View
13
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
YÜKSEK
LİSANS
TEZİ
RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
EYLÜL 2017
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ALFIIA IRMAK
RUS EDEBİYATINDA BİR DOĞU DÜŞÜNÜRÜ:N. K. RERİH
EY
LÜ
L 2017
AL
FIIA
IR
MA
KR
US
DİL
İ V
E E
DE
BİY
AT
I AN
AB
İLİM
DA
LI
RUS EDEBİYATINDA BİR DOĞU DÜŞÜNÜRÜ:
N. K. RERİH
Alfııa IRMAK
YUKSEK LİSANS TEZİ
RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EYLÜL 2017
iv
RUS EDEBİYATINDA BİR DOĞU DÜŞÜNÜRÜ: N.K.RERİH
(Yüksek Lisans Tezi)
Alfııa IRMAK
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
eylül 2017
ÖZET
Nikolay Konstantinoviç Rerih adı genel olarak dünya resim sanatına bıraktığı derin iz ve
miras ile anılır. Tezimizin temel amacı Nikolay Rerih’i sadece bir ressam olarak değil, tüm
yönleriyle tanıtarak bu bilgi eksikliğini gidermektir. Tezde Nikolay Konstantinoviç’in
yazar, felsefeci, tarihçi, eğitimci, doğu bilimci, arkeolog, sahne dekoratörü ve seyyahlık
gibi az bilinen yönleri ve çalışma alanları mercek altına alınacaktır. Nikolay Rerih’in
mirası, bıraktığı binlerce tablo, yüzlerce felsefi deneme ve çeşitli arkeolojik ve tarihsel
koleksiyonlarla da sınırlı değildir. N. K. Rerih’in kültürel mirasın korunması alanındaki
çalışmaları büyük önem taşımaktadır. Şimdi UNESCO Antlaşması (Lahey Sözleşmesi)
(1954) olarak anılan sözleşmenin aslında Nikolay Rerih’in ondan neredeyse 20 yıl önce
belirlediği temel esaslardan ilham alınarak oluşturulduğunun belirtilmesi gerekmektedir.
Bu esaslar dünyaca tanınan Rerih Paktı (Pakt Reriha) (1935) adıyla bilinen, “Sanatsal Ve
Bilimsel Kurumları ve Tarihi Yapıtları Koruma Paktı”nda yer almaktadırlar. Nikolay
Rerih’in kurucusu olduğu bu antlaşmanın en büyük özelliği, dünyada kültürel değerlerin
korunması amacıyla yapılan ilk antlaşma olmasıdır. Kültürel ve tarihi mirasın korunması
alanında yaptığı çalışmaların yanı sıra renkli ve büyüleyici yaşam tarzı da N. K. Rerih’in
sanatını özgün ve değerli kılmaktadır. Rerih’in edebiyat ve sanat faaliyetleri, kendi ülkesi
olan Rusya’da başlamış, Avrupa ve Amerika’da devam etmiş, Doğu’ya ilişkin
düşüncelerinin en önemli ilham kaynağı olan Hindistan’da sona ermiştir. Tezde Nikolay
Rerih’in, sanatsal ve edebi mirasının yanında birçok ülkede açtığı müze, sanat merkezi ve
eğitim kurumları ile kültürel mirasın korunması konusunda en önemli çalışması olan Rerih
Paktı’na dikkat çekilerek, N. K. Rerih’in gelecek nesillere bıraktığı hazinenin önemi
vurgulanacaktır.
Bilim Kodu : 31324
Anahtar Kelimeler : Nikolay Konstantinoviç Rerih, Büyük Asya Seferi, Rerih Paktı,
Barış Bayrağı.
Sayfa Adedi : 169
Tez Danışmanı : Prof. Dr. Zeynep BAĞLAN ÖZER
v
AN ORİENTALİST İN RUSSİAN LİTERATURE: N.K.RERİH
(M.S. Thesis)
Alfııa IRMAK
GAZİ UNIVERSITY
INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES
September 2017
ABSTRACT
Nikolai Konstantinovich Roerich is generally noted for the heritage and lasting impression
in world’s painting art. The main aim of our thesis is to make up for information,
introducing Nikolai Rerich not only as an artist, but also in all his aspects. In this thesis,
Nikolai Konstantinovich’s writer, philosopher, educator, orientalist, archeologist, decorator
and voyager sides are examined. Nikolai Roerich’s heritage isn’t limited with thousands of
pictures, hundreds of philosophic essays and different archeological and historical
collections. N. K. Roerich’s studies on protection of cultural heritage are very important,
too. It is necessary to mention that Hague Convention (1954), today known as UNESCO,
is constituted regarding basic principles set by Nikolai Roerich nearly 20 years ago. These
principles take place in Roerich Pact (Pakt Reriha) (1935), known as “Treaty on the
Protection of Artistic and Scientific Institutions and Historic Monuments”. The most
important point of this treaty constituted by Nikolai Roerich is the fact that it is the first
treaty, aiming to protect global cultural values. Aside from the studies on protection of
cultural and historical heritages, Roerich’s colourful and fascinating life style makes his art
original and valuable. Roerich’s literary and artistic activities start in Russia, continue in
Europe and America and end in India, which is the most important source of inspiration for
his thoughts on the East. In this thesis, importance of N. K. Roerich’s handed down the
next generations heritage will be emphasized and museums, art centers, educational
institutions and Roerich Pact, which is the most important study of him regarding cultural
heritage’s protection, will be remarked.
Science Code : 31324
Key Words : Nikolai Konstantinovich Roerich, Asian expedition, Roerich Pact,
Peace flag.
Page Number : 169
Supervisor : Prof. Dr. Zeynep BAĞLAN ÖZER
vi
TEŞEKKÜR
Araştırma konusunun belirlenmesinde ve çalışmalarım sırasında değerli yorumları ve
önerileriyle yol gösteren, çalışmamın her aşamasında rehberlik eden saygıdeğer hocam
Prof. Dr. Zeynep BAĞLAN ÖZER’e ve tez kabulü aşamasında verdiği destek ve
yardımlarından dolayı saygıdeğer hocam Prof. Dr. Ayla KAŞOĞLU’na sonsuz
teşekkürlerimi sunarım.
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET .............................................................................................................................. iv
ABSTRACT .................................................................................................................... v
TEŞEKKÜR .................................................................................................................... vi
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................... vii
KISALTMALAR ............................................................................................................ ix
GİRİŞ .............................................................................................................................. 1
BİRİNCİ BÖLÜM
N. K. RERİH’İN HAYATI
1.1. Çocukluk Çağı ..................................................................................................... 11
1.2. Eğitim Yılları ...................................................................................................... 24
1.2.1. Karl May Okulu ........................................................................................... 24
1.2.2. Sanat Akademisi ve Üniversite Yılları ........................................................ 29
1.3. Rusya Dönemi ..................................................................................................... 42
1.3.1. N. K. Rerih’in Ailesi ................................................................................... 43
1.3.2. Çalışma Yılları............................................................................................. 49
1.4. Avrupa ve Amerika Dönemi ............................................................................... 62
1.5. Doğu Dönemi ...................................................................................................... 69
1.5.1. Büyük Asya Seferi ...................................................................................... 69
1.5.2. Mançurya Seferi .......................................................................................... 73
1.5.3. Son Yılları ................................................................................................... 77
viii
İKİNCİ BÖLÜM
N. K. RERİH’İN ESERLERİ VE TEMEL DÜŞÜNCELERİ
2.1. Farklı Yönleri ile Nikolay Konstantinoviç Rerih ................................................ 81
2.1.1. N. K. Rerih - Arkeolog ................................................................................ 82
2.1.2. N. K. Rerih - Eğitimci ................................................................................. 85
2.1.3. N. K. Rerih - Ressam ................................................................................... 87
2.1.4. N. K. Rerih – Tarihçi ................................................................................... 91
2.1.5. N. K. Rerih – Yazar Ve Felsefeci ................................................................ 92
2.2. Nikolay Rerih’in Başlıca Eserleri ....................................................................... 100
2.2.1. Erken Dönem Eserleri ................................................................................. 100
2.2.2. 1900-1920 Yılları Arasında Edebi Eserleri ................................................. 107
2.2.3. Son Dönem Eserleri (1920 Sonrası) ............................................................ 110
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KÜLTÜREL MİRASI KORUMA BAĞLAMINDA RERİH PAKTI
3.1. Rerih Paktı’nın Doğuşu ....................................................................................... 136
3.2. Rerih Paktı’nın Önemi ........................................................................................ 140
3.3. Rerih Paktı Metni ................................................................................................ 143
3.4. Barış Bayrağı ....................................................................................................... 147
3.5. Kültür Ligi ........................................................................................................... 150
3.6. Günümüzde Rerih Paktı ...................................................................................... 151
SONUÇ ........................................................................................................................... 155
KAYNAKÇA .................................................................................................................. 161
ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................... 169
ix
KISALTMALAR
Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur.
Kısaltmalar Açıklamalar
A.g.e adı geçen eser
Çev. Çeviren
t.b.d. tarihi belli değil
vb. ve benzeri
1
GİRİŞ
N. K. Rerih’in yaşamış olduğu XIX. ve XX. yüzyıllar Rusya tarihinde sosyal,
siyasal ve ekonomik açıdan zorlu bir döneme tekabül etmektedir. Dünya savaşları ve
ihtilallerle sarsılan Rusya’nın bu dönemde tarihinin en zor zamanlarını yaşadığını
söyleyebiliriz. Fransız önder Napolyon Bonapart (1769-1821) ile girilen çıkar
çatışmasının doğurduğu Rusya-Fransa Savaşı (1812) ve Osmanlı Devleti ile aralarında
gerçekleşen Kırım Savaşı’ndan (1853-1856) daha yeni çıkan Rusya, büyük mağlubiyete
uğrayacağı Rus-Japon Savaşı’na da (1904-1905) bu dönemde girmiştir. Aynı dönemde
Rusya’nın itilaf devletlerinin yanında katıldığı Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) ve
sonucunda Batıyla Soğuk Savaş döneminin başlayacağı İkinci Dünya Savaşı (1941-1945)
Rusya’yı maddi ve manevi anlamda yıpratan en önemli olaylar olmuştur. Bunların yanı
sıra ülke içinde gerçekleşen iki ihtilal (1905-1907 ve 1917) ve devamında başlayan
acımasız iç savaş (1918-1920) Rusya’nın bu dönemde içinde bulunduğu hareketliliği ve
zorluğu fazlasıyla yansıtmaktadır. Çarlık döneminin son yılları ve Sovyet Devriminin ilk
yıllarına denk gelen yaşamıyla N. K. Rerih, dönemin bunalımlarından iyimserlik, barış ve
hoşgörü kavramları ile özetlenebilecek bir bakış açısı geliştirmeyi başarmıştır. N. K.
Rerih hem resim çalışmalarında hem de edebi eserlerinde bu bakış açısını sergilemiştir.
N. K. Rerih’in yaşadığı dönemin en büyük özelliği hem Çarlık hem de Sovyet
Dönemine şahit olmasıdır. Birbirine ters, hatta tamamen zıt iki rejime yakından tanıklık
etmesi, Nikolay Rerih sanatının özgünlüğünü bir kez daha göstermektedir. Bir yanda
Çarlık zamanında batılılaşan, modernleşen ve aydınlanan Rusya; diğer yanda ise
tamamen içe kapanık, diktatörlük rejimiyle hükmeden Sovyetler Birliği. Bu dönemleri
daha iyi tanımak ve Nikolay Rerih’in nasıl etkilendiğini anlamak adına tarihi olaylara
yakından incelememiz faydalı olacaktır.
Nikolay Konstantinoviç Rerih, Çar II. Aleksandr (1818-1881) döneminde
dünyaya gelmişti. Çar II. Aleksandr, Çar I. Nikolay’ın (1796-1855) en büyük oğlu olup,
babasının ölümünden sonra 1855 yılında tahta geçmişti. Ülkenin sorunlarına çözüm
bulmak adına neredeyse her alanda reformlar yapan ve devlet politikalarında gayet liberal
bir bakış açısı sergileyen II. Aleksandr Kurtarıcı Çar (Tsar’ Osvoboboditel’) olarak
adlandırılmaya başlanmıştır. Fakat reformlar ve liberal politikalar sorunları çözmek
yerine, sorunların artmasına ve hatta tartışmaların büyümesine zemin hazırladı. İlk ciddi
devrimci düşünceler ve hareketler bu dönemde ortaya çıktı. Aleksandr’ın farkında
olmadan veya sonucunu tahmin edemeden yaptığı, o döneme dek bastırılan bu tepkilerin
2
ifade edilmesine uygun özgürlükçü bir ortam yaratmak olmuştur. 1 Özellikle büyük
şehirlerde hızla yayılmaya başlayan devrimci gruplar ve örgütler entelektüel muhafazakar
kesim arasında büyük paniğe yol açmıştır. Nikolay Rerih’in babası Konstantin Rerih de
bu nedenle çocuklarını bu tarz devrimci düşüncelerden korumak amaçlı olarak ilkokul
eğitimini evde vermiş, ortaokul zamanında ise onları özel bir okula yollamıştı.
Çar II. Aleksandr, Rusya’nın çok zorlu bir döneminde tahta gelmişti. Kırım Savaşı
(1853-1856) halen devam etmekteydi. Rusya’nın aleyhine gelişen savaşı, yanlış
taktiklerle devam ettiren II. Aleksandr, 1855 yılının Eylül ayında Sivastopol’de yenilgiye
uğrayarak barış imzalamak zorunda kalmıştı. 18 Mart 1856 yılında Rusya’nın imzaladığı
“Paris Barış Antlaşması”, sadece Osmanlı Devleti değil tüm Avrupa ülkeleri karşısında
Rusya’nın imajını zedelemiş oldu.
Savaş sonrasında memnuniyetsiz ve yorgun düşen halk için Çar reformlar yoluna
girmiş ve birçok farklı alanda reformlar yapılmıştır. Şüphesiz bunlardan en önemlisi,
köylülerin serfliğinin kaldırılmasıydı. Köylü halk arasında oluşan memnuniyetsizlik
dalgası gittikçe büyük ayaklanmalara yol açmaya başladı. Bu olumsuzluklar sadece taşra
bölgelerinde kalmayıp, Moskova ve Petersburg gibi büyük şehirlere de taşınmış oldu. N.
K. Rerih’in babası Konstantin Rerih bir hukukçu olarak, bu çağdışı düzene kayıtsız
kalmamış ve Çar’a köylülerin azat edilmesi için yönergeler hazırlama çalışmalarını
yürütmüştü. Bu arada Çar II. Aleksandr ülkesinin hem kötüleşen ekonomik durumunu
hem de artan sosyal memnuniyetsizliğini azaltmak için 19 Şubat 1861 yılında köylülerin
serflikten azat edilmeleri için ferman çıkardı. Böylece Rusya’da XVI. yüzyıldan beri
devam eden “köylü serfliği” sistemi kaldırılmış, köylüler azat edilmiş ve herkese toprak
verilmiştir.
II. Aleksandr’ın yaptığı reformlar bununla kalmamış 1864 yılında yerel idare
organı olarak asilzadeler meclisi yerine tesis edilen il genel meclisleri anlamına gelen
Zemstvo’lar kurulmuştur. Zemstvo’lara, mahalli idarenin ekonomiye dair konularıyla
ilgilenme; yollar, hastaneler ve mektepler yapma işi verildi. Bu müessese sayesinde,
bilhassa mektep işlerinde mühim terakkiler kaydedildi. 2 Ayrıca zorunlu askerlik
sisteminin kabul edilmesi askeri alanda yapılan en önemli reformlardan biridir. Adli
sistemde de bir takım reformlar yapılarak dayak, kırbaç, kızgın demir vurmak gibi cezalar
kaldırıldı. Askeri, dini, ticari mahkemelerin ve köylü mahkemelerinin görev ve yetkileri
1 Acar, K. (2004). Başlangıçtan 1917 Bolşevik Devrimi’ne Kadar Rusya Tarihi. Ankara: Nobel Yayın ve
Dağıtım, 201. 2 Kurat, A. N. (2014). Rusya’nın Tarihi. Başlangıçtan 1917’ye Kadar. (Altıncı Baskı). Ankara: Türk Tarih
Kurumu Yayınları, 360.
3
tekrar belirlendi. Bu döneme kadar dışlanan Yahudilere istedikleri yerde yaşama ve
çalışma hakları tanındı. Devlet gelirini çoğaltmak maksadıyla alkollü içeceklerin satışı
arttırıldı; şeker, tuz, tütün satışı devlet inhisarı altına kondu. Demir yolların yapılması
işine ayrıca ehemmiyet verildi. Bu iş için ecnebi sermayesi de celbedildi; iç ve dış ticaret
çok yükseldi; bunun icabı olarak, 1860’ta ilk Rus Devlet Bankası kuruldu.3
II. Aleksandr yaptığı bu reformların yanı sıra, Orta Asya ve Kafkasya’daki
toprakları ele geçirerek Rusya’nın sınırlarını genişletmeyi amaçlamıştı. Kırım Savaşı’nda
aldığı yenilgi ve Balkan’lara girme yasağı Rusya’yı Orta Asya ve Kafkaslara
yönlendirmişti. 1864’te Hokand Hanlığı ile başlayan Orta Asya fetihleri, Özbekistan ve
Türkmenistan ile devam etmiş ve bu yerler işgal edilmiştir. Aleksandr, Kafkasya’daki
yönelimleriyle ise Şeyh Şamil’in 4 örgütlediği direniş hareketini zayıflatarak bölgeyi
tamamen kontrol altına almayı amaçlamış ve başarmıştı. Sonuçta hem Orta Asya hem de
Kafkas’ların eklenmesiyle Rusya ekonomisi büyük ölçüde canlanmış, hem işçilik
konusundaki hem de askeri sektörlerdeki eksiklikler tamamlanmıştır.
Eğitim konusunda da 1863 yılında önemli değişiklikler yapıldı. Üniversitelere
büyük ölçüde özerklik tanıyan bir kararname yayımlandı. Okullarda Latince ve Yunanca
zorunlu dil olarak kabul edildi, uygarlıklar tarihi derslerin eğitim programlarına eklenmiş
oldu. Eğitimi yaygınlaştırmak ve liberalleştirmek için bir yasa tasarlandı.5 Ayrıca 1865
yılında çıkan matbuat kanunu, babası I. Nikolay zamanından beri uygulanan şiddetli
sansürü kısmen de olsa kaldırılmış oldu.
Sosyal ve siyasal yaşama bakıldığında XIX. yüzyılın ortaları çeşitli gruplar ve
fikirlerin yayılmaya başladığı bir dönem olarak nitelendirilebilir. Panslavizm, Nihilizm ve
Halkçı fikirler ülkeye hızla nüfuz etmeye başlamışlardı. Ünlü Rus etnolog ve tarihçi
Nikolay Danilevski (1822-1885) tarafından bir ideoloji haline gelen Panslavizm
düşüncesi, Rusya’nın çatısı altında tüm Slav asıllı milletlerin birleşmesini amaçlamıştı.6
Bu görüş, ünlü Rus yazarlar Fyodor Dostoyevski (1821-1881) ve Lev Tolstoy (1828-
1910) başta olmak üzere birçok yazar tarafından desteklenmiştir. Nihilizm ise Rusya için
çok yeni olup, var olan tüm düzeni değiştirmeye; bu düzen içerisinde tabii ilimler dışında
tüm ahlaki ve manevi değerleri reddederek, tamamen hür bir düzen kurmaya çalışan bir
akımdı. Nihilist insan tiplemesi özellikle zamanın en büyük yazarları olan Turgenyev’in
3 Kurat, A. N., A.g.e., 361. 4 Şeyh Şamil (1797-1871) - Kuzey Kafkasya halklarının siyasi ve dini lideri, Kafkas Savaş’ında Rus karşıtı
direnişin lideri. 5 Footman, D. J. (2005). Kızıl Başlangıç. (Çev. E. Avcı). Ankara: Adapa Yayınevi. (Eserin orijinali 1944’te
yayımlandı), 21. 6 Akyol, T. (1979). Sovyet Rus Stratejisi ve Türkiye. (İkinci Baskı). İstanbul: Ötüken Neşriyat, 154.
4
(1818-1883) “Babalar ve Oğullar” (Otsı i Deti) (1862) ve Dostoyevski’nin (1821-1881)
“Ecinniler” (Besı) (1872) adlı romanlarında açıklayıcı bir şekilde dile getirilmiştir.
Kendince bir sosyalist düzen kurmaya çalışan Rus Halkçıları (Narodniçestvo) adlı grup
ise aydın kesimin “Halka Gidiş” hareketiyle başlamıştır. Köylü halk tarafından gerekli
ilgiyi toplayamayan bu hareket, örgüt lider ve üyeleri Sibirya’ya sürgün edilerek
bastırılmıştı. Fakat mahkumların kurduğu gizli bir grup, daha sonra Çar II. Aleksandr’a
sayısız suikast girişiminde bulunacak ve 1881 yılının Mart (1/13) ayında Çar’ın
faytonuna bombalı saldırı düzenleyerek amaçlarına ulaşacaklardır. “Köylüleri ‘kurtaran’,
Güney Slavlarına ‘hürriyet’ veren Rus Çar’ı, Rus hürriyetperverleri tarafından bu suretle
öldürülmüş oldu.”7
Çar II. Aleksandr’ın ülke ve halkın yaşamını iyileştirmek için uyguladığı
reformlar ve sürdürdüğü ılımlı politika, muhalif gruplar için rahat bir ortam sağlamış ve
bunun sonucunda II. Aleksandr kendi eliyle oluşturduğu ortamın kurbanı olmuştur.
Çar’ın ölümüyle tahta çıkan III. Aleksandr ise bu grupları bastırmak için çok sert bir
politika izleyecektir.
III. Aleksandr, babası Çar II. Aleksandr’ın izlediği tüm ılımlı ve liberal
politikalara bir son verip, kendince otoriter bir ortam yaratmak istemiştir. II. Aleksandr’ın
tanıdığı basın özgürlüğü, toplantı özgürlüğü vb. tüm “özgürlükçü” haklar tamamen
kaldırılmıştır. Milliyetçilik politikası ise III. Aleksandr zamanında tam tersine
dönmüştür. Babasının Yahudilere ve diğer milletlere tanımış olduğu hakların geri
alınması ile yetinmeyerek onlar üzerinde daha sert politikalar izlemeye başlamıştır.
Böylece Yahudi, Leh ve diğer milletlerin yaşam standartları hızla kötüleşmeye başladı.
Ayrıca zorla Ruslaştırma ve Ortodokslaştırma politikaları Yahudilerin ve diğer azınlık
halklarının Rusya dışına sürülmesinde etkili oldu. Bu Ruslaştırma politikası millet
denilen yapının dil ve kültür özelliklerinin imparatorluğun bütününe, devletin eğitim, dil,
milliyet vb. politikalarıyla yayılmasını sağladı.8 Üniversitelere tanınan bağımsızlık geri
alındı. Bu sayede üniversitelerde verilen anarşik bilgilerin önüne geçilerek,
Ortodoksluğun yayılması planlanmıştı. III. Aleksandr, merkezi otoriteyi güçlendirmek
amacıyla, hükümetin yerel idarelerdeki kontrolünü arttırmaya yönelik bir takım kanunlar
çıkardı.9 Ekonomiyi güçlendirmek adına yoğun sanayileşme politikası uyguladı. Fransa
ile 1892 yılında imzalanan Fransız-Rus İttifakı (1892-1917) ile dış ilişkilerde Fransa’nın
7 Kurat, A. N., A.g.e., 376. 8 Yapıcı, U. (2011). Sovyet Sonrası Coğrafyada Devlet ve Milliyetçilik. Ankara: Tan Kitabevi Yayınları, 67. 9 Acar, K., A.g.e., 222.
5
yanında yer almış; Almanya ve Avusturya-Macaristan’a karşı ise düşmanca bir politika
sergilemiştir. Özetlemek gerekirse Çar III. Aleksandr, babasının aksine aşırı baskıcı ve
merkeziyetçi politikalar uygulamıştır. “III. Aleksandr, cahil, kaba ve mutaassıp bir çardı.
On üç yıl devam eden hakimiyeti, Rusya’da şiddetli bir “Otokratiya” rejiminin ve koyu
Rus milliyetçiliğinin hüküm sürdüğü bir devir oldu.”10
Sağlık nedenlerinden dolayı 1 Kasım 1894 yılında henüz 50 yaşındayken vefat
eden III. Aleksandr, tahtı büyük oğlu II. Nikolay’a bırakmıştır.
II. Nikolay’ın tahta çıktığında ülke içindeki çalkantılar devam etmekteydi. 1896
yılında Petersburg fabrikalarında işçiler greve başlamış; halk arasında artan
memnuniyetsizlik, çeşitli ayaklanmalara zemin hazırlamıştır. Ayrıca Rus sosyalistler,
liberaller ve Es-Er 11 grupları Çar’a karşı çıkarak, kuracağı rejimi yıkmak için ciddi
çalışmalara başlamışlardır.
III. Aleksandr döneminde yapımına başlanan ve Rusya’nın Uzakdoğu’yla
bağlantısını sağlayacak olan Transsibirya Demiryolu 1904 yılında tamamlanmıştır. Çar II.
Nikolay hiç vakit kaybetmeden aynı sene içinde Rus-Japon Savaşı’nı başlatmıştır. Yanlış
savaş taktikleri ve yetersiz donanmasıyla bir sene süren bu savaş, 1905 yılında Rusya’nın
yenilgisi ile sonuçlanmıştır. 23 Ağustos 1905 yılında imzalanan barış antlaşması, halk
arasındaki artan memnuniyetsizliği azaltmaya yetmemiş, tersine alevlendirmiştir.
1900’lü yıllardan beri süregelen ekonomik kriz sosyalist propagandaların
oluşmasına ve yayılmasına neden olmuştu. Gayet iyi şekilde sanayileşen Rusya’da,
Avrupa krizi nedeniyle geri çekilen yabancı sermaye, fabrikaların kapatılmasına neden
oldu. Fabrikalardaki işçiler açıkta kalınca, artan öfkeleri onları sendikalar oluşturmaya ve
daha fazla grev yapmaya itmiştir. Ülkedeki hem sosyal hem de ekonomik sıkıntılar ve bu
arada artan sosyalist hareketler 1905 yılında gerçekleşen I. Rusya İhtilali’ne zemin
hazırlamıştır.
9/22 Ocak 1905 yılında işçi sınıfı, Çar’ın bulunduğu Kışlık Saray’a (Zimniy
Dvorets) gösteri amaçlı yürümeye başladı. İstihbaratın, önceden bu yürüyüşten haberi
olduğundan polis ve askerler hazırlıklıydı. Eylemcileri daha sokakların girişinde
durdurmaya çalışan polislere rağmen, büyük bir grup Kışlık Saray’a kadar gitmeyi
başardı. Sloganlar atan ve taşkınlık yapan işçiler askerler tarafından ateşe tutuldu ve
Saray meydanı binlerce ceset ve yaralıyla doldu. Pazar günü yapılan bu İhtilale Kanlı
10 Kurat, A. N., A.g.e., 383. 11 Es-Er– 1901 yılının sonu ve 1902 yılının başında Rusya’da oluşan halk topluluklarının sol bir parti
çatısında birleşmesi sonucu oluşmuştur. “Sosyal Revolüsyoner” olarak adlandırılan, ismini de ilk harflerden
alan (Es-Er) siyasi bir grup.
6
Pazar (Krovavoe Voskresen’e) adı verilmiştir. Hem Kanlı Pazar olayı hem de Rusya’nın
Mançurya’daki yenilgisi, Çar’ın otoritesini sarsmış ve büyük halk grevlerine yol açmıştı.
1905 yılının Eylül ayında öncellikle matbaa sektöründe başlayan greve daha sonra
fırıncılar, demiryolu işçileri, memurlar, bütün fabrika ve müesseseler de katılmıştır.
Böylece grev dalgası tüm sektörleri kapsamaya başlayınca ülkede hayat neredeyse
durmuş oldu. Çar II. Nikolay halkını yatıştırmak amacıyla “17 Ekim Manifesto”sunu
çıkarmak zorunda kalmıştır. Bu Manifesto ile Çar halkına birçok konuda özgürlük
tanımakla beraber, seçim kitlesinin de genişletilmesine karar vermişti. Değişikliklerden
en önemlisi ise halk ve Çar arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için oluşturan kurullar ile
Duma Dönemi’nin başlamasıdır. Devlet Konsülü ve Devlet Duması adını taşıyan iki yeni
kurulun onayı olmadan hiç bir yasanın kabul edilemeyeceğine karar verildi. Bu değişiklik
her ne kadar Çar’ın yetkilerini sınırlandıran bir olay gibi görünse de, gerçekte işler böyle
değildi. Çar’ın onayı olmadan hiçbir yasa tasarısı Duma ve Konsül’ün önüne gelmiyordu.
1906, 1907 ve 1907-1912 yılları arasında olmak üzere Duma üç kez toplanmıştır. “17
Ekim Manifestosu” halkın bir kısmını tatmin etse de, bazı gruplar halen eylemlere,
mitinglere ve ateşli nutuklarına devam etmekteydi. Memnuniyetsizliklere Duma’ların
çözemediği sorunlar ve aldığı yanlış kararlar da eklenince, halkın öfkesi daha da
şiddetlenmiştir.
1914 yılında başlayan ve 1917 yılına kadar devam eden I. Dünya Savaşı, ilk
yıllarda halk cephesinde coşku ile karşılansa da savaş sırasında çıkan sorun ve
anlaşmazlıklar, verilen büyük insani kayıplar ve savaş malzemelerindeki eksiklik ülke
ekonomisini ciddi şekilde sarsmış ve halk başlardaki coşkusunu kaybetmiştir. Hatta Çar
II. Nikolay’ın, Rusya dışında olduğu süreler içinde eşi Çariçe Aleksandra (1872-1918) ve
yandaşlarının etkisi altında kalması dolayısıyla halk büyük tepki göstermiştir. Ülke içinde
yanlış politikalar uygulanmasına yol açan Çar’ın bu davranışını Rusya Zemstvolar Birliği
Başkanı şu şekilde anlatmıştır:
“Birbiriyle bağlantısız, tutarsız ve hem teoride hem de fiiliyatta belli bir plandan
yoksun olan devlet otoriteleri, kamu yaşamının her alanında görülen karışıklığa her
geçen gün biraz daha katkıda bulunuyorlar. Hükümetin yayınlamış olduğu bildiriler,
eyaletlerde şaşkınlık, rahatsızlık ve bazen de tam bir kızgınlık ve nefrete neden olmakta.
Bütün bildiriler ülkenin kötü koşullarını biraz daha attırmayı amaçlar gibi.”12
12 Acar, K., A.g.e., 289.
7
Her anlamda memnuniyetsiz olan halk 1916 yılından başlayarak isyanlara
çıkmıştır. Özellikle Orta Asya halklarına yapılan haksızlıklar karşısında Kazak ve Kırgız
halkı onlardan alınan toprakları, Özbekler ise eşit hakların tanınmasını istiyordu. Bunun
sonucunda Rus hükümeti bazı isyancıları sürgün ederek bazılarını ise öldürerek bu
duruma son vermek istemiş, fakat başaramamıştı. 1917 yılında giderek artan sorunların
Mart ayında devrim gerçekleşmesine zemin hazırladığı söylenebilir. Yanlış ekonomi
politikalarından doğan ekonomik durgunluk ve kıtlık, işçilerin iş bırakması ve grevler
nedeniyle oluşan büyük kriz durumu ancak geçici hükümetin kurulması ile son bulabildi.
1 Mart 1917 yılında Rusya’da geçici hükümet kurulmuş oldu. Geçici hükümet çoğunlukla
Menşeviklerden13 oluşmaktaydı. Hükümet kurulur kurulmaz halka konuşma, düşünme,
toplanma özgürlüğü verildi. Sınıf, inanç ve milliyet kısıtlamalarına son verildi. Dini ve
siyasi suçlular özgürlüğe kavuştular. Herkese eşit oy hakkı verildi. Fakat toprak reformu
ve savaşın gidişatı gibi önemli konularda fire verilince geçici hükümete karşı da
memnuniyetsizlik oluşmaya başlamıştır. Toprak reformunu erteleyen ve ciddi kayıplara
rağmen savaşı devam ettiren geçici hükümet bu sefer Rus Sosyal devrimci V. İ. Lenin
(1870-1924) önderliğinde Bolşeviklerin eline geçmiştir. “Ekmek, barış ve toprak” 14
olarak özetlenebilecek Bolşevik propagandası Ekim/Kasım 1917’de Bolşeviklerin bir
devrim sonucu iktidarı ele geçirmesinde çok önemli bir rol oynamıştır.15 1917 yılında
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (kısaca Sovyetler Birliği ya da SSCB)
kurulmuştur. 1991 yılına kadar varlığını sürdüren ve tam 74 sene süren Sovyetler Birliği
dönemi Rusya tarihinin en önemli dönemi sayılmaktadır.
V. İ. Lenin zamanında Rusya’nın yaşam standardını arttırmak maksadıyla
ekonomik açıdan çok önemli politikalar yürürlüğe konmuştur. Bunlardan en önemlisi
Yeni Ekonomi Politikası anlamına gelen NEP’tir (Novaya Ekonomiçeskaya Politika). Bu
politikayla ülkenin sanayileşmesi konusunda önemli adımlar atılmış16 ve Rusya endüstri
devi olan ülkeler arasında yer alır hale gelmeye başlamıştır.
Sovyetlerde her alanda olduğu gibi dil, kültür ve eğitim alanlarında da önemli
değişiklikler yapılmıştı. Sovyetler Birliği döneminde Rus dilinin yayılması veya başka bir
deyişle Ruslaştırma siyaseti başlatılmıştı. 17 Dil kilit öneme sahip bir faktör olarak
13 Menşevik - 1883 yılında kurulan Sosyal-Demokrat Parti’nin 1903 yılında parçalanmasıyla; Lenin Grubu
seçimlerde daha fazla oy kazandıkları için “Bolşevik”, Martov önderliğindeki grup azınlıkta olduğu için
“Menşevik” adını almıştır. 14 “Zemlya krest’yanam, hleb golodnım, Mir narodam!”. 15 Acar, K., A.g.e., 292. 16 Hekimoğlu, A. N. (2007). Rusya’nın Dış Politikası I. (Birinci Baskı). Ankara: Vadi Yayınları, 43. 17 Özer, Z. B. (2004). Rus Dilinin Gelişme Evreleri (Birinci Baskı). Ankara: Çetin OFSET, 149.
8
görülmeye başlanmış ve Sovyet rejimi, okuma yazma bilmeyen insanları Sovyet
propaganda ve politik eğitim ağına çekebilmek amacıyla, bu insanların yazılı bir eğitim
diline sahip olmalarını sağlamaya çalışmıştır.18
Yukarıda bahsedilen Çarlık dönemi ve Sovyet döneminin ikisinde de yaşamış olan
Nikolay Rerih, Rusya’nın sosyal ve siyasal dönüşümler yaşadığı zorlu bir dönem olan
XIX. ve XX. yüzyıllarda sürdürmüş olduğu yaşamıyla dikkate değerdir.
Zorlu ve sarsıntılı geçen Çarlık döneminde Nikolay Rerih daha önce de belirtildiği
üzere ilkokul eğitimini evde almıştır. Aile konusunda şanslı olan Nikolay Rerih, gayet iyi
bir eğitim ve terbiye almış, hatta çocuk yaşlarından itibaren çalışma alanlarını dahi
belirlemişti. Bu konuda babasının zengin çevresinin etkisi tartışılmazdır. Arkeolog L. K.
İvanovski (1845-1892) ile ilk kazılara katıldığından beri, hayatından hiç eksik etmediği
arkeoloji ve tarih, ressam ve heykeltıraş M. O. Mikeşin‘in (1835-1896) verdiği destekle
yoğunlaştığı resim çalışmaları, Gogol ve Tolstoy eserlerine olan hayranlığıyla oluşan yazı
yetisi, doğu bilimciler K. F. Golstunski (1831-1899) ve A. M. Pozdneev‘den (1851-1920)
gelen Doğu tarihine ve felsefesine merakı, Nikolay Rerih’in çocukluk yaşlarından
hayatının sonuna kadar ilgilendiği alanlar arasında kalacaktı. Nikolay Rerih lise eğitimini
ise hayatında önemli yere sahip Karl May Okulu’nda almıştır. İlerleyen yıllarda Nikolay
Rerih’in kendinden başarılı bir eğitimci olarak söz ettirmesinde bu eğitim kurumun ve
özellikle okul müdürü Karl May’in katkısı tartışılmazdır. N. K. Rerih’in geliştirdiği
eğitim metodları ve dünya çapında açtığı onlarca okul ve sanat merkezi bu başarılı
eğitimcilik kariyerinin sonuçlarındandır. Genç yaşlarda Nikolay Rerih sanat eleştirmeni
Stasov’un (1824-1906) da etkisiyle Slav kültür ve tarihine yönelmiş, özellikle eski
arşivlerdeki vakainame ve fermanları incelemeye başlamıştı. İlerleyen yıllarda ise
Nikolay Rerih dönemin Batı etkisi altında kalan çağdaş tarihçi ve yazarlarının aksine
Doğu kültürüne yönelecektir. Doğu’nun kadim tarihi ve yılların birikiminden süzülen
Doğu felsefesi Rerih’i oldukça etkileyecektir.
Eğitim yıllarında ağırlaşan akciğer hastalığı nedeniyle Nikolay Rerih tedavi
amaçlı Finlandiya’ya taşınmıştır. Tedavi süreci bittikten sonra Rusya’ya dönmeyi
planlayan Nikolay Konstantinoviç, 1917 Devrimi ile Finlandiya’nın Rusya’dan
ayrılmasıyla birlikte vatanından kopmuştur. Böylece Rusya’ya bir daha dönme şansına
sahip olmayan Nikolay Rerih’in yurtdışı yaşamı başlayacaktır. Avrupa, Amerika ve
hayallerini süsleyen Hindistan Nikolay Rerih ve ailesine ev sahipliği yapacaktır.
18 Hosking, G. (2011). Rusya ve Ruslar, Erken Dönemden 21.Yüzyıla. (Çev. K. Acar). İstanbul: İletişim
Yayıncılık. (Eserin orijinali 1997’de yayımlandı), 592.
9
Tezimizin temel amacı, genellikle ressam kişiliğiyle tanınan ve araştırma konusu
olan N. K. Rerih’i edebi eserleri doğrultusunda inceleyerek; onun bu eserlerine yansıyan
Doğu etkisini araştırmaktır.
N. K. Rerih’in eserlerindeki ana temaların Doğu düşüncesiyle ilişkisini
incelediğimiz çalışmada “Doğu” kavramı, Hint kültürü ve düşüncesinin yoğunlaştığı
ancak Uzakdoğu ve İslam düşüncesinin etkilerinin de yer aldığı bir sentez olarak kabul
edilmiştir. N. K. Rerih’in yaşadığı dönem, edebi ve bilimsel çalışmalarının oluşum süreci
ve ele aldığı temel kavramların kapsamlı bir şekilde ele alındığı tezde zamansal olarak
Rerih’in yaşadığı dönem; mekânsal olarak ise tüm yaşamı boyunca bulunduğu yerler
kapsanmış; özellikle Orta Asya seferinden sonra gittiği ve hayatının son zamanlarını
geçirdiği Hindistan yılları üzerinde durulmuştur. Çalışmamızın kapsamını aştığından
dolayı Rerih’in siyasi anlayışı ve kişisel dini inançlarına değinilmemiştir. Bunların yerine
çalışmamızda, üzerinde Doğu düşüncesinin de etkili olduğu hayat görüşü ele alınmıştır.
Büyük ölçüde Rusça orijinal metinler üzerinden gerçekleştirilmiş olan bu
çalışmada Rerih’in yaşamı tarihsel olarak anlatıldıktan sonra eserlerinde görülen doğu
motiflerinin kaynakları, yaşamına olan etkileri ve düşüncesine kattığı yenilikler literatür
taraması yöntemine başvurularak araştırılmış, Rerih’in başlıca eserleri incelenmiş ve
doğu temasının fazlaca önce çıktığı eserler çalışmaya dahil edilmiştir. Ayrıca güncel bir
çalışma ortaya koyabilmek amacıyla, Nikolay Rerih’in yaşamı ve kişiliği hakkında
gerçekleştirilmiş olan yayınlar (tez, kitap, makale, biyografi vb.) da incelenmiştir.
Bu kapsamda üç bölümden oluşan tezin ilk bölümünde N. K. Rerih’in yaşam
öyküsünü anlatılmıştır. Ailesinden başlayarak, çocukluk yılları, kendisinde etkisi bulunan
ustaları, üniversite yılları, seyahatleri ve “doğu”yla buluşmasının anlatıldığı ilk bölümde
ayrıca Rerih’in düşünsel gelişiminin aşamalarına da yer verilmiştir. Bu bölümde esas
alınan 3 ana kaynak sırasıyla; ünlü Rerih araştırmacısı P. Belikov ve V. Knyazeva’nın
“Rerih” (Rerih) (1973) adlı eseri, aile dostları olan Z. Fosdik’in “Rerihler Hakkında
Anılar” (Vospominaniya o Rerihah) (2014) adlı eseri ve N. K. Rerih’in günlük
niteliğindeki otobiyografik denemeleri olmuştur.
İkinci Bölümde Rerih’in edebi eserleri hakkında temel bilgiler verilmiş ve bu
eserlerdeki Doğu düşüncesinin izleri takip edilmiştir. Rerih’in etkilenmiş olduğu Doğu
10
düşüncesi ve bilgeliği konusunda temel bilgilerin de yer aldığı bölümde ayrıca Doğu
yöneliminin ve diğer ilgi alanlarının oluşmasında etkili olan kişilere de değinilmiştir.
Son bölümde ise Rerih’in hayatında en önemli yeri tutan kültür konusundaki
düşünceleri işlenmiştir. Sanatsal ve kültürel üretimin yanında kültürel mirasın korunması
adına yaptıkları incelenmiştir. Bu bölümde kültürel mirası koruma adına insanoğlu için
yaptığı en büyük katkısı olan Rerih Paktı’na da değinilecektir. Nikolay Rerih’in tarihi
mirasın korunması fikrinin önemini vurgulamak; bu fikre hangi düşüncelerin sonucunda,
nasıl ulaştığının ve paktın hukuksal yapısının oluşmasının anlaşılması adına Rusça ve
İngilizce olan metnini, Türkçeye çevrilmiş halde tezimize aldık. Tezde Rerih Paktı ve
pakt imzalandıktan neredeyse 30 yıl sonra gündeme gelen UNESCO’nun Lahey
Sözleşmesi olarak bilinen antlaşma ile olan benzerlikler ve üstünlükler de incelenecektir.
Ayrıca Rerih Paktı’nın günümüzdeki yeri ve önemine değinilecektir.
11
BİRİNCİ BÖLÜM
N. K. RERİH’İN HAYATI
1.1. Çocukluk Çağı
Şüphesiz her insanın hayatında çocukluk döneminin önemi çok büyüktür. Zira
insan kendine en büyük yatırımı o dönemde yapar. Hayata bakış açımız, karakterimiz,
değerlerimiz, vazgeçebileceklerimiz ve hayatın merkezi olacak nesne ve şahıslar o
dönemde zihnimizde yer ediniyor. Kimseyle paylaşmak istenmeyen oyuncaklar, seneler
sonra taşınmak istemediğimiz bir eve hatta şehire dönüşebiliyor, odanın her yerini
boyamak istediğimiz yeşil renk örneğin ilerideki meslek seçimimizi bile etkileyebiliyor.
Bu konuda dünyanın birçok ülkesinde yapılan davranış bilimi ve çocuk gelişimi
alanlardaki araştırmaların vurguladıkları sonuç, çocukluk dönemi insan gelişiminde çok
önemli olduğudur. Bir binanın temeli gibi düşünürsek eğer, geleceğin temelinin de
başlangıç noktası olan çocukluk döneminde atıldığını söyleyebiliriz. Bundan sonra
başlayan eğitim hayatı, okulu takip eden üniversite hayatı, sonrasında yüksek tahsil ya da
iş hayatı ve neredeyse insanın ölümüne kadar tükenmek bilmeyen hayat tecrübesini
hayatımızın, kaderimizin parçaları ya da binamıza eklenen ek katlar gibi düşünebiliriz.
Verdiğimiz bu örneğin maksadı, temel ne kadar sağlam atılırsa binamızın da o kadar
sağlam olacağını belirtmektir. Yukarıda bahsettiklerimizin çalışmamız açısından önemi,
tüm büyük ve önemli insanların hayata ve insanlığa bağışladıkları hazinenin çocukluk
yıllarında aldıkları aile terbiyesi, eğitim ve hayat tecrübesine dayanmasında yatmaktadır.
Bu nedenle Nikolay Rerih’in dünya çapında takdir gören sanat eserlerini, felsefi
arayışlarını, kültürel mirası koruma adına gösterdiği olağanüstü çabanın sebeplerini ve
temellerini görebilmek için çocukluk ve gençlik yıllarından bahsetmemiz gerekmektedir.
Aşağıda Nikolay Rerih’in aile hayatı, okuduğu okullar, aldığı eğitimler, sevdiği kitaplar
ve boş zamanlarında ilgilendiği konulara değinilerek bunların gelecekteki arayışları ve
çalışmaları ile ne kadar bağlantılı olduğunu belirtilmeye çalışılacaktır.
Nikolay Konstantinoviç Rerih 9 Ekim 1874 yılında Petersburg’un en görkemli
yerlerinden biri olan Vasilyevski adasında doğmuştur. Babası Konstantin Fyodoroviç,
hukuk alanında yüksek tahsil yapmış ünlü bir noter olup, annesi ise zengin tüccar
soyundan gelmektedir. Nikolay Konstantinoviç, dört çocuklu bir ailede büyümüştür.
Lidya adında bir ablası, Vladimir ve Boris adında iki erkek kardeşi vardır. Babası
12
Konstantin Fyodoroviç Rerih (1837-1900) hem antik dönem tarihi ile yakından
ilgilenmesi, hem de liberal görüşe sahip olmasından dolayı ilk erkek çocuğuna Nikolay
adını takmıştır. Bu isim Yunan kökenli olup, “halkların muzafferi” anlamına gelmektedir.
Soyadlarının kökeni konusunda ise farklı bilgilere rastlanmaktadır. Bazı kaynaklarda19
Rerih’in, ünlü bir Alman soyadı olup, Almanca “saz (kamış) çallığı” anlamına gelen
“Röhricht” kelimesinden türetildiği ve Alman kökenli olduğu belirtilmekteyken; hem
Rusya hem de diğer ülkelerde yaygın kabul edilen ve çalışmamızda da temel alınacak
diğer yoruma göre ise soyadlarının kökeninin İskandinav dillerinden gelmiş olup,
“şöhretle zengin olan, tanınmış” anlamına gelen “Roerich” kelimesinden türetildiği kabul
edilmektedir. Bu fikri destekleyen unsurlardan biri de Nikolay Konstantinoviç’in
dedelerinin, şimdiki Letonya sınırlarında yaşamış olan eski bir İsveç soyundan geldiği ve
Rusya’ya XVII. yy.da yani I. Petro zamanında göç ettikleridir.20 General olan büyük
büyük dedesi, I. Petro tarafından Rus Ordusuna alınmış ve hayatının sonuna kadar
Çarlığın Askeri Birliklerini yönetmiştir. Askeri başarılarından dolayı Çar tarafından
Kostroma şehri civarında bir malikane ile ödüllendirilmiştir. Rerih soyuna mensup
olanlar, genellikle askeri ya da siyasi alanlardaki başarılarıyla adlarını duyurmuşlardır.
Nikolay Rerih’in büyük dedesi İogann Rerih, Rus ordusunda görevlendirilen tanınmış
gemi yapım ustalarından biri; dedesi Friedrih Rerih ise valilikte arşiv çalışanı olarak
görev yapmıştır. Hepsi kendi dönemlerinde saygın ve tanınmış şahıslar olan bu büyük
ailede Nikolay Rerih de başarılarıyla hem adının hem soyadının hakkını fazlasıyla
verecektir.
Nikolay Rerih’i böylesine başarılı ve en önemlisi topluma faydalı bir birey olarak
yetiştiren ailesine, yani anne ve babasına ve yaşadığı ortama daha ayrıntılı bakmak,
Nikolay Rerih’i tanımak ve anlamak açısından faydalı olacaktır.
Nikolay Rerih’in babası Konstantin Fyodoroviç (1837-1900) 1837 yılında şimdiki
Letonya sınırları içerisinde yer alan Aispute şehrinde doğmuştur. Daha sonra
Petersburg’a taşınmış ve kendine ait bir noter ofisi açmıştır. Başarılı bir hukukçu olan
Konstantin Rerih, Petersburg’ta birçok tanınmış kişinin davasını yürütmüş; böylelikle
hem başarısını kanıtlamış hem de zengin bir çevreye sahip olmuştur. Noter işlemleri
19 Fon Valdenfels, E. (2015). Nikolay Rerih. (Birinci Baskı). Moskva: Novoe Literaturnoe Obozreniye, 16. 20 Belikov, P., Knyazeva, V. (1973). Jizn’ Zameçatel’nıh Lüdey. Rerih. (İkinci Baskı). Moskva: Molodaya
Gvardiya, 12.
Marianis, A. (2015). Nikolay Rerih. Misteriya Jizni i Taina Tvorçestva. (1.Baskı). Moskva: İzdatel’stvo
“E”, 9.
İnternet: Rosov, V. A. (2015). “Zametki Barona M. A. Taube ob İmeni Rerih”. İzdanie Del’fis, Sayı.2(82).
Web: http://izent.ru/posts/tvorcheskoe/hudozhniki/886/Nikolaj_Rerih. adresinden 2 Ocak 2017’de alınmıştır.
13
dışında çok aktif bir şekilde ülkenin siyasi hayatına da katılmıştır. Örneğin, dönemin en
önemli sorunlarından biri olan toprak köleliğine karşı faaliyetlerde bulunmuş, kölelerin
serbest bırakılması için reform hareketini hazırlamıştır. Dönemin en üretken dernekleri
olan Özgür İktisat Topluluğu ve Tarım Kulübü’nün de aktif üyelerinden biri olmuştur.
Çok yoğun bir iş temposuna sahip olan Konstantin Rerih ailesine az zaman ayırmış gibi
görünse de, aslında çocuklarına ve özellikle Nikolay Rerih’e durmaksızın çalışmanın ve
emeğin önemini anlatan ve aşılayan ilk kişi olmuştur. İleriki yıllarda “Baba” (Otets)
(1937) adlı denemesinde Nikolay Konstantinoviç babasını şu şekilde tanımlayacaktır:
“Babam hakkında ne mi biliyorduk? Az bir şey. Kölelerin serbest bırakılması
üzerine çalıştığı kulağımıza çalınıyordu. “Özgür İktisat Topluluğu”nun üyesi idi. (…)
İnsanların onun hukuki tavsiyelerine önem verip, güvendiklerini biliyoruz.”21
(“Что мы знали об отце? Мало что знали. Мельком слышали, что он работал по
освобождению крестьян. Был членом Вольно-Экономического Общества. (...) Знали, что люди
весьма ценили его юридические советы, доверяли ему.”)
Siyaset ve hukukla yakından ilgilenen Konstantin Rerih, hayatı boyunca son
derece özgürlükçü görüşlere sahip olmuştur. Bu nedenle ailesini radikal devrimci grup ve
partilerden hep sakınmaya çalışmıştır. Tüm çocuklarının özel eğitim kurumlarında
eğitilmesi de bu konudaki katı tutumunu göstermektedir. Okul dışında ev eğitimine de
çok önem vermiştir. Eve gelen öğretmenler ve dadıları dışında boş zamanlarda çocukların
eğitimiyle bizzat kendisi ilgilenmiştir. Rusya tarihi, sosyoloji ve davranış bilimi
konularındaki bilgi birikimini çocuklarıyla yaptığı sohbetlerinde paylaşmıştır.
Çocuklarının onur, itibar, iyilikseverlik ve çalışkanlık ilkelerinin önemlerini aşılamaya
çalışmıştır. Fakat Konstantin Rerih bu kadar ilgili bir baba, başarılı bir hukukçu ve noter
olarak hayatın hep iyi taraflarına sahipmiş gibi görünse de başarıya giden yolda oldukça
fazla haksızlık ve engelle karşılaşmıştır. Tarım Kulübü ile birlikte İzvara civarlarında
fakir çocuklara hizmet eden özel bir okul açmaya çalışmış, fakat okul daha açılmadan
kapatılmıştır. Yerel yönetimle yaşanan bu ve benzeri sorunların rüşvet vermemekten
kaynaklandığına, birçok kaynakta22 rastlamaktayız. Yine, köylülerin yükünü hafifletmek
amacıyla yeni bir sulama tekniği uygulamaya çalışmış, fakat sistem daha kurulmadan
malzemeleri köy halkı tarafından çalınmıştır. Malikhanede ise köylüler tarafından kasti
olarak çıkartılan yangınlar ve hırsızlıklar, yaşadığı zorlukların yalnızca bir kısmını
oluşturmaktadır. Babasının uğradığı bu haksızlıklar N. K. Rerih’in görev bilinci ve
21 Rerih, N. (2015). Moya Jizn’. Avtobiografiya v Oçerkah i Rasskazah. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo,
28. 22 Marianis, A., A.g.e., 10.
14
yaşam direncini olumlu şekilde etkilemiştir. Umudunu kırmak yerine ona her başarılı
insanın, önüne çıkan zorlu şartlar karşısında dimdik durması gerektiğini düşündürterek,
hedeflerini sağlamlaştırmıştır.
1900 yılında Nikolay henüz 27 yaşındayken, Konstantin Fyodoroviç Rerih kalp
krizi geçirerek hayatına veda etmiştir. Nikolay Rerih, 1937 yılında yazdığı “Baba” adlı
denemesinde babasının yaşadığı sıkıntıları ve uğradığı haksızlıkları şu şekilde dile
getirmiştir: “Yıkılmış yapıtları vardı. En büyük hayalleri gerçekleşmemişti. Onun
kalbindeki ağrının sebebini belki yalnızca birkaç kişi anladı; belki de kimse anlamadı.” 23
(“Были какие-то рухнувшие построения. Лучшие мечты не исполнились. Мало кто, а может быть, и
никто не знал, чем болело сердце.”)
Yazdığı bu satırlarla Nikolay Rerih adeta hayata haykırmaktadır. Babasının tüm
çaba ve uğraşlarına rağmen sırf insanların sabit fikirleri yüzünden çok büyük
haksızlıklara maruz kaldığını belirtmektedir. Konstantin Rerih’in köylülere kazandırmak
istediği haklar ve özgürlükler yıllar sonra tanınmış ancak hepsi Konstantin Rerih’in
ölümünden sonra hayat bulmuştur. Nikolay Konstantinoviç’in hayatına baktığımızda
babasıyla paralel, haketmediği sıkıntılara maruz kaldığı bir yaşam hikayesine
rastlamaktayız. Onun da açtığı sanat merkezleri, eğitim metodları, eserleri, kültürel mirası
koruma adına yaptığı çalışmaları zamanına göre “fazlaca yenilikçi ve cesur” bulunmuştu.
Seneler sonra ise tanınmış insanlar ve profesörlerin destekleri ile bunlar uyulması gereken
ilkeler ve uygulanması gereken projeler olarak hayatımızda yer almıştır.
Babası ile ilişkilerine değinmek gerekirse, N. K. Rerih babasına çok büyük bir
hayranlık beslemiş ve yazdığı otobiyografilerde bunu her zaman dile getirmiştir. Babası,
yoğun çalışma temposundan dolayı çocuklarıyla fazla zaman geçirme fırsatı bulamadıysa
bile onların eğitimi ve terbiyesi için gereken özeni göstermiştir. Topluma faydalı, iyi
bireyler yetiştirme yolunda N. K. Rerih’in yalnızca babasının değil annesinin rolü de
tartışılmazdır.
N. K. Rerih’in annesi Mariya Vasilyevna Korkunova-Kalaşnikova Rerih (1844-
1927) zengin tüccar soyundan gelmektedir. Babası ve dedesi Rusya’nın Pskov eyaletinde
birkaç malikhaneye ve arsaya sahiplerdi. Mariya Vasilyevna tüm zenginliklere rağmen
zor bir hayat yaşamıştır. Çok erken yaşta babasını kaybetmiş, ardından da annesi Tatyana
İvanovna ikinci kez evlenmiştir. Ailevi nedenlerden dolayı babaannesi ve dedesi ile
yaşamaya başlamıştır. Onları da erken yaşta kaybedince aile sevgisini tam olarak
yaşayamayan Mariya Vasilyevna, 1860 yılında Nikolay Rerih’in babası Konstantin ile
23 Rerih, N. (2015). A.g.e., 29.
15
tanışmış ve ikisi evlenme kararı almışlardır. Çok net olmasa da çiftin tanışmasında,
malikanenin çok yakınında çalışmış olan Konstantin Rerih’in babası Friedrih İ. Rerih
(1801-1905)’in yardımları olduğuna dair bilgiler mevcuttur.24
Mariya Vasilyevna, kendisinin tadamadığı aile sevgisini eşine ve çocuklarına
fazlasıyla vermeyi başarmış bir kadındı. Burada N. K. Rerih’in çok mutlu ve birbirine
bağlı bir ailede büyüdüğünü söylemek mümkündür. Nikolay Rerih dört çocuklu bir ailede
büyümüştür. Ablası Lidya (1867-1931) ve Vladimir (1882-1951) ve Boris (1885-1945)
adında iki erkek kardeşi vardı. Lidya hakkında fazla bilgiye rastlanmasa da, yazar Pavel
Belikov’un(1911-1982) “Nikolay Konstantinoviç Rerih - Yaşamı ve Sanatı. Duraksız
Yükselişi.” 25 (Nikolay Konstantinoviç Rerih. Jizn’ i Deyatel’nost’. Neprerıvnoe
Voshojdeniye.) adlı makalesinden ablasının, A. K. Ozerov isminde bir Kızıl Haç doktoru
ile evlendiğini ve ona görev yerlerinde eşlik ettiği bilinmektedir. Erkek kardeşleri ise
Nikolay Rerih gibi Karl May Okulu’nda eğitim gördükten sonra; Vladimir (1882-1951)
agrobiyoloji (tarım biyolojisi) alanında eğitim alıp Rusya’da ünlü bir tarım uzmanı; Boris
(1885-1945) ise Petersburg Üniversitesi’nde Mimarlık Fakültesini tamamlayıp hem
mimar hem de ressam olarak çalışmıştır.
Nikolay Rerih’in çocukluğu ve ergenliği, Nikolayevski Köprüsü (şu anda
Leytenant Shmidt Köprüsü) yakınında bulunan Neva manzaralı bir evde geçmiştir. Eve
gelen dadısı, küçük Nikolay’ı her zaman pencerenin önünde bulurdu. Nikolay
Konstantinoviç, buradan Neva’nın akışını, yeni ülkelerden gelen gemileri ve iskeledeki o
kalabalığı seyretmeyi çok severmiş26. Müthiş manzaralı bu evden sadece Neva nehri
değil, Nikolay ve kardeşlerinin eğitim gördükleri Sanat Akademisi, Petersburg
Üniversitesi ve Bilim Akademisi’nin binaları da görünmektedir. Adı geçen eğitim
kurumlarında okuma hayalinin de bahsedilen pencere seyirleri sırasında doğduğu
düşünülebilir. İlerleyen yıllarda bu okullara ilk seferinde girmeyi başaracak ve tam notla
mezun olacaktır.
Nikolay Rerih’in yaşadığı bu ev şimdilerde Universitetskaya Naberejnaya
Caddesindeki 25 numaralı binada bulunmaktadır. Binanın girişinde “Bu evde büyük
hümanist-düşünür-ressam Nikolay Rerih doğmuş ve 1874-1899 yılları arasında
24 Anikina, İ. (2005). “Ostrovskaya Meşanka Kalaşnikova- Rerih: Nabrosok Jizneopisaniya Materi N.K.
Reriha”. İzdatel’stvo Pskovskogo Gosudarstvennogo Universiteta, Sayı:23, 188-198. 25 Belikov, P. (2011). Nikolay Konstantinoviç Rerih. Jizn’i Deyatel’nost. Neprerıvnoe voshojdenie. (Cilt:1).
Moskva: Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov, 23. 26 Belikov, P., Knyazeva, V., A.g.e., 7.
16
yaşamıştır.” (“В этом доме родился и жил с 1874 по 1899 год мыслитель-гуманист, художник
Николай Рерих.”) ibareli hatıra plaketi asılıdır.
İşte bu evde Rerih ailesi ikinci katta oturmakta, evlerinin alt katı ise babalarının
noter ofisi olarak kullanılmaktaydı. Rerih ailesi kış aylarını bu evde, yaz aylarını ise
İzvara köyündeki yazlıklarında geçirmiştir. Bu yazlığın Nikolay Rerih için önemi çok
büyüktür. Çünkü onu arkeolojiye, avcılığa, resme ve yazarlığa heveslendiren bu köyün
ortamı, tarihi ve doğası olmuştur.
Nikolay Rerih’in babası, yazlık olarak kullandıkları İzvara’daki malikaneyi 1872
yılında Kont Semyon Vorontsov’dan satın almıştır. II. Ekaterina zamanında inşa edilmiş
olan bu malikane, sağlam duvarları ve sivri uçlu çatısı ile eski Avrupa kalelerini
andırıyordu. Gösterişli salonlar, kocaman eski kadife mobilyalar ve ünlü ressamların
resimleri, içi de dışı kadar ferah olan malikanenin güzelliğine güzellik katmıştır. Ancak
Nikolay Rerih için bu resimlerden özellikle bir tanesinin diğerlerinden daha fazla önem
taşıdığı bilinmektedir. Bu, inanılmaz dağ manzarasıyla kendinden söz ettiren, ressamı bile
belli olmayan bir resimdi. Fakat Nikolay’ın onun yanında saatlerini harcaması ve ileride
günlüklerinde de ondan sıkça bahsedecek olması göz önüne alındığında, bu durum
fazlasıyla dikkat çekici bulunmaktadır. Bu eserde resmedilenin, yüce ve mistik
güzelliğiyle çocukluk anılarına kazınan, Himalaya sıradağlarının en büyüleyicilerinden
olan Kançencunga 27 Dağı olduğunu daha sonra öğrenecek ve bunu “Günlük
Sayfaları”nda (Listı Dnevnika)(1940) şöyle not edecektir: “…oradaki dağ Kançencunga
imiş. Nereden? Nasıl geldi?”28 (“…оказалось не что иное, как Канчендэнга! Откуда? Как
попала?”)
Şüphesiz, Hindistan izlerini taşıyan ve gün batımı ışığında duran bu muazzam
dağ resminin, Nikolay için güzel tesadüflerden biri olduğunu ve Doğu ile olan ilk bağının
oluşmasına kaynaklık ettiğini söyleyebiliriz. N. K. Rerih, ilerleyen yıllarda
denemelerinde “İlginçtir ki, çocukluğumdan beri evimin en sevdiğim köşesi – tesadüf
mü?- Hindistan ile çok belirgin olmasa da bir ilişkisi
vardı.” 29(“Интересно, что любимый с детства уголок – случайно ли? – нес в себе неуловимую
связь с Индией.”) sözleriyle bu durumdan bahsedecektir.
N. K. Rerih’in çocukluğunda Doğu ile kurduğu bu bağ sadece Kançencunga
tablosuyla sınırlı kalmayacak; İzvara köyünün isminin de Hindistan izlerini taşıması
27 Kançencunga Dağı - Hindistan ve Nepal sınırlarında bulunan, dünyanın en yüksek 3.zirvesi, Himalaya
sıradağlarından. 28 Belikov, P., Knyazeva, V., A.g.e., 8. 29 Marianis, A., A.g.e., 13.
17
Nikolay Rerih tarafından seneler geçtikçe bir “işaret” olarak yorumlanacak ve onun
Doğu’ya olan ilgisini daha da güçlendirecektir. Köyün ve aynı zamanda malikanenin de
ismi olan “İzvara”nın, Sanskrit dilindeki “İşvara(Iswara, Īśvara)” 30 kelimesinden
türetildiği ve “Yaratıcı, Kişisel Tanrı, Tanrıların lütfu” anlamlarına geldiği, Nikolay
Rerih’in kişisel araştırmaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Köye bu ismin veriliş nedenine
ilişkin ise iki farklı yaklaşım mevcuttur. İlki aynı zamanda Nikolay Rerih’in de
desteklediği yaklaşım olup, II. Ekaterina zamanında köyün yakınlarında oturan Hint bir
racanın köye bu ismi verdiği yönündedir. Diğer yaklaşımda31 ise malikanenin eski sahibi
Kont Semyon Vorotsov’un, Hindistan gezisi sonucunda bu ismi verdiği savunulmuştur.
Buradan, N. K. Rerih’in Doğu ve özellikle Hindistan’a olan merakının çocukluk
yıllarından itibaren geliştiği anlaşılmaktadır. Doğu’nun tarihi, felsefesi, musikisi, doğası
ve kültürü Nikolay Rerih’i o yıllardan beri fazlasıyla cezbetmiştir. N. K. Rerih bu yüzden
evlerine gelen özellikle Doğu bilimci hocalarla konuşarak merakını gidermeye
çalışmıştır.
Bu konuda N. K. Rerih’in babasının zengin ve tanınmış bir çevreye sahip
oluşunun etkilerini görmekteyiz. Birçok ünlü ressam, bilim adamı, yazar, Petersburg’a
geldiklerinde Rerih’lerin evinde konaklamıştır. Meraklı Nikolay Rerih için böyle
entelektüel ortamda büyümek büyük bir şanstı. Küçük Nikolay, dönemin Rusya’sında üst
tabakalara mensup kişilerin belirleyici özelliklerinden biri olan entelektüel sohbetlere her
fırsatta katılmaya gayret etmiştir. Farklı bilim ve sanat dallarında çalışan bu “seçkin”
misafirler, Nikolay Rerih’in birçok alanda becerilerini ve zevklerini geliştirmiştir. Ünlü
Rus kimyager ve mucit D. İ. Mendeleev (1834-1907), yazar ve tarihçi N. İ. Kostomarov
(1817-1885), tarihçi ve felsefeci K. D. Kavelin (1818-1885), ressam ve heykeltıraş M. O.
Mikeşin (1835-1896), tıp doktoru olan fakat arkeolog kimliğiyle daha çok ün yapmış L.
K. İvanovski (1845-1892), Moğol halkları uzmanı ve doğu bilimci olan K. F. Golstunski
(1831-1899) ve A. M. Pozdneev (1851-1920) o “önemli” misafirlerinden bir kısmını
oluşturmaktaydı.
Nikolay Rerih’in son derece duyarlı, meraklı ve hayalperest bir çocuk olarak
büyüdüğünü belirtmemiz gerekir. Büyüdüğü ortam da bunu her yönüyle desteklemiştir.
Son derece eğitimli bir aile ve zengin kütüphanenin yanı sıra farklı alanlarda uzman olan
misafirlerin de bu duruma büyük katkı sağladığı söylenebilir. Nikolay Rerih’in fazlasıyla
30 Carus, P. (2006). Buda’nın Öğretisi. Gerçek Sözleri. (Çev. İ. U. Öztürk). İstanbul: Onbir Yayınları. (Eserin
orijinali 1894‘de yayınlandı), 294. 31 İnternet: Aleev, R.H (Eylül,2006) “Nikolay Rerih. Duhovnıy Naslednik.” Arhiv Federal’noy Notarial’noy
Palatı, Web: http://old.notariat.ru/press_864_23.aspx.htm adresinden 26.09.2016’da alınmıştır.
18
ilgisini çeken tarih, arkeoloji, edebiyat ve Doğu ülkeleri hakkındaki sohbetler, gelen
misafirlerin katılımıyla daha da renklenmiştir. Aile ortamında sıkça anlatılan antik
İskandinav destanları ve efsaneler, dadısı Mariya İlyineçna tarafından anlatılan eski Rus
masalları ve maniler de Nikolay Konstantinoviç’in kültüre ve dünyaya olan bakış açısını
büyük ölçüde etkilemişti. Farklı kültürlere ve halklara ait olan bu folklor parçaları, N. K.
Rerih’in ilerleyen yıllarda geliştireceği “kültürel sentez” teorisinin de altyapısını
oluşturacaktır.
Nikolay Rerih’in okumayı çok erken yaşta öğrendiğini belirtmemiz gerekir.
Günün büyük çoğunluğunu her alandan bilgiye ulaşabildiği, evlerinin büyük
kütüphanesinde geçiriyordu. Çocukluk yıllarında en sevdikleri, resimli masal kitapları ve
çocuklar için tarih kitaplarıydı. 32 Rerih’in tarihi olayları ve kahramanlıkları anlatan
masallara ilgisi özellikle fazla olmuş, sonraki yıllarda anı defterinde bu durumu şu
sözlerle ifade etmiştir: “İlk yıllarımdan itibaren, okumaya başladığımdan beri bu
hikayeleri çok sevdim. Onlarda ilginç ve dokunaklı konular ele alınmıştı. Svyatoslav
hakkında, kovulmuş Rostislav hakkında, Kraliçe Ingegerda hakkında, Kukeynos hakkında
- Livonya şövalyelerinin son Rus kalesi...”
(“От самых ранних лет, от начала грамоты,- вспоминал позже Николай Рерих,- полюбились
эти рассказы. В них были затронуты интересные, трогательные темы. Про Святослава, про изгоя
Ростислава, про королеву Ингегерду, про Кукейнос - последний русский оплот ливонских
рыцарей…”)
Bu konuda belirtilmeden geçilmemesi gereken nokta, Nikolay’ın kahramanlık
konusuna olan ilgisinin zamanla geçmeyeceği, hatta giderek daha da artacak olmasıdır.
Bu, hem ileriki zamanlarında çizdiği resimlerde hem de savaş ve kahramanlık motiflerini
içeren denemelerinde ve masallarında görülebilmektedir. Kahramanlara yüklenen
nitelikler zamanla değişse de kahramanlık kavramına yüklediği anlam hiç
değişmeyecektir. Halkı ve insanlığı kurtaran, karanlıktan arındıran ve aydınlığa
kavuşturan kahramanlara hayatının sonuna değin eserlerinde yer verecektir.
Nikolay Rerih’in çocukluğundan itibaren süren en büyük tutkularından ve
hayatında önemli rol oynayan uğraşlardan biri de müzik olmuştur. Müzik zevkinin büyük
ölçüde annesinin etkisiyle oluştuğu söylenebilir. Annesi Mariya Vasilyevna müzik
eğitimi almış ve çok iyi piyano çalabilen birisiydi. Onun, kendi evlerinde küçük resitaller
hazırlaması Nikolay Rerih başta olmak üzere bütün aile fertlerinin en büyük zevklerinden
biriydi. Piyano müziği, bu dönemde Nikolay Konstantinoviç’i çok etkilemiş ve
32 Belikov, P., Knyazeva, V., A.g.e., 9.
19
kendisinin de belirttiği gibi hayal dünyasına dalmasını kolaylaştırmıştır.33 Bunun yanında
Nikolay Rerih’in otobiyografik denemelerinde piyano ile ilişkisine dair bir anıya daha
rastlanmaktadır. Bu anı, evlerine gelen ve piyanonun akort ayarını yapan “değnekli
beyefendi” 34 diye adlandırdığı kör bir müzisyenle ilgilidir. Nikolay Rerih kendi
günlüklerinde, piyanonun ayarını farklı eserleri icra ederek yaptığı için, o “değnekli
beyefendiyi” büyük bir heyecanla beklediğini yazmıştır.
N. K. Rerih’in küçüklüğünden beri en çok Vagner’in eserlerine hayranlık
duyduğu bilinmektedir. Vagner’in müziğine olan hayranlığı Nikolay Rerih’in son
yıllarına kadar sürmüştür. Hiçbir geziye ve seyahate gramofon ve Vagner plakları
olmadan çıkmadığı, yakın çevresi tarafından belirtilmiştir. Nikolay Rerih’in bu sevdası
sayesinde Himalaya dağlarındaki Kulu Vadisi bile Vagner’in eserleriyle yankılanmıştır.
Nikolay Rerih’in eşi de kocasının müzik zevklerini paylaşmış ve ikisi her akşam mutlaka
eski plakları çalıp dinlemişlerdir.35
Nikolay Rerih’in Vagner müziğine olan hayranlığı tartışılmaz büyüktür ve Vagner
ismi hayatının sonuna kadar müzik beğenisinin değişmeyen tek ismi olarak kalmıştır.
Nikolay Rerih denemelerinde özellikle Vagner’in Rusya’da pek anlaşılamamasından
yakınmıştır. “Mutluluk” (Radost’) (1937) adlı denemesinde de bu durumu şöyle dile
getirmiştir: “Belli ki her büyük başarının inkar ve alay ateşinden geçmesi lazım”.36
(“Очевидно, каждое великое достижение должно пройти через горнило отрицания и глумления”).
Nikolay Rerih bunları yalnızca Vagner için söylemiş olsa da, aslında bu satırlar
tüm büyük insanları ve onların paha biçilmez atılımlarını özetler niteliktedir. İlerleyen
yıllarda benzer satırları Arkhip Kuinci, Lev Tolstoy ve Rabindranath Tagore gibi ustalar
için de yazacaktır.
Çocukluk yıllarına dönersek eğer, Nikolay Rerih’in hayatının anlamı ve felsefi
arayışının yansıması olan resime ilgisinin de çok erken yaşta başladığını görmekteyiz. Bu
ilgisinin babasının yakın dostu M. O. Mikeşin sayesinde güçlendiği bilinmektedir.
Çocukluğundan itibaren kendi çapında doğa ve savaş resimleri çizen Nikolay, K. May
Okulu’nda resim tekniklerini daha da geliştirmiştir. 1891 yılında ev sohbetlerinin birinde
Mihail Mikeşin o zaman on yedi yaşında olan Nikolay’ın resimlerini tesadüfen
gördüğünde, onun hangi ressamın atölyesinde çalıştığını merak etmiştir. Daha önce
33 Rerih, N. (2015). A.g.e., 26. 34 Rerih, N. (2015). A.g.e., 27. 35 İnternet: Spirina, N. D. (2007). “Rerih i Muzıka”. Web: http://grani.agni-age.net/index.htm?article=5620
adresinden 12 Şubat 2016’de alınmıştır. 36 Rerih, N. (2015). A.g.e., 27.
20
kimseden ders almayan Nikolay Rerih’e o sene içinde özel çizim ve resim dersleri
vermeye başlamıştır. Geleceğin ünlü ressamının resim yeteneğini tam anlamıyla keşfeden
ve onun Sanat Akademisi’ne girmesini büyük ölçüde teşvik eden de yine Mihail Mikeşin
olmuştur.
Babasının bir başka arkadaşı olan L. K. İvanovski de küçük Nikolay’ın üstünde
büyük iz bırakan insanlardan biri olmuştur. İvanovski o dönem gerek kazı koleksiyonları
gerekse kazı raporları arkeolojik camiasında çok tanınmış bir bilim adamıydı. Konstantin
Rerih’in de onu yakından tanıması oğlu Nikolay için büyük bir fırsat olmuştur. İvanovski,
İzvara ve çevresinin arkeolojik kazılar için çok uygun bir alan olmasının da etkisiyle
birkaç yaz üst üste Rerih’lerin İzvara’daki malikanesinde konaklamıştır. İzvara’nın
arkeolojik kazılar açısından ne kadar elverişli topraklara sahip olduğu, daha sonra N. K.
Rerih’in kazı raporlarında belirtilecektir. Rerih, İzvara hakkındaki anılarında, yıllar sonra
şu satırları yazacaktır:
“İzvara’nın yakın çevresinde, neredeyse her köyünde X.-XIV. asırlara ait geniş
höyük (kurgan) sahaları vardı. Küçük yaşımdan beri her fırsatta eğlenceli eski metal
parçacıklarını bulduğum bu sıra dışı acayip tümseklere hayranlık besliyordum. Aynı
zamanda İvanovski yerel kurganların incelenmesini gerçekleştiriyordu, bu da kadim
yerleşim yerlerini öğrenme isteğimi daha da arttırdı.”37
(“Около Извары, почти при каждом селении были обширные курганные поля от X до XIV
века. От малых лет потянуло к этим необычным странным буграм, в которых постоянно находились
занятные металлические древние вещи. В то же время Ивановский производил исследование
местных курганов, и это тем более подкрепило желание узнать эти старые места поближе”).
Böylelikle arkeoloji ile tanışan N. K. Rerih daha dokuz yaşındayken Lev
Konstantinoviç ile birlikte ilk kazı deneyimini yaşamış oldu. O anki duygularını ve tarihe
dokunmanın heyecanını Nikolay Rerih yıllar sonra diğer ilgi alanlarıyla sentezleyerek şu
şekilde ifade edecektir: “Benim ilk kazı buluntularım sadece en sevdiğim ders olan tarih
dersleriyle ilgili değildi; coğrafya ve Gogol’un ilginç tarihsel hayal gücüyle de
bağlantılıydı.”38 (“Мои первые находки из могильников соотносились не только с любимыми
уроками истории, но и с географией, а также с причудливым историческим вымыслом Гоголя”).
N. K. Rerih’in ilk kazı deneyimlerinden sonra arkeolojiye olan ilgisi daha da
artmıştır. Sadece kalıntıları bulmak değil, onları tarihle bağdaştırmak ve onlara kendince
37 İnternet: Lazareviç, O. V., Molodin, V. İ., Labetsiy, P. P. (2002). “N.K. Rerih-Arheolog”. İzdatelstvo
İnstituta Arheologii i Etnografii SO RAN. Web: http://grani.agni-age.net/articles3/aboutNK.htm adresinden
22 Nisan 2016’da alınmıştır. 38 Naumova, O. V. (2014). Liçnosti v İstorii. Rossiya. (Birinci Baskı). Moskva: İzdatel’stvo Novıy Akropol’,
100.
21
bir tarih yazmak, küçük Rerih’i bu alana çeken temel faktörlerden olmuştur. “Günlük
Sayfaları”ndaki başka bir yazısında: “Beni, kendi kazı deneyimim kadar hiçbir şey, kadim
dünyayı hissetmeye yaklaştıramaz”. 39 (“Ничто и никаким способом не приблизит так к
ощущению древнего мира, как собственноручная раскопка.”) ifadesi kullanılmıştır.
N. K. Rerih’in arkeolojiye olan ilgisi bu şekilde gelişmiş olup, hayatının sonraki
döneminde de sürmüştür. N. K. Rerih tüm dünyada daha çok ressam kimliği ile tanınsa da
arkeoloji alanında profesyonel arkeologlarla boy ölçüşecek düzeyde koleksiyonlar
oluşturmuştur. N. K. Rerih, ilk kazı raporlarını ve koleksiyonlarını okuduğu Karl May
Okulu’nun müzesine, daha sonraki dönemlerine ait olanlarını ise uzun yıllar birlikte
çalıştığı İmparatorluk Arkeoloji Komisyonu’na bağışlayacaktır.40
Rerih’in yazı yeteneğinin gelişmesi ise arkeolojik kazılar sırasında tuttuğu kazı
raporları ve günlük karalamalarıyla oluşmaya başlamıştır. Erken yaşından itibaren tuttuğu
bu günlükler “Günlük Sayfaları” adlı çalışma kapsamında seneler sonra yayımlanacaktır.
Nikolay Rerih günlük yazmak ve rapor tutmakla yetinmeyip küçük yaştan itibaren şiirler
ve tiyatro oyunları da yazmış olması, arkasında bıraktığı büyük hazinenin oluşumuna dair
önemli ipuçları vermektedir. Yazarlık deneyimlerine erken başlayan Nikolay’ın yedi
yaşında yazdığı denemeleri daha sonra “Russkiy Ohotnik”, “Priroda i Ohota” gibi
dergilerde yayımlanacaktır.41
Nikolay Rerih arkeolojik koleksiyonların yanı sıra genel olarak koleksiyonculuğa
da ilgi duymuştur. Küçük yaşlarda dedesi tarafından hediye edilen birkaç eski madeni
para ve antika eşya, bu merakın ve ileriki zamanlarda hazırlayacağı büyük
koleksiyonlarının başlangıç noktası olmuştur. Zaten Nikolay Konstantinoviç çocukluk
yıllarından itibaren tarihi nesneleri, demir paraları ve çeşitli mineralleri biriktirmeye
başlamıştı. Daha okula başlamadan oldukça zengin bitki ve ağaç herbaryumları
(koleksiyonları) vardı.42 Sonraki yıllarda eşi Elena ile birlikte koleksiyonculuk geleneğini
devam ettirecek ve yüzlerce tablo ve tarihi eserle koleksiyonlarını zenginleştireceklerdir.
Yukarıda bahsedilen İzvara malikanesi, N. K. Rerih’in bir başka alanda daha
ilgisinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Avcılık merakının da erken yaşta başladığı
Nikolay Rerih’in İzvara’nın ormanlarında avcılık yapmayı çok sevdiği bilinmektedir. N.
39 İnternet: Sergeeva, T. P. (2013). “N. K. Rerih i V. İ. Vernadski: Mirovozzrençeskiye Paralleli”. Web:
http://www.proza.ru/2013/01/28/1685 adresinden 27 Ağustos 2016’da alınmıştır. 40 İnternet: Lihtman, M. M. (1930). “Nikolay Rerih i Nauka”. (Çev. A. B. Semyonov). Web:
http://yro.narod.ru/nasled/LIXTMAN.htm adresinden 15 Nisan 2016’da alınmıştır. 41 İnternet: “Biografiya Nikolaya Reriha”. Web:
http://izent.ru/posts/tvorcheskoe/hudozhniki/886/Nikolaj_Rerih adresinden 23 Eylül 2016’da alınmıştır. 42 İnternet: Selivanov, N. “Biografiya N.K. Reriha” Web: http://rerih.vspu.ac.ru/biograf9.html adresinden 1
Nisan 2016’da alınmıştır.
22
K. Rerih’in bu alana ilgisinin sebebi ise, avcılığın kendisini doğa ile bütünleştirdiğini
düşünüyor olmasıdır. Otobiyografik denemelerinde avcılık ile ilgili ilk anılarından birini
şu şekilde ifade edecektir: “Başlangıçta Mihailo İvanoviç’in (ormancı) rehberliği ile
avcılık atmosferi masal gibi geliyordu.” 43 (“Но вначале, особенно же под
руководством занятного Михайло Ивановича, вся обстановка охотничья казалась какоюто
сказкою.”).
Buradaki “başlangıçta” kelimesi çok önemli bir detaydır. Çünkü yıllar geçtikçe
Nikolay Rerih’in avcılıktan soğumasına, yani avcılığın o ölümcül tarafını keşfettikten
sonra avcılığa bakışındaki değişikliğe işaret etmektedir. Nikolay Konstantinoviç zamanla
avcılık deneyimlerini sadece doğa manzaralarını izlemek ve bu manzaraların tadını
çıkartmakla sınırlandırmıştır. Nikolay Rerih 1916 yılında yazdığı ve “Yüzyılın İşareti”
(Znak Erı) kitabında yer alan “Öldürmemek?” (Ne ubit’?) adlı şiirinde bu konudaki
kişisel bakışını çarpıcı biçimde dile getirmiştir:
43 Rerih, N. (2015). A.g.e., 34.
23
ÖLDÜRMEMEK?
Çocuk böceğin hayatını aldı.
Onu öğrenmek istedi
Çocuk kuşu öldürdü,
Onu incelemek için.
Çocuk hayvanı öldürdü,
Sadece bilgi için.
Çocuk sordu: iyilik ve bilgi için
Bir insan da öldürülebilir mi?
Eğer sen böceği, kuşu, hayvanı
Öldürdüysen, insanları da
Niye öldürmeyesin ki?
1916
НЕ УБИТЬ?
Мальчик жука умертвил.
Узнать его он хотел.
Мальчик птичку убил,
чтобы ее рассмотреть.
Мальчик зверя убил,
только для знанья.
Мальчик спросил: может ли
он для добра и для знанья
убить человека?
Если ты умертвил
жука, птицу и зверя,
почему тебе и людей
не убить? 1916
24
Özetlemek gerekirse, Nikolay Rerih’in çocukluk yılları çok yoğun ve kendisi adına
bir o kadar faydalı ve eğlenceli geçmiştir denilebilir. Çok yönlü gelişiminde ailesin payı
tartışılmaz büyüktür. Arkeoloji, resim, tarih, edebiyat, müzik, koleksiyonculuk, avcılık gibi
ilgi alanları Nikolay Konstantinoviç’in sadece çocukluk anılarını süslemekle kalmamış, her
biri son yıllarına kadar hayatındaki varlıklarını sürdürmüştür. Çalışmanın temel konusu
olan Rusya ve Doğu’nun tarihi ile Doğu kültürü alanları ise Nikolay Rerih’in hiç
vazgeçemediği, hatta yıllarca kendisini geliştirdiği ilgi alanları haline gelmiştir. Rerih’in
lise, üniversite ve çalışma hayatı süresince ilgilendiği bu alanlardan çalışmanın ilerleyen
bölümlerinde söz edilecektir. Belirtildiği gibi tüm bu ilgi alanları Rerih’in okul eğitimi
süresince devam edecek ve hayatında önemli yer tutacak olan yeni yetenekleri
keşfedilecektir.
1.2. Eğitim Yılları
1.2.1. Karl May Okulu
Birçok alanda başarılı olan insanların yetiştikleri ortamın bu başarı üzerinde
oldukça etkili olduğu bilinmektedir. N. K. Rerih’in yetişmesinde ve eğitiminde Karl May
Okulu’nun rolü büyüktür. Okul, Nikolay Rerih’in hem kendisinin hem öğrencilerinin
hem de gelecek yıllarda açtığı eğitim kurumlarındaki öğrencilerin gelişmeleri üzerinde
etkili olmuştur.
N. K. Rerih’in eğitim hayatı, 1883 yılında babasının kendisini Petersburg’taki en
saygın eğitim kurumlarından biri olan Karl May Okulu’na yazdırması ile başlamıştır.
Burası, dokuz yaşına kadar evde eğitim görmüş olan, Nikolay için ilk okul deneyimi
olmuştur.
Karl May Okulu resmi olarak 1856 yılında Alman asıllı Rus eğitimci Karl
İvanoviç May (Alm. Karl Johann May) (1820-1895) tarafından Sankt Petersburg’ta
açılmıştır.
Karl İvanoviç, 1845 yılında Sankt Petersburg Üniversitesi Tarih-Filoloji
Fakültesi’nden mezun olmuştur. Üniversite yıllarından itibaren idealist ve çalışkan bir
öğrenci olmasının yanı sıra, var olan eğitim sistemini beğenmeyerek, onu daha verimli
hale getirmek için çalışmalar yürütmüştür. Eğitim alanındaki eksikliklerin ülkedeki
gençleri heba ettiğini ve bu durumun en kısa zamanda ve radikal bir çözümle
değiştirilmesini gerektiğini savunuyordu. Eğitim konusundaki bu hassaslığını kendi açtığı
25
eğitim kurumuna da fazlasıyla yansıtmıştır. Rusya’nın ünlü eğitimbilimcilerinden olan,
aynı zamanda bilimsel eğitimbilimin kurucularından N. İ. Pirogov (1810-1881) ve K. D.
Uşinski’in (1923-1870) çalışmalarını esas alan Karl May, onları Alman
eğitimbilimcilerin görüşleri ile harmanlayıp yeni bir eğitim sistemi oluşturmuştu. Bu
sistemde öğrencilere yapılan fiziksel cezalandırma, şiddet, aşağılama, zorla eğitme gibi
olumsuz unsurlara yer verilmeyip; öğretmen ve öğrenci arasındaki o naif bağın özellikle
güven ilişkilerine dayanması gerektiğini savunuyordu. Öğrencilerin tamamen serbest
bırakılması, onlara birer birey olduklarının aşılanması ve okulla ilgili olan her şeyin
öğrencilerin seçimlerine göre şekillendirilmesi, Karl May’in eğitim sistemine
kazandırdığı önemli yenilikler olmuştur. Okulunda iyiliksever, huzurlu, özgür;
kıskançlığa, hasetliğe ve haksız rekabete yer vermeyen bir atmosfer sahipti. Bu tezin
destekleyici unsuru olarak, okulun ana sloganı mahiyetindeki, Çek eğitimbilimci ve yazar
J. A. Kamenski’e (1592-1670) ait olan söz örnek gösterilebilir: “Önce sev, sonra eğit.”
(Lat. Primum amare, deinde docere - Türk. Önce öğren, sonra öğret).
Özel yatılı erkek lisesi olarak tasarlanan bu okulda temel dersler Almanca
olduğundan, birçok Alman eğitmen görev almıştır. Yabancı dil olarak İngilizce ve
Fransızcanın yanı sıra Latince ve Eski Yunanca dillerine de ağırlık verilmiştir. Nikolay
Rerih bu dillere ek olarak Doğu ilgisinden dolayı Sanskritçe ve Hintçe de öğrenecektir.
Okulun sanat derslerinin çeşitliliği ve müzik sınıflarının donatımı birçok sanat okuluna
nazaran çok daha iyi durumdaydı. Temel dersler haricindeki diğer dersler tamamen
öğrencilerin seçimine bırakılıyordu. Öğretmenlerin buradaki görevi ise öğrencinin
yeteneklerini keşfedip, onu uygun alanlara yönlendirmekti.
Karl May’ın öğrenci odaklı yaklaşımı ve ilkeleri kısa süre içinde okulun
Petersburg’ta ün kazanmasını sağlamıştır. Bilim, sanat ve siyaset insanları çocuklarını üst
düzeyde eğitim almaları için bu okula vermeye başlamışlardır. Okul mezunlarının okul
sonrası yaşamdaki başarıları, ebeveynlerin bu okulu seçmelerindeki en önemli etken
olmuştur. Petersburg Üniversitesi’nin Rektörü D. D. Grimm (1865-1942), Dışişleri
Bakanı A. A. Makarov (1857-1919), İçişleri Bakanı D. S. Sipyagin (1853-1902) gibi
devlet adamları; etnolog B. E. Petri (1884-1937), fizikçi G. M. Greçko (1931-), filolog ve
sanat eleştirmeni D. S. Lihaçev (1906-1999) gibi bilim adamları; A. N. Benua (1870-
1960), K. A. Somov (1869-1939), A. V. Yakovlev (1887-1938) ve Nikolay
Konstantinoviç Rerih gibi önemli ressamlar bu okuldan mezun olmuştur. Tanınmış
mezunlar tablosu bu isimlerle de sınırlı kalmamış olan Karl May Okulu, Rusya sınırları
içinde ve dışında faaliyet göstermiş onlarca siyasetçi, yazar, besteci, mimar ve mühendis
26
kazandırmıştır. Okulun en meşhur öğrencilerinden biri olan yazar ve sanat eleştirmeni D.
V. Filosofov (1872-1940) okulunu şu şekilde tanımlamıştır: “Bürokrasiden sonsuz bir
okyanusla ayrılmış, devlet içinde bir devlet.” 44 (“Государство в государстве, отделенном
бесконечным океаном от казенщины.”)
Nikolay Rerih ile birlikte iki kardeşi Vladimir ve Boris de bu okula gidecek, fakat
derslerinde ağabeyleri kadar başarılı olamayacaklardır.
Çalışkanlığı ve zekasıyla okula giriş sınavlarında Karl May’in dikkatini çeken
küçük Nikolay ise “Profesör ol” – nasihati ile karşı karşıya kalacaktır 45 . İlerleyen
senelerde okul müdürünün beklentilerini boşa çıkarmayan Nikolay Rerih 1909 yılında
Rus Sanat Akademisi’ne akademisyen ve Fransız Reims Üniversitesi’ne akademi üyesi
olarak seçilecektir.46
Başarılı ve çalışkan olan Nikolay okul yıllarında da tarih, arkeoloji,
koleksiyonculuk ve avcılığa olan ilgisini devam ettirmiş, resim ve müzikte ise becerilerini
büyük ölçüde geliştirmiştir. Okul Nikolay’a iki ilgi alanı daha kazandırmış; bu alanlardan
biri tamamen K. May’in başarısı- coğrafya, diğeri de tiyatro olmuştur.
Rerih’in tarih ve arkeoloji sevgisi birbirini tamamlayarak okul yıllarında da
devam etmiştir. Yaz aylarını İzvara malikanesinde geçiren Rerih, kazı alanlarını
genişleterek yeni ve değerli arkeolojik bulgu koleksiyonlara imza atmıştır. Karl May’in
de izniyle koleksiyonlarını her yıl okulda sergileme şansı bulan Rerih, mezun olduktan
sonra hepsini okulun müzesine bağışlamıştır. Ayrıca, yoğun tarih ilgisi yazdığı eserlerin
temalarına da yansımıştır. O dönem günlüklerinde “Roncesvalles Muharebesi”
(Ronseval’skoe Srajeniye)(tbd.), “İgor Seferi” (Pohod İgorya)(tbd.), “York Muharebesi”
(Yorkskoe Srajeniye)(tbd.), “İgor’un Ölümünden Doğan Olga’nın İntikamı”(Mest’ Ol’gi
za Smert’ İgorya)(tbd.) gibi, tarih konulu şiirler de yer almaya başlamıştır. Okul
yıllarında ayrıca halk masallarına ve destanlarına ilgi duymaya başlayan Nikolay Rerih,
Rus halk masallarını ve söylencelerini kaydetmeye başlamıştır.
Daha önce belirtildiği üzere dedesi tarafından hediye edilen ve koleksiyonculuğa
ilgisini başlatan birkaç madeni para, okul yıllarında bitki koleksiyonu oluşturmasının alt
yapısını hazırlayacaktır. Koleksiyonlarını küçük yaşta yapmış olmasına rağmen, bu
44 İnternet: Studneva, E. (Eylül, 2014). “Baron-İkonopisets”. Web: https://interaffairs.ru/news/show/11709
adresinden 15 Haziran 2015’te alınmıştır. 45 İnternet: “Jizn’ i Tvorçestvo N. K. Reriha”. Web: http://spb-icr.ru/roerich/ adresinden 27 Kasım 2016’da
alınmıştır. 46İnternet: Tomşa, E. Yu. (Ağustos, 2009). “Biografiya Nikolaya Konstantinoviça Reriha”. Web: http://saint-
petersburg.ru/m/culture/old/228621/ adresinden 12 Eylül 2016’da alınmıştır.
27
koleksiyonlar dönemin önemli koleksiyoncularından olan tarihçi A. A. İlin’in (1858-
1942) bile takdirini almıştır.
Nikolay Rerih’in bu çok yönlülüğü ve yoğunluğunu bir nebze sınırlandıran tek
faktör küçük yaşlardan itibaren geçirdiği ciddi akciğer rahatsızlığı ve çeşitli gribal
enfeksiyonlar olmuştur. Petersburg’un nemli havası ise hastalığının hızla ilerlemesine
sebebiyet vermiştir. Ailesi, bundan böyle doktorların tavsiyesiyle nemli havanın olumsuz
etkilerinden korumak için küçük Nikolay’ı kış aylarında da İzvara köyüne getirmeye
başlamıştı. Doktorlar soğuğun hastalığa iyi geleceğini önermiştir: “Çocuğunuzu kışın da
köye götürün, avcılığa alıştırın. Muhtemelen kar hastalığına iyi gelecektir.”47 (“Нужно и
зимою ездить в деревню, пусть приучается к охоте. В снегах и простуду как рукой снимет.”)
N. K. Rerih’in ailesinin bu kararına ne kadar sevindiğini tahmin edebiliriz, zira
İzvara’nın yeri onun hayatında bambaşka yerdeydi. İzvara Nikolay Konstantinoviç’in en
büyük ilham kaynağıydı ve orayı çok seviyordu. Otobiyografik denemelerinde yer alan
aşağıdaki sözler bu sevgisini özetler niteliktedir: “Özel, güzel ve unutulmaz anılar,
İzvara’da geçirdiğim yaz aylarıyla ilişkilidir.” 48 (“Все особенное, все милое и памятное
связано с летними месяцами в Изваре.”)
Nikolay Rerih İzvara’ya olan bu aşırı sevgisi, doktorlarının tavsiyesine de ayrı bir
zevkle uymasını sağlamıştır. Zorlu hastalık sürecine rağmen, kışları da İzvara’da geçirme
düşüncesi ona ayrı bir hoşnutluk katmıştır: “Höyükler-yazın, avcılık- kışın ve ilkbaharda
bana gerçek mutluluğu yaşattılar.” 49 (“Курганы - летом, охота - зимою и весною дали
настоящие радости.”)
Belirtildiği üzere N. K. Rerih’in, resim ve müziğe olan merakı özellikle okul
yıllarında artmıştır. Okulun donanımlı sınıfları ve atölyeleri bu konuda büyük role
sahiptir. Okulca gittikleri çeşitli konserler, sergi ve müzeler Nikolay Rerih’i sanatsal
açıdan kuvvetlendirmiştir. Ayrıca Nikolay Rerih boş zamanlarını okulun büyük müzik
sınıfında ve sanat atölyelerinde değerlendirmekten keyif almaktaydı. Onun özellikle
resime olan sevgisini ve azmini gördüğünde, okul müdürü Karl May ilk defa bir
öğrencinin, kendi portresini çizmesine izin vermişti. Geleceğin ünlü ressamı Nikolay
Rerih için bu, ilk portre deneyimi olmuştur. Genellikle çizdiği manzara resimleri ise okul
gazetelerinde yayımlanmış ve büyük beğeni toplamıştır.
Yukarıdaki satırlarda Karl May Okulu’nun Nikolay Konstantinoviç’e kazandırdığı
iki yeni ilgi alanından daha söz edilmişti: coğrafya ve tiyatro. Bu ilgi alanların Nikolay
47 Marianis, A., A.g.e., 23. 48 Rerih, N. (2015). A.g.e., 24. 49 Rerih, N. (2015). A.g.e., 34.
28
Konstantinoviç hayatında mühim bir yere sahiplerdi. Çünkü ilki sayesinde, yabancı
ülkelere ve onların tarihine olan sevgisini daha güçlendirecektir. Bu sevgisi de yıllar
sonra çıkacağı seyahat ve seferlerine de zemin hazırlayacaktır. İkincisi ise, hem Rusya’da
hem de yurtdışında kendinden başarılı bir oyun yazarı ve dekoratör olarak söz
ettirecektir. Coğrafya derslerini sevmeye başlaması, aynı zamanda hem okul müdürü olan
hem de coğrafya hocalığını yapan Karl İvanoviç May’ın başarılı eğitim metotlarından
kaynaklandığı söylenebilir. Ders saatlerinde çizilen renkli dünya haritaları, oyun hamuru
yardımıyla yaratılan rölyef haritaları ve dersin olağanüstü anlatımı ve akışı Nikolay
Rerih’in bu dersi sevme nedenlerinden birkaçını oluşturmaktadır. Karl May’in hazırladığı
ve öğrencilerin zevkle gerçekleştirdikleri “coğrafi yürüyüş”lerde ise her öğrenciye bir
coğrafi birim veriliyor ve öğrenciden orayı anlatması bekleniyordu. Nikolay Rerih’in
“Yarım Asır” (Polveka) (1935) adlı denemesinde bu yürüyüşlerin birinden aşağıdaki anı
yer almıştır:
“Bayramlarda amatör şiirlerle süslenen “coğrafi yürüyüşler” düzenleniyordu.
A.Benua’nın-Sarı Irmağı 50 , sarışın Kalin’in 51 -mavi Yangtze’yi 52 canlandırdıklarını
anımsatıyorum. Bana ise Volga 53 kalmıştı.” 54 (“Помню, как А. Бенуа изображал желтый
Хуан-Хэ, а блондин Калин - голубой Яньцзы-цзян. Мне досталась Волга.”)
Nikolay Rerih’in tiyatroya ilgisi ise Rus yazar Nikolay Gogol’un (1809-1852)
eserleriyle başlamış oldu. Okumayı zaten çok seven küçük Nikolay okul yıllarında
Nikolay Gogol’ün eserleriyle tanışmış oldu. Tüm eserlerine ayrı bir hayranlık duyan
Rerih, hayatının sonuna kadar “en sevdiği yazar” statüsünü Nikolay Vasilyeviç
Gogol’den yana koruyacaktır. Okulun tiyatro topluluğu ile birçok Gogol eserini
canlandırmış ve ayrıca sahne dekoru hazırlamaya olan ilgisi de o yıllarda başlamıştır.
Hatta evlerine Nikolay için küçük bir sahne bile kurulmuştu. A. S. Puşkin’in “Ruslan ve
Lyudmila” (Ruslan i Lyudmila), M. İ. Glinka’nın “Çar İçin Hayat” (Jizn’ za Tsarya), G.
Verdi’nin “Aida” gibi önemli tiyatro oyunları aile ortamında sergilenen oyunlarından
yalnızca birkaçıdır. Daha sonra aile huzurunda sergilediği oyun repertuvarı, çok sevdiği
Gogol eserleriyle zenginleşecektir.
50 Sarı Irmak (Çin.Huangho) - Çin Halk Cumhuriyetinde en büyük nehirlerden biridir. Uzunluk olarak Çin’in
ikinci, dünyanın ise altıncı nehridir. 51 Kalin, Grigoriy Emel’yanoviç (1869-1938) - tanınmış Rus hukukçu, Nikolay Rerih’in Karl May
okulundaki sınıf arkadaşı. 52 Yangtze (Tür.Uzun Irmak) - Çin ve Asya’nın en uzun, dünyanın da en uzun üçüncü nehridir. 53 Volga (Tür.İdil nehri) - Rusya ve Avrupa’nın en uzun nehri. 54 Rerih, N. (2015). A.g.e., 40.
29
Karl May Okulu’nun, Nikolay Rerih'in gelişiminde ve birçok alanda kendisinden
başarılı bir şekilde söz ettirmesinde etkisinin çok büyük olduğunu belirtmemiz gerekir.
Okul, Rerih’in temel yönelimleri ile arkeoloji, tarih, koleksiyonculuk ve avcılık gibi
alanlara olan ilgisini kaybetmemesini sağlamış; hatta kendisine coğrafya ve tiyatro gibi
yeni ilgi alanları katmıştır. İlerleyen senelerde N. K. Rerih’in dünyaca tanınmış yetenekli
bir yazar, tarihçi, doğu bilimci, arkeolog, sahne yazarı ve dekoratörü, seyyah olarak
tanınmasında da bu okulun rolü tartışılmaz büyüktür. Saygıdeğer K. May’in hayat
tecrübesi ve eğitim yöntemleri ise seneler sonra Nikolay Rerih’in eğitimcilik kariyerinin
yapı taşlarını oluşturacaktır. Nikolay Konstantinoviç okula olan saygısı ve güveninden
dolayı, kendi çocukları Yuriy (1914-1917 yılları arasında) ve Svyatoslav’ı (1916-1017)
da aynı okula yazdıracaktır.
Nikolay Konstantinoviç Rerih 1893 yılında Karl May okulunu bitirmiş ve eğitim
hayatına aynı hız ve başarı ile Sanat Akademisi ve Petersburg Üniversitesi’nde devam
etmiştir.
1.2.2. Sanat Akademisi ve Üniversite Yılları
Sanat Akademisi’nde okumak, on altı yaşından beri Nikolay Rerih’in en büyük
hayallerinden biri olmuştur. Daha Karl May’in okulundayken Akademi’nin giriş
sınavlarına ciddi olarak hazırlanmaya başlamıştır. Ressam M. O. Mikeşin’den bu
dönemde aldığı resim dersleri, geç saatlere kadar okulun resim atölyesinde çalışmaları,
yaz tatilinde bile Akademi’nin hocalarından biri olan İ. İ. Kurdin55 (1845-1913) ile resim
yeteneğini geliştirmesi, bu konudaki ciddiyetini göstermektedir. “Akademi binası beni ne
kadar da heyecanlandırıyordu. Müzesi, heykelleri, tenha koridorları, içeride ise birçok
ünlü isimle anılan bir okul… Acaba orada okuyabilecek miyim?” 56 (“Сколько чувств
будило здание Академии. Музей, скульптуры, темные коридоры, а там внутри и школа, связанная со
многими именами... Удастся ли попасть туда?”)
Genç Nikolay, resim ile ilgilendiği dönemde bilimsel çalışmalarına da hiç
duraksamadan devam etmiştir. Doğa bilimi ve tarihi, antik edebiyat, antik tarih,
arkeoloji, müzik bilimi araştırmalara devam ettiği alanlarından yalnızca birkaçıydı. Sanat
konudaki becerilerini Sanat Akademisi’nde, tarih ve arkeoloji alanlarındaki çalışmalarını
ise Petersburg Üniversitesi’nin Tarih Bölümü’nde geliştirmeyi planlamıştı.
55 Kudrin, İvan İvanoviç (1845-1913) - Rus asıllı ressam mozaik ustası, 1885-1901 yılları arasında Sanat
Akademisi’nde Mozaik Bölümünün baş ressamı görevini üstlenmiştir. 56 Marianis, A., A.g.e., 31.
30
Ancak hem Akademi hem Petersburg Üniversitesi’nin Tarih Bölümü aile içinde
büyük bir tartışmaya yol açtı. Nikolay’ın seçimlerini kesin olarak onaylamayan babası,
onun için farklı bir gelecek planlaması yapmıştı. Ailenin büyük oğlu olarak baba
mesleğini, yani noterliği devam ettirmesi bekleniyordu. Babasını kırmak istemeyen
Nikolay Rerih uzlaşma yoluna giderek, Sanat Akademisi’nde ve babasının isteği üzerine
Petersburg Üniversitesi’nin Tarih Bölümü yerine Hukuk Bölümü’nde eğitimine devam
etmiştir. Nikolay Konstantinoviç her ikisinin de giriş sınavlarını başarılı notla geçmiş ve
1893 yılının sonbaharında hem Sanat Akademisi’nin hem de Petersburg Üniversitesi’nin
öğrencisi olmuştur.
Üniversite hayatındaki yoğun geçen öğrenim yıllarının Nikolay Rerih’e en büyük
katkılarından biri, katı disipline alışmasıdır. Bu dönemde N. K. Rerih’in üç eğitim
kurumunda eğitim aldığı söylenebilir. Zira, okuduğu Petersburg Üniversitesi’nin Hukuk
Bölümü dışında Tarih Bölümü’nün derslerini de hiç kaçırmamıştır.
Nikolay Rerih’in o dönem içerisinde kendini alıştırdığı disiplin ve yaptığı
program ile sadece ailesini değil, okul arkadaşlarını ve yakın çevresini de hayretler içinde
bırakmıştır.
“Sabah dokuzda kalkış; on ile bir arası-Akademi dersleri; birden üçe kadar-
Üniversite dersleri; üçten beşe kadar- eskiz çalışması; beşten dokuza kadar- Akademi’nin
akşam dersleri ve pratik çalışmalar; dokuzdan on ikiye kadar-okuma, edebiyat
çalışmaları, arkadaş ve tanıdıklarla sohbet, öğrenci topluluklarına katılma. Yaz ayları ve
bayramlarda ise şehir dışındaki arkeolojik kazı ve avcılık için planlar yapmıştı.”57
(“Подъем в девять часов утра , с десяти до часа дня – занятия в Академии художеств; с часа
до трех часов — университетские занятия, с трех до пяти — домашняя работа над эскизами; с пяти
до девяти — вечерние классы и практические занятия в Академии; с девяти до двенадцати ночи —
чтение, литературная работа, встречи с друзьями, посещение различных студенческих кружков.”)
Yoğun çalışan ve boş zamanı hiç olmayan genç Nikolay, sınıf arkadaşlarının
kendisini aralarına almamalarıyla karşı karşıya kalmıştır ve özellikle de
kıskançlıklarından dolayı neredeyse hep dışlanmıştır. Sınıf arkadaşı ve en yakın
dostlarından biri Leon Antokol’ski 58 bile bu durumu şu şekilde yorumlamıştı: “Sen
bizlere, yani öğrencilere benzemiyorsun. Bizler boş zamanlarımızda öylesine evde
otururken, çay içip sohbet ederken, sen hala çalışıyor ve bir şeyleri ölçüp biçiyorsun.”59
57 Marianis, A., A.g.e., 32. 58 Antokol’ski, Leyba Movşeviç(1872-1942) - Litvanya asıllı ünlü Rus ressam. 59 Belikov, P., Knyazeva, V., A.g.e., 16.
31
(“Не похож ты на нас, академистов, когда другие в свободное время сидят себе по домам,
распивают чаи да болтают, ты все что-то работаешь и обдумываешь.”)
Ders dışındaki boş zamanlarında, sanata olan büyük ilgisinden dolayı Nikolay
Konstantinoviç önemli konserleri, operaları ve müze sergilerini de kaçırmamaya
çalışıyordu. Üniversite kütüphanesinde saatlerini harcıyor, arşiv belgelerini inceliyordu.
Eski Rus gelenek görenekleri, inançları konusunda bilgi topluyor ve kaydediyordu.
Tüm bunları derslerinden artan zamana sığdırmaya çalışan Nikolay Rerih’in
öncelikle Sanat Akademisi’nde geçirdiği döneme ve bu dönemin kendisine kattıklarına
değinmek faydalı olacaktır.
Sanat Akademisi, 1757 yılında Rus bilim insanı M. V. Lomonosov (1711-1765)
ve devlet adamı İ. İ. Şuvalov (1727-1797) tarafından kurulmuştur. Ekim Devrimi’ne
(1917) kadar Akademi, aynı ismi taşımış; devrimden sonra ise birçok kez ismi
değiştirilmiştir. Şimdilerde ise, Sankt-Petersburg İ. E. Repin Resim, Heykel ve Mimarlık
Enstitüsü adını taşımaktadır.
Akademi İ. K. Ayvazovski (1817-1900), A. N. Benua (1870-1960), K. P. Bryulov
(1799-1852), İ. E. Repin (1844-1930) gibi ünlü ressamlar; V. F. Afanasyev (1844-1903),
A. V. Pokrovski (1871-1931), İ. İ. Şapoşnikov (1833-1898) gibi tanınmış mimarlar,
onlarca önemli heykeltıraş, sanat eleştirmeni ve yazarı topluma kazandırmıştır.
Yukarıda adı geçen mimar İ. İ. Şapoşnikov ileride Nikolay Rerih’in kayınpederi
olacaktır. İvan İvanoviç Nikolay Rerih’in hayat arkadaşı Elena Rerih (Şapoşnikova)’in
babasıdır. 1855-1863 yılları arasında Sanat Akademisi’nde okumuş ve başarılı bir mimar
olarak mezun olmuştur.
1904 yılında Nikolay Rerih’in kardeşi Boris de aynı Akademi’de okumaya
başlamış ve 1913 yılına kadar okula devam etmiştir. Boris, çizim ve mimarlığa olan
yatkınlığı sayesinde mimarlık profesörü Leon Benois (1856-1928)’nın atölyesinde
çalışmıştır. Mezuniyet tezi ise “Başkent için Tren İstasyonu Projesi”dir (Proekt
Jeleznodorojnogo Vokzala Dlya Stolitsı) ve bu proje ile okuldan başarıyla mezun olarak,
sanatçı-mimar unvanına layık görülmüştür.
Nikolay Rerih ise bunca hayalini kurduğu Sanat Akademisi’ne 1893 yılının
sonbaharında başlamıştır. Hiçbir teorik ve pratik dersi kaçırmayan Nikolay, boş
zamanlarında hep atölyede çalışmıştır. Bu azim ve çaba öğretmenlerinin de dikkatini
çekmiş ve onların takdir ettiği öğrencilerden biri olmuştur. Nikolay Rerih’in ilk
öğretmenleri, okulun eski profesörlerinden heykeltıraş N. A. Laveretski (1837-1907) ve
32
G. R. Zalemann (1859-1919), ünlü Rus ressamlar I. P. Pojalostin (1837-1909), P. P.
Çistyakov (1832-1919) ve B. P. Willevalde (1819-1903) olmuştur.
Böyle seçkin bir akademik kadroya rağmen, okul kaosun eşiğindeydi.
Petersburg’taki önemli sanat eleştirmenleri ve devlet adamları okulun “eski usul” çalışma
programları ve “gerici” bakış açısını ileri sürerek Akademi’yi suçlamışlardı. Bu suçlama
ve eleştiriler zaman geçtikçe daha sert ve daha acımasız bir hal almaya başlayınca, Sanat
Akademisi var olan saygınlığını kaybetmemek için değişim yoluna gitmeyi seçmiştir.
Doğal olarak ilk değişiklikler öğretmen kadrosunda yapılmış olup; eski hocalar “yeni
nesil” modern eğitmenleri ile değiştirilerek, farklı bir ders programı oluşturulmuştur.
Alınan bu yeni kararla 1893 yılından itibaren ünlü Rus ressam ve heykeltıraş İlya Repin
(1844-1930), tarihsel resim atölyesinin idaresini almıştır. Rus ressam ve önemli sanat
eğitmeni Vladimir Makovski (1846-1920) türsel boyama atölyesinin, ressam Aleksey
Kivşenko (1851-1895) savaş resim atölyesinin, ressam Arkhip Kuinci ise peyzaj
atölyesinin başına geçmiştir. Tüm bu eğitmenlerin, dönemin Rusya’sında kendilerini
“Peredvijniki” olarak adlandırdıklarını belirtmeliyiz. Bu topluluk, 19. yüzyılın son
çeyreğinde oluşmuş olup, eski usule yani klasik Avrupai eğitim sistemine karşı
çıkmışlardır. Topluluğun üyeleri daha çok milli değerlerin ve Slav kültürünün motiflerini
Yeni Realizm akımının ana fikirleri ile harmanlayıp yeni bir eğitim programı
oluşturmaktan yanaydı. Özetlemek gerekirse, yeni nesil hocaların düşünceleri iki temel
kavrama dayanmaktaydı: milli düşünce ve gerçekçilik.
Yeni akademik kadro en çok öğrencileri heyecanlandırmıştı. Hangi atölyede
çalışacakları ise o dönem büyük bir muamma haline gelmiştir. 2 Ekim 1894 yılında
Nikolay Rerih kendi günlüğünde bu durumu şu şekilde ifade etmiştir: “Bütün akşam
ressamlar hakkında konuştuk. Zalemann hakkındaki eski düşüncelerim için çok
pişmanım. Repin, Stasov60, Beklemişev61-yarı tanrılar, dilimizden hiç düşmediler.”62
(“Весь вечер мы говорили о художниках. Для меня пролилось много света на Залемана, и я
каюсь в моем прежнем… мнении о нем. Репин, Стасов, Беклемишев - полубоги, не сходили с
языка.”)
Burada belirtilmeden geçilmemesi gereken nokta şu ki N. K. Rerih’in Repin,
Stasov ve ve özellikle Kuinci’ye olan hayranlığı hayatı boyunca sürecek ve Rerih, bu
60 Stasov, Vladimir Vasilyeviç (1824-1906) – Rus Müzik ve sanat eleştirmeni. 61 Beklemişev, Vladimir Aleksandroviç (1861-1919) – Rus heykeltıraş, sanat eğitmeni. 62 Alehin, A. D. (1993). “Kak Naçinalsya Hudojnik Nikolay Rerih”. Utrennyaya Zvezda. Nauçno-
Hudojestvennıy İllyustrirovannıy Al’manah Mejdunarodnogo Tsentra Rerihov. Sayı.1.
33
insanların kendisi için ne kadar önemli olduklarından ve kendisine kattıklarından her
fırsatta bahsedecektir.
Nikolay Rerih günlüğünde, İlya Repin ile ilgili olarak Akademi’de kurmak
istediği Kendini Geliştirme Topluluğu (Krujok Samousoverşenstvovaniya) hakkında
şöyle bir anı kayıtlara geçmiştir: “Toplulukla ilgili Repin’e gideceğiz ve “toprağımız yüce
ve bereketlidir” sözleriyle yönetimi ona vereceğiz.” 63 (“Относительно кружка пойдем к
Репину, дадим ему бразды правления со словами: “земля наша велика и обильна””). Nikolay
Rerih, İlya Repin’e olan hayranlığıyla öğrenci topluluklarının yönetimini ona vermekle
kalmamış, İlya Repin’in düşüncelerini ve onun hakkındaki herşeyi kelimesi kelimesine
günlüklerine kaydetmiştir.
Nikolay Konstantinoviç, aynı saygı ve hayranlığı hocaları Vladimir Stasov’a da
duymuştur. Vladimir Stasov ile 4 Eylül 1895 yılında halk kütüphanesinde tanışmışlar ve
Rerih’in tarih sevgisi ve gelecek ile ilgili planları Stasov’un fazlasıyla ilgisini çekmiştir.
Birlikte yaptıkları uzun uzun sohbetler, kitap araştırmaları ve okumaları, aralarındaki bağı
daha da kuvvetlendirmiştir. O dönemde Vladimir Stasov, eski Rus motifleri ile fazlasıyla
ilgilenmiş ve bu konuyla ilgili bir kitap64 dahi çıkartmıştır. Stasov her konudaki bilgisini
azimli, meraklı ve çalışkan genç Nikolay Rerih ile büyük bir zevkle paylaşmıştır.
Aralarındaki mektuplaşma bunun en güzel ispatı niteliğindedir. Hatta Nikolay Rerih ile
Vladimir Stasov arasında diğerlerine nazaran çok farklı bir mektuplaşma söz konusuydu.
Çünkü Stasov genç öğrencisinin Kadim Rus tarihine düşkünlüğünü göz önünde
bulundurarak, mektuplarını Kadim Fermanlar usulüne göre yazmış, Nikolay Rerih ise
büyük merakla beklediği bu mektuplara aynı tarzda cevap vermeye çalışmıştır.
Birlikte Repin’in atölyesinde de bolca zaman geçirdikleri, sanat ve tarih konulu
sohbetler gerçekleştirdikleri bilinmektedir. Stasov ve Rerih arasındaki bu dostluk seneler
geçtikçe daha kuvvetlenmiştir.
Stasov, işi gereği Rusya’daki sanat camiasında bulunan çoğu sanatkarı tanımakla
kalmayıp, birçoğu ile de yakın arkadaşlıklar kurmuş bir isimdi. Nikolay Rerih onun
sayesinde Rimski-Korsakov, Musorgski, Stravinski, F. Şalyapin Arenski, Lyadov,
Glazunov gibi birçok ünlü Rus besteciyle tanışma fırsatı bulmuştur. Rerih daha sonraları
ünlü besteci Rimski-Korsakov’un renk ve ses kombinasyonlarının hayatında büyük bir iz
bıraktığını dile getirecektir. Stasov, Nikolay Rerih’in ünlü Rus yazarı L. N. Tolstoy ile
tanışmasına da yardımcı olacaktır. Fakat Sanat Akademisi’nin Nikolay Konstantinoviç
63 Belikov, P., Knyazeva, V., A.g.e., 22. 64 “Slavyanskiy i Vostoçnıy ornament po rukopisyam drevnego i novogo vremeni”(1887).
34
Rerih’e kazandırdığı en büyük şey “üstadım” sıfatıyla adlandırdığı Arkhip Kuinci ile
tanışması olmuştur.
1895 yılında Nikolay Rerih, Sanat Akademisi’ndeki Hazırlık Sınıfını tamamlamış
ve hayatının en önemli seçimlerinden birini yapmanın eşiğine gelmişti. Şimdi hem
uzmanlık alanını hem çalışacağı atölyeyi seçmesi gerekiyordu. Aklına ilk gelen isim
büyük hayranlık duyduğu İlya Repin olmuş, fakat sınıfın öğrenci sayısı dolup taşınca
başka bir hocayı seçmek zorunda bırakılmıştır. Kararsız bir şekilde sınıf arkadaşlarının
tavsiyelerine uyarak Arkhip Kuinci ile çalışmaya karar veren N. K. Rerih yıllar sonra
yazdığı “Akademi” (“Akademiya”) (1937) adlı otobiyografik denemesinde bu durumu şu
şekilde ifade edecektir:
“Voropanov65 teklif etti: “Kuinci’ye gitsek daha iyi olur.” Gittik. Sert bir bakış
attı. “Çalışmalarınızı getirin.” Biz de çok yakın oturuyorduk, Nikolayevski köprüsünün
tam karşısında. Hemen, var olan tüm resimleri getirdik. Baktı, suskun durdu, bir şeyler
sanki olacak? Sonra yardımcısı olan Nekrasov’a döndü, bizi gösterip kısa kesti: “İşte
bunlar atölyeme gelecekler.” Bu kadar mı! Hayatımın en önemli adımlarından biri bu
kadar kolay gerçekleşmişti.”66
(“Воропанов предложил: "Пойдем лучше к Куинджи". Пошли. Посмотрел сурово:
"Принесите работы". Жили мы близко — против Николаевского моста — сейчас и притащили все,
что было. Смотрел, молчал. Что-то будет? Потом обернулся к служителю Некрасову, показал на
меня и отрезал коротко: "Это вот они в мастерскую ходить будут". Только и всего! Один из самых
важных шагов совершился проще простого.”)
Kuinci’nin atölyesine kabul edilen Nikolay Rerih, bu olayı günlüğünde şu şekilde
not etmiştir (20 Ekim 1895): “Büyük bir olay. Kuincii’nin atölyesindeyim!”67 (“Большое
событие! Я в мастерской Куинджи.”)
Arkhip Kuinci bambaşka bir ruha, maneviyata ve yeteneklere sahip bir insandı.
Fazlasıyla donanımlı ve tüm öğrencileri tarafından sevilen bir eğitmendi. İlk bakışta,
Nikolay Rerih gibi birçok insana soğuk ve sert olarak görünse de, zamanla Arkhip
Kuinci’nin aslında ne kadar iyi ve naif bir kalbe sahip olduğu anlaşılıyordu.
Arkhip İvanoviç’in, Nikolay Rerih başta olmak üzere öğrencilerinin resim
tekniklerinin gelişmesi konusundaki etkisi büyüktür. O yeni nesil bir ressamdı ve hiç
kimsenin cesaret edemediği manzaralara farklı bir ruh katarak tüm cesaretiyle görücüsüne
sunmuştur.
65 Voropanov Gleb Fyodoroviç (1867-bilinmiyor) - Rus ressam, A. Kuinci’nin öğrencisi. 66 Rerih, N. (1975). Zajigayte Serdtsa. (Birinci Baskı). Moskva: Molodaya Gvardiya, 24. 67 Belikov, P., Knyazeva, V., A.g.e., 27-28.
35
“Resimde maneviyat olmalı. Ona da kompozisyon ve teknik hizmet etmeli.”68 (“В
живописи должна присутствовать духовность. Ей должны подчиняться композиция и техника.”)
Öğrencilerine öğrettiği en önemli şeylerden biriydi bu nasihat.
Arkhip İvanoviç, peyzaj konusunda Rerih’in yeteneğinin gelişmesinde büyük role
sahiptir. Resimlerindeki renk ve ışık geçişleri, yansımaları, tamamen Kuinci’nin Nikolay
Rerih’e bıraktığı en büyük mirasıdır. Ustanın öğrencilerine aşılamaya çalıştığı “hafızadan
çizme” tekniği de Rerih’in özellikle ilk yıllarındaki tarihsel temalı tablolarında ve
ilerleyen zamanlarda yaptığı seferlerde sıkça kullanılacaktır.
Doğa tablolarının ustası olarak bilinen Arkhip İvanoviç’in, doğaya ayrı bir
hayranlık beslediğini belirtmek gerekir. Bu durum, çobanlık yaptığı zamanların ona
kazandırdığı bir avantaj olarak düşünülebilir. Çünkü onun tablolarındaki doğa,
karşısındaki insana heyecan verici, insanı tutkuyla kendine bağlayan, güzelliği ile
cezbeden, ve en önemlisi biraz da mistik özellikli bir doğadır. Arkhip Kuinci, derslerde
de öğrencilerini dışarıya çıkartıp manzara çizdiren, köy evinde öğrencilerine yaz okulu
açıp, vaktini her daim doğada geçiren ve eşsiz doğa manzaraları için Kafkasya’ya bile
giden nadir ressamlardan birisi olmuştur.
Kuinci’nin mirası sadece resim teknikleriyle sınırlı kalmamış, Rerih’in hayat
felsefesini ve bakış açısını büyük ölçüde etkilemiştir. Zira Arkhip Kuinci genç Nikolay
için azmi ve çabasıyla tükenmek bilmeyen bir başarı abidesi olmuştur. Arkhip İvanoviç
çok zor hayat şartlarında büyümüştür. Altı yaşında ailesini kaybeden Arkhip Kuinci
halası ve eniştesiyle yaşamak zorunda kalmıştır. Maddi durumları iyi olmayan ailenin,
küçük yeğenlerine ne bakmaya ne de onu okutmaya parası vardı. Arkhip Kuinci ilkokul
üçe kadar okuyabilmiş, sonra ise zorlu çalışma hayatına atılmıştır. Çobanlıkla başlayan
bu çalışma serüveni kilise inşaatı, ekmek fırını gibi çeşitli yerlerde çalışmakla geçmiştir.
Çalışma yer ve alanları değişse de değişmeyen tek şey olmuştur çalışma yaşamında,
küçüklüğünden gelen resim sevgisi. Onun için pahalı kağıtlara ve boyalara gerek yoktu,
renkli taş ve otlarla duvarlarda, çitlerde, yani boş bulduğu her yerde resimlerini çizmişti
Arkhip Kuinci. Biraz büyüdükçe fotoğrafçıların yanında çalışmaya başlamış ve ressam
olmanın hayalini kurmuştur. Sanat Akademisi’ni üçüncü denemeden sonra kazanan
Arkhip İvanoviç inanılmaz bir başarıya imza atmıştır. İlkokul üç sınıf eğitimi ile fakir bir
ailenin çocuğu olarak, ne referansı ne de bir destekçisi yokken Petersburg’un en saygın
eğitim kurumlarında öğrenime başlamıştır. Okul yıllarında tüm hocaların gözdesi olmuş,
68 İnternet: Karelin, V., (Ekim, 2014). “Zajigayuşçiy Serdtsa. Nikolay Rerih”. Web: http://www.roerich-
urs.com/rus/nkr/biograph.html adresinden 23 Şubat 2016’da alınmıştır.
36
gölgeleme teknikleri ile onları kendine hayran bırakmıştır. Akademi’de o zaman yaygın
olan gruplardan Peredvijniki’lere katılmış ve okulu bırakıp onlarla yurtdışı sergilerine
katılmıştır. Arkhip İvanoviç’in ünü bu sergiler sayesinde yayılmaya başlamış ve
Rusya’ya döndüğünde Sanat Akademisi ona bu sefer akademik kadroya katılmayı teklif
etmiştir. Bu andan itibaren Arkhip Kuinci, Sanat Akademisi’nin peyzaj atölyesinin başına
geçmiştir. Fakat 1897 yılında Sanat Akademisi’nin onursal başkanı Knez Vladimir
Aleksandroviç ve Akademi’nin öğrencileri arasında çıkan büyük tartışmada Arkhip
İvanoviç, öğrencilerini destekleyip, onların tarafında yer almıştır. Yüksek Kurul ise bu
durumdan hoşnut kalmadan, Arkhip Kuinci’yi istifa etmeye zorlamıştır. Gerekçe olarak –
“öğrencilerine kötü örnek olmak” suçu gösterilmiştir. Her zaman öğrencilerinin haklarını
savunan ve destekleyen biri olarak Arkhip İvanoviç daha büyük sorunlar çıkmaması için
okuldan ayrılmaya karar vermiştir. Nikolay Rerih, Arkhip Kuinci’nin kötü örnek değil
tam tersine iyi ve dürüst bir örnek teşkil ettiğini her fırsatta belirtmiştir. Nikolay Rerih’in,
“Kuinci” (Kuinjı) (1940) adlı denemesinde yer alan aşağıdaki satırlar bu durumu
açıklayıcı niteliktedir:“Kuinci haksız yere mağdur edeni savunabilen biriydi. Akademi
öğrencileri de çoğu zaman “Hoop gençlere dokunmayın” diyerek, cesurca onları
savunanın kim olduğunu bilmiyordu.”69 (“Куинджи умел защитить неправо пострадавшего.
Ученики Академии часто не знали, кто смело вставал на их защиту. “Этто, не трогайте молодых. ””)
Gizli ve açık bir şekilde her zaman öğrencilerinin arkasında duran Arkhip Kuinci
büyük bir haksızlığa uğramıştı. Ne Yüksek Kurul ne de Knez Vladimir Arkhip
Kuinci’nin okuldan ayrılmasının nasıl faciaya yol açacağını farkına varamamıştır. Arkhip
Kuinci ile birlikte onun tüm öğrencileri okulu bırakma kararı almış; Nikolay Rerih de
hocasının peşinden giderek, Sanat Akademisi hayaline böylece veda etmiştir.
Sanat camiasında hızla yayılan bu haber birçok sanatsever ve veliler arasında bir
memnuniyetsizlik yaratmıştır. Durumun ciddiyetine varan Yüksek Kurul üyeleri,
Akademi’nin saygınlığının daha da kötüye gitmemesi adına öğrencileri geri çekme
çabasında bulunsalar da başarılı olamamışlardır. Bazı öğrencilere İlya Repin gibi önemli
bir ressamın atölyesinde çalışma imkanı, bazılarına Akademi sonrası iş bulma güvencesi,
bazılarına ise yurtdışında eğitim olanağı sağlanması gibi teşvikler söz konusuydu. Sanat
Akademisi’nin bu cömert tekliflerinin hiçbiri kabul edilmeyince, eğitimlerine son veren
tüm öğrencileri zorunlu olarak mezun ettirme kararına varılmıştır.
1 Kasım 1897 yılında gerçekleşen mezuniyet töreninde Nikolay Konstantinoviç
birkaç sene üzerinde çalıştığı “Ulak” (Gonets) resmini sergilemiştir. Hem tüm hocalarının
69 Marianis, A., A.g.e., 54.
37
ve hem de sanat camiasından katılan önemli misafirlerin takdirini kazanan Nikolay Rerih
ressam ünvanına laik görülmüş ve böylece Sanat Akademisi’nden mezun olmuştur.
Tarih motiflerinin ön plana çıktığı bu resimde, zor durumda kalan bir Slav
kabilesinin neden ve nereye gittiği belli olmayan bir ulak gönderdikleri resmedilmiştir.
Bu ulağın derin ve kederli bakışları, vücut duruşunun çaresizliği resimi gören herkesi
kendine hayran bırakmıştır. Özellikle Rusya’da tanınmış sanat galerisi sahibi ve önemli
sanat eleştirmenlerinden biri olan P. M. Tretyakov’dan (1832-1898) tam not alan bu
resim galerisi için Tretyakov tarafından satın alınmıştır. Daha sonra Nikolay Rerih
sözlerinden bu resmin “Slavlar” (Slavyane) adlı serinin başlangıcı olduğunu öğrenen
Pyotr Mihayloviç, gelecek olan tablolarını da görmek istediğini açıklamıştır. Fakat bu
anlaşma gerçekleşemeden vefat etmiştir.
Sanat Akademsi’nden bu şekilde mezun olan Nikolay Konstantinoviç Rerih aynı
zamanda Petersburg Üniversitesi’nde Hukuk eğitimi de almaktaydı. İlkin Tarih bölümüne
kayıt yaptırmış olsa da, aile içi gerginliklere yol açmamak sebebiyle Hukuk Fakültesine
geçiş yapmıştır. Ama bu geçişin onun tarih sevdasına engel olmamakla bereber kendince
bulduğu bir çözüm ile meselenin hallolduğunu “Üniversite” (Universitet) (1940) adlı
makalesinde görmekteyiz: “Sonuç olarak, Tarih Bölümün’de derslere, Hukuk’ta ise
sınavlara giriyordum.” 70 (“В конце концов получилось, что на Юридическом факультете
сдавались экзамены, а на Историческом слушались лекции.”)
Üniversite yılları boyunca birçok kez Hukuk Bölümü’nden Tarih Bölümü’ne
geçiş yapmak isteyen Nikolay Rerih, aile baskısından dolayı hep vazgeçmiştir. Neredeyse
üniversite son sınıfa kadar devam eden bu mücadelede Hukuk Bölümü ağır basmıştır. 21
Ocak 1898 yılında Tarih Bölümü Profesörü S. F. Platonov’a (1860-1933) durumu
aşağıdaki mektupta şu şekilde izah etmiştir:
“Kendi sorunlarımla sizi rahatsız ettiğim için beni bağışlayın. Tarih sınavlarına
girmek gibi iyi (ve belki de kötü) isteklerimi yerine getiremedim, çünkü tüm akraba ve
tanıdıklarım bu isteğe karşı çıktılar, işte bu yüzden vazgeçmek zorunda kaldım ve şimdi
sevmediğim hukuk kitaplarına ve kafamı kanun maddeleriyle sıkı sıkı doldurmaya geri
dönmek zorundayım.”71
(“Простите, что даром побеспокоил Вас своими вопросами - ибо мои добрые (а может быть
и недобрые) желания держать экзамены в исторической комиссии не исполнились,- все родные,
70 Rerih, N. (2015). A.g.e., 73. 71 İnternet: Knyazeva, V., “Nikolay Rerih”. Web: http://roerih.ru/knyazeva18.php adresinden 24 Mayıs
2016’da alınmıştır.
38
знакомые… - все восстали против такой затеи, так что мне пришлось уступить и снова вернуться к
м правовым учебникам и наглухо набивать голову статьями”.)
Hukuk konuları Nikolay Rerih’e ne kadar sıkıcı gelse de, burada da kendine göre
çalışmalarını zevkli hale getirmek adına yeni bir yol denemiştir. En sevdiği konulardan
olan sanat tarihi ve Kadim Rusya Tarihi’ni hukuksal açıdan incelemeye başlamıştır.
Özellikle Kadim zamanlardan itibaren ressamların yaşam ve faaliyetlerini düzenleyen
yasalara, vakayinamelere ve diğer Rusya Ortaçağ dokümanları üzerine yaptığı
çalışmalarına yoğunlaştırmıştır.72 Bitirme tezi olarak ise “Antik Rusya’da Ressamların
Hukuksal Durumu” (Pravovoe Polojeniye Hudojnikov Drevney Rusi) konusunu seçerek,
bu konu üzerinde araştırmalar yapmaya devam etmiştir.
Hukuk Fakültesi’nde geçirdiği yılları boyunca derslere karşı tutumu hep aynı
kaldığı halde, bu tutumun notlarını etkilemediğini söylememiz gerekir. Hem Sanat
Akademisi’nde hem Petersburg Üniversitesi’nin iki fakültesinde Nikolay Rerih’in
başarısı tüm hocalar tarafından takdir edilmiştir. Hukuk derslerinin hiçbirine girmediği
halde sınavlarda aldığı yüksek puanlar, onun gerçekten çok çalışkan ve azimli bir öğrenci
olduğunu göstermektedir.
“Birkaç kişiden daha benim bilgili oluşum hakkında yorumlar duydum;
cahiliyetimi düşündüğümde ise yorumlar karşısında kendimi rahatsız hissediyorum, eski
alışkanlıklarım yüzünden yüzüm bile kızarıyor. Her güzel yorumdan sonra, gayret edip
bu beklentileri nasıl karşılayabileceğim konusunda daha fazla düşünmeye başlıyorum.”73
(“Еще несколько отзывов слышал о моей какой-то образованности, просто неловко
становится, аж краснею по старой привычке, как подумаешь о своем невежестве. После каждого
такого отзыва думаешь, как бы это, постараться и оправдать его на деле.”)
Dersten derse koşan Nikolay’ın gününü nasıl planladığı ve kendini ne kadar katı
disipline tabi tuttuğundan önceki satırlarda bahsedilmişti. Nikolay Rerih aynı anda üç
bölüm okuyor, kütüphane ve atölye çalışmalarını yürütüyor, bunun yanında bir de
çalışmaya zaman buluyordu. Pahalı resim malzemeleri, kitaplar, konser ve sergiler gibi
kültürel faaliyetler Nikolay Rerih’in hem harçlığından hem de aldığı burslardan daha
fazla harcama gerektiğinden ve kendisini hiçbirinden mahrum bırakmak istemediğinden
dolayı, ek gelir konusu gündeme gelmiştir. Böylece Nikolay Rerih birçok genç ressamın
yolundan giderek ikon ressamlığına başlamıştır. Kiliselerden aldığı ikon siparişleri
72 İnternet: Kondakov, İ.V. “Nikolay Rerih. Tvorçeskaya Biografiya”. Web:
http://www.countries.ru/library/culturologists/roerich/bio.htm adresinden 23 Kasım 2016’da alınmıştır. 73 İnternet: Alehin, A. D. (1994-1997). “N. K. Rerih i Püvi de Şavann”. Web: http://www.hudkultura.ru/n-k-
rerih-i-pyuvi-de-shavann-almanah-mezhdunarodnogo-centra-rerihov/ adresinden 11 Mayıs 2016’da
alınmıştır.
39
zamanla Nikolay Konstantinoviç’e çok iyi kazanç getirmeye başlamış, fakat artan
kazançlar memnuniyetsizliğini de arttırmıştır. Zira çizilen bu ikonların kalıplardan
çizilme zorunluluğu vardı. Genç ressamın tedirginliği, kalıpla çalışmanın ilerleyen
zamanlarda resim yeteneğini köreltmesine yol açacağından korkmasıydı. Daha sonra ikon
çizimini en aza indirerek ve bazı dergilerle anlaşarak doğa resimleri çizmeye başlamıştır.
İlk resimlerini yayınlayan “Zvezda” ve “Vsemirnaya İllyüstratsiya” adlı dergiler
olmuştur. Edebiyat dergilerine yazdığı deneme, şiir ve felsefi masalların da genç
Nikolay’a ek gelir sağladığı bilinmektedir.
Dersler ve çalışmanın yanı sıra Nikolay Konstantinoviç, üniversitenin Arkeolojik
Topluluğu’nun da aktif üyesiydi. Arkeoloji ve tarih ilgisi bu yıllarda daha çok artmıştır.
Topluluğun hiçbir gezi ve kazılarını kaçırmamaya çalışan genç Nikolay, özellikle yaz
aylarında tarihe dokunmanın ve yaşamanın keyfini çıkarmıştır.
“Kadim höyüklerin sırlarına erken yaşta ermek, onları bırakan insanların
düşünce ve duygularını anlamaya çalışmak ve kabileler(boylar) arasında bağlantı
kurmak-Nikolay Rerih’i arkeoloji ile profesyonel olarak uğraşmaya iten ana
nedenlerdir.”74
(“Проникновение в раннем возрасте в тайны древних курганов, стремление понять мысли и
чувства оставивших их людей и отыскать связи между различными племенами – вот основные, на
наш взгляд, причины, побудившие Рериха профессионально заняться археологией.”)
Eski mabetler, kilise ikonları, mozaikler genç Nikolay’a adeta bambaşka bir
dünyanın kapılarını açıyordu. N. K. Rerih’in tüm tarihi unsurlara verdiği önem, onlar için
hayatı boyunca verdiği mücadeleden belli olmaktadır. Kadim tarihin aslında ne kadar
büyüleyici ve önemli olduğu, Nikolay Rerih’in şu satırlardan daha net bir şekilde
anlaşılmaktadır:“Eski tavan ve duvarlarda o çini ve süsleri görünce, şunu düşünüyorum:
“Ne kadar güzel bir hayat vardı! Bu hayatı ne kadar güçlü insanlar yaşıyordu! Sanat ne
kadar da önemli ve yakındı insanlara!” 75 (“Когда смотришь на древнюю роспись, на старые
изразцы или орнаменты, то думаешь: “Какая красивая жизнь была! Какие сильные люди жили ею!
Как жизненно и близко всем было искусство... ”)
N. Rerih’in tarih sevgisini her açıdan destekleyen ve buna ciddi katkı sağlayan
insanlardan biri-V. Stasov’du. Nikolay Rerih ile tanışma yıllarında Stasov’un
Akademi’de çalışmanın yanı sıra Halk Kütüphanesi’nin Sanat Bölümü’nün de müdürü
74 İnternet: Lazareviç, O. V., Molodin, V. İ., Labetsiy, P. P. (2002). “N. K. Rerih- Arheolog”. Novosibirsk:
İzdatelstvo İnstituta Arheologii i Etnografii SO RAN Web: http://grani.agni-age.net/articles3/aboutNK.htm
adresinden 22 Nisan 2016’da alınmıştır. 75 İnternet: Yonina, N. A., (2002). “Sto Velikih Kartin”. Moskva: İzdatel’stvo “Veçe” Web:
http://nearyou.ru/100kartin/100karrt_81.html adresinden 17 Mayıs 2016’da alınmıştır.
40
olduğunu belirtmiştik. Stasov’un izniyle Nikolay Rerih, kütüphanenin arşivindeki zor
bulunan vakayiname, antlaşma ve fermanlar gibi el yazmalarına ulaşma ve inceleme
olanağına sahip olmuştur. Ayrıca folklore olan sevgisi de büyük ölçüde Stasov sayesinde
artmıştır. Stasov’un zengin Rus folkloru koleksiyonu genç Nikolay’ı kendine hayran
bırakmıştır. İlerleyen senelerde Nikolay Konstantinoviç de folklor çalışmalarına
başlayacak, fakat çalışmaları sadece Rus folkloru ile sınırlı kalmayacaktır. Yaptığı
yurtdışı seyahatleri ve geziler neticesinde çok değerli ve önemli folklor çalışmalarına
imza atacaktır. N. K. Rerih’in bu konuda en önemli çalışması, Doğu-Batı sentezi
düşüncesini destekleyen, Batı ve Slav folklorlerindeki Doğu izlerini araştırması ve
aralarındaki benzerlikleri ortaya çıkartmasıdır.
1898-1900 yılları arasında gazeteciliğe de yoğunlaşan Nikolay Rerih, tarihe olan
ilgisini buraya da yansıtmıştır. Özellikle arkeoloji ve onun Slav tarihinde ve kültüründeki
önemi, Kadim Rus kabilelerinin sanatı, Kadim Rus kültürü ve komşu toplumlarından
esinlenen unsurlar, kültürel mirasın korunması gibi birçok önemli konuya değinerek
çalışmalarını devam ettirmiştir. Bu tarz makaleleri genellikle gazete yazısı tarzında
yazılmıştır. Makalelerinde her ne kadar bilimsel ve önemli konuları işlese de, Nikolay
Rerih kuru bilimsel dilden kaçınmaya her zaman özen göstermiştir. Makalelerinde
kullandığı samimi ve akışkan dili, fikirlerinin daha büyük kitlelere ulaşmasına yardımcı
olmuştur.
N. K. Rerih bu dönemde fikirlerini yazdığı denemeler ve bilimsel makaleleri
dışında, verdiği derslerde de fazlasıyla yansıtma şansı bulmuştur. Nikolay Konstantinoviç
1898 yılından başlayarak bir sene boyunca Petersburg Arkeoloji Enstitüsü’nde
“Arkeolojide Sanat Teknikleri” (Hudojestvennaya Tehnika v Primenenii k Arheologii)
derslerine girmiştir. Enstitünün belirlediği konuları içinde kalmayıp, öğrencilerine Kadim
Slav sanatının kökleri, modern sanat eğitiminde arkeolojinin önemi, bilim ve sanat, sanat
ve din gibi önemli konuları da derslerinde işlediği bilinmektedir. Özellikle bilim ve sanat
sentezi sorununu Rusya’da ilk defa Nikolay Rerih dile getirmiş ve bu konuda çalışmalar
yürütmüştür.
Nikolay Rerih önemsediği tarihsel temaları o dönemki resimlerinde de gayet
başarılı şekilde kullanmıştır. Büyük özen ve hassasiyetle yaklaştığı tarih konusu, çizdiği
resimlerde yansıtıldığında kesinlikle fantezi ve uydurmalardan kaçındığı görülmektedir.
Çünkü Nikolay Rerih’e göre, tarih halkın vazgeçilmezidir, ancak ve ancak tarihi iyi
41
bilenler onu eserlerinde kullanmalıdır 76 . Tarih temalı resimlerinin başlangıç noktası
olarak Akademi’nin mezuniyet sınavında sergilediği “Ulak” adlı resmi sayılabilir. Bu
resmin önemi tarih konulu ilk resmin olmasından çok, Nikolay Rerih’in Rus tarihine ve
Slav halklarının misyonuna olan bakış açısını, felsefi düşünceleriyle harmanlayarak
çıkardığı bir eser olmasıdır. Bu resmin hem usta ressamlar hem de önemli eleştirmenler
tarafından takdir edilmesi Nikolay Konstantinoviç’i tarihi motifleri kullanmaya daha çok
sevk etmiştir. Genç ressam bu resmi Stasov’un çok yakın arkadaşı olan ünlü Rus yazar L.
N. Tolstoy’a (1828-1910) bile gösterme fırsatı bulmuştur. Lev Nikolayeviç, genç ressama
şu yorumda bulunmuştur:
“Akıntısı hızlı olan bir nehri hiç geçtiniz mi? Gereken yerin daha yukarısına
sürmelisiniz, yoksa akıntı sizi alır götürür. Ahlak kurallarında da böyledir: Hep
yukarısına yol alacaksınız ki hayat zaten her şeyi alır götürür. Ulağınız direksiyonu daha
yukarı tutsun, ancak o zaman varmak istediği yere ulaşır.”77
(“Случалось ли в лодке переезжать быстроходную реку? Надо всегда править выше того
места, куда вам нужно, иначе снесёт. Так и в области нравственных требований надо рулить всегда
выше — жизнь всё снесёт. Пусть ваш гонец очень высоко руль держит, тогда доплывёт!”)
Nikolay Rerih büyük ustadan duyduğu bu sözleri günlüklerine gururla
kaydetmiştir. Lev Tolstoy’dan bahsetmişken, onun hayat felsefesi, bakış açısı ve son
dönemlerindeki Doğu merakı, sohbetleri esnasında Rerih’i fazlasıyla etkilemiştir. Tolstoy
gibi Nikolay Konstantinoviç Rerih de, insanların ahlak düzeylerinin kendileri tarafından
geliştirilmesi, kişiliklerin oturtulması ve ruhsal yükselişin desteklenmesi gibi çabaları
herkesin göstermesi gerektiğini savunmuştur. Lev Tolstoy’dan ilham alan Nikolay Rerih
eserlerinde Dünya’daki kötülüklere baş eğmeyip; tam tersine kötülüğün yok olması için
sürekli bir çaba içinde olmamız gerektiğini dile getirmiştir. Savaşlar ve şiddetin dünyadan
kaldırılması, ahlaksız bir hayat tarzının sürdürülmemesi için savaşmaya daima devam
etmiştir.
O önemli buluşmada Lev Tolstoy genç Nikolay’ın sadece çizdiği resimleri değil,
o dönemde üzerinde çalıştığı deneme ve masallarını da incelemişti. Pür dikkatle okuduğu
bu denemelerin üslubunu çok beğenen usta yazar, Nikolay Rerih’in daha farklı tarzlarda
da kendini denemesini önermiştir. Ustanın tavsiyesine uyan Nikolay Rerih yazdığı şiir ve
hikayelere ek olarak bu dönemde özellikle alegorik deneme ve masal tarzlarında da
kendini denemiştir.
77 Belikov, P., Knyazeva, V., A.g.e., 36.
42
Aynı dönem Nikolay Rerih yoğun bir şekilde tez çalışmalarına da devam etmiş,
bitirme tezinde daha önce belirtildiği gibi “Kadim Rusya’da Ressamların Hukuksal
Durumu”nu incelemiştir. 1898 yılında savunmasına çıktığı bu teziyle Nikolay
Konstantinoviç, Petersburg Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’nden başarıyla mezun
olmuştur.
Mezuniyetinden birkaç ay önce Nikolay Konstantinoviç’e iş teklifleri gelmeye
başlamış. Neredeyse aynı zamanda hem İmparatorluk Sanatı Teşvik Cemiyeti
(İmperatorskoye Obşestvo Pooşreniya Hudojstv) altında çalışan müzenin müdür
yardımcılığı, hem de “İskusstvo i Hudojestvennaya Promışlennost’” adlı dergide editör
yardımcılığı teklifi gelmiştir. İki teklife de ayrı ayrı sevinen Rerih, bu sorumluluğun
altından kalkıp kalkamayacağı ve sanatına zaman ayırıp ayıramayacağı düşünceleriyle
kalakalmıştır. Bu durumda üstadı Arkhip Kuinci’den fikir almak istediğinde ise, şu
cevapla karşı karşıya kalmıştır: “Çalışkan insan her şeye yetişir, görebilen insan her şeyi
görür, kör ise zaten resim çizemez.”78 (“Занятый человек все успеет, зрячий все увидит, а
слепому все равно картин не писать.”)
Sözleriyle cesaretlenen Nikolay Konstantinoviç, iki teklifi de kabul etmiş, hatta
üniversite yıllarında tanıştığı ünlü Rus emprezaryo S. Dyagilev’in (1872-1929) çıkardığı
“Mir İskusstva”79 adlı derginin de yayın kuruluna girmiş ve bazı makalelerini orada
yayınlatmıştır.
1.3. Rusya Dönemi
Bu bölümde Nikolay Rerih’in yurtdışına taşınmadan önce Rusya’da geçirdiği
dönem ele alınacaktır. Üniversite bitiminden hemen sonra başlayan çalışma hayatı,
gerçekleştirdiği Avrupa seyahatleri, kariyerindeki yükseliş ve olumsuzluklara “Çalışma
Yılları” adlı alt başlıkta değinilecektir. Aynı döneme denk gelen ve büyük ölçüde Nikolay
Rerih’in hayatının önemli bir dönemeci niteliğinde olan hayat arkadaşı ve eşi Elena
İvanovna Rerih ile tanışması “Nikolay Rerih’in Ailesi” alt başlığında incelenecektir. İki alt
başlıktan oluşan bu bölümde özellikle ailesi, eşi ve çocukları; yurtdışı seyahatleri ve
çalışma kariyeri, 1916 yılında Nikolay Rerih ve ailesinin sağlık sorunlarından dolayı
Finlyandiya’ya taşınmasına kadarki dönem sınırları içerisinde ele alınacaktır.
78 Rerih, N. (2015). A.g.e., 69. 79 “Mir İskusstva” - 1898 yayınlanmakta olup, aynı adı taşıyan ve Petersburg’ta faaliyet gösteren bir ressam
topluluğun dergisidir.
43
1.3.1. N. K. Rerih’in Ailesi
“Elena İvanovna üstün yetenekli bir insandı.
Becerikli bir piyanist, ‘Budizmin Esasları’ ve ‘E.P. Blavatskaya’nın
“The Secret Doctrine”nin Rusçaya çevirisi gibi birçok kitabın da yazarıydı.”80
(“Елена Ивановна Рерих была необычайно одаренной женщиной,
талантливой пианисткой и автором многих книг, включая Основы Буддизма
и перевод на русский язык Тайной Доктрины Е.П.Блаватской.”)
Bir önceki bölümde bahsedildiği üzere arkeoloji ile yakından ilgilenen Nikolay
Konstantinoviç, 1899 yılında Arkeolojik Topluluğu’nun verdiği görevlendirme ile Pskov,
Tver ve Novgorod eyaletlerine seyahatler gerçekleştirmiştir. Görevlendirmenin temel
amacı “tarihi eserlerin muhafaza edilmesine dair sorunlar” 81 olarak belirlenmiştir.
Seyahati sırasında Nikolay Konstantinoviç’in Novgorod’ta, Arkeoloji Topluluğu’nun
saygıdeğer üyesi Knez P. A. Putyanin’in malikanesinde kaldığı bilinmektedir. Nikolay
Rerih gelecekteki eşi ve hayat arkadaşı Elena İvanovna Şapoşnikova (1879-1955) ile
orada tanışmıştır. Çiftin tanıştıkları yere 2001 yılında “Sevgi Heykeli” olarak adlandırılan
hatıra anıtı yapılmıştır. Anıt üzerinde Nikolay Rerih’in “Üniversite” adlı makalesinden
sözlere yer verilmiştir: “Bologoe’da, Knez P. A. Putyanin’in malikanesinde Lada’mla,
yol arkadaşım ve esin kaynağımla karşılaştım. Mutluluk!”82 (“…В Бологом, в имении князя
П. А. Путятина, я встретил Ладу, спутницу и вдохновительницу. Радость!”)
Bu sevgi dolu satırlardan da anlaşılacağı üzere Nikolay Rerih eşi için genellikle
Lada tabirini kullanmaktaydı. S. İ. Ojegov sözlüğünde Lada halk arasında “sevgili”83
anlamına gelmektedir. Daha derinlemesine incelendiğinde ve Nikolay Rerih’in mitolojiye
olan yoğun ilgisi hesaba katıldığında “Lada” sözcüğünün mitolojik anlamına bakılmasına
da gerek duyulmaktadır. Slav mitolojisinde Rus tarihçiler A. S. Fomintsin (1841-1896) ve
B. A. Rybakov’a (1908-2001) göre “Lada” sözcüğü daha çok ilkbahar ve yaz şarkı ve
ilahilerinde yer aldığı için “ilkbahar tanrıçası, evlilik ve sevginin koruyucusu” olarak
tanımlanmıştır. Rus dilbilimci ve felsefeci olan A. A. Potebnya’ya (1835-1891) göre ise
“eş, çift” anlamına gelmektedir. 84 Eşine kullandığı özellikle bu hitap, Nikolay
80 İnternet: “Biografiya. Nikolay Rerih”. Web: http://soznanie.info/bio_rerih.html adresinden 22 Şubat
2016’da alınmıştır. 81 Belikov, P., Knyazeva, V., A.g.e., 41. 82 Rerih, N. (2015). A.g.e., 74. 83 Ojegov, S. İ., (2013). Tolkovyj Slovar’ Russkogo Yazyka. (Yirmi yedinci Baskı). Moskva: AST, 480. 84 İnternet: Russkiy Biografiçeskiy Slovar’. Web: http://www.rulex.ru/01120036.htm adresinden 27 Kasım
2016’da alınmıştır.
44
Konstantinoviç’in ona karşı beslediği yüce sevgi ve saygının kanıtı olarak karşımıza
çıkmaktadır.
İlk gördüğü andan itibaren Elena İvanovna’nın güzelliği ve kibarlığı ile adeta
büyülenen genç Nikolay, Bologoe’da geçirdiği üç günlük süre içinde onun kalbini
kazanmayı başarmıştır.
Elena İvanovna soylu bir aileden geliyordu. Babası Petersburg’un ünlü
mimarlarından ve Nikolay Rerih gibi Karl May Okulu’nun mezunlarından - İvan
İvanoviç Şapoşnikov (1833-1898), dayısı ünlü Rus bestecisi Modest Musorgski (1839-
1881), büyük dedesi ise önemli Rus komutanlardan Mihail İlarionoviç Kutuzov’du
(1745-1813). Soyadları ise büyük dedelerinden gelmekteydi. Kendisi Riga’da belediye
başkanlığı yapmış ve zamanında Çar Büyük Petro’ya Monamah şapkasını hediye
etmiştir. Çar de bu jesti cevapsız bırakmamış ve dedelerini Rusya’da hizmete alıp şapka
hediyesinden dolayı kendisine Şapoşnikov soyadını vermiştir.85
Elena İvanovna çok iyi eğitim almış ve dört yabancı dilde akıcı konuşabilecek
kadar yetenekli bir kadındı. Petersburg Konservatuvarı’na bağlı bir müzik okulunda
piyano sınıfını başarıyla bitirmiş ve sosyetenin toplantı ve balolarında solo konserler dahi
vermiştir. Elena Şapoşnikova çevresinde eğitimi, zekası ve güzelliği ile hep ön planda
olmuştur. Fakat Elena’yı diğer zamane genç kızlarından ayıran en önemli özelliği,
mantık evliliğine karşı olmasıdır. Sosyetenin ünlü simalarından86 sayısız evlilik teklifi
almış, fakat hepsine ret cevabı vermiştir. Ailesine her fırsatta mantık evliliği değil, ruhsal
bir birliktelik gerçekleştirmek istediğini belirtmiştir. “Yanıma yetenekli bir insanı eş
olarak seçeceğim.” 87 (“Моим избранником станет человек талантливый.”) sözleri ise
zamanında ailesinden büyük tepki görmesine neden olmuştur. İşte bu “sanatsal ruh
ikizini” Nikolay Rerih’te bulmuştur. Tanışma anından itibaren yaptıkları entelektüel
sohbetler Elena ve Nikolay Rerih’in birbirlerine daha çok kenetlenmelerini sağlamıştır.
Aynı klasik müzikten hoşlanmaları, A. Kuinci ve Titsian’ın resimlerine hayranlık
duymaları, en sevdikleri yazarların da A. S. Puşkin ve L. N. Tolstoy olması ruhsal
düzeydeki yakınlıklarının en büyük bileşimlerinden biriydi. İlgi alanlarının da benzerlik
gösterdiğinin belirtilmesi gerekir; ikisinin de felsefe ve tarihe, özellikle Doğu felsefesine
85 İnternet: “Biografiya Nikolaya Reriha”. Web:
http://izent.ru/posts/tvorcheskoe/hudozhniki/886/Nikolaj_Rerih adresinden 23 Eylül 2016’da alınmıştır. 86 Petersburg’un en büyük tersanesi Volojskoe’nun sahibinin tek oğlu Elena İvanovna’ya teklif yapanlarından
biri. 87 İnternet: “Biografiya Nikolaya Reriha”. Web:
http://izent.ru/posts/tvorcheskoe/hudozhniki/886/Nikolaj_Rerih adresinden 23 Eylül 2016’da alınmıştır.
45
ilgileri yoğun olmuştur. İkisi de bu hayatta kötülüklerden arındırılmış manevi bir zirveye
ulaşmayı kendilerine amaç edinmişlerdi.
Fakat aileleri gençlerle aynı düşünceye sahip olmamış, hatta ciddi niyetlerini
öğrendikten sonra iki aile de kararlarına karşı çıkmıştır. Nikolay Rerih’in annesi gelinini
kendisi seçmek istediği için ilk başlarda oğlunun seçimine karşı çıkmıştır, fakat
ayrılmaları için fazla baskı yapmamıştır. Elena İvanovna ise kabullenme sürecini daha
uzun ve zorlu geçirmiştir. Ailenin, kızlarını daha zengin ve daha soylu biri ile evlendirme
istekleri neredeyse çiftin evliliklerine kadar sürmüştür. Aileleri ile olan sıkıntılar
süredursun Nikolay Rerih’in babası Konstantin Rerih’in hastalık dönemi ve ölümü,
devamında gelen Nikolay Rerih’in eğitim amaçlı Paris seyahati çiftin birbirine daha fazla
kenetlemesini sağlamıştır. Rerih’in hem kötü hem iyi günlerinde en büyük destekçisi olan
Elena İvanovna hayatlarının sonuna kadar bu rolü üstlenerek, görevini başarı ile yere
getirmiştir. Nikolay Rerih ise eserlerinde eşinden farklı bir naiflik ve duygusallıkla
bahsetmiştir. N. K. Rerih denemelerinde eşine ilişkin olarak sadık yol arkadaşım
(vernaya sputnitsa), esin kaynağım (vdohnovitel’nitsa), can dostum (druginya) gibi kibar
nitelemeler kullanmıştır.
28 Ekim 1901 yılında Paris dönüşü Nikolay ve Elena Rerih Petersburg’taki Sanat
Akademisi’nin kilisesinde evlenmişler. O günden itibaren hiç ayrılmamışlardır. New
York’taki Rerih müzesinin başkan yardımcısı ve Rerih ailesinin yakın dostları olan müzik
eğitmeni Z. G. Fosdik (1889-1983) Rerih çiftinden şöyle bahsetmektedir:
“Böyle bir aileye daha önce hiç rastlamadım. Her zaman, her saat ve her dakika
birbirini seven ve birbirine saygı duyan, birbirinin görüşlerini önemseyen benim bildiğim
tek evlilikti. Sadece mutsuzluk ve kınama değil, anlaşmazlığın gölgesi bile yoktu.”88
("Такой семьи я еще не встречала, - вспоминает Зинаида Григорьевна Фосдик, вице-
президент музея имени Н. К. Рериха в Нью-Йорке, близко знавшая Рерихов. - Это был
единственный брак, в котором люди любили и уважали друг друга и считались с мнением другого
все время, каждый час и минуту. Не было не только разногласий или упреков, но даже тени
непонимания".)
Rerih ailesinde, yukarıda belirtilmiş olan saygı çerçevesi hayatlarının sonuna
kadar egemen olmuştur. Aralarında bilinçli olarak Doğu felsefesinden benimsedikleri
“ruh temizliği” denilen yöntemi hep uygulamışlar; kızgınlık, hırçınlık, yalan, güvensizlik
88 İnternet: “Biografiya”. Web: http://museum.roerich.com/biog/biog12.html adresinden 21 Eylül 2016’da
alınmıştır.
46
vb. değersiz düşüncelerin oluşmamasına dikkat etmişlerdir. Her fırsatta bu tür duyguların
kaynağının cahillik olduğunu belirtmişlerdir.89
Elena İvanovna eşini her konuda desteklemiş ve ona yardım etmiştir bu yardımlar
sadece ilham vermekle sınırlı olmayan büyük bir özveriye işaret etmektedir. “Günlük
Sayfaları”nda Nikolay Rerih şu satırları yazmıştır: “Birlikte yaratıyorduk. Boşuna
söylenmemiş eserler iki isim taşımalı diye; erkek ve dişi.”90 (“Творили вместе, и недаром
сказано, что произведения должны бы носить два имени — женское и мужское.”)
Elena Rerih eşinin gerçekleştirdiği tüm zorlu seferlerinde yanında olarak, onun en
büyük destekçisi ve yardımcısı olmuştur. Elena Rerih seferlerde genellikle eski tapınak,
kilise ve anıtların fotoğraflarını çekmiştir. Kadim Rus şehirlerinde yaptığı geziler
sırasında kilise ikonları ve motiflerine ilgisi artmış ve böylece restorasyon yeteneğini de
geliştirmiştir. Özetlemek gerekirse Elena İvanovna sanat, edebiyat ve felsefe alanlarında
kendini oldukça geliştirmiş bir kişiydi. Sanat sezgilerini eşi Nikolay Rerih bile her zaman
takdir etmiştir. Ailecek koleksiyonerlik geleneğini devam ettirmişlerdir. İkisinin özenle
topladığı resim ve eski eşyalardan oluşan muazzam koleksiyon şu an Rusya’daki
Hermitage müzesinde sergilenmektedir.
İlerleyen yıllarda küçük oğulları Svyatoslav Rerih (1904-1993) onların evlilikleri
konusunda şu satırları yazacaktır:“Nikolay Konstantinoviç ve Elena İvanovna’nın
birlikteliği tüm alanlarda tam sesin nadir bir kombinasyonuydu. Onlar birbirini
tamamlayarak, entelektüel ve manevi ifadelerini zengin ahenkte buluşturmuşlardı
sanki.”91
(“Сотрудничество Николая Константиновича и Елены Ивановны было редчайшей
комбинацией полнозвучного звучания на всех планах. Дополняя друг друга, они как бы сливались в
богатейшей гармонии интеллектуального и духовного выражения. ”)
Elena İvanovna, eşi gibi tarih, edebiyat, psikoloji ve özellikle felsefeye ilgi
duymuştur. Doğu felsefesine olan merakını da Nikolay Rerih ile paylaşmıştır. Çok
okumuş ve çok yazmıştır. Yüzlerce eseri ve makalesi içinden en önemlisi “Canlı Etik
Konusundaki Öğretiler” (Uçeniya o Jivoy Etike) adlı seri olmuştur. Bu seri 14 kitaptan
oluşmaktadır. Serinin en tanınmış kitapları “Moriya Bahçesinin Bahçeleri. Çağrı” (Sadı
Sada Morii. Zov) (Paris,1924), “Agni-Yoga” (Agni-Yoga) (Paris, 1929) ve “Yürek”
89 İnternet: Sklyarenko, V. M., “Rerih”. Web: www.roerich.ru. Adresinden 12 Ocak 2017 tarihinde
alınmıştır. 90 Rerih, N. (2000). Listı Dnevnika.Tom Vtoroy. (Birinci Baskı). Moskva: Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov,
448. 91 İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih”. Web: http://www.icr.su/rus/family/nkr/biograph/index.php
adresinden 1 Eylül 2016’da alınmıştır.
47
(Serdtse) (Paris, 1932)’dir. Doğu felsefesine olan ilgisini en çok yansıtan ise şüphesiz
“Budizmin Esasları” (Osnovı Buddizma) (1927) adlı eseri olmuştur. Bu kitabının önemli
bir özelliği de siyasi nedenlerden dolayı yazar olarak Natalya Rokotova mahlasını
kullanması olmuştur.
Elena İvanovna, Nikolay Rerih’in Doğu merakını da büyük ölçüde paylaşmıştır.
Tanışma anlarından itibaren özellikle din felsefesi ile ilgilenen Elena Rerih, evlilikten
sonra araştırma ve okumalarını sıklaştırmış ve özellikle Hindistan ve Budizm konularında
yoğunlaşmıştır. Çar Nikolay’ın davetine katılan çift, onun Hindistan gezisinden getirdiği
yadigarlardan ve hatıralarından oldukça etkilenmiştir.
Bu dönemde Nikolay Rerih’in ilgisini dönemin Rusya’sında fazla bilinmeyen ve
nispeten yeni olan Doğu felsefesi cezbetmiştir. “Bhagavat Gita”nın yeni baskısına, “The
Gospel of Sri Ramakrishna” adlı esere, Upanişad ve Vivekanandy’nin eserlerine büyük
ilgi duymuştur. Bu eserler ve yazarlarıyla ilgili oldukça fazla sayıda araştırma yapan
Rerih, kendi eserlerinde de onlara bolca atıfta bulunmuştur.
Tibet tarihi ve kültürü ile ilgili daha yeni yeni eserlerin çıkmaya başladığı bir
dönemde Rus diplomat, tercüman ve yazar olan E. E. Uhtomski (1861-1921)’in Doğu
temalı eserleri ve Knez II.Nikolay’ın Doğu Gezisini anlatan seyahatnamesi, doğabilimci
ve gezgin N. M. Prijeval’ski (1839-1888) ile Asya ve Sibirya araştırmalarına ömrünü
adayan bilim adamı G. N. Potanin (1835-1920)’in eserleri Nikolay Rerih’in Doğu
merakını fazlasıyla arttırmıştır.
Bu arada Petersburg halkı arasında artan Doğu kültürü merakı 1909’da temeli
atılan ilk budist tapınağı olan “Datsan Gunzechoinei” ile taçlanmıştır. Mimari planı için
E. E. Uhtomski, V. V. Radlov, N. K. Rerih gibi doğu bilimcilerden oluşan bir komisyon
toplanmıştır. Rerih, bu çalışmalar sırasında XIII. Dalay Lama’nın temsilcisi Agvan
Lobsan Dorjiev (1853-1938) ile de yakın temas içerisinde olmuş ve merak ettiği Doğu
dünyası hakkında kendisiyle bilgi alışverişinde bulunmuştur.
Nikolay Konstantinoviç Rerih’in aile yaşantısına geri dönersek eğer, Elena
Rerih’in eşinin hayatındaki rolünden sonra oğullarını tanımak uygun olacaktır. 1902
yılında Elena ve Nikolay Rerih’in ilk oğulları Yuriy, iki sene sonra ise küçük oğulları
Svyatoslav dünyaya gelmiştir. Her ikisi de babalarının yolundan gitmeyi tercih etmiştir.
Yuriy dünyaca tanınmış bir doğu bilimci, Svyatoslav ise tanınmış bir ressam ve düşünür
olmuştur. Oğullarının bu yerlere gelmelerinde Nikolay ve Elena Rerih’in katkıları
büyüktür. Ebeveynlerin her ikisi oğullarının eğitimleri için büyük çabalar sarf etmiştir.
48
Eve gelen tanınmış bilge insanlar, yapılan felsefi sohbetler, zamanında Nikolay
Konstantinoviç’i de etkilediği gibi, oğullarının da ilgi alanlarının oluşmasına etki etmiştir.
Rerih ailesinin çocuk yetiştirme konusunda farklı bir yaklaşımları olmuştur. Anne
ve babaların çocukların seçimlerine karışmamasından yana olmuşlar ve iki oğullarının da
meslek seçimini kendilerine bırakmışlardır. Onlara göre çocukları belirli bir alana
yönlendirmek yanlıştır ve ebeveynlerin tek görevi çocukların yeteneklerini keşfetmekten
ibarettir. Bu yüzden çocuklarının her alanda çok iyi eğitim almalarını sağlamışlardır.
Temel eğitimin yanı sıra tarih, felsefe, müzik, fotoğrafçılık, sanat dallarında anne ve
babalarından dersler almışlardır denilebilir. Elena İvanovna çocuklarının eğitimi ile çok
ilgili olmuş; küçük yaşlarından itibaren oğullarını müze, sergi, opera ve tiyatroya
götürmüş ve onlara piyano eğitimi vermiştir. Rerih ailesinin “ev tiyatro”ları da oldukça
meşhurdur. Her hafta çocuklarla beraber küçük skeçler ve parodiler hazırlamışlardır.
Çocukların sayısal, sözel, sanatsal ve müzikal eğitimini eşi Elena İvanovna üstleniyordu.
Nikolay Konstantinoviç ise çocukların ahlaki yönünü terbiye etmeye çalışırken, onlara
zorlu hayat mücadelesinde nasıl dimdik duracaklarını öğretmişti. Bunların yanı sıra
küçüklüklerinden itibaren çeşitli kazı ve gezilere de ailecek katılmışlardır.
Nikolay Konstantinoviç, Elena Rerih ile yaşamını ve evlerinin atmosferini şu
şekilde özetlemişti: “Doğruluk, adalet, sonsuz hakikat arayışı ve yaratıcı emeğe duyulan
aşk, genç ve güçlü ruhun etrafındaki hayatı değiştirmekte. Ve tüm evimiz ve tüm ailemiz,
her şey bu lütuflu esaslar üzerine kurulu.”92
(“Правда, справедливость, постоянный поиск истины и любовь к творящему труду
преображают всю жизнь вокруг молодого, сильного духа. И весь дом и вся семья - всё строится по
тем же благодатным началам.”)
Yabancı diller konusunda ise anne ve babalarının bu konuda yetenekli
olmalarından dolayı çocuklar küçük yaşlarından itibaren birkaç dil öğrenmeye
başlamışlardır. Sonrasında eğitimlerine babaları gibi Karl May Okulu’nda devam
etmişlerdir. O zamana kadarki süreçte oğullarının ikisinin de ilgi alanı belirlemiş ve
yeteneklerine yoğunlaşmış şekilde eğitim görmüşlerdir.
Sonuç olarak Nikolay ve Elena Rerih’in çocuklarına ne kadar doğru bir eğitim ve
terbiye verdiğini ve onları ne kadar doğru ilgi alanlarına yönelttiklerini her ikisininin de
başarılı kariyerlerinden görmekteyiz. Bu konuda, Nikolay Rerih’in eğitimci baba rolünün
de başarılı bir şekilde yerine getirildiği kanaatine varmaktayız. Sadece kendi oğulları
92 İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih”. Web:
http://www.newacropol.ru/alexandria/philosophy/philosofs/rerikh_nk/ adresinden 27 Eylül 2016’da
alınmıştır.
49
değil, dünya çapında binlerce öğrencisi Nikolay Konstantinoviç’in devrim niteliğinde
eğitim metodlarından beslenmiş, başarılı ve topluma faydalı bireyler olarak yerlerini
almışlardır.
1.3.2. Çalışma Yılları
1901 yazında eğitim amaçlı gittiği Paris seyahati dönüşü Nikolay Rerih
İmparatorluk Sanatı Teşvik Cemiyeti’nde çalışmaya başlamıştır. Bu sıralarda Nikolay
Rerih yine arkeolojik kazılara katıldığı gibi evlendikten sonra da Elena İvanovna ile bu
gezilere katılmaya devam etmiştir. 1903-1904 senelerinde eşiyle birlikte Büyük Rusya
turnesini gerçekleştirmiş ve bu turnede Elena İvanovna ile birlikte en az kırk kadim Rus
şehrini ziyaret etmiştir. Amacı Rus sanatının kökenlerini ve esaslarını araştırmak
olmuştur. Sonuçta kendi payına eline geçen ise Rusya manzaralı muazzam bir resim
koleksiyonu, tarihi anıtların fotoğraf koleksiyonu ve tarih konulu denemeler olmuştur.
Gezi sırasında çekilen tarihi anıtların eşi bulunmaz fotoğraflarının tarihe büyük katkısı
olmuştur, zira fotoğrafların bazıları Rus ressam ve yazar İgor Grabar’ın (1871-1960) 13
ciltlik “Rus Sanatının Tarihi” (İstoriya Russkogo İskusstva) (1909-1916) adlı kitabında
ve Rus mimarisi ile ilgili olan birkaç kitapta daha kullanılmıştır. Nikolay Rerih’in resim
ve çizimleri ve Elena İvanovna’nın başarılı fotoğraflarının Rus kültür tarihine olan katkısı
tartışılmaz büyüktür. Ne acı ki Birinci Dünya Savaşı sırasında sözü edilen tarihi miras
büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Savaş sonrası birçok tarihi mabet, kilise ve okul
bombardımanlardan ve patlamalardan dolayı kullanılamaz hale gelmiştir. Rerih ailesinin
katkıları ile hem tarih hem de kültür açısından önemli olan bu yerlerin en azından var
olduğunun bilgisi gerek Nikolay Kontantinoviç’in mükemmel resimleri ve arkeolojik
raporları, gerekse Elena Rerih’in önemli fotoğrafları ile gelecek nesillere başarılı bir
şekilde aktarılmıştır. Ayrıca özellikle bu dönemde (1906-1916) Nikolay Konstantinoviç
yoğun bir şekilde tarihi mirası koruma ile ilgili çalışmalar yürütmüştür. İç savaş ve
ayaklanmaların, doğal afetlerin ve döneme büyük kayıplar yaşatan I. Dünya Savaşı’nın
dünya mirasını ne kadar büyük bir tahribata uğrattığını, Nikolay Rerih sayesinde
neredeyse tüm dünyaya duymuştur. Bu konuda yaptığı çalışmalar ve uluslararası düzeyde
gerçekleştirdiği yazışmalar, çeşitli dernek ve kongrelerde yaptığı söyleyişiler bu etkinin
en büyük göstergesi olmuştur. Aslında tüm bu etkinlikler ile Nikolay Rerih’in ulaşmak
istediği büyük amacı, tarihi ve kültürel mirasın korunması ile ilgili toplumsal bir hareket
yaratmaktı. Onlarca yıl sonra bu fikirler, Barış Bayrağı (Znamya Mira) ve Kültür Paktı
50
(Pakt Kul’turı) ya da diğer adıyla Rerih Paktı’nın (Pakt Reriha) doğuşuna esas olacaktır.
Bu antlaşmanın önemi dünya kültürel mirasının korunması için yapılan ilk hukuksal
uluslararası belge olmasıdır.
Bu dönem özellikle tarihi miras konularına özel bir önem gösteren Nikolay
Rerih’in 1904 yılında çizdiği resimlerde de tarihi (“Taş Devri. Kuzey” (Kamennıy Vek.
Sever), “Geyikler” (Oleni)) ve dinsel konular (“Boris ve Gleb” (Boris i Gleb),
“Arhangel” (Arhangel)) ön plana çıkmaktadır.
Bu dönemde hem resim hem de yazılarında özellikle Rusya’nın muhteşem bir
doğaya, antik tarihe ve önemli bir kültürüne sahip olduğunu vurgulamaya çalışmıştır.
Aynı zamanda vatanı ve halkı için duyduğu endişeyi de tüm sevenleriyle üzüntü
içerisinde paylaşmıştır. Ayrıca, denemelerinde Rerih insanların kendi tarihini sevmesi ve
değer vermesi konusunda fazlasıyla nasihatte bulunmuştur. Kadim mabetlerin içindeki
desenlere ve mimariye de özellikle dikkat çekmeye çalışmıştır. Faaliyetleri, bu konuda
Rusya’da yapılan ilk çalışmalardan sayılsa da pek rağbet görmemiştir.
“…Eğitimli Rusların vatanlarını tanıma ve sevme zamanı geldi. Yeni hevesler
bulamayan sosyetelerin, gri tekdüze günlerini mutlu ve güzel hayata dönüştürecek olan,
daha önceden de gereken değerin verilmediği o “Yüce” ve “Önemli”yi tanıma zamanı
geldi.”93
(“...Пора русскому образованному человеку узнать и полюбить Русь. Пора светским людям,
скучающим без новых впечатлений, заинтересоваться высоким и значительным, которому они не
сумели ещё отвести должное место, что заменит серые будни весёлою, красивою жизнью.”)
Rerih sanatının bu dönemdeki amacını, kısaca “Kadim Rus kültürünün izlerini
bulmak, korumak ve devam ettirmek”94 olarak özetleyebiliriz. Nikolay Rerih bu amacı,
bahsettiğimiz dönem ile sınırlı kalmayıp; hayatının son günlerine kadar geliştirmeye ve
ilerletmeye çalışacaktır. Daha sonraları ise sanatını bu korumacı ve meraklı kişiliği ile
kendisini çocukluk yıllarından itibaren cezbeden Doğu felsefesi ile harmanlayarak icra
etmeye devam edecektir.
“Rusya tamamen içilmemiş bir kase gibi. Tamamen içilmemiş bu kase–dolu ve
şifalı kaynaktır. Tarlanın tam ortasında bir mucize gizlenmiş. Değerli taşlarla yer altı
93 Rerih, N. (2015). Nikolay Rerih. Duhovnıe Sokrovişça. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 128. 94 İnternet: “N. K. Rerih. Bibliografiya Zameçatel’nogo Çeloveka”. Web:
http://infourok.ru/n.k._rerih._biografiya_zamechatelnogo_cheloveka-474766.htm adresinden 15 Mayıs
2017’da alınmıştır.
51
gücü ışıldıyor. Rusya inanıyor ve bekliyor.”95 (“Точно неотпитая чаша стоит Русь. Неотпитая
чаша — полный, целебный родник. Среди обычного луга притаилась сказка. Самоцветами горит
подземная сила. Русь верит и ждет.”)
Aynı dönem içerisinde gerçekleşen Rus-Japon Savaşı (1904-1905) da Nikolay
Rerih için hem maddi hem manevi kayıpların yaşandığı bir an olacaktır. Halkının her
sıkıntısına karşı duygusal yaklaşan Nikolay Konstantinoviç’in, savaş sırasında çok üzgün
olduğu hem edebi eserlerinden hem de çizdiği resimlerden anlaşılmaktadır. Büyük
manevi kaybı ise “Tarihi Rus Yapıtları” (Pamyatniki Russkoy Starinı) adlı resim serisi
yüzünden olmuştur. Bu seri, Kadim Rus şehirlerine gerçekleştirdiği seyahatler sırasında
yazılmıştır ve gerçekten tarihi öneme sahip olmasından dolayı Çar tarafından Rus Müzesi
için satın alınacaktı. Ancak patlak veren savaş ile birlikte bu planlar gerçekleşememiştir.
Rerih de koleksiyonu Amerika’da düzenlenen uluslararası sergiye yollamış, fakat sergiyi
düzenleyenlere gelen hacizden dolayı, tüm resimler açık arttırma ile satılmıştır. Yıllar
sonra Rerih sanatı hayranları bu resimlerin bir kısmını satın alarak Moskova’daki Devlet
Doğu Halkları Sanat Müzesi’ne bağışlamışlardır.
Nikolay Konstantinoviç, bahsettiğimiz Kadim Rus şehirlerini kapsayan seyahati
sonrasında da, tarihi geziler gerçekleştirmiştir. 1904 yılında özellikle en eski yerleşim
alanları olan Volga kıyısındaki şehirleri ziyaret etmiştir, yolculuğu Mojaysk şehrinde
başlayıp Talaşkino köyünde sona ermiştir. Burada ise hayatında önemli izler bırakan biri
olan başarılı bir ressam, eğitimci ve aynı zamanda önemli bir koleksiyoncu sayılan
Prenses (Knyaginya) Mariya Tenişeva (1858-1928) ile tanışmıştır. Mariya Klavdievna
Tenişeva yüksek tahsilli, sanatsal açıdan çok yetenekli ve en önemlisi Rusya’da sanatın
ilerlemesine doğrudan katkıda bulunan yardımsever biriydi. 1900 yılında Prenses Mariya
Talaşkino köyünde kendi imkanları ile köylüler için bir sanat okulu açmıştı. Bu okulda
resim, heykeltıraşlık, dantel işleme ve oymacılık gibi birçok konuda eğitimler
veriliyordu. Okulda icra edilen eserlerden oluşan yılsonu sergileri sadece Rusya’da değil
birçok Avrupa ülkelerinde bile sergilenmiş ve büyük beğeni toplamıştır. Nikolay Rerih ve
Mariya Tenişeva’yı birleştiren en önemli ortak noktalardan biri sanata ve tarihe olan
bağlılıkları denilebilir. Onların bu dostluğu Mariya’nın son günlerine kadar sürmüştür.
Yeni sanat atölyelerinin açılması, sergiler düzenlenmesi gibi birçok önemli projeye atılan
bu ikili Rusya tarihi ve kültürü açısından önemli adımlar atmıştır. İkili, projelerinde
yalnız değillerdi; ünlü Rus eleştirmenler Milütin, Vrubel, Benua, Korovin, Repin, onları
95 İnternet: Rerih, N. (1937). “Çaşa Neotpitaya”. Web: http://lib.icr.su/node/1196 adresinden 26 Eylül
2016’da alınmıştır.
52
her anlamda destekleyen insanlardan olmuşlardır. 1912-1915 yılları arasında Nikolay
Rerih, Mariya Tenişeva ile birlikte Fyodorovski Yerleşim Alanı’nın (Fyodorovskiy
Gorodok) inşasını başlamışlardı. Aynı zamanda Grabar’ın daha önce bahsedildiği üzere
“Rus Sanatının Tarihi” adlı çok ciltli bir çalışmasının baş redaktörlüğünü üstlenmiştir.
1914 senesinde “Russkaya İkona” adlı yayının redaktörlük ve ortak yazarlık görevini de
birlikte başarıyla yürütmüşlerdir.
Nikolay Rerih 1906 yılında ise İmparatorluk Sanatı Teşvik Cemiyeti’nin okuluna
müdür olarak görevlendirilmiştir. Zor zamanlar geçiren bu okul, N. K. Rerih’in
olağanüstü çabalarıyla iflastan kurtularak, eskilere nazaran çok daha iyi bir eğitim
seviyesine yükseltmiştir. Öncesinde eski bir eğitim sistemini benimseyen bu okul hem
maddi hem de sanatsal bir kriz eşiğindeydi. Ünlü Rus sanat eleştirmeni ve ressam S.
Ernst (1894-1980) bu konuda şu satırları yazmıştır: “Hatırlatalım, 1906 yılında Rerih
geçen asrın 80’li yıllarında “donup kalan” okulun müdürü olmuştu.”96 (“Стоит вспомнить,
что Рерих получил в 1906 году школу, “застывшую на точке” 80-х годов прошлого века”)
N. K. Rerih başarılı eğitimcilik karyerine öncellikle akademik kadroda yaptığı
değişikliklerle başlamıştı. Özenle seçtiği yeni eğitmenler daha modern yaklaşımlarıyla
eğitime yeni bir nefes kazandırmışlardır. Okulun arazisinin büyütülmesi, yeni bölüm ve
sınıfların açılması, okul müzesinin kurulması gibi yenilikler de arkasından gelmiştir.
Okulda el işi ve dikiş (1908), ikon çizimi (1909), porselen seramiği (1910) ve oyma
(1913) atölyeleri faaliyete geçirilmiştir. Anatomi, Kadim Rus sanatı ve mimarisi, koro
gibi yeni dersler açılmış ve eğitim programında köklü değişiklikler yapılmıştır.
Öğrencilerinin sadece bir dalda değil de tüm sanat alanlarında kendilerini denemelerini
önermiştir. Bu yüzden resim, müzik, koro, dans ve tiyatronun yanı sıra çini ve
porselencilik gibi uygulamalı sanatlara da dikkat çekmiştir. Bu kadar çeşitli ve yeni sanat
dalının derslerinin açılması, Nikolay Rerih’in eğitim sistemine olan yenilikçi bakış açısını
gözler önüne sermektedir: “Bana göre sanat eğitiminin en önemli amacı öğrencilere
geniş sınırlar çizmesi ve sanata olan bakış açılarını sınırsız bir şey olarak
aşılandırmasıdır.”97 (“По-моему, главное значение художественного образования заключается в
том, чтобы учащимся открыть возможно широкие горизонты и привить им взгляд на искусство как
на нечто почти неограниченное”).
Nikolay Konstantinoviç, sanat dallarının sentezi ya da birleşimi olarak
adlandırılabilecek bu eğitim metodunu o dönemde başarıyla hayata geçirebilmiş ve 1921-
96 Marianis, A., A.g.e., 134. 97 Marianis, A., A.g.e., 137.
53
1923 yılları arasında önce Amerika’da sonra da Hindistan’da olmak üzere açtığı tüm
eğitim kuruluşlarında başarılı bir şekilde uygulamıştır.
Nikolay Konstantinoviç’in bu “sentez” anlayışının her zaman çeşitli sanat
türlerinin birbirini zenginleştirdiği fikrinden meydana geldiği düşünülmektedir. Bu
düşüncenin Rerih’in hayat felsefesini yansıttığı söylenebilir. Zira gerek resimlerini
gerekse edebi eserlerini tarih, felsefe, sosyoloji gibi alanlardan edindiği değerli bilgilerle
zenginleştirmiştir. Zaten Nikolay Rerih hep bir uyum, bir harmoni peşinde olmuş ve
gereksiz ya da boş bir bilginin olmadığını savunmuştur. Gezegendeki tüm bilgilerden
faydalanarak olağanüstü bir iş çıkartılabileceğini düşünmüştür. Bu nedenle ille de bir
noktaya odaklanmaktansa kişinin ek uğraşlarının olması gerektiğine inanmıştır.
Okulun değişiminde ve N. K. Rerih’in sonralarında açtığı tüm eğitim
kurumlarında Karl May’in felsefesi büyük önem taşımıştır. Çünkü “severek öğretmenin”
Rerih’in sanatının, daha doğrusu hayatının temel amaçlarından biri haline geldiğini
görüyoruz. Bu konuda okulda büyük değişikliklere yol açan Nikolay Rerih’in eğitim
sistemi ile ilgili önemli fikirlerinden bahsetmek yerinde olacaktır. Bunlardan ilki
kadınlara verdiği önem ve değerdir. Rerih’in bu konu üzerine düşünceleri çalışmanın
ikinci bölümünde daha ayrıntılı bir şekilde incelenecektir. Ancak burada kısaca
değinilecek olursa; Rerih, kadınların dışlanmaması ve desteklenmeleri fikrini hayatının
her aşamasında savunmuştur ve bu fikrini benimsetmek için elinden geleni yapmıştır.
Okulda kız öğrenci sınıflarının sayısını arttırmasını bu düşünceyle bağdaştırabiliriz.
Kadınların hayatın hiçbir alanında geri kalmaması hatta erkeklere yardımcı ve yol
gösterici olması gerektiğini vurgulamıştır. İkinci değinilmesi gereken nokta ise eğitimin
her tabakaya ulaşması ve parasız olmasıdır. Rerih, eğitim herkesin hakkıdır diyerek,
öğrenciler arasında hiçbir sınıf ayırımı yapmamıştır. Bu konuda okulda yaptığı çalışmalar
doğrultusunda okulun Halk Sanat Akademisi (Narodnaya Akademiya İskusstv)
konumuna getirilmesi için olağanüstü çaba göstermiştir. Yani akademiyi herkesin, her
koşulda eğitim alabilmesini sağlayacak bir konuma getirmeye çalışmıştır. Bunca
uğraşlardan sonra belki hedeflerinde istediği noktaya ulaşamamıştır ancak daha sonra
kendi imkanlarıyla açtığı eğitim kurumlarında ise bu düşüncelerini fazlasıyla
gerçekleştirmiş olacaktır.
Sonuç olarak Rerih yönetiminde İmparatorluk Sanatı Teşvik Cemiyeti Okulu
inanılmaz bir büyüklüğe ve kaliteye ulaşmıştır. Okul, Rusya genelinde en büyük sanat
okulları arasında yer almış, 80 kişilik dev bir öğretmen kadrosuna, yaklaşık iki bin beş
54
yüze yakın öğrenciye sahip olmuştur. Ayrıca fiziki olarak iki adet ana bina, dört şehir dışı
atölye ve çalışma sınıfını içeren büyüklüğe ulaşmıştır.
Sonraki senelerde A. Benua, Rerih’in okul yönetimi için şöyle diyecektir:
“Bu mucize bir kişinin, bir ressamın - Rerih’in enerjisiyle gerçekleşmiş oldu.
Rerih’in canlı sanat uğruna, durgunluk ve bürokratizme açtığı savaştaki tutarlılığı fazla,
daha fazla saygıyı hak ediyor.”98
(“Это чудо произошло благодаря энергии одного человека, одного художника – Рериха,
заслуживающего все большего и большего уважения за ту последовательность, с которой он
борется за живое искусство против мертвечины и казенщины.”)
Okul yönetimi kadar Nikolay Rerih önderliğinde gerçekleşen ilk mezuniyet
sergisi de çok konuşulmuştu. Sergiye gelen belediye başkanı natüralist sınıfın
öğrencilerinin resimlerinde çıplak insan figürlerinin fazla olmasından dolayı çok tedirgin
olmuştur. Nikolay Rerih’e bu sınıfın resimlerinin kaldırılmasını ya da “utanç verici
yerlerin” kapatılmasını emreden belediye başkanı beklenmedik bir tepkiyle karşı karşıya
kalmıştır. Bunun üzerine Nikolay Rerih’in öğrencileri, renkli kağıtlardan kestikleri bluz,
etek ve pantolonlardan oluşan kıyafetleri resimlerin üzerine yapıştırmışlardır.
Öğrencilerin bu akılcı hamlesi sergiye büyük ün kazandırmış olup, serginin birçok seyirci
ile buluşmasına vesile olmuştur.
1903 yılına kadar daha çok Rusya’da sergiler gerçekleştiren Nikolay Rerih, bu
tarihte Dyagilev’in teklifini kabul ederek Sanat Dünyası Cemiyeti’nin (Mir İskusstva)
hazırladığı yurtdışındaki sergilere katılmaya karar vermişti. Böylece kendi vatanında
zaten tanınan Rerih’in ünü yurtdışında da artmaya başlamıştır. Başarılarıyla 1904 yılında
Nikolay Rerih’in adı genç ressamların ulaşamadığı yerlere ulaşmış ve Rerih birçok
yurtdışı müzeden teklif almıştır.
N. K. Rerih’in Sanat Dünyası Cemiyetiyle birlikte tiyatro yeteneğini de
geliştirmiştir. “Kar Kızı” (Sneguroçka), G. İbsen’in “Per Günt”, M. Materlink’in
“Princessa Malen”, R. Vagner’in “ Val’kiriya” ve “Tristan ve İzolde”si gibi birçok tiyatro
oyununu sahnelemiştir. Böylelikle XX. yüzyıl sanat camiasında muazzam bir olaya imza
atmıştır ve birçok farklı görevi başarıyla yerine getirmiştir. Bunların yanı sıra 1907-1908
ve 1913-1914 Eski Tiyatro’nun restorasyonunda sahne dekoratörlüğünün yanı sıra sanat
danışmanı olarak da görev yapmıştır.
98 İnternet: “Jizn’ i Tvorçestvo N. K. Reriha”. Web: http://spb-icr.ru/roerich/ adresinden 27 Kasım 2016’da
alınmıştır.
55
1906 yılında Sergey Dyagilev, Paris halkını ilk defa Rus ressamlarının tablolarıyla
tanıştırmıştır. Bu o zamana göre çok büyük bir adımdır, zira Avrupa, Rus sanatını henüz
tanımamaktaydı. Bu sergide Nikolay Rerih’in tam 16 tablosu Avrupa seyircisiyle
buluşmuştur. Böylece S. Dyagilev Rimski-Korsakov, Borodin, Rahmaninov, Skryabin,
Glazunov, Stravinski gibi yetenekli Rus sanatçılarını Avrupa’ya tanıtmış oldu. 1929’da
Dyagilev’in ölümünden sonra Rerih şöyle yazar: “Dyagilev’in başarısı yüce insanların
başarısı olarak sayılabilir. Fakat daha doğru bir tanımlama ararsak şöyle diyebiliriz,
modern sanatın geçiciliği ve yabancılığını sarsan sentez hareketinin gerçek
temsilcisidir.”99
(“Мы можем считать достижения Дягилева достижениями великого человека, но еще
точнее было бы видеть в нем истинного представителя целого движения синтеза, вечно-юного
представителя великого момента, когда современное искусство пошатнуло так много условного и
внешнего.”)
Böylece N. Rerih’in ünü yurtdışına da hızla yayılmaya başlamıştı. Rerih 1906
yılından itibaren Dyagilev’in destekleriyle uluslararası sergilere katılmaya başlamıştır.
Paris, Prag, Viyana, Berlin, Brüksel, Venezya, Roma ve Londra, Rerih’in sanatıyla
tanışan şehirler arasında yer almaktadır. Rerih’in tabloları Lüksemburg Müzesi, Milli
Roma Müzesi, Luvr ve başka birçok Avrupa müzesi tarafından satın alınmıştır. Birçok
uluslararası sergi ve sanat faaliyetine katılan Nikolay Konstantinoviç, 1900’lerde en fazla
tanınan Rus ressam olmuştur. Özellikle sahne dekorlarında kullandığı olağanüstü tarihi
motifler, onun ressam kimliğini daha da yüceltmiştir. Bu nedenle özellikle Fransa’da
“Yeni Rus Milli Sanatı” konusundaki fikirler büyük ölçüde Rerih ismi ile anılmaktaydı.
Nikolay Rerih aynı zamanda Avrupa’da sadece en tanınan değil en çok merak edilen
sanatçı olmuştur. 1907-1918 seneleri arasında dokuz adet monografi ve onlarca sanat
dergisine konu olmuştur. 1914’te ise Nikolay Konstantinoviç’in ilk külliyatı
yayınlanmıştır.
1907-1914 yılları arasında Nikolay Rerih sahne dekorlarının hazırlanmasına da
yoğun ilgi duymuştur. Bu dönem özellikle Rusya’da sahne dekorlarının önemsenmeye
başladığı ve yükselişe geçtiği dönemdi ve sahne dekoru çok önemli ve çok zor bir iş
olarak kabul ediliyordu. Aleksandr Benua, A. Golovin, V. Serov vs. gibi birçok ünlü
ressam sahne dekorları için kollarını sıvamıştı. Nikolay Rerih için sahne dekorasyonu
Petersburg’taki Eski Tiyatro’da sergilenemeyen “Devassari Abuntu” adlı oyunun dekoru
99 İnternet: “Biografiya. Nikolay Rerih”. Web: http://soznanie.info/bio_rerih.html adresinden 22 Şubat
2016’da alınmıştır.
56
ile başlamıştır. Bu oyun sergilenemese de Nikolay Rerih sahne dekorları için hazırlanan
taslakları daha sonraki çalışmalarında kullanmıştır.
N. K. Rerih sahne dekoratörlüğü konusundaki çalışmalarına Dyagilev’in Paris’te
gerçekleştiği “Rus Mevsimleri” (Russkiye Sezonı) adlı turnesinde devam etmiştir.
Borodin’in “Knez İgor”, Rimski-Korsakov’un “Pskov’lu Kız” (Pskovityanka) ve “Kar
Kızı” (Sneguroçka), İ. Stravinski’in “Kutsal Bahar” (Vesna Svyaşennaya) balelerinin
sadece dekor ve kostümlerini hazırlamakla kalmamış aynı zamanda libretto yazarı olarak
da boy göstermiştir.
Rus sanat eleştirmeni ve devlet insanı V. S. Kemenov (1908-1988) Nikolay
Rerih’in bu başarısıyla ilgili şu satırları yazmıştır: “Rerih tarafından hazırlanan ‘Knez
İgor’un dekoru dünya teatral sanatı için gerçek bir buluştu.”100 (“Оформление, созданное
Рерихом к "Князю Игорю", стало подлинным открытием в истории мирового театрального
искусства.”)
Dyagilev ve Rerih birlikteliğinin zirvesi ise şüphesiz “Kutsal Bahar” adlı bale
sayılabilir. İlk kez Paris’te gösterilen bu baleden sonra çok iyi yorumlar almamışsa bile,
ikisini büyük merak konusu yapmaya yetmiştir. Bu bale ile ilgili özellikle belirtilmesi
gereken bir unsur balenin senaryosunun yazılma aşamasında “Büyük Kurban” anlamına
gelen “Velikaya Jertva” adını taşımasıdır. Bu isim balenin temel amacına en uygun isim
olarak görülse de sonradan daha yumuşak ve rahatsız etmeyen bir isim seçilerek bale
“Kutsal Bahar” adı ile seyircisiyle buluşmuştur. Balenin konusu ise o zamana kadar hiç
sergilenmemiş olan Pagan Rusya hakkındadır. Nikolay Rerih, özellikle tarih ve
geleneklere olan özel ilgisinden dolayı bu baleye büyük hevesle tutunmuştur. Balenin ana
konusu Pagan kültürünün getirdiği ilkel geleneklerdir. Sahnede İlkbahar’ı - Hayat Veren
Ana’yı - selamlama ve İlkbahar güneşini simgeleyen Yarila’ya kurban adama ayinleri
sergilenmiştir. Yarila’nın, Slav mitolojisinde çok önemli bir yer tuttuğunun belirtilmesi
gerekir. Yarila, Doğu Slavları arasında bahar bereketinin temsilcisidir. Yarila ismi tarla,
ekmek, bahar, oğul arısı, ateş, hareket, tutku, güç, cesaret gibi anlamlar taşımaktadır.
Pagan döneminde daha çok cinsel güç gösterileri şeklinde yapılan ayin, Hıristiyanlıktan
sonra yasaklanmış olmasına rağmen halk arasında bahar kutlaması şeklinde devam
etmektedir.101 Rerih ve Dyagilev bu balede topluma ve benimsenen değerlere karşı biraz
eleştirel bir bakış açısı sergilemişlerdir. Zira onlara göre tarih ve eski gelenekler bu
derece basite indirgenmemeliydi. Kadim halkların ateşin önünde maniler söyleyip
100 Marianis, A., A.g.e., 195. 101 Öksüz, G., (2014). Rus Mitolojisi. (Birinci Baskı). İstanbul: Çeviribilim Yayınları, 107.
57
durmadan kurban verdikleri - düşüncesi çok yanlıştır. Balenin asıl amacı o kadim
halkların ne kadar büyük çalışma ve çabalarla bizim bu günlere gelmemizi sağladıklarını
göstermekti. Ancak ikisi de seyircinin bu tarz düşüncelere pek hazır olmadıklarını
düşünememişlerdi. Avrupa halkı ne kadar serbest ve özgür görünse de onların gerçekte
bir o kadar da muhafazakar olduklarını hesaba katmamışlardı. 29 Mayıs 1913’te Paris’te
“Kutsal Bahar”ın prömiyeri yapılmış ve bu prömiyeri seyreden bir seyirci şöyle bir
yorumda bulunmuştur:
“Kutsal Bahar hakkında daha önce yazılanların gerçekte olanlarla neredeyse
hiçbir ilgisi yoktur. Tiyatro, deprem olmuş gibi titriyordu. O (tiyatro) sarsılıyordu.
İnsanlar küfürlerle bağırıyor, yuhluyor ve ıslık çalıyorlardı, müzik sesi hiç duyulmadı.
Tokat ve yumruklar havada uçuşuyordu… Bale ise inanılmaz derecede güzeldi.”102
(“Ничто из когда-либо написанного о битве Весны Священной не дает даже слабого
представления о том, что происходило на самом деле. Театр, казалось, дрожал от землетрясения. Он
сотрясался. Люди выкрикивали ругательства, завывали и свистели, заглушая музыку. Раздавались
пощечины и удары... сам же балет был удивительно прекрасен.”)
Böyle bir karşılamayı açıkçası ne Rerih ne de Dyagilev beklemişti. Daha sonra
balenin bu kadar barbarca karşılanmasının ardından Nikolay Rerih şu satırları yazmıştır:
“Balenin ilk gösteriminde seyircinin ne kadar bağırdığını ve ıslık çaldığını ve
bundan dolayı hiçbir şeyin duyulmadığını hatırlıyorum. Kim bilir belki o an seyircilerin
aşırı coşku anına denk geldi ve onlar da ilkel toplumlar gibi duygularını ifade ettiler.
Fakat şunu söylemeliyim ki, bu vahşi ilkelliğin bizim atalarımızın sofistike ilkelliği ile
hiçbir benzerliği yoktu, çünkü onlar için ritim, kutsal sembol ve hareketin inceliği yüce ve
kutsal kavramlardı.”103
(“Я помню, как во время первого представления публика свистела и кричала так, что ничего
нельзя было услышать. Кто знает, может быть, в этот самый момент люди находились в состоянии
внутренней экзальтации и выражали свои чувства, как самые примитивные из племен. Но я должен
сказать, что этот дикий примитивизм не имел ничего общего с утонченным примитивизмом наших
предков, для которых ритм, священный символ и утонченность жеста были великими и святыми
понятиями.”)
Yurtdışı turnelerine rağmen Rusya’daki işlerine hiç aksatmadan devam eden
Nikolay Rerih 1909 yılında Sanat Akademisi’ne akademisyen olarak seçilmiştir. Bu sene
Rerih’in hayatında oldukça yoğun geçmiştir. Sanat Akademisi ve okulun yanı sıra Sanat
ve Tarihi Eserleri Koruma Derneği’nin (Obşestvo Zaşitı i Sohraneniya Pamyatnikov
102 Baganova, M., (2014). Rudolf Nuriyev. Bog Tantsa. (Birinci Baskı). Moskva: AST, 169. 103 İnternet: “Vesna Svyaşçennaya”. Web: https://ru.wikipedia.org/wiki/Весна_священная adresinden 13
Temmuz 2016’da alınmıştır.
58
İskusstva i Starinı) de başına geçmiştir. O dönem çeşitli ulusal ve uluslararası sanat
akademi ve derneklere üye olmuştu. Resim sergilerini kaçırmamaya olabildiğince özen
göstermiştir. Aynı zamanda bu dönemde arkeolojik kazılara katılmaya da devam etmiş,
okul ve diğer müzeler için değerli koleksiyonlar toplamıştır. Rerih, o dönem nükseden
bronşit ve zatürre hastalığından dolayı yurtdışına tedavi amaçlı seyahatler
gerçekleştirmek zorunda kalmıştır.
1909-1910 yılları Rerih’in hayatında önemli yıllar olmuştur. Zira özellikle bu
yıllar boyunca verdiği mücadeleler ve yaptığı çalışmalar daha sonra Rerih Pakt’ının
esasını oluşturacaktır. Bu dönemde yine oldukça fazla seyahat etmiştir. Ancak bu
seyahatlerin amacı daha çok eski mabetlerdeki kaba ve özensiz restorasyon çalışmalarına
dikkat çekmek olmuştur. Daha önce bahsedildiği üzere bu konuda eşiyle birlikte
çalışmalar yürütmüştür. Bu araştırmalar sayesinde tarihi değeri olan mekanlara gereken
önemin verilmemesi sorunsallaştırılmış ve bu konuda hükümeti bilgilendirme
gereksinimi önem kazanmıştır. Bunun yanında 1914 yılında gerçekleşen savaşın
kaçınılmaz olduğu daha o zamanlardan beri neredeyse belliydi ve Rerih bunu çok büyük
bir acıyla karşılamıştı. Rerih’in savaşa ilişkin kehanetleri o zamanki resimlerinden net
olarak görülebilmektedir. Bu tablolarda karanlık, yıkım, karamsarlık ve üzüntü ana
temalar olarak kullanılmıştır. Önemli bir nokta da resimlerinde kahin ve peygamber
siluetini kullanmaya başlaması olmuştur. İçinde yaşadığı zamanın tarihi anıtlarının
önemsenmemesi ve gelecekte gerçekleşebilecek yıkımlar, Rerih’i korkutmuştur. Bu
nedenle tarihi mekanların korunması konusunda Rusya, Fransa ve Amerika
hükümetlerine bir rapor hazırlamıştır, fakat hiçbir hükümet tarafından istediği ilgiyi
görmemiştir. Yazdığı bu raporlar daha sonra Rerih Pakt’ının hukusal altyapısının
oluşmasında etkili olacaktır. 1910 senesinin acı bir yanı da bu yılda Üstadım diye
adlandırdığı öğretmeni Arkhip Kuinci’yi kaybetmiş olmasıdır.
1915’te Petersburg’ta “Sanat Dünyası”nın düzenlemiş olduğu sergisine yeni
resimlerle katılan Nikolay Rerih özellikle savaş konusunu işlemiş ve çarpıcı
manzaralarıyla izleyicilerin büyük takdirini toplamıştır. Bu yıllarda sürmekte olan Birinci
Dünya Savaşı’nda dökülen masumların kanı, eserlerin ana temalarından birini
oluşturmuştur. Zira Rerih hayatı boyunca gerek resimlerinde gerekse edebi eserlerinde
zulme, savaşa, ve yok edici “dünya”ya hep karşı gelmiştir. Savaşların aslında ne kadar
anlamsız ve gereksiz olduğunu ve sonuçlarının ne kadar yıpratıcı olduğunu her fırsatta
dile getirmiştir. Nikolay Konstantinoviç tablolarında şöyle söylüyor, hatta haykırıyordu:
59
“Zulüm anlamsızdır, başka bir yol var; iyilik ve sevgi yolu, o hep aydınlıktır.”104 (“В
своих картинах он говорил, кричал людям: насилие бессмысленно, есть другой путь – путь добра и
любви, он светел… “)
Sergilenen resimler arasında en olay yaratanı ise “Ölüme Mahküm Olan Şehir”
(Grad Obreçennıy) adlı resmi olmuştur. Bu resimde Nikolay Rerih eski dünyanın, eski
kültürün yok oluşuna ve gelecekte bundan dolayı gelebilecek kötülüklere dikkat
çekmiştir. Bu resim Maksim Gorki tarafından da çok beğenilmiş ve sergi sonunda
Nikolay Rerih tarafından kendisine hediye edilmiştir.
