7
binaların ve mağdur durumda olan insanlarımızın sayıları çok büyüktür. TMMOB olarak depremin birinci gününden itibaren bölgede başlattı- ğımız çalışmalar sürmekte olup, bi- limsel ve teknik olarak yaptığımız ön tespitlere göre: • Adapazarı'nın %70'i kullanıla- mayacak hale gelmiş, 25 bin konut yerle bir olmuş, 100 bin yurttaşımız evsiz kalmış, 6 bin küçük ve orta boy sa- nayici, esnaf işsiz kalmıştır. • Yalova, Karamürsel, Değirmendere, . Gölcük, Kocaeli yerleşim kuşağın da 75 bin konut oturula maz hale gelmşi ve 300 bin yurttaşımız evsiz kal mıştır. İstanbul'da enkaz ha- line gelen ve ağır hasarlı binaların dışındaki yapı stoklarında durum va- himdir. İstanbul'un zemin açısından sa- kıncalı alanları su havzaları, dere ya- takları, dolgu alanları ve heyelanlı bölgeleri üzerinde inşa edilmiş yüz- btnlerce konut deprem hasarları ne- deniyle zayıflamış ve düşey yükler altında çökme riski taşımaktadır. Bu- nun nedeni, yıllardır sürdürülen ve hiçbir mühendislik hizmeti görme- yen kaçak yapılaşma ve bunu teşvik eden imar afları ile meslek odalarını yıllardır yapı tasarım ve üretim süre- cinden uzaklaştıran politikalardır. Bu alanlar üzerinde yapılmış ka- çak yapılar ve bunları imar aflarıyla yasallaştıranlar, imar afları yasalarını çıkaran dönemin milletvekilleri, ba- kanları, başbakanları, cumhurbaş- kanları bunun hesabını vermelidirler. Kaçak yapı alanlar ı nı n yüksek beton yığınları haline gelmesine ve depremin yolaçtığı felaket nedejıiyle binlerce insanın yaşamını kaybet- mesine neden oldukları için suçlu olanlar ortaya çıkarılmalı ve bunun hesabı sorulmalıdır. İmar mevzuatına aykırı olarak ormanlık alanlarımız üzerinde yapı- lan üniversite in ş aatlar ı na, yeş il alanlar ile tarihi ve kültürel alanlar üzerinde ayrıcalıklı imar haklarıyla gökdelenlerin dikilmesine onay ve- ren genel ve yerel yönetimler; imar planı adı altında hazırladıkları rant belgelerine dayalı olarak İstanbul'u beton çöplüğüne çeviren yerel yöne- timler hesap vermelidir. Bütün bunlar olmamış gibi yaşa- maya devam edemeyiz. Bunun için öncelikli İstanbul, Kocaeli, Adapaza- rı, Yalova ve Bolu illerindeki imar sü- recinin bütün yönleriyle sorgulan- ması için kamu davası ılmalı, her düzeydeki suçlular ortaya çıkarılma- l ıdır. • Ortaya ç ı kan ilk verilere göre yüzbinlerce insanımız barınma soru- nuyla karşı karşıyadır. Deprem böl- gesinde bir kısmını bizzat kurduğu- muz, kuruluşuna katıldığımız, aydın- lanma, duş-tuvalet, su vb. hizmetle- rinde mühendislik desteği verdiği- miz binlerce çadırda insanlar ağır yaşam sorunlarıyla boğuşmaktadır. Bu çadırlarda önümüzdeki "kışı ae- çirmeleri mümkün değildir. Hükümetin prefabrik konut seçeneği, sorunları çözmekten uzak olup, rant çevrelerine yeni kaynak aktarma projeleri olarak devreye sokulmak is- tenmektedir. Körfez Depremi'nin yolaç- tığı felaket; - Toplumun doğayla ilişki- sine ait bilinci yok eden politi- ka ve uygulamaların, - Toprakların özel mülkiyet altın da rant uğruna sınır tanımaz kullanı mının, - Sanayi tesislerinin yatırım ve yer seçimindeki yanlışlıkların, - Elveri şsiz zemin koşulları na rağmen insanların hayatıyla, para sıyla ödediği ve altında kaldıkları be ton blokları n dikilmesindeki kural sızlığın ve denetimsizliğin, - Konutun barınma hakkı olarak değil kar edilecek bir meta olarak ele alınmasını kışkırtan yeni liberal poli tikaların, ortamlarını yaratam bir sistemin topyekün çöküşünün, enkaz haline gelişinin de miladi bir takvimidir.

