Upload
vuongthuan
View
213
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
YER ALTININ GİZEMLİ VARLIKLARI: ÇIPLAK KÖR FARELER
ÖZET
Çıplak kör fareler (Heterocephales glaber) son derece uzun ömürlü kemirgenlerdendir.
Uzun ömürleri boyunca yaşa bağlı fizyolojik fonksiyonlarında ki azalma ve sürekli üreme
kapasiteleri gibi yaşlanma karşıtı mekanizmalar geliştirmişlerdir. Bunların yanı sıra çıplak
kör fareler kansere olağan üstü bir direnç göstermişlerdir. Yapılan çalışmalar çıplak kör
farenin fibroblastlarının contact inhibisyona karşı duyarlı olduğunu göstermiştir. Ayrıca
çıplak kör farelerin üremesi hipoksiye karşı duyarsızlıkları sosyal yapıları endokrin
sistemleri ve nörobiyolojileri de ele alınmıştır. Bu derlemenin amacı, Heterocephales
glaber hakkında bilinenleri anlatmak ve çıplak kör farelerin birçok hasta için yeni bir umut
kaynağı olacağı vurgulamaktır.
GİRİŞ
En sıra dışı memelilerden olan çıplak kör fareler Afrika da koloni halinde yer altında
yaşarlar. Kraliçenin üremesiyle koloni oluşur (arı ve karınca tipi) ayrıca ösosyal yapıya
sahiptirler (Jarvis-1981) .Çıplak kör fareler küçük yaklaşık 35 gram vücuda sahip olmalarına
rağmen (de Magalhaes et al. 2007) 28 yılı aşan maksimum ömürleriyle, oldukça dikkat
çekicilerdir. (Buffenstein et. Al-2005). Karşılaştırırsak, benzer boyutta ki bir ev faresinin
maksimum 4 yıllık ömrü vardır.(Turturro et al.-1999-de Magalhaes et al-2005 ).Yaşa bağlı
olarak parametreler de var olmayan fizyolojik değişikler karakterize edilmiştir ve ölüm
hızında yaşa bağlı olarak azalma görülmemiştir.(Finch-1990).Buna göre, çıplak kör fareler
yaşa bağlı olarak bazal metabolizmalarında vücut kompozisyonlarında ve kemikte ki
mineral yoğunluğunda değişiklik göstermezler.(Buffenstein et al.-2008- O’ConnorTP et al.-
2002). Ayrıca çıplak kör fareler ölene kadar doğurganlıklarını yitirmezler.(Buffenstein-
2008,Buffenstein et al.2002). Bu özellikleriyle yaşlanma karşıtı yapılan çalışmalarda çok
değerli bir model organizmadır.
Kanser insan da önemli ölçüde yaşa bağlı olarak gerçekleşen bir hastalıktır ve insanların
%23 ünün kanserden öldüğü hesaplanmıştır.(Us mortality-2008).Fareler de kanserle ölüm
çok daha yüksektir, bazı suşlarda %90 oranında görülmektedir.(Lipman et al.-2004).
Türlerin uzun ömürlü olması için anti kanser mekanizmasına sahip olmaları gerekir. Çıplak
kör farelerin bir diğer olağanüstü özelliği kansere karşı alışılmadık bir direnç
göstermeleridir. Bu hayvanlarda herhangi bir spontan tümörün geliştiği gözlenmemiştir.
(Buffenstein-2008)
Önemli veriler bu hayvanların, uzun ömürleri boyunca vücut kompozisyonlarını, fizyoloji
ve biyokimyasal fonksiyonlarını %75e kadar koruduğunu göstermiştir. (Buffenstein, 2008).
Yaşlı NMR lar sarkopeni ve kifoz sergilerken, genellikle üreme durumu veya günlük
faaliyetlerin de değişiklik olmaz.
ÇIPLAK KÖR FARENİN, TAKSONOMİSİ, MORFOLOJİSİ VE EKOLOJİSİ
Heterocaphehus glaber (NMR) monotipik cinstedirler ve sabit kromozom içerirler. (60=n)
Kemirgenlerin Hystricognathi alttakımında yer alırlar.(Deuve et al. 2008). NMR ların,
tüysüz, gevşek-buruşuk/gri pembe cildi, burun ve yüz çevresinde bulunan duyuyu
algılayan burun kılları ve birkaç saç folikülleri vardır.
NMR lar 7 km uzunlukta 2 m derinliğinde kapalı bir labirentte yaşarlar. Sağlıklı ve uzun
ömre sahip olmaların da hijyenik ortamlarının olması rol oynar. Yuvalarında sıralı odalar
bulunur: Yiyeceklerini saklamak için kiler, idrar ve dışkıları için tuvaletleri gibi.
Çok derinde yaşadıkları için karbondioksit seviyesi fazla oksijen seviyesi azdır. Ancak
ortama adaptasyon sağlamışlardır. Yapılan araştırmalarda normal fareler %15 CO2
konsantrasyonunda 15 dakika bırakıldıklarında akciğerlerinde ödem oluşmuştur ancak
NMR larda %50 konsantrasyonda bile ödem oluşmamıştır. (Blass et al. 2009). Benzer
şekilde yaşadıkları yerden kaynaklı olarak birçok ağır metal ve toksik maddelere maruz
kalmalarına rağmen onlara karşı ciddi bir şekilde direnç göstermişlerdir. (Salmon et al.
