View
2
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli
Araştırma Merkezi
o
o
HACI BEKTAŞ VELi Araştırma Dergisi
YAZ '99./ 10
Bİ R B EKTAŞi BABASl'NIN GÖZÜ YLE HACI BEKTAŞ VELİ DERGAHI
Derya ÖCAL GÜ Türk Külıürü ve !-lacı Bekı.ı~ Veli
Araşıırnıa ı'vlerkezi ULınanı
Okurlarımıza Hacı Bektaş Veli Dergahı hakkında geniş kapsamlı ve yeni bilgiler sunabilmek amacı ile Afi Sümer ile görüştük.
ALİ SÜMER' İN KISA ÖZGEÇMİ Ş İ
1934 yılında Hacı Bektaş'ta doğdu, ilkoku lu Hacı Bektaş'ta bitirdikten sonra 1946 yıl ı nda Ankara'ya gelerek Erkek Sanat Enstitüsü Elektrik bölümünden 1952 yılında mezun oldu. Devlet Havayolları İnşaat Reisliği'nde önceleri kontrolör olarak çalıştıktan sonra tekn ik baş ressam olarak görev aldı. 1957 yılında' Ankara Muhabere Okulu'nda Yedek Subay Eğitimi görüp Erzincan'a tayin edildi. Bu görevi tamamladıktan sonra Hacı Bektaş
Belediye Fen i şleri görevine atandı. Ayn ı zamanda Hacı Bektaş Veli Dergahı ile ilgilenip Anıtlar Derneği yönetimine katılarak tamir, restore ve Dergah'ın müze olması için yoğu n çal ışmalarda bulundu.
Adı geçen dernekte uzun yıllar başkan
olarak görev aldı. Bu dergahın resm i olarak 1964 yılında müze oluşundan sonra yetkili memurluğa atandı.
Ali Sümer Dergah'ı n kapanması döneminde ilk olarak Ankara'ya götürülmüş olan eşyala rı daha sonra da etrafta ve halkın elinde bulunan eserleri toplayıp sergileyerek müzeyi bugünkü şekline ulaştı rdı.
1964-1980 yılları arasında müze memurluğu görevini sürdürürken, bir yandan da aşağıda adı geçen eserleri kaleme aldı:
• Anadolu'da Türk Öncüsü Hac ı Bektaş Veli
• Hacı Bektaş Veli'nin Söyleşileri
• Hacı Bektaş Veli'nin Bilimsel Yönleri
• Hacı Bektaş Müze Rehberi
Ayrıca, Hacı Bektaış, Karacahmet ve Abdal Musa. broşürleri ile çeşitli dergilerde makaleleri xayınlanan Sümer, yurt içi ve yurt dışında olmak üzere panel ve konferanslara da katıldı.
Evli, dört çocuk ve altı tor.un sahibi olan Sümer, kurucusu olduğu ve halen Yönetim Kurulu üyeliği ile Bilim Kurulu Başkanlığı yapmakta olduğu Anadolu Kültürünü Ko-
ruma Araştırma Vakfı (AKKAV)'nda çalış
malarına devam etmektedir.
HaCI Bektaş Veli Türbesi'nde müze müdürlüğü görevi yapmış birisi olarak Türbe hakkmda genel bir değerlendirme yapar mısımz?
M.S.1280'li yıllarda Anadolu' ya gelen ve son durak yeri olarak bugünkü kültür ve tarih hazinesi olan Hacı Bektaş ilçesine yerleşen Hacı B~ktaş Veli, ilk olarak bugünkü müzenin çekirdeğini oluşturan Çilehane {Kızılcahavlet) adlı küçük odacığını yaptırmıştır. Burası sonraları Orhan Gazi ile birçok Osman l ı padişahları ve vezirleri tarafından Selçuklu, Ka~aınan,
Osmanlı mimari üslubu ile düzenlenerek bugünkü şeklini kazanmıştır.
Bu eşsiz Türk manzumesi 1925 yılına kadar bir "bilim ocağı" olarak eğiticilik görevini yerine geti rmiştir. Burası "1925 yılında 625 sayılı yasa ile diğer tekke ve türbelerle birlikte kapatılmıştır. Kapatıl
dıktan sonra Ziraat Tatbikat Bahçesi ve ~andarma Karakolu'na dönüştürülen Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin bir kısmı ise okul olarak kullanılmıştır.
Konya'daki türbenin (Mevlana Türbesi), kapatılması esnasında bir öğretmenin karşı _gelmesi sayesinde türbe kilit lenmiş
tir ve Türbe'de bulunan eşyaların hepsi korunabilmiştir. Oysa Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nde eşyalar saklananıam ı şt ı r.
Ankara'da kurulan heyet gelmeden önce Kırşehir'de oluşturulan mahalli bir heyet Hacı Bektaş'taki eşyaların bazıların ı ihal~
usulü ile satmıştır. {Hacı Bektaş Külliyesi'ni kurtarma heyetinde o tarihte Maarif Bakanlığı Genel Müfettişi merhum Dr. Phl. Hamit Zübeyir Koşay ile Prof. Hilmi Ziya Ülgen, ressam Şerafettin Bey ve Va-
kıflar Genel Müdür Baş Müfettişi Halim Baki Kunter görevli olarak bulunuyorlardı) . Kırşehir Vakıflar Memurluğu'na bağl ı
olan Hacı Bektaş Veli Müzesi'nde bulunan belgeler Ankara'ya taşınmış ve Cacabey Medresesi'ne kapatılmıştır. O dönemde belgelerin kapatıldığı oda yeni restore olmuştur ve penceresi açık olan odanın sıvalarının dökülmesi sonucu belgeler hasar görmüştür. Zarar gören belgelerden 43 tanesi Hacı Bektaş'a aitti. Bu belgelerden müzayede sırasında eşyala
rın hangi gün, hangi ücretle satıldığı an
laşılmakta idi.