ş kı ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İ ş ğ İ ş ğ ş - hkmo.org.tr · 2005. 9. 24. · Türkiye, depreme karşı dayanıklı yapı üretmede ve deprem sonrası kurtarma ve

  • Upload
    others

  • View
    19

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ş kı ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İ ş ğ İ ş ğ ş - hkmo.org.tr · 2005. 9. 24. · Türkiye, depreme karşı dayanıklı yapı üretmede ve deprem sonrası kurtarma ve

binaların ve mağdur durumda olan insanlarımızın sayıları çok büyüktür.

TMMOB olarak depremin birinci gününden itibaren bölgede başlattı-ğımız çalışmalar sürmekte olup, bi-limsel ve teknik olarak yaptığımız ön tespitlere göre:

• Adapazarı'nın %70'i kullanıla-mayacak hale gelmiş, 25 bin konut yerle bir olmuş, 100 bin yurttaşımız evsiz kalmış, 6 bin küçük ve orta boy sa-nayici, esnaf işsiz kalmıştır.

• Yalova, Karamürsel, Değirmendere, . Gölcük, Kocaeli yerleşim kuşağın da 75 bin konut oturula maz hale gelmşi ve 300 bin yurttaşımız evsiz kal mıştır.

• İstanbul'da enkaz ha- line gelen ve ağır hasarlı binaların dışındaki yapı stoklarında durum va-himdir.

İstanbul'un zemin açısından sa-kıncalı alanları su havzaları, dere ya-takları, dolgu alanları ve heyelanlı bölgeleri üzerinde inşa edilmiş yüz-btnlerce konut deprem hasarları ne-deniyle zayıflamış ve düşey yükler altında çökme riski taşımaktadır. Bu-nun nedeni, yıllardır sürdürülen ve hiçbir mühendislik hizmeti görme-yen kaçak yapılaşma ve bunu teşvik eden imar afları ile meslek odalarını yıllardır yapı tasarım ve üretim süre-cinden uzaklaştıran politikalardır.

Bu alanlar üzerinde yapılmış ka-çak yapılar ve bunları imar aflarıyla yasallaştıranlar, imar afları yasalarını çıkaran dönemin milletvekilleri, ba-kanları, başbakanları, cumhurbaş-kanları bunun hesabını vermelidirler.

Kaçak yapı alanlarının yüksek

beton yığınları haline gelmesine ve depremin yolaçtığı felaket nedejıiyle binlerce insanın yaşamını kaybet-mesine neden oldukları için suçlu olanlar ortaya çıkarılmalı ve bunun hesabı sorulmalıdır.

İmar mevzuatına aykırı olarak ormanlık alanlarımız üzerinde yapı-lan üniversite inşaatlarına, yeşil

alanlar ile tarihi ve kültürel alanlar üzerinde ayrıcalıklı imar haklarıyla gökdelenlerin dikilmesine onay ve-ren genel ve yerel yönetimler; imar planı adı altında hazırladıkları rant belgelerine dayalı olarak İstanbul'u beton çöplüğüne çeviren yerel yöne-timler hesap vermelidir.

