32
dosya TMMOB M MARLAR ODASI ANKARA UBES İ Ş İ 06 02 Üstelik artan gelir dağılımı adaletsizliği, azalan toplumsal denetim, suçların artan çeşitliliği kentin güvenlik sorununu farklı boyutlara taşımakta, sorunun vahametini artırmaktadır. Öyle ki günümüzde suça duyulan korkunun ya da güvenlik kaygısının yaşanmadığı bir dünya kenti yok gibidir. Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonu'nda da belirtildiği gibi günümüzde suçun önlenmesi bir gereksinimin ötesinde, kentte yaşayanların bir hakkı olarak görülmektedir. Bu deklarasyona göre; Avrupa yerleşimlerinde yaşayan kent sakinleri çeşitli haklara sahiptir. Bunlardan birincisi “güvenlik” hakkıdır. Buna göre kentliler; suç, şiddet ve yasa dışı olaylardan mümkün olduğunca arındırılmış emin ve güvenli bir kentte yaşama hakkına sahiptirler. Kente karşı işlenen suçların etkileri sadece kentlerin fiziksel görünümü ile sınırlı değildir. Kente karşı işlenen suçlar kentlerin kimliğini, kentsel gelişmeyi, kentlerin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını, dolaysıyla, toplumu etkilemektedir. Bu anlamda 1950'den sonra gelen siyasal iktidarların yaptığı tercih toplumu ve kentleri geri dönüşü mümkün olmayacak bir biçimde 04 56 kent ve suç GÜVENLİ KENT 11 SUÇ VE GÜVENLİ KENT YAKLAŞIMI ERMAN AKSOY SUÇ OLGUSUNA TEORİK YAKLAŞIMLAR VE DİSİPLİNLERARASILIK ŞEBNEM DÜZGÜN 4 SUÇUN KENTSEL MEKÂNDAKİ ALGISI “GÜVENSİZLİK HİSSİ” ELA ATAÇ 16 İSTANBUL'DA SUÇ FUNDA YİRMİBEŞOĞLU, NİLGÜN ERGUN 24 ÇANDARLI-HIDIRLIKTEPE (ALTINDAĞ, ANKARA) ÖRNEĞİ ÜZERİNDEN SUÇ VE MEK N İLİŞKİSİ VE MAHALLELİ DENEYİMLERİ Â TAHİRE ERMAN 30 METRO VE SUÇ SERKAN GÜNEŞ 34 GRAFFİTİ: KENTSEL SUÇ MU SANAT MI? SERKAN GÜNEŞ 39 KENTE KARŞI SUÇ RUŞEN KELEŞ 45 KENTE KARŞI SUÇ-İMAR SUÇU AYŞEGÜL MENGİ 47 GÜVENLİ KENT VE KENTE KARŞI SUÇLAR ÜZERİNE… CEVAT GERAY 50 KENTE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR VE SUÇUN AKTÖRLERİ MİTHAT ARMAN KARASU 56 TÜRKİYE'DE GİDEREK ARTAN SUÇ OLGUSU KARŞISINDA SUÇUN MEKÂN İÇİNDE DAĞILIMI KENTE KARŞI SUÇ BÜLTEN 55 / KASIM-ARALIK 2007 TMMOB M MARLAR ODASI ANKARA UBES İ Ş İ KONUR SOKAK 4/3 KIZILAY ANKARA

02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

dosyaTMMOB M MARLAR ODASI ANKARA UBESİ Ş İ

0602

Üstelik artan gelir dağılımıadaletsizliği, azalan toplumsaldenetim, suçların artan çeşitliliğikentin güvenlik sorununu farklıboyutlara taşımakta, sorununvahametini artırmaktadır. Öyle kigünümüzde suça duyulan korkunun yada güvenlik kaygısının yaşanmadığı birdünya kenti yok gibidir.

Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonu'nda dabelirtildiği gibi günümüzde suçun önlenmesi birgereksinimin ötesinde, kentte yaşayanların birhakkı olarak görülmektedir. Bu deklarasyona göre;Avrupa yerleşimlerinde yaşayan kent sakinleriçeşitli haklara sahiptir. Bunlardan birincisi“güvenlik” hakkıdır. Buna göre kentliler; suç, şiddetve yasa dışı olaylardan mümkün olduğuncaarındırılmış emin ve güvenli bir kentte yaşamahakkına sahiptirler.

Kente karşı işlenen suçların etkileri sadecekentlerin fiziksel görünümü ile sınırlıdeğildir. Kente karşı işlenen suçlar kentlerinkimliğini, kentsel gelişmeyi, kentlerin sosyal,kültürel ve ekonomik yapısını, dolaysıyla,toplumu etkilemektedir. Bu anlamda1950'den sonra gelen siyasal iktidarlarınyaptığı tercih toplumu ve kentleri geridönüşü mümkün olmayacak bir biçimde

04 56

kent ve suçGÜVENLİ KENT

11SUÇ VE GÜVENLİ KENT YAKLAŞIMIERMAN AKSOY

SUÇ OLGUSUNA TEORİK YAKLAŞIMLAR VE DİSİPLİNLERARASILIK

ŞEBNEM DÜZGÜN4

SUÇUN KENTSEL MEKÂNDAKİ ALGISI “GÜVENSİZLİK HİSSİ”

ELA ATAÇ16

İSTANBUL'DA SUÇFUNDA YİRMİBEŞOĞLU, NİLGÜN ERGUN 24ÇANDARLI-HIDIRLIKTEPE (ALTINDAĞ, ANKARA) ÖRNEĞİ

ÜZERİNDEN SUÇ VE MEK N İLİŞKİSİ VE MAHALLELİ DENEYİMLERİÂ

TAHİRE ERMAN

30

METRO VE SUÇSERKAN GÜNEŞ 34GRAFFİTİ: KENTSEL SUÇ MU SANAT MI?SERKAN GÜNEŞ 39

KENTE KARŞI SUÇRUŞEN KELEŞ

45

KENTE KARŞI SUÇ-İMAR SUÇUAYŞEGÜL MENGİ

47

GÜVENLİ KENT VE KENTE KARŞI SUÇLAR ÜZERİNE…CEVAT GERAY

50KENTE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR VE SUÇUN AKTÖRLERİMİTHAT ARMAN KARASU 56

TÜRKİYE'DE GİDEREK ARTAN SUÇ OLGUSUKARŞISINDA SUÇUN MEKÂN İÇİNDE DAĞILIMI

KENTE KARŞI SUÇ

BÜLTEN 55 / KASIM-ARALIK 2007

TMMOB M MARLAR ODASI ANKARA UBESİ Ş İKONUR SOKAK 4/3 KIZILAY ANKARA

Page 2: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

Dosya Editörleri: Mithat Arman Karasu,Gülsen Yılmaz,

Dr.

Araş. Gör.

,,

Ankara Üniversitesi, SBFG.Ü Mühendislik Mimarlık Fak. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü.

TMMOB Mimarlar Odası Ankara ubesi AdınaSahibi ve Yazı İ leri Müdürü

Şş

Nimet Özgönül

Yay na Haz rlayan

Grafik Tasar m

ı ı

ı

Deniz Aygün

Harman aner ÇakmakŞ

Bask

İvedik Org. San., Matbaacılar Sitesi 558. Sk. No: 42 AnkaraTelefon: (0312) 395 20 54 (pbx)

ıMatsa Bas meviı

TMMOB Mimarlar Odas Ankara ubesi Bültenieki olarak iki ayda bir yay mlanmaktad r.

6500 adet basılmıştır. Üyelere ücretsiz dağıtılır.Burada yer alan yaz lar n içeri inin sorumlulu u yazar na aittir.

Kaynak gösterilmek ko uluyla al nt yap labilir.Baskı tarihi: Aralık 2007

ı Şı ı

ı ı ğ ğ ış ı ı ı

dosya

Konur Sokak No: 4/3 K z lay AnkaraTelefon: 0 312 417 86 65

Faks: 0 312 417 18 04e-posta: [email protected]

http://www.mimarlarodasiankara.org

ı ıYAYIN BİRİMİ

Emel Akın, Kadri Ataba ,Bülent Batuman, Nuray Bayraktar,

Namık Erkal, Serpil Özaloğlu,Ebabekir Özmert, Esin Soydemir

ş

3

Kent ve suç birbiri ile ilişkili iki kavram olarak oldukçageniş bir araştırma alanına sahiptir. Bu araştırmaalanının içine; sağlıksız kentleşmenin suça etkisindengecekondu ve çöküntü alanlarının suçla olan özelilişkisine, kentsel alanda işlenen terör eylemlerindenyaşam kalitesinin önemli bir parçası olarak kentingüvenlik sorununa, rant elde etmek amacıyla imarplanları aracılığıyla kente karşı işlenen suçlara kadaronlarca başlık dahil edilebilir.

Kentler hem kalabalık ve heterojen nüfus yapısı hemyabancılaşma ve zayıflayan sosyal denetimmekanizmaları hem de sahip olduğu zenginlik nedeniylesuçun işlenmesi için ideal mekânlardır. Bu nedenle tarihboyunca kentler suç ile birlikte anılmış, suç özelliklebüyük kentlerin değişmez bir sorunu olagelmiştir.

Günümüzde de bu durum aynen devam etmektedir.Üstelik artan gelir dağılımı adaletsizliği, azalantoplumsal denetim, suçların artan çeşitliliği kentingüvenlik sorununu farklı boyutlara taşımakta, sorununvahametini artırmaktadır. Öyle ki günümüzde suçaduyulan korkunun ya da güvenlik kaygısının yaşanmadığıbir dünya kenti yok gibidir. Batı dünyasında sanayisonrası belirginleşen bu sorun, 1980 sonrası, Batı dışıtoplumlarda da küresel ekonominin getirdiği adaletsizgelişme modeli ile birlikte hissedilir hale gelmiştir.

Kentlerin artan bu güvenlik sorununa dikkat çekmekisteyen Mimarlar Odası bu özel sayısında “kent” ve “suç”kavramlarını ele almaya karar vermiştir. Ülkemizde buiki kavramın birlikte ele alındığı yayın sayısı yazık ki fazladeğil. Bu konuda yapılan çalışmalarda oldukça sınırlıdır.Bu nedenle yazı bulmakta oldukça zorluk çektiğimizelinizdeki bu sayı, hem akademik hem de toplumsalanlamda önemli bir eksikliği gidermek bakımından iyi birbaşlangıç olacaktır.

“Kent ve Suç” başlıklı özel sayı üç ana bölümdenoluşmaktadır. İlk bölümde “güvenli kent” kavramıtartışılacak, suçun teorik boyutu ele alınacaktır. İkincibölümde kent ve suç kavramları çeşitli konular etrafındabirlikte incelenecektir. Son bölümde ise suç ve kentilişkisinin farklı bir boyutu “kente karşı suç” kavramıüzerinde durulacaktır.

İlk bölümde, Şebnem Düzgün “Suç Olgusuna TeorikYaklaşımlar ve Disiplinlerarasılık” adlı yazısıyla suçkavramının teorik boyutunu ele almakta. Suç kavramınınçok çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle oluştuğunadikkat çeken yazar suçu sosyoloji, psikoloji, şehirplanlama ve çevresel kriminoloji bilimlerinin bakışaçılarıyla değerlendiriyor. Çalışma suçun disiplinler arasıyapısına vurgu yapması bakımından ayrı bir önemtaşıyor.

Yine birinci bölümde yer alan bir diğer çalışma ErmanAksoy'un “Suç ve Güvenli Kent Yaklaşımı” adlı yazısı.Aksoy yazısında güvenli bir kentte yaşamanın bir “insanhakkı” olduğunu belirtiyor. Kentlerin güvenliksorununun tarihi bir süreçte değerlendirildiği yazıdagüvenlik kavramından ne anlaşılması gerektiğikonusunda tarihsel süreçte değişen anlayış farklılıklarınıele alıyor. Küreselleşmenin de suça etkisinin suç teorileriile birlikte ele alındığı yazı güvenliğin kent içinvazgeçilmez olduğunu ortaya koyuyor.

Ela Ataç “Suçun Kentsel Mekândaki Algısı: GüvensizlikHissi” adlı yazısında suçun mekândan nasıl etkilendiğiniinceliyor. Uzun zamandır tartışılan bu konuda teoriktartışmalara da yer veren Ataç “suç” kavramı kadar “suçakarşı duyulan korku”nunda etkin olduğunu ifade ediyor.Günümüzde özellikle büyük kentler düşünüldüğündesuça karşı duyulan korkunun suçtan daha etkin birkavram olduğunu gösteren örnekler içeren bu çalışmanınönemi bir kez daha anlaşılıyor. Ataç'ın yazısıyla ilkbölüm tamamlanmış oluyor.

İkinci bölümün ilk yazısı Funda Yirmibeşoğlu ve NilgünErgun tarafından hazırlanan “İstanbul'da Suç” adınıtaşıyor. Yazı Türkiye'de giderek artan suç olgusukarşısında suçun mekân içinde dağılımını İstanbulörneğinde inceliyor. Kuşkusuz bu alanda yapılmış nadirçalışmalar arasında yer alan yazıda İstanbul'un 32 ilçesikent merkezine yakınlık, ulaşım imkânları, fizikselkoşullar, demografik özellikler ve arazi kullanımı gibideğişkenler kullanılarak suçun kent içinde ilçelere göredağılımı ele alınıyor.

Kente karşı suç kavramı üzerinde Ruşen Keleş “Kentekarşı Suç” adlı yazısı ile kavramsal bir çerçeve çizecekve kavramın hukuki boyutunu ele alacak. Keleş kentekarşı suç kavramının yeni Türk Ceza Kanununda vekentbilim ile ilgili diğer yasalarda yer aldığını ifadeettiği çalışmasında kente karşı suç kavramının ancakceza yasasında yer alarak sağlam bir hukuki zeminekavuşacağını ifade ediyor.

Ayşegül Mengi “Kente Karşı Suç-İmar Suçu” adlıyazısında kente karşı suç kavramını tanımladıktansonra, konunun başka bir boyutuna dikkat çekiyor veimar suçu ile kente karşı suç kavramlarının farklıkavramlar olduğuna işaret ediyor. Ayrıca yazıda imarplanlarının kente karşı işlenen suçlar için kullanıldığıve kente karşı işlenen suçların kentli haklarının birihlali olduğuna vurgu yapılıyor.

Cevat Geray “Güvenli Kent Ve Kente Karşı SuçlarÜzerine…” yazısıyla güvenli olmayan kentlerin gerçekbirer kent sayılamayacağını hatırlattıktan sonra kenteve suç kavramlarının ilişkisini ele alıyor. Gerayyazısına kente karşı suç kavramının hukuki boyutunutartışarak devam ediyor. Çalışmada özellikle 2006yılında Türk Ceza Kanununda yapılan değişiklilere yerverildikten sonra, yapılan değişikliklerin detaylı biranalizi yapılıyor.

Bu konuda son yazı Mithat Arman Karasu'ya ait.“Kente karşı İşlenen Suçlar ve Suçun Aktörleri”başlığını taşıyan yazı, kente karşı kimlerin ve neden suçişlediği üzerinde duruyor. Kente karşı işlenen suçlarkonusunda merkezi ve yerel yönetimlerin ya suçlaraiştirak ettiğine ya da kente karşı işlenen suçlara gözyumduğunu bel ir ten Karasu bu durumunaçıklamasının işlenen suçun sosyal, kültürel, siyasalyapısında gizli olduğunu belirtiyor. Kente karşı suçişleyenlerin; merkezi ve yerel yönetimler, yurttaşlar veSTK'lar olarak dört bölümde incelendiği yazı kentekarşı işlenen suçların etkilerinin sadece kentin fizikimekânı ile sınırlı kalmadığı topluma ve siyasal sistemeetkileri olduğu uyarısıyla tamamlanıyor.

Kent ve Suç adlı özel sayı kuşkusuz daha detaylı birçalışmayı hak ediyor. Ancak zamanın getirdiği sınırlarve derginin fiziki kapasitesi bu durum zorlaştırıyor.Diğer taraftan yer alan çalışmalar bu açığı kapatacaknitelikte. Bu özgün çalışma sahiplerinin emeklerineteşekkür ediyoruz. Bu sayının bu alanda yapılacaktartışmalara zemin hazırlamasını, konuya dikkatçekmesini umuyoruz. Kuşkusuz bu dosya kapsamındayapılan tartışmalar, yeni bir dosya ile daha fazladerinleştirilmeye ihtiyaç duymaktadır. Ancak şimdilikbu kadar. İyi okumalar…

Bu konuda bir diğer alan çalışması Tahire Ermantarafından hazırlanan “Çandarlı-Hıdırlıktepe (Altındağ,Ankara) Örneği Üzerinden Suç ve Mekan İlişkisi, veMahalleli Deneyimleri” adlı çalışması. Uzun zamandırtartışılan gecekondu alanlarının, kentin dışlanankesiminin suçla ilişkisinin ele alındığı çalışma;küreselleşmenin getirdiği kentlerin üretimde değişenkonumu, gelir dağılımında artan bozukluklar ve Devletinküçülmesiyle ortaya çıkan boşluğun gecekondualanlarındaki etkisi üzerinde duruyor.

İkinci bölümde yer verilen bir diğer çalışma SerkanGüneş'in dergide yer alan ilk çalışması “Metro ve Suç”.Yazıda özellikle büyük kentlerde ulaşımda giderekönemi artan metronun güvenlik sorunları üzerindeduruluyor. 11 Eylül sonrası artan küresel kent teröründemetronun terör eylemleri için çekici bir alan halinegeldiğini belirten Güneş, konuyu, 1995 Tokyo, 2003Seul, 2004 Madrid, 2005 Londra Metro saldırılarıışığında değerlendiriyor.

Serkan Güneş'in ikinci çalışması “Graffiti: Kentsel Suçmu Sanat mı?” adını taşıyor. Oldukça özgün bir niteliktaşıyan çalışma değişik yönleriyle grafiti konusunu elealıyor. Önceleri dışlanmışlığın, ötekileştirmenin birifade sayılan grafitinin giderek nasıl bir ticari meta halinedönüştüğünün incelendiği çalışma, aynı zamanda, buyönüyle zaman içinde suç sayılabilecek olgularındeğişimini gösteriyor.

Üçüncü bölüm belki de suç ve kent arasındaki entartışmalı kavrama “kente karşı suç” kavramına ayrılmışbulunuyor. Kente karşı suç kavramının hukukimeşruiyeti olmadığı, dolaysıyla, böyle bir suç tanımınınyapılamayacağı tartışmaları arasında ele aldığımız imaruygulamaları sırasında kente karşı işlenen suçlarsağlıksız kentleşmenin ve siyasal sistemin acı bir bedeli.Bilinçli kentlilerin, bilime ve plana inanan kamuyöneticilerin olmadığı ülkemizde kentlerin gelişimi imarplanlarından çok rant tarafından belirlenmekte. İlginçolan ranttın bu belirleyici rolünü imar planlarıaracılığıyla sürdürmesi. Türkiye'de kente karşı işlenensuçların önemli bir bölümü imar planları üzerinden yada imar planları değiştirilerek ve tamamen siyasaldestekle sürdürülüyor.

Bu bağlamda kente karşı suç kavramı netlik kazandıkçakentlerin sağlıksız gelişimi, imar planlarının kamu yararıdışında bireysel çıkarlar için kullanımı, siyasal sisteminkentsel ranttan nemalanması, siyasal yozlaşma hakkındada daha detaylı bilgi sahibi olabileceğiz.

dosya kent ve suçkent ve suç

Page 3: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

4 5

SUÇ OLGUSUNA TEORİK YAKLAŞIMLARVE DİSİPLİNLERARASILIK

Şebnem Düzgün, Doç. Dr., O.D.T.Ü. Jeodezi ve Coğrafi Bilgi Tekonolojileri

1. GİRİŞ

Suç olgusunun bütüncül olarak anlaşılması veaçıklanması disiplinlerarası bir yaklaşımgerektirmektedir. Disiplinlerarası yaklaşımlardisiplinlerin birbiri ile etkileşimini ve anlaşılmakistenen konunun bir bütün olarak görülmesinisağladığından konunun daha iyi irdelenmesineolanak sağlar. Suç olgusu hem kendi disiplini olankriminolojide incelenip araştırılırken hem de başkadisiplinlerin suç olgusuna yaklaşımlarındanbeslenmektedir. Hukuk, sosyoloji, psikoloji, şehirplanlama ve son zamanlarda da Coğrafi BilgiSistemleri (CBS) ve mekânsal analizlere dayalıçevresel kriminoloji gibi disiplinler kendi disiplinersınırlarında suç olgusunu anlamaya çalışmışlardır.Ancak suçun oluşumu ve önlenmesinde bu vebenzeri başka pek çok disiplinin bir araya gelerekbütüncül bir anlayışla konuyu yeniden ele almalarıher disiplinin yaklaşımlarını iyi anlamayadayanmaktadır. Bu makalede sosyoloji, psikoloji,şehir planlama ve çevresel kriminoloji bakışındansuçun oluşumu ve önlenmesine yönelik geliştirilmişteoriler irdelenmiştir. Bu irdelemeler, suçunönlenmesinde geliştirilecek çözüm, strateji vepolitikaların etkinliğinin artırılması içindisiplinlerarası çalışmaların altlığını oluşturmaktadır

2. SOSYOLOJİDE SUÇ OLGUSU

Toplumda meydana gelen suç ve meydana getirdiğisonuçlar da sosyoloji biliminin başlıca araştırmabaşlıklarından biridir. Sosyolojide üzerinde anlaşılmıştek bir suç tanımı yoktur. Suça yaklaşım ve suçundeğerlendirilmesi toplumdan topluma farklılaşır. Zirasuç, tüm toplumlar için daha çok toplumsal değişimsüreçlerinde ortaya çıkan normal bir durumdur. Suçkavramı ve içeriği evrensel değildir. Suç tanımı farklıteorilere ve bakış açılarına göre farklılıklar gösterir. Suçve suçlu konusu sosyolojide 19. yüzyılın pozitivistteorileri çerçevesinde bilimsel bir bakış açısıyla elealınmaya başlanmıştır. Ayrıca, suç ve sapma kavramlarıda literatürde çoğu zaman birlikte anılmasına rağmen,tüm suçlar sapma sayılamayacağı gibi, tüm suçlar dasapmadan kaynaklı değildir; ortada bir zarar sözkonusuysa suç kavramı gündeme gelir. Ortak bir suçtanımı olmamasına rağmen, sosyolojinin temelyaklaşımı suçun nedenlerini bulmak üzerineodaklanmıştır. Suç konusunda sosyoloji teorileri farklıbiçimlerde sınıflandırılabilirler: Bu çalışmada“işlevselci” ve “sosyal yapı teorileri” olarak ikiyeayrılmıştır.

19. yüzyılda ortaya çıkan “işlevselci yaklaşım”,kurumlar arasındaki uyumsuzluklar, dengesizlikler,

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

çelişkilerden yola çıkarak dolaylı olarak suç kavramınadikkati çekmiştir. Bu yaklaşım temelde toplumun sosyalyapısı ile suç arasında bulunan güçlü bir ilişkiyeodaklanmıştır. Emile Durkheim,toplumların yapısınıngeliştikçe karmaşık bir yapıya büründüğünü ve bununsonucu olarak da mekanik dayanışmadan organikdayanışmaya geçildiğini savunur. Bu değişim sonucu,baskılayıcı yaptırımlar yerini geriverdirici yaptırımlara ) bırakır. RobertMerton da diğer işlevselci sosyologlar gibi makro biranaliz kullanmış, suçu denge konumunu yitirmişkonumdaki toplumsal yapılar tarafından failedayatıldığını iddia etmiştir. Merton'a göre toplumsalyapı, anomi ve sapkın davranışlar için bir gerilimkaynağıdır. Diğer işlevselci yaklaşımı kullanan sosyologAlbert Kircidel Cohen'in teorisi çocuk suçluluğununkaynağını ve nedenlerini açıklamada literatüre büyükkatkıda bulunmuştur. Cohen suçlu alt kültürün, ortasınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındakiçatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşımagöre, suçlu olarak nitelendirilen bireylerin kendi değeryargıları vardır; ne var ki bu değer yargılarıtoplumunkilerle uyumsuzdur. Richard A. Cloward veLloyd E. Ohlin de işlevselci yaklaşımı benimsemişlerdir.Onlara göre bir suçlu alt kültürü, alt kültüründesteklediği hâkim rolün gereği olarak bazı tür suçluaktivitelerin beklendiği bir alt kültürdür (Alkers, 1999;Einstadter ve Henay, 1995; Moyer, 2001; Lilly ve ark.,2002).

Sosyal yapı teorilerinin ilk ayrımı “ekolojik olmayanteoriler”dir. Ekolojik olmayan teoriler altında ele alınan“etkileşimci ekol”e göre suç, bireyler arasında veyabireyle toplum arasında meydana gelen sosyaletkileşimlerin bir ürünüdür ve suçlu bu etkileşimsürecinde ortaya çıkar. Toplumun pasif bir elemanı olanbirey, dışarıdan kendisine yapıştırılan etiketlere görealgılanır. Etkileşimci ekolü kullanan Cooley'in “looking-glass self” kavramına göre bireyler, kendilerinibaşkalarının gözünden görürler (Alkers, 1999;Einstadter ve Henay, 1995; Moyer, 2001; Lilly ve ark,2002).

Etkileşimci ekolün önemli isimlerindenTannenbaum'agöre suçlu olarak etiketlenen biri kendi kimliğinikaybeder ve toplum tarafından kendisine yapıştırılan“suçlu” etiketi benliğine yerleşir. Becker ise,etiketlemenin “ötekinin” aleyhine işleyen politik birsüreç olduğunu belirtir. Becker, toplum tarafındanyapıştırılan etiketin bireyi gelecekte suçlu olarak kariyeryapmaya zorladığını, başka bir deyişle bireyi suçişlemeye teşvik ettiğini ileri sürer.Etkileşimci ekolün önemli teorisyenlerinden Goffmankurumları suç ve sapkın davranış bakımındanincelemiştir. Diğer bir teorisyen Schur yasal normlar veyasalar üzerinde odaklanmıştır. Ekolojik olmayanteoriler altında ele alınan diğer bir teori grubu ise“kontrol teorileri”dir. Edward Ross, Walter Reckles,Gresham Sykes, David Matza, Traviz Hirschi ve SimonDinitz kontrol teorilerinin önde gelen isimleridir ve buteoriler insan doğasına karşı nötr bir bakış açısı

(repressive law)(restititutive law

geliştirmiş ve “iyi” ile kötü arasına eşit mesafekoymuştur. Kontrol teorilerine göre her toplumkurallarını normlar ve değerler aracılığıyla üyelerineempoze etmeye çalışır (Alkers, 1999; Einstadter veHenay, 1995; Moyer, 2001; Lilly ve ark., 2002).

Sosyal yapı teorilerinde ikinci ayrım, insan ile çevreetkileşimini ve ilişkisini inceleyen “ekolojik

dir. Sosyal ekologlara göre toplum, belirlibölgelerde ortaya çıkan işlevsel ilişki sistemleriaracılığıyla oluşan insan toplulukları toplamıdır.Şikago kentindeki sapkın davranışların nedenleriniortaya çıkarmaya çalışan ve bir ekol yaratan ŞikagoOkulu'na göre kentlerdeki geçiş bölgelerinde

suç sürekli bir öğedir ve sapkındavranış bazı açılardan toplumdaki örgütlerinfonksiyonlarını yerine getirememektedir. Birincililişkilerin olmayışı ve yüksek mobilite oranları,kentleşme, iç-dış göç, bir toplumdaki örgütlerin enönemli nedenlerinden biridir.

Ekoloji teorileri altında incelenen bir diğer teori“sosyal düzensizlik teorisi”dir

). Park ve Burgess, “Sosyal Düzensizlik”başlıklı araştırmalarında, yüksek

orandaki suç oranlarını suçun işlendiği bölgeninözelliklerine göre açıklamışlardır. “Eş MerkezliBölgeler Teorisi” adını verdikleriteorilerinde, kenti beş bölgeye ayırmışlardır. Shaw veMcKay ise suçun nasıl olup da bir toplumun sosyal,yapısal ve kültürel özelliklerine normal bir cevapsayıldığını ispatlamaya ve sapkın davranışın alt-sınıfve kentli erkekler arasında nasıl üretildiğiniaçıklamaya çalışmışlardır. Bu araştırmalarınsonucuna göre, geçiş bölgesinde yaşayan insanlarbiyolojik ve psikolojik açılardan normaldirler, ancakbu insanların sapkınlıkları ve işledikleri suçlaryalnızca normal insanların, normal olmayan sosyalkoşullara verdikleri normal tepkilerdir. Ayrıca,modern toplumlardaki sanayileşme, kentleşme vediğer sosyal değişimler, geleneksel toplumsal düzenve değerlerin çökmeye başlaması ve sosyal kontrolünyok olmasıyla ortaya çıkan sosyal düzensizliktir(Alkers, 1999; Einstadter ve Henay, 1995; Moyer,2001; Lilly ve ark., 2002).

Bir diğer ekolojik teori Sutherland'in geliştirdiği“ayırıcı birleşimler teorisi”dir.

Sutherland, suçlu olarak adlandırılan kişinindavranış biçimine odaklanmıştır. Ona göre, suçludavranışlarını çevresinden öğrenir. Suçlu çevresindenyasalara uymamayı, yasalara aykırı biçimdedavranmayı öğrenir. Sutherland, “beyaz-yakasuçluluğu” ve “profesyonel hırsız” başlıklıaraştırmaları yapmıştır ve ona göre suç kişiliközellikleriyle ilgili değildir; sadece bireyin öğrendiğibir davranış biçimidir (Alkers, 1999; Einstadter veHenay, 1995; Moyer, 2001; Lilly ve ark., 2002).

Sonuç olarak, sosyolojide suç evrensel ve değişmezdeğildir. Sürekli olarak zaman ve mekân değiştirensuçun algısı da toplumlara göre değişir. Dolayısıyla,

teoriler’’

(transition zone)

(social disorganizationtheory (SocialDisorganization)

(Concentric Zone)

(differential associationtheory)

ÖZETSuç olgusu yapısı gereği oldukça karmaşık olduğundan açıklanması ve tahmini için pek çok faktörün göz önüne alınmasıgerekmektedir. Suç olgusunun açıklanması her ne kadar literatürde kriminoloji bilim dalı altında incelense de bu bilimdalına hukuk, sosyoloji, psikoloji, şehir planlama ve son zamanlarda da Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve mekânsalanalizlere dayalı çevresel kriminoloji katkı vermektedir. Doğası gereği her disiplinin suç olgusuna yaklaşımı da farklıdır.Bu makalede suç olgusuna sosyoloji, psikoloji, şehir planlama ve çevresel kriminoloji disiplinlerinin bakışı irdelenerek,suçun anlaşılmasına yönelik bütüncül yaklaşımların geliştirilebilmesi için disiplinlerarası çalışmaların rolüvurgulanmıştır.

Page 4: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

6 7

toplumdan topluma içeriği ve değerlendirilmesifarklılaşan suç kavramı sosyolojinin en önemliaraştırma konularından biridir.

Adli psikoloji, bireylerin suç davranışlarını inceleyenbilimsel alandır. Suçu açıklama amacının yanı sıra,uygulamalı bir alan olan adli psikoloji,suçu önlemeyeve suç davranışlarını azaltmaya da çalışır(Farrington, 2004).Adli psikoloji bireylerindavranışlarını açıklamaya yönelik olan temelpsikolojik kuramlardan yararlanır.Yapılanaraştırmalar kriminal davranışın bazı kişilikbozuklukları ile ilişkili olduğunu saptamıştır (Demir,2003). Ancak, suçlu nüfus içinde bu tür psikolojikrahatsızlıklara sahip bireylerin sayısı oldukçaküçüktür. Suçun ardında yatan motive edicifaktörlerin suça etkisi ise psikolojik araştırmalar içinyine oldukça önemli bir konudur (İçli, 2001).

Modern bilim çağında psikologlar 'insanlar nedensaldırgan ve şiddete yönelik davranışlardabulunurlar', 'suçlu kişilik var mıdır', 'çocuklukdeneyimleri yetişkin suç davranışlarında etkili midir'gibi insan davranışının temel yönlerine ilişkinsorunlarla ilgilenmektedirler. Psikoanalitik yaklaşımantisosyal davranışa odaklanarak, çocuklukdöneminin suç davranışı üzerindeki etkisini inceler.

Davranışçı ekol, sosyal öğrenme ve etiketlenmeninetkilerini araştırır. Davranışçı yaklaşım, suçdavranışını ödül-ceza süreci içerisinde değerlendirir.Bu ekole göre aile, akran grubu, okul ortamı gibiçevresel etkenler suç davranışının öğrenilmesinde vedevam ettirilmesinde önemli rol oynarlar. Kişininyakın ilişkilerinde suç davranışlarının pekiştirilmesiya da tutarsız olarak cezalandırılması (örneğin babatarafından cezalandırılan bir davranışın, annetarafından ödüllendirilmesi) suç davranışındabelirleyicidir. Sosyal-bilişsel yaklaşım ise model işlevigören ailenin ve medyanın suçun öğrenilmesindekietkisine odaklanmaktadır. Özellikle, şiddet içerentelevizyon programlarının bireylerin davranışlarınaetkisi önemli bir araştırma konusu olmuştur (Demir,2003)

Adli psikoloji çalışmaları, özel olarak bireysel veailevi faktörler üzerinde durmuştur. Ancak, suça etkieden biyolojik etkenlerle ilgili olarak sınırlı sayıdaçalışma vardır ve bu nedenle suçun biyolojiknedenleri çok fazla bilinmemektedir (Raine ve ark.,1997). Biyopsikolojik yaklaşım çerçevesinde fazlatestosteron, düşük kalp atım hızı, ön kortekstegözlenen genetik bozukluklar gibi kalıtsal özellikler,anatomik özellikler ve yetersiz beslenmenin suç ileilişkisi incelenmiştir (Demir, 2003).

Psikoloji alanında yapılan pek çok araştırma,suçluluğa etki eden pek çok etkeni belirlemiştir.Araştırma sonuçları aşağıdaki etkenlerin suç ile ilişkili

3. PSİKOLOJİDE SUÇ OLGUSU (ADLİ PSİKOLOJİ)

olduğunu göstermektedir:

Yaş: “Suç üzerinde etkisi incelenen tüm faktörlerarasında en güçlü etkinin yaşa ait olduğubilinmektedir. Özellikle, cinayet, soygun ve ırzatecavüz ile ilgili suçlarda yaş çok belirleyici birunsurdur. Araştırmalar, bu tür suçların genellikleergenlik ve erken yetişkinlik dönemlerindegörüldüğüne ve ilerleyen yaşlarda azalma eğilimigösterdiğine işaret etmektedirler” (İçli, 2001).Cinsiyet: Erkekler suç olaylarına kadınlara oranladaha fazla karışmaktadırlar (İçli, 2001).Kalıtım: Fazla testosteron, düşük kalp atım hızı,ön kortekste gözlenen genetik bozukluklar suçdavranışında etkilidir (Demir, 2003).Yetersiz beslenme: Yetersiz beslenme anti-sosyaldavranışa yol açmakta, dolayısıyla suçdavranışında etkili olabilmektedir (Demir, 2003).Akran grupları: Suçun öğrenilmesinde akrangrupları önemlidir (İçli, 2001).Medya: Medya, suç davranışına model olankahramanlar aracılığı ile suç davranışınöğrenilmesinde rol oynar (Bandura, 1994).Anne yoksunluğu, düzensiz anne-baba-çocukiletişimi, ailedeki bireylerin eğitim düzeyi, çocuksayısı, doğum sırası gibi ailevi faktörler suçlailişkilidir (Demir, 2003).Zekâ düzeyi: Düşük zekâ düzeyi suç ile anlamlıbir ilişki göstermektedir (Demir, 2003). Ancak,her suç türü farklı zekâ düzeyi ile ilişkilidir(Elliott, 1952).Medeni durum: Bekârların, evli bireylere oranladaha fazla suç işlediği gözlenmektedir (Demir,2003).Kişilik: Benmerkezcilik, saldırganlık, şüphecilik,anti-sosyal kişilik bozukluğu, narsizm, kaygı,depresyon gibi örüntüler suç davranışı ileilişkilidirler (Demir, 2003).

Şehir planlamada suç olgusu suçun mekânda oluştuğugerçekliğinden yola çıkılarak suçun önlenmesineyönelik mekânlar tasarlanması prensibinedayanmaktadır. Suç olgusu ve bunun mekânsal temsili,kent planlamada plancının çalışma ve hareket alanınıyeniden tanımlamayı gerektirmiştir. “Mekânsaleşitsizlikleri ortadan kaldırmak ve güvenli kentselmekânlar yaratarak yaşam kalitesi yüksek bir yapılıçevre oluşturmak”, ancak kent planlamada suçolgusunun doğru ele alınması ile gerçekleşebilir.(http://old.mo.org.tr/mimarlikdergisi/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=46&RecID=1108)

Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonu'nda da belirtildiğigibi günümüzde suçun önlenmesi bir gereksiniminötesinde, kentte yaşayanların bir hakkı olarakgörülmektedir. Bu deklarasyona göre; Avrupayerleşimlerinde yaşayan kent sakinleri çeşitli haklarasahiptir. Bunlardan birincisi “güvenlik” hakkıdır. Bunagöre kentliler; suç, şiddet ve yasa dışı olaylardanmümkün olduğunca arındırılmış emin ve güvenli bir

·

·

·

·

·

·

·

·

·

·

4. ŞEHİR PLANLAMADA SUÇ OLGUSU

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

kentte yaşama hakkına sahiptirler.

Suç önlemenin kent planlamanın konuları arasına girdiğigünümüzde, fiziksel çevreye bu amaçla ne şekildemüdahale edilmesi gerektiği halen tartışılan bir konudur.Bu konuda Jacobs 1964'te, şehirlerde insan aktivitesininartması ile kişilerin birbirini gözleyebilme fırsatıbulacağını ve bunun suçu azaltabileceğini vurgulamıştır.Şu ana kadar “kentsel tasarım ve suç önleme” ile ilgiliortaya konan teorilerin hemen hepsinde bu düşünce esasalınmıştır (Hillier ve Rooksby, 2005, s. 269). Ayrıca, ilkolarak antik çağlarda gözlenen şehirlerin korunması içinkullanılan duvar, hendek vb. yapısal öğeler günümüzdehalen kullanılmaktadır (Kitchen ve Schneider, 2002, s.70–75). Ancak, bu korumacı yaklaşımın dışında mekânınkullanımının arttırılmasını öneren yeni yaklaşımlar davardır.