Müzayedede halkın almadığı eşyalar ise Ankara'ya getirilmiştir. Yemek kazanları Kırşehir' de hastane ve jandarma tarafından alınarak kullanılmıştır. Eşya l ardan
yalnızca hakkında bilgi olanlar ele geçirilebilmiştir. Hepsinin tekrar toplanamamasının en büyük sebebi ise müzede eşyaların isim ve cinslerinin detaylı olarak yazılmayıp sadece say ı olarak kaydedilmiş olmalarıdır.
Eşyaların bir kısmı ise Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne teslim edilmiştir. Verilen bir rapor üzerine müzelik sayılan dokuz yüz yetmiş dokuz eser müze muhafızı Ömer Semih Bey'e teslim ed ilmiş. o da
Müzede bir ziyaretçi grubunu gezdirirken
eşyaları Ankara Kalesi'nde bulunan bir depoya taşıtmıştır. Sonradan kurulan Ankara Etnografya Müzesi Müze Müclürlüğü'ne atanan Dr. Phl. H. Zübeyir Koşay depodaki eserleri teslim alarak, 1~.unların yanı sıra şahıs elinde bulunanları da sat ı n alarak müzede sergilemiştir
Bu arada Kültür Müsteşarı olan Fuat Köprülü de beğendiği yazmaları almıştır. Kitaplardan bazılarını Amerikalılar'cı satmak istediği duyu lduğunda Meclis ve MEB'e şikayette bulunu lduğu halde hiçbir sonuç alınamam ıştır. Bu konuda Cevdet Sunay araştırma yaptırmıştır. Fuat Köprülü'nün eşi kitapları Atatürk Üniver
sitesi'ne hediye olarak bağışladıklarını
söylemiştir; ama as l ında bağışlanan kitapların sözlük vb. türden önemsiz kitaplar olduğu öğrenilmiştir.
Külliye'den alınan ha l ı ve kil imler ise İstanbu l Sü leymaniye Camisi'nde bir depoya gönderilmiştir. Bunlar daha sonra Türkiye'deki ulu cami lere dağı tı l m ı ştır.
Şu anda Türkiye'nin birçok yerine dağılmış bu l unmaktadır l ar.
Tekke ve türbelerdeki kültür tarihimizle i lgi li eserlerin kültür adına kurtarılmas ı
gerekmekteydi. Resmi Gazete'nin 248 nolu sayısında yayın lanan Bakanlar Kurulu Kararı ile bunların müzelere alınması kısmen sağlanmıştır; fakat hepsine ulaşılamamıştır.
Hac ı Bektaş'tan getirilen bazı kitaplarsa, o zamanın Kütüphane Genel Müdürü Hasan Fehmi Turgu l'a teslim edilmiştir. Kendisi bunları Ankara Kütüphanesi'ne getirtmiş ve tasnif ettirmiştir.
Madeni eşyalar üzerinde Hacı Bektaş Veli'ye kimin tarafından hediye edildikle-
ri yazıldığı için tesadüien bu eşyalara tekrar ulaşılabi l miştir. Aralarında Atatürk'ün 23 Aralık l 919'da Hacı Bektaş Veli'ye ziyareti sırasında kahve ikram edilen altın
fincan zarfın ın ela bulunduğu ·birçok eşyaya ise ulaşı l amamıştır. Tesadüfen karşılaşılan eşyalar geri satın alma ya da bağış yolu ile toplanmıştır. Hastahane ve Jandarma tarafından harç yapma işinde kullanılmakta olan kazanlar ise on l arın demirbaşından silinip müzenin demirbaşına kaydedilmesi yolu ile alınmıştır. Ben kendim 1083 kalı:m eşyaya ulaştım . Benim bulduk l arını, toplamın binde birini ancak karş ıl amaktadır. Envantere sadece isim olarak geçilmiş olması, şeklini, cinsini belirten bilgilerin eksik o l ması nedeniyle eşyalara ulaşmak oldukça güçtür. Fuat Köprülü'nün kültür müsteşarı olclLığu dönemde devlet bu eşyalara bir türlü sahip çıkmamıştır. Sonuçta eşyalar kurları lamanııştı r.
Türbe'nin kapal ı olduğu dönemde tamir ve onarım işleriyle i l gi l eni lmemiştir.
Hatta bazı yerlerin kurşunları ça lı nıp harap edilmiştir. Ancak 1957 yılında zamanın başbakanı Adnan Menderes, Tarım ve Orman Bakan ı Nedim Ökmen ile Başbakanlık Müsteşarı A. Salih Korur bakım ve onarım iş l eri i le i lgilendiler. İlerde müze olarak açmak amacıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü, Hacı Bektaş Veli Külliyesi'ni restore ettirmeye başlamıştır.
Türbeye her yıl Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinden ödenekler ayrılmış
olup, 1960 yıl ı na kadar ayrılan .bu ödeneklerle restore işleri gerçekleştirilmiştir.
Bu işlerle ilgilenen değerli bemşehrinıiz Vakıflar Genel Müdürl üğü fen elemanlarından Yusuf Erdoğan inançl ı ve titiz bir ça l ışma sürdürmüştür ve halen çalışma-
lar devam etmektedir. Gerçekleştirilen
ciddi' çalışmalar sonucunda Türbe bugüne değin korunarak ge lebi l miştir.