Bütün bunlar olmamış gibi yaşa-

maya devam edemeyiz. Bunun için öncelikli İstanbul, Kocaeli, Adapaza-rı, Yalova ve Bolu illerindeki imar sü-recinin bütün yönleriyle sorgulan-ması için kamu davası açılmalı, her düzeydeki suçlular ortaya çıkarılma-lıdır. •

Ortaya çıkan ilk verilere göre

yüzbinlerce insanımız barınma soru-nuyla karşı karşıyadır. Deprem böl-gesinde bir kısmını bizzat kurduğu-muz, kuruluşuna katıldığımız, aydın-lanma, duş-tuvalet, su vb. hizmetle-rinde mühendislik desteği verdiği-miz binlerce çadırda insanlar ağır yaşam sorunlarıyla boğuşmaktadır. Bu çadırlarda önümüzdeki "kışı ae-

çirmeleri mümkün değildir. Hükümetin prefabrik konut

seçeneği, sorunları çözmekten uzak olup, rant çevrelerine yeni kaynak aktarma projeleri olarak devreye sokulmak is-tenmektedir.

Körfez Depremi'nin yolaç-tığı felaket;

- Toplumun doğayla ilişki-sine ait bilinci yok eden politi- ka ve uygulamaların,

- Toprakların özel mülkiyet altın da rant uğruna sınır tanımaz kullanı mının,

- Sanayi tesislerinin yatırım ve yer seçimindeki yanlışlıkların,

- Elverişsiz zemin koşullarına rağmen insanların hayatıyla, para sıyla ödediği ve altında kaldıkları be ton blokların dikilmesindeki kural sızlığın ve denetimsizliğin,

- Konutun barınma hakkı olarak değil kar edilecek bir meta olarak ele alınmasını kışkırtan yeni liberal poli tikaların,

ortamlarını yaratam bir sistemin topyekün çöküşünün, enkaz haline gelişinin de miladi bir takvimidir.

Page 2: ş kı ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İ ş ğ İ ş ğ ş - hkmo.org.tr · 2005. 9. 24. · Türkiye, depreme karşı dayanıklı yapı üretmede ve deprem sonrası kurtarma ve

HKMO Bülteni

TMMOB 'BASIN AÇIKLAMASI Eir yıl önce meydana gelen Cey-

han-Adana Depremi'nden sonra, Göl-cük-Karamürsel merkezli, 6.7 büyük-lüğünde, çok fazla can ve mal kaybına neden olan yeni bir deprem afeti ile karşılaştık.

Ne yazık ki, doğal afetlerden ders almıyor, uyarılara dikkat etmiyor, ge- rekli sonuçları çıkarmıyor ve önlemleri almıyoruz.

TMMOB, yıllardır, ülke-mizin %92'sinin aktif deprem kuşağında yer aldığını, nüfusunun %95'inin bu böl-gelerde yaşadığını, her 1.1 yılda yıkıcı bir depremin meydana geldiğini, bu ne-denlerle depremlere karşı hazırlıklı olmamızı, gerekli önlemleri almamızı yetkilile- re sürekli olarak duyurmuştur.

Ancak, TMMOB'nin ve konunun uzmanı meslektaşlarımızın bu uyarıları dikkate alınmamıştır.

Deprem, Kuzey Anadolu Fayı de-nilen dünyanın en önemli kırık hatla-rından birinde meydana gelmiştir. Ku-zey Anadolu Fay hattının da içinde yer aldığı Türkiye'nin diri fay haritaları ve deprem bölgesi haritaları ilgili kurum-lardaki üyelerimiz tarafından yapılmış1

ve ilan edilmiş olmasına karşın, yerle-şim alanlarının seçilmesi ve planlan-masında bunlar gözönüne alınmamış-tır. Özellikle Kuzey Anadolu Fay zonu üzerinde yoğun kentleşme ve sanayi-leşme mevcuttur.

Merkezi yöntemlerin depremler karşısındaki sorumsuz politikaları ya .da politikasızlıkları, yerel yönetimlerin imar alanlarının belirlenmnesinde ka-musal çıkardan çok, çıkar çevrelerinin istekleri doğrultusunda hareket etme-

leri, planlana ve yapı denetimi konu-sunda yeterli teknik eleman istihdam etmemeleri, denetimlerde yaşanan yolsuzluk ve usulsüzlükler, kaçak ve denetimsiz yapılaşmaya göz yumul-ması, müteahhitlerin maliyetleri azalt-mak için gerekli yapı malzemelerini kullanmamaları, meslek odalarının

yıllardır sürdürdükleri ısrarlarına kar-şın, onların birikimlerinden yararlanıl-maması ve yapı denetiminin dışında tutulma çabaları ve deprem şartna-melerine uyulmaması vb. gibi neden-ler bugün yaşadığımız acıların temelini oluşturmaktadır.

Türkiye, depreme karşı dayanıklı yapı üretmede ve deprem sonrası kurtarma ve yardım organizasyonun-da sürekli denetimsizlik ve başıbozuk-luk örneği vermektedir.

Yetkililerin her depremden sonra sorumluluklarını gizlemek için bunun kader olduğu, devletin en kısa sürede yaraları saracağı türünden verdikleri demeçler inandırıcı olmayan, samimi-yetsizlik örnekleri oluşturuyor. Yaşa-nan deprem karşısında devlet sağlık, yiyecek, haberleşme, ulaşım, barınma vb. gibi acil sorumluluklarını yerine getirmemekte, getirememektedir. Bu durum ise, paniğe ve kaosa neden ol-

maktadır. Türkiye'de yerleşim kararlarının

alınması ve uygulanması siyasi ve bü-rokratik erkin ekonomik ve siyasi rant sağlama alanı haline gelmiş, insanla-rın yaşamları ve gelecekleri üzerine alınan planlama kararları yağma ve vurgun aracı olarak kullanılmış ve bu

durum deprem bölgelerindeki yerleşimlerde açıkça ortaya çıkmıştır.

TMMOB, depremin mey-dana geldiği saatten itibaren ilgili birimleriyle koordinasyon halinde, bölgedeki birim-lerinden aldığı bilgiler doğrul-tusunda değerlendirmeler yapmakta ve bunları basın ve kamuoyuna iletmektedir. Ay-rıca, Yönetim Kurulu

üyelerinden ve uzmanlarından oluş-turulan heyetleri deprem bölgesine gitmiş, deprem felaketine uğrayan halkımıza teknik yönden yardımcı ol-maya çalışmaktadır.

Ek olarak basın aracılığı ile tüm meslektaşlarımıza; en yakın TMMOB ve Oda birimleriyle ilişkiye geçerek, deprem bölgesinde yürütülen teknik ve halkı bilgilendirme çalışmalarına katılmaları çağrısı yapıyoruz.

İncelemelerimizin sonuçlarını basına ve kamuoyuna bundan sonra da duyurmaya devam edeceğimizi bil-dirir, yaşamlarını yitirenlerin yakın-larına başsağlığı diler, yaralı olanların da bir an önce sağlıklarına kavuş-malarını dileriz.

TMMOB 17 Ağustos 1999

Page 3: ş kı ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İ ş ğ İ ş ğ ş - hkmo.org.tr · 2005. 9. 24. · Türkiye, depreme karşı dayanıklı yapı üretmede ve deprem sonrası kurtarma ve

HKMO Bülteni

TMMOB YÖNETİM KURULUNUN 4 ÇTLijL 19§S TARİH VE 26i İö'LÜ

KARARİ

Oda Başkanlığı'na

4 Eylül 1999 tarihinde yapılan Yönetim Kurulu top-lantısında (265 nolu karar);

17 Ağustos 1999 günü meydana gelen depremin yol açtığı can kayıpları ve hasarların olduğu bütün bölgeler-deki

a. Yer seçimlerinin ve yerleşim kararlarının belirlen mesinde planlama ilkeleri ve şehircilik kurallarına uyma yan,

b. Yapıların projelendirme, uygulama ve denetim sü recinde yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere uymayan, bütün kurum, kuruluş ve kişilerin ortaya çıkarılmasına,

c. Kişisel sorumlulukları saptanan mühendis-mimar ve şehir plancıları hakkında başlatılan soruşturmaların hızlandırılmasına,