Suçun önlenmesinde mekânın kullanımına ilişkinkapsamlı bir bakış açısı, ancak 1970'lerden itibarengündeme gelmiştir. “Fiziksel çevredeki fırsatlar suçunbaşlıca sebebidir” görüşü, suçun önlenmesi için kentseltasarım alanına giren çalışmaların arkasındaki temelmotivasyondur. Bu çalışmalardaki bir diğer amaç,sadece “suç” olayını önlemek değil, kişilerin suçunvarlığıyla bağlantılı olan endişesi ya da başka bir deyişle“suç korkusu”nu da önlemektir (Hillier ve Rooksby,2005, s. 258; Apak ve ark., 2002). Günümüzde sayısıgittikçe artan, çevreden yalıtılmış ve güvenlikbulunduran site yaşantısının temel nedeni “suçkorkusu”ndaki artıştır.Suç ve suç korkusunu önlemek için mekâna yönelikdüzenlemeleri içeren yaklaşımlar temel olarak üçeayrılır:

1. Savunulabilir Mekân2. Mekân Dizin Analiz3. Çevresel Tasarım Yoluyla Suçun Önlenmesi

Oscar Newman 1973'te “savunulabilir mekân”kavramını önermiştir ve konut bölgelerinde suçuönlemeye yönelik bir tasarım yaklaşımıdır. Newman'agöre “savunulabilir mekân”, yaşayan bir fiziksel çevreyiiçermelidir. Böyle bir alan kişilerin aileleri, komşuları veakrabalarını koruyabilecektir (Lab, 2000). Yaklaşımıntemelinde, kişinin kendi kendini korumasının ötesinde,toplumun onu koruyabilmesi vardır (Newman, 1973, s.3). Bu modelin en önemli faydası, güvenlik sorununundevlet müdahalesi ve yatırımına ihtiyaç duyulmadançözülmesine olanak sağlayacak olmasıdır. Apak veark.'nın (2002) belirttiği üzere: “Bu model tasarımcıları,konut gruplarını toplumsal ilişkilere dayalı olarakyaratmaya, yollar ve kamusal alanlar gibi fizikselvarlıkların tanımlarını yapmaya, kullanıcı grupları içineylem alanlarını saptamaya, gözetim için olanaklarsunulmasını sağlamaya çalışır”.

(http://www.yerelnet.org.tr/uluslararasi/avrupakonseyianlasma7.php)

4.1. SUÇU ÖNLEMEK İÇİN KULLANILAN TASARIM VEPLANLAMA YAKLAŞIMLARI

“Mekân Dizin Analizi”, Bill Hillier ve JulienneHanson tarafından 1970'lerin sonunda ortayakonmuştur. Mimarların kendi oluşturdukları fizikselçevrelerin sosyal özelliklerini keşfetmek amacıylaoluşturdukları bir kavramdır. Tasarıma farklı birbakış açısı getiren bu kavram, daha sonraları suç vemekân arasındaki ilişkiyi anlamak ve suçu önlemekiçin de kullanılmıştır.

Bu kavrama göre mekânsal konfigürasyon,insanların bir alanda sürdürdükleri yaşam şekillerinioluşturmalarında oldukça etkilidir. Tahminleredayalı bir kavramdır ve amacı mekânın insanlarüzerindeki etkilerini bulmaktır. Mekânın insandavranışları üzerindeki etkilerine dair ön kabulleriiçermez (Greene ve Greene, 2003). Bu kavramlabağlantılı yapılan çalışmalar, mekânlarınbileşenlerine ayrılabilmesi ve kişilerin tercihlerininanaliz edilmesi sonucunda mekânların göreceliilişkilerini ve entegrasyonunu tanımlayabilen haritave grafikler üretmeye yöneliktir. Suçu önlemekonusunda bu kavramın yaklaşımı dört açıdanirdelenebilir. Bunlar:

1) Mekânın kullanıcılarının diğer kişilerdenyalıtılmasının ve çıkmaz sokak örüntülerinin suçuengelleyemediğini ortaya koyar.

2) Bütünleşmiş kentsel dokunun ve toplumsalfaaliyetler yönünden daha aktif mekânlaryaratmanın da suçu önleyeceğini savunur.

3) Bir bölgede yaşayanların mekânlarını kontroletme kapasitesinin arttırılması dışında, o mekândanolmayan ama sadece “oradan geçenleri” bile gözardı etmeden mekânın kontrol potansiyeliniarttırmayı hedefler. Bu anlamda Newman'ın“Savunulabilir Mekân” kavramına ters düşmektedir.

4) Güvenlik kavramını genel olarak veya bölgeözelinde algılamaya çalışır.

“Çevresel Tasarım Yoluyla Suç Önleme (ÇTYSÖ)” ilkolarak, bir kriminolog olan Ray Jeffery (1971)tarafından ortaya atılmıştır. Ancak, savunulabilirmekân kavramındaki gibi fiziksel müdahaleleriçermediği için geri planda kalmıştır. Günümüzekadar olan süreçte bu kavram değişerek gelişmiştir.Şu an kabul gören son hali 1991 ve 2000 yılındayaptığı eklemelerle Timothy Crowe tarafındangeliştirilmiştir. Crowe (2000) bu yöntemi şu şekildetanımlar: “Uygun tasarım ve yapılı çevrenin etkinkullanımıyla suç ve suç korkusunda azalma (veyakişilerin güvenlik hissinin artması) ve yaşamstandartlarında artış gözlenebilir.” Bu model,rasyonel davrandığı kabul edilen suçlunun, suçuişlemesini kolaylaştıran fırsatların engellenmesiniöngörür. Bunu da, suçun yöneldiği hedefinzorlaştırılmasıyla gerçekleştirir. Bunun dışındamekânın meşru kullanıcılarının belirlenmesi de

Page 5: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

8 9

önemlidir. Savunulabilir mekân kavramından farklıolarak, sadece konut bölgeleri için değil, tüm kentselçevre için geçerli bir yöntemdir (Hillier ve Rooksby,2005).

Bu modelin diğer bir avantajı suça karşı çok net ve tekbir tavrının olmayışıdır. Suçun işlenmesi konusundasosyo-ekonomik, demografik ve kültürel etkenlerinönemini son yıllarda yapılan eklemeler sonucundaalgılayabilen bir model haline gelmiştir (Kitchen veSchneider, 2002, s. 100–103).

Bu kavramın dört temel prensibi vardır. Bunlar şuşekilde özetlenebilir:

1) Doğal gözetim olanakları2) Mekâna girişlerin doğal kontrolü3) Mekânın kullanıcılar tarafından sahiplenilmesi4) Koruma ve işletme

Sonuç olarak kentsel tasarım ile suç önlemeyiamaçlayan tüm teorilerin uygulamadaki başarılarınıtam olarak tespit etmek mümkün olmamıştır. Bunoktada ortaya çıkan en önemli gerçek, uygulamaçalışmasının yapıldığı yerin sosyo-ekonomik, kültürelve coğrafi özellikleriyle bağlantılı bir yöntemgeliştirilmesinin gereğidir (Hillier ve Rooksby, 2005, s.270). Çünkü bir alan için iyi olan bir uygulama diğeryerde aynı etkiyi sergileyemeyebilir.Plancı/tasarımcının dayatmasının ötesinde, o alandayaşayanların fikri alınmadan fiziksel yapıya müdahaleetmek kalıcı çözümler vermemektedir. Bunun dışında,suç önlemede genelleştirmelere dayalı standartformüller olamayacağı anlaşılmıştır. Ayrıca, tasarım,suçu bir yerde azaltırken diğer yerde artmasına fırsatveriyor olabilir (Hillier ve Rooksby, 2005, s. 279). Budurumda, suçu önlemeye ilişkin çalışmalardakoordine olunması gerekir.

4.2. COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ (CBS) & MEKÂNS LANALİZLER'DE SUÇ OLGUSU (ÇEVRESELKRİMOLOJİ)

Â

Geleneksel kriminoloji suçun genel nedenleri veinsanların neden suç işlediği ile ilgilenirken, çevreselkriminoloji suç desenleri, suçun meydana gelmesi içinoluşan fırsatlar, mağdurların olaylar içerisindekorunması ve olayların oluştuğu çevreler ile ilgilenir (Brantighnam and Brantingham, 1998).

Bireylerin suça eğilimi ne kadar fazla olursa olsun,suçu gerçekleştirebilmek için bazı fiziksel engelleriaşabilmesi gerekir (Felson and Clarke, 1998). Çevreselkriminolojinin asıl amacı, belli suçların belirli suçlulartarafından işlenmesini detaylandırmak yerine, suçunoluşması için olanakları sağlayan davranışların veçevresel faktörlerin dağılımını anlamaktır.

Örneğin, alışverişe giden bir kadın alışverişmerkezinin otoparkında arabasını park edip dearabasının içerisinde bıraktığı cüzdanından parasıçalınırsa, çevresel kriminoloji, o gün orada nedenparanın çalındığını ya da çalan insanın parayı nedençaldığını araştırmak yerine, çantayı bir alışverişmerkezi otoparkında bırakmanın suç için nasıl birfırsat yarattığını ve bireylerin gündelik aktivitelerininsuçu nasıl teşvik ettiğini araştırır. Dolayısı ile benzerolaylar için şu sorular gündeme gelir:

Aynı yerde benzer suçlar işleniyor mu?Sorun bireylerin davranış biçimlerinden mikaynaklanıyor?Problem suç işlenen yerde mi? (Eksikışıklandırma, anayola yakın olma vb.)

Sorulardan da anlaşılacağı gibi, bu disiplinde suçuncoğrafi dağılımı öne çıktığından mekânsal analiz ve

CBS' ye dayalı metotlar en önemliaraçlardandır. Genel olarak kentinhangi bölgelerinin suçu çektiği ya daittiği konuları CBS ve mekânsalanaliz metotlar ile analiz edilir.Ayrıca, kentteki suç sıcak noktalarıve bunların zaman içindekideğişimini gözlemeye yönelikmekânsal analizler yapılır.

Çevresel kriminolojide temel olaraküç suç teorisi vardır:

1. Rasyonel tercih teorisi2. Suç deseni teorisi3. Gündelik aktiviteler teorisi

“Rasyonel tercih” teorisine göre,suçluların suç işleyip işlememeseçenekleri olanaklara vekazanımlara göre değerlendirilir.

·

·

·

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

YerleşimYeri

TamponBölge

HedefAlanlar İş Merkezi

AktiviteAlanları

SuçİşlenenYerler

Eğlence Alanı

Şekil 1- Suçlu ve mağdurun aktivite alanlarının kesişip suçunoluştuğu bölgeler.

Teoriye göre, eğer gerekli olanaklar sağlanırsaherhangi bir insan da suç işleyebilir (Felson veClarke,1998). Örneğin, bir ayaklanma sırasında camıkırılmış bir dükkânın içerisindeki bir televizyonu dahaönce hiç hırsızlık yapmamış bir insan da alabilir.Rasyonel tercih teorisine göre bireyler riskin fazlaolduğu ve kazanımların az olduğu bir durumda suçişlemeyi tercih etmezler. Suç önlemede rasyonel tercihteorisi kullanılarak neden bazı durumlarda bireylerinsuç işledikleri de anlaşılabilir. Rasyonel tercih teorisi,suç analistleri ve polis teşkilatı açısından riskleriazaltıp daha az suçun işlenmesinin sağlanmasındakullanılır. Rasyonel tercih bakış açısı dünyayasuçluların gözünden bakar; suçlunun suç tercihlerinianlamaya çalışır. Ancak şu da bilinmelidir ki,suçluların büyük bir kısmı uzun vadede getiri vegötürülerini hesaplamadan, en açık ve çabukişleyebilecekleri suça göre hesaplarını yaparlar.

“Suç deseni” teorisine göre suç, genellikle suçlularınve mağdur/hedefin aktivite alanlarının kesiştiğiyerlerde meydana gelir (Felson ve Clarke,1998). Hemsuçlu hem de mağdur, daha tanıdık olduğu yerleregider. Örneğin, suçlu daha çok iş merkezlerinin vealışveriş merkezlerinin olduğu, tanıdığı ve kalabalıkalanlarda bulunuyorsa, alışveriş merkezine gideninsanların suça maruz kalma olasılıkları daha fazladır( ).

Yerel suç desenleri bireylerin fiziksel çevreleriyle nasıliletişim içerisinde oldukları ve bunun suça fırsatyaratıp, yaratmayacağı hakkında bilgi verir. Suç deseniteorisi, mekânda ve zamanda hareket eden insanlarınve eşyaların suça nasıl dâhil olduğu ile ilgilenir.

“Gündelik aktiviteler” teorisine göre suç, ancak, suçlu,mağdur/hedef ve bir mekanda korunma eksikliği olaraktanımlanan şuç üçgeni oluştuğunda ( ) meydanagelir. Hedef insan veya bir eşya olabilir. Hedefsuçlunun gözünde şu dört unsurla belirlenir: Değer(Malın değeri), Taşınabilirlik( Kolay taşınabilen değerlieşyalar), Görünürlük (Hedefin görünebilirliği),Erişebilirlik (Hedefin erişilebilirliği), (Felson andClarke,1998)

Şekil 1

Şekil 2

Gündelik aktiviteler teorisi toplumda oluşan davranışdeğişikliklerinin suçun oluşması için gerekliolanakları nasıl değiştirdiğine odaklanır. Günümüzdegündelik aktivite teorisi ile ilgili verilebileck en iyiörnek, iletişimi hızlandıran ve son yıllarda oldukçayaygınlaşan internet kullanımıdır. İnternet yeni vefarklı suç tiplerinin yaygınlaşmasına olanaksağlamıştır. Bilgisayar korsanlığı, bilgisayar yoluylacinsel istirmar vb. bu suç tiplerinin birkaçıdır.Gündelik aktiviteler teorisine göre davranış biçimlerideğiştirilerek suçu teşvik eden olanaklar daindirgenebilir.

Yukarıda sözü edilen süç teorilerinden yaralaranakgeliştirilen ve bugün batı şehirlerinde en çokkullanılan suç önleme yöntemi duruma dayalı suçönlemedir. “Duruma dayalı suç önleme” İngiltere'de1980'li yıllarda çevresel kriminolojinin suçuoluşturan çevresel şartların ve bu şartları bertarafetmek için gerekli olan çözümlerin araştırılması ilebaşlanmıştır. Clarke (1997) bireylerin ve toplumlarınsuç üçgeni ve teorilere göre suç olanaklarınıazaltabilecekleri teknikleri sınıflandırmışlardır. Buönlemler beş temel kategoride incelenebilir (Clarkeve Eck,2005):

Suçlunun suçu işlemek için daha fazla güçharcamasını sağlamak. Bunlar: Hedefi zorlaştırma(alarm sistemi kurma, kilitleme,vb.) tesisleregirişleri kontrol etme (giriş kapılarını azaltma),çıkışların izlenilebilme (kamera koymak, kartsistemi vb.), suçluları caydırmak (polis kuvvetlerinifazlalaştırma), suç işleme araçlarını kontrol etme(kanunlarda gerekli zorlaştırmalar yapmak, silahedinmeyi zorlaştırma gibi)Suçlunun suçu işlemek için gireceği riskifazlalaştırmak. Suçlunun yakalanabilmeihtimalinin daha fazla olduğunu düşünüp, suçuişleyip işlemeyeceğini daha fazla düşünmesinisağlamak. Bular: Korunmayı fazlalaştırma (ceptelefonu taşıma, tehlikeli görülen yerlerde tekbaşına dolaşmama vb.), doğal gözetimi artırma(sokaktaki ışıkları fazlalaştırma), bireylerinkimliğini öğrenebilme (taksi sürücülerininkimliklerini göstermeleri), mekanı kullanalardanfaydalanma (büyük alışveriş merkezlerinda belirlinoktalarda daha fazla satıcı olması), Suni gözetim(alarm ve kamera koymak)Suçlunun suçu işlediğinde kazanımlarını azaltmak.Bu kategori suçun suçlunun gözündeki değeriniazaltmayı amaçlamıştır. Bunlar: Hedefi gizlemek(arabada bulunan değerli eşyaların görünmeyecekbir yere saklanması), hedefin yerini değiştirmek(daha az para taşımak), malı/ürünükimliklendirmek (cep telefonlarına verilen özelnumaralar), kanundışı satışları engellemek(uyuşturucu ticaretinin fazla olduğu alanlarıkontrol altında tutmak), yararlardan mahrumbırakmak (suç işlendiğinde kazanılacaklarıminimuma indirgemek).Suçlunun suç işleme güdüsünü azaltmak. Bu

1.

2.

3

4.

Şekil 2- Suç üçgeni

SUÇ

KoruyucuEksikliği

UygunHedef

MotiveOlmuş Suçlu

Page 6: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

10 11

teknikler suç işlemeyi teşvik eden stresli ve karışıksosyal ve çevresel koşulların değişmesini amaçlar.Bunlar: Stresi ve çabuk öfkelenmeyi azaltma(kuyruklarda bekleyen insanların daha rahat veferah bir biçimde beklemelerini sağlama), tartışmayaratacak ortamları azaltma (eğlence merkezlerinealınacak kişi sayısını sınırlama), duyguları hareketegeçirecek davranışlardan kaçınma (belli görüşlerdeolan insanların çoğunlukta olduğu yerlerde karşıtgörüşlü eylem yapma), yaşıtların baskılarını azaltma(okullarda çeteleşmeyi önleme), taklitleri önleme(medyanın bazı suç ile ilgili haberleri sansürlemesi).Hafifletici nedenleri azaltmak. Yasalar ile uyumlubir şekilde sosyal deneyimleri değiştirmeyi amaçlar.Bunlar: Kural koyma (devlet kurumlarınıngirişlerinde arama yapılması), talimatlar yapıştırmak(park etmek yasaktır), tehlikelere karşı uyarıcı olmak(daha önce hırsızlık yapılan bir süpermarkettearabalarda değerli eşyaların bırakılmamasıuyarısının yazılı olarak yapılması)

Önceki bölümlerde de özetlendiği gibi her disiplininsuç olgusuna yaklaşımı ve araştırma konuları farklılıkgöstermektedir. Sosyoloji suç konusunu oldukça genişbir perspektif içinde ele alırken suçun toplumsalnedenleri üstüne yoğunlaşmıştır. Psikoloji ise suçunbirey düzeyinde açıklanması konusuna odaklanmıştır.Çevresel kriminoloji ve kentsel tasarım daha çokmekân ile ilintili suçların oluşumunda etken olanmekânsal parametrelerin araştırılmasını içerir. Ayrıca,geliştirilen tüm teoriler gelişmiş batı toplumlarındayapılan çalışmalar ile ortaya çıkmıştır. Türkiye gibikentsel dokunun, kültürün ve sosyo-ekonomik yapınınfarklı olduğu ortamlarda nasıl çalışılacağıbilinmemektedir.

Suç olgusunun nedenlerini araştırırken hem toplumsal,hem bireysel hem de mekân ile ilgili faktörlerin gözönüne alındığı bütünsel bir yaklaşımın gerekliliğikuşkusuzdur. Bütünsel bir yaklaşım geliştirilirken,suçun türü ve inceleme alanının ölçeği de göz önünealınmalıdır.

Analiz ölçeği de teorilerin açıklayıcılık düzeyi ileoldukça ilintilidir. Ülke genelinde ya da bölgesel bazlıbir çalışmada kullanılacak yaklaşımların kentölçeğindeki bir çalışmadakinden farklı olacağı açıktır.Çevresel kriminolojinin yaklaşımı kent ölçeğiniiçermektedir, ancak, bu teorilerde sosyolojik boyut yagöz ardı edilmiş ya da tam olarak işin içinekatılamamıştır.

5.

5. SONUÇ

TEŞEKKÜR

Bu makale Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)Jeodezi ve Coğrafi Bilgi Teknolojileri'nde Devlet

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Planlama Teşkilatı'nca (DPT) desteklenen “Kentsel suçlariçin mekânsal analiz yöntemlerine dayalı suç tahminimodellerinin ve suç önleme politikalarının geliştirilmesi”başlıklı proje kapsamında hazırlanmıştır. Makaleninhazırlanmasına yardımcı olan kişi ve kurumlara yazarteşekkürlerini sunar: ODTÜ, DPT, Doç. Dr. SibelKalaycıoğlu, Prof. Dr. Kayhan Mutlu, Gülçin Demir, GülşahBaşkavak, İnci Boyacıoğlu, Esra Polat ve MehmetKalaycıoğlu

KAYNAKÇA

Akers, R.L. (1999), Criminological Theories: Introduction andEvaluation, 2 ed., Chicago: Fitzroy Dearborn Publishers

Apak, S. ve Ülken, G. ve Ünlü, A. (2002), “Yeni Bir Toplu KonutYerleşmesinde Güvenlik Duygusunun Değerlendirilmesi”, İTÜMimarlık - Planlama - Tasarım Dergisi, İstanbul

Bndura, A. (1994). Self-efficacy. In Encyclopedia of humanbehavior (Vol.4). Orlando, FL: Academic Pres.

Brantingham, P.L. and Brantingham, P.J. (1998). Mapping crimefor analytic purposes: location quotients, counts and rates.

. 8: 263-288.

Clarke, R.V.ed.(1997) Situational Crime Prevention:successful casestudies.NY: Harrow and Heston

Clarke,R.V and Eck,J. (2005) Become a Problem-Solving CrimeAnalyst:In 55 Small steps. London: Jill Dando Institute of CrimeScience, University College London

Crowe, T. D. (2000), “Crime Prevention Through EnvironmentalDesign: Applications of Architectural Design and SpaceManagement Concepts”, Butterworth-Heinemann, Oxford, UK

Demir, G. (2003). Adli psikoloji ders notları. Ankara: HacettepeÜniversitesi.

Einstadter, W. ve Henay, S. (1995), Criminological Theory: AnAnalysis of Its Underlying Assumptions, Texas: Harcourt BraceCollege Publishers.

Eliot, M.A. (1952). Crime in modern society. New York: Harper &Brothers Publishers.

Felson,M. and R.V. Clarke(1998). Opportunity Makes the Thief.Crime Detection and Prevention Series,Paper 98. Police researchGroup. London: Home Office.

Farrington, D.P. (2004). Criminological psychology in the twenty-first century. Criminal Behavior and Mental Health, 14, 152-166.

Greene, M. ve Greene, R. (2003), “Urban Safety in ResidentialAreas”, 4 International Space Syntax Symposium, London, UK

Hillier, J. ve Rooksby, E. (2005), “Habitus: A Sense of Place”,Ashgate Publishing, Hampshire, UK

İçli, T. (2001). Kriminoloji. Ankara: Bizim Büro Basımevi.

Jeffery, C. R. (1971), “Crime Prevention Through EnvironmentalDesign”, SAGE Publications, Beverly Hills, California, USA

Kitchen, T. ve Schneider, R. H. (2002), “Planning For CrimePrevention: A Transatlantic Perspective”, Routledge Press, NewYork, USA

Lab, S. P. (2000), “Crime Prevention, Approaches, Practices andEvaluations”, Anderson Publishing, Cincinnati, USA

Lilly, J.R. Culen, F.T. ve Ball, R.A. (2002), Criminological Theory:Context and Consequences, Thousand Oaks, London & NewDelhi: Sage, 3rd. ed.

Moyer, I. (2001), Criminological Theories: Traditional and non-Traditional Voices and Themes, Thousand Oaks, Calif.: SagePublications.

Newman, O. (1973), “Defensible Space”, Architectural Press,London, UK

Newman, O. (1996), “Creating Defensible Space”, Department of

nd

th

CrimeMapping and Crime Prevention

.

1. GİRİŞ

Güvenli kent olgusu

21. yüzyıldakentlerin en önemli sorunu, geçmişinde de görüldüğügibi, güvenliğin sağlanması olmuştur

insanlık tarihinde uygarlığın herzaman bir ölçütü olmuştur. 20. yüzyılda, örgütlenmiştoplumlar düzeyinde gelişmenin ölçütü, “insan hakları”kapsamı içinde yer alan “kentli hakları” eksenindeşekillenmiştir. Kent yaşamı, düzenli kentler yaratmakamacıyla, yasaklar üzerine kurulmuştur. Ancak modernçağın gereklerine uygun geliştirilmiş kurallar sayesindekent yaşantısı, yaşanabilir mekânlarda “özgürcesürdürülebilmektedir.

Kentlerin, insan hareketlerine bağlı olarak, nüfusununhızla artması, özellikle kentsel yerleşimleri sosyalkontrolün azaldığı mekânlara dönüştürmektedir. Budeğişim nedeniyle, kentlerde topluma ve kente karşıişlenen suçların oluşmaması ve/veya engellenmesi önemkazanmıştır. Belirtilen dönüşüm nedeniyle,

.

21. yüzyılda tehditler ve fırsatlar kentlerişekillendirmektedir. Planlamada, politika ve modellertasarlamada bu kuvvetler etkin olmaktadır. Kentselgüvenliği ayakta tutan geleneksel temeller (bireyselgüvenlik, toplumsal güvenlik ve sistem ve hizmetleringüvenliği) esnek olamamakta ve ihtiyaca cevapverememektedir. 11 Eylül 2001 olayı kanıtlamıştır ki,katılaşmış sistemin değişme zamanı gelmiştir. Küreselboyutta insan güvenliği, sürdürülebilirlik hedefleri ileyarışan yerel kentsel tasarım ve yönetişimin içinde ciddibir konu olarak belirmiştir. Güvenlik olmadan özgürlükve özgürlük olmadan da barışın olmayacağı ortayaçıkmıştır (Frevel, 2006). Bu bağlamda güvenli kentajandası oluşturulmuştur.

Bu ajandanın bileşenleri;Bağdaştırıcı güvenlik,Önleyici güvenlik,İnsan güvenliği,

olarak tespit edilmiş ve bu üç bileşen arasındakiilişki güvenli kentin tanımını oluşturmuştur. Buajandaya göre, kapasitenin geliştirilmesi ve dahaesnek tasarım modellerinin yaratılması, toplumsalkatılım ile sosyal sermayenin geliştirilmesi, bireyselsorumluluklar için paydaşların rolleriningenişletilmesi ve toplumun ihtiyaçları ile uyumlu,bütünleyici siyasalar belirlenmesi gerekmektedir(Frevel, 2006).

Nüfusun büyümesi, kentleşme hızı, küreselleşme,çevresel bozulma, dijital teknolojinin yayılması vegelişmesi ve jeopolitik düzensizlikler gibi değişimindinamik süreçlerinden oluşan tarihsel bir geçişyaşanmaktadır. Problemler altı milyar insanıetkilemektedir. Bu insanların birçoğu gelişen vebüyüyen kentsel bölgelerde yaşamaktadır.Dolayısıyla kentsel bölgelerdeki sorunlar bubölgelerde yaşayan insanların güvenliği ile ilintilidir.

. İnsanların içindeihtiraslarla birlikte toplum halinde yaşamanın ortayaçıkardığı çeşitli sosyal çelişkiler ve uyumsuzluklarbulundukça suçta var olacaktır. Suçun diğer birözelliği de göreceli olmasıdır. Suçu oluşturaneylemler zaman ve yere göre değişkendir(Dönmezer, 1994; 45)

···

2. SUÇ

Suç, evrensel, genel bir olaydır. Suç tarihin en eskidevirlerinden itibaren var olmuştur ve ileride de varolmaya devam edecektir. Suçsuz bir toplumhayalden başka bir şey değildir

Erman Aksoy, Araş. Gör., G.Ü., Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

SUÇ VE GÜVENLİ KENT YAKLAŞIMI

Page 7: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

Kentsel bölgelerde suç oranı daha fazladır.Kentleşmenin önlenemez bir biçimde daha fazlasuçluluğa sebep olduğunu açıkça söyleyen ilkyazarlardan biri Durkheim'dir. Sutherland, Cressey,Barnes ve Teeters da suçluluk oranının kentlerde;kırsal alanlara oranla daha yüksek olduğunu ifadeetmişlerdir. Genellikle toplumun büyümesiyle veyakentleşmenin artması ile suçluluk oranının arttığı vekent suçluluğunun nitelikleri ve kırsal bölgelerinnitelikleri arasında farklar bulunduğu kabuledilmektedir. Sutherland, kent ve kırsal bölgesuçluluğu arasındaki farkın farklı sosyalörgütlenmeden doğduğunu ifade etmiştir. Clinard ise,sosyal hareketliliğin, informal ilişkilerin, informalsosyal kontrol eksikliğinin, farklı grupların,örgütlenmiş suçlu kültürünün ve suçlu sosyal tiplerinbuna sebep olduğunu düşünmektedir (Gürelli,1973;122).

Suç sosyal bir uyumsuzluk ve ahenksizlik alametidir,sosyal uyumsuzluklar ise statik bir topluma göredinamik toplumlarda ve dinamik olarak geçendevirlerde daha fazla olur. Dinamizm toplumsalhayatta sosyal gelişme ile bir aradadır (Thomas veZnanniky'den aktaran Dönmezer, 1975; 49).

Kentsel bölgelerde suçun yoğunlaştığı sonucundansonra suçu açıklayan teoriler ortaya çıkmıştır. 19.yüzyılın başlarında itibaren suçlu insan üzerindearaştırmacılar ilk teorilerini ortaya koymayabaşlamışlardır. Geliştirilen bu ilk teoriler öncelikliolarak biyoloji, antropoloji ve psikoloji disiplinlerininilgisini çekmiştir. Bu nedenle suçu açıklamayaçalışan teorilerin bir kısmı biyolojik ve psikolojikaçılardan (birey odaklı olarak) yaklaşmış diğer birkısmı ise suça sosyolojik (toplum ve çevre etkenleriile) bir açıklama getirmeye çalışmıştır. Özellikle,“sosyolojik teoriler” suçun açıklanmasında çevre ile

insan arasındaki etkileşime odaklanmıştır. Suç olaraknitelendirilen davranışları, meydana geliş biçimlerinive kapsamlarını tam olarak açıklayan bir teori yoktur.Suç teorileri tek bir insan için değil belirli bir grup içinaçıklayıcıdır. Günümüzde kentsel ölçekte, yerel veküresel boyutta yaşanan ve yaşanmakta olansüreçlerde özellikle sosyal, kültürel ve ekonomiknedenlerden dolayı sosyolojik teoriler ön planaçıkmıştır. Suç olaylarının meydana geldiği alanlarınözelliklerini ve etkinliğini açıklamada sosyolojikteoriler kullanılmaktadır.

Sosyolojik teoriler suçun çevreyle ilişkilerini inceler.Suçu, çevrenin değişimi ile ortaya çıkan sosyaldeğişmenin bir fonksiyonu olarak açıklamaya çalışır.İlk olarak Chicago Okulu'nun çalışmaları, ekolojikbölgelerin sosyal yasam üzerindeki etkilerini ortayakoymuştur. Bu çalışmalar, kentlerde kırsal alanlardaolduğu gibi bir geleneksel hayat tarzının bulunmadığı,kentte yaşamın yüzeysel olduğu, insanların birbirlerinitanımadığı, ilişkilerin gelip geçici, akrabalık ve dostlukbağlarının zayıf olduğu noktasında birleşmişlerdir.Dolayısıyla, geleneksel sosyal ilişkilerin zayıflamasıtoplumsal olarak örgütlenememeye yol açmakta, buda suçluluğun oluşmasında en önemli etken olarakgörülmektedir (Beşe, 2004).

Sıkı aile bağlarından ve ailetopluluklarından uzak kalan insanlar etraflarında,sorunlu zamanlarında dertlerini paylaşacakları hiçkimseyi bulamamışlar, her yaşta binlerce kadın veerkek, akrabalarına veya ahbaplarına yük olmamak

2.1. Suçu Açıklamaya Çalışan Sosyolojik Teoriler

Endüstrileşmenin sınırına gelinmesi ve işçinin yeriniteknolojinin almasıyla büyük, yerleşik olmayan veniteliksiz nüfusa talep ortadan kalkmıştır. Bu durum,arkasında yetersiz yerleşim ve sağlık hizmetleri, evsizinsanlar, gençlik çeteleri ve ahlak bozukluğubırakmıştır.

12 13dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

için yerleşik olmayan, geçici yerlerde kalmayabaşlamışlardır. Bu arada yoksulların yaşadığı kenarmahallelerde suçluluğun daha çok olduğu görülmüştür.Özellikle göçmenlerin yaşadığı bu bölgelerlesuçluluğun ilişkisi incelenmiştir. Bu karmaşık toplumyapısı güvenlik güçlerinin karabasanı olmuştur. ChicagoÜniversitesi sosyologları bu sorunlara cevap bulmayaçalışmışlardır (Sokullu-Akıncı, 2002; 136).

Amerikan sosyologları suçun, kentlerin bazıbölgelerinde yoğunlaştığı üzerinde durmuşlardır.Suçluluğun, kentin belirli bölgelerinde yoğunlaştığını vebu bölgelerde kent merkezine oranla bir artışgösterdiğini ortaya koymuşlardır. Kentler içinde açıkfarklarla birbirinden ayrılan bölgeler bulunmaktadır. Bubölgeler içinde “kaçak yapılaşma (gecekondu) = slum”belki en çok dikkati çekendir. Bu terim ile anlatılmakistenen kötü konut şartlarının, aşırı kalabalığın,yoksulluğun ve suçun yüksek derecede bulunduğu kentbölgeleridir. Yüksek suçluluk oranını taşıyan bubölgelerde, geniş bir fiziki hareketlilik, değişme, sosyalyapının dağılması, çözülmesi ve istikrarsızlığarastlanmaktadır. Bu bölgelerde ahlak anlayışı ve sosyaldayanışma kaybolmaktadır. Kentin bu bölgelerinde herşey erime, çözülme ve kokuşma halinde bulunan birsosyal hayatın izlerini göstermektedir (Dönmezer,1994; 186).

1980'ler ve 1990'larda tüm dünya da kentsel alandayeni bir tartışma başlamıştır. Suç, kanunsuzluk, şiddet,suç korkusu, sosyal ayrışma ve kentlerin terk edilmesi;bu konular sosyal, politik ve ekonomik söylemlerinkonusu haline gelmiştir. Bu durum, 20. yüzyılınsonlarında güvenlik konusunu kentlerin başlıcaproblemi olarak ön plana çıkarmıştır. Öncelikle,geliştirilen karşı politikalar, organize suçlar ve şiddetsuçları konularını kapsamış, 21. yüzyılın başlarında dakent güvenliği, terörizm ile birlikte kentler için dahaönemli bir hal almıştır (Frevel, 2006).

Dünya Sağlık Örgütü bu doğrultuda 1987 yılındaSağlıklı Kentler Projesini yerel düzeyde uygulamayageçirmiştir. Bu projenin amacı “herkes için sağlık” olupuzun vadeli bir projedir. Projenin ana hedefi sağlıklı birkent için değişiklik yapacak yapılanmaya gidereksağlıklı kentler geliştirmek, daha fazla kente yaymak vekentler arasında işbirliğini artırmaktır. Dünya SağlıkÖrgütü sağlıklı bir kentin ne olduğu ve sağlıklı kentinne olması gerektiğinden yola çıkılarak Sağlıklı KentKriterlerini tanımlamıştır. Bu kriterlerin başında “temiz,güvenli, yüksek kaliteli fiziksel çevre” gelmektedir.Özellikle 2000'li yıllara gelindiğinde 11 Eylül olaylarıile başlayan süreçte kentsel güvenliğin küresel boyutuetkin bir biçimde güvenlik konusuna dahil olmuştur.Planlama disiplininde Sağlıklı Kent Planlama altındagüvenlik konusu ayrışmış ve “Güvenli Kent Yaklaşımı”altında yeniden tanımlanarak enstrümanlarıoluşturulmaya başlanmıştır.

2.2. Güvenli Kent Yaklaşımı Neden Sonra, NasılGündeme Geldi?

Kentsel güvenliği etkileyen içsel (mekansal ayrışma,sosyal dışlanma) ve dışsal (güvenlik sistemleri, kentplanlama) etkenler yerel ve ulusal yönetimleringüvenlik politikalarını değiştirmek zorundabırakmıştır. Bunun sonucunda, yönetim şekli vesiyasalar yeni yönetişim yapılanmasında daha etkinolarak yer almaya başlamıştır. Teknik ve bireyselkontroller kamu alanlarında sıkılaşmaya başlamıştır.Dolayısıyla, yalnızca suç önleme şemsiyesi altındapolitikaların geliştirilmesi yeterli olmamış, güvenliğinhissettirilmesi özeline odaklanılmıştır.

Yukarıda tartışılanlar aslında, sanayi devrimi ilebaşlayan hızlı kentleşme ve modernleşmeye varan birsüreç ve günümüzde de son otuzlu yıllara denk gelenikinci küreselleşme döneminin kentlerdeki yansımasıolarak görülmelidir. Bu nedenseme ile sorun(ların)untemeline inmek için günümüzde ortaya çıkan tabloyudoğuran sebeplerin kaynağına inilmesigerekmektedir.

19. yüzyıl ikinci yarısında burjuvazi sanayi kentininsorunlarını çözmeyi kendisi için hayati olarakgörmeye başlamıştır (Tekeli, 2001; 17). Kapitalistpazarın itici gücüyle oluşan sanayi hamleleriyle nüfushareketleri artmış, kırdan kente göç eden yığınlarkentlerde çeşitli sorunlara neden olmaya başlamıştır(Aslanoğlu, 1998; 103).Bu nedensellik içinde gelişen kent planlama, sanayidevriminin yarattığı yerleşim-ulaşım-sağlık-suç veçevre sorunlarına çözüm arayışları oluşturmayıhedeflemiştir. Sanayi devrimine ilk tepki sosyalistütopistlerden gelmiştir. Kentsel mekanı dahayaşanabilir hale getirme çabaları 20. yüzyılınbaşlarında Ebenezer Howard'ın Bahçe Şehir kentmodelini üretmesiyle Beaux Arts çerçevesinde GüzelKent akımının doğmasına neden olmuştur.Modernizmin yıkıcı yüzünü eleştiriye yönelik olan buakımların temelini önceleri İngiltere'de görülensağlık kanunları ve sonradan Fransa'daHaussmann'nın Paris'i düzenlemesi oluşturmuştur.Bu dönemde kent planlaması mimarlıktan ayrı birdisiplin olarak gelişmeye başlamıştır. Modernizminkendi bilim anlayışıyla tutarlı kent planlamasınıngenel gelişimi bu süreç içinde oluşmuştur.Modernizmin kent planlama anlayışı en genişifadesini CIAM'nın (Congres Internationauxd'Architecture Moderne-Modern Mimari Kongreleri)1933'te hazırladığı Atina Şartı'nda bulmuştur (Tekeli,2001; 17-18).

Sanayileşmenin kentleşmeye oranla ağır temposu,kentlere akan iş gücünü işletmelerin emmesiniengellemektedir. Bu nedenle kente göç edenler, bellibir uzmanlaşmaya dayanan sanayi alanından ziyadegeçici, uzmanlaşma istemeyen hizmetlerde istihdamolmakta, marjinal sektör denilen seyyar satıcılık,ayakkabı boyacılığı ve kapıcılık faaliyetleri gibiüretken olmayan işlerle uğraşmaktadırlar. Bu durumaçık işsizliğe ayrıca vergi toplanamayan kayıt dışı bir

Kent planlaması, sanayileşmenin ortaya çıkardığısanayi kentinin sorunlarına tepki olarak gelişmiştir.

Foto

ğraf

: Sam

i Yılm

aztü

rk

Denizi, doğası, tarihi ve kültürel zenginliği ile dünya kenti istanbul’un gökdelenlerle yok edilen silueti

Page 8: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

14 15dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Gö selr

ekonomi oluşmasına ve kırsal kesimden kentleregelen genç becerikli atılgan unsurların yerindekullanılamaması sonucu “toplumsal erozyon”a nedenolmaktadır.

Bütünleşme (entegrasyon) topluluktaki yapı taşlarınınbir bütün olacak şekilde birbirini tamamlamadurumudur.

,

Modernleşme sürecinde kent, kırdan göç edenyığınların modernite deneyimini yaşadıklarımekandır. Kırda köy cemaatinde bulunan uyum kentiçinde sağlanacaktır (Aslanoğlu, 1998; 103). Buçerçevede kent, birtakım farklılıklar üzerinetemellenmektedir (Yavuz, 1997). Diğer bir tanımdakent, modernizmin üst alıntısıdır (Aslanoğlu, 1998;103). Modernizm kır yaşamının çağrıştırdığı tümdeğerlerin tam tersini savunur. Ona göre kentuygarlığın beşiği, insan aklının en yetkin ürünüdür.Dolayısıyla, kent, insanın doğa üzerindeki zaferininbir simgesidir.

Modernitenin kentinin betimlendiği bu noktadakentler, modernliğin olumlu özelliklerinin yanındakırdan kente göç edenlerin belirli bir zaman dilimiiçinde tek bir bütün olduğu varsayılan kent kültürünübenimseyecekleri düşünülmektedir. Günümüz kentseltoplumlarını homojen, davranış kalıplarının öncedenkestirilebildiği kültürel bir bütün olarak tanımlamakmümkün değildir. Tersine kentlerde gözlenen farklıkimliklerin bir arada olduğu heterojen-farklılaşmış birtoplum yapısıdır. Bu yapı içinde Durkheim'ındüşüncesine paralel olarak tek kültürden sözedilemez (Aslanoğlu, 1998).

Kırsal alandan kente gelenler eski davranış vealışkanlıklarını, örf ve adetlerini de getirmektedirler.Göç edenlerin bazıları kentle bütünleşirken bazılarıkentte ayrı gruplar meydana getirmişlerdir. Gelenekve göreneklerin uymayışı nedeniyle kent değerleriniyadırgayan ve zaman zaman kentle çatışan kendinehas bir gecekondu kültür çevresi oluşturmuştur

Kentleşmenin yarattığı kültür değişimi suçlulukyönünde şu şekilde etken olmaktadır (Özek, 1973;78):

Kentleşme kırdan göç eden insanlarınferdileşmesi, egoistleşmesi sonucunu doğurur,Kentleşme sosyal kontrol mekanizmasını yok eder,Kentleşme geleneksel yapı değişimine yol açar,Toplumlarda kentleşme, yeni menfaat gruplarının,yeni sınıfsal yapının doğasına yol açar,Kentte yerleşik kültür ortamıyla, kente göç

Göç edenlerin kentleşmesi yani kente entegrasyonuiçin çok uzun zaman gerekmektedir. Bunun yerinesadece gelenlerin intibakı söz konusu olmuştur.

Kente intibak ise göç edenlerin kentlebütünleşmeleri değil, kentle sürekli ilişki kuracakkadar uzlaşma içinde olmalarıdır. Sahte kentleşmeningetirdiği yetersiz imkanlar ve anomi (düzensizlik,karmaşa) suç işlemede etken olabilmektedir (Hancı1999).

·

···

·

edenlerin beraberlerinde getirdikleri kültürarasında çatışma çıkabilir,Kentlerde insanları, yeteneklerinin dışında birhayata özendirecek örnekler, servet farkları veçeşitli eğlence yerleri vardır.

Günümüzde sosyo-kültürel bilimler, suç teşkil edeninsan davranışını toplumda yürürlükte olan sosyalnormlardan bir sapış, sapıcı eylem olaraktanımlamaktadırlar. Suçlu içinde yaşadığı toplumunnormları ile kişisel kuvvetleri arasında bir dengekuramamış kişidir (Dönmezer, 1994; 45).

Ulaşılan bu nokta, suç kentsel bölgelerde en önemliproblem olarak ortaya çıkmaktadır. Kentleşmeninneden olduğu olumsuz sonuçların güvenlik özelindeortadan kaldırılmasında, güvenli kent yaklaşımınıngeliştirilerek, ilkeleri doğrultusunda planlamadaetkin bir yöntem olarak kullanılması gerekmektedir.Bu gereksinim küreselleşme sürecinde geçmişteolduğu gibi gelecekte de güvenlik olgusunun kentselyaşamda yaşam kalitesinin yükseltilmesinde enönemli olgudur.

Güvenlik, toplum yaşamında kanuni düzeninaksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzcayaşayabilmesi, emniyeti anlamına gelmektedir. Sonon yılda, uluslararası güvenlik ve ülke güvenliğikavramları yeniden değerlendirilmeye alınmıştır.Mülteci hareketleri veya diğer zorunlu göç çeşitleri,insanların güvenliklerinin sağlanıp sağlanmadığıkonusunda yararlı bir ölçü olarak kabuledilmektedir. Devletlerin kendi sınırları içindekisilahlı çatışmaların tırmanmasıyla birlikte,uluslararası toplum, yerel çatışmalar ve toplumsalşiddet, yoksulluk ve işsizlik, örgütlü suç ve terörizm,göç hareketleri ve toplu zorunlu göç gibi konular dadahil diğer istikrarsızlık kaynakları ile daha fazlailgilenilmeye başlanmıştır.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, güvenliksorununa getirilen bu yeni ve daha bütünselyaklaşımı örnek oluşturacak biçimde, Ocak 1992'deyayımladığı bir bildirgeyle, “istikrarsızlığın,ekonomik, toplumsal, insani ve ekolojik alanlardakiaskeri olmayan kaynaklarının barış ve güvenliğitehdit etmeye başladığını” resmen kabul etmiştir.Daha önce küresel güvenlik tartışmalarında oldukçasınırlı bir yere sahip olan insani konular ve ahlakisorunlar, şimdi merkezi bir konuma gelmiş (Dünya

·

Suç olayları toplumsal geçiş süreçlerinde adeta birbarometre görevi yaparlar. Bu yüzden suç oran vetürleri toplumsal geçiş süreçlerinde önemli birgöstergedir. Şiddet suçları kente uyum sürecindeyaşanan problemlerin işareti iken; mal aleyhineişlenen suçlar modern kent hayatının getirdiği gelirdağılımındaki dengesizliğin işaretidir (Shelley,1981;37).

3. BİTİRİRKEN

Mültecilerinin Durumu, l997) görülmektedir.

Günümüz koşullarında kentler kalabalıklaştıkça, sosyalkontrolün azaldığı mekanlara dönüşmektedir. Budeğişim nedeniyle, kentlerde topluma ve kente karşıişlenen suçlar dikkati çeker hale gelmektedir. Yoksulluk,bireyin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayabilecek maddiimkanlara sahip olmama durumudur. Kente karşıişlenen suçların artmasının sosyo-ekonomik temelleribilinmektedir. Yoksulluğun, kentte karşı işlenen suçlarıteşvik mi ettiğine ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir.

20. yüzyılın sonlarından bugüne, küreselleşme vedinamikleri sadece ekonomik bütünleşme politikaları iledeğil, sosyal, kültürel ve siyasal uyum süreçleri ilemekanı şekillendirmektedir. Bu süreçte kentler, ulusdevletler üzerinde yeniden tanımlanan kent bölgelerolarak biçimlenirken, yönetişim sistemlerinin kendialanında hatta hinterlandında önceliği güvenlik konusuolmuştur.

Diğer bir deyişle, küreselboyutta güvenliğe yönelik tehdit ve risklerle birlikteyerel bağlam, güvenli kent olgusunu, kent planlamanında gündemine taşımıştır. Aşağıda kısaca tanımlanan

- Yenidünya düzeninde, yerel savaşlar(Ortadoğu, Keşmir gibi) ve dünya ölçeğindekiegemenlik savaşları, milliyetçi ve dinci ideolojilerleve özellikle uluslararası suç örgütlerinin, davranışve eylemlerinin küresel ölçekte pay kapmapaydasında birbirlerini desteklemeleri ile büyüyenve kitlesel imha silahlarının üretimiyledesteklenen; (11 Eylül olayı-New YorkDünya Ticaret Merkezine düzenlenen saldırı gibi)

- Nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme gibi faktörlerlesüregelen; (Hava kirliliği,susuzluk, kuraklık ve ozon tabakasının delinmesigibi)

- Küresel ısınma, iklim değişiklikleri ile oluşan;(Depremler, Peru'da aşırı soğuklar,

Güneydoğu Asya'da Tusunami ve seller gibi)

- Kıtlık, işsizlik gibi nedenlerle kırsalyerleşmelerin kitlesel göçlerle terk edilmesiyle artanoranlardaki; (Yenilenemez doğalkaynakları yadsıyan yerleşme tercihleri, kentleşmeoranının % 80'lere varması gibi)

- Çevre kirliliği ve birçok farklı etkenlerle ortayaçıkan ve hızla yayılan; (SARS,AIDS, Kuş gribi gibi)

- Küresel söylem ve yaptırımlarla ulus-devletinetkinliğini yitirmesine paralel olarak önemkazanan;

Kent bölgelerin yapılanmasında ve/veyakentler arası rekabette söz sahibi olmasında güvenlik,küresel tehdit ve risklerin artmasıyla en önemli araçolarak ortaya çıkmaktadır.

küresel tehdit ve/veya riskler, kentsel ölçekteki suç veeğilimleriyle birleşerek, kentte yaşamsal önemkazanmaktadır.

Küresel Terör

Çevresel Bozulma

Doğalafetler

Kentleşme

Evrensel Tehditler

Toplumsal Güvenliğe Karşı Tehdit ve

Riskler

KAYNAKLAR

(Konut edinememe ve işsizlik, yoksulluk,sağlık, eğitim gibi temel kentsel hizmetlerdenyararlanamama gibi faktörlerle suç ve şiddetin vedolayısıyla kentsel gerilim, korku vehuzursuzluğun artması gibi) (Axworthy, vd., 2006).

Toplumlar değiştikçe ve onu bizim kavrayışımızailişkin paradigmalar değiştikçe, bizim sorunlarımız veonlara müdahale anlayışımızın değişimini, tüm budeğişimlere bağlı olarak sürekli yeni göstergelergeliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Küreselleşmesonucu oluşan yenidünya düzeninde kentler veüzerinde yaşayan toplumlar bir değişim süreciyaşamaktadır. Güvenli kent yaklaşımı değişimiyaşamakta olan kentlerdeki toplumsal hareketliliğingüvenlik özelinde hayatın her yönü ile ilintili olarakyaşam kalitesi parametreleri içinde değerlendirilmesigerektiğini zorunlu kılmaktadır.

Aslanoğlu, R., A., 1998, “Kent, Kimlik ve Küreselleşme”, Asakitapevi, Bursa.

Axworthy, A. L. Fallick, K. Ross, 2006, “The World UrbanForum 2006 Vancouver Working Group Discussion Paper”,The Liu Institute for Global Issues at the University of BritishColumbia, İngiltere.

Beşe, E, 2004, “İstanbul'un Yeniden Tahayyülü DanışmaToplantısı”, İstanbul.

Dönmezer, S., 1994, “Kriminoloji”, Beta Yayıncılık, İstanbul.

Dönmezer, S., 1975, “Kriminoloji”, İstanbul ÜniversitesiYayınları, İstanbul.

Dünya Mültecilerinin Durumu 1997-1998, l997, Ed.JeffCrisp vd. Oxford University Press, Türkçe Baskı,B.M.Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilciliği,Ankara, s.10-12.

Frevel, B., 2006, “Urban Safety”, German Policy StudiesVol 3, No: 1, Almanya, s. 1-18.

Gürelli, N., 1973, “Şehirleşme ve Suç”, İ.Ü.H.F.Mecmuasıcilt: 32, sayı:2-4, İstanbul.

Hancı, İ.H., 1999, “Kentte Suç ve Kent Suçu, Hekim veYaşam”, İzmir Tabip Odası Bülteni, Mayıs-Haziran 1999,Sayı:6, s.24-28.

Özek, Ç., 1973, “Türkiye'de Şehirleşmenin Ana Niteliklerive Ceza Adaleti Yönünden Yol Açabileceği Sorunlar”,Şehirleşmenin Doğurduğu Ceza Adaleti Sempozyumu,İstanbul: İ.Ü.H.F.C.H.K.E. Yayını. s.15-87.

Shelley, L. I., 1981, “Crime and Modernization: The Impactof Industrialization and Urbanization on Crime”, SouthernIllinois University Press.

Sokullu-Akıncı, F., 1994, Suç Nedenleri, Kriminoloji,İstanbul.

Tekeli, İ, 2001, “Modernite Aşılırken Kent Planlaması”, İmgeKitapevi, Ankara.

Page 9: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

16 17

SUÇUN KENTSEL MEK NDAKİ ALGISI;“GÜVENSİZLİK HİSSİ”

Â

Suç geçmişte olduğu gibi günümüzde de kentlerin enönemli problemleri, kentlililerin ise kente dair enönemli korkuları arasında yer alan bir olgudur(Schoon, 2001). Yaşanan bu korkunun temelindekentlerde her geçen gün artan suç oranları ve gelişenyeni suç türleri yer almakta ve gelişmiş kentler “suç”ya da “güvensizlik” ile anılmaya başlamaktadırlar.Oysa ki kent, Greene'e (2003) göre fiziksel birmekân olmasının ötesinde, belirli bir toprakparçasında yaşayan tüm insanların yaşamaktivitelerini gerçekleştirdiği yer olaraktanımlanmaktadır. Fakat nüfusun giderek artması,aynı toprak parçası üzerinde yaşayan insanlarınfarklılaşmasına neden olmakta, diğer taraftan tümdünyada yaşanan ekonomik ve teknolojik gelişimlerise farklı kentlerin oluşumu ve kentler içerisinde defarklı kent mekânlarının gelişmesi sonucunudoğurmaktadır. Ülkelerin gün geçtikçe ekonomik

açıdan gelişmesi her geçen yıl suç oranlarınınazalacağını düşündürse de, durum tam tersi şekildeişlemekte ve suç kentleri daha fazla sarmayabaşlamaktadır (Gümüş, 2004). Dünyanın bir çokülkesinde ve Türkiye'de, kentlerin güvensiz mekânlarolarak algılanmaya başlanmasının öncelikli nedeni isekentsel suçun yaygınlaşması ve suçun kentlerde yaşamıtehdit edecek boyuta ulaşmış olmasıdır. Fakatkentlerde yaşanan güvenlik problemi sadece suçunkent ve kent ekonomisi üzerinde yarattığı fiziksel veekonomik zararlarla kalmamakta, artan suçoranlarının kentte neden olduğu en büyük etkilerdenbiri de toplumda yarattığı “suça maruz kalma korkusu”ya da kentsel mekânda duyulan “güvensizlik hissi”olmaktadır.

“Güvensizlik hissi” ya da “suç korkusu” olaraktanımlanan kentsel mekânda suça maruz kalmakorkusu, Lab'a (2000) göre, suçun neden olduğubirçok hukuksal, ekonomik ve mekânsal probleminyanı sıra ortaya çıkan en önemli problemlerden bir

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Ela Ataç, Araş. Gör., G.Ü., Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

SUÇUN KENTSEL MEK NDAKİ ALGISI;“ ”

ÂGÜVENSİZLİK HİSSİ

tanesidir. Wekerle ve Whitzman (1995) ise suçkorkusunu kişinin bireysel güvenliğini tehlikealtında hissetmesi sonucunda duyduğu korku vegüvensizlik hissi olarak tanımlamaktadır. Bu korkuya da his, kişinin içerisinde bulunduğu mekânladoğrudan ilişkilidir. Korku kişilerde kentselmekânda saldırıya uğrama, gasp edilme ya da birbaşkasına karşı işlenen herhangi bir suça tanık olmagibi suç korkuları nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bunedenle suç korkusu toplumda en az suç olaylarıkadar gerçek bir endişe yaratmaktadır. Halkınönemli kesimini doğrudan etkileyen suç ve korkusu,kentli üzerinde yarattığı güvensizlik, korku, yaşadığıyerden memnun olmama ve yaşam kalitesi düşükkentsel çevrelerde yaşamını sürdürmeye çalışmagibi sosyal maliyetlerin yanı sıra, kentlerde suçkorkusuna neden olan alanlar başta olmak üzerekentsel mekânda sürdürülen pek çok ekonomikgirişim ve yatırımların sona ermesi gibi ekonomiksorunlara da neden olmaktadır (Yılmaz, 2005).Örneğin kentlerde yaşanan suç ve kişiler üzerindeyarattığı korku, kentlilerin günlük yaşamını önemliölçüde etkilemekte, ev-iş arası seyahatlerde tercihedilen güzergâhın ya da ticaret amacıyla seçilencadde ve sokakların değişmesine ve ticarigirişimcilerin bu nedenle zarar görmesine dayalı birçok doğrudan ve dolaylı olumsuz gelişmelere neden

ÖZET

Suç, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için, modern toplumun tartışılmaz en önemli sonuçlarından vesorunlarından bir tanesidir. Yeni yüzyılda yaşanan kentsel, ekonomik, sosyal ve teknolojik değişim ve gelişimler,suç ve endişenin kentsel mekânda büyük ölçüde hissedilmesine neden olmakta, bu da kişilerin kendilerini güvensizhissettikleri ve yaşam kalitesinin düşük olduğu kent mekânlarında yaşamaları sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıylakentlerin güvensiz hale gelmesi sadece önlenmesi güç olan suç oranı artışına neden olmamakta, aynı zamandatoplum üzerinde giderek yaygınlaşan suça maruz kalma ya da suça tanık olma gibi korkulardan kaynaklanan“güvensizlik hissi”nin oluşması sonucunu da doğurmaktadır. Yaşanan güvensizlik hissi, bir taraftan kentlilerinbulundukları kentte tedirgin bir yaşam sürmesine sebep olurken, diğer taraftan kentlerin yaşam kalitesinindüşmesine, birçok kentsel fonksiyonun kullanılamaz hale gelmesine ve suçun bu alanlarda giderek yaygınlaşmasınada sebep vermektedir. Bu nedenle bu makalede, suç ve kentsel mekân arasındaki ilişkiye bir boyut daha eklenecekve suç-mekân-kentli ilişkisi, suçun bireyler tarafından mekânda nasıl algılandığı üzerinden incelenecek ve suçunyarattığı en önemli etkilerden biri olan güvensizlik hissinin, suçu engellemeye yönelik olarak nasıl kullanabileceğiortaya konmaya çalışılacaktır.

Page 10: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

18 19

olmaktadır (UN-Habitat, 2005). Bu kısıtlama biryandan kentlerde sakınılan ya da kullanılmayankentsel çevrelerin armasına neden olurken, diğertaraftan ise kentlilerin yaşadıkları yerden memnunolmaması sonucunu doğurmaktadır (Wekerle,Whitzman, 1995).

Bu nedenle suçun kent ve insan üzerindeki etkisindenyola çıkan kent sosyologlarının, suçu mekân ve omekânı kullanan kişilerle ilişkilendirdikleriaraştırmaları sonucunda, kentsel mekânda fiziksel vesosyal çevrelerin ya da kullanıcıların birbirleriyle veçevresiyle olan ilişkilerinin, mekândaki güvenlik vesuç ile doğrudan ilişkili olduğu görülmüştür (Hideg,Manchin, 2007). Bu da güvenli kent mekânlarınınoluşturulmasında öncelikle o mekânda suçuoluşturan ya da suça neden olan mekânsalözelliklerin saptanması ve orada yaşayan ya da omekânı düzenli olarak kullanan insanlarınyaşadıkları/kullandıkları yeri nasıl algıladıklarınınçözümlenmesi gereğini doğurmaktadır.

Kent mekânının suç korkusu üzerinde ve suçkorkusunun da mekân üzerinde karşılıklı biretkileşimi söz konusudur. Bir taraftan suç korkusukentsel mekânda “güvensiz” olarak tanımlanan ve bunedenle kullanılmayan, terk edilen ve yerini suçeğilimli kişilere bırakan yerlerin oluşmasına neden

SUÇ KORKUSUNA VE GÜVENSİZLİK HİSSİNENEDEN OLAN MEK NIN ÖZELLİKLERİÂ

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

olurken, diğer taraftan kentsel alanların mekânsalözellikleri çoğu zaman suçun o mekânda işlenmesinikaçınılmaz kılmaktadır. Bu durumu yaratan başlıcaetmenler ise, günümüzdeki kentsel gelişimlerinkentin çeperinde her geçen gün gelişen yeni yerleşimalanları, sürekli dönüşüm ihtiyacı duyulan eski,terkedilmiş kentsel alanlar, artan nüfus ve çeşitlenenyaşam tarzlarının farklı kentsel yer seçimleri olaraksıralanabilir. Buna bağlı olarak her kentli kendiyaşam tazına göre yaşadığı çevreyi değiştirmekte, buşekilde kimi kentsel alanlar suçun gelişimini teşvikederken, kimisi de suçu engellemekte ve uzaktutmaktadır.

Suçun oluşumunu teşvik eden alanlar genelliklesuçun en fazla işlendiği ve farklı türde suçların birarada toplandığı, genellikle nüfus açısındanyoğunluğun yaşandığı, kentin düğüm noktaları,yoğun yaya yolları, kent merkezleri ya da ticarimerkezler gibi yerlerdir. Kent bütününde suçlarıngenellikle toplandığı bu noktalar “sıcak noktalar”olarak tanımlanır (Block, Block, 1995). Sıcak noktalarBrantingham'a (1995, 2006) göre, üç türlüoluşmaktadırlar; suç üreten alanlar, suç çeken alanlarve suçun oluşumunu kolaylaştıran alanlar.

Brantingham söz konusu 3 grubu, farklı kentselmekanların suçun gelişimine yönelik farklıniteliklerine göre belirlemiş ve bu gruplamaya görekimi kentsel mekânların suça karşı nötr ya da az suçoranına sahipken, kimi mek nların ise önemliâ

derecede suçun gelişimine zemin hazırlayan sorunlualanlar olarak geliştiği ortaya çıkmıştır. Örneğin “suçüreten alanlar”, kentsel mekânda sürekli birhareketliliğin olduğu, karmaşanın ve nüfusyoğunluğunun fazlaca yaşandığı, fiziksel koşulları vekullanıcı grubu ile suçun gelişiminin kaçınılmaz halegeldiği alanlar olarak tanımlanmaktadır. Bu alanlarkent içerisinde genellikle çekinilen, sadece sosyalolarak değil, mekânsal olarak da kent içerisindeayrışan mekânlardır. Uyuşturucu kullanımı yaygınolan, kullanıcı grubun suç işlemeye meyilli olduğu veşiddetin yaygınlaştığı yerleşimler bu tür mekânlaraörnek olarak gösterilebilirler. Bu mekânlar sadecebulundukları yeri değil, yakın çevrelerindekiyerleşimleri de olumsuz yöndeetkileyebilmektedirler. Türkiye'de de pek çok kentteyer alan çöküntü alanları ya da suçla birlikte anılanbir kısım gecekondu mahalleleri bu tip suç alanlarınaörnek olarak gösterilebilir.

Brantingham'ın 2. grup kentsel suç alanı olarakbelirlediği “suçu çeken alanlar” ise, suçu ve tümkentteki suçluları o mekâna çeken ve suçun omekânda oluşması için fırsat veren kentselalanlardır. Bu tip kentsel mekânlar genellikle kentindüğüm noktaları, kent merkezleri ya da ticarimerkezler olabilmektedir. Özellikle kapkaç ya dagasp gibi suçların daha çok büyük kentlerinmerkezlerinde işleniyor olmasının nedeni, bualanların kentlileri günün hemen her saati birarayatoplama özelliğine sahip olması ve yaşananyoğunluğun potansiyel suçlu/suçlular tarafından bir

Resim 1-a Mekândaki Suç Göstergesi Örnekleri Fotoğraf: Ela Ataç Resim 1-b Mekândaki Suç Göstergesi Örnekleri Fotoğraf: Ela Ataç

avantaj olarak görülmesidir. Bu nedenle pek çok kentmerkezi aslında suçun oluşumunun en fazlatetiklendiği kentsel mekânlardır denilebilir.

“Suçun oluşumunu kolaylaştıran alanlar” ise,suçlunun hedeflediği bir eylemi gerçekleştirmekyerine fırsatçı bir tavırla uygun bulunan durumdasuçun işlenmesine olanak sağlanan alanlardır(Brantingham, 1995, 2006). Örneğin toplu taşımsistemleri ve bu sistemlere bağlı olan istasyonlar veduraklar bir taraftan kentin düğüm noktalarındayoğunlaşarak kentlilerin kent içerisindekidolaşımlarını kolaylaştırırken, diğer taraftantoplanma yeri olma özelliği ve günün hemen hersaatinde kalabalık ve karmaşık olması sebebiylesuçun gerçekleşmesinin en kolay olduğu yerler halinegelmektedirler. Bu nedenle kentlerde yer alan metroçıkışları, özellikle geç saatlerde daha da tehlikeli halegelen otobüs durakları, ülkemizde yaygın olan alt veüst geçitler, karma kullanımların olmadığı ve ticaribirimlerin kapanması ile birlikte tenhalaşan cadde vesokaklar ile otoparklar suçun oluşumunukolaylaştıran kentsel mekânlar arasında yeralmaktadır.

Mekânın suçun gelişimine olanak sağlayankarakteristik özellikleri fiziksel (mekânı sadecefiziksel yapısı ile ifade eden özellikler) ve sosyalözellikler (mekânı içerisinde yaşayanlarla tanımlayanözellikler) olarak da ayrılabilir. Buna göre mekânıbelirleyen fiziksel özellikler ;(Bkz.Resim 1 a, b, c, d )

Page 11: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

20 21dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

duvarlarda grafiti olup olmadığı, belirlenen alandakiterkedilmiş binaların varlığı, vandalizm ile zarargören kent mobilyalarının varlığı, yetersizışıklandırma, çöp ya da kirletici unsurların rahatsızlıkverecek kadar çok ve yaygın olması, binaların kötükalite ya da harabe durumda olması, binapencerelerindeki demir parmaklıkların yoğunluğu,kör noktalar olarak tanımlanan başkaları tarafındangörülebilen fakat herhangi bir kişinin çevresinirahatlıkla göremeyeceği noktasal alanların varlığı ilekarma kullanımların yer almadığı yerlerde akşamsaatlerinde sokak ya da caddelerin tenhalaşması yada sabah saatlerinde aşırı kalabalığın yaşandığı yerlerolarak sıralanabilir (Hideg ve Manchin, 2007,Greene, 2003, Wekerle ve Whitzman, 1995). Mekânıgüvensiz olarak tanımlayan sosyal özellikler ise;sokakta yaşayan evsizlerin varlığı, kavga ya daçatışmaların yaşanıyor olması, kişiler arasındakikomşuluk ilişkilerinin zayıf olması, etnik ya da ırkçılıkçatışmaların olması gibi etkenlerdir (Hideg, Manchin,2007).

Cambridge Üniversitesi'nde yapılan bir alançalışmasında (2007) suç korkusu, kentsel suçlar,vandalizm ve diğer kentsel stres göstergelerininbirbirleri ile ilişkileri seçilen bir mahalle üzerindenkurgulanmıştır . Buna göre suçkorkusunu tetikleyen en önemli unsurlar, temeldesuçun kentlerdeki gelişimine de neden olan, göç,işsizlik, sosyal ve mekânsal dışlanma gibi nedenlerolarak belirlenmiştir. Diğer taraftan vandalizm başta

(Bkz. Şema 1)

olmak üzere, grafiti, terkedilmiş binalar, evsiz sayısınınçokluğu, kör noktalar gibi özellikler de kentsel suçungelişiminin imgeleri olmakta ve suç korkusunuoluşturmaktadır. Kent içerisinde suçu üreten, suçuçeken ve suçun oluşumunu kolaylaştıran alanlar isekentsel güvenliğin ve sosyal kontrolün yeteri kadarsağlanamaması ve kentlerin fiziksel özelliklerinin desuç gelişimine meyilli olması sebebiyle oluşmaktadır.

Bu nedenle kentsel mekânın fiziksel ve sosyal yapısınabağlı olarak gelişen suç ve kentli üzerinde yarattığıkorkunun azaltılmasında güvenli kent mekânlarıtasarlamak önem taşımaktadır. Bunungerçekleştirilebilmesi için ise güvenli kent yaklaşımlarıve planlamasına temel oluşturan yöntemlerden birisikentsel mekândaki güvensizlik hissinin ölçümü ve buölçüm sonucunda suçun gelişimine neden olanmekânsal özelliklerin tespitidir.

Brantingham ve Brantingham'a (Kerry, 1998 içerisinde;Brantinghams, 1993) göre, suçlular dahil olmak üzerekentte yaşayan tüm insanlar günlük yaşamlarında rutinolarak kullandıkları kentsel mekânlara karşı bir“farkındalık” yani bir algı geliştirirler. Bu nedenlekentlerdeki kriminal hedeflerin seçiminde kişilerinmekânı nasıl algıladıkları ve mekânın kişilerde yarattığıfarklı algılara neden olan özellikleri (genellikle fiziksel

KENTSEL MEK NDA GÜVENSİZLİK HİSSİ/SUÇKORKUSU'NUN ÖLÇÜMÜ

Â

özellikler) önem taşımaktadır. Bu mekânlar “farkındaolunan mekânlar” olarak tanımlanır. Buradan yolaçıkarak kentsel mekân ve suçluluk hissininölçülmesinde iki yöntem uygulanabilir. Bunlardan ilkikentlilerin mekânı güvensiz hissetme nedenlerininortaya çıkarılması, ikincisi ise suçluların suçişledikleri mekânı nasıl algıladıklarını ve bu mekânıneden seçtiklerinin tespit edilmesidir. Brantingham veBrantingham'a (1996) göre, eğer bir mekânda suçluyusuça teşvik eden nedenlerin neler olduğu bilinirse(rasyonel yer seçim teorisinde olduğu gibi) vesuçlunun seçiminin kentlerde nerede ve hangifaaliyetlerle yer aldığı tespit edilirse (rutin aktivitelerteorisinde olduğu gibi), suça müdahale etmekkolaylaşacaktır. Bu durumda suçlunun mekândakieğilimi ile kentlinin mekânı güvensiz hissetmenedenlerinin tespiti, probleme sebep olan mekânsalözelliklerin netleşmesine neden olabilir.

Brantinghams'ın (1995) belirlediği suçu üreten, suçuçeken ve suçun oluşumunu kolaylaştıran alanlarlaörtüşen iki tür suçlu davranışı bulunmaktadır;

1. Fırsatçı Davranış,2. Kasıtlı Davranış.

Fırsatçı davranış, suçlu kişinin kentin herhangi biryerinden geçerken mekânın ve o anki koşulların suçolayının gerçekleşmesine uygun olması durumunudeğerlendirmesi olarak tanımlanabilir. Suçlunun bu

Resim 1-c Mekândaki Suç Göstergesi Örnekleri Fotoğraf: Ela AtaçResim 1-d Mekândaki Suç Göstergesi ÖrnekleriFotoğraf: Ela Ataç, Kocatepe-Ankara

hareketinde suçun gerçekleşeceği mekân öncedenbelirlenmiş değildir. Bu nedenle bu eğilimlegerçekleşen suçlar hafif suçlar olarak tanımlanankentsel vandalizm, grafiti ve kentsel suçlar içerisindeyer alan mala ve şahsa karşı işlenen suçların pekçoğudur. Kasıtlı davranış ile suç olayını gerçekleştirensuçlu ise, suç mekânını önceden belirlemektedir.Seçilen mekân ya suçlunun genellikle tercih ettiği, dahaönceden de birkaç kez suç işlemiş olduğu bir kentselmekân ya da suç işlemeye uygun zamanların olduğuyerdir. Daha çok mala karşı işlenen suçların kasıtlısuçlu davranışı sonucunda ortaya çıktığı bilinmektedir(Ratcliff, 2001 içerisinde; Brown, Altman, 1981,Harvey, 2005 içerisinde; Cromwell, Olson, Avary,1991).

Güvensizlik hissi, istatistiklerle açıklanacak kadarsayısal ve net sonuçlar vermese de, kentlerin refahınıdoğrudan etkiliyor olma nedeni ile önem taşımaktadır(Moser, 2004 içerisinde; Kapinsky, 2001). Buradan yolaçıkarak suçluların eğilimi ile tespit edilen kentselmekânlarda kentlilerin de algısına başvurmak, mekandasuça neden olan ayrıntılar hakkında bilgi vermektedir.Nasar ve Jones'a (1997) göre kentliler kentselmekândaki olası suç mekânlarını tespit edebilmektedir.Bunun nedeni ise mekânın kişilerin suçu algılamasında,suçun engellenmesinde ya da suçun gelişimindedoğrudan bir etkiye sahip olmasındandır. Bu nedenlesuç korkusu analizleri suç istatistikleri ile yapılananalizleri destekleyecek türden analizlerdir.

Suç korkusu analizleri, suç istatistikleri ile mevcut suçdurumuna yönelik yapılan analizler gibi, makro vemikro ölçeklerde yapılabilen ve kentsel mekân-suçgelişimi arasındaki ilişkiyi ortaya koyan analizlerdendir.Makro ölçekli analizler Brantingham ve Brantingham'agöre (Ditton, Chadee, 2006 içerisinde, Brantingham veBrantingham, 1986) temelde birbirini destekleyen ikitür analizden oluşmaktadır; birincisi emniyetbirimlerinin kayıt ettiği suç istatistikleri (suç sayısı venüfusa olan oranı kullanılarak yapılan analizler) ilesuçun kentteki ya da ülkedeki dağılımını göstermek,yani suçun desenini çıkarmak, ikincisi ise suçkorkusuna dayalı mahalle/kent/ülke ölçeklerindekentlinin ya da suçlunun mekânı algısını ölçen analizlerile suç korkusuna neden olan mekânsal özelliklerinkentteki dağılımını/desenini çıkarmaktır.

Mikro ölçekli suç korkusu analizleri ise yine suçistatistikleri ile elde edilen noktasal suç haritalarınıdestekleyecek şekilde yapılır. Bu nedenle bu analizlerkişilerin mekânı nasıl algıladıklarından yola çıkılarakkentin alt ölçekteki tasarımına yönelik suçu oluşturanmekansâl özelliklerin tespitidir. Bu amaçla söz konusukentsel mekânda (sokak, cadde ya da bir komşulukünitesinde) suçun gelişimine neden olan ya da suçungelişimine ortam hazırlayan etmenler saptanır. Bunlarınbaşlıcaları, terkedilmiş binalar, grafiti izleri, kentselvandalizm örnekleri, demir-tel ayırıcılar vb. olaraksıralanabilir (Nasar, Jones, 1997).

Page 12: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

22 23dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Güvensizlik hissine yönelik olarak yapılan analizleringüvenlik birimlerinden alınan suç verileri ile aynısonuçları verdiği görülmüştür (Frevel, 2006). Bu dakişilerin mekânı algılamasının güvenli mekânplanlamasındaki önemli yollardan biri olduğunugöstermektedir. Yapılması gereken analizlerin temelinisıcak noktalar olarak belirlenen alanlarda alankullanıcıları ile (mahalle sakinleri ya da mekânınsürekli kullanıcıları) yapılan anket çalışmaları ve ortakçalışma programları oluşturmaktadır. Örneğin,Greene'in (2003) Latin Amerika'da yaptığı güvensizlikhissi çalışmasında seçilen kentsel mekânda mekânkullanıcıları ile yapılan anket ve ortak çalışmalarsonucunda, genel olarak bir çok kentsel mekan içingeçerli olabilecek, “güvensizlik hissi”ni oluşturan 23özellik altı gruba ayrılarak tanımlanmıştır;

1. Sanal Alan (ne kadar görebiliyorum?) 2. SanalKontrol (ne kadar görünüyorum?), 3. Sosyal Ağlar, 4.

Mekân Kullanımı, 5. Potansiyel Yardım, 6. TehlikeFaktörü.

Buna göre bir mekanın kentli tarafından “güvensiz”olarak algılanma nedenlerinin başında öncelikle kişiüzerinde baskı olmayacak şekilde çevre tarafındangörülebiliyor olmak ve kendini rahat hissedecek şekildeçevresini görüyor olmak yer almaktadır. Görülebilirliğinsağlanmasında; yolların genişlikleri, ağaç ya da diğerpeyzaj elemanlarının konumu, kent mobilyalarınınkonumu ya da ayırıcı elemanlarının varlığı gibi etmenlerönem taşımaktadır. Bunların dışında özellikleışıklandırmanın yeterli olması, güvenlik güçlerineerişebilirlik, karma kullanımlarla günün her saati canlıolan mekânlar ve bakımlı bir kentsel çevrenin degüvenlilik hissini arttırdığı ortaya çıkmaktadır

Komşuların ya da o mekânı sürekli kullananlarınbirbirleriyle olan ilişkileri özellikle informal izlememeninsağlanması açısından da önemli görülmektedir.

