33
ÇED Çevre Görevlisi Atık Yönetimi 1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16 www.cesam.com.tr [email protected] Çevre ve İş Güvenliği Hizmetleri ÇESAM Çevre Danışmanlığı İş Sağlığı Güvenliği Enerji Verimliliği ÇESAM

ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

ÇED

Çevre Görevlisi

Atık Yönetimi

1467 Sok. Uğur Apt. No: 4 - 2 Çukurambar / ANKARA Tel: +90 312 285 47 45 Fax: +90 312 285 47 16 www.cesam.com.tr [email protected]

Çevre ve İş Güvenliği Hizmetleri

ÇESAM

Çevre Danışmanlığı

İş Sağlığı Güvenliği

Enerji Verimliliği

ÇESAM

Page 2: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

İrem Nurgül Durmuş Sorumlu Yazı İşleri Müdürü[email protected]

Sunuş

“İlk Merhaba”mızı Ocak-2012’de yazmıştık… İlk heyecan, İlk sayı… Biz bile anlamadık, emekle-meden nasıl koştu bu dergi ama 1 yılda umduğumuzdan çok daha fazla yol kat ettik. Çok şükür. Hem bir yaşımızı doldurduk, hem de bir yılı daha doldurduk. Dergimize emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz. Bu asla tek başına elde edilebilecek bir başarı değildi, bu ortak bir zafer.

Bir de ekibimizin yazarken ve ko- nuşurken Sokrates’in üç filtresini her zaman göz önünde tutuyor olmasının faydası olsa gerek.

Sayfalarımızı ayırırken 1) Yazacağımız şey gerçek mi? 2) İyi bir haber mi? 3) Kime ne faydası var? diye mutlaka sorguluyoruz.

Çok şükür bu zamana kadar yazdığımız her şey gerçekti, haberlerimiz birilerini kötüle-mek, karalamak ve lekelemek için olmadı hiçbir zaman ve mutlaka ki çok fayda sağlandı. Trabzon’dan Diyarbakır’a ka-dar yurdun dört bir yanından abonelik aldı, yeni derginin yayınlanma zamanı gelme-den “yeni sayı neden gelmedi hala?” diye sabırsız telefonlar ve e-postalar aldık. Bu bir gönüllük esası, bir dayanışma projesi haline geldi

adeta. Öyle ki Türkiye’nin en iyi isimleri bu dergi çatısı altında birleşti. Hem de hiçbir maddi beklenti ve menfaat olmaksızın... Herkes “ben ne katabilirim?” dedi. İş güvenliği kültürünü oluşturmak için bir duvar da bizim dergimizdi, eline malasını, tuğlasını alan geldi. İnsan’ı koruyan bir duvar yükseldi…

…………….Ama elbette önce çalışanlardaki yanlış yerleşmiş olan “Kader İnancı”nı doğru bir şekilde yeni- den yapılandırmak gerekiyor.

Biz ilk sayımızdan bu yana Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan çok değerli hocamız Doç. Dr. İlyas Üzüm ile bu konuların üzerinde duruyoruz. Artık çok değerli yazar kadro-muza Araştırmacı Yazar Faruk Dilaver de eklendi. Dilerim bu yıl öncelikle bilinçaltımıza oturmuş yanlış kader inancını yıkarak başlarız işe. “Tedbirin kadere faydası olmaz” diyenlerde, “Kader değişmez, kaderde olan kaza geri çevrilmez” diye inanmış geniş kitlede umarım bu yanlış düşünce tarzını 2013 yılında değiştirebiliriz.

Elbette ki insanların kaderi takdir edilmiştir, her şey gibi…Tedbir almak da zaten kaderi-nizin elvermesiyle mümkündür. Kaderinizde kolaylaştırılma

var ise, bela veya musibet gelmeden önce tedbir alır ve o kazadan kurtulursunuz.

Bu senenin ilk dergisinin sunuş yazısını Halife Ömer (R.A)’nın son derece önemli bir uyarı içeren uygulaması ile bitirmek istiyorum.Orduyla Şam’a giden Halife Ömer (R.A), şehre yaklaştığı zaman veba salgını olduğunu haber alınca orduya geri dönül-mesi talimatını verir. Bu du-rum üzerine, kader kavramını anlayamayan ve işin şeklinde kalanlar şaşırırlar ve sorarlar:-Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun Ya Ömer?Kaderin tekniğini anlamış olan Hazreti Ömer (R.A)’ın cevabı hepimize derstir: -Allah’ın kazasından Allah’ın kaderine kaçıyorum!... İşte yukarıda anlatılan cevap, bu kader konusunun “püf” noktasıdır. Kader mutlak ve kesindir. İnsan ise kendisinden meydana gelenlerin neticesini görecektir. Lütfen 2013 yılında çalışanlarımızı kazaya terk etmeyelim. Terkettiğimiz alan kader-leri değil, kazaları. Bunu unutmayalım. Kazaya meydan bırakıp can almak olmasın bizim işimiz. İşletmemizin de çalışanlarımızın de nice mutlu seneleri olsun, Ekoteknik İSG, nice yeni yaşların olsun...

2

Dräger’den Yeni Solunum Seti SerisiEndüstriyel operasyonlarda görev alan ve yangınla mücadele eden ekiplerin ihtiyacıolan kişisel donanım, yıllar boyu süren uzun AR‐GE çalışmaları neticesindegeliştirilmiş ve oksijen yetersizliği veya zehirli gaz ve dumanın bulunduğu ortamlardagüvenli solunum imkanı sağlamak amacıyla satışa sunulmuştur. Yeni seri askıtakımlarında, omuz askıları ve bel kemerinin konumu, solunum setinin ağırlığını,vücudun denge merkezi ile aynı doğrultuda dağıtacak şekilde tasarlanmıştır.

YENİ SERİ

Bu ilan net 21 x 29.7 cm ve silme olarak 22 x 30.7 cm. dir.

Hayat kurtarmak için zamanla yarışırken,

yaşama güvenlebağlanın.

AYRINTILI BİLGİ İÇİN: WWW.DRAEGER.COM.TR

Dräger. Yaşam için Teknoloji.Draeger Safety Korunma Teknolojileri Ltd. Şti.Konrad Adenauer Caddesi No: 54/A‐B Yıldız ‐ Çankaya / ANKARATel : (0312) 491 06 66 • Faks : (0312) 490 13 14

Page 3: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

06 Bakan Faruk Çelik, İş Sağlığı ve Güvenliği Tanıtımı Kapanış Programına Katıldı

08 İSG Kurumsal Yayınımız Ekoteknik İSG Dergisi Birinci Yılını Doldurdu

12 İş Teftiş Kurulu Başkanı MEHMET TEZEL’in misafiri olduk: Müfettiş Sayımızı ve Kurumsal Kapasitemizi Her Geçen Gün Güçlendiriyoruz!

16 Araştırmacı Yazar Faruk Dilaver: “Başarılı Bir İş, Huzurlu Bir İş Yeri İçin Sevgi ve Hoşgörü”

18 İnşaatlarda İş Güvenliği Çalıştayı Düzenlendi

20 HAK-İŞ Genel Başkanı MAHMUT ARSLAN ile İSG’ye Sendikacı Gözlüğü ile baktık.

24 İş Başmüfettişi TEVFİK PAÇACI: “6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Çerçevesinde İnşaat İş Kolu Sorumlulukları”

26 COŞKUN DEMİRCİ: “6331 Sayılı

İSG Kanunu ile İlgili Soru ve Cevaplar

30 Başkent OSB’yi ziyaret edip

güleryüzlü başkanı ŞADİ TÜRK’e

sorularımızı yönelttik.

34 Yrd. Doç. Dr. Devrim Alkaya

ve Burak Yeşil ile İnşaat Sektö-

ründe İSG’ye Genel Bakış

38 İş Sağlığı Bilim Doktoru TAHİR

SOYDAL: “Tasarruf yapalım,

Çevreyi Koruyalım. Peki Vücu-

dumuza Zarar Verelim mi?”

40 Dünyada 56 Ülkeye İhracat

Yapan Sanem Matbaacılık

A.Ş.’nin İş Sağlığı ve Güvenliği

Ekoteknik İSG’ye Emanet

42 ANSAF’12 Fuarı’nda Ankara

Sanayicilerinin İş Sağlığı

Güvenliği ve Çevre konuların-

daki sorularını yanıtladık.

59KKD YAZI DİZİSİ / GÖZ KORUYUCULARİş Müfettiş Yardımcısı Kayhan Topaloğlu ile Göz Koruyucular Mercek Altında

5

43 Forum Fuarcılık A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı BİLGİN AYGÜL de bizim sorularımızı yanıtladı.

44 Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Doç. Dr. İLYAS ÜZÜM: “İş Güvenliği Açısından Çevre Duyarlılığı”

46 E.CEVRE YONETİMİ GEN. MD.YRD. HÜSEYİN GELMEZ: “Elektrikli ve Elektronik Atıklar”

48 B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı MANSUR ZİYA KOÇ ile Kaza Analizi

50 KLİNİK MİKROBİYOLOJİ UZMANI MEHMET ERGİN: “Vücudun Bakteri Populasyonu: Mikrobiyom”

52 ÖRNEK YARGITAY İÇTİHATI

54 DRAEGER TEKNİK MAKALE: “Patlamaya Karşı Koruma”

57 İŞ MÜFETTİŞ YARDIMCISI KAYHAN TOPALOĞLU ile çok ses getiren KKD YAZI DİZİSİ’ne “Göz Koruyucular” ile devam ediyoruz.

Reklam ve Pazarlama Koordinatörü

Yalçın Yolcu Yayın

İdare Merkeziİvedik Cad. No:110 Yenimahalle - Ankara

Tel: 0312 344 01 96 (pbx) - Fax: 0312 343 66 46

Yayın TürüYaygın - Süreli

ISSN: 2146 - 9407 Baskı ve CTP Kalıp

Dumat Ofsetwww.dumat.com.tr

Basım Tarihi15.01.2013

Abonelik ve Reklam RezervasyonTel: 0 312 344 01 96 (pbx)

Ekoteknik İSG Dergisi’nin amacı, iş sağlığı güvenliği ve çevre konularında özellikle uygulayıcı konumdakilerin

deneyimlerini ve izlenimlerini belgelemek, birikimlerin paylaşılmasını sağlamak ve yeni ufuklar

açarak başvurulabilecek bir kaynak yaratmaktır. Üç ayda bir yayınlanır. Yayının telif hakkı Ekoteknik

İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre Ölçüm Teknolojileri Ltd. Şti’ne aittir. Dergi içeriğinin tamamen ya da kısmen

elektronik, mekanik veya başka biçimde çoğaltılması Ekoteknik’in iznine tabidir. Yayınlanan yazı ve

reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir.

Yayın KuruluDoç Dr. F. Nur Eriş,

İSG Uzmanı Kemal Çetinkaya, Uz.Dr. Mehmet Ergin,

Çevre Uzmanı Hüseyin Gelmez, İş Güvenliği Uzmanı Ziya Koç,

Dr. Tahir Soydal (İş Sağlığı Bilim Doktoru)Danışma Kurulu

Prof. Dr. Recep Akdur, Yıldırım Akpınar(Çalışma Bakanlığı Eski Teftiş Kurulu Başkanı),

Prof. Dr. Sefer Aycan, Prof. Dr. Aytül Çakmak,

Ziya Demir, Doç. Dr. Tayfun Güngör,

Doç. Dr. Tevfik Pınar, Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu,

Uz. Dr. Cebrail Şimşek, Uz. Dr. Engin Tutkun,

Doç. Dr. Mehmet Uğurlu, Doç. Dr. Halil Murat Ünver,

Doç. Dr Yusuf Üste, Dr. Hınç Yılmaz

Görsel Yönetmenİrem Nurgül Durmuş

Görsel Tasarım ve Teknik Sorumlu

Soner Karip

Dergimizin kapak fotoğrafı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Halkla

İlişkiler ve Tanıtım Daire Başkanlığından G.Gamze ATİK UZUN, tarafından

çekildi. Fotoğraf sanatıyla dergimize kattığı değerden dolayı

çok teşekkür ediyoruz...

EKOTEKNİK İSG DERGİ EKİBİMİZ - KÜNYE

İmtiyaz SahibiEkoteknik İş Sağlığı Güvenliği ve

Çevre Hizmetleri Adına Halis Yolcu

Editör Yadigâr Yolcu

Kazaların Çevresel ve Teknik Araştırması Bilim Uzmanı

Sorumlu Yazı İşleri Müdürüİrem Nurgül Durmuş

4

06Bakan Faruk Çelik, İş Sağlığı ve Güvenliği Tanıtımı Kapanış Programına Katıldı. 08

Birinci

Yaşımızı

Doldurduk.

12 İş Teftiş Kurulu Başkanı Mehmet Tezel

42ANSAF-12’den Teşekkür Belgesi

20HAK-İŞ Genel Başkanı MAHMUT ARSLAN ile İSG’ye Sendikacı Bakışı

Page 4: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

6 7

İş Sağlığı ve Güvenliği Tanıtımı Kapa-nış Programında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, çalı-şanları artık ateşe atmayacaklarını

belirterek, ‘’Risk değerlendirmesi ya-pılacak, sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışılmasını gerçekleştireceğiz’’ dedi.Bakan Çelik, çalışma hayatında önemli düzenlemelerin uygulamaya geçirildi-ğini, emeklilere yönelik “İntibak Yasa-sı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti.4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama 172 iş kazasının meydana geldiği Türkiye’nin, iş kazaları ve meslek hastalıkların-daki maddi kaybının 7,7 milyar dolar olduğunu dile getiren Çelik, 2002’de 872, 2010’da bin 444, bu yılın 11 aylık döneminde ise 895 kişinin iş kazaların-dan hayatını kaybettiğini söyledi.

ALMAMIZ GEREKEN MESAFE VAR

2002’de yüz bin çalışanın 16,8’inin, 2012’de ise 7,6’sının iş kazalarından hayatını kaybettiğini kaydeden Çelik, bu oranın gerilemesinin önemli bir başarı olduğunu, ama netice itibarıyla yüz binde 8 işçinin iş kazasından yaşa-ma veda ettiğini belirtti.Avrupa’nın 27 ülkesinde bu oranın yüz binde 4, ama Avrupa’nın ‘’çekirdeği’ niteliğindeki 15 ülkede yüz binde 1,5

Bakan Faruk Çelik, İş Sağlığı ve Güvenliği Tanıtımı Kapanış Programına Katıldı

”Ölümden önce önleme”ye önem verdiklerini vurgulayan Çelik, yasanın sadece işçileri değil memurlar da dâhil tüm ça-lışanları kapsadığına işaret etti.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 30.06.2012 Tarihli ve 28339 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle, kamudakiler dahil bütün çalışanlar ve işyerleri kapsama alındı. İşyerlerinde risk değerlen-dirmesi yapılması ve bununla bağlantılı olarak önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınması, çalışan sayısı ile ilgili bir sınırlama olmaksızın tüm işyerlerinde iş sağlığı ve gü-venliği hizmetlerinin sağlanması zorunlu kılındı. İş sağlığı ve güvenliği alanında gelişmiş birçok ülkenin mevzuat metinleriyle uyumlu olan bu kanunun ülkemizde etkin bir şekilde uygulanması açısından getirdiği yükümlülüklerin ilgili taraflara anlatılması büyük önem taşıyor. Kamu ve özel tüm işyerlerini ve çalışanları yakından ilgilendirmesi nedeni ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı “6331 Sa-yılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tanıtım Kampanyası”nı başlattı. Bu kapsamda Ankara’da 14 Aralık 2012 tarihinde JW Marrıott Hotel’de seminere Çalışma ve Sosyal Gü-venlik Bakanı Sayın Faruk Çelik de katıldı. Ekoteknik İSG ekibinin de katıldığı toplantıya katılım çok yoğundu.

olduğunu dile getiren Çelik, şunları söyledi: “Bizde bu rakamın 8’lerde olduğu dikkate alınırsa, almamız ge-reken mesafenin ne olduğunu hepiniz iyi biliyorsunuz. İşte bu yasa, İş Sağlığı Güvenliği Yasası bunun için çıkıyor, bu seminerler, toplantılar bunun için gerçekleştiriliyor. Bu bilincin artması ve bu farkındalığın oluşması, varma-mız gereken hedefleri ortaya koyduğu-muza göre hiç kimsenin ölmemesi, hiç kimsenin meslek hastalığına maruz kalmaması hedefiyle bu yasa ve top-lantıları gerçekleştiriyoruz.”İş kazalarının yüzde 18,3’ünün metal sanayi, yüzde 14,4’ünün maden, yüzde 10,2’sinin inşaat sektöründe olduğunu bildiren Çelik, ‘’İş sağlığı ve güvenliğin-de tasarruf olmaz. ‘Tasarruf yapıyo-rum’ zannedenlerin bir misli daha maliyete katlanacaklarını bilmeleri ge-rekiyor. Onun için bu alanda tasarrufu düşünüyorsak iş sağlığı ve güvenliğine yatırım yapmamız gerekiyor’’ şeklinde konuştu.İş sağlığı ve güvenliğinin birçok alanda pozitif katkıları bulunduğunu ifade eden Çelik, çıkardıkları yasanın kuralcı yaklaşımdan ziyade önleyici yaklaşımı öngördüğünü belirtti. “Ölümden önce önleme”ye önem verdiklerini vurgula-yan Çelik, yasanın sadece işçileri değil memurlar da dâhil tüm çalışanları kapsadığına işaret etti.

İSTATİSTİKLER OLUŞACAK

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik, yasaya göre 1-9 çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfına giren iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin kamu tarafından karşı-lanacağını ifade ederek, sağlık hizmet sunucularına iş kazalarını 10, işveren-lere ise 3 gün içinde bildirme zorunlu-luğu getirildiğini söyledi.Bildirimler sayesinde bu konuda ista-tistikler oluşacağını kaydeden Çelik, iş yerleriyle ilgili risk değerlendirmesinin büyük önem taşıdığına dikkati çekti. Çelik, ‘’Bu risk değerlendirmesi işin özü, yasanın temeli. Bu yapılmadan çok tehlikeli ve tehlikeli iş yerlerinden işe başlamak mümkün değil. Risk değerlendirmesi yapılacak, riskler or-tadan kaldırılacak ondan sonra emek, alın teri, işçi o işe başlayacak’’ diye konuştu.Riskli ortamlarda çalışanın nelere maruz kaldığının bilindiğini ifade eden Çelik, ‘’Çalışanımızı artık ateşe atma-yacağız. Risk değerlendirmesi yapı-lacak, sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmasını gerçekleştireceğiz. Toplu koruma tedbirlerine öncelik verilecek’’ dedi.

İş Sağlığı Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer

Page 5: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

98

NİCE MUTLU YILLARIMIZ OLSUN HEEEP BERABER...

İş Sağlığı Güvenliği konusunda Kamu, Çalışanlar ve İşverenler arasında üçlü bir bağ oluşturan Ekoteknik İSG Dergisi, birinci yılını doldurdu. Ekoteknik İSG Dergisi, iş sağlığı güvenliği alanın-da kamu yönetiminde görev yapan yöneticiler, akademik katkı yapan akademisyenler, Draeger Safety Yöneticileri ve Ekoteknik İSG’nin yönetim kadrosunun katıldığı bir yemekle birinci yaşını kutladı. Tarihi Kınacızade Konağı’nda düzenlenen yemek adeta İş Sağlığı Güvenliği sektörüne yön verenlerin buluşma noktası gibiydi.

Kurumsal Yayınımız Ekoteknik İSG Dergisi

Birinci Yılını Doldurdu

1) Editörümüz Yadigâr Yolcu2) Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz İrem Nurgül Durmuş3) Koordinatörümüz Mansur Ziya Koç4) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Emekli Genel Müdür Yrd. Hüseyin Gelmez5) Çalışma ve Sos. Güv. Bakanlığı E mekli Gen.Müdür Yrd. Kemal Çetintaş 6) Çalışma ve Sos. Güv. Bakanlığı İSG Genel Müdür Yrd. Ahmet Çetin

7) ÇSGB - İş Teftiş Kurulu Başkanlığı İş Başmüfettişi Tevfik Paçacı8) ÇSGB - İş Teftiş Kurulu Başkanlığı İş Müfettişi Kayhan Topaloğlu9) ÇSGB - İş Teftiş Kurulu Başkanlığı İş Müfettişi Gülçin Topaloğlu10)ÇSGB-İSGGM, İSG Uzm. Ahmet Ersoy11) ÇSGB-SGK Başmüfettişi Gökhan Eroğlu12) İş Sağlığı Bilim Uzmanı Dr. Tahir Soydal13) Sağlık Bakanlığı - Mustafa Gücal

14) Araştırmacı Yazar Faruk Dilaver 15) Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Prof. Dr. Sefer Aycan16) Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Doç. Dr. Mehmet Uğurlu17) Draeger Safety Genel Müd. Abidin Korkmaz18) Draeger Safety Satış Müd. Pelin Korkmaz19) Ermenek Eski Belediye Başkanı A Sınıfı İSG Uzmanı Uğur Sözkesen20) BM İnşaat-Mühendis İbrahim Sözkesen

KİM

LER

K

ATIL

DI?

16 yıl önce Türkiye’de neredeyse iş sağlığı güvenliğinin adı anılmıyordu ama bu ekip 16 yıl önce de iş sağlığı güvenliği konusunda hizmet veriyordu...

İSG ülkemizde çok yeni bir konu olduğundan, yaklaşık 16 yıldır İş Sağlığı – İş Güvenliği ve Çevre konularında faaliyet gösteren bir

firma olan Ekoteknik sektörün en eski ve köklü firmalarından olmanın haklı gururunu taşıyor.

Bu bağlamda da bir sosyal sorum-luluk projesi olarak adeta elini taşın altına koyarak “Ekoteknik İSG Dergisi” isimli kurumsal yayınını da çıkarıyor.

Ekoteknik İSG, birebir kaynağından haberleri alarak sektörü aydınlatıyor. Bu yüzden de dergiye ilgi son derece yüksek. Yayınlanmaya başladığı sayı-dan itibaren Diyarbakır’dan Trabzon’a kadar Türkiye’nin dört bir yanından abonelik alıyor.

İlk sayısı Ocak-2012 tarihinde çıkan Ekoteknik İSG Dergisi, Ocak-2013 sayısını çıkarmadan önce Tarihi Kına-cızade Konağı’nda derginin emektar-larıyla buluştu.

Kutlanan birinci yaş günü yemeğinde derginin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İrem Nurgül Durmuş şöyle konuştu: “11-15 Eylül 2011 tarihinde düzen-lenen ‘Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği

Kongresi ve Fuarı’ 57 yıllık tarihine İstanbul’da rekorlar yazdırarak ülke-mizden ayrıldı. Açılışı Sayın Başbaka-nımız R.Tayyip Erdoğan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından gerçekleştirilen kongreye 140 ülkeden 5 bin 400 kişi katıldı, ayrıca kongrede 32 ülkenin Çalışma Bakanlarının katılımıyla İstanbul Deklarasyonu da imzalandı. Bu olay tabiî ki basında yer aldı ama sektörel basın eksikliğinden ilgilileri detayları bulamadı. Bunun üzerine Editörümüz Yadigâr Yolcu adeta elini taşın altına koyarak iş sağlığı güven-liği ve çevre konularında bir dergi çıkarmaya karar verdi. Hızlıca çalış-malarımızı yapıp Ocak ‘2012 tarihinde Ekoteknik İSG Dergisi’nin ilk sayısını çıkardık. Açıkçası başarılı olacağımızı zaten düşünüyorduk ama böylesine bir ba-şarıyı ilk yılımızda elde etmeyi biz dahi beklemiyorduk. Bu zaten tek başına bir ekiple yakalanabilecek bir başarı

değil. Bu özel bir şirketin desteğiyle sağlanacak bir başarı değil.

Türkiye olarak çok şanslı bir ülke-yiz ki, bilgi isteyen ve iyi niyetli olan herkese kapıları sonuna dek açık bakanlıklarımız var. Başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Sağlığı Güvenliği Genel Müdürlüğü olmak üzere Sağlık Bakanlığı’ndan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan bilgi anlamında çok büyük destek gördük. Köşe yazarı kadromuzu bakanlık müfettişlerinden ve üniversitelerin akademik kadrolarından oluştur-duk. Yazarlarımız da hiçbir maddi veya manevi çıkar gözetmeksizin her sayımızda büyük emek sarfederek çok değerli bilgilerini kattlar. Bu yüzden henüz daha ilk yılımızdayken her İSG meraklısının mutlaka okumak istediği bir dergi olduk. Şimdi de 1 yılımızı doldurduk. Bu başarıda en çok katkısı olanlarla bir arada yemek yemekten onur duyuyoruz.”

Misafirlerimiz yemeğin bitiminde sanatsal ve kültürel faali-yetlere ev sahipliği yapan Tarihi Kınacızade Konağı’ndan ken-dilerini 1800’lü yıllara götüren özel müze odalarını gezip öyle ayrıldı. İlkini kutladığımız yaş günümüzde misafirlerimize tarih ve lezzeti sunarken geçmişle özlem gidermeyi sağlayan Tarihi Kınacızade Konağı’na özellikle teşekkür ederiz.

Page 6: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

11

Daha önce hiç Müzede Yemek Yediniz mi?

Tarihi Kınacızade Konağı’nda 1800’lü yıllara götüren bir yemek yiyebilirsiniz...

Ankara Kalesi İçi, Kale Kapısı Sok. NO: 28 Ulus / ANKARATel:+90 312 324 57 14 Fax:+90 312 310 79 81

www.kinacizadekonagi.com

Ekoteknik İSG Yemeği BASIN’da

Sabah Gazetesi’ne ve Milliyet Gazetesi’ne hayati bir konu olan İş Sağlığı Güvenliği konusuna olan ilgisinden dolayı çok teşekkür ederiz.

Yayın Hayatına başladığı ilk günden bu yana aktüel haberin adresi olan www.actuelhaber.com haber sitesine çok teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.

Page 7: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

12 13

İnsan bilmediğine ya düşman olur ya bilmediğinden korkar. İşverenler denetimlerin yıkıcı değil aksine işletmeler için çok faydalı olduğunu bilse denetim olmasını kendileri isterler zaten. Çünkü öyle ki önleyici denetimlerde esas olan işyerlerinde iş kazası veya meslek hastalığı oluşmadan veya çalışma ilişkileriyle ilgili sorunlar ortaya çıkmadan gerekli tedbirleri aldırmak. Böylece muhtemel kazaları engellemek.İşverenler için ürkütücü bir konu olan denetimleri mercek altına almak üzere İş Teftiş Kurulu Başkanı Mehmet Tezel’in misafiri olduk. Sorularımızı detaylarıyla cevaplandıran Tezel, bu röportajıyla akıllarda-ki birçok soru işaretini tamamen kaldırıyor.

Röportaj: İrem Nurgül Durmuş / Fotoğraf: Gamze Atik Uzun

İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın daha iyi anlaşılması ve tanınması amacıyla Teftiş Kurulu’nun görev-yetki ve sorumluluğu ile yapılan-

masından bahseder misiniz?

İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, 28.08.1979 Tarih ve 16738 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş Teftişi Tüzüğü ile fiilen kurulmuştur. İş Teftiş Kurulu bir başkanla, iş başmüfettişleri, iş müfettişleri ve iş müfettiş yardımcı-larından oluşan ve doğrudan bakana bağlı olarak görev yapan merkezi bir teftiş kuruludur. Kurul Başkanlığımız,

Müfettiş Sayımızı ve Kurumsal Kapasitemizi Her Geçen Gün

Güçlendiriyoruz!

devlete ait olan “çalışma hayatının izlenmesi, denetlenmesi ve teftiş edil-mesi” görevini, Devlet adına, 81 Sayılı ILO Sözleşmesi hükümlerine uygun şekilde bağımsız olarak yerine getiren bir örgütlenmedir. Kurulumuz bu görevini inşaat mühendisinden maden mühendisine, kimya mühendisinden makine mühendisine, diğer taraftan iktisatçıdan hukukçusuna, çalışma ekonomisi ve endüstriyel ilişkiler uzmanından işletmecisine kadar çok çeşitli meslek gruplarından her biri kendi alanında uzman iş müfettişleri tarafından yerine getirmektedir. Tüm

meslek gruplarından gelenler iş mü-fettişi olarak adlandırılmakla beraber, mühendislik ya da tıp eğitimi almış iş müfettişleri iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin mevzuat hükümlerinin, sosyal bilimler eğitimi almış olanlar ise iş sağlığı ve güvenliği hükümleri dışında kalan işin yürütümü ile ilgili mevzuat hükümlerinin denetimini yapmakta ya da denetimin özelliğine göre ortak programlar düzenlenmektedir.

Kurul Başkanlığımızda, sosyal bi-limler ve hukuk alanlarında eğitim görmüş 271 İş Başmüfettişi ve İş

Müfettişi ile 175 İş Müfettiş Yardımcısı, mühendislik ve tıp alanlarında eğitim görmüş 170 İş Başmüfettişi ve İş Müfettişi ile 349 İş Müfettiş Yardımcısı olmak üzere toplam 965 İş Başmüfet-tişi, İş Müfettişi ve İş Müfettiş yardım-cısı görev yapmaktadır.

Başkanlığın merkezi Ankara’dır. Merkezde Kurul Başkanı ve 3 Kurul Başkan Yardımcısı bulunmaktadır. Ayrıca denetim faaliyetlerinin koor-dinasyonu, denetim dışı faaliyetleri-nin yürütülmesi, idari ve mali işler gibi konularda çalışmak üzere yeter sayıda iş müfettişi kurul başkanlığın-da görevlendirilmiştir.Kurul Başkan Yardımcıları arasında görev tanımları bakımından ayrım bulunmakta olup, bir başkan yardımcısı işin yürütümü denetimlerinin koordinasyonu, diğeri iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinin koordinasyonu üçüncüsü ise idari ve mali işler konularında görevlen-dirilmişlerdir. İş teftiş hizmetlerinin daha etkin ve verimli şekilde yürü-tülebilmesi için 10 ayrı ilde (Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Samsun, Erzurum, Malatya ve Zon-guldak) Grup Başkanlıkları kurul-muştur. Her bir grup başkanlığında bir grup başkanı ve işin yürütümü ve iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinde ona yardımcı olmak üzere iki başkan yardımcısı bulunmaktadır.

İş Müfettişlerinin yurdun her yanında görev yapmaları esas olmakla birlikte, fiilen hangi grup başkanlığında görev yapacağı Kurul Başkanının teklifi ve Bakanın onayı ile belirlenmektedir.Her bir Grup Başkanlığı’nın görev sahasına giren iller belirlenmiş olmakla beraber, ihtiyaç halinde bir Grup Başkanlığında görevli İş Müfet-tişinin, bir başka grup başkanlığında geçici olarak görevlendirilerek o Grup Başkanlığının görev sahasına giren illerde denetim yapması her zaman mümkündür.

Teftiş Kurulu Başkanlığınızla ön pla-na çıkan eğitim-öğretim ve proaktif öncelikli denetim ve modelinden bahseder misiniz?

İş denetimi, çalışanları korumak ve çalışma yaşamı ile ilgili mevzuatın uygulanıp uygulanmadığını izlemek ve denetlemek amacıyla yapılan

denetimlerin bütününü ifade etmektedir.81 sayılı UÇÖ Sözleşmesi’nin 3. ve 129 Sayılı UÇÖ Sözleşmesi’nin 6. Maddelerine göre, iş denetiminin temel ve öncelikli görev alanı, çalışma ortamı ve çalışma koşullarıdır. İkincil görev alanları ise çalışma ilişkileri, istihdam ve meslek eğitimi olarak sayılabilir.

Çalışma ortamı, çalışanların sağlığını, güvenliğini ve iyilik halini etkileyen geniş bir alanı ifade etmektedir. Fiziksel, kimyasal, biyolojik, ergono-mik ve psiko-sosyal etmenler çalış-ma ortamında oluşmakta ve gerekli önlemler alınmadığında çalışanların iyilik durumunu etkilemektedir.Çalışma koşulları ise, çalışanların korunmasını doğrudan ilgilendiren dört alanı kapsamaktadır: Çocukların ve gençlerin çalıştırılması, kadınların çalıştırılması, çalışma süreleri ve öde-me sistemleri (ücretler).

Ülkemizde iş denetimi örgütü yani İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, esas olarak çalışma ortamı, çalışma koşulları ve bireysel çalışma ilişkileri alanında, kısmi olarak da, toplu iş ilişkileri alanında görevlendirilmiştir. İşçi-işve-ren-devlet üçgeninde denetim yapan iş müfettişleri için çalışma barışının sağlanması ve korunması en önemli hedeftir. Bu sebeple, iş müfettişleri, işyerlerinde var olan ve çalışma ortam ve koşullarından kaynaklanan riskleri tespit eder ve giderilmesi için çaba gösterirken, salt cezalandırıcı değil eğitici, bilgilendirici ve yol gösterici bir yaklaşımla da hareket ederler.İş teftişi hizmetinin etkin bir şekil-de yürütülebilmesi için faaliyetlerin sistemli bir şekilde planlanması ve uygulanması gerekmektedir.