2008).
NMR’ların BİYOLOJİSİ: ÖSOSYALİTE
NMR ların beklide en çarpıcı özelliklerinden biri yüksek yaşam kalitesi ve sosyal
yaşamlarıdır. Üyeleri arasında erkeklerin sayısı kadınların sayısından 3 kat daha fazladır.
Her kadının doğurma özelliği yoktur. Genç bireyler kendi aralarında iş paylaşımı
yapmışlardır. NMR lar kendi aralarında ortak savunma uygularlar. Eğer bir yırtıcı yuvaya
saldırırsa alarm çağrısı olarak kötü koku salgılarlar ve dişlerini duvar olarak kullanırlar.
1.DİŞİ ÜREMESİ
Dişiler 34 günde bir yumurtlama döngüsü sergiler ve 24 saatlik östrus boyunca
tekrarlanan çiftleşme görülür.(Jarvis ve Bennett, 1991). Gebelik; 6-10 gün doğum sonrası
östrus ile toplamda 66-76 gün sürer. Yeni doğuran dişilerin birbirini izleyen gebeliklerinde
omurlarında uzama görülmüştür.( O'Riain et al. 2000). Bu uyum yer altında ki
yaşamlarında dişinin büyük yavrularını taşımasını sağlar. Dişiler genellikle koloni de en
uzun ve en ağır olan hayvanlardır ve çoğu memelide olan üremede ki tipik azalma
gözlenmez; ölene kadar doğurganlıkları devam eder. (Buffenstein,2008)
Yetişkin dişilerde rahim ve uterusun küçük olması korpus luteumda yumurtlamanın
olmayacağını düşündürmektedir. (Holmes et al. 2009 ).Ancak bu onların ömürleri boyunca
üreme yeteneğini korumaları anlamına gelir.
Östradiol ve progesteron oranı düşükken dişilerde üreme gözlenmez ancak hipofiz GnRH
tarafından uyarıldığında onlar LH olarak yanıt vermiştir. (Faulkes et al. 1990).Yani üreme
GnRH a daha duyarlıdır ve çok düşük konsantrasyonda bile hipofizi uyarır.
2.ERKEK ÜREMESİ
Üreme inhibisyonu erkekler de de görülür. Onlar da dişiler gibi, ölene kadar çoğalma
yeteneğine sahiptir.( Faulkes ve Abbott, 1993). Sperm üretme yeteneğine sahip
olmalarına rağmen, sperm sayıları düşük ve kalitesizdir. (Faulkes ve Abbott, 1993)
YERALTINDA Kİ YAŞAMLARINDA ENDOKRİN ADAPTASYONLARI
1.METABOLİZMA HIZI VE TİROİD HORMONU
NMR’lar düşük metabolizma hızına sahiplerdir. Maksimum metabolizma hızlarına 28oC de
çıkarlar dengi olan fareler ise 4oC de çıkarlar. NMR’lar düşük vücut ısısıyla 12 oC de birkaç
saat idare edebilirler. Hava da ki 5 oC lik düşüşe yanıt olarak NMR’ların tiroit aktivitesinde
artış olduğu görülmüştür. (Buffenstein et al. 2001).Düşük tiroit hormonu ömrün
uzamasında etkilidir.25 oC de diğer farelere oranla daha az tiroit salgılamışlardır.
2.IŞIĞA DUYARLI HORMONLAR
Melatonin, üremenin zamanlanmasında rol oynar, karanlıkta epifiz tarafından sentezlenir.
NMR’ların epifiz bezi son derece küçüktür(Quay,1981).
D vitamini UV ye maruz kaldığında deride sentezlenir veya hayvansal yağlar açısından
zengin olan besinlerin tüketimi ile sentezi olur.
NMR’larda NÖROBİYOLOJİ
Duyu sistemlerinde ve merkezi ve periferik sistemlerinde çok büyük farklılık vardır.
1.HİPOKSİYE BEYİN DİRENCİ
Memelilerde hipoksinin zararlı etkileri vardır özellikle beyin de önemli problemler ortaya
koyar.( Siesjö, 1988). NMR ların sinaptik fonksiyonu, düşük oksijen konsantrasyonunu
çeşitli seviye de korurlar. Oksijen yokluğunda farelere göre sinaptik fonksiyonunu çok
daha uzun süre korurlar. Bu da onların hipoksiye olan dirençlerini gösterir. (Larson ve
Park, 2009).Yetişkin NMR beyninin hipoksiye aşırı toleransı, yeni doğan fare beynini
anımsatır (Cherubini et al. 1989). Periferal sinirin kimyasal etkene karşı duyarsızlığı
anatomik çalışmalar da olağandışı bir özellik ortaya koyar ki bu periferik sinirlerin
kimyasala karşı duyarsız olmasıdır. Periferal sinirler ve miyelinsiz nöronlar memelilerde
normal olarak asit ve kimyasala karşı tutulduğunda zarar görür NMR larda nöropeptitler
tam olarak bozulmaz.