(Bkz. Tablo1).

KAYNAKÇA

İNTERNET KAYNAKÇASI

Block, R. L., Block, C., R., (1995), “Space, Place and Crime: HotSpot Areas and Hot Places of Liquor Related Crime”, CriminalJustice Press, USA.

Brantingham, P., (2006), “Daily Urban Crime and Disorder, IsThere a Simple Solution?”, , Vol.28,No.3, Online Articles:(Erişim: 10.03.2007).

Brantingham, P.J., (1995), “Criminality of Place: Crime Generatorsand Crime Attractors”,

, Vol.3, pp.5-26.

Brantingham, P., Easton, S., T., (1996), “The Crime Bill: Who Paysand How Much?”, The Fraser Institute Publications, Canada;

(Erişim: 03.06.07).

Ditton, J., Chadee, D., (2006, October), “People's Perceptions ofTheir Likely Future Risk of Criminal Victimization”,

, Vol.46, pp.505–518.

Frevel, B., (2006), “Urban Safety”, , Vol.3,No.1, pp.1-18.

Greene, M., (2003), “Urban Safety in Residental Areas”,; December 15-17, Washington

D.C.

Gümüş, E., (2004), Crime in Urban Areas: An EmpiricalInvestigation, Vol.4, No.7 (Mayıs), pp.98-109.

Harvey, S., (2005, December), Literature Review: Police Practicein Reducing Residential Burglary, Research on the effectiveness ofPolice Practice in Reducing Residential BurglaryReport 3, Ministry of Justice Publishes, New Zealand.

Hideg, G., Manchin, R., (2007), “Environment and Safety inEuropean Capitals”,

, Gallup Europe,(Erişim: 10.05.2007).

Kerry, S., (1998), “The Home Range: Topographical &Psychological Influences on the Target Selection of HouseBurglars”, Liverpool Hope University 1998-99 Library Articles,England.

Lab, S.P., (2000), “Crime Prevention; Approaches, Practices andEvaluations”, Anderson Publishing co., OH.

Moser, C.O.N., (2004), “Urban Violence and Insecurity: anIntroductory Road Map”, Environment&Urbanization, Vol.16,No.2, October, pp.1-6.

Nasar, J. L., Jones, K., (1997), “Landscapes of fear and stress”,, Vol.29, No.3, pp.291-323

Ratcliffe, H., J., (2001, October), “A Quantative Saptial Study ofthe Impact of Canberra's Unique Geography on ResidentalBurglary Offenders”, Final Report of Criminology ResearchCouncil Grant, Project No.CRC 17/00-01

Schoon, N., (2001), “The Chosen City”, Spon Press, London, pp.83-95, 195-217.

United Nations HABITAT, (2005), “The Safer Cities Programme;Making Cities Safer From Crime”, UN-Habitat (United NationsHuman Settlemenets Programme) Publish, Nairobi, Kenya, p.2-25.

Wekerle, G.R., Whitzman, C., (1995), “Safe Cities: Guidelines forPlanning, Design and Management”, A Division of InternationalThomson Publishing, Inc., U.S.A.

Yılmaz, İ., (2005), “Şehir Suçlarının Önlenmesi; Yerel Yönetimlerİçin Bir Rehber”, Emniyet Genel Müdürlüğü APK DairesiBaşkanlığı Yayını, Ankara.

Cambridge University;

Harvard International Review

European Journal of Criminal Policy andResearch

Brit. J.Criminol

German Policy Studies

WorldBank Urban Research Symposium

Akdeniz I.I.B.F Dergisi,

European International Crime Survey-EUICSWorking Paper Series

Environment and Behavior

http://hir.harvard.edu/articles/1432/

http://oldfraser.lexi.net/publications/critical_issues/1996/crime/#preface

http://www.europeansafetyobservatory.eu

http://www.geog.cam.ac.uk/research/projects/crimedisorder/

Belirleyiciler

1. Sanal Alan (Vısual Field) 4. Mekan Kullanımı (Space Use)Işıklandırma (ışıklandırmada kullanılan lambaların kalitesi vesayısı)Ağaçlar ve Çalılıklar (görmeye ve görünmeye engel olanlar)Yolların Özellikleri (cadde ya da sokak genişlikleri)Kentsel Gridal Sistem (labirent şeklindeki uzun ve düz yollar)

Taşıt AkışıOtobüs GüzergahlarıKent Mobilyalarının Konumu

2. Sanal Kontrol (Vısual Control) 5. Potansiyel Yardım (Potential Help)Caddeye Bakan PencerelerKulübe ve Otobüs Duraklarının KonumuAyırıcıların şeffaflığıYayaların Konumları

Polisin KonumuEvlerin Girişlerinin KonumuTelefon Kulübelerinin KonumuTicari Birimlerin Konumu

3. Sosyal Ağlar (Socıal Networks) 6. Tehlike Faktörleri (Danger Factors)

Komşuların tanıdıkları, aşina oldukları kişilerKomşuluk İlişkileriKomşuluk Bilgileri

BarlarTerkedilmiş ve ıssız alanlarAçlık SınırıGenç suçlu gruplarıGecenin Etkisi

Şema 1- Vandalizme Bağlı Değişkenler, Kaynak: http://www.geog.cam.ac.uk/research/projects/crimedisorder/

Tablo 1- Güvensizlik Hissi Analizinde Kullanılan Belirleyiciler,Kaynak: Greene, M., (2003), “Urban Safety in Residental Areas”, World Bank Urban Research Symposium; December 15-17, Washington D.C.

Wekerle, Whitzman'ın (1995) yaptıkları bir çalışmayagöre ise, suç korkusu kadınlar ve yaşlılar üzerindeki dahafazla etkilidir. Örneğin Kanada'da sadece kadınlarüzerinde yapılan bir araştırma sonucunda kadınlarınsırasıyla en fazla otoparkta yalnız başına arabasına doğruilerlerken, akşam saatlerinde toplu taşım araçlarınıbeklerken, kendi başına yürüyüş yaparken ve akşamsaatlerinde işten eve giderken bu korkuyu hissettikleriortaya çıkmıştır (Wekerle, Whitzman, 1995). Fakatgünümüzde kentlerde artan suç oranları suç korkusununartık toplumun her kesimi üzerinde etkili olduğunuortaya çıkarmaktadır ve bu durumun neden olduğu enönemli sosyal sorun ise kentlinin yaşadıkları kentlerdetedirgin bir yaşam sürmesidir.

Kent güvenliğine yönelik yapılan çalışmaların temelamacı kentleri yaşanabilir hale getirmek ve kentliüzerindeki suç baskısını ortadan kaldırmaktır. Yapılançalışmalar göstermektedir ki kentsel mekânın suçungelişimindeki etkisi oldukça önemlidir. Dolayısıylamekânın suça neden olan etmenlerinin insan algısıyoluyla tespiti problemin önemli ölçüde belirlenmesineneden olmaktadır.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunda, kentselmekânlarda giderek artan suç olaylarının neden olduğu“güvensizlik hissi/suç korkusu” sonucunda görülen enyaygın uygulamaların, yaşanılan yerleri yüksek ve kötügörünümlü ayırıcılarla, tellerle ya da demir kafeslerledışarıdan, yani kamusal alandan ayırmak (özel mülkiyet-kamu mülkiyeti iletişimsizliği/uyumsuzluğu) ve kamudangelebilecek potansiyel suçlulardan bu ayırıcı sistemler ilekorumaya çalışmak olduğu görülmektedir (Greene,2003). Fakat bu durum, bir taraftan korunan alandakiinsanın kendisini güvenli gibi hissetmesine nedenolurken, diğer taraftan kamusal alandaki diğer insanlarüzerinde görünmeyen bir baskı yaratarak mekânıngüvensiz olduğu hissini doğurmakta, böylece mekânıninsan üzerinde yarattığı güvensizlik hissi ve yerin“güvensiz” olarak algılanması ya da tanımlanması sonucudeğişmemektedir. Buna karşılık olarak özellikleışıklandırma, görünürlük, görebilirlik gibi faktörlerle,güvenliğe yönelik kentsel tasarımlar, formal ve informalizleme sistemleri olan komşuluk ilişkileri ve güvenlikhizmetleri tarafından izleme sistemlerinin, güvensizlikhissini büyük öçlüde azalttığı görülmektedir. Bu dagelişmiş ülkelerde, kentsel tasarımla suçu engelleme(Crime Prevention Trough Environmental Design-CPTED)ve özellikle İngiltere'de yoğun bir kullanıma sahip olankenti izleyen güvenlik kameralarının (Closed CircuitTelevision Systems-CCTV) kent planlamada kullanılmasıile sağlanmaktadır.

Özellikle kent plancılarının ürettikleri kentselmekânlarda güvenliğin sağlanmasını ilk sıradaki hedefleriarasına almaları ve kentli ile yapılan ortak çalışmalarlasorunun kökenini tespit etmeleri, alt ve üst ölçeklerdebuna yönelik bir planlama anlayışı geliştirmeleri, gerekgüvenli kent mekânları oluşturmak, gerekse kentlininyaşadığı yerden memnuniyetini sağlamak açısındanönemli ve gereklidir. Suç korkusu ya da güvensizlikhissinin tespiti aynı zamanda halkı da planlamaya dahil

SONUÇ YERİNE

Page 13: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

Funda Yirmibeşoğlu, Yrd. Doç. Dr., İTÜ Mimarlık Fak., Şehir ve Bölge Planlaması Böl.Nilgün Ergun, Doç. Dr.,

İSTANBUL'DA SUÇ

24 25dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

GİRİŞ

Sürdürülebilir bir gelişme için en önemligereksinimlerden biri güvenli bir ortamınsağlanmasıdır. Güvensiz bir ortamda gelişmeolamayacağı gibi, gelişmemiş ortamlar da güvenliolmamaktadır. Günümüzde kentlerin nüfusu hızlaartarken, kentlerdeki suç kentlerin büyümesine oranladaha hızlı artmaktadır. Büyük kentlerin yoğun nüfusuve kültürel farklılığı, düzensiz bir kent gelişiminiberaberinde getirmekte, toplumda eşit olmayanüretim, karışıklık ve değişim ile birlikte suç ortayaçıkmaktadır. Toplumdan dışlanmış insanlarınekonomik durumunu iyileştirme aracının suç işlemekolması yüksek suç oranlarına yol açmakta, yaşamkalitesini ve ekonomiyi etkilemektedir.

Schuerman ve Kobrin (1987), bir toplumdaki suçdüzeyinin, yaşayanların eğitimi, geliri, etnik yapısı,yaşı, cinsiyeti ve oturma süresi gibi demografik vediğer sosyal değişkenlerle ilişkisi olduğunu ilerisürerken, Gizewski ve Homer-Dixon (1995) ile Rycusise (1998), kentsel suçu arttıran en önemli faktörlerin,özellikle fiziksel olarak bozulmuş yerleşmelerde,sosyal, ekonomik ve politik ayrımcılık olduğunubelirtmektedirler.

Gizewski ve Homer-Dixon (1995) :

Kırdan kente göçün, göçmen nüfusun ekonomiksorunlarını arttırdığını,

Göçmenlerin kentsel çevreye sosyal ve psikolojikolarak uyum problemleri olduğunu, kültürelikilemler yaşayan bu kişilerin geçmişteki yaşamaalışkanlıklarının ve adetlerinin bozulmasının kişiselkimlik bunalımına yol açtığını, değişen davranışlarüzerindeki geleneksel sosyal kontrollerinzayıfladığını,

·

·

· Kırdan kente göç eden kişiler için kentsel çevredebirçok farklı grup arasında yoğun bir rekabetin ortayaçıktığını, politik hareketlerin göçmenleri politizeolmaya teşvik ettiğini, muhalif partileri ve şiddethareketlerini desteklemesine yol açtığını belirterek“birinci ve ikinci aşamada göçmenler arasındadepresyon, kendini kötü hissetme, anomi veköksüzlük duygularının ortaya çıktığını, üçüncüaşamanın bu olumsuzlukları gidermek için fırsatsağladığını ve onları yönlendiren kişiler tarafındanharekete geçirildiğini” söylemektedirler.

Suçluluğa çevresel faktörlerin neden olduğu uzunyıllardan beri tartışılmakta ve suçla ilgili birçokaraştırmada suç ve suçluluğun mekânsal dağılımıgrafikler ve haritalar kullanarak gösterilmektir. Chicagookulundan Clifford R.Shaw ve Henry D. McKay (1942)tarafından ortaya konan “sosyal düzen bozukluğu”teorisinde “sosyal düzen bozukluğu” “gelenekselkurumların bireyler üzerindeki kontrolünün eksikliğinebağlı sosyal değişim” olarak tanımlanmaktadır.

Shaw ve McKay, suç oranlarıyla nüfus sayımları arasındagüçlü bir ilişki olduğunu fark ederek Chicago'nun kentmerkezi alanlarındaki suçluluk problemini Park veBurgess'in Konsantrik Bölgeler modeline (Park vd., 1925)göre incelemişlerdir ( ).

Shaw ve McKay, bu modelde bölgeleri:

1. Bölge: Şehrin Endüstri ve Ticaret Merkezi

2. Bölge: Geçiş Bölgesi

- Endüstriyel Alanlar - Yoğun

- Alt gelir grubu - Az talep edilen

konutlar

3. Bölge: Banliyö Evleri

- Orta gelir grubu evleri- Daha Yoğun

Grafik 1

4. ve 5. Bölge: Konut Alanları

- Üst gelir grubu evleri - İstikrarlı komşulukbölgeleri olarak belirlemişlerdir.

Chicago kentinin polis kayıtları ve mahkeme tutanaklarıgibi resmi suçluluk verilerini kullanarak 1900–1933 yıllarıarasında 3 zaman periyodu içinde 33 yıllık suç verileriniharitalamışlar ve kentin etrafında belirledikleri 5 daireselsuç alanından geçiş bölgesinde (2. daire) daha çok suçişlendiğini saptamışlardır.

Shaw ve McKay bu çalışmalarıyla suçluluğun yaşanılançevreye bağlı olduğunu ve belirli bir çevrede yaşayaninsanların kişisel karakteristiklerinin sonucu olarak değil,güçlü bir çevre etkisinin sonucunda oluştuğunu ortayakoymuşlardır.

Sosyal Düzen Bozukluğu Kuramının Model Süreciaşağıdaki şekilde işlemektedir:

Büyüme ve Değişim Şehir yaşamının belirsizkoşullarına Kişisel ilişkilerdeki bozulmaya

Sosyal Kontroldeki bozulmaya Suç veSuçluluğa yol açmaktadır.

Shaw ve McKay bu çalışmalarıyla “sosyal düzenbozukluğu” ile suçluluk oranları arasında ilişki kurmuşlar,suçun temel nedeninin “ekonomik elverişsizlik” olduğunuve

Geçiş Bölgesinde:

1) Kültürel heterojenlik (Toplumsal kenetlenmenineksikliği, Genel değer sistemindeki eksiklik)

2) Hareketlilik (Genel kuralların gelişiminin engellenmesi,Sosyal düzen bozukluğu

3) Yoksulluk (Komşuluğun bir sosyal kontrol mekanizmasıolmaması, Moral değerlerin aktarılmasında azalma gibi 3

)

karakteristik özellik bulunduğunu belirlemişlerdir).

Shaw ve McKay'ın çalışmaları farklı ülkelerdetekrarlanmış (Sampson ve Groves; 1989), suçlulukoranlarının genellikle ekonomik çöküntü ve kararsızlıkalanlarında en yüksek olduğu tezleri desteklenmiş,fakat suçluluk oranlarının niçin şehrin bazı alanlarındayoğunlaştığı belirlenememiştir.

Sosyal Düzen Bozukluğu Kuramının bugünküdurumunda suçun: Belirli dairesel alanlarda olmadığı,tam olarak şehrin coğrafi merkezinde oluşmadığı,nüfus ve suç verileri ile bağlantılı olarak yoksulluk,konut hareketliliği ve ilave faktörlerle açıklanabildiğigörülmektedir.

Bu çalışmada kırsal alanlardan yoğun göç alan venüfusu her yıl büyük bir süratle artan bir kent olarakfarklı fiziksel özellikte alanları ve farklı yerlerden geleninsanları içinde barındıran İstanbul'da Shaw veMcKay'in Chicago'da ortaya koydukları suçdağılımının nasıl oluştuğunu belirlemek amaçlanmıştır.Bu amaçla İstanbul'da sosyal ve ekonomik olarakbirbirinden farklı 32 ilçe çeşitli yönleriyle incelenmişve suç oranlarının dağılımının kentin strüktürü ileilişkisi kurulmaya çalışılmıştır.

Bu çalışmada İstanbul'un 32 ilçesi karayolu ilemerkeze olan mesafelerine göre sıralanmış(kgm.gov.tr), arazi kullanımı, fiziksel koşulları,demografik yapıları ve suç oranlarını içeren verilertoplanmış ve metropoliten alandaki mekânsaldağılımları incelenmiştir. Değerlendirmeye alınansuçlar adam öldürme, yaralama, gasp, darp, hırsızlık(otodan-evden-işyerinden), yankesiciliktir.

İlçelerde işlenen suç adetleri ilçe nüfuslarıylaoranlandığında, 10000 kişiye düşen suç oranı, baştaEminönü, Beyoğlu, Şişli, Beşiktaş, Fatih ve BüyükÇekmece olmak üzere, Bakırköy, Kadıköy, Üsküdar,Sarıyer, Ümraniye, Kartal ve Şile'de yoğunlaşmaktadır( , ).

İstanbul'un 32 ilçesi, Eminönü ve Beyoğlu merkezolmak üzere, diğer ilçeler merkeze olan uzaklıklarınagöre 10–20–30 ve 30 km.nin üstü mesafeler olarak 4gruba ayrılmış ve öncelikle suç oranları ile merkezeolan mesafeleri ve arazi kullanımları ilişkisiaraştırılmıştır ( ).

1) İstanbul'un merkezini oluşturan iki ilçede de(Eminönü-Beyoğlu) suç oranları yüksek düzeydedir. Builçeler İstanbul'un merkezi iş alanı + ticaret ve konutalanlarının karışık bir şekilde yer aldığı geçişbölgesidir.

2) Merkezden başlayarak 10 km.lik dilim içine giren 4ilçenin tamamında (Beşiktaş, Fatih, Şişli, Üsküdar) suçoranları yüksektir. Bu ilçeler İstanbul'un ikinci ve

İSTANBUL İLÇELERİNDEKİ SUÇ ORANLARININ,ARAZİ KULLANIMI, FİZİKSEL KOŞULLARI VEDEMOGRAFİK YAPILARINA GÖREDEĞERLENDİRİLMESİ

Harita 1 Tablo 1

Harita 2

Grafik 1- Konsantrik Bölgeler Modeli (Park vd., 1925)

Page 14: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

26 27dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

üçüncü derece merkez alanları olup (Giritlioğluvd.,1995) ticaret + konut alanlarıdır.

3) 10 km. ile 20 km. lik çember içinde yer alan 12ilçeden üçünde (Bakırköy, Kadıköy, Ümraniye) suçoranları yüksek düzeydedir. Bu ilçelerden Bakırköy,Kadıköy: İkinci derece merkezler olup ticaret +konut alanlarıdır. Ümraniye: Sanayi + konutalanıdır.

4) 20 km. ile 30 km. arasında yer alan 4 ilçedenbirinde (Sarıyer) suç oranları yüksektir. Sarıyer:Konut alanıdır

5) 30 km.den uzak mesafedeki 10 ilçeden üçünde(Kartal, Büyük Çekmece, Şile) yüksek suç oranıgörülmektedir. Kartal: Sanayi + konut alanıdır.Büyük Çekmece ve Şile: Konut alanlarındanoluşmaktadır.

Görüldüğü gibi kent merkezinden uzaklaştıkça suçoranları azalırken mesafeye bakılmaksızın bazıbölgelerde suç oranlarında yine bazı artışlar ortayaçıkmaktadır.

Suç oranları yüksek ilçelerdeki arazi kullanışlarıincelendiğinde 13 ilçeden sekizinde (Eminönü,Beyoğlu, Şişli, Beşiktaş, Fatih, Üsküdar, Bakırköy,Kadıköy) konut+ticaret kullanımı görülmektedir.İki ilçede sanayi+konut (Kartal-Ümraniye), üçilçede ise (Sarıyer, Büyük Çekmece, Şile) sadece

konut kullanımı bulunmaktadır. Konut alanlarındanoluşan bu ilçelerden Sarıyer, çevresindeki sanayialanlarının gelişimine bağlı olarak hızlı bir gelişmegöstermiştir. Büyük Çekmece ve Şile ise sayfiye konutalanı iken 1988 yılında açılan II. Boğaz Köprüsü veçevre yollarına bağlı olarak yakın zamanda nüfusçekmeye başlamıştır (Yirmibeşoglu 1997). Builçelerden Sarıyer ve Ümraniye dışındakilerdedüzensiz konut alanlarının oranı da düşüktür.

Eğitim durumunun İstanbul ortalamasının üzerinde ve25 yaşının altındaki nüfusun oranı İstanbulortalamasının altında olan bu ilçelerde suçoranlarının daha yüksek olması, nüfusu çok genç veeğitim düzeyi düşük kişilerden oluşan düzensiz konutalanlarının çoğunda ise suç oranlarının düşükçıkması, suç ile yaş grupları veya eğitim durumuarasında doğrudan bir ilişki olmadığınıgöstermektedir. Araştırmada suçlunun yaşadığı yerindeğil de suçun işlendiği yerin esas alınmış olması busonucu ortaya çıkarmıştır. Ancak en yeni ilçe olan venüfusunun hemen hemen tamamı göçlerle gelmiş,eğitim düzeyi çok düşük ve büyük bir çoğunluğugençlerden oluşan Sultanbeyli her yıl biraz daha artansuç oranlarıyla dikkat çekmektedir.

İstanbul, hem arazi kullanışı hem de konut alanlarınınsosyo-ekonomik durumu açısından Park ve Burgess'inKonsantrik Bölgeler modeline uymamakta, düzenli

,

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

değil, parçalı ve iç içe geçmiş bir yapıgöstermektedir. Kentin İstanbul Boğazıyla ikiyebölünmüş olması, çok merkezliliği ve kırsalalanlardan gelen yoğun göç hareketinin sonucu olandüzensiz konut alanlarının kentin her yerine dağılmışolması gibi nedenlerle fiziksel strüktüründekifarklılaşma suç oranlarının dağılımına dayansımaktadır.

İstanbul'daki suç dağılımının belirli dairesel alanlardaolmaması, coğrafi merkez yanında alt merkezlerde deortaya çıkması ve suç oranı yüksek olan ilçelerin kentmerkezine olan mesafelerine göre sıralanmamalarıgibi sonuçlara bağlı olarak, sosyal düzen bozukluğukuramının bugünkü durumuna daha fazla uyduğugörülmektedir.

İstanbul'da suç oranlarının merkez ilçelerde yüksekçıkmasının nedeni söz konusu ilçelerin gecenüfusunun düşük, ancak kullanıcı nüfusunun çokyüksek olmasıdır. Ticaret merkezi olan Eminönü veeğlence merkezi olan Beyoğlu sadece kendinüfuslarına değil, tüm İstanbul'a hizmetvermektedirler. Bu merkezler büyük bir yönetim,ticaret ve eğlence merkezi olmalarının yanında biryanda zenginlik, diğer yanda yoksulluk, bir yandakültürel potansiyel, diğer yanda ilgisizlik, bir yandayüksek oranda işsizlik, bir yanda donatılar vepotansiyeller bulunan karmaşık bir yapıya sahiptirler.Ayrıca burada Anadolu'dan göç eden insanlarınoluşturduğu karmaşık bir sosyal doku bulunması ve

·

bu alanların atlama taşı olarak kullanmasına bağlıolarak yüksek bir hareketliliğin yaşanması nedeniyle(Ergun, 1995), komşuluk bir sosyal kontrolmekanizması olamamaktadır.

Suç oranlarının yüksek olduğu ikinci ve üçüncüderece merkez niteliğindeki diğer ilçelerdekonut+ticaret kullanımının ağırlıkta olduğu, arazikullanımı ve sosyo-ekonomik açıdan heterojenyapıya sahip oldukları; sadece konut kullanımı olanüç ilçede ve sanayi+konut kullanımı olan iki ilçedeise nüfus çekme potansiyeli olması ve nüfusundinamik yapısı nedeniyle sosyal kontrolünbozulmaya başladığı, dolayısıyla suç oranlarınınyükseldiği görülmektedir. İstanbul'da suç oranlarıgenellikle yüksek hareketlilik sonucunda nüfusuheterojenleşen, dolayısıyla anonim hale gelen,sosyal kontrolden uzak çevrelerde daha çokartmaktadır.

Düzensiz konut alanlarının yoğun olduğu ilçelerdeise yaşam kalitesinin, gelir düzeyinin, eğitimdüzeyinin düşüklüğü ve genç nüfusun fazlalığı gibifaktörlere rağmen suç oranlarının yüksek olmadığıtespit edilmiştir. Bu alanlarda suç oranlarının henüzdüşük olması; homojen bir sosyo- kültürel veekonomik yapıya sahip olmasına, insanların gelenekve göreneklerine bağlılığına, yüz yüze kişiselilişkilerini sürdürmelerine, özellikle genç nüfusüzerinde henüz yüksek düzeyde bir sosyal

·

·

Harita 1- İstanbul'da Suç Oranlarının Dağılımı; 2000-2005- 10000 kişi/suç Harita 2- İstanbul'da Arazi Kullanımı

Page 15: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

28 29

kontrolün devam etmesine bağlıdır.

Ancak, Gizewski ve Homer-Dixon (1995)'un belirttiğigibi, kentte yaşanan süreye bağlı olarak bu alanlardakidayanışma ve yüz yüze kişisel ilişkilerin azalmasıylaözellikle gençlerin kentsel çevreye uyum problemleribaşlayacak ve gençler üzerindeki geleneksel sosyalkontroller zaman geçtikçe zayıflayacaktır. Bu durumdikkate alınarak suç ve suçluluğun önlenebilmesiamacıyla özellikle genç nüfusun çalışabileceğiişyerleri ve boş zamanlarını değerlendirebilecekleri

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

İlçelerMerkeze uzaklık(KGM,2005)

Arazi Kullanımı (İBB,1995) Konutun niteliği (İBB, 2000),Nüfus(DİE,2000)

İlkokul ve altındaeğitim görmüşnüfus oranı (DİE,2000)

25 yaş altındakinüfus oranı (DİE,2000)

Suç oranı2000-2005/10000 kişi (İEM,2005)

Eminönü* Merkez Konut ve Ticaret Düzenli 55635 0,53 0,42 346Beyoğlu* Merkez Konut ve Ticaret Çoğunlukla Düzenli+ Düzensiz 231900 0,62 0,46 127Fatih* 10 km. içinde Konut ve Ticaret Düzenli 403508 0,56 0,42 104Şişli* 10 km. içinde Konut ve Ticaret Düzenli+ Düzensiz 270674 0,50 0,34 158Beşiktaş* 10 km. içinde Konut ve Ticaret Çoğunlukla Düzenli+ Düzensiz 190813 0,31 0,35 150Üsküdar* 10 km. içinde Konut ve Ticaret Düzenli 495118 0,50 0,44 64Zeytinburnu* 10-20 km Konut ve Sanayi Düzenli+ Çoğunlukla Düzensiz 247669 0,62 0,49 58Kadıköy* 10-20 km Konut ve Ticaret Düzenli 663299 0,38 0,37 68Eyüp* 10-20 km Konut ve Sanayi Düzenli+ Çoğunlukla Düzensiz 235116 0,62 0,47 55Bakırköy* 10-20 km Konut ve Ticaret Düzenli 208398 0,35 0,34 76Gazi Osmanpaşa* 10-20 km Konut ve Sanayi Düzenli+ Çoğunlukla Düzensiz 658756 0,67 0,52 37Sarıyer* 20-30 km Konut Düzenli+Çoğunlukla Düzensiz 219032 0,54 0,45 92Beykoz* 20-30 km Konut Düzenli+ Çoğunlukla Düzensiz 172291 0,59 0,47 54Kartal* 30 km< Konut ve Sanayi Çoğunlukla Düzenli+ Düzensiz 337390 0,56 0,46 76Adalar* 30 km< Konut Çoğunlukla Düzenli+ Düzensiz 17760 0,43 0,36 39Çatalca** 30 km< Konut Düzenli 15779 0,60 0,44 42Silivri** 30 km< Konut Düzenli 44530 0,59 0,46 59Şile** 30 km< Konut Düzenli 10262 0,50 0,42 75

Bayrampaşa*** 10-20 km Konut Düzenli+ Düzensiz 246006 0,63 0,46 53Kağıthane*** 10-20 km Konut ve Sanayi Düzenli+ Çoğunlukla Düzensiz 345239 0,63 0,49 56Ümraniye*** 10-20 km Konut ve Sanayi Düzenli+ Çoğunlukla Düzensiz 440859 0,62 0,55 67Küçükçekmece*** 20-30 km Konut ve Sanayi Çoğunlukla Düzenli+ Düzensiz 593520 0,62 0,50 37Pendik** 30 km< Konut ve Sanayi Düzenli+ Çoğunlukla Düzensiz 384668 0,62 0,51 49Büyükçekmece*** 30 km< Konut Düzenli 35860 0,48 0,43 223

Bahçeli Evler**** 10-20 km Konut Düzenli+ Düzensiz 478623 0,56 0,48 40Esenler**** 10-20 km Konut Düzenli+ Düzensiz 380709 0,68 0,55 42Güngören**** 10-20 km Konut Düzenli+ Çoğunlukla Düzensiz 272950 0,57 0,47 45Bağcılar**** 10-20 km Konut ve Sanayi Düzenli+ Çoğunlukla Düzensiz 556519 0,66 0,54 31Maltepe**** 20-30 km Konut ve Sanayi Düzenli+ Çoğunlukla Düzensiz 355384 0,50 0,44 49Sultanbeyli**** 30 km< Konut Düzensiz 175700 0,71 0,60 47Avcılar**** 30 km< Konut Düzenli 233749 0,52 0,46 43Tuzla**** 30 km< Konut ve Sanayi Düzenli 107883 0,60 0,52 55

Ortalama - - -283925 0,56 0,46 64

Tablo 1- N. Ergun; F.Yirmibeşoğlu tarafından oluşturulmuştur.(*) Eski ilçeler, (**) Banliyö ilçeleri, (***) 1987 yılında ilçe olan yerler, (****) 1992 yılında ilçe olan yerler

KAYNAKLAR

DİE

Ergun, N.,

Giritlioğlu, C., Bölen, F., Ergun, N., Yirmibeşoğlu, F., Yuzer, M. A.,

Gizewski, P. and Homer-Dixon, T.,

(2000), 2000 Yılı Nüfus Sayımı

(1995), "Planlı ve Plan Dışı Yerleşim Alanlarında Sosyal,Ekonomik ve Fiziksel Yapı Farklılıklarının Karşılaştırılması ve Yer SeçimiEğilimleri" , İTÜ Rektörlüğü Araştırma Fonu Destekli Araştırma Projesi,İstanbul.

(1995),İstanbul Metropoliten Alanında İlçe Merkezi Nitelikleri ile Şehir EskiMerkezi Niteliklerinin Karşılaştırılması, TÜBİTAK Araştırma Projesi.

(1995), “Urban Growth and Violence:Will the Future Resemble the Past?”

,Occasional Paper Project on

Environment, Population and Security

Washington, D.C.: American Association for the Advancement ofScience and the University of Toronto.

(1995), İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Metropoliten AlanAlt Bölge Nazım Planı, 1995.

(2000), İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mesken ve GecekonduMüdürlüğü İstanbul'daki Mevcut Gecekondularınİlçelere Göre Dağılımı”.

(2005), İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Arşiv verileri

(2005) Karayolları Genel Müdürlüğü, http//www.kgm.gov.tr

(1925), The City, Universityof Chicago Press, Chicago.

İBB,

İBB, ,, “

İEM,

KGM,

Park, R. E., Burgess, E. W., McKenzie, R. D.,

Sayılarla İstanbul

Rycus, M. J.,

Schuerman, L. , Kobrin, S.,

Shaw, C., McKay, H.,

Sampson, R.J., Groves, W. B.,

Yirmibeşoğlu, F.,

(1998), “Can Sound Urban Planning Help Reduce Urban Crimeand Violence?”, .

(1987), , ed. Reiss , A. J.Jr. and Tonry, M., The University Of Chicago Press , Chicago And London.

(1942), Juvenile Delinquency and Urban Areas.Chicago: Univ. Press.

(1989), “Community Structure and Crime:Testing Social-Disorganization Theory”, The American Journal of Sociology,Vol. 94, No. 4. Jan.,pp. 774-802.

(1997), “”, Doktora Tezi, İ.T.Ü. Fen Bilimleri

Enstitüsü, Istanbul.

Habitat Debate

Communities And Crime

İstanbul'da İskan Alanlarının YerseçimindeHanehalkı Nitelikleri ve Konut Talebi

Page 16: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

30 31

Tahire Erman, ,Doç. Dr. Bilkent Üniversitesi, Siyaset Bilimi Bölümü

ÇANDARLI-HIDIRLIKTEPE (ALTINDAĞ, ANKARA)ÖRNEĞİ ÜZERİNDEN

SUÇ VE MEK N İLİŞKİSİ VE MAHALLELİ DENEYİMLERİÂ

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Obudbo ve Mhlanga, 1988) kent çeperlerinde yer alangecekondu yerleşimleri suç mahalleleri olarak ünyapmıştır. Buralar uyuşturucu çetelerinin kontrolü altınagirmiş (Perlman, 2004), adeta 'paralel devlet'leroluşmuştur (Goldstein, 2003). Sokak çeteleri arasındamahalle üzerindeki kontrol nedeniyle çıkan çatışmalaryerel halkı son derece olumsuz etkilemekte; polisinburaları 'demokratik devlet' anlayışı dışındaki mekânlarolarak görmesi sonucunda yerel halka uyguladığı şiddetve yasalarla bağdaşmayan davranışları, insanların devletve polise karşı korku ve kin duymasına, yerel çeteleresığınmasına yol açmaktadır (Goldstein, 2003). Böylemahallelerde yaşamakta olan sıradan insan, bir taraftangünlük yaşamı içindeki şiddet olaylarıyla, öte taraftan isetoplumun damgalamasıyla başa çıkmaya çalışmaktadır.Afrika kentlerinde de, özellikle çürümekte olan kent içimahalleler ile kent çeperindeki gecekondu mahallelerindesuç odakları oluşmaktadır.

Türkiye'de benzer mahallelerdeki durum bu düzeye(henüz) gelmemiştir. Aile bağlarının (henüz) çözülmemişolması, uyuşturucu trafiğinin artmasına karşın (henüz)Latin Amerika boyutlarına varmamış olması bu durumuaçıklayan birkaç etmendir. Ancak artan işsizlik oranları veözellikle gençler arasındaki işsizlik ve zorunlu göç sonucuDoğu'dan büyük kentlere gelen nüfusun yaşadığızorluklar, suç ve şiddete yatkınlığı körüklemekte, suççetelerinin barındıkları mahalleler oluşmaktadır. Eskinintoplumu dönüştürme eylemi içindeki devrimci mahalleleribugün tinerci ve uyuşturucu çetelerinin mekânları halinegelmektedir (Bozkulak, 2004).

Köy göçmenlerinin kentlerde büyüyen genç kuşakları,içine düştükleri umutsuzluk sonucunda uyuşturucudanmedet umabilmekte, uyuşturucunun toplumda yayılmasıile bu yöne itilmektedirler. Doğantepe'de yaşayan birgencin şu sözleri bu konuyu çok iyi anlatmaktadır: “Abibana bu iyi, kafa yapar, desinler, iç bunu her şeyiunutursun desinler, her şeyi içerim dertlerimi unutmakiçin yani, kafan iyi ya, yani derdin olsa nolur olmasanolur, yarın işin var olsa nolur olmasa nolur, kafan güzelolduktan sonra bir gece düşünmesen o bize kâr kalıyoryani” (Aksungur, 2006). Başka bir genç de benzer şeylersöylemektedir: “Hayattan bir kopuş var, buralarda herkesesrarkeş oldu, herkes nasıl bir, iki saat hayattan koparımdiye uğraşıyor... Yani abi bazen kıstırılmış gibihissediyoruz burda, çıkış yok gibi, kafayı yiyecek gibioluyoruz, bazen o kafayla gidiyoruz kırıyoruz döküyoruz.Çözüm değil ama çaresizlik işte.” (Aksungur, 2006). Böylemahallelerin okullarındaki gençler yanlarında silahbulundurabilmekte, kız öğrenciler ellerinde 'kelebek'dedikleri bıçaklardan taşıyabilmekte ve bundan övünçduyabilmekte, sigaranın ortasına esrar koyupiçebilmektedirler (Ege Lisesi'ne devam eden bir kızöğrenciyle konuşma). Gidişat bu yöndedir veürkütücüdür.

Aşağıdaki bölümde, büyük fırça vuruşlarıyla boyanmış buresim, Çandarlı özeli üzerinden ayrıntılı olarakanlatılmaktadır. Çandarlı araştırması ile ilgili sunulanverilerin bir kısmı kadın ve yoksulluk hakkındaki biryükseklisans tezi için derinlemesine mülakat yolu ile

toplanmıştır (Türkyılmaz, 2004). Ayrıca, 2005 ve2006 yıllarında mahalleye gidilerek, AltındağToplum Merkezi ve sağlık ocağı ziyaret edilmiş,yüksek lisans tezi araştırması içindeki bazı mahalleliile temas edilerek, kimisinin evlerine gidilmiş, kimisiile ise ev dışında görüşmeler yapılmıştır. Böylece bumakaleye konu olan mekânın suç ve şiddetiüretmesi çerçevesinde bilgi elde edilmiştir.

