2008 ekonomik krizi ve Avrupa Birliği

Preview:

Citation preview

2008 KÜRESEL EKONOMİK KRİZİ VE AVRUPA’NIN DURUMU

2008 EKONOMİK KRİZİNİN NEDENLERİ

2007 Ortalarında ABD konut piyasasında başlayan sorunlar giderek büyümüş ve gelişmiş ekonomilerden gelişmekte olan ülkelere de sirayet ederek küresel bir boyut kazanmıştır. Krizin nedenlerini, likidite boluğu ve bunun sonucunda verilen özensiz krediler, aşırı menkul kıymetleştirme, saydamlık eksikliği, derecelendirme kuruluşlarının etkinliğindeki yetersizlik ve düzenleyici ve denetleyici kuruluşların müdahalede gecikmesi olarak sıralayabiliriz.

LİKİDİTE BOLLUĞU VE ÖZENSİZ KREDİLER

2000 yılından 2006 yılının sonlarına kadar finansal piyasadaki likidite sürekli yükselmiştir. Kriz öncesindeki bolaşan bu likiditenin karlı operasyonlara dönüştürülmesi banka sisteminin karşılaştığı en önemli sorunlardan birisi olmuştur. Gayrimenkullerin fiyatları bir balon etkisiyle artmış ödenmeyen krediler nedeniyle bankalar bunları haciz etme durumuna duşmüştür.

DERECELENDİRME KURULUŞLARI Derecelendirme kuruluşları ile ilgili en

önemli problem çıkar çatışmasıdır. Bankalarla ve diğer mali kuruluşlarla ilgili notlar veren rating kuruluşları bu firmalar tarafından finanse edilmektedir. Hal böyle olunca derecelendirme kuruluşlarının objektif değerlendirme yapma kabiliyetleri azalmaktadır. Diğer yandan derecelendirme kuruluşları firmaların finansal problemlerini her zaman tespit edememektedirler. Son finansal kriz öncesinde de derecelendirme kuruluşları çok etkin çalışamamıştır.

.

Çeşitli Ülkelerde Bazı Finansal Kuruluş İflasları 2008-2009

7 Şubat- İngiltere Northern Rock ulusallaştırıldı. 88 milyar sterlin

7 Eylül- ABD Freddie Mac ve Fannie Mae ulusallaştırıldı. 200 milyar dolar

17 Eylül -ABD AIG ulusallaştırıldı. 87 milyar dolar

18 Eylül- İngilitere Lloyd TSB HBOS'u satın aldı. 12 milyar pound

29 Eylül-Benelüx Fortis kurtarıldı. 16 milyar dolar

29 Eylül-ABD Citibank Washoiva’ı aldı. 12 milyar dolar

29 Eylül-Almanya Hypo Gayrimenkul kurtarıldı. 71 milyar dolar

29 Eylül- İngiltere Bradford&Bingley kurtarıldı. 32,5 milyar dolar

30 Eylül- Belçika Dexia kurtarıldı. 9,2 milyar dolar 12 Ekim- İngiltere HBOS, Royal Bank of Scotland,

Llyods TSB ve Barclays kurtarıldı. 60,5 milyar dolar

16 Ekim- İsviçre UBS kurtarıldı. 59,2 milyar dolar 19 Ekim- Hollanda ING sermaye yardımı aldı. 10

milyar euro 20 Ekim- Fransa Fransa hükümeti 6 büyük

bankaya kredi açmıştır. 10,5 milyar euro 27 Ekim- Belçika KGB 3,5 milyar euro

AVRO BÖLGESİNE

SIÇRAYAN KRİZ

Küresel Finans Krizi Sonrası Avrupa Birliği

2008 yılında başlayan ve dünya ekonomisinin 2. Dünya Savaşı‟ndan sonra yaşadığ ıen derin kriz olan küresel ekonomik krizi, 2009 yılında küresel ticaretin %12.5 daralması ile küresel ticaret krizi izlemiştir. Birleşmiş Milletler tarafından açıklanan verilere göre, küresel ekonomide bir önceki yıla göre büyüme oranı 2007 yılında % 4 iken, 2008 yılında bu oran %1.5‟e düşmüştür. Küresel kriz ABD‟den sonra Avrupa‟ya sıçradı ve tüm dünyada kendini ciddi bir biçimde göstermeye başladı. Avrupa‟da başta İrlanda ve Portekiz ekonomileri alarm vermeye başladı. Bu alarm sonrası Avrupa Birliği (AB) içinde önlemler alınmaya başlandı.