İş teftişi konusunda iki temel yak-laşımdan bahsetmek mümkündür. Bunlardan birincisi tepkisel (reaktif) yaklaşım, diğeri önleyici (proak-tif) yaklaşımdır. Tepkisel teftiş işçi şikâyetleri, bireysel iş uyuşmazlıkları, iş kazaları, meslek hastalıkları gibi olaylar neticesinde yapılan teftişlerdir.Önleyici teftiş ise iş teftiş biriminin programlarına göre önlemeye yönelik yapılan denetimlerdir.

Önleyici denetimlerde esas olan işyer-lerinde iş kazası veya meslek hastalığı oluşmadan veya çalışma ilişkileriyle ilgili sorunlar ortaya çıkmadan gerekli tedbirleri aldırmaktır.Önleyici teftişlere, tepkisel teftişlere oranla daha fazla yer vermek gerekti-ği hususu, çalışma barışının tesisinde, konunun bütün uzmanlarınca kabul edilen bir gerçektir. Ancak burada, önleyici teftiş programlarının hangi kriterlere göre yapılması gerektiği sorunu çıkmaktadır. Kaynaklar sınırlı olduğundan her işyerinin denetim programına alınması mümkün değil-dir. Bu nedenle önleyici teftişler plan-lanırken bir önem sırası yapılması durumu söz konusudur. Genel olarak önleyici denetim planlamaları, iş ka-zaları oranları, düşük ücretli sektörler ve işletme büyüklükleri vb. kriterlere göre yapılabilmektedir.

İş Teftiş Kurulu tarafından teftişler “programlı teftişler” ve “inceleme-lerden oluşan program dışı teftişler” olmak üzere iki temel bölümden oluşan Genel Çalışma Planı uyarınca yürütülmektedir.Genel Çalışma Planı, geçmiş yıl/yılla-ra ait istatistikî veriler, ulusal politika-lar ve ihtiyaçlar göz önünde bulun-durularak çalışma hayatının riskleri ve öncelikleri ile Kurul Başkanlığının kaynakları dikkate alınmak suretiyle yıllık olarak hazırlanmaktadır.Programlı teftişler, çalışma hayatın-daki sorunların değerlendirilmesi ve önceliklendirilmesi sonucu belirlenen alanlarda veya sektörlerde yahut özel bir risk grubu hedeflenerek belirlenen işyerlerinde, çalışma hayatı ile ilgili mevzuat hükümlerinin tamamının veya bir kısmının uygulamalarının denetlenmesi amacıyla ve hedefler koyularak gerçekleştirilen teftişlerdir.İncelemelerden oluşan program dışı teftişler ise programlı teftişler dışında kalan ve ihbar, şikâyet, işlet-me belgesi vb. talepler üzerine veya Kurul Başkanlığı’na intikal ettirilen evraklardan teftiş hizmetiyle bağdaşır nitelikte olanların teftiş programına alınması sonucu gerçekleştirilen teftişlerdir.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın uygulanabilmesi çıkarılacak yönetmeliklerle ya-kından ilgilidir. İyi anlaşılan ve önemi iyi kavra-nan yasalar bir kültür oluşumunu sağlayabilir.

Page 8: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

14 15

Denetim sisteminin etkinliğinin artı-rılması ve önleme politikasının temin edilmesi için, İş Teftiş Kurulu Başkan-lığı tarafından risk bazlı denetim yak-laşımı benimsenmiştir. Bu yaklaşımda öncelikle, denetim alanındaki risk faktörleri sonrasında bu faktörlerin önemi belirlenmektedir. Belirlenen önem sırasına göre, denetim önceliği olan alanlar ortaya çıkarılmaktadır. Böylece, yüksek riskli iş yerlerinin ve yüksek riskli mesleklerin bulunduğu iş yerlerinin denetimi yapılmaktadır.

Değişen çalışma koşulları ve gelişen teknoloji ile birlikte, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı teftiş yaklaşımını tepki-sel yaklaşımdan pro-aktif yaklaşıma çevirmiştir. Bu kapsamda, pro-aktif teftiş uygulamaları başlatılmıştır. Bu yaklaşımın gereklerini yerine getir-mek için projelendirilmiş/programlı teftişler yürütülmeye başlamıştır. Bu teftişler ile iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi, güvenli ve sağlıklı bir işyeri ortamının te-min edilmesi için gerekli tedbirlerin alınması amaçlanmıştır. Ayrıca, bu teftişler işletmelerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda iyileştirmeleri ve de en önemlisi bu iyileştirmelerin devamlılığını temin edecektir.Denetim faaliyetleri için gerekli ve yeterli personel ve diğer alt yapı imkânlarınız yeterli mi? Yetersiz ise nelere ihtiyaç var?

İhtiyaçlar sonsuz fakat kaynaklar kıt ve sınırlıdır. Müfettiş sayımızı ve kurumsal kapasitemizi her geçen gün güçlendirmekteyiz.

Gerek İş Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün gerekse sizlerin yoğun çalışma ve çabalarıyla çıkarılan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu beklen-tilere cevap verebilecek nitelikte mi?

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği konu-sunda yapılması gereken çalışmala-rın kamu/özel, büyük ölçekli/küçük ölçekli, sanayi/tarım ayrımı olmak-sızın tüm çalışanlara ulaştırılması, küçük ölçekli işyerlerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin götürülme-sinde Devlet desteğinin sağlanması, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili görevleri ve bu konudaki görevle-

rini nasıl yerine getireceklerinin açık bir şekilde ortaya konulması, çalışan-ların yükümlülüklerinin detaylandı-rılması, tehlike sınıfları, çalışanların görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması, bilgilendirilmesi, iş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimi vb. konulardaki düzenle-meler yönünden değerlendirildiğinde, önemli ölçüde beklentilere cevap ve-rebilecek nitelikte olduğu söylenebilir.

Ancak 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Gü-venliği Yasası’nın uygulanabilmesi çıkarılacak yönetmeliklerle yakından ilgilidir. İyi anlaşılan ve önemi iyi kavranan yasalar bir kültür oluşumu-nu sağlayabilir. İş sağlığı ve güvenliği gibi çok önemli bir yasanın tanıtılması ve tanınması yetmez. İşçi, işveren ve Devlet üçgeninde bütün tarafların bu konuyu önemsemesi gereklidir. Bütün tarafların bu konuda; “Evet, ben de varım” demesi ve sıfır toleransla uygulamaya geçmesi gerekmekte-dir. İşçi, işveren ve devlet arasındaki “Gönüllü Uyum” için diyalogların artırılması ve Devlet Destekli Projele-rin hayata geçirilmesi gereklidir. Günü kurtarmak ve yasak savmak için masa başı kitabına uydurma eğilimleri, bu yasaya dolayısıyla iş sağlığı ve gü-venliği kültürüne vurulacak en büyük darbe olur.

6331 Sayılı Kanun’un çerçevesinde çıkarılacak yönetmelikler de yakın bir zamanda çıkacak. Gerek kanun gerekse alt mevzuatın başarılı olma-sı, sahada uygulama alanı bulması ve neticede sonucun olumlu etkilen-mesi hedefine ulaşmak için, kamu – sendikalar – işçi ve işveren ortak yaklaşımı ne olacak?

Bilindiği üzere iş sağlığı ve güvenli-ğinin gerçekleştirilmesinde devletin mevzuat hazırlama, denetim ve yap-tırım uygulama, işverenlerin önlem alma, çalışanların alınan önlemlere uyma olarak özetlenebilecek farklı fakat birbirini tamamlayan görevleri vardır. 6331 Sayılı Kanun ve bu kanun gereği çıkarılacak yönetmeliklerin ba-şarılı olması, sahada uygulama alanı bulması ve neticede sonucun olumlu etkilenmesi hedefine ulaşmak için öncelikle tarafların ortak yaklaşımı, iş kazaları ve meslek hastalıklarının ön-

lenebilir olduğunu esas alan iş sağlığı ve güvenliği kültürünün benimsenme-si olmalıdır. Daha önceki sorularınızda verdiğim cevaplarda da bu konuya detaylı olarak değinmiştim zaten.

Sahada yapılan denetimlerde, iş gü-venliği ve konuları ön plana çıkıyor. Meslek hastalıkları sanki biraz arka plana atılmış gibi. Bunun nedeni nasıl izah edilebilir?

İşyerlerinde yapılan iş sağlığı ve güvenliği denetim ve teftişlerinde iş kazası ve meslek hastalığına sebep olacak riskler birlikte değerlendirilir, öncelik getirecek herhangi bir ayrım veya kategorizasyon yapılmaz. Yapılan denetimlerde iş kazalarına neden ola-cak risklerin daha ön plana çıkması ve meslek hastalıklarına neden olacak risklerin arka plana atılması gibi durum söz konusu değildir.

İş Güvenliği tedbirine uymayan çalışanlar için çoğu kez bir yaptırım uygulanmıyor. Tedbir almayan işçi bir anlamda kendiyle birlikte çalışma arkadaşlarını da riske atıyor. Bu gerekçeyle Başkanlığınız tarafından cezai müeyyide uygulanabilir mi?

Gerek 4857 sayılı İş Kanunu gerek-se 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda işçi ve/veya çalışanların alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemle-rine uymakla yükümlü oldukları hük-me bağlanmış ancak alınmış tedbire uymayan işçi ve/veya çalışan hakkında idari para cezası verileceği hususu düzenlenmemiştir. Başkanlığımızca mevzuatta yer verilmemiş bir idari para cezasının uygulanması mümkün değildir.

Son yıllarda iş güvenliği hizmetle-rinin yaygınlaşmasına bağlı hizmet sunumu yapan kuruluşlar meydana geldi. Gerek işveren gerekse bu hiz-meti veren kuruluşların gerekçesi ol-mayan ya da yapılan işlemlere itibar edilmeyen hizmet ve belgeleri tespit edildiğinde gerekli cezai işlemlerin yapılması için bir uygulamanız var mı? Bu konuda ne yapılabilir?

İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı uygulamalar yaptığı tespit edilen işverenler hakkında mev-

zuata aykırılıkların niteliği ve işyerin-de yapılan teftiş türü dikkate alınarak halen 4857 Sayılı İş Kanunu’nun ilgili maddeleri gereği idari para cezası uygulanmakta, mevzuata aykırılıkların hayati tehlike arz etmesi halinde işyeri kapatılmakta veya iş durdurulmaktadır.İş sağlığı ve güvenliği hizmeti veren kişi ve kuruluşlara ise, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı uygula-malar yaptıklarının tespiti halinde bakanlığımız İş sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından ilgili yö-netmelikler uyarınca gerekli görülen işlemler ve yaptırımlar (yetki belge-sinin askıya alınması veya iptali vb) uygulanmaktadır.

İş Güvenliği konusunda OSGB’ler önemli bir rol oynayacak. Bu an-lamda OSGB’lerin çalışanlarının bir eğitim programına tabi tutulmasını düşünür müsünüz?

Bilindiği gibi OSGB’lerde görev yapan iş güvenliği uzmanları ve işyeri he-kimleri belirli niteliklere sahip, belirli eğitim programlarına katılan ve yapı-lan sınavlarda başarılı olan sertifika sahibi kişiler olup ayrıca belirlenmiş periyotlarda yenileme eğitimlerine katılmak zorundadırlar. Bu nitelik-lere sahip kişilerin ayrıca bir eğitim programına tabi tutulmalarına gerek olmadığını düşünüyorum.

Kasım ayı verilerine göre, 2012 Ka-sım ayında ölümlü iş kazası sayımız 82’dir. İnsana olan yaklaşımınızı da göz önünde tutarak, acil yapılması gerekenleri özetleyebilir misiniz?

Yaşama hakkının temel insan hakkı ol-duğu gerçeğinden baktığımızda bu konu-da acil yapılması gereken, başta devlet, işverenler ve çalışanlar olmak üzere ilgili her kesim ve kişide “iş kazası ve meslek

hastalıklarının önlenebilir olduğunu”, “önlemenin ödemekten çok daha in-sanca ve çok daha ucuz olduğunu” esas alan iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşturulmasıdır. Bu kültürün daha açık tanımı ise, iş kazalarının önlenebi-lir olduğuna inanmamız ve bu inancın gerektirdiği önleyici faaliyetlerin eksiksiz yerine getirilmesidir.

Başkanım bu zevkli röportaj için çok teşekkür ederiz. Son olarak bize ve iş güvenliği camiasına mesajınız var mı?

Dünya ve ülkemizdeki bilimsel ve teknolojik gelişime paralel iş sağlığı ve güvenliği konularında değişimin takip edilmesine, iş sağlığı ve güven-liği konularında bilgi ve deneyimin paylaşılmasına, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmasına sağladığı kat-kılar bakımından yayınınızı önemsiyor ve başarılar diliyorum.

İş denetiminin temel ve öncelikli görev alanı, çalışma ortamı ve çalışma koşullarıdır. İkincil görev alanları ise çalışma ilişkileri, istihdam ve meslek eğitimi olarak sayılabilir.

İş Teftiş Kurulu Başkanı Mehmet Tezel: “İşyerlerinde İSG mevzuatına aykırı uygulamalar yaptığı tespit edilen işverenler hakkında halen 4857 Sayılı İş Kanunu’nun ilgili maddeleri gereği idari para cezası uygulanmakta, mevzuata aykırılıkların hayati tehlike arz etmesi halinde işyeri kapatılmakta veya iş durdurulmaktadır.”

Haber Fotoğrafları: G. Gamze Atik Uzun, ISGGM, ÇSGBİş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Daire Baş-kanlığında tekniker olarak çalışan G.Gamze ATİK UZUN, genel müdürlüğün tüm toplantılarında fotoğraf ve kamera çekimini gerçekleştirip, kurgu ve montajlarını bizzat yapmaktadır. Uzun, aynı zamanda ayda bir yayımlanan İSG bülteninin ha-berlerinin oluşumunda ve yayın kurulunda görev almaktadır. Ekoteknik İSG ekibi olarak, fotoğrafları ile katkıda bulunduğu için kendisine çok teşekkür ediyoruz.

Page 9: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

16 17

Faruk Dilaver, Almanya ve İngiltere’de bilgisayar eğitimleri alıp bilgisayarın Türkiye’ye girmesinde ve yerleşmesinde büyük hizmetler sundu ve bu alanda çok sayıda uzman yetiştirdi. Hava Kuvvet-leri ve NATO’da uzun yıllar çalıştıktan sonra, Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı bir vakıf kuruluşunda Teknik Müdürlük yaptı. Bilgisayar sektöründe dört şirketin kurulmasında öncülük etti ve bu şirket-lerde Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Nihayetinde 30 yıl süren bu iş ve ticaret hayatını tamamlayarak Yunus Emre Kültür ve Yardımlaşma Derneği’ni kurdu ve bundan sonraki hayatını Yunus Emre’nin fikrini, kültürünü araştırma ve yayma çalışmalarına adadı. Bu çalışmalarına paralel olarak çok sayıda eser üretti, Gönül Bahçesi, Gel Ey Şems, Aşkın Gerçeği, Akıbet, Hakikat, Gel Dosta Gidelim, Mutlu Evlilik kitapları okuyanların baş ucu kitabı oldu, eserle-rinden iki tanesi İngilizce’ye çevrildi. Halen ülkemizde ve yurt dışında Yunus Emre’nin sevgi, kardeşlik, barış fikirleri doğrultusunda seminer ve konferanslar veren, ardından binlerce kişinin yürüdüğü Faruk Dilaver’e konuk olduk ve iş kazalarının önüne geçmek için nasıl bir çalışma planı izlemek gerektiğini konuştuk.

Başarılı Bir İş, Huzurlu Bir İş Yeri İçin

Sevgi ve Hoşgörü

w

Yalnızlıktan Korkuyorsan

Allah’ı Bul

Başkası Yalnızlığını Gideremez

Faruk Dilaver

İş hayatında insan, gün boyu iş-veren ve diğer çalışanlarla ileti-şim içindedir. İş yerinde kurulan iletişim ne kadar pozitif olursa ça-

lışanlar da o kadar rahat ve huzurlu bir ortamda işlerini sürdürür. Bu da başarıyı beraberinde getirir.

İnsanların sevmeye ve sevilmeye ihtiyacı vardır. Sevgiyle bağlanan insanların oluşturduğu toplum, mutlu, huzurlu ve güvenli bir top-lumdur. Toplumun parçası olan insan iş hayatında da başarı ve mutluluğu yakalamak ister. Ancak iş hayatı o kadar kolay değildir. Yorgunluk, stres, bıkkınlık vb. sorunlarla karşı karşıya kalınabilir.

Bu sıkıntılarla karşılaşmamanın ve başa çıkmanın yolu ise sevgiden geçer. Sevgi, barışı, kaynaşma-yı, mutluluğu beraberinde getirir. İnsanları seven, onların kusurlarını bağışlayan, onlara sevgiyle bakan bir insanın, iş hayatının daha verimli olacağı açıktır. Dolayısıyla kişiler sevginin gücünü bilmeli ve yürekle-rinde hissetmelidir.

İyi bir kariyerin ve başarılı bir iş hayatının sırrı işyerinde mutlu olmaktan geçer. Mutlu insanların iş hayatındaki başarısı herkesçe bilinen bir gerçektir. Siz pozitif düşünürseniz çevrenizdekiler de pozitif düşünür. Çalışan işini sevdiği ve işinde mutlu

olduğu sürece üretici ve verimli olur.

Mutluluğu yakalamanın sırrı ise sevgi ve hoşgörüdür. İnsan önce hoş-görü sahibi olmalıdır. Hoşgörü sahibi olmayan insan kimseyi sevmez. Sevgi hoşgörü ile başlar. Hoşgörü yoksa ne sevilmek ne de sevmek mümkündür.

İş ortamında insanlar bazen neşeli, bazen de sıkıntılı olur. Neşeli iken herkesi hoş görür, herkese muhab-bet gösterir. Sıkıntılı oldukları za-manda ise sabırları azalır, en ufak bir olayda kolayca kalp kırar, çevresin-dekileri küstürür. Bu durum kişinin iş huzurunu olumsuz etkiler.

Herkes mutlu, başarılı, huzurlu bir iş yaşantısı ister. Buna sahip olmak için aşağıdaki tavsiyeler sizlere yol gösterecektir:

• Gönlünüz güzel olsun. Çevrenizi aydınlatın. Kendiniz huzuru bu-lamazsanız, başkalarına faydanız olmaz. Huzuru bulun, Huzur’da olun. Hoşgörülü olun, sizin haliniz çevreni-ze örnek olsun.

• Kendimizi aldatırsak doğru yolu bulamayız. İç alemimizde kendimize karşı samimi olalım. Gönlümüzden gelen sese kulak verelim. Önce ken-dimizi duyalım. Kendini duymayan, kendini bilmeyen, başkasının halin-den anlamayan başarılı olabilir mi?

• En ufak bir fırsatta insanın yüzüne hatasını vurmayalım, kimseyi mah-cup etmeyelim, her şeyi güzellikle anlatalım. Birisini mahcup etmek bizi irfan sahibi yapmaz. Birisini küçültmek, bizi büyütmez.

• Ön yargılı ve art niyetli olmayalım. İyi niyetli olup açık aramayalım. Kimseyi hakir görmeyelim. Olayları güzel yorumlayalım. Unutmayalım ki açık arayan açık verir, tenkit eden

tenkit edilir.

• ”Sıkılınca yalan söyler misin? Dedi-kodudan zevk alır mısın? İnsanların arasını bozmaktan hoşlanır mısın? Tembel misin?” Bu soruları kendine sormalısın ve verdiğin cevaplar so-nucunda ortaya çıkan hatalara karşı mücadele ederek olgun bir insan olma yolunda ilerlemelisin.

• Güçlüğe sabret, kolaylığa şükret. Şükür kolaylığı arttırır. Dürüst çalış, helal kazan, çok çalışıp kanaat et. Rızk Allah’tandır. Ne kadar verirse şükret.

• Anlayış bekleme, anlayışlı ol. Olumsuz uyarılarda bulunma. Bir-birinize uyarılarınız tenkit için değil, daha ileriye teşvik için olsun.

• Aceleci olma. Acele işe şeytan karışır: Sakin ol, dengeli hareket et. İnsanlarla iyi geçin, kimseye kötülük yapma.

• Allah rızasına uygun hareket et.

• Dilini tutmayı iyi öğren. Ağzından çıkan yanlış bir söz geri dönmez, fitneye fesada meydan verir. İnsanla-

rın gönlünü bulandırır. İş huzurunu olumsuz etkiler.

• Su ateşi söndürür. Öfkeyi dindirip kavgaya, kargaşaya mani olur. Su gibi yatıştırıcı ol. Yapıcı tavsiyelerde bulun. İş yerinde olumsuz davranış-lardan sakınarak barışı ve huzuru koru.

• Yaratılmışların en şereflisi insan-dır. İnsanların en şereflisi ise Fahri Kainat Efendimiz’dir. O alemlere rah-mettir. Ahlakımızı insanların önderi olan Peygamber Efendimize benze-telim. O’nun iş ahlakıyla ahlaklana-lım. Güvenilir, “Emin” olalım.

• Sevgi ve hoşgörü ile yaşamımızda ayrılıkçı değil, birleştirici olmaya ça-lışalım. Yaratılanı Yaratandan ötürü hoş görelim. Barış ve dostluk için çalışalım.

• Zorlaştırmayalım, kolaylaştıralım. Gönüller sultanı sevgi ve hoş görü aşığı Yunus Emre şöyle diyor:

Gelin tanış olalım,İşi kolay kılalım,Sevelim, sevilelimBu dünya kimseye kalmaz…

Hazırlayan: İrem Nurgül Durmuş

Page 10: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

ÇALIŞTAY

İnşaatlarda İş Güvenliği Çalıştayı Düzenlendi

İnşaat Mühendisleri Odası Başka-nı Taner Yüzgeç’in konuşması ile başlayan çalıştay, Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Uğur Müngen’in

sunumu ile devam etti. Devamında ise “İnşaat sektöründe İSG mevzuatında paydaşların yükümlülükleri ve sorum-lulukları” başlıklı ilk panel başladı. Bu panelde söz alan son konuşmacı dergimizin de köşe yazarlarından olan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı`ndan Baş İş Müfettişi Tevfik Paçacı idi. Paçacı, sözlerine yapı işyerlerinde yaşanan iş kazaları ile ilgili istatistiki veriler vere-rek başladı. İş kazaları sonucu meyda-na gelen ölümlerin yüzde 34`ünün yapı

İnşaat sektörünün en can yakıcı sorunlarından biri olan “iş güvenliği” konusunu tüm boyutlarıyla ele al-mak için düzenlenen “İnşaatlarda İş Güvenliği Çalıştayı” 17 Kasım 2012 tarihinde İnşaat Mühendisleri Oda-sı Teoman Öztürk Salonu’nda gerçekleştirildi. Çalıştayda inşaatlarda iş güvenliği ile ilgili konuları sağlıklı bir şekilde tartışmak ve çözüm önerileri üretmek için sektörün tüm bileşenlerini bir araya getirildi.

işkolunda meydana geldiğini belirten Paçacı sunumunda denetimlerde kar-şılaşılan ve işyerlerinin kapatılmasına neden olan gerekçelere ilişkin somut örnekler verdi. Paçacı, sunumunda doğru ve yanlış iskele örneklerine ve kalıp çalışmalarına ilişkin fotoğraflara da yer verdi. Konuşmacıların sunum-larının ardından soru cevap kısmına geçildi ve konuşmacılar izleyicilerin sorularını yanıtladı.

“Denetim Kuruluşları ve Uygulamacı-ların Görüşleri” başlıklı ikinci panelin ardından, “İş Güvenliği Uzmanları ve çalışanların görüşleri” başlıklı üçüncü panel düzenlendi. Ve “Akademisyen-

lerin Görüşleri” ile de çalıştaya son verildi.

Bu anlamlı çalıştaya yaklaşık 150 kişi izleyici olarak katıldı. İnşaatlarda İş Güvenliği Çalıştayı, sadece inşaat sek-töründeki iş güvenliği sorunlarının tar-tışmaya açılmasına değil aynı zamanda gerek mevzuat gerekse uygulama ala-nında çözüm için yapılması gerekenle-rin ifade edilmesine de imkân sağladı. Sektörün tüm bileşenlerinin bir araya geldiği ve sorunların çözümü için ortak akıl oluşturma imkânı bulduğu çalıştayın karar alıcılar ve uygulayıcılar tarafından da dikkate alınması ortak bir temenni olarak dile getirildi.

ÇESAM

İş Sağlığı Güvenliği ve Çevreyle ilgi soru ve sorunlarınız için+90 312 285 47 45 numaralı telefondan bilgi alabilirsiniz. Çevre ve İş Güvenliği Hizmetleri

www.isaffuari.comwww.marmarafuar.com.tr [email protected] T. +90 212 503 32 32

BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ (T.O.B.B.) İZNİ İLE DÜZENLENMEKTEDİR.

Page 11: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

20 21

İş Sağlığı Güvenliği Konusunda Konfe-derasyonunuzun Genel Bakışı Nedir?

Çalışma hayatının en önemli gündem maddelerinden birini kuşkusuz sosyal ve ekonomik bir yara olarak iş kaza-ları oluşturmaktadır. Her yıl onlarca insan, koruyucu önlemlerin alınma-dığı ya da ihmal edildiği işyerlerinde ortaya çıkan “kazalar” sonucunda hayatını kaybetmekte ya da sakat kalmaktadır. Oysaki yaşama hakkı en temel insan hakkıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre Türkiye, Hin-distan ve Rusya’dan sonra iş kazası bakımından yüzde 9,5-10 oranı ile üçüncü durumdadır. ILO verilerine göre her altı dakikada bir iş kazası, her beş saatte de iş kazasından dolayı ölüm yaşanan bir çalışma hayatımız bulunmaktadır.

Araştırmalara göre dünyada her

yıl ortalamam 337 milyon iş kazası meydana gelmekte ve ortalamam 2,3 milyon kişi iş kazası nedeniyle haya-tını kaybetmekte, 160 milyon insan ise meslek hastalıkları sonucu ortaya çıkan zararlara maruz kalmaktadır. İş kazası ve meslek hastalıkları nede-niyle her yıl dünya GSMH’sının yüzde 4’ü kaybolmaktadır.

Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ya-yınlanan en son istatistiklere göre 2010 yılında ülkemizde, 62 bin 903 iş kazası (59 bin 11’i erkek – 3 bin 862’si kadın işçi) olayı, 533 (514 erkek - 19 kadın işçi) meslek hastalığı yaşanmıştır.

İş kazalarında 2010 yılında 1.444 işçi, meslek hastalığı nedeniyle de 10 işçi hayatını kaybetmiştir. 2 bin 85 işçi iş göremez hale gelmiştir.

2010 yılında meydana gelen iş kaza-larının sektörler itibariyle dağılımı

incelendiğinde madencilik sektöründe kazaların yoğun olarak yaşandığı gö-rülmektedir. En fazla iş kazası (8 bin 150 iş kazası) kömür ve linyit çıkartıl-ması faaliyet alanında meydana gel-miştir. Diğer yıllarla kıyasladığımızda en yüksek seviyededir. İkinci sıradaki fabrika metal ürün imalatında 6 bin 918, üçüncü sıradaki ana metal sanayinde 4 bin 621, dör-düncü sıradaki bina inşaatında 3 bin 56 iş kazası meydana gelmiştir. İş kazalarının en fazla meydana gel-diği iller İstanbul (309), Ankara (127), İzmir (78) ve Zonguldak (69)’tır.

TÜRKİYE’DE GÜNCEL İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONULARI DEMEK ÖLÜMCÜL KONULAR DEMEKTİR

İşyerlerinde yaşanan, onlarca işçinin hayatını kaybetmesine neden olan fe-laketleri iş kazası olarak tanımlamak doğru ve gerçekçi değildir.

Eğitim sisteminin işçilere nitelik ka-zandırmadan yoksun performansı, iş-verenlerin aşırı kar hırsıyla ucuz işçi-lik adına niteliksiz ve kayıtsız taşeron işçilerini tercih etmeye devam etmesi, cezaların caydırıcılığının olmayışı ve sosyal güvenceleri göz ardı eden, in-sansız ekonomi politikalarının varlığı iş kazalarına davetiye çıkarmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği konusundaki ihmallerin, eksikliklerin ve hataların faturası doğrudan ölümdür.

Bu bir gün madende, bir gün tersa-nede, bir gün kimya fabrikalarında, bir gün tekstil fabrikalarında görül-mektedir. Türkiye’de üretim bölgeleri iş sağlığı ve güvenliği konusunda kör noktalardır.

Sanayi bölgeleri iş sağlığı ve güvenliği bakış açısıyla yeniden gözden geçiril-melidir. İş kazalarının yanı sıra mes-lek hastalıkları da önemli bir sorun alanını oluşturmaktadır.

İş sağlığı ve güvenliği konusunda mevzuatın getirdiği yeni yaklaşım, koruyucu ve önleyici kültürün benim-senmesi ve davranışa yansımasını gerektirmektedir. Denetimlerin, ‘yakaladım’ mantığından çok, “iyileş-tirme, teşvik etme, eksik giderme ve yönlendirme” mantığına dönüştürül-mesi gerekmektedir.

İş sağlığı ve güvenliği konusu temel eğitim programlarına entegre edilme-lidir. İSG ve özellikle risk değerlendir-mesi konusunda sektör bazlı uzman, araştırma, yayın, eğitim modülü ve bilgi eksikliği devam etmektedir. Bu eksikliğin giderilmesine yönelik çalışmaların yapılması teşvik edilme-lidir. İş sağlığı ve güvenliği ile çalışma koşulları arasındaki nedensel ilişki üzerine yeni araştırmalar yapılmalıdır. İş Sağlığı ve güvenliği konusundaki tehlikelerin önlenmesi konusun-da yeni imkânlar sunan bilimsel ve teknolojik gelişmeler yakından takip edilmelidir. Yaşanan iş kazaları ile meslek hastalıklarına ilişkin politika ve önerilerin sağlıklı bir şekilde geliş-tirilebilmesi için ulaşılmasında güçlük çekilen verilerin daha güncel şekilde yayınlanmasına özen gösterilmelidir.

Ülkemizde meslek hastalıklarının teş-

hisi ile ilgili çalışmalar sadece meslek hastalıkları hastanelerinde yürütül-mektedir. Hastanelerin sorumluluk alanları çok geniş ancak bu alanlarda hâkimiyet sağlayabilecek gezici hiz-met ekipleri yetersizdir.

Türkiye iş sağlığı ve güvenliği konu-sunda hiç şüphesiz önemli adımlar ve atılımlar yapmaktadır. Uzun bir çalışma dönemi sonucunda, büyük gayretlerle çıkan yeni bir iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına sahibiz. Yeni mevzuatımızın uygulamaya tam ola-rak yansımasını hep birlikte sağlamak zorundayız.

İş Sağlığı Güvenliği konusunda konfederasyonda özel bir çalışma ekibiniz ve çalışmalarınız var mı?

HAK-İŞ’in iş sağlığı ve güvenliği alanındaki çalışmalarını kurumsal-laştırmak, iş sağlığı güvenliği konu-sunda daha etkin ve verimli faaliyetler gerçekleştirmesini sağlamak için yönetim kurulu kararı ile genel mer-kezi bünyesinde HAK-İŞ İş Sağlığı ve Güvenliği Komitesi kurulmuştur.

Genel Merkez İş Sağlığı ve Güvenliği Komitesi’nin görevleri şöyledir:

1. HAK-İŞ ve üye sendikalarının iş sağlığı ve güvenliği alanındaki çalış-malarının koordineli şekilde gerçek-leştirilmesini sağlamak,2. İş sağlığı ve güvenliği konusunda gerçekleştirilen ulusal ve uluslararası toplantılara katılmak,3. İş Sağlığı ve güvenliği konusunda yaşanan sorunları gündemde tutmak, çözüm ve politika önerileri geliştirmek,4. İş Sağlığı ve güvenliği konusunda gerçekleştirilen mevzuat değişiklik-lerini takip etmek, görüş ve öneriler hazırlamak, 5. İş Sağlığı ve güvenliği kültürünün geliştirilmesine yönelik toplantı, eğitim, çalıştay, kampanya, eylem gibi faaliyetler gerçekleştirmek,6. İş sağlığı ve güvenliği konusun-da eğitim modülleri hazırlanmasını sağlamak, 7. HAK-İŞ’e bağlı sendikaların örgütlü oldukları işyerlerindeki iş sağlığı ve güvenliği koşullarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, 8. İş kazası ve meslek hastalıklarına

ilişkin istatistiklerin takibini yapmak, 9. Ulusal ve uluslararası düzeyde engellilerle ilgili temsil faaliyetlerinde yer almak,10. Ulusal ve uluslararası düzeyde iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışma-lar yapan kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum örgütleri ile diyalog ve işbirliği imkânlarını geliştirmek,11. Üyesi bulunulan uluslararası kuruluşların ilgili birimleriyle işbirliği yaparak çalışmalar geliştirmek.