Bilindiği üzere Altındağ Ankara'nın ilk gecekonduyerleşimlerinden birisidir. Kent merkezineyakınlığından dolayı köyden göçen nüfus tarafındantercih edilmiş, öte yandan dik yamaçlarınınbelirlediği yapısından dolayı kentli nüfusun yerleşimalanı dışında kalmış olan Altındağ, 1940 sonlarındanitibaren gecekondular ile kaplanmış, köyden göçedenlerin kente giriş kapısı olmuştur. 1950'lerdebölgenin imar planı yapılarak, bugün 'MenderestTapusu' diye bahsedilen tapular dağıtılmış; ancakbölge inşaata elverişli olmayan coğrafiözelliklerinden dolayı müteahhitlerin ilgisi dışındakalmıştır. Zamanla yeni gecekondular inşa edilmiş,eski gecekondulara ekler yapılmış, yerleşim gittikçedaha yoğun ve kalabalık bir hale gelmiştir. Avluetrafındaki birkaç evden oluşan ve tuvaletin ortakkullanıldığı tipik fiziki yapı, eskiyerek gittikçe dahasağlıksız konut alanlarına dönüşmüştür.

Toplum Merkezindeki bir yöneticinin söylediği gibi,artık buralardaki evler gecekondu değil, viranevlerdir. Bölgede kiracı sayısı hızla artmaktadır ve1990'ların sonlarında %80'e ulaşmıştır (AltındağBelediyesi, 1998). Komşu ilişkileri dedeğişmektedir. Mahalleye ilk gelenler Yozgat veKırşehir gibi İç Anadolu kentlerinin köylerindengelenlerdir. Bugün geride kalmış olan birkaç kişimahalledeki eski günlerinden özlemle bahsetmekte(“Mahallemiz bi taneydi o zaman”), o zamanlar nekadar güvenli olduğunun altını çizmektedirler

1

ÇANDARLI (HIDIRLIKTEPE-ALTINDAĞ): ESKİLERİNGECEKONDU MAHALLESİNDEN ÇÖKÜNTÜMAHALLESİNE DOĞRU

Suç toplumsal bir olgudur, ama mekânsal boyutuda önemlidir. Kentlerdeki belli semtler/ mahallelertoplumsal söylem içinde suç ile örtüşmektedir.Bunun sonucunda o semt ya da mahalledeoturanlar potansiyel suçlu olarak görülmekte,damgalanmaktadır. Suçlar kapkaç, soygun gibi 'adisuçlar,' ya da siyasi suçlar olabilmektedir.Günümüzde bir taraftan 1970'lerin solcu'kurtarılmış bölgeleri' hızla tinercilerin,uyuşturucuların yeri olarak dönüşmekte [örn., eski1 Mayıs, bugünkü Mustafa Kemal Mahallesi (Aslan,2004)]; öbür taraftan özellikle kent içindeki bellimahalleler konut stokları açısından hızlaeskimekte, ve alt yapının çok yetersiz kaldığı, aşırıkalabalık ve yoğunluğun bulunduğu, çoğukiracılardan oluşan 'çürüme mekânları' (slums)olarak ortaya çıkmaktadırlar ('Slum' tanımı için,bakınız UNHSP, 2003).

Bir zamanların mazbut gecekondu mahalleleriolan, mahallelinin kapılarını kilitlemeden gece

yerel açık hava sinemasına bile gittiği Çinçin, bugüngündüz vakti bile sokakta yürünemeyecek bir yerhaline gelmiştir (bir mahalleli ile sohbet).Doğantepe'de yaşayan bir kız da böyle bir dönüşümüşu sözlerle aktarmaktadır: “Önceleri burası köygibiydi, herkes herkesi tanırdı, komşuluk vardı.Şimdi çok yabancı geldi buraya. Durumunudüzeltenler başka yerlere gitti. Etimesgut'a,Keçiören'e taşındılar. Doğru dürüst çalışan yok.Kavga gürültünün olmadığı gece geçmiyor. Bir de adıçıktı buraların Ankara'nın hırsızı, uyuşturucusuAltındağ'dan geliyor diye” (Aksungur, 2006). Bumakalenin konusu olan Ankara'da Altındağ ilçesinebağlı Hıdırlıktepe semtinin Çandarlı Mahallesi deböyle bir değişikliği yaşamakta olan bir yerleşimdir.

1980 sonrası kentlerde şiddet ve suç davranışlarınınartması Türkiye'ye özgü bir gelişme değildir.Özellikle Latin Amerika kentlerinde [örn., Rio deJanerio, Brezilya (Perlman, 2004; Goldstein, 2003);Sao Paulo, Brezilya (Rolnik, 2001)] ve Afrika'da (örn.,

Bu makale Çandarlı-Hıdırlıktepe'de (Altındağ, Ankara) yürütülen bir saha araştırması üzerinden suç vemekân ilişkisini tartışmaktadır.Amacı mahallede yaşayan halkın deneyimleri açısından olayı anlamak ve buperspektif içinde çözümler önermektir.Araştırma 1940 sonlarında oluşmaya başlayan bölgenin zamanla birçöküntü alanına ('slum') dönüştüğünü, ve özellikle son 5-10 yıldır tinerci ve uyuşturucu çetelerinin mekanıhaline geldiğini göstermektedir.Makale bu durumun mahalleliyi nasıl etkilediğini anlatmakta; hem günlükyaşamlarında, hem de mahallenin kötü ününden dolayı damgalanması sonucunda maruz kaldıklarımağduriyete dikkati çekmektedir. Büyük ölçekte kentte tutunamayanların mekânı haline gelen Çandarlı-Hıdırlıktepe, özellikle gençlerin içine düştükleri 'şiddet kültürü' ve umutsuzluk duyguları ile mahalleyisuçun içine çekmekte, dolayısıyla suç ve şiddet mekan üzerinden kendini yeniden üretmektedir. Suç veşiddetin dışında kalan aileler ise bu durumla başa çıkacak, mahalleyi olumlu yönde dönüştürecekpotansiyel ('agency') açısından son derece sınırlıdırlar.Durumlarını düzeltmeye çalışan birkaç aile çözümümahalleden uzaklaşmakta aramaktadır.Dışarıdan müdahale (örn: Kentsel Dönüşüm Projesi) böylemahallelerin dönüştürülmesinde bir çözüm olarak görünebilmektedir. Ancak böyle bir projenin başarılıolabilmesi için yerel halkın yaşam biçimi ve dayanışma ağlarının gözönüne alınarak ve projeye katıl ımlarısağlanması önemlidir.

ÖZET

Page 17: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

32 33dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

(“Hırsızlık bilinmezdi, kapılarımız açık olurdu”;“Kapı açık olurdu, bacı kardeş gibiydik”). Zamanladurumunu düzeltenler mahalleden taşınmış, yerineyeni gruplar gelmiştir. Bunlar arasında pazarcıolarak çalışan ve geniş aileleri içinde yaşayan Kürtler(çoğu Erzurumlu ve Aksaraylı) ve mahallenin dahayüksek kesimlerinde yaşayan ve aralarında kışıngeçici olarak konaklayan ailelerin de olduğuÇingeneler bulunmaktadır ve özellikle Çingeneler veKürtler arasında çatışma çıkmaktadır. Mahalledekişiddetten bir genç kadın şöyle bahsetmektedir: “Hergün kavga oluyo, güvenli değil. Sokağa gecelerideğil, kışın gündüz bile çıkmak tehlikelidir... Burasıtinerci kaynıyo, mahalle çok güvensiz. Mahallede ençok çingeneler kavga eder. Bir de Türklerle Kürtlerbirbirine girer.” Başka bir kadın ise şöyledemektedir: “Çingeneler pek kavga ederler. HeleKürtlerle hiç geçinemezler. Pek kötü birbirlerinegirerler. Taş, sopa bana mısın demez. Çocuktankavga çıkar, arabamı koyacak yer kalmadı diye,ondan bundan kavga ederler... Burası esrarcı dolu.Siz gelmeden yan eve polis baskın yaptı. Sahte parabasılıyordu. Biraz önce kopan kıyameti duymadınmı, aha gözünüzle gördünüz, güvenli mi sizce?”(Türkyılmaz, 2004). Polis ancak büyük bir çatışmasöz konusu olduğunda müdahale etmektedir.Muhtarın dediği gibi, “Devlet burasını kaderineterketmiştir.” Son birkaç yıldır mezbele haline gelenbirkaç eve tinerciler ve uyuşturucu çeteleriyerleşmiş, yıllardır orada yaşayan aileleri tehlikeiçine sokmuştur. Yozgat'tan 1950'lerde göç edip bumahalleye yerleşen bir kadın şöyle demektedir: “Hapiçiyorlar, uhu çekiyorlar penceremin önünde.Ürperiyorum, yalnız yaşıyorum evde.” Mahalle hızlabir suç odağına dönüşmektedir. Bazı evlerde sahtepara basılmakta, mahalle okulunun bahçesindeuyuşturucu satılmakta (Bir Toplum Merkezigörevlisinin dediği gibi, “İlkokula kadar inmişdurumda madde bağımlılığı”) öğrencilerarkadaşlarının polis tarafından tutuklanarakgötürülmesine tanık olmakta, bir kız öğrencikendisine hasta raporu vermedi diye doktorunarabasının camlarını kırmaktadır. “İnsanlar açsa,boşluktaysa” böyle bir yaşantı içine rahatlıklagirmektedirler. Mahalleli bir 'suç ve şiddet kültürü'içine çekilmektedir. Toplumda utanç konusu olanbazı işler ve davranışlar, mahallede övünç kaynağıolabilmektedir. Örneğin, hapse girmek mahallede'prim' yapmaktadır. Özellikle gençler uyuşturucuçetelerine katılmakta, bu durum da mahalledeyaşamaya, ayakta kalmaya çalışan ailelerin gözünükorkutmaktadır. Çocuklarını okutmaya ve daha iyibir yaşamı yakalamaya çalışan az sayıdaki aileler, enkısa zamanda mahalleden taşınmanın ve buradankurtulmanın yollarını bulmaya çalışmaktadır.Böylece mahalle giderek suç eğilimlilerin, işsizlerin,alkoliklerin yeri haline gelmekte, kenttetutunamayanları kendisine çekmektedir. Böylecemekân suçu yeniden üreten önemli bir unsur olarakortaya çıkmaktadır.

Ancak unutulmamalıdır ki, mahallede hala suçla

ilişkisi olmayan, yoksulluktan dolayı başka seçeneğiolmadığı için mahalleye mahk m olan ailelermevcuttur. Hem şiddet ve suç olaylarının her an yeralma olasılığı olan günlük yaşam, hem de mahalleninsuçla örtüşen ünü, bu 'sıradan' mahalleliyi çok zordurumda bırakmaktadır. Başka bir araştırmada ortayaçıktığı gibi (Aksungur, 2006), bir genç, polisin neredeoturduğunu öğrenince kendisine suçlu muamelesiyaptığından bahsetmektedir: “(Polis) gençler nerdeoturuyorsunuz, şurası, deyince, hadi binin arabaya,naptık abi? Çeviriyorlar, pat beş sene önce kavgaetmişim, o çıkıyor, hemen bu hırsızlık da yapmıştır...Bizim eşgal bozuk, nerde oturuyorsun, şurda, hemenyapıştırıyor bu hırsızdır diye.” Diğer bir genç oturduğumahalleden dolayı damgalanma durumunun önünükesmek için Internet üzerinden 'chat' yaptığı kişilereoturduğu yeri farklı söylemektedir: “İş ararken,gezerken, hatta chat ortamında da oluyor, nerelisin,Doğantepe dediğimiz zaman olay bitiyor. Bazen biz deyalan atmak zorunda kalıyoruz Bahçelievler falan diye.Ne yani, bilmese seninle saatlerce konuşuyor, amagecekondu çocuğu olduğunu söyleyince, anındakesiyorlar sohbeti... Diyorum ya abi, biz oturduğumuzyerden dolayı dışlanıyoruz hem yani.” Bir diğer gençde şöyle demektedir: “Adam ilk önce soruyor nerelisindiye (iş ararken) Doğantepe deyince zaten kafadabitiriyor seni. Ne bileyim, tipine bakıyorlar off-side'sın... Gecekondu bebesi, serseri hesabı iki günçalıştırıyor, sallıyor sonra. Neden? Adın çıkmışserseriye, hırsıza, neden, çünkü tek hatan gecekondudaoturmak.” Başka bir genç de bu noktayı desteklerşekilde konuşmaktadır: “Abi, diyorlar ya adınçıkacağına canın çıksın diye, o hesap yani. Buranın biradı çıktı mı, sonra sen istediğin kadar temiz ol, adambaştan kafasında siliyor seni.”

Peki, mekânın suç ve şiddeti yeniden ürettiği, biryapısal etmen olarak insanların yaşantılarınıbiçimlendirdiği böyle bir ortamda mahallede yaşayaninsanların birşeyleri değiştirebilme, olumluyadönüştürebilme potansiyelleri/kapasiteleri ('agency') nedüzeydedir? Araştırmada çoğu ailelerin bir kabullenişve acizlik duygusu içine düştükleri, ancak az sayıdaailenin içinde bulundukları yaşamı değiştirebilmek içinbir çaba içinde oldukları görülmüştür. Özellikle buailelerdeki kadınlar ev dışında çalışmaya başlıyarak, veböylece çocuklarının eğitimine destek vererek, içindebulundukları yaşamın kaderleri olmadığı, bunudeğiştirebilecekleri inancı içinde, uğraş vermektedirler.Ancak çabaları mahalleye değil, ailelerini bumahalleden kurtarmaya yöneliktir. Çoğu mahallelimahallenin geleceğini belirsiz görmektedir. Yoksullukgirdabı içindeki aileler günü kurtarmakla meşguldür;yaşantılarını ve belki de mahalleyi, dönüştürmepotansiyelleri son derece kısıtlıdır.

Bu araştırma üzerinden suç ve mekân ilişkisi ile ilgilifikirleri şöyle özetleyebiliriz:

(i) Mekân suçu üretmektedir: eskiyen/çürüyenmahalleler 'suç mahalleleri'ne dönüşmekte; böyleyerleşimler, toplumda kabul görmeyen, toplumdaki

û

h kim değer ve davranışlardan farklı düşen değerve davranışları cazip hale getirerek, bir alt kültür('suç ve şiddet kültürü') oluşturmaktadır. Budurum mahalle halkına toplum tarafından yasa dışıolarak tanımlanan faaliyetlerde iş ve para eldeetme olanağı yaratmaktadır;

(ii) Mahalle böyle insanları çektikçe, bu durumundışında kalmak isteyenler mahalle dışınakaçmaktadır;

(iii) Bunun sonucunda mahalle damgalanmakta,mahalle ile birlikte mahalleli de damgalanarak, işbulma, farklı ortamdan arkadaş edinme şansıtörpülenmekte, ve böylece suç davranışları içineçekilmektedir;

(iv) Böylece bir fasit daire oluşmaktadır: mahalledeodaklaşan suç faaliyetleri mekânı dönüştürmekte,suça doğru dönüşen mekân suçu ve suçluyuyeniden üretmektedir.

Peki, öyleyse böyle mahalleleri suç ve şiddet mekânlarıolmaktan ve suç olgusunu yeniden üretmektenkurtarmak için ne yapılmalıdır? Aşağıda bu konutartışılmaktadır.

Çöküntü alanlarını temizleme ('slum clearance') olayı,Hindistan ve Afrika ülkeleri başta olmak üzere(Obudbo ve Mhlanga, 1988), çokça başvurulan bir'çözüm'dür. Ancak bunun yerel halk açısındanmağduriyet yarattığı ve birçok sakıncaları olduğu çeşitliaraştırmalarda ortaya çıkmıştır (Mulwanda ve Mutale,1994; Berner, 2000; Ghannam, 2002; Davis, 2006).Türkiye'de son zamanlarda Belediyeler tarafındanyürütülen Kentsel Dönüşüm Projeleri birçok ildeolduğu gibi, Ankara'nın çeşitli bölgelerinde de pratiğegeçmektedir. Altındağ'ın Aktaş/Atilla mahallesindeböyle bir proje başlatılmıştır. Ancak yapılan biraraştırmanın gösterdiği gibi, yıkılan gecekondularındanprojedeki apartman dairelerine taşınanların yarısı yenikonut çevrelerindeki yaşamlarından memnundeğildirler: bahçesiz yüksek bloklarda yaşamaktanrahatsızlık duymakta, gecekondularındaki 'yaşambiçimi'ni özlemektedirler (Dündar, 2005). Bu projelerinsanların yaşam biçimlerini, kurmuş oldukları yerelağları, komşuluk ilişki ve dayanışmasını gözardıetmekte; üstten gelen bir fiziki planlama ve yapıyıdayatarak, gecekonduda yaşayan insanların günlükyaşantı ve deneyimlerine müdahale etmektedir. Böyleprojeler ancak yerel halk ile iletişime girilerek, onlarınyaşantı ve ilişkilerini anlayarak, oluşturmuş olduklarıtoplumsal, ekonomik ve psikolojik destekmekanizmalarına zarar vermeden yapılmalarıdurumunda olumlu sonuçlar getirebilirler. Özelliklekonut ve çevresinde en çok zaman geçiren vesorumluluk yüklenen kişiler olarak kadınlarındeneyimleri ve tercihleri bu projelerde göz önünealınmalı, projeye katılımları sağlanmalıdır.

Dışardan fiziki bir müdahale ile 'suç mahalleleri'ninortadan kaldırılması çabası önünde önemli engellerolabilmektedir ve sonuçları iyice düşünülmelidir.

â

SONUÇ VE ÖNERİLER

DİPNOT1Bu verilere dayanarak yazılan kadın odaklı makalemizyayınlanmak üzere bir dergiden kabul almıştır (Erman, T.,and Türkyılmaz, S. “Neighborhood Effects and Women'sAgency in a Turkish Slum.” Environment and Planning A).

KAYNAKÇA

Aksungur, U. 2006. “Experiences of Social Exclusion of theYouth Living in Altındağ, Ankara.” Basılmamış YükseklisansTezi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara.Aslan, Ş. 2004.

. İstanbul: İletişim.Berner, E. 2000. “Poverty Alleviation and the Eviction ofthe Poorest.”

, 24, 554-567.Bozkulak, S. 2004.“Gülsuyu: A Neighborhood fromGecekondu to Varoş.” 9. Uluslararası Kültürel ÇalışmalarSempozyumuna sunulan bildiri, Ege Üniversitesi, İzmir.Davis, M. 2006. . Londra ve New York:Verso.Dündar, Ö. 2005. “Community Involvement in LocalRegeneration Projects in Turkey,” URL:http://www.econturk.org/Turkisheconomy/dundar.pdf.Ghannam, F. 2002.

. Berkeley: Universityof California Press.Goldstein, D. M. 2003.

. Berkeley:University of California Press.Mulwanda, M., ve Mutale, E. 1994. “Never Mind thePeople, the Shanties Must Go.” , 11, 303-311.Obudbo, R.A. ve Mhlanga C.C. 1988. der.

. New York:Praeger.Perlman, J.E. 2004.

. Texas: University of Texas Press.Rolnik, R. 2001. “Territorial Exclusion and Violence: TheCase of the State of Sao Paulo, Brazil.” , 32, 471-482.Türkyılmaz, S. 2004. “The Experiences of Two Generationsof Women in Poverty: A Case Study in Çandarlı, Altındağin Ankara.” Yayınlanmamış Yükseklisans Tezi, Orta DoğuTeknik Üniversitesi, Ankara.United Nations Human Settlements Programme (UNHSP).2003. . Londra: Earthscon.

1 Mayıs Mahallesi: 1980 Öncesi ToplumsalMücadeleler ve Kent

International Journal of Urban and RegionalResearch

Planet of Slums

Remaking the Modern: Space,Relocation, and the Politics of Identity

Laugher out of Place: Race, Class,Violence, and Sexuality in a Rio Shantytown

CitiesSlum and

Squatter Settlements in Sub-Saharan Africa

The Metamorphosis of Marginality inRio de Janerio

Geoforum

The Challenge of Slums

Çinçin'deki evlerin bir kısmının yıkımlarına geceaniden elektrikler kesildikten sonra başlanmıştır.Çinçin'in ikinci etabı olan ve Boluluların elindeolduğu söylenen diğer kısmında yıkımın bu kadarrahat gerçekleşemeyeceği, orada h kim olan'çete/mafya' ile Belediyenin anlaşmamasıdurumunda çok kan akacağı söylenmektedir.Kısacası, konu çok boyutludur ve karar vermedenönce çok kapsamlı olarak araştırılması veanlaşılması gerekmektedir.

Tabii ki toplumun ekonomik ve toplumsalsorunlarının mekânsal düzeydeki çözümlerleortadan kaldırılması söz konusu değildir. Ancak birmahalleye mahküm olarak, tehlike içinde günlükyaşamlarını geçirmek zorunda kalan ve ayrıcamahallenin kötü ününden dolayı damgalanan vemağdur olan 'sıradan mahalleli' gerçeğini deunutmamak çok önemlidir. Söz konusu mahalleler

â

Page 18: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

34 35dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Bugün, yeterli eşik değerine ulaşmış kentlerde, kentiçindeki trafik sorunlarının çözümünde metronun enetkin araçlardan biri olduğuna dair uluslararası birfikir birliği vardır (Bennett, 2004). Bu nedenle eşikdeğerine ulaşmış çoğu kentte metro inşaatlarıbaşlamış, kentlerdeki büyüme ve nüfus artışınaparalel olarak mevcut hatlar genişletilmektedir. HafifRaylı Sistemler (HRS) de dâhil olmak üzere dünyadayeraltı, hemzemin ve viyadük metro hatlarınıntoplam uzunluğu 8110,14 kilometreye ulaşmıştır(Rohde, 2007).

Bir kentte farklı taşıma kapasitelerine sahip metro,HRS, cadde tramvay, tramvay ve füniküler sistemlero kentin kent içi raylı taşımacılık sistemini oluşturur.Bu yazıda anılan sistemlerden kısmen yeraltındaişleyen metro, HRS ve füniküler sistemler en yoğunkullanılan kamusal alanlar olmaları nedeni ile bireyeve mala karşı işlenen suçlar bağlamındaincelenecektir.

Ulaşım kavramı bir kentli için günlük yaşamınınayrılmaz bir parçası ve problem alanlarındanbirisidir. Ulaşımı basit bir şekilde insan ve mallarınbasit bir şekilde yer değiştirmesi olarak algılarsakulaşımın yarattığı problemlere tam anlamı ileeğilemeyiz. Çünkü ulaşım kavramı, ancak güvenlik,hız, konfor, çevresel sorumlulukları ve belki deeğlenmeyi tam anlamı ile karşıladığı vakit nitelikliolarak atfedilebilir (Güneş, 2007). Bu bağlamda,güvenli olmayan bir ulaşım kabul edilebilir değildir.

Güvenlik kavramı, Maslov'a göre tatmin edilmesigereken bir ihtiyaçtır (Maslow, 1954; 1968). Bunedenle güvenilir ve güvenlikli bir ulaşım sistemininvarlığı yaşam kalitesinin tesisi için olmazsa olmaz bir

KENT İÇİ ULAŞIM

tutarlı bir zihin haritasının yaratılmasını engeller. Aynışekilde zayıf havalandırma da sıkıntıyı beraberindegetirir. Metronun diğer bir özel durumu ise en yoğunkullanılan kamu alanlarından biri olmasıdır (Resim 1).Tokyo Metrosu günlük 5,5 milyon yolcu kapasitesineulaşırken Ankara'daki M1 metro hattı yıllık 58 milyonAnkaray ise 42 milyon yolcu taşımaktadır (EGO, 2007).Yeraltının insanda yarattığı olumsuzluklar vetedirginlikle beraber sistemin yoğunluğu, bu türmekânlarda hem suça karşı açık olan yolcularıngüvenliği ve sayısı hem de suçun oluşmasına yönelikçekiciliği nedeni ile güvenlik açısından ayrı bir özenigerektirmektedir. Çünkü bireye karşı suçlar halkınyoğun olduğu iş merkezleri ve metro gibi yoğunkullanım mekânlarında daha çok tekrarlanmaktadır(Candemir, 2002).

Metro sistemlerinde en çok karşılaşılan suçlar hırsızlık,soygun, taciz, görevli personele saldırı, hasara yolaaçan suçlar, kargaşa ve topluma aykırı davranışlar vedilenciliktir. New York'ta yapılan toplam soygunların%10'u metroda gerçekleşmektedir (Bratton, 1997).Yapılan analizlerde suça karışan faillerin metronun birşey çalmak için uygun bir yer olduğunun bilincindeolan failler olduğu tespit edilmiştir (Bratton, 1997).Aynı araştırmaya göre her yıl metroda 57 milyonyolcunun bir suç olarak biletsiz yolculuk ettiği ve herbiletsiz 7 yolcudan birinin aranan suçlular olduğubelirlenmiştir. İETT verilerine göre ise 2002 yılındaİstanbul Raylı Sisteminde olan 1449 asayiş olayının637'si hırsızlık, 74'ü taciz, 12'si terör, 281'i vandalizm,151'i görevliye mukavemet, 129'u şüpheli paket, 91'idilencilik, 74'ü sahte kimlik olayıdır. Bratton, New YorkMetrosu'nda işlenen suçların faillerinin gerçek çetelerdeğil, daha çok sıkı biçimde örgütlenmiş gençlikgurupları olduğundan bahseder. Bu gençlik gruplarıdaha çok okul çıkışında ya da bir araya gelince metroyagidiyor, muhtemel bir hedef seçiyor ve çalıyorlardı. Busoygunların pek çoğu “çok sayıda failin katıldığı”soymak amacıyla metro yolcularına saldırıp döven enaz beş gencin katıldığı olaylardı (Bratton, 1997).

İstatistik olarak suç mağduru olma olasılığı gençerkekler için daha yüksek olmasına rağmen, kent içiulaşım sistemlerinde kişisel güvenlikle ilgili kaygılar vemaduriyetler kadınlarda daha fazla ortaya çıkıyor.Ancak, Britanya Suç İşleme Araştırması (British CrimeSurvey), geceleri yürürken kadınların erkeklere oranlakendilerini dört kat daha fazla güvensiz hissettiklerinigösteriyor (İngiltere İçişleri Bakanlığı, 2003). Bukoşullar altında kendilerini en az emniyette hissedenlerise büyük bir farkla 60 yaşında veya daha büyük olankadınlar oluyor. Kadınlar riskleri azaltmak için dahagüvenli olarak algıladıkları yolculuklara çıkıyorlar, veyasadece belirli saatlerde ya da hiç yolculuk yapmamayıseçiyorlar. Mala karşı işlenen metro suçlarınınoluşmasında bir sebepte yaşam tarzında değişiklik. Öyleki New York'ta ki metro hırsızlıklarının %3'ü iPod(sabit tabanlı mp3 çalar) hırsızlıkları oluşturuyor. Metro

METRO GÜVENLİĞİ

yolcusunun üzerinde taşıdığı kişisel iletişim veeğlence cihazlarının bir şekilde teşhiri kimipotansiyel suçlularla suçu işleme için fırsat yaratıyor(WABC, 2005).Metro ve diğer toplu taşıma araçları, bireysel suçlarkadar, kitlesel suçlar için de hedef büyüklüğü nedeniile çekici bir alan. Çoğu terör örgütü ve grup,seslerini daha etkin duyurmak, hedef büyültmek vetoplumda psikolojik bir tedirginlik ve kolektif birkorku yaratmak için ulaşım kanallarında eylemgerçekleştiriyor. Değişen dünya dengeleri veuluslararası ilişkilerdeki farklılaşmalar sonucunda,terörizm, gelişen ve değişen dünya koşulları ilebirlikte değişiklik göstermekte, gelişen teknolojiyebağlı olarak elde ettiği yeni imkân ve kabiliyetleri ileetkisini ve gücünü metropollerin sağladığı imkânlarüzerinde göstermeye çalışarak etki alanlarınıgenişletmeye çalışıyor. Metronun sağladığı hedefkitlenin büyüklüğü ile öncelikle hedef alınan rejimive siyasi iktidarı yıpratmak, mevcut otoriteyisarsmayı, iç ve dış kamuoyunda davalarınınduyurulmasını sağlamayı ve dikkatleri savunduklarıdavanın üzerine çekmeyi, oluşturdukları tedhişle,toplumun direnme gücünü kırarak kendi davalarınakarşı olumsuz duyarlılıkları ortadan kaldırmayı vekitleleri itaate zorlamayı, kısmi güç ve otoritesağladıkları toplumda kendilerine taraftar katılımı vekitle desteği sağlamayı amaçlıyor.

20 Mart 1995'te Tokyo Metrosuna Aum Shinrikyotarikatı tarafından düzenlenen sarin gazı saldırısı(Resim 2), 18 Şubat 2003'te Daegu Metrosu'nda(Seul) Kim Dae-han tarafından düzenlenen vekitleleri hedef alan kundaklama (Resim 3), 11 EylülTerör olaylarının uzantısı olarak 11 Mart 2004'teMadrid'de tren garına yapılan bombalı saldırı ve 7Temmuz 2005 tarihinde Londra Metrosu'na yapılanbombalı saldırı metroların kitlesel terör olayları içinaçık bir hedef olduğunu göz önüne serdi.

Suç politikasının bir temel problemi, suçluluktankorunma denemesidir. Bu gayret açıkça iki temelkabulden hareket eder: Bir kere, her toplumdasuçlulukta kaçınılamaz bir kısmın olduğu farz edilir,onun ihlalleri azaltılabilir; ikincisi ise, suçluluğunbelirli görünüş şekillerinin azaltılması veya hattatamamen önlenmesi mümkündür. Hemen hemensuçluluğu açıklayan bütün teorilerin de farz ettiği,suçsuz bir toplumun olmasının hayâl olduğundanhareket edilir (Demirbaş, 2001). Suçun kontrolü,genel sosyal kontrolün bir kısmıdır. Suçun kontrolü,toplum içinde kişilerin güvenliğini garanti ederek,suçların işlenmesini organları vasıtası ile engellemeyive önlemeyi amaçlayan yapılar ve merciler ilemeşgul olur.

Suçun önlenmesi onun amaç yönüne göre, hemözel, hem de genel önleme olarak anlaşabilir. Özelönleme esnasında, tek tek herkesi her şeyden önce

METRO GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI

koşulur. Metro özelinde konuya eğildiğimizde güvenlikolgusu hem sistemin güvenilirliği hem de sistemdenfaydalanan bireylerin diğer bireyler tarafından maruzkalacağı zararın engellenmesini kapsar. Bireye ve malakarşı işlenen suçlar açısından konuya odaklandığımızdaise metro hem kendine has özel durumundan hem dekullanım sıklığından potansiyel suçlar için ideal ortamsunar.

Metro kapalı ve kendine dönük bir sistem olarak özelbir durum gösterir. Daha da önemlisi mümkünmertebe yer altındadır. Yeraltı kavramı ise genellikleolumsuz çağrışım yaratmaya meyillidir. Bu daha çokinsanoğlunun geçmişinden kaynaklanır. Antik Yunan'ınHades'inden Cehennem kavramına kadar yeraltı,kötülüğün, karanlığın ve istenmeyen geleceğinvurgulandığı, kutsal dikey mekânsal organizasyonda enaltta olup cezanın bedelinin ödendiği yer olaraktanımlanmıştır. Bugün dahi, yeraltı bu mistikyapısından kurtulamamıştır (Lesser, 1987). Edebiyattarihinde ise Dante'nin İlahi Komedya'sı, JulesVerne'nin Arzın Merkezine Seyahat'i, H.G. Wells'inZaman Makinası ve Edward Bulver Lytton'un GelecekIrk'ı gibi örneklerde yeraltı kendi içinde yaşayan,gizemli, girişi kolay ama çıkışı zor, fobik ve kimizaman yukarısı için tehditkâr bir şekilde tasviredilmiştir. Sinema tarihine bakıldığında iseUnderground (Emir Kusturica), Subway (Luc Besson) veThe Matrix (Wachowski Kardeşler) gibi filmler yeraltınıyukarıda tutunamayanların sığındığı, güç topladığı vedirendiği mekânlar olarak tanıtmıştır.

Yeraltı aynı zamanda insan fizyolojisi için uygun birortam olmadığından (Durmisevic, 1999) kimi fobikdüzensizlikleri [klaustrofobi (kapalı kalma korkusu),bathofobi (derinlik korkusu), skotofobi (karanlıkkorkusu)] tetikleme potansiyeline sahiptir. Işıkyoksunluğu algının azalmasını sağlarken, mekâna ait

Serkan Güneş, Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fak.Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü

METRO VE SUÇ

Page 19: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

36 37

faili, (başka) suçluluktan uzak tutma denenir; genelönleme, grubun üyelenmesi, pozitif yada negatifönleme olarak anlaşılır. Burada, negatif genelönlemeden potansiyel failin korkutulması, pozitifgenel önlemede ise, hukuka sadakatin muhafazası vekuvvetlendirilmesi ile hukuk düzenine güvenanlaşılır (Demirbaş, 2001).

Suçu önleme yasama (kanunlar), yargı (içtihatlar), veicra (polis ve infaz) ile sağlanmaya çalışılsa da,suçun oluşması muhtemel ve potansiyel mekândaöncelikle olası suçların tahmini daha sonra da onlarıönlemeye yönelik tedbirlerin alınmasıgerekmektedir.

Metroda suça karşı güvenlik önlemleri ikiboyutludur. Bunlardan ilki yolculara güvenlik hissiyaratacak ve suçun oluşması için fırsatlarınoluşmasını ortadan kaldıracak şekilde mimari açıdankütlenin tasarlanması, diğeri ise işletmecilikaçısından güvenliğe yönelik tedbirlerin alınmasıdır.

Yeraltı binaları yapay mekânlardır. Bu yapaylıkfizyolojiye yabancı bir çevre yarattığındantedirginlik yaratır ve bu tedirginlikten faydalanmakisteyen potansiyel eylemler için zemin hazırlar.Yaşanan fizyolojik rahatsızlık olumsuz psikolojikdurumları tetiklerken güvenlik hissini yok eder. Bunedenle bu tür mekânların kullanıcıyı psikolojikolarak yıpratması engellenmeli yolculara da güvenlikhissi tesis edilmelidir.

Güvenlik hissi yaratmanın yollarından ilki,yolcuların algısını güçlendirmek ve kütle hakkındagenel bir zihin haritasının oluşmasını sağlamaktır.Kaybolma hissinin kaldırılması önemli bir konudur.Bu nedenle öncelikle metro girişlerinin veçıkışlarının tanımlı olması gerekmekte, içinegirilecek mekân hakkında genel bir fikir vermesisağlanmalıdır (Carmody; Sterling, 1993). Giriş veçıkışlar psikolojik olarak içerisi ve dışarısı arasındakibağlantıyı güçlendirmelidir (Bain, 1989). Giriş veçıkışlar iyi bir şekilde aydınlatılmalı, ışık şiddetindeyumuşak geçişler sağlanmalıdır (Carmody; Sterling,1993).Mekânsal yerleşim açısından temel olarak birhacimsellik hissi yaratmak önemlidir. Hacimsellikbir mekânı sadece büyük ve geniş yapmak anlamınagelmemektedir. Hacimsellik geniş ve ferah mekanlarkadar sirkülasyonu kolaylaştırıcı düzenlemeler,serbest hareket olanakları, monotonluğun yokedilmesi, işlevli işaretleme sistemi, havalandırma vemonoton mekanda farklı mimari elemanlarınkullanılması ile gerçek bir nitelik kazanır.

Işıklandırma mümkün mertebe doğal ışıklasağlanmalı; mümkün olmadığı durumlarda ise yapayışığın doğal ışığa yakın nitelikte olmasınaçalışılmalıdır.

Suçun oluşabileceği uzun ve sıkıcı koridorlardankaçınılmalı, koridorun sonunda ne olduğu

hissettirilmeli, koridor kadar sonu da iyiaydınlatılmalıdır. Mekânda bulunan kör noktalar veizole alanlar engellenmeli, köşe dönüşleri tuzaktanuzak olmalıdır. Genel anlamda metronun yataysirkülâsyon elemanları labirent özelliğinden uzak veayırt edici özellikleri nedeni ile hatırlanır olmasısağlanmalıdır.

Suçun oluşmasının engellenemediği durumlarda,özellikle terör gibi kapsamlı eylemlerin yarattığıvahim sonuçların büyümemesi için yolcuların,vakanın oluştuğu mahali kolayca terk etmelerinisağlamak ve müdahalenin kolaylaştırılmasınısağlamak için tedbirler alınmalı; bu tedbirler kütletasarımına yansıtılmalıdır. Yeraltı mekânları genelolarak dikey bir organizasyon gösterdiğinden dolayıçıkış yavaştır. Metro mekânlarında çoğu yangın veterör gibi olaylarda oluşan kayıpların büyük birbölümü, eylemin sonunda oluşan kargaşa ve dolayısıile kargaşa nedeni ile ortaya çıkan sirkülâsyonbozukluklarından kaynaklanmaktadır (Pike, 2005).Bu nedenle bu tür durumlarda devreye girecek etkinve yolcuları olay mahalinden uzaklaşmasınıyönlendiren veya izole eden bir uyarı sistemininbulunması şarttır.

Metro güvenliği için başka bir boyutta metroüzerinde “otoritenin kaybolduğu hissi yaratan”vandalizmin engellenmesidir. Temiz ve kontrollü birçevrenin varlığı, metro işletmesine güveni sağlar. Bunedenle bu tür mekânlarda dirençli malzeme

kullanımı önemlidir.

Metro güvenliğinin diğer bir boyutu ise işletmeaçısından alınacak önlemlerdir. Britanya Suçİşleme Araştırması'na göre yolcuların, beklemeortamlarında, aracın içinde olduklarından daha çoktehlikeye açık oldukları belirlenmiştir (İngiltereİçişleri Bakanlığı, 2003). Bu nedenle, beklemeyeyönelik platformların daha güvenli olması,ışıklandırılması ve kısaltılmış bekleme sürelerininyaratılması gerekmektedir. Uzun bekleme süresipotansiyel suçluların hedef belirlemesi ve onadönük plan yapmasını kolaylaştırır. Platformlardabekleme süresinin artması yoğunluk olmasına sebepolurken, suçluların teşhisini ve olası vakalardansonra yakalanmalarını güçleştirir

Suçun önlenmesine yönelik kapalı devrekameralarının hem mekân içinde

hem de araç içinde bulunması caydırıcılık açısındanönemlidir. Sistemin diğer bir avantajı da suçuntekrar oluşmaması için faillerin tespitine yardımcıolmasıdır. Sürekli izlenme ve kayıt alınma hissiyolcular için rahatsız edici olsa da, aynı hissinpotansiyel suçlular üzerinde de yaratılmasıfaydalıdır.