YUNANİSTAN2008

2009

2010

2011

2012 2013 2014 2015

Genel Bütçe Dengesi

-7,7 -13,6

-8,1 -7,6 -6,5 -4,9 -2,6 -2,0

Total Kamu Borcu

99 115 133 145 149 149 145 139

Cari İşlemler Dengesi

-14,7

-11,2

-8,4 -7,1 -5,6 -4,0 -2,8 -1,9

Küresel krizin etkileri Yunanistan‟ın geçmişten bugüne gelen sürdürülemeyen borçlarından dolayı ortaya çıkan borç krizi ile birleşince etkileri oldukça büyük olmuştur. Fakat sınırlı düzeyde gerçekleştirilen reformların (Kamu yönetimi, sosyal güvenlik ve vergi alanlarında) eksikliği sonucu, politika yetersizlikleri, mali dengesizliklerin artması, yüksek işçi maliyetleri, yüksek marjinal fiyatlar ve Euro bölgesi ortalamasının üzerindeki Enflasyon, Yunanistan ekonomisinin rekabet gücünü zayıflığı Yunanistan ekonomisinin gösterdiği hızlı büyümenin sonunu hazırlamıştır.

1980‟lerden itibaren sürekli bir artış gösteren Yunan kamu borcu 2009 yılı Dünya Bankası verilerine göre, 384.1 milyar dolara, toplam dış borcu ise 594.5 milyar dolara ulaşmıştır. 2000-2007 döneminde Yunanistan‟ın AB‟ye üyeliğinin “iyi bir şey” olduğunu düşünenlerin oranı %55‟e kadar düşmüş iken, bu oran ekonomik krizin etkisiyle 2008 yılında %47‟ye, 2011‟de %38‟e gerilemiştir.

PORTEKİZ 2000 yılından itibaren Portekiz‟in

GSYH‟sindeki değişimin, hızlı iniş çıkışlarla istikrarsız bir seyir izlediği görülmektedir. Ancak krizden hemen sonra 2009 verileri dikkate alınırsa, yukarıda saydığımız kriz mağduru ülkeler arasında ekonomik daralmanın en az olduğu ülke Portekiz‟dir. 2000 yılında Portekiz‟de, Portekiz‟in AB‟ye üyeliğinin “iyi bir şey” olduğunu düşünenlerin oranı %63 iken, bu oran 2008‟de % 50‟ye, 2010‟da % 43‟e, 2011‟de % 39‟a düşmüştür.

PORTEKİZ İŞSİZLİK ORANI

PORTEKİZ VS YUNANİSTAN

İTALYA İtalya‟da ekonomik büyüme 2008 ve

2009 yıllarında eksi değerlere düşmüştür. 2010 yılında gözlemlenen ekonomik iyileşmeye rağmen, İtalya ekonomisinin 2012 yılında %1.4 daralacağı tahmin edilmektedir. İtalya’da sorun yüksek kamu borcu, yüksek bütçe açığı ve verimsiz ekonomi. Ancak bunların yanında özel sektörün dış borcunun ve devletin özel sektör üzerindeki kontrol gücünün de etkisi büyük. 

İtalya’nın bugün 2.6 trilyon dolardan fazla dış borcu var. Bunun 1.2 trilyon kamu dış borcu, 1.4 trilyonu özel sektör dış borcu. Kamu iç borçlarının toplamı ise 1 trilyon dolar civarında.  Özel sektörün 1.4 trilyonluk dış borcunda bankaların payı 910 milyar dolar. Bu İtalyan bankalarını ve alacaklılarını çok zor duruma düşürebilecek bir borç. Zira alacaklıların başında 416 milyar dolar ile Fransa bankaları geliyor. 

İSPANYA İspanyanın içinde bulunduğu ekonomik �

krizin oluşumunda iç faktörlerin yanı sıra Euro bölgesindeki uygulamaların da etken olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bilindiği üzere AB bütünleşmesi ekonomi temelli olarak başlamıştır. Gümrük Birliği ve Ortak Pazarın kabulünün ardından tam �bir ekonomik entegrasyon sağlamak amacıyla AB, ekonomik ve parasal birliğe yönelmiş, bu çerçevede de ortak para politikası yürütülmesi ve tek para birimi kullanılması kararını almıştır.

2008 yılında patlak veren krizin daha iyi anlaşılabilmesi için İspanyadaki bankacılık �sektörüne göz atmak faydalı olacaktır. İspanyadaki bölgesel tasarruf ve kredi �bankaları oransal olarak İspanyol bankacılık sisteminin yarısına tekabül etmektedir.

Ayrıca İspanya’nın federatif yapısını �oluşturan yerel yönetimler ve özerk bölgeler izledikleri gevşek mali politikalarla hem kendi bütçelerini hem de merkezi hükümetin bütçesini zora sokmuştur.  Devlet bu kötü bütçelemeyi büyük miktarda borçlanmayla sürdürmeye çalışmaktaydı.

EURO KRİZİ ALMANYA ve FRANSA

Avro krizi 2010 yılında derinleşirken Almanya, krizdeki Yunanistan için mali yardım önlemlerinin uygulanmasını istememiş, aksine kemer sıkma politikalarının uygulanmasının gerekliliğini savunmuştur.

Kriz, hükümetlerin ve özel sektörün aşırı borçlanması ve borçlarını ödeyemez duruma gelmesiyle ortaya çıktı. Zamanla derinleşip genişleyerek ortak para birimi euronun varlığını tehdit eder boyuta ulaştı. Krize yönelik iki farklı çare önerilmekte: Kemer sıkma politikaları ve büyümeyi teşvik edici politikalar.

Almanya ve kuzeydeki ülkeler krizin savurganlıktan kaynaklandığını bu yüzden sorunlu ülkelerin borç batağından çıkabilmek için bütçelerini doğrultmaları gerektiğini savunmaktalar. Sorunlu ülkelerin sert tasarruf önlemleri almaları ve rekabeti geliştirecek yapısal reformları devreye sokmaları bekleniyor. İkinci bakış açısına göre kemer sıkma tedbirleri krizi daha da kötüleştirmekte, asıl yapılması gereken büyümeyi teşvik edici tedbirler almak. Bugüne egemen yöntem Almanya’nın istediği gibi kemer sıkma politikaları oldu. Borç batağındaki üye ülkeler kurtarılmanın karşılığında, halktan gelen tüm itirazlara rağmen, şart koşulan sıkı tasarruf önlemlerini devreye sokmak durumunda kaldılar.

 

Yaşanan kriz birçok ülkede kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini tehlikeye sokmuş, kamu açıkları ve borç stokları ciddi ölçüde artmıştır. Yunanistan’da başlayan krizin Avro bölgesine yayılması aynı zamanda, Yunanistan’ın borç senetlerini elinde bulunduran Avrupa bankalarının maruz kaldıkları doğrudan ve dolaylı riskten de kaynaklanmaktadır. 2009 yılında 150 milyar Avro’ya yaklaşan Yunanistan devlet borçlarının büyük bir kısmı Almanya (% 21’i) ve Fransa (%36’sı) başta olmak üzere Avrupalı bankalar tarafından tutulmaktadır. Dolayısıyla borçların ödenememe ihtimali sadece borçlu ülkeleri değil aynı zamanda borç veren ülkeleri ve bu ülkelerdeki bankacılık sistemlerini de etkilemektedir. 

2012 yılında çözüme yönelik, büyük ölçüde Almanya’nın şekil verdiği, Mali Birlik Paktı kuruldu. Karar 25 AB üyesi tarafından imzalandı. Almanya’nın kemer sıkma politikasını destekleyen Pakta göre üye ülkeler 2013 yılından itibaren anayasalarına “borç freni” ifadesini koymayı kabul etmek durumunda kalıyor. “Borç freniyle” AB ülkelerinin bütçelerine çeki düzen vermek hedefleniyor. Buna göre üye ülkelerde bütçe açığı gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 3 ile sınırlanacak ve bu oranın aşılması durumunda para cezası kesilecek.

Avrupa Merkez Bankası yavaş yavaş batmanın eşine gelen ülkelere acil mali destek vermek ve bu ülkelerin elverişsiz borçlanma dinamiğini düzeltebilmek amacıyla “İkincil Piyasadan Tahvil Alma Programını” devreye koydu. Bu kapsamda Avrupa İstikrar Mekanizması başlığı altında bir kurtarma fonu oluşturuldu. Sorunlu ülkelerin tahvilleri ikincil piyasalardan bir ila üç yıl gibi nispeten daha uzun vadelerle Avrupa Merkez Bankası tarafından satın alınabiliyor. Almanya bu plana karşı çıktı. Almanya’ya göre bu tür uygulamalar Euro Bölgesi ülkelerinin reform uygulama niyetlerini ortadan kaldırıyor. Bu program borcu karşılamak için para basmak anlamına geliyor ve bu da Avrupa Merkez Bankası’nın kurallarına aykırı.

Fransa’nın başını çektiği ve çoğunlukla borç sorunuyla boğuşan ülkelerden oluşan büyüme yanlısı blok ise, uygulanması şart koşulan sıkılaştırıcı mali politikalarla Euro Bölgesinde kalıcı bir normalleşmenin sağlanamayacağını savunuyor. Bütçe açıklarını kapatmak için harcamaları kısmak, sert tasarruf tedbirleri almak ve vergileri artırmak ekonomik aktiviteyi yavaşlatıyor, krizi daha da derinleştiriyor. Bu sert tedbirler nedeniyle ekonomiler küçülüyor resesyondan bir türlü çıkamıyor. Borçlu ülkelerde çok ciddi tasarruf tedbirleri alınmasına rağmen, bütçe açıkları azalmıyor, ekonomik aktivite yavaşladığından bütçe açılarını kapatmaya yetecek düzeyde vergi toplanamıyor.

Büyüme odaklı politikaları savunanlar borçlu ülkelerin Eurobond adı verilen ortak tahvillerle kurtarılması fikrini ortaya attılar. Böylece Euro Bölgesi borçları Avrupa Merkez Bankası tarafından ihraç edilecek uzun vadeli ortak tahvillerle Euro Bölgesi ülkeleri arasında paylaştırılacaktı. Bu sayede bankaların daha fazla kaynağa erişebilmesinin mümkün kılınabileceği düşünüyordu.

Krize yönelik Alman stratejisi son dönemde sorgulanıyor olsa da analistlere göre Fransa ve diğerleri kemer sıkma politikalarına alternatif olabilecek ikna edici ve tutarlı bir politika modeli ortaya koyamadılar. Böylece krize yönelik egemen yöntem tamamen Almanya’nın fikirleri ve tercihleri tarafından şekillenmiş oldu. Sert tasarruf önlemleri gittikçe kurumsallaşarak krizi çözmede alternatifsiz bir yöntem haline geldikçe Almanya, toplumsal huzursuzluğa ve tepkilere rağmen, fiili olarak kıtadaki lider konumunu güçlendirmeye devam ediyor.

GÜNCEL DURUM Avrupa Bankaları Stres Testi

Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) bankalar için yaptığı “sağlık kontörlü”nden 25 banka geçemedi. Açıklamada bankaların 25 milyar Euro (31,68 milyar dolar) sermaye ihtiyacı olduğunu kaydedildi. 130 banka üzerinde yapılan stres testini geçemeyen banka sayısı ve toplam sermaye açığı analist ve yatırımcıların beklentilerinin biraz üzerinde geldi.

Avrupa Birliği’nin (AB) iki büyük lokomotif gücü , Euro Bölgesi’ndeki krizden çıkış için yeni bir yol haritası konusunda anlaştı. İki ülkenin maliye bakanları yatırımları arttırmak ve reformları hızlandırmak için düğmeye bastı.

Fransa Maliye Bakanı Michel Sapin, büyüme ve işsizlik konularının öncelikleri olduğunu söyledi: “Euro Bölgesi’ndeki ekonomik durum beklenenden daha az iyi durumda. Buna karşı hareket ederken büyümenin daha hızlı Fransa’da endüstrinin yeniden yapılanması ve gençlerin bir parçasını oluşturduğu işsizliğe karşı mücadelede çok büyük bir sorun var.

Fransa Avrupa’da ekonominin canlanması için Almanya’nın 50 milyar Euro’luk yatırım harcaması yapmasını istiyor.

Yunanistan parlamentosu üçüncü ve son turda da cumhurbaşkanını seçemedi. Seçime tek aday olarak giren Stavros Dimas, meclisteki 300 milletvekilinden en az 180’inin desteğine ihtiyaç duyuyordu. ancak ‘evet’ oyları tıpkı ikinci turda olduğu gibi yine 168’de kaldı.

Henüz oylamanın devam ettiği saatlerde Atina borsası düşüşe geçti. Oturumun sonunda ise borsadaki kayıp yüzde 11’i buldu. Atina borsası günü yaklaşık yüzde 4 kayıpla kapattı.

Recommended