d. Deprem sonrasında meslek bilgilerini ve unvanla rını meslek disiplini ve ahlakına aykırı biçimde kullanarak halk ile olan ilişkilerde dürüstlüğü ve güveni zedeleyen mühendis-mimar ve şehir plancıları hakkında araştırma yapılarak, bu araştırma sonuçlarına göre soruşturma ya pılmasına,

e. Başlatılan ve başlatılacak bu çalışmaların TMMOB ve Odalarca öncelik ve ivedilikle yapılmasına, sorumlu kurum, kuruluş ve kişiler hakkında yargı dahil her düzey de girişimlerde bulunulmasına,

f. Bu kararımızın kamuoyuna açıklanmasına oybir liğiyle karar verilmiştir.

Kararın gereğinin yapılarak, sonuçlarının birliğimize bildirilmesini önemle rica ederiz.

TMMOB

Page 4: ş kı ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İ ş ğ İ ş ğ ş - hkmo.org.tr · 2005. 9. 24. · Türkiye, depreme karşı dayanıklı yapı üretmede ve deprem sonrası kurtarma ve

A.Fahri ÖZTEN GeneJ Sekreter

Türkiye, 17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Bölge-si'nde meydana gelen ve yüzyılımızın en büyük felaket-lerinden biri olarak değerlendirilen deprem ile sarsıldı. Savaş bozgunu görünümüne dönüşen bölgede resmi verilere göre 17 bin yurttaşımız canını kaybetti, binlerce insanımız yaralandı. Cankayıpları açıklanan rakamların çok üstünde olup, resmi kayıtlara geçmeyen binlerce in- • sanımız olduğu değişik kuruluşlarca açıklandı. Onbinlerce konut yok oldu. Yüzbinlerce konut ise ağır hasarlı ve oturulamaz konumda. Bölgedeki yurttaşları-mız 6n yakın canlarını, dostlarını kaybettiler. Yaşam boyu büyük uğraşlarla elde ettikleri taşınır ve taşınmaz mallarının ellerinden nasıl kaydığına büyük bir şaşkınlıkla tanık oldular. Sadece binalar sarsılmadı kuşkusuz. Bu sürecin toplum-sal sarsıntılara ve ruhsal depremlere yol açtığı yetkililerce ifade edildi. Biranda yaşamlar parçalandı. İnsanlarımız çadır kentlere yerleştirilmeye çalışıldı: Çadır bulamayanlar kendi olanakları ile çare aradılar. Ülkemizde " Kızılay " diye herkesin saygı duyduğu ve ikilemede kalmadan her türlü yardıma koştuğu bu ender kurumu-muz bir anda saygınlığını yitirdi. 19.yy'dan kalma hem de işe yaramaz çadırların bölgeye gönderilmesi insanla-rımızı dayanılmaz bir öfke içine soktu. Yapılan araştırma-lar sonucu Kızılay, asli görevi için bütçesinin yüzde 5'ini ayırdığı görüldü. Oluşturulan çadır kentlerde altyapı çalışması yapılmadı-ğından ya da eksik yapıldığından yağan yağmur her ta-rafı su göllerine ve çamur batağına dönüştürdü. Çadır kentlerde barınma, beslenme, temizlenme, ısınma, aydınlanma, sağlık, çöp vb. etkenler önemli unsurlar olup, karşılanması zorunlu gereksinimlerdi kuşkusuz. Yardım kampanyaları önem taşımaktaydı ancak biranda güvensizlik öne çıktı. Yardımların sadaka gibi dağıtılması bölge insanının onurunu kırdı. Yapılan yardımlarda kullanım süresinin bitimine iki üç gün kalan gıda madde-lerinin bölgeye gönderilmesi ayrı bir utanç tablosuydu. Çocuklar bu süreçten en çok etkilenenlerdi. Gelen yar-dımlardan yararlanabilmek için kuyruklara giren ve bu koşullarda vasamava 7nmnlıı kalan rlehsRtini iİ7prlflrin-

den belki de uzun süre atamayacak olan güzel çocuklar eğitimden eksik kalmamalıydılar, eğitim her koşulda de-vam etmeliydi. Geç te olsa bu uygulandı. Bölgedeki yurttaşlarımız bu ağır yük altında oldukça zor günler yaşıyor. Bedeli gerçekten çok ağır. Devlet'ten yar-dım bekliyorlar. Ancak beklenen yardım ve destek bugü-ne dek onları memnun edici düzeyde olmadığı içinde haykırıyorlar. Siyasi Partilere, politikacılara tepkileri ve protestoları var. Ülkemiz bu.deprem karşısında bu acıları yaşamak zo-runda mıydı ? Ülkemizin %92'sinin aktif deprem kuşa-ğında olduğu halkımıza anlatıldı mı ? Planlama ve diğer mühendislik projelerinde ve onama mercilerinde bu

özellik ne kadar dikkate alındı. Halkımız depremin ne za-man olacağının bilinemediğini, ancak nerelerde olabile-ceği hakkında fikir ve bilgilerin var olduğunu öğrendi. Fay hattı, aktif fay zonu, zemin etütü, depreme dayanıklı yapı, taşıyıcı sistem elemanları, sismik fırtına, artçı şok, sıvılaşmış zemin vb. bilgilerin öğrenilmesinde bu sürecin yaşanması gerekli miydi ? Diğer ülkelerde benzer bü-yüklükteki depremlerde faturanın çok daha düşük oldu-ğunu herkes biliyor artık. Yüzbinlerce insanımız sonsuz sıkıntılar ve acılar içindey-ken ve binlerce ölü yıkıntılar altındayken toplumumuzun tüm kesimleri inanılmaz bir dayanışma içine girmenin çabası içindeyken sayın vekillerimizin sabahlara dek ça-lışarak Sosyal Güvenlik, Tahkim ve Af yasalarını çıkar-maları alkışlanmaya değer bir çalışma olarak zihinleri-mizde uzun süre kalacağa benzer. Bu süreçte Aydınlık

Page 5: ş kı ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İ ş ğ İ ş ğ ş - hkmo.org.tr · 2005. 9. 24. · Türkiye, depreme karşı dayanıklı yapı üretmede ve deprem sonrası kurtarma ve

için yurttaş girişimi depremle birlikte çekilen acıların unutulmaması ve bilince dönüşmesi için " Siyah Kur-dela" kampanyası başlattı. Depremle birlikte kamuoyunda " bilim ve bilgi "nin önemi ve gerekliliği anlaşılır hale geldi. Depremde sa-dece çürük, projesiz ve denetimsiz inşa edilen yapılar değil, yıllardır " köşe dönücü"," iş bitirici"," zengin-leri severim "," memurum işini bilir", "verdimse ben verdim"," aile fotoğrafları"," kaptı kaçtı" davranışlara övgüler dizilen ve değer bulan bir siyasal ortamın ya-rattığı yozlaşmış toplum yapısı açıkça gözler önüne sergilendi. Her platformda sürekli söylenen Mühendis ye Mimar-ları gözden uzak tutan bir anlayışla ülke kalkınması, sanayileşme, kent kültürü, sağlıklı ve insanca bir ya-şam sürecinin olamayacağı ifadesi kendini bir kez da-ha doğrular oldu. Ülkemizin yüksek bir oranda deprem kuşağında olma-sına karşın yasa ve yönetmeliklere bakıldığında konu ile ilgili büyük eksikliklerin olduğu görülmektedir. Meslek disiplinimizle çok yakından ilişkili olan 3402 Kadastro Kanununda bu gerçeğin gözardı edildiğini, afet sonrası dönemi düzenleyen hükümlerin yer alma-dığını görmek düşündürücü olsa gerek. Bölgede yer kabuğu hareketlerinin 0-6m büyüklüğün-de olduğu, parsel boyutlarının bazı bölgelerde açıldığı bazı yerlerde birbiri üzerine bindiği görülmekle birlik-te, parsel konum değişikliği karşısında nasıl bir durum izlenecektir? Bölgede kadastronun yenilenmesi gün-demde mfdir ?

