şEyda sunu

Preview:

Citation preview

HAZIRLAYAN: ŞEYDA YALÇIN

GEZİ YAZISI(SEYAHATNAME)

Herhangi bir kimsenin, daha çok bir edebiyat sanatçısının gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gezip gördüğü yerlerdeki ilgi çeken değişik yönleri edebî bir üslup içinde kaleme alarak anlatmasına “gezi yazısı”(seyahatname) denir.

Gezi yazılarında aydınlatıcı, öğretici bilgiler de yer alır. Amaç, gezilen yeri okuyucuya her yönüyle tanıtmaktır. Bu yapılırken geçmişle gelecek arasında bağ kurulur, toplumların birbirleriyle ilişki kurması ve birbirlerini tanıması, toplumlar arası kültür alışverişi ortamının oluşması sağlanır.

Gezi yazılarında, gezilip görülen yerin bütün özellikleri  ele alınır.

Gezilen yerin özellikle tarihî, coğrafî, tabiî ve sosyal 

nitelikleri belirgin şekilde anlatılır.

Gezi yazılarında gezginin dikkatini çeken ve farklı bir özellik gösteren insanlar, tarihî ve tabiî güzellikler, farklı kültürler gibi konular güncel olaylarla da bütünleştirilerek edebî bir üslupla yazıya geçirilir.

Gezi yazısının özellikleri şunlardır:

Gezi yazılarında ayrıca yörenin dil, din, inanç, âdet, gelenek, görenekleri incelenir. Bölgedeki insanların düşünce yapısı ortaya konur.

Bölge, okuyucunun daha iyi anlaması açısından  başka bölgelerle kıyaslanır.

Yazar, gezisi esnasında birçok yer görür, birçok  insanla tanışır; bunları hafızasında tutmak zor  olduğu için gezi esnasında kısa notlar alır ve bunları hikâye eder.

Gezi yazısında gerçek bilgiler verilmelidir.  Ancak gezi yazıları her şeye rağmen  kişisel bir değerlendirme içerdiği  için nesnel  verilerden oluşan bilimsel bir belge  niteliği taşımaz. 

Yazar eserinde anlatmış olduğu şeylerin doğruluğunu; akıcı bir konuşma ile, detaylı bilgi toplama ve ilgili resimlerle desteklemeli, anlattıklarını izleyicinin beyninde bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir. Anlattıkları, evvelki anlattıklarıyla çelişmemelidir.

Yurtiçi gezi yazıları, bir yazarın herhangi bir amaçla kendi ülkesinde yaptığı bir yolculuk sırasında gezip gördüğü yerleri ve edindiği izlenimleri anlattığı yazılardır. Bu tür gezi yazılarına, Reşat Nuri Güntekin’in Anadolu Notlarını gösterebiliriz.

Gezi Yazısı Çeşitleri:

Yurtdışı gezi yazıları ise bir yazarın kendi ülkesi dışında yaptığı gezi ve incelemelerinin bir ürünüdür. Bu tür gezi yazısına da Falih Rıfkı Atay’ın Deniz Aşırı adlı eseri örnek olarak gösterebiliriz.

Dünya edebiyatının en önemli gezi yazıları arasında Marko Polo’nun Uzak Doğu izlenimlerini içeren Seyahatnamesi ve Arap gezgin İbni Batuta’nın İslâm dünyası gezilerini konu alan Seyahatnamesi yer alır

Dünya Edebiyatında Gezi Yazısı

 Türk edebiyatında en eski seyahatnameler Timur’un oğlu Şahruh’un yanında bulunan Gıyasüddin Nakkaş ın yazdığı “Acâib’ül Letâif” ve Ali Ekber Hatâî adlı bir tüccarın kaleme aldığı “Hıtâînâme’dir.

Türk Edebiyatında Gezi Yazısı

16. yüzyılda yazılan “Baburnâme” ve Kâtibî  mahlasıyla tanınan Seydi Ali Reis in  “”Mirat ül Memalik”  (Memleket Aynası) adlı eser,  ilk gezi örneği kabul edilir. 

Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığı  “Seyahatname” ise dünya edebiyatındaki en iyi  örneklerle boy ölçüşebilecek niteliktedir.

 Kanunî Sultan Süleyman’ın hizmetinde bulunmuş olan Pirî Reis’in yazdığı Bahriye adlı eseri verdiği  coğrafya ve oşinografya bilgileri dışında mükemmel bir Akdeniz seyahatnamesi sayılabilir.

Ancak Türk edebiyatında Batılı anlamda gezi  yazısı örnekleri Tanzimat döneminde yazarların  Avrupa’ya gitmesiyle verilmeye başlanmıştır.  Avrupa’ya giden sanatçılar gördükleri  şehirlerle ilgili yazılar yazmışlardır. Özellikle Namık Kemal ve Ziya Paşa bunların başında gelir.

Avrupa’da Bir Cevelan  Ahmet Mithat Efendi (Batı tekniğine uygun  ilk gezi örneği)

Hac Yolunda – Cenap Şahabettin Avrupa Mektupları – Cenap Şahabettin Frankfurt Seyahatnamesi – Ahmet Haşim Anadolu Notları , Tuna’dan Batıya– Reşat Nuri Güntekin Falih Rıfkı Atay 

DenizaşırıBizim AkdenizTuna KıyılarıGezerek Gördüklerim

TARiHi YARIM ADA GEZİ ROTAMTOPKAPI SARAYI..Tarihi Yarımada'yı keşfe çıkarken ilk adres Topkapı sarayı  Sade İstanbul'un değil yükselme döneminde üç kıtanın yönetildiği bu saray günümüzde İstanbul'un ve Türkiye'nin en fazla ziyaret edilen müzesi olma özelliğini koruyor. Şehrin ev sahipliği yaptığı tüm imparatorlukların ruhu bu sarayda gizli. Karşısında Ayasofya birinci avlusunda Aya İrini  ve avlunun önünde İstanbul'un en güzel i Sultan 3.Ahmet paşa  çeşmesi burada. Toplamda 700.000 m2'lik bir alana sahip olan sarayı 7 farklı kapısı bulunuyor. Saray bahçesinin bir kısmı günümüzde Gülhane Parkı 'nın sınırları içerisinde kalıyor. Yine sahilde olan Sepetçiler Kasrı'da aslında sarayın bir parçası. Çok sayıda binadan oluşan Topkapı Sarayı 1856 yılına kadar Osmanlı hanedanına ev sahipliği yapmış. Günümüzde sarayın odaları sergi salonları olarak kullanılıyor. Klasik saray anlayışının dışında olan saray pek çok farklı bölümden oluşuyor.  Sarayın girişinde ilk göreceğiniz yapı Lale Devri'nin padişahı Sultan 3. Ahmet'e ait çeşme idi.mimar Mehmed Ağa tarafından yapılan çeşme İstanbul'un ve belkide dünyanın en etkileyici çeşmelerinden bir tanesi.