1960'ta bir süre restore işleri gerçekleştirilememiştir .. Daha sonra bu işe sayın
hemşehrimiz TBMM Senatörü Prof. Dr. Ragıp Üner Türk büyüklerini birbirinden ayırmadan hepsine hizmeti bir vatan borcu sayarak yeniden canlı l ık kazandırm ı ştır.
1960 tarih 4/12832 sayılı Bakanlar Kurulu kararınca daha önce müze olarak açılmasına karar verilen bu Külliye'nin 1964 yılında, sürdürülmekte olan restorasyon ve haz ı rl ık ça l ışma l arı bitmiş, Külliye artık müze halini almıştır. 16 Ağustos 1964 Pazar günü resmen müze olarak açılış hazırlıkları başlatılmış, bu komitenin başkanlığını yine büyük hizmetleri geçen sayın Prof. Ragıp Üner üstlenmiştir.
Müze yetkil i memurluğuna Hacı Bektaş eski Belediye Başkanlığı ve Kırşehir milletvekilliği yapmış olan ~erhum İbrahim Turan atanmıştır, fakat müze eşyalarının
Ankara'dan getirilip teşhir edileceği açılış gününden üç ay önce rahmetli olmuştur.
Açılışa kısa zaman kalmasına rağmen mes'ul memuru bulunmamaktaydı. O sırada ben de komite görevlisi olarak Ankara' da afiş, davetiye, hatıra sigarası ve kibriti, PTI damgası ses ve ışıklandırma malzemesi gibi işlerle uğraşmakta idim. İbrahim Turan Bey'in ölüm haberini al ı n ca aynı zamanda o tarihte Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı görevinde bulunan hocamızla Hacı Bektaş'a geldik. Cenaze töreninden hemen sonra Kayseri'ye, oradan da Ankara'ya geçtik.
Hala mes'u l memuru bulunmayan
Külliye'nin açılışına kısa bir zaman kalmıştı. Prof. Dr. Ragıp Üner bu görevi benim üstlenmemi teklif etti. Başlangıçta
zor bir görev olduğunu söyleyerek kabul etmememe rağmen, kısa bir süre sonra atama emri"'! çıktı. O tarihten itibaren yirmi üç yı 1 görev yaptım.
Göreve baş ladıktan sonda Hacı Bek- · taş Veli Türbesi (Pir Evi), Balım . Su ltan Türbesi ve Aş Evi'ni ziyaretçiye açtık. Bu arada diger evlerin restore işlerini de sürdürdük.
Nihayet 16 Ağustos 1964 Pazar günü yurdun çeşitli yerlerinden gelen 44 bin kişilik bir top luluk ile devlet protokol adamları ve basının katılımlarıyla görkemli bir açılış töreni yapıldı. O tarihten bu yana törenler mutat olarak düzenlenmektedir. Başlangıçta düzensiz alanlarda gerçck leş
~irilen bu törenler, günümüzde Kapalı Spor Salonu'nda sürdürülmektedir.
Daha sonra Külliye'nin kapatilması
sorunu ile karşılaşildı mı?
Turgut Özal döneminde de Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin kapatılması istenmişti r. Bu sorun bas ı na duyuru lmayan bi r arabuluculuk anlaşması ile halledilmiştir. Kapatılma kararına karşı 41 imza toplanmıştır. Korkut Özal benim arkadaşımdı. Kültür Bakanı Rüştü Şardağ ile basına kapalı bir anlaşma yaptık. Sonuçta Külliye'nin açık kalması 150 bin l iralık ki ra bedeli ile oturma hakkı alınarak sağlandı.
Yukanda kısaca değindiğiniz Türbe restorasyonu ile ilgili ilave etmek istediğiniz bilgi var mı?
Binalar kırk sene bakım ve onarım işleri yapılmadığı için harap olmuşlardı.
Restorasyon çalışmaları sırasında çatı ilk olarak mozaik kullanılarak yeni lendiği
halde daha sonra pek dayan ıkl ı olmamasından dolayı bakır kaplama yapıldı. Daha önce kurşun oluklu kiremit olan Türbe, şu anda bakır kaplamadır. İçeride 13., 14. ve 17. asra ait kök boyalı yazılar vardı . Ankara'dan gelen Mahmut Akak, bu yazıların kopyalarını a l dı. Nakış l ar sıyrıl
dığında en üstte 17. asra ait yazılar bulunurken, alttaki yazıların 14. asra ait olduğu anlaşıldı. Daha sonra motifler birleştirilerek, yağlı boya ile yeni karma yapıldı. Böylece iki asrın karması bir kompozisyon ortaya çıktı. Hacı Bektaş Vel i Türbesi'nin tavanı ise orijinald ir. Restore yap ı
lırken orijinale sadık kalmak amaçlanmıştır. Taşlar Kayseri'den getirilmiştir ve
yerleştirilecek olan parça boyutu hususı-.ında bile titiz bir çalışma yürütülmüştür. Önemli olan tarihi bozmadan günümüze taşıyabi lmektir.
Hacı Bektaş Veli Türbesi'nin yapısı hakkmda genel bir bilgi verir misiniz?
Hacı Bektaş Veli Türbesi' ne yedi kapıdan giri l ir. Kapı lar küçükten büyüğe doğ
ru sıra l anır. Bu da erginlik ve mütevaziliği simgeler. Yedi kapı olmasının sebebi, Hacı Bektaş Veli'nin İmam Musai Kazım'ın soyundan gelmiş olmasıdır. Merdivenlerin on sekiz basamaklı olmasının sebebi Hacı Bektaş Veli'nin yedi.nci ~oydan on sekizinci torun olmasıdır. Türbenin. düzenlemesinin tasavvufi olduğu göze çarpmaktadır.