HAK-İŞ İş Sağlığı ve Güvenliği Komi-tesi, HAK-İŞ ve üye sendikalarının iş sağlığı ve güvenliği komitesi başkan-ları, iş sağlığı ve güvenliği konusun-da çalışma yapan avukat, uzman ve danışmanlardan oluşmaktadır.

HAK-İŞ olarak iş sağlığı güvenliği kültürünün oluşturulması için büyük çaba sarf ediyoruz. Her yıl hem konfederal düzeyde hem de sendika-larımızca gerçekleştirdiğimiz eğitim çalışmaları ile binlerce üyemize eği-tim veriyoruz. Amacımız iş sağlığı ve güvenliği kültürüne ulaşan ve eğitim yolu ile bilgilendirilen, bilinçlendirilen, bilgili, eğitimli bir işçi toplumu yarat-mak. Bu çerçevede ÇASGEM ile de çok yakın işbirliği gerçekleştiriyoruz. 2010 ve 2011 yıllarında yaptığımız ortak çalışma ile 6 bin üyemize sertifikalı eğitim gerçekleştirdik.

Yaptığımız eğitimlerle iş sağlığı güvenliği kültürünün oluşturulması-na yönelik önemli bir bilinçlendirme yaptık, şimdi bu sağlam temelin üze-rine yeni mevzuatın getirdiklerini inşa ediyoruz. Bu konuda iddialı bir şekilde eğitimlerimize ve faaliyetlerimize devam ediyoruz.

Bu yıl iki ayrı eğitim programı uygula-dık. Hem İş sağlığı kurullarında görev yapan temsilcilerimize eğitim verdik. Diğer taraftan sektör bazlı çalışmala-ra başladık. Bu çerçevede ilk olarak metal sektörüne yönelik iş sağlığı güvenliği eğitimlerini gerçekleştirdik.

Önümüzdeki dönemde de çalışmala-rımızı büyük bir etkinlikler gerçekleş-tirmeye devam edeceğiz. Bu dönemde ayrıca sendikalarımızca bölgesel ola-rak gerçekleştirilen eğitim program-larında yeni kanun anlatılmaktadır.

Ekoteknik İSG Dergisi olarak yayın hayatına başladığımız ilk günden bu yana hep devlet – çalışan ve işveren arasında üçlü bir ayak oluşturduk. Bu yüzden çalışanları en iyi temsil yetkisine sahip olanlardan sendikalara da bu sayımızda yer vermeyi arzu ettik ve böylece başarılarıyla basında sık sık yer alan, adından sıkça bahsettiren HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan’ı ziyaret ettik.

Röportaj: Gökçen Yardımcı

İSG’ye Sendikacı Bakışı

BAŞKAN ARSLAN: “Kanunun hazırlık aşamasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın sosyal diyalog sürecini etkin bir şekilde işletmesinden oldukça memnun olduğumuzu belirtmek isterim. Tüm tarafların katkısının alınabilmesi için büyük bir çaba gösterildi. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi hazırlık aşamasında aktif olarak çalıştı.”

Page 12: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

22

HAK-İŞ GENEL BAŞKANI MAHMUT ARSLAN KİMDİR?

1974 yılında Deniz Kuvvetleri Gölcük Tersane Komutanlığı’nda elektrik tek-nisyeni olarak çalışma hayatına başla-yan Arslan, 1979 yılında Konya’ya gelerek Konya Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı’nda elekt-rik teknisyeni olarak devam etti. Sendikal hareketin içerisinde de yer alan Arslan, bir grup çalışma arkadaşı ile Hizmet-İş’in başta Konya Belediye-si olmak üzere, çevre belediyelerdeki örgütlenme çalışmalarını yürüttü. Hizmet-İş Sendikası’nın 1982 yılı sonunda yapılan 2. Olağan Genel Kurulu’nda Genel Mali Sekreterliğe seçildi. Daha sonra 16 yıl Hizmet-İş Sendikası’nda Genel Sekreter olarak görev yaptı. 2002 yılında Hizmet-İş Sendikası’nın Genel Başkanlığını yapmaya başladı ve halen bu görevi devam ediyor.

Hizmet-İş Sendikası Genel Merke-zi’ndeki görevleri süresince Hak-İş Konfederasyonu Yönetim Kurulu’nda da seçimle Genel Teşkilatlanma Sek-reterliği ve Genel Başkan Yardımcılığı yapan Arslan, 2011 yılından itibaren ise HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı olarak çalışmalarına devam ediyor.

Genel Başkanı olduğu HAK-İŞ Konfe-derasyonu 14 üye sendikası ile bugün ülkemizin ikinci büyük işçi sendikaları konfederasyonudur. İnsanı ve emeği yüce bir değer olarak kabul eden, yenilikçi, ilkeli, sorumlu ve kararlı sendikal mücadeleyi kendisine temel alan HAK-İŞ kurulduğu 1976 yılından itibaren çalışanların hak ve menfaat-lerini çoğulcu ve özgürlükçü demok-rasi anlayışı içinde en etkin şekilde korumayı ve geliştirmeyi ilke olarak benimsemiştir. HAK-İŞ bugün, ITUC ve ETUC gibi uluslararası sendikal kuruluşların üyesidir.

HAK-İŞ’İ TANIYALIM: HAK-İŞ’in endüstriyel ilişkiler içinde durduğu yer, etkin faaliyetleriyle ve alternatif sosyal politikalar üretme girişimleriyle kendini göstermekte-dir. Son yıllarda küreselleşmenin etkisiyle tüm dünyada büyük bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Bu süreç, endüstri ilişkiler sistemini ve sendikal hareketi de etkisi haline almıştır. HAK-İŞ, siyasal, ekonomik, kültürel, toplumsal ve sosyal alanda yaşanan değişim sürecinde ülkemizde sendikal hareketin yeni roller üstlenen, yeni kalıplar ve çözümler üreten, model önerileri ortaya koyan mekanizma olma hüviyetlerini güçlendi-recek bir yeniden yapılanma içerisine girmelerinin gereğine inanmaktadır. Bu nedenle HAK-İŞ geleceğe yönelik öngörülerde bulunarak ortak politikalar oluştur-makta, sendikal bürokrasiden çok demokratik mekanizmaları çalıştıracak eylemler içerisine yer almakta, sendika-üye ilişkisini kuvvetlendiren mekanizmalara işlerlik kazandırmakta, yeni modeller geliştirmekte, sendika-sivil toplum örgütleri ve kamuoyu ilişkisini yeniden değerlendirmektedir. HAK-İŞ ve üye sendikaları, bu süreci çok iyi oku-makta, kendini sorgulamakta, yeni perspektifler geliştirmekte, yol haritasını buna göre hazırlamakta ve uygulamaya koymaktadır.HAK-İŞ, çalışma hayatının her alanında yeni modeller ve yeni politikalar üretme çaba-sındadır. Sosyal model, sosyal diyalog, sosyal sorumluluk, istihdam, üretim, verimlilik, iş sağlığı ve güvenliği, rekabet, örgütlülük, endüstriyel demokrasi, yeterlilik, hayat boyu öğrenme gibi kavramları ön yargılardan uzak, içselleştirerek ve içini doldurarak kullan-maya özen göstermektedir. HAK-İŞ sendikal mücadelesiyle birlikte ülkemiz çalışma hayatının bugünkü ve gele-cekteki sorunlarına ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek özgün ve örnek proje çalışma-larına imza atarak birçok ilki gerçekleştirmektedir. Bu çerçevede İş Kanunu’nun etkin uygulanmasından iş konseylerinin oluşturulmasına, çalışan kadınlarımız için kreş uygulamasından afet stratejilerine, ray teknolojisinden kent konseylerine, mesleki eği-timden çalışan çocuklara, kayıt dışı ile mücadeleden VOC-TEST merkezlerine, iş sağlığı güvenliğinden kadın ve gençlerin istihdamına kadar her alanda ülkemizin ve örgütlü olduğu sektörlerin sorunlarına yönelik çözümler üretmektedir.

İş Sağlığı Güvenliği kültürünün oluşmasında geç kalınmış olmasın-da sendikaların rolü oldu mu? Bu eksikliğin giderilmesi için sendikal çalışmalar neler olmalı?

İş sağlığı ve güvenliği konusunda 4857 Sayılı İş Kanunu’nda ve bu Kanun gereği yürürlüğe konulan yönetme-liklerde gerek işveren ve gerekse işçi yönünden alınması gereken önlemler tespit edilerek yürürlüğe konul-muştur. Bunun yanında iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu işverenin yükümlülükleri ve işçinin sosyal gü-venlik bakımından hakları 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda düzenlenmiştir. Gerek sağlık ve gerekse sosyal mali haklar bakımından bu husus son derece önemlidir. Ancak iş sağlığı ve güvenliği konusunda 40 seneye yakın bir mevzuat deneyimimiz olmasına karşın gerek işveren ve gerekse işçi bazında aynı zaman diliminde başarılı olduğumuzu söylemek hemen hemen imkânsızdır.

İŞVERENİN YAPTIRDIĞI, İŞÇİNİN DE YAPTIĞI İŞ KONUSUNDA BİLİNÇLEN-DİRİLMESİ GEREKMEKTEDİR

İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmasının, devletin ve işverenin yükümlülüğü dışında konfederas-yonumuzun organizatörlüğü altında bağlı sendikalarımızın asli görevi olduğuna inanmaktayız. Uzun yıllardır bu bilinçle çalışmalarımızı yapıyoruz. Ancak Türkiye’de sendikal örgütlenme

konusunda yaşanan sorunlar, sen-dikalı işçi sayısında yaşanan gerile-meler iş sağlığı güvenliği kültürünün oluşmasını engellemiştir. Sendikalı işyeri demek kayıtlı ve düzgün iş demektir. Sendikasız ve denetimsiz işyerlerine bir de kamunun denetim zaafları eklenince iş kazası ve meslek hastalıkları kaçınılmaz olarak meyda-na gelmektedir.

Toplu iş sözleşmesi hakkının kullanıl-ması iş sağlığı ve güvenliği tedbirle-rinin oluşturulması, sendikal faali-yetlerin artması sonuç olarak örgütlü toplum haline gelinmesi, çalışma hayatında kamu düzenin sağlan-masında önemli rol üstlenmektedir. Ayrıca ülkemizde alt işverenlik uygu-lamasının giderek yaygınlaşması iş kazası risklerini artırmaktadır. Bu tür uygulamanın yoğun olduğu sektörlere yönelik eğitim, inceleme ve denetim-ler yetersizdir. İş sağlığı güvenliği ko-nusunda geride olsak da, geç kalmış olsak da açıklarımızı hızla kapatabili-riz. Bu konuda işçi-işveren ve devletin seferberlik halinde olması ve birlikte çalışması önem arz etmektedir.

İşçi ve işverenlerin bilinçlendirilmesi iş kazası ve meslek hastalıklarında azalma sağlayacaktır. Çalışanları iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı koruyarak ruh ve beden bütün-lüklerinin sağlanması iş sağlığı ve iş güvenliğinin temel amacı olmalı, ÖNCE ÜRETİM anlayışı değiştirilmeli, insana saygı temelinde ÖNCE GÜVENLİK anlayışı benimsenmeli ve bunun

gerekleri işverenden işçiye kadar üretim sürecinde her kademede görev alanlara anlatılmalıdır. Tüm kesim-ler bu sorumluluğun gereğini yerine getirmelidir.

6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun hazırlanması sürecinde katkılarınız oldu mu? Kanun ihtiyaca cevap verecek nitelikte mi?

Kanunun hazırlık aşamasında Çalış-ma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın sosyal diyalog sürecini etkin bir şe-kilde işletmesinden oldukça memnun olduğumuzu belirtmek isterim. Tüm tarafların katkısının alınabilmesi için büyük bir çaba gösterildi. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi hazırlık aşamasında aktif olarak çalıştı.

HAK-İŞ olarak 6331 Sayılı Kanun ile - Kamu-özel, sektör ayrımı olmak-sızın kapsamın hem çalışan hem de işyeri tanımı çerçevesinde geniş tutulmasını, - Bir çalışan istihdam edilen işyerleri ile büyük ölçekli işletmeler arasında iş sağlığı ve güvenliği yaklaşımı açı-sından bir fark kalmamasını,- Yeni Kanunla maden ve inşaat gibi çok tehlikeli sektörlerde işe başlama-dan önce risk değerlendirmesi şartı getirilmesini,- İdari para cezalarının bir nebze de olsa caydırıcı hale getirilmesini, - Sağlık Bakanlığı’na ait döner ser-mayeli kuruluşlar (toplum sağlığı merkezleri ve hastaneler) iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini sunmak üzere yetkilendirilmesini, - Çalışana yakın ve ciddi tehlike oldu-ğunda şarta bağlı da olsa çalışmaktan kaçınma hakkı tanınmasını,- İş sağlığı ve güvenliği işçi temsilcile-rine yer vermesini,- Katılımcı bir yapıda Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi oluşturulmasını olumlu gelişmeler olarak değerlendi-riyoruz.

Ancak kanunun İSG kültürü, güven-li kişi ve güvenli işyeri oluşturma konusunda düzenleme getirememiş olmasını eksiklik olarak değerlendi-riyoruz. Kanun işverenin, İSG alanın-da çalışanların katılımını sağlamaktan ziyade çalışanla işbirliği yapmasını sağlayacak şekilde, 155 ve 161 sayılı ILO Sözleşmeleri ile paralel düzenle-meler içermeliydi.Özetlemek gerekirse HAK-İŞ ola-

rak çalışma hayatımız açısın-dan ciddi bir boşluğun geç de olsa doldurularak İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yasalaş-masını önemli bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.

Uygulamalarda ortaya çıkacak eksikliklerin zaman içerisinde giderilebileceğini düşünüyoruz. Bugün itibariyle en temel konu yasanın uygulamaya yansımasını sağlamaktır.

Bilindiği gibi sendikalar sektörel temsil ile oluşmaktadır. Bu an-lamda sektörel ihtiyaçları da en iyi bilenlerden biridir. Bu bilgiden hareketle iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının ve uzmanlığının sek-törel ihtisaslaşma şeklinde uygulan-ması için öncülük yapmayı düşünür müsünüz?

Genel Merkezimiz bünyesinde İş sağ-lığı ve Güvenliği Komitesi oluşturma-mızın, sendikalardan uzman katılımı sağlamamızın ve sektörel düzeyde ha-zırlanan eğitim modülleriyle işyerle-rindeki iş sağlığı ve güvenliği kurul-larındaki temsilcilerimize iş sağlığı güvenliği eğitimi vermemizdeki temel amaç tam da bu. İşkolu esaslı ve daha da ileri olarak meslekler bazında bir ihtisaslaşmaya büyük ihtiyaç var. Son iki yıla kadar genel bir iş sağlığı ve güvenliği eğitimi gerçekleştiriyorduk. Ancak son iki yıldır ihtisaslaşmaya yö-nelik çalışmalarımızı başlattık, daha da ilerletmek için kurumsal hazırlık-larımızı yapıyoruz. Bu konuda Çalışma ve sosyal Güvenlik Eğitim Merkezi ile yakın bir çalışma içerisindeyiz.

Sendikanız İş sağlığı ve Güvenliği çalışmaları AB ve ILO normları ile uyumlu mu?

Özellikle kanun hazırlıklarında gö-rüşlerimizi konuyla ilgili AB uygula-maları ve ILO normları çerçevesinde oluşturduk. HAK-İŞ yüzü uluslararası arenaya dönük bir konfederasyondur. Bu bağlamda üyesi olduğumuz Avru-pa İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ETUC) ve Uluslararası İşçi sendikala-rı Konfederasyonu (ITUC)’un İş Sağlığı ve Güvenliği konusundaki politika önerilerini ve çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Bu çalışmalar doğ-rultusunda ülkemiz şartlarına uygun faaliyetler ve modeller oluşturuyoruz.

Yine geçmiş dönemde İsveç TCO Kon-federasyonu ile 2 yıl süre ile çalışma hayatında iş sağlığı - iş güvenliği üze-rine eğitim projesinde yer aldık.

Sendikaların geçmiş dönemlerde çalışma hayatında çalışanın sağlık ve güvenliğinin korunmasında öncelikli davranmadığı kanaatindeyiz. Bu bakışın değişmesi ve sürecin hızlanması için sendikalar başta olmak üzere taraflar-dan beklentilerinizi belirtir misiniz?

Daha önce de belirttiğim gibi bu alan sadece sendikaların ya da işveren-lerin ya da devletin sorumluluğunda olan bir alan değildir. Sendikaların da işverenlerin de devletin de ortak sorumluluk alması ve bu sorumlulu-ğun gereğini yerine getirmesi gereken temel bir alandır. Geçmişten bugüne sendikaların eğitim faaliyetlerinin temelini iş sağlığı ve güvenliği oluş-turmuştur. Bu konuda suçlu aramak yerine çalışma hayatında yaşanan işçi devri nedeniyle yapılan eğitimlerden faydalananlarda süreklilik olmaması nedeniyle bu kültürün gelişmesinde sorunlar yaşanmıştır. Diğer taraftan yapılan çalışmaların izleme, değer-lendirme ve revizyonunda yetersizlik-ler olmuş olabilir. Bu tüm kesimlerin yaptığı çalışmalar için geçerlidir.

Bugün itibariyle suçlu aramak yerine geleceğe yönelik planlama yapıl-malıdır. Yeni bir mevzuatımız var. Bu mevzuatın uygulamaya tam olarak yansıtılması, tüm toplumda farkında-lık oluşturulması, işçi ve işverenlerin doğru şekilde bilgilendirilmesi için tüm ilgili kesimlerin işbirliği yapıp yoğun bir çalışma içine girmesi gerekmektedir.

BAŞKAN MAHMUT ARSLAN: “Sendikalı işyeri demek kayıtlı ve düzgün iş demektir. Sendikasız ve denetimsiz işyerlerine bir de kamunun denetim zaafları eklenince iş kazası ve meslek hastalıkları kaçınılmaz olarak meydana gelmektedir. İş sağlığı güvenliği konusunda geride olsak da, geç kalmış olsak da açıklarımızı hızla kapatabiliriz. Bu konuda işçi-işveren ve devletin seferberlik halinde olması ve birlikte çalışması önem arz etmektedir.”

23

Page 13: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

24

MAKALE Tevfik PaçacıÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıİş Başmüfettişi

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Çerçevesinde

İnşaat İş Kolu Sorumlulukları

Bilindiği gibi 4857 Sayılı İş Kanunu’nun amir hüküm-leri doğrultusunda diğer iş kollarında olduğu gibi İnşaat

iş kolunda da iş güvenliği tedbirleri alınmaktaydı. İnşaatların koşulların-dan kaynaklanan sebeplerle gerek çalışma süreleri bakımından, gerekse alt yüklenicilerin tercih edilmesinden kaynaklanan nedenlerle iş güvenliği tedbirlerinin etkin yürütülmesi çok da mümkün olamamıştır. İşveren kavra-mı, çalışanda 50 sınırı, sanayiden sayıl-ma ya da işin altı aydan az olması gibi birçok durum, yasadan da kaynaklanan bazı tartışmalı boşluklar oluştuğun-dan inşaat iş güvenliği konusunda çok ciddi gelişmeler sağlamasına rağmen istenen seviye yakalanamamıştır.

İnsanın korunmasına yönelik birçok neden gibi, yukarıda zikredilen neden-lerde etkili oldu ve nihayet 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun çıktı. Ka-nun 1 Ocak 2013 tarihi itibariyle etkin bir şekilde uygulanacaktır.

Bu çerçevede özellikle inşaat iş kolun-da tartışma konusu olan birçok konu açıklığa kavuşturulmuş oldu.

Kanun Çerçevesinde:1. İnşaattaki çalışma, iş süresi ve ça-lışan sayısı ne olursa olsun iş güven-liği uzmanı, işyeri hekimi gibi uzman personel görev yapacak, iş güvenliği eksiksiz uygulanacak.2. Devlet, 10’dan az çalışanı olan işlet-melerin iş sağlığı ve güvenliği hizmet-leri giderlerini destekleyecek.3. Her durum ve şartta işveren so-rumluluğu ortadan kalkmayacak. Alt yüklenicilerin sorumluluğunda da asıl işveren müteselsilen sorumlu olacak.4. Birden fazla işverenin olduğu yer-lerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda koordinatörler koordinasyonu sağlayacak.5. 50 ve daha fazla çalışanın bulunduğu tüm alt işverenler iş sağlığı ve güvenli-ği kurulu oluşturacak.6. Risk değerlendirmesi yapılmamış veya hayati tehlike bulunan işyerlerin-de yapılan iş kısmen veya tamamen durdurulacak.7. İşyerlerinde acil durum planları hazırlanacak.8. Şantiye şeflerinin sorumluluğu devam edecek.9. Personel istihdamı (uzman, hekim vs.), iş sağlığı güvenliği kurulunun oluşması ile ek iş güvenliği tedbir ve

Hepimizin bildiği gibi inşaat iş kolu özelikle son 10 yılda hızla çeşitlenerek büyümüştür. Ulaşım (kara-hava-deniz), yer üstü ve yer altı çalışmaları, üst yapı imalat ve inşası çok geniş alanlarda, çok farklı mekânlarda, çeşitli teknolojilerle, yüksek yapılı binalarda ve çok çalışanlı ekiplerle ve hemen hemen her mevsim devam eden bir niteliğe kavuşmuştur.İnşaat İş kolunda hızla yaşanan bu gelişim ve değişim toplam çalışan insan sayısının da hızla artmasına neden olmuştur. Bu çeşitlik inşaat iş güvenliğinin risklerini birkaç kat arttıran sebep-lerdir. İnşaat İş kolu ölümlü kazalarda ilk sırada iken, birde bu nitelik ve nicelik artışına bağlı riskler ile bu risklere maruz kalacak insan sayısındaki ciddi artış göz önünde tutulursa, bizim inşaat iş koluna odaklanma nedenimiz daha iyi anlaşılacaktır.

yönetilmesine dönük çalışmalarda toplam çalışan sayısı baz alınacaktır.10. Kanun ve yönetmeliklerle hemen hemen iş sağlığı ve güvenliği konusun-da yapılacak her şeyin ayrıntısı bulu-nacak. Dolayısıyla bilmeme, görmeme gerekçesi ortadan kalkacak.11. Uygunsuzluklar karşısında verile-cek cezaların yanı sıra inşaatların ciddi anlamda durdurulması daha etkin bir şekilde uygulanacak.12. Maalesef ciddi iş kazaları sonucu Adli yargı açısından başlatılan ko-vuşturma neticesinde Taksirli suçlar niteliğinde olan iş kazalarının büyük bir bölümü bilinçli taksire girmesi nedeniyle kazaya sebebiyet verenlerde tutuklama oranları artacak.

İş Güvenliği Konusundaki Sorumluluklar:İşyerlerinde iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini gereği gibi yerine getir-meyen işveren, bu nedenle meydana gelen iş kazasından sorumlu tutulur. Güvenlik tedbirlerinin alınma zorunlu-luğu, işverenlerin işçileri gözetme borcu-nun doğal bir sonu olarak görülmektedir.

Söz konusu sorumluluklar 3 ana başlık altında değerlendirilebilir:

1. İdari Sorumluluk: Gerek 6331 Sayılı Kanun gerekse bu kanuna dayanıla-rak çıkarılmış/çıkarılacak tüzük ve yönetmeliklerde yer alan iş sağlığı ve güvenliğine ait hükümler emredici niteliktedir. Bunlara uyulmaması kamu düzenini bozacağından, kamu tarafın-dan bu hükümlere aykırı davrananlara idari para cezası uygulanır. 2. Hukuki Sorumluluk: İşin yürütül-mesi sırasında görülen iş kazaları ile meslek hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkan zararların tazminine iliş-kin hak taleplerini oluşturur. Kamu ile mağdurun yakınları sorumlular aleyhine maddi, manevi tazminat davaları açabilir.3. Cezai Sorumluluk: Bir iş kazası sonucu ölüm veya yaralanma olmuşsa olayda kusuru bulunanlar cezai açıdan sorumludurlar. Sorumluların hakla-rında TCK’nun amir hükümleri gereği dava açılabilir. Bu kişiler işverenler, işveren vekilleri veya diğer elemanları olabilir, sorumluluk kusur oranına göre belirlenir.

Bu kapsamda açılan davalar kamu (ceza) davaları niteliğinde olup, “taksirli suçlar” olarak adlandırılır. Taksir Türk Ceza Kanununun 22. Maddesi’nde ele alınmış olup, son yıl-larda TCK’da yapılan yeni ilavelerden biride “Bilinçli Taksir” kavramının tarif edilmiş olmasıdır.

Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne

aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleşti-rilmesidir. Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin mey-dana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır.

İki kavram arasındaki en temel fark neticenin ön görülmesi veya görüle-memesidir. Kanaatimce bu öngörülme konusunda da yeni İş Sağlığı Güvenliği Kanunu ve çıkarılacak alt düzenle-meler ile taksir fiili daha kolay ortaya konabilecek ve iş kazalarının öngö-rülebilir hale getirecek ki iş kazaları önlenebilir olsun.

Netice olarak, taksirli suçlarda, yaralı ya da ölüm sayısı, bilinçli taksir olup olmadığı, diğer teknik ve güvenlik ted-birlerin alınıp alınmadığı gibi hususlar cezayı ve ceza miktarını arttıran, azal-tan ya da ortadan kaldıran çok önemli kriterlerdir.

Örneğin taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi 3 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu koşul bilinçli taksir fiili ile birleştiğinde ceza 22,5 yıla kadar çıkmaktadır.

BEN GÜÇLÜYÜM BANA BİR ŞEY OLMAZ MANTI-ĞINDAN KURTULALIM, HER ŞEY BİR ANDA ALTÜST OLABİLİR...Gerek 6331 Sayılı Kanun, gerekse yeni Türk Ceza Kanunu iyi algılanmaz, iyi uy-gulanmaz ve inşaat işkolunda gereken hassasiyetler göste-rilmezse istenmeyen kazalar sonucu ne yazık ki istenmeyen tutuklanma kararla-rının artacağı açık bir şekilde görülmektedir.

Eski Ceza Yasası’nın yürürlükte ol-duğu dönemde inşaat iş kazalarında çok nadir tutuklama kararları verilir-ken, Yeni TCK uygulama döneminde tutuklama kararlarının artmasının ne-deni yukarıda izah edilen sebeplerle birlikte “Bilinçli Taksir” bulunmasına kanaat getirilmesidir.

Bu nedenle, gerek 6331 Sayılı Kanun, gerekse yeni Türk Ceza Kanunu iyi algılanmaz, iyi uygulanmaz ve inşaat işkolunda gereken hassasiyetler gös-terilmezse istenmeyen kazalar sonu-cu ne yazık ki istenmeyen tutuklanma kararlarının artacağını bu gelişmeler açık bir şekilde göstermektedir. Türk Ceza Kanunu’nda işkolları içinde yal-nızca yapı işkolu ile ilgili özel hüküm vardır.

TCK’nun 176.Maddesi inşaat veya yıkım faaliyeti sırasında, insan hayatı veya beden bütünlüğü açısından ge-rekli olan tedbirleri almayan kişi, 3 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Yapı işkolunun özel olarak korunması bu sektöre verilen önemin bir gös-tergesidir. Kazalardan dolayı kimse ölmesin, hiç kimse sakat kalmasın ve de ceza almasın. Bir insanı korumak ve yaşatmak tüm insanlığı korumak ve yaşatmak kadar önemli ve kutsal bir vazifedir bizim için.

25

Page 14: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

26

MAKALE

27

Coşkun DemirciElektrik MühendisiÇSGB - İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü

26

6331 Sayılı İSG Kanunu ile İlgili

Soru ve Cevaplar

1) Daha önce de İş Sağlığı ve Güvenliği konusunu düzenleyen bir mevzuat var mıydı? Varsa bunlar nelerdir? Neden müstakil bir İSG kanunu?Türkiye’de İSG konusunu düzenleyen 4857 sayılı kanunun 5. Bölümünde 12 madde ile İSG konusu düzenlemiş, benzeri düzenleyici kanunlar vardı. Ancak ihtiyaçları karşılamak konu-sunda bağımsız bir İSG kanunu olması gerekmekteydi. Dünyanın birçok ülke-sinde İSG ile ilgili bağımsız kanunlar bulunmaktadır.

2) Bu kanunun kapsamı nedir?Kamu ve özel sektör ayrımı gözetmek-sizin TSK, Emniyet ve afet müdahale ekipleri gibi kendilerine özgü faaliyet alanları olan kurum ve kuruluşlar ile ev hizmetleri ile çalışan istihdam etmeden kendi nam ve hesaplarına çalışanlar hariç olmak üzere tüm çalı-şanlar kanun kapsamındadır.

3) Kanun neyi esas alıyor? Yaklaşımı nedir?Kanun risk değerlendirmesini esas almakta ve genel bir önleme yaklaşımı getirmektedir. İşyerlerin şartlarının İSG yönünden sürekli iyileştirilmesini

?amaçlıyor.

4) İşyerleri ayrım gözetmeksizin aynı yükümlülüğe mi sahip? Bir ayrım varsa ayrımda ana unsur nedir?İşyerleri kanunda yükümlülük açısın-dan aynı özellikleri taşımamaktadır. İstisnaları hariç her işyeri İSG kanu-nun şemsiyesi altındadır. Bu yönden işyerlerinin farklılıkları yoktur. Ancak işyerlerin yaptıkları işin cinsine göre teşkil ettikleri tehlike açısından az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli olarak üç gruba ayrılmış durumdadır. İşyerinin hangi sınıfa gireceği oluşturu-lan komisyon tarafından belirlendikten sonra bakanlıkça yayımlanacak tebliğ ile belirlenecektir.

5) İş Güvenliği Uzmanı ve İş Yeri Hekimi kimlerdir? İşyerleri bu uzman ve hekimleri istihdam etmek zorunda mıdır? İş Güvenliği Uzmanı belirtilen ser-tifikasyon eğitimini almış ve yapılan sınav sonucu başarılı olmuş, bakanlık tarafından bu durumu belgelenmiş üniversitelerin mühendislik fakültele-ri, mimarlık fakülteleri mezunları ile

teknik öğretmen, fizikçi, kimyagerler ile üniversitelerin iş sağlığı ve güvenliği programlarından mezun olanlardan oluşmaktadır. İşyeri hekimi ise tıp fakültesi mezunu olup İşyeri Hekimliği eğitimi alıp yapılan sınavı başarmış ve bakanlık tarafından belgelendirilmiş kişilerden oluşmaktadır.İşyerleri bu sıfatları taşıyan kişilerden işyerinin büyüklüğüne ve tehlike sını-fına göre tam zamanlı veya kısmi za-manlı hizmet alımı yapabilecekleri gibi, bu belgeye sahip işveren veya işyerinde çalışan personeli aracılığı ile de İGU ve İH hizmetlerini karşılayabilir. Bu açıdan bakıldığından bir kişi çalıştıran bir işyeri için İGU ve İH’ni tam zamanlı istihdam etmesi ve bunun maliyetine katlanması gerekmemektedir. Mev-zuatta belirtilen süre ile sınırlı olacak şekilde hizmet alımı yapılabilir.

6) İşveren OSGB’lerden hizmet alabilir mi?İşyerinin büyüklüğü ve niteliği ne olursa olsun işveren kendi durumunu gözeterek isterse İSG hizmetlerini OSGB’lerden hizmet satın alımı yön-temi ile yapabilir. Kanunda bu konuda kısıtlayıcı bir hüküm bulunmamaktadır.

7) İSG hizmetleri için devlet bir katkı-da bulunacak mıdır? Bulunacak ise bu kimlere ve nasıl olacaktır?Kanun 1-9 kişi çalışan ve çok tehlikeli ile tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerine belirlenecek alt mevzuat ile yardım yapılabilmesini sağlamaktadır. 1-9 kişi çalışan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için ise bakanlar kurulu kararı ile devlet destek sağlayabilecektir. Uy-gulama esasları çıkartılacak yönetme-likle belirlenecektir.

8) İşveren ve işyerleri İSG açısından öncelikle yapılması gereken nedir?Yeni yaklaşım yöntemi ve kanunun İSG konusuna yaklaşımı dikkate alındığın-da ilk yapılması gereken risk değer-lendirmesidir. Risklerin ve tehlikelerin önceden belirlenmesi ve buna yönelik tedbirlerin alınması en öncelikli konudur.

Risk yönetiminde:• Risklerden kaçınmak,• Riskleri analiz etmek,• Risklerle kaynağında mücadele etmek,• Riskleri önlemek, önlenemiyor ise en

aza indirmek,• Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,• Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek kanunun İSG bakışını oluşturmaktadır.

9) İş kazaları ve meslek hastalıkları nereye bildirilecek? Kimler tarafın-dan bildirilecek? Bildirim için süre kısıtlaması var mıdır? Bildirilmemesi halinde yükümlülük nedir?İş kazaları ve meslek hastalıkları meydana gelmesi veya tespiti halinde olay ile muhatap hastane, poliklinik, işveren ayrımı gözetmeksizin işveren kendisine ulaşan iş kazası veya meslek hastalığını 3 iş gününde hastane veya poliklinikler ise 10 iş günün içinde SGK’ya bildirmekle yükümlüdür.İş kazası ve meslek hastalıklarını bildi-rim yükümlülüğünü yerine getirmeyen işverene 2.000 TL (2012 yılı için geçerli olmak üzere) ceza uygulanacaktır.

10) İş Sağlığı ve Güvenliği Birimi nedir? İş Sağlığı ve Güvenliği Ku-rulu nedir? Bu birim ve kurul nasıl oluşturul hangi işyerleri oluşturmak zorundadır?İş Sağlığı ve Güvenliği Birimi, İş Sağlığı Güvenliği hizmetini veren iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve diğer sağlık personeli gibi personellerden oluşur. Her işyeri işin sınıfına ve büyüklüğüne bakılmaksızın iş güvenliği uzmanı ile iş yeri hekimi bulundurmak veya bu hiz-metleri temin etmek ile yükümlüdür. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu ise altı aydan fazla çalışma yapacak olan ve 50 kişiden fazla çalışanı olan asıl ve alt işveren tarafından İSG faaliyetlerinin düzenlenmesi ve yürütülebilmesi için çalışan sayısı dikkate alınarak asıl iş-veren ve alt işveren tarafından kurulur. Asıl işverenin çalışan sayısı 50’den az ise asıl işveren alt işveren tarafından kurulan kurula bir temsilci atar.

11) Acil durum planı nedir? Hangi işyer-leri hazırlamalıdır? Acil durum planı hazırlanmasının yükümlülüğü nedir?Çalışma ortamı, kullanılan maddeler, iş ekipmanları ve çevre koşulları dik-kate alınarak meydana gelebilecek acil durumların değerlendirildiği planlar acil durum planlarıdır. Kanunda acil

durum planı hazırlayacak işyeri sınıfı ve niteliği belirtilmemiş olup işverenler bunları hazırlamak ile yükümlü kılın-mıştır. Diğer detaylar ise alt düzenle-meye bırakılmıştır.

12) Birden fazla işyeri olan örneğin AVM gibi yerlerde İSG hizmetleri nasıl düzenlenecektir?Birden fazla işyerinin belli bir çatının altında toplandığı yerlerde üst yönetim her bir işyerinin İSG konusunda ortak etkileşim koordinasyonunu yapmak zorundadır. Her bir işyeri kendisi açısından İSG hizmetlerini düzenlemiş olsa da aldığı bir tedbir diğer işyerini etkileyebileceği ve ortak kullanım alanlarında İSG hizmetlerinin düzen-lenmesi gerektiği için bu düzenlemeler ile ilgili koordinasyon konusunda üst yönetim yetkili ve sorumlu kılınmıştır.

13) İşyerinin belli bir bölümünde hayati tehlike tespit edilmesi halinde işyeri tamamen mi kapatılacaktır?Önceki mevzuat işyerinde hayati tehlike öngörülmesi halinde işyerinde faaliyetin tamamen durdurulmasını öngörürken, yeni düzenleme ile hayati tehlikenin oluştuğu işyeri kısmında faaliyet durdurulmakta, diğer taraflar-da ise çalışmanın devamına müsaade edilmektedir. Böyle bir durumda işve-ren çalışanı mağdur etmeden ücretini ödemek zorundadır. İşveren isterse ça-lışanın niteliğine göre işyerinin uygun başka bir yerinde istihdam edebilir.

14) Büyük endüstriyel iş kazası oluş-ma riski olan işyerleri için farklı bir düzenleme var mıdır?Büyük endüstriyel iş kazası olma riski olan işyerleri işyerini açmadan önce işveren güvenlik raporu hazırlamak zorundadır. Güvenlik raporu hazırla-nıp bakanlıkça incelenmeden işyeri açılamaz. Detaylar alt düzenlemeye bırakılmıştır.

15) Kanunun her maddesi yayımlandı-ğı tarihte mi yürürlüğe girmektedir?50’den az çalışanı olan ve tehlikeli ve çok tehlikeli olan işyerleri için Temmuz 2013, az tehlikeli ve 50’den az çalışanı olan işyerleri ile kamuda çalışanları için Temmuz 2014, diğerleri için Ocak 2013’ten itibaren yürürlüğe girmektedir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda İSG faaliyet-lerinde aktif olarak rol alan Ahmet Ersoy, genç yaşına rağmen isminden başarıyla bahsettiren bir İş Sağlığı Gü-venliği Uzmanı ve Makine Mü-hendisi. Bu çalışmayı hazır-larkenki katkılarından dolayı Ersoy’a teşekkür ederiz.

Bilindiği üzere 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Türkiye’de uygulanmaya başlanacak olan müs-takil bir İSG kanunu olması nedeni ile ilgili taraflarda bazı sorular oluşturmaktadır. Bizler de akıllardaki bu sorulardan bazılarını ele alarak cevaplamaya çalıştık. Elbette sorular aşağıda ve-rilenler ile kısıtlı değil. Ama hiç olmazsa bir kısım soruları cevaplamak için hazırlanan bu yazının sizlere faydalı olmasını umut ediyoruz.

Page 15: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

“Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü”, “İş Sağlığı ve Güvenliği Tü-züğü” ve “Umumi Hıfzıssıha Kanunu” gereğince işveren,

işçilerin sağlık taramalarını yaptırmakla yükümlüdür. Ancak bu sağlık taramaları özellikle çalışan sayısı

fazla olan işletmeler için ciddi bir zaman ve işgücü kaybı anlamına gelmektedir.

Ekoteknik İSG ve Ekoglobal İSG olarak, mobil sağlık araçlarımız sayesinde, sağlık tara-malarını Türkiye’nin dört bir yanında işlet-menizin kapısına kadar getiriyoruz.

Verdiğimiz mobil sağlık hizmetlerimiz sayesinde, zaman ve iş gücü kaybını önle-yerek, ihtiyaç duyulan sağlık hizmetini en kısa sürede minimum maliyetle ve elde edilebilecek en yüksek kalitede alabilirsi-niz.

Periyodik sağlık tarama ve aşılama hizmetlerimiz, mobil olarak işletme-lerde, yerleşik olarak da laboratu-arlarımızda sunulmaktadır. Numune alımlarında, numunelerin incelenme-

sinde ve raporlanmasında bilimsel me-totlara titizlikle uyulmaktadır. İncelemeler,

konusunda uzman kişilerce yapılmakla kalmayıp, ayrıca mesleki yeterliliği olan branş uzmanlarımız

tarafından yapılarak rapor edilmektedir. Değerlendirmelerin yapılmasında, raporlandırılmasında ve bildirilmesinde etik kurallara bağlılık büyük önem taşımaktadır.

VERİMLİ BİR ÜRETİM ANCAK GÜVENLİ ORTAMLARDA ÇALIŞAN

SAĞLIKLI BİREYLER İLE SAĞLANABİLİR

Türkiye’nin neresinde olursanız olun, insan sağlığını etkileyen fak-törlerin analizlerini kapınıza kadar getiriyoruz.Sağlık taramalarınız için bize mer-kez telefonumuz 0 312 344 01 96 numarasından ulaşabilir veya talep-lerinizi yazılı olarak 0312 343 66 46 numarasına fax çekebilir ya da [email protected] adresine e-posta gönderebilirsiniz.

Page 16: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

30 31

Bir kanunun çıkması kadar o kanunun uygulanabilirliği ve sahaya nasıl yansıdığı da önem-li. Hatta belki daha da önemli. Zira dünya tarihi tam da zamanında çıkarılmış ancak uygu-lanmamış ve potansiyeli maddelerinde hapis kalıp kendini gösterememiş kanunlarla dolu.

Ülkemizde çıkması, nerdeyse 40-45 yıl kadar geç kalmış olan İş Sağlığı Güvenliği Kanu-nu’nun akıbeti de böyle olursa, gerçekten içler acısı olur. Hem çalışanlar, hem çalışanların aileleri için ve bu kanunun çıkarılması için verilen bunca emek ve dökülen terler için…

Ekoteknik İSG olarak her sayı bir Organize Sanayi Bölgemizi ziyaret edip sahanın nabzını tutmaya çalışıyoruz. Bu sayımızda, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın izni ile 8 Mayıs 2001 tarihinde kurulmuş, ilk üretimi 2005 yılında gerçekleş olan Başkent OSB’yi ziyaret edip güleryüzlü başkanı Şadi Türk’e sorularımızı yönelttik:

Röportaj: İrem Nurgül Durmuş

Etkin bir Organize Sanayi Bölgesi gözüyle Çalışma Bakanlığı’nın ve İş Sağlığı Güvenliği Genel Müdür-lüğü’nün çalışmalarını genel anlam-da nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanayi Devrimi’nden bugüne kadar iş sağlığı ve güvenliği konusunda Dünya’da ve Türkiye’de pek çok çalışma yapılmış ve mevzuatlar hazırlanmıştır. 6331 Sayılı İş Sağlı-ğı ve Güvenliği Kanunu ülkemizde bu alanda hazırlanmış ilk kanun olması, 2011 yılında ILO ve ISSA ile ortaklaşa düzenlenen 19. Dünya İSG Kongresi’nin Türkiye’de yapılması önemli gelişmeler olup, Çalışma Bakanlığı ve İş Sağlığı Güvenliği Genel Müdürlüğü çalışmalarını olumlu de-ğerlendiriyorum.

Yeni İş Güvenliği Kanunu için ne düşünüyorsunuz? Kanunu değerlen-dirir misiniz?

• 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ülkemizde bu alanda hazır-lanmış ilk kanun olması bakımından büyük önem arz ediyor.• Kanunun en dikkat çekici değişikliği: kapsamının genişletilerek kamu ve özel sektör tüm işyerlerine, faaliyet konusuna bakılmaksızın ve çalışan sayı sınırı kaldırılarak uygulanacak olması,• Bunun yanında küçük işletmelere yani 10’dan az çalışanı bulunan işlet-melere bakanlığın destek sağlayacak olması olumlu bir gelişmedir.• Ayrıca Kanun’nda Organize Sanayi Bölgesi yönetimlerine, koordinasyon sağlama yükümlülüğü getirilmiş ve Ortak Sağlık Güvenlik Birimi kurma ve işletme yetkisi verilmiştir.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun Başkent Organize Sa-nayi Bölgesi’ne ne gibi artı değerler katacağını düşünüyorsunuz?

Sanayileşmenin hızla ilerlemesi sonucu üretim araçlarında ve üretim yöntemlerinde sağlanan gelişmeler iş sağlığı ve güvenliği sorunlarını da ortaya çıkarmıştır. Bu sorunların yoğunluğuna ve toplumsal tepkilere bağlı olarak da çözüm önerileri üretil-mesi ve yaşama geçirilmesine yönelik çalışmalar iş sağlığı ve güvenliği konusundaki etkinliklere ivme ka-zandırmıştır. Ülkemizde bununla ilgili bugüne kadar birçok çalışma yapıl-mış fakat yayınlanan son kanun ile iş sağlığı güvenliği uygulamalarının her iş yerinde daha ciddiyetle yapılacağını umuyor ve bunun da bölgemize artı değer katacağını düşünüyorum.

Üyelerinize yönelik iş sağlığı gü-venliği konulu bir çalışmanız var mı? Yoksa bu kapsamda bir çalışma başlatmayı düşünüyor musunuz?

Yukarıda bahsettiğim gibi 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile “Ortak Sağlık Güvenlik Birimi”nin ta-nımı değişerek OSB’lere Ortak Sağlık Güvenlik Birimi kurma ve işletme yetkisi verildi. İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin geliştirilmesi ve hizmeti kolay ulaşılabilir hale getirmek için bölgemizde Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi oluşturulması ile ilgili çalışma-lara başlamış bulunuyoruz.

Kanunun uygulanabilirliğini nasıl bu-luyorsunuz? Gerek getirilen istihdam zorunluluklarının gerekse yeni ka-nunda belirlenen cezai yaptırımların

uygulanabilirliği ne ölçüde olacaktır? Başkent OSB olarak siz bu kanunu uygulamaya hazır mısınız?

• Kanunun çok yeni olması nedeniy-le her yeni şeyde olduğu gibi geçiş sancıları mutlaka yaşanacaktır. Fakat belirli bir altyapısı olduğu için zaman içerisinde sistem işlerliğine kavuşa-caktır.• Daha önceki uygulamadan fark-lı olarak bu kanunda aykırılıkların oluştuğu ve devam ettiği hallerde idari para cezalarının açıkça tanımlanmış olması, kanuna uygun hareket etme-nin yaptırım açıcından itici bir güç oluşturmuştur.

Bizim sorularımız bu kadar, sizin eklemek istedikleriniz varsa ya da dergimiz aracılığıyla iletmek istedik-leriniz varsa onları da alabilir miyiz?

Bölgemizde oluşabilecek riskler (afet, yangın, iş kazaları vb.) için İtfaiye, Do-ğalgaz Acil Yardım ve 112 Acil Yardım birimleri kurduk. Bölgemizde faaliyet gösteren firmaların ve çalışanlarının işlemlerini yapabileceği PTT ve Banka Şubesi de var. Başkent OSB ile KOS-GEB arasında, işletmelere verilecek KOSGEB hizmet ve desteklerinin, yaygın, etkin ve koordinasyon içinde sunulmasını sağlamak amacıyla böl-gemizde temsilcilik açıldı. Temsilcilik, KOSGEB destek ve hizmetleri hakkında işletmeleri bilgilendirmek ve rehberlik hizmetleri sunmak görevlerini üstlendi. Bölge yönetim binamız katılımcılarına tek durak ofis hizmeti veren, 300 kişilik konferans salonuyla ve eğitim salon-larıyla katılımcılara belirli periyodlarla ücretsiz eğitim ve bilgilendirme toplan-tıları düzenleyen bir OSB’yiz biz.

İki etaptan oluşan Başkent OSB 1.014 hektar alanıyla Türkiye’nin büyük OSB’leri arasında yer alıyor. I. etapta ve II. etapta toplam 712 sanayi parseli var, sanayi parselleri-nin büyüklüğü 1.800 m² ile 83.708 m² arasında değişiyor. Bölgede orta ve büyük ölçekli proje, inşaat ve üretim aşa-masında olmak üzere toplam 162 fabrika bulunuyor. Bölgeye yapılan yatırım tutarı bugün itibariyle 1 milyar TL. Yaratılan istihdam 5 bin kişi. Bu fabrikaların ihracat top-lamları ise yıllık 150 milyon dolar düzeyinde.Bölgede mevcut yatırımların yüzde 67’si metal sektörü olup, yüzde 9’u maden, yüzde 8’i kimya, yüzde 4’ü gıda, yüzde 3’ü matbaa ve yüzde 9’uysa diğer sektörler.

6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu Uygulamalarında

“Başkent OSB, Örnek Olacak”

Page 17: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

32 33

Başkent OSB, bölge sanayicilerinden oluşan yönetim kurulu tarafından yenilikçi, demokratik akla ve bilime önem veren anlayış ile yönetilmek-tedir. Bu yönetim anlayışından dolayı bölgemiz yurtdışından gelen heyet-lerin de (Hollanda, Türkmenistan, Kazakistan, Oman Sultanlığı, Rusya vb.) önemli bir uğrak noktası haline gelmiştir. Türkiye’deki OSB uygulama-ları hakkında bilgi almak üzere gelen ziyaretçi heyetlere bölgemiz örnek oluşturmaktadır.

6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanu-nu uygulamalarında örnek organize sanayi bölgelerinden biri olacağımıza inanıyoruz.

Organize Sanayi Bölgemizden kısaca bahsedersek:

• Başkent OSB katılımcıları, Ankara’da kurulu bulunan diğer OSB’lere oranla yüzde 75 daha ucuz su kullanıyor. Yine aynı şekilde doğal-gaz abone tarifesine göre yüzde 18 daha ucuz doğalgaz kullanıyor. Katı-lımcılarına verdiği hizmetlerde hiçbir kar amacı gütmeyen Başkent OSB, doğalgaz ve elektriği aldığı fiyattan dağıtımını yapıyor. • Halk Bankası ile 27 Haziran 2012 tarihinde yapılan protokol kapsamın-da katılımcılarımızın enerji giderle-rinin azaltılmasına yönelik yatırımlar “Enerji verimliliği kredisi” ile destek-lenecek. • “21.Yüzyılda Rekabetin Temel Trendi Sürdürülebilir Ekonomide Enerji Verimliliği ve KOBİ’lerle İşbirliği” protokolü sayesinde Başkent OSB ka-tılımcıları piyasa koşullarının altında kredi kullanabilecekler.• Katılımcılarımız, enerji alanında iki ayrı kategoride tariflendirilen “Ye-nilenebilir Enerji Kredisi” ve “Enerji Verimliliği Kredisi” nin yanı sıra, Sanayi Bölgeleri Destek Kredisi, Makine İmalat Sanayi Destek Paketi

Kredisi’nden de avantajlı biçimde yararlanacaklardır.• Başkent OSB, kurulduğu günden bu yana büyük hedefleri olan bir sanayi bölgesi olmuştur. En büyük hedefi sadece ülkemizde değil, uluslararası alanda da model olabilecek “Gele-ceğin Sanayi Kenti”ni kurmaktır. Bu hedef doğrultusunda Başkent OSB, klasik sanayi üretimi yerine ulusla-rarası rekabete olanak sağlayacak teknolojik üretime de önem vermek-tedir. Teknolojik üretimini gerçekleş-tirmek amacıyla 2005 yılında ODTÜ ile yapılan Protokol ile Üniversite-Sanayi iş birliğinin temellerini atan Başkent Organize Sanayi Bölgesi, bugün Yeni-likçilik Merkezi Projesi ile de Üniver-site-Sanayi işbirliğine katkı sağlamayı hedeflemektedir. “Yaşanabilir, çalışı-labilir, rekabet edebilir” bölge olma yolunda başlatılan proje ile hazırlanan fizibilite sonucunda yenilikçilik mer-kezinin temelleri atıldı. Başta Başkent Organize Sanayi Bölgesi olmak üzere Ankara’nın yenilikçilik potansiyelini harekete geçirmek de projenin diğer hedefleri arasında yer almaktadır.• Başkent OSB, sadece sanayi tesisleriyle değil, çağdaş batı ülkele-rini aratmayacak bulvarları, yolları, sokakları, yeşil alanları ve çevreye duyarlılığıyla da bir sanayi kentini ya-şama geçirmektedir. İki etabının tam ortasından geçen Ankara Çayı’nın iki yakasında 1/500 ve daha büyük ölçekli Mimari ve Peyzaj Projesi hazırlanan “Kentsel Merkez” planlanmıştır. Proje kapsamında sosyal donatı ve teknik alanlar, yeşil alan, kongre merkezi, fuar alanı, otel, kreş, hastane, cami, spor tesisleri, meslek yüksekokulları, eğitim tesisleri ve yenilikçilik merkezi yer alacaktır.• Proje kapsamında ekonomik canlılığa katkı sağlayacak bankalar ve ticarethaneler için ayrılan 27.415 m² alanda 465 m²’lik 14 adet bina ve küçük sanayi sitesi için ayrılan 61.272 m² alanda 845 m²’lik 48 adet atölye-

nin inşaatına başlanmış olup, en kısa sürede faaliyete geçirilmesi plan-lanmaktadır. Böylelikle bölgemizde küçük sanayicilere de yatırım yapma olanağı sağlanmış olacaktır.• Yine proje kapsamında inşaat çalış-malarına başlanmış olan Cami, 3000 kişinin aynı anda ibadet edebileceği, 2.371 metrekare kapalı, 2.277 metre-kare avlusu olmak üzere toplam 4.648 metrekare alanı, 11.489 metrekare rekreasyon alanı, Kubbe yüksekliği (20 metre) ve kubbe açıklığı (38x40 metre) bakımından ülkemizin büyük camileri arasında yer alacaktır.• Rekabet edilebilirliğin esası üretim ve yenileşimdir. Üretim ve yenileşimin temeli de eğitimdir. Eğitilmiş yenilikçi insan gücüyle uluslararası düzeyde rekabetle, rekabet edilebileceğine inanan Başkent Organize Sanayi Bölgesi, eğitim yatırımlarına da özen ve öncelik vermektedir. Bu amaçla Kentsel Projesi Kapsamında Sürekli Eğitim Merkezi ile başlayan Meslek Okulları ve Üniversiteye uzanan bir dizi yapılanmanın stratejisini belirle-miş ve uygulamaya koymuştur.• Başkent Organize Sanayi Bölgesi, ülkemizi batıda Avrupa’ya, doğuda Asya’ya bağlayan devlet demiryolu ile ayrıca sınır oluşturuyor. • TCDD ile yapılan protokol kapsamın-da; Başkent OSB ile TCDD hızlı tren güzergahı arasında kalan 403.918.00 metrekarelik alan “Lojistik Üs” haline getirilecektir. • Alan sadece Ankara’nın değil Anka-ra ve çevresinin, özellikle yükleme-boşaltma ve gümrükleme bakımından gereksinimlerini karşılayacak boyut-lara ulaşacaktır. • Atıksu arıtma tesisi için I. ve II. etaplarda toplam 150.000 m²’lik alan ayrılmıştır. Modüler biçimde planla-nan atıksu arıtma tesisinin ön görülen ilk modülü 6.000 m³/gün olacaktır. Arıtma, evsel ve endüstriyel nitelikli atıksu, fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak yapılacaktır.

Page 18: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

34

AKADEMİKMAKALE

Yrd. Doç. Dr. Devrim AlkayaPamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü [email protected] YeşilDüzce Üniversitesi, Meslek Yüksek Okulu, İnşaat Bölümü [email protected]

Ülkemizde iş sağlığı ve iş güvenliği konusunun önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşıl¬maktadır. Ülkemizde bu konudaki bilinçlenmenin daha da hızlandırılması için, üniversitelerin, ilgili meslek odalarının, özel eğitim kurumlarının konuya yönelik faaliyetleri artarak devam etmektedir. Ayrı-ca iş sağlığı ve iş güvenliği konusunun, üniversitelerin üretimle ilgili fakülte ve yüksekokulların ders programlarında başlı başına bir ders olarak yer alması veya iş güvenliği alanında bilinç-lenmenin eğitim kurumlarında başlamasına katkı sağlayacaktır. İnşaat sektörü emek yoğun iş gücüne bağlı bir sektör olduğundan, çalışanların iş yüklerinin yüksek ol¬ması, ağır ve tehlikeli işlerden olması sıklıkla iş kazalarına neden olmaktadır.

İnşaat Sektöründe

İSG’ye Genel Bakış

Ülkemizde inşaat sektörü oldukça gelişmiş ve diğer sektörleri de ekonomik olarak etkileyen sek-tördür. Makineleşme çabalarına

rağmen, sektörün doğası ge¬reği insan emeğine ve işgücüne doğrudan bağımlı bir sektör olmayı sürdürmek¬tedir. İş gereksinimlerinin yoğunluğu inşaat üretim eylemlerinde verimlilik düşüşle-rine ve dolayısıyla iş kazalarına neden olmaktadır. İnşaat sektöründe iş kazala-rının neden olduğu sakatlık ve ölümlerin çokluğu sosyal ve ekonomik bir sorun olarak karşımıza çıkmak¬tadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de ölümle sonuçla¬nan iş kazalarının yüzde 33’ü inşaat sektö-ründe gerçekleşmektedir (TİK 2008). Bu durum sadece Türkiye’ye özgü bir durum olmayıp diğer ülkelerde de inşa-at sektörü en riskli, iş kazalarının en sık yaşandığı ve ölümcül kaza oranlarının çok yüksek olduğu sektör¬lerden biridir.

İş kazaları ve meslek hastalıkları çalış-ma hayatının en önemli sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ulus-lararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) ra-kamlarına göre, dünyada her yıl yaklaşık 2 milyon 200 bin insan, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Yaklaşık 270 milyon iş kazası gerçekleşirken, 160 milyon insan meslek hastalığına yakalanmaktadır. İş kazalarında rekor ise inşaat sektörün-

dedir. SGK verilerine göre,

Türkiye’de en fazla iş kazası yaşanan illerin başında: 7 bin 991 kaza ile İstan-bul, 7 bin 942 iş kazası ile İzmir ve 7 bin 580 iş kazası ile Bursa ili gelmektedir.

İş kazalarında inşaat sektörünü, ma-dencilik, metal, tekstil ve taşımacılık gibi sektörler izlemektedir. İş kaza-larının yüzde 98’i insan hatasından kaynaklanmaktadır. Bu kazaların önüne geçebilmenin tek yolu ise İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) önlemleri ve eğitimden geçmektedir. İş güvenliğinin temel ama-cı, çalışanların sağlığına zarar verebi-lecek unsurların önceden belirlenerek gereken önlemlerin alınması, güvenli bir çalışma ortamı sağlanması, çalışanların iş kazaları ve meslek hastalıklarına kar-şı korunması olduğunu belirlenmiştir.

İstatistikler inşaat, madencilik, metal, tekstil ve taşımacılık başta olmak üzere bazı sektörlerde ölümlü iş kazası oranı-nın diğer sektörlerden yüksek olduğunu

ve bu sektörlerde özel önlemler alınma-sı gerekliliğini ortaya koymaktadır. 2010 verilerine göre, ülkemizde kar-şılaşılan ölümlü iş kazalarının yüzde 33’ü inşaat sektöründe gerçekleş-mektedir. İnşaat sektörü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Tehlike Sınıfları Listesi Tebliğine göre “çok tehlikeli” kategorisinde yer almaktadır.

TÜRKİYE’DE İŞ KAZASI

Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre, 2010 yılında ülkemizde 62 bin 903 iş kazası ve 533 meslek hastalığı olayı meydana gelmiştir. Bu olaylarda 1.454 kişi hayatını kaybederken, 2085 kişi sürekli iş göremez duruma gelmiştir.

İş kazaları ve iş göremezlik maliyet açısından detaylandırıldığında hem dev-let hem işveren hem de işçi açısından maddi kayıpların oldukça yüksek olduğu görülmektedir. İş göremezlik ödemeleri, sağlıkla ilgili giderler, tazminat öde-

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de ölümle sonuçlanan iş kazalarının yüzde 33’ü inşaat sektöründe gerçekleşmektedir (TİK 2008). Bu durum sadece Türkiye’ye özgü bir durum olmayıp diğer ülkelerde de inşaat sektörü en riskli, iş kazalarının en sık yaşandığı ve ölümcül kaza oranlarının çok yüksek olduğu sektörlerden biridir.

35

meleri, iş kayıpları, gecikme bedelleri, işyeri kapatma veya iş durdurma ceza-larından dolayı oluşan maliyetler, idari para cezaları, verimsizlik maliyetleri, sigorta primlerindeki artışlar, iş kaza-sında zarara uğrayan sabit varlıklar gibi kayıplar meydana gelmektedir.

Kazaların yüzde 26,5’i bir ve ikinci iş saatlerinde, yüzde 13,7’si ise sekizinci iş saatinde yaşanmaktadır. Kaza yüzde 40,3’lük kısmı ilk üç saatte yaşanmakta-dır. Bu durum iş kazalarının işe başlama ve iş bitiş saatlerinde daha yoğun olarak yaşandığını göstermektedir.

İş kazalarının büyük kısmı küçük iş-letmelerde meydana geliyor. Kazaların yüzde 56,3’ü 1-49 kişi arası sigortalı işçi çalıştıran işletmelerde yaşanmaktadır. Yaş dilimlerine göre en yüksek kaza ora-nı 25-29 arasında gerçekleşiyor. Bu yaş gurubunda gerçekleşen kazaların oranı yüzde 24,4’tür. İş kazalarının tecrübeye göre analizinde ise son işyerinde bir gün ile bir yıl arası çalışanların iş kazası yaşama oranlarının yüzde 41,5 olduğu görülüyor. Bu durumun en büyük sebebi iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve bu konuda eğitim almamış personele iş başı yaptırılması olduğunu görülmek-tedir.

İŞ KAZALARI VE YÜKSEKTEN DÜŞME RİSKİ

Bütün dünyada olduğu gibi inşaat sektörü insan gücüne yüksek bağımlı-lığı nedeniyle en tehlikeli sektörlerden biri ve ölümlü iş kazalarının büyük bir çoğunluğu inşa¬at sektöründe gerçek-leşmektedir. Bu nedenle kaza potansi-yellerinin ölçülmesi, risk ve tehlikelerin belirlenmesi bu sektör için çok büyük bir önem taşımaktadır.

Başta inşaat sektörü olmak üzere, fiziksel güce dayalı işlerde iş kazaları sonucu oluşan sakatlanma ve yara-lanmaların önemli sosyal ve ekonomik etkileri olmaktadır. İnşaat sektöründe sağlıkla ilgili riskler üç başlık altında in-celenebilir. Bunlar “ergonomiyle” ilgili, “fiziksel çevre” ile ilgili ve “ruh sağlığı” ile ilgili risklerdir.

Ergonomiyle ilgili riskler, kaldırma, taşıma, bükme hareketleri ve vibrasyon-lar olarak tanımlanabilir ve sektörde en çok görülen yaralanma ve sakatlıklar bu riskler sonucu oluşmaktadır (Smallwo-od ve Haupt, 1997). Yüksekten düşme de ergonomiyle ilgili riskler arasında sayılır. Çevre ile ilgili riskler gürültü, sıcaklık, ıslak çalışma alanı veya toza maruz kalma ile ilişkilidir. Son olarak ruh sağlığı ile ilgili riskler yönetici çalışan iliş¬kilerinden kaynaklanır. Türk İnşaat sektöründe görülen riskler çoğunlukla ergonomiyle ilgili riskler-dir ve en önemlileri düşme, bir cisim tarafından çarpılma, iki nesne arasında sıkışma ve elektrik çarpmasıdır (Uğur, 2008; Gürcanlı ve Müngen, 2006).

TÜRKİYE’DE İNŞAAT SEKTÖRÜNDE MEVCUT İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ UYGULAMASI

Türkiye’de inşaat sektörü hem toplam yatırımların ulusal gelir içindeki payı, hem de yatırılan işgücü olanaklarının boyutu itibarıyla ekonomimizin en canlı ve en önemli sektörlerinden biridir. Ancak her yıl inşaat sektöründe çalışan-ların bir kısmı, iş kazaları sonucunda ölüm ya da daimi iş görmezlikler sebebi ile işini sürdürememektedir. Özellik-le ölümle sonuçlanan kaza sayısının çokluğu bu alanda iş güvenliği ile ilgili çalışmaların çok daha etkin olmasını gerektirmektedir.

Türkiye’de en fazla iş kazası yaşanan illerin başında: 7 bin 991 kaza ile İstanbul, 7 bin 942 iş kazası ile İzmir ve 7 bin 580 iş kazası ile Bursa ili gelmektedir.

Faaliyet Grupları Toplam İş Kazası Sayısı Ölüm SayısıKömür ve Linyit Çıkartılması 8.193 3Gıda Ürünleri imalatı 2.484 11Tekstil Ürünleri imalatı 3.771 12Ana Metal Sanayi 4.819 2Fabrikasyon Metal ürünler (makine hariç) 1.039 11Makine ve Ekipman İmalatı 1.899 25Metalik Olmayan Ürünler İmalatı 3.569 12İnşaat 6.829 156Toptan ve Perakende Ticaret 155 0Nakliyat 2538 38

Tablo: Sektörlere göre Ölümle Sonuçlanan Kaza Sayıları (SGK, 2009)

İnşaat sektörünün kendine özgü bazı özellikleri şantiyelerde iş kazası riskinin artmasına sebep olmaktadır. Bundan dolayı inşaat sektöründe yaşanabilecek iş kazalarını en aza indirebilmek adına yapılan çalışmalarda, bu kazaları artırıcı özelliklerin göz önüne alınması ge-rekmektedir. Bu özellikler inşaat işleri çoğunlukla doğal iklim koşulları altında gerçekleştirilmektedir.

İnşaat sektöründe işçi devir hızı fazladır. Çalışma ortamı çoğunlukla zemin seviyesinden yukarıda ya da aşağıdadır ve sü¬rekli değişiklik göstermekte-dir. Çalışanlar ve malzemeler sürekli hareket halindedir. Çalışma alanı geniş ve dağınıktır. İşler çoğunlukla farklı or-ganizasyon ve iş disiplinine sahip çeşitli taşeronlar ile gerçekleştirilmektedir. Şantiyedeki hareketliliğin belirli bir sistematiği yoktur. Her şantiye kendine özgü koşullara sahiptir. İnşaat işlet-meleri kurumsallaşmamış ve işletme kültürü gelişmemiştir, olarak özetlene-bilir. Yukarıda ifade edilen sektöre özgü koşullar iş sağlığı ve güvenliği konu-sunda alınacak önlemlerin etkinlik ve sürekliliğini güçleştirmektedir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Ancak bu konudaki bilinçlenmenin daha da hızlandırılması için, ilgili meslek odalarının konuya yönelik faaliyetlerini artırarak çeşitli kurs, seminer ve eğitim programları dü-zenlemeleri yararlı olabilecektir. Ayrıca işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun, üniversitelerin ilgili fakülte ve bölümle-rinin ders programlarında başlı başına bir ders olarak yer alması veya en azın-dan ilgili dersler içinde daha fazla yer verilmesi, bu konudaki bilinçlenmenin eğitim kurumlarında başlamasına katkı sağlayacaktır.

İnşaat sektörü, dünyada ve ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarının en sık görüldüğü sektörlerin başında gelmek-tedir. Her inşaat projesinin birbirinden farklı olması, sürekli değişik çalışma şartlarında uygulanması, işçi devir hızının fazla olması gibi sektöre özgü hususlar, iş kazası ve meslek hastalığı riskini artırmaktadır. Dolayısıyla inşaat sektöründe işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması daha zor ve karmaşıktır.

Page 19: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

3736

Kaynakça:1- Canpolat, P. (2008). “Projelendirme ve Şantiye Yerleşim Pro-jesi Hazırlanması Aşamasında İş Sağlığı ve Güvenliği ile İlgili Bir Öneri” Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Adana.2- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (1974). “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü”, 11.01.1974 Tarih ve 14765 Sayılı Resmi Gazete.3- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (1974). “Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü”, 12.09.1974 Tarih ve 15004 Sayılı Resmi Gazete.4- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (2003). “4857 Sayılı İş Kanunu”, 10.06.2003 Tarih ve 4857 Sayılı Resmi Gazete.5- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (2003). “Yapı İşlerinde Sağlık ve Güvenlik Yönetme¬liği”, 23.12. 2003 Tarih ve 25325 Sayılı Resmi Gazete.6- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (2009). “İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri İle Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkın

da yönetmelik”, 15.08.2009 tarih ve 27320 Sayılı Resmi Gazete.7- Çukurova Üniversitesi, (2010). “İş Güvenliği ve Risk Yönetimi Kursu”, Yaşam Boyu Öğren¬me Programı, Adana.8- Görgülü, M., 2008. Yapı Üretiminin Temel Aşamalarında Alı-nacak Sağlık ve Güvenlik Ön-lemlerinin Geliştirilmesine Yönelik Bir Öneri, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Ens¬titüsü İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Adana.9- Gürcanlı, G. E., 2006. “İnşaat şantiyelerinde Bulanık Kümeler Yardımıyla İş Güvenliği Risk Analizi Yöntemi” İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İnşaat Mühen¬disliği Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul.10- Gürcanlı, G. E., Korkutan, N. T., Müngen U., 2010. “An Approach For Estimating Total Cost Of Occupational Safety For Building Constructions” Proceedings of The Fourth In-ternational Conference on Construction Engineering and Project Management (IC-CEPM-2011), 16 - 18 February 2011

in Sydney, Australia.11- Gürcanlı, G.E., Müngen, U., 2009. “An occupational safety risk analysis method at cons-truction sites using fuzzy sets”, International Journal of Industrial Ergonomics, 39(2), 371-387.12- Gürcanlı, G. E., 2008. Tehlike Analizi ve Risk Değerlendirme-si, İTÜSEM İnşaat sektöründe İş güvenliği Sertifika Programı Şantiyelerde İş güvenliği Kurs Notları 3,İstanbul.13- Gürcanlı, G. E., 2009. “Sözleşme Yönetimi Ders Notları”, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı,İstanbul.14- Hughes, P. , Ferrett, E., 2007. Introduction to Health and Safety in Construction Second Edition, Elsevier, Oxford.15- Gürcanlı, G.E. ve Müngen U. (2006). “Bulanık Kümeler ile İnşaatlarda Yeni Bir İş Güvenliği Risk Analizi Yöntemi”. İTÜ Dergisi 5/4, 84-93.16- TİK (2008) Türkiye İstatistik Kurumu, Ankara

İnşaatlar için hazırlanan kontrol listesi, inşaat alanındaki tehlike-

lerin belirlenmesinde bir başlangıç noktası olarak kullanılabilir.

Önleyici Faaliyetlere Yönelik Kontrol Listesi:1. İnşaat alanındaki tehlikeli maddelerin depolanma şekli ve kullanımı

uygun mu?2. Toza maruziyeti önlemek veya azaltmak amacıyla uygun koruyucu

önlemler alınıyor mu?3. İnşaat alanında bulunan herkes uygun baş ve ayak koruyucusu

kullanıyor mu?4. Riskleri kişisel koruyucu donanım (KKD) kullanmadan kontrol edebil-

menin bir yolu var mı?5. İşçilerin kullandıkları KKD’ler yaptıkları işe uygun mu?

6. KKD dahil tüm ekipman CE işaretine sahip mi?

7. Çalışanlar dışındaki kişilerin inşaat alanına girmesini engellemeye

yönelik korkuluk veya benzeri önlemler var mı?8. Çevredekileri (inşaat alanından veya çevresinden geçenler) korumaya

yönelik önlemler alınmış mı?9. Çalışanlar, çalışma alanlarına güvenli bir şekilde ulaşıp, güvenli

çalışabiliyorlar mı?10. İnşaat alanı düzenli, yeterince aydınlatılmış ve iyi tasarlanmış mı?

11. Bölgede uygun işaretleme yapılmış mı? (uyarı ve trafik işaretleri gibi)

12. Çalışanların dinlenmesine yönelik düzenlemeler ve mekânlar var mı?

13. Yangına karşı uygun önlem alınmış mı? (yangın söndürücü ve acil

çıkış yolları gibi)14. İlkyardım hizmeti sunuluyor mu?15. Güç kabloları (yer altı ve yer üstü) işaretli mi?16. Sorumluları belirlenmiş mi?17. Elektrik sistemlerinin güvenli çalışıp çalışmadıkları düzenli kontrol

ediliyor mu?18. Araç tesis operatörleri uygun eğitime ve gerekli sertifikalara sahipler mi?

19. Şantiye içi araç yolları güvenli halde tutuluyor mu?

20. Civarda bulunanların güvenliğini sağlamak için kesici ekipmanların

etrafında yeterli boşluk bırakılmış mı?

21. Makinelerin güvenlik tertibatı (sesli uyarıcılar, koruyucular)

çalışıyor mu?22. Yük ve insan asansörleri, gırgır vinçler uygun şekilde kurulmuş

mu ve yetkili kişilerce düzenli kontrol ediliyor mu?

23. Tüm iş ekipmanları ve makinelerin çalışmaları güvenli olarak

sürdürülebiliyor mu?24. İskelelerin kurulumu, değiştirilmesi ve sökülmesi yetkin kişiler-

ce yapılıyor mu?25. İskelenin durumu periyodik olarak kontrol ediliyor mu?

26. Kötü hava koşullarının iskeleye olan etkileri kontrol ediliyor mu?

(kuvvetli rüzgâr gibi)27. Çalışanların ve cisimlerin yüksekten düşmesini engelleyici

önlemler alınmış mı?28. El ile çalışmayı asgariye indirecek tedbirler alınmış mı? (meka-

nik ekipman kullanımının sağlanması gibi)29. Kullanılan malzemelerin boyut ve ağırlıklarının çalışanların bel

ve sırt incinmelerine yol açmayacak şekilde olması sağlanıyor mu?

30. Çalışanlar, güvenli kaldırma ile ilgili bilgi ve eğitim aldılar mı?

31. Gürültü ve titreşime maruziyeti azaltmak amacıyla, gerekli tüm

önlemler alındı mı?32. İnşaat alanında düzenli aralıklarla sağlık gözetimi yapılıyor mu?

33. Gerekli olan her yerde düşmeye karşı koruma önlemi var mı?

34. Kırılgan çatı veya çatının kırılgan bölümleri (çatı penceresi) açık

şekilde belirlenmiş mi?35. Düşmeleri engellemek amacıyla, boşluklar açıkça işaretlenmiş

ve sabitlenmiş kapaklarla korunuyor mu?36. Bir işi, merdiven kullanmaktan daha güvenli şekilde yapmanın

yolu var mı?37. Kazılar uygun şekilde destekleniyor veya göçme riskini en aza

indirecek şekilde yapılıyor mu?38. Kazı çalışmalarında açılan çukurlara insanların ve taşıtların

düşmesini önleyici koruma var mı?39. Yetkili bir görevli düzenli olarak kazı bölgelerini denetliyor mu?

Ülkemizin sosyal, kültürel ve ekono-mik yapısından kaynaklanan etkenler, çalışma haya¬tında işçi ve işverenlerin işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun önemini kavramalarını olumsuz yönde etkilemekte ve dolayısıyla bu bilinç ek-sikliği iş kazası meydana gelme sıklığını artırmaktadır.

2003 yılında uygulamaya konulan “Yapı

İşlerinde Sağlık ve Güvenlik Yönetmeli-ği” ile inşaat sektöründe çalışanların iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı korunmaları konusunda önemli yenilik-ler getirilmiştir.

Bunlardan en önemlisi, yapım işlerinin projelendirme ve uygulama aşamaların-da ayrı ayrı olmak üzere, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini içeren sağlık ve

güvenlik planı (SGP) hazırlanıp uygu-lanması ve bu amaçla bir koordinatörün atanmasının öngörülmüş olmasıdır.

Uygulanabilir sağlık ve güvenlik planı hazırlayabilmek için, hem inşaat hem de sağlık ve güvenlik konusunda yeterli birikime sahip olmak gerekmektedir. Kontrol liste¬leri, denetimin etkinliğini artıran önemli araçlardan birisidir.

Page 20: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

38

MAKALE Dr. M. Tahir Soydal İş Sağlığı Bilim DoktoruYıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp FakültesiAile Hekimliği Anabilim Dalı

Tasarruf Yapalım

Peki, Vücudumuza Zarar Verelim Mİ?Çevreyi Koruyalım

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca geçen yıl ağustos ayında yayınlanan bir tebliğ ile yüksek enerji harcayan, aydınlatma yolu ile atmosfere karbondioksit yayması ve küresel ısınmaya ne-den olmasından dolayı çevreye zararlı olarak değerlendirilen şeffaf akkor ampullerin üretim ve satışı, 1 Eylül 2012 tarihinden itibaren AB’den sonra ülkemizde de yasaklandı. Peki, bu ampullerin yerini alan tasarruflu kompak floresan lambaların (CFL-Compact Floresan Lamp ) insan sağlığı için oluşturabileceği tehditlerle ilgili ne biliyoruz? Acaba tasarruf yapıyo-ruz ve çevreyi koruyoruz derken vücudumuza zararlar mı veriyoruz? Yapacağımız tasarruf uzun vadede tedavi ücreti olarak mı kullanılacak?

Tasaruflu ampul olarak adlandırdı-ğımız kompakt floresan ampullerin tüplerinin içinde gaz ve beraberinde bir miktar civa kullanılmaktadır. Bu tip lambalarda iki elektrod arasındaki elektrik akımı tarafından tetiklenen civa moleküllerinin yaydıkları ultravi-yole ışınım tüp içindeki fosfor tabaka-sının görünür ışık yaymasını sağlarYapılan araştırmalarda tasarruflu ampullerin klasik ampullere göre çok daha fazla elektromanyetik alan yayarak ev ve çalışma ortamında elektromanyetik kirlilik kaynağı oluş-turmasının yanında sağlık açısından esas önemli risk enerji tasarruflu ampullerin beş miligrama kadar cıva içermesine izin verilmektedir. İşte yapısında civanın bulunması nedeni ile muhtemel bir ampul kırılması olayında direkt olarak cıva maruziyeti söz konusu olmaktadır.

Vücut ateşini ölçmek için günlük hayatta yaygın olarak kullanılan cıvalı termometrelerin kullanılması kırılma sonucu oluşabilecek maruziyetler nedeni ile Sağlık Bakanlığı tarafından 2009 yılında yasakladı.

Normalde cıva, doğada mevcut olan bir elementtir. İnsanlar cıvayı, yiye-

ceklerden, çevresel ve endüstriyel or-tamlarda ve amalgam bileşiklerinden alırlar. Bazı mikroorganizmalar cıvayı daha zehirli bir hali olan metilcıvaya dönüştürür. Bu bileşik, çevrede en çok karşılaşılan organik cıva bileşiğidir ve besin zincirinde birikir. Ayrıca birinci derece cıvaya maruz kalınan besin maddesi metilcıva içeren bazı balıklar ve kabuklu deniz hayvanları, cıva se-viyeleri bakımından potansiyel tehlike arz eder.

Ampullerin kaza sonucu kırılması ile açılığa çıkan elementel cıva, ortam havasının solunması ile emilerek kan dolaşımına geçer ve hızla orga-nizmanın tüm doku ve organlarında dağılıma uğramaktadır. Kan yolu ile cıva çok rahat bir şekilde beyine ula-şabilmekte ve en çok beyin, karaciğer ve böbreklerde depolanmaktadır. Aynı zamanda sindirim sisteminden ve mukoz membranlardan kolayca emilirler

Civa zararlarına göz atacak olursak:• Beyin ve sinir sistemini olumsuz etkiler, • Sindirim sisteminin yapısını bozar ve geçirgenliğini azaltır, • Bağışıklık sistemini zayıflatır,

• Proteinlerin bozulmasına sebep olur, • Mineral eksikliğine yol açar, • Hücre zarını hasara uğratır,• Sülfür enzimlerinin üretimini düşürür. Bu yüzden vücuttan zararlı maddelerin atılımı azalır,• Kansere sebep olur.

Civa döküldüğünde çok küçük zerrecikler halinde dağılır ve oda sıcaklığında yavaş yavaş görünmeyen, kokusuz ve zehirli bir buhar halinde atmosfere karışır. Elementel cıvanın birkaç damlası bile havalandırılmayan bir odada ciddi miktarlarda zehirli bir ortam oluşturur. Civa buharlarının solunması son derece tehlikelidir. Bu nedenle, civa içeren bir ampul kırıldığında pencereleri açarak en az 15-20 dakika ortamın havalandırıl-ması gerekmektedir. Havalandırma süresince ortamda bulunmamaya özen gösterilmelidir. Havalandırma işlemi bittikten sonra tıbbi eldiven vb. ile geçirgen olmayan şeklinde ellere giyerek ampul parçalarını bir plastik kaşık ile bir karton üzerine toplanma-lıdır. Bütün büyük parçalar bittikten sonra tüm alana ıslak pamuk veya ıs-latılmış birkaç kat peçete, kağıt havlu veya tuvalet kağıdı ile silmek gerekir. Bu esnada mümkün olduğu kadar o

39

Civa ile temas etme-mek için tasarruflu ampullerin kullanı-mında azami özen göstermeliyiz. Aksi bir kaza durumunda civa yüzünden böbrek fonksi-yon bozukluğu, tiroit problemleri, yorgunluk ve denge bozuklukları, hafıza kaybı, kısırlık, alz-heimer, genel immün sistem problemleri, gibi çeşitli hastalıkla-ra yakalanmamız söz konusudur.

CİVA İLE BENİM TEMASIM YOK DEYİP GEÇMEYİN: Birden bire ayaklarında felç geçiren ve yürüye-meyen 35 yaşlarında bir serbest çalışan eczacı, hastalığına birçok sağlık kuruluşuna tanı konula-maması nedeniyle aylarca yürüyememiştir. Son olarak Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’nde yapılan araştırmalar sonucu kanında yüksek dü-zeyde civaya rastlanmış ve felç nedeninin diş dol-gusundaki civanın bir şekilde parçalanarak kana geçmesi ve civa zehirlenmesi oluştuğu tanısı kon-muştur.

odada az nefes almaya çalışmalıyız. Silmede kullanılan malzemenin özel-likle kalın olmasına özen gösterilme-lidir zira ince olursa kırık parçaların ele batması ve zehirlenme oluşma riski vardır. Kullanılacak bez vb. malzemeler silim için uygun değildir. Alınması zor küçük parçalar ve derz araları için yapışkan bantları kullan-mak mümkündür. Sildikten sonra da kırıkları ve temizlikte kullanılan kâğıt havlu, eldiven vs. evdeki veya sokakta-ki çöp kutusuna değil, pil gibi tehlikeli maddelerin toplandığı yerlerdeki çöp kutularına atmak gerekir. Bu tür yer-ler bilinmiyorsa o zaman naylon poşet içerisinde sokaktaki çöp kutusuna atarken çevreye tehlikeli kimyasal bir maddeyi attığımızı da unutmayalım. Sonuç olarak civa ile temas etmemek için bu tür ampullerin kullanımın-da azami özen göstermeliyiz. Aksi bir kaza durumunda civa yüzünden böbrek fonksiyon bozukluğu, tiro-it problemleri, yorgunluk ve denge bozuklukları, hafıza kaybı, kısırlık, alzheimer, genel immün sistem problemleri, gibi çeşitli hastalıklara yakalanmamız söz konusudur.

Tasarruflu ampullerin içindeki civadan dolayı sağlık riskleri üzerindeki olum-suzluklar tartışıldıkça bu maruziyeti önleyecek bir lamba teknolojisine ihti-yacı kaçınılmaz olacaktır. Gelişen LED aydınlatma ampulleri sağlık risklerini azaltmada bir umut gibi görünüyor.Bu yazıyı okuduktan sonra eğer cilt beyazlaştırıcı krem kullanıyorsanız bunun da içinde civa bileşikleri oldu-

ğunu hatırlamanız kullanmaya devam edip etmeyeceğinizi bir kere daha dü-şünüp karar vermeniz gerekiyor. Zira Dünya Sağlık Örgütü’nün geçen sene yaptığı bir duyuruyla civa ihtiva eden cilt beyazlaştırıcılarının kesinlikle kul-lanılmaması gerektiği açıklanmıştır.Diş doktoruna gittiğinizde içinde civa bileşenleri bulunan amalgam dol-gu tercih etmeniz durumunda gene yukarıdaki anlatılan civa maruziyetine maruz kalacağınızı unutmayın.

Birden bire ayaklarında felç geçiren ve yürüyemeyen 35 yaşlarında bir ser-best çalışan eczacı, hastalığına birçok sağlık kuruluşuna tanı konulamaması nedeniyle aylarca yürüyememiştir. Son olarak Ankara Meslek Hastalık-ları Hastanesi’nde yapılan araştırma-lar sonucu kanında yüksek düzeyde

civaya rastlanmış ve felç nedeninin diş dolgusundaki civanın bir şekilde parçalanarak kana geçmesi ve civa zehirlenmesi oluştuğu tanısı konduk-tan sonra tedavisine başlandığı ve düzeltilerek kişinin tekrar yürümeye başladığını bir vaka örneğini sizlerle kısaca paylaşmak istedim.Günümüzde civa sıklıkla aynaların sır-lanmasında, altın ve gümüş üretimin-de, bazı elektrik devre anahtarlarının yapımında, tıp ve zirai ilaç yapımında, kâğıt sanayiinde, suni gübre üreti-minde ve boya sanayiinde kullanılır. Ülkemizde Sarayönü (Konya), Ödemiş (İzmir), Manisa ve Uşak çevresin-de civa madeni çıkarılmaktadır. Bu işyerlerinde çalışanlarda da yukarıda belirttiğimiz maruziyet sonucu sağlık üzerine olumsuz etkilerin olabileceği unutulmamalıdır.

Eğer cilt beyazlaştırıcı krem kullanıyorsanız bu-

nun da içinde civa bileşik-leri olduğunu hatırlamanız kullanmaya devam edip et-meyeceğinizi bir kere daha

düşünüp karar vermeniz gerekiyor.

Ampul kırıldığında en az 15-20 dakika

ortam havalandırması gerekir.

Page 21: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

40

Sanem Matbaacılık, 1976 yılından bu yana matbaacılık, ambalaj, kırtasiye ve promosyon sektörlerine yönelik üretim yapıyor. Ankara’da 13 bin m2’lik tesiste üretimi yapılan ürün-lerin pazarlama ve dağıtımı İstanbul, Ankara, İzmir ve Düs-seldorf (Almanya) olmak üzere 4 şubeden gerçekleştiriliyor.Sanem Matbaacılık, defter, takvim ve ajanda üreticilerine ve kopyalama merkezlerinin ihtiyaçlarına yönelik yüksek kalitede ve çok çeşitli ciltleme malzemeleri –çift halkalı tel spiral, plastik spiral, tel PVC ve PET helezon spiral, takvim askıları, takvim göstergeleri, cilt kapakları, separatör ve indeksler - ve makineleri üretiyor ve tedarik ediyor. Avrupa’nın ikinci en büyük tel spiral ve tek PET helezon spiral üreticisi olan Sanem Matbaacılık, ISO belgeli ve tüm ürünleri güvenlik sertifikalı. Ciltleme makineleri Türkiye koşullarına göre özel üretilen Sanem Matbaacılık’ın yüksek kalitesi UKAS tarafından onaylandı.

Defter üreticileri, matbaalar, ciltçiler, dijital baskıcılar Sanem Plastik Helezon ve Filament saye-sinde, çocuklar için güvenli, çevre dostu, ağır metaller ihtiva etmeyen helezon spiral kullanabili-yorlar.

Sanem Plastik Helezon ve Filament ürünleri yanabilirlik testi ve oyuncak güvenliği bakımından güvenli olmanın yanı sıra, ağır metal (Kurşun, Kobalt, Arsenik, Krom) içermiyor, alerjiye neden olmuyor, boya, PAHS, AZO, toksik, fitalat içermiyor ve bütün REACH, kimyasal ve güvenlik testle-rinden başarı ile geçiyor. Güvenliğe ve çevreye bu kadar önem veren bir firmanın üretim yapar-ken iş sağlığı ve güvenliği konusunda hassas olmaması zaten beklenemez bir durum.

Sanem Matbaacılık, İş Sağlığı Güvenliği konusun-da da son derece hassas davranıyor ve bu bağ-lamdaki ihtiyaçlarını Ekoteknik İSG’den hizmet alarak karşılıyor.

Sanem Matbaacılık Genel Koordinatörü Abdurrahman Baştaş’ın misafiri olduk:

Hazırlayan:Volkan Aksu

Dünyada 56 Ülkeye İhracat Yapan

Sanem Matbaacılık A.Ş.’nin

İş Sağlığı ve Güvenliği

Ekoteknik İSG’ye Emanet

41

Sanem Matbaacılık A.Ş, ciltleme ürünlerinin üretiminde 20 yıllık bir deneyime sahip ve ürünlerinin en yüksek kaliteye ulaşması için AR-GE yatırımı yapmaya da devam ediyor.

Sanem Matbaacılık Genel Koordina-törü Abdurrahman BAŞTAŞ durumu şöyle yorumluyor: “Sanem Plastik He-lezon ve Filamentlerin kalitesi, tutarlı ürün kalite güvencesi ve firmamızın yoğun AR-GE çalışmalarının sonucu-dur. Dünyamızın doğal kaynaklarına saygı göstererek hem kendimizin hem de çocuklarımızın sağlığını korumak için herkesin büyük bir çaba göster-mesi gerekir, Sanem Matbaacılık bu konuda elinden geleni yapmaktadır. Sanem Matbaacılık en kaliteli ciltle-me ürünleri üreten dünya çapında bir üne sahip. Çevre dostu yenilenebilir ve tüm güvenlik, yüksek kalite ve kimyasal testlerden onaylı ürünlere sahip olmak çok gurur verici. Sanem Matbaacılık dünyada 56 ülkeye ihracat yapıyor.”

Çalışanlarının iş sağlığı ve iş güven-liğini, verimliliğin bir parçası olarak gören Sanem Matbaacılık A.Ş, konu ile ilgili tüm yerel / ulusal kanun, yönetmelik ve standartlara uyularak gerekli çalışmaları Ekoteknik İSG ile beraber yapmaktadır.

Bu Politikalar Doğrultusunda:

• Sanem Matbaacılık A.Ş, tüm üretim faaliyetleri sırasında iş sağlığı ve güvenliğini birinci öncelik olarak ele almak,

• Çalışanları için daha güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı sağlayarak oluşabilecek iş kazalarının önüne geçebilmek,

• İş sağlığı ve güvenliği konusunda tüm çalışanların katılımını sağlayarak bilinçli çalışan topluluğu oluşturmak,

• Son teknoloji üretim sistemleri ile Sanem Matbaacılık’taki iş sağlığı ve güvenliği risklerini minimum düzeye indirmek,

• Sanem Matbaacılık A.Ş’nin İş sağlığı ve güvenliği yönetim sisteminin ve uygulamalarının yürürlükte olan yasa, tüzük ve yönetmeliklere uygun olarak sürekliliğini sağlamak ve sürekli geliştirmek,

• Sıfır iş kazası için gerekli tüm ön-lemleri almak,

Sanem Matbaacılık A.Ş’nin iş sağlı-ğı ve güvenliği konusunda öncelikli hedefleridir.

Çevre Konusunda İse:

• Çevre kirliliğine yol açabilecek olan unsurların tespit edilip kontrol altına alınması ve sürekli iyileştirme sağla-yarak bu unsurların önlenmesi,

• Tasarımdan başlayarak prosesin her aşamasında, Sanem Matbaacılık’ın ürünlerinin kullanımından kaynak-lanabilecek çevresel etkilerin değer-lendirilmesi ve minimuma indirilmesi için gerekli önlemlerin alınması,

• Yürütülmekte olan faaliyetler-den kaynaklanan hurda ve atıkların belirlenmesi, kontrol altına alınması, hurda ve atıkların geri dönüşümün-de kullanılmasının sağlanması, geri dönüşümü olmayanların yasal yollarla bertaraf edilmesi,

• Olası acil durumlara hazırlıklı olun-ması, ortaya çıkmasını engelleyecek kontrol sistemlerinin kurulması ve uy-gulamaya alınması, acil durumların oluşması durumunda olası zararların / etkilerinin en alt düzeyde tutulması ve etkin haberleşme yollarının tanım-lanması,konularında yasalara uygun, şeffaf ça-lışmalar yapıp, yazılı ve görsel yollarla paylaşarak çevrenin korunmasına katkı sağlıyor.

Sanem Matbaacılık A.Ş ile Ekoteknik İSG, Mayıs-2012’de iş sağlığı güvenliği konusunda ortak çalışmalara başladı. Gerek işyeri hekimi istihdamı konusunda, gerekse iş güvenliği uzmanlığı konusunda Ekoteknik İSG’den hizmet alan Sanem Matbaacılık A.Ş’nin Genel Koordinatörü Abdurrahman Baştaş: “Ekoteknik İSG ile çalışmaktan çok memnunuz. İş sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının yanısıra işyeri hekiminin de kurumsal tek bir firmadan bize hizmet verilmesi bizim işimizi çok kolaylaştırıyor. Ayrıca tüm perso-nelimiz kendilerinin sağlıkları ve güvenlikleri konusunda gösterdiği titiz çalışmalardan ötürü Ekoteknik İSG’ye teşekkürlerini iletmemizi özellikle istiyorlar” dedi.

Page 22: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

42

Ankara Sanayi Odası ile Forum Fuarcılık ve Geliştirme A.Ş. işbirliğiyle düzenlenen ANSAF’12 Fuarı 20-24 Kasım 2012 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Ankara Sanayicilerinin İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre konularındaki sorularını yanıtlamak üzere Ekoteknik İSG de uzman kadrosu ile fuar alanında yerini aldı.

Teşekkürler ANSAF’12

Teşekkürler Ekoteknik İSG

Cezayir, Amman, Irak, Azerbaycan, Yemen, Kosova, Arnavutluk, Sudan, Karadağ, Tunus, Suudi Arabistan ve Mısır’dan gelen 50’ye yakın işadamı katıldığı Ankara 2. Sanayi Fuarı’nda İş

Sağlığı Güvenliği ve Çevre konularında bilgilendirme yapmak üzere Ekotek-nik İSG de katılım gerçekleştirdi. ANSAF’12 katılımcılarının, sanayici-lerin ve profesyonel ziyaretçilerin İş

Sağlığı Güvenliği konularındaki soru-ları Ekoteknik İSG uzmanları tarafın-dan cevaplandı. Gelen soruların büyük bir bölümü yeni çıkan 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu hakkındaydı.

Forum Fuarcılık Pazarlama ve Organizasyon Yöneticisi Fatih Babal, ANSAF Fuarı’na katkılarından dolayı Ekoteknik İSG stantını ziyaret ederek teşekkür belgesi sundu. Belgeyi, Ekoteknik İSG adına, İş Güvenliği Uzmanı Gökhan Kocaay ve Basın Yayın Tanıtım ve Halkla İlişkiler Müdürü İrem Nurgül Durmuş aldı.

Ankara 2. Sanayi Fuarı kapılarını ziyaretçilere açtı. Fuarın açılış törenine ASO Başkanı Nurettin Özdebir, Ostim Organize Sanayi Böl-gesi Başkanı Orhan Aydın, ORSİAD Başkanı Özcan Ülgener, ANGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Değer ve Forum Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Bilgin Aygül katıldı.

Özellikle makine sektöründe Ortadoğu ve Afrika’da katkı sağladığı birçok fuar organizasyonu ile sektörde adından sıkça bahsettiren Forum Fuarcılık Pazarlama ve Organizasyon Yöneticisi Fatih Babal’a AN-SAF’12 kapsamında Ekoteknik İSG’ye verdiği katkılardan dolayı çok teşekkür ederiz. 43

BİLGİN AYGÜL KİMDİR?1957 yılı Trabzon doğumlu olan Bilgin Aygül, ilk ve orta öğrenimini Trabzon’da yaptıktan sonra 1978 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, İktisat-Maliye Bölümü’nden mezun oldu. 1981-82 yılları arasında İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi’nde çalıştık-tan sonra dış ticaret ve hizmet alanlarında kendi şirketlerini kurdu. Halen dış ticaret ve hizmet sektöründe kurduğum şirketlerde yöneticilik yapmakta olan Aygül, DEİK Türk-Irak İş Konseyi Başkan Yardımcılığı, Türk-İran İş Konseyi Başkan Vekilliği, Türk- Suriye İş Konseyi Başkan Yardımcılığı, Trabzon Vakfı Başkanlığı görevlerini de sürdürüyor.

Forum Fuarcılık A.Ş.’nin Türk Ürün ve Hizmetlerini Taşıdığı Dünya Pazarları: İran, Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Lübnan, Oman, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Rusya, Azerbaycan, Gürcistan, Türkmenistan, Kaza-kistan, Tacikistan, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Sudan, Kamerun, Çin, Gana, Madagaskar, Bahreyn, Yemen, Endonezya, Almanya, Tan-zanya, Bulgaristan, Fransa, İspanya, İngiltere, Macaristan, Romanya, Ukrayna, Moldova, Vietnam, Mozambik, ABD, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Ayrıca Forum Fuarcılık A.Ş., 2005 yılında 7 ülke 7 başkent 7 kent’i kat eden dünyanın ilk tren fuarını gerçekleştiren firmadır.

Fuarcılık deyince ilk akla gelen ve alanında duayen olmuş şirketlerden biri Forum Fuarcılık A.Ş. Ankara Sanayi Fuarları da Forum Fuarcılık tarafından organize ediliyor. Haziran-2012’de 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte sanayicilerin ve katılımcıların kanuna dair sorularını yanıtlamak için Ekoteknik İSG olarak biz de ANSAF’12 katılımcılarındandık. Bu vesileyle, biz kanun ile ilgili gelen soruları yanıtlarken Forum Fuarcılık A.Ş. Yönetim Kurulu Başka-nı Bilgin Aygül de bizim sorularımızı yanıtladı.

Dış Ticarete ve Tanıtıma İlişkin Tüm İhtiyaçlar İçin:

Forum Fuarcılık A.Ş.

Uluslararası ve ulusal fuarların yanı sıra farklı alanlarda da hizmetler ve-riyorsunuz. Forum Fuarcılık esasında geniş bir alana yayılmış durumda diye-biliriz. Bu hizmetlerden biraz bahseder misiniz?Dış ticaretin geliştirilmesine, ihraca-tın arttırılmasına katkıda bulunmak amacıyla, firmalarımızın fuarlar yoluyla yurtdışı pazarlara açılmalarına destek oluyoruz. Gerekli ekonomik raporla-rı, piyasa analizlerini hazırlıyor, pazar araştırmaları yapıyor, sosyo-kültürel incelemelerde bulunuyor, yurtiçi ve yurtdışında ulusal ve uluslararası organizasyonlar ile firmalarımızı işbirliği

yapacakları firmalarla bir araya getiri-yoruz. Firmalarımızın dış ticarete ve ta-nıtıma ilişkin tüm ihtiyaçları konusunda danışmanlık hizmetleri veriyoruz. Özgün stand projeleri hazırlıyor ve konstrük-siyonları yapıyor, ulaşım ve konaklama organizasyonlarından fuar lojistiğine kadar çok geniş bir alanda hizmet veriyoruz. Kısaca ihracatçi ve ithalatçı arasında katalizör olup, ticareti geliştir-me faaliyetlerinde bulunuyoruz.