Diğer bir güvenlik önlemi yardım noktalarınınbulunmasıdır. Böylelikle yolcunun kendini yalnızhissetmesinin önüne geçilir. Güvenlik amacı ilebirilerinin orada bulunması bir rahatlık hissi

kameralarının

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Resim 1- Moskova Metrosu'nda sıradan bir işgünü Kaynak: www.englishrussia.com Resim 2- Tokyo Metrosu'na sarin gazı saldırısı, 1995 Kaynak: Associated Press

Page 20: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

38 39

GİRİŞ

SİSTEMİN DIŞINDA OLMAK

Graffiti kavramının bir suç mu yoksa bir sanat mıolduğu, kavramın kent mekânlarında “görünür”olduğu zamandan itibaren tartışılan bir konudur. Buyazı, konu hakkında bir kesin hüküm vermek yerinegraffitinin üzerindeki tartışmaları sunmak ve nihaideğerlendirmeyi okuyucuya bırakmak niyetindedir.

Graffiti, içerik açısından çok geniş bir kültürübünyesinde barındırır. Daha da doğrusu felsefesigörünür olandan daha da derinlerdedir; görünür olan,arka planda olanın dışa vurulmuş halidir. Doğalolarak, bu yazı sağlıklı bir değerlendirme imkânıyaratabilmek için anılan felsefeyi okuyucuya sunmayıbir borç bilmektedir. Bu nedenle graffitiyi anlamakiçin içinde yeşerdiği hip-hop kültürünü etraflıca elealmamız gerekmektedir.

Hip-hop kültürünün alt başlıklarından biri olangraffiti, antik çağlara kadar uzanan bir eylemolmasına karşın, toplumsal “görünür” bir olgu halinegelmesi 1970'lerden sonra Amerika BirleşikDevletleri'nde, özellikle New York'un dışmahallelerinde ve arka sokaklarında başladı. Genelolarak beslendiği felsefe hip-hop kültürüdür. Çoğu kişiiçin hip-hop bir müzik türü olarak algılansa dasanıldığının tersine bir müzik türü değil, genelanlamda bir kültürün ve yaşam tarzının genel adıdır.Hip-hop tarzı müzik, bu kültürün ifade araçlarındansadece birisidir. Hip-hop kültürünün ortayaçıkmasında özellikle Bronx ve Queens gibi dışmahallelerde uygulamaya konulan sosyal konutprojelerinin etkisi büyüktür. Devasa konut alanlarındayaşamak bu bölgede oturanlarda zamanla hızlı bir

kimlik kaybı ve tecrit hissi yarattı. Hüküm sürenkronik yoksulluk ve işsizlik şiddeti, uyuşturucukullanımını ve bölgeye hâkimiyete yönelik çetesavaşlarını da beraberinde getirdi. Sosyal yaşamdavarlığını sürdüren fiziksel şiddet, ırk ayrımı veVietnam Savaşı sonrası travmalara tepki olarak birifade aracı olarak hip-hop kültürünün doğmasınasebep oldu (George, 1994; Legendre,1989). Hip-hopkültürünün oluşmasında ve yayılmasında fizikişiddete karşı düzenlenen sokak partileri büyük roloynadı. 1973 yılında hip-hop müziğininöncülerinden olan DJ Cool Herc, bu partilerdeçaldığı şarkıların enstrümantal aralarını uzatmakiçin aynı albümü iki pikaptan çalmaya başladı. CoolHerc'in bu uygulaması, diğer öncülerden olanGrandmaster Flash ve Afrika Bambaata tarafındangeliştirildi ve hip-hop'un müziksel yapısı oluştu( . Sonraki yıllarda, dinleyicileri çalınanmüzikle dansa davet eden parti sunucuları yaniMC'ler, rap yaparak mikrofonda yeteneklerinigöstermeye, DJ'leri geri planda bırakmayabaşlayınca hip-hop bugünkü haline büründü. Temaolarak barış, birlik, sevgi ve eğlenceyi ele alan sözelifadeler 90'larda hip-hop'un alt bileşenlerinden biriolan Mcing'den türeyen rap ile beraber sert birboyut aldı ve sözlerin tamamına yakını varoşlardayaşayan siyah nüfusun çektiği sıkıntılar ve şiddeti elealırken bir taraftan da daha çok seks, para, silah,hayatın güzelliklerini içeriyordu (Ferrell, 1995).Zaman içinde müziğin özünde olan karşılıklı atışmave ağız dalaşı beraberinde kavgaları getirdi. Busataşmalar daha çok doğu (New York) ve batıdaki(Los Angeles) gruplar arasında şiddetlenerekatışmalar ile kalmayıp cinayetler ile sonuçlanmayabaşladı. Karanlık günleri kısa zamanda atlatan akım,yıllar içinde gelişme için uygun olanaklar bulupkendine has sektörleri olan büyük bir pazar haline

Resim 1)

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

yarattığı kadar caydırıcıdır. Polis Vazife ve SalahiyetKanunu metro ve benzeri yerüstü ve yeraltı toplutaşıma araçlarında can ve mal güvenliğinin veseyahat özgürlüğünün sağlanması için polisiyetkilendirirken, ülkemizde metroya yönelikihtisaslaşmış New York'taki Transit Police gibi birkolluk kuvveti bulunmamaktadır. Bu nedenle,ulaşım alanındaki dünya ve ülkemizdeki gelişmelerdikkate alınarak her geçen yıl şebeke ve uzunluk ağıgenişleyecek metro sistemleri için metro sisteminibilen, yangın, terör eylemi veya afet ve kazalardaönleyici, düzenleyici, koruyucu işlevleri veyailkyardım hizmetlerini yerine getirecek eğitim vedonanıma sahip ihtisas birimi olarak “Metro Polisi”uygulamasına geçilmelidir (EGM, 2007). Suçlularınhedef tayinini zorlaştırmak ve tedirginlik yaratmakamacı ile üniformalı olduğu kadar sivil ekiplere deağırlık verilmelidir.

Suçun mekânsal fırsatlar aradığı günümüzde,metrolarda suçun önlenmesine yönelik ihtisaskomisyonları aracılığı ile olası suç senaryolarınakarşı eylem planları hazırlanmalı, mimari veişletmeye yönelik tedbirler alınmalı ve düzenliolarak değişen koşullar altında gözdengeçirilmelidir. Metro ve metro yapıları yüksekyatırım bütçeleri gerektirmektedir. Yapı bir kereortaya çıktıktan sonra mekânsal kısıtlardan dolayıgerekli değişiklikleri yapmak zor ve maliyetlidir. Bunedenle ülkemiz gibi metro ile yeni tanışankentlerimizde anılan tedbirler, daha tasarımaşamasında alınmalıdır. Bu nedenle, metro inşakararı alan belediyelerin metronun veistasyonlarının bir kamu alanı olması nedeni ileuzmanların fikirlerini sunabileceği katılımcı birtasarım anlayışına olanak vermesi gerekmektedir.Üniversitelerin mimarlık bölümlerinde metro veyeraltı mimarisine yönelik proje çalışmalarıyapılmalı; özendirilmeli, bu konuda ihtisaslaşmakiçin olanaklar sağlanmalıdır.

Sonuç olarak kent içi ulaşımın vazgeçilmez birunsuru olarak metro zaman içinde ülkemizde debüyüyecektir. Yoğun bir kamu alanı ve kısmenyeraltında olması vasfından dolayı ihtisaslaşmış birtasarım yaklaşımına ihtiyaç duymaktadır. Butasarım yaklaşımı fonksiyonel gereklilikleri tatminettiği kadar, suçu önleyici, yolcuların fizyolojik,psikolojik ve güvenlik gereksinimlerini desağlamalıdır. Bu, güvenli ve konforlu bir yolculuksağladığı kadar, seyahat özgürlüğü açısından kamufaydası sağlamaktadır.

Dünya deneyiminden yola çıkarak, metropollerterör örgütlerine sağladığı avantajlardan dolayıtemel hedeflerden biri haline gelmiştir.Metropollerdeki ulaşım sistemleri ve özellikle

KAYNAKLAR:

Bain, B.A. (1989). The Entry Experience: Preferences ofthe Mobility Imparied. Enviromental Design ResearchAssociation Conf; EDRA 20.

Bennett, D. (2004).London: Octopus Publishing Group Ltd.

Bratton, J (1997). Polis Müdürleri İçin Yüksek BeklentilerSuçta Azalmaya Nasıl Yol Açabilir?, Criminal JusticeEvecutive Forum, Mayıs 1997.

Candemir, E. (2002). Suç Haritaları Metodu., 2002:18.

Carmody, J., Sterling, R. (1993).. NY: Van Nostrand Reinhold.

Demirbaş, T. (2001). . Ankara: Seçkin.

Durmisevic, S. (1999). The Future of the UndergroundSpace. . 16(4).

EGM. (2007). www.egm.gov.tr ( 12.05.2006)

EGO. (2007). www.ego.gov.tr (21.04.2007).

Güneş, S. (2007). The Influence Of DesignConsiderations Of Metro Stations In The Context Of CityIdentity: The Case Of Ankaray And Ankara Metro,Doktora Tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi.

IETT. (2007). www.iett.gov.tr. (12.05.2007).

İngiltere İçişleri Bakanlığı. (2003). İngiltere ve Galler'deSuç olayları 2002/03.

Lesser, W. (1987).Boston:Faber

and Faber.

Maslow, A. (1954). . NewYork: Harper

Maslow, A. (1968)New Jersey: Van Nostrand Reinhold.

Pike, D. (2005)., New York: Cornell

University Press.

Rohde. M (2007). Metro Arts and Architecture.http://www.mic-ro.com/metro/metroart.html (12.5 2007).

WABC (2005). NYPD: iPods Responsible For Rise InSubway Crime, 5 Temmuz 2005.

Metro: The Story of the UndergroundRailway.

AkademikBakış

Underground SpaceDesign

Kriminoloji

Cities

The Life Below the Ground: A Study ofthe Subterranean in Literature and History.

Motivation and Personality

Toward a Psychology of Being. 2 ed.

Subterranean Cities, The World BeneathParis and London, 1800-1945

Resim 3- Deagu Metrosu yangını, 2003 Kaynak: Associated PressSerkan Güneş, Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fak.Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü

GRAFFİTİ: KENTSEL SUÇ MU SANAT MI?

Page 21: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

40 41

geldi. Eskiden ticari amaç gütmeyen ve daha çoksaygı görmeyi amaçlayan performanslar kısa süredeprodüktörlerin ilgisini çekti. 90'lara gelindiğinde hip-hop büyük bir patlama yaşadı ve Amerikan sinemave müzik endüstrisinin vazgeçilmez unsurlarındanbiri oldu.

1998 yılına gelindiğinde Detroit'li beyaz rapçiMarshall Mathers (Eminem) yeteneği ile siyahrapçilerin saygısını kazanırken, rap müziğinin enpopüler ve tüm zamanlar en çok albüm satan rapçisioldu . Eminem'in hip-hop kültürünün tümdünya toplumu arasında yayılmasında ciddi bir etkisivardır. Çünkü bir beyaz olarak “siyah egemen” biralanda Amerikan değerlerini acımasızca eleştiripdalga geçerken aynı zamanda sistem dışındakalmanın etnik bir köken ile sınırlandırılamayacağımesajı veriyordu. Bugün dev holdinglerin, ünlümarkaların hepsi hip-hop'un popülaritesindenkazanç sağlıyor. Şirketler, marka imajlarını değiştiripmultikültürel pazarlama departmanları kurarak gençkuşağın dilinden konuşmaya, 'street cred' yani sokakitibarı elde etmeye çalışıyorlar (Ercan, 2004).

Mcing, Djing, B-boying ve graffiti bugün kendine hasyaşam ve giyim tarzı olan ve sektörleşen hip-hop'unana kollarını oluşturur. Yazıya konu olan graffitininbir fenomen haline dönüşmesi yine hip-hop'unortaya çıktığı 1970'lere denk gelir. Önceleri politik

(Resim 2)

GRAFFİTİ

mesajların verilmesinde ve çetelerin bölgelerinibelirlemesinde bir araç olan graffiti giderekbireyselleşti. Hip-hop müzisyenleri gibi kalabalık içindekendini ortaya çıkarmak ve kendini duyurma niyetindeolan yazarlar (writers) kentin uygun gördükleriyerlerine imzalarını attı. İlk başta kendilerinebuldukları lakaplarla (Taki 183, Cool Earl, vb.) kenti“bombalayan” bu yazarlar giderek bir merak konusuolarak medyanın ilgisini çekti Bu ilgiyazarların sayısını arttırmakla beraber yazarlararasında rekabetin oluşması sağladı. Rekabet sonucuön plana çıkmak isteyen yazarlar eserlerinde giderekdaha fazla renk ve değişik yazı tarzları kullanmayabaşlayınca ortaya yeni tarzlar çıkmaya başladı(Castleman, 1982).

Yazılar azalırken daha fazla grafik öğelerininkullanılması ile beraber graffiti basit bir duvar yazısındanbugün bilinen haline döndü .

Tarz üzerine yoğunlaşan rekabet ve farklılık yaratmaisteği bilinir, görünür olma amacı ile birleşince NewYork'un sadece dış mahalleleri değil, kentin tümügrafitti ile doldu. Bu durum graffitinin bir problemolarak algılanmasına yol açtı ve zamanla “otorite” ilegraffiti yazarları arasında bir mücadeleye dönüştü(Castleman, 1982). Konu yetkililer açısından elealındığında graffiti vandalizmdi. Daha da önemlisi,otoritenin kent üzerinde kontrolü kaybettiğine yönelikbir işaretti. Yasalar karşısında bir suç olan graffiti aynızamanda diğer suçlar için zemin hazırlarken aynızamanda metro gibi sistemlerde uygulanması tehlikeyaratıyordu. Zamanın New York belediye başkanıEdward Koch önderliğinde başlayan anti-graffitihareketi ilk başta bir toplum bilinci yaratmak dahasonra ise kimyasal maddelerle mevcut uygulamalarıtemizlemeyi amaçlıyordu. Temizlemenin maliyetiningiderek artması belediyenin başka tedbirler almasınayol açtı (Castleman,1982). Sprey boya satışlarına birdenetleme getirilirken aynı zamanda mücadele içinemniyet teşkilatı özel birimler kurdu (Luna 1997).

Seksenli yılların sonuna doğru etkin mücadelemeyvelerini verirken graffiti popülerliğini yitirmeyebaşladı. Ancak, bu sefer de “New York'un köklerindengelen saf bir sanat” olarak sanat çevrelerinin ilgisiniçekti. Eskiden saygı kazanmak için yapılan graffitigiderek sanat galerilerinde boy göstermeye başlarken,eserler bir sanat eseri olarak ticarileşti (Hager, 1982).Sanat camiasının giderek ilgisini çeken graffitiye işdünyası ilgisiz kalmadı. Çoğu firma satış stratejilerinegraffitinin ve genel anlamda hip-hop gibi felsefesinikatarak, bu yaşam tarzını ürünlerine yansıtmaya çalıştı.Sonuç olarak, otoriteye karşı duruş ve toplumdakisıkıntılara vurgu üzerine kurgulanan taban hareketigraffiti, günümüzde alınıp satılan bir sanat ve kapitalistsistemin mal ve hizmetlerin sunmada sıklıklabaşvurduğu bir pazarlama aracı haline döndü

(Resim 3).

(Resim 4)

(Resim 5)

TÜRKİYE VE GRAFFİTİ

Başkenti New York olan hip-hop kültürünün vegraffitinin küreselleşmesinde internetin, medyanın veticarileşmesinin etkisi büyüktür. Bugün kendinisistemin dışında hisseden herkesin bir ifade aracıolarak coğrafi kısıtlamalardan bağımsız bu kültürübenimsemesi için her türlü olanak mevcuttur. Dahada ötesi, talep olmasa bile medya ve ticari sistemtarafından sunulmaktadır. Türkiye bu kültür ile90'ların sonuna doğru tanışmış, bu tanışlıktayurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının etkisi büyükolmuştur.

Hip-hop'un Amerika'da yeşerdiği 70'ler Türkiye'ninsiyasetinde ve ekonomisinde istikrarsızlığın egemenolduğu yıllar olmuştur. Özellikle 1970'lerin sonlarınadoğru, siyasi kutuplaşmaların ve terör olaylarının hadsafhaya varması ekonomik ve sosyal gelişmeleri dederinden etkilemiştir. Politik mücadelenin bir ifadearacı olarak duvar yazıları bu dönemde ideolojininkitlelere duyurulmasında sıklıkla başvurulan biryöntem haline gelmiştir. Yapılan askeri müdahaledensonraki dönemlerde de apolitik duvar yazıları bile budönemin hassasiyeti nedeniyle ilgi görmemiştir. 70'liyıllarda hip-hop'un da Türkiye'de ilgi gördüğüsöylenemez. Onun yerine yine hip-hop'la benzersöylemler üzerine kurulu arabesk kültürü ortayaçıkmıştır. Köyden kente göçün etkisi altındagecekonduda yaşayan halkın ezilmişliği, aşkları,feodal yapının kurbanlarını ifade eden bir protestmüzik doğmuştur. 80'li yıllarda altın döneminiyaşayan arabesk zaman içinde protest yapısınıkaybetmiş, çoğu sanatçının “çilesi olgunlaşmış”,giderek fantezi veya taverna gibi “soft arabesk” tarzayönelmişlerdir. Ancak, bu kültür içinde hafif mizahbarındıran ama yine dert yüklü, sevda kokulu birduvar yazısı tarzı miras bırakmıştır. Bu tarz ülkeninpopüler kültüründe yer etmiş, daha çok kamyon vedolmuş yazıları olarak anılır olmuştur.

Hip-hop kültürünün ülkede gelişmesinde daha çokAlmanya'da yaşayan gurbetçi yeni nesillerin etkisibüyüktür. 90'lı yılların ortasında Almanya'dayaşayan Türklerin sorunlarına eğilen, tema olarakırkçılığı ve ezilmişliği irdeleyen gruplar teker tekerTürk dinleyicisi ile tanıştı. Cartel grubu ile başlayanakım daha sonra sadık bir dinleyici grubuoluşturarak yeni Türk sanatçıların ve gruplarınoluşmasında ön ayak oldu.

Genel bir değerlendirme yapıldığında, 90'larınsonunda bir hareketlenme yaşansa da Türkiye'deBatı'dakine benzer bir graffiti kültürünün ve tarzınınoluştuğu söylenemez. Türkiye'deki duvar yazılarıgenelde yazarın ruhsal durumunu yansıtırken fikirbeyan etmeye ve kendini tanıtmaya yöneliktir. Kaliteyerine sayıca fazla üretmek temel motivasyonolmuştur. Kimi duvar yazıları yazarın gerçek isminiyansıtırken (Hasan, Tolga vb.) kimisi de yazarınöykülendiği öz benliğini yansıtır (Hırçın Kral,Gecelerin Yargıcı, Tosun vb.). İç göçün etkisi, büyükşehirlerde kendisini göstererek kökenleri vurgularşekildedir ( Bayburtlu Ercan vb. Havası sert, insanımert...Erzurum: Dadaş). Takım taraftarlığı duvaryazılarında sıklıkla vurgulanan başka bir temadır(Galatasaray, Fenerbahçe, BJK, Ultraaslanlar,Ankaragücü Pegasus vb.). Kararsız seçmene yöneliksiyasi parti propagandaları kadar, güncel konjonktürde duvarlarda yer bulmaktadır (Barzani'ye Ölüm,Kahrolsun Emperyalizm, Dünya Türk Olsun, vb.).Sosyal hayata eleştiri (Nuri Alço) , ileplatonik ve karşılıksız aşklar, yaşama karşı duyulanyenilgi ve kabullenme hissi en yoğun işlenentemalardır (Uzaktan sevdim, bilmeyeceksin!, Sevdikte ne oldu, Efes zengin oldu, Hoşçakal yarın, Sarışınolsun 5 yıl sonra olsun, Yaralı kartal, Düşenin dostuolmaz, vb)

(Resim 6)

(Resim 7).

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Resim 1- Hip-hop öncülerinden Afrika Bambaata, 1981

Kayn

ak:

ww

w.f

actm

agazin

e.c

o.u

k

Resim 2- Tüm zamanların en yüksek albüm satışını yakalayan rapçi Marshall Mathers (Eminem)

Kayn

ak:

ww

w.t

oo

str

an

ge.d

e,

20

07

Page 22: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

42 43

“yeraltında” faaliyet gösteren GNG (Güngören) Klanıbelediyenin destekleri ile Ali Rıza GürcanCaddesi'ndeki 400 metrelik bir duvarı“renklendirmek” için görevlendirildi (Durukan,2006).

Dönmezer suçun diğer esaslı bir vasfı olarak göreceliolmasına atıfta bulunmaktadır (nisbiliğidir). Suçuoluşturan fiillerin zaman ve ortama göre değiştiğinibelirtir. Bugün ağır suç sayılan eylemlerin geçmiştebazen hatta vatanseverliğe âlamet olduğuna işareteder. Bugün suç sayılmayan bazı fiillerde geçmişte enahlâk dışı hareketler olarak sayılmakta olduğunavurgu yapar. Bu nedenle güncelde yasadışı olanınyeni toplumsal kabullerle gelecekte yasal olmasınınmümkün olduğunu hatırlatır. Elbette tersi demümkündür.

Ancak bir eylemin yasal olması onun genel olarak,kamu sağlığını, güvenliğini ve tabiî kaynaklarıkorumak, iş ve ticaret alanında uygunsuz ve hileliuygulamaları önlemek, devlet gelirlerini korumakmaksatları ile çatışmamasını gerektirir. Graffitininyasal olarak kabullenilmesi için ise öncelikle yoğunbir şekilde toplumsal kabul görmesi ve kamufaydasına hizmet etmesi gerekmektedir. Niteliksiz birşekilde bolca üretilen, estetikten yoksun sadece özbenliği tatmin amaçlı graffitinin bu haliylegünümüzde ve gelecekte bir kabul görme ihtimalidüşüktür.

SONUÇ YERİNE

Graffitinin internetin yaygınlaşması ve sanat ve ticarisektörü ilgisi nedeni ile kent duvarlarındanuzaklaşacağı veya kamu olanakları kullanılarakkontrollü bir şekilde üretileceği , ticari birmeta haline dönüşmesi mümkün gözüküyor. Ancak

(Resim 8)

Büyük kentlerde sıklıkla karşılaşılmaya başlayanbaşka bir graffiti yaklaşımı ise sprey boya yerine kalınkalemlerle göreceli olarak daha düz yüzeylere (metroduvarları, telefon kulübeleri vb.) tag (biçim imi)yazmak ve yapışkan etiketler kullanmaktır. Çoğugraffiti ise nicelik olarak üretkenliğe imkân veren vekolay olan şablonlarla yapılmaktadır.

Böyle bir fiilin suç olarak kabul edilip edilmemesitartışmasından önce suç kavramını ele almamızfaydalı olacaktır. Suç kavramı sosyalleşmenin birürünüdür. Sosyalleşmede ilk başta gelen araç,cezalandırma ve ödüllendirmedir. İlk başlarda diniesaslara dayanan suç, daha sonraları laikleşmiş verasyonelleşmiştir. Rasyonelleşme ile devlet, tekel biryetkinin sahibi olarak suçları belirlemek ve cezavermek hakkını elinde tutmaya başlamıştır(Dönmezer, 1994).

Peki, suç nedir? Suç konusunda farklı tanımlamalarolmakla beraber, hepsindeki ortak nokta, içeriğindetoplum kavramını içermesidir. Suç, toplum halinde

SUÇ MU? SANAT MI?

yaşama şartlarına yönelmiş her türlü saldırı olmaklaberaber, diğer bir tanıma göre suç, kişinin kendinimensubu saydığı grupta varlığı toplum dayanışmasıile çelişki gösteren fiildir (Thomas, Znaniecky, 1957). Başka bir tanımda ise suç, toplumda yürürlükteolan sosyal normlardan bir sa.pma (déviation) veyasapıcı eylemlerdir (conduite déviante) (Kaplan,1970). Gerçekte ceza hukukunda suç tariflerindeesas teşkil eden husus, fiilin suç olması için kanunkoyucu tarafından cezalandırılmış bulunmasıdır

Graffiti konusunu ele aldığımızda bu eylem malazarar verme başlığı altında ele alınmıştır. 765 sayılıeski TCK'da 'nas-ı ızrar' adıyla düzenlenmiş olan suç,5237 sayılı yeni TCK'da 'mala zarar verme' adıyla151., 152. ve 153. maddelerde düzenlenmiştir. Eskiceza kanunu ile yeni ceza kanunu arasında malazarar vermek suçunun temel biçiminin, yani basithalinin gerçekleşmesi bakımından esas itibariylebelirgin bir farklılık bulunmamaktadır (Ülkü, 2005).

Örnek vermek gerekirse eski TCK'nda Madde 516/1kapsamında “Bir kimse her ne şekilde olursa olsundiğer bir kimsenin taşınır veya taşınmaz malını yıkarveya yok eder veya bozar ya da bunlara zarar verirsezarar görenin şikâyeti üzerine bir yıldan üç yılakadar hapis ve bin liradan üç bin liraya kadar ağırpara cezasıyla cezalandırılır.” hükmü yer alırkenyeni TCK bu eylemi 151/1. maddede “Başkasınıntaşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamenyıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamazhâle getiren kişi, mağdurun şikâyetiüzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlîpara cezası ile cezalandırılır.” şeklinde ele almıştır.Başkasının malvarlığına dâhil bulunan taşınır veyataşınmaz malın herhangi bir şekilde kirletilmesi mala

veya kirleten

zarar verme suçunu oluşturur. Yeni TCK'nın 151/1hükmü şikâyet esası getirirken aynı kanunun 152.maddesi mala zarar vermenin nitelikli hallerini belirler.Kanunun 152/1 bendinde eylemin “a) Kamu kurum vekuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veyakamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veyadiğer eşya hakkında,” yapılması ağırlaştırıcı bir nedenolarak belirlenmiştir (Ülkü,2005). Mala zarar vermesuçunda korunan hukuki yarar kişilerin mülkiyet hakkıdır(Öztürk,2001). Çünkü failin hareketi mağdurunmalvarlığında bulunan taşınır ve taşınmaz malları zararauğratma amacına yönelmektedir.

Dolayısı ile ülkemizde graffiti eğer taşınır veya taşınmazmalı kirletme olarak yorumlanırsa bir suçtur. Zira yeniTCK ile beraber örnek teşkil edecek davalarbulunmaktadır. Ancak, asıl tartışılması gereken graffitininbir mala karşı zarar yaratan bir kirletme mi, yoksa onadeğer katan bir güzelleştirme eylemi mi olduğudur. Bumesele zaten bu kavramın ortaya çıktığından beri sürenbir tartışma ve karşılıklı mücadelenin özünü oluşturur.

Görülen o ki, kimileri için sanat olan graffiti, kimilerinegöre vandalizme kaçan bir kirletme eylemi. Gerçek olantek şey graffitinin dünya çapında ve ülkemizde yasadışıbir eylem olduğu. Yapılan eylem yasadışı olduğundanyazarlar deşifre olmuyor ve bu nedenle “yeraltında”kalmayı tercih ediyor.

Dünyada bu vandalizmin önüne geçmek, niteliklieserlerin ortaya çıkmasını teşvik etmek için kamukaynakları harcanarak yapılan uygulamalar mevcut.Ülkemizde böyle bir uygulama ilk defa 1998 yılındaGüngören Belediyesi tarafından uygulandı. Uzun süre

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Resim 3- New York'un en tanınmış tagger'ı Taki183

Kay

nak

:w

ww

.gra

ffit

i.o

rg

Resim 4- Güncel graffiti'den bir örnek Kaynak: www.msxlabs.org, 2007

Resim -5 The Coca Cola Company/ Sprite tarafından Hip-hop'unbir araç olarak kullanılması

Kay

nak

:w

ww

.th

eco

ca-c

ola

com

pan

y.co

m,

20

07

Resim -6 Ankara Yüzüncü Yıl Mahallesi'nden bir duvar yazısı. 80'lerin ünlü oyuncusu Nuri Alço'nun oynadığı karakterler üzerinden toplumdaki yozlaşmaya tepki

Kay

nak

:h

ttp

://n

aro

.wak

af.n

et/f

oto

/yu

zun

cuyi

l01

.jp

g,2

00

7

Page 23: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

44 45

Ruşen Keleş, Prof. Dr., K.K.T.C., Doğu Akdeniz Üniversitesi

KENTE KARŞI SUÇ

dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Türkçe Sözlük, “suç”u “yasalara aykırı davranış,cürüm” olarak tanımlıyor. Gerçekten, bir eyleminsuç sayılabilmesi için, o eylemin yasalarcayasaklanmış eylem türlerinden biri olması gerekir.Yaptırımı din ya da ahlak kurallarında bulunaneylemler dar anlamında suç kavramı içindealgılanamazlar. Her suçun bir işleyeni ve onuneyleminden zarar göreni vardır. Eylemin zarar vermeamacına yönelik olması ve eylem ile doğurduğusonuç arasında bir bağıntı bulunması suçun maneviöğesini oluşturur. Suç oluşturan eylem o suçuişleyenin kastından ya da kusurlu davranışındandoğabileceği gibi, ihmali sonucunda da ortaya çıkmışolabilir. Tüze bilimlerinde, ortada bir kusurbulunmasa bile, kimi eylemlerin sonuçlarındandolayı o eylemi yapanın sorumlu tutulmasına olanakveren sorumluluk türleri vardır. Kusursuz ya danesnel sorumluluk ile anlatılmak istenen de budur.

Suç ve ceza tüzesinin en temel kurallarından biri,yasaya dayanmayan suç ve ceza olamayacağıilkesidir. Bir başka deyişle, suç oluşturan her eyleminve onun karşılığında verilebilecek cezanın ne olduğumutlak olarak yasada gösterilmek zorundadır. Bukural, kimi eylem ve davranışların keyfi olarak suçolarak nitelenmesini ve cezalandırılmasını önleyentemel tüze kurallarından biridir. Hangi eylemlerinsuç oluşturduğu genel olarak Türk Ceza Yasası'ndayer almıştır. Buna ek olarak, çeşitli yasalarla farklıkesimlerde yapılan düzenlemelerde suç olaraktanımlanmış olan eylemler ve bunların karşılığındaöngörülmüş cezalar vardır. İmar, Belediye, Kıyı,Tabiat ve Kültür Varlıkları, Orman, Ulusal Parklar,Boğaziçi, Çevre yasaları bu tür düzenlemelerin yeraldığı yasalara örnek olarak gösterilebilir.

Uzunca bir süredir, ülkemizde “kente karşı suç”kavramı sık sık kullanılır oldu. Bunda, hızlıkentleşmenin doğurduğu olumsuz sonuçların payı

elbette büyüktür. Kentleşmenin hızlı, çarpık vesağlıksız olmasından kaynaklanan ve yeterincekentlileşememiş olmanın büyüttüğü bozukluklar,nereden kaynaklanırsa kaynaklansın; bireylere,kurumlara ve yönetimlere atfedilebileceksorumluluklar kasta, kusura ya da savsaklamayadayansın dayanmasın, sonuç kentlerimizin kimliğinioluşturan kültür, doğa ve tarih öğelerinin tümüyleyitip gitmesi ya da değer yitirmesi doğrultusundadır.Bu türlü değerleri korumak, onlara sahip çıkmakher kenttaşın ve yurttaşın görevidir. Kenttaşlık veyurttaşlık bilincinin gelişmesiyle birlikte bu görevindaha iyi yerine getirilebileceği kuşkusuzdur.

Birey, bir yandan kenttaş ve yurttaş olarak kentinindeğerlerine sahip çıkma hakkını kullanırken, neyazık ki, bir yandan da kentin tümüne ya da kentioluşturan öğelerden kimilerine karşı suçsayılabilecek davranışlar içine girebilmektedir.İnsanların bencil yaratıklar olmaları, bireyselyararlarıyla toplum yararı arasındaki dengeyisağlıklı bir biçimde kurmalarını zaman zamangüçleştirmektedir. Küreselleşen dünyada yerleşikdeğer yargılarının derinden sarsıntıya uğramasısonucunda kentleri korumak daha da güçleşmiştir.Kente karşı işlenen suçların sayısındaki artış veniteliğindeki çeşitlenme, bu suçları işleyenlere karşınasıl, ne zaman ve kimler tarafından davacıolunacağının iyi öğrenilmesini zorunlu kılmaktadır.

Geleneksel tüze kuralları, belli bir mala verilenzararın giderilmesi için dava açma hakkını zarargören malın sahibine vermektedir. Zarar gören kentya da onun bir bölümü olduğuna göre, bunlar adınadavacı olmak, her şeyden önce sahiplik sorunununçözüme bağlanmasını gerektirir. Geniş anlamda,kentin sahibi o kentte yaşayanlar, kent yönetiminevergi verenler, kent yönetimini oylarıyla oluşturmuşolanlar ve ayakta tutanlardır. Dolayısıyla, dava

Gazetesi, 2006/218.Ercan, Özgür, (2006), HipHop'u Sadece Bir Müzik TürümüSanıyorsunuz ?, Hürriyet Gazetesi, 08.05.2004.

Ferrell, Jeff, (1995), "Urban Graffiti - Crime, Control,Resistance", Youth and Society, 27 : 73-92.

George, Nelson, (1994 9, Buppies, B-Boys, Baps and Bohos,New York:Harper Collins.

Hager, Steven, (1982), Hip Hop: The Illustrated History ofBreakdancing, Rap Music & Graffiti, New York,

St. Martin's Press.

Kaplan, John, (1970), Marjiuana: The New Prohibition, NewYork

Legendre, Caroline, (1989), "Street Delirium", PsychologieMedicale, 21:727-731.

Luna, Jeremiah, (1997), "Eradicating the Stain: Graffiti andAdvertising in Our Public Spaces", Art Crimes

1997:1.

Öztürk , Bahri, (2001), Ceza Hukuku,Genel Hükümler ve ÖzelHükümler-Temel Bilgiler, Ankara.

Thomas W, I. , Znaniecky F. W., (1957) The Polish Peasant inEurope and America.

Ülkü, Muhammed Murat, (2005), 5237 Sayılı TCK. 151-153.Maddelerinde Yer Alan Mala Zarar Verme Suçları, Yeni CezaAdalet Sistemi Semineri, Adalet Bakanlığı Eğitim DaireBaşkanlığı, Ankara.

KAYNAKÇA

Brewer, Devon. D., (1992), "Hip Hop Graffiti Writers'Evaluation of Strategies to Control Illegal Graffiti."

Human Organisation, 2:188-189.

Castleman, Craig, (1982), Getting Up: Subway Graffiti inNew York, New York: The Massachusetts Institute

of Technology.

Dönmezer, Sulhi, (1994), Kriminoloji, 8.Bası, İstanbul: Beta.

Durukan, Yaşar, (2006), Kamu Yararına Graffiti, Zaman

Resim 7- “Seni Çok Seviyorum Pikaçu , BS

Resim 8- Pendik Lisesinde bir graffiti uygulaması

Kay

nak

:w

ww

.msx

lab

s.o

rg,

20

07

Page 24: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

46 47dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

açma hakkı da onların olmalıdır. Onların yanı sıra,bir kentte yaşayanların kurmuş olduğu sivil örgütleride kent adına davacı olabilecek aktörler arasındasaymak gerekir. Bunlara ek olarak, temsili birdemokraside halkın özgür oyu ile seçilerekoluşturulmuş olan belediyeler de, kentlerimizi,kentlerimizin değerlerini emanet ettiğimiz kuruluşlarolduklarından, hem yönetim tüzesinden aldıklarıdüzenleme gücünün bir sonucu olarak, hem de halkıtemsil eden yönetim basamağı olarak, kente karşıişlenen suçların izlenmesinde yetkilidirler.

Yeni Türk Ceza Yasası'nın 181-184. maddelerindekente karşı suçlarla ilgili kimi düzenlemeler yeralmasına karşın, bunların ülkemizde kente karşı suçkonusundaki eksikliği giderecek nitelikte olmadığıaçıktır. Bunlardan birinde daha çok imarkirlenmesine yol açanların kente karşı suç işledikleriyolunda bir düzenleme yer alıyor. Kent içinde yeralan sahipsiz mallara, bir kamu hizmetiningörülmesine ayrılmış mallara, ya da herkesinkullanmasına bırakılmış olan, kent mobilyalarıdenilen malları da kapsayan, mallara karşı işlenensuç niteliğindeki eylemlerin izlenmesi ve davakonusu yapılması, kamusal kuruluşların doğrudandoğruya harekete geçmesini gerektirir. Bu türlü

Kente karşı suçun ne anlama geldiğini ve nasılişlendiğini ortaya koyabilmek için önce kimikavramlara açıklık getirmek yerinde olacaktır. Kentve suç kavramları birlikte kullanıldığında her zamanaynı şeyleri ifade etmeyebilir. Örneğin, kentsel suç,kriminal anlamda, kent olarak bilinen mekânlardaişlenen suçları anlatır. Kentsel suçların başındakapkaç, gasp, tecavüz ve organize kimi suçlar gelir.Oysa kente karşı işlenen suçlardan kasıt, en genelanlamda kent olarak tanımlanan mekânlaraekonomik, sosyal, fiziksel ve kültürel yönlerdenverilen zararlardır.

O halde kente karşı suç, kentin kent olmak nedeniylesahip olduğu kimi özelliklerinin ve değerlerinin yokedilmesine, bu değerlere saldırılmasına yönelikeylemlerdir. Bu çerçevede balkonlara çamaşırasılmasını, yollara çöplerin atılmasını, yapıları birerbeton yığınına dönüştüren mimari anlayışını da,kentin estetik görünümünü bozduğu için kente karşısuç saymak gerekir. Burada zarara uğrayan yalnızcafiziksel mekân olarak kent değil, aynı zamandakentlilerdir. Ancak, kentliler burada hem kente karşısuçun mağduru, hem de faili olabilmektedirler. Belkide fail olanlar kentliler değil, kentte yaşayanlardır.Çünkü kentte yaşamak her zaman kentli olmakanlamına gelmemektedir.

Bu noktada sözü edilmesi gereken bir diğer önemlikavram, kentli haklarıdır. Çünkü kente karşı suçeylemini gerçekleştiren kişi bir anlamda kentlihaklarını da hiçe saymaktadır. Kentte yaşayanherkesin sağlıklı, temiz ve güvenli bir kentsel alandayaşama, kentsel kamu hizmetlerinden yeterli ölçüdeyararlanma, kendini geliştirebileceği ekonomik,toplumsal ve kültürel olanaklara sahip olma hakkınıifade eden kentli haklarının temel haklarla,ekonomik, sosyal ve siyasal hakların yanı sıra üçüncükuşak haklarla da* beslendiğini kabul etmek gerekir.

Henüz resmi bir uluslararası belge niteliğikazanamayan, ancak uluslararası ve ulusal düzeydepek çok politikaya temel teşkil eden, AvrupaKonseyi'nin hazırladığı 1992 tarihli Avrupa KentselŞartı'nın ilkelerinden pek çoğu, başta 1996 yılındaİstanbul'da yapılan Habitat II olmak üzere, kimikonferansların bildirgelerinde yinelenmiştir.Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler için deöncelikli kentli gruplar olarak bir dizi politikalarönerilmekte ve yaşama geçirilmesi beklenmektedir.Yerellik, katılım, demokrasi, yaşam kalitesininkorunması ve çevreye karşı duyarlılık vesürdürülebilirlik de kentli haklarıyla birlikteanılmaktadır.

Katılıma olanak vermeyen, temsil niteliği düşük,saydam olmayan, merkezi yönetimin sıkı denetim vegözetimi altında çalışan, akçal kaynakları yetersiz,etkin ve verimlilikten uzak, partizanca davranankent yönetimlerinin varlığı, kentin ekonomik,toplumsal, kültürel ve fiziksel yapısı üzerindeolumsuz etkilerde bulunacağı için kente karşı suçişlenmesini kolaylaştırabilecektir.

Kentli haklarının üçüncü kuşak haklardan olan çevrehakkı ile yakın ilişkisi nedeniyle kente karşı işlenensuçlarla çevreye karşı işlenen suçlar çakışmaktadır.Tarihi ve kültürel değerlerin yakınında, sitalanlarında, kıyılarda, özel çevre korumaalanlarında, ormanlık alanlarda, milli parklarda vesu havzalarında yapı yasaklarına uyulmaması hemkente karşı hem de çevreye karşı suçtur.

Yine, kentin, çevrenin boyutlarından yalnız biri(fiziksel çevre/yapay çevre; sosyal çevre) olmasınedeniyle çevreye karşı işlenen suçlar kente karşıişlenen suçlardan çok daha kapsamlıdır. Kente karşıişlenen suçları çoğu kez aynı zamanda çevreye karşıişlenen suçlar olarak da kabul edebiliriz. Çünkü

KENTE KARŞI SUÇ-İMAR SUÇU

Ayşegül Mengi, Prof. Dr., Ankara Üniversitesi, SBF

Sıhhiye Köprülü Kavşağı, Ankara

İzinsiz yıkılan Ankara Havagazı Fabrikası

mallara kamusal sorumluluk üstlenmiş olanların zararvermeleri durumunda ise, savcılıkların gerekliişlemleri başlatmaları şarttır.

Kuşkusuz, kente karşı suçların büyük bir bölümü,belediye meclislerinin kabul ederek kesinleştirdiğiimar planlarıyla ya da plan değişiklikleriyleolmaktadır. Dolayısıyla, siyasal bir organ olanbelediye meclisinin topluca ya da çoğunlukla birkentin geleceğine ilişkin olarak alacağı plankararlarının kente karşı suç oluşturması olasılığı herzaman vardır. Gelecek kuşakları kentin havasından,suyundan, toprağından, kültür ve mimarlıkdeğerlerinden yoksun kılacak yanlış bir plan kararınedeniyle belediye meclisinin siyasal takdir hakkıceza yaptırımı ile karşılaştırılamaz. Bu tür kararlarakarşı, yönetsel yargı yolu her zaman açıktır ve iptalkararlarıyla kimi yanlış uygulamalar önlenebilir.

Ama açıkça görülmektedir ki, kente karşı suçkavramının somut bir anlam taşıyabilmesi, kente karşısuçun ya da kent suçlarının yasalarda açık bir biçimdetanımlanmasına bağlıdır. Bu yapılmadığı sürece, ilgilikuruluşların siyasal ve etik sorumluluklarının ötesinegeçmeyecek sorumluluklar söz konusu olabilir. Kişileryönünden ise, Yurttaşlar Yasasının komşulukilişkilerine ve haksız fiillere ilişkin kurallarınadayanmaktan başka çare yoktur.

Dikmen Vadisi, Ankara

Page 25: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

48 49dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

çevreyi geniş anlamda tanımlarsak, yalnızca fizikselçevre değil, sağlık ve eğitim koşulları, sosyal güvenliksistemi, toplumdaki değerlerin değişmesi vb. içerensosyal çevre de işin içine girmektedir.

Bir başka deyişle, örneğin, tarihi ve kültüreldeğerlerin yok edilmesi, kıyıların yağmalanması vekamu yararına aykırı kullanılması kadar, kentseldönüşüm projeleri çerçevesinde rant oluşturulması veböylece gelir dağılımının bozulması da çevreye karşısuç olarak kabul edilebilir. Kente karşı işlenen suçlarnedeniyle ortaya çıkan zararlar, çevreye karşı işlenensuçlarda olduğu gibi çoğu zaman telafi edilemezniteliktedir.

Kente karşı işlenen suçların önemli bir kısmının imarkararları ve uygulamaları yoluyla işlendiğini söylemekyanlış olmayacaktır. Bu nedenle bu tür suçlara “imarsuçları” demek de mümkündür. Ancak, imar suçları,çok daha kapsamlı olan kente karşı işlenen suçlardanyalnızca bir bölümüdür.

İmar uygulamaları nedeniyle kente karşı işlenensuçları, “imar kararları ve planları aracılığıyla işlenensuçlar” ve “imar kararlarına ve planlarına uymamaksuretiyle işlenen suçlar” olarak iki kümede toplamakmümkündür. İlkinde imar planları kente karşı suçişlemek için bir araç olarak kullanılmaktadır. İmarplanlarının kamu yararı gütmesi, herhangi kişilerin yada grupların çıkarları doğrultusunda değil, kamuyararı doğrultusunda hazırlanması ve uygulanmasıgerektiğini anlatan “nesnellik” ilkesinin göz ardıedilmesi nedeniyle imar planları aracılığı ile kentekarşı suç işlenmektedir.

İkincisinde kesinleşen imar planlarına karşı yapılaneylemler kente karşı suç olarak nitelenmektedir. İmarplanlarının, planı yapanlar da dâhil olmak üzere, tüm

İMAR UYGULAMALARINDA KENTE KARŞI SUÇ

gerçek ve tüzel kişiler için bağlayıcı olması gerektiğinianlatan “zorunluluk” ilkesine uyulmaması nedeniyle deimar planlarına uymama yoluyla kente karşı suçişlenmektedir.

Her iki yoldan işlenen kente karşı suçların ya da diğerbir deyişle imar suçlarının çoğu kez iç içe geçtiğigörülmektedir. Örneğin, kentlerde dere yataklarındayapılan imara aykırı kaçak yapılar türlü yönlerden kentekarşı suç işlenmesine neden olmaktadır. Bir yandankamuya ait toprakların önce bireysel kullanımaayrılması, daha sonra çıkarılan aflarla bireyselmülkiyete geçmesi sonucunu doğuracağından,ekonomik ve sosyal adaleti ve dengeleri bozacaktır. Öteyandan, bu yapılar deprem ve sel gibi doğal afetlerdenkolayca etkilenecek, can ve mal kaybı ortaya çıkacaktır.Bu örnekte dikkat çeken nokta, bu tür yapılaşmaylaişlenen imar suçlarının önce imar kurallarınauyulmayarak, ama sonra da imar kararlarıyla meşruhale getirilerek işlenmiş olmasıdır.

İmar planlarının ve uygulamalarının kamu yararınaolduğu gerçeğinden yola çıkılırsa, bu durumda kentlerindüzenli ve sağlıklı gelişmesi amacıyla yapılan ve kamuyararı güdülen imar planları aracılığı ile kente karşı suçişlenmesi en azından teorik olarak olanaksızgörünmektedir. Ancak, imar kararları ile kentseltopraklarda ve öteki taşınmazlarda değer artışıyaratılması imar planlarını kentsel rantın yaratılması vepaylaştırılması/dağıtılması aracı haline getirmektedir.İmar kararlarının alınmasında ve değiştirilmesinde bazıkişilerin ya da grupların etkili olması, bireysel yararlarınkamu yararının önüne geçmesine, kentin kültüreldeğerlerinin yok olmasına, kent kimliğinin yitirilmesine,kentsel toprakların spekülasyona konu olmasına, gelirdağılımında adaletsizliğin ortaya çıkmasına, kentinfiziksel altyapısının yetersiz hale gelmesine ve pek çokçevresel soruna neden olarak kente karşı suçişlenmektedir.

Kente karşı işlenen suçlarda sorumluluğu yalnızcabireysel yararını en çoğa çıkarma çabasında olan kişiya da gruplara yüklemek yanıltıcı olabilir. İmaruygulamaları yoluyla kente karşı işlenen suçlardayürütme (merkezi ve yerel yönetimler) kadar yasamaerki de sorumluluk taşımaktadır.

Gecekondu ve imar affı yasalarında, ormanalanlarının ve kıyıların yapılaşmaya açılmasına olanakveren yasalarda olduğu gibi kente karşı işlenensuçlara yasal dayanak hazırlanmasında sorumlulukyasama erkine ait olacaktır. Kente karşı suçişlenmesine yol açacak yasal düzenlemelerindenetimi Anayasa yargısına düşmektedir. AnayasaMahkemesi'nin kıyıların korunması, imar yetkisininpaylaşımı, kültür ve doğa varlıklarının korunması,imar ve gecekondu affı, ormanların ve hazineye aittaşınmazların satışı ile ilgili kararları bu açıdan önemtaşımaktadır.Yürütmenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanansuçlar ise, yönetsel yargının yetki alanınagirmektedir. Danıştay, yapı ve izin işleri, gecekondu,imar affı, kamulaştırma, yerbölümleme, çevre veimar planı değişikliği konusunda yönetimin eylem veişlemlerini kamu yararı, planlama ve şehircilik ilkeleriaçısından yargısal olarak denetlemektedir. TürkiyeCumhuriyeti'nin, Anayasa'nın 2. maddesinde sayılanniteliklerinden “hukuk devleti” olmasının bir sonucudevlet karşısında bireylerin hak ve özgürlüklerininkorunması ise, bir diğer sonucu hukuk kurallarınıngeçerli olması ve devletin bu kurallarla kendini bağlısaymasıdır. Kente karşı işlenen suçlarla ilgili olaraksığınılabilecek en önemli ilke de hukuk devletiolmaktır.

İmar uygulamaları yoluyla kente karşı işlenensuçların ikinci türü, imar kararlarına uyulmayarak,bu kararlar hiçe sayılarak yapılan eylemlerdir. Bukümedeki suçlar, aslında, tam anlamıyla imarsuçlarıdır. Kişilerin bireysel yararlarını ön plandatutarak imar planlarına, yürürlükteki imarmevzuatına aykırı olarak gerçekleştirilen imarfaaliyetleri söz konusudur. İmar planlarında yer alanyapı yasaklarına uyulmaması, kent topraklarının çokfazla parçalara ayrılması, kullanım, yükseklik veyoğunluk bölgelemesi kurallarının çiğnenmesi, yapıyapma ile ilgili getirilen kurallara aykırı davranılmasıhep imar planlarına ve kararlarına uyulmayarakişlenen suçlardandır. Kamu yönetimlerinin imarplanlama sürecinde kendisine verilen izin vedenetleme yetkilerini mali, teknik, personel yersizliğive kimi zaman partizanca ve çıkar gruplarınınbaskıları sonucu yeterli biçimde kullanamamalarınınyanında, bu suçları bizzat işlemeleri de ilginçtir.“Zorunluluk”, diğer bir deyişle “bağlayıcılık”ilkesinin göz ardı edilmesi sonucu, planları yapankamu yönetimleri, hem öteki toplumsal aktörlerinimar planlarına uygun davranmasınısağlayamamakta, hem de çoğu zaman plan kararlarıile kendilerini bağlı saymamaktadır.

Bu noktada, kente karşı suçları işleyenlerin kim ya dakimler olduğu az çok ortaya çıkmaktadır. Kente karşısuç işleyenleri, eylemli ve eylemsiz olaraknitelendirirsek, tek tek bireyler, işletmeler, şirketlereylemli olarak bu suçları işleyebilmektedir. Kimizaman kamu kurum ve kuruluşları da bu kümeyegirmektedir. Öte yandan, yine kamu yönetimleri ilesivil toplum örgütleri, meslek odaları ya daüniversiteler tepki göstermeyerek, imar suçlarına biranlamda göz yumarak dolaylı biçimde kente karşıişlenen suçlara ortak olabilmektedirler.

SONUÇ

* Üçüncü kuşak haklar: 1960'lardan itibaren yaygınlık kazanan,birey ve toplumu ön plana çıkaran; gelişme hakkı, barış hakkı,insanlığın ortak mirasından yararlanma hakkı, sağlıklı ve dengelibir çevrede yaşama haklarını içeren hakların bütünü (E.N.).

Harbiye’den Çamlıca Sırtları, SİT alanında çarpık, kaçak yapılaşmaAnkara Armada Alışveriş Merkezi karşısında yapılan yapı

Foto

ğraf

: Sam

i Yılm

aztü

rk

Page 26: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

51dosya kent ve suçkent ve suç

GÜVENLİ OLMAYAN KENT, KENT DEĞİLDİR.KENTE KENT DİYEBİLMEK İÇİN GÜVENLİOLMASI GEREKİR*

Birleşmiş Milletlerin İnsan Yerleşmeleri MerkeziHABİTAT'ın üzerinde durulması konu olarak elealınmasına ilişkin çağrıda bulunduğu konu “SafeCity is Just a City” sözcük sözcüğe çevirisi ile“Güvenlikli Kent, Tam Kenttir” diye dilimizeyansıtılabilir. Oysa burada anlatılmak istenen,daha çok, güvensizliğin yaygınlaşması karşısında,bunu “Güvenlikli olmayan kent, kent değildir” yada “Kente kent diyebilmek için güvenlikli olmasıgerekir” diye dilimize aktarmak daha uygungeliyor.

Habitat'ın konuyla ilgili çalışmaları gerçekte,HABİTAT II Konferansının İstanbul'da toplandığı1996 yılında, “Daha Güvenlikli Kentler İzlencesi”niuygulamaya koymak ile başlamıştır. Bu örgüt,izlenceye uyan (Türkiye'nin uyup uymadığı ayrı birsorudur) çeşitli ülkelere gönderdiği soruluğa (sorukâğıdına) verilen yanıtları özetleyen ön yazanağıyeni yayınlamıştır. “Kentleri Daha GüvenlikliYapmak için Bize Yardım Edin” başlıklı bu büyükaraştırmanın ön yazanağı, beşte biri Avrupa'dan,yarısı Afrika'dan olmak üzere 62 ülkeden yerelyöneticilerden, akademisyenlerden ve sivilkuruluşlarından gelen 228 yanıta dayanmaktadır..

Konuyla ilgili bir strateji belirlemek amacıylayapıldığı anlaşılan bu araştırmanın özü, edinilen buön-yazanağa göre:

Çöküntü alanlarında, açık alanlarda vesokaklarda işlenen suçluluk ciddidüzeydedir.

·

·

·

·

·

·

Hızırsızlık, soygunculuk, kadınlara ve çocuklarayönelik suçlar yüksek düzeydedir.Cinayet kurbanları arasında kadınlar, gençler veyoksullar vardır.Güvenliğin kent planlaması ve yönetimiylebütünleştirilmesi öneriliyor,Yaşamsal eylem alanı olarak, işlendirme(istihdam yaratma), güvenlik yönetimi, gençlerigüçlendirme başta geliyorDuyarlı toplulukların önleyici stratejilergeliştirmeleri, suç işleme konusunun belediyeyöneltileriyle bütünleştirmeleri için yereldüzeyde destek verilmelidir.

Söz konusu izlencenin sürdürülebilir kentleşmeyekatkısının “yaşamsal ve çok yararlıdır” diyenlerinoranı yüzde 70'i aşmaktadır. Yalnızca yüzde 11.4'übiraz yararlı demektedir. Hiç yararı olmadığınıbelirtenler yüzde 1 bile değildir.

Suçluluğun ciddi boyutlarda olduğunu belirtenleregöre suçluluk türleri önem sırasına göre şöylesıralanmaktadır:

1- Kadın ve çocuklara karşı şiddet2- Çöküntü bölgesinde, açık alanlarda sokaklarda

işlenen suçlar3- Rüşvet ve yolsuzluk4- Cinayet5- Soygun ve hırsızlık6- Çocuk suçluluğu7- Uyuşturucuyla ilgili suçlar8- Gençleri kurban etme9- Saldırı olayları10- Araba hırsızlığı11- Terörizm12- Yasa dışı göç.

Suçun yöneldiği kurbanlar açısından yapılan birsıralamaya göre bunların başında kadınlar gelmekte,gençler 2. sırada, çocuklar 3., yoksullar 4., varsıllar 5.,yaşlılar 6. sırada yer almaktadır.

Kentsel gelişmeye katkısı açısından en çok güvenliğin,kent planlaması ve iyi yönetimle bütünleşmesi % 78oranıyla ilk sırada belirtilmiştir. Bunu, sırasıyla, kentgüvenliliğinin eğitimle sağlanması (% 69), arsa ve konutyöneltisiyle bütünleştirilmesi (%67), güvenliğin finansalplanlama yapılırken hesaba katılması (%65), güvenliğintemel kentsel hizmetler planlanırken dikkate alınması(%62) ve çevresel planlamada güvenlik boyutununhesaba katılması (% 59) izlemektedir.

Suçluluğun önlenmesi, sona erdirilmesi, azaltılması vekent güvenliliğinin sağlanması için ele alınması gerekentoplumsal, ekonomik, teknik ve siyasal önlemlere ilişkinyanıtlar önem sırasına göre şöyle belirtilmektedir:

İşlendirme (istihdam) % 91Güvenlik yönetimi % 89Gecekondu iyileştirmesinde güvenlik

% 86Gençliğin güçlü kılınması % 84Kentsel uzamın (mekanın) güvenliköğesine dayalı, duyarlı planlanması % 79Yerel Kolluğun güçlendirilmesi % 76Suça uğrayanlara yardım % 74Ceza adaletini/yasa uygulamasınıgüçlendirmek % 73Uzlaştırma ve kararlılık % 73

Ulusal ve yerel düzeylerde en önemli kuruluşun kentyönetimleri olduğu belirtilmektedir. Yerel toplumdakikendine yardım kuruluşları ikinci, yasaları uygulayanlarüçüncü, özeksel (ulusal) yönetimler dördüncü sıradabelirtilmektedir. Özel kesim güvenlik ortaklıklarına veözel kesimin kent güvenliğini sağlamadaki rollerine enaz düzeyde değinilmiştir.

Yazanağın sonunda belirtildiğine göre, kentselgüvenliğin sağlanmasında özeksel (merkezi) ve yerelyönetimler en önemli kuruluşlardır.

Son yirmi, yirmi beş yıldır ülkemizde “kente karşısuç”tan söz edilmektedir. Kuşkusuz, bu hızlıkentleşmenin doğurduğu sorunların üstesindengelemeyen plansız, programsız, öngörüsüz kamuyönetimlerinin, toplum yararı yerine bireysel çıkarlararkasında koşan arsa vurguncuları ile yap-satçılarınistemlerine göre çarpık yapılaşmanın da etkisiyle bir“çıkar kent”(profitopolis) durumuna giren kentlerimizkarşısında bu kavramın dile getirilmesinde büyük etkisiolmuştur.

KENTE KARŞI SUÇ VE TÜRKİYE'DEKİ SON YASALDÜZENLEMELER

Bu deyimle anlatılmak istenen, giderek büyüyenözellikle anakentlerimizde kimi suçların artması,kimi yasadışı olayların, örneğin kapkaççılığın dahaçok kentlerimizde görülmesi nedeniyle kenttegüvenliğin sarsılmakta olması değildir. Kenttesuçluluğun artmasının güvensizliği getirmesi de sonyılların güncel sorunu olarak toplumsal, ekonomiketmenlerin sonucudur. Bununla savaşımın yalnızcakolluk önlemleriyle başarılı olacağı konusundakigörüşlerde büyük bir gerçeklik payı büyüktür.Bununla birlikte, üzerinde vurgulanması gerekennokta, siyasal iktidarların oy avcılığı nedeniyle,dengeli kalkınma, yerleşme, kentleşme, arsa vekonut yöneltileri uygulayamamalarının birsonucudur. Endüstrileşmenin arkasında değilönünde giden nüfusça büyüme anlamındakigörünüşte (kimilerine göre “sahte kentleşme”)kentleşme sonucunda kentlerimizin aşırıbüyümeleri, nüfusun gelişmiş bölgelerdeki büyükkentlere yığılması en önemli etmendir. Kentselrantlar, kamunun imar planı ve kararları, kentselgelişme için yapılan yatırımlar sonucundadoğmaktadır. Giderek artan toprak istemininyarattığı taşınmaz değer artışlarının, kısacası kentselrantların, onu yaratan kamuya geri gitmesigerekirken, bir takım açıkgözlerin cebine gitmesi yada onların belediye yöneticileriyle paylaşmalarıönlenememektedir.

İşte, kentlerimizi yaşanmaz duruma getiren kentekarşı suçun temelinde bu “rant dürtüsü” nünönlenilememesi yatmaktadır. Bu nedenle, gerçektenüzerindeki üzerinde durulması gerekenyönetimlerin, yöneticilerin özekte ve yerelde bugidişe son verecek düzeneklerin kurulması,çalıştırılmaması, gerekli yönetsel, yargısaldenetimlerin işletilmemesi, yöneticilere ve yerelhalka kentlilik bilinç ve duyarlılığınınkazandırılamamasıdır.

Bu açıdan baktığımızda, kentin planlı, izlencelibiçimde sağlıklı gelişmesi için Cumhuriyet'in ilkkuruluş yıllarında çıkarılan başta 1580 sayılıBelediye, 1593 sayılı Kamu Sağlığını Korumayasaları ile sonraki imarla ilgili yasalarda çeşitliönlemler öngörülmüştür. 1960'dan sonra girilenplanlı kalkınma döneminde de planlardabölgelerarası dengeli kalkınma, kentleşme, arsa vekonut konularında da çeşitli ilkeler ve önlemlere yerverilmiştir. Öte yandan, 1945'ten sonra hızlanankentleşme karşısında gecekondu ve kaçak yapılaşmakonularında çıkarılan sayıları 10 - 11'e varanbağışlama yasalarıyla imar planlarına, yasalara vehatta taşınmaz iyeliğine ilişkin ilkelere aykırı olarakyapılan kaçak yapılar, kurulan tesisleryasallaştırılmıştır. Kamusal ve vakıf arsalarüzerindeki kaçak yapılara arsa tapuları davulluzurnalı törenlerle dağıtılmış, çevreleri alt-yapıyladonatılmış, böylece kaçak yapılaşmaözendirilmiştir. Bağışlama yasalarını çıkaraniktidarların, yasaları uygulamayan yöneticilerin hiç

GÜVENLİ KENT ve KENTE KARŞI SUÇLAR ÜZERİNE…

Cevat Geray, Prof. Dr., Ankara Üniversitesi SBF Öğretim Üyesi

50 dosya kent ve suçkent ve suç

Page 27: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

52 53dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

mi sorumluluğu yok?

AKP iktidarının çıkardığı Acil Eylem Planı'nda“kente karşı suç” konusunda ayrı bir bölümün TürkCeza Yasasına konulacağı belirtiliyordu. Fakat yeniCeza Yasası çıkarılırken ilgili bölümün başlığına“topluma karşı suçlar” adı verilmiştir. İlgilimaddeleri gözden geçirmekte yarar var.

Yasanın konumuzla ilgili olan 184. maddesi, ”başlığını taşımaktadır. Çevre

yazınında pek yer almayan imar kirliliği terimiböylece hem ceza, hem de imar tüzemize sokulmuşbulunuyor. Gerçi, imarın yarattığı estetik kirlililikyanında, imar işlerimizin ne denli kirlilik içindebulunduğu bir gerçek olduğuna göre bu deyimiyadırgamamak gerekli.

Söz konusu yasa maddesi aşağıdadır:

Önce belirtelim ki, imara aykırı yapılaşma daha çokçevre suçuymuş gibi “imar kirliliğine neden olma”olarak adlandırılmıştır. Oysa madde okunduğundadaha çok imar tüzesinin yapı izniyle ilgili işlemlerikonu edilmektedir. Şöyle ki:

Yapı izni alınmadan ya da izne aykırıolarak yapı yapan ya da yaptıran kişinin biryıldan beş yıla değin hapis cezası ilecezalandırılması öngörülmektedir TCKMd.184,f.1)

Sözü edilen maddenin 2. fıkrası,

Yapı kullanma izni alınmamış yapılardaherhangi bir endüstriyel etkinliğinyürütülmesine izin veren kişi iki yıldan beşyıla değin hapis cezası ile

YENİ CEZA YASASINDAKİ DÜZENLEMELER

İmarkirliliğine neden olma”

“İmar kirliliğine neden olma”MADDE 184. -

(1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsataaykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, biryıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlardolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veyatelefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi,yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalardaherhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade edenkişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ilecezalandırılır.

(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleriancak belediye sınırları içinde veya özel imarrejimine tâbi yerlerde uygulanır”.

Yapı izniolmadan başlatılmışsa, kurulan şantiyeyeelektrik, su ya da telefon bağlantısıyapılmasına izin veren kişi yukarıdaki fıkragibi cezalandırılacağını söylüyor.

·

·

·

cezalandırılacaktır (TCK Md.184 f.3).

Maddenin 4. fıkrasına göre, kullanma izniolmayan yapılarda endüstriyel etkinlikleriyaptırıma bağlayan yasanın bu maddesininüçüncü fıkrası dışında, ancak belediye sınırlarıiçinde ya da özel imar rejimine bağlı tutulanyerlerde uygulanacaktır.

Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarakyaptığı ya da yaptırdığı yapıyı imar plânına veiznine uygun durumuna getirirse, bir ve ikincifıkralar gereğince kamu davası açılmaması,açılmış olan kamu davasının düşmesi,mahkum olunan cezanın tüm sonuçlarıylaortadan kalkması öngörülmektedir (TCKMd.184 f.5).

Yapı işleriyle ilgili bir öbür madde de, yasanın yapıyapımı ya da yıkımına ilişkin 176. maddesidir.

Şöyle ki;

“öngörülüyor (Md. 176).

Anlaşılacağı üzere, cezalara ilişkin değişiklikler dışındaherhangi bir yeni düzenleme yapılmış değildir. 3194sayılı İmar Yasası bu kuralları ve yaptırımlarıdüzenlemektedir. İmar yasası, konuyla ilgili olarak şukuralı öngörmektedir:

Yapı yapabilmek için yetkili yönetimdenyasanın öngördüğü koşullara uyarak “

” almak zorundadır.Yapı tamamlandıktan sonra da “

” almaksızın içine giremez, içindeoturamaz ve etkinlikte bulunamaz.

Bu kurallara uyulmasını belediye sınırları içindebelediye, dışında il özel idaresi bununla ilgili işlemleriyürütmek, denetlemekten sorumludur. Bu kurallarauyulmaması durumunda yetkili yönetim birimi;

a) izinsiz yapıların yapılmasını durduracak,verilen süre içinde yapının plan ya dayasalara aykırı bir durumu yoksa, sahibininbaşvurması ve izin verilmesi üzerine yapımsürdürülecek,yapının plana ve yasalara aykırı olmasıdurumunda, yapıya izin verilmeyecek,yaptırım uygulanacaktır,

b) yapı verilen yapı iznine ve belgelerine aykırıdurumunda da yapım işleri durdurulacak,- verilen süre içinde aykırılık giderilemiyorsa

ya da giderilmiyorsa yaptırım uygulanacak,- aykırılık giderilebiliyorsa, giderildikten sonra

yapım işlerinin sürmesine izin verilecektir.

·

·

·

·

“Yapı yapılması ya da yıktırılması etkinliği sırasında,insan yaşamı ya da beden bütünlüğü açısından gerekliolan önlemleri almayan kişinin üç aydan bir yıla değinhapis ya da adlî para cezasına çaptırılması

yapıizni

yapı kullanmaizni

-

-

İzinsiz ya da izne aykırılık durumlarında yapı sahibineve yapının teknik sorumlusuna verilecek para veyıkma cezaları, uygulanacak yaptırımlar İmarYasasının 42. Maddesi ve ilgili maddelerindeöngörülmüştür.

TCK ile öngörülen cezaların İmar Yasasındakindenfarkları şunlardır:

İzinsiz ya da izne aykırı yapı yaptıranlar içinverilebilecektir. İmar

yasasında hapis cezası öngörülmemiştir.İzinsiz yapı için kurulacak şantiyeye elektrik,su ya da telefon bağlantısı yapılmasına izinverene/ verenlere de

öngörülmektedir.

Yapımı tamamlanmış fakat kullanma iznialınmamış olmasına karşın içinde endüstriyeletkinliğin yürütülmesine izin veren, dahadoğrusu göz yuman kişinin de iki yıldan beşyıla değin hapis ile cezalandırılacağıöngörülmektedir.

Kanımızca, yasa bir de ceza bağışlamasıgetirmiştir: Kullanma izni olmadanendüstriyel etkinliklerde bulunulan yapıbelediye ya da özel imar rejimine bağlıtutulan yerlerde iki yıldan beş yıla değin hapiscezası uygulanmayacaktır (TCK Md.184 fıkra5 ).

·

5 yıl için hapis cezası

beş yıla değin hapiscezası

ÇEVREYE KARŞI SUÇLAR

·

·

·

Türk Ceza Yasasının 181., 182. ve 183. maddeleriçevreye karşı işlenmiş olan suçlarla ilgilidir.Bunlardan bir bölümü “taksirli”, öbürü de “kastenişlenmiş” suçlar olarak ayrı bir düzenlemeyapılmıştır.

Yasanın, çevrenin kasten kirletilmesine yöneliksuçlara ilişkin 181. Maddesi olduğu gibi aşağıyaalınmıştır:

Çevrenin Kasten Kirletilmesi

”(1) İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırıolarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veyaartıkları toprağa, suya veya havaya kasten verenkişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ilecezalandırılır.

(2) Atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişi,bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ilecezalandırılır.

(3) Atık veya artıkların toprakta, suda veya havadakalıcı özellik göstermesi hâlinde, yukarıdakifıkralara göre verilecek ceza iki katı kadar artırılır.

(4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin, insanveya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıklarınortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine,hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerinideğiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olanatık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi hâlinde,beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bingüne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(5) Bu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkrasındakifiillerden dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgügüvenlik tedbirlerine hükmolunur.”

Kuğulupark Kavşağı, Ankara

Foto

ğraf

: Saa

det

Sönm

ez

Page 28: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

54 55dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

181. Maddenin birinci fıkrasında

atık ya da artıklarıntoprağa, suya ya da havaya,teknik yöntemlere aykırı olarak çevreye zararverecek biçimdekasten veren kişialtı aydan iki yıla değin

Ayrıca, atık ya da artıklarıizinsiz olarak ülkeye sokan kişi de üç

yıla değin hapis cezasına çaptırılacaktır(Md.181, f.2).

Atık ya da artıkların toprakta, suda ya da havadakalıcılık göstermesi durumunda bu cezalar iki katınadeğin arttırılacaktır (Md.181, f.3).

Yukarıdaki eylemlerin;

insan ya da hayvanlar açısından tedavisi zorhastalıkların ortaya çıkmasına,üreme niteliğinin körelmesine,hayvan ya da bitkilerin doğal niteliklerinideğiştirmeye neden olabilecek nitelikteki atık yada artıklarla ilgili olarak işlenmesi durumunda,beş yıldan az olmamak üzere ve bin liraya kadaradli para cezasına çaptırılması öngörülmektedir(Md.181, f.4).

·

·

·

·

·

·

·

·

·

hapis cezası ilecezalandırılır.

· Yasanın bu maddesinin iki, üç ve dördüncüfıkralarında belirtilen edimler nedeniyle tüzelkişiler için de özgü güvenlik önlemlerininalınmasına karar verilecektir (Md.181, f.5).

Görüldüğü gibi, çevreyi kasten, yani bilerek isteyerekkirleten kişilere ilişkin olarak oldukça ağır cezalaröngörmektedir. Burada çevre genel olarak ele alınmış,kırsal kentsel alanlarla ilgili bir ayırım yapılmamıştır. Bunedenle, kente karşı suç yerine çevreye karşı suç başlığıaltında bu düzenlemenin yapılmış olması gerçekçisayılabilir.

Ayrıca, tüzel kişilerin de kimi önlemler almasına yönelikgüvenlik önlemlerinin alınması çevre koruma açısındanönemlidir.

İskenderun'daki zehirli atık yüklü geminin Hollanda'yageri gönderilmesi konusunda yaşananların dikkatealınmadığı, ayrı bir yaptırıma bağlanmadığı, yalnızcabunları izinsiz getirenlere yönelik ceza verilmesininöngörülmesiyle yetinildiği anlaşılıyor. Oysa bunlarıngeldiği yere gönderilmesine ilişkin önlemlerinalınmasına olanak sağlanmalıydı.

Yasanın çevrenin taksirle kirletilmesine ilişkin 182.maddesini de aşağıya olduğu gibi alıyoruz;

ÇEVRENİN TAKSİRLE KİRLETİLMESİ * “Her kenttaşın suça, kabahate ve saldırıya karşı olabildiğincekorunmuş güvenli bir kentte yaşamaya hakkı vardır”. (AvrupaKentsel Şartı”

elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, ikiaydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ilecezalandırılır.Maddeden anlaşıldığına göre,

iki aydan iki yıla değin.

Kimi kentlerde ya da kıyı kesimlerinde çevredekiinsanları rahatsız edecek biçimde gürültü çıkaranyerler bulunmaktadır. İnsanın çalışmasını,dinlenmesini, erincini bozacak ölçülerde gürültüçıkaranlara karşı maddede “sağlığının zarargörmesi” gibi çok esnek bir düzenleme yerine, belliölçütler öngörülmesi daha uygun olurdu.

Yasanın “imar kirliliğine neden olma” başlığınıtaşıyan 184. maddesinin yayımı tarihinde,“Çevrenin Kasten Kirletilmesi” başlıklı 181'incimaddesinin birinci fıkrasının Resmi Gazete'deyayımı (22 Ekim2004 gününden başlayarak), iki yıl sonra da öbürhükümlerinin 1 Nisan 2005 gününde yürürlüğegirmesi öngörülmüştür (Md. 344). Yasanın yürürlükmaddesindeki bu erteleme, yasaya sonradaneklenmiştir. Bunun, denetimlerin geciktirilmesindenbaşka bir anlamı yoktur. Bir tür çevre bağışlamasıgetirilmiştir.

Yukarıdaki açıklamalarımızdan anlaşılacağı gibi,yeni Ceza Yasasıyla getirilen kurallar, 3194 sayılıİmar Yasasındakine de koşut olmakla birlikte, paracezası dışında kimi hapis cezaları getirmektedir.Yalnızca cezaların arttırılması söz konusuolduğunda, İmar Yasasında değişiklik yapılmaklayetinilebilirdi. Burada suçların içeriği, tanımı,işleniş biçimi yanında, özellikle imar planlarınınuygulanmamasından, toplum yararına aykırı olarakdeğiştirilmesinden, bunların kentsel rantlarınkamudan kaçırılması, daha doğrusu rantların arsavurguncularına peşkeş çekilmesi yasal düzenlemededikkate alınmamıştır.

Aynı bağlamda, özeksel yönetimin başındakihükümetin, doğrudan imarla ilgili plan kararlarıyla,Galata Port, Dubai Kuleleri, Haydarpaşa Garı vb.kararlarıyla belediyenin yetkili organları üzerindeolupbitti yaratması durumları yeni düzenlemedeöngörülmüyor. Ayrıca, kentsel rantların yüksekolduğu yerlerde, TOKİ'nin “Hâsılat ya da GelirPaylaşımı” adı altında giriştiği projelerde

başka bir kimseninsağlığına zarar verecek biçimde gürültü çıkaran kişi

hapis cezası ilecezalandırılacaktır

YASANIN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNDEKİ ERTELEME

SONUÇ

MADDE 182.. -

GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ

MADDE 183.-

(1) Çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıklarıntoprağa, suya veya havaya verilmesine taksirleneden olan kişi, adlî para cezası ile cezalandırılır.Bu atık veya artıkların, toprakta, suda veyahavada kalıcı etki bırakması hâlinde, iki aydan biryıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) İnsan veya hayvanlar açısından tedavisi zorhastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğininkörelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğalözelliklerini değiştirmeye neden olabilecekniteliklere sahip olan atık veya artıkların toprağa,suya veya havaya taksirle verilmesine neden olankişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ilecezalandırılır.

Madde183'den anlaşıldığına göre;Çevreye taksirle zarar veren kişiye ilkeolarak adli para cezası verilmesiöngörülüyor.Atıkların ya da artıkların etkisinin kalıcıolması durumunda iki aydan bir yıla değinhapis cezası öngörülmektedir (Md.123, f.1).

İnsan ya da hayvanların;tedavisi zor hastalıklarının ortaya çıkmasına,üreme yeteneğinin körelmesine,hayvan ya da bitkilerin doğal özelliklerinideğiştirmeye yol açabilecek nitelikler taşıyanatık ya da artıkların çevreye salınmasınaneden olan kişi bir yıldan beş yıla değinhapis cezasına çarptırılacaktır (Md.123, f.2).

Yukarıda belirtilen düzenleme gerçekte, çevreyikirletenlere Çevre Yasası’nın öngördüğü idari paracezalarından daha ağır cezalar getirmektedir.Bununla birlikte, ülkemizde cezaların arttırılmasınıncaydırıcılığı olmamaktadır. Önemli olan, bu suçlarıizleyecek olan uzmanlaşmış kolluk ve güvenlikgüçlerinin güçlü bir denetim yapmasını sağlamaktır.Burada, Jandarma Genel Komutanlığının oluşturduğuyaya, atlı ve motorize çevre koruma takımlarınınoluşturmasına ilişkin deneyimin hem emniyet, hemde belediye zabıtasına yansıtılması gerekmektedir.

ÇED uygulamalarında görülen yetersizlik yanında,çevreyi kirletici önlemlerin alınmasını,uygulanmasını izleyecek olan il çevre müdürlüğüuzmanlarının da önemli denetim sorumluluklarıvardır.

Gürültüye neden olma Yasanın 183. maddesine göresuç sayılmış, yaptırıma bağlanmıştır. Sözü edilenmadde olduğu gibi aşağıya alınmıştır:

(1) İlgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırıolarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine

·

·

·

·

·

Akay Kavşağı, Ankara

Foto

ğraf

: Saa

det

Sönm

ez

Page 29: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

56 57dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

durumundadır. Yazının da konusunu oluşturan buaktörleri; merkezi ve yerel yönetimler, yurttaşlar vesivil toplum örgütleri olarak dört başlık halindeincelemek mümkündür.

Yazının amacı faillerden hareketle kente karşıkimlerin, neden suç işlediğini ortaya koymaktır.Kente karşı işlenen suçların kimler tarafından veneden işlendiğinin ortaya konması hem kente karşısuç kavramı hakkında bir fikir verecek, hem de imarplanlarının uygulanması sırasında kente karşı işlenensuçların basit birer “imar suçu” olmadığını, kentekarşı işlenen suçların patronaj ilişkileri çerçevesindegelişen, siyasal popülizm ile beslenen bir sürecinuzantıları olduğunu ortaya koyacaktır.

Merkezi yönetim, Cumhurbaşkanı, bakanlıklar veplanlamadan sorumlu merkezi kamu kuruluşlarındanoluşur. Merkezi yönetimin kente karşı işlenen suçlarkonusunda neden olduğu en büyük tahribatyurttaşlarda yarattığı değişikliğidir. Merkeziyönetimi elinde tutan siyasetçiler ve bürokratlar hemplan kavramına inanmayarak, hem de imar planlarıüzerinde yol açtıkları siyasi rant mücadelesiyletopluma kötü örnek olmakta; toplumun kente karşısuç işlemesini kolaylaştırmaktadırlar.

Boğaziçi'nde kaçak villa yapan Bakan, ruhsatsızfabrikaya kefil olan Cumhurbaşkanı, çevre kirliliğiyaratan fabrikaya sahip çıkan milletvekilleri, ÇEDYönetmeliğini işine geldiği gibi değiştirenbürokratlar, orman alanına kaçak yapılan konutsitesine ortak olan Orman Bakanı bu gerçeğin acıbirer örneğidir

Merkezi yönetim 1950'lerden başlayarak günümüzekadar geçen sürede plansız gelişmeyi teşvik etmiş,kente karşı işlenen suçlara göz yummuştur. Merkeziyönetim kentlerin planlı gelişmesi için gereklibilimsel çalışmaları yapmadığı gibi, yarattığı düzeniçinde plan kavramını kamuoyunun gözünde“bürokratik bir engel” haline getirmiştir. Merkeziyönetim ya siyasal popülizm uğruna imar planlarınısabote etmiş ya da yarattığı plansızlığın bir sonucuolarak; ülke genelinde bir plan hiyerarşisikurulmasına ve nüfus-mekân-sanayi arasında dengelibir dağılımın hayata geçirilmesine, bölge planlarınınyapılmasına engel teşkil etmiştir.

Merkezi yönetimin yarattığı yetki karmaşası içinde,kentlerde imar planları uygulanamaz hale gelmiştir.Merkezi yönetim, 3194 sayılı İmar Kanunu ile yerelyönetimlere devrettiği imar yetkilerini, bir süresonra, çıkardığı yasalarla sulandırmış, adeta gerialmaya çalışmış; bu arada, yerel yönetimleredevrettiği yetkileri denetimsiz bırakarak da yerelyönetimlerde yozlaşmaya ve imar planlarının kentselrant için kullanılır hale gelmesine neden olmuştur.

Çok partili hayata geçişle birlikte çıkarılan imar aflarıhem toplumu gecekondu yapmaya teşvik etmiş, hemde toplumu kente karşı suç işler hale getirmiştir.

1 - MERKEZİ YÖNETİM

*

zihniyetGecekondu yıkımları konusunda gerek belediyelergerekse mülki idare amirleri gerekli duyarlılığıgöstermemekte, yasal olarak mümkün olmadığı haldegecekondulara su, elektrik verilmekte, yolyapılmakta, otobüs seferi konulmaktadır (TBMM,1992: 30). Tapu dağıtım törenleri adeta bir bayramhavası içinde, büyük gösteriler eşliğinde devletadamlarının katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Bu tiptörenlerin köylerden kentlere yönelen göçühızlandırdığına, gecekondu yapımcılarınıyüreklendirdiğine kuşku yoktur (Akdemir, 1998: 30).Siyasetçiler kesinleşen yargı kararlarınıuygulamayarak topluma kötü örnek olmaktadırlar.Bursa'da yer alan Göktuğ Plaza ilgili yargı kararınıuygulamayan Büyükşehir Belediye Başkanı hakkındaMimarlar Odası Bursa Şubesi'nce yapılan şikâyetbaşvurusu İl İdare Kurulu'nda 1 yıl bekletilmiş, olayınüzerinden 5 yıl geçtiği halde bir sonuç alınamamıştır.Bursa'da 15.000 konuttan oluşan, Bursa Ovası'nıntam ortasına kurulu bir toplu konut sitesinin yapımısırasında Mimarlar Odası Bursa Şubesi'nce davaaçılmış, açılan davada yerel mahkeme, siteninruhsatını ve planını iptal etmiş, yürütmenindurdurulmasına karar vermiştir. Yargı kararına karşıninşaat sürmüş, açılış törenine döneminCumhurbaşkanı katılmıştır. Dahası töreneCumhurbaşkanı'nın katılması temyiz sırasındaDanıştay'a “sitenin meşru olduğunu göstermek”amacıyla delil olarak sunulmuştur (TMMOB, 2002:65)

Ardeşen Kültür Derneği'nce, Trabzon İdareMahkemesi'nde, Karadeniz Otoyol Projesi'ninArdeşen, Pazar ve Hamidiye geçişi ile ilgili olarakaçılan üç ayrı davada, mahkeme yürütmeyi durdurmakararı vermiştir. Mahkeme kararda, proje'nin;Anayasa'ya, Kıyı Kanununa, şehircilik ilkelerine vekamu yararına aykırı olduğunu belirterek proje'ninkentlinin kıyıya erişimini engelleyen bir barikatolduğuna hükmetmiştir (Milliyet, 6.8.2005). Öteyandan proje sanki mahkemece yürütmeyi durdurmakararı alınmamış gibi devam edip, tamamlanmıştır.

Görsel

Gö selr

başlamıştır. Büyük kentlerin etrafı gecekondularcaişgal edilmiş, kent merkezlerinde “turizm merkezi”adı altında imtiyazlı alanlar yaratılmıştır. Yasalolarak yapılaşmaya açılması mümkün olmayan; kıyıve orman alanları ile su havzalarında kaçak villalar,tatil köyleri, kamuya ait yazlık tesisler yeralmaktadır. Kıyılar “turizm” adı altındayağmalanmakta; tarihi, kültürel ve doğal değerlerturizme hizmet ettiği ölçüde korunmaktadır.

Bütüncül ve kapsamlı bir planlama anlayışınınkurumsal bir kimlik kazanamadığı bu düzende,özellikle 1980 sonrasının küresel politikalarının daetkisiyle, plan bir otorite sembolü halinegetirilmekte, postmodern söylem içerisinde, imarplanlarının hukuki meşruiyetinin temelini oluşturan“kamu yararı” kavramının anlamını yitirdiği iddiaedilmektedir. Projeye dayalı planlama anlayışınınsavunulduğu günümüzde imar planları küreselsermayenin önünde bir engel olarak görülmektedir.

1980'den sonra, planlama adına yapılantartışmaların kavramsal, kuramsal ve pratik tabanıiyice daralmaya başlamış, 1980'den önce tartışılan“imarcılık” aranır hale gelmiş, mevzii imar planlarıçoğunlukla amaçları dışında kullanılarak kentleribiçimlendirmeye başlamış ve 1960'dan sonraplanlamanın kuramını ve pratiğini oluşturma çabasıiçindeki kimi merkezi ve yerel planlama kurumlarıkaldırılmıştır. Planlı kalkınmanın sona erdiği, “ulusalkalkınma”cılığın iflasının ilan edildiği bu dönemde,plana ve plan düşüncesine saygıda büyük bir aşınmayaşanmış, adeta “plansızlık” “planlı” olarakuygulanmıştır (TMMOB, 2002: 86).

Bu planlı plansızlık düzeninde kamu kurumları, özelsektör kuruluşları, yurttaşlar, sivil toplum örgütleri,planlama sürecinde yer alan merkezi ve yerel kararalma organları, siyasal parti temsilcileri kente karşısuç işleyen birer fail, düzenin birer aktörü

GİRİŞ

1950'lerden günümüze kadar devam eden süreçtesiyasal iktidarlar önemli bir tercih yapmıştır. Bunagöre, siyasal iktidarlar bir plan anlayışı içinde uzunvadeli stratejiler geliştirmek, bu stratejilere dayalıpolitikalar üretmek yerine, siyasal anlamda dahakazançlı olan yolu seçmişler, planlamayı göz ardıederek, patronaj ilişkilerine dayalı bir sistem inşaetmişler, kentlerin ve toplumun bugünkü durumagelmesine ön ayak olmuşlardır.

Cumhuriyetin ilk dönemi hariç tutulursa 1950sonrasındaki hükümetler hiçbir zaman plan fikrinitam anlamıyla içlerine sindirmiş değildir. Türkiye'de,plan düşüncesine yaklaşımda, son 50 yılda büyükzikzaklar çizilmiştir. 1960–1980 döneminde, planakarşı örtülü negatif bir tavrın sergilendiği gözeçarpar. 1980 sonrası ise, biraz da dünyadakigelişmelerden etkilenerek, plan karşıtlığı, resmiçevrelerde bile açıkça ve pervasızca dile getirilmeyebaşlanmıştır (Keleş, 1990: 444).

Plan kavramının geri plana itildiği bu düzende, gerekpatronaj ilişkileri kapsamında sağlanan imtiyazlar,gerekse imar planlarının kentsel rantın dağıtımındabir araç olarak kullanılması, siyasal sistemi “rantdağıtıcısı” konumuna getirmiştir. Bu durumsiyasetçilerin etkinliğini oldukça artırdığı gibi,siyaseti ülke sorunlarını çözmenin bir yolu olmaktançıkarıp sorunun kendisi haline getirmiştir.

Bu düzen giderek toplum tarafından benimsenmeyebaşlamış, bir süre sonra, toplum ve siyasal iktidarlaraynı düzenin değişmez iki parçası haline gelmiştir.Bir noktadan sonra karşılıklı çıkar ilişkisi kurulmuş,gecekondular apartkondulara dönüşmeye, kaçakyapılar sıradan hale gelmeye, imar uygulamalarıüzerinden “oy avcılığı” yapılmaya, kente karşıişlenen suçlar ise bir sistem halini almaya

KENTE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR VE SUÇUN AKTÖRLERİ

Mithat Arman Karasu, Dr., Ankara Üniversitesi, SBF Yapı yasağı bulunan Boğaziçi’nde bir mahalle - Yenimahalle, İstanbul

Foto

ğraf

: Sam

i Yılm

aztü

rk

Page 30: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

58 59dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

yerel yönetim organlarının iç dinamikleri imarplanlarının gereği gibi uygulanmasınızorlaştırmaktadır.

Yerel yönetimlerce imar planlarının sıkçadeğiştirilmesi, imar planlarının rant paylaştırmaamaçlarına hizmet ettiği kuşkusunu yaratmaktadır.İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Raporuna göre; AydınBelediyesi'nde 1994 yılı içerisinde 109, 1995 yılıiçerisinde 121, Kuşadası Belediyesi'nde 1995–1996yılları arasında 100 kez, Bartın Belediyesi'nde1985–1992 yılları arasında 800 kez, 1995–1996tarihleri arasında Antalya Büyükşehir Belediyesisınırları içinde kalan Kepez Belediyesi'nde 149,Muratpaşa Belediyesi'nde 279, AlanyaBelediyesi'nde 77 kez plan değişikliği yapılmıştır(icisleri.gov.tr, 13.7.2007).

İmar planları konusunda önemli yetkilere sahip yerelyönetim meclisleri, 1980 sonrasında getirilen siyasiyasaklar ve neo-liberal politikaların da etkisiyle,çoğunlukla müteahhitlerin, emlakçilerin söz sahibiolduğu yerler haline gelmiştir. İstanbul'da yapılanbir araştırmada, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisüyelerinden % 38'inin esnaflık ya da müteahhitlikyaptığı, bu oranın 19 ilçe belediyesi ele alındığında% 57'ye kadar çıktığı görülmektedir (Oğuz ve Tolon,1992: 59).

Benzer sonuçlara ulaşan Çitçi'nin tespitlerine göre;1984 yılında kent belediye meclislerinde esnaf % 32,sanayici-tüccar % 18, serbest meslek % 32,ücretliler % 16 oranında yer almaktadır. Serbestmesleklerde taşranın geleneksel yüksek statülüeczacılık, doktorluk, avukatlık türleri toplam meclisüyeleri içinde yalnızca % 8'lik bir yere sahipken,kentsel büyüme ile doğrudan ilişkili mühendis,

müşavir, müteahhit, emlakçi türleri % 22 gibi birpay almaktadır (Aktaran, Güler, 1998: 184).

2002 yılında Ankara Keçiören Belediye Meclisi'ndemeslek dağılımına bakıldığında müteahhit vetaşeronların % 21,9 ile en büyük meslek grubunuoluşturdukları, inşaat ile ilgili işlerle uğraşanlarınoranının ise % 37,5'e ulaştığı görülmektedir(Kurtoğlu, 2004: 123). İzmir Büyükşehir BelediyeMeclisi'nde inşaat işiyle ilgili mesleklerde yer alanüye sayısının toplam üye sayısına oranı % 36'yıbulmaktadır (Sosyoloji Derneği, 1997: 467).

Belediye meclisleri belediye hizmetlerindenyararlananların değil de daha çok bu hizmetleriüreten meslek gruplarına mensup kişilerin denetimialtındadır. Belediyelerin büyüklüğü ve yapısı değişsede her koşulda güçlü çıkar ilişkilerinin varlığı vebirlikteliği dikkat çekicidir (Çitçi, 1996: 9). Budurumun kente karşı işlenen suçlar bakımındanolumsuz sonuçlar doğurduğu açıktır.

Mevzii imar, ıslah imar planları vasıtasıyla kentlerigeri dönülmez biçimde tahrip eden, kentbilimilkelerinin öngördüğü genel yerleşme, yoğunluk,altyapı ölçütlerine uyulmadan sözde imarlıyapılaşma getiren bu planlara dört elle sarılanbelediye başkanları bulunmaktadır. Islah imarplanlarının yerli yersiz -2805 sayılı Kanundabelirtilen amaçların dışında- kullanılır hale gelmesi,imar planlarının bütünlüğünün bozulmasına nedenolmakta, imar planları ve toplum bakımındantamamen keyfi ve olupbitti türünde sonuçlaryaratmaktadır. Oysaki Danıştay'ın konu ile ilgili birkararında; “mevcut imar planlı alanda gecekonduniteliği taşıyan yapı topluluğu yoksa o yerde ıslahimar planı yapılamaz” denilmektedir (Akış, 1997: 39)

Benzer bir biçimde İstanbul'un ormanlık alanda inşaedilen Beykoz Konakları'nda yasal emsal imar sınırıaşıldığı halde günümüze kadar herhangi bir hukukiişlem yapılmamıştır. Bursa'da Cargill Fabrikası,Bergama Altın Madeni, ruhsatları olmadığı haldeçalışmaya devam etmektedir. İstanbul'daGökkafes'in inşası sırasında, kesinleşen yargıkararları bizzat kamu görevlilerince uygulanmamış,binanın yıkımı engellenmiştir. Hukukun icrasınaDevlet organlarınca engel olunmuştur. DanıştayGenel Kurulu'nca arazi tahsisi iptal edilen KoçÜniversitesi'nin açılış törenine “sorumlulukbenimdir” diyerek dönemin Cumhurbaşkanıkatılabilmiştir.

Yurttaşların bir kısmı imar planlarına aykırıdavranabilir. Bir toplumda elbette kötü örnekler

olacaktır. Ancak, İdareye düşen bu kötü örnekleriazaltmak ve gereken cezai işlemleri uygulamak,usulsüzlüklere engel olmaktır. Bu, “hukuk devleti”olmanın bir sorumluluğudur. Öte yandan,uygulamada sıkça görüldüğü gibi merkezi yönetimolayları önlemek, cezalandırmak yerine, çoğu zaman,imar usulsüzlüklerinin içinde yer almakta, hattaonlardan pay almaktadır.

Merkezi yönetim gerek sahip olduğu yasal yetkilergerekse mali kaynaklar sayesinde planlı, yaşamkalitesi yüksek bir toplum yaratmak yükümlülüğüaltındadır. Bu, anayasal bir görevdir. 1982Anayasası'nın ilgili hükümlerince kıyıların,ormanların, toprak varlığının korunması, bireylerindengeli ve sağlıklı bir çevrede yaşaması, konutihtiyacını karşılayıcı tedbirler alınması Devletinyükümlülükleri arasındadır. Diğer taraftan, merkeziyönetimin bu yükümlülükleri yerine getirdiğinisöylemek mümkün değildir.

Sevda Tepesi konusunda, dönemin Başbakanı TurgutÖzal'ın, Suudi Arabistan Kralı Abdullah BinAbdülaziz'e söz verdiğini hatırlatan İstanbulBüyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “Bu, birnoktada devletin onurudur.

Sevda Tepesi her zaman bizim temsilcilerimizinönüne koyulan, bir sıkıntı. Burada bir hak ölçüsüvardır. Bu bir haktır. Burada, yasal boyuttayapılabilecek, bir imkân varsa, mimar olarak benbuna tarafım” demiştir (Milliyet, 15.9.2006).

Oysaki başta Başbakan ve İstanbul BüyükşehirBelediye Başkanı olmak üzere kamu görevlilerinin2960 sayılı Boğaziçi Kanunu kapsamında “imarayasak bölge” de yer alan Sevda Tepesi'ndeyapılaşmanın mümkün olmadığını Kral'a hatırlatmasıgerekirdi. Bu hatırlatma “hukuk devleti” olmanın birgereğidir.

Özetle, merkezi yönetim ne Anayasa ve yasalarınkendisine verdiği “hukuk devleti” olma göreviniyerine getirmiş ne de topluma yaşanabilir, yaşamkalitesi yüksek kentler sunabilmiştir.

Belediyeler ve il özel idarelerinden oluşan yerelyönetimler imar konusunda önemli yetkilere sahiptir.3194 sayılı İmar Kanunu gereği imar planı yapma veonama yetkisi belediye ve mücavir alan sınırlarıiçinde belediyeye, bu sınırlar dışında valiliklere aittir.Diğer taraftan, yerel yönetimlerin bu yetkileri gereğigibi kullandığını söylemek oldukça zordur. Gerekmerkezi yönetimin denetiminin olmayışı gerekse

2960 sayılı Boğaziçi Kanunu uyarınca imara açılmasımümkün olmayan “Sevda Tepesi,” Suudi Kralı'na aitolduğu için ayrı bir muamele görmekte, ülkeyi ziyareteden Kral konunun “gereği gibi” halledilmesiniBaşbakan'dan rica etmektedir. Bu rica üzerineharekete geçen İstanbul Büyükşehir Belediyesibölgenin imara açılması için çalışma başlatmışbulunmaktadır (Milliyet, 15.9.2006).

2 – YEREL YÖNETİM

Meşrutiyet üzerinde kullanılmayan üstgeçitler, Ankara

Meşrutiyet üzerinde kullanılmayan üstgeçitler, Ankara

Gözden çıkarılan Büyükçekmece Su Havzası, İstanbul

Foto

ğraf

: Sam

i Yılm

aztü

rk

Page 31: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

60 61dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

Özellikle büyük şehirlerde ortak bir amacayönelmeden yapılan mevzii imar planları, ağırlıklıolarak baskı gruplarının çıkarlarına hizmet etmekte,planlamanın temel ilkelerinden sapmalara yolaçmakta, metropoliten plan kararlarının bütünüyleuygulanmasını engellemektedir. Ankara'da 1980–1984yılları arasında yapılmak istenen mevzii imar plandeğişikliklerinin % 68'i orta ve büyük sermayekuruluşlarının isteklerinden kaynaklanmıştır (Tekel,2002: 52).

Plan bütünlüğü bozularak yapılan mevzii imarplanları, imar plan değişiklikleri, ilave imar planlarıhem plan hiyerarşisini ortadan kaldırmakta hem dekentin özellikle su havzaları, tarım alanlarının, tarihive doğal güzelliklerinin tahribatınıkolaylaştırmaktadır. İstanbul Nazım Plan Bürosu'nca1980 yılında onaylanan İstanbul Nazım İmar Planınagöre mutlak olarak korunması gereken İstanbul'unkuzeyini oluşturan içme suyu havzaları ve ormanalanları parçacı planlar ile yok edilmiş, kente veçevreye karşı suç işlenmiştir. Sarıyer'deki Zekeriyaköy,Uskumruköy, Demirciköy, Bahçeköy vb. ormanalanlarında yer alan villa siteleri mevzii imar planlarıile yapılmıştır (Cumhuriyet, 11.12.2006).

Oysaki yerel yönetimler kentleri planlı bir biçimdegeliştirmekten sorumludur. Belediyeler kente karşıişlenen suçların konusunu oluşturan kentli haklarınınhayata geçirilmesinde öncü olmalıdır. Belediye

Günümüzde belediyeler, ıslah imar planlarını,yasanın amacı dışında, mevcut imar planınınbütünlüğünü bozacak biçimde, sanki ıslah imar planıayrı bir kent planıymış gibi kullanmaktadır. Islahimar planlarıyla, kentsel donatıları son dereceyetersiz alanlar kent makro formuna aykırı, yanlış vedenetimsiz bir biçimde eklenmekte, çoğunluğu kamumülkiyetinde olan arsalar geri dönülmez biçimdeelden çıkarılmaktadır. Aslında, ıslah imar planları enfazla mülkiyet sorununa çözüm arayan, planlamahiyerarşisine ve plan bütünlüğüne saygı duymayan,postmodernizmin istediği çoğulculuk ve kargaşayıiçeren, ancak, kentin hiçbir ihtiyacına ve ortaksorununa çözüm bulmayan parçacı yaklaşımların birörneğidir.

Bu dönemde, ilkesel kararları içermesi gereken üstölçekli planlar, mülkiyeti ödüllendirme amacıyla sıksık değiştirilmekte, ilave imar planlarıyla plankararları baştan oluşturulmaktadır. Oysa kent içinyapılacak planlamanın bütüncül bir planlamaanlayışı içerisinde yapılması zorunludur. Kent çokkarmaşık bir sistemdir. Verilen her karar diğeriüzerinde ve kişilerin yaşantıları üzerinde önemlietkiler yaratır, kent sisteminin bütünlüğü gözönünde tutulmadan verilen kararlar iç çelişkileryaratır, başlangıçta görülmeyen sonuçlar doğurur(Tekeli, 1992: 152).

Gökkafes, İstanbul

meclislerinde laiklik, milliyetçilik ya da güncelsorunlar karşısında birbirine karşı duran farklı siyasiparti temsilcileri tarım alanları imara açma teklifigeldiğinde “oybirliği ile” oy vermekte tereddütetmemektedir.

Belediye meclislerinin geldiği bu nokta imarplanlarının gereği gibi uygulanmasında önemli birengeldir. Her şeyden önce, belediye meclislerindeimar planlarının kamu yararı doğrultusundauygulanması konusunda önemli bir siyasi iradeeksikliği bulunmaktadır. Bu siyasi irade eksikliğiyanında mali imkânların ve teknik elemanların azlığıyerel yönetimlerde tıkanmaya neden olmaktadır.Özellikle il ve ilçe belediyeleri ile il özel idarelerindeyetişmiş teknik eleman açığı hat safhadadır.

Halka yakın olduğu öne sürülen yerel yönetimler halkkatılımına uygun bir idari yapıya sahip değildir.Asırlara dayanan merkeziyetçi, bürokratik zihniyethalk katılımı konusunda umutlu olmayızorlaştırmaktadır. Belediyeler gayrimenkul yatırımortaklığı kurmanın, konut yapıp, satmanın, kentselranttan pay almanın yollarını aramaktadır. Belediyelerarsa satma, kat karşılığı kentsel dönüşüm projeleriüretme konusunda birbirleriyle yarışmaktadır.

Üstelik yürütülen projelerde kamu sorumluluğu gözardı edilmektedir. Oysaki imar planlarını gereği gibiuygulayabilmek kamu sorumluluğunu ve halk

katılımını gerektirmektedir.

Zincirin halkalarından birisi de halkın kendisidir.Günümüzde yurttaşların önemli bir bölümüyurttaşlık bilinci içinde davranmak yerine “köşeyidönme” hırsıyla hareket etmekte; kimsenin hesapsormadığı bir ortamda, hukuksuzluğun getirdiğirahatlık içinde kente karşı suç işlemektedir. Buduyarsızlık yurttaşlardan çok onları bu doğrultudayönlendiren, yasaları gereği gibi uygulamayanmerkezi ve yerel yönetimin sorumluluğudur.

Rus Çarı II. Nikola tarafından İstanbul kadar güzelbir kente sahip olmak için yaptırıldığı iddia edilenSaint Petersburg'da günümüzde tarihi doku aynenkorunmakta, Rusya'da 5. sınıftan itibaren çocuklarakentlerinin tarihini, meydanlarını, şairlerini anlatan,kenti gezdirerek küçük yaşta kent sevgisini aşılamayıamaçlayan zorunlu bir ders okutulmakta, hemkentlilik bilinci hem de doğru yurttaş olmanınvasıfları kazandırılmaktadır (Sevindi, 2003: 285).Türkiye'de, özellikle büyük şehirlere göç edenyurttaşlarda kent hayatına, kentin kültürel, tarihi vedoğal güzelliklerine değer verecek ve sahip çıkacaktarih ve kültür düzeyi oluşturulmamıştır. Bu konudayurttaşları bilinçlendirmek amacıyla günümüze kadaryapılmış bir eğitim çalışması mevcut değildir. Bu

3 – YURTTAŞLAR

Kaçak yapılaşma - Küçük Armutlu, İstanbul

Foto

ğraf

: Sam

i Yılm

aztü

rk

Foto

ğraf

: Sam

i Yılm

aztü

rk

Page 32: 02 dosya 06 - mimarlarodasiankara.org · sınıf ile işçi sınıfın benimsedikleri değerler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu savunur. Bu yaklaşıma

62 63dosya kent ve suçkent ve suçdosya kent ve suçkent ve suç

durum önemli bir eksikliktir.

5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 13. maddesinde“hemşerilik hukuku” düzenlenmiştir. Ayrıca 3194sayılı İmar Kanunu gereğince planlar 1 ay süresincehalkın itirazına açıktır. Anayasa'nın 125. maddesiuyarınca, yönetimin her türlü eylem ve işlemlerinekarşı yargı yolu açıktır. Dolayısıyla, imaruygulamaları da yargının ve halkın denetimialtındadır. Öte yandan Park Otel, Zafer Park, GüvenPark, Gökova, Aliağa, Gökkafes, Cargill, Yeşilkent,Kuğulu Parkı Kavşağı vb. davalarda olduğu gibi budenetim daha çok bir grup aydın ya da sivil toplumörgütünce yerine getirilmektedir. Bu davalara karşıyurttaşların ilgisi ise son derece sınırlıdır (Abanoz veDiğerleri, 2003; Özkan, 1997; Alacadağlı, 1998).Oysa Lefebvre, kent kimliğinin ancak o kente sahipçıkacak insanlar varsa mümkün olduğunu belirtmiştir(Keleş, 1993: 62).

Günümüzde adeta “halksız bir demokrasi”yaşanmakta, halk katılımına kapalı bir süreçteyapılan imar planları az sayıda imar komisyonuüyesinin şekillendirdiği belgeler haline gelmektedir.Halkın denetleyici olması için merkezi ve yerelyönetim gereken tedbirleri almalı, bireyin bilgiedinme, karar alma sürecine katılımı ve yargıyabaşvuru hakları konusunda idare gerekli tedbirlerialmalıdır.

Halk katılımının gerçekleşmesi bazı ön şartlarınvarlığını gerekli kılar. Bunlar arasında; toplumda halkkatılımını sağlayacak demokratik bir kültürünbulunması, kamu kurumlarının katılımın önemineinanması, halkın katılıma istekli olması ve katılımdanbeklenen katkıyı yapacak bilinç düzeyine sahipolması, katılım mekanizmalarının oluşturulması yeralır. Ayrıca, katılımdan beklenen yararın sağlanmasıiçin halk ile yapılacak işbirliğinin ölçüsünün doğrubelirlenmesi, işbirliğinin kurumsallaşma derecesi vekatılımın içeriğinin ne olacağının iyi belirlenmişolması gerekir (Kaplan, 1991: 278).

Halk katılımı konusunda yaşanan asıl zorluk toplumunsivil toplum geleneğine sahip olmayışıdır. Batıkentlerinin aksine sivil toplumun oluşmadığıkentlerimizde halen Osmanlı Devleti'nden kalanmerkeziyetçi, itiraz etmeyen, yargıya başvuru hakkınıkullanmayan bir toplum mevcuttur. Kısacası toplumuyruktan vatandaşa geçebilmiş, gerçek anlamdayurttaş kimliğini kazanmış değildir.

Zincirin son halkası sivil toplum örgütleridir. Siviltoplum örgütleri arasında imar planlarının kamu yararıdoğrultusunda uygulanması görevini üstlenen TürkiyeMühendis ve Mimar Odaları Birliği ve ona bağlıodalar, ÇEKÜL, Tarih Vakfı ile kendi temsil ettiklerizümrenin çıkarlarını savunan Sanayi ve TicaretOdaları, Türk Müteahhitler Birliği, esnaf birlik veodaları vb. kuruluşlar yer almaktadır.

Gerek artan demokrasi talebi, gerekse küreselleşmeningetirdiği yönetişim kavramı sivil inisiyatifin karar almasürecine daha etkin katılımını sağlamıştır. Devletinküçülmesiyle birlikte sivil toplum başta eğitim, sağlıkolmak üzere birçok konuda önemli görevlerüstlenmektedir. İmar ve çevre de bu konulardanbirisidir. Ancak, demokrasi adına sivil inisiyatifin kararalma sürecine katılımı doğru olmakla birlikte, bazı siviltoplum örgütlerinin yönetişim adı altında karar almasürecine ne amaçla dâhil olduklarına dikkatedilmelidir.

Güler'in dediği gibi yönetişim; halkın yönetimekatılmasından çok sermayenin etkinliğini artırdığı yenibir yönetim biçimini ifade etmektedir. Buna göre,yönetişim; temel olarak refah devleti ve kalkınmayönetimine dönük yaygın eleştirilerden hareketle,kamu yönetiminin piyasa ilkelerine göre örgütlenmesi,piyasa dinamiklerinin öncülüğünde çalışması ve yetki-görev alanını piyasa dinamikleri ile paylaşmasıdemektir (Güler, 2003: 99). Özellikle Türkiye'de,belediye meclislerinin meslek dağılımı

4 – SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ

düşünüldüğünde, yönetişimin, halk katılımından dahaçok sermayenin istemlerine hizmet edeceği ortadadır.

Diğer taraftan “kamu yararı” için çalışan kuruluşlar dabulunmaktadır. TMMOB bunların başında gelmektedir.TMMOB uzun yıllardır açmış olduğu davalar sayesindekente karşı işlenen suçlara karşı durmaktadır. MimarlarOdası'nca her yıl kente karşı işlenen suçları içeren biryıllık yayınlanmaktadır.

TMMOB, Çekül, Doğal Hayatı Koruma Vakfı, TarihiKentler Birliği vb. kuruluşların sayısı artıkça kente karşıişlenen suçlara yönelik toplumsal bilinç düzeyiyükselecektir. Artan sivil inisiyatif, umulur ki, suçlarınazalmasında etkili olur. Diğer taraftan, yalnızcatoplumun belli kesimlerinin gayreti yeterli değildir.Kente karşı işlenen suçlara karşı mücadelede toplumsalve siyasal anlamda topyekûn bir birliktelik ve kararlılıkgerekmektedir. Yalnızca bazı sivil toplum kuruluşlarınındeğil, Devletin ve toplumun bu mücadelede yer almasıgerekir.

Kente karşı işlenen suçların etkileri sadece kentlerinfiziksel görünümü ile sınırlı değildir. Kente karşı işlenensuçlar kentlerin kimliğini, kentsel gelişmeyi, kentlerinsosyal, kültürel ve ekonomik yapısını, dolaysıyla,toplumu etkilemektedir. Bu anlamda 1950'den sonragelen siyasal iktidarların yaptığı tercih toplumu vekentleri geri dönüşü mümkün olmayacak bir biçimdeetkilemiştir.

Bu tercih yalnızca kentlerin gecekondular ile dolması yada kaçak yapıların yaygınlık kazanması sonucunudoğurmamıştır. Gecekondu kültürü kendi kent yaşamını,kentsel davranış biçimlerini, siyasal ve ekonomik yapısınıkabul ettirmiştir. Günümüzde yaşanan siyasalgelişmelerin, yaygın hale gelen siyasal yozlaşmanınipuçlarını kente karşı işlenen suçlarda bulmakmümkündür.

SONUÇ

Kente karşı işlenen suçlar bu anlamda basit birer“imar suçu” değildir. Kente karşı suçu imarsuçlarından ayıran, kente karşı işlenen suçlarınsiyasal, ekonomik ve kültürel boyutlara sahipolmasıdır. Gökkafes, Cargill fabrikası ya da BergamaAltın Madeni siyasal destekle ayakta durmaktadır.Cargill fabrikasını yasal hale getirmek için TBMM özelyasa çıkarılmıştır. Gökkafes'i yıktırmamak içinİstanbul Valiliği Başbakanlığın talimatıyla belediyesınırlarını değiştirmiştir.

Kente karşı işlenen suçlar merkezi ve yerel yönetiminsiyasi desteği olmaksızın işlenemez. Kentsel rant siyasiortaklara sahip olmaksızın yaratılamaz. Ülkemizdeotoparktan mafyasından gecekonduya, kaçakakaryakıt satışından kaçak yapı yapmaya kadar hersuçun arkasında plana ve bilime karşı bir düzeninolduğunu unutmamak gerekir. Bu düzen kentlerinsağlıklı gelişimi engellediği gibi toplumun sağlıklıgelişimini, planlı ve temiz bir kentte yaşamayı daengellemektedir. Yapılması gereken plan kavramınainanmak ve bilimin ışığından yararlanmaktır.

* Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı,Turizm Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, İllerBankası, DPT, GAP İdaresi Başkanlığı, Özel Çevre KorumaKurulu Başkanlığı, Toplu Konut İdaresi.

KAYNAKÇA

Belediye DünyasıGecekondu Islah Projeleri

Uygulamaları ve Hazine Taşınmaz Malları İle İlişkileri

Belediye Dergisiİller

ve Belediyeler Dergisiİstanbul'un Kültür ve İmar Sorunları

ÇYYYerel Yönetimler

Ankara Ün. SBF Dergisi

Mülkiyeliler Birliği Dergisi,Kent ve Siyaset Üzerine Yazılar (1975-

1992Hemşehrilik ve Şehirde Siyaset

Türkiye'de İmar PlanlarınınMekansal Sosyo-kültürel Yapılarına İlişkin Bir İnceleme:İstanbul Büyükşehir ve İlçe Belediye Örnekleri

İzmir Barosu Dergisi,Kent ve Kültür

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

Abanoz, Ö. ve Diğerleri., (2003), “İmar Planının HukukiNiteliği”, , S. 2, s. 12-19.Akdemir, M., (1998),

,Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Ankara.Akış, E., (1997), “3194 Sayılı İmar Yasasına Göre Arsa veArazi Düzenlemesi Yapılması İle İfraz ve Tevhitİşlemleri”, , C. 4, S. 1, s. 33-42.Alacadağlı, E., (1998), “Kent Suçu, Kente Karşı Suç”,

, S. 637, s. 665-672.Çeçener, B., (1995), ,TMMOB İstanbul Şubesi.Çitçi, O., (1996), “Temsil, Katılma ve Yerel Demokrasi”,

, C. 5, S. 6 , s. 5-16.Gürel, B. A., (1998), , TODAİE.Kaplan, A., (1991), “Kent Planlamasına Katılım-Olanaklarve Sınırlar”, , C. 46, S. 3-4, s. 277-288.Keleş, R., (1990), “Siyaset Dışı Planlamadan PlanlamasızSiyasete”, S. 39, s. 435-445.Keleş, R., (1993),

), IULA-EMME, İstanbul.Kurtoğlu, A., (2004), ,İletişim, İstanbul.Oğuz, A., Tolon Ş., (1992),

, MimarSinan Ün. Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,İstanbul.Özkan, N., (1997), “Kent ve Çevre Hukukunda İdariYargılama Süreci”, S. 3, s. 82-89.Sevindi, N., (2003), , Alfa, İstanbul.

AKM Alanları, Ankara

Foto

ğraf

: Işı

kA

ksoy