Makamın yedi metre aşağıda olması ise Hristiyanlar veya zarar verebilecek diğer kişilere karşı bir önlem almak isteğinden doğmaktadır. lahit üç tabakadan oluşmaktadır. Bunlar yasemin ağaçları,
kurşun tabakası ve horasadır. En içte bulunan yasemin ağacı kokuyu alma işlevini görüyor. Yasemin ağac ı nın ardından
kurşun tabaka geliyor. Bunun iş levi de lahitin bozulmasını önlemektir. En üst tabaka ise horasa harcı ile kaplıdır. Horasa harcı yumurta akı, kil ve keten karışımından oluşturulan özel bir çimentodur. Bu harç sayesinde lahit bütün hasarlara karş ı dayanık l ı hale geliyor.
Daha önceleri bahçede bulunan lahitin üzeri Hacı Bektaş Veli'nin ölümünden on üç sene sonra Orhan Gazi tarafından kapatılmıştır. Hacı Bektaş Veli Kırşehir'e ilk geldiğinde günümüzde türbesinin bul unduğu yere ilk olarak çilehane yaptırmıştır. Daha sonra yatılı okul gibi bir düzenleme ile çilehaneye meydanevi, aşevi, bahçe gibi bölümleri ekletmiştir. Anlaşılacağı üzere hazır yapılmış bir yere gelip yerleşmemiş, yerleştiği yere bir eğitim merkezi kurmuştur.
Hacı Bektaş Veli Horosan'dan Kırşehir'e ilk devre kırk üç kişi ile geliyor. Fakat bu sayı mitolojide doksan dokuz bin kişi olarak belirtilmektedir. Bunların arası nda Abdal Musa, Geyikli Baba, Sarı Saltık, Barak Baba, Seyit Ali Sultan (Kızıldeli) gibi kişiler bulunmaktadır. Hacı Bektaş Veli'nin beraberinde gelenlerin hepsi öğretmendir. Hacı Bektaş Veli bu öğretmen-_ feri Anadolu ve Balkanlar'a dağıtarak onları halkı eğitmekle görevlendirmiştir.
Kendisi de Anadolu'yu gezerek yetiştirebileceği uyanık kişiler aramıştır. Taptuk Emre bunlardan birisidir.
Hacı Bektaş Veli'nin verdiği eğitimde dört devre bulunmaktadır:
1 ) Allah aşk ı
2) Maddeden manaya geçme
3) İnsanlar arası sevgi ve birlik
4) İnsandaki enerjinin ortaya çıkarılmas ı
(Keramet) : Vücut enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülmesi. Bu dört devreden sırası ile eğitim alınmaktadır.
Bu devreler hakkında bilgi verecek olursak:
Allah Aşkı: İnsan gerçek olgunluğa ve huzura ancak Allah aşkı ile ulaşabilir.
Başka hiçbir şey bunları sağlayamaz.
Gönlünün istediği kadar düny.a malına sahip olması bile yeterli değildir. Dervişler de bunu bildikleri için dünya malına pek değer vermezler.
Dervişin aşkı, bir fanilik ovası olan dünyayı şenlendiren otlar gibidir. Ovanın değeri yeşilliği ile orantılıdır. Derviş de dünyay ı değerlendiren kişidir. Onun bu mukadder görevinin işareti ise beya7. sarığıdır. Dervişin zihni devamlı Al lah zikri ile, gönlü ele dua ile meşguldür. Böylesine Hakk'a aşık olanların sayısı da· azdır.
Allah aşk ı ile Allah'ı anmak arasında .büyük bir ilişki vardır. Allah'ı her zaman anmak, her şeye O'nun adı ile başlamak, her şeyi O'ndan bi lmek, O'nu kusurlardan, basitliklerden uzak bir varlık olarak kabul etmek gerekir.
.'\ilah aşkı dünyada bilinen sevgilere benzememektedir. Dünyadaki aşk hissinin bir sonu vardır. Sevi lene kavuşulduğu zaman eski gücünü kaybeder. Allah aşkında ise insan, bu aşka daldıkça dalmak ister.
Allah aşkı önce ayrılık acısının duyulması ile başlar. Kişi beraber olması gerekenden ayrı olduğunu farkedince hicran, elem, gam, hasret duygularına kapılır. lzdırapları arttıkça da aşkı artar.
İnsan ruhunun bütün kötülüklerden uzaklaşmas ı ancak Allah aşkı ile olur. Ruh ancak bu aşkı duyduğu zaman ger
çek serbestliğe kavuşabilir. Bunun sebebi maddeyi ancak Allah aşkının aşabilmesidir. Madde hırsı da manayla, manevi duygu l arın en büyüğü, Allah aşkı i le sön
dürülebilir.
Dünyada insanca yaşayabilmenin tek şartı Allah aşkıdır. A l lah'ı duymadan gerçek insanlık vazifeleri öğrenilemez.
Allah aşkı olgunluğun ve huzurun tek sebebidir. Madde, para, kadın, saltanat hiçbir zaman huzur ve tekamöl sağla
maz. Ancak Allah aşkını duymak herkese nasip olmaz. Bu da özü Allah tarafından bilinen sebeplerle bazı kişilere tanınmış
bir lütuftur. Allah aşkının kimlere nasip
olduğu da bilinmez. Dış görünüş hiçbir zaman bunu belli etmez.