Ansaf Fuarları hakkında bilgi alabilir miyiz? Diğer fuarlarınızdan da kısaca bahsedebilir misiniz? Türkiye’nin başkenti Ankara, aynı za-

manda sanayi-nin de başkenti olma yolunda hızla ilerliyor. Ankara, Türkiye sanayisinde gerek firma sayısı itibariyle, gerek sağladığı katma değerle, gerek ihra-catla, gerekse istihdam ve üretim çeşitli-

liği ile Türkiye’nin 2. büyük sanayi kenti konumuna geldi.. 10 binin üzerinde sanayi işletmesi bulunan Ankara’da, bu yıl 20-24 Kasım 2012’de Atatürk Kültür Merkezi’nde ikincisini gerçekleştirdiğimiz ANSAF’12 ile makine - sanayi başta olmak üzere, otomasyon, hidrolik pnomatik, de-polama istifleme, ısıtma ve soğutma sistemleri, elektrik panoları, inşaat ve iş makineleri üreten firma, kurum ve kuruluşlarını bir araya getirdik.

ANSAF’12’nin iş adamlarını bir araya getirme, tanışma ve kaynaşmayı sağla-ma noktasında çok büyük faydası oldu sanırım? Ankara Sanayi Fuarı, Ankara ve çevre illerdeki sanayicileri, alıcıları, işbirliği yapabilecekleri firma ve kuruluşlarını hem de komşu ve çevre ülkelerdeki yatırımcıları, ticaret heyetlerini ağırladı. Fuar kapsamında yerli-yabancı ziyaret-çilerle ikili iş görüşmeleri düzenledik. Ayrıca komşu ve çevre ülkelerden alım heyetleri programı organize ettik.Amacımız 2013 yılında Ankara Sa-nayi Fuarı’nı daha geniş alanda daha kapsamlı ve uluslararası bir fuar haline getirebilmektir.

Page 23: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

4544

MAKALE Doç. Dr. İlyas ÜzümDin İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

İş Güvenliği Açısından

ÇEVRE DUYARLILIĞIPedegoglar: “bilgi, tutumu; tutum da davranışları etkiler” der. Gerçekten davranışlarımızın arka-sında tutumlarımız, tutumlarımızın da arkasında bilgilerimiz vardır. Bir kimse veya bir nesne yahut bir yer hakkındaki tavrımız büyük ölçüde o kişi, varlık ya da mekâna dair bilgimizle bağlantılıdır. Bilgilerimiz olumlu ise tutum ve davranışlarımız olumlu, değilse olumsuz şekilde gerçekleşir.

Bazı kişi ve kuruluşların aymazlığı dolayısıyla sık gündeme gelen konulardan biri olan “çevre”ye karşı tavrımız da büyük ölçüde bu konudaki bilgilerimizle ilişkilidir. Çevreye yapılan tahribatın hem kendimize hem gelecek kuşaklara vereceği vahamet boyutundaki zararları hakkında sağ-lıklı bilgilere sahip olan bir kimse, belli oranda çevre duyarlılığına sahip olacaktır. Dolayısıyla, çevreye ve çevre sorunlarına karşı umursamaz bir tutum içinde olanların bu konuda bilgi eksik-liği içinde bulunan kimseler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Çevre hakkındaki bilgimiz, zarar verilmesi halinde karşı-laşacağımız sorunlara ilişkin bilgilerimizle sınırlı değildir.

Bundan daha önemlisi çevrenin ger-çekten ne olduğuna ilişkin bilgileri-mizdir. İçinde yaşadığımız âlem nedir? Muhteşem güzelliklerle dolu olan tabiat nedir? Ağaç nedir, kuş nedir? Göl nedir, gökyüzü nedir? Biraz daha genişleterek düşündüğümüzde, bizim de bir parçasını oluşturduğumuz topyekûn varlık nedir, evren nedir? Bu soruların cevabı, -en azından vahye inanan kimseler açısından- bellidir.

Çevre, tabiat, kısaca bütün varlıklar

Yüce Yaratıcı’nın eşsiz eserleri, O’nun görkemli sanat abideleridir. Tasavvufî bir dille ifade etmek gerekirse, Allah’ın yüceliğini ve özelliklerini aksettiren aynalardır.

Dahası Kur’an-ı Kerim bütün varlıkla-rı Allah’ı tesbih eden bir işlevin sahibi olarak sunar: “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ı tespih etmek-tedir” (Haşr 59/1).

Başka bir ayette ise aynı husus şöyle vurgulanır: “Göklerde ve yerde bu-lunan canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a boyun eğerler.” (Nahl 16/49)

Yine diğer bir ayette de aynı noktaya şu şekilde dikkat çekilir: “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunan her şey Allah’ı tespih eder. Hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ederek tespih etmesin. Ancak, siz onların tespihlerini anla-mazsınız” (İsra 17/44).

Kuran’ın apaçık bu beyanları hiçbir istisnası olmaksızın her şeyi Yüce Allah’ı tesbih eden varlıklar olarak takdim etmektedir. O halde çevre dediğimiz ve çevrede gördüğümüz şeyler, gerçek mahiyetleri bakımın-dan Yaratıcı’yı -kuşkusuz kendilerine has dille- tesbih eden nesnelerdir. Daha somut ifade etmek gerekirse,

Çevre, tabiat, kısaca bütün varlıklar Yüce Yaratıcı’nın eşsiz eserleri, O’nun görkemli sanat abideleridir. Tasavvufî bir dille ifade etmek gerekirse, Allah’ın yüceliğini ve özelliklerini aksettiren aynalardır.

“Yarın kıyamet kopacağını bilseniz bile ağaç dikiniz” Hz. Muhammed (s.a.v.)“Yarın kıyamet kopacağını bilseniz bile ağaç dikiniz” Hz. Muhammed (s.a.v.)

“Yarın kıyamet kopacağını bilseniz bile ağaç dikiniz” Hz. Muhammed (s.a.v.)“Yarın kıyamet kopacağını bilseniz bile ağaç dikiniz” Hz. Muhammed (s.a.v.)

söz gelimi, ağaçlar Allah’ı tesbih eden varlıklardır, havada bulunan bütün elementler Allah’ı tesbih eden varlıklardır, karada, havada, suda yaşayan tüm canlılar Allah’ı tesbih eden varlıklardır. Vahyin bu yaklaşımı içinde “çevre”ye bakıldığında, çevre-de olan her şey özel bir anlam taşır. Çevreye zarar vermek de onaylanması imkânsız bir niteliğe bürünür. Söz gelimi, çevrede bir varlık türünün yok olması Allah’ı tesbih eden bir kitlenin devre dışı bırakılması anlamına gelir. Bir böceğin imha edilmesi Allah’ı tes-bih eden bir dilin susturulması demek olur. Bir su kaynağının kirletilmesi orada yaşayan sayısız tesbihkârın kat-ledilmesi mânâsına gelir. Yaratıcı’ya inanan, O’na saygı ve sevgi ile yak-laşmaya çalışan bir kimse böyle bir cinayet işleyebilir mi, ya da böyle bir zulme seyirci kalabilir mi?

Aynı şekilde vahyin çizdiği çerçeve merkeze alındığında, bir çiçeğe su vermek, onun tesbihatını daha canlı yapmasına katkı yapmak demek olur. Yahut bir su kaynağının korunması için çaba sarf etmek orada yaşayan binlerce tür canlının teşbihlerine vesi-le olmak anlamına gelir. Yahut da bir ağaç dikmek Allah’ı tesbih edecek bir varlığın vücut bulmasına vesile olma

niteliği taşır. Bundan dolayı olmalıdır ki Hz. Muhammed, “Yarın kıyamet kopacağını bilseniz bile ağaç dikiniz” buyurmuş olmalıdır.

Öte yandan insan, çevre duyarlılığı ile ilgili olarak gerek birey gerekse toplum planında sadece yaptıklarıyla değil, yapması gerekenleri yapmaya-rak da etkili olur.

Daha açık ve daha kısa ifadesiyle çevre duyarlılığı pasif bir duygu değil aktif bir bilinçtir. Bu bilinçle insan hem kendi çevresi hem genel an-lamda çevre için onu korumakla ve ona zarar vermemekle yetinmemeli, aynı zamanda bu duyarlılık ve bilincin yayılmasına ve güçlenmesine katkı yapmalı, bundan uzak olan insanla-rı uyarmalı, yanlışlıklar karşısında “seyirci olmamalı”, aktif sorumlu-luklar üstlenmelidir. Din diliyle ifade etmek gerekirse, genel bir prensip olarak ifade olunan “iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak”, her alanda olduğu gibi çevre duyarlılığı konusun-da da baskın biçimde öne çıkmalıdır.

Burada son olarak, konunun “iş güvenliği ve sağlığı” boyutuna ilişkin yönlerinden üçünü maddeler halinde şöyle sırlayabiliriz:

1. Çevre duyarlılığı genel anlamda “duyarlı bir insan olma” özelliğini ge-liştirir; bu da iş güvenliği konusunda duyarlı olmaya, ilgili kurallara uymaya ve tedbir almaya sevk eder.

2. Çevre duyarlılığı ve bunun pratiğe yansıması çevreyi daha temiz, daha yaşanabilir, daha huzurlu bir ortama dönüştüreceğinden çalışanın daha sağlıklı ve daha güvenilir iş ortamla-rında çalışmasına katkı yapar.

3. Çevreyi fiziki yönüyle olduğu kadar metafizik yönüyle de değerlendirmeye dayalı bir duyarlılık hem topyekûn varlığa hem varlığın bir parçası olarak insana, insan hayatına bakan boyutuy-la güçlü bir koruma ve dikkat refleksi geliştirir, bu refleks iş hayatına da yansıyarak konulan kurallara ve ted-birlere uyma konusunda özendirici bir rol oynar.

Kısacası temiz bir çevre aynı zamanda sağlıklı ve güvenli bir iş ortamı, kirli ve bakımsız bir çevre ise hastalıklı bir iş ortamı demektir.

Herkese temiz ve güzel bir dünya, sağlıklı ve güvenilir bir iş ortamı, barış ve esenlik dolu bir hayat dileklerimle…

Çevrede bir varlık türünün yok olması Allah’ı tesbih eden bir kitlenin devre dışı bırakılması anlamına gelir. Bir böceğin imha edilmesi Allah’ı tesbih eden bir dilin susturulması demek olur. Bir su kaynağının kirletilmesi orada yaşa-yan sayısız tesbihkârın katledilmesi mânâsına gelir. Yaratıcı’ya inanan, O’na saygı ve sevgi ile yaklaşmaya çalışan bir kimse böyle bir cinayet işleyebilir mi, ya da böyle bir zulme seyirci kalabilir mi?

“Yarın kıyamet kopacağını bilseniz bile ağaç dikiniz” Hz. Muhammed (s.a.v.)

Page 24: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

4746

MAKALE Hüseyin GELMEZE.Çevre Yönetimi Gen.Md.Yrd.ÇESAM Çevre Danışmanlık FirmasıGenel Koordinatör

Kullanıcısı için kullanım değeri kalmayan ya da kullanılmaz durumda olan hasar görmüş, bozuk, kırık, tamir edilemez

olarak görülen elektrikli ve elektronik cihaz ve aletlerin tümüne elektrikli ve elektronik eşya atığı denilmekte-dir. Tüm dünyada giderek büyük bir çevre sorunu haline gelen ve kısaca “e-atık” olarak adlandırılan elektrikli ve elektronik eşya atıkları, Türkiye’nin de önemli bir sorunudur. Zira ülkemiz, elektrikli ve elektronik eşya kullanı-mında, genç ve dinamik nüfusunun da etkisiyle Avrupa’da ilk sıralarda yer almaktadır. Örneğin 2008 yılında Türkiye’de, 818 bin adet DVD oyna-tıcısı, 546 bin adet taşınabilir medya oynatıcısı, 587 bin adet kamera ve 7,4 milyon adet mobil telefon satılmıştır. Demode olan tüplü ekran monitör ve televizyonlar hurdaya çıkıyor ve yerle-rini plazma ve LCD ekranlar alıyor. Bu arada yılda 5 milyona yakın bilgisayar

Günümüzde baş döndürücü bir hız kazanan teknolojik gelişmeler bir yandan insan haya-tını kolaylaştırırken diğer yandan yeni sorunlara kaynak oluşturmaktadır. Özellikle elekt-rikli ve elektronik eşya endüstrisi, dünyanın en hızlı büyüyen ve en hızlı gelişen sanayi koludur. Bu hızlı gelişim ve değişim nedeniyle elektrikli ve elektronik eşyalar da en hızlı eskiyen, demode olan ve atık haline gelen malzemelerdir. Öyle ki, bilgisayarların ortala-ma kullanım süresinin 2-4 yıl, cep telefonlarının ortalama kullanım süresinin ise 1-1,5 yıl arasında olduğu ve takriben 1,5 milyar bilgisayar, 1,5 milyar televizyon, 5 milyardan fazla cep telefonunun kullanımda olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Elektrikli veElektronik Atıklar

satışı var ve bir gün bütün bu alınan-lar da hurdaya çıkacak şüphesiz.

Türkiye’de her yıl 330 bin ton elekt-ronik atık hurdaya çıkıyor ve bunun sadece 8 bin tonu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yayınladığı yönetmelik hükümleri kapsamında toplanarak, geri dönüşümle ekonomiye yeniden kazandırılabiliyor. Elbette ki her alanda kayıt dışılığın varlığından söz edilebilecek olan ülkemizde e-atık geri dönüşümünde de lisanssız tesis sayısı ya da merdiven altı olarak nitelendirilebilecek hurdacıların sayısı küçümsenmeyecek ölçülerdedir. Bu tür yerlerin mutlaka disipline edilme-si, yönetmelikte öngörülen şartlara uygun hale getirilmesi ve belgelendi-rilerek kayıt altına alınması gerekir.

E-atıklar, ihtiva ettikleri toksik maddeler ve ağır metaller nedeniyle oldukça zararlı ve tehlikeli atıklardır.

Elektrikli ve elektronik ekipmanların bazıları kurşun, berilyum, baryum, krom, kadmiyum ve civa gibi çevre ve insan sağlığını tehdit eden toksik maddeler içermektedir. Bilgisayar monitörleri ve televizyonlar yaklaşık 4 kg. kurşun içermektedir. İç yüzeydeki kaplamaları ise tehlikeli atık sınıfına giren fosfor içermektedir. Civanın insan beynine zarar verdiği, berilyumun akciğer kanserine yol açtığı, kromun DNA yapısına zarar verdiği artık kesin olarak biliniyor. Elektronik ürünler ve parçalar yap-mada, yarı iletken yongalar üretmede, devreler ve disk sürücüler imalinde binin üzerinde madde ve malzeme kullanılmaktadır. Klorlu solventler, bromlu alev geciktiriciler, PVC, ağır metaller, plastik ve gazlar bunlardan bazılarıdır. Toprak dolgusundaki ağır metallerin, örneğin Pb, Cd ve Hg’nin yüzde 40’tan fazlası e-atıklarından kaynaklanmaktadır.

Bu maddelerden kurşun, özellikle çocuklarda merkezi sinir sistemi üzerinde etkili olmaktadır. Çocuk-ların zihinsel gelişimini etkileyen kurşun, böbreklere ve vücuttaki kal-siyumla birleşerek iskelet sistemine zarar vermekte, kansızlığa neden olmaktadır.

Civa ise beyine, böbreklere ve üreme organlarına zarar vermekte, hafıza problemleri ve sinirliliğe yol açmak-tadır. Yağ hücrelerinde birikimi anne sütünden bebeğe geçişe neden olur.

Kadmiyum, kemik hastalıklarına, akciğer ve prostat kanseri ile kansız-lığa yol açmaktadır.

Krom, uzun süre deriyle temas so-nucu, deri ülseri ve isilik oluşturur. Göze direkt teması sonucu gözde kalıcı hasar meydana getirir. Burun, boğaz ve ciğerde tahriş yapan krom, akciğer kanserine de yol açabilir.

PBDE’ler (Polibromürlü difenil eter), vücutta uzun süre kalıcı oldukların-dan, dokuda biyolojik birikime yol açar. Endokrin sistemine zararı verir ve cenin gelişimini etkiler. Öğrenme zorluğu ve davranış bozukluklarına neden olur.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 30 Mayıs 2008 tarihinde, çevre ve insan sağlı-ğının korunması amacıyla, “Elektrikli ve Elektronik Eşyalarda Bazı Zararlı Maddelerin Kullanımının Sınırlandırıl-masına Dair Yönetmelik”i yayınlamak suretiyle Kurşun (Pb), cıva (Hg), artı altı değerlikli krom (Cr6+), polibro-mürlü bifeniller (PBB) ve polibromür-lü difenil eterler (PBDE) ile kadmi-yumun (Cd) homojen bir malzemede ağırlık olarak kabul edilebilir azami düzeydeki konsantrasyon değerlerini tespit etmişti. 22 Mayıs 2012 Tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren “AEEE Kontrolü Yönetmeliği” ise 2008 yılında yayınlanmış olan yönetmeliği orta-dan kaldırmış ve muaf tutulan bazı elektrikli ve elektronik eşyalar dışında söz konusu maddelerin kullanımını yasaklamıştır.

22 Mayıs 2012 tarihinde yayınlana-rak yürürlüğe giren “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği”nde elektrikli ve elekt-ronik eşya üretenlere e-atıkları toplama yükümlülüğü getirilmiştir. Ancak hâlihazırdaki lisanslı tesislerin toplama miktarları ile yönetmelikte belirlenen toplama hedefleri karşılaş-tırıldığında bu alanda kısa zamanda çok büyük mesafe kaydedilmesi ge-

rektiği ortaya çıkmaktadır. Günümüzde lisanslı tesislerce yıllık 8 bin ton e-atık toplanırken 2018 hedefinin (ülke nüfu-sunun 75 milyon olduğu düşünülürse) 300 bin ton olması, e-atıkların toplan-ması ayrılması ve geri kazanılması ile ilgili lisanslı tesis ihtiyacını da gözler önüne sermektedir. Özellikle e-atıkları toplama konusunda belediyelere so-rumluluk verilmesi sorunun çözümün-de katkı sağlayacak ise de yönetmelik hedeflerine ulaşmak kolay olmayacaktır.

E-atıklar gerek ekonomik açıdan değerli olduğundan, gerekse de atık haline geldikten sonra özensiz kulla-nımlar sonucu çevre ve insan sağlığını tehdit edebileceğinden, konusunda uzman ve elektronik atıkların değer-lendirilmesi hususunda teknik alt yapısını kurmuş tesislerce işlenerek insanlığın hizmetine yeniden sunul-ması gereken atıklardır.

Ülkemizde de çığ gibi büyüyen e-atıkların çevreyle uyumlu ve güvenli şekilde toplanması, ayrılması ve geri kazanımı işlemleri bir sektör haline dönüşmelidir. E-atıklar uygun yön-temlerle geri kazanılırsa hem çevre ve insan sağlığı korunmuş olacak, hem de önemli ölçüde iş sahası yaratabile-cek bir pazar oluşacaktır.

Türkiye’de her yıl 330 bin ton elektronik atık hurdaya çıkıyor ve bunun sadece 8 bin tonu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yayınladığı yönetmelik hükümleri kapsamında toplanarak, geri dönüşümle ekonomiye yeniden kazandırılabiliyor.

Ülkemiz, elektrikli ve elektronik eşya kullanımında, genç ve dinamik nüfusunun da etkisiyle Avrupa’da ilk sıralarda yer almaktadır. Ör-neğin 2008 yılında Türkiye’de, 818 bin adet DVD oynatıcısı, 546 bin adet taşınabilir medya oynatıcısı, 587 bin adet kamera ve 7,4 mil-yon adet mobil telefon satılmıştır. Demode olan tüplü ekran monitör ve televizyonlar hurdaya çıkıyor ve yerlerini plazma ve LCD ekranlar alıyor. Bu arada yılda 5 milyona yakın bilgisayar satışı var ve bir gün bütün bu alınanlar da hurdaya çıkacak şüphesiz.

Bilgisayar monitörleri ve televiz-yonlar yaklaşık 4 kg kurşun içer-mektedir. İç yüzeydeki kaplama-ları ise tehlikeli atık sınıfına giren fosfor içermektedir.

Page 25: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

48 49

KAZAANALİZİ

Mansur Ziya KOÇ İş Güvenliği KoordinatörüMakina Mühendisi / ISG Uzmanı

İstatistiki Bilgiler:Kazanın Olduğu Sektör: Yol yapım işleri Kaza Tarihi: 13.12.2012Kaza Günü: PerşembeKaza Saati: 04.20Kazalının Yaşı: 45Kazalının Cinsiyeti: Erkekİşe Giriş Tarihi: 14.03.2012Kazalının İş Tanımı: Yol yapımı sırasında toprak serimiKaza Sonucu: İş Günü Kayıpsız Kaza

Kaza Öyküsü:H.K. iş yerinde silindir operatörü olarak çalışmaktadır. Gece saat 04 civarında şantiye alanında bir toprak yığının arkasında dolaşır. O esnada yola toprak sermekle görevli dozer

operatörü Y.C dozeri ile toprak yığınını sererken toprak yığının arkasında bulunan H.K’yı görmez ve onu da toprakla beraber sürükler.

Kazanın Nedenleri:1- Kazalının fosforlu iş yeleğini giymemiş olması,2- Şantiye alanının aydınlatmasının yetersiz olması,3- Yorgunluk ve motivasyon eksikliği,4- Saha denetiminin olmayışı.

Uzmanın Önerileri:1- Çalışanlara verilen K.K.D kullanımı için etkin denetim yapılmalı ve disiplin cezaları uygulanmalı,2- Mecbur kalınmadıkça gece

çalışması yapılmamalı,3- Mecburiyet durumunda gece aydınlatma ölçümleri yapılmalı ve sonuçları değerlendirilerek yetersiz aydınlatmalar D.Ö.F kapsamında iyileştirilmeli,4- Güvensiz hareket eden çalışanlar oryantasyon eğitimine tabi tutulmalı,5- Yapı alanı içerisindeki tehlikeli kısımlar açıkça sınırlandırılmalı ve buralara görünür şekilde yazılmış uyarı levhaları konulmalı ve kırmızı ışıkla aydınlatılmalı,6- İş makinelerinin 25 metre yakınına yaklaşılmaması için çalışanlar ikaz levhaları ile uyarılmalı,7- Çalışanlara dinlenme olanakları sağlanmalı,8- Şantiye servis yollarının şantiye dışı trafik ile bağlantısı belirlenip plana işlenmeli.

Ölmeden Toprak Altında Kalmak

2013’ünİLK İŞ KAZASI

Yol inşaatında çalışan bir işçi toprak altında kalarak hayatını kaybetti.

İzmir’de Yeşildere Caddesi’nden Konak’ta da Arkeoloji Müzesi önünde yer alan Bahribaba Parkı’ndan yapılacak çıkışla son bulacak olan yeni yolun inşaatında çalışan Vahdettin Cengiz (37) adlı işçi, çalıştığı sırada yaşanan toprak kayması sonucu göçük altında kaldı. Cengiz’in çalıştı-ğı bölgede kimsenin olmaması nedeniyle saat 15.30 sıralarında meydana gelen olay, gece saat 22.00’de fark edildi. İşçinin ortalıkta görülmediğini fark eden diğer işçiler, Cengiz’in bulunması için durumu yetkililere bildirdi. İşçinin, köprü inşaatı temelinde ziftleme çalışması yaptığı yerde yoğunlaşan aramalar sonucunda toprağın altındaki işçinin cesedine ulaşıldı.

İddialara göre işçinin toprak al-tında kalmasına aynı yerde kepçe operatörü olarak çalışan K.D.’nin, kepçesine doldurduğu toprağı ça-

lıştığını fark etmediği işçinin üzerine boşaltması neden oldu.

Kepçe operatörünün toprak doldurma çalışmasında işçinin üzerine toprak boşaltılmasının etkisiyle toprak kay-ması da meydana geldi. Bu olayı uzun

süre kimse fark etmedi. Cengiz’den uzun süre haber alınamaması üzerine durumu fark eden işçinin diğer mesai arkadaşları saat 22:00 sularında yet-kililere haber verdi.

Olay yerine gelen itfaiye ve polis ekip-lerinin incelemesi neticesinde inşaat alanında bulunan bir dozerin yardı-mıyla göçük alanında arama çalışması başlatıldı.

Yapılan aramalar sonucu Cengiz’in toprak altındaki cesedine ulaşıldı.Polis, olayla ilgili olarak soruşturma başlatırken, Cengiz’in cenazesi otopsi için Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı.Olay sonrası kepçe operatörü K.D.’nin polis tarafından arandığı ileri sürüldü.Yaşamını yitiren işçi Cengiz’in yol yapım çalışması için Manisa’dan geldiği, evli ve 5 çocuk babası olduğu öğrenildi.

İş Sağlığı Güvenliği Önlemleri Alınsaydı Şu An Yaşıyor Olur Muydu? Mezarda Değil de, Eşi ve 5 Çocuğu ile mi Olurdu?

MALİYETLERİ KISAYIM DERKEN ÖDEYEMEYECEĞİNİZ VİCDAN BORÇLARININ ALTINA GİRMEYİN!

Page 26: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

50

MAKALE Uz. Dr. Mehmet ERGİNEkoteknik İSGKlinik Mikrobiyoloji Uzmanı

Vücudun Bakteri Populasyonu:

MİKROBİYOMİnsan organizmasının, normal mikrop florası olarak tanımlanan sayısal olarak yüzde 90’ı mikroorganizma hücrelerinden oluşmakta, bunun ancak yüzde 10 kadarı insan hücre-lerinden ibarettir. Bu durum gösteriyor ki, her bir normal hücreye karşı, 10 adet bakteri hücresi taşıyoruz demektir. İşte, MİKROBİYOM olarak tarif edilen bu simbiyotik=birlikte yaşam şekli sonucunda bu mikroorganizmalar bir yandan sindirim için gerekli olan, vücut tarafından üretilemeyen besin maddelerini oluştururlar, bir yandan hastalık etkeni olacak mikroorganizmalara karşı koruyuculuk özelliği gösterirler. İnsan mikroflorası, böylece hastalık ve sağlıkta işlevleri olan kompleks bir ekosistemdir.

Belirli bir çevrede bulunan tüm mikroorganizmalar, bu canlıların genetik elemanları (GENOM) ve bulundukları

çevre ile ilişkilerini kapsayan bir kav-ram olarak tarif edilebilir. Mikrobiyom sözcüğü insan organizması üzerindeki etkileşimleri nedeniyle, vücudumuzda normal florada bulunan bakterilerin (mikroorganizmaların) insan genetik yapısının, bir parçası olabileceğini araştırmacı bilim adamı Joshua Le-derberg ileri sürmüştür

Vücudumuzdaki mikrobiyomun tümü yaklaşık olarak bin gram ağırlığında mikroorganizma içermesi, normal vücut hücrelerinin ortalama 10 katı mikroorganizma olduğunu göster-mektedir, yani vücudumuzda her bir hücreye karşılık 10 adet bakteri taşıyoruz. Eğer biz mikroskopta gör-düğümüz gibi çıplak gözle görmüş olsaydık, insan vücudunun yaşayan tek bir organizma olmadığını, çok sayıda mikroorganizmadan oluşan ekosistem olduğu gerçeğini görürdük. Mikrobiyom adı verilen, birlikte yaşam sürdürdüğümüz bu mikroorganizma-lar, sindirim sistemine yardımcı oldu-

ğu gibi, vücut tarafından üretilemeyen besin maddelerini oluştururken, diğer taraftan hastalık yapan bakterilere karşı koyarlar. Vücudumuzdaki yerle-şik bu mikroorganizma topluluklarına, unutulmuş bir organ, denmektedir. Böylece insan vücudu, bu mikropların yaşamasına ortam oluşturduğu için, bizim diyetimizdeki, hayat tarzımızda ve sağlığımızdaki değişimler, onları da etkiliyor ve bu mikroplar bize uyum sağlamaya çalışıyorlar. Onlar da vücut ekosisteminin bir parçası olduğun-dan, vücut da onlara uyum sağlamaya çalışıyorlar. Bu nedenle, mikrobi-yomu oluşturan bakterilerin, insan evriminin şekillenmesinde önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Bu düşünce çerçevesinde, NIH=National İnstitutes Health örgütü, insan mikro-biyom projesini (Human Microbiome Project-HMP) geliştirdi. (2008).

Bu projenin amacı, insan vücudu-nun belirli bölümlerinde, öncelikle ağız-burun-deri-gastrointestinal ve ürogenital bölgelerdeki mikrobiyal toplulukları karakterize etmek ve mikropların insan sağlığı ve hastalık-lardaki rollerini ortaya çıkarmaktır.

Bu proje çerçevesinde, mikropların genetik özellikleri çözüldükçe sağlık üzerinde yeni etkiler yapabileceği düşünülmektedir.

Bu projenin amaçlarını şöyle özetleyebiliriz:

1) Herbir insandaki mikrobiyomların temelini belirlemek,

2) İnsan mikrobiyomundaki deği-şimlerin, kişinin sağlığını nasıl ve ne şekilde etkilediğinin belirlenmesi,

3) Bu amaçlara ulaşacak şekilde ge-netik şifre ve biyoinformatik gereçleri geliştirmek,

4) Mikrobiyom araştırmaları, etik-hu-kuki ve sosyal açıdan değerlendire-cek, insan sağlığının ötesinde önemli uygulamaların olacağını ve olumlu sonuçların alınmasını sağlamak.

Böylece mikrobiyom projesi ile elde edilecek bilgi ve teknoloji dünyamızı çok iyi tanımamızı sağlayacak. Yapı-lan genetik çalışmalar, bakterilerin kişiye özel bir bileşim sergilediğini ve

vücuttaki yaşayan mikroorganizma türlerinin sayılarının farklı olduklarını göstermektedir.

Eğer bakteriler bu kadar önemli ise, bir organ olarak nitelendiriliyorsa, bakterisiz yaşam nasıl olur?

Sorusu sorulabilir. Tabiî ki anlaşıl-dığına göre yaşam imkânsız görül-mektedir. Anne karnında steril olan bebek, doğum kanalından ilk geçer-ken, annenin normal flora bakteri-leri ile karşılaşır ve doğum anından itibaren deriye yerleşir. Bu yaşamın devamı için olumlu bir gelişmedir. Süt emmeye başlaması, dış dünya ile irtibatı sonucu mikrop kolonizasyonu gerçekleşir. Bu oluşan flora bebeğin sindirim sistemi ile bağışıklık sis-teminin gelişmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Bunun önemini fareler üzerinde yapılan bir deney ile gösterilmektedir. Araştırmacılar ana rahminden aldıkları fare yavrularını, steril ortamda büyüttüler ve bu yav-ruların bütün yiyecekleri ve içecekleri steril edilerek verildi. Fare yavruları-nın özelliği gereği 3 haftalıktan itiba-ren sütten keserek, katı steril yiyecek verdiler. Bu beslenme sonucunda fare yavruları öldüler. Yapılan incelemeler-de, farelerin ince barsaklarının çekum kısmında polisakkarit adı verilen şeker yapıyla tıkanmış olarak görüldü. Normal flora bakterileri olmadığından zararlı madde birikimi oldu.

Bu sonuçlar, barsaklardaki bakteri-lerin yokluğunda bitkisel gıdalardan yararlanmanın imkânsız olduğunu göstermektedir. Böylece, normal flora bakterileri (mikrobiyom) olmadan yaşamanın sürdürülmesi imkânsızdır.

Mikrobiyom, içimizdeki dünya ve canlı bakteri bahçesidir.

Gıdaların, mikrobiyom üzerindeki etkileri önemlidir. Yoğurt, sütün bak-terilerle fermente olması sonucunda oluşur. Mayalanmayı, Lactobacillus Bulgaricus ve Streptococcus Ther-mophilus bakterileri yapmakta ve süt şekeri laktozu, laktik asite dönüştür-mektedirler.

Nobel Ödüllü Rus Bilim Adamı Eli Metchnikoff (1845-1916), Bulgaristan ve Kafkasya’da yaşayan uzun ömürlü insanlar olduğunu, bu yerlerde yoğurt ve fermente süt ürünlerinin yoğun tüketildiğini gördüğünü ve bu ürün-lerdeki bakterilerin barsak florasını, olumlu yönde etkileyerek zararlı bakterilerin çoğalmasını önlediğini ve böylece yaşlanmayı yavaşlattığı fikrini ortaya attı. Aradan geçen süre içinde, yoğurdu oluşturan bakteriler dâhil, çok sayıda bakterinin, organizma için yaralı olduğu ve probiyotik kavramı ile günlük dile yerleşti.

Gıda Tarım Organizasyonu (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) probiyo-tikleri, “uygun miktarda alındığında, sağlık açısından yararlı olan canlı mikoorganizmalar” olarak tanımlıyor.

Probiyotik olarak, en yaygın kullanılan Laktik Asit bakterileri ve Bifidobac-teriler olmakla beraber bazı maya ve basillerin kullanıldığı bilinmektedir. Probiyotiklerin sayısı ve kullanımı gün geçtikçe artmaktadır.

Mikrobiyom projesi ile bakterilerin metagenomik özelliklerinin belir-lenmesiyle, fekal transplantasyon çalışmalarının başarılı olacağı söylendi. Takiben, Journal Of Clinical Gastroenterology Dergisi’nin 2010 Temmuz sayısında bir makalede, fekal transplantasyon ile bakteri te-davisinin çalıştığını yetişkin bir hasta üzerinde uygulandığı gösteriliyordu. Minnesota Üniversitesi’nden, Dr. A.Kharuts’un hastası C. Difficile’ye yakalanmış ve antibiyotik tedavi-sinden önemli sonuç alamadığı için fekal transplantasyon yapmaya karar verdi ve hastanın sağlıklı olan koca-sının gaita örneğinden bir parça alıp fizyolojik su ile süspansiyon hazır-layarak, hastanın kolonuna enjekte etti ve 24 saat sonunda iyileşme olduğunu gördü. Sonuç mükem-meldi. Bu nedenle, kişiye özellikli bakteri florası olduğundan metage-nomik özelliklerin eşliğinde, fekal transplantasyon ile belki zayıflama tedavilerinin yapılabileceği sorusunu akla getirebilir?

Mikrobiyom projesi ile bakteri türleri-nin, genetik haritalarının gösterilmesi arttıkça, içimizdeki var olan dünya ve organ (mikrobiyom) keşfedilmekte-dir. Böylece, insan mikrobiyomunun, insan sağlığı için ne kadar önemli olduğunu ve mikrobiyomdaki değişik-liklerin, hastalık ve sağlıkla ne kadar ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Yine mikrobiyom üzerindeki araş-tırmalar, önemli bir sağlık sorunu olan obezite ve diabet ve tedavisinde yardımcı olabilecektir. Araştırmalar devam ettikçe belki çeşitli hastalıkla-rın tanım ve tedavisinde kullanılabi-lecektir.

Sonuç olarak, Mikrobiyom projesi çerçevesinde, bakteri populasyonunun metagenomik özelliklerinin belirlen-mesi ve akabinde mikrobiyomdaki değişimlerin gösterilmesi ile hastalık ve sağlık tanımlarının yapılarak yep-yeni tedavilerin gelişmesine de olası kılacaktır.

51

Page 27: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

52

ÖRNEKYARGITAY KARARI

T.C.YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİE. 2008/40468K. 2008/32927T. 2.12.2008

• ÇALIŞMA ORTAMININ TEHLİKE SINIRLARI İÇİNDE BULUNMASI ( Saptanması Durumunda % 10 Zamlı Ücret Ödeneceği Hükme Bağlandığı )

• ÜCRET ALACAĞI ( Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince Tehlike Sınırları İçinde Olduğunun Saptanması Durumunda % 10 Zamlı Ücret Ödeneceği )

• ZAMLI ÜCRET ( Çalışma Ortamının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince Tehlike Sınırları İçinde Olduğunun Saptanması Durumunda % 10 Zamlı Ücret Ödeneceği )

• İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MERKEZİ ( Çalışma Ortamının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Tehlike Sınırları İçinde Olduğunun Saptanması Durumunda % 10 Zamlı Ücret Ödeneceği )

4857/m.32

ÖZET: Davacı, ücret , ikramiye ve ilave tediye farkı alacaklarının ödetilmesi-ne karar verilmesini istemiştir. Toplu iş sözleşmelerinde işverene ait bir kısım imalat işyerlerindeki çalışma ortamının, Çalışma ve Sosyal Güven-lik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince tehlike sınırları içinde olduğunun saptanması durumunda % 10 zamlı ücret ödeneceği hükme bağ-lanmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Mer-kezince yapılan ölçümler ve düzen-lenen rapora göre çalışma ortamının tehlikeli olduğu sonucuna varıldığı taktirde, davanın kabulüne dair karar verilmelidir.

DAVA: Davacı, ücret , ikramiye ve ilave tediye farkı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ş. Çil tarafından düzenlenen rapor dinlen-dikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR: Davacı işçi davalıya ait akü imalatının yapıldığı işyerinde sendika üyesi işçi olarak çalışmaya devam ettiğini, toplu iş sözleşmesinin 60/d maddesi uyarınca işyerini özelliği

gereği tehlike pirimi adı altında % 10 zamlı ücret ödendiğini, 06.02.2004 tarihinden sonra işyerindeki ortamın tehlike sınırlarını aşmadığı gerek-çesiyle zamlı ücret ödemesinin sona erdirildiğini belirterek ücret, ikramiye ve ilave tediye farklarının ödetilmesi isteğinde bulunmuştur. Davalı işveren, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Gü-venliği Merkezince yapılan ve işyerine 06.02.2004 tarihinde ulaşan rapor doğrultusunda işyerinde çalışma ortamının tehlike sınırları içinde olmaması sebebiyle zamlı ücret uy-gulamasına son verildiğini açıklamış, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, avukat bilirkişiden hesap raporu alınmış ve istek konusu dönem için zamlı ücret ödenmesi gerektiği sonucuna varılarak, davaya konu fark isteklerin kabulüne karar verilmiştir. İstek konusu dönem içinde işyerinde uygulanmış olan toplu iş sözleşmele-rinin 60/d maddesinde işverene ait bir kısım imalat işyerlerindeki çalışma ortamının, Çalışma ve Sosyal Güven-lik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince çalışma ortamının tehlike sınırları içinde olduğunun saptanması durumunda % 10 zamlı ücret öde-neceği hükme bağlanmıştır. Davalı işveren 06.02.2004 tarihine kadar davacı işçiye sözü edilen zamlı ücret ödemesini yapmış, bu tarihten sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince dü-zenlenen rapor uyarınca zamlı ücret ödemesini durdurmuştur. Dosya içinde işyerinde davalı işverenin dayandığı, 6-10 Kasım 2003 tarihleri arasında Çalışma ve Sosyal Güven-lik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince yapılan ölçüm raporları dosyaya temyiz aşamasında sunul-muştur. Mahkemece sözü edilen ölçüm raporları getirtilmeden karar verilmesi hatalı olmuştur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince 6-10 Kasım 2003 tarihleri arasında yapılan ölçüm-lere dair rapor toplu iş sözleşmesinin 60. maddesi yönünden bir değerlen-dirmeye tabi tutulmalıdır. Gerekirse bu yönden uzman bilirkişiden rapor alınmalı ve Çalışma ve Sosyal Güven-lik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince yapılan tespitin davacının çalıştığı birim açısından ortamın tehli-keli olarak nitelendirilmesini gerekti-rip gerektirmediği belirlenmelidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince 6-10 Kasım 2003 tarihlerinde yapılan ölçümler ve düzenlenen rapora göre çalışma ortamının tehlikeli olduğu sonucuna varıldığı taktirde, şimdiki gibi davanın kabulüne dair karar veril-melidir. Ancak Bakanlığın ilgili birimi

tarafından yapılan tespitin çalışma ko-şullarının tehlikeli olmadığı yönünde değerlendirilmesi halinde, işverence 06.02.2004 tarihinden sonra toplu iş sözleşmesinin 60/d bendinde öngö-rülen zamlı ücret ödemesini durdur-ması yerindedir. Bununla birlikte, bazı işçilerin 2004 yılında açtıkları dava üzerine işyerinde 02.12.2005 tarihinde keşif yapıldığı bilgileri dosya içinde yer almaktadır. Anılan keşif sonrasında iş güvenliği uzmanları tarafından düzen-lenen raporda, akü imalatının yapıldığı işyerindeki çalışma koşullarının tehli-keli olduğu ve toplu iş sözleşmesinde öngörülen % 10 zamlı ücretin öden-mesi gerektiği sonucuna varılmış ol-makla, bu tespit geriye doğru hüküm ifade etmese de, tespitin yapıldığı an ve ilerisi için sonuç doğurur. Konunun işçi sağlığı ve güvenliğini de ilgilen-dirdiği açıktır. Bu nedenle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince yapılan ölçüm-lerin tehlike arz etmediği belirlen-miş olsa dahi, söz konusu rapor, bir sonraki tespite kadar geçerlidir. Bu durumda davalıya ait akü imalatı işye-rinde yapılan keşif sonucu iş güvenliği uzmanlarınca yapılan tespit sonrası için yeniden toplu iş sözleşmesinin ilgili hükmü uyarınca zamlı ücret uygulamasına devam olunmalıdır. İşyerinde akü imalatının 19.12.2006 tarihinde durdurulduğu davacı tarafça beyan edilmiştir. Çalışma ve Sos-yal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve

Güvenliği Merkezince düzenlenen ve işverene 06.02.2004 tarihinde ulaştığı bildirilen raporda işyerindeki çalış-ma ortamının tehlikeli olmadığının belirlenmiş olması halinde, hesapla-manın 02.12.2005 tarihinde işyerinde yapılan keşif tarihinden, davacının dava dilekçesindeki talebi ile de sınırlı olarak akü biriminde çalıştığı süre için yapılması gerekir. Mahkemece yapılacak olan araştırma sonucunda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezince ya-pılan ölçümlerin işyerindeki çalışma ortamının tehlikeli olduğunun tespiti halinde ise, istek konusu dönemin tamamı için zamlı ücret üzerinden he-saplamaya gidilmelidir. Mahkemece eksik incelemeyle sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yuka-rıda yazılı sebepten BOZULMASINA, 02.12.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.

Page 28: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

DRAEGER MAKALE

Patlamaya Karşı Koruma ve Gaz Algılama Sistemleri Patlama tehlikesi büyük çoğunlukla, yanıcı gaz ve buharlardan kaynaklanmaktadır. Patlamayı önleyi-ci yöntemlerle bu tür maddelerin alev almasını engellemek yerine, bu maddeleri tutuşacak seviyeye gelmeden önce algılamak daha faydalıdır.

Yapılan uygulamaya bağlı olarak, gaz ve buharların algılanma-sında değişik ölçüm yöntemleri kullanılabilir: Katalitik veya

infrared sensörleri içeren gaz kaçak algılama cihazları ve Open Path dedektörler bu amaçla kullanılır. De-tektörlerin merkezi kontrol üniteleri ile birlikte kullanılmasıyla, yanıcı gaz ve buharlar, çok erken seviyede, yo-ğunlaşma miktarı henüz tehlikeli bir durum (patlama riski) oluşturmadan algılanıp, gerekli önlemler alınabilir.

Yanmanın gerçekleşmesi için üç koşulun var olması gerekir: 1. Yanıcı gaz ya da buharın LEL seviye-si üzerinde yoğunlaşmış olması2. Yeteri kadar oksijen yoğunlaşması3. Yeteri kadar yüksek sıcaklık ya da tutuşma kaynağı enerjisi

Eğer bu üç koşuldan bir tanesi eksik ise yanma ya da patlama meydana gelmeyecektir. Bu nedenle, patlama-ya karşı alınacak önlemler aşağıda-kiler olabilir: 1. Yoğunlaşma oluşmasının engellenmesi2. Yoğunlaşmanın inert hale getirilmesi3. Ex-proof cihazların kullanılması

Yoğunlaşma oluşmasını engellemenin (sınırlandırmanın) en güvenli yolu, kullanım süreçlerinden bu maddeleri uzak tutmaktır ki, bu normalde müm-kün değildir. Yanıcı gaz ve buharların kullanıldığı yerlerde, gaz yoğunlaşma-sının engellenmesi için gaz algılama sistemlerinin kullanılması gereklidir. Yoğunlaşma tehlikesi karşısında,

üretim sürecinin durdurulması ve ya-nıcı gaz ya da buharların LEL seviyesi üzerinde birikmesine izin verilmesi durumunda, ancak ortamdaki oksijen miktarının düşük seviyede tutulabil-mesi ile patlama riski kontrol edilebilir.Ancak bu yöntemlerin işe yaramaması durumunda, ortamdaki tüm elektrikli cihazların patlama koruma standart-larına göre tasarlanmış olması ve yanıcı gaz ve buhar sızıntısı durumun-da, yanmanın başlamasına neden olmamaları gerekir. Bu yöntemlerine ilişkin daha ayrıntılı bilgi EN-1127-1 standardında bulunabilir.

Yoğunlaşmanın belirli bir seviye altında tutulması, aktif seyreltme işlemidir: örneğin, yoğunlaşmanın yüzde 20 LEL eşik değerinin üzerine çıkması durumunda tehlikeli bölgenin otomatik olarak temiz havayla hava-landırılması gibi. Alınan karşı önlemin işe yaramaması nedeniyle yoğun-laşma miktarının artmaya devam etmesi durumunda, örneğin yüzde 40 LEL seviyesinde, otomatik kapatma sistemlerinin devreye girerek patla-ma koruması olmayan tüm cihaz ve ekipmanların kapatılması gerekir. Bu işlem için kullanılacak olan gaz algılama sisteminin ilgili Avrupa Stan-dardına uygunluğu açısından (eski EN 50054ff, yeni EN 61779) Yetkili bir kuruluş tarafından tip onayları-nın yapılmış olması zorunludur. Bu zorunluluk sensör, transmiter ve mer-kezi kontrol ünitesi için de geçerlidir.Yoğunlaşmanın inert kalmasını sağlamak, patlamalara karşı bir

koruma yöntemi olduğundan, inert hale getirme sürecinde kullanılan oksijen ölçüm cihazları da, en azın-dan Avrupa’da, bu amaca uygun tip onayına sahip olmalı ve ilgili standart-lara uygunluk göstermelidir (örneğin, EN 50 104) uygunluğu açısından (eski EN 50054ff, yeni EN 61779) Yetkili bir Kuruluş tarafından tip onaylarının yapılmış olması zorunludur. Bu zorun-luluk sensör, transmiter ve merkezi kontrol ünitesi için de geçerlidir.

Gaz yoğunlaşmasının artması ve 1. alarm sınırına ulaşması durumunda, karşı önlem aktive edilir. Karşı önlem etkili olursa, gaz yoğunlaşması azalır (mavi eğim). Ancak, eğer karşı önlem etkili olmazsa, yoğunlaşma artmaya devam eder (kırmızı çizgi). 2. alarm sınırına ulaşıldığında, zorunlu önlem-ler aktive edilir. Doğru biçimde tasar-lanmış olan gaz algılama sistemleri, çok nadiren ya da asla birinci sevi-yenin aşılıp 2. seviye alarm sınırına ulaşılmasına izin vermez.

İster petrol ve gaz arama ve depola-ma işleri, ister yanıcı sıvı ve gazların

taşınması ve depolanması olsun ya da solvent kullanımı gerektiren işlerde ya da plastik işleme endüstrisinde olsun,

yanıcı gaz ve buharların ortaya çıkması nedeniyle tehlikeli bir durum olması

durumunda, personel ve tesislerinizin güvenliğini sağlamak için, pek çoğu

yasalarla düzenlenmiş olan patlama ko-ruma çözümlerine ihtiyaç duyulmaktadır.

VE

Patlayıcı madde yoğunlaşma miktarının LEL seviyesinin altında tutulması (1) ve bu yoğunlaşmanın İnert (reaksiyona girmeme) durumda kalmasının sağlanması da birincil önlemler olarak adlandırılmaktadır. Bununla beraber Ex-proof cihazların (3) kullanılma-sı, ikincil bir önlemdir çünkü alev alabilecek (tutuşabilecek) yoğunlaşmaların oluşması değil yalnızca bu yoğuşlamanın alev alması engellenmektedir.

YANICI GAZ VE BUHARLAR HAKKINDA GÜVENLİK BİLGİLERİTutuşmanın gerçekleşebilmesi için belirli miktarda bir yoğunlaş-manın olması gerekir. Ortam havası içerisinde bu belirli seviyenin altında yoğunlaşan maddeler, alev almaz çünkü yanıcı madde miktarı yeterli değildir. Bu sınıra alt patlama sınırı ya da LEL denir. LEL seviyesi hesaplanamaz ancak bazı standart metotlarla ampirik bir değer olarak ortaya çıkartılabilir. Bazı istisnalar ile LEL, hacimde yüzde 0.5 ile 15 arasındadır.Gazlar ve LELKendi kaynama noktasının üzerinde bulunan maddelere gaz denir. Bu ne-denle, sade bir gazın basıncı atmosfe-rik basınçtan her zaman daha yüksek olduğu için, açığa çıkan gaz çok kısa sürede LEL seviyesinin üzerinde bir miktarda yoğunlaşarak tutuşma tehli-kesi bulunan hava/gaz karışımlarının oluşmasına yol açabilir.

Yanıcı Sıvıların Buharları ve Yanma (Parlama) NoktasıKendi kaynama noktasının altında bu-lunan maddeler yalnızca gaz halinde değil, sıcaklığa bağlı olarak sıvı halde de (ayrıca katı halde) bulunurlar. Bu maddenin içerisindeki gaz ha-lindeki bileşene buhar denir. Buhar basıncı atmosferik basınçtan her zaman daha düşüktür ve oluşabile-cek maksimum buhar yoğunlaşması sıvının sıcaklığına bağlı olarak belirli bir miktardadır. Özellikle de yanıcı sıvılara ait maksimum buhar basıncı o kadar düşüktür ki LEL seviyesi ancak belirli sıcaklıklarda aşılabilir. Yanıcı sıvı buharları yalnızca bu belirli sı-caklığın üzerinde alev alır özelliktedir. Standart metotlarla ulaşılan ampirik sıcaklık, yanıcı sıvıların tehlikeli olabi-lecek durumlarının değerlendirilmesi açısından çok önemli bir değer olan

patlama noktası olarak adlandırılır.Etanolun kaynama noktası 12oC’dir (dolayısıyla 20 oC’de Etanol yanıcıdır), ancak n-Bütanol için yanma (parla-ma) noktası 35oC’dir. Dolaysıyla 20oC derece ortam sıcaklığında n-Bütanol buharları alev almaz ancak 35”C üze-rinde alev alabilir. Ve yanıcı bir sıvının sıcaklığının patlama derecesinin altın-da tutulması da birincil bir patlama korunma önlemidir.

Tutuşma Sıcaklığı ve Minimum Tutuşma Enerjisi

Elektriksel (ya da mekanik) olarak veya sıcak yüzeylerden çıkan kıvılcım ve arklar, tutuşmaya yol açan 13 farklı neden arasında en iyi bilinenlerdir. Ortam havası içerisindeki yanıcı gaz ya da buhar karışımının tutuşması için tutuşmaya yol açacak kaynağın ampirik tutuşma sıcaklığından daha yüksek bir sıcaklığa sahip olması ya da kıvılcımların minimum ampirik tutuşma enerjisinden daha yüksek bir enerjiye sahip olması gerekir.Hem tutuşma sıcaklığı hemde tutuşma enerjisi değerleri standart metodlarla hesaplanmaktadır ve belirli bir uygu-lamaya için patlama korumalı cihaz seçerken ya da tasarlarken dikkate alınması gereken değerlerdir.

Page 29: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

56 57

KKD DOSYASIKayhan TopaloğluÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıİş Teftiş Ankara Grup Başkanlığıİş Müfettiş Yardımcısı

UZMANGÖRÜŞÜ

Göz Koruyucular

Foto

ğraf

: Ahm

et E

rsoy

“El Koruyucular” ve “Kulak Koruyucular”ı incelediğimiz yazı dizi-mize bir sonraki sayımızda “Baş Koruyucular” ile devam edeceğiz.

Yıllar önce bir eğitimde karşılaşmıştım Mehmet Usta ile. Sağ gözü metal talaşı sıçraması sonucu tamamen görme yetisini kaybetmişti. Sohbet ederken bana söylediği o cümleleri hala aklımdan çıkaramam:

- Kayhancığım, en zoru da ne biliyor musun, küçük kızımı doyasıya sevememek

“Neden sevemiyorsun doyasıya Mehmet Usta?” diye sorduğumda, bana söylediği o keli-meler hala içimi titretir:

- Çocuğumun ani bir hareket yapıp ta sağlam olan gözüme zarar vermesinden korkuyorum

Şüphesiz ben onun hissettiği duyguları onun anlattığı ve kafamda canlandırabildiğim haliyle biliyorum. Ancak eminim ki Mehmet Usta her sabah aynaya baktığında bir gözünü kaybetmenin acısını tekrar tekrar yaşıyor.

Çalışma hayatında yaşanan iş kazaları nice ustalarımızın, nice yeni işe giren gençlerin, nice ailelerin canını yaktı ve yakmaya devam ediyor. Ancak Mehmet Usta’nın başına gelen bu kaza ve benzeri olaylar, işyerinde yapılacak risk değerlendirmesi sonrasında belirle-nen toplu korunma ve kişiye özgü korunma yöntemlerinin uygulanması ile önlenebilecek olaylardır. Kişiye özgü korunma tedbirlerinden olan KKD’ların (kişisel koruyucu dona-nım) seçimi birçoğumuzun çok da iyi bilmediği konulardandır. Gözümüz için bir koruyucu kullanmamız gerektiğini biliyor olsak da, ürünlerden hangisinin yaptığımız işe uygun olduğunu her zaman bilemeyebiliriz. Bu yazıda, en önemli duyu organımız olarak gör-düğümüz gözlerimizi ve görme yeteneğimizi koruyabilmemiz için kullanmamız gereken kişisel koruyucuların özelliklerinden ve seçiminden kısaca bahsedeceğiz.

İşyeri Hekimliği

İş Güvenliği Uzmanlığı

Biz yetkilendirilmiş ilk eğitim kurumlarından biriyiz, siz de 'le ikinci bir meslek sahibi olun! 

'le, hekimler için bir uzmanlık alanı daha var. İşyerlerinde sağlıklı ortamların devamlılığını sağlayabilir ve hekimliğinize farklı bir uzmanlıkla devam edebilirsiniz...

Türkiye'deki ilk Mühendis, ilk Mimar, ilk Fizik, Kimya Bölümü Mezunu ya da ilk Teknik Öğretmen olmayabilirsiniz ama 'le ilk üst düzey İş Güvenliği Uzmanlarından biri olma şansınız var...

Biz yetkilendirilmiş ilk eğitim kurumlarından biriyiz, siz de 'le Türkiye’nin ilkİş Güvenliği Uzmanlarından biri olun!

İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim MerkeziCeyhun Atuf Kansu Caddesi 1271.Sokak No:17 Bayraktar Center C Blok D:1 Balgat / Ankara T. 312 472 42 75 F. 312 472 42 11

iş’te eğitimiş’te güvenwww.isagem.com.tr

Page 30: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

58 59

KKD DOSYASI KKD DOSYASIGözlerimizi korumak amaçlı pek çok ürün mevcuttur. Göz koruyucuların fonksiyonları TS 5560 EN 166 standar-dında şu şekilde sayılmıştır: − Çeşitli şiddetteki darbeler, − Optik ışınımlar − Ergimiş metaller ve sıcak katılar, − Damlacıklar ve sıçramalar, − Toz, − Gazlar, − Kısa devre elektrik arkı veya bunla-rın herhangi bir birleşimi.

Yukarıda koruma fonksiyonlarını sıraladığımız göz koruyucuların üre-timi ile ilgili genel olarak aşağıdaki standartları sayabiliriz. Bu standart-lardan bazılarından kısaca bahsetmek ürün seçiminde bize yol göstermesi açısından faydalı olacaktır.

EN 166: Teknik performans standardıEN 167: Optik testler için yöntemlerEN 168: Optik testlerin dışındaki test-ler için yöntemlerEN 169: Kaynak filtreleriEN 170: Ultraviyole filtreleriEN 171: Kızılötesi işin filtreleriEN 172: Sanayi kullanımı için parlak-lık filtreleriEN 175: Kaynak işlemlerinde yüz koruma ekipmanıEN 207: Lazere karşı koruyucu ürünEN 208: Lazer ışın ayarlamasına dair koruyucular

EN 166: Göz koruyucularla ilgili ola-rak en çok karşımıza çıkan standarttır diyebiliriz. Ülkemizde TS 5560 EN 166 Kişisel Göz Koruması – Özellikler adıyla 05.04.2005 tarihinden beri son haliyle uygulanmaktadır. Bu stan-dartta göz koruyucularla ilgili birçok özellik tanımlanmıştır. Göz koruyucu-ların teknik özelliklerine göre işa-retlenmesi de yine bu standartta yer almaktadır. EN 166’ya göre göz koruyucuların sahip olması gereken temel özellikler: Görüş alanı, optik özellikler, malzeme ve yüzey kalitesi, sağlamlık, tutuşma-ya direnç, korozyona direnç ve yaşlan-dırmaya direnç olarak sayılmıştır. Aynı standarda göre göz koruyucular için belirli özellikler de şu şekilde sıralanmaktadır: Optik ışınıma karşı koruma, yüksek hızlı parçacıklara karşı koruma, ergitilmiş metallere ve sıcak katılara karşı koruma, damlacı-lar ve sıvı sıçramalarına karşı koru-ma, büyük toz parçacıklarına karşı

koruma, gazlar ve küçük toz parça-cıklarına karşı koruma, kısa devre elektrik arkına karşı koruma (sadece yüz siperleri içindir) ve yanal koruma. EN 166’da göz koruyucular için isteğe bağlı özellikler ise, küçük parçacık-ların oluşturduğu yüzey hasarına direnç, okülerlerin buğulanmaya direnci, kızıl ötesi bölgede güçlendi-rilmiş yansıtması olan okülerler, aşırı sıcaklıkta yüksek hızdaki parçacıklara karşı koruma olarak belirtilmiştir. Bilindiği gibi her kişisel koruyucu do-nanım üzerine, ürün kategorizasyon durumuna göre gerekli belgelendirme işlemlerinden geçtikten sonra CE işareti iliştirilir. CE bir güvenlik işareti

olup ülkemize giriş yapacak veya ülkemizde üretilip iç pazarda ve AB’de satışı gerçekleşecek tüm kişisel koru-yucu donanımlarda mutlaka olmalıdır. Yalnızca ürün, kulak tıkacı gibi üzerine baskı yapılamayacak kadar küçükse, CE işareti ürünün ambalajında yer alabilir. Ürünlerde bulunması gereken başka işaretlemeler de vardır. Göz ko-ruyucularda oküler (objektiften aldığı ışınları göze veren mercek sistemi) ve çerçevelerin işaretlemeleri ayrı ayrı yapılmalıdır. Oküler ve çerçeve tek bir parçaysa, çerçeveye komple işaretle-me yapılmalıdır.EN 166’ya göre okülerlerin işaretle-meleri aşağıdaki bilgileri içermelidir:

EN 166 standardında ölçek numaraları Çizelge 1’de, optik sınıflar ise aynı standar-dın 7.1.2. maddesinde yer alır. Mekanik dayanıma ait semboller ise aşağıdaki gibidir:Sembol Mekanik Dayanım Özelliği Test Sembolsüz En az Sağlamlık Okülere (100 ± 2) N’luk bir kuvvetle

22 mm anma çaplı çelik topun uygulanması

S Artırılmış Sağlamlık Okülerlere kütlesi en az 43 g, yaklaşık hızı 5,1 m/s olan 22 mm anma çaplı çelik top uygulanması

F Düşük enerjili darbe (Yanal koruma olmalıdır)

Okülere ve yanal korumalara kütlesi en az 0,86 g ve anma çapı 6 mm olan çelik topun 45 m/s hızla uygulanması

B Orta enerjili darbe (Yanal koruma olmalıdır)

Okülere ve yanal korumalara kütlesi en az 0,86 g ve anma çapı 6 mm olan çelik topun 120 m/s hızla uygulanması

A Yüksek enerjili darbe (Yanal koruma olmalıdır)

Okülere ve yanal korumalara kütlesi en az 0,86 g ve anma çapı 6 mm olan çelik topun 190 m/s hızla uygulanması

Mekanik dayanım oldukça önemli ve bilinmesi gereken bir özelliktir. İşyerinde çapak sıçramasına karşı kullanılacak bir gözlük ile ziyaretçi-lere işyeri gezisinde verilecek gözlük aynı koruyuculukta olmaz. Burada en çok gözden kaçan noktalardan birisi de görünümü benzer olması sebebiyle her gözlüğün aynı işe yarayacağı-nın düşünülmesidir. Ürünün Türkçe kullanım kılavuzunda mutlaka yer alması gereken bu bilgi ayrıca ürünün üzerine yapılan işaretlemelerle de belirtilmelidir. Ürün üzerindeki bu bilgiler ürünün mekanik dayanımını ve kullanım amacını, sadece ürünün işaretlemelerini kontrol ederek de anlamamızı sağlar.Üründe kısa devre arkına direnç mevcutsa yukarıda ürün okülerinin işaretlemesinin ilgili yerinde “8” sayısı bulunur.Ergimiş metallerin yapışmasına ve sıcak katılara karşı direnç varsa ilgili yerde “9” sayısı bulunur.Küçük parçacıkların oluşturduğu yüzey hasarına direnç “K” ile işaret-lenir. Eğer okülerler buğulanmaya karşı dirençli ise “N” ile işaretlenirler. Orijinal okülerler “0” ile, değiştirilmiş okülerler ise “Δ” ile işaretlenirler. Uç sıcaklıktaki yüksek hızdaki parçalara karşı direnç ise “T” ile ifade edilir. Ancak bu işaret darbe dayanımının işareti ile birlikte kullanılır. Örneğin AT, BT, FT gibi.Standartta örnek verilen bir işaretle-meye bakalım: Mekanik dayanımı olan kaynakçı filt-releri için oküler işaretlemesi: 5 X 2 SBurada 5, okülerin gölge numarasını (filtreye ait ölçek numarası), X üretici firmayı, 2 optik sınıfını ve S artırılmış sağlamlık özelliğini ifade eder.Mekanik dayanım fonksiyonu olan, er-gimiş metallerin yapışmaması ve sıcak katıların nüfuz etmesine direnç göste-ren kızıl ötesi filtrelerin gösterimi:4 5 X 2 F 9Burada 4 kızıl ötesi filtrelere ait kod numarası, 5 gölge numarası, X üretici firma kodu, 2 optik sınıfı, F düşük enerjili darbe sembolü, 9 ise ergi-miş metallere ve sıcak katılara karşı direnci ifade eder.Görüldüğü gibi kullanılan üründe olan özellikler oküler üzerine işaret-lenmekte ve ürün hakkında bize fikir vermektedir. Ürünün görmeyi sağlayan kısmı

olan okülerin üzerinde olduğu gibi, okülerin oturduğu çerçeve üzerinde de işaretlemeler bulunmalıdır. Bu işaretlemeler ise; imalatçının tanımı, üretim standardı numarası, kullanım alanı, yüksek hızlı parçacıklara/sı-caklık uç değeri direnç sembolü, göz koruyucunun küçük bir kafaya uyması için tasarlandığını gösteren simge, çerçeveye uyumlu en yüksek oküler numarasıdır. EN 166 standardında, okülerin ve çerçevenin ayrı ayrı işaretlenmesinin olduğu gibi çerçeve ve okülerin tek parça durumda olduğunda işaret-lenmesi de yer almaktadır. Ancak bu bilgileri ezberlemenin aslında çok bir anlamı olmayacağını ifade etmemiz lazım. Çünkü üretici, ürünle bera-ber ürünün kullanımı, depolanması, bakım ve onarımı ile ilgili detayları Türkçe kullanım kılavuzunda vermek durumundadır. Üstelik imalatçı, kulla-nıcının ihtiyaç duyacağı tüm detayları içeren bu bilgileri her bir göz koruyu-cu, yedek oküler ve yedek çerçeve ile birlikte temin etmek zorundadır.

