Click here to load reader
Upload
ngocong
View
321
Download
35
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. BAŞBAKANLıK
AİLE ARAŞTIRMA KURUMU BAŞKANLIGI
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
(1870-1970)
Nüket Esen
ANKARA
1991
T.C. BAŞBAI<ANUK AİLE ARAŞTIRMA KURUMU BAŞKANLlGI Genel Yayın No 'll
SERı Egitim - Kilitür / Sanat ISBN 975-19-0454-4
Teknik Yönetmen Tashih
ırfan ÇAYBOYLU T. şAHıN, M. ŞAHIN, A. TURAN
Dizgi ve Baskı Yücel Ofset Matbaacılık Sanayi, Ankara, 1991.
--------------------�----
SUNUŞ
Türk Romanmda Aile adlı bu çaltşmada, 1870-1970 yıl/an arasmda yaymlanan 50 civarmda Türk romamnm aile açısmdan bir değerlendirmesi yapılıyor.
Romanla aile arasında ilişki kurmak, hemen akla gelen birşey değil. Bu
edebi tür temelde bireyi öne çıkaran, bireysel psikolojilere yaslanan ve bir çatışma eksenine oturarak ilerleyen bir yaklaşımı gerektirir. Fakat çoğu romanlar öne çıkanlan bireyin yamslfa, ister istemez bir arka plana da yaslamrlar. Işte burada aile, çeşitli sosyal kesitler ve tabii çevre yoğun şekilde romana girmeye başlar.
Bizde romamn başlangıcı ile tarihi kültür ve medeniyetimizin tıkanması, yeni şartlar karşısmda kendisini yeni baştan üretememesi arasmda, zaman olarak tam bir çakışma söz konusudur. Bir kültürün insana ve topluma yüklediği
fonksiyonların farklı kültürler karşısmda yetersiz kalışı, yeni problemler hususunda alternatifler üretememesi; insan ve toplum açısmdan hem içe kapanmaIara varan muhafazakar/ık dönemlerinin, hem de toplumsal nitelikler kazanmaya
müsait yabancılaşmalann başlangıcmı teşkil eder. Işte, Türk romamnm Ahmed Mithat Efendi'den itibaren eksenine oturacağı çalışma unsurunu böylece yakalamış oluruz. Ve bu çatışma, artık bir tarafmda muhakkak aile bulunmak kaydiy
le, ve çok değişik tekrarlarla zamammıza kadar uzamr gelir.
Bu çaltşma her ne kadar roman gibi önemli bir edebi tür üzerine oturmakla beraber, burada kullamlan yöntem, ülkemizde edebi metin/erin değerlendiril
mesinde kabul gören bir yaklaşım sayılmaz. Burada ele alman eserlere, onlann edebilik boyutuna nasıl ulaştığı, romamn geçirdiği tekamül vs. açtıanndan yaklaşılmıyor. Buna karşıltk edebi bir tür olan romanlar, çaltşmamn amacma uygun olarak, sosyal kurumlardan "aile "yi yansıtfıklan oranda sahifelerde yer almaya başltyor.
O zaman şöyle bir soru sorabiliriz:
Bu eser bir edebiyat incelemesi mi, yoksa bir sosyoloji çaltşması mı?
Hiç şüphesiz hem edebiyatm, hem de sosyolojinin beklentilerine cevap vermeye çaltşan bir mesai ile karşı karşıyayız.
Ne var ki günümüzde sosyolojik çalışmalar genelde hep halihazır toplum, toplumsal gelişme ve değişmenin tasvir; etrafmda dönüp dolaşıyorlar. Denilebi
lir ki, bundan daha tabii ne olabilir! Kırsal kesimden büyük şehirlere yönelik büyük göçler, gecekondularda yaşayanlann içine düştüğü iki/em, şehirleşme vs. biçiminde özetlenebilecek çağdaş toplumsal problemler üzerine Türk sos
yolojisinin yoğunlaşması son derece tabiidir.
Ancak bu çalışmada genelde toplumun, özelde onun bir birimi olan aile
nin halihazır durumundan ziyade, geçmişine yönelen bir yaklaşım söz konusu. Bu tür ça/Jşmalarm samIdığı kao'ar fazla olmadığı da ortada, fakat ihtiyacımız da o nisbette büyük. Çünkü ülkemizde geçmişe yönelik değerlendirmeler, çoğu
kere siyasal önyargılardan ve karalama/ardan kendisini kurtaramıyor. Bunun yerine sosyolojinin verdiği imkfınlarla, tarihf toplumsal gelişmenin sağlıklı verilerle
tesbiti ve yorumlanması da icabediyor. Böyle bir çalışmada veri tabam olarak,
doğrudan insan ve toplum yerine, ondan geriye kalan kaynaklara başvurulacak demektir.
Nitekim Nükhet Esen'de bu kaynağı romanlar teşkil ediyor. Ve böylece biz Tanzimattan günümüze, TOrk ailesinin romanlara yansıdığı kadanyla hem değişen, hem de hep kendisi olarak kalan taraflarm, takib edebildiğimiz gibi,
eski Türk ailesinin nüfus büyüklüğü hakkmdaki yanlış kanaatlerimizi de düzeltme imkfım buluyoruz. Türk ailesinin sadece Tanzimat dönemlerinde değil; 16,
17, 1B'nci yüzyıllarda da "çekirdek aile" karakteri arzettiğini i/eride yaymlayacağımız araştırmalarla, daha sağlıklı şekilde gözler önüne serme fırsatı bulacağız.
Burada Türk sosyal bilimci/erinin doldurması gereken bir boşluğa da işaret edelim.
Bizde toplumumuza, kültürümüze, dilimize ve edebiyatımıza yönelik süreç fikri, genelde tarihçi ve edebiyatçılarla sımrlı gözüküyor. Buna karşılık kendi kO/tür, toplum ve insan malzememiz üzerinde sosyologIann, psikoıoglarm ve antropologlann da birşeyler söylemesi gerekiyor. Bu disiplinler bu alanda asıl sözlerini henüz söylemiş sayılmazlar.
Dr. Necmettin TUR/NA Y
Aile Araştırma Kurumu Başkam
ÖNSÖZ
Bu çalışmada 1870-1970 arası Türk toplumunda aile kurumunun geçirdiOi deOişikliOin romanlara ne biçimde yansıdlOI araştırıldı. 1870-1970 arası Türk toplumunun çok önemli deOişikliklere maruz kaldıAı sosyal ve politik deOişikliklerin en küçük sosyal kurum olan aile fertlerine tesir ettiOi yıllar. Bunlar, imparatorluktan milli devlete geçiş, demokrasi tecrübesi, kadının dar aile çevresinden çıkıp meslek sahibi olması, uzun süren savaşların yol açtlOI yoksulluk ve ahıak düşkünlüOü gibi aslında her biri müstakil ara§tırmaların konusu olabilecek olaylar. Bu çalışmada böylesine çalkantılı bir ortamda aile fertleri ve aile yapısındaki deOişmeler, edebiyata yansıdlOI şekilde ele alındı.
Romanlar arasında özellikle aile ilişkilerini işleyenler seçildi ve araştırma Istanbul aileleri ile sınırlandırıldı. Istanbul aileleri şu sebeplerle seçildi: Birincisi, romanlarda daha çok Istanbul ailelerinin işlenmiş olmasından dolayı malzeme boldu. Ikincisi, Istanbul çeşitli insanların karıştlOI bir pota olması bakımından önemliydi. Üçüncüsü, aile kurumundaki deOişiklikler ele alınacaOından 19. yüzyıldan beri toplumsal deOişmelerin en önce görüldüOü yerin Istanbul olması araştırma için önemli bir noktaydı. Dördüncü sebep ise, memleket çapında bu tür bir araştırmanın birbirinden farklı iki odak noktası olacaOI endişesi idi. Kırsal kesim ailesi ile büyük şehir ailesi hem yapı olarak, hem de geçirdikleri deOişim süreci olarak birbirlerinden çok farklı olduklarından ikisinin bir çalışma içinde ele alınmaları karışıklık yaratacaktı. Bu yüzden çalışma, yüzyıllar boyu merkez şehir durumunda olan Istanbul'daki ailelerle sınırlandı.
Giriş bölümünde, önce tarih boyu Türk ailesinin genel karakteristikleri ve geçirdiOi evrimler ele alındı. Ailede deOişim en fazla kadının durumuna yansıdlOI ve kadın ailenin temeli olduOu için kadının Türk toplumundaki yeri ve bu yerin tarih içindeki deOişmesi üzerinde duruldu.
v
Daha sonra sosyolojik veriler derlendi. Aile kurumu ve aile yapısının deOişmesi ile ilgili genel sosyoloji kuramları ele alındı. Bunun ardından da Türk ailesi ile ilgili yapılmış olan araştırmalarda varılan sonuçlar işlenerek Türk aile yapısı ve deOişimi hakkında sosyolojik gerçekler saptandı.
Çalışmanın ana bölümünde çeşitli yazarların 58 eseri üzerinde duruldu. Istanbul ailesini işleyen 53 roman, 4 hikaye ve 1 oyun ele alındı. Bütün bu eserlerde, işlenen aileler ve aile sorunları ön plana çıkarıldı.
Işlenen romanların hepsi sanat eseri sayılamaz. Bazıları edebi deOeri yüksek romanlar ise de, bir bölümü sanat deOeri olmayan, sadece topluma bazı mesajları ulaştırmak için roman şeklinde yazılmış makaleler. Bunlar, yazarlarının fikirlerini yaymak için, propaganda malzemesi olarak kullanılmışlardır. Bu romanlarda yazarlar kendilerine göre ideal olan aileyi veya bozuk buldukları aile düzenini anlatmışlar.
Sonuç bölümünde ise, tetkik edilen eserlerde 1870-1970 yılları arasında Istanbul ailesinin yapısı ve deOişimi belirlendi. Bunların tarihi gerçekler ve sosyolojik verilerle ne kadar birbirini tuttuOu sap� tandı. Bu saptama yapılırken Wellek'in "seçme, yeniden işleme, deOiştirme" olarak ifade edilebilecek edebiyat teorisi göz önünde bulunduruldu. Edebiyatın, tarihı ve sosyal gerçekleri tam olarak yansıtamayacaOI dikkate alındı. Bu dikkatin lşlOında, Türk romanında aile ile
,ilgili ne gibi saptamalar yaplldlOI belirlendi.
Türk toplumunun sosyoloji çalışmaları bakımından canlı bir laboratuvar mahiyeti gösterdiOi bu yıllarda sosyolojik araştırmaların yapılmaması en önemli eksikliklerden biridir. Romanlar hayatı aksettirse de, onlar da sanatın mahiyeti itibariyle gerçekleri ancak deOiştirerek verebilir. Bu bakımdan bazı sosyolojik tesbitler yapılmışsa da bu çalışmanın bir sosyoloji araştırması değil, edebiyat incelemeleri sahasında yapılmış bir inceleme olduOu unutulmamalıdır.
VI
GIRIş
Tarih içinde TOrk ailesine ve bu ailede kadının yerine bakmak için Mehmet
Kaplan'ın Tıp Tahlilieri kitabına başvurulduaunda şunlar görOlOyor: Oauz
Kaaan destanında anlatılan göçebe toplumda aile üzerinde durulmuyor. Oauz
başarılarının ödOIO olarak Gök Tanrı'nın sunduau kızlarla yatıyor, çocukları
oluyor. Ane kurumu baalayıcı olduau Için hareket halindeki toplumda makbul
dean.
Tarih-i Oğuzan ve TOrkAn'da OQuz Han ile babası arasında dini bir çatışma
var. Babası Oğuz'u öldOrmeye karar veriyor. Annesi durumu Oğuz'a bildiriyor.
Oğuz babasını yenerek tahta geçiyor.
Dede Korkut HikAyelerinde de Dirse Han, oaıu Boaaç'ı annesi ile sohbet
etti diye kıskanarak öldürmeye kalkıyor. Boaaç'ı annesi ölümden kurtarıyor. Bu
hikayelerde kadınlar erkek kahramanlar gibi asil ve yiaitler. Erkeain yanında ve
onunla eşit durumdalar.
HenOz sadece şeklen de olsa MüslOman olmuş göçebe TOrk toplumunu
anlatan Manas destanında da kadınlar gOçlü, erkekle başabaş mücadele eden
kişiler. Yataaına gizlice giren Manas'a karşı çıkarak hançeri ile onun bileaini
kesip kovan kanikey buna çok güzel bir örnek. Ayrıca, Manas'ta oaulun baş
kaldırma teması da var. Alman Bet, Müslüman olmayı kabul etmeyen anne ve
babasını öldOrOyor.
Mehmet Kaplan baba-oaul düşmanlıaı ile ilgili şöyle diyor: "Türk tarihinde
baba ile oaul arasındaki anlaşmazlık, çatışma, hatt� öldürme vakaları na rastlan
ması mAnAlıdır". Eski TOrk toplumunda çok kuwetli olan baba otoritesi oaullar
da başkaıdırma ihtirasını beslemiş olabilir . . . Ekinci toplumlarda babaya ve yaşlı la
ra daha bOyOk sevgi gösterilir .. " Göç eden ve sık sık akın yapan bir toplumda
yaşlıların bu tempoya uymaları güçtür." (1).
vn
Osmanlılarda ise baba figOrO çok önemli oluyor. Padişatl kavramı ile birleş
tiriliyor. Baba, yani, otorite olmayınca aile yıkılıyor. Modern batıda ise aynı Orta Asya Türklerinde olduCu gibi ergenlik çaCında erkek çocuCun babasının otoritesinden kurtulması motifi var.
Orta Asya Türklerinin aile yapıları hakkında Ziya Gökalp'in TOrkçAlACIAn Esasları kitabında da etraflı bilgi bulunuyor. "Eski Türklerde zevce yalnız bir tane olabilirdi. Emperyalizm devirlerinde, hakanların ve beylerin bu hakiki zevceden maadA, 'kuma' namiyle başka illere mensup odalıkları da bulunabilirdi . . . Türk töresi bunları resmen zevce tanımazdı . . . Kumaların çocukları öz anneleri
ne 'anne' diye hitap edemezler, 'teyze' diye çaCırırıardı. 'Anne' hitabını münhasıran babaların hakiki zevcesine tevcih edebilirdi: Aynı zamanda kumaların çocukları mirasa da nail olamazlardı." (2).
Gökalp evlilikle ilgili de şunları söylüyor: "Gelinle güveyi mallarını birleştire
rek müşterek bir ev sahibi olurlardı. Bunlar ne erkeCin baba ocaCında, ne de kızın törkünü nezdinde oturmazlar, yeni bir ev kurarlardı. Bundan dolayıdır ki, Türklerde her izdivaçtan yeni bir ev doCardı. Izdivaca 'evlenmek' ve 'ev bark sa
hibi olmak' denitmesi de bundan dolayıdır."(3).
Türk töresindeki kadın-erkek eşitliCi üzerinde de duran Gökalp "Eski
Türklerde ana soyu ile baba soyu birbirine müsaviydi. "(4) diyor ve devam ediyor "Işte bu sebepledir ki, memleketimizdeki Türkçülük cereyanı doCar doCmaz,
feminizm mefkuresi de beraber doCdu."(5).
Türkler IsIAmiyeti kabul ettikten sonra Türk kadını erkekle eşit statüsünü
kaybetmeye başlıyor. Göçebe toplumda bu eşitlik bir süre daha devam ediyor fakat Anadolu topraklarında Türkler yerleşik düzene geçtikten sonra kadın eve
kapanıyor. Dış hayatı bitiyor. Aile içinde de erkekle eşit durumu kaybediyor. Evin mutlak hakimi erkek oluyor. Kadından beklenen en önemli haslet itaat. ıslAmiyette kadının cinselliCi ön plAnda görüldOCO için bunu kontrol altında tutabilmek gayesiyle kadın baskı anına alınıyor (6).
Osmanlı ImparatorluCunun uzun tarihi boyunca eve kapalı olan kadın imparatorluCun batılılaşma çabaları içinde ev dışına açılmaya başlıyor. ii. Mahmut zamanında kurulan batı tarzı okullar ve Avrupa'ya öğrenci gönderilmesi ile devlet teşkilAtıncia başlatılmış olan yenilikler topluma yayılıyor.
vm
Bu dönemlerde M ısır'dan Mehmet Ali Paşa hanedanından aileler Istanbul'a geliyorlar. Daha önce batı tesiri altında kalmış olan Mısırlı hanımlar Istanbul'a modaları getiriyorlar. Istanbullu hanımlar onları taklide başlıyor (7).
1826-1839 y ılları arasında saray Avrupa saraylarına göre tanzim ediliyor. Bu yeni moda, taklit tarzında cemiyete yayılıyor. Beyoğlu batı taklidi hayatın merkezi oluyor (8). Kadınların i lk sokağa açılmaları Beyoğlu'nda alışveriş ve mesire yerlerinde gezme ile başlıyor.
Abdülmecit dönemindeki vekillerin çoğu Avrupa'da bir süre yaşamış insanlar. Batı hayat tarzını yerli hayata taşıyorlar. Batılılaşma yukardan aşağı yayılıyor. Sarayda başlayan akım devlet memuru konaklarına da giriyor (9).
Abdülaziz devri ise israf , debdebe ve sefahat dönemi. BeyoğlU Avrupa modalarının yansıdığı yer oluyor. Varlıklı , üst tabaka ailelerde başlayan batılı yaşam tarzı orta sınıf halk arasında da yayılıyor (10).
Cevdet Paşa'nın Tezaklr'inde belirttiğine göre 1855 yılından sonra saraylı hanımlar her yerde gezmeye başlıyorlar. Serfiraz Hanım adlı bir. saraylı rezaletleri ile meşhur oluyor. Bir Ermeni delikanlıyla macerası uğruna çok para sarfediyor; her yere borçlanıyor (11).
1859 yılında ıstanbul'da moda meraklısı üst tabaka kadınlar atlas ferace ve ince yaşmaklarla sokağa çıkmaya başlıyorlar. Bunları ahl�ksız kadınlar takip ediyor. Bu, müslüman halkı çok rahatsız ediyor. Mecliste konu tartışılıp, bu giyim tarzını yasaklayan bir il�nname yayınlanıyor (12). Bu dönemde kadının ahl�kı konusu devamlı gündeme geliyor. Kadınların kıyafeti daima tartışma konusu oluyor.
Bu dönemin yazarları kadınlarla ilgili bazı yenilikler yapılması gerektiğine inanıyorlar. Çok kadınla evliliğe karşılar. Ayrıca kadının eğitilmesi gerektj{Jini savunuyorlar. Ama bu e{Jitim kadınların çalışmasına yönelik değil; evin süsü olarak kalmaları şartı ile istenen bir eğitim. Bu devirde kölelik ve c�riyelik kaldırılıyor.
Tanzimat dönemi yazarları arasında ilk defa Namık Kemal'in "Vatan yahut Silistre'sinde, Zekiye'de, yeni bir kadın tipi görülüyor. Okuyan, sevdiği erkeğin peşinden cepheye giden, evden dışarı çıkan yeni kadın tipi . Bu tip Istikl�1 Savaşında Halide Edip'in şahsında gerçekleşiyor (13).
iX
Bu dönemde, 1 858'de, ilk kız rüştiyeleri açıl ıyor. 1860'Iarda ise kız öğreı .. men okulları ve idAdiler açılıyor. Kızlara eğitim başlıyor. Ilk kadın mesleği öğretmenlik oluyor. 1 888'den itibaren de kadınlara yönelik gazeteler bası lmaya başt ıyor.
Balkan Savaşı ve ı. Dünya Savaşı y ı llarında ise kadının toplumdaki yeri büyük bir değişikliğe uğruyor. Kadınlar önce hastanelerde hemşirelik yapıyorlar. Erkeklerin silah altına alınmaları sonucu çalışan erkek nüfus azaldıkça kadınlar onların yerine çalışmaya da mecbur kalıyorlar. Silah ve gıda fabrikalarında işçi, çeşitli devlet kuruluşlarında memur olmaya iti\iyorlar. Evden çıkıyorlar.
Bu durum sosyolog Boulding'in 'toplumsal bunalım kuralı'na tam uyuyor. Boulding'e göre, hızlı çağdaşlaşma, savaş ve toplumsal bunalımlar kadınları, hiç değilse bir süre için, erkeklere özgü sayılan işlerin başına getirmektedir. Bu, tüm kaynakların ulusal bir amaç için seferber edilmesidir. Bu gaye için toplumda kökleşmiş bulunan cinsiyet rollerinin değişikliği söz konusudur (14).
1 9 1 7'de Hukuk-ı Aile Kararnamesi çıkıyor. Buna göre kadınlara boşanma hakkı tanınıyor, evlenme din adamlarından alınıp devlete bağlanıyor ve çok kadınla evlilik kadının rızasına bırakılıyor. Mesela, Halide Edip bu kanundan yararlanarak ikinci eş isteyen kocasından boşanıyor.
Bu yıllarda Türkçülük aKımı kadın-erkek eşitliğinin öncüsü oluyor. Özellikle Ziya Gökalp'in bu konudaki çabaları göze çarpıyor. 191 5'ten itibaren Darülfünun'da hocalık yapan Gökalp evlenme, boşanma ve miras konularında kadınlar için eşit haklar istiyor.
Gökalp "Roman" makalesinde şöyle diyor: "Bugün nik�hta, tal�kta, mirasta müsavat düsturu ile ifade edilebilen Türk aile inkıl�bı bizce mühim bir içtimaT meseledir. ÇünkO içtimaT uzviyetin hüceyresi ailedir. Demokratik bir cemiyette aile de demokratik olmalıdır. Cumhuri bir devlet içinde aile de cumhuriyet esaslarına müsteniden teşekkül etmelidir. Demokrasinin temeli müsavattır, cumhuriyetin temeli hürriyettir. O halde aile de müsavat ve hürriyet umdelerine istinat etmelidir." (15).
Gökalp 1 91 3'de yazdığı "Kızıl Elma"da Türk milletini ku rtaracağı na inandığı mefkureyi güzel bir kız şeklinde gösteriyor. Ay Hanım kültürlü, idealist, Türk dünyasını yeniden yaratmak için çalışan bir insan. Gökalp'e göre, Türk mil-
x
letini kurtarmak ancak ilim ve terbiye yolu ile mümkün. Bunu gerçekleştirmek için çalışacak olan ilim şehrini Ay Hanım kuruyor. Buradaki ideal kadın tipinin eCitici yönü önemli (16).
Ziya Gökalp 1920 yılında yazdıCı bir mektupta ise şöyle diyor: "Aile cemiyeti milli cemiyetin temelidir. Aile ne kadar kuvvetli olursa millet de o kadar kudretli olur. Aileyi kadın yapar, o halde millet de kadının bir eseri demektir. Bizde kadınlar iyi tahsil görmedikleri için aile yükselemiyor. Aile yükselemeyince millet de geri kalıyor. O halde, terakkinin başı kadın terbiyesidir, kızların iyi yetişmesidir. Bütün ıslahat herşeyden evvel kız mekteplerinden başlamalıdır. Kızların iyi terbiye edilmesi, bir milleti yeniden ihya edebilir çünkü iyi kadın, iyi aileyi vücuda getirir. Iyi aileden de iyi bir millet doCar." (17). Gökalp için çocuk hem aile kurumun kuvvetlendiren bir unsur, hem de cemiyetin geleeeCinin gücü olarak önemlidir. Insanı insan yapan iki unsur olan ilim ve ahlak çocuklara kazandırmalıdır. Bunun için çocukların eğitimi çok önemlidir (18).
Kurtuluş Savaşı yıllarında kadınlar büyük bir varlık gösteriyorlar. Savaşa katılıyorlar. Yunanlıların ızmir'e, ıngilizlerin Istanbul'a girmelerine tepki olarak ilk defa siyasete adım atıyorlar. Mitinglere katılıyorlar. kadının toplumsal, ekonomik ve siyasi yaşamda önemi ve gerekliiiCi Kurluş Savaşı ile iyice ortaya çıkıyor (19).
Bu devirde gerek cephede, gerek cephe gerisinde faaliyet gösteren kadınların kahramanlıklarını Fevziye Abdullah Tansel Istikıaı Harbi nde Mücahit Kadınlarımız adlı kitapta etraflıca anlatıyor (20).
Savaş yıllarında erkeCin savaşa gitmesi ve geri dönmemesi sonucu birçok aile daCılıyor. Sadece kadınlardan ve çocuklardan oluşan, erkeksiz aileler ortaya çıkıyor. Tanpınar romanlarında savaşın geri plandaki halk üzerinde bu tür etkilerini işliyor (21).
Bu yıllarda yaşanan büyük toplumsal değişim ve eskiye kıyasla oldukça serbestleşen kadın-erkek ilişkileri sonucu toplumda ahlaki bir çöküş gÖZleniyor. Yakup Kadri KaraosmanoClu 5 Ağustos 1922'de Ikdam'da yazdıCı bir makalede şöyle diyor: "On seneden beri önO alınmak istenen ahlaksızlık çok genişlemiştir. Yasak ve cezalarla ahlaksızlık önlenemez. Açık saçık kad ınlar, namus ve haysiyet düşmanı erkekler böyle durdurulamaz. D ini, milli ve ahlaki akıdeleri yok olmuş insanlarımıza bunların var olduğu yeni muhitler hazı rlamamız gerekir. Ancak bu şekilde ahlak yükseltilebilir.' (22),
XI
Bu çalkantılı devirde Atatürk'ün batılılaşma ve laikleşme hedefinde kadınların durumu önemli bir belirleyici olduğu için bu konuya önem veriliyor. Atatürk kadınların yüzlerini örtmelerini, umumi yerlerde erkeklere arkalarını dönmelerini bir konuşmasında tenkit ediyor. Tarih boyu kadınların giyimlerine kısıtlamalar getirilmesini eleştirerek, kadınların dış görünüşü ile değil, fikren ve ruhen gelişmeleri ile i1gilenmenin gerektiğirıi vurguluyor (23). 1 926'da çıkarılan Medeni Kanun'la kadınların durumu ve evlilik kurumu çağdaş düzeye getiriliyor. Kriz yılları bitince kadınlar yeniden "iyi ev kadını, anne ve eş" statüsüne kısmen de olsa geri dönüyorlar.
Erkeklerle tam eşitlik için kadınlara yasal hakların verilmesi yeterli olmuyor. Zira Freud'un "anatomi kaderdir" görüşüne uygun olarak toplumda kültürel cinsiyet rolleri ve stereotipleri devam ediyor (24). Erkeklerin cinsel özgürlüğü toplumda sadece kabul görmekle kalmayıp erkekliğin belirtisi olarak yorumlanıyor. Kadınlar için aynı özgürlük söz konusu bile olamıyor. Cinsel rollere ilişkin ısıami inanç ve gelenekler toplumdaki bütün değişikliklere rağmen geçerliliğini koruyor (25).
Sosyolog Eric Wolf "Ailenin devam eden işlevi" adlı makalesinde ailenin değişen zamana rağmen devam eden bir kurum olduğunu belirtiyor. Zira, ailenin birçok işlevi var. Tüm işlevlerini en ekonomik biçimde yerine getirdiği için de vazgeçilemez bir kurum. Bu işlevlerin başında sosyalizasyon, yani çocukların topluma girmek üzere yetiştiri lmesi, fertlere mali destek ve sevgi sağlaması ve cinsel ilişkileri düzenlemesi geliyor (26).
Ned Levine ise Türkiye üzerine yaptığı araştırmaları sonucu birçok değişikliklere rağmen Türkiye'de ailenin hala en önemli kurum olduğunu belirtiyor. Örnek olarak, orta tabakanın okuttuğu çocuklarına iş buJmak için akrabaları na müracaat etmesini ve çocuklarını batı tarzı yetiştiren ailelerde bile onların evlilik kararlarına ailelerin karışmasını gösteriyor. Ailenin bu denli önemli olmasını devletin bazı ihtiyaçları karşılayamamasına bağlıyor. Birçok konuda kurumlaşma olmaması sonucu birçok ihtiyacı aile sağl ıyor. Levine'a göre, Türkiye'de aile en güçlü toplumsal yapı. Batıda aile, fertlerinin sadece kişisel, psikolojik ihtiyaçıarını karşılarken, Türkiye'de bunlara ek olarak toplumsal ve ekonomik ihtiyaçları da sağlıyor (27).
Alan Duben de Türkiye'de ailenin işlevine batı ile kıyaslayarak baktığında
XII
aynı sonuca varıyor. Batıda şehirli ailelerde ailenin işlevi azalıyor. Devlet bürokrasisi , işyeri kuralları, kanunlar, toplumsal ahlAk insanları yönlendiriyor. Türkiye'de bunlar daha tam etkili durumda değil. Bu görevleri hAlA aile yapıyor. Adalet, sosyal güvence ve kişilerarası alışveriş hAlA aile içinde haııediliyor (28).
Michael Gordon aile yapılarını üç gruba ayırıyor. Çekirdek aile anne, baba ve çocuklardan oluşuyor. Geniş ai/ede anne, baba ve çocuklardan başka anne veya babanın dul anne veya babası veya tek kardeşleri bulunuyor. Katmerli veya ataerkil ailede ise anne, baba, çocuklar, eşleri ve onların çocukları oluyor. Gordon, genel kanının aksine, tarih boyu her zaman çekirdek ailenin hakim olduğunu söylüyor. Geniş veya ataerkil ailenin sadece feodal şehirlerde, zengin üst sınıf arasında bulunduğunu belirtiyor (29).
Aynı durum Türkiye için de geçerli. Duben'in belirttiğine göre yaygın inanç Türk ailesinin büyük, karmaşık ve ataerkil olduğu . 1 906 nüfus sayımına bakıldığında bu inancın doğru olmadığı ortaya çıkıyor. Türkiye'de her zaman çekirdek aile çoğunlukta. Ataerkil aile sadece üst tabakada var.
ıstanbul'da hanede ortalama kişi sayısı 1 885'te 3.9 kişi, 1 906'da 4.2 kişi (30). Yani genelde aileler küçük. Hanelerin %46'sl üç veya daha az kişiden oluşuyor. Tek kişilik haneler de var. Hanelerin % 1 3'ü tek kişil ik. Bunların çoğunluğu yalnız yaşayan erkekler; ama yalnız yaşayan kadınlar da var. Ayrıca birkaç kadının birlikte yaşadığı haneler var (31).
ıstanbul'da sosyo-ekonomik tabakaya göre hanede kişi sayıları ise şöyle: 1 906'da alt tabakada 4.5, orta tabakada 4.7, üst tabakada 5.7 kişi. GörOlüyor ki, tabaka yükseldikçe kişi sayısı artıyor (32). Büyük ve karmaşık haneler seçkinler arasında var. Bunlar yüksek düzeyde asker veya sivil bürokrat aileleri. Bu hanelerde hizmetçi var. Ataerkil aile yapısı seçkin ailelerin %21 'inde, orta sınıfın % 14'ünde, alt tabakanın ise %6'sında görülüyor (33).
Geniş aile en çok alt sınıf hanelerinde var. Bu ailelerde genellikle bir aile büyüğü oluyor. Bu kişi ya annenin, ya babanın annesi, çoğunlukla babanın annesi. Babaanne oğlunun bakımına muhtaç bir dul oluyor ve torunlarını büyütüyor (34). Ayrıca, Istanbul'daki ailelere bakıldığında genel kanının aksine ailelerin az sayıda çocuk sahibi oldukları görülüyor. 1 935'te aile başına düşen çocuk sayısı 2.4 (35).
XIII
ıstanbul'da 1 906'da hanelerin %40'1 çekirdek aile. Fişek'in belirttiğine göre çekirdek aile çOkluğuna rağmen insanlar yaşam biçimi olarak geniş aile yaşıyorlar. Akrabalar aynı mahallede oturuyor. Kurumlaşmış yardım ve hizmet sektörO gelişmediğinden destek ve güvenlik geniş aile ile sağlanıyor. Hasta bakımı, çocuk bakımı bunların başında geliyor (36).
Alan Duben'in tesbitieri de aynı çizgide. Tüm sosyal tabakalarda aile ve akrabalık çok önemli. Çekirdek aile yerleşim birimi olarak çok sayıda olmasına rağmen ilişki olarak geniş aile ilişkileri hükOm sürOyor (37). Yakın akrabalar birbirlerine yakın oturuyorlar ve karşılıklı yardımlaşıyorlar. Akraba haneleri arasında işlevsel bağlar çok güçlü. Bu bağlar özellikle çocuk büyütmede hizmet sağlamak açısından önemli (38).
Ayrıca, geniş aileler arası uzun süreli misafirlikler var. Dul akrabalar ve çocukları uzun süre bir evde misafir olarak kalabiliyorlar. Bu da aileyi kalabalıklaştırıyor (39). Bütün bu sebeplerden dolayı Istanbullu aile genelde çekirdek aile olmasına rağmen geniş, kalabalık aile izlenimi veriyor.
Türk aileleri tüm toplum gibi hiyerarşik bir yapıya sahip. Aile reisi erkekler. Kadınlar genelde dul kaldıklarında, yaşlıııkıarında aile reisi olabil iyorlar. Böyle durumlarda bazen erkek çocuk anneden üstün olabiliyor, aile reisi o oluyor. Cinsiyet kuşak farkından önemli sayılabiliyor (40).
Evlilikte karı-koca ilişkisi ile ilgili bazı sosyolojik sapmalara bakıldığında şehirlerde Türk ailesinin çift merkezli olduğu görOlüyor. EmeHe Olson'a göre, ailede karı ve kocanın sahaları tamamen ayrı. Kadın ev işleri ve çocuk bakımından sorumlu, erkek ise dışarıda çalışıp para sağlamaktan. Kadının ve erkeğin sosyal ilişkileri de ayrı. Ayrı arkadaş ve akraba çevreleri var. Modern batıda ise evlilik karı-kocanın her konuda ortak hayatı paylaşması (41).
Çalışan kadınlarla ilgili Kandiyoti'nin vardığı sonuçlar ise şöyle: Aşağı tabaka kadınlar parasal ihtiyaç için çalışıyorlar. Toplumdan en kopuk kadın orta tabaka kadın. Eve kapalı. Üst tabaka profesyonel kadın ise dış dünyaya açık. Çalıştığı için ev işlerini hizmetçi, dadı, anne gibi başka kadınlara devrediyor (42). Bu ev sözkonusu kadınların iş yeri oluyor.
Türk ailesi ile ilgili tarihi ve sosyolojik verilere birlikte bakıldığında şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Tarih boyu toplumsal birçok değişime rağmen aile hal�
XN
güçlü bir kurum, çünkü çok işlevi var. Bunların başında aile içinde sosyoekonomik yardımlaşma, özellikle çocuk yetiştirme geliyor.
Yaygın inancın tersine çekirdek aileler çoğunlukta. Yani aileler küçük, çocuk sayısı az Hatta tek kişilik haneler ve birkaç kadının yaşadığı haneler de var. Çekirdek aile Orta Asya Türklerinde de aile biçimi. Evlilikle ayrı ev kuruluyor. Anne ve baba ile oturma yok.
Büyük, kalabalık ataerkil aile yüksek tabakada var. Orta tabakada çekirdek aile hakim. Geniş aile ise en çok alt tabakada göroıüyor. Burada evıadın ın bakımına mUhtaç dul bir anne veya baba oluyor.
Çekirdek aile çoğunlukta olmasına rağmen insanlar yaşam biçimi olarak geniş aile ile yaşıyorlar. Akrabalar aynı mahallede oturuyor veya birbirlerine uzun süreli misafirliklere gidiyorlar. Karşılıklı yardımlaşma var.
Aile reisieri erkek. Kadınlar ancak yaşlıl ıklarında. dul kalınca aile reisi olabiliyorlar. Orta Asya Türklerinde otorite sorununun doğurduğu baba-oğul çatışması var. Osmanlı döneminde ise baba otoritesine karşı çıkmak söz konusu bile değiL. Baba olmayınca aile ayakta kalamıyor. Arada farklar olmasına rağmen iki devirde de ailede otorite babada.
Ailede karı-kocanın sahaları. sorumluluklan ve sosyal ilişkileri ayrı. Batıdaki gibi karı-koca arasında ortak hayat pek görülmüyor. Halbuki Orta Asya Türklerinde kadın erkekle her yerde beraber. yanyana. Karı-koca ortak ev kuruyorlar ve ailede ana soyu ile baba soyu eşit görülüyor. Osmanlı larda ise ısıamiyetten dolayı kadın eve kapanıyor ve erkekten aşağıda görülüyor. Erkek birkaç kadınla evlenebiliyor. Oysa Orta Asya Türklerinde tek zevcelilik var. Bu durum 20. yüzyıl başında kanunlarla evlilikte eşit haklar getirilmesi sonucu düzeltiliyor.