Maddeden Manaya Geçme: Gizli
ilimler ve Allah ile ilgili şey lerin ilmi; ancak Allah'ın kendi istediği kişilere tanıdığı özel bir lutuftur. Allah aşk ını duyan kişilerin başarı sırrı, hep bir arada Allah aşkı ile yanmak için gösterdikleri arzu ve temayülde gizlidir. Allah hiçbir zaman sizin davranışlarınızın dış görünüşüne bakmaz, on ları yapt ığ ı nız sıradak i niyetinize bakar. Dervişler kendilerini olgunluğa ve
huzura u laştıracak şeyin dünya malı değil de mana olan Allah aşkı olduğunu b_ildikleri için kıyafetlerine önem vermemektedirler.
Şekil tekamül için sadece bir sebep, bir vasıtadır ve ancak bizi o sonuca götürürse makbu ldür. Ya l nız, sadece şekle
bağlı kalarak tekamüle ulaşmak mümkün değildir; ama bunun tersi mümkündür.
Allah elbette gayretleri sever. Bunun yanı sıra gayretlerin arkasındaki niyetleri daha üstün tutar. Eğer niyetler iyi ve sami mT ise, gayretlerin yetmediği anda dahi insanlara nimetlerini bahşetmekten çekinmez. Şek l in, maddenin, dünya malın ın insan ı huzura götürmesi mümkün değildir. Onlar sadece manaya u laşmak için birer vas ı tad ı r.
Her şeyin olduğu gibi ibadetlerin de bir şeki l , bir mana yönü vardır. Oruç da, namaz da sadece şekli tamamlanm ışsa
hiçbir işe yaramaz. Onların aç kalmaktan, yatıp kalkmaktan öte olan gayelerini araştırmak, bulmak ve o gayeye ulaşmaya çalışmak gerekmektedir.
İnsanlar Arası Sevgi ve Birlik: Dünya malı insana hiçbir şey kazandırmaz. Sadece Allah aşkı ve insan sevgisi insanın yolunu aydınlatır. Ahiret alemine gelenler bu gerçeği görürler ama, dünyadakiler
orada neyin kıymetli olduğunu bilmezler. En yüce mertebe seven gönlün ulaştığı
mertebedir.
İnsanlar kendilerini uyuşukl uğun zehirl i havası i le zeh irlememelidirler. Gayret etmel idirler; çünkü sır l arı aydınlatan o gizli güneş Hak yolunda yürüyenlere secde eder, onların hizmetindedir ve ancak onların yolunu aydınlatır.
Allah her şeyi çift yaratmış. ~unların kaynağı bir olduğu için zıt görünseler. bile aslında kendileri de birdir.
İnsan çevresini ve dünyayı bu koAuda aydınlatmakla kendini görevli saymalıdır. Aydınlatılacak konu ela sevgi ve ayrım gözetmemektir. İnsan, dostuna verdiği gibi düşmanına da verebilmeli, hem ele her şeyini verebilmelidir.
İnsandaki enerjinin ortaya Ç1kan lması (Keramet): Kur'an'dan biliyoruz ki Allah Hz. Adem'i yarattıktan sonra meleklerden ona secde etmelerini istemiştir. Bu emre meleklerin hocası Şeytan' dan başka hepsi uymuştur.
Adem' e melekler ve Allah'tan başka bütün varlıkhr secde ettiğine göre, ve Allah onların secde etmesini istediğine göre bunda mutlak bir sebep vardır. İnsanlar bu sebebi düşünmelidirler. Düşünüp,
Allah'ı doğuda batıda aramaktan vazgeçmelidirler. Eğer ~işi, yeteri kadar olgunlaştığına inanıyorsa, gözünün kudretine güveniyorsa dalgın müneccim gibi göklere bakmamalıdır. Aranılan yukarda değil, kişinin dış görünüşünün altındadır. Kişi
nin içindedir. Kişi eğer gönlündeki bu cevheri görebiliyorsa, o zaman hakikaten gözleri sağlamdır, imtihanı geçmiş sayılır.
Külliye'de üç havlu bulunmaktadır.
Bunlar:
·ı) Ağır hizmetler: tuvalet, banyo, at evi gibi. 2) Diğer hizmetler: aşevi, ekmek evi, mihmanevi gibi. 3) Manevi hizmetler: (Huzuru Pir) Yatarlar bölümü.
Bu hizmetlere aşama aşama geçilmektedir. İlk gelen kişi ağır hiz~ıetlerden başlayarak bütün hizmet devrelerinde görev almaktadır. En son çile evine gelen kişinin dede-babalık alma yetkisi vardır.
Dergah'ta giyilen taçları ise üç devreye ayırabiliriz. Hacı Bektaş Veli döneminde "Eliti" denilen ters 'V' şeklinde üçgen bir taç kullanılmaktaydı. Hacı Bektaş Veli'nin resimlerinde de görülmektedir. "Elemi" dört dilimli taç olup, "şeriat",
"tarikat", "hakikat" ve "marifet"i simgeler. 7 5. asırdan bugüne kadar ise (Balım
Sultan zamanından günümüze kadar), "Hüseyni taç" kullanılmıştır. _Bu taç ise on iki imamrtemsil eden on iki dilime sahiptir. Mezarlarda da tarikatların simgeleri bulunmaktadır. Böylece türbedeki taca göre yatırların hangi dönemde yaşadıkları kolayca anlaşılabilmektedir.
Dergah'ta Anadolu şalvarının üzerine kısa kollu, yakasız cübbe giyilmekteydi. Cübbenin içine ise kefen anlamına gelen beyaz, yakasız bir gömlek giypirdi. Bu gömleğe "Tennure" denir. Dergahtakiler, bellerine yünden dokunmuş kemer takarlardı. Bu kemere bağ l ı "ci/benk" denilen deriden yapılma bir çanta ve ona bağlı
boyna takılan on iki dilimli bir rozet bu lunurdu. Bu rozete ise "teslim taşı" denmektedir. Kuşak üzerine de "kamberiye" denilen ucunda yumurta biçiminde taş
olan kordonlu ikinci bir kuşak bulunurdu.
Dergah'ta, Orta Anadolu sofras ı nda
yemek yenirdi. Yemekte herkes toplu olarak bulunurdu. Yemek büyük kazanlarda p iş i rilirdi. Bu kazanları Kırşehir Hastane'si ve Jandarma ihale ile ·almıştır.
Hacı Bektaş Veli Türbesi'nde bulunan eşyaların değeri nedir?
Bu eşyalara değer biçmek mümkün değildir. Özellikle İstanbul Topkapı Sarayı'naan bulunarak getirilen Hz. Ali'nin ceylan derisi üzerine yazmış olduğu,
Kur'an-ı Kerim Secde Suresi' ne hiçbir şekilde değer biçilemez. Antika eşyalar birer kültür değerimizdir.
Eşyaların büyük bir bölümü yapıldıkları zamanda birer doktora tezi olarak düzenlenmişlerdir. Bu nedenle de üzerlerinden yıllar geçse bile eleştirilemeyecek nitelikte o l malarına özen gösterilmiştir.
Özelikle dergahtakiler terfi edi l irken bu gibi çalışmalar yapılmakta idi ve eğer yapılan çalışma beğenilmezse yeni ve bir öncekinden daha kompleks çalışmalar
yapılması gerekiyordu. Çalışmaların birçoğunda a l tın geçmeler, motifler, hayvan figürleri vb. bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak bir mumluğu verebiliriz. Lale desenleri i le süslenmiş olan bu mumlukta lale "Allah'' anlamındadır. Karanfil ise "Cennet Bahçesi''ni simge lemektedir. Mumluğun üzerine la le süslemeleri ile Allah, Muhammed ve Ali yazılmıştır. Lale an lamını ismail Hakkı Baltacıoğlu eser üzerinde uzun seneler çalışarak bulmuştur. Allah, lale desenleri ile yazılırken, bu desenler arasındaki boş l uklar Muhammed ve Ali yazısını oluşturmaktadır.
Eşyala rı n hepsi sadece süsleme amaçlı olmayıp, tasavvufi' değerler de içermektedirler. Aynı zamanda farklı ve orijinal eserler ortaya çıkarmak büyük önem taşıdığından bu eserler manevi olarak da büyük anlamlar kazanmaktadırlar.
Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nde bulunan ocakların başında da "S" şeklinde taşlar bu l unmaktad ı r. Bunlar eski Türkler'de aslan motifi olarak kullanılmışlard ı r. Günümüzde yapılmakta olan şömine ya da ocaklarda çıkan bir çok soruna o dönemde yapılan ocakların hiçbirinde rast l anmadığı görülmektedir. Bacan ın tütmesi, yemeğin yanması gibi problemler önceden düşünülebilmiş ve karşılaşılabilecek her türlü probleme karşı hem dayanıklı, hem de estetik açıdan göze hitap eden ocaklar inşa edilmiştir. Ocak bacasının içerisine yerleştirilen gizli bacalar sayesinde yemeğin vitamini ve buharı da korunab ilmiştir. Bu titizlik sadece ocaklarda değil, birçok alanda gösterilmiştir.
Bektaşiliğin bugünkü durumu hakkmda genel bir değerlendirme yapar mısıntz?
Dergahlar açıkken özveri ile çalışan, ilmi kariyeri olan kişiler mürşitlik yetkisine sahiptiler. Anadolu'da çeş i tli bölgelere gönderilerek eğiticilik görevlerini yerine getirirlerken aynı zamanda da Hacı Bektaş Veli'yi temsil ederlerdi.
Dergah l arın kapatılmasından sonra bu aydınlatıcılar yazıl,;,ış ve basılmış eserler ile halka ulaşma yolunu tercih etmişlerdir. Ayn ı zamanda önceden yetiş
miş aydın Bektaşilerle sohbetler şeklinde halka ulaşma yolu da kullanılmaktadır.
Burada aydınlar kendi ara larında unvanlandırı l maktadırl ar.
Halk arasında seçimlerle çeşitli unvanlar kazanılmaktadır. Bunlardan baba olan lar talip ve derviş yapma yetkisine sahiptirler. Halife baba unvanına sahip olanların talip, derviş ve baba yapma yetkisi vardır. Dede baba ise halife baba yapma yetkisine sahiptir.
Günümüzde bu unvanlara hak etmeyenler de sahip olabilmektedirler. Dergah zamanında çok titiz olan bu kurumun günümüzde zedelenmiş olduğunu söyleyebiliriz.
Alevllik ve Bektaşllik arasında bir Fark bulunmakta mıdır? Bulunmakta ise bunlar nelerdir?
İnançta mürşit Alevilik'te soydan geliyor. Soydan gelmeyenleri de kendi tarikatlarına almıyorlar. Temelde ibadette fark bulunmamaktadır. İkisinde de insan ön plana ç ıkarılmaktad ır. Alevilik ve Bektaşilik'te de "İnsanı seven Allah'ı sever" düşüncesi egemendir.
