84
- 1 -

1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 1 -

Page 2: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 2 -

Page 3: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 1 -

DÜZENLEME KURULU

PROF.DR. OSMAN EKİNCİ - Başkan

Haydarpaşa Numune EAH Anesteziyoloji ,Yoğun Bakım, Palyatif B. M. ve Nütrisyon Destek Birimi İdari ve Eğitim Sorumlusu

PROF. DR. HASAN KOÇOĞLU

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı

PROF. DR. KAZIM KARAASLAN

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp FakültesiAnesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı

PROF. DR. ALİ FUAT ERDEM

Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı

DOÇ. DR. ABDULLAH DEMİRHAN

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı

DOÇ. DR. AHMET AKYOL

Sağlık Bilimleri Ünv Ümraniye EAHAnesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 4: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 2 -

Page 5: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 3 -

Page 6: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 4 -

26 Nisan 2019, Cuma

09:00 – 12:00 OTELE GİRİŞ – KAYIT

12:00 – 13:30 ÖĞLE YEMEĞİ

14:00 – 14:15 AÇILIŞ

14:15 – 14:30 AÇILIŞ KONSERİ

Segâh Dinletisi Hanefi Özbek

14:30 – 15:15 KONFERANS

Moderatör: Ömer Kurtipek

Tıpta Yapay Zekâ ve Büyük Veri Uygulamaları Başuzman Araştırmacı / Yapay Zekâ ve Büyük Veri Grup Lideri TÜBİTAK BİLGEM

Mehmet Haklıdır

15:15 – 15:30 KAHVE ARASI

15:30 – 16:45 1. OTURUM: YENI ŞEYLER SÖYLEME ZAMANI

Oturum Başkanları: Ülkü Aypar, H. İlksen Toprak

15:30 – 15:50 Laktat’ın Klinik Kullanımdaki Yeri Nimet Şenoğlu

15:50 – 16:10 Yeniden mi Ketamin? Ufuk Kuyrukluyıldız

16:10 – 16:30 Opioid Ne Kadar Free? N2O Terk mi? Özlem Sağır

16:30 – 16:45 Tartışma

16:45 – 17:00 KAHVE MOLASI

17:00 – 17:55 2. OTURUM: KRONIK AĞRI OTURUMU

Oturum Başkanları: Sacid Güleç, H. Ahmet Alıcı

17:00 – 17:20 Farmakolojik Tedavinin Sınırlamaları Alp Gurbet

17:20 – 17:40 Non-Opioid Peptitler Hatice Evren Eker

17:40 – 17:55 Tartışma

17:55 – 18:10 KAHVE ARASI

Page 7: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 5 -

18:10 – 19:10 SÖZLÜ SUNU OTURUMU - 1 SALON A

Oturum Başkanları: Sadık Özmen, Sibel Oba

S - 01 Hemanjıomun Beklenmeyen Yüzü: Olgu Sunumu Meryem Onay

S - 02 Göz Travmasi Olan Ağir Hıpotıroıdıli Hastanin Acıl Operasyonunda Anestezi Yönetimi Sema Şanal Baş

S - 03 Endoskopık Retrograd Kolanjıyopankreatografı Sonrasi Gelışen Bılateral Pnömotoraks: 2 Olgu Sema Şanal Baş

S - 04 Güncel Bılgıler Işiğinda Monoamın Oksıdaz İnhıbıtörü Kullanan Hastada Anestezı Yönetimi Alev Şaylan

S - 05Kardıyovaskuler Cerrahı Yoğun Bakim Ünıtesınde (Kvc-Ybu) Subhıpnotık Dozda Propofol Kullaniminin Postoperatıf Bulanti Ve Kusmaya (Pobk) Etkisi

Yaşar Gökhan Gül

S - 06 Yoğun Bakimda İnvazıf Kandıda Enfeksıyonu Tanili Hastalarda Kalp Ve Göz Bulgularinin Değerlendırılmesi Melda Öztatar

S - 07Koroner Stent Takilan Ve İkılı Antıplatelet Tedavı Başlanan Hastalarda Perkütan Trakeostomi Ve Endoskopık Gastrostomı Öncesınde Köprüleme Tedavisi

Onur Palabıyık

S - 08 Kronık Omuz Ağrili Hastalarda Uygulanan Transkütanoz Radyofrekans Yöntemı Sonrasi Oluşan Yanik Selıman Çetınbulut

S - 09 Barıyatrık Cerrahı Vakalarida Zor Entübasyon Ve Yoğun Bakim Kabulün Değerlendırılmesi Esra Eker

S - 10 Hısteroskopı Esnasinda Gelışen Hıpervolemı Ve Derın Metabolık Asıdoz: Olgu Sunumu

Zeynep Nur İnce-kara

S - 11 Kardıyak Açidan Yüksek Rısklı Hastada Usg Eşlığınde Poplıteal Sınır Bloğu Uygulaması Ayşe Zeynep Turan

S - 12 Anestezistlerin Göçmen Ve Mülteci Hastalarla Yaşadığı İletişim Sorunları: Anket Çalışması

Seray Türkmen Kalyon

S - 13Genel Anestezi Altında Acil Sezaryen Olan Gebede Eklampsiye Sekonder Posterior Reversible Ensefalopati Sendromu (Pres Sendromu) : Olgu Sunumu

Seray Türkmen Kalyon

S - 14 Artmış Kafaiçi Basıncının Değerlendirilmesinde Ultrasonografi İle Optik Sinir Kılıf Çapı Ölçümü: Bir Olgu Sunumu Özlem Sezen

S - 15 Motorlu Tarım Aracı (Patpat) Yaralanmalarında Peroperatif Döneminin Retrospektif Değerlendirilmesi İlka Dılay Al

S-38 Omuz Cerrahisinde Ultrasonografi Eşliğinde Uyguladığımız İnterskalen Blok Deneyimlerimiz Özlem Delıgöz

Page 8: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 6 -

18:00 – 19:00 SÖZLÜ SUNU OTURUMU - 2 SALON B

Oturum Başkanları: Sadık Özmen, Yavuz Demiraran

S-16 Sugammadeks’e bağlı gelişen laringospazm ve negatif basınçlı akciğer ödemi: olgu sunumu Semıh Boyacı

S-17 Travmatik Ve Non Travmatik Beyin Hasarında Amantadin’in Klinik İyileşme Ve Mortalite Üzerine Etkileri Ceren Köksal

S-18 Yağ Embolisi Sonucu Gelişen Nörolojik Problemler Kahır Güneş

S-19 Haloperidolün Postoperatif Bulantı Kusma Üzerine Etkisi Mehmet Tevfık Dağ

S-20 32 Haftalık, İntrauterin Kalp Tepe Atımı Alınamayan Gebede Yenidoğan Resüsitasyonu: Olgu Sunumu Ayşe Zeynep Turan

S-21 ALS’li, KOAH ve Zor Entübasyon Olan Olguda Anestezi Yönetimimiz: Genel Anestezi Mi? Rejyonel Anestezi Mi? Olgu sunumu Fıkret Salık

S-22 Tecrit Edilmiş Bir Hastada Aşırı Yüksek Hipernatremi ve Santral Pontin Miyelinolizisin Erken Tespiti Gül Özlem Akgül

S-23 Ender görülen çocuk yanık vakalarımız Alı İhsan Yürekli

S-24 Yüksek Riskli Yanıklı Hastada Usg Eşliğinde Düşük Doz Tekrarlayan Bilateral Rejyonel Anestezi: Nadir Bir Olgu Hakan Akelma

S-25 Direk Laringoskopi ve Biyopsi Uygulanan Hastalarda Pozisyona Bağlı Göz İçi Basıncının Değerlendirilmesi İsa Yıldız

S-26 Çocuk Hastalarda İntraoperatif Vucut Isısının Postoperatif Bulantı Kusma Üzerindeki Etkisi İsmaıl Sümer

S-27 Alt ve üst extremite ortopedik cerrahilerinde genel ve rejyonel anestezi uygulamalarında maliyet analizi Kevser Peker

S-28 Farklı Serum Albümin Seviyelerinde Human Albümin Replasmanının Akut Böbrek Hasarı Üzerine Etkisi Meltem Türkay

S-29Sünnet Planlanan Çocuklarda Transversus Abdominis Plan Bloğu İle Kaudal Epidural Bloğun Postoperatif Analjezik Etkinliğinin Değerlendirilmesi

Mehmet Mutlu

S-30Streptozosin ile Alzheimer Oluşturulan Yaşlı Ratlarda Tekrarlayan Deksmedetomidinin Kognitif Fonksiyonlar ve Beyin Dokusu Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi

Zeynep Dılmen

19:30 AKŞAM YEMEĞİ

Page 9: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 7 -

27 Nisan 2019, Cumartesi

08:30 – 09:40 3. OTURUM: MEKANIK VENTILASYON

Oturum Başkanları: M. Kemal Bayar, Murat Yılmaz

08:30 – 08:50 Beyin ve Akciğer Koruma Aslıhan Esra Yüksel

08:50 – 09:10 Yüksek Akımlı Nazal Oksijen Tedavisi (HFNT) Meltem Türkay

09:10 – 09:30 Non invazif MV; Ne zaman? Nasıl? İbrahim Karagöz

09:30 – 09:40 Tartışma

09:40 – 10:00 KAHVE MOLASI

10:00 – 10:50 4. OTURUM: DENEYSEL ÇALIŞMALAR

Oturum Başkanları: İsmail Cinel, Hanefi Özbek

10:00 – 10:20 Deneysel Çalışmaların Planlanması Gürkan Öztürk

10:20 – 10:40 Deneysel Hayvan Modellemeleri Mustafa Arslan

10:40 – 10:50 Tartışma

10:50 – 11:10 KAHVE MOLASI

11:10 – 12:00 5. OTURUM: PEDIATRIK ANESTEZI OTURUMU

Oturum Başkanları: Çimen Olguner, Ateş Duman

11:10 – 11:30 Pediatrik Anestezide USG Kullanımı Koray Erbüyün

11:30 – 11:50 Pediatrik Hastada Ameliyathane Dışı Anestezi Ayşe Ülgey

11:50– 12:00 Tartışma

12:00 – 12:30 UYDU SEMPOZYUMU

Sepsiste Mediatör Temizliği, Gerçekten Etkili mi? Kadir İdin

12:00 – 14:00 ÖĞLE YEMEĞİ

Page 10: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 8 -

14:00 – 15:15 6. OTURUM: PANEL: SORUNLARIMIZ VE ÇÖZÜMLERİ

Moderatör: Ömer Kurtipek

Sorunlarımız Aykut Sarıtaş

Yuvarlak Masa Paneli

Ömer Kurtipekİsmail CinelM. Ertuğrul Eğin - (Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı)Mustafa Özderyol - (SGK Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürü)

15:15 – 15:30 KAHVE MOLASI

15:30 – 16:30 7. OTURUM: UZMANI ILE SÖYLEŞI

Oturum Başkanı: Meral Kanbak, Binnur Sarıhasan

15:30 – 15:50 Nöroanestezide En güncel Uygulamalar Hatice Türe

15:50 – 16:10 Stenti / Kalp Pili Olan Hasta… Büşra Yetkin Tezcan

16:10 – 16:30 Tartışma

16:30 – 16:50 KAHVE MOLASI

16:50 – 17:45 8. OTURUM: LIBERAL MI? KONSERVATIF MI?

Oturum Başkanı: Feyhan Ökten, Hüsnü Kürşad

16:50 – 17:10 Kan Transfüzyonu Banu Çevik

17:10 – 17:30 Oksijen Desteği Nilay Taş

17:30 – 17:45 Tartışma

17:45 – 18:00 KAHVE MOLASI

Page 11: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 9 -

18:00 – 19:00 SÖZLÜ SUNU OTURUMU - 3 SALON A

Oturum Başkanları: Sıtkı Göksu, Bahanur Çekiç

S-31 Tekrarlayan dozlarda aralıklı ketamin uygulamasının infant ratlarda eritrosit deformabilitesi üzerine etkisi Hülya Kaşıkara

S-32 Alt Ekstremite İskemi Reperfüzyon Uygulanan Ratlarda Esmololün Eritrosit Deformabilitesi Üzerine Etkisi Var mı? Mustafa Arslan

S-33Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde EPS ablasyonu uygulanan çocuk hastaların anestezi yönünden değerlendirilmesi

Nılgün Şahin

S-34 Unutulan Komplikasyon: Pseudokolinesteraz Eksikliğne Bağlı Uzamış Apne Elıf Aşıcı

S-35 Deneysel Olarak Alzheimer Oluşturulmuş Yaşlı Ratlarda Tekrarlayan Fullerenol C60 Nanopartikülünün Eritrosit Deformabilitesi Üzerine Etkisi

Nuray Camgöz Eryilmaz

S-36Hipertansiyonlu hastalarda operasyon öncesi ameliyathane ortamı tanıtımının preopratif anksiyete ve kan basıncı üzerine etkileri: Prospektif, randomize kontrollü çalışma

Nureddın Yüzkat

S-37 Hastanemiz Yoğun Bakım Ünitesinde Tedavi Gören Hastalarda Tanı Gruplarına Göre Mortalitesi Özlem Özger

S-39 Trakeal Stenoza Bağlı Hava Yolu Obstrüksiyonu Gelişen Hastanın Acil Yönetimi: Olgu Sunumu Özlem Sezen

S-40 Yoğun bakımda yaş, cinsiyet, tanı grubu ve kabul şeklinin etkileri Pinar Ayvat

S-41Yoğun Bakım Skorlama Sistemlerinin Mortalite ve Yoğun Bakım Ünitesi/Hastane Yatış Sürelerinin Öngörülmesi Açısından Karşılaştırılması

Selda Kayaaltı

S-42 Konjenital Kalp Cerrahisi Anestezisinde Vecuronyum Ve Roküronyumun Hemodinamik Etkilerinin Karşılaştırılması Ahmet Sari

S-44 Ayakta Kaposi Sarkomu Tedavisinde Başarılı Bölgesel Ozon Enjeksiyonu; Vaka Takdimi Mustafa Günay

S-45 Preanestezik Değerlendirmede Akciğer Grafisi Rutin Olmalı mıdır? İ. Afşin Güney

S-46 Akut Kolanjit-Bakteriyemi ve Tourette Sendromu Krizi (Olgu Sunumu) Serdar Demırgan

Page 12: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 10 -

18:00 – 19:00 SÖZLÜ SUNU OTURUMU - 4 SALON B

Oturum Başkanları: Ahmet Akyol, K. Tolga Saraçoğlu

S-47 Hastanemizde Skolyoz Cerrahisi Uygulanmış Pediatrik Olguların Retrospektif Değerlendirilmesi Sıbel Oba

S-48 Hastanemiz Kliniklerinde Parenteral Ürün Kullanım Oranının Yıllara Göre Değişimi Şadıye Önel

S-49 Enteral Beslenme Tedavisi Alan Yoğun Bakım Hastalarında Akut Evrede Prealbüminin Nutrisyon Desteğini Değerlendirmedeki Etkinliği Şadıye Önel

S-50Fiberoptik bronkoskopiyle açılan perkütan dilatasyonel trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma

Şermın Emınoğlu

S-51 PRAM (Pressure Recording Analytical Method) yöntemiyle ölçülen non-invaziv kardiyak output hedefli anestezi yönetimi Tahsın Şımşek

S-52 Multiple Skleroz Hastasının Anestezi Yönetiminde Suggamadeks Kullanımı Tuğba Arıcı

S-53Primer Total Diz Artroplastisi Ameliyatlarından Sonra Analjezi Amaçlı Uygulanan Adduktor Kanal Bloğunun Etkinliğine Perinöral Deksametazon ve Deksmedetomidinin Etkisinin Karşılaştırılması

Tural Garayev

S-54 Samaryum Tedavisi Sonrası Gelişen Subdural Ve Subaraknoid Kanama: Vaka Sunumu Yadıgar Yılmaz

S-55 Anestezili Ekt Uygulamasında Propofol Ve Süksinilkolinin Etkinliği Yasın Ekti

S-56 Preoperatif Hastalarda Bilgi Kaynağı Olarak Yaş ve Eğitim Düzeyinin Sosyal Medya ve İnternet Kullanımına Etkisi Yasın Tire

S-57 Anestezi Uygulanan Genetik ve Metabolik Sendroma Sahip Pediatrik Hastaların Retrospektif İncelenmesi

Muhammet Hanıfı Erdoğan

S-58 Günübirlik Pediatrik Cerrahi Olgularında Sevofluran Anestezisinin BIS Eşliğinde Değerlendirilmesi

Ahmet Rıdvan Doğan

S-59 Wolf Hirshhorn Sendromlu Hastada Anestezi Yönetimi Damla Arslan

S-60 Bölgesel Serebral Oksijen Saturasyonu Takibi Yapılan Açık Kalp Cerrahisi Vakalarının Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi Senem Koruk

S-61 Elektif Cerrahilerde Kan Ve Kan Ürünlerini Uygun Kullanıyor Muyuz ? Fatma Çelık

S-62 Afiliye Bir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Mavi Kod Uygulamasının Retrospektif Değerlendirilmesi Ferda Yılmaz İnal

19:30 AKŞAM YEMEĞİ

Page 13: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 11 -

Page 14: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 12 -

S - 1 / HEMANJİOMUN BEKLENMEYEN YÜZÜ:OLGU SUNUMU

Meryem Onay1 , Sema Şanal Baş1, İrem Özdöl1, Birgül Yelken1

1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD, Eskişehir

GİRİŞ:

Hemanjiom normal yada anormal vasküler yapıların proliferasyonu ile gelişen benign neoplazmlardır. Doku harabiyetine yol açması, boyutu, yeri veya agresif büyümesi nedeniyle önem arz eder. Yerleşim yeri oluşabilecek komplikasyonların önceden tahmin edilmesini sağlar. Bu olgumuzda periorbital ve orafarengeal bölgeden başlayıp özefagusa uzanan hemanjomu (Resim-1) olan hastadaki genel anestezi deneyimimizi sunmayı amaçladık.

OLGU:

40 yaşında erkek hasta ASA II olarak değerlendirildi. Atrofik böbrek nedeniyle basit nefrektomi planlandı. Mallampati 2, boyun haraketleri ve ağız açıklığı normaldi. Oranfarengeal hemanjiom nedeniyle olası zor hava yolu yönetimi için ( airway, buji gum, trakeotomi seti, çeşitli numarlarda ETT, LMA ve videolaringoskop) gerekli hazırlıklar yapıldı. Rutin noninvaziv monitorizasyon sonrası %100 oksijenle 3 dk süreyle preoksijenizasyon uygulandı.

Anestezi indüksiyonunda IV Lidokain 1mg/kg ve propofol 3mg/kg yapıldı. Maske ile yeterli ventilasyonun sağlanması üzerine rokuronyum 0.6mg/kg uygulandı. Endotrakeal entübasyonda hemanjiomu travmatize etmemek için videolaringoskopla üst damaktada yer alan hemanjiom görülerek hassas bir şekilde 8 no spiralli ETT ile entübe edildi. İnvaziv sağ radial arter monitorizasyonu yapıldı.

Cerrahi için sağ lateral flank pozisyonu verildi. Anestezi idamesinde sevofluran %2-3, %50 oksijen+%50 hava ve remifentanil infüzyon 0.1-0.3mcg/kg/dk uygulandı. Hastanın lateral flank pozisyon sonrası periorbital ve üst dudağındaki hemanjiomunda büyüme görüldü.(Resim 2-3)Tüp bağı dolaşımı bozmayacak şekilde olduğu kontrol edildi.

KBB görüşü alındı ve önerileri üzerine intraoperatif metoprolol 2mg IV uygulandı. İntraoperatif hemodinami stabil seyretti. Ekstübasyon için invaziv dahil zor havayolu için hazırlıklar yapıldı. Cerrahi bitiminde supin pozisyona alınan hastanın ödemi kısmen azaldı. Ekstübasyonda 2mg/kg dan sugammadeks yapıldı, kendi çabasıyla yeterli soluması ve koruyucu üst hava yolu reflekslerini kazanması beklendi. Postoperatif hemanjiomdaki şişliğin azaldığı gözle görüldü ve derlenme ünitesinde hava yolu güvenliğinden emin olunması üzerine servise gönderildi(Resim 4-5). Hastamız 5.ci gününde taburcu edildi.

TARTIŞMA:

Orafarengeal yerleşimli hemanjiomların anestezik ajanların vazodilatasyon etkisi ve cerrahi pozisyonla büyüyerek hava yolunu zorlaştırabilmektedir. Hemanjiomu azaltmak için cerrahi pozisyon gözden geçirilip, beta blokörlerin tedavide kullanılabileceği akılda tutulmalıdır.

KAYNAK:

1. Lechien J.R, Marrez L.G, Theate I, Khalife M, Saussez S, Unusual presentation of an adult pedunculated hemangioma of the oropharynx , Clinical Case Reports 2016; 5(4): 491–496 , doi: 10.1002/ccr3.778

2. Karaca İ, Türk E, Mese T, Demirağ B,Faytoncu Ş,İnfantil hemanjiomda birinci basamak tedavisi olarak propranolol kullanımı: Olgu sunumu ,İzmir Dr. Behcet Uz Cocuk Hast. Dergisi 2014; 4(1):65-68 ,doi:10.5222/buchd.2014.065

Page 15: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 13 -

GİRİŞ:

Birçok sistemi etkileyen hipotiroidizmde hastanın acil cerrahi işlem gereksinimi dışında cerrahi öncesi ötiroid duruma getirilmesi gerekmektedir. Özellikle kardiyovasküler sistem olmak üzere genel anesteziklere artmış duyarlılık oluşmaktadır. Burada operasyon öncesi hipotiroidisi olduğu bilinen acil göz operasyonuna alınan olgumuzu ve hipotirodili hastalarda operasyon sırasında alınabilecek önlemlerin vurgulanması amaçlanmıştır.

OLGU SUNUMU:

32 yaşında kadın hasta yüzünde elektrik prizinin alev alması sonucu sol göz korneal perforasyon nedeniyle acil operasyona alındı. Özgeçmişinde 4 yıl önce total tiroidektomi olduğu ve tirod hormon replasman tedavisini düzensiz aldığı öğrenildi.

Laboratuvar sonucunda sT3: 1,54 pq/ml (N;2-4,4), sT4: 0.884 ng/ml (N;0.9-1.6) ve TSH 77 U/ml (N;0.27-4,2) idi. Premedikasyon yapılmadan operasyona alınan hastanın kalp hızı (KH) 62 atım/ dakika(dk), kan basıncı 121/77 (82) mmHg, SpO2 %95, elektrokardiyografi normal sinüs ritmindeydi. İndüksiyonunda iv lidokain 1 mg/kg, propofol 1,5 mg/kg, remifentanil 0,5 mcg/kg yapıldıktan sonra larengeal maske uygulandı.

BIS monitorizasyonu 50-60 arasında tutulan hastanın indüksiyon sonrası altıncı dakikada KH 39 atım/ dk ve tansiyon 58/24 (39) mmHg olması üzerine trendelenburg pozisyonu, iv sıvı replasmanı ve 0,01 mg/kg atropin yapıldı. Hemodinamik değişiklik olmaması üzerine ikinci doz 0,01 mg/kg atropin ve 10 mg efedrin uygulandı.

KH 58 atım/ dk, tansiyonu 110/ 65 (76) mmHg olması üzerine cerrahi operasyona başlandı. Anestezi idamesi 4 litre/dk %50 oksijen ve % 50 hava, %2-3 sevofluran(MAK 1.1-1.3) ve remifentanil (0,05-0,2 mcg/kg/dk) yapıldı.

Operasyon 45 dakika sürdükten sonra hastanın 14. dakikada spontan solunumu gelmesi KH 64 atım /dk, SpO2 % 97, tansiyonları 126/ 84 (88) mmHg, BIS 96 olması üzerine derlenme odasına alındı. Postoperatif 7. gününde taburcu edildi.

TARTIŞMA:

Hipotiroidili hastaların indüksiyonunda kulllanılan anestezik ajanların hipotansif etkisine duyarlık artacağı, ağır hipotansiyon ve hatta kardiyak arreste varan perioperatif kardiyovasküler morbidite insidansında artma olduğu akılda tutulmalıdır. hipotiroidili olgularda yakın izlem ile birlikte minimum ilaç dozları ile bile ciddi bradikardi ve hipotansiyon gelişebileceği için gerekli önlemlerin alınmasının öneminin vurgulanması açısından sunulamaya değer bulunmuştur.

S - 2 / GÖZ TRAVMASI OLAN AĞIR HİPOTİROİDİLİ HASTANIN ACİL OPERASYONUNDA ANESTEZİ YÖNETİMİ

Sema Şanal Baş1*, Emine Özgün1, Meryem Onay1

1 Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD, Eskişehir

Page 16: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 14 -

GİRİŞ:

Son yıllarda ameliyathane dışında anestezi artarak yaygınlaşmaktadır.Ameliyathane dışı anestezi kendine has özellikleri nedeniyle anestezistleri oldukça zorlamaktadır ve yüksek riskli komplikasyonlarla yüzleşilmektedir.

Ameliyathane dışı uygulamalarından biri olan endoskopik retrograd kolanjiyopankreatografi (ERKP),endoskopi aleti ile koledok ve pankreatik kanalın birleşerek açıldığı duodenum ikinci kısmına geçilerek,bu kanalların görüntülenmesi, pankreatik ve bilier hastalıklarının tanı ve tedavisinde kullanılmaktadır. Bu işlemin komplikasyonları pankreatit, hemoraji, kolanjit ve perforasyondur.

AMAÇ:

Gastrointestinal traktusta meydana gelen perforasyon sonucu gelişen bilateral pnömotoraks ölümle sonuçlanabilir. ERKP işleminin nadir komplikasyonlarından olan bilateral pnömotoraks ve subkütan amfizem gelişen iki hastayı sunmayı amaçladık.Ayrıca ameliyathane dışında yapılan invaziv girişimlerin kendisinden kaynaklanabilecek durumlara vurgu yapmayı amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Olgulardan ilki 44 yaşında ASA II, safra kesesi taşı nedeniyle ERKP yapılan erkek hasta.2.5 mg dormicum ve 50 mg propofol ile başlandı ve ardından 4 kere ek 30 mg propofol yapılarak 30 dakika derin sedasyon uygulandı.işlem sonunda hastada saturasyon düşüklüğü (%80-90) ve solunum sıkıntısı gözlendi. Hasta cerrahi yoğun bakıma alındı.Hastada boyna doğru ilerleyen cilt altı amfizem ve pnömotoraks saptanması üzerine hasta entübe edilip toraks tüpü takılarak acil cerrahiye alındı.Cerrahi sırasında duedonum perforasyonu saptandı ve tamir edildi. İkinci olgu 63 yaşında, ASA I, 3 ay önce kolesistektomi olan, kontrol ERKP yapılan hasta.2.5 MG dormicum ve 50 mg propofol ile başlanarak derin sedasyon altında işlem sorunsuz tamamlandı.

Hastanın derlenmesi beklenirken yüz, boyun ve göğüs bölgesinde cilt altı amfizemine bağlı çıtırtı sesi, bilateral solunum sesleri azalmış ve batında distansiyon saptanarak hasta ERKP ünitesinde entübe edilerek acil cerrahiye getirildi.

Laparotomi sırasında retroperitonda kirlenme olduğu gözlendi ve fakat perforasyon ile uyumlu görünüm izlenmemesi üzerine kolesistektomi,koledokotomi, T-tüp drenaj yapıldı ve yoğun bakım takibine alındı.Her iki hasta da sorunsuz 10. günde taburcu edildi.

TARTIŞMA/SONUÇ:

ERKP sonrası açıklanamayan göğüs ağrısı, dispne ve periferik oksijen desatürasyonu perforasyon ve pnömotoraksı akla getirmelidir.Erken klinik tanı, hızlı yönetim ve de böyle komplikasyonlarla yüzleşileceğinin akılda tutulup önceden gerekli hazırlıkların yapılması hayati önem taşımaktadır.

KAYNAKLAR:

1. Saylan B. Baslılar Ş. Oludağ G. Kya S. Sanman N. (2017) ERCP sonrası gelisen bilateral pnömotoraks, pnömomediasten, pnömoretroperituan ve cilt altı amfizemi: olgu sunumu Maltepe Tıp Dergisi 2017

2. Al-Ashaal, Y. I., Hefny, A. F., Safi, F., & Abu-Zidan, F. M. (2011). Tension pneumothorax complicating endoscopic retrograde cholangiopancreatography: case report and systematic literature review.  Asian journal of surgery, 34(1), 46-49.

3. Sampaziotis, F., Wiles, A., Shaukat, S., & Dickinson, R. J. (2010). Bilateral pneumothorax and subcutaneous emphysema following endoscopic retrograde cholangiopancreatography: a rare complication.  Diagnostic and therapeutic endoscopy, 2010.

S - 3 / ENDOSKOPİK RETROGRAD KOLANJİYOPANKREATOGRAFİ SONRASI GELİŞEN BİLATERAL PNÖMOTORAKS:2 OLGU

Yeliz Kılıç1, Sema Şanal Baş1

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi,Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı. Eskişehir,Türkiye

Page 17: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 15 -

GİRİŞ:

Monoamin oksidaz inhibitörleri(MAOİ), MAO-A ve MAO-B tiplerine özgü olarak depresyon, Parkinson ve Alzheimer hastalığı tedavisinde yaygın kullanılırlar. MAOİ grubu ilaçların sistemik kan basıncı ve santral sinir sistemi üzerine önemli etkileri vardır. Anestezi uygulamalarında sık kullanılan petidin, tramadol, fentanil gibi opiodlerle ciddi etkileşim gösterebilirler. Bu olgu sunumu ile son yıllardaki yeni nesil preparatların ve ilaç gruplarındaki spesifikleşmenin, anestezi öncesi değerlendirmelerde farklılıklar yaratabileceğini sunmayı amaçladık.

OLGU SUNUMU:

54 yaşında erkek hasta bilateral inguinal herni tanısı ile cerrahi amacıyla değerlendirildi. 5 yıldır Parkinson hastalığı tanısı ile levodopa-benserazid ortak preparatı, levodopa-karbidopa-entakapon ortak preparatı, pramipeksol ve bir MAO-B inhibitörü olan rasajilin kullanıyordu. Rasajilin alımı cerrahiden 2 hafta önce kesilmişti. Cerrahi günü ameliyat odasına alınan hastamıza monitörizasyon sonrası anestezik teknik olarak sorunsuz 12.5 mg bupivakain hidroklorür ile subaraknoid blok uygulandı. Total 75 dakika cerrahi, 90 dakika anestezi süresi mevcut hastanın preoperatif dönemde hemodinamik değerleri stabildi. 1 gün sonra şifa ile taburcu edildi.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Geçmişte genel olarak MAOİ’ nin cerrahiden 2-4 hafta önce kesilmesi önerilirken, günümüzde depresyon, intihara meyil, paranoid düşüncelerde artış riski nedeniyle bazı preparatlar perioperatif dönemde de kesilmeksizin operasyon gününe dek devam edilebilmektedir(1).

Birinci ve ikinci nesil MAOİ ajanların etkisi geri döndürülemediği için kesilmeli ve üçüncü nesil preparatlarla değiştirilmelidir.

Ancak üçüncü nesil seçici ve geri dönüşümlü etkili MAOİ(RİMA-Reversibl inhibitor of MAO-A, moklobemid) alan hasta uzun süreli ilaç kesilimi gerekmeksizin operasyona güvenle alınabilir, bu grup ilaçların etki süreleri 12-18 saattir(2). Aynı şekilde yine selektif ve reversibl etkili safinamid gibi MAO-B inhibitörlerinin de yarı ömrü 20-26 saattir(3).

Çalışmalar MAOİ grubu ilaçların sadece bilinen tanılarda değil; multibl skleroz, kardiyovasküler hastalıklar, obezite, migren, glokom, bruksizm, iskemik ve hipoksik hasarlar üzerinde de kullanılabilirliği üzerine yoğunlaşmaktadır.

MAOİ nin kullanıldığı her durumda hemodinamik değişimlere karşı daha hazırlıklı olunmalıdır. Rejyonel anestezi teknikleri düşünülmelidir.

Potansiyel ilaç etkileşimleri; tıptaki gelişmelere paralel olarak güncel kılavuzların yakın takibi ve uygun anestezik tekniklerin/yöntemlerin seçilmesiyle azaltılabilir veya önlenebilir. Bu olgu sunumu ile yeni geliştirilen ve kullanım alanı giderek genişleyen MAOİ grubu ilaçların anestezi preparatları ile ilişkisinin gözden geçirilmesi amaçlanmıştır.

KAYNAKLAR:

1. Zafirova, Z., et al., Preoperative Management of Medications. Anesthesiology Clin 36 (2018) 663–675

2. De Hert, S., et al., Pre-operative evaluation of adults undergoing elective noncardiac surgery: Updated guideline from the European Society of Anaesthesiology. Eur J Anaesthesiol, 2018. 35(6): p. 407-465.

3. Bette, S.,et al., Safinamide in the management of patients with Parkinson’s disease not stabilized on levodopa: a review of the current clinical evidence. Ther Clin Risk Manag, 2018. 14:1737-1745

S - 4 / GÜNCEL BİLGİLER IŞIĞINDA MONOAMİN OKSİDAZ İNHİBİTÖRÜ KULLANAN HASTADA ANESTEZİ YÖNETİMİ

Alev Şaylan1, Büşra Tezcan2, Nevriye Salman2, Banu Eler Çevik1

1 SBÜ Kartal Dr. Lütfi Kırdar EAH, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, İstanbul 2 SB Ankara Şehir Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, Ankara

Page 18: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 16 -

GİRİŞ:

Kardiyak cerrahide POBK %45-50’dir. KVC-YBÜ’da ekstubasyon kalp hızı-basıncında değişikliklerin, ritm bozuklarının görülebileceği kritik dönemdir. Sempatik uyarı miyokardiyal kontraktiliteyi, SVR’yi arttırır. Miyorkardiyal iskemi, aritmi, kanama eğilimi oluşturur. Öğürmekse parasempatik sistemi aktive ederek bradikardi-hipotansiyonla sonuçlanabilir1.

AMAÇ:

KVC-YBU’da POBK’yı önlemede farklı ilaçlar önerilmiştir. Çalışmamızda ekstubasyon öncesi uygulanan subhipnotik doz propofol-deksametazonun POBK, hemodinamik parametrelere etkilerini irdeledik2.

GEREÇ VE YÖNTEM:

45 hastaya ekstubasyondan 10 dakika önce grup P/GP’de propofol (iv-10 mg.), grup D/GD’ye deksametazon (iv-5 mg.), grup K/GK’ya serum fizyolojik (iv-2 ml) uygulandı. Enjeksiyon öncesi, sonrası 2-10., ekstubasyon sonrası 1-5. dakikalarda OAB, KAH, SpO2 kaydedildi. Bulantı hissi verbal deskriptif (VDS), sedasyon düzeyi Ramsey sklasıyla (RSS) değerlendirildi. Ekstubasyon sonrası 12 saatlik periodda bulantı şiddeti, kusma sayısı, hemodinamik değişiklikler, hasta yakınmaları kaydedildi.

BULGULAR:

OAB; GP’de ilaç öncesi-sonrası 2. dakika farkı anlamlıydı. Ekstubasyon öncesi-sonrası 1-5. dakikada ilaç öncesine göre fark yokken ekstubasyon öncesine oranla anlamlı yüksekti. GD’de sadece ekstubasyon sonrası 1. dakikada anlamlı arttı. 5 dakikada ekstubasyon öncesine döndü. Düşüş ekstubasyon sonrası 1. dakikadakinden anlamlıydı. GK’da ilaç öncesi-sonrası fark yokken ekstubasyon sonrası 1. dakikada anlamlı yükseldi. Gruplar arası karşılaştırmada ilaç sonrası 2. dakikada GP-GD arasındaki farklılık bulundu. KAH; GP’de fark hiçbir dönemde anlamlı değildi.

GD’deyse ekstubasyon öncesi–sonrası 1. dakika farklıydı. GK’da benzer durum saptandı. Gruplar arası karşılaştırmada ölçümlerde farklılık yoktu. SpO2; Her üç gruptada grupiçi-arası karşılaştırmada farklılık saptanmadı. VDS’da ekstubasyon sonrası GP-GD, GP-GK, GD-GK arasında fark anlamlıydı. Diğer dönemlerde GP-GD arasında farklılık saptanmazken GK’yla arasında farklılık vardı. RSS’ye göre gruplar arası değerlendirmede GP’deki değerler ölçümlerde heriki gruptan daha yüksek, ancak anlamlı farklı değildi. 12 saatlik takipte komplikasyonlar; GP’de kusma (3), aritmi (4), baş dönmesi (3), uyuşukluk (4); GD’de hipertansiyon (1), aritmi (2); GK’daysa kusma (2), hipertansiyon (1), aritmi (6), baş dönmesi (1), uyuşukluk (2), ağrı (2) saptandı.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Ekstubasyon öncesi propofol, deksamatazon bulantıyı azaltmada etkili, kusmadaysa etkili değildir. Herhangibir yan etkileri olmamıştır. Ayrıca RSS’de fark olmaksızın ekstubasyon işlemi GP’de daha rahat tolere edilmiştir3.

KAYNAKLAR:

1. Grebenik CR, Allman C. Nausea and vomiting after cardiac surgery. Br J Anaesth. 1996 Sep;77(3):356-9.

2. Unlugenc H, Guler T, Gunes Y, Isik G. Comparative study of the antiemetic efficacy of ondansetron, propofol and midazolam in the early postoperative period. Eur J Anaesthesiol. 2003 Aug;20(8):668-73.

3. Gan TJ1, El-Molem H, Ray J, Glass PS. Patient-controlled antiemesis: a randomized, double-blind comparison of two doses of propofol versus placebo. Anesthesiology. 1999 Jun;90(6):1564-70.

S - 5 / KARDİYOVASKULER CERRAHİ YOĞUN BAKIM ÜNİTESİNDE (KVC-YBU) SUBHİPNOTİK DOZDA PROPOFOL KULLANIMININ POSTOPERATİF BULANTI VE KUSMAYA (POBK) ETKİSİ

Yaşar Gökhan Gül1, Ali Haspolat2, Halide Oğuş3, Tuncer Koçak3, Ali Şefik Köprülü4

1 Medipol Üniversitesi Medipol Mega Hastanesi Anesteziyoloji Kliniği 2 Kolan International Hastanesi Yoğun Bakım Kliniği 3 İstanbul Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği 4 Yeni Yüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji Reanimasyon AD.

Page 19: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 17 -

GİRİŞ:

İnvazif Kandida enfeksiyonu (İKE) yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) sık rastlanan fırsatçı enfeksiyonlardandır. İKE tanılı hastalarda endokardit ve endoftalmit gibi yüksek morbidite ve mortaliteyle birlikte olan komplikasyonlar gelişebilmektedir.

AMAÇ:

Bu çalışmada YBÜ’de İKE tanısı alan hastalardaki kalp ve göz tutulumlarının prevalansını saptamayı amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Bu retrospektif çalışma, 20 yataklı YBÜ’de Ocak 2015 - Aralık 2017 tarihleri arasında yatan hastaları kapsamaktadır. Yerel Etik Kurul onayı alındıktan sonra, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi tarafından belirlenen sürveyans kriterlerine göre İKE tanısı konan hastaların arşiv dosyaları tarandı. Kardiyoloji ve Göz hastalıkları kliniklerince yapılan konsültasyon raporları incelenerek kalp ve göz tutulum bulguları kayıt altına alındı.

BULGULAR:

YBÜ’ye yatışı yapılan 1746 hastadan 44’ünde İKE tespit edildi. İKE sıklığı 1000 hastada 25.2 iken, İKE hızı 1000 hasta gününde 2.02 olarak saptandı. Bu hastaların 41 (%93.2)’inde santral venöz kateter ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonu, 3 (%6.8)’ünde üriner sistem enfeksiyonu tespit edildi. En sık üretilen etkenler C. albicans (n=20, %42.6) ve C. parapsilosis (n=20, %42.6) idi. Diğerleri sırasıyla C. tropicalis (n=4, %8,5), tiplendirilemeyen Candida türleri (n=2, %4,2) ve C. glabrata (n=1, %2,1) idi. Kardiyak tutuluma işaret eden endokardiyal vejetasyon ve göz tutulumuna işaret eden koryoretinit, endoftalmit ve vitrit hastaların hiçbirinde saptanmadı.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Vücutta herhangi bir kaynakta saptanan İKE, hematojen yolla kalp kapaklarına ve endokarda yayılarak endokardite, göz içi dokulara yayılarak endoftalmit ve koryoretinite neden olabilmektedir. Bu komplikasyonları azaltmak için erken tanı ve tedavi önemlidir. Bu komplikasyonların varlığında morbidite ve mortalite artmaktadır. Bu nedenle İKE tanılı hastalarda ekokardiyografi ve göz dibi muayenesi mutlaka yapılmalıdır. Çalışmamızda İKE tanılı hastalarda kalp ve göz tutulumuna rastlanmamakla birlikte bu komplikasyonların prevalansını bulmada daha büyük ölçekli prospektif çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.

ANAHTAR KELİMELER:

İnvazif Kandida enfeksiyonu, endoftalmit, koryoretinit, endokardit, yoğun bakım ünitesi

S - 6 / YOĞUN BAKIMDA İNVAZİF KANDİDA ENFEKSİYONU TANILI HASTALARDA KALP VE GÖZ BULGULARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Yakup Tomak1, Onur Palabıyık1, Melda Öztatar1, Oğuz Karabay2

1 Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon A.D. 2 Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları A.D.

Page 20: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 18 -

GİRİŞ-AMAÇ:

Akut koroner sendrom (AKS) nedeniyle koroner stent takılan hastalara temel olarak ikili antiplatelet tedavi (DAPT) başlanmaktadır. DAPT alan hastalarda invaziv işlem gerektiğinde kanama olası bir problemdir. Eğer DAPT erken dönemde kesilirse stent trombozu ve yeni AKS gelişme riski vardır (1). DAPT kesilmesi gereken durumlarda düşük molekül ağırlıklı heparin (LDWH) ve nonsteroid antiinflamatuar ilaç (NSAİİ) kombinasyonu ile köprüleme tedavisinin uygulanabileceği bildirilmiştir (1). Bu sununun amacı, koroner stent takılan ve DAPT başlanan hastalarda yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) iken yapılması planlanan perkütan dilatasyonel trakeostomi (PDT) ve perkütan endoskopik gastrostomi (PEG) için uygulanan köprüleme tedavisinin irdelenmesidir.

OLGU:

Akut miyokart infarktüsü sonrasında kardiyak arrest gelişmiş 48 ve 71 yaşları arasındaki dört erkek hasta uygun başarılı kardiyopulmoner resessütasyonu takiben perkütan koroner stent takılıp entübe halde YBÜ’ye alındı ve mekanik ventilatöre bağlandı. Diğer YBÜ tedavileriyle beraber klopidogrel ve aspirinden oluşan DAPT başlandı. YBÜ takiplerinde ekstübe edilemeyen hastalara PDT planlandı. Yanısıra, enteral beslenmenin devamı için PEG planlandı. DAPT alan hastalarda PDT ve PEG öncesinde köprüleme tedavisi planlandı. Başlangıcından itibaren 6 hafta kesintisiz DAPT tedavisi sürdürülüp sonrasında kesilerek 5 gün boyunca LDWH (2x0.8 Ü/gün) ve deksketoprofen (2x50 mg/gün) ile köprüleme tedavisi uygulandı. 5. günün akşamında deksketoprofen dozu uygulanmadı. 6. gün PDT fiberoptik bronkoskopi eşliğinde YBÜ’de uygulandı. 12 saat sonrasında LDWH uygulandı. PEG ertesi gün endoskopi ünitesinde uygulandı. 24 saat sonrasında tekrar DAPT tedavi başlandı. PDT ve PEG sürecinde hastalarda kanama görülmedi. Hastaların YBÜ’de yatış süreleri 94 ile 465 gün arasındaydı. Hastalarda ne köprü tedavisi ve invaziv girişimler sürecinde ne de sonraki YBÜ takiplerinde stent trombozu veya yeni AKS gelişmedi.

TARTIŞMA-SONUÇ:

DAPT’nin kesilmesi gereken durumlarda LMWH ve NSAİİ ile köprüleme tedavisinin yapılabileceği bildirilmiştir (1). Sonuç olarak, koroner stentli hastalarda, DAPT ilk 6 hafta boyunca kesintisiz olarak uygulandıktan sonra, LMWH ve deksketoprofen ile 5 günlük köprüleme tedavisinin YBÜ’de PDT ve PEG öncesinde uygulanabileceği kanaatindeyiz.

KAYNAKLAR:

• BJA 2006;97(4):580-585.

S - 7 / KORONER STENT TAKILAN VE İKİLİ ANTİPLATELET TEDAVİ BAŞLANAN HASTALARDA PERKÜTAN TRAKEOSTOMİ VE ENDOSKOPİK GASTROSTOMİ ÖNCESİNDE KÖPRÜLEME TEDAVİSİ

Onur Palabıyık

Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon A.D.

Page 21: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 19 -

GİRİŞ:

Kronik ağrılı bir hastaya medikal tedavi, fizik tedavi yöntemleri , istirahat ile yeterince yararlı olunamıyorsa ve cerrahi girişim endikasyonu yok ise; minimal girişimsel bir yöntem olarak radyofrekans uygulanması ideal bir çözüm olabilir.

Transkutanöz radyofrekans tedavisinde; uygulanan bölgedeki sinirlere hasar verilmeksizin sinirler üzerindeki nöromodülasyon etki ile sürekli olarak ağrı üreten o bölgedeki sinir iletim liflerinin devre dışı bırakılarak uzun süreli ya da kalıcı ağrı tedavisi sağlanır.İşlem sedasyon veya anestezi gerektirmeyip genel anlamda ağrısızdır. Uygulanan bölge sayısına göre değişmekle birlikte 20-30 dakika sürer ve yatış gerektirmez. Hastalar çoğunlukla işlemden sonra 2-3 saat kadar takip sonrasında taburcu edilir.

OLGU:

52 yaşında erkek hasta 1 yıldır var olan kronik sol omuz ağrısı nedeni ile başvurdu. Anamnezinde kronik bir hastalık, travma ve geçirilmiş cerrahi öyküsü yok idi. Fizik muayanesinde palpasyonda miyofasiyal bant varlığı olup omuz fleksiyon, ekstansiyon ve abduksiyonunda eklem hareket açıklıkları kısıtlı idi. Çekilen MR ında patolojik bulgu saptanmadı.Hastaya birer hafta ara ile toplamda üç seans olacak şekilde transkütanöz radyofrekans tedavi başlanması planlandı.

Hasta 1. hafta ilk seansta algoloji servisinde işlem odasına alınıp steril şartlar sağlandıktan sonra oturur pozisyonda iken sol omuza anteroposterior, lateral, oblik olmak üzere 4 er dakika 80 Volt, 20 ms, 2hZ frekans ayarlarında uygulandı.Herhangi bir komplikasyon görülmemesi üzerine 2. hafta ikinci seansta işlem öncesi aynı şartlar sağlandıktan sonra daha etkin ağrı palyasyonu sağlamak amacıyla frekans 5 hZ e çıkarılarak tedavi uygulandı. İşlem sonrası birinci günde RF probu temas eden bölgelerde 1-2. derece cilt yanığı oluştuğunun görülmesi üzerine 3.seansa devam edilemedi.

TARTIŞMA VE SONUÇ:

Kronik omuz ağrısının palyasyonuna yönelik seçenekler arasında medikal tedavi, steroid enjeksiyonu ve egzersiz tedavisine ek olarak transkütanöz radyofrekans tedavisinin faydalı olduğu düşünülmektedir. Transkütanöz radyofrekans tedavisinin ağrı palyasyonunda kullanımında cilt temas bölgelerinde RF cihaz ayarlarında frekans arttırımı akabinde yanık komplikasyonu gelişebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

S - 8 / KRONİK OMUZ AĞRILI HASTALARDA UYGULANAN TRANSKÜTANOZ RADYOFREKANS YÖNTEMİ SONRASI OLUŞAN YANIK

Serbülent Gökhan Beyaz, Seliman Çetinbulut, Ali Eman

Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD, Algoloji BD

Page 22: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 20 -

GİRİŞ:

Obezite, tüm dünyada hızla büyüyen, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz etkileyen kronik metabolik bir hastalıktır. Laparaskopik bariyatrik cerrahi morbid obezite ve obezite ile ilişkili komorbiditelerde en etkili uzun süreli tedavidir. Bariyatrik cerrahilerde uygulanan anestezi yönetimi başta zor maske ve zor hava yolu sıklığının obez olmayanlara göre daha fazla olması nedeniyle özellikli bir durumdur.

AMAÇ:

Mevcut retrospektif çalışmada laparaskopik sleeve gastrektomi uygulanan obezite vakalarında vücut kitle indeksi (VKİ) ile entübasyon güçlüğü ve yoğun bakım gereksinimi arasındaki ilişkiyi görmeyi amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Genel anestezi altında laparaskopik sleeve gastrektomi uygulanan 60 hastanın anestezi ve cerrahi kayıtları incelendi. Demografik verileri, ASA durumları, Mallampati skorları, boyun ekstansiyonunda kısıtlılık, entübasyon güçlüğü ve entübasyon için yardımcı ekipman gerektiren vakalar ve yoğun bakıma kabul durmları kayıt altına alındı. Fiber optik entübasyon gerektiren hastalar çalışma dışında tutuldu.

BULGULAR:

Opere edilen 60 hastanın verileri Tablo 1’de görüldüğü gibi kaydedildi. 17 hastada entübasyon güçlüğü görülürken entübasyon 3.denemede gerçekleştirilebildi. 3 hastada da yardımcı bir ekipmanla entübasyon gerekti. Hastaların %43.3’ünde boyun hareketlerinde kısıtlılık saptandı. %96.6 hasta ameliyat masasında ekstübe edilirken 2 hastanın ekstübasyonu yoğun bakımda gerçekleştirildi bu hastaların VKİ’sinin yüksek olması da VKİ- yoğun bakım gereksinimi arasında ilişki olabileceğini düşündürdü.

Ağırlığın zor entübasyonla ilişkisi istatistiki olarak anlamlı iken boy ve vücut kitle indeksi için ilişkili olmadığı görüldü.

Hastalar 60

Cinsiyet E/K 14 (%23,3) / 46 (%76,7)

ASA I/II/III 26(%43,3) / 22(%36,6) / 12(%20)

Mallampati I/II/III/IV

38(%63,3) / 13(%21,6) / 8(%13,3) / 1(%1,6)

Komorbiditeler Diabetes Mellitus: 34 (%56,6)

Hiperlipidemi: 42 (%70)

Obstruktif uyku-apne sendr: 8 (%13,3)

Hipertansiyon: 28 (%46,6)

İskemik kalp hastalığı: 3 (%5)

Astım/KOAH: 26 (%43,3)

Boyun ekstansi-yonunda kısıtlılık

26 (%43,3)

Zor entübasyon 17 (%28,3)

Yardımcı araçla entübasyon

3 (%5)

Ameliyat masasında ekstübasyon

58 (%96,6)

Tablo 1: Değerlendirme kriterleri

S - 9 / BARİYATRİK CERRAHİ VAKALARIDA ZOR ENTÜBASYON VE YOĞUN BAKIM KABULÜN DEĞERLENDİRİLMESİ

Arzu Esen Tekeli1, Esra Eker2

1Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği SBÜ 2Siyami Ersek Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 23: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 21 -

nOrtalama±Std.

Deviasyon Minimum Maximump

Agirlik Diğer 44 108,55±14,102 87 144 0,098

Zor Ent 16 116,19±19,107 96 154

Total 60 110,58±15,791 87 154

Boy Diğer 44 163,16±6,948 155 186 0,799

Zor Ent 16 163,69±7,409 155 181

Total 60 163,30±7,014 155 186

vki diğer 42 41,1548±3,65601 35,50 49,20 0,103

Zor Ent 16 43,2438±5,68612 38,40 59,00

Total 58 41,7310±4,36003 35,50 59,00

Tablo 2: Ağırlık, boy ve VKİ- zor entübasyon ilişkisi

TARTIŞMA:

Çalışmanın ana bulgularından biri laparaskopik sleeve gastrektomi uygulanan vakalarda %28 oranında entübasyon güçlüğü görülmesiydi. Danimarka’da yapılan geniş çaplı benzer bir çalışmada zor trakeal entübasyon oranı % 5.2 olarak tesbit edilmiştir(1). Literatürle uyumlu olarak mevcut çalışmada opere olan hastaların %46 sını bayanlar oluşturuyordu (2). Vücut kitle indeksi yüksek olanlarda entübasyon güçlüğünün istatistiki olarak anlamlı olmaması da Juvin ve ark’nın yaptıkları çalışma ile uyum gösteriyordu(3). Yaptığımız literatür taramalarında VKİ’si fazla olan hastalarda entübasyon güçlüğü ve postop yoğun bakım ihtiyacını birlikte irdeleyen çalışmalara rastlayamadık.

Bu retrospektif çalışmada ağırlıklı olarak bayanlara uygulanan laparaskopik sleeve gastrektomi vakalarında %28 oranında entübasyon güçlüğüne rastlandığı ve bu durumun vücut kitle indeksinden bağımsız olduğu saptandı. Günümüzün kronik metabolik bir hastalığı olan obeziteyi tedavide en sık kullanılan ve en etkin yöntemlerden olan laparoskopik sleeve gastrektominin özellikli hava yolu yönetimi ve anestezisini ortaya koymak için daha geniş kapsamlı ileri çalışmalar yapılması gerektiği kanısındayız.

KAYNAKLAR

1. Lundstrøm LH, Møller AM, Rosenstock C, et al. High body mass index is a weak predictor for difficult and failed tracheal intubation. Anesthesiology. 2009;110:266–74.

2. Dohrn N, Sommer T, Bisgaard J & Rønholm E, Larsen FJ. Difficult Tracheal Intubation in Obese Gastric Bypass patients. Obes Surg (2016) 26:2640–2647.

3. Juvin P, Lavaut E, Dupont H, et al. Difficult tracheal intubation is more common in obese than in lean patients. Anesth Analg. 2003;97:595–600.

Page 24: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 22 -

GİRİŞ:

Histeroskopi, tanısal ve terapotik amaçla günübirlik yapılan jinekolojik operasyondur. İşlemin kısa operasyon süresi, hızlı postoperatif derlenme ve düşük morbidite gibi avantajları vardır1. Ancak uterin perforasyon, servikal laserasyon, distansiyon sıvısının aşırı yüklenmesine bağlı hipervolemi, hiponatremi, kanama ve infeksiyon gibi komplikasyonlar görülebilir2-3.

AMAÇ:

Biz histeroskopi esnasında asidoz ve hipervolemi gelişen olguyu sunduk.

OLGU:

46 yaşında, 150 cm boyunda ve 53 kg ağırlığındaki kadın hastaya standart anestezi indüksiyonu sonrası LMA yerleştirildi. Myomektomi amacıyla histeroskopi yapılan hastada işlemin 30. dakikasında ani bradikardi ve hipoksi gelişti. Distansiyon sıvısı olarak 6000 ml mayi kullanıldığı, sıvının 3000 ml’sinin geri alındığı öğrenildi. 0.5 mg atropin ve furosemid intravenöz yapıldı. Entübe edilen hastanın tüp içi sekresyonları aspire edildi. Dirençli hipoksi devam eden hastada kardiyak aritmi, baş-boyun ödemi gelişti. Kan gazında pH:7.06 PCO2:36 PO2:40 HCO3:9.7 BE:-18 idi. Hastaya NaHCO3, ve steroid uygulandı. Hemodinamisi stabilleşen hasta yoğun bakım ünitesine alındı. Mekanik ventilatör desteği ve sedasyon başlandı. Hasta ertesi gün ekstübe edildi. Bir gün sonra kadın doğum kliniğine devredildi.

TARTIŞMA:

Histeroskopide elektrolit içermeyen solüsyonların kullanımı intravazasyona, hipervolemi ve hiponatremiye yol açabilir. Bipolar koter kullanımıyla birlikte %0,9 NaCl gibi elektrolit içeren solüsyonlar kullanılmaya başlandı ve hiponatremi riski azaldı. Ancak gelişen hipervolemi hiperkloremik metabolik asidoza yol açabilir.

Bizim olgumuzda yaklaşık -3000 ml sıvı dengesi yanında hipoksi ve baş-boyun ödemi görülen hastada hipervolemi düşünüldü, diüretik ve steroid tedavisi uygulandı. Sonuç olarak histeroskopi kolay ve güvenli işlem olmasına rağmen dikkatli monitörizasyon ve takip gerektirmektedir.

KAYNAKLAR:

1. Mushambi MC, Williamson K. Anaesthetic considerations for hysteroscopic surgery. Best Pract Res Clin Anaesthesiol 2002 Mar;16(1):35-52.

2. Jansen FW, Vredevoogd CB, Ulzen K,  et al. Complications of hysteroscopy: a prospective, multicenter study. Obstet Gynecol 2000; 96:266-270.

3. Stotz M, Lampart A, Kochli OR, Schneider M: Intraabdominal bleeding masked by hemodilution after hysteroscopy. Anesthesiology 2000; 93:569–70

S - 10 / HİSTEROSKOPİ ESNASINDA GELİŞEN HİPERVOLEMİ VE DERİN METABOLİK ASİDOZ: OLGU SUNUMU

Ayşe Karataş1, Zeynep Nur İncekara¹, Hayrettin Daşkaya¹

¹Bezmialem Vakıf Üniversitesi, İstanbul

Page 25: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 23 -

GİRİŞ:

Periferik sinir blokları (PSB) son yıllarda genel anestezi veya spinal-epidural anestezi yöntemlerine alternatif olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ultrasonografi eşliğinde yapıldığında hedef sinirler daha görünebilir hale gelmekte, daha düşük dozda lokal anestezikle başarılı blok sağlanabilmektedir. Özellikle genel ve santral rejyonel anestezinin oluşturacağı hemodinamik yanıtların riskli olabileceği, yüksek riskli hasta gruplarında PSB güvenli anestezi yöntemi olarak daha sık kullanılmaktadır1.

OLGU:

47 yaşında erkek hasta periferik arter hastalığı zemininde osteomyelit tanısıyla parmak amputasyonu ve derin debridman planıyla ortopedi tarafından operasyona alınmak istendi. Preoperatif muayenesinde efor dispnesi mevcut ve 1.5 ay önce yapılan koroner anjiyografisinde LAD ve RCA da >%90 darlık olduğu bilgisine ulaşıldı. Hasta kardiyolojiye konsülte edildiğinde EF %50, ventrikülde diastolik disfonkiyon tespit edilip yüksek mortalite riskli olarak bildirildi. Hastaya koroner baypas önerisi yapıldı. Kardiyovasküler cerrahiye konsülte edilen hastanın, alt ekstremitesindeki osteomyelit tedavisi tamamlandıktan sonra koroner baypas olması önerildi. Bunun üzerine hasta için öncelikle osteomyelit tedavisi sonra koroner bypass planlandı. Hasta tarafımızca ASA III yüksek riskli olarak değerlendirilerek operasyona alındı. Hastaya mevcut klinik tabloda en uygun anestezi yaklaşımının PSB olduğu düşünülerek popliteal siatik blok uygulanması planlandı. Sol lateral pozisyonda (4 pozisyonu verilerek), posterior yaklaşım tekniğiyle2, transvers yerleştirilmiş USG-probuna in-plane olarak, Tibial ve Common Peroneal sinirlerin ortak kılıfı içine 20ml (%0.5 bupivakain 15ml %2 lidokain 5ml) ve safen sinir dağılımın olduğu iç malleol tarafına da 5ml ( %0.5 bupivakain) lokal anestezik enjekte edildi. Enjeksiyondan 20 dk. sonra duyusal ve motor blok sağlandı. Hastaya turnike uygulanmadı.

Hemodinamik olarak stabil seyreden hastanın operasyonu komplikasyonsuz tamamlandı.

TARTIŞMA VE SONUÇ:

USG ile gerçekleştirilmiş başarılı bir PSB sayesinde, eşlik eden hastalığı olmayan hastalar yanında, özellikle yüksek riskli, acil hastalarda, genel anestezinin komplikasyonlarından ve spinal-epidural anestezi gibi santral blokların hemodinamik instabiliteye yol açabilen risklerinden kaçınılarak birçok alt ve üst ekstremite cerrahisinin başarılı bir şekilde gerçekleştirilebileceği kanaatindeyiz.

REFERANSLAR:

1. Hadzic, A., Karaca, P. E., Hobeika, P., Unis, G., Dermksian, J., Yufa, M., ... & Thys, D. M. (2005). Peripheral nerve blocks result in superior recovery profile compared with general anesthesia in outpatient knee arthroscopy.  Anesthesia & Analgesia, 100(4), 976-981.

2. Yazigi, A., Madi-Gebara, S., Haddad, F., Hayeck, G., & Tabet, G. (2005). Intraoperative myocardial ischemia in peripheral vascular surgery: general anesthesia vs combined sciatic and femoral nerve blocks. Journal of clinical anesthesia, 17(7), 499 503.

S - 11 / KARDİYAK AÇIDAN YÜKSEK RİSKLİ HASTADA USG EŞLİĞİNDE POPLİTEAL SİNİR BLOĞU UYGULAMASI

Muzaffer Gencer1, Ayşe Zeynep Turan2

1 İstinye Üniversitesi Bahçeşehir Liv Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon A.B.D

2 Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 26: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 24 -

GİRİŞ:

Ortadoğu’daki savaş sebebiyle Mart 2011 tarihinden bu yana 8 yıldır ülkemize farklı etnik gruplardan göçler olmuştur. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 2018 Aralık ayı verilerine göre ülkemizde bulunan göçmen ve mülteci (G/M) sayısı 3,618,624 kişidir. Ülkemizde sağlık personeli; her geçen gün artan oranda G/M hastalarla karşılaşmakta ve iletişim sorunları yaşamaktadır.

AMAÇ:

Anestezi pratiğinde preoperatif süreç hasta değerlendirilmesi açısından oldukça önemlidir. Çalışmamızda G/M hastalarda anestezistlerin yaşadığı iletişim sorunlarını ve önemini vurgulamayı amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Çalışma için 10 sorudan ve 2 dakikada yanıtlanan anket formu oluşturuldu. Anket formları İstanbul genelinde çalışan Anesteziyoloji ve Reanimasyon hekimlerine internet yoluyla ulaştırıldı. Kısa bir bilgilendirme sonrası gönüllülerden onam alındı. Çalışmaya katılan 107 anestezistin G/M hastalarla yaşadığı sorunlar anket formlarının geri dönüşleriyle değerlendirildi.

BULGULAR:

Tüm sorulara yanıt vermeyen 8 gönüllü çalışmadan çıkarıldı ve değerlendirme 99 gönüllünün anket sonuçlarıyla oluşturuldu. Anestezistlerin yaklaşık yarısı SBÜ Eğitim ve Araştırma hastanelerinde çalışıyordu ( n=53 %54) ve 5-10 yıl arası deneyimi olanlarla 10 yıl üstü deneyimi olanlar yüksek orandaydı (n=43 %44, n=42 %42). Anestezistlerin 57’si (%58) günde 1-2 adet G/M hastayla karşılaşırken, 15’i (%15) rutinde hiç karşılaşmıyordu. Gönüllülerin %51’inin (n=50) hastanesinde tercüman hizmeti yoktu.

Anestezistler G/M hastalarla %91 (n=90) oranında iletişim sorunları yaşıyordu ve en sık iletişim yöntemi beden dillerini (n=52 %53) kullanıyorlardı. Anestezistlerden 91’i (%92) preoperatif değerlendirmelerinin yeterli olmadığını düşünürken, 79’u (%80) Aydınlatılmış Onam Formlarının uygun olmadığını ifade etti. Rejyonal anestezi uygulamak istedikleri halde iletişim probleminden ötürü 55 (%56) anestezist uygulayamadığını söylerken, 73 (%74) anestezist malpraktis oranlarının arttığını düşünmekteydi.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Türkiye coğrafi açıdan G/M nüfusu yüksek olan bir ülkedir. Araştırmamızda anestezistlerin sağlık hizmetleri uygulamalarında G/M hastalarla ciddi iletişim sorunları yaşadığını görmekteyiz. Çalışmamızla G/M hastalarla anestezistlerin sorunlarına farkındalığı arttırmayı ve çözüm önerileri için bir kaynak taban oluşturmayı amaçladık.

ANAHTAR KELİMELER:

Anestezi Uygulamaları, Göçmen ve Mülteci, Anket

S - 12 / ANESTEZİSTLERİN GÖÇMEN VE MÜLTECİ HASTALARLA YAŞADIĞI İLETİŞİM SORUNLARI: ANKET ÇALIŞMASI

Ayşe Gül Ferlengez¹, Seray Türkmen Kalyon²

1 SBÜ İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, İstanbul 2 SBÜ Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, İstanbul

Page 27: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 25 -

GİRİŞ:

Posterior reversible ensefalopati sendromu (PRES) baş ağrısı, değişken mental durum, epilepsi, görme bozuklukları ve tipik olarak beyinde beyaz cevherde geçici ödemle karakterize klinik bir tablodur(1). Bilinen nedenleri arasında gebelikle ilişkili olarak preeklampsi, eklampsi, HELLP sendromu gelmektedir(2).

OLGU:

26 yaşında Z.M. 156cm boy, 85kg takipsiz mülteci G1P2Y1A0 gebe evde nöbet geçirmesi ve yakınlarını tanıyamaması üzerine acil servisimize başvurdu. Yapılan fizik muayenesinde patolojik TA:200/110mmHg bulundu. Rutinleri alınıp intravenöz magnesyum başlanan hasta tekrar nöbet geçirmesi üzerine dirençli eklampsi tanısıyla acilen genel anestezi altında sezaryene alındı. Postop takip amaçlı yoğun bakım ünitesine alınan hastada HELLP sendromu bulguları mevcuttu.

Yoğun bakım ünitesinde tekrar nöbet geçiren hastadan acil nöroloji, dahiliye, kardiyoloji ve hematoloji konsultasyonları istendi. Çekilen kranial MRI görüntülemede T2A ve FLAİR imajlarda hiperintens, T1A imajlarda hipointens alanlar izlendi. Görüntülemeler intrakranial arka sistemde vazojenik ödemle uyumlu bulunup hastaya PRES sendromu tanısı konuldu ve nöroloji kliniğine nakledildi. 14 gün interne olan hastanın rutin takip ve tedavisinde hepatotoksik ajanlardan kaçınarak destek tedavi verildi, hipertansiyonu kontrol altına alındı, düşük platelet ve hemogram değerleri kan ürünleri verilerek tamamlandı. Yeni çekilen MRI’da beyin ödemi gerileyen hasta salah ile taburcu edildi.

TARTIŞMA:

Hastamız ilk olarak eklampsi tanısıyla hastanemize yatırılmıştır ve bu durum PRES sendromu için bilinen risk faktörleri arasındadır. Birçok etyolojik nedenin yanında kadın doğum hastalarında eklampsiye ek sıra dışı nörolojik semptomlarda PRES sendromunu akla getirmeliyiz, erken tanı ve tedaviyle sekellerin önüne geçmeliyiz.