20. yüzyıl başı. Türk kadını için çok önemli bir devir. Batıcılık ve Türkçülük akımlarıyla üst tabakalarda batılı aile hayatını taklit başlıyor. Bu sosyal değişim döneminde ahlak bozukluğu bir sorun oluyor. Savaşlar kadınları çalışma hayatına itiyor. Uzun süredir kızların eğitimine önem verilmesi sonucu eğitilmiş kadınlar ortaya çıkıyor. Orta tabaka kadın eve kapalı kalmaya devam ediyor. Ama alt tabaka kadın ailesine maddi katkıda bulunabilmek için çalışabiliyor. Üst tabaka okumuş kadın ise ev işlerini başka kadınlara devredip tam profesyonel olarak çalışıyor; bu konuda erkekle eşit duruma geliyor.
xv
Kadının deOişen durumu ailenin dinamiOini de deOiştiriyor. Geleneksel ailede kadın sadece aileye ait, aile dışında bir varlıOI yok. ÇaOdaş ailede ise kadın dışa açıldıOı, çalıştıOı için aile dışında da bir varlıOI, kişiliOi var. Aile onun yaşam birimlerinden sadece biri. Aile artık bireyden üstün deOil ; birey aileden üstün. Ataerkil ailedeki aile büyüğü otoritesi artık kişileri ve çiftleri yönetemez oluyor. Aile eşler arasında ve anne, baba, çocuklar arasında sevgi ilişkisi ile meydana geliyor. Kadının birçok bakımdan erkeOe eşit sayılmasıyla aile kurumu'karşılıklı anlaşan çiftlerden oluşuyor (43).
Dünyada ailenin zaman içinde genel deOişimi ile ilgili birkaç teori var. Zimmerrnan'a göre tarih içinde dönüşümlü olarak birbirinin yerini alan üç aile tipi var. Tröst ailede kişiler önemli deOil, önemli olan ailenin bütünlüOü . Aile reisi olan erkeOin otoritesi mutlak. Aile dışında kurumlaşmış bir güç yok. Domestik ailede ise ailenin kişiler üzerindeki otoritesi çok güçlü deOil, aile dışında kurumlaşmaş devlet güçleri var ve bunlar kişilerin haklarını savunuyor. Bu tür ailede aile bütünlüOü ve kişilerin hakları dengeli. Çekirdek ailede devlet kişilerin her ihtiyacını karşılıyor. Ailenin işlevi kalmıyor. Bu parçalanmanın sonucu tekrar tröst aile ortaya çıkıyor (44).
Tröst aileden domestik aileye geçişte toplumdaki bazı deOer yargılarının deOişmesi rol oynuyor. Ekonomik gelişme, para kazanma, aile geleneklerine baOl ı l ıktan daha önemli görÜıüyor. Kişilerin çıkarı aile bütünlüOünden daha üstün sayılıyor. Aile içindeki kişilerararası eşitlik -özellikle kadın - erkek eşitliOitek otoriteye boyun eOmekten önemli görülüyor (45).
Conrad Elmer'e göre, deOişen toplumsal şartlarla birlikte aile de deOişime uOruyor. Bu deOişim sırasında aile yıkılıyor, yok oluyor gibi görünüyor. Aslında ailenin geçirdiOi bu bocalama devri sadece bir ''yeniden düzenleme", deOişen şartlara uymak için ailedeki ilişkilerin yeniden düzenlenmesi. Aile tüm toplumlarda devam ediyor (46).
XVI
IÇiNDEKILER
INCELENEN ESERLER Ahmet Mithat Efendl.. ............................... . . . . ........ . .. · . . . .. · · · · · 2-1 7
Felsefe-i Zenan Fe1atun Bey ve Rakım Efendi
Çengi
Vah
Jön Türk
Şemsettln Saml. .............................. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... 1 8-20 Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
Namık Kemal ......................................... . . . . . . ........................ 21 -22 lntibah
Mehmet Murat . . . . . . . . . . . . . ......................... . . ................... .......... 23-25 Twfanda mı, Turfa mı?
Fatma Aliye Hanım ........... . . ..... . . . . . . . . . . ............. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 26-40 Muhazarat
Nabızade Nazım ................... . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . ......... . . . . . ... .... ...... 41 -44 zehra
Hallt Ziya Uşaklıgll . . . . . . . . . . . . . ................................................ . 45-55 Mai ve Siyah
Aşk-ı Memnu
Kınk Hayatlar
HAseyin Rahmi GOrpınar . . . . . . ...... .... . . . .. . . . . . . ........................ 56-65 MÜfebbiye
Meıres
Ebubekir Hazım Tepeyran . ..... ........ . . . .. . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . ....... 66-69 KüçükPaşa
MOflde Ferıd .......................... ........ . . .. . . . ..... . . . . . . . . ................. 70-74 Pervaneler
(Burhan Cahit Morkaya-Ayten)
XVII
Hallde Edip Adıvar . . . . . . . . . . .. . . . . ...... ... .... . . ... .. · . . · · . · · · · · · · . . . . . . . . ....... . . ...... 75-86
XVIII
Seviye Talip Raik'in Annesi
Handan Gülnuş Sultan
Mevut Hüküm Sinekli Bakkal
Tatarcık Sonsuz Panayır Akıle Hanım Sokagı Sevda Sokagı Komedyası
Memduh Şevket Esendaı.. . . ... . . . . . . . . .. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . 87-95 Miras '(Şahabettin Süleyman-çıkmaz Sokak)
Reşat Nuri GOntekln .. . .. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . .. . ... . . . . . . . 96- 1 08 Acımak Yaprak Dökümü Kızılcık Dalları Eski Hastalık
Mahmut Yesarl .. . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 09-1 1 2 Tipi Dindi
Mithat Cemal Kuntay . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 1 3-1 1 9 Üç ıstanbul
AbdOlhak Şinasi Hlsar.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 20-1 24 çamlıca'daki Eniştemiz
Yakup KadrI Karaosmanoalu . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . I . . . . . . . . . . .. . 1 25-1 35 Kiralık Konak Sodom ve Gomore
Panorama Hep O Şarkı
Peyaml Safa . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 36-1 44 Fatih-Harbiye Biz ınsanlar Matmazel Noratiya'nın Koıtu�u Yalnızız
Samlha AyverdL ... : ........................................... · · · · ......... 1 45-1 51 Mesihpaşa İmamı
Nahlt Sırrı Orlk ..... ........... . ................................ · .......... _ .... 1 52-1 56 Abdülhamit Düşerken
Samet AQaoQlu ....................................... . . . . . . . ....... .......... 1 57-1 60 BüyükAile
Ahmet Hamdl Tanpınar . . . ....... : . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 61 -1 68 Huzur Teslim Saatleri Ayarlama Enst itüsü MahurBeste (Safiye Erol-Ci�erdelen
Mellh Cevdet Anday . . . ...................... . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . 1 69-1 79 Aylaklar
Orhan Kemal ............ . . . . . . ..................... . . . . . . . . . . . . .. . . . ........... 1 8C-187 Evlerden Biri
MOnevver Ayaşlı ................. . . .............. ............... . . . . . . . . . . . . . 1 88-1 95 Pertev Beyin Üç Kızı (Yakup Kadri Karaosmano�lu-Ankara)
Mehmet Seyda .................... ........... . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . .. . . . ...... 1 96-201 Süeda Hanımın Ortanca Kızı
N-otlar . . .................... . . . . . .......... . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . 202
Şema ................. . . . . . . . . ............. . . . . ....... . . . . . .... ......... . . . . . ........ 203-209
SONUÇ .............................................................. . . . . . . .................... 21 0-246
Notlar ............................. . . ...................... . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ 247-249 KAyNAKLAR ......... . . . . . . . . . .............. ....... . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 250-256
XiX
/
./
INCELENEN ESERLER
1
AHMET MITHAT EFENDi Felsefe-i Zenan
Felatun Bey ve Rakım Efendi
\ Çengi
Vah
... JÖn Türk
Ahmet M ithat Efendi 1 870-1 871 'de yazdığı Felsefe-I Zın an 'da evlilik konusunu ele alarak kadınlar açısından evlilik kurumunun tenkidini yapıyor. ÖZellikle, erkeklerin karı ları na olan sadakatsizliklerinin altını çiziyor.
Ayasofya'da oturan Fazıla Hanım babasından eğitim görmüş. Okumuş bir adam olan Bedrettin Efendi kızına tefsir, hadis, fen dersleri vererek, onu çok bilgili yetiştirmiş. Babası ölünce Fazıla Hanım babadan kalan büyük evi satıp, diğer iki odalı küçük evde yaşamaya başlamış. /
HikAyenin başı nda Fazıla Hanımın ev düzenini öğreniyoruz. Tek başına yaşayan Fazıla evlilik aleyhtarı . Yalnız yaşamaktan memnun. Hayatta tek zevki kitap okumak, bilgisini arttırmak. Gerçek dünyadan kopuk. Inzivada yaşıyor. Sadece komşusu Kamile Hanım ile arada görüşüyor. Evden dışarı hiç çıkmıyor. Yemeği dışardan geliyor, çamaşırı dışarda yıkanıyor. Ev işi yapmıyor. Ev kadınIığı ile ilgisi yok.
Bir gün Ayasofya hafızı Fazıla'ya öksüz bir kız getiriyor. 1 2 yaşında olan - ,
Akıle'ye a�yan Fazıla onu evine alıp eğitiyor. Sonra da evlat ediniyor. Bir süre sonra Fazıla'nın eski komşusu Fatma Hanım 9 yaşındaki kızı Zekiye'yi Fazıla'ya
2
AHMET MITHAT EFENDI - FELSEFE-I ZENAN
getiriyor. Fatma Hanımın kocası Miralay Osman Bey ölünce emekli maaşı yet
mediOinden ana-kız Muhsin Paşanın konaOına slOınmışlar. Fatma Hanım kızı
orada cahil kalmasın diye Zekiye'yi Fazıla'nın yanına eOitim için veriyor. Bir süre
sonra Fatma Hanım ölünce Fazıla Zekiye'yi evlat ediniyor.
Fazıla iki kızı da çok iyi yetiştiriyor. Kendisi evliliOe karşı olduOu için kızlara da bunu aşılıyor. Kızlar da hiçbir zaman evlenmemeye karar veriyorlar. Hatta Akıle 1 Tsine gelince büyük ailelerden istendiOi halde o hepsini reddediyor. Akıle için evlilikte kısa bir süre sonra aşk bitiyor, karşılıklı zülum başlıyor. Zekiye de evlilik aleyhtarı. Onun için evlilikte karı-koca anlaşması 6 ay, 1 yıı süruyor. Sonra karı-koca birbirinden bıkıp herşeyden rahatsız olmaya başlıyor. Geçinmek zor.
Fazıla malının, mülkünün yarısını bir kızın, diOer yarısını öbür kızın üzerine yapıyor. Tek istediOi kocaya varmamaları ve bu evde birlikte yaşamaları. Paraya ihtiyaçları olmayacaO:ndan, mali ihtiyaçtan dolayı evlenmek zorunda kalmazlar diye dOşOnOyor. Fazıla ölünce iki kız onun istediOi düzende yalnız yaşamaya devam ediyortar. Ikisini de isteyenler çıkıyor ama onlar evlenmek istemiyorlar.
Bir gün annesinin hayattayken yaşadıOı Muhsin Paşanın konaOından Zekiye'yi istiyorlar. Muhsin paşa Halep'e vali olarak gidiyor. Iki küçük çocuOunu orada okutması için para karşllıOI Zekiye'yi de beraber götürmek istiyor. Zekiye bu teklifi beOeniyor. Akıle ise Zekiye'nin Halep'e gitmek istemes ine kızıyor. Ama Zekiyeye mani olmuyor.
Halep'te Zekiye Muhsin Paşanın evinde genç divan efendisi Sıdkı Efendiden kitabet dersleri alıyor. Mektuplarında Sıdkı Efendi için güzel ve kabiliyetii deyince Akıle korkuyor. Zekiye Aşık olacak, evlenecek diye. Akıle Zekiye'nin evlenmesini hOrriyeti kısıtlanacak diye, evlilik aleyhtarı olduOundan istemiyor ama aynı zamanda kendi yalnız kalacaOI için de istemiyor. Zira Zekiye'nin yokluOunda çok sıkılıyor. Yani itirazında bencillik de rol oynuyor.
Bu arada Zekiye ile Sıdkı Efendi yazı talimi için mektuplaşıyorlar. Muhsin Paşa mektupları bulunca onları evlendirmeye karar veriyor. Hanımefendi bunu Zekiyaye açınca o istemiyor ama bunu naz olarak kabul ediyortar. Paşa da Sıdkı Efendiye soruyor. O evlenmek isteyince Zekiye de razı oluyor. Burada göro-
3
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
IOyor ki, okumuş da olsa kadının fikri evlilik kararında önemsenmiyor.
Zekiye ile Sıdkı Efendi evlenince onlara ayrı bir ev açılıyor. Bir oOulları
oluyor. Akıle'ye Zekiye'nın hasta olduOuna dair bır telgraf gelince Akıle yanına Kamile Hanımı alıp Halep'e gidiyor. Zekiye'yi ölmOş buluyor. Paşanın kızı Akıle'ye olanları anlatıyor. Bu kız da Zekiye'nin başına gelenlerden sonra evlenmemeye karar vermiş.
Zekiye Sıdkı Efendi ile evlenlrken Paşa Zekiye'nin IstediOi bir cariyeyl seçip evine götOrmesinl lstiyor. Mahtaban adlı carlye Sıdkı Efendiye Aşık. Ken
dini Zekiye'ye kabul ettiriyor. Bır gece Zekiye kocasını Mahtaban'ın yataOında yakalıyor. O gece hastalanıyor ve bir sOre sonra ölOyor. Bunları öOrendikten
sonra Akıle Istanbul'a dönOp tek başına yaşamaya devam ediyor.
Bu eserde evlenme aleyhtarlıOI işleniyor. Evlilikte kadınların kocalarının esiri oldukları, eziyet çektikleri belirtiliyor. Özellikle, kocaların sadakatsizliOinin,
karılarını aldatmalarının altı çiziliyor. Bu konuda evde cariye bulunmasının zararlı olduOu gösteriliyor.
1875'te yazılan Felatun Bey ve Rakım Efendi romanında Ahmet Mithat Efendi iki zıt tipi, kendisi için iyi ve kötO olan iki kişiliOi, sergiliyor. Bunu yaparken az da olsa o kişilerin aile hayatlarına deOiniyor.
Rakım Efendi hem batı, hem TOrk-IslAm kOltOrü almış, çalışkaR, tutumlu bir insan. Bir dairede kAtip. Ayrıca Fransızcadan tercOmeler yapıyar ve iki Ingiliz kızına TOrkçe ders veriyor. Çok çalıştlOI için zamanla zengin oluyor. BOtOn tanı
dlOI kadınlar Rakım Efendiye hayran ama o bundan faydalanmayan namuslu bir insan.
Rakım Efendinin kOçOkken annesi ve babası ölmOş. Arap dadısı Fedayi hizmetçllik yaparak onu bOyOtmüş. Haliç'in Fatih tarafında bir evde annesi yerine koyduOu dadısı Fedayl ve satın aldlOI cariyesi Canan ile oturuyor. Ev dOzeni alaturka. Kadınlar hep evde. Canan ancak Fedayl dadı ile arasıra evden çıkabiliyor.
Bu arada Rakım Efendinin Jozefino adlı Fransız bır metresi var. Ayrıca ders verdiOI Ingiliz kızlardan biri ona Aşık. Bu kızla evlenmesi teklif edildiOI
zaman Rakım Efendi bunu reddediyor. Evindeki carlye Canan'ı çok iyi eOitip,
4
AHMET MITHAT EFENDI - FELATUN BEV VE RAKIM EFENDI
yetiştirip o nunla evleniyor. Burada evdeki cariye ile evlenmek olumlu gösteriliyor.
Bu romanda, başarıl ı ve olumlu kişilerin arkasında köklü, saOlam bir ailenin bulunmas ının şart olmadlOI belirtiliyor. Kişilerin kendi kendilerini eOitmeleri, çal ıŞıp başarılı olmaları önemli. Bunun için bir aile desteOi gerekli deOil. Rakım Efendinin dadısı ve sonradan evlendiOi cariyesi ile yaşadlOI ev hayatında aslında gerçek bir aile yok. Ama düzenli bir ev hayatı var. Bu evdeki kişileri aile haline getiren yine Rakım Efendinin kendisi. Vani, olmayan ailesini bile yine kendisi yapıyor, yaratıyor Rakım Efendi. Herşey gibi bunu da yoktan var ediyor.
Rakım Efendinin karşıtı olarak, elindeki varllOI yok eden Felatun Beyi de tanıyoruz. BeyoOlu'nda oturan Felatun Beyin babası Mustafa Meraki Efendi zengin, alafrangalıOa özenen bir adammış. Eve Rum ve Ermeni hizmetçiler alınca batllı laştlOınl sanan, çocuklarının Fransız bir hocaları olmasını eOitimleri için yeterli sayan, çocukların sadece şık giyinmelerine özen gösteren cahil bir adammış. Baba ölünce Felatun Bey ve kızkardeşi Mihriban Hanım tam başıboş kalıyorlar. Mihriban Hanım şımarık, ev işi bilmeyen, koca beOenmeyen bir zengin kızı . Iyi bir evlilik yapınca kocasının evinde olgunlaşıp aklıbaşın<;ta bir kadın oluyor. Burada evliliOin ne kadar önemli olduOu gösteriliyor.
Felatun Bey ise tam bir mirasyedi o larak yaşıyor. Züppe, özenti bir batıl ılaşma meraklısı. Ayrıca tembel bir adam, çalışmıyor. EOlence yerlerinde gezip kumar oynuyor, parasını devamlı israf ediyor. Ingiliz dostların ın evindeki aşçı kadın ile i l işki kuruyor. Polini adlı ıtalyan aktris bir metresi var. polini Felatun Beyin bOtOn parasını yiyip onu terk ediyor. Babadan kalan miras bitince Felatun Bey yalnız başına başka bir şehre çalışmaya gidiyor. Hiçbir zaman düzenli bır aile hayatı olmayan Felatun Bey aileyi kendisi de kuramıyor. Yalnız kalıyor.
Romanda bir de Mr. Ve Mrs. Ziklas ve iki kızlarından oluşan bır Ingiliz aile var. Kendi kültOrlerine göre yaşayan namuslu bir aile . Ahmet Mithat Efendi batllılıOın ahlAksızlık demek olduOu bir devirde, batının yanlış anlaşildıOını, batılılaşmanın mutlaka ahlA,ki çökOntüye yol açması gerekmediOini göstermek için bu aileyi anlatıyor. Ayrıca Felatun Beydeki kötO taklit ile batının asıl örneaı karşılaştırılmış oluyor.
5
TORK ROMANıNDA' AILE KURUMU
1 877'de yazdığı Çengı romanında Ahmet Mithat Efendi birkaç aile çiziyor. Saliha Molla Anadolu'dan gelme sihir ve büyü ile uğraşan, bu yolda zengin olmuş bir kadın. Torbalar dolusu parası ve mücevherleri var. Oğlu Daniş Beyi Anadolu'da doğurup bebekken Istanbul'a getirmiş. Babasının kim olduğu söylenmiyor. Saliha Molla oğluna okuma-yazma öğretmiş ama eline hep masal, sihir ve ilm-i simya kitapları vermiş. Ana-oğul bir evde Dilferah dadı ile birlikte oturuyorlar. Daniş Bey annesinin öğrettikleri ve evdeki büyü havası içinde büyüyor. Zaten dengesiz olduğundan bütün bu hurafelere inanıyor. En çok Aziz Efendi'nin MuhayyelAt' ındaki hikAyelerin etkisi altında kalıyor. Orada olanları kendi hayatında yaşadığına inanıyor. Yarı deli bir adam.
Zengin komşuları Nafiz Efendi kalabalık davetlerinde Danış Beyi de çağ!rarak dostlarıyla birlikte onun deliliği ile eğleniyorlar. Bir gece alay olsun diye Daniş Beye güya bir peri kızı getiriyorlar. Daniş buna inanıp aslında çengi olan 1 3 yaşındaki bu kızı zorla evine götürüyor. Saliha Molla Nafiz Efendiye bol para vererek kızı, oğlu istiyor diye alıyor. Daniş Bey ile bu kız evleniyorlar; kızın adını da Peri koyuyorlar.
Bir süre sonra Cemal adını koydukları bir oğulları oluyor. Saliha Molla ölüyor. Meydanı boş bulunca Peri zaten deli olan kocasını esrarla uyutup evde sefahat Alemleri yapıyor. Eve yabancı adamlar ve çengiler alıyor. Daniş Beyden gizli bol para harcıyor.
Daniş Beyi büyütmüş olan dadısı Dilferah, Daniş'in haline acıyor. peri'nin ahlaksızlığını ona anlatmaya çalışıyor ama inandıramıyor. Yalnız, evde annesinden kalan hazinenin eksildiğini söyleyince Daniş Bey karısını peri sandığından boşamaya korkuyor. Dadısı da Peri'yi öldürmesini, gece yatağında bıçaklamasını tavsiye ediyor. peri bu konuşmaları duyunca gece dadıyı uyutup kendi yatağına yat ırıyor. Daniş Bey de bilmeden dadısını Öldürüyor. Peri oğlunu da bırakıp kaçıyor. Daniş Bey iyice delirip eve kapanıyor. 1 1 yıl sonra da intihar ediyor. Romanda ŞehzadebaşI'nda oturan bir başka aile tanıyoruz Canberd Bey M ısır Kölemenierinden. Mısır'dan kaçmış. Siyasi sebeplerden dolayı öldü· rülmekten korktuğundan evden dışarı hiç çıkmıyor. Zamanla bu alışkanlık halini almış. Evde bir de Hesna adlı 45-50 yaşlarında çirkin bir ak arap kadın var. Canberd Bey Hesna'yı cariye olarak satın almış ve kadınla bir anlaşma yapmış.
6
AHMET MITHAT EFENDI - CENGI
Hesna hem ev işlerinin tümünü görüyor, yemek, çamaşır, temizlik, yapıyor hem de Canberd beye karıl ık ediyor. Ama evdeki rütbesi yükselmiyor, her zaman hizmetçi konumunda kalıyor. Ni�cıhsız olarak Canberd Beyle yaşıyor.
Hesna'nın yaşı dolayısıyle çocu�u olmuyor. Bir süre sonra karılık görevinden de bıkıyor. Canberd Bey evlensin istiyor. Bunun için baskı yapıyor. Canberd Bey bazı şartlarla razı oluyor. Evlenmek için dul kadın istemiyor, ilk kocasını unutmamış olabilir diye. Toy olur diye genç kız da istemiyor. IstediOi 30'unu aşkın hiç evlenmemiş bir kız.
Hesna hamarnda soruşturarak böyle bir kız buluyor. Hüveyda 3S'inde hiç evlenmemiş çok iyi bir kız. Kimsesi yok. Canberd Bey Hüveyda ile sadece bir nikah ile hemen evleniyor . Hüveyda hamile kalıyor ve do�ururken öıüyor. Melek adını verdikleri kıza Canberd Bey ve Hesna çok iyi bakarak büyütüyorlar.
Canberd Bey kızı Melek'e bir anne gibi bakıyor. Yeme�ini yediriyor, geceleri a�layınca kalkıyor. Kızına çOk düşkün bir baba. Büyüyünce kızına okumayazma ö�retiyor ama namusu bozulmasın diye hiç kitap okutmuyor. Dünyadan tecrit edilmiş bir biçimde yaşıyorlar. Ev halkının hiç biri evden çıkmıyor, eve dışardan kimse gelmiyor. Melek dünyadan, gerçeklerden uzak büyüyor.
Canberd Beyin kızına aşırı bir sevgisi var. Geceleri aynı odada yatıyorlar. Bütün gün kızını dizinin dibinden ayırmıyor. Kızına aşk ve evlilik lafı hiç etmiyor. Melek evlenmesin, hep onunla yaşasın istiyor. Bencil bir yönü var sevgisinin. Hesna'da Melek'e aşk ve evlilik konusunda hiçbirşey söylememeye tembihli. Ama 1 6'sına gelince Melek tabii o larak bazı şeyler hissetmeye başlıyor. Hesna'ya sorular soruyor. O da kıza hiçbirşey ö�retmemek do�ru de�1i diye bazı şeyler anlatıyor. Canberd Bey bunu anlayınca Hesna'yı dövüyor. Kızından ondan hiç ayrılmayaca�ına dair söz alıyor. Canberd Beyin tutumu son derece gayrı tabii ve sa�lıksız.
Bir süre sonra Melek pencereden sokakta 1 7-18 yaşlarında bir delikanlı görüyor. Pencereden konuşuyorlar. Bunu gören Canberd Bey tabanca ile o�lanı vurmaya kalkıyor. Başaramıyor. Bir gün o�lan Melek'e bir mektup veriyor. mektupta "O senin baban de�iI. Annenden seni çalıp eve kapadı . Annen hayatta ve seni istiyor. Benimle kaç seni annene götüreyim. Ayrıca dışardaki
7
TORK ROMANıNDA AILE KURUMU
hayat çok eOlenceli." yazıyor. Melek dOnyayı tanımadıOı, çok saf olduOu için bu mektuba inanıyor. TanımadlOI bu oOlan ile kaçıyor. Canberd Bey bunu öOrenince deliriyor, iki saat sonra da ölOyor.
Romanın birbirinden ayrı gibi görOnen bu ixi bölOmOnden sonra gene ayrı bir hikAye izlenimi veren üçOncO bölOmO başlıyor. Bu son bölümde ilk iki hikAyenin birleştiOi görOlOyor.
SOnbOl Hanım okuma yazması az ama akıllı bir kadın. Çok OnlA bir çengi..
20-30 AşlOI birarada idare ediyor. Önemli yerlerde dostları var. Çok para kazanıyor ama çok da israf ediyor. Evinden kaçan Melek, SOnbOl Hanımı annesi sanıyor ve onunla oturuyor. Romanın ilk bölOmOndeki Daniş Be"yiffoOlu Cemal ise Melek'in sevgilisi.
SOnbOl Hanım Melek'i sefahat Alemlerine yanında götOrOyor. Ama kızı bu hayattan koruyor. Kız hep bir kenarda oturuyor. Sadece Cemal ile ilgileniyor. Zaten SAnbAl Hanım sadece ona izin veriyor. SOnbOl Hanım mirasyedi olan Cemal'in parasını Melek'i öne sOrerek çekiyor. Cemal'e devamlı kendisi ve Melek için mOcevher aldırıyor. Bunların karşl llOI olarak Cemal Melek ile nikAhsız yaşıyor.
Zamanla Cemal'in bOtOn parası bitiyor. SOnbOl Hanım Melek'in artık parası olan başka bir adamla yaşayacaOınl söylemesi Ozerine Cemarelinde kalan emlAkını da satıyor. Bu arada Cemal'i çok seven Melek hamile kalıyor ve bır oOlan doOuruyor.
Tamamen parası bitince SAnbAl Hanım Cemal'i kovuyor. Cemal SAnbAl Hanımın evine elinde kama ile girmeye kalkıyor. Yakalanıp hapse atılıyor. 2,5 ay yatıyor. Borçları var. Evi satılıyor. Sokakta kalıyor. ImArethanelercle yemek yiyor. Bir sandaıcı araya girip ona bir kahvede hizmet işi buluyor. CemalS ay burada çalışıyor. Biraz para biriktiriyor. Ilk defa paranın kıymetini anlıyor. Kumar oy namıyor, eOlenceye gitmiyor. H ı rsızlık yapma teklifini reddediyor. Sonra sandaıcı onu bir konaOa uşak yapmaya götürOyor. Cemal bunun SOnbOl Hanımın konaOI olduOunu görOyor.
Cemal konakta SOnbOl Hanımın kendi annesi olduOunu öOreniyor. SOnbOl Hanım herşeyi açıklıyor. Daniş Beyden ayrılınca oOlu Cemal'i uzaktan hep
8
AHMET MITHAT EFENDI - ÇENGI
takip etmiş. Melek'i de iyi ve namuslu bir kız olduğu için Cemal'e yaklaştırmış. Oğlu için seçtiCi kızın kendisi gibi olmasını istemediğinden onu namuslu yetiştirmiş.
Cemal hayatı öğrensin diye tüm başına gelen felaketleri Sünbül hanım planlamış. Zaten babaların çocuklarına iyi terbiye vermediklerini, mirasyedi olunca bu çocukların herşeyi sefaları için yiyip bitirdiklerini, zevk �Iemleri sonucu sürünür hale geldiklerini düşünen Sünbül Hanım Cemal'i başkası sömOreceğine kendisi sömOrmüş. Ondan aldığını gene onun için saklamış. Mal yine Cemal'in. Bu arada cemal hayat dersi almış, dünyayı tanımıştır.
SOnbül Hanım Cemal'e babasının konağını tekrar satın aldırıp oradaki gizli hazineyi de çıkarıp oğluna veriyor. Üç gün daha konakta kalıp kendi evine dönüyor. Iffetsiz bir kadın olduğunu , tövbekar olsa bile yine de onlar için yüzkarası olacağını, eski hayatını yaşamaya devam etmek istediğini, 2-3 ayda bir gelip onları göreceğini söyleyerek gidiyor.
Bir süre sonra Sünbül Hanım 40' ını geçiyor. Yaşlanıp çirkinleşince Alemlerde eski rağbeti görmüyor. Parası da bitmeye başlayınca intihar ediyor. Cemal buna ancak annesi evlerine 6 ay gelmeyince merak edip öğreniyor. SünbOl Hanım hiçbir gün aile hayatı yaşamadan öıüyor. Romanın sonunda bir oğulları olan Cemal ve Melek'i mutlu bir aile olarak görüyoruz.
Bu romanda önemle Ozerinde durı;.lan konulardan biri çocuk yetiştirme sorunu. Annesi taraf ından yanlış bilgilerle kafası doldurulan Daniş Beyin deliliği, Canberd Beyin dünya gerçeklerinden uzak büyüttüğO kızı Melek'in saflığı ve kolay kanması ve Cemal'in tam bir mirasyedi olarak parasını israf edip bitirmesi yanlış çocuk yetiştirmeye üç örnek. Ayrıca Canberd Bey ile Melek arasındaki baba-kız ilişkisi de normal ölçOlerin dışında.
Evlilik konusunda karşı tarafı tanımadan evliliğe karar vermenin zararları Daniş Bey-Peri evliliğinde görülüyor. AhlAksız bir kadının yapabileceği kötülükler sergileniyor. Canberd Bey-Hesna ilişkisi nikAhsız cariyelik sistemine karş ı olmayan Ahmet Mithat Efendi tarafından gayet iyi işleyen bir ilişki olarak anlatılıyor.
Romanın ilk iki bölümünde gördüğümüz aileler eksik. Daniş Bey babasız,
9
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Cemal ve Melek annesiz büyüyorlar. Yanlış terbiye almanın yanısıra, bu üç kişi de anne veya baba eksikliği ile yetişiyor. Romandaki tek tam ve mutlu aile birbirlerini severek evlenen Melek ve Cemal ile oğullarından oluşuyor.
1 881 -1 882'de yazdığ ı Vah romanında Ahmet Mithat Efendi kadın-erkek ilişkisi üzerinde de durarak bir evliliğin bozuluşunu anlatıyor. Necati, Rakım Efendi tipinin devamı . Maliye nezaretinde memur. Orta halli, çal ışkan, kOitürlü, düzgün tahsil görmemiş ama kendini yetiştirmiş bir adam. Bir evi iki dükkanı kirada. Namuslu, çok okuyan ve düşünen bir insan. Necati Boğaz'da oturuyor. Bekar ama kalabalık bir ailesi var. Ablası, eniştesi, onların üç çocukları, anne gibi sevdiği kötürüm teyzesi ve bir ahretiik kız bir evde yaşıyorlar.
Necati'nin Boğaz'dan komşusu olduğu için ahbaplığı olan ama başka hiçbir ortak yanları bulunmayan Behçet'i de tanıyoruz. Behçet Felatun Beyin
.bir
örneği. Zengin bir aileden. Mekteb-i Sultani'yi bitirmiş. Fransızca biliyor. Türkçesi biraz kıt. Mirasyedi. Çalışmıyor. Sabahları geç kalkıyor. Süsü ne ve eğlencesine düşkün bir adam. Kışları Aksaray'da konakta, yazları Boğaz'da yalıda annesi ile oturuyor. Evde iki erkek hizmetkar, iki cariye bir de Rum kayıkçı Petraki var.
Necati ve Behçet'in aile hayatları anlatı lmıyor romanda. Anlatılan aile Üsküdar'da oturan Ferdane Hanım ve Talat Beyin ailesi. Aynı evde Ferdane'nin annesi ve üç cariye var. Ferdane Hanım güzel, okumuş, bilgili bir kadın. Modern, süslü ama namuslu biri. O güne göre fazla serbest görülen davranışları var. Sokağa yalnız çıkıyor, umumi yerlerde sigara içiyor, resim çektiriyor. Fakat kocasına son derece bağlı . Bu konu Ercüment Ekrem Talu'nun Sabır Efendinin Gelini romanında da işleniyor. Modern davranan bir kadının ahlaksız olması gerekmediği, modern ve namuslu bir kadın olan Belkıs'ta gösteriliyor (1).
Ferdane Hanımın kocası Talat bey ise çirkin, cahil ve aşırı kıskanç bir insan. Zengin bir ailenin oğlu. Üzülmesin, yorulmasın diye okutulmamış, cahil kalmış. Çirkin ve cahil olduğu için karısı n ın yanında aşağı l ık kompleksi duyuyor. Karısının sevgisine kendini layık görmediğinden onu hep kıskanıyor ve aidatı lacaQıru sanıyor.
Ferdane Hanım ile Talat Bey akraba çocukları . Babaları ikisini beşikte
1 0
AHMET MiTHAT EFENDi - VAH
nik�hlamışlar. Çocuklu{Junda Talat Bey de çok güzelmiş. Sonra çiçek olup çirkinleşmiş. Bunun için Ferdaneyi evlenip evlenmemekte serbest bırakmış. Ferdane ise babalarının isteklerine karşı ç ıkmamak için evlenmek istemiş. Ferdane kocasına ba{J1ı ama kocası kıskançlıkları ile ona devamlı eziyet ediyor. Ferdane gene de kocasını affediyor. Onu sevdi{Ji için kıskandl{Jınl düşünüyor.
Behçet bir gün sokakta Ferdane Hanımı görüp çok be{Jeniyor. Kadı nı takip edip evini ö{Jreniyor. Kayıkçısı Petrakinin kızkardeşi bohçacı Despino'yu bilgi almak için Ferdane Hanımm evine yolluyor. Despino aslı nda namuslu bir kadın. Arabuluculuk yapan bohçacılardan değiL. Ferdane Hanımı çok seviyor ve onunla dost oluyor.
Bir gün Necati Ferdane Hanımı tanımadığı halde sokakta onu rahatsız eden üç adamla dÖvüşüp mahkemelik oluyor. Talat Bey bunu da kıskanıyor. "Karımı tanıyor ki korumaya kalkıyor." diyerek mahkemede karısını küçük düşürüyor. Ferdane Hanım evde kocasından hep kötü muamele görmekten sıkılıyor. E{Jlence olsun diye Necati'ye mektup yazıp kendisini savunduğu için teşekkür ediyor. Necati de cevap yazıyor. Bu mektupları Ferdane Hanımı sevdiği ve kocasının eziyetlerinden dolayı ona acıdığı için bohçacı Despino taşıyor.
Ferdane Hanım ile Necati mektuplaşmalar sonucu buluşmaya başlıyorlar. Ferdane Hanım kocasından gördüğü hakareti haklı çıkarmak için Necati ile buluşuyor, dertleşiyor. Aralarındaki ilişki safiy�ne bir dostluk. Behçet kendisinin beğenip takip ettiği Ferdane Hanım ile Necati'nin yakınlaşmasını kıskanıyor. Despino'yu o eve ilk kendi gönderdiği halde Despino'nun ondan gizli Ferdane Hanım ile Necati'nin arasında gidip geldiğini öğrenince kızıyor.
Behçet Ferdane Hanımın kendisi i le de görüşmeSini istiyor. Ona bir mektup yazıyor. Reddedilince kötülük yapmaya başlıyor. Eline geçirdiği Ferdane Hanımın resmini fotomontajla dekolte kıyafetli kadınların resimlerine basıp burılarla önce Ferdane Hanıma şantaj yapıyor. Sonra bunları Necati'ye gönderip aralarını açıyor.