Değirmendere de yaşanan tektonik oturma sonucu denize kayan özel mülk, bina ve arazilerin hazine mül-kiyetine geçiş yorumları günümüz sürecine uygun düşmekte midir?

İmara aykırı kaçak yapılarda ve kat mülkiyetine geçil-meyen yerlerde oturanlar, deprem sonrası tespit çalış-ması sonucu hak sahibi olamadıklarını öğrenince ikinci bir deprem yaşamalarında, özellikle yerel yöneticiler, sürecin bu boyutunu algılayamamanın ağırlığını hissetmişler midir?

Ruhumuzu titreten deprem felaketinde binlerce canın yok olması, onbinlerce olumsuzluğun yaşanması kar-şısında insanların kayıtsız kalabilmeleri olası mı?

Sivil Toplum Kuruluşları, Demokratik Kitle Örgütleri ve Meslek Odaları yardım kampanyaları düzenleyerek bölgeye koştular. TMMOB, 10 ayrı istasyonda hem mesleki hem de insani yardım başta olmak üzere tüm gücüyle gerçek bir yurtseverlik ve sorumluluk içerisin-

de ve insan sevgisiyle halkımıza hizmet verdi. Ama bu süreci bazı Kamu Kurumları bölgeye teknik ekip gön-deriyorum deyip, her ne hikmetse büyük bir çoğunlu-ğunu aynı nitelikte olanların oluşturduğu bir gurubun seçilerek görevlendirilmesi ve cezalandırırcasına Kamu gücünü siyasallaştırmaları Kamuoyunca bilinçli bir şe-kilde değerlendirilmektedir. TMMOB'nin aldığı kararlar doğrultusunda bireysel de-ğil, 23 meslek disiplininin ortak hareket çerçevesinde gerek maddi ve gerekse fiziki güçle yardım çalışmala-rına katılım sağlanmıştır. Bölgedeki meslektaşlarımıza ulaşmada, bilgi almada

güçlükler çekildi. İstanbul Şubemiz eşgüdümü sağla-makla görevlendirildi. Depremde zarar gören ve mağ-dur olan meslektaşlarımıza verilmek üzere bağış kam-panyası başlatıldı. İlk süreçteki istemleri karşılanamadı. Ancak uzun ve kalıcı bir yapının oluşması ve durum tespitlerinin daha gerçekçi yapılması için Genel Merkez ve İstanbul Şubemizin katılımıyla bölgedeki İllere gidil-di. Üyelerimizle toplantılar yapıldı. İstemleri konusun-da yapılabilecek öncelikli konular tespit edildi.

Genel Merkez Yönetim Kurulu kararı ile Bölgedeki üyelerimiz için; yönetmelikler çerçevesinde mevcut iş-. leyisin devam etmesi ve 01 Eylül 2000 yılına dek hiçbir oda ücretin alınmaması kararı ile yaşama direnci veren üyelerimize küçük bir destek verildi.

En iyi destek yaşamı canlandırmak, güzelleştirmek ve geleceği yeniden kurmaktır. Bu sorumluluk ortak, hep-imize iş düşüyor. Panik, geri çekilme ve. yenilme yok. Bölgedeki insanlarımız yaşam desteği bekliyor. Unut-ma, sensiz bir kişi eksiğiz. Depremde yaşamlarını kaybeden yurttaşlarımıza Tan-rıdan rahmet ve halkımıza başsağlığı diliyorum.

Page 6: ş kı ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İ ş ğ İ ş ğ ş - hkmo.org.tr · 2005. 9. 24. · Türkiye, depreme karşı dayanıklı yapı üretmede ve deprem sonrası kurtarma ve
Page 7: ş kı ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İ ş ğ İ ş ğ ş - hkmo.org.tr · 2005. 9. 24. · Türkiye, depreme karşı dayanıklı yapı üretmede ve deprem sonrası kurtarma ve