2.KİMYASAL MADDELERE KARŞI PERİFERAL UYARIM
Anatomik çalışmalar NMR periferik sistemlerinin kimyasal hasara karşı duyarsız olduğunu
ortaya koymuşlardır. C-liflerinde küçük kalibreleri bulunur, normalde memeliler aside ve
diğer kimyasal maddelere karşı kaldığında periferal sinir liflerinde tahriş görülür. NMR’lar
da ise nöropeptitlerde tam bir kayıp görülmez. Omurgalıların içinde bu özelliğe sahip olan
tek canlıdır. (Park 2008).Bu bütün sinir sisteminin C-lifleriyle korunmasından kaynaklıdır.
Deri hücreleri de alışılmışın dışında C-lifleriyle omuriliğe bağlanır. Omurilikte dorsal
boynuza bağlanır (Park-2008). Bu bağlantının nasıl olduğu bilinmiyor, ama C-liflerinin
omuriliğe bağlanması için tahriş eden yolları kullanmadığı düşünülüyor. Nöropeptitlerde
C-lifleri tarafından serbest kalan ve kalsitonin geni ile ilişkili olan P maddesi salgılanır.
Yaraların iyileşmesinde hücre çoğalmasının tetiklenmesinde rol oynar.(Khalil ve Merhi
2000.).NMR’ da ki nöropeptit kaybı yüksek CO2 altında yaşadıklarından ortama adapte
olmuş olabilirler.
DUYU SİSTEMİ
Çok küçük gözleri ve görme duyuları çok az olmasına rağmen, ışık değişikliğini fark
edebilen özellikleri vardır. (Hetling 2005 ).Ayrıca memelilere göre düşük frekansları işitirler
ve işitme sistemleri zayıftır. (Heffner-1993).Ancak yakın mesafedekileri işitmede
duyarlıdırlar, kendi aralarında anlaşmak için en az 17 farklı ses çıkarırlar. (Pepper et al.-
1991).Tahmin edileceği gibi dokunma duyusu bu tür için çok önemlidir ve duyusal
kortekste dokunma baskındır (Henry et al. 2006). NMR’ların çarpıcı fiziksel özelliklerinden
biri de tüysüz olmasıdır, bu duyusal algıda rol alır. Çoğu memeli ince tüylerle kürk
oluştururken, NMR’larda bu tamamen kalkmıştır, NMR’ların tüm vücudun da yaklaşık 80
kıl bulunur.
Detaylı analizlerde bıyık kıllarının diğer kemirgenlere göre çok büyük olduğunu ve koruma
özelliğinin olduğunu gösterildi. (Crish et al. 2003)
BEYİNDE Kİ YAŞLANMA
Memeli beynin de ki yaşlanma çok belirgindir. NMR’lar ise nörotrofik faktörlerini yüksek
seviyede korurlar. Bu nörotrofik büyüme faktörleri EGF ailesine aitken tiroit aktivitesiyle
ters ilişki sergiler. (Kesavan et al.1991).Yaşlı NMR’lar da HIF1A hipoksi indükleyici faktör
çok yüksek seviyede korunurken, farelerde yaşa bağlı azalış söz konusudur. Bu; büyük
ihtimalle yer altında yaşamalarından dolayı nöronlarını korumak için gösterdikleri
adaptasyondur. (Ogunshola and Antoniou, 2009).İlginç olan NMR’ları insan veya diğer
kemirgenlerle karşılaştırdığımızda amiloid beta nükleotid sekansının farklı çıkmasıdır. Bu
küçük peptitin Alzheimer dâhil birçok hastalığa neden olduğu düşünülmektedir. Şu anda
bunun etkileri araştırılıyor.
KANSER MEKANİZMASI
Çıplak kör farede kanserin geliştiği gözlenmemiştir. Bu yüzden çıplak kör farenin maling
transformasyonuna direnci test edilmiştir. Onkogenik Ras ve sv40 LT nin kombinasyonu
fare fibroblastlarını dönüştürmek için yeterlidir.(Rangarajan et all-2004).Bu testle çıplak
kör farenin fibroblastların da ki büyümenin proteinlere bağlı olmadığı gösterilmiştir.
(Andrei Seluanov et al.-2009) Daha önce çıplak kör farenin kültürde ki ölümsüzlüğünün
endojen telomeraz aktivitesiyle saptanabildiği gösterilmiştir, bu nedenle ölümsüzleşme
için telomeraz gerekmez. Yabani tipte LT viral onkoprotein olduğundan P53 ve Prb yi
birbirine bağlar ve inaktif eder. LTΔ434–444 sadece pRb ve üyelerini inaktif ederken, LTK1
sadece p53ü inaktif eder.(Hahn et al.2002).Çıplak kör fare hücrelerindeki sv40 lt nin ve
türevlerinin fonksiyonları doğrulanmıştır.
Çıplak kör farelerin contact inhibisyon ile hipersensitifi:
Çıplak kör farelerin olağan üstü kanser direnişlerini anlamak için, fibroblastlarının in vitro
ortamda büyümesini incelenmiştir. İnsan ve fare fibroblast hücreleri deney tabağında
klasik metotla yetişmiştir. Aynı metot çıplak kör farelere uygulanmış ancak hücre
büyümesi görülmemiştir. Çıplak kör farenin deri hücre kültürü bir plaka üzerinde 4 ay
boyunca tutulmuş ve hızla büyüyen bir koloni oluşmuştur. Bu hücreler contact inhibisyona
karşı aşırı duyarlılıklarını kaybetmişlerdir ve fare hücreleri gibi hücre yoğunluğu yüksek
konsantrasyonuna ulaşmıştır. Bu gözlem, çıplak kör fare hücrelerinin yüksek hücre
yoğunluğunun kısıtlanmasının belirli bir büyüme kontrol mekanizmasıyla olduğunu
gösterir.
Erken contact inhibisyonu, ağırlıklı olarak hücre hücre etkileşimin de aracı mı?
Hücre de erken contact inhibisyonunun olup olmadığına bakmak için olası salgılanan
faktörlerin birikimiyle büyüme ortamı her 24 saatte bir değiştirilip hücre yoğunluğu takip
edilmiştir. Ortam, kontrol kültürleri için her 7 günde bir değiştirilmiştir. Ortam sık sık
değiştiği için çıplak kör farelerin deri fibroblastlarının hücre yoğunluğu artmış; bununla
birlikte fare hücreleri de sık sık değiştirilen ortama konulduğunda artış gözlenmemiştir.
Aynı işlem akciğer fibroblastlarına uygulanmış ve hücre yoğunluğunda artış
gözlenmemiştir. Fare de ise hücre yoğunluğunda hafif artış olmuştur. Ayrıca tabakta ki
çıplak kör farelerden alınıp seyreltilmiş ortama ekilen fibroblastların inkübasyonu sonucu
büyüme önlenememiştir (Andrei Seluanov et. all-2009). Bu veriler erken contact
inhibisyonunun hücre hücre etkileşimin de aracı olduğunu gösterir.
Grafik;
A:NMR fibroblastları fare fibroblastlarında düşük konfluent hücre yoğunluğuna ulaşmıştır.
B:NMR akciğer fibroblastları ve fare akciğer fibroblastları karışılaştırılmıştır
C:NMR ve fare hücrelerinde ki büyümenin timidin ile birleştirilmiş DNA dizi analizi.
P53 ve Rb yolağı Erken contact inhibisyonu aktivitesinde gereklidir.
Daha sonra erken contact inhibisyonunun P53 veya Rb sinyal yolaklarında aracı olup
olmadığına bakılmıştır. Bunun için SV40 Lt kodlayan plazmidin cDNAsı ve mutant türevleri
olan LTK1 ve LT Δ434–444 i kullanılmıştır. Çıplak kör farenin deri ve akciğer
fibroblastlarını, LT, LTK1, LTΔ434–444 veya GFP kodlayan plazmitler fareye trans fekte
edilmiştir. Tabak üzerine düşük yoğunluklu ekilen hücreler her gün sayılmıştır. Zayıflatılmış
LT, erken contact inhibisyonunun çıplak kör farelerin deri ve akciğer hücrelerinin yüksek
konfluent yoğunluğuna ulaşmasına neden olmuştur. İlginç olan ne LTK1 ne de LTΔ434-444
tek başına erken contact inhibisyonu azaltamamıştır. Fare fibroblastlarının büyümesinde
ise Lt nin etkisi yoktur. Bu sonuçlar çıplak kör farenin erken contact inhibisyonun ortadan
kalkması için hem P53 hem de Rb yolaklarının bozulması gerektiğini gösterir.
ERKEN CONTACT İNHİBİSYONU APOPTOTİK TEPKİ TARAFINDAN KORUNMAKTADIR
P53 ve Rb nin bozulması erken contact inhibisyonunun ortadan kalmasında yeterli
değildir, bunun için trans fekte edilen onkoproteinlerde hücrelerin apoptosis seviyeleri
incelenmiştir. Çıplak kör farenin deri ve akciğer fibrobasltlarına enfekte edilen Lt, ltk1,
ltΔ434-444 14 gün sonra TUNEL ile apoptotik hücrelerin yüzdesi ölçülmüştür. Benzer
sonuçlar Annexin V boyası kullanılarak da elde edilmiştir.
Kontrollü hücrelerin spontan apoptoz seviyeleri düşüktür. Dikkat çekici olan,LTk1 veya
ltΔ434-444 ün transfeksiyonundan sonra apoptoz seviyesi nerdeyse 2 kat artmıştır. Fare
hücrelerinde spontan apoptosisinde onkoproteinler yok denilecek kadar az etkiye sahiptir.
Bütün veriler p53 veya Prb nin aktivitelerinin yokluğunda hücreler bir yere kadar çoğalır
ama daha sonra apoptosa giderler. Sonuç olarak hücre yoğunluğu düşüştedir. Bununla
birlikte, yabani tip LT pRb ve p53 yollarını inaktive eder, bu nedenle inhibe edici ‘yedek’
apoptotik yanıt hücre yoğunluğu artışına neden olur. Prb nin kaybı insan hücreleri ve fare
gelişimi sırasında apoptozu indüklediği bilinmektedir.(Martelc et al.1996-Morgenbesser et
al-1994) Bununla birlikte,p53 ün kaybı nedeniyle apoptozun indüksiyonu çıplak kör
farenin benzersiz özelliği olabilir.