Bektaşilik'te din, ırk aranmamaktadır. Soy vb. etkenler önem taşımaz. Hacı
Bektaş Veli "her insan Bektaşi'dir" der. Yalnız Bektaşi olan kişinin müslüman olması şarttır. Atatürk, Neyzen Tevfik, Rıza Tevfik, Nam ı k Kema l ve Nazım Hikmet Sünni olmalarına rağmen Bektaşi'dirler.
Bektaşi'nln en büyük ağırlığı Ege ve Bat ı 'da Balkanla r 'dadır. Bektaşilik'te
"derviş", "baba" gibi unvanlar dergahlar açık olduğu dönemde hizmet ve ilme dayalı olarak verilirken, günümüzde dervişler ve babalar ha1k aras ı nda seçilmektedirler.
Alevilik'te de Bektaşilik'te de ibadetler Türkçe'dir. Ara l arında nüanslar bulunmaktadır; fakat bu özü bozmamaktadır.
Bektaşilik Alevilik ile karıştırılıyor.
Bektaşilik'te eğitim ve i 1 mi kariyeri olmayan terfi edemez. Bir sanat dalınız, i lmi branşınız olmak zorundadır. Ben kendim
dört kitap yazdıktan sonra; ancak babalık ·unvanı alabi ldim.
Her Bektaşi bir yere bağlıdır. Herkes kendi grubunu bilir. Senede bir kez Kurultay şekl inde Hacı Bektaş'ta toplanılır.
Bu toplantılar genellikle ağustos ayındaki anma törenleri sırasında gerçekleştirilir. Çünkü bu tarihte insanları bir araya getirmek daha kolayd ı r.
Halife Dede Baba' nı n bölgesel temsilcisi görevini yerine getirir. Bu halk arasında yanlış anlaşıl.maktadır. Halifelik u ıwa
nı sadece bir görevlendirme şekli olarak kullanılmaktadır. Örneğin, Aiıkara yöresinde bir anlaşmazlık ortaya çıktığında, bilgi alışve rişi yapılacağı za~ıan dede babanın ulaşamayacağı yerlere, ufak sorun-
lara ha lifeler ulaşır. Günümüzde ise artık iletişim oldukça kolay ve hız l ı bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Bu yüzden halifeliği n işle\i de pek kalmad ı , diyebil iriz. Her isteyen artık kolayca Dede Baba'ya ulaşabi lmektedir.
Anadolu Kültür Araştırma VakfI (AKKAV)'nm kuruluş amaCI ve gerçekleştir
mekte olduğu ça!Işmalar nelerdir?
Anadolu Kü ltür Araştırma Vakfı (AKKAV) Anadolu kültürünü Alevi-Bektaşi
kültürünün temeli olarak görmektedir. AKKAV Anadolu'ya hizmet etn1i ş Türk büyüklerinin eserlerini kaynaklara geçirip bi lim adamlarına sunmak amacıyla kurulmuştur. 1990' dan itibaren çalışma
larına başlamıştır fakat resmi kuruluşu
1992 yılına dayanmaktadı r. Ben AKKAV'ın kurucusu, Yönetim Kurulu Üyesi ve Bi lim Kuru lu Başkanı'yım. Bu merkezin yirmi beş kurucusu bulunmaktadır.
i r
AKKAV, Kültür Bakanlığı ile çalışına-
~-·--
lar yapmaktadır. Sempozyum, belgesel gibi çal ışmaları bulunmaktadı r. Bunla rı n
yanı sıra araştırma ve etüd çalışmaları da yapılmaktadır. Daha çok Anadolu'da Alevi boyları üzerine yoğunlaşmaktayız. Boylar arasındaki farklılıkları ortaya koymaya çal ışıyoruz. Şimd iye kadar Hıdıre l
lez, Tahtacı lar ve Yörükler'le ilgili belgeseller hazırlamış bulumıyoruz.
Yakın bir zamanda Gagavuzlar (Gagavuz Türkleri) ile ilgili bir çalışmamız sunu l acaktır. Aynı zamanda Hacı Bektaş Veli ile ilgili bir eser çalışmamız da bulunmaktadır.
Türkiye'de bilimsel olarak Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli konularında neler yapılmalıd1r?
"Bir insanı tanımadan elbise giydirmek" yanlış bir yaklaşımdır. Araştı rma
yapanlar hazır kitaplardan yararlanıyorlar. Herkes kendisine göre bir Hacı Bektaş Veli yaratıyor. Bu konuya politikacılar, Sünniler, Aleviler kendince yaklaşıyorlar. Aynı çalışmalar, üzerinde biraz değişiklik yapılarak yeniden sunulmaktadırlar.
Yapıl an ça lışma larda Hacı Bektaş Veli'nin neler yaptığı, nasıl yaptı ğı gibi hususlara hiç değinilmemektedir. Niçin Hacı Bektaş bölgesine yerleştiği bile araştı
rılmamıştır. Bu konularda çok büyük eksiklikler o lduğu fark edi lmektedir."Araştır
macılara çok iş düştüğünü bir kez daha yinelemekte yarar vardır.
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araşt1rma Merkezi hakkmdaki düşünceleriniz nelerdir?
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi'nin ilk kurucuları arasında yer almaktayım. Ku-
ma~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
rucular arasında çok "Sümer" soyadı bulunduğu için çekildim.
Bu merkez bir kaynak toplama yeri olarak işlev görmekted ir. Geniş bi r bil im adamı ve araştırmac ı kitlesine seslenmektedir. Kesinlikle bilgiler yorum yapılmadan sunulmaktadır. Merkezin amacı Alevilik, Bektaşilik ve Hacı Bektaş Veli kü ltürü ile i lgil i kaynaklar toplamak ve tarafsız olarak sunumlafını yapmaktır. Bu merkeze elimizden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyoruz. Bu konu ile ilgilenenlerin de merkezden yard ım ve ilgi lerini esirgememelerini istemekteyiz. En azından ulaştıkları yeni bilgileri, dokümanları Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Merkezi ile paylaşmaları bu bilgiye ihtiyacı olan kes ime ulaşmak açıs ı ndan
önem taşımaktadır.
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi'nin yayınlamakta olduğu ve üç aylık sürelerle çıkmakta olan "Hacı Bektaş Veli Araş
tırma Dergisi" hakkında neler düşünüyorsunuz?
Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi' nde birçok araştırmacı ve bil im adamının makale ve çalışmaları yayınlanmaktadır. Bilindiği gibi taranmamış Osmanlı arşivleri ile ilgili kaynaklar büyük önem taşımaktad ı r. Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi bu konuda ela bilgi gereksinimlerini karşılamaya çalışmaktadır. Tarihimize ışık tutmaktadır.
H alkın elinde çok değerl i ve öı~emli bilgiler bu lunuyor. Bunlara ulaşmamız ve her birini derlememiz gerekiyor. Manisa, Tire, İstanbul gibi illerde bulunan kütüphanelerde Türk kültürü ve Hacı Bektaş Veli i le i lgi li birçok kitap mevcuttur. Bun-
~·· .
\. ~ • • •• =--ı.;.:· ~
Eşi, Ablası, Bedri Noyan ve Ali Sümer
ların incelennıes~ ve araştırmacıların, konu ile i lgil i uzman l arı n hizmetlerine sunulması gerekmektedir. Elbette bu çalışma zaman alacaktır; ama kaynaklara ulaşılclığıncla engin bilgi ile karşılaşılacaktır.
Bedri Noyan'ın da çok değerli binlerce kitab ı bu lunmaktadır. Bunların hepsi Bedri Noyan'ın şahsine aiı değildir. Birçok bilim adamının kendisinde toplanmış çok sayıda eseri bulunmaktadır. Bu eserlerin hepsinin en nından birer fotokopisi alınıp geniş kitlelerin hizmetine sunulmalıdır. Yine ol<ınaklar çerçevesinde nıikroçipleri de alınarak saklanabilir. Böylece birçok kaynağa bir anda ul<ış ıl
nı ı ş o l acaktır.
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi'nin ne gibi çalışmalar yapmasını önerirsiniz?
Nevşehir i li Hacı Bektaş ilçesine giden araştırmacılara hizmet verilebilmesi ve en azından Ankara'cla bulunan Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Vel i Araştırma Merkezi'nclen bu araştı r
macıların haberdar eclilebilqıeleri için kısa vadeli hizmetler sunacak bir merkezin açılması gerekmektedir. Burası bir şube olarak düşünü lebi l ir. Ankara'claki Gazi
üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi ve Nevşehir Hacı Bektaş ilçesindeki şube arasında iletişimi sağlayacak birkaç elemanın da bu şubede bulundurulması gerekmektedir.
İnsanların Bektaşilik ve Alevllik'fe ilgili olarak neferi bilmek istediklerini anlamamız gerekmektedir. Dolayısıyla
Nevşehir'e kurulacak olan şubede bulunacak olan elemanların bu sistem hakkında bilgi sahibi olmaları gerekn;ıektedir. Yoksa tek başına şube açmak pek yeterli olmayacaktır. Orada dokümanlar toplanmal ı , bi lgilerin sunumu titizlikle yapılmalıdır. insanlarda güven uyandıracak kişilere ihtiyaç vardır. Bunun tersi bir durumda insanlar ellerinde bulunan bilgileri sunmaktan, paylaşmaktan çekineceklerdir. Bu şubede bulunacak kişilerin halkın sevgisini kazanmış ya da kazanabilecek nitelikleri barındırmaları gerekmektedir. Böylece bu şube halkın uğrak yeri halini alacaktır. Aynı zamanda halka Türk kültürü ve Hacı Bektaş Veli'nin tarafsız olar·ak tan ıtılması açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu da ancak titiz çalışmalarla gerçekleşti ri lebil ir.
Hacı Bektaş'a gelen bir kişinin detaylı bilgi edinebileceği yerin Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi olduğunu bilmesi ya da öğrenmesi gerekmektedir. Bu da şubenin iyi çalışması ile mümkündür. İnsanları orada kurulacak bir şubeye çekebilmek için tanıtım çalışmaları yapmak gerekmektedir. Bu tanıtım çalışmaları içerisinde slayt gösterileri, tanıtıcı broşürler hazırlanabileceği gibi sohbet toplantıları,
konferanslar düzenlenebilir. Sadece doküman ve eser bulundurmak yeterli değildir, bu eserlerden insanları bilgilendirmek de gerekmektedir. Haberdar olan insanlar diğer insanları da haberdar edecektir ve kısa zamanda Ankara'daki Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş
Veli Araştırma Merkezi büyük bir kitleye duyuru l acaktır. Tabi ki bütün bu istenilenlerin gerçekleştirilebilmesi için şubenin insanlara sıcak bakması gerekmektedir. İnsanlar, hoş karşılanmaktan hoşlan ı rlar. Yeri geldiğinde ziyarete gelen kişiler, şubedekilerle sohbet etmek, bilgilerini paylaşmak ve bilgi almak isteyecektirler. Bunların hepsinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Recommended