Necati elindeki Ferdane Hanımın resmini bir mektup ile Ferdane Hanıma' yolluyor. Bunlar Talat Beyin eline geçiyor. Talat Bey derhal Ferdaneyi boşuyor ve o gece üzüntüden öıüyor. Ferdane de herşeye güzelliği sebep oldu d iye
1 1
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
yüzünü kezzap ile yakıyor. Necati Adliye Nazırına şikayette bulunarak Behçet'i tutuklatıyor. Mahkeme Behçet'i 7 seneye mahkum ediyor. Üç ay sonra Necati ve Ferdane evleniyorlar. Artık çok çirkin olan Ferdane'nin iç güzelliğine aşık olan Necati mutlu yaşıyor.
Vah romanında Ahmet Mithat Efendi Behçet'te gene mirasyediliğin tenkidini yapıyor. Kadınlarla ilgili görüşler de getiriyor. Yabancı kadınlara sokakta bakmanın ve onları rahatsız etmenin yanlışlığını vurguluyor. Ayrıca, Ferdane gibi güzel, süslü ve serbest kadınların mutlaka ahlaksız olmaları gerekmediğini belirtiyor. Bu romanda asıl üzerinde dljrulan konu evlilik. Ferdane ve Talat Bey örneğini işleyerek beşik nikahmın sakıncalı olabileceğini ve evlilikte aşırı kıskançlığın kötü sonuçlar verebileceğini anlatıyor. Ayrıca, Despino'da eve gidip çıkan bohçacı kadınların en iyisinin bile zararlı olduğunu gösteriyor. Aileye dışardan giren ve onu dış ilişkilere açan unsur zararl ı .
1 908'de yazılan Jön TOrk romanında üç aile tanıyoruz. Ahdiye Şehremini'de babadan kalma konağın selamlık kısmında annesi Dilşinas Hanım ile oturuyor. Evde yaşlı ve ayvaz, zenci aşçı ve Ermeni hizmetçi var. Konağın harem dairesi kirada. Bu aile ile yakın komşuluk ilişkileri var. Komşu kızı Remziye Ahdiye'nin en yakın arkadaşı. Konağın büyük bahçesi ise Arnavut bahçıvanlara kiraya verilmiş durumda.
Ahdiye'nin babası Gazenfer Bey Ahdiye doğduktan bir yıl sonra koleradan ölmüş. Ölmeden önce konağı yeni usule göre düzeltmiş, alafranga yapmış. Gazanfer Bey Harbiye mezunu. Erkan-ı Harbiye'nin ileri gelenlerinden, ilim ve irfan sahibi bir adammış. Plevne Savaşında esir düşmüş. Karıs ı okumayazma bilmediğinden esirken karısı ile mektuplaşmak için aracılar kullanmak zorunda kalmış. Bundan rahatsız olan Gazanfer Bey kız ı olursa okutacağına yemin etmiş. Karısı bu fikirde değilse de kızları olursa okutacağına dair ondan da söz almış.
Anne Dilşihas Hanım ise eski bir çerkez cariye. Okuma yazması yok ama iyi terbiye almış. Bir asker evinde evlat gibi büyütülmüş. Iyi huylu , namuslu bir kadın. Gazanfer Bey ile bir hanım gibi evlenmiş. Ahmet Mithat Efendi için cariye evliliği olumlu.
Ahdiye ile komşu kızı Remziye ilkokula yollanıyorlar. Sonra Hoca Abdülla-
1 2
AHMET MITHAT EFENDI - JÖN TÜRK
tif Efendi'den özel ders alıyorlar. Arapça, Farsça öOrenlp, din kitapları okuyonar. Ahdiye'ye roman okumayı annesi yasak ediyor. Remziye roman okuyabildiOi için Ahdiye de ondan alıp okuyor. Dikiş, nakış öOreniyorlar. MOzik ise yasak. Ahdiye hem eski, hem yeni kOltür alarak büyüyor.
TanıdıOımız diOer aile Nurullah'ın ailesi. Anne ölmüş. Baba KAşif efendi vilayetten e mekli kAtip. Fransızca biliyor. Karısı ölünce yeniden evlenmemiş. Evin hanımı , dul kızı Zeliha Hanım olmuş. Son derece olgun, bilgili bır adam. Nurullah annesi yerinde gördüOü ablasına karşı çok saygı l ı . Babasını da çok seviyor. Birbirine baOh ve sevgi dolu bir aile görüyoruz.
Nurullah Hukuk Mektebini ikincilikle bitirmiş. Yazları Fransıi Mektebine gitmiş, bilgil i , namuslu bir genç. Türkçe ve Fransızca kitaplar okuyor, Arapça ve Farsça dersleri al ıyor. Dindar. Oruç tutuyor, arasıra namaz kıl ıyor. Çok seyrek içki içiyor.
Nurullah Ahdiye'ye bir arkadaşının kızı tavsiye etmesi üzerine talip oluyor. Ahdiye'yi , kızın babası konumunda olan hocası Abdüllatif Efendi'den Istiyor. O bu teklifi Dilşinas Hanıma açıyor. Olumlu cevap alınca Nurullah'ı çaOırıp kızı IsteyebileceOini söylüyor. Nurullah durumu ablasına açınca, ZeUha Hanım Nurullah'ı n annesi yerinde olduOundan gidip Ahdiye'yi istiyor. Kız isteme işi tam Adetlere göre yapılıyor. DüOün günü kızın evinde beklendiOi halde Nurullah gelmiyor. Bir süre sonra tutuklandıOı öOreniliyor.
Bu olay üzerine roman tekrar maziye dönüyor ve Ceylan ile annesini tanıyoruz. Ceylan, babası KAzım Bey ve annesi Sezaidil Hanım ile haremlik-selamlık olmayan bir evde yaşıyor. Evde Ermeni bir aşçı ile gene Ermeni bir hizmetçi var. KAzım Bey büyük bir haremin kAhyası. Bilgili deOil. Alafrangaya meraklı ama tek kelime Fransızca bilmiyor. lçkiye ve eOlenceye meraklı . Haremden bir kadın ile evleniyor.
Ceylan'ın annesi Sezaidil Hanım rakkase. Şen, şakrak, alafranga. Açık fikirii ama namuslu . Ceylan haremde Çerkez cariyelerce yetiştiriliyor. Oyun, şarkı , müzik öOreniyor. Hareme gelen Fransız öOretmenlerden Fransızca ve alafranga bir çok şey öOreniyor. Ayrıca cariyelerden ve Fransızıardan aşk oyunları öOreniyor.
Ceylan'ın ailesi ile Nurullah'ın ailesi komşu. KAşif Efendi ile KAzrm Bey çok
1 3
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
ayrı tipler olduklarından ilişkileri yok. Ama Sezaidil Hanım ile Zeliha Hanım arkadaş. Onların yakınlığı Ceylan ile Nurullah'ı çocukluktan arkadaş yapıyor.
Ceylan fazla modern. Kadın-erkek ilişkisinde fazla atılgan. Nurullah'a kendisini sevdiğini söylüyor. Ceylan erkek gibi davrandığından Nuru llah'ı kız gibi pasif davranmakla suçluyor. Ceylan'ın fikirleri ve davranışları bütün Metlere aykırı. Ahmet Mitha1 Efendi, batıda bile bu derece serbest bir kızın makbul omadığını Söylüyor.
Nurullah Ceylan'ı arkadaş gibi görüyor. Ceylan ise Nurullah' ı elde etmek, onunla aşk yaşamak istiyor. Nurullah reddediyor. Bir gece Ceylan, anne ve babası bir düğündeyken Nurul lah'ı evinde yemeğe al ıkoyuyor. Içkisine esrar
.. koyup uyutuyor. Evdeki iki Ermeni hizmetçi ile Nurullah'ı misafir odasına yatırıyorlar. Gece Ceylan Nurullah'ın odasına geliyor. O gece hamile kalıyor. Nurullah olanların farkında bile değiL.
. - .
Gece olanı Ceylan Nurullah'a mektup ile bildiriyor, evlenmek istiyor. Nurul-lah ise daha para kazanmadan, baba eline bakarak evlenmek istemediğini belirtiyor. Bu kadar serbest bir kızın evlenince de kocasını aldatabileceğini düşünüyor. ÇÔCUğu ise kendinden olarak kabul ediyor. Ceylan gizlice doğurur ise çocuCu atıp bakacaCını bildiriyor. Yani çocuğun sorumluluğunu üzerine alıyor.
Sezaidi l Hanım kızının anlattıklarından onun hamile olduğunu anlıyor. Önce bunu babadan saklıyorlar. Sonra ona da söylüyorlar. Sezaidil Hanım bile kızı ile evlenilemeyeceğini kabul ediyor. Nurullah'a kızmıyor. Zeliha Hanım ile dostluCunu bozmuyor. Ceylan annesi ile bir Bulgar-Ermeni köyüne gidip, gizlice doğuruyor. Ziyaullah adını verdikleri bir oğlu oluyor. Köylü bir karı-kocaya bebeği verip Istanbul'a dönüyorlar.
Bu arada Nurullah evlenmek istediğini bir okul arkadaşına açıyor. Iki arka- . daşın evlenilecek kız tanımları şöyle: Orta halli, okumuş bir kız olacak. Fransızca ve müzik bilecek. Eski fikirden çıkmış, yeni fikirlere çok girmemiş olacak. Arkadaşı buna uygun olarak Ahdiye'yi tavsiye ediyor.
Ceylan Nurullah'ın evlendiğini duyunca babası KAzım Beyin yasak kitap ve dergilerini Nurullah'ın odasına koydurup polise babasının imzası ile bir mektup yazıp Nuroııarı'ı Ihbar ediyor. Nurullah tam düğün günü Jön Türk diye tutuklanıp üç ay hapiste tutulduktan sonr Akka'ya sürgün ediliyor.
1 4
AHMET MITHAT EFENDI - JÖN TÜRK
Aslında KAşif Efendi ve Nurullah' ın politika ile hiç ilgileri yok. KAzım Bey ise yasak yayın okuyor, padişaha karşı olan politik bir adam. Kızı yüzünden hatiye durumuna düşünce bunu devam ettiriyor ve bundan bol fayda sağlıyor. Çıkarı için inançlarının tersindeki tarafa geçiyor, jurnalci oluyor.
Nurul lah Akka'da hapisken Mutasarrıt Paşanın iki oğluna Fransızca ders veriyor, para kazanıyor. Babasına mektup yazarak isterse Ahdiye'nin nikAhl boıabileceCini bildiriyor. KAşif Efendi Dilşinas Hanım ile konuşuyor. Kız tarafı bakleyeceklerini söylüyorlar. Bir süre sonra KAşif Efendi ile Zeliha Akka'ya gidiyorlar Ahdiye ile Dilşinas Hanım da arkalarından gidecekler. Bunu duyan Ceylan babası ve hafiyeler yolu ile Akka mutasarrıfının Nurullah'a gösterdiği kolaylıkları önlüyor.
Ceylan'm kendisine Akka'da da rahat vermeyeceğini anlayan Nu rullah ıskenderiye'ye kaçıyor. Orada avukatlığa başlıyor. Çc;ık çalışkan ve yetenekli olduğundan kısa sOrede başarılı oluyor, ev kuruyor. Önce babası ve ablasını , sonra da Ahdiye ve Dilşinas Hanımı yanına alıyor.
ıstanbul'da KAzım Beyin jurnalci olduğu ve kızı Ceylan'ın gayrimeşru çocuk doQurduğu dedikodusu yayılınca herkes onlardan ayağını çekiyor. Ceylan cinnet getirip kendini yakarak intihar ediyor. Ceylan'ın çok kişiye zararı dokunuyor. AhlAksız bir kişi Oç aileyi de mutsuz ediyor.
Nurullah ve Ahdiye, Dilşinas Hanım, KAşif Bey ve Zeliha Hanım ile bOyOk bir aile şeklinde 8 yıl ıskenderiye'de oturuyorlar. Bir oğulları ile bir kızları oluyor. Ahdiye Ideal bir eş o luyor. Çocuk yetiştiriyor ve Nurullah' ın dostu olan hem Mısırlı Müslüman, hem de Avrupalı ailelerle görüşOyorlar. Kanun-ı �sasi'nin ilAnı ve genel af üzerine Istanbul'a geri dönüyorlar. KAzım Bey ise denize atlayarak intihar ediyor.
Bu romanda Ahmet Mithat Efendi Ahdiye ile Nurullah'ın dOğOn törenlerini uzun uzu n anlatarak aileye maddi ve manevi yük olan eski düğün Metlerini tenkit ediyor. Dilşinas Hanım ve Sezaidil Hanım eski birer cariye olarak mutlu evl ilikler yapıyorlar. Çocuk yetiştirme konusu üzerinde de durularak cariyelerin elinde kontrolsüzce yetiştirilen çocuğun Ceylan gibi ahlAksız olabileceği vurgulanıyor. AhlAksız kadının aile düzenini nasıl bozduğu anlatıl ıyor. Evlilik konusunda da ideal evlenilecek kızın Ahdiye gibi okumuş, hem doğu hem batı kOItorO almış, eski fiklrll oımayıp çOk yenı fikirli de olmamasının makbul olduğu belirtiliyor.
Ahmet Mithat Efendi'nin ele alınan bu beş eserinde genelde orta sınıf ai-
1 5
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
leler işıeniyor. Bunlar küçük, kalabalık olmayan, 2-3 kişiden oluşan aileler. Zengin aileler sonuçta bir mirasyedinin tenkidi için kullanıl ıyor ki romanlarda mirasyediliğe sık sık değiniliyor. Bu tür ailelerde hizmetçiler ve emektarlar var.
Evlilik önemle üzerinde durulan bir konu. Vah'ta eski adetlerden beşik
nikahının sonradan birbirine uygun olmayan insanları zorla birleştirmesi bakı
mından zararlı olduğu anlat ı l ıyor. Çengi'de karşı tarafı tan ımadan evlenmenin
ve Vah'ta evlil ikte aş ır ı kıskançl ığın doğurduğu kötü sonuçlar sergileniyor.
Felsefe-! Zenan'da evlilıkte mutlu olmanın zorluğu ve erkeklerin karı larına sadakatsizliği işleniyor.
Çocuk yetiştirmenin ne denli hassas bir konu olduğu üzerinde de duru luyor. Çengl'de yanlış bilgilerle yetiştirilen çocuğun dengesizliği ve gerçeklerden uzak büyütülen çocuğun ise kolay kanan bir insan oluşu gösteriliyor. Jön TOrk'te ise gene yanlış eğitim sonucu bir kız ın fazla serbest ve ahlaksız oluşu sergileniyor.
Kadınlar konusunda asıl işlenen kadın ın ahlakI . Bu soru na her eserde değiniliyor . Ahlaksız kadın ın aileleri miJtsuz ettiği , hatta yıkt ığ ı gösteriliyor. Vah'ta güzeı, süslü ve modern kadın ın mutlaka ahlaksız olmadığı anlatı larak yazıldığı zamana göre kadınlarla ilgili yeni bir bakış açısı getiriliyor. Ayrıca, kızların okutulması gerektiği birkaç açısı getiriliyor. Ayrıca, kızların okutulması gerektiği birkaç yerde vurgulanıyor. Jön TOrk'te evlenmek için ideal bir kızın okumuş, kültürlü, eski kafalı olmayan ama yanlış modernleşmemiş bir kız olması gerektiği söyleniyor. Ahmet Mithat Efendi, temaşa sanatı ve hikayeciliğimize bağlı kalarak, özlenilen değerlere uygun tipler geliştirirken onları zıtları ile anlatmaya gayret Eldiyor.
Ahmet M ithat Efendi bu eserlerde cariyelerle evlenen erkeklerin mutlu olduğunu göstererek bir cariye ile evlenmeyi olumlu bulduğunu belli ediyor. Tek zararlı cariye Felsefe-I Zenan'daki Mahtaban.
Bu beş esere bakıldığında büyük, köklü ve zengin ailenin önemli olmadığı
görülüyor. Çünkü Ahmet Mithat Efendi için kişi önemli. Kiş inin kendini yetiştirip
hayatta, ailesinin desteği ile değil kendi gayreti ile başarıl ı olması makbuL. Bu
yüzden ai lede baba, otorite olmasa bile ailede yıkım olmuyor. Kişi güçlü olduğu
takdirde başarılı olabiliyor.
1 6
AHMET MITHAT EFENDI - JÖN TÜRK
Rakım Efendi Orne�inde oldu�u gibi, ailede kan ba�ı önemli de�i1. Aile Osmanlı ImparatoruOu gibi birarada başarı ile yaşayan çeşitli unsurların aksi. 00-zenli ev hayatı olması önemli. Yazara göre, makbul aile düzeni mazbut. eve kapalı bir hayat. Evi dışarıya açan bohçacı gibi dış unsurlar aile düzenini bozuyor. Bu dOzenin saOlanmasl için birbirini seven karı-koca arasındaki evlilik baOI önemli. Çengı, Vah ve Jön TOrk romanlarının sonunda birçok zorluklardan sonra birbirine kavuşan ve birbirlerini severek evlenen mutlu çiftler görüyoruz. Belli ki, Ahmet Mithat Efendi için mazbut ve düzenli bir aile hayatı ancak sevgi ile kurulan evlilikle mümkün. Bunun için de aile konusunda evlilik önemli.
17
ŞEMSETTIN SAMI Taaşşük-ı Talat ve Fitnat
Şemsettin Sami 1 872'de yazdığı Taşşuk-ı Talat ve Fıtnat romanı nda iki aile anlatıyor. Fıtnat, annesi ölmüş olduğundan üvey babası tütüncü Hacıbaba ve onun üvey annesi Emine Kadın ile oturuyor. Annesi Zekiye Hanım ilk evHliğinde hamile kalmış iken zulüm gördüğü kocasından boşanmış, çocuğu doğduktan sonra Hacıbaba ile evlenmiş, bir süre sonra da ölmüş. Fıtnat'ı Hacıbaba büyütüyor. Adet üzere 8 yaşına gelince Fıtnat'ı okuldan alıp eve kapatıyor; sokağa çıkmasını yasaklıyor.
Talat ise annesi Sali ha Hanım ve Arap dadısı Ayşe Kadın ile yaşıyor. Babası Rıfat Bey ölmüş. Rıfat Bey ile Sali ha Hanımın evlenmeden önceki aşk hikayeleri de anlatıl ıyor. Bu ikisi çocukken okulda tanışıyor, aşık oluyor ve birbirlerine evlenme sözü veriyorlar. sali ha 1 0-1 1 yaşına gelince babası onu okuldan alıp eve kapatıyor. Cariye Gülizar' ın aralarında mektup taşımasıyla ilişkileri devam ediyor.
Saliha 1 6'sına gelince babası onu istemediği bir adamla evlendirmeye karar veriyor. Sahila da Rıfat'a bir mektup yazarak durumu anlatıyor ve intihar edeceğini söylüyor. Bu mektupu Saliha'nın annesi ele geçirip intihar laf ın ı okuyunca babayı ikna ediyor. Saliha ve Rıfat evlendiriliyorlar.
Talat bir gün percereden Fıtnat'ı görüyor. Iki genç ilk görüşte birbirlerine aşık oluyorlar. Fıtnat'a nakış dersine gelen Şerife Kadının evini öğrenen Talat kız kılığına girerek Ragıbe adı altında nakış dersi almaya başlıyor. Şerifa Kadın Ragıbe'yi birlikte çalışmaları için Fıtnat' ın evine götürüyor. Böylece Ragıbe'yi Talat' ın kızkardeşi sanan Fıtnat ile Talat görüşüyoriar.
1 8
şEMSEniN SAMi - TAAŞŞÜK-I TALAT VE FITNAT
Bir gün zengin ve yaşlı bir adam olan Ali Bey F ıtnafa talip oluyor. F ıtnat iti
raz ediyor ama üvey babası Hacıbaba ile Emine Kadı n onu dinlemiyorlar ve
nikah kıyıyorlar. Kızı kandırarak Ali Beyin konağ ına götürüyorlar.
Fıfnat Ali Beyi yanına yaklaştırmıyor ve bir çakı ile intihar ediyor. Tam o sıra
da Talat geliyor ve durumu görünce düşüp öıüyor. Ali Bey Fıtnat'ın boynundaki
muskayı okuyor. Bu, F ıtnat'ın annesinin kızına 1 8 yaşında okumak üzere yaz,- .
dığı bir mektup. M ektuptan Ali Bey F ıtnat' ın babası olduğunu anlıyor. Ç ı ldırıyor ve birkaç ay sonra öıüyor. Saliha Hanım ise ağlamaktan kör kalıyor.
Bu romanda aileler tam değil F ıtnat annesiz ve babasız; Talat babasız
büyüyor. Romanda önemle üzerinde durulan konu görmeden ve tarafların
rızası alınmadan evlendirma geleneğinin zararları . Üvey babası Fıtnat' ı isteme
diği bir adamla zorla evlendirince arka arkaya birçok felakete sebep o luyor.
Halbuki iyi yetiştiriimiş bir kız olan Talat'ın annesi Saliha Hanım anne ve ba
basının evl il ik kararı na başkaldı rıyor. Kocasın ı kendi seçiyor. Mutlu bir evliliği
oluyor. Ama oğlunu anlayamıyor; Talat'a yardımcı olamıyor.
M ehmet Kaplan'a göre bu romanın en önemli özelliği "Insanları bedbaht
eden sosyal şartlara, gelenek ve göreneklere karşı tabiat, hürriyet ve müsavat
adına şiddetli bir protestoyu ihtiva etmesidir. "(2). Şemsettin Sami bireye önem
veriyor ve insana batıdaki hümanist açıdan bakıyor. Aşkı bir emr-i tabii olarak
görüyo r; evlenirken eşini seçme özgürlüğü nü savunuyor; kadı nlara yapılan
haksızlıkları göstererek eşitliğin önemini vurguluyor.
Kadınların erkeklerin yanında esir durumunda o lmaları tenkit ediliyor. Erkeklerin baskı ve zulümleri anlatı l ıyor. R ıfat Beyin annesi Kamile Hanımın ve
Fıtnat' ın annesi Zekiye Hanımın kocalarından çektikleri eziyetler anlatı l ıyor. Saliha Hanımın babası ve F ıtnat'ı n üvey babas ı n ı n kızlarına uyguladıkları baskı
gösteriliyor. Kocası taraf ından ezilmiş olan Zekiye Hanım y ı llar sonra F ıtnat' ın
boynundaki muskadaki mektupla kocasından intikam al ıyor.
Bu romanda kız çocuklarının okutu lması sorunu üzerinde de duru luyor.
kız ve erkek çocuklar birlikte okula başl ıyor, arkadaş oluyorlar. Kızlar biraz
büyüyünce eğitimleri yarı da kesilip eve kapatı l ıyorlar. Burada bu kapal ı çocuk yetiştirme tarzı tenkit ediliyor. Sali ha Hanım güçlü çıkıp istediği adamla evlene-
1 9
TORK ROMANıNDA AILE KURUMU
biliyor. Ama Fıtnat bunu başaramıyor. Ancak, eve kapalı olmasına ra"men pencereden gördO"O ilk gence Aşık oluyor.
Bu romanda aileyi etkileyen aile dışı unsurlar, aracılar da görülüyor. Cariye GOlizar Saliha Hanım ile Rıfat Bey arasında mektup taşıyor. Nakış hocası ŞerHe Kadın bilmeden Talat ile Fıtnat'ın buluşmalarını sa"lıyor.
20
NAMIK KEMAL İntibah
Namık Kemal 1 876'da yazdığı Intibah adl ı romanı nda sağl ıksız kadın
erkek i lişkilerini anlatıyor. Babası ölmüş olan Ali Bey annesi Fatma Han ı m ile
yaşıyor. Çok iyi terbiye görmüş olan Ali Bey mazbut bir hayat yaşarken Çam
Iıca'da bir kadına rastlayıp ona a.şık oluyor. Kadın Mahpeyker adl ı meşhur bir fa
hişe . Abdullah Efendi isimli ahıa.ksız dostunu n parası ile yaşayan bir kadın.
Kadını tanıyanlar Ali Beyi ikaz ediyorlar ama o bu ikazları dinlemiyor.
Ali Bey Mahpeyker ile sefahat a.lemine dalıyor. Durumu öğrenen Fatma
Hanım oğlunu Mahmeyker'den vazgeçirmek için eve Dilaşup isimli 90k güzel
bir cariye satın alıyor. Kız Ali Beye a.şık oluyor ama Ale Bey onun yüzüne bak
mıyor.
Bir sü re sonra, Mahpeyker'in bir gece eve dönmemesi ü zerine Ali Bey onu terk ediyor. Aniden Dilaşup'a a.şık oluyor. Kızla evleniyor. Bunu kıskanan
Mahpeyker Dilaşup'a iftira ederek Ali Beyin gözünden düşürtüyor. Ali Bey kızıp
Di/aşup'u esirciye satıyor. Mahpeyker kızı satın alıyor ve devamlı eziyet ediyor.
Bu olaylardan sonra Ali Bey kendini sefahata kapt ı rıyor. Içki ve kadı n
alemlerinde yaşıyor. Tüm parasını bitirip Yenicami'de arzuhaıcilik yapmaya baş
lıyor. Bu arada annesi Fatma Hanım sefalet içinde öıüyor.
Mahpeyker Ali Beyi tekrar elde etmeye çal ışıyor. Reddedil ince dostu Ab
dullah Efendinin yardımı ile Ali Beyi öldürtmeye karar veriyor. D ilaşup bu pıa.nı duyup Ali Beye haber veriyor. Ali Bey kaçıyor. Onun ceketini g iyen Dilaşup'u
Ali Bey sanan kiralık katil kızı bıçaklıyor. Bu sırada Ali Bey polislerle geliyor. Di-
2 1
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
laşup'un ölmek üzere olduğunu görünce yaptığı hatayı anlay ı p Mahpeyker'i
öldürüyor. Abdullah Efendiye felç geliyor. Ali Bey hapse atı l ıyor; 6 ay sonra piş
manlıktan ölüyor
Intlbah'ta önemle üzerinde durulan konulardan biri hatalı çocuk yetiştir
me. Ali Bey anne ve babasının yanlış yetiştirmesi sonucu hayata hazırlıklı değiL.
Iyi okutulmuş, birkaç yabancı dil biliyor, mazbut bir genç ama hayatın gerçekleri
ni bilmiyor. AhlAksız bir kadına çok kolay kapıl ıyor.
Çocuk terbiyesinin önemi Mahpeyker'de başka bir biçimde görülüyor.
M ahpeyker ahlAksız bir ailenin çocuğu, ailesinden ald ığ ı terbiye sonucu
ahlAksız bir kadı n oluyor. Mahpeyker'i henüz 1 3 yaşındayken akrabaları sat
maya başlamış; 1 5 yaşına geldiğinde kız tam bir fahişe olmuş. Katı ahlAkçı olan
Namık Kemal Mahpeyker'i çok kötü gösteriyor (3) . Kadının kendi seçeneği ile
bu hAle gelmediğini gözardı ediyor. Birçok romanda görülen ahlAksız kadın ın
çok kişinin hayatını altüst etmesi burada Mahpeyker'de gösteriliyor.
Bu romanda önemle üzerinde durulan bir başka konu cariyelik kurumu.
Di laşup okuma-yazma bilen, iğne işi yapan, iyi yetiştiriimiş bir cariye. Ama Ali
Bey bu kızla evlendiği halde kızınca onu bir muhabbet tellalına satabiliyor. Bun
dan sonra Di laşup'un çekmediği eziyet kalmıyor. Sonunda sevdiği adam için öıüyor. Romanda, Dilaşup'un kişi liğinde cariyelere yapılan haksızl ıklar sergile
nerek esaret tenkit ediliyor.
Mirasyedilik ve sefahat hayat ın ın getirdiği felaketler üzerinde de duru
luyor. Ali Bey kadın konusunda hayal kırıkl ığına uğrayınca kendini sefahate ve
riyor. Tam bir mirasyedi olarak yaşayıp herşeyini kaybediyor. Çok fakir düşüyor.
Annesi sefalet içinde öıüyor. Birçok insan, ahlAksız bir kad ı n ve hayatı tanımayan bir e rkek yüzünden mahvoluyor.
22
MEHMET MURAT Turfanda mı, Turfa mı?
Mehmet Murat 1 890-1 891 'de yazdığı Turfanda mı, Turfa mı? romanında memleketin birçok sorununu işlerken aile konusunu da ele alıyor. Şeyh Salih Efendinin kalabalık aile yaşamında birçok aile içi problemi sergiliyor.
\
Romanın kahramanı Mansur, Cezayir eşrafından Ibn-i Galib'lerden. Bilbası aslen Kütahyalı , annesi ıstanbul'dan gitme bir Çerkez. Mansur, babası ölünce
\ Cezayir'deki amcası Ahmet-e! Nasır'ın yanında büyüyor. Bu evde amcasının bir oğlu ve iki kızı var. Ayrıca, bir başka amcasının kızı olan Zehra da babası ölünce
f aynı eve s ığınmış. Burada, kimsesiz kalan akraba çocuklarını barındıran büyük bir aile görüyoruz.
Annesinden iyi bir Osmanlı-IsI�m terbiyesi alan Mansur Paris'e gidip tıp okuyor, politika ile i lgileniyor. Paris'ten Istanbul'a geliyor. Saltanat v� hilafet merkezinde çalışarak Osmanlı Imparatorluğunu ve IsI�m dünyasını yeniden diriltmek gerektiğine inanıyor. Idealist bir adam. Çok da çalışkan. ıstanbul'da hem doktorluk yapıyor, hem Tıbbiye'de ders veriyor, hem de Hariciye'de memut oluyor. Devlet kademelerindeki çarpıklıkları görüyor. Bu arada doktor olan Mehmet Efendi ve onun kız kardeşi Fatma Hanımla yakın dost oluyor.
Mansur ıstanbul'da bir diğer amcası Şeyh Salih Efendinin konağında oturuyor. Şeyh Salih Efendi yüksek bir memur, köhnemiş düzenin bir parçası . Adam kayırma ve rüşvet işlerinin içinde. Iki karısı var. Sadece "hanımefendi" diye anılan ilk karısından ısmail adlı bir oğlu ve Sabiha adlı bir kızı var. Ikinci karısı Müzeyyen ise genç.
23
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
ısmail eğlenceye düşkün, Beyoğlu'nda kumar oynamaya meraklı bir genç adam. Evli. Ama karısı ile sağlıklı bir beraberlikleri yok. Mesire yerlerinde ısmail ayrı , karısı ayrı , değişik kişilerle flört ediyorlar. Sabiha ise kendi halinde bir kız. Aile Sabiha'yı Mansur'la evlendirmek istiyor ama Mansur bunu reddediyor.
Aynı evde Mansur'dan başka Mansur'un amca kızı Zehra da var. Zehra okumuş, kültürlü, akıllı bir kız. Zamanın mesire yerlerindeki kadın-erkek ilişkilerine karşı olan Zehra Frenk kadınlarını daha namusı!} buluyor. Onların toplumda edepH davrandıklarını söylüyor. Mansur ile Zehra birbirlerine Aşıklar ama bunu belli etmiyorlar. Ikisi için de memlekete hizmet vermek için çalışmak aşk ve evlenme işlerinden daha önemli.
Bu kalabalık ailede çok sayıda hizme'kAr da var. Cariye Nesrin KaHa, Hacemağası BHal ve kötü ruhlu seyis ıbrahim bunların başta gelenlerinden.
Şeyh Salih Efendinin ikinci karısı Müzeyyen'in erkek kardeşi Raşit Efendiyi de tanıyoruz. Bu kötü ruhlu adamın karısı Emine Hanım randevu evinden gelme bir kadın . Müzeyyen Şeyh Salih Efendiden çocuk doğurunca Raşit Efendi kız kardeşi ve yeni doğurduğu çocuk yoluyla Şeyh Salih Efendinin tüm malına el koymaya karar veriyor.
Seyis ıbrahim ile anlaşarak ısmail'i arabasıyla denize düşürtüp öldürtOyor. Sabiha'y ı isteyen KAzım Beyi kızla kendi evinde buluşturuyor. Sabiha hamile kal ınca çocuğu düşürtmek bahanesi ile Sabiha'yı zehirliyor. Böylece Şeyh Salih Efendinin iki çocuğundan, iki büyük mirasçısından kurtulmuş oluyor.
Bir gece konağı ateşe vererek Mansur ve Zehra'yı da öldOrmek istiyor. Ama başaramıyor. Tüm planı anlayan Mansur, Raşit Efendi ile boğuşurken adam denize düşüyor ve öıüyor. Bir süre sonra Müzeyyen ve yeni doğan bebek de öıüyorlar. Raşit Efendinin karısı Emine Hanım yine randevu evine dönüyor. Şeyh Salih Efendiye inme iniyor. Ilk karısı da ölOyor.
Mansur ile Zehra evleniyorlar. Bir oğulları oluyor. Kafaca anlaşan mutlu bir çift oluyorlar. Anadolu'da bir çiftliğe yerleşiyorlar. Mansur hastalara bakıyor. Bir okul kuruyorlar. Zehra burada hocalık yapıyor. Bu arada Rus Savaşı patlıyor. Mansur gönüllO olarak savaşa gidiyor. Dövüşüp yaralanıyor. Askerlikte de ye
tersizlikler görüp karşı çıkınca Şam'a sürülüyor. Bir süre sonra orada ölüyor.
24
MEHMET MURAT - TURFANDA MI, TURFA MI?
Turfanda mı, Turfa mı? romanında üst düzey kalabalık bir aile tanıyoruz. Aile reisinin iki karısı var. Bu durum kadınlardan birinin kardeşi kötü niyetli olunca sorun yaratıyor. Raşit Efendi miras peşine düştüğünden Şeyh Salih Efendinin diğer karısından olan iki çocuğunu öldürüyor. Raşit Efendide aile dışındaki ahl�ksız bir kişinin aile düzenini nasıl bozduğu nu görüyoruz. Miras ve para düşkünlüğünün doğur�uğu hazin sonuca şahit oluyoruz.
Evlilik konusunda, Mansur ve Zehra'da fikirce anlaşan bir çiftin mutlu evliliği sergileniyor. Mansur gibi, ülkeye şekil vermek isteyen idealist erkeğin kendi gibi düşünen kadına ve aileye ihtiyacı olduğu anlatılıyor. Bu temayi Tatarcık'ta da görüyoruz. Çocuk eğitimi konusunda ise sorumsuz ve şımarık yetiştirilen ısmail'in eğlence ve kumar düşkünü oluşu gösteriliyor. Bu vesile ile zamanın mesire yerlerindeki davranışların tenkidi yapılıyor.
Mansur ve Zehra'da ise babasız büyümüş olmalarına rağmen iyi eğitilmiş insanlar görüyoruz. Mansur annesinden iyi terbiye almış, ayrıca iyi tahsil görmüş. Çalışkan ve idealist bir genç.
Romanda Zehra ve Fatma olumlu iki kadın tipi. Okumuş, kültürlü ve namuslu kıZıar. IsI�m �detlerine göre yaşıyorlar ama bu bilgili kızlar olmalarına mani değil. Romanda okumuş kadınlar için ideal işin kız mektebinde hocalık yapmak olduğu belirtiliyor. Zehra köyde bunu yapıyor. Fatma bir kız mektebi kurmaya çalışıyor. Kız çocukların okutulması gerektiği önemle vurgulanıyor. kadının toplumda bir işe yaraması I�ım geldiği belirtiliyor.
Mehmet Murat için eğitim çOk önemli bir biçimlendiriei. Çocukların yetiştirilmesinde rekabeti de yararl ı bır unsur olarak al ıyor. Mansur ile Zehra özel ders alırlarken birbirleriyle yarışıyorlar. Sonra Mansur okula gidiyor. Zehranın kendi kendini yetiştirmesi ayrı.;bir önem taşıyor.
Yazarların kadınlardan çok şey bekledikleri bu eğitim faslından anlaşılıyor. Kısa sürede istenen seviyeye gelen kadının, üstıeneeeği eğitici hüviyetle geleceğin teminatı olacağı vurgulanıyor.
25
FATMA ALivE HANıM Mııbaıarat
Fatma Aliye Hanım 1 892'de yazdığı Muhazarat adlı romanında birkaç ai- . leyi anlatıyor ve birçok aile sorununa değiniyor. Ilk tanıd ığımız Sai Efendinin büyük bir konakta yaşayan kalabalık ailesi. Sai Efendi namuslu, bilgili, zengin, iyi 1<alpli bir adam. O kadar iyi ki başkasının kötü olabileceğini aklına bile getirmeyeeeı< kadar saf.
Sai Efendinin ölmüş olan ilk karısı Fevziye Hanım da çok iyi bir insanmış. Fevziye Hanım 1 6 yaşındayken Fazıla'yı, yedi yıl sonra da Şefik'i doOurmuş. Çok müşfik bir annaymiş. Fazıla 8 Şefik ise 1 yaşındayken anneleri öıüyor. Çocuklar bakıeısız, ev başsız kalıyor. Çocuklara hizmetçiler, dadırar tutuluyor. Ama evde bu çalışanları idare eden bir kadın olmadıaından hayatları bir türlü düzene girmıyor.
Fazıla evdeki matmazellerden Fransızca, piyano, resim öğreniyor. ÇOk akıll ı , bilgili, iyi kalpli bir kız oluyar. Kardeşi Şefik'in hem annesi, hem babası gibi. Ona bir anne şefkatiyle bakıyor ve eğitimi için uğraşıyor.
Sai Efendi evde rahata alışmış bir insan. Her işini karısı görürmüş. Dul kalınca evin eski düzenini arıyor. Fazıla küçük yaşına rağmen babasına da hizmet ediyor ama yeterli olamıyor. Eve gelip onlara bakabilecek yakın bir kadın akrabaları da yok. Sai Efendi bu düzene bir yı l dayanıyor. Çocukların bakımı ve evin Idaresı ıçın tekrar evlenmeye karar verıyor.
Saı Efendi zengın olduQu ıçın birçok aıle ona kııını vermek Istiyor. Genç biriyle evlenmek Isteyen 35-36 yaşındaki Sai Efendi 1 9 yaşındaki Calibe'de
26
FATMA ALiYE HANıM - MUHAZARAT
karar kılıyor. Calibe mutasarrıf Ihya Efendi'nin kızı. Babası, annesi, kardeşi Nabl ve amcaoClu Süha ile oturuyor. Nabi ıstanbul'da okula verildiCi için aile ıstanbul'da, Ihya Efendi yalnız başına memuriyette.
SOha, Ihya Efendinin ölen kardeşinin oClu. Annesi SOha'yl amcası na blq:lkıp tekrar evlenmiş. Süha da bu ailenin evladı gibi büyümüş. Tıpta okuyor. Çalışkan, iyi kalpli bir çocuk. Ihya Efendi Calibe ile Süha'yı birbirleri Için düşOndüCünden yaşları büyüyünce onları ayırmamış. Kaç-göçsüz, birlikte bOyümOşler.
Ihya Efendi yaşları gelince Calibe'yi Süha ile evlendirmeye karar veriyor. Bunu Süha'ya soruyor. Süha çocukluCundan beri Calibe'yi sevdiCinden kabul ediyor. lhya Efendi aynı şeyi karısı yoluyla Calibe'ye de sorduruyor. Aslında Calibe de SOha'yl seviyor ama para hırsı buna üstün geliyor. Her zaman zengın bır adamla evlenmek isteyen Calibe bunu devamlı SOha'nın yüzüne söylOyor. KalpsizliCi ve şımarıklıCı ile Süha'yı hep üzüyor. FakiriiCini ve o evde slCıntl 01-duCunu Süha'ya söylüyor. Düşünüp Süha ile evlenmeyi kabul etmiyor.
Calibe kendinden yaşça çok büyük olan Sai Efendi ile zengin olduCu Için evlenmeye karar veriyor. Sai Efendi Calibe ile evlenirken evlatlarına annelik etmesini ve onları hırpalamamasını şart koşuyor. Kötü huylu ve riyakAr bir insan olan Calibe bu şartı kabul eder görünüyor.
Sai Efendinin komşusu olan aileyi de tanıyoruz. Yandaki zengin konakta oturan Münevver Hanımın kocası ölmüş. O{Jlu Mukaddem ile yalnız yaşıyor. Evde hizmetkArlar ve eariyeler de var. Münevver Hanım çok iyi kalpli ve akıllı bır insan. Evinde hem erkek, hem kadın. Mukaddem'e hem annelik, hem babalık ediyor. O{Jlunu babalı çocuk gibi terbiye ediyor, tahsil ettiriyor. Ömrünü oCluna hasretmiş müşfik bir anne.
Münevver Hanım Fazıla'nın ölen annesinin çok yakın arkadaşıymış. Fazıla ve Şefik'i arkadaşından yadigar sayıp çok seviyor. Onlara annelik ediyor. Fazıla'yı büyüdüklerinde Mukaddem'e almak istiyor. Zaten Fazıla ile Mukaddem küçükten sözlü sayılıyorlar. Bu evlilik gerçekleştiCinde Münevver Hanım Şefik'l de evine alacak. Zaten Fazıla kendisini kardeşi ile kabul etmeyenle evlenmemeye Kararlı. Şefik Fazıla'nın çocuCu gibi olduCundan Fazıla onu üvey anne
27
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
eline bırakmak istemiyor.
Sai Efendi ile Calibe evlendiklerinde Münevver Hanım birkaç gün Fazıla
ve Şefik'l kendı evine alıp Mukaddem ile birlikte oyalıyor. Çocukların eve
dönüşleri ile Calibe'nin eziyetleri başlıyor. Calibe Sai Efendinin yanında çocuk
lann yüzlerine gülüyor yalnız kalınca onları hırpalıyor. Ayrıca Sai Efendiye ço
cuklarını devamlı şikAyet ediyor ve kötüıüyor. Genç ve güzel karısına hayran
olan Sal Efendi bunlara inanıyor. Gözü evde karısından başka birşey görmüyor,
çocuklarının durumunun farkında bile deOil. Calibe bir de kendisine alet olup
çocuklara eziyet eden bir matmazel tutuyor.
Fazıla hep karısını tuttu"u için babasına kızmıypr. Calibe çok güzel rol yaptlOI için babasının onda kötülük olabileceOine inanmadlOını, insana en yal<ın
karısı olduOuna göre ona inanmasının tabii olduOunu düşünüyor. Iftiralara karşı kendini savunup babasına doOrusunu anlatmıyor. Zevceyi zevcine çekiştirmek
olmaz diye düşünüyor.
Calibe ilk sene bir erkek, ikinci sene bir kız çoCUk doOuruyor. Fazıla'ya ço
cukken oynasın diye alınan, sonra kötü huylu çıkan, cariye Reftar yenı çocuklar doOunca Fazıla'dan alınıp onların emrine veriliyor.
Bütün çocukların masraf parasını Sai Efendi Calibe'ye veriyor. O da parayı hep kendi çocuklarına harcıyor. Üvey kardeşler son derece şımarık büyüyoı1ar. Calibe onların her yaptıOına göz yumup Fazıla ve Şefik'i eziyor. Fazıla Şefik'l ahlAkı bozulmasın diye üvey kardeşleriyle oynatmıyor. Fazıla ve Şefik üvey
anne yüzünden çok mutsuzlar ama babaları bunun farkında bile deOil. Fazıla babasını çok sevdiOi için o üzülmesin diye gerçekleri ona aksettirmlyor.
Bir süre sonra Calibe'nin babası yeni bir memuriyet için uzak bir şehre karısıyla birlikte gidince Nabi ve Süha okulda olduklarından ıstanbul'da kalıyorlar. Calibe kardeşi Nabi'yi düşünmüyor. Yalnız Süha'yı sevdiOinden Sai Efendiyi
aOlayarak kandırıyor ve Nabi ile Süha'yı konakta yaşamaya davet ettiriyor.
Böylelikle konak iyice kalabalıklaşıyor. Sal Efendi, Calibe, iki küçük çocuk
ları, Fazıla, Şefik, Nabi, Süha birlikte oturuyorlar. Evde çok sayıda hizmetkAr, aşçı, cariye var. Ayrıca çocuklar için birçok matmazel gelip gidiyor.
Süha aslında çalışkan ve iyi huylu bir insan. <f\ma zamanla Calibe onu yol-
28
FATMA ALIYE HANıM - MUHAZARAT
dan çıkarıyor. SOha'ya açıkça beraber olmayı teklif edince Süha konaktan gitmek istiyor. Calibe bir romanda parça diye Süha'ya para aldlOına dair bir yazı yazdırıyor ve Sai Efendinin parasını çaldıOını söyleyip onu hapsettireceOi tehdidi ile SOha'yl zorla AşlOI yapıyor. Süha artık Calibe'den nefret ediyor ama eli kolu baOh. Ilerde intikam almaya karar veriyor.
Calibe kardeşi Nabi'yi sevmiyor. Ama onu evden atsa Süha'yı da yollamak gereceOi için katlanıyor. Nabi babasından ve eniştesinden aldlOI paralarla sefahat Alemlerinde yaşıyor. Zengin bir kız bulup iç güveysi olmak istiyor.
Süha ise başarılı bir doktor olup hem tıbbiyede ders veriyor, hem hasta bakıyor. KonaOın doktorluOunu parasız olarak üstüne alıyor. Evlenirse kibar ve tahsilli bir kız istiyor. Sai Efendi bu konudaki fikrini sorunca istediOi tür kızın ancak büyük ve zengin bir ailenin kızı olacaOından, böyle bir kızla evlenmek için zengin olması gerektiOini, onun için sabretmesi lAzım geidiOini söylüyor.
Bu arada, ahlAksız bir kız olan cariye Reftar evde kapıları dinleyerek ve lakırdı taşıyarak Calibe'ye hizmet ediyor. Reftar Nabi'yi beOeniyor diye Calibe Reftafı elinde tutmak için onu Nabi'ye hizmete tayin ediyor. Nabi Reftafı i{ıfal ediyor.
Fazıla'nın erkeklerden kaçma yaşı gelince Mukaddem'le görüştürülmüyor. Sai Efendi ile Münewer Hanım konuşup Fazıla 18, Mukaddem 24 olunca onları evlendirmeye karar veriyorlar. Nişan takılıyor. Sai Efendi Münewer Hanıma büyük saygısı var. Onun sözlerini dinliyor. Bu yüzden Calibe Münewer Hanıma düşman. Fazıla'nın Mukaddem ile evlenmesini istemiyor. Fazıla uzak bir yere gelin gitsin .. ondan kurtulsun istiyor. Halbuki komşuya gidecek olursa, sevmediOi Münewer hanım dünür olarak eve hep gelecek ve Sai Efendiyi etkileyecek diye korkuyor.
Süha zamanla Fazıla'ya Aşık oluyor. Calibe Fazıla'nın Mukaddem ile evlenmesinl istemediAini, buna mani olmaları gerektiOini Süha'ya söylüyor. Bu Süha'nın da işine geldiOi için Nabi ile birlik olarak Mukaddem'i Sai Efendiye kötülemeye başlıyorlar. Süha da Fazıla'nın kalbini kazanmaya çalışıyor ama başarılı olamıyor.
Büyükada'da yazlıkta bir gece, Calibe Mukaddem'i zorla gece yatısına tu-
29
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
tuyor. Ertesi gün Mukaddem'in gece çok içip sonra da Reftar'ı iğfal ettiğini Sai Efendiye söylüyorlar. Sai Efendi buna inanıp düğüne bir ay kala nişanı bozuyor. Fazıla babasına saygısından hiçbir şey soramıyor.
Nişan bozulduktan sonra Münevver Hanım ile Fazıla, Fazıla'nın arkadaşı Fevkiye'nin evinde buluşuyorlar. Münevver Hanım Fazı la'ya gizlice Şefik'i alıp gelmesini, hemen nikAh yapabileceklerini söylüyor. Fazıla babasına karşı gelmek istemediği için kabul etmiyor. ASlında Fazıla da Mukaddem ile evlenmek istiyor. Çocukluğundan beri ona analık etmiş olan Münevver Hanımı çok sevdiği için bu evliliği istiyor. Bunu bir borç ödeme olarak görüyor. Mukaddem'i de seviyor ama ona Aşık değil.
Bu arada Fazı la'nın en yakın arkadaşı Fevkiye'yi zengin olduğu için Nabi istiyor. Fazıla'yı aracı yapmak istiyor. Fazıla Fevkiye'nin ailesinin Nabi'yi istemeyeceğini bildiği için arkadaşını bu işe ikna etmeyi kabul etmiyor. Fazıla için bir kız ailenin istediği ile evlenir de adam kötü çıkarsa ailesinden yardım isteyebilir, geri dönebilir. Ama ailesine karşı çıkıp onların istemediği ile evlenirse ve kocası kötü çıkarsa tek başına kalır.
Fevkiye hayatta her istediğini elde etmeye alışmış, hiçbir arzusu reddediImemiş şırnarık bir kız. O da N3bi'ye Aşık oluyor. Bir mahalle kızı aracılak yapıyor; mektup ve resim taşıyor. Fevkiye annesine Nabi ile evlenmek istediğini söylüyor. Babası duyunca çok kızıyor. Bu kararı kızının değil, kendisinin verebileceğini söylüyor. Nabi araştırılıyor ve makbul bir insan olmadığı anlaşılıyor.
Anne ve baba Nabi'yi istemedikleri halde kızlarına söz geçiremiyorlar. Çocuklarına hiç karşı çıkmadıkları, hele ağlayınca her istediğini yaptıkları için Fevkiye bu na alışmış. Nabi ile evlenmek için de tutturunca uygun bulmadıkları halde razı o luyorlar. Fevkiye Nabi ile evleniyor Nabi iç güveysi oluyor.
Süha sonunda Fazı la'ya aşkını söyleyip evlenme teklif ediyor. Onu babasından isteyeceğini söylüyor. Fazıla kızıyor. Babasının istemediği adama varmayacağını, babasının da onu istemediğine vermeyeceğini söylüyor. Birgün Fazıla, Süha ile Calibe'yi sarmaş dolaş görüyor. Babası üzülmesin diye söylemiyor.
Calibe bu olay üzerine Fazı la'n ın bir an önce evlenip evden gitmesini is-
30
FATMA ALiYE HANıM - MUHAZARAT
tiyor. Fazıla istemese de babası onu zorla birine versin diye Fazıla'ya iftiralar atmaya başlıyor. Sai EfendiYi Fazıla'nın aklının Mukaddem'de olduğuna ve onunla kaçma planı yaptığına inandırıyor. Bunu anlayan Fazıla ilk def
.� üvey annesine hakaret ediyor. Saif Efendi çok kızıyor. Fazıla'yı dövüyor. Kızın kolu çıkıyor. Şefik ablasını koruyor ve üzüntüsünden hastalanıyor. Sai Efendi çocuklarının hastalığı ile i1gilenmiyor. Onları sofraya almıyor. Şefik'i yatıl ı okula yazdırıyor. Fazıla'yı da derhal evlendirmeye karar veriyor.
Bu sırada Fazıla'ya bir kısmet çıkıyor. Zengin ve hasis bir tüccarın oğlu o;an Remzi Fazıla'yı istiyor. Sai Efendi kibar yaşayan, zengin bir adam diye 28-29
yaşlarında olan Remzi'ye kızını veriyor. Şefik de okul tatilierinde ::ıb!asıyla kalacak. Bu haberi alan Mukaddem çok üzüıüyor. Fazıla evlenip Remzi'nin evine gidiyor.
Remzi 9 yaş büyük ağabeyi Rıfkı ile beraber has is babaları hayattaıken onun mağazasında maaş ile çalışmışlar. Zengin babalarından çok miras kalmış. Zengin ama kibar olmayan, görgüsüz bir aile bu . Ailede herşey gösteriş için yapılıyor. Remzi özellikle kibar kızı istediğinden Fazıla'yı alıyor.
Rıfkı Beyin karısı Sadberi< Hanım hasis, küçük hesaplar yapan görgüsüz bir kadın. Rıfkı Bey de cimri. Karısına aldığı kıyafetler ve mücevherler kadının evdeki emeğine karşı bir ödeme. Rıfkı bey ile Remzi ayrı evlerde oturuyorlar. Fazılanı n kayınvaldesi büyük oğlu ile otururken gelini Sadberk hanım ile geçinemediğinden Remzi evlenince gelip Remzi ve Fazıla ile oturuyor.
Fazıla'ya namuslu bir kadının kocasını sevmesi gerektiği öğretildiği için evlenince Remzi'yi çok seviyor. Ama Remzi onu sevmiyor. Bayağı bir adam. Fazıla ile zevkleri hiç uyuşmuyor. Birinin hoşlandığından diğeri hoşlanmıyor. Remzi Fazıla'nın kitap okumasından ve piyano çalmasından memnun değiL. Fazıla da kocasını mutlu etmek için bunları bırakıyor.
Yakında oturan elti Sadberk Hanım geceleri kayınvaldesi ile ahbaplık etmeye Fazıla'lara geliyor. Iki kadın sadece dedikodu yapıp kavga ediyorlar. Fazıla sıkılıyor ve onlara katılmıyor. Fazıla kayınvaldesine saygılı davranıyor, ona hizmet ediyor. Ama o Fazıla'ya yakınlık göstermiyor, kötü davranıyor.
Sadberk Hanım da Fazı la'nın giyimini kuşamını kıskanıyor. Bunları Fazıla
3 1
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
çeyiz olarak getirdiai halde kocası Rıfkı Beyden elbiseler is.tiyor dırdır ediyor. Cimri olan Rıfkı Bey Fazıla'ya düşman oluyor. Remzi'yi Fazıla'ya fazla yüz veriyor diye azarlıyor.
Remzi maarur ve sinirli bir adam. Çok da cahil. Fazıla ile ilgilenmiyor. Yalnız Fazıla'nın iyi giyinmesini istiyor. Ama bunu Fazıla için deail kendi için istiyor. "Remzi Beyin haremi ne güzel giyinmiş." densin diye. Remzi önce geceleri eve geç gelmeye, sonra da hiç gelmemeye başlıyor.
Fazıla tatlı dille Remzi'nin geceleri eve gelmediainde kadınlarla ealendiaini Remzi'nin aazından öareniyor. Remzi ayrıca Fazıla'ya onu sevmediaint de söylüyor. Bunları duyan Fazıla'nın kocasına olan sevgisi soauyor. Ayrılmayı düşünüyor ama baba evine dönse Calibe'den çekeceai için kalmayı t$rcih ediyor.
Fazıla'yı elden kaçıran Süha ile Nabi'yi elden kaçıran Reftar bunların suçıUsu gördükleri Calibe'ye birlik olup düşmanlık besliyorlar. ' Reftar artık Calibe'ye son derece saygısız davranıyor. Istediai elbisesini izinsiz alıp giyiyor. Misafirlerin önünde laubali davranıyor. Calibe'yi küçük düşürüyor. Calibe gizli işlerde hizmetka.rlarını kullanmanın ve onlarla yüz göz olmanın hata olduaunu anlıyor.
Süha iyi bir aileden kız alıp evleniyor. Sai Efendinin konaaından çıkıp kendi evini kuruyor. Karısı ile çOk mutlu oluyor. Calibe bu durumu çok kıskanıyor.
Fevkiye'nin Nabrden bir oaıu oluyor. Nabi içkiye alışıyor ve karısından devamlı para çekiyor. Fevkiye paraları anne ve babasından gizli veriyor. Duysalar kızların ı üzdüaü için Nabi'den hemen boşatırlar diye korkuyor. Kocasını çok sevdiai için herşeyine katlanıyor.
Fazıla ve Remzi iki yıldır evli oldukları halde çocukları yok. Remzi bu konuyu annesine açıp onu Fazıla ile konuşmaya memur ediyor. Kayınvaldesi Fazıla'ya çocuau olması için Remzi'ye odalık almak gerektiğini söylüyor. Fazıla çocuk istemekte Remzi'yi haklı buluyor.
Fazıla evdeki 7-8 eariyeden birini odalık yapıp, çocuğu olmazsa çırak edilmesini teklif ediyor. Remzi kabul ediliyor. Çocuk olursa, Çocuau alıp odalığı yollamayı planlıyor. Fazı la anne-evladı ayırmayı doğru bulmuyor. Çocuğu olursa odalığı kendine ortak kabul edeceğini söylüyor.
32
FATMA ALIYE HANıM - MUHAZARAT
Fazıla iyi anne olabileceOini düşündüOü bir cariyeyi odalık olarak kendi elleriyle seçip, koeası ile başbaşa bırakarak birkaç günlüOüne babasının evine gidiyor. Bu işi ona çok acı veriyor. Bir süre sonra odalık hamile kalmayınça onu kocaya veriyor1ar. Remzi bu defa Fazıla'ya danışmadan evdeki en oynak eariyeyi odalık alıyor. Bu kız şımarıp Fazıla'ya saygısız davranıyor, nisbet yapıyor.
Remzi ikinci odalıktan da blkınca o da çırak ediliyor. Yeni odalık istiyor. Bu arada evlendirilen iki cariyenin kocalarından hamile oldukları öOrenilince çocuau olmayanın Fazıla deOil Remzi olduOu anlaşılıyor. Bu yüzden artık Fazıla yeni odalık kabul etmiyor.
Fazıla ve Remzi kavga etmeye başlıyorlar. Odalarını ayırıyorlar. Remzi OçOncO odalıOI alıyor. Fazıla boşanmayı yine düşünOp iki sebepten vazgeçiyor. Calibe'den .ylldlOI için baba evine dönmek istemiyor. Yani, gidecek yeri yok. Ayrıca, �Iemin aOzına düşmek, kocasından boşanmış damgası yemek istemiyor.
Bir gOn Remzi bir kadına tutulduOunu, onunla da evlenip eve getireceOini söylOyor. Fazıla artık bu kadarı na katlanamıyor. Calibe'nin cefasına razı olup baba evine dönmeye karar veriyor. Calibe ise 'Sai Efendiye Fazı la'nın gözOnOn Mukaddem'de olduOunu, boşanıp onunla evlenerek ailesini rezil edeceOini söylOyor. Bunları dinleyen Sai Efendi Fazıla'yı evine kabul etmiyor.
Fazıla başka çıkış yolu bulamadlOından intihar etmeye karar veriyor. Kardeşi Şefik'e bir mektup bırakıyor. Mektupta mücevherlerini satıp aynı zamanda da çal ışarak yaşayabileceOini ama kocasından boşanmış ve babasının evine kabul edilmemiş bir kadına herkesin kötü gözle bakacaOınl yazıyor.
Faz ıla denize atlayıp intihar etmek üzereyken bunun günah olduOunu hatır1ayıp vazgeçiyor. Gizlice fakir bir ailenin yanında bir oda kiralıyor. ParmaOındaki yOzOOO satarak bir sOre onun parasıyla yaşıyor, Hastalanıyor. Kendine geldiOinde yanlarında kaldlOI ailenin parasını çaldıklarını anlıyor. Fazıla'nın gizlendıaini anlayan aile daha para istiyor. Fazıla çaresiz kendini sattınyor. Ama odalık olmayı kabul etmiyor, hizmet halaylOI olarak Mısır'a götürülüp satılıyor. Oradan Beyrut� bir aileye satılıyor.
ıstanbul'da herkes Fazıla'nın intihar ettiOini sanıyor. Remzi istediOi kadınla
33
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
evleniyor. Kadın kayınvaldeyi istemediği için Remzi annesini evden atıyor. Şefik Remzi'nin evini terk edip okulda yatıl ı kalıyor. Babası eve çağırdığı halde ablasını geri almadığı için kızdığı babasının evine gitmiyor. Fazıla'nın intiharını duyan Mukaddem üzüntüsünden verem oluyor. Yanında bir doktorla Avrupa'ya hava tebdiline ve kışı geçirmeye Beyrut'a yollanıyor.
Beyrut'ta Fazıla'yı satın aları aileyi tanıyoruz. Bu, Istanbullu zengin bir aile. Muhterem Efendi amcasından kalan emlakı ve ticaret işlerini idare ediyor. Oğlu Şebib ticaret işlerine bakıyor. Iş için Avrupa'ya gidip geliyor. Ev�e Muhterem Efendinin hanımı ve iki kızları Enise ile Rüveyde de var. Ayrıca çok sayıda hizmetka.r ve cariye bulunuyor.
Fazı la bu evde Peyman adı altında çalışıyor. Evin başkaHası ; bütün evi O idare ediyor. Aynı zamanda iki kızın da dadısl. Hanım her işte ona güveniyor.
Mukaddem Beyrut'ta tesadüfen Fazıla'yı görüyor. Buluşuyorlar. Mukaddem Fazıla ile evlenmek istiyor. Onu ölü bilseler de Fazı la ha.ıa. Remzi'nin nika.hında olduğu için kabul etmiyor. Mukaddem'i bir mesire yerinde gören Enise'nin ona a.şık olduğunu öğrenen Fazıla Enise'yi sevdiği için üzüıüyor. Mukaddem'in Enise ile evlenmesini istiyor. Bunu Mukaddem'e açıyor. Mukaddem kabul etmiyor. Ama Fazıla Enise ile evlenirse aynı evde onu hergün göreceği ni söyleyerek Mukaddem'i ikna ediyor. Fazıla Enise'nin birini sevdiğini annesine söylüyor. Baba araştı rma yapıp Mukaddem'i beğeniyor. Enise ile Mukaddem evleniyorlar.
Evin oğlu Şebib ise çOk çalışkan. Devaml ı para kazanıyor. Kendini işine vermiş, 30 yaşlarında ciddi bir adam. Evlenmeye niyeti yok. Evdeki cariyelere de yüz vermiyor. Annesi Şebib'in evlenmesini istiyor. Ama Şebib kadınlarla olmaktan hoşlanmıyor. Onları küçük görüyor. Harerne hiç gitmiyor.
Şebib eve geldikçe hizmetine Fazıla bakıyor. Şebib istemeden Fazı la'ya a.şlk oluyor. Fazıla ile evlenmeyi düşündüğü halde onun ucuza alınmış bir hizmet halayığı olduğunu anlayınca onunla evlenmek etrafa karşı küçük düşürücü olur diye Fazıla'yı odalık yapmaya karar veriyor. Odalık etmek üzere alınan cariyeye "Beni ister misin?" diye sormak Metken Şebib Fazı la'ya bunu sormuyor. Aldıktan sonra Fazıla'dan odalık olmasını istiyor. Fazıla kabul etmiyor.
34
FATMA ALiYE HANıM - MUHAZARAT
Bu arada evde Mukaddem'in bütün hizmetlerini de Fazıla görüyor. Enise
iş görmeye alışık olmadığından, kocasını çok sevdiği halde ona bakamıyor. Mu
kaddem de Enise ile meşgul olmuyor. Hal� Fazı la'ya �şık. Fazıla ise Enise ile Mukaddem'in yakınlaşmalarını istitoro Enise'ye kocasına kitap okumasını öğütlüyor, birlikte vakit geçermelerini sağlamaya çalışıyor.
Enise Mukaddem'in onu sevmediğini anladığı için hep ağlıyor. Bir süre sonra Enise ile Mukaddem Münewer Hanımı görmeye Istanbul'a gidiyorlar.
Dönüşlerinde ıstanbul'dan haberler getiriyorlar. Fevkiye Nabi'yi boşayıp evden atmış. Gece �Iemlerinden birinde dayak yiyen Nabi topal kalınca Fevkiye topal koca istemem diye tutturmuş. Bütün para ve elmaslarını Nabi'nin yediğini babasına söyleyince babası onları boşatmış. Nabi boşanmak için Fevkiye'nin babasından para alıp Sai Efendinin konağına dönmüş. Bu paraları da bitirip Calibe'nin eline bakmaya başlamış.
Remzi'nin de parası bitmiş. Devamlı para isteyen karısı Remzi'ye kötü muamele ediyormuş. Başka adamlarla yaşayan karısının her yaprtığına Remzi göz yumuyormuş.
Bu arada Enise ile Mukaddem'in Bedriye adını koydukları bir kızları oluyor. çocuğa Fazıla bakıyor. Evde herkes çocuğu çok seviyor. Sonunda Şebib Fazıla'yı odalık yapmaktan vazgeçip ona evlenme teklif ediyor. Fazıla evli olduğunu söyleyemiyor; sadece reddediyor. Şebib intihara kalkışınca Şebib'den bir süre beklemesini istiyor.
Fazı la ortaya çıkıp, Remzi'den boşarııp Şebib ile evlenmek istiyor, ama buna Mukaddem çok üzülür diye düşündüğünden önce Mukaddem'in karısına �şık olmasını sağlamaya karar veriyor. Enise'yi Mukaddem'in gözüne sokmaya çalışıyor. Aradaki çocuk yoluyla Mukaddem'in Enise'ye yakınlaşmasını umuyor.
Birgün gazetede Remzi'nin, karısının aşığı tarafından tabancayla vurulup öldürüldüğü haberini okuyorlar. Fazıla artık Şebib ile evlenebileceğini düşünürken Mukaddem bir mani kalmadığına göre Enise'yi boşayıp onunla evlenmek niyetinde Olduğunu Fazı la'ya söylüyor. Fazıla çok üzülüyor ama Mukaddem'e ve annesine kendini hep borçlu hissettiğinden itiraz edemiyor. Ama Mukaddem sonunda Enise'yi sevdiğini' anlıyor. Fazıla ile kardeş kalmaya karar veriyor.
35
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Bu sırada Mukaddem'e ıstanbul'dan bir ahbabından gelen mektupta Sai Efendiye nüzül inmiş oldu{Ju haberini alıyorlar. Fazıla ile Mukaddem kimseye haber vermeden derhal ıstanbul'a gidiyorlar. Şebib de peşlerine düşüyor.
ıstanbul'da Fazıla ile Mukaddem, Sai Efendi ve Münevver Hanıma kavuşunca yokluklarında olanları öğreniyorlar. Calibe ile Reftar para için herşeyi yapan bir aile bUlup onların evinde çeşitli adamlarla buluşuyorlar. Calibe'yi Aşıkları birbirinden kıskanıyor. Birgün bu adamlardan birinden dayak yiyorlar. Reftar dayaktan kör oluyor. Calibe'nin yüzü parçalanıyor. Karakolluk oluyorlar.
Sai Efendi bunları duyunca Calibe'yi boşuyor. Reftardan eski yaptıkları kötülükleri de ö{Jrenince yaşlı adama inme iniyor. Bu arada babasının kona{Jına hiç gitmemiş olan Şefik bunu duyunca hemen babasına koşuyor. Doktorlar, ça{Jırıyor babasına bakıyor.
Sokağa düşen Nabi eskiden gezdi{Ji eğlence alemlerinde tellallık yapıyor. Süha, Calibe'nin babasın ın evinde büyüdüğü için, sokakta kalan Calibe'yi evine alıyor. Süha'nın karısı ile mutlu olduğunu görmek Calibe'yi perişan ediyor. Yüzünden i{Jrendikleri için Süha ve karısı onu sofralarına almıyorlar. Calibe aşağı katta hizmetçilerle yaşıyor.
Sokakta Fazıla kör bir dilenciye rastlıyor. Bunun Reftar oldu{Junu anlıyor. Kadına acıyor. Maaş bağlayıp eski çıraklarından birinin evine yerleştiriyor.
Şefik o yı l diploma alıp yüzbaşı çıkıyor. N ihayet baba, kız, kardeş kavuşuyorlar. Fazıla, Münevver Hanım, Mukaddem ve Şefik'e Şebib'in evlenme teklifini söylüyor. Hepsi uygun buluyorlar. Şebib gelip Sai Efendiden Fazıla'yı istiyor. Sai Efendi kararı kızına bırakıyor.
Sai Efendinin Calibe'den olan iki çocuğu babaları ile kalmış. Calibe kendi keyfinde oldu{Ju için çocuklar bakımsız ve şımarık. Onların terbiyesi Fazı la'ya veriliyor. Sai Efendi mutlulukla iyileşmeye başlıyor.
Şebib babasına mektup yazıp bir dulla evlenmek için izin istiyor. Babası mektupla izin veriyor. Işleri oldu{Jundan kendi gelemiyor. Anne, Enise ve Rüveyde düğün için geliyorlar. Karşılarında gelin namzedi olarak Fazıla'yı görünce şaşırıyorlar ve seviniyorlar.
3 6
- --- - --------
FATMA ALlvE HANıM - MUHAZARAT
Fazıla Şebib ile evlenip Istanbul'a yerleşiyor, Rüveyde'yi de yanlarında tu
tuyorlar. Sai Efendi ve Şefik ile birlikte oturuyorlar. Mukaddem, Enise ve Bed
riye de ıstanbul'da kalıyor. Münevver Hanım ile oturuyorlar. Fazıla ile Şebib'in bir oğulları oluyor. Üç yıl sonra Şefik ile Rüveyde de evleniyorlar.
Muhazarat romanında 1 9. yüzyıl sonunda yaşayan üst düzey aileler anlatılıyor. Sai Efendinin konağı oldukça kalabalık. Ailenin dışında akrabalar da yaşıyor konakta. Ihya Efendinin evinde de kardeşinin oğlu Süha aileyle birlikte oturuyor. Evin çocuğu gibi büyütülüyor. Münevver Hanım ve oğlu yalnız yaşıyorlar. Remzi Bey karısı ve annesi ile oturuyor. Rıfkı Bey karısı ile yalnız yaşıyor. Muhterem Efendinin de üç çocuklu evi kalabalık.
Sai Efendi, Münevver Hanım ve Muhterem Efendinin aileleri zengin, kibar aileler. Remzi ve Rıfkı Beyin aileleri ise zengin ama görgüsüz. Bütün bu evlerde çok sayıda hizmetkar ve cariye var. Hepsinde haremlik ve selamlık bölümleri bulunuyor. Kaç göç var. Genelde çekirdek aile görmüyoruz. Yeni evliler anne veya baba veya kardeşleri ile birlikte oturuyorlar. Komşuluk ilişkileri önemli.
Romanda, ailede otorite sorununa iki zıt örnek veriliyor. Sai Efendi zayıf aile reisi:Genç ve güzel karısının cazibesine kapılıp onun her sözüne inanıyor. Fazla saf. Kendi çocuklarının perişan olmasına sebep oluyor. Münevver Hanım ise güçlÜ aile reisi. Oğluna hem analık, hem babalık ediyor. Evinin dirliğini , düzenini erkeksiz tek başına koruyor. Burada kocası ölen kadının yeterli, karısı ölen erkeğin ise yetersiz olduğu gösteriliyor.
Çocuk konusunda Fevkiye şımarık çOCUk yetiştirmeye iyi bir örnek. Kızlarının hiçbir isteğini reddetmeyen, her arzusunu yerine getiren anne ve babası Fevkiye'yi son derece şımarık bir insan olarak yetiştiriyorlar. Mukaddem ise bunun tam tersi, annesinden iyi terbiye almış, müsbet çocuğa bir örnek. Burada babanın olmaması önemli bir eksiklik değiL. Münevver Hanım o kadar akıllı ve kuvvetli ki Mukaddem'i babalı çocuk gibi yetiştiriyor. Sai Efendinin Calibe'den olan iki çocuğu anneleri kendi eğlencesinde olup onlarla ilgilenmediği ve hiçbir şeylerine mani olmadığı için bakımsız ve şımarık çocuklar.
Romanda çocuk Enise ve Mukaddem evliliği ile Fazıla ve Şebib evliliğinden birer mutluluk kaynağı olarak gösteriliyor. Ayrıca, bir çiftin çocuğu olmayın-
37
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
ca hemen bunun sebebinin kadın olduğunun düşünüldüğü Fazıla-Remzi evli
liğinde görülüyor. Halbuki çocuğu olmayan Remzi. ,
Evlilik romanda önemle üzerinde durulan bir konu. Evlilik kararların ı babalar veriyor. Fazı la ve Mukaddem'e yapıldığı gibi çocuklara küçükken söz kes i1e
biliyor. Ideal olarak düşünülen, kızların babalarının istemediğine varmaması , ba
baların da kızlarını istemediklerine vermemeleri.
Sai Efendi ile Calibe'nin evlilikleri Calibe'nin ahl�ksızlığ ı , para için evlenmiş
olması ve aradaki aşırı yaş farkından dolayı yürümüyor. Remzi ile Fazıla'nın evliIiğinde ise Remzi karısını sevmiyor. Onunla kibar kızı diye, gösteriş için evle
niyor. Karısına aldığı herşey kendi gösterişi için. Ayrıca, zevkleri hiç uyuşmayan
bir karı koca olduklarından birlikte hiçbirşeyi paylaşamıyorlar. Remzi geceleri eve gelmiyor, başka kadınlarla geziyor. Çocuk sahibi olmak için Fazıla'nın ken
disine odal ık hazırlamasın ı sağlıyor. Ayrıca, Fazı la kayınvaldesinden de kötü
muamele görüyor.
R ıfkı B ey-Sadberk Hanı m evli l iğinde de geçinemeyen bir karı koca
görüyoruz. Hasis olan Rıfkı Bey karısına aldıklarını ev işlerine karşıl ık bir ödeme
olarak al ıyor. Sadberk Hanım da eltis ini kıskanıyor, kocasına devamlı d ırd ı r
ediyor.
Remzi'nin ikinci karısı onunla parası için evlenen ahlaksız bir kadın. Ko
casın ı başka erkeklerle aldatıyor. Süha ise iyi yetişmiş, çalışkan bir adam. Iyi bir
aileden kız al ıp mutlu oluyor. Enise ile Mukaddem'in evliliğinin başında ise eş
lerden birinin başkasını sevmesinin diğerini nas ıl mutsuz ettiğini görüyoruz.
Nabi-Fevkiye evliliğinde Nabi içgüveysi. Zaten Fevkiye i le parası için evle
niyor. Karıs ın ın parasını yiyor. Fevkiye kocasını sevdiği için bunu anne ve babasından saklıyor. Fazı la ve Şebib ile Rüveyde ve Şefi k evliliklerinde birbirini seven ve en önemlisi yetişme tarzı olarak birbirine uygun olan insanların mutlu
luğunu görüyoruz.
Sonuçta, mutsuz olan evliliklerde sevgisizlik, para veya gösteriş için ev
lenmiş olma, karı veya kocanın eşini aldatması ve karı-koca arasında görgü ve zevk uyumsuzluğu sebebiyle birlikte vakit geçermemeleri söz konusu.
Romanda boşanmalara da şahit oluyoruz. Fevkiye, Nabi topal olunca onu
38
FATMA ALIYE HANıM - MUHAZARAT
istemiyor. Nabi içgüveysi olduğundan kayınpederi onu evden atıp boşatıyor. Nabi para karşı lığı boşanıyor. Sai Efendi Calibe'nin ahlflksızlığını öğrenince onu boşuyor.
Fazıla ile Remzi evliliğinde kadınların kocalarından çektikleri birçok eziyete katlandıkların ı , boşanma kararın ı çok zor verdiklerini görüyoruz. Ya�n ız, Remzi bir kadınla daha evlenip onu eve getireceğini söyleyince Fazıla artık bu kadarına katlanamıyor. Boşanmayı düşünüyor. Fakat babasının evi üvey anneden dolayı huzursuz, ayrıca babası onu eve kabul etmiyor. Yani g idecek yeri yok. Bir de boşanmış kadına toplumun kötü gözle bakması Fazıla'yı yıldırıyor.
Fazı la tek çıkış yolunu intiharda buluyor. Son anda intiharın günah olduğunu hatırlayıp vazgeçiyor. Hizmet halayığı olarak kendini sattırıp bir eve çalışmaya giriyor. Görülüyor ki, kadınlar için boşanma çok zor göze alınabilen bir iş. Bu da kadınları istemedikleri zaman bile koca evine mahküm ediyor.
Romanda cariyelerin aile hayatı üstünde önemli etkileri olduğu gözleniyor. Gariyeler istendiğinde odalık edilebiliyor, sonra istenmezlerse, ç ırak edi\iyorlar. Bazıları odalık olunca şımarıp evin hanımına küstah davranıyorlar. Bazen evin beyi veya oğlu bir cariyeyle evleniyor.
Reftar'da ahlflksız bir cariyenin ailede nasıl huzursuzluk yarattığ gösteriliyor. Reftar yüzsüzleşip Galibe'ye laubali davranmaya başlayınca Galibe evdeki hizmetkflrları kendi işlerine fllet etmenin ve böylece onlarla yüzgöz olmanın ne kadar hatalı bir iş olduğunu anlıyor.
Ahlflksız kadı nların kocalarına ve ailelerine ne denli zararlı oldukları Galibe ve Remzi'nin ikinci karısında görülüyor. Ama romanda kadınlar ahlflksız olmadıkları sürece devamlı yüceltiliyor.
Yazara göre kadının aile içinde iki görevi var ve bunlar vazgeçilmez, çok önemli görevler: Ev idaresi ve annelik. Ailede düzeni kuranın , evi , hizmetkarıarı idare edenin kadın olduğu vurgulanıyor. Sai Efendi bu eksikliği hissettiği için ikinci defa evleniyor. Münewer Hanım bunu kendi evinde sağladığı için kocasız olmasına rağmen oğluna düzenli bir ev hayatı sağlıyor.
Annelik ise çok kutsal bir görev. Münevver Hanım ideal bir anne. Oğlundan başka Fazıla ve Şefik'e de analık ediyor. Fazıla da kendini Şefik'in annesi
39
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
gibi hissediyor. Fazıla ve Şafik bOtOn çocuklarında annesizliCi" acısını çekiyorlar. ÜVey anne zulmO ile yaşıyortar. ÇOCUklarıyla ilgilenmeyen Calibe'nin çıoc:uk
Iannın bakımsız ve şımarık oldukları görOlOyor. Fazıla. Remzi'ye alınan odalıOın çocuOu olursa anne-evladı ayırmamaya. odalığı kendine ortak atmaya karartı. romanda anne-evlat ilişkisi çOk Onemli. Bu yüzden de kadının ailedeki yeri çok değerli.
Fatma Aliye Hanım bu romanda 19. yüzyıl sonu Istanbulunda Ost dOzey aile hayatının çeşitli sorunlarını işleyerek zamanın aile kurulTlJnun geniş bir panoramasını çiziyor. Aynca. roman yazarının kadın olması aile meselelerini. kadın çocuk konu lan nı yeni boyutta ele almasına yol açıyor.
40
NABızADE NAZıM Zehra
Nabizade Nazım'ın 1895'te yazdıAı Zehra romanında ele alınan ana konu evlilik, aile hayatı ve bunlarda kadının durumu. Şevket Efendi var1lklı bir tüccar. Karısı ölmüş. K ızı Zehra ve oOlu Bedri ile oturuyor. Zehra kıskanç ve hırçın tabiatlı bir kız. Iyi bir eaitimle bu tarafı düzeltilmek istenmiş ama tabiatı deOiştirilememiş. Zehra büyürken kardeşi Bedri'yi devamlı kıskanarak çok hırpalamış.
Şevket Efendinin yanında çalışan Suphi ile annesi Münire Hanım ile yaşıyor. Babası ölmüş. Suphi evde iyi terbiye görmüş. Ilk eOitimini babasından almış, sonra ROştiyeyi bitirmiş. Şimdi Şevket Efendinin ticarethanesinde kAtip olarak çalışıyor. Aşık ruhlu, _ kolay etkilenen ve iptila. derecesinde bir şeye kapılan bir tabiatı var.
Suphi Zehra'nın k ıskanç tabiatını babası Şevket Efendiden dinlediOi iÇin biliyor. Buna raamen Zehra'yı görünce Aşık oluyor. Kız da onu sevince evleniyorlar. I lk önceleri evlilikleri iyi yürüyor. Suphi karısına aşırı ilgi gösteriyor. Zehra'nın herhangi bir kıskançlıOa kapılmasına yol açmıyor.
Suphi ve Zehra, Suphi'nin annesi Münire Hanım i le birlikte oturuyorlar. Evde Zehra'nın dadısı emektar Nazikter ve bir Arap aşçı kadın da var. Bir süre sonra Münire Hanım evde iş görmesi için Sırrıcemal isimli çOk güzel bir cariye satın alıyor. Bunun üzerine Zehra'nın kıskançlık krizleri başlıyor. Bu tutumuyla hem kocasını bıktırıyor, hem de Suphi'nin dikkatin i Sırrıeemal'in üzerine çekiyor. Zaten son derece şıpsevdi olan Suphi Sırrıeemal'e Aşık Oluyor.
Sırrıcemal'in evde durumunun güçlenmesicve bundan dolayı kııın şımar-
4 1
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
ması üzerine emektar dadı Nazikter Sırrıcemal'i kıskanıyor. Iki kadın devamlı atışıyorlar. Nazikter Zehra'ya Sırrıcemal'in kocası ile ilişkisi olduğunu ima ediyor. Bunun üzerine Zehra Sırrıcemal'e kötü muamele etmeye başlıyor. Ayrıca cariyeyi eve alan kayınvalidesine de düşman oluyor. Münire Hanım da yaptığı hatanın farkında ama iş işten geçmiş durumda. Evde tüm bu kadınların birbirleriyle
, çekişmeleri ile büyük bir huzursuzluk hAkim. Suphi ise Zehra ve Sırrıcemal'in kendisi yüzünden kavga etmelerinden hoşlanıyor, gurur duyuyor.
Bir süre sonra Sırrıcemal hamile kalıyor ve evde ikinci hanım durumuna geliyor. Bu arada Zehra'nın babası öıüyor. Suphi Nazikter'i evden kovuyor. Zehra'nın sığınacak yeri kalmıyor. Bir süre Suphi aynı evde iki kadınla oturuyor. sonra Sırrıcemal'e ayrı bir ev tutuyor ve Zehra'ya uğramaz oluyor.
Sırrıcemal esir bir kadın. Hayatta kimsesi, hiçbir güvencesi yok. Bunun için Suphi bir gün ondan vazgeçmesin diye baskı yaparak Suphi'ye Zehra'yı boşatıyor. Münire Hanım ise eski gelini Zehra'nın yanında kalıyor. Suphi annesini yeni evine almıyor. Yaşlı kadın Zehra'dan çOk kötü muamele görerek o evde yaşıyor. Zehra Nazikter'i de eve geri alarak Suphi ve Sırrıcemal'den intikam almaya karar veriyor.
Burada kirli işler yapan aracı kadın Habibe Molla ile gene aracılık yapan bohçacı Marika'yı tanıyoruz. Bu iki kadın evler arasında gidip gelerek gizli işler çevirip para kazanan insanlar. Zehra Marika aracılığı ile Ürani adlı bir Rum fahişe buldurup bu kadı nı Suphi'ye yolluyor. Suphi'yi onun tuzağına dOşürtüyor. Bu sefer Ürani'ye Aşık olan Suphi Sırrıcemal'e uğramaz oluyor. Kimsesi olmadığından çOk yalnız kalan Sırrıcemal çocuğunu dOşürüyor ve intihar ediyor. Zehra ondan intikamını almış oluyor.
Suphi ise Beyoğlu'nda Ürani ile lüks gece hayatına dalıyor, kadına çok para yediriyor. Işine de uğramaz oluyor. Işteki kAtibi Muhsin para çalmaya başl ıyor. Zehra sırf Suphiyi kıskandırmak için Habibe Molla ile haber yollayıp Muhsin ile evleniyor. Yeni kocası ile birlikte zaten babasından kalmış olan ticarethaneyi ele geçiriyor.
Suphi beş parasız kalınca Ürani onu terk ediyor. Suphi fakir pansiyonlarda sürünOyor. Bir sOre tulumbacılara katı lıyor. Serseriliği yüzünden oradan da atı-
42
NABizADE NAZıM - ZEHRA
lıyor. Annesinin ise ne olduOundan habersiz. Annesi aradıAında eski komşulardan onun yersiz yurtsuz sokaklarda dilendiOini öOreniyor; annesini buiamiyoL
Suphi bir gün sokakta Ürani ile yeni sevgilisini görüyor. Ikisini de bıçaklayarak öldürüyor. Trablusgarp'a sürülüyor. Suphi'nin gelip ayaklarına kapanmasını bekleyen Zehra bu şUrgün üzerine e�m�line erişemiyor. Muhsin'den bir oOlu oluyor. Ama çocuk da Muhsin de öIOyorlar.
, Zehra bir gün sokakta düşüp
ölen fakir bir kadın görüyor. Bunun Suphi'nin annesi Münire Han ım olduOunu anlayınca çok üzüıüyor. Tüm yaptıklarına pişman oluyor. YataOa düşüyor; bir süre sonra da ölüyor.
Zehra romanında Nabizade Nazım'ın hayata bakışı natüralist ve determinist. Bu görüşe göre insanların tabiatıarına gal,ebe çalmak mümkün olmuyor. Bu yüzden çocuk eOitimi önemli bir konu deAil. Zehra da, Suphi de çocukluklarında iyi eOitim gördükleri halde Zehra'nın kıskanç, Suphi'nin şıpsevdi tabiatını hiçbir şey deOiştirmiyor. Bütün felaketlere de bu tabiatıarı sebep oluyor.
Romanda önemle üzerinde durulan konu kadınların durumu. Kadın her zaman maAdur durumda. Sorumsuz ve keyfince davranan erkek çevresindeki bütün kadınların mahvına sebep oluyor. Suphi Sırrıcemal'in intiharına sebep oluyor. Ürani'yi kendi öldürüyor. Annesine sahip çıkmadlOından yaşlı kadın sokaklarda dilenerek öıüyor. Sonuçta, bu dört kadının ölümü ne Suphi sebep oluyor. Bu roman Ahmet Mithat Efendinin "Felsefe-I Zenan"daki görüşlerini sanki teyit ediyor.
Robert Finn bu romanı Tanzimat dönemi Istanbul'unun yargı lanışı olarak göruyor. Finn'e göre, romanda dönemin aile ilişkilerinin, aile geleneklerinin insanları yıkıma götürmesi serglieniyor. Osmanlı toplumu Suphi'nin Sırrıcemal ile ilişki kurmasına izin veriyor. Ama köle olan Sırrıcemal yalnız kaldıAında gidecek yer bulamıyor. Intihar ediyor.
Zehra da o dönemde yaşayan bir kadın olarak ya babasına, ya kocasına slOınmak zorunda. Babası ölünce tek dayanaOI kocası Suphi. O da başka kadına gidince kocasını tekrar elde etmek için savaşmaktan başka çaresi kalmıyor. Bu gaye ile yaptıkları da birçok insanın mahvına sebep oluyor (4).
Evlilikte aşırı kıskançlıOın bıktırıcı olduOu Zehra-Suphi evliliOinde göster-
43
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
liyor. \fıpkl, Vahıaki Talat Bey-Ferdane Hanım evliliOinde olduOu gibi. Eve alınan cariyenin evlilik dOzenine zararlı olduOu gibi. Eve alınan cariyenin evlilik düzenine zararlı oluşu ve erkeklerin karılarını aldatmalarının evliliOi y ıktlOI gösteriliyor. Romanda aile dOzeninin ilk bozan dışarıdan bir cariye alın ıp eve sokulması , yani bir dış unsur. Ancak, metres tutmanın erkekleri nasıl israfa ve yıkıma götOrdOaa anlatılıyor. Nazikter'de evdeki güç sahibi emektar hizmetkAr tipi, Habibe Molla ve Marika'da ise aile dışındaki aracı kadın tipleri çiziliyor.
44
--- ----------
HALil ZIYA UŞAKLIGiL Mai ve Siyah
Aşk-ı Memnu
Kırık Hayatlar
Halit Ziya Uşaklıgil 1 896-1 897'de yazdı�ı Mal ve Sıyah romanında birbirinden çok farklı üç aile ele alıyor. Ahmet Cemil'in ailesi, annesi, babası ve kızkardeşi Ikbal'den oluşuyor. Evlerinde bir de ev işlerine bakan, ailenin bir ferdi gibi muamele gören, Seher adlı bir kız var.
Baba avukat. Namuslu , çalışkan, evine, karısına ve çocuklarına düşkün bir aile babası . O�lunu iyi yetiştirmeye çalışıyor, ö�reniminde rehber oluyor. Akşamları ona Mesnevi okuyup açıklamalarını yapıyor. Baba, uzun seneler çalıŞıp, büyük fedakarlıklarla para biriktirip Süleymaniye'de küçük bir ev alıyor. Bu evde son derece mutlu yaşayan bir aile görüyoruz. Birbirini seven, birbirine ba�1ı aile fertlerinin her akşam biraraya geldikleri sıcak bir yuva burası .
Bu mutlu aile tablosu babanın ölümüyle bozuluyor. Evin geçim derdi başlıyor. Bu sorumluluk babası öldü�ünde henüz 1 9 yaşında olan Ahmet Cemil'in omuzlarına kalıyor. Ahmet Cemil erkek çocuk oldu�u için ailesinin sorumlulu�unu derhal hissediyor ve üzerine alıyor. Romanda Ahmet Cemil için "Tek gayesi vard ı : Annesiyle kardeşini yaşatmak."(s. 51 ) deniyor. Bu gaye için Ahmet Cemil tüm ideallerinden vazgeçiyor. Edebiyatçı olma hayallerini bırakıp okulun son y ılında hem okuyor, .hem de para kazanmak için akşamları tercüme yapıyor, özel ders veriyor. Okulu bitirince de bir matbaada çalışmaya başlıyor.
Anne, o�lunun yaptı�ı fedakarl ıkların farkında, Ahmet Cemil'in üstüne tit-
45
.,
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
riyor. Evi çok ekonomik idare ediyor, oğlu para kazanmak için çok yorulmasın istiyor. Zaten anne-oğul arasında büyük bir sevgi ve bağlı l ık var. Bu sevgi ve bağlıllOın bir benzeri de iki kardeş Ikbal ve Ahmet Cemil arasında mevcut.
Ahmet Cemil ile aynı gazetede çalışan bir arkadaşı, gazete sahibinin oğlu
Vehbi Beyin evlenmek istediOini duyunca aracı olup Ikbal'i vermeyi düşünüyor.
Bu fikrini Ahmet Cemil'e açıyor. Parasız bir kıza koca bulmanın zorluğunu düşünen Ahmet Cemil razı oluyor. Vehbi Beyin ailesi Ikbal'i görüp beğeniyor. Ikbal de kabul ediyor. BOylece Vehbi Bey Ikbal ile evlenip Süleymaniye'deki eve iç gOveysi geliyor.
Vehbi Bey akşamcı. Sık sık sarhoş oluyor. Ikbal'e kötü davranıyor. Hizmetçi Seher'e sarkıntılık ediyor. Ikbal hep ağlayan, mutsuz bir kadın oluyor. Vehbi Bey eve para yardımı yapmıyor. Evi önce ipotek ettirip Ahmet Cemil'i matbaaya ortak ediyor. Ama gazete sahibi olan babası ölünce tOm matbaaya el koyuyor. Evde büyük bir huzursuzluk ve kavga ortamı doğuyor. sonunda, hamile olan
) Seher Vehbi Beyden yediği dayak sonucu ölüyor.
Tek varlıOI olan ev de elinden gidince Ahmet Cemil tüm hayalleri y ıkılmış bır şekilde Anadolu'da kaymakaml ığa tayin oluyor. Annesi ve Seher'i alarak gemL ile Anadolu'ya giderken intihar etmeyi düşünüyor. Onu durduran annesine olan sevgisi ve sorumluluğu oluyor. Romanın sonunda, evini, işini, kardeşini , sevdiOi Lamia'yı ve edebiyat idealini kaybetmiş bir insan olarak Ahmet Cemll'l hayata bağlayan tek şey annesi.
Romanda tanıdlOımız ikinci aile Hüseyin Nazmi'nin ailesi. Hüseyin Nazmi Erenköy'de bir köşkte annesi, babası ve kızkardeşi Lamia ile yaşıyor. Aslında, Uşaklıgil bu aileyi bir bütün olarak anlatmıyor. Anne ve babayı tanımıyoruz, aile ıçı ilişkileri görmüyoruz. Sadece varlıklı bir ailenin oOlunu ve kız ın ı , Hüseyin Nazmi ve Lamia'yl tanıyoruz. Belli ki, romanda Hüseyin Nazmi, Ahmet Cemil'e, Lamia, Ikbal'e kontrast olarak kullanılıyor. Değişik hayat şartlarının aynı yaşlardakl Insanları nasıl değişik yönlere sürüklediği anlatı lıyor.
Hüseyin Nazmi, Ahmet Cemil'in Mekteb-i Mülkiye'den sınıf arkadaşı. Edebiyat. ıl ır meraklısı Olduğundan zamanla Ahmet Cemil'in en güvendlOI can dostu oluyor. Hüseyin Nazmi zengin bir kütüphanesi olan, bır gazeteye yazılar yazan, romanın sonunda önemli sefaretlerden birine t�yin edilerek en çok iste-
46
HALil ZIYA ijŞAKLlG1L - MAl VE SIYAH
diOi şeyi, hariclyecl olmayı, elde eden mutlu bir genç adam. i
Lamia ise dadı lar!a bOyOmOş, piyano çalan, neşeli, canlı , mutlu bir kı4 Ahmet Cemil Lamia'ya Aşık ama hem çekingenliOinden, hem de zengin kızı on�
, i
vermezler diye kıza açııamıyor. ıyı bir edebiyatçı olup para kazanınca Lamia'y� talip olmayı dOşOnOyor. Ama hayatta hiçbir istediOi yerine geımiyor. Romanıri, sonunda Ahmet Cemil Anadolu:ya giderken Lamia bir kurmay subayla evıe-I, niyor.
/ i
Romandaki oçonco aile Ahmet Cemil ile aynı gazetede çalışan Raci'nin ai-i
lesi. Raci evli ve Nedim adl ı bir o{Jlu var, ama bir Alman bar kadınına kapılmış du- " rumda. Evine gelmiyor, karısını ve oOlunu gOnlerce arayıp sormuyor. Eve gei"lince de karısına kötO muamele ediyor, dövOyor. Karısının mOcevherlerini sa�ıp Alman kadına yediriyor. Bir SOre sonra karısının babasının torunu Nedim'e aıdllOI hisse senetlerini satmak için isteyince karısı oOlunun geleceOini düşünOp ıilk defa kocasına itiraz ediyor; senetleri vermiyor. Bunun uzerine Raci evi !tick ediyor.
Raci aile sorumluluQu olmayan bir insan. karısı ise tam tersi. Dikiş dikerek cOlunu ve kendini geçindirmeyi dOşOnOyor. Yalnız oOlu boş dolaşmasın, birşeyler öOrensin diye onu gazeteye çalışmaya veriyor. Sonunda Raci aOır hasta olup hastaneye dOşünce karısı onu affedip, bakıyor. tedavisi için oOlunun hisse senetlerinden bir kısmını satıyor. Raci'nln karısı vefalı , fedakAr bir eş ve anne tipi. Burada kadının gOçSOzlOOO gOcO haline geliyor. Merhamet duygusu kadını güçlendiriyor ve yüceltiyor.
Bu romanda, aile reisinin ölOmO ile birlikte gelen geçim s ıkıntısı ve eve yabancı bir kişinin girmesi ile mutlu bir ailenin nasıl perişan olduOunu görüyoruz. Babanın ölOmO, otoritenin kaybolması ailenin yıkı lmasına yol açıyor. Varlıklı ve şanslı bir başka ailenin çocuklarının mutluluOuna şahit oluyoruz. Ayrıca, aile sorumluluOu olmayan, karısını aldatan bir adamın -eşini ve çocuOunu nasıl mutsuz ettiOini görüyoruz. Sıkıntılar lçinde olan iki ailede gene de son birleştirici unsur aile fertlerinin birbirine olan baQll lık ve sevgisi. Ahmet Cemil'i ayakta tutan annesi ile olan yakınlıQı, Raci'nln ailesini daOl lrnaktan kurtaran karısının ona olan baOlılıOI.
1 899-1 900'de yaz ılan A,k-I Memnu romanında üst sın ıf kalabal ık bir
47
TORK ROMANıNDA AILE KURUMU
aile tanıyoruz. Boğazda bir yalıda oturan Adnan Beyin karısı ölmüş. Kızı Nihai, oğlu Bülent ve yeğeni Behlül ile yaşıyor. Yalıda aile fertlerinden daha fazla sayıda hizmetka.r var. Yaşlı bir Fransız olan Matmazel Courton Nihai'in dadısı ve dostu, ideal mürebbiye tipi. Hubeş uşak Beşir, emektar Şakire Hanım, kocası Süleyman Efendi, kızları Cemile'den başka Nesrin ve Şayeste adlı hizmetçiler var.
Adnan Bey 50 yaşlarında, zengin, iki çocuğuna çok düşkün bir insan. Çocukları rahat etsin diye karısı ölünce yeniden evlenmemiş, Yı llar sonra Bihter'i görünce fikrini değiştirip evlenmeye karar veriyor. Kızı Nihai'in hislerini incitmekten çekindiği için bu kararın ı kızına kendi SÖyleyemiyor. Matmazel Courton'a söyletiyor.
Nihai tam yetişme çağında hassas bir kız. Babasına ve kardeşi Bülent'e çok düşkün . Hiç evlenmemiş ve anne olmamış, sevgi dolu bir kadın olan Matmazel Courton Nihai'e annelik ediyor. Evde Adnan Beyin evlilik hazırl ıkları başlayınca Nihai rahatsız olmasın diye 1 5 gün dadısıyla adaya gönderiliyor.
Adnan Beyin evlenmesi ile Nihai babasından uzaklaşıyor. Eskiden geceleri birlikte Türkçe dersi çalışan baba-kız evlilikten sonra bu dersleri kesiyorlar. Eski düzenleri bozuluyor. Nihai önceleri Bihter ile iyi geçiniyor. Sadece babası ile Bihter'i birarada görmek istemiyor. Zamanla Nihai Bihter'in sevdiği herşeyi elinden alacağını düşünerek ona düşman oluyor. Bunda asl ında ikisinin de suçu yok. Uşaklıgil bu hissi doğal üvey ana-kız çelişkisi olarak gösteriyor.
Bir süre soı:ıra Bülent yatılı okula yollanıyor ve büyüdüler diye Nihai ile odaları ayrıl ıyor. Güçlü bir kardeş sevgisi olan Nihai bunlardan çok etkileniyor. Nihai'in çok sevdiği emektar hizmetçilerden bazıları yalının yeni düzeninden tedirgin olup gidiyorlar. Bunlar Nihai'i yalnız kalma korkusuna kaptırıyor. Bir süre sonra Matmazel Courton da memleketine geri dönünce Nihai gerçekten yalnız kalıyor ve tüm bunların suçlusu olarak Bihter'i görüyor.
Bihter'e ve geldiği aileye baktığımızda Adnan Beyin ailesinden çok farklı bir tablo görüyoruz. Melih Bey takımı diye anılan bu aile ve çevreleri ıstanbul'da çok ünlü. Baba Melih Bey, anne Firdevs Hanım ahıa.ksız bir kadın. Evliyken <:Mstları , a.şıkları olan bir insan. Zaten Melih Bey karısının bir a.şığının mektubunu bulunca kahrından ölmüş.
48
HALil ZIYA UŞAKlIGiı - AŞK-I MEMNU
Flrdevs Hanım geçkin yaşına rağmen genç gibi davranan, her eğlence yerinde görOlen, serbest yaşayan bir duL. Genç erkeklere düşkün. Gençlik arzusunda olduCundan kızlarını hep kendine ayak bağı olarak görmüş. Kaynana olmak, anneanne olmak onu yaşlı yapacak diye kızlarının evlenmesini hiçbir zaman istememiş. Son derece bencil, anne sevgisi ve şefkatinden yoksun bir kadın olduğundan kızlan büyüyünce onları kendine rakibe olarak, düşman olarak görmOş.
Adnan Beyin kendisi ile evlenmek isteyeceğini sandığından Bihter'i isteyince Firdevs Hanım çok kızıyor ve. kızını kıskanıyor. Bu evlilik IAfınm ortaya çıkması ile ve Bihter'in tüm evliliği boyunca anne-kız birbirlerine düşmanca davranıyorlar. Firdevs Hanım devamlı kızını rahatsız edecek şeyler yapıyor. Anne gençlik hevesinden vazgeçmediği için anne-kız rakibe gibiler.
Bu sağlıksız aile ortamında çıkan Peyker ise annesinin etkisinden sıyrılabildiği için mutlu bir aile kurabiimiş. Kocası Nihat Bey ile aşk evliliği yapmış. Kocasını aldatmak istemeyen, oğlu Feridun'a düşkün, mutlu bir kadın Peyker.
Bihter ise Adnan Beyin evlenme teklifini iki sebepten dolayı kabul ediyor. Adnan Beyin zengin olması ona cazip geliyor. Ama aynı zamanda annesine benzemek istemediğinden, bir aile içine girip çocuklu ev hayatı yaşamak istiyor. Narnuslu olmak istiyor. Annesine benzemek, kocasını aldatmak istemiyor. Ama yaşlı bir adamla evlenmesi yaptığı en büyük hata.
Adnan Beyl bir dost, bir sığınak olarak seviyor. Aşkla değil. Ama genç bir kadın olarak aşk iste"inl yenemiyor. Do"al, fiziksel ihtiyaca karşı gelemediğinden kendine hakim olamıyor. Sonunda genç birine, kocasının yeğeni Behlül'e Aşık oluyor. Aslında namuslu kalmak için çok direniyor, rnOthiş bir iç çatışma yaşıyor.
Behlül ise Galatasaray mezunu, çapkın, sorumsuz, eğlence düşkünü bir genç. Firdevs Hanımla devamlı flört ediyor. Once Peyker'e yaklaşmaya çalışıyor, so.nra kendisine bakan amcasının karısı Bihter'e yöneliyor. Bihter ile bir süre aşk yaşadıktan sonra bıkıyor. Tekrar Beyoğlu'na eski çapkınlıklarına dönüyor. Bu durum Bihter'i çok üzüyor.
Bu arada herşeyi n farkında olan Firdevs t.ı.anım kızını üzmek için BehIOl'O
49
TORK ROMANıNDA AILE KURUMU ı
Nihai ile evlendirmek ıçın uOraşıyor. BehlOl lle Nihai nlpmı llln edilince Blhter
yıkılıyor. BehlOl ile olan ilişkisi ortaya çıkınca da Intihar ediyor. Behlül yalıdan
kaçıyor. Nihai hastatanıyor.
Bir süre sonra eski sakinler. Matmazel Courton. emektar hizmetkırlar. yalı
ya dönüyorlar. BOIent gOndOzlO oluyor. Baba-kız tekrar birbirlerine kavuşuyorlar. Aile bOyOk bir sarsıntı geçirmiş olarak eski haline dönüyor.
Bu romanda birbirinin zıttı iki aile tanıyoruz. Adnan Beyin ailesi mazbut. dışa kapal� fertleri arasında sevgi ve baOlıllk olan mutlu bir aile. Buna karşın Melih Beyin ailesi dışa açık. eOlence hayatının Içinde. cinselliOin. geçimsizliCin.
kıskançltOın ve sevgisizliOin hOkOm sOrdüCü bir aile. Bu olumsuz unsurlardan oluşan ailenin bazı fertlerinin. o güne kadar dışa kapal ı yaşayan diOer ailenin içine girmesiyle onların mutluluOunu nasıl bozduAunu. aileyi nasıl yıkımın sınırına getirdiOini görOyoruz.
1901 -1902'de yazılan Kırık Hayatlar romanında çok sayıda -aile görOyoruz. Ama romanın merkezi Doktor Ömer Behiç'in ailesi. Ömer Behiç ile Vedide ilk evlendiklerinde Vadide'nin ailesiyle oturmuşlar. Para biriktirip ev yaptırmışlar. Romanın başında onları Şişli'deki yeni evlerine taşınırken tanıyoruz. Iki kızları var: Selma ve Leyla. Yeni evlerini üçüncü çocukları sayıyorlar. Evde ayrıca emektar Andelip Bacı. aşçı Sabrlye Kadın ve kızı ısmet var.
Andelip Bacı yıııar önce Vedide'nin annesi Salime Hanım doOduOunda alınmış. Salime Hanım evlenince serbest bırakılmış. O da evlenmiş. On yıl evli kalmış. ÇocuOu olmayınca kocası üstüne evlenmek istemiş. Bunun üzerine Andelip Bacı kocasından boşanmış. Evini kiraya verip Salime Hanıma dönmüş. Yeni doAmuş Vedide'ye bakmış. Vedide evlenince de onun evine taşınmış. Hayatı boyunca ikinci kocayı beklemiş. BoşandıAına pişman.
Ömer Behiç ve Vedide çok iyi anlaşan bir çift. Hem birbirierini seviyorlar. hem de iyi arkadaşlar. birçok şeyi paylaşıyorlar. Ömer Behiç günlük olayları. hastalarını her akşam karısına anlatıyor. Vedide'nin kocasına büyOk saygısl var. Onu kendinden çOk üstün, çok bilgili buluyor. Vedide iyi bir eş, iyi bir anne ve iyi bir ev kadını. Ama sAkin ve sessiz bir Insan. Şen. şakrak, eOlendirici. heyecan verici bir kadın deOiI.
50
HALiı ZIVA UŞAKLlGiL - KıRıK HAVATLAR
Bu arada Vedide'nin baba ailesini de tanıyoruz. Baba Mansur Bey emekıi asker. Gençli{Jindeki çapkınlı{Jına yaşlı l ı{Jında, inmeli halinde de devam ediyor. K ızının evindeki genç hizmetçi ısmet'e sarkıntıl ık ediyor. Anne Salime Hanım s�kin, kocasının yaptıklarına sessizce katlanan bir kadın. Vedide'den başka bır de Sadettin adlı genç bir o{Jul1arı var. Sadettin de asker ve babası gibi çapkın. Yakınlarında yaşayan yaşlı bir adamın 1 5 yaşındaki metresi ile yaşıyor. Ayrıca hizmetçi kız ısmet ile de ilişki kuruyor.
Ömer Behiç'in tOm çevresindeki erkekler çapkın. Kayınpederi, kayınblraderi, birçok tanıdl{Jı ve en başka yakın arkadaşı Doktor Bekir Servet, Bekir Servet bek�r. Beyo{Jlu'nda bir bek�r odasında yaşıyor. Kadınlara düşkOn. BirçOk . sevgilisi var. Bunların başında Nebile geliyor.
Ömer Behiç'in de içinde her zaman ev dışında bir heyecan yaşamak arzusu var. Bu isteOini devaml ı bastırıyor. Namuslu bir eş ve aile babası o larak yaşamak istiyor. Evi, ailesi onun için bu isteklerden kurtulmak için bir sl{Jınak, Adeta kutsal bir yer. Fakat bir süre sonra tüm insanlarda var olan beden isteklerine yeniliyor. Bekir Servet kanalıyla tanıdl{Jı Nebile'nin kız kardeşi Neyyir ile buluşmaya başlıyor. Bu ilişki tamamen cinselli{Je dayanıyor. Tüm bu ilişki boyunca Ömer Behiç'ln içinde hep bir savaş var. Ailesine olan ba{Jlılı{Jı ile Neyyir'e duydu{Ju arzu arasında bocalıyor.
Neyyir'in ailesini de tanıyoruz. Baba Veli Bey ölmüş. Anne Sahire Hanım kocasını devamlı aldatmış hoppa bir kadın . Veli Bey hayattayken Sahlre Hanımın sevgilisi Sakıp Süleyman Bey Veli Beyin kapalı izniyle evin bir ferdi gibi bu aileyle yaşamış. Neyyir ilk defa annesinin �ŞI{Jı olan bu adamla ilişki kurmuş. Bu ilişki h�len de devam ediyor. Neyyir ve ablası Nebile soydan gelen bır ahl�sızlıkla maddi çıkarları için çeşitli zengin adamlarla yaşıyorlar.
Ömer Behiç zamanla Neyyir'e �şık oldu{Junu hissediyor. Ama Neyyir'ln Vedide'den ve ailesinden söz etmesine tahammül edemiyor. Ömer Behlç ıçın ailesi MI� kutsal, dokunulmaz. Aile yaşamı-günah yaşamı diye özel hayatını ikiye ayırıyor.
Bu ilişki sırasında Ömer Behiç ile Vedide'nin arasına anlaşılmaz bir so{Jukluk, bir mesafe giriyor. Vedide kocasının bir ilişkisi oldu{Junu hissediyor ama an-
51
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
lamazlıktan geliyor. Kocasının kendisine dönmesini bekliyor. Vedide son derece güçlO; dayanıklı bir insan. Bu sırada aOır bir hastalıOa yakalandlOI ortaya çıkan
küçük leyla'nın hastalıOının tüm yükünü Vedide taşıyor. leyla hastayken sadece annesini Istiyor. Babasına gizli bir düşmanlıOI var. Omer Behiç bundan
çok rahatsız oluyor. Zaten vicdanen rahatsız. leyla'nın hastalıOını kendi suçuna ceza olarak görOyor.
Bir süre sonra Neyyir annesi ile ortak AşlOI Sakıp Süleyman beyin bulduOu zengin bir Mısırlı Ile evlenmeye karar veriyor. Ama Omer Behiç'le olan ilişkisine evlendikten sonra da devam etmek niyetinde. Omer Behlç Neyylr'1 kıskanıyor: Omer Behlç'e haberler gönderiyor. Ama romanın sonunda Omer Behlç Neyyir'e gitmemeye karar veriyor.
Bu arada leyla öıüyor. Zaten çöküntü içinde olan Vedide bu ölümle tamamen yıkıllyor; bitkin, yaşlı bir kadın oluyor. Kocasının ona dönmesi bile artık onu
etkilemiyor. Romanın sonunda dünyadan kopmuş, hayatı kırılmış bir insan olarak tüm yaşamdan uzaklaşıp namaza ve Kur'An okumaya başlıyor. Evin idaresini de görümeesi Meveddet Hanıma bırakıyor.
Omer Behlç'in ablası Meveddet Hanım tüm roman boyu ailenin huzurunu bozan çok ö nemli diOer bir unsur. Meveddet Hanım evlendikten sonra kardeşinden kopmuş. Kocasının görevi yüzünden il il gezdiklerinden seyrek görüşmüşler. Meveddet Hanımın kocası ölünce iyi kalpli bir insan olan Vedide görümeesini onlarla oturmaya çaOırıyor. Meveddet Hanım yanında evlAtlıOI DiIşad'la Omer Behiç'in evine yerleşiyor. Bir süre sonra bu evden ayrılma plAnları yaparak kendine ev yaptırıyor.
Meveddet Hanım soOuk. mesafeli, samimi olmayan bir" Insan. Kardeşine bile yabancı . Dul, çocuksuz, Y.;alnız Insan hırçınlıOI var. Vedide'ye devamlı dolaylı olarak lAf dokunduruyor. Vedide ise hep hoşgörülü davranıyor. Meveddet Hanımın bu tutumu romanda ..... yaşlanmış bir dul görümcenin genç ve mutlu bır geline duyduOu gizli bir düşmanlık .. ... (s.234) olarak yorumlanıyor. baştan beri, gelin-görOmce ilişkisinde doOal olarak bir rahatsızlık olacaOını düşünen Omer Behlç haklı çıkıyor.
Romanda bile olsa birçok mutsuz aile tanıyoruz. Omer Behiç'in ailesinin eski hizmetçileri Suzidil sarhoş bir arabacı ile evli. Zavıf. hastalıklı bir oOulları var.
52
HALil ZIVA UŞAKLlGiL - KıRıK HAVATLAR
AnneoOOul evde devamlı dayak yiyorlar. Suzidil kaynanası ile hep kavga ediyor. birgün kocası Suzidil'i evden kovuyor. Suzidil önce boşanmaya kalkıyor, ama koca evinden kopamıyor.
Şekure ve Ferruh adlı bir başka çift tanıyoruz. Ferruh gençliOinde Rafet adlı bir kız ile sevişiyor. Fakat anne ve babası Rafet'i istemiyorlar. 00ullarınl ondan kurtarmak için Ferruh'u zorla Şekure ile evlendiriyoriar. Ama iki eski sevgili birbirlerinden kopamıyorlar. Ferruh evliyken de birlikte yaşamaya devam ediyorlar. Şekure ise kocasına Aşık. AldatlldlOınl anlayınca verem olup ölüyor. Bu üç kişi de Ferruh'un ailesinin hatalı davranışı yüzünden son derece mutsuz oluyorlar. Çünkü aslında üçü de suzsuz ve kendine göre haklı. Sonunda Ferruh ve Rafet evleniyorlar.
TanıdlOımız bir diOer aile de Gülizar Hanım, oOlu Talat Bey ve karısı Müzzan'dan oluşuyor. Talat Bey ve müzzan birbirlerini seviyorlar. Fakat kayınvalide Gülizar hanım oOlunun ilgisinin başka bir kadına gitmesini kıskanıyor. Zorla gelini babasının evine yolluyor. Talat Bey bunu önleyemiyor çünkü şahsiyetsiz bir adam. Annesinin oyuncaO" Parasal olarak da anneye baOımlı olduOundan ona
karşı çıkamıyor. Karısıyla gizlice haberleşiyorlar ama anne onları boşatıp, Beri Servet'in sevgilisi Nebile'yi oOlu ile evlendiriyor.
Bu kadar çeşitli aile düzensizlikleri ve mutsuz evlilikler sergilenen romanda evlilikle ilgili çeşitli saptamalar var. Ömer Behiç evlilikle ilgili şöyle bir eleştiri yapıyor: Birçok anne-baba çocukları büyüdü diye onları çok gençken evlendi
riyorlar. Bu durumdaki bir genç daha koca ve baba olacak olgunluOa erişmeden aniden bir aile sorumluluOunu omuzları nda buluyor. Bocal ıyor, tüm ailesi ile
mutsuz oluyor. Burada Ömer Behiç anne-baba kararı ile genç yaşta evliliOe Itilenlerin durumuna ışık tutuyor. Bekir Servet ise bazı insanların evlilik için yaratıl
madıklarını, yapılarının karı veya koca, anne veya baba olmaya uygun olmadıOını belirtiyor. Böyle insanların evlenmemesi gerektiOini, büyük bir sorumluluk Isteyen ane hayatına girecek insanların buna hazır olmaları gerekti{ıini söylüyor.
Bekir Servet önceleri kendini de evlenmemesi gerekenler grubuna soktuOu halde sonradan Talat Beyden boşanan MOzzan'a Aşık oluyor. Evlenip karısan baOlanıyor. Eski çapkınllOını bırakıyor. Romanda tek olumlu gelişme gösteren kişi Bekir Servet.
53
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Bu romanda çeşitli ailelerin yaşamındaki bozuklukları, acıktı ve kirli olayları görOyoruz. Romanda mutlu bir tek aile yok. Aile düzeninin bozulmasında önemli bir nokta erkeOin veya kadının eşini bir başkasıyla aldatması. Bir başka unsur, evlilik öncesi veya sonrası aile büyüklerinin gençlerin istekleri dışında onlara müdahale etmeleri, hayatlarını yönetmeleri. Önemle üzerinde durulan diOer bir huzursuzluı( sebebi de dıştan gelen herhangi bir yabancı u nsurun aileye girmesi. Meveddet Hanım buna çok iyi bir örnek.
Halit Ziya Uşaklıgil'in adı geçen üç romanında her sınıftan aile ve bunların yaşadlOI çeşitli problemler sergileniyor. Bu aileler arasında soydan gelen bır ahlAksızlıkla tOm kadınları hoppa olma eO ilimi nde olan aileler var. Aşk-,
Memnu'daki Melih Bey ailesi, Kırık Hayatlar'daki Veli Bey ailesi gibi.
Genelde romanlardaki bütOn aileler birbirini seven, birbirine baOIı aile fertleri görOyoruz. Başta mutlu olan bu aileler birtakım sorunların çıkması ile bedbaht oluyorlar. Ama tOm zorluklardan sonra kişileri ayakta tutan gene s�vdikleri aile fertlerine olan baOlıl ıkları. Mal ve Sıyah'ta anne-oOul Sabiha HanımAhmet Celil, Aşk-ı Memnu'da baba-kız Adnan Bey-Nihai romanın sonunda birbirlerine yaşama gücO veren kişiler.
Ailelerde geçim derdi bir mutsuzluk kaynaOI olabiliyor. Ama genelde ailede düzeni bozan asıl unsu r erkeOin veya kadının eşini başka biriyle aldatması Oluyor. Bu işi seçerek, bilinçli olarak yapanların yanı sıra, eşini aldatmanın ahlAksızlık olduOunu kabul ederek ve böyle bir duruma dOşmek istemeyerek yapanlar da var ki romanıarda asıl onların durumu trajik bir unsur getiriyor. Aşk-,
Mem nu'da Bihter, Kırık liayatlar'da Ömer Behiç eşlerini istemeden, bedensel bir içgOdO ile aldatıyorlar. Bu yüzden de devamlı bir iç mücadele yaşıyorlar.
Uşaklıgil bu Oç romanda evlilik ve aile ile ilgili bazı saptamalarda da bulunuyor. Aile büyüklerinin gençler yerine onların hayatı ile ilgili karar vermelerini eleştiriyor. Aile içinde bazı doOal geçimsizliklerin olacaOını, bunların kolay kolay önlenemeyeceOini belirtiyor. Aşk-ı Memnu'da üvey ana-kız Bihter-Nihal ilişkisi ve Kırık Hayatlar'da görOmce-gelin Meveddet Hanım-Vedide ilişkisi gibi.
Yazar ayrıca, kadının genelde kocasının kötülüklerine katlandıOını, yaptık-
54
HALil ZiYA UŞAKlIGlı - KıRıK HAYATlAR
ları na boyun eOdiOinl, kadının yerinin kocasının yanı olduOunu vurguluyor. MaL ve Sıyah'ta Raci'nin karısı, Kırık Hayatlar'da Suzidil, Andelip Bacının kocası
ndan boşandlOI için duyduOu pişmanlık, Vedide, annesi Salime Hanım ve Şekure bu görOşe getirilen örnekler.
Uşaklıgil'in, Oç romanda da aile ile ilgili önemle Ozeriııde durduOu bir nokta var. Yazar için aile yaşamında ev önemli. Ailenin saOlıklı olabilmesi için evin dış
dünyadan ayrı, korunmuş bir birim olması gerekli. Dış etkenler, aileye birim olarak yaşarken Ahmet Cemil'in, Adnan Beyin ve Ömer Behiç'in aileleri mutlu. 00-zeni bozan hep dışardan gelenler. Mal ve Sıyah'ta Vehbi Beyin, Aşk- ı
Memnu'da Bihter'in, Kırık Hayatlar'da Meveddet Hanımın aileye girmesi dO
zeni bozuyor.
55
HÜSEYIN RAHMi G ÜRPıNAR Mürebbiye
Metres
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 1 899'da yazdığı MOrebblye romanında kalabalık bir aile tanıyoruz. Zengin Dehri Efendinin ailesi bir yalıda oturuyor. dehri Efendinin ölmüş Qlan ilk karısından Şemi adlı bir oğlu ve Melahet adlı bir kızı var. Kızı , Sadri Bey ile evli. Dehri Efendinin bir odalıktan olma iki de küçük çocuğu var: Nezahet ve Vahip. Ayrıca kendinden 20 yaş küçük kardeşi Amca Bey de bu aile ile oturuyor. Evde çok sayıda hizmetkar var. Bunların başında kahya Eda Hanım, kocası bahçıvan Şaban Ağa ve aşçı Tosun Ağa geliyor.
Dehri Efendi 65-70 yaşlarında sivil emekli . Babadan çok miras kalmış Dehri Efendiye ama kendi de çalışıp kazanarak bu serveti iki misline çıkarmış. Sert bir aile reisi. Tüm aile fertleri onc;lan çekiniyor.
Amca Bey sakat, kambur, ahlakı da dış görünüşü gibi çirkin bir adam. Babasından kalan mirası son kuruşuna kadar yiyip bitirmiş. Hiç çalışmamış. Şimdi ağabeyi Dehri Efendiye mu htaç. Onun evinde sığıntı gibi oturuyor. Evdeki mevkii çocuklarla uşaklar arası bir yerde. Ağabeyinin emirlerine uymak zorunda. Arada uygunsuz bir şey yaparsa falaka yiyor.
Dehri Efendinin büyük kızı Melahet çok çirkin. Fakat kendisi bunun farkında değiL. Kocasını kendisine hayran sanıyor. Kocası Sadri Bey ise silik bir adam. Bu damadı Dehri Efendi fakir, cahil ve terbiye ii diye seçmiş. Gözü açılmadan herşeyi karısının evinde görsün diye kızına böyle bir adamı uygun bulmuş. Sadri Bey Dehri Efendinin anlattığı her saçmalığı sabırla dinliyor, bu yüzden
56
HÜSEYIN RAHMi GÜRPıNAR - MÜREBBIYE
kayınpederinin hoşuna gidiyor.Tam iç gOveysi.
Dehri Efendinin büyük oClu Şemi 18-1 9 yaşlarında. Yüksek okulda yatılı
olduCundan eve haftada bir gece geliyor. Akıllı deCII. Okulda hiçbirşey OCrenmiyor. Eve gelince babası ona derslerini soruyor. Bilmezse falaka yiyor. Dehri Efendi son derece otoriter ve şiddet kullanan bir aile reisi.
Evdeki diCer otoriter kişi kAbya Eda Hanım. Bu kadın çirkin ve erkek gibi. Kocası Şaban ACa dahil evde herkes ondan korkuyor. Eda Hanım eski kalabalık ailelerde güç sahibi hizmetkAr tipine iyi bir örnek.
Dehri Efendinin bir odalıktan olma iki küçük çocuCu Nezahet ve Vahip'in eCitimleri için eve bir Fransız mürebbiye alınınca bu ailenin düzeni bozuluyor. Mürebbiye Matmazel Anjel'in geçmişini öCreniyoruz. Anjel aslında bir sokak kadını. Annesi de fahişe. Anjel'in babası belli deCiI. Bunun suçlusu olarak annesini gördüCü için annesine düşman büyüyor. Ana-kız hep kavga ediyorlar. Annesinden gördüCü gibi Anjel de küçük yaşta fahişe oluyor.
Anjel Paris'te son günlerdeki dostu Mösyö Andre'den hamile kalıyor.
Adam çocuCu kabul etmiyor. Anjel çocuCun sorumluiuCunu yükleyecek saf ve zengin bir adam arıyor fakat bulamıyor. ÇocuCu doCurup annesine bırakıyor ve yeni AşlCı Mösyö Maxim'le yaşamaya başlıyor.
Bir süre sonra Maxim ticaret işleri için Istanbul'a gelirken Anjel'i de geti
riyor, fakat otelde Anjel'i bir Rum delikanlı ile yakalayınca sokaCa atıyor. Anjel itibartı bir Fransız ailenin yanına slCınıyor. Kendini temiz bir kız olarak tanıtıyor. Bu
aile aracı olup Anjel'i Dehri Efendinin ailesine mürebbiye olarak yolluyor.
Burada bilinçsiz mürebbiye seçimini görüyoruz. Hiçbir araştı rma yapılmadan bir fahişe sırf Fransız olduğu için bir ailenin çocuklarını eğitmek üzere eve alınıyor. Burada hem hatalı çOCUk eğitimine, hem de bilinçsiz batılı hayranlığına şahit oluyoruz.
Anjel aslında mürebbiye maaşına razı değiL. Evdeki beylerden bol para kazanmak niteyinde. Amca Bey, Şemi, Sadri Bey, hatta aşçı Tosun Ağa Anjel'e hayran oluyor. Anjel değişik gecelerde sırayla Amca Bey, Şemi ve Sadri Beyi odasına almaya başlıyor. Bunu hisseden üç erkek birbirlerine düşman oluyorlar.
57
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Anjel üç AşlOını bir düzen kurarak idare ediyor. Şemi yatılı okulda olduOundan haftada bir gece yalıda. O gece Şemi'ye ait. Sadri Bey ise gece karısıyla yattlOından istediQinde odadan kaçamıyor. Ancak karısı 20-25 günde bir teyzesine yatıya glttiOlnde serbest kalıyor. O geceler de Sadri Beye ait. Geriye kalan boş gecelerinde ise Anjel, Amca Beyi kabul ediyor.
KAhya Eda Hanım evdeki erkeklerin Anje1'e hayran olduklarını anlıyor. Kıza dOşman oluyor. Kendi çirkinliOinden dolayı Anjel'in güzelliOini de kıskanıyor. Onu yakalamaya karar veriyor. Bir gece Eda Hanım üç erkeği de odalarında bulamayınca biri mutlaka Anjel'in odasındadır diye kızın kapısını baOlayıp Dehri Efendiye haber veriyor. Dehri Efendi ile Anjel'in odasına giriyorlar; kimseyi buıamıyorlar. Üç adam Anjel'in odasına ayrı ayrı gitmeye çalış ırken Eda Hanımın geldi{ıinl duyup sofadaki masanın altına gizlendiklerinden yakalanmıyorlar.
Dehri Efendi bu olay üzerine Eda Hanımı mürebbiyeye ve evin üç erkeOine iftira etti diye kowyor. Ayrıca kocası Şaban AOayl da halayık kızlardan biri ile nikAh ediyor.
üç erkek bu gece olayından sonra birbirlerinin Anjel ile olan ilişkisini iyice anlıyorlar. Ormana çıkıp dövüşüyorlar. Bir ahlaksız kadın aile fertlerini birbirine düşürüyor.
Dehri Efendi, Şemi ve Amca Beyi harem dairesinden atıyor. Artık Anjel'in odasından uzakta, selamlıkta yatıyorlar. Bir tek Sadri Bey karısı ile yattlOından harem tarafında kalıyor. Hiçbiri artık Anjel'e gidemiyor. Ama hepsi hala kadına tutkun.
Şemi, aşçı Tosun AOanın, Anjel'in penceresi önündeki aOaca çıkarak her gece odaya gelenleri ve Anjel'i seyrettiğini öğreniyor. Yalnız son zamanlarda perdelerin hep kapalı olduğunu söylüyor aşçı . Şemi geceleri odaya gelen varsa kim olduğunu merak ediyor. Bir gece zorla Anjel'in odasına giriyor. Dolaba bir adamın saklandığı nı anlıyor. Dolabı açınca babası Dehri Efendiyi buluyor. Üçü de düşüp bayılıyortar.
MQtObblye romanında özellikle altı çizilen konu ahlaksız bir kadının aileyi nasıl sarstıoı . Bu tOr kadınlar o derece etkili olabiliyorlar ki Dehri Efendi gibi namuslu ve katı kuraıcı yaşlı bir adam bile böyle bir kadına kapılabiliyor. Eve giren
58
HÜSEYIN RAHMi GÜRPıNAR - MÜREBBlvE
yabancı unsur, mürebbiye, aile düzenini bozuyor. Evin erkeklerini birbirine düşürüyor.
Romanda çocuk eCitimi için hatalı mürebbiye seçimini görüyoruz. Ayrıca, Dehri Efendinin derslerini bilmeyince Şemi'yi dövmesi de hatalı çocuk eCitimi çünkü bu dayakların hiç faydası olmuyor. Şemi babasına yalan söylemenin yollannı anyor.
Evlilikle ilgili kararları kişilerin kendileri deCiI otorite sahibi olan aile büyüCü veriyor. Dehri Efendi kızına kendisi koca buluyor. Evine baCIı olsun diye de fakir ve cahil bir adamı seçiyor. Ayrıca, Dehri Efendi Eda Hanıma kızınca onu kovup kocasını başkası ile nik�hlıyor. Eda Hanımda ise kalabalık ailelerdeki otorite sahibi hizmetk�r tipini görüyoruz.
Dehri Efendi'de acımasız, sert aile reisi anlatılıyor. Kızınca oOlunu ve kardeşini dövdüren bir adam. Amca Beyde kendine kalan mirası tüketip, başkalarına muhtaç olan mirasyedi tipi görülüyor. Kısacası, bu romanda kalabalık ailede otorite , ahl�ksız bir kadının aile düzenini bozuşu, evlilik ve çocuk eCitimi konularına deCiniliyor .
. 1 899'da yazı lan Metres romanında tanıdıC ımız aile yazın yalıda, kışın BeyoClu'nda konakta oturuyor. Şadi Efendi ölmüş. Karısı Firuze Hanım, oOlu Hami, gelini S�ffet ve torunu Rıfkı ile oturuyor. Evde bir de Şadi Efendinin yeOenl Revai Bey var. Çok sayıda hizmetk�rın buiunduCu bu ev ordukça kalabalık. Meryem Dudu Saffet'in, Nedime Firuze hanımın sırdaşı.
Şadl Efendi ile Firuze Hanım evlendiklerinde Şadi Efendi 75'inde yaşlı bır adam, Firuze Hanım ise 18-1 9'unda oynak bir kızmış. Şadi Efendinin aidıCı 70'inci kadınmış. Şadi Efendinin başka evlerde oturan çok sayıdaki karısından çocuCu olmadlCı halde Firuze Hanım bir oClan çocuk doCuruyor. Bunun üzerine Şadi Efendi Firuze Hanımı nik�hına alıyor. Herkes bu çocuk ihtiyar Şadi Efendinin olamaz diye dedikodu ediyor. Çocuk selamlıktalsi genç çubukçuya benzeti l iyor.
Hami 5 yaşındayken babası ölüyor. Firuze Hanımın para işlerinden haberi yok. TOm para idaresi vekilharç Şakir ACanın elinde. Bu adam beş parasız gelip zengin konaklarında zimmetine para geçirerek zengin olanlardan. Şadi Efendi
59
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
varlıOının yarısını oOlu Hami'ye, yarısını karısı Firuze Hanıma bırakıyor. Ama bu ölüm üzerine ortaya Şadi Efendinin akrabası olduOunu iddia eden bir sürü miras avcısı ç ıkıyor. Ayrıca bazı borçlar da var. Sonunda ana-oOula serveti n beşte biri kalıyor. Ama Firuze Hanım müsrifliOini deOiştirmiyor.
Hami küçükken eOitimi için çeşitli hocalar tutuluyor. Fransızca, Arapça, Farsça hocaları bu eve yerleşip orada yiyip içiyorlar. Firuze Hanım oOluna çok düşkün olduOundan hocaları çocuOun isteklerine uymak zorunda bırakıyor. Çocuk sıkıştırılmayacak, istemezse derslerine çalışmayacak, her söyledi{ıi yanlış da olsa doOru kabul edilecek. Hocalar menfaatleri için Hami'nin her kaprisine boyun eOiyorlar. Böylece Hami doOru dürüst bir eOitim görmeden büyüyor.
Anne ve oOul çok müsrif olduklarından kalan mirasın tümünü yiyorlar. Her yere borçları var. Terıilerin paralarını, hizmetkarların aylıklarını ödemiyoriar. Ama zengin dış görünüşlerini devam ettiriyorlar.
Firuze Hanım 60'ında olduOu halde gençlik meraklısı. Aşırı boyalı ve süslü. Zamanında evliyken de çok aşlOI olmuş. Hala genç aşık düşkünü olduOundan genç erkeklere devamlı para yediriyor. Bu yüzden çok para harcıyor. Hami de 24-25 yaşına gelince BeyoOlu'nda aşk işlerine para harcamaya başlayınca bu Firuze Hanımın işine gelmiyor. OOlunu evlendirip dışarda para harcamasını Önlemek istiyor.
Firuze Hanım, gelini Saffet'i oOlu için kendi buluyor. Kendisinin birçok aşlOI olduOundan gelin evde olanları anlamasın diye özellikle cahil bir kız seçiyor. Ama evlendikten bir süre sonra Hami Saffet'in cahilliOinden ve aptalhOından sıkıl ıyor. Paris'e gidiyor. 4 yıl kalıyor. Paris'ten çok deOişmiş, alafrangalaşmış olarak dönüyor. Bu arada yaln ızl ıktan Saffet çok şişmanlıyar, çirkinleşiyor. Hami dönü nce karısını iyice beOenmiyor. Alay ediyor, hakaret ediyor. Saffet kendini kocasına beOendirmek için gayret sarfediyor ama başarılı olamıyor.
Saffet şişmanlıOının yanısıra çok da cahiL. Okuma-yazması yok. Hiçbir şey bilmiyor. Hami ise Fransızca biliyor ve dünya olaylarını Fransız gazetelerinden okuyar. Saffet ise daha dünyanın yuvarlak olduOunu bilmiyor. Burada birbirine hiç uygun olmayan bir çift görüyoruz. Hami bir Süre sonra bir metres tutuyor ve
60
HÜSEYIN RAHMI GÜRPıNAR - METRES
eve uğramaz oluyor. Ailesiyle ilgilenmiyor. Sorumsuz bir koca ve baba. Oğlu Rıfkı devamlı eve gelmeyen babasını soruyor.
Bu aileyle aynı evde yaşayan Revai Bey, Şadi Efendinin k ızkardeşinin oğlu. 50 yaşındaki bu adam filozof ruhlu, ayyaş, ahlAksız. Birçok mesleğe girip, başaramayıp ailesinin başına belA olmuş Eve yerleşmiş. Meryem Duduya AŞık, kadına rahat vermiyor. Firuze Hanım ve Hami ile hep alay ediyor. Fazla ileri gittiği zaman anne-oğul Revai Beyi uşaklarına sopa ile dövdürüyorlar.
Firuze Hanımın sırdaşı olan Nedime bir Habeş dadı kızı . Okuma-yazması olan, akıllı becerikli bir kız. Ailenin servetini biliyor. Firuze Hanıma para gerekin ce mücevher gibi şeyleri çarşıda satıp hanımına para sağlıyor. Bir kısırıı parayı da cebine atıyor. Meryem Dudu ise Saffet'in sırdaşı. Bu kadın namuslu ve iyi kalpli. .
Bu ailenin dışında 26-27 yaşlarında bir genç olan Müştak'ı tanıyoruz Aksaray'da oturan Müştak Mülkiye Mektebini orta derece ile biti rmiş. Kendini Alim sanıyor. Avrupa gazete ve dergilerine abone ama hiçbirini okumuyor. Bir dairede çalışıyor ama doğru dürüst yazı bile yazamıyor. Kendini hovardalığa veriyor. Pamas adlı bir Fransız kadını kendine metres tutuyor.
Müştak'ın annesi iki yıl önce ölmüş. Babası yaşlı ama karısı ölünce 25'inde oynak bir kadın ile evlenip kendini genç karısına kaptırmış. Oğlu ile ilgilenmiyor. Müştak da meydanı boş bulunca annesinden kalan malı mülkü satarak metresine yediriyor. Parnas'a Beyoğlu'nda bir apartman katı tutuyor. Uşaklar, hizmetçilerle kadını orada yaşatiyor. Tüm geçimini sağlıyor.
Parnas yüksek tabaka fahişelerinden. Yaşlı , zengin bir Rum'un metresi olarak Istanbul'a gelmiş. Rum ölünce tüm serveti Parnas'a kalmış. Parnas zengin ama genç erkeklerin metresi olup onların parasını yiyor. Son derece müsrif.
Bir süre sonra Müştak'ın parası bitiyor. Bunun üzerine Müştak arkadaşı Rey ıan'dan metresine yedimek için para istemeye karar veriyor. Reyhan gazetelekı makale yazan başarısız bir yazar. Zengin bir babanın oğlu. Hiçbir okul bitirmemiş. Babası oğlu sıkılmasın diye çocuk hangi mektebi isterse oraya vermiş, istemediğinde değiştirmiş. Yanlış eğitim sonucu , ortaya hiçbir işe yaramayan bir adam çıkmış.
Müştak para isteyince Reyhan metresi de, masrafını da paylaşmayı teklif
61
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
. ediyor. Müştak önce bu teklife çok kızıyor. Sonra çaresizlikten kabul ediyor. Pamas'ı kendine çok bağl ı sandığından kadının Reyhan'a yüz vermeyeceğini, o da Reyhan'ın parası ile Pamas'ı besleyebileceğini düşünüyor. Anlaşma üzerine Reyhan'ı metresi ile tanıştırıyor.
Pamas Müştak'a namus gösterileri yapıp ona sadık olduğuna inandırıyor. Ama sonradan Reyhan Pamas'la aşk yaşadığını anlatıyor. Bu arada Müştak'ın da Reyhan'ın da paraları bitiyor. Pamas'ın başka bir adamla gittiğini öğreniyorlar. Bunun Hami olduğunu öğrenince hem öç almak, hem de para çekip Pamas'ı tekrar elde etmek için bir plan yapıyorlar. Reyhan Firuze Hanımın AŞığl olacak, Müştak SaHet'in. Kadınlara mektup yazmaya baş!ıyorlar.
Firuze Hanım artık yaşlandığını, erkeklerin yüzüne parası için gOldAkierini anlayıp aşk işlerinden vazgeçmiş olduğundan Reyhan'ın mektuplarına önceleri inanmıyor. Alay ediyor. Ama Nedime mektuptakilerin samimi duygular Olduğuna yaşlı kadını inandınyor. Zaten aşk hevesi hiç bitmemiş olan Firuze Hanım sonunda Nedime'nin aracıl ığı ile Reyhan'ı geceleri odasına aımaya başlıyor. Ona bol para yediriyor.
Saffet ise kocasının metresi olduğunu öğrenince çok üzüıüyor. O kadını bırakması için kocasına yalvarıyor ama sadece hakaret görüyor. Baba evine kaçıyor. Annesi ölmüş, babası yeniden evlenmiş. Üvey annesi SaHet'j geri gönderiyor. Erkeğe karışı lmayacağını , onun istediğini yapabileceğini, namuslu bir kadının kocasından boşanmayacağını söylüyor,
Bu arada Saffet Müştak'tan bir aşk mektubu alıyor. Meryem Dudu mektubu bir mektupçuya okutuyor. Cevap yazdırmaya aynı mektupçuya birlikte gidiyorlar. Orada hafif meşrep kadınların da aşıklarına mektup yazdırdıklarını gören SaHet fena Oluyor, vazgeçiyor. Aslında saf ve namuslu bir kadın. Kocasından ilgi ve sevgi görmediğinden sırf kendini seven biri var d iye mektuba memnun oluyor. Yoksa kocasına bağlı; onu aldatmaya niyeti yok.
Bu arada Firuze Hanım Reyhan'a, Hami de Pamas'a para yedirdiğinden ana-oğulun arasında devamlı para kavgası var. Hiç geçinemez oluyorlar. Firuze Hanımın başlangıçta Hami'ye uyguladığı yanlış terbiye geri tepiyor. Her istediğini yaptırmaya alışmış olan oğlu onu da dinlemiyor. Zaten ailede herkes kendi keyfinde.
62
HOSEYIN RAHMI GORPıNAR - METRES
Müştak ve Reyhan Firuze Hanımın yalısının oldu�u köyde bir ev kiralıyorlar. Reyhan pazartesi geceleri Firuze Hanıma gidiyor. Müştak ise başarısız; Saffet'ten yüz bulmuyor. Evde buldu�u mektuplardan Müştak, Reyhan'ın Firuze Hanımdan aldlOI paralarla gizlice tekrar Parnas'a gitmeye başladı�ını anlıyor. Hami'nin Büyükada'da o ldu�u Çarşamba günleri Reyhan'ın Parnas'a gitti�ini ö�reniyor.
Bu düzende en ahlAksızca davranan Reyhar,ı. en çok fayda sa�layan da Parnas oluyor. Reyhan, Firuze Hanımdan para alıyor ve kadının o�luna para vermesini önleyerek hem ana-oğulun arasını açıyor, hem de Hami'yi parasız bırakarak Parnas'ın gözünden düşmesine sebep oluyor. kendisi ise Firuze Hanımdan aldı�ı paralarla Pamas'ı yeniden elde ediyor.
Bu durumu anlayınca Müştak, Hami'ye imzasız bir mektup yazarak· Reyhan ile Parnas'ı yatakta yakalatıyor. Parnas iki erke�e Fransız usulü düello yapmalarını öneriyor. Hami yakalama olayından sonra Parnas'ın ne mal oldu�unu anlıyor. Aklına �ıu, annesi ve karısı geliyor. Onlara yaptıklarından dolayı pişmanlık duyuyor. AhlAksız bir kadına kapılıp ailesine haksızlık etti�ini anlıyor.
Müştak ailesinden özür dilernek için eve giderken Revai Bey onu yolda çevirip gece eve gelen bir Aşık oldu�unu söylüyor. Gece bahçede bekleyip Reyhan'ı yakalıyorlar. Hami Reyhan'ı hem metresi ile hem de annesine giderken yakalamış oluyor. En çok kızdı�ı . Reyhan'ın annesi ile arasını açmış olması , onu anne sevgisinden mahrum bırakması . Ertesi gün düello etmeye karar veriyorlar.
Pa mas bir mektupla düelloyu Firuze Hanıma bildiriyor. Bu haberi alınca Firuze Hanım o�lu ile Aşı�ının arasında kalıyor. Ikisinin de Olmesinden korkuyor. Ama üstün gelen analık hissi oluyor. Oğlunu daha çok düşünüyor. Firuze Hanım ve Nedime, arkalarından da Saffet, Meryem Dudu ve Rıfkı düello yerine gidiyorlar.
Düelloda Hami vuruluyor. Son anda karısı ve oğlu ile OpüşOyor, barışıyor. Tam annesi ile barışacakken ölüyor. Polise haber verildiği için dOello ortaya Çıkıyor. Reyhan hapse giriyor. Parnas bir gemiye binip kaçıyor. Orada hAlA Parnas'a Aşık Müştak kalıyor.
63
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Bu romandaki birçok karakter orta oyunundaki tiplerneleri hatırlatıyor. zaten isimler de orta oyunundaki gibi karakterleri yansıtıyor.
Metres romanında da özellikle altı çizilen konu ahlaksız bir kadının aileyi nasıl sarstığı. Burada hem fahişe olan Pamas söz konusu , hem de yaşl ılığında bile, genç erkeklere düşkün, genç olma heveslisi Firuze Hanım. Yani , ahlaksız kadın aile içinde de, dışında da olsa aynı derecede zararlı .
Evlilik konusunda iki uygunsuz evlilik görüyoruz. Şadi Efendi ile Firuze Hanım aşırı yaş farkından dolayı birbirlerine uymayan bir çift. Hami ile Saffet ise aralarındaki eğitim ve kültür farkından dolayı anlaşamıyorlar. Bu iki evlilik de mutsuz. Hami'nin evlenmesinde kararı veren ve gelini seçen anne . Firuze Hanım özellikle cahil bir kız seçiyor. Ayrıca. Saffet'te kocasından kötü muamele gören kadının onu aldatmak isteyebileceği gösteriliyor. Vah'taki Ferndane Hanım gibi .
Romanda çocuk eğitimi üzerinde de durularak Hami'nin yanlışlarını doğru diyen özel hocaların tutulması ile Reyhanın istediği okullara girip çıkması anlatılarak çocukların böyle şımarık yetiştirilmeleri tenkit ediliyor. Saffet'te kız çocukların okutulmamasının ileride kocaları tarafından beğenilmemelerine yol açtığı gösteriliyor.
Aile ilgisi ve kontrolü olmayınca gençlerin yanlış yola girdikleri, Müştak'ın babasının ilgisizliği sonucu parasını israf edip metres tutuşu anlatılıyor. Aynı şekilde Hami de baba kontrolu olmadan sorumsuzca büyüyor. Para israfı ve mirasyedilik Hami ve Müştak'ın ailelerinden kalan parayı bitirmeleri ile gösteriliyor.
Kalabalık ailelerde hırsızlıkla zengin olan hizmetkar tipine vekilharç Şakir Ağa iyi bir örnek. Ayrıca, evin hanımları ile sırdaş olan hizmetkarlar olarak Nedime ve Meryem Dudu anlatılıyor.
Mürebblye ve Metres romanların ın ikisinde de ahlaksız kadın ın aileyi sarsışı gösteriliyor. Evlilikte kararları Dehri Efendi ve Firuze Hanım gibi aile büyüklerinin verdikleri ve çocuklarına özellikle cahil ve aptal eşler seçtikleri görülüyor. Birbirine uymayan eşlerin mutsuz oldukları sergileniyor. MOreb
blye'de Dehri Efendinin ölen karısından başka bir odalıktan çocukları var. Metres'te ise Şadi Efendinin çok sayıda karısı olduğunu öğreniyoruz. Iki romanda da erkeklerin birden fazla karısı olduğu gösteriliyor.
64
HÜSEYiN RAHMi GÜRPıNAR - METRES
Çocuk eğitiminde, M ü rebblye'de yanlış mürebbiye seçiminin, Met
res'te ise çocukların her istediklerini yapmanın zararları anlatılıyor.
Hami ve Müştak'ta olduğu gibi, babanın eksikliği veya ailenin ilgisizliğinden dolayı başıboş kalan gençlerin hata yaptıkları , Hami, Müştak ve Amca Bey'de mirasyedilerin paraların ı sorumsuzca tükettikleri gösteriliyor. Ayrıca, büyük ailelerde hizmetkarların otorite sahibi oluşları Eda Hanımda, hırsızlıkla evi idare edişleri Şakir Ağada, hanımlarla sırdaş oluşları Nedime ve Meryem dududa sergileniyor. Aile içi düzende hizmetkarların da önemli yerleri olduğu gOsteriliyor.
Her iki romanda da aile birliği yok. Zaten aileler de tam değiL . Müreb
blye'de anne, Metres'te baba yok. Aile içinde fertler birbirleriyle kavgal ı . Mürebblye'de bu kavga kadın yüzünden. Ailedeki erkekler bir kadını paylaşamadıkları için geçinebiyorlar. Metres'te ise hem kadın, hem para yüzünden. Anne-oğul eldeki parayı paylaşamadıkları için geçinemiyorlar. Ayrıca, kadın meselesi yüzünden geçinemeyen bir karı-koca ve ilgi görmeyen bir çocuk görüyoruz.
Bu romanlarda aile dışı unsurların aile düzenini bozduğu gösteriliyor. Mü
rebblye'de Revai Bey, Metres'te Amca Bey ailenin biraz dışında kalan akra- ' balar. Her ikisi de kötü kişiler ve aile içinde huzursuzluk yaratıyorlar. Ama asıl düzeni bozan tamamen aile dışında olan kişiler: Mürebblye'de Anjel mürebbiye olarak, Metres'te Parnas metres olarak ve Reyhan aşık olarak aileleri dıştan etkiliyorlar. Söz konusu iki romanda da bu zararlı kadınların Fransız olmaları ilginç. Aileyi dışardan etkiledikleri gibi ülkeye de dışardan gelmiş oldukları için sanki olumsuz yabancı etkileri temsil esiyorlar. Bu kadınların etkisi sonucu iki romanda da aile zarar görüyor. M ürebblye'de aile reisi o lan Dehri Efendi küçük düşüyor. Metres'te Hami öıüyor. Her iki ailede de düzen bozuluyor. ImparatOrluğu yansıtan bu aileler sağlam olmadıkları için zaten YIKı imaya hazırlar. Gürpınar' ın diğer birçok romanında Olduğu gibi para sorunu ve başıboş cinsel ihtiraslar aileyi yıkmaya yetiyor.