Bunu test etmek için kaspaz inhibitörü olan Z-VAD-FMK geniş spektrum varlığında
onkoproteinlerle çıplak kör farenin hücrelerine trans fekte edilmiştir. ltΔ434-444 ile trans
fekte edilen apoptoz inhibitörü çıplak kör fare hücrelerin büyümesini geliştirmiştir, ancak
lt ve ltk1 hücreler üzerinde etkisi olmamıştır. ltΔ434-444 prb ailesinin inaktive edici
proteinidir ve muhtemelen hücre döngüsünü durdurur, bu nedenle prb nin
inaktivasyonuyla apoptozun inaktivasyonu birleştirilerek yüksek hücre yoğunluğuna
neden olur. LTK1 p53 ü inaktive eder, pRb-aracılı hücre döngüsünü kontrol eder. Apoptoz
inhibitörü varlığında, işlem görmüş LTK1 hücreler de hücre döngüsünün durmasını
uyarabildiğinden yüksek yoğunluklu çoğalma yoktur. Böylece erken contact inhibisyonu
PRB yolağında ki hücre döngünün durmasında aracıdır ve p53 yolağı üzerinde ki apoptotik
yanıtla desteklenmektedir.
Erken contact inhibisyonu p16 nın indüksiyonuyla ilişkilidir.
Fare ve insan hücrelerin de hücre büyümesinin durması siklin bağımlı kinaz olan p27 nin
birikmesiyle olur. P27 nin erken contact inhibisyonu geçiren çıplak kör fare hücrelerinde
biriktiğini göstermek için, Western blot ile fare, insan ve çıplak kör farenin
fibroblastlarında p27 nin artışı izlenmiştir. Çıplak kör farede ki p27 insan ve fareninkine
oranla farklı moleküler ağırlığına sahip olduğu görülmüştür. P27 nin beklendiği gibi insan
ve fare hücrelerinde biriktiği görülmüştür, şaşırtıcı olan çıplak kör fare fibroblastlarında
p27nin çok az indüksiyon göstermiş olduğudur. Böylece erken contact inhibisyonunun p27
aracılı olmadığı görülmektedir, ancak eğer erken contact inhibisyonu bozulursa devreye
hücre yoğunluğunu arttıran p27 aracılı Regular contact inhibisyonu girer.
Daha sonra başka bir siklin bağımlı kinaz inhibitörü olan p16 nın erken contact
inhibisyonuna katılması incelenmiştir. P16 insan ve fare fibroblastlarında artış
göstermemiştir. Ancak p16 nın çıplak kör fare hücrelerinde erken contact inhibisyonunu
çok güçlü indüklemiştir. Ve p16nın mrna seviyesi erken contact inhibisyonu hücrelerinde
artmıştır. Sv40 trensfeksiyonu p16 nın birikimini önlemektedir. Dikkat çeken, NMRSF2
Mut hücre dizisinde erken contact inhibisyonunun kaybolmasıyla p16 seviyesinde artışın
görülmemesidir. Dahası, soft agar da NMRSF2 hücrelerinin orta büyüklükte koloni
oluşturduğu görülmüştür, erken contact inhibisyonununn kaybolması çıplak kör fare de
anchor bağımsız hücre büyümesinin gerçekleştiği düşündürmektedir.
Yukarıda ki deneylerde çıplak kör fare hücreleri düşük yoğunluklu ekilmiştir ve 20 gün
inkübe edilmiştir. Hızla uygulanan p16 hücrelerin büyümesini durdurmuştur. Bu
sonuçların hepsi, çıplak kör fare hücrelerinde 2 tane contact inhibisyon olduğunu
gösterir:p26 aracılı erken contact inhibisyonu ve p27 aracılı düzenli contact inhibisyonu.
Bu iki contact inhibisyonu in vivo ortamda kanser direncine artış mekanizmasında yedek
olabilir.
ERKEN CONTACT İNHİBİSYONUYLA DÜZENLEYİCİ CONTACT İNHİBİSYONU NASIL
KARŞILAŞTIRILIR?
Contact inhibisyon in vivo ve in vitro ortamda tümör süppressör mekanizmasında temel
rol oynar. Transforme olan hücreler de contact inhibisyonu kaybolmuştur.(Abercrombie-
1979) Antiproliferatif sinyalde hücre hücre etkileşimi yüzey reseptörleri üzerinden
aracıdır. ( Levenber et al-1999,Caveda et al.-1996,Stockiner et al.2001).Yapılan
çalışmalarda çıplak kör fare fibroblastlarında erken contact inhibisyonu alışılmadık bir
durum göstermiştir. Kültürde asla fibroblast hücreleri İnsan ve fare hücrelerinde olduğu
gibi yoğun tek tabaka oluşturmamıştır. Contact inhibisyonunun iki türünde oldukça farklı
sinyal yollarıyla indüklendiği görülür.
Regular contact inhibisyonu p27nin birikimiyle tetiklenir, prb nin fosforilasyonu bloklar
ciklin E-CDCK2 komplexi inaktivasyonuna neden olur.(Polyak et al.1994-St Croix et al-
1998).Bazı sonuçlar contact inhibisyonda p16nın da katıldığını göstermiştir. İnsan veya
fare fibroblastlarının ikisinde de p16 indüksiyonunun rastlanmadığını görülmüştür, bunun
aksine çıplak kör farede p16nın indüksiyonu şiddetli bir şekilde görülmüştür. İnsan ve fare
de contact inhibisyon p27 ye dayanır, çıplak kör farede ise erken contact inhibisyon p16
ya dayanır. Dikkat çeken çıplak kör fare hücrelerinde regülatör contact inhibisyonu p27
tarafından korunur. Böylece aynı genler çıplak kör fare de de olabilir, ancak p27 ve p16nın
fonksiyonları zamanla birbirinden ayrılmış olabilir. contact inhibisyonun bu iki katmanı,
çıplak kör farede büyük olasılıkla tümör gelişimine karşı daha iyi koruma sağlar.
Evrimsel olarak, çıplak kör fare hücreleri regülatör-contact inhibisyon genlerini nasıl
korumuştur?
Embriyogenez sırasında erken contact inhibisyonu tam olarak aktif değildir burada ilk
olarak p27 aktif rol oynar.
TÜRLERE ÖZGÜ ANTİKANSER MEKANİZMALARI
İnsan kanser araştırmalarında fare kullanımı birçok önemli veriler vermiştir, ancak, insan
ve fare karsinogenezinde büyük farklılıklar vardır. Genel olarak insan hücreleri malign
dönüşüme daha dayanıklıdır. Fare hücrelerinde ise bu dönüşüm için çok fazla genetik
değişiklik gerekir. Bunun aksine insan hücrelerin malignanta dönüşmesi için 6 yolağın
(p53, pRb, PP2A nın inaktivasyonu ve telomerazın, Ras ve Ral-GEF aktivasyonu) bozulması
gerekir. Genel olarak, insan hücrelerinde yaşlanmanın durması daha zordur, yaşlılık
indüksiyonu için daha fazla paralel yollar gerekir, bu nedenle fare hücrelerinin anti kanser
mekanizmaları daha iyidir.
İnsan ve fare arasında ki farklılıklardan bir tanesi p53 ve pRb yolaklarıdır. pRb insan
hücrelerinde fare hücrelerine oranla daha fazla rol oynar ki bu roller apoptoz ve yaşlılık
düzenlenmesi fonksiyonlarıdır. İlginç olan çıplak kör fare de erken contact inhibisyonunun
kontrolü yoğun bir şekilde p16 ya bağlıdır. Bu da çıplak kör farenin kemirgen olmasına
rağmen anti kanser aparatı insanınkine çok benzer olduğunu göstermektedir. Prb ve p16
fonksiyonlarının olması onların kansere dirençli ve daha uzun ömürlü olmasını sağlıyor.
Bu çalışmalar çıplak kör fare ve insan arasında ki bazı farklılıkları göstermektedir: çıplak
kör farelerin hücreleri telomeraz ekspresyonu ile sürekli çoğalırken insan hücreleri
replikatif yaşlılık gösterir. İlginçtir ki, insan da kanser ve telomeraz aktivitesi arasında yakın
bir ilişki olmasına rağmen, çıplak kör fare hücrelerinde telomeraz aktivitesi varlığında
malign transformasyona dirençli kalır. Bu nasıl olabilir? Bugün ki sonuçlar sadece çıplak
kör fare hücrelerinin özelliği olan erken Contact inhibisyonu tanımlar. Erken contact
inhibisyonu telomeraz çıplak kör fare hücrelerini malign transformasyonundan
koruduğundan replikatif yaşlılık da güçlü alternatif olabilir
Çıplak kör fare kanser araştırmalarında umut veren bir modeldir. Evrimsel olarak canlıların
vücut kitlesi ve yaşı arttıkça kanser riski de artar. Büyük vücut kitlesi total hücre sayısının
artmasından dolayı kanser riskini arttırır, dolayısıyla her bir hücre malign transformasyona
uğrayabilir. Uzun ömürde malign transformasyon riskini arttırır. Kanser nedeniyle ölüm
artışı, anti kanser mekanizmalarını adaptif evrime götürür. Daha önce ki araştırmalarda
büyük vücutlu kemirgenler anti kanser mekanizması olarak telomeraz aktivitesi ve
replikatif yaşlılığın baskılanmasını geliştirmişlerdir.(selanov et al.2007) Bunun aksine uzun
ömürlü Küçük vücutlu kemirgenler de replikatif yaşlılık hariç diğer anti kanser
mekanizmalarına adapte olmuşlardır.(Seluanov et al.2008) . Bu adaptasyonların
mekanizmaları bilinmiyor. Kanser eğilimli fare modelleri kanser tedavilerinin
geliştirilmesinde kullanılır. Ancak, çıplak kör fareler gibi kansere dirençli canlılar kanseri
önlemede çok yararlı olacaktır.
TARTIŞMA VE SONUÇ
Makalede çıplak kör farenin birçok önemli özelliği anlatılmıştır. Ancak bu canlı üzerinde
bilinmeyen pek çok şey vardır; bu sıra dışı özelliklerine hangi yaşam biçiminde evrildiği,
uzun ömürlerinin genetik temellerinin ne olduğu gibi. Yapılan bunca çalışma gelecek
dönemler için kanser başta olmak üzere birçok hastalığın umudu olacaktır.Çıplak kör
fareler çirkin bir görüntüye sahip olsalar da göstermiş oldukları zekâ oyunlarıyla insanlığın
kurtuluşu olabilirler.
DENEYSEL PROSEDÜRLER
DNA izolasyonu ve hücre kültürü, western blotlama, hücre büyüme analizi, transfeksiyon,
lusiferaz deneyi, apoptoz analizi, RT-PCR.
REFERANSLAR
Abercrombie M (1979) Contact inhibition and malignancy. Nature 281:259–262.
A. Seluanov, C. Hine, J. Azpurua, M. Feingenson, K. Catania, V. Gorbunova (2009)
University of Rochester Department of Biology Hutchison Hall 336 River Campus Box
270211 Rochester, New York, USA, 14627-0211
B. Heppenstall, P.A., Laurito, C.E., Wilson, S.P., Lewin, G.R., 2008. Selective
inflammatory pain insensitivity in the African naked mole-rat (Heterocephalus
glaber). PLoS Biol. 6 (1), e13
Blass, G.R.C., Smith, E.S.t.J, Lewin, G.R., Minshall, R.D., Park, T.J., 2009. Resistance to
CO2-induced Pulmonary Edema in Naked Mole-rats and Free-tailed Bats. Society for
Neuroscience. Abstract Online.
Buffenstein R (2008) Negligible senescence in the longest living rodent, the naked
molerat: Insights from a successfully aging species. J Comp Physiol B 178:439–445.
Buffenstein, R., 2005. The naked mole-rat: a new long-living model for human aging
research. J. Gerontol. A Biol. Sci. Med. Sci. 60 (11), 1369–1377.
Buffenstein R, JarvisJU(2002)Thenakedmolerat-anewrecord for the oldest living
rodent Sci Aging Knowledge Environ 2002:pe7.
Buffenstein, R., Woodley, R., Thomadakis, C., Daly, T.J., Gray, D.A., 2001. Cold-induced
changes in thyroid function in a poikilothermic mammal, the naked mole-rat. Am.
J.Physiol. Regul. Integr. Comp. Physiol. 280 (1), R149–R155.
Cavedal,et al.(1996)Inhibiton of cultured cell growth by vaskular endothelial
cadherin(cadherin-5/VE-cadherin)J Clin Inverst 98:886-893
Cherubini, E., Ben-Ari, Y., Krnjević, K., 1989. Anoxia produces smaller changes in
synaptic transmission, membrane potential, and input resistance in immature rat
hippocampus. J. Neurophysiol. 62 (4), 882–895
Crish, S.D., Rice, F.L., Park, T.J., Comer, C.M., 2003. Somatosensory organization and
behavior in naked mole-rats I: vibrissa-like body hairs comprise a sensory array
that mediates orientation to tactile stimuli. Brain Behav. Evol. 62 (3), 141–151
de Magalhaes JP, Costa J, ToussaintO(2005) HAGR: The human aging genomic
resources. Nucleic Acids Res 33:D537–543.
de Magalhaes J.P., Costa J., and Church G.M. An analysis of the relationship between
metabolism, developmental schedules, and longevity using phylogenetic independent
contrasts. J Gerontol A Biol Sci Med Sci. 62(2):149–160.
Deuve, J.L., Bennett, N.C., Britton-Davidian, J., Robinson, T.J., 2008. Chromosomal
phylogeny and evolution of African mole-rats (Bathyergidae). Chromosome Res. 16
(1), 57–74.
Faulkes, C.G., Abbott, D.H., 1993. Evidence that primer pheromones do not cause
social suppression of reproduction in male and female naked mole-rats
(Heterocephalus glaber). J. Reprod. Fertil. 99 (1), 225–230.
Faulkes, C.G., Abbott, D.H., Jarvis, J.U., 1990. Social suppression of ovarian cyclicity in
captive and wild colonies of naked mole-rats, Heterocephalus glaber. J. Reprod.
Fertil. 88 (2), 559–568.
Finch CE (1990) in Longevity, Senescence and the Genome. (Univ. of Chicago Press,
Chicago)
Hahn WC, et al. (2002) Enumeration of the simian virus 40 early region elements
necessary for human cell transformation. Mol Cell Biol 22:2111–2123.
Heffner, R.S., Heffner, H.E., 1993. Degenerate hearing and sound localization in naked
mole rats (Heterocephalus glaber), with an overview of central auditory structures.
J. Comp. Neurol. 331 (3), 418–433.
Henry, E.C., Remple, M.S., O'Riain, M.J., Catania, K.C., 2006. Organization of
somatosensory cortical areas in the naked mole-rat (Heterocephalus glaber). J. Comp.
Neurol. 495 (4), 434–452
Hetling, J.R., Baig-Silva, M.S., Comer, C.M., Pardue, M.T., Samaan, D.Y., Qtaishat, N.M.,
Pepperberg, D.R., Park, T.J., 2005. Features of visual function in the naked mole-rat
Heterocephalus glaber. J. Comp. Physiol. A Neuroethol. Sens. Neural Behav. Physiol.
191 (4), 317–330.
Holmes, M.M., Goldman, B.D., Goldman, S.L., Seney, M.L., Forger, N.G., 2009.
Neuroendocrinology and sexual differentiation in eusocial mammals. Front.
Neuroendocrinol. 30 (4), 519–533.
Jarvis, J., Bennett, N., 1991. Ecology and behavior of the Family Bathyergidae. In:
Sherman, P., Jarvis, J., Alexander, R. (Eds.), The Biology of the Naked Mole-Rat.
Princeton University Press, Princeton, pp. 66–96.
Jarvis JU (1981) Eusociality in amammal: Cooperative breeding innakedmole-rat
colonies. Science 212:571–573.
Kesavan, P., Mukhopadhayay, S., Murphy, S., Rengaraju, M., Lazar, M.A., Das, M.,
1991.Thyroid hormone decreases the expression of epidermal growth factor receptor.
J. Biol. Chem. 266 (16), 10282–10286
Larson, J., Park, T.J., 2009. Extreme hypoxia tolerance of naked mole-rat brain. Neuro.
Report. 20 (18), 1634–1637.
Levenberg S, Yarden A, Kam Z, Geiger B (1999) p27 is involved in N-cadherin-mediated
contact inhibition of cell growth and S-phase entry. Oncogene 18:869–876.
Lipman R, Galecki A, Burke DT, Miller RA (2004) Genetic loci that influence cause of
death in a heterogeneous mouse stock. J Gerontol A Biol Sci Med Sci 59:977–983.
MartelC, Batsche E,HarperF, CremisiC(1996) Inactivation of
retinoblastomageneproduct RB or an RB-related protein by SV40 T antigen in MDCK
epithelial cells results in massive apoptosis. Cell Death Differ 3:285–298.
Morgenbesser SD, Williams BO, Jacks T, DePinho RA (1994) p53-dependent apoptosis
produced by Rb-deficiency in the developing mouse lens. Nature 371:72–74.
O’ConnorTP,LeeA, Jarvis JU, BuffensteinR(2002)Prolongedlongevity innakedmole-rats:
Age-related changes in metabolism, body composition and gastrointestinal function.
Comp Biochem Physiol A Mol Integr Physiol 133:835–842.
Ogunshola, O.O., Antoniou, X., 2009. Contribution of hypoxia to Alzheimer's disease:
isHIF-1alpha a mediator of neurodegeneration? Cell. Mol. Life Sci. 66 (22), 3555–3563.
O'Riain, M.J., Jarvis, J.U., Alexander, R., Buffenstein, R., Peeters, C., 2000.
Morphological castes in a vertebrate. Proc. Natl Acad. Sci. USA 97 (24), 13194–13197.
Park, T., Lu, Y., Jüttner, R., Smith, E., Hu, J., Brand, A., Wetzel, C., Milenkovic, N.,
Erdmann, Khalil, Z., Merhi, M., 2000. Effects of aging on neurogenic vasodilator
responses evoked by transcutaneous electrical nerve stimulation: relevance to wound
healing. J. Gerontol. A Biol. Sci. Med. Sci. 55 (6), B257–B263
Pepper, J.W., Braude, S.H., Lacey, E.A., Sherman, P.W., 1991. Vocalizations of the
naked mole-rat. In: Sherman, P., Jarvis, J., Alexander, R. (Eds.), The Biology of the
Naked- Mole Rat. Princeton University Press, Princeton, pp. 243–274.
Polyak K, et al. (1994) p27Kip1, a cyclin-Cdk inhibitor, links transforming growth
factorbeta and contact inhibition to cell cycle arrest. Genes Dev 8:9–22.
Quay, W.B., 1981. Pineal atrophy and other neuroendocrine and circumventricular
features of the naked mole-rat, Heterocephalus glaber (Ruppell), a fossorial,
equatorial rodent. J. Neural. Transm. 52 (1–2), 107–115.
Rangarajan A, Hong SJ, Gifford A, Weinberg RA (2004) Species- and cell type-specific
requirements for cellular transformation. Cancer Cell 6:171–183.
Salmon, A.B., Sadighi Akha, A.A., Buffenstein, R., Miller, R.A., 2008. Fibroblasts from
naked mole-rats are resistant to multiple forms of cell injury, but sensitive to
peroxide, ultraviolet light, and endoplasmic reticulum stress. J. Gerontol. A Biol. Sci.
Med. Sci. 63 (3), 232–241 Mar.
Seluanov A, et al. (2008) Distinct tumor suppressor mechanisms evolve in rodent
species that differ in size and lifespan. Aging Cell 7:813–823.
Seluanov A, et al. (2007) Telomerase activity coevolves with body mass not lifespan.
AgingCell 6:45–52.
Siesjö, B.K., 1988. Mechanisms of ischemic brain damage. Crit. Care Med. 16 (10),
954–963.
Stockinger A, et al. (2001) E-cadherin regulates cell growth by modulating
proliferationdependent beta-catenin transcriptional activity. J Cell Biol 154:1185–1196
St Croix B, et al. (1998) E-Cadherin-dependent growth suppression is mediated by the
cyclin-dependent kinase inhibitor p27(KIP1) J Cell Biol 142:557–571.
Turturro A, et al. (1999) Growth curves and survival characteristics of the animals used
in the Biomarkers of Aging Program. J Gerontol A Biol Sci Med Sci 54:B492–501.