33
ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16 www.cesam.com.tr [email protected] Çevre ve İş Güvenliği Hizmetleri ÇESAM Çevre Danışmanlığı İş Sağlığı Güvenliği Enerji Verimliliği ÇESAM

ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16 [email protected]

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

ÇED

Çevre Görevlisi

Atık Yönetimi

1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16 www.cesam.com.tr [email protected]

Çevre ve İş Güvenliği Hizmetleri

ÇESAM

Çevre Danışmanlığı

İş Sağlığı Güvenliği

Enerji Verimliliği

ÇESAM

Page 2: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

İrem Nurgül Durmuş Sorumlu Yazı İşleri Müdürü[email protected]

Sunuş

Görsel Yönetmenİrem Nurgül Durmuş

Reklam ve Pazarlama Koordinatörü

Yalçın Yolcu - Mahmut Yurduseven

Yayın İdare Merkeziİvedik Cad. No: 110 Yenimahalle - Ankara

Tel: 0312 344 01 96 (pbx) - Fax: 0312 343 66 46

Yayın TürüYaygın - Süreli

ISSN: 2146 - 9407

Baskı ve CTP Kalıp Dumat Ofset

www.dumat.com.tr

Basım Tarihi16.07.2012

Abonelik ve Reklam RezervasyonTel: 0 312 344 01 96 (pbx)

www.ekoteknikisg.com

Ekoteknik İSG Dergisi’nin amacı, iş sağlığı güvenliği ve çevre konularında özellikle uygulayıcı konumdakilerin

deneyimlerini ve izlenimlerini belgelemek, birikimlerin paylaşılmasını sağlamak ve yeni ufuklar

açarak başvurulabilecek bir kaynak yaratmaktır. Üç ayda bir yayınlanır. Yayının telif hakkı Ekoteknik

İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre Ölçüm Teknolojileri Ltd. Şti’ne aittir. Dergi içeriğinin tamamen ya da kısmen

elektronik, mekanik veya başka biçimde çoğaltılması Ekoteknik’in iznine tabidir. Yayınlanan yazı ve

reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir.

Editör Yadigâr Yolcu

Kazaların Çevresel ve Teknik Araştırması

Bilim UzmanıSorumlu Yazı İşleri Müdürü

İrem Nurgül Durmuş

Yayın KuruluISG Uzmanı Ziya Koç, ISG Uzmanı Cengiz Kutgün, ISG Uzmanı

Hüseyin Gündoğan, ISG Uzmanı Özlem Öztürk, Uz.Dr. Hayati Küçükyılmaz, Uz.Dr. Mehmet Ergin, Dr. Ali Delkhak, Uz. Dr. Nevzat

Manavbaşı, Uz.Dr. Nevzat Şahan, Uz.Dr. Ayşe Gözü, Uz.Dr. Bilgin Hürcan, Çevre Müh. Yusuf Erpak, Maden Müh. Volkan Aksu, Çevre

Müh. Tuğba Kanat, Çevre Müh. A. Gökhan Kocaay, Çevre Müh. Ömer Tünaydın, Sağlık Eğitimcisi Nihat Aydın, Duygu Ülker

Danışma KuruluProf. Dr. Aytül Çakmak, Prof. Dr. Recep Akdur, Prof. Dr. Sefer Aycan,

Doç. Dr. Tayfun Güngör, Dr. Tahir Soydal, ISG Uzmanı Kemal Çetintaş, Çevre Uzmanı Hüseyin Gelmez, Çalışma Bakanlığı

Eski Teftiş Kurulu Başkanı Yıldırım Akpınar, Doç. Dr. Tevfik Pınar, Doç. Dr. Mehmet Uğurlu, Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu, Dr. Hınç Yılmaz, Uz. Dr. Engin Tutkun, Uz. Dr. Cebrail Şimşek, Ziya Demir,

Doç. Dr. Halil Murat Ünver

EKOTEKNİK İSG EKİBİMİZ - KÜNYE

İmtiyaz SahibiEkoteknik İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre

Hizmetleri Adına Halis Yolcu

Dünyada 1970’li yıllarda yürürlüğe giren İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun, ülkemizde de geç de olsa

yürürlüğe girmesinden dolayı son derece mutluyuz. Zira yılda 1.500’e yakın kişinin hayatını kaybettiği böyle-sine önemli bir konu, İş Kanunu’nun içinde sadece birkaç madde ile zaten geçiştirilmemeliydi.

Yeni çıkan müstakil İş Sağlığı Güvenliği Kanunu ile iş hayatı daha düzenli ve verimli hale gelecek. Ve bu kanun ile iş sağlığı güvenliği disipline edilecek, en önemlisi de iş güvenliğine sayı, süre ve işçi üçgeninde bakan yaklaşımın dışına çıkılacak.

Gelişmiş ülkelerin uygulamaları ile ör-tüşen yeni İSG Kanunumuzda çalışanın statüsü, çalışma süresi ve çalışan sayı-sına bakılmaksızın son derece bilimsel bir yaklaşımla risk faktörleri bakı-mından bir kabul ve tasnife gidilmiş. İş güvenliğinin yalnızca işçilere değil çalışan herkese uygulanacak olması, dolayısıyla kamuda çalışanların da iş güvenliği hizmetlerinden faydalanacak olması da ayrıca çok önemli bir konu. Yani, artık yasa herkese şamil.

Bu kanun ile birlikte gelen cezai yaptırımlar çok caydırıcı, dolayısıyla da çok umut verici. “Cezaları uygula-yacak müfettiş olacak mı? Denetimler yapılabilecek mi?” diye yükselen karşıt sesler olsa da, biliyoruz ki dünyanın hiçbir yerinde her işyerini denetleye-cek sayıda müfettiş grubu yok ancak bu yasanın en önemli yanlarından biri de bu noktada ortaya çıkıyor. Büyük bir titizlikle hazırlanan bu yasada otokontrol sistemi var. Yapı içinde denetim söz konusu. Bunun için de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın mevcut müfettiş kadro-su yeterli görünüyor. Bu gerçekten umut verici

bir durum. Tüm bunlara ek olarak, zaten Bakanlığın teftişin cezalandı-rıcı niteliğini değil eğiten ve öğreten niteliğini ön plana çıkarma yaklaşımı alışık olduğumuz bir durum.

Mevcut yasada iş güvenliği uzman-larının sorumlulukları da çok arttı. Dolayısıyla bizim gibi İSG uygulayıcı-sı olan firmaların da sorumlulukları yükseldi.

EKOTEKNİK, İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre konularında uzun yıllardır hizmet veren, sektörünün en eski ve köklü kurumlarından biri.

Biz maddi kaygılarla ya da yasada boşluklar arayarak işini yapmaya ça-lışan bir firma hiçbir zaman olmadık ve zaten olamayız. Bu yüzden so-rumluluklarımızın yükselmesi bizde memnuniyet oluşturdu.

Kanun görevini yapmadan uzmanlık yapan kişilerin de yasal sorumlulu-ğunun bilincine göre hareket etmesi-ni sağlayacaktır ki, bu gerçekten çok önemli. Artık herkes taşın altına elini koyacak. Tüm bunlara paralel olarak iş sağlığı güvenliği bilincinin de çok hızlı yükselmesinin yarattığı tetikle-yici güç ile yeni kanun, yeni yaklaşım ve tabandan gelen bilinçli talepler birleşince olumlu gelişmeler olacak.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik’in özverili ve üstün

emeklerinin yanı sıra bence uyu-mu sağlayan çok ılımlı bir tavrı söz konusu. Bakanlık ekip halinde iş-çi-işveren ve devlet işbirliği içinde konsensüs sağlayarak demokratik bir ortam yaratarak bu kanunun temellerini attı. Tarafların yasa karşısındaki düşüncelerini bir-leştirerek en uygun çözümleri üreterek bu yasayı çıkarttılar.

Bu uyum karşısında artık, tüm taraflar ülkemize sunacakları ça-lışmaları ve iş güvenliğine sağla-yacakları katkıları düşünerek yola çıkmalıdır. Bir hayal gerçekleş-mişken memnun olmamak gibi bir durum söz konusu dahi olamaz.

Gerek kanun çalışmalarında yoğun çaba harcayan bakanlık bürokrat ve çalışanlarına, gerekse iş güvenliği sektöründe emek ve hizmet üreten herkese, bu alanda anlamlı çalışmalar yapan ve bir misyon yüklenenlere çok teşekkür ederiz, Yeni kanunun ülkemizde hayırlara vesile olması dilekleriyle…

2

Page 3: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

4

08 İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ KANUNU ÇIKTI Kanun artık sayı, süre ve işçi ayrımı yapmaksızın tüm çalışanları kucaklıyor.

12 BAŞ İŞ MÜFETTİFİŞİ TEVFİK PAÇACI: Baraj ve Hidroelektrik Santral (HES) İnşaatlarının İş Sağlığı ve Güvenliği Yönünden Değerlendirilmesi

14 26.NCI İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ HAFTASI “İş Sağlığı Güvenliği Haftası” 2012 yılında Peygamberler Diyarı Şanlıurfa’da gerçekleştirildi.

20 DRAEGER GENEL MÜDÜRÜ ABİDİN KORKMAZ: EN ve CE Onayı Olmayan Bir Ürün, Sizi Korumadığı Gibi Ekstra Zararlar da Verir.

22 3M YASAL MEVZUAT VE PROJELER MÜDÜRÜ YASEMİN ÖYMEZ: Her filtre her kimyasala karşı kullanılmaz.

24 MESSE DÜSSELDORF FUARCILIK - SORUMLU MÜDÜRÜ BİRGİT HORN: Safety’s No. 1-Event A + A

26 DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU ÜYESİ DOÇ. DR. İLYAS ÜZÜM: Nitelikli, Sağlıklı, Güvenli Mal ve Hizmet Üretimi İçin Anahtar İlke: “İŞİ EHLİNE VERMEK”

28 PERYÖN’E DESTEK EKOTEKNİK İSG’DEN...

30 İSTANBUL ÜNİ. CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ PROF. DR. AHMET AYDIN: İnsanlık İçin Büyük Tehlike: TOKSİNLER

34 NİĞDE ÜNİ. ÖĞRETİM GÖREVLİSİ SERENAY ŞAHİN: Yıllardır 1.Sırada Yer Alıyorduk, Yine Öyleyiz!

İÇİNDEKİLER37 ISAF 2012 DAHA KAPSAMLI İÇERİĞİ İLE GELİYOR

38 İNŞAAT SEKTÖRÜNDE PROBLEMLERDEN PRATİK ÇÖZÜMLER ÜRETMEK: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yol-İş, İntes ve DGUV işbirliği ile bir sempozyum düzenledi. 50 PROF. H.C. KARL-HEİNZ NOETEL: Önlem Almak Tedavi Etmekten İyidir.

42 İSG KULİSİ www.facebook.com/ekoteknik.isg adresinden sayfamızı takip ederek görüş bildiren değerli okuyucularımızın görüşlerine yer veriyoruz.

46 KLİNİK MİKROBİYOLOJİ UZMANI MEHMET ERGİN: Neden Burun Kültürü Yaptırıyoruz?

48 ÖRNEK YARGITAY İÇTİHATI

50 BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ UZ. OP. DR. GIYAS AYBERK: Çalışanlarda BEL AĞRISInın Değerlendirilmesi

53 ISG KOORDİNATÖRÜ ZİYA KOÇ: Kaza Analizi

54 CIMPOR YİBİTAŞ İSG MÜDÜRÜ GÖKHAN GÜZEL: Takım Çantası Sohbetleri

55 KKD YAZI DİZİSİ Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSG Uzmanlarından Ahmet Ersoy ile iş eldivenleri

59 DRAEGER İTH. VE PAZ. MÜDÜRÜ PELİN KORKMAZ: Draeger’den El Koruyucular

60 E. ÇEVRE YÖN. GEN. MDR. YRD. HÜSEYİN GELMEZ: İnsanoğlu Kendisine Bahşedilen Doğayı Yok Ediyor..

37 İSAF 2012

İş Sağlığı ve Güvenliği sektöründeki ürün, hizmet, bilgi sağlayıcıları ile kullanıcılarını

bir araya getirecek olan ISAF Safety&Health Fuarı’nda Ekoteknik İSG de destekleyici firma olarak yerini aldı.

20 - 23 Eylül 2012 tarihlerinde İstanbul Yeşilköy’de gerçekleşecek olan İSAF Fuarında EKOTEKNİK İSG stantında buluşalım.

55KKD YAZI DİZİSİ

İŞ ELDİVENLERİ

Ekoteknik İSG Der-gisi, her sayısında bir kişisel koruyu-cuyu mercek altına alıyor.

Bu sayımızda“İş Eldivenleri” hak-kında her bilgiyi bulabilirsiniz...

14 İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ HAFTASI:

EKOTEKNİK İSG, Şanlıurfa’da düzenlenen 26. İş

Sağlığı Güvenliği Haftası’nda

Firma Olarak Yer Aldı.

“ALTIN DESTEKLEYİCİ”

5

28 PERYÖN’E DESTEK EKOTEKNİK İSG’DEN

Bu yıl Ekoteknik İSG, PERYÖN İç Anadolu Şubesi’nin gerçek-leştirdiği kongreye sponsor olarak ”İş Sağlığı GüvenliğiBilinci”ni artırmak için önemli bir adım daha attı.

08 İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ KANUNU ÇIKTI

Kanun artık sayı, süre ve işçi ayrımı yapmaksızın tüm çalışanları kucaklıyor.

Page 4: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

Avrupa Birliği Katılım Önce-si Mali Yardım Aracı (IPA) altında finanse edilen EMIT projesi, Türkiye’de kimya-

sal ve iyonlaştırıcı radyasyonla ilgili ölçüm kapasitesinin arttırılmasını hedeflemekteydi. Güçlendirilmiş bir ölçüm alt yapısı, Türk vatandaşlarının çevre, sağlık, gıda güvenliği ve tüketi-cinin korunması gibi konularda daha iyi bir hayat kalitesine kavuşmasına yardımcı olacaktır.

Bu projenin başarılı sonuçları Türk ve Avrupa ekonomisi ve ticareti için bazı somut ve önemli katkılar yaratacak.

Proje sayesinde güçlendirilen ölçüm kapasitesiyle, örneğin, fındık, kuru incir, kuru kayısı gibi Türk ürünleri yüksek düzeyde aflatoksin içerdikleri için Avrupa sınırında durdurulmaya-caklar. Aynı zamanda ticarete konu olan ürünlerin iyonize radyasyon ölçümleri çok daha etkin bir biçimde yapılacak. Bundan da ötesi, Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki serbest

KARŞILIKLI TİCARET,

TÜKETİCİ GÜVENLİĞİ İÇİN:

TÜRKİYE’ DE DAHA İYİ

ÖLÇÜM SONUÇLARI

Türk vatandaşları ve firmalar çevre, sağlık ve gıda güvenliği için kilit öneme sahip öl-çümlerin doğruluğunun artırılmasından yararlanacaklardır. 3.9 milyon Euro bütçeli “Türkiye’de Kimyasal ve İyonlaştırıcı Radyasyon Metrolojisinin İyileştirilmesi” başlıklı AB projesi, TÜBİTAK Ulusal Metroloj iEnstitüsü (UME) ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK)işbirliğinde Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi Referans Malzemeleri ve Ölçümler Enstitüsü tarafından uygulandı.Projenin başarılı bir şekilde tamamlanması, 11-13 Haziran tarihleri arasında İstanbul’da yapılan bir kapanış konferansı ile kutlandı.

ticaret ve sağlıklı - güvenli ürünlerin dolaşımı, her iki taraftaki tüketicilerin yararına olacak biçimde artacaktır.

Ana yararlanıcılar olan TÜBİTAK UME ve TAEK’in kimyasal ve iyonlaştırı-cı radyasyon ölçüm kapasitelerinin arttırılması, projenin önemli bir sütunuydu. Bunun için, JRC-IRMM, bu kurumlardan 18 bilim insanı kursi-yere 12 ay boyunca ev sahipliği yaptı ve onların referans malzeme üretimi, primer ölçüm yöntemleri ve iyonlaştı-rıcı radyasyonmetrolojisi alanında yeni kazandıkları bilgileri kendi kurumları-na ve işbirliğinde bulundukları ağlara aktarmaları sağlandı.

Ayrıca, TÜBİTAK UME ve TAEK işbir-liğiyle ulusal laboratuarlar, üniversite laboratuarları ve sınai laboratuarlar gibi olabildiğince çok sayıda paydaşa ulaşan kısa vadeli eğitim çalışmları gerçekleştirildi. Burada nihai amaç, Türk laboratuvarlarının, hayat kalite-sinin arttırılması ve AB’nin Malların Serbest Dolaşımı müzakere faslı

altındaki mevzuatının uygulanmasına katkıda bulunacak biçimde izlenebilir ve karşılaştırılabilir ölçüm sonuçları-na ulaşmasına yardımcı olmaktı.

Bunun için, 01.10.2009 ve 30.09.2012 tarihleri arasında, toplam 36 bilimsel çalıştay, 16 seminer, 19 çalışma ve teknik tavsiye ziyareti, 4 konferans oturumu ve 10 konferans katılımı gerçekleştirildi ve 8 Haziran 2012 itibariyle 2105 kişi eğitildi.

Kapanış konferansı sırasında konuşan Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Tibor Varadi AB ve Türkiye arasındaki güçlü ekonomik bağlara işaret etti. EC-JRC-IRMM Mü-dürü Krzysztof Maruszewski ise mal-ların serbest dolaşımı ve ticaret için ölçümlerin öneminin altını çizdi. Her iki konuşmacı da projenin etkilerinin daha iyi görülebilmesi için sürdürü-lebilirliğin önemli olduğunu belirtip, özellikle ortak çalışma için yaratılmış platform ve ağların devam etmesi ve büyümesi gerektiğini belirttiler.

6

Page 5: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

8

İş Sağlığı Güvenliği Kanunu Çıktı...Çalışma hayatı; istihdamdan, çalışma şartlarına; sosyal güvenlikten, mesleki eğitime; iş sağlığı ve güvenliğinden, yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın haklarının korunmasına kadar çok geniş bir alanı ve toplumun büyük bir kesimini kapsamaktadır. İş sağlığı ve güvenliği konusu ise sade-ce işyeri ve çalışan düzeyinde değil toplumu doğrudan ilgilendiren aynı zamanda ulusal ve ulus-lararası düzeyde mücadele edilmesi gereken bir önceliktir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa-sının 49.uncu maddesinde, “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların

hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak ve çalışmayı desteklemek üzere gerekli tedbirleri alır. Devlet, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirleri alır.” hükmü bulunmaktadır. Yine, Anayasanın 56 ncı maddesinde de, “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlar; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak işbirliğini gerçekleştirir.” hükmü vaze-dilmektedir. Anayasamızda bu madde-

lerin yer alması çalışma hayatına atılan insanımızın sağlığı ve güvenliği-ne verdiği değeri göstermektedir. Diğer yandan mevcut, 4857 sayılı İş Kanununun kapsamı, işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırı-lan işçilerle sınırlı kalmaktadır. Bu nedenle ülkemizdeki çalışanların bir kısmı İş Kanunu kapsamı dışında kal-makta ve dolayısıyla da İş Kanununun başta “İş Sağlığı ve Güvenliği” başlıklı beşinci bölümü olmak üzere ilgili mevzuatın kapsamına girmemektedir. İş Kanunun uygulaması düşünüldü-ğünde, Tablodaki durum ülkemizin iş sağlığı ve güvenliği alanındaki sorunlarının tamamını kapsayamadığı gerçeğini gözler önüne sermektedir:

*SGK, Mart 2012 İstatistik Bülteni**SGK, 2010 İstatistik Yıllığı

İşyeri Büyüklüğü (Çalışan Sayısı)*

İş Kazası Sayısı**İşyeri Sayısı* İşçi Sayısı*

1-9

10-49

50+

Toplam

1.251.479

(%85,3)

186.868

(%12,7)

28.224

(%2)

1.466.571

3.365.204

(%29,9)

3.649.396

(%32,4)

4.242.743

(%37,7)

11.257.343

19.090

(%30,4)

16.340

(%26,0)

27.473

(%43,6)

62.903

Ülkemiz Avrupa Birliğine tam üyelik için 3 Ekim 2005 tarihinde müzake-relere başlamıştır. Bu nedenle, gerek AB iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uyum çalışmaları gerekse onaylanan uluslararası sözleşmelerin gerekleri-ni yerine getirme çabaları da ülkemizi iş sağlığı ve güvenliğini düzenleyen daha kapsamlı bir yasayı zorunlu kılmıştır.

Avrupa Birliğinin 1989 yılında kabul ettiği ve sınırlı istisnası dışında bütün çalışanları kapsayan 89/391 EEC çerçeve Direktifi yayımlanmıştır. Söz konusu Direktif, hem kamu ve hem de özel sektör bütün faaliyet alanla-rına (sanayi, tarım, ticaret, idari işler, hizmet, eğitim, kültür, eğlence vb.) uygulanmaktadır. Direktif, yalnızca, silahlı kuvvetler veya polis gibi belirli özel kamu hizmetlerinde veya di-rektifin hükümleri ile kaçınılmaz bir şekilde çatışan sivil koruma hizmetleri alanlarında uygu-lanmamaktadır.

Uluslararası Çalışma Örgü-tünün ülkemizce onaylanan 155 sayılı sözleşmesinde, sözleşmenin bütün ekonomik faaliyet kollarına uygulanaca-ğı, ekonomik faaliyet kolları teriminin, kamu hizmetleri de dahil olmak üzere çalışanların bulunduğu bütün kolları kap-sadığı, çalışanlar teriminin, kamu çalışanları da dahil olmak üzere istihdam edilen bütün kişileri kapsadığı belirtilmektedir. 161 sayılı sözleş-

Page 6: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

10 11

mesinde ise, bütün ekonomik faaliyet dallarında ve tüm işletmelerde, kamu sektörü ve üretim kooperatifleri üyelerini de kapsayacak şekilde, tüm çalışanlar için, iş sağlığı hizmetlerinin sürekli bir şekilde geliştirilmesinin üstlenilmesi gerektiği hususu vurgu-lanmaktadır.

Bu güne kadar uygulamada geçer-li olan kuralcı yaklaşımdan ziyade iyileştirici ve geliştirici bir yaklaşımın benimsenmesi; mevzuatın uyulması gereken bir zorunluluk olarak algılan-ması yerine, sağlık ve güvenliğimizi destekleyici bir araç olarak görülmesi durumunda iş sağlığı ve güvenliğin-de gelişme sağlanabileceği açıktır. Ayrıca mevzuatın gereklerinin yerine getirilmesi için mutlaka mevzuat dışı araçların da kullanılması, konunun tüm sosyal taraflar ve diğer paydaş-lar tarafından desteklenen bir ülke politikası olarak ele alınması gerek-mektedir.

Çalışma hayatını yakından etkileyen ekonomik, sosyal ve siyasal koşullar, Türkiye Cumhuriyetinin iş hukuku alanındaki seksen yıllık birikimi, uygulamada karşılaşılan sorunlar, koruyucu ve önleyici hizmetlerden bütün çalışanların yararlanmasını sağlamak, uygulamaların kalite yöne-tim sistemi benzeri sürekli iyileştirme felsefesinin yerleştirilmesi ve Avrupa Birliği ile Uluslararası Çalışma Örgütü normlarına uyum sağlama zorunlulu-ğundan dolayı, mevcut İş Kanunundan bağımsız çalışanların tümünü kap-sayan, önleyici ve koruyucu tedbirleri içeren ve gelişmiş ülke örneklerin-deki mevzuat metinleriyle uyumlu İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun hayata geçirilmiş olması büyük önem arz etmektedir.

Kapsam Genişliyor:

Kanunda yeni bir kavram olarak “çalışan” tanımı yapılmıştır.

Buna göre kamu veya özel sektör ayrımı yapılmadan istihdam edilenler Kanun kapsamına alınmıştır.

Örneğin; sayı sınırlamasına bakıl-maksızın tarım ve orman işlerinde çalışanlar, hava ulaşım araçlarında çalışanlar, gemi adamları, öğretmen-

ler, memur veya kamu görevlileri de kapsama dahil edilmiştir.

İstisnalar:

Kanunun istisnaları mümkün olduğu ölçüde sınırlı tutulmuştur. Kendinden başka çalışanı bulunmayanlar kapsa-ma alınmamıştır. Bunun yanında ev hizmetlerinde çalışanlar; hükümlü ve tutuklulara yönelik infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme kapsamında yapılan işyurdu, eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetleri; fabrika, bakım merkezi, dikimevi ve benzeri askeri işyerlerinde çalışanlar hariç, kendine has özellikleri olan Türk Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının faaliyetleri, afetlere müdahale gibi tabiatı gereği bu Ka-nunla bağdaşmayan bir kısım faali-yetler de kapsam dışı bırakılmıştır.

İş Sağlığı ve Güvenliğine Sistem Yaklaşımı:

Risk değerlendirmesi ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan genel bir önleme politikası geliştirilmesi yaklaşımı getirilmek-tedir.

- Hayati ve özel tehlike bulunan yer-lere yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların girmemesi için gerekli tedbirleri alınmasını düzen-lenmiştir.

- “Bütün çalışanlar, sayı sınırlaması ve işyeri türüne bakılmaksızın İSG hizmetlerinden (işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirme) yararlanma hakkını kazanmaktadır.

- İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve hizmet sağlayan kuruluşların hizmet-leri, belgelendirilmeleri ve bildirim-leri ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır.

- İşyeri hekimliği ve iş güvenliği uz-manlığına dair dışarıdan hizmet alma modeli getirilmiştir. - İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzman-larına işyerlerinde alınması gere-ken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirme ve bildirilen hususlardan hayati tehlike arz edenlerin işveren tarafından yerine getirilmemesi

halinde, Bakanlığın yetkili birimine bildirme yükümlülüğünün yanında hizmet sunan kuruluşlar ile işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yü-rütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene karşı so-rumlu oldukları Kanun hükmü olarak düzenlenmiştir.

- Çalışanın ölümü veya maluliyetiyle sonuçlanacak şekilde vücut bütün-lüğünün bozulmasına neden olan iş kazası veya meslek hastalığının mey-dana gelmesinde ihmali tespit edilen işyeri hekimi veya iş güvenliği uzma-nının yetki belgesi askıya alınacağına yer verilmiştir. Tabiî ki askı süresi ise yönetmeliğe bırakılmıştır.

- İşverenler işyerlerinde uygun vasıf-lara sahip personel bulunmaması ha-linde ortak sağlık ve güvenlik birimle-rinden hizmet alarak İSG hizmetlerini sağlayabileceklerdir.

- Bakanlığımıza 10’dan az çalışanı bulunan işyerleri için (kamu kurumla-rı hariç) İSG hizmetlerinin temininde mikro işletmeleri destekleyici mahi-yette düzenlemeye yer verilmiştir.

Bakanlar kurulunda bu düzenlemenin çok tehlikeli sınıftaki işyerleri için ön-görülmesine rağmen alt komisyonda yapılan değişiklikle tehlikeli işyerleri-ne de Sosyal Güvenlik Kurumunca İSG hizmetlerinin finansmanının sağlan-ması yaygınlaştırılmıştır.

- Kamu kurum ve kuruluşlarında da işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirme zorunluluğu getiril-mektedir.

- İSG profesyonellerinin mesleki bağımsızlığı ve etik ilkelere uyma zorunluluğu kanunla düzenlenmiştir. - Proaktif (önleyici) bir yaklaşım be-nimsenmekte ve risk değerlendirme-si zorunlu hale getirilmektedir.

- Çok tehlikeli sınıfta yer alan ma-den, metal ve yapı işleri ile tehlikeli kimyasallarla çalışılan sektörler veya büyük endüstriyel kazaların olabileceği işyerlerinde risk değerlen-dirilmesi yapılmaması işi durdurma sebebi sayılacaktır.

- İlkyardım, yangınla mücade-le, kişilerin tahliyesi, ciddi ve yakın tehlike gibi acil durum-lar için önceden planlama ve hazırlık yapma şartı getirilmek-tedir.

- İşverene, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını, tek bil-dirim esası ile iş kazaları için rapor hazırlama zorunluluğu getirilmektedir.

- Sağlık kuruluşlarına intikal eden iş kazası ve meslek hasta-lığı vakalarını bildirim yüküm-lülüğü getirilmektedir.

- Yine alt komisyonca kabul edilen halinde işyeri hekimi veya sağlık hizmeti sunucula-rı; meslek hastalığı ön tanısı koyma yetkisi Kanun metnine işlenmiş ve bu kuruluşların bu tür vakaları Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendiri-len sağlık hizmeti sunucularına sevk etmelerine imkân tanın-mıştır. Böylelikle bu gün sürekli eleştiri konusu olan meslek hastalığı tanısı koyulan çalışan sayısına dair istatistikî rakam-lar daha gerçekçi verilerle ile alınabilecektir.

- Geçici iş ilişkisi ile işyerine gelen çalışanlara da, iş sağlığı ve güvenliği konusunda işveren tarafından bilgi-lendirilme yükümlülüğü getirilmek-tedir.

- İş sağlığı ve güvenliği konularında, işyerinde çalışanların görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması düzenlenmektedir.

- Çalışanların yükümlülükleri özel olarak düzenlenmektedir.

- İş sağlığı ve güvenliği çalışan tem-silcisi kavramı getirilmektedir.

- Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyinin çalışma esasları kanuni dayanağa kavuşturulmuştur.

- Aynı işyerini birden fazla işverenin paylaşması durumunda veya birden

fazla işyerinin bulunduğu iş mer-kezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri veya siteleri gibi yerlerde iş sağlığı ve güvenliği yönünden koordi-nasyon sağlanması zorunluluğu getirilmektedir. Bunun yanında söz konusu işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden diğer işyerlerini etkileyecek tehlikeler hususunda, gerekli tedbirleri almaları için işve-renleri yönetim tarafından uyarma ve uyarılara uymayan işverenleri Bakanlığa bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.

- Mevcut mevzuatımızda hayati tehlike tespitinde işyerinin tamamı veya bir kısmına işi durdurma ve kapatma cezası uygulanmakta iken bunun yerine sadece işin durdu-rulması şeklinde bir düzenlemeye gidilmektedir.

- Ağır ve tehlikeli işler kavramı ve ilgili maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Çalışanların tamamına sağlık göze-timi getirilmiştir. Bunun yanında işe girişlerde de sağlık raporu alınması zorunludur. Bu nedenlerle mesleki eğitim şartı hariç ağır ve tehlikeli işlerle ilgili düzenlemelerin yürür-lükten kaldırılmasında bir sakınca görülmemektedir.

- İş güvenliği uzmanı bulun-durma yükümlülüğünde (B) sınıfı belge sahiplerin 4 yıl çok tehlikeli işyerlerine, (C) sınıfı belge sahipleri de 3 yıl tehli-keli işyerlerinde görevlendiri-lebilecekleri düzenlenmiştir.

(A) ve (B) sınıfı iş güvenliği belgesine sahip uzman sayısı-nın sınırlı olması sebebiyle bu belgelere sahip iş güvenliği uzmanı bulundurma yüküm-lülüğündeki işyerlerine kolaylık sağlanmıştır.

Page 7: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

12

MAKALE Tevfik PaçacıÇalışma ve Sosyal Güvenlik BakanlığıBaş İş Müfettişi

Yapı sektöründe, özellikle Baraj ve HES inşaatlarında üretim şekli ve kullanılan malze-melerin çok çeşitli olması,

yapılan çalışmaların sürekli değişim göstermesi, çalışma alanının genel-likle geniş ve dağınık olması, yapılan çalışmaların belirli sürelerde tamam-lanma zorunluluğu ve günlük çalışma sürelerinin uzun veya çalışma saat-lerinin düzensiz olması, çalışanların eğitim seviyesinin düşük olması ve işçi sirkülasyonunun fazla olması, alt işverenlik uygulamasında yaşanan sı-kıntıların beraberinde getirdiği uygun olmayan çalışma şartları gibi olumsuz hususlar “İş Sağlığı ve Güvenliği” üze-rinde ciddi bir hassasiyetle durulması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Taşkın Riski-Havza Planlaması:

Bütüncül havza planlamalarında genel amaç su havzalarında yer alan toprak ve su kaynaklarını en verimli şekilde kullanmaktır. Baraj ve hidro-elektrik santraller açısından durum değerlendirildiğinde bu yapılardan en yüksek verimi alabilmek için bütüncül bir havza planlaması yapmak gereklidir.

Her hangi bir nehre kurulan baraj veya çevirme yapısı mansabındaki hidrolik durumu doğrudan, memba-sını ve kendine yakın diğer kolları ise dolaylı açıdan etkiler. İş sağlığı ve güvenliği açısından düşünüldüğünde su yapılarındaki en ciddi riskler-den biri taşkın riski olup bu risk su

havzasındaki hidrolik ve hidrolojik özelliklerle doğrudan ilgilidir. Bü-tüncül bir havza planlaması havzanın verimli kullanılması açısından ne ka-dar önemli ise taşkın riskinin sağlıklı kontrol edilebilmesi ve özellikle aynı nehir üzerinde bulunan su yapılarının taşkın anında en etkili şekilde işletil-mesi açısından da önemlidir.

Baraj, regülatör vs su biriktirme, kabartma, yönlendirme yapıları ve bu yapıların entegre sistemleri yapı-nın çeşidine ve boyutlarına, yapının bulunduğu nehrin rejimine vs göre 50-100-500-1000-10000 senelik taşkın debisine dayanacak şekilde tasarlan-maktadır. Taşkın debisinin sağlıklı bir şekilde hesaplanması proje açısından

oldukça önemlidir. Bunun haricinde inşaatın yapım aşamasında kullanılan batardolar ve derivasyon tünelleri de yapının çeşidine göre 5-10-50 yılda bir gelecek taşkın debisine mukavim bir şekilde tasarlanmalı ve uygulama da buna göre yapılmalıdır.

Baraj ve HES inşaatları oldukça karmaşık yapılar olup inşası oldukça uzun sürmektedir ve yapının bazı bö-lümlerinin inşası taşkın riskinin en az olduğu mevsim koşullarında gerçek-leştirilmelidir. Bu konuda hazırlanmış olan iş planına mutlaka uyulmalıdır.

Temel İş Sağlığı ve Güvenliği Riskleri:

Baraj ve HES inşaatlarında iş sağlığı ve güvenliği açısından en temel risk-ler sıralanmıştır.

Yüksekten Düşme: Baraj ve HES inşaatlarında özellikle kalıp iskelesi ile yapılan çalışmalarda ve yüksek çalışma platformları ve iskelelerde (betonarme imalatı, savak kapaklarının montajı vb.) yapılan ça-lışmalarda düşme riski mevcuttur. Bu riske karşı toplu korumalara öncelik verilerek (korkuluklu platformlar, yakalama ağları vb.) uygun tedbirler alınmalı, işçilere uygun kişisel koru-yucular (vücut tipi emniyet kemerleri ve bağlantı aparatları vb.) verilerek kullanımı sağlanmalı, bu riski ihtiva eden işler uzman gözetiminde yapıl-malıdır.

Malzeme Düşmesi:Özellikle montaj, kalıp sökümü vs çalışmalarda yukarıdan malzeme düşmesi riski ön plana çıkmaktadır. Santral yapılarında (özellikle kapasi-tesi yüksek olan santral binalarında) kullanılan türbin ve diğer mekanik aksamlarının birçoğu; su alma yapısı

girişlerindeki, savaklardaki kapak, ızgara vs sistemler çok büyük yapılar olup bunların kurulumu ve montajı sırasında istenmeyen kazalar yaşa-nabilmektedir. Bu sebeple özellikle kullanılan kaldırma ekipmanlarının yapılan işe uygun nitelik ve yeterlilikte olması, yapılan işlerin montaj planı dahilinde, uzman gözetiminde ve ge-rekli güvenlik organizasyonu sağlana-rak yapılması gerekmektedir.

Mekanik Riskler: Kullanılan ekipmanlardan kaynak-lanan ve ciddi uzuv kayıplarına ve sakatlanmalara yol açan risklerdir. Tasarımı, imalatı, kurulumu ve bakımı mevzuata ve kullanım amacına uygun yapılmış ekipmanlar tercih edilmeli ve bu ekipmanlar eğitimli ve ehil kişiler tarafından kullanılmalıdır.

Kimyasal Riskler:Özellikle kapalı alanlarda yapılan çalışmalarda, tünel inşaatlarında yangın ve patlama riskine karşı ve solunabilir hava kalitesini koruma ile ilgili önlemlerin alınması (havalan-dırma vb.) gerekmektedir. İşyerindeki kimyasalların kullanımı, depolanması, taşınması, atık ve artıklarının uzak-laştırılması gibi işlemler mevzuata ve malzeme güvenlik bilgi formlarında bahsedilen kriterlere uygun şekilde yapılmalıdır.

Taşıt Kazaları: Özellikle servis yollarında çeşitli taşıt kazaları meydana gelmektedir. Önce-likli olarak yapılan yolların kullanım amacına, gelen yüke ve yük dağılımına uygun sağlamlıkta ve uygun boyut-larda inşa edilmesi gerekmektedir. Bu tip kazalara karşı uygun trafik ve yol düzenlemeleri yapılmalı, ayrıca araçların devrilmelerine karşı uygun önlemler alınmalıdır.

Elektrik Kazaları:Elektrik sisteminin istem dışı temas ve yangın riski oluşturmayacak şekil-de kurulması işletilmesi ve düzenli aralıklarla kontrol edilmesi gerek-mektedir. Kullanılan makinelerin ve elektrik sisteminin uygun şekilde topraklamasının yapılması, panolarda elektrik kaçağı durumunda devreye girecek koruyucu sistemlerin bulun-ması gerekmektedir.

Yangın Riski:İşçilerin kaldıkları tesislerde, tünel imalatında, kimyasal malzemelerin ve araç yakıtlarının depolandığı yerlerde ve yangın tehlikesinin fazla olduğu benzeri alanlarda yeterli ve etkin ön-lemler alınması gerekmektedir.

2009-2011 yılları arasında İş Teftiş Kurulu ve Grup Başkanlıkları tara-fından Baraj ve HES inşaatlarında yaşanan iş kazalarını incelemeye yö-nelik 119 adet teftiş yapılmıştır. Teftiş sonuçlarına göre incelenen kazalar sebebiyle 27 işçimiz hayatını kaybet-miş, 18 işçimiz ise çeşitli uzuv kayıplı kazalar sonucunda çalışma gücü kaybına uğramıştır. Yaşanan kazalar yüzde 30 oranıyla yüksekten düşme, yüzde 25 oranıyla malzeme düşmesi veya cisimler arasında sıkışma, yüzde 10 oranıyla taşıt kazaları, yüzde 10 oranıyla iş makineleri gibi sebepler-den kaynaklanmaktadır.

Baraj ve HES inşaatlarında iş sağ-lığı ve güvenliği konusunda güvenli bir çalışma ortamı oluşturulması ve iş kazalarının önlenmesi için, ilgili mevzuata ve genel iş sağlığı ve güven-liği gerekliliklerine kesinlikle uygun şekilde çalışma yapılması ve özellik-le yukarıda belirtilen risklere karşı yeterli ve uygun tedbirler alınması gerekmektedir.

Baraj ve Hidroelektrik Santral (HES) İnşaatlarının

İş Sağlığı ve Güvenliği Yönünden Değerlendirilmesi

Hızla gelişip, sanayileşen ülkemizde bu büyümeye paralel olarak artan enerji talebinin bir sonucu olarak elektrik enerjisi üretimine yönelik HES, RES, JES, Biyokütle, doğalgaz yakıt türü/tesis tipi santral inşaatı gibi yapı faaliyetlerinde büyük bir artış gözlenmekte-dir. Her geçen gün üretim lisans başvuruları hızla artmakta olup yapım aşamasında da iş sağlığı ve güvenliği yönünden sorunlar yaşanmaktadır. Bu yazıda baraj ve HES inşaatla-rında karşılaşılan İş Sağlığı ve Güvenliği risklerine kısaca değineceğim.

13

Page 8: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

1514

Peygamberler Diyarı’nda

“26.ncı İş SağlığıGüvenliği Haftası”Ülkemizde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından her yıl mayıs ayında “İş Sağlığı Güvenliği Haftası” kutlanı-yor. İş sağlığı ve güvenliği kavramının geliştirilmesi, hali-hazır-da yapılmış çalışmaların kamuoyuna aktarılması ve toplu-mun isg konusunda bilgilenmesinin amaçlandığı bu orga-nizasyon için her yıl başka bir il tercih ediliyor. Toplumsal duyarlılığın artırılması ama-cını da içinde bulunduran bu etkinlik 2012 yılında Peygamberler Diyarı Şanlıurfa’da gerçekleştirildi.

04-06 Mayıs 2012 tarihleri arasında Şanlıurfa Hilton Otel’de gerçekleştirilen “26. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası” 04 Mayıs 2012 günü saat 10:00’da açılış töreni ve İş Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer’in açılış konuşması ile başladı ve panellerle de-vam etti.

Kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, sosyal ta-raflar ve sivil toplum kuruluşlarından katılanlar başta olmak üzere toplamda 1.100 katılımcı ile 2 salonda gerçekleştirilen etkinlikte, “Tarımda İş Kazaları ve İş Güvenliğinin Önemi”, “Tarım Sektöründe Sağlık Risk-leri ve Meslek Hastalılarından Koruma” ve “Tarımda Kişisel Koruyucu Donanımlar ve Önemi” başlıkları altında verilen panellere ilgi büyüktü.

DOSYA / 26. İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ HAFTASI

İş Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer hafta açılış ko-nuşmasında, iş sağlığı ve güvenliği-nin günümüz dünyasının yükselen

değeri olduğunu, iş sağlığı ve güven-liği konusunda her zaman yeni şeyler yapılması gerektiğini, ülkemizin ve dünyanın çok önemli bir iş kolu olan tarım sektörünü ele alarak bu hafta faaliyetimizde bir ilke imza atmanın mutluluğunu yaşadığını söyledi.

Genel Müdür Özer, 2012 yılında dü-zenlenen haftanın tarım sektörünü ele alması ve dünyada tarımın ilk yapıldığı yer olarak bilinen Harran’ın seçilme-sinin de ayrı bir anlam ifade ettiğine dikkat çekti.

Açılışa TÜRK-İŞ Eğitim Sekreteri Ramazan Ağar, TİSK Genel Sekreter Yardımcısı Ferhat İlter, Hak-İş Genel Sekreteri Osman Yıldız, DİSK Ge-

nel Başkanı Erol Ekici, ILO Türkiye Temsilcisi Ümit Deniz Efendioğlu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez katıldı.

Etkinlikte tarım sektöründe İş sağlığı ve güvenliğinin önemine dikkat çekil-di.

Toplantının açılışında konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Etyemez, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın sosyal taraflarla birlikte hazırlamış olduğu müstakil İSG Kanun Tasarısı’nın halen TBMM’nin alt komisyonlarında görü-şülmekte olduğu, önümüzdeki günler-de yasalaşması beklenen bu tasarı ile iş yeri yüküne, sektörüne ve çalışan sayısına bakılmaksızın bütün çalışan-ların kapsam altına alınmış olacağını belirterek, halen yüzde 3,2’si kapsam altında olan tarım çalışanlarının

tümünün kapsam altına alınacağını ve iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerine ulaşılabileceklerini belirtti. Sayın Etyemez konuşmalarında ayrıca çalışanların sendikal hak ve özgürlük-lerinde önemli iyileştirmeler yaptıkla-rını da ifade etti.“Çalışanlarımızın örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını düzenleyen Sendi-kalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunlarını ILO ve AB normlarını dikkate alarak yeniden düzenliyoruz” diyen Etyemez, kamu çalışanlarına tanınan toplu sözleşme hakkının kullanımını düzenleyen yasa-nın 11 Nisan 2012 tarihinde yürürlüğe girdiğini hatırlattı.Kamu görevlilerinin 2012-2013 yılla-rına ilişkin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere yürütülen toplu söz-leşme görüşmelerinin bu ay içerisinde mutabakatla tamamlanmasını ümit ettiklerini ifade eden Etyemez, kıdem

Page 9: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

DOSYA / 26. İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ HAFTASI

Sayın Bakan Yardımcımız Halil Etyemez, Sayın Müsteşar Yardımcımız Serhat Ayrım ve Sayın Genel Müdürümüz Kasım Özer başta olmak üzere Ekoteknik İSG stantımıza ziyaretlerin-den ötürü tüm “İSG Haftası” katılımcılarına teşekkür ediyoruz.

tazminatı konusunda da çalışma barışını güçlendirecek şekilde çözüm üretmek için çalışmaların sürdüğünü kaydetti.“Tarım alanındaki istihdam yüzde 25”Bakan Yardımcısı Etyemez, Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2011 verile-rine göre 15 yaş ve üstü istihdamın 24,3 milyon kişiye, tarım alanındaki istihdamın ise yüzde 25 ile yaklaşık 6 milyon kişiye ulaştığını söyledi.Halil Etyemez, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Başka bir deyişle istihdam edilen her 4 kişiden biri tarım sektö-ründe çalışmaktadır. Ülkemizde tarım sektörü hala istihdamın lokomotifi ko-numundadır. Avrupa Birliği ülkelerin-de ise bu oran Almanya’da yüzde 2,4 İspanya’da yüzde 5,6 İtalya’da yüzde 4,7’dir. Ülkemizde 6 milyon tarım ça-lışanın çok büyük bir kısmını ücretsiz aile işçisi, işveren veya kendi hesabına çalışan kişiler oluştururken, çok az bir bölümünü, yüzde 8’ini ücretli-maaşlı veya yevmiye ile çalışanlar oluştur-

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakan Yardımcısı Halil Etyemez: “Çalı-şanlarımızın örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını düzenleyen Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunlarını Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve AB normlarını dikkate alarak yeni-den düzenliyoruz” dedi.

maktadır.”ILO’nun verilerine göre, tarım makinele-rinin ve kimyasalların kullanımı nedeniyle tarım sektörünü en tehlikeli sektörlerden biri olduğuna değinen Etyemez, bu sektörde meydana gelen kaza-ların tüm sektörlerin ortalamasından 1.7 kat fazla olduğunu dile getirdi.

Konuşmacılar ara-sında ILO Türkiye Ofisi Direktörü Ümit Deniz Efendioğlu da vardı. Efendioğlu, iş güvenliğinin önemine işaret ettiği konuşma-sında tarım işçilerinin karşılaştığı sorunlara değindi.

26. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nda Kurulan Stantlar Yoğun İlgi Gördü

Stantlar, Sayın Bakan Yardımcımız Halil Etyemez, Sayın Genel Müdürümüz Kasım Özer ve Sayın Müsteşarlarımız başta olmak üzere tüm katılımcılar tarafından yoğun ilgiyle ziyaret edildi.

İş Sağlığı Güvenliği Genel Müdürlüğü’nün “İş Sağlığı Güvenliği Kültürü Oluşturma” amacına büyük fayda sağlayan etkin-likte, bu organizasyona destek veren firmaların stantları ziyaretçilerin ilgi odağı oldu. İSG gönüllülerinin stant görevlileriy-le sohbet etme şansı bulmalarına imkan tanıyan stantlarda ziyaretçiler sorularına yanıt aldılar.

Page 10: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

18

Türkiye’nin çeşit-li bölgelerinden gelen İSG gönül-lüleri ile yapılan sosyal faaliyet-lerle kaynaşma sağlandı.

Atatürk Barajı Gezisi’nden...TEKNİK TURLAR Programın son günü 06 Mayıs 2012 tarihinde ise, teknik turlar düzenlendi. Katılımcılara üç farklı imkân sunulup ilgi ve uzmanlık alanlarına göre dilediklerine katılma hakkı tanındı. Teknik Turlar: • Lara Gıda, • Limak Çimento • GAP Atatürk Barajı Çok verimli geçen bu teknik turlar ile “26. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası” sona erdi.

Dosya Fotoğrafları: Ahmet Ersoy, ISG Uzmanı, ISGGM, ÇSGBİş Sağlığı Güvenliği Uzmanı ve Makine Mühendisi olan Ahmet Ersoy, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda İSG faaliyetlerin-de aktif olarak rol alıyor. İsmini daha çok Kişisel Koruyucu Donanımlar (K.K.D.) konusunda sık sık duyduğumuz Ersoy, aynı zamanda başarılı bir fotoğraf sanatçısı... Ekoteknik İSG ekibi olarak, Şanlıurfa Dosyamıza fotoğ-rafları ile katkıda bulunduğu için teşekkür ediyoruz.

Lara Gıda Gezisi’nden...

Limak Çimento Gezisi’nden...

Page 11: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

20 21

EN ve CE Onayı Olmayan Bir Ürün,

Sizi Korumadığı Gibi Ekstra Zararlar da Verir!Şanlıurfa’da düzenlenen 26. İş Sağlığı Güvenliği Haftası’nda ilgi çeken ve organizasyon ziyaretçi-lerinin uzun uzun kalarak sorularını yöneltildiği stantlardan birisi de Draeger’in stantıydı.

Tarım sektöründe kişisel koruyucu donanımlara ne kadar ihtiyaç duyulduğunu ve insanların ger-çekten bu konuda bilgiye ihtiyacı olduğunu düşünmemizi sağlayan bu yoğun ilgiyi görünce, aynı zamanda Elektronik Mühendisi olan Draeger Genel Müdürü Abidin Korkmaz ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

Draeger olarak Şanlıurfa’da bulunma sebebiniz nedir?

Tarımda kişisel koruyucuların önem kazanması bizim firma olarak Şanlıurfa’da bulunmamızın en önemli sebebi. Tarımda bu kavram bugüne kadar çok kullanılmıyordu, bu yüzden bu organizasyonun önemli bir organi-zasyon olduğuna inandık.

Draeger, kişisel koruyucu konusun-da hem ülkemizde hem de dünyada önemli bir marka olduğu için bu organizasyonda yer alarak hem ken-dimizi hem de ürünlerimizi tanıtmayı hedeflerken bir yandan da Çalışma Bakanlığı’nın bu anlamlı organizasyo-nuna destek vermek istedik.

Çalışma Bakanlığı’nın bu tarz çalış-malarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çalışma Bakanlığı son yıllarda hem bu konularda hem de değişik sektör-lerde de çok sayıda sempozyum ve çalıştay düzenliyor. Bu sektörlerde

çalışan ve faaliyet gösteren kişileri, bu sektörlerde uzman olan kişileri bilgilendirirken, İş Sağlığı Güvenliği konusunda oluşturulmaya çalışılan kültüre ciddi manada katkı sağlıyor, İSG anlayışını artırıyorlar.

Ayrıca, bu çalışmaların sektörel bazda yapılmasının da çok iyi bir düşünce olduğuna inanıyorum. Çünkü genel yapılanlar çok genel kalıyor, sektörel bazda yapıldığında ise o sektörün içindeki uzmanlara maksimum fayda sağlanırken yine değişik sektörlerden

de uzmanlar gelip bilgileniyor.

Sektörel bazda yapılan sempozyumlar şu açıdan da ayrıca önemli ki, o sek-törde çalışanlar kendi risklerini çok daha iyi bilebiliyorlar. Kendi risklerini çok daha iyi bildikleri için de o sem-pozyum ve çalıştaylarda anlatılanlar ve gösterilenler çok daha etkili oluyor.

Stantta sergilediğiniz ürünleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?

Draeger’in tüm ürün portföyünü bu-

rada sergiledik. Draeger’in ürün port-föyü içerisinde solunum koruyucular olarak bahsettiğimiz maskeler, elbi-seler, gözlükler ve bunların yanında Draeger’in teknik emniyet konusunda çok iyi bilinen ürünlerinden portatif gaz algılama dedektörleri, solunum setleri ve Draeger’in Türkiye distiri-bütörlüğünü yaptığı Uvex firmasının baretleri, eldivenleri, kulak ve ayak koruyucuları stantımızda sergileniyor.

26. İş Güvenliği Haftası’na katılan ve stantınızı ziyaret eden uzmanlara sizin ürünleriniz açısından özellikle dikkat etmesi gereken hangi husus-ları belirtiyorsunuz?

Stantımızı ziyaret eden uzmanların ilgisinin nerde olduğunu sorgulayalım ilk başta. Tarım sektöründe iş güven-liği kültürü çok daha başlangıç nokta-sında. Ve başlangıçta da ilgi daha çok solunum koruyucular ve el koruyucu-lar üzerinde. Çünkü tarım sektöründe solunum koruyucular da el koruyucu-lar da çok önemli. Bu sempozyumda da bizim stantımızı ziyaret edenler genellikle maskelerle, filitrelerle ve eldivenlerle ilgilendiler.

Bu güzel bir başlangıçtı. Bununla başlayarak bu sektörde de Şanlıur-fa’daki hedeflenen tarım sektöründe de iş güvenliği bilinirliğini başlatmak ve belli bir noktaya doğru ilerletmek açısından çok önemlidir.

KORUNMAMANIN ÖTESİNDE BİR DE EKSTRA ZARAR GÖRMEK

Muadil ürünler için neler söyleye-ceksiniz? Kalite farkının iş güvenliği açısından önemi nedir?

EN ve CE onayı olan ürünler arasında bir kalite farkını adlandırabilirsi-niz. Çünkü EN onayı almış ürünler içerisinde belli kalite farkları olabilir. Bunun nedeni EN standartında yapı-lan testlerde belli aralıklarda bu test sonuçları çıkar ve bunlar içerisinde iyi veya kötü olarak adlandırılabilir. Ama EN onayı olmayan bir ürünün kulla-nılması kullanılmamasından daha kö-tüdür. Çünkü EN ve CE onayı olmayan bir ürün kullanıldığı zaman vereceği ekstra zararlar vardır. Sizi korumadığı gibi ekstra zararlar da verir.

Nedir bu ekstra zararlar?

Örneklersek bir eldiven kullanıyorsunuz. Bu eldiven gerekli materyallerden yapıl-mamış ise deriye zararı olan bir materyalden üretilmişse, zaman içerisinde elinizde belli hastalıklara sebep olabilir. Veya bir solunum koruyucu üzerinden örnek verirsek, EN onayı olmayan solunum koruyucular var. Örneğin, toz maskesinin burun kısmına yapıştırılması için bildiğimiz yapıştırıcıların kullanıldığı ürünler var. Bu maskeyi kişisel korunma sağlamak amacıyla kullanan kişi 8 saat boyunca kullandı-ğı zaman balici çocuklar gibi her gün bally çekmiş oluyor.

Söylemek istediğim, piyasa-da ucuza bulunan ve EN - CE onayı olmayan ürünü kullan-mak korunma sağlamayacağı gibi bir de ekstra zarar getirir. Dolayısıyla EN ve CE onayı olan ürünleri kullanmak lazım.

Bunların yanında tabii ki herkes kendi maddi durumuna göre ürün seçer ama seçim sırasında seçimi yapan kişilerin dikkatli olması lazım. Ve “Sahip Olma Maliyeti” dediğimiz en ucuzu değil de, o ürüne sahip olduğu süre içerisindeki ona maliyetini hesap etmesi de çok önemli bir nokta.

Ölçüm cihazlarınız hakkında da kısa bir bilgi alabilir miyiz?

Draeger’in gerçekten çok geniş bir yelpazesi var. Bu yelpazede gaz ölçüm cihazları da var. Aslında risk olan yerde riskin miktarını belirlemek, riskin ne kadar sürede olduğunu belirlemek veya bir risk olduğu anda hemen durumu kavramak ve görmek açısından portatif gaz algılama cihaz-ları önemlidir.

Kişisel portatif gaz algılama cihaz-ları kişilerin üzerlerinde taşınır ve bu cihazlar herhangi bir gaz sızıntısı olduğunda veya gaz ile ilgili, (patlayıcı ve zehirli gaz için konuşuyoruz) veya oksijen azalması olduğunda bunları

tespit eder ve alarmıyla ikaz eder. Orada çalışanların bu duruma karşı gerekli tedbirleri almasını sağlar.

Bunun yanında bir de sabit gaz algılama sistemleri vardır, sabit gaz algılama sistemleri de bir tesiste hem patlayıcı, hem zehirli hem de oksijen gazı için kullanılır. 365 gün 24 saat sürekli çalışan sistemlerdir bunlar. Bunlar da sabit olarak o tesiste belli noktalarda bulunur. Bir gaz sızıntısı olduğunda alarm vererek o tesiste çalışanların hem kaçmasını hem de gerekli önlemlerin alınmasını sağlar.

Stantınızda bizi de misafir edip soru-larımızı yanıtladığınız için teşekkür ederiz. Son olarak dergimiz aracılı-ğıyla vermek istediğiniz mesajlarınız varsa onları da alabilir miyiz?

Çalışma Bakanlığı’nın bu tip uygula-malarının devam etmesini arzu edi-yorum. Bu uygulamalarında Draeger, her zaman öncü olarak yer almayı arzu ediyor. Bu konularda onlarla hem dünya çapındaki yurtdışındaki uzman-ları da buraya getirerek daha sıkı bir işbirliği yapmayı arzu ediyorum.

Umarım ülkemizdeki iş sağlığı ve gü-venliği bilincini bu şeklinde arttırırız.

Page 12: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

22 23

Her Kimyasala Karşı

Toz Maskesi Gaza, Gaz Maskesi Toza Karşı Kullanılmaz3M’de Yasal Mevzuat ve Projeler Müdürü olarak çalışan Yasemin Öymez, uzmanlık alanı kişisel koruyucu donanımlar olan bir iş güvenliği uzmanı. İsmini daha öncesinde yine 3M İş Güvenliği ve Çevre Koruma Ürünleri Bölümünde Ankara Bölge Müdürü olarak duyduğumuz Öymez, sektörün profesyonellerine ve bu alanda çalışanlara kişisel koruyucu donanım nedir, nasıl seçilir, nasıl tedarik edilmelidir, nasıl kullanıl-malıdır konularını anlatıyor. Bir kişisel koruyucu donanımın sahip olması gereken temel sağlık ve güvenlik gerekleri nelerdir, bu ge-rekleri karşıladığını nasıl ispat eder, hangi mevzuata tabi olarak üretilir ve piyasaya arz edilir konularında çalışan Öymez, ŞanlıUrfa’daki haftanın ziyaretçileriyle de bu alandaki tecrübelerini ve hangi sektörde hangi işi yaparken hangi ürünlerin kullanılması gerektiği bilgilerini paylaştı.Bizler de ŞanlıUrfa’da 3M stantını da ziyaret edip Yasemin Öymez’e sorularımızı yönelttik.