65
EBUBEKiR HAZIM TEPEVRAN Küçük Paşa
Ebubekir Hazım Tepeyran'ın 1 91 0'da yazdığı Küçük :aşa adl ı romanının bir bölümü ıstanbul'da bir paşa konağında, diğer bölümü Anadolu'nun bir köyünde geçiyor. Olaylar 1 887-1 896 yılları arasında yer alıyor.
ıstanbul'da Said paşa konağındaki aile hayatını görüyoruz. Said paşa, karısı Nairne Hanım, kardeşi Dilaver paşa ve onun karısı Nezahet Hanım ile birlikte oturuyor. Evin reisi Said Paşa, hanımefendisi Naime Hanım. Birçok yerde konağın hanımının paşadan daha çok otorite sahibi olduğunu anlıyoruz.
Evde çok sayıda hizmetkar var. Bunların tek tek kişilikleri ve konak hayatında etkileri önemli. Kahya Kamil Ağa, kapıcı Abdi Ağa, iki emektar cariye Nazikter kalfa ve nevnihai KaHa, zenci Şirin dadı, genç Dilber Dadı. Fransız mürebbiye Matmazel Aleksandrin konakta evin efendileri kadar aile hayatının birer parçası durumundalar. Burada kalabalık konak hayatı düzenine iyi bir örnek veriliyor.
Said Paşa ile Naime Hanımın çocukları yok. Said Paşanın ilk karısı ölmüş. Ondan da çocuğu olmamış. Said Paşa ilim, irfan sahibi çok iyi kalpli bir insan. Naime Hanım ise çocuğu olmadığı için rahatsız, huzursuz bir kadın. ayrıca kendisinden epeyce yaşlı olan kocasını da sevmiyor.
Dilaver Paşanın karısı Nezahet Hanım doğuracağı için konağa süttanne aranıyor. Kahya Kamil Ağanın tanıdığı bir köylü olan Ali ıstanbul'da askerlik yaptığından, onun yeni doğum yapmış olan karısı Selime ile 40 günlük oğlu Salih konağa alınıyor.
66
EBUBEKIR HAliM TEPEVRAN - KÜÇÜK PAŞA
Nevnihai Kalfa Selime'nin odasında yatıyor, ona nezaret ediyor. Selime'nin kendi Oğluna daha az süt vermesini, çoğunu Nezahet Hanımın oğlu Haldun'a vermesini sağloyor. Konakta herkes Selime'yi çok seviyor. Selime cahilliği ve köylü diliyle onları eğlendiriyor. Selime Haldun'a süt verirken sütü bozulmasın diye kocası Ali ile görüştürülmüyor.
Haldun iki yaşına gelince sütten kesiliyor, ama sütninesini çok sevdiği için Selime konakta tutuluyor. Salih i le sütkardeşi Haldun birlikte büyüyorlar. Haldun, Said Paşaya "Paşa Baba" dediği için Salih de onu taklit ederek "Paşa Baba" diyor. Said Paşa buna memnun oluyor ama Naime Hanım kızıyor. Köylü çocuğunu buna lAyık görmüyor.
Cariyeler Naime Hanımın korkusundan Salih'i Said Paşadan uzak tutmaya çalışıyorlar. Paşa ise Salih'i evlAtlığa aldığını, istediği zaman çocuğun yanına gelebilece�ini ve ona "Paşa Baba" diyebileceğini bildiriyor. Bunun üzerine cariyeler ve uşaklar Salih'e Salih Bey demeye başlıyorlar. Salih de Haldun gibi evin kOçükbeyi oluyor.
Said Paşa çocuğu olmadığı için Salih'i çok seviyor Naime Hanım ise bunu kıskanıyor. Hem köylü olduğu için, hem de ona kendi kısırl ığını hatırlattığı için Salih'e düşman oluyor.
Naime Hanım, Said Paşanın ilk karısından da çocuğu olmadığı için kısır o lanın kocası olduğunu tahmin ediyor. Ama Paşa Salih'i evlat edinince kısır olanın kendisiymiş gibi göründüğünü düşünerek Salih'i sevmiyor. Ayrıca Paşa, Salih'i tek vArisi yapar diye de korkuyor.
Salih ve Haldun üç yaşına geldiklerinde Dilaver Paşa Edirne'ye tAyin oluyor. Nezahet Hanım da Haldun'u alıp gidiyor. Orada kendi konağının hanımı o lmak istiyor. Çünkü bu konakta evin hanımı eltisi Naime Hanım; Nezahet Hanımın burada söz hakkı yok.
Haldun gittiği halde Selime ve Salih konakta kal ıyorlar. Çünkü Salih, Paşanın evıatlığl . Haldun gidince Salih onun giydiği Paşa ünifarması gibi bir üniforma giymeye başlıyor. Evin "Küçük Paşa"sı oluyor.
Ali tezkere alınca Selime ile köye dönmeye karar veriyorlar. Salih'in istikbali konakta garantide diye onu bırakıyorlar. Zaten Ali ile oğlu arasında hiçbir
67
TORK ROMANıNDA AILE KURUMU
yakınlık yok. Birbirlerini tanımıyorlar bile.
Salih 6 yaşına gelince Said Paşa ona bir Frasız mürebbiye tutuyor. Salih Matmazel Aleksandrin ile aynı odada yatıyor. Said Paşa onu tam bir Paşa çocuğu gibi yetiştirmeye çalışıyor.
Said Paşa taşraya gönderilince Naime Hanım mürebbiyeyi kendi işlerinde kullanıyor. Salih'in Fransızca öğrenmesini istemiyor. Zaten Salih'in okumayazmaya fazla hevesi yok. Naime Hanım Paşaya Salih'in kabiliyetsiz olduğunu, Fransızca öğrenmediğini söylüyor. Paşa, Salih'i oğlu gibi yetiştirmeyi ne kadar isterse istesin konakta güçlü olan Naime Hanım istemeyince birçok şeye m�ni o luyor.
Ali ve Selime köye döndükten kısa bir süre sonra ıstanbul'dan imzasız bir mektup geliyor. Mektupta Selime'nin ıstanbul'da konağın arabacısı ile ilişkisi olduğu iftirası var. Zaten kıskanç olan Ali derhal karısını boşuyor. Selime başka köyden çocuklu bir adam ile evleniyor. Başka çocukları oluyor. Ali de Haçça adlı bir kadınla evleniyor. Ondan iki çocuğu daha oluyor.
Said Paşa iki y ı l aradan sonra taşradan dönüyor. Verem olup yatağa düşüyor. Naime Hanım hastalıktan korktuğu için kocası ile ilgilenmiyor. C�riyeleri Paşadan uzak tutuyor. Sadece Salih ve evin köpeği Kartopu Paşayı hasta yatağında yalnız bırakmıyorlar.
Bir süre sonra Said Paşa öıüyor. Konak bundan fazla etkilenmiyor. Naime Hanım 7,5 yaşındaki Salih'i derhal konaktan atıyor, köyüne yolluyor. Salih köye, babasının evine, sefalete dönüyor. Konak hayatına alıştığı için çok zorluk çekiyor.
Ali Yemen'e askere gidince üvey annesi Haçça Salih'e eziyet ediyor. Bütün gün çocuğa ağı r iş yaptırıyor. Salih geceleri öksürüyor diye onu geceleri evin dışında geçirmeye mecbur ediyor.
Said Paşa öldükten hemen sonra Naime Hanım genç bir adamla, Zarif Bey ile evleniyor. Zarif Bey konağa yerleşiyor. Naime Hanım hamile kalıyor ama çocuk düşüyor. Gene de Naime Hanım kısır olmadığını anladığı için çok mutlu. Genç kocasını da çok seviyor.
68
EBUBEKIR HAZIM TEPEVRAN - KÜÇÜK PAŞA
Naime Han ı m ikinci kere hamileyken bir gece rüyas ı nda Said Paşayı
görüyor. Paşa ona "Melun, merhametsiz, bak Salih'e ne yapt ığ ın ı görüyor
musun?" (s.293) diyor. Bunun üzerine Naime Hanım çok sarsıl ıyor; Salih'e
yaptıklarına pişman oluyor. Zarif Bey ile konuşup Salih'i konağa geri çağırmaya
karar veriyorlar. Köye telgraf çekiliyor. Belli ki , Naime Hanımın anneliği tatması
onu yabancı bir çocuğa karşı da merhametli yapıyor.
Bu heyecan sırasında Naime Hanım erken doğum yapıyor ve 7 aylık ölü bir çocuk doğuruyor. Bunun üzerine cinnet getiriyor. Telgrafta Salih'in köyde
kurtlar tarafından parçalandığı haberi geliyor.
Naime Han ı m aslında kıs ır değiL. Ama Salih'i evden attıktan sonra hamile
kaldığı halde çocuk sahibi olamıyor. Romandaki yoruma göre, bu ilahi bir ceza
gibi. Salih eski konak düzenine göre o ailenin evlMı. Naime Hanım onu evden
atarak çocuğa büyük kötülük yapıyor, ölümüne sebep oluyor. Allah onu ceza
landırıyor. Naime Hanım çocuk sahibi olamıyor.
Küçük Paşa romanında bir devrin kalabal ık, zengin konak hayat ı n ı
görüyoruz. B u konakta iki kardeş ve karıları birl ikte oturuyorlar. Hizmetkarlar aile
düzeninde önemli etkileri olan kişiler. Konakta as ıl güç evin hanımında. Naime
Hanım hizmetkArlar üzerinde büyük otorite sahibi.
Romanda evlatl ık kurumu eleştiriliyor. Evlatl iğ ın ailede sağlam bir yeri ol
madığı gösteriliyor. Rahata alıştırı l ıp sonra geldiği yere yollanan bu çocukların
çok zorluk çektikleri anlatı l ıyor.
Romanda asıl işlenen ailede çocuksuzluk sorunu. Kadın ın en önemli
görevinin çocuk doğurmak olduğu bir toplumda, bu eksiklik kadını çok mutsuz ediyor. Aslında bu romanda kısır olan kad ın değil erkek. Ama çocuksuzluğun acısın ı hep kadın çekiyor, çünkü her zaman kısırlık kadına yükleniyor. Bu soru
nun erkekten kaynaklanabileceği düşünü lmüyor.
69
MÜFloE FERIO Pervaneler
Müfide Ferid'in 1 924'te yazd ığı Pervaneler romanı 1 922 yıl ında geçiyor. Bu romanda birkaç aile tanıyoruz. 22 yaşındaki Leman anne ve babasıyla birlikte Bebek'te oturuyor. Doktor olan aOabeyi Burhan ve abtası Nadtre evli ve evleri ayrı . Burhan Leman'ın babası gibi, herşeyi ile ilgili.
Leman'ın babası eski bir miralay. Yüksek sesle emir vermeyi ve baOırıp çağırmayı evde otorite kurmak sayan bir adam. SertliQj ile aile efradını bıktırmış. Pertev Beyin Üç Kızı romanındaki Pertev Beye benziyor; Anne ise çocuklarına hizmet etmeyi seven sessiz ve idaresiz bir kadın. Kocasından g izfi çocukları için birşeyler yapmaya çalışan bir insan. Oysa gizlilik aile bütünlOğOne aykırı.
Leman, Amerikan Kız Kolejine gidiyor. Amerika ve Hristiyanlık hayranı olarak yetişiyor. Aileye saygısı yok. Annesi fazla müşfik ve sessiz; babası Ise fazla sert ve çocuklarından uzak olduğu için ev hayatının Leman için hiçbir cazibesi yok. Ayrıca, önündeki örnekler de olumlu değiL. Ağabeyi bir Fransız ile evli ve mutsuz. Ablası Nadire ise ailesinin istemediği biri ile evlenmiş. Bunlara bir de Amerikan okulunun etkisi eklenince Leman evlilik ve aile aleyhtarı bir kız oluyor.
Leman evlenmek istemiyor. Erkekler gibi hür yaşamak, hayatını kazanmak istiyor. Okulun öğrettiği anlayış bu. Kadının ailedeki yerini, eş ve anne olmasını reddeden bu anlayışa örnek olarak Kolej'deki jimnastik muavini Bahire gösteriliyor. Bahire Kolej'den mezun. Iyi bir ailenin kız ı . Erkek gibi giyiniyor ve davranıyor. Evlenmemeye ve kendi sahasında erkeklerle mücadele etmeye yeminli.
70
MÜ FidE FERlD - PERVANELER
Bahire tipi birçok romanda var. Burhan Cahit'in Ayten romanındaki Ayten de böyle bir tip (5). Ay ten yatı l ı öğretmen okuluna gidiyor. Resim yapmaya ve spora merakl ı . Yüzüyor, kürek çekiyor, yelken yapıyor, tenis oynuyor, spor araba kullanıyor. Eskrim ve atıcıl ık yapıyor. Tenis klübüne üye olan ilk kadın. Çevresindeki erkeklere yüz vermiyor. Sonunda Orhan'a aşık olup onunla evleniyor.
1 927 yılında yazılmış olan roman 1 920'1i yıllarda geçiyor. Bu yıllar batılılaşmanın bütün hayata girdiği, kadınların toplum hayatına girmeye başladığı yıllar. Ay ten karakterinde ideal modern kad ın tipini görüyoruz. Sportmen, neşeli, canlı dışa dönük kadın tipi.
Kapalı yetiştirilen anne Ayten mutsuz oluyor. Oysa batı l ı tarzda, hayata dönük yetiştirilen kızı Ayten mutlu oluyor. Romanda kadının kuvvetli yetişmesi ve toplumda söz sahibi olmasının önemi üzerinde duruluyor. Bunun için de kadının okumasının ve meslek sahibi olmasının gerektiği belirtiliyor.
Pervaneler'deki Bahire'yi eski bir defterdar olan babası evlendirmeye' kalkınca Bahire itiraz ediyor. Kendisinin ne erkek, ne de kadın Olduğunu; ev kadını Olup çocuk yetiştiremeyeceğini söylüyor. Babası onu evden kovunca da Kolej'e yerleşiyor.
Bu fikirlerle yetişen Leman eğlenceyi seven bir kız. Erkek Kolej'inden Ermeni bir genç ile flört ediyor. Ağabeyi Burhan'ın asistanı Cemil Leman'ı seviyor, ama Leman onu beğenmiyor. Burhan ise Leman'ın daha fazla okumasına karşı. Nasılsa evlenecek diye diploma almasını lüzumsuz buluyor. Leman'ın Cemil ile evlenmesini istiyor.
Burhan'ın kendi kurduğu aileyi de tanıyoruz. Burhan, Fransız karısı Claire ve ikisi kız, ikisi oğlan dört çocuğu ile Babıali'de oturuyor. Burhan Istanb�I'da okulu bitirdikten sonra ihtisas yapmaya Fransa'ya gitmiş. Orada pansiyoner olduğu evin kızı Claire Burhan'ın ilk tanıdığı kız olduğu için ona hemen kapılmış. Claire basit bir ailenin kızı . Batılının kültürlüsü değiL.
Burhan Claire'i alıp Istanbul'a gelince ailesi bu evliliği kabul etmiyor. Burhan ailesi ile darı l ıp Claire ile evleniyor. Aile bir süre sonra Burhan ile barışıyor ama yabancı gelini ailelerinden saymıyorlar; onu hiçbir gün kabul etmiyorlar. Az
71
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
ve resmi görüşOyorlar.
Claire eOlence meraklısı , geveze, hoppa bir kadın. Evin nizamına, temizliAine bakmıyor. Hep Fransızlarla görOşüyor; 1 3 yılda TOrkçe ö�renmiyor. Kocasıyla fikir birlikleri, dostlukları yok. Claire, TOrk olan herşeye karşı. Memleketini özlOyor. Çocuklarını Hristiyan kO ıtO rO ile yetiştiriyor. Burhan bu yüzden kendini evinde yabancı hissediyor. Çocuklar do�al olarak bütün gOn birlikte oldukları annelerinin etkisindeler.
Bu çocuklar anne ve babalarının arasında kaldıklarından ikiyüzlü oluyorlar. Ikisini de darıltmamak için sinsi ve samimiyetsiz davranıyorlar. Anne ve babalarına ayrı ayrı zihniyetierde görünüyorlar; rol yapıyorlar.
Burhan iki kOçOk o�lunu TOrk okuluna veriyor. Claire buna karşı çıkıyor ama önleyemiyor. Okul müdürO çocukların Türkçe bilmemelerinden ve TOrk-10k-Fransızlık kavgaları yapmalarından şikAyetçi oluyor.
Romanda bir de Leman'ın Kolej'den sınıf arkadaşı olan Nesime'nin ailesini tanıyoruz. Annesi onu doAururken ölmüş olan Nesime, Mevlevi Şeyhi olan babası Amir Çelebi ile bir tekkede yaşıyor. A�abeyi Sami evli ve evi ayrı.
Nesime'nin babası hep meşgul oldu�undan kızı ile i1gilenmiyor. Nesime tekkede dervişler ve bacılar arası nda yalnız ve şefkatsiz büyüyor. Amir Çelebi bir baba olarak çok hatalı . Çocuklarıyla hiçbir zaman uQraşmamış. Ne Sami, ne de Nesime dinle, Mevlevilikle ilgili hiçbirşey bilmiyorlar. Nesime'nin sa�lıklı bir aile hayatı olmadı�ından okul onun Ozerinde çok etkili olabiliyor.
Nesime'nin Onünde hayatta seçebilece�i üç yol var. Ya tekkedeki kadınlar gibi kendi halinde, gayesiz, ufak vazifeler yaparak yaşamak, ya sevilerek evlenen kadın olmak, ya da okulda gördü�ü , hayatını kazanan, erkeklerle yarışan kadınlardan olmak. Çirkin oldu�u için evlenmekte ümidi yok. Okuldaki hayatı tanıyınca tekke hayatını da kabul etmesi mümkün de�il. Bunun için Nesime üçOncü yolu seçiyor.
Nesirne'nin a�abeyi Sami de bir yabancı ile evli. Sami tahsil için Paris'e gitti�inde bir Leh kızı olan Andree ile evleniyor. Andree derin, ince, kültürlü bir kadın. TOrkçe OAreniyor. Çocukları olmadı�ı için çocuk sorunları yok.
72
MÜFioE FERio - PERVANelER
Andree ıstanbul'da en iyi kayıfl>ederi Amir Çelebi ile anlaşıyor. Ikisi de sanatkar ruhlu olduklarından ırk, din ve gOrenek farkların ın üstüne çıkıp anlaşabiliyorlar. Kültürler birbirlerini ancak yüksek düzeyde anlayabiliyorlar. Ama Andree ülkesini Ozlüyor; Istanburda rrutsuz.
Leman ve Nesirne'nin Amerka'ya gitme planlan yaptıklannı duyan Burhan ve Sami Kolej'e gidip buna izin vermediklerini okula bildiriyorlar. Ortada anne ve babalar yok. AOSbeyler kardeşlerine sahip çıkmaya çalışıyorlar. Burun üzerine Nesime Isa Cemiyetine yazılıp Amerika'ya gitmeyi garantiliyor. Bunun karşı-1"'1 olarak cemiyet için, Hristiyanlık için çalışmayı taahhüt etmiş oklyor.
Leman kim olduğu belirsiz �ir Amerikalı subay ile flörte başlıyor. Adamın yakışıklılığına kapılıp ailesi ile ilgili söyıecr"'i yalanlara inanıyor. Jack'i zengin sanıyor. Onu Amerika'ya gidebilmek için iyi bir fırsat olarak gOrüyor. Fakir bir çiftçinin oğlu olan Jack ise Leman'ı zengin sandığı bir miralayın kızı diye istiyor. Yani ilişkileri karşı lıklı menfaate dayalı.
Burhan bir gün Leman ile Jack'i birlikte görüyor. Leman ağabeyine evleneceğini söylüyor. Burhan razı olmayınca Leman evi terk edip Jack ile evleniyor. Amerika'ya gidiyor. Bir süre sonra Leman'dan mektup geliyor. Onu istemeyen fakir bir ailenin içine düştüğünü yazıyor Leman. Bunu okuyunca anne ve babanın hiddeti geçiyor. K ızlarına geri gelmesi için mektup yazıyorlar. Ondan sonra artık Leman'dan hiçbir haber gelmiyor.
Bütün bu olanlardan dolayı Burhan anne ve babasını suçluyor. Leman'ı Kolej'e vermelerini, kızlarının serbestliğini kontrol etmemelerini ve ailesinden ve milli terbiyesinden uzaklaşan kızlarını aile şefkatiyle kendilerine çekmeye çalışmamalannı hatalı buluyor.
Burhan kendini çocukların ın terbiyesine veriyor. En büyükleri Sevda ile başlıyor. Ona Müslümanlığı öğretiyor, TÜrklüğe bağlamaya çalışıyor. K ızı okuldan al ıp evde kendi eğitiyor. Zamanının çoğunu Sevda ile geçiriyor. Anne ve baba arasında kıza sahip çıkmak için rekabet başlıyor. Burhan'ın açıkça yaptığını Claire alttan alta yapıyor.
Bir gün Burhan Sevda'nın yastığının alt ında Hristiyanlıkla ilgili eşyalar bulunca onun gizlice Hristiyan olduğunu anlıyor. Orada yığ ı l ıp öıüyor.
73
TORK ROMANıNDA AILE KURUMU
Nesime Hristiyan Cemiyeti kanalıyla Amerika'ya gidiyor. Belli ki, gurbette
yalnız kalacak, evsiz, sevgisiz, hayat mücadelesi verecek. Daha yola çıkar çıkmaz bOyük bır pişmanlık duyuyor, ümitleri yok olmuş bir halde Amerika'ya gidiyor.
Pervaneler romanında evlilik konusunda üzerinde durulan nokta yabancılarla yapılan evliliklerin sakıncaları. Çiftler arasında milliyet, din, gelenek,
farkı önemli anlaşmazlıl.dara yol açıyor. Bu tür evlilikler mutsuz oluyor.
BOyle evliliklerden do(jan çocuklar iki arada kaldıklarından ikiyüzlü ve huzursuz oluyorlar. Nereye ait oldukları belli olmayan, anne-baba arasında kişilik
leri bOlOnen insanlar oluyorlar.
ÇOCUk yetiştirme konusu romanın ası l temasını oluşturuyor. Bu ba(jlamda yabancı okunarın çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri vurgulanıyor. Amerikan oklilunda okuyan kızlara verilen e(jitimin evlili(je, kadının ailedeki eş ve anne
olarak yerine ve aile kurumuna karşı oldu(ju gösteriliyor.
Ayrıca, ailelerin de çocuk yetiştirmedeki hatalı davranışları sergiteniyor.
Leman'da fazla sert bır baba ile fazla yumuşak bir anne ve Nesime'de �nnesizlik ile ilgisiz bir babanın etkileriyle aileden kopuk çocuklar görOyoruz. Iki kızın da sadece a(jabeyleri ailade onlarla ilgilenen kişiler. Aileler kızların ı etkileyemiyor, onları terbiye edemiyor. Ailenin yerini okul alıyor. Bu yüzden kızların üzerinde yabancı okulun etkisi daha güçlü oluyor. Romanda aile kurumunun bozulmuş, zayıflamış oldu(junu görOyoruz. Bu da o ailelerin çocuklarının mahvına sebep oluyor.
74
HALIDE eDIp ADIVAR Seviye Talip
Raik'in Annesi
Gülnuş 'Sultan
Mevut Hüküm Tatarcık
Handan
SinekU Bakkal
Sonsuz Panayır
Akde Hanım Sokagı
Sevda Sokağı Komedyası
Halide Edip Adıvar, romanlarında aileyi işlerken cıaha çok karı-koca ilişkisi ile aile içindeki veya dışındaki çeşitli kadın tipleri üzerinde duruyor. 1910'da yazdı�ı Sevly, Talip romanında üç aile görüyoruz. çamlıca'da oturan Fahir'in ve Cemal'in aileleri ve Hisar'da yalıda oturan Numan'ın ailesi. Bu ajlelerde büyük aile veya akrabalık sorunları de�iI, karı-koca ilişkisi üzerinde duruluyor. Evlilik kurumu işıeni�or.
Bu oç �.n Fahif v. Macide alaturka usulle, Fahir'in annesi bu .evliD�t istiyor diye, tvı.nınlfler, Cemal ve Seviye'nin beraberli�i aşk üzerine kuru lu. Numan ve Samıme'nin evliliOi için ise romanda, "Ciddi bir aşk yahut şefkatten
75
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
çok, taklit edilmiş Avrupa benzeri arkadaşlık" (s25) deniyor. Yani zamanla arkadaş olan bu Oç çiftin beraberli�i de�işik temellere dayalı . Numan'ın ve Cemal'in
evleri kadın-erl<ek karışık davetler verilen alafranga evler. Fahi(in evi ise, Macide'nin annesi olan Fahi(in halasının varlı�ından ve Macide'yi geleneksel usulle
yetiştirmiş olmasından dolayı alaturka.
Hala geleneksel Türl< kadını . Alafrangalı�a karşı . Macide'nin üstünde
büyük baskısı var. Eski kadın, kızının herşeyine karışıyor. Fahir'in Macide ile bir
likte Numan ve samime ile görüşme ist90ine Hala karşı çıkıyor. Kadın-erkek arkadaşlı�ı onun için ahlaksızlık. Hala için kadının yeri evi, tek düşüncesi ailesi ol
malı. Bir yerde, "Hürriyetten kadınlara ne, erkekler düşünsün." (s1 5) diyor.
Fahir ise Galatasaray Lisesi'nde okumuş, üç yıl Ingiltere'de felsefe tahsil etmiş, batı kültürü almış bir insan. Ama batı taklitçili�ine karşı. Batı kültürünü bilip, hazmedip, kendi geleneklerimize de saygılı kalmaya çalışarak, ifrata kaç
madan batılı yaşamak taraftarı . Macide'yi evin dışına açmak istiyor. Hala buna
karşı çıkınca evde Fahir-Hala çatıŞması başlıyor. Bu bir tür gelenekler-batılılaşma
çatışması. O devrin toplumsal bir sorununun aileye yansıması. Bu çatışma evde
huzursuzluk yaratıyor. Fahir Hala'yı, karısını aJıp ayrı eve çıkmakla tehdit ediyor. Bu, eski aile yapısını yıkma tehdidi.
Macide bu çatışmada annesi ile kocası arasında kalıyor. Fahir Macide'ye, eski aile baClarını kopannadan yeni hayatı yaşamak gerekti�ini, herkes kendi hayatını yaşamaz, büyüklerin dediCini yaparsa ilerleme olamayacaoını anlatıyor.
Karısının batı evliJiCinde olduCu gibi fi<ir ve kafa arkadaşlı�ı istiyor. Fahir, -gaze
te okuyabilecek kadar okur, yazarlar; sonra bütün zamanlarını ev hayatına ayırı
rlar" (s.12) dediği genç kızlarımızı eksik buluyor. Böyle bir kadın erk�i kendine baClayamaz diye düşünüyor. Fahir, kadınların, kocalarının ruh hallerinden, so
runlarından, memleketin problemlerinden uzak kalmalarını beğenmiyor. Fahi(e göre tutua.ılar kadınların modernleşmesine karşılar çünkü onlar kadını esir ola
rak görüyorlar. Züppeler 90itim vermeden kadınları hür kılmak istiyorlar. Onlar için kadın süslü bir oyuncak. Halbuki Fahi(in istediği, kocasının arkadaşı ve ge
lecek nesli yetiştirecek olan tahsilli kadın.
Macide ise geleneklere göre yetişmiş, ev içine dönük bir insan. Dünyası
evi, kocası ve çoa.ıCu. Üzerinde büyük otoritesi olan annesi de onun bu çizgi-
76
HALIDE EDip ADIVAR - SEViYE TALIp
de kalmasını istemekte. Fahir ise onun modem giyimli, okuyan, düşünen kadın yapmak istiyor. Fahir karısının karşısında bir öğretmen konumunda. Macide hem evlilik hayatının huzuru için, hem de kocasını sevdiğinden, Fahir'in isteklerini yerine getiriyor. Kocasına kendini beğendirmek için onun her istediğini yapıyor. Giyimine, süsü ne özen göstermeye başlıyor. Devamlı kitap okuyor. Ingilizce öğreniyor, piyano çalıyor. Çok kısa sürede batı kültürünü öğreniyor. Bu arada ev işleri aksıyor; Rum bir hizmetçi tutmaya mecbur kalınıyor. Macide çocuğunu da ihmal etmeye başlıyor. Macide meşgul olduğundan Hikmet'le bazen Fahir ilgileniyor. Kocanın az da olsa çocuk bakımını paylaşması batı tün1 bir uygulama. Bu değişikliklerden Fahir şikayetçi değil; geleneksel ev düzenine alışık olan Hala şikayetçi. Burada, ev düzeninin değiştiğini, kadının ev dışına açılmasıyla ve, kendini yetiştirmek için de olsa, çalışmasıyla eve dıştan yardımcı alındığını ve ev işlerini kocanın paylaşmaya başladığını görüyoruz.
Seviye ise romanın başında yabancı bir erkekle yaşayan evli bir kadın olarak tanıt ı l ıyor. D ış görünüş böyle ama Seviye aslı nda ikiyüzlülük yapmayan, inandığı doğruyu çevreye rağmen uygulayan cesur bir kadın. Aşk evliliği yaptığını sanıp 1 6 yaşında Talip Bey Bey ile evlenmiş, 1 2 yıl ona bağlı yaşamış. Talip Bey boş kafalı , duygusuz bir adam. Seviye müzik hocası Cemal'e Aşık oluyor. Kocasını gizlice aldatmıyor. Başkasını sevdiğini açıkca söyleyip boşanmak istiyor. Kocası boşanmaya razı olmayınca da Cemal'le yaşamaya başlıyor. Onun için evlilikte aşk önemli. Kimseyi kandırmıyor, yalan söylemiyor.
Fahir gibi Seviye de batı kültürü ile yetişmiş. Birkaç yabancı dil, batı müziği, opera aryaları biliyor. Fahir'in beğendiği kadın tipi. Fahir zamanla Seviye'ye aşık oluyor.
Bu arada Macide Fahir'in istediği batı kültürü almış, arkadaş kadın olmuştur. Fakat şimdi de aşk arayan Fahir Seviye'ye aşıktır. Burada kocanın karısından ne istediğini bilememesini, kadının bir türlü kocasına yaranamamasını görüyoruz. Aynı şekilde, Ingiltere dönüşü Fahir Macide'nin giyiminden utanır, basit yerli kıyafetlerini beğenmezken, karısı bat ılı tarzda giyinmeye başlayınca, bir süre sonra Macide'nin o basit giyim tarzını özlüyor.
Başta Fahir güçlü idealleri olan, Macide'nin eğiticiliği ni yapan adamken sonra roller değişiyor. Fahir Seviye'ye aşık olması sonucu tüm ideallerini yıkmış
77
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
oluyor. IkiyüzlO, yalancı bir insan haline geliyor. Ev dışında aradı{ıı aşkın en dOşük halini, batılı , hür yaşayan bir kadın olan Evelin Marshall ile olan ilişkisinde g�rüyoruz. Tüm bu olaylardan sonra artık Macide güçlüdür; Fahir'in şefkatli annesi rolündedir. Önemli bir gayesi vardır: çocu{ıunu iyi yetiştirmek. Burada kadının kişisel mutlulu{ıunun kocasıyla yürümedi{ıini görüyoruz. Kadın erke{ıin ��tedi{ıi kadın olunca kocasını aşıyor. Erkek ona yetişemez oluyor. Ayrıca, evlifikte karı-koca arkadaşlı{ıının yeterli olmadı{ıını, aşk da olması gerekti{ıini Macide'nin a{ızından duyuyoruz. Macide kendini arkadaş olarak seven ama Seviye'ye aşık olan Fahir'den kendini dul kalmış sayıyor.
Seviye romanın sonuna do{ıru kocasından boşanıp Cemal ile evleniyor. Tam saygın kadın oluyor. Ama bu gururlu kadını Fahir yıkıyor. Cemal'in evde 01-mad{ıı bir gece onu ele geçiriyor. Fahir'in Cemal'e bir kötülük yapmasından korkan Seviye buna razı oluyor. Fahir böylelikle bu do{ıru kadını ahlAksızlık yapmış, kocasın ı aldatmış durumuna düşürüyor. Sonda ailenin, evlilik kurumunun yıkımını görüyoruz. Hala öıüyor. Fahir'le Macide yataklarını ayırıyorlar. Seviye kocasına ihanet etmiş duruma düşüyor. Fahir bir tür intihar niyetiyle 31 Mart vakasında mücadeleye katıl ıyor ve öıüyor. Bir erkek iki kadının hayatını mahvetmiş oluyor.
Sonra tek olumlu tip Macide, gelecek için tek ümit Hikmet'tir. Evlili{ıi yıkılınca Macide memleket sorunlarıyla ilgileniyor ve kendini Hikmet'in dersleriyle u{ıraşmaya veriyor. Yeni nesli yetiştiren e{ıitici kadın oluyor. Birçok insanın yıkımını anlatan romanın sonu bu açıdan gelecek için üm�li.
1 9 1 0'da yazılan Raik' ln Annesi romanında Siret dayısının evinde oturan bir genç. Kendisiyle evlenme plAnları yapan züppe komşu kızı Necibe'den kaçmak için Heybeliada'da bir otelde kalıyor. Necibe zevksiz giyinen, piyano çalan, Fransızca ö{ırenen, sevimsiz alafranga bir kız. Adada Siret, Raik ve annesi Refika'yı tanıyor. Raik'in babası Rauf, Lehli Ogustin adlı bir kadını metres tutup evini, çocu{ıunu terk etmiş. Burada aileyi bozan adi kadın ile karısını altadan koca tiplerini görüyoruz. Refika bu olay üzerine baba evine dönmüş ama çocu{ıu için boşanmak istememekte. Refika'nın babası bu evlilik için "Kalben,
i fikren birbirine benzemeyen iki kişinin evlenmesi kadar fena birşey! olamaz" (s.38) diyor.
78
HALIDE EDIp ADIVAR - RAIK'IN ANNESi
Refika'nın bütün hayatı çocuğunun etraf ında dönüyor. Romanın adı da bu açıdan anlamlı. Refika'nın en önemli sıfatı Raik'in annesi olması. Kocasından ayrı olmasının Raik'i nasıl yıprattığını görüp üzüıüyor.
Metresinden bıkan Rauf Refika'ya geri dönmek istiyor ama bu sefer de Refika onu istemiyor. Bu arada Rauf'un bir akrabası olan Mansur Refika'ya �şık o luyor. Ne yapacağını bilemeyen Refika çocuğunun hatırı için Rauf'a geri dönüyor. Huzur'daki Nuran gibi, bunu kocasını sevdiği için değil, çocuğu için yapıyor. Burada çocuğun aileyi biraraya getiren en önemli unsur olduğunu görüyoruz.
Zaten bu romanda aHede çocuk konusu üzerinde duru luyor. Çocuk terbiyesi önemli. Kadın, bir sonraki nesli yetiştiren, eğiten kişi. Refika'nın yüceltilen yanı çocuğunu iyi yetiştiren bir anne olması . Raik gerçek, canl ı , tabii bir çocuk. Adada başka çocuklarla kıyaslanıyor. Fransızca konuşan dadılarıyla gezen, annelerine "mama" diyen, süslü kuklalara benzetilen çocuklarla Raik tam bir tezat teşkil ediyor.
Romanda ayrıca üç tür kadın tipi sergileniyor. Refika iyi zevce ve iyi anne olan ideal kadın. Ogustin Avrupa kökenli, ev yıkan macera kadını . Aile için tehlikeli. Necibe ise zevksiz, derinliği olmayan alafranga kız(6) . Bu kad ın tiplerinin sergilenmesinde kıyafet çok önemli. Kadınların zevki, kalitesi, asaleti giyimlerinden belli. Zaten Adıvar romanlarında kadınların giyimine ve süsü ne çok dikkat ediyor.
Halide Edip Adıvar' ın 19 1 6'da yazdığı GOlnuş Sultan hikayesi çocuksuzluk sorununu işliyor. Osmanlı hanedanından Gülnuş Sultan ve sarayda çalışan eski bir ailenen oğlu Rüstem Paşa evliler. Bir konakta yaşıyorlar. Birbirinin dengi, fikir arkadaşı , çok iyi anlaşan ve sevişen bir çiftler.
Rüstem Paşa batı medeniyetine aşina. Batının kadına bakış tarzını kabul etmiş. Çok evliliğe, odalığa, kadına bir zevk oyuncağı olarak bakmaya karşı . Hayatında tek kadın olmasına karar vermiş.
