Upload
others
View
6
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
İ S G
Acil DurumlardaDepreme Hazır Mıyız?
haberTecrübeyle gelen başarı
Şubat 2019 / 14. sayıMart 2019 Sayı:17
Hazırlayan; Erdinç Günay Akel OSGB Genel Müdürü
En son 21 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, Kartal/Cevizli mahallesi, Bankalar Cad. Sema Sokak'ta bulunan Yeşilyurt Apartmanı, 6.2.2019
Çarşamba saat 16.00 sularında kendini taşıyamayarak çökmesi üzerinden, 15 gün sonra bu sefer, 21.2.2019 tarihinde Mersin'de 5 katlı
bina çöktü.Gece binadan sesler gelmesi üzerine oturanların evi boşaltması üzerine,
sabaha karşı 05:00 sularında bina çökmesine karşın can kaybı yaşanmadı.
Kartal'da çöken bina 1992 yılı yapımı olup, önce 5 kat yapıldığı daha sonra kaçak olarak 3 kat daha çıkılarak toplam 8 kat, 14 daire içerdiği, binada 43 kişinin kayıtlı yaşadığı ve bina girişinde yine ruhsatsız bulunan bir tekstil atölyesi yer aldığı görülmektedir.
Tanıklardan alınan bilgiler sonucunda, binanın yıkılmadan önce sallandığı, bina içinde parke ve fayanslarda kabarma ve cam'larda
kırılma meydana geldiği hatta, binanın yıkılma anında güvenlik kameralarında kapıda görülen ve enkaz altında kalarak yaşamını yitiren
kişinin, binada meydana gelen hareketlenme nedeniye kırılan camı değiştirmek için gelen camcı olduğu görülmektedir.
Yaşanan bu olaylar maalesef ne ilk ne de son olacaktır. Son yıllardaki bazı benzer vakaları hatırlayacak olursak;
Konya şehir merkezindeki Selçuklu Mahallesi Kerkük Caddesi'nde bulunan 11 katlı Zümrüt apartmanı, 2 Şubat 2004 tarihinde çökerek 92 kişinin hayatını kaybetmesine ve 30 kişinin yaralanmasına sebebiyet
olmuştu.
Çöken Zümrüt apartmanının bodrum katında bir mağaza, bir de garaj bulunduğu, onaylanan inşaat projesinin dışına çıkılarak yenilenen
bodrum katın felaketin ana kaynağı olduğu belirtmiştir. 9 gün süren Zümrüt apartman enkazının kaldırılması ve kurtarma çalışmaları
esnasında enkazın üzerine paletli, darbeli-kırıcı ekskavatörler çıkartılarak çalışmalar yapılmıştır.
Enkazdan 6,5 gün sonra Yasemin Yaprakçının canlı kurtarılması önemli bir sevinç kaynağı olmakla birlikte, o dönem bazı görüşler tarafından,
başarının iş makinelerini enkazın üzerine çıkartılması nedeniyle sağlandığı yönünde fikir savunmaları, ülkemizde arama kurtarma
çalışmalarında izlenecek yol haritasının aslında tam olarak oturmadığının göstergesidir.
Özellikle yaşam umudunun yüksek olduğu ilk 72 saat çökme ve ezme özelliği gösterebilecek ağır iş makinelerini enkazın üzerine çıkartmadan
enkaz altındaki, kişilere göçük açma teknikleri ile ve enkazın mevcut statik yapısını olumsuz etkilemeden müdahale edilmesi büyük önem
taşımaktadır.
Yine hatırlayacağımız üzere, 4 Ağustos 2003 tarihinde İstanbul Şişli Çağlayan
lise bahçesinde hafriyat çalışmaları sırasında toprak altında kalan işçiyi
kurtarma çalışmaları esnasında kepçe ile müdahale esnasında işçinin kafasının
kopmasına sebebiyet verilmesi, kurtarma çalışmalarında bilinçli ve doğru
müdahalenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
19 Eylül 1985 Mexico City depreminde görev alan arama kurtarma ekiplerinden 130 kişiden fazlasının kurtarma çalışmaları esnasında hayatını kaybetmesi, arama kurtarma çalışmalarının risk ve önemini
ortaya koymaktadır.
26 Haziran 2013 tarihinde, Ankara'nın Sincan ilçesinde 10 katlı boş bina çöktü. Söz konusu bina hakkında daha önce yıkım kararı verilmesi
nedeniyle, binanın önceden boşaltıldığı ve yıkım çalışmalarının başladığı sırada kendiliğinden çöktüğü anlaşılmıştır.
26 Haziran 2013 tarihinde, Ankara'nın Sincan ilçesinde 10
katlı boş bina çöktü. Söz konusu bina hakkında daha önce yıkım
kararı verilmesi nedeniyle, binanın önceden boşaltıldığı ve yıkım
çalışmalarının başladığı sırada kendiliğinden çöktüğü
anlaşılmıştır.
21 Mayıs 2016 tarihinde, İstanbul'un Bahçelievler ilçesinde Kocasinan Mahallesi Nurlu Sokak'ta bulunan bir bina yıkılma tehlikesine karşı saat
13.00 sıralarında tahliye edilmesinden yaklaşık 1 saat sonra yıkıldı. Binan yanında bulunan temel kazısı nedeniyle hasar gördüğü
belirtilirken, çevrede bulunan 7 bina da boşaltılmıştı.
13 Ocak 2017'de bu sefer Zeytinburnunda, 6 katlı bina kendiliğinden yıkıldı ve olay
esnasında kaldırımda bulunan bir vatandaş ile, olay oynayan
5 yaşındaki bir çocuğun enkazın altında kalarak
hayatını kaybettiği kazada 17 kişide yaralandı.
Ülkemizin %90'ı deprem kuşağında yer almakta olup,
81 milyonluk nüfusumuzu barındıran yaklaşık 20 milyon konutun, %92'si birinci ve ikinci derece deprem kuşağı üzerinde
kurulmuş kentsel alanlarda ikamet etmektedir.
Son 15 yılda hızla artan kentsel dönüşüm çalışmaları, hazır beton kullanımın hayatımıza girmesi ve yapıların yeni deprem yönetmeliğine
göre yapılması ile güvenli yapıların sayısı hızla artmakla birlikte, mevcut konut stokunun % 40'a yakınının, yapı ömrünü tamamlamış, düşük yapı
kalitesinde, sağlıksız ve ruhsatsız olması, olası bir deprem meydana gelebilecek hasar bakımından ciddi kaygılar taşımaktadır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ODTÜ Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezinin, İstanbul Avrupa yakasında deprem riski yüksek Zeytinburnu, Fatih, Küçükçekmece, Bahçelievler, Bayrampaşa ve Güngören ilçelerinde yaklaşık 125 bin konut ve işyerlerinde yaptığı imceleme sonucunda, 125 bin binadan 44 bin 770'i olası 7.5 şiddetindeki bir depremde tamamen
yıkılması ya da ağır hasar görmesi, 7.2 şiddetindeki bir depremde ise, yıkılacak bina sayısının 24.190 olarak öngördükleri görülmektedir.
Aslında binanın 1999 depreminde hasar gördüğü ve 14 Aralık 2015 tarihinde belediye tarafından mühürlenerek tahliye edildiği tespit edilmesine
karşın, 13 Ocak 2017 tarihine kadar yıkılamadığı görülmektedir.
Nitekim, 20 Şubat 2019 Saat 21.23'de, merkez üssü
Çanakkale/Ayvacık merkezinden 10 km uzakta 5,1 büyüklüğünde
meydana gelen depremden sonra, Gaziosmanpaşa Karadeniz Mahallesi
1175.Sokak’ta bulunan 3 katlı bir binada ciddi çatlaklar oluşması
üzerine bina tahliye kararı alınmıştır.
Gaziosmanpaşa Karadeniz Mahallesi 1175.Sokak'taki bu ilk vaka olmadığını görmekteyiz.
13 Haziran 2015 tarihinde, Gaziosmanpaşa Karadeniz Mahallesi 1175 numaralı aynı sokakta, bu sefer 5 katlı bir bina Saat 03.00 sıralarında büyük bir gürültü ile yan yatmış, apartman sakinlerinin olaydan hemen
sonra binayı terk etmeleri üzerine can kaybı yaşanmamıştı.
Aslında asıl suçlu veya sebebin deprem olmadığını, depreme
dayanıklı bina yapmayan ve halen afet ve acil durum bilincine sahip
olamayan bizler olduğunu unutmamak gerekir.
Toplum olarak yaşanan olaylardan da çok fazla ders aldığımızı
söylemekte mümkün görünmemektedir. Sahip olduğumuz çürük ve kalitesiz yapılar nedeniyle, 7 ve üstündeki şiddete sahip olası bir depremde, binlerce binanın hasar göreceği veya yıkılacağı, AFAD
ekiplerinin, kendi merkezlerinde toplanarak, planlı ve düzenli bir şekilde arama kurtarma çalışmalarına belki ilk 72 saat kurtarma çalışmalarını
organize edemeyebileceği görülmektedir.
Sayısı 5000 civarında bulunan AFAD ekipleri için toplam 500 adet lojman bulunması, olası büyük bir depremde, AFAD ekiplerinin de önemli oranda depremzede konumunda bulunabileceği riski olması nedeniyle,
AFAD üyelerinin önce kendi ve ailelerinin depremden etkilenmeden sağlıklı bir şekilde AFAD merkezlerinde toplanarak müdahale edebilmeleri için, AFAD üyelerinin, yeni deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılan
sağlam yapılarda toplu olarak ikamet etmelerinin sağlanması önem taşımaktadır.
Bu nedenle başta İstanbul olmak üzere, Türkiye genelinde AFAD ekip üyelerinin, acil durum eylem planı çerçevesinde, olası bir depremde en kısa süre içinde müdahale edebilmeleri için gerekli lojman, araç gereç
ve ekipman tedarik planlanmasının yapılarak, aynı kampüs içinde konuşlandırılması ve tüm olumsuz senaryolar dikkate alınarak ana
arterlerin açık olabileceği güzergahların belirlenerek önceden gerekli önlemlerin alınması önem taşımaktadır.
17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 Depreminde, Zonguldak Türkiye Taşkömürü Kurumu maden işçilerinin her iki depreme toplam 146 ekip
ve 3209 madenci ile müdahale etmiş olmakla birlikte, 17 Ağustos depreminde 32 kişi, 12 Kasım depreminde ise 71 kişinin canlı olarak kurtarılmasındaki ana etkenlerinden biri, 12 Kasım 1999 depremine ilk ekipler 2 saat içinde olaya müdahale edebilmişken, 17 Ağustos 1999
depreminde ise, TEM otoyolunda üst geçidin çökmesi nedeniyle, trafiğe kapanması ve tüm trafiğin E5'e yönelmesi üzerine, ilk arama kurtarma ekipleri 20 saat'e Gölcük'e ulaşabilmiştir. Bu nedenle, canlı kurtarma
oranı 17 Ağustos 1999'da ancak %7 iken, 12 Kasım 1999 depreminde ile %40'a ulaşmıştır.
Sonuç olarak olası acil durum ve afetlerde ilk 2 saat altın saat olarak
adlandırılmakla birlikte, ilk 72 saat'te kurtarma çalışmalarında depremzedeleri canlı kurtarma bakımından kritik süredir. Bu nedenle
kurtarma ekiplerinin depreme ne kadar kısa sürede müdahale edebilme imkanı sağlanabilirse, kazazedelerin canlı kurtarılması olasılığı o kadar
yüksek olacaktır.