Bu dönemi özetlemek gerekirse, Nikolay Konstantinoviç Rerih’in çeşitli alanlarda
muazzam sanatsal yeteneklere sahip ressam, yazar, sanat yönetmeni, tiyatro tasarımcısı,
tarihçi, arkeolog, başarılı bir eğitmen olmanın yanı sıra zamanla yeni yeteneklerinin de
ortaya çıkması Rerih’i özel kılan unsurlarındandır. Uğraşlarının çok yönlülüğü ve
sanatının büyüklüğü birçok ünlü şahsiyet ve alanlarında ustalaşmış insanın da dikkatini
çekiyordu. Rus sanat eleştirmeni E. İ. Polyakova (1926-2007) bu durumu şu şekilde
özetlemiştir: “Öyle bir çalışkanlık, sanat etkisinin sürekliliği- birçok sanatkar kardeşim
için bir bilmecedir. Faaliyet alanlarının çeşitliliği de ayrı bir bilmece.” 105 (“Такая
работоспособность, постоянство творческого импульса — загадка для многих собратьев по
искусству. И разнообразие деятельности тоже загадка.”)
Bu çok yönlülüğü belirtildiği gibi birçok sanatkar için anlaşılmazdı. Bazıları bu
girişimleri yetenek olarak kabul edip Rerih’i dahi olarak kabul etse de, bazıları ise
kıskançlıklarından dolayı onu kariyer odaklı ve çok hırslı bir insan olarak görmüştür.
Nikolay Rerih’in kendisi de her zaman şu düşünceyi savunmuştur; eğer insan kıskanılıyor
ve hunharca eleştiriliyorsa, bilin ki o insan yeteneklidir.
Nikolay Konstantinoviç’in bu olağanüstü başarılarının çalışkanlığı ve disiplinli
oluşundan kaynaklandığı sonucuna varmaktayız. Bir saniye kaybetmeye dahi fırsat
vermediği bir çalışma temposu ve çok disiplinli oluşu başarılarına başarı katmıştır
denilebilir. Fakat tüm bu başarılarını az da olsa sınırlayan bir faktör olmuştur; Nikolay
Rerih’in kronik hastalığı.
1916 yılında çocukluğundan beri süren akciğer rahatsızlığı nedeniyle doktorları
Rerih’in daha kuru iklime sahip yerlere taşınmasını öngörmüş ve bu yüzden Nikolay
Konstantinoviç ailesiyle birlikte Finlyandiya’ya, Ladoga Gölü’nün kıyısındaki
104 İnternet: Sıtov, D., “Rerih Nikolay Konstantinoviç. Biografiya”. Web:
http://www.bankgorodov.ru/famous-person/Rerih-Nikolai-Konstantinovich adresinden 12 Şubat 2016’da
alınmıştır. 105 Marianis, A., A.g.e., 148.
60
Serdobol’(Vuorio)/ Sortovala106 şehrine taşınmıştır. Özellikle Petersburg’a olan yakınlığı
Nikolay Rerih’in İmparatorluk Sanatı Teşvik Cemiyeti Okulu’nun işlerine devam
etmesine imkan sağlamıştır.
N. K. Rerih Finlandiya’da geçirdiği dönem itibariyle kendini tamamen sanata
adamıştır. Bu dönemde de yoğun bir şekilde resim ve yazı çalışmalarına devam
etmektedir. Zaten Nikolay Rerih her zaman Kuzey’in o dokunulmamış, duru güzelliğine
hayranlığını dile getirmiştir. Eserlerinde endüstrileşme ve kentleşmenin bu yerlerde
büyük kayıplara yol açtığını vurgulamıştır.
“Ormanlar türlü türlü ağaçlarla doludur. Otlar rengarenk. Dalgalı ufuklar derin
mavi rengindedir. Her yerde nehir ve göllerin aynaları. Tümsekler ve tepeler. Dik,
düzgün, yosunlu, kayalıklı. Kayalar sürü olarak yığılmış. Türlü cezirler. Yosunlu halılar
zengince serilmiş. Yeşilli beyaz, eflatun, kırmızı, turuncu, mavi, sarılı siyah…”107
(“Причудливы леса всякими деревьями. Цветочны травы. Глубоко сини волнистые дали.
Всюду зеркала рек и озер. Бугры и холмы. Крутые, пологие, мшистые, каменистые. Камни стадами
навалены. Всяких отливов. Мшистые ковры богато накинуты. Белые с зеленым, лиловые, красные,
оранжевые, синие, черные с желтым...”)
Bu sözlerinden Karelya doğasının güzelliği ve saflığı anlaşılmaktadır. Zaten
arkeoloji ile ilgilenmeye başladıktan sonra Nikolay Konstantinoviç taşlara, kayalıklara,
tepelere ve dağlara ayrı bir hayranlık duymuştur. Aslında onlarda toprak ve göğün, bu
dünyanın ve öteki dünyanın, geçmiş ve şimdiki zamanın kopmaz bütünlüğünü görmüştür.
Belki bu yüzden resimlerinde muhteşem dağ ve kayalık manzaralarını sıkça görmekteyiz.
Bu konuda Nikolay Rerih’in şu sözleri dikkat çekmektedir: “Ne tuhaftır ki belki de kaya
saltanatının öğütleri zamanımızın arayışlarına en yakın şeydir.”108 (“Странно подумать,
что, быть может, именно заветы каменного царства стоят ближе всего к исканиям нашего
времени”.)
Dağlara ve kayalara olan sevdası sanat eleştirmenlerinin gözünden de
kaçmamıştır. M. Voloşin (1877-1932) Rerih eserleri hakkında şöyle der: “…Rerih
ruhu…kaya saltanatına kesinlikle yakındır…” 109 (“...дух Рериха... исключительно близок
царству камня...”)
106 Sortavala - Ladoga Gölü’nün kuzey kıyısında yer alan Rusya Federasoyonun Karelya Cumhuriyeti
şehridir. 1721-1918 yılları arasında Rus İmparatorluğu (Serdobol’), 1918-1940 yılları arasında Finlandiya
(Sortavala), 1940 - şimdi SSCB/Rusya sınırları içerisindedir. 107 İnternet: “Rerih. Biografiya. Puteşestvie v Evropu”. Web: http://roerih.ru/bio3.php adresinden 12 Mart
2016’da alınmıştır. 108 İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih: Biografiya”. Web:
http://www.liveinternet.ru/users/nata_tursha/post333556062adresinden 15 mart 2016’da alınmıştır. 109 İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih: Biografiya”. Web:
http://www.liveinternet.ru/users/nata_tursha/post333556062 adresinden 15 mart 2016’da alınmıştır.
61
N. K. Rerih’in, bu manzaraların verdiği ilhamla ürettiklerine Karelya’nın doğa
manzaralarından oluşan büyük resim koleksiyonu, “Alev” (Plamya) (1918) adlı
otobiyografik roman, “Moriya Çiçekleri” (Tsvetı Morii) (1921) adlı şiir kitabı ve
devrimin getirdiği faciayı konu alan “Hayır işi” (Moloserdiye) (1919) adlı gizemli oyun
örnek sayılabilir. Maksim Gorki, onun “Moriya Çiçekleri” adlı eserini okuduktan sonra
şöyle bir yorumda bulunmuştur:“O (Nikolay Rerih), Doğu ve Batı’nın tarihsel kaderleri,
onların derin ilişkileri hakkındaki işaretleri icra ediyordu; bu sırada da masal, efsane,
bilmece, destan, epik şiir, felsefi deneme, eğitici vaaz gibi adeta resimlerinin şiirsel
yorumları olarak nitelendirilebilecek farlı türleri denemiştir.” 110 (“Он создает свои
"письмена" об исторических судьбах Вост ока и Запада, их глубинной взаимосвязи, обращаясь к
самым различным жанрам к ска зке, легенде и притче, поэме и былине, философскому эссе,
дидактической проповед и, в конце концов, к поэтическим коммент ариям о собственных
картинах.”)
Maksim Gorki’den söz etmişken, 4 Mart 1917 senesinde Maksim Gorki
Petersburg’taki evinde bir toplantı düzenlemiştir. Bu toplantıya Rusya’da önde gelen
sanatçılar, ressamlar, yazarlar ve aktörler katılmıştır. Nikolay Rerih ve yakın arkadaşı A.
Benua da bahsi geçen toplantıda etkin rol oynamışlar, ikisi de toplantı başkanının
yardımcıları olarak seçilmişlerdir. Bu toplantının amacı “Rus sanatın gelişmesi ve tarihi
eserlerin korunması olarak belirtilmiştir.” 111 Zor bir dönemden geçen Rusya’da halk
perişan, çarlık rejimi yıkılmış, dengeler değişmişti, kısacası Şubat Devrimi (23 Şubat-3
Mart 1917) daha yeni bitmişti. Maksim Gorki ise bildiğimiz üzere bu devrimi
destekleyenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Maksim Gorki’yi niteleyebilecek en
kapsamlı tanım, gerçekten de, onun sosyalist devrimin yazarı olduğudur. Ekim 1917
Devrimi nasıl Lenin adıyla kopmaz bir şekilde bağlıysa; devrim öncesi, devrim yılları ve
devrim sonrası Rus ve Sovyet-Rus edebiyatı da Maksim Gorki adıyla öylesine bağlıdır.112
Maksim Gorki buradan anlaşılacağı üzere ülkenin siyasi yaşamında çok faal
olmuştur. Bu dönemde yapılan siyasi eylem, devrim ve ayaklanmalarda mutlaka adı
geçmiştir. Peki Nikolay Rerih gibi siyasete oldukça uzak bir insanın Maksim Gorki’yi bu
kadar sevmesinin sebebi ne olmuştur? Bu sebep - ikisinin emeğe ve yaratma gücüne olan
saygılarıdır. Gorki, tüm yaşamı ve yaratıcılığı süresince, gerek militan eylemiyle, gerek
yazar olarak, insan emeğinin, insan onurunun savunucusu olmuş; aydınlık, özgür, eşit bir
110 İnternet: “Megaentsıklopediya Kirilla i Mefodiya, Nikolay Konstantinoviç Rerih”. Web:
http://megabook.ru adresinden 9 Mart 2016’da alınmıştır. 111 İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih”. Web:
https://ru.wikipedia.org/wiki/Рерих,_Николай_Константинович adresinden 13 Nisan 2016’da alınmıştır. 112 Behramoğlu, A. (2008). Rus Edebiyatının Öğrettiği. İstanbul: Evrensel Basım Yayın, 157.
62
geleceğe olan inancını, umudunu ve bu gelecek için savaşım gücünü hiçbir zaman
yitirmemiştir.113
Bu sözlerden yola çıkarak aslında Nikolay Rerih’in ve Maksim Gorki’nin amaç ve
düşüncelerinin aynı olup, tek farkın bu düşünceleri ilkinin eserlerinde verdiği nasihat ve
öğüt bırakması, diğerinin ise daha çok ülkesinin siyasi hayatına aktif katılımla
gerçekleştirmiş olması anlatılmaktadır.
Bu arada Nikolay Konstantinoviç’in hastalığının ilerlemesi, tekrarlanan zatürre ve
bronşitler artık ciddi bir tehdit oluşturmaya başlamıştı. Bu durumdan kötü etkilenen
Nikolay Rerih ilk vasiyetnamesini yazmıştır (ikincisi ise 1939 yılında yazılacaktır).
Vasiyetnamede şöyle yazar: “Benim tüm malvarlığımı ve tüm alacaklarımı, her şeyi eşim
Elena Rerih’e bırakıyorum. O ise gerek duyulduğunda oğullarımız Yuriy ve Svyatoslav’a
eşit miktarlarda bölüştürecektir. Dostça yaşasınlar ve Vatan’a hayırlı evlat olsunlar.”114
(“Все, чем владею, все, что имею получить, завещаю жене моей Елене Ивановне Рерих. Тогда, когда
она найдет нужным, она оставит в равноценных частях нашим сыновьям Юрию и Святославу.
Пусть живут дружно и согласно и трудятся на пользу Родины…”)
Rerih, bir sene yoğun tedavi gördükten sonra hastalıkları iyileşmiş ve artık
Finlandiya’dan ayrılma zamanı gelmiştir.
Fakat 1917 senesinin devrimleri (Şubat Devrimi, Ekim Devrimi) nedeniyle
Finlandiya, sınırlarını Rusya’ya kapatmıştı. Vatanından ayrı kalan ve dönemeyen Rerih
ailesi ciddi olarak Hindistan’a gitme planları yapmaya başlamışlardı. O dönemde İngiliz
sömürgesi altında olan Hindistan’ın bazı bölgelerine Avrupa’dan daha kolay
ulaşabileceği için, N. K. Rerih Avrupa’dan gelen teklifleri kabul etmeye karar vermiştir.
Böylece 1918 yılında Nikolay Rerih İsveç’ten sergi teklifi almış, Malmö ile Stockholm
şehirlerinde açtığı iki büyük sergisi sanatseverleri tarafından büyük beğeni toplamıştır.
Ardından 1919 senesinde Danimarka’nın başkenti Kopenhag’ta ve Finlandiya’nın
başkenti Helsinki’deki sergiler aynı başarıyla gerçekleşmiştir.
1.4. Avrupa ve Amerika Dönemi
1919 yılında Rerih ailesi Londra’ya taşınmıştır. Eski arkadaşı Sergey Dyagilev
Londra’da sergi düzenlemesine yardımcı olmuştur. “Büyülü Rusya” (Oçarovannaya
Rossiya) adı altında düzenlenen sergi önce Londra sonra ise Worthing şehrindeki
seyircisiyle buluşmuştur.
113 Behramoğlu, A., A.g.e., 161. 114 Marianis, A., A.g.e., 222.
63
Nikolay Konstantinoviç aslında Londra’ya Hindistan’a gitmenin buradan daha
kolay olacağı düşüncesiyle taşınmıştı. Çünkü Rusya’dan direkt Hindistan’a gitmek o
dönemde çok zor görünüyordu. Ancak mali sıkıntılarından ve pasaport sorunlarından
dolayı bu hayalini hemen gerçekleştirememiştir. Fakat Londra’da hayatının en önemli
buluşmalarından birini yaşamış olan Nikolay Konstantinoviç, burada büyük hayranlık
duyduğu Nobel ödüllü Hint yazar ve düşünür Rabindranath Tagore (1861-1941) ile
tanışmıştır. Nikolay Rerih Rabindranath Tagore ile ilk tanışması 17 Haziran 1920 yılında
gerçekleşti. Tagore’un büyük oğlu bu görüşme hakkında şunları yazar:
“Öğleden sonra Suniti Chatterji 115 Rus ressam Nikolay Rerih ve iki oğlunu
getirdi. Rerih resimlerinin olduğu albümü gösterdi. Resimleri gerçekten olağanüstüydü.
Batı sanatında buna benzer şeyler hiç görmedim. Babam da çok etkilendi... Ailecek Eylül
ayında Hindistan’ı ziyaret etmeyi düşünüyorlar. Onların samimiliği ve doğal davranışları
bizi büyüledi, onlardaki bu saflık fazla sert İngilizlerden ayıran en büyük şeydi. Onları
yakından tanımak isteriz.”116
(“...После обеда Сунити Чаттерджи привёл Николая Рериха, русского художника, и его двух
сыновей. Рерих показал нам альбом репродукций своих картин. Картины действительно
замечательны. В западном искусстве нет ничего подобного. На отца они произвели очень большое
впечатление... Вся семья собирается в Индию в сентябре. Их искренняя простота и естественные
манеры очаровывают, они так свежи, так отличаются от чопорных англичан. Мы хотели бы узнать
их поближе”.)
İlk görüşmelerinden sonra Nikolay Rerih Tagore’a direkt Üstadım diye hipat
etmeye başladı ve 24 Haziran 1920 yılında yazdığı ilk mektubunda: “Değerli Üstadım.
Benim sözlerim size Rusya’yı hatırlatsın...”117 (“Дорогой мастер! Пусть мои слова напомнят
Вам о России...”)
Aralarında oluşan kuvvetli bağ ikisininde Londra’da oluşundan dolayı
güçlenmeye başlamıştı. Hatta Tagore Nikolay Rerih’in Londra’daki atöylesini ziyaret
etmiş ve ona olan hayranlığı 24 Temmuz Rerih’e yazdığı mektupta şu şekilde ifade
etmiştir: “Değerli dostum! Londra’daki atölyenizde gördüğüm resimlerinizin ve de sanat
dergilerde çıkan resim fotoğrafları beni derinden etkiledi. (...) Sizin resimleriniz anlaşılır,
115 Chatterji, Suniti Kumar (1890-1977) - Hint dilbilimci, edebiyatçı ve eğitimcidir. 116 Dubaev, M. L. (2003). Rerih. (1.Baskı), Moskva: Molodaya Gvardiya, 92. 117 İnternet: “Pismo N. K. Reriha k Rabindranatu Tagoru, ot 24.06.1920, London”. Web:
http://rerich9.sitecity.ru/ltext_0204010156.phtml?p_ident=ltext_0204010156.p_2804130014 adresinden 25
Kasım 2016’da alınmıştır.
64
fakat sözlerle ifadesi zordur. Sanatınız kendi özgürlüğün sınırlarını belirliyor, bu yüzden
de sanatınız yücedir. Saygılarımla Rabindranath Tagore.” 118 (“Дорогой друг! Ваши
картины, которые я видел у Вас в мастерской в Лондоне, и репродукции некоторых Ваших картин,
появившиеся в журналах по искусству, глубоко захватили меня. (...) Ваши картины ясны и всё же
невыразимы словами. Ваше искусство ограждает свою независимость, потому что оно великое
искусство. Искренне Ваш Рабиндранат Тагор.”)
Aynı dönemde Doğu kültürü ve felsefesi üzerine araştırmalarını yoğunlaştıran
Nikolay ve Elena Rerih, Londra’da 1875’te Helena Petrovna Blavatskaya (1831-1891)119
tarafından kurulan Teosofi Derneği’nin 120 (“Theosophical Society”) Londra’daki
şubesine katılmışlardı. Helena Petrovna Blavatskaya ve onun başlattığı Teosofi Derneği
adı altında örgütlenen cemiyet, Batılıları Mahayana Budizminin bir takım öğretileriyle
tanıştırdı ve gerek araştırmalarıyla gerekse başka etkinlikleriyle Batı’da Budizm’e ilginin
artmasına ön ayak oldu. 121 Zaten bildiğimiz üzere Elena İvanovna gençliğinden beri
Doğu felsefesine özel ilgi beslemiştir. Felsefenin, ezoterik bilgileri esas alan ve Doğu
geleneklerinden faydalanan bu dalı Rerih ailesinin oldukça ilgisini çekmiştir. Fazlasıyla
bu alanda çalışmaya başlayan E. İ. Rerih, Helena Blavatskaya tarafından yazılan “The
Secret Doctrine”122 adlı kitabın iki cildini Rusça’ya çevirmiş ve bundan yola çıkarak eşi
Nikolay Rerih ile birlikte “Agni-Yoga” (Agni-Yoga) adlı kitabının çalışmalarına
başlamışlardır.
Rerih ailesinin Londra’da yaşaması pek uzun sürmemiş; 1920 senesinde Chicago
Sanat Enstitüsü (Art Institute of Chicago) tarafından davet edilen Nikolay Rerih
Amerika’ya taşınmıştır. Amerika’nın otuz büyük şehrinde Chicago Sanat Enstitüsü’nün
desteğiyle sergiler düzenlemiştir. Başta New York olmak üzere Boston, San Francisco,
118 İnternet: Efanova, G. “Dialog Dvuh Kul’tur”, Jurnal “Novaya Epoha”, Sayı:2(10) 1996. Web:
http://www.newepoch.ru/journals/10-2/culture_dialogue.html adresinden 29 Kasım 2016’da alınmıştır. 119 Helena Petrovna Blavatskaya (1831-1891) - Helena von Hahn diye de bilinir, Ukrayna asıllı Rus Okültist,
felsefeci, yazar ve seyyah, Amerika’daki Teosofi Derneği'nin kurucusu ve Teozofi'nin batıda
yaygınlaşmasını sağlayan kişidir. 120 Teosofi Derneği - 1875 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde H. P.
Blavatskaya, Henry Steel Olcott, William Quan Judge tarafından kurulmuştur. Blavatskaya, “Key to
Theosophy”adlı yazısında derneğin amacını ırk, din veya itikat farkı olmaksızın Dünya dinleri ve bilimlerini,
Aryan ve diğer kutsal metinleri, Doğanın gizemlerini ve insanda potansiyel psişik ve spiritüel güçleri her
bakımdan araştırmak şeklinde ortaya koymuştur. 121 Conze, E. (2005). Kısa Budizm Tarihi. (Çev. Ö. C. Gündören). İstanbul: Yol Yayınları. (Eserin orijinali
1958‘de yayımlandı), 197. 122 “The Secret Doctrine, the Synthesis of Science, Religion and Philosophy”– Helena P. Blavatskaya
tarafından yazılan ve 1888’de iki cilt halinde yayınlanan kitap. Ana amacı doğu bilgeliğini ve modern bilimi
bir araya getirme, aynı anda faydalanmadır.
65
Chicago gibi birçok şehri kapsayan büyük bir turneye katılmıştır. Bu turnede hem daha
önce çizdiği resimler hem de Amerika dönemine ait resimler sergilenmiştir.
Sergilerin yanı sıra Arizona, Massachusetts, Kalifornia eyaletlerine gezi amaçlı
gitmiştir. Bu geziler sırasında “New Mexico” (Novaya Meksika), “Okyanus Sırası”
(Syüita Okeana), “Bilgelik Hayalleri” (Meçtı Mudrosti) adlı resim serilerini hazırlamıştır.
Nikolay Rerih aynı hızla dekor çalışmalarına da devam etmiş ve Chicago Opera’sı
için kostüm ve sahne dekoru hazırlamıştır. Nikolay Rerih tarafından yapılan dekoru ile
sahnelenen “Kar Kızı” (Sneguroçka) ve “Tristan ve İzolde” (Tristan i İzolda) Amerikan
halkının en beğendiği Rus operaları olmuştur. Aynı zamanda Nikolay Konstantinoviç
Chicago Sanat Enstitüsü’nde (Art Institute of Chicago) Rus Sanatı, etik ve estetik eğitim
konularında dersler de vermiştir.123
Nikolay Rerih sanata hizmet adına Kasım 1921’de M. M. Lihtman ve Z. G.
Fosdik ile birlikte The Master Institute of United Arts’ı kurmuşlardır. Ukrayna asıllı
ABD’li piyano ustası M. Lihtman (1885-1948) ve Z. Fosdik (1889-1983) New York’un
sanat camiasında oldukça tanınmış bir çifttir. İkisi de müzik öğretmeni olan Zinaida ve
Mihail, New York’ta bir müzik okulunu işletiyorlardı. İleride Rerih ailesinin en yakın
dostu olacak olan Zinaida, Amerika’daki Rerih kurumlarının da başına geçecektir.
Zinaida Fosdik, Rerih ailesi ile o büyük tanışma anını şu sözlerle ifade edecektir:
“Ve işte kendisi-orta boylu, ışıkla dolu mavi gözleri, görünmez bir iyilik gücüyle
ışıldayan bir akıl, alışılmadık şekilde derin gözleri sanki insanın içindeki ruhunu ve onun
asıl düşüncesini görebilirmiş gibi bakıyor. Yanında ise eşi E. İ. Rerih duruyordu - o, o
kadar güzeldi ki nefesim kesiliyordu.”124
(“И вот он сам - среднего роста, с полными света голубыми глазами, благородной головой,
излучающей какую-то невидимую благожелательную мощь, и с необыкновенно проникновенным
взглядом; казалось, он мог увидеть глубину человеческой души и найти самую ее суть. Рядом
стояла его жена Е.И. Рерих - настолько красивая, что захватывало дух.”)
Birlikte kurdukları The Master Building (Ustanın evi, Üstadın evi olarak
düşünülmüştür) ile Amerika halkını farklı bir sanat anlayışı ile tanıştırmış oldular.
Nikolay Konstantinoviç, bu binayı karma bir proje olarak nitelendirmiştir. Yirmi dokuz
kattan oluşan bu bina hem müze, hem sanatçılar derneği, hem sergi alanı, hem kütüphane,
123 İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih”. Web: http:
//ru.wikipedia.org/wiki/Рерих,_Николай_Константинович adresinden 13 Nisan 2016’da alınmıştır. 124 İnternet: “Biografiya”. Web: http://museum.roerich.com/biog/biog12.html adresinden 21 Eylül 2016’da
alınmıştır.
66
hem okul, hem konser salonları, hem de sanatçılar için otel içerecek şekilde
düşünülmüştür. Önceki projelerde olduğu gibi ortakları Horch ailesi büyük bir heyecanla
bu projeye de atılmış ve hemen hayata geçirmek istemişlerdir.
Art-deko tarzında inşa edilecek olan bu binanın ilk katlarına Rerih Müzesi ve The
Master Institute of United Arts yerleştirilmişti. En üst katlarda ise sanatçılar için otel ve
daireler yer almaktaydı.
Nikolay Konstantinoviç tarafından sunulan bu proje 1923 yılında Genel Kurul
tarafından onaylanmış ve proje müdürü olarak Louis L. Horch seçilmiştir. L. Horch, daha
önceki iş deneyimlerindeki başarılarından dolayı Nikolay Rerih’in her konuda güvenini
kazanmayı başarmıştır. Böylece bu binanın inşası ve yönetimi de Horch ailesine
bırakılmıştır.
The Master Building binası, görkemli bir törenle 1929 yılının Kasım ayında
açılmıştır. İlk katlarında yer alan müze yaklaşık olarak bin resimlik koleksiyondan
oluşmaktaydı. Ayrıca ilerleyen senelerde gerçekleştireceği Asya Seferi sırasında bulunan
ender rastlanan el yazmaları ve gezi günlükleri de Nikolay Rerih tarafından Müze’ye
bağışlanacaktır. Tibet halklarının tarihi ve kültürleri ile ilgili yüzlerce kitap kütüphanenin
raflarında yer almıştır. Toplantı ve söyleşiler için 300 kişilik bir amfi kurulmuştur. Aynı
sene içinde açılan Sanat Enstitüsü de ilk senesinde resim, heykel, mimarlık ve tasarım
sınıfları açmıştır.
Bu binanın açılışı ile Amerika’da Nikolay Rerih’in ünün zirveye ulaşmıştığını
söylebiliriz. N. Rerih’i sadece bir ressam olarak tanıyan Amerikan halkı The Master
Building’in açılışıyla onun farklı yönleri ve başarılarıyla tanışmıştır.
Sanat Enstitüsü ile neredeyse aynı anda Chicago’da “Yanan Kalpler” anlamına
gelen “Cor Ardens” (Pılayuşçie Serdtsa) (1921) Ressamlar Birliği, bir sonraki sene
“Dünya Tacı” anlamına gelen “Corona Mundi” (Venets Mira) (1922) adı altında
Uluslararası Kültür Merkezi kurulmuştur. N. K. Rerih’in Amerika’da açtığı kurumlar
bunlarla sınırlı kalmamış olup, 1923 yılında arkadaşı olan Rus yazar ve gazeteci G.
Grebenşçikov (1884-1964) ile “Alatas” (1924) yayınevini kurmuş, New York’lu iş adamı
Louis L. Horch (1889-1979) ile ise Kasım ayında Rerih Müzesi’ni (Roerich Museum)
açmıştır.
Belirtilmesi gereken nokta şu ki, Nikolay Rerih’in açtığı bu kurumlar Amerika’da
büyük bir sanat faaliyeti başlatmış oldu. Tüm bu kurumlar Amerika’da önemli kültürel
merkezler haline gelmiş ve birçok sanatkarı aynı çatı altında birleştirmiştir.
67
The Master Institute of United Arts’ın amacı tüm Rerih kurumlarında olduğu gibi
kültür ve sanata hizmet olmuştur. Kültür ve sanatın kutsal birlikteliği ışığında tüm
halkları birleştirmek ve barış sağlamaktır.
“Sanat insanlığı birleştirecek. Sanat, birdir ve bölünmezdir. Sanatın birçok dalı
olsa bile, kökü birdir. Sanat gelecekteki sentezin sancağıdır. Sanat, herkes içindir. Herkes
güzelliğin hakikatini hisseder. Herkes için “kutsal kaynağın” kapıları açık olmalıdır.
Sanatın ışığı sayısız kalpleri aşkla aydınlatır. İlk başta, bu duygu bilinçsizce doğar, ama
sonra tüm bilinci temizler. Ve kaç tane genç kalp, hakiki ve güzel olanını arıyorsa verin
onlara sanatı. Sanatı ait olduğu insanlara verin. Sadece müzeler, tiyatrolar, okullar,
kütüphaneler, istasyon ve hastane binaları değil, cezaevleri de dekore edilmeli ve güzel
olmalıdır. İşte o zaman cezaevleri de cezaevi olmaktan çıkar… ”125
("Искусство объединит человечество. Искусство едино и нераздельно. Искусство имеет
много ветвей, но корень един. Искусство есть знамя грядущего синтеза. Искусство - для всех.
Каждый чувствует истину красоты. Для всех должны быть открыты врата "священного источника".
Свет искусства озарит бесчисленные сердца новой любовью. Сперва бессознательно придет это
чувство, но после оно очистит все человеческое сознание. И сколько молодых сердец ищут что-то
истинное и прекрасное. Дайте же им это. Дайте искусство народу, которому оно принадлежит.
Должны быть украшены не только музеи, театры, школы, библиотеки, здания станций и больницы,
но и тюрьмы должны быть прекрасны. Тогда больше не будет тюрем...")
Nikolay Konstantinoviç Petersburg İmparatorluk Sanatı Teşvik Cemiyeti’nin
Okulu’nda gerçekleştirdiği yenilikler, geliştirdiği yöntemler ve kendi hazırladığı ders
programın, bu Enstitü’de de uygulamaya çalışmıştır. Amerika’nın en tanıdık ve yetenekli
hocalarını birlikte çalışmaya ikna etmiştir. Bu isimler arasında; müzik teorisi ve
kompozisyon dersine giren Amerikalı besteci ve sanat eleştirmeni Deems Taylor (1885-
1966), tiyatro sanatı ve dekor derslerine giren Amerika’nın en ünlü sahne, ışık ve dekor
ustalarından Robert Edmond Jones (1887-1954) ve diğer tanınmış hocalar olarak da
Amerikalı realist ressam George Wesley Bellows (1882-1925), mimar ve yazar Claude
Fayette Bragdon (1866-1946), tiyatro tasarımcısı Norman Bel Geddes (1893-1958),
tiyatro ve resim eğitmeni Stark Young (1881-1963) gibi isimler sayılabilir.
Nikolay Konstantinoviç, diğer okulda olduğu gibi bu kurumda da öğrencilerin
sanatın bir dalına odaklanmalarını değil, her alanda kendilerini denemelerinden yana
olmuştur. Bu yüzden Enstitü’de ilk yıldan itibaren farklı müzik aletlerine ilişkin kurslar,
çizim ve resim, tasarım ve illüstrasyon, heykel, mimarlık, bale, drama, gazetecilik ve
125 İnternet: “Master - İnstitut Obyedinennıh İskusstv”. Web: http://www.roerich-
encyclopedia.facets.ru/personal/institut.html adresinden 5 Mayıs 2016’da alınmıştır.
68
yabancı diller dersleri veriliyordu. İlerleyen senelerde verilen ders yelpazesi daha fazla
çeşitlenmiştir.
Fakat tüm başarılarına rağmen 1937 yılında Enstitü kapanma ile yüz yüze
gelmiştir. Amerika’yı saran Büyük Buhran 126 dalgasının etkileri hala bitmemiş ve
neredeyse tüm özel eğitim kurumlarının kapanmasına sebep olmuştur. Zamanında
herkese ücretsiz eğitim vermeye başlayan Enstitü de maalesef çok fazla dayanamamış ve
mali sıkıntılarından dolayı kapanmak zorunda kalmıştır.
İlerleyen yıllarda (1949) Z. Fosdik’in çabaları ile Enstitü Rerih Müzesi
kapsamında faaliyete tekrar başlamıştır. Halen daha New York’ta bulunan Batı
Yakasındaki 107. beş katlı bir binada sergi ile birlikte Rerih’lerin eğitim kurumları da
fiilen çalışmaya devam etmektedir.
Rerih’in Amerika’da hızla yükselen itibarı, dikkatleri kendi üstüne çekmeye
yetmişti. Avrupa’da zaten tanınmış bir hale gelen Nikolay Konstantinoviç’in Amerika’da
da merak konusu olmaya başlaması, birçok kitabının yabancı dillerde yayımlanmasını
sağlamıştır. 1921 yılında Berlin’de “Moriya Çiçekleri” (Tsvetı Morii) adlı şiir kitabı,
1922’de New York’ta “Adamant” (Adamant), 1924’te Paris ve Riga’da “Kutsama Yolu”
(Puti Blagosloveniya) adlı kitapları yayımlanmıştır.
Ayrıca Rerih’in artan şöhreti 1922 ve 1923 yıllında iki adet monografisinin
çıkmasına zemin hazırlamıştır: “The World of Roerich: A Biography” (1922) ve “Rerih”
(1923).
Elena Rerih’in 1924 yılında Paris’te Nikolay Rerih’in katkısıyla yazılan “Agni-
Yoga”nın ilk kitabı “Moriya Bahçesinin Yaprakları” çıkmıştır.
8 Mayıs 1923’te Nikolay Rerih, eşi Elena ve küçük oğlu Svyatoslav Amerika’dan
Paris’e, oradan ise Hindistan’a gitmişlerdir. Rerih orada hayatının en uzun seferi olan
Büyük Asya Seferi’nin hazırlıklarına başlamıştır.
Hindistan’a taşındıktan sonra Nikolay Konstantinoviç, New York Müzesinde
arkeolojik bulgular ve resim kolleksyonları sergilemek üzere üç kez daha Amerika’ya
gitmiştir; 1924 sonbaharında ve 1929 ile 1934 yıllarında.
126 Büyük Buhran – 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı diye de bilinen, merkezi Kuzey Amerika ve Avrupa
ülkeleri diye bilen, fakat tüm dünyaya ekonomik kriz.
69
1.5. Doğu Dönemi
1923 yılının Aralık ayında Rerih ailesi Hindistan’ın Bombay şehrine gelmişlerdir.
Gelir gelmez kültürel ve tarihi yerlere geziler gerçekleştirip, önemli yazar ve sanatçılar
ile tanışma fırsatını bulmuşlardır. Aralık ayının sonunda ise buraya artık tamamen
yerleşmeye karar verdikten sonra Sikkim Eyaleti’nde bulunan Darjeeling köyüne
taşınmışlardır. Oradaki Himalaya Dağları’ndan fazlasıyla etkilenen Nikolay Rerih,
yaşamlarını sürdürmek için ise Talaj Pho Brang adlı malikaneye yerleşmişti.
1.5.1. Büyük Asya Seferi
Daha önce de bahsedildiği üzere 2 Aralık 1923 yılında Nikolay Rerih, ailesiyle
birlikte Paris’ten Hindistan’a gelmiştir. Geldikleri günden itibaren, hayata geçirmekten
hiç vazgeçmediği Asya Seferi’nin rotasını belirlemeye, ekipman ve kadro üzerinde
çalışmaya başlamıştır. Sefere tüm ciddiyetiyle yaklaşan Rerih, her şeyin resmi olarak
gerçekleşmesi için sefer izni almaya çalışmıştır. Tüm hazırlıklar bittiğinde ise Nikolay
Konstantinoviç, küçük oğlu Svyatoslav ile 1924 yılının Eylül ayında Avrupa ve
Amerika’ya gitmiştir. Amerika Sefer’inin planı direkt kabul edilmiş ve Sefer Amerikan
bayrağı altında gerçekleştirilmiştir. 1925 yılının Mayıs ayından başlayan ve üç sene
boyunca süren Büyük Asya Seferi resmi olarak başlamıştır.
Sefere tam kadroyla Rerih ailesi ve Ryabinin, Portnyagin, Kordaşevski gibi ünlü
bilim adamları katılmıştır. Sefer uzun sürdüğünden dolayı katılımcılar sürekli değişmiş,
fakat Seferin başından sonuna kadar değişmeyen üç isim olmuştur: Nikolay Rerih, eşi
Elena ve doğubilimci oğulları Yuriy.127
Büyük Asya Seferi’nin en önemli özelliklerinden biri-sefer güzergahının
tamamen, önceden ayak basılmamış ve daha önce araştırılmamış yerlerden ibaret
olmasıydı. Kaşmir’de başlayan bu sefer Ladak, Çin (Sin’tszyan), Rusya (Moskova),
Sibirya, Altay, Moğolistan ve Tibet’in zorlu yollarından geçmekteydi.
Sefer sırasında arkeolojik kazılar ve etnografik araştırmalar yapılmış. Ender
rastlanan elyazmaları (manuskript) ve tarihi bulgular, haritalarda olmayan onlarca tepe ve
dağ geçitleri kaydedilmiş. Ayrıca dilbilimsel ve tarihsel araştırmalar yürütmüştür, küçük
127 İnternet: “Biografiya”. Web: http://museum.roerich.com/biog/biog12.html adresinden 21 Eylül 2016’da
alınmıştır.
70
halkların folklorüne, yerel gelenek ve göreneklerine ait ender rastlanan bilgiler
toplanmıştır.
Bu sefer sırasında 500’e yakın resim arasından bir kısmı; “Sikkim Yolu”
(Sikkimskiy Put’), “Onun Yurdu” (Ego Strana), “Doğu Üstadları” (Uçitelya Vostoka)
adlı serilerin gözde tablolarını, bir kısmı ise “Himalai” (Gimalai) adlı serinin esasını
oluşturmuştur.
Büyük Asya Seferi sayesinde Nikolay Rerih “Asya’nın Kalbi” (Serdtse Azii)
(1929) ve “Altay-Himalai” (Altay-Gimalai) (1929) adlı kitaplarını okuyucuyla
buluşturmuştur. “Asya’nın Kalbi” adlı kitabında Nikolay Rerih, Sefer hakkında şöyle
yazmıştır: “Sanatsal amaçlar dışında seferimiz ile Orta Asya’daki anıtların durumları
hakkında bilgi edinmeyi, din ve geleneklerin mevcut durumlarını gözlemlemeyi ve büyük
göçün adımlarını belirlemeyi amaçlamıştık. Son görev ise uzun zaman önce merakımı
çekmiştir.”128
(“Кроме художественных задач, в нашей экспедиции мы имели в виду ознакомиться с
положением памятников древности Центральной Азии, наблюдать современное состояние религии,
обычаев и отметить следы великого переселения народов. Эта последняя задача издавна была
близка мне.”)
Özellikle “Asya’nın Kalbi” adlı kitap Doğu Tarihi ve kültürü konusunda yazılan
çok önemli bir çalışmadır. Zira burada bir Doğu-Batı sentezi ve Doğu ile Batı’nın birlikte
var olmaları konusunda fikirlere rastlamaktayız. Yukarıda bahsedildiği gibi Sefer’in
rotası Doğu ve Batı medeniyetlerinin oluşumuna büyük katkı sağlayan Kadim Göç
yerlerinden geçecek şekilde oluşturulmuştur. Bu iki kutup arasındaki iletişim her zaman
barışçıl olmasa da birbirinin kültürünü ister istemez etkilemiştir. “Nikolay
Konstantinoviç’in amacı kadim mabet ve kalıntılardan daha çok, bu iki kültürün birbirini
nasıl etkilediği; kültür, gelenek ve göreneklerinde, ritüellerinde, folklorlarında ne tür
benzerlikler olduğunu araştırmak ve kıyaslamak olmuştu.”129 (“На своем маршруте Рерих
изучал не только следы древних кочевников и памятники материальной культуры; более всего его
интересовала именно преемственность традиций самых разных народов, сходство их преданий,
ритуалов и обычаев.”)
Bu seferin oldukça zor ve çetrefilli bir sefer olduğuna Nikolay Rerih,
günlüklerinde 35 yüksek dağı geçtiklerini ve fazlasıyla zorlandıklarını anlatarak
değinmiştir. Fakat dağ ve doğa aşığı olan Nikolay Konstantinoviç bu zorluklara
128 Rerih, N. (2014). Legendı Azii. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 10. 129 İnternet: Tomşa, E. Yu. (Ağustos, 2009). “Biografiya Nikolaya Konstantinoviça Reriha”. Web:
http://saint-petersburg.ru/m/culture/old/228621/ adresinden 12 Eylül 2016’da alınmıştır.
71
aldırmadan kendi yoluna devam etmiştir. Her zaman edebi eserlerinde bu tür zorlukların
sadece insan dayanıklılığını, maneviyatını ve gücünü arttırdığını dile getiren Rerih:
dağlara olan bu sevdasındandır ki Nikolay Rerih’e Dağların Rakipsiz Ustası
(Neprevzoydyonnıy Master Gor) denilmiştir.130
Nikolay Rerih gerçekleştiği Büyük Asya Seferi sırasında önemli bir noktaya daha
dikkat çekmiştir. Altay’da arkeolojik kazıları gerçekleştirirken aslında bu çevrenin
madenlerce zengin olmasından dolayı sürekli bir çalışmayla daha fazla araştırılması
gerektiğini vurgulamıştır. Altay Dağlarının madenleri zengin maden koleksiyonu
oluşturmak için ideal görüldüğü için endüstriyel amaçlarını güdülemiştir. Bu
düşüncesinden yola çıkarak Amerika’da birlikte işler yürüttüğü L. Horch ile birlikte yeni
özel bir proje geliştirmiştir. Yeni projeleri ise kültürel-endüstriyel merkez “Beluha”
olacaktır. 131 Endüstriyel amaçlar dışında merkeze, çevredeki folklorun, dillerin ve
geleneklerin daha fazla araştırılması için kültürel misyon yüklenmiştir. Zira, Nikolay
Rerih “Beluha”yı Avrasya’nın coğrafi merkezi olmaktan başka, Ortodoksluk, Budizm ve
İslam gibi üç büyük dinin bir araya geldiği yer olarak kabul etmekteydi. 132 Bu tezi
destekleyen birçok tarihçi ve türkologun yanı sıra, özellikle Kazan Üniversitesi’nin
duayen hocalarından N. F. Katanov (1862-1922) da Nikolay Rerih ile aynı fikirde
olmuştur. Katanov’a göre Eski Türk kabilelerinin yaşadığı bu topraklarda, başlangıçtaki
bazı Şamanist gelenekler muhafaza edilerek bu üç din kabul edilmiştir.133 Bu nedenle,
sözü geçen eşsiz topraklar insanoğlunun en büyük üç inanışına şahit olmuş ve burada
yaşayanlar bunları kendi kültürleriyle sentezleyip, harmanlamışlardır. Ancak Nikolay
Konstantinoviç’in büyük misyonlar yüklediği bu proje Rusya hükümeti tarafından gerekli
ilgiyi görmemiştir. Nikolay Rerih Sefer sırasında Moskova’da bulunduğu sırada bu proje
için gereken belge ve izinleri almaya çalışmış; bürokratik nedenlerden dolayı sonunu
getirememiştir.
Büyük Asya Seferi’nin önemli kolu elbette Tibet dağlarından geçmiştir. Çünkü
burası hem seferin temel amacı hem de bitiş noktası olmuştur. Tibet’e Moğolistan’dan
üzerinden geçmeyi planlamıştır. Tibet yolculuğu tam bir sene boyunca sürmüştür. O
dönemde bu Tibet yolculuğu “Batı Budistlerinin Lhasa Misyonu” (Missiya Zapadnıh
130 İnternet: “Skaz o Hudojnike Nikolaye Rerihe”. Web: http://sibro.ru/teacher/books/804/24126 adresinden 1
Kasım 2016’da alınmıştır. 131 Beluha - Rusya’daki Altay bölgesinde bulunan dağdır. 132 İnternet: “Üç dinin bir araya geldiği Altay Cumhuruyeti”. (Kasım, 2013). Web:
https://tr.sputniknews.com/turkish.ruvr.ru/2013_11_17/Uch-dinin-bir-araya-geldigi-Altay-Cumhuruyeti/
adersinden 8 Ocak 2017’de alınmıştır. 133 Katanov, N. F. (2004). Türk Kabileleri Arasında. (Çev. A. Bağcı). Konya: Kömen Yayınları, 53.
72
Buddistov v Lhasu) olarak adlandırılmaktadır. Zira bu sefer, Batı Budistler Birliği’nin
desteği ile yapılmış ve birçok dilbilimcinin (özellikle V. Rosov’un) belirttiği gibi
diplomatik amaçlara da hizmet etmiştir.
1927 yılının sonbaharında İngiliz istihbaratının baskısıyla Rerih’in Sefer grubu
Tibet yönetimi tarafından tutuklanmıştır. Bu tutuklanma sırasında hareket yasağı
getirildiği için sefer katılımcıları Lhasa civarındaki Çantang Dağı’nda mahsur kalmıştır.
Beş ay boyunda yoğun kar fırtınalarıyla mücadele ettikten sonra bile hala Lhasa’ya
giremeyen grup Hindistan’a geri dönmeye karar vermiştir. Asya Seferi resmi olarak
Dardjiling kentinde sona ermiştir. Burada da sefer belgelerinin düzenlenmesi çalışması
yoğun bir şekilde devam etmiştir.
Büyük Asya Seferi sırasında toplanan bilimsel çalışmaların sayısı çok fazla
olduğundan, bu bilgilerin sistematik hale getirilmesi gerektiği düşünülmüştür. Bu
sebepten 12 Temmuz 1928 yılında New York’ta “Himalaya Araştırma Merkezi”ni ve son
yıllarını geçirdiği Hindistan’ın Kulu Vadisi’nde de “Urusvati” adını verdiği Enstitü’yü
açmıştır. Enstitü için Sanskrit dilinde “Sabah Yıldızının Işığı” anlamına gelen Urusvati
ismini seçmiştir. Enstitü’nün misyonunu ise Doğu felsefesinden gelen esintilerle “sürekli
emek, kendini geliştiren insan ve bilinçli bir çevre yaratmak”134 olarak belirlemiştir.
Enstitü’nün müdürlük görevini Nikolay Konstantinoviç’in doğu bilimci olan
büyük oğlu Yuriy üstlenmiştir.
Kurulduğu andan itibaren Enstitü’de yoğun olarak araştırma ve deneyler
yapılmıştır. Onun nezdinde tıp, zooloji, botanik, biyokimya laboratuvarları aktif şekilde
çalışmıştır. Alternatif tıp dalına özel önem verilmiştir. Şifalı bitkiler, doğal ilaçlar
konularında araştırmalar yaparak bir koleksiyon hazırlamışlardır. Tibet ve Çin alternatif
tıp metotlarının öğrenilmesine önem verilmiştir. İlk kez Tibet şifalı bitkiler atlası
yazılmıştır. Dünya’ya yayılan ve çeşitli müze ve üniversitelerde sergilenen birçok botanik
ve zoolojik koleksiyonlar oluşturulmuştur. Tıbbi ve biyolojik alanlarda yapılan çalışmalar
dışında Doğu filolojisi ve dilbilim konusunda da önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
Kadim Doğu halklarına ait el yazmaları ve belgeler Avrupa dillerine çevrilmiş;
unutulmuş ve kullanılmayan lehçelerin araştırılmasına ağırlık verilmiştir.
Akademik kadro kendisinin her eğitim kurumunda olduğu gibi Nikolay Rerih
tarafından özenle seçilmiştir. Rerih, Urusvati’de çalışan yerli hocalara ek olarak Avrupa,
134 İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih”. Web:
http://www.newacropol.ru/alexandria/philosophy/philosofs/rerikh_nk/ adresinden 27 Eylül 2016’da
alınmıştır.
73
Rusya ve Amerika’dan davet edilen hocalarla muhteşem bir kadro oluşturmuştur. Gelen
araştırmacı hocalar ile birlikte botanik ve zoolojik koleksiyonlar oluşturulmuştur.
Enstitü kanalıyla birçok Avrupa, Amerika ve Asya eğitim kurumu ile sürekli
irtibat halinde çalışmışlardır. Hindistan’da topladığı muazzam bilimsel koleksiyonların
yanı sıra dilbilimsel çalışmalarını da büyük zevkle paylaşan Nikolay Rerih’in bilime
kazandırdığı eserler ve Rerih ailesinin eşi bulunmaz koleksiyonları Michigan Devlet
Üniversitesi Kütüphanesi, New York Botanik Bahçesi, Pencap Üniversitesi, Paris Doğa
Tarihi Müzesi, Harvard Üniversitesi, SSCB Bilimler Akademisine ait olan Botanik
Bahçesinde de sergilenmektedir.
Ünlü Rus bilim adamı ve genetikçi N. İ. Vavilov (1887-1943) Enstitü ile sürekli
iletişim halinde olmuş ve Urusvati ile birlikte birçok önemli çalışmalara imza atmıştır.
Nikolay Rerih, Vavilov’a nadir bulunan bitki fidelerini göndermiş, bu bitkiler de onun
kişisel botanik koleksiyonunu zenginleştirmiştir. N. İ. Vavilov’un bulduğu ve onun adını
taşıyan 21 bitkiden bazılarının Nikolay Rerih tarafından gönderilmiş olabileceği tahmin
edilmektedir.
Vavilov’un yanı sıra Alman fizikçi Albert Einstein (1879-1955), Fransız fizikçi
Louis-Victor Pierre Raymond de Broglie (1892-1987), Amerikalı deneysel fizikçi Robert
Andrews Millikan (1868-1953), İsveçli jeopolitikçi ve coğrafyacı Sven Anders Hedin
(1865-1952) gibi bilim adamlarının da Enstitü ile karşılıklı işbirliği içinde çalıştıkları
kayıtlara geçmiştir.
1931 yılından itibaren Enstitü’nün bilimsel çalışmalarını içeren dergi çıkmaya
başlamıştır. Yayımlanan makaleler Amerika, Rusya ve Avrupa’da büyük ilgi toplamış ve
yerel dergilerde de yayımlanmıştır.
1929-1933 yıllar arasında patlak veren küresel ekonomik kriz, Enstitü’nün işlerini
oldukça zorlaştırmış ve bu kurum da kapanmak zorunda kalmıştır. Fakat Rerih ve ailesi,
hayatlarının sonuna kadar kendilerince araştırmalar yapıp Enstitü’nün faaliyetlerini
sürdürmeye çalışmışlardır.
1.5.2. Mançurya Seferi
Nikolay Rerih, birçok aydın gibi o dönemde büyük ilgi toplayan Panmongolizm135
düşüncesine katılmıştır. Zaten Asya gezi ve seferlerinin neredeyse tamamen bu
135 Panmongolizm - ünlü Rus düşünürü, yazar ve edebiyat eleştirmeni Vladimir Solovyev (1853-1900)
tarafından adlandırılan, ve Moğol halkları birleştirmeye amaçlayan bir akım.
74
düşünceden kaynaklandığını belirtmemiz gerekir. Nikolay Konstantinoviç, hayatı
boyunca hep Rusya’daki Asya ve Doğu etkisini ortaya çıkartmaya çalışmıştır. Bu
düşünceye hizmetle Nikolay Rerih, Mançurya Seferi (1934-1935) olarak adlandırdığı
ikinci ve son büyük seferinin hazırlıklarına başlamıştır. Amacı bu düşünceyi
destekleyecek bilgiler ve kalıntılar bulmaktır.
Nikolay Rerih seferin gerçekleşmesinde devlet desteğine ihtiyaç duyduğu için
Amerika’nın Tarım Bakanı Henry Agard Wallace (1888-1965) ile iletişime geçmiştir.
Bakan, seferin planını ve maliyetini onaylamış olup, sefer sırasında verimli toprakların
kuraklığını önleyebilen bitkilerin de araştırılmasını istemiştir. Rerih bu isteği görev
addedip asıl amacından da vazgeçmeden teklifi kabul etmiştir.
Mançurya Seferi, 28 Nisan 1934 yılında Amerika’nın Seattle kentinde resmi
olarak başlamış sayılmaktadır. Seattle’den çıkan sefer grubu Japonya’nın Yokohama
kentine geldikten sonra Nikolay Rerih ve büyük oğlu Yuriy ile bir araya gelmiştir.
Mançurya bölgesinin o dönem Japonya’nın işgali altında olması dolayısıyla sefer ekibi
Japonya’dan yola çıkılmasının daha doğru olduğunu düşünmüştür. Yokohama’dan sonra
seferin ikinci durağı olan Kyoto kentine yol alınmıştır. Japonya’da yetkililer, Rerih ve
grubunu üst düzeyde ağırlamış ve onlara sefer sırasında kendilerinden gerekli desteği
görebileceklerini belirtmişlerdir. Nikolay Rerih burada çeşitli kültürel faaliyetlere
katılmış olup, sergi izni dahi almıştır. Sergi 1935 yılında Kyoto şehrinde düzenlenmiş ve
Japon halkı tarafından büyük beğeni toplamıştır. Aynı sene içerisinde Japonya’da Rus
asıllı edebiyatçı ve yazar G. İ. Çertkov (1893-1983) yönetimi altında Rerih Paktı ve
“Barış Bayrağı Komitesi” de kurulmuştur.
30 Mayıs 1934 yılında Nikolay Rerih ve grubu Çin Halk Cumhuriyeti’nin Harbin
kentine varmıştır. Harbin kentinde sefer grubu bitki araştırmalarına başlamıştır; Nikolay
Rerih ise daha çok tarihi ve kültürel araştırmalara yoğunlaşmıştır. Tarihi belgeleri,
elyazmalarını ve özellikle de sözlü edebi kültürün ürünü olan maniler, masallar, deyişler
ve efsaneleri özenle toplamaya başlamıştır. Bu konuda oğlu Yuriy ile birlikte inanılmaz
bilgiler toplamışlardı. Doğu dillerinde uzmanlaşan ve neredeyse otuz Doğu halk
lehçesine hakim olan Yuriy, tercüman yardımı almadan yerli halklarla doğrudan konuşma
fırsatı bulmuştur. Sefer sırasında toplanan bilgilerin önemi tam bu noktada ortaya
çıkmaktadır. Zira, biliyoruz ki o dönemlerde, hele de bir ülkenin himayesi altında
gerçekleşen seferler veya gezilerde tercümanlar genelde o ülkenin yararına çalışıp,
çevirilerini o ülkenin getirdiği sınırlamalarla sunuyordu. Yani, bir nevi sansür
uygulanıyordu denilebilir. Bu yüzden bu seferde Nikolay ve Yuriy’in bu tür
75
“çevirmenlerden” destek almadıklarını, toplanan bilgilerin mühim ve gerçeği yansıtan
bilgiler olduğunu düşünebiliriz.
Harbin kentinde Nikolay Rerih yoğun bir şekilde toplumsal faaliyetlerde de
bulunmuştu. Müzelerde ve sanat derneklerinde açtığı resim sergileri, sanat ve bilim
topluluklarında gerçekleştirdiği konferanslar bunun en iyi örneğidir. Harbin kentinde o
zamanlar 100-200 bin civarı Rus göçmenin olması da Nikolay Rerih’e olan ilginin
artmasına sebep olmuştur. Böylece Nikolay Rerih Rus göçmenlerinin buluştuğu
toplantıların saygıdeğer misafiri olup, orada tarih, kültür, sanat gibi konularda
konuşmalar yapmıştır. Oradaki göçmen profili genellikle Rus Devrimi’ni (1917) kabul
etmeyen din adamları, memurlar, ve entelektüel çevrelerden oluşmaktaydı. Nikolay
Rerih’in Rus göçmenlerle çok fazla buluşması ve toplantılar düzenlemesi, yeni kültürel
birlik ve dernekler oluşturması, hem Rus hem de Çin’li yetkilileri şüphelendirmeye
başlamıştı. Rerih ailesinin peşine takılan ajanlar, dinlenen konuşmalar sonucunda Çin
yetkilileri Rerih ailesini mercek altına almışlardı. Sonrasında yapılan istihbarat
araştırmaları Mançurya Seferi’nin zorunlu olarak durdurulmasına kadar varmıştır. Henry
Wallace da bu spekülasyonlardan sonra oy sayısında düşüş yaşamamak adına mali
desteğini çekmiş ve Rerih ailesiyle tamamen iletişimi kesmiştir. L. Horch da Rerih’in
Amerika’da gün geçtikçe kötüye giden itibarından haberdar olmuş ve bu durumdan
istifade The Master Building’teki o meşhur operasyonu gerçekleştirmeye koyulmuştur.
Bu dönem büyük borçlara yol açan mali sıkıntılar Horch’u ahlak sınırlarını zorlayan bir
takım işlere bulaştırmıştır. Belediyedeki birçok tanıdığı vasıtasıyla binanın yönetimini
tamamen ele geçirmeyi başarmıştır. Nikolay Rerih bu olayları Mançurya Seferi’ndeyken
öğrenmiş ve yakın çevresine yapabilecek bir şey olmadığını ifade etmiştir. Sonrasında ise
büyük tartışmalar, hacizler ve skandal davalar sonucunda 1938 yılında The Master
Building’teki Rerih Müzesi ve Enstitü kapatılmış, bina da tamamen otel olarak
kullanılmaya başlanmıştır. Rerih Müzesi’ne ait devasa resim koleksiyonu ise Horch
tarafından gizlice müzeden çıkarılmış ve açık arttırma usulü ile satılmıştır. Yıllar sonra
Rerih ailesinin yakın dostları yeni bir müze kurup kendi imkanlarıyla kaybolan resimleri,
geri almaya çalışsalar da tamamını yerine koyamamışlardır.
Horch’un mahkemede kazandığı haciz davası ve ödenmemiş vergilerle ilgili
davalardan sonra, yalanlar, iftiralar ve sahte belgelerle Rerih’in Amerika’daki ünü iyice
zedelenmiştir. Fakat belirtildiği gibi Nikolay Rerih, tam bu olaylar sırasında ailesiyle
birlikte seferde olduğundan hiçbir mahkemeye katılmamış, olayları uzaktan takip
etmiştir. Z. Fosdik ve eşi özellikle bu zor zamanlarda Rerih ailesini olup bitenlerden
76
haberdar etmişlerdir. Tüm bu olaylar Amerika hükümetinin sınırlarını Nikolay Rerih’e
tamamen kapatması ile sonuçlanmış ve Nikolay Konstantinoviç hayatının sonuna kadar
Amerika’ya bir daha gitmemiştir.
Bu dedikodu ve skandallar, Amerika’da kurduğu neredeyse tüm Rerih
kurumlarının sonunu getirmiştir. Söz edilen olumsuzluklardan dolayı sefer, planlanandan
çok daha önce 21 Eylül 1935 senesinde sona ermiştir.
Bütün olumsuzluklara rağmen Rerih ailesi birçok önemli çalışma yürütmüştür.
Seferin en önemli kısmı, İç Moğolistan olarak adlandırılan ve şu an Çin’in Kuzey ve
Kuzey-Doğu sınırları içerisinde yer alan Mançurya bölgesinden geçmiş olmasıdır. Büyük
Asya (1925-1928) Seferi’nde de bahsedildiği gibi, Nikolay Rerih bu yerleri insanlığın
kökeni olarak görmekte ve tüm dünya halklarının bu bölgeden diğer bölgelere yayıldığını
düşünmektedir. Bu yüzden Nikolay Rerih çalışmalarında Orta Asya’yı “insanlığın beşiği”
(Kolıbel’ Çeloveçestva) olarak adlandırmaktadır. Buranın dünyadaki ilk yerleşim
yerlerinden olduğunu ve şu anda var olan tüm halkların aynı geçmişe ve aynı akrabalık
bağlarına sahip olduğunu düşünmektedir. Bu düşünceyi Lev Gumilev’un “Son ve tekrar
başlangıç” (Konets i Vnov’ Naçalo) adlı eserinde de görebilmekteyiz. Kuzey İran,
Hindistan ve Çin’in en eski kültürlere sahip olduğunu vurgulayan Gumilev, bu kültürlerin
tüm dünyaya büyük etkilerde bulunduğunu söylemektedir.136 Ayrıca, Nikolay Rerih’e
göre günümüzde düşünüldüğü gibi kökenler, bir Moğol ile bir Avrupalıyı ayıran değil;
tam tersine onları birleştiren tek şeydir. Bu topraklardan göç başladıktan sonra bu halklar
gittikleri yerin iklimine, doğasına, tarımına uyum sağlayacak şekilde yaşamlarını
sürdürmüş ve ona göre hayatlarını düzene sokmuşlardı. İşte bu düzen asırlarca bu
halkların gelenek ve göreneğini, folklorunu, kültür ve ahlak anlayışını etkilemiş ve
değiştirmiştir. Dünyadaki halkları ayıran en önemli şeydir bu. Nikolay Rerih’in bu
konuda öne sürdüğü en önemli tez, dünyadaki tüm kötülüklerinin işte bu bağların
unutulmasından kaynaklandığını düşünmesidir. Bu bağlar unutularak insanlar kardeş
olduklarını hatırlamaz olduklarında birbirlerini rakip, sonra da düşman olarak
bellemişlerdir. Bunun sonucunda da anlaşmazlıklar, katliamlar ve savaşlar ortaya
çıkmaktadır. İşte bu yüzden Nikolay Rerih hayatını hep insanlığın o ilksel kökenini
araştırmaya adamıştı. Çünkü o ilksel köken bulunduğunda ve insanlara ispatlandığında,
akrabalık bağları dışında çok önemli bir şey daha insanoğluna kazandırılmış olacaktır;
ortak bir kültür. Bu “kültür”den kasıt ortak bir yaşam, yani ortak bir geçmiş, ortak
136 Gumilev, L. (2012). Konets i Vnov’ Naçalo. (Birinci Baskı). Moskva: İzdatel’stvo AYRİS-Press, 168.
77
şimdiki zaman ve ortak gelecek zamandı. Bunu Barış Bayrağı’ndaki gibi zamanın üç
halini içine alan bir sonsuzluk çemberi gibi düşünebiliriz. Zaten ortak olan
geçmişimizden yola çıkarak, şimdiki zamanı ve geleceği değiştirebilir ve ebedi ferahlığa
ulaşabiliriz. İşte Nikolay Rerih, seferini bu düşünceler ışığında gerçekleştirmiştir.
Nikolay Rerih’in Sefer sırasındaki faaliyet ve çalışmalarını üç grupta
inceleyebiliriz. İlki toplumsal faaliyetler alanındadır. Toplumsal alanda yeni kurum ve
cemiyetler açılmıştır. Burada önemli rolü “Uzakdoğu Bölgesi Rerih Paktı ve Barış
Bayrağı Komitesi” (Dal’nevostoçnıy Komitet Pakta Reriha i Znameni Mira)
üstlenmektedir. Bu Komitenin amacı projeyi tanıtmak olup, kapsama bölgesi de hem
büyüklük hem de stratejik yerleşimi açısından çok önemlidir.
İkincisi, sanatsal çalışmalardır. Sefer sırasında Doğu’nun hem mistik hem de
büyüleyici atmosferini yansıtan onlarca tablo ve onlarca resim taslağı hayat bulmuştur.
Ayrıca Harbin kentinde resim sergisi düzenleme fırsatını yakalamıştır.
Üçüncü ve sonuncu olanı ise bilimsel çalışmalardır. Bu topraklarda Nikolay
Rerih’in “Günlük Sayfaları” için tam 222 felsefi ve bilimsel nitelikte denemesi hayat
bulmuştur. Burada aynı zamanda arkeolojik kazıların yanı sıra folklor ve dilbilim
araştırmalarını da yürütmüştür. Rerih, Amerikan Hükümeti tarafından verilen görevi de
başarıyla yerine getirmiştir. Ayrıca sefer sonrasında Henry Agard Wallace’a 300 adet
kuraklığa uygun bitkiyi içeren tam 2000 kutu tohum yollanmıştır. Bu seferin sonuçlarını
sefere katılan Çin asıllı Amerikalı botanist Y. L. Keng (1898-1975) 1938 yılında
Washington Bilim Akademisi’nin çıkardığı dergide137 paylaşmıştır. Bu makale sayesinde
sefer sırasında bulunan ve daha önce kayıtlara geçmemiş beş adet yeni bitki de kayıtlara
geçmiş olup, bu bitkilerin biri138 Nikolay Rerih adını taşımaktadır.
1.5.3. Son Yılları
Yaşanan üzücü ve yıpratıcı süreçten dolayı Nikolay Rerih, 1935 yılı sonundan
itibaren dış dünyadan neredeyse izole olarak yaşamaya başlamıştır. Yurtdışındaki
dedikodu ve davalar Nikolay Konstantinoviç’in hareketlerini büyük ölçüde kısıtlamış ve
sınırlandırmıştır.
137 Keng, Y.L. (1938). “New Grasses from Peiling Miao, Suiyuan Province, China”. Journal of the
Washington
Academy of Sciences. Sayı: 28 (7). July 15, 1938, 298—308. 138 Stipa roerichii
78
N. K. Rerih bu yıllarda hayatının en sakin ve huzurlu dönemini geçirmiştir. Artık
sadece kendisi, ailesi, sanatı ve Himalaya Dağları vardır. Kulu Vadisi’ndeki evleri
misafirlerinden hiç boş kalmazdı. Kiremit kaplı çatıları, ferah misafir odaları ve
gıcırdayan ağaçtan zeminler artık efsane haline gelmiştir.139
Rerih ailesi Hindistan’da çok seviliyordu. O kadar ki Nikolay Rerih’e orada ismi
ile hitap edilmiyor ve Rerih “Guru, Usta” olarak adlandırılıyordu.
Nikolay Rerih’in Hindistan’da büyük ilgi gördüğü bu dönemde (1932 ve 1944
yılları arasında), ülkenin çeşitli kentlerinde on sekize yakın büyük sergi düzenlenmiştir.
Amerika ve Rusya ile ilişkileri iyice bozulan Nikolay Rerih bu yıllarda Baltık
ülkelerine, özellikle de Letonya’ya yönelmiştir. Yoğun mektuplaşmalar sonucunda 1936
yılında Nikolay Rerih’in iki önemli kitabı “Geleceğe Açılan Kapı” (Vrata v Buduşee) ve
“Yıkılmaz” (Neruşimoe), üç sene sonra ise Nikolay Rerih’in büyük monografisi
yayımlanmıştır. 1937 yılında Letonya’nın Riga kentinde Rerih Müzesi resmi olarak
açılmıştır.
Nikolay Rerih’in vatanına geri dönme düşüncesinden de bahsetmek
gerekmektedir. 1936 yılından itibaren Nikolay Rerih, Rusya’ya dönmek için yoğun çaba
göstermiştir. Fakat onun doğrudan gönderdiği mektuplara cevap gelmemiş, bu yüzden
tüm tanıdıklarına kendisine destek olmaları için mektup ve haber yollamıştır. Bu
dönemde ona en çok yardım eden iki isim: Z. Fosdik ve G. Şklyaver olmuştur. G.
Şklyaver SSCB yönetimi ile iletişime geçtiğinde Rerih için bir umut belirmiş ancak kısa
süre sonra yeniden umutsuz duruma geri dönülmüştür.
Sovyet diplomat M. M. Litvinov (1876-1951) da Rerih ailesi için Josef Stalin’e
(1879-1953) güvence vererek Nikolay Rerih’in dönmesi için onun mektuplarını
sunmuştur. Fakat Stalin’in cevabı sert ve net olmuştur: “Cevap vermeyin” 140 (“Ne
otveçat’!”).
Son mektup 1947 yılında ölmeden birkaç hafta önce gönderilmiştir, fakat Nikolay
Konstantinoviç cevabını alamadan vefat etmiştir. Sonrasında Rus hükümetinin, bu
mektubuna da ret cevabı verildiği ortaya çıkmıştır.
Ülkesine geri dönmek için çaba harcayan Nikolay Rerih, İkinci Dünya Savaşı
yıllarında da ülkesinden yardımını esirgememiş ve geri dönmek için her yolu denemeye
devam etmiştir. Savaş yıllarında Rusya ordusuna yardım amacıyla ressam oğlu
139 İnternet: Sklyarenko, V. M. “Rerih”. Web: www.roerich.ru. Adresinden 12 Ocak 2017’de tarihinde
alınmıştır. 140 Revyakin, D.Yu. (2010). Gibnuşçee naslediye: Moskvskaya Kvartira Yu. N. Reriha. Moskva:
Mejdunarodnıy Tsentr, 13.
79
Svyatoslav ile birlikte sergiler hazırlamış ve o sergilerden kazandıkları paraları Kızıl Haç
ve Kızıl Ordu’ya yollamıştır.141 Uluslararası dergilere Rusya destekli yazı ve makaleler
göndermiş ve radyolarda bu yönde konuşmalar yapmıştır.
“Vatan Savunması
Büyük Anavatan, senin tüm manevi hazinelerini, tüm tarifsiz güzelliklerini, tüm
sonsuzluğunu her yerde ve bütün zirvelerde savunacağız. “Vatanı düşünmekten vazgeç”
diyebilecek kadar zalim bir kalp yoktur.”
(“Оборона Родины
Великая Родина, все духовные сокровища твои, все неизречённые красоты твои, всю твою
неисчерпаемость во всех просторах и вершинах мы будем оборонять. Не найдётся такое жестокое
сердце, чтобы сказать: не мысли о Родине!”)
Bu yıllardaki eserlerinde özellikle vatan konusunun daha fazla öne çıktığını
görmekteyiz. Bu tema, Rerih’in hem tablolarında hem de yazılarında görülebilmektedir.
Makale ve mektuplarında özellikle, insanlara birlik ve anlaşma çağrısında
bulunmuştur. 142 Tüm savaşların çözümünün aslında insanların kendi içinde, kendi
ruhlarının gücünde, kendi kültüründe saklı olduğunu savunmuştur. Bu çözüme ise sadece
iyi kalplilik, merhamet, bilgelik ve güzellik kavramlarına bağlılıkla ulaşılabilecektir.
Bunlar, Nikolay Rerih’in yaşam kurallarını oluşturmaktadır.
Gelecek nesillere yazdığı vasiyette vatan sevgisini şu şekilde ifade etmiştir:
“Vatanınızı sevin. Rus insanlarını sevin. Bizim engin vatan topraklarımızdaki
bütün halkları sevin. Bu sevgi size bütün insanlığı sevmeye öğretsin. (...) Tüm gücünüzle
vatanınızı sevin, o da sizi sevecektir. Biz Vatan sevgisiyle zenginiz. Yolu açın! Bir inşaatçı
geliyor! Rus halkı geliyor!”143
(“Любите Родину. Любите народ русский. Любите все народы на всех необъятностях нашей
Родины. Пусть эта любовь научит полюбить и всё человечество. (…) Полюбите Родину всеми
силами — и она вас возлюбит. Мы любовью Родины богаты. Шире дорогу! Идёт строитель! Идёт
народ русский!”)
Nikolay Rerih’in vatanseverliği ile ilgili vurgulanması gereken çok önemli bir
nokta da uluslararası ün ve saygının Nikolay Rerih’in gözünü hiçbir zaman kör etmemiş
olmasıdır. Zamanında Amerika ve birçok Avrupa ülkesi Rerih ailesini vatandaşlığa kabul
edebileceğini belirtmiş, fakat Rerih hiçbir zaman bu teklifleri kabul etmemiştir. Nikolay
Rerih, hayatı boyunca tek bir vatandaşlık ve tek bir pasaportun sahibi olmuştur; Rus
141 Şapoşnikova, L. (2006). Muzey İmeni N. K. Reriha: Putevoditel’. (Birinci Baskı). Moskva:
Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov, 364. 142 İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih”. MOO Ukrainskogo Rerihovskogo Obşçestva. Web:
http://www.roerich-urs.com/rus/nkr/biograph.html adresinden 14 Ekim 2016’da alınmıştır. 143 Rerih, N., (1978). A.g.e., 208.
80
vatandaşlığı ve Rus pasaportu. Buna rağmen yurtdışında ona ve ailesine gösterilen
hürmeti kendi ülkesinden görememiştir. Bu konudaki üzüntüsünü ise hiçbir zaman dışa
vurmamış ve isyankar tavır sergilememiştir. Nikolay Konstantinoviç, son yıllarını
ülkesine dönme izni alamadığı için Hindistan’da geçirmiştir.
Rerih, son yıllarında “Himalaya” serisi için resimler hazırlamaya ve günlük
yazıları yazmaya devam etmiştir. Nikolay Konstantinoviç yaşamının bu kısmını
belirtildiği üzere sadece kendine, ailesine ve sanatına ayırmıştır. Amerika’daki dava ve
skandallardan sonra yeni bir kurum ya da okul açmak istememiştir. İnsanların kendisine
yönelik olumsuz tutumları ve spekülasyonları onu fazlasıyla yormuştur. Son yıllarında
Kulu Vadisi’nde sakin ve huzurlu bir hayat sürmek istemiş ve öyle de olmuştur.
Yukarıda da belirtildiği üzere İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle birlikte Nikolay
Rerih tekrar Rusya’ya vize başvurusunda bulunmuş, fakat bu defa ret cevabını
öğrenemeden 13 Aralık 1947 senesinde vefat etmiştir. Nikolay Rerih’in eşi Elena da
hayatı boyunca bir daha Rusya’ya gidememiştir. Yıllar sonra sadece küçük oğulları
Svyatoslav, Rusya’ya (SSCB) giriş izni alabilmiştir.
Nikolay Rerih’in bedeni vasiyetine göre Kulu Vadisi’nde yakılmış ve yakılan
ateşin yerine küçük bir taş konulmuştur. Taşın üzerinde şu sözler yer almaktadır:
“Hindistan’nın ulu dostu Maharisha Nikolay Rerih’in bedeni tam bu yerde 15
Aralık 1947 (30 Maghar 2004 Vikram asırı yılı) yılında yakılmıştır. OM RAM (Barış
onunla olsun).” 144 (“Тело Махариши Николая Рериха, великого друга Индии, было предано
сожжению на сём месте 30 магхар 2004 года Викрам эры, отвечающего 15 декабря 1947 года. ОМ
РАМ (Да будет мир).”)
144 İnternet: Sklyarenko, V.M. “Rerih”. Web: www.roerich.ru. Adresinden 12 Ocak 2017 tarihinde alınmıştır.
81
İKİNCİ BÖLÜM
N. K. RERİH’İN ESERLERİ VE TEMEL DÜŞÜNCELERİ
2.1. Farklı Yönleri ile Nikolay Konstantinoviç Rerih
Bu altbaşlık altında Nikolay Rerih’in faaliyet gösterdiği ve başarısını tüm
dünyaya kanıtlamış olduğu başlıca alanlar incelenecektir. Daha önce de bahsedildiği
üzere Nikolay Konstantinoviç çok yönlü bir insandı ve günümüzde dahi sadece birkaç
tablosu ile anılması üzücü bir durumdur. Evet, Nikolay Rerih çok değerli bir ressamdır,
dünyanın dört yanına dağılmış binlerce resim mirası vardır. Ve resim konusunda en
büyük iddiası ve farklılığı, manzara resimlerine kendine has dini ve felsefi öğeleri
taşımasıdır. Bu temalar özellikle Doğu seferlerinden sonra daha fazla karşımıza
çıkmaktadır. Ressam kimliğinin yanı sıra, Nikolay Rerih birçok profesyonel yazar ile
eşdeğer bir edebi birikime de sahiptir. Bu konuda otobiyografik, felsefi ve sosyal
sorunları ele alan yüzlerce makale ve konferans metnini, iki adet şiir kitabını, iki adet
sefer günlüğünü, onlarca felsefi masalı, eşi Elena Rerih ile birlikte yaptığı teozofik ve
dini çevirileri ile yazdığı “Agni-Yoga“ kitaplarını örnek verebiliriz. Ayrıca Nikolay Rerih
Paris’teki “Rus Mevsimleri” turnesi kapsamında oyun yazarlığı ve sahne dekoratörlüğü
yetenekleriyle de karşımıza çıkmıştır. İmparatorluk Sanatı Teşvik Cemiyeti’nin okulunda
olduğu gibi, daha sonra Amerika ve Hindistan’da açtığı tüm eğitim kurumlarında sadece
bir yönetici ve okul müdürü olarak değil, çok başarılı bir eğitmen olarak da kendinden
söz ettirmişti. Geliştirdiği yenilikçi eğitim metodları ve ders programları dikkate değer
unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Antika, bilim ve sanat koleksiyonculuğu ile
uğraşan Nikolay Rerih’in koleksiyonları dünyanın birçok ülkesinde sergilenmiştir.
Arkeolojik kazıları ve raporlarından da bahsedilecek olursa Nikolay Konstantinoviç’in
farklı kazı alanları ve Sefer güzergahları çoğu arkeoloğa taş çıkartacak niteliktedir. Hatta
en değerli çalışmaları olan dünya mirasını koruma adına gösterdiği çabalar, geleceğimizi
olumlu yönde şekillendiren yapı taşlarıdır. Nikolay Rerih’in Rerih Paktı bu alanda
hazırlanan ilk antlaşma olup, yıllar sonra UNESCO’nun Lahey Sözleşmesi’nin de
esaslarını oluşturduğu kanaatine varmaktayız. Özetlemek gerekirse, Nikolay
Konstantinoviç Rerih on parmağında on marifet olan insanlardan biriydi, onun çok
yönlülüğü ve onlarca alandaki başarısını anlatmaya satırlar yetmez. Çalışmamızda
Nikolay Rerih’in seçilme amacı da ya sadece birkaç tablosuyla tanınan ya da hiç
82
tanınmayan böylesi önemli bir insanın tanıtımına katkı sağlamaktır. Çalışmada başarılı
olduğu ve yetenekleriyle adından söz edilen alanların hepsinden bahsedilmese de, başlıca
faaliyet gösterdiği alanlar, onu bu alanlara yönlendiren kişiler ile birlikte incelenecektir.
Bu bölümde Nikolay Konstantinoviç Rerih’in arkeolog, eğitimci, tarihçi, ressam, yazar
ve felsefeci kimlikleri tüm yönleriyle açıklanmaya çalışılacaktır.
2.1.1. N. K. Rerih - Arkeolog
“Çocukluk Çağı” bölümünde de bahsedildiği üzere Nikolay Konstantinoç Rerih’i
arkeolojiye heveslendiren, ilk kazı deneyimini de birlikte gerçekleştirdiği Lev İvanovski
olmuştur. Onların tanışma hikayesi ve birlikte yürüttükleri çalışmalar konusunda bilgi
vermek Nikolay Rerih’in arkeoloji alanındaki başarısını daha açıklayıcı hale getirecektir.
Lev Konstantinoviç İvanovski (1845—1892) - ünlü Rus arkeolog ve hekim. Lev
İvanovski, Konstantin Rerih’in çok yakın dostu olup hem Petersburg’taki evlerine hem de
yaz aylarını geçirdiği İzvara malikanesine sık sık misafir olurdu. Çocuk yaşından itibaren
Nikolay Rerih’in, babasının ve onun ünlü misafirlerinin sohbetlerini kaçırmamaya
çalıştığını ilk bölümde belirtmiştik. Bu sohbetlerin birinde küçük Nikolay, Lev
İvanovski’e tarihe, kahramanlık masallarına ve efsanelere olan ilgisini belirtti. Bu
sıralarda İzvara’ya arkeolojik kazılar gerçekleştirme amacıyla gelen Lev Konstantinoviç
dokuz yaşındaki Nikolay’ın tarihe olan aşırı ilgisinden dolayı onu kazılara götürmeye
başlamıştı. İzvara’nın çevresinde bulunan X.-XIV. asırlara ait höyükler küçük Nikolay’ın
ilgisinin artmasını sağlamıştır. Böylece Nikolay Konstantinoviç Rerih’in 1883 yılında,
dokuz yaşındayken arkeolojiye olan ilgisi tamamen belirginleşmiş ve hayatı boyunca
sürmüştür. 1892 yılına kadar kendi çabalarıyla kazılar gerçekleştiren Nikolay Rerih, Lev
Konstantinoviç İvanovski’in desteğiyle Rus Arkeolojik Topluluğu’na katılarak kazılarını
daha profesyonel hale getirmiş ve Topluluğun desteği ile 1897 yılında meşhur İzvara
höyüğünü açığa çıkartmıştır.
Lev İvanovski’in, Nikolay Rerih’in hayatında önemli bir role sahip olması
yalnızca küçük Nikolay’ı arkeolojik kazılara katılmaya alıştırmasına bağlanamaz.
Nikolay Rerih’in yazı alışkanlığı kazı raporları tutmasıyla başlayacak ve ileride tarihi
değer taşıyan yüzlerce rapor, onlarca tarih ve arkeolojik konuyu ele alan makale,
arkeolog ve tarihçiler için önemli bir değer olan “Altay-Himalai” (1929) ve “Asya’nın
Kalbi” (1929) adlı iki kitabı arkeoloji sayesinde Nikolay Rerih mirasına eklenecektir.
Nikolay Rerih’in önemli bir yönü de, arkeolojik kazılar sırasında arkeolojik buluntu ve
83
kazı raporları tutmanın yanı sıra yerel halkların folklörünü, gelenek ve göreneklerini,
batıl inançlarını, yerel kıyafet ve günlük kullanım eşyalarına kadar araştırmaya gayret
etmesidir. Yaptığı her arkeolojik kazıda, hatta ilerleyen yıllarda çıkacak olan seferlerinde
bile Doğu, özellikle de Asya topraklarının kültürel ve manevi değerlerini, yaşantılarını,
bilgeliğini, sözel mirasını yoğun araştırmalar sonucunda eserlerinde paylaşacaktır. Lev
İvanovski tarafından kazı deneyimi kazanan Nikolay Rerih’in en önemli eseri – Rerih
Paktı da bu sayede hayat bulacaktır. Bu Pakt sayesinde hatırlarsak yüzlerce kültürel miras
abidesi koruma altına alınacaktır ve pakt UNESCO’nun kısaca Lahey Sözleşmesi olarak
bilinen ve 14 Mayıs 1954 tarihinde imzalanan “Silahlı Çatışma Durumunda Kültürel
Mirasın Korunması Sözleşmesi”nin esasını oluşturacaktır. Nikolay Rerih’in kazı
deneyimlerinden sonra bu deneyimlerin eserlerini zaman içerisinde ne yönde etkilediği,
çalışmanın ilerleyen aşamalarında anlatılacaktır.
Üniversitede Tarih Bölümü’nde okumak isteyen Nikolay Konstantinoviç,
çalışmamızın ilk bölümünde de belirtildiği üzere babasının ısrarıyla Hukuk Fakültesi’nde
eğitimini sürdürmüştür. Buna rağmen Nikolay Rerih’in tarih ve arkeoloji merakı o
senelerde de azalmamış olup, her fırsatta Petersburg ve İzvara çevresinde yapılan tüm
arkeolojik kazılara katılmaya gayret göstermiştir.
Bu yıllarda Nikolay Rerih ilk kazı raporlarını ve buluntuları mezun olduğu K.
May Okulu’na bağışlayacak ve koleksiyon okulun Etnografik Müzesi’nde
sergilenecektir. İlk arkeolojik kazıların sonuçları okulun müzesinde sergilenirken; ustalık
dönemi olan çalışma hayatında gerçekleşen arkeolojik buluntu koleksiyonu 1905 yılında
Fransa’nın Perig kentinde gerçekleştirilmiş olan Uluslararası Bilim Kongresinde
sergilenmiştir.
Rus Arkeoloji Topluluğu’nun aktif üyesi olan Nikolay Konstantinoviç sadece gezi
ve kazılarda değil; Topluluğun (1896 yılından itibaren) düzenlediği kongrelerde de
konuşmacı olarak yer almıştır. Hatta 1898 yılında yaptığı “Defini Heykeltıraşlık
Açısından Resmetme Deneyimi” konuşması Arkeoloji Topluluğu’nun büyük beğenisini
toplamıştır. Ayrıca Nikolay Konstantinoviç’in profesyonel arkeologları kıskandıracak
çalışmalar sonucunda kazı sırasında kültürel katmanın buluntularına zarar vermeyen yeni
eleme tekniğini de geliştirmiş olması, bu işe gönül ve olağanüstü bir emek verdiğinin
göstergesidir. Aynı sene içerisinde İmparatorluk Petersburg Arkeoloji Enstitüsü’nde
“Arkeoloji’de Resim Tekniği” dersini vermeye layık görülmüştür. Nikolay Rerih’in
arkeolojide resim yeteneğini kullanması büyük fayda sağlamış, birçok bilimsel ve
sanatsal buluşa yol açmıştır. Nikolay Konstantinoviç Rusya’da Taş Devri’ne ait aletleri
84
sanatsal açıdan incelemeyi öneren ve bunu gerçekleştiren ilk arkeologdur. Bu çalışma
sırasında hem Orta Asya hem Eski Slav kültürüne ait daha önce kaydedilmemiş çeşitli
hayvan figürleri ve etnik desenler bulmuştur.
Tüm arkeolojik gezi ve kazılarının en önemli sonucu - Rerih Paktı’dır. Özellikle
1903 yılında gerçekleştirdiği Kadim Rusya şehirleri gezisinden sonra toprağın altındaki
değil, toprağın üstünde bulunan tarihsel höyüklerin korunamadığı kanısına varmıştır.
Yıkılmış katedraller, yok olmaya mahkum tarihi değeri olan yapıtların bu durumda
olması Nikolay Rerih için büyük üzüntüye sebep olmuştu. Bu gezi sırasında söz edilen
yıkımlardan ilham alarak 1903 yılında “Eski Zamanlar” (Starina) adında bir makale ve
1904 yılında ise “Eski Zamanlara Göre” (Po Starine) broşürünü yayınlamıştır. Bu
senelerde hem Arkeoloji Topluluğu’nda hem de Ressamlar Birliği’nde yaptığı
konuşmalarıyla kültürel mirasın korunması ve yok olmaması konusundaki görüşlerini
bildirmiştir. Daha sonra bu çalışmalar Rerih Paktı’nın esaslarını oluşturacaktır. Birinci
Dünya Savaşına kadar yerel gazete ve dergilerde onlarca makalesi yayınlanmıştır.
Makale ve yazılarında genellikle tarihi-kültürel mirasın yıkımlardan ve özensiz yapılan
restorasyon çalışmalarından korunması, daha fazla müzenin açılmasının gerekliliği, eski
ikon ve duvar resimlerinin önemi, eski kilise ve yerleşim alanlarının korunması, eski
geleneksel sanatların canlanması ve eğitilmesi, insanlara tarihin sevdirilmesi ve yanlış
düşüncelerin düzeltilmesi gibi ana konuları işlemiştir.
1904 yılında Çar II. Nikolay’e yazdığı mektupta bu konudaki şikayetlerini dile
getirerek, tarihi ve kültürel mirasın acilen koruma altına alınması gerektiğinin önemini
belirtmiştir. Yaptığı tüm çalışmalar aynı sene içinde sonuçlar vermeye başlamış; kendisi
tarihi mirasın korunması göreviyle görevlendirilmiş ve İç İşleri’ne bağlı olarak çalışan bir
komisyon kurulmuştur.
Nikolay Konstantinoviç Rerih arkeolojik kazı deneyimlerine sadece Rusya’da
yaşadığı süre içinde değil, oradan taşındığında da devam etmiştir. Özellikle 1921 yılında
Meksika’daki Santa-Fe mağaralarındaki kazı sonucunda yazdığı makaleyi
Washington’un en saygın bilimsel yayınlarından "Art and Archaeology"de yayımlamıştır.
Nikolay Rerih en önemli ve tarihi değer taşıyan arkeolojik kazılarını Büyük Asya
Seferi sırasında yapmıştır. Zira bu seferin arkasında yatan temel amaç Büyük Göç’ü
araştırarak, Slav ve Batı halklarının Doğu kökenlerini bulmaktı. Senelerce bu amaca
hizmet ederek hazırlanan muazzam güzergah bu seferin önemini bir kez daha ortaya
koymuştur. Bu seferin Nikolay Rerih’in “Doğu ve Batı Sentezi” düşüncesinin
oluşmasındaki bir yapı taşı olduğunun belirtilmesinde fayda var. Büyük Asya Seferi’nin
85
eşsiz güzergahı, fazlaca cesur amacı ve tarihi ispatları yalnızca o zamanlar için değil, bir
asır geçmesine rağmen şimdi bile önemini korumaktadır.
Büyük Asya Seferi sırasında Nikolay Kontantinoviç höyükler, duvar yazıları, taş
heykelleri, mağara mabetlerinin araştırmasını yapmış, etnografik-folkloristik
çalışmalarını toplamıştır. Seferin en büyük buluşu-belirttiğimiz üzere Kadim Asya
halklarının yoğun iletişim içinde olması idi, bu iletişime Rusya ve Hindistan halklarının
da dahil olduğu kanıtlanmıştır. Bu iletişimi destekleyen benzer yaşam biçimi, mağara ve
sancaklarda bulunan resimler, gelenek ve maniler gibi birçok ortak noktaya rastlamıştır.
Amerika’daki Kızılderililerin ve Batı Avrupa’nın Tibet halklarının kullandıkları aletlerin
benzerliğinin tesadüfi olmadığını açıklamıştı. Taş Devri’nden başlayan bu topluluklar
arası iletişimin ve etkileşimin sadece yaşamsal değil kültürel açıdan da benzerlik
gösterdiğini belirtmektedir.
Sonuç olarak, Nikolay Konstantinoviç Rerih arkeoloji alanındaki başarı ve
katkılarından dolayı birçok unvana layık görülmüştür. New York Tarihi Mirası Koruma
Derneği’nin onursal üyesi, Fransa Sanat Koruma Ligi’nin ve Almanya Arkeoloji
Topluluğu’nun onursal üyesi, Amerikan Arkeoloji Enstitüsü’nün başkan yardımcısı ve
Paris Akademisi’nin Tarih Topluluğu’nun onursal üyesi seçilmiştir.
2.1.2. N. K. Rerih - Eğitimci
“Eğer ruhunu ve kalbini öğrencilerine tam olarak veremiyorsan, o zaman başka
meslek aramalısın.”145
K. İ. May
Nikolay Rerih Karl May Okulu’na girdiğinde henüz dokuz yaşındaydı. Bu yaşına
kadar iyi bir ev eğitimi alan küçük Nikolay, okula giriş sınavını başarıyla geçmiştir. Hatta
bu sınavda bilgisi ve zekasıyla Karl May’in bile dikkatini çekmiş ve kendisi Nikolay’a
profesör olması için nasihatte bulunmuştur.
Nikolay Konstantinoviç Karl May Okulu’nda 1883-1893 seneleri arasında
okumuş ve sonra eğitim hayatına hem Sanat Akademisi hem de Petersburg
Üniversitesi’nde devam etmiştir. Sadece Nikolay Rerih değil, Karl May’in tüm
öğrencileri gerek Rusya’da gerek yurtdışında çok önemli yerlere gelmişti. Okulundan
mezun olan birçok ünlü ismi çalışmamızın ilk bölümünde zaten belirtmiştik. Bu bölümde
145 “Esli ne mojeş otdavat’ duşu, serdtse, vremya bez ostatka uçenikam, to sleduet iskat’ druguyu professiyu.”
86
ise Karl May’in ve okulunun Nikolay Konstantinoviç üzerinde nasıl bir etki bıraktığı ve
ilerleyen senelerde Nikolay Rerih’in kendi açtığı eğitim kurumlarında da benzer eğitim
sisteminin uygulanmasındaki nedenler incelenecektir.
Karl İvanoviç May (1820-1895) çok iyi eğitim almış, fakat eğitim sistemindeki
eksikliklerden ciddi bir şekilde rahatsız olan Alman asıllı Rus eğitim bilimcidir. Çarlık
Rusya’sında açtığı okulla nedeyse devrim etkisi yaratmıştı. Özenle seçtiği akademik
kadrosu ve farklı eğitim yöntemleriyle ilk senelerden itibaren yüzlerce öğrenciye sahip
olmuştu. Önemli devlet insanlarının, memurlarının ve üst sosyetenin çocukları bu okulda
okumuştu. O dönem Rusya’sında Petersburg’un en iyi okulu statüsünü ilk senelerden
itibaren hakkıyla kazanmıştır. Bu eğitim kurumunu farklı kılan nedenlere bakmamız
gerekirse, öncellikle okulun sloganından başlamak gerekir – “Önce sev, sonra eğit.”.
Okulun yapı taşlarından olan bu cümle, her şeyi özetlemektedir. Karl May öncellikle
öğrencilerine sevgi ve saygı kavramları içerisinde davranmayı öğretmiş; hiçbir şiddet,
zorbalık ve cezalandırma olmayan bir eğitim sistemi kurmuştur. En önemlisi çocuklara
aşıladığı özgüven duygusuyla, onlara öncellikle bir birey olduklarını hatırlatmış ve
böylece vatan için hayırlı bir evlat olarak yetişmelerini sağlamıştır. Dayatmanın da söz
konusu olmadığı bu sistemde ana dersler dışındaki tüm dersler öğrencilerinin şahsi
seçimlerine ve ilgi alanlarına bırakılmıştır. Donanımlı müzik sınıfları ve atölyeleri
öğrencilerinin sanat zevkinin oluşmasına büyük katkı sağlamıştır. Tarih ve coğrafya
derslerindeki uygulamalı eğitim, coğrafi yürüyüşler ve okul tiyatroları bu eğitim
kurumunun eğlenceli olan tarafıydı. Tüm bu imkan Nikolay Rerih’i de büyük ölçüde
etkilemiş oldu ki tarihe, edebiyata, arkeoloji ve sanata olan ilgisinin okul yıllarında daha
da yoğunlaştığını görmekteyiz. Okulun tiyatro gösterilerinde Nikolay Rerihi’in sadece
oyunculuk değil, dekoratörlük yeteneği de ön plana çıkmıştır. Yazı yeteneğinin gelişmesi
de bu senelere rastlayan Rerih, 1891 yılında “Ohotniçya Gazeta”da ilk denemesini
yayınlamış oldu. Dekor sanatından başlayarak, tiyatro oyunlarının yazılmasına kadar
Nikolay Rerih’in birçok yeteneğinin gelişmesini sağlayan bu okulunun eğitim metotları
yukarıda belirtilenlere ek olarak şöyle özetlenebilir:
- “Disiplin terbiye anlamına gelmemektedir.” (“Дисциплина — ещё не воспитание.”)
- “Terbiyenin amacı öğrencinin iradesini kırmak değil, onu oluşturmaktır.”
(“Воспитание имеет целью не сломить волю ребёнка, а образовать её.”)
- “Öğrencilere verilen güven duygusuyla ondan her şeyi elde edersin.” (“От юного
существа можно добиться всего посредством высказывания к нему доверия.”)
87
- “Herhangi bir uğraşın olması ve ona çaba harcanması takdir edilmeli, fakat bu
konuda yapılan dikkatsizce bir gecikme öğrencinin soğumasına yol açabilir.
Öğrencilerinizi gerçek bilgiye ulaştırın, çünkü sadece o değişmez değere sahiptir ve
gerçek güç niteliğindedir.” (“Увлечение какими-либо занятиями и усердие к ним достойны
поощрения, а неосторожная задержка может привести к апатии ученика.Давайте -ученикам
истинное знание, так как только оно имеет непреложное значение и истинную силу.”)
Ve en önemlisi, Nikolay Rerih’in de sürekli vurguladığı düşüncesiyle eşleşen Karl
May kuralı ise şöyle dile getirilebilir:
- “Eğitim metotları öğretmenden öğretmene farklılık gösterebilir, fakat nihai
amaç her zaman eğitim ve terbiye olmalıdır.” (“Пусть пути будут различны, но образование и
воспитание во всяком случае должны оставаться конечной целью всякого преподавания.”)
Özetlemek gerekirse, Karl May’in eğitim sistemi öğretmen ve öğrenci arasındaki
karşılıklı saygı ve güven ilişkisini esas almakta olup, eğitmenlerin velilerle sürekli
iletişim halinde olmalarına ve her bir öğrenci için bireysel yaklaşıma dayanmaktaydı.
Karl May Okulu, öğrencilerin özgürce ders seçmelerini ve böylece özgüvenlerinin
artmasını sağlayan Petersburg’un tek eğitim kurumuydu.
Yıllar sonra Nikolay Rerih kendi çocuklarını da bu okula verecek ve aynı özgür
kuralları ev ortamında da uygulayacaktır. Ama en önemlisi ve Karl May’in Rerih’e
kazandırdığı en önemli şey – eğitim ve terbiyeye olan farklı yaklaşımıdır. Nikolay Rerih
hayatı boyunca açtığı ve idaresini yaptığı tüm eğitim kurumlarında bu yöntemleri
uygulayacak olup, aydınlık bir geleceğin temellerini atacaktır. Rusya’dan Avrupa’ya,
Avrupa’dan Amerika’ya açtığı her kurumda ve en sonunda Hindistan’daki Urusvati
Enstitüsü’nde değerli ve aydın gençler yetiştirecektir.
2.1.3. N. K. Rerih - Ressam
Nikolay Rerih’in resim yeteneğinin gelişmesinde onu etkileyen ve hayranı
olduğu birkaç isim sayılabilir, ancak bu bölümde Nikolay Rerih’in ressam kimliğinin
oluşmasında en büyük role sahip olan ve hayatının sonuna kadar kendisine “ustam”
diye hitap edeceği Arkhip Kuinci’ye yer verilecektir.
Arkhip İvanoviç Kuinci (1842-1910)–ünlü Rus ressam ve Sanat Akademisi
eğitmenidir. Arkhip Kuinci çok geç yaşlarında, tam olarak 1880 yılında “Dnepr’da
Mehtaplı Gece” (Lunnaya Noç’ na Dnepre) adlı tablosuyla ün kazanmıştır. Usta
88
ressamlar tarafından kabul gören bu tablo Arkhip Kuinci’nin azimli ve yetenekli biri
olduğunun biri göstergesidir. Onun yaşam öyküsüne bakıldığında, zor şartlarda yaşamış
biri olduğu anlaşılmaktadır. Mariupol şehrinde fakir, köylü bir ailede doğan Arkhip
İvanoviç altı yaşındayken yetim kalmış ve küçük yaşlarda çalışmaya başlamıştır.
Çoban, hamal ve getir götürcü olarak çalışmanın yanında inşaatlar ve resim
atölyelerinde de çalışmıştır. Bu kadar erken yaşlarda böylesi zor bir çalışma hayatı
olmasından dolayı Arkhip Kuinci ilkokulun yalnızca ilk sınıflarını tamamlayabilmişti.
Kazandığı paralarla sadece bir evin geçimi sağlamamış; kendisinin kağıt ve boya
malzemelerini de arttırmaya çalışmıştı. Arkhip Kuinci pahalı boya malzemelerine önem
vermeyen, hatta sanat yapmak için bunlara bile gerek duymayan biriydi. Onun için ot ve
çiçekler boyaları, duvarlar ise en pahalı tualleri aratmazdı.
Arhkip Kuinci’nin bu azmi ve çalışkanlığı konusunda Sanat Akademisi’nde bir
söylenti dolaşıyordu: Bir zamanlar Arkhip İvanoviç’e önemli bir devlet adamı gelmiş ve
kendisine karalamalarını göstermişti. Kuinci karamalarını çok beğenip, takdir etmiş ve
resim yapmaya devam etmesini söylemişti. Buna karşı devlet adamı ise “Aile ve
çalışma hayatı sanatımı icra etmemi engelliyor” diye cevap vermişti. Çalışma saatlerini
ve onların dışında ne yaptığını soran Kuinci, “Uyuyorum” cevabı alınca, “O zaman tüm
hayatınızı uyuyarak geçirirsiniz” demişti. Ayrıca tekrar pahasına belirtmek gerekirse,
Arkhip Kuinci Nikolay Konstantinoviç’e çalışma hayatı boyunca “Çalışkan insan her
şeye yetişir, görebilen her şeyi görür, kör ise zaten resim çizemez.”146 (“Занятый человек
все успеет, зрячий все увидит, а слепому все равно картин не писать”) sözleriyle nasihatte
bulunmuştu.
Nikolay Konstantinoviç’in Arkhip Kuinci ile tanışması birinci bölümde de söz
edildiği üzere Sanat Akademisi’nin ikinci sınıfında gerçekleşmişti. Hazırlık sınıfını
geçen Nikolay Rerih’in, resim danışmanını seçerek onun atölyesinde çalışmaya
başlaması gerekirdi. Repin’in atölyesinin kontenjanı dolunca, arkadaşı G. Voropanov
ile Kuinci’nin atölyesine gitmeye karar vermiştir. Çalışmamızın ilk bölümünde yer alan
“Arkhip Kuinci benim yalnızca resim hocam değil, hayat öğretmenimdi” sözleri de
onun Nikolay Rerih’in hayatında ne kadar özel bir yere sahip olduğunu açıkça
belirtmektedir.
146 Marianis, A., A.g.e., 74.
89
Gerçekten hem eğitmen, hem ressam hem de insan olarak Arkhip Kuinci
Nikolay Rerih’in hayatında büyük iz bırakmıştır. Arkhip İvanoviç sabit fikirli bir insan
değildi, eğitim konusundaki görüşleri de aynı yöndeydi. Her öğrenciye bir resim
tekniğini zorla benimsetmek yerine, onun yeteneğini keşfederek o yönde ilerletmeye
çalışırdı. Öğrencilerin düşüncelerine, hayallerine ve iç dünyalarına kulak veren usta N.
K. Rerih, A. A. Rılov (1870-1939), K. F. Bogaevski (1872-1943), A. A. Borisov (1866-
1934), V. Purvitis (1872-1945), K. Vroblevski (1868-1939) gibi ünlü ressamları
yetiştirmiştir.
Sanat Akademisi’nde öğrencileri ve yönetim arasında gerçekleşen bir tartışma
sırasında, Arkhip Kuinci öğrencilerinin tarafını tutunca, hem Akademi yönetimi hem de
Knez Vladimir Aleksandroviç tarafından “öğrencilerine kötü örnek olmak”
suçlamasıyla Sanat Akademisi’ndeki çalışma hayatına son verilmiştir. Fakat bu olaydan
sonra sadece Arkhip Kuinci değil onun tüm öğrencileri Akademi’ye veda etmişti. Bu
olayda Arkhip İvanoviç’in öğrencileri tarafından çok sevilen ve kendisine saygı
duyulan bir eğitmen olduğunu görebiliyoruz. Akademi yönetimi bu olayın büyümemesi
için öğrencilerinin önüne ne kadar fırsat sunsa da hiçbiri teklifleri kabul etmemiştir. Bu
skandalın kapanması için Sanat Akademisi 1897 yılının Kasım ayında giden öğrenciler
için zorunlu bir mezuniyet sergisi hazırlamış ve hepsini Akademi’den mezun ettirmiştir.
Nikolay Rerih’in mezuniyet tablosu “Ulak”tı (Gonets). Bu tablolun büyük beğeni
toplaması ve sanatsever Tretyakov tarafından satın alınması Kuinci’nin emeklerinin en
büyük karşılığıydı.
Akademi’nin tüm suçlamalarına rağmen, Arkhip Kuinci’nin kişiliğinin
öğrencilerine her zaman iyi örnek teşkil ettiğini söyleyebiliriz. Sanat Akademisi’nin
sınavlarını ilk seferde geçemeyen Kuinci, ısrarı ve çalışkanlığı ile Akademi’yi üçüncü
seferde kazanabilmiştir. Zorlu geçen hayat şartlarında asla pes etmemeyi kendine yol
bilmiş büyük usta hayattan istediği tüm şeyleri kazanabilmiştir. Dünya ressamları
tarafından görülmüş tabloları ve giremediği bir okulda aranan eğitmenlerden biri
olması, bu azmin ve çalışkanlığın bir ispatıdır. Öğrencilerine kazandırdığı en önemli şey
ise sanatını para için icra etmemesinden çıkarılacak derslerdir. Arkhip Kuinci her zaman
mütevazi bir hayat sürmüştür. Tablolarından iyi paralar kazansa da bunları hep sanata
harcamıştır. İmkanları olmayan öğrencilere burs vermiş, fakir ailelerin çocuklarını
90
okutmuştur. Arkhip Kuinci, öldükten sonra da tüm parasını ihtiyaç sahiplerine
bağışlayacak kadar büyük bir şahıstı.
Arkhip Kuinci’nin öğrencilerine ve Nikolay Rerih’e kazandırdığı şeyler sadece
manevi değerlerle sınırlı kalmayıp, resim konusunda da onlara büyük katkılar
sağlamıştı. Çalışmamızın ilk bölümünde de belirtildiği üzere ışık yansımaları ve ışık
oyunları Arkhip Kuinci’nin imzası niteliğindeydi. Güneş ve ay ışıklarının inanılmaz
yansımaları, aktif kullandığı renk kontrastları ve farklı kompozisyonları eski resim
tekniklerini anında yıkıyorlardı.
Arkhip Kuinci’nin bu yeteneği konusunda dünyaca ünlü Rus ressam İ. E. Repin
(1844-1930) şu satırları yazmıştır: “Işık yansımaları onun için kutsaldı, ve sanatın bu
mucizesini ustalıkla kullanan başka bir ressam yoktu.”147 ("Иллюзия света была его богом,
и не было художника, равного ему в достижении этого чуда живописи".)
Arkhip Kuinci’nin öğrencilerine ve özellikle Nikolay Rerih’e kazandırdığı en
önemli şeylerden biri de hafızadan çizme yöntemiydi. Arkhip Kuinci’ye göre bir
manzarayı beğenen kişi, önce onu “iç”ine hem kalbine hem de aklına kabul ettirip
kaydetmeli, sonra da kaydettiği taslağı resme aktarmalıdır. Bu yöntemi Nikolay
Konstantinoviç’in birçok gezi ve seferinde kullandığını belirtmeliyiz. Örneğin, tam üç
sene süren Büyük Asya Seferi’nde binlerce tablo çizilmiş olup, birçoğunda sefer
imkansızlıklardan dolayı bu teknik uygulanmıştı.
Arkhip Kuinci’nin Nikolay Rerih’in hayatında ve sanatında bıraktığı büyük
miras tartışılmazdır. Hem manevi değerlerinin hem de resim tekniklerinin gelişmesinde
ustanın yeri bambaşkaydı. Nikolay Rerih’in denemelerinde Arkhip Kuinci’nin ismine
çokça rastlayabiliriz. Hayat ustası ve Rerih arasındaki benzerlikleri de aralarındaki
duygusal bağın bir kanıtı olarak karşımıza çıkmaktadır. Benzerlikler daha önce de
dediğimiz gibi sadece resim tekniklerinde değil, hayata olan bakış açılarında da
karşımıza çıkmaktadır. İkisi de kişilikleri her zaman merak uyandıran ancak yakın
çevreleri dışında fazla kişiye açılmayan iki “bulmaca” insan olarak karşımıza
çıkmaktadır. İkisi de “kendi içinde” ayrı bir dünya besleyen ve o dünyadaki güzellikleri
de gerçek dünyaya geçirmeye çalışan nadide kişilerdendi. Nikolay Rerih her zaman
147 İnternet: Protsenko, A. (Mayıs, 2013). “Legendı o Kuinci”. Web: http://old-mariupol.com.ua/legendy-o-
kuindzhi/ adresinden 26 Aralık 2016’da alınmıştır.
91
Arkhip Kuinci’nin hem resim yeteneğini hem de iç dünyasını geliştirdiğini dile getirmiş
ve ona şükranlarını sunmuştur.
İleriki zamanlarda “Kuinci Atölyesi”(Masterskaya Kuinci)(1936) adlı
denemesinde Nikolay Konstantinoviç Rerih, ustası hakkında özet niteliğindeki şu
satırları yazacaktır: “Heybetli Kuinci sadece büyük bir ressam değil, aynı zamanda
büyük bir hayat ustasıydı. Özel hayatı olağanüstü ıssızdı, sadece yakın olan öğrencileri
ruhunun derinliklerini biliyorlardı.(...) Tüm hayatı benzersizdi.”148 (“Мощный Куинджи
был не только великим художником, но также был великим Учителем жизни. Его частная жизнь
была необычна, уединенна, и только ближайшие его ученики знали глубину души его.
...Неповторима была вся его жизнь...”)
2.1.4. N. K. Rerih – Tarihçi
Nikolay Konstantinoviç Rerih’in tarihe ve özellikle eski el yazmaları ve
destanlara olan ilgisi büyük ölçüde önemli Rus sanat eleştirmeni olan Vladimir
Stasov’un (1824-1906) yönlendirmesiyle başlamıştır. Küçük yaşlardan beri bu konulara
merak saran Nikolay Rerih, Stasov’un yardımıyla tarihin sadece sıkıcı tarih
kitaplarından ibaret olmadığını, bunun yanında farklı ve çok mistik bir dünyanın
olduğunu öğrenmişti. Zaten Nikolay Rerih’i ile Vladimir Vladimiroviç Stasov’u Rusya
tarihine olan ilgileri bir araya getirmiştir. Vladimir Stasov o zamanlar Milli
Kütüphane’de yoğun araştırmalar yapmış; arkeoloji, halk sanatı, Rus, Doğu ve Batı
Avrupa sanatlarını inceliyordu. Rusya’da Vladimir Stasov çok saygın müzik ve sanat
eleştirmeni olarak bilinirdi. Nikolay Konstantinoviç Stasov’un özellikle aktif sosyal
faaliyet yaşantısına hayrandı, sanat insanlarının Stasov gibi yoğun çalışma temposunun
içinde olmaları gerektiğini vurgulamıştı.
Nikolay Rerih’in Stasov’a olan hayranlığı aslında Karl May Okulu’nda başlamış
olup, ancak 1895 yılında tanışmaya imkan bulmuştur. Büyük bir heyecan ve hevesle
Stasov’un odasına giden Rerih, el yazmalarından birini gösterme şansı bulmuştu.
Nikolay Konstantinoviç’in fikirlerindeki zayıflığa dikkat çeken Stasov Rerih’in daha
çok çalışmasını gerektiğini vurgulamıştı. “El yazmalarını bırakın, ama kendiniz daha
mutlaka gelin. Sohbet ederiz.”149 (“Рукопись оставьте, а сами непременно приходите еще.
148 Rerih, N. (2015). A.g.e., 67. 149 Belikov, P., Knyazeva, V., A.g.e., 23.
92
Потолкуем”). Bu “sohbet ederiz” kelimesi ise usta eleştirmen ve genç Rerih arasında kısa
bir tanışıklığından, yoğun arkadaşlık ilişkisine sebep olmuştu.
V. V. Stasov’un birinci bölümde bahsedildiği üzere Peredvijniki adlı topluluğa,
yani 19. yy. Rus gerçekçi ekolünden demokratik eğilimli ressamlar koyu destekçisi
olduğu için bu topluluğun sınırları dışında kalan birçok genç sanatçı için büyük bir
tehlike oluşturuyordu. Sadece Rus sanatçılar değil bazen Batı sanatçıları da eleştiri
yağmuruna tutan Stasov, Peredvijniki’lere fikren yakın olan sanatçıları bile sert
eleştirilerden mahrum bırakmamıştır. İ. E. Repin, K. P. Bryulov o eleştirilerden nasibini
almış Rus ressamlarından sadece birkaçıydı.
Nikolay Rerih te Stasov ile bazen fikir ayrılıklarına düşüyordu, fakat hiçbir
zaman aralarındaki ilişkiyi koparmamış ve hep yanında olmuştur. Nikolay Rerih sadece
ressam kimliği ile değil, bir tarihçi, arkeolog kimliği ile de yanındaydı. Resim
konusunda Stasov ile sıkça fikir ayrılıklarına düşse de, tarih konularında Stasov’a yakın
bir bakış açısı sergiliyordu. Vladimir Stasov Rus kültürü ve tarihin Doğu ile kesin
bağlantısı olduğunu savunan nadir Rus aydınlarından biriydi. Kütüphanede yaptığı
yoğun araştırmalar sonucunda bu kanıya varmıştı. Tam da bu noktada aslında Nikolay
Rerih’e nasıl bir etkide ve yardımda bulunduğu görebilmekteyiz. Çünkü Nikolay Rerih
hayatını bu teze adayacaktır. Doğu ve Batı sentezi, ortaya çıkan kültürel benzerlikler,
Kadim göç güzergahı ve Slav ve Batı halklarının Doğu kökenlerinin bulunması gibi
konuları yoğun bir şekilde incelemeye koyulacaktır.
2.1.5. N. K. Rerih – Yazar Ve Felsefeci
Yazarlık konusunda Nikolay Rerih’in hayatında önemli izler bırakan iki isim
sayabilmekteyiz: Lev Tolstoy ve Rabindranath Tagore. Bu iki ustanın Nikolay Rerih’in
yazarlık yeteneğini keşfetmeleriyle ilgileri yoktur. Onları tanıdığında Nikolay Rerih
halihazırda bir yazardı, ulusal ve uluslararası düzeyde yayınları vardı. Onları bu bölümde
anlatmamızın nedeni Nikolay Rerih’in dünyaya bakış açısını, hayat felsefesini ve
misyonunu belirlemiş olmalarıdır.
Ünlü Rus yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910) ile Nikolay Rerih’in
tanışması Stasov sayesinde gerçekleşmiş oldu. 1897 yılında Sanat Akademisi’nden
mezuniyetinden sonra Stasov’un çalıştığı kütüphanesine giderek Stasov’dan gelecek
planlarıyla ilgili bir tavsiye almak istemişti. “Sizin kesinlikle Tolstoy’a gitmeniz
93
gerekir.”150 (“Непременно вы должны побывать у Толстого.”) diye bir cevap vererek, şu şekil
bir nasihatte bulunmuştu:
“Benim için sizin diploma ve takdirnamelerin hiçbir önemi yok! Rusya’nın büyük
yazarı size ressam ünvanını versin. İşte bu takdirdir. Sizin “ulağınızı” 151 da kimse
Tolstoy gibi yorumlayamaz. O ki ulağınızın ne gibi haber vermek istediğini hemen
anlar”152
(“Что мне все ваши академические дипломы и отличия! Вот пусть сам великий писатель
земли русской произведет вас в художники. Вот это будет признание. Да и “Гонца” вашего никто не
оценит, как Толстой. Он-то сразу поймет, с какою такою вестью спешит ваш “Гонец”.”)
İki gün sonra da Stasov, Rerih, heykeltıraş İlya Ginzburg (1859-1939) ve ünlü
Rus besteci Rimski-Korsakov (1844-1908) trenle Moskova’ya Lev Nikolayeviç
Tolstoy’un yanına gitmişlerdi. Herkesin Tolstoy’a bir hediyesi vardı: Rimski-Korsakov
yeni notalarını, Ginzburg Tolstoy’un bronz heykelciğini, Stasov yeni kitaplarını, Nikolay
Konstantinoviç ise mezuniyet resmi olan “Ulak”ın (Gonets) fotoğrafını götürmüştü.
Stasov’un da dediği gibi Lev Tolstoy tabloyu çok beğenerek farklı bir yorumda
bulunmuştu:
“Akıntısı hızlı olan bir nehri hiç geçtiniz mi? Gereken yerin daha yukarısına
sürmelisiniz, yoksa akıntı sizi alır götürür. Ahlak kurallarında da böyledir: Hep
yukarısına yol alacaksınız, hayat her şeyi alır götürür. Ulağınız direksiyonu daha yukarı
tutsun, o zaman ulaşır.” (“Случалось ли в лодке переезжать быстроходную реку? Надо всегда
править выше того места, куда вам нужно, иначе снесет. Так и в области нравственных требований:
надо рулить всегда выше – жизнь все равно снесет. Пусть ваш гонец очень высоко руль держит,
тогда доплывет.”)
Bu sözleri ise Nikolay Konstantinoviç’in hayatı boyunca aklına kazıdı, ve
ilerleyen zamanlarında yazdığı deneme ve yaptığı konuşmalarında “Direksiyonu yüksek
tutun” (“Рулите выше!”) gibi satırlara sıkça rastlamak mümkündür.
Resim yorumundan sonra Rerih Tolstoy halk sanatı, köleliği konu alan tablolar
hakkında bir sohbet gerçekleştirerek, halkın tarafını tutmalarını “dertlerini onlarla birlikte
yaşayın” (“Умейте поболеть с ним”) gibi gençlere bir nasihatte bulunmuştu.
Tolstoy’un hayatı da kişiliği kadar şaşırtıcı ve ilginçtir. Nikolay Rerih Lev
Nikolayeviç’i “Tolstoy ve Tagor” (Tolstoy i Tagor) (1937) adlı makalesinde “Büyük
yazar ve Büyük hayat ustası” (“Великий писатель и великий учитель света”) olarak
150 İnternet: Rerih, N.K. (1937). “Tolstoy i Tagor”. Web: http://lib.icr.su/node/606 adresinden 12 Şubat
2016’da alınmıştır. 151 “Ulak” anlamına gelen Nikolay Rerih’in “Gonets” adlı tablosu kastedilmektedir. 152 Belikov, P., Knyazeva, V., A.g.e., 35.
94
nitelendirmişti. Lev Nikolayeviç hayatındaki tüm aşamalarında halk tarafından destek
görmüştür, kiliseden aforozu bile köylüler tarafından büyük bir ilgiyle takip edilmiştir.
Lev Nikolayeviç Tolstoy eserlerinde her zaman insanlığı sevme, gerçek
aydınlanma, kötülükten korunma gibi önemli konuları işlemiştir. Dünyada
kötülüklerinden arınmış, sadece sevgi ve saygının olduğu bir yerin olduğuna inanıyordu.
Güzelliklerle dolu olan bu ülkeyi Tolstoy kendi eserlerinde sıkça kullanmıştır. Benzer bir
ülkeden Nikolay Rerih te bahsedecektir, ve Doğu efsanelerden bu yeri Şambala diye
adlandıracaktır.
Tolstoy’un en sevilen karakterlerinden biri olan Nataşa sihirli bir yerden
bahsederken şüphesiz o “iyilik ülkesinden” bahsetmiş olacaktır : “Evet, ilkin biz eve
gidiyoruz diye düşünmüştüm, ama Tanrı bilir bu karanlıkta nereye varacağız; bir
bakarsınız Otradnoye’de değil sihirli bir ülkede kendimizi bulacağız...”153 (“Да, я думала
сначала, что вот мы едем и думаем, что мы едем домой, и мы Бог знает куда едем в этой темноте и
вдруг приедем и увидим, что мы не в Отрадном, а в волшебном царстве. А потом еще я думала…”)
Güzel ve sihirli bir yere olan inancını Lev Tolstoy’un çoğu eserinde görebiliriz.
Kendisi iyiliğe ve aydınlığa olan bu inancı için durmadan çalışmalar yapmıştır. Belki de
bu yüzden bahsettiği o “sihirli ülkeyi” dünyada yaratmak adına sayısızca müze,
kütüphane, okuma yeri ve evler Tolstoy adını taşımaktadır.
Nikolay Rerih Tolstoy’a olan hayranlığını ve sevgisini 1937 yılında yazdığı
“Tolstoy ve Tagor” denemesinde şu şekilde dile getirecektir:
“Sadece büyük insanlarda böyle bir sadelik ve bu kadar anlatılmaz bir
anlamlılık aynı yerde bulunabilir. Ben buna – “yücelik” derdim, ama bu kelimeyi
Tolstoy’un sevmeyeceğini ve eminim ki sert bir eleştiriye bile maruz kalabilirdim.
Sadelik konusunda ise karşı çıkmazdı. Kocaman düşünür ve yazarlık yeteneği,
olağandışı genişletilmiş farkındalık duygusu Tolstoy’un tüm bedeninde, jest ve
sözlerindeki inandırıcılığın yaratıcısı olmalıydı.”154
(“Только в больших людях может сочетаться такая простота и в то же время несказуемая
значительность. Я бы сказал – величие, но такое слово не полюбилось бы самому Толстому, и он
вероятно оборвал бы его каким-либо суровым замечанием. И против простоты он не
воспротивился бы. Только огромный мыслительский и писательский талант и необычайно
153 Tolstoy, L. (2017). Voina i Mir. Cilt:2. Moskva: Detskaya Literatura, 183. 154 İnternet: Rerih, N. K. (1937). “Tolstoy i Tagor”. Web: http://lib.icr.su/node/606 adresinden 12 Şubat
2016’da alınmıştır.
95
расширенное сознание могут создать ту убедительность, которая выражалась во всей фигуре, в
жестах и словах Толстого”.)
Yazarlık konusunda feyz aldığı bir başka kişi ise şüphesiz Rabindranath
Tagore’dur.
Rabindranath Tagore (1861-1941)-Hindistan’nın tarihinde yer bırakan en önemli
insanlardan biridir. Hindliler ona “yazar-usta/öğretmen” anlamına gelen “Kabiguru”
lakabını takıp, Hindistan halkı için ne kadar önemli olduğunu vurgulamış oluyorlar.
Rabindranath Tagore’un Nikolay Rerih ile olan benzerliği bir de çok yönlü olmalarına ve
tüm denediği alanlarda başırılı olmalarında saklıdır. Tagore öncellikle başarılı bir Hint
düzyazı/nesir ve drama yazarıdır. Fakat yetenekleri bununla sınırlı kalmayıp halen
sevilen şarkıların müzik ve söz yazarıdır. Bu şarkıların ikisi Hindistan ve Bangladeş’in
milli marşı olmuştur. Tiyatroya sağladığı katkılardan da söz edilirse, sadece başarılı bir
oyun yazarı değil, yönetmen ve oyuncu olarak ta ün kazanmıştır. Rabindranath Tagore
kendini hiçbir okula ait hissetmeyen eşsiz bir ressamdır. Tüm bunların dışında başarılı bir
dilbilimci, felsefeci, siyasi yazar ve eğitimcidir.
Bıraktığı miras en az ilgi alanları kadar inanılmazdır: iki bin aşkın lirik şiir ve
şarkı sözü, yüzlerce balad ve manzume/şiir, on bir öykü ve sekiz roman kitabı, yirmiden
fazla piyes, edebi, sosyal, siyasi ve felsefi konularda yüzlerce makale ve konuşma
metinleri. Yaşamının son on iki senesinde resime de ilgi duymaya başlayan Tagore, bu
kısa sürede üç bine yakın resim ve karalama çizmiştir.
Tagore ve Rerih’in hayatlarındaki ve yetiştirme tarzlarındaki olan benzerlikler de
gözümüzden kaçmamalıdır. Rabindranath Tagore’un yetişmesinde ailesinin etkisi çok
büyüktür. Tagore çok zengin, entellektüel ve eğitimli ailelerinde büyümüştü. Dedesi ve
babası ülkenin sosyal ve siyasi hayatında önemli bir rol üstlenmişti. “Brahmo Samadj”
(Brahma Topluluğu) adında toplumsal aydınlanma ve eğitim kuruluşun
yöneticilerindendi. Özellikle babası Debendranath Tagore Hint kültürünün önemini ve
Batılılaşmanın getirdiği sıkıntıları her seferinde vurgulamıştır. Bu yüzden de vatanı
Bengal’de “Maharaşı” (Büyük Usta) statüsünü kazanmıştır. Unutulmaması gerekir ki bu
unvan Hint halkı tarafından Nikolay Rerih’e de verilmişti.
Rabindranath Tagore da Nikolay Rerih gibi felsefi, edebi ve bilimsel sohbetlerle
büyümüş, erken yaşta okuma ve yazma öğrenen, sekiz yaşındayken şiirler yazmaya
96
başlayan, 14 yaşındayken şiir ve denemeleri yayınlayan ve on yedi yaşına ise iki tane şiir
kitabına sahip olan inanılmaz bir yazar. Nikolay Rerih gibi 1877 yılında İngiltere’de
Hukuk eğitimini almış, fakat hukuktan çok edebiyat ve müzikle ilgilmiştir.
Üniversite yıllarından sonra yoğun olarak ülkenin eğitim hayatına katılmaya
başlamıştır. Eğitimci olarak başladığı bu yola, daha sonra yayınladığı onlarca
çalışmasıyla ülkenin eğitim sisteminin acil olarak değişmesi ve eğitimin artmasını
amaçlamıştır. İlk adımı da tamamen Hint kültürüne yakın olan bir eğitim sistemini
geliştirerek kendi imkanlarıyla açtığı bir okul olmuştu. Kendisi yani tek bir öğretmenle
faaliyetine başlayan bu okul, daha sonra bir ortaokul, 1919 yılında ise Hindistan için
önemli insanları yetiştiren Visva Bharati Üniversitesi’ne dönüşmüştür. Üniversite
kapsamında 1920 yılında Ressamlar Birliği, Bengal Resim Akımı’nın ve de Hint ve Doğu
sanatının esaslarını oluşturan Resim Okulu’nu kurmuştur. Bu okulla eğitim katkıları tabi
ki bitmiyor, daha sonra köylerde ve küçük şehirlerde açtığı okullar ve sanat atölyeleri
bıraktığı mirasın sadece bir parçasıdır. Farklı eğitim metodları ise Hindistan lideri
Mahatma Gandi (1869-1948) tarafından gerçekleşen eğitim reformunda kullanılmıştır.
Batı dünyası Rabindranath Tagore’u 1912 yılında çıktığı “Gitanjali” (İlahiler) adlı
şiir kitabıyla tanımış oldu. Bu kitabın önemli noktası, 1913 yılında Nöbel Ödülün alması
ve tarihte ilk defa Asya halkına mensup olan biri tarafından alınması olmuştur. Daha
sonra bu kitap diğer dillere de çevrilmiş olup, 1914 yılında Rus okuyucu ile de buluşmuş
oldu. Özellikle kitabın ismi Elena ve Nikolay Rerih’i çok etkilemiş oldu. Bu konuda
Nikolay Rerih şu satırlarını yazacaktır:
“Doğu bilgeliğe olan gerçek aşk şairin ikna edici sözlerinde kendi uyumunu ve
dokunaklı armoniyi yakalamış oldu. Tagore’u hemen o anda sevdik! Çeşitli insanlar ve
en ulaşmaz psikologlar adeta şairin çağrısıyla birleşti. Bir tapınağın güzel kubbesi
altında, görkemli semfoni armonilerinde olduğu gibi aynen böyle zaferle ilham eden
şarkıları insanların kalplerini birleştiriyordu.”155
(“Исконная любовь к мудрости Востока нашла своё претворение и трогательное созвучие в
убеждающих словах поэта. Как сразу полюбили Тагора! Казалось, что самые различные люди,
самые непримиримые психологи были объединены зовом поэта. Как под прекрасным куполом
155 İnternet: Rerih, N. K. (1937). “Tolstoy i Tagor”. Web: http://lib.icr.su/node/606 adresinden 12 Şubat
2016’da alınmıştır.
97
храма, как в созвучиях величественной симфонии, так же победительно соединяла сердца
человеческие вдохновенная песнь.”)
Rerih özellikle Tagore sanatındaki Eski Doğu Bilgeleğinin modern yaşamla
birleşmesine saygı duymakta, ve böyle bir sentezi kabul etmeyen diğer yazar ve
felsefecilere şu sözerlerini itaaf etmektedir: “Tagore’da bu bilgiler doğuştandır, onun
modern edebiyat ve bilimin bilgisi ona bu dengeyi, bu bazılarına sadece hayal gibi gelen
bu altın yolu oluşturmasına yardımcı oluyordur. Ve o yol burada önümüzde, sadece
dikkatlı ve iyi niyetli bakmak gerekir.”156 (“В Тагоре такие познания врождённы, а его глубокое
знание современной литературы и науки даёт ему ту уравновешенность, тот золотой путь, который
в представлении многих казался бы неосуществимою мечтой. А он здесь перед нами, лишь бы
внимательно и доброжелательно рассмотреть его.”)
1931 yılında Rabindranath Tagore’un 70. doğum gününe Nikolay Rerih
Tagore’un Zaferi anlamına gelen “Vidjaya Tagore” isimli makeleyi yazar. Duyduğu
hayaranlığı ve saygısı her satırda karşımıza çıkan bu makalede aşağıdaki sözler yer alır:
“Tükenmek bilmeyen bir enerji, kutsanmış bir şevk, tertemiz bir kültür hakkında
düşünürken aklımda kendimi de yakın hissettiğim Rabindranath Tagore canlanır.(...)
Tagore’un şarkıları - kültüre olan ilham verici çağrıları, yüce kültüre olan duası, zirveye
ulaşmak isteyenleri kutsayışı gibidir.”157
(“Когда думается о несломимой энергии, о благословенном энтузиазме, о чистой культуре,
передо мною всегда встаёт столь близкий мне облик Рабиндраната Тагора. (...) Ведь песни Тагора —
это вдохновенные зовы к культуре, его моление о великой культуре, его благословение ищущим
пути восхождения.”)
Nikolay Rerih’in tüm başlangıçlarından Tagore’un haberi mutlaka olurdu. Rerih
Paktı, Urusvati Araştırma Enstitüsü’nün kuruluşu gibi önemli konularda onun tavsiyesini
almıştır. Rerih Paktı konusunda Rabindranath Tagore’un fikirleri şu yöndeydi: “Sizin
sanat adına ve de tüm halkların iyiliği için yazdığınız eserlerdeki başarılarınızı dikkatlice
takip ettim, ve insanlık için yazdığınız Rerih Paktı ve kültürel mirasların korunması için
156 İnternet: Plyüsnina, E. (Aralık, 2007). “Rerih i Tagor”. Voshod. Sayı:12 (164). Web:
http://rossasia.sibro.ru/voshod/article/16343 adresinden 15 Mayıs 2016’da alınmıştır. 157 İnternet: Rerih, N. K. (1931). “Vidjaya Tagor”. Web: http://lib.icr.su/node/718 adresinden 23 Ocak
2017’de alınmıştır.
98
geliştirdiğiniz Barış Bayrağı sembolü kesinlikle etkili olur.”158 (“Я зорко следил за Вашими
замечательными достижениями в области искусства и за Вашей великой гуманитарной работой во
благо всех народов, для которых Ваш Пакт мира с его знаменем защиты культурных сокровищ
будет исключительно действующим символом.”)
Nikolay Rerih ve Rabindranath Tagore’un dostluğu Tagore’un ölümüne kadar
devam etmiştir. Sefer hatırlarını, Bilim Merkezleri’nin ulaştığı başarıları, İkinci Dünya
Savaşı konusundaki endişelerini bazen mektuplarda bazen de canlı görüşmelerinde dile
getiriyorlardı. Onları birleştiren en önemli şey de-ne olursa olsun Kültür ve İnsanlığa
hizmet’tir.
Rabindranath Tagore’un ölümünü Nikolay Rerih günlüğünde şu not özetler
nitelikte: “Rabindranath gitti. Kültürün bir sayfası daha kapanmış oldu.” 159
(“Рабиндранат ушёл. Ещё одна страница Культуры завершилась.”)
Hint sanatseverleri ile Nikolay Rerih’i ilk buluşturan da Tagore olmuştu. Onun
tavsiyesiyle Aralık 1920’de “The Modern Review” adlı dergide bazı Rerih şiiirlerinin
çevirileri, 1921’de ise resimleri hakkında büyük makale yayınlanmıştı.
Rerih Rabindranath Tagore sanatından hep hayranlıkla bahseder, ve onun
Tolstoy’la olan benzerliklerini 1937 yılında yazdığı “Tolstoy ve Tagore” adlı
makalesinde dile getirir. Nikolay Rerih Lev Tolstoy’a olan hayranlığından da ilk bölümde
bahsedildiği gibi, Rabindranath Tagore’a olan hayranlık ta benzer şekilde olduğunu
belertmemiz gerekir. Bu denemesinde ikisinin “Güzellik” ve “Doğruluk” anlayışları,
insaniyete hizmet açılarında çok benzerlik gösterldiğini dile getirecektir.
“Daha sonra Amerika’da buluştuk, üniversitelerdeki konuşmalarında “Güzellik”
ve insanların karşılıklı anlayış kanunlarından öyle inandırıcı bahsetti ki. (...) Tagore’un
sözleri Tolstoy’un yüce düşünür kalbinde bulunan sihirli ülkesi gibi bazen mantığa aykırı
gelebilirdi. “Güzellik” adına yaptığı buyurucu çağrısıyla, Tagore’un kahramanlığı daha
da büyümüştü.”160
158 İnternet: Mel’nikov, V. L. “Osnovnıe Vehi Pakta Reriha” (K 70-letiyu so Dnya Podpisaniya). Web:
http://grani.agni-age.net/articles5/pact.htm adresinden 5 Kasım 2016’da alınmıştır. 159 İnternet: Rerih, N. K. (1931). “Vidjaya Tagor”. Web: http://lib.icr.su/node/718 adresinden 23 Ocak
2017’de alınmıştır. 160 İnternet: Rerih, N. K. (1937). “Tolstoy i Tagor”. Web: http://lib.icr.su/node/606 adresinden 12 Şubat
2016’da alınmıştır.
99
(“Затем встретились мы и в Америке, где в лекциях поэт так убедительно говорил о
незабываемых законах Красоты и человеческих взаимопониманий. (...) Слова Тагора иногда звучали
так же парадоксально, как и волшебная страна Толстого, жившая в сердце великого мыслителя. Тем
больше был подвиг Тагора, неустанно обходившего мир с повелительным зовом о Красоте.”)
Özetlemek gerekirse Tagore ve Tolstoy sanatlarının ortak noktaları olarak,
dünyanın güzelliklerini görmek, daha da güzelleştirmek için çaba harcamak, kültürün yok
oluşunu engellemek ve yerini daha fazla sağlamlaştırmak, insanlardaki sevgi ve iyilik
duygularını uyandırmak gibi amaçlara hizmet etmeleri sayılabilir.
Nikolay Konstantinoviç, Tagore’un ve Tolstoy’un benzerliklerini özellikle 11
Şubat 1937 yılında Rabinranath Tagore’a yazdığı mektupta daha açıklayıcı bir şekilde
dile getirmektedir:
“Benim saygıdeğer ve değerli dostum, birisi size kalben yakın olan ve büyük saygı
duyulan biri varsa, o biri size en yüce ve hürmetli biri ile karşılaştırır. Benim için bu
sevdiğim Vatanım Rusya’nın yüce sıfatını verdiğim Tolstoy’dur, bu yüzden, kalben
yazdığım bu mektupta, sizi ikinizi çok sevdiğim iki millettin tüm bilgeliğini yansıtan iki
insan olarak görmekteyim.”161
(“Мой дорогой почтенный друг, когда кто-нибудь хочет выразить свое самое высокое
уважение к другу, близкому его сердцу, он сравнивает его с самыми великими и наиболее
почитаемыми. Для меня как символ нашей любимой Родины России величайшим является Толстой,
а потому, посылая Вам свое самое сердечное послание, я вижу вас обоих вместе как олицетворение
мудрости двух народов, которые я так люблю.”)
Aynı denemesinde şu satırlara da yer verilecektir:
“Riga’daki “Segodnya” adlı gazetesinde Rabindranath Tagore’un 70. doğum
günü için Litvanya’nın mutheşem ressamlardan Rudzitis’in çizdiği portresi yayınlandı.
Şimdi de Prof. Dr. V. F. Bulgakov Prag’tan kendisi ve Lev Tolstoy’un da olduğu bir
kartpostal yolladı. Ve yeniden iki muhteşem yüz tüm derin bilgelikleri ve insanlara iyilik
işleriyle karşıma çıktılar. Bu iki bilgeyi aynı resimde görmek isterdim. Tolstoy ve
Tagore’a hürmetler!”162
(“В рижской газете “Сегодня” был портрет Тагора к семидесятилетнему юбилею.
Прекрасный поэт Латвии Рудзитис сердечно и утонченно характеризовал великого Тагора, а сейчас
из Праги проф. В.Ф.Булгаков прислал мне отлично исполненную открытку с изображением
Толстого и его самого в 1910 г. в Ясной Поляне. И опять два прекрасных облика Толстого и Тагора
161 İnternet: Hersonov, A. “Vstreçi Reriha i Tagora”.
http://www.lomonosov.org/article/vstrechi_reriha_i_tagora.htm adresinden 15Aralık 2015’da alınmıştır. 162 İnternet: Rerih, N. K. (1937). “Tolstoy ve Tagor”. Web: http://lib.icr.su/node/606 adresinden 12 Şubat
2016’da alınmıştır.
100
встали передо мною во всей глубине мудрости своей и во всем благожелании человечеству. Вместе,
на одном изображении, хотел бы я видеть эти два великих облика. Низкий поклон Толстому и
Тагору!”)
Bu konuyla ilgili Rus yazar A. Annenko’nun (1951-) tespit niteliğindeki şu
satırları önemlidir: “Bu bağlamda söylenmesi gereken şey, Tagore ve Tolstoy’un olan
benzerliklerini göz önünde bulundurursak, bu yüce bilgelerin yanına bir de Nikolay
Rerih’i de eklemek gerekir.”163 (“Надо ли говорить, что рядом с этими двумя прекрасными
обликами ныне возвышается и другой - Николая Константиновича Рериха.”)
2.2. Nikolay Rerih’in Başlıca Eserleri
2.2.1. Erken Dönem Eserleri
Nikolay Rerih’in ardından bıraktığı edebi miras birçok profesyonel yazar ile
neredeyse aynı ölçüdedir. Bahsi geçen edebi mirasın tam ve yeterli olarak incelenmediği
daha önce belirtilmişti. Nikolay Rerih hakkında çıkan ilk bibliyografinin dahi İngilizce
olarak çıkması, hem vatanı olan Rusya’da, hem de hizmet verdiği diğer ülkelerde Rerih
eserlerinin hak ettiği ilgiyi görmediğini gösterir. 1936 yılında Nikolay Rerih hakkındaki
ilk bibliyografya olan “Nicholas K.Roerich. Bibliography” de İngilizce yayınlanmıştır
(Nicholas K. Roerich Bibliography, Karachi, “The Young Builder” Press, 1936). Bu
bibliyografya Nikolay Rerih’in 20 kitabından (bunlardan 9’ü Rusçadır) ve 1936 yılına
kadar yazdığı 108 denemesinden (bunlardan 33’ü Rusçadır) oluşmaktadır.
Nikolay Rerih deneme, öykü, felsefi masal ve deyiş (pritça), bilimsel çalışmalar
ve şiir türlerinde eserler üretmiştir. Ele aldığı konular da kullandığı türler kadar çeşitlilik
gösterir. Bu çeşitlilik içerisinde tarih ve tarih felsefesi, kültür bilimi, sanat tarihi, estetik
(bilimi), ahlak bilimi, Doğu felsefesi ve felsefe bilimi gibi konular özellikle ön plana
çıkmaktadır.
Rerih’in edebi eserleri genellikle deneme tarzında karşımıza çıkmaktadır.
İngilizceyi ana dili gibi bilen Nikolay Konstantinoviç, eserlerini Rus dilinde yazmayı
tercih etmiştir. İngilizce yayınlanan eserleri ise genelde Rusça’dan ve tam olarak aslını
yansıtmayan çevirilerdir. Zira yayınevi profiline göre eserlerin içeriği oldukça değişikliğe
uğrayabiliyordu.
163 İnternet: Annenko, A. “Rulite Vışe”. Web: http://rossasia.sibro.ru/voshod/article/18586 adresinden 24
Mayıs 2016’da alınmıştır.
101
Nikolay Konstantinoviç 1934 yılında tüm denemelerini üç ayrı seçmeye
ayırmıştır: “Günlük Sayfaları” (Listı Dnevnika) “Benim Hayatım. Günlük Sayfaları” -
Birinci Seçme (Moya Jizn’. Listı Dnevnika- Pervaya Podborka), “Benim Hayatım.
Günlük Sayfaları” - İkinci Seçme (Moya Jizn’. Listı Dnevnika- Vtoraya Podborka”).
Nikolay Rerih’in gerçekte sürekli olarak günlük tutmadığını belirtmemiz gerekir.
Fakat bazı denemelerini günlük karalamalarından ve notlarından hayata geçirdiği
bilinmektedir. “Günlük Sayfaları” belirtilen derlemelerin ilkiydi. Hayatının çeşitli
alanlarında ve çeşitli konularda yazdığı denemelerinden sadece 222 tanesi bu kitapta yer
almıştır. “Benim Hayatım. Günlük Sayfaları”- Birinci Seçme daha çok otobiyografik
içerikli, küçük yaştan itibaren icra ettiği kendisi, ailesi, arkadaş ve okulları hakkında
yazdığı 92 denemeden oluşmaktaydı. Bu seçme öncekiden farksız olarak Nikolay
Rerih’in hayatı ve faaliyetleri konusunda oldukça önemli bilgiler içermektedir. “Benim
Hayatım. Günlük Sayfaları” - İkinci Seçme” en kapsamlı ve son seçmesi olup tam 659
deneme yazısını kapsamaktadır. Bu kitap birinci seçmenin devamı olarak görülse de,
Nikolay Rerih’in çeşitli dönemlerine ait olan deneme yazılarından ibarettir. Bu kitapta
Rerih’in hayatında iz bırakan kişi ve olaylar, onun felsefi düşünceleri ve bakış açısı gibi
daha geniş çapta konu işlenmektedir.
Çalışmanın bu bölümünde Nikolay Konstantinoviç’in hem “Günlük Sayfaları”
hem de diğer otobiyografik eserleri incelenmekte olup; zamanla geliştirdiği yazı
tekniklerine, işlediği konuların çeşitliliği ve önemine, felsefi ve manevi arayışının
sonuçlarına değinilecektir. Dönem dönem inceleyeceğimiz Nikolay Rerih eserlerindeki
zamansal farklılıklar anlatılırken o zamanlara ait olan denemelerinden örneklerle anlatım
güçlendirilmeye çalışılacaktır.
Nikolay Konstantinoviç Rerih’in hem yazma hem de okumaya erken yaşta
başlamış olduğu çalışmamızın ilk bölümünde belirtilmişti. O dönemde yoğun ilgi alanları
olan tarih, arkeoloji ve resim, yazdığı eserlerin konularını da belirlemiştir. İlk yazı
deneyimlerinin kazı raporları ve günlük karamalarıyla sınırlı olduğu bilinse de, erken
yaşta yazılan şiir ve tiyatro oyunları da göz ardı edilmemelidir. Bu dönem okuduğu
“Çocuklar İçin Tarih” (t.b.d.) kitap serisi, savaş ve kahramanlık destanları; evde dinlediği
İskandinav efsane ve masalları Nikolay Rerih’in çocukluk anılarını süsleyen konular
olmuştur.
Karl May Okulu’na girmesiyle beraber tarih, arkeoloji, tiyatro gibi ilgi alanlarına
coğrafya merakı da eklenmiş oldu. Yazdığı destan ve masalların konuları ve
kahramanları, “İgor Seferi” (Pohod İgorya) (t.b.d.), “İgor’un Ölümünden Doğan Olga’nın
102
İntikamı” (Mest’ Ol’gi za Smert’ İgorya) (t.b.d.) gibi eserlerde ulusal çizgiden
ayrılmadan, “Roncesvalles Muharebesi” (Ronsel’val’skoye Srajeniye) (t.b.d.), “York
Muharebesi” (Yorkskoe Srajeniye) (t.b.d.) gibi eserlerde ise dünya tarihinden olaylara yer
verilerek işlenmiştir. Yazdığı tiyatro oyunlarının temaları ise Gogol’un eserlerine olan
hayranlığı ile daha komplike ve satirik bir hal almıştır. Daha önce evde sergilenen
“Ruslan ve Ludmila” (Ruslan i Lyudmila), “Çar İçin Hayat” (Jizn’ za Tsarya) ve “Aida”
gibi klasik tiyatro oyunlarına Gogol eserleri de eklenmiş oldu. Ayrıca bu dönem Rus halk
masalları ve söylencelerini özenle kaydetmeye başladığı da belirtilmelidir.
Nikolay Rerih’in tarih ve sanat aşkı üniversite yıllarında da devam etmiştir.
Karl May Okulu’ndan mezun olan Nikolay Rerih’in yıllarca hayalini kurduğu Sanat
Akademisi ve Petersburg Üniversitesi’nin Tarih Bölümünde okuma isteğinden
bahsetmiştik. Rerih, babasının ısrarıyla Tarih Bölümü yerine Hukuk Fakültesi’nde
eğitimine devam etmek zorunda kalmıştır. Yine de tarih sevdasından vazgeçmeyen Rerih,
Hukuk Fakültesi’nde sınavlara, Tarih Fakültesi’nde ise derslere girmekteydi.
Sanat Akademisi ve Petersburg Üniversitesi yıllarında Nikolay Konstantinoviç
deneme, şiir ve felsefi masallar yazmaya devam eder. Bu eserlerde doğa bilimi, tarih,
antik edebiyat, antik tarih, arkeoloji gibi konular yine ön plana çıkmaktadır. Üniversite
yıllarında Nikolay Rerih yoğun şekilde kütüphane çalışmalarını yürütür. Eski Rus
gelenek ve görenekleri, folkloru ve mitoloji gibi konulara ağırlık verir. Ferman,
vakayiname ve diğer Ortaçağ dokümanlarının incelenmesine ayrı bir ilgi duyar. Bu
ilginin Halk Kütüphanesinde çalışan Stasov ile tanışmasından sonra arttığı daha önce
belirtilmişti. V. V. Stasov ile tanışması Nikolay Rerih’i derinden etkilemiş ve gelecek
yönelimlerine ve arayışlarına yön vermiştir. “Rus Destanlarının Doğuşu” (Proishojdeniye
Russkih Bılin) (1868) adlı çalışmasında ve bunun devamında Nikolay Rerih Rus
kültürünün, hatta Avrupa kültürünün dahi Asya kültüründen etkilendiği fikrini ortaya
koymaktadır. Bu sebeple Nikolay Rerih yıllar sonra Rusya ve Doğu dünyasının
benzerliklerini ortaya koymak gibi bilimsel bir amaç uğruna Moğolistan ve Tibet’in ayak
basılmamış yerlerinin keşfine çıkacaktır.
Doğu’ya farklı bir gözle bakan Nikolay Konstantinoviç’in bu dönemde okuduğu
ve ayrı bir ilgi duyduğu Hindistan ve Tibet Dağları’nın gizemi hakkındaki efsane ve
söylenceler onu fazlasıyla etkilemiştir. Ortaçağ şövalyeler şövalyeliğinin en yüksek
mertebesi olan “Kutsal Kase”nin (Holy Grail) o topraklarda olduğunu düşünmekteydi.
12. Yüzyıldan itibaren Slav halklarının Kadim Rusya’dan Doğu’ya “dünyadaki cenneti”
bulmak için seyahatler gerçekleştikleri bilinmektedir. Rus Kilise arşivlerinden Novgorod
103
piskoposu Vasili Tver’ piskoposu Fedor’a yazdığı mektuplarından birinde “o topraklara
gidenlerin güneş ışığından daha aydınlık bir yerden bahsettiğini” 164 bildirmektedir.
14.yüzyıl Zosima söylencesi de bu söylentileri kanıtlar durumdadır. Bu söylencede
Zosima adında bir Rus genç, Doğu’da brahmanlarla buluştuğunu açıklamakta ve durumu
şu sözlerle ifade etmektedir: “Tanrı’nın oğullarına benzeyen yaşlı rahiplerin bulunduğu
bir ülkeyi gördüm.”165 (“В человецех тех старцы, подобии Сыну Божию”).
Daha sonra 17.yüzyılda ise Eski İnananlar da166 benzer bir yeri Beyaz Sulu Yer
(Belovod’ye) olarak adlandırmışlardı. Hintliler Hindistan’ın en büyük dağlarından olan
Meru Dağı’ndan Dünya’nın ve mutluluğun merkezi olarak bahsetmekte; Tibet ve Moğol
halkları ise yüce adalet, sonsuzluk ve ölümsüzlüğün hakim olduğu bu yeri Şambala
olarak adlandırmaktadırlar. Sözü geçen farklı halkların ve zamanların söylence ve
efsanelerindeki benzerliklerden oldukça etkilenen Nikolay Rerih bu konuyu ilerleyen
dönemde eserlerinde fazlaca işleyecektir.
Nikolay Konstantinoviç’in bu dönemde yoğun bir şekilde ikon çizimi ile uğraştığı
bilinmekte, birçok makalesinde ikon sanatı ve bu sanatın öneminden bahsedilmektedir.
Arkeoloji Topluluğu ile Kadim Rus şehirlerine yaptığı geziler sırasında “Höyükte” (Na
Kurgane) (1898) adlı edebi eseri yazmıştır. Nikolay Rerih’in erken dönemine ait olan bu
eser arkeolog ve tarihçiler için gerçekten büyük önem taşımaktadır. Tarihi önem taşıyan
eski Rusya şehirlerine gerçekleştirdiği gezileri anlattığı bu eserde; arkeolojik kazıların
güzergahı, kazı için verimli yerler, buldukları arkeolojik bulgular, bunların hangi
zamanlara ait olduğu konusundaki tartışmalar, tarih kıyaslamaları, Rus kültürünün
kaynakları gibi bilimsel ve tarihi birçok mühim konu incelenmiştir. Önemli bir nokta da
gerçekleştirdiği bu arkeolojik gezilerde eski mabet, mozaik ve ikonların kötü durumda
olmalarından etkilenerek kültürel mirasın korunması ile ilgili ilk denemelerini bu
dönemde yazmaya başlamış olmasıdır.
Nikolay Rerih 1898-1900 yılları arasında gazeteciliğe önem verir; kültür, tarih ve
tarihi değerlerin korunması, Kadim Rus kabilelerinin sanat ve kültüründe Doğu’nun
etkileri konularında bilimsel makaleler yazar. Günlük yazı ve denemelerinde de tarih
motiflerinin genelde yıkım ve çaresizlik konularıyla birleştiğini görmekteyiz.
164 İnternet: “Nikolay Rerih”. Web: http://roerih.ru/bio3.php adresinden 13 Ocak 2017’de alınmıştır. 165 İnternet: “Nikolay Rerih”. Web: http://roerih.ru/bio3.php adresinden 13 Ocak 2017’de alınmıştır. 166 Staroobryadtsı - 1652 ve 1666 yılları arasında Moskova Patriği Nikon tarafından tanıtılan kilise
reformlarına karşı bir protesto olarak resmi Rus Ortodoks Kilisesi’nden ayrılan topluluk.
104
1989 yılında Nikolay Rerih aynı zamanda “Mir İskusstva” adlı derginin hem
yayın kurulunda bulunmuş, hem de dergi için genellkle sanat temalı makaleler yazmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Rerih’in gerek edebi eserlerinde gerekse
resimlerinde ejderha çığlığı, kızıllık, ulak, ölmeye mahkum şehirler gibi yeni ve sembolik
konular işlenmektedir. Bu sembollerle Nikolay Rerih’in iç huzursuzluğunu ve
üzüntülerini dile getirdiğini düşünmekteyiz. Savaşın kaçınılmaz oluşu, insan ve kültürün
ölümüne ilişkin olan hisleri eserlerine fazlasıyla yansımıştır. Hatta Nikolay Rerih’in
duyarlılığı ve hislerinin önemine binaen ünlü Rus yazar Maksim Gorki de Nikolay
Rerih’i “Muhteşem sezgileri olan bir insan.” 167 (“Великий Интуитивист.”) olarak
nitelendirmiştir.
Bu dönemde de öncekilerden farksız olarak tarihsel konular ön plana çıkmaktadır.
Nikolay Rerih Eski Çağların tarihinin tam anlamıyla incelenmediğini, önemli devirlerin
sınıflandırma ve zamanlandırılmalarında önemli eksiklerin olduğunu her fırsatta dile
getirmiştir. Kadim zamanlar, özellikle Taş Devri Nikolay Rerih’in en çok merak ettiği
dönemdi. Nikolay Rerih’e göre, tarihsel ve evrimci sırları çözebilmek için araştırmalara
kesinlikle en Eski Çağlardan başlanması gerekmektedir. Eski Çağların tam olarak
araştırılmamasından kaynaklanan bilgi yetersizliği vardır. Bu sözlere katılmamak
mümkün değil, zira önemli Rus tarihçi Lev Gumilev de özellikle Avrasya bölgesinin
kadim tarihine yönelik araştırmaların zayıf kaldığını söylemekteydi. 168 Özellikle bu
konuda “Eski Türkler” (Drevniye Türki) (1967) adlı eserinde şu sözler yer almaktadır:
“İnsanlık tarihi henüz bütün yönleriyle düzenli bir şekilde incelenmiş değil.
Avrupa ve Yakın Doğu’daki hadiseler zinciri ve toplum şekillenmeleri XIX.Yüzyıl
sonlarına doğru şöyle böyle incelenmiş; Çin ve Hint yazılı kaynaklarıyla geniş Avrasya
stepleri ise XX.Yüzyılın başlarında hala araştırmacıları beklemektedir.”169
Nikolay Rerih, bu tür bilgi eksikliğinden kaynaklanan yetersizliğin Taş Devri’nde
yaşayanların yanlış bir çıkarımla “yabani” olarak nitelendirilmelerine yol açtığının altını
çizmiştir. Nikolay Rerih bu fikirlerine “Geleceğe Açılan Kapı” (Vrata v Buduşee) (1936)
adlı denemesinde yer vermektedir.
“Taş Devri’nin yabani kültürsüzlük olarak algılanması bilgi eksikliğinden
kaynaklanan bir hatadır. Bize ulaşan Taş Devri sayfalarının vahşi bir ilkelliği yoktu. Tam
tersine bu sayfalarda özel ve bize uzak olan bir kültürü hissetmekteyiz. O kadar uzak bir
167 İnternet: “Nikolay Rerih”. Web: http://roerih.ru/bio3.php adresinden 13 Ocak 2017’de alınmıştır. 168 Gumilev, L. (2008). Ritmı Evrazii. Epohi i Tsivilizatsii. (Birinci Baskı). Moskva: İzdatel’stvo AST, 201. 169 Gumilev, L. (2002). Eski Türkler. (Çev. A. Batur). (İkinci Baskı). İstanbul: Selenge Yayınları, 13.
105
kültürden bahsediyoruz ki, bu kültürün yabanilerle karşılaştırma yapmak gibi alışılmış
bir yolu seçmekten başka türlü algılanması zordur. Soyu tükenmek üzere olan, modern
silisyum mızraklı yabanilerin ise Taş Devri insanı ile olan benzerlikleri bir aptalın bir
bilgeye benzemesi gibidir - onlar dejenere olmuş adamlardır. Bu iki tip insan arasında
bir takım ırksal bağlantılar hariç hiçbir bağ yoktur. Taş Devri insanı tüm parlak
kültürlerin doğuşuna yol açmışken, günümüzün yabanileri ise doğa üzerindeki
hakimiyetini ve bununla beraber güzellik duygusunu da kaybetmişlerdir.”170
(“Понимать каменный век как дикую некультурность будет ошибкою неосведомлённости.
В дошедших до нас страницах времени камня нет звериной примитивности. В них чувствуем
особую, слишком далёкую от нас культуру. Настолько далёкую, что с трудом удаётся мыслить о ней
иным путем, кроме уже избитой дороги – сравнения с дикарями. Современные вымирающие
дикари-инородцы с их кремниевыми копьями так же похожи на человека каменного века, как идиот
похож на мудреца, – это только дегенераты. Несколько расовых черт – единственная связь между
ними. Человек каменного века родил начала всех блестящих культур, он мог сделать это, в то время
как дикарь наших дней утратил всякую власть над природой, а вместе с ней и чувство
прекрасного.”)
Nikolay Rerih yukarıdaki hem tarihçi hem arkeolog kimliğiyle; Taş Devri’nde
yaşayan kabilelerin ilkel olmadığını hatta ileri düzeyde bir kültüre sahip olduğunu
vurgulamıştır. Nikolay Rerih’in bu kanıya özellikle arkeolojik kazılardan sonra vardığı
düşünülmektedir. Rusya’da Neolitik Çağ (Geç Dönem Taş Devri) dönemindeki kültürün
dünya medeniyetlerinin kültürlerinden kötü olmadığını hatta onlarla kıyaslandığında
üstünlüklerinin dahi olduğunun altını çizmiştir: “Neolitik Çağdaki sanatsal nesnelerinin
hem bolluğu hem de çeşitliliği Rus kültürünün bereketini göstermektedir.”171 (“Неолит же
русский изобилует и богатством своим, и разнообразием предметов искусства.”).
Rerih bu konuyla ilgili en az iki bin adet işlenmiş değerli taşın, cilalanmış
aletlerin, küçük heykelciklerin ve silisyum oklarının bulunması gibi önemli kalıntıları
işaret eder. Ayrıca Neolit Çağda çömlekçilik ve cam sanatının bile olduğunu arkeolojik
bulgularla kanıtlamıştır.
Nikolay Rerih, tarihçi, arkeolog kimliklerinin yanı sıra kültür bilimci olarak da
farklı bir bakış açısına sahipti. O dönem Rus kültürünün tamamen Batı kültüründen
kaynaklandığı ve Rus halkının Batı’nın başarılarını benimsemek dışında hiçbir ilerleme
kaydetmediği düşüncesi çok yaygındı. Nikolay Rerih bu konuyla ilgili “Üniversite”
(Universitet) (1940) adlı denemesinde, söz edilen düşünceye şu şekilde karşı çıkmaktadır:
170 Marianis, A., A.g.e., 95. 171 Marianis, A., A.g.e., 96.
106
“Eski Rusya’nın ilk zamanlarında da Kültür işaretleri çoktur; bizim Kadim edebiyatımız
Batılıların göstermek istedikleri gibi o kadar zayıf değildir. Fakat bu konuya önyargılı
bir şekilde değil bilimsel olarak yaklaşılmalıdır.”172 (“В древней, в самой древней Руси много
знаков Культуры; наша древнейшая литература вовсе не так бедна, как её хотели представить
западники. Но надо подойти к ней без предубеждения – научно”)
Nikolay Konstantinoviç benzer şekilde, o dönemde yaygın olan bir başka
düşünce olan “Rusya’ya kültür ve medeniyetin Birinci Petro tarafından kazındırıldığı”
fikrine de karşı çıkmaktaydı. Bilimsel çalışma ve konuşmalarında Kadim Rusya’nın
Avrupa kültürüne taviz vermeyen yüce ve özgün bir kültürünün olduğunu savunmaktadır.
Tarihe pek yansımayan Kiev Rusya’sı ve Kadim Novgorod’un ileri sanatını ve zengin
kültürünü örnek vererek bu fikrini kanıtlamıştır.
Her fırsatta Kadim Rusya’nın eski zamanlarının gerektiği kadar araştırılmadığını
dile getiren Nikolay Rerih, “Geleceğe Açılan Kapı” adlı makalesinde şu satırları
kaydetmektedir:
“İskandinav Dönemi sonrasında tarihsel devirlerdeki tutarlılık son buluyor.
Devirler arasındaki zamansal kaymaların hata payları yüzyıllara kadar ulaşıyor. Biz
sadece güzel eşyalara sahip olduklarını biliyoruz; fakat nasıl bir hayata ve nasıl
eşyalara, sanata ne tür bir bakış açısına sahip olduklarını bilmiyoruz”173
(“После скандинавского века всякая достоверность исчезает. Приблизительность доходит
до нескольких столетий. Мы только можем знать, что для жизни требовались красивые вещи, но
какая была жизнь, какие именно требовались предметы искусства, как верили в это искусство
бывшие жители – мы не знаем.”)
Kadim Rus sanatıyla ilgili olarak Nikolay Rerih‘in kendine has bir bakış açısı
vardı. Burada önemli olan nokta, Rus ikon sanatının önemini ilk onun vurgulamış
olmasıdır. Öncesinde ikonlar bir sanat eseri niteliği taşımayıp, sadece bir ibadet nesnesi
olarak algılanıyorken; Nikolay Rerih onların önemini ve sanatsal yönünü dile
getirmiştir:“İkonların önemini bozmadan ve güzelliklerini fark ederek bakmaya daha
yeni cesaret ettik; daha yeni ikon ve duvar yazılarında kaba ve yeteneksiz karalamalar
yerine, devasa boyutlarda çizilebilen bir sanat içgüdüsü olduğunu gördük.”174
(“Только недавно осмелились взглянуть на иконы, не нарушая их значения, со стороны
чистейшей красоты; только недавно рассмотрели в иконах и стенописях не грубые, неумелые
изображения, а великое декоративное чутье, овладевшее даже огромными плоскостями.”)
172 Rerih, N. (2015). A.g.e., 73. 173 Marianis, A., A.g.e., 98. 174 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosofskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 10.
107
Tarihe düşülmüş Slav izlerine o dönemde yazılan masallarda da rastlamak
mümkündür. Küçük yaşlardan beri kahramanlık ve savaş konularını resmeden Nikolay
Rerih, zamanla masallarında daha felsefi konuları işlemeye başlamıştır. Artık
masallarında maddi ve fiziksel güçten ziyade, manevi ve ruhani güce sahip olan
kahramanlar kazanmaktadırlar. Örneğin, 1893 yılında yazdığı “Çocuk Masalı” (Detskaya
Skazka) adlı masalında eski zamanlardaki bir kraldan ve evlenme çağında olan bir
prensesten bahsedilmektedir. Bu prenses damat adaylarının geldiği davette, her bir
damadın kendisine ne verebileceğini anlatmasını ister. Seçkin damatlardan biri tanınmış
soyunu öne sürer, diğeri değerli taşlarla süslenmiş evini, diğeri de halkının ondan çok
korktuğunu belirterek sakin bir hayat vaadinde bulunmuştur. Fakat damatlarından biri
diğerleri kadar ne soylu ne de zengindi, prens olduğu bile şüpheliydi. Mutlu biten tüm
masallarda olduğu gibi, prenses bu sonuncuyu seçmişti. Çünkü bu damadın vaadi çok
farklıydı; prensese kendine olan inancını kazandıracaktı.
“Kendine inansın ve bu inançla insanları mutlu etsin.”175 (“Пусть она верит в себя и
верою этой дает счастье многим!”).
Kısacası Nikolay Rerih bu dönem eserlerinde bu tür felsefi çıkarımdan başka,
doğanın korunması, dünyada hiçbir şeyin yok olmaması gerektiği ve doğayı seven
insanın vahşetten uzak olacağını işaret eden mühim konulara da yer vermiştir.
2.2.2. 1900-1920 Yılları Arasında Edebi Eserleri
1899-1916 senelerine bakıldığında halen Nikolay Rerih’in Rusya’da yaşadığı
dönemden bahsetmiş oluyoruz. Bu dönemin en önemli olaylarından biri eşi Elena
İvanovna ile tanışması ve onunla evlenmesidir. Bu hadisenin önemi Nikolay Rerih’te var
olan ilgi alanlarının eşinin ilgi alanlarıyla birleşmesidir. Rerih üniversite sonrasında
felsefe ve psikoloji alanlarındaki çalışmalarını yoğunlaştırmış, ve daha çok Doğu
felsefesine yönelmiştir. Özellikle din felsefesi, psikanaliz ve budizm konularına ilgi
duyan Elena Rerih eşinin Doğu merakını da paylaşacaktır. Nikolay Rerih bu dönem
eserlerinde genellikle tarih, felsefe (Doğu felsefesi), edebiyat ve psikoloji konularına
önem vermiştir. Denemelerinde Doğu felsefesinin yapı taşlarından olan Bhagavat Gita,
Ramakrishna, Upanişad ve Vivekanandy’den esintiler sezilmektedir. Şiirlerinde ise
Rabidranath Tagore’un ahenkli ve canlı etkileri görülmektedir. Şiirlerinde yine tarih
konuları ön plana çıkmaktadır. Örneğin 1904 yılında yazdığı “Önder” (Vojd’) isimli
175Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosovskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 649.
108
şiirde Altın Orda ve Cengiz Han konuları işlenmektedir. Rerih’in Orta Asya kültürüne
hakimiyeti, Cengiz Han’ın hayatı, o dönem kullanılan eşya, kıyafet ve yemekler, gelenek
ve görenekler, maniler ve savaş stratejileri konularında anlattıklarından anlaşılmaktadır.
Dönemi yansıtan bir başka eser 1913 yılında yazdığı “Hindistan Yolu” (İndiyskiy
Put’) dur. Bu denemede Paris’te açılan ve Nikolay Rerih’in yakın dostu Rus Doğu bilimci
V. V. Golubev’in (1878-1945) de katıldığı “Doğu Sanatları Sergisinden”
bahsedilmektedir. Hindistan seferinden gelen Golubev tarihi mabet ve desenlerin olduğu
fotoğraf ve arkeolojik bulgular koleksiyonlarını da bu sergide sergilemişti. Golubev’in
getirdikleri, Nikolay Rerih’in savunduğu Kadim Rus halklarının Doğu kökenleri
konusundaki görüşlerini neredeyse kanıtlar gibiydi. Gelenekler, mezarlıkların tepe ve
parmaklıkları, yaşam gereçleri, yapıtlar, kıyafet ve şapkalardaki ayrıntılar, duvar
resimleri, hatta kelime kökleri; hepsi bize çok yakındı. Hepsi başlangıcın aynı oluşunun
göstergesiydi.” 176 (“Обычаи, погребальные холмы с оградами, орудия быта, строительство,
подробности головных уборов и одежды, все памятники стенописи, наконец, корни речи – все это
так близко нашим истокам. Во всем чувствовалось единство начального пути.”)
Bu eserin önemi Rus ve Doğu kültürlerindeki bu benzerliklerin tesadüfi
olmadığını ve bilimsel kanıtlarla ispat edilebileceğini anlatmasıdır. Golubev’i bile
şaşırtan bazı ayrıntılar Nikolay Rerih’i şahsen çok sevindimişti. Çünkü Rusya’nın Doğulu
köklere sahip olduğu teorisini kanıtlar nitelikteydi. Bahsi geçen sergiden ve Golubev ile
şahsi sohbetlerinden sonra Nikolay Konstantinoviç çok daha hevesli olarak yoluna devam
etmeye karar vermişti. Zira onun yıllar önce gördüğünü artık başkaları da görmeye
başlamıştı.
Doğu felsefesi dışında bu dönem edebi eserlerinde Eski Slav motiflerine sıkça
rastlanmaktadır. Özellikle “Marfa-posadnitsa” (Marfa-Posadnitsa) (1906) adlı felsefi
masalında eski Rus evliyaları, onların yaşamlarına ve güçlerine değinmektedir. Ayrıca
Elena Rerih’in teosofi çalışmalarında olduğu gibi insan enerjisinden, evliya enerjilerinden
de bahsetmektedir. Nikolay Rerih, eserlerinde bilimle tam olarak açıklanmayan bu
güçlerin varlığını ve insanların bu güçlere nasıl ulaşabildiklerini anlatmaya çalışmıştır.
Dönemin en önemli eserlerinden olan “Eski Zamanlarda” adlı deneme seçkisinde
önemli bir konuyla daha karşılaşmaktayız; tarihi mirasın ve kültürün korunması. Bu
denemelerinde Nikolay Rerih, tarihi yapıtlara uygulanan ve gerçekten akıl almaz türden
olan olayları büyük üzüntü içerisinde okuyucuları ile paylaşmaktadır. Tecrübesiz
definecilerin yol açtığı tahribattan başlayarak, Kadim yerleşimlerin duvarlarından alınan
176 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokroviçşa. Filosofskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 717.
109
taşların demir yolu yapımında kullanılmasına kadar son derece vahşi ve üzücü olaylardan
bahsetmektedir. İnsanların ve özellikle gelecek nesillerin tarihlerine saygı duymaları
gerektiğini ve geçmişi olmayan bir halkın geleceğinin de olamayacağını çarpıcı bir
şekilde dile getirmektedir. “Bu apaçık yıkım çabalarının kendiliğinden yok olmaları
gerekir: kaba şiddet her zaman karşısında daha güçlü bir tepki alır. Aydınlanan
insanların tarihi sevme zamanı geldi ve artık anıtlara tarihsel açıdan bakmak gibi güzel
konulardan bahsedebiliriz.”177
(“Такое явное исказительство должно вымереть само: грубое насилие встретит и сильный
отпор. После знаний уже пора нам любить старину и время теперь уже говорить о художественном
отношении к памятникам.”)
Tarihi yapıt ve eserlerin uğradıkları bu tahribatlar Nikolay Rerih’i derinden
etkilemiş olacak ki kültürel mirasın korunması ile ilgili çalışmalarını hızlandıracak ve
1909-1910 yıllları arasında yaptığı çalışmalar ileride hayat bulacak olan Rerih Paktı’nın
esaslarını oluşturacaktır. 1911 yılında bu konuyla ilgili en önemli denemelerinden olan
“Sessiz Katliamlar” (Tihiye Pogromı) adlı makalesini yazmıştır. O dönemdeki diğer
eserlerinde olduğu gibi bu eserde de Nikolay Rerih genellikle yıkım, zülüm, karanlık,
karamsarlık ve üzüntü, kahinlik ve peygamberlik unsurlarını ön planda tutmuştur. Bu
konuda vurgulanması gereken nokta yukarıda da belirtildiği üzere, erken yaşlarda yazdığı
kahramanlık masal ve öykülerindeki daha halktan ve maddesel olan kahramanlığın, yerini
zamanla kurtarıcı misyonuna sahip kahin ve peygamber gibi daha çok manevi varlıklara
bırakmış olmasıdır. O dönemdeki eserlerinde yer alan en büyük nasihat; zulmün anlamsız
oluşu ve insanların iyilik ve sevgi yolunu seçmeleri gerektiğidir. İnsanlara kendi
tarihlerini sevmeleri ve ona değer vermeleri konusunda fazlasıyla nasihatte bulunmuştur.
1916-1919 seneleri, Nikolay Rerih’in akciğer rahatsızlığı nedeniyle Finlandiya’ya
taşındığı ve tedavi gördüğü senelerdir. Nikolay Rerih’in bu dönemde vasiyetname
yazması, kötü ve zor zamanlardan geçtiğinin göstergesi niteliğindedir. Fakat tüm
olumsuzluklara rağmen eserlerini negatif düşüncelerle değil muhteşem Finlandiya
manzaralarıyla süslediğini görmekteyiz. Bu yıllarda çizilen resimler ve yazdığı edebi
eserleri özellikle Karelya doğasının saf duru güzelliğine adanmıştır. Edebi eserleri olan
“Alev” (Plamya) (1918) adlı otobiyografik roman ve “Moriya Çiçekleri” (Tsvetı Morii)
(1921) adlı şiir kitabı tam dönemi yansıtan doğa tasvirleri ve olağanüstü dağ manzarası
betimlemeleriyle doludur.
177 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosofskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 115.
110
Bu dönemin Rerih sanatında rastlayabileceğimiz bir diğer nokta da Rusya’da
yaşanan Şubat Devrimi’nin getirdiği yıkım olmuştur. Rerih bu yıkımı eserlerinde “facia”
olarak adlandırmış ve bu olayın hem halka hem de geleceğe getirdiği inanılmaz yıkımdan
bahsetmiştir. Bu konuyla ilgili yazdığı en çarpıcı eser – “Hayır İşi” (Miloserdiye) (1919)
adlı gizemli oyunudur.
2.2.3. Son Dönem Eserleri (1920 Sonrası)
1919 senesinde sağlığına kavuşan Nikolay Rerih ailesi ile birlikte Londra’ya
taşınmıştır. Yıllardır hayali olan Hindistan gezisini buradan daha kolay
gerçekleştirebileceklerini düşünmüşlerdir. Bu dönemde hem Rabindranath Tagore ile
tanışmış hem de Doğu felsefesine daha fazla yoğunlaşmıştır. Bu durum eserlerindeki
ezoterik bilgelerin, Doğu geleneklerinin ve mistik olayların artmasından
anlaşılabilmektedir. Bu dönemde özellikle Helena Petrovna Blavatskaya tarafından
kurulan Teosofi Derneği’ne katılmasının etkisi çok büyüktür. Nikolay ve Elena Rerih bu
yıllarda “Agni-Yoga” (Agni-Yoga) (1920) kitabı üzerinde çalışmaya başlamışlardır.
Doğu motiflerinin yanı sıra Eski Slav motifleri ve Rusya’ya olan özlemi de
eserlerinde apaçık hissediliyordu. Zor zamanlar geçiren vatanı için Londra’da “Büyülü
Rusya” (Oçarovannaya Rossiya) adını taşıyan bir resim koleksiyonu hazırlamıştı.
Bu dönemi takip eden Amerika’da bulunduğu dönemde Nikolay Konstantinoviç
yoğun bir şekilde kostüm ve dekor çalışmalarıyla ilgilenmiştir. Özellikle “Karbeyaz” ve
“Tristan ve İzolde” operaları için hazırladıkları dekorlar büyük beğeni toplamıştır. Aynı
zamanda Chicago Sanat Enstitüsü’nde “Rus Sanatı, Etik ve Estetik eğitim” dersleri
vermiştir.
Bu dönem eserlerine bakıldığında öncü konu olarak yine Doğu felsefesi karşımıza
çıkmaktadır. “Kutsal Ana Yıldızı” (Zvezda Materi Mira) (1924) adlı denemesinde bu
yıldızın yeni bir dönemin habercisi olduğu dile getirilmektedir. Bu yeni dönem,
denemesinde “saflık, yüce güzellik ve cesaret”in devri olarak tanımlanmaktadır. Bu üç
bileşene Doğu felsefesi ve Buda öğretisinde sıkça rastlayabiliriz. Aynı döneme ait
“Hareket” (Deystviye) (1922), “Adamant” (Adamant) (1922), “Giriş Hakkı” (Pravo
Vhoda) (1923) gibi makalelerinde de Doğu motifleri fazlasıyla hissedilmektedir.
Örneğin, 1920 yılında Londra’da yazdığı “Adamant” makalesinde Yüce Tanrı’ya, Yüce
Güzelliğe ve Bilgeliğe sanat ve bilgi ile ulaşabileceğini açıklayarak; sanat ve bilginin
insanlara yaşam gücü verdiğini ve kurtarıcı nitelikte olduğunu vurgulamaktadır. Doğu
111
felsefesinde Yüce İlaha ancak bilgi yoluyla ulaşılabildiğini, Nikolay Rerih’in yorumunda
ise bu vasıtaya sanatın da eklendiğini görmekteyiz. Doğu felsefesinde ve Rerih’in
eserlerinde “yaratıcı emek” kavramına fazlasıyla önem verildiği gözden kaçmamaktadır.
Bu emeğin iyilik ve güzellik hizmetinde, böylelikle insanlar yararına olup geleceğe farklı
bir yön çizdiğini belirtmektedir. Kısaca, bu kavramların önemini şu şekilde
özetlemektedir Nikolay Konstantinoviç: “Yaratıcı emek - ruhun saf duası. Sanat - halkın
kalbi. Bilgi ise - halkın beynidir.”178 (“Творчество – это чистая молитва духа. Искусство –
сердце народа. Знание – мозг народа.”)
Nikolay Rerih bu dönemde de Doğu ve Batı sentezi ve Rusya’nın Doğu kökenleri
konusundaki çalışmalarına devam etmiştir. Bu yıllarda tamamlanan “Ruhun Örtüsü”
(Odeyaniye Duha) (1921) adlı denemesi dikkat çekmektedir. Bu makalede Rusya’nın
Verhneye Povoljye adlı bölgesinde gerçekleştirdiği geziler sırasında gördüğü yapıtlardaki
Bizans esintilerini, bu esintilerin ise Doğu, Fars ve Hindistan havasını andırdığını
anlatmaktadır. Nikolay Rerih bu makelede Rusya’daki, hem Doğu hem de İskandinav
ülkelerinden gelen Batı kültürü izlerinin, derinlerde aranması yerine; heykel, mimari
yapıtlar ve sözel kültüre bakılarak görülebileceğini anlatmıştır:
“XII. yüzyıldan beri Rusya Moğol İstilası ile sarılı. Fakat dertli zamanlarda bile
yeni bir şarkı öğreniyor. Bu şarkı zafere doymayan göçebe Doğu’yu anlatıyor. Tatar
kılıçlarının ışıltısı ile Rusya kendi desenine yeni, büyülü semboller ekliyor.”179
(“С XII века Русь окутана игом Монгольским. Но и в несчастье Русь учится новой сказке.
Учится песне победного кочевого Востока. В блеске татарских мечей Русь украшает орнамент свой
новыми, чудесными знаками.”)
Nikolay Rerih 1923 senesinin sonunda yıllardır hayalini kurduğu Hindistan’a
taşınmış ve aklındaki büyük araştırmaları yapma şansına sahip olmuştur. En kapsamlı ve
önemli araştırmalarını Rusya’daki Doğu etkileri konuları üzerinde yapmıştır. Bu dönem
eserlerinde ayrıntılı olarak Rusya’nın sadece Batı değil Doğu kültüründen de etkilenerek
geliştiğini belirtmektedir. Bunda Rusya’nın Avrupa ve Asya’nın tam arasındanki eşsiz
konumunun rolünün büyük olduğunu vurgulamaktadır. Rus kültürünün özgünlüğünü
kabul ederek bu kültür üzerinde komşu kabilelerin etkisinin de fazla olduğunu
belirtmiştir. Rerih daha önce belirtildiği üzere özellikle Doğu’nun etkisinin ne derece ve
nasıl olduğu konularında araştırmalarını yoğunlaştırmıştır. Nikolay Rerih’in Doğu
sevdasını en özetleyici bir şekilde Doğu bilimci olan oğlu Yuriy Rerih’in şu sözleri ifade
etmektedir: “Asya ve Doğu, Nikolay Konstantinoviç Rerih’in her zaman merak ettiği
178 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosofskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 403. 179 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosofskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 257.
112
konu olmuştu. Slav ve Endoiran halklarının ortak kökleri, Kadim Rusya’daki Doğu izleri,
Rusya bozkırlarının renkli göçebe hayatı gibi konulara ilgi duyardı.”180 (“Азия, Восток
всегда привлекали внимание Николая Константиновича Рериха. Его интересовали общие корни
славянства и индоиранцев, восточные истоки Древней Руси, красочный кочевой мир наших
степей.”)
Gençlik yıllarından itibaren Kadim Rusya ve Doğu’nun kültürel ve ruhani
geleneklerinin benzerliğinden bahseden Nikolay Rerih’in özellikle Slav halkının
kökenleri ve dünya göç haritasının nasıl gerçekleştiği üzerine yaptığı çalışmalar,
araştırma konularından en önemlileriydi. Nikolay Konstantinoviç’i bu çalışmalarında
destekleyen, kendisiyle aynı fikre sahip olan yakın dostu Rus Doğu bilimci ve tarihçi V.
V. Golubev olmuştur. V. V. Golubev’den Nikolay Konstantinoviç’in yurtdışı yılları
anlatılırken bahsedilmiş olup, ikisinin de aynı konularda araştıma yaptıkları ve daha
Paris’teyken Hindistan Seferi ve Büyük Asya Seferi’nin güzergah haritasını
belirlediklerinden de söz edilmişti.
Söz konusu Büyük Asya Seferi 1925-1928 yılları arasında gerçekleşmiştir. Sefer
sırasında etnografik araştırmalar yapılmış, ender rastlanan el yazmaları ve maniler
toplanmış, yerel halkların folklor, gelenek ve göreneklerine ait ender rastlanan bilgiler
toplanmış, ayrıca dilbilimsel ve tarihsel araştırmalar yürütülmüştür.
Büyük Asya Seferi sırasında Nikolay Rerih, büyük oğlu Yuriy ile özellikle
halkların göçünün izlerini bulmaya ve araştırmaya çalışmış; Doğu (İndo-tibet grubu),
Batı (Batı Avrupa) ve Slav halklarının gelenekleri ve antropolojik göstergelerin analizi
gibi tarihsel önem taşıyan konulara daha fazla yoğunlaşmıştır. Zamanının en önemli
arkeolojik seferlerinden biri olan Büyük Asya Seferi sırasında bulunan arkeolojik
bulgular, Rerih’in Rus ve Avrupa halklarının Doğu (indoariyskie korni) kökenleri
konusundaki hipotezini kanıtlamıştır.
Doğu ve Slav halklarının bu “akrabalığını” Nikolay Rerih şu satırlarla
kaydetmiştir: “Hindistan gurbet değil, Rusya’nın öz kardeşidir.”181 (“Индия - не чужбина, а
родная сестра России.”)
Hindistan dönemi eserlerinde Nikolay Rerih’in felsefe tarihi, estetik ve ahlak
bilimi gibi felsefi konularda sergilediği bakış açısı incelemeye değerdir. Nikolay ve Elena
Rerih, ustaları Mahatma Mori’nin sözlerinden ilhamla bir felsefi başyapıt olan “Agni-
Yoga” (1920) adlı eseri yazmışlardır. İnsanların yaşamında vazgeçilmez olan ahlak
kurallarının madde madde açıklandığı bu kitapta, insanların ruhani bir zirveye
180 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosofskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 12. 181 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosofskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 13.
113
ulaşmasının yollarını; başka bir deyişle insanların içlerindeki enerjiyi keşfederek
mükemmelliğe ulaşmalarının yolunu göstermişlerdir. Daha önce Nikolay Rerih
tarafından kullanılan “ruhani boşluğu”n nasıl doldurulabileceği ve insan ruhuna nelerin
iyi geleceği konusu da yine aynı eserde açıklanmıştır.
Bu dönemde Doğu motiflerinin artık tamamen yoğun şekilde yer aldığı Rerih
eserlerinden Büyük Asya Seferi sırasında çizilen beş yüze yakın manzara resmi, ”Sikkim
Yolu”, “Onun Yurdu”, “Doğu Üstadları” (Uçitelya Vostoka) ve “Himalai” adlarını
verdiği resim koleksiyonları hayat bulmuştur.
Büyük Asya Seferi esnasında edebi eser olarak iki önemli kitabı “Asya’nın Kalbi”
(1929) ve “Altay-Himalai” (1929) yazılmıştır. “Asya’nın Kalbi” diye adlandırdığı bu
bilimsel ve felsefi çalışmasında: Doğu-Batı Sentezinin önemini, Doğu ve Batı’nın birlikte
var olduklarını, Doğu ve Batı medeniyetlerinin oluşmasındaki önemli rolün Büyük Göç
güzergahının belirlediğini açıklamıştır:
“Sanatsal amaçlar dışında seferimiz ile Orta Asya’daki anıtların durumları
hakkında bilgi edinmeyi, din ve geleneklerin mevcut durumlarını gözlemlemeyi ve büyük
göçün adımlarını belirlemeyi amaçlamıştık. Son saydığım amaç uzun zaman önce
merakımı çekmiştir.”182
(“Кроме художественных задач, в нашей экспедиции мы имели в виду ознакомиться с
положением памятников древности Центральной Азии, наблюдать современное состояние религии,
обычаев и отметить следы великого переселения народов. Эта последняя задача издавна была
близка мне.”)
Özellikle Sefer sırasında uğradıkları Keşmir yakınlarındaki kayalarda bazı resim
ve sembollerin dikkatini çektiğini belirtmektedir. Bu kaya resimlerinde dik ve keskin
boynuzlu keçiler, boğalar, mızraklı avcılar, dans eden grup ve dinsel tören yapan insan
figürleri ilgisini çekmiştir.
“Bu figürlerin özelliği, aynı figürlerin hem Senziyan’in Sandzhu vahasındaki
kayalıklarda, Sibirya’da, Transhimalayalar’da ve neredeyse aynılarının
İskandinavya’daki kaya oyuntularında da görülmeleridir. Yine de acele karar
vermiyoruz; araştırıp kıyaslayacağız.” 183 (“Характер этих рисунков потому заслуживает
особого внимания, что те же древние изображения мы видели на скалах около оазиса Санджу в
Сензиаие, в Сибири, в Транс-гималаях, и можно было узнавать их же, вспоминая Халристнингары
Скандинавии. Не будем делать выводов, но будем изучать и складывать.”)
182 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosofskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 591. 183 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosofskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 603.
114
Büyük Asya Seferi’nin en büyük katkılarından biri, daha sonra bir kitabına da
ismini verdiği Şambala kavramının öğrenilmesi olmuştur. Felsefi konulara açıklık getiren
bu eserde, Doğu halklarının en önemli efsanelerinden biri olan Şambala’nın aslında
dünyadaki bir grup bilgenin yaşadığı bir yer olduğundan bahsedilmektedir. Bu yer adeta
“cennetin dünyadaki yansıması” niteliğindedir. Bahsedilen yerde kötülüğün, kusurların,
küskünlüklerin ve adaletsizliğin yeri yoktur; tamamen manevi iyilik ve güzelliğe dayanan
bir yerdir. Böyle bir yer sadece Hint ve Tibet halklarında olan Şambala efsanesinde yer
almaz. Nikolay Rerih Rus efsanelerindeki Kitej şehrinin, Altay sratovedlerinin Beyaz
Sulu Yer (Belovod’ye) diye adlandırdıkları ülkenin ve Batı bilgelerinin bahsettiği Ütopya
adasının aynı yer olduğunu düşünmekteydi. “Işık saçan Şambala” (Şambala-Siyayuşçaya)
(1928), “Şambala” (Şambala), “Asya’nın Kalbi” ve “Altay-Himalai”, gibi birçok eserde
bu kavramdan bahseden Nikolay Rerih, bu yerlerin sadece efsanelerde değil gerçek
hayatta da yaratılmasının mümkün olduğunu savunur. Örneğin, insanların bu tür bir
“zirveye” nasıl ulaşabildiklerini “Şambala” eserinde açıklamıştır. Bu eser bize
mükemmel bir insan ve ideal bir toplumun yaratılışı konusunda felsefi bir bakış açısı
sunmaktadır. Nikolay Rerih Şambala’nın Doğu’daki önemini ve sebeplerini şu şekilde
açıklamaya çalışmıştır:
“Tüm bakışlar bulutların arasından yüce beyaz zirvelerin yükseldiği yere
yönelmiştir. Bulutlar arasında özel bir yermiş gibi. Tüm umutlar Himalayalara çevrildi.
Kang-çen-tsong-nga – yüce karların beş hazinesi. Bu yüce dağa neden bu isim
verildi? Dünyanın beş hazinesi orda mı saklı? Nelerdir onlar? Altın, elmas, yakutlar mı?
Hayır, Kadim Doğu farklı hazinelere önem verir. “Zaman gelecek,dünyayı bir
açlık saracak. Ve yüce hazinelerini açan ve insanlığı doyuran biri gelecek” diye söylenir.
Anlaşılacağı üzere burada fiziksel değil, ruhani açlıktan bahsedilmektedir.”184
(“Все взоры обращены туда, где превыше облаков вздымаются величественные белые
вершины. Возносятся, как особая заоблачная страна. Все чаяния обращены к Гималаям.
Канг-чен-цзон-нга – пять сокровищ великих снегов. Отчего так зовется эта величественная
гора? Она хранит пять сокровищ мира. Какие это сокровища? – золото, алмазы, рубины?
Нет, старый Восток ценит иные сокровища. Сказано: “Придет время, когда голод охватит
весь мир. Тогда появится некто, кто откроет великие сокровищницы и напитает все человечество.”
Конечно, вы понимаете, что некто напитает человечество не физическою, но духовною
пищей.”)
Nikolay Rerih Şambala’nın özellikle Hindistan halkı için önemini, bu kavram
sayesinde bildikleri ve inandıklarını ayrıntılı olarak açıklamaktadır. Büyük Asya Seferi
184 Rerih, N. (2014). A.g.e., 26.
115
sırasında Nikolay Konstantinoviç, gezdiği kutsal yerler, manastır ve ibadet yerlerindeki
Şambala hakkındaki söylenti, efsane ve bilgileri toplamıştır. Mistik Doğu’nun Şambala
kavramını Batı dünyasının daha bilmediğinden yakınıyor ve üzülüyordur. Eserde bir
Lama’ya ait cümle dikkatimizi çekmektedir ve aslında Nikolay Rerih’in Şambala
konusundaki düşüncelerini neredeyse özetler niteliktedir: “Eğer Şambala öğretisini
biliyorsanız – geleceği de biliyorsunuzdur.”185 (“Если вы знаете учение Шамбалы — вы знаете
будущее.”)
Bu dönemde, özellikle 1920’li yılların sonrasında Nikolay Rerih’in sanatındaki
önemli noktalardan biri de manevi ve felsefi konuların yanı sıra, manevi Üstadlar’dan söz
etmesidir. Bu Üstadlar yalnızca Budizme ait değillerdir. Hz. İsa, Hz. Muhammed, Hz.
Musa, Zoroastr gibi dünya dinlerine yön veren önemli şahıslardan da bahsetmektedir.
Rerih, “Altay-Himalai” (1929) adlı kitabında ise Büyük Asya Seferi sırasında Hz.İsa
hakkında duyduğu bir efsaneyi anlatmakta ve efsaneyi İsa’nın yaşamını ve çilelerini
anlatan bir mani ile bitirmektedir.
O dönemdeki edebi eserlerinde, dünya dinlerinin öncülerinin yanı sıra, Doğu
söylence ve efsanelerinde yer alan kahramanlar; Ayurveda’nın kurucusu sayılan Çaraka,
Çin felsefeci Lao Tsı, Timur, Çengiz ve Geser Han gibi önemli tarihi kişilikler de
karşımıza çıkmaktadır.
Dönem eserlerinde karşımıza çıkan bir başka önemli figür, “Kutsal Ana”dır.
Kozmik ve ruhani özellikler taşıyan kadın figürüne Doğu felsefesinde sıkça
rastlanılabilir. Bu dönemde Kutsal Ana, Madonna, Kali Ana, Dukkar, İştar, Guan’-İn’,
Meryem, Beyaz Tara, Radj-Radjesvari, Niuka gibi kadın figürleri, Rerih’in hem
resimlerinde hem de edebi eserlerinde sıkça yer almaya başlamıştır. “Kadınlara”
(Jenşçinam) (1931), “Kadın Yüreğine” (Jenskomu Serdtsu) (1932) ve “Kurtarıcı
Kadınlar” (Spasitel’nitsı) (1939) gibi denemeleri ve şiirleri bu dönemki eserlerine örnek
teşkil etmektedir. Rerih’in eserlerindeki kadınların ortak özelliklerini belirtmek gerekirse;
kurtarıcı, ilham verici, aydınlatan ve bilgiye ulaştıran kadın figürü işlenmektedir. Nikolay
Rerih’in eserlerinde kadın figürleri çeşitli isim ve türlerde karşımıza çıksa da, onları
birleştiren tek şey, kutsal misyondur. İster “Kadınlara” adlı denemesindeki Meryem Ana,
ister “Kurtarıcı Kadınlar” adlı denemesindeki kadın Hindu ermişleri olsun, hepsi Dünya
için kurtarıcı rol üstlenmişlerdir. Kadın temalı denemelerinde genellikle kadınları
yücelten ve onlara özgüven kazandıran öğütlerle karşılaşırız. Rerih kadınların kendi
güçlerine inanmalarını ve cesaretli davranmalarını önermiştir. Zira ona göre cesur kadın,
185 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosofskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 649.
116
erkekten her zaman üstündür. Kadınların yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Kadınlara, bu
dünyayı kurtarmak gibi önemli bir misyon da verilmiştir. Zira gelecek nesilleri yetiştiren
Ana’dır ve nasıl bir geleceğe sahip olacağımızı kadınlar belirleyecektir. Bu kutsal
misyondan bahseden Nikolay Rerih, kadınlara şiddet ve kötülük olmayan, barış ve
anlayışın hakim olduğu, aydınlık bir gelecek inşa etmeleri tavsiyesinde bulunmuştur.
Örneğin Rerih, kadın gücüne ithafen yazdığı “Kurtarıcı Kadınlar” adlı
denemesinde, Orta Çağ’da erkeklerin umudunu kaybedip, köylerine gelen işgal
ordularına karşı çıkmadıklarını, köyün tüm kadınlarının ise birleşip düşman ordularının
karşısına çıktığını belirterek, düşmanların savaşmaktan vazgeçip geri döndüklerini
anlatmaktadır. Eserde ayrıca kendi yaşadığı dönemde de halen mucizevi bir şekilde
ortaya çıkan ve yakın zamanlarda Hindistan’da gerçekleşen olaylarda görünen “kurtarıcı
kadınlardan” bahsetmektedir. Denemesini Vivekananda’nın sözleriyle özetlemektedir:
“Elli kadın elli bin erkeğin gücünün yetmediği bir şeyi becerirler.”186 (“Пятьдесят женщин
совершат то, что не под силу будет пятидесяти тысячам мужчин.”)
Bu sözlere katılan Nikolay Rerih, şu yorumda bulunmaktadır:“Yüce hakikat bu
sözlerde saklıdır. (...) Onlar (kadınlar) evrimi gerçekleştirecek olanlardır. Bu özverili
kurtarıcıların şerefine!”187 (“Высокая правда выражена в этих словах. (...) Именно она слагает
эволюцию. Слава самоотверженным спасительницам!”)
“Kadınlara” adlı bir başka denemesinde ise:
“Hırıstiyanlık bize Meryem Ana hakkında çok dokunaklı ve içten bir efsane
anlatır: Cennet bekçisi havari Pyotr havarisi telaşlandı. Tanrı’ya şu sözlerle tedirginliği
anlattı: “Tüm gün Cennet’in kapısında duruyorum, kimseyi içeri almıyorum, sabah ise
yeni simalarla karşılaşıyorum. Tanrı buyurdu: “Pyotr, gece nöbetine çıkmalıyız”. Gece
nöbetinde gördüler ki, Meryem Ana Cennet duvarından öbür tarafa beyaz şalını salmış
ve bu şalla ruhları Cennet’e çekiyor. Bu duruma kızan Pyotr Meryem Ana’yı
durduracaktı ki, Tanrı ona “Şttt, karışma” diye buyurdu.”188
Bu denemenin devamında Nikolay Rerih, kadınların kutsal ve kurtarıcı bir
misyona sahip olduklarından, insanlığı aydınlık çağlarına ve ruhsal zirveye onların
ulaştıracağından şu sözlerle bahsetmektedir:
“Kadınlar, siz barış bayrağını elinizde işleyip onu insanlara göstereceksiniz. Siz
hayatlarımıza şifa vermenin arkasında cesurca durursunuz. Her bir evdeki ulu, yaratan
ve canlandıran ateşi siz yakacaksınız. Çocuklarınıza güzelliği ilk öğreten siz olacaksınız.
186 Rerih, N. (2015). A.g.e., 402. 187 Rerih, N. (2015). A.g.e., 402. 188 Rerih, N. (2015). A.g.e., 403-404.
117
Bilginin kutsal düzenini onlara siz öğreteceksiniz. Düşünce gücünü de siz anlatacaksınız.
Çocuklarınızı ahlaki bozukluktan kurtarıp kahramanlık ve yiğitlik kavramlarına onları siz
alıştıracaksınız. Çocuklarınıza manevi değerlerin büyüklüğünü siz anlatacaksınız. Kutsal
“kültür” kelimesini siz söyleyeceksiniz. Kadınlar, siz muazzam ve muhteşem bir misyona
sahipsiniz! Selamım size olsun!”189
(“Женщины, ведь вы соткете и развернете знамя мира. Вы безбоязненно станете на страже
улучшения жизни. Вы зажжете у каждого очага огонь прекрасный, творящий и ободряющий. Вы
скажете детям первое слово о красоте. Вы научите их благословенной иерархии знания. Вы скажете
малым о творчестве мысли. Вы можете уберечь их от разложения и с первых дней жизни вложить
понятие героизма и подвига. Вы первые скажете малым о преимуществе духовных ценностей. Вы
произнесете священное слово Культура. Великое и прекрасное дело заповедано вам, женщинам!
Привет и поклон вам!” )
Rerih’in kadın gücünü yücelten ve kadını cesaretlendiren bir başka denemesi ise
“Kadın Yüreğine”dir. Bu denemede aynı şekilde kadınların o yüce ve önemli
misyonundan bahsetmektedir. Yeni nesillerin yetişmesinde, onlara güzellik ve kültür
kavramlarının aşılanmasındaki büyük rollerini açıklamaktadır. Kadınların Fransız Katolik
Azizesi Jeanne D’Arc (1412-1431) – figüründe olduğu gibi iyi zamanların gelmesi için
savaşacaklarını anlatmaktadır. Bir bilgenin sözlerini dile getirmektedir: “Kadınsız bir
dünya, çiçek olmayan bir taştır.”190 (“Мир без женщины есть скала, лишенная цветов.”)
Kadın figürünü edebi eserlerinde bu kadar yücelten ve cesaretlendiren Nikolay
Konstantinoviç, eşi Elena İvanovna için de birkaç deneme yazmıştır. İlham kaynağı ve
yoldaşı Elena Rerih’e olan saygı ve sevgisini, en önemlisi sonsuz minnettarlığını dile
getirmiştir. Zaten tüm eserlerinin sadece kendi değil, eşinin de imzasını taşıması
gerektiğini vurgulamaktadır. Belki bu da kadınların kurtarıcı misyonunun bir parçasıdır;
eşlerine, çocuklarına destek olmak ve bu destek ile geleceği oluşturmak. Nikolay Rerih,
bu geleceğin kadınların kollarında olduğunun altını çizmektedir!
Nikolay Rerih, 1897 yılından itibaren yaptığı gezi ve seferlerde daha önce
değinildiği üzere tarihi ve kültürel önem taşıyan eski mabet, heykel ve yapıtların
durumlarından fazlasıyla şikayetçi olmuş; hem eserlerinde, hem Çar Nikolay II’ye
yazdığı mektupta hem de çeşitli ülkelerin devlet organlarına yaptığı çağrılarda bu
durumun önemini vurgulamıştır. “Sessiz Katliamlar” adlı makalesi, yaşanan kültürel ve
tarihi katliamlar konusunda yazılan ve bu haykırışının güçlü olarak hissedildiği en çarpıcı
189 Rerih, N. (2015). A.g.e., 413-414. 190 Rerih, N. (2015). A.g.e., 418.
118
makalesidir. “Gezegenin Acısı” (Bol’ Planetı) (1939) adlı makalesinde ise kültür, barış,
sanat ve güzellik adına aynı çağrıda bulunmaktadır.
Nikolay Rerih tarihi ve kültürel yapıtların yalnızca olağan zamanlarda değil savaş
ve doğal afetler gibi olağandışı durumlarda da korunmasını istemiştir. Hangi yönden
bakılırsa bakılsın bu Pakt’ın temel amacı, kültürdür. Pakt kültürün yok olmaması,
korunması ve kültüre sahip çıkılması gibi amaçlara hizmet etmiştir.
Nikolay Konstantinoviç kültüre yaklaşımını şöyle dile getirmiştir: “Kültür,
güzellik ve bilgide saklıdır.”191 (“Культура покоится на Красоте и Знании”).
Kültürel miras yapıtlarını ayırt edebilmek için Nikolay Rerih Barış Bayrağı’nı
tasarlamıştır. Bu bayraktaki sembollere ve bu sembollerin anlamlarına da değinmek
gerekmektedir. Bazı bilim insanları gelecek zaman, şimdiki zaman ve geçmiş zaman
yuvarlaklarının bir sonsuzluk çemberi içerisinde yer aldığını belirtirken; diğer daha
yaygın bir düşünceye göre ise kültür çemberi içindeki üç yuvarlağın din, sanat ve bilimi
temsil ettiği savunulmaktadır. Fakat burada değinilmesi gereken önemli bir husus da
Barış Bayrağı’ndaki sembollerin benzerlerinin Eski Türk Hükümdarı Timur’un
armasında, Eski Tibet, Kafkasya ve İskandinavya ziynet eşyalarında ve Bizans ile Roma
kalıntılarında bulunmasıdır. Nikolay Rerih’in de tarih, özellikle Doğu tarihi ve arkeoloji
ile yakından ilgilendiğini bildiğimiz için bu benzerliklerin tesadüfi olmadığı; Nikolay
Konstantinoviç’in bu sembolleri kendine göre yorumladığını söyleyebiliriz. Doğu
halkları yani eski zamanlarda o topraklarda yerleşik Türk kavimleri açısından
bakıldığında tarihçi Wilhelm Barthold’un (1869-1930) da bu konudaki fikirleri Nikolay
Rerih ile benzerlik göstermektedir. Barthold’a göre, bu tarz benzerlikler tesadüfi
sayılmamalı, zira Orta Asya’dan Asya ve Avrupa ülkelerine yayılan Türkler, Orta
Avrupa’dan Büyük Okyanus’a, Kuzey Buz Denizi’nden Tibet yaylasına kadar uzanan
çok geniş topraklarda yaşamışlardı.192 Bu nedenle, örneğin Eski Türkler ve Romalıların
ataları sayılan Etrüsklerin destanlarını ve manilerini süsleyen aynı birçok simgeye
rastlamamız mümkündür. Örneğin Asya kökenli Türklerde Asena olarak adlandırılan ve
“süt emziren dişi kurt” anlamına gelen simgeye, Roma destanlarında Artena ismiyle
rastlanmaktadır. 193 Sonuç olarak tarih halkları ayrıştırmamakta; aksine birleştirici bir
191 Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov, (2001), Zaşçitim İmya i Naslediye Rerihov. Cilt:1. (Birinci Baskı).
Moskva: Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov, 366. 192 Barthold, W. (2008). Tarihte Türk Dünyası. (Çev. M. A.Yalman, T. Andaç, N. Uğurlu). (Birinci Baskı).
İstanbul: Örgün Yayınevi. (Eserin orijinali 1900’de yayımlandı), 73. 193 Boray, F. E. (2011). Bilimleyen Tarih ve Türkler. (Birinci Baskı). İstanbul: Kumsaati Yayın Dağıtım
Ltd.Şti, 23.
119
unsur olarak var olmaktadır. Dünyanın çeşitli yerlerindeki çeşitli halkların birbirine bu
kadar benzemesi tesadüf sayılamaz.
Nikolay Rerih’in bir başka projesi olan Kültür Ligi’nde (Liga Kul’turı) de Rerih
Paktı ile ortak noktalar bulunabilmektedir. İki projenin de amacı kültür sayesinde barışın
sağlanması, insanların birleşmesi ve bilinçlendirilmesidir.
Özellikle Sefer raporlarının ve bilimsel çalışmaların sınıflandırılması ve işlenmesi
için Rerih’in Hindistan’ın Kulu Vadisi’nde kurduğu “Urusvati” bilim merkezi, misyonun
Doğu felsefesinden esinler taşıyan “sürekli emek, kendini geliştiren insan ve bilinçli bir
çevre yaratımı” amaçlarına hizmet etmiştir. Kurduğu bu enstitüde zooloji, biyoloji,
farmakoloji, tıp gibi alanlarda yaptığı çalışmaların yanı sıra dilbilimsel çalışmalarını da
yürütmüştür. Doğu filolojisi ve dilbilime eğilen Rerih, Kadim Doğu halklarına ait el
yazmalarını ve belgeleri Avrupa dillerini çevrilmiş, unutulmuş ve kullanılmayan
lehçelerinin araştırılmasına önem verilmiştir.
İkinci ve son büyük seferi olan Mançurya Seferi ise 1934-1935 yılları içerisinde
gerçekleşmiştir. Bu sefer ile dönemin yaygınlaşan Panmangolizm düşüncesini
destekleyecek bilgiler ve kanıtlar toplanması amaçlanmıştır. Rusya ve diğer Batı
ülkelerinin kökenlerini Doğu’da (Asya) bulmak, akrabalıklarını araştırmak gibi amaçlar
güdülmüştür. Bu sefer sırasında Nikolay Rerih, felsefi ve bilimsel nitelikteki “Günlük
Sayfaları” kapsamı içinde yer alan 222 deneme kaleme almıştır. Yazılan tüm bu
denemelerde genellikle toplumsal ve sosyal sorunlar işlenmiştir. Daha önce de
bahsettiğimiz toplumsal hayatta etik ve estetik sorunları, toplumsal psikoloji ve onun
doğal-kozmik olaylarla bağlantısı, paranormal olaylar ve bilimsel araştırmalar, bilimsel
yenilikler ve bilim sınırlarının genişlenmesi konuları işlenmiştir. Denemelerinde
Doğu’nun dini ve felsefi mirası ve Asya’nın ruhani kültürüne de önemli yer verilmiştir.
Bilimsel konularda yazılan denemelere örnek olarak modern tıp konularını işleyen
“Çılgınlıklar” (Bezumiya) (1922) verilebilir. Düşünsel “altın oran”a nasıl ulaşabilineceği
ve spor faaliyetlerinin insan vücuduna etkileri konusu 1935 yılında yazılan “Monsaval’t”
(Monsaval’t) denemesinde; düşünce gücü alanında yapılan araştırmaları ise “Düşüncenin
İzleri” (Sledı Mısli) adlı denemesinde işlemektedir. “Cehaletle Mücadele” (Bor’ba s
Nevejestvom) (1936) adlı denemesinde bilim sınırları dışında, daha doğrusu bilimle hala
açıklanamayan konularda araştırma yapan bilim adamlarının uğradıkları hakaret ve
karşılaştıkları haksızlığa “cahillik” adını veren Nikolay Konstantinoviç, cehalet ile
savaşmanın çok zor fakat imkansız olmadığını anlatmaktadır. Bu konuda Nikolay
Rerih’in, Katha Upanishad düşünesiyle benzerlik gösterdiğini görmekteyiz:
120
“Bilgelik yolu ve bilgisizlik yolu olmak üzere iki yol vardır. Bu yollar ve sonuçları
birbirinden tümüyle farklıdır... Bilgisizliğin ortasında durup kendilerini bilge ve kültürlü
zanneden aptallar, bir körün diğer köre yol göstermeye çalışması gibi amaçsızca bir ileri
bir geri gidip dururlar.”194
“Bilgelik yolunu izleme zorunluluğu şimdiye dek hiç bu kadar acil ama aynı
zamanda da güç olmamıştır. Toplumumuz neredeyse tümüyle egonun güç ve başarı
hayallerine bağımlı durumdadır ve bu hırs ve bilgisizlik, gezegenimizi yıkmaktadır.”195
Ayrıca Nikolay Rerih’in o dönem eserlerine yansıyan Doğu felsefesi esintilerinin
benzerini Buda’nın “Dört Güvencesi” öğretilerinde de görebiliriz:
“Öğretmenin verdiği mesaja güven, onun kişiliğine değil;
Sözcüklere değil, anlamlarına güven;
Geçici olana değil, gerçek anlamlara güven;
Sıradan, yargılayıcı zihnine değil, bilge zihnine güven.”
Bu ve benzeri düşünceleri Nikolay Rerih’in felsefi denemlerinde fazlasıyla yer
almaktadır. Etik ve estetik konularını çarpıcı şekilde yorumladığı deneme ise “Sınırlar”
(Predelı) (1934) adlı denemedir.
“Kadim öğretiler cahilliği boşuna çok büyük bir suç olarak görmemişlerdi. Cahil,
sadece kendine zarar vermekle kalmayıp, cahilliğini tüm atmosfere bulaştırıp, diğer
insanları da yoldan çıkartabilir.”196 (“Недаром в древнейших учениях невежество называется
величайшим преступлением. Ведь невежда не только вредит самому себе, но он совращает и вредит
всему человечеству, он заражает всю атмосферу.”)
sözleriyle, topluma ve geleceğe büyük zararlar verecek bilinçsizce gösterilen tavırların
zamane insanlarına normal gelmesi ve toplumsal etik ve ahlak kurallarını zorlayan
tavırların maalesef ışık hızıyla dünyaya yayıldığından bahsetmiştir.
Ayrıca bu konuyla ilgili Rerih ailesinin hocalarından biri olan Helena Blavatskaya
(1831-1891) tarafından yazılan “The Secret Doctrine” adlı kitaptaki şu sözlerin Nikolay
Rerih’in fikirleriyle benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz: “Cahillik, eğimli yüzeyden hızla
kayarken; hakikat, yükselişini zorlu emeklerle gerçekleştirmektedir.”197
Nikolay Rerih bir başka denemesi olan “Katı Yüreklilik”te (Jestokoserdiye)
(1935), eski zamanlardan gelen toplumsal yanlışların hayatımızı nasıl hapsettiğini, insan
194 Rinpoche, S. (2006). Tibet’in Yaşam ve Ölüm Kitabı. (Çev. E. Baydur ve G. Tokcan). (İkinci Baskı).
İstanbul: Dharma Yayınları, (Eserin orijinali 1992’de yayımlandı), 198. 195 Rinpoche, S., A.g.e., 198. 196 Rerih, N. (2015). A.g.e., 454. 197 Blavatskaya, H. (2014). Taynaya Doktrina. Cilt:1 Kosmogenesis. (Birinci Baskı). Sankt-Peterburg:
İzdatel’stvo Azbuka, 13.
121
kalplerinin nasıl onlar fark etmeden katılaştığını anlatmıştır. “Kayıtsızlar”
(Ravnoduşnıye) (1939) adlı denemesinde de benzer şekilde insanların, çevrelerindeki
olaylara kayıtsız kalmalarının başlı başına bir facia olduğundan ve kayıtsız kalan
toplumun kötülüklerle savaşamayacağından dem vurmuştur.
Nikolay Rerih aslında bu konularda yazılan birçok denemesinde ahlak ve
maneviyatın önemini vurgulamaktadır. Karanlık, kötülük ve cehaletle olan savaşta
gerçekten manen ve ahlaken güçlü olan insan ayakta kalabilir. İnsan duygu ve
düşüncelerindeki iyilik tohumunun sadece o bir insanı değil tüm toplumu
kurtarabileceğini açıklamaktadır.
Rerih “iyilik tohumuyla” ilgili olarak, toplumsal psikoloji alanında yazılan
denemelerinde toplumun daha aydınlık bir gelecek için ne tür yetenek ve becerileri
kazanması gerektiğini açıklamaktadır. Bu denemelere aşağıdaki örnekler verilebilir:
İnsanların hayatlarında çok önemli rolleri olan dayanıklılık ve dirence dair “Dayanıklılık”
(Stoykost’) (1935) denemesi; tembelliğin yol açabileceği sorunları işleyen ”Erteleme”
(Promedleniye) (1935) adlı deneme; gençeleri kınamadan ve üzmeden, onlara değer
verilmesi ve özgüven kazandırılmasını öğütleyen “Gençler” (Molodej’) (1935) adlı
denemelerdir.
Nikolay Rerih bu dönem icra ettiği denemelerinde, şiirlerinde ve felsefi
masallarında “emek” kavramına oldukça fazla rastlamaktayız. Rerih’in gelecek nesillere
olan çağrılarında, örneklerle süslediği denemelerinde her zaman “emek” terimini
yücelttiğini görebiliriz. “Çocuk Masalı”ndaki baş kahraman bile özgüvenin önemini
vurgulayarak, insanlara hizmet edebilmesi için prensese özgüvenini kazanması
gerektiğini söylemiştir. Sözü geçen özgüven sayesinde, insanlara faydası olabilecek ve
yeni, daha güzel bir dünya için çaba harcayabileceklerdir.
Bu konuda Nikolay Rerih’in fikirleri, XIV. Dalai Lama’nın sözleriyle fazlasıyla
benzerlik göstermektedir:
“Her biriniz büyük bir potansiyele sahip olduğunuzu ve kendinize güvenerek ve
biraz çabayla, eğer isterseniz değişimin gerçekten mümkün olduğunu hissetmelisiniz.
Eğer şimdiki yaşam şeklinizin iyi olmadığını ya da zor olduğunu hissediyorsanız, o
zaman o olumsuz şeylere bakmayın. Olumlu yönü, potansiyeli görün ve bir çaba
gösterin.”198
198 Lama, D. (1995). Şefkatin gücü. (Çev. N. Yener). (1.Baskı). İstanbul: Okyanus Yayıncılık ve Yapımcılık.
(Eserin orijinali 1993’de yayımlandı), 77.
122
Nikolay Rerih ise bu konuyu onlarca denemesinde dile getirmektedir. Bunlar
arasında “Emek” (Trud) (1935) adlı denemesi örnek verilebilir. Emek harcamak Nikolay
Rerih için çok önemlidr. Rerih’e göre, herkesin dünya dengesinin bozulmaması için
kendisi, ailesi, ülkesi için emek ya da başka deyişiyle çaba harcaması gerekir. Ve bu
emeğin yıpratıcı, bozucu, yok edici, olumsuz bir emek değil; tüm insanlar yararına, doğa
yararına, dünya yararına olması gerekir. Nikolay konstantinoviç bu eserde “İnsanlar
Yararına Emek” (Trud na vseobşçee blago) terimine özellikle dikkat çekmektedir.
Emek ile ilgili Rerih’in fikirlerine benzer bir düşünceye Doğu felsefesinde de yer
verildiğini görmekteyiz. Buna örnek olarak yine Doğu’nun örnek aldığı Dalai
Lama’nın199 şu sözleri verilebilir:
“Eğer insanlığa bir bütün olarak bakarsak, bizler sosyal hayvanlarızdır. Üstelik,
modern ekonomi, eğitim v.b. nin yapısı da dünyanın daha küçük bir yer olduğunu ve
bizim son derece birbirimize bağlı olduğumuzu gösteriyor. Bu koşullar altında, tek
seçeneğin uyum içinde birlikte yaşamak, çalışmak ve tüm insanlığın çıkarını aklımızda
tutmak olduğunu düşünüyorum. Bu, hayatta kalmamız için benimsememiz gereken tek
bakış ve yoldur.”
Nikolay Konstantinoviç, insanlık yararına ve daha iyi bir dünya için bu çaba
gösterilirken şevk ve özgüven kırıcı olaylara ve insanlara aldırmamak gerektiğini
vurgulamaktadır. Bu tür insanları özellikle “Heves kıranlar” (Tuşiteli) (1939) adlı
denemesinde çok iyi analiz etmektedir: “İki tür insan vardır; heves kıranlar ve ilham
vericiler. Bir tane iyi ve hayat dolu bir ilham vericiye karşılık on tane somurtkan heves
kıranı bulunur.”200 (“Все человечество делится на два вида — тушители и вдохновители. На
каждого доброго, жизнерадостного вдохновителя найдется десяток мрачных тушителей.”)
Kendi hayatında da birçok haksızlığa ve ihanete uğrayan Nikolay Rerih’i böyle
bir yorum yapmaya iten nedenler olmalıdır. İlham veren ve çabalarınızı destekleyen çok
az insan bulunur, hevesinizi ve özgüveninizi yıkmaya çalışanlar ise o kadar çoktur ki
onlarla baş etmeniz için özellikle sabır ve özveri gerekir. Rerih özellikle başarılı ve
emektar insanların bu tarz “heves kıranlardan” daha fazla olduğunu belirtmektedir.
Çünkü başarı ve emek, bu tür kıskaçlık ve hasetlik içinde olan insanlar için kabul
edemeyecekleri şeylerdendir. Rerih, birçok bilim ve sanat adına önemli insanın şevkinin
bu insanlardan dolayı kırıldığını belirtmektedir. A. Kuinci, İ. Pavlov ve birçok önemli
insanın, zamanında haksızlığa uğradığını önceki bölümlerde belirtmiştik ve bunun bir
199 XIV Dalai Lama (1935-) – Tenzin Gyatso, 1950'den beri görevde bulunan 14. Dalay Lama'dır. 200 Rerih, N. (2015). A.g.e., 440.
123
cahiliyet göstergesi olduğunu da eklemiştik. Nikolay Rerih de bu türden saldırılara
uğramış bir insan olarak “Hayat” (Jizn’) (1937) adlı otobiyografik denemesinde çabaları
ne uğruna gösterdiğini anlatmaktadır: “Tüm bunlar kişisel bir tatmin için olmadı, her şey
yararlı bir emek ve inşa içindi.” 201 (“Ведь все происходило не для личного какого-то
удовлетворения, но именно ради полезного труда и строительства.”)
Nikolay Rerih’in emek konusundaki fikir ve düşüncelerini yine “Çocuk
Masalı”ndaki eğitici sözleriyle sonlandıralım:
“Kendine güvensin, ve bu güvenle diğer insanlara mutluluk versin!”202 (“Пусть она
верит в себя и верою этой дает счастье многим!”)
Gençlere nasihat nitelikte olan, ve bu dönem eserlerinde fazlasıyla karşımıza
çıkan konu – mutluluk ve mutlu olmaktır. Özellikle Nikolay Rerih’in yaşamının son
yirmi senesinde uğradığı sayısızca haksızlıklara ve iftiralara karşı hep sebaatle yaklaşmış
ve “Mutlu ol!” hayat sloganıyla tüm kötülük ve haksızlıklara göğüs ermiştir. Bu konuda
XIV. Dalai Lama’nın mesajını örnek olarak vermeye doğru olduğunu düşünmekteyim:
“Hayatımızın gerçek amacının mutluluğu aramak olduğuna inanıyorum. Bu açık.
İster bir dine inanalım ister inanmayalım ya da ister şu dine ister bu dine inanalım,
hepimiz hayatta daha iyi bir şeyi arıyoruz. Bu nedenle, hayatımızın gerçek yönü
mutluluğa doğrudur...”203
Nikolay Rerih, yukarıdaki düşünceleri destekleyecek şekilde son dönem
eserlerinde, insanların iyi bir gelecek ve iyi bir hayat sürmesi, insanlara hizmet
edebilmesi için öncellikle kendisinin mutlu olması gerektiğini düşüncesine
rastlamaktayız. Ancak mutlu olan, mutluluk saçan insanın ışığıyla bu dünya
aydınlanabilir.
Nikolay Rerih, “Mutluluk” (Sçast’e) (1941) adlı denemesinde kavramı tam
anlamıyla anlatmaktadır: “Mutluluk sevinçtir, sevinç ise güzelliktedir.”204 (“Счастье- это
радость, а радость в красоте.”)
“Mutluluk harmoni ve dengede saklıdır.”205 (“Счастье в гармонии и равновесии.”)
Emeğin nasıl “heves kıranlar” diye adlandırdığı düşmanları varsa, mutluluğun
düşmanlarını da Nikolay Rerih şu şekile anlatır: “Mutluluğun çok düşmanı var. Çeşitli
öfkeler, umutsuzluklar, kıskançlıklar, iftiralar, şüpheler, neler neler ortaya çıkıp
201 Rerih, N. (2015). A.g.e., 476. 202 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosovskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 727. 203 Cutler, H. C. (2000). Dalai Lama Mutluluk Sanatı. Yaşam İçin Bir El Kitabı. (1.Baskı). (Çev. G.
Tokcan). İstanbul: Dharma Yayınları, 215. 204 Rerih, N. (2015). A.g.e., 191. 205 Rerih, N. (2015). A.g.e., 193
124
mutluluğun köklerini kemirir.”206 (“У счастья много врагов. Всякие злобы, уныния, зависти,
клеветы, сомнения, мало ли что выползает и грызет корни счастья.”)
Fakat tüm bu düşmanlara karşı insanların, dirençli ve güçlü durmaları için, aynı
denemesinde şunları söylemektedir: “Mutluluk, korkuyu yener. (...)Cesaret, mutluluğun
kalkanıdır.”207 (“ В счастье искореняется страх. (...) Мужество есть щит счастья.”)
Rerih, döneme damga vuran bir “Mutlu ol!” denemesinde208 de insanların her
zaman kendilerini mutlu hissetmeleri gerektiği ve hayattan zevk almalarını
savunmaktadır. Zevk almanın tek yolu ise mutlu olmak ve mutluluğu başkalarıyla
paylaşmaktır. “Düşman engellerini aşmakta mutluluk yardım eder. Düşman saldırılarının
üstesinden gelmenin en iyi yolu olmakla birlikte hayranlık duygusuna yaklaştıran da
mutluluktur.” 209 (“Именно радость помогает перешагнуть через препоны вражеские. Радость
является одним из лучших условий преодоления вражеских нападений. Уже нечего говорить, что
радость всегда будет ближайшим путем к восхищению.”)
Doğu felsefesine bakıldığında, özellikle “Budizm’de, tam bir dayumadan ya da
mutluluğa ulaşmak için dört etkenden bahsedilir: bolluk, dünyasal tatmin, ruhsallık ve
aydınlanma. Bunlar birlikte, kişinin mutluluk arayışının tamamını kucaklarlar.” 210
Nikolay Rerih’in de neredeyse her felsefi denemesinde ruhsallık ve aydınlanmanın
öneminden bahsettiğini görmekteyiz.
Nikolay Rerih’in o dönem eserlerinde vurguladığı bir başka nokta ise, mutluluğun
maddi değerlerle değil manevi olanlarla ölçülmesidir. Maddi değerlerinin hayatımızı
sürdürmeye, iyileştirmeye ve güzelleştirmeye yetmeyeceğini belirten Rerih insanlığın bu
tarz şeylerden uzaklaşması gerektiğini vurgulamaktadır.
Benzer düşünceye XIV. Dalai Lama’nın sözlerinde de rastlanmaktadır:
“Mutluluğu zenginlik, statü ve hatta bedensel sağlık gibi dışsal kaynaklarda
aramak yerine zihinsel tutumumuz üzerinde çalışmamızın mutluluğa ulaşmak için nasıl
daha etkili olduğunu gördük.”211
Nikolay Rerih ise bu sözleri şu şekilde yorumlamaktadır: “Mutlu olmayı
öğrenmek, yalnızca iyi ve güzeli görmektir.” 212 (“Учиться радости, учиться видеть лишь
бодрое и красивое!”)
206 Rerih, N. (2015). A.g.e., 194. 207 Rerih, N. (2015). A.g.e., 193. 208 Rerih, N. (2014). A.g.e., 522. 209 Rerih, N. (2015). A.g.e., 210. 210 Cutler, H. C., A.g.e., 32. 211 Cutler, H. C., A.g.e., 238. 212 Rerih, N. (2015). A.g.e., 439.
125
Sonuç olarak Nikolay Rerih’in eserlerindeki ana fikirleri bir arada dikkate
aldığımızda şöyle bir çıkarımda bulunabiliriz: Mutluluğa giden yolda, tüm iyi ve hayırlı
başlangıçlardaki gibi çeşitli engeller ve sıkıntılar çıkabilir. Fakat bu sıkıntıları aşmanın ve
aynı yolda ilerlemenin gerektiğini Nikolay Rerih onlarca makalesinde dile getirmektedir.
Böylece daha iyi bir dünya ve gelecek için Nikolay Rerih’in denemesine verdiği isimle
bitirmeliyiz “Mutlu Ol!”.
Bu dönemdeki edebi eserlerinde yoğun olarak Doğu felsefesi düşüncelerine ve
nasihatlerine rastlamaktayız. Doğu bilgelerinin söylemleriyle insanları hayatın hızlı
akışından kurtararak düşünmeye sevk eden “Etki” (Deystviye) (1922) adlı deneme; Doğu
felsefesinde önemli yer tutan sabır kavramının işlendiği ”Bu da geçer” (İ eto proydyot)
(1935) adlı deneme; Batı’nın Doğu’dan devşirdiği birçok şeyin anlatıldığı ve Batı
kültürünün denizcilik, tarım, avcılık, yemek, bilim, hayvancılık gibi çeşitli alanlarda
Doğu kültüründen nasıl esinlendiğinin açıklandığı “Doğu’nun Armağanları” (Darı
Vostoka) (1935) adlı deneme bu konuda örnek gösterilebilir. “Batı gerçekten pek çok
değerli şeyi Doğu sayesinde kavramıştır. Hem dini ve felsefi hem de bunlar dışındaki
birçok değerin oluşmasında Doğu’nun, Asya’nın hakkının verilmesi gerekiyor.”213 (“Запад
действительно многое самое ценное воспринял от Востока. И религия, и философия и многие
другие ценнейшие нахождения по справедливости должны быть отнесены именно к Востоку, к
Азии.”)
1930-1940 yılları arasında Nikolay Rerih genellikle deneme, şiir ve masal
türlerinde eserler vermiştir. Daha çok sorgulayıcı fikirleri ve yorumlarını temel alan bu
eserlerden, Nikolay Rerih’in aslında ne kadar zor zamanlar geçirdiğini görebiliriz.
Amerika ve Rusya hükümetleri arasında oluşan gerilim, seferin iptaline yol açan sorunlar,
Nikolay Rerih’in Amerika’da kurduğu tüm kurumların kapatılması, Rerih ailesine yapılan
ağır ithamlar, seneler süren mahkemeler gibi olumsuzluklar, Nikolay Konstndinoviç’i dış
dünyadan neredeyse izole halde yaşamaya itmiştir. 1940 yılında yazdığı “Gelecek”
(Buduşçee) adlı denemesinde kendisi bu durumu şu şekilde özetlemektedir:“Geçmiş
hayatının izleri nasıl da yok oluyor, çok tuhaf. Öyle bir yok oluyorlar ki, sanki hiç
olmamışlar gibi.”214 (“Удивительно, как бесследно проваливаются многие подробности прошлой
жизни. Исчезают так начисто, словно бы никогда их и не было.”)
Bu dönemi Rerih’in hayatının en sakin ve huzurlu dönemi olarak adlandırmamız
mümkün görünmektedir. Nikolay Rerih bu dönem özellikle huzur, barış, aydınlık
gelecek, kötülüklerden arınmış yeni ve daha güzel bir dünyanın yaratılması konularını
213 Rerih, N. (2015). A.g.e., 620. 214 Marianis, A., A.g.e., 586.
126
işlemiştir. Felsefi ve eğitici nitelik taşıyan bu denemelerine örnek olarak “Geleceğe
Açılan Kapı” (Vrata v Buduşçee) (1936), “Yıkılmaz” (Neruşimoye) (1936) gibi eserleri
örnek verilebilir. Bu dönemde felsefi denemeleri haricinde eskilere dair günlük yazılarını
düzenlemiş, otobiyografik denemelerini de yazmaya başlamıştır. Bu otobiyografik
denemeler, çocukluk yıllarından başlayarak, Üniversite dönemi ve Rusya dönemi gibi
hayatının birçok dönemini kapsamaktadır. Bu dönemde edebiyata fazlasıyla önem veren
Nikolay Konstantinoviç, “Benim Hayatım” (Moya Jizn’” adlı derlemesine yaklaşık
750’ye yakın otobiyografik ve felsefi deneme yazmıştır.
Nikolay Konstantinoviç’in bilim felsefesi konulu denemeleri ise paha
biçilmezdir ve halen güncelliğini korumaktadır. Modern bilimin yaratmaya çalıştığı
dünya resminin nesnelliği sorunu ve onunla bağlantılı olarak bilimin örneklem sorunu,
açıklamaya gayret ettiği konularındandır. Bilimin dar sınırları içerisinde halen
açıklanamayan olay ve nesnelerin varoluşundan bahseder. Önsezi, telekinezi gibi
kavramların bilimsel olarak açıklanamayacakları gibi reddedilmeye mahküm olduklarını
da belirtir. Nikolay Rerih bu dönemdeki edebi eserlerinde tam bu noktaya değinerek,
fenomen insanların bazı olağanüstü yeteneklerinden bahseder; ses dalgalarını duyabilen,
kalın maddelerin arkasını görebilen, karşısındakinin düşüncelerini okuyabilen insanlar.
Nikolay Konstantinoviç, Hindistan’da bu türden olaylara sıkça rastladığını “Altay-
Himalai” (1929) adlı eserinde şu şekilde dile getirecektir: “Batılıların “Hindistan’daki
mucizeleri gördünüz mü?” sorusuna, “‘mucize’leri görmedik, fakat psişik enerjinin
aldığı farklı şekiller ile karşılaştık” cevabını veririz.”215 (“А как же с чудесами в Индии?" -
спросят приятели Запада. Скажем, "чудес" не видели, но всякие проявления психической энергии
встречали.”)
Bu sözler ile Nikolay Rerih, olağanüstü olayların sırf bilimle açıklanamadığı için
“mucize” olarak adlandırılmasına karşı çıktığını ve bu tür yeteneklere her insanın
çalıştıkça ulaşabileceğini vurgulamaktadır. Bahsi geçen kitapta Nikolay Rerih düşünce
gücünün kuvveti ve o güçle neler yapılabilmekte olduğunu net bir şekilde
açıklamaktadır.“Düşünce gücüyle uzak mesafelerde bile emir verilebilir. Farklı
biçimlerle hipnoz da yapılabilir. (...) Medeni Avrupa insanına olağanüstü gelen şeyler,
kültürlü bir Hindu’ya, daha doğrusu Asyalı insana gayet normal gelmektedir.” 216
(“Передача волевого приказа на расстоянии - существует. Внушение в любой форме - существует и
в очень сложных сочетаниях. (...) И то, что для цивилизованного европейца необычайно, то самое
для культурного индуса или, вернее, азиата будет самым материально обыденным.”)
215 Rerih, N. (2015). Altai-Gimalai. (Birinci Baskı). Sankt-Peterburg: Amfora, 24. 216 Rerih, N. (2015). Altai-Gimalai. (Birinci Baskı). Sankt-Peterburg: Amfora, 24.
127
Ayrıca Nikolay Rerih “Agni-Yoga” adlı eserinde de bu konuya değinmektedir.
Avrupalı insanların düşünce gücünün potansiyelini yanlış anladıkları ve daha tam
tanımadıklarını belitmekle kalmayıp, yüzyıllarca oluşturdukları bilim kanunlarının
sınırlarını da oldukça zorlayacağından bahsetmektedir.217
Nikolay Rerih’in düşüncelerini sekreteri yazar V. A. Şibaev (1898-1975) kendi
eserinde şu sözlerle dile getirmektedir: “Himalayalar’da, Batılılar bu konular üzerinde
genellikle çalışmadıkları ve ilerleme kaydetmedikleri için olağaüstü olarak nitelendirilen
çok olay gördük.”218 (“В Гималаях мы видели многое из того, что на Западе кажется необычным
зачастую просто потому, что в Европе этим не занимались и потому ничего не достигли в этих
областях.”)
Bu tür örneklerin gerçek olduğundan ve var olmaya devam edeceğinden bahseden
Rerih bir süre sonra bazı çevrelerde “gizemci-mistik” olarak adlandırılmaya başlamıştır.
Yıllar sonra Rerih “Mistisizm” (Mistisizm) (t.b.d.) adlı denemesinde bu sözcüğü
kullanmak istemediğini ve böyle olaylara uzak kaldığını belirtmektedir: “Çokça bunu
söylemek zorunda kaldım - belirsiz olan “mistisizm” sözcüğünden aslında
sakınıyorum.” 219 (“Много раз мне приходилось говорить, что я вообще опасаюсь этого
неопределенного слова – мистицизм”).
Kendini gizemci olarak kabul etmeyen Nikolay Rerih bu çeşit olayların
varoluşuna inandığı için, bir grup cahilin kendisine bu sıfatı takmasına karşı çıkıyordu.
Rerih bu konudaki olayların mistik olaylarla ilgili olmadıklarını; birer “bilimsel
fenomen” olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylemektedir.
“Parapsikoloji” (Parapsihologiya) (1938) adlı denemesinde şöyle der:
“Karanlık Ortaçağ Döneminde parapsikoloji ile ilgili araştırmalar büyük
ihtimalle araştırmacıların engizisyon, işkence ya da araştırmaların onların yakılmasıyla
sonlanırdı. Modern “engizisyoncular” şimdi de araştırmacıları büyücülük veya delilikle
suçlamaya hazırlar. Hatırlatayım, merhum dostumuz profesör Behterev düşünce
konusunda yaptığı araştırmalarından sonra sadece işinden kovulmamış; onun sinirsel bir
hastalığa yakalandığı hakkındaki dedikodular da toplumun karanlık köşelerinde
dolaşmaya başlamıştı.”220
(“Во времена темного средневековья, наверное, всякие исследования в области
парапсихологии кончались бы инквизицией, пытками и костром. Современные нам "инквизиторы"
не прочь и сейчас обвинить ученых-исследователей или в колдовстве, или в сумасшествии. Мы
217 Rerih, N. (2015). Agni-Yoga. (Birinci Baskı). Sankt-Peterburg: İzdatel’stvo Azbuka, 176-177. 218 Marianis, A., A.g.e., 458. 219 Rerih, N. (2015). A.g.e., 585. 220 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokroviçşa. Filosovskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 280.
128
помним, как наш покойный друг профессор Бехтерев за свои исследования в области изучения
мысли не только подвергался служебным гонениям, но и в закоулках общественного мнения не раз
раздавались шептания о нервной болезни самого исследователя.”)
Nikolay Rerih, parapsikoloji alanındaki çalışmaların yetersizliğini her fırsatta dile
getirmiştir. Bu konu hakkında önce E. P. Blavatskaya, sonra da Nikolay ve Elena Rerih
teosofi bilimi çerçevesinde bu alandaki fenomenleri “The Secret Doctrine” (1988)
kitabının Rusça’ya çevirisi ve “Agni-Yoga” (1920) adlı eserlerinde açıklamaya
çalışmışlardır. Tüm bilimsel fenomenlerin aslında psişik bir enerjiye bağlı olduğunu ve
kendini geliştirmek ile her insanın bu tür yeteneklere sahip olabileceğini
savunmaktadırlar. 1930-1940 yılları arasında Nikolay Rerih’in eserlerinde özellikle bu tür
konulara bolca yer vermiştir. Yukarıda bahsedilen denemelere ek olarak “Olağanüstü”
(Osobennoye) (t.b.d.) ve “Öbür Dünyaya Ait” (Potustoronneye) (1935) gibi denemeleri
de örnek olarak gösterilebilir.
Rerih birçok felsefi konuyu 1935 yılında çıkan “Yaşam Dalgaları” (Volnı
Jizni) adlı eserinde işlemiştir. Kitapta yer alan denemelerinde Nikolay Rerih zamanın
sıkıntıları ve savaşlarının sebebini manevi boşluk ya da maneviyatsızlıkta bulmaktadır.
Eserde bu sorunları aşmak için çözüm yollarının da belirtilmesi Rerih’in bu konudaki
çalışmalarını eşsiz hale getirmektedir.
Nikolay Rerih’in “kültür” ve “medeniyet” konusundaki açıklamaları da dikkate
değerdir. Kendince bu iki kavramı sınıflandıran Rerih; “kültürün” manevi hazine
olduğunu, “medeniyetin” ise sadece maddesel yararlara dayandığını savunmuştur.
Nikolay Rerih için medeniyetin maddeselliğini kültürün maneviyatından daha yüksek bir
yere yerleştiren halkların mutlu bir hayatı yakalaması çok zordur. Bu sözlerden
medeniyet değil, kültür diye haykırmamız, ve maddeye değil maneviyata önem vermemiz
gerektiği kanısına varmaktayız.
Bu dönem eserlerinde yer alan bir başka önemli konu - vatan sevgisidir. Nikolay
Konstantinoviç özellikle İkinci Dünya Savaşı ile birlikte zor zamanlar geçiren vatanı için
birlik ve beraberlik çağrısında bulunmuş, gelecek nesillere nasihat mahiyetinde deneme
ve mektuplar yazmış, radyo konuşmaları yapmıştır. Bu konuda “Savunma” (Oborona)
(1936) adlı denemesi bunun en iyi örneğidir. “Vatanınızı Sevin” (Lyubite Rodinu)
(1944), “Rusluk” (Russkost’) (1940), “Dokunmayın!” (Ne Zamay!) (1940), “Güçlü
Rusya” (Moguça Rus’) (1941) adlı denemelerinde bu konular yoğun bir şekilde
işlenmiştir.
129
Örneğin, “Rusluk’” adlı denemesinde Rus halkının gücünden bahsedilmektedir.
Eski zamanlardan bu güne bütün Rus kahramanlarının vatanları için yaptıklarının
unutulmayacağını belirterek, Rusya’nın yeni kahraman neslinin yetişeceğini haber
vermektedir.
“Dokunmayın!” adlı denemesinde ise Rus halkının maruz kaldığı haksızlıkları ve
karalamaları anlatarak, Rus halkının neler çektiğinden ve ne tür zorluklardan geçtiğinden
bahsetmektedir.
Bu ve benzeri konulara Nikolay Rerih’in edebi eserlerinde sıkça
rastlayabilmekteyiz. Hatırlatmakta fayda görülecektir ki Rerih’in edebi eserleri bu tür
temalarla sınırlı kalmamış, çalışmamıza başlıca öne çıkan temalar dahil edilmiştir.
130
131
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KÜLTÜREL MİRASI KORUMA BAĞLAMINDA RERİH PAKT’I
“Kültür, güzellik ve bilgide saklıdır”221
( “Культура покоится на Красоте и Знании”)
Nikolay Rerih’in edebi eserleri, masalları, bilimsel ve sanatsal konulu
denemelerinin hepsinin bir ortak özelliği vardır: “İyi” bir gelecek inşa etmek ve bu amaca
hizmet etmek. Nikolay Rerih bu konudaki görüşlerini sadece edebi ve sanatsal eserlerinde
değil tüm varlığı ile kanıtlamıştır. Bu aydınlık gelecek ise Nikolay Rerih’e göre ancak
kültür ve bilim ışığında gerçekleşebilir. Yeni nesillerin geleceği, kültür ve bilime
verdikleri değerle ölçülür. Modern dünyada bilime, daha doğrusu bilim dünyasına katkı
sağlayan bilimsel araştırmalara verilen hem maddi hem manevi destek bir nebze yeterli
sayılabilir. Fakat kültür ve sanat konusunda bu destek yüzyıllarca asgari miktarda
varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Nikolay Rerih’in bu konudaki memnuniyetsizliği ve
çağrıları ürettiği neredeyse her eserde hissedilmektedir. Özellikle genç nesillerin iyi bir
gelecek kurmaları için birçok denemesinde çağrıda bulunmuştur. Örneğin, “Kültür için
Çağrı” (Zov o Kulture) (1930) adlı denemesinde şu satırlara rastlamaktayız:
“Yaşayan ve düşünen her insan, aydınlık bir gelecek için sorumluluğunu
anlamaktadır.” 222 (“Каждый живущий и мыслящий понимает также и ответственность свою
перед сложением светлого будущего.”)
Yukarıdaki satırlarından anlaşılacağı üzere aydınlık geleceğin kurulması için
Nikolay Rerih’in tek bir şartı vardır; bilinçli insanların olması. Ona göre hayatını bencilce
sürdürmek yerine, o hayatı gerçek anlamda yaşayan insanların omuzlarında bu geleceği
kurmak gerekmektedir. Herkes bu aydınlık hayattaki sorumluluğunu anlayarak, bu
sorumluluğu yerine getirmek için gereken çabayı gösterirse gelecek nesiller uygar bir
yaşama kavuşabilir.
“Doğru Yol” (Pravil’nıy Put’) (1931) adlı bir başka denemesinde ise, Nikolay
Rerih insanların bilinçlenmesi adına şu satırları yazmıştır:
221Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov, (2001). Zaşçitim İmya i Naslediye Rerihov. (Birinci Baskı), Moskva:
Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov, 366. 222 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosovskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo,
198.
132
“Tek başına zenginlik kültürü vermez. Fakat düşüncenin genişleyerek incelik
kazanması ve güzellik duygusu, kültürlü insana ayırt edici o inceliğini, o ruh asaletini
verir. İşte o insan, ülkesi için parlak bir gelecek inşa edebilir. O insan kutsal
sorumluluğun ve durmaksızın yapılan bu inşanın mükemmelliğinin farkındadır."223
(“Богатство само по себе ещё не даёт Культуры. Но расширение и утончение мышления и
чувство Красоты дают ту утончённость, то благородство духа, которым и отличается культурный
человек. Именно он может строить светлое будущее своей страны.)
Bu satırlar yanlış yönde ilerleyen ulusları durdurmak ve onlara doğru yolu
göstermeyi amacı taşımaktadır. Yukarıda bilimin kültüre göre daha hızlı ilerlemekte ve
daha fazla teşvik edilmekte olduğundan bahsedilmişti. Her ülke kendi statüsünü
yükseltmek, diğer ülkelere daha gelişmiş ve güçlü olduğunu göstermek için sayısız
bilimsel araştırmaya ve deneyler yapmaya koyulmuştur. Yapay zeka ve robotlar, gen
endüstrisi, sanal gerçekler, yeni hastalıklar ve toplu imha silahları söz konusu icatlardan
sadece birkaçıdır. Bu konuda yapılan çalışmalar küçümsenemez, hatta bu dünyadaki
varoluşumuz büyük olasılıkla bu icatlara bağlıdır. Ancak ilerlemek ve aydınlık bir
gelecek kurmak yalnızca bilimsel gelişmeler ile sağlanamaz. Nikolay Rerih’e göre kültür
gibi bilim de “barışçıl” olmalı ve insaniyete faydalı olma amacını taşımalıdır, işte bilim o
zaman bilim olacaktır. Modern dünya artık barışı desteklemeli ve insanlara var oluş
dersleri değil, hayatı yaşamanın derslerini vermelidir. Kısır döngüye kapılıp giden
insanlara “Dur” denmeli ve doğru olan yol gösterilmelidir. İnsanoğlu gelecek karşısında
kendi sorumluluğunun farkına varmalı ve çaba harcamalıdır. Nikolay Rerih “Asya’nın
Kalbi” (1929) adlı kitabında şu satırları yazmıştır: “Gerek özgün ifadelerde gerek ruhsal
karışıklıklarda olsun insan kalbi, tüm sanatsal buluşların esasında yatan kültür için
atmalı. Doğru yönde düşünme - zafer yolunda ilerlemektir.”224 (“Пусть в своеобразных
выражениях, пусть в смятениях духа, но пусть бьется сердце человеческое во имя Культуры, в
которой сольются все творческие нахождения. Мыслить по правильному направлению — значит
уже двигаться по пути к победе.”)
Bu satırlardan da anlaşılacağı üzere zafere ulaşmanın tek bileşeni insandır ve her
insan biraz çaba gösterir, emek harcarsa bu, aydınlık gelecek için, güzel bir dünya için
inanılmaz büyük bir adım olacaktır. Bahsi geçen konu hakkında, Doğu bilgeleri arasında
bir söylenti vardır ve bu söylentiye göre, her yüzyılda Dünya’yı aydınlığa kavuşturacak
olan bir mesihin geldiği bilinmektedir. Fakat Doğu bilgeleri, gönderilen bunca mesihe
223 İnternet: “Nikolay Rerih”. Web: www.icr.su/rus/family/nkr/biograph/03.php adresinden 8 Mart 2016’da
alınmıştır. 224 Barenboym, P., Zaharov, A., (2010). Pakt Reriha v XXI Veke. Moskva: Letniy Sad, 27.
133
rağmen, hiçbir girişimin başarıyla sonuçlanmadığı düşüncesindedirler. Nikolay Rerih ise,
bu konuda biraz farklı bir bakış açısı sergilemektedir ve bir kutsal misyon sahibi varlığı
beklemek yerine, insanların o misyonu kendilerine yüklemelerinin daha doğru olacağını
düşünmektedir. Her insanın bu misyonun sorumluluğunun farkında olması kurtuluşa
giden yolu oluşturacaktır. Nikolay Rerih, “Dünya ve Kültür” (Mir i Kul’tura) (1931) adlı
denemesinde düşüncelerini Ulu Gotama225’nın sözleriyle pekiştirmektedir:“Ulu Gotama
Barış ve Kültür için çeşitli öğütler verirdi. Barış - usanmadan yapılan yaratmadır. Kültür
de sonsuz öğrenme ve muhteşem sürecin esaslarıyla hayatı iyileştirmektir.”226 (“Великий
Готама многообразно заповедовал о Мире и Культуре. Мир означает неутомимое созидание.
Культура является вечным познаванием и улучшением жизни основами славного прогресса.”)
Nikolay Rerih, Ulu Gotama’nın bu sözlerini destekleyecek şekilde kültürü
maneviyat, bilim, sanat ve bilgi sayesinde insanlığın ulaşabileceği zirve olarak
nitelendirmiştir. Bu tanımda yer alan kültür terimiyle Rerih’in medeniyeti anlattığı iddia
edilmiş olsa da Nikolay Konstantinoviç “kültür” ve “medeniyet” terimlerine açıklık
getirmek amacıyla bir ayrım yapmıştır: kültür insanların ruhani gelişiminin sonucuysa,
medeniyet maddi olan gelişimidir. Başka bir deyişle, kültür insanın manevi gelişimi ve iç
dünyasıyla ilgiliyse, medeniyet bu gelişimin sadece dışavurumudur.227 Rerih, bu konuda
çok önemli bir iddia ortaya atarak bahsedilen iki kavram arasındaki anlatım boşluklarının,
insanların ikisini de bir olarak görmesine neden olduğunu ve bu sebeple insanların
manevi yönlerinin göz ardı edildiğini düşünmektedir.
Nikolay Rerih’e göre kültürel değerlerin korunması konusu da, kültürel gelişim
kadar önemli bir konudur. Çünkü gelişme, geçmiş olmadan var olamaz. Ve geleceğimiz
için, tarihimizi, geçmişimizi korumalıyız. Tam da bu noktada Rerih Paktı veya başka bir
deyişiyle “Kültür Paktı”ndan bahsedebiliriz. Zira bu Anlaşma’nın ana konusu kültürdür
ve Anlaşma kültürel değerlerin korunmasına hizmet için imzalanmıştır. Anlaşma ile
kültürel değerleri ve kültürü uğrayabilecekleri hunharca saldırılardan korumak, tarihin
insanların gözleri önünde yok olmasının engellenmesi amaçlanmıştır.“Rerih Paktı’nı
Nikolay Rerih’in kültürel değerlerin korunması, yeniden doğması (Rönesans) ve
gelişmesini öncelikli görev ve amaç sayan ideal estetik devlet yapılandırmasının ilk adımı
olarak düşünebiliriz.”228 (“Пакт Рериха является первым шагом практического воплощения в
225 Gotama, Buda MÖ 563- MÖ 483 yılları arasında Hindistan’da yaşayan ruhani öğretmen ve Budizm’in
kurucusudur. 226 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosovskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 206. 227 Rerih, N. (2015). Duhovnıe Sokrovişça. Filosovskie Oçerki i Esse. (Birinci Baskı). Moskva: Eksmo, 206. 228 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 18.
134
жизнь его эстетической концепции правового государства — государства, основанного на примате
развития и охраны культуры по отношению к другим сферам государственной деятельности.”)
Bu bağlamda Pakt’ın amacının daha iyi anlaşılması için Nikolay Rerih’in ideal
devlet yapısına da değinilmesi gerekmektedir.
Nikolay Rerih’e göre ideal devlet şu şekilde olmalıdır:
“Devlet, Kültür’ü koruyan ve geliştiren, kendi ve başkalarının kültürel değerlerini
koruyan bir araç olmalıdır; barışçıl yaşamı destekleyen ve savaşlardan kendini sakınan,
günümüzün en iyi kültürel gelenekleri üzerine yeni geleceğin medeniyetini kuran, böylece
amaçlarına ulaşmak için ekonomik sınırlarını maksimum derecede zorlayarak iyi bir
yatırım yapan işbu devlet “yeniden inşa” amaçlarına öncelik veren, Aydınlanma
devletidir.”229
(“Государство как инструмент сохранения и развития Культуры и защиты своих и чужих
культурных ценностей, поддерживающее мирное существование и избегающее войн, строящее
новую цивилизацию будущего на базе лучших культурных традиций современности, а значит,
тратящее на эти цели максимально возможные в рамках экономической реальности финансовые
ресурсы — это государство Возрождения, приоритетом которого является осуществление
“возродительных” идей.”)
Nikolay Rerih’e göre ideal devlet kurulması için öncellikle ahlaki yönden güçlü
bir lidere sahip olunması gerekmektedir. Bu liderin devletin bakanı olarak temel amacı,
ahlaki olarak düzgün, yıkıcı bir tarafı olmayan bir topluluk yaratmaktır. Bu topluluk
ancak ona iyi alışkanlıklar verirsen ve aşılarsan ortaya çıkabilir. İyi alışkanlıklardan kasıt
insanların ahlaki yönünün güçlenmesi ve manevi değerlerin önem kazanmasıdır. Bu
konuda gençlere verilen eğitim ve terbiyenin rolü çok büyüktür. Nikolay Rerih’e göre
ideal devlet yapısının en büyük görevi yeni nesillerin gerekli bir şekilde yetişmesi ve yeni
bir medeniyetin akılcı oluşumu olacak, tüm bunlar da eğitim ve kültürün gelişimine ve
desteklenmesine verilen değerle ortaya çıkacaktır.230
Bu konuda belirtilmesi gereken önemli nokta, bahsi geçen ahlaki düzeyin dinsel
veya kültürel faktörlerden etkilenmemesi gerektiğidir. Nikolay Konstantinoviç bu ahlaki
düzeyin oluşumunda hiçbir din, ırk vb. gibi ayırt edici faktörlerin bu durumu
etkilememesi gerektiğini savunmaktaydı. Böylece halklar, milletler, kabileler arasında
farklılık gözetmeksizin, “kültürel sentez” kavramını geliştirmiştir. Nikolay Rerih’in
“Kültür Sentezi” kavramı, tüm kültürlerin aynı kökene sahip olduğunu ve aslında belirsiz
229 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 28. 230 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 27.
135
farklar dışında tamamen birbirinden farksız olduğunu belirtmiştir. Nikolay Rerih bu
sentezin din ve çeşitli inanışlar için geçerlilik taşıdığını belirtmiştir.
Nikolay Rerih’in kültür esaslarına dayanan ideal devlet yapısına benzer
düşüncelerini birçok felsefeci ve yazarda görmemiz mümkündür. Bunlardan biri İsviçre
asıllı sanat ve kültür tarihçisi Yakov Burkhard’tır (1818-1897). “The Civilization of the
Renaissance in Italy” (1860) adlı kitabında Burkhard XIV-XV. yüzyıllar arasında İtalyan
Devlet sisteminin eksikliklerini ve olumlu yönlerini anlatmıştı. 231 Kitapta temel olarak,
yükseliş dönemlerinde hükümdarların özellikle bilim ve sanata aşırı önem verdiklerini ve
onları desteklediklerini belirtmektedir. Bilimsel ve teknolojik başarılara verilen önemin
onların dış ülkelere karşı hem statülerini hem de değerlerini arttırdığını düşünmekteydi.
Bu düşünce ise bilim ve kültürün hükümet tarafından korunması ve desteklenmesine yol
açarken, Rönesans gibi kaçınılmaz bir mutlu sona, yani zirveye ulaştırmıştır. Rönesans
devri sanat, edebiyat, felsefe ve bilimin tarif edilemez yükselişinin simgesidir. Nikolay
Rerih’te bu düşünceye hizmet olarak kendince bir “Rönesans”ı ve aydınlık bir devleti
kurmaya çalışmıştır. Sanat ve bilime her anlamda destek veren bir devlet yapısı, ona göre
büyük ölçüde toplumsal algıyı da değiştirerek daha umutlu ve aydınlık bir gelecek için
vazgeçilmez bir adımdır.
Benzer bir yaklaşımı ünlü Rus düşünürü N. A. Berdyayev’in (1874-1948)
eserlerinde de görebiliriz:
“Devletler kadiri mutlak bir güce sahip olma yolunda ilerlemektedirler; daha
totaliter olmaya başlıyorlar ve bu sadece totaliter rejimlerde değil; devlet iktidar
konusunda hiçbir sınırı kabul etmiyor ve insanı sadece bir araç olarak görüyor. Zaman
akışı korkunç bir şekilde hızlanıyor ve bu hıza insan yetişemiyor. Hiçbir anın değeri
kalmıyor, o an sadece başka bir anı yaşamak için bir araç. İnsandan olağanüstü bir
faaliyet bekleniyor ve bu faaliyette insan kendine gelemiyor. Fakat bu hızlı dakikalar,
insanı pasif yönde etkilemektedirler. İnsan toplumsal sürecin dışında kalan bir aracı
haline gelmiş ve üretim sürecinin bir fonksiyonunu yerine getirmekle
görevlendirilmiştir… Bu ise insanın, doğasından uzaklaşmasına ve yok oluşuna sebebiyet
verebilir.”232
(“Государство делается всемогущим, все более тоталитарным, и не только в тоталитарных
режимах, оно не хочет признавать никаких границ своей власти и рассматривает человека лишь как
свое средство и орудие... Происходит страшное ускорение времени, быстрота, за которой человек не
231 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 19-20. 232 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 20.
136
может угнаться. Ни одно мгновение не самоценно, оно есть лишь средство для последующего
мгновения. От человека требуется невероятная активность, от которой он не может опомниться. Но
эти активные минуты делают человека пассивным. Он становится средством вне человеческого
процесса, он лишь функция производственного процесса... Это есть отчуждение человеческой
природы и разрушение человека.”)
Totaliter dünyada hükümetin artan yetkisi, devlet düzeninde insanın amaç değil
araç olarak görülmesini de beraberinde getirmiştir. Devlet Anayasası ve kanunları, insan
hayatını sadece sınırlandırmayı değil, ona yön vermeyi de amaçlamaktadır. Bu konuda
Kant’ın düşüncesine dikkat çekmek gerekir: “Bir devletin anayasası vatandaşlarının
ahlak düzeyine dayanmakta, bu düzey ise iyi bir anayasaya dayanmaktadır.” 233
(“Конституция государства в конечном счете базируется на морали его граждан, которая, в свою
очередь, основывается на хорошей конституции.”)
Nikolay Rerih’in, yasalara olan bakış açısı şu şekildedir: “Barış - devlet
yasalarıyla sağlanamaz. Gerçek bir barış, halklar savaşın getirdiği yıkımın gereksiz
olduğunu anladığı zaman ancak sağlanır.” 234 (“Мир не может быть установлен
правительственными декретами. Реальный мир будет гарантирован только тогда, когда народы
осознают бесполезность вражды взаимного уничтожения.”)
Tam da bu yüzden, Nikolay Konstantinoviç Rerih devletin yasalarından farklı
olarak, zorlama ile değil insanların bakış açılarını güzelleştirmeyi ve geliştirmeyi
amaçlayan bir Anlaşma ortaya koydu. Bu Anlaşma’nın hayata geçmesi ile kültür adına ne
kadar büyük bir adım atıldığı şüphesiz ortadadır. Barış algısını aşılamak, insanları yıkma
heveslerinden kurtarmak ve benzeri amaçlara hizmet etmek için tasarlanan bu Anlaşma,
zamanında gerekli ilgiyi göremediyse de insanlığa ve gelecek nesillere çok önemli bir
hizmet olmuştur.
3.1. Rerih Paktı’nın Doğuşu
1897 senesinde, daha önce de bahsedildiği üzere Nikolay Rerih Arkeoloji
Topluluğu ile birlikte yoğun bir şekilde Rusya’nın Kadim şehirlerine arkeolojik gezi ve
kazılar gerçekleştirmiştir. Özellikle, Novgorod, Smolensk ve Rostov gibi tarihi açıdan
önemli şehirlerde yaptığı geziler sırasında, eski tarihi eserlerin ne kadar vahim bir
durumda olduğunu görmüştür. Bu durumun zamanın getirdiği tahribattan değil, doğrudan
insanların elinden gerçekleşmesi Nikolay Rerih’i derinden etkilemiştir. Bu dönemden
233 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 21. 234 İnternet: (2010). “Pakt Reriha Kak Etap Vnedreniya v Jizn’ Estetiçeskoy Kontseptsii Pravovogo
Gosudarstva Nikolaya Reriha”. Web: http://www.philosophicalclub.ru/content/docs/k1/k1.html adresinden 4
Ocak 2017’de alınmıştır.
137
başlayarak, onlarca deneme ve resminde, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlara
yaptığı konuşmalarında bu konuyu hep gündeme getirmiş ve bu duruma bir önlem
alınması gerektiğini vurgulamıştır. 1915 yılında Çar II. Nikolay’ye mektup dahi yazarak
durumun ehemmiyetini ifade etmiştir. Ancak bunca çaba ve emeğe karşın Nikolay Rerih
hiçbir sonuç alamamıştı. Kendisine ne resmi kurumlardan ne de toplumdan asgari bir
destek çıkmamıştı. Son olarak, dünyayı saran devrimlerin ve özellikle Rus-Japon
Savaşı’nın (1904-1905) daha fazla tarihin ve tarihi eserlerin yok olmasına müsaade etmek
istemeyen Nikolay Rerih, özel ve bu konuda ilk olacak bir Antlaşma oluşturmaya karar
vermiştir. Bu anlaşmaya göre, tarihi ve kültürel açıdan önem taşıyan yapıtların hem
olağan durumlarda hem de savaş, doğal afetler gibi olağandışı durumlarda da korunması
gerektiğini vurgulamıştır. Nikolay Rerih bu Anlaşma’nın uluslararası düzeyde kabul
göreceğini ve imzalanacağını düşünmekteydi. Böylece, tarihi ve kültürel yapıtlara saygı
ve onları koruma yaklaşımı sadece ulusal değil, uluslararası düzeyde de sağlanacaktı.
Nikolay Rerih Pakt metninin yanı sıra, tarihi eserlerin uğradığı zarardan da
denemelerinde yoğun şekilde bahsetmektedir. Bu konuda en çarpıcı örnek, 1911 yılında
kaleme aldığı “Sessiz Katliamlar” adlı denemesidir. Bu denemenin en büyük özelliği,
Rerih Paktı’nın amacını, yani kültürel mirasın korunmasının gerekliliğini vurgulamasıdır.
Adı geçen denemesinde, kültürel miras üzerinde savaş sırasında meydana gelebilecek
tahribattan önce, ülke içinde mirası koruma anlamında toplumsal algının oluşumunun
önemini vurgulamaktadır. Savaşlar ve devrimlerin yıkım gücünü de asla küçümsemeyen
Nikolay Rerih, denemesinin adı olan “sessiz katliamların” gücünün savaştan çok daha
yıkıcı olduğunu belirtmektedir. Sessizce ve savaşlardan çok daha sinsice gerçekleşen bu
katliamların kapsamına hükümetler tarafından neredeyse hiç önemsenmeyen restorasyon,
yenileme vb. çalışmaları eklemektedir. Zira bu tür işlemlerin profesyonel destek
alınmadan yapılması savaştan farksız bir yıkıma neden olmaktadır. “Kim o muhteşem
antik dokusunu, saçma katliamlardan koruyacak? Ne kadar üzücü bir durumdur bu
kadimliğin ölmesi. Fakat daha da kötüsü bu kadim güzelliğin bozulması, sahteleşmesi ve
taklit edilmesidir... Bu, dünyadaki en korkunç suçtur ve fazlasıyla cezayı hak
etmektedir.”235 (“Кто же защитит прекрасную древность от безумных погромов? Печально, когда
умирает старина. Но ещё страшнее, когда старина остается обезображенной, фальшивой,
поддельной… Это страшнее всего и больше всего подлежит наказанию.”)
Nikolay Rerih’in bu cümlelerinden, savaşın yıkıcı gücünün yanı sıra, ülkelerin
barış ve olağan durumlarındaki “sessiz katliamların” ne olduğunu anlamaktayız. Savaş
235 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 37.
138
yapıtları yok eder ve bozar, ama tarihe zarar vermez. Başka bir deyişle maddi zarar verir,
manevi değerleri yok etmez. Fakat “sessiz katliamlar” ise tam tersi olduğu için çok daha
korkutucudur. Çünkü bu katliamlar, sadece manevi değerleri yok eder ve Nikolay
Rerih’in sözleriyle kadim güzelliğin “bozulmasına, sahteleşmesine ve taklit edilmesine”
neden olur. Böylece yüzyıllar sonra gelecek nesiller gerçek tarihi yapıtlar üzerinde değil,
“taklit ve sahte” kopyalar üzerinde tarihi yazmaya devam eder. Tam da bu noktada
Nikolay Rerih’in bahsettiği yüzyılların tarihi yok olur gider. Aynı denemesinde yer alan
başka satırlar, bu konuyu özetler niteliktedir:
“Bir zamanlar mühim olan her şey, halkın gerçek zenginliğini ve ilkelerini
oluşturan her şey fark edilmeden yok oluyor. Yangının sesi ve getirdiği sancıdansa fark
edilmeden gerçekleşen ve ardından insanların yaşarken kazandığı her şeyi götüren sessiz
katliamların sesi çok daha korkunçtur. Geride ise sadece ölü cesetler kalıyor. (…) Halk
kafa karışıklığı yaşıyor, nerede gerçek ve nerede ölü kaynakların olduğunu anlayamıyor.
Biz üstün konulardan bahsederken, gençlerimizi ölü harfler üzerinde eğitiyoruz.”236
(“Незаметно погромляется все то, что было когда-то нужно, все то, что составляло
действительное богатство и устои народа. Погром страшен не только в шуме и свисте резни и
пожаров, но еще хуже погром тихий, проходящий незаметно, уносящий за собою все то, чем люди
жили. Позади остаются мертвые скелеты. (...) И вводится в заблуждение народ, и не может отличить
он, где источники живые и где мертвящие. Толкуя о высоких материях, мы учим молодежь по
мертвым буквам..”)
İşte tarihin sahteleşmemesi tam da bu konuda çok önemlidir, gelecek nesillere
gerçek geçmişlerini vermeliyiz. Çünkü önceki bölümlerden hatırlarsak Nikolay Rerih’e
göre, geçmişi olmayan bir halkın geleceği de olamaz.237 Geleceği kurmanın ilk adımı ise,
toplumsal bilinci değiştirmekte yatmaktadır. Bu konuda Nikolay Rerih’in şu sözleri
aklımıza gelmektedir: “Kültürel miras halen daha hırsızlık, bombardıman, vandalizm ve
diğer yıkımlara maruz kalmaktadır.” 238 (“Культурное достояние человечества продолжает
быть объектом грабежа, бомбардировок, вандализма и других разрушений.”)
Nikolay Rerih, bu sözleriyle aslında tüm yıkımlara karşı, öncelikle insanlarda
bunların önüne geçmelerine yönelik barışçıl bir toplumsal algının yaratılması
gerektiğinden bahsetmektedir. Formül çok açıktır. Yıkımları gerçekleştiren insanın
düşüncesini, hayata bakış açısını değiştirir ve onu topluma faydalı bir birey olarak
yetiştirirsek, tüm bu yıkımları önleyebiliriz. İşte Nikolay Rerih bu konudaki en büyük
236 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 38.
238 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 11.
139
adımı Pakt metninin oluşturulması ile atmıştır. Zira Pakt’ın temel amacı, halkların
kültürel mirasını, geçmişteki kültürünü ve tarihini bilinçli ve bilinçsiz yıkımlardan, savaş,
devrimler ve cahiliyetten korumaktır. Gelecek nesilleri bilgisiz, kültürsüz ve geleneksel
terbiyeden mahrum bırakmamaktır. Özetle bu Anlaşmanın bilimsel, kültürel, eğitimsel ve
manevi amaçları olduğunu söylemek mümkün görünmektedir.
1928 senesinde Nikolay Rerih ciddiyetini ve bu konularda artık herhangi bir
ertelemenin ülkelere ve uluslara büyük zararlar vereceğini her fırsatta belirtmekteydi. Ve
bu yıkımların verdiği zararın uluslararası düzeye taşınarak tartışılması gerektiğini
vurgulamaktaydı. Nikolay Rerih bu dönemde yoğun bir şekilde Pakt metninin oluşuyla
ilgili çalışmalara başlamıştır. Nikolay Rerih bu konuda en büyük desteği 1928 yılında
Paris Üniversitesi’nde Uluslararası Hukuk dalında öğretim görevlisi olan hukukçu
Georgiy Şklyaver (1897-1970) tarafından görmüştür. Şklyaver, diğer bölüm arkadaşları
ile birlikte Pakt’ın hukuksal çerçevesini oluşturmuş ve Avrupa’nın birçok kurumuna
taslağını göndermiştir. Büyük bir hevesle bu işe atılan Şklyaver, yıllar sonra nedenini ve
en önemlisi bu Pakt’ın üstünlüğünü şu şekilde açıklamıştır:“Sanat ve Bilim değerlerinin
korunması fikri yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Grosius ve Vattel de bu konu hakkında
düşüncelerini beyan etmişlerdir. Fakat bu fikirleri hayata geçiren hukukçu, ulu düşünür
ve yenilikçi-ressam Nikolay Rerih olmuştur.”239 (“Идея создания плана для международной
защиты искусства и науки насчитывает несколько столетий. Гроциус и Ваттел говорили об этом. Но
воплотил ее в жизнь юрист, великий мыслитель и художник-новатор Николай Рерих.”)
Pakt’ın hukuksal çerçevesinin oluşturulmasıyla birlikte, Nikolay Rerih yoğun bir
çalışma temposuna girmiştir. 1929-1930 yılları arasında Pakt’ın yaygınlaşması ve halka
tanıtılması için 5 adet uluslararası komite kurulmuştur. Bu komiteler Fransa, Belçika,
Hindistan’da birer ve Amerika’da ise iki komite olmak üzere faaliyete geçmişlerdir.
Birçok uluslararası kurum ve kuruluşta sunumlar yapılmış ve uluslararası kongrelerde
konuşmalar düzenlenmiştir. Sonuç olarak 17-18 Kasım 1933 senesinde 30’dan fazla
ülkenin katıldığı Washington’da gerçekleşen 3. Uluslararası Rerih Paktı Kongresi’ndeki
oylamada Antlaşma kabul edilmiştir. Rerih Paktı, 15 Nisan 1935 yılında ise Amerika
Birleşik Devletileri’nin 32.Başkanı Franklin Roosevelt (1882-1945)’in katılımıyla Beyaz
Saray’da gerçekleşen görkemli bir törenle Amerika başta olmak üzere 20 Latin Amerika
ülkesi tarafından resmi olarak kabul edilmiştir. Hatta Amerika Cumhurbaşkanı Franklin
Roosevelt’in Pakt’ı imzalama konuşmasında şu sözleri kayda geçmiştir:
239 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 18.
140
“Bu Pakt, dünya halkları tarafından kendisine sıkı bir şekilde uyulduğu takdirde,
modern uygarlığın korunması gibi önemli bir hayat prensibinin gerçekleşmesine olanak
sunmaktadır. Bu Anlaşma, sözcüklerle ifade edilenden daha derin manevi değere
sahiptir.”240
(“В строгом соблюдении народами мира этого Пакта мы видим возможность широкого
осуществления одного из жизненных принципов — сохранение современной цивилизации. Этот
договор заключает в себе духовное значение гораздо более глубокое, нежели выражено в самом
тексте.”)
3.2. Rerih Paktı’nın Önemi
Nikolay Rerih özellikle XX. yüzyılın başında meydana gelen ve tüm dünya
halklarını etkileyen savaş ve devrimleri gördükten sonra, halkın tarihi ve kültürel mirasa
ilişkin korumacı bir düşünceye hazır olmadığını ve acil bir şekilde halkın düşüncesini
değiştirebilecek ve olumsuzluklara sınırlama getirebilecek bir tasarı hazırlamaya
başlamıştır. Bu tasarıya göre ülkelerin kültürel mirası hem savaş halinde hem de barışta
koruma altına alınmalıydı. Bu tasarının önemli bir noktası da tasarının kabulünden sonra
her ülkenin kendi mevzuatında kültürel mirasın korunması konusundaki eksiklerini ve
boşluklarını tamamlamaya mecbur olmalarıydı. Yani koruma ilkeleri sadece Rerih Paktı
ile sınırlı kalmayacaktı, ülkelerinin kendi mevzuatlarına da etki edecekti. Rerih Paktı’nın
feshi veya iptali durumunda, korumaya dair maddelerin ülkenin iç mevzuatta oluşu, bu
durumu belki uluslararası değil ancak ulusal düzeyde çözmeye devam etmiş olacaktı.
Nikolay Rerih bu koruma hareketinin sadece başlangıç noktası olduğunu her fırsatta
belirtmiş olup, silahlı çatışmaların oluşturacağı tehditlerin bir nebze de olsa azalacağını,
ilerleyen zamanda da bu düşüncenin toplumsal düzeyde iyice oturmasıyla birlikte
tamamen yok olacağını düşünmektedir.241
Nikolay Rerih Anlaşması’nın bu konuda ilk olduğunu zaten belirtmiştik. Nikolay
Rerih silahlı çatışma halinin, kültürel mirası ve halkların hem gelecek hem de geçmişini
yok ettiğini belirtmeseydi Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın (Lahey Sözleşmesi) temeli
hiç atılmamış olabilirdi. Nikolay Rerih’in bu Pakt ile yakaladığı başarıyı anlayabilmemiz
adına, bu iki Anlaşma arasında yapılan önemli bir istatistiğe bakmakta fayda
görülmektedir:
240 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 13. 241 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 14.
141
Rerih Paktı 1935 yılında 21 ülke tarafından imzalanmıştır. Bu sayı o zaman
dünyadaki ülkelerin yüzde 25’ini teşkil etmekteydi.
UNESCO’nun Anlaşması ise 1954 yılında 123 ülke tarafından imzalanmıştır. Bu
sayı dünya ülkelerinin yüzde 60’nı teşkil etmekteydi.
Bu bağlamda, UNESCO Anlaşması’ndan neredeyse 20 yıl önce Nikolay Rerih’in
ulaştığı başarının göz ardı edilmemesi gerektiğinin bir kanıtıdır. Hem imzalandıkları
zamanları hem de UNESCO Anlaşması’nın dünyada birçok ülkeyi kapsayan ve yetki
sözüne sahip olan Birleşmiş Milletler çatısı altında gerçekleştiğini; Rerih Paktı’nın ise
Amerika’daki Rerih Müzesi’nin desteği ve çabaları ile yürürlüğe girdiğini düşünürsek, bu
Pakt’ın ne kadar büyük bir adım olduğu tekrar kanıtlanmış olacaktır.
Ayrıca bu konuda belirtmeden geçemeyeceğimiz önemli bir nokta da Rerih
Paktı’nın maddelerinin, kısaca UNESCO Sözleşmesi olarak bilinen 14 Mayıs 1954
yılında Hollanda’nın Lahey kentinde imzalanan “Silahlı Çatışma Halinde Kültürel
Varlığın Korunması Sözleşmesi”nin esasını oluşturmuş olmasıdır.242
Burada Nikolay Rerih’in kendi Anlaşması’yla ne kadar önemli bir hareketi ve
toplumsal algıyı oluşturmuş olduğunun farkına varmalıyız. Rerih Paktı her ne kadar
unutulmuş veya hiç bilinmemiş olsa da, şu anda Dünya’nın büyük kısmında geçerli olan
UNESCO Sözleşmesi kapsamında uygulanmaya devam etmektedir. Bu nedenle, Rerih
Paktı’yla ya da UNESCO Sözleşmesi’yle olsun, Nikolay Rerih’in amaçlarına ulaştığını
görmekteyiz; kültürel miras korunmakta, korumacı toplumsal algı yavaşça oluşturulmaya
devam etmektedir.
“Pakt insanların yıkım tutkularına pratik sınırlar çizmektedir.”243 New Yort’taki
Rerih Müzesi’nin müdürü olan Daniil Entin Rerih Paktı hakkında böyle söylemiştir.
Rerih Paktı’nın asıl amacı zaten bu tutkuları önlemek ve bu yıkımı durdurmaktır. Çünkü
“geçmişi olmayan bir ulusun geleceği de olamaz”. Bu düşünce Pakt’ta olduğu gibi
Nikolay Rerih’in yüzlerce deneme ve konuşmasının da ana fikri olmuştur. Geçmiş
zaman, tarih, gelenek ve görenekler, kültür; ancak bu bileşenler tamamlandığında gelecek
olabilir ve insaniyet ebedi güzel hayata ulaşabilir. Bu konu ile ilgili Zebur’da dahi şu
sözler yer almaktadır:
242 İnternet: UNESCO Lahey Sözleşmesi, http://www.kumid.net/euproject/admin/userfiles/dokumanlar/K-
Lahey-Sozlesmesi-UNESCO,-1954.pdf adresinden 20 Şubat 2017’de alınmıştır. 243 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 11.
142
“Geçmiş kuşaklar anımsanmıyor. Gelecek kuşaklar da kendilerinden sonra
gelenlerce anımsanmayacak.”244
Konuyla ilgili ünlü tarihçi Murat Adji’nin “Kaybolan Millet” adlı eserinde de
geçmiş ile ilgili aşağıdaki satırlar yer almaktadır: “Miskin, zavallı ve öz benliğini
kaybetmiş insanlar önünde durdukları atalardan kalma büyük evin enkazını göremiyor,
eski sıcaklığını hissetmiyorlar.”245
Nikolay Rerih ise bu serzenişi kendine has tavırla şu şekilde dile getirmektedir:
“Savaş barışçıl zamanların yerine geçiyor, yıkım da inşanın yerine geçiyor -
insanlık tarihinin çürütemediği bu gerçekler hiçbir zaman bitmeyecektir. Kültürel alanda
bu savaş ve yıkımlar, tarihi hafızayı öyle bir temizliyorlar ki iyi olan yok oluyor, geride
kalan az bir şeyle de bilim insanları asırlarca kafayı patlatıp, onlara bir anlam
kazandırmaya ve onların şifrelerini çözmeye çalışıyorlar.”246
(“Война сменяет мирные годы, строительство сменяется разрушением — эти ветхозаветные
мудрости никогда не были опровергнуты известной нам историей человечества. В области
культуры эти войны и разрушения стирают историческую культурную память так, что лучшее не
сохраняется, а над немногими уцелевшими произведениями по прошествии многого времени
специалисты веками ломают голову, пытаясь восстановить, объяснить их смысл или расшифровать
содержание.”)
Yıkımın kısır döngüsünü birçok felsefi akım çözmeye çalışsa da, sonuçlar
ortadadır. Nikolay Rerih de bu sorunu çözmek için elinden geleni yapmıştır diyebiliriz. O
kendince etik ve estetik kuramlara dayanan ideal bir devlet modeli oluşturmaya kadar işi
vardırmıştır. Hiçbir şiddet, korku ve öfkenin olmadığı bir devlet modeliydi onunki. Buna
ilk bölümde de söz ettiğimiz “Şambala” ütopyasının hayata geçirilmiş hali de denilebilir.
Sadece iyilik ve güzellikle beslenen bu ülkede sanat ve kültürün engellenemez gelişimi
ve korunması söz konusuydu. “Nikolay Rerih’in düşüncesine göre, kültür ve sanatın
kendi kendine, hiç bir müdahale olmadan gelişimi bile siyasi, dini ve milletlerarası
anlaşmazlıkları çözebilir ve hem ulus içindeki hem de uluslararası düzeydeki şiddeti
azaltabilir.”247 (“При этом он полагал, что развитие культуры и искусства само по себе приведет к
оздоровлению жизни государства и общества, снизит уровень политического, религиозного и
межнационального противостояния (часто одностороннего), а как следствие снизит уровень
насилия как внутри государств, так и в межгосударственных отношениях.”)
244 (2011) Kutsal Kitap. İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları, 694. 245 Adji, M., (2001). Kaybolan Millet. (Çev. Z. B. Özer) (Birinci Baskı). Ankara: Atatürk Kültür Merkezi
Yayınları. (Eserin orijinali 1994’te yayımlandı.), XXXIII. 246 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 13. 247 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 14.
143
İşte bu amaca giden yolda en büyük adımı Rerih Paktı olmuştur. Yukarıdaki
alıntıdan bu Anlaşmanın ne kadar kutsal bir misyona hizmet ettiğini tekrar anlamış
olmaktayız.
3.3. Rerih Paktı Metni
ANLAŞMA
Yüksek Akit Taraflar, 16 Aralık 1933’te Montevideo’da gerçekleşen 7.
Uluslararası Amerikan Devletleri Konsferansı temsilcileri tarafından onaylanan ve
Amerika’daki Rerih Müzesi’nin girişimi üzerine sunulan Rerih Paktı’nın hükümlerine
resmi bir nitelik kazandırmak amacıyla, henüz kabul edilmemiş taraflarca imzalanması
ön görülmüştür. Pakt’ın uluslararası kabule yönlendirilen ve herkes tarafından bilinen bu
bayrağı, hem kamu hem de özel mülkiyet altında olan tüm tarihi miras olan anıtların
karşılaşabildiği tehditler karşısında onları koruma altına almak, silahlı çatışma ve barış
zamanlarında, kültürel değerlere saygı ve koruma sağlamak amacıyla bu Anlaşma’nın -
aşağıdaki maddelerinin kabulüne karar verilmiştir.
(ДОГОВОР
Высокие Договаривающиеся Стороны, в стремлении придать официальную форму
положениям Резолюции, одобренной 16 декабря 1933 г. всеми государствами, представленными на
Седьмой международной конференции американских государств в Монтевидео, которая
рекомендовала «Правительствам американских государств, которые еще не подписали Пакт
Рериха», инициатором которого выступил Музей Рериха в Соединенных Штатах, присоединиться к
этому Пакту, направленному на всемирное признание флага, рисунок которого уже хорошо
известен, в целях обеспечения охраны, в случае угрозы, всех памятников, составляющих культурное
наследие народов и находящихся как в государственной, так и в частной собственности, приняли
решение заключить соответствующий договор в целях обеспечения уважения и охраны культурных
ценностей в военное и в мирное время и договорились о нижеследующем:)
Madde I
Tarihsel anıtlar, müzeler, bilimsel, sanatsal, eğitsel ve kültürel kurumlar tarafsız
sayılmalı; silahlı çatışma ve barış durumlarında devletler tarafından onlara saygı
duyulmalı ve korunmalıdırlar.
144
Aynı saygı ve koruma ilkeleri yukarıda belirtilen kurumların personeli için de
geçerlidir.
Aynı saygı ve koruma ilkeleri, tarihi anıtlar, müzeler, bilimsel, sanatsal, eğitim ve
kültür kurumları için hem silahlı çatışma hem de barış zamanlarında geçerlidir.
(Статья I
Исторические памятники, музеи, научные, художественные, образовательные и культурные
учреждения считаются нейтральными и как таковые пользуются уважением и покровительством
воюющих сторон.
Таким же уважением и покровительством пользуются сотрудники вышеназванных
учреждений.
Такое же уважение и покровительство распространяется на исторические памятники, музеи,
научные, художественные, образовательные и культурные учреждения как во время войны, так и в
мирное время.)
Madde II
Madde I’ de zikredilen anıt ve kurumlara dair tarafsızlık, saygı ve koruma ilkeleri,
Anlaşmayı imzalayan ve sonradan eklenen ülkeler tarafından egemen nesne olarak
sayılmalı ve belirtilen anıt ve kurumların ulusal mensubiyetine bakılmaksızın, İlgili
Hükümetler saygı ve koruma ilkelerine riayet edilmesi adına kendi İç Mevzuatları’nda
gerekli tedbirleri almayı da kabul etmektedirler.
(Статья II
Нейтралитет, покровительство и уважение, которые должны быть предоставлены
памятникам и учреждениям, упомянутым в предыдущей статье, признаются на всех территориях
как объекты суверенитета каждого из подписавшихся и присоединившихся государств, независимо
от государственной принадлежности указанных памятников и учреждений. Соответствующие
правительства согласны предпринять необходимые меры в области внутреннего законодательства
своих стран для обеспечения такого покровительства и уважения.)
Madde III
Madde I' de zikredilen anıtları ve kurumları tanımlama amaçlı olarak bu
Anlaşma’nın ekinde bulunan modele uygun olarak, ayırt edici bir bayrak (beyaz zemin
üzerinde kırmızı çember içinde üç kırmızı daire) kullanılabilir.
145
(Статья III
Для обозначения памятников и учреждений, указанных в статье I, может быть использован
отличительный флаг (красная окружность с тремя кругами в середине на белом фоне) в
соответствии с образцом, прилагаемым к настоящему договору.)
Madde IV
İşbu Anlaşmayı imzalamış ve buna katılmış Yüksek Akit Tarafların hükümetleri,
imzalamalarıyla aynı anda, Pan Amerikan Birliği Antlaşması kapsamında sağlanan
korumanın uygulanmasının öngörüldüğü anıtlar ve kurumların listesini göndermelidirler.
Anlaşma’yı imzalamış ve buna katılmış ülkelerin hükümetleri bildirimleri ile, Pan
Amerikan Birliği Anlaşması’nın söz konusu maddesinde belirtilen ve koruma altına
alınmış anıt ve kurumlarının listesini gönderecektir, ayrıca bu listede meydana gelecek
herhangi bir değişiklik konusunda diğer Yüksek Akit Tarafların hükümetlerini haberdar
edeceklerdir.
(Статья IV
Правительства государств, подписавших настоящий договор и присоединившихся к нему,
одновременно с подписанием договора или присоединения к нему, направляют в Пан-
Американский союз перечень памятников и учреждений, на которые желательно распространить
покровительство, предусмотренное настоящим договором.
При уведомлении правительств о подписавшихся и присоединившихся сторонах Пан-
Американский союз направляет им перечень памятников и учреждений, упомянутых в данной
статье, а также информирует другие правительства о любых изменениях в указанном перечне.)
Madde V
Madde I' de belirtilen anıtlar ve kurumlar, askeri amaçlar için kullanılmaları
halinde bu Anlaşmada öngörülen ayrıcalıklardan faydalanamazlar.
(Статья V
Памятники и учреждения, указанные в статье I, перестают пользоваться привилегиями,
предусмотренными в настоящем договоре, в случае их использования в военных целях.)
146
Madde VI
İşbu Anlaşma’nın kabulü sırasında imza atmamış Yüksek Akit Tarafları, herhangi
bir zamanda Anlaşma’yı imzalayabilirler ya da Anlaşma’ya katılabilirler.
(Статья VI
Государства, не подписавшие настоящий договор в момент его открытия для подписания,
могут в любое время подписать его или присоединиться к нему.)
Madde VII
Katılım, tasdik ve fesih belgeleri, bu Anlaşmayı imzalamış veya Anlaşmaya
katılmış Yüksek Akit Taraflara belgelerle ilgili bildirim yapan Pan-Amerikan Birliği’nde
saklanmaktadır.
(Статья VII
Документы по присоединению, а также по ратификации или денонсации настоящего
договора хранятся в Пан-Американском союзе, который уведомляет об их получении другие
государства, подписавшие настоящий договор или присоединившиеся к нему.)
Madde VIII
İşbu Anlaşma’yı imzalayan veya Anlaşma’yı kabul eden Yüksek Akit
Taraflarından her biri, herhangi bir zamanda Anlaşma’yı feshedebilir; fesih işlemi,
Anlaşma’yı imzalamış veya katılmış ülkelere durumun bildirilmesinden üç ay sonra
yürürlüğe girer.
BU DOĞRULTUDA, Anlaşma’yı imzalayan Yetkili temsilciler, koşulsuz
yetkilerini ibraz ettikten sonra, bu Anlaşma’yı hükümetleri adına imzalamış ve imzaların
karşısındaki tarihlere mühürlerini basmışlardır.
(Статья VIII
Настоящий договор может быть денонсирован в любое время любым из государств,
подписавших или присоединившихся к нему, при этом денонсация вступает в силу через три месяца
после уведомления о ней других государств, подписавших настоящий договор или
присоединившихся к нему.
В ПОДТВЕРЖДЕНИЕ ЧЕГО нижеподписавшиеся Полномочные представители, предъявив
свои должным образом оформленные безоговорочные полномочия, подписали настоящий договор
147
от имени своих правительств и скрепили его своими печатями в даты, указанные против их
подписей.)
3.4. Barış Bayrağı
Barış Bayrağı (Znamya Mira) - 15 Nisan 1935 yılında Washington’da imzalanan
Rerih Paktı’nın (Pakt Reriha) resmi simgesi ve bayrağıdır.
Nikolay Rerih, Rerih Paktı’na tabi olan ve korunmasına karar verilen tarihi
yapıtların ayırt edilebilmesi için, özel bir bayrak geliştirmeye karar vermiştir. Yoğun
çalışmalar sonrasında bayrak, paktın ana fikrini destekleyecek şekilde resmedilmiştir.
Bayrağın zemin rengi olarak barışı, tazeliği ve temizliği simgeleyen beyaz renk
seçilmiştir. Bu konuda Nikolay Rerih manevi temizliğe yani ruh ve vicdanın temizliğine
atıfta bulunmaktadır. Bayrak, ortasında büyük bir çember ve onun içinde üç adet daireden
ibarettir. Genel ve yaygın fikri beyan etmek gerekirse birçok kaynakta çember -
sonsuzluğu, içindeki daireler ise geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanı simgelemektedir.
Demek istenen kanımızca şöyle özetlenebilir; tüm zamanlara saygı duyup sahip çıkarsak
insanı ebediyete götürebiliriz ve insan ruhunu zirveye ulaştırabiliriz. Bu semboller için
kırmızı rengin seçilmesi de tesadüf değildir. Kırmızı renk, olası tehlikelere dikkat çekmek
ve farkındalık yaratmak için kullanılmıştır. Bazı kaynaklarda ve özellikle de Letonyalı
insan ilişkileri uzmanı Anita Stasulane (1962-) tarafından “Dynamics of intra-group
relations: symbols used by the theosophical groups in Eastern Europe”248 adlı makalede
bu bayrak Kültür’ün çemberi içinde Din, Sanat ve Bilim olarak ifade edilmiştir.
Barış Bayrağı’nda resmedilen sembolün benzerleri, eski Türk-Moğol Hükümdarı
Timur’un (1336-1405) armasında, eski Tibet, Kafkasya ve İskandinavya ziynet
eşyalarında ve Bizans ve Roma kalıntılarında da görülebilmektedir. Rerih Paktı’nın
imzalanma toplantısında bu bayrağın önemi ve anlamı şu şekilde belirtmiştir:“Bu
Bayrağın çok eskilere dayanan kökleri vardır ve dünyanın her ucunda bu sembolü
görebilirsiniz; evrimin her aşamasında var olan bu sembol, herhangi bir mezhep, inanç
yahut gelenek dahilinde sınırlandırılamaz.”249 (“Имеет огромную древность и встречается во
всем мире, потому не может быть ограничен какой-либо сектой, религией или традицией, ибо он
представляет эволюцию сознания во всех её фазах.”)
248 Stasulane A., Priede J. (2007, Ekim). “Dynamics of İntra-group Relations: Symbols Used by the
Theosophical Groups in Eastern Europe. Culture, Subculture, Counterculture”. International Conference,
Galaţi : Editura EUROPLUS. 249 Kornienko, A., (2010). Znamenitıye Lüdi Planetı. Tamerlan. (Birinci Baskı). Harkov: Folio, 109.
148
“Cennet Tapınağı’nda 250 da Barış Bayrağı’nın sembolü vardı. Timurlenk’in
damgası da bu işareti kapsamaktadır. Üç hazineyi simgeleyen bu sembol Doğu’nun
birçok ülkesinde bilinmektedir. Tibet hanımlarının taktığı büyük broşlarda da bu sembolü
görebiliriz. Aynı broşlara Kafkas ve İskandinav bölgelerinde bulunan tarihi bulgularda
da rastlanılabilir. İspanya Azizleri ile Strasbourg’daki Madonna ikonunda da aynı
sembol bulunmaktadır. Aziz Sergey ve Aziz Nikolay’ın da ikonlarında bu sembol vardır.
Memling’in251 ünlü resimlerinden biri olan “İsa ve ilahi söyleyen melekler” resminde
İsa’nın göğsünde bulunan büyük broşta de aynı sembol mevcuttur. Bizans ve Roma'nın
kutsal imgelerine bakarken, tüm dünyadaki kutsal işaretlerin de sembolde birleştiğini
görmekteyiz.”252
(“В Храме Неба тоже оказался знак Знамени. Тамга Тамерлана состоит из того же знака.
Знак трех сокровищ широко известен по многим странам Востока. На груди тибетки можно видеть
большую фибулу, представляющую собою знак. Такие же фибулы видим мы и в кавказских
находках, и в Скандинавии. Страсбургская мадонна имеет знак этот так же, как и святые Испании.
На иконах Преподобного Сергия и Чудотворца Николая тот же знак. На груди Христа, на
знаменитой картине Мемлинга, знак запечатлен в виде большой нагрудной фибулы. Когда
перебираем священные изображения Византии, Рима, тот же знак связывает Священные Образы по
всему миру.”)
Nikolay Rerih tarafından yapılan bu sembol seçiminin tesadüfi olmadığını, hatta
çok anlamlı bir hareket olduğunu görmekteyiz. Çünkü kültürel varlıkları koruyacak olan
bu işaretin kendisi de yüzyıllarca dünyanın her tarafında kendi varlığını koruyabilmiş ve
bu zamanlara kadar gelebilmiştir. Nikolay Rerih’e göre, bu işaretin tarihe tamamen
yansıtılmamış anlamları ve yönleri hala vardır. Hatta Rerih bu sembolün geçmişinin o
kadar eski olduğunu düşünüyordu ki, ilk insan çizimlerinden gelmiş olabileceğini bile
belirtmişti.253
Nikolay Rerih, Pakt hareketini eserlerinde ve mektuplarında Kızıl Haç
faaliyetlerine benzetmiştir. Kızıl Haç nasıl insanların hayatlarını kurtarıyorsa ve
hayatlarını korumaya çalışıyorsa; Rerih Paktı aynı şeyi kültürel yapıtlar için yapmayı
amaçlamaktadır. 1931 yılında Belçika’nın Bruges kentinde gerçekleşen konferansta
Nikolay Rerih’in mektubundan okunan şu sözler dikkat çekmiştir:
250 Cennet Tapınağı - Çin Halk Cumhuriyeti'nin başkenti Pekin'in merkezinde yer alan Ortaçağ'dan kalma
dini yapılar kompleksidir. 251 Memling, Hans (1430-1494) - İlk Dönem Flaman Resmi ressamlarındandır. 252 Marianis, A., A.g.e., 421. 253İnternet: “Znamya Mira v Mirovoy Kul’ture”. Web: http://lebendige-ethik.net/index.php/stati/125-znamya-
mira-v-mirovoj-kulture adresinden 11 Ocak 2017’de alınmıştır.
149
“Eğer Kızıl Haç bayrağı her zaman tam bir koruma sağlamasa da, insanlardaki
sevgisi duygusunu büyük ölçüde etkilemiştir. Kültürel mirası korunma amaçlı geliştirilen
bizim Barış Bayrağımız da bu nadide anıtların tam korumasını sağlayamasa da, en
azından insan emeği olan bu hazineye duymamız gereken sorumluluğu ve göstermemiz
gereken özeni hatırlatmaktadır. Bu bayrak bilincimize yeni bir uyaran getirmiş olacak;
kültür uyaranı. İnsan evriminin yarattığı her şeye saygı duyulması gerektiğine dair bir
uyarı.”254
1930 yılından sonra Rerih Paktı’nı ve Barış Bayrağı’nı tanıtma ve yayma
amacıyla dünyanın dört bir tarafında çeşitli komiteler kuruldu ve kongreler düzenlendi.
Barış Bayrağı altında düzenlenen bu kongre ve komitelerin amacı kültürel değerlerin
korunması olduğu için bu kurumlar, yaptıkları çalışmaları da Barış Bayrağı’nın himayesi
altına almak istemişlerdir. Bunlar arasında: "Uluslararası Rerih Paktı ve Barış Bayrağı
Kabul Birliği" (Mejdunarodnıy Soyuz za Prinyatie Pakta Reriha i Znameni Mira)
(Bruges, 1931), "Dünya Kültür Ligi ve Dünya Kültür Konseyi" (Vsemirnaya Liga
Kul’turı i Vsemirnıy Sovet Kul’turı) (New York, 1931), “Rerih Paktı’nın Hint Komitesi"
(İndiyskiy Komitet Pakta Reriha) (Naggar, 1931), "Avrupa Merkezi Bünyesinde Rerih
Paktı Komitesi” (Osobıy Komitet Pakta Reriha pri Evropeyskom Tsentre) (Paris, 1932),
"Rerih Paktı ve Barış Bayrağı’nın Daimi Komitesi" (Postoyannıy Komitet Pakta i
Znameni Mira) (New York, 1933), "Rerih Paktı ve Barış Bayrağı’nın Daimi Komitesi"
(Brüksel, 1934), vb.
Barış Bayrağı altında sayısız yürüyüş, uluslararası konferans ve toplantı
düzenlenmiştir. 15 Nisan 1935 yılında Rerih Paktı’nın resmi kabulü ile Amerika ve
Avrupa’nın birçok ülkesinde Barış Bayrağı, Pakt’ın tanıtımı için kurulan kuruluşları
simgelemeye başlamıştır. Portekiz, Baltık ülkeleri, Fransa ve hatta Hindistan’da Rerih’in
fikirlerini daha büyük kitlelere ulaştırmaya başlayan onlarca komite, cemiyet ve sanat
merkezi kurulmuştur.
İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) yıllarında ise Pakt’ın çalışmaları tüm dünyanın
içinde bulunduğu bu zor dönemde duraksamadan yayılmaya devam etmiştir. İtalya,
Belçika, İsviçre, Fransa, İngiltere, Arjantin, Brezilya, Uruguay, Bolivya, Küba gibi çeşitli
ülkelerinde de Rerih Paktı kurumları açılmaya devam etmişti.
Özetlemek gerekirse, Rerih Paktı ve Barış Bayrağı gibi ölümsüz projeler halen de
tüm dünyada çalışmakta olan Rerih kurum ve merkezlerinde geçerliliğini korumaktadır.
254 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 43.
150
Bu projeler adına yapılan konferanslar, anma törenleri, kutlamalar vb. günümüzde de
Rerih fikirlerini yaymaya çalışmaktadırlar.
3.5. Kültür Ligi
Bahsedilen komite ve kurumların bünyesi altında Rerih Paktı ile birlikte Nikolay
Rerih’in senelerce üzerinde çalıştığı önemli bir başka projesi de yürürlüğe girmiştir. 1931
yılından itibaren Kültür Ligi (Liga Kul’turı) adlı projesi resmi olarak hayat bulmuştur.
Elena ve Nikolay Rerih Kültür Ligi’nin misyonunu şu şekilde ifade etmişlerdi:“Evet,
yakın gelecekte Kültür Ligi kurulacaktır; bu cemiyete en iyi düşünce, bilim ve sanat
temsilcileri girecek olup, burası kadınların da söz sahibi olabilecekleri bir ortam
olacaktır ve bu cemiyet Barış Bayrağı altında toplanacaktır.” 255 (“Да, я вижу, как в
недалеком будущем будет основана Лига Культуры, в которую войдут все лучшие представители
мысли, знания и творчества и где женщина скажет своё слово, и эта Лига Культуры будет
собираться под Знаменем Мира.”)
Bu proje, birçok tanınmış bilim adamının desteğiyle birçok ülkede
gerçekleşmiştir. Rerih Pakt’ı gibi Kültür Ligi fikrini de Fransız yazar Romain Rolland
(1966-1944), George Bernand Shaw (1856-1950), Rabindranath Tagore (1861-1941),
Albert Einstein (1879-1955), Alman yazar Thomas Mann (1875-1955), İngiliz yazar
Herbert George Wells (1866-1946) desteklemişlerdi.256 Bu projenin Rusya’da tanıtılması
ve yaygınlaşması için en büyük desteği ünlü Rus filolog D. S. Lihaçev (1906-1999)
vermiştir.
12 Ocak 1931 yılında on dört kişi tarafından imzalanan, Kültür Ligi’nin ilk
bildirisi çıkmıştır. Bu bildiriyi imzalayanlar arasında dört kişilik Rerih ailesi, ayrıca
Rerih’lerin Amerika’daki kurumlarının paydaşları ve kurucuları olan Lithman ve Horş
aileleri de vardı. Aynı sene içinde bu kuruluş New York başsavcısı tarafından kayıt altına
alınmış ve resmi olarak tüm hakları kazanmıştır. Kayıt sırasında Kültür Ligi’nin şu
amaçları belirlenmiş ve yürürlüğe girmişti:
• Nikolay Rerih’in "Kültür Yoluyla Barış" fikirlerinin tüm ülkelerde yayılması;
(“Распространение рериховской идеи “Мир через Культуру” во всех странах.”)
• Dünyada Rerih’lerin kültür öğretilerinin teşviki; (“Продвижение учения Рерихов о
Культуре в мире”)
255 İnternet: “Elena Rerih”. Web: http://www.wisdomcode.info/ru/quotes/authors/50474.html adresinden 12
Şubat 2017’de alınmıştır. 256 Nikolay Konstantinoviç Rerih, Web: http://www.nounb.sci-nnov.ru/vExp/34.php adresinden 22 Şubat
2017’de alınmıştır.
151
• İnsanlığın kültürel mirasın korunması ve kayıt altına alınması; (“Охрану
культурных сокровищ человечества и их каталогизацию”)
• Kültür Ligi’ne katılan veya işbirliği içinde olan eğitim, bilim, din, sanat ve kamu
kuruluşlarının koruma altına alınması; (“Защиту общественных организаций, образовательных,
научных, религиозных, художественных и других институтов, входящих в Лигу Культуры или
сотрудничающих с ней”)
Kültür Ligi projesi hakikaten çok değerli bir girişimdi. Amacını Nikolay Rerih’in
tüm hayatı boyunca uğruna çalıştığı topluma “kültür” ışığında doğru değerlerin
kazandırılması şeklinde özetleyebiliriz. Başka bir deyişle, amaç kültür sayesinde barışı
sağlamak, kültür sayesinde insanları birleştirmek ve onları kültür sayesinde
bilinçlendirmektir.
Kültür Ligi projesi kurulduğundan beri önce Amerika sonrasında da Avrupa
ülkelerinde büyük yankı uyandırmıştır. Onlarca kültürel, bilimsel ve sanatsal topluluk ve
dernek çok geçmeden Kültür Ligi’ne dahil edilmiştir.
Nikolay Rerih gitgide yaygınlaşan projesi nedeniyle yoğun çalışma temposuna
girmiş ve sayısız konuşma ve konferans vermiştir. O dönemdeki edebi eserlerinde de
kültür konusu oldukça ön plana çıkmaktadır. Bu konuda en açıklayıcı örneği, 1933
yılında yazdığı “Gezegenin Acısı” (Bol’ Planetı) adlı denemesinden alabiliriz:
“Kültür için çağrıyı, barış için çağrıyı, sanat ve güzellik için çağrıyı ancak ahlaki
değerleri güçlü olan bir kulak duyabilir. Doğaya saygısı güçlü olanlar, yaşamı insanların
yararı için ilerleme olarak algılayabilir. İşte bu yüzden Kültür Ligi aydınlatma
çabalarının yanı sıra; doğanın neşeli emek, sevinç, sınırsız bilgi ve yaratıcılık kaynağı
olarak algılanmasına yardımcı olmaktadır."257
(“Зов о культуре, зов о мире, зов о творчестве и красоте достигнет лишь ухо, укрепленное
истинными ценностями. Понимание жизни как самоусовершенствования во благо народное
сложится там, где твердо почитание природы. Потому Лига Культуры среди основной
просветительной работы должна всеми силами истолковывать разумное отношение к природе как
источнику веселого труда, радости мудрой, непрестанного познавания и творчества.”)
3.6. Günümüzde Rerih Paktı
Tüm dünyada Rerih Paktı unutulmuş gibi gözükse de, geçerliliğini hala
korunmakta ve uygulanmaktadır. Halen Avrupa ülkeleri, Amerika, Hindistan ve
Rusya’da Rerih Paktı ile ilgili konferanslar, sergiler ve kutlamalar düzenlenmektedir.
257 Rerih, N. (2014). A.g.e., 450.
152
Pakt bahsedildiği üzere resmi olarak varlığını sürdürmese de, UNESCO Anlaşması
kapsamında varlığını korumaktadır. Fakat ne yazık ki bu Anlaşma bile savaş gibi bir
vahşetin önüne geçememektedir. New York’taki Rerih Müzesi’nin müdürü Daniil
Entin’in sözleri bu durumu destekler niteliktedir:
“Rerih Paktı’nın ilan ettiği önemli ilkeler, gerçekten de ölümsüzdür. Halen
siyasal olan ya da olmayan devrimler ile sarsılan dünyanın durumunu tedirginlikle
izlemekteyiz. Ve birbiriyle çatışan ve yok eden halklar ile her geçen gün daha tehlikeli
kitle imha silahlarının saklanmaya devam edildiğini görmek Rerih Paktı’nın gerekli
itibarı görmediğinin bir göstergesidir.”258
(“Важнейшие идеи, провозглашенные Пактом Рериха, действительно бессмертны, но их
взаимосвязь с текущей жизнью меняется по прохождению лет. Мы продолжаем с беспокойством
наблюдать как мир сотрясается политическими и иными переворотами и поэтому часто кажется, что
Пакт Рериха не имеет соответствующего влияния, поскольку народы нападают и уничтожают друг
друга и продолжают производить, совершенствовать и хранить все более опасное оружие массового
поражения.”)
Vahşetin yolunu kesmek için maalesef hiçbir ülkeden bir adım göremiyoruz.
Neredeyse 70-80 senelik anlaşmalar ile yetinmeye devam etmekteyiz. Bu arada teknoloji
değişiyor, imha yolları gelişiyor ve en önemlisi yaşamımız ve değerlerimiz de değişiyor.
Rerih Paktı tüm Dünya’da kabul edilip, gelişmeye devam etseydi, belki birçok savaş
başlamadan bitebilirdi. Bu konu ile ilgili Bulgar hukukçu Marga Kutsarova’nın sözleri
durumu özetler niteliktedir:“Eğer Rerih’in vatanı olan Rusya, yüce oğlunun Barış
Bayrağı ve Kültür Paktı fikirlerini himayesi altına alırsa, olayları öngören ve onlara yön
veren çözümler sunarak, hakikaten Dünya’nın en önde gelen ülkesi olabilir.”259 (“И если
Россия, Родина Рериха, возьмет под свое покровительство идеи своего великого сына о Знамени
Мира и о Пакте Культуры, она сможет предлагать мировому сообществу решения, которые
опережают события и определяют их направление, и станет истинно ведущею страною Мира.”)
Aslında Marga Kutsarova bu satırlarda, makalede ismi geçmeyen birçok aydın
insanın duyduğu sitemi dile getirmektedir. Bu sitem Nikolay Rerih’in vatanı olan
Rusya’yadır. Gerçekten de Rusya kendi vatandaşının, yani Nikolay Rerih’in yenilikçi
fikirlerini kabul etmiş olsaydı ve onları destekleseydi, yalnızca Rusya’nın değil tüm
Dünya’nın durumu farklı olabilirdi. Tüm Dünya ülkeleri “Kültür Hareketi” ile
aydınlanabilirdi. Burada sorulması gereken soru şudur: seksen sene önce Latin Amerika
ülkelerinin neredeyse yarısı, buna Amerika’yı da dahil edersek, Rusya’nın o zamanlarda
258 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 11. 259 Barenboym, P., Zaharov, A., A.g.e., 13.
153
göremediği neyi görmüştür? Veya Rusya neredeyse yüzyıl süren bu konudaki sessizliğini
niye korumakta ısrarcıdır? Bunlara cevap olarak her ülkenin, büyüklüğü ve gelişmişliği
ne olursa olsun güçlü ve ileri görüşlü insanlardan korkması verilebilir. Bu düşünceyi esas
alan Nikolay Rerih’in onlarca denemesinden bahsedebiliriz. Engizisyon ateşi ve cahiliye
zamanlarından beri maalesef sürmeye devam eden benzeri cezaların tek sebebi gerici
toplumsal algıda saklıdır. Zira, farklı düşünce tarzına ve ileri görüşlülüğe sahip
insanların, mistisizm, büyücülük veya halkı örgütleme gibi sebeplerle suçlanması daha
kolay ve işlevsel gelmektedir. Bu yüzyıllar önce de yaşanmıştır, şimdi de seyrini devam
ettirmektedir. İşte tam bu konuda Nikolay Rerih’in neredeyse yüzyıl önce Rusya
hakkında yaptığı şu tespit hala geçerliliğini korumaktadır:
“Tüm Rusya’nın; o güzel, asil, uygarca olan her şeyin üzerinden sessiz ama
şiddetli bir yıkım geçmektedir. Kutsal ve sahici olan her şeyi yıkan kansız, ölümcül
katliam sürünerek yayılıyor… Bilgi kıtlığı. Sanat kıtlığı. İnsan birliğinin altın çağını
yaşatacak o esaslar hayatımızda yok denilebilecek kadar az… Verimli bir altyapı nasıl
oluşsun? İnsanlar nasıl bilinçlensin?... Bu işler parayla ilgili değildir: Rusya’nın çok
parası vardır… Parası var da, isteği ve sevgisi çok az.”260
(“По всей России идет тихий мучительный погром всего, что было красиво, благородно,
культурно. Ползет бескровный, мертвящий погром, сметающий все, что было священного,
подлинного. Мало знания. Мало искусства. В жизни мало тех устоев, которые единственно могут
привести к золотому веку единства. Откуда же возьмется здоровая почва? Откуда придет
самосознание?.. Как выйти из этого заколдованного круга?.. Не в деньгах дело; денег на Руси много.
Деньги-то есть, но интереса мало, мало любви.”)
Vurgulanması gereken önemli bir nokta da Rerih Pakt’ı fikrinin birçok önemli
siyaset, bilim ve sanat dehası tarafından desteklenmiş ve gerçekten dünyayı değiştirme
potansiyeli yüksek bir Anlaşma olarak görülmüş olmasıdır. Topluma yüksek
katkılarından ötürü Rerih Paktı 1929, 1933 ve 1935 yıllarında üç kez Nobel Ödülüne de
layık görülmüştür. Fakat gerek siyasi sorunlardan gerekse siyasilerle olan
anlaşmazlıklardan dolayı Nobel Ödülü’nü alamamıştır.
260 İnternet: Rerih, N. K. (1911). “Tihiye Pogromı”. Web: http://lib.icr.su/node/552 adresinden 22 Ocak
2016’da alınmıştır.
154
155
SONUÇ
Kültür, insanlığin dayanağı ve varoluş neticesidir. Kültür, insanlığın geçmişi,
bugünü ve geleceğidir. Kültür milletlerarası bir köprüdür, ve halklar arasında kuvvetli bir
akrabalık bağıdır. Bugünlerde bu terim daha çok kültürel faaliyetlerle anılıp, oldukça dar
bir anlamda kullanılmaktadır. Tiyatro ve opera izlemek, müzeleri ziyaret etmek “kültürlü”
insanın bir göstergesidir elbet, fakat kesin sonucu değildir. Zira kültür kavramının çok
daha geniş ve derin bir anlamı vardır. Kültür bir yaşam tarzıdır; geleneklerimiz, örf ve
adetlerimiz, dilimiz, dinimiz ve inanışlarımızdır. Kültür bilgidir, insanlığın başlangıcından
bugünlere kadar gelen bilginin toplamıdır. Atalarımızın bize bıraktığı devasa mirastır,
kültür.
Nikolay Konstantinoviç Rerih XIX. ve XX. Yüzyıllar arasında bu konuya hakettiği
değeri veren, sayısız felsefi deneme ve resimleriyle gelecek nesillere aydınlık bir gelecek
adına nasihatlerde bulunan önemli bir bilim insanıdır. Eserlerinin yanı sıra Nikolay Rerih
dünya çapında onlarca okul, sanat merkezi, müze ve yayınevi açmış, birçok tiyatro ve
balenin hem sahne dekoratörü hem de oyun yazarı olarak karşımıza çıkmıştır.
Gerçekleştirdiği iki önemli sefer (Büyük Asya Seferi ve Mançurya Seferi) XX. yüzyılın
kimi büyük buluşlarının yolunu açmıştır. Nikolay Konstantinoviç Rerih bilhassa kültürel
mirasın uğradığı tahribatlara karşı ve bu değerlerinin korunmasına dair ilk Antlaşma
metnini hazırlamış olan bilim insanıdır. UNESCO’nun Lahey Sözleşmesi olarak bilinen
tarihi yapıtların korunmasına dair metnine öncülük eden, velhasıl bu sözleşmeden yirmi
sene önce hayat bulan Rerih Paktı’nın önemi tartışılmazdır. Birçok alanda kendini başarılı
bir şekilde ispatlayan Nikolay Rerih’in bu çok yönlülüğü dikkate değerdir. Dünyada daha
çok ressam olarak tanınan Nikolay Rerih’in aslında tarih, felsefe, sosyoloji, arkeoloji,
kolleksiyonculuk, avcılık, sahne dekoratörlüğü, oyun yazarlığı, seyyahlık ve eğitim
alanlarındaki başarılarını da tezimizde açıklamaya çalıştık. Bu denli parlak ve iddialı bilim
ve sanat deneyimlerinin yanında büyülü bir hayat hikayesi de olan Nikolay Rerih, bizim
aşağıdaki sonuçlara ulaşmamıza kaynaklık etmiştir:
1. Aile terbiyesi ve eğitimin önemi. Nikolay Konstantinoviç Rerih saygın bir ailenin;
eğitimli bir anne ve hukuk alanında ihtisas yapmış bir babanın en büyük erkek
çocuğuydu. Babasının yaptığı iş nedeniyle çok zengin bir çevreye sahip olması
Nikolay Rerih için çok büyük bir avantajdı. Eve gelen ve koyu entelektüel sohbetler
156
gerçekleştiren misafirler arasında ünlü bilim adamları, müzisyenler ve yazarlar vardı.
Bu durum ise Nikolay Rerih’in küçük yaşlarından itibaren birçok ilgi alanını
belirlemiş oldu. Resim çizme, deneme ve şiir yazma, bilimsel ve sanatsal
koleksiyonlar oluşturma merakı; tarih, felsefe ve arkeoloji gibi alanlara olan yönelimi
çocukluk çağında başlayıp, hayatının sonuna kadar devam eden ilgi alanları olmuştu.
Bunun dışında ilk eğitimini evde gören Nikolay Rerih okuma yazmayı da ailesi
tarafından çok erken yaşta öğrenmişti. Evlerinin zengin kütüphanesinin olması da bu
konuda yardımcı bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Özetlemek gerekirse, aydın
bir ailede büyümesi, ailesinden aldığı terbiye ve ahlak anlayışı Nikolay Rerih’in
hayatında önemli bir yer tutmuştu. Zira ailesinden aldığı iyi terbiye ve eğitim ilerleyen
yıllarda kendi çocuklarına ve binlerce öğrencisine bırakacağı en büyük hazine
olmuştur.
2. Tarih bilmenin önemi. Nikolay Rerih’in bu konuyla ilgili şu sözlerine dikkat
edilmelidir: “Geçmişi olmayan bir halkın geleceği de olamaz”. Bu sözlerden
anlaşılacağı üzere gelecek nesillere iyi bir gelecek, onlara ancak doğru tarihi bilgi
verilerek vaad edilebilir. Bu yüzden tarih, kültür ve tarihi yapıtlar gereken özen ve
hassasiyetle gelecek nesillere iletilmeli ve miras bırakılmalıdır. Bu konudaki araştırma
ve çalışmaları sonucunda Nikolay Rerih tarihte ilk olmak üzere Rerih Paktı adıyla
bilinen “tarihi mirası koruma antlaşmasına” hayat vermiştir.
3. Sanat eserlerinde tarihi motifleri kullanmasının önemi. Tezimizde, Nikolay
Konstantinoviç Rerih’in bu konudaki hassasiyetini birçok denemesinden örneklerle
görmüştük. N. K. Rerih’e göre yalnızca tarihi iyi bilenler, eserlerinde tarih motiflerini
kullanmalıdır. Aksi bir durum yanlış anlama ve iftiralara yol açabilir; yanlış tarihi
bilgiler iletebilir ve insanları buna inandırabilir. Bu yüzden, doğru bilgiye ulaştırmanın
tek bir yolu vardır, o da doğru bilgiyi aktarmaktır. Kendi resimlerinde ve edebi
eserlerinde sıkça tarihi motiflere başvurması Nikolay Rerih’in bu konudaki bilgisini
ustaca kullandığının en büyük ispatlarındandır.
4. Kadın eğitiminin önemi. Nikolay Konstantinoviç Rerih zamanında kadınların bir nevi
sosyeteye katılma eğitim veren “yetiştirme enstitüleri” dışında tam anlamıyla bir
eğitim almadıklarını belirtmeliyiz. Nikolay Rerih ise hem müdür olduğu İmparatorluk
Sanatı Teşvik Cemiyeti’nin okulunda hem de hayatı boyunca açtığı tüm kurumlarda
kadınlara karşı olan bu tutuma karşı çıkarak, onların erkeklerle eşdeğer eğitim
almalarını sağlamıştır. Bu konuyu ele aldığı denemelerinde de kadınların bir süs eşyası
ya da köle olarak görülmesine dair algıyı yıkmaya çalışmış ve en önemlisi kadınların
157
gelecek nesillerin yetişmesindeki rolünü vurgulamıştı. Nikolay Rerih’e göre geleceğin
refahı çocuklarını iyi yetiştiren annelerin ellerindedir. Gelecekten olan beklentimiz,
yetiştirilen nesiller kadardır.
5. Eğitim programlarının yeniden düzenlenmesinin önemi. Nikolay Rerih’in bu konuda
öğretmeni olan ünlü eğitimci Karl May’in fikirlerinin bir halefi olduğunu belirtmemiz
gerekir. Karl May’in başlattığı ve Nikolay Rerih’in geliştirdiği bu fikirlere göre eğitim
programının en büyük eksikliği, zorla öğretmeye dayalı bir yapıda olmasıdır. Nikolay
Rerih, zorla benimsetmeye çalışılan yetenekler, zorunlu dersler, zorla öğretme gibi
tekniklerin aslında devirlerini çoktan tamamladığı ve yeni devirde artık öğrenci odaklı
eğitimin verilmesi gerektiğini savunmuştur. N. K. Rerih’e göre, eğitimcinin yapması
gereken, her öğrenciye ona has bir yaklaşımla davranarak öğrenciyi zorla bir yola
yönlendirmeden, onun istediği bir yönde ilerlemesini sağlamaya yardımcı olmaktır.
6. Sanat derslerinin önemi. Nikolay Konstantinoviç çalıştığı ve açtığı tüm eğitim
kurumlarında sanat derslerinin önemini her fırsatta vurgulamıştır. Çocukları sadece
spora ya da sadece sanatın bir dalına yönlendirmenin de olumsuzluklarını
vurgulamıştır. Zira bir dal veya alana yönlendirmek öncellikle çocuğun seçim
hakkından mahrum bırakılmasına, özgürlüğünü elden almaya ve en önemlisi hevesini
kırmaya neden olabilir. Çocuk ilgilenmek istediği her uğraşında serbest bırakılmalı ki
yaşamaya hevesi olsun, geleceğe dair umutlu ve hazırlıklı olabilsin. Nikolay Rerih
sanat dersleri hakkında çok önemli bir noktaya daha değinmiştir: küçük yaşlarda
verilen sanat derslerinin çocukların psikolojik durumlarını iyileştirmenin yanı sıra,
hayal dünyalarının da sınırlarını genişletip, ufuklarının açılmasına yardımcı olduğunu
belirtmiştir.
7. Sanat Sentezi. Bir önceki paragrafta da bahsedildiği üzere, Nikolay Rerih sanatın
sadece bir dalına odaklanmanın ne gibi sıkıntılara yol açabildiğini belirtmiştir. Nikolay
Rerih’e göre bir insan kendini sanatın birçok dalında denemelidir. Örneğin iyi bir
ressam kendini bir müzik enstrumanı çalmada da geliştirmelidir. Nikolay
Konstantinoviç Rerih bir opera sanatçısının, sadece seste değil el becerilerinde de
başarılı olabileceğini belirtmiştir. Bu yüzden, insan kendini sanatın sadece bir dalıyla
sınırlandırmamalı, önce kendine sonra da halkına bu kötülüğü yapmamalıdır. Nikolay
Rerih bu konuda örnek alınabilecek ve gururla tanıtılabilecek insanlardan biridir.
Birçok farklı alanda başarısını kanıtlamış olan bir dahidir.
8. Disiplinin önemi. Nikolay Konstantinoviç Rerih, kendi örneğinde olduğu gibi
disiplinli çalışmanın en büyük örneklerindendir. Kendisiyle aynı dönemde liseyi zor
158
bitiren öğrencilere, neredeyse üç eğitim kurumunda yüksek tahsilini yapan Nikolay
Rerih iyi bir karşı örnek teşkil etmektedir. Planlı ve disiplinli çalışmanın avantajlarının
ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Başarılı eğitim kariyerinin yanı sıra atölye
çalışmaları ve kütüphane araştırmaları yürüten, müze, tiyatro, opera gibi kültürel
aktivitelere katılmayı ihmal etmeyen, ayrıca yaz aylarında Arkeoloji Topluluğu ile
kazılara katılan Nikolay Rerih, bunların yanında ek kazanç sağlamak adına çeşitli
işlerde çalışmaya devam etmiş büyük ve örnek kişiliktir.
9. Güçlü ve azimli durmanın önemi. Güçlü ve azimli durmak, Nikolay Konstantinoviç
Rerih’in insanoğluna verdiği en önemli nasihatidir. Her insan kendi hayat yolunda
engeller, olumsuzluklar ve kötü insanlarla karşılaşabilir. N. K. Rerih’e göre, önemli
olan bu engellere takılı kalmadan, hayalleri yönünde ileremektir, güçlü ve dirençli
durmaktır. Birçok insan gibi Nikolay Rerih de hayatı boyunca sayısız haksızlıklara,
iftiralara uğramış, çok zor zamanlar geçirmiş ama tüm bunlar onu yıkmaya
yetmemiştir. Direnci ve azmi ile son günlerine kadar işini yapmış ve ardında o
muhteşem mirası bırakmıştır.
10. Kültür sentezi. Nikolay Konstantinoviç Rerih’in ortaya koyduğu ve geliştirdiği kültür
sentezi düşüncesi şuraya varmaktadır: Tüm kültürler aynı kökene sahiptir ve aslında
önemsiz farklılıklar dışında tamamen birbirinin aynıdır. Nikolay Rerih bu sentezin din
ve çeşitli inanışlar için de geçerlilik taşıdığını belirtmiştir. Yani insanoğlunun
başlangıç noktası belli ve aynıdır; kültürlerimiz aynı, geleneklerimiz aynı, kutsal
kitaplarımız aynıdır. N. K. Rerih bunca aynılık arasında milletlerin hala çatışma
halinde olmasının ne kadar anlamsız olduğunu vurgulamıştır.
11. Doğu - insanlığın beşiği. Nikolay Konstantinoviç Rerih çalışmalarında Orta Asya’yı
“insanlığın beşiği” (Kolıbel’ Çeloveçestva) olarak adlandırmaktadır. Büyük Asya
(1925-1928) Seferi’nde vurguladığı üzere, Nikolay Rerih bu yerleri insanlığın kökeni
olarak görmekte ve tüm dünya halklarının bu bölgeden diğer bölgelere yayıldığını
düşünmektedir. Bu yüzden buranın dünyadaki ilk yerleşim yerlerinden olduğunu ve şu
anda var olan tüm halkların aynı geçmişe ve aynı akrabalık bağlarına sahip olduğunu
düşünmektedir.
12. “Kültür” ve “medeniyet” terimlerine getirdiği açıklık. Nikolay Konstantinoviç Rerih
birçok denemesiyle “kültür” ve “medeniyet” terimlerinin dünyadaki yanlış algısına bir
açıklık getirmeye çalışmıştır. İnsanların çoğu için aynı anlama gelen bu iki terimin,
aslında tamamen farklı olduğunu vurgulayan Rerih, aralarındaki farklılıkları şu şekilde
açıklamıştı: kültür insanların ruhani gelişiminin sonucuysa, medeniyet maddi olan
159
gelişimidir. Başka bir deyişle, kültür insanın manevi gelişimi ve iç dünyasıyla
ilgiliyse, medeniyet bu gelişimin sadece dışavurumudur. Rerih, bu konuda çok önemli
bir iddia ortaya atarak bahsedilen iki kavram arasındaki anlatım boşluklarının,
insanların ikisini de bir olarak görmesine neden olduğunu ve bu sebeple insanların
manevi yönlerinin göz ardı edildiğini düşünmektedir.
13. İdeal devlet kavramı. Nikolay Konstantinoviç Rerih’e göre ideal devlet kurulması için
öncellikle ahlaki yönden güçlü bir lidere sahip olunması gerekmektedir. Bu liderin
devletin bakanı olarak temel amacı, ahlaki olarak düzgün, yıkıcı bir tarafı olmayan bir
topluluk yaratmaktır. Bu topluluk ancak ona iyi alışkanlıklar benimsetilirse ortaya
çıkabilir. İyi alışkanlıklardan kasıt insanların ahlaki yönünün güçlenmesi ve manevi
değerlerin önem kazanmasıdır. Bu konuda gençlere verilen eğitim ve terbiyenin rolü
çok büyüktür. Nikolay Rerih’e göre ideal devlet yapısının en büyük görevi yeni
nesillerin gerekli bir şekilde yetişmesi ve yeni bir medeniyetin akılcı oluşumu olacak,
tüm bunlar da eğitim ve kültürün gelişimine ve desteklenmesine verilen değerle ortaya
çıkacaktır.
14. Tarihi yapıtlarının korunması. Nikolay Konstantinoviç Rerih bu konuya özel bir
hasssasiyetle yaklaşmıştır. Arkeolojik kazılar sırasında karşılaştığı tarihi yapıtların
uğradığı tahribat, yıkım, vandalizm gibi olayları engellemek adına Rerih Paktı’nı
hayata geçirmiştir. Rerih Pakt’ının temel amacı, halkların kültürel mirasını, geçmişteki
kültürünü ve tarihini bilinçli ve bilinçsiz yıkımlardan, savaş, devrimler ve cahiliyetten
korumaktır; gelecek nesilleri bilgisiz, kültürsüz ve geleneksel terbiyeden mahrum
bırakmamaktır. Özetle bu Anlaşmanın bilimsel, kültürel, eğitimsel ve manevi amaçlar
taşıdığını söylemek mümkündür.
160
161
KAYNAKLAR
Acar, K. (2004). Başlangıçtan 1917 Bolşevik Devrimi’ne Kadar Rusya Tarihi. Ankara:
Nobel Yayın ve Dağıtım.
Adji, M. (2014). Aziatskaya Yevropa. Moskva: AST.
Akimov, V. M. (1995). Sto Let Russkoy Literaturı. Sankt- Petersburg: Liki Rossii.
Aksan, D. (2003). En Eski Türkçe’nin İzlerinde. İstanbul: Multılingual.
Akyol, T. (1979). Sovyet Rus Stratejisi ve Türkiye. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Alehin, A. D. (1993). Kak Naçinalsya Hudojnik Nikolay Rerih, Utrennyaya Zvezda.
Nauçno-Hudojestvennıy İllyustrirovannıy Al’manah Mejdunarodnogo Tsentra
Rerihov, Sayı.1.
Anikina, İ. (2005). Anikina, İ. (2005). “Ostrovskaya Meşçanka Kalaşnikova - Rerih:
Nabrosok Jizneopisaniya Materi N. K. Reriha”. İzdatel’stvo Pskovskogo
Gosudarstvennogo Universiteta, Sayı:23, 188-198.
Baganova, M. (2014). Rudolf Nuriyev. Bog Tantsa. Moskva: AST.
Barenboym, P., Zaharov, A. (2010). Pakt Reriha v XXI Veke. Moskva: Letniy Sad.
Barthold, W. (2008). Tarihte Türk Dünyası. (Çev. M. A.Yalman, T. Andaç, N. Uğurlu).
İstanbul: Örgün Yayınevi.
Baskakov, N. A. (2006). Türk Dillerinin Tarihi-Tipolojik Sesbilimi. (Çev. K. Koç ve O. S.
Karaca). İstanbul: Multilingual.
Behramoğlu, A. (2008). Rus Edebiyatının öğrettiği. İstanbul: Evrensel Basım Yayın.
Bek, K. (2004). Eski Türk Yazını. İstanbul: Donkişot Yayınları.
Belikov, P. F. (2011). Nikolay Konstantinoviç Rerih. Jizn’i Deyatel’nost. Neprerıvnoye
voshojdeniye. (Cilt:1). Moskova: Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov.
Belikov, P., Knyazeva, V. (1973). Rerih. Jizn’ Zameçatel’nıh Lüdey. Moskva: Molodaya
Gvardiya.
Blavatskaya, H. (2014). Taynaya Doktrina. Cilt:1 Kosmogenesis. Sankt-Peterburg:
İzdatel’stvo Azbuka.
Boray, F. E. (2011). Bilimleyen Tarih ve Türkler. İstanbul: Kumsaati Yayın Dağıtım
Ltd.Şti.
Carus, P. (2006). Buda’nın Öğretisi. Gerçek Sözleri. (Çev. İ. U. Öztürk). İstanbul: Onbir
Yayınları.
Conze, E. (2005). Kısa Budizm Tarihi. (Çev. Ö. C. Gündören). İstanbul: Yol Yayınları.
162
Cutler, Howard C., Dalai Lama (2000). Mutluluk Sanatı. Yaşam için bir el kitabı. (Çev. G.
Tokcan). İstanbul: Dharma Yayınları.
Çakırca, D. (2015). Savaşın Savunmasız Düşmanı: Kültürel Miras. Tunceli Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:4, Sayı: 6.
Dal’, V. İ. (2009). Bol’şoy Tolkovıy Slovar’ Russkogo Yazıka. Moskva: Astrel’.
Dosanov, T. S. (2009). Tayna Runiki. Almatı: Ölke.
Dubaev, M. L. (2003). Rerih. Moskva: Molodaya Gvardiya.
Eren, H. (1998). Türklülük Bilimi Sözlüğü.Yabancı Türkologlar. Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Filosofskiy Entsiklopediçeskiy Slovar’. (1983). Moskova: Sovetskaya Entsiklopediya.
Fon Valdenfels, E. (2015.) Nikolay Rerih. Moskva: Novoye Literaturnoye Obozreniye.
Fosdik, Z. G. (2014). Vospominaniya o Rerihah. Moskva: Eksmo.
Footman, D. J. (2005). Kızıl Başlangıç. (Çev. E. Avcı). Ankara: Adapa Yayınevi.
Gumilev, L. (2002). Eski Türkler. (Çev. A. Batur). İstanbul: Selenge Yayınları.
Gumilev, L. (2012). Drevniye Türki. Moskva: Ayris Press.
Gumilev, L. (2008). Ritmı Evrazii. Epohi i Tsivilizatsii. Moskva: İzdatel’stvo AST.
Gumilev, L. (2012). Konets i Vnov’ Naçalo. Moskva: İzdatel’stvo AYRİS – Press.
Hekimoğlu, A. N. (2007). Rusya’nın Dış Politikası I. Ankara: Vadi Yayınları.
Hosking, G. (2011). Rusya ve Ruslar, Erken Dönemden 21.Yüzyıla. (Çev. K. Acar).
İstanbul: İletişim Yayıncılık.
Hrolenko, A. T., Bondaletov, V. D. (2004). Teoriya Yazıka. Moskva: Flinta/Nauka.
Jizneopisaniya Materi N. K. Reriha, Pskov: İzdatel’stvo Pskovskogo Gosudarstvennogo
Universiteta, Sayı: 23.
Katanov, N. F. (2004). Türk Kabileleri Arasında. (Çev. A. Bağcı). Konya: Kömen
Yayınları.
Keng, Y. L. (1938, Temmuz) New Grasses from Peiling Miao, Suiyuan Province, China.
Journal of the Washington Academy of Sciences. Vol. 28. № 7.
Kononov, A. N. (2006). Türk Dili Araştırmaları Tarihi. (Çev. Kenan Koç). İstanbul:
Multilingual.
Kopılenko, M. M. (1995). Osnovı Etnolingvistiki. Almatı: Yevraziya.
163
Korkmaz, Z. (2005). Türk Dili Üzerine Araştırmalar.1.Cilt. Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Kornienko, A. (2010). Znamenitıye Lüdi Planetı. Tamerlan. Harkov: Folio.
Kuran, S., Türkay Kahraman, F.Ş. Silahlı Çatışmalarda Kültürel Varlıkların Korunması
Hukuki Rejiminde Bir İstisna Olarak “Askeri Gereklilik”: Antlaşmalarda Getirilen
Düzenlemeler, Dergipark Akademik, C.23, S:1.
Kurat, A. N. (2014). Rusya’nın Tarihi. Başlangıçtan 1917’ye Kadar. Ankara: Türk Tarih
Kurumu Yayınları.
Kutsal Kitap. Zebur. (2011). İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları.
Lama, D. (1995). Şefkatin gücü. (Çev. N. Yener). İstanbul: Okyanus Yayıncılık ve
Yapımcılık.
Ligeti, L. (2011). Bilinmeyen İç Asya. (Çev. S. Karatay). Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Lotman, Yu. M. (2014). Besedı o Russkoy Kul’ture. Sankt-Peterburg: Azbuka.
Marianis, A. (2015). Nikolay Rerih. Misteriya Jizni i Tayna Tvorçestva. Moskva:
İzdatel’stvo “E”.
Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov (2001). Zaşçitim İmya i Naslediye Rerihov. Moskva:
Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov.
Naumova, O. V. (2014). Liçnosti v İstorii. Rossiya. Moskva: İzdatel’stvo Novıy Akropol’.
Ojegov, S. İ. (2013). Tolkovıy Slovar’ Russkogo Yazıka. Moskva: AST.
Oğuz, M. Ö. (2008). Çağdaş Kentin Kültürü ve Somut Olmayan Kültürel Miras. Ankara:
Türkiye Bilimler Akademisi Forumu.
Oğuz, M. Ö. (2013). Turkey’s İntangible Cultural Heritage. Ankara: T. C. Turizm
Bakanlığı Geleneksel El Sanatları.
Oğuz, M. Ö. (2013). Türk Dünyası Halk Biliminde Yöntem Sorunları. Ankara: Akçağ.
Oğuz, Y. (2012). Eski Türkler Üzerine Araştırmalar ve Gumilev’in Eleştirisi. İstanbul: İleri
Yayınları.
Öksüz, G. (2014). Rus Mitolojisi. İstanbul: Çeviribilim Yayınları.
Özer, Z. B. (2004). Rus Dilinin Gelişme Evreleri. Ankara: Çetin OFSET.
Pamir Dietrich, A. (2003). Rus Edebiyatı (XI.-XVII.yy). İstanbul: Multilingual.
Rerih, N. (1975). Zajigayte Serdtsa. Moskva: Molodaya Gvardiya.
Rerih, N. (1978). Zajigayte Serdtsa. Moskva: Molodaya Gvardiya.
164
Rerih, N. (2000). Listı Dnevnika. Tom Vtoroy. Moskva: Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov.
Rerih, N. (2014). Legendı Azii. Moskva: Eksmo.
Rerih, N. (2015). Agni-Yoga. Sankt-Peterburg: İzdatel’stvo Azbuka.
Rerih, N. (2015). Altai-Gimalai. Sankt-Peterburg: Amfora.
Rerih, N. (2015). Moya Jizn’. Avtobiografiya v Oçerkah i Rasskazah. Moskva: Eksmo.
Rerih, N. (2015). Nikolay Rerih. Duhovnıye Sokrovişça. Filosovskiye Oçerki i Esse.
Moskva: Eksmo.
Revyakin, D. Yu. (2010). Gibnuşçee Naslediye: Moskovskaya Kvartira Yu. N. Reriha.
Moskva: Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov.
Rifat, M. (2012). XX.Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları. İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları.
Rinpoche, Sogyal (2006). Tibet’in Yaşam ve Ölüm Kitabı. (Çev. E. Baydur ve G. Tokcan).
İstanbul: Dharma Yayınları.
Sakaloğlu, S. (2009). 101 Türk Efsanesi. Ankara: Akçağ.
Stasulane, A., Priede J. (2007). Dynamics of intra-group relations: symbols used by the
theosophical groups in eastern Europe. Culture, Subculture, Counterculture.
International Conference, Galaţi, Editura EUROPLUS, 201.
Suleymenov, O. (1990). AZiYa. Alma-Ata: Jalın.
Suleymenov, O. (2002). Türki v Doistorii. Almatı: Atamura.
Süleyman, O. (1992). Az i Ya. (Çev. N. Seferoğlu). İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları
Vakfı.
Süleyman, O. (2001). Yazı’nın Dili. (Çev. A. Acaloğlu). İstanbul: Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı.
Süleymanoğlu Yenisoy, H. (1998). Tarih Boyunca Slav-Türk Dil İlişkileri. Ankara: Türk
Dil Kurumu Yayınları.
Şapoşnikova, L.V. (2006). Muzey İmeni N. K. Reriha: Putevoditel’. Moskva:
Mejdunarodnıy Tsentr Rerihov.
Temir, A. (1991). Türkoloji Tarihinde Wilhelm Radloff Devri. Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Tolstoy, L. (2017). Voyna i Mir. Cilt:2. Moskva: Detskaya Literatura.
Yapıcı, U. (2011). Sovyet Sonrası Coğrafyada Devlet ve Milliyetçilik. Ankara: Tan
Kitabevi Yayınları.
165
İnternet: Aleev, R.H (Eylül,2006) “Nikolay Rerih. Duhovnıy Naslednik.” Arhiv
Federal’noy Notarial’noy Palatı, Web: http://old.notariat.ru/press_864_23.aspx.htm
adresinden 26.09.2016’da alınmıştır.
İnternet: Alehin, A. D. (1994-1997). “N. K. Rerih i Püvi de Şavann”. Web:
http://www.hudkultura.ru/n-k-rerih-i-pyuvi-de-shavann-almanah-mezhdunarodnogo-
centra-rerihov/ adresinden 11 Mayıs 2016’da alınmıştır.
İnternet: Annenko, A. “Rulite Vışe”. Web: http://rossasia.sibro.ru/voshod/article/18586
adresinden 24 Mayıs 2016’da alınmıştır.
İnternet: “Biografiya”. Web: http://museum.roerich.com/biog/biog12.html adresinden 21
Eylül 2016’da alınmıştır.
İnternet: “Biografiya. Nikolay Rerih”. Web: http://soznanie.info/bio_rerih.html adresinden
22 Şubat 2016’da alınmıştır.
İnternet: “Biografiya”. Web: http://museum.roerich.com/biog/biog12.html adresinden 21
Eylül 2016’da alınmıştır.
İnternet: Efanova, G. “Dialog Dvuh Kul’tur”, Jurnal “Novaya Epoha”, Sayı:2(10) 1996.
Web: http://www.newepoch.ru/journals/10-2/culture_dialogue.html adresinden 29 Kasım
2016’da alınmıştır.
İnternet: Hersonov, A. “Vstreçi Reriha i Tagora”.
http://www.lomonosov.org/article/vstrechi_reriha_i_tagora.htm adresinden 15Aralık
2015’da alınmıştır.
İnternet: “Jizn’ i Tvorçestvo N. K. Reriha”. Web: http://spb-icr.ru/roerich/ adresinden 27
Kasım 2016’da alınmıştır.
İnternet: Karelin, V., (Ekim, 2014). “Zajigayuşçiy Serdtsa. Nikolay Rerih”. Web:
http://www.roerich-urs.com/rus/nkr/biograph.html adresinden 23 Şubat 2016’da alınmıştır.
İnternet: Knyazeva, V., “Nikolay Rerih”. Web: http://roerih.ru/knyazeva18.php adresinden
24 Mayıs 2016’da alınmıştır.
İnternet: Kondakov, İ.V. “Nikolay Rerih. Tvorçeskaya Biografiya”. Web:
http://www.countries.ru/library/culturologists/roerich/bio.htm adresinden 23 Kasım
2016’da alınmıştır.
İnternet: Lazareviç, O. V., Molodin, V. İ., Labetsiy, P. P. (2002). “N. K. Rerih -
Arheolog”. Novosibirsk: İzdatelstvo İnstituta Arheologii i Etnografii SO RAN Web:
http://grani.agni-age.net/articles3/aboutNK.htm adresinden 22 Nisan 2016’da alınmıştır.
İnterrnet: Lihtman, M. M. (1930). “Nikolay Rerih i Nauka”. (Çev. A. B. Semyonov). Web:
http://yro.narod.ru/nasled/LIXTMAN.htm adresinden 15 Nisan 2016’da alınmıştır.
İnternet: “Master - İnstitut Obyedinennıh İskusstv”. Web: http://www.roerich-
encyclopedia.facets.ru/personal/institut.html adresinden 5 Mayıs 2016’da alınmıştır.
166
İnternet: “Megaentsıklopediya Kirilla i Mefodiya, Nikolay Konstantinoviç Rerih”. Web:
http://megabook.ru adresinden 9 Mart 2016’da alınmıştır.
İnternet: Mel’nikov, V. L. “Osnovnıe Vehi Pakta Reriha” (K 70-letiyu so Dnya
Podpisaniya). Web: http://grani.agni-age.net/articles5/pact.htm adresinden 5 Kasım
2016’da alınmıştır.
İnternet: Nikolay Konstantinoviç Rerih, Web: http://www.nounb.sci-nnov.ru/vExp/34.php
adresinden 22 Şubat 2017’de alınmıştır.
İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih”. Web:
http://www.newacropol.ru/alexandria/philosophy/philosofs/rerikh_nk/ adresinden 27 Eylül
2016’da alınmıştır.
İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih”. Web:
https://ru.wikipedia.org/wiki/Рерих,_Николай_Константинович adresinden 13 Nisan
2016’da alınmıştır.
İnternet: “Nikolay Konstantinoviç Rerih: Biografiya”. Web:
http://www.liveinternet.ru/users/nata_tursha/post333556062adresinden 15 mart 2016’da
alınmıştır.
İnternet: “Nikolay Rerih”. Web: www.icr.su/rus/family/nkr/biograph/03.php adresinden 8
Mart 2016’da alınmıştır.
İnternet: “N. K. Rerih. Bibliografiya Zameçatel’nogo Çeloveka”. Web:
http://infourok.ru/n.k._rerih._biografiya_zamechatelnogo_cheloveka-474766.htm
adresinden 15 Mayıs 2017’da alınmıştır.
İnternet: “Pismo N. K. Reriha k Rabindranatu Tagoru, ot 24.06.1920, London”. Web:
http://rerich9.sitecity.ru/ltext_0204010156.phtml?p_ident=ltext_0204010156.p_28041300
14 adresinden 25 Kasım 2016’da alınmıştır.
İnternet: Plyüsnina, E. (Aralık, 2007). “Rerih i Tagor”. Voshod. Sayı:12 (164). Web:
http://rossasia.sibro.ru/voshod/article/16343 adresinden 15 Mayıs 2016’da alınmıştır.
İnternet: Protsenko, A. (Mayıs, 2013). “Legendı o Kuinci”. Web: http://old-
mariupol.com.ua/legendy-o-kuindzhi/ adresinden 26 Aralık 2016’da alınmıştır.
İnternet: “Rerih. Biografiya. Puteşestvie v Evropu”. Web: http://roerih.ru/bio3.php
adresinden 12 Mart 2016’da alınmıştır.
İnternet: Rerih, N. (1937). “Çaşa Neotpitaya”. Web: http://lib.icr.su/node/1196 adresinden
26 Eylül 2016’da alınmıştır.
İnternet: Rerih, N. K. (1937). “Tolstoy i Tagor”. Web: http://lib.icr.su/node/606 adresinden
12 Şubat 2016’da alınmıştır.
İnternet: Rosov, V. A. (2015). “Zametki Barona M. A. Taube ob İmeni Rerih”. İzdanie
Del’fis, Sayı.2(82). Web: http://izent.ru/posts/tvorcheskoe/hudozhniki/886/Nikolaj_Rerih.
adresinden 2 Ocak 2017’de alınmıştır.
167
İnternet: Russkiy Biografiçeskiy Slovar’. Web: http://www.rulex.ru/01120036.htm
adresinden 27 Kasım 2016’da alınmıştır.
İnternet: Selivanov, N. “Biografiya N.K. Reriha” Web:
http://rerih.vspu.ac.ru/biograf9.html adresinden 1 Nisan 2016’da alınmıştır.
İnternet: Sergeeva, T. P. (2013). “N. K. Rerih i V. İ. Vernadski: Mirovozzrençeskiye
Paralleli”. Web: http://www.proza.ru/2013/01/28/1685 adresinden 27 Ağustos 2016’da
alınmıştır.
İnternet: Sıtov, D., “Rerih Nikolay Konstantinoviç. Biografiya”. Web:
http://www.bankgorodov.ru/famous-person/Rerih-Nikolai-Konstantinovich adresinden 12
Şubat 2016’da alınmıştır.
İnternet: “Skaz o Hudojnike Nikolaye Rerihe”. Web:
http://sibro.ru/teacher/books/804/24126 adresinden 1 Kasım 2016’da alınmıştır.
İnternet: Sklyarenko, V. M., “Rerih”. Web: www.roerich.ru. Adresinden 12 Ocak 2017
tarihinde alınmıştır.
İnternet: Spirina, N. D. (2007). “Rerih i Muzıka”. Web: http://grani.agni-
age.net/index.htm?article=5620 adresinden 12 Şubat 2016’de alınmıştır.
İnternet: Studneva, E. (Eylül, 2014). “Baron-İkonopisets”. Web:
https://interaffairs.ru/news/show/11709 adresinden 15 Haziran 2015’te alınmıştır.
İnternet: Tomşa, E. Yu. (Ağustos, 2009). “Biografiya Nikolaya Konstantinoviça Reriha”.
Web: http://saint-petersburg.ru/m/culture/old/228621/ adresinden 12 Eylül 2016’da
alınmıştır.
İnternet: UNESCO Lahey Sözleşmesi,
http://www.kumid.net/euproject/admin/userfiles/dokumanlar/K-Lahey-Sozlesmesi-
UNESCO,-1954.pdf adresinden 20 Şubat 2017’de alınmıştır.
İnternet: “Üç dinin bir araya geldiği Altay Cumhuruyeti”. (Kasım, 2013). Web:
https://tr.sputniknews.com/turkish.ruvr.ru/2013_11_17/Uch-dinin-bir-araya-geldigi-Altay-
Cumhuruyeti/ adersinden 8 Ocak 2017’de alınmıştır.
İnternet: Yonina, N. A., (2002). “Sto Velikih Kartin”. Moskva: İzdatel’stvo “Veçe” Web:
http://nearyou.ru/100kartin/100karrt_81.html adresinden 17 Mayıs 2016’da alınmıştır.
İnternet: “Znamya Mira v Mirovoy Kul’ture”. Web: http://lebendige-
ethik.net/index.php/stati/125-znamya-mira-v-mirovoj-kulture adresinden 11 Ocak 2017’de
alınmıştır.
168
169
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Soyadı, adı : IRMAK, Alfııa
Uyruğu : T.C.
Doğum tarihi ve yeri : 17/05/1987- KAZAKİSTAN
Medeni hali : Evli
e-mail : elfi87@hotmail.com
Eğitim
Derece
Yüksek lisans
Eğitim Birimi
Gazi Üniversitesi
Mezuniyet tarihi
2017
Lisans Ankara Üniversitesi 2012
Lise Kazan Lise No:4 2005
Yabancı Dil
İngilizce, Rusça, Tatarca
GAZİLİ OLMAK AYRICALIKTIR...
YÜKSEK
LİSANS
TEZİ
RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
EYLÜL 2017
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ALFIIA IRMAK
RUS EDEBİYATINDA BİR DOĞU DÜŞÜNÜRÜ:N. K. RERİH
EY
LÜ
L 2017
AL
FIIA
IR
MA
KR
US
DİL
İ V
E E
DE
BİY
AT
I AN
AB
İLİM
DA
LI
Recommended