Aşık edebiyatı

Preview:

Citation preview

Âşık adı verilen saz şairlerinin oluşturduğu bir

edebiyattır. 15. yüzyıldan sonra Anadolu’da

toplum düzeni değişmiştir. Göçebe halk köy ve

kasabalara yerleşmiştir. Bu dönemde ozanın

yerini aşık, kopuzun yerini ise saz (bağlama)

almıştır.

Âşık, saz eşliğinde irticalen (doğaçlama)

şiir söyleyen kişidir. Âşıkların İslamiyet

öncesi ‘’ozan, kam, baksı’’ gibi isimlerle

anılması aşık tarzının sözlü edebiyatın

devamı niteliğinde olduğunun bir

göstergesidir.

Halkın yaşayış biçimi, kültür ve uygarlığını

yansıtan, aşıkların meydana getirdiği manzum

eserlere aşık tarzı Türk şiiri denir.

15. Yüzyıla kadar sözlü olarak sürüp gelen aşık

edebiyatı ürünleri bu yüzyıldan sonra yazıya

geçirilmiştir.

Şiirler saz eşliğinde söylenir.

Din dışı alanda gelişen bu edebiyatta

yalın ve sade bir dil hakimdir.

Vezin, genellikle hecenin 7,8,11’li

kalıplarıdır.

Nazım birimi dörtlüktür.

Koşma, varsağı, semai, destan gibi nazım

biçimleri kullanılmıştır.

Daha çok yarım uyak kullanılmıştır. Başta aşk

olmak üzere, güzellik, doğa sevgisi, ayrılık,

gurbet, ölüm, fakirlik, yiğitlik gibi konular

işlenmiştir.

Bu dönemde okuma-yazma bilmeyen çoğu

aşık ‘’usta-çırak’’ ilişkisiyle yetişmiştir.

Âşıklar şiirlerini cönk (uzunlamasına açılan,

deri kaplı, bloknot şeklindeki defter) veya

mecmua denilen elyazması defterlerde

toplamışlardır.

Âşığın şiirinin son dörtlüğünde bazen

‘’Karacaoğlan der ki’’, ‘’Emrah eydür’’ gibi

kalıp sözlerle veya daha başka ifade

biçimleriyle mahlasını zikretmesine gelenek

temsilcileri ve halk arasında ‘’tapşırma’’ adı

verilmektedir.

1. Koşma: Âşık şiirinin yegane nazım

biçiminin ‘’koşma’’ olduğu söylenebilir.

Koşmanın nazım birimi dörtlüktür. Dörtlük

sayısı ise 3-6 arasında değişmektedir.

Koşmalar daha çok 11’li hece ölüsünün 6+5

ve 4+4+3 duraklı biçimi ile söylenirler. Ancak

4+3=7’li ve 4+4=8’li kalıplarıyla söylenenleri

de mevcuttur.

Koşmalarda tabiat, aşk, hasret gibi temalar ele alınır. Yani koşmalar liriktir.

Koşmaların uyak şeması genellikle abab/ cccb/ dddb… şeklindedir.

Koşmanın ilk dörtlüğü daha çok uyak şemasından, son dörtlüğü ise şairin adının geçmesinden anlaşılır.

Koşmalar konularına göre dört gruba ayrılır;

a. Güzelleme: Sevilen herhangi bir şeyin

güzelliklerini övmek amacıyla söylenen lirik

şiirlerdir. Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah,

Gevheri bu türün ünlü şairleridir.

b. Koçaklama: Yiğitleme de denilen yiğitliğin,

kahramanlığın terennüm edildiği koşmalardır ve

destanlara nazaran daha kısalardır. Bu türün en

başarılı sanatçıları Köroğlu ve Dadaloğlu’dur.

c. Taşlama: Toplumdaki haksızlıkların,

yolsuzlukların, geriliklerin ve ekonomik

sorunların mizahi bir dille sergilendiği

koşmalardır.

d. Ağıt: Bir törene bağlı olsun olmasın, acıklı

bir olayı konu alan koşmalardır. Ağıtlar yalnız

ölüm karşısında değil; savaş, yangın, sel,

deprem gibi doğal afetler üzerine söylendiği

gibi çeşitli kaza ve hastalıklar karşısında, askere

ya da gurbete gidenlerin, baba evinden

uğurlanan gelin kızların arkasından da söylenir.

2. Semai: Âşıklar tarafından özel bir ezgi ile

terennüm edilen semailer, genellikle 8’li

hece ölçüsüyle meydana getirilmişlerdir.

Koşma biçimiyle söylenen semailer duraklı

(4+4) ya da duraksız olarak söylenebilirler.

Dörtlük sayısı 3-6 arasında değişir.

Konu olarak sevgi, doğa, güzellik gibi

konular işlenir.

3. Varsağı: Güney Anadolu’da yaşayan

Varsak boyu arasında söylenip, yayıldığı için

bu adı almıştır.

Koşma nazım biçimiyle ve hecenin 4+4=8’li

hece ölçüsüyle söylenir.

Konu olarak aşk, doğa, kahramanlık gibi

konuları ele alır.

Semaiden farklı olarak ilk beyitte yiğitçe

deyişlere, ‘’bre, hey, behey!’’ gibi ünlemlere

çokça yer verilir.

4. Destan: Uzunca anlatılması gereken konuların işlendiği, halk şiirinin en uzun nazım biçimidir.

Koşma nazım biçimiyle söylenir.

Genellikle hecenin 11’li kalıbı kullanılır.

Bazı destanlarda dörtlük sayısı 100’ü geçmektedir.

Toplumla ilgili savaş, yangın, isyan ya da gülünç olaylar destanların konusu olabilirler.

Figan eylemesin yok yere bülbül

Bülbül bilir elbet gül kıymetini

Kıymetini kendi ne bilsin gönül

Gönül veren bilir dil kıymetini

Gevheri

Geri

Sabahtan uğradım ben bir güzele

Dedim mahmur musun, dedi ki yok yok

Ak elleri boğum boğum kınalı

Dedim bayram mıdır, dedi ki yok yok

Erzurumlu Emrah

Geri

Kalktı göç eyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir

Arap atlar yakın eyler ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

Dadaloğlu

Geri

Abdest alsan aldın demez

Namaz kılsan kıldın demez

Kadı gibi haram yemez

Şeytan bunun neresinde

Dertli

Geri

Ecel tuzağını açamaz mısın

Açıp da içinden çıkamaz mısın

Azad eyleseler uçamaz mısın

Kırık mı kanadın kolların hani

Kağızmanlı Hıfzı

Geri

Çağır Karac’oğlan çağır

Taş düştüğü yerde ağır

Yiğit sevdiğinden soğur

Sarılmayı sarılmayı

Karac’oğlan

Geri

Yürü bre Bulgar dağı

Senden yüce dağ olma mı

Sen yalanın güzelisin

Yanakların ağ olma mı

Karac’oğlan

Geri

Sultan Murat eydür gelsin göreyim

Nice kahramandır ben de bileyim

Vezirlik isterse üç tuğ vereyim

Kılıcından alkan saçtı Genç Osman

Kayıkçı Kul Mustafa

Geri

Kıymeti bulunmaz her fende mahir

Mahareti çoktur gün gibi zahir

zahiren kendisi dürr ü cevahir

Cevherin Gevheri bil kıymetini

Gevheri

Geri

Recommended