Her Filtre

Kullanılmaz

3M’i bize biraz tanıta-bilir misiniz?

3M yeni fikirler geliştiren ve bu fikirleri binlerce dâhiyane ürüne dönüştüren bir ino-vasyon şirketi. 3M’in yaratıcılığı teşvik eden işbirliği kültürü, hayatı kolay-laştıran çok çeşitli teknolojilere ilham vermekte. 3M’in icat etmekten hiçbir zaman vazgeçmeyen bir inovasyon şirketi.

3M Türkiye olarak emniyet güvenlik ve koruma ürünleri, kişisel bakım, ev, hobi ve kırtasiye ürünleri, elekt-rik, elektronik, telekomünikasyon sistemleri, sağlık ürünleri, trafik güvenliği, grafik ve reklam çözümleri, iş güvenliği ve çevre koruma ürünleri, yapıştırıcı ve aşındırıcı çözümleri ve otomotiv, inşaat, kimyasal üretim gibi onlarca sektörde sunduğu endüstriyel ve kişisel ürünleriyle müşterilerine yaratıcı çözümler sunmaktayız.

1992 yılından bu yana Türkiye’de üre-tim yapan 3M, 2000 yılından itibaren faaliyete başladığı Çerkezköy fabrika-

sında, kişisel koruyucu donanım olan maskeler, filtrasyon ürünleri, temizlik, kırtasiye, kişisel bakım, sağlık ve otomotiv sektörlerine yönelik ürün-lerin yanı sıra çocuk bezi yan bantları üretimi yapmaktadır.

Türkiye’de üretilip öncelikle Türk pa-zarının ihtiyacına sunulan bu ürünler, aynı zamanda başta Avrupa ve Orta-doğu olmak üzere dünyada 40’a yakın ülkeye ihraç edilmektedir. 3M yüzyılı aşkın süredir uzmanı olduğu inovas-yon gücüyle, Çerkezköy’deki üretim tesisine ARGE konusunda sürekli yatırım yaparak müşterileri için yerel çözümler üretmektedir.

Her yıl düzenlenen İş Sağlığı Gü-venliği Haftası etkinlikleri için ne düşünüyorsunuz?

2005 yılından beri her yıl, hafta orga-nizasyonlarına katılıyorum. İş sağlığı ve güvenliği kültürünün yaygınlaştı-rılması, bilinç düzeyinin artırılması ve toplumun iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilgilendirilmesi için, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

tarafından yapılmakta olan bu aktivi-tenin kesinlikle sektöre ve sektörün sorunlarının tespiti ve çözüm önerile-rinin derlenip toplanmasına çok fay-dalı olduğunu düşünüyorum. Bu hafta vesilesi ile toplumumuz ve sektörü-müz yeni gelişmeleri öğrenebiliyor. Diğer ülkelerin iş sağlığı ve güvenliği alanındaki bilgi birikimleri sektör ile paylaşılıyor.

Bu yıl Şanlıurfa’da düzenlenen hafta-ya dair görüşleriniz nelerdir? Burada olmanın 3M için önemi nedir?

İş Sağlığı ve Güvenliği haftasının ana teması bu yıl “Tarım” olarak belirlendi ve bu alan bizim gerçekten çok emek verdiğimiz bir alan. 2 yıldır sürekli ve düzenli bir şekilde çiftçilerimizle buluşuyor, onlara yüz yüze birebir eğitimler veriyor, tarım girdileri ser-gilerine katılıyoruz. Onlara kendilerini nasıl koruyacaklarını öğretiyoruz. Bu konuda bir sosyal sorumluluk projesi gibi hareket ediyor, neredeyse kasaba kasaba dolaşıyoruz.

Bu konuda tarım projesinin sahibi Ege

ve Akdeniz Bölge Sorumlusu Murat Şengül ile birlikte çok yoğun çalıştık. 2008 yılında biraz da sosyal sorum-luluk anlamında çalışmaya başladık. Bu alanda yaşanan sıkıntıları fark ettiğimizde, tarım çalışanlarının da endüstriyel çalışanlar gibi korunması en büyük hayalimizdi. Oldukça yol kat ettik ve bu konudaki bilgi birikimi ve tecrübemizi “Tarım ’da İş Güvenliği” konusunda çalışmalar yapan sektör öncüleri ile paylaştık. Bugün tarımda iş güvenliği de öncelikli konular arası-na alındı. Bu bizim için çok sevindirici bir gelişme.

Çalışma Bakanlığı’nın ve İş Sağlı-ğı Güvenliği Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarını bir firma gözüyle nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son dönemde bilinç artışı için yapılan çalışmalar, destek verdikleri projeler ve onların öncülüğünü yaptıkları ulu-sal ve uluslararası projeler ile İş Sağ-lığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü çok ciddi adımlar atıyor. Bir üretici firma olarak uymamız gereken yerel mevzu-atımızla ilgili ihtiyaç duyduğumuz her türlü bilgi için İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nden, Müdürlüğe bağlı Piyasa Gözetimi ve Denetimi Daire Başkanlığı’ndan çok kısa sürede cevaplar alabiliyoruz. Hâlihazırda gündemde yer alan İş Sağlığı ve Güvenliği yasası için yaptıkları çalış-maları ve bu yasanın uygulanması sü-recinde ihtiyaç olacak yönetmeliklerin çalışmalarını ilgi ile takip ediyoruz. Tüm firmalara eşit mesafede yakla-şarak, Türkiye’de bu alanda üretimin ve bilinçli tüketimin gelişmesine verdikleri destek göz ardı edilemez. Biz Türkiye’nin ilk mevzuata uygun CE Belgeli toz maskesi üreticisiyiz, keza ülkemizde üretip Avrupa ülkelerine buradan gönderiyoruz. Yasal mevzuat ve yönetmelik konusunda son dere-ce titiz davranan ve Türkiye’de yerel kişisel koruyucu donanım üreticisi ve satıcısı bir firmayız. Bu açıdan İş Sağ-lığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nün Türkiye’de kişisel koruyucu donanım üretimini destekliyor olmasından ve onlarla birlikte çalışıyor olmaktan çok memnunuz.

Burada standınızdaki ürünlerinizi ta-nıyabilir miyiz? Hangi ürünleri neden burada sergilemeyi tercih ettiniz?

Burada ana temamız tarım olduğu için tarımdaki risklere özel olarak tes-pit ettiğimiz kişisel koruyucu dona-nımlarımızı getirdik. Tarım sektörüne yönelik ürünlerin neler olabileceği ile ilgili, bu konuda çalışan 3M Teknik Sorumlumuz Dr. Dalım Dündar tüm riskleri gözden geçirip, kullanılan tüm ilaç, pestisit gibi risklere karşı hangi kişisel koruyucuların kullanılmasının uygun olduğunu belirledi.

Özellikle tekrar kullanılabilir gaz maskeleri için teknik sorumlumuz ilaçların içeriklerini ve diğer riskleri inceleyip en uygun filtreyi önerdi. Her filtre her kimyasala karşı kullanılmaz. Toz maskesi gaza, gaz maskesi toza karşı kullanılmaz. Bu anlamda diğer tüm sektörlerde olduğu gibi tarım sektöründe de biz doğru ürün seçimi ve doğru kullanımında çok hassas davranıyoruz. Zaten Tarım sektörü çalışmalarımızı bu ürünler üzerinden yürütüyoruz.

Solunum koruma, baş-yüz-göz koru-ma, işitme koruma ve vücut koruma için, toz maskeleri, gaz maskeleri, gözlük ve kullan-at tulumlarımızı ser-giliyoruz. Ancak bu organizasyon aynı zamanda bir iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu ve endüstriden de ziya-retçilerimiz var. Bu yüzden onlara da hitaben ürünlerimiz var standımızda.

Kişisel koruyucu donanım, riske maruz kalan kişiyi korumak üzere seçilmeli ve kullanılmalıdır. Bu yüz-den işi yapan kişinin işi yaparken ne tür tehlikelerle karşı karşıya kaldığı-nın çok iyi gözlemlenip, riskin tespit edilmesi ve ona uygun koruyucunun doğru koruma sınıfında ve kişinin fiziksel özellikleri de göz önüne alına-rak seçilmesi gerekir ki kişisel koru-yucu donanımın kendisi de herhangi bir riske sebebiyet vermemelidir. Bu yüzden kişisel koruyucu donanımda ürün çeşidi olarak yüzlerce ürünümüz var. Biz işi ve o işin nasıl yapıldığını tam olarak netleştirip ona göre ürün seçimi yapmaları yönünde onlara seçeneklerimizi sunuyoruz.

Sürekli yeni teknolojilerle yeni üst özelliklere sahip ürünleri piyasaya arz ediyoruz. Örneğin nefes alma/verme direnci çok düşük partikül maskemi-zi piyasaya arz ettik. Bu yeniliğimizi

iş güvenliği uzmanlarımız bu gibi organizasyonlarda bizlerle doğrudan temas halinde oldukları için ürünleri deneyerek öğrenebiliyorlar.

Tarımda özellikle ilaçlamada vücu-dun da korunması gerekiyor ancak vücudunuza giydiğiniz bir koruyucu tulumun aynı zamanda nefes alabilir bir tulum olması gerekiyor ki, çalışan bununla rahat bir şekilde bedensel çaba sarf ederek işlerini yapabilsin. Burada yine yüksek teknoloji ve ta-sarım özellikleri ile ürettiğimiz nefes alabilen tulumlarımızı sergiliyoruz. Bir diğer konu ise iş güvenliği uzman-larımız sahalarında karşılaştıkları ris-ki belirliyorlar, korunma tedbirlerini araştırmaya başlıyorlar ancak o riske karşı en uygun çözümün var olup olmadığını doğal olarak bilemeyebi-liyorlar. Bu yüzden bu tür organizas-yonlar bizim onlara yeni teknolojileri-mizi gösterdiğimiz, onlarınsa böyle bir risk ile karşılaşırlarsa, aslında çözüm yok sandıkları ya da çok karmaşık bir çözüm gerektireceğini sandıkları o konuda çok rahat kullanılabilecek çözümlerin olduğunu öğrendikleri çok verimli organizasyonlar oluyor.

Haberleşmeli işitme koruma ürünle-rimiz buna en uygun örnek, öyle işler var ki çalışanların telsiz gibi iletişim araçları ile hem haberleşmesi hem de işitme koruması yapmaları gerekiyor. Ancak haberleşme ürünlerinin ço-ğunda profesyonel kullanımda işitme koruma yoktur çünkü özel olarak endüstride kişisel koruma amacını da içererek üretilmiyor bu cihazlar. Ama biz bu haberleşmeli işitme koruma ürünlerimizi sahaya arz ettiğimizde çok ciddi ilgi ile karşılaştık. Çünkü çok kolay ve kullanışlı çözümler.

Bizim sorularımız bu kadar, sizin eklemek istedikleriniz varsa ya da dergimiz aracılığıyla iletmek istedik-leriniz varsa onları da alabilir miyiz?

Çok teşekkür ediyorum. Sizleri de bu sektörü bilgilendirme amacıyla yaptığınız bu çalışmalarınızdan dolayı takdir ediyoruz. İş sağlığı ve güvenliği insanların hayatlarını kurtaran çok önemli bir konu olduğu için bu konuyu severek çalışmak gerektiğini belirtiyor, başarı-lar diliyoruz.

Page 13: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

24 2524

Safety’s No. 1-Event

A + ABirgit Horn, 2009 yılından beri Messe Düsseldorf

Fuarcılık kuruluşunun A+A, glasstec ve solarpeq

ihtisas fuarlarından sorumlu müdürü olarak gö-

rev yapıyor. Daha öncesinden de Messe Düssel-

dorf grubuna ait bir yan kuruluş olan Düsseldorf

Congress firmasında Pazarlama Yöneticisi ola-

rak tanıdığımız Birgit Horn ile keyifli bir söyleşi

gerçekleştirdik.

Birgit Horn: “A+A fuarı için çalışmak çok keyifli çünkü fuarın konusu her çalışanı ilgilendiriyor ve ‘Güvenli ve Sağlıklı İşyeri Tasarımı’ dünya çapın-da işverenler tarafından giderek daha çok başarı faktörü olarak kabul ediliyor”

İyi çalışma koşullarına yatırım yap-mak ve çalışanların sağlıklı olması rekabet koşullarını artırıyor. Bu anlayışın giderek daha fazla kabul

görmesi, Düsseldorf’ta düzenlenen A+A Fuarı’nın gelişmesinde açıkça görülüyor. A+A 2011 Fuarı, 60 bin 100 ihtisas ziyaretçisi ve 54 ülkeden bin altı yüz katılımcısıyla rekor bir sonuca ulaşırken uluslararası alanda da ko-numunu “Safety’s No. 1-Event” olarak sağlamlaştırdı.

Ancak A+A sadece iş yerinde koruma ve iş yerinde sağlık koşullarının iyileş-tirilmesi alanında kaydedilen olumlu gelişmeler ile artan ilgiyi yansıtmakla kalmıyor. Uzmanların dünya üzerin-deki buluşma sahnesi olarak fuar katılımcılarının yeniliklerini tanıtma, kapsamlı kongre programı ve ihtisas fuarına entegre edilen konu parkları kombinasyonuyla hem koruyucu ürün ve donanım üreticilerine iş ilişkilerin-de önemli katkılarda bulunuyor hem de uzmanların iletişimi için en uygun ortamı sağlıyor.

Her yıl düzenlenen İş Sağlığı Gü-venliği Haftası etkinlikleri için ne düşünüyorsunuz?

İş Sağlığı Güvenliği Haftası, iş güven-

liği ve iş yerinin ergonomik tasarımı konularıyla uğraşan Türk uzmanlar için vazgeçilemez bir pazar ve iletişim platformu.

Bu yıl Şanlıurfa’da düzenlenen hafta-ya dair görüşleriniz nelerdir? Burada olmanın A+A için önemi nedir?

Şanlıurfa, tüm önemli karar alıcıla-rın bir araya geldiği, iş güvenliği ve işyerinde sağlığın korunması konula-rında Türkiye’nin geleceğinin çok açık olarak görüşülüp tartışıldığı bir yer oldu. Çalışan nüfusun fazla olması ve koruyucu ürünleri üreten firmaların pazar potansiyeli nedeniyle birçok görüşmede tabii ki “Best Practice” anlamında Almanya’nın tecrübelerin-den yararlanılması önerildi.

Bizim için İş Sağlığı Güvenliği Haf-tası bu nedenle Türkiye’nin A+A 2013 Fuarı’nda Partner Ülke olacağı konusunu resmi olarak açıklamak ve başlatmak için uygun bir fırsat oldu.

Bize T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile “A+A 2013 Fuarı Partner Ülke Türkiye” kapsamında işbirliği-niz hakkında bilgi verebilir misiniz?

A+A Fuarı Partner Ülke Türkiye kap-

samında düzenlenecek çeşitli etkin-likleri biz de heyecan ve mutlulukla bekliyoruz.

A+A 2013 Fuarı’nın Açılış Töreni’ne T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan üst düzeyde bir bürok-rat grup bekliyoruz. Tören bitiminde bu ziyaretçi grubu ile fuar turu ya-pacağız ve kendilerini belli başlı fuar katılımcılarının standlarına götürerek en yeni ürünleri göstereceğiz.

Alman – Türk İş Güvenliği Diyaloğu fikir ve tecrübe alış verişi imkànı sağlayacak. Bu diyalog, önemli ihtisas derneklerinin katılımıyla iş güven-liği konusunda önemli enstitüler ile Alman ve uluslararası koruyucu ürün üreticileri için Türkiye pazarı hakkında ilginç bilgilere yer verecek, sosyal po-litik çerçeve koşullarını aydınlatacak ve Almanya Pazarı’nın önemli özel-liklerini tanıtacak. Tabii ki, A+A Fuarı Partner Ülke Türkiye münasebetiyle fuara katılcak daha fazla Türk katılım-cı olacağı için de çok seviniyoruz.

Fuara katılımak üzere başvuru hemen yapılabilir. Beklemek için hiç bir neden yok. A+A 2013 Fuarı planlaması artık başladı, Türkiye’den gelecek konuklarımızı ağırlamaya hazırız.

is kazasının gelmesini

.

Yapmayın!...Yapmayın!...Yapmayın!...

Hiç bir tedbir almadan bekle

MEyin

www..comekoteknikisg

Page 14: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

2726

MAKALE Doç. Dr. İlyas ÜzümDin İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Nitelikli, Sağlıklı, Güvenli Mal ve Hizmet Üretimi İçin

Anahtar İlke:

“İŞİ EHLİNE VERMEK”Çağdaş bir yaklaşım ile bakılırsa liyakat, insan kaynakları ile bir anlamda çalışma hayatında da sıkça konu edilen ergonomi biliminin birlikte yo-rumlanması ile ulaşılacak bir sonuçtur.

Bilme, yönetme, sorumluluk alma, eğitime açık olma ve üretimi destek-leme ile çalışma ortamıyla çalışma koşullarını doğru anlama ve kullan-ma sürecidir.

Biz daha ziyade araç sürücü belgesini ifade etmek üzere “ehliyet” ifadesini kullanırız. Ehliyet, bu belgeye sahip olan

bir kimsenin araç kullanabilmek için yeterli bilgi ve donanımının bulun-duğunu gösterir. Esasında olumsuz sonuçları trafikteki kadar ani ve acı verici olmasa bile ehliyetin olmadığı her iş ölçülen veya ölçülemeyen, far-kında olunan veya olunamayan çok acı verici sonuçlar doğurabilir.

Yüce Allah işi ehline verme konu-sunda, kapsamlı bir kelime olan “emanet”i kullanarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Muhakkak ki Allah size emanetleri (aynı zamanda bir emanet olan işleri)

ehline vermenizi ve hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emre-diyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir ve hakkıyla gören-dir” (Nisa 4/58).

İslam âlimleri buradaki emanet sözcüğü ile bütün iş ortamlarının ve sorumluluk alanlarının kast edildiğini ifade ederler. Buna göre, söz gelimi eğitim alanında, eğitim-öğretim işi hem bilgi hem pedagojik formasyon olarak layık olan kimselere verilme-lidir. Yine sağlık alanında canımızı emanet edeceğimiz doktor eğitimi ve donanımı ile buna yatkın olmalıdır. İn-şaat sektöründe mimarından mühen-disine, ustasından amelesine kadar

her eleman gerekli liyakati taşıyan kimseler olmak zorundadır.

Bu zorunluluğun dikkate alınmadığı durum ve yerlerde hem üretilen mal ya da hizmetlerin kalitesi düşecek hem diğer olumsuzluklardan başka işçiler iş kazalarına daha açık hale gelecektir.

İş hayatımızla ilgili değerlerimizden birisi, emaneti yani işi ehline vermek-tir.

Buradaki ehliyet, iş için gereken baş-lıca özelliklere sahip olma demektir. Başka bir ifadeyle ehliyet liyakat ve yeterliliktir. Hangi özellik ve düzeyde iş olursa olsun, iş ile o işi yapacak kişi arasında elverişlilik esası olmalıdır, aksi halde ehliyetten söz edilemez.

İŞİ EHLİNE VERMEMEK BİR KIYAMET ALAMETİDİR

İşi ehline verme ilkesiyle ilgili olarak

İslam âlimleri “Emanet” sözcüğü ile bütün iş or-tamlarının ve sorumluluk alanlarının kast edildiğini ifade ederler. Bu zorunlu-luğun dikkate alınmadığı durum ve yerlerde hem üretilen mal ya da hizmet-lerin kalitesi düşecek hem diğer olumsuzluklardan başka işçiler iş kazalarına daha açık hale gelecektir.

İş hayatımızla ilgili değerlerimizden birisi, emaneti yani işi ehline vermektir. Ehliyet, liyakat ve yeterliliktir. Hangi özellik ve düzeyde iş olursa olsun, iş ile o işi yapacak kimse arasında elverişlilik olmalıdır, aksi halde ehliyetten söz edilemez.

Hz. Peygamber’in de birçok açıkla-ması bulunmaktadır. Bunlardan birisi şöyledir: “Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin. Ora-dakiler “Ey Allah’ın resulü, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?” deyince, Hz. Peygamber, “İş ehlinden başkasına verildiği zaman” buyurdu. (Buhari, “Ref’ül-emâne”, 1)

Hadis uzmanlarına göre Hz. Peygam-ber bu ifadesiyle işi ehline verme-menin bir kıyamet alameti olduğunu belirtmekle kalmamış aynı zamanda bunun her çeşit yanlışlığın, haksızlığın ve olumsuzluğun da kaynağı olduğuna işaret etmiştir.

“İşi ehline verme” ilkesinin hem işçi hem de işveren açısından iki önemli boyutu vardır: İşveren açısından bu ilke personel politikalarında ve hizmet içi eğitim programlarında özel önem taşır. İşveren işçi alımında dünya görüşü yakınlığı, siyasi yandaşlık, ha-tır-gönül ilişkisi gibi sebeplere dayalı

olarak değil, ehliyet ve liyakat esas-larına göre işçi almalıdır. İşe aldıktan sonra veya müteakip aşamalarda iş niteliğinde farklılık söz konusu oldu-ğunda hizmet içi eğitim programları düzenleyerek iş ile işçi arasındaki uyum ve yatkınlığı sağlamak duru-munda olmalıdır. İşçi açısından ise insanlar, iş talebinde bulunurken kendi özelliklerini dikkate almalı, liyakatleri olmayan iş ve iş kollarına yönelmemeli, yaptığı işle ilgili olarak yeni gelişmeler olduğunda da kendi-sini buna adapte etmek üzere eğitime açık tutmalıdır.

YARIM HEKİM CANDAN, YARIM ÂLİM DİNDEN,

YARIM İŞÇİ MAL VE CANDAN EDEBİLİR

Burada, “işi ehline verme” ilkesi çiğnenirse ne olur, sorusunu da tekrar sormak gerekir. Hiç şüphe yok ki böyle bir durumda üretimin niteliği düşer, zaman ve enerji israfı alabildi-

ğine artar, ayrıca sağlıklı ve güvenlikli iş ortamları kaybolur, beklenmedik belki de beklenen birtakım kazalar söz konusu olabi-lir. Tıpkı ehliyeti olmayan sürücülerin yaptıkları kazalar gibi. Kendisinin ya da başkasının yaralanma-sına veya can kaybına yol açması yahut kullandığı aracın demir yığınına dö-nüşmesine vesile olması gibi.

Yazımızı özgün bir deyişe yeni bir unsur katarak şöyle bitirelim: Yarım hekim candan, yarım alim dinden, yarım işçi mal ve candan edebilir.

İşi ehline verme ilkesiyle ilgili olarak Hz. Peygamber’in bir açık-laması şöyledir: “Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin. Oradakiler: “Ey Allah’ın resulü, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?” deyince, Hz. Peygamber, “İş ehlinden başkasına ve-rildiği zaman” buyurdu. (Buhari, “Ref’ül-emâne”, 1)Hz. Peygamber bu ifadesiyle işi ehline vermemenin bir kıyamet alameti olduğunu belirtmekle kalmamış aynı zamanda bunun her çeşit yanlışlığın, haksızlığın ve olumsuzluğun da kaynağı olduğuna işaret etmiştir.

Page 15: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

28 29

ETKİNLİK

’E

DESTEK

EKOTEKNİK İSG’DEN Dalgacı Mahmut’un işi, gökyüzünü boyamaktır her sabah… Hayatın O’nun omuzlarına yüklediği yüklerden kurtulmak adına kendine eğlenceli bir iş edinmiştir Orhan Veli’nin dizelerinde…

“İşim gücüm budur benim,Gökyüzünü boyarım her sabah,Hepiniz uykudayken.

Uyanır bakarsınız ki mavi.”

İnsan yönetimi profesyonelleri ise tam tersi hayatın en ciddi işini üstlenirler. İşleri güçleri insandır. Çünkü ister maden firması sahibi, ister çok uluslu bir şir-

ketin genel müdürü olsun bütün üst yöneticilerin yönettikleri insandır. İster bankacı olsun ister mühendis, bütün çalışanlar insandır. İster büyük bir şehirde ister küçük bir

kasabada olsun her iş insanla yürür. Alan da satan da insandır. En sanal şirketlerin bile stratejik işlerini insanlar yaparlar ve bu nedenlerden ötürü, kurumlarda, insanların etkili çalışması için çabalayacak, “İşim Gücüm İnsan” diyecek profesyonellere ihtiyaç vardır.

PERYÖN İç Anadolu Şubesi, her yıl olduğu gibi bu yıl da 07-08 Haziran 2012 tarihinde, ANKARA TOBB ETÜ Kongre

ve Kültür Merkezi’nde kongre düzen-ledi.

“İşi gücü insan” olan bütün ilgili ki-şileri ve çevreleri bir araya toplamayı başaran kongrenin ana teması “İŞİM GÜCÜM İNSAN” olarak belirlendi.

Ancak, onüçüncüsü düzenlenen kong-reye daha önce “İş Sağlığı Güvenliği” alanında herhangi bir profesyonel firma tarafından katılım olmamış.

Oysa “İş Kazaları ve Meslek Has-talıkları” birinci derecede “İnsan”ı ilgilendiren bir husus ve bu yüzden kurumsallaşmış ve iş bilincini oturt-muş firmaların “İnsan Kaynakları Yöneticileri”nin her zaman birinci

gündem maddesi “İş Sağlığı ve Gü-venliği”

Bu sebeple, bu yıl Ekoteknik İSG, gelenekselleşen ve her yıl düzenlen-dikten sonra kendinden sıkça bahset-tiren PERYÖN İç Anadolu Şubesi’nin gerçekleştirdiği bu kongreye sponsor olarak “İş Sağlığı Güvenliği Bilinci”ni artırmak için önemli bir adım daha atmıştır.

işgören olarak yaşananlar tartışıldı.

Her gün 4 ölümlü iş kazası görülen ülkemiz, ne yazık ki iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada ise dör-düncü sırada yer almaktadır. Kutsal olan insanın ölümüne yol açtığı için ve geri dönüşü olmadığı için aslında iş hayatındaki en önemli sorun da bizatihi budur.

Yılların getirdiği emekle kurulan iş-letme, biriktirmek için büyük emekler sarf edilen sermaye, korunamayan işçiler, bir anlık dalgınlıkla, küçük bir riskin önceden görülmemesi ile “SON” bulabilir.

Birine ekmek kapısı olan işletme, diğerine mezar olunca kilitlenebilir. Üstelik yeni çıkan müstakil iş sağlığı güvenliği yasası ile birlikte, iş kazala-rının cezai yaptırımları da hiç azımsa-nacak düzeyde değil.

İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ ANCAK PROFESYONELLERİN İŞİDİR

Hayati bir konu olan İş Sağlığı Güven-

liği konusunda alınan tedbirlerin ya da hizmetlerin gerçekten profesyonel ol-ması gerektiğinden İnsan Kaynakları Yöneticilerinin de bu konuda bilgilen-dirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Zira bu hizmet alımları yapılır-ken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan yetki belgesi dahi olmayan kuruluşlar piyasanın en iyi firmaları ile birlikte aynı işe teklif vermekteler.

Hiçbir tecrübesi olmayan, herhangi bir profesyonelliği bulunmayan firma-lar ile işini iyi yapan firmaların aynı sürece dâhil edilmemesi için İnsan Kaynakları Yöneticilerinin bu konu-da son derece hassas davranmaları gerekmektedir.

Kongreye katılan Ekoteknik İSG Ekibi stantlarını ziyaret edip bilgi almak isteyen uzmanlara özellikle: “Lütfen hizmet aldığınız kurumu denetleyin, araştırın, yetki belgelerini ve yeterli-liklerini mutlaka sorgulayın. İşçinizi gerçekten bir kazadan koruyabilecek mi, kutsal olan işçiyi korurken işlet-menize can damarı olabilecek mi? İşçinin tırnağına zarar gelmesin ama her şeye rağmen zarar geldiğinde zor günde risklerinizi paylaşabilecek mi? Daha kendini kurtaracak kadar bütçesi olmayan bir firma sizi koru-yabilecek mi? Firmanızı seçerken çok iyi sorgulayın, zira iş sağlığı güvenliği hayati bir konudur” diye belirtti.

İŞ SAĞLIĞI’NA DAİR…

Silah hemen öldürür, sigara yavaş yavaş… Bu yüzden şakağına silah dayadığınız insan korkudan titrerken, aynı insan kahkahalar eşliğinde siga-rasını tüttürür… Bu anlamda bakınca

inşaatın 20.nci katından asansör boşluğuna düşen işçi demirlere çarpa çarpa henüz 10.ncu kata gelmeden can verirken, akciğerine aldığı bir tozla meslek hastalığı olan işçi yavaş yavaş öleceğinden “iş güvenliği” “iş sağlığı”na nazaran daha büyük ilgi topluyor olabilir.

Oysa “yeni işe giriş muayenesi”nde yapılan bir akciğer grafisi ile var olan hastalığın erken teşhis edilmesi sağ-lanarak bir yaşam kurtarılabilir. Aksi halde, yeni işine başlarken, bir önceki

KAREL İnsan Kaynakları Müdürü ve PERYÖN İç Anadolu Şubesi Mali Sekreteri Ersun Türköz Ekoteknik İSG Ekibi ile birlikte

Ekoteknik İSG Kalite Yönetim UzmanıDuygu Ülker

Ekoteknik İSG Çevre Laboratuvar MüdürüÇevre Mühendisi İş Güvenliği UzmanıAdem Gökhan Kocaay

işyerinden getirdiği hastalığı fark edilemeyen işçi, hem hastalığında geç kalabilir hem de yeni işvereni boşu boşuna, belki de işyerinin son bulması-na yol açacak cezai şartlara katlanmak zo-runda kalabi-lir. Tüm bunla-rı önlemenin tek yolu ise gerçekten sağlıklı hizmet alınabilecek kuruluşlardan destek almak-tır. Sahadaki kalite sorunu duyarlı yöneticilerin hassasiyetle yapacakları tercihleri sayesinde gide-rilebilir.

ANKARA, TOBB ETÜ Kong-re ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen kongrede işi insanla ilgili olan kişiler ve çevreler bir araya geldiler. İnsanla çalı-şırken çıkacak sorunların ve çözüm yol-larının konu edildiği kong-rede işveren /

SÖZÜN ÖZÜ…

İnsan hayatı şakaya gelmiyor. Bin bir emekle kurulan işletmele-rin hayatı da şakaya gelmiyor. Eğer iş kazalarında Avrupa’da birinci sıradaysak bir yerde hata yapıyoruz, bizler işlerimizi iyi yapamıyoruz demektir… Oysa bu kutsal bir görev, kutsal bir mücadele…

Size emanet edilen işçilere iyi bakın, İşletmenize iyi bakın…

Page 16: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

MAKALE

30

Prof. Dr. Ahmet Aydınİstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD, Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı

31

DDT yıllar önce yasaklanmasına karşın hala çevrede ve insan vücudunda tespit edilmek-tedir. Bazı kimyasallara maruz kalındığında kalı-cı ve geri dönüşümsüz hasarlar doğabilmek-tedir. Zehirli kimya-salların etkileşimi ve ortamda yoğunlaşması ile or-taya çıkan çevre kirlenmesi ile ekolojik dengenin bozulması gibi telafisi çok zor sonuçlara yol açmaktadır. Çocuklarımız, torunla-rımız ve hatta daha sonraki geleceğimiz çok büyük tehdit altındadır.

Üzerinde yaşadığımız gezegeni yaşanamaz hale getirmek için elimizden geleni ardımıza koymu-yoruz. Daha fazla kar için her şeyin sentetiğine yönelerek doğal ürünlerden uzaklaşmak, üze-rinde yaşadığımız dünyayı geleceğimizin umutları çocuklarımız için daha da yaşanmaz duruma getirmektedir. Bugün, 1940’larda olmayan/bilinmeyen, yaklaşık 80 bin sentetik kimyasal madde dünyada bulunmakta/kullanılmaktadır. Her yıl 1.500 kadar yeni kimyasal madde piyasaya sürülmektedir.

Bugün vücudumuzda 60 yıl önce bilinmeyen/bulunmamış yaklaşık 400-500 kimyasal madde taşı-dığımız tahmin edilmektedir. Kimyasal maddeler dünyanın aynı zamanda her yerinde bulunabil-mekte ve yapımı kimyasalların izlerine/kalıntılarına insanlar, hayvanlar, bitkiler, toprak ve havada rastlanabilmektedir.

Kimyasal maddeler dünyanın aynı zamanda her yerinde bu-lunabilmekte ve kimyasalların izlerine/kalıntılarına insanlar,

hayvanlar, bitkiler, toprak ve havada rastlanabiliyor. Mesela DDT ve hek-zoklorobenzen yıllar önce yasaklan-masına karşın hala doğada ve insan vücudunda tespit edilebiliyor.Bu toksinler her yerde bulunabiliyor, havada, badanada, panjurlarda, halı-da, mobilyada, temizlik araçlarında, deterjanlarda, makyaj malzemele-rinde, pişirme kaplarında, elektronik eşyalarda, giysilerde, aşılarda, gıda katkılarında, sebzelerde, meyvelerde, ette, sütte, oyuncaklarda...Bu toksinler hücre zarını hasara uğratıyorlar, serbest radikal aktivi-tesini arttırıyorlar, enzimleri tahrip ediyorlar, kanser yapıyorlar, bağışıklık sistemini çökertiyorlar; vitamin ve mi-neral eksikliklerine, doğuştan organ ve iskelet anormalliklerine, davranış, algılama, bilişsel ve motor fonksiyon-larda değişik şiddetlerde bozuklukla-ra yol açıyorlar (Tablo 1) İşin kötüsü bu toksinler kişinin detok-sifikasyon yeteneği ile ilişkili olarak

çok düşük düzey-lerde bile etkili olabiliyor. Yaş da önemli. Yaş ne kadar küçük ve beyin ne kadar az olgun ise zarar da o oranda artıyor. En büyük hasara anne kar-nındayken maruz kalınıyor.Bu toksinlerin

• Kansızlık• Kanser• Beyin hasarı• Hormonal bozukluklar• Hiperaktivite• Otizm• Bağışıklık yetersizliği• Alerji, astım• Kalp hastalıkları• Felçler

Tablo 1. Toksik Maddelerin Oluşturduğu Hastalıklar

İNSANLIK İÇİN BÜYÜK EHLİKE

birikici etkileri de var. Yani çok düşük dozda alınsalar bile sinsice ilerliyor ve yıllar sonra etkileri ortaya çıkıyor. Bazı kimyasallara maruz kalındığında

• Kronik yorgunluk• Doğumsal anomaliler• Gelişme geriliği• Depresyon• Konsantrasyon eksikliği• Karaciğer yetersizliği• Sinir ve kas hastalıkları• Egzama ve deri tahriş bulguları• Hazımsızlık

kalıcı ve geri dönüşümsüz hasarlar doğabiliyor. Bu nedenle çocuklarımız, torunlarımız ve hatta kendi geleceği-miz çok büyük tehdit altında.

TOKSİNLER

İnsan Vücudunda Biriken Başlıca Kimyasal Toksinler

İnsan vücudunda biriken başlıca kimyasal toksinler aşağıdaki gruplara ayrılabilir:• Dioksalat ve furan bileşikleri: PVC, endüstriyel beyazlatma ve yakma yan ürünleri• Fitalat: Kozmetik malzemeler• Uçucu organik kimyasallar: Ksilol, etil benzen vb.• Ağır metaller: Kurşun, cıva, kadmi-yum vb.• PCB (Poliklor bifenil): Havuz somonları• Böcek ilaçları 1. Organoklorinler: DDT, aldrin (kanser, genetik bozukluklar, nöropati) 2. Organofosfatlar 3. Karbamatlar

Tarım İlaçları Tarım alanlarında her yıl İngiltere 30 bin tonun, Amerika ise 200 bin tonun üzerinde pestisit kullanılmaktadır. Organik tarım yönetmeliklerinde sadece 4 çeşit kimyasal maddenin oldukça sınırlı koşullarda kullanımına izin verilirken, konvansiyonel tarımda yaklaşık 450 farklı kimyasal ilaç kul-lanılmaktadır. Sözde kimyasal savaşa karşı çıkan ABD 1990 yılının Mart ve Mayıs aylarında dünya çapında 60 bin ton zehirli zirai ilaç ihraç etmiş ve en çok ilaç ithal eden ülkeler sıra-lamasında Türkiye altıncı sırada yer almıştır (1,2).Yeşil devrimle birlikte ürün miktarın-da gerçekten de rekor artışlar oldu. Bunun yanı sıra, tarım makinesi, kim-yasal ilaç ve girdi satan şirketler de paraya para demediler. 1970’li yıllarda başlayan “Yeşil Devrim”le birlikte önce küçük firmalar yok oldu. Çünkü fakir çiftçiler gübre ve ilaçları alama-dılar. Daha sonra da büyüyen firmalar birbirlerini yutarak tekellere dönüş-tü. Tek tip ürün tarımsal zararlıların artmasına yol açtı. Yerli tohumlar yok olmaya ve tarımsal genetik çeşitlilik azalmaya başladı. Aşırı üretim, aşırı sulama gibi nedenlerle topraktaki besleyici maddeler azaldı, toprak yoksullaştı ve üretim düştü. Sonuçta eski verimi de almak mümkün olmadı ve çevre bu ilaçlarla zehirlendi (3). II. Dünya Savaşı’nda yüz binlerce kişi tifustan öldü. Amerikan askeri birlikleri ancak ağır temizlik koşulları altında korunuyordu. Şubat 1944’te 1 milyon 300 bin Napolili ve kent sokakları DDT tozuyla ilaçlandı. Tifüs salgını başladığı hızla yok oldu. Buna DDT mucizesi dendi! DDT özellikle ka-dınlarda pek çok deri hastalığının yanı sıra meme kanseri riskini artırdığı da ortaya çıkarılmıştı. 1970’lere gelin-

diğinde DDT Avrupa’da yasaklandı. DDT kullanımı Türkiye’de 1980’lerin sonlarına kadar yasaldı. 1954 yılında Birecik’te 600 çiftten fazla kelaynak vardı. O yıllarda çekirge salgınlarına karşı yaygın olarak DDT kullanılmış ve kelaynaklar DDT’den etkilenmişlerdir. 1962 yılında toplam kelaynak sayısı 130 çift kalmıştı ve 1973 yılına geldiğimizde, sadece 26 çift kelaynak kalmıştı. Azalış devam ediyordu: 1982 yılında sadece 17 tane kuş Afrika’dan geri dönmüştü ve 6 çift doğal ortamında üremişti. Günümüz-de 83 kelaynak olmakla beraber 13 tane de yavru bulunmaktadır. 1955-1959 yılları arasında Güneydoğu’da “hekzoklorobenzen” ile ilaçlanmış tohumluk buğdayın ekmeğinin yenmesinden ile en az 5 bin vatandaşımız etkilenmiştir. Karaciğer yetersizliği ve deride dö-küntülerle seyreden bu hastalığın adı “porphyria cutanea tarda”dır. “Türk porfiryası” olarak da bilinmektedir. Halk arasındaki adı “pembe yara”dır. Bu buğday ekmeği yiyen emzikli annelerin bebeklerinin hemen hemen hepsi (500 kadar) ölmüştür. Ankara Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalara göre birkaç nesil geçmesine rağmen bu bölgede yaşayan insanların vücut sıvılarında hala toksine rastlanmak-tadır (4). Ot ilaçlarından (herbisid) dünyada en çok kullanılanı glifosattır. Gliofosat, geniş etkili bir ot ilacıdır (5). Çiftçi-ler glifosatı “ot yakıcı ilaç” olarak adlandırıyor. Özellikle gübreleme-nin yapıldığı dönemlerde, otlar da coşmasın diye gübreye karıştırılarak veriliyor. Gliofosat endüstriyel tarımda özellikle soya, mısır, kanola ve pa-

mukta kullanılıyor. Çünkü bu bitkiler, genleriyle oynandığından glifosattan etkilenmiyorlar. GDO’lu soya ilaca duyarlı değildir, ama ilacı içine alır. Bunlar bizim Biyogü-venlik Kurulu kararıyla hayvanlara yem olarak veriliyor. Dolayısıyla o soyanın yedirildiği hayvana da geçiyor, etine, yumurtasına ve sütüne de bulaşıyor.Eminim aranızda “Artık bu kadarı da fazla, eğer bir madde gerçekten böyle zararlar içeriyorsa devlet ya da devlet daireleri bunun kullanımına izin verir miydi?” ya da “Hem sonra yönet-melikler var, insan sağlığına zarar oluşturacak üst limit sınırları var…” diye isyan edenleriniz olacaktır. Ancak üzücü gerçek şu ki eğer doğru kişiye yeterince para ödüyorsanız açılmaya-cak kapı yok gibidir (6).

Tarım İlacı KalıntılarıDoku Örnekleri

Adana Adli Tıp Morgu’ndan 82 vaka-dan alınan doku örneklerinin yüzde yüzünde (%100) tarım ilacı kalıntısı bulunmuştur (7). Kadınlardaki tarım ilacı kalıntısı erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur. Yani kadınlar erkekler kadınlardan daha çok zehir-lenmektedir. Bu zehirler kadınların doğurduğu bebeklere de geçmektedir.

Gıda Katkı MaddeleriGünümüzde binlerce gıda ya raf öm-rünü artırmak, tatlandırmak ve göze hoş görünmek amacı ile binlerce katkı maddesi ilave edilmektedir (8). Bu maddelerin bazıları güvenli olsa da birçoğunun güvenliliği kuşkuludur ya da tamamen güvensiz ve tehlikelidir (Tablo 2, 3, 4).

“Bu kadar fazla tarım ilacı niçin kullanılıyor?” sorusu akla gelebilir. Yeşil Devrim’in babası Profesör Norman Borlaug, yüksek verim getiren alanların tarımsal olarak ge-liştirilmesi üzerine çalışmaları için 1970’te Nobel Barış Ödülü almıştı. “Devrim”den kasıt, tarımda yapay gübrelerin, yabani ot ve böcek ilaçlarının ve tarım makinelerinin kullanılması sayesinde elde edilen rekor üretim artışlarıydı. Amaç çok masumdu; hızla artan dünya nüfusunun aç kalmasını engellemek.

Page 17: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

Yararlanılan Kaynaklar: 1. http://www.soilassociation.org 2. http://epa.gov/etop/forum/problem/progressreports/Action%20Team%20-%20Pesticide%20Spray%20Drift%20-%20Report%20-%209-16-06.pdf 3. Gıdalar Ambalajlar Silahlar ve Açlar: Mebruke Bayram• HayyKitap, 2008 4. Gocmen A, Peters HA, Cripps DJ, Morris CR. Hexachlorobenzene Episode in Turkey, Biomedical Environmental Science 1989; 2(1): p. 36-43. 5. Pline-Srnic WA, Edmisten KL, Wicut JW et al. Effect of glyphosate on fruit retention, yield, and fiber quality of glyphosate resistant cotton. Journal of Cotton Science 2004; 8: 24-32. 6. http://beslenmebulteni.com/bes/index.php?option=com_content&view=article&id=165%3Aneden-organik--&catid=87%3Atarm&Itemid=269&limitstart=1 7. Daglioglu N, Gulmen MK, Akcan R, Efeoglu P, Yener F, Unal I Determination of organochlorine pesticides residues in human adipose tissue, data from Cukurova, Turkey. Bull Environ Contam Toxicol. 2010;85(1):97-102. 8. Mennan Aysan Kuzanlı, Nasıl Zehirleniyoruz? Nasıl Korunuruz, Dharma Yayınları, 2008 9. http://www.ewg.org/reports/bodyburden2/execsumm.php 10. http://www.ewg.org/reports/bodyburden2/execsumm.php 11. http://www.bugday.org/article.php?ID=227 12. Erdoğrul O, Covaci A, Kurtul N, Schepens P. Levels of organohalogenated persistent pollutants in human milk from Kahramanma-raş region, Turkey. Environ Int. 2004;30(5):659-66. 13. Cok I, Dönmez MK, Karakaya AE. Levels and trends of chlorinated pesticides in human breast milk from Ankara residents: comparison of concentrations in 1984 and 2002. Bull Environ Contam Toxicol. 2004 Mar;72(3):522-9. 14. Benachour N, Seralini GE. Glyphosate formulations induce apoptosis and necrosis in human umblical, embryonic, and placental cells. Chemical Research in Toxicology 2009; 22: 97-105). 15. Aris A, Leblanc S. Maternal and fetal exposure to pesticides associated to genetically modified foods in Eastern Townships of Quebec, Canada. Reproductive Toxiclogy 201

32

• Suni lezzetlendiriciler • Carrageenan• Mısır şurubu• CMC• EDTA• Fosfat• Fosforik asit• Green number 3• Hepatil paraben• Modifiye nişasta• Monogliserid ve digliserid• Yellow number 5

Tablo 3. Güvenliği Kuşkulu Katkı Maddeleri

• Aspartam• BHA• BHT• Blue number 1• Brominated vegetable oil (BVO)• Citrus red number 1• Mono sodyum glutamat• Propil gallat• Red number 1• Red number 40• Sakkarin• Na nitrit• Sülfit• TBHQ• Yellow number 6• Kinin

Tablo 4. Güvensiz Katkı Maddeleri

Niçin Çocuklar Zehirli/Tehlikeli Maddelere Özellikle Daha Hassastır?

Çünkü çocuklar vücut ağırlıklarına oranla gelişmiş insanlardan daha fazla yer, içer ve nefes alır. Çocuklar önce böcek öldürücüler veya diğer kimyasal maddelerle maruz kalmış zemin veya yer döşemelerinde daha fazla zaman harcamaktadır. Çocuk-lar aynı zamanda daha çok el-ağız transferi yaparlar. Çocuklar 5 yaşına kadar, besinler yoluyla yaşam süreleri boyunca alacakları toksik maddelerin yarısını alırlar. Bazı toksinlerin küçük tek dozunun kritik gelişme evresinde alınması öğrenmeden üreme sorunu-na kadar kalıcı gelişim bozukluklarına sebep olmaktadır.Birçok toksin vücut yağlarında biyo-lojik olarak birikir ve anneden çocuğa

emzirme ile geçebilir. Bir araştırmada göbek bağından alınan örneklerde ortalama 287 toksin saptanmıştır (9). Bu toksinlerden 180’i kansere sebep olurken, 217’si beyin ve çevresel sinir sistemi için toksik olmakta, 208’i doğumsal anomaliler yapmaktadır. Uzmanlar ‘idiopatik’ denilen (nedeni belli olmayan) yüzlerce hastalığın çoğunun bu toksinlere bağlı olduğunu ifade etmektedirler.Bir çocuk günde ortalama 61 kimya-sala maruz kalmaktadır (10). Bunlar-dan 27 tanesi sağlığa uygun değildir. Örneğin bebek şampuanladığında çok sayıda toksine maruz bırakılmaktadır. Buradaki toksinler düşük miktarlarda olsa da zaman içinde birikerek tehli-keli düzeylere erişmektedir.2003 yılında yayınlanan bir araştırma-da Kahramanmaraş bölgesinde yaşa-

• Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tat-landırıcı içeren ‘light’ hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin,• Katkı maddesi ilave edilmiş, paket-lenmiş gıdaları yemeyin, • Bol taze sebze ve meyve yiyin, • Her sebze ve meyveyi mevsiminde yiyin,• Yeterli omega-3 alın. Ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunla-rın yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin, • Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin, • Özgür dolaşan hayvanların etini, sütünü ve yumurtasını yiyin,• İçtiğiniz suyun ayrıntılı analizini

öğrenin. Bu özellikleri olmayan suyu tüketmeyin,• Suların eskiden olduğu gibi cam damacana ve şişelerde satılması için mücadele edin,• Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. UHT’li kutu sütü tüketmeyin,• Mümkünse mandıra sütü, yoksa günlük şişe sütü tüketin. • Küflenmiş gıdaları yemeyin,• Beyazlatılmış un mamüllerini tüketmeyin,• Şampuan, deterjan, parlatıcılardan toksin içermeyenleri kullanın, bunla-rın yerine doğal ve eski seçenekleri kullanın,• Pencerelerinizi sık sık açın, ahşap çerçeveleri ‘pen’lerle değiştirmeyin,• Evinizin duvarlarını, su bazlı boya-larla, en iyisi kireç boya ile boyayın,• Lavabolarınızı pompa ile açın,

Toksinlerden Korunmanın Yolları Toksinlerden korunmak için en büyük görev devlet teşkilatlarına düşmektedir. Ama her vatandaş da kendini koru-mak için elinden geldiğince gayret sarf etmelidir.

Prof. Dr. Mine Yurttagil beslenme dengesiz-liği bulunan İzmir bölgesinde alınan 30 anne sütü örneğinde inek sütüne göre daha fazla pestisit çözeltisi saptamıştır (11). Bu nedenle özellikle bebek emziren annelere organik gıdaları önermektedir.

• Alginat ve propilenglkolalginat

• E vitamini (alfa-tokoferol)

• C vitamini(askorbik asit)

• Bata-karoten

• Ca ve Na propionat

• Kazein ve sodyum kazein

• Sitrik asit ve sodyum sitrit

• Ferröz glukonat

• Fumarik asit

• Jelatin

• Gliserin

• Guar gum

• Gum arabik (arap zamkı)

• Gum tragacanth

• İnvert şeker

• Karaya

• Laktik asit

• Lesitin

• Mannitol

• Potasyum sorbat

• Sodyum benzoat

• Sorbik asit

• Sorbitol

• Vanilya

Tablo 2. Güvenli Katkı Maddeleri

• Klorla beyazlatılmış kağıt ürünlerini (peçete, tuvalet kağıdı, çocuk bezi, mendil, süt ve meşrubat kartonu vb) kullanmayın,•Çocuklarınıza flor tableti vermeyin ve eğer yutacaklarsa florlu macun kullandırtmayın, • Amalgam diş dolgusu yaptırmayın,• Yiyeceklerinizin büyük bir bölümünü çiğ olarak tüketin. Eğer pişirecekseniz yavaş pişirme şekillerini (buğulama, güveç vb) tercih edin,• Teflon, aluminyum ve kalaysız bakır kaplar kullanmayın,• Sıcak yemeklerin alüminyum folyo ve streç ile temas etmesine izin ver-meyin,• Kızartmalardan ve tütsülerden mümkün olduğunca kaçının,• Mikrodalga fırın yerine turbo fırın kullanın.

yan kadınların sütlerinin üçte birinde tarım ilacı artığı saptanmıştır (12). Çok ve arkadaşları Ankara bölge-sindeki kadınların sütlerinde yaptık-ları 1984’den 2002’ye kadar yapılan analizlerde, azalmakla birlikte hala DDT türevleri saptamışlardır (13). (DDT 80’li yılların sonunda tamamen yasaklanmıştır).Kanada’da hamile ve hamile olmayan kadınların kan örnekleri ve bebekleri glifosat, glufosinat ve bunların yıkım ürünleri (metabolitler) olan AMPA ve 3-MMPA açısından araştırılmışlardır (14). Glifosat ve glufosinat hamile olmayan kadınların kan örneklerinde saptanmıştır. Buna karşılık 3-MMPA ve bir başka GDO teknolojisi göster-gesi CryAb1 ise hem hamile olma-yanlarda, hem hamilelerde ve hem de bebeklerde kalıntı olarak belirlenmiştir (15).

Tarım alanlarında her yıl İngiltere 30 bin tonun, Amerika ise 200 bin tonun üzerinde pestisit kullanılmaktadır. Organik tarım yönetmeliklerinde sadece 4 çeşit kimyasal maddenin oldukça sınırlı koşullarda kullanı-mına izin verilirken, konvansiyonel tarımda yaklaşık 450 farklı kimyasal ilaç kullanılmaktadır.

33

Page 18: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

3534

MAKALE Serenay ŞahinNiğde Üniversitesiİş Sağlığı ve Güvenliği Öğretim Görevlisi

YILLARDIR 1.SIRADA YER ALIYORDUK,

YİNE ÖYLEYİZÇözüm bulamadığımız, bulduğumuz çözümlerin yetersiz kaldığı sektör: “İNŞAAT SEKTÖRÜ” Açıklanan son istatistiklere baktığımızda, yine tahminlerimizde yanılmadık. Peki, neden?

Genel olarak inşaat sektörüne baktığımızda, teknolojik ilerlemeyle beraber makineleşmenin arttığını, kullanılan ekipmanların çeşitlendiğini yani kısacası sektörün adım adım ilerlediğini görüyoruz. Yıllar önce, hayalimizde bile canlandıramadığımız binalar, yapılar artık dibimizde yapılıyor. Bu ilerleme aslında normalde her şeyi daha da iyiye götürmeliydi, değil mi?

!İnşaat sektöründe ve bağlı diğer

sektörlerde çalışan vasıfsız, sıradan işçiler, yaptıkları işin yeteri kadar bilincinde değiller ve bu yüzden iş

sağlığı ve güvenliği açısından yıkıcı bir rol oynamaktalar.

Yıllardan beri iş kazaları ve meslek hastalıkları konusu ülkemiz için çeşitli eksiklikler nedeniyle önemli bir sorun haline gelmiştir. Yeterli koruyucu önlemlerin alınmayışı, iş sağlığı ve güvenliği kültürünü benimseyememiş olmamız, kayıtların ve eğitimin yeter-sizliği gibi birçok sebeple bu alanda yeterli düzeye ulaşamamaktayız. Bu eksiklikler nedeniyle birçok çalışan yaralanmakta, hastalanmakta, sakat kalmakta ve hatta ölmektedir. İş kazası ve meslek hastalıkları yaşanabilirlik derecesi bakımından sektörlere göre değişmekle birlikte, inşaat sektörü için büyük önem taşımaktadır. Şantiyeler-de gerçekleşen doğal kazaların çoğu, inşaat sektörünün benzersiz olduğunu göstermektedir. Çünkü inşaat sektörü, çalışma koşulları bakımından kendine özgü korumacı yaklaşımlara ihtiyaç duymaktadır ve özel bir çalışma alanı ve özel bir koruma gerektirmektedir.

İnşaat iş kolunda taşeronlaşmanın fazla olması ile işçi devrinin yükselme-si ve iş sağlığı güvenliği eğitiminin yok denecek düzeye inmesi, şantiyeleri en tehlikeli iş alanları haline getirmek-

tedir. İşi en düşük maliyetle bitirme düşüncesi ile işverenler, işçileri uzun sürelerle çalıştırmakta, kayıt dışı çalış-tırmayı tercih etmekte ve bu durumlar iş kazaları ve meslek hastalıklarının oluşmasına zemin hazırlamaktadır. İnşaat işkolunda işverenlerin örgütlen-me haklarına saygı göstermemeleri ve sendikalaşma oranlarının düşmesi de, inşaat sektöründe kaza riskini artıran, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı uy-gulamalarını izlemeyi olanaksız kılan unsurlar olmuştur. Artık iş sağlığı ve güvenliği konusu sermayenin önüne geçen ve rekabet edilebilirlik konu-sunda büyük önem arz eden bir alan haline gelmiştir.

İnşaat sektöründe, yalnızca projenin uygulanması sırasında alınan güvenlik önlemleri yeterli olmamaktadır. Proje-lerin hazırlık aşamasında, uygulanma-sında, inşaat bittikten sonra da gerekli bakımların yapılması konusunda bir iş sağlığı ve güvenliği planı dahilinde çalışılmalıdır.

Şantiyelerde meydana gelen kazalara genel olarak bakıldığında, yüksek-ten düşme, göçük, taşıma, yükleme – kaldırma işleri ve elektrik kazaları meydana geldiği görülmektedir ve bu doğrultuda belirli önlemler alınmalıdır.İnşaat sektöründeki sorun sadece iş güvensizliği ile ilgili olmayıp, kullanı-lan kimyasallar nedeniyle de iş sağ-

lıksızlığına neden olmaktadır. İnşaat sektöründe çalışan işçiler zamklar, yapıştırıcılar, tutkallar, asfalt, katran ve solvanlar gibi kimyasallara maruz kalmakta bunlarla birlikte silika ve asbest içeren tozlar ve kumların içinde çalışmaktadırlar. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde silikoz ve asbestoz gibi son derece tehlikeli hastalıklar çalışanlar üzerinde etkisini gösterebil-mektedir. Kısaca özetlemek gerekirse, iş kazaları ve meslek hastalıkları tek bir nedenle değil, malzeme, çalışan işçi, fiziki çevre, yönetimsel sorum-suzluklar gibi birçok nedenle meydana gelmektedir ve bu yüzden tek bir ko-rumacı yaklaşım bu olumsuz sonuçları önlemeye yeterli değildir.

Bütün bu olumsuz sonuçları, aslında ortaya çıkmadan yok edebilmek, yok edilemediği takdirde bu etkileri mini-muma indirmek mümkündür. İnşaat sektöründe, iş sağlığı ve güvenliği açısından gerekli korumacı sistemin sağlanabilmesi, çalışanların yaptık-ları iş ile ilgili iş kazalarına ve meslek hastalıklarına maruz kalmamaları için, öncelikle işveren bu konuda yeterince duyarlı olmalı ve sorumluluklarını yerine getirmeli, daha sonra çalışanlar gerekli koruyucu donanımları kullan-malıdır. Gerekli kişisel koruyucu donanım kullanımı, gerekli eğitimlerin verilmesi gibi sorumluluklar yerine getirilse dahi

bu yeterli değildir. Şantiye alanında en az bir iş güvenliği uzmanı bulundu-rulmalı ve şantiye alanında da gerekli gözlemler yapılarak, eksiklikler, hatalı durumlar tespit edilmeli, acilse derhal müdahale edilmeli, gerekli raporlar tutulmalı ve ileriye dönük planlamalar yapılmalıdır. Yani korumacı yaklaşım sadece çalışanlarla sınırlandırılma-malıdır. Böyle bir koruyucu yaklaşımın yeterli olmayacağı aşikârdır.

Hayat Kurtaran “RAMAK KALALAR”

İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili özel, ka-lıcı çözümler sağlayabilecek önlemler almanın yanında, bütün iş kolları için önemli olan ama inşaat sektöründe çok fazla ihtiyaç duyduğumuz diğer bir konu: Olay Raporlama ve Soruşturma-dır.

“Ramak Kala” veya “Tehlikeli Hadise” hasara, ölüme neden olabilecek ama henüz neden olmamış bir olay için kullanılan terimlerdir.

Gerçekleşmemiş ancak gerçekleşme-sine ramak kalan olaylar için tutulan “ramak kalalar” birçok kazayı önleme-de etkin bir rol oynamaktadır. Bunun bilincinde olmak, kendisinin başına gelmeyen şeyi önemsemeyip “aman arkadaşımın başına gelse umurumda olmaz” tavrını takınmak, işte bizi bu elem sonuçlara götürmektedir.

Kazalar nedensiz meydana gelme-mektedir. Görünen nedenler dışında, göremediğimiz ve bu yüzden önleye-mediğimiz pek çok neden de bulun-maktadır. Bu durumu en iyi açıklaya-bilecek örnek “Domino Kuramı”dır. Çoklu neden kuramının bilinen en iyi örneği olarak kabul edebiliriz. Domino kuramının, iş sağlığı ve güven-liği ile ilgisine baktığımızda şu noktada bize yardımcı olacaktır: Kazalar kendi-liğinden meydana gelmez ve nedenler kaza oluşumunda birbirini tetikler. Yani aslında kazanın gerçekleşmesine ne-den olan son halkaya gelinceye kadar, o zincir çok önceden başlamıştır.Bu nedenlerle kaza meydana gelme-den, çoğu riski ve oluşabilecek yara-lanma ve hasarları “ramak kalalar” ile engelleyebiliriz. Güvenli olmayan çalışma koşulları, güvenli olmayan çalışma alışkanlıkları, ekipmanın uygun olmayan şekilde kullanılması veya düzgün çalışmayan ekipman

kullanılmasının işle ilgili kazalara yol açma potansiyeli vardır. Bu gibi olayları derhal raporlamak, düzeltmek herke-sin sorumluluğundadır ve böylelikle belki de bir hayat kurtarmayı başarmış olabiliriz.

Yeni Bir Yaklaşım: “İŞ GÜVENLİĞİ TASARIMI”

İş Güvenliği Tasarımı, iş güvenliği-nin yeni bir boyutu olarak günümüz şartlarına ve insancıl özelliklere uygun olarak, kazaları önlemede etkili ve kalıcı çözümler verecek bir kavram olarak çalışma hayatında yerini almaya başlamıştır. İş güvenliği tasarımı ile hedeflenen, tasarım aşamasında tehli-ke analizlerinin yapılması, tasarımdaki değişiklikler ile tehlikelerin ortadan kaldırılması veya risklerin azaltılması yönündedir.

Kişisel koruyucu donanımları kul-lanmadan önce yani henüz çalışma aşamasına gelmeden önce riskler analiz edilmeli, tehlikeler belirlenmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Bu kavram iş güvenliği için gerekli, geçici toplu koruma önlemlerini tasarlamak (örneğin iskele veya korkuluk tasarımı) olmayıp, tamamen yapının tasarımın-daki değişikliklere odaklanmaktadır.

İş öncesi alınan bütün önlemlerden sonra, çalışma esnasında yapılması gerekenler, çalışanları ve yine yetkili kişileri kapsamaktadır. İşte çalışma aşamasında çalışanların alabileceği önlemler kişisel koruyucu donanımları kullanmak, kurallara uymak, doğru davranış şekilleriyle çalışmak olmak-tadır.Çok basit gibi görünen bu önlemler sayesinde, aslında işçilerin hayatları kurtarılmaktadır.

SGK verilerine göre, yaralanmaların ve ölümlerin bir nedeni kafaya sert cisimlerin çarpmasından meydana gelmektedir. Şantiye alanında gerekli önlemler alındıktan sonra çalışanın bu tehlike için alması gereken en kolay önlem, inşaat sahası içerisinde sürekli olarak “baş koruyucu” donanımlar olan baretler, başlıklar ve kasklar kullanmaktır.

Oluşabilecek iş kazalarının yanında inşaat sektöründe çalışan işçiler çeşitli sağlığa zarar verecek kimyasallara maruz kalmaktadırlar. Gerekli koru-yucu tedbirler alınmadığı takdirde ise,

maruz kalınan kimyasallar sonucu “silikoz” ve “asbestoz” gibi son derece tehlikeli hastalıklara yakalanılabi-lir. Meslek hastalıklarının meydana gelmemesi için ya da bu durumu en aza indirgemek için yapılacak en basit ve güvenilir çözüm, solunum koruyucu donanımlar olan maskeler ve respira-törler (solunum cihazları) kullanmak-tır. Tozlara ve gazlara maruz kalınan ortamlarda, ölçümlerin de periyodik olarak yapılması göz ardı edilemez bir kontrol önlemidir. Ayrıca, zaten bu kimyasallarla çalışma, yasal olarak güvence altına alınmış ve yapılması gerekenler, gerekli maddelerle açık-lanmıştır.

Yine yasal olarak, yönetmeliği bulunan

İnşaat sektörünün yıllar itibariyle elinde bulun-

durduğu ve hiç kimseye

kaptırmadığı birinciliği:

“En Fazla İş Kazası So-nucu Ölüm

Sayısı”

Page 19: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

36 37

bir diğer konu ise gürültüdür. Kullanı-lan makine sayısının artmasıyla gürül-tü de artmış ve çeşitlenmiştir. Bu artış da önemli duyma tahribatlarına yol açabilmektedir. Bu nedenle kulak ko-ruyucu donanımlar olan kulaklıklar ve kulak tıkaçları kullanılmalıdır. Gürültü yönetmeliğinde belirtilen önlemler alınmalı ve ölçümler yaptırılmalıdır

İnşaat işçileri sabit bir ortamda çalış-mamaktadırlar. Bazen soğuk, rutubetli ortamlarda, bazen sıcak ortamlarda, bazen kimyasalların etkisinin fazla olduğu ortamlarda… Bu nedenle çalışanlar, ortama uygun koruyucu elbiseler kullanmalıdırlar. Ayrıca inşaatlarda çalışılırken görülen kazaların bir kısmı da düşmelerden kaynaklanmaktadır. Düşmeler son de-rece tehlikedir ve sonunda sakatlıklar ve ölümler meydana gelebilir. Bunun için yüksekte çalışırken mutlaka emni-yet kemerleri kullanılmalıdır.Bu gibi kişisel koruyucu donanım-larla pek çok kaza, ölüm, meslek hastalığının önlenebileceği açıktır. Gerekli elemanın bulunması, koruyucu donanımların kullanılması gibi maddi olarak saydığımız koruyucu önlemlerin dışında, tüm bu saydıklarımızı uygulat-ma bilincinin verilebileceği “İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimleri” de asla göz ardı edilemez. İş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesinde, gerekli tüm teknik önlemler alınsa da, işi yapan kişinin insan olması ve psiko-sosyal durum-lardan etkilenmesi nedeniyle, güvensiz davranışlara sebep olabilecek ve yine kazaların oluşumu engellenemeye-cektir. Bu yüzden iş sağlığı ve güven-liği bilinci ne kadar çok çalışanlara aşılanabilirse, o kadar çok güvensiz davranışların önüne geçmiş olabiliriz. Bu da ancak, yeterli donanıma sahip eğiticilerle, gerekli eğitimlerin veril-mesi sonucu başarılabilir. Yasal bir zorunluluk olarak da işçilerin eğitilmesi, işverenlerin sorumluluğu altındadır. Yapılacak eğitimler sadece işe girişle sınırlı kalmamalı, periyodik aralıklarla ve ihtiyaç duyuldukça yeni-lenmelidir. Çünkü inşaat sahalarında kullanılan herhangi bir alet, makine ya da teknoloji değiştiğinde, bunları kul-lanabilecek yeterli donanım çalışanlar-da olmalıdır. Çalışanlar, çalışmalarının nedeninin bilincine vardıklarında, bu bilinçle aile-lerini ve bakmakla yükümlü olduklarını düşündüklerinde, eğitimlerin sonucu

daha kalıcı bir hal alacak ve uygula-mada belki de istediğimiz sonucu elde edebileceğiz. Sonuç olarak diyeceğim şu ki:

İş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle her gün binlerce işçinin yaşamını yitirdiği, binlercesinin de sakatlandığı gerçeği ile karşı karşıya bulunmaktayız. Teknolojik ilerlemeler de iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanma-sı için tek başına yeterli olmamakta-dır. İş yaşamına hız ve kolaylık katan bilimsel gelişmeler, makineleşmenin artması çok daha ölümcül kazaların yaşanmasını da beraberinde getirmek-tedir. Çünkü kapitalist sistemin iş ko-şullarında bilim ve teknoloji, sermayeyi elinde bulunduran işverenler lehine kullanılmakta, daha doğrusu sadece üretim ve üretimden gelecek maddi kazanç önemli olduğundan iş sağlığı ve güvenliği göz ardı edilmektedir.

İnşaat işverenlerinin, inşaat uygula-malarında sorumluluk üstlenen teknik elemanların öncelikle dikkat etmeleri gereken husus iş kazalarının insancıl yönüdür. Bu konudaki çabalar her şey-den önce yaşamını sürdürmek müca-delesi veren çalışanın can güvenliğini sağlama amacına yönelik olmalıdır. Birinci derecede önem taşıyan bu insancıl faktörün yanı sıra iş kazaları sonucu karşılaşılan yaptırımlar göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Bu konuda her şeyden önce yükümlü-lüklerin bilincinde olmak, iş güvenliği mevzuatında yer alan tüm güvenlik önlemlerinin eksiksiz uygulanmasına özen göstermek gerekmektedir.

Kapitalist sistem ile işçilerin haklarını aramaları ve elde etmeleri zorlaşmış, sendikal faaliyetler imkânsız bir hale gelmiştir. Kayıt dışı işyerleri, sigorta-sız çalıştırma, sendikasızlaştırmanın yoğun olduğu inşaat sektöründe, örgütlü bir mücadeleyi hayat geçirmek ve sürekliliğini sağlamak gerekmek-tedir. 50’den az işçi çalıştırılan işyer-lerinde gerekli uzmanların ve teknik elemanların olmaması, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasında ve uygulanmasında ne kadar etkili olabilir hepimiz tahmin edebiliriz. Bu eksikli-ğin giderilmesiyle ilgili olarak hazırlığı yapılan “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı” kabul edildiğinde, iş kazaları-nın azalacağı umudunu taşımaktayım.

İşçi sınıflarının aktif olduğu, hakların

topluca savunulduğu dönemlerde, işçiler iş güvenliği yasa ve önlemlerinin şekillenmesinde aktif rol oynarken, artık durum işçi sınıfının iradesi dı-şında şekillenmektedir. Bunda sosya-list ülkelerin giderek zayıflamasıyla, kapitalist sistemin giderek güçlenmesi önemli rol oynamıştır. Devletler artık sosyal devlet anlayışlarını kaybetmiş, neo-liberal politikalar etkinleştiril-miştir. Çalışma hayatı da bu olumsuz-luklardan etkilenmiş ve sınıf bilinci zamanla yok olmaya başlamıştır.

Bütün bu olumsuzluklar göz önüne alınarak, çalışanların hakları konu-sunda bilinçlendirilmesi sağlanarak ve iş sağlığı ve güvenliğinin hayatımızın neresinde olduğunu anlatan eğitim-lerle iş sağlığı ve güvenliğinin uygu-lanmasını kolaylaştırmak ve iş sağlığı ve güvenliği kültürü yaratmak, artık boynumuzun borcu olmuştur.

Biz de iş arkadaşları kazaya maruz kaldıklarında, bu kazayı önemsemeyen diğer işçiler gibi olmamalıyız. Artık iş sağlığı ve güvenliğinin bir ucundan da biz tutmaya başlamalıyız.

Neden ve niçin çalıştığımızı unut-mamak ve biz olmadığımızda geride kalanları düşünmek umuduyla…

Gerekli kişisel koruyucu dona-nım kullanımı, gerekli eğitim-lerin verilmesi gibi sorumlu-luklar yerine getirilse dahi bu yeterli değildir. Şantiye alanın-da en az bir iş güvenliği uzma-nı bulundurulmalı ve şantiye alanında da gerekli gözlemler yapılarak, eksiklik-ler, hatalı durumlar tespit edilmeli, acilse derhal müdahale edilmeli, gerekli ra-porlar tutulmalı ve ileriye dönük plan-lamalar yapılmalı-dır. Yani korumacı yaklaşım sadece çalışanlarla sınırlandırılma-malıdır.

GELİYOR

37

ISAF 2012 DAHA KAPSAMLI İÇERİĞİ İLE

Her geçen gün güvenlik ihtiyacının arttığı dünyamızda sektörün ihtiyaçlarına doğru şe-

kilde cevap verme amacını taşıyan ISAF Fuarı, bu yıl da çok kapsamlı ürün ve hizmetlerin

tanıtımı için kapısını açıyor.

Sektörünün tek fuarı olan ISAF Fuarı kapsamında küçük ölçekte yer alan İş Güvenliği ve

Sağlığı sektörü 2012 yılından itibaren ayrı bir fuar olarak düzenleniyor.

ISAF Fuarı’nın ziyaretçilerinin önemli bir kesiminin, İş Güvenliği ve Sağlığı ile de ilgili karar verici, belirleyici, alıcı, bayi olduğu gerçeğinden yola çıkarak ayrı bir fuar olarak düzenleme kararı verdiğimiz ISAF Safety&Health Fuarı, sektörün biraraya geldiği nokta olacaktır.

ISAF Safety&Health Fuarı, sektö-rün ürün, hizmet, bilgi sağlayıcıları ile kullanıcıları bir araya getirecek, kapsamında düzenlenecek önemli etkinlikleri ile de sektöre yön veren bir kimlikte olacaktır.

Özellikle 2011 yılında çalışmaları başlayan ve son aşamalarına gelmiş olan İş Güvenliği ve Sağlığı ile ilgili yasal düzenlemelerin getirdiği yeni

düzen ile uluslararası seviyelere ula-şacak olan standart ve uygulamaların sektöre kazandıracağı hareketlilik ile beraber fuarımızın artacak olan heyecan ve coşkusu da fuarımızda ge-rek katılımcı gerek ziyaretçilerimizde hissedilecektir.

İş Güvenliği ve Sağlığı sektörlerinin buluşma noktası olacak olan ISAF Safety&Health Fuarı, 2012 yılında eşzamanlı düzenlenecek olan diğer 4 fuar (Security, Fire, IT Security, Smart Houses) ile birlikte daha geniş bir kesi-me hitap edecektir. Genişleyen içeriği ile daha geniş bir katılımcı ve ziyaretçi kesi-mini hedefleyen ISAF Fuarı’nda önemli bir bölümü kapsayacak olan ISAF Safety&Health Fuarı, ilk yılından itibaren sektörü buluşturan merkez olacaktır.

ISAF SAFETY&HEALTH, İş Güvenliği ve Sağlığı ile ilgili önlemlerin alınma-sını ve yaygınlaşmasını sağlayarak, iş sağlığı ve güvenliği ile bağlantılı yeni bilgi ve tecrübelerin alışverişine olanak tanıyarak, bu çalışmalara katkı sunacak en önemli etkinlik olacaktır.

Yeni dönemde büyüyen pazar ile beraber, ürün, hizmet ve bilginizi 20,000’in üzerinde direkt ilgili profes-yonel alıcı kesime sergilemek, ISAF SAFETY&HEALTH Fuarı’nın heyecanı ve coşkusundan faydalanarak büyü-yen pazardaki payınızı arttırmak için sizleri de fuarımıza bekliyoruz.

ISAF Fuarı hakkında daha fazla bilgiye

www.isaffuari.com’dan ulaşabilirsiniz.

GELİYOR

Marmara Fuarcılık Hakkında: 1999 yılında kurulmuş olan Marmara Tanıtım Fuarcılık, faaliyete başladığından bu yana istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü sektörel fuarlarıyla piyasada kendine haklı bir yer edinmiş fuar firmalarındandır. İşlerinde uzman kadro ile çalışan Marmara Tanıtım Fuarcı-lık, organizasyonun en ince ayrıntılarına kadar hesaplanmış, hizmetin ön planda tutulduğu fuarlar düzenlemeyi ilke edinmiştir.

ISAF Security, ISAF Fire, ISAF IT Security, ISAF Safety&Health, ISAF Smart Houses olarak 5 ana başlığa ayrı-lan ISAF Fuarı, 20-23 Eylül tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde 16. kez düzenlenecek. Geçtiğimiz yıla oranla metrekare bazında daha genişletilen fuarda bu yıl, 9. ve 10. hollerin yanında 11. hol de satışa sunuldu.

Page 20: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

3938

Haber Fotoğrafları: Erkut Uzun, ISGGM, ÇSGBİş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Halkla İlişkiler ve Ta-nıtım Dairesi Başkanlığı’nda çalışan Erkut Uzun, bakanlığın üç ayda bir yayınlanmakta olan İSG Dergisi’nin haber fotoğraflarını hazırlıyor. Bunun yanında, Genel Müdürlüğün tüm toplantıların-da fotoğraf ve kamera çekimini gerçekleştirip ardından kurgu ve montajını da bizzat yapıyor.Ekoteknik İSG ekibi olarak, dergimize fotoğrafları ile katkıda bulunduğu için çok teşekkür ediyoruz.

İnşaat Sektöründe Problemlerden Pratik Çözümler Üretmek

SEMPOZYUM

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yol-İş, İntes ve DGUV işbirliği ile bir sempozyum düzenledi. “İş Sağlığı ve Güvenliği- İnşaat Sektöründe Problemlerden Pratik Çözümler Üretmek” konulu sempozyuma Crown Plaza Hotel’de çok geniş katılım sağlandı.

İnşaat Sektöründe Problemlerden Pratik Çözümler Üretmek konulu sempozyumun açılış konuşmaları İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdü-

rü Kasım Özer, DGUV Karl-Heinz NO-ETEL, Yol –İş Genel Başkanı Ramazan AĞAR, İntes Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü KOÇOĞLU ve ÇSGB Müsteşar Yardımcısı Serhat AYRIM tarafından yapıldı.

İş kazaları bakımından birincili-ği elinden hiç bırakmayan sektör olan inşaat sektöründe nasıl pratik

çözümlerin üretilebileceğinin masaya yatırıldığı sempozyumda Yol-İş’ten İnşaat Mühendisi Basri BALOĞLU ve İntes’ten İnşaat Mühendisi Aslı SAĞLIK “Türkiye’de İnşaat Sektörü”nü detaylandırırken Karl-Heinz NOETEL ise “Alman İnşaat Sektöründeki İş Kazalarını” anlattı.

Dr.Oliver POLANZ (Hoch Tief)’ın “İnşaat Sektöründe Çalışma Kültü-ründeki Farklılıklar” konuşmasından sonra Tevfik E.KOR(SCOOT) “İnşaat İşçileri İçin Solunum Koruyucuları”nı,

Dr.Marco EINHAUS (BGHM) ise, “Yük-sekten Düşmeyi Önlemek İçin Öneri-leri” sundu.

Sempozyumun ikinci yarısı, Helmut WEİBENGRUBER (DOKA)’ın “Kalıp İşleri ve Güvenlik” başlıklı konuşması ile başladı. İSGGM uzmanlarından N.Burcu ÜNAL ve ODTÜ Öğretim Gö-revlilerinden Prof.Dr.Murat GÜNDÜZ ‘ün “İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güven-liğinin İyileştirilmesi Projesi (İSGİP) tanıtımı ile devam etti. İSGGM Uzmanlarından Ahmet ERSOY’un

İSGGM’nin kişisel koruyucu donanım-lar alanındaki faaliyetlerini anlatması-nın ardından Wolfgang SCHAPER (BG BAU)’in yükseltici platform kullanı-mında güvenlik koşullarını detaylan-dırmasıyla devam etti.

ÇSGB – İş Teftiş Kurulu’ndan Baş İş Müfettişi Tevfik PAÇACI’nın “İnşaat Sektöründe Teftiş Projesi” sunumu da oldukça ilgi gördü.

Daha sonra Wolfgang SCHAPER’in güneş enerjisİ kurulum sistemle-rinde yüksekten düşmeyi önleme sistemlerini, Karl-Heinz NOETEL’in kafa koruyucular için yenilikçi önlem-leri, Dr. Marco EINHAUS’un çalışma

platformları olarak güvenlik filelerini ve Arno MATHİS’in inşaat sektöründe kullanılan makinelerdeki yeniliklerini anlatmasının ardından genel değer-lendirme ve kapanışa geçildi.

Sempozyumun genel değerlendirme ve kapanışı da İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer ve DGUV Karl-Heinz NOETEL tarafından ger-çekleştirildi.

İnşaat sektörünün sorunları, çö-züm yolları ve iş güvenliği bilincinin artırılması gibi konularda çok önemli bilgilerin paylaşıldığı sempozyumda katılımcıların soruları da cevaplandı-rıldı.

Page 21: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

40 41

ÖNLEM ALMAK İYİDİR

Tedavi Etmekten

Prof. H.C. Karl-Heinz Noetel Mesleki kariyeri esnasında sadece Almanya’da değil, uluslararası alanda da güvenilir işyerleri, ürünlerin güvenilir kullanımı, ürünlerin standartlaştırılması, ürün yenileme, test ve belgelendirme için çaba sarf etmiş mühendislerden biri. Sayısız yayınlanmış makalelerin yazarı / yardımcı yazarı, birçok ulusal ve uluslararası projelerin organizatörü olan Noetel, uzun zamandır T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile olan kooperasyon sözleşmesi vasıtasıyla sık sık Türkiye’ye geliyor. Sözleşme içeriklerinden olan ve “İş Sağlığı ve Güvenliği – İnşaat sektöründe problemlerden pratik çözümler üretmek” adını taşıyan sempozyumda Prof. H.C. Karl-Heinz Noetel ile kısa bir röportaj gerçekleştirdik.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Meslek hayatınız ve tecrübeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?Üniversite öğrenimimi inşaat mühen-disi olarak Almanya’da tamamladık-tan sonra, proje mühendisi ve inşaat sorumlusu olarak Isviçreli bir şirkette çalışdım. Bir kaç yıl sonra Inşaat Sek-töründeki Alman Sosyal Kaza Sigorta-sı Kurumunda (Berufsgenossenschaft der Bauwirtschaft – BG BAU) teknik gözetim memuru olarak görevdeyken, belirli inşaat makineleri ve Kişisel Ko-ruyucu Donanım (KKD) için iki test ve belgelendirme kuruluşlarını kurdum. Aynı zamanda birçok AB standartlaş-tırma heyetlerinde, yönetim kadro-sunda görevliydim. Sonraki yıllarda BG Bau’un Almanya’daki, İş Kazası ve Meslek Hastalığı önleme bölümünü yönettim ve bugünde Alman Sosyal Kaza Sigortası Kurumunda (Deuts-che Gesetzliche Unfallversicherung – DGUV) kıdemli danışman olarak

görevliyim. Ayrıca • BG BAU’un “KKD ve özel DGUV Koo-perasyonları” bölümünü, • DGUV’un KKD Uzman Komitesini,• Alman Standartlar Enstitüsünün (DIN) KKD Standartlaştırma Kurulu-munu ve • Avrupa’da KKD için onaylanmış kuruluşların tecrübe alış veriş koordi-nasyonunu yönetiyorum.

Türkiye’de kurulan “Kişisel Koru-yucu Donanım Test Laboratuvarı”nı nasıl değerlendiriyorsunuz? Laboratuvarı çok iyi tanıdığımdan, başka bir proje esnasında burada danışmanlık yapmıştım. Şunu söyle-yebilirim ki, laboratuvar tamamlan-dıktan sonra çok hızlı bir şekilde AB prensiplerine göre test yapabileceğine inanıyorum. Buda Türkiye’de piyasa gözetimi için ve bununla bağlantılı olarak daha güvenilir ürünler için önemli bir katkı demektir.

Almanya’daki İş Sağlığı Güvenliği Sistemi ile bizim ülkemizdeki İSG sisteminin farkları sizce nelerdir?Almanya’daki sistemin özelliği her türlü yardımın (önleme tedbirleri, rehabilitasyon ve tazminat) bir ku-ruluş tarafından, Alman Sosyal Kaza Sigortası Kurumundan, sağlanması en önemli fark.

Önleme tedbirlerinin amacı, iş kaza-larını, yol kazalarını, meslek hasta-lıklarını ve iş hayatı ile ilgili ortaya çıkabilecek sağlık risklerini (danışma, eğitim ve denetim sayesinde) önle-mek.

Rehabilitasyon: Farklı alanlardaki kaza sigortaları, Alman Sosyal Kaza Sigortası Kurumunun çatısı altında toplanıyor ve iş ve yol kazası duru-munda, meslek hastalığı vakalarında bütün rehabilitasyonu üstleniyorlar. Tıbbi tedavileri (tıbbi rehabilitasyon)

ve tekrar iş hayatına (mesleki reha-bilitasyon) ve sosyal çevreye (sosyal rehabilitasyon) dönme çalışmalarını koordine ediyorlar. Rehabilitasyon esnasında, kaza sigortaları geçim imkânı sağlanması için uygun şekilde maddi yardımda bulunuyorlar.

Tazminat: Tedavi yöntemleri ve rehabilitasyon önlemleri hep başarılı olmadığından, bazı sigortalı şahıslar tekrar eskisi gibi iş hayatına döne-miyorlar. Bu gibi durumlarda, kaza sigortaları belirli koşullar altında yürürlüğe giren emeklilik ödemeleri yapıyor.

Bu sistem 130 yıldan beri mevcut ve dünyanın birçok ülkesinde (örneğin Çin) geçerli.

Türkiye’de yapmayı planladığınız başka projeler var mı? Türkiye ile ortak başka ne tür çalışmalar düşü-nüyorsunuz?

Şu an T.C. Çalışma ve Sosyal Güven-lik Bakanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile yürüttüğümüz işbirliği çok geniş çaplı, öyle ki başka projeler için çok az zaman kalıyor. Belki başka alanlarla kombine ede-rekten işbirliği sağlayabiliriz, örneğin Uluslararası Sosyal Güvenlik Kurumu ISSA madencilik alanında Türkiye’de bir hayli aktif ve önümüzdeki yıllar-da inşaat sektörü ile birlikte kongre düzenlemesi düşünülüyor.

Üyesi bulunduğunuz “Kişisel Koru-yucu Donanım Komisyonları”nda ne tür çalışmalar yapılıyor?Burada sadece üç komisyona değin-mek istiyorum:

KKD Uzman KomitesiKişisel Koruyucu Donanımların temin edilmesi, uygunluğu ve kullanımı, bütün yetkili kaza sigortası kurum-ları için önemli bir konu olmakta. Bu nedenle mevcut olan uzman bilgisi bir

uzman heyetinde toplanıldı ve Kişisel Koruyucu Donanım Uzman Komitesi (FB PSA) kuruldu.

KKD Uzman Komitesi DGUV’a bağlı bir kurumdur, fakat yetkililik Inşaat Sektöründeki Alman Sosyal Kaza Sigortası Kurumuna (Berufsgenos-senschaft der Bauwirtschaft – BG BAU) aittir. Uzman Komitesinin özel-likle ilgilendiği hususlar, yetkili kaza sigortası kurumlarına, işverenlere ve KKD kullanıcılarına, resmi kurumlara, üreticilere ve diğer ilgili makamlara destek ve danışmanlık hizmetleri sunmaktır. KKD ile ilgili iş sağlığı ve güvenliği alanında pratikte yaşanan yaklaşık tüm sorular için Uzman Komitesinde ve komite içinde koor-dine olan KKD ile bağlantılı uzmanlık dallarında pek çok yetkili uzman hazır bulunmakta. Kişisel Koruyucu Donanım alanında-ki araştırma ve gelişim projelerinde ortak çalışmalar ve karşılıklı des-tekleşmeler, FB PSA’nın üstlendiği önemli görevlerden birisidir. Örneğin, cilt koruyucuları uzman dalında, cilt temizleyici ürünlerin değerlendirilme-si ve ayak koruyucuları uzman dalın-da, topuk kemiği kırıklarını önlemek için kuruyucu ayakkabı deney tesisatı geliştirilmesi.

KKD Standartlaştırma Kurulumu (NPS) KKD Standartlaştırma Kurulumu 1970 kuruldu. KKD alanındaki ulusal, AB ve uluslararası standartlaştırma ile görevli. İlgili makamlardan katılan 220’den fazla uzman, örneğin sanayi ve ticaret alanından, yetkili kaza sigortası kurumlarından, resmi kurumlardan, araştırmacılar, öğretim alanlarından ve tüketiciler, NPS’in heyetlerinde çalışmakta. KKD’nın her alanınla ilgili yeni stan-dartlar hazırlıyorlar veya icabında mevcut olan standartları düzeltiyorlar. Böylece özellikle standartların sürekli gelişimde olan bilim ve teknoloji sevi-

yesine uymasını ve standartlara uyan KKD’nın güvenilir ürünler olmasını sağlıyorlar.

Avrupa’da KKD İçin Onaylanmış Kuruluş-ların Tecrübe Alışveriş Koordinasyonu:Koordinasyon 1991 yıllında onaylan-mış kuruluşların KKD Direktifi’nin uygulanması esnasında oluşabilecek herhangi bir sorunu, örneğin belge-lendirme işlemleri ile ilgili veya test aşamasında bulunan ürünler ile ilgili, tartışabilmeleri için kuruldu. Onaylanmış kuruluşların koordinas-yonu bir yatay komiteden (Horizontal Committee) oluşuyor. Bu komitede tüm KKD kategorileri için geçerli olan genel sorular tartışılıyor. Ayrıca komite, komite toplantıları için dökü-manları ve konuşmaları hazırlayan bir danışma konseyi (Advisory Panel) içeriyor.Kalite yönetim sistemi (KKD Direktifi’nin 11. maddesi) ile ilgili sorular, 11. madde ad hoc çalışma grubunda (ad hoc group for Article 11) tartışılıyor. Ayrıca her tür KKD için di-key grublar (Vertical Groups) mevcut. Dikey grublar bir araya geldiklerinde, test prosedürlerin uygulamaları esna-sında (standartlara göre uygulanıldı-ğında) olan soruları tartışıyor. Çalışma sonuçları, uygulama önerileri olarak (Recommendation for Use) kâğıda dökülüyor. Onaylanmış kuru-luşların tartışma sonuçları, bu şekil özetleniliyor ve belgelendirme pro-sedürleri, KKD standartları, KKD test yöntemleri ve sayre ile ilgili sorulara, harmonize standartlarının doğasına uygun çözümler öneriliyor.

Bizim sorularımız bu kadar sizin eklemek istedikleriniz varsa onları da alabilir miyiz?T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-kanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Sayın Kazım Özer’e ve bütün çalışanlarına son yıllardaki geliştirici ve güven dolu bir ortamda gerçekleş-tirilen ortak çalışmalarımız için çok teşekkür ederim.

Prof. H.C. Karl-Heinz Noetel

Prof. H.C. Karl-Heinz Noetel ile İrem Nurgül Durmuş Röportajı Nevzat

BağlıProf. H.C. Karl-Heinz Noetel

Hüseyin Gündoğan

Page 22: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

42

“İşçi Sağlığı ve Güvenliği” yok artık “İş Sağlığı ve Güvenliği“ var... Ve işte bunun yasası geliyor... Yasa artık tüm çalışanları kucaklıyor. İşçi mi, me-mur mu ayrımı yapmadan “Tüm Çalı-şanlar Önemli” diyor. Yasa artık çalışan sayısına da bakmıyor. Kaç kişi çalışırsa çalışsın “1 can bile olsa önemli” diyor. Türkiye’de çalışma hayatında bir kader değişimindeyiz. Farkında olan olmayan tüm çalışanları kucaklayan büyük bir devrim bu...

İSG KULİSİ

43

Ekoteknik İSG, facebook’taki sayfasında güncel konuları tartışmaya açıyor.

Siz de www.facebook.com/ekoteknik.isg adresinden sayfamızı takip edebilir

ve kulisimize katılarak sesinizi binlerce okuyucumuza duyurabilirsiniz.

Marka & Patent Uzmanı İbrahim Devecioğlu: 2004 yılından günümüze Marka , Patent ve Tasarım konularında Vekillik yapı-yorum . Firmaların ve kişilerin fikri ve sınai haklarının tescil ve takibi işle-rini yapıyorum, Fikri ve Sınai hakları firmaların çocukları gibi görüyor ve bu hakları koruyor gözetiyorum, hertürlü tehlike ve tehditten uzak tutuyorum. Peki ya insanların kendileri? İnsanların canları korunuyor mu?

TBMM’de İş Sağlığı Güvenliği Yasa Tasa-rısı görüşülürken, Meclis’in kanalizas-yon inşaatında çalışan bir işçi toprak al-tında kalarak yaşamını yitirdi. İzmir’den o sabah sırf çalışmak için gelmiş bir can işteki ilk gününde hayatını kaybetti. Bu aslında başlı başına bir sinyaldi. “Evet,

İş Güvenliği Sorumlusu Cem Döner:Yeni İSG Kanunu ile ilk etapta iş kazala-rının yüzde 98’ini, iş hastalıklarının ise yüzde 100’ünü önlemek gibi iddialı bir hedefle yola çıkan tasarının devrim gibi olmasının ana nedeni “Tüm Çalışanların Kapsam Altına Alınıyor Olması” Yani 11 milyon çalışan bu yasayla iş güvenliği

kapsamına alınacak. Mevcut yasada ma-den, tersane ve fabrika gibi yerlerde ça-lışanlar kapsamdaydı.(yani en az elli işçi çalıştıran işletmeleri ) tasarıdan sonra berberden otele riski yüksek işletmeler-deki çalışanlar ve kamu çalışanları da kapsama alınacak. Diğer önemli madde ise işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ile ilgili düzenlemelerin de geliyor olma-sı. Buna göre 50 işçi ve üzeri çalıştıran-lar işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı istihdam edecek kuralı tarihe karışacak. 10’dan fazla çalışanı bulunan bütün işyerleri, (SGK istatistiklerine göre 2010 yılı sonu itibarıyla 10’dan fazla sigortalı işçi çalıştıran işyerlerinin sayısı 188.946) iş güvenliği uzmanı ile çalışmak zorunda olacak.Küçük ölçekli işletmelerde ortaya çıkacak maliyetleri devlet karşılayacak bununla ilgili olarak kanun tasarısında konunun yönetmelikle düzenlenebile-ceği söyleniyor. Nitekim Çalışma Bakanı Faruk Çelik de daha önce bu hususla ilgili olarak, 1 -10 arası işçi çalıştıran işyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile ortaya çıkacak maliyet ar-

tışlarının bir kısmının devlet tarafından karşılanabileceğinin sinyalini vermişti. Kanunun getirdiği önemli yeniliklerden biri de bütün iş yerlerinin risk değer-lendirmesi yapmak zorunda olması bu şekilde ortaya çıkması beklenen muh-temelen riskleri önceden tespit etmiş olacaklar. Acil durum planı hazırlanması da yine işverenlerinin yapması gerektiği zorunluluğundadır. Kanunda yer alan ifadeye göre işveren-ler “işyerinin büyüklüğü ve taşıdığı özel tehlikeler, yapılan işin niteliği, çalışan sayısı ile işyerinde bulunan diğer kişileri dikkate alarak önleme, koruma, tahliye, yangınla mücadele, ilk yardım ve ben-zeri konularda uygun donanıma sahip ve bu konularda eğitimli yeterli sayıda kişiyi görevlendirir, araç ve gereçleri sağlayarak eğitim tatbikatları yaptırır ve ekiplerin her zaman hazır bulunmalarını sağlar”. Yasa tasarısının iş müfettişle-rinin denetimlerde elini güçlendirmesi de bekleniyor. Tasarı, işyerlerindeki teh-likeyi gören müfettişe, isterse işletme-nin o bölümünde çalışmayı durdurma yetkisini verecek.

bu konu çok önemli” diyen bir sinyal… Şimdi “Yeni İSG Kanunu’ndan ne bekli-yorsunuz?” diye sorulduğunda verilecek tek bir cevabım var aslında. İnsanların hayatlarının korunmasını bekliyorum. Başkent Ankara’da TBMM’nin işinde bile bir can giderken Türkiye’nin daha az gelişmiş bölgelerinde her gün birçok canlar gidiyor. Böylesine önemli bir konunun zaten 4857 Sayılı İş Kanunu’na bağlı olması değil, müstakil bir kanunda olması ge-rekiyordu. Şimdi müstakil bir kanunda olunca, cezai yaptırımları ağırlaşacak, bu da umarım herkesin mutlak şekilde uymasını sağlayacaktır.

Sanırım tek eksik denetim kalıyor. Eğer denetimler de düzenli olarak yapılırsa, cezalar sadece yasa üzerinde kalmaz da denetimlerle hayata geçirilirse ben inanıyorum ki birçok can kurtulacaktır.

Bu kadar hayati bir konuda bu kadar önemli bir kanunun çıkacak olması, hangi sektörde çalışan olursak olalım çok umut verici. Bir an önce çıkmasını ve uygulanmasını bekliyorum.

Radyoloji Teknikeri Sibel Bozer: TBMM’de gündemde olan “Temel İş Sağlığı Güvenliği Yasa Tasarısı” her ÇA-

LIŞAN için bir umut… Mesleği ne olursa olsun, nelerin değişeceğini bilen herke-sin heyecanla beklediği bir umut. Çünkü artık işçi sağlığı olmayacak, çalışan sağ-lığı olacak, iş sağlığı olacak. Malum ki kapitalist bir sistemdeyiz. Çalışanların haklarını aramaları, dünyanın neresinde olursanız olun, bu sistemde çok kolay değil. Hele ki artık Türkiye’de sendikalar da iyice etkisiz kalmaya başladı ki dev-letin çalışanı gerekirse çalışana karşı bile koruması gereklidir. Bu korumayı da işyerindeki kişi sayısına göre yapmak aklın ve vicdanın almadığı bir durumdur. Çünkü çalışana bir nevi: “Eğer 50’den çok kişinin çalıştığı yerde çalışıyorsan sen birey olarak önemlisin ve yasalar seni koruyor ama eğer 3-5 çalışanlı bir

yerdeysen senin önemin yok” demekten farksız bir durum söz konusu. Şükür ki bu kanun ile bu sayı da tarihe karışacak ve sayı sınırlaması olmaksızın çalışanlar kazaya, belaya ve meslek hastalığına karşı koruma altına alınacak. Böylelikle de “50’den az işçi çalıştırılan işyer-lerinde gerekli uzmanların ve teknik elemanların olmaması, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması dönemi kapanacak ve sonucunda da iş kazaları azalacak umudu taşıyorum. Çalışma Bakanlığı’nın çok beğendiğim bir sloganı var: “Sıfır İş Kazası, Hayal Değil” Bu yasa tasarısı kanunlaşınca gerçekten hayal olmayacak ve işçilerin hayalleri yarım kalmayacak. Tüm çalışanların gözü aydın.

Ekoteknik İSG ekibi olarak biz yeni çıkacak yasa için çok heyecanlıyız. Umutla bekliyoruz yeni yasayı... Bu sayı kulisimizde “Yeni çıkacak İSG Kanunu’ndan beklentileriniz neler-dir? Bu yeni kanun ile neyin çözüme ulaşmasını bekliyorsunuz?” diye sorduk. İşte kulisimize gelen yanıtlardan:

İş Güvenliği Uzmanı Mahmut Yurduseven:İnsanlar, hayatlarının her döneminde yeni bir şeyler öğrenir ve gelişir. Top-lumların ve toplumu oluşturan kişilerin bu yeni bilgileri zaman içerisinde bir çığ gibi büyüyerek bir tecrübe hazine-si halini alır. İnsanlık sürecindeki bu gelişmeler, değişmeler ve yenilikler her zaman kişileri ve toplumları hep bir adım öne taşır. İşte bu gelişim ve değişimlerin, neresin-de olduğumuz, nasıl etkilendiğimiz ve bizi nereye götüreceği önemlidir. Gide-ceğimiz yeri bilmiyorsak yanlış yolda isek bize hiç bir şeyin ve hiç bir kim-

senin faydası ve yararı olamaz. Önemli olan gideceğimiz yeri belirlememiz, hedefimizi koymamız ve az dahi olsa bu yolda ilerlememizdir. Bu ilerleme küçük dahi olsa ilerde yaşanacak büyük deği-şim ve gelişimlerin temel taşı olacaktır. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak iş güvenliği alanında her zaman yenilik-lere açık, her zaman gelişmekte olan, iş güvenliği bilincini ağır ağır ama emin adımlarla bir şekilde başarmak için elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Yeni çıkacak olan İş Güvenliği Kanunu ise Türkiye olarak eksiklerimizi gide-receğimiz ve yeni nesillere sağlam bir yapıda iş güvenliğini devletçe, işverence

ve işçi ile birlikte el ele yapacağımızdan kuşkum yoktur. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi muasır medeniyetler seviye-sine çıkmamıza her geçen gün bir adım daha yaklaşıyoruz.

İş Güvenliği Uzm. Eğiticisi (ÇSGB Belge No: 949)Y.Doç.Dr. Devrim ALKAYA: Kanunda İş sağlığı ve güvenliği hizmet-leri bölümünde MADDE 6’da yer alan 8. Fıkra (8): “Mühendis, mimar ve teknik elemanlar, bu maddeye göre çıkarılacak yönetmelikle belirlenen şartları sağla-maları ve kriterlere uymaları koşuluyla Bakanlıkça düzenlenecek iş güvenliği uzmanlığı belgesini alabilirler” yazıyor. Madde 6. 8. Fıkrada yer alan hususta “İş

Güvenliği Uzmanlığı Eğitici Belgesi”ne sahip eğiticilerin tecrübelerine uyan sınıfta “İş Güvenliği Uzmanı” olma hakkı getirilmelidir.

Eğitici belgesini almak ve İş Güvenliği Uzmanı yetiştirmek için yeterli tecrübe ve birikimin olması gereklidir. Eğiticile-rinde İş güvenliği Uzmanlığı yapmaları için yetki verilmelidir.

Ayrıca son sınıf öğrencilerinin de iş güvenliği uzmanlığı kurslarına katılma-larına izin verilmelidir.

Page 23: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

Türkiye’nin neresinde olursanız olun, insan sağlığını etkileyen fak-törlerin analizlerini kapınıza kadar getiriyoruz.Sağlık taramalarınız için bize mer-kez telefonumuz 0 312 344 01 96 numarasından ulaşabilir veya talep-lerinizi yazılı olarak 0312 343 66 46 numarasına fax çekebilir ya da [email protected] adresine e-posta gönderebilirsiniz.

“Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü”, “İş Sağlığı ve Güvenliği Tü-züğü” ve “Umumi Hıfzıssıha Kanunu” gereğince işveren,

işçilerin sağlık taramalarını yaptırmakla yükümlüdür. Ancak bu sağlık taramaları özellikle çalışan sayısı

fazla olan işletmeler için ciddi bir zaman ve işgücü kaybı anlamına gelmektedir.

Ekoteknik İSG ve Ekoglobal İSG olarak, mobil sağlık araçlarımız sayesinde, sağlık tara-malarını Türkiye’nin dört bir yanında işlet-menizin kapısına kadar getiriyoruz.

Verdiğimiz mobil sağlık hizmetlerimiz sayesinde, zaman ve iş gücü kaybını önle-yerek, ihtiyaç duyulan sağlık hizmetini en kısa sürede minimum maliyetle ve elde edilebilecek en yüksek kalitede alabilirsi-niz.

Periyodik sağlık tarama ve aşılama hizmetlerimiz, mobil olarak işletme-lerde, yerleşik olarak da laboratu-arlarımızda sunulmaktadır. Numune alımlarında, numunelerin incelenme-

sinde ve raporlanmasında bilimsel me-totlara titizlikle uyulmaktadır. İncelemeler,

konusunda uzman kişilerce yapılmakla kalmayıp, ayrıca mesleki yeterliliği olan branş uzmanlarımız

tarafından yapılarak rapor edilmektedir. Değerlendirmelerin yapılmasında, raporlandırılmasında ve bildirilmesinde etik kurallara bağlılık büyük önem taşımaktadır.

VERİMLİ BİR ÜRETİM ANCAK GÜVENLİ ORTAMLARDA ÇALIŞAN

SAĞLIKLI BİREYLER İLE SAĞLANABİLİR

Page 24: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

46

MAKALE Uz. Dr. Mehmet ERGİNEkoteknik İSGKlinik Mikrobiyoloji Uzmanı

46

Neden Burun Kültürü Yaptırıyoruz?

Bilindiği üzere ilk işe girişlerde yaptırılan muayenelerde ya da periyodik olarak yapılan portör tara-malarında bakılan tetkiklerden birisi de “Burun Kültürü”dür. İş Sağlığı tetkikleri içerisinde olmazsa olmaz olan bu tetkik neden önemlidir? Hekimler değerlendirme yaparken burun kültürüne bakılma-sını neden özellikle talep eder?

GIDA SEKTÖRÜ ÇALIŞANLARININ BURUN-BOĞAZ MUKOZASINDAKİ

STAPHYLOCOC AUREUS TAŞIYICILIĞININ

(PORTÖRLÜĞÜN) ÖNEMİ

Staphylococlar doğada yaygın olarak bulunan sporsuz-hareketsiz üzüm salkımı şeklindeMorfolojik görünümde gram(+) kok-lardır. Diğer bakterilerin çoğunluğu ortalama 60 derecede 30 dakikada öldükleri halde, Staphylococlar 1 sa-atten fazla canlılıklarını korurlar.

Staphylococlar, kuru-nemsiz ortama, kimyasal dezenfektanlara, antibi-yotiklere ve kimyasal tüm etkenlere karşı dayanıklılık gösteren bakteri türüdür. Özellikle, antibiyotiklere çok dirençli olması nedeniyle, rastgele ilaç kullanılmaması, mutlak doktor kontrolünde ve direnç testlerinin yapılarak antibiyotik tedavisinin yapıl-ması, enfeksiyon ve taşıyıcılık açısın-

dan önemlidir. Bu nedenle, üzerinde durulması gereken bir enfeksiyon etkeni olarak, halk sağlığını yakından ilgilendirmektedir.

İnsanlarda en sık olarak, başta burun mukozası olmak üzere, boğaz-deri-rektum-vagina ve perine gibi vücudun değişik bölgelerinde kolonize olabi-lirler.

Stapylococ aureus, insanlarda birçok enfeksiyonlara neden olabilen bir bakteridir. Bakterinin hastalandırıcı (patojenite faktörleri) nitelikteki mad-delerin etkisiyle, vücudun biyolojik durumuna bağlı olarak yaptıkları enfeksiyon hastalıklarını şu şekilde sıralayabiliriz.

1- Deri ve mukoza enfeksiyonları (ap-seler, fronkül, farenjit-larenjit v.s)2- Yaygın deri döküntülü staphylococ enfeksiyonları (toksik şok sendromu, döküntüler v.s)

3- Sepsis ve endokarditler (yüksek ateş ve kalp enfeksiyonları)4- Staphylococ pnömonisi5- Besin zehirlenmeleri ve enteritler

Özellikle, akut besin zehirlenmele-rine sebep olmaları nedeniyle gıda güvenliği açısından ve gıda sektörü çalışanlarında portör eradikasyonu-nun önemli olduğu görülmektedir.

Staphylococ aureus, insanların burun mukozasında yüzde 10-40 oranında, özellikle hastane ortamı çalışanla-rının burun mukozasında yüzde 70 oranında kolonize olmuşlardır. Bu nedenle gıda çalışanlarında burun staphylococ aureus taşıyıcılığının halk sağlığı açısından önemini arz etmek-tedir. İlaveten hastane çalışanlarında, portörlüğün yüksek oranda olması son yıllarda önem kazanan hastane enfeksiyonları açısından önemli bir bakteri türü olarak görülmektedir.

Son zamanlarda toplum kaynaklı en-feksiyonlarda özellikle deri, mukoza ve yumuşak doku enfeksiyonlarında metisilline (antibiyotik) direnç gös-teren (MRSA) metisilline dirençli Staphylococ aureus oranlarında artış olduğu araştırmalarda gösterilmekte-dir. Bu özelliği nedeniyle, Staphylococ enfeksiyonlarının tedavide güçlük çıkarmasının bilinmesi, enfeksi-yondan korunmanın önemini ortaya koymaktadır.

Gıdalarda ve gıda işletmelerinde, elle gıda hazırlayanlarda bulunan Staph-ylococ aureus, taşıyıcılarla (portör) çevreye yayılarak tehlike oluştururlar. Taşıyıcı olup ve özellikle gıda sektö-ründe bizzat eliyle gıda hazırlayanlar staphylococ besin zehirlenmesinin önemli bir kaynağını oluştururlar. Özellikle, ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerde besin zehirlenmesinin en sık görülen etkenlerinden biridir. Stapyhlococ besin zehirlenmesinde, bakterinin toksinini içeren gıdanın alınmasından kısa sürede başlayan belirtiler, akut gelişen bulantı-kusma, karın ağrısı-kramplar ve diyare şek-linde başlar, ateş görülmez. Belirtiler başlayınca en yakın sağlık kurulu-şuna başvurmak gereklidir. Patojen bakterinin bulunduğu gıdayı tüketen herkeste bu belirtiler görülebilir. Görüldüğü üzere, özellikle gıda elleyi-cilerinin burun mukozası Staphylococ aureus taşıcılarının toplum için ne ka-dar büyük risk oluşturduğu ortadadır.

Gıdaların işlem gördüğü ortamlarda hijyenin sağlanması, sıcak gıdaların sıcak, soğuk gıdaların soğuk saklan-ması, işlenmiş gıdaların ortalama 4 saatten fazla oda ısısında bırakılma-ması, pişirilmiş gıdaların bekletilmesi gerektiğinde, hızla soğutulması, yiyeceklerin sadece bir kez soğutulup

ısıtılması, Staphylococ aureus deri en-feksiyonu olan çalışan kişilerin, teda-visi boyunca çalışma alanının risksiz yerde olacak şekilde değiştirilmesi, yiyeceklere mümkün olduğunca çıplak elle temas edilmemesi ve ellerin değişik yerlere teması durumlarında mutlak sabunlu su ile sık sık yıkan-ması kuvvetle önerilen tedbirlerdir.

Staphylococ aureus zehirlenmeleri-nin-patojenitesinin en alt düzeye indi-rilmesi için, verilen uğraşlara karşın, enfeksiyon ve toksik zehirlenmelerin istenilen düzeyde azalmaması, gıda kaynaklı bu zehirlenmelerin –pato-jenlerin her geçen gün daha güvenilir yöntemlerle doğru olarak belirlen-mesini zorunlu hale getirmektedir. Üreticiden tüketiciye uzanan bulaşma yollarında, burun-boğaz mukozal kay-naklı Staphylococ aureus bakterileri taşıyıcıları, tüketici halk için tehlike kaynağıdırlar. Bakterinin epidemi-

47

Hepimiz en az bir kez “gıda zehirlenmesi” vakıası yaşamışızdır. Dışarıda yemek yiyo-ruz, geceyi hastanede geçiriyoruz. Bu zehirlenmelere sebep olan mikroplardan biri de: “Stapylococ Aureus”Antibiyotiklere çok dirençli olan ve uzun süre dayanan Staphylococlar, doğada yaygın olarak bulunuyorlar. Enfeksiyon ve taşıyıcılık açısından önemli ve halk sağlığını yakın-dan ilgilendirdiği için üzerinde titizlikle durulmalı... Bu yüzden de iş yerlerinde gıdayı elleyenlerde burun kültürüne baktırmak çok önemli.

yolojik özelliği olarak, bulaş kaynağı iç içe dolaşım gösteren bir zincir oluşturmaktadır, bu nedenle enfek-siyonluların ve portörlerin eradikas-yonu sağlanmalıdır. Enfeksiyon zincir halkası şekilde görülmektedir.

Bu amaç doğrultusunda, gıda üre-tim mekânları modernize edilmeli ve malzemelerin sterilitesine dikkat edilmeli, çalışan personel koruyucu giysiler giymeli, maske ve eldiven kul-lanmalıdır. Eller sık olarak sabunlu su ile yıkanmalıdır. Gerek üretim, gerek satış mekânlarında çalışan perso-nelin, yönetmelikler gereği portör muayenelerinin belirtilen sürelerde yapılması, portörlüğü tespit edilen kişilerin tedavilerinin yapılarak, tekrar kültür alınarak negatif sonuç alındık-tan sonra, iş görmelerinin sağlanması gereklidir. En önemli olması gereken, çalışan personel eğitime tabi tutul-malıdır.

Bakterinin Epidemiyolojik Enfeksiyon Oluşturma Zinciri

Page 25: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

48 49

T.C.YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİE. 2009/12980K. 2010/6968T. 15.6.2010

• MESLEK HASTALIĞI SONUCU MALULİYET ( Maddi ve Manevi Tazminat - Hâkimin Bedensel Bütünlüğün Bozulması Halinde Olayın Özelliklerini Göz Önünde Tutularak Zarar Görene Ada-lete Uygun Bir Miktar Paranın Manevi Tazminat Olarak Ödenmesine Karar Vereceği )

• MANEVİ TAZMİNAT ( Meslek Hastalığı Sonucu Maluliyetinden Doğan - Hâkimin Bedensel Bü-tünlüğün Bozulması Halinde Olayın Özelliklerini Göz Önünde Tutularak Zarar Görene Adalete Uygun Bir Miktar Paranın Ödenmesine Karar Vereceği )

• İŞGÖREMEZ DURUMA GELME ( Yol Açacak Derecede Olmasa da Meslek Hastalığının Oluştu-ğu ve Bedensel Bütünlüğünün Bozulduğu - Davacı Yararına Manevi Tazminata Hükmedilmesi Gerektiği )

• VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜ KAVRAMI ( Bedensel Bütünlük Eş Deyişle Vücut Bütünlüğü Kavramının Fizik Bütünlük Yanında Ruhsal Bütünlüğü ve Sağlığı da Kapsadığı )

818/m.47

İÇTİHATÖZET: Davacı, meslek hastalığı sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. B.K.’nun 47. maddesinde hâkimin bedensel bütünlüğün bozulması halinde olayın özelliklerini göz önünde tutularak zarar görene adalete uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar vereceği öngörül-müştür. Bedensel bütünlük eş deyişle vücut bütünlüğü kavramının fizik bütünlük yanında ruhsal bütünlüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışmasızdır.

Somut olayda davacının işgöremez durumuna gelmesine yol açacak derecede olmasa da meslek hastalı-ğının oluştuğu ve bedensel bütünlü-ğünün bozulduğu ortadadır. Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.

DAVA: Davacı, meslek hastalığı so-nucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekil-de, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün davacı vekili tarafından tem-yiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik H.O.B. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduk-tan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR:

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2- Dava, meslek hastalığı sonu-cu sürekli iş göremezliğe uğ-

rayan davacının 20.000,00. TL manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece sürekli işgöremezlik ora-nının Yüksek Sağlık Kurulu raporuna göre % 0 olduğu, % 100 kaçınılmazlık ile meydana gelen meslek hastalığın-da işveren ile işçinin kusuru olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasa-ya uygun bulunmamıştır.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; davacının Y. Akü Malzemeleri San. Tic. A.Ş. işyerinde 13.08.2002 - 04.12.2005 tarihleri arasında çalıştığı, SSK’nun Yüksek Sağlık Kurulu’nun 31.7.2007 tarihli raporunda da davacıdaki kurşun infeksikasyonunun mesle-ki olduğu, maluliyet gerekmediği, 17.11.2008 tarihli kusura ilişkin rapo-runda da olayın % 100 kaçınılmazlık sonucu meydana geldiğinin belirtildiği görülmüştür.

Meslek hastalığının % 100 kaçınıl-mazlık nedeniyle meydana gelmesi halinde, risk nazariyesi gereğince sigortalının meydana gelen bedensel zararından işverenin bir miktar so-rumlu tutulması Dairemizin yerleşmiş görüşlerindendir.

B.K.’nun 47. maddesinde hâkimin bedensel bütünlüğün bozulması halinde olayın özelliklerini göz önünde

tutularak zarar görene adalete uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar vereceği öngörülmüştür. Bedensel bütünlük eş deyişle vücut bütünlüğü kavramının fizik bütünlük yanında ruhsal bütün-lüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışma-sızdır.

Somut olayda davacının işgöremez durumuna gelmesine yol açacak de-recede olmasa da meslek hastalığının oluştuğu ve bedensel bütünlüğünün bozulduğu ortadadır.

Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yara-rına manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın yazılı gerekçelerle tümden red edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönleri amaçla-yan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iade-sine, 15.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 26: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

51

MAKALE

50

Op. Dr. Gıyas Ayberk Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı

Çalışanlarda BEL AĞRISInın

DeğerlendirilmesiBel ağrısı, tüm dünya nüfusunun yüzde 80-85’ini hayatlarında en az bir kez dahi olsa etkile-yen bir semptomdur. Endüstriyel toplumlarda en sık doktora başvuru nedenlerindendir.

Türkiye’de yapılan bir çalışmada yaşam boyu bel ağrısı prevalansının fabrika çalışanlarında yüzde 54 olduğu saptanmıştır. Bu nedenle bel ağrısı, iş gücü ve ciddi maddi kayıplara yol açan önemli bir sorundur. ABD’de bel ağrısı nedeniyle yıllık harcamaların 100 milyar dolar civarında olduğu, kronikleşen bir hastanın yıllık tedavi maliyetinin beş ile sekiz bin dolar ara-sında değiştiği bildirilmiştir.

Bel ağrısı bir meslek hastalığı olarak kabul edildiğinde günümüzde yeterli ilgiyi göreme-mektedir. Yeni İş Kanunun uygulanmasıyla yakın gelecekte hastalığa bağlı erken emeklilik ve sigorta tazminatları gündeme geleceğinden konunun doktorlar ve ilgili çalışanlar tarafından iyi bilinmesi gerekmektedir.

Bel ağrısı ve yaralanmalara yol açan faktörler, kişisel ve mesleksel faktörler olarak iki gruba ayrılır ve iş ile ilgili

faktörler bunlardan en önemlisi-dir. Kişisel faktörler arasında yaşın ilerlemesi, karın ve sırt-bel kaslarının güçsüz olması, aşırı kilo, kondisyon yetersizliği, sigara kullanma ve daha önceden bel ağrısı atağı geçirip geçir-meme gibi nedenler bulunmaktadır. İş memnuniyetsizliği, motivasyon bo-zukluğu, ağır iş yükü ve sorumluluğu, monoton iş ve iş çevresindeki sosyal çevre yetersizliği de bel ağrısına yat-

kınlığı arttıran belli başlı psiko-sosyal nedenlerdir.

Alt bel bölgesi, biomekanik özellikle-rinden dolayı yaralanmaya en yatkın bölgedir. Bel ağrısı sorunlarının çoğu, işyerindeki zorlanma ya da travma-lara bağlıdır ve nedenleri genellikle görmezden gelinir. Ani tek bir hare-ketten ziyade, tekrarlayan, zorlamalı ve belin yanlış kullanılmasına bağlı hareketlerin birikimi sonucu ortaya çıkar. Çalışanın fiziksel gücü üstünde ve uygunsuz pozisyonda çaba gerekti-ren ağır kaldırma gibi fiziksel aktivi-

teler bel ağrısının önemli nedenlerin-den biridir. Buna bağlı olarak da bel ağrılarının çoğu belli bir süre sonunda uygunsuz çalışma koşullarına bağlı olarak ortaya çıkar. Akut bel ağrısı olan hastaların yüzde 33’ünde ağrıla-rın kronikleştiği bildirilmiştir.

Türkiye’de yapılan bir çalışmada düşük ekonomik düzey, oturarak ve ağır kaldırarak çalışma, çalışma yılı, haftalık çalışma günü, günlük çalış-ma saati, adet düzensizliği, doğum sayısı artışı, bedenen yoğun çalışma, iş memnuniyetsizliği, stresli işte ça-

lışma, eksersiz yapmama ve bel ağrısı arasında anlamlı ilişki saptanmıştır.

Omurga ve sırt kasları, insanların ayakta durmasını sağlayan, yük ta-şıma kapasitesi olan ve geniş hare-ket serbestisine sahip bir anatomik yapıdır. Tüm bu hareketlerin omurga içindeki omurilik ve sinir köklerini zedelememesi için belli bir sınırda olması gerekmektedir. Kemik yapılar yanında, çok sayıda ligament ve kaslar ile disk dokusu stabilitenin sağlanma-sı ve hareketlerin belli sınırlar içinde olmasını sağlar.

Bel ağrılarının yüzde 95’i bel bölge-sinde zorlanmaya bağlı olarak ortaya çıkar ve mekanik bel ağrısı olarak ad-landırılır. Bel ağrılarının sadece yüzde 5’i mikrobik hastalıklar ve kanser gibi ciddi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar.

Mekanik bel ağrısına neden olan başlıca hastalıklar şunlardır:

• Kas ve eklem kapsülünde zorlan-ma-yırtılma (myofasial sendrom)• Lomber disk hernisi• Kireçlenme (spondiloz)• Postür bozukluğu• Omurgalarda eğrilik (skolyoz)

Bel ağrılarında risk faktörleri de şunlardır:

• Ağır fiziksel çalışma koşulları• Uzun süreli ayakta durmak ve otur-mak• Sık sık eğilme ve belin ayaklar sa-bitken döndürülmesi• Ağır kaldırma, itme ve çekme• Tekrarlıyıcı hareketleri gerektiren çalışma koşulları• Tüm vücudu etkileyen vibrasyon hareketleri (kamyon kullanmak gibi)• Kötü iş ortamı organizasyonu• İş ortamının kötü kontrolü.

Omurga kemikleri arasında bulunan disk dokusu vücudun en erken yaş-lanmaya başlayan kısımlarındandır. Yaklaşık 18 yaşından itibaren disk

dokusunun beslenmesi bozulur. Kötü çalışma koşulları diskin dejenerasyo-nunu hızlandırır ve belin biomekanik özelliklerinde bozulma ortaya çıkar. Belin kompleks yapısı bu yük ve geri-limleri tolere edemez ve kas, tendon ve ligamentlerde gerilmeye yol açar. Anatomik yapılarda bir kez zedelenme olduğunda, kötü koşullardaki çalışma koşullarının devam etmesi halinde yeniden zedelenmeye eğilimi fazladır.

Bel ağrılarının dörtte üçünün korun-ma ile engellenebileceği bildirilmiştir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde işgücü kaybı ve maliyeti düşürmek için bel koruma ve ergonomi eğitimi yaygın olarak kullanılmaktadır. 4857 sayılı iş kanununda, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak, kas-iskelet risklerinin belirlenmesi ve önlenmesi için, er-

gonomi eğitimi ve ergonomik iyileş-tirmeleri yapma ve her türlü önlemi alma konusunda işveren yükümlü kılınmıştır.

Bunun için ergonomik çalışma koşul-larının oluşturulması gerekir. Sağlık ve güvenlik komiteleri, iş yerinde bel zorlanması ya da ağrısına yol açabi-lecek koşulları saptayarak ergonomik çalışma koşullarının sağlanmasından sorumludur.

Bel ağrılarının önlenmesi gereken ergonomik prensipler şunlardır:

• Kullanılacak malzemeler kolay ula-şılabilecek bir yerde olmalıdır,• Çalışmanın yapıldığı tezgah ve ben-zeri yerler, çalışanın vücut yapısına uygun olarak ayarlanmalıdır,

Omurga kemikleri arasında bulunan disk dokusu vücudun en erken yaşlanmaya başlayan kısımlarındandır. Yaklaşık 18 ya-şından itibaren disk dokusunun beslenmesi bozulur. Kötü ça-lışma koşulları diskin dejenerasyonunu hızlandırır ve belin biomekanik özelliklerinde bozulma ortaya çıkar. Anatomik ya-pılarda bir kez zedelenme olduğunda, kötü koşullardaki çalış-ma koşullarının devam etmesi halinde yeniden zedelenmeye eğilimi fazladır.

Page 27: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

53

KAZAANALİZİ

Mansur Ziya KOÇ İş Güvenliği KoordinatörüMakina Mühendisi / ISG Uzmanı

• Kaldırma mesafesinin mümkün olduğunca azaltılması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır,• Kaldırma ile ilgili işlerin azaltılması için gerektiğinde lift ve benzeri araç-ların kullanılması,• Öne eğilme hareketlerinin engel-lenmesi için rafların çok aşağılara yerleştirilmemesi,• Ağır görevlerin hafif olanlarla değiş-tirilmesi,• Çalışanların uygun kaldırma, indir-me, itme ve çekme teknikleri konu-sunda eğitilmesi,• Kayıcı yüzeylerin ortadan kaldırıl-ması,• Araç ve gereçlerin düzenli olarak bakım ve servisinin yapılması.Bel ağrılarının ya da zedelenmeleri-ni önlenmesi için uyulması gereken prensipler şunlardır:• Çekme yerine itme hareketinin uygulanması,• Taşıma yerine itme hareketinin yapılması, taşınmak zorunda olan objelerin mümkün olduğunca vücuda yakın taşınması, • Ağır materyallerin kaldırılmaması,• Belde burkulma hareketlerinin önlenmesi, bu tip hareketlerin ayaklar kullanılarak yapılması,• Uygun ayakkabıların giyilmesi ve böylece ayakların sağlam olarak yere basmasının sağlanması,• Kasların güçlendirilmesi için düzenli eksersiz yapılması.

Tedavide amaç, yakınmaları azaltmak, nüksleri ve sakatlığı engellemek ve erken işe dönüşü sağlamaktır.

Tedavide ilaç ve fizik tedavi gibi yön-temlerin yanı sıra, ergonomik eğitim ve eksersizler gibi hastanın aktif olarak programa katıldığı ve belinin sorumluluğunu aldığı yöntemler önerilir. Ciddi durumlar dışında ağrılı atak-larda uzun süreli yatak istirahatı, kondisyon üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle önerilmez. Akut bel ağrısı-nın tedavisinde, kısa süreli istirahatın (2 gün) uzun süreli istirahat (7 gün)

kadar etkili olduğu bildirilmiştir. Akut bel ağrısı olan bir hastanın kendi mo-tivasyonunu yüksek tutması “hastalığı değil, kendi hayatını yaşaması” öneril-meli ve bu konuda destek verilmelidir.

ÇALIŞANLARIN BEL AĞRILARINDAN DAİŞVEREN YÜKÜMLÜ KILINMIŞTIR

Gelişmiş ülkelerde işgücü kaybı ve maliyeti düşürmek için bel koruma ve ergonomi eğitimi yaygın olarak kullanılmaktadır. 4857 sayılı iş kanununda da işveren yükümlü kılınmıştır.

Bunun için ergonomik çalışma koşullarının oluşturulması ge-rekir. Sağlık ve güvenlik komiteleri, iş yerinde bel zorlanması ya da ağrısına yol açabilecek koşulları saptayarak ergonomik çalışma koşullarının sağlanmasından sorumludur.

Bel ağrısı olan hastaların yüzde 5’inden azı cerrahi tedavi gerektirir. Bacakta kuvvet kaybı olması, idrar ve büyük abdest yapma alışkan–lığında sorun cerrahi tedaviyi gerektirir.

52

İstatistiki Bilgiler:Kazanın Olduğu Sektör: Toprak SanayiKaza Tarihi: 20.04.2012Kaza Günü: ÇarşambaKaza Saati: 14.30Kazalının Yaşı: 40Kazalının Cinsiyeti: Erkekİşe Giriş Tarihi: 2012Kazalının İş Tanımı: Konveör bantta temizlik yaparken kolunu makaraya kaptırmasıKaza Sonucu: Ölüm

Kaza Öyküsü:Tuğla sanayiinde vasıfsız işçi olarak çalışan H.A görev ve yetkisi dışında çalışan bantta temizlik yaparken kolunu bant makarasına kaptırması sonucu hayatını kaybetmiştir.

Kazanın Nedenleri:1- İşe yeni giren çalışana iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmeden işe başlatılması.2- Çalışan personele oryantasyon eğitimi verilmediği, iş yeri ile ilgili tehlikelerin anlatılarak verilen eğitimlerin kayıt altına alınmadığı,3- Uyarı ve ikaz tabelalarının yetersiz olduğu,4- Acil stop telinin olmayışı5- Gözetim ve denetim eksikliği

Uzmanın Önerileri:1- İş başı yapmadan önçe çalışana oryantasyon ve temel isg eğitimi verilmeli.2- Eğitim öncesi ve sonrası ölçme değerlendirme yapılmalı. Yetersiz ise eğitim tekrarlanmalı.3- Tehlikeli alanlar geçişlere kapatılmalı4- Çalışanları uyaran uyarı ve ikaz tabelaları asılmalı5- Acil durumlarda bandı durduran acil stop telleri ( Güvenlik Halatları) band boyunca çekilmeli ve çalışanlar bu konuda bilgilendirilmeli6- Tahrik makinalarının bütün hareketli kısımları ile transmisyon tertibatı uygun şekilde korunmuş olamalı..

Page 28: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

54 55

Ekoteknik olarak hem Ortak Sağlık Güvenlik Birimi olmamız itibariyle ken-di bünyemizde var olan İSG Uzmanlarına, hem İSG hizmetleri sunduğumuz devasa şirketlerdeki üst düzey İSG uzmanlarına, hem de Çalışma ve Sosyal

Güvenlik Bakanlığı’nda görüştüğümüz uzmanlara mini bir anket düzenledik.

Uzmanlara “Çalışma masanızın üzerinden, en üst çekmecenizden ya da cebinizden ayırmak istemeyeceğiniz kitapçık ne olurdu?”

diye sorduk.

Ortak cevap “Hangi kişisel koruyucu donanımı hangi işte kullanmalıyım bilgilerinin olduğu kitapçık” idi.

Ancak bu konu öyle derin, öyle kapsamlı ki tek bir sayıda tüm K.K.D.’ler için bu bilgileri verme şan-sı yok. Böylelikle her sayı bir kişisel koruyucuyu

mercek altına alarak, bir yazı dizisi oluşturma ve bu konudaki açığı böylece kapatma yoluna

gitmeye karar verdik.

Yazı Dizimize “İş Eldivenleri” ile başladık.

Bir sonraki sayımızda “Kulak Koruyucular” ile devam edeceğiz…

KKD DOSYASI

ş Eld venleriİ

Gökhan Güzel ( IDip SM – NEBOSH – NIOSH)CIMPOR YİBİTAŞ ÇİMENTO SANAYİ VE TİC. A.Ş.Jeofizik Mühendisiİş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü

SEKTÖRÜN UZMANI

Takım Çantası Sohbetleri (Toolbox Talks) güvenli iş uygulamalarının iletişimi için iyi ve etkin bir yoldur. Etkin takım çantası sohbetler dikkatlice planlanır, sadece bir kaç anahtar noktaya odak-lanır, tesisten gerçek örnekleri / tecrübeleri kullanır, örneklemek için alet, ekipman veya uygun görseller kullanılır. Konu hakkında tüm çalışanlar kısa bir tartışmaya katılır.

Takım Çantası Sohbetleri

Takım Çantası Sohbetlerinin Planlaması

Sohbetler haftalık veya iki haftalık yapılabilir, hatta isteniyorsa ve ihtiyaç varsa daha sık bile gerçekleştirilebilir. Takım çantası sohbetleri eğitim de-ğildir, sadece bazı temel hususların hatırlatılmasıdır. Çalışanların iş ve ilgili tehlikeler hakkında bilgilerini güncel olarak tutmasını sağlar. Bu sebepten ötürü, bu toplantıların süresi 15-20 dakika olmalıdır. Bu kap-samda hazırlanan ders notları kısa (kesinlikle çok uzun değil) ve anahtar / önemli noktalara odaklanır olmalı, notlar buna göre dağıtılmalı ve yapı-lacak olan testlerde (sınavlarda) bu husus göz önünde bulundurulmalıdır.

Takım Çantası Sohbetlerinden Önce:• Bir zaman seçilmelidir (Tercihen vardiya başlamadan önce) • Çalışanların duyabileceği, soru so-rabileceği ve tartışmalara katılabile-ceği rahatsız edici faaliyetlerden uzak, sakin ve sessiz bir köşe seçilmelidir. • Tercihen ve mümkünse çalışanlar bir gün önceden, yer, zaman ve konu hakkında bilgilendirilmelidir. • Takım çantası sohbetleri için hazırlanmış olan notlar, çalışanların anlayacağı lisanda hazırlanmalıdır.

Takım Çantası Sohbetlerinde:Çalışanlar bir konuyu en iyi aşağıdaki şekilde öğrenirler: • Yaptıkları işle ilişkilendirilirse • Sorunları konuşmak için bir imkân tanınırsa • Öğrendiklerini kullanma imkânı verilirse

• Sohbeti desteklemek için gruba konu ve tesisteki koşullar hakkında sorular sorun ve cevaplamalarına müsaade edin • Kişisel tecrübeler hakkında sorular sorun. Tesisteki koşullar nelerdir, bu sorun başka yerlerde de oldu mu, nasıl çözüldü gibi • Grupta sadece bir kişinin konuş-masına izin vermeyin, diğerlerini de konuşturun • Disiplini elden bırakmayın • Şikâyetleri dinleyin ve bunları takip etmek için not alın • Cevabını bilmediğiniz sorular, çalı-şanlar tarafından sorulabilir. Soruyu not alın, cevabını bulun ve çalışanı mutlaka bilgilendirin• Sonunda toparlamak ve önemli

anahtar noktaları tekrar vurgulamak için zaman ayırın • Eğitim prosedürüne göre katılımcı-ları kayıt altına alın • Çalışanlara sohbet esnasında notla-rın bir kopyasını verin

KKD Takım Çantası Sohbetleri Es-nasında Gruba Sorulabilecek Örnek Sorular: Bu soruları gruba yönelttikten sonra, toparlayarak doğru cevapları aktar-mak gerekir. • Hangi faaliyetler toz yaratır? • Silikosiz hastalığını duydunuz mu? • Tesiste toz önlemek için neler yapıl-makta, biliyor musunuz? • Hangi işler için toz maskesi takılma-sı gerekmekte?

Takım çantası sohbetleri saha yöneticileri tarafından hazırlanmış notlar kulla-nılarak uygulanır. Tekrar hatırlatmak gerekirse, takım çantası sohbetleri eğitim değildir, sadece bazı temel hususların hatırlatılmasıdır. Takım çantası sohbetleri çalışanların iş ve ilgili tehlikeler hakkında bilgilerini güncel olarak tutmasını sağlar.

Page 29: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

56 57

Ahmet ErsoyÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıİş Sağlığı Güvenliği Uzmanı

UZMANGÖRÜŞÜ

KKD DOSYASI

RİSK DEĞERLENDİRMESİ KAVRAMI VE UYGUN KKD SEÇİMİ

İşyerlerinde çalışanların sağlığını olumsuz yönde etkileyen birçok risk bulunmaktadır. Bunlar fiziksel, kim-yasal, biyolojik riskler olabilmektedir. 4857 sayılı İş Kanununun 77. mad-desinde “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği ko-nusunda alınan her türlü önleme uy-makla yükümlüdürler” hükmü yer alır. “İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyul-madığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilen-dirmek ve gerekli iş sağlığı ve güven-liği eğitimini vermek zorundadırlar.” şeklinde belirtilmiştir. İş Kanunu’nun 78.maddesine bağlı olarak çıkarıl-mış olan yönetmeliklerde önlemle-rin alınmasına ilişkin hükümler yer almaktadır. Yönetmeliklerimizde risk değerlendirilmesinin önemi vurgu-lanmaktadır. İşyerlerinde kullanılan tüm KKD’lerin 29 Kasım 2006 Tarih ve 26361 Sayılı Resmi Gazete’de yayın-lanan KKD Yönetmeliği’nin EK 2’sinde belirtilen temel sağlık ve güvenlik gereklerini karşıladığını gösteren CE işareti taşıması gerekmektedir. CE işareti söz konusu KKD’lerin güvenli olduğu anlamına gelir. Güvenli ürün ise kullanım süresi içinde, normal kullanım koşullarında risk taşıma-yan veya kabul edilebilir ölçüde risk taşıyan ve temel gerekler bakımın-dan azami ölçüde koruma sağlayan üründür.KKD yönetmeliklerinde risk değer-lendirmesi kavramı yer almaktadır. Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik de işyerlerinde kullanı-lacak kişisel koruyucu donanımların diğer yollarla önlenemeyen risklerin analizi ve değerlendirilmesi sonucu seçilerek işçilere verilmesi gerektiği belirtilmektedir. İşyerlerinde risk değerlendirmesi so-nucu belirlenen risklere karşı gerekli toplu koruma önemleri alındıktan sonra ihtiyaç duyulması ve riskin ka-

bul edilebilir düzeyin üzerinde olması durumunda KKD kullanılmalıdır.

KKD’LERİN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER

“Gerektiği gibi kullanıldığında tam koruma sağlamalı, riske uygun seçil-melidir. Kendisi ek risk yaratmadan ilgili riski önlemeye uygun olmalıdır. İşyerinde var olan koşullara uygun olmalıdır. Kullanan işçinin sağlık durumuna ve ergonomik gereksinim-lerine uygun olmalıdır. Gerekli ayar-lamalar yapıldığında kullanana tam uyum sağlamalıdır. Koruma düzeyi ve sınıfı belirtilmelidir. Yapılan işte etkinlik sağlamalıdır. Türkçe kulla-nım kılavuzu olmalıdır” hükümleri ile belirtilmiştir.

KKD’LERİN SEÇİMİ OLDUKÇA ÖNEMLİ BİR KONUDUR

Seçim aşamasında risklerin ve bu risklerin oluşturabileceği tehlikele-rin doğru değerlendirilmesi gerekir. Örneğin kullanılan bir kimyasala karşı koruma amacıyla KKD seçimi öncesi kimyasalların Malzeme Güvenlik Bilgi Formları incelenmedir. İş akışları incelenmelidir. Çalışma süresinde risklerle ne miktarda maruz kalındığı tespit edilmedir. Örneğin kimyasallar-la eldiven ile temas eden olan çalışan ne kadar yoğunlukta bir maddeyle karşı karşıyadır, kimyasalın yoğunlu-ğu ne kadardır, kullanılan kimyasal tek başına mı kullanılmaktadır yoksa birden fazla kimyasal karıştırılmakta-dır, bu kimyasalların karışım içindeki oranı nedir gibi soruların cevabı kullanılacak eldivenlerin çeşidini değiştirecektir. Gerektiğinden daha alt seviyede koruma sağlayabilen bir el-diven çalışana zarar verebilirken, ge-reğinden daha fazla koruma sağlayan bir eldiven ergonomik olarak uygun olmayabilir. Eldiven seçimi yapılırken mutlaka çalışanlar tarafından deneme yapılmalı ve çalışanların görüşleri alınmalıdır.

Bu konuda literatürde şu tespitler yer almaktadır: ”Olası tehlikelerin farklılığı ve do-nanımın çeşitliliği nedeniyle, uygun KKD’yi bulmak güç olabilir (Jung, 1993: 170). Bu yüzden işverenin

yükümlülüğü iş ya da üretim sürecin-deki artan riskleri tanımlamak, analiz etmek ve buna göre uygun KKD’yi seçmektir. Nezaretçiler (ilk amir), bir rol modeli olarak yol gösterici olmalıdır” Diğer bir görüşte ise: “Uygun KKD’ların neler olduğunun işyerinde saptanması ile işçilerin KKD eğitimine tabi tutulmasının yanında, KKD kulla-nımını destekleyen yazılı politikalar da olmalıdır (Wentz, 1998: 402).” şeklin-de belirtilmektedir.

ELDİVENLEREldivenler şekline, rengine, inceliğine veya kalınlığına, astar ve kaplama kısımlarındaki farklara göre çeşitli koruma özelliklerine sahip olmaktadır.

KATEGORİLERKişisel Koruyucu Donanımların Kate-gorizasyon Rehberine Dair Tebliğ’de KKD’ler 4 kategoriye ayrılmıştır.

Kategori-0Kişisel Koruyucu Donanım Yönetme-liği kapsamına girmeyen kişisel ko-ruyucu donanımlar, kategori-0 olarak sınıflandırılır.

Kategori-ITasarımcı tarafından, kullanıcının kendisinin değerlendirebileceği kabul edilen, tedrici olarak ortaya çıkan ve zamanında farkedilebilir derecede dü-şük düzeydeki risklere karşı koruma sağlayan basit yapıdaki kişisel koru-yucu donanımlar, kategori-I olarak sınıflandırılır.Kategori-I’e dâhil olan kişisel ko-ruyucu donanımların belgelendi-rilmesi, Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği’nin 10.ncu maddesinde belirtildiği şekilde, üreticinin sorum-luluğu alarak, AT uygunluk beyanı düzenlemesi esasına göre yapılır.

Kategori-IIKategori-I ve kategori-III’ün dışında kalan tüm kişisel koruyucu donanım-lar, kategori-II olarak sınıflandırılır.Kategori-II’ye dâhil olan kişisel koruyucu donanımların belgelendi-rilmesi, Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği’nin 9.ncu maddesinde belirtildiği şekilde, onaylanmış kuru-

luş tarafından model kişisel koruyucu donanım için AT tip inceleme belgesi düzenlendikten sonra, üretici tarafın-dan AT uygunluk beyanı düzenlenmesi esasına göre yapılır.

Kategori-IIITasarımcı tarafından, ani olarak orta-ya çıkabilecek tehlikeleri, kullanıcının zamanında fark edemeyeceği düşü-nülen durumlarda ve hayati tehlike oluşturarak, sağlığa ciddi şekilde ve geriye dönüşü mümkün olmayacak derecede zarar verebilecek risklere karşı koruma sağlayan, karmaşık yapıdaki kişisel koruyucu donanımlar kategori-III olarak sınıflandırılır.Kategori-III’e dâhil olan kişisel koruyucu donanımların belgelendi-rilmesi, Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği’nin 11.nci maddesinde belirtildiği şekilde, onaylanmış kuru-luş tarafından model kişisel koruyucu donanım için AT tip inceleme belge-sinin düzenlenmesini takiben, AT tip incelemesini yapan veya üretici tara-fından seçilen farklı bir onaylanmış kuruluşun aynı yönetmeliğin altıncı veya yedinci bölümlerinden birine uygun olarak üretilen kişisel koruyucu donanımların ya da üretim sisteminin kalite kontrolü süreçlerinin uygu-lanmasının ardından, üreticinin AT uygunluk beyanı düzenlemesi esasına göre yapılır.

ELDİVENLER DE KORUMA SAĞLADIKLARI RİSKLERE GÖRE

FARKLI KATEGORİLERDE YER ALMAKTADIRLAR

Örneğin, mesleki olarak kullanılan zayıf temizlik malzemelerine (bulaşık, temizlik v.s.) karşı koruma sağlamak üzere tasarlanıp üretilmiş donanımlar ve/veya (sabit veya ayrılabilir) aksesu-arlar kategori 1 olmaktadır. Tehlikeli voltajlı işlerde elektrik risklerine karşı koruma veya yüksek voltaja karşı yalıtım sağlamak üzere tasarlanıp üretilmiş donanımlar ve/veya (sabit veya ayrılabilir) aksesuarlar kategori 3 olmaktadır.

KORUYUCU ELDİVEN ÇEŞİTLERİ •Mekanik Risklere Karşı Koruyucu eldivenler (örn. kesme ve delinmeye karşı) •Isıl Risklere Karşı Koruyucu Eldiven-ler (örn. itfaiye ve kaynak işleri için koruyucu eldivenler) •Soğuğa Karşı Koruyucu Eldivenler

•Kimyasal ve Mikroorganizmalara Karşı Koruyucu Eldivenler •İyonize Radyasyona Karşı Koruyucu Eldivenler •Radyoaktif Kirlenmeye Karşı Koru-yucu Eldivenler

KORUYUCU ELDİVEN KUMAŞ ÖZELLİKLERİ •Örgü Eldivenler (değişik iplik çeşit-lerinden) •Polimer kısımlı Örgü Eldivenler •Kısmen Polimer kaplamalı Örgü Eldivenler •Deri Eldivenler •Deri ve Kumaş Eldivenler •Kumaş Eldivenler •Doğal ya da Sentetik olan kauçuk ya da plastik Eldivenler •Zincirden Örülme Eldivenler

ELDİVEN STANDARTLARITemel Sağlık Güvenlik Şartları Açısın-dan Eldivenler İle İlgili Standartlar:–EN 420: Genel Gereklilikler–EN 374: Kimyasallar ve Mikroorga-nizmalar–EN 388: Mekanik Riskler–EN 407: Termal riskler ile ilgili–EN 511: Soğuğa karşı koruma –EN 1082 Kesiklere karşı koruma ve el bıçaklarına karşı koruma–EN 659 İtfaiyeci Eldivenleri–EN 10819 Titreşim Korumalı Eldiven–EN 12477 Kaynakçı Eldivenive daha birçok standart bulunmaktadır.

STANDARTLAR VE SEKTÖRLERE GÖRE ELDİVEN SEÇİMİ

Standartlar ışığında sektörlere göre eldiven seçiminde ilk olarak genel eldiven standartı olan EN 420’den bahsetmek gerekmektedir. Aşağıda EN 420 standardında yer alan piktog-ramlar ve anlamları yer almaktadır.

Mekanik Tehlikeler - Darbe Kesilmesi

Mikroorganizma - Kimyasal Tehlikeleri Tehlikeler

Soğuk Tehlikesi - Isı ve Alev

İtfaiyeciler İçin Isı - Radyoaktifve Yangın Tehlikeleri Bulaşma

İyonlaştırıcı Işıma - Bilgi

TS EN 420 Koruyucu Eldivenler - Genel Özellikler ve Deney Metotları Teknik Özellikler Eldiven Tasarımı:• Koruyucu Eldiven, tasarlandığı kullanım şartları altında, muhtemel en yüksek seviyedeki uygun korumaya sahip olmalıdır.• Gerekli ise eldiven takma ve çıkar-ma için ihtiyaç duyulan süreyi en aza indirgemek amacıyla tasarlanmış olmalıdır.• Eldiven yapısındaki dikişler, eldive-nin dayanımını etkilemeyecek özellik-te olmalıdır.

EN 388 Mekanik Risklere Karşı Ko-ruma: Bu standart mekanik risklere karşı koruma sağlaması istenen tüm el ve kol koruyucular için uygulana-bilir. Aşınma, kesilme, yırtılma ve delinme olmak üzere 4 tanımlan-mış özellikten en az biri üzerinden performans değeri olmalıdır. EN 388 standartına sahip olan bir eldiven aynı zamanda EN 420 standartının şartla-rını da sağlamalıdır.

Mekanik Risklere Karşı Koruyucu Eldivenler: İşaretleme ve Piktogram A– Aşınma Deneyi Performans Değeri B – Bıçakla Kesme Performans Değeri C – Yırtılma Testi Per. Değ. D – Delinme Direnci Testi Per.Değ.

Page 30: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

KKD DOSYASI KKD DOSYASIBıçakla kesme değeri en fazla 5 ola-bilir. Diğer değerler en fazla 4 olabilir.Bir sayı yerine 0 kullanmak ilgili performans seviyesinde eldivenin mi-nimum performans seviyesinin altına düştüğünü ifade ederPerformans değerleri eldivenlerin sınırlarını ortaya koymaktadır. Yapılan risk değerlendirmesi sonucunda ris-kin derecesine uygun seçim yapılma-lıdır. Kullanıcılar eldivenleri seçerken ilk olarak şekline, rengine, incelik veya kalınlığına, deri olup olmadığı-na ve ergonomik olup olmadığına ve kavrama kabiliyetlerine seçim yapa-bilmekteler. Atık maddelerden yapılan krom değeri uygun olmayan içi uygun astarlanmamış olan eldivenler gerekli korumayı sağlamayabilirler. Krom oranının dm²’de 6 mikronu geçmeme-si gerekir.(EN 420:2009 A1 )Her iş ve ortam farklı bir koruma ve el becerisi gerektirir. Bunu hafif orta ve ağır olarak sınıflandırabiliriz:

GENEL İŞLER• Küçük ve orta seviyede metal pres-leme işlemleri • Çeşitli araç ve makine operatörleri• Son montaj alanları• Atık toplama veya ayrıştırma• Marangozluk işleri• Cam sektörü• Metal saç kullanımı• Karton paketleme çalışmaları• Genel bakım• El aletleri ve elektrikli aletlerlerle çalışma• Hafif montaj işleri• Sıcak ve yağlı parçalarla çalışmaOtomotiv metal, cam makine ve ekipman endüstrileri, inşaat ve yapı endüstrisi, geri dönüşüm, temiz-lik endüstrisi, elektrik-elektronik, gıda işleme ve marketler ilaç yapım endüstrisi, petrokimya, tarım, maden 388 altındaki tüm mekanik risk taşı-yan işlerde kullanılabilir.

TS EN 407 Isıl Risklere (Isı ve/veya Ateş) Karşı Koruyucu Eldivenler

Standart EN 374: 2003Kimyasallara ve Mikroorganizmalara Karşı Koruma Sağlayan EldivenlerBu standart, kullanıcıyı kimyasallara ve/veya mikro organizmalara karşı korumak amacıyla eldivenlerin sahip olması gereken kapasitesini belirtir.

TANIMLARNüfuz EtmeNüfuz/Penetrasyon, moleküler ol-mayan bir seviyede bir kimyasalın ve/veya mikro organizmanın gözenekli materyallerin, dikiş yerlerinin, göze-neklerin veya başka kusurlu kısımla-rın içinden geçmesidir.

SızmaEldivenlerdeki kauçuk ve plastik filmler her zaman sıvılara karşı ba-riyer oluşturmayabilir. Bazen sıvıları emerek ve cilde temas etmemesi için sıvıyı tutarak bir sünger görevi de görebilirler. Bu sebeple geçirme süre-lerini veya tehlikeli sıvının cilde temas etmesi için geçen süreyi hesaplamak gereklidir.

GereksinimlerMinimum sıvı geçirmez kısımEldivendeki minimum sıvı geçirmez kısmın en az eldivenlerin EN 420’de belirtilen minimum uzunluğuna eşit olmalıdır.

Sızdırma Bir hava ve/veya su sızdırma testi yapılırken eldivenin sız-dırmaması ve Kabul edilebilir Kalite Seviyesine (AQL) göre test edilmesi ve incelenmesi gerekir. ‘Kimyasal dirençli’ eldiven simgesiyle 3 haneli bir kod bulunmalıdır. Bu kod, en az 30 dakikalık bir dayanıklılık süre-sinin sağlandığı (tanımlanmış olan 12 standart kimyasalın yer aldığı bir listeden) 3 kimya-salın kod harflerine aittir.

EN 511 SOĞUKTAN KORUMA ÖZEL-LİKLER

EN 511 standartına göre üç perfor-mans değeri bulunur.

A: Conductive Soğuğa Karşı Koruma Özellikler: 1-4 SeviyeB: Temas Durumunda Soğuğa Karşı Koruma Özellikler: 1-4 SeviyeC: Su Geçirmezlik Özellikler: 0-1 Seviye

Ayrıca diğer sektörler için farklı şartlar bulunmaktadır. Örneğin gıda sektöründe kullanılacak eldivenler için gıda uygunluk beyanı olması gerekmektedir. Eldivenlerin 5 adet migrasyon testi yapılması gerekmek-tedir. Gıdaya geçebilen her bir madde için toksikoloji değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yukarıda belirtilen standartlar dışında da standartlar mevcuttur. Ancak yüz-lerce çeşit eldiven her iş yerinde farklı riskler ve bu risklerin de seviyelerinin farklı olduğu düşünülerek eldiven ve diğer tüm KKD’ler ile ilgili güvenilir kişilerden destek alıp işyerinde teknik kişilerle çalışanların da yardımı ve geri beslemeleri alınarak uygun KKD seçimleri yapılmalıdır.

EN 407 standartında ayrıntılı bir şe-kilde performans değerleri bulunabi-lir. Bu değerler en fazla 4 olabilir.Özel amaçlı olan bu eldivenler dö-küm, maden, demir-çelik, cam üreti-mi, otomotiv, tekstil, kalıp değiştirme için kullanılabilir.

’DEN

EL KORUYUCULAR

KULLANIM ALANLARINA GÖRE ELDİVEN ÇEŞİTLERİ

Kimyasallara Dayanıklı Eldivenler: Mekanik etkinin yanı sıra aşındırıcı, yıpratıcı, zehirli maddelerle çalışırken veya sürekli olarak sulu ortamda ça-lışırken kullanılır. Yapılan işte kulla-nılan kimyasal ham maddenin cinsine göre, eldiven materyalleri de farklılık gösterir. Özellikle, PVC’ den ve vinil kauçuktan yapılmış eldivenler, petrol yağları, parafin, asit kostik ve alkali-lere dayanıklıdır. Neopren veya nitril kauçuktan yapılmış eldivenler, tiner gibi çözücülere dayanıklıdır. Her iki çeşit eldiven, pamuk örgü üzeri kalın kaplamalı olursa kesilmeye, aşınmaya ve yırtılmaya dayanıklı olur.

Alçak ve Yüksek Gerilim Eldivenleri: Elektrik işlerinde en çok kullanılan ki-şisel koruyucu malzemedir. Gerilimin değerine göre yalıtılmış olmalıdır. 500 volt ile 36000 volt arasındaki gerilim-lerden korunmak için elektrikçilerin kullandığı bu yalıtkan eldivenler, sık sık kontrol edilmeli ve kullanmadan önce çatlak, yırtık, hatta küçük delik-lerin bile olmadığına emin olmadan kullanılmamalıdır. Yalıtkan eldiven-lerin üzerlerinde mutlaka, kullanma gerilimleri ile yalıtkanlık özelikleri belirtilmelidir. Bu eldivenlerin et ka-

Endüstriyel iş kazaları arasında en sık rastlanan ve en yüksek iş gücü kaybına neden olan iş kazaları, eller ile ilgili olan kazalardır. Bu nedenle, her bir proses için seçilecek doğru el koruyucu, hem uzun vadede iş güvenliği ve sağlığını güvence altına almakta, hem de iş gücü kayıplarının önüne geçmektedir. Üreticilerin, mümkün olan en üst seviyede sağlanan korunma ve riski minimize eden tasarımları saye-sinde, her geçen gün daha ileri teknoloji kullanılarak geliştirilen, farklı materyallerden üretilmiş, pek çok ürün piyasaya sunulmaktadır. Dolayısıyla, her uygulama için, doğru, güvenilir ve en ekonomik ürünü seçmek, gittikçe zorlaşmaktadır.İş güvenliği eldiveninin sağlamlığını ve güvenilirliğini garanti altına alan en önemli faktörler, ham madde kalitesi, üretim metotları ve Avrupa normlarına uygun üretimin sürekli kontrol altında tutulmasıdır. El-diven üretiminde, cildi tahriş etmeyen yüksek kalitede doğal liflerin kullanımı, sürekliliği olan ve sağlığı riske sokan zorlu görevlerde, kullanım rahatlığını ve güveni sağlamaktadır. Eldiven materyalinin cildi tahriş etmediği ve sağlığa zararlı olmadığı, akredite laboratuarlarda klinik testler sonucunda onaylan-makta ve sertifikalandırılmaktadır. Dolayısıyla, iş güvenliği eldiveni seçiminde, sağlamlık, dayanıklılık, kavrama hassasiyeti gibi diğer uluslar arası standartların yanı sıra bu belge de önemlidir.El ve kolların korunması için kullanılacak eldivenler ve kolluklar, işçinin ellerine ve yapacakları işe uygun seçilmiş olmalıdır. Örneğin, sac kıvırma ve kaynak işlerinde deri, kimyasal işlerde plastik türevi, elekt-rik işlerinde kauçuktan yapılmış eldivenlerin kullanılması gibi. Ayrıca astarlı olanların, ellerin terlemesi sonucu üreyebilecek bakterileri barındırmayan yapıya sahip olması gerekmektedir.

UZMANGÖRÜŞÜ

Pelin KorkmazDraeger Safety Korunma Teknolojileriİthalat ve Pazarlama Müdürü

lınlığı, gerilime göre 0.9 mm’ den 2.2 mm ye kadar değişebilir.

Yüksek Isı Eldiveni: 400 ºC‘den 2000 ºC’ye kadar olan sıcaklıktaki çalış-malarda, aşırı sıcaktan ve mekanik etkenlerden elleri korur. Özellikle, itfaiye teşkilatlarında, dökümhaneler-de ve yüksek fırınlarda kullanılır. Para aramid – deri karışımı üretilebilen bu eldivenlerin konç kısmı genellikle deriden imal edilir.

Kriyojenik Eldivenler: Derin dondu-rucular veya soğuk odalarda yapılan çalışmalar gibi düşük ısı derecelerin-de çalışırken kullanılan eldivenlerdir. Çoğunlukla yarma deriden üretilen bu eldivenlerin suyu geçirmemesi, aşınma-yırtılma direncinin yanı sıra, düşük ısı derecelerini ele yansıtma-ması beklenir.

Çelik Örgü Eldivenler: Özellikle, me-tal ve ambalaj sanayi ile et kesim işle-rinde kullanılır. Kesilmelere, mekanik ve kimyasal etkilere dayanıklı olması için, çelik tel üzeri naylon ve kevlar kaplanmış özel bir iplikten dikişsiz olarak örülmüştür.

Montaj Eldivenleri: Mekanik etkilere (kesilmelere, pürüzlü ve keskin yüzey-

lere, delinmelere) karşı elleri koru-mada kullanılır. Dayanıklılığı arttır-mak için el içi ve parmakları kaplayan bölüm deriden, avuç içi (ayası) ilave deri destekli olarak üretilir. Kısa veya uzun konçlu olabilen bu eldivenlerin, el üstü genellikle dayanıklı branda kumaştan imal edilir.

Kaynakçı Eldivenleri: Yapılan kay-nak türüne göre kaynakçının ellerini korumada kullanılır. Tamamı yarma deriden üretilen bu eldivenler, astarlı ve alüminize kaplı olabilir. Avuç içi, mekanik etkilere (aşınma, delinme, yırtılma) karşı deri takviyeli olup, konçları uzundur.

Kolluklar: Ateşe, suya, ışına, yakıcı ve aşındırıcı sıvıların sıçramasına karşı, cam kesme işlerinde kolda meydana gelecek kesiklere karşı kolluk kullanı-lır. Işınlara karşı olanlar deriden, aşırı sıcağa karşı olanlar alüminize kaplı cam elyaf kumaştan yapılmıştır. Her bir ürün grubunda, kullanım zorluğuna bağlı olarak ihtiyaç du-yulan özellikler, belirli standartlarla tariflenmiştir. Belirlenen bu normlara uygun üretilen her eldivenin üzerinde, ilgili EN normunun belirtilmesi ge-rektiği gibi koruma derecesi de yazılı olmalıdır.

59

Page 31: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

6160

MAKALE Hüseyin GELMEZE.Çevre Yönetimi Gen.Md.Yrd.ÇESAM Çevre Danışmanlık FirmasıGenel Koordinatör

EN VAHŞİ CANLILAR DAHİ NESİLLERİNİN DEVAMLILIĞI İÇİN ÇABA SARF EDERKEN,

Hayatın olağanüstü ahengi insanoğluna sonsuz imkânlar sunmaktadır. Sis-temli bir bütünlük arzeden bu yapı, içinde bulundurduğu milyonlarca canlı türü ile birlikte kesintisiz bir hayat bahşetmektedir bize. Ne var ki en vahşi canlılar dahi kendi nesillerinin ve hayatın devamlılığı için çaba sarf ederken, yaratılmışların en mükemmeli ve en akıllısı olan insanoğlu, kendisine bahşe-dilen doğayı yok etme pahasına yıkıcı eylemlerine devam ediyor.

Hiç şüphe yok ki çevre kirliliğinin en önemli nedeni ve kaynağı, insanoğlunun refah seviyesini yükseltmek için şuursuzca ve plansızca yaptığı doğayı tahrip edici ve yıkıcı faaliyetleridir.

İlk iki sayımızda insanoğlunun bu faaliyetlerinden ve çevre kirliliğinin neden-lerinden söz etmiştik. Bu sayımızda ise, nedenleri izaha çalışılan temel çevre sorunlarını irdelemeye çalışacağız. Temel çevre sorunları, hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve atık sorunu ile gürültü başlıkları altında incelenebilir.

Hava Kirliliği:

Hava kirliliği, “atmosfere bırakılan kirletici emisyonlar ile alıcı ortam havasının doğal yapısında bulunan ana maddelerin oranlarının değişmesi veya kirletici madde konsantrasyonla-rının, insan ve çevre için olumsuz et-kiler yaratabilecek boyutlara ulaşması olgusu” olarak tanımlanmaktadır.

Çevre sorunları arasında hava kirliliği, diğer ortam kirliliklerinden farklı olarak kaçınılması mümkün olmayan bir kirlilik türüdür. Kısa ve uzun vadeli tedbirlerle hava kirliliğini önlemek mümkündür. Fakat kirli havayı teneffüs etmemek gibi bir alternatif bulunmadığı için diğer kirliliklerden daha büyük potansiyel tehlike oluş-turmaktadır.

Hava kirliliğinin meydana gelmesinde meteorolojik durum (rüzgar durumu, sıcaklık, sis, nem, basınç, inversiyon gibi meteorolojik değişkenler), topoğ-rafik yapı gibi doğal faktörlerle birlikte plansız sanayileşme, hızlı, plansız ve sağlıksız kentleşme, ısınmada kulla-nılan fosil yakıtlar, motorlu araçların egzozlarından çıkan gazlar, yeşil alan-ların azalması gibi faktörler de önemli ölçüde rol almaktadır.

Hava kirliliğinin bilinen global etkileri, atmosferdeki karbondioksit (CO2) konsantrasyonundaki artışın sebebi-yet verdiği sera etkisi ile ozon tabaka-

sının tahribi sonucu yeryüzüne zararlı ultraviyole ışınlarının hiçbir engelle karşılaşmadan ulaşmasıdır.

Uzun yıllar, hava sınırsız bir kaynak olarak görülmüş, havaya verilen kirleticilerin yok olduğu varsayımı ile havaya verildikten sonra nereye gittiği ve ne olduğu üzerinde fazla durulma-mıştır. Ne var ki kirlenme çok yüksek seviyelere ulaştığı zaman anlaşılmış-tır ki hava sınırsız bir kaynak değildir. Kirletici konsantrasyonu açısından belli sınırlar aşıldığı zaman insan, hayvan ve bitki sağlığı için zararlı etkiler gösterebilmekte, binaları ve eşyaları olumsuz etkileyerek maddi kayıplara neden olabilmektedir.

Hava, herkesin ortak varlığıdır ve

kirlenmesinden az ya da çok herkes sorumludur. Hava kirliliği sorunu sınır tanımadığı için sorunun çözümü de uluslararası işbirliğini gerektirmiştir. Ülkeler, hava kirliliğinin kontrolü için kendi sosyal ve ekonomik yapılarına göre yasal, idari ve teknik önlemler almaktadırlar. Ülkemizde de Hava Ka-litesinin Kontrolü Yönetmeliği ile yasal bir düzenleme getirilmiş, daha sonra Avrupa Birliği direktifleri doğrultu-sunda yeni yönetmelikler hazırlana-rak yürürlüğe konmuştur.

Su Kirliliği:

Yeryüzündeki serbest su miktarı, dün-yanın tüm yüzey alanı üzerinde 2 bin 7 yüz metre kalınlığında, suyun tama-men denizlerde toplanması halinde

İNSANOĞLU

KENDİSİNE BAHŞEDİLEN

DOĞAYI YOK EDİYOR

Çevre sorunları arasında hava kirliliği, diğer ortam kirliliklerinden farklı olarak kaçınılma-sı mümkün olmayan bir kirlilik türüdür. Kirli havayı teneffüs etmemek gibi bir alternatif bulunmadığı için diğer kirliliklerden daha büyük potansiyel tehlike oluşturmaktadır.

Son yıllarda suyun kalitesi tabiatın temiz-

leyemeyeceği oranda bozulmaya başlamıştır.

Page 32: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

62 63

ise 3 bin 7 yüz metre kalınlığında bir tabaka oluşturacak kadar çoktur. Ne var ki bu suyun yüzde 97,6’sı denizler-dedir ve içme ve kullanma açısından uygun nitelikleri taşımamaktadır. Karalardaki su miktarı yeryüzündeki toplam suyun yüzde 2,4’ü kadar olup, bunun da ancak yüzde 10’u kullanıla-bilir su vasıflarına haizdir. İnsanların kullanabileceği su miktarı 513 bin km3’dür. Bu suyun 350 bin km3’ü yüzeysel sular, 150 bin km3’ü yer altı suları ve 13 bin km3’ü atmosferik sulardır.

Ülkemizin su potansiyeli ise dünya su potansiyelinin altındadır. Zira dünya-da yıllık yağış ortalaması 944 mm., Türkiye’de ise 670 mm’dir. Ülkemizin 521 km3 olan su potansiyelinin ancak 112 km3’1ük kısmı günümüz teknik imkanlarıyla kullanılabilir durumda-dır. 2008 yılında ülkemizde kullanılan toplam suyun 46 km3/yıl olduğu ve bu miktarın nüfus artışı ve gelişme ile orantılı olarak arttığı düşünülürse, su kaynaklarımızın aşırı kullanımının ve kirletilmesinin geleceğimizi ne derece tehdit ettiğini anlamakta fazla güçlük çekmeyiz. Zira yapılan hesaplamala-ra göre 112 km3 su, ülkemizin 2023 yılı su ihtiyacına tekabül etmektedir ve Türkiye’nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi

için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması, doğru bir su politika-sının vakit geçirmeden uygulamaya konulması gerekmektedir.

Bilindiği üzere yeryüzündeki su miktarı sabittir ve kullanılabilecek nitelikteki su miktarı da çok kısıtlıdır. Şüphesiz kullanılan su yok olmamak-ta ve yeniden döngüye katılmaktadır fakat her kullanımda biraz daha kirlenmiş olarak…

Tabiat, kirlenen suyu buharlaşma, toprakta süzme gibi çeşitli doğal otoepürasyon yöntemleri ile temizler. Fakat özellikle son yıllarda hızla artan plansız sanayileşme ve kentleşme, doğal kaynakların aşırı kullanımı, hızlı nüfus artışı gibi nedenlerle suyun kalitesi tabiatın temizleyemeyeceği oranda bozulmaya başlamıştır. Alıcı su ortamlarında ve denizlerde görülen ekolojik bozulmanın giderilmesi için daha fazla gecikilmemesi, ülkelerara-sı işbirliğinin sağlanması gerekmek-tedir.

Gelişme yolundaki ülkeler, su kir-lenmesi sorununa halk sağlığının korunması ile birlikte, kaynakların korunması ve en uygun kullanımın sağlanması açısından da bakma-lı, gelişmiş ülkelerin sanayileşme

sürecinde geçirdiği tecrübelerden yararlanarak onların düştükleri hatalara düşmemelidirler. Amaç suyu kirlettikten sonra temizlemek değil, suyu kirletmemek veya en az oranda kirletmek olmalıdır.

Ülkemizde içme ve kullanma suyu olarak nitelikleri içme ve kullanmaya elverişli olduğu için daha ziyade yeral-tı su kaynaklarından yararlanılmak-tadır. Fakat sınırlı olan bu kaynakların artan ihtiyacı karşılayamayacağı, bu nedenle de giderek yerüstü su kaynaklarına yönelineceği muhakkak-tır. Yerüstü su kaynaklarını ise gerek evsel ve tarımsal atıklarla, gerekse endüstriyel atıklarla her geçen gün kümülatif olarak kirletmekteyiz. Oysa suyu bulunmayan komşu ülkelerin durumundan ibret alıp, üç tarafı denizlerle çevrili ve akarsu ağıyla örülü ülkemizde susuz kalma gibi bir garabete düşmememiz gerekir. Bunun için de su kaynaklarının uygun kullanımı sağlanmalı ve bu kaynak-lar, atıklar için alıcı ortam olmaktan kurtarılmalıdır.

Toprak Kirliliği ve Atıklar:

Katı atıklar ve onunla ilişkilendirilebi-lecek toprak kirlenmesi yerel de olsa önemli sorunların kaynağı olabilmek-

tedir. Uygun şekilde bertaraf edile-meyen katı atıkların tek olumsuz yanı estetik değildir. Onlarca hastalıkla ilişkisi bulunan katı atıklar; fare, bö-cek ve sineklerin yaşaması için de çok uygun bir ortam niteliğindedir.

Toprak kirliliği, yağışlarla ve su ile yayılma eğiliminde olsa da nispeten lokal bir çevre sorunudur. Bundan daha önemlisi yeşi1 örtünün azal-masının veya yok olmasının ortaya çıkardığı toprak aşınması, taşınması ve kayıplarının sebebiyet verdiği so-runlardır ki üretiminana kaynağı olan verimli toprakların kaybı, günümüzde Afrika ülkelerinde görülen açlığın giderek yayılması teh-likesini doğurmaktadır. 1 cm kalınlı-ğında toprağın binlerce yılda oluştuğu yeryüzünde, 5-10 yıl içinde 15-20 cm toprağın kayıp gittiği yerler mevcuttur.

Ülkemiz topraklarının yüzde 90’ında çeşitli şiddetlerde erozyon tehlike-sinin varlığından söz edilmektedir. Arazilerimizin yüzde 63’ü çok şiddetli veya şiddetli, yüzde 20’si orta şiddet-li, yüzde 7’si de az şiddetli erozyona maruz kalmaktadır. Bu da erozyonun ülkemizde başlı başına potansiyel bir sorun olduğunu göstermektedir.

Ülkemizde verimli toprakların kar-şılaştığı bir başka tehlike, amaç dışı kullanımdır. Verimli tarım arazilerinde sanayi tesisleri kurulup, rekreasyon alanları oluşturulurken, verimsiz ara-zilerde tarım yapılmaya çalışılmak-tadır. Çukurova bölgesindeki sanayi tesislerinin yüzde 93’lük kısmı birinci sınıf tarım arazileri üzerinde inşa edil-miştir. Kurulan bu sanayi tesisleri yal-nızca verimli arazileri işgal etmekle kalmamakta, aynı zamanda katı, sıvı, gaz ve toz atıklarıyla çevrelerindeki arazileri de verimsiz hale getirmekte-dirler. Salihli ve Turgutlu bölgesindeki

toprak sanayi tesisleri, Artvin Murgul bakır işletmeleri, Muğla Yatağan ter-mik santrali verimli arazilere ne denli zarar verildiğinin örnekleridir.

Sanayileşmenin yanı sıra kentleş-menin de verimli topraklar üzerinde oldukça fazla olumsuz etkileri vardır. Kentleşmenin verimli topraklar üzerinde yapılması gibi bir yanlışlığın yanında, izinsiz ve kanunsuz işgal edilmiş verimli toprakların üzerine yapılan inşaatların, geçmişte her se-çim döneminde idarecilerce dağıtılan tapularla yasal hale getirilmesi, bu toprak istismarının da övünç meselesi yapılarak törenler düzenlenmesi, ül-kemizdeki çevre sorunlarının bir baş-ka veçhesidir. Böylelikle hem araziler amaç dışı kullanılmış, hem de altyapı-sız, plansız bir kentleşme ile gürültü problemi, atık problemi, sağlıklı içme ve kullanma suyu temininde güçlük vb. birçok sorunla karşılaşılmıştır.

Yanlış tarım uygulamaları, pestisidler, aşırı ve hatalı gübrelemeler, sulama yoluyla meydana gelen tuzlanma ve çoraklaşmalar da toprağın verim gücünü azaltan, fiziksel ve kimyasal kirliliklere yol açan faktörlerdir.

Toprakların amaç dışı kullanımının önlenmesi, özellikle sanayileşmede yanlış yer seçimine meydan verilme-mesi için ÇED (Çevresel Etki Değer-lendirmesi) Yönetmeliğinin sulandı-rılmadan, amacına uyun olarak tatbik edilmesi gerekmektedir. Zira bilimsel araştırma ve verilerden uzak, adeta “kes-yapıştır” yöntemiyle hazırla-nan ÇED raporlarının çok da anlamlı olmayacağı aşikardır.

Gürültü:

Gürültü Kontrol Yönetmeliği’nde, “titreşim yapan bir kaynağın hava

basıncında yaptığı dalgalanmalar ile oluşan ve insanda işitme duyusunu uyaran fiziksel bir hadise” olarak tanımlanan ses, insanları rahatsız ettiği ve istenmediği zaman “gürültü” adını alır.

Günümüzde pek çok çevre sorununun mevcut olduğu ülkemizde gürültü konusu belki başlangıçta önemsiz gibi gelir ama gürültünün etkileri hiç de küçümsenmeyecek derecededir. Özel-likle şehirleşmenin ve nüfusun hızla arttığı ülkemizde büyük şehirlerimizin önemli çevre sorunlarından biri de gürültüdür. Çağımızın hastalığı stresin baş etkeni olan gürültüye sürekli maruz kalındığında işitme kaybı, baş ağrısı, kalp atış ritminin bozulması, kanın yoğunlaşması, dikkat kaybı, sinirlilik gibi sorunlarla karşılaşıl-maktadır.

Gürültünün kontrolü için, gürültünün yayılma oluşturduğu yollarda kay-nakta azaltma yapılması, gürültünün yapılacak barikatlarla (ağaç dikmek vb.) etkisinin azaltılması ya da alıcının kullanacağı kulak tıkacı vb. araçlarla gürültüden korunması gerekmektedir.

Yukarıda özetlenmeye çalışılan temel çevre sorunları, büyük oranda insan kaynaklıdır ve ne yazık ki tüm canlıları etkilemek-tedir. Sorunların çözümü de yine insan eliyle olmak durumunda-dır.

Havası teneffüs edilebilir, suyu içilebilir, toprağı yaşanabilir bir ülke ve dünya hepimizin en doğal hakkıdır. Gelin temiz çevre hak-kımıza sahip çıkalım.

ÇESAMÇevre ve İş Güvenliği Hizmetleri

Çevreyle ilgi soru ve sorunlarınız için

+90 312 285 47 45 numaralı

telefondan bilgi alabilirsiniz.

Page 33: ÇESAM · ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16  info@cesam.com.tr

64

Ekoteknik İSG İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre Dergisi

İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre konularındaki tüm

gelişmeleri adım adım takip etmek, uzmanlarca

yazılan makalelere ulaşmak, özel söyleşilerimizi

okumak, iş sağlığı güvenliği ve çevre konularına

dair tüm haberleri bilmek için ,

Ekoteknik İSG’ye abone olun

Derginiz adresinize gelsin ...

Yurtiçi Abonelik Bedeli (Yıllık) 40 TLHesap No: YAPI KREDİ - Mithatpaşa Şubesi , 359 70305321VAKIFBANK - Finansmarket Şubesi , 353 0015 800728 759 0707

Adınız, Soyadınız:

Firmanız, Göreviniz:

Adresiniz:

Telefonunuz, Faksınız:

GSM:

E-posta: