15
Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü Performans Ana Sanat Dalı PIERRE DE LA RUE 1

Pierre de la rue

Embed Size (px)

Citation preview

Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar FakültesiMüzik Bölümü

Performans Ana Sanat Dalı

PIERRE DE LA RUE

Sevda Pınar Yıldız130733009

1

İçindekiler

1. Giriş2. Rönesans 2.1. Rönesans’ın Ortaya Çıkma Nedenleri3. Rönesans’ta Müzik 3.1. Burgonya Okulu3.2. Franko-Flemen Okulu 4. Pierre de La Rue 5. Sonuç Ekler Kaynakça

2

1.Giriş

Rönesans; Eski Yunan ve Eski Latin’in bilim ve sanat anlayışının yeniden araştırıldığı ve uygulandığı, temeli İtalya’da atılmış bir sanat dönemi olarak tarihte yerini almıştır. Heykelde, Mimaride ve Resimde olduğu kadar Müzikte de büyük yenilikler yaratmıştır.

Ortaçağ’da ressamlar kilise adına çalışan birer zanaatkâr olarak görülürken, Rönesans’ta sanatçı olarak yer alırlar. Resime perspektif anlayışı gelir. Ortaçağ’da Heykel sanatı Mimarînin bir unsuruyken, Rönesans’ta bir sanat koluna dönüşür. Mimarî Ortaçağ’da, keskin hatlara sahip katedraller yaratmışken, Rönesans’ta hatlar yumuşar, Tanrı’nın evi niteliğindeki katedraller korkutucu karakterinden uzaklaşır.

Ortaçağ’da Müzik, dinî müzik odaklıdır. Müzik kilise ayinlerinin tamamlayıcısı görevindedir. Rönesans’la birlikte dindışı müzik ciddi bir gelişim gösterir. Müzik Kilise bakısından kurtulur, sadeleşir, halka iner.

Bu yazıda; Rönesans döneminin önemli bestecilerinden Pierre de La Rue’nun hayatının, dönemin sanatsal yapısı çevresinde değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.

3

2.Rönesans

Kelime anlamı “Yeniden Doğuş” olan Rönesans; 15. ve 16. yüzyılları kapsayan, Ortaçağ’ın karanlığından kurtulma çabasıyla eski Yunan ve eski Latin sanat ve disiplininin yeniden kazanılma çabası, yeniden doğuşu olarak değerlendirilir.

Ortaçağ’da sanat, kilisenin kontrolünde gelişmektedir. Dönemde hemen tüm sanat eserleri din için yapılmıştır. Gotik dönemle bu baskıdan, kilisenin elinden kurtulma çabası görülür. Rönesans döneminde bu çaba nihayet sonuç bulur.

Ortaçağ’da Skolastik felsefe hakimdir. Skolastik Latince schola, yani okul kelimesinden türemiştir. Felsefe temelde dine bağlıdır ve dinin buyurduğu doğrulardan yola çıkılır. Rönesans ise temelinde Hümanizm felsefesine dayanır. Türkçe karşılığı İnsan-merkezcilik’tir. Bilim ve kültür unsurları din için değil, insan için vardır.

Resim Leonardo da Vinci, Michelangelo, Raphael, Botticelli

Heykel Leonardo da Vinci, Michelangelo, Donatello, Lorenzo Ghiberti

Mimarî Leonardo da Vinci, Brunelleschi, Bramante, Palladio

Müzik John Dunstable, Gilles Birchois, Guillamme Dufay

Felsefe Erasmus, Machiavel, Thomas More

Edebiyat Montaigne, Thomas More

Tiyatro Shakespeare, Cervantes

Tablo 1, Rönesans Sanatının Temsilcileri

2.1.Rönesans’ın Ortaya Çıkma Nedenleri

Coğrafi ve teknolojik gelişmeler ticaretin gidişatını değiştirir. Avrupa halklarının yaşam seviyesi yükselir. Yeni bir zengin sınıf oluşur ve bu zengin sınıf sanatın koruyuculuğunu üstlenir.

Matbaanın bulunması ve Avrupa’ya kağıt buluşunun ulaşması ile okur yazar sayısı artmıştır. Halkın eğitim düzeyi yükselmiştir.

Bizans’ın yıkılmasıyla bilim adamları Avrupa’ya göç eder, Yunan ve Roma sanatlarını (eski sanatlar) öğretirler.

Antik çağ eserleri Avrupa dillerine çevrilir. Bu eserlerin okunması ve incelenmesi sonucunda Avrupa’nın düşünce sisteminde değişiklikler ortaya çıkar.

3.Rönesans’ta Müzik

4

Diğer sanat dallarında olduğu gibi müzikte de Ortaçağ’ın soğuk, karanlık geleneğinden kurtulur, insanı önemser ve insanın bu hayattan sonraki hayatını değil, bugünün mutluluğunu sorgular ve simgeler hale gelmiştir. Müzik daha az dine bağlıdır, dans stilleri kullanımı sıklaşır. Dans müziği, bu müziklere uygun çalgılar ve gitgide zenginleşen armonik yapı Rönesans müziğini tanımlamak için kullanılabilir.

Rönesans’ın genel sanat dünyasında merkezinin İtalya olması yanında gelişen Rönesans müziğinin temellerini Burgonya ve Flemen bestecileri atmıştır.

15. yüzyıl polifonisini oluşturan ve geliştiren müzik adamları arasında en önemlisi John Dunstable’dır. Aynı zamanda kilise müziğine enstrumanları getiren ve Gregor ezgilerinin sınırlarını geliştirme cesaretini göstermiş ilk müzik adamıdır.

Dönem sanatçıları, Ortaçağ müziğinin temeli olan kilise ve imparatorun otoritesinden kurtulma çabasındadır. Odak noktası insan olduğundan, daha sıcak bir ifadeye sahip bir biçem geliştirirler. Hümanistik amacı; dinî müziği kadar dindışı müziklerin de değerlenmesini, müzikte dans stillerinin yaygınlaşmasını, sazların bu stillere uygun gelişmesini ve din dışı şarkıları gündeme getirir. Bunun yanında gelişen armoni, dinî müziklerin daha bilge olmasını sağlar, derin duygulara daha iyi hitap eden ve Tanrı’ya daha yakın hissettiren müziklere dönüştürür.

3.1. Burgonya Okulu

Burgonya; coğrafi olarak Hollanda, Fransa ve Belçika sınırlarına dahil, Alçak Ülkeler (Low Countries) diye tanımlanmış bir bölgedir. 15. yüzyılda Burgonya Dükü’nün çevresinde toplanmış, buranın yerlisi birkaç bestecinin kendi stilleriyle yarattıkları ekol literatürde Burgonya Okulu olarak yer almaktadır.

Ortaçağ’ın sonları ve Rönesans’ın başlarına denk gelen zaman diliminde kültürel ve sanatsal faaliyetler, Avrupa’da din ve siyaset nerede güçlüyse orada çevreleniyordu. 14. yüzyılda müziğin merkezi Fransa ve İtalya’ydı. 1337- 1453 yılları arasında süren Yüzyıl Savaşları’nın sonucu olarak Fransa mağlubiyeti, kültürel ve müzikal faailyetleri Fransa’nın kuzeyine, yani Hollanda ve Burgonya’ya taşımıştır.

En önemli özellikleri, müziği çok sesli hale getirmeleri, polifonik vokal müziği üzerinde çalışmış olmalarıdır. Bunun yanı sıra kontrpuan yönünden, yani yatay ve ezgisel olarak ilerleyen müzik yönünden de eşsiz eserler vermişlerdir.Burgonya bestecileri, genelde Burgonya çevresinde dindışı müzikler, İtalya ve diğer sanat merkezlerinde dini müzikler yapmışlardı.

Dindışı müzikte kullandıkları formlar genelde Rondo ve Balad formlarıdır. Rondo formu genel olarak üç sesli yazılmaktaydı. Dini formlar genelde Missa ve Motet formlarıdır.

Dönem bestecileri tarafında missalara cantus firmus partisinin altına armoniyle uyumlu fakat farklılıklar içeren bir ses partisi daha eklenmiş, bu partiye contratenor bassus adı verilmiştir. Bu şekilde günümüz armonisinde hala yeri olan, Soprano-Alto-Tenor-Bas partili armoni biçimi oluşmuştur.

5

Motetlerde ise ezgi ve sözler arasında eşitlik gözetilmiş, Ortaçağ müziğinde geri plana atılmış sözler ve müzik birer bütün olarak kabul edilmeye başlanmıştır.

15. yüzyılın sonunda oluşan yeni ekol Franko-Flemen okulu Burgonya stilini kendine dahil etmiştir.

3.2. Franko-Flemen Okulu

15. yüzyıl boyu ve 16. yüzyılın başlarında Burgonya’da polifonik vokal müziği kompozisyonları üzerine çalışmışlardır. Bestecilerin çoğu, gelişen tekniklerini sanatın daha merkezi olduğu İtalya ve Avrupa’nın diğer bölgelerine taşıdılar. Basım tekniğinin gelişiminin sonucu, 7. yüzyıl Gregoryen müziğinden bu yana ilk kez uluslararası bir stil yayılmış oldu. Franko-Flemen okulu, müzik stili açısından 5 farklı kuşak olarak değerlendirilmektedir.

Birinci Kuşak: Guillaume Dufay, Gilles Binchois ve Antoine Busnois ile özdeşleştirilebilecek bu kuşak daha çok Burgonya okulu adı altında görülür. Stilleri Burgonya gelenekleri yanı sıra İtalyan ve İngiliz stili izleri de taşır.

İkinci Kuşak: Öncüsü Johannes Ockeghem’dir. Merbrionus de Orto, Loyset Compere, Johannes Prioris, Alexander Argicola, Firminus Caron, Guillaume Faugues, Johannes Regis, Johannes Tinctoris bu kuşağa dahil edilebilir.

Üçüncü Kuşak: Jacob Obrecht, Pierre de La Rue, Heinrich Isaac, Antoine Brumel, Antoine de Fevin, Matthaus Pipelare, Jean Richafort dönemin bestecilerindendir. En önemli temsilcisi Josquin des Prez’dir.

Dördüncü Kuşak: Nicolas Gombert, Thomas Crecquillon, Pierre de Manchicourt, Jacques Acadelt, Cipriano de Rore, Adrian Willaert, Jean Courtois ve Jacob Clemens non Papa bu kuşağın temsilcilerindendir.

Beşinci Kuşak: Orlande de Lassus, Philippe de Monte, Jacobus Vaet, Jacob Ragnart, Carolus Luython, Giaches de Wert, Giovanni de Macque, Philippe Rogier kuşağın temsilcilerindendir.

Kuşağa denk gelen zaman diliminde polifonik müzik bestecileri, İtalya ve Avrupa’nın farklı ülkelerine göç etmişlerdir; Burgonya ve Franko-Flemen okulu stili, Avrupa stili haline gelmiştir.

4. Pierre de La Rue

6

İsmi aynı zamanda Pierchon de La Rue da olan La Rue, 1452’de Tournai, Belçika’da doğmuştur. 1469/1670 yıllarında profesyonel şarkıcı olarak Brüksel’de çalışmıştır. Ghent (1471/2), Neiuwport (1472/3-1477/8), Köln (1488/9)’de de bulunduğu tahmin edilmektedir. 1492’de Habsburg Kilisesi’nde Burgonya Dükü Maximilian’a hizmet etmek üzere geldi. Bu şekilde Burgonya okuluna mensup olmuştur. Sonra Avusturyalı Marguerite’a hizmet vermiştir.

İki kez İspanya’yı ziyaret etmiş, birkaç ay İngiltere’de zaman geçirmek zorunda kalmıştır. 1516’da Kortrijk’te emekli olmuş, 1518’de burada ölmüştür.

Flemen polifonisinin altın çağı olarak değerlendirilecek zamanda Burgonya Okulu’nun baş bestecisidir. Aynı zamanda Ortaçağ estetiğinin son savunucularından olarak yorumlanabilir.

La Rue’nun eserleri; Obrecht ve Josquin’i takiben, Franko-Flemen okulunun üçüncü dönemi olarak değerlendirilebilir. Eserleri, Ortaçağ müziğinin özelliklerini olgunlaşmış seviyede taşır. Çağının özelliklerini pekiştirmiş ve özelliklerinde ustalaşmıştır. La Rue’nun işleri Obrecht’in sonrası dönem olarak değerlendirilir.

La Rue, çağdaşları gibi dönemin merkezi olan İtalya’ya gitmemiştir. Çağının modern elverişlerine sahip olmamasına rağmen Kuzey’de kalmayı seçmiş, Kuzey’de çalışmıştır. Kağıtla gelen basım teknolojisine rağmen eserleri el yazısı olan son önemli bestecidir. Genel olarak eserleri Petrucci tarafından basılmış olsa da, eserlerinin en iyi kopyalarını yine Burgonya okulundan Pierre Alamire kazandırmıştır. Bu kopyaların ve aralarındaki bağlantıların ürünü olarak, La Rue’nun müziği Ortaçağ’ın en sade müziklerinden biridir.

Hem din dışı, hem dini müzikte Burgonya okulunda üstünlüğe sahiptir. La Rue, gam düzeninin dışına çıkarak, daha geniş ve daha uzun düzenlemeler yapmış. Konservatif itibarını zedelese de, kendisinin bu yöndeki buluşları çağına göre dahiceydi. Kompozisyonlarında görülen bazı (sisteme oturtulmamış) hareketler bugünün müziğine temel oluşturacak niteliktedir.

7

5. Sonuç

Pierre de La Rue; dahil olduğu Burgonya Okuluna mensup diğer besteciler gibi dinî müziği icra etmek için İtalya’ya gitmemiştir. Müziğini dinî ya da dindışı olarak olarak ayırmadan Burgonya çevresinde icra etmeye devam etmiştir. Bu açıdan çağdaşlarından ayrılır.

Deneysel olması, çok sesli ve kontrpuntal müzikteki eserleri, çağının en sade müzik örneklerini vermesi ve dindışı müziğe de dinî müzik kadar önem vermesi açısından çağına uyum sağladığı görülür.

Pierre de La Rue’nun günümüze kadar ulaşmış sayılı kompozisyonu bulunmaktadır ve hayatına dair çok fazla bilgi bulunamamaktadır.

8

Ekler

İsa’nın Son Akşam Yemeği, Ortaçağ

Son Akşam Yemeği, Leonardo Da Vinci, 15. yy

9

Notre Dame Katedrali, 1345, Fransa

Santa Maria Delle Grazie Kilisesi, 1497, İtalya

10

Davud Heykeli, Donatello, 1440lar

11

Kaynakça

Erol, İsmail Lütfü, Neden Klasik Müzik, Ankara, Yurtrenkleri Yayınevi, 2001

BORAN, İlke & Kıvılcım Yıldız Şenürkmez. Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, Yapı Kredi Yayınları, 2010

Yrd. Doç. Dr. Esra Karaol, Batı Müzik Tarihi I, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü Ders Notları< http://aves.istanbul.edu.tr/ImageOfByte.aspx?Resim=8&SSNO=1&USER=40664 >

Pierre de La Rue, www.medieval.org, Nisan 2015< http://www.medieval.org/emfaq/composers/larue.html >

12