KAYNAKLAR:

1. Hinchey J, Chaves C, Appignani B, Breen J, Pao et al. A reversible posterior leukoencephalopathy syndrome. N Engl J Med 1996;334:494-500

2. İlker G, Evrim E, Mehmet G, Tamer M. Posterior reversible encephalopathy syndrome secondery to preeclampsia in 26 weeks pregnancy. JOPP Derg 2012;4(2):80-84

S - 13 / GENEL ANESTEZİ ALTINDA ACİL SEZARYEN OLAN GEBEDE EKLAMPSİYE SEKONDER POSTERİOR REVERSİBLE ENSEFALOPATİ SENDROMU (PRES SENDROMU) : OLGU SUNUMU

Ayşe Gül FERLENGEZ¹, Seray Türkmen Kalyon²

1 SBÜ İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, İstanbul 2 SBÜ Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, İstanbul

Page 28: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 26 -

GİRİŞ:

Hidrosefali, serebrospinal sıvının üretim, akım ya da emilim bozukluklarından kaynaklı gelişen bir patoloji olup,ventriküloperitoneal (VP) şant yerleştirilerek ventriküler drenajın sağlanması en sık kullanılan tedavi yöntemidir. Şant sonrası değişen intrakranial basınç postoperatif dönem açısından önem taşımakta ve tedavi başarısının bir göstergesi kabul edilmektedir (1). Dirençli vakalarda şantın distal ucu intraplevral boşluk ya da sağ atriuma da yerleştirilebilmektedir (2). Son yıllarda transorbital ultrasonografi (USG) ile ölçülenoptik sinir kılıf çapının (OSKÇ), kafaiçi basıncı takibinde klinik olarak fayda sağladığı bildirilmektedir (3).

Olgumuzda, ventriküloatrial şant sonrası azalan kafaiçi basıncının OSKÇ üzerine olan etkisinin ultrasonografik ölçümlerle değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

OLGU SUNUMU:

Beş aylık erkek hasta konvulsiyon nedeniyle acil servise getirilmiş ve hikayesinden Chiari 2 malformasyonu tanısıyla başka bir merkezde iki kez VP şant uygulandığı ancak baş çevresinin genişlemeye devam ettiği öğrenilmiştir. Çekilen kraniyal bilgisayarlı tomografide yaygın hidrosefali saptanmış ve peritoneal drenaj yapmayan VP şant çıkartılarak eksternal ventriküler drenaj yerleştirilmişti. Aralıklı olarak beyin-omurilik sıvısı boşaltılmasına rağmen hastanın giderek bozulan nörolojik tablosu nedeniyle hasta ventriküloatrial (VA) şant takılması amacıyla ailesinden yazılı onam alınarak ameliyathaneye kabul edildi.

Hastanın genel durumu orta, apatik, ekstremiteler flasktı. Baş çevresi 54 cm olarak ölçüldü (%97 persentil: 44.8 cm). Standart monitörizasyon sonrası anestezi indüksiyonu sevofluran inhalasyonu ile yapıldı ve 4.0 spiralli tüp ile trakeal entübasyon yapıldı.

Operasyon öncesi hastaya supin pozisyonda göz kapağı kapalı iken üst göz kapağına kalın bir tabaka halinde USG jeli sürüldü ve konveks USG probu (SonolineAdara, Siemens) dik bir şekilde üst göz kapağı üzerinde tutulup medial ve superiora doğru açılandırarak OSKÇ ölçüldü (5.1 mm; normal değeri<5 mm). Eş zamanlı hidrostatik kafa içi basıncı 27 cmH2O idi (normal değer 7-20 cmH2O). Hastaya sorunsuz bir şekilde VA şant yerleştirilerek operasyon tamamlandı.

Yeniden ölçülen OSKÇ 3.2 mm olarak bulundu. Hasta yeterli spontan solunum sağlanması sonrası ekstübe edilerek derlenme odasında bir sure takip edildi. Bir sorun yaşanmayan hasta servise gönderildi ve tekrar bir ameliyat gereksinimi olmadı.

TARTIŞMA-SONUÇ:

OSKÇ ölçümü, kafa içi basınç değişikliklerinin takibinde erken bilgi sahibi olunması açısından tercih edilebilecek, non-invaziv, ucuz ve kolay bir monitörizasyon yöntemidir.

KAYNAKLAR:

1. Choi Sh, Min KT, Park Ek, Kim MS, Jung JH, Kim HS. Ultrasonography of the optic nerve sheath to assess intracranial pressure changes after ventriculo‐peritoneal shunt surgery in children with hydrocephalus: a prospective observational study..Anaesthesia 2015;70(11):1268-73.

2. Whitney P-S, Sturgess J. Anaesthetic considerations for patients with neurosurgical implants, BJA Education 2016;16(7):230–235.

3. Dubourg J,  Javouhey E,  Geeraerts T,  Messerer M, Kassai B. Ultrasonography of optic nerve sheath diameter for detection of raised intracranial pressure: a systematic review and meta-analysis. Intensive Care Med 2011;37(7):1059-68.

S - 14 / ARTMIŞ KAFAİÇİ BASINCININ DEĞERLENDİRİLMESİNDE ULTRASONOGRAFİ İLE OPTİK SİNİR KILIF ÇAPI ÖLÇÜMÜ: BİR OLGU SUNUMU

Özlem Sezen, Kemal Tolga Saraçoğlu, Banu Çevik

Kartal Dr.Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 29: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 27 -

GİRİŞ:

Trafik kazaları nedeniyle meydana gelen yaralanmalar önemli bir halk sağlığı sorunudur. Türkiye’de iki tekerlekli traktör (Patpat) kazaları artmaktadır. Yolcu taşınmasında traktör kullanılması doğru olmasa da, yaygın görülmektedir1. Bu kazalar, kişilerin ameliyat geçirme ihtimalini arttırmaktadırlar. Bu tip yaralanmalarda genellikle hipovolemik şok tablosu olup, kan ve sıvı resüsitasyonu gerekebilmektedir. Şokun tanınması travma yönetiminde ilk adımdır ve bu amaçla hastaları tanımlamak için şok indeksi (SI) geliştirilmiştir2. SI, hasta başı uygulanabilen basit bir denklemdir (Kalp Atım Hızı / Sistolik Kan Basıncı).

AMAÇ:

Bu çalışmada, patpat kazası nedeni ile opere edilen hastalarda peroperatif dönemin ve şok indeksi ile klinik sonuç arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlandı.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Etik Kurul onayı (2017-54-03 / 05) alınan çalışmamızda 2012-2017 yılları arasında patpat kazası nedeniyle opere edilen hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. 42 hastaya ulaşıldı ve dosya bilgileri eksik olan 12 hasta çalışma dışı bırakıldı.

Hastalar cinsiyet, yaş, preoperatif SI, hemoglobin / hematokrit / trombosit değeri, C-reaktif protein, yaralanma bölgesi, ASA risk sınıfı, anestezi tipi-süresi, monitörizasyon yöntemleri, operasyon prosedürü, toplam verilen sıvı-kan bileşeni miktarı, hastanede kalma süresi,yoğun bakım(YB) ihtiyacı , kazayla ilgili işlem sayısı açısından değerlendirildi. Preoperatif SI’ye göre hastalar Grup A (SI≥1) ve Grup B(SI<1) olmak üzere iki gruba ayrıldı.

BULGULAR

Çalışmaya toplam 30 hasta dahil edildi. Hastaların demografik ve klinik özellikler Tablo 1’de gösterilmektedir. Gruplar arasında toplam sıvı ve kan ürünleri miktarı, hastanede kalış süresi, C-reaktif protein, ameliyat sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p <0.05), (Tablo 2).

TARTIŞMA/SONUÇ:

SI’yı ilk kez tanımlayan Allgower ve Burri3, SI’sı 1 olan hastaların mortalite oranını % 40 olarak göstermişlerdir. El-Menyar A ve ark.4 SI’nın ≥0.8 olmasının kan transfüzyonundan ve erken cerrahi müdahaleden fayda görecek hastaları öngörmede etkili olduğunu bildirmişlerdir. Çalışmamızda ise SI≥1 olan hastalarda, daha fazla kan transfüzyonu ve YB ihtiyacı gerektiği görüldü. Preoperatif SI’nın, hipovolemik, kan transfüzyonu ve YB ihtiyacı gereken hastaların erken teşhisi için kullanılabileceği kanısındayız

REFERENCES:

1. Kücüker H, 2012. Analysis of Deaths Caused by Pat-Pat Accidents in Turkey. Traffic Injury Prevention, 13: 209–211.

2. Schroll R, Swift D, Tatum D, Couch S, Heaney JB, Llado-Farrulla M, Zucker S, Gill F, Brown , Buffin N, Duchesne J. The Shock Index revisited - a fast guide to transfusion requirement? A retrospective analysis on 21,853 patients derived from the TraumaRegister DGU. Crit Care. 2013 Aug 12;17(4).

3. Allgöwer M,Burri C.Shock-index. Ger Med. Mon. 1968;13:14-19.

4. El-Menyar A, Goyal P, Tilley E, Latifi R.The clinical utility of shock index to predict the need for blood transfusion and outcomes in trauma. J Surg Res. 2018 Jul;227:52-59.

S - 15 / MOTORLU TARIM ARACI (PATPAT) YARALANMALARINDA PEROPERATİF DÖNEMİNİN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ

Bengü Gülhan Aydın, Gamze Küçükosman, İlka Dılay Alp, Özcan Pışkin

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD

Page 30: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 28 -

Tablo 1. Demografik ve klinik özellikler

Genel dağılım

Yaş,yıl,ortalama 42.2±15.37

Cinsiyet Kadın/Erkek 6/24

Yaralanmanın yeri

Ekstremite/Baş-boyun/Abdomen/Vasküler

20/2/2/6

ASA I/II/III/IV 5/13/8/4

Anestezi tipi

Genel/Rejyonel 24/6

Monitorizasyon

Rutin/arteriyel/PVI/arteri-al+CVP

16/1/5/8

Operasyonun prosedürü

Acil/Elektif 21/9

Şok indeksi 0.97±0.5

Preop hemoglobin, or-talama

Preop hematokrit, ortalama

Preop. Trombosit, ortalama

11.28±2.6

34.14±7.67

206.63±75.01

CRP 94.9±104.5

ES/TDP/Trombosit ünite 3.43±5.66/ 1.83±4.26/ 0.96±3.38

Total kristalloid/ kolloid ml 2458.33±1403.69/266.66±409.65

Hastanede kalış süresi,ort 27.16±33.30

Tablo 2. Şok İndeksine göre ile sınıflandırılan hastaların demografik özellikleri ve sonuç parametreleri

Grup A (SI≥1)

N:10

Grup B(SI<1)

N:20

p

Yaş 49.8±17.1 38.4±13.25 0.086

Cinsiyet (E/K) n 10/0 14/6 0.74

Toplam verilen kristaloid mik-tarı,ml

3520±1620.56 1927.5±934.63 0.014*

Totalverilen kolloid,ml

600±459.46 100±261.57 0.008*

ES transfüzyonu /ünite

9.0±6.97 0.65±1.22 0.004*

TDP transfüzyonu /ünite

5.3±6.20 0.1±0.3 0.004*

Trombosit ran-dom n

2.9±5.54 0 0.026*

Hastanede kalış süresi

43.4±41.1 19.05±26.24 0.11

Anestezi süresi (dk)

245.5±129.1 138.75±66.52 0.031*

Operasyon sayısı 9.4±6.86 1.5±1.31 0.005*

CRP 152.25±133.49 66.22±75.03 0.031*

N/L 12.75±12.32 9.22±9.76 0.44

Ameliyat sonrası takip yeri

Klinik/YBÜ3/7 16/4 0.015*

*p<0.05

Page 31: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 29 -

GİRİŞ:

Steroid yapıdaki nöromuskuler blokörlerin antagonisti olan Sugammadeks’in, laringospazm veya bronkospazm gibi üst solunum yolu tıkanmasına neden olduğu olgu bazında bildirilmiştir. Bu olguda Sugammadeks uygulamasına bağlı olarak laringospazm ve bunun sonucunda negatif basınçlı akciğer ödemi gelişimi sunulmuştur.

OLGU:

Yirmidokuz yaşında erkek hasta (103 Kg), akut apendisit tanısı ile hastaneye yatırıldı. Preoperatif değerlendirmede 2 paket/yıl sigara kullanımı dışında ek özellik saptanmadı. Hastaya standart anestezi monitörizasyonu uygulandı ve tiyopental sodyum, fentanil ve rokuronyum bromür ile anestezi indüksiyonu sağlandı. Anestezi idamesinde %50 O2/hava karışımı, sevofluran (%2-3), remifentanil (0.25-0.5 µg/kg/dk) ve gereğinde rokuronyum kullanıldı.

Laparoskopik apendektomi uygulanan hastanın operasyonu 90 dk sürdü ve intraoperatif dönemde 1300 mL kristaloid sıvı uygulandı. Operasyon bitiminde nöromuskuler blokajı sugammadeks (2 mg/kg) ile geri çevrilen hastada ekstübasyon sonrası laringospazm gelişti. Hasta pozitif basınçlı maske (%100 FİO2 ve 35 cmH2O basınç ile) ve sedasyon (midazolam ve propofol) uygulaması ile ventile edilememesi, desatürasyon (O2 sat: %78) gelişmesi ve ağızdan köpüklü pempe sekresyon gelmesi üzerine entübe edildi.

Akciğer ödemi PA akciğer grafisi ile doğrulandı ve 0.5 mg/kg’dan furosemid bolus uygulandı. Hasta yoğun bakıma transfer dildi ve 10 PEEP, 18 basınç desteğinde, %60 FiO2 ile mekanik ventilasyon desteğine alındı. Mekanik ventilatörde 5 saat kalan hasta postoperatif 8. saatte ekstübe edilerek, O2 desteğinde (2-5 Lt/dk arasında 60 saat) izlendi. İlk 24 saatte sıvı dengesi -1500 mL’de (diüretik tedavisi ile) tutulan hastanın sonraki günlerdeki izleminde denge “0” yakın tutulmaya çalışıldı. Postoperatif 4. günde genel cerrahi servise transfer edilen hasta, operasyondan 5 gün sonra şifa ile taburcu edildi.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Ekstübasyon sonrası laringospazm gelişen hastalarda oksijen saturasyonunda düşme, solunum distresi ve ağızdan pembe köpüklü sekresyon geldiği görüldüğünde negatif basınçlı akciğer ödemi tanısı düşünülmelidir. Özellikle Sugammadeks kullanılacaksa hızlı enjeksiyondan kaçınılmalı ve laringospazm gelişebileceği akılda tutulmalıdır.

ANAHTAR KELİMELER:

Sugammadeks, laringospazm, akciğer ödemi, mekanik ventilasyon.

S - 16 / SUGAMMADEKS’E BAĞLI GELİŞEN LARİNGOSPAZM VE NEGATİF BASINÇLI AKCİĞER ÖDEMİ: OLGU SUNUMU

Semih Boyacı , Cengiz Şahutoğlu, Kubilay Demirağ

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, İzmir

Page 32: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 30 -

GİRİŞ:

Travmatik veya non-travmatik beyin hasarlı hastalar, yoğun bakım hastalarının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Beyindeki primer veya sekonder hasarlanmanın derecesine bağlı olarak düşük Glaskow Koma Skoru(GKS) olan (gks<10) hastaların iyileşme süreçleri persistan vejetatif durumdan; hasar öncesi motor aktivite ve bilinç durumuna geri dönüşe kadar değişkenlik gösterebilmektedirler.Bu hasta grubunda yaşamda kalmak kadar önemli olan bir diğer husus, toplumsal yaşamlarına etkin bir şekilde geri dönebilmeleridir.

Amantadin, influenza tedavisinde kullanılan antiviral etkili bir ajan olup kan beyin bariyerini kolayca geçmektedir.Beyinde dopamin re-uptake inhibisyonu yanı sıra dopamin ve noradrenalin salınımını da arttırma özelliğinden dolayı Parkinson hastalığında ve yoğun bakımda travmatik ve non-travmatik beyin hasarı olan hastalarda kullanılmaya başlanmıştır.

AMAÇ:

Ağır kafa travmalı hastalarda Amantadin sülfat infüzyon tedavisinin nörolojik iyileşme ve mortalite üzerine etkisini sunmayı amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Hastanemiz yoğun bakım kliniğinde 01.01.2015-31.01.2019 tarihleri arasında travmatik veya non-travmatik beyin hasarı nedeniyle yatan ve tedavisinde Amantadin kullanılan erişkin hastaların dosyaları hastanemiz bilimsel çalışma kurulu onayı alınarak retrospektif olarak taranmıştır.

BULGULAR: Çalışmaya Amantadin infüzyonu kullanan 25’i (%58,1) kadın, 18’i erkek (%41,9) toplam 43 hasta dahil edildi. Hastaların yaş ortalaması 64,63±16,25 yıl; Amantadin ortalama 15±13(maks:73;min:1) günde başlanmıştı. Yatış tanıları grafik1’de gösterilmiştir.13 hasta mortal seyretti(%30,2)(Grafik2).

Amantadin öncesi GKS ile 3.,5.,7.,10. gün GKS arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05)(tablo1).Ancak yoğun bakımdan taburculuk GKS açısından istatistiksel anlamlı düzelme gözlenmedi. Hastaların Glaskow Outcome-sonuç Skorları(GOS) grafik3’de görülmektedir.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Amantadin sülfat tedavisi bazı hastalarda başta GKS yükseltse de klinik ve nörolojik iyileşme açısından yaşam kalitesini yükseltecek derecede etkili olmadığını düşünüyoruz.

ANAHTAR KELİMELER:

Amantadin sülfat; yoğun bakım; travmatik beyin hasarı; GOS; Glaskow Sonuç Skoru

KAYNAKLAR:

1. Abbasivash, R., Valizade Hasanloei, M. A., Kazempour, A., Mahdkhah, A., Shaaf Ghoreishi, M. M., & Akhavan Masoumi, G. (2019). The Effect of Oral Administration of Amantadine on Neurological Outcome of Patients With Diffuse Axonal Injury in ICU. Journal of Experimental Neuroscience, 13, 117906951882485. doi:10.1177/1179069518824851 

2. Ghalaenovi, H., Fattahi, A., Koohpayehzadeh, J., Khodadost, M., Fatahi, N., Taheri, M.,Rahatlou, H. (2018).  The effects of amantadine on traumatic brain injury outcome: a double-blind, randomized, controlled, clinical trial. Brain Injury, 32(8), 1050–1055. doi:10.1080/02699052.2018.1476733 

3. Spritzer, S. D, Kinney, C. L, Condie, J., Wellik, K. E., Hoffman-Snyder, C. R., Wingerchuk, D. M., & Demaerschalk, B. M. (2015).  Amantadine for Patients With Severe Traumatic Brain Injury. The Neurologist, 19(2), 61–64. doi:10.1097/nrl.0000000000000001 

S - 17 / TRAVMATİK VE NON TRAVMATİK BEYİN HASARINDA AMANTADİN’İN KLİNİK İYİLEŞME VE MORTALİTE ÜZERİNE ETKİLERİ

Ceren Köksal1, Arzu Yıldırım Ar1, Alev Öztaş2

1 SBÜ Fatih Sultan Mehmet SUAM Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği 2 SBÜ Fatih Sultan Mehmet SUAM Yoğun Bakım Kliniği

Page 33: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 31 -

Grafik 1 Yoğun Bakıma Yatış Tanılarının Dağılım Grafiği

Grafik 2 Yoğun Bakımdan çıkış Tanılarının Dağılım Grafiği

Tablo 1: Başlangıç GKS skoruna göre 1.gün, 3.gün, 5.gün,7.gün, 10.gün ve çıkış GKS skorlarındaki değişimin değerlendirilmesi

GKS p

Ort±SS Medyan

Başlangıç 7,0±2,4 7

Amantadin Sonrası 1. gün

7,1±2,4 7 0,273

Amantadin Sonrası 3. gün

7,4±2,4 8 0,013*

Amantadin Sonrası 5. gün

7,8±2,6 8 0,000*

Amantadin Sonrası 7. gün

8,0±2,7 8 0,000*

Amantadin Sonrası 10. gün

8,3±2,9 8 0,000*

Çıkış 8,7±3,4 9 0,000*

Wilcoxon sign test *p<0.05

Grafik 3 Glaskow Outcome-Sonuç Skor(GOS) grafiği

Page 34: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 32 -

GİRİŞ:

Yağ Embolisi Sendromu (YES) multiple ortopedik travmalı hastaların %5’inde ilk üç günde, peteşi, mental konfüzyon ve solunum yetmezliği ile görülebilen bir durumdur1. Burada, travma sonucu YES gelişen olguya yer vermek istedik.

Olgu:

58 yaşında erkek hasta araç dışı yüksek enerjili trafik kazası sonrası acil servise getirilmiş. Femur ve tibia fraktürü nedeniyle ortopedi servisine, 4 saat sonrada operasyona alınmış. Acil serviste çekilen beyin tomografisinde patolojik bir bulgu yokmuş. Hastaya sedasayon eşliğinde rejyonel anestezi uygulanmış. İntraoperatif hemodinamisi stabil seyreden hasta operasyon sonunda şuur açık, koopere ve hemodinamisi stabil halde ortopedi servisine gönderilmiş. Servis de takibinin 3. saatinde (travmanın yaklaşık 15-24. saatleri arasında) solunum sıkıntısı, mental konfüzyon semptomları başlamış, üst ekstremitelerde fleksiyon ve rijidite oluşmuş.

Olgu takip ve tedavi amaçlı yoğun bakım ünitesine kabul edildi. Fizik muayenede şuur kapalı, 4 ekstremitede kas gücü 0/5 olup, solunum sıkıntısı, gövde de yaygın peteşi gözlendi. Ön tanılar YES ve Pulmoner emboli? idi. Pulmoner arter anjiografisinde pulmoner arter ve proksimal dallarda dolum defektine rastlanmadı.

YES öntanısı ile birlikte hastaya Nöroloji Kliniği önerileri ile IV mannitol 4x100cc,SC düşük molekül ağırlıklı heparin 4000 antiXa 2x1 ve IV pulse 1 gr/gün metilprednizolon tedavisi başlandı. Semptomlardan sonra ilk çekilen difüzyon manyetik rezonans görüntülemede (MR) bilateral serebellar hemisfer ve vermişte çok sayıda milimetrik boyutlu, dağınık yerleşimde difüzyon kısıtlanması gösteren nodüler odaklar ve yaygın Water-Shed difüzyon kısıtlanması izlendi ve tanımlanan supra ve infratentoryal alan yerleşimli lezyonların ayırıcı tanısında öncelikle serebral yağ embolisi düşünüldü.

Yatışının 17. gününde bilinç açık oryantasyon ve kooperasyonu tam, spontan solunumda oral rejimle beslenir halde iken; sol kol ve sol bacağında tam kas gücü sağ bacakta 3/4 sağ kolda 2/4 kas gücü ile ortopedi servisine nakil edildi

TARTIŞMA/SONUÇ:

Yağ embolisi insidansı uzun kemik kırıklarının büyüklüğü ve sayısı ile doğrudan artmaktadır2. Çoklu uzun kemik kırığı olan olgumuzda gelişen YES in tanı ve tedavisi eşliğinde bu sendroma dikkat çekmek istedik.

KAYNAKLAR:

1. Fukumoto LE, Fukumoto KD. Fat Embolism  Syndrome. Nurs Clin North Am.  2018 Sep;53(3):335-347

2. Blokhuis TJ, Pape HC, Frölke JP. Timing of definitive fixation of major long bone fractures: Can  fat embolism  syndrome be prevented? Injury.  2017 Jun;48 Suppl 1:S3-S6.

S - 18 / YAĞ EMBOLİSİ SONUCU GELİŞEN NÖROLOJİK PROBLEMLER

Kahir Güneş, Deniz Erdem, Işıl Özkoçak Turan

S.B.Ü. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 35: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 33 -

GİRİŞ:

Çalışmamız, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları-Doğum Kliniğinde 19-70 yaşarası, ASA I-II fiziksel statüde olan genel anestezi altında histerektomi operasyonuna alınan 250 hasta ile gerçekleştirildi.

AMAÇ:

Çalışmamızda, haloperidolün 0.25, 0.5, 1 ve 2mg i.v dozlarının postoperatif bulantı-kusma üzerine olan etkisinin plasebo ile karşılaştırmasını amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Hastalar randomize olarak 5 grubaayrıldı. Kontrolgrubu (n=50) (grup I), haloperidol 2 mg grubu (n=50) (grup II), haloperidol 1 mg grup III (n=50), haloperidol 0.5 mg grup IV (n=50), haloperidol 0.25 mg grup V (n=50) olarak belirlendi. Hastalara rutin monitorizasyon uygulandı. Tüm gruplara indüksiyon 2 mg/kg propofol 2 µg/kg fentanyl ve 0.6 mg/kg rokuronyum ile yapıldı ve idamesevoflorane+O2/N2Oile sağlandı.Gazakımı %50O2- %50 N2O olacak şekilde 4 litre/dk olarak ayarlandı. Hastaların bulantı, kusma değerleri kaydedildi. (Bulantıvarsa 1 puan, yoksa 0 puan. Aynı şekilde kusma varsa 1 puan yoksa 0 puan olarak değerlendirildi). Operasyon bitiminde anestezi süreleri, operasyon süreleri, kullanılan anti emetikajan kaydedildi.

Hastaların derlenmeleri Aldrete derlenmekriterleri ile değerlendirildi. Postoperatif analjezi için hastalara cerrahi cilt altında iken 2 mg morfinintravenöz yapıldı ve analjezinin devamını sağlamak için ivmorfin hasta kontrollü analjezi cihazı ile verildi. Hastaların postoperatif 30.dakika, 1., 2., 4., 6., 12. ve 24. saatteki kalp atım hızı, sistolikarteryel basınç, diastolikarteryel basınç, dakika solunum sayısı, sedasyon dereceleri, VAS değerleri, ek anti emetik ihtiyacı, hasta memnuniyeti ve yan etki olup olmadığı kaydedildi.

BULGULAR:

Bulgularımızı değerlendirdiğimizde 2 mg, 1 mg ve 0.5 mg haloperidol gruplarının bulantı-kusmayı önlemede etkili olduğunu ancak 0.25mg haloperidolünplasebodan farksız olduğunu bulduk. Anti emetik ihtiyacının 0,25 mg ve kontrol grubunda daha fazla olduğunu, hasta memnuniyetinin ise 1 mg ve 2 mg grubunda daha fazla olduğunu tespit ettik. Postoperatif dönemde gruplar arasında kalp atım hızı, sistolikarteryel basınç, diastolikarteryel basınç, sedasyon, VAS, yan etki, kan şekeri, morfin tüketimi derlenme kriterleri açısından fark yoktu.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Sonuç olarak postoperatif bulantı-kusmayı önlemede haloperidolün düşük dozlarda kullanımının hem etkin hem de güvenilir bir anti emetikajan olabileceği kanısına varıldı.

ANAHTAR KELİMELER:

haloperidol, bulantı, kusma

KAYNAKLAR:

1. Eidi M, Kolahdouzan K, Hosseinzadeh H, Tabaqi R. Comparison of ondansetronvsondansetronanddexamet has one in the prevention of postoperativenausea and vomiting in patients undergoing surgery with general anesthesia.  Iran J MedSci.  2012; 37(3): 166–72.

2. Ahsan K, Abbas N, Naqvi SM, Murtaza G, Tariq S. Comparison of efficacy of on dansetron and dexamet has one combination and on dansetron alone in preventing postoperative nausea and vomiting after laparoscopic cholecystectomy.  J Pak MedAssoc. 2014; 64(3): 242–6.

3. Rose JB, Watcha MF. Postoperative Nausea and Vomiting in Anesthesia & perioperative complications; secondedition. 1999: 425–440. 

S - 19 / HALOPERİDOLÜN POSTOPERATİF BULANTI KUSMA ÜZERİNE ETKİSİ

Mehmet Tevfik Dağ1, Ebru Tarıkçı Kılıç2, Ali Muhittin Taşdoğan3

1Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği 3 SEV Amerikan Hastanesi, Gaziantep, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 36: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 34 -

GİRİŞ:

Doğumu takiben hızlı ve uygun yaklaşımla, yenidoğan bebeğin hipoksik hasardan korunması ve erken yenidoğan ölümlerinin önlenmesi mümkündür. 2015 ERC yenidoğan resüsitasyon kılavuzunda bebeğin ilk değerlendirmesine bağlı izlenmesi gereken adımlar ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Ancak bu kılavuzda intrauterin kalp tepe atımı alınamayan acil operasyona alınan gebeler ve yeni doğanlar ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır.

AMAÇ:

Biz bu olguda intraüterin kalp tepe atımı (KTA) alınamayan yenidoğanda resüsitasyon deneyimimizi literatür eşliğinde tartışmayı amaçladık.

OLGU:

Yirmi dört yaşında , ek hastalığı olmayan , son adet tarihine göre 32 haftalık gebeliği olan multipar hasta (G2P2Y1A1) ilk olarak evde nöbet geçirme şikayeti nedeniyle 112 tarafından evden alınarak doğumhaneye getirildi. Doğumhane girişinde nöbet geçirmesi üzerine, eklampsi düşünülerek acil ultrason (USG) yapıldı. USG’ de fetal kalp atımı görülmeyen ve intrauterin ölü bebek kararı verilen gebe acil olarak genel anesteziyle sezeryana alındı. Anne karnından çıkarıldığında bebeğin tonusu gevşek, KTA (kordon palpasyonu ve dinlemek ile) yok, solunum eforu ve ağlaması yoktu. Ancak bebeğin rengi pembe olarak değerlendirildi. Derhal resüsitasyona başlandı. Beş dakika sonra KTA alınan yenidoğan orotrakeal entübe olarak yenidoğan ünitesine transfer edildi. Yeni doğan ünitesinde yapılan değerlendirmede; kız bebek, doğum ağırlığı: 1420 gr, boy: 40 cm, baş çevresi:29 cm olarak ölçüldü. Bir gün süreyle takip edilen bebek eksitus oldu.

TARTIŞMA :

Yenidoğan genel değerlendirmesinde Apgar skorlama sistemi kullanılmaktadır(1). Apgar skorlamasının öğeleri olan solunum hızı, kalp hızı ve bebek tonusu hızlıca değerlendirildiğinde bebeklerin resüsitasyon ihtiyaçları hakkında önemli bilgiler verir.

Yeni doğanın cilt rengi, oksijenasyon değerlendirmesi için kullanımı zayıf bir yöntemdir. Bunun yerine pulseoksimetri kullanılması önerilmektedir(2).

2015 ERC yenidoğan resüsitasyon kılavuzunda yenidoğanlar ilk değerlendirmelere göre üç gruba ayrılmıştır:

1.Güçlü solunum veya ağlama + Tonüs iyi + Kalp hızı 100atım/dk üstünde;  Kordun hemen klemplenmesine gerek yoktur. Bu bebeklerin havlu ile kurulama ve sarma harici ek bir müdahaleye ihtiyaçları yoktur.

2.Solunum yetersiz veya apneik + Normal veya azalmış tonüs + Kalp hızı 100 atım/dk altında;  kurulayın ve sarın. Bu bebekler genellikle maske tutulmasıyla durumları düzelirler. Ancak yeterli kalp hızı sağlanamazsa, nadiren ventilasyon gerekebilir.

3.Solunum yetersiz veya apneik + tonüsü oldukça azalmış + düşük veya saptanamayan kalp atışı + genellikle kötü perfüzyon düşündüren solukluk; kurulayın ve sarın. Bu bebekler acil olarak havayolu kontrolü ve akciğer ventilasyon desteği ihtiyacı duyabilirler. Ayrıca eş zamanlı olarak göğüs kompresyonu ve ilaç kullanımı gerekebilir(2).

SONUÇ:

Literatürde; İntrauterin KTA alınamayan hastalarda resüsitasyon kılavuzunda bilgi bulunmamaktadır. Biz bu hastalarda yenidoğanın eksitus olarak kabul edilmemesi ve resüsitasyona zaman kaybedilmeden başlanılması gerektiği kanaatindeyiz.

KAYNAKLAR:

1. American Academy of Pediatrics. (2006). The Apgar score.  Advances in neonatalcare: official journal of the National Association of Neonatal Nurses,  6(4), 220.

2. Wyllie, Jonathan, et al. “Part 7: neonatal resuscitation: 2015 international consensus on cardiopulmonary resuscitation and emergency cardiovascularcare science with treatment recommendations.”  Resuscitation  95 (2015): e169-e201.

S - 20 / 32 HAFTALIK, İNTRAUTERİN KALP TEPE ATIMI ALINAMAYAN GEBEDE YENİDOĞAN RESÜSİTASYONU: OLGU SUNUMU

İpek Yakın Düzyol , Emine Özer Yurt, Ayşe Zeynep Turan, Mehmet Yılmaz

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anestezi ve Reanimasyon Kliniği, Kocaeli

Page 37: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 35 -

GİRİŞ:

Amyotrofiklateral skleroz (ALS) serebral korteks, beyin sapı, spinalkorddaki motor nöronları etkileyen progresif seyirli nörodejeneratif hastalıktır. Ameliyat gereken ALS’li hastalarda anestezi ilişkili komplikasyon riski artar. ALS’de kas gevşeticilere verilmiş abartılı yanıt ve aspirasyon riski güvenli peri-intra ve postoperatif bakımın gerekliliğini gösterir. Amacımız acil ortopedik cerrahiye gereken ALS’li bir vakanın periopratif yönetimini literatür eşliğinde tartışmaktır.

OLGU:

Düşme sonucu sol kalça ağrısı ile acil servisine başvuran 69 yaşındaki olgunun 2 yıl önce tanı aldığı öğrenildi. Yapılan ilk değerlendirmede sol femur başı fraktürü saptanan hastada alınan öykü ve Fm bulgularında KOAH ve solunum yetmezliği tanısı konularak acil yüksek riskle operasyona alınmasına karar verildi. Hastanın TA:180/98 mmHg, KAH:98 atım/dk sPO2: %83 idi. Yapılan muayenede baş-boyun hareket kısıtlılığı, Mallanpatisinin 4 olduğu ve ağız açıklığının kısıtlı olduğu saptandı. Zor entübasyon düşünülerek nöroaksiyel bloğa karar verildi. L3-L4 aralığından 26G pencilpointspinal iğne ile 10mg hiperbarikbupivakain verilerek blok uygulandı. Hastada intraoperatif hipotansiyon gelişmedi. Hasta postopreratif anestezi yoğun bakım ünitesinde takip edilerek daha sonraki günde kliniğine transfer edildi.

TARTIŞMA/SONUÇ:

ALS hastası için anestezi yöntemini seçerken, anestezi uzmanları hangi anestezi yönteminin en az zararlı olacağını düşünmelidirler. Özellikle kas gevşeticileruzun süreli kas zayıflığı yaptığındansolunum fonksiyonları üzerine olumsuz etkilerinden dolayı dikkatle kullanılmalıdır. İnhalasyon ajanlarından desfluran ve sevofluran, düşük lipit çözünürlüğe sahip olduğundan tercih edilmelidir. Opoidlerdenfentanil ve alfentanil motor nöron hastalığı olan hastalarda güvenli olduğu söylenmektedir[1].

Rejyonal anestezi uygulaması altta yatan nörolojik hastalığın alevlenme endişesi nedeniyle tartışmalı bir durumdur[2]. Hebl ve arkadaşları [3] nörolojik problemi olan 139 hastada nöroaksiyal anestezi ve analjezinin komplikasyon ve nörolojik semptom sıklığını arttırmadığını ve mutlak kontrendikasyon olarak kabul edilmemesi gerektiği sonucuna varmışlardır.Hastamızda ciddi KOAH ve zor entübasyon mevcuttu. Kliniğimizde videolaringoskop ve FOB bulunsa da tercihimizi kaygılarımızdan dolayı nöroaksiyel bloktan yana kullandık.Sonuçta; ALS hastasında özellikle beraberinde akut solunum yetmezliği ve zor entübasyon olasılığı olduğunda bu hastalarda nöroaksiyal bloğun alternatif güvenle kullanabileceği gözlemledik.

KAYNAKLAR:

1. Naguib M, Lien CA. Pharmacology of musclerelaxantsandtheirantagonists. In: Miller RD, editor. Anesthesia. 6th ed. Philadelphia: Elsevier Churchill Livingstone; 2005. p. 515–6.

2. Hara K, Sakura S, Saito Y, Maeda M. Epiduralanesthesiaandpulmonaryfunction in a patientwithamyotrophiclateralsclerosis. AnesthAnalg 1996;83(4):878-9.

3. Hebl JR, Horlocker TT, Schroeder DR. Neuraxialanesthesiaandanalgesia in patients with preexisting central nervous system disorders. Anesth Analg 2006; 103: 223-8.

S - 21 / ALS’li, KOAH ve Zor Entübasyon Olan Olguda Anestezi Yönetimimiz: Genel Anestezi Mi? Rejyonel Anestezi Mi? Olgu sunumu

Fikret Salık

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gazi Yaşargil EAH

Page 38: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 36 -

GİRİŞ:

Santral pontin miyelinolizis(SPM) ender rastlanan, pons tabanında miyelin kaybı ile karakterize nörolojik bozukluktur. Etyolojisinde sıklıkla hiponatreminin hızlı düzeltilmesi bildirilmektedir. Olgumuzda aşırı yüksek hipernatreminin hızlı düzeltilmesi sonrası saatler içinde tespit edilen ve ağır sekelle iyileşen SPM anlatılmaktadır.

OLGU:

19 yaşında, Iraklı, kadın hasta; bilinç bulanıklığı ile acile başvurmuş. Hikayesinden; ani başlayan anormal ve saldırgan davranışları nedeniyle 2 hafta boyunca tecrit edildiği ve beslenmeyi reddettiği öğrenildi. Bilinci kapalı, oryantasyon ve kooperasyonu olmayan hastanın TA:90/50mmHg, N:150atım/dk, ateş:37,8C ölçülmüş. Her iki el bileğinde erode lezyonlar saptanmış. Pupilleri izokorik, bilateral ışık refleksleri alınıyormuş. Ağrılı uyaranı lokalize etmeye çalışıyormuş.  Hipernatremi(192mEq/L), hiperglisemi(321mg/dL), hiperpotasemi(8,7mEq/L), prerenal ABH(akut böbrek hasarı) olan hastaya sıvı replasmanı yapılmış. Laboratuar değerleri Tablo-1’dedir. Sekizinci saat MR’da medulla oblangata, pons bilateral orta serebellar pedinküller düzeyinde difüzyon kısıtlaması gösteren alanlar tespit edilmiş(Resim-1A,B,C,D). 18. saatte nazal oksijen(3-4lt/dk) eşliğinde, GKS:12 olarak yoğun bakımımıza(YB) kabul edildi. Arteriyel kan gazında; pH.7.39, pO2:134, pCO2:24.8, SpO2:98.8, HCO3:14.5mmol/L, BE:-9.5mmol/L, laktat:3mmol/L’dü. HbA1C:%6,4’dü. YB’daki altıncı gününde ABH bulguları devam ederken elektrolit değerleri normale döndü(Tablo-2).  Altıncı günde ani solunum sıkıntısı nedeniyle yapay solunuma başlandı. Pulmoner ödem tespit edildi. 4 gün hemodiyalize alındı.  YB’daki 16. gününde kooperasyonunda artış oldu. Göz teması ve baş hareketleri ile iletişim sağlanan, kliniği düzelen hasta entübasyonun yirminci gününde extübe edildi. Devamlı nazal yüksek akımlı oksijen tedavisi ve aralıklı NIV uygulandı.

YB 29. günündeki MR’da pons santral kesimde kronik süreçte ensefalomalazi ve gliozis ile uyumlu sinyal değişiklikleri izleniyordu(Resim-2A,B).  Yatışının 39. gününde; oryantasyonu kısıtlı, GKS:15 olan, su/sıvı gıdaları yutmada zorlanan, kıvam arttırıcı tedaviyle dahiliye kliniğine nakledilen hasta 45. günde sol alt ekstremite plejik ve sıvı gıdaları yutma güçlüğü devam ederken taburcu edilmiş.

TARTIŞMA:

Serum sodyumunun 190mEq/L üzerinde olması, literatürde aşırı yüksek hipernatremi olarak tanımlanmakta ve nadir görülmektedir. Olgumuz, aşırı yüksek hipernatreminin hızlı düzeltilmesini takiben, saatler içerisinde SPM geliştiğinin erken tespit edilmesi bakımından önemlidir. Hipo/hipernatremili, nörolojik bozukluğu olan hastalarda SPM’nin erken tanısında diffüzyon ağırlıklı MR bulguları önemlidir. ANAHTAR KELİMELER:  Hipernatremi, Santral Pontin Myelinolizis, MR Görüntüleme,

Tablo-1. Acil servis takibindeki kan şekeri, elektrolit ve böbrek fonksiyon değerleri

Tablo-2. Yoğun bakıma takibindeki ilk bir haftalık elektrolit ve böbrek fonksiyon değerleri

S - 22 / TECRİT EDİLMİŞ BİR HASTADA AŞIRI YÜKSEK HİPERNATREMİ VE SANTRAL PONTİN MİYELİNOLİZİSİN ERKEN TESPİTİ

Gül Özlem Akgül1, Tülay Tunçer Peker2, Nevzat Mehmet Mutlu2, Hatice Gül Hatipoğlu3, Mustafa Atilla Akgül4

1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Numune Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, Ankara 2 Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Numune Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Yoğun Bakım Kliniği, Ankara 3 Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Numune Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Radyoloji Kliniği,Ankara 4 Polatlı Devlet Hastanesi, Acil Servis, Ankara

Page 39: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 37 -

AMAÇ:

Yanık, tüm yaş dönemlerinde ciddi bir travma nedeni olmakla beraber özellikle çocukları daha derinden etkilemektedir. Çocuklar için yanık travması hastaneye yatış nedenleri arasında olup yıllarca devam eden rehabilitasyon sürecini içermektedir. Burada ender görülen yanık vakalarımızdan örnekler sunmayı amaçladık.

OLGULAR: Aseton Yanığı:

Babasının sanayide kullandığı asetonu başına döken çocuk hasta. Baş, yüz, boyun ve omuzda 15% 2. Ve 3. Derece yanık oluşuyor. Ameliyathanede genel anestezi altında debridman yapılıyor. Antibiyotikli baktigras örtü ile 10 gün boyunca pansuman edilen hasta 10. Günde taburcu ediliyor.

Aseton; solventler, pişirme yakıtları, mısır sökücü, çizim mürekkebi, yakıt sistemi koruyucu, tutkal, oje sökücü, boya ve vernik sökücülerinde bulunur. Aseton yanıkları ödem, hiperemi, stratum korneum ve stratum spinosumda hücre hasarı yapabilir.

İL 33 Solüsyonu

İl 33 siğillere karşı kullanılan solüsyonu başından aşağı döküp yanan çocuk hastanın yüzünde, boynunda, gövdenin ön yüzünde 10% 2-3. Derece yanık oluşuyor. Yatış verilen çocuğa 15 gün boyunca alloplastik dermiş ve antibiyotikli baktigras örtü ile pansuman yapılıyor. On beş gün sonra skarsız iyileşiyor.

İl 33 solüsyonu 0.2 g Dikloroasetik asit, 0.8 g Monokloroasetik asit, 9 g Trikloroasetik asit ve 10 cc deiyonize su içerir. Siğillere karşı kullanılır. Siğil kütlesinde koterize edici etki gösterir. Anti viraldir.Siğil çevresindeki normal cilt ile temasa geçtiğinde lokal yakıcı etki gösterir.

BEYAZ SİRKE YANIĞI:

Annesinin turşu yapımı için beyaz sirke koyduğu leğene oturan 3 yaşında erkek çocuk. Ailenin geç farketmesi üzerine her iki uyluk ve gluteusta 10.2% ikinci derece yanığı oluşuyor. Hastaneye 3. Gününde götürülen çocuğa yatış verilip, alloplastik dermiş eşdeğeri ve antibiyotikli baktigras örtü yapılıyor. Üç gün sonra taburcu edilien çocuğa 20 gün pansumana devam ediliyor. Yirminci günün sonunda skarsız iyileşiyor.

Beyaz sirke yemeklerde tatlandırıcı ve ülkemizde yaygın olarak turşu yapımında kullanılır. İçeriğinde aminoasit, potasyum hidrat, aldehit, propionik asit, 4-5% asetik asit, 1% alkol, pektin ve yapıldığı meyve aroması maddeleri bulunur. İçeriğindeki asetik asit deri ve özafagus yanıklarına sebep olur.

SONUÇ:

Yanığa bağlı travmalar yaşamsal tehlikeye neden olan travmalardır. Her yanık olgusunun ihmal/istismar bakışı ile değerlendirilmesi yanığa yaklaşım protokollerinin temel kurallarından olmalıdır.

S - 23 / ENDER GÖRÜLEN ÇOCUK YANIK VAKALARIMIZ

Hakan Akelma1, Ebru Tarıkçı Kılıç2, Ali İhsan Yürekli1

1 SBÜ Diyarbakır Gazi Yaşargil SUAM 2 SBÜ Ümraniye SUAM

Page 40: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 38 -

GİRİŞ:

Rejyonel anestezi, hastanın bilincinin açık olması, şikâyetlerini ifade edebilmesi, spontan solunumunun devam etmesi, havayolu reflekslerinin korunması, postoperatif dönemde analjezinin devam etmesi ve hastanın erken mobilizasyonu gibi önemli avantajları vardır [1]. US kullanımı brakiyal pleksusun kordlarının ve verilen lokal anesteziğin yayılımının görülmesini sağlayarak daha düşük dozlarda lokal anestezik kullanımı ile brakiyal pleksus blokajına yardım edebilir[2]. Çalışmamızda bilateral her iki kol, önkol, el bileğinde 3-4. derece elektrik yanığına bağlı doku kaybı olan ve ek olarak akut akciğer hastalığı bulunan hastada debritman, vakum pompası ile yara drenajı ve greft uygulamaları için yaptığımız US eşliğinde bilateral supraklaviküler, infraklaviküler ve axiller bloğu sunmayı amaçladık.

OLGU:

Elektrik kazası sonucu yüksekten düşme yoğun bakım ünitesine yatan 36 yaşındaki erkek hastada sol elinde çıkışı olan 3-4. derece elektrik yanığı, her iki üst ekstremitede yaygın ödem, sol akciğerde hemopnömotrax, bilateral plevral alanda hemorajik efüzyon mevcuttu. Sağ ve sol radial ve ulnar arter akımları izlenmeyen hastaya embolektomi ve fasyatomi operasyonları yapıldı. Yatışının 4.günü pnömoni gelişen hasta solunum paternlerinin kötüleşmesi üzerine 5.gününde entübe edildi. 25. gününde genel durumunun düzelen hasta yanık ünitesine interne edildi. Yanık ünitesinde yara yeri debritmanı ve VAC (vakum pompası) uygulanması amacıyla seri cerrahi operasyonlar planlanan hastanın alt solunum yolu enfeksiyonları ve yaygın trakeal sekresyonlar açısından yüksek riskli olmasından dolayı genel anestezi açısından yüksek riskli olan hastaya US eşliğinde düşük dozlarda (15cc+15cc) lokal anestezik bir defa supraklaviküler, bir defa infraklaviküler, 2 defa aksiller blok uygulandı.

Daha sonraki günlerde hastamızın genel durumunun düzelmesi akciğer enfeksiyonlarının düzelmesi dolaysı ile sonraki debritman ve greft kontrolleri için sedoanaljezi ve LMA( Laryngeal Mask) ile genel anestezi tercih ettik.

SONUÇ:

Üst ekstremite cerrahisinde, solunum yolu açısından yüksek riskli hastalarda rejyonel anestezi tekniklerinin genel anesteziye oranla daha güvenilir olabildiği, özellikle ultrasonografi tekniklerinin kullanımı ile komplikasyonların en aza indirilebileceği kanısındayız. Bununla birlikte, US kılavuzluğunda bilateral üst ekstremite blokları mükerrer uygulamalarında doz azaltma ve komplikasyon önlemede de etkili ve güvenilir bir yöntemdir.

KAYNAKLAR:

1. Valentin N, Lomholt B, Jensen JS, Hejgaard N, Kreiner S. Spinal or general anaesthesia for surgery of the fractured hip?: A prospective study of moratality in 578 patients. British Journal of Anaesthesia 1986. doi:10.1093/bja/58.3.284.

2. Brzezinski M, Luisetti T, London MJ. Radial artery cannulation: A comprehensive review of recent anatomic and physiologic investigations. Anesthesia and Analgesia 2009. doi:10.1213 ANE.0b013e3181bbd416.

S - 24 / YÜKSEK RİSKLİ YANIKLI HASTADA USG EŞLİĞİNDE DÜŞÜK DOZ TEKRARLAYAN BİLATERAL REJYONEL ANESTEZİ: NADİR BİR OLGU

Hakan Akelma1

1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gazi Yaşargil EAH,Diyarbakır

Page 41: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 39 -

GİRİŞ:

Anestezi pratiğinde, göz içi basıncı laringkospi ile entübasyon esnasında, premedikasyon ve indüksiyon için kullanılan ilaçların etkisiyle, hipoksi ya da hiperkarbinin neticesinde ayrıca öksürme, ıkınma, gerilme ve boynun hiperektsaniyonu gibi durumlarda değişmektedir. Laringkospi ve entübasyonu takiben sempatik aktivitenin artışı neticesinde taşikardi, hipertansiyon , katekolamin konsantrasyonlarında artış görülmesi ile göz içi basıncı artmaktadır. Mevcut duruma zemin hazırlayan ve kardiyovasküler hastalıklara da neden olabilecek uzun süreli alkol ve sigara kullanımı olan bu hasta grubunda yapılan direk laringoskopi sırasında yapılan işleme, laringoskopiye ve entübasyona stres yanıt oluşması kalp hızında ve kan basıncında önemli değişikliklere neden olabilir.

AMAÇ:

Bu çalışma ile direk laringokopi yapılacak hastalarda pozisyonel olarak işlem öncesi ve sırasında oluşabilecek göz içi basınç değişikliklerini araştırmayı amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

AİBU Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 18-70 yaş arası ASA I-III direk laringoskopi cerrahisi planlanan 30 hasta yapılacak işlem anlatıldıktan sonra sözlü ve yazılı onamları alınarak çalışmaya dahil edilmesi planlandı. Göz içi basınçları, anestezi indüksiyonu öncesi oturur (1) ve yatar pozisyonda (2), entübasyondan sonra 1. Dakikada (3), cerrahi işlem için pozisyon verildikten sonra (baş hiperekstansiyona getirildikten sonra) 1. Dakikada (4), işlem sonrası baş hiperekstansiyonu düzeltildikten sonra (5) ve hasta ekstübe edildikten sonra Aldrete 10 olduğunda (6) tonopen ile ölçüldü.

BULGULAR:

Çalışma 27 hasta ile tamalandı. Direk laringoskopi için pozisyon verildiği andaki göz içi basıncı ile otururken, yatarken ve derlenme sonrası ölçülen göz içi basınç değerleri arasında anlamlı fark tespit edildi. (P<0,001)

TARTIŞMA/SONUÇ:

Direk laringoskopi yapılan hastalarda pozisyona bağlı göz içi basınç artmaktadır. Uzun süre bu pozisyonun glokom hastalarında geri dönüşümsüz görme problemlerine yol açabileceği bilinmelidir.

KAYNAKLAR:

3. Murphy, Dermot F. “Anesthesia and intraocular pressure.” Anesthesia & Analgesia 64.5 (1985): 520-530.

4. Matot, Idit, et al. “The effect of clonidine premedication on hemodynamic responses to microlaryngoscopy and rigid bronchoscopy.” Anesthesia & Analgesia 91.4 (2000): 828-833

5. Watcha, Mehernoor F., et al. “Comparative effects of laryngeal mask airway and endotracheal tube insertion on intraocular pressure in children.”  Anesthesia & Analgesia 75.3 (1992): 355-360.

S - 25 / DİREK LARİNGOSKOPİ VE BİYOPSİ UYGULANAN HASTALARDA POZİSYONA BAĞLI GÖZ İÇİ BASINCININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Ümit Doğan1, İsa Yıldız 2

1 Bolu A.İ.B.Ü. Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları AD. BOLU 2 Bolu A.İ.B.Ü. Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD. BOLU

Page 42: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 40 -

GİRİŞ:

İstenmeyen hipotermi perioperatif vücut ısısının 36  °C altında olmasıdır. Çocuk hastalarda perioperatif ısı kaybı erişkin hastalara göre daha fazladır.(1) Genel anestezinin en sık görülen yan etkilerinden biri bulantı ve kusmadır.(2)

AMAÇ:

Perioperatif dönemdeki vücut ısısı değişikliklerinin postoperatif dönemde bulantı-kusma üzerine olan etkilerini araştırmaktır.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Bu prospektif randomize çalışmaya etik kurul onayını takiben alt batın ve ürolojik cerrahi uygulanan 6ay-7 yaş arası, ASA1 grubu, 80 çocuk hasta dahil edildi. Hastalara standart anestezi indüksiyonu yapıldı. Hastaların hepsinde operasyon masasına ısıtıcı battaniye yerleştirildi ve standart ısı kullanıldı. LMA yerleştirildikten sonra santral vücut ısısı ölçümü için nazofaringeal ısı probu yerleştirildi ve operasyon süresince monitörize edildi. Ortalama arter basıncı, kalp atım hızı ve vücut ısısı kaydedildi. Tüm olguların demografik verileri, operasyon türü, operasyon süresi ve intraoperatif fentanil ihtiyacı kaydedildi. Postoperatif dönemde derlenme odasında, 6, 12 ve 24. saat analjezik ve antiemetik gereksinimi, bulantı-kusma varlığı (Sayısal Sıra Skalasına göre) kaydedildi.

BULGULAR:

Operasyon süresi değerleri ortalaması 38,64±23.07 dakikadır. Ortalama vücut ısısı değerleri ortalaması 36,11±0,46’dır. %11.3’ünün postoperatif 6. saatte antiemetik kullanımı vardı. %86,3’ünün postoperatif 6. saatte bulantı yokken, %3,8’inde bulantı var-kusma yok, %8,8’inde yalnızca bir kusma epidozu, %1,3’ünde iki veya daha fazla kusma epidozu mevcuttu. %1,3’ünde postoperatif 12. saatte bulantı görüldü.

Postoperatif 6. saatte bulantı-kusma olan çocukların operasyon süresi ortalamaları, bulantı-kusma olmayan çocuklardan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde uzundu (sırasıyla p:0,001 ve p:0,004;p<0,05). Postoperatif 6 saat bulantı-kusma olan ve olmayan çocukların vücut ısısı ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı (p>0,05).

TARTIŞMA/SONUÇ:

Hipotermi; yas, cinsiyet, vücut yüzeyi, ameliyatın tipi, süresi, ortamın sıcaklığı ve mekanik ventilasyon uygulama süresi ile doğrudan ilişkilidir.(3) Postoperatif bulantı-kusma insidansını artıran faktörler; hipotermi, dişi cinsiyet, sigara içmeme, postoperatif opioid kullanımı, taşıt tutması ve/veya operasyon sonrası kusma hikâyesidir.(4) Bizim çalışmamızda elde ettğimiz verilerde bulantı-kusma görülen hastalarla görülmeyen hastalar karşılaştırıldığında vücut ısıları arasında anlamlı fark bulamadık. Ancak operasyon süresinin uzun olmasının postoperatif bulantı-kusmayı arttırdığı sonucuna ulaştık.

KAYNAKLAR:

1. Cocuk hastalarda hipotermiyi önleme klavuzu, TARD, 2015

2. Watcha MF, White PF. Postoperative nausea and vomiting: its etiology, treatment, and prevention. Anesthesiology 1992; 77: 162–84.

3. Sajid MS, Shakir AJ, Khatri K, Baig MK. The role of perioperative warming in surgery: a systematic review. Sao Paulo Med J 2009; 127: 231-7.

4. Silva AC, O’Ryan F, Poor DB. Postoperative Nausea and Vomiting (PONV) After Orthognathic Surgery: A Retrospective Study and Literature Review. J Oral Maxillofac Surg 2006; 64:1385-97.

S - 26 / ÇOCUK HASTALARDA İNTRAOPERATİF VUCUT ISISININ POSTOPERATİF BULANTI KUSMA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

İsmail Sümer, Harun Uysal, Serdar Yeşiltaş, Meltem Türkay

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı

Page 43: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 41 -

GİRİŞ:

Birçok ülkede tıbbi bakım, bir hastalığın tedavisinde kabul edilebilir olduğu düşünülen alternatif müdahaleler olduğunda maliyetlerin karşılaştırılmasını gerektiren maliyet bilincine sahip değere dayalı bir sağlık hizmeti sistemine dönüşmüştür1.

AMAÇ:

Bu çalışmada amaç ortopedik cerrhahi alt ekstremite ve üst ekstremite için bölgesel (RA) ve genel anestezi (GA) arasındaki maliyet farklarını karşılaştırmaktır.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Üç aylık süre içerisinde Ortopedi ve travmatoloji bölümü tarafından operasyonu yapılan 116 ardışık hastanın verileri kullanılan anestezi tipi, değere dayalı sonuç verileri ve maliyet değişkenleri kaydedildi. Tüm hastaların maliyetleri RA ve GA arasında karşılaştırıldı. Medyanlar ve çeyrekler arası aralıklar Wilcoxon Ranks ve Mann Whitney-U testi kullanılarak karşılaştırıldı. P <0.05 istatistiksel olarak kabul edildi.

BULGULAR:

Genel anestezi için ortalama maliyet değeri, rejyonel anestezi için ortalama maliyet değerine göre alt ve üst extremite cerrahilerinin her ikisinde de yüksek idi [sırasıyla: 95% CI (82.34, 108.35), p < 0.001; 95% CI (133, 89), p < 0.001]. Operasyon süresi genel anestezi ve rejyonel anestezi alt ve üst extremite gruplarının her ikisinde de benzerdi.

Alt ve üst extremite cerrahisinde perioperatif dönemde kullanılan sarf malzeme fiyatları genel anestezi grubunda rejyonel anestezi grubuna göre düşüktü. Başlıca kullanılan anestezik ilaç maliyet ortalaması genel anestezi gruplarında rejyonel anestezi gruplarına göre yüksek idi.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Rejyonel anestezi açısından kullanılan sarf malzeme fiyatları daha yüksek olsa da, kullanılan anestezik ilaç maliyet ortalaması genel anestezi gruplarında daha yüksek olduğu için faturaya yansıyan tutar rejyonel anestezi gruplarında daha düşüktür2. Azalan finansal kaynaklar düşünüldüğünde rejyonel anestezi rutin uygulamaya geçildiği takdirde daha pratik ve güvenli bir seçim olacaktır.

KAYNAKLAR:

1. Mohseni M. Economic analysis of regional versus general anesthesia for hip fracture surgery. Ann Anesthesiology Crit Care. 2016; 1(1):e10021

2. Andrea Saporito, Luciano Anselmi, Alain Borgeat, José A. Aguirre Can the choice of the local anesthetic have an impact on ambulatory surgery perioperative costs? Chloroprocaine for popliteal block in outpatient foot surgery. Journal of Clinical Anesthesia 2016; 32: 119-126

S - 27 / ALT VE ÜST EXTREMİTE ORTOPEDİK CERRAHİLERİNDE GENEL VE REJYONEL ANESTEZİ UYGULAMALARINDA MALİYET ANALİZİ

Kevser Peker

Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilimdalı, Dr Öğr Üyesi

Page 44: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 42 -

GİRİŞ:

ABH (akut böbrek hasarı) yoğun bakım hastalarının %1-25’ ini etkileyen ve %15-60 arası mortaliteye yol açan bir patolojidir(1). Birçok çalışmada dehidratasyon, ileri yaş, cinsiyet, siyah ırk, diyabetes mellitus, kanser, anemi ve kronik hastalıkların (kalp, akciğer, karaciğer) ABH duyarlılığında artışa neden olduğu gösterilmiştir(2). Hastanede yatan hastalarda sık görülen hipoalbuminemi, kritik hastalarda ABH ve mortalite için risk faktörüdür(3).

AMAÇ:

Çalışmamızda human albümin replasmanının ABH üzerine olan etkisini ve yoğun bakım mortalite oranlarını araştırdık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Etik kurul onayı alındıktan sonra Bezmialem Vakıf Üniversite Hastanesi Anestezi Yoğun Bakım Ünitesinde 01.01.2014- 01.12.2018 tarihleri arasında takip edilen hastaların tıbbi kayıtları retrospektif olarak değerlendirildi. Serum kreatinin ve albümin değerleri bakılan hastalar çalışmaya kabul edildi. ABH tanısı KDIGO serum kreatinin kriterlerine göre karar verildi. Yoğun bakım ünitesine yatırıldıktan sonra ilk bakılan serum albümin seviyesine göre, serum albümin düzeyi ≤2 mg/dL olan hastalar 1. grup, 2-3,5 mg/dL olanlar 2. grup, >3,5 gr/dL olanlar 3. grup olmak üzere 3 gruba ayrıldı.

BULGULAR:

Çalışmaya alınan 5726 hastadan, 1109(%19,4)’unda ABH tespit edildi. ABH oranları: 1. grup, 444 hasta(%21,5); 2. grup, 565 hasta(%22,9); 3. grup, 100 hasta(%8,4) olarak tesbit edildi(p<0,001). Human albümin replasmanı yapılmayan gruplarda ABH oranı; 1. grup, (%11,3); 2. grup %(14,4); 3. grup (%7,2) iken, human albümin replasmanı yapılan gruplarda ABH oranları; 1. grup(%54,2), 2.grup(%55,4), 3. grup(%60,7) bulundu (p<0,001). Subgrup analizinde; grup 3, 65 yaş altında diğer gruplara oranla daha fazla akut böbrek hasarı gördük(%66.7) (p<0,001).

Mortalite oranları; 1. Grup 283 hasta(%13.7); 2. grup 362 hasta(%14.7); 3. grup 73 hasta (%6.2) olarak tesbit edildi (p<0.001). Human albümin replasmanının her üç grubda mortalite oranlarını artırdığı görüldü.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Çalışmamızda tüm gruplarda human albümin replasmanı ile ABH arttığı sonucuna ulaştık. Human albümin seviyesinin >3,5 gr/dL olan 3. grupda human albümin replasmanı ile diğer gruplara göre daha fazla ABH gelişti. 65 yaş subgrub analizine baktığımızda 3. grup 65 yaşından küçük hastalarda diğer gruplara göre daha fazla ABH görüldü. Sonuç olarak, human albümin replasmanında dikkatli olunması ve seçilmiş hastalara verilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

KAYNAKLAR:

1. Uchino S, Kellum JA, Bellomo R, et al. Acute renal failure in critically ill patients: a multinational, multicenter study. JAMA 2005; 294: 813–818.

2. Kidney Disease: Improving Global Outcomes (KDIGO) Acute Kidney Injury Work Group: 2011 KDIGO Clinical Practice Guideline for Acute Kidney Injury. Kidney Int Suppl 2012, 2:1–138.

3. Wiedermann CJ, Wiedermann W, Joannidis M. Hypoalbuminemia and acute kidney injury: a meta-analysis of observational clinical studies. Intensive Care Med. 2010; 36(10):1657±65.

S - 28 / FARKLI SERUM ALBÜMİN SEVİYELERİNDE HUMAN ALBÜMİN REPLASMANININ AKUT BÖBREK HASARI ÜZERİNE ETKİSİ

Koray Altun, Hayrettin Daşkaya, Serdar Yeşiltaş, Meltem Türkay

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi

Page 45: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 43 -

GİRİŞ:

Çocuk hasta popülasyonunda, özellikle alt abdominal cerrahi için anestezi ve postoperatif analjezide kaudal epidural blok (KEB) altın standart olarak kabul edilmektedir. Transversus abdominis plan (TAP) bloğu da alt abdominal cerrahilerde, kaudal epidural bloğa benzer şekilde cerrahi anestezi ve postoperatif analjezi için yaygın olarak kullanılmaktadır.

AMAÇ:

Bu çalışmada, TAP blok ile KEB’un sünnet sonrası postoperatif analjezi üzerine olan etkilerinin kıyaslanması amaçlamıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Çalışma prospektif gözlemsel olarak, KEB veya TAP bloğu ile sedasyon altında sünnet edilen toplam 80 hastada yapıldı. Çalışmaya, 14 yaş altı, sünnet planlanan, ASA I-II ve gönüllü hastalar dahil edildi. Postoperatif ağrı skorları hastalara uygun skalalar ile değerlendirildi.

BULGULAR:

Çalışmada, yaşları 1 ile 10 arasında, 40’ı (%50) KEB ve 40’ı (%50) TAP bloğu ile sünnet edile toplam 80 erkek hastaya ait veriler 2 grup altında incelenmiştir.

Gruplar arasında 30’uncu dakika VAS değerleri açısından anlamlı bir farklılık bulunmazken (p>0.05), KEB grubunun 1’inci, 2’nci, 4’üncü, 8’inci, 12’nci, 18’inci ve 24’üncü saat VAS değerleri, TAP grubundan anlamlı düzeyde düşük bulunmuştur (p<0.05).

Grafik 1: Gruplara ait VAS değerlerinin dağılımı.

Gruplar arasında 30’uncu dakika ve 24’üncü saat KAH açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmazken KEB grubunun 1’inci, 2’nci, 4’üncü, 8’inci, 12’nci ve 18’inci saat KAH değerleri, TAP grubundan anlamlı düzeyde düşük bulunmuştur (p<0.05).

Grafik 2: Gruplara ait KAH değerlerinin dağılımı.

TARTIŞMA:

Bu çalışmada sedasyon altında yapılan bloklar yeterli cerrahi anestezi sağlamanın yanında postoperatif analjezi açısından değerlendirildiğinde KEB daha uzun analjezi sağlamaktadır. KEB’e bağlı postoperatif idrar retansiyonu ve kalıcı nörolojik defisit gibi ciddi komplikasyonlar bildirilmiş olmasına rağmen bunlar oldukça nadirdir ve KEB postoperatif analjezi sağlamada hala altın standart olarak kabul edilmektedir.

SONUÇ: Sünnet sonrası TAP bloğu, KEB ile benzer postoperatif analjezi sağlamada yetersizdir.

KAYNAKLAR:

1. Balent, E., et al., Caudal anesthesia with sedation for inguinal hernia repair in high risk neonates. J Pediatr Surg, 2014. 49(8): p. 1304-7.

2. Sahin, L., et al., Comparison of 3 different regional block techniques in pediatric patients. A prospective randomized single-blinded study. Saudi Med J, 2017. 38(9): p. 952-959.

3. Bryskin, R.B., et al., Transversus Abdominis Plane Block Versus Caudal Epidural for Lower Abdominal Surgery in Children: A Double-Blinded Randomized Controlled Trial. Anesth Analg, 2015. 121(2): p. 471-8.

S - 29 / SÜNNET PLANLANAN ÇOCUKLARDA TRANSVERSUS ABDOMİNİS PLAN BLOĞU İLE KAUDAL EPİDURAL BLOĞUN POSTOPERATİF ANALJEZİK ETKİNLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Mehmet Mutlu

Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD.

Page 46: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 44 -

GİRİŞ VE AMAÇ:

Deneysel araştırmada streptozosin(STZ) ile Alzheimer oluşturulan yaşlı rat modelinde, tekrarlayan deksmedetomidinin, kognitif fonksiyonlar ve beyin histopatalojisi üzerine etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Etik Kurulu izni alınarak gerçekleştirilen deneyde; 24 yaşlı Wistar Albino rat, 4 eşit gruba [kontrol (Grup K), sham (Grup S), Alzheimer (Grup A) ve Alzheimer+deksmedetomidin (Grup AD)] ayrıldı. Tüm gruplara Radial Arm Maze Test (RAM) uygulandı. Grup A ve Grup AD’deki tüm ratlara ketamin (100 mg/kg, i.p.) anestezisi altında stereotaksik başlık takıldı. Orta hattan burr hole ile dura altına girildi. Grup A ve Grup AD’ye 3mg/kg (10 μl) STZ intraserebroventriküler verilerek deneysel Alzheimer oluşturuldu. Cerrahiden 4 hafta sonra Grup S ve Grup AD’ye birbirini izleyen 3 gün 100 µg/kg deksmedetomidin i.p. uygulandı. Grup S ve Grup AD’de her anestezi uygulamasını takiben (Grup K ve Grup A’da da eş zamanlı) RAM yapılarak veriler kaydedildi. Bu uygulamadan 24 saat sonra tüm ratlara anestezi altında ötenazi yapılıp beyin dokusu alındı. Biyokimyasal ve hipokampüs dokuları histopatolojik olarak değerlendirildi.

BULGULAR:

Tüm gruplarda RAM giriş-çıkış sayıları başlangıçta benzer iken, Alzheimer oluşturulduktan sonra; 3. haftadan itibaren Grup A ve Grup AD’de anlamlı olarak azaldı. Grup AD’de ise 2. ve 3. anestezi uygulamalarından sonra RAM giriş-çıkış sayısı Grup A’ya belirgin olarak arttı. Ratların hipokampus dokusunda Glial fibriler asidik protein düzeyi Grup A’da K ve S gruplarına göre anlamlı yüksek bulundu. Grup AD’ de ise Grup A’ya göre anlamlı düşük bulundu. Grup A’da beyin dokusu katalaz, TBARS ve PON-1 aktiviteleri Grup K ve S’ye göre yüksek bulundu. Grup AD beyin dokusu TBARS aktivitesi Grup A’ya göre anlamlı düşük bulundu.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Streptozosin ile deneysel Alzheimer oluşturulan yaşlı ratlarda, tekrarlayan deksmedetomidin uygulamasının RAM ile değerlendirilen kognitif fonksiyonları tekrarlama sayısı ile korele şekilde olumlu yönde etkilediği, histopatolojik ve biyokimyasal belirteçlerin de bu bulguları desteklediği saptanmıştır. Elde edilen bu sonuçların klinik uygulamalarla korelasyonu için geniş serilerde gözlemsel çalışmalar yapılması gerektiği kanısındayız.

S - 30 / STREPTOZOSİN İLE ALZHEİMER OLUŞTURULAN YAŞLI RATLARDA TEKRARLAYAN DEKSMEDETOMİDİNİN KOGNİTİF FONKSİYONLAR VE BEYİN DOKUSU ÜZERİNE ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Mustafa Arslan1, Ayşegül Küçük2, Merve Meryem Kıran3, Zeynep Dilmen1, Mustafa Kavutçu4, Ömer Kurtipek1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Ankara 2Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Kütahya 3Yıldırım Bayazit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı, Ankara 4Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara

Page 47: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 45 -

GİRİŞ:

Çalışmalar, infant fare ve ratların, NMDA glutamat reseptörlerini bloke eden ve GABAA reseptörlerini aktive eden çeşitli ilaç sınıflarına geçici olarak maruz kaldıklarında, beyinde nörodejenerasyonu yaygın şekilde tetiklediğini göstermiştir. Genel anestetik maddelerin kardiovasküler fonksiyon ve mikrosirkülasyon hemodinamikleri üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Anestetik maddelerin kan reolojisini değiştirdiği, anestezinin doku perfüzyonunda kötüleşmeye yol açmasında etkili olabileceği tartışma konusudur.

AMAÇ:

Birçok faktörden etkilenen kan reolojisini anestezi için kullanılan ilaçların da etkilediği bilinmektedir Bu sebeple 3 haftalık infant ratlarda 21 günlük tekrarlayan ketamin uygulamasının eritrosit deformabilitesi üzerine etkilerini araştırmayı amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

3 haftalık 12 Wistar Albino erkek infant ratlar, randomize olarak 2 gruba ayrıldı. Ketamin grubu (KEG), n=6, 21 gün boyunca hergün aynı saatte intraperitoneal yoldan 50mg/kg ketamin uygulandı. Salin grubu (S), n=6, 21 gün boyunca her gün aynı saatte intraperitoneal olarak aynı hacimde normal salin uygulandı. 21 günlük uygulamanın sonrasında tüm ratlara intraperitoneal ketamin 100 mg/kg uygulanarak abdominal aortadan kan alınarak ötenazi uygulandı. Eritrositler heparinize tam kan örneklerinden elde edildi. Deformabilite ölçümleri fosfatla tamponlanmış serum fizyolojik içerisindeki eritrosit süspansiyonlarında yapıldı. Eritrosit deformabilitesi ölçümü için sabit akımlı filtrometre sistemi kullanıldı ve rölatif resiztans hesaplandı.

BULGULAR:

Ketamin uygulamasının rölatif rezistansı arttırdığı bulundu. Ketamin uygulanan grupta salin uygulanan gruba göre eritrosit deformabilite indeksi anlamlı olarak yüksek tespit edildi (p=0.006).

TARTIŞMA/SONUÇ:

Literatürde ketaminin infant rat beyin dokusuna etkileri ile ilgili çalışmalar olmasına karşın, infant rat eritrosit deformabilitesi üzerine etkileri ile ilgili çalışmalara rastlamadık. Uzun süreli tekrarlayan ketamin uygulamasının eritrosit deformabilitesini olumsuz etkilediğini tespit ettik. Çalışmamızda ulaştığımız sonuçlar, günlük anestezi pratiğinde özellikle radyasyon onkolojisinde olmak üzere mükerrer uygulanan ketaminle ilgili yol gösterici olacağını düşünmekteyiz. Ancak bu bulguların daha detaylı ve geniş serilerde yapılacak klinik ve deneysel çalışmalarla desteklenmesi gerekmektedir.

S - 31 / TEKRARLAYAN DOZLARDA ARALIKLI KETAMİN UYGULAMASININ İNFANT RATLARDA ERİTROSİT DEFORMABİLİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ

1Hülya Kaşıkara, 2Faruk Metin Çomu, 3Ayşegül Küçük, 1Levent Öztürk, 4Mustafa Arslan

1Yıldırım Bayazit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Ankara2Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Kırıkkale3Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Kütahya4Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Ankara

Page 48: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 46 -

AMAÇ:

İskemi reperfüzyon(İR) hasarı vasküler cerrahide sıkça karşılaşılan önemli bir sorundur. Alt ekstremitelerde gözlenen akut İR hasarı, özellikle aort cerrahisinde abdominal aortaya geçici kros-klemp uygulanmasında ortaya çıkmaktadır. Kan reolojisindeki bozulma mikrovasküler kan akımını bozarak mikroanjiyopatinin şiddetlenmesine ve diyabet komplikasyonlarında artmaya yol açar. Bu sebeple alt ekstremite İR yapılan ratlarda esmololün eritrosit deformablitesi üzerine etkilerini araştırmayı amaçladık.

YÖNTEM:

Etik kurul onayı alındıktan sonra, 24 adet rat, rastgele 4 gruba ayrıldı (Kontrol (Grup K), Esmolol (Grup E), İskemi-reperfüzyon (Grup İR), İR-Esmolol (Grup İR-E). Esmolol (200µg/kg/dk intravenöz) işlemden 30 dk önce intravenöz olarak uygulandı. İR gruplarında infrarenal abdominal aorta, atravmatik mikrovasküler klemp konuldu. Yüz yirmi dakika sonra klemp kaldırıldı ve 120 dakika süreyle reperfüzyon sağlandı. Tüm ratlara intraperitoneal ketamin (100 mg/kg) uygulanarak abdominal aortadan kan alınarak ötenazi uygulandı. Eritrositler heparinize tam kan örneklerinden elde edildi. Deformabilite ölçümleri fosfatla tamponlanmış serum fizyolojik içerisindeki eritrosit süspansiyonlarında yapıldı. Eritrosit deformabilitesi ölçümü için sabit akımlı filtrometre sistemi kullanıldı ve rölatif resiztans hesaplandı.

BULGULAR:

İskemi reperfüzyonun kontrol grubuna göre rölatif rezistansı arttırdığı bulundu(p<0.0001). İR ve İR-E gruplarında kontrol grubuna göre eritrosit deformabilite indeksi anlamlı olarak yüksek tespit edildi (p<0.0001, p<0.0001, sırasıyla). Esmolol uygulaması İR grubuna göre eritrosit deformabilite indeksini anlamlı olarak düşürdüğü tespit edildi (p=0.039), (Şekil).

SONUÇ:

Esmolol uygulamasının, İR oluşturulan ratlarda bozulan eritrosit deformabilitesini kısmen düzelttiğini tespit ettik. Çalışmada ulaştığımız bulgular, başka çalışmalarla desteklendiğinde esmololün İR hasarındaki protektif etkilerinin ayrıntılı olarak gösterileceği ve kullanım endikasyonlarının genişleyeceği kanaatindeyiz.

ANAHTAR KELİMELER:

Esmolol, eritrosit deformabilitesi, İskemi reperfüzyon, alt ekstremite

S - 32 / ALT EKSTREMİTE İSKEMİ REPERFÜZYON UYGULANAN RATLARDA ESMOLOLÜN ERİTROSİT DEFORMABİLİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ VAR MI?

1Ali Doğan Dursun,2Faruk Metin Çomu, 3Ayşegül Küçük, 4Ülkü Sabuncu, 5Mustafa Arslan, 4Nevriye Salman, 6Timuçin Sabuncu, 7Gülay Kip, 5Ömer Kurtipek

1Atılım Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Ankara 2Kırıkkale Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Kırıkkale 3Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Kütahya 4Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, Ankara 5Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reaminasyon Anabilim Dalı, Ankara 6Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kardiyovasküler Cerrahi Anabilim Dalı, Ankara 7Gazi Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Çocuk Diş Hekimliği Anabilim Dalı, Ankara

Page 49: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 47 -

GİRİŞ:

Elektrofizyolojik çalışma (EPS) ve kateter ablasyonu patolojik iletim yollarını bulmak ve bu yolları radyofrekans(RF) veya krioablasyon(CA) ile ortadan kaldırılması, kalp ritminin normale döndürülmesi işlemidir. Kateter laboratuvarında gerçekleştirilmektedir. Çocuklarda invaziv elektrofizyolojik çalışmalar genel anestezi/sedoanaljezi ile yapılabilmektedir. EPS uygulanan çocuklarda anestezi uygulamasını o anda hastanın işleminin aşamasına göre sürekli değişkenlik göstermektedir. Bir çok anestezik ajan aritmi tetiklenmesini değiştirdiği için seçilecek ilaçlar önemlidir. Ayrıca cerrahi derinlikteki genel anestezi altında aritmiyi tetiklemek daha zorlaştığından belirli aşamalarda hastanın çok yüzeyel anestezi ile idame ettirilmesi gerekmektedir (1,2). Bilinçli sedasyona çocukların adaptasyon zordur. İşlem sırasında ciddi VF, VT, kalıcı/geçici bloklar gelişebilir (1,2).

EPS işlemi Dr. Sami Ulus Eğitim ve Araştırma hastanesinde yaklaşık 1 yıldır uygulamaya girmiştir. Bu amaçla EPS uygulanan hastaları anestezi yönünden derledik.

MATERYAL METOD:

EPS işlemi Dr. Sami Ulus Eğitim ve Araştırma hastanesinde 8 aylık dönemde EPS+CA/RF uygulanan 45 hasta incelendi. Hastalara işlem öncesi rutin anestezi değerlendirmeleri yapıldı, değerlendirmede pulmoner enfeksiyon çok sık rastlandığı göz önünde tutuldu. Midazolam (0,1mg/kg) ile premedikasyonu takiben öncelikle femoral kanülasyon sırasında ağrı duyulmaması için derin sedasyon propofol(1mg/kg) ve fentanil(0,75µg/kg) uygulandı. Kalbin elektrofizyolojik haritalamasındaysa hastaların hareketi önlenecek kadar yüzeyel bir sedasyonla devam edildi. Ablasyona geçildiğinde hastalar İTGA; propofol(2mg/kg), roküronyum(0,6mg/kg) ile uygulandı. Sevofluran(%1)/propofpol infüzyonu hava%50+Oksijen%50 ile devam edildi. İşlem sonrası yeniden aritmi tetikleme döneminde hasta endotrakeal tüpü tolere edecek kadar yüzeyel bir anesteziye geçildi.

BULGULAR:

43 hastanın demografik verileri hesaplandı (Tablo 1). İşlem uygulanan hastaların tanıları tablo 2’de görülmektedir. Hastalarda aritmi odağı arama döneminde çok fazla diafragma iritasyonu olduğu uyanma aşamasında kusmanın fazla olduğunu gözlemledik. Entubasyonu takiben orogastriksonda takarak midenin sürekli boşalmasını sağladığımızda kusmanın önüne geçebildik.. CA uygulanan ilk hastalarda ortam ısısı 24-26oC olmasına rağmen cilt probu ile ölçümde hipotermi(ort.35,5oC), kan gazında asidoz(pH:7,28-30) gördük bu hastanın uyanması üzerine etki ettiği için işlem sırasında eksternal ısıtma(37oC) uyguladık, asidozun/hipoterminin daha az olduğunu gözlemledik, hastaların uyanması üzerine pozitif etkisi oldu.

TARTIŞMA:

Çocuklarda aritmilerin kateter ablasyonu neredeyse dünya çapında standart bir uygulama haline gelmiştir (2,3). EPS her aşamasında farklı anestezi gereksinimine sahip dinamik bir işlemdir (2,3). Anestezinin çok iyi planlanması hastanın işlem aşamasına göre ağrı duymasını önleyerek işlemi bozmayacak anestezi seçimlerinin tercih edilmesi her aşamada gelişen malign aritmiler yönünden dikkatli izlenmesi acil müdahaleye her an hazır ilaç, defibrilatör açık ve hazır bulunmalıdır.

Tablo 1: demografik veriler

Hasta Sayısı Yaş

Kız 25 11,6±0,6

Erkek 20 13,3±0,3

S - 33 / DR. SAMİ ULUS KADIN DOĞUM, ÇOCUK SAĞLIĞI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ’NDE EPS ABLASYONU UYGULANAN ÇOCUK HASTALARIN ANESTEZİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

1Nilgün Şahin1, Senem Çelik2

1 Dr. Sami Ulus Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon 2 Dr. Sami Ulus Eğitim ve Araştırma Hastanesi Pediyatrik Kariyoloji

Page 50: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 48 -

Tablo 2: işlem yapılan hastalıklar

Tanılar Hasta sayısı

Suprpaventriküler taşikardi 23

Wolf Parkinson White sendromu 10

Ventriküler taşiaritmi 3

Sinüzal aritmi 3

Kardiyak cerrahi sonrası gelişen aritmiler 3

Wenkebach blok 2

Burgada sendromu 1

KAYNAKLAR:

1. Shakarchi MTH., Cohen M. Anaesthesia for children in the cardiac catheterisation laboratory. ATOTW 358 – Anaesthesia for children in the cardiac catheterisation laboratory (25th Jul 2017)

2. Sreeram N., Emmel M., Trieschmann U. Paediatric Electrophysiologic Studies: How and What With? Indian Pacing Electrophysiol J. 2008 Apr-Jun; 8(Suppl 1): S36–S54.

3. Kwak J. Anesthesia for Electrophysiology Studies and Catheter Ablations. SEMIN CARDIOTHORAC VASC ANESTH 2013 17: 195 originally published online 21 December 2012

Page 51: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 49 -

GİRİŞ:

Süksinilkolin hızlı etki başlangıcı ve kısa etki süresi nedeniyle tercih edilen bir depolarizan kas gevşeticidir. Pseudokolinesteraz enzim eksikliği olduğu durumlarda uzamış apne ile karşılaşılabilmektedir.

OLGU:

33 yaşındaki bayan hasta sezaryan operasyonu nedeniyle acil olarak ameliyata alındı. Hastanın yabancı uyruklu olması nedeniyle preoperatif değerlendirme tercüman vasıtasıyla yapıldı. Bilinen ek hastalığının olmadığı ve daha önce ameliyat geçirmediği öğrenildi. Hastanın isteği üzerine genel anestezi planlandı. Hasta 2mg.kg-1 propofol ve 1,5mg.kg-1 süksinilkolin sonrası entübe edilerek ameliyata başlandı. %6’dan desfluran ve 0,5-1 mcg.kg-1.dk-1 remifentail infüzyonu ile anestezi idamesi sağlandı. Ameliyat süresince spontan solunumun olmaması üzerine ek doz kas gevşetici verilmedi. Ameliyat başlangıcından 16dk sonra operasyon sonlanarak hasta uyandırılmaya başlandı. Ancak hastada yeterli soluma gözlenmemesi üzerine tekrar sedatize edilip kan gazı örneği alındı. Karbondioksit retansiyonu dışında sorun gözlenmesi üzerine hastaya mekanik ventilatör desteği sağlamak amacı ile yaklaşık 1 saat sonra yoğun bakıma alındı. Hastadan CBC, biyokimya ve kolinesteraz seviyesi gönderildi. Kolinesteraz seviyesinin düşük gelmesi (2921 U.L-1, normal değerler 3930-10800 U.L-

1) üzerine hastaya 2Ü TDP verildi. Bu süre boyunca hasta sedatize edilerek mekanik ventilatörde takip edildi. Yoğun bakıma alındıktan yaklaşık 2 saat sonra yeterli solunumunun olması üzerine ekstübe edildi. Takibinde herhangi bir komplikasyonla karşılaşılmayan hasta yatışının 15. saatinde Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisine nakledildi.

TARTIŞMA:

Nöromusküler blokerlerin etkilerini geri çevirmek için yeni bir geri döndürücü ajan olan suggammadeksin klinik kullanımının giderek yaygınlaşması sonucu kısa süreli ve hızlı entübasyon gerektiren olgularda süksinilkolin kullanımı azalmıştır. Süksinilkolin aktivitesinin sonlandırılması karaciğerde sentezlenen pseudokolinesteraz enzimi tarafından hızlı hidrolize olmasına bağlıdır. Ancak; düşük düzeyde pseudokolinesteraz aktivitesi veya genotip olarak bu enzimin anormal formu olan olgularda, süksinilkolinin nöromusküler blokajı uzamaktadır. Bu hastada nöbet koşullarında sugammadeks’e ulaşılamadığından hızlı entübasyon amacıyla süksinilkolin kullanılmıştır.

SONUÇ:

Süksinilkolin kullanımı klinik pratiğimizde azalmış olsa da önemli ve korkulan komplikasyonu olan kolinesteraz eksikliğine bağlı uzamış apne akılda tutulmalıdır.

KAYNAKLAR:

1. Bhargava D, Sharma J, Al-Abri R. Plasma pseudo cholinesterase deficiency leading to seven hour apnoea in a child undergoing adenotonsillectomy. Int J Pediatr Otorhinolaryngol. 2012 Jan;76(1):149-51. doi: 10.1016/j.ijporl.2011.10.010.

2. Zhou W, Lv S. Delayed recovery from paralysis associated with plasma cholinesterase deficiency. Springerplus. 2016 Oct 28;5(1):1887.

3. Kara Y, Solmaz FA, Kırdemir P. Süksinilkolin uygulanan gebede uzamıs apne; olgu sunumu. Med JSDU 2016:23(2):65-67.67

S - 34 / UNUTULAN KOMPLİKASYON: PSEUDOKOLİNESTERAZ EKSİKLİĞNE BAĞLI UZAMIŞ APNE

Fatmanur Duruk Erkent, Elif Aşıcı, Güvenç Doğan

Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anestezioloji ve Reanimasyon Kliğini, Çorum

Page 52: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 50 -

S - 35 / DENEYSEL OLARAK ALZHEİMER OLUŞTURULMUŞ YAŞLI RATLARDA TEKRARLAYAN FULLERENOL C60 NANOPARTİKÜLÜNÜN ERİTROSİT DEFORMABİLİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ

Nuray Camgöz Eryılmaz1, Faruk Metin Çomu2, Ayşegül Küçük3, Mustafa Arslan1

1Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reaminasyon Anabilim Dalı, Ankara 2Kırıkkale Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Kırıkkale 3Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Kütahya

GİRİŞ:

Hemodinamik mikrodolaşım yetersizliğinin bir sonucu olarak gelişen düşük serebral perfüzyon, ilerleyici kognitif bozukluğa yol açan ve nörodejeneratif bir hastalık olan Alzheimer hastalığının altında yatan önemli faktörlerdendir. Eritrosit deformabilitesi oksidatif hasarla yakından bağlantılıdır ve mikrodolaşım hemodinamiğini etkiler. Nanotıp; biyomedikal bilimler, fizik ve mühendislik gibi disiplinler arası etkiyle ortaya çıkan en son teknolojiyi insan sağlığını korumak ve iyileştirmek için kullanmaktadır. Antioksidan nanopartiküllerin potansiyel terapötikler olarak ortaya çıkması, bu disiplinler arası çalışmaların önemli bir sonucudur.

AMAÇ:

Alzheimer oluşturulan ratlarda fullerenol C60’ın eritrosit deformabilitesi üzerine etkisinin gösterilmesi ve az sayıdaki literatür çalışmalarına katkı sağlamayı hedefledik

GEREÇ VE YÖNTEM:

24 Wistar Albino rat, her grupta altı adet rat olmak üzere dört gruba ayrıldı: Kontrol (K), Fullerenol C60 (F), Alzheimer (A) ve Alzheimer+Fullerenol C60 (AF). Deneysel Alzheimer modeli, 3 mg/kg (10 ul) streptozotosinin (STZ) Alzheimer ve AF gruplarına intraserebroventriküler yoldan enjekte edilmesiyle hazırlandı. Tüm ratlara intraperitoneal 100 mg/kg ketamin verildikten sonra stereotaksik bir aparat yerleştirildi. Skalp iyot çözeltisiyle temizlenerek orta hattan kesi yapıldı. Pxinos-Watson stereotaksik atlasına göre skalpta bregma sonrası 0.8 mm, midsagittal hattan 1.4 mm laterale ve dura materin 3.4 mm altına doğru burr hole açıldı. Fullerenol C60, F ve AF gruplarına cerrahiden dört hafta sonra üç gün boyunca 100 mg/kg intraperitoneal olarak uygulandı. Çalışmadaki tüm ratlara, son uygulamadan 24 saat sonra anestezi altında ötanazi uygulanarak, eritrosit süspansiyonu hazırlamak için heparinize tam kan örnekleri alındı. Eritrosit süspansiyonları deformabilite ölçümünde kullanıldı.

BULGULAR:

Yapılan ölçüm sonucunda deformabilite indeksinin gruplar arasında anlamlı olarak farklı olduğu tespit edildi (p=0.015). Eritrosit deformabilite indeksi A grubunda K, F ve AF gruplarına göre anlamlı olarak arttı (p=0.003, p=0.017, p=0.015, sırasıyla). Ancak, AF grubu ile K grubu deformabilite indeksi benzer bulundu (p=0.459).

TARTIŞMA/SONUÇ:

Alzheimer oluşturulmuş ratlarda eritrosit deformabilitesinin bozulduğu ve fullerenol C60 nanopartikül uygulamasının eritrosit deformabilitesini düzelttiğini tespit ettik. Bununla birlikte, çalışmamızdan elde edilen sonuçların klinik ve deneysel çalışmalarla desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Page 53: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 51 -

S - 36 / HİPERTANSİYONLU HASTALARDA OPERASYON ÖNCESİ AMELİYATHANE ORTAMI TANITIMININ PREOPRATİF ANKSİYETE VE KAN BASINCI ÜZERİNE ETKİLERİ: PROSPEKTİF, RANDOMİZE KONTROLLÜ ÇALIŞMA

Nureddin Yuzkat1, Celaleddin Soyalp1, Ömer Türk1, Sıddık Keskin2, Nurcin Gulhas1

1 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Van, Türkiye 2 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyoistatistik Anabilim Dalı. Van, Türkiye

GİRİŞ:

Hipertansiyon (HT) dünya çapında morbidite ve mortalitenin önde gelen risk faktörüdür (1,2). HT’un en önemli nedenlerinden biri anksiyetedir. Anestezistlerin preoperatif dönemde hastalarla görüşmesi ve onları bilgilendirmesi anksiyeteyi azaltmaktadır (3,4). Ameliyathane ortamının video ile tanıtılmasının anksiyeteyi azalttığını ve yara iyileşmesini hızlandırdığını gösteren yayınlar mevcuttur (5).

AMAÇ:

Bu çalışmada hipertansiyonlu hastalarda operasyon öncesi ameliyathane ortamı tanıtımının preoperatif anksiyete ve kan basıncı üzerine etkilerinin araştırılması amaçlandı.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Etik kurul onayı alındıktan sonra ASA 2-3 sınıfı, 90 hasta, randomize 2 gruba ayrıldı. Ameliyathane ortamı tanıtımı (AOT) yapılan hastalar Grup AOT (n=45), AOT yapılmayanlar Grup No AOT (n=45) olarak adlandırıldı.

Grup AOT’a ameliyat günü hastanın yaşayacağı süreç bir anestezist eşliğinde önceden prova edildi. Hastalara preop ünitesi ve ameliyathane odası görsel olarak tanıtıldı ve sözlü bilgilendirme yapıldı. Hastaların tanıtım öncesi ve ameliyat günü anksiyete skorları ile kan basınçları kaydedildi. Kontrol grubuna ise tanıtım yapılmadı. Gruplar arası anksiyete skorları, kan basıncı ölçümleri ve ameliyat ertelenme durumları istatistiksel olarak karşılaştırıldı.

BULGULAR:

Group AOT’un anksiyete skorları (43.2±6.0), ameliyathane ortamı tanımı yapılmayan hastaların anksiyete skorları (49.8±7.9) arasında anlamlı farklılık saptandı (p=0.001). Group DOTE ve Group No DOTE’de Gruplar arası hemodinamik veriler karşılaştırıldığında kan basıncı (p=0.001) ile kalp atım hızı (p=0.018) değerleri istatistiksel olarak bulundu.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Hipertansif hastalarda ameliyat günü preoperatif anksiyete, kan basıncı, kalp atım hızı ve solunum sayısının arttığını saptadık. Ancak ameliyathane ortamı tanıtımının preoperatif anksiyeteyi anlamlı şekilde azalttığını, ameliyathanedeki kan basınçlarını ve kalp atım hızını düşürdüğü saptandı. Ayrıca ameliyathane ortamı tanıtımının ertelenen ameliyat sayısını da azalttığını gösterdi.

KAYNAKLAR:

1. Mills KT, Bundy JD, Kelly TN, et al. Global Disparities of Hypertension Prevalence and ControlClinical Perspective: A Systematic Analysis of Population-Based Studies From 90 Countries. 2016;134(6):441-450.

2. Lim SS, Vos T, Flaxman AD, et al. A comparative risk assessment of burden of disease and injury attributable to 67 risk factors and risk factor clusters in 21 regions, 1990–2010: a systematic analysis for the Global Burden of Disease Study 2010. 2012;380(9859):2224-2260.

3. Paterniti S, Alperovitch A, Ducimetiere P, Dealberto M-J, Lépine J-P, Bisserbe J-CJPm. Anxiety but not depression is associated with elevated blood pressure in a community group of French elderly. 1999;61(1):77-83.

4. Shafer A, Fish MP, Gregg KM, Seavello J, Kosek PJA, Analgesia. Preoperative anxiety and fear: a comparison of assessments by patients and anesthesia and surgery residents. 1996;83(6):1285-1291.

5. Kakinuma A, Nagatani H, Otake H, Mizuno J, Nakata YJA, Analgesia. The effects of short interactive animation video information on preanesthetic anxiety, knowledge, and interview time: a randomized controlled trial. 2011;112(6):1314-1318.

Page 54: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 52 -

GİRİŞ:

Yoğun bakım üniteleri (YBÜ), hayatı tehdit eden kritik hastaların takip ve tedavi edildiği, gerektiğinde yaşamsal fonksiyonların devamı için destek ünitelerinin kullanıldığı özel birimlerdir. YBÜ, hastanenin diğer birimleriyle karşılaştırıldığında yüksek mortaliteye sahiptir.

AMAÇ:

Çalışmamızda hastanemiz YBÜ’nde tedavi gören hastaların tanı gruplarına göre mortalitesini belirlemeyi amaçladık.

GEREÇ – YÖNTEM:

2017 Haziran – 2018 Eylül tarihleri arasında hastanemiz YBÜ’nde 24 saatten uzun süre yatarak tedavi gören 1408 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, NRS – 2002 skorları, BKI değerleri, taburculuk durumu, hastanede kalış süresi ve tanıları retrospektif olarak incelendi.

BULGULAR:

Hastaların %51,6’i (n=726) kadın, %48,4’i (n=682) erkek, yaş ortalamaları 69,67±17,27 yıl, NRS – 2002 ortalamaları 4,95±1,01, BKI ortalamaları 26,33±6,05 kg/m2, hastanede kalış süreleri 12,17±12,44 gündür. Hastaların %44,4’ü (n=626) ex,%55,5’i (n=782) YBÜ’nden taburcu olmuştur. Hastaların tanı gruplarına göre taburculuk durumları Tablo 1’de gösterilmiştir.

SONUÇ:

Çalışmamızda en yüksek mortalite solunumsal hastalıkları sebebiyle YBÜ’nde tedavi gören hastalarda belirlenmiştir. En düşük mortalite ise kardiyovasküler hastalık tanısıyla YBÜ’ne kabul edilen hastalarda ortaya konmuştur.

S - 37 / HASTANEMİZ YOĞUN BAKIM ÜNİTESİNDE TEDAVİ GÖREN HASTALARDA TANI GRUPLARINA GÖRE MORTALİTESİ

Osman Ekıncı, Özlem Özger, Ayfer Dokuyucu, Zahide Keleş, Şadiye Önel, Asu Özger Özgültekin

S.B.Ü. Haydarpaşa Numune SUAM Nutrisyon Destek Birimi

Tablo 1: Hastaların tanı gruplarına göre taburculuk durumları

TANI GRUPLARI

Nörolojik hastalıklar Solunumsal hastalıklar

Kardiyovasküler hastalıklar

Metabolik hastalıklar

Travma ve Postoperatif hastalıklar

Ex 52 (%8,3) 306 (%48,9) 42 (%6,7) 94 (%15,2) 130 (%20,8)

Taburcu 46 (%5,8) 338 (%43,2) 42 (%5,3) 204 (%26,1) 154 (%19,6)

Page 55: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 53 -

GİRİŞ:

Omuz cerrahisinde interskalen sinir bloğu gittikçe artan oranda uygulanmaktadır. Bu blok yöntemi; postoperatif ağrının ve opioid gereksinimin azalması, erken mobilizasyon sağlaması, yatış süresinin kısalması, hasta memnuniyetinin artması gibi faydalar sağlamaktadır. Tüm bu avantajlı yönlerine rağmen interskalen sinir bloğu uygulaması da diğer invaziv girişimler gibi tamamen masum değildir ve %2-4 oranında komplikasyon beklentisi vardır (1). Bu komplikasyonlara pnömotoraks, kalıcı sinir hasarı, kardiyovasküler kollaps, paralizi, ses kısıklığı, Horner Sendromu, bulantı ve kusma örnek verilebilir (2).

AMAÇ:

Hastanemizde son iki yılda omuz cerrahisi geçiren hastalardaki interskalen blok uygulamalarımızın etkinliğini ve komplikasyonlarını incelemeyi amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Hastanemiz Ortopedi ve Travmatoloji Ameliyathanesinde 2017 - 2018 tarihlerinde omuz cerrahisi geçiren hastalardan interskalen blok uyguladığımız 51 hastanın kayıtlarını retrospektif olarak değerlendirdik. Hastaları; bloğun uygulanma amacı, blok uygulama pozisyonu, Ultrasogografi (USG)/Periferik sinir stimülatörü (PSS) kullanımı, kateterizasyon uygulaması, başarı oranı ve komplikasyonlar açısından değerlendirdik.

BULGULAR:

İnterskalen uygulanan 51 hastanın 50’sinde (%98) başarı sağlandı. 5 hastada (%9,8) anestezi, 46 hastada (%90,2) analjezi amaçlı interskalen blok uygulandı. Uygulama esnasında 10 hastada (%19,6) oturur pozisyon tercih edilirken, 41 hastada (%80,4) lateral dekübit pozisyon tercih edildi. 48 hastada (%94) USG / PSS beraber kullanılırken, 3 hastada (%6) PSS çalışmadığı için sadece USG kullanıldı.

40 hastaya postopreatif analjezinin devamını sağlamak için (%78,4) kateter takıldı. Sadece 1 hastada (%2) blok başarısız oldu ve bu hastada PSS kullanılmadı. Komplikasyonlara baktığımızda; 2 hastada (%4) Horner Sendromu, 1 hastada (%2) ses kısıklığı gelişti. Solunum sıkıntısı gelişen, enfeksiyon, yutma güçlüğü, kalıcı nörolojik hasarı olan ve lokal anestezi toksisitesi saptanan hasta olmadı.

TARTIŞMA/SONUÇ:

İnterskalen blok başarımızı ve hasta memnuniyeti tama yakın olarak saptadık. Komplikasyon oranımızın da literatür ile uyumlu olduğunu gördük. Biz vakalarımızın %90’ına analjezi amaçlı interskalen blok uygulamış olsak da; hem analjezi hem de anestezi amaçlı intersklaen blok uygulamasının deneyimli uygulayıcılar ile tercih edilmesi gereken, hem hastanın hem sağlık çalışınlarının konforunu arttıran yöntemler olduğunu düşünmekteyiz.