İmalatçının temin etmesi gerekli bilgiler en az şu şekildedir:a) İmalâtçının adı ve adresi, b) Bu standardın numarası (TS 5560 EN 166 şeklinde), c) Göz koruyucusunun model tanıtımı, d) Depolama, kullanım ve bakım talimatları, e) Temizlik ve dezenfeksiyon için özel talimatlar, f) Kullanım alanı, koruma kabiliyeti ve performans karakteristiklerinin ayrıntıları,g) Uygun aksesuarlar ve yedek par-çalara ilişkin ayrıntılar. Orijinal göz koruyucu ve/veya yedek parça veya aksesuarla birlikte takma tali-matı verilmelidir, h) Komple göz koruyucusu ve/veya bileşen parçaları için uygulanabilir olursa, kullanılamaz hâle gelme süresi veya son kullanma tarihi, i) Uygulanabilir olursa, taşımaya uygun ambalâjlama tipi, j) Çerçeve ve oküler üzerinde işaretle-menin önemi, k) Uygulanabilir olursa, optik sınıfı 3 olan okülerlerin, uzun vadeli kullanım için tasarlanmadığına dair uyarı, l) İşaretlemenin uygunluğu ile ilgili uyarı (Çizelge 12’deki Not 4, 5 ve 6’ya bakınız), m) Kullanıcının cildi ile temas edebi-

len malzemelerin, hassas kişiler için alerjik reaksiyonlara sebep olabileceğine ilişkin uyarı, n) Çizilmiş veya hasar görmüş okü-lerlerin değiştirilmesi gerektiğine dair uyarı, o) Standard oftalmik gözlükler üzeri-ne takılan yüksek hızdaki parçacıklara karşı koruma sağlayan göz koruyucularının kullanıcı açısından tehlike yaratan darbeleri geçirebilece-ğine dair uyarı, p) Uç sıcaklıkta yüksek hızdaki parça-cıklara karşı korumaya ihtiyaç duyu-lursa, seçilen göz koruyucunun darbe harfi FT, BT veya AT’den hemen sonra T harfiyle işaretlenmesi gerektiğini ifade eden bir not. Darbe harfinden sonra, “T” harfi ile işaretleme yapılmazsa, göz koruyucu sadece oda sıcaklığında yüksek hızda-ki parçacıklara karşı kullanılmalıdır.

Bu kadar teknik bilgiden sonra ürünlerden biraz bahsetmekte fayda var. Göz koruyucuları kullanım şekli bakımından 3 sınıfta inceleyeceğiz: - Gözlüküstü Gözlükler, - Gözlükler, - Tam Kapalı Gözlükler.

Gözlüküstü Gözlükler: Bu gözlüklerin en büyük avantajı numaralı gözlük-lerle beraber kullanılabilmesidir. Pek çoğumuz bu tip gözlüklerin varlığın-dan haberdar değilizdir. O yüzden çalışırken kendi gözlüğünü kullanarak çapak ve benzeri tehlikeli madde sıç-ramalarından korunduğunu düşünen insanlarla çok sık karşılaşırız. Oysaki çok yanlış bir algılamadır bu.

Page 31: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

60 61

KKD DOSYASI KKD DOSYASIGözlerimiz bozuk diye çalışma-yı bırakacak değiliz, o halde kendi gözlüğümüzle beraber istediğimiz teknik özelliklere sahip bir gözlüküstü gözlük kullanarak işimizi güvenle yap-maya devam edebiliriz. Göz koruyu-cuların, toz veya gaz maskelerinden baretlere kadar pek çok ürünle bera-ber kullanılması gerekebilmektedir. Beraber kullanım gereken durumlar için istediğimiz teknik özelliğe sahip, konforlu ürünler tercih edilmelidir. Bu özellikler, uzayabilen çerçeve sapla-rından, eğrilebilir lenslere kadar pek çok özellik olabilir. Özellikle çerçeve saplarının farklı ölçülere ayarlanabilir olması bir göz koruyucu için olduk-ça önemlidir. Ayrıca çizilmeye karşı dirençli ürünler olması göz koruyucu-ların kullanım ömrünü de uzatacaktır. Ürünlerin konforunu artıracak bir diğer özellik de ürünlerin hafifliğidir. Başka bir gözlükle beraber kullanı-lacak bir gözlükte hafiflik oldukça önem taşır. Koruyucu gözlüklerin polikarbonat ve benzeri malzemeden yapılmasının sebebi gözlüklerin hafif ve dayanıklı olmasının amaçlanma-sıdır. Polikarbonat sert ve kırılmaya karşı dirençli bir malzemedir. Ayrıca gözlüklerin buruna temas eden yerle-rinde burun yastıklarının olması ürün kullanımında önemli konfor özellik-lerindendir. Gözlüküstü gözlüklerin de kullanım amacına bağlı olarak mekanik risklere karşı koruyucu olan şeffaf lensli, kontrast artırıcı özelliğe sahip sarı lensli ve kaynak ışınlarına karşı koruma sağlayan yüksek ko-yuluğa sahip çeşitleri vardır. Normal gözlüklerle genel olarak aynı mekanik özelliklere ve aynı filtreleme yetene-ğine sahip olarak üretilebilmektedir. “Gözlükler” başlığı altında filtreleme özelliklerine göre göz koruyucular ayrı ayrı incelendikleri için gözlüküs-tü gözlükler bölümünde filtreleme özellikleri için ayrıca bir gruplandırma yapılmamıştır.

Gözlükler: Göz koruyucularla ilgili pek çok teknik detay olsa da gözlük-lerin filtrasyon bakımından temelde 4 ana grup olduğunu düşünebiliriz. Bunlar şeffaf lensli gözlükler, kaynak-çı gözlükleri, sarı lensli gözlükler ve diğer renkli lensli gözlüklerdir. - Şeffaf Lensli Gözlükler: Genel olarak mekanik risklere karşı kulla-nılır. Ancak sahip olduğu ek teknik özelliklerle gözlüklerin kullanım alanı

genişleyebilir. Bu tip gözlükler genel-de 2 numaralı filtre ölçek numarasına sahiptir. (filtre özelliği bakımından mor ötesi - UV ışınlarına dirençli) Genellikle karşılaştığınız birçok göz-lükte, ergitilmiş metale karşı belli bir dirence sahip olduğunu gösteren “T” işaretini görürsünüz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi bu işaret mekanik dayanımın sembolü ile beraber gözlük üzerinde yer alır “FT” gibi. “FT” yi örnek vermemdeki amaç yine piya-sada göreceğiniz pek çok göz koru-yucunun mekanik dayanımının “F” düzeyinde olmasıdır. EN 166 standar-dında, düşük enerjili darbeye dayanım özelliği olarak verilen ve “kütlesi en az 0,86 g, anma çapı 6 mm olan çelik topun 45 m/s hızla okülere ve yan korumalara uygulanması” olarak testi gerçekleştirilen bu dayanım düzeyi, orta şiddette bir dayanım düzeyi-dir. Çok nadir işlerde “F” nin bir üst düzeyi olan “B” mekanik dayanımına ihtiyaç vardır. Ve “B” den de daha yüksek bir dayanım olan “A” ise ancak yüz siperlerinde sağlanabilmektedir. Yüz siperleri ile ilgili detaylardan baş koruyucular sayısında bahsedeceğiz. Peki ya yaptığımız iş torna, taşlama vb. çapak sıçramasına sebep olabi-lecek bir iş iken bize verilen gözlük-ler en az sağlamlık veya artırılmış sağlamlık (S) düzeyinde olursa. İşte o zaman kullandığımız kişisel koruyucu donanım yaptığımız işe uygun değildir ve bizim için çok tehlikeli bir durum var demektir. Malzemeden kopan parçaların gözümüzdeki gözlüğü kırıp bize zarar verme ihtimali vardır. Bir diğer olumsuz senaryo da kullandı-ğımız gözlüğün dayanımının yeterli olması ancak ısıya karşı herhangi bir dayanımının olmaması sebebiyle, aşırı sıcaklıkta yüksek hızlı parçaların gözlüğün camını eriterek bize ulaş-ması ihtimalidir. Böyle bir durumla da karşılaşmamak için gözlüğümü-zün yaptığımız işe uygun olan teknik özelliklere sahip olduğundan emin olmalıyız. Sonuçta bu ürünler kişisel koruyucu donanımdır ve detayları her ne kadar teknik bilgilerle, standart-larla anlatılıyor da olsa ürünün bir Türkçe kullanım kılavuzu vardır ve en azından onu inceleyerek yaptığımız işe uygunluğunu sorgulayabiliriz. Mesela işyerine gelen ziyaretçile-re verilen gözlükler, her ne kadar görünümleri benzer de olsa tezgah başında kullanılamayabilir. Bu yüzden

birbirine benzeyen her ürünün aynı özellikte olmayabileceğini bilmeli-yiz. “FT” işaretlemesine sahip şeffaf lensli bir gözlük, mekanik özellikleri ölçüsünde, tamir-bakım, taşlama, taş kesme vb. pek çok işe uygun olabile-cek bir gözlüktür.

parlamasına karşı koruma sağlayan renkte (örneğin duman rengi) gözlük-ler de mevcuttur. Bu tip gözlüklerin filtre ölçek numarası EN 166 standar-dında 5 olarak belirtilmiştir (kızıl ötesi olmayan güneş ışığına karşı koruma sağlayan filtre tipi). Mekanik özellik-leri bakımından yeterli gözükse de güneş etkisine karşı koruma sağlayan bu gözlüklerle kapalı alanda çalışmak uygun değildir. Bu gözlükler güne-şin etkilerine karşı gözü koruması amacıyla güneş ışığını filtreledikleri için tıpkı bir güneş gözlüğü gibi ortamı loş hale getirerek kapalı hacimlerde detayları görmeyi zorlaştıracaklardır. Bu tip gözlükler aksi belirtilmedik-çe genelde forklift, kamyon vb. araç kullanımları için uygundur. Anti glare (parlama engelleyici) özelliğine sahip-lerse araç kullanımında daha rahat bir sürüş sağlayacaklardır.

- Sarı Lensli Gözlükler: Kontrast artırıcı özelliğe sahiptir ve genel ola-rak ışıktan maksimum faydalanmaya ihtiyaç duyulduğunda kullanılır. Bu tip gözlüklerin filtre ölçek numarası EN 166 standardında 2 olarak belir-tilmiştir (filtre özelliği bakımından mor ötesi - UV ışınlarına etkili). Sarı renkli ışık insan gözü için en rahat görüşü sağlayan renklerdendir. Sisli havaları gözünüzün önüne bir getirin. Sis lambası olmayan araçların trafikte sadece sinyalleri ile (dörtlüler) gide-bildiğini görürsünüz. Eğer arabanızın farını yoğun siste açarsanız önünüzü görmenize yardımı olmadığını hatta zararı olduğunu görürsünüz. O yoğun sisin içerisinde sis farınız yoksa görülebilmenizi sağlayan tek şey sarı sinyal lambalarınızdır. Böylesi yoğun bir siste, tüm araçlar görülebilmek için arka arkaya dörtlülerini yakarak giderler. Güneş ışığının içinde de bol miktarda bulunan sarı ışık bizim görüş kabiliyetimizi artırdığı için sarı lensli gözlükler de aynı amaca hiz-met etmektedir diyebiliriz. Kontrast artırma özelliğine sahip lensler (sarı, turuncu, bronz vb. olabilmektedir), UV ışınlarını bloke etme haricinde mavi ışığı diğer renklerin arasından bloke eder ve böylelikle kullanıcıya daha fazla kontrast sağlamayı başarır. Yine istenen bir takım ek özellikler ile ürün yapılan işe tam uygun hale getirilebilir. Bu gözlükler ince görüş gerektiren, kalite kontrolü gibi işlerde kullanıcının görüş kabiliyetini artı-racaktır. Bu gözlüklerin de mekanik dayanımları isteğe bağlı düzeylerde sağlanacaktır. Sarı gözlüklerle meka-nik işler (gözlüğün teknik özellikleri dâhilinde) yapılabilir.

- Diğer Renkli Lensli Gözlükler: Sarı lensli, şeffaf lensli ve kaynakçı gözlükleri hari-cinde güneş

Kaynak Gözlükleri: Kaynak yaparken oluşan enerjinin belli bir kısmı ortama ışıma olarak yayılır. Ortama yayılan ışınların yaklaşık yüzde 60’ı kızıl ötesi, yüzde 10’u ise mor ötesi ve geri kalanı görünür ışınlardır. Kaynak esnasında ortaya çıkan bu ışınlar radyasyon etki-si oluşturarak çalışanların gözünde ve cildinde rahatsızlıklara yol açmakta-dırlar. Kızılötesi ışınlar özellikle akkor haline gelen maddelerden yayılarak ısı etkisi (radyasyonu) yapar. Mor ötesi ışınlar ise güneş yanığı etkisi yapar ve çalışanların gözlerinde fazlaca hasara sebep olur. Elektromanyetik dalgaları içeren dizilim olarak adlandırabile-ceğimiz elektromanyetik spektruma göre, ışınlar dalga boylarına göre sıralandığında kızılötesi (IR) ışınlar, görünür ışınlar ve mor ötesi (UV) ışınlar sıralaması oluşmaktadır. Bizim kaynak ışığı olarak bildiğimiz ve gözü-müzle gördüğümüz ışımalar görünür ışınlardır. Eğer çalışanın gözünde ışı-manın etkisine karşı koruyucu bir göz koruyucu yoksa görünür ışık geçici körlüğe, uzun süreli maruziyetlerde ise renk ayırımında ve göz yapısında sorunlara yol açabilmektedir. Göz için en tehlikeli özellikte olan ışın gö-rünmeyen mor ötesi ışınlardır. Gözle de görülemediği için, bu ışınlarla ilgili tehlikeyi fark edip refleks olarak herhangi bir savunma geliştirmek mümkün değildir. Mor ötesi ışımalara maruziyet kısa dönemde yanma ve kaşıntı etkisi yaparken uzun dönemde

körlüğe kadar varan kalıcı göz rahat-sızlıklarına sebep olabilir. Kızılötesi ışımalara maruziyet sonucunda ise kızarma, yanıklar ve kalıcı körlüğe kadar giden pek çok rahatsızlık yaşa-nabilmektedir.

Kaynak işlerinde kullanılacak göz koruyucuların filtrelerinin ölçek değerleri 1,2 ila 16 arasında değişiklik göstermektedir.

“TS EN 169 Kişisel Göz Koruması - Kaynakçılık ve İlgili Teknikler İçin Filtreler – Geçirgenlik Özellikleri ve Tavsiye Edilen Kullanım” standardın-da kaynak etkisine karşı koruyucu özelliği olan göz koruyucuların filtre, geçirgenlik ve kullanım özellikleri belirtilmiştir. Yapılacak kaynak türüne göre kullanılacak göz koruyucunun filtre ölçek değerleri bu standartta verilmiştir.

Örneğin anılan standartta Çizelge A.1’de gaz kaynakları ve sert lehim işlemlerinde kullanılacak göz koruyu-cuların ölçek numaraları belirtilmiştir. Bu çizelgeye göre kaynakta kullanı-lan asetilenin debisi (q) 70 L/saat ve altında (q ≤70) ise ölçek değerinin 4, 70<q≤200 ise ölçek değerinin 5, 200<q≤800 ise ölçek değerinin 6 ve q >800 ise koruyucu ölçek değerinin 7 olması istenmiştir.

Çizelge A.2’ye göre oksijenle kesme işinde kullanılan oksijenin debisi q (L/saat); 900≤q≤ 2000 aralığında iken kullanılacak göz koruyucusunun ölçek değerinin 5, 2000<q≤ 4000 iken ölçek değerinin 6, 4000<q≤ 8000 iken ölçek değerinin 7 olması istenmiştir.

TS EN 169 standardı Çizelge A.3’te ise Ark kaynağı için kullanılması tavsiye edilen farklı ölçek numaraları belir-tilmiştir.

Aynı standartta kaynak çalışmalarının yapıldığı alanlarda, kaynak yardımcı-larının ve diğer kişilerin korunması için 1.2-4 ölçek numaralı filtreler kullanılması tavsiye edilmiştir ancak özellikle kaynakçı yardımcısının, kay-nak yapılan noktaya (ark) uzaklığının kaynakçının uzaklığına eşit olduğu gibi yüksek riskli durumlarda ise her ikisinin de aynı ölçek numarasındaki filtreleri kullanması tavsiye edilmiştir.

Renk algılamasının önemli olduğu kaynak işlemleri için artırılmış renk algılaması olan kaynak filtrelerinin kullanımı tavsiye edilir.

Kızılötesi ışınların özellikle akkor ha-line gelen maddelerden yayılarak ısı radyasyonu yaptığından bahsetmiştik. Bu sebeple önemli ölçüde ısı meydana getiren kaynak işlemleri için, kulla-nıcının rahatlığını artırmak amacıyla “kızıl ötesi bölgede artırılmış yansıt-ma değeri” olan kaynak filtrelerinin kullanılması tavsiye edilir.Çizelgelerden seçilen filtre ölçekleri yeterli gelmiyorsa işyeri ortamı ince-lenmeli ve çalışanın görme duyusu kontrolleri yapılmalıdır. Gereğinden yüksek ölçek numaralı (çok koyu) filtrelerin kullanılması operatörün, ışıma kaynağına çok yaklaşmasına ve zararlı dumanları solumasına sebep olacağından zararlı olabilir. Açık alanlarda kuvvetli, doğal aydınlık içindeki çalışanlar için ortamda ekstra bir aydınlık bulunacağını göz önüne alarak tavsiye edilen ölçek numara-sından bir ölçek yüksek olan koruyucu filtreler kullanılabilir. Birden fazla ölçek numarası olan (ay-dınlık ve karanlık) filtreler de mevcut-tur. Bu filtrelerden aydınlık kısım kay-nak yapmadan önce kaynak yapılacak yere kısa süreli bakmak için, karanlık kısım ise kaynak yapılırken kullanılır.Değiştirilebilir camı olan kaynak siperliklerinde filtre işlemini yapan camın üzerinde koruyucu özelliğine göre gerekli işaretlemeler ve tabi ki CE işaretlemesi bulunmalıdır. Kaynak camı değiştirilebilir bir parça olduğu için kendi başına CE işaretlemesine ve teknik özelliklerini belirten oküler işa-retlemesine sahip olmak zorundadır. Kaynak işleri için gözlük üstü, gözlük, siperlik tipi pek çok tip göz ve yüz ko-ruyucu olduğu gibi normalde aydınlık bir filtreye sahipken kaynak ışıklarını gördüğünde otomatik kararan kaynak başlıkları vb. ekipmanlar da mevcut-tur. Bu gibi ürünler elbette ki son de-rece konforlu ürünlerdir. Belki fiyatları kısa dönemde yüksek olarak değer-lendirilebilir ancak çok yoğun kaynak işinin yapıldığı yerlerde kendini kısa denilebilecek bir sürede amorti ede-ceği ve çalışanların verimini artıracak ürünler oldukları göz ardı edilmeme-lidir. Bu ürünlerin çok yüksek olma-

Page 32: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

6362

KKD DOSYASI

Yeni vizyona giren filmlerin bir çoğu izlemeye değer olmakla beraber bizim öneri için seçtiğimiz film: “DAĞ”İstanbullu Oğuz bedelli askerliği tercih etmek yerine vatani görevini kısa dönem olarak bölüğünde yerine getirmeyi tercih eder. Keçiörenli Bedir ise ne askerlerle ne komutanlarla iyi geçinebilen, başlı başına arıza bir uzun dönem erdir. Asiliğinden dolayı aldığı cezalarla da askerliği iki sene uzamıştır. Oğuz ile sürekli dalaşan ve ona ters giden Bedir, “poşetsin sen” diye küçümsediği dönemdaşıyla omuz omuza mücadeleye gireceğinden de habersizdir.Bu bölükten bir ekip, bir iletişim anteninin tamiri için görevlendirilir. Fakat habersiz biçimde teröristlerin pususuna düşerler. Ekipten sadece Oğuz ve Bedir hayatta kalır. İki genç asker aralarındaki çekişmeyi bir kenara bırakıp karşılarındaki gerçek düş-mana karşı koyarlar. Amansız hava koşulları ve coğrafyaya rağmen hayatta kalarak vatanı korumak birincil vazifeleridir. Senaristliğini ve yönetmenliğini Büşra filmiyle de tanıdığımız Alper Çağlar’ın üstlendiği yapımın kadrosunda Çağlar Ertuğrul, Ufuk Bayraktar ve Fırat Doğruloğlu gibi isimler yer alıyor.

İki genç asker aralarındaki çekişmeyi bir kenara bırakıp karşılarındaki gerçek düşmana karşı koyarlar.

Vatanı korumak birincil vazifeleridir.

Kişisel Gelişim Serisi

Akademi Artı Yayıncılık AŞ Meşrutiyet Caddesi No:12/2 Kızılay 06420 Çankaya/Ankara

Tel: 0 312 417 72 73 (pbx) • Faks: 0 312 417 36 46www.elmayayinevi.com | [email protected]

Y A Y I N E V İ

Kişi

sel G

eliş

im S

eris

i

GRUP TEMİZAYŞİN KİREMİTÇİ • BANU YAŞAR • ENGİN ZENGİN

SEMRA DALLI • YEŞİM HOŞER • ZEYNEP ÇOLAK • ZERRİN ZIK

İADE GARANTİSİ

Bu kitabı okudunuz ve beğenmediyseniz, iade edebilir ve ödediğiniz ücreti yayınevimizden geri alabilirsiniz.

ISBN 978-605-5286-09-5

İŞE GİDERKENKÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞG RU P T E M İ Z

Her insan hayatta mutlu ve başarılı olmak ister, ancak herkes bu isteğine uygun dönüşümü gerçekleştiremez. Günümüz insanının isteklerine ulaşırken uygulayabileceği düşünce modellerini ve yöntemlerini aktaran Deneyimsel Tasarım Öğretisi’nin içerdiği bilgilerden esinlenilerek yazılan bu kitap, köprüden önce son çıkışı yakalayanların ve tüm iz ve işaretlere rağmen kaçıranların öykülerini anlatıyor. Bu öykülerin kapsadığı tüm bilgiler, zamanla ve mekânla değişmeyen, tüm insanlar için geçerli ve tutarlı olan soyut yasalara işaret ediyor.

Hayat, başıboş bırakılmış olayların toplamı değildir. Şans ve tesadüf, var olduğunu sandığımız kavramlardır.

Şans yok!Tesadüf yok!

Hayat oyununun kuralları var!Öykülerimiz farklı olsa da oyunun kuralları, her zaman, her yerde ve herkes için aynıdır.

Oyunun kuralları...Aslında çok basit, ama zor...

İŞE

GİD

ER

KE

N

PR

ÜD

EN

ÖN

CE

SO

N Ç

IKIŞ

GR

UP

TE

MİZ

14,00

Elma Yayınevi’nin Kişisel Gelişim Serisi’nde yer alan “KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ” kitabını beğenerek okuyacağınızı düşünüyoruz. Deneyim-sel Tasarım Öğretisi Ba-şarı Psikolojisi eğitmen-lerinden oluşan Grup Temiz tarafından kaleme alınan kitap, vazgeçilmez bir başucu kitabı ola-cağı gibi iş hayatınızda başarınızı artırmaya da yardımcı olacaktır. Oyunun kuralları basit ama zordur. Kendi öykü-lerimizde haklı çıkmak için, oyunun kurallarını ve çıkış yollarını görmek-

te zorlanırız. Bir fırsatı değerlendiremeyince “tren kaçtı”, telafisi zor bir hata yapınca da “köprüden önce son çıkışı kaçırdık” deriz. Vardır hep bir mazeretimiz. Başkalarının öykülerinde ise çıkışı daha kolay görürüz. Anlatılan öyküyü dinlerken aslında biz kendi öykü-müzü dinliyoruzdur, farkında olmadan.Hayat bir oyun ve bizler de oyuncularız. Bizler şikâyet edip maze-ret ürettikçe, gerçekleri algılamaktan uzaklaşırız. Yanılgılarımız artar ve oyunun kurallarının dışına çıkarız. Evde, işyerinde ve uğraşımızın olduğu tüm yerlerde, kendi öykülerimizi yaşarız. Günümüz insanının isteklerine ulaşırken uygulayabileceği dü-şünce modellerini ve yöntemlerini aktaran Deneyimsel Tasarım Öğretisi’nin içerdiği bilgilerden esinlenilerek yazılan bu kitap, köprüden önce son çıkışı yakalayanların ve tüm iz ve işaretlere rağmen kaçıranların öykülerini anlatıyor. Bu öykülerin kapsadığı tüm bilgiler, zamanla ve mekânla değişmeyen, tüm insanlar için geçerli ve tutarlı olan soyut yasalara işaret ediyor. Kitabın Yazarları: Grup Temiz (Ayşin Kiremitçi, Banu Yaşar, Engin Zengin, Semra Dallı, Yeşim Hoşer, Zeynep Çolak, Zerrin Zık)

Yunus Emre’nin izinde bir gönül yolcusu Faruk Dilaver’in kaleminden “GÖNÜL BAHÇESİ” kitabını , iç huzuru-muzu ve böylelikle iş barışımızı yakalamak için öneriyoruz. “Yunus Emre’den anla-dığımız aşktır bizim. Bu gerçeği gören, gerçek mutluluğa ermek iste-yen Yunus’a dost olur. Ailelerin ve ülkemizin birlik ve beraberliği için çalışır. Yunus, aşk ile yandı, pişti, hamlıktan kurtuldu. Onun dergâhı, âlem oldu. Yunus Emre, öküzünü kaybeden çift-çinin gönlünü yapmak için öküzle beraber bo-yunduruğa girip tarlayı sürdü. Boyunduruğa girip gerçek özgürlüğü

buldu. İnsanları sevip, kurtuluşuna vesile olmak için gayret edelim. En kolayı; anlamak, izlemek, yaşamak. Yunus Emre, dosttur. Gariplerin dostudur. Bir gönül o Yunusu arıyor, bulacak. Yunus da bir gönül arıyor, konacak.Bir garip boynunu bükerse, Allah kâinatı yok eder. O, gariplerin dostudur. Yunus Emre de gariplerden bir gariptir. Yunus Emre’nin aydınlattığı yolda emin adımlarla, varlık yapmadan dengeli bir şekilde yürüyelim. Bizim gayemiz insanlara yardım etmek. Kafaları karıştır-mak değil. Dengeli olalım, özgür irademizle Hakk’ı bulalım. Çünkü Hak kazanılmaz. Hakk’ı kimse kazanamaz. Evi-ocağı bırakıp terk ederek Hak kazanılmaz. Bize düşen, önce insan olmak, sonra olgunlaşmak. Başkalarına eziyet etmeyen, eşiyle, işiyle mutluluk içinde olan insan olmak...”

63

makla birlikte bir gözlüğe göre ciddi bir ağırlığının olacağı da göz önünde bulundurulmalıdır ancak elleri ser-best bırakması, görüşü engelleme-yecek aydınlık bölgeye sahip olması ve otomatik karararak milisaniyeler içerisinde gözlerinizi korumaya al-ması bakımından oldukça kullanışlı ürünlerdir. Kaynak esnasında ortaya çıkan zararlı gazlara karşı koruma sağlayan modellerinin de olması bir ürünle birden fazla korumaya sahip olmanın konforunu da beraberinde getirmektedir.

Tam Kapalı Gözlükler: Bu tip gözlüklerde genelde şeffaf ve açık renkli lensler kullanılır. Piyasa-da “goggle tipi” gözlük olarak da bilinirler. Yüze oturan bir tasarım olması sebebiyle gözlüğün yüze oturan yerleri cilde zarar vermez özellikte olmalıdır. Yüze tam teması sağlayan baş bağının esnek, ayar-lanabilir olması ve kullanılacağı sektörler göz önüne alınarak rahat temizlenebilir olması önemlidir. Gözlüklerle aynı, hatta daha yük-sek mekanik dayanım değerlerini tam kapalı gözlüklerde elde etmek mümkündür. Tam kapalı gözlükler-de UV koruması da belirli düzeyler-de sağlanır. Ancak bu gözlüklerin asıl üretim ve kullanım amacı sıvıla-ra, toz ve gazlara karşı koruma sağ-lamasıdır. Bu özellikler sağlanırken yüze oturması sebebiyle buğu oluş-

ması söz konusu olabilir. O yüzden buğulanmayı engelleyici özellikte olan ürünler kullanım konforu bakımından ön plana çıkmaktadır. Ürünün tasarımı, esnekliği ve hafif-liği yüze tam oturması ve dolayısıyla tam koruma sağlaması bakımından önemlidir ve kullanıcının konforu-nu da büyük oranda etkiler. Görüş yeteneğini engellemeyen ürünler tercih edilmelidir. Gaz ve toza karşı koruma özelliği olan ürünler bir maske ile kullanım gerektirece-ği için toz maskesi ve yarım yüz

maskeleriyle beraber kullanıma uyumlu olmalıdır. Gözlüküstü

gözlükler gibi numaralı göz-lüklerle beraber kullanım imkânı veren tam kapalı gözlük modelleri, göz ra-hatsızlığı olan çalışanların

da ürünü kullanabilmesini sağlayacaktır.

Ürünün hangi amaç için tasarlan-dığını iyi incelemek gerekir. Her tam kapalı gözlük, gazlara karşı koruyucu özellikte değildir. Ayrıca

üretildiği malzemeye bağlı olarak mekanik dayanımı ve kimyasallara dayanımı

da farklılık gösterebilmekte-dir. O sebeple ürünün kullanım

kılavuzundan yapılan işe uygunluğu mutlaka kontrol edilmeli, yetkili kişilerden bilgisi edinilmelidir. Sa-hip olduğu koruma özelliğine bağlı olarak (gazlara ve/veya damlacık ve sıvı sıçramalarına karşı koruma) laboratuar, boyacılık vb. kimyasal işlerde kullanılmaları mümkündür. Mekanik performans değerlerine uygun olarak tamir-bakım, öğütme vb., toza dirençleri mevcutsa tozlu işlerde ve UV filtrasyonu gerek-li yerlerde özellikleri dahilinde kullanılabilirler. Ergimiş metallere direnci olan bir ürün (okülerinde “9” işaretlemesi yapılmış olmalı) metalürji sektöründe özellikleri dâhilinde kullanılabilir.

Lenslerinin üzerinde değiştirilebilir film seçeneği olan ürünler, ürünün kendi kullanım ömrünü uzun tutma-sı sebebiyle tercih edilebilir.

Pek çok göz koruyucu çeşidi olsa da hepsinin ortak amacı yaptığımız işin risklerinden gözlerimizi koru-maktır. Tabi ki her kişisel koruyucu donanımda olduğu gibi yaptığımız işe uygun olan ürünü seçmemiz ve doğru kullanım sağlamamız gerek-mektedir. Burada anlatılan bilgi-ler teknik özellikli bilgiler olması itibariyle her zaman hatırlanamaya-bilir ancak önemli olan unsurlardan birisi CE güvenlik işaretine sahip olan güvenli ürünlerin kullanıl-ması ve ürünlerin Türkçe kullanım kılavuzundaki bilgilere göre yap-tığımız işe uygunluğundan emin olunmasıdır. Kaynak gözlüklerinden bahsederken söylediğimiz gibi her zaman en yüksek koruma değeri en iyi olmayabilir. Yaptığımız işe en uygun ürünü bulmak önemlidir. Her göz koruyucusu için ortak olabile-cek özellikler olarak, rahat ve uzun süreli kullanım sağlaması için özel bir kullanım amacı belirtilmedikçe, 1. Optik sınıfında olması, çizilme-ye dirençli olması, UV ışınlarına dirençli olması, kullanım konforunu sağlayacak tasarım özelliklerine sahip olması gibi özellikler temel özellikler olarak kabul edilebilir. Kullanım ihtiyacımıza bağlı ola-rak üründe olması gereken diğer özellikler de, göz koruyuculardan istediğimiz koruma düzeyini alma-mızı sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki her bir ürün kendi özellikleri iti-bariyle teknik detaylar içermektedir. O yüzden ürün seçiminde, yaptığınız işe bağlı olarak maruz kalacağınız riskler, çalışma ortamı ve kullanıcı-larla ilgili gerekli bilgiler yeterince bilgi sahibi olduğunu düşündüğünüz satıcı ve tedarikcilerle paylaşılarak ürün seçiminde profesyonellerden yardım almak, ürün üzerindeki ve Türkçe kullanım kılavuzundaki tek-nik bilgilerden de faydalanarak bir karar vermek en doğrusu olacaktır.

Page 33: ÇESAMsı”, Sendikalar Kanunu ve İş Güvenliği Kanunu’nun bu düzenlemelerden oldu-ğunu ifade etti. 4’ü ölüm 6’sı sürekli iş görememezlik-le sonuçlanan günde ortalama

64

Ekoteknik İSG İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre Dergisi

İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre konularındaki tüm

gelişmeleri adım adım takip etmek, uzmanlarca

yazılan makalelere ulaşmak, özel söyleşilerimizi

okumak, iş sağlığı güvenliği ve çevre konularına

dair tüm haberleri bilmek için ,

Ekoteknik İSG’ye abone olun

Derginiz adresinize gelsin ...

Yurtiçi Abonelik Bedeli (Yıllık) 40 TLHesap No: YAPI KREDİ - Mithatpaşa Şubesi , 359 70305321VAKIFBANK - Finansmarket Şubesi , 353 0015 800728 759 0707

Adınız, Soyadınız:

Firmanız, Göreviniz:

Adresiniz:

Telefonunuz, Faksınız:

GSM:

E-posta: