View
17
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
Doğrudan Faaliyet DesteğiProje Sonuç Raporu
Burdur Gölü’nünSorunları, Çözümleri, Yönetimi ve
Ekonomik Potansiyeli
Mehmet Akif Ersoy ÜniversitesiFen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı
Proje Destek No: TR61-11-DFD-46
Haziran 2012, BURDUR
2
PROJE YÜRÜTÜCÜSÜ KURUM
Kurum Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı
Adresi Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, İstiklal
Yerleşkesi 15030-Burdur
İletişim Tel: 248-213 30 00 Faks: 248-213 30 99 e-posta:fef@mehmetakif.edu.tr
PROJE KOORDİNATÖRÜ
Adı-Soyadı İskender GÜLLE (Doç. Dr.)
Kurumu Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Böl.
Adresi Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İstiklal Yerleşkesi
15030-Burdur
İletişim Bilgileri Tel :248-213 30 00 /3028
Cep :505 264 26 19, igulle@mehmetakif.edu.tr
PROJE YARDIMCI KOORDİNATÖRÜ
Adı-Soyadı Yıldırım ATAYETER (Yrd. Doç. Dr.)
Kurumu Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Böl.
Adresi Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, İstiklal
Yerleşkesi 15030-Burdur
İletişim Bilgileri Tel :248-213 4037, Cep :505 713 32 37, atayeter@mehmetakif.edu.tr
Poje İştirakçisi Kurum / Kuruluşlar
1. BURDUR BELEDİYESİ
2. ORMAN VE SU İŞLERİ 6. ÇEVRE MÜDÜRLÜĞÜ
3. BURDUR KENT KONSEYİ
4. BURDUR KÜLTÜR VE TURİZM DERNEĞİ
5. DOĞA DERNEĞİ
6. LİSİNİA ANTİ KANSER PROJE ALANI
3
PROJE PERSONELİ
Unvanı / Adı-Soayadı Çalıştığı Kurum
Prof. Dr. İdris OĞURLU SDÜ Orman Fak.,Yaban Hayatı Ekol. ve Yön. Böl.,
Isparta
Prof. Dr. İsmail KARACA SDÜ Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Böl., Isparta
Prof. Dr. Mehmet Zeki YILDIRIM MAKÜ Eğitim Fakültesi, İlköğretim Böl., Burdur.
Doç. Dr. Belgin BARDAKÇI MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi,Fizik Böl., Burdur.
Doç. Dr. Erkan GÜMÜŞ Akdeniz Üniv. Su Ürünleri Fakültesi, Antalya.
Doç. Dr. Fahrettin KÜÇÜK SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi, Eğirdir.
Doç. Dr. İskender GÜLLE MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Böl., Burdur.
Doç. Dr. Kadir TEMURÇİN SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Böl., Isparta
Yrd. Doç. Dr. Ahmet TOKGÖZLÜ SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Böl., Isparta
Yrd. Doç. Dr. Burçin Yenisey
KAYNAŞ
MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Böl., Burdur.
Yrd. Doç. Dr. Deniz İNNAL MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Böl., Burdur.
Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi, Eğirdir.
Yrd. Doç. Dr. Fatma Şahin
KOCASARI
MAKÜ Veteriner Fakültesi, Farmakoloji Böl., Burdur.
Yrd. Doç. Dr. Feyzullah Eray DÖKÜ MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Böl., Burdur.
Yrd. Doç. Dr. İ. İskender
SOYARSLAN
MAKÜ Emin Gülmez Meslek Yüksek Okulu, Bucak.
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Fatih EMEN MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Böl., Burdur.
Yrd. Doç. Dr. Mustafa YAKAR SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Böl., Isparta
Yrd. Doç. Dr. Nermin SARIGÜL MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Böl., Burdur.
Yrd. Doç. Dr. Orhan DEMİR SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi, Eğirdir.
Yrd. Doç. Dr. Özkan ELMAZ MAKÜ Veteriner Fakültesi, Zootekni Böl., Burdur.
Yrd. Doç. Dr. Ümit KEBAPÇI MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Böl., Burdur.
Yrd. Doç. Dr. Yasin ARSLAN MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Böl., Burdur.
Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER MAKÜ Eğitim Fakültesi, İlköğretim Böl., Burdur.
Dr. Zekiye Güçlü Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu,
Burdur.
Öğrt. Gör. Yusuf ALTINDAL MAKÜ Meslek Yüksek Okulu, Burdur.
Öğrt. Gör. Kerem HEPDENİZ MAKÜ Emin Gülmez Meslek Yüksek Okulu, Bucak.
Arş. Gör. Salim Serkan GÜÇLÜ SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi, Eğirdir.
Orman Müh. Tamer YILMAZ Orman ve Su İşleri Bakanlığı VI. Bölge Müd., Burdur.
Ufuk GÖKDUMAN Burdur Belediyesi ve Doğa Derneği, Burdur.
4
ÖZET
Nisan-Haziran 2012 döneminde, 3 aylık bir süre zarfında gerçekleştirilen bu proje
çalışmasında, Burdur Gölü’yle ilgili olarak belirlenen 18 faaliyet (iş) paketi yürütülmüştür.
Aslında her faaliyet paketi ayrı ayrı olsa da, faaliyetler çoğu zaman birbiriyle ilişkili ve iç içe
geçmiş şekilde çalışılmıştır. Çalışmalar, arazi örneklem-gözlemleri, laboratuar analiz-
incelemeleri ve veri taranması-analizi yöntemiyle başlıca üç şekilde yürütülmüş olup, her iş
paketi sonunda Burdur Gölü’yle ilgili olarak sonuç ve öneriler yapılmıştır.
Bu kapsamda,
Burdur Gölü ve Havzasının jeolojik, jeomorfolojik, hidrolojik, topoğrafik ve coğrafik
özellikleri; su kalitesinin bakteriyolojik, ağır metal, pestisit ve bazı fiziko-kimyasal
özellikleri; gölün fitoplankton, zooplankton, omurgasız ve omurgalı canlı türleri ve
popülasyon yoğunlukları; göl ve çevresinin vejetasyon ve peysaj özellikleri; sahada
yapılabilecek su ürünleri üretim ve turizm faaliyetleri; gölün su seviyesindeki azalmayla ilgili
olarak havzadaki su kullanım yöntemlerinin geliştirilmesi; havzanaın sosyo-ekonomik
özellikleri; bütünleşik havza yönetimi konusundaki temel vurgular; gölün korunmasına
yönelik olarak koruma a lanları oluşturulması; Burdur Gölü yerel sulak alan yönetim planına
katkılar ve diğer konular ayrıntılı bir biçimde ele alınarak; kısa ve uzun vadeli çözüm
paketleri önerilmiştir
5
ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR
Özellikle küresel iklim değişikliğinin etkisini daha çok hissedeceğimiz önümüzdeki süreçte
ulusal ve uluslararası ölçekte su kaynaklarının stratejik önemi, tartışmasız en önemli
konulardan biri olacaktır. Yenilenebilir olmasına karşın, yok edilebilir bir doğal kaynak olan
sucul ekosistemlerin planlanması, korunması ve kullanılması toplumların istikbal ve gönenci
açısından son derece hayati bir tutumdur.
Ülkemiz su kaynaklarının yarısına yakını aşırı su çekilmesi, yanlış planlama ve her türlü
kirlilik baskısı nedeniyle önemli oranda kaybedilmiş bulunmaktadır. Kuşkusuz kaybedilen bu
kaynakların birçoğunun eski haline gelmesi artık mucizelere kalmış bir durum olmakla
birlikte: bazılarının kötü gidişatını durdurmak bilimsel planlama, kamu iradesi ve toplumsal
destek ile başarılabilecek bir durumdur.
Son 40 yıldan bu yana, su alanının yaklaşık %30’unu kaybetmiş olan Burdur Gölü, aynı
zamanda kirlilik baskısı ile yüzleşmektedir. Ülkemizin en özel ekosistemlerinden birisi olan
Burdur Gölü, halen çok sayıda yasal statü ile korunmasına karşın durumun vahameti
karşısında gölü korumak için yapılanların yeterli olduğunu söylemek oldukça güçtür.
Burdur Gölü’nü yalnızca su kuşlarının üreme ve beslenme alanı olarak değerlendirmek, gölün
yaptığı faydaların, ancak buzdağının görünen kısmı kadarını fark edebilmek demektir. Burdur
Gölü’nün sorunları ile ekolojik ve sosyo-ekonomik yararlarını şüphesiz ki henüz tam olarak
kavrayabilmiş değiliz.
Kısa sürede, geniş katılımlı bir uzman ekip tarafından gerçekleştirilmiş olan Bu proje
çalışmasının amacı, gölün güncel sorunlarını çözmek değil; bu sorunların çözümüne giden
yolda temel teşhisleri belirleyip, çözüm önerilerinde bulunmak, yani yol haritası
çizebilmektir. Zira, gölü tam olarak anlamak ve kapsamlı çözümler üretmek ancak daha
ayrıntılı bilimsel çalışmalar ile daha uzun süreçte başarılabilecek bir hedeftir. Bu projeden
ortaya çıkan sonuçların, gelecekte yapılacak bilimsel çalışmalara altlık oluşturması, sorunların
çözümünde ışık tutması ve alınacak tedbirlerde yönlendirici olması dileklerimizle…
Projemizin resmi işlemlerinin yürütülmesi sırasında teknik yardımlarını bizden esirgemeyen
BAKA Genel Sekreterliği ve çalışanlarına; Projenin her aşamasındaki yardımları için
Üniversitemiz Rektörlüğü’ne; Fen-Edebiyat Fakültesi idari kadrosuna ve Sayın Halil ÖZ’e;
Kil analizlerini yaptırmış olduğumuz A.Ü. Seramik Araştırma Merkezine; Su analizlerini
yaptırmış olduğumuz S.D.Ü. Deneysel ve Gözlemsel Öğrenci Araştırma Merkezine; S.D.Ü.
Jeotermal Enerji Yeraltı suyu ve Mineral Kaynakları Araştırma ve Uygulama Merkezine; Yazıköy
İlköğretim Okulu Müdürlüğüne ve projeye iştirakçi olarak destek sağlayan:
Burdur Belediye Başkanlığı’na
Orman ve Su İşleri 6. Bölge Müdürlüğü’ne
Burdur Kent Konseyi’ne
Burdur Kültür ve Turizm Derneği’ne
Doğa Derneği’ne
Lisinia Proje Alanı’na ve Veteriner Hekim Öztürk Sarıca’ya
Teşekkürlerimizi borç biliriz.
Proje Koordinatör Yrd.
Yrd. Doç. Dr. Y. ATAYETER
Proje Koordinatörü
Doç. Dr. İ. GÜLLE
26 Haziran 2012
6
İÇİNDEKİLER
PROJE BİLGİSİ 2
PROJE PERSONELİ 3
ÖZET 4
ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR 5
İÇİNDEKİLER 6
TABLOL DIZINI 7
ŞEKIL DIZINI 8
Faal. 1: “Burdur Gölü ve havzasının hidrojeolojik ve hidrolojik etüdü, gölün su bütçesinin belirlenmesi” 10
Faal. 2: “Burdur Gölü ve havzasının coğrafik, jeomorfolojik ve topoğrafik etüdü ile göle etkisinin
belirlenmesi”
27
Faal. 3: “Burdur Gölü su kalitesinin belirlenmesi ve öneriler” 45
Faal. 4: “Burdur Gölü’nün bakteriyolojik etüdü ve potansiyelinin belirlenmesi” 86
Faal. 5: “Burdur Gölü ve kıyısal çevresinin endemik-nadir hayvan türleri, av-yaban hayatı yönünden
etüdü, sorunlar, çözümler ve fırsatlar”
88
Faal. 6: “Burdur Gölü ve kıyısal çevresinin vejetasyon etüdü, peyzaj ekolojisi ve koruma-kullanma
dengesini belirlenmesi”
99
Faal. 7: “Burdur Gölü’nün omurgasız ve omurgalı canlılarının etüdü, sorunlar, çözümler ve fırsatlar” 103
Faal. 8:“Burdur Gölü havzasında tarım-hayvancılık faaliyetlerinin belirlenmesi, göle etkilerinin
değerlendirilmesi ve çözüm önerileri”
115
Faal. 9: “Burdur Gölü havzasındaki kentsel-sanayi yerleşimlerinin göle etkilerinin değerlendirilmesi,
sorunlar ve çözüm önerileri”
120
Faal. 10: “Burdur Gölü havzasında su kaynaklarının kullanım deseni ve göl suyu seviyesinin korunması
üzerine öneriler”
124
Faal. 11: “Burdur Gölü ve çevresinde balık ve alternatif su ürünleri yetiştiriciliği potansiyelinin
belirlenmesi”
130
Faal. 12. “Burdur Gölü çevresindeki sosyo-kültürel ve demoğrafik yapının gölün geleceği açısından
analizi”
149
Faal. 13: “Burdur Gölü ekolojik etkilenme sınırlarının belirlenmesi” 160
Faal. 14: “Burdur Gölü’nde alternatif turizm olanaklarının belirlenmesi” 163
Faal. 15: “Burdur Gölü Doğa Okulu ve Çevre eğitimi” 170
Faal. 16: “Görünürlük faaliyetleri: Kamuoyunda Burdur Gölü farkındalığı yaratmak ve faaliyetlerin yerel
ve ulusal ölçekte duyurulmasını sağlamak”
173
Faal. 17: “Burdur Gölü havza yönetim planının, yerel sulak alan yönetim planı ile ntegrasyonu” 175
Faal. 18: “Burdur Gölü Araştırma, Uygulama, Eğitim ve Tanıtım Merkezi (BUR-GÖL-MER) yönetim
planının entegrasyonu”
178
7
TABLO DIZINI
Tablo 1. Burdur İli, DMİ yıllık ortalama yağış değerleri (mm), 1950-2011 yılı. 14
Tablo 2. Burdur ili DMİ ortalama değerleri için Thornthwaite yöntemi ile yapılan meteorolojik su
bütçesi 17
Tablo 3. Burdur Gölü Havzası’na ait baraj, gölet ve rezervuar bilgileri 20
Tablo 4. Burdur gölü havzasi içerisinde yer alan gölet koordinatlari 22
Tablo 5. Burdur gölü’nün bazi hidrolojik değerleri 24
Tablo 6. Burdur (1931-2009) uzun yillar aylik ort sic. Değerleri (°c) 41
Tablo 7. Mevsimlere göre ortalama sicaklik (°c) 41
Tablo 8. Ortalama max. Ve min düşük sicaklik değerleri 41
Tablo 9. Ortalama toplam yağiş miktari(mm)(53 yillik rasat) 41
Tablo 10. Ortalama don günler sayisi (51 yillik rasat) 42
Tablo 11. Kar yağişli günler (35 yillik rasat) 42
Tablo 12. Kar ve yağiş durumu (yillik/max) 42
Tablo 13. Rüzgâr (32 yillik rasat) 42
Tablo 14. Aylik ortalama basinç durumu(32yillik rasat) 43
Tablo 15. Aylik ort. Max-min basinç(32yillik rasat) 43
Tablo 16. Bulutluluk durumu (32 yillik rasat) 43
Tablo 17. Güneşlenme süresi (32 yillik rasat) 44
Tablo 18. Burdur gölü’nde geçmiş yillarda su kalitesi üzerinde yapilmiş çalişmalar 46
Tablo19. Su kalitesi ölçümleri, ağir metal, pestisit ve mikrobiyolojik numunelerin koordinatlari ve
alinma noktalari 47
Tablo 20. Burdur gölü yüzey suyu analizleri (28.04.2012) 48
Tablo 21. Burdur gölü yüzey suyu analizleri (08.05.2012) 48
Tablo 22. Burdur gölü yüzey suyu analizleri (16.05.2012) 49
Tablo 23. Içme suyunda bulunmasi istenmeyen ağir metallerin limit (maksimum) değerleri 51
Tablo 24.burdur gölünden farkli periyotlarda alinan su örnekleri ağir metal tayin sonuçlari 51
Tablo 25. Burdur gölü suyu klorlu ve fosforlu pestisit analiz sonuçlari 55
Tablo 26..Burdur Gölü, çamur-kil örneklerinin alim noktalari ve özellikleri 58
Tablo 27. Burdur gölü ve çevresinden alinan numunelerin xrf sonuçlari (% kütle olarak). 61
Tablo 28. Kimyasal analiz sonuçlarinin maksimum ve minimum değerleri 62
Tablo 29. Silikat ve alüminyum modülleri ile toplam alkali (na2o+k2o) değerleri 63
Tablo 30: Burdur Gölü ve çevresi örneklerin orta infrared bölgede (4000-400 cm-1
) titreşim
frekanslari ve atiflar (cm-1
) 73
Tablo 31. Burdur gölü bakteriyolojik analiz sonuçları 86
Tablo 32. Kitaiçi su kaynaklarinin siniflarina göre kalite kriterleri (skky, 2004) 86
Tablo 33. Burdur gölü ve çevresi kuş türleri listesi 95
Tablo 34. Proje kapsamindaki saha çalişmalarinda tespit edilen omurgali hayvanlarin listesi 97
Tablo 35. Burdur gölü ve kiyisal alandaki su bitkileri 101
Tablo 36. A. sureyanus populasyonu yaş-eşey dağılımı 110
Tablo 37. A.sureyanus populasyonunda yaşa göre ortalama tam boy (TL, mm) dağılımı 110
Tablo 38. A.sureyanus populasyonunda yaşa göre ortalama vücut ağırlığı (W, g) dağılımı 110
Tablo 39. ÖKA kriterleri (Yarar ve Magnin, 1997) 112
Tablo 40. Burdur gölü etrafındaki yerleşim birimlerinde bulunan hayvan sayıları 117
Tablo 41. Kumluca Köyü Damlama Sulama Pilot alan analizi 127
Tablo 42.. Açık ve Kapalı sistemlerin birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları 133
Tablo 43. Spirulina Üretiminde Kullanılan Zarrouk Ortamı 136
Tablo 44. . Kalanoyit kopepot ile artemia nauplii’nin besin içeriklerinin karşılaştırılması 139
Tablo 45. Zooplankton biyomasının kuru ve yaş ağırlıkları 141
Tablo 46. Burdur merkeze bağlı bazı yerleşim yerlerindeki kuyu suyu su kalite değerleri. 146
Tablo 47. 3 yıllık yetiştirme periyodunda 50 ha’lık sazan havuz alanının kullanımı 147
Tablo 48. Burdur Gölü Havzası'nda İdari Bölünüşe Göre Nüfus (2011) 151
Tablo 49. Burdur Gölü Havzası'nda Nüfus Durumu (2011) 152
Tablo 50 Burdur Gölü Havzası'nın yüzey suyu durumu ve tarımsal sulama alanı 157
8
ŞEKİL DİZİNİ
Şekil 1. Burdur Gölü lokasyon haritası 11 Şekil 2. Isparta büklümünün basitleştirilmiş jeoloji haritası 12 Şekil 3. Burdur DMİ için ortalama yağıştan eklenik sapma grafiği 15 Şekil 4. Burdur DMİ için Thornthwaite yöntemi yağış-Etp aylık değişim grafiği 17 Şekil 5. Burdur Gölü seviyesinde meydana gelen değişimin yıllara (1960-2003) göre dağılımı 23 Şekil 6. Araştırma sahasının topografya haritasi 28 Şekil 7. Araştırma sahasının morfoğrafya haritası 31 Şekil 8. Araştırma sahasının jeoloji haritası 32 Şekil 9. Araştırma sahasının hidrografya haritası 34 Şekil 10. Araştırma sahasının toprak haritası 36 Şekil 11.araştırma sahasının erozyon haritası 37 Şekil 12. Araştırma sahasının eğim haritası 38 Şekil 13. Burdur Gölü su çekilme alanları (1970-2012; 858) 40 Şekil 14. Rüzgâr esme sayısı (uzun yıllar) 43 Şekil 15. Burdur Gölü örnekleme noktaları 47 Şekil 16. Burdur Göü çamur örnekleri alım noktaları 60 Şekil 17. 1 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 64 Şekil 18. 2 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 64 Şekil 19. 3 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 65 Şekil 20. 4 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 65 Şekil 21. 5 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 66 Şekil 22. 6 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 66 Şekil 23. 7 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 67 Şekil 24. 8 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 67 Şekil 25. 9 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 68 Şekil 26. 10 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 68 Şekil 27. 11 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 69 Şekil 28. 12 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 69 Şekil 29, 1 nolu kil örneğinin IR spektrumu 74 Şekil 30. 2 nolu kil örneğinin IR spektrumu 75 Şekil 31.3 nolu kil örneğinin IR spektrumu 76 Şekil 32. 4 nolu kil örneğinin IR spektrumu 77 Şekil 33.5 nolu kil örneğinin IR spektrumu 78 Şekil 34.6 nolu kil örneğinin IR spektrumu 79 Şekil 35.7 nolu kil örneğinin IR spektrumu 80 Şekil 36. 8 nolu kil örneğinin IR spektrumu 81 Şekil 37.9 nolu kil örneğinin IR spektrumu 82 Şekil 38. 10 nolu kil örneğinin IR spektrumu 83 Şekil 39. 11 nolu kil örneğinin IR spektrumu 84 Şekil 40. 12 nolu kil örneğinin IR spektrumu 85 Şeki 41. Yıllara göre Burdur Gölü’ndeki kış ortası dönemde toplam kuş sayıları (altta) ile yağış
dağılımının (üstte) karşılaştırılması 91
Şekil 42. Yıllara göre Burdur Gölü’ndeki dikkuyruk sayıları 93 Şekil.43. Gölün çekilme alanlarını istila eden ılgın bitkisi (Tamarix sp) 102 Şekil 44. Gölün önceki çekilme alanlarına sonradan dikilmiş fıstık çamları. 102 Şekil 45. Burdur Gölü taban büyük omurgasızları Ephiydrid larvası/pupası (solda), Berosus sp.larvası
(sağda) 105
Şekil. 46. Burdur Gölü’nde çok yoğun şekilde üreyen Corixid’ler( Corixidae, Hemiptera) bireyleri 106 Şekil 47. Burdur yosunbalığı (Aphanius sureyanus) 108 Şekil 48. Burdur yosunbalığı sürülerinin göl yüzeyinde sıçrama şenlikleri 108 Şekil.49. Örnekleme amaçlı yakalanmış Burdur yosun balığı bireyleri 109
9
Şekil 50. Burdur Gölü, Akça Cılıbıt (Charadrius alexandrinus), 113 Şekil 51. Şeker Plajı, Dikkuyruk ördekleri kışlama alanı, Mutlak Koruma Alan Önerisi 114 Şekil 52. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde mera faaliyetleri 117 Şekil 53. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde otlatma faaliyetleri 117 Şekil 54. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde otlatma faaliyetleriyle oluşmuş, ve yüzey
akışlarıyla göle ulaşabilen gübre şerbeti 119
Şekil 55. Isparta OSB atık sularının havzaya verilmiş görüntüsü (Hava alanı mevkisi) 121 Şekil 56. Burdur Gölü kıyısı, Atıksu deşarj kanalı yanı, YSA kurulumu için elverişli ortam 122 Şekil 57. Burdur Gölü ve Çevresinde potansiyel su ürünleri istihsal alanları 131 Şekil 58. Spirulina üretim sisteminin şematik diyagramı (Shimamatsu, 2004 135 Şekil 59. Yarıköy-Kumluca mevkisinde bulunan eski sazan havuzları 145 Şekil 60. Burdur Gölü Havzası'nda yerleşmelerin dağılışı (2011) 154 Şekil 61. Burdur Gölü Havzası'nda nüfusun dağılışı (2011) 155 Şekil 62. Burdur Havzası arazi kullanım haritası. 157 Şekil 63. Burdur Gölü koruma sınırları önerilerini gösterir harita 161 Şekil 64. Burdur gölü alternatif turizm etkinlikleri haritası 165 Şekil. 65. Lysinia Kaya mezarı genel görüntüsü ve mimari çizimi 167 Şekil 66. Beşiktaşı, Lysinia Kaya Mezarı, 169 Şekil 67. Arkeolojik ve seyir değeri yüksek olan Üveyik tepeden göl manzarası 169 Şekil. 68. Proje kapsamında yapılan eğitim etkinliğinden bir kare 172 Şekil. 69. Proje kapsamında yapılan eğitim etkinliğinden bir kare 172 Şekil 70. Proje görünürlük faaliyetleri kapsamında yapılan bilimsel etkinliklerimizden bir kesit 174 Şekil 71. Proje görünürlük faaliyetleri kapsamında yapılan duyuru örneğimiz 174
10
Faal. 1: “Burdur Gölü ve havzasının hidrojeolojik ve hidrolojik etüdü, gölün su bütçesinin
belirlenmesi”
Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. İskender SOYARSLAN, Öğrt. Gör. Kerem HEPDENİZ
Amacı: Burdur Gölü ve Havzasının hidrolojik özelliklerinin tespiti ve göldeki güncel su
seviyesi azalışının nedenlerinin değerlendirilmesi
Gerekçesi: Burdur Gölü’nün ve havzasının hidrojeolojik özellikleri gölün su bütçesi üzerinde
önemli bir etki oluşturmaktadır. Bu nedenle, hidrojeolojik etütler, proje çalışmasında bir iş
paketi olarak ele alınmıştır.
Açıklama: Burdur Gölü havzasında arazi incelemeleri yanısıra EİEİ ve DSİ doküman, ölçüm
sonuçları ve belgeler kullanılacak; gerektiğinde ilgili dokümanlar satın alınacaktır.
Proje kapsamındaki birinci faaliyeti oluşturan “Burdur Gölü ve havzasının hidrojeolojik ve
hidrolojik etüdü, gölün su bütçesinin belirlenmesi” isimli çalışma kapsamında; Burdur Gölü
ve havzasının hidrolojik özelliklerinin tespiti ve gölün güncel su seviyesine etkilerinin genel
bir değerlendirilmesi yapılmıştır. Göllerin ve havzasının hidrojeolojik özellikleri ve su
bütçeleri gölün su dengesinin sağlanmasında en önemli bileşeni oluşturmaktadır. Bu nedenle
çalışmada incelenmesi gereken bir iş paketini oluşturmaktadır. Bu kapsamda, Burdur Gölü
havzasında yapılan arazi incelemelerine ilave olarak resmi kurumlara ait doküman, ölçüm
sonuçları ve belgeler kullanılmış mevcut yayınlar taranarak aşağıda verilen rapor
oluşturulmuştur. Projenin birinci faaliyetini oluşturan bu rapor; bölgesel jeoloji, hidroloji ve
hidrojeoloji konu başlıklarını içermektedir.
Burdur Gölü havza dışına akış vermediği ve havza dışından bir akış almadığından dolayı
kapalı bir havzada özelliği taşımaktadır. Hidrolojik su bütçesini oluşturan en önemli unsurlar
gölün beslenim ve boşalım elemanlarıdır. Gölün beslenimi; göl alanına düşen yağışlar, sürekli
ve mevsimlik akarsular, taşkın dereleri ve yeraltı suyu akımı ile sağlanmaktadır. Gölün
boşalımı ise; buharlaşma ile gerçekleşmektedir. Gölü besleyen önemli akarsular arasında
gölün güneybatı ucunda yer alan Bozçay, Doğuya doğru Ulupınar, Bayındır, Büğdüz, Kurna
Çerçin, Keçiborlu (Adalar Çayı) dereleri sayılabilir. Bu akarsuların debileri oldukça düşük
olup, büyük bir kısmı yazın kurumakta ve göle ulaşamamaktadır.
Burdur Gölü, çok sayıda su kuşunun düzenli olarak gözlendiği ve tüm dünyada nesli tükenme
tehlikesi ile karşı karşıya olan dikkuyruk ördeğinin gölde kışlaması nedeniyle ülkemizin
uluslararası öneme sahip sulak alanları arasında yer almaktadır. Bu özelliği ile Burdur Gölü
bölgesel ekolojik denge açısından ayrı bir öneme sahiptir.
Bölge için bu kadar öneme sahip Burdur Gölü’nün günümüzdeki en önemli sorunları ise
kirlenme ve su seviyesinde sürekli meydana gelen alçalmadır. Bunun bir sonucu olarak
mevcut su miktarı azalmakta ve kalitesi günden güne bozulmaktadır.
Bölgesel Jeoloji
Burdur Gölü havzasının içinde yer aldığı güneybatı Anadolu ve Batı Toroslar bölgesinde bir
çok araştırmacıya ilaveten ,MTA Genel müdürlüğü elemanları tarafından değişik amaçlarla
araştırmalar yapılmıştır. Altınlı,1944., Dumont ve Kerey,1975., Gutnıc,1977., Poisson, 1977.,
Akay ve Uysal,1985., Yalçınkaya ve diğ, 1986., Yalçınkaya,1989., Karaman,1986,1990. ile
12
Yağmurlu ve diğ.1997 tarafından daha çok bölgenin yapısal ve stratigrafik özelliklerinin
ayrıntılı biçimde araştırılmasını amaçlayan çalışmalar yapılmıştır.
Çalışma alanı GB Anadolu’da Isparta büklümü olarak bilinen coğrafik yapının KB’sında
bulunmaktadır. Isparta büklümü, Toros dağ kuşağının ana bileşenini oluşturan Mesozoyik
yaşlı karbonat ekseninin Antalya körfezi kuzeyinde ters “V” şeklinde bükülmesi sonucu
oluşmuştur (Şekil 2).
Şekil 2. Isparta büklümünün basitleştirilmiş jeoloji haritası (Yağmurlu ve Şentürk, 2005)
(1) Metamorfik kayalar (Paleozoyik), (2) Karbonat Kayalar (Mesozoyik), (3) Antalya
Napları, (4) Likya napları, (5) Beyşehir-Hoyran napları, (6) Denizel Tersiye tortullar, (7)
Karasel Neojen tortullar, (8) Neojen volkanitler, (9) Antalya travertenleri, (10) Normal
faylar, (11) Bindirme fayları
13
Diğer taraftan Isparta büklümü üçgen şeklinde geometrik bir yapıya sahip olup; kuzey-güney
doğrultusunda 180 km.lik uzunluğa ve doğu-batı yönünde ise yaklaşık 100 km.’lik genişliğe
sahiptir. Büklümün batı kanadı üzerindeki yapısal çizgiler daha çok KD uzanımlı olmasına
karşın, doğu kanadı üzerindeki çizgiler büyük bölümüyle KB gidişlidir. Isparta Büklümünü
sınırlayan Burdur ve Akşehir fayları K-G yönlü kompresyon kuvvetlerin etkisi altında gelişen
makaslama özelliğine sahip fay sistemlerini temsil etmektedir.
İnceleme alanı çevresinde yeralan kaya birimlerini otokton ve allokton olmak üzere iki grup
içinde toplamak mümkündür. Otokton kaya birimleri Beydağlarını meydana getiren kırıntılı
ve karbonat bileşimli tortul kayalardan oluşurken, allokton birimler ise Likya naplarına ait
daha çok ofiyolitik kaya birimlerinden oluşur. Çalışma bölgesinde yeralan en yaşlı otokton
birim, Eosen yaşlı "Kayıköy formasyonu" olarak bilinen türbiditik kökenli kırıntılı
tortullardan meydana gelir.
Likya naplarına ait "Gökçebağ Karmaşığı" Kayıköy formasyonu üzerine tektonik dokanakla
gelir. Gökçebağ karmaşığı çoğunlukla filişten oluşan bir matriks içinde düzensiz olarak
dağılmış egemen olarak serpantinit ve peridotitlerin yanısıra radyolarit, çört, sipilitik bazalt
ve kireçtaşı bloklarından oluşan, düzensiz iç yapılı kaotik bir topluluktur. Gökçebağ karmaşığı
üzerinde iyi pekleşmiş, polijenik çakıltaşlarından oluşan Karaburun formasyonu uyumsuz
olarak bulunur. Burdur Gölü’nün güneyindeki alanlarda yersel olarak gözlenen bu birim,
Burdur Gölü’nün kuzey-kuzeybatı bölümlerinde oldukça geniş bir yayılıma sahiptir. Burdur
Gölü’nün kuzeyinde Karaburun formasyonunun eşleniği durumundaki tortullar Şenel, (1997)
tarafından "Acıgöl Grubu" olarak tanımlanmıştır.
Bölgede nap yerleşim döneminden sonraki aşamayı takip eden dönemde akarsu, delta ve
gölsel tortullardan oluşan ve egemen bileşenlerini kırıntılı ve volkano-sedimanterlerin
oluşturduğu Burdur formasyonu çökelmiştir. Burdur formasyonuna ait tortullar alttaki tüm
yaşlı birimleri (Karaburun formasyonu ve Gökçebağ karmaşığını) uyumsuz olarak örter.
Hidroloji ve Hidrojeoloji
Burdur Gölü havzasında şu ana kadar yapılan hidrolojik çalışmalar, çalışma alanında bulunan
derelerin maksimum taşkın debilerinin belirlenmesi ve bunların olumsuz etkisini önlemek için
alt yapı ve dere ıslah çalışmalarının projelendirilmesine yöneliktir. Burdur il merkezinden
geçen sulu ve kuru derelerin üzerinde akım rasat istasyonları bulunmadığından, bölgedeki
Devlet Meteoroloji İstasyonu (DMİ) verilerinden yararlanılarak taşkın debileri hesaplanmaya
çalışılmıştır
Yağış
Çalışma alanında Burdur DMİ’nda yapılan 1950-2011 yıllarına ait yağış ve sıcaklık ölçümleri
baz alınarak değerlendirilmiştir. 62 yıllık ortalama yağış miktarı 428,4 mm olarak
belirlenmiştir (Tablo 1). Burdur DMİ’da ait ortalama yıllık yağıştan eklenik sapma grafiğinde
1950-1954 yılları arası kurak dönem, 1954-1969 yılları arası kararlı dönem, 1969-1977 yılları
arası yağışlı dönem, 1977-1988 yılları arası kararlı dönem, 1988-1995 yılları arası yağışlı
14
dönem ve 1995-2011 yılları arası kurak dönem olarak belirlenmiştir (Şekil 3). Maksimum
yağış 1969 yılından 615.2 mm, en az yağış ise 1973 yılında 296.5 mm ölçülmüştür.
Tablo 1. Burdur İli, DMİ yıllık ortalama yağış değerleri (mm), 1950-2011 yılı.
Yıllar Yağış
(mm)
Ortalama Yıllık
Yağıştan Sapma
(mm)
Ortalama Yıllık
Yağıştan
Eklenik Sapma
(mm)
Yıllar Yağış (mm)
Ortalama Yıllık
Yağıştan Sapma
(mm)
Ortalama Yıllık
Yağıştan
Eklenik Sapma
(mm)
1950 432,6 4,2 -4,2 1981 434,5 6,1 -88,7
1951 611,6 183,2 -187,3 1982 378,8 -49,6 -39
1952 559,6 131,2 -318,5 1983 445,7 17,3 -56,3
1953 480,3 51,9 -370,4 1984 405,4 -23 -33,3
1954 479,6 51,2 -421,5 1985 477,2 48,8 -82
1955 398,1 -30,3 -391,2 1986 315,1 -113,3 31,3
1956 342,0 -86,4 -304,8 1987 451,3 22,9 8,4
1957 349,4 -79 -225,7 1988 415,1 -13,3 21,7
1958 402,9 -25,5 -200,2 1989 288,0 -140,4 162,2
1959 418,5 -9,9 -190,3 1990 303,2 -125,2 287,4
1960 518,9 90,5 -280,7 1991 463,7 35,3 252,1
1961 366,0 -62,4 -218,3 1992 280,9 -147,5 399,7
1962 418,1 -10,3 -208 1993 377,4 -51 450,7
1963 412,7 -15,7 -192,3 1994 450,6 22,2 428,5
1964 394,0 -34,4 -157,8 1995 363,5 -64,9 493,5
1965 474,4 46 -203,8 1996 455,3 26,9 466,6
1966 503,3 74,9 -278,7 1997 516,4 88 378,6
1967 353,8 -74,6 -204 1998 535,7 107,3 271,4
1968 515,8 87,4 -291,4 1999 310,7 -117,7 389,1
1969 615,2 186,8 -478,2 2000 444,9 16,5 372,6
1970 286,6 -141,8 -336,3 2001 547,6 119,2 253,5
1971 422,2 -6,2 -330,1 2002 501,0 72,6 180,9
1972 320,1 -108,3 -221,8 2003 594,2 165,8 15,1
1973 269,5 -158,9 -62,8 2004 439,7 11,3 3,9
1974 374,1 -54,3 -8,5 2005 417,9 -10,5 14,4
1975 445,4 17 -25,5 2006 472,1 43,7 -29,3
1976 457,9 29,5 -54,9 2007 368,3 -60,1 30,9
1977 287,2 -141,2 86,3 2008 276,4 -152 182,9
1978 460,5 32,1 54,2 2009 529,7 101,3 81,6
1979 571,1 142,7 -88,4 2010 472,3 43,9 37,8
1980 422,6 -5,8 -82,6 2011 466,2 37,8 0
Ortalama: 428,4
15
Burdur DMİ yıllık ortalama yağıştan eklenik sapma grafiği incelendiğinde Burdur Gölü
seviye değişimine yağış miktarlarının etkilerini yorumlamak mümkündür. Yıllık ortalama
yağıştan eklenik sapma grafiğinde dikkat çekici olan son 16 yıllık periyodun kurak dönem
olmasıdır.
Burdur Devlet Meteoroloji İstasyonunda (DMİ) ölçülen standart zamanlarda gözlenen en
büyük yağış değerleri Tablo 1’de verilmiştir. Bu tabloda 5 dakikada gerçekleşen en büyük
yağış değerinin (16.40 mm) 1977 yılında, 30 dakikada gerçekleşen en büyük yağış değerinin
(30.30 mm) 1993 yılında olduğu gözlenmektedir. 24 saatte gerçekleşen en büyük yağış değeri
91.00 mm ile 17 Ocak 2005 tarihinde düşmüştür.
Şekil 3. Burdur DMİ için ortalama yağıştan eklenik sapma grafiği
Buharlaşma
İklim koşullarına bağlı olarak buharlaşma ve terleme ile kaybolabilecek maksimum su
miktarına potansiyel buharlaşma-terleme (Etp) denilmektedir. Etp, çeşitli parameterler
kullanılarak farklı yöntemlerle hesaplanmaktadır. Etp; iklim koşullarına bağlı olarak özellikle
sıcaklığın etkisi ile gerçekleşen buharlaşma-terlemeye gerekli olan yağış ve zemin suyunun
toplamıdır. Bölgede her zaman potansiyel buharlaşa bilecek miktar kadar su bulunmadığı için
16
Etp ve yağış değerlerine bağlı olarak reel buharlaşma terleme (Etr) değeri hesaplanır. Etr;
yağış ve zeminde bulunan su toplamının buharlaşma terlemeye verebileceği su miktarıdır.
Potansiyel (Etp) ve gerçek buharlaşma-terleme (Etr) değerlerinin hesaplanmasında
Thornthwaite (Thornthwaite, 1948), Blaney-Criddle (Blaney-Criddle, 1950) ve Schendel
(Schendel, 1968) yöntemleri kullanıla bilmesine rağmen iklim özellikleri göz önüne
alındığında çalışma alanı için en uygun yöntem Thornthwaite yöntemi olduğu söylenebilir.
Thornthwaite yöntemi kullanılarak potansiyel buharlaşma terleme değerinin hesaplanmasında
aylara göre ortalama sıcaklık ve enlem düzeltme katsayıları kullanılmaktadır. Thorthwaite
yönteminde kullanılan ifade ve formüller aşağıda verilmiştir (Thornthwaite, 1948).
t : Aylık ortalama sıcaklık (0C),
i : Aylık sıcaklık indisi,
I : Yıllık toplam sıcaklık indisi,
Etp : Aylık potansiyel buharlaşma-terleme miktarı (mm)
p : Enlem düzeltme katsayısı, olmak üzere,
i
514.1
5
t
I i
a = 6.75 x 10-7 x I3 – 7.71 x 10-5 x I2 + 1.79 x 10-2 x I + 0.492
I
tx 10 x 16Etp
a
x p formülü ile ifade edilir.
Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan uzun yıllara (1970-2011) ait ortalama aylık
sıcaklık ve yağış değerleri kullanılarak Thornthwaite yöntemi ile potansiyel ve gerçek
buharlaşma değerleri hesaplanmıştır.
Burdur meteoroloji istasyonunda ölçülen aylık yağış ve sıcaklık değerleri kullanılarak yapılan
hesaplamalarda Potansiyel değerleri Thornthwaite yöntemi ile hesaplanmıştır (Tablo2).
Thornthwaite yöntemine göre (Thornthwaite ,1948), Burdur DMİ’unun yağış ve sıcaklık
verilerine kullanılarak ortalama yıllık Etp 752,60 mm, Etr 346,59 mm olarak hesaplanmıştır
(Tablo 2). Yağış-Etp aylık değişim grafiğinde (Şekil 3), Nisan ayının ortalarına kadar yağış
Etp’den fazladır. Bu dönemde 106,62 mm su fazlası vardır. Nisan ayı ortalarından Haziran
ayı başına kadar 100 mm olarak kabul edilen zemin nem rezervi harcanmıştır.
Haziran başından Kasım ayı başına kadar gerçekleşen su noksanı 406,01 mm’dir. Bu
dönemde tarım alanlarında sulama yapılması gerekecektir. Bu yönteme göre Burdur’da
417,10 mm’lik yıllık ortalama yağışın 346,59 mm’lik kısmı buharlaşma-terleme yoluyla
atmosfere döner. Su fazlası, yıllık toplam yağış miktarının % 25,56’sını oluşturmaktadır. Bu
miktar ya yeraltına süzülecek veya yüzeysel akışa geçecektir.
Thornthwaite (1948)’e göre ortalama değerler kullanılarak çizilen yağış-potansiyel
buharlaşma aylık değişim grafiği Şekil 4’de verilmiştir.
17
Tablo 2. Burdur ili DMİ ortalama değerleri için Thornthwaite yöntemi ile yapılan meteorolojik su bütçesi
Oca. Şub. Mar. Nis. May. Haz. Tem. Ağus. Eyl. Eki. Kas. Ara. Top.
Aylık
Sıc.(t) oC
2,6 3,6 7,1 11,5 16,5 21,3 24,8 24,4 19,9 14,2 8,2 4,0
Aylık
endeks
( i )
0,37 0,61 1,70 3,53 6,10 8,97 11,30 11,02 8,10 4,86 2,11 0,71 59,38
Etp
(mm) 4,24 6,58 21,27 45,19 83,88
121,7
3
153,6
9
140,5
6
92,5
1
53,8
4
21,5
5 7,56
752,6
0
Yağış
(mm) 48,3 40,5 44,1 51,0 40,4 26,1 14,7 7,8 15,5 35,7 38,5 54,5
417,1
0
Etr
(mm) 4,24 6,58 21,27 45,19 83,88 82,62 14,70 7,80
15,5
0
35,7
0
21,5
5 7,56
346,5
9
Zemin
rezervi
(mm)
100,0
0
100,0
0
100,0
0
100,0
0 56,52 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
16,9
5
63,8
9
Zemin
rezerv
D.(mm)
-
43,48 -56,52
16,9
5
46,9
4
Su
Noksan
ı (mm)
39,11 138,9
9
132,7
6
77,0
1
18,1
4
406,0
1
Su
Fazlası
(mm)
44,06 33,92 22,83 5,81 106,6
2
Enlem
düz.K
(I)
0,86 0,84 1,03 1,10 1,22 1,23 1,25 1,17 1,03 0,97 0,85 0,83
Şekil 4. Burdur DMİ için Thornthwaite yöntemi yağış-Etp aylık değişim grafiği
18
Yüzeysel Akış ve Taşkın Debileri
Burdur ili yerleşim merkezi içerisinden geçen Burdur Deresi, Civlaz Dere, Kanlı Dere, Sultan
Dere ve Kışla Deresi ile Hayvan Borsası kenarından geçen dere olmak üzere çok sayıda dere
yatağı bulunmaktadır. Taşkın debilerinin yerleşim alanına zarar vermemesi için ıslah
çalışmaları yapmak gerekmektedir. Akarsu yapılarının projelendirilmesinde en çok
karşılaşılan problemlerden biri akarsulardaki maksimum debinin belirlenmesidir. Söz konusu
yapının cinsine ve havzanın büyüklüğüne göre taşkın debisinin belirlenmesi için çeşitli
metotlar kullanılmaktadır. Bu bölümde çalışma alanında bulunan derelerin maksimum
debilerinin belirlenmesine yaklaşım sağlaması amacıyla Rasyonel Metot kullanılmıştır.
Eşitlikte, sızmaları ve diğer kayıpları ifade eden C akış katsayısı akarsuyun beslenme havzası
içerisinde bulunduğu zeminin geçirimliliğine bağlı olarak belirlenmektedir. Bir havzada farklı
akış katsayısına sahip bölgeler bir arada bulunuyorsa havzanın C akış katsayısı, bölgede
bulunan birimlerin geçirimlilik değerlerine göre ağırlıklı ortalama ile hesaplanmaktadır.
Burdur ili yerleşim merkezinden geçen derelerin beslenme havzalarında yüzeyleyen birimler
ve süzülme oranları aşağıda verilmektedir. Bunlar; alüvyon (%20), Burdur formasyonu (%5),
ofiyolitik karmaşık (%5), traverten (%25) ve kireçtaşı (%25) birimleridir (Ertunç vd, 2001).
Bu metotta kullanılan yağış şiddeti (i) değeri, bütün havzaya aynı yağışın düştüğü dönemdeki
miktar olarak alınmıştır. Yağış şiddeti değeri Burdur Meteoroloji İstasyonunda uzun yıllar
boyunca ölçülen yağış değerlerinden elde edilen yağış-şiddet-süre tekrar eğrilerinden
yararlanılarak tespit edilmiştir. Yerleşim merkezinin büyüklüğü ve derelerin konumuna bağlı
olarak tekerrür süresi 5 yıl, yağış süresi 60 dakika olarak seçilmiş ve formülde kullanılacak
olan i yağış şiddeti 23 mm/s olarak bulunmuştur.
Burdur Deresi: Burdur Deresi Burdur il merkezinin doğusundan doğar ve Burdur il
merkezinden geçerek Burdur Gölü’ne dökülür. Yaklaşık 20 km’lik bir uzanıma sahiptir.
Beslenme alanı 121.5 km2’dir. Burdur Deresi 1819M paftasında yaklaşık 3 km, 20M
paftasında ise yaklaşık 0.25 km uzanımda görülmektedir. Burdur Deresinde düzenli debi
ölçümleri yapılmamıştır. Ancak, DSİ tarafından dere ıslah çalışması yapılmıştır. Burdur
Deresi için yapılan hesaplamalarda maksimum taşkın debisi 65 m3/sn olarak belirlenmiştir.
Sultan Deresi: Sultan deresi Burdur il merkezinin batısından geçerek Burdur Gölü’ne
dökülmektedir. Dere 6.91 km2’lik beslenme alanına sahiptir. Sultan Deresi 19 K paftasında
yaklaşık 1.5 km, 18J-18K paftasında 800 m uzanımda gözlenmektedir. Sultan deresinin en
geniş vadi yatağı (6-7 m) Süt fabrikasının doğusunda gözlenmektedir. Derenin genişlik ve
Rasyonel metotta, debi (Q - m3/sn)
Formülü ile hesaplanmaktadır.
Burada; A : Havza alanı (km2)
i : Yağış şiddeti (mm/sa)
C : Akış katsayısı
19
yatak yüksekliği göle doğru azalmaktadır. Maksimum taşkın debisi 4 m3/sn olarak
belirlenmiştir. Dere üzerinde ıslah çalışması yapılmamıştır (Ertunç vd, 2001).
Kanlı Dere: Kanlı Dere, Burdur ili yerleşim merkezinden geçerek üniversite alanından Burdur
Gölü’ne boşalır. 1819L paftasında yaklaşık 3 km, 19 K paftasında 1.3 km uzunluğunda
gözlenmektedir. Dere 3-4 m derinliğinde 4-5 m genişliğinde vadi yatağı oluşturmuştur. Dere
üzerinde ıslah çalışması yapılmamıştır. Maksimum taşkın debisi 6.7 m3/sn olarak
belirlenmiştir (Ertunç vd, 2001).
Civlaz Dere: Burdur ili yerleşim merkezinden geçerek Burdur Gölü’ne boşalan diğer bir dere
de Civlaz Deredir. Dere 1819L paftasında yaklaşık 3 km, 20 L paftasında ise 500 m
uzunluğunda gözlenmektedir. Dere üzerinde ıslah çalışması yapılmamıştır. Maksimum taşkın
debisi 0.95 m3/sn olarak belirlenmiştir.
Kışla Deresi: Bu dere Kışla köyü içerisinden geçerek Burdur Gölü’ne dökülmektedir. Kışla
Deresi 20N paftasında yaklaşık 1 km, 21N paftasında 625 m uzunluğunda görülmektedir.
Derenin beslenme havzası 1.4 km2’dir. Maksimum taşkın debisi 0.86 m3/sn olarak tespit
edilmiştir. Güneyde genişliği 5 m, derinliği 3 m civarında olan Kışla Deresinin boyutları akış
yönünde azalmaktadır. Derenin Kışla Köyü içerisinden geçen kesiminde ıslah çalışması
yapılmıştır (Ertunç vd, 2001).
Ak Dere: Cezaevinin kuzeydoğusunda çevre yolunun üzerinden gelerek Seçkin Sitesi kenarı
ve USO İlköğretimokulu yakınından geçerek Burdur ili yerleşim merkezi dışına çıkmaktadır.
Dere 20M paftasında yaklaşık 825 m, 18M-19M paftasında ise 1325 m uzunluğunda
görülmektedir. Dere üzerinden ıslah çalışması yapılmamıştır. Derenin beslenme alanı 1.3
km2’dir. Maksimum taşkın debisi 0.8 m
3/sn olarak belirlenmiştir.
Kuru Dereler: Bu dereler 20M paftasında iki ayrı kol halinde uzanmaktadırlar. Derelerden biri
otogar alanı güneybatı kenarından Hayvan Borsası alanı batı kenarından devam etmektedir.
Diğeri ise otogar alanından ve Hayvan Borsası içerisinden geçerek yerleşim merkezi dışına
çıkmaktadır. Bu pafta üzerinde her iki dere yatağı yaklaşık 1.4 km uzunluğunda
görülmektedir. Derelerin toplam beslenme havzaları 0.87 km2’dir. Maksimum taşkın debileri
0.5 m3/sn olarak belirlenmiştir.
Kışla deresinin güney batısında çevre yolu üzerinden gelerek sanayi sitesi içerisinden geçen
deredir. 20N paftasında yaklaşık 1050 m uzunluğunda görülmektedir. Beslenme havzası 1.1
km2dir. Maksimum taşkın debisi 0.66 m
3/sn olarak belirlenmiştir.
Bulunan taşkın debileri, ıslah yapılarının projelendirilmesinde yaklaşım sağlayacaktır. Burdur
yerleşim alanı içerisinden geçen derelerden Burdur deresinde sadece kent merkezinde DSİ 18.
Bölge Müdürlüğü tarafından yapılmış ıslah çalışmaları bulunmaktadır. 12 m genişlik ve 4 m
derinlikteki kanalın inşasından sonra kent merkezinde taşkın yaşanmamıştır. Ancak, dere
yatağının ıslah yapılmayan mansabı imara açılmıştır. Dere kenarlarındaki parselasyon
sınırlarının ıslah çalışmalarına bağlı olarak revizyonu gereklidir. Diğer dere yataklarında yol
menfezleri dışında ıslah yapıları bulunmamaktadır.
20
Baraj ve Göletler
Burdur Gölü havzası içerisinde 17 Gölet, 1 Rezervuar ve 1 Baraj olmak üzere toplam 19 adet
su tutma yapısı bulunmaktadır. Bu su tutma yapılarından 12 adet gölet, 1 adet rezervuar ve 1
adet baraj tali havzalardan olan Bozçay havzasında diğer geriye kalan 5 adet gölet diğer tali
havzalarda yer almaktadır (Tablo 3).
Tablo 3. Burdur Gölü Havzası’na ait baraj, gölet ve rezervuar bilgileri (Ataol, 2010’dan değiştirilerek)
Sıra
No Baraj-Gölet Adı
Yüzey Alanı
(ha)
Hacmi
(hm3)
Sulamaya
Verilen Su
(hm3)
Sulama
Sahası
(ha)
1 Belenli Göleti 31,5 2,025 0,905 470
2 Tefenni Göleti 18,2 1,21 0,813 143
3 Karamanlı Göleti 170 24,81 14,83 3248
4 Bademli Göleti 67,5 6,3 2,4 507
5 Karataş Rezervuarı 490 65,3 40 5486
6 Merkez İğdelı Göleti 11 0,595 0,297 (**) 86
7 Merkez Kozluca Göleti 16,8 1,505 0,752 (**) 425
8 Kemer Merkez Göleti 8,6 0,431 0,215 (**) 54
9 Kemer Akpınar Göleti 16,6 1,572 0,786 (**) 230
10 Kemer Elmacık Göleti 26,4 2,511 1,255 (**) 351
11 Tefenni Hasanpaşa Göleti 27,9 1,7 0,85 (**) 330
12 Tefenni Hasanpaşa Hayvansal
İçme Suyu Goleti 3,5 0,0205 0 0
13 Merkez Kozluca Hayvansal
İçme Suyu Goleti 2,3 0,00492 0 0
14 Karaçal Barajı 540 76 30,9 5006
Bozçay Havzası Toplam 1430,30 183,98 94,01 16336
1 Merkez Gökcebağ Göleti 12,7 1,193 0,596 (**) 168
2 Merkez Askeriye Göleti 11,8 1,09 0,545 (**) 139
3 Keçiborlu Merkezi Göleti 52,6 (*) 8,96(**) 4,48 (***) 1300
4 Gönen Uzundere Göleti 18,8 (*) 2.52(**) 1,26 (***) 208
5 Gönen Uludere Göleti 13,9 (*) 1.3(**) 0,65 (**) 87
Diğer Alt Havzalar Toplamı 109,8 15,06 7,53 1902
Genel Toplanı 1540,10 199,05 101,54 18238,00
Kaynak: Burdur İl Çevre Durum Raporu, Isparta İl Tarım Müdürlüğü verileri, (*)2008 Spot
uydu görüntüsünden hesaplanan alanlar, (**) Göletlerin hacminin yarısının sulamaya verildiği
varsayımı ile elde edilen veriler, (***) Şener vd, 2005’ten
Bozçay tali havzasındaki su tutma yapılarının; toplam yüzey alanı 1430,3 ha, toplam su
hacimleri 183,98 hm3, toplam sulamaya verilen su miktarı 94,01 hm
3 ve toplam sulama sahası
16336 ha’dır. Diğer tali havzalardaki su tutma yapılarının; toplam yüzey alanı 109,8 ha,
21
toplam su hacimleri 15,6 hm3, toplam sulamaya verilen su miktarı 7,53 hm
3 ve toplam sulama
sahası 1902 ha’dır. Toplamda Burdur Gölü havzasındaki su toplama yapılarının; toplam
yüzey alanı 1540,1 ha, toplam su hacimleri 199,05 hm3, toplam sulamaya verilen su miktarı
101,54 hm3 ve toplam sulama sahası 18238 ha’dır.
Burdur Gölü havzasında yer alan su tutma yapılarına ait teknik özellikler incelendiğinde,
hidrolojik açıdan bu yapıların ne kadar önemli su potansiyeline sahip oldukları
anlaşılmaktadır. Bu yapıların özellikle en büyüğü olan Karaçal barajının su tutması ile birlikte
bölgedeki hidrolojik ve hidrojeolojik dengeler önemli ölçüde değişmiştir.
Bu yapıların özellikle Burdur Gölü’ne doğru olan akışları topladıkları ve kurak mevsimde,
gerek hayvansal sulama ve gerekse tarımsal sulama amaçlı kullanıldıkları düşünüldüğünde
Burdur Gölü beslenim elemanlarından yüzeysel akışın önemli ölçüde azalmasına neden
olacağı açıktır. Mayıs-Haziran 2012 tarihleri arasından yapılan arazi çalışmaları sırasında, çok
az olan yüzeysel akışın büyük bir bölümünün tarım alanlarında kullanıldığı ve Burdur
Gölü’ne hiçbir yüzeysel akışın ulaşmadığı gözlenmiştir.
Burdur Gölü havzasında yapılan arazi çalışmalarında tüm su toplama yapıları tek tek
incelenmiş, rezervuarlardaki su durumları ve yüzeysel akışları üzerinde durulmuştur. Burdur
Gölü havzası içerisinde bulunan su tutma yapılarının Coğrafi ve UTM koordinatları (WGS84
Datum) Tablo 4’de ayrıntıları ile verilmiştir.
Tüm bu veriler ışığında Burdur Gölü su toplama havzası sınırları içerisinde gölü besleyen
akarsular üzerine inşa edilen su tutma yapılarının gölün beslenim elemanlarından yüzeysel
akışın azalmasına sebep olduğu belirlenmiştir. Burada tartışılması ve ortaya konulması
gereken en önemli konu gölün su seviyesindeki düşüşte bu su tutma yapılarının etkisinin ne
derece olduğunun ortaya konması gerekmektedir. Bunun için en önemli parametrelerden biri
olan yeraltı suyu seviye değişimi ve akım yönlerinin belirlenmesi amacıyla yapılacak yeraltı
suyu seviye ölçümlerini içeren detaylı bir çalışma gerekmektedir.
Burdur Gölü Seviye Değişimi
Devlet su işlerin tarafından 1960-2003 yılları arasında Burdur Gölü’nde su seviye ölçümleri
düzenli olarak yapılmıştır. Burdur Gölü seviye değişim grafiği incelendiğinde 1971 yılında
Burdur Gölü su seviyesinin en yüksek kotuna ulaştığı görülmektedir (Şekil 5). Göl su
seviyesindeki yükselim 1960 yılından itibaren başlamış ve 1971 yılından sonra bir daha bu
kota ulaşamaması bir yana 1972 yılından itibaren sürekli düşüş göstermiştir. Sonraki kayıtlara
bakıldığında 1980–1985 yılları arasında göl seviyesindeki düşüşte bir azalma görülmesine
rağmen sonraki yıllarda göl su seviyesinde daha sert bir düşüş devam etmiştir. Bu düşüş 2003
yılında tekrar duraksamış ve göl seviyesi bir önceki yıla göre artış göstermiştir (Şahin vd.,
2005).
22
Tablo 4. Burdur Gölü Havzası içerisinde yer alan gölet koordinatları
İLİ ADI KOORDİNAT KOORDİNAT
KUZEY DOĞU TÜRÜ DOĞU KUZEY TÜRÜ
BURDUR Belenli Göleti 37 16 39 29 58 55 COĞRAFİ* 35S 764386 4129826 UTM*
BURDUR Tefenni Göleti 37 19 08 29 44 45 COĞRAFİ* 35S 743269 4133689 UTM*
BURDUR Karamanlı
Göleti 37 23 44 29 50 10 COĞRAFİ* 35S 751065 4142527 UTM*
BURDUR Bademli Göleti 37 26 03 29 54 37 COĞRAFİ* 35S 757494 4147015 UTM*
BURDUR Karataş
Rezervuarı 37 21 50 29 58 14 COĞRAFİ* 35S 763077 4139356 UTM*
BURDUR İğdeli Göleti 37 31 58 30 09 03 COĞRAFİ* 36S 248245 4157793 UTM*
BURDUR Kozluca Göleti 37 28 13 30 10 30 COĞRAFİ* 36S 250172 4150792 UTM*
BURDUR Kemer Merkez
Göleti 37 21 14 30 02 30 COĞRAFİ* 36S 237973 4138238 UTM*
BURDUR Kemer Akpınar
Göleti 37 20 27 30 04 37 COĞRAFİ* 36S 241053 4136692 UTM*
BURDUR Elmacık Göleti 37 27 26 30 06 58 COĞRAFİ* 36S 244919 4149501 UTM*
BURDUR
Tefenni
Hasanpaşa
Göleti
37 19 05 29 44 43 COĞRAFİ* 35S 7436269 4133687 UTM*
BURDUR
Tefenni
Hasanpaşa
Hayvansal İçme
Suyu Göleti
37 15 34 29 53 30 COĞRAFİ* 35S 756443 4127574 UTM*
BURDUR Karaçal Barajı 37 33 29 30 04 55 COĞRAFİ* 36S 242244 4160786 UTM*
BURDUR Gökçebağ Göleti 37 45 36 30 24 52 COĞRAFİ* 36S 272238 4182335 UTM*
BURDUR Askeriye Göleti 37 45 13 30 20 58 COĞRAFİ* 36S 266491 4181786 UTM*
ISPARTA Keçiborlu Göleti 37 57 51 30 20 06 COĞRAFİ* 36S 265885 4205190 UTM*
ISPARTA Güneykent
Uzundere 37 59 19 30 25 04 COĞRAFİ* 36S 273233 4207698 UTM*
ISPARTA Güneykent
Uludere 37 56 15 30 22 20 COĞRAFİ* 36S 269075 4202130 UTM*
*: Datum WGS84 kullanılmıştır.
Genel olarak Burdur Gölü’nün beslenmesi, göl alanına düşen yağışlar, göle ulaşan mevsimlik
akarsular ve yeraltı suyu akımı ile olmaktadır. Havza dışına boşalım olmadığı için su kaybı
buharlaşma ve yeraltındaki su kaçakları ile gerçekleşmektedir. Göl su seviyesi ve alanı;
yağışlara bağlı olarak, yıllara ve mevsimlere göre değişiklikler göstermektedir. Gölü besleyen
önemli akarsular gölün güneybatıdan giren Bozçay deresi ve doğuya doğru beş küçük çaydır
(DSİ XVIII Bölge Müdürlüğü).
Göl su seviye değişimi verileri incelendiğinde, göl yıllık olarak Aralık ayında yükselme
trendine girmekte ve bu trend Mayıs –Haziran aylarına kadar devam ettiği gözlenmiştir.
23
Haziran Kasım döneminde ise göl su seviyesinde ciddi düşüş gözlenmektedir. Bu zaman
aralığında meteorolojik veriler (yağış ve buharlaşma) incelendiğinde yükselmenin olduğu
Aralık-Mayıs döneminde yıllık toplam yağış miktarının %75’lik kısmının bu aylarda meydana
geldiği görülmektedir. Nisan – Ekim ayları arasında ölçülen 35 yıllık buharlaşma verilerine
göre ise yılda toplam 1340 mm seviye kaybına neden olabilecek bir buharlaşmanın yaşandığı
görülmüştür (Şahin vd., 2005).
DSİ tarafından hazırlanmış olan gölün batimetri haritasına göre, gölün kot-yüzey-hacim
değişim tablosunda talveg kotu da 782,4 m olarak hesaplanmıştır. Buna ilave olarak gölün bu
güne kadar ölçülmüş maksimum kotunun 857,6 m olduğu ve su derinliğinin 75,19 m olarak
tespit edilmiştir. Kapalı bir havza özelliğinde olduğundan Burdur Gölü Havzasından dışarıya
her hangi bir boşalım söz konusu olmadığından, yağışlara bağlı olarak göl su seviyesi ve alanı
değişiklik göstermektedir.
1971 yılı Haziran ayındaki en yüksek göl su seviye kotu 857,57 m, göl yüzey suyu alanı ise
236,1 km2 ve hacmi 7.415,4 hm
3olarak saptanmıştır. Gölün gerçek minimum kotu Ekim 1992
tarihinde 850,0 m olarak ölçülmüş ve bu kotun aynı dönemindeki 13 ve 16 Ekim 1994
ölçümlerinde 851,7 m ve 851,3 m ile hemen hemen benzer olduğu anlaşılmış ve iki yıllık
süreç içerisinde su kotunda ciddi bir değişim görülmemiştir. Göl yüzeyinde 23 yılda yaklaşık
40 km2 'lik bir çekilme ile birlikte, gölün yüzey alanı 197,6 km
2 'ye ve hacmi de 5.780,0 hm
3
'e düşmüştür (Kiziroğlu vd.,1995) . Tablo 5’te, göl seviyesi ile bağlantılı bilgiler
bulunmaktadır.
Şekil 5. Burdur Gölü seviyesinde meydana gelen değişimin yıllara (1960-2003) göre dağılımı (DSİ 18. Bölge
Müdürlüğü verileri)
24
Tablo 5. Burdur Gölü’nün bazı hidrolojik değerleri
Yıllar Su Kotu (m) Su Yüzeyi (km2) Su Hacmi (hm
3)
1970 858 274 7414
1990 -2000 847 180 5287
2003 846 171 5050
2012 140 149 -
Seviye düşümünün başladığı 1971 yılı ve devam eden yıllardaki yağış ve buharlaşma verileri
ile göl seviyesi karşılaştırıldığında yağış ve buharlaşma seviyelerinde belirgin bir değişim
olmamasına karşın, göl seviyesindeki azalmanın devam ettiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak,
göl su seviyesindeki azalmanın yağış ve buharlaşma arasındaki farklar dışında başka
faktörlerin de etkisi altında olduğu açıkça görülmektedir. Bunlardan en önemlisi göle gelen
akarsular üzerine inşa edilen barajlardır. Bu barajlarda toplanan sular tarımsal sulama amaçlı
kullanıldığından göle gelen yüzeysel su miktarında 1975 yılından itibaren göreceli bir azalma
söz konusudur (Şahin vd.,2005). Hatta 2012 yılında havzada yapılan arazi çalışmalarında göle
ulaşan yüzeysel akışın olmadığı tespit edilmiştir. Yüzeysel akışın büyük bir kısmı ovadaki
tarım alanlarının sulaması amacıyla kullanılmakta ve dere yatakları göle ulaşmadan
kurumaktadır.
Göl su seviyesindeki azalma nedenlerini araştırmak üzere 1998 yılında DSİ tarafından yapılan
bir çalışmada da azalmanın yağış ve buharlaşma arasındaki fark yanı sıra göle gelen
akımlardaki azalmadan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Ayrıca bölgede yer alan yeraltı
kuyularından çekilen sular da yeraltı haznesinin boşalmasına bağlı olarak akarsulardan
yeraltına sızmanın artması sonucunu doğurmuştur. 1998 yılındaki çalışmanın sonuç raporunda
1980–1996 yılları arasında göl su seviyesindeki 7.77 m’lik azalmanın 6,94 m si yağış
buharlaşma farkından, 0,83 m’si de göle gelen akımlardaki azalmadan kaynaklandığı ifade
edilmiştir (DSİ XVIII Bölge Müdürlüğü).
Sonuç
Burdur Gölü havzasında yapılan bu hidrolojik ve hidrojeolojik çalışmanın üç ay gibi kısa bir
sürede tamamlandığı göz önüne alındığında, elde edilen tüm verilerin bundan sonra yapılacak
detaylı bir çalışmanın ön etüdü olduğu kabul edilmelidir.
Elde edilen tüm veriler ve literatür taraması sonucunda kapalı bir havza özelliği taşıyan
Burdur Gölü havzasında son yıllarda inşa edilen su tutma yapılarının yüzeysel akışı ciddi
anlamda azalttığı tespit edilmiştir. Bunun sonucunda Burdur Gölü’nün beslenim
elemanlarından en önemlisi olan yağıştan sonra gelen yüzeysel akışın son yıllarda ciddi
anlamda azaldığı ve yaz aylarında göle ulaşmadığı gözlenmiştir.
Burdur DMİ yağış verilerinden 1950-2011 yılları arası yıllık ortalama yağıştan eklenik sapma
grafiği hazırlanmıştır. Bu grafikte son 16 yılın kurak dönemde olduğu ortaya konmuştur.
Burdur Gölü seviye değişimleri incelendiğinde, göl seviyesindeki azalmada son 16 yıllık
kurak dönemin etkisi olmakla birlikte, bu azalmadaki tek unsurun yağışlar olmadığı
25
görülmüştür. Tektonik kökenli bir oluşuma sahip olan gölün özellikler 1971 büyük depremi
sonrası seviyesinin sürekli düşmesinde, tektonizma etkisi ile göl su seviyesi içerisinde oluşan
süreksizliklerden önemli bir etkisinin olduğunu düşündürmektedir.
Sonuçta, çok daha detaylı bir hidrolojik ve hidrojeolojik bir çalışma sonucunda Burdur Gölü
su seviyesinin düşmesinde etkili olabilecek; su tutma yapılarının, yağışların ve göl su seviyesi
içerisindeki süreksizliklerin etkilerinin araştırılması gerekmektedir.
Kaynakça
Akay, E ve Uysal, Ş.,1985, Orta Torosların batısındaki (Antalya) Neojen çökellerinin
stratigrafisi,sedimantolojisi ve yapısal jeolojisi : MTA rap. 7799. Ankara.
Altınlı, İ. E.,1944 Antalya bölgesinin stratigrafik etüdü : İ.Ü.F.F.mecmuası,seri :B-C ,
IX,3,227-238
Ataol, M., 2010, Burdur Gölü Havzası için Yeni Bir Su Yönetim Modeli Önerisi, Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı, Doktora Tezi,
(Yayınlanmamış), s. 107, Ankara
Blaney, H. F., and Criddle, W. D., 1950. Determining Water Requirements İn İrrigated Areas
From Climatological And İrrigation Data, USDA SCS Techn. Pap. No 96.
Dumont, J.F. ve Kerey, E.,1975, Eğirdir gölü güneyinin temel jeolojik etüdü. TJK. Bült.,18/2
169-174
Ertunç, A., ve diğerleri, 2001. Burdur Belediyesi Kent Merkezi ve Yakın Çevresinin
Depremselliği ve Yerleşime Uygunluk Açısından İncelenmesi, sonuç raporu, SDÜ Müh.
Mim. Fak. (SDÜ AR-GE), 2001
Karaman, M.E.,1986a.Burdur dolayının genel stratigrafisi. Akd.Üniv. Isp.Müh.Fak.,
Derg.2,23-35
Karaman, M.E.,1986b. Burdur İli çevresindeki yerleşim alanlarının depremselliği,
Müh.Jeolojisi Türk Milli Komitesi Bült.,No.8.,23-30
Karaman, M.E.,1990, Isparta güneyinin temel jeolojik özellikleri. TJK.Bült.,33,57-67
Kiziroğlu, İ., Turan, L., Erdoğan, A., 1995, Burdur Gölü Havzasının entegre koruma ve
kullanım planlaması üzerine bir araştırma, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, Cilt 11, s.37-48, Ankara.
Poisson, A.,1977, Recherches geologiques dans les Taurides occidentales (Turquie): These
,Univ.Paris.Sud,Orsay,795p.
Schendel, U., 1968. Messungen mit Grundwasserlysimeter über den Wasserverbrauch aus
oberflachennahem Grundwasser. Z. Kulturtechn Flurberein, 9, 314-326,
Berlin/Hanburg.
Şahin, Ş., Beyhan, M., Keskin, E., Harman, B.İ., 2005. Burdur Çevresinde Yaşanan
Depremler ve Çevre Sorunları, I. Burdur Sempozyumu, Sempozyum Kitapcığı, s. 910-
914, BURDUR.
Şenel, M.,1997, Türkiye Jeoloji Haritaları Isparta. J.10.Paftası MTA.Gen.Müd.Jeoloji Etüdleri
Dairesi,Ankara
Şener, E., Davraz, A., İsmailov, T., (2005), Burdur Gölü SeviyeDeğişimlerinin Çok Zamanlı
Uydu Görüntüleri İle İzlenmesi, Türkiye Kuvaterner Sempozyumu-V, İstanbul
26
Thornthwaite, C. W., 1948. An Approach a Rational Classification of Climate, The
Geographical Review, p.55-94, volume 38, New York.
Yalçınkaya, S.,Ergin, A.,Afşar, Ö.P. ve Taner.,1986, Batı Torosların jeolojisi,
MTA.Rap.No.7779 Ankara
Yağmurlu, F., Savaşcın, Y., and Ergun, M.,1997, Relation of alkaline volcanism and active
tectonism within the evolution of Isparta Angle, SW-Turkey: The Journal of
Geology, v.105, p.717-728.
Yağmurlu, F. ve Şentürk, M., 2005. Güneybatı Anadolu'nun Güncel Tektonik Yapısı. Türkiye
Kuvaterner Sempozyumu V, İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, 02-03 Haziran 2005,
s.55-61, İstanbul.
27
Faal. 2: “Burdur Gölü ve havzasının coğrafik, jeomorfolojik ve topoğrafik etüdü ile göle
etkisinin belirlenmesi”
Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER, Doç. Dr. Kadir TEMURÇİN,
Yrd.Doç.Dr.Ahmet TOKGÖZLÜ, Yrd. Doç. Dr. Mustafa YAKAR
Amacı: Burdur Gölü ve havzasının coğrafik, jeomorfolojik ve topoğrafik özelliklerinin gölün
durumuna etkisi ve sorunların çözümleri için bakış açısı oluşturmak için.
Gerekçesi: Göllerin tüm özellikleri havzalarının coğrafik, jeomorfolojik ve topoğrafik
özelliklerinin bir yansımasıdır. Göllerin korunmasında ve sorunların çözümünde bu
özelliklerin çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
Açıklama: Bu iş paketinde, Burdur Gölü havzası ayrıntılı olarak arazi çalışmasıyla
incelenecek, havza üzerindeki barajlar, su kaynakları, önemli yer şekilleri, tarım alanları ve
toprak yapısı gibi özellikler harita üzerinde işaretlenecektir.
Batı Torosların iç kısımlarında yer alan Burdur Gölü Havzası geneli itibariyle, dalgalı bir
plato görünümündedir. Birbirine paralel dağ sıraları ile bunlar arasındaki yüksek platolar ve
bazı göllerle kaplı tektonik kökenli çukur alanlar, engebeliğin ana çizgilerini oluştururlar.
Çoğunlukla kireçtaşlarından müteşekkil olan sahada mağaralar, düdenler, dolinler, polyeler
v.b. gibi büyüklü küçüklü karstik şekiller göze çarpmaktadır.
Dağların arasında, eski kapalı havzaların dolmasıyla oluşmuş, dar ve derin boğazlarla
birbirinden ayrılan ovalar bulunmaktadır. Bu ovaların tabanları eski birer göl yatağıdır. Bu
ovalardan en önemlileri Burdur, Ağlasun, Bucak, Tefenni, Yeşilova ve Gölhisar ovaları olarak
sayılabilir (Şekil 6)
Genel Topografik Görünüm
Kapalı bir havza olan Burdur’da Dalaman ve Aksu Çayı dışında denize ulaşan akarsu yoktur.
Karstik bir araziye sahip olan Burdur’da, akarsuların bir bölümü göllere dökülürken bir
bölümü de düdenlerde kaybolur.
Göl Yöresi'nde yer alan bu havza ve yakın çevresinde, Burdur Gölü ile güneybatısındaki
Salda, Yarışlı gölleri ve karstik kökenli Kestel, Söğüt ve Gölhisar gölleri vardır. Karstik
kökenli olanlar sularını, kenarlarındaki ve tabanlarındaki düdenlere boşaltır
Genel Jeomorfolojik Özellikler
Burdur Gölü Havzası, Türkiye’nin tipik Neojen Havzalarından bir tanesidir. Çevresinde yer
alan yüksek kütlelerin yönüne uygun olarak SW-NE yönünde uzanan bu graben sahasının
yüksek kesimlerinde Mesozoik döneme ait formasyonlar hakimdir. Bu kesimlerde yer yer
Tersiyer öneme ait birimler ile Volkanik unsurlarıda gözlemlemek mümkündür. Daha düz
kesimlerde ise Neojen ve Kuaterner’e ait birimler yüzeylenmektedir (SUNGUR, 1978, s. 37).
29
Burdur ve çevresindeki havzaların oluşumunda epirojenik karakterdeki hareketlerin önemli
bir yeri vardır. Bu saha muhtemelen Oligosende paroksizmal bir safha yaşamış olmalıdır. Bu
dönemde meydana gelen kıvrımlar daha sonra aşınmaya uğramışlardır. Bu sahada var olan
horst karakterli dağların bu kadar yükselmiş olması ancak bu şekilde izah olunabilir. Yükselen
bu kütlelerin arasında kalan alçak sahalarda bu dönemlerden sonra birer göl alanı haline
dönüşmüşlerdir (SUNGUR, 1978, s. 37).
Burdur Gölü Havzası'nda tektonizmanın etkisi de büyüktür. Bu nedenle Burdur Gölü
depresyonu ve hatta NW da yer alan Acıgöl depresyonu da uzanışlarına parallel faylarla
sınırlanmışlardır (SUNGUR, 1978, s. 38). Bir başka ifade ile bu alanlar birer graben sahası
durumundadırlar.
Göl çevresinde bol miktada Dreissensia kavkıları içeren depolar bulunmaktadır. Bu göl
depoları altında çapraz tabakalaşma gösteren kıyı setleri ve delta depoları mevcuttur. Bu
dolgular vadiler tarafından yarılmış durumdadır. Bu yarılmalar yer yer 5m den fazladır. İçinde
kil seviyeleri de görülen bu depolar ince kumlardan meydana gelmektedir (Sungur, 1978, s.
41).
Çalışma alanı olarak belirlenen Burdur Gölü Havzası'nı iki büyük depresyona ayırmak
mümkündür. Bunlardan birtanesi güneydeki Karmanlı-Tefenni depresyonu (Tefenni olarak
bahsedilecektir), diğeri ise Burdur Gölü depresyonu'dur.
Tefenni kesimi esasen tektonik bir ovadır. Ancak saha yakın çevresinde yer alan ve bu gün
büyük miktarda mermer ocağı olarak işletilen metamorfik kalkerlerin varlığı bu sahada
karstlaşmadan da bahsetmeyi zorunlu kılmaktadır. Zira bu saha ve yakın çevresinde bir çok
mikro ve makro karstik şekili gözlemlemek mümkündür.
Burdur Gölü depresyonu ise yukarıda da bahsedildiği üzere bir graben tabanında SW-NE
yönlü uzanan, yaklaşık boyutları uzun ekseninde 53 km. (Gümüşgün-Düğer arası), kısa
ekseninde ise 14 km. (İlyas-Burdur arası) olan basık elips görünümlü bir depresyondur. Bu
depresyonun en alçak noktasında ise Burdur Gölü yer almaktadır (Sungur, 1978, s. 44).
Depresyonun kuzeyinde Söğüt dağları yer almaktadır. Kuzeyinde Senir yerleşmesi ile
Keçiborlu arasında yer yer çok parçalanmış tepelik bir saha ile havza sınırlanmıştır.
Depresyonun kuzey doğusunda çanağın uzantısı olan ovalık bir alandan1 Keçiborlu
doğusundaki Giresun Dağlarına geçilmektedir. Burdur depresyonunu doğu ve
güneydoğusundan Kayı ve Yayla Dağları ile Suludere dağları sınırlar. Güneybatıda aynı
kuzey de olduğu gibi genişçe bir düzlükten bir eşik sahası ile Salda Gölü depresyonu, Tefenni
Ovası kesimlerine geçilir (Sungur, 1978, s. 46).
Havza jeomorfolojik şekiller bakımından oldukça zengin bir ayrıntı sunmaktadır. Sahanın çok
geniş olması ve bu çalışmanın genel özellikler içermesi açısından burada fazlaca ayrıntıya
girilmemiştir.
1 Bize göre bu düzlükler kurak ve yarı kurak bölgelerdeki glasi oluşumlarıdır.
30
Genel bir ifade ile Burdur Gölü Havzası olarak adlandırılan çalışma sahasında, aşınım
şekilleri, birikim şekilleri, volkanik şekiller, karstik şekiller, kıyı şekilleri daha çok göze
çarpan makro örnekler sunmaktadır.
Aşınım şekilleri olarak tespit edilen oluşumlar platolar olarak gözlenmektedir. Saha da iki
grup plato yer almaktadır ki bunlar volkanik ana material üzerinde gelişen ve aşınımla tesviye
edilen platolardır.
Birikim şekilleri daha çok Kuaterner’e ait birimlerdir. Bu birimler değişik yerlerde biriken
alüvyonlardan oluşan ovalar, birikinti konileri ve yamaç molozlarından oluşmaktadır. Burada
bahsi geçen ovalar çalışma sahasında; kıyı ovaları, taşkın ovaları, karstik ovalar ile eski ve
yeni alüvyonlardan oluşan ovalar olarak ayırt edilebilirler (Şekil 7).
Jeolojik Özellikler
Burdur Gölü havzasının CBS tekniği ve arazi gözlemleri ile daha önceki çalışmalardan
yararlanılarak hazırlanan jeoloji haritasında Paleozoik'ten, Kuaterner’e kadar uzanan jeolojik
birimlerin varlığına işaret edilmiştir.
Yukarıda bahsedilen zaman aralığına yaşlandırılan birimler değişik formasyonlar ile
adlandırılmıştır. Formasyonlar farklı özelliklere sahiptir (Şekil 8).
Bir graben ve çöküntü alanı olarak bilinen Burdur Gölü çevresindeki güncel çökeller; dağ
eteği, göl, vadi göle geçiş ve ova çökel alanlarında oluşmuştur. Burdur Gölü'ne ait göl
çökelleri günümüz ve eski göl çökellerinden oluşmaktadır. Bunlar içerisinde Burdur şehir
merkezi güneyinde Antalya karayolu üzerinde gözlenenler Burdur Gölü’nün en eski göl
çökelleridir. Ova çökelleri düzlük alanlardaki çökelleri kapsar. Burdur, Keçiborlu
çevresindeki çökeller ova çökeli olarak kabul edilmektedir (Görmüş, 2007, s. 558).
Burdur Gölü Havzası'nda göl yakını sahalardaki litolojik birimler ile genelleştirilmiş jeolojik
durum şu şekilde özetlenebilir;
Bu havzada yer alan birimleri en alt kesiminde 225-65 milyon yılları arasına yaşlandırılan
denizel karbonatlar yer alır. Bunlar Beydağları Kireçtaşları olarak bilinir. İnsuyu mağarası
çevresindeki kireçtaşları bu döneme atfedilir. Genellikle massif karbonatların üzerindeki killi
karbonatlar, denizen derinleşmesi ile alakalıdır.
Bu karbonat kütlelerini Akdenizin atası olarak da nitelendirilen Tethys Okyanusu’nda
meydana gelmiş olan daha yaşlı daha yaşlı yeşil, kırmızı renkli kayalar bindirmeli şekilde
örtmüştür. Antalya Napları olarak da adlandırılan bu kütlelelerin daha güneyden geldiği
savunulmaktadır.
65-40 milyon yılları arasında yine denizel karakter özelliği gösteren kırmızı gerecin çok
olduğu kırıntılı kayaçlar taşkapı Köyü ve Çanaklı Polyesi civarında gözlenmektedir. Isparta
Formasyonu olarak adlandırılan bu kayalar içerisinde bol miktarda fosil bulunmaktadır. 40-
25 milyon yılları arasında bir orojenik faz esnasında tekrar yeşil kayalar bölgeye
yerleşmişlerdir. Bunu bir transgresyon evresi izlemiştir.
33
25-10 milyon yıllarına ait bu denizel kayaçlar yine Çanaklı ovası kıyısında, Ağlasun ve
Bucak çevrelerinde gözlenmektedir.
10-5 milyon yıllları arasında yükselme hareketleri ile yine kaya kütlelerinin kilometrelerce
uzaklardan taşınarak bölgeye yerleştiği düşünülmektedir. Sagalassos ve Isparta şehri arasında
gözlenen yeşil renkli kayaçların bu dönemlerden geldiği düşünülmektedir.
Gölcük voklanizmasının etkisi ile deniz bağlantısı kesilen bölgenin dağlar arasında kalan
kesimlerine göller yerleşmiş ve bütün büyük düzlüklerde göller oluşmuştur. Neotektonik
hareketler denen bu hareketlerin olduğu devirde ova, göl gibi alçak sahalar çökme, dağlarda
ise yükselmeler meydana gelmiştir. Erozyon şiddetlenmiş, vadiler derinleşmiş yani saha
karasal etkilerle beraber bugünkü görünümünü almıştır (GÖRMÜŞ, 2007, s. 559-560).
Hidrografik Özellikler
Bu bahiste havzada yer alan akarsular ve bazı kaynaklar ile ilgili genel bilgiler verilmeye
çalışılacaktır.
Burdur Gölü’ne ulaşan akarsular çoğunlukla periyodik akarsulardır. Bu havzada yer alan
akarsuların bir çoğu sel karakterli akarsulardır. Göl havzasına taşıdıkları enkaz çok fazladır.
Bu yüzden göl tabanında bir takım değişiklikler de yapmaları kaçınılmazdır (Şekil 9).
Bu havzada içerisinde daimi su taşıyan sınırlı sayıda akarsu vardır. Bunlardan en önemlisi
depresyonun SW kesiminden kavuşan Bozçaydır. Bu çaya bazı kısımlarında Eren Çay ismi de
verilmektedir.
Genellikle karstik kaynaklardan beslenen Bozçay, Tefenni güneyindeki kalker kütlelerden
doğmakta, Tefenni ovasında geniş bir yay çizdikten sonra kuzeye yönelerek bir boğaz
içerisinden geçerek Yazıköy civarından göle ulaşmaktadır. Karaçal Barajı bu akarsu üzerinde
inşa edilmiştir. Bozçay'ın göle ulaştığı kısımda geniş bir alüvyal ova oluşmuştur.
Yukarıda da bahsedildiği üzere havzadaki diğer akarsular periyodik akarsulardır. Bunlar
arasında en önemlileri NE Keçiborlu Deresi2, E’da Çerçin ve Kuna Dereleri, SE’da Bayındır
Deresi, W’da Ulupınar Deresi dir. Bu dereler kurak mevsimde içerisinde su bulunmayan ve
yatakları sel karakteri kazanan derelerdir (SUNGUR, 1978, s. 73-77).
Burdur Gölü’nün N kesiminde yer alan daha kısa boylu ve yatakları daha kısa olan akarsular
ise sahada daha çok erozif faaliyetleri ile dikkati çekmektedir.
Bu havza karstik kaynaklar bakımından da zengin sayılabilir. Havzada bir çoğu içilebilen su
kaynağı bulunmaktadır. Ayrıca havzanın W’sında ve Tefenni civarında SO4 bakımından
zengin içerikte su kaynakları da vardır. Bu kaynaklar keskin kükürt kokuları ile hemen dikkati
çekmekte olduğu gibi bu özelliklerine atfen Kokarpınar, Barutlusu gibi isimlerle de
anılmaktadır (SUNGUR, 1978, s. 79)
2 Bu gün neredeyse göle ulaşamamaktadır denilebir.
35
Toprak Özellikleri
Araştırma sahasında çok farklı iklim şartları ve farklı ana materyal özelliklerine bağlı olarak
oluşan toprak türleri oluşmuştur. Bu toprak türleri arasında zonal olanlar da bulunmakla
birlikte daha ziyade azonal topraklar geniş yer tutmaktadır.
Sahada azonal topraklar daha çok depresyon tabanlarında düzlük ve alçak alanlarda
bulunmaktadır.
Havzanın N ve S’i bu topraklarla yüzeylenmektedir. Burdur Gölü kuzeyinde Keçiborlu,
Gümüşgün, Burdur Gölü kıyı çizgisi arasında kalan alanda, Burdur Gölü S’inde Yarışlı Gölü
E’sundan geçen havza sınırından Burdur Gölü kıyı çizgisine kadar olan alanda yine azonal
toprakları görmek mümkündür. Ayrıca Tefenni depresyonunun alçak kesimlerindeki
düzlükler ile taşkın yataklarında azonal topraklar görülmektedir.
Burdur Gölü havzasında geniş alanda gözlenen toprak grubu Kahverengi orman toprakları ile
Kestane rengi topraklardır.
Kahverengi orman toprakları daha çok yüksek topografyada gözlenir. Havzanın SE’sunda
yaygındır. Üst horizonda organik birikim gözlenen bu toprak grubu nötr ve alkalen bir
karakterdedir.
Kestane rengi topraklar ise depresyonun kuzey ve kuzeydoğusunda yüzeylenmektedir. Daha
çok kalker ana materyali ayrışması ile teşekkül etmişlerdir. Bu nedenle kireç bakımından
zengin özellik gösterirler (Şekil 10).
Ayrıca bölgenin erozyon (Şekil 11) ve eğim (Şekil 12) haritaları da verilmiştir.
39
Bitki Örtüsü
Bu saha bitki örtüsü bakımından bitki türleri açısında bir çeşitlilik görünmekle beraber
klimatik şartların ve toprak şartlarının burada yoğun bitki örtüsünün gelişimine izin
vermediğini de dikkate almak gerekir. Bu bakımdan bu sahada yer yer sıklaşan ancak
çoğunlukla seyrek türlerden oluşan bir bitki örtüsü hakimdir. Saha daha çok Akdeniz florasına
ait türlerin hakim olmasını gerektiren bir sahadır. Bu nedenle baskın türler ( şartların uygun
olduğu alanlarda) maki, çalı ve step türleridir. Çevrede en yaygın orman ağacı çamlar ve
bunlar içerisinde de kızılçam (Pinus brutia) ve kermes meşesi (Quercus coccifera) karaçamdır
(Pinus nigra). Bunun dışında Juniperus excelsa, Crataegus aronia, Rosa canina, Verbascum
spp., Stipa capillata gibi türler bulunur (SUNGUR, 1978, s. 84).
Sonuç
Burdur Gölü Havzasının genel jeolojik ve jeomorfolojik durumu değerlendirildiğinde
özellikle jeolojik özellikler ile göl çanağının oluşumu açısından çok yakın ilişki içerisinde
olduğu kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Zira bu sahanın özellikle jeolojik şartları
Burdur Gölü'nün oluşumunu sağlamıştır. Burada merak edilen göldeki su seviyesinin değişimi
ile göl jeolojik ve jeomorfolojik şartları arasında bir alaka olup olmadığı sorusunun cevabıdır.
Burdur Gölü yukarıda daha geniş olarak yazıldığı üzere tektonik bir göl özelliğindedir. Bu göl
çanağı üzerinde tektonizma dışında volkanizma, karstlaşma gibi farklı jeomorfolojik
süreçlerde etkili olmuşlardır. Yukarıdaki sorunun cevabına bu açıdan yaklaşmak daha yerinde
bir davranış olcaktır. Burdur Gölü su seviyesi üzerinde jeolojik süreçlerin etkisi olup olmadığı
öteden beri tartışılmaktadır. Örneğin Korkut Ata SUNGUR’un 1978 de yayınladığı eserde
bugünkü durumun tam tersine 1970’li yıllarda göl su seviyesinin yükselmesi üzerine
tartışmalara değinilmiştir (Şekil 13). Bu çalışmada göl su seviyesinin yükselmesi üzerinde
klimatik faktörler (özellikle yağış) ile göl tabanında epirojenik karakterde bir yükselmenin
etkili olmadığına işaretle bu yükselmenin daha çok göl tabanında ki karstik gideğenlerin
çevreden taşınan enkaz ile tıkanması neticesinde olmuş olabileceği fikri üzerinde karar
kılınmış görünmektedir.
Bugünkü durumda göl su seviyesindeki düşmeler üzerinde ise yine klimatik şartların etkili
olmadığı meteorolojik verilerden anlaşılmaktadır. Bize göre karstik gideğenlerin bir takım
sebepler ile yeniden açılmış olması ihtimali de sürekli ve daha hızlı bir seviye düşmesini
gerektirmektedir. Sonuç olarak Burdur Gölü’nün bugünkü seviyesine düşmesinin altında
yatan sebeplerin daha ayrıntılı ve kapsamlı araştırmalar ile ortaya konulması aciliyeti olan bir
problem olarak ortada durmaktadır.
Kaynakça
Görmüş, M. Y. (2007). Jeolojik Sentez: Burdur Gölü Çevresi. I. Burdur Sempozyumu (s. 558-
568). BURDUR: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi.
Sungur, K. A. (1978). Burdur, Acıgöl Depresyonları ve Tefenni Ovasının Fiziki Coğrafyası.
İSTANBUL: İstanbul Üniversitesi Yayını.
41
Burdur Gölü Yakın Çevresinin İklimsel Özellikleri
Araştırma sahasında uzun yıllar sıcaklık rakamlarına bakıldığında, Yıllık ortalama sıcaklık
13,2 oC dir. Aylara ait sıcaklık şartları ise 2,5
oC ile 26,2
oC arasında değişmektedir. Doğal
olarak bu değerlerin en düşük olanı Ocak ayına en yüksek olanı da Temmuz ayına denk
gelmektedir. Bu iki ayın sıcaklık ortalaması ise 14,5 oC dir ve bu değer yıllık ortalama
sıcaklık değerinden yüksektir.
Yıllık sıcaklık şartları Şubat ayından itibaren artmaktadır. Maksimum sıcaklık değerine 26,2 oC ile Temmuz ayında ulaşılmaktadır. Sıcaklık düşüşleri Ağustos ayından itibaren başlamakta
ve Eylül ayında hızlanarak Aralık ayı sonuna kadar devam etmektedir (Tablo 6, 7, 8).
Tablo 6. Burdur (1931-2009) Uzun Yıllar Aylık Ort Sıc. Değerleri (°C)
O Ş M N M H T A E E K A YIL
2,5 3,7 6,7 11,6 16,3 20,2 26,2 24,1 19,8 14,1 8,9 4,4 13,2
Tablo 7. Mevsimlere Göre Ortalama Sıcaklık (°C)
MEVSİMLER İLKBAHAR SONBAHAR YAZ KIŞ
SICAKLIK 11,5 14,2 23,5 3,5
Tablo 8. Ortalama max. ve min düşük sıcaklık değerleri (°C) (Max 51 Yıllık, Min. 6 Yıllık Rasat)
O Ş M N M H T A E E K A YIL
MAX SIC 6,5 8,3 12,2 17,5 22,6 27,5 31,3 31,6 27,4 21, 14,2 8,3 19
MİN SIC. 0,6 -0,2 1,8 6 10,1 13,7 16,5 16,4 12,8 8,3 4,4 1, 7,6
Yağış Şartları
Uzun yıllar (53 yıllık rasat) verileri değerlendirildiğinde Burdur’un ortalama yağış miktarı
421,8 mm dir. Yağış yıl içerisinde aylara düzensiz dağılmaktadır. Aylık yağış miktarı 5,9 mm
ile 64,2 mm arasında değişmektedir. En yağışlı ay Aralık (64,2mm) ve en az yağışlı ay ise
Ağustos (5,9 mm) dur (Tablo 9).
Tablo 9. Ortalama Toplam Yağış Miktarı(Mm)(53 Yıllık Rasat)
O Ş M N M H T A E E K A YIL
59,4 45,4 44 38,7 44,6 26,4 8,9 5,9 16,2 32,3 35,8 64,2 421,8
Aralık ayına kadar devam eden yağışlı periyot Nisan ayı içerisinde düşüş göstermektedir
(38,7mm). Mayıs ayından itibaren tekrar yükselişe geçen yağış değerleri 44,6mm ye çıkmakta
ancak bu aydan Ağustos ayına kadar tekrar bir düşüş süreci yaşanmaktadır.
Yıllık yağış miktarının %40,6 sı kış, %30,18’i İlk bahar, %19,98’i sonbahar ve %9,76’sı da
yaz mevsimine tekabül etmektedir. Kış mevsiminin en az yağış alan ayı Şubat (45,4mm)ve en
çok yağış alan ayı ise Aralık (64,2mm) ayıdır.
Yağış verilerine baktığımızda yağış azamisi kış mevsimine yağış asgarisi ise yaz mevsimine
denk gelmesi nedeniyle yazları kurak kışları yağışlı geçen AKDENİZ YAĞIŞ REJİMİNE
42
uyduğunu söylenebilir. Ancak yine de bu sahadaki yaz kuraklığının gerçek Akdeniz iklimi
yaz kuraklığından daha hafif geçtiğini söylemekte yarar vardır.
Yıllık yağış dağılımları incelendiğinde yıllara göre dalgalanmalar olduğu dikkati çekmektedir.
1970-2009 arasında en az yağış 269,5mm ile 1973 yılında görülmüştür. 1970-2009 arasında
en fazla yağış alan yıl ise 594,2mm ile 2003 yılıdır .
Don Olayı
Yıllık ortalama donlu gün sayısı 56,9’dur. Yılın 8 ayında Don olayı görülebilir. İlkbahar’ın
hemen her ayında Don olma riski vardır. Normal olarak Kış mevsimi en fazla don olaylı gün
sayısına rastlanılan mevsimdir (Tablo 10).
Tablo 10. Ortalama Don Günler Sayısı (51 Yıllık Rasat)
O Ş M N M H T A E E K A YIL
16,7 13,4 9,0 1,2 0,0 - - - - 0,4 4,6 11,6 56,9
Kar Yağışı Durumu
Uzun yıllar ortalamasına göre Kar yağışlı gün yıllık ortalaması 6,3 dür. Bu sahada yılın 6
ayında kar yağışı gözlenebilir. Nisan ve Kasım aylarında eser miktarda kar yağışına
rastlanılabilmektedir. Normal olarak kar yağışı kış mevsiminde hakimdir (Tablo 11 ve 12).
Tablo 11. Kar Yağışlı Günler (35 Yıllık Rasat)
O Ş M N M H T A E E K A YIL
2,2 1,4 1,1 0,2 - - - - - - 0,1 1,3 6,3
Tablo 12. Kar ve Yağış Durumu (yıllık/max)
Karla Örtülü Günler
Sayısı
Kar
Kalınlığı(cm)
Dolulu Gün
Sayısı
Kırağılı Gün
sayısı
Orajlı Gün
Sayısı
Sisli Gün
Sayısı
14,6 46 1,1 57,1 20,8 7,4
Rüzgâr Durumu
Bu sahada yıllık hakim rüzgar yönü SE, en hızlı esen rüzgar 30m/sn, ortalama fırtınalı gün 9,9
gün ve yıllık ortalama kuvvetli rüzgar gün sayısı 51,6 gün olarak ölçülmüştür (Tablo 13).
Tablo 13. Rüzgâr (32 Yıllık Rasat)
Yıllık En Hızlı Esen
Rüzgar Yönü
Yıllık En Hızlı
Esen Rüzgar Hızı
Yıllık Ortalama
Fırtınalı Gün Sayısı
Yıllık Ortalama Kuvvetli
Rüzgarlı Gün Sayısı
SE 30,0 9,9 51,6
Bu sahada; I.Derecede hakim rüzgar yönü 5652 esme sayısı ile SE; II. Derece 4815 esme
sayısı ile WSW; III. Derece 4059 esme sayısı ile NNE yönlüdür (Şekil 14)
43
Şekil 14. Rüzgâr Esme Sayısı (Uzun Yıllar)
Basınç Şartları
Yıllık ortalama basınç 905.8 hPa dır. En yüksek aylık ortalama aktüel basınç 908,3 hPa ile
Ekim ayında , en düşük ise 903,4 hPa ile Temmuz ayında ölçülmüştür. Basınç şartları kış
aylarında yükselirken, yaz aylarında ise düşük seyretmektedir (Tablo 14, 15).
Tablo 14. Aylık ortalama basınç durumu(32yıllık rasat)
O Ş M N M H T A E E K A YIL
906,7 905,6 904,8 904,2 905,3 904,9 903,4 904 906,5 908,3 908,4 907,5 905,8
Tablo 15. Aylık ort. Max-min basınç(32yıllık rasat)
O Ş M N M H T A E E K A P Max.Y.
921,8 919,5 918,3 915,1 914 912 911,2 910,2 913,7 916,6 918,7 920,7 921
O Ş M N M H T A E E K A P Min.Y.
879 885,7 882,7 891 892,7 895,1 896,5 897,8 896,8 896,7 892,5 887,6 891,1
Bulutluluk Durumu
Yıllık ortalama bulutluluk 3,8 gün, yıllık ortalama bulutlu gün sayısı 194,5 gün dür. Ortalama
açık gün sayısı 125,6, ortalama kapalı gün sayısı ise 45,3 dür (Tablo 16).
Tablo 16. Bulutluluk Durumu (32 Yıllık Rasat)
Yıllık Ortalama Bulutluluk Yıllık Ortalama açık Gün sayısı
3,8 125,6
Yıllık Ortalama Bulutlu Gün Sayısı(2-8) Yıllık Ortalama Kapalı Gün sayısı(8,1-10.0)
194,5 45,3
44
Güneşlenme Durumu
Bu sahada yıllık ortalama güneşlenme süresi 7 saat 22 dakikadır. En uzun güneşlenme süresi
bulunan ay Temmuz (11 saat 39 dakika), En kısa güneşlenme süresi bulunan ay Aralık( 3 saat
01 dakika) dır (Tablo 17).
Tablo 17. Güneşlenme Süresi (32 Yıllık Rasat)
O Ş M N M H T A E E K A YIL
03:42 04:58 05:57 06:45 08:52 11:04 11:39 10:58 09:10 07:09 05:13 03:01 07:22
Sonuç
Araştırma sahası için; yağış azamisi kış mevsimine, asgarisi ise yaz mevsimine denk gelen
yazları kurak, kışları yağışlı geçen yaz kuraklığının gerçek Akdeniz iklimi kadar olmadığı
Sıcaklık, basınç , rüzgar ve diğer iklim elemanları ile daha çok AKDENİZ İKLİMİ
İÇERİSİNDE YER ALMASINA RAĞMEN GÖLLER YÖRESİNE ÖZGÜ bir yağış
karakteri olan yağış etkinliği hakkında bir çok farklı araştırmacının formüllerinde farklı
yorumlar yapılabilen, Ancak ortak payda da DENİZEL ŞARTLARA YAKIN YARI KURAK
BİR İKLİM TİPİNE SAHİPTİR ifadesini kullanmak mümkündür.
Bu sahanın iklim şartlarının uzun yıllar içerisinde Burdur Gölü’nün su seviyesine etki edecek
ölçüde değişkenlik göstermediği klimatolojik verilerden anlaşılmaktadır. Bu durumda Burdur
Gölü Havzasında göl seviyesinin son yıllardaki hızlı düşüşünün sebepleri arasına iklim
şartlarının değişmesinin etkili olduğunu söylemek mümkün değildir.
Sonuç olarak Burdur Gölü’nün bugünkü seviyesine düşmesinin altında yatan sebeplerin daha
ayrıntılı ve kapsamlı araştırmalar ile ortaya konulması aciliyeti olan bir problem olarak ortada
durmaktadır.
45
Faal. 3: “Burdur Gölü su kalitesinin belirlenmesi ve öneriler”
Yürütücü: Doç. Dr. Belgin Bardakçı, Doç. Dr. İskender GÜLLE, , Yrd. Doç. Dr. Mehmet
Fatih EMEN, Yrd. Doç. Dr. Yasin ARSLAN, Yrd. Doç. Dr. Fatma Şahin KOCASARI
Amacı: Gölün güncel su kalitesi değerlerini belirlemek
Gerekçesi: Güncel su kalitesi değerleri göldeki tüm olayların yansıması olduğundan, projenin
yönlendirmesinde etkili olacaktır. Ayrıca göl tabanındaki kil yapısının belirlenmesiyle ilgili
kristal analizleri yapılacaktır.
Açıklama: Bazı ağır metallerin analizleri (arsenik, kurşun, kadmiyum, civa ve bakır) nutrient
analizleri (fosfat, toplam fosfor, toplam azot, toplam karbon), pestisit analizleri (Organoklorlu
pestisitler ve organofosforlu) yapılacaktır. Ayrıca, Burdur Gölü’nün limnolojik amaçlı su
kalitesi değerleri şimdiye kadar yapılmış çalışmalardan derlenecektir.
Burada, öncelikle önceki yıllarda yapılan su kalitesi analizleri gözden geçirilmiştir. Yapılan
çok sayıda çalışmada elde edilen onlarca sonuç incelendiğinde, göl suyu kimyasının geniş bir
aralıkta değişim gösterdiği görülmüştür (Tablo 18). Bu durum iki nedenden kaynaklanıyor
olabilir. 1. Burdur Gölü’nün zaman içerisinde kirlenmesi veya çeşitli nedenlerle su kalitesinin
değişken olması; 2. Çeşitli araştırıcıların çalışmalarında farklı analiz yöntemlerini
kullanmaları sonucu farklı sonuçlar bulmuş olmaları. Oysaki literatür bilgilerinden
öğrendiğimiz kadarıyla, tuzlu ve derin göllerin su kalitesi kararlı bir yapı göstermektedir. Bu,
nedenle önümüzdeki süreçte, 1 yıl süresince aylık olarak gölün su kalitesi, güvenilir
yöntemler ile ve akredite olmuş laboratuarlarda tahlil edilmelidir.
Burdur Gölü’nün suları Na-Mg-(Cl)-SO4-HCO3 tipinde ve yüksek alkalin özelliktedir.
Atalassik özellikte ve ılık monomiktik tipteki gölün epilimniyon sıcaklığı, mevsimsel olarak,
6-25,3 oC arasında değişmesine rağmen hipolimniyon sıcaklığı genellikle yıl boyunca 6-8 °C
arasında sabittir. Gölde Mayıs–Kasım ayları arasında ısıl tabakalaşma durumu saptanmıştır.
Isıl tabakalaşma sırasındaki çözünmüş oksijenin dikey değişim eğrisi, genellikle ötrofik
göllerde görülen, klinograt tiptedir. Yapılan çalışmalarda gölün 20 m aşağısında çözünmüş
oksijen değerinin oldukça düşük olduğu ve ortamın hipoksik yapıda olduğu daha once yapılan
çalışmalarda belirlenmiştir (Gülle ve ark., 2009).
Burdur Gölü suları içme, evsel, endüstriyel ve tarımsal kullanıma uygun olmayan; yüksek
alkalin özellikte (pH>9) ve acısu karakterinde (20 ppt), Na-Mg-(Cl)-SO4-HCO3 tipinde ve
C5S5 sınıfındadır.
2004-2006 yılları arasında yapılan bir çalışmada, Burdur Gölü’nde ortalama su sıcaklığı
17,35 °C; pH 9,08; Çözünmüş Oksijen 9,59 mg/l; oksijen doygunluğu % 111; Elektriksel
iletkenlik 31756 µS/cm; Tuzluluk 19,77 ppt; Klorofil-a 18,66 mg/m3; Secchi diski
görünürlüğü 2,48 m; PO4-P 0,225 mg/l ortalama değerlerinde belirlenmiştir.
46
Tablo 18. Burdur Gölü’nde geçmiş yıllarda su kalitesi üzerinde yapılmış çalışmalar
Nü
man
n, 1
958
Tim
ur
ve
ark
.,
19
88
Kaz
ancı
ve
ark
.,
19
96
Arc
ak
ve
Alt
ınd
ağ,
20
00
Alt
ınk
ale,
20
01
Gir
gin
ve
ark
.,
20
04
Gü
lle
vd
. 20
10
Sıcaklık (oC)
5,2-23,2 - 3,2-21,5 10-22 - 3,2-20,6 17.2±1.1
(6.0-25.3)
Oksijen (mg/l) 2,6-7,4 5,6-9,2 4,2-10,5 6,2-11,8 5,4 4-7,5
9.2±0.6
(6.1-24.4)
pH 9,1 9,1-9,5 6,6-9,2 9,1-9,5 9,0 9,2-9,7
9.2±0.02
(9.0-9.5)
Na (mg/l)
7452 - 4720 2025-
12222 7210 -
-
Ca (mg/l)
862 8,02-
100,25
160,3-
721,4 12-84 10,80
40,1-
801,6
-
Mg (mg/l)
299 328,05-
1252,67 1159-2432 1321
486,2-
1312,7
-
K (mg/l) - - 42 39-185 40,60 -
SO4 (mg/l) 8064 5975-8700
2400-
15000 130-25680 30470
216-
12920
-
Cl (mg/l)
4030 3757,7-
5233,5
3193-
9299 170-7242 12454
5217,1-
11572
-
F (mg/l) - - - - <0,05 - --
HCO3 (mg/l)
836 172,0-
145,9 - 188-3172 59,83 59,83
-
CO3 (mg/l)
389 184,4-
718,2 450-1560 0,67
-
SiO2 (mg/l) 35 - - - - - -
EC (mS/cm) - -
17,4-
34,2 22,0-31,2 -
31,2-
40,1
30.5±0.1
(29.5-31.4)
Sechi Der.(m) - - 3-6 1,0-4,2 - -
3.7±0.29
(1-8)
PO4-P (mg/l) - 0-0,4 0-0,2
0,035-
0,291 - -
0.077±0.01
(0.02-0.26)
KMnO4 tüketimi
(mg/l O2) -
33,91-
351,62 - 0,63-23,38 - -
-
NO3 (mg/l) - 0-5,42 - - <0,05
0,004-
0,013
0.49±0.10
(0-2.4)
NH3 (mg/l) - - - 2,16-6,88 - - -
NH4-N(mg/l) - - 0-0,5 - - -
0.18±0.10
(0-3.1)
BOI (mg/l) 2,7-5,6 -
Toplam sertlik
(mg/l) CaCO3 - - - 4000-6615 5500 -
-
A.K.M.
(mg/l) - - 3-195 - - -
15.2±0.53
(8.3-20.5)
Tuzluluk (%0 S) - - 6-17 - -
9,46-
20,93
19.0±0.1
(18.3-19.6)
El. İlet. (mS/cm)
29,4
Si (mg/l) - - 5 - - - -
47
Bu çalışmada 28.04.2012, 08.05.2012 ve 16.05.2012 tarihlerinde, Burdur Gölü üzerinden
seçilen 5 örnekleme İstasyondan (Tablo 19 ve Şekil 15) yaptığımız ölçüm ve analizler Tablo
20, 21 ve 22’de verilmiştir.
Tablo19. Su Kalitesi Ölçümleri, Ağır Metal, Pestisit ve Mikrobiyolojik numunelerin koordinatları ve alınma
noktaları
SU örnekleri Alım noktaları ve özellikleri
Koordinatlar Örnek Alınan Bölge
1. İst.:37° 45,604ʹ K; 30°15,010ʹ D Bağlar mahallesi altı, Arıtma tesisi deşarj noktası, 1
kadar km kuzeyi, göl kıyısından 1 m derinlikten
2. İst.: 37° 42,915ʹ K; 30°13,446ʹ D Burkent altı, göl kıyısından 1 m derinlikten
3. İst.: 37° 41,535ʹ K; 30°11,098ʹ D Polis Eğitim-Dinlenme merkezi altı, göl kıyısından 1
m derinlikten
4. İst.: 37° 41,918ʹ K; 30° 04,609ʹ D Karakent Köyü altı, Beşittaşı önü, göl kıyısından 1 m
derinlikten
5. İst.: 37° 43,959ʹ K; 30° 06,723ʹ D Eski Etibank Dinlenme tesisleri plajı, göl kıyısından 1
m derinlikten
6. İst. (Bir defa numune alınmıştır) Senir-Hava alanı tarafından gelen yüzey akış suyu
Şekil 15. Burdur Gölü örnekleme noktaları
48
Tablo 20. Burdur Gölü yüzey suyu analizleri (28.04.2012)
TARİH 28.04.2012
İSTASYON 1. İST. 2. İST. 3. İST. 4. İST. 5. İST.
Su Sıcakllığı (°C) 18,8 19 19,1 19,2 18,4
pH (birim) 9,07 9,13 9,08 9,12 9,10
Çöz. O2 (mg/L) 9,55 9,05 9,1 7,85 8,25
Çöz. O2 Doy. (%) 111,5 108 109 94,5 100
Elek. İlet. (mS/cm) 30 32,18 31,05 31,40 31,89
Tuzluluk (g/L) 18,7 20,1 19,8 19,7 19,9
*Top. PO4 –P (mg/L) 1,77 0,15 0,10 0,06 <0,05
**NO3 (mg/L) 0,95 1,80 0,50 2,70 1,80
**NO3 –N (mg/L) 0,20 0,40 0,10 0,60 0,40
***NO2 (mg/L) <0,07 <0,07 <0,07 <0,07 <0,07
***NO2 –N (mg/L) <0,02 <0,02 <0,02 <0,02 <0,02
*****Top. Org. Karbon (TOC) (mg/L) 24,37 24,09 22,40 23,07 22,76
Analiz parametresi (*) Analiz yöntemi
*ΣP Perkin Elmer ICP-OES 2100 DV – Optik emisyon spektrometresi
**NO3- ve NO3-N Merck Spectroquant Nova 60 spektrofotometre
1.09713.0001 nolu Merck NO3 test kiti
***NO2- ve NO2-N Merck Spectroquant Nova 60 spektrofotometre
1.17776.0001 nolu Merck NO2 test kiti
****TOC Schimatzu, TOC-Vcph – Toplam organik karbon ölçüm cihazı
Tablo 21. Burdur Gölü yüzey suyu analizleri (08.05.2012)
TARİH 08.05.2012
İSTASYON 1. İST. 2. İST. 3. İST. 4. İST. 5. İST.
Su Sıcakllığı (°C) 20,5 21 21,2 21,5 19,5
pH (birim) 9,1 9,08 9,09 9,09 9,15
Çöz. O2 (mg/L) 11,55 9,69 8,96 10,10 10,05
Çöz. O2 Doy. (%) 140 122 113 125 120
Elek. İlet. (mS/cm) 31,30 32,11 32,38 31,72 31,98
Tuzluluk (g/L) 19,4 20,1 20,3 19,8 20
Top. PO4 –P (mg/L) <0,05 <0,05 <0,05 <0,05 <0,05
NO3 (mg/L) 1,40 1,00 1,50 3,70 2,70
NO3 –N (mg/L) 0,30 0,20 0,30 0,80 0,60
NO2 (mg/L) <0,07 <0,07 <0,07 <0,07 <0,07
NO2 –N (mg/L) <0,02 <0,02 <0,02 <0,02 <0,02
Top. Org. Karbon (TOC) (mg/L) 22,29 22,59 22,78 21,92 22,39
Burdur Göl suyunda pH değeri yıllar itibarıyle değişim göstermezken, yüzey suları çözünmüş
oksijen değeri ve doygunluğunun göldeki birincil üretim artışına bağlı olarak yüksek değerler
gösterdiği, ancak bu durmun ileri aşamalarda tersine döneceği söylenebilir. 2000’li yılların
başından itibaren, yaklaşık son 10 yıl içinde Burdur Gölü’nde fosfat seviyesinde, birincil
üretimin göstergesi olan klorofil-a düzeyinde önemli artışlar gözlemlernirken; gölün
berraklığında (Secchi Diski görünürlüğü) çok önemli azalmalar görülmüştür. Yani kısaca
göldeki organik kirlilik-başka bir deyişle ötrofikasyon seviyesi- artmış ve göl ötrofik hale
gelmiştir.
49
Tablo 22. Burdur Gölü yüzey suyu analizleri (16.05.2012)
TARİH 16.05.2012
İSTASYON 1. İST. 2. İST. 3. İST. 4. İST. 5. İST. 6.
Su Sıcakllığı (°C) 19,9 19,1 18,5 17,8 18,3 -
pH (birim) 9,02 9,07 9,07 9,13 19,15 -
Çöz. O2 (mg/L) 9,15 9,01 8,83 8,70 8,77 -
Çöz. O2 Doy. (%) 110 111 105 104 105 -
Elek. İlet. (mS/cm) 31,68 31,93 32 32,08 31,70 -
Tuzluluk (g/L) 19,8 20 20,1 20,1 19,8 -
Top. PO4 –P (mg/L) <0,05 <0,05 <0,05 <0,05 <0,05 0,28
NO3 (mg/L) 1,60 1,40 1,20 4,30 3,80 2,40
NO3 –N (mg/L) 0,40 0,30 0,30 1,00 0,60 0,60
NO2 (mg/L) <0,07 <0,07 <0,07 <0,07 <0,07 <0,07
NO2 –N (mg/L) <0,02 <0,02 <0,02 <0,02 <0,02 <0,02
Top. Org. Karbon (TOC) (mg/L) 23,04 23,31 22,76 22,86 23,12 25,41
Bu projede ilk defa yapılan Toplam Organik Karbon (TOC) analiz değerleri 22-25 mg/L
arasında belirlenmiş olup, bu değer göller açısından oldukça yüksek bir noktayı işaret
etmektedir. Yani Burdur Gölü’nde çözünmüş organik madde konsantrasyonu oldukça
yüksektir. Literatür Bilgilerine göre, ötrofik sularda Cyanobacteri yoğunluğu (Microcystis ve
Anabaena baskınlığı durumlarında), hücre yoğunluğu 10.000 – 500.000 hüc./ml. olan Ötrofik
koşullarda TOC yaklaşık değeri 4–8 mg/l olarak belirtilmiştir. Temiz sularda yaklaşık TOC
değeri 3–5 mg/l; Yüksek derecede endüstriyel atıklarla kirletilmiş sularda TOC değeri 15 -35
mg/l aralığındadır (Freese vd., 2001).
İçme sularında US EPA, TOC sınır değeri 2 mg/L’dir. Klorofil-a değeri 50 μg/L düyeyine
ulaştığında, algal kaynaklı TOC miktarı ancak 2-3 mg/L’dir. TOC değeri Şehirsel yüzey akış
sularında 12 mg/L ve arıtılmış evsel atık sularda 10 mg/L dir (Lee vd., 2003). Buradan da
anlaşılacağı üzre, Burdur Gölü’nde belirlenen 22-25 mg/L TOC değeri çok yüksek olup,
gölün organik madde açısından oldukça kirli olduğunu göstermektedir.
Kaynakça
S. D. Freese, D. J. Nozaic, M. J. Pryor, R. Rajogopaul, D. L. Trollip and R. A. Smith. 2001.
Enhanced coagulation: a viable option to advance treatment technologies in the South African
context. Water Science and Technology: Water Supply Vol 1 No1 pp 33–41
G. Fred Lee, DEE , Anne Jones-Lee .2003. Issues that Need to Be Considered in Evaluating
the Sources and Potential Control of TOC that Leads to THMs for Water Utilities that Use
Delta Water as a Water Supply Source. Report of G. Fred Lee & Associates, El Macero, CA,
May 27.
50
Burdur Gölü Ağır Metal Analizleri:
Doğal kaynakların aşırı kullanımı ve ekolojik sistemin eritme/öğütme kapasitesini aşan
miktardaki atığın doğaya bırakılması, çevreyi tahrip etmektedir. Çıktıların yol açtığı toprak,
su, ve hava kirliği doğal olarak atık yönetimi, toprak ve su yönetimini önemli hale getirmiştir.
Son 20-25 yıl boyunca sera etkisi ve iklim değişikliği gibi birbiri ile oldukça ilişkili yeni
terminolojiler hep insan kaynaklı faaliyetler sonucunda atmosferin de kirlenerek çevre ve
doğal kaynaklara etkisinin ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Özellikle su kaynaklarını tehdit eden
atıkların başlıcaları: karbondioksit (CO2), kükürtdioksit (SO2) ve azotoksit (NOx) gazları,
organik ve inorganik bileşiklerin emisyonları ve maddelerde limit üstü seviyedeki arsenik
(As), krom (Cr), kadmiyum (Cd), kurşun (Pb) ve cıva (Hg) elementleridir. Şehirlerimizin su
ihtiyacı, kalitesi, arsenik ve kurşun gibi kirleticilerin oranı ülkemiz gündeminin başlarını
tutmuştur.
İstatistiklere göre Dünyada her yıl yaklaşık 3 milyon kişi hava kirliliğinden, 5 milyondan
fazla kişi de su kirliliği kaynaklı hastalıklardan ölmektedir. Dünyamızda 1,3 milyar kişi ise
temiz sudan mahrumdur (yani yaklaşık 5 kişiden biri). Tahminlere göre, 2025 yılında dünya
nüfusu 8,5 milyarı aşacaktır. O yıllarda her 3 insandan 2’si su kıtlığı altında yaşayacaktır. Bu
nedenle, su kalitesi yanında su yönetimi de giderek önem kazanmaktadır.
Limit üstü ağır metaller, fabrikaların katı atıklarında, kanalizasyon çamurlarında, baskın ve
sel sürüklerinde, endüstri yan ürünlerinde ve deniz kıyısı alanlarında görülür. Kırmızı grup
metaller [kadmiyum (Cd), cıva (Hg) ve kurşun (Pb)] en tehlikeli olup bunları gri metaller
[krom (Cr), bakır (Cu), nikel (Ni) ve çinko (Zn)] ve arsenik (As), gümüş (Ag) gibi
elementlerinin bulunuş miktarları takip eder.
Ham ve içme su bileşimleri ile içme su hatlarında kullanılan malzemeler ve bileşimleri;
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve farklı kuruluşlar (AB, EPA-Çevre Koruma Ajansı, NSF-
Ulusal Bilim Vakfı) tarafından sürekli takip edilmekte ve standartlar günün ihtiyacına göre
yenilenerek ortaya konulmaktadır. Bu yolla doğal, sağlık ve hijyen şartlarına uygun içme
suyu sağlanmaktadır.
İçme su için kritik analiz yapılırsa ülkemizde sürdürülen tartışmaların serüveni rahatça
anlaşılır. Örneğin kurşun için 1999’da WHO’nun verdiği maksimum değer 0,05 ppm (litrede
50 mikrogram) iken 2003’te bu, 0,02 ppm’ e inmiştir (litrede 20 mikrogram). Nisan 2003’te
Japonlar AB’den hızlı davranarak sudaki kurşun limitini 0,01 ppm’e (10 mikrogram/litre) ye
indirmişlerdir.
AB, bu yeni limit değeri kabul etmiştir ve ülkemizde de benzer indirimlere gidilmiştir (TS
266, Nisan 2005). Suda arsenik bulunuşu da aynı yolu izlemiştir. 5 yıllık zaman dilimi içinde
en büyük indirim bu iki elementte (kurşun ve arsenik) yapılmıştır ve 5 kat olmuştur (litrede 50
mikrogramdan 10 mikrograma). Tablo 23’de suda bulunabilecek muhtelif elementler için
limit değerler verilmiştir.
51
Tablo 23. İçme suyunda bulunması istenmeyen ağır metallerin limit (maksimum) değerleri
(Birim:miligram/litre veya ppm).
Analizlenen Parametreler WHO
1999
EPA
2003
AB
(TS 266 ) 2005
Bakır - 1 2
Cıva 0,001 0,002 0,001
Krom 6 0,05 1 0,05
Kadmiyum 0,005 0,005 0,005
Kurşun 0,05 0,015 0,01
Arsenik 0,05 0,01 0,01
Yapılan bu proje kapsamında, Tablo 24’de görüldüğü üzere 3 farklı periyotta Burdur
Gölü’nden su örnekleri alınmıştır. Her periyot döneminde gölün 5 farklı yerinden örnekler
alınmıştır. Camdan kaynaklanması olası katyon değişiminin önüne geçmek maksadıyla,
polietilen kaplar içerisinde örnekler muhafaza edilmiştir. Örnekler toplandıktan hemen sonra
analizleri yapılmıştır. Analiz, Perkin-Elmer marka AA800 model atomik absorpsiyon cihazı
ile yapılmıştır.
Tablo 24. Burdur Gölü’nden farklı periyotlarda alınan su örnekleri içerisindeki ağır metal tayin
sonuçları (Birim:miligram/litre veya ppm). Ağır Metal Analizleri SDÜ Deneysel ve Gözlemsel Öğrenci
Uygulama Laboratuvarı’nda AAS-OES cihazında yapılmıştır.
DÖNEM ANALİZ PARAMETRELERİ
I. Periyot
(28.04.2012) Pb Cr As Hg Cd)
B1 0,040 ± 0,0060 0,032 ± 0,0081 0,019 ± 0,0028 0,042 ± 0,0008 < 0,001
B2 0,363 ± 0,0019 < 0,003 0,005 ± 0,0071 0,040 ± 0,0003 < 0,001
B3 < 0,008 < 0,003 0,017 ± 0,0022 0,040 ± 0,0002 < 0,001
B4 < 0,008 < 0,003 0,015 ± 0,0032 0,040 ± 0,0015 < 0,001
B5 0,014 ± 0,0129 < 0,003 0,008 ± 0,0007 0,041 ± 0,0012 < 0,001
2. periyot
(08.05.2012) Pb Cr As Hg Cd)
B1 < 0,008 < 0,003 0,007 ± 0,0008 0,039 ± 0,0002 < 0,001
B2 0,003 ± 0,0020 < 0,003 0,013 ± 0,0070 0,039 ± 0,0002 < 0,001
B3 0,137 ± 0,0032 < 0,003 0,020 ± 0,0037 0,040 ± 0,0010 < 0,001
B4 < 0,008 < 0,003 0,017 ± 0,0056 0,039 ± 0,0003 < 0,001
B5 < 0,008 < 0,003 0,006 ± 0,0027 0,041 ± 0,0004 < 0,001
3. periyot
(16.05.2012) Pb Cr As Hg Cd)
B1 < 0,008 < 0,003 0,020 ± 0,0005 0,039 ± 0,0006 < 0,001
B2 0,223 ± 0,0031 < 0,003 0,017 ± 0,0060 0,041 ± 0,0007 < 0,001
B3 < 0,008 < 0,003 0,021 ± 0,0075 0,052 ± 0,0006 < 0,001
B4 < 0,008 < 0,003 0,020 ± 0,0071 0,044 ± 0,0004 < 0,001
B5 < 0,008 < 0,003 0,025 ± 0,0025 0,025 ± 0,0011 < 0,001
B: Gölün farklı noktalarından alınan su örnekleri
(B1: 1. Nokta; B2: 2. Nokta; B3: 3. Nokta; B4: 4. Nokta; B5: 5. Nokta)
Kurşun:Kurşunun insan metabolizması üzerindeki en önemli problemi, kan basıncını
arttırması, böbrek tahribatı, dişlerde siyahlaşma, kanda ve idrarda kurşun miktarının
52
yükselmesi şeklinde sıralanabilir. Ayrıca, kemiklerde kalsiyumun yerine geçerek kurşun
fosfat şeklini alır ve buradan da kana geçmeye devam eder. Dolayısıyla, kemik yapısını bozar.
Sudaki kurşun varlığı endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanmaktadır.Çeşitli standartlarda
kurşun değeri şöyledir: TSE (Türk Standartları Enstitüsü): 0,05 mg/L; AB (Avrupa Birliği):
0,01 mg/L; EPA (Çevre Koruma Ajansı): 0,05 mg/L; WHO (Dünya Sağlık Örgütü): 0,05
mg/L.
Krom: En önemli problemi deride alerji yapmasıdır. Zehirli olan bileşikler daha çok +6
değerli bileşiklerdir.
Sudaki krom, çeşitli endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanmaktadır.Çeşitli standartlarda krom
değeri şöyledir:TSE (Türk Standartları Enstitüsü):0,05 mg/L; AB (Avrupa Birliği): 0,05
mg/L; EPA (Çevre Koruma Ajansı): 0,05 mg/L; WHO (Dünya Sağlık Örgütü): 0,05 mg/L.
Arsenik: Çok iyi bilinen bir zehirdir. Suda yüksek miktarlarda bulunması doku
bozulmalarına, dolaşım sistemi problemlerine yol açar ve ayrıca kanser riskinin yükselmesine
sebep olur. Fizyolojik olarak protein yapısını bozduğu iddia edilmektedir.
Sudaki arsenik varlığı, endüstriyel faaliyetlerden ve tarım ilaçlarından kaynaklanmaktadır.
Çeşitli standartlarda arsenik değeri şöyledir: SE (Türk Standartları Enstitüsü): 0,05 mg/L; AB
(Avrupa Birliği): 0,0l mg/L; EPA (Çevre Koruma Ajansı):0,05 mg/L; HO (Dünya Sağlık
Örgütü): 0,05 mg/L.
Cıva: Sinirleri tahrip eden bir zehirdir. Ağız ve diş etlerinde tipik yaraların meydana
gelmesine, böbreklerin tahrip olmasına neden olmaktadır. Vücuttan atılması zor olduğu için
kronik zehirlenmelere yol açar. Endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır.
Çeşitli standartlarda cıva değeri şöyledir: TSE (Türk Standartları Enstitüsü): 0,001 mg/L; AB
(Avrupa Birliği): 0,001 mg/L; EPA (Çevre Koruma Ajansı): 0,002 mg/L; WHO (Dünya
Sağlık Örgütü): 0,001 mg/L.
Kadmiyum: Kadmiyum vücuttaki bütün hücreleri tahrip etmektedir. Özellikle böbrek ve
karaciğerde önemli tahribatlar yapmaktadır. Çeşitli endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır ve
toprağa geçerek yeraltı sularına karışabilir.
Çeşitli standartlarda kadmiyum değeri şöyledir: TSE (Türk Standartları Enstitüsü): 0,005
mg/L;AB (Avrupa Birliği): 0,005 mg/L; EPA (Çevre Koruma Ajansı): 0,01 mg/L. WHO
(Dünya Sağlık Örgütü): 0,005 mg/L;
1. Periyot
Bu periyotta kurşun ve krom elementlerinin gölün 5 farklı noktalarındaki derişim değerlerinin
birbirlerinden farklı olduğu Tablo 24’de görünmektedir. Diğer taraftan arsenik ve civa
elementlerinin derişimlerinin gölün 5 farklı noktasında değişiklik göstermediği
görünmektedir. Kadmiyum elementinin derişimi cihazın gözlenebilme sınır değerinin (0,001
ppm) altında bulunmuştur.
53
Kurşun elementinin B1 ve B2 noktalarındaki derişimleri sırasıyla 0,040 ± 0,0060 ve 0,363 ±
0,0019 ppm olarak bulunmuştur. Bu değerler WHO, EPA ve AB tarafından belirlenen içme
sularında bulunan kurşun elementinin üst limit değerinden yüksektir. Fakat B3, B4 ve B5
noktalarından alınan su örneklerindeki kurşun derişim değerleri WHO, EPA ve AB
kriterlerine uygundur (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).
Krom elementinin su örnekleri içerisinde bulunan derişim değerleri gölün 5 farklı noktası için
WHO, EPA ve AB kriterlerine uygun olduğu görünmektedir (Bakınız Tablo23 ve Tablo 24).
Arsenik elementinin örnekler içerisinde bulunan değeri 5 farklı nokta için WHO kriterlerine
uygundur. Fakat EPA (üst limit 0,01 ppm) ve AB (üst limit 0,01) kriterler değerlerinden azda
olsa yüksektir (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).
Civa elementinin gölün 5 farklı noktasındaki derişim sonuçları WHO, EPA ve AB kriter
değerlerinin oldukça üstünde çıkmıştır (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).
Kadmiyum elementinin derişim değerleri WHO, EPA ve AB kriterlerine uygundur (Bakınız
Tablo 1 ve Tablo2) Kadmiyum miktarı cihazın bu element için geçerli olan gözlenebilme sınır
değerinin altında bulunmuştur (0,001 ppm).
2. Periyot
Bu periyotta kurşun elementinin derişim değerleri B1, B2, B4 ve B5 noktalarında Tablo 2’de
görüldüğü üzere oldukça düşük çıkmıştır. Bu değerler Tablo 1’de göründüğü üzere WHO,
EPA ve AB kriterlerinin kurşun elementi için üst limit değerlerinin oldukça altındadır. Diğer
taraftan B3 noktasından alınan su örneği içerisindeki kurşun derişimi 0,137 ± 0,0032 ppm
larak bulunmuştur. Bu değer WHO, EPA ve AB kriterlerinin oldukça üstündedir ((Bakınız
Tablo 23 ve Tablo 24).
Krom elementinin derişimi gölün 5 farklı noktalarından alınan su örnekleri içerisindeki
bulunan derişim değeri WHO, EPA ve AB kriter değerlerinin oldukça altındadır. Yani bu
periyottaki su örnekleri krom açısından temizdir (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).
Arsenik elementinin bu periyottaki derişim değerleri 1. periyottaki değerlerinde çok fazla fark
göstermemiştir. Yani WHO’ya göre bulunan değerler uygundur. Fakat EPA ve AB
kriterlerinin biraz üstünde bulunmuştur (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).
Benzer şekilde Hg elementinin bu periyottaki değerleri 1. periyottan farklılık göstermemiştir.
Yani bu değerler WHO, EPA ve AB kriterlerinin üstünde bulunmuştur (Bakınız Tablo 23 ve
Tablo 24).
Kadmiyum elementinin bu periyottada örnekler içerisinde bulunan derişim değeri cihazın
gözlenebilme sınır değerinin altındadır ve sonuçlar WHO, EPA ve AB kriterlerine oldukça
uygundur (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).
54
3. Periyot
Bu periyotta kurşun elementinin örnekler içerisinde bulunan derişim değerleri B1, B3, B4 ve
B5 noktalarında cihazın bu element için geçerli olan gözlenebilme sınır değerinin (0,008 ppm)
altında bulunmuştur. Fakat B2 noktasından alınan örnekteki kurşun derişimi 0,223 ± 0,0031
ppm olarak bulunmuştur. Bu değer WHO, EPA ve AB kriter değerlerinin üstünde çıkmıştır
(Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).
Bu periyottada yine 2. periyottakine benzer olarak krom elementinin örnekler içerisinde
bulunan derişim değerleri kullanılan cihazın gözlenebilme sınır değerinin (0,003 ppm) altında
bulunmuştur. Bu durumda sonuçlar WHO, EPA ve AB kriterlerine uygundur (Bakınız Tablo
23 ve Tablo 24).
Bu periyotta da örnekler içerisindeki arsenik derişimleri 1. ve 2. periyottakine benzer sonuçlar
göstermiştir (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).
Bu periyotta da örnekler içerisindeki civa derişimleri 1. ve 2. periyottakine benzer sonuçlar
göstermiştir (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).
Bu periyotta da örnekleri içerisindeki krom miktarları kullanılan cihazın gözlenebilme sınır
değerinin altında bulunmuştur. Bulunan değerler WHO, EPA ve AB kriterlerine uygundur
(Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).
Sonuç
Sonuç olarak Tablo 24’e bakıldığında, farlı periyotlarda Burdur Gölü’nün farklı noktalarından
alınan su örnekleri içerisindeki krom, arsenik civa ve kadmiyum elementlerinin derişim
değerleri genel olarak farklılık göstermemiştir. Yani bu elementler Burdur Gölü içerisinde
heterojen bir şekilde dağılım göstermiştir. Öte yandan, kurşun elementinin derişimleri farklı
periyotlarda gölün farklı noktalarındaki derişim değerleri farklılık göstermektedir. Bu sonuç
Burdur Gölü’ne herhangi bir kaynaktan (endüstriyel atık v.b.) sürekli olarak kurşun geldiğini
göstermektedir.
2007 yılında Beyhan ve diğ., tarafından yapılan bir çalışmada Burdur Gölü’ndeki krom
derişimi 0,65-1,84 ppm, kadmiyum derişimi 0,05-0,46 ppm, arsenik derişimi 0,03-0,13 ppm
ve kurşun derişimi 0,39-3,46 ppm olarak bulunmuştur. Bizim yaptığımız bu proje
kapsamındaki sonuçlara göre ise krom derişimi < 0,003-0,032 ppm, kadmiyum derişimi <
0,001 ppm, arsenik derişimi 0,005-0,025 ppm ve kurşen derişimi < 0,008-0,363 ppm olarak
bulunmuştur. Bizim bulduğumuz sonuçların 2007 yılındaki çalışmadaki derişim değerlerinden
çok daha düşük olduğu görülmektedir. Sonuçlar gösteriyor ki, 2007 yılından itibaren Burdur
Gölü’ndeki ağır metallerin derişimleri azalmaktadır.
Kaynaklar
Beyhan M., Şahin Ş., Keskin M.E., Harman B.İ.,2007. Burdur Gölü Uzun Periyotlu Seviye
Değişimlarinin Su Kalitesi ve Ağır Metaller Üzerindeki Etkisi, Süleyman Demirel
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 11(2): 173-179.
55
Burdur Göl’ü Suyunda Pestisid varlığı’nın Araştırılması
Bu araştırmada Burdur Göl’ü suyunda organik klorlu ve organik fosforlu pestisit varlığının
araştırılması amaçlanmıştır. Pestisit analizleri için Burdur Göl’ünün 5 bölgesinden su
örnekleri alınmıştır. Su örnekleri 2 L polietilen şişelere alınarak, soğuk zincirde laboratuara
getirilmiştir. Analizleri yapılmak üzere Tübitak Marmara Araştırma Merkezi’ne
gönderilmiştir. Su örneklerinin analizlerinde uluslar arası kabul gören EPA’nın yöntemi (EPA
508-EN 12918) kullanılmıştır. Pestisit varlığı ve düzeylerinin belirlenmesi için gaz
kromotografisi uygulanmıştır.
Tablo 25. Burdur Gölü Suyu Klorlu ve Fosforlu pestisit analiz sonuçları
Burdur Gölü Suyu Klorlu ve Fosforlu pestisit analiz sonuçları (LOD <0,1 ppb)
İstasyon *Toplam klorlu Pestisit (µg/L)
EPA 508-EN12918
**Toplam Fosforlu Pestisit (µg/L)
EN 12918
1. <0,5 <0,5
2. <0,5 <0,5
3. <0,5 <0,5
4. <0,5 <0,5
5. <0,5 <0,5
Su örneklerinde analizi yapılan organik klorlu bileşikler; 4,4’-DDD, 4,4’DDE, 4,4’DDT, a-
BHC, b-BHC, d-BHC, g-BHC, dieldrin, endosulfan ( I, II ve sulfat), endrin, endrin (aldehit ve
keton), heptaklor, heptaklor epoksit, metoksiklor ve isodrin; organik fosforlu bileşikler ise;
diklorfos, mevinfos, dimetoat, diazinon, disülfoton, metil paratiyon, dietil paraokson,
malatiyon, kloprofos, kloroprifos, kloroprifos, fentiyon, paratiyon etil, bromofos metil, etion,
cis-klorfenvinfos, bromofos etil’dir. Burdur Göl’ünün 5 bölgesinden alınan ve analizleri
yapılan su örneklerindeki toplam klorlu pestisit düzeyleri <0.5 µg/L; toplam fosforlu pestisit
<0.5 µg/L tespit edilmiştir.
Avrupa Birliği ülkelerinde içme suyunda her bir pestisit için izin verilen maksimum kalıntı
düzeyi 0.1 ppm, yüzey sularında izin verilen maksimum kalıntı düzeyi ise 1 ppm olarak
belirlenmiştir (Sankararamakrishnan et al. 2005). Burdur Gölü’nden alınan su örneklerinde
tespit edilen organik fosforlu pestisit düzeylerinin Avrupa Birliği standartlarına göre
maksimum kalıntı seviyelerini aşmadığı belirlenmiştir.
Rovedatti ve ark. (2001), Arjantin’in Reconquista Nehri’nin 3 noktasından aldıkları su
örneklerinde organik klorlu (α -BHC, β-BHC, γ-BHC, heptaklor epoksid, heptaklor, aldrin,
dieldrin, endrin, o,p’-DDT, p,p’-DDT, p.p’-DDE, α-klordan, γ-klordan ve endosulfan II ) ve
fosforlu (etil paratiyon, metil paratiyon, klorprifos ve fenitrotiyon) pestisit kalıntıları
araştırmışlardır. Analiz edilen 60 örneğin % 35’de organik klorlu pestisit tespit etmişlerdir.
Fakat örneklerinin hiçbirisinde organik fosforlu pestisit bulunmamıştır.
56
Gitahi ve ark. (2002), Naivasha Gölü’nden topladıkları su, sediment ve çeşitli
organizmalardaki organik klorlu ve organik fosforlu pestisit varlığını incelemişler ve çeşitli
organizmaların organik klorlu pestisitlerle kontaminasyona uğradığını bildirmişlerdir. Ayrıca
Göl’ün havzasında organik fosforlu pestisitlerin çok yaygın kullanılmalarına rağmen, tespit
edilmedikleri belirtmişlerdir.
Zulin ve ark. (2002), Çin’in Jiulong Nehir Havzası’ndan topladıkları su örneklerinde organik
klorlu ve organik fosforlu pestisit varlığını incelemişlerdir. Toplam organik klorlu pestisit
düzeylerini 115.4-414.7 ng/l; toplam organik fosforlu pestisit düzeylerini ise 134.8-354.6
ng/L olarak tespit etmişlerdir.
Turgut (2003), Küçük Menderes Nehri’nin yüzey sularında organik klorlu pestisitlerle (α-
BHC, β-BHC, γ-BHC, δ-BHC, heptaklor epoksid, heptaklor, aldrin, dieldrin, endrin, endrin
aldehit, endrin keton, 4,4 DDD, 4,4 DDT, 4,4 DDE, endosulfan I, endosulfan II, endosulfan
sülfat ve metoksiklor) kontaminasyonunu araştırmış ve nehrin organik klorlu pestisitlerle
kirlendiğini bildirmiştir. Ayrıca su örneklerinin çoğunda DDT ve türevlerinin tespit edildiği
de belirtilmiştir.
Sankararamakrishnan ve ark. (2005), Hindistan’ın Kanpur bölgesinden topladıkları yüzey ve
yer altı sularında pestisit varlığını araştırmışlardır. Ganges Nehri’nden topladıkları yüzey
sularında yüksek düzeylerde γ-HCH (0.259 µg/L) ve malatiyon (2.618 µg/L); yer altı su
örneklerinde ise lindan, malatiyon ve dieldrin tespit edilmiştir. Hem yüzey hem de yer altı
sularında DDE, DDT, aldrin, metil parathion, endodulfan gibi pestisitler saptanamamıştır.
Barlas ve ark. (2006), Ulubat Gölü’nden aldıkları su ve sediment örneklerinde organik klorlu
pestisit kontaminasyonunu araştırmışlardır. Ulubat Göl’ünün 6 noktasından alınan su ve
sediment örneklerinin 11 farklı organik klorlu pestisitlerle (HCB, p.p’-DDT, p.p’-DDE, α-
BHC, β-BHC, δ-BHC, aldrin, heptaklor epoksid, endrin, endosülfan I ve II) kontamine olduğu
tespit etmişlerdir. Ayrıca bu bileşiklerin düzeylerinin sediment örneklerinde daha yüksek
düzeylerde olduğunu da belirtmişlerdir.
Leong ve ark. (2007), Malezya’nın Selangor Nehri’nden topladıkları su örneklerinde çeşitli
organik klorlu ve organik fosforlu pestisit varlığını incelemişler; su örneklerinin organik
klorlu ( lindan, heptaklor, endosulfan, dieldrin, endosulfan sülfat, o,p’-DDT, p,p’-DDT, o,p’-
DDE, o,p’-DDE ) ve organik fosforlu pestisitlerle (klorprifos ve diazinon) kontamine
olduğunu belirtmişlerdir. Gao ve ark. (2008), Çin’in 600 bölgesinden topladıkları yüzey su
örneklerinde lindan, heptaklor epoksid ve p.p’-DDT kontaminasyonunu araştırmışlardır. Su
örneklerinin en fazla lindan, sonra p.p’-DDT ile kontamine olduğu; fakat organik klorlu
pestisit düzeylerinin düşük olduğunu belirtmişlerdir.
Sonuç olarak Burdur Gölü’nde pestisit türevlerinin belirlenebilen değerlerin altında olması
gölün sağlığı açısından sevindirici bir durumdur. Bu durum Burdur Gölü çevresinde
yaptığımız arazi gözlemlerinde, havzada meyvecilik ve sebzecilik tarımının nisbeten düşüğk
oluşuyla açıklanabilir. Özellikle göl kenarına yakın yerlerde ilaçlı atarım çok fazla değildir.
Zira Burdur’da zirai madde satan dükkan sahipleri ile yaptığımız görüşmelerde pestisit
satışlarının düşük düzeyde yapıldığı bilgisiyle de örtüşmektedir.
57
Kaynaklar:
Barlas, N., Cok, I., Akbulut, N. (2006). The contamination levels of organochlorine pesticides
in water and sediment samples in Ulubat Lake, Turkey. Environmental Monitoring and
Assessment, 118:383-391.
Gao, J., Liu, L., Liu X., Lu, J., Zhou, H., Huang, S., Wang, Z., Spear, P. A. (2008).
Occurrence and distribution of organochlorine pesticides -lindane, p.p’-DDT, and heptachlor
epoxide- in surface water of China. Environment International, 34: 1097-1103.
Gitahi, S. M., Harper, D.M., Muchiri, S. M., Tole, M.P., Ng’ang’a, R.N. (2002).
Organochlorine and organophosphorus pesticide concentrations in water, sediment, and
selected organism in Lake Naivasha (Kenya). Hydrobiologia, 488: 123-128.
Leong, K. H., Benjamin Tan, L.L., Mustafa, A. M. (2007). Contamination levels of selected
organochlorine and organophosphate pesticides in the Selangor River, Malaysia between 2002
and 2003. Chemosphere, 66: 1153-1159.
Rovedatti, M. G., Castane, P. M., Topalian, M. L., Salibain, R. (2005). Monitoring of
organochlorine and organophosphorus pesticides in the water of the Reconquista (Buenos
Aires, Argentina. Water Research, 35: 3457-3461.
Sankaramakrishnan, N., Sharma, A. K., Sanghi, S. (2005). Organochlorine and
organophosphorous pesticide residues in ground water and surface waters of Kanpur, Uttar
Pradesh, India. Environment International 31: 113-120.
Turgut, C. (2003). The contamination with organochlorine pesticides and heavy metals in
surface water in Küçük Menderes River in Turkey, 2000-2002. Environment International,
29: 29-32.
Zulin, Z., Huasheng, H., Xinhong, W., Jianqing, L., Weiqi, C., Li, X. (2002). Determination
and load of organophosphorus and organochlorine pesticides of water from Jiulong River
Estuary, China. Marina Pollution Bulletin, 45:397-402.
58
Burdur Gölü Çamur / Kil Örneklerinin İncelenmesi
Gölden alınan 12 adet kil örneğinin (Tablo 26, Şekil 16) XRF ve XRD analizleri Eskişehir
Anadolu Üniversitesi Seramik Araştırma Merkezinde yapılmıştır. Sahadan alınan 12 ayrı
numunenin XRF analizlerinin sonuçları Tablo 27’de verilmiştir. Numunelerinin kimyasal
analiz sonuçlarının maksimum ve minimum değerleri Tablo 28’de yer almaktadır. Maksimum
ve minimum değerleri arasında büyük farkların olması kil sahasının heterojen bir yapıya sahip
olduğunu göstermektedir.
Tablo 26..Burdur Gölü, Çamur-kil örneklerinin alım noktaları ve özellikleri
Koordinatlar Örnek alınma Bölgeleri ve özellikleri 1. İst.: 37° 42,854ʹ K; 30°14,899ʹ D Burdur-Yeşilova Yolu, Anayol kenarı, Burkent Harfiyat Alım yeri,
gölün dışından
2. İst.: 37° 42,854ʹ K; 30°14,899ʹ D Burdur-Yeşilova Yolu, Anayol kenarı, Burkent Harfiyat Alım yeri,
gölün dışından
3. İst.: 37° 42,915ʹ K; 30°13,446ʹ D Burkent altı, göl içi
4. İst37° 41,535ʹ K; 30°11,098ʹ D Polis Eğitim-Dinlenme merkezi altı, göl içi
5. İst.: 37° 35,206ʹ K; 29° 58,767ʹ D Yarışlı gölü, göl içi
6. İst.: 37° 38,758ʹ K; 30°02,608ʹ D Kumluca Köyü, eski kum ocağı,
7. İst.: 37° 38,758ʹ K; 30°03,099ʹ D Soğanlı Gölü (Kumluca Lagünü) su içi
8. İst.: 37° 41,918ʹ K; 30° 04,609ʹ D Karakent Köyü altı, Beşittaşı önü, göl içi
9. İst.: 37° 43,959ʹ K; 30° 06,723ʹ D Eski Etibank Dinlenme tesisleri plajı, göl içi
10. İst.: 37° 43,959ʹ K; 30° 06,723ʹ D Eski Etibank Dinlenme tesisleri plajı, göl içi
11. İst.: 37° 48,894ʹ K; 30° 21,040ʹ D Senir suyu civarı, su çekilme alanı, göl dışı
12. İst: 37° 47,624ʹ K; 30° 15,442ʹ D Senir Kasabası güney doğusu, eski göl yatağı, su dışı
XRF analiz sonucu örneklerin kimyasal kompozisyonu hakkında bilgi vermektedir, elde
edilen veriler ışığında, genel olarak tüm örneklerde kütle kaybı % 15-30 civarındadır.(12.
örnek hariç) bu örnekte organik madde kütlenin %51 ini oluşturmakta, bu kil türü diğerlerine
göre daha fazla (C,H,N,O) organik yapı içeriyor demektir.
Muhtemelen Cr, Mn ,Ti, Cl ve P gibi elementler eser miktardadır. 3, 4, 8 ve 9 nolu
örneklerde S (kükürt) içeriği diğer örneklere göre 10 yada 20 kat civarında daha fazladır. 1, 6,
7, 10, 11 ve 12 nolu örneklerde Na içeriği diğerlerine göre daha azdır. (daha az tuzludur).
2,3,4,5, 8, 9, nolu örneklerde bulunan Na ise diğer örneklerin 3-4 katıdır. Fe (Demir) oranı
tüm göl çevresi örneklerde % 2-6 arasında değişmektedir (12 nolu örnekte ise diğerlerine göre
çok daha azdır %0.35).
Demir içeriği yüksek killi yapılar günümüzde seramik sektöründe kaplama alanında
değerlendirilmektedir. Örnek 7 bu anlamda, ekonomik potansiyeli vardır diyebiliriz. Mg
içeriği % 3-12 arasında değişmektedir (yine 12. örnekte anlamlı biçimde diğer örneklerle
kıyaslanmayacak kadar büyük bir yüzdelikte % 34.18 MgO içermektedir. Bu örneğin XRD
sonuçlarında da hidromagnezit bulunmaktadır. Manyezit cevherinin ekonomik olup
olmamasın, doğrudan etkileyen ve ayıklanması gereken en önemli safsızlıklar silis (SiO2) ve
kireç (CaO) içeriğidir.
Cevherin satılabilmesi için silis içeriği % 2'den ve kireç içeriği % 1,5'den az olmalıdır
(Akkayun ve Ünver ,2001). 12 nolu örnek bu şartlar tam olarak uymamaktadır. Ancak Silis
içeriği hemen her manyezit yatağında yan kayaç olarak bulunan serpantinden
59
kaynaklanmaktadır. Ayıklama ve safsızlıkları giderme işlemlerinin maliyetleri bilinirse, bir
ekonomik değeri konusunda daha net sonuca varılabilir. 12 nolu örnekte organik yapının çok
olması tüm örneklerde K (potasyum) oranı % 0.3 ile 1.78 arasındadır. 10 nolu örnekte en
düşük potasyum oranı % 0.36 iken 11 nolu da en yüksek potasyum oranı % 1.78
civarındadır. CaO miktarı bilinen ortalama kil değerinin çok üzerinde olup, %12-34 arasında
değişmektedir. Genel olarak örneklerde SiO2/Al2O3 oranı 3-5 tir. 10 nolu örnek hariç. (10
nolu örnekte SiO2/Al2O3 oranı 13 civarındadır).
Birçok çalışmada göl çamurunun göl suyunun özellikleri üzerine -dolaylı olarak göldeki
biyoloik süreçler üzerine- etkisi incelenmiştir. Oldukça yüksek sertlik değerine sahip olan
Burdur Göl suyundaki karbonatların ve manyezitlerin çökelmesinde alglerin yadsınamaz rolü
bulunmaktadır. Zira, 12 nolu örnekte, çok yüksek hidyomagnezit ve organik madde
bulunması bunun bir göstergesi olarak Kabul edilmelidir. Zira, gölden alınan 12 nolu örneğin
özelliği, Salda Gölü’nde de bol miktarda bulunan ve tabanda sonradan biyolojik süreçler ile
çökelmiş bulunan hidyomagnezit tortullarıdır.
61
Tablo 27. Burdur Gölü ve çevresinden alınan numunelerin XRF sonuçları (% kütle olarak).
ANALİZLER
(%) Örnekleme Noktaları
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
Na2O
(Sodyum oksit)
0.5944 1.4481 1.2471 1.4749 1.4747 0.8576 0.4681 1.9751 1.6620 0.2996 0.7904 0.2451
MgO
(Magnezyum oksit)
11.8627 2.7189 11.5405 9.0082 7.4372 4.3689 9.9227 7.7826 5.8949 3.2397 6.7804 34.1889
Al2O3
(Aluminyum oksit)
7.1339 7.9138 5.5662 6.5384 8.8747 7.2092 8.9350 10.3940 5.7768 2.7785 10.3547 0.8149
SiO2
(Silisyum dioksit-kuartz)
25.0131 36.3716 20.7881 27.5302 39.1555 35.6106 35.4916 39.7651 23.5455 26.7904 32.7918 3.7770
P2O5
(Fosfor V oksit)
0.0697 0.1076 0.0725 0.0653 0.1235 0.0774 0.1180 0.1119 0.0627 0.0396 0.0860
SO3
(Sülfit)
0.0723 0.0581 1.1637 1.9226 0.1760 0.0559 0.1205 2.2697 2.2216 0.6677 1.0408 0.2336
Cl
(Klorür)
0.1564 0.2139 0.0442 0.2704 0.3854
K2O
(Potasyum oksit)
1.7777 1.6684 0.9683 0.9914 1.1356 0.9670 1.3394 1.5352 0.8363 0.3658 1.7897 0.0616
CaO
Kalsiyum oksit)
21.7675 25.3112 24.0243 21.7229 17.0649 24.4857 16.3806 12.3688 25.6560 34.4976 18.4129 8.2997
TiO2
(Titanyum dioksit)
0.3040 0.2220 0.2772 0.3850 0.6130 0.5209 0.5624 0.6813 0.2814 0.1929 0.4999
Cr2O3
(Krom III oksit)
0.0781 0.1035 0.0770 0.0812 0.1274 0.1520 0.0948 0.0999 0.0663 0.0727 0.0870 0.0519
MnO
(Mangan oksit)
0.0540 0.0826 0.0651 0.0672 0.1518 0.1255 0.1033 0.1312 0.0546 0.0482 0.0913
Fe2O3
(Demir III oksit)
3.3965 2.3981 2.9117 3.2908 5.1714 4.2114 5.3393 6.2597 2.8704 1.4503 5.1136 0.3523
A.Z.(Kütle Kaybı) 28.4760 21.2030 31.1420 26.7080 18.4500 21.3580 21.1240 16.3550 30.6860 29.5570 22.1180 51.9750
62
Tablo 28. Kimyasal analiz sonuçlarının maksimum ve minimum değerleri
ANALİZLER % MİN. MAK.
Na2O 0.2996 1.9751
MgO 2.7189 11.8627
Al2O3 2.7785 10.3940
SiO2 20.7881 39.7651
P2O5 0.0396 0.1235
SO3 0.0559 2.2697
Cl 0.0000 0.3854
K2O 0.3658 1.7897
CaO 12.3688 34.4976
TiO2 0.1929 0.6813
Cr2O3 0.0663 0.1520
MnO 0.0482 0.1518
Fe2O3 1.4503 6.2597
A.Z. 16.3550 31.142
Sahalardan alınan örneklerin kil oranının yüksek olması nedeniyle çimento endüstrisinde
kullanılabilirliği incelenmiştir. Çimento kalitesine doğrudan etki eden silikat ve alüminyum
modülleri ile toplam alkali (Na2O+K2O) sonuçları değerlendirilmiştir. Değerlendirme
kriterlerinden olan silikat modülü, S.M = SiO2/(AI2O3+Fe2O3) olarak tanımlanmaktadır. S.M
belirli sınır değerlerinden yüksek olursa, klinkerin pişme güçlüğüne, fazla yakıt kullanımına,
sinterleşmenin güç olmasına neden olmakta ve çimentonun donma başlangıcını geciktirerek,
çimentonun dayanım kazanmasını da yavaşlatmaktadır. S.M düşük farinler ise kolay
sinterleşmekte ve böylece erken dayanım veren çabuk sertleşen çimento üretimine uygun
düşmektedir. S.M için ideal bir sayı genellikle 2.2 - 2.6 arasında olmasıdır (Duda,1985).
Diğer önemli modül ise alüminyum modülü (A.M.) dür ve A.M = AI2O3 / Fe2O3 olarak
formüle edilmektedir. A.M düşük olması klinkerleşme ısısını düşürerek daha az yakıt
kullanılmasını sağlamaktadır. A.M yüksek olması halinde ise çabuk donan ve ilk dayanımları
yüksek olan çimentolar üretilmektedir. Bu nedenle A.M 1.5 -2.5 arasında olmalıdır (Duda,
1985). Toplam alkali (Na2O+K2O) miktarının yüksek olması çimentoda istenmeyen
durumdur. Alkali miktarlar fazla ise, agregalarda bulunabilen çözünebilir silisle birleşerek
alkali reaktivitesini oluşturabilir. Bu nedenlerle alkalilerin en fazla % 2 olması istenmektedir
(Duda, 1985). Hesaplanan silikat, aluminat modülleri ve toplam alkali değerleri Tablo 29’da
verilmiştir.
Tablo 29’da verilen değerlerden 7 nolu numunenin doğrudan çimento üretiminde
kullanılabileceği, 10 nolu numunenin ise Fe2O3 katkılanarak kullanılabilecek durumdadır. 1,
3, 5, 6, 8, 9 ve 11 nolu killerin çimento üretiminde kullanılan uygun killerle karıştırılarak
istenilen özellikte çimento hammaddesi elde edilebileceğini göstermektedir.
Sahadaki 12 değişik noktadan alınan çamur/sediment örneklerinin kimyasal analizleri
yapılarak göl tabanının kimyasal içeriği tespit edilmiştir. Kil sahasından alınan kil
numunelerinin mineralojik özellikleri XRD teknikleri kullanılarak incelenmiştir.
63
Tablo 29. Silikat ve alüminyum modülleri ile toplam alkali (Na2O+K2O) değerleri
Numune S.M. A.M. Na2O+K2O
1 2.37 2.10 2.37
2 3.53 3.30 3.12
3 2.45 1.91 2.21
4 2.80 1.99 2.46
5 2.79 1.72 2.61
6 3.12 1.71 2.20
7 2.49 1.67 1.80
8 2.39 1.66 3.51
9 2.72 2.01 2.49
10 6.34 1.92 0.66
11 2.12 2.02 2.58
Kil örneklerinin XRD analizleri, tüm örneklerde kuartz (SiO2), illit (K,
H3O)Al2Si3Al10(OH)2, dolomit (CaMg(CO3)2), kalsit (CaCO3) ve kaolinit (Al2Si2O5(OH)2)
minerallerinin olduğunu göstermiştir. Bu minerallerin dışında 2 nolu örnekte anortoklas (Na,
K)AlSi3O8, 6 nolu numunede martensit (C0.055Fe1.945), 9 ve 11 nolu örneklerde aragonit
(CaCO3), 10 nolu örnekte mikroklin (KAlSi3O8), 10 ve 12 nolu numunelerde kalsiyum silikat
hidrat (CaSiO4.H2O) ve 12 nolu numunede ayrıca hidromagnezit (Mg5(CO3)4(OH)2.4H2O
minerallerinin varlığı da gözlenmiştir. Hidromagnezit dolomit ve mermerin hidrotermel
değimleriyle oluşmaktadır. Kalsit ve aragonitten sonraki en genel karbonattır ( Handbook of
Mineralogy). Burdur civarındaki Salda Gölü’nde hidromagnezitin diatomların ve
siyanobakterilenin çöktürülmesiyle oluştuğu bildirilmiştir (Braithwaite ve Zedef, 1996 )
Ayrıca mikrobiyal biriktirmeyle hidromagnezitin oluşumu başka bir çalışma ile de
doğrulanmıştır ( Renaut ve Stead, 1991) .
Aşağıda sırayla 1-12 no’lu örneğin XRD sonuçları verilmiştir.
70
Kaynaklar:
Ö, Akkayun B.Ünver, 2001, “Küçük Ölçekli Manyezit İşletmelerinde Üretim Veriminin
Artırılmasıİçin Öncelikle Ne Yapılabilir? - Bir Örnek” Türkiye 17. Uluslararası Madencilik
Kongresi ve Sergisi-TUMAKS 2001, © 2001, ISBN975-395-416-6 75-80pp
(http://rruff.geo.arizona.edu/doclib/hom/hydromagnesite.pdf Handbook of Mineralogy )
(Braithwaite, C. and Veysel Zedef, ) Living hydromagnesite stromatolites from Turkey,
Sedimentary Geology, Volume 106, Issues 3-4, November 1996, Page 309,
doi:10.1016/S0037-0738(96)00073-5)
(R. W. Renaut,) Recent Mamgnesite-Hydromagnesite sedimesntation in Playa Basins of the
Caribou Plateau, http://www.em.gov.bc.ca/DL/GSBPubs/GeoFldWk/1990/279-288-
renaut.pdf British Columbia Geologic Survey
Freese, S. D., Nozaic, D. J., Pryor, M. J., Rajogopaul, R., Trollip, D. L. ve R. A. Smith. 2001.
Enhanced coagulation: a viable option to advance treatment technologies in the South African
context. Water Science and Technology: Water Supply Vol 1 No1 pp 33–41
Lee G. F., Jones-Lee, A.. 2003. Issues that Need to Be Considered in Evaluating the Sources
and Potential Control of TOC that Leads to THMs for Water Utilities that Use Delta Water as
a Water Supply Source, Report of G. Fred Lee & Associates, El Macero, CA, May 27.
Burdur Gölü ve çevresinden alınan örneklerin FTIR spektrumlarının incelenmesi
Tüm örnekler saf su ile yıkanıp kurutulmuş, agat havanda ezilmiş, KBr pellet tekniği ile
4000-400 cm-1
de, geçirgenlik modunda ve oda sıcaklığında spektrumları elde edilmiştir.
FTIR analizleri Süleyman Demirel Üniversitesi, Deneysel ve Gözlemsel Araştırma Ve
Uygulama Merkezi’nde yapılmıştır. Spektrumlar tüm örnekler için Şekil 29’dan -40’a kadar
numaralandırılmış ve spektrumlardaki veriler Tablo 30’ da özetlenmiştir.
Genel olarak, 3000-4000 cm-1
aralığı suya ait pikleri verirken, 2996-2868 cm-1
aralığındaki
pikler organik karbonların yani inorganik madde dışında organik elementlerinde kil
örneklerinde bulunduğunu göstermektedir. 2520 cm-1
civarındaki titreşim frekansı tüm
örneklerde başat olarak bulunan karbonata aittir. Parmak izi bölgesinde Si-O, Al-O yada
bunlara bağlı metal katyonların titreşim frekansları örneklerimizde gözlenmiştir.
3620 cm-1
deki band killerden kaolinite tipe ait inner hidroksil grup olarak tanımlanmıştır
(Mdejova, 2003). 3620 cm-1 deki band kaolinitler için tabakalardaki OH gerilmesi olarak atıf
edilmiştir. Yine bizdeki örneklere baktığımızda Yarışlı Gölü, Çendik Plajı ve Senir yolundan
alınan örneklerde 3618, 3619 ve 3619 cm-1
de omuz şeklinde bir band bu örneklerde kaolinit
varlığını göstermektedir (Bantignies, 1997) . Bahsi geçen örneklerdeki kaolinit olduğu XRD
sonuçlarınla da mevcuttur. 3430 cm-1
geniş band hemen hemen butun smektik gruplarda H-O-
H olarak bilindiği gibi bizim örneklerimizde de bu bölgede görülmüştür. Bir başka çalışmada,
3020 cm-1
ve 2626 cm-1
titreşim banları da dolomite ait karakteristik band olarak
71
belirlenmiştir(j.ji ve diğ. 2009). Gunasekaran ve akadaşlarının yaptığı bir çalışma da 2525 cm-
1 deki bandın bir kombinasyon bandı olduğuna (2ν2 + ν4) dikkat çekilmiştir. Aynı çalışmada;
Oda sıcaklığında dolomite ait tireşim frekansları, karbonata ait; ν2 (881 cm-1
), -düzlem dışı
bükülme, ν3 (1446 cm-1
),-asimetrik gerilme ve ν4 (726 cm-1
),- düzlemde bükülme
titreşimlerine atfedilmiştir (Gunasekaran ve diğ, 2007).
Örneklerde kalsit olup olmadığına 1420-1438 cm-1
aralığında pik olup olmadığına bakılarak
tayin yapılabilir, benzer şekilde kuvars varlığında emin olmak için 514 cm-1
ve 520 cm-1
civarında pik olup olmadığı kontrol edilmelidir.
Kil minerallerinde SiO titreşimleri kaolinit için 1120-1000 cm-1 aralığında güçlü bandlar
olarak gözlenir. 1083 cm-1 deki band amorf Si-O titreşimine aittir.1120 cm-1 deki güçlü band
hidromagnezite ait piktir (Hopkinson - 2008 ) Tablo 30’da görüleceği gibi sadece son
örneğimizde böyle bir pik vardır.
XRD sonuçlarında da sadece son örneğimizde hidromagnezit tespit edilmiştir.
Bazı örneklerde şiddetli, bazılarında orta şiddetli olan 713 cm-1
civarındaki bandlar; kalsit
örneklerinin karakteristik piki olarak bilinir (Vagenas ve dig. 2003). Yine bir başka çalışmada
730 cm-1
örneklerde dolomite varlığını tespit ederken, 710 cm-1
civarındaki şiddetli bandın
karbonat içeren örneklere ait olduğu verilmiştir. (j.ji ve diğ. 2009) 750 º C ısıtılmış dolomite
te karakteristik bandların 713, 876 ve 420 cm-1
olduğu görülmüştür. 695 cm-1
deki zayıf band
örnek için % 5 ve daha oranda kaolinit olduğunu göstermektedir (Srasra, 1994).
Örneklerimizde 697 cm-1
; Çendik gölü örneğinde, 692 cm-1
; Yarışlı gölünden alınan örnekte
ve 691 cm-1
; Karakent Plajından alınan örnekte , 699 cm-1
orta şiddetli band; Eti tesis
gölünden ve en son Senir yolunda alınan örnektede 693 cm-1
orta şiddetli band, bu örneklerin
içeriğinde kalonit olduğunu doğrulamaktadır. Kristolografik yapıları aydınlatmak amacıyla
bakıldığında dioctahedral yapıya ait titreşim frekanları gözlenmemiştir. Tetrahedral yapıların
varlığı Si-O yapılarının görüldüğü piklerde belirlenmiştir. 796 ve 778 cm-1
civarındaki
dubletler kuvars varlığının göstergesidir. Miktar tayininine yönelik bir çok araştırma baskın
olarak bu dubletler baz alınarak yapılmıştır (A.K. Bandopadhyay, 2010). 465 cm-1
deki band
kuvars yapının özelliği olarak spektrumda bulunmaktadır.
Kaynaklar
N.V. Vagenas, A. Gatsouli, C.G. Kontoyannis. “ Quatitative analysis of synthetic calcium
carbonate polymorphs using FT-IR spectroscopy” Talanta, 59, (2003) 831-836
J. Ji, Y. Ge, W. Balsam, J.E.Damuth, J.Chen, “Rapid Identification of dolomite using a
Fourier Transform Spectrophotometer (FTIR): A fast method for identifying Heinrich events
in IODP Site U1308. Marine Geology 258 (2009) 60-68
S.Gunasekaran, G. Anbalagan. “Thermal decomposition of natural dolomite” Bull. Mater.
Sci., Vol 30, 4, August 2007, 339-344
J. Madejova, “FTIR techniquies in clay minerals” Vibrational Spectroscopy, 31 (2003) 1-10
72
J.-L. Bantignies, C. Cartier Dit Moulin and H. Dexpert “Wettability Contrasts in Kaolinite
and Illite Clays: Characterization by
Infrared and X-ray Absorption Spectroscopies” J. PHYS IVFRANCE 7 (1997) C2-867-C2-
869
E.Srasra, F. Bergaya, J.J. Friplat, “Infrared Spectroscopy Study of tetrahedral and Octahedral
Substituions in an Interstratified Illite-Smectite Clay, Clay and Clay Minerals, 42, 3, (1994)
237-241
A.K. Bandopadhyay “Determination of quartz content for Indian coals using an FTIR
technique” International Journal of Coal Geology 81 (2010) 73–78
L. Hopkinson, Ken Rutt, and Gordon Cressey. “The Transformation of Nesquehonite to
Hydromagnesite in the System CaO-MgO-H2O-CO2: An Experimental FT-Raman
Spectroscopic Study” The Journal of Geology, 2008, volume 116, 1-15, by The University of
Chicago
73
Tablo 30: Burdur Gölü ve çevresi örneklerin orta infrared bölgede (4000-400 cm-1
) titreşim frekansları ve atıflar (cm-1
)
s; şiddetli, m; orta şiddetli, w; zayıf şiddetli, sh; omuz, b; geniş
Örnekler
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Atıflar
Yol
kenarı1
Yol
kenarı2
Burkent
göl
Çendik göl Yarışlı
gölü
kumluca Soğanlı
gölü
Karakent
gölü
Eti
tesisgöl
Eti tesis
kıyı
Senir
yolu
Kireç
toprak
3648 s
3618 sh 3619 sh 3619
sh
Al-Al gerilmesi-OH
3567 sh 3515 s
3428 b 3425 b 3445 b 3431 b 3435 b 3430 b 3428 b 3433 b 3432 b 3430 b 3426 b 3450 s ν(H-O-H) gerilmesi
3021 w 3019 sh
2981 w 2985 w 2983 w 2984 w 2982 w 2982 sh 2981 w 2984 w 2996 b C-H simetrik gerilmesi (organic kalıntı)
2927 w 2927w 2932 w 2933 w 2925 w C-H asimetrik gerilmesi (organic kalıntı)
2897 w 2872 w 2876 w 2871 w 2868 w 2872 w 2875 w C-H simetrik gerilmesi (organic kalıntı)
2625 w 2624 w 2635 w
2583 w
2522 s 2515 m 2522 s 2521 m 2519 m 2520 m 2518 s 2519 m 2521 s 2518 m 2516 s 2537 w CO3 gerilmesi
1799 w 1798 w 1798 w 1794w 1799 w 1795 w 1798 w 1788 m 1798 w 1797
m
Karbonatlı killerin için karakteristik
1653 sh Karbonatlı yapıda su piki
1637w 1627 w 1636 w 1636 m
1457 b 1457 b 1469 b 1474 b 1476 s 1471 b 1472 b 1470 b 1454 b Karbonat (iç yapılarında hidroksil mevcut)
1425 b 1426 b 1418 b
1120 s Hidromagnenite ait karbonat piki
1081 w 1057 b 1082 w
1014 b 1028 b 1012 b 1014 b 1012 b 1026 b 1013 b 1017 b 1015 b 1026 b 1003 b Si-O titreşimleri kaolinit ve illit için
879 s 874 s 878 s 874 s 873 s 875 s 876 w 873 s 874 s 885 s Kalsite ait karakteristik pik
854 w 855 s 858 s 855 s 853 s Al-Mg-OH)deformasyonu-
798 m 795 w 798 w 797w 797 w 797 w 796 w 796 w 797 m 797 w 796 m 796 s Si-O (amorf-silis kuvars)
778 w 778 w 777 w 779 w 778 w 778 w 779 w 744 m Si-O (quartz)
728 s 728 s 728 m 728 w Dolomite ait CO3 piki
712 m 711 s 713 w 713 s 712 m 711 s 712 m 712 w 712 s 711 s 712 s 712 m Kalsite ait pik
697 w 692 w 691 w 699 m 693 m ν(OH) gerilmesi (kuvars)
657 w 639 w 650 m 652m 650 w 659 w 645 w 654 w 651 w
580 w 610 w 612 w 614 m 593 s
520 m 541 w 519 w 518w 521 m 517 w 517 w 517 w 518 m 532 m Si-O-Al bükülmesi
470 s 465 w 467 s 466 s 467 s 465m 457 m 465 s 467 s 466 s 484sh 485 s O-Si-O bükülmesi (Na içerikli)
433 sh 424 w 435 s
408 m 407 m
74
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
0.0
5
10
15
20
25
30
35
40
45
50
55
60.5
cm-1
%T
yol kenari 1
3428
3021
2897
2625
2522
2370
2344
1799
1733
1457 1014
879
854
798
778
728
712
657
520
470
Şekil 29. 1 nolu kil örneğinin IR spektrumu
75
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
35.0
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
90
95
100.0
cm-1
%T
yol kenari 23854
3425
2981
2872
2515
1798
1425
1028
874
795
711
639
580
541
465
Şekil 30. 2 nolu kil örneğinin IR spektrumu
76
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
0.0
5
10
15
20
25
30
35
40
45
50.0
cm-1
%T
yol kenari 2
burkant gol
3445
3019 2927
2624
2522
2370
2343
1798
1457
1012 878
798
728
713
650
610
519
467
2985
Şekil 31.3 nolu kil örneğinin IR spektrumu
77
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
1.5
5
10
15
20
25
30
35
40
45
50
53.0
cm-1
%T
çendik göl
3675
3618
3567
3431
2983
2927 2521
1794
1469 1014
874
855
797
778
728
713
697
652
612
518
466
Şekil 32. 4 nolu kil örneğinin IR spektrumu
78
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
35.0
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
90
95
100.1
cm-1
%T
yarisli gölü
3619
3435
2984
2876
2519
2371
2343
1799
1653
1637
1474
1012
873
797
777
712
692
650
521
467
433
Şekil 33.5 nolu kil örneğinin IR spektrumu
79
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
33.1
34
36
38
40
42
44
46
48
50
52
54
56
58
59.4
cm-1
%T
yol kenari 2
kumluca
3430
2520
1795
1476
1026
858
797
711
465
2871
2932
2982
1627
517
Şekil 34.6 nolu kil örneğinin IR spektrumu
80
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
-1.0
5
10
15
20
25
30
35
40
45
50
53.2
cm-1
%T
yol kenari 2
soganli koyu
3854
3428
2518
2342
1798
1636
1471 1013 875
796
779
712
659
517
457
Şekil 35. 7 nolu kil örneğinin IR spektrumu
81
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
1.9
5
10
15
20
25
30
35
40
45
49.8
cm-1
%T
yol kenari 2
karakant golü
3433
2519
1636
1472
1017
876
796
778
712
691
645
614
517
465
2933
2868
Şekil 36. 8 nolu kil örneğinin IR spektrumu
82
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
0.0
5
10
15
20
25
30
35
40
44.8
cm-1
%T
senir yolu
eti tesis gol
3432
2925
2521
2371
2343
1788
1470
1015
855
797
778
728
712
699
654
518
467
2982
2855
Şekil 37.9 nolu kil örneğinin IR spektrumu
83
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
5.0
10
15
20
25
30
35
40
45
50
53.8
cm-1
%T
yol kenari 2
eti tesis
3430
2981
2872
2518
1798
1426
1081
1026 873
797
711
466
Şekil 38. 10 nolu kil örneğinin IR spektrumu
84
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
0.0
5
10
15
20
25
30
35
40
45
50
54.6
cm-1
%T
senir yolu
3619
3426
2984
2875
2516
2369
2342
1797
1454 1057
874
796
779
712
693
651
532
484
424
408
Şekil 39. 11 nolu kil örneğinin IR spektrumu
85
4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0
0.0
2
4
6
8
10
12
14
16
18
20
22
24
26
28
30
32
34
36
38
40.0
cm-1
%T
yol kenari 2
krec toprak
3648
3515
3450
2996
2370
1418
1120
1082
1003
885
853
796
744
712
593
485
435
407
2635
2583
2537
Şekil 40. 12 nolu kil örneğinin IR spektrumu
86
Faal. 4: “Burdur Gölü’nün bakteriyolojik etüdü ve potansiyelinin belirlenmesi”
Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. Nermin SARIGÜL
Amacı: Gölün ve çevreden çıkan su kaynaklarının bakteriyolojik özelliklerini belirlemek
Gerekçesi: Mikrobiyolojik özellikler özellikle kirlilik yükünün ve ekosistem sağlığının
önemli göstergelerindendir. Mikrobiyolojik analizler gölün rekreasyon (eğlence-dinlence)
amaçlı kullanımında ve turizm potansiyelinin belirlenmesinde önemli bir konudur.
Açıklama: Çevre sağlığıyla ilgili temel analizler ve göl çevresindeki sızıntı-kaynak suyu
analizleri yapılacaktır.
Burdur Gölü’nün 5 farklı noktasından 3 kere steril tek kullanımlık kaplar ile su örnekleri
alınmıştır ve aynı gün laboratuvara getirilerek BAM 2001’e göre toplam mezofilik aerobik
canlı sayımı, toplam koliform, fekal koliform ve E. coli analizleri yapılmıştır. Sonuçlar
aşağıda belirtilmiştir.
Tablo 31. Burdur Gölü bakteriyolojik analiz sonuçları
28.04.2012 Toplam Canlı Toplam Koliform
(adet/100 ml)
Fekal koliform
(adet/100 ml)
E. coli
(Var-Yok)
B1 6,2x102 33 4 +
B2 1,3x101 2 - -
B3 1,0x101 2 - -
B4 2,4x101 8 2 +
B5 1,0x101 2 - -
08.05.2012 Toplam Canlı Toplam Koliform
(adet/100 ml)
Fekal koliform
(adet/100 ml)
E. coli
(Var-Yok)
B1 5,5x102 2 - -
B2 1,6x102 2 - -
B3 1,3x101 2 - -
B4 2,6x101 <2 - -
B5 1,4x101 4 - -
16.05.2012 Toplam Canlı Toplam Koliform
(adet/100 ml)
Fekal koliform
(adet/100 ml)
E. coli
(Var-Yok)
B1 4,2x102 2 2 +
B2 1,7x101 2 - -
B3 2,0x101 2 - -
B4 4,5x102 17 2 +
B5 1,8x102 23 8 -
Tablo 32. Kıtaiçi Su Kaynaklarının Sınıflarına Göre Kalite Kriterleri (SKKY, 2004)
Bakteriyolojik Su Kalite
Kriterleri
Su Kalite Sınıfları
I II III IV
Toplam Kol. (EMS-100 ml) 100 20000 100000 >100000
Fekal Koli. (EMS-100 ml) 10 200 2000 >2000
İnsanlar, yaşamsal ve ekonomik gereksinimleri için suyu hidrolojik çevrimden alırlar ve
kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye iade ederler. Bu işlemler sırasında suya dışarıdan pek
çok madde ve etken karışmaktadır ve suyun özelliklerini değiştirmektedir. Suyun kirlenmesi
olarak isimlendirdiğimiz bu durum nüfus artışı ile her geçen gün daha hızlı bir biçimde
87
gerçekleşmektedir ve kullanıma uygun su miktarının azalmasına neden olmaktadır. Burdur
Gölü ile ilgili yapılan mikrobiyolojik çalışma sonuçları ilgili yönetmelikler ile incelendiğinde
1. Sınıf kaliteli sulardandır. Sadece mikrobiyolojik analiz sonuçları ile değerlendirildiğinde
toplum kullanımına uygundur. Ancak bu durum ciddi bir soru işareti oluşturmaktadır. Gölün
genel görünümü, içerisinde çok az canlının yaşayabiliyor olması, toplum kullanımına uygun
olmadığını düşündürmektedir. Bu nedenle daha kapsamlı bir mikrobiyolojik çalışma
yapılması önerilmektedir.
88
Faal. 5: “Burdur Gölü ve kıyısal çevresinin endemik-nadir hayvan türleri, av-yaban hayatı
yönünden etüdü, sorunlar, çözümler ve fırsatlar”
Yürütücü: Prof. Dr. M. Zeki YILDIRIM, Prof. Dr. İdris OĞURLU, Yrd. Doç. Dr. Ümit
KEBAPÇI
Amacı: Burdur Gölü kıyısal çevresinin hayvan türleri ve av-yaban hayatı yönünden
değerlendirilmesi
Gerekçesi: Bu paket gölün kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesinde, koruma-kullanma
alanlarının saptanmasında ve alternatif turizm potansiyelinin değerlendirilmesi açısından
gereklidir.
Açıklama: Bu paket göl çevresinde, havzada ve yakın kıyı alanlarında yapılacak izlem ve
gözlemlerin literatür kaynaklarıyla taranması ve güncel uygulamalara atıflar yapılarak
değerlendirilecektir.
Giriş
Pliyosen dönemi başlarında (yaklaşık 5 myö) oluşmaya başladığı zamanlardan bu tarafa iklim
farklılaşması ve farklı zoocoğrafik bağlantıların meydana gelmesinin etkisiyle değişen Burdur
Gölü ve çevresi faunası içerisinde, göl ekosisteminin bu uzun süreç içerisinde göl
ekosisteminin varlığı sürdürmesi nedeniyle endemik elemanlara rastlamak olasıdır.
Uzun bir süre tatlı su özelliğini koruyan göl, iç su ekosistemleri ve yakın çevresine özgü
hayvan türleri için sığınak teşkil etmesi bakımından da geçmişi boyunca önemli bir işlev
üstlenmiştir.
Gölün iklim ve jeolojik değişimler etkisiyle son döneminde alkali özellik kazanmasıyla
faunanın önemli bir kısmı gölden kaybolmuş, bunların bir kısmı göl havzası içerisindeki
kaynaklarda varlıklarını sürdürmeye devam etmiştir. Bu itibarla relikt (kalıntı) tabir edilen bu
tip canlılara gölün hemen kenarındaki kaynaklardan günümüzde gölle bağlantısı olmayan
akarsu ve kaynaklarda tesadüf edilebilmektedir.
Gölün alkali özelliği kışın donmamasını sağladığı için kışlama amaçlı bölgeyi ziyaret eden
kuş türleri için önemli bir durak ve kışlama alanı olmasını sağlamıştır. Gölün dinamik
hususiyet gösteren bu yeni faunası, gölün oluşumundan bu tarafa göl ve şartlarına uyum
sağlamış kimi endemik fauna elemanlarının tersine insan ve çevre kaynaklı etkilere karşı daha
hassastırlar.
Gölde son yıllarda müşahade edilen seviye düşüşleri, organik kirlilik düzeylerinin artması,
kentleşme ve nüfus artışı ile bağlantılı olarak kullanım deseninin değişmesi ve habitat tahribi
gibi problemler göl ve çevresinin hassas ekosistemi üzerinde olumsuz etkiler meydana
getirmektedir. Bu etkilerin bertaraf edilmesi veya olumsuz etkilerinin azaltılması için göl ve
çevresindeki biyotanın diğer deyişle canlı varlığının ortaya konması ve izlenmesi
gerekmektedir.
Biyoçeşitlilik ekonominin ana unsurlarından doğal kaynakların önemli bir bileşenidir. Gölün
diğer tuzlu göller gibi su canlılarınca birey sayısı bakımından zengin, tür çeşitliliği
bakımından nispeten fakir olması, gölün biyoçeşitlilik potansiyeli konusunda temel yanlış
algıyı doğurmaktadır. Ancak bir göl ekosistemi göl, göle karışan sular ve çevrelerindeki canlı
varlığı ve fizikokimyasal unsurlar ile bir bütün olduğundan, mevcut potansiyelin korunması
89
ve geliştirilmesi göl ve çevresindeki yaşam kalitesi açısından da bir zorunluluk olarak ortaya
çıkmaktadır.
Yukarda izaha çalışılan noktalar içerisinde proje sürecinde belirli günlerde yapılan arazi
çalışmaları, önceki çalışmalar ve arazi notları ile literatür verileri ışığında Burdur Gölü ve
çevresindeki nadir ve endemik hayvan türlerinin belirlenmesi, havzanın av-yaban hayatı
yönünden etüdü, sorunlar, çözümler ve fırsatlar konularında ortaya konulan bulgulara ve
tarafımızdan varılan kanaat ve görüşlere aşağıda yer verilmiştir.
Göl faunası ve yaban hayatını belirlemek üzere yapılan çalışmalar
Yaban hayvanlarının genel ve güncel durumunu açığa çıkarmak üzere 22.04.2012,
28.04.2012, 29.05.2012, 02.06.2012, 06.06.2012 ve 09.06.2012 tarihlerinde yapılan arazi
çalışmalarında bölgede varlığı tespit edilen yaban hayvanları ekte verilmiştir. Bu çalışmalara
ek olarak nadir-endemik hayvan türleri ve yaban hayatına dair literatür verileri de derlenilerek
bir araya toplanılmış, elde edilen güncel verilerle karşılaştırılmışlardır.
Göl ve çevresi nadir-endemik omurgasız faunası
Gölde yaşayan omurgasız hayvan türlerinden tek endemik tür kalanoid kopepodlardan
Arctodiaptomus burduricus Kiefer, 1939 IUCN kriterlerine göre VU (zarar görebilir)
statüsünde değerlendirilmektedir. Göldeki biyokütlenin %81’ini oluşturan bu canlı balık yemi
endüstrisine kullanılma potansiyeline sahiptir. Omurgasız grupları hakkında yeterince
araştırma yapılmadığı da bir gerçektir. Göl kenarındaki birikintiler ve kaynaklarda gölde
bulunmayan omurgasız gruplarına rastlanmıştır, bunların detaylı incelenmesi neticesinde yeni
türler olarak ortaya çıkma ihtimalleri yüksektir.
Göl ve çevresi nadir-endemik omurgalı faunası
a. Balıklar
Burdur Gölü’ne endemik olan Aphanius sureyanus Neu, 1937 göldeki şartlara oldukça iyi
uyum göstermiş bir türdür. Populasyonun azalma göstermediği ve durumunun iyi olduğu
yapılan arazi çalışmalarında gözlenmiştir.
b. Amfibi ve Sürüngenler
Amfibilerden göl ile bağlantılı su birikintileri ve çaylarda gece kurbağası (Pseudepidalea
viridis) ve ova kurbağası (Pelophylax bedriagae) türlerine rastlanmıştır. Bölgeden daha önce
kaydı verilen ağaç kurbağası (Hyla orientalis) ise yapılan çalışmalarda gözlenmemiştir. Söz
konusu türler endemik veya nadir değildirler.
Bölgeden tespit edilmiş olan üç kaplumbağa türüne de arazi çalışmalarında rastlanmıştır:
benekli kaplumbağa (Emys orbicularis hellenica), tosbağa (Testudo graeca) ve çizgili
kaplumbağa (Mauremys rivulata). Nispeten nadir görülen ve Burdur Gölü’nde varlığı ilk kez
belirlenilen benekli kaplumbağanın hava alanı civarında rastlanılan popülasyonu kirlilik ve
kuruma tehdidi altındadır.
90
Göl çevresinde görülen kertenkeleler şunlardır: dikenli keler (Laudakia stellio), ince parmaklı
keler (Mediodactylus kotschyi), tıknaz kertenkele (Trachylepis aurata), yeşil kertenkele
(Lacerta trilineata), Toros kertenkelesi (Anatololacerta danfordi bileki), Örtzen kaya
kertenkelesi (Anatololacerta oertzeni budaki), cüce kertenkele (Parvilacerta parva), tarla
kertenkelesi (Ophisops elegans macrodactylus). Nadir görülen Toros kertenkelesi ve Örtzen
kaya kertenkelesi alttür düzeyinde endemiktirler.
Çalışmamızda da tespit edilen bozyörük (Dolichophis caspius) ve damalı su yılanı (Natrix
tessellata) göl çevresindeki iki yaygın yılan türüdür. Damalı su yılanının 70’li yıllarda
Karakent civarında gölde görüldüğü köylüler tarafından ifade edilmektedir, ancak tür
çalışmamızda göle dökülen sularda tespit edilebilmiştir. Göl kıyısı civarında bulunmamakla
birlikte çevredeki yükseltilerde bulunan şeritli engerek (Montivipera xanthina) bölgedeki tek
zehirli türdür. Sarı yılan (Elaphe sauromates), çukurbaşlı yılan (Malpolon monspessulanus),
uysal yılan (Eirenis modestus), mahmuzlu yılan (Eryx jaculus turcica) ve kör yılan (Typhlops
vermicularis) ise göl çevresinde önceki çalışmalarda tespit edilmiş olan türlerdir (Kazancı,
1998). Bahsi geçen yılan türleri endemik değildirler.
c. Kuşlar
Yapılan gözlemler ve daha önceki kayıtlar gözden geçirilmek suretiyle oluşturulan güncel
Burdur Gölü kuş türleri listesi (Tablo 33) 235 türü kapsamaktadır. Proje kapsamında bahar
sonu ve yaz başına denk gelen yaklaşık 1 aylık sürede bunların 54 tanesini gözlemlemek
mümkün olmuştur (Tablo 34). Göl çevresinde farklı habitat tiplerinin bir arada bulunması, göl
sıcaklığının soğuk aylarda uygun olması ve coğrafi konumun bu zenginlikte payı büyüktür.
Söz konusu habitatlardan sazlıklar daha çok gölün batısında bulunmaktadır. Akarsulardan su
girişinin azalmış olması, yanı sıra otlatma ve yatak üzerindeki müdahaleler göle karışan
akarsu ağızları ve kenarlarındaki sazlıkların kaybolmasına sebep olmaktadır. Gölde üreyen
kuşlar için örtü sağlayıcı su bitkilerine ihtiyaç duymaktadırlar. Burdur Gölü’ne tatlı su girişi
sağlayan Soğanlı Sazlığı (Kumluca Lagünü) bu noktada önem kazanmaktadır. Soğanlı
sazlığında nadir türler balaban (Botaurus stellaris), kocagöz (Burhinus oedicnemus), macar
ördeği (Netta rufina) ve küresel ölçekte tehlike altında bir tür olan dikkuyruk (Oxyura
leucocephala) gibi nadir türlerin üremeleri olasıdır. Gölün kuzeyi boyunca uzanan eğimli
kayalık ve ormanlık saha bu habitata has olan kızıl kirazkuşu (Emberiza caesia) ve taşbülbülü
(Irania gutturalis) gibi nadir türler için üreme alanıdır. Gölün güney kısmında yer yer
yerleşim alanları ile birleşik halde olan çalı ve ağaççık toplulukları, gölün çekilmesiyle açığa
çıkan doğusundaki düzlükler ise otluk alanlar gökkuzgun (Coracias garrulus) ve kızıl başlı
örümcekkuşu (Lanius senator) gibi alıcı renklerde kuş türlerinin de aralarıda olduğu çeşitli
kuş türleri tarafından beslenme ve üreme amaçlı kullanılır.
Göl ve çevresinde üreyen kuş türleri toplamın ancak dörtte birine yakınını oluşturmaktadır.
Bir kısmı yerli, bir kısmı ise yaz göçmeni olan bu türlerden en belirgin olanları arasında
sakarmeke (Fulica atra), angıt (Tadorna ferruginea), suna (T. tadorna), mahmuzlu kız kuşu
(Hoplopterus spinosus) ve uzunbacak (Himantopus himantopus) sayılabilir.
Gölün esas önemi özellikle sonbahar ve kış aylarında çok sayıda kış göçmeni ve transit göçer
(üç yüz bine varan sayılarda) kuşu ağırlamasından ileri gelmektedir. Kış aylarında
91
sakarmekeler, karaboyunlu batağan ve çeşitli ördek türleri başta olmak üzere çok sayıda su
kuşu türü açıktaki güvenli mesafelerde kalabalık gruplar halinde konaklamaktadırlar.
Bunlardan en dikkat çekici olanı dikkuyruğun (Oxyura leucocephala) dünya kışlama
populasyonunun %60-70, Türkiye popülasyonunun %97 kadarının (Şubat 1991’de 10.927
adet) yirmi yıl öncesine dek gölde konakladığı bilinmektedir. Göl aynı zamanda karaboyunlu
batağan (Podiceps nigricollis) türünün de Türkiye’deki en kalabalık kışlama popülasyonunu
barındırmaktadır (Ekim 2002’de 24.085 adet). Gölde önemli sayılarda kışlayan diğer kuş
türlerinin arasında sakarmeke (Fulica atra) (Ekim 1997’de 252.726 adet), elmabaş patka
(Aythya ferina), pasbaş patka (A. nyroca), tepeli patka (A. fuligula), kılkuyruk (Anas acuta),
fiyu (A. penelope) ve kaşıkgaga (Anas clypeata) sayılabilir.
Şeki 41. Yıllara göre Burdur Gölü’ndeki kış ortası dönemde toplam kuş sayıları (altta) ile yağış dağılımının
(üstte) karşılaştırılması (kaynak:Doğa Derneği, www.mgm.gov.tr)
Kışları sakarca (Anser albifrons), küçük kuğu (Cygnus columbianus), akkuyruklu kartal
(Haliaetus albicilla), şah kartal (Aquila heliaca) ve kara iskete (Serinus pusillus) gibi bazı
nadir türler de gölde az sayıda gözlenebilmektedir.
Yine aladoğan (Falco vespertinus), döğüşkenkuş (Philomachus pugnax), kara sumru
(Chlidonias niger) ve boyunçeviren (Jynx torquilla) gibi çok sayıda tür göç sırasında gölü
uğrak yeri olarak kullanmaktadırlar.
Yerli kuşlardan bir kısmı gölde düzenli olarak görünmelerine karşın gölde ürememektedir.
Bunlara en önemli örnek gölün sembol kuşlarından flamingo ya da diğer adıyla allıturnadır
(Phoenicopterus ruber). Çeltikçi (Plegadis falcinellus), kılıçgaga (Recurvirosta avosetta) ve
kaşıkçı (Platelea leucorodia) gibi diğer bazı üremeyen yerli kuşlar ise gölü yıl içinde bazı
dönemlerde ziyaret etmektedir..
92
Gölün çekilme süreci içerisinde mahmuzlu kız kuşu, yalıçapkını gibi bazı üreyen türlerin son
yıllarda sayıca arttığı gözlense de toplam kuş sayısında birlikte kuş sayılarında genel olarak
bir azalma gözlenmiştir (Şekil 41). Yukarıdaki grafikte de görüleceği üzere bu durum ile
kurak dönem arasında ilişki mevcuttur. Durumun bilimsel olarak netlik kazanması için gölün
ekosisteminin dinamikleri, gölde bulunan türlerin popülasyon trendleri gibi pek çok faktör
bakımından irdelenmesi gerekmektedir.
Aynı dönemde gölün en önemli su kuşu olan dikkuyruğu göldeki kışlama popülasyonu çok
ciddi şekilde etkilenmiştir (Şeki 42). Türün üç popülasyonundan Türkiye ile Moğolistan
arasında üreyen doğu popülasyonu en büyük nüfusa sahiptir (>%80). Popülasyonun üreme
alanı bölgenin tamamına dağılmış iken, nispeten sınırlı kışlama alanı içerisinde birbirine
benzer özellikte az sayıda göl kışlama için tercih edilmektedir. Burdur Gölü bunlardan en
önemlisi olması bakımından türün neslinin devamı bakımından kritik bir öneme sahiptir. Keza
göldeki kışlama nüfusunun azalması ile birlikte popülasyonda gerileme baş göstermiştir.
Burdur Gölü’nde nüfus değişiminin nedenleri açıklanamamıştır. Keza genel eğilimden (Şekil
42) farklı olarak popülasyonda azalma süreklilik arz etmektedir. Gölde kirlilik değerlerinin
ciddi şekilde arttığı bir realitedir. Ancak kirlilik sonucu kuşun besini olan mikroomurgasızlar
ve su bitkilerinde çarpıcı bir azalma söz konusu değildir. Av ve avcı baskısının etkili olma
iddiası gözlemlerimize göre geçerli gözükmemektedir. Gölde kışlama sayılarındaki azalmaya
neden olan unsurlar detaylı şekilde incelenmesi koruma tedbirlerinin alınabilmesi için önem
arz etmektedir. Bu nedenle konu üzerine ivedilikle eğilinerek detaylı incelemelerin yapılması
gerekmektedir.
Dikkuyruğun Soğanlı Sazlığı ve Burdur Gölü’ne yakın potansiyel üreme alanlarında üreme
potansiyeli mevcuttur. Nitekim bazı yıllar üreme aktivitesi göstermeyen bireylerin yaz
ortasında gölden kayıtlarının olması bu ihtimali kuvvetlendirmektedir. Gölde üreyen diğer
nadir kuşlar ve dikkuyruk için sazlık alanların geliştirilmesi önemle tavsiye edilir.
d. Memeliler
Memeli faunası bir düzine kadar türle temsil edilmektedirler. Göl çevresinde dikkat çekici
türler domuz (Sus scrofa), çakal (Canis aureus moreoticus) ve kızıl tilkidir (Vulpes vulpes).
Bölgede varlığı bilinen alaca kokarca (Vormela peregusna syriaca) IUCN sınıflamasına gore
zarar görebilir statüsünde yer almaktadır. Kurt (Canis lupus pallipes) gölün çevre köylerinde
gözlenmemekle birlikte ormanlık kesimde mevcuttur. Kirpi (Erinaceus concolor), kör fare
(Spalax leucodon), Makedonya ev faresi (Mus macedonicus), tarla faresi (Microtus güntheri),
orman faresi (Apodemus witherbyi), sincap (Sciurus anomalus), tavşan (Lepus europaeus) ve
kaya sansarı (Mustela foina syriacus) göl çevresinde bulunan diğer memeli türleridir.
93
0
2000
4000
6000
8000
10000
12000
19
89
19
90
19
91
19
92
19
93
19
94
19
95
19
96
19
97
19
98
19
99
20
00
20
01
20
02
20
03
20
04
20
05
20
06
20
07
20
08
Şekil 42. Yıllara göre Burdur Gölü’ndeki dikkuyruk sayıları (kaynak:Doğa Derneği)
Yaban hayatı ve ekoturizmin geliştirilmesi ile ilgili öneriler
Göl çevresinde yapılan gözlemler sonucu aşağıdaki kanaat ve görüşler ortaya çıkmıştır:
1. Gölün güneybatısında yer alan Soğanlı Sazlığı (Kumluca lagünü) ve civarında insan
tahribinin minimum düzeyde olduğu, sahanın biyoçeşitlilik açısından zengin ve özgün
değere sahip olduğu görülmüştür.
2. Karakent köyü doğusunda bulunan su kenarındaki bölgenin ekoturizm ve doğa turizmi
faaliyetlerine yer verilebilir.
3. Ekoturizm faaliyetleri açısından, Karakent Köyü ile İlyas Köyü hattına dikkat
çekilmelidir. Bu bölgenin doğa turizmi ve kamp turizmi şeklinde
değerlendirilebilmesine yönelik planlamalar yapılmalıdır.
4. Bu bölgede (Karakent –İlyas hattı arası) su kuşları gözlemlerine yönelik
5. Şeker plajında Burdur Gölü ve dikkuyruğun kuşunun önemini duyurmak, çevre
kirliliğine dikkati çekmek amacıyla (örn. Burdur Gölü ya da dikkuyruk şenlikleri vb
adında) şenlikler yapılmalı, her yıl düzenli bir şekilde devam edilmeli, halkın
katılımının sağlanmasına yönelik aktiviteler planlanmalıdır.
6. Göle dikkat çekmek amacıyla, kano vb. motorsuz ya da elektrikli motorla çalışan
tekneler haricinde motorlu teknelerle göle girişler engellenmelidir.
7. Göl çevresine göl, gölde bulunan önemli türler örneğin dikkuyruk kuşu, vb.
bilgilendirici tabelalar asılmalı, tabelaların ahşaptan olmasına dikkat çekilmelidir.
8. Göle ve dikkuyruk kuşuna dikkat çekmek amacıyla, gölün uygun bir bölgesine göl
tanıtım parkı/alanı/müze vb. yapılarak, gölün daha fazla tanıtımına sağlayacak ve yöre
halkının maddi gelir sağlayabileceği reklam faaliyetleri yürütülmeli. Örn. dikkuyruk
kuşunun gözlemi ve şenliği iyi reklam yapılırsa yöreye turist çekilebilir.
94
Kaynaklar
Anstey, S. 1989. The status and conservation of the White-headed Duck, Oxyura
leucocephala. IWRB Special Publication No.10. IWRB, Slimbridge, U.K. 126 pp.
Berrevoets, C. and Erkman, A. (1991) Count of White-headed Duck Oxyura leucocephala in
Burdur Gölü, February 1991. Unpublished report.
Green A J ; Fox AJ ; Hughes B ; Hilton GM , (1999), Time-activity budgets and site selection
of white-headed ducks Oxyura leucocephala at Burdur Lake, Turkey in late winter. Bird
Study, 46, 62–73.
http://www.burdur-cevreorman.gov.tr/files/burdur.htm
http://www.unep-aewa.org/publications/technical_series/ts1_conservation_status_report_wi.pdf
Kazancı, N., 1998. Burdur Gölü ve Acı Göl’ün Limnolojisi, Çevre Kalitesi ve Biyolojik
Çeşitliliği. Türkiye İç Suları Araştırma Dizisi: III, 117s, Ankara.
Koning F.J. 1971. Notes on the winter distribution of the Stifftail Oxyura leucocephala in
Turkey. Ardea, 59 (1-2): 53 – 55
95
Tablo 33. Burdur Gölü ve çevresi kuş türleri listesi
Türkçe adları Latince adları
Türkçe adları Latince adları
1 Kuğu Cygnus olor 62 Boz doğan F. columbarius
2 Küçük kuğu C. columbianus 63 Bıyıklı doğan F. biarmicus
3 Boz kaz Anser anser 64 Gökdoğan F. peregrinus
4 Sakarca A. albifrons 65 Aladoğan F. vespertinus
5 Sibirya kazı Branta ruficollis 66 Mezgeldek Tetrax tetrax
6 Suna Tadorna tadorna 67 Bıldırcın kılavuzu Crex crex
7 Angıt T. ferruginea 68 Su kılavuzu Rallus aquaticus
8 Yeşilbaş Anas platyrhynchos 69 Su tavuğu Gallinula chloropus
9 Çamurcun A. crecca 70 Sakarmeke Fulica atra
10 Kılkuyruk A. acuta 71 Kocagöz Burhinus oedicnemus
11 Kaşıkgaga A. clypeata 72 Kızkuşu Vanellus vanellus
12 Çıkrıkçın A. querquedula 73 Mahmuzlu kızkuşu Hoplopterus spinosus
13 Boz ördek A. strepera 74 Altın yağmurcun Pluvialis apricaria
14 Fiyu A. penelope 75 Gümüş yağmurcun Pluvialis squatarola
15 Macar ördeği Netta rufina 76 Küçük halkalı cılıbıt Charadrius dubius
16 Elmabaş patka Aythya ferina 77 Akça cılıbıt C. alexandrinus
17 Pasbaş patka A. nyroca 78 Dere düdükçünü Actitis hypoleucos
18 Tepeli patka A. fuligula 79 Kızılbacak Tringa totanus
19 Dikkuyruk Oxyura leucocephala 80 Bataklık düdükçünü T. stagnatilis
20 Kınalı keklik Alectoris chuckar 81 Yeşil düdükçün T. ochropus
21 Bıldırcın Coturnix coturnix 82 Yeşilbacak T. nebularia
22 Küçük batağan Tachybaptus ruficollis 83 Kervançulluğu Numenius arquata
23 Bahri Podiceps cristatus 84 Çamur çulluğu Limosa limosa
24 Kızılboyunlu batağan P. grisegena 85 Küçük kumkuşu Calidris minuta
25 Karaboyunlu batağan P. nigricollis 86 Karakarınlı kumkuşu C. alpina
26 Flamingo Phoenicopterus ruber 87 Kızıl kumkuşu C. ferruginea
27 Leylek Ciconia ciconia 88 Ak kumkuşu C. alba
28 Kara leylek C. nigra 89 Döğüşkenkuş Philomachus pugnax
29 Karabatak Phalacrocorax carbo 90 Uzunbacak Himantopus himantopus
30 Küçük karabatak P. pygmaeus 91 Kılıçgaga Recurvirostra avosetta
31 Ak pelikan Pelecanus crispus 92 Su çulluğu Gallinago gallinago
32 Tepeli pelikan Pelecanus onocrotalus 93 Çulluk Scolopax rusticola
33 Küçük balaban Ixobrycus minutus 94 Bataklık kırlangıcı Glareola pratincola
34 Balaban Botaurus stellaris 95 Akdeniz martısı Ichthyaetus melanocephalus
35 Gri balıkçıl Ardea cinerea 96 Büyük karabaş martı I. ichthyaetus
36 Erguvani balıkçıl A. purpurea 97 Karabaş martı Chroicocephalus ridibundus
37 Büyük akbalıkçıl A. alba 98 İnce gagalı martı C. genei
38 Küçük akbalıkçıl Egretta garzetta 99 Kara sırtlı martı L. fuscus
39 Sığır balıkçılı Bubulcus ibis 100 Kara sırtlı martı L. fuscus
40 Alaca balıkçıl Ardeola ralloides 101 Gümüşi martı L. michaellis
41 Kaşıkçı Platalea leucorodia 102 Gülen sumru Gelochelidon nilotica
42 Çeltikçi Plegadis falcinellus 103 Kara sumru Chlidonias niger
43 Kızıl çaylak Milvus milvus 104 Ak kanatlı sumru Chlidonias leucopterus
44 Kara çaylak Milvus migrans 105 Kaya güvercini Columba livia
45 Akkuyruklu kartal Haliaeetus albicilla 106 Tahtalı C. palumbus
46 Küçük akbaba Neophron percnopterus 107 Gökçe güvercin C. oenas
47 Yılan kartalı Circaetus gallicus 108 Kumru Streptopelia decaocto
48 Saz delicesi Circus aeruginosus 109 Üveyik S. turtur
49 Gökçe delice C. cyaneus 110 Tepeli guguk Clamator glandarius
50 Bozkır delicesi C. macrourus 111 Guguk Cuculus canorus
51 Atmaca Accipiter nisus 112 Kulaklı orman baykuşu Asio otus
52 Yoz atmaca A. brevipes 113 Kır baykuşu Asio flammeus
53 Çakırkuşu A. gentilis 114 İshakkuşu Otus scops
54 Şahin Buteo buteo 115 Kukumav Athene noctua
55 Kızıl şahin B. rufinus 116 Peçeli baykuş Tyto alba
56 Paçalı şahin B. lagopus 117 Çobanaldatan Caprimulgus europeus
57 Kaya kartalı Aquila chrysaetos 118 Ebabil Apus apus
58 Şah kartal A. heliaca 119 Akkarınlı ebabil A. melba
59 Delice doğan Falco subbuteo 120 Yalıçapkını Alcedo atthis
60 Kerkenez F. tinnunculus 121 Arıkuşu Merops apiester
61 Küçük kerkenez F. naumanni 122 Gökkuzgun Coracias garrulus
96
Tablo 33. Burdur Gölü ve çevresi kuş türleri listesi (devam)
Türkçe adları Latince adları Türkçe adları Latince adları
123 İbibik Upupo epops 180 Çalı bülbülü Cercotrichas galactotes
124 Boyunçeviren Jynx torquilla 181 Kızılgerdan Erithacus rubecula
125 Alaca ağaçkakan Dendrocopos syriacus 182 Taşbülbülü Irania gutturalis
126 Bıyıklı baştankara Panurus biarmicus 183 Bülbül Luscinia megarhynchos
127 Kızılsırtlı örümcekkuşu Lanius collurio 184 Buğdaycıl L. svecica
128 Karaalınlı örümekkuşu L. minor 185 Küçük sinekkapan Ficedula parva
129 Büyük örümcekkuşu L. excubitor 186 Kara sinekkapan F. hypoleuca
130 Maskeli örümcekkuşu L. nubicus 187 Halkalı sinekkapan F. albicollis
131 Kızıl başlı örümcekkuşu L. senator 188 Alaca sinekkapan F. semitorquata
132 Sarıasma Oriolus oriolus 189 Kara kızılkuyruk Phoenicurus ochruros
133 Alakarga Garrulus glandarius 190 Kızılkuyruk P. phoenicurus
134 Saksağan Pica pica 191 Gökardıç Monticola solitarius
135 Leş kargası Corvus corone cornix 192 Çayır taşkuşu Saxicola rubetra
136 Küçük karga C. monedula 193 Taşkuşu S. torquata
137 Ekin kargası C. frugilegus 194 Kuyrukkakan Oenanthe oenanthe
138 Kuzgun C. corax 195 Kara kulaklı kuyrukkakan O. hispanica
139 Boğmaklı toygar Melanocorypha calandra 196 Boz kuyrukkakan O. isabellina
140 Küçük boğmaklı toygar M. bimaculata 197 Alaca kuyrukkakan O. pleschanka
141 Çorak toygarı Calandrella rufescens 198 Boğmaklı ardıç Turdus torquatus
142 Tepeli toygar Galerida cristata 199 Karatavuk T. merula
143 Tarlakuşu Alauda arvensis 200 Tarla ardıcı T. pilaris
144 Orman toygarı Lullula arborea 201 Kızıl ardıç T. iliacus
145 Kır kırlangıcı Hirundo rustica 202 Öter ardıç T. philomelos
146 Kızıl kırlangıç Cecropis daurica 203 Ökse ardıcı T. viscivorus
147 Kaya kırlangıcı Ptyonoprogne rupestris 204 Ala sığırcık Pastor roseus
148 Kum kırlangıcı Riparia riparia 205 Sığırcık Sturnus vulgaris
149 Ev kırlangıcı Delichon urbicum 206 Kır incirkuşu Anthus campestris
150 Ak yanaklı baştankara Poecile lugubris 207 Çayır incirkuşu A. pratensis
151 Çam baştankarası Panistes ater 208 Kızılgerdanlı incirkuşu A. cervinus
152 Büyük baştankara Parus major 209 Dağ incirkuşu A. spinoletta
153 Mavi baştankara Cyanistes caeruleus 210 Ağaç incirkuşu A. trivialis
154 Uzunkuyruklu baştankara Aegithalos caudatus 211 Sarı kuyruksallayan Motacilla flava
155 Çulhakuşu Remiz pendulinus 212 Dağ kuyruksallayanı M. cinerea
156 Sıvacı Sitta europaea 213 Akkuyruksallayan M. alba
157 Anadolu sıvacısı S. krueperi 214 Sarı kirazkuşu Emberiza citrinella
158 Kaya sıvacısı S. neumayer 215 Kaya çintesi E. cia
159 Orman tırmaşıkkuşu Certhia familiaris 216 Kızıl kirazkuşu E. caesia
160 Bahçe tırmaşıkkuşu Certhia brachydactyla 217 Bahçe çintesi E. cirlus
161 Çıtkuşu Troglodytes troglodytes 218 Kirazkuşu E. hortulana
162 Derekuşu Cinclus cinclus 219 Kara başlı çinte E. melanocephala
163 Çalıkuşu Regulus regulus 220 Bataklık kirazkuşu Emberiza schoeniclus
164 Sürmeli çalıkuşu R. ignicapilla 221 Tarla çintesi Miliaria calandra
165 Kamışbülbülü Cettia cetti 222 İspinoz Fringilla coelebs
166 Boz çıvgın Phylloscopus orientalis 223 Dağ ispinozu F. montifringilla
167 Orman söğütbülbülü P. sibilatrix 224 Küçük iskete Serinus serinus
168 Çıvgın P. collybita 225 Kara iskete S. pusillus
169 Söğütbülbülü P. trochilus 226 Florya Chloris chloris
170 Ak mukallit Hippolais pallida 227 Karabaşlı iskete Spinus spinus
171 Saz bülbülü Acrocephalus scirpaceus 228 Saka Carduelis carduelis
172 Büyük kamışçın A. arundinaceus 229 Ketenkuşu C. cannabina
173 Ak gözlü ötleğen Sylvia crassirostris 230 Kocabaş Coccothraustes coccothraustes
174 Boz ötleğen S. borin 231 Şakrakkuşu Pyrrhula pyrrhula
175 Akgerdanlı ötleğen S. communis 232 Serçe Passer domesticus
176 Maskeli ötleğen S. melanocephala 233 Ağaç serçesi P. montanus
177 Karabaşlı ötleğen S. atricapilla 234 Söğüt serçesi P. hispaniolensis
178 Küçük akgerdanlı ötleğen S. curruca 235 Kaya serçesi Petronia petronia
179 Benekli sinekkapan Muscicapa striata
97
Tablo 34. Proje kapsamındaki saha çalışmalarında tespit edilen omurgalı hayvanların listesi
MEMELİLER
Türkçe adları Latince adları SY ÇP SRA B SS KK PE ŞP S HA AT AK
Kızıl tilki Vulpes vulpes 3 2
Kaya sansarı Martes foina 3
Yaban domuzu Sus scrofa 3 3 3
KUŞLAR
Türkçe adları Latince adları SY ÇP SRA B SS KK PE ŞP S HA AT AK
Suna Tadorna tadorna 3
Angıt Tadorna ferruginea 1 3 3 3 3 1,2
Macar ördeği Netta rufina 3
Bahri Podiceps cristatus 3
Flamingo Phoenicopterus ruber 1,3 3 1,2,3
Leylek Ciconia ciconia 2 3 1,2 1,2
Balaban Botaurus stellaris 3
Gri balıkçıl Ardea cinerea 1
Erguvani balıkçıl A. purpurea 3
Küçük akbalıkçıl Egretta garzetta 1 3 2,3 1,2,3 2, 3
Kızıl şahin Buteo rufinus 3
Sakarmeke Fulica atra 3
Kocagöz Burhinus oedicnemus 3 3
Mahmuzlu kızkuşu Hoplopterus spinosus 1 2 2,3 2,3 2
Küçük halkalı cılıbıt Charadrius dubius 3
Akça cılıbıt C. alexandrinus 5
Dere düdükçünü Actitis hypoleucos 3 3
Küçük kumkuşu Calidris minuta 2,3 3
Uzunbacak Himantopus himantopus 2,3
Kılıçgaga Recurvirostra avosetta 2,3
Akdeniz martısı Ichthyaetus melanocephalus 3
Karabaş martı Chroicocephalus ridibundus 2,3
Gümüşi martı L. michaellis 2,3
Kara sumru Chlidonias leucopterus 2,3
Kaya güvercini Columba livia 1
Kumru Streptopelia decaocto 3 1,2
Ebabil Apus apus 1 2
Gökkuzgun Coracias garrulus 3 7
İbibik Upupo epops 1
Kızılsırtlı örümcekkuşu Lanius collurio 1
Karaalınlı örümekkuşu Lanius minor 3 3
Alakarga Garrulus glandarius 1 3
Saksağan Pica pica 1 3 3 3 3
Leş kargası Corvus corone cornix 2 2,3
Kuzgun Corvus corax 3
Küçük boğmaklı toygar Melanocorypha bimaculata 1
Tepeli toygar Galerida cristata 1 3 3
Kır kırlangıcı Hirundo rustica 3 3 1
Kızıl kırlangıç Cecropis daurica 2
Ev kırlangıcı Delichon urbicum 1
Kaya sıvacısı Sitta neumayer 2,3
Derekuşu Cinclus cinclus 3
Kamışbülbülü Cettia cetti 1
Saz bülbülü Acrocephalus scirpaceus 3
Büyük kamışçın Acrocephalus arundinaceus 3
Taşkuşu Saxicola torquata 1
98
Tablo 34. Proje kapsamındaki saha çalışmalarında tespit edilen omurgalı hayvanların listesi (devam)
KUŞLAR (devam)
Türkçe adları Latince adları SY ÇP SRA B SS KK PE ŞP S HA AT AK
Kuyrukkakan Oenanthe oenanthe 3
Karatavuk Turdus merula 1
Sığırcık Sturnus vulgaris 1 3 3
Tarla çintesi Miliaria calandra 1 3 3
Saka Carduelis carduelis 3
Ketenkuşu Carduelis cannabina 3
Serçe Passer domesticus 1 3 1,2
Söğüt serçesi Passer hispaniolensis 1
SÜRÜNGENLER
Türkçe adları Latince adları SY ÇP SRA B SS KK PE ŞP S HA AT AK
Tosbağa Testudo graeca 2
Benekli kaplumbağa Emys orbicularis 4
Çizgili kaplumbağa Mauremys rivulata 3
Dikenli keler Laudakia stellio 2
Tarla kertenkelesi Ophisops elegans 3
Damalı su yılanı Natrix tessellata 6
Bozyörük Dolichophis caspius 2
İKİ YAŞAMLILAR
Türkçe adları Latince adları SY ÇP SRA B SS KK PE ŞP S HA AT AK
Ova kurbağası Pelophylax bedriagae 2
SY: Sığır yolu aşağısı, ÇP: Çendik plajı, SRA: Sofram restorant altı B: Bozçay,
SS: Soğanlı sazlığı, KK: Karakent Köyü, PE: Pınar evleri (Senir), ŞP: Şeker plajı, S: Senir,
HA: Hava alanı civarı, AT: Arıtma tesisi, AK: Askeriye Köyü aşağısı
1-22.04.2012, Burdur Gölü göl omurgalı ve omurgasız canlıları saha çalışması
2-28.04.2012, Burdur Gölü göl omurgalı ve omurgasız canlıları saha çalışması
3-06.06.2012, Burdur Gölü ve çevresi kuş ve memeli fauna envanteri
4-29.05. 2012, Hava alanı civarında yapılan saha çalışması
5-02.06.2012, Hava alanı civarında yapılan saha çalışması
6-09.06.2012, Arıtma tesisi ciarında gerçekleştirilen inceleme çalışması
7-16.06.2012, Askeriye Köyü aşağısı inceleme çalışması
99
Faal. 6: “Burdur Gölü ve kıyısal çevresinin vejetasyon etüdü, peyzaj ekolojisi ve koruma-
kullanma dengesini belirlenmesi”
Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ, Yrd. Doç. Dr. Ümit KEBAPÇI, Yrd. Doç. Dr. Burçin
Yenisey KAYNAŞ, Tamer YILMAZ
Amacı: Burdur Gölü ve ekolojik etkilenme sınırının vejatasyon analizinin ve peyzaj
durumunun gölün koruma-kullanma dengesi yönünden irdelenmesi
Gerekçesi: Bu paket, özellikle göl kenarındaki tarım alanlarının ve meracılık faaliyetlerinin
gölün etkilenmesi açısından incelenmesini zorunlu kılmaktadır.
Açıklama: Paket çalışması, arazi çalışması ve literatür taraması yöntemiyle yapılacaktır.
Burdur Gölü çevresinde yaptığımız arazi çalışmalarında, göl çevresi peyzajı değerlendirilmiş,
alanda ilgili genel problemler tespit edilmiştir.
Göl ve çevresiyle ilgili sorunlar değerlendirildiğinde en önemli sorunun gölü besleyen
kaynakların kesilmesi nedeniyle göl sularının çekilmesi olduğu görülmektdir. Gölü besleyen
tatlı su kaynakları kuruma, barajların kurulması gibi nedenlerle kaybedilmiştir. Aynı zamanda
göl çevresindeki yerleşim birimlerinde bulunan kayıtlı ya da kaçak olan su kuyularının da
önemli derecede rol oynadığı düşünülmektedir.
Göl sularının çekilmesine bağlı olarak özellikle gölün kuzeydoğu kısımlarında geniş alanlar
ortaya çıkmıştır. Bu alanların özellikle yerleşim yerlerine yakın kısımlarında yoğun otlatma
baskısı söz konusudur. Yapılan gözlemlerde alanda otlatılan çok sayıda sürü gözlemlenmiştir.
Gölün yerleşim yerlerine yakın güneydoğu kısımlarında daha önceki yıllarda gerçekleştirilen
“yeşil kuşak” uygulaması ile göl sularından belli bir mesafeye kadar olan kısımların çitlerle
çevrildiği ve çitle çevrilen bu alanların diğer alanlara göre oldukça iyi bir şekilde korunduğu
tespit edilmiştir.
Aynı zamanda söz konusu alanda yapılan ağaçlandırma çalışmaları sonucunda tabakalı bir
yapı ortaya çıkmış, bu yapı faunistik çeşitliliği arttırmıştır. Ayrıca ağaçların baskın olduğu
alanlarda çevre koşullarının daha dengeli olması, bu alanların faunistik türler için bir sığınak
niteliği kazanmasına neden olmuştur.
Bundan sonraki aşamada göl suyunun çekilmesi ile ortaya çıkan alanların uygun ağaç türleri
ile ağaçlandırılması uygun görülmektedir. Ancak bu ağaçlandırma işlemlerinin öncelikle
tohum serpme yöntemi ile geçekleşmesi önerilmektedir. Çünkü yeni bir ormanın oluşma
sürecinde ağaçların alana yerleşmesi ve kolonize olması mümkün olduğu kadar doğal olarak
gerçekleşmelidir.
Bir tohumun toprağa düştükten sonra çimlenerek gelişmesi çok sayıda biyotik ve abiyotik
etkenin etkisi altındadır. Toprağın fiziksel ve kimyasal koşulları, alanda bulunan diğer türler
tohumun çimlenmesini etkilemektedir. Tohum çimlenmesi ve fide gelişmesi sonucunda ortaya
çıkan dağılım modeli doğal olarak gerçekleşmelidir. Tohum serpme işlemi sonrasında fide
gelişimi gerçekleşmemişse çeşitliliği arttırmak için farklı türde ağaçlar kullanılarak
ağaçlandırma yapılabilir.
100
Gerçekte göl sularının çekilmesi ile yeni ortaya çıkan alanlar gibi alanlar süksesyonal sürecin
bir sonucu olarak doğal olarak gelişmelidir. Ancak Burdur Gölü ve çevresinde söz konusu
alanlar üzerindeki mevcut baskı buna izin vermemekte, alanlar tarım alanlarına
dönüştürülmeden önce müdahale edilmelidir. Söz konusu alanların tarım alanlarına
dönüştürülmesi Budur Gölü için çok daha vahim bir sonuca gidilmesine neden olacak, göl
suları daha da çekilecek, tarım alanlarına yapılacak gübreleme ve ilaçlamalar sonucunda
gölün kirliliği önemli derecede artacaktır.
Göl çevresinin genel peyzajına bakıldığında doğal olarak bırakılan alanların oranının oldukça
düşük olduğu görülmektedir. Göl çevresi için yürürlükte olan koruma statüleri kapsamında
yapılaşma çok fazla olmamakla birlikte tarım alanı olarak kullanılan alan genişliği oldukça
yüksektir. Buna rağmen özellikle gölün Burdur şehir yerleşiminin karşısındaki kuzeybatı
kıyıları diğer kısımlara göre daha yüksek oranda korunmuştur. Söz konusu alanlar içindeki
tarım faaliyetleri ile parçalanmamış doğal kısımlar mutlak suretle korunmalıdır. Bu alanda göl
suları sınırından başlamak suretiyle genellikle tek yıllık otsu bitkilerin baskın olduğu kuşağa
kadar acı suya toleranslı küçük boylu bitkilerin oluşturduğu kuşak, otsu bitki kuşağından
sonra Verbascum sp. (sığır kuyruğu) ile otsuların bir arada bulunduğu kuşak bulunmakta,
daha sonra meşeler baskın olarak yer almakta, biraz daha yükseğe çıkıldığında meşe ardıç
birlikleri görülmektedir. Gölün güney kısmı ise daha farklı bir kompozisyon izlemekte otu
bitkilerin oluşturduğu kuşaktan sonra Phragmites ve Thypha gibi suda yetişen bitkilerin
bulunduğu bir kısım bulunmaktadır. Bu kısımlarda istilacı Tamarix türleri yayılım
göstermektedir. Bu kapsamda göl ve çevresindeki söz konusu korumanın devamı ve bu
koruma statülerinin yaptırımlarının uygulanmasına devam edilmelidir.
Burdur Gölü’nün güneybatısında yer alan Soğanlı göleti havza için büyük önem taşımaktadır.
Suların yüksek olduğu dönemlerde Burdur Gölü’nü beslemek olan gölet biyoçeşitlilik
açısından çok önemlidir. Başta balıkçıl kuşlar olmak üzere çok sayıda omurgalı türü
bulundurmaktadır. Bu sebeplerden dolayı mutlak korunması gereken alanlardan biridir.
Burdur Gölü havzası içinde en önemli insan faaliyetlerinden biri taş ocaklarıdır. Özellikle
Yarışlı Gölü ve çevresindeki meşelik habitatların büyük bir kısmı taş ocakları faaliyeti ile
tahrip edilmiş ve edilmeye devam edilmektedir. Taş ocakları, faaliyet gösterdikleri alan ve
açtıkları yollarla büyük oranda habitat parçalanmasına yol açmaktadır. Habitat parçalanması
tür ve genetik çeşitliliğe en fazla zarar veren faaliyetlerden biridir. Aynı zamanda faaliyet
gören taş ocaklarının meydana getirdiği atıklar vejetasyona ve yüzey akışı ile karıştığı göle
zarar vermektedir. Bunun yanında taş ocakları faaliyeti sonrası alanın rehabilite edilmesi
toprağın kaybedilmesi nedeniyle kısa, orta ve hatta uzun vadede mümkün değildir. Bu
nedenle Burdur ve çevresinde taş ocaklarının faaliyetleri kesinlikle sınırlandırılmalıdır.
Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında Burdur Gölü ve çevresindeki koruma statülerinin
devam ettirilmesi, hassasiyetle uygulanması, havza içindeki taş ocakları faaliyetlerinin
sınırlandırılması ve taş ocakları faaliyetine kapalı olan korunan alanların kesinlikle
açılmaması, doğal parçalanmamış habitatlar için gerekiyorsa ek koruma statüleri getirilmesi
önerilmektedir.
101
Burdur Gölü içerisinde Chara sp., Potomogeton sp., türleri belirlenmiştir. Chara sp., daha
çok gölün sığ alanları olan Kuzey ve doğu bölgelerinde belirlenirken; Potomogeton sp.,
gölün duğu ve güney bölgesinde derinliğin 5-6 m ye kadar olduğu kısımlarda görülmüştür. Bu
alg ve bitkinin her ikisinin birden, özelikle ördek grubu kuşların beslenmesinde büyük
önemleri olduğu düşünülmektedir.
Burdur Gölü ıslak zonu ve yakın kıyısı su çekilme alanlarında yaptığımız gözlemlerde
Tablo 35. Burdur Gölü ve kıyısal alandaki su bitkileri
Göl içi (Subemers) bitkiler
Chara sp. (Yeşil alg)
Potamogetan pectinatus
Kıyı bitkileri (Emers)
Bolboschoenus maritimus (L.) Palla
Cyperus longus L.
Cyperus esculentus L.
C. fuscus L.
Carex diluta
Eleocharis palustris L.
Juncus gerardi subs. libanotrces
J. maritimus Lam.
J. heldreichianus subs. P. prientalis
Phragmites australis (Caw.)
Rumex crispus L.
Tamarix spp.
Typha angustifolia L.
T. domingensis Pers.
Puccinellia distans (Jacq.) Parl.
Ayrıca, gölün çekilme alanları alan Tuzlu-Alkali (Çorak) alanlarda;
Salsola spp.
Chenopodium album L.
Petrosimonia brachiata (Pall.) Bunge
Cardopatium corymbosum (L.) Pers.
Suaeda cucullata Aellen
Atriplex sp.
Bölgedeki hayvancılığın doğal yem ihtiyacını karşılamak için havzada ve göl çevresinde
bilinçsiz şekilde erken ve aşırı hayvan otlatılması sonucunda, göl çevresindeki vejetasyon
(bitki örtüsü), bitkilerin süsksesyonal gelişimi ve su kuşlarının yaşama ortamları tahrip
edilmiştir.
Yazıköy, Karakent, Özdere’de öncelikle Phragmites australis, Typha angustifolia ve
Cypreracea türleri gibi su bitkileri toplulukları; otlatma, kışlık vb. kesimler nedeniyle ve
bulundukları yerlerdeki yoğun su alımları sonucu geri dönüşümü çok zor biçimde yok
edilmektedir. Bentik, planktonik ve makro hidrofitlerle zengin olan bu alanlar, başta
dikkuyruklar olmak üzere diğer su kuşlarının ve organizmaların en yoğun olduğu bölgelerdir.
Gölün belirli kıyı kesiminin ekolojik özellikleri, su kalitesi, gölün aynası ve kışın donmaması
dikkuyrukların kışlama özellikleri ile paralellik göstermektedir. Dikkuyruklar Burdur
102
Gölü’nün genellikle batı ve kuzeybatı kesimini kışlama alanı olarak kullanırlar. Yaptığımız
araştırmalar, kuşların; gölün havzada tatlı su gölü olan Soğanlı Göleti’yle bağlantılı olduğu ve
yeraltı kaynak sularının yoğunluk teşkil ettiği alanlarda yer aldığı belirlenmiştir. Soğanlı
sazlığı, bilhassa makroflora ve fauna yönünden zengin bataklık alandır.
Bu faaliyetle ilgili olarak sonuç ve önerilerimizi aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
1. Göl kenarındaki yakın zaman su çekilme alanlarında (850 m rakımın altında) hayvan
otlatması kesinlikle önlenmelidir. Zira, bu bölgede toprak çok hareletli olduğundan su ve
rüzgar erozyonuna karşı çok hassastır. Yakın çekilme alnları adeta pudra şekeri kıvamındadır.
Hayvanların bu bölgede otlatılması vejetasyon gelişimini durdurmaktadır.
2. Gölün ekolojik etkilenme bölgesi içerisindeki ılgın (Tamarix spp.) ve kokar ağaç (Ailantus
altissima) türlerinin yayılmasına karşı mücadele verilmelidir. Bu iki bitki türünün yerine; hem
araziyi koruyacak, hem de ekonomik gelir sağlanabilecek: fıstık çamı, iğde, ardıç ve badem
gibi az su tüketen ağaçların, 850 m rakımın dışında dikilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca 850 m
rakımın altında yerine göre Juncus, Phragmites gibi yarı sucul bitkiler, kapari (Capparis
ovata) ve geven (Astragalus spp.) gibi örtücüler veya tüm dünyada erozyona karşı Kabul
görmüş vetiver (Vetiveria zizanioides) dikimi yapılabilir. Ağaç dikimi veya bitkilendirme
yapılmadan önce konu tüm bilimsel yönleriyle ele alınmalı, özellikle toprak tahlili
yapılmalıdır.
3. Havzada bulunan ceviz ve kavak gibi su savurganı ağaçların sayısı azaltılarak yerine; Fıstık
çamı, iğde ve badem gibi az su tüketen ağaçlar tercih edilmelidir.
Şekil.43. Gölün çekilme alanlarını istila eden ılgın bitkisi (Tamarix sp)
Şekil 44. Gölün önceki çekilme alanlarına sonradan dikilmiş fıstık çamları.
103
Faal. 7: “Burdur Gölü’nün omurgasız ve omurgalı canlılarının etüdü, sorunlar, çözümler ve
fırsatlar”
Yürütücü: Doç. Dr. Fahrettin KÜÇÜK; Doç. Dr. İskender GÜLLE, Arş. Gör. Salim Serkan
GÜÇLÜ; Doğa Derneği (Ufuk GÖKDUMAN),
Amacı: Burdur Gölü hayvan türlerinin ve özelliklerinin ortaya konulması
Gerekçesi: omurgalı ve omurgasız hayvanlar göl ekosisteminin temel bişenlerinden olup;
ekosistemin kirlilik, besin ve alternatif kaynaklarının değerlendirilmesi açısından önemli bir
konudur.
Açıklama: Çalışma arazi gözlemleri, kısa süreli örneklem yöntemleri ve literatür taraması ile
yapılacaktır.
Tuzlu-Acı Göllerin Genel Faunal Özellikleri
Tuzlu göller dünyada ve ülkemizde oldukça geniş bir dağılım göstermelerine karşın hak ettikleri ilgiyi
bulamamışlardır. Bunun en önemli nedeni kuşkusuz bu göllerin ekonomik faydalarının çok az
olmasıdır. Türkiye’de tuzlu göllerin hidrobiyolojisi ve su kalitesine ilişkin ayrıntılı çalışmalar oldukça
yetersizdir. Ülkemiz tuzlu göller yönünden oldukça zengin olmasına karşın, bunların biyolojik
çeşitlilik yönünden önemleri ihmal edilmiştir. Tuzlu göller tür sayısı ve üretkenlik yönünden çoğu
zaman oldukça fakir olmasına karşılık barındırdıkları endemik türler ve değişik yaşam ortamları
sunmaları, sucul sistemlerin evrimsel gelişimine ışık tutmaları nedeni ile önemli habitatlardır
(Kazancı, 1998).
Türkiye’de yüzey alanı 350 ha’dan büyük ve tuzluluğu 3 g/l’den fazla olan; lagün ve östariler dışında
başlıca 19 göl vardır. bu göllerin toplam yüzey alanları yaklaşık olarak 6100 km2’dir- çeşitli
kaynaklara göre az miktarda değişmekle beraber- (Anonim,1993;1997; 1998; Kazancı, 1998).
Hem tuzlu göllerde hem de tatlısu göllerinde baskın olarak bulunan iyonlar aşağı-yukarı çeşitlilik
(kalitatif) olarak birbirlerine benzemekle birlikte, oransal (kantitatif) olarak oldukça faklıdırlar.
Tatlısularda iyonik baskınlık; Na+Mg
+2Ca
+2K
+ :: HCO3
- +CO3
-2Cl
-SO4
-2 iken, tuzlu göllerde;
Na+Mg
+2Ca
+2K
+ :: Cl
-SO4
-2HCO3
-+CO3
-2 şeklindedir. Göllerdeki tuzluluk, mevsimlere göre
yağış ve buharlaşma arasındaki dengeye bağlı olarak çok büyük dalgalanmalar gösterebilmektedir.
Fakat, bu dalgalanmalar tuzluluğun miktarını değiştirse de baskın iyon sıralamasını etkilememektedir
(Williams, 1996). Göllerdeki çözünmüş tuzların başlıca üç kaynağı vardır; yerel kayaçların yüzey akış
sularıyla yıkanması yolu ile, fosil sulardan (yer altı pınarlarından) ve denizlerden atmosferik taşınım
ile. Birçok araştırmacı atmosferik taşınımın iç sulardaki tuzluluğun en önemli kaynağı olduğunu
söylemelerine karşılık, bazı araştırıcılar bu görüşün geçersiz olduğunu, yeraltı pınarlarından
kaynaklanan tuzluluğun daha önemli olduğunu vurgulamaktadırlar (Williams, 1996).
Oldukça yüksek tuzluluğa sahip ortamlarda sadece birkaç organizma yaşama kabiliyeti gösterebilir.
Tuzluluğa dayanıklı gruplar iki farklı çatı altında incelenir. Birincisi klorid ve sülfatlı sularda
bulunanlar; ikincisi tipik olarak alkali ve sodalı suları tercih eden natrofil organizmalardır. Fakat, yine
de bu iki tür tuz-tölerans organizma grubunu genelleştirmek doğru bir yaklaşım olmaz. Çünkü
çoğunlukla tüm tuzlu koşullarda bulunan türler arasındaki ayrım net değildir. Örneğin tuzla karidesi
olarak bilinen Artemia sodalı sularda oldukça nadir bulunur. Artrospira ve Spirulina gibi mavi-yeşil
algler, sodalı (alkali) göllerde oldukça iyi gelişirler. Zooplanktonik rotiferleden Hexarthra fennica, H.
jenkinae; Amerika kıtası orjinli Cladoserlerden Moina hutchinsoni, Kuzey Amerika Calanoid
Copepotlardan Diaptomus scilis yine alkali göllerde Corixid böceklerden (Nemiptera corisella)
104
sodyum karbonatlı göllerde yaygın olarak bulunur. Alkali göllerde sivrisineklerden Aedes natronius
yaygın olarak bulunabilir (Cole, 1988).
Tuzlu göller tatlısu göllerine göre oldukça farklı bir bakteriyel kompozisyon içerirler. Hiçbir emers ve
submers bitkinin olmadığı tuzlusu göllerinde bazen bakteriyel klorofil, doğal klofilden daha yüksek
olabilmektedir. Yüksek tuzlu gölerde Halobacterium, Micrococcus ve Sarcina cinsine ait türler
bulunabilir. Bazı tuzlu göllerde halobakteriler ve Dunaliella (yeşil alg) biyotanın tek temsilcileri
olabilir (örneğin İsrail’deki Ölü Deniz’de) (Williams, 1996 ).
Tuzlu göllerde sülfat indirgeyici ve yükseltgeyici bakteriler yoğun şekilde bulunur. Sülfür okside edici
bakteriler (Chlorobacteriophyceae) anaerobik olup, fotosentetiktirler. H2S’i serbest sülfüre
yüksetgerler. İçerdikleri bakterio-klofil-a sayesinde, alg ve yüksek bitki klrofillerinin büyük oranda
etkili olmadığı kızıl ötesi dalga boylarında etkilidirler. Sülfür okside eden bakteriler yeşil, kırmızı,
mor, turuncu ve esmer renkli olabilirler. Kahverengi pigmentler yeşil pigmenti perdelediği zaman
kırmızı gözükürler. Bunlar anoksik substratumun yüzeyinde esmerimsi-kırmızı bir tabaka oluştururlar.
Meromiktik göllerde, tuzlu lagünlerde pembe ya da kırmızı renkli bir tabaka oluşturabilirler (Cole,
1983).
Tuzlu sularda en yoğun bulunan zooplanktonik organizmalar Rotifera’dan Hexarthra fennica,
Brachionus plicatilis, Crustacea’dan Artemia ve Parartemia (Entomostraca), Copepoda’dan
Diaptomus sicilis, Paradiaptomus afrnicanus, Diaptomus connexus ve Cladocera’dan Daphnia similis
(düşük tuzluluklarda) dünyadaki tuzlu sularda en uygun olarak bulunan zooplanktonik
organizmalardır. Bunlardan Brachionus plicatilis ve Artemia spp. kozmopolit türlerdir (Cole,1983;
Taub, 1996).
Burdur Gölü ile benzer özellikler taşıyan Van Gölü, Dünyanın ve Türkiye’nin en büyük sodalı (yüksek
alkaliniteye sahip) gölü olup kendine özgü canlı gruplarını barındırmaktadır. Selçuk (1993)’e göre,
fitoplanktonda mavi-yeşil alglerin (Spirulina , Nostoc, Anabaena), Rotifera’dan Brachionus’un baskın
olduğu, Copepoda’dan gölün kendine özgü türleri olan Arctodiaptomus spinosus ve Acanthodiaptomus
denticornis’in yoğun olarak bulunduğu, gölün tek ve en önemli ekonomik balık türü olan
Chalchalburnus tarichi (inci kefali)’nin önemli düzeyde avcılığının yapıldığı ve trofik yapısının
ötrofik göllere daha yakın olduğu bildirilmektedir.
Burdur Gölü’nün Planktonu
Burdur Gölü’nün planktonik organizmaları ile ilgili çalışmalar ise 1939 yılında Kiefer’le başlamıştır.
Bu çalışmada, göl zooplanktonun en baskın taksonunu, göle endemik Arctodiaptomus burduricus’ un
oluşturduğunu tespit edilmiştir (Nümann, 1958). Bölgede farklı zamanlarda yapılan planktonik
araştırmalarda, Cyanobacteria’dan 8, Chlorophyta’dan 26, Bacillariophyta’dan 20, Euglenophyta’dan
1, Pyrrhophyta’dan 2, Xanthophyta’dan 1 olmak üzere toplam 58 fitoplankton taksonu; Rotifera’dan
17, Cladocera’dan 7, Copepoda’dan 3 ve Ostracoda’dan 1 olmak üzere toplam 28 zooplankton taksonu
belirlenmiştir (Çizelge 1.2. ve 3) (Nümann, 1958; Ongan ve ark., 1972; Timur ve ark. 1988; Kazancı,
1998, ; Anonim 2001; Arcak ve Altındağ, 2000 ; Altındağ ve Yiğit, 2002).
Burdur Gölü fitoplanktonunda Nitzschia sigmoidea, Amphiprora alata ve Peridinium cinctum;
Nannochloropsis sp., Chlorella sp. ve Nodularia spumigenat’dır. İpliksi Yeşil alglerden Ulothrix sp.,
gölün sığ kıyısal alanlarında yoğun olarak bulunurken, Chara sp., özellikle gölün sığlık doğu
bölgelerinde yoğun biçimde bulunmaktadır. Genel anlamda diatomlar gölün en çeşitli alg grubunu
oluşturmaktadır denilebilir.
105
Doğrudan ya da dolaylı olarak fitoplanktonla ilşkilendirilen aşağıdaki parametreler açısından; Burdur
Gölü’nde, 2008 yılında yapılan çalışmalarda, ortalama alg yoğunluğu 41487,93 hüc./L (x1000)
belirlenmiştir. Ortalama Trofik Durum İndeksi (TDİ) sonuçları Toplam Fosfor (P), Klorofil-a (Klo-a)
ve Secchi Diski derinliği (SD) değerleri açısından Burdur Gölü için TDİ(P):82, TDİ(Klo-a):59 ve
TDİ(SD):47 olarak belirlenmiş olup bu değerlere göre değerlendirildiğinde Burdur Gölü Ötrofik olarak
değerlendirilmiştir.
Gölde yapılan çeşitli çalışmalrda çok sayıda zooplankton türü kayıt verilmiş olsa da, gölün
gerçek zooplanktonunu Rotiferadan Brachionus plicatilis ve Hexarthra fennica;
Copepoda’dan, göle endemik Arctodiaptomus burduricus ve Cyclops sp. oluşturmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan çalışmarda biyomas açısından en baskın tür A. burduricus olarak
verilmiştir. Bu türün en yoğun bulunduğu su derinliği 15-20 m arasıdır.
Arazi çalışmalarımız sırasında B. plicatilis’in kıyıları kızıl renge boyayacak kadar yoğun
geliştiği, yoğunluğunun 1500 birey/L değerini aştığı belirlenmiştir. Bu türler, gölde başta
Burdur yosunbalığı ve allıturnalar olmak üzre, çok sayıda su kuşunun başlıca besinini
oluşturmaktadır.
Omurgasız faunası
Burdur Gölü’nde doğrudan yaşayan omurgasızşlar; yoğun tuz sinekleri (Ephydridae, Diptera)
ve larvaları, çok yoğun Chironomus larvaları, çok yoğun Corixidler (Hemiptera) ler ve çok az
sayıda Berosus sp.(Hydrophilidae, Coleoptera) larvaları çok seyrek olarak bulunmaktadır.
Göldeki bu omurgasızların bolluğu kuşların beslenmesinde önemli bir kaynak olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Şekil 45. Burdur Gölü taban büyük omurgasızları Ephiydrid larvası/pupası (solda), Berosus sp.larvası (sağda)
(fot:. İ Gülle)
106
Şekil. 46. Burdur Gölü’nde çok yoğun şekilde üreyen Corixid ( Corixidae, Hemiptera) bireyleri (foto: İ. Gülle)
Burdur Gölü Balıkları
Burdur Gölü’nde ekonomik değere haiz balık türlerinin bulunmaması, gölle ilgili biyolojik
çalışmaları da etkilemiş; bu kapsamda 1926’lı yıllarda Deveciyan tarafından, gölde arsenik,
özellikle derin kısımlarda H2S bulunması nedeni ile gölün abiyotik olduğu ileri sürülmüştür
(Nümann, 1958). Göle, özellikle 1950’li yıllarda Tilapia ve yılanbalıkları ilave edilmiş, ancak
daha sonraki yıllarda bu türler ortadan kalkmışlardır.
Sonraki yıllarda, ekonomik hiçbir balık türü bulunmayan gölde, 1954-1955 yıllarından
başlayan araştırmalar kapsamında yeterli balık besininin olduğu saptanmıştır. Bu araştırmalar
sunucunda 1969 yılında, gölün yapısına uygun olarak inci kefali (Chalcalburnus tarichi,
Pallas, 1811) İnci Kefali, aşılanmasına karar verilmiştir. Fakat, Burdur Gölü’ne akıtılan şeker,
süt-peynir fabrikalarının atık suları ile beraber kendir maserasyonu, gülyağı imalatı atık suları
ile şehirsel kanalizasyon sularının göl dibinde oluşturduğu organik madde birikimi, giderek
dipten yüzeye doğru artan, tamamen oksijensiz bir tabaka ile birlikte H2S birikimine neden
olmuştur. Bu etkenler C. tarichi bireylerinin beslenme alanlarını daraltmış ve stoklardaki
beklenen gelişime ulaşılamamıştır. Daha sonraki yıllarda da, bu tür, göldeki varlığı
sürdüremeyip ortadan kalkmıştır (Akşıray, 1982).
Karakent Köyü yaşlı vatandaşlarıyla yaptığımız görüşmelerde, göle aşılanan balıkların, 2-3 yıl
süreyle bahar aylarında Karakent çayına üremek için çıktıklarını, dereye çıkan balıkları
köylülerin yakalayıp yediklerini öğrenmiş bulunmaktayız.
107
Aphanius sureyanus Populasyonunun Büyüme ve Üreme özellikleri
Yosunbalıkları (Pisces: Cyprinodontidae), en fazla 9-10 cm uzunluğa ulaşabilen oldukça
küçük balıklardır. Çene kemiklerinde (premaksilla, maksilla ve dentale) dişlerin bulunması ve
vücut yapısının sazangillere benzemesi nedeniyle “Dişlisazancık” olarak ta isimlendirilirler.
Ancak yutak dişleri bulunmaz. Erkek ve dişleri arasında boy, renk ve desen farklılığı görülür.
Erklerinde, özellikle üreme döneminde oldukça belirgin olan dikey yönünde açık ve koyu
bantlar bulunur. Sırt, kuyruk ve anal yüzgeçleri etli yapıda ve yelpaze şeklinde, dişi ve
erkeklerinde farklı renk ve görünüştedir. Ovipar (yumurtlayarak) ürerler. Dünyanın büyük
bölümünde yayılış göstermelerine karşın, Aphanius olarak bilinen cinsine ait türleri Akdeniz
ülkelerinin kıyısal alanları, kaynak suları, gölleri, sıcak tuzlu ya da çok tuzlu bataklılıklarında
yaşarlar.
Ülkemizde ise özellikle Göller Bölgesi, Tuzgölü havzası, Kızılırmak ve Sakarya nehirleri
başta olmak üzere geniş bir yayılış alanı vardır. Anadolu’da 9 türü bulunan bu cinsin Göller
Bölgesinde; Aphanius anatoliae, A. sureyanus, A. splendens, ve A. transgrediens olmak üzere
4 türü yayılış gösterir. Bu türlerden A.anatoliae dışındakiler tek bir habitatta yaşayan ender
endemik türlerdir. Bulundukları habitatlarda diğer balık türleri ile besin yarışına giren bu
balıklar habitatlarına Gambusia affinis, G.holbrooki vb. yabancı (ekzotik) türlerin girmesi
sonucu popülasyondaki ya da türlerinin azalması, besin yarışının bir sonucu olduğu
vurgulanmıştır.
Bu balıklardan Burdur Gölü’nde yaşayan ve gölün tek endemik balığı olan Aphanius
sureyanus Neu, 1937 (Burdur yosunbalığı) (Şekil 43) populasyonunun büyüme ve üreme
özelliklerini belirlemek amacıyla 18 Nisan ve 18 Mayıs 2012 tarihlerinde iki kez örnekleme
ve gözlem yapılmıştır. Göl çevresindeki gözlemlere dayanılarak 5 örnekleme yeri
belirlenmiştir. Popülasyonundaki bütün bireyleri temsil edebilmesi amacıyla 2-4 mm göz
açıklığında kanat uzunlukları 3 ve 5 m, torba genişliği 1,5 m ve derinliği 1,8 m olan
düğümsüz ağdan özel yapılmış ığrıp ağı kullanılmıştır Kullanılan bu ağ Burdur Gölü suyunun
özelliklerine göre özel donatılmıştır.
Örnekleme çalışması gölün 1–1,5 m derinliğindeki bölgesinden ağın açıktan kıyıya doğru
çekilmesi şeklinde gerçekleştirilmiştir. Göldeki balık popülasyonunun miktarı ağın torba
kısmına toplanan balık miktarının taranan göl alanına oranlanması ile belirlenmiştir. Bunun
için ağda yakalanan balıklardan rasgele küçük bir kepçeye alınan örnekler sayılmış, daha
sonra toplam kepçe sayısı ile çarpılarak bir alandaki birey sayısı belirlenmeye çalışılmıştır. Bu
işlem sırasında değerlendirmek için laboratuara getirilen örnekler dışındaki balıklar zarar
verilmeden göle geri bırakılmıştır. Örneklerin boyları mm, ağırlıkları ise 0,01 g duyarlığında
ölçümü yapılarak popülâsyona ait bulgular elde edilmiştir.
Bulgular
I. Örnekleme yeri (Sığıryolu altı)
Gölün kuzeydoğunda ve Budur ili merkezine yakın bir bölgedir. Tabanı çamur ve kille kaplı
olan bu bölgede şehrin evsel atıkları da izlenmiştir. Ayrıca belirgin evsel atık kokusu ile diğer
108
atıkların (plastik, teneke kutu vb.) yanı sıra hayvan leşlerinin olduğu belirlenmiştir. Derinliği
20–80 cm olan örnekleme bölgesinde avcılık yapılmasına karşın balık yakalanamamıştır.
Şekil 47. Burdur yosunbalığı (Aphanius sureyanus) (Foto, F. Küçük)
Şekil 48. Burdur yosunbalığı sürülerinin göl yüzeyinde sıçrama şenlikleri (foto, İ. Gülle)
II. Örnekleme yeri (Çendik sahili)
Göl tabanı çoğunlukla çamur ve kil ile kaplı, kısmen çakıl ve taşlık alanlar da bulunur.
Örnekleme 1,20 -1,50 m derinliğinden açıktan kıyıya ve kıyıya paralel olmak üzere iki farklı
yönde yapılmıştır. Bu örneklemede toplam 300 m2 su kolonu taranmış, çoğunluğu 10–15
günlük olan larva ve yavru yaklaşık 2800 birey yakalanmıştır. Bu örneklemede seyrek olarak
yakalanan dişi bireylerden 8-10 adeti alınarak değerlendirmeye alınmıştır.
109
Şekil 49. Örnekleme amaçlı yakalanmış Burdur yosun balığı bireyleri (Not, tüm balıklar göle geri
salınmıştır)(foto, Ü. Kebapçı)
III. Örnekleme yeri (Karakent Plajı)
Oldukça sığ olan bu bölgenin tabanı siyah çamur gevşek balçık ile kaplı olması nedeniyle
bataklığa dönüşmüştür. Her iki örneklemem döneminde de göl sakin ve dalgasız olması
nedeniyle balık yavruların yoğun olarak bulunmuştur. 18 Nisan 2012 tarihinde yapılan
örneklemede 100 m2 alan taranmış ve yaklaşık 60,000 birey yakalanmıştır. Buradaki
yavruların büyüklüğüne dikkate alındığında Çendik sahili örneklerine göre en az bir hafta
daha önce yumurtadan çıktıkları tahmin edilmiştir. Yakalanan örnek popülasyonun yaklaşık
% 10’nun olgun bireyler oluşturmuştur.
IV. Örnekleme yeri (ETİ tesisleri)
Bölge tabanı çamur ve kısmen katmanlı bir yapıdadır. Bölgeye yakınlardaki kayaçlardan
yaklaşık 10 L/sn tatlısu girişi bulunmaktadır. Göl suyunun oldukça berrak olduğu bu bölgede
oldukça seyrek balık bireyleri olduğu için avcılık yapılmamıştır.
V. Örnekleme yeri (Senir Kasabası altı)
Bu bölge Senir Su kaynağının göle karışım bölgesidir. Göle yaklaşık 300–400 m mesafedeki
sazlık bir alandan çıkan kaynağın yaklaşık 150 L/sn suya sahip olduğu ve yüzey suyu olarak
göle karıştığı gözlenmiştir. Göle karışım bölgesi küçük bir lagünü andıran bu bölgede yoğun
su kuşlarının barındığı izlenmiştir.
Yapılan bu kısa araştırma ve gözlem çalışmasında A. sureyanus popülasyonun gölün özellikle
sakin olan tabanı kısmen çakıllı, taşlı ve su yosunlarının bulunduğu bölgede yoğunlaştıkları
belirlenmiştir. Çendik sahili ve Karakent plajı bölgesinden yakalanan örneklerin
değerlendirilmesinden elde edilen sonuçlar Tablo 36-38 de verilmiştir.
110
Tablo 36. A. sureyanus populasyonu yaş-eşey dağılımı
Yaş Erkek Dişi Olgunlaşmamış Toplam
N %N N %N N %N N %N
1 19 29,22 21 32,31 13 20,00 53 81,53
2 5 7,70 4 6,15 0 0 9 13,85
3 0 0 3 4,62 0 0 3 4,62
Toplam 24 36,93 27 43,08 14 20,00 65 100
Tablo 37. A.sureyanus populasyonunda yaşa göre ortalama tam boy (TL, mm) dağılımı
Yaş Erkek Dişi Olgunlaşmamış Toplam
N TL±SE N TL±SE N TL±SE N TL±SE
1 19 27,93±0,36 21 28,09±0,43 13 24,83±0,23 53 26,92±0,31
2 5 35,26±0,90 4 33,53±0,78 0 0,00±0,00 9 34,40±0,82
3 0 0,00±0,00 3 48,74±0,68 0 0,00±0,00 3 48,74±0,68
Toplam 24 31,87±0,61 27 36,89±0,60 14 24,83±0,23 65 31,20±0,46
Tablo 38. A.sureyanus populasyonunda yaşa göre ortalama vücut ağırlığı (W, g) dağılımı
Yaş Erkek Dişi Olgunlaşmamış Toplam
N W±SE N W±SE N W±SE N W±SE
1 19 0,29±0,01 21 0,29±0,01 13 0,18±0,00 53 0,26±0,01
2 5 0,61±0,05 4 0,54±0,05 0 0,00±0,00 9 0,58±0,04
3 0 0,00±0,00 3 1,47±0,06 0 0,00±0,00 3 1,47±0,06
Toplam 24 0,43±0,02 27 0,74±0,04 14 0,18±0,00 65 0,45±0,03
Sonuç ve değerlendirme
Burdur Yosunbalığı” A. sureyanus popülasyonunun göldeki yoğunluğu, büyüme ve üreme
özelliklerinin belirlenmesi için Nisan ve Mayıs 2012 tarihlerinde iki kez yapılan araştırma ve
gözlemlere dayanılarak yapılan çalışmasında; balıkların gölün özellikle tabanı kısmen çakıllı,
taşlı ve su yosunlarının bulunduğu sığ kıyısal alanlarında yoğunlaştıkları, günün farklı
saatlerinde göl içinde dikey yönde kısa mesafe göçü yaptıkları belirlenmiştir. Üreme
özelliklerinin tam olarak ortaya konulabilmesi için 12 aylık bir örnekleme sonucu
değerlendirme yapılması gerektiğinden, bu konudaki bilgiler iki aylık arazi gözlemlerine ve
yetersiz örneklemelere dayanmaktadır. Gözlemlerimize göre bu türün su sıcaklığının artışına
bağlı olarak nisan ayının ilk haftasında yumurta bıraktığı ve 18 Nisan tarihinde yakalanan
yavruların yaklaşık 2 haftalık oldukları izlenmiştir.
Sonuç olarak Anadolu’da 9 tür ile temsi edilen ve çoğu endemik olan yosunbalıklarından
“Burdur yosunbalığı” popülasyonun habitat olarak gölün belirli bölgelerini tercih ettikleri,
diğer bölgelerde bulunmadıkları belirlenmiştir. Örnekleme verileri ve gözlemlerimize
dayanılarak, özellikle “Karakent ve Çendik plajı” kıyılarındaki bulunan populasyonun yoğun
bir şekilde ürediği, göldeki besin içeriğine bağlı olarak hızlı bir büyüme gösterdiği
anlaşılmaktadır. Bu durumda populasyonun ve türün neslinin sürekliliği için gölün kıyısal
111
alanlarındaki habitat yapısının günümüz haliyle kalmasının, üreme ve yaşam alanlarının
çevresel etkilerle bozulmamasının önemli bir etken olduğu düşünülmektedir.
Burdur Gölü Avifaunası
Burdur Gölü Afrika-Avrasya Göç Yolu Üzerindeki En Önemli Sulakalanlardan Biridir
Avrasya’nın tropik bölgelerinin dışında kalan kesimi ile Afrika’nın Kuzey kısmını içeren Batı
Paleartik Zoocoğrafya bölgesinde doğal olarak dağılım gösteren O. leucacephala’lar,
Kazakistan ve Batı Sibirya’nın step göllerinde üreyip; Türkiye, İran ve Pakistan’da
kışlamaktadır. Türkiye’de; 1965 yılından bugüne 41 sulak alanda dikkuyruk saptanmıştır.
Kışlama populasyonlarının 11000’den fazla birey oluşturduğu tahmin edilmektedir.
Ülkemizde dikkuyrukların üreyen toplam 750 bireyinden 180 – 250 çiftinin yerleşik
populasyon varlığı bildirilmektedir. Dikkuyruk’ların kışlayan dünya populasyonunun
çoğunluğu %75’i (1988 yılında 9200 adet, 1991’de 10927 adet sayılmıştır.)
Dikkuyrukların yaşama alanlarının korunması için, Uluslararası Su Kuşları ve Sulak Alanları
Araştırma Bürosu (IWRB) ile Su Kuşları ve Sulak Alanlar Birliği (WWT) 1989 yılından bu
yana uluslararası bir araştırma ve koruma programı yürütmektedir. O. leucocephala “tehdit
altında bulunan” (threatened) tür olarak sınıflandırılmış olup, IUCN tarafından geçici olarak
“Ender” kategorisine dahil edilmiştir. Türün korunmasıyla ilgili önlemler alınmadığında ise
O. leucocephala’lar “Hassas” (vulnerable) kategorisine dahil edileceği bildirilmektedir
(IWRB, 1992). Burdur Gölü Önemli Kuş Alanı (ÖKA), Afrika-Avrasya kuş göç yolu
üzerindeki en önemli ve en kritik sulakalanlardan biridir.
Sulakalanlar ekosistem ve biyolojik çeşitliliğin önemli parçalarıdır. Türkiye, sulakalanlar
açısından hem Avrupa, hem de Orta Doğu’nun en önemli ülkelerinden biri olarak
tanımlanmaktadır. Bunun iki temel sebebinden birincisi, Türkiye farklı ekolojik karakter ve
fonksiyonlara sahip çok çeşitli sulakalanlara sahiptir. İkincisi, bu sulakalanların çoğu coğrafi
olarak Batı Palearktik kuşların göç yolları üzerinde yer almaktadır. Bu sulakalanlardan en az
135 tanesi RAMSAR kriterine göre uluslar arası önemde sınıflandırılmıştır. Türkiye’de ilk
dört Ramsar alnından biri olan Burdur Gölü1994 yılında Ramsar alanı olarak ilan edilmiştir
Kuşlar yaşamları boyunca çok sayıda alanda bulunmaktadırlar. Dolayısıyla tüm bu alanların
bir şekilde korunabilmesi imkansızdır. Önemli Kuş Alanı (ÖKA) yaklaşımında, korunmaları
ve iyi yönetilmeleri durumunda, kuşların ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına en verimli
katkıyı sağlayacak öncelikli alanlar belirlenmektedir.
ÖKA’lar iki ana kriter kullanılarak belirlenmektedir. “Hassaslık” ve “benzersizlik” Önemli
kuş alanı kriterleri (Tablo 39) nesli tehlike altında olan türler hakkında bilgileri kullanarak
“hassas” coğrafyaları belirlemektedir. Bu hassas coğrafyalar nesli tehlike altında olan kuş
türlerinin önemli popülasyonlarını barındıran alanlardır.
112
Tablo 39. ÖKA kriterleri (Magnin ve Yarar, 1997)
Son 35 yılda, Burdur Gölü sahip olduğu suyun yaklaşık üçte birini kaybetti. Bu süreçte göl
seviyesinde 12 metrelik bir alçalma meydana geldi ve gölün yüzeyi 228 km2 den 153 km
2
geriledi. Gerek suyun azalması gerekse kirliliğin artması, kuşların besin miktarı ve
çeşitliliğinde önemli değişiklere neden oldu. Bunun sonucu olarak göldeki kuş sayısında ciddi
azalmalar olmuştur.
113
Şekil 50. Burdur Gölü, Akça Cılıbıt (Charadrius alexandrinus), (Foto, İ. Gülle)
Son 10 yıla gelinceye kadar Burdur Gölü’nde 300 bin civarında su kuşu sayılırken
günümüzde bu sayı 100 binin altına düşmüştür. Özellikle Dikkuyruk ördeğinin önemli
kışlama alanı olan göl, artık Dikkuyruk’ların tercih etmedikleri bir göl haline gelmiştir.
Burdur Gölü’ndeki yaşanmakta olan sorunlarorunlar kuşlar üzerinde de etkiler
göstermektedir. Son 20 yıla gelinceye kadar kış döneminde Burdur Gölü’nde 300 bin
civarında su kuşu sayılırken günümüzde bu sayı 100 binin altına düşmüştür. Göl önceki
dikkkuyruk ördeğinin önemli kışlama alanı, ikenartık bu vasfını kaybetmiş durumdadır.
Örneğin daha tuzlu alanlarda bulunan flamingo kuşlarının son yıllardaki popülasyonundaki
artış gölün tuzluluk oranının arttığını göstermektedir. Gölde martı sayısındaki artış da,
kirliliğin artışının bir göstergesidir.
Gölün belirli kıyı kesiminin ekolojik özellikleri, su kalitesi, gölün aynası ve kışın donmaması
dikkuyrukların kışlama özellikleri ile paralellik göstermektedir. Dikkuyruklar Burdur
Gölü’nün genellikle Güney-güneydoğusunda yer alan Şeker Plajı mevkisini kışlama alanı
olarak kullanmaktadırla. Dikkuyrukların yoğun bulunduğu bu bölge Burdur Gölü’nün ençok
kirletilen kısmı olup, aynı zamanda kıyılarda yoğun hayvan otlatması ve rekreasyonel
faaliyetler yer almaktadır. Bu bölge hem dikkuyruğun ana besinleri olan Chironomidae
familyası sinek larvalarının hem de su altı bitkilerinin (Potamogeton sp.) gölde en yoğun
olduğu bölgedir.
Bu noktadan hareketle, dikkuyrukların göldeki geleceğini düşünerek, Şeker Plajı kışlama
bölgelerinin, Mutlak Koruma Alanı olarak önerilmesi uygun görülmüştür.
114
Şekil 51., Dikkuyruk ördekleri kışlama alanı olan ve Mutlak Koruma Alanı olarak önerilen Şeker Plajından bir
görünüm (Foto, İ.Gülle)
Kaynaklar:
Anonim. 1993. Wetlands of Turkey, (in Turkish). Türkiye Çevre Vakfı Yayınları, Ankara.
Akşiray, F. 1982. Environmental Factors Limiting the Spreading out of Chalcarburnus tarichi
(PALL. 1981) Breeded in Burdur Lake, (in Turkish). Biyoloji Kongresi Tebliğleri,
12-14 Haziran 1981, Atatürk Üniversitesi Fen
Altındağ, A., S. Yiğit. 2002. The Zooplankton Fauna of Lake Burdur. Ege University Journal
of Fisheries & Aquatic Sciences. 19 (1-2): 129-132.
Cole, G. A. 1983. Texbook Of Limnology. Third Edition. The C. V. Mosby Comp., St. Louis,
401 pp.
Girgin, S., N. Kazancı, and M. Dügel. 2004. On the Limnology of Deep and Saline Lake
Burdur in Turkey. Acta Hydrochim. Hydrobiol. 32 (3): 189-200.
Kazancı, N., S. Girgin, M. Dügel, D. Oğuzkurt. 1998. Researches on Inland Waters of Turkey
III: Limnology, Environmental Quality and Biodiversity of Burdur and Acı Lakes,
(in Turkish). Imaj Press, Ankara, 167 pp.
Magnin, G., M. Yarar. 1997. Important Bird breeding Areas in Turkey. Doğal Hayatı Koruma
Derneği, Istanbul, pp. 104-106.
Williams, W. D. 1996. Australian Lakes. F. B. Taub. (Edit), Lakes and Reservoirs.
Ecosystems Of The World 23. Elsevier Sci., Netherlands, 499-519pp.
115
Faal. 8: “Burdur Gölü havzasında tarım-hayvancılık faaliyetlerinin belirlenmesi, göle
etkilerinin değerlendirilmesi ve çözüm önerileri”
Yürütücü: Prof. Dr. İsmail KARACA; Doç. Dr. İskender GÜLLE, Yrd. Doç. Dr. Özkan
ELMAZ
Amacı: Göl havzasındaki tarım-hayvancılık faaliyetlerinin göle etkisi açısından analiz
edilmesi
Gerekçesi: Havzada yapılan tarım-hayvancılık etkinlikleri gölün kirlenmesi ve korunması
açısından analiz edilmesi gereken önemli bir konudur.
Açıklama: Çalışma paketi, havzada yapılacak arazi çalışmaları ve veri analizleriyle
yapılacaktır.
Tarım:
Göl havzasında tarımsal faaliyetler ile ilgili bilgilerin bir kısmı, Faal. 12.’de “Burdur Gölü
çevresindeki sosyo-kültürel ve demoğrafik yapının gölün geleceği açısından analizi” başlığı
altında verilmiş olmakla birlikte, bu kısımda konunun daha çok teknik yönüne değinilecektir.
Burdur göl havzası tarımsal ürünlerin yetiştirilmesi açısından uygun bir coğrafyaya sahip
olup, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi geçiş bandında bulunması nedeniyle özellikle meyve
sebzecilik için ideal bir bölgedir. Bölgede yumuşak ve sert çekirdekli meyvelerin
yetiştiriciliğinin yanı sıra her türlü sebze üretimi yapılmaktadır.
Ürün çeşitliliğinin fazla olması burada yetiştirilen ürünlerdeki hastalık ve zararlıların da
çeşitliliğini doğurmaktadır. Yapılan sörvey çalışmalarında meyve ve sebzelerde farklı türde
zararlılara rastlanmış, ancak bu zararlılar üzerinde yararlı organizmaların hem tür sayısı
olarak hem de populasyon yoğunluğu olarak yeterli olduğu ve zararlıları baskı altına aldığı
görülmüştür.
Gerek Tarım İl Müdürlüğü kayıtlarından anlaşıldığı gibi, gerekse üreticilerle yapılan
görüşmelerde yoğun ilaçlamaların yapılmadığı görülmektedir.
Bu durum Burdur Gölü’nden alınan örneklerin analiz sonuçlarından da anlaşılmaktadır (Ek,
TÜBİTAK, MAM analiz sonuçları).
Ancak, göl çevresinde iklim ve koşulların uygun olması nedeniyle yeni tarımsal üretim
alanlarının tesis edildiği de gözlenmektedir. Her ne kadar günümüzde tarımsal savaş
ilaçlarının yoğun kullanımı ve kalıntısı görülmemekle birlikte, bu durum ileride bunun bu
şekilde devam edeceği anlamına gelmemektedir. Bilindiği gibi bir çok bölgede kullanılan
kimyasal ilaçlar gerek doğa üzerinde gerekse insan sağlığı üzerinde olumsuzluklar
yaratmaktadır. Bu durum göz önüne alınarak Burdur göl çevresinde tarım alanlarının
açılmaması ve havzada kimyasal tarım savaş yerine entegre mücadele ve biyolojik
mücadelenin ön plana çıkarılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Hayvancılık:
Burdur Türkiye hayvancılığında, sahip olduğu süt sığırı yetiştiriciliğiyle, haklı bir üne
sahiptir. İl genelinde giderek artan hayvancılıktan göl havzası da payını almaktadır.
Çevresinde yapılan hayvancılık faaliyetlerinin Burdur Gölü’nü ne şekilde etkilediği
116
konusunda net bilgiler sunmak oldukça güçtür. Fakat genel bir tespit yapmak mümkün
olabilir. Bu tespit için de hayvansal atıklara eğilmek kullanılabilir veri elde etmek adına en
önemli konu olarak görülmektedir.
Gerekli önlemler alınmadığı zaman hayvancılık işletmelerinde ortaya çıkan atıklar yer altı ve
yer üstü su kaynaklarını kirletebilir. Bu amaçla özellikle hayvancılık işletmelerinde oluşan
atıkların olumsuz çevre koşulları yaratmaması için uygulamaya yönelik bazı önlemler
alınmalıdır. Gün geçtikçe artan nüfusun hayvansal kaynaklı protein gereksinimini
karşılayabilmek amacıyla, hayvancılığın yoğun bir şekilde yapılması zorunlu hale gelmiştir.
Ancak bu durum özellikle büyük yerleşim merkezlerine yakın işletmelerde çevre kirliliği
açısından bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir. Hayvansal üretim yapan
çiftliklerden çıkan atıklar ile tarımsal ürünlerin depolanması sonucu oluşan sızıntılar,
çevrelerinde bulunan suların kirliliğine neden olabilmektedir (Karaman, 2006).
Hayvancılık faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan zararlı atıklar; gübrenin uygun bir depoda
toplanmaması, ölen hayvanların çukur açılıp gömülerek üzerine kireç dökülmemesi veya
uygun şekilde yakılmaması, işletmede yeterli kapasitede projelenmiş kesimhane ve yem
depolarının olmaması gibi nedenler ve bu olumsuz koşulların yarattığı koku ve görüntü
kirliliğini de kapsayan çevre kirliliği şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden hayvancılık
işletmelerinin ortaya çıkardığı kirlilik kaynakları, endüstriyel ve kentsel kirlilik
kaynaklarından farklı olarak noktasal kirlilik kaynakları olmayıp daha geniş alanlara yayılmış
olması, bu kaynakların neden olduğu su kirliliğinin boyutlarının bilinmesini daha da güç
kılmaktadır (Özek,1994; Ongley,1996; Karaman, 2006).
Atık suların doğrudan araziye boşaltılması son derece yanlış bir uygulamadır. Çünkü arazinin
geçirgenliği düşük ise atık su bir yer üstü su kaynağına ulaşıp onu kirletinceye kadar toprak
yüzeyinde akışına devam edecektir. Diğer yandan toprak geçirgen ise, su aşağılara doğru
sızarak yer altı suyunu kirletecektir (Bonner ve ark., 1995; Barker, 1996).
Bu proje, Burdur Gölü çevresinde yapılan hayvancılık faaliyetlerinin gözlem ve belirli bir
metot çerçevesinde değerlendirilerek, bir durum tespiti yapmak göl için kullanılacak verilere
katkı sağlama adına önemli bir çalışmadır.
Burdur Gölü çevresindeki yerleşim alanlarında bulunan hayvan sayıları türlere göre Tablo
40’da verilmiştir. Bu araştırma kapsamında Burdur Gölü etrafındaki yerleşim birimlerinde
yetiştirilen farklı türlerdeki hayvan sayıları, hayvanların ürettikleri atık miktarı ve bu
hayvanların göl etrafındaki mera kullanım durumları incelenmiştir.
Tablo 40, incelendiğinde en fazla sayı 22,098 baş ile sığır türüne aittir. Göl etrafında
koyunculuk faaliyetlerinin de yoğun bir şekilde yapıldığı görülmektedir (Şekil 52, 52).
117
Tablo 40. Burdur Gölü etrafındaki yerleşim birimlerinde bulunan hayvan sayıları (Burdur Tarım, Gıda ve
Hayvancılık İl Müdürlüğü; Senirkent İlçe Tarım, Gıda ve Hayvancılık Müdürlüğü 2011)
Köy veya Belde Adı SIĞIR KOYUN KEÇİ TEKTIRNAKLI KANATLI
1 ASKERİYE 2.150 650 - 42 1.570
2 ÇENDİK 600 150 - 18 443
3 GÖKÇEBAĞ 1.750 2450 400 60 4.265
4 İLYAS 1.200 1450 550 140 1.110
5 KARAKENT 850 510 - 34 507
6 KUMLUCA 430 790 - 16 245
7 KURUÇAY 740 - - 19 352
8 SULUDERE 610 650 - 36 468
9 YARIKÖY 1.425 400 - 41 722
10 YAZIKÖY 2.050 400 - 36 1.004
11 MERKEZ 7.400 900 60 - 20.316
12 SENİRKENT (ISPARTA) 2.893
12.920
4.180
44
940
TOPLAM 22.098 21.270 5.190 486 31.942
Şekil 52. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde otlatma faaliyetleri (foto Ö. Elmaz)
Şekil 53. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde otlatma faaliyetleri (foto Ö. Elmaz)
118
Sonuç:
Yukarıda verilen tabloya göre optimum şartlarda beslenen bir hayvanın gübre miktarının
hesabında; büyük-baş hayvanlar için 10-20 kg/gün (yaş) gübre verimi kabul edilebileceği gibi
canlı ağırlığın % 5-6’sı da günlük gübre miktarına esas alınabilir. Aynı şekilde koyun ve keçi
için 2 kg (yaş)/gün veya canlı ağırlığın % 4-5’i günlük gübre üretimi olarak kabul
edilebilmektedir. Tavuk için günlük gübre üretimi ise 0.08-0.1kg (yaş)/gün veya canlı
ağırlığın %3-4’üdür (Berkeş ve Kışlalıoğlu, 1993).
Çiftlik hayvanların canlı ağırlığının % 5-6’sı günlük gübre üretimi olarak kabul edildiğinde
ergin bir sığırın ortalama canlı ağırlığı 500 kg olarak kabul edilirse günlük üreteceği gübre
miktarı 25 kg olacaktır. Koyun ve keçi için 2 kg /gün, Tavuk için 0.1 kg/gün ve At-eşek için
15 kg/gün’dür. Burdur Gölü etrafında yerleşmiş olan köylerde hayvancılık işletmelerinde
mevcut hayvan sayısı Tablo 1’de verilmiştir ve bu rakamlara göre göl çevresindeki
işletmelerde günlük üretilen gübre miktarı aşağıdaki gibi hesaplanmıştır.
Burdur Gölü etrafındaki hayvancılık işletmelerinin günlük gübre üretim miktarı: 615,5 ton
SIĞIR: 22 098 baş x 25 kg = 552 450 kg (552,5 ton)
KOYUN: 21 270 baş x 2 kg = 42 540 kg (42,5 ton)
KEÇİ: 5 190 baş x 2 kg = 10 380 kg (10,5 ton)
TEKTIRNAKLI: 486 baş x 15 kg = 7 290 kg (7 ton)
KANATLI: 31 942 baş x 0,1 kg = 3 194 kg (3 ton)
YILLIK TOPLAM: 224.657 ton
Bu projede; Burdur Gölü havzasında hayvancılık faaliyetleri hakkında bilgi vermek amacıyla
yapılmıştır. Eldeki veriler ve kabul gören standartlar çerçevesinde hesaplanan rakamlar
bulgular bölümünde verilmiştir. Bu rakamlar tamamen bir tespiti içermektedir. Bu tespit
sonucunda göl çevresindeki hayvancılık faaliyetlerinin göle müspet veya menfi bir etkisini
söylemek mümkün değildir. Kuşkusuz, bu çalışma çerçevesinde incelenen ve değerlendirilen
her olgunun kendine özgü etkileri bulunmaktadır. Fakat gölle ilgili yapılacak olan
değerlendirmelerde bu rakamların da göz önüne alınması yapılacak olan öngörü ve planların
daha objektif olmasını sağlayabilir. Bu bağlamda; bölge halkının da bu konuda katkısı
gerekmektedir. Sunulan veriler toprak özellikleri, yer altı ve yer üstü sularının durumu, iklim,
arazi yapısı gibi coğrafi bilgiler çerçevesinde değerlendirildiği takdirde göl ve havzası için
kullanılabilecek boyuta getirilebilir.
Özellikle, göle su taşıyan bazı akarsu boylerında, suya çok yakın olacak şekilde yoğun çiftlik
gübresi depolamasının yapıldığı, depolanan bu gübrelerin doğrudan akış ile, yağmur ve kar
suları ile veya dolaylı yoldan yeraltı sularıyla göle karıştığı belirlenmiştir. Göle giren
hayvansal gübre atıklarının göl suyundaki organic madde miktarını arttırarak çözünmüş
oksijen azalmasına sebep olacağı; gölün azot ve fosfor içeriğini arttırarak alg patlamasına yol
açacağı ve nihayetinde gölün ötrofikasyon sürecini hızlandıracağı bilinmektedir. Bu nedenle
göl havzası içerisinde bulunan gübre depolama alanlarının düzenlenmesi ve gerekli
önlemlerin alınması önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
119
Bu çalışma sırasında göl etrafında yapılan incelemelerde, gölün çekilen alanlarında, yoğun
olarak koyun otlatması yapıldığı, bunun yanında az sayıda sığır ve keçi otlatması yapıldığı da
gözlenmiştir. Bu durumun hem göl kenarındaki bitkisel kuşakta tahribat yapması, hem de
yukarda belirtilen kirlilik sorunlarına yol açması nedeniyle, bu kapsamda, gölün yakın tarihli
çekilme alanlarında hayvanların otlatılmasının engellenmesi amacıyla yetiştiricilere yönelik
eğitim ve bilgilendirme çalışmalarının yapılması uygun olacaktır.
Şekil 54. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde otlatma faaliyetleriyle oluşmuş, ve yüzey akışlarıyla
göle ulaşabilen gübre şerbeti (foto İ.Gülle)
Kaynaklar:
Barker, J.C. (1996). Lagoon Design and Management For Livestock Waste Treatment and
Storage. North Carolina State Univ. Coop. Ext. Serv. Publ. 103-83. Raleigh, North
Carolina. 8 p.
Berkes, F. ve Kışlalıoğlu M. B., (1993). Çevre ve Ekoloji, 4.Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul.
Bonner, J., Thomas, J., Crenshaw, M., McKinley, B., Burcham. T.N. (1995). Managing
Animal Waste Nutrients. Mississippi State Univ. Coop. Ext. Serv. Mississippi State,
Mississippi. Publ. No: 1937, p.59.
Karaman, S. (2006). Hayvansal üretimden kaynaklanan çevre sorunları ve çözüm olanakları.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen ve Mühendislik Dergisi. 9: 133-139.
Ongley, E.D. (1996). Control of Water Pollution From Agriculture. FAO Irrigation And
Drainage No:55, Roma.
Özek, E. (1994). Tarımdan Kaynaklanan Çevre Kirlenmesi ve Simülasyon Çalışmaları.
Ankara Üniv. Fen Bilimleri Enstitüsü, Zootekni ABD, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 79
s.
120
Faal. 9: “Burdur Gölü havzasındaki kentsel-sanayi yerleşimlerinin göle etkilerinin değerlendirilmesi, sorunlar
ve çözüm önerileri”
Yürütücü: Doç. Dr. İskender GÜLLE, Yrd. Doç. Dr. Deniz İNNAL
Amacı: Burdur Gölü çevresinde yeralan kentsel ve sanayi kaynaklı atık kaynaklarının gözlemlenmesi,
durumunun değerlendirilmesi ve bu etkilerin göle etkilerinin azaltılması konusunda öneriler yapmak
Gerekçesi: Gölün havzasında bulunan Burdur il merkezi, Isparta ve Burdur Organize sanayi alanlarının göl
üzerindeki güncel ve olası etkiler önemli kirletici kaynaklardır.
Açıklama: Faaliyet arazi gözlemleri ve veri analizleri dikkate alınarak yapılacak olup, sonuçlar literatür
eşliğinde tartışılarak öneriler paketi oluşturulacaktır.
Burdur ili’nde Ulaşım yollarının standartlarının yükseltilmesi, Antalya ile olan irtibatın
geliştirilmesi, hava limanının açılması, Küçük ve büyük ölçekte sanayi bölgelerinin
oluşturulması ve üniversitenin kurulmasına bağlı olarak kentin nüfusu artmaktadır.
Su kirliliği başlığı evsel kaynaklı kirlilik, sanayiden kaynaklanan kirlilik ve doğal ve yapay
sucul sistemlerde mevcut kirlilik olarak gözlenmektedir. Özellikle Burdur kentinin evsel
atıkları ile kent içinde ve kent çevresindeki sanayi tesislerinden kaynaklanan endüstriyel
atıklar, Lagüner sistemde oluşturulmuş atıksu arıtma tesisinde arıtılarak göle bırakılmaktadır.
Atıksuların alıcı ortama deşarjı öncesi arıtılması, biyolojik atıksu arıtım koşullarına uygun
olmadan gerçekleşmektedir. Kanalizasyon şebekesinin ulaşamadığı bölgelerde üretilen evsel
atıksular, yeraltı suyunda ve yüzeysel sularda kirliliğe neden olmaktadır.
Ayrıca, gölün kuzeybatısında kurulan Isparta Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi
atıkları - arıtılmış olsa dahi- yine göle verilmektedir (Burdur Gölü, aynı zamanda göle
dökülen kaynakların yapay sucul sistemlere dönüştürülmesi nedeniyle sağlıklı yapısı her
geçen gün bozulmaktadır. Gölün beslenmesini sağlayan başlıca akarsu olan Bozçay’ın su
toplama havzasında çok sayıda kırsal yerleşme vardır. Bu alanda gerek kullanma gerekse
sulama için kullanılan su, gölet ve barajlardan sağlanmaktadır. Böylece göle ulaşan su
miktarında bir azalma olmaktadır. Gölün beslenmesinde Senir ilçesi kaynakları da önemli yer
tutmaktadır. Ancak bu kaynaklar Burdur kenti içme ve kullanma suyu temini için
kullanılmaktadır.
Burdur şehrinin artan konut ihtiyacı, şehrin çevresinde bulunan tarım toprakların, konut, iş
yeri ve alt yapı üniteleriyle dolmasına neden olmaktadır. Burdur Şehrinde yerleşim
alanlarından ve sanayi tesislerinden çıkan kirleticiler özellikle akın çevredeki tarım arazileri
için önemli bir kirlilik riski oluşturmaktadır. Aynı zamanda gölün çekilmesi ile yeni açılan
sahaların tarım arazilerine dönüştürülme isteği yasa dışı kullanım durumlarını beraberinde
getirmektedir. Toprak kirliliğine yerleşim alanlarından ve sanayi tesislerinden çıkan kirletici
atıkların arıtılmadan alıcı ortama verilmesi, gübre kullanımı ve mevzuata uygun bertaraf
edilmeyen katı atıklar neden olmaktadır. Artan kirlilik yükü, toprakların verimli ve sorunsuz
kullanılabilme yeteneklerinin sınırlarını daraltmaktadır. Toprak kirliğinin diğer önemli bir
yönü, özellikle su kirliliği açısından büyük önem taşımaktadır. Topraktaki kirleticiler
yeraltına sızarak yeraltı sularını, yüzey akışları ve erozyonla da yer üstü sularına taşınarak
önemli ve ciddi sorunlara neden olmaktadır. Gölde yapılan analizlerde, her nekadar pestisit
121
kalınrısı bulunmamış dahi olsa, zirai mücadele ilaçlarının aşırı ve bilinçsiz kullanımı da
gelecekte bir sorun olarak karşımıza çıkabilir.
Hava kirliliğini etkileyen faktörler iki ana başlık altında doğal (rüzgar, basınç, sıcaklık ve
nem, yağışlar ve seller) ve yapay faktörler (nüfus yoğunluğu, plansız yapılaşma, yeşil
alanların azalması, ısınmada kullanılan yakıtlar ve sanayiden kaynaklanan emisyonlar) olarak
gözlenmektedir. Bunlar arasında yapay faktörlerin etkisi her geçen gün artmaktadır. Artan
nüfusla birlikte, kullanılan yakıt miktarının artması, sirkülasyonun yetersiz kalması kentte
hava kirliliğini artıran önemli unsurlardandır. Burdur il alanı içerisinde bulunan konut, tesis
ve işyerlerinde genellikle ısınma amaçlı olarak doğalgaz, kalorifer ve soba kullanılmaktadır.
Kalorifer ve soba gibi ısınma araçlarında linyit kömürü ve odun yakılmaktadır.
Bu da Burdur ilini kış aylarında yoğun bir hava kirliliğine maruz bırakmaktadır. Mevcut
durumlarda hava kirliliğini önlemek için alınan baca filtreleri, kaliteli kömür kullanımı,
düzenli ve kontrollü yakım vb. tedbirlerin uygulanması ile istenilen seviyede hava kirliliğinin
azaltılması söz konusu olmadığından doğalgaz kullanımını hızlı bir şekilde yaygınlaştırmak
gerekmektedir. Sanayi kuruluşları için ayrılmış olan sanayi bölgesinin yetersiz olması çarpık
sanayileşmeyi beraberinde getirmiş ve tesis sayısının hızla artmasına yol açmıştır. Bu nedenle
hava kirliliği ortaya çıkmıştır.
Geçmişte Keçiborlu Kükürt Fabrikası, Süt Endüstrisi Kurumu Burdur İşletmesi, Burdur Şeker
Fabrikası, Et Balık Kurumu Burdur İşletmesine bağlı tesislerden kaynaklanan çevresel
sorunlar bugün nispeten önlenmiş olsa da; Süleyman Demirel organize Sanayi Bölgesi ve
Burdur Sanayi Bölgesinde hizmet veren farklı tipte hammadde işleyen orta ve büyük ölçekte
işletmelerin göle olan etkileri devam etmektedir (Şekil 55). Bu işletmelerin bıraktıkları atık
miktarları düzensiz ve atık yükleri çeşitlidir.
Şekil 55. Isparta OSB atık sularının havzaya verilmiş görüntüsü (Hava alanı mevkisi)
122
Bu madde başlığında özellikle 2 önemli tavsiyemiz olacaktır. Bunlardan ilki, Şehir
Kanalizasyonu Atıksu Arıtım tesisi sularının göle deşarj edilmeden önce, Yapay Sulak Alan
(YSA) yöntemi ile arıtılmasıdır. Bu işlem sonucunda hem göle verilen atıksu daha temiz hale
gelirken, hem de istenidiğinde kullanıma hazır yeni bir tatlısu kaynağı elde edilmiş
olunacaktır. YSA’dan çıkan sular, bölgenin yeşillendirilmesinde veya tarımsal amaçla
kullanılabilecektir. Aynı zamanda YSA ortamı çevredeki birçok sukuşu için doğal bir sığınma
alanı oluşturacaktır.
İkinci önerimiz ise, özellikle yoğun yağışlı dönemlerde şehrin yüzey akışlarını toplayarak
göle taşıyan ana kanalların, atık sularını doğrudan göle taşımak yerine, bitkilendirilmiş
hendeklerde tututlarak dinlendirildikten göle verilmesini sağlamak olmalıdır.
Burada kısaca YSA’ların özelliğine değinmek yararlı olacaktır: YSA’lar
• Ucuz yatırım ve işletim maliyeti,
• Enerji gereksinimi olmaması,
• Sarf madde kullanılmaması,
• Her boyutta kurulabilmesi,
• Yerel malzemelerden yapılabilmesi,
• Oluşan makrofitlerin değerlendirilebilmesi (yakıt, yem ve gübre gibi)
• Arıtılan suyun tekrar kullanımına olanak vermesi
• Su arıtımı veriminin tatminkar olması (AKM, Azot, Fosfor, Ağır Metal, bakteri ve
parazitler açısından)
• US- EPA (ABD-Çevre Koruma Ajansı) tarafından tavsiye edilmesi,
• Çevreyle dost yapılar olması,
• Doğal yaşamı desteklemesi,
• Görsel güzelliği nedeniyle dünyada giderek yaygın şekilde kullanılan sistemlerdir.
YSA’lar kurulurken;
• Düşük maliyetli ya da atıl arazi,
• Uygun topoğrafya,
• Geçirimsiz toprak, ya da kil zemin,
• Yerel malzeme sağlama kolaylığı,
• Yeterli atıksu bulunması,
• Atık suyun niteliği,
• Hedeflenen su kalitesi,
• Makrofit türlerinin seçimi
• Ve personel gereksinimi dikkate alınarak kurulmalıdır.
Şekil 56. Burdur Gölü kıyısı, Atıksu deşarj kanalı yanı, YSA kurulumu için elverişli ortam (solda); YSA kurulumu
için elverişli ortam ve bu alana yayılmış olan istilacı kokar ağaç bireyleri (sağda) (foto, İ gülle)
123
Budur Gölü çevrsinde, su çekilme alanlarından kaynaklanan, çok geniş bir boş olan
bulunmaktadır. Ekolojik etkilenme alanı içerisinde yer alan bu alanın kullanılmasının göle
hiçbir olumsuz etkisinin olmayacağı düşünülmektedir. Aynı zamanda Atıksu Arıtma tesisine
oldukça yakın olna bölgenin eğim vb. topoğrafik koşulları oldukça uygundur. Zira, Burdur
Gölü çevresinde hali hazırda İl Özel İdaresi tarafından kurulmuş çok küçük çapta YSA’ları
görmek mümkündür.
Yeni tesis yapılmadan önce, bunların incelenerek bitki durumu vb. konularda bilgi toplamak
çok yararlı olacaktır. YSA kurulmasına karar verilmeden önce konunun tüm boyutlarıyla
araştırılması ve planlanması işletme başarısını garanti edecektir.
Sonuç:
Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi atık sularının arıtılmış dahi olsa göl havzasına
verilmesinin önlenmesi ve arıtma kalitesinin iyileştirilmesi gerekmektedir.
Burdur Kentinin yüzey akış suları yoğun yağmurlu zamanlarda doğrudan göle karışmaktadır.
Bunun önlenmesi için projeler geliştirilmelidir.
Burdur Kenti Kanalizasyon arıtma tesisi, ön arıtma yapmakta olup, nutrientlerin tam olarak
giderilebilmesi ve ileri arıtım için; Yapay Sulak Alan Arıtım sistemi kurulması şiddetle
tavsiye edilmektedir. Bunu için tüm koşullar uygun durumdadır.
Kentin ve sanayi kuruluşlarının baca emisyonlarının iyileştirilmesi, uzun süreçte gölün
korunmasında yararlı olacaktır. Zira, özellikle kış aylarında gölün su yüzeyinde birikmiş
kurum kalıntılarını görülebilmektedir.
124
Faal. 10: “Burdur Gölü havzasında su kaynaklarının kullanım deseni ve göl suyu seviyesinin
korunması üzerine öneriler”
Yürütücü: Doğa Derneği, yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ
Amacı: Burdur Gölü havzasında su kullanım alışkanlıklarının deseninin gölün su bütçesi
üzerine etkisinin belirlenmesi
Gerekçesi: Burdur Gölü son 30 yıldan bu yana Burdur Gölü su bütçesi sürekli olarak negatif
eğilim göstermiş olup, bunun sebebinin göl havzasındaki su kullanım alışkanlıklarına mı?
Yoksa meteorolojik etkenlere mi? Bağlı olarak değiştiğinin belirlenmesi gerekir.
Açıklama: Bu faaliyet göl havzasında arazi gözlemleri, veri ve istatistik analizleri ile
yapılacaktır.
Günümüzden 10-20 yıl önce planlanan su altyapı projeleri mutlaka günün koşullarına göre
gözden geçirilmeli ve güncellenmelidir. Karaçal Barajı’nın faaliyete geçmesinden önce
Burdur Gölü Havzası’nda 126 hm3 su, gölü besleyen akarsular üzerine kurulan baraj ve
göletlerde tutulmaktadır. Bu suyun 72,4 hm3’ü tarım alanlarında sulama için
değerlendirilmekte, kalanı rezerv olarak saklanmaktadır. Karaçal Barajı’nın da su tutmasıyla
birlikte, bu baraj ve göletlerde tutulan su miktarı 202 hm3’e çıkmıştır. Yüzey sularının büyük
bir kısmının göle ulaşmaması gölün su seviyesini düşüşünü hızlandırdığı görülmektedir.
Su ve toprak kaynaklarının bütüleştirilmesi (entegre) hidrolojik çevrime dayanmaktadır.
Hidrolojik çevrim sırasında su; hava, toprak, bitki örtüsü, yüzey suyu ve yeraltı suyu arasında
döngü halindedir. Bütünleşik su yönetimlerinde en önemli unsur, göl havzasındaki ekonomik
olgu ve faaliyetlerin de tıpkı fiziksel kaynaklar gibi karar verme sürecine dahil edilmesidir.
Karar verme süreci ise bilimsel-teknik anlamda mevcut veya gerektiğinde sonradan
oluşturulan bilgilerin değerlendirilmesi ile çeşitli alternatif çözüm önerilerinin her birinin
fayda-maliyet, doğal kayıp analizlerinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde yapılması ve
karşılaştırılması işlemlerini içermelidir. Bu süreçte göl havzasındaki tüm kararların farklı
sektörel kullanımlar ve yukarı-aşağı havza arasındaki etkileşimler dikkate alınarak verilmesi
gerekir.
Doğal kaynakların doğrudan veya dolaylı olasa da neredeyse tamamının yönetimini içeren
bütünleşik göl havzası ve göl kıyı alanları yönetimini gerçekleştirebilmek kısa-orta ve uzun
vadeli hedeflerin karşılanmasıyla mümkündür. Bu da tüm paydaşların kaynak ihtiyacının
birbirlerini kısıtlamadan ve “Doğal ekosistemlerin korunması” ön koşuluna bağlıdır. Diğer
taraftan sosyo-ekonomik sistemlerin yani göl havzasında yaşayan tüm paydaşların etkileşim
içinde olduğu gözardı edilmemelidir.
Bu yapı içerisinde su altyapılarının geliştirilmesi de büyük önem arz eder. Yeni su
altyapılarının geliştirilmesi ve inşasından önce; sadece su ekosistemlerinin doğal kapasite ve
değerleri değil verimlilik artırımı yoluyla potansiyel su tasarrufu hesapları da tutarlı bir
şekilde yapılmalıdır.
Su altyapı projeleri, talep yönetimi hesapları üzerine kurulmalıdır. Tüm planlanan projeler;
olası iklim değişikliği etkileri ve değişik kalkınma seçeneklerini de dikkate alan kapsamlı
Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamında gerçekçi fayda-maliyet analizleri yapılmalıdır.
125
Her havzanın su sorunu öncelikle kendi içinde çözülmeli ve mevcut kaynakların en efektif
şekilde kullanımı sağlanmalıdır.
Tüm sektörlerde kaçak su kullanımının önüne geçmek ve özellikle sanayinin kullandığı suyu
geri dönüştürerek yeniden kullanımını sağlamak için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.
Burdur Gölü havzasında sistemi besleyen bir diğer önemli kaynak da yeraltı sularıdır.
Çevresel ve nükleer etkilerden en az kirlenen su kaynağı olması nedeniyle bir ülkede en az
kullanılması gereken kaynaklardır. Havzadaki yer altı suyu rezervlerinin belirlenmesi ve
sondaj kuyularının göle olumsuz etkilerinin azaltılması akılcı su yönetiminin hayata
geçirilmesi açısından önemli bir faaliyettir. Yeraltı su rezervlerini eksiltmemek ulusal politika
haline getirilmeli, kaçak kuyularla ilgili yaptırımlar artırılmalı, bu konudaki izleme ve
denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir. Kuyulara takılacak sayaçlar vasıtasıyla su tüketimi
izlenmeli ve kontrol altına alınmalıdır.
Tarım politikaları ve uygulamalarında köklü değişimler olmalı; tarım-su-çevre politikaları
birbiriyle uyumlu ve tamamlayıcı nitelikte olmalıdır:
Ürün bazlı destekleme sistemi yerine iklim, toprak ve su yapısı, biyoçeşitlilik gibi kriterleri
göz önüne alan bölgesel destekleme sistemi oluşturulmalıdır.
Üreticilerin çevreye uyumlu alternatif ürünlere geçişinde yeni ürüne geçişin yol açtığı gelir
kaybının devlet tarafından tazmini garanti edilmeli ve alternatif ürün önerileri daha az su
kullanımı üzerinden geliştirilmelidir.
Yağmurlama ve damla sulama sistemleri yaygınlaştırılmalıdır. Finansal desteklerin yanında
mutlaka sulama mühendisi desteği sağlanmalı, bu konuda yetişmiş uzman sayısı artırılmalıdır.
Su kayıplarını daha da azaltmak için ilave iklim, toprak ve bitki verileri sağlayan yenilikçi,
sürdürülebilir sulama teknolojileri kurulmalıdır.
Sulama birlikleri ve kooperatifleri “suyun akılcı kullanımı” prensibi etrafında yeniden
yapılandırılmalıdır.
Su kullanımının ve tarımsal üretim verimimin artırılmasında arazi büyüklüğü önemlidir.
Miras hukukundan kaynaklı, çok parçalı arazi yapısı doğal kaynakların efektif kullanımını
azaltmaktadır. Bu nedenle, sulamaya yatırımları yapılmadan önce mutlaka “arazi
toplulaştırması” yapılmalıdır.
“Doğa” ve potansiyel verici havzalar dahil tüm su kullanıcıları açısından dengelenmiş, sulama
verimliliğine ilişkin tüm tedbirler alınmış ve ilgili nehir havzasındaki su varlığı kesinlikle
belirlenmiş olmadığı sürece daha fazla su gerektiren ürünlerin ekimi ya da sulanacak alanların
daha fazla genişletilmesi talepleri dikkate alınmamalıdır.
Yaşamsal önem taşıyan ekosistemlerin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmadan dengeli bir
biçimde ekonomik ve sosyal refahın bileşkesinden en fazla yarar sağlayacak şekilde su,
toprak ve bağlantılı kaynakların eş güdümlü olarak geliştirilerek, korunarak yönetilmesi
gerekmektedir.
126
Su kaynaklarının yönetimindeki çok başlılık ve çok sayıdaki yasal düzenleme ile kurumların temsil
ettikleri sektörlerin hedeflerinden bazıları birbirleriyle örtüşse de büyük çoğunluğu çelişmektedir.
Burada yönetim hangi hedefler doğrultusunda yapılacağına stratejik çevresel değerlendirme, çevresel
etki değerlendirilmesi, kara destek sistemleri ve taşıma/özümleme dikkate alınarak karar verilebilir.
Alanın yönetimi, sektörler arasındaki çelişkileri azaltacak şekilde ve doğal alanlardaki ekolojik ayak
izini küçültmek amacıyla doğal kaynakların bazı paydaşlar tarafından diğer kullanımlarının
kısıtlanmasını gerektirebilir.
Bu ön bilgiler ışığından Burdur özeline inildiğinde;
Doğa Derneği’nin , “Türkiye' de Su Kaynaklarının Akılcı Kullanımına Doğru - Burdur Kapalı
Havzası Uygulama Projesi’’ kapsamında 2007-2010 yıllarında Burdur Gölü aşağı havzasında yapmış
olduğu pilot denemelerde ve değerlendirmelerde aşağıdaki sonuçlara ulaşmışlardır. Bu rapordan
derlenen bilgiler ışığında;
Damla Sulamanın Yararları:
1. Sulama yapılan alandaki her bitkinin eşit miktarda sulanmasını sağlar. Bu şekilde özellikle
eğimli arazilerde çok su alan yerlerin kök çürümesine uğrayıp az su alan yerlerinde kuruması
ortadan kalkar.
2. Bitki kararlı ve sabit debili suyu sever. Bu bitkide stresi azaltır ve bu şekilde % 20 ile % 80
arasında bitkinin verimi artar.
3. Bitkilerin kökleri yukarıdan aşağıya doğru gittikçe azalır. Bitki kendisine gerekli olan
suyun %80’ini kökün üst kısımlarından alır. Bundan dolayı damla sulama sistemlerinde su
kaybı en aza indirilir ve su masrafı %60’a kadar iner.
4. Salma sulama sisteminde gübre ve diğer besin maddeleri suyla birlikte toprakta bitkinin
alamayacağı derinliklere inmektedir. Damla sulama modelinde ise besin maddeleri direk sıvı
olarak bitkinin maksimum olarak faydalanabileceği şekilde kullanıldığı için gübreden de %50
kar sağlanmaktadır.
5. Bitki gelişim sürecini kısaltır, turfandacılığa büyük yarar sağlar.
6. Gerekli olan su bitkinin köklerine doyurulduğu için yabancı ot gelişimi önlenmiş olur.
7. Topraktaki kireç ve tuz birikmesini önleyip topraktan her sene daha çok verim alınmasını
sağlar (ki Burdur’da sulama sularının iletkenliğinin yüksek ve toprakların alkalin-tuzlu olduğu
dikkate alındığında bu durum daha da büyük önem kazanır).
8. Az debili sularda kullanılabilir. Yüksek debiye ihtiyaç duyulmaz.
9. Damla sulama sistemleri rüzgârlı havalardan etkilenmez.
10. Su kullanımında %30-80 arasında, enerjide %40, gübrede %50, zirai ilaçta %30, sulama
işçiliğinden %70-90 tasarruf sağlar verimde ise %20-80 arasında artış görülür.
127
11. Bu tasarruflar doğrultusunda Eurodrip firmasında alınan verilere göre fasulyede dekar
başına 265 TL, kirazda dekar başına 2.635 TL, patateste 1.109 TL kar sağlanması sadece birer
örnektir. Damla sulama sistemleri her türlü bahçeye ve tarımsal alana uygulanabilir.
12. Eğimli arazilerde erozyona sebebiyet vermeden sulama yapılabilir.
13. Diğer sulama sistemlerinde bir sezonda gübreler en fazla 3 - 4 defada verildiği için her
defasında fazla miktarda gübre toprağa karıştırılır veya serpilir. Gübrelerin birçoğu bitkiler
tarafından alınamadan sulama suyu ile derinlere doğru yıkanır bir kısmı da aralarda çıkan
yabancı otlar tarafından alınır
Pilot çalışma Örneği: Kumluca Köyü Pilot çalışma alanından alınan veriler Tablo 41’de
verilmiştir. Bu tabloya göre damla sulamanın bölge için son derece kullanışlı olduğu
görülmektedir.
Tablo 41. Kumluca Köyü Damlama Sulama Pilot alan analizi
Pilot alanda üretici tarafından gerçekleştirilen uygulama sonucunda elde edilen veriler
değerlendirildiğinde;
Üretici sistemin bölge için en uygun sulama sistemi olduğunu belirtmekte ve çevresinde
yaygınlaşmasına yönelik bilgilendirme yapmaktadır.
Bu yöntemlerin uygulanmasıyla su ve iş gücü etkin olarak kullanılmaktadır.
Salma sulama yerine basınçlı sulama sistemlerinden damla sulama tercih edilmesi
durumunda, toplam maliyette % 47 tasarruf sağlanmakta, toplam gelirde % 50’lik bir artış
gerçekleştirilmektedir.
Üretici üretim mevsimi boyunca salma sulama ile dekara 680 ton su kullanmakta iken,
damla sulama sistemi ile tüketim 163 ton’a düşmüştür. Üretici bir sezonda sulama suyundan
517 ton tasarrufta bulunmuştur.
*Kumluca Köyü Pilot Alan Analiz Çizelgesi
Damla Sulama Salma Sulama Farklar Tasarruf oranı
Su Tüketimi 1636 ton 6800 ton 5160 ton % 75
Sulama Saati 54 saat(2,25 gün) 125 saat(5,2 gün) 71 % 57
Elektrik/benzin 123,7 TL 104 TL 19,7 TL -% 16
Verim 6 ton/da 4 ton/da 2 ton/da % 50
Sulama işçiliği 0 150 TL 150 % 100
Gübre Masrafı 400 TL 740 TL 340 % 46
Gübreleme işçiliği 0 50 TL 50 % 100
Ekim Masrafı yakıt 90 TL 90 TL 0 X
Tohum Masrafı 300 TL 300 TL 0 X
İlaçlama Masrafı 0 275 TL 275 % 100
Toplam Maliyet 913,70TL 1709 TL 843 % 47
Toplam Gelir 6.000 TL 4.000 TL 2.000 TL % 50
Net Kar 5086 TL 2291 TL 2795 TL
(*) Doğa Derneği, “Türkiye' de Su Kaynaklarının Akılcı Kullanımına Doğru - Burdur Kapalı Havzası Uygulama
Projesi’’
128
Su kullanımı yapılan deneme alanlarında, Su miktarından %30-80 arasında, enerjide %40,
gübrede %50, zirai ilaçta %30, sulama işçiliğinden %70-90 tasarruf sağlanmıştır.
Verimde artış sağlanmıştır. Dekarda mısırda 2 ton, pancarda bir ton verim artışı elde
edilmiştir.
Yağmurlama ve salma sulama sistemine göre sulama işçiliği zaman olarak 12-15 defa
daha az işçiliğin damla sulama sistemiyle olabileceği üreticilere gösterilmiştir. Bu üreticiler
tarafından beyan edilmiştir.
Yabancı ot azalmış ve çapalama masrafını düşürmüştür.
Yakıt ve enerji tüketimi düşmüştür.
Toprağın tuzlanması azalmıştır.
Damlama sulamanın ekosisteme sağladığı yararlar
Burdur Gölü’ndeki biyolojik çeşitliliğin korunması ve iyileştirilmesi konusunda
paydaşlarda duyarlılık gelişmiştir. Bu değerlendirilmelidir.
Proje alanındaki yerleşimlerin büyük bir bölümünde insanlar “su azalması” , “küresel
ısınma” ve ''Burdur Gölü’ndeki su seviyesinin düştüğünün farkındadır. Bu yüzden gelecekte
''Katılımcı havza planlaması uygulaması için sosyal sermaye hazır hale getirilmiştir.
Damla sulama sistemi havzada gelişmeye başlamıştır. Kamu ve bankalarda çiftçileri
daha az prosedürle muhatap bırakıldığında bu sisteme geçişin çok hızlı gelişeceği
görülmüştür. Bu görüşülen birçok kamu ve STK ve üreticiler tarafından dile getirilmiştir.
Avrupa Birliği ve Çevre fon kaynaklarından da yararlanarak seçilmiş pilot alanlarda
''sulama sistemleri'' projeleri geliştirilebilir ve toplulukların kendi iç dinamikleri harekete
geçirilebilir. Bu süreçlerde resmi kamu kuruluşlarıyla STK ve yerel yönetimler arasında
yapılacak işbirliği çevreye duyarlılığı geliştirmeye ciddi bir ivme kazandıracak noktadadır.
Öneriler
Havzadaki köylerin ‘’Kırsal Turizm’’ potansiyelleri belirlenmeli ve bu köyler kırsal
turizme yönlendirilmelidir. (Yürüyüş parkurları, endemik bitki türleri)
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca vatandaşın hizmetine sunulan sulama
sistemleri ve hayvancılık teşvikleri bölgeye özel olmalı, özellikle göl kenarındaki üreticilerin
kullanması için teşvik edilmelidir.
Benzer projeler uygulanırken, hedef grubun çevreye bakışlarını olumlu yönde geliştirmek
için ‘’Gelir getirici’’ faaliyetlere önem verilmelidir.
Havzada bulunan sulama kooperatifleri desteklenmeli ve bunların projelerde aktif rol
almaları sağlanmalıdır.
Göl havzasında suyun ekonomik kullanımını sağlayacak ‘’Sulama sistemleri’’
yaygınlaştırılmalıdır.
Üreticilerin gelirleri artırılarak, göl ile barışık tarım ve hayvancılık faaliyetleri yapılması
sağlanmalıdır.
129
Yerel yönetimlerle ilişkiye geçilerek kent planları yapılırken; Yerleşim yerlerinin göl ile
uyumlu bir şekilde gelişmesi temin edilmeli ve planlanmalıdır.
Havzada 85 köy bulunmakta ve bu köyler iki ile bağlıdır. Burdur ve Isparta illerine bağlı
bu köyler gelecekte proje uygulamalarına dahil edilmelidir. Yeni yapılacak ya da uygulanması
düşünülen projeler bu 85 köyü kapsamalıdır.
Damla sulama sistemleri kurulmadan önce kesinlikle toprak yapısına bakılmalı ve toprak
analizleri yapılmalıdır.
Sonuç
Genel bir sonuç olarak; havzanın hidrojeolojik ve coğrafi etüdü yapıldığında, iklimsel
faktörlerin gölün su azalmasında etkili olmadığı, esas faktörün göle gelen su miktarındaki
azalıştan kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, Burdur Gölü’nün su seviyesini arttırmak konusunda yapılacak tek bir şey vardır:
“SU TASARRUFU”. Su tasarrufu sağlamanın bir yolu sulama yöntemini değiştimekse, bir
yolu da, sulanan alan kadar değil, kullanılan su kadar para ödenmesi, yani suyun mutlak bir
bedelinin olmasıdır.
Su tasarrufunda diğer üzerinde durulması gereken bir konu da, sulu yem bitkisi yetiştirciliği
ve kavak, ceviz, şeker pancarı vb. su savurganı bitkilerin havzada çok yoğun şekilde
bulunuyor olmasıdır. Kavak ağacı sayısı süratle azaltılmalı, ceviz yerine badem ve bağ
dikilmesi teşvik edilmelidir.
Bu amaçla, suyun kaynağı ne olursa olsun, sulama ve diğer kullanma sularına debi ölçer
takılmalıdır. Bu durum hem kullanıcı üzerinde psikolojik bir etki oluşturacak, ürün deseninin
değişmesini sağlayacak, damlama sulamaya ilgiye arttıracak ve herkes kullandığı kadar
ödeyecektir.
Diğer bir konu da, yer altı sularının mümkün olduğunca kullanılmaması olmalıdır. Zira,
yerlatı suları rezerv niteliğinde olup, gelecekte yaşanacak olası bir kuraklık afetinde
başvurulması gereken bir kaynak olmalıdır.
Ataol (2010)’a göre, Burdur Gölü Havzası’nda 31 bin hektar sulu tarım alanı bulunmaktadır,
toplam sulama suyu ihtiyacı Blaney-Criddle metoduyla 76 hm3 olarak hesaplanmıştır.
Damlama sulama yöntemlerinin kullanılmasıyla göl havzasından tasarruf edilecek su miktarı
Burdur Gölü’nün yıllık su kaybının bir buçuk katını bulacak, gölün su seviyesi yeniden
yükselebilecektir.
Kaynak:
M. Ataol, 2010. Burdur Gölü’nde Seviye Değişimleri, COĞRAFİ BİLİMLER DERGİSİ
CBD 8 (1), 77-92 (2010)
Doğa Derneği, 201, “Türkiye' de Su Kaynaklarının Akılcı Kullanımına Doğru - Burdur Kapalı
Havzası Uygulama Projesi’’
Yiğitbaşıoğlu, H. ve Uğur, A., 2010, Burdur Gölü Havzasında Arazi Kullanım
Özelliklerinden Kaynaklanan Çevre Sorunları, Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi
2(2), 129-143, Ankara
130
Faal. 11: “Burdur Gölü ve çevresinde balık ve alternatif su ürünleri yetiştiriciliği
potansiyelinin belirlenmesi”
Yürütücü: Doç. Dr. Erkan GÜMÜŞ, Doç. Dr. İskender GÜLLE, Yrd. Doç. Dr. Orhan
DEMİR, Dr. Zekiye Güçlü
Amacı: Göl çevresinde ve gölde yapılabilecek alternatif su ürünleri yetiştiriciliğinin
potansiyelinin belirlenmesi
Gerekçesi: Burdur Gölü tuzlu-acı su karakterinde olmasına karşın su ürünleri alanında
kullanılacak kilit türleri barındırmakta olup, bunların kitlesel üretimleri önemli bir
potansiyeldir. Yine göl çevresinde iklim, su ve toprak özelliklerine uygun balık türlerinin
yetiştiriciliğinin yapılması potansiyeli bölgeye önemli gelir ve iş olmağı sağlanacaktır.
Açıklama: Faaliyet arazi gözlemleri, veri analizleri ve literatür taramasıyla
gerçekleştirilecektir
Burdur Gölü Ramsar alanı ve I. derece doğal sit alanı olduğundan, göl içerisinde yapılacak
olan su ürünleri etkinliklerinde özel izin gerekmektedir. Bu nedenle doğrudan göl içerisinde
ve gölün koruma bölgelerinde yapılacak etkinliklerde izin alınması gerekmektedir. Ayrıca,
göl endemik balık ve zooplankton türlerine ev sahipliği yaptığından dışarıdan getirilecek
türlerin doğrudan göl içerisinde ve göl suyu ile doğrudan temas yapacak şekilde yetiştirilmesi
doğru değildir. Zira bu türlerin ortama uyum yaparak endemik türleri tehdit etmesi söz
konusu olabilir.
Burdur Gölü’nde bulunan sucul canlılar ve ekonomik önemleri
Dünyadaki diğer tuzlu-sodalı göllerde olduğu gibi, Burdur Gölü de az sayıda organizma
barındırmaktadır. Fakat bu az sayıdaki türler genel olarak, ekonomik açıdan değerli türlerdir.
Özellikle su ürünleri alanında kullanılan mikroalg, rotifer ve kopepot türleri bunların
başlıcalarıdır.
Gölün doğal ekonomik türlerinden yararlanma durumları, hasat yöntemleri veya
yetiştiriciliği
Gölde doğrudan yetiştiricilik yerine, göl dışında tarla balıkçılığı şeklinde yetiştiricilik
uygulamalarının yapılması mümkündür. Zira, Yazıköy-Yarıköy-Kumluca köy alanları tarla
balıkçılığı için en uygun yerlerdir.
Kilit türlerin kitlesel üretimleri önemli bir potansiyeldir. Burdur Gölü’nün suyu acı-tuzlu su
özelliğinde olup alternatif su ürünleri yetiştiriciliğine uygun özellikler taşımaktadır (Şekil 57)
Mikroalglerin Önemi ve Potansiyeli
Mikroalgler, birim alanda yüksek biyomas üretimi ve pek çok metaboliti hücre içinde yüksek
miktarda biriktirmeleri nedeniyle son yıllarda üzerinde çok çalışılan organizmalardan biri
olmuştur. Ayrıca atık suların arıtımında, hayvan yemlerinde, insan besin desteği olarak,
akuakültürde (Gökpınar ve ark., 2007) ve içerdikleri pigment maddeleri, antibiyotikler,
vitaminler nedeniyle de tıp, eczacılık alanlarında ve kozmetik ürünlerinde katkı maddesi
olarak pek çok alanda kullanılmaktadır (Kargın Yılmaz, 2006). Mikroalgler, biyoteknolojinin
gelecekteki en önemli kaynağıdır. Algal biyoteknoloji son 30 yılda önemli ilerlemeler
yapmıştır ve Botryococcus, Chlorella, Dunaliella, Haematococcus ve Spirulina gibi birkaç
mikroalg türü protein, astaksantin, β-karoten, gliserol, sıvı yakıt ve ilaç formülasyonlarını
üretmek için yetiştirilmektedir (Raja ve ark., 2007).
132
Mikroalg yığın kültürü 1948’den sonra Stanford’da (ABD), Almanya ve Tokyo’da
araştırmaların odak noktası olmaya başlamıştır. Ticari mikroalglerin üretimi 1960’ların
başlarında Japonya’da Chlorella kültürü ile başlamış, 1970’lerin başında Soso Texcoco S.A
Durand-chastel (1980) tarafından Meksiko, Lake Texcoco’da Spirulina üretim ve kültür
tesisinin kurulmasıyla devam etmiştir. 1977’de Tayland’da Spirulina tesisi kurulmuştur ve
1980’e kadar Asya da ayda 1000 kg’ dan fazla mikroalg üretim kapasiteli (özellikle
Chlorella) büyük çaplı bir tesis kurulmuştur. 1996’dan 2000’e kadar Chlorella’nın Japonya
da ticareti yapılmıştır. Avustralya da Western Biotechnolgy Ltd. ve Betatene Ltd. tarafından
üretim tesisleri kurulduktan sonra –karoten kaynağı olan Dunaliella salina’ nın ticari
üretiminde 3. büyük mikroalg endüstrisi haline gelmiştir. Bunları daha sonra İsrail ve
ABD’deki diğer ticari tesisler takip etmiştir. Bu algler gibi siyanobakterinin (mavi-yeşil
algler) üretimi üzerine çalışmalar yaklaşık aynı zamanda Hindistanda başlamıştır. Böylece
kısa bir sürede biyoteknolojide mikroalg endüstrisi büyük ölçüde gelişmiştir (Kargın Yılmaz,
2006).
Ülkemizde ilk yoğun mikroalg üretim tesisi 1999 yılında Ege Üniversitesi Su Ürünleri
Fakültesi ve Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM)
bünyesinde kurulmuştur. Üniversite-sanayi işbirliği ile üretime başlanan Spirulina işlenerek
bir gıda maddesi olarak piyasaya sürülmüştür. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Su
Ürünleri Fakültesinin yürütmekte olduğu bir TÜBİTAK projesine altyapı oluşturması
amacıyla Rektörlük tarafından Dardanos Yerleşkesinde yapımı tamamlanan Alg Üretim
Serasında (Fikotron), mikroalgal biyoteknolojide en çok kullanılan türlerden olan Spirulina
platensis üretimine başlanmıştır. Kontrollü koşullarda laboratuarda üretimi gerçekleştirilen
alg kültürlerinin sera koşullarına adaptasyonunun sağlanması ve yoğunlaştırılması amacıyla
alg üretim serasında daha büyük hacimlere transfer edilmektedir. Sera koşullarına adapte olan
ve yoğunlaştırılan Spirulina kültürleri en son olarak da bir çark yardımıyla sirkülasyonu
sağlanan 2.500 L hacim ve 20 cm derinliğe sahip raceway tipi havuzlara aktarılmaktadır.
Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nde fakülte binasının çatısındaki havuzlarda
Spirulina üretilmistir (Yılmaz, 2006).
Mikroalgal biyoteknoloji alanında gerçekleştirilen çalışmalarda Spirulina spp., hem
biyokimyasal içerik hem üretim avantajları hem de kullanılabilirlik açısından dünyada üretimi
en çok yapılan mikroalg türüdür (Kılıç, 2008).
Spirulina’nın Önemi ve Kullanım Alanları
Spirulina spp.’nin dünyada ticari anlamda üretimi özellikle 1980’lerin başından itibaren önem
ve hız kazanmıştır. Özellikle çoklu doymamış yağ asitleri (PUFA)’nden γ-linolenik asit
(GLA), mavi renkli pigment maddesi fikosiyanin ve yüksek protein içeriği (% 50-70)
nedeniyle insanlar için bir besin desteği olarak kullanımının yanında, hayvan yemi olarak
akuakültürde ve kanatlı hayvan endüstrisinde kullanımı da mevcuttur. Fikosiyanin, Uzakdoğu
ülkelerinde, özellikle de Japonya’da doğal pigment maddesi olarak yiyeceklerde, içeceklerde,
ilaçlarda ve kozmetik endüstrisinde sentetik renklendirici ürünlerin yerine kullanılmaktadır.
Mavi renkli bu pigment kozmetikte far, göz kalemi ve rujlarda kullanılmaktadır. Gıda boyası
olarak ise sakızlar, süt ürünleri, jöle vb. gıdalarda kullanılmaktadır. Ayrıca, Spirulina’nın
133
içeriğinde bulunan diğer karotenoid pigmentler nedeniyle süs balıklarının pigmentlenmesinde
yemlerde katkı maddesi olarak kullanılmakta, özellikle altın sazan ve kırmızı sazanların
yetiştiriciliğinde olumlu sonuçlar vermektedir. Bu özellikleri yanında kültür koşullarının
sağladığı avantajlar da göz ardı edilemez. Spirulina’nın açık havuzlarda veya bir sera
içerisinde tüm yıl boyunca üretilebilirliliği alkalofilik bir tür olması nedeniyle mümkündür.
Optimum büyüme sıcaklığının 35-37 ºC ve pH aralığının 8,5-11,0 gibi yüksek değerlerde
olması, ticari anlamda büyük ölçeklerde üretim için büyük avantaj sağlamaktadır. Bu nedenle
kültürün bakteriyel veya algal kontaminasyona uğrama riski oldukça düşüktür (Kılıç, 2008).
Mikroalg Kültür Sistemleri
Mikroalg üretiminde kullanılan sistemler genel olarak, açık ve kapalı sistemler olarak
sınıflandırılabilir. Açık sistemlere, çok farklı amaçlar için üretilmiş olan konteynır, yapay
havuzlar ve doğal sular örnek olarak verilebilir. Teknik kompleksliği bakımından, yaygın
olarak kullanılan kanal tipi havuzlarda açık sistem olarak düşünülmektedir. Mikroalg
kültüründe kapalı sistemlerden en yaygın olarak kullanılanı ise, kapalı fotobiyoreaktörlerdir.
Bir sistem seçimi yapılırken dikkat edilmesi gerekli noktalardan biri, alg kültürlerinin hangi
alg üretim sisteminde daha verimli olacağının tespit edilmiş olmasıdır. Algal üretim için
belirli bir sistemin seçimini etkileyen faktörler ise; bölgenin iklim şartları, toprak ve suyun
maliyetleri, alglerin çevresel istekleridir. Bu sistemlerin birbirlerine göre avantajları ve
dezavantajları Tablo 42’ de verilmektedir (Naz ve Gökçek, 2004).
Tablo 42.. Açık ve Kapalı sistemlerin birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları
Parametreler Açık Havuzlar Kapalı Sistemler
Kontaminasyon riski Aşırı yüksek Düşük
Alan ihtiyacı Yüksek Düşük
Su kayıpları Aşırı yüksek Hemen hemen yok
CO2 kayıpları Yüksek Hemen hemen yok
Kültüre edilen türlerin çeşitliliği Birkaç alg türüyle sınırlıdır. Yüksektir. Hemen hemen tüm
mikroalg türleri kültüre edilebilir.
Standardizasyon Mümkün değil Mümkündür
Hava şartlarına bağımlılık Yağış sırasında tam olarak üretim
mümkün değil
Kapalı sistemler aynı zamanda kötü
hava şartlarında da üretime
müsaade ettiği için önemli değildir.
Üretim sırasındaki biyomas
konsantrasyonu
Düşüktür. 0,1-0,2 g/l Yüksektir. 2-8 g/l
Muamele proseslerinin randımanı Düşüktür. Düşük
konsantrasyonlardan dolayı büyük
hacimler akar.
Yüksektir. Yüksek
konsantrasyonlardan dolayı küçük
hacimler akar.
Spirulina’nın ticari üretimi çoğunlukla özel açık havuzlarda yapılmaktadır. Açık kültür
sistemlerinin iki önemli avantajı, sermaye yatırımının az olması ve güneş enerjisinin serbest
enerji kaynağı olarak kullanılabilmesidir. Bu sistemlerde basit alg üretim metotları
kullanılmakta ve seçilmiş ortamlarda alg türlerinin büyümesi amaçlanmaktadır. Bununla
birlikte, elde edilen verimlilik teorikteki maksimumdan uzaktır.
Doğal ışığın yanı sıra, ticari olarak üretilen çoğu mikroalg optimum büyüme için yüksek
sıcaklığa ihtiyaç duyar, bu yüzden yetiştirilmeleri tropikal ve subtropikal bölgelerle kısıtlıdır.
134
Diğer alanlarda ise mikroalg üretimi yaz aylarında gerçekleştirilebilir. Spirulina için optimum
büyüme sıcaklığı 35oC civarındadır ve 18
oC’ın altında büyüme gerçekleşmez. Açık
havuzlarda üretilen Spirulina kültürlerinde haftalarca kontaminasyon olmadan kültürün
sağlığını koruyabilmek için sistemde 2 temel ilkeye uyulması gerekmektedir; Spirulina
kültürlerinin optimal sıcaklığı olan 35-37 ºC’ ye gündüz saatlerinde ulaşabilmesi ve havuz
derinliklerinin az olması (kültür derinliğinin 15 cm’nin altına düşmemesi) gerekmektedir.
Ayrıca Spirulina kültürlerinde verimli bir büyüme elde edebilmek için sistemde çok iyi bir
karışım olmalıdır (Yılmaz, 2006).
Bilim adamları, ani sıcaklık değişimlerini minimumda tutmak ve birim hacimden daha çok
ürün almak için fotobiyoreaktörleri oluşturmuşlardır. Fotobiyoreaktörlerde yapılan Spirulina
üretiminde ürün miktarı artmıştır. Fotobiyoreaktörlerdeki trasparan borular ile güneş ışığı ve
sıcaklıktan daha fazla yararlanılmaktadır. Besleyici tuzların ortama düzenli olarak verilmesi
ile yüksek büyüme hızına ulaşılmaktadır. Genellikle iki tip fotobiyoreaktör kullanılmaktadır.
Birincisi yere paralel silindirik saydam borulardan oluşur. İkincisi ise büyük hacimli saydam
silindirik modüler sistemlerdir (Vonshak, 1997).
Tubular fotobiyoreaktörlerin dış ortamla temasının sınırlı olması (düşük kontaminasyon riski),
yüksek bir yüzey/hacim oranına sahip olması (yüksek aydınlanma), yüksek biyomas
yoğunluğuna sahip olması (yüksek verimlilik ve düşük maliyet), sabah sıcaklığının hızla
optimum değerlere ulaşması, kültür parametrelerinin anında ve sürekli kontrolü (pH, O2, T,
hücre yoğunluğu), alandan tasarruf, iş gücünden tasarruf ve düşük işletim maliyeti
(aydınlatma, CO2, PE torba, kimyasal madde vb.) gibi avantajları bulunmaktadır. Özellikle,
dış ortam sıcaklığı gündüz vakti 3.0 ºC’ye kadar düşmesine rağmen, sistemdeki sıcaklık
kontrolü sayesinde kültür sıcaklığı 17.5 ile 18.0 ºC aralığında değişmektedir. Havuz ve PE
torba sistemlerinde yapılan alg üretiminde yüksek bir maliyet girdisi oluşturan CO2 sarfiyatı
tubular sistemde minimize edilebilmektedir. Bunun yanı sıra, tubular fotobiyoreaktörlerin ilk
kurulum maliyetinin yüksek olması, yaz döneminde yüksek sıcaklık düzeyine ulaşması
nedeniyle bir soğutma sisteminin gerekli olması, sistemde aşırı oksijen birikimi ve uzman
personel gereksinimi gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Fakat gerekli önlemlerin
alınmasıyla, belirtilen bu dezavantajların tamamının önüne geçilmesi mümkündür. Bu tip
sistemlerde özellikle yaz döneminde sıcaklık artışının önüne geçmek için genelde tüplerin
üzerine soğutulmuş su püskürtülmektedir. Böylece özellikle öğlen saatlerinde sıcaklığın
üretime zarar vermesi önlenir. Ayrıca, uzun vadede işgücü, kimyasal madde, CO2, PE torba
ve diğer unsurlarda yapılan tasarruflar sayesinde, tubular alg üretim sistemleri daha ekonomik
bir sistem haline dönüşecektir. Böylece deniz balıkları larval yetiştiriciliğinde önemli bir
maliyet girdisi oluşturan alg üretim maliyetleri düşürülecek ve alg üretimi bakımından ileri
teknolojiye geçilecektir (Gökpınar ve ark., 2007).
spirulina yığın üretim sistemi akış şeması
Mikroalg üretiminde güvenli, uygun bir üretim sisteminin seçilmesi gerekmektedir. Mikroalg
üretimi için önemli temel hususlar; ışık ya da güneş enerjisi, su, karbondioksit ve inorganik
zenginleştirici maddelerdir. Bu ihtiyaçlar temin edildiğinde alglerin yoğun miktarlarda üretimi
135
de mümkün olmaktadır (Kargın Yılmaz, 2006). Spirulina’nın tipik üretim sisteminin şematik
diyagramı Şekil 58’de gösterilmiştir.
Şekil 58. Spirulina üretim sisteminin şematik diyagramı (Shimamatsu, 2004).
Spirulina Kültür Ortamları
Tablo 43’de Spirulina gelişiminde yaygın olarak kullanılan Zarrouk ortamının içeriği
gösterilmiştir. İz elementler kültür suyunun kalitesine bağlı olarak ayarlanabilmektedir. Ortam
pH’sı CO2 kullanılarak 9,5-10,5 arasında tutulmaktadır (Shimamatsu, 2004).
136
Tablo 43. Spirulina Üretiminde Kullanılan Zarrouk Ortamı
Ortam-Solusyon Madde Miktar
Kısım 1
NaHCO3 18.6 g
Na2CO3 8.06 g
K2HPO4 1.00 g
Distile su 500.0 ml
Kısım 2
NaNO3 5.00 g
K2SO4 2.00 g
NaCI 2.00 g
MgSO4.7H2O 0.40 g
CaCI2.2H2O 0.02 g
FeSO4.7H2O 0.02 g
EDTANa2 0.16 g
Mikro Element Solüsyonu 10.0 ml
Vitamin Solüsyonu 5.00 ml
Distile su 500.0 ml
Mikroelement Solusyonu
ZnSO4.7H2O 0.001 g
MnSO4.7H2O 0.002 g
H3BO3 0.01 g
Na2MoO4.2H2O 0.001 g
Co(NO3)2.6H2O 0.001 g
CuSO4.5H2O 0.00005 g
FeSO4.7H2O 0.7 g
EDTANa2 0. 8 g
Distile su 1.0 L
Sonuç
Tuzlu göller değerli doğal kaynaklardır. Kimya endüstrisi, tarım, metalürji endüstrisi ve tıp
için önemli hammaddelerin büyük miktarları tuzlu göllerden alınmaktadır. Ekonomik ve
bilimsel değere sahip Artemia, Spirulina gibi biyolojik kaynaklar önemli miktarlarda tuzlu
göllerde bulunmaktadır (Mianping, 2001). Spirulina %70 oranında protein ve magnezyum,
çinko, Vitamin A gibi esansiyel nutrientleri içerir. İnsan ve hayvanlarda gıda eksikliği
problemlerine çözüm olabilir. Üretim maliyeti Spirulina’nın pek çok amaç için kullanımını
sınırlamaktadır. Maliyeti oluşturan nedenlerden biri besin elementleri girdisidir. Kendirli ve
ark. (2011) Spirulina kültürlerinde besin elementlerinin farklı oranlarda kullanımının kuru
madde ve protein düzeyine etkisini araştırmışlardır. Yürütülen çalışmada, S. platensis
kültürlerinde karbonat %25, %50, %75 ve %100, karbonat ve mikroelementler %25, %50 ve
%75 oranında eksik uygulanmıştır. Kontrol grubunun %59.3 protein içeriği ile %25 karbonat
eksiltilen kültürlerin %58.2 protein oranı birbirine yakın bulunmuştur. Yılmaz (2006) farklı
topraklar kullanılarak doğal ve ucuz yollardan Spirulina’nın gelişimi arttırmanın yolları
araştırmıştır. Spirulina endüstriyel üreticiler tarafından geleneksel olarak kullanılan Zarrouk
besi ortamında yetiştirilmektedir. Klasik büyüme koşullarına ek olarak, sürekli ışık kaynağı
altında, Kuzey Afrika, İran ve Ankara topraklarından hazırlanan ek besin ortamları
reaktörlerde kullanılmıştır. % 60 Sahra ve % 40 Zarrouk karışımından oluşan çözeltide
bulunan kesikli reaktörde en yüksek verim elde edilmiştir. Benzer büyüme saf Zarrouk
çözeltisininden sonra % 60 Zabol ve % 40 Zarrouk çözeltisi ile hazırlanan reaktörde elde
edilmiştir. Sonuç olarak, Zarrouk çözeltisine Sahra tozu çözeltisinin eklenmesiyle üretim
137
oranı artmıştır. Sonuçlar, Spirulina üretiminde alternatif doğal büyüme ortamlarının
kullanılabileceğini göstermektedir (Yılmaz, 2006). Ayrıca, bazı araştırmacılar besi
elementlerini azaltmak için tuzlu göl suyunda araştırmalar yapmıştır. Kebede (1997) Chitu
Gölü’nden (Etyopya) izole ettiği Spirulina platensis üzerine tuzluluğun etkisini ve gelişim
parametrelerini incelemiştir. Bu kapsamda, kültür ortamına NaHCO3, NaCl ve Na2SO4
ekleyerek 13-88 mg/L aralığında tuzluluğu test etmiştir.
Maksimum gelişim oranını, NaHCO3 ilavesinde belirlemiş ve bunu NaCl ve Na2SO4 ilavesi
izlediğini ve ayrıca türlerin NaHCO3 tuzluluğuna geniş tolerans gösterdiğini bildirmiştir.
Keskinkan ve ark. (2012) Van Göl suyunda Spirulina platensis’in gelişimi ve sertliğin
uzaklaştırılmasını araştırmışlardır. % 0,1-100 göl suyu yüzdeliğinde ve 8.7-10.43 pH
aralığında S. platensis’i kültüre etmişler. En yüksek biyomas yoğunluğunu %100 Van göl
suyu kullanılan deneme grubunda belirlemişler ve Spirulina’nın uzun dönemli yetiştiriciliği
için, göl suyunun uygun olduğunu bildirmişlerdir. Ekonomik kültür ortamı olarak, Van göl
suyunun yaygın olarak kullanılan “ticari Spirulina ortamına” alternatif olabileceğini
belirtmişlerdir.
Günümüze kadar Burdur Göl’ü suyunda Spirulina ya da ticari olarak üretimi yapılan başka
alg türünün üretim koşullarının araştırılmasına yönelik çalışma bulunmamaktadır. Aşağıdaki
şekilde görüldüğü üzere, Burdur Gölü çevresinde sığ alanlar bulunmaktadır. Bu sığ kısımlar
düz alanlar şeklinde olup, gerek açık gerekse kapalı sistemlerde alg üretimine oldukça uygun
alanlardır. Öncelikle laboratuar koşulları altında türün kültür gereksinimlerinin belirlenmesi,
daha sonra yığın üretiminin yapılması önerilmektedir. Mevcut bilgilere göre; kapalı tubular
sistemler, biyomas üretimini arttırabilirler ve ayrıca maliyeti bu artışa bağlı olarak
indirgeyebilirler. Bu tür sistemler, yüksek bir başlangıç maliyetiyle karşımıza çıkabilirler.
Ancak, bu sistemler yüksek verimlilik ve otamasyon işlemiyle, geleneksel sistemlere göre eşit
ve hatta daha üstün verim sağlayabilirler. Günümüzde tüm araştırmalar, bu teknolojinin
başlangıç yatırım maliyetlerini daha düşük bir seviyeye çekmeye yönelmiştir.
Son yıllarda ticari mikroalglerin üretiminde yeni türler ve bu türlerin ticari üretimini temin
edecek kapalı fotobiyoreaktörlerin farklı tasarımları önemli gelişme göstermiştir. Kapalı
sistemler içerisinde bulunan tübüler fotobiyoreaktörler, değişik şekillerde, farklı büyüklük ve
uzunluktaki şeffaf borulardan veya hortumlardan meydana gelmektedir. Bu tip
biyoreaktörlerde, uygun tüp çapı 2 – 4 cm arasıdır. Haemetococcus ve Phaeodactylum gibi
ticari anlamda kullanılan fakat seçici ortam koşullarına sahip olmayan mikroalg türlerinin
kapalı sistemlerde üretimi açısından uygun sistemlerdir. Düz panel reaktör ve tübüler
fotobiyoreaktör tasarımlarının temel ilkesi; kültüre edilen hücreler tarafından ışıktan daha
verimli yararlanılmasını sağlamaktır. Böylece, zararlı gazların birikimini kültür
sistemlerinden uzaklaştıran uygun bir karıştırma ve hücrelerin ışıktan daha verimli
yararlanmasını sağlayarak, daha yüksek biyomas yoğunluklarına ulaşmak mümkün
olmaktadır. Bu sistemler sürekli üretimde çalışmaya uygundur. Sürekli maksimum
yoğunlukta alg üretimi ve büyüme ortam koşullarının etkin kullanımına bağlı olarak, üretimi
önceden tayin etme şansını sağlar. Böylece toplam maliyet düşer ve daha küçük alanlara
ihtiyaç duyulur.
Burdur Gölü’nün bazı bölümleri bu sistemlerin kurulumuna uygun olup, ekonomik değere
sahip çeşitli mikroalg türlerinin üretiminde etkin olarak kullanılması mümkündür.
138
Kaynakça:
Gökpınar, Ş., Göksan, T., Cirik, S., Özbaş, B., 2007. Nannochloropsis sp.
(Eustigmatophyta)’nin Kış Döneminde Tubular Fotobiyoreaktörde Büyüme Özelliği. E.U.
Journal of Fisheries & Aquatic Sciences 24 (3-4): 233–237.
Kargın Yılmaz, H., (2006). Mikroalg Üretimi İçin Fotobiyoreaktör Tasarımları. E.U. Journal
of Fisheries & Aquatic Sciences 23 (1/2): 327-332.
Kebede, E., 1997. Response of Spirulina platensis (= Arthrospira fusiformis) from Lake
Chitu, Ethiopia, to salinity stress from sodium salts. Journal of Applied Phycology 9: 551–
558.
Kendirli, K., Işık, O., Uslu, L., Mutlu, Y., 2011. Spirulina Kültürlerinde Besin Elementlerinin
Farklı Oranlarda Kullanımının Kuru Madde ve Protein Düzeyine Etkisi. 16. Ulusal Su
Ürünleri Sempozyumu Bildiri Özetleri Kitabı. 25-27 Ekim 2011 Akdeniz Üniversitesi Su
Ürünleri Fakültesi, sayfa 32, Antalya.
Keskinkan, O., Işık, O., Yılmaz, T., Balcı, B., Uslu, L., Ersu, Ç. B., 2012. Simultaneous
Growth of Spirulina platensis and Removal of Hardness in Van Lake Water. Clean – Soil,
Air, Water 2012, 40 (1) 34–38.
Kılıç, C., 2008. Spirulina platensis’in Çanakkale Koşullarında Havuzlarda Üretimi ve
Biyokimyasal Yapısında Meydana Gelen Değişimler. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü Su Ürünleri Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 49 sayfa, Çanakkale.
Mianping, Z., 2001. On salinology. Hydrobiologia 466: 339–347.
Naz, M., Gökçek, K. (2004). Fotobiyoreaktörler: Fototropik Mikroorganizmalar için
Alternatif Üretim Sistemleri. Ulusal Su Günleri, 6-8 Ekim 2004, İzmir
Raja, R., Heimaiswarya, R., Rengasamy, R., 2007. Exploitation of Dunaliella for β-carotene
production. Appl. Microbiol. Biot. 74(3): 517-523.
Shimamatsu, H., 2004. Mass production of Spirulina, an edible microalga. Hydrobiologia
512: 39–44.
Vonshak, A., 1997. Spirulina platensis (Arthrospira): Physiology, Cellbiology and
Biotechnology, Taylor & Francis Ltd.
Yılmaz, G., 2006. Değişik Toprak Kökenli Doğal Besin Ortamlarının Spirulina Üretimine
Etkilerinin Kesikli Reaktörler Kullanılarak İncelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Çevre
Mühendisliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. 93 sayfa, Ankara.
Canli Yem Üretimi
Acı ve Tuzlu su özelliğindeki Burdur Gölü canlı yem üretimi için uygun bir kaynaktır.
Rotiferadan Brachionus plicatilis (Gülle ve diğ. 2010) bugün dünya genelinde başta deniz
balıkları yavru üretimi olmak üzere, her türlü balığın larval beslenmesinde yoğun olarak
kullanılan bir organizmadır. Burdur Gölü’nde su ürünleri sektöründe kullanılabilecek diğer
bir organizma, bir tür kalanoyit kopepot olan, göle endemik Arctodiaptomus burduricus
türüdür.
139
Rotifer (Brachionus plicatilis)
Burdur Gölü’nün suyu bu türün yetiştiriciliği için uygun olup, doğal olarak göl suyunda da
bulunmaktadır. Özellikle deniz balığı larvalarının beslenmesinde canlı yem kaynağı olarak
günümüzde yoğun olarak yetiştiriciliği yapılmakta ve kullanılmaktadır.
Kalanoid kopepot, Hasadı ve İşlenmesi
Kopepot hasadında özellikle ilkbahar ve yaz döneminde, plankton bezinden yapılmış çevirme
ağları kullanılır. Hasat yapılırken özel dizayn edilmiş tekneler kullanılmaktadır.
Dondurulmuş-Kurutulmuş ürünün hazırlanma işlemi yüksek vakum ve düşük sıcaklıkta
nemin % 80'inin üründen uzaklaştırılmasını içermektedir. Ürün % 5’den az nem ve 800
mikron boyutlarında erişkin bireylerinden oluşabilir. Dondurup-kurutma tekniği her ne kadar
pahalı bir işleme yöntemi olsa da, Astaxanthin ve çoklu doymamış yağ asitlerinin kaybını
azaltmaktadır. Ürün yeterli oranda antioksidan (Ethoxyquin) içermektedir ve vakum
paketleme tekniği sayesinde uzun süre bozulmadan -16 oC‘de muhafaza edilebilir.
Dondurulmuş-kurutulmuş kopepotlar, yetiştiricilikte direkt olarak larva yemi olarak
kullanılabildiği gibi yem katkı maddesi olarak da değerlendirilmektedir. Özellikle deniz balığı
larvalarının beslenmesinde kullanılan Artemia nauplii’nin besin içeriği ile mukayese
edildiğinde bazı parametereler bakımından oldukça üstün olduğu görülmektedir (Tablo 44).
Tablo 44. . Kalanoyit kopepot ile artemia nauplii’nin besin içeriklerinin karşılaştırılması
Parametreler Kalanoyit kopepot Artemia sp (nauplii)
Protein % 62 % 71
Yağ % 36 % 17
Kül % 3 % 5
Karbonhidrat % 3 % 3
Astaxanthene 3000 - 75 00 ppm 31 ppm
Canthaxanthene 15 ppm 102 ppm
18:3n3 (Linolenik asit) % 10.45 %
20:5n3 (EPA) %11.74 %
22:6n3(DHA) % 11.09 %
Enzim aktivitesi 30000 22500
Ortalama vücut uzunluğu 800 um 500 um
Eğer larvaya Artemia nauplii veriliyorsa dondurulmuş veya dondurulup-kurutulmuş kopepot
da kısmen verilebilir. Dondurulmuş kopepot’ların kullanılması için en uygun zaman karides
larvaları için gelişimin mysis safhasıdır. Bu safhada 3. günden 4. güne geçiş esnasında
fitoplankton ile beslemeden kopepot ile beslemeye geçilebilir. Geleneksel olarak bu noktada
zooplankton besin kaynağı olarak Artemia nauplii kullanılmaktadır. Atemia kistlerinin
maliyeti göz önünde bulundurulduğunda kopepot kurtulmuş olarak larval beslemede
rahatlıkla Artemianın yerine verilebilir. Bireyler büyütme havuzlarında olgunluğa eriştiği
esnada diyete eklenen kopepot vücut ağırlığının % 1,5'unu aşmayacak oranda eklenmesi
önerilmektedir.
Denizel soğuk su balıklarının larva kültürü oldukça önemlidir. Özellikle yağların,
biyopigmentlerin ve cezbedicileririn rolü göz ardı edilemez. Vücudun ihtiyaç duyduğu birçok
çoklu doymamış yağ asitleri (HUFA) vücut tarafından sentezlenemez ve besin ile alınmalıdır.
Kopepot ürünleri, soğuk su deniz balıklarına mümkün olan en yüksek derecelerdeki, uzun
zincir bulunduran "omega 3" HUFA sağlamaktadır. Kopepotlar aynı zamanda esansiyel
140
pigment olan Astaxanthene'i en yüksek konsantrasyonda içerir. % 60 protein ihtiva eden
kopepotlar büyüme ve yaşama oranını arttırdığından beslemede kullanılan zenginleştirilmiş
rotifer ve çok pahalı olan Artemia naupli yerine alternatif kaynak olabilirler.
Tatlısu balıklarının kültürü, denizel soğuksu balıklarının kültürüne oranla daha iyi
bilinmektedir. Tatlısu balıklarının diyetlerine eklenen kopepot ve türevlerinin sayesinde
büyüme ve yaşama oranı, üreme ve renklenmeyi olumlu yönde etkilemektedir.
Örneğin kanal yayın balığı yumurtalarından besin kesesi taşıyan yavrular çıkar ve besin
keselerini tüketinceye kadar 3 gün süresince dışarıdan besin almazlar. Besin keselerini
tüketmelerinin ardından beslenmek amacı ile su yüzeyine yükselirler. Su yüzeyine yükselen
yayın balığı larvaları için en uygun besin dondurulmuş zooplanktondur. Başlangıç için 400-
500 mikron boyutundaki kopepot uygundur. Yayın balığı larvaları zooplanktonu yüksek
oranda kullanırlar ve koyu bir renk kazanırlar. Bu koyu renklenme büyüme ve yaşama
oranlarının artışında etken olan esansiyel pigment ve HUFA birikiminin göstergesi olduğu
için önem taşımaktadır. Yayın balığı larvalarının beslenmesine 800-1200 mikron boyutundaki
dondurulmuş kopepot ile devam edilebilir. Fingerling safhası boyunca rasyonun % 10-15 'inin
kopepotdan oluşması besleme için yeterlidir.
Yumurtalarından yeni çıkmış ve besin keselerini tüketmiş olan Gökkuşağı alabalığı yavruları
kopepot ile beslendiklerinde iyi bir büyüme ve yaşama oranı elde edilmektedir. Besin kesesini
çekip, yüzmeye başlayan larvalar su yüzeyine yaklaşırlar ve bu dönemde kurutulmuş kopepot
ile beslenebilirler. Ballıklar 5 g ağırlığa ulaştıktan sonra 800-1200 mikron boyutunda
dondurulmuş ürün rasyonun % 15'ini oluşturacak şekilde kullanılır. Pelet yeme geçildikten
sonra kullanılacak pelet yemlerin ağırlıkça %15’i dondurulmuş kopepot veya %'1 ini kopepot
yağı oluşturabilir.
Akvaryum balıkçılığı endüstrisi son yıllarda inanılmaz bir gelişim göstermiştir. Ev
akvaryumları, Koi havuzları, Şehir akvaryumları, Su parkları gibi tatlısu, deniz ve acı su
canlılarının sergilenmesine olanak sağlamaktadır. Her türlü akvaryum balığının
beslenmesinde kopepot ve rotiferler canlı yem kaynağı olarak kullanılabilir.
Tropikal tatlısu balıkları süs balıkçılığının en önemli kısmını oluşturmakladır. Bu balıkların
günümüzde endüstriyel, ölçekteki balık çiftliklerinde yetiştiriciliği yapılmaktadır. Genellikle
platy, kılıçkuyruk, melek balığı, tetra, discus ve benzeri türlerin yetiştiriciliği tercih
edilmektedir.
Yukarıda belirtilen balıkların bir kısmı canlı doğururken diğer kısmı ise yumurtlarlar. Tüm bu
türlerin beslemesinde kopepot kullanımı başarıyı önemli oranda arttırmaktadır. Klasik
besleme rejiminde; ilk beslemede diyetin % 50’sini, jüvenil safhada diyetin %35'ini, ergin
dönemde büyütme ve bakım esnasında ise diyetin % 3 - 5'ini kopepot oluşturabilir.
Tropik deniz balıkları sonsuz renk yelpazesine sahip olan ve geniş tür çeşitliliği gösteren
balıklardır. Bu balıkların beslenmesinde kopepotların önemli yeri vardır.
Son yıllarda Koi (Cyprinus carpio var. Koi) ve Japon balığı (altın balık; Carasius carasius)
yetiştiriciliğinde artış yaşanmıştır. Bu balıklar sazan balıklarına (Cyprinids) dahil türlerdir. Bu
balıklar Asya kökenlidir ve kültürel olarak refahı temsil etmektedirler. Diyette kullanılan
kopepot canlı ve uzun süreli renklenme için ihtiyaç duyulan uygun miktardaki karotenoid'i
ihtiva etmektedir. Larva, jüvenil ve anaçlarda günlük diyetlerinin %25-35 oranında
kullanılması durumunda Renklenme, üreme, büyüme ve yaşama oranlarında artış
gözlenmektedir. Erginlerin yemlerine %2-4 oranında ilave edildiğinde renklenme ve yaşama
141
oranında başarı elde edilmektedir. Kopepot yağından %1,5 oranında yeme ilave edildiğinde
ise canlı renkler ve sağlıklı balıklar elde edilebilmektedir.
Burdur Gölü’ndeki Canlı Yem Kaynakları:
Arctodiaptomus burduricus’un Miktarı ve Canlı Yem Kaynağı Olarak Kullanılabilirliği
Burdur Gölü’nden elde edilen zooplakton biomasına ait kuru ve yaş ağırlık değerleri
verilmiştir (Tablo 45). En yüksek biyomas değerine mart ayında ulaşılmıştır. Kuru ağırlığın
yaş ağırlığa oranı yaklaşık % 19’dur. Zooplanktonun ortalama kuru ağırlığı 0,45; yaş ağırlığı
2,36 g/m3’dür. Arctodiaptomus burduricus’un biyomas değeri göldeki toplam zooplankton
biyomasının % 81’idir.
Toplam 150 km2 yüzey alanındaki Burdur Gölü’nde 20 m derinliği aşan bölgeler toplam
gölün 80 km2’lik kısmını oluşturur. A.burduricus bireylerinin genellikle 15-20 m arasındaki
yüksek yoğunlukları dikkate alındığında, bulundukları su hacminin 1,6 x 109
m3 olduğu
görülür. Türün yıllık ortalama yaş ağırlık biyomas değerinin 2,36 g/m3
olması nedeniyle ve
ayda bir kez bu miktarın hasadı durumunda, yalnızca bu türe ait olarak gölden elde edilecek
miktar yaklaşık olarak 2,36 g/m3 x 12 ay x (1,6 x 10
9) m
3 = 45,312 x 10
9 g = 45.312 ton/yıl’
dır. Kuru ağırlık değeri yaş ağırlığın % 19’u olarak belirlendiğinde, gölden bir yılda
sağlanabilecek kopepot kuru ağırlığı: 45.312x0,19=8.609 Ton/yıl olarak belirlenmiştir.
Tablo 45. Zooplankton biyomasının kuru ve yaş ağırlıkları (Turna ve diğ, 2005)
Aylar Kuru ağırlık (mg/3) Yaş ağırlık (g/m
3)
18.11.2003 0,31 1,64
26.02.2004 0,16 0,83
25.03.2004 1,51 7,95
06.05.2004 0,37 1,93
03.06.2004 0,33 1,72
02.07.2004 0,40 2,09
29.07.2004 0,62 3,29
26.08.2004 0,25 1,30
16.09.2004 0,55 2,91
22.10.2004 0,28 1,48
30.11.2004 0,15 0,81
Ortalama 0,45 2,36
Bu kalanoid kopepot gölde yıl boyu bulunmaktadır. En yoğun bulunduğu su derinliği 15-20 m
arasıdır. Burdur Gölü’nde yıllık ortalama yoğunluğu 150.000-200.000 birey/m3’dür. Yaş
ağırlık olarak 2,36 g/m3’dür.Gölden elde edilebilecek makul hasat 5- 10 bin ton/yıl (yaş
ağırlık) veya yaklaşık 2.500-3.000 ton /yıl kuru ağırlık olacaktır. Bu da milyonlarca balık
yavrusu için nitelikli ve ucuz canlı yem kaynağı demektir.
Su piresi (Dafnia)
Akvaryum yetiştiriciliğinde en çok kullanılan canlı yemlerden bir tanesidir. Pek çok türleri
bulunmaktadır. Su pireleri genel olarak su birikintilerinde su sıcaklığının 10-20 °C arasında
olduğu ortamlarda bol olarak ürerler. Zira, arazi çalışmalarımız sırasında, göl civarındaki,
yağmur suyu birikintilerinde ve drenaj sularında çok yoğun su piresi gelişimi tespit edilmiştir.
Bu durum arazi yapısının zooplankton ve balık yatiştiriciliğine uygunluğunu göstermektedir.
Kan Kurdu (Chironomus Sineği larvaları)
142
Özellikle gölün sığ bölgelerinde düşük oksijen değerinin göstergesi olan Chironomus Sineği
larvaları (kan kurdu) çok yoğun bir gelişim göstermektedir. Burdur Gölü taban çamurundaki
organic madde yüksekliği ve çamurun fiziko-kimyasal özellikleri Chironomus sineği
larvalarının çok yoğun gelişimine olanak tanımaktadır.yapılan bilimsel çalışmalarda 10 kadar
Chironomus larvası tanımlanmıştır.
Her türlü tubifex ülkemizde genellikle kirli sulardan elde edildiğinden zararlı mikrop ve
bakteri taşımaları söz konusudur. Bu nedenle temiz su altında 2-3 gün süre tutulduktan sonra
kullanılması en uygun yoldur. Bu kurtlar 0.5-1 mm. kalınlık 1.5-4 cm. uzunlukta açık
kırmızısı renklidirler. Organik maddelerin bol olduğu Ilık lağım sularının aktığı yerlerde,
ortam koşulları uygun olur ise milyonlarca ürerler. Balıkların çoğunluğu bu kurdu severek
tüketirler. Büyük balıklara bütün olarak parçalanmadan verilirken, yavru balıklara ise
kıyılarak verilir. Kurutularak verilmesi de mümkündür.
Tarla Balıkçılığının Potansiyel Durumu
Balık yetiştiriciliği için en uygun alan, Yazıköy-Yarıköy-Kumluca bölgesidir. Bu bölgede
daha önceden özel bir işletme tarafından sazan balığı yetiştiriciliği uğraşları olmuş ancak bu
işletmenin mevcut durumuna göre hiçbir şekilde bilimsel ve ekonomik ilkelere uymadığı
gözlenmiş ve bu nedenle başarılı bir faaliyetinin olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca işletmecinin
buradaki üretim potansiyelini çok ciddiye almadığı da anlaşılmaktadır.
Bunula birlikte bu alanlarda yarı ve tam entansif olarak sazan balığı yetiştiriciliğinin
yapılabileceği, bu üretim teknikleri ile mevcut üretim desenlerinin dışında yörede belli
sayıdaki aileye istihdam olanakları yaratacağı ve ekonomik yapıya önemli katkı
sağlayabileceği kanısına varılmıştır. Bu üretimin gerçekleşebilmesi için aşağıdaki konulara
dikkat edilmesi yararlı olacaktır.
Öncelikle bilimsel verilere dayalı su, toprak, pazar ve diğer üretim konu ve faaliyetlerinin
araştırılması gereklidir.
Yalnız burada ön değerlendirme yapılacak olursa, sazan balığı yetiştiriciliği için su kalitesinin
önemli bir problem yaratmadığı gözlenmiştir. Bu yargı varmamızın temel bazı nedenleri ise
bu saha içerisindeki küçüklü-büyüklü toprak havuzların fito ve zooplankton açısından oldukça
zengin ve verimli olduğu, ayrıca arazi çalışmalarının yürütüldüğü süreç içerisinde sazan
balıkların doğal üreme mevsimi olması nedeniyle bu havuzlarda çok sayıda sazan larvaları
(belki onbinlerce larva) görülmüştür. Bu durum ortamın biyolojik verimliliği ve su kalitesinin
uygun olduğu konusunda bize önemli bir fikir de verdiği söylenebilir. Ancak bu bölgedeki
suyun kalitesinin sazan veya başka bir balık için uygun olup olmadığı konusunda gerekli
analizlerin yapılması, önerilecek yetiştiricilik çalışmalarında daha doğru kararlar verilmesine
olanak sağlayacaktır.
Toprak yapısı killi ve geçirimsiz bir özeliktedir. Burum balık yetiştiriciliği çalışmalarında
tesis inşaat maliyetinin azalmasına olanak sağlamaktadır. Yine bölgede meraya dayalı büyük
baş hayvan yetiştiriciliğinin yoğun şekilde yapılıyor olması ile arazinin bu hayvanların
dışkıları ile gübrelenmesi doğal yoldan olmaktadır. Ayrıca bölgede taban suyu seviyesinin
yüksek olması ve bazı küçük dereler aracılığı ile toprakların verimliliğinin bu şekilde arttığı,
mevcut havuzlardaki mikroskobik ve makroskobik canlıların varlığının bu durumu
desteklediği açıkça anlaşılmaktadır. Toprak yapısının yetiştiricilik açışından bir ön
143
değerlendirmesini yaptığımızda ise olumlu sonuçların alınabileceği kanısındayız. Ancak, bir
su ürünleri üretimi düşünülüyor ise mutlak olarak toprak analizinin yapılması gereklidir.
Omnivor olan sazan balığı yetiştiriciliğinin üretim maliyeti karnivor balıklara göre daha
düşük fiyata mala olmaktadır. Bununla birlikte göller bölgesinde sazan balığının satış fiyatı ve
tüketme alışkanlığının oldukça iyi sayılabilecek bir düzeyde olduğu da bilinmektedir.
Yapılacak üretim şekilleri ile gerek göl gerekse çevresindeki sulak alanların ekolojisi üzerine
tehdit edici düzeyde olmayacaktır.
Bu avantajları dışında sazan yetiştiriciliğinde aşırı miktarda sürekli akan bir su kaynağına da
gereksinim duymamaktadır. Sazan yetiştiriciliği genelde toprak havuzlarda yapılmaktadır, bu
havuzlarda yapılan yemleme sonucu balıklar tarafından gerek yenmeyen gerekse sindirim
arttığı dışkılar havuz toprağının önemli besin kaynaklarını oluşturmaktadır. Bu da suyun
mikroskobik ve makroskobik biyolojik verimliliğine önemli katkı sağlamaktadır. Yetiştiricilik
bakımından omnivor balıkların besin zincirleri karnivorlara göre daha kısa olması nedeniyle
daha çevreci türleridir.
Gölde doğrudan yetiştiricilik yerine, göl dışında tarla balıkçılığı şeklinde yetiştiricilik
uygulamalarının yapılması mümkündür. Tuzcul türlerin (kirmizi tilapia gibi türler)
yetiştiriciliği önemli bir potansiyele sahiptir. Göl çevresindeki tarımsal sulama sularının
değerlendirilmesi önemli bir konudur. Yasal prosedür çözümlendiği taktirde özellikle kuyu
sularının sulamada kullanılmadığı dönemlerde; birincil amaçli olarak balık yetiştiriciliğinde
(sazan, süs baliği yetiştiriciliği gibi) kullanildiktan sonra ikincil amaçlı sulamada kullanılması
Burdur için çok öenmli bir kazanç olacaktır. Zira aynı suyla hem balık yetiştiriciliği hem de
tarımsal sulama yapılabilecektir.
Burdur Gölü’nde Balıkçılık Denemeleri
1950’li yıllarda tilapia ve yılan balığı atılmış, ancak gölün kükürt seviyesinden kaynaklanan
özel durumdan dolayı başarı sağlanamamıştır (Akşiray, 1982). 1969 yılında Van Gölünden
getirilen İnci Kefali (Chalcalburnus tarichi) Burdur Gölü’ne aşılanmış, inci kefali göle uyum
sağlamasına karşın gölün özel durumundan dolayı başarı elde edilememiştir.
Karakent Köyü’nde yaşayan yaşlılar ile yaptığımız yüzyüze görüşmelerde, 60’lı yılların
sonunda inci kefalinin göle atılmasından sonra, bu balıkların 2-3 yıl boyunca, ilkbahar
aylarında karakent deresinin yukarı kesimlerine üreme göçü yapmak amacıyla tırmandıkları
ve buralarda köylülerin bu balıkları yakalayarak yedikleri ni belirtmişlerdir. Daha sonraki
yıllarda ise inci kefali bir daha görülememiştir. Buradan anlaşılacağı üzere, akarsu akışlarının
yavrulama ve yavru gelişimi için yetersiz olması veya atılan balıkların vatandaşlar tarafından
toplanması veya göl tabanından zararlı gaz yükselmelerin olması balıkların gölde popülasyon
oluşturamamış olmasının muhtemel nedenleri olarak sayılabilir.
Ilıksu Balıkları Yetiştiriciliği Avantajları
Toprak havuzların yapım masrafları azdır.
Her çeşit yemleri değerlendirir, yem giderleri düşüktür.
Yavru temini ve üretimi kolaydır.
Ilık, durgun ve bulanık sulardan fazla etkilenmez.
Hızlı büyür, kısa sürede pazarlanabilir.
Hastalıklara dayanıklıdırlar.
Ekonomik ek gelir sağlarlar.
Tarla Balıkçılığı Nedir?
144
Denizlerde, göl ve nehirlerde insan eli altında kontrollü olarak toprak havuzlarda veya bu
amaçla kullanılabilecek yerlerde yapılan balık yetiştiriciliğine tarla balıkçılığı denir. Tüm
tarımsal üretim dallarında olduğu gibi tarla balıkçılığı doğal koşullara (iklim, toprak yapısı, su
özellikleri v.b.) doğrudan bağımlıdır. Doğal koşullar yanında ele alınan balık türünün
biyolojik istekleri de dikkate alınarak, yetiştiriciliğin planlanması gerekmektedir.
Toprak havuzlarda balık yetiştiriciliği; gerek dünyada gerekse de Türkiye’de yetiştiriciliğin
başladığı ilk günden bu yana kullanılagelen bir yetiştiricilik tipidir. Zaman içerisinde ağ kafes
ve beton havuz gibi birim alanda daha çok stoklama yapılabilen üretim yöntemlerinin ön
plana çıkmasına karşın kafes veya beton havuz sistemlerinin uygun olmadığı alanlarda hala
toprak havuz yetiştiriciliği önemini korumaktadır.
Toprak havuz yetiştiriciliğinde öncelikli olarak;
Uygun ve yeterli su
Toprak havuz yapımı için uygun yer seçimi
Arazinin mülkiyet durumu
Toprak su geçirgenliği
Toprak analizine göre canlı yem üretim verimliliğinin bilinmesi gereklidir.
Yıllık üretim kapasitesi 29 ton olan bir işletme için 50-55 metre uzunluğunda, 10-15 metre
genişliğinde toplam 4 adet havuz gerekli olacaktır. Bu havuzlar, bir iş makinesinin en fazla 2
gün çalışması ile hazırlanabilmektedir. Toprak havuz yetiştiriciliği denize ve deniz
tuzluluğuna yakın ortamlarda yapılabildiği gibi denizden uzak acı su olarak tabir edilen ‰ 6-
9 arası tuzluluklarda veya tatlısu otamalarında da yapılabilir. Toprak havuz yetiştiriciliğinde
kullanılacak suyun özelliğine göre yetiştirilecek olan uygun türün seçimi belirlenir.
Yetiştiricililiği yapılacak türün yavru gereksinimi uygun kuluçkahane veya yavru üretim
merkezlerinden temin edilir. Toprak havuzlarda balık yetiştiriciliğini cazip kılan en önemli
noktalardan birisi balıkların beslenmesidir. Ekstansif veya yarı entansif yetiştiricilik olarak
yapılabilen tarla balıkçılığında balıklar ortamda doğal olarak bulunan besin maddeleri ile
beslenebilirken, ortamdaki organik madde durumuna göre dışarıdan da karma yemlerle de
besleme yapılabilmektedir. Bu durum yetiştiricilere özellikle yem giderleri açısından çok
büyük avantajlar getirmektedir. Özellikle doğal yada kısmen doğal olarak beslenen balıkların
gerek balık sağlığı gerekse pazarlamada doğala daha yakın (parlak ve canlı renklere sahip
balıklar) balık olması dolayısıyla kalitesi yüksek olmaktadır. Toprak havuzlarda balıkların
gösterdiği bu verimlilik ve kalite, zamanla bir üretim sisteminin de başlangıcını sağlamıştır.
Organik balık yetiştiriciliğinin temelini de oluşturan tarla balıkçılığı, hem üreticinin hem de
tüketicinin beklentilerine cevap verebilen bir yetiştiricilik tipidir.
Havuz toprak yapısının uygun olmaması nedeniyle balçığa dönüşmesi veya su sızdırma
oranının yüksek olması gelmektedir. Havuzlar hazırlanmış ve yetiştiricilik için kullanılmaya
kesin karar verilmişse, toprağın dibine ve yan duvarlarına basınç uygulayarak sıkıştırmak ve
havuz diplerini iri taneli yüksek yoğunluklu çakıl taşları ile doldurmak en mantıklı çözümdür.
Havuzlarda 80-100 metrelik uzunluklar ve 25-30 metrelik genişlikler yerine kontrolü daha
kolay, 35-40 metrelik uzunluklar ve 10-12 metrelik genişlikler ideal olarak belirlenmelidir.
Ekstansif yetiştiricilik için m2 ye 5-10 kg veya yarı entansif yetiştiricilik için m2 ye 10-12 kg
stoklama uygulanabilir.
Havuzların havalandırılması ve yabancı maddeler (aşırı bitkilenme) ile ilgili sorunlar
gelmektedir. Oksijenle ilgili sorunların büyük bir bölümü pedallı havalandırma makineleri ile
çözülmüş gibi görünse de tam anlamıyla başarılı olduğunun söylenmesi zordur. Buna karşılık
145
son yıllarda kullanılmaya başlayan sıvı oksijen destekleriyle balıkların özellikle oksijen
yetersizliğine bağlı stresleri giderilmiştir. Bu tip sistemlerin ilk yatırım giderleri pahalı
olmakla birlikte, birim alandaki stoklama yoğunluğunu arttırmaya yardımcı olmaları
nedeniyle kısa sürede kendilerini amorti ettiği görülmektedir.
Toprak havuzlarda karşılan bir diğer problem ise yavru balık seçimidir. Toprak havuzdaki
yavru balıkların ebeveynlerinin de sağlıklı ve güçlü bireyler olması, toprak havuzlardaki
yetiştiriciliğin en önemli faktörlerinden biridir.
Tarla balıkçılığı önerileri 1: Sazan İşletmesi (Yazköy/Burdur)
Burdur Gölü ve çevresinde yapılan arazi incelemelerinde göl yatağındaki su çekilmelerinden
dolayı tarıma elverişli olmayan arazilerin oluştuğu görülmüştür. Bu alanların bazı bölümleri
Ramsar sözleşmesi çerçevesinde koruma alanında bulunurken bazı bölgeler ise kapsam alanı
dışında tutulmuştur. Özellikle Yazıköy-Kumluca ve Yarıköy sınırları içerisinde gözüken göl
kıyı bölgesi Tarla balıkçılığı ve canlı yem üretimi (özellikle dafnia üretimi) açısından oldukça
uygun olduğu görülmüştür (Şekil 59).
Şekil 59. Yarıköy-Kumluca mevkisinde bulunan eski sazan havuzları
Bölge toprak yapısı ve su kalitesinin sazan, tilapia, süs balıklarından koi ve Japon balıkları
gibi balıkların yetiştiriciliğinin yapılmasına uygun olduğu görülmektedir (Tablo 46).
146
Tablo 46. Burdur merkeze bağlı bazı yerleşim yerlerindeki kuyu suyu su kalite değerleri.
Parametre Kumluca Yazıköy Yarıköy
Sıcaklık
pH 7,5-8,9 7,8-7,9 6,4-8,16
İletkenlik(ECx106
25 C)
340-1320 580-2350 470-1400
Na (meq/lt) 0,15-7,0 1,6-18 0,70-9,40
K(meq/lt) 0,0-0,04 0,02-0,06 0,00-0,15
Ca(meq/lt) 3,26-6,19 2,50-5,50 2,55-9,90
Mg(meq/lt)
Toplam(meq/lt) 3,40-13,20 5,80-23,06 6,70-14,00
CO3(meq/lt) 0,0-0,35 0,0 0
HCO3(meq/lt) 2,60-7,6 4,0-14,0 4,0-12,0
Cı(me/lt) 0,45-2,60 0,20-7,0 0,30-3,65
SO4(meq/lt) 0,30-2,60 0,30-7,0 0,30-5,40
Toplam(meq/lt) 3,40-13,20 5,70-23,50 4,80-16,14
SAR 0,11-4,06 1,10-14,0 0,50-7,65
Tuzluluk T2-T3 T2,T3,T4 T2,T3
Alkalilik A1 A1,A3 A1,A2
T2 (ORTA TUZLU SU): Tuzluluğa hassas bitkiler hariç bütün bitkilerin sulanmasında kullanılabilir.
T3 (YÜKSEK TUZLU SU): Tuza dayanıklı bitkilerin sulanmasında kullanılabilir. Drenajı tam olmayan
topraklarda kullanılmamalı.
T4 (ÇOK YÜKSEK TUZLU SU): Normal şartlarda sulamaya uygun değildir. Drenajı ve geçirgenliği çok iyi
olan topraklarda özel tuzluluk kontrol tedbirleri ile kullanılabilir.
A1(AZ SODYUMLU SU): Hemen bütün topraklarda sulama için kullanılabilir. Taş çekirdekli meyveler gibi
alkaliliğe karşı hassas olan bitkilerin etkilenmeleri mümkündür.
A2 (ORTA SODYUMLU SU): Bu sular kaba bünyeli geçirgenliği iyi olan, organik ( turbiyer ) topraklarda
kullanılabilir.
A3(YÜKSEK SODYUMLU SU): Çoğu topraklarda zararlı derecede bir alkalilik yaratır. İyi drenaj, fazla
yıkanma ve organik madde ilavesi gibi özel tedbirler ister.
Köyde bir üretici daha önceki yıllarda sazan üretimi ve yetiştiriciliği amacıyla burada sazan
havuzları kazdırıp, içerisine sazan yavruları koyarak yetiştiricilik denemesi yapmıştır. Bu
denemeden kısmen başarı sağlamış olmakla birlikte yetiştiricilik uygulamasının devamını
getirmemiş olması (İşletme yönetimi eksikliği) dolayısıyla havuzlar yıllar içerisinde atıl
durumda kaldığından verimli bir şekilde değerlendirilmekten uzak gözükmektedir. Tarla
balıkçılığı açısından bu toprak havuzlar önemli bir örnek oluşturmakta olup, organik balık
yetiştiriciliğinin önem kazanmaya başladığı son zamanlarda bu bölgenin organik balık
yetiştiriciliği açısından önemli bir potansiyel oluşturduğu görülmektedir. Detaylı bir tarla
balıkçılığı projesi ile bu alan pilot bölge olarak seçilip, bölge halkına alternatif bir tarım
üretim kaynağı tanıtılmış ve istihdam yaratılmış olacaktır. Tablo 47’de 50 ha’lık sazan havuz
alanının kullanımı verilmiştir.
147
Tablo 47. 3 yıllık yetiştirme periyodunda 50 ha’lık sazan havuz alanının kullanımı
Yetiştirme Yılı-Havuz Tipi Kullanılan Havuz Alanı (%) Toplam Alan
(%)
1. Yetiştirme Yılı
Üreme Havuzu 0.25 (0,125 ha)
13.00 (6,5 ha)
Ön Yavru (Larva) Büyütme H. 2.75 (1,375 ha)
Yavru Büyütme Havuzu 10.0 (5 ha)
2. Yetiştirme Yılı
Büyütme Havuzu 23.0 (11,5 ha)
26.0 (13 ha) Kışlatma Havuzu 3.0 (1,5 ha)
3. Yetiştirme Yılı
Besleme Havuzu 60.0 (30 ha)
61.00 (30,5 ha) Stok ve Pazarlama Havuzu 1.0 (0,5 ha)
Tarla Balıkçılığı 2: Tilapia Yetiştiriciliği
Tilapia, siprinid türlerinden sonra dünyada en çok yetiştiriciliği yapılan balık türüdür (FAO,
2011). Dünya genelinde yetiştiriciliği yapılan tilapia türlerinin %90’dan fazlasını Nil tilapiası
(O. niloticus), kalan %10’luk kısmını ise mavi tilapia (O. aureus), Mozambik tilapia (O.
Mossambicus) ve hibrit tilapia (O. niloticus x O. mossambicus ve O. niloticus x O. aureus)
türleri oluşturmaktadır.
Tilapia yetiştiriciliği dünyada yüzden fazla ülkede yapılmakta olup, 2009 yılında 2.700 bin
ton olarak gerçekleşmiştir (FAO, 2011). 2009 yılındaki tilapia üretimin 1.325 bin tonunu Çin
tek başına gerçekleştirmiştir (FAO, 2011). Tilapia yetiştiriciliği göllerde, akarsularda, tatlısu,
acısu ve deniz ortamlarında, üretim sistemleri açısından ise işletme şartlarına bağlı olarak
havuz, kafes, kanal, resirküle sistemlerde yapılabilmektedir. Tilapia yetiştiriciliğinde, 20
°C’nin altındaki su sıcaklığında balıklarda büyümenin durması, balıkların erken yaşta cinsi
olgunluğa ulaşması, dişi balıkların erkeklere göre yavaş büyümesi ve toprak havuzlarda
balıkların hasat işleminin zor olması başlıca karşılaşılan sorunlardır. Diğer taraftan erkek
bireylerin dişilere göre %30’a varan oranlarda daha yüksek canlı ağırlık kazancı ve kısa
sürede pazara ulaşmaları dolayısıyla ekonomik bir üretim gerçekleştirilebilmektedir (Özbiçer,
2004). Bu nedenle tilapia yetiştiriciliği yapılırken tek cinsiyete dayalı erkek bireyler tercih
edilmektedir.
Tilapia yetiştiriciliğinin yaygınlaşmasını sağlayan nedenler;
Bir yerden başka bir yere kolayca taşınabilmesi,
Ortam şartlarına hızlı adapte olması,
Hızlı bir büyüme performansına sahip olması,
Monokültür olarak yetiştirilebildiği gibi sazan, yayın, kefal balıkları ile polikültür
olarak yetiştirilebilmesi,
Yüksek su sıcaklıklarına ve tuzluluğa dayanabilmesi,
Çözünmüş oksijen, amonyak, nitrit ve pH parametrelerinde geniş aralıklara toleranslı
olması,
Kültür koşullarında üremesinin kolay olması,
Teknolojinin gelişmediği ortamlarda yetiştiriciliğinin yapılabilmesi
Yüksek stok yoğunluğuna toleranslı olması,
Hastalıklara karşı dirençli olması,
Yüksek et kalitesine sahip olması gibi nedenler sıralanabilir.
Ülkemizde tilapia yetiştiriciliği, su sıcaklığının 13 °C’nin altına düşmesi halinde yetiştiricilik
faaliyetlerinde sorunlar yaşandığından ticari olarak üretimi gerçekleşememiştir. Tilapiaların
148
yetiştiriciliği esas olarak tatlı sularda yapılırken değişik tuzluluk derecelerine gösterdikleri
toleransları sayesinde acı su ve deniz ortamlarında da yapılır hale gelmiştir. Tuzlu su
ortamlarında tilapia yetiştiriciliği, tatlı suda üretilmiş yavruların tuzlu su ortamına adapte
edilerek yetiştirilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Burdur Gölü’nün 4. Bölgesi toprak
havuzlarda bu türün yetiştiriciliğinin yapılabileceği bir bölge olup, bu bölgenin gerek su
gerekse toprak özelliğinin bu türün yetiştiriciliği için uygun olduğu görülmektedir.
Sonuç
Gölün çevresindeki verimsiz veya atıl durumdaki arazilerin su ürünleri yetiştiriciliği açısından
değerlendirilmesi amacıyla; Göl ve çevresinde iklim, su ve toprak özelliklerine uygun
türlerinin yetiştiriciliği yapılabilir.
Detaylı bir tarla balıkçılığı projesi ile Yazı Köyü pilot bölge olarak seçilip, bölge halkına
alternatif bir tarım üretim kaynağı olarak tarla balıkçılığı tanıtılarak istihdam yaratılabilir.
Kaynaklar
http://www. biosynthesis. couk/products.htm, 2.Agus.2004
http://www.addavita.demon.co.uk/howthe.htm,24.05.2005
Tomaselli, L, Giovannetti, L., Torzillo, G., 1993. Physiology of stres response in Spirulina,
Spirulina, Algae of Life. In: Doumenge, F.; Durand- Chastel, H. & Toulemont, A.
(eds). Spiruline Algue de Vie. Bulletin de L'Institut Océanographique, Monaco, n.12,
p. 65–75, 1993.
Tredici, M.r., 1999. Bioreactors, photo. In: Flickinger M. C., Drew S.w., (Eds) Encyclopedia
of bioprocess technology: fermentation, biocatalysis and bioseparation, vol 1. Wiley,
New York; 395-419.
Yılmaz, HK., 2006. Mikroalg Üretimi İçin Fotobiyoreaktör Tasarımları . E.U. Journal of
Fisheries & Aquatic Sciences, 2006 Cilt/Volume 23, Ek/Suppl. (1/2): 327-332
Dikel S., 2005. Kafes Balıkçılığı. Ç.Ü. Su Ürünleri Fak Yayınları: 18, Dikici Basımevi,
Adana, 216 ss.
Dikel S., 2006. Tuzlu Su Ortamlarında Tilapia Yetiştiriciliği. E.Ü. Su Ürünleri Dergisi,
23(1/2):199-204.
FAO 2010. Fisheries and Aquaculture Information and Statistics Service, 2010. Aquaculture
Production 2004-2010. Production 1950–2006. FISHSTAT Plus Raporu.
FAO 2011. Fishery and Aquaculture Statistics, 2009 Yearbook, Fisheries and Aquaculture
Department, Rome. http://www.fao.org/fishery/statistics/en
Globefish 2011. Global Farmed Tilapia Production. Global Aquaculture Advocate, 15 (1),
sayfa 9.
Özbiçer S., 2004. Tilapyaların Seyhan Baraj Gölünde Kafes Koşullarında Tek Cinsiyet
Yetiştiriciliği. Ç.Ü.Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.
149
Faal. 12. “Burdur Gölü çevresindeki sosyo-kültürel ve demoğrafik yapının gölün geleceği
açısından analizi”
Yürütücü: Doç. Dr. Kadir TEMURÇİN, Yrd. Doç. Dr. Yıldırım Atayeter, Yrd. Doç. Dr.
Mustafa YAKAR
Amacı: Göl çevresindeki toplumsal yapının göl ile ilişkisinin belirlenmesinde etkin
faktörlerin belirlenmesi
Gerekçesi: Göl havzasında habitatların sosyo-kültürel niteliği gölün geleceği açısından
önemlidir.
Açıklama: Bu faaliyet Burdur ili demografik kayıtları analiz edilerek değerlendirilecektir.
Burdur Gölü havzası oldukça uzun zamandan beri insanlar tarafından yerleşim alanı olarak
seçilmiştir. Göl yakınlarındaki en eski yerleşmelere örnek olarak Neolitik’te kurulmuş olan
Hacılar ve Kuruçay höyükleri verilebilir (Esin, 1979; Sevin, 2001, Yiğitbaşıoğlu ve Uğur,
2010). Burdur Gölü çevresinde çok sayıda yerleşme olmasına karşın bu yerleşmeler genellikle
göl kıyısında değil daha iç kesimlerde kurulmuşlardır. Çünkü gölün ekonomik bir önemi
yoktur.
Havzadaki en eski yerleşme Neolitik döneme ait Hacılar Höyüğü’dür. Burdur il merkezine 24
km uzaklıkta Hacılar Köyü içinde bulunan ve günümüzden 9000 yıl öncesine tarihlenen
Hacılar Höyüğü’nde 1957-1960 yıllarında kazı yapan Mellaart önemli arkeolojik buluntular
ortaya çıkarmıştır. Burdur Gölü’nün günümüzden daha yüksek olduğu bir dönemde kıyıya
yakın bir alanda kurulan Hacılar’da Geç Neolitik-Erken Kalkolitik döneminde yerleşme
olmuştur. Burası göçebelikten yerleşik hayata geçilmesi ve tarımın başlaması ile hayvanların
evcilleştirilmesine karşılık gelen dönemde kurulmuştur. Hacılar’ın 7 km doğusunda ve
Burdur’a 17 km uzaklıkta diğer önemli Neolitik yerleşim olan Kuruçay Höyüğü
bulunmaktadır. Birbiri ile aynı yastaki höyükler Neolitik sonlarında bu yörede yoğun bir
yerleşme olduğunu göstermektedir (Esin, 1979, Yiğitbaşıoğlu ve Uğur, 2010).
Burdur Havzası Arzava Krallığı’ndan sonra Hititler, Lidyalılar, Pers ve Makedonya
Krallıkları ardından Roma ve Bizans İmparatorlukları sınırları içerisinde yer almıştır. 1071
yılındaki Malazgirt savasından sonra Türkmen aşiretlerinin yerleştiği yörede Selçuklular ve
sonrasında ise Hamitoğulları Beyliği sınırları içerisinde yer almıştır. 1391 yılında ise Burdur
çevresi Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Cumhuriyet’in kurulmasından hemen sonra
havzanın en büyük yerleşmesi olan Burdur, 1923 yılında il olmuştur (Uzunçarşılı, 1988;
Lloyd, 1997; Yiğitbaşıoğlu ve Uğur, 2010).
Burdur Gölü Havzası'nda 1 il merkezi (Burdur), 4 ilçe merkezi, 6 belde ve 74 de köy
statüsüne sahip yerleşme yer almaktadır. Bu yerleşmelerin çoğu idari açıdan Burdur iline
bağlı durumda olmasına karşın havza içerisinde Isparta iline bağlı yerleşim birimleri de
vardır. Havza'da, Burdur ili sınırları içerisinde; Ağlasun ilçesine bağlı 1, Burdur-Merkez
ilçeye bağlı 44, Karamanlı ilçesine bağlı 8, Kemer ilçesine bağlı 7, Tefenni ilçesine bağlı 9,
Yeşilova ilçesi’ne bağlı 4, Isparta ili sınırları içerisinde; Gönen ilçesine bağlı 3, Isparta-
Merkez ilçeye bağlı 1, Keçiborlu ilçesine bağlı 8 yerleşme olmak üzere toplam 85 yerleşme
birimi bulunmaktadır (Tablo 46). İdari açıdan Burdur Havzası’nın tamamına yakını Burdur il
150
sınırları içinde kalmakta, Isparta il sınırları içinde kalan kısmın ise havza üzerindeki etkisi
kısıtlıdır.
Yeryüzünde coğrafi bölgelerin farklı görünümler kazanmasına sebep olan elemanların başında
insan toplulukları gelmektedir. Her şeyden önce bir mekân ve ilişkiler bilimi olarak kabul
edilmesi gereken coğrafyanın temelinde insan toplulukları ile doğal çevre arasındaki ilişkiler
yatmaktadır. Nüfusu konu alan nüfus coğrafyası, nüfus olaylarının nedenlerini, genel
özelliklerini ve beklenen sonuçlarını üzerinde yaşanılan mekân ile ilişkilerini açıklayarak
incelemektedir (Tümertekin, 1994). Başka ifadeyle; “nüfus, sınırları belli bir alanda (bir
kıtada, bir ülkede, bir bölgede veya bir idari ünitede), belirli bir anda yaşayan insan
topluluğuna denilmektedir” (Özgür, 1998).
Köy ve şehir ayrımında çok çeşitli kriterler (nüfus, fonksiyon...) kullanılmaktadır. Köy,
"Belirli bir idari sınırı bulunan ve bu sınırlar içerisinde yer alan sürekli ve dönemlik kır
yerleşmeleriyle ekonomik faaliyet sahalarından oluşan, nüfusu 2000'den az, çoğunlukla tarım-
hayvancılık faaliyetlerinin egemen olduğu ve seçilerek görev başına gelen muhtar ve ihtiyar
heyetinin yönettiği en küçük idari alanlardır", Şehir ise “Bünyesinde barındırdığı insanların
hemen hemen bütün ihtiyaçlarını başka yerleşmelere muhtaç olmadan yerinde
karşılayabilecek fonksiyonlara haiz olan, alt ve üst yapı bakımından fazlaca eksiği olmayan,
20.000’in üzerinde nüfusu bulunan belediye örgütlü yerleşmeler” (Özçağlar, 1997) olarak
belirtilebilir. Bu araştırmada istatistiklerde bütünlük sağlanması amacıyla köy ve şehir ayrımı;
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun belirlediği üzere, il ve ilçe merkezlerinin nüfusu şehir
nüfusu, diğer yerleşmelerin nüfusu ise kır nüfusu olarak kabul edilmesi nedeniyle, Burdur
Gölü Havzası'nda Burdur il merkezi ve diğer ilçe merkezleri şehir, diğer yerleşme birimleri de
köy statüsünde değerlendirilmiştir.
Burdur Gölü Havzası'nda bulunan en büyük yerleşme, Burdur şehridir. Burdur Gölü’nün doğu
kıyısında kurulmuş olan Burdur şehrinin 2011 yılı nüfusu, 70326'dır. Havzada yer alan diğer
büyük yerleşme birimleri 6961 nüfusuyla Keçiborlu, 5469 nüfusuyla Karamanlı, 4770
nüfusuyla Tefenni ve 1903 nüfusla da Kemer ilçe merkezleridir. Nüfusun 1000'in üzerinde
olan diğer yerleşmeler ise Kılıç, Senir, Büğdüz, Kozluca, Askeriye, Çatağıl, Gökçebağ,
Halıcılar ve Kayaaltı'dır. Bunlardan Kılıç, Senir, Büğdüz ve Kozluca belde durumundadır
(Tablo 48).
Türkiye İstatistik Kurumu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2011 yılı verilerine göre
Burdur Gölü Havzası'nda, 89429'u şehirlerde ve 38487'i köylerde olmak üzere toplamda
127916 kişi bulunmaktadır. Bu nüfusun %69.9'u şehirlerde, %30.1'i belde ve köylerde
yaşamaktadır. Yine toplam nüfusun 63222'si erkek, 64694'ü kadınlardan oluşmaktadır. Kadın
nüfusa göre erkek nüfusun daha fazlası şehirsel alanlarda yer almaktadır (Erkek: %70.5,
Kadın: %69.4) (Tablo 49). Bu ise kırdan kente göçün erkek nüfus bazında daha fazla
yaşandığının bir göstergesidir.
151
Tablo 48. Burdur Gölü Havzası'nda İdari Bölünüşe Göre Nüfus (2011)
İl İLÇE Yerleşmenin Adı İdari
Statüsü
Toplam
Nüfus
Erkek
Nüfus
Kadın
Nüfus
Burdur Ağlasun Dereköy Köy 302 153 149
Burdur Burdur-Merkez Burdur-Merkez İl Merkezi 70326 35054 35272
Burdur Burdur-Merkez Büğdüz Belde 1650 824 826
Burdur Burdur-Merkez Kozluca Belde 1438 701 737
Burdur Burdur-Merkez A.Müslimler Köy 218 110 108
Burdur Burdur-Merkez Akkaya Köy 416 200 216
Burdur Burdur-Merkez Askeriye Köy 1579 739 840
Burdur Burdur-Merkez Aziziye Köy 675 325 350
Burdur Burdur-Merkez Bereket Köy 161 81 80
Burdur Burdur-Merkez Beşkavak Köy 136 67 69
Burdur Burdur-Merkez Boğaziçi Köy 143 76 67
Burdur Burdur-Merkez Bozlar Köy 109 52 57
Burdur Burdur-Merkez Cinbilli Köy 113 53 60
Burdur Burdur-Merkez Çallıca Köy 673 332 341
Burdur Burdur-Merkez Çatağıl Köy 1136 551 585
Burdur Burdur-Merkez Çendik Köy 378 188 190
Burdur Burdur-Merkez Çine Köy 503 264 239
Burdur Burdur-Merkez Düğer Köy 713 332 381
Burdur Burdur-Merkez Erikli Köy 61 33 28
Burdur Burdur-Merkez Gökçebağ Köy 1311 641 670
Burdur Burdur-Merkez Günalan Köy 323 168 155
Burdur Burdur-Merkez Güneyyayla Köy 319 159 160
Burdur Burdur-Merkez Hacılar Köy 469 225 244
Burdur Burdur-Merkez Halıcılar Köy 1591 755 836
Burdur Burdur-Merkez İğdeli Köy 197 93 104
Burdur Burdur-Merkez İlyasköy Köy 749 363 386
Burdur Burdur-Merkez Kapaklı Köy 84 40 44
Burdur Burdur-Merkez Karacaören Köy 56 31 25
Burdur Burdur-Merkez Karaçal Köy 298 136 162
Burdur Burdur-Merkez Karakent Köy 301 148 153
Burdur Burdur-Merkez Kavacık Köy 210 100 110
Burdur Burdur-Merkez Kayaaltı Köy 1014 479 535
Burdur Burdur-Merkez Kökez Köy 164 83 81
Burdur Burdur-Merkez Kumluca Köy 130 63 67
Burdur Burdur-Merkez Kuruçay Köy 263 128 135
Burdur Burdur-Merkez Sarıova Köy 47 27 20
Burdur Burdur-Merkez Soğanlı Köy 149 74 75
Burdur Burdur-Merkez Suludere Köy 415 202 213
Burdur Burdur-Merkez Taşkapı Köy 833 404 429
Burdur Burdur-Merkez Yakaköy Köy 496 244 252
Burdur Burdur-Merkez Yarıköy Köy 479 221 258
Burdur Burdur-Merkez Yassıgüme Köy 586 281 305
Burdur Burdur-Merkez Yaylabeli Köy 224 106 118
Burdur Burdur-Merkez Yazıköy Köy 660 335 325
Burdur Burdur-Merkez Yeşildağ Köy 89 42 47
Burdur Karamanlı Karamanlı-Merkez İlçe Merkezi 5469 2674 2795
Burdur Karamanlı Bademli Köy 491 237 254
Burdur Karamanlı Kağılcık Köy 588 273 315
Burdur Karamanlı Kayalıköy Köy 92 43 49
Burdur Karamanlı Kılavuzlar Köy 453 220 233
Burdur Karamanlı Kılcan Köy 156 69 87
Burdur Karamanlı Manca Köy 309 154 155
Burdur Karamanlı Mürseller Köy 335 153 182
Burdur Kemer Kemer-Merkez İlçe Merkezi 1903 960 943
Burdur Kemer Akçaören Köy 184 94 90
152
İl İLÇE Yerleşmenin Adı İdari
Statüsü
Toplam
Nüfus
Erkek
Nüfus
Kadın
Nüfus
Burdur Kemer Akören Köy 275 120 155
Burdur Kemer Belenli Köy 541 261 280
Burdur Kemer Elmacık Köy 317 154 163
Burdur Kemer Kayı Köy 180 79 101
Burdur Kemer Pınarbaşı Köy 141 68 73
Burdur Tefenni Tefenni-Merkez İlçe Merkezi 4770 2404 2366
Burdur Tefenni Hasanpaşa Belde 933 446 487
Burdur Tefenni Bayramlar Köy 476 224 252
Burdur Tefenni Çaylı Köy 232 119 113
Burdur Tefenni Ece Köy 128 59 69
Burdur Tefenni Sazak Köy 206 106 100
Burdur Tefenni Seydiler Köy 192 101 91
Burdur Tefenni Yaylaköy Köy 541 254 287
Burdur Tefenni Yuvalak Köy 96 51 45
Burdur Yeşilova Bayındır Köy 176 87 89
Burdur Yeşilova Bedirli Köy 639 310 329
Burdur Yeşilova Çaltepe Köy 525 253 272
Burdur Yeşilova Örencik Köy 156 76 80
Isparta Gönen Güneykent Belde 747 359 388
Isparta Gönen Gölbaşı Köy 613 294 319
Isparta Gönen Gümüşgün Köy 747 359 388
Isparta Isparta-Merkez Gelincik Köy 692 368 324
Isparta Keçiborlu Keçiborlu-Merkez İlçe Merkezi 6961 3461 3500
Isparta Keçiborlu Kılıç Belde 1656 812 844
Isparta Keçiborlu Senir Belde 2537 1229 1308
Isparta Keçiborlu Ardıçlı Köy 232 115 117
Isparta Keçiborlu Çukurören Köy 262 124 138
Isparta Keçiborlu Kuyucak Köy 263 123 140
Isparta Keçiborlu Saraycık Köy 462 221 241
Isparta Keçiborlu Yenitepe Köy 53 25 28
Havza Toplamı
132894 65659 67235
Kaynak: TÜİK, ADNKS 2011, Ankara.
Tablo 49. Burdur Gölü Havzası'nda Nüfus Durumu (2011)
Toplam Erkek Kadın
Şehir 89.429 44.553 35.272
% 69.9 70.5 69.4
Kır 38.487 18.669 19.818
% 30.1 29.5 30.6
Toplam 132.894 65.659 67.235 Kaynak: TÜİK, ADNKS 2011, Ankara.
Burdur Gölü Havzası'nda topografya, iklim ve hidrografya şartları ile ekonomik faaliyetler
yerleşme dağılışı üzerinde etkili olmaktadır. Yerleşmelerin %75’inden daha fazlası 1250 m ve
altında bulunan yükseltilerde kademelenmişlerdir. Yine yerleşmelerin %25'ine yakın bir kısmı
da 1000 m ve altında yer almaktadır. Geriye kalan yerleşmeler ise 1250 m ve üzerindeki
yükseltilerde bulunmaktadır. Burdur ili Akdeniz iklimi ile karasal iklimin geçiş alanı üzerinde
yer aldığı için yükseltinin fazla olduğu dağlık alanlarda iklim ve topografya yerleşmeleri
sınırlayabilmektedir. Özellikle 1500 m ve üzerideki kesimlerde yerleşmeler yok denecek
kadar azalmaktadır. Buna bağlı olarak havzada bulunan nüfusun %60'ından daha fazlası 1000
m ve altında %85'inden daha fazlası ise 1250 m ve altında bulunan yükselti kademelerinde yer
153
tutmuştur (Şekil 58-69). 2000 yılı istatistiki verilerine göre Burdur ilinde faal nüfusun %
60,1’i tarım, hayvancılık, ormancılık ve balıkçılıkla uğraşmaktadır.
Havza ekonomisi tarımsal faaliyetlere dayanmakta fakat makineli tarım havzada tarımsal
istihdamı daraltmaktadır. Bu ise nüfusun kırsal alanlardan şehirlere göçünü hızlandırmaktadır.
Burdur Gölü Havzası zorunlu nedenlere bağlı olarak (tayin, askerlik, eğitim) göç almakta
diğer taraftan nüfus, kırsal alanlardan gerek il içinde iş imkânı ve yaşama şartlarının daha iyi
olduğu Burdur şehrine, gerek ilçe merkezlerine, gerekse havza dışına Antalya, Denizli ve
Isparta başta olmak üzere göç etmektedir. Ancak Burdur Gölü Havzası'nda Burdur şehrinin
nüfusunun artmasında hizmet sektöründeki gelismeler etkili olmuştur. 2006 yılında açılan
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ve 58. Piyade Eğitim Alayı nüfusun artmasına neden olan
etkenlerdendir.
Ekonomik Özellikler
Çalışma sahası olarak tespit edilen Burdur Gölü Havzası, göl, gölet ve baraj yüzeyleri dahil
edilirse 332500 ha'lık alana sahiptir. Tarımsal faaliyetler açısından Burdur Gölü Havzası
geçmisten beri önemli bir havza olmustur (Tunçdilek,1951,1985). Bu alanın yaklaşık %25'i
tarım alanlarından meydana gelmektedir. Tarım alanlarının %25'inden daha fazlasını nadas
alanları meydana getirmektedir. Çünkü Burdur Gölü Havzası, Akdeniz iklimi ile karasal
iklimin geçiş alanı üzerinde yer aldığı için iklim ve ikim elamanlarından yağış azlığı bu
alanda etkili olan en önemli unsurdur. Bu nedenle de tarım alanlarının önemli bir bölümü
kuru tarım yapılan tarla alanlarından oluşmaktadır. Havzada ikili ve üçlü tarım yöntemleri bir
diğer ifade ile kurutarım yapılmaktadır.
Tarla alanlarının %50'den daha fazlası tahıl alanlarıyla kaplıdır. Buğday, arpa, çavdar ve mısır
en çok ekilen tarla ürünlerindendir. Bu ürünleri endüstri bitkilerinden şekerpancarı, anason,
haşhaş, gül, baklagillerden nohut, yem bitkilerinden yonca, korunga, yumru bitkilerden
patates, soğan öne çıkan ürünler arasındadır. Havzada, sebzecilik ve meyvecilik sulanan
alanların artmasıyla birlikte daha da önem kazanmıştır. Meyve alanları içerisinde üzüm
bağları öne çıkmaktadır. Özellikle yetiştirlen sofralık üzümler önemlidir. Elma, kiraz ve ceviz
üretimi yapılan diğer meyvelerdir. Ceviz ezmesi Burdur ve çevresi için ticari değer
oluşturmaktadır.
Tarım alanlarının %24'ü sulamalı tarıma açılmıştır. Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü'nün ve
İl Özel İdaresi'nin gerçekleştirdiği baraj ve göletlerin inşası ile hizmete açılan sulama
projeleriyle birlikte sulanan alanlar önceki yıllar itibariyle oldukça artmıştır. Artan sulanan
alan miktarı dönemler itibariyle sürekli göç veren nüfusun az da olsa tutunmasını sağlamıştır.
Sulamalı tarım alanlarında ticari değeri yüksek tarım ürünleri daha fazla elde edilir hale
gelmiştir. Bu projelerden Karaçal Barajı, Karataş Rezervuarı ve Karamanlı Göleti toplamda
13740 ha alanı sulama kapasitesine sahip üç önemli projedir. Diğer projelerle birlikte havzada
toplam16643 ha arazi sulamalı tarıma kavuşturulmuştur (Tablo 50).
156
Tablo 50 Burdur Gölü Havzası'nın yüzey suyu durumu ve tarımsal sulama alanı
Adı Alanı (ha) Sulama Alanı (ha)
Belenli Göleti 31,5 470
Tefenni Göleti 18,2 143
Karamanlı Göleti 170,0 3248
Bademli Göleti 67,5 507
Karataş Rezervuarı 490,0 5486
Gökçebağ Göleti 12,7 168
Askeriye Göleti 11,8 139
İğdeli Göleti 11,0 86
Kozluca Göleti 16,8 425
Kemer Göleti 8,6 54
Akpınar Göleti 16,6 230
Elmacık Göleti 26,4 351
Hasanpaşa Göleti 27,9 330
Hasanpaşa Hayv.Sul.Göleti 3,5 0
Kozluca Hayv.Sul.göleti 2,3 0
Karaçal Barajı 540,0 5006
Toplam Alan 1454,8 16643 Kaynak: DSİ. 18. Böl. Md. 2010.
Havzada daha öncede ifade edildiği üzere arazi kullanım açısından kuru tarım alanları
oldukça fazla yer tutmaktadır. Tefeni, Karamanlı, Burdur ve Keçiborlu ovaları başta olmak
üzere sulamaya açılmamış alanlarda nadaslı kuru tarım faaliyeti önem kazanmaktadır.
Gerçekleştirilen sulama projeleri ve bazı yeraltı sulamaları ile sulamaya açılan tarım alanları
bu ovaların tabanlarında yer tutmuş durumdadır. Sahada Tefenni ve Karamanlı ilçelerinin
batısında, Kemer ilçesinin kuzeydoğusu ve doğusunda, Burdur Gölü çevresinde gölün batı ve
doğusunda, Keçiborlu ilçesinin kuzeyindeki yükseltisi çevreye göre fazla olan dağlık ve
tepelik alanlarda ormanlık ve fundalık araziler yer tutmuştur. Burdur Gölü Havzası'nın önemli
bir bölümü de ekonomik anlamda hayvancılık faaliyetinin yapıldığı çayır ve mera sahalarıdır.
Havzanın hemen her tarafında özelikle mera alanları yoğunluk göstermektedir. Eğimin arttığı
alanlarda küçükbaş hayvancılık, düzlüklerde ise büyükbaş hayvancılık yapılmakta ve
hayvancılık özellikle süt üretimi üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle Burdur’da bu sütlerin
işlenmesi amacıyla süt fabrikaları kurulmuştur (Şekil 62).
Burdur Gölü Havzası’nda tarımsal faaliyetlerden sonra sanayi faaliyetleri önem
kazanmaktadır Havzadaki sanayi merkezleri baslıca iki noktada toplanmıstır. Bunlardan biri
Burdur sehri kuzeyinde bulunan Burdur Organize Sanayi Bölgesi ve diğeri Burdur Gölü'nün
kuzeydoğusunda yer alan Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi’dir. Ayrıca göün
kuzeydoğusunda 1998 yılında hizmete açınan Süleyman Demirel Devlet Hava Limanı yer
almaktadır. Bu organize sanayi bölgelerinde 50'den fazla büyük sanayi tesisi bulunmaktadır.
Sanayi tesislerinin en büyüğü günümüzde Burdur şehri içinde kalan Burdur Seker
Fabrikası’dır. Bir diğeri de özel sektöre ait büyük süt fabrikasıdır.
157
Şekil 62. Burdur Havzası arazi kullanım haritası. (Kaynak: Burdur, Isparta arazi varlığı (1994), Yiğitbaşıoğlu
ve Uğur, 2010)
Şehirde gelişen sanayi faaliyetleriyle beraber tüm bu gelişmeler şehrin fiziki yapısında
büyümeye neden olmaktadır. Nitekim daha önceleri gölden uzak bir alanda kurulan şehrin
göle doğru bir büyüme meydana gelmesiyle kıyıya yaklaştığı gözlenmektedir. Bu nedenle,
şehrin şekli daireselden yol boyu yerleşme özelliği olan ince uzun bir sekle doğru
dönüşmektedir. Havzada tarımla beraber artan sehirleşme kendisini evsel atıklar ve su
tüketiminin artması şeklinde göstermektedir. Bölgede yağışların sınırlı, havzanın da kapalı bir
158
havza olması nedeniyle zaten kırılgan olan çevresel denge daha da riske girmektedir
(Yiğitbaşıoğlu ve Uğur, 2010).
Burdur Gölü, ekolojik anlamda, dünya çapında bir öneme sahip olmakla beraber havzasındaki
arazi kullanım özelliklerinden kaynaklanan sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar iki baslık
altında ele alınabilir. Bunlardan birincisi kirliliktir. Önceki yıllarda başta Burdur olmak üzere
göl yakınındaki tüm yerleşme ve sanayi alanlarının atıkları hiçbir arıtma işlemine uğramadan
doğrudan göle verilmekteydi. Burdur kentinin atık sularını arıtmak amacıyla 2000 yılında
inşasına başlanan arıtma tesisi 2008 yılı sonunda tamamlanarak çalışmaya başlamıştır. Burdur
Organize Sanayi Bölgesi’nde arıtma tesisi bulunmamakta ve atıkları doğrudan göle
verilmektedir. Isparta Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi’nin arıtılmış suları
doğrudan havza alanına drene adilmektdir.
Okuma-yazma ve eğitim-öğrenim seviyesi yüksek bir il olan Burdur’da, çevre halkının göle
ilgisinin yüksek olduğu görülmektedir. Burdur Kent Merkezi ve Karakent Köyü'nde
yaşayanlar Burdur Gölü'ndeki canlılar ve Dikkuyruk ördekleri hakkında bilgi sahibidirler.
Özellikle göl suyundaki hızlı düşüş konusunda insanların, gölün geleceği açısından karamsar
oldukları ve bu durumdan birinci derecede baraj/göletleri sorumlu tuttukları görülmüştür.
Çevre halkının gölü yakından ilgilendiren en önemli etkinlikleri: kuruyan alanların tarıma
açılması, koruma alanları içerisinde hayvan otlatma istekleri ve yer altı suyu çekimi
konusundaki yasal engellerdir. Bu üç faaliyet halkın doğrudan göl ile olan başlıca
etkileşimleridir. Ayrıca bilinç düzeyi yüksek bazı vatandaşların; gölün kurumasıyla çevre
ikliminin değişeceği, rüzgar erozyonu, hastalık artışı ve ekonomik zararları olacağı konusunda
endişeleri de gözlemlenmiştir.
Burdur Gölü çevresinde ikame olan halk, yaşanan ekolojik dramın farkındadır ve çözümün bir
parçası olmak konusunda güçlü istekleri bulunmaktadır. Bu nedenle, gölün korunmasında
sosyo-ekonomik sistemlerin yani göl havzasında yaşayan tüm paydaşların etkileşim içinde
olduğu gözardı edilmemelidir. Havzadaki sosyal-ekonomik yapı tarım-hayvancılığa bağlı
olduğundan, havza yönetiminde bu durumun göz önünde bulundurulması gerekmektedir
Kaynaklar
Ardel, A., 1953, Göller Bölgesinde Morfolojik Müsahedeler, Burdur Depresyonu ve Çevresi. İstanbul
Üniversitesi Coğrafya Enstitü Dergisi, 2, 65-77, İstanbul.
DİE., 2003, 2000 Nüfus Sayımı (Türkiye Geneli): Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri. DİE Yay.,
Ankara.
DSİ, 2010, DSİ 18. Bölge Müdürlüğü verileri, IspartaEsin, U., 1979, İlk Üretimciliğe Geçis Evresinde
Anadolu ve Güneydoğu Avrupa I G.Ö. 10500-7000 yılları arası) Doğal Çevre Sorunu,
İst.Üniv. Ed. Fak. Yay. No: 2507, İstanbul.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 1994, Burdur Đli Arazi Varlığı. Köy Hizmetleri Genel Müd. Yay.,
Ankara.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1994, Isparta Đli Arazi Varlığı. Köy Hizmetleri Genel Müd. Yay.,
Ankara.
159
Lloyd, S. 1997. Türkiye’nin Tarihi Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlıkları. TÜBİTAK Popüler
Bilim Kitapları, Ankara..
Özçağlar, A., (1997), Türkiye’de Belediye Örgütlü Yerleşmeler, Ekol Yayınevi, Ankara.
Özgür, M., (1998), Türkiye Nüfus Coğrafyası, GMC Basım Yayım, Ankara.
Sevin, V., 2001, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I. Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara.
Tunçdilek, N., 1951, Burdur Depresyonu’nda Ziraatın Özellikleri. İstanbul Üniversitesi Coğrafya
Enstitüsü Dergisi, 1, 125-135, İstanbul.
Tunçdilek, N., 1985, Türkiye'de Relief Sekilleri ve Arazi Kullanımı. İst. Ün. Yay. No: 3279, İstanbul.
TÜİK, 2011, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, Ankara.
Tümertekin, E., 1994, Ekonomik Coğrafya, İst. Ünv. Ed. Fak. Basımevi, İstanbul.
Uzunçarsılı, İ.H., 1988, Osmanlı Tarihi. Cilt I-II, Türk Tarih Kurumu Yay. Ankara.
Yiğitbaşıoğlu, H. ve Uğur, A., 2010, Burdur Gölü Havzasında Arazi Kullanım Özelliklerinden
Kaynaklanan Çevre Sorunları, Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi 2(2), 129-143,
Ankara.
160
Faal. 13: “Burdur Gölü ekolojik etkilenme sınırlarının belirlenmesi”
Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ, Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER, Yrd. Doç. Dr.
Burçin Yenisey KAYNAŞ, Ufuk GÖKDUMAN, Tamer YILMAZ
Amacı: Burdur Gölü çevresindeki ekolojik etkilenme bölgesi sınırlarının belirlenmesi
Gerekçesi: havzadaki madencilik, tarım, hayvancılık ve sanayinin nitelik ve niceliğine göre
göle konumları önemlidir.
Açıklama: Çalışma göl çevresinde arazi çalışmaları ve harita verileri kullanılarak
yapılacaktır.
Çalışmamızda gölün koruma alanlarıyla ilgili olarak, yapılan harita çalışması Şekil 63’de
verilmiştir.
Göl çevresinde yapılan kapsamlı arazi çalışmaları ve incelemelerimizde, Ekolojik etkilenme
bölgesi sınırlarının mevzuata uygunluk kadar; bölgenin hidrolojik, topoğrafik, ekolojik ve
sosyo-ekonomik gerçeklerine uygun olacak şekilde belirlenmesi ağırlıklı görüş olarak
belirlenmiştir.
Buna göre, Burdur Gölü’nün mevcut kodunun 840 m, maksimum su kotunun ise 858 m
olduğu gerçeğinden yola çıkılarak, ekolojik etkilenme bölgesi sınırlarının kıyı yamaç eğimi
dikkate alınmak suretiyle 858-860 m rakımına kadar veya bunun sağlanamadığı durumlarda,
gölün su çigisinden 2 km’ye kadar olan uygun mesafenin belirlenmesi tavsiye edilmektedir.
Ancak, gölün su seviyesinin yıllar içinde gerileyeceği düşünüldüğünde, tavsiye edilen sınırın
her yıl güncellenmesi söz konusunu edilmemelidir. Yani sınır 840 m rakımı baz alınarak
yapılmalı, gerekiyorsa 10 yıl sonra tekrar gözden geçirilmelidir.
Koruma sınırlarının gerçeği yansıtacak bir şekilde belirlenerek, bir daha üzerinde değişiklik
yapmaya gerek olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca Kumluca Lagünü
çersinde 2006 yılında belirlenmemiş olan ekolojik etkilenme sınırının çizilmesi
gerekmektedir.
Önceki koruma alanı sınırlarına ilave olarak, Soğanlı (Kumluca) sazlığının Ekolojik
Etkilenme Alanı ve RAMSAR kapsamına alınması önemli derecede tavsiye edilmektedir.
Önceki RAMSAR alanı çizgisinin aynen korunması, ancak Yavıköy ve Yarıköy yerleşim
merkezlerinin RAMSAR alanı dışına çıkarılması tavsiye olunur.
Tampon Bölge sınırlarları için önerimiz harita üzerinde gösterilmiştir. Ancak, diğer
sınırlardan farklı olarak, havza içerisinde gölü besleyen ve aynı zamanda göle kirlilik yükü
taşıyan Burdur Çayı havzası (İnsuyu havzası), Suludere Çayı havzası ve Bozçay havzası
Tampon Bölgeye dahil edilmiştir. Bozçay havzasındaki Tampon Bölge sınırı Karaçal Barajı
ve Yarışlı depolamasını da içine alacak şekilde düşünülmüştür. Zira bu bölge gölün en önemli
beslenim alanını oluşturmaktadır. Soğanlı sazlığını besleyen Düğer Köyü su kaynaklarının
korunması amacıyla Tampon Bölgeye dahil edilmesi önemlidir.
162
Gölün biyolojik kaynaklarının ve önemli ekosistemlerin korunması amacıyla göl çevresinde 4
adet MUTLAK KORUMA ALANI önerimiz bulunmaktadır (Şekil 63). Bunlar;
1. Karakent Köyü, Üveyik Tepe’nin Kuzey-Doğu isitkametindeki koy bölgesi. Bu bölge gölü
çeviren yüksek kayalar, ve su çekilmesiyle oluşan süksesyonun en iyi görülebildiği yer olması
nedeniyle önemlidir. Aynı zamanda bilimsel bir laboratuar özelliği gösterir. Bu bölge birçok
yırtıcı kuşun, Angıtların ve diğer bazı yaban hayatı türlerinin saklanma ve üreme bölgesidir.
2. Ardıçlı Köyü, Güney-batısında kalan, Köye yaklaşık 1-1,5 km mesafede bulunan kaynak
suları mevkisi. Su kakitesi çok yüksek ve 30-40 L/s debideki tatlısu pınarları özellikle su
kuşları ve yaban hayatı için son derece yaşamsaldır.
3. Senir Kasabası, Senir suyu mevkisi: Gerek içilebilir nitelikteki su kalitesi, gerekse gölü
devamlı suretle besleyen yegane kaynak suyu olması açısından ve çok yoğun sukuşu
beslenme alanı olması açısından çok önemli bir bölgedir.
4. Şeker Plajı: Dikkuyruk ördeklerinin kışlama ve beslenme alanı olmasından ötürü gölün en
hassas bölgelerinden biridir.
Sonuç:
Burdur Gölü çevresinde özellikle halkın en çok kullandığı ve gördüğü alanlarda belli
aralıklarla sınırları belirtici, kolay tahrip edilemeyecek özelliklere sahip tabela ya da benzeri
uyarıcı levhalar konulması koruma alanlarının korunmasında yararlı olacaktır.
Ekolojik etkilenme alanı sınırları kesin olarak belirlenerek çit ile çevrilmelidir. 1990’lı
yıllarda Çendik Plajından başlayarak, Gökçebağ Köyü altına kadar devam eden tel örgünün
gölün korunmasında yararlı olduğu görülmüş olup, diğer uygun yerlerde bu çitin devamı
sağlanmalı, hasar gören kısımları onarılmalıdır.
Soğanlı (Kumluca) sazlığının Ramsar Alanı ve ekolojik etkilenme bölgesi olarak kabul
edilmesi, yaban hayatının dkorunması ve devamlılığı açısından çok önemlidir.
Gölde Şeker plajı, Üveyiktepe koyu, Ardıçlı Köyü yakınındaki tatlısu kaynakları ve Senir
suyu göle giriş noktası olmak üzere 4 adet mutlak koruma alanı önerilmiştir.
163
Faal. 14: “Burdur Gölü’nde alternatif turizm olanaklarının belirlenmesi”
Yürütücü: Doç. Dr. İskender GÜLLE, Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER, Yrd. Doç. Dr.
Eray DÖKÜ, Tamer YILMAZ
Amacı: Gölün alternatif Turizm (Eko-Turizm) potansiyelinin ve yol haritasının belirlenmesi
Gerekçesi: Gölün sahip olduğu turizm potansiyeli bölgenin gelişme ve kalkınmasında
önemlidir, ancak bu etkinliklerin gölün ekolojik dengesine zarar vermemesi gerekir.
Açıklama: Göl çevresindeki uygun alanların arazi gözlemleri ile belirlenmesi yoluyla
yapılacaktır.
Burdur Gölü birçok doğal güzelliği barındıran, ekolojik ve görsel değeri yüksek bir habitatdır.
Özellikle Soğanlı (Kumluca) Sazlığı’nda, Kumluca ve Karakent köylerini de içine alacak bir
şekilde; doğa eğitimi, gezim ve ziyaretçi merkezinin kurulması için çok yönlü araştırma
yapılması öncelikli olarak tavsiye olunur. Bunun için yasal izinli, özerk bir merkez
oluşturulmalıdır. Bu merkez tüm Türkiye’den ziyaretçileri karşılayabilmelidir. Burdur Gölü
ve çevresinde yapılabilecek turizm etkinliğine ilişkin önerilerimiz için hazırlanan harita Şekil
64’de görülmektedir.
Burdur Gölü’nde kuş fotoğrafçılığının yaygınlaştırılması için foto safari düzenlenmesi
ve Kumluca-Karakent-İlyas-Senir hatında bisiklet parkuru oluşturulması oluşturulması
önerilir.
Kumluca-Karakent-İlyas hattında yürüyüş/gezi parkuru ve İlyas Köyü içerisine doğru
doğa yürüyüşü etkinlikleri düzenlenebilir.
Lisinia Proje alanı yanında, yasal engellerin bulunmadığı noktalarda, Kamp, Çadır ve
konaklama üniteleri; günübirlik dinlenme alanları oluşturulabilir.
Burdur Gölü’nde kuş fotoğrafçılığının yaygınlaştırılması için foto safari başta olmak üzere
küçük çaplı fotoğraf gezilerinin ilgililer önderliğinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bunun
için halen var olan kuş gözlem kulübelerinin sayısı arttırılmalı (Soğanlı sazlığı yanına ve Eti
tesisleri bölgesine yenileri eklenmeli) ve teleskoplu fotoğraf makinaları vb. Olanaklar ile
donatılmalıdır.
Burdur Gölü kenarına Doğa Müzeleri kurulabilir.
Daha öncede bahsedildiği gibi, gölde rkereasyonel amaçlı insane taşımacılığı yapılabilir.
ancak sürat motorları, jetski vb. gürültücü ve kirletici etkinlikler yerine; yelken, kano vb.
etkinliklerin yapılması uygun olacaktir.
Su sporları ve rekreasyon faaliyetleri: Gölün bakteriyolojik ve kimyasal açıdan uygunluğu
nedeniyle yüzme, kano, yelken vb. spor dallarına uygundur.
Kırsal turizm: Karakent-İlyas hattı sağladığı doğal, kültürel, kırsal ve arkeolojik özellikler
bakımından son derece uygundur. Bu bölgede halı dokumacılığı, gül toplayıcılığı, el ürünü
mamul yapımı (ekmek, salça, reçel, pekmez vb.), hayvan ürünleri imalatı (kendi sütünü
kendin sağ, kendi yoğurdunu kendin yap gibi) etkinlikleri bölgenin özellikleriyle doğrudan
164
uyuşmaktadır. Ayrıca bölge insanının sosyo-kültürel yapısı bu konuları destekleyici
niteliktedir.
Balon ve yamaç paraşütü: yamaç paraşütü için erenler tepesi mevkisi, Balon turuzmi için
ise Çendik Plajı son derece uygun alanlardır. Çevreye hiçbir olumsuz etkilerinin olmaması
ve yüksek getirisi bu iki etkinliği cazip kılmaktadır.
Göl çevresine, gölde bulunan önemli türler örneğin Dikkuyruk kuşu, vb. bilgilendirici
tabelalar asılmalı, tabelaların ahşaptan olmasına dikkat çekilmelidir.
Göle ve Dikkuyruk kuşuna dikkat çekmek amacıyla, gölün uygun bir bölgesine Göl
Tanıtım Parkı/Alanı/Müze vb. yapılarak, gölün daha fazla tanıtımına sağlayacak ve yöre
halkının maddi gelir sağlayabileceği reklam faaliyetleri yürütülmeli. Örn. Dikkuyruk
kuşunun gözlemi ve şenliği iyi reklam yapılırsa yöreye turist çekilebilir
Sonuç:
Burdur Gölü etrafında turizm etkinliklerine başlanılmadan önce yapılması gerekenler;
1. Görsel Kalite Analizlerinin yapılması
2.Biyo-politika perspektifinin veya çerçevesinin oluşturulması mutlak suretle gereklidir.
166
Yeni Bir Arkeolojik Keşif:
İlk defa bu proje kapsamında bilimsel literatüre giren, Karakent Köyü, Beşiktaşı Mevkisi,
Kaya Mezarı, Dr. Feyzullah Eray Dökü tarafından aydınlatılmıştır.
Lysinia (Karakent- Üveyik Burnu) Beşiktaşı Kaya Mezarı
Lysinia bugün Burdur İli Karakent Köyü’nün yaklaşık 3 km. kuzeyinde Üveyik burnu olarak
bilinen Burdur Gölü (Askania) kıyısında yer alan bir Roma kentidir. Kent ilk olarak antik
metinlerde Konsül Manlius’un Vulso’nun Galat seferi sırasında, Polybios1ve Livius’da
2 ismi
Lysinoe olarak görülmektedir. Daha sonra Ptolemaios3’da Lysinia, Hierocles
3’de Lysenara,
Steph. Byz.’de4 Lyrnessos olarak geçmektedir.
Lysinia hakkında daha sonra ilk bilimsel bilgiler ise bölgede araştırmalarda bulunan ve
bulduğu bir yazıttan dolayı W.M.Ramsay kenti Lysis (Bozçay) vadisinin doğusundaki
Elmacık’a yerleştirir. W.M.Ramsay bu lokalizasyona yeterli sebep göstermediği gibi, bulduğu
yazıtta da şehrin ismi geçmemektedir5. Daha sonra 1956 yılında Burdur Lisesi Tarih
Öğretmeni İ.Şadi Balaban, Burdur Gölü’nün güney-batısında yer alan Karakent’te bulduğu bir
yazıtın kopyasını G.E.Bean’e göndermesiyle birlikte bölgede araştırmalar artmış ve G.E.Bean
buranın 3 km. kuzeyindeki göl kıyısında Üveylik Burnu olarak bilinen yükseltide yeni bir
yazıt daha ele geçirmiş ve alanı Lysinia olarak lokalize etmiştir6. Bu araştırmaları sırasında
alanda birçok Khamasorion tipi mezar, Roma dönemi bina kalıntıları ve çok sayıda seramik
buluntu yanında yine Roma dönemi mil taşları bulmuştur7. Bu araştırmalar dışında Lysinia
birkaç araştırma gezisi dışında sistematik bir arkeolojik çalıma yürütülmemiştir.
Burdur, Karakent Köyü plajında, 37° 41.948 K-30° 4.561 D koordinatlarında, 854 m
rakımında, zeminden 2 m. Yüksekte, monoblok bir kayanın göle bakan yamacında, kayaya
oyulmuş Beşiktaşı Kaya Mezarı hem konumu ve hem de yakınındaki Lysinia kentiyle
bağlantısı oldukça dikkat çekicidir (Şekil 65). Kaya mezarına 0.90x0.90m. ölçülerinde bir niş
içerisinde 0.50x0.77m. yüksekliğinde dikdörtgen basit bir kapı ile girilir (Şekil 65). Bu
kapının önünde yer alan yaklaşık 0.15m. genişliğindeki profil ise kapının yekpare bir kapı taşı
ile kapatıldığı anlaşılmaktadır. Mezar, 2.20x1.80m. ölçülerinde dikdörtgen planlı olup beşik
çatılıdır (Şekil 65). İçerde 0. 35x1.82m. ölçülerinde, 0.55m. derinliğinde bir hareket
çukurunun yanlarında 0.50m. genişliğinde iki adet kline görülür. Burada şaşırtıcı olan 1959
yılında bölgeyi dolaşan ve kenti lokalize eden G. E. Bean’in Beşiktaşı kaya mezarını
görmemesidir. Bu da 1959 yılında kaya mezarının hala sualtında olduğunu gösteren önemli
bir delildir.
3 M. Özsait, Helenistik ve Roma Devrinde Pisidia Tarihi (1985) 119. 4 M. Özsait, Helenistik ve Roma Devrinde Pisidia Tarihi (1985) 119. 5 W.M.Ramsay “Antiquities of Southern Phrygia and the Border Lands (II)”, The American Journal of Archaeology and of the History of the Fine Arts IV,1888, 21; M. Özsait, Helenistik ve Roma Devrinde Pisidia Tarihi (1985) 119-120. 6 G. E. Bean “Notes and Inscriptions from Pisidia. Part I” Anatolian Studies 9,1959, 78-81 Lev. 15 d, 16a; M. Özsait, Helenistik ve Roma Devrinde Pisidia Tarihi (1985) 119-120. 7 G. E. Bean “Notes and Inscriptions from Pisidia. Part I” Anatolian Studies 9,1959, 78-81; M. Özsait, Helenistik ve Roma Devrinde Pisidia Tarihi (1985) 119-120.
167
Şekil. 65. Lysinia Kaya mezarı genel görüntüsü ve mimari çizimi (Orijinal şekiller, Dr. F. Eray. Dökü & İsmail
Baytak, Mayıs 2012)
Pisidia Bölgesi Phrygia, Lykia ve Karia gibi erken dönemlerden itibaren kendi kaya mezar
mimari geleneğini yaratmış olan kültür bölgelerinin tam ortasında yer almasına karşın
kendine özgü bir kaya mezar geleneği yaratmamıştır. Dolayısıyla Bölgede kaya mezarlarını
çok yaygın olarak görülmemektedir. Lysinia kenti Beşiktaşı kaya mezarı ise basit dikdörtgen
bir kapı ile girilen dikdörtgen mezar odası ve içerde klineleri ile daha çok Roma döneminde
raslanan ama yine bölgede çok yaygın olarak görmediğimiz bir tiptir. Bu mezarın benzerleri
M. Özsait tarafından 2004 yılı Burdur ili yüzey araştırmaları sırasında Karamanlı İlçesi
Koçpınar ve Ardıçlık mevkilerinde bugün mermer ocağının hemen altında yer alan kaya
mezarlarıdır8. Ayrıca diğer bir benzer kaya mezarı da, M. Waelkens ve ekibinin 1994- 1995
yılları arasında yaptığı yüzey araştırmaları sırasında bulunan Günalan, Çıngıraklı mevkide
bulunan kaya mezarıdır9. Hem M. Özsait hem de M. Welkens bu mezarları basit mimarileri
8 M. Özsait “2004 yılı Burdur İli Yüzey Araştırmaları” Araştırma Sonuçları Toplantısı 23.-2, 2005, 260 Res.2. 9 M. Waelkens vd. “The 1994 and 1995 Survey on the Therritory of Sagalassos” Sagalassos 4, 1997, 92 Fig. 104.
168
yanında çevrelerinde buldukları seramik ve mimari döşemlerden yola çıkarak doğru bir
şekilde Roma dönemi olarak tarihlemişlerdir. Dolayısıyla Beşiktaşı Kaya Mezarı’da hem
mimarideki benzerliği hem de yoğun şekilde Roma Dönemi khamasorion tipi mezarları ile
çevrelenmiş olan Lysinia kenti10
ile olan bağlantısıyla aynı döneme hatta bu kaya mezar
geleneğinin yaygınlaştığı M.S. 2-3. yy.’ a tarihlendirilebilinir.
Bu tarihteki mezar yapısının günümüz su seviyesiyle irtibatı oldukça ilginçtir. Zira, 854 m
kodunda bulunan mezarın, 1960-1970 periyodunda su altında kaldığı kesinlik kazanmıştır.
Dolaysıyla 1800-1900 yıl önce gölün su seviyesinin en fazla 850 m civarında olduğunu
söylemek yanlış olmayacaktır. Yani yaklaşık 2000 yıllık bir süreçte gölün su seviyesinde
jeolojik ya da iklimsel süreçlerden kaynaklanan önemli biri değişim olduğu kesindir (Şekil
66)
Bugün Burdur Gölü, hem kendi güzelliğinin görkemi hem de kıyısındaki antik kent ile
bütünlenen uyuyan bir güzeldir. Ancak doğa ve tarihin gerçek anlamda beraber ve kol kola
olduğu bu resmin üzerine yeterince düşünülmemiş ve değerlendirilememiştir. Oysa bu alan
Burdur’un kentleşme sürecindeki ilk adımlarından ve kentleşme belleğinin ilk halkalarından
biri olmasıyla da önemlidir. Dolayısıyla bu bellek geleceğe aktarılmalı göl ve Burdur’un
tarihsel süreçleri için farkındalık merkezi burada olmalıdır. Dolayısıyla kent kendini tam
karşısından gölün kuzey kıyısında tekrar keşfetmelidir.
Lysinia yukarıda da değinildiği gibi arkeolojik sistemli bir araştırma yapılmadığı için
yeterince değerlendirilememiş ve bilinememiştir. Ancak kent, Roma Dönemi Sagalassos
(Ağlasun) ya da Kibyra (Gölhisar) gibi büyük ve gösterişli bir Roma kenti olmasa da, bu alan
yapılacak bilimsel bir yüzey temizliğinden sonra 1. derece Arkeolojik sit alanı dışında
Arkeolojik park olarak düzenlenebilinir. Bu Arkeolojik Park sadece Lysinia değil, tüm Burdur
İli sınırları içersindeki arkeolojik alanların görsel materyallerle, konferanslarla tanıtıldığı ve
hatta çocuklar için düzenlenecek alanlarda büyük kum havuzlarının içine yerleştirilecek
imitasyon eserleri bulmaya yönelik kazı çalışmaları ve yine bu imitasyon eserlerin
restorasyonu gibi birçok aktiviteyle zenginleştirilen Halkın Arkeolojiyi ve Arkeolojik eserleri
anlayabildiği bir cazibe merkezi olabilir. Bu etkinliklerin dışında ziyaretçiler bir seramik
atölyesinde seramik yapabilir ve hatta maliyeti oldukça az olan küçük bir sikke darp atölyesi
kurularak, Burdur antik kentlerinin sikkelerini kendileri basabilir ve hiç unutamayacakları bir
günün hatırası olarak eve götürebilirler. Ya da büyük boy foto bloklara hazırlanmış olan
mozaikleri birleştirerek keyifli ve öğretici zaman geçirebilirler. Buna benzer birçok aktivite
bu alanı hem çocuklar için hem de ebeveynler için vazgeçilmez bir merkez haline getirilebilir.
Aynı zamanda bu mekan sadece Arkeolojik bir park olarak değil ayrıca doğa ve tabiat
bilincinin yine birçok aktiviteyle zenginleştirilmiş şekilde verildiği ve Türkiye’de hiçbir
örneği olmayan kent tarihi ve doğası uygulama parkı olarak düzenlenebilinir.
10 G.E. Bean “Notes and Inscriptions from Pisidia. Part I” Anatolian Studies 9, 1959, 78 vdd.
169
Şekil 66. Beşiktaşı, Lysinia Kaya Mezarı, M.S. 2-3. yy., Karakent Köyü. Yapıldığı tarihte gölün dışında olan
mezar, 1960-1970’li yıllarda su altında kalmıştır
Şekil 67. Arkeolojik ve seyir değeri yüksek olan
Üveyik tepeden göl manzarası.
170
Faal. 15: “Burdur Gölü Doğa Okulu ve Çevre eğitimi”
Yürütücü: Prof. Dr. M. Zeki YILDIRIM, Tamer YILMAZ
Amacı: Burdur Gölü çevresindeki halkın gölün korunması ve kullanılmasıyla ilgili
bilinçlendirilmesi
Gerekçesi: Çevre eğitimi günümüzde doğal alanların korunmasında önemli bir yatırımdır.
Açıklama: Göl çevresinde enaz bir etkinlik yapılması ve konunun yerel ve evrensel ölçekte
değerlendirilmesiyle
Eğitim faaliyetlerinde öncelikli olarak, birinci derecede, gölün çevresinde ikame olan
vatandaşlar (çiftçiler, ev hanımları, öğrenciler) hedeflenmelidir. Göl çevresinde
bulunan ilköğretim okulları ile ortak eğitim programları mutlaka sistematik bir şekilde
yapılmalıdır. İkinci adımda, Budur merkezde yer alan ilgi grupları hedeflenmelidir.
Burdur Gölü ile ilgili olarak planlanacak doğa eğitiminin yapılabileceği en ideal alan
Lisinya Proje Alanıdır. Çevre-Doğa eğitiminin yapılmasında dikkat edilmesi gereken
diğer bir konu, eğitimin arazide uygulamalı olarak yapılması ve bu etkinliğe destek
verecek kurumların dikkatle belirlenmesidir.
Eremiyal evrenin olası etkilerini, antropojenik katkılar nedeniyle çok daha yogun yaşadığımız
bu günlerde Doğa için birşeyler yapma arayışlarını sürdürmek bütün insanlığın ortak bir
zorunluluğudur. Şüphesiz yapılabilineceklerin başında eğitim gelmektedir. Çünkü yaşanılan
dogal etkilerin yavaşlatılması mümkün olamayacağı gerçeğinden hareketle, etkilerin
antropojenin katkılarla mislilere ulaşmasının önüne geçilmesinde, verilecek doğru ve anlamlı
eğitimlerle birazcık ta olsa kalıcı adımlar atılabilinir.
Bu konuda son yapılan çevre konulu çalışmalarda, “insanı, yaşadığı ortamın farkında olan,
daha çok sorumluluk duyan, daha bilgili, daha deneyimli, daha tutumlu, daha becerikli ve
daha katılımcı bir duruma taşıması gerektiği” vurgusuyla birlikte bu amaçlara yönelik olarak
doğa okulları konusu daha belirgin olarak ortaya konulmuştur (UNESCO, 1977). Çünkü
bilmek, sahiplenme ve korumanın ilk basmağını oluşturmaktadır.
Son yıllarda ülkemizde doğanın bilinmesi ve anlaşılması dolayısıyla sahiplenilmesi ve
korunmasına yönelik olarak yapılan etkinliklerin başında doğa okulları gelmektedir. Bu
çalışmalarının neredeyse tümü TÜBİTAK tarafından proje karşılığında desteklenilmektedir.
TÜBİTAK Bilim ve Toplum Projeleri Destekleme Programı çerçevesinde, Çoğunlukla
akademisyenlerin yöneticilik yaptığı 4004 - Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları projeleri
kapsamında ciddi ve yararlı sonuçlar elde edilmiştir. Bu etkinlikler içinde Erciyes Dağı
Sultansazlığı Doğa Okulu, Kemaliye Doğa Okulu gibi başarılı çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca
yine TUBİTAK destekli olarak, benzer amaçları gerçekleştirmeye yönelik olarak Doğa
Eğitimleri gerçekleştirilmiştir. Halen proje tekliflerine açık olan Doğa Eğitimine, Kaçkar
Dağları Milli Parkı ve Yakın Çevresinde Doğa Eğitimi, Akdenizden Toroslara Bilim ve Doğa
Eğitimi, Beyşehir Gölü Milli Parkı ve Konya Çevresinde Ekoloji Temelli Doğa Eğitimi,
Amanoslar ve Antakya Çevresinde Ekoloji Temelli Doğa Eğitimi, Çanakkale ve Yakın
Çevresinde Ekoloji Bilinci Kazandırmak Amaçlı Doğa Eğitimi örnek verilebilir.
171
Daha önceki başarılı uygulamalar sergilenen Doğa okulları ve Ekolojik Temelli Doğa
eğitimleriyle, özellikle üniversite öğrencileri ağırlıklı genç katılımcılara hedeflenen doğayı
tanıma ve sevme ile doğa bilinci kazandırmada çok önemli başarılar elde edilmiştir. Doğa
Okulu örneklerinden Kemaliye Doğa Okulu ile ulaşılan hedeflerden bazıları şöyle sırlanabilir:
Çalışmanın sürdürüldüğü Kemaliye ve çevresi sahip olduğu habitat zenginliği, flora ve fauna
çeşitliliği, jeolojik yapısı ve kültürel dokusu gibi değerleri incelenmiştir. Katılımcılar zengin
ve bakir doğal alanlara sahip yörede farklı habitat çeşitliliğini görebilme şansını
yakalamışlardır. Yine bu habitatlara özgü canlı grupları, bilimsel metotlara göre örneklenmiş
ve hedef kitlenin örnek toplama eylemine pratik katılımlar sağlanarak, canlı gruplarının genel
olarak tanınması, ekosistemdeki işlev ve etkilerinin yerinde gözlenmesi uygulamalı olarak
gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların, doğayı bir dershane ve laboratuar gibi algılayarak doğa-
insan-toplum ilişkileri ile bu ilişkilerde yaşanan problemleri anlama ve çözüm üretme
becerilerini geliştirmelerine katkıda bulunulmuştur.
Burdur Gölü’nün yerel ve ulusal ölçekte bir doğa eğitimi için en ideal yerlerden biri
olabileceği, bu projenin arazi çalışmaları sırasında akademik bir gözle belirlenmiştir. Ender
bulunan canlılara ve görsel güzelliklere sahip olan Burdur Gölü adeta canlı bir laboratuar
niteliğindedir.
Bu güne kadar Doğa Okulu ve Doğa Eğitimi çalışmalarından elde edilen başarılar göz önünde
tutulduğunda “Burdur Gölü Doğa Okulu” oluşturma çalışmalarına bir an önce başlamak
gerektiği gerçeği daha net ortaya çıkmıştır. Aslında gerçekleştirdiğimiz BAKA projesi ile bu
konuda ilk adımlar atılarak ilk çalışmalar yapılmıştır. 27.05.2012 Tarihinde Proje Faaliyet
sorumluları ile birlikte Burdur Gölü kenarında yeralan ve doğa eğitiminin de verildiği Lisinia
Projesi alanında gidilmiş ve yakın çevreden gelen ilköğretim öğrencilerine seminerler
verilmiştir. Aynı zamanda bu bölgede sürdürülen ve salt kişisel girişim ve destekle sürdürülen
Lisinia projesi Yaban Hayatı Rehabilitasyon Merkezi olarak faaliyetlerde bulunmakla birlikte,
farklı ölçütlerde Doğa eğitimleri de yapılmaktadır. Önümüzdeki zaman süreci içerisinde
Lisinia Projesi alanında ortak benzer içerikte çalışmalar yapılmaya devam edilecektir.
172
Şekil. 68. Proje kapsamında yapılan eğitim etkinliğinden bir kare
Şekil. 69. Proje kapsamında yapılan eğitim etkinliğinden bir kare
173
Faal. 16: “Görünürlük faaliyetleri: Kamuoyunda Burdur Gölü farkındalığı yaratmak ve
faaliyetlerin yerel ve ulusal ölçekte duyurulmasını sağlamak”
Yürütücü: Burdur Belediyesi, Doğa Derneği, Lisinia, Burdur Kültür ve Tur. Derneği
Amacı: proje faaliyetlerinin ve sonuçlarının yerel ve ulusal ölçekte yayılması
Gerekçesi: Yapılan çalışmaların duyurulması hedef grupların, yararlanıcıların ve halkın
konuya duyarlılığını çekmek; sonuçların sürekliliği ve etki gücünü arttırmak açısından
önemlidir.
Açıklama: Burdur İli ölçeğinde bilgilendirme faaliyetleri düzenlemek; yerel ve ulusal
medyada tanıtım faaliyetleri yapmak, proje sonuç ve özet kitapçığınına katkı sağlamak
Proje çalışmalarımız sırasında görnürlük faaliyetleriyle ilgili olarak, yukarıdaki kurumların
destekleri ve katkılarıyla, kamuya ve basına açık olarak düzenlenen;
1. adet proje açılış ve tatınıtım toplantısı
1. adet Burdur Gölü’nün çevresel sorunları ve taş ocaklarının gölün hidrolojisine etkisi
konulu konferans,
1 adet proje sonuç ve değerlendirme toplantısı yapılmıştır.
Ayrıca yine, projenin tanıtım ve yaygın etkisinin arttırılmasıyla ilgili olarak, Lisinia Doğa
Projesi alanında, Yazıköyü İlköğretim Okukulu 7. ve 8. Sınıf öğrencileri ve öğretmnlerinden
oluşan yaklaşık 60 kişilik bir gruba, Burdur Gölü’yle ilgili bilgilendirme ve doğa eğitimi
toplantısı verilmiştir.
Proje iştirakçisi olan bu kurumlar, Burdur Gölü’nün sorunları, iyileştirilmesi, korunması ve
taınıtımıyla ilgili olarak, zaten uzun yıllardır çaba sarfeden, bundan sonra da proje sonuçları
ışığında bu etkinliklerini devam ettirecek olan kurumlardır.
Proje iştirrakçilernden, Doğa Derneği, bir yandan yerel olarak çalışmalarını sürdürürken,
diğer yandan ulusal ve uluslar arası ölçekte Burdur Gölü’yle ilgili bilgilendirme çalışmlarını
sürdürmektedir.
Diğer proeje iştirakçimiz olan Lisinia Proje alanı, göl yakınında ve kendisine özgün mimarisi
ve işleyişiyle, Burdur çevresinden ve Türkiye’nin her tarafından ziyaretçilere başta Burdur
Gölü yaban hayatı olmak üzere, çevre-doğa eğitimi konusunda bilgilendirme çalışmalarını
sürdürmektedir.
Burdur Gölü’nün tanıtımı ve gölün korunmasıyla ilgili eğitim faaliyetlerinin devamını
sağlamak amacıyla; mükemmel bir altyapıya sahip olan Lisinia Proje Alanı merkez tutulmak
üzere; Burdur Gölü’yle ilgili tüm aktörlerin bir araya geleceği bir oluşumu gerçekleştirmek
son derece yararalı olacaktır. Bu oluşuma özellikle Kumluca, Karakent ve İlyas Köylerinin
katılımı mutlaka sağlanmalıdır.
174
Şekil 70. Proje görünürlük faaliyetleri kapsamında yapılan bilimsel etkinliklerimizden bir kesit
Şekil 71. Proje görünürlük faaliyetleri kapsamında yapılan duyuru örneğimiz
175
Faal. 17: “Burdur Gölü havza yönetim planının, yerel sulak alan yönetim planı ile
entegrasyonu”
Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ, Doç. Dr. İskender GÜLLE, Müh. Tamer YILMAZ
Amacı: Burdur Gölü’nün havza yönetim planına ilişkin düzenlemeler yapılması ve halen
varolan yönetim planı revizyonu ve entegrasyonunun sağlanması konusunda öneriler
yapılması
Gerekçesi: Havza yönetim planı esnek ve değişken olup, yeni bilgi-bulgular ışığında
değiştirilmesi gerekmektedir.
Açıklama: proje çalışmasında elde edilen bulgular ve sonuçlar değerlendirilerek ve
sonuçların arazi gözlemleriyle uyumu yapılarak sağlanacaktır
Türkiye’deki 135 uluslar arası öneme sahip sulak alandan 13 tanesi Ramsar Sözleşmesi’nce
koruma altına alınıp, “Ramsar Alanı” olarak belirlenmiştir. Ancak Sözleşme gereğince
korunması taahhüt edilen bu alanların hepsi bugün başta yanlış su kullanımı nedeniyle su
seviyesinin düşmesi ve kirlilik olmak üzere birçok sorun ve tehditle karşı karşıyadır.
Koruma-kullanma dengesi gözetmeksizin yapılan insan müdaheleleri bu alanların varlığını
tehdit etmekte ve sundukları ekosistem hizmetleri gün geçtikçe azalmaktadır. Mevcut
alanların tahribinin önlenmesi, yapılandırma ve iyileştirme düzeneklerinin oluşturulması ve
mali kaynakların ayrılması sulak alanların korunmasında yaşamsal öneme haizdir.
Koruma-kullanım dengesini sağlamak için sulak alandan faydalanan tüm paydaşların yaşadığı
ve ekonomik faaliyetlerini sürdürdüğü alanı benimsemeleri, suya alan bakış açılarını
değiştirmeleri ve sürdürülebilirliğin gelecekte yapılacak ekonomik, sosyal ve ekolojik
çıktılarını kapsayan bir kavram olduğunun bilincinde hareket etmeleri gerekmektedir.
Su kaynaklarının bütünsel yönetim ve akılcı kullanımı bakış açısıyla, Burdur Gölü’nün
sorunları için atılması gereken somut adımlardan birincil öncelik taşıyanları başta tarımsal
kullanımda suyun sürdürülebilir olmayan yöntemlerle kullanımı olmak üzere; sulak alanların
evsel ve endüstriyel atıklarla kirletilmesinin, sulak alanlarda yaşayan balık türlerinin
biyolojisi incelenmeden yabancı balık türlerinin aşılanmasının önüne geçilmesidir.
Su kaynaklarının büyük bir yüzdeyle tarımsal kullanım amacıyla aşırı şekilde kullanıldığı göz
önünde bulundurulduğunda; sulak alandaki ekonomik faaliyetler koruma-kullanım dengesini
göz önünde bulundurmalı, tarımsal nüfusu kapsayacak şekilde başlatılmalı, özendirilmeli ve
ivmelendirilmelidir.
Sulak alanların korunmasında akılcı kullanım prensibinin benimsenmesi ve alanların yönetim
planlarının hazırlanması büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda göl ile ilgili tüm tarafların
katılımıyla Havza yönetim ve Su kullanım Planı Hazırlanmalı, bu plan Yerel Sulak Alan
Yönetim planıyla entegre edilmelidir.
2006 yılında Isparta’da; Çevre ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürlüğü işbirliği ile WWF Türkiye tarafından 10-11 Nisan 2006 tarihlerinde “Türkiye’de
Sulak Alan Yönetim Planlaması Deneyimlerinin Paylaşımı” Toplantısı sonucunda;
“Türkiye’de Sulak Alan Yönetim Planlaması ve Uygulaması Süreçlerinden Alınan Dersler
Bildirisi” hazırlanmıştır. Aşağıda sunulan maddeler Burdur Gölüyle ilgili olanlardır.
176
1. Sulak alanların yönetim planlarının hazırlanması ve uygulanmasının her aşamasında ilgi
sahipleri/grupları (kurum ve kuruluşlar, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları vb) arası
etkili iletişim ve işbirliği ile anlaşmazlıklar çözümlenerek uzlaşma ve eşgüdümün
sağlanmalıdır.
2. Aynı alanda birden fazla koruma statüsünün olduğu durumlarda ortaya çıkan yetki
karmaşasına ilişkin sorunlar giderilmelidir.
3. Yönetim planları; gerçekçi, uygulanabilir ve somut çıktıları olan ‘yaşayan/dinamik planlar’
olmalıdır.
4. Yönetim planlarının başarısı uygulanma oranına ve hedeflerine ulaşılma düzeyine göre
belirlenmelidir.
5. Yönetim planları hazırlanırken, yöre halkının sosyo-ekonomik yapısı dikkate alınmalı,
yerel koşullar, kısıtlar ve fırsatlar değerlendirilmelidir.
6. Yönetim planı kararlarının uygulamada başarıya ulaşabilmesi için bağlayıcı nitelik
kazanması sağlanmalı (yasal yaptırımlar), Yönetim planında faaliyetleri üstlenen
kurum/kuruluşlar bu faaliyetleri bütçelendirerek zamanında gerçekleştirmelidir.
7. Yönetim planlarında alınan kararlar, ilgili tüm kurumlara basılı halde gönderilmeli, alınan
kararların uygulama süreci ‘alan yönetim birimleri’ tarafından düzenli olarak izlenmeli, ilgili
birimler bilgilendirilmelidir.
8. Yönetim planlarının sürdürülebilir olabilmesi için, yerel halkın ve sivil toplum
kuruluşlarının planlama ve uygulama sürecinde devamlı ve etkin katılımı ve sahiplenmesi ile
“birlikte” planlama ve uygulama sağlanmalıdır.
9. Yerinden yönetim anlayışı ile, yereldeki ilgili teknik personelin kapasitelerinin artırılması
(hizmetiçi eğitimler) için gerekli yatırımlar yapılmalı, merkezi idarenin yönlendirme ve
kontrolü ile, planlama süreçlerinde ilgili yerel teşkilatlar yetkilendirilmelidir.
Burdur Gölü havzasında; havza ölçeğinde ve bütünsel bir bakış açısı geliştirilmeli ve tüm
dünyadan kabul gören “Entegre Havza Yönetimi=Bütünsel Havza Yönetimi” yaklaşımı
benimsenmelidir.
Burdur Gölü Havza Yönetimiyle İlgili olarak önerilerimiz.
3 ay süren yoğun gözlem ve akademik araştırmlarımız kapsamında, Burdur Gölü ve
havzasıyla ilgili olarak, karmaşık plan ve hedefler yerine, yapılması gereken öncelikli eylem
planını başlıca 2 alanda topladık:
1. Gölün su seviyesinin korunmasına yönelik işlemler
Havzanın jeolojik ve hidrolojik özelliklerinin belirlenerek su bütçesi
modellemesinin yapılması
177
Havzada su tasarrufunun hangi alanlardan yapılabileceğinin belirlenerek
kullanıcıların tasarruf yöntemlerine ikna edilmesi ve fazla suyun göle verilmesi
Havzadan çekilen yer altı su miktarının azaltmanın yolunun bulunması
Havzada Su yönetimi acil eylem/kriz planının oluşturulması
2. Gölün kirlilik yükünün azaltılması
Kirlilik kaynaklarının ve yüklerinin belirlenmesi
Kirlilik kaynaklarının azaltılması için yasal önlemlerin alınması
Gölün eklojik etkilenme sahasında, hayvan otlatma faaliyetlerinin sınırlanması
veya planlanmasıdır.
Burdur Gölü yerel sulak Alan Yönetim Planıyla İlgili olarak; önümüzdeki 5 yıllık eylem
planında yapılması gerekenler şöyle sıralanabilir.
1. Hedef ve çıktıların önceliğinin belirlenmesi (Yukardaki 2 ana başlıkta sıralandığı
şekliyle)
2. Hedef sayısının azaltılması.
3. Plandaki işlerin sıkı takibi için, YSAK’a bağlı bir alt kurul oluşturulması.
4. Bu alt kurulun plandaki hedeflerin ve eylemlerin takibini yaparak, YSAK’a
raporlamada bulunması.
5. YSAK’ın ve yönetim planının mutlak suretle bir bütçesinin olması.
6. YSAK temsilcisi kurumların üzerine aldıkaları görevleri yapmaları konsunda yasal
mutabakat (sözleşme) yapılması olarak sayılabilir. Yapılacak sözleşme doğrudan
kurumların amirlerini bağlamalıdır.
178
Faal. 18: “Burdur Gölü Araştırma, Uygulama, Eğitim ve Tanıtım Merkezi (BUR-GÖL-MER)
yönetim planının entegrasyonu”
Yürütücü: Doç. Dr. İskender GÜLLE, Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER, Yusuf
ALTINDAL, Tamer YILMAZ, Doğa Derneği
Amacı: Projeden çıkacak sonuçların uygulanabilirliliğini sağlamak ve proje sonuçlarının
sürdürülebilirliliğini yerine getirmek amacıyla il genelinde oluşturulacak bir yapılanmanın
oluşumunu, şeklini, işleyiş ve ilkelerini belirlemek; yönetmelik ve yönetim kurullarını
oluşturmak.
Gerekçesi: Gölde yapılacak araştırma, uygulama, eğitim, tanıtım, yönetim ve yararlanma
şekillerinin yetkili bir merkez tarafından yürütülmesi gölün geleceği açısından son derece
önemlidir.
Açıklama: Proje sonuçları dikkate alınarak, göl ilgi grupları ile görüşülerek ve dünyadaki
diğer örnekler incelenerek yapılacaktır.
Başta Burdur Gölü olmak üzere, ilin diğer su kaynaklarını ve göllerini araştırıp,
değerlendirecek ve yönetim planları oluşturacak bir MERKEZE olan ihtiyaç her platformda
dile getirilmekte olup; Bu açığın kapatılması amacıyla “Burdur Gölü Araştırma,
Uygulama, Eğitim ve Tanıtım Merkezi (BURGÖL-MER)” Kurulması ve faaliyetlerini, Bu
projenin sonuçları ışığında sürdürerek, Burdur Gölü’nü her platformda temsil statüsü
kazanması amaçlanmıştır.
BURGÖLMER’İN KURULUŞ AMACI VE GEREKÇESİ:
Bölgenin potansiyellerinin ortaya çıkarılmasına yönelik araştırma çalışmaları,
Alternatif turizm, sektörlerine yönelik araştırma çalışmaları,
Bölgenin çevresel özelliklerinin belirlenmesi ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar,
Burdur ili su kaynaklarının her yönüyle araştırılması
Burdur Gölü ekonomik potansiyelinin araştırılması
Burdur Gölü’nün ulusal ve uluslar arası platformda tanıtılması
Burdur halkının göl hakkında bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi
Göl yönetim planında yeralan faaliyetlerin yürütülmesi
Bilimsel araştırma, rapor, çalıştay ve sempozyum düzenlenmesi olacaktır.
Zira Burdur Gölü’nün halk sağlığı, tarım-hayvancılık, şehirsel gelişim, tanınırlık ve turizm
konularında önemli bir yeri bulunmaktadır.
Merkezbaşta Burdur Gölü olmak üzre, Burdur’daki tüm sulak alanların ve su kaynaklarının
ihtiyaç duyulan alanlarında; Araştırma, uygulama ve proje çalışmaları yapar veya yaptırır.
Merkezin faaliyetleri bilimsel çalışmalar ve toplumsal katkılar ile sınırlı olacaktır. Merkez
kesinlikle ticari ilşkilerde bulunmayacaktır.
Merkez, öncelikle Sulak Alan Yönetim Planlarında yapılması öngörülen işlerin uygulanması
ve takibinde görev alacak olup, bilimsel danışma ve raporlama kurulu olarak işlev görecektir.
Bu proje çalışması bu faydaların devamı konusunda fayda sağlayacaktır. Şuan için Burdur
Gölü’nün su seviyesindeki düşüş ve kirliliğindeki artış, Burdur şehri için en önemli ekolojik-
179
ekonomik mesele durumuna gelmiştir. Bu amaçla, aşağıda bulunan Kurum/Kuruluş
temsilcilerinin bir araya gelmesiyle oluşturulacak olan BURGÖLMER;
Burdur Valiliği
Burdur Belediye Başkanlığı
Burdur İl Özel idaresi Genel Sekreterliği
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Süleyman Demirel Üniversitesi
Burdur Ticaret ve Sanayi Odası
Burdur Gölü Yerel Sulak Alan Yönetim Komisyonu
Orman ve Su İşleri Bakanlığı VI. Bölge Müdürlüğü
Devlet Su İşleri Bölge Müdürülüğü
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü
Ulusal Ölçekte Faaliyet gösteren STK temsilciliği
İl Milli Eğitim Müdürlüğü
İl Kültür ve Turuzm Müdürlüğü
Burdur Kent Konaseyi Genel Sekreterliği
Havza Belediyeleri ve Köy Muhtarlıkları
Tarımsal Sulama kooperatifleri
Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri
Sektör Temsilcileri’nin
Temsilcililerinden oluşacak geniş bir mutabakat alanı üzerine bina edilecektir.
BURGÖLMER’İN kuruluş yeri ve fiziksel mekanı Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Rektörlüğü’ne bağlı olarak kurulacak olup; Yönetim Kurulu 5 kişiden oluşacaktır. Yönetim
kuruluna; Burdur Valiliği, Burdur Belediye Başkanlığı, Burdur İl Özel idaresi Genel
Sekreterliği, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (2 üye), Orman ve Su İşleri Bakanlığı VI.
Bölge Müdürlüğü ve Ulusal Ölçekte Faaliyet gösteren STK temsilciliği üyelerinden
olmak üzere toplam 7 kişiden oluşacaktır. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi Rektörü tarafından 3 yıllığına atanacaktır.
Yönetim Kuruluna bağlı olarak, bilim kurulu ve danışma kurulu olmak üzere toplam 2
kurul oluşturulacaktır. Yukarda bahsedilen tüm temsilcilikler danışma kurulunun doğal üyesi
olarak kabul edilecektir.
Recommended