KAYNAKLAR:

1. Nickless JT,  Waterman BR,  Romeo AA.Persistent diaphragmatic paralysis associated with interscalene  nevre block  after total shoulder arthroplasty: a case report. JSES Open Access. 2018;2(3):165-8.

2. Kay J,  Memon M,  Hu T,  Simunovic N,  Duong A,  Paul J. et. al Suprascapular  Nerve Blockade  for  Postoperative Pain  Control  After Arthroscopic Shoulder Surgery: A Systematic Review and Meta-analysis. Orthop J Sports Med. 2018;6(12):2325967118815859.

S - 38 / OMUZ CERRAHİSİNDE ULTRASONOGRAFİ EŞLİĞİNDE UYGULADIĞIMIZ İNTERSKALEN BLOK DENEYİMLERİMİZ

Özlem Deligöz, Ferhunde Dilek Subaşı, Osman Ekinci

Sağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Haydarpaşa Numune Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 56: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 54 -

GİRİŞ:

Trakea erkeklerde 22 mm,kadınlarda 18 mm çapında olup solunum yollarının önemli kısmını oluşturur.Trakeanın konjenital, edinsel, idiopatik nedenlerle obstrüksiyona uğramasıyla havayolunda hayati değişiklikler meydana gelebilir. Uzamış entübasyon, en önemli edinsel neden olup sıklıkla hastalarla acil koşullarda karşılaşılır. Endotrakeal tüpün kaf basıncının trakeal mukozal kapiller basıncını (30 mmHg) aşması durumunda kaf balonuyla kartilaj arasındaki mukozada ciddi iskemi gelişir. Mevcut iskeminin zamanla ülserasyon, fibroza dönüşmesiyle ilerleyici bir trakeal darlık meydana gelir(1). Bu olguda entübasyona bağlı trakeal stenoz gelişen, nefes darlığı nedeniyle acil servise başvuran hastanın acil hava yolu yönetiminin sunulması amaçlanmıştır.

OLGU: Acil Tıp hekimi tarafından nefes darlığı nedeniyle değerlendirilen 22 yaşındaki erkek hasta, hava yolu sağlanamaması üzerine laringeal maskeyle havalandırılmaya çalışılarak tarafımıza haber verildi.Öyküsünde, geçirdiği araç içi trafik kazası sonrası iki ay dış merkez yoğun bakımda mekanik ventilasyon tedavisi gördüğü, taburcu edildikten kısa bir süre sonra nefes darlığı şikâyetlerinin başladığı, artarak devam ettiği öğrenilmesi üzerine trakeal darlık düşünüldü. İlk değerlendirmede kalp atım hızı 135 atım/dk, kan basıncı 145/90mmHg, periferik oksijen satürasyonu %99,end-tidal CO2 60 mmHg idi ve arteriyel kan gazı örneğinde pH:7,38 PaO2220mmHg PaCO249mmHg olarak saptandı. Laringeal maskeyle ventilasyon sağlanabiliyordu. Acil olarak fiberoptik bronkoskopi yapılıp kontraslı bilgisayarlı tomografi (BT)çekilerek darlığın seviyesi belirlendi.Fiberoptik bronkoskopide trakeada en dar yerinde 3,5 mm çapta,karinaya 3.5 cm,plikavokalise 2.5 cm uzaklıkta bir darlık tespit edildi. BT ‘de tiroid kartilaj seviyesinde başlayıp aşağıya uzanan trakeada hava sütununu posteriorda daraltan lezyon tespit edilmiştir. Kulak Burun Boğaz, Göğüs Cerrahisi kliniği konsültasyonları sonucunda darlığın trakeotomi seviyesinin altında olmasından dolayı trakeotomiden fayda görülemeyeceği, trakeal rezeksiyonun gerekli olduğu, hazırlıkların hızla tamamlanarak operasyona alınması konusunda görüş birliğine varıldı. Ancak bu süre içerisinde havayolu basınçlarında,end-tidalCO2 düzeyinde meydana gelen yükselme nedeniyle endotrakeal entübasyona planlandı. Laringoskopi sonrası 5 numara kafsız entübasyon tüpüyle hava yolu sağlanabildi.

Bu çapta bir tüple hava yolu idamesinin mümkün olamayacağı düşünüldüğünden yeniden Göğüs Cerrahisiyle görüşüldü, Rijid bronkoskopiyle trakeal dilatasyona karar verildi. Standart monitörizasyonun ardından anestezi indüksiyonu 2.5 mg/kg propofol iv,100 mcgr fentanil iv,0.6 mg/kg rokuronyum iv ile yapıldıktan sonra %50-50 oksijen -hava karışımı içinde %1-2 sevofluranla idame sağlandı Rijid bronkoskopla dilatasyon sonrası 7 numara endotrakeal tüple entübe edilerek takiplerine devam edilmek üzere yoğun bakım ünitesine nakledildi.Radyolojik, biyokimyasal değerlendirmelerinde problem saptanmaması, hemodinamik açıdan stabilitenin sağlanması sonrası ikinci defa rijit bronkoskopiyle dilatasyon yapılan hasta sorunsuz şekilde ekstübe edilerek göğüs cerrahisi kliniğine devredildi.

TARTIŞMA:

Ciddi trakeal stenozu olan olgularda hava yolu yönetimine ait bir kılavuz bulunmamaktadır. Ancak bu olguların zor hava yolu ve zor entübasyona aday oldukları bilinmektedir. Laringeal maske,fleksibl fiberoptik bronkoskop hava yolu sağlanması için tavsiye edilen yöntemlerdir (2).Rijid bronkoskopi,darlığın derecesinin,seviyesinin belirlenmesi açısından yol göstericidir ancak özellikle ciddi trakeal darlığı olan hastalardaki sınırlı oksijen rezervi nedeniyle indüksiyon sonrası kompansasyon mekanizmalarının deprese olması hayatı tehdit edici sonuçlara yol açabilir (3).Trakeal darlık olguları,multidisipliner bir yaklaşım ve ileri tecrübe gerektiren olgulardır.Uygun zamanda uygun tedavinin yapılması istenmeyen sonuçların doğmasının önüne geçecektir.Koruyucu tedbirlerin trakeal darlık geliştikten sonra yapılması gerekenlerden çok daha kolay olduğu unutulmamalıdır.

Anahtar kelimeler: uzamış entübasyon,trakeal stenoz,rijit bronkoskopi

KAYNAKLAR:

1. J Thorac Dis 2014;6: 258-70.

2. Ther Clin Risk Manag 2012;8:279-86.

3. Anaesth Pain and Intensive Care 2014;18:299-301

S - 39 / TRAKEAL STENOZA BAĞLI HAVA YOLU OBSTRÜKSİYONU GELİŞEN HASTANIN ACİL YÖNETİMİ: OLGU SUNUMU

Özlem Sezen

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 57: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 55 -

GİRİŞ:

Yoğun bakım birimleri mortalitenin en yüksek olduğu birimlerdir. Mortaliteyi arttıran faktörler daha iyi bilinirse sağ kalım oranlarını arttırabiliriz.

AMAÇ:

Yoğun bakımımızdaki sağ kalım oranlarını arttırabilmek için mortaliteyi arttıran faktörleri lojistik regresyon ile irdelemeyi amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

1 Ocak 2011-31 Aralık 2014 tarihleri arasında hastanemiz yoğun bakımında yatan hastaları retrospektif olarak hastane veri tabanı üzerinden taranması ile gerçekleştirildi.18 yaşın altındaki hastalar, kardiyovasküler cerrahi geçiren postoperatif hastalar, veri eksikliği nedeniyle inceleme yapılamayan hastalar çalışma dışı bırakıldı.

BULGULAR:

Cinsiyet ve tanı grubunun mortalite üzerinde etkisi olup olmadığı lojistik regresyon ile araştırıldı. Modelin doğru tahmin yüzdesi %67.3tür. Cinsiyet değişkeni anlamsız bulundu. Kardiyak hastalığı olan hastalarda mortalite; pulmoner hastalıklardan 3.19 kat, nörolojik hastalıklardan 4.78 kat, endokrin-metabolik hastalıklardan 2.25 kat, zehirlenmelerden 50 kat, ameliyat sonrası gruptan 8.26 kat, sepsisten 2.63 kat yüksek bulundu.

Yoğun bakıma kabul şeklinin mortalite üzerinde etkisi olup olmadığına bakıldı. Modelin doğru tahmin yüzdesi %61.2 idi. Ameliyat sonrası kabul edilen grupla kıyaslandığında mortalite riski; başka hastaneden kabul edilen hastalarda 1.799 kat, acilden kabul edilen hastalarda 2.414 kat, servisten kabul edilen hastalarda 4.164 kat, yoğun bakımdan kabul edilen hastalarda 3.338 kat daha fazladır.

Yaşın mortalite üzerinde etkisi olup olmadığına bakıldı. Hastanın yaşındaki bir birimlik artış, hastanın vefat etme riskini yaklaşık %4 artırır.

Yoğun bakımda kalış süresi ve öncesindeki hastanede yatış süresinin mortalite üzerinde etkisi bulunamadı.

Karaciğer hastası, diyaliz hastası ya da tümör hastası olup olmamasının mortalite üzerinde etkisine bakıldı; karaciğer hastalarında 2.735 kat, diyaliz hastalarında 3.633 kat, tümör hastalarında 2.219 kat daha fazla bulundu.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Yoğun bakım mortalitesini etkileyen faktörler pekçok çalışmada irdelenmiştir. Yoğun bakımdaki kardiyak hastalar ve sepsis en yüksek mortaliteye sahiptir. İleri yaş, yüksek Apache II skoru, mortalite oranını arttıran diğer faktörlerdir. Hastanın hangi birimden yoğun bakıma kabul edildiği de önemlidir. Yoğun bakım mortalitesini azaltmak ve hastanede yatış süresini kısaltmak için bu faktörlerin iredelenmesi değerlidir.

KAYNAKLAR:

1. Uysal N, Gündoğdu N, Börekci Ş, Dikensoy Ö, Bayram N, Uyar M, Bayaram H, Filiz A, Ekinci E, Mutlu G.M. Ücüncü basamak merkezde dahili yoğun bakım hastalarının prognozu. Yoğun Bakım Derg 2010;1:1-5.

2. Goldhill DR, Sumner A. Outcome of intensive care patients in a group of British intensive care units. Crit Care Med 1998; 26: 1337-45.

3. Higgins TL, McGee WT, Steingrub JS, et al. Early indicators of prolonged intensive care unit stay: Impact of illness severity, physician staffi ng, and pre-intensive care unit length of stay. Crit Care Med 2003; 31: 45-51

S - 40 / YOĞUN BAKIMDA YAŞ, CİNSİYET, TANI GRUBU VE KABUL ŞEKLİNİN ETKİLERi

Pınar Ayvat

İzmir Demokrasi Üniversitesi

Page 58: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 56 -

GİRİŞ:

Hastaların standardizasyonu amacıyla geliştirilen çeşitli skorlama sistemleri ile hastalığın ciddiyeti belirlenebilir ve tedavilerin etkinliği değerlendirilerek tedaviye yön verilebilir.

AMAÇ:

Sepsis tanısı ile yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) takip edilen hastalarda sıklıkla kullanılan skorlama sistemlerinin mortalite ve YBÜ/hastane yatış sürelerinin tahmininde birbirlerine üstünlükleri olup olmadığını değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Çalışmamızda Tohoku Sepsis Registry isimli veritabanından (UMIN000010297) alınan veri seti [1] kullanılmıştır. Veri seti sepsis tanısı ile YBÜ’ne kabul edilen hastaları içermekte olup, mortalite/yaşam durumu, yatış süreleri ve skorlama değerleri bilinen 295 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların 1. ve 4. gün GKS, SIRS, SOFA ve APACHE-II skorlama sistemlerinin değerlendirilmesinde ROC eğrileri kullanılmıştır.

BULGULAR:

Yaş ortalaması 70±14 olan; 194 erkek, 101 kadın hasta çalışmaya alınmıştır. Bu hastalardan 68’i ölmüş, 227’si taburcu olmuştur. Hastaların 146’sı >8 gün YBÜ’nde yatmışken, 146 hasta >40 gün hastanede yatmıştır. Hastaların 4. gün APACHE-II ve SOFA skorları mortalite ve YBÜ/hastane yatış sürelerinin tahmininde diğer skorlama sistemlerine göre üstün bulunmuştur. Mortalite, YBÜ/hastane yatış süreleri için ROC analizinde eğri altında kalan alan APACHE-II için sırasıyla (%95 CI: 0,621-0,764; 0,645-0,762; 0,568-0,694), SOFA için sırasıyla (%95 CI: 0,634-0,774; 0,687-0,801; 0,548-0,694) bulunmuştur. Skorlama sistemleri Pearson korelasyonuyla değerlendirildiğinde de SOFA ve APACHE-II’nin mortalite ve YBÜ/hastane yatış süreleri ile ilişkisinin anlamlı olduğu bulunmuştur.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Yoğun bakımda kullanılan skorlama sistemlerinin performanslarının değerlendirildiği çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Özbilgin ve ark. [2] çalışmalarında APACHE-II, SAPS II, MPM0 II ve LODS skorlama sistemlerinin yoğun bakım mortalitesini tahmin açısından karşılaştırmış ve hepsinin mortalite açısından anlamlı ilişkiye sahip olduğunu ayrıca SAPS II ve LODS duyarlılık ve özgüllük açısından diğer skorlama sistemlerine üstün olduğunu belirtmişlerdir. Raith ve ark. [3] çalışmalarında sepsis tanılı hastalarda SOFA, qSOFA ve SIRS skorlama sistemlerinin mortalite açısından prognostik doğruluğunu araştırmışlar, SOFA’nın SIRS ve qSOFA’ya göre daha fazla doğruluğa sahip olduğunu tespit etmişlerdir. Çalışmamız sonucunda mortalite ve YBÜ/hastaneyatış sürelerinin tahmininde 4. gün SOFA ve APACHE-II skorlarının, 1. gün SOFA ve APACHE-II skorları, 1. ve 4. gün GKS ve SIRS skorlarına göre daha başarılı olduğu bulunmuştur.

KAYNAKLAR:

1. Kudo D, Miyagawa N, Hasegawa M, et al. Data for: The impact of organ dysfunctions on mortality in patients with severe sepsis: a multicenter prospective observational study. v1 ed: Mendeley Data; 2018.

2. Özbilgin Ş, Demirağ K, Sargın A, et al. Yoğun Bakımda Kullanılan Skorlama Sistemlerinin Mortalite Tahminindeki Rolleri Acısından Karsılastırılması. Türk Yoğun Bakım Derneği Dergisi 2011;9:8-13.

3. Raith EP, Udy AA, Bailey M, et al. Prognostic accuracy of the SOFA score, SIRS criteria, and qSOFA score for in-hospital mortality among adults with suspected infection admitted to the intensive care unit. Jama 2017;317(3):290-300.

S - 41 / YOĞUN BAKIM SKORLAMA SİSTEMLERİNİN MORTALİTE VE YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ/HASTANE YATIŞ SÜRELERİNİN ÖNGÖRÜLMESİ AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI

Selda Kayaaltı

Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, Develi Devlet Hastanesi, Develi, Kayseri, Türkiye

Page 59: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 57 -

GİRİŞ:

Konjenital kalp hastalıklarının görülme sıklığı 1000 canlı doğumda 7-10’dur(1).Bu hastalarda anestezi indüksiyonu sırasında, kalp hızında ve ritminde değişiklikler, hipotansiyon ve bronkospazm gibi olumsuz etkiler görülmektedir. Bu yan etkilere bağlı olarak hemodinamik değişiklikler oluşabilmektedir. Orta etkili aminosteroid grubu ilaçlardan vekuronyum ve rokuronyumun minimal histamin salınımına ve buna bağlı hemodinamik değişikliğe neden olduğu bildirilmektedir(2,3,4).

AMAÇ:

Biz bu çalışmada indüksiyon esnasında sıklıkla kullandığımız kas gevşeticiler olan vekuronyum ve roküronyumun hemodinamik yanıta olan etkilerini karşılaştırdık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Hastanemizde 4 aylık süre zarfında konjenital kalp cerrahisi geçirecen toplam 50 hasta değerlendirilmeye alındı. Çalışma randomize ve prospektif olarak tasarlandı.

Vekuronyum uygulananlar Grup1,roküronyum uygulananlar Grup2 olarak adlandırılmıştır.

Sinir-kas ileti monitörizasyonu için akseleromiyografik dörtlü uyarı (TOF) cihazı ile değerlendirildi.

BULGULAR:

Çalışma yaşları 0-15 arasında değişmekte olan iki grupta toplam 50 olgu üzerinde yapılmıştır. Olguların yaşları 10 gün ile 144 ay arasında değişmekte olup ortalama 26,81±34,77 ay; medyan değeri 14,50 olarak saptanmıştır. Çalışmaya alınan olguların 24 (%48) kız; 26’sı (%52) erkektir.

Her iki grup içinde indüksiyondan 2 dakika sonra ölçülen sistolik kan basınçlarında düşüş görülmüş olup bu düşüş Grup1 olgularında Grup2 olgularına oranla anlamlı bir şekilde daha yüksek tespit edildi.(p<0.05)

Kalp hızları değerlendirildiğinde her iki gruptada azalma görülmekle birlikte Kalp atım hızlarındaki düşüşler grup1 olgularında Grup2’ye oranla istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı yüksek bulunmuştur.(p<0.01)

Grup1’deki hastaların idame doz ilaç uygulama zamanları Grup2’ye oranla daha uzundur. Vekuronyumun etki süresi rokuronyuma oranla daha uzun bulunmuştur.

TARTIŞMA/SONUÇ: Konjenital kalp cerrahisinde hemodinamik parametreleri bozmadan dengeli bir anestezi indüksiyonu sağlayabilmek cerrahi girişim öncesinde önemli bir durumdur .Her iki ilacında konjenital kalp cerrahisinde anestezi indüksiyonunda güvenle kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.Ancak roküronyumun vekuronyuma oranla daha dengeli ve güvenli bir anestezi indüksiyonu sağladığı görülmüştür. Konjenital kalp cerrahisinde kardiak autputun sağlanmasında kalp hızı önemli olduğundan kalp hızını vekuronyuma göre daha az düşüren rokuronyumun daha güvenli bir kas gevşetici olarak anestezi indüksiyon ve idamesinde kullanılabileceği sonucuna vardık.

KAYNAKLAR:

1. Sotaniemi KA:Cerebral outcome after extracorporeal circulation.Comparision between prosoective and retrospective evaluation. Arch Neurol 1983; 40: 75-77.

2. Kopman AF, Yee P, Neuman G. Relationship of the train of four fade ratio to clinical signs and symptoms of residual paralysis in awake volunters. Anaesthesiology 1997; 86: 765–71

3. Tullock WC, Diana P,Cook R, Wilks DH, Brandom BW. Neuromuscular effects of high dose vecuronium. Anaesth Analg 1990; 70: 86–90

4. Wierda KH. New muscle relaxants: pharmacodynamics and pharmacokinetiks. Curr Opin Anaesth 1991; 4: 588–92.

S - 42 / KONJENİTAL KALP CERRAHİSİ ANESTEZİSİNDE VECURONYUM VE ROKÜRONYUMUN HEMODİNAMİK ETKİLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Ahmet Sari¹, Nurşen Tanrıkulu2, Osman Ekinci¹

1 SBÜ Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma hastanesi 2 Şişli Kolan Hastanesi

Page 60: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 58 -

GİRİŞ:

Kaposi sarkomu (KS) nadir görülen, herpes virüs-8 ve HIV ile ilişkili anjiyoproliferatif bir hastalıktır. Tedavisinde kriyoterapi, radyoterapi ve kemoterapi kullanılmaktadır.

AMAÇ:

Biz KS’unda klasik tedavilere alternatif olabilecek başarılı bölgesel ozon enjeksiyonu uyguladığımız olguyu sunmayı amaçladık.

OLGU:

25 yaşında, 33 kg ağırlığında, 140 cm boyunda, kadın cinsiyet görünümünde ancak genetik taramada kromozom 46XY olan hasta, ayakta KS’a bağlı şiddetli ağrıyla başvurdu. Hastada gelişme geriliği, mikrosefali, ileri evre skolyoz ve anormal yüz görüntüsü mevcuttu. Özgeçmişinde skolyoz cerrahisi ve onkolojik riski önlemek amacıyla TAH+BSO yapıldığı öğrenildi. Öyküsünden 2 yıl önce sağ ayak tabanında 0,5 cm çapında, siyah-mor renkli, ciltle aynı seviyede, ağrısız ve kızarık olmayan, bir lezyon saptandığı, 1 yıl boyunca büyüme ve ağrı olmadığı, lezyonun 1 yıl sonra büyüdüğü ve ağrının başladığı, dermatoloji ve ortopedi tarafından değerlendirildiği, cilt biopsisinde HIV negatif KS tanısı konulduğu ve onkolojik takibe başlandığı öğrenildi. Onkolojide ağrı palyasyonu dışında bir tedavi uygulanmamıştı. Bu süreçte lezyon ayağın her iki tarafına doğru yayılmış, ağrısı şiddetlenmişti. Hastanın sağ ayağında plantar yüzde özelikle ayak kavis bölgesini kaplayan ve iki malleole kadar uzanan, mavimsi-mor renkli, yüzeyi aşmayan etrafı normal dokuyla kaplı, hiperkeratotik, çok ağrılı lezyon vardı. VAS 9 idi. Hastaya haftada 1 kez, 8 seans 20 gama 20 ml ozon mezoterapik iğnelerle bölgesel olarak lezyonun etrafına ve ağrılı bölgelere enjekte edildi. 8. seansın sonunda lezyonun küçüldüğü, ağrı skorunun düştüğü (VAS 0) izlendi.

Bölgesel ozon enjeksiyonu sonrası, lezyonun küçüldüğü, ayakta plantar bölgeyle sınırlandığı, hiperkeratozun azaldığı, renginin daha açık mor renge döndüğü izlendi. Bölgesel ozon enjeksiyonu sırasında ağrı hariç bir yan etki izlenmedi.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Ozon, oksijenden üretilen bir gazdır. Antimikrobiyal ve yara iyileştirici özellikleri vardır. Ozonun tedavi edici rolü preklinik ve klinik çalışmalarda gösterilmiştir. Ozon cilt ve mukozada doku tamirine neden olur. Nekrotik parçaların dokudan temizlenmesini sağlar. Bölgesel ozon enjeksiyonları özellikle yüzeysel tümörlerde hem ağrı palyasyonu hem de lezyon çapının küçültülmesinde ek bir tedavi olarak kullanılabilir.

KAYNAKLAR:

1. Demirel BG, Koca R, Tekin NS ve ark. Klasik Kaposi sarkomu: Yetmis dört hastanın klinik, demografik özellikleri ve tedavi sonuclarının değerlendirilmesi. Turkderm-Arch Turk Dermatol Venerology 2016;50:136-140.

2. Ripamonti CI, Cislaghi E, Mariani L et al. Efficacy and safety of medical ozone (O(3)) delivered in oil suspension applications for the treatment of osteonecrosis of the jaw in patients with bone metastases treated with bisphosphonates: Preliminary results of a phase I-II study. Oral Oncol. 2011;47:185-190.

S - 44 / KONU BAŞLIĞI: AYAKTA KAPOSİ SARKOMU TEDAVİSİNDE BAŞARILI BÖLGESEL OZON ENJEKSİYONU; VAKA TAKDİMİ

Selma Bora Polat1, Serdar Yeşiltaş1, Mustafa Günay1

Bezmialem Vakıf Üniversitesi

Page 61: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 59 -

GİRİŞ:

Göğüs radyografisinin preoperatif anestezik değerlendirmede rutin olmadığına dair öneriler mevcuttur.

AMAÇ:

Biz onkolojik patoloji tanısı ve bulgusu olmayan bir hastada akciğer grafisi ile malignensi tanısına götüren olguyu sunmayı amaçladık.

OLGU:

38 yaşında erkek hasta asendan aort anevrizması tanısıyla preoperatif değerlendirme için anestezi polikliniğinde görüldü. Hastanın öyküsünden dış merkezde kardiyovasküler cerrahi merkezinde asendan aortada 4,2-4,5 cm genişleme saptanması üzerine operasyon kararı verildiği, daha sonra iki hastaneye daha başvurduğu, en son kendi isteği ile hastanemizde opere olmaya karar verdiği öğrenildi. Hastada bilinen bir onkolojik malignensi öyküsü yoktu. Rutin preanestezik muayenesi yapıldı ve tetkikleri istendi. Laboratuvar bulguları normal sınırlarda saptandı. Hastanın akciğer grafisinde sol üst lobda yer kaplayan bir lezyon görüldü (Resim1). Göğüs hastalıkları konsültasyonu istendi. Toraks BT-anjiografide sol 6. kottan orjin alan, 5 ve 7. kotu genişleten 110x80x60 cm çapında sarkomatöz bir lezyonu düşündüren kitle saptandı. Akciğer biopsisi sonrası nöroendokrin tümör tanısı konuldu. Yapılan ileri tetkiklerde rektumda vejetan kitleye sekonder batın içi yaygın metastatik lezyon ve sağ iliak kanada invaze bir başka metastatik lezyonun olduğu bilgisi alındı. Asendan aortada yapılması planlanan anevrizma cerrahisi iptal edilen hastaya kemoterapi ve radyoterapi uygulanmaya başlandığı bilgisi alındı.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Preoperatif akciğer grafisinin perioperatif komplikasyon riskini belirlemede klinik değerlendirmeye çok az katkısı olduğu kabul edilmektedir. Ancak Amerikan Klinisyenler Koleji 50 yaş üzeri, kardiyopulmoner hastalığı olan, abdominal aort anevrizması veya üst batın/torasik cerrahi geçirecek hastaların değerlendirilmesinde rutin önerilmiştir.

Preoperatif değerlendirmede temel amaç perioperatif morbiditeyi azaltıp kaliteyi artırmak, hastayı arzu edilen fonksiyonlarına mümkün olduğunca çabuk geri döndürmektir. Anestezist perioperatif medikal uzmandır. Anestezi veya cerrahinin risklerini değerlendiren, bu riskleri hastayla ve cerrahi ekiple tartışan, bazen de uzman görüşü alan bir konumdadır. Olgumuzun 3 ayrı merkezde değerlendirilmesine rağmen akciğerdeki kitlenin atlanmış olması, preoperatatif değerlendirmenin dikkatli ve özenli yapılmasının önemini bir kez daha hatırlatmıştır.

KAYNAKLAR:

1. AAGBI safety guıdelıne. preoperative assesment and patient preparation the role of the anaesthesist 2. january 2010.

2. Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği anestezi uygulama kılavuzları preoperatif hazırlık. 2015.

S - 45 / KONU BAŞLIĞI: PREANESTEZİK DEĞERLENDİRMEDE AKCİĞER GRAFİSİ RUTİN OLMALI MIDIR?

Şeyhamid Şahin, Sinan Yılmaz, İ. Afşın Güney, Selma Bora Polat

Bezmialem Vakıf Üniversitesi

Page 62: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 60 -

GİRİŞ / AMAÇ:

Akut Kolanjit (AK), biliyer sistemin parsiyal ya da tam tıkanmasına ile (koledokolitiyazis,benign ya da malignstriktürler, enterobiliyer anastamoz disfonksiyonu, safra yolunda kalıcı stentdisfonksiyonu) ilişkili enfeksiyondur (1). Lokal biliyer enfeksiyondan SIRS, sepsis ya da çoklu organ yetmezliğine neden olup, mortalitesi %11-27 arasında değişmektedir. Ateş ve/veya titreme, karın ağrısı ve sarılıktan oluşan Charcot’s Triadı (CT) klinik tanı koydurucudur (2). Tourette Sendromu (TS) ise genellikle psikiyatrik hastalıklara eşlik eden, motor ve/veya vokal tikler ile seyreden nörodejeneratif bir hastalıktır (3).

Bu yazımızda, TS’ lu bir hastanın AK ve bakteriyemi tablosu içinde mevcut hastalığının şiddetlenmesi ve enfeksiyonun kontrol altına alınması ile düzelmesi sunuldu.

OLGU:

Elli üç yaşındaki kadın hasta, koledolitiyazis ve akut kolanjit tanısı ile genel cerahi servisindeki tedavinin ilk gününde takip edilirken, genel durumunda kötüleşme üzerine yapılan konsültasyonda qSOFA=3/3 (solunum sayısı>30/dk, Glasgow Koma Skoru=11/15, TA=70/30 mmHg) skoru ile YBÜ’ ne kabul edildi. Bilinen CT’ sine şok ve bilinç kaybı da eşlik etmişti (=Reynold’s pentad). Hastanın sağ üst ekstremitesini içeren ani, istemsiz, hızlı, sürekli, tekrarlayan ve sıçrayıcı hareketleri mevcuttu. Hikayesinde TS olduğu, bu sebeple son 10 yıldır baklofen 30 mg/gün kullandığı, son üç gündür hareketlerin şiddetlendiği belirlendi. Dengeli kristaloid resüsitasyonu, aerop ve anaerop kan kültürleri örnekleri, piperasillin-tazobaktam(PİP-TAZO) 18 gr/gün, erken bilyer direnaj ile tedavi planlandı. Haloperidol 10 mg/gün ve N-asetilsistein 2400 mg/gün ile TS kontrol altına alındı. Bir gün sonrası hastaya başarılı ERCP girişim ile semptomları geriledi. Kan kültüründe PİP-TAZO duyarlı E. Coli üretildi. Hasta kabulünün 6. gününde iyileşme sonucunda servise devredildi.

TARTIŞMA/ SONUÇ:

Akut kolanjit tanısında klinik, laboratuvar sonuçları ve radyolojik görüntüleme önemlidir. Tedavi; intravenöz sıvı ve antibiyoterapi sonrası bilyer dekompresyon ve drenajdan oluşur(4).

Güncel tanı kriterleri Tokyo Rehberi olarak bilinir (5): A. Sistemik inflamasyon: A1. Ateş ve/veya titreme + A2: Lökositoz ya da lökopeni ve CRP yüksekliği, B. Kolelitiazis: B1. Sarılık (bilirubin ≥ 2 mg/dL)+ B2. ALP, GGT, AST, ALT yüksekliği (normalin enaz1.5katı)+ B3. Radyolojik Görüntüleme: Bilyer dilatasyon. Tedaviye erken başlanırsa sonuçlar genellikle iyidir. Nöropsikiatrik hareket bozuklukları ise genellikle streptokok enfeksiyonları ile şiddetlense de (6), hastamızdaki TS tikleri E.Coli enfeksiyonu ile şiddetlenmişti.

KAYNAKLAR:

1. Uwamino Y, Sugita K, Iwasaki E, et al.The First Case Report of Acute Cholangitis and BacteremiaDuetoNeisseriasubflava.InternMed. 2017; 56(2):221-3

2. Lee F, Ohanian E, Rheem J, Laine L, Che K, Kim JJ. Delayed endoscopic retrogradecholangio pancreatography is associated with persistent organ failure in hospital isedpatients with acute cholangitis. AlimentPharmacolTher. 2015;42(2):212-20

3. Quezada J, Coffman KE. CurrentApproachesand New Developmentsin thePharmacological Management of TouretteSyndrome. CNS Drugs 2018; 32: 33-45

4. Ahmed M.Acute cholangitis - an update.World J GastrointestPathophysiol. 2018;9(1):1-7

5. Miura F, Okamoto K, Takada T, et al.Tokyo Guidelines 2018: initialmanagement of acute biliaryinfectionandflowchartfor acutecholangitis. J HepatobiliaryPancreatSci. 2018; 25(1): 31-40

6. Walker KG, Lawrenson J, Wilmshurst JM.Neuropsychiatric movementdisorders followingstreptococcal infection.Dev Med Child Neurol. 2005;47(11):771-5

S - 46 / AKUT KOLANJİT-BAKTERİYEMİ VE TOURETTE SENDROMU KRİZİ (OLGU SUNUMU)

Serdar Demirgan, Mehmet Salih Sevdi, Kerem Erkalp, Ayşin Selcan

Sağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Page 63: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 61 -

GİRİŞ:

Pediatrik ortopedik cerrahiler içinde en büyük ve travmatik olanların başında skolyoz operasyonları gelir. Bu olguların anestezisinde gerek uygulanacak teknik, gerekse postoperatif solunum ve yoğun bakım desteği hayati önem taşımaktadır.

AMAÇ: Bu çalışmada amaç, hastanemizde son yılarda sıklıkla uygulanmaya başlayan pediatrik skolyoz olgularını yandaş hastalıklar, anestezi teknikleri, güç entübasyon, kanama riski, nörolojik hasar ve postoperatif solunum ve yoğunbakım desteği açısından değerlendirmektir.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Bu çalışmada 01.01.2018 ve 01-03-2019 tarihleri arasında Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma

Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde opere edilen pediatrik (18 yaş altı ) 124 olgu üzerinde retrospektif olarak yapılmıştır.

BULGULAR:

2-18 (13.5 ± 7.7) yaş arası 58 (% 47 ) kız, 66 (% 53) erkek çocuk olan olgularda en az 5 segment posterior füzyon enstrumantasyon cerrahisi uygulanmıştı. Olgular yandaş hastalıkları anestezi teknikleri, güç entübasyon , kanama, nörolojik hasar ve postoperatif solunum ve yoğun bakım ihtiyacı yönünden incelendi. 10 tanesi ( %8 ) konjenital idiopatik, 6 tanesi ( % 4.8) nöromuskuler idiopatik, 108 tanesi (% 87) juvenil idiopatik skolyozdu. 18 olguda pulmoner, 12 olguda kardiak patolojiler mevcuttu.

BİS monitorizasyonu eşliğinde propofol+ remifentanil TİVA uygulanan olguların 5 tanesindeki güç entübasyon videolaringoskopla başarıldı. Ortalama 600 (100-800) cc kanama oldu. Nörolojik hasar hiçbir olguda görülmedi. 20 olgu postop YBÜ de (1-2 gün) izlendi ve ortopedi kliniğine gönderildi.

TARTIŞMA ve SONUÇ:

Cobb açısı altmış derecenin altında olan olgularda vital kapasitede daha az etkilenirken 70 dereceyi geçtiğinde zorlu VC normalin altına düşebilir. Skolyozlu çocuklarda kardiovasküler patolojiler bulunabilir. Mitral valv prolapsusu % 25 inde görülür.

En riskli pediatrik ortopedi vakalarından olan skolyoz cerrahisi, uygun anestezi tekniği ve gereğinde postoperatif YBÜ takiple sorunsuz olarak uygulanmaktadır.

KAYNAKLAR:

1. When Does Intraoperative Blood Loss Occur During Pediatric Scoliosis Correction? Wahlquist S, Wongworawat M, Nelson S. Spine Deform. 2017 Nov;5(6):387-391. doi: 10.1016/j.jspd.2017.04.004. PMID: 29050714

2. Clonidine administration during intraoperative monitoring for pediatric scoliosis surgery: Effects on central and peripheral motor responses. Calderón P, Deltenre P, Stany I, Kaleeta Maalu JP, Stevens M, Lamoureux J, Bellemans M, Dujardin S, Van der Linden P, Dachy B. Neurophysiol Clin. 2018 Apr;48(2):93-102. doi: 10.1016/j.neucli.2017.11.001. Epub 2017 Dec 13.

3. Muscle relaxation for tracheal intubation during paediatric anaesthesia: A meta-analysis and trial sequential analysis. Julien-Marsollier F, Michelet D, Bellon M, Horlin AL, Devys JM, Dahmani S. Eur J Anaesthesiol. 2017 Aug;34(8):550-561. doi: 10.1097/EJA.0000000000000608.

S - 47 / KONU BAŞLIĞI: HASTANEMİZDE SKOLYOZ CERRAHİSİ UYGULANMIŞ PEDİATRİK OLGULARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ

Sibel Oba, Onur Demircioğlu, Leyla Kılınç

Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 64: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 62 -

GİRİŞ:

Oral ve enteral beslenmenin mümkün olmadığı durumlarda, hastalar paranteral yolla beslenmektedir. 2013 yılında hastanemizin de katıldığı uluslararası bir çalışmada ülkemizde parenteral ürün kullanımının dünya ortalamasının üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Bunun üzerine hastanemizde gereksiz parenteral yol kullanımını önlemek için nutrisyon eğitimleri yapıldı.

AMAÇ:

Son 6 yılda verilen eğitimin kliniklerde parenteral ürün kullanım oranı üzerine etkisini değerlendirmeyi amaçladık.

GEREÇ – YÖNTEM:

2013 - 2018 yılları arasında 24 saatten fazla yatarak tedavi gören, parenteral beslenen NRS – 2002 skorlu 3542 olgu çalışmaya dahil edilmiştir. Parenteral ürün kullanımı retrospektif olarak kaydedilmiştir. İstatistiksel analizler için IBM SPSS Statistics 22 programı kullanıldı. Anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.

BULGULAR:

Olguların %41’i cerrahi ve %59’u dahili kliniklerindendir. Tablo 1’de kliniklerin yıllara göre parenteral ürün kullanımı gösterilmiştir.

Tablo 1: Kliniklerin yıllara göre parenteral ürün kullanımı

YılKlinik (n,%)

Cerrahi Dahili Toplam

2013 417 (%28,9) 540 (%25,8) 957 (%27)

2014 321 (%22,2) 412 (%19,6) 733 (%20,7)

2015 212 (%14,7) 233 (%11,1) 445 (%12,6)

2016 214 (%14,8) 311 (%14,8) 525 (%14,8)

2017 161 (%11,1) 373 (%17,8) 534 (%15,1)

2018 120 (%8,3) 228 (%10,9) 348 (%9,8)

Cerrahi ve dahili kliniklerin her ikisinde de, yıllar arasında paranteral ürün kullanım oranları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmaktadır (p<0.05). Cerrahi kliniklerde, sadece 2015 ve 2016 yılları arasında paranteral ürün kullanım oranları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Diğer yıllarda, her yıl bir önceki yıla göre parenteral ürün kullanım oranı istatiksel olarak anlamlı düzeyde azalmıştır (p<0,05). Dahili kliniklerde; 2013’teki paranteral ürün kullanım oranı, 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018’den; 2014’teki 2015, 2016, 2017 ve 2018’den; 2016’daki 2015 ve 2018’den; 2017’deki 2015, 2016 ve 2018’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p<0.05).

SONUÇ:

Yıllar içerisinde parenteral ürün kullanımının azaldığını tespit ettik. 2013 yılından itibaren yapılan periyodik eğitimlerle parenteral ürün kullanımının azaldığı ve eğitimlerin devamının yararlı olacağı sonucuna vardık.

S - 48 / HASTANEMİZ KLİNİKLERİNDE PARENTERAL ÜRÜN KULLANIM ORANININ YILLARA GÖRE DEĞİŞİMİ:

Şadiye Önel, Osman Ekınci, Zahide Keleş

S.B.Ü. Haydarpaşa Numune SUAM Nutrisyon Destek Birimi

Page 65: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 63 -

GİRİŞ:

Serum prealbumin ve CRP, yoğun bakım ünitesi (YBÜ) hastalarında, beslenme desteğine verilen yanıtı izlemek ve protein durumunu değerlendirmek için kullanılan biyokimyasal parametrelerdir.

AMAÇ:

Çalışmamızda YBÜ’nde enteral beslenen hastalarda kliniğe yatış ve dördüncü haftadaki prealbümin ve CRP düzeylerini karşılaştırmayı amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Ocak 2013 – Nisan 2018 tarihleri arasında hastanemiz YBÜ’nde 4 hafta ve daha uzun süre yatarak tedavi gören ve enteral yolla beslenen 703 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, taburculuk durumları, NRS – 2002 skorları, hastanede kalış süreleri ve prealbümin, CRP değerleri retrospektif olarak incelendi. Hastaların YBÜ’ne yatışta ve 4. haftadaki prealbümin ve CRP değerleri karşılaştırıldı. İstatistiksel analizler için SPSS Statistics 22 programı kullanıldı. Niceliksel verilerin karşılaştırılmasında Wilcoxon işaret testi kullanıldı. Anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.

BULGULAR:

Hastaların %54.6’sı erkek, %45.4’ü kadın, yaş ortalamaları 70.23±16.82 yıl, ortalama kalış süresi 40.86±17.06 gündür. Hastaların %49.1 ex olurken, %50.9 haliyle taburcu olmuştur. Hastaların giriş - çıkış prealbümin ve CRP değerleri ile NRS – 2002 skorları tablo 1 de verilmiştir.

Tablo 1: NRS, prealbümin ve CRP değişimlerinin değerlendirilmesi

Başlangıç 4.hafta

pOrt±SS (medyan)

Ort±SS (me-dyan)

NRS - 2002 4,87±1,03 (5) 4,34±0,92 (4) 0,000*

Preal-bümin

10,89±5,59 (10) 11,27±5,82 (10) 0,289

CRP 10,76±7,83 (9,5) 10,59±6,93 (9,6) 0,874

Wilcoxonsign test * p<0.05

Başlangıç NRS düzeylerine göre, 4.hafta NRS düzeylerinde görülen düşüş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Başlangıç prealbümin ve CRP düzeylerine göre 4.haftada istatistiksel olarak anlamlı bir değişim görülmemiştir (p>0.05).

SONUÇ:

YBÜ’nde kritik hastalığa sahip hastalarda akut hastalık evresinde ciddi katabolizmaya rağmen prealbüminde artış olduğu görülmektedir ancak bu artış istatiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. CRP’deki azalış da istatiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Çalışmamızda, akut hastalık evresinde yeterli miktarda enerjiyle birlikte yüksek protein desteği verilmesine rağmen prealbümin akut enflamasyonun yüksek olması (CRP değerinin yüksekliği) nedeniyle enteral nutrisyon desteğini değerlendirmede etkin olmadığı sonucuna vardık.

S - 49 / ENTERAL BESLENME TEDAVİSİ ALAN YOĞUN BAKIM HASTALARINDA AKUT EVREDE PREALBÜMİNİN NUTRİSYON DESTEĞİNİ DEĞERLENDİRMEDEKİ ETKİNLİĞİ:

Osman Ekıncı, Şadiye Önel, Ayfer Dokuyucu

S.B.Ü. Haydarpaşa Numune SUAM Nutrisyon Destek Birimi

Page 66: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 64 -

GİRİŞ:

Perkütan dilatasyonel trakeostomi (PDT), son yıllarda yoğun bakımda uzun süreli mekanik ventilasyon ihtiyacı olan hastalarda yatak başı yapılan bir işlemdir. Uygulama sırasında perioperatif komplikasyonları azaltmak amacıyla fleksibl bronkoskopi kullanılması önerilmektedir.

AMAÇ:

Griggs yönteminin kullanıldığı yoğun bakım ünitemizde, standart PDT ile fiberoptik bronkoskopiyle açılan PDT’nin işlem süresi ve komplikasyonları açısından karşılaştırmaktır.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Çalışmamız yoğun bakım ünitemizde 2017-2019 yılları arasında prospektif, randomize olarak, 18 yaş üzeri uzun süre mekanik ventilasyona bağımlı olan hastalarda gerçekleştirildi .Hastalar; fiberoptik bronkoskopi kullanılarak açılan PDT(Grup F), fiberoptik bronkoskopi kullanılmadan açılan standart PDT(Grup S) olarak iki gruba ayrıldı. Tüm hastaların yaş, cinsiyet, yoğun bakıma yatış nedeni, hemogram, kan gazı değerleri, trakeostomi açılma süresi, işlem sırasında ve sonrasındaki komplikasyonları kaydedildi.

BULGULAR:

Grup F 28, grup S 30,toplam 58 hastanın 21’i(%36,2) kadındı. Yaş dışında (p=0:006) iki grup arasında demografik veriler ve laboratuar değerleri açısından fark yoktu. Solunum sistemi hastalıkları her iki grupta en fazla yatış nedeni idi (Grup F %28.6, Grup S %40) (Tablo 2). Hiçbir hastada pnömotoraks, ciltaltı amfizem, majör kanama, trakea arka duvar hasarı görülmedi. İşlem sonrası görülen en sık komplikasyon her iki gruptada stoma çevresinde minör kanama idi (Grup F %21.4 ,Grup S %20) (Tablo 2).

TARTIŞMA/SONUÇ:

Turan ve ark.yaptıkları çalışmada, PDT’de bronkoskopi kullanımının, kullanılmamasına göre işlem süresini anlamlı derecede uzattığını, Sarıtaş ve ark.da bronkoskopi kullanımının iğne giriş süresini kısalttığını belirtmişlerdir. Çalışmamızda ise işlem süresi her iki grupta da benzer idi. Çakmak ve ark.nın çalışmasında, erken ve geç dönem komplikasyon oranları trakeostomi yöntemine göre farklı bulunmamıştır. Bizim çalışmamızda da gruplar arasında komplikasyonlar açısından fark yoktu. Bronkoskopi ile işlemin görerek yapılması uygulayıcının kendini daha güvenli hissetmesine sebep olabilir düşüncesindeyiz.

KAYNAKLAR:

1. Aykut Sarıtas and Muhammed M. Kurnaz. Comparison of Bronchoscopy-Guided and Real-Time Ultrasound-Guided Percutaneous Dilatational Tracheostomy: Safety, Complications, and Effectiveness in Critically Ill Patients. Journal of Intensive Care Medicine 1-6 The Author(s) 2017

2. Turan S, Erdemli O ,Ayık I et al. Comparison of percutaneous tracheostomy tecniques: Bronchoscopy guided versus without bronchoscopy. Turkiye Klinikleri JAnestReanim 2010;8(3)

3. Cakmak ME, Dal HC, Mungan İ. ve ark .Griggs tekniği ile uygulanan perkütan dilatasyonel trakeotomi isleminde deneyim bronkoskopi rehberliği ihtiyacını azaltır mı? izmir Göğüs Hastanesi Dergisi, Cilt XXXII Sayı 1, 2018

S - 50 / KONU BAŞLIĞI: FİBEROPTİK BRONKOSKOPİYLE AÇILAN PERKÜTAN DİLATASYONEL TRAKEOSTOMİ İLE STANDART PERKÜTAN DİLATASYONEL TRAKEOSTOMİNİN KARŞILAŞTIRILMASI:PROSPEKTİF, RANDOMİZE ÇALIŞMA

Şermin Eminoğlu, Şeyda Efsun Özgünay

SBÜ Bursa Yüksek İhtisas Eğitim Araştırma Hastanesi

Page 67: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 65 -

Tablo 1: Hastaların demografik özellikleri ve laboratuvar değerleri

Parametre Grup F( n=28) Grup C (n=30) p

Yaş (yıl±SS) 59,32 ± 23,09 73,76 ± 15,01 0,006

Cinsiyet (K/E) 10/ 18 11/ 19 0,94

APACHE II 27,43 ± 7,36 30,53 ± 8,53 0,14

Entübasyon süresi (dk)

14,2 ± 6,9 12,8 ± 9,2 0,51

Kaçıncı günde açıldığı (gün)

14,2 ± 7,04 12,7 ± 9,17 0,47

Trakeosto-mi açılma süresi(dk)

6,07 ± 4,72 7,50 ± 1,79 0,12

Trakeostomi öncesi 30. dk

pH

pO2

pCO2

satO2

Hb

Hct

7,40 ± 0,05

183,74 ± 136,77

41,6 2 ± 7,08

98,82 ± 1,28

10,22 ± 2,10

31,60 ± 6,34

7,45 ± 0,07

119,25 ± 67,65

41,81 ± 9,58

97,68 ± 2,13

9,98 ± 2,11

30,83 ± 6,32

0,01

0,02

0,93

0.01

0,66

0,64

Trakeostomi sonrası 30. dk

pH

pO2

pCO2

satO2

Hb

Hct

7,41 ± 0,06

105,68 ± 45,99

43,46 ± 10,50

97,40 ± 2,49

10,27 ± 1,99

31,74 ± 5,99

7,45 ± 0,06

101,11 ± 29,08

40,19 ± 7,05

97,39 ± 2,31

9,99 ± 1,77

30,82 ±5,31

0,01

0,65

0,16

0,98

0,56

0,53

Tablo 2: Yoğun bakıma yatış nedenleri ve trakeostomi ile ilişkili komplikasyonlar

Grup F Grup S

Yatış nedeni (%)

Nörolojikhastalıklar

Solunum sistemi hastalıkları

Kardiyak hastalıklar

Travma

Sepsis

PostCPR

Diğer

28,6

28,6

3,6

7,1

0,0

17,9

14,3

26,7

40

3,3

0,0

10

10

10

Komplikasyonlar, n (%)

İşlem anında

İşlem sonrası

Minör kanama

Stoma çevresi kanama

7 (12)

8 (28.5)

6 (21,4)

2 (3,4)

13 (43,3)

6 (20)

Page 68: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 66 -

S - 51 / KONU BAŞLIĞI: PRAM (PRESSURE RECORDİNG ANALYTİCAL METHOD) YÖNTEMİYLE ÖLÇÜLEN NON-İNVAZİV KARDİYAK OUTPUT HEDEFLİ ANESTEZİ YÖNETİMİ

Kemal Tolga Saraçoğlu, Banu Çevik, Özlem Sezen, Tahsin Şimşek

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

GİRİŞ:

Sürrenal adenomlar yapısı ve eşlik ettikleri hastalıklar nedeniyle perioperatif dönemde birtakım zorluklara neden olabilmektedir. Altta yatan hormonal etkinlik ve malignite potansiyelleri dikkatle değerlendirilmelidir (1). Açık yada laparoskopik yöntemle yapılan cerrahilerde en sık bildirilen komplikasyon intraoperatif hemoraji olmuştur (2).

AMAÇ: Perioperatif mikrosirkülatuar değişikliklerin non-invaziv olarak değerlendirildiği bu olgu sunumunda PRAM methoduyla ilgili ilk deneyimimizin bildirilmesi amaçlanmıştır.

OLGU SUNUMU:

Bilgilendirilmiş yazılı onamı alınan 37 yaşında kadın hastaya sağ surrenal adenom tanısıyla laparoskopik kitle eksizyonu planlandı. Özgeçmişinde hipotiroidizm ile bipolar bozukluk bulunmaktaydı ve ilaç tedavisi almaktaydı. Üç yıl önce myomektomi geçiren hastanın 20 paket/yıl sigara öyküsü vardı. Hastaya laparoskopik adrenal kitle eksizyonu yapıldı. Rutin monitörizasyon periferik oksijen saturasyonu, Elektrokardiyogram, invaziv kan basıncı ve santral venöz basınç kateteriyle sağlandı. Toplam 298 dk süren genel anestezi sırasında PRAM (Pressure Recording Analytical Method) yöntemiyle ölçülen Mostcare analizlerinde (Resim 1) Systemic Vascular Resistance (SVR): 871.198 dyne.sec/cm5, Cardiac Cycle Efficiency (CCE): -0.284 U, Cardiac Output (CO): 4.103 L/dk, Stroke Volume (SV): 61.822 mL, Stroke Volume Variation (SVV): %3.142, CI: 2.750 L/(min-m2) , Systemic Vascular Resistance Index (SVRI): 2174 dyne.sec.m2/cm5, Stroke Volume Index (SVI): 35.888 mL/m2, Pulse Pressure Variation (PPV): %4.602, Mean Arterial Pressure (MAP): 74.047 mmHg, Central Venous Pressure (CVP): 9 mmHg, Systolic Pressure Variation (SPV): %4.948, Dicrotic Pressure Variation (DPV): 3.511, Arterial Elastance (Ea): 1.293 mmHg/mL, Diastolic Peak (Diapk): 71.801 mmHg, Oxygen Delivery (DO2): 743.850 mL/min, Oxygen Delivery Index (DO2I): 454.369 mL/min/m2, Pulse Pressure (PP): 45.649 mmHg, Mean and Dicrotic Pressure Difference (MAP-Dic): -5.777 mmHg bulundu.

TARTIŞMA/SONUÇ:

İntraoperatif hemodinamik parametrelerde dalgalanma riski bulunan hastalarda kardiyak debi takibi için farklı yöntemler kullanılmaktadır. Kalibre edilen aygıtlar arasında PiCCOplus™/PiCCO2™, EV1000™/VolumeView™ yada LiDCO™plus  sistemi yer almaktadır (3). Öncesinde data girişi gerektiren kalibre edilmeyen sistemler PulsioFlex™, LiDCO™rapid, FloTrac™/Vigileo™ sistemleridir. Mostcare sistemiyse öncesinde data girişi gerektirmeyen noninvaziv kardiyak debi ölçüm yöntemidir. Atımdan atıma stroke volüm ve kardiyak debi ölçümü yapar. Hastamızda Mostcare aracılı anestezi yönetimiyle optimum sıvı tedavisi başarılı olarak sağlanmış olup inotrop yada vazopresör ajana gerek kalmamıştır. Birtakım umut verici klinik veriler mevcut olmasına rağmen prospektif olarak planlanmış vaka serilerine ait çalışmalara gereksinim bulunmaktadır.

KAYNAKLAR:

1. Chortis V,  May CJH,  Skordilis K,  Ayuk J,  Arlt W,  Crowley RK. Double trouble: two cases of dual  adrenal  pathologies in one  adrenal  mass. Endocrinol Diabetes Metab Case Rep.  2019 Mar 23;2019. pii: EDM180151. doi: 10.1530/EDM-18-0151. [Epub ahead of print]

2. Öz B, Akcan A, Emek E, Akyüz M, Sözüer E, Akyıldız H, Bayram A, Kulu R, Ok E. Laparoscopic surgery in functional and nonfunctional adrenal tumors: A single-center experience. Asian J Surg. 2016;39:137-43.

3. Saracoglu A,  Saracoglu KT,  Canaz H,  Alatas I, Gedikbasi A, Kafali IH. Hemodynamic monitoring for fetal surgery: open versus fetoscopic repair of myelomeningocele. Anaesthesiol Intensive Ther. 2018;50(5):385-386.

Page 69: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 67 -

S - 52 / MULTİPLE SKLEROZ HASTASININ ANESTEZİ YÖNETİMİNDE SUGGAMADEKS KULLANIMI

Tuğba Arıcı, Nazan Has Selmi, Necmiye Şengel

Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği;Ankara Numune Eğitim Araştırma Hastanesi

GİRİŞ:

Multipl skleroz(MS) merkezi sinir sisteminde demiyelinizasyonla karakterize ilerleyici hastalıktır. Duyusal bozukluklarla başlar ve optik nörit, diplopi, dizartri, disfaji,yürüyüş ataksisi,

nörojenik mesane vb.semptomları bulunabilir(1).MS’de postoperatif rekürrensleri önleyebilmek için uygun anestezik yönteminin seçiminde dikkatli olunmalıdır.Olgumuzda genel anestezi altında total abdominal histerektomi+bilateral salpingooferektomi(TAH+BSO) uygulanan MS’li hastada suggamadeks kullanımını sunduk.

VAKA SUNUMU:

Anormal vajinal kanama nedeniyle TAH+BSO planlanan, 51 yaşında hasta değerlendirildi. 5 yıldır MS olan hastanın solunum ve kardiyovasküler sistem muayenesi doğaldı. Nörolojik muayenede 3/5 üst, 2/5 alt ekstremitede motor güç kaybı olduğu görüldü. ASA 3 olarak değerlendirildi.

Ameliyata alınan hastaya tansiyon ,elektrokardiyografi, puls oksimetre, ısı monitorizasyonu yapıldı. Tansiyon 145/80, nabız 80, Spo2 %95, vücut ısısı 36.30 C olarak kaydedildi. Anestezi derinliğinin ve kas gevşemesinin takibi için BIS ve Train Of Four(TOF) monitorizasyonu yapıldı.İndüksiyon için aritmal 1mg/kg, propofol 2,5 mg/kg, fentanil 2 mcgr/kg ; trakeal entübasyon için 0,6 mg/kg rocuronyum uygulandı.TOF 0 olduğunda entübasyon gerçekleştirildi.İdame %2 sevofloran ,1.5 lt/dk O2,1.5 lt/dk N2O ile sağlandı.End-tidal CO2 30-35mmHg, BIS 40-60 ve vücut ısısı 36.5-37 0C aralığında tutuldu.Operasyon bitiminde hastaya 2 mg/kg suggamadeks uygulandı.TOF değeri 0.9 olduğunda yeterli tidal volüm oluşturabilen hasta extübe edildi.

TARTIŞMA: MS hastasında cerrahi stres,anestezi,anksiyete,ağrı semptomların kötüleşmesine sebep olabileceği için perioperatif yönetim önemlidir.Respiratuvar fonksiyonel kapasite azlığı indüksiyon öncesinde preoksijenizasyonu önemli hale getirir(2).Vakamızda hastaya nöromüsküler,BIS ve ısı monitörizasyonu sağlanarak preoksijenasyon yapıldı.

MS hastaları anestezi yönetimine yönelik literatür taramasında genel,spinal,epidural anestezi uygulanabildiği görüldü. Ancak spinal ve epidural anestezi uygulaması sonrası bazı komplikasyonların olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur. Biz genel anestezi uygulamayı tercih ettik. Suggamadeks uygulamasına yönelik literatür taramasında Sınıkoğlu ve arkadaşlarının olgu sunumlarında komplikasyon olmadığı görüldü(3). MS hastalarında suggamadeks kullanımının postoperatif respiratuvar problemleri azalttığı görüldü.

Sugammadeksin, postoperatif solunumsal komplikasyonların önlenmesinde etkili olabileceği, bu durumun hastada postoperatif respiratuar ve hemodinamik instabiliteyi engelleyerek MS alevlenmelerinden koruyabileceği kanaatine vardık.

ANAHTAR KELİMELER;

MS,SUGGAMADEKS,GENEL ANESTEZİ

ATIFLAR

1. Noseworthy JH, Lucchinetti C, Rodriguez M, Weinshenker BG. Multiple sclerosis. N Engl J Med 2000; 343:938±952.

2. Dorotta IR, Schubert A. Multiple sclerosis and anesthetic implications. Curr Opin Anaesthesiol 2002; 15: 365-70

3. Sinikoglu N, Totoz T, Gumus F, Karagulle O. Repeated sugammadex usage in a patient with multiple sclerosis: A case report. Wien Klin Wochenschr 2016;128:71-3.

Page 70: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 68 -

GİRİŞ:

Adduktor kanal bloğu (AKB) total diz artroplasti (TDA) ameliyatları sonrasında analjezi için kullanılan etkin yöntemlerden biridir(1,2). Blok için sıklıkla tercih edilen ilaçlardan biri olan bupivakain bazen tek başına bazen de adjuvanlarla birlikte kullanılmaktadır(3).

AMAÇ:

Çalışmamızda, primer tek taraflı TDA sonrasında AKB uygulanan hastalarda bupivakain’e eklenen deksametazon ve deksmedetomidinin etkilerini karşılaştırmayı amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Hastanemizde 1.12.2017 ve 31.11.2018 tarihleri arasında TDA’si yapılan 40-85 yaş arası ASA I-II-III grubunda olan hastaların dosyaları tarandı. Genel anestezi sonrası ultrasound (USG) eşliğinde AKB yapılan, blok için bupivakain+deksametazon (Grup S) veya bupivakain+deksmedetomidin (Grup D) kullanılan ve contromal içeren hasta kontrollü analjezi (HKA) uygulanan 43 hasta saptandı. Hastaların demografik verileri, eşlik eden hastalıkları, ameliyattaki vital bulguları, 0-1-6-12-18-24. saatlerdeki ağrı skorları(NAS), opioid tüketimleri, kullanılan diğer analjezikler, blok sonrası quadriceps gücü ve komplikasyonlar araştırıldı.

BULGULAR:

Gruplar arasında demografik veriler, ASA skorları, anestezi süresi, cerrahi süresi ve ameliyattaki vital bulgular açısından istatistiksel anlamlılıkta bir fark yoktu. Ortalama NAS değerleri grup S ve D’de sırasıyla 1. saatte 3,22±1,13 (3) 2,5±1,05 (3) iken 12. saatte 1,13±1,18 ve 1,65±1,39’du. Bu değerler 24. satte ise 3,7±0,76’ya 3,9±0,85 olarak gerçekleşmişti. Gruplar açısından 0,12,18 ve 24. saat NAS değerleri istatistiksel olarak anlamlı farklılıkta değildi. Grup S’nin 1. ve 6. saat NAS değerleri, Grup D’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti. Gruplar arasında 6 ve 12. saat HKA kullanımı yani opioid tüketimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu. Grup S’nin 1. saat HKA kullanımı, Grup D’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti.

Grup S’nin 18. ve 24. saat HKA kullanımı değerleri, Grup D’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşüktü.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Çalışmamızda tek taraflı primer TDA ameliyatı sonrasında USG’yle yapılan AKB’na aditif olarak eklenen her iki ilacın da postoperatif dönemde ağrıyı ve opioid tüketimini azaltmakta etkin olduğu saptadık. Bu çalışmaya göre, bupivakaine eklenen deksmedetomidinin postoperatif erken dönemde analjezik etkinliği daha yüksek iken, deksametazon daha geç dönemde daha etkindi.

KAYNAKLAR:

1. Henningsen M., Jaeger P., Hilsted K., et al. (2013). Prevalence of saphenous nerve injury after adductor-canal-block ade in patients receiving total knee arthroplasty. Acta Anaesthesiol Scand. 57(1):112-117.

2. Journal of Clinical Anesthesia (2015) 27, 39–44 The adductor canal block provides effective analgesia similar to a femoral nerve block in patients undergoing total knee arthroplasty—a retrospective study Matthew E. Patterson

3. Eledjam JJ, Deschodt J, Viel EJ, et al. Brachial plexus block with bupivacaine: Effects of added alpha-adrenergic agonists: Comparison between clonidine and epinephrine. Can J Anaesth 1991;38:870-875.

S - 53 / KONU BAŞLIĞI: PRİMER TOTAL DİZ ARTROPLASTİSİ AMELİYATLARINDAN SONRA ANALJEZİ AMAÇLI UYGULANAN ADDUKTOR KANAL BLOĞUNUN ETKİNLİĞİNE PERİNÖRAL DEKSAMETAZON VE DEKSMEDETOMİDİNİN ETKİSİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Tural Garayev, Asım Esen, Serdar Yeşiltaş, Kazım Karaaslan

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi

Page 71: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 69 -

GİRİŞ:

Hormon tedavisi veya kemoterapi aldıktan sonra kemik metastazları olan hastalar için kemik hedefli sistemik radyonüklit tedavisi bir tedavi seçeneğidir. Kemik hedefli, terapötik radyofarmasötik samaryum 153 lexidronam’ın efektif ve iyi tolere edilen bir tedavi olduğu ve tedaviyle ağrıda ve opioid kullanımında azalma sağladığı gözlenmektedir. Majör toksisite geçici miyelosupresyon olup, ciddi yan etkiler rapor edilmemiştir.

OLGU SUNUMU:

Meme Ca tanısıyla takip edilen 69 yaşında kadın hasta 15 gün önce kemik metastazı için ilk defa samarium tedavisi uygulanmış. Hastanın bir hafta önce düşme hikayesi olan ve düşme sonrası çekilen kranial bilgisayarlı tomografisinde herhangi bir patolojiye rastlanmayan hasta bir hafta sonra genel durumunun bozulması ve bilinç bulanıklığı olması üzerine hastaneye başvuruyor. Hastanın hastaneye gelişindeki çekilen bilgisayarlı tomografisinde, sağda frontotemporal parietal lob düzeyinde içerisinde farklı evrelere ait kanama elemanlarının izlendiği subdural hematom ile uyumlu koleksiyon alanı dikkat çekmekteydi. Anterior interhemisferik fissür düzeyinde taze kanama ürünleri mevcuttu. Orta hat yapılarında belirgin sola şift dikkat çekmekteydi (1,5 cm). İlk bakılan hemogramında trombosit 12 000/mm³ (grade 4 trombositopeni), hemoglobin 5,7 gr/dl, hematokrit %16,7 görüldü. Beyin cerrahisi ile konsulte edilen hastanın trombositopenisi nedeniyle operasyon düşünülmedi. Hastaya 16 gün boyunca aralıklarla trombosit süspansiyonu ve eritrosit süspansiyonu verildi. Trombosit sayısı 100 000/mm³ üzerinde tutulmaya çalışıldı. Ancak hastanın yattığı sürece trombosit, hemoglobin ve hematokrit düzeyleri düşme eğilimindeydi ve trombosit süspansiyonu replasmanına rağmen trombosit düzeyleri 50 000/mm³ ve altı seyretti. Onuncu günden sonra pansitopeni gelişen hasta on altıncı gününde exitus oldu.

SONUÇ:

Samaryum tedavisi sonrası gözlenen hematolojik toksisite samaryum kullanımını kısıtlayan komplikasyonlardandır. Tek doz Samaryum tedavisi sonrası farkedilmeyen trombositopeni ve travma sonrası gelişen subdural ve subaraknoid kanama olgusunu sunuyoruz.

KAYNAKLAR:

1. Ayati N, Aryana K, Jalilian A, Hoseinnejad T, Samani AB, Ayati Z, Shariati F, Zakavi SR. Treatment efficacy of 153Sm-EDTMP for painful bone metastasis. Asia Oceania J Nucl Med Biol. 2013;1(1): 27-31

2. Thapa P, Nikam D, Das T, Sonawane G, Agarwal JP, Basu S. Clinical Efficacy and Safety Comparison of 177Lu-EDTMP with 153Sm-EDTMP on an Equidose Basis in Patients with Painful Skeletal Metastases . J Nucl Med 2015; 56:1513–1519 DOI: 10.2967/jnumed.115.155762

3. Higano CS, Quick DP, Bushnell D, Sartor O. Safety Analysis of Repeated High Doses of Samarium-153 Lexidronam in Men with Hormone-Naive Prostate Cancer Metastatic to Bone. Clinical Genitourinary Cancer, Vol. 6, No. 1, 40-45, 2008

S - 54 / KONU BAŞLIĞI: SAMARYUM TEDAVİSİ SONRASI GELİŞEN SUBDURAL VE SUBARAKNOİD KANAMA: VAKA SUNUMU

Yadigar Yılmaz1, Ferda Yılmaz İnal2, Zafer Doğan3

1 Sultan Abdulhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul 2 İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İstanbul 3 Biruni Üniversitesi, İstanbul

Page 72: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 70 -

GİRİŞ:

Elektrokonvüzif tedavi (EKT) temeli elektriksel uyarı yoluyla yaygın konvülziyon oluşturmaya dayanan, ciddi psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan etkili bir yöntemdir. Modern EKT’de 25 saniyelik nöbet süresi standart olarak kabul edilmekte ve daha kısa nöbet süreleri klinik sonuçların olumsuz olması ile ilişkilendirilmektedir. EKT’de anestezi için kullanılan ideal hipnotik ilacın yarılanma ömrünün kısa olması, nöbet süresini ve kalitesini etkilememesi ve hemodinamik dengeyi bozmaması gereklidir.

AMAÇ:

Çalışmada, EKT uygulanacak hastaların anestezilerinde propofol ile süksinilkolin uygulamasının, nöbet başarı ve yetersizliğine etkisi, nöbet süresi, komplikasyon ve hemodinami üzerine etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Çalışmamızda Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Hastanesinde anestezi uygulanarak EKT yapılan hastaların hasta dosyaları ve bilgisayar kayıtları retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik verileri (yaş, cinsiyet, tanı, endikasyon) , uygulanan propofol ve listenon dozları, uygulanan enerji, nöbet süresi, komplikasyon (bradikardi, taşikardi, apne, hipotansiyon, hipertansiyon, alerji), başarılı ve, yetersiz nöbet sayıları kaydedildi. Çalışmada elde edilen bulgular istatistiksel olarak değerlendirildi.

BULGULAR:

Çalışmaya 13-76 yaşları arasında (33,2+-13,1), 22 kadın ve 65 erkek toplam 87 olgu alındı. Olgular depresyon (41), şizofreni (29), bipolar mani (12) ve şizoafektif bozukluk (5) tanıları mevcuttu ve ilaca yetersiz yanıt (36), suicid düşüncesi (8), eksitasyon (40), yeme reddi (3) endikasyonlarıyla EKT uygulandı. Hastaların tümünde aydınlatılmış onam hasta yakınlarından alındı. İşlemle ilgili bilgiler Tablo 1’de verilmiştir.

Tablo 1: EKT uygulamalarında ilaç dozu, enerji miktarı ve nöbet süreleri

Ort ±SS min- max

EKT sayısı 8,11±2,6 1-20

Propofol dozu başlangıç (mg) 93,8±11,9 50-120

Propofol dozu bitiş (mg) 94,5±17,4 50-150

Süksinilkolin dozu başlangıç (mg) 35,4±8 10-50

Süksinilkolin dozu bitiş (mg) 34,4±8,2 10-50

Enerji başlangıç(mC, miliCoulombs ) 19,3±11,6 7-102

Nöbet süresi (sn) 34,7±11,7 15-83

İşlem sırasında apne(1), bradikardi (1), alerji (1) ve hipertansiyon (17) hastada görüldü. 54 hastada tüm EKT uygulamalarında başarılı nöbet görülürken 33 hastada 1-4 arasında başarısız nöbetler gözlendi.

TARTIŞMA/SONUÇ:

Gelişen anestezi teknikleri EKT.nin etkinliğini ve güvenliğini artıran unsurlardır. Başarılı bir EKT için yeterli konvülziyon oluşturmak gerekir. EKT süresince kullanılan ilaçların etki başlangıcı hızlı ve etki süresi kısa olmalıdır; ayrıca bu ilaçların nöbet tedavisinin etkinliği üzerine olumsuz yan etkisi olmamalıdır. Ancak bu özellikleri tam olarak taşıyan anestezik ilaç kombinasyonu olmamakla birlikte propofol ve süksinilkolin başarılı bir EKT işlemi için tercih edilebilir.

KAYNAKLAR:

1. 1- Öksüz H, Doğan Z, Orhan FÖ, The Importance of Anesthetics Choice in the Electroconvulsive Treatments Which Required a High Level Energy: The Usage Etomidat with the Presentation of Case Report, Erciyes Medical Journal, 2009;31(3):276-281

2. 2- A. Algül, H. Şen, M. A. Ates, T. Yen, O. Durmaz, S. Özkan, C. Basoğlu, Ü. B. Semiz, S. Ebrinc, G. Dağlı, M. Cetin, Elektrokonvülzif Tedavide Propofol ile Propofol Remifentanil Kombinasyonun Nöbet Süresi ve Hemodinami Üzerine Etkisi, Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, Cilt: 19, Sayı: 1, 2009 / Bulletin of Clinical Psychopharmacology, Vol: 19, N.: 1, 2009

S - 55 / ANESTEZİLİ EKT UYGULAMASINDA PROPOFOL VE SÜKSİNİLKOLİNİN ETKİNLİĞİ

Osman Esen1, Yasin Ekti2

1 İstanbul Onkoloji Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği 2 Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 73: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 71 -

GİRİŞ:

Çoğu hasta tıbbi bilgi kaynağına ulaşmak için internete güvenir. Cerrahi uygulanacak hastalar anestezi ve cerrahi ile ilgili bilgi sahibi olmak için interneti ve sosyal medyayı kullanmaktadırlar.

AMAÇ:

Bu araştırma, İnternet ve sosyal medya kullanımının cerrahi uygulanacak hastalarda bilgi almak için kullanımını ve bu duruma yaş ve eğitimin etkisini ele almıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM:

1 Aralık 2018 - 31 Ocak 2019 tarihleri arasında çeşitli nedenlerle kliniğimize ameliyat için gelen her hastadan preoperatif olarak bir anket doldurması istendi. Bu anket İnternet ve sosyal medya kullanımı ile ilgili soruları içermektedir.

BULGULAR:

Yanıt veren 56 kişiden% 21’i, İnternet ve sosyal medyayı bilgi kaynağı olarak kullanmıştır. Hastaların% 14’ü anestezi hakkında bilgi almak için interneti veya sosyal medyayı kullandı. İnternet ve sosyal medyayı bilgi almak için kullanan hastaların % 41’i cerrahi için aşırı endişeliydi.

SONUÇ:

Kliniğe gelen hastaların bir kısmı(%21) bilgi kaynağı olarak internet ve soyal medyayı kullandı. Bu çalışma anestezist ve cerrahların internette kendileri hakkında bilgi göndermesi ve sosyal medya aracılığıyla erişilebilir olması anlamında faydalı bulunmuştur.

ANAHTAR KELİMELER:

Bilgi kaynağı, internet, sosyal medya, yaş, eğitim.

S - 56 / PREOPERATİF HASTALARDA BİLGİ KAYNAĞI OLARAK YAŞ VE EĞİTİM DÜZEYİNİN SOSYAL MEDYA VE İNTERNET KULLANIMINA ETKİSİ

Yasin Tire, Eyüp Aydoğan, Abdullah Celep, Aydın Mermer

Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, Konya

Page 74: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 72 -

GİRİŞ: Sendromlu bebek ve çocukların sahip oldukları çoklu anomaliler ve sistemik bozukluklar nedeniyle, hastaneye genel pediatrik popülasyondan üç kat fazla kabul edildikleri ifade edilmektedir1. Bu hastalara cerrahi girişim gerektiğinde uygulanacak anestezi özel önem arzeder. Hastalara yaklaşımda, öncelikle sendromun özelliklerinin bilinmesi esastır. Mevcut organ anomalileri, iskelet deformiteleri, metabolik bozukluklara bağlı ortaya çıkabilecek komplikasyonlar ve anestezik maddelerle etkileşimleri hakkında da bilgi sahibi olmak gerekmektedir.2

AMAÇ: Çalışmamızın amacı anestezi uygulanan pediatrik hasta verilerini tarayarak genetik ve metabolik sendromlu hasta insidansının ve özelliklerinin araştırılmasıdır.

GEREÇ VE YÖNTEM: İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi ameliyathanesinde Ocak 2017- Mart 2019 tarihleri arasında anestezi uygulanan 0-18 yaş arasındaki hastalar çalışmaya dahil edilmiş olup veriler hastane arşiv kayıtlarından taranmıştır. Preoperatif hazırlık formlarından; cinsiyet dağılımı, yaş, ek sendromik hastalıklar, fizik muayene bulguları ,laboratuar sonuçları ve anestezi takip formlarından; anestezi yöntemi, komplikasyonlar kaydedilip ,veriler değerlendirilmiştir.

BULGULAR: Toplam 7856 hastaya anestezi uygulanmıştır.103 hastanın(%1,31) genetik ve metabolik sendromu olup hastaların %66,9 ‘u erkek, %33.01 ‘i kız, ortalama yaşı 56,6 aydır.Tüm hastalara genel anestezi uygulanmıştır.Hastaların 84 ‘ü (%81,5) komplikasyonsuz taburcu edilirken, 16 ‘sında (%15,53) pulmoner ,2’sinde(%1,94) kardiyovasküler komplikasyonlarla karşılaşılmıştır. 6 hasta (%5,82) postoperatif yoğun bakım ünitesinde takip edilmiştir. En sık karşılaşılan sendrom %32.03 ile Down sendromudur .Diğer sendromlar ve sıklığı Tablo I’de görülmektedir.

TARTIŞMA/SONUÇ: Anestezistler genetik ve metabolik sendroma sahip olgulara herhangi bir sebeple anestezi uygulamak durumunda olabilirler. Potansiyel zorluklarla baş edebilmek için bu sendromlarla ilgili bilgi dağarcığımızın geliştirilmesi önem taşır. Temel bilgi ve deneyimlerimize ek olarak güvenilir kaynaklara da gereksinim duyarız.

Bu konuda olgu sunumları, derlemeler ve klinik çalışmalar mevcut olmakla beraber bu hastalıkların görülme insidansı ,anestezi yönetimi hakkında yayınlar sınırlıdır. Başarılı anestezi yönetiminin anahtarı ;düzenli eğitim, etkin preoperatif değerlendirme, uygun hazırlık, yeterli uzmanlığa sahip personel varlığı ve takım çalışmasıdır.

KAYNAKLAR:

1. Solak ZM.Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2016;9(2)

2. Butler MG, Hayes BG, Hathaway MM, Begleiter ML.Specific Genetic Diseases at Risk for Sedation/Anesthesia Complications. Anesth Analg 2000;91:837-55.

Tablo I. Anestezi uygulanan pediatrik hastalarda görülen genetik ve metabolik sendromlar

Sendrom Hasta Sayısı

Hasta Yüzdesi

(%)

Down Sendromu MTHFR Gen Mutasyonu Tanı konmamış Metabolik Hastalık West Sendromu

33 11 7 7

32.03 10,67 6,79 6,79

Mitokondriyal Hastalık Artrogripozis Multipleks Kongenita Lipid Depo Hastalıkları Glikojen Depo Hastalıkları Rett Sendromu Biotinidaz Eksikliği

6 4 4 3 3 3

5,82 3,88 3,88 2,91 2,91 2,91

Turner Sendromu Alpers Huttenlocher Sendromu Dandy Walker Sendromu Bardet Biedl Sendromu Di George Sendromu

2 2 2 2 2

1,94 1,94 1,94 1,94 1,94

Escobar Sendromu Menkes Sendromu Seckel Sendromu Sanflippo Sendromu Wolf Hirschhorn Sendromu Rubinstein Taybi Sendromu Griscelli Sendromu Noonan Sendromu Williams Sendromu Kleefstra Sendromu Wolfram Sendromu Metakromatik Lökodistrofi

1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

0,97 0,97 0,97 0,97 0,97 0,97 0,97 0,97 0,97 0,97 0,97 0,97

S - 57 / ANESTEZİ UYGULANAN GENETİK VE METABOLİK SENDROMA SAHİP PEDİATRİK HASTALARIN RETROSPEKTİF İNCELENMESİ

Zeynep Çollak, Muhammet Hanifi Erdoğan

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

Page 75: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 73 -

GİRİŞ:

Damar yolu olmayan pediatrik hastalarda anestezi indüksiyonu genellikle inhalasyon anestezikleri ile sağlanır. Günübirlik prosedürler için kullanılan anestetik ajanın etkisi hızlı başlamalı ve sonlanmalı, hipnotik ve analjezik olmalı ve amnezi sağlamalıdır. Sevofluran bu kriterlerin büyük bölümünü karşılamaktadır.

AMAÇ:

Çalışmamızın primer amacı sevofluranın klinik özelliklerinin BIS eşliğinde değerlendirilmesidir. Sekonder amacımız ise laringeal maske hava yolu (LMA) için optimum ekstübasyon zamanının saptanması ve anestezi sonrası deliryum insidansının belirlenmesidir.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Üniversitemiz etik kurul izni ve ebeveynlerden alınan aydınlatılmış onam sonrası 2 ay-11 yaş arası ASA I-II grubu pediatrik cerrahi uygulanacak 100 hasta çalışmaya dahil edildi. Standart monitörizasyonun ve BIS monitörizasyonu yapıldı. Hastalara premedikasyon uygulanmadı.

İndüksiyon %8 sevofluran ve %100 O2 kullanılarak gerçekleştirildi. Kas gevşetici kullanılmadı. Hava yolu standart LMA ile sağlandı. Maske uyum zamanı, kirpik refleksi kayıp süresi, BIS değerinin 60’ın altına düşme zamanı, intravenöz girişim süresi ve eş zamanlı inspire ve ekspire edilen sevofluran konsantrasyonu, total indüksiyon zamanı kaydedildi. Operasyon sonunda hastalar 2 gruba ayrıldı. I. grupta sevofluran konsantrasyonu %1.8’e düşürüldü. 10 dakika bu konsantrasyonda kalındı. Yeterli tidal volume ulaşıldığında (tidal volüm>7 ml/kg) hastalar ekstübe edildi. II.grupta prosedür sonunda sevofluran kesildi. Hastalar uyanıklık kriterlerini sağladığında (göz açma, hareketli ekstremiteler) ekstübe edildi. Gruplarda rastlanan hava yolu komplikasyonları, uyanma zamanı ve eş zamanlı BIS değerleri kaydedildi. Watcha skalası kullanılarak postoperative delirium varlığı değerlendiridi.

BULGULAR:

İndüksiyon sırasındaki anestezi parametreleri Tablo 1’de görülmektedir. Sevofluran kesilme zamanına ait bilgiler Tablo 2’de yer almaktadır. Gruplarda rastlanan hava yolu komplikasyonları Tablo 3’de sunulmaktadır.

S - 58 / GÜNÜBİRLİK PEDİATRİK CERRAHİ OLGULARINDA SEVOFLURAN ANESTEZİSİNİN BIS EŞLİĞİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ

Zeynep Nur Orhon, Ahmet Rıdvan Doğan

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim Araştırma Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Kliniği

Tablo I. İndüksiyon sırasında anestezi parametreleri

BIS değeri

İnspire edilen sevo kons. % Ekspire edilen sevo kons. %

Ortalama maske adaptasyon zamanı (san.) 27.8±28.4 80.4±16.9 5.25±3.27 3.81±2.50%.

Ortalama kirpik refleksi kayıp zamanı (san) 39.7±10.3 70.2±10.4 7.1±0.9 4.9±1.2

BIS’in 60’ın altına düşme zamanı (san) 72.5±24.4

Düzenli solunuma ulaşma zamanı (san) 88.5±116.9 62.4±12.1 7.6±1.1 6.9±1.4

İntravenöz girişim zamanı (san) 104.92±36.4 30±10.1 8.0±1.1 7.6±2.1

Total indüksiyon zamanı (san) 170.83 ± 48

BIS: Bispectral Index

Page 76: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 74 -

Tablo 2. Sevofluran kesilme zamanına ait bilgiler

Grup E

(n=41)

Ort±SS

Grup L

(n=42)

Ort ±SS

BIS 65 ±11.23 48.08 ±14.77

Insp. sevofluran (%) kons. 1.83±0.98 2.12±0.98

Exp. sevofluran (%) kons. 1.81±0.78 2.10±0.78

EtCO2 (mmHg) 36.06±5.20 36.72±4.80

SpO2 (%) 99.34±1.19 99.20±2.20

Grup E: Anestezi devam ederken ekstübe edilen grup (Erken ekstübasyon)

Grup L: Uyanık ekstübe edilen grup (Geç ekstübasyon)

BIS:Bispektral Indeks, EtCO2: End tidal karbondioksit, SpO2: Oksijen saturasyonu

Tablo 3. Hava yolu ile ilişkili komplikasyonlar ve uyanma zamanları

Grup E

(n=41)

Grup L

(n=42)

P değeri

Komplikasyon yok* 2 12 0.004

SpO2<95% 4 1 0.172

Laringospasm 2 2 0.745

Dilin geriye kayması 8 2 0.172

Nefes tutma 4 2 0.489

LMA’yı ısırma* 4 24 0.004

Aşırı sekresyon* 0 18 <0.001

Öksürme* 0 16 <0.001

Kusma 0 0 0.745

Uyanma zamanı (san) 432.95±120.29 440±135.12 0.912

Grup E: Anestezi devam ederken ekstübe edilen grup (Erken ekstübasyon)

Grup L: Uyanık ekstübe edilen grup (Geç ekstübasyon)

*İstatistiksel olarak anlamlı, p<0.05

TARTIŞMA VE SONUÇ:

Literatürde sevofluran indüksiyonu sırasındaki klinik basamaklar ve BIS korelasyonu hakkında yayına rastlanmamıştır. Elde edilen verilere göre intravenöz girişim için gereken süre, BIS’in 60’ın altına düşmesi için gereken süreden uzundur. Cerrahi prosedür için üst sınır olan 60 BIS değerinin bu işlem için yeterli olmadığı, 30 oluncaya kadar beklenmesi gerektiği görülmüştür. Anestezi altında yapılan ekstübasyonun hava yolu komplikasyonlarını azalttığı ama postoperatif delirium açısından fark yaratmadığı sonucuna varılmıştır.

KAYNAKLAR:

1. Tomal CRG, Silva AGPD, Yamashita AM, Andrade PV, Hirano MT, Tardelli MA, et al. Assessment of Induction, Recovery, Agitation upon Awakening, and Consumption with the Use of two Brands of Sevoflurane for Ambulatory Anesthesia. Rev Bras Anestesiol 2012; 62: 2: 154-172

2. 22.Park JS, Kim KJ, Choi EK, Lee JR. A randomized controlled trial comparing Laryngeal Mask Airway removal during adequate anesthesia and after awakening in children aged 2 to 6 years. Journal of Clinical Anesthesia (2012) 24, 537–541

3. Hatice Ates Gullu, Zeynep Nur Orhon, Gul Ozbilen Acar, Osman Ilkay Ozdamar, Melek Gura Celik. Assessment of the success of drugs to reduce the emergence agitation in children following Adenotonsillectomy. Kuwait Medical Journal 2019; 51 (1): 21 - 26

Page 77: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 75 -

S - 59 / WOLF HİRSHHORN SENDROMLU HASTADA ANESTEZİ YÖNETİMİ

Zeynep Nur Orhon, Sevil Tüfekçi, Zeynep Çollak, Damla Arslan

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Kliniği

GİRİŞ:

Wolf-Hirschhorn Sendromu (WHS), 4. kromozomun kısa kolunun distal kısmında delesyon (4p-) sonucu oluşan, psikomotor gerilik, ağır mental retardasyon, tipik yüz anomalileri, işitme bozukluğu, hipotoni ve nöbet varlığı ile karakterize nadir görülen bir genetik hastalıktır. Tipik klinik bulguları genellikle yaşamın ilk yıllarında gözlenir. Prenatal ve postnatal dönemde ağır büyüme ve gelişme geriliği, beslenme zorlukları, epilepsi, kraniofasial anomaliler (hipertelorizm, çıkık glabella, yüksek yerleşimli kaşlar, basık burun kökü, mikrognati), orta hat defektleri (yarık damak/dudak, hipospadias, kafa derisi anomalileri), konjenital kalp defektleri, renal ve oftalmik anomaliler (iris kolobomu, mikroftalmi, strabismus) ile iskelet anomalileri bu sendromun başlıca bulguları arasındadır.

AMAÇ:

Sunumun amacı kliniğimizde anestezi uygulanan Wolf-Hirschhorn sendromlu 1 yaşındaki olgu nedeniyle sendromun özelliklerinin ve anestezi yönetiminde dikkat edilmesi gereken noktaların gözden geçirilmesidir.

OLGU:

1 yaşında, 7 kg ağırlığında, 62cm, kız bebek pediatrik cerrahlar tarafından musküler hipotoniye bağlı oral beslenme yetersizliği nedeniyle perkütan endoskopik gastrostomi yapılmak üzere operasyona alındı. Fizik muayenesinde kısa boy, mikrognati, glossoptozis ve mikrosefali, mental retardasyon dikkat çekiciydi. ASD, VSD mevcuttu. Kulak burun boğaz servisi tarafından yapılan muayenede dilin arkaya doğru yer değiştirdiği, katlanmış epiglot ve aritenoid ödem saptandı. Hasta daha önce anestezi almamıştı.

Hastaya standart monitorizasyon uygulandı. Olası zor entübasyona karşı hazırlık yapıldı. İndüksiyon %8 sevofluran ve %100 O2 ile yapıldı. İntravenöz 1 mcg/kg fentanil verildi. Omuz altına bir rulo yerleştirilerek görüntü optimize edildi. Endotrakeal entübasyon kas gevşetici kullanılmadan, direkt laringoskopi yapılarak, ikinci bir anestezistin güçlü krikoid basısı ile 3.5 numara tüp kullanılarak gerçekleştirildi. Operasyon komplikasyonsuz tamamlandı. Hasta sorunsuz ekstübe edilerek servise gönderildi.

TARTIŞMA VE SONUÇ:

WHS konjenital kalp hastalıklarına bağlı olarak %30 oranında yaşamın ilk iki yılı içinde ölümle sonuçlanan bir sendromdur. Kalp hastalığının derecesi ve tipine bağlı olarak intraoperatif dönemde stabil bir hemodinami sağlanması esastır. Bu hastalarda pulmoner stenoza da sıklıkla rastlanır. Anestezik ajanlara verilen hemodinamik cevaplar dolaşım bozuklukları yaratabilir. Hastaların boyutuna bağlı olarak daha küçük endotrakeal tüplerin kullanılabileceği bildirilmiştir. Bu sendromla birlikte malign hipertermi de rapor edilmiştir. WHS hastalarının özel bir dikkat gerektirdiği unutulmamalıdır.

KAYNAKLAR

1. Gamble JF, Kurian DJ, Udani AG, Greene NH. Airway management in a patient with Wolf-Hirschhorn syndrome. Case Rep Pediatr. 2016;2016:7070125.

2. Bosenberg AT. Anaesthesia and Wolf-Hirschhorn Syndrome. South Afr J Anaesth Analg. 2007;13: 31–34.

3. Wieczorek D, Krause M, Majewski F, Albrecht B, Horn D, Riess O, et al. Effect of the size of the deletion and clinical manifestationin Wolf-Hirschhorn syndrome: analysis of 13 patients with a de novo deletion. Eur J Hum Genet 2000; 8: 519-26.

Page 78: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 76 -

S - 60 / KONU BAŞLIĞI:BÖLGESEL SEREBRAL OKSİJEN SATURASYONU TAKİBİ YAPILAN AÇIK KALP CERRAHİSİ VAKALARININ RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

Senem KORUK

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon,İstanbul

GİRİŞ:

Bölgesel serebral oksijenasyon saturasyonu’nun (rScO2) metabolik oksijen ihtiyaca karşı oksijen sunumu arasındaki dengenin bir göstergesi olduğu bilinmektedir.Düşük kardiyak debi, pulmoner hastalıklar, serebrovasküler hastalık, anemi durumunda bu değerlerde azalma kayıt edilmiştir. Yapılan bir metaanaliz, başlangıç rScO2 değerlerinin %66’ın altında olduğu durumlarda komplikasyon oranlarının arttığını bildirilmiştir.

AMAÇ:

Bu çalışmada 5 farklı rScO2 tabloları oluşturarak olası risk faktörleri ve yüksek risk grubu ile komplikasyonlar arası ilişkiyi araştırmayı amaçladık.

MATERYAL METOD

Eylül 2016-Mart 2018 tarihleri arasında hastanemizde açık kalp cerrahisi uygulanan ve NIRS (Near infrared spectroscopy) takibi yapılan hastalar retrospektif olarak tarandı. Demografik veriler dışında risk oluşturabilecek diabetes mellitus, hipertansiyon,serebrovasküler olay (SVO) öyküsü, ilaç kullanımı, ejeksiyon fraksiyonu, euroskor ve ASA skorlamaları, operasyon tipi, süresi,kross klemp ve pompa süresi, operasyon süresince NIRS değerleri ve yoğun bakım da inotrop ihtiyacı, kalış süresi, mekanik ventilasyon süresi, gelişen komplikasyonlar ve ölüm oranı incelendi. Bu amaçla operasyon süresince rScO2 ‘nin başlangıç değeri, kardiyopulmoner bypass(KPB) sırasındaki değeri ve pompa çıkış değerleri gözönüne alınarak 5 risk grubu oluşturuldu.

BULGULAR

Taranan 100 hastanın %77’si erkek, %77 hastanın ejeksiyon fraksiyonu (EF) %50’nin üzerinde,%22’nin ki %30-50 arası ve 1 hastanın EF’si %30’un altında. Diabetes mellitus %37,hipertansiyon %64,SVO %7,giriş rScO2 düşüklüğü %36 hastada tesbit edildi. Risk grubuna göre %30 hasta 1., %17 hasta 2., %16 hasta 3., %15 hasta 4. grupta ve % 5 hasta da 5. grupta idi.

%22 hastada kan transfüzyonu ihtiyacı, %33 hastada yoğun bakıma giderken inotrop ihtiyacı, %9 hastada revizyon ve % 11 hasta da ise hemodiafiltrasyon, konvulziyon gibi komplikasyon gelişirken % 3 hasta mortal seyretmiştir. Risk faktörlerinden giriş rScO2 düşüklüğü,erkek cinsiyet, operasyon öncesi hemoglobin değeri anlamlı bulunurken (p>0,001) diğer olası risk faktörleri anlamlı bulunmadı. Risk olarak yüksek belirlenen grupta revizyon sıklığı artmış olarak tesbit edilmiştir (p<0,05).

TARTIŞMA /SONUÇ

Açık kalp cerrahisinde bölgesel serebral oksijen saturasyonu takibi ile operasyon sonrası oluşabilecek komplikasyonlar öngörülebilir. Ayrıca giriş rScO2 değerlerinin düşük olması operasyon riskinin yüksek olabileceğini göstermektedir.

KAYNAKLAR:

1. Zheng F, Sheinberg R, Yee MS, Ono M, Zheng Y, Hogue CW. Cerebral near-infrared spectroscopy monitoring and neurologic outcomes in adult cardiac surgery patients: a systematic review. Anesth Analg. 2013 ;116(3):663-76.

2. Chan MJ, Chung T, Glassford NJ, Bellomo R. Near-Infrared Spectroscopy in Adult Cardiac Surgery Patients: A Systematic Review and Meta-Analysis. J Cardiothorac Vasc Anesth. 2017 ;31(4):1155-1165.

Page 79: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 77 -

GİRİŞ:

Günümüzdeki kılavuzlarda en iyi kan transfüzyon yönetimi; hasta odaklı, kanıta dayalı ve multidisipliner yaklaşım içeren, “Hasta Kan Yönetimi (HKY)” olarak tanımlanmaktadır. HKY ile gereksiz kan transfüzyonu ve perioperatif aneminin önlenmesi amaçlanmaktadır.

AMAÇ:

Elektif cerrahilerdeki mevcut kan ve kan ürünleri transfüzyon uygulamalarımızı değerlendirmektir.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Bu çalışmada Ocak 2016 ile Aralık 2017 tarihleri arasında, elektif cerrahi nedeniyle anestezi uygulanmış, kan ve kan ürünleri transfüzyonu yapılmış hastaların dosyalarındaki veriler değerlendirildi. Demografik özellikler, operasyon tipleri, anestezi yöntemleri, preoperatif ve postoperatif hemoglobin (Hb) ve hematokrit (Hct) değerleri, kullanılan kan ve kan ürünleri, transfüzyona bağlı gelişen reaksiyonlar ve mortalite oranı incelendi.

BULGULAR:

İncelenen 86 hastanın yaş ortalaması 57,98 ±19,99 (10-87) yıl olarak belirlendi. Toplam 132 ünite (ü) eritrosit süspansiyonu (ES) kullanıldığı görüldü. Operasyon türüne göre ES kullanım sıklığı ünite olarak sırasıyla; spinal cerrahilerde 23 (%26,7), femur fraktürü 22 (%25,6), total kalça protezinde 17 (%19,8), radikal prostatektomide 6 (%7,0) üniteydi. Taze donmuş plazmanın ise; total kalça protezinde 3 (% 37,5), batında kitle operasyonlarında 2 ( %25,0), radikal sistektomide 3 (% 37,5) olmak üzere toplam 8 ü verildiği görüldü. ES verilmiş hastaların 61’inde (%70,9) genel anestezi, 25’inde (%29,1) rejyonel anestezi uygulanmıştı. Preoperatif Hb ve Hct değerleri sırasıyla 12,33±1,98 (8,40-16,70) ve 38,11±5,50 (25,60-50,00) olarak saptandı. Postoperatif Hb ve Hct değerleri sırasıyla 11,30±1,59 (6,70-15,80) ve 34,66±4,86 (22,30-46,00) olarak saptandı. Hastaların 24’ünde postoperatif Hb ve Hct değerleri, preoperatif değerlerden yüksekti.

Bu hastaların preoperatif Hb ve Hct değerleri sırasıyla; 11,04±1,39 (8,70-15,50) ve 34,33±4,20 (25,60-46,10) olarak saptandı. Postoperatif Hb ve Hct değerleri sırasıyla 12,31±1,29 (10,30-15,80) ve 37,94±3,80 (31,20-46,00) olarak saptandı. Transfüzyona bağlı gelişen reaksiyon ve mortalite izlenmedi.

SONUÇ:

En sık transfüzyon spinal cerrahi operasyonlarında yapılmıştır. Genel anestezi uygulanan hastalardaki kan transfüzyonu, rejyonel anestezi uygulananlardan daha fazladır. Transfüzyon kararı kılavuzlardaki eşik değerlerden ziyade, hastanın o anki hemodinamik stabilitesini sağlamak amacıyla, preoperatif hemoglobin değeri ile intraoperatif kanama miktarı değerlendirilerek verilmiştir. Transfüzyon kararı verilirken hekim alışkanlıklarına göre değil, hasta odaklı yaklaşım benimsenmelidir.

KAYNAKLAR:

1. Yazıcıoğlu D.Ü, Bedirli N. Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği. Kan Transfüzyonu Uygulama Kılavuz. 2018; http://www.tard.org.tr/akademi/?p=kilavuz-detay&bID=34&session=12014201239994-24028402479988

2. Shander A, Van Aken H, Colomina MJ, et al. Patient blood management in Europe. Br J Anaesth 2012;109:55-68.

3. Baron D. M, Metnitz P.G.H, Fellinger T, et al. Evaluation of clinical practice in perioperative patient blood management. Br J Anaesth 2016;117 (5): 610–6

S - 61 / ELEKTİF CERRAHİLERDE KAN VE KAN ÜRÜNLERİNİ UYGUN KULLANIYOR MUYUZ ?

Fatma Çelik

Ahi Evran Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD.

Page 80: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 78 -

İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı

GİRİŞ:

Hastane içi kardiyak arrestlerin önlenmesi; klinik durumu bozulan hastaların tanınması, yardım çağırma sisteminin bulunması, hasta monitörizasyonu, personel eğitimi ve etkili bir müdahale gerektirir. Temel yaşam fonksiyonları (solunum, dolaşım) risk altında olan veya durmuş bulunan bireylere gerekli müdahalelerin yani kardiyo pulmoner resusitasyon’un (KPR) yapılabilmesi için “mavi kod” uygulaması gerçekleştirilir. Bu amaçla tabip, hemşire, anestezi teknisyeni, hizmetli ve güvenlik görevlisinden oluşan bir ekip kurulur.

AMAÇ:

Bu çalışmada afiliye bir eğitim ve araştırma hastanesindeki mavi kod uygulaması ve sonuçlarını değerlendirerek uygulamaya dikkat çekmeyi ve uygulamanın önemini vurgulamayı amaçladık.

GEREÇ VE YÖNTEM:

Hastanemizde Ocak 2016 - Mart 2019 tarihleri arasında mavi kod bildirimi yapılan tüm çağrıların mavi kod olay bildirim kayıt formları geriye dönük olarak incelendi. Mavi kod verilen hastaların yaş, cinsiyet, bulunduğu servis veya ünite, saat, mavi kod ekibinin olay yerine ulaşma süresi, hastaya yapılan müdahale, KPR uygulanıp uygulanmadığı, KPR süresi ve sonucu ve KPR’de kullanılan ilaçlar değerlendirildi.

BULGULAR:

Ocak 2016- Mart 2019 tarihleri arasında 110’u (%46,02) kadın ve 129’u (%53,97) erkek olmak üzere toplam 239 mavi kod bildirimi saptandı. En çok mavi kodun sırasıyla genel cerrahi (%32), nöroloji (%14), ortopedi(%8), göğüs cerrahisi(%5) ve beyin cerrahisi(%5) kliniklerinden bildirildiği görüldü. Verilen mavi kodların 17’si (%7,1) KPR gerektirmediği, 222’si (%92,8) ise kardiyak ve/veya pulmoner arrest için olduğu tesbit edildi. KPR sonucu 133 (%55,6) hastada spontan dolaşım geri döndü, 89 (%37,2) hastada ise yanıt alınamadı. Spontan dolaşımı geri dönen hastaların 74’ü (%55,6) hastanemiz YBÜ’ne, 59’u (%44,3) dış YBÜ’ne sevk edildi.

SONUÇ:

Hızlı ve doğru müdahelenin yapılması ile kardiopulmoner resisütasyona yanıtta artış sağlandığı görüldü. Hastanelerde mavi kod yönergesinin uygulanması ve eğitimleri ile sağkalım oranının artırılabileceği düşünüldü.

S - 62 / AFİLİYE BİR EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİNDE MAVİ KOD UYGULAMASININ RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ

Ferda Yılmaz İnal

Page 81: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 79 -

Page 82: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 80 -

SEMPOZYUM SEKRETERLİĞİ

Prof. Dr. Kazım KARAASLAN

[email protected]

Tel : 0 505 521 38 65

ORGANİZASYON SEKRETERLİĞİ Plaza PCO (Professional Congress Organiser) Üçevler Mah. İbrahim Yazıcı Plaza - 1, Ofis No:22 - C Nilüfer - BURSA Alev Kaya E-mail: [email protected] Tel : 0 850 888 55 46 0 224 441 27 27

İLETİŞİM

Page 83: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 81 -

Page 84: 1 · trakeostomi ile standart perkütan dilatasyonel trakeostominin karşılaştırılması:Prospektif, randomize çalışma Şermı̇n Emı̇noğlu S-51 PRAM (Pressure Recording

- 82 -