Gülnuş Sultanın çocuğu olmadığı anlaşıl ınca Rüstem Paşa çocuksuz yaşamaya karar veriyor. Gülnuş Sultan kocasının başka kadın almamasına memnun oluyor. Fakat aile, çevre buna karşı çıkıyor. Padişah da kızı Gülnuş Sultan ve Rüstem Paşaya bir halayık alıp çocuk sahibi olunmasını emrediyor.
79
TORK ROMANıNDA AilE KURUMU
Çevrenin baskısı da Gülnuş Sultanı etkiliyor. Çocuksuz olmak onun "kadınlık mevkiini" düşürOyor diye düşünüyor. Karar veriyor. Bir cariyeyi kocasına verip, cariye hamile kalınca kendi hamile kaldığını etrafa söyleyecek. Cariye ayrı bir evde gizlice doğurtulup çocuğu elinden alınarak konaOa getirilecek. Gülnuş Sultan doğurmuş olacak. Cariye ise bol para ile kocaya verilecek.
Gülnuş Sultan çok sevdiği kocasına acı çekerek bir cariye sunuyor. Cariyeye acıyan, onların böyle kullanıl ıp çocuklarının ellerinden alınmasına karşı olan Rüstem Paşa cariyeye dokunmuyor. Geceleri kızı odasına alıp onunla ilgilenmiyor. Bunu da kimseye söylememesini temin ediyor.
Oç ay sonra Rüstem Paşa öıüyor. Gülnuş Sultan kocasının kendinden başka kadın sevmediğini o ölünce cariyeden öğreniyor.
GOlnuş Sultan hik�yesinde kadın konusu işleniyor. Çok kadınla evlilik, odalık düzeni, cariyelerin hislerine bakı lmaksınız çocuk sahibi olmak için kullanılıp çocuklarının ellerinden alınması tenkit ediliyor.
Ayrıca, kısırlık sorunu işleniyor. Çocuksuzluk birbirini çok seven ve iyi anlaşan çiftleri bile huzursuz ediyor. Bu konuda aile ve çevrenin baskısı çok önemli. Gelenekler karısı kısır olan erkeğe bir cariyeden çocuk sahibi olmaya hak veriyor. Kocasını seven kadın ise onun cariye ile olan ilişkisinden dolayı büyük acı çekiyor. Bu gelenek kadınlara, hem erkeğin karısına, hem de kullanılan cariyeye, acı verdiği için hikayede eleştiriliyor. Bu bozuk anlayışın ancak sorumluluğunu bilen erkeklerle çözülebileceği Rüstem Paşa örneOi ile gösteriliyor.
1 9 1 8'de yazı lan Mevut HOkOm romanında dört değişik aile görOyoruz. Bunlardan biri Kasım Şinasi'nin ailesi. Yaşlı babası ilk zengin Müslüman tüccar. ŞehzadebaşI'ndaki konakta amcası R ıfat Bey, yengesi Behire ve onların çocukları Hayri birlikte oturuyorlar. Burada iki kardeşin aileleri birlikte oturduğu için üst sınıf geniş aile yapısı var. Ev Kasım'ın babasının. Baba artık yaşlı olduğundan evin reisi Kasım. Ama bütün idare Behire'de. Ailede tek kadın o olduğu için evi o çekip çevirmekte, evle ilgili kararları o vermekte. Kasım evlendiği zaman karısını Behire'nin baskısından korumak için Büyükdere'de ayrı bir ev tutuyor. Ama iki günde bir ŞehzadebaşI'na babasını görmeye geliyor. Babasına bağlı .
80
HALIdE EdIp ADIVAR - MEVUT HÜKÜM
Amca Rıfat Bey alafranga, toplum hayatını seven, şahsiyetsiz bir adam . . Karısı ona ne aşılarsa onu düşünüyor, onu yapıyor. Behire kocası ile mutsuz 01-
du{ıundan, gözü önce Kasım'da sonra Kami'de kalıyor. Ikisi de zamanla Behire'nin baba bir üvey kardeşi Sara'ya Aşık olunca, zaten kendinden önce evlenen Sara'yı kıskandı{ıı için Behire kötülük yapmaya başlıyor. Sara'yı ve evlel"ldi{ıi Kasım'ı birbirlerine karşı kışkırtıyor, kıskandırıyor.
Romanda bir di{ıer aile Sara ile Behire'nin babasının ailesi. Baba önce Behire'nin annesi i le evlenmiş. Sonra Sara'nın annesine Aşık olup onu da nikAhına almış. Iki karısını aynı bahçe içinde iki ayrı evde oturtuyor. Sara'nın annesi de kocasına Aşık. Ama ilk karı çeşnli oyunlarla bu ilişkiyi koparmaya çalışınca Sara'nın annesi çıldırıyor ve akıı hastanesine konuyor. Sara bütün hayatı boyunca ırsiyetten, annesi gibi delirmekten korkuyor.
Kendi annesi ortadan kalkınca, Behire ve onun annesinin eline kalan Sara biraz da onlardan kurtulmak için evleniyor. Ama evlenmesinin asıl sebebi çapkın Süruri'ye Aşık olması. Bu işi ailesinin karşı koymasına ra{ımen, onları darı ltarak yapıyor. Seviye Talip gibi aşk için evlenen, do{ıru bildi{ıini çevreye ra{ımen yapan bir kadın. Erenköy'de Süruri'nin babası Servet Paşa'dan kalma köşkte yaşıyorlar. Atıfe adlı bir kızları oluyor. Fakat Süruri sefahate düşüyor. karısını yalnız bırakıyor, dövüyor, mutsuz ediyor. Frengi kapıp ona da geçiriyor. Bütün bunlara ra"men Sara marazi bir şekilde kocasına aşık. Çocu"u Atıfe bile onun için ikinci plAnda. Karı-kocayı tedavi eden Kasım ise zamanla Sara'ya Aşık oluyor.
Sara Qir erkeğin sevgisi ve şefkati olmadan yaşayamayan bir kadın. Süruri bir süre için karısına dönünce Sara'nın hastalı{ıı iyileşiyor. Sonra tekrar sefahate dalan Süruri öıüyor. Bunun üzerine Sara Kasım'la evlenip ona sarılıyor. Bundan sonra da Kasım'ın aşkı onu ayakta tutacaktır. Sara tamamen kendine dönük bir insan; kızı ile bile ilgilenmiyor. Kasım üvey kızı Atıfe'ye babal ık yapıyor. Sara evine de sahip çıkmıyor, ev kadınlı"l yapmıyor. Bir kere kt>casının hastanesine yardıma gidiyor. Hasta kadınlar onun için, "Süs kadını , hanımefendi"(s.1 62) deyip, be"enmiyorlar. Hoş karşılanmayınca bir daha kocasın ın işi ile ilgilenmiyor. Savaş sırasında Kasım savaşa gidince, Sara hastanede çalışmaya başlıyor. Ama bu çalışma hastaları düşündü{ıO için de{ıil, Kasım'a olan aşkı için.
8 1
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Kasım'la ilgili birşeyler yapmak istediğinden. Bunu da anlatamıyor. Yanlış yorum hayatına mAI oluyor. Tek arzusu sevilmek ve korunmak. "Çalışmadan uzak, yararsız, fakat gOzel bir seçme eser gibi" (s. 179).
Romanda Ayşe Kadın Sara'ya tezat teşkil eden bir tip. Üst sınıf ailelerin arasında romanda bir de Ayşe Kadın, kocası Arabacı Ahmet ve oğulları Mehmetıen oluşan Fatih'li fakir bir aile çiziliyor. Ahmet hasta. Üstelik karısını devamlı istismar ediyor, onun fedakArlığını sömürüyor. Ayşe Kadın çamaşıreıiık yapıyor, el dikişi dikiyor ve evini geçindiriyor. Kocasına ve oğluna bakıyor. Kocası ölOnce Kasım'ın hastanesinde çalışıyor; Kasım'ın da yardımıyla oğlunu okutuyor. Ayşe Kadında ideal halk kadınını görüyoruz.
De{ıişik kadın tiplerinin işlendi{ıi romanda, Behire'de mutsuz oldu{ıu için başkalarının rnutlulu{ıunu kıskanarak kötülük yapan kadın çiziliyor. Aileye zararlı kadın sadece ev d ışından değil aile içinden de çıkabiliyor. Adıvar, Atıfe tipinde gelece{ıin ideal kadınını gösteriyor. Atıfe yatı l ı olarak Amerikan okulunda okuyor. Kürek çeken, tenis oynayan, sportmen bir genç kız. Tatarcık'a benzeyen yanları var. Ilerde doktor olmak istiyor.
Romanda ayrıca mutsuz evliliklerin do{ıurdu{ıu sinir bozuklukları sonucu doktor doktor gezen alafranga kadınlar anlatı l ıyor. Bir de Necibe Mollanın torunu olan bir kızın hayat hikAyesi kısaca veriliyor. Bir paşa oğlundan hamile kalan kız sonunda dilencilik yapmaya başlıyor. AhlAk sorununun konu edildi{ıi bir başka bölOmde de Beyoğlu'nda yaşayan sefahat hayatı tenkit ediliyor.
Bu romanda kadınlar, Adıvar'ın ideal kadın tipinin hasletlerinin aksine, çocuklarıyla çok ilgili değiller. Behire Hayri ile, Sara Atıfe ile pek i1gilenmiyor. Ayşe Kadın bile verem olan kocasını hastaneye yatırmak istemezken o{ılunun babasından hastal ık kapma ihtimalini göze alıyor. Adıvar'ın çocuklarla ilgili bir gözlemini bu romanda da görüyoruz. Atıfe canl ı , tabii bir çOCUk. Bu haliyle Raik'e benziyor. Hayri ise sevimsiz bir çocuk. Oyun bilmiyor, üstünü kirletmekten korkuyor. Yine Ralk' ln AnnesI romanındaki Büyükada'da Fransız dadı l ı , kuklaya benzeyen çocuklar g ibi.
Mevut HOkOm'de hep karılarını mutsuz eden kocalar görüyoruz. Sara ve Behire'nin babası her ikisinin annesini de mutsuz etmiş. Behire Rıfat Beyle
82
HALIdE Edip ADIVAR - MEVUT HÜKÜM
mutlu değil. Süruri çapkınlıkları, köta muamelesi ve trengi geçirmesiyle Sara'yı çok bedbaht ediyor. Arabacı Ahmet Ayşe Kadını devamlı istismar ediyor. Kasım bile uygar bir insan olmakla birlikte kıskançlıkla karısını öldürüyor. Halbuki birbirini seven, birbirine bağlı bir çiftler. Ama Kasım için düşmüş, kocasını aldatmış bir kadın yaşamak hakkını kaybetmiştir. Kıskançlık ve kışkırtma sonucu en uygar erkek bile karısına haksızlık ediyor. Bütün roman boyunca kocası yüzünden eziyet çeken, haksızlığa uğrayan kadınlar, mutsuz evlilikler görüyoruz.
1 939'da yazılan Tatarcık romanında değişik tip evler ve bu evlere uygun .aile yapıları görülüyor. Feridun Paşa Korusunda köklü , zengin bir aile oturmakta. Burada eski köşk hayat ını görüyoruz. Feridun Paşa sekiz oğlunu şehit vermiş yaşlı bir adam. Birkaç kere evlenmiş, karıları ölmüş. Kendisine baksın diye evin emektar kaHası olan Gülizar Hanım ile nik�hlı. Üç kızının üçü de askerle evli ama torunlarının hiçbiri asker değil. Bu, memleketin ihtiyacına göre adam yetiştiren bir aile. Feridun Paşa, kızı Saide, damadı dinsiz ve akılcı Albay Nihat ve onların oğullan Haşim ile yaşıyor.
Kübik Palas adlı evde yeni zengin Sungur Balta ve karısı Suzan oturuyor. Bu ev zevksiz, süslü bir yeni zengin evi. Burada davetler veriliyor, karı-koca ihanetleri yaşanıyor. Yalnız Suzan eski bir öğretmen ve etrat ındakilere�'kıyasla olumlu, olgun bir insan. Çocuk seviyor ve kendi çocuğu olmadığından köylü bir kız çocuğunu evl�t ediniyor. Romanda çOk sevimsiz bir tip olan Zehra'nın evi Çelebizade yalısının da alafranga tür bir yaşayışı olduğu anlaşılıyor.
Lale'nin evi ise sade, zevkli bir orta sınıf evi . Lale, babası Osman Taptan (Tatar Osman) ve annesi Lalezar ile yaşıyor. Tutumlu, namuslu bir aile. Osman Kaptan dindar, yardımsever, tahsilli bir Milli Mücadele kahramanı . Lalezar ise dindar, içine kapalı bir Çerkez. Tatarcık iyi bir aile terbiyesi alıyor. Babası ölünce onun yaptıklarını devam ettiriyor. Erkek gibi çalışıp para kazanıyor, evini geçindiriyor. Kandilli Lisesi'ni bitiriyor; öğretmen oluyor. Iyi bir batı kültürü alıyor. M iss Barkley adlı Amerikalı psikolog bir arkadaşı var. Sportmen. Bisiklete biniyor, yüzüyor, balığa çıkıyor. Kalp ACJrısı'ndaki Zeyno da Lale'ye benziyor. Zeyno erkeklerle eşit olduğunu ispatlamak için onlarla koşu yarışı yapıyor (7). Lale sade giyiniyor, makyaj yapmıyor, cinselliğini kullanmıyor. Idealleri var; köyünü düzeltmek, kalkındırmak istiyor. Yeni Türkiye'yi kuran gençliğin timsali gibi. Romanda,
83
TORK ROMANıNDA AiLE KURUMU
"Lale'de gOçlü kadın, arkadaş kadın özellikleri var." 's.87) deniyor. Modern batıl ı laşmış kadın tipi. iki örnekle veriliyor. Yer yer bu değişik tipler birbirleriyle kıyaslanıyor. Haşim'e göre Lale çalışıp para kazandığı için "Erkeğin ağzından lokmasını alan kadın". Salim ise "Erkeğin kazancını yutan, erkeği esir gibi incisi, boneuğu için çalışt ıran, sömüren kadın daha iyi mi?" (s. 1 27) diye soruyor. Kübik Palasın misafiri Fıtnat ikinci tür kadın. Eski bir paşa kız ı . Süslü ve gösterişçi. Gözü erkeklerde, özellikle başkaların ın zengin kocalarında. Sungur Balta ile ilişkisi var. Ev hayatı dışa açıldıkça bu tür ahıaksız kadınların evin içine girebildiklerini ve aile düzenini tehdide başladıklarını görüyoruz. F ıtnat, kızı Dürdane'ye zengin bir koca buluyor ve yazılı evlilik anlaşması yaptırıyor. Onun için evlilik bir iş anlaşması , bir tür menfaat düzenlemesi.
Zehra da bu türden, son derece süslü , cinselliği önde bir kız. Lale ile tam tezat teşkil ediyor. Tahsilli, fikir sahibi Lale'nin yanında sadec dedikodu yapan ve moda konuşan bir insan. Lale'nin gayesi köyünü kalkındırmak; Zehra'nınki ise zengin koca bulmak. Sonunda başarıyor. Haşim ile evleniyor. Ikisinin de menfaati buna uygun. Lale ise kataca anlaştığı Recep ile evlenmeyi kabul ediyor. Böylelikle iki farklı kızın evliliklerinin temeli de farklı oluyor. Romanda olumlu kadın tipi olarak bir de Saffet var. Tahsilli, ciddi, namuslu , çalışan bir insan. Zaten, romandaki olumlu kadın tipleri bu karakteristikleri kendilerinde topluyorlar. Bir de çocuk sevgileri var.
Adıvar'ın di(Jer bazı romanıarına baktığımızda bunlarda da çeşitli aile türlerinin, özellikle üst sınıf ailelerin ve evlilik kurumunun işlendiğini görüyoruz.
Handan romanında Adıvar'ın evlilik kurumu ile ilgili birçok saptaması var. Ihtilalci bir sosy.alist olan Nazim, Handan'ı kendi inançları doğrultusunda eğitme ye çalışıyor. Seviye Talip'te Fahir'in Macide karşısındaki öğretmen tutumu burada Nazım'da var. Ama Handan Nazı m'ın evlenme teklifini reddediyor. Çünkü o Handan'ı gayesi için istiyor. Halbuki Handan için evlilikte aşk olmalı . Handan Hüsnü Paşa ile ço k Mi evleniyor. Çapkın bir adam olan kocasıyla ortak zevkleri, arkadaşlıkları yok. Handan bu evlilikte mutsuz oluyor.
Refik ise Neriman ile evli. Onlar da fikren uyuşmuyorlar. Neriman önemli konulardan, memleket meselelerinden habersiz. Refik önceleri Handan', bir kadın için fazla kuwetli şahsiyetli buluyor. Bu erkekleri korkutan birşey. Buna
84
HALIdE EdIp ADIVAR - SINEKLI BAKKAL
benzer bir tepki Tatarcık'ta Lale'ye karşı da gösteriliyor. Bu fikrine raamen Refik, kültürlü, iktisat, felsefe, politika ile ilgili fikirleri olan Handan'a Aşık oluyor. Handan da bilinçaltında Refik'i seviyor. Ama aldatı lmasına raamen, Refika gibi, kocasına baalı, sadık bir eş. Handan hastalanıp hafızasını kaybedince Refik ile bir aşk yaşıyor. Hafızasına kavuşunca kendini düşmüş bir kadın olarak görOyor ve acılar içinde Oıüyor.
Üst s ınıf ailelere ilginç bir Ornek Sınekıl Bakkal'da görOıüyor. Zaptiye Nazırı Selim Paşa, karısı Sabiha Hanım ve oaıu Hilmi ile bir konakta yaşıyor. Selim Paşa'nın ayrı bir evde yaşayan ikinci karısı var. Sabiha Hanım bunu biliyor. HattA ikinci karı Olünce Selim Paşanın o kadından olma kızı Mihri'yi de konaaa alıyor. Burada üst düzey ailelerde de kadının kocasının başka kadınlarla ilişkisini kabul ettiaini görOyoruz.
Bu ailede eski evlenme Metleri de sergileniyor. Sabiha Hanım eve küçükken aldıaı çerkez kızı Dürnev'i yetiştirip oaıu ile nikAhllyor. Önceleri itaatkAr olan DOrnev, sonra evin idaresini ele geçirmeye çalışınca Sabiha Hanım onu tehdit için eve bir başka çerkez kız alıyor. Onu da yetiştiriyor. Sonradan bu kız saraya takdim ediliyor. Hilmi ise babasıyla hiç anlaşamadıaı halde küçük bir katip olduaundan baba parasına muhtaç. Burada büyük aileyi birarada tutan şeyin aile reisinin parası olduaunu görüyoruz.
Sonsuz Panayır'da Istanbul karışık bir kazan olarak gösteriliyor. Burada üç çeşit aile var. Biri geleneksel ve fakir Istanbul ailesi. Bu aile Haliç'in Fatih taraf ında oturuyor. Haliç'in diaer yakasında yaşayan iki tür aile var. Bunlardan biri köklü, kültürlü eski Istanbul ailesi. Diaeri ise gösterişçi yeni zengin aile tipi. Bu aile bütün bir sosyal deaişrnenin, hattA köyleşen şehrin ifadesi. Bunların çevreleri savaş zenginleri ve diaer ahlAksız kişilerden oluşuyor.
Akıle Hanım SokaOI'nda da iki tip aile görülüyor. Biri kü ltürlü, aristokrat, eski köklü aileler. Diaeri ise taşradan Istanbul'a gelmiş aileler. Bu ikinci gruptan olanlardaki kişiler ya yeni zenginler, ya saygıdeaer kişiler oluyorlar, ya da yanlış adımlar atıp düşüyorlar (S).
Bu romanda emekli elçi Samim Akyürek'in ailesini tanıyoruz. Karısı Ayşe Hanımla yaşadıkları konakta bir de ernektar Gezicle Hanım var. Sami m Beyin Güzide Hanımdan Gülbeyaz adlı gayrımeşru bir Çocuau oluyor. Yıllar sonra Ayşe
85
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Hanım bu gerçeOi öOrenince Gülbeyaz'ı evl�t ediniyor.
Evlilikte karı-koca arkadaşhAına önem veren Adıvar bu inancını Akıle
Hanım SokaQı'nda da gösteriyor. Burada aynı meslekten olan kişiler, Dr. Gülbeyaz ile Dr. Feyzi ve mimar Serin ile M imar Sadi, evleniyorlar. Meslek arkadaş-1ı01 hayat arkadaşlıOI ile devam edecek, bu çiftler ortak birçok şeyi paylaşacaklardır.
Evlilikte kadın-erkek eşitliAini savunan birçok romana karşın Sevda So
kaQı Komedyası 'nda Dr. Kerim'in evlilikte erkeOin sadakatsizliOini hoş göstermeye çalışışını görüyoruz. Dr. Kerim için karısı önemli, ona baAlı . Ama bir erkeOin ayrıca ıabii ve maddi ihtiyaçlarını giderecek gelip geçici bir kadın", bir de "kafa, ruh ve iç varllOınl dolduracak" bir başka kadına ihtiyacı vardır (9). Böyle bir düşünce tarzının Adıvar'dan çıkması şaşırtıcı. 1 959'da yazılmış olan bu romanda, Adıvar'ın y ı llar geçtikçe kendi çevresinin dışındaki aileleri daha yakından tanıması sonucu görüşlerinin deOiştiOi anlaşı lıyor.
Bütün bu romanlara baktlOımızda, Adıvar'ın çeşitli aile tiplerini işlediAini görüyoruz. ÇoOunlukla köklü, eski, üst s ınıf aileler anlatı l ıyor. Yeni zengin, görgüsüz aileler de işleniyor. Birkaç tane de fakir, aşaOI sınıf aile gösteriliyor. Bu ailelerin bazıları alafranga, bazıları ise alaturka yaşayış içindeler. Aile içinde veya dışında çeşitli kadın tipleri üzerinde önemle duruluyor. Aşk için yaşayan kadınlar çalışıp ev geçindiren güçlü kadınlar, çocuOunu iyi yetiştiren ideal anneler, tahsilli, kültürlO kadınlar ve çoOu ahl�ksız olan süs kadınları görülüyor.
Adıvar'ın romanarında özenle işiediCi konu karı-koca ilişkisi, evlilik kurumu. Yazar için, evlilikte hem aşk önemli, hem de karı-kocanın fikren uyuşması, arkadaş olması . Ayrıca, çocuk da evlilikte çok önemli bir unsur. Bir kadının birinci görevi çocuOunu iyi yetiştirmek. Evlilikte ahlAk ve ihanet konusu üzerinde de duruluyor. Romanlarda birden fazla karısı olan veya başka kadınlarla ilişkisi olan kocalar çok. Kadınların ihaneti ise düşünülmeyecek kadar kötü bir düşüş. Kadın-erkek eşitliOi üzerinde duran Adıvar, bu noktada eşitliOi kabul etmiyor. Fakat gene de kadınları tutan bir yaklaşımı var. Erkeklerin karılarından ne istediklerini bilmediklerini, kadını mutsuz ettiklerini gösteriyor. Kocalarından eziyet gören, haksızlıOa uArayan kadınları anlatıyor. Olumsuz ve olumlu kadın tipleri çizerek okuyucusunu yönlendirme çalışıyor.
86
MEMDUH ŞEVKET ESENDAL Miras
Memduh Şevket Esendal' ın 1 925'te yazdığı bitmemiş romanı Miras tü
müyle aile ilişkileri üzerine kurulu. Geçmişte kalan geniş bir aile ve bu ailenin bugün devam eden dört ayrı kolunu tanıyoruz. Eskiden Sultan Selim'de büyük
bir konakta yaşayan ailenin reisi -kocası öldüğünden- evin hanımı . Defterdar
Halil Efendinin kızı ve Silahtar Ali Paşanın gelini olan bu kadın dört kızı, onların
kocaları ve çocuklarıyla bu konakta yaşıyor. Kocasından ve babası ndan kalan
bütün servet onun olduğundan konağı bu büyükanne idare ediyor. Sert, otori
ter bir kadın. Tüm aile fertleri ondan korkuyor. Konakta çok sayıda hizmetkar da
var.
Büyükanne ölünce dört kızkardeş mal , miras kavgasına başlıyorlar. Darı
lıyorlar. Önce konağı ayrı bölümlere ayırıp görüşmeden burada yaşıyorlar, sonra hepsi ayrı bir yere taşın ıyor. Bir kızkardeşin kocası öldüğü için yalnız o ikisi
erkek, iki kız dört çocuğu ile bir süre daha konakta kalıyor. Yanlarında bir dadı ve
bir bacı da var.
Iki kız, Atiye Hanım ve Fıtnat Hanım, evlenip konaktan ayrıl ıyorlar. Anne iki
oğlu i le kalıyor. Parısızl ıktan konak bir süre muhacirlere oda oda kiralanıyor.
Sonra büyük oğul Şevki Bey Sarayköy'e taşınıyor. Anne küçük oğlu Şefik Bey ile ufak bir eve geçiyor.
Şevki Bey bir vali kızı ile evleniyor. Sarayköy'de fakir bir evde yaşıyorlar.
Seza adlı bir kızları, Asım adlı bir oğulları oluyor. Evlilikleri mutsuz. Karı koca bir
birlerini sevmiyorlar. Kad ı n Sarayköy'de yaşamaktan hiç memnun deği L .
Büyüyünce Seza evlenip evden ayrıl ıyor. 1 7 yaşı na gelen Asım ıstanbul'da bir
8 7
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Fransız mektebinde okuiken babası hastalanınca okulu bırakıp eve dönüyor. Baba ölünce anne-oOul parasız kalıyorlar. Bunun üzerine Asım Istanbul'a gelerek birbirleriyle dargın olan babasının kardeşlerini, bir amcası ile iki halasını, ziyaret ediyor. Bir babasının Sarayköy'de işlettiOi Atiye halasına ait olan deOirmeni annesinin Istanbul'daki evini satarak satın almak istiyor.
Asım önce Şefik amcasına, sonra Atiye halasına ve Atiye Hanımın oOlu Canip Beyin evlerine gidip kalıyor. Aileler arasında baO oluyor. Canip Bey hariç hepsinin tekrar barışmasına, görüşmesine sebep oluyor.
Asım, halası dSOirmeni vermezse annesini alıp Istanbul'a taşınmayı düşünüyor. Annesini ve kendini geçindirmek için bir memuriyete girmesi, çalışması gerekli. Ama Asım"hiç çalışmamış, mücadeleci olmayan, tembel bir insan. Çalışmak istemiyor. Terbiyeli ve sevimli olduOundan akrabaları onu seviyor. Hepsi dargın olduklarından çok yalnızlar. Onun için Asım onlara bir yenilik, bir aile ferdi yakınlıOI hissettiriyor.
Asım, Şefik amcasının evine gittiOinde bu aileyi tanıyoruz. Yüksek Kaldırım'da bir evde yaşayan Şefik Bey ve karısı Faika Hanımın iki küçük oOu/ları var. Evde ayrıca Ka/fa Peyvende Bacı ve ahretlik Peker yaşıyor. Şefik Beyin evliIiOi mutsuz. Karısını beOenmiyor. Faika Hanım ise kocasından çok daha genç ve güzel. Takdir edilmediOi için üzüıüyor. Karı-koca arasında çok sık dargınlıklar oluyor. Anlaşamıyorlar ama iki çocukları olduOundan ikisi de ayrılmayı düşünmüyor. Iki çocukları da okula g idiyor ama birşey öOrenmiyorlar. Kaba, ahmak, hırçın çocuklar. Asım'ın evlerine gelmesi bu çocukları mutlu ediyor. Belli ki ilgiye ihtiyaçları var ve bunu anne ve babalarından görmüyorlar.
Şefik Bey komşuları Zekeriya Beyin karısı Nuriye Hanım ile ilişki kuruyor. Zekeriya Bey yaşlı , Nuriye Hanım oynak. Faika Hanım bu durumu anlıyor. Kocası tarafından sevilmediOi ve alc:latlldlOI için Asım'a ilgi duyuyor. Asım da ona ilgi duyuyor. Asım Faika Hanımın dert ortaOI oluyor. Mutsuz ailede Asım herkes tarafından bir slOlnak olarak görülüyor.
Eve sık sık gelip kalan Peyvende Bacı eski azatlı lardan. Iki kere evlenmiş, kocaları ölmüş. Evli bir kızı, iki torunu var. Hem kızında, hem Şefik Beyde�oturuyor. Atiye Hanım dahil eski sahiplerinin evlerini gezip onlarda kalıyor. Aileler
88
MEMDUH ŞEVKET ESENDAL - MIRAS
arasında haber taşıyor.
Asım bir süre de halası Fıtnat Hanımın evinde kalıyor. Burası Çiftecevizler'de bir konak. Zengin, kalabalık bir aile. Fıtnat Hanım ciddi, mazbut bir kadın. Kocası Enver Bey de öyle. Mutlu bir çiftler. Enver Bey Ethem paşa soyundan; Tercüme Kaleminde memur. Evin bütün idaresi Fıtnat Hanımda. Para onda, kocası ondan harçlık alıyor. Konakta Fıtnat Hanım ile Enver Beyin dul kızları Mesrure Hanım, onun kızı Nermiye, ikinci kızları Müeddep Hanım ve j<ocası Ferruh Bey ile oğulları Cavit Bey ve karısı Saide Hanım yaşıyor. Enver Beyin yeğeni ısmet de onlarla oturuyor. Ayrıca çok sayıda halayık, uşak, hizmetçi, seyis, aşçı, bahçıvan var. Bir de iyi okutulmuş, konakta herkesin saygı gösterdiği bir Arap Bacı var. Fıtnat Hanım bile çeşitli konularda bu Arap Bacının fikrini alıyor.
Büyük kız Mensure bir paşazade ile evlenmiş. Kocası ölmüş. Silik, zayıf bir kadın. K ızı Nermiye ise şımarık. Büyükannesi ve büyükbabasından çok yüz bulmuş. Enver Bey kızları okusun istemiş. Okumamışlar. Nermiye ise okuyup yazıyor, Fransızca konuşuyor, piyano çalıyor. Iyi eğitim görmüş ama kaprisli bir kız. Fıtnat Hanım Nermiye'ye gizlice koca arıyor. Kibar bir paşa oğlu istiyor torunu için. Bell i ki Nermiye'den sorumlu olan annesi değil, büyükanne ve büyükbabası.
Ikinci kız Müeddep Hanım huysuz bir kadın. Kocası Ferruh Bey iyi bir ailenin oğlu , ihtimamla büyütülmüş, çok iyi okumuş. Devlet memuru . Annesi, babası ölünce halası ile oturmuş. Halası ona içgüveysi olabileceği bir aile aramış ve Müeddep Hanımı bulmuş. Ferruh Bey tamamen karıs ın ın emrinde ama Müeddep Hanım memnun değil. Kocasını sevmiyor, bakmıyor. Evdeki bir halayık Ferruh Beye bakıyor. Karı , kocanın çocukları olmuyor. Hekimlere gidiyorlar. Çocuk bir türıa olmadıkça Müeddep Hanım kocasından iyice soğuyor, her yerde kabahatın kocasında olduğunu söylüyor.
Asım, Ferruh Bey ile dost Oluyor. Ferruh Bey politikanın içinde. Padişaha karşı. Kanun-ı Esasi'nin ila.nını isteyen bir arkadaş grubu var. Asım'ı aralarına alıyorlar. Asım hiçbirşey bilmeden ve anlamadan onlara katılıyor.
Fıtnat Hanım ve Enver Beyin oğlu Cavit ise kumar düşkünü, çalışmayan, baba parası ile yaşayan bir adam. Fıtnat Hanım oğlunu sevmiyor. Cavit tahsilini
89
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
yarıda bırakınca Fıtnat Hanım gelin arıyor. Bir paşa kızı olan Saide'yi seçiyor.
Cavit Bey ile karısı Saide hanım birbirleri ile ilgili değiller, anlaşamıyorlar. Cavit Bey iki Ermeni kadın ile ilişki kuruyor. Saide Hanım bunu an lıyor. Bir erkeği bile elinde tutamadığı için üzüıüyor. Asım ile Saide birbirlerine ilgi duyuyorlar. Ferruh Bey ile Asım arasındaki politik konuşmaları bir tek Saide dinliyor, ilgileniyor. Bu iki erkekle fikir arkadaşl ığı etmek istiyor. Nermiye de Asım'ı beğendiğinden bu yakınlığı ve Saide'yi kıskanıyor.
Asım Saide'ye cazip görünmesine rağmen Saide bir gün Asım'ı aşçıdan aile ile ilgili dedikodular dinlerken görünce ondan soğuyor. Yüz vermez oluyor. Ayrıca, bu olay üzerine Saide hizmetkarların bir ailenin içyüzünü, bütün sorun ve rezaletlerini bildiğini anlıyor. Ne kadar dikkat edilse ve saklanmaya çalışılsa hizmetkarıarın aile ile ilgili herşeye vakıf olduklarını görüyor.
Asım Atiye halasının yalısına gittiğinde burada sadece kadınlardan oluşan bir ev halkı buluyor. Atiye Hanım, Fahriye Hanım, onun iki kadın arkadaşı Nazire ve Aliye ile Ferver KaHa, Mihridil ve Mesud Dadı ile oturuyor.
Atiye Hanım çocukluğunda evdeki cariyelerle saz eğlencelerinde büyüyor. Rahat, açık bir kız oluyor. Anne ve babası Atiye'yi istemediği bir adamla evlendiriyorlar. Atiye kocasının evinden kaçıyor. Turre adlı lezbiyen bir hamamcı kadın ın evine sığınıyor. Aile rezalet çıkmasın diye istemeyerek Atiye'yi eve geri alıyor, boşatıyor.
Sonra Sabit Molla adlı ahlaksız bir adam Atiye'yi istiyor. Bu adamı Atiye'nin sevgilisi Turre buluyor. Atiye'nin Canip adlı bir oğlu oluyor. Dedikoduya göre çocuk Molla'dan değil. Turre yahya taşınıyor. Haremde Atiye kadınlarla, selamI ıkta Sabit Molla erkeklerle eğleniyor. Çocuklarıyla hiç ilgilenmiyorlar. Canip Bey sevgisiz büyüyor. Turre ölünce, yerini Fahriye Hanım alıyor.
Bu konu ŞehabeUin Süleyman'ı n Çıkmaz Sokak adl ı tiyatro eserinde de işleniyor. Yaşlı erkek-genç kadın evliliği kadınlar arası sapık ilişkilerin doğmasına yol açıyor. Kadınlar için başka erkeklerle ilişki kurmak zor ve büyük namussuzluk olduğundan yaşlı kocalarında bulamadıklarını başka kadınlarda aramak yolunu seçiyorlar. Çıkmaz Sokak oyununda aile bu tür ilişkiler sonucu yıkılıyor. Aile reisi ölüyor (10).
9 0
MEMDUH ŞEVKET ESENDAL.; MIRAS
Sabit Molla da öıünce Fahriye Hanım yalı ya hakim oluyor. Evi o idare ediyor. Atiye Hanım da onun idaresinde. Eve ayrıca kendi dostu olan iki kadın daha getiriyor. Atiye Hanımın ailesiyle iyice arasının açılmasına da Fahriye Hanım sebep oluyor. Burada asalakların eve hakim olmasını görüyoruz.
Ayn ı evde yaşayan Mesud Dadı ise eski esir halayık. Atiye Hanıma verilmiş. Canip Beyi o büyütmüş. Atiye Hanım oğlu ile hiç ilgilenmemiş, keyfince yaşamış. Mesud Dadı ise hiç evlenmeyip Canip Beye ana gibi bakmış. Yaşlıl ığında Canip Beyde ona anası gibi bakar sanmış. Ama Canip Bey büyüyünce Mesud Dadıya kötü muameleye ba�ıamış. Ona esir gibi davranmış. Evlenip ayrı ev kurunca Mesud Dadının istemesine rağmen onu evine almamış. Bu yüzden Mesud Dadının herkese, özellikle Canip Beye, büyük kini var. Arasıra, annesi Atiye Hanım ile dargın olan Can ip Beyin evine gidip gelerek arada laf taşıyor.
Atiye Hanım senelerce ailesinden kopuk yalnız yaşadığı için Asım'ı çok seviyor. Fahriye Hanım ise evin idaresi Asım'ın gelişi ile elinden gidiyor diye kızıp bir süre için evi terk ediyor. Atiye Hanım Asım'ın onunla oturmasını istiyor. Bu yakınlık karşısında Asım halasından değirmeni isteyemiyor.
Asım, halasının oğlu Canip Beyin Ayastefanos'taki evine gidiyor. Canip Beyin eski ailelerden zengin bir kadın olan karısı ölmüş. Canip Bey, kızı Salime ve Rum hizmetçi Toksi ile oturuyor.
Canip Bey cahil bir kadın olan Mesud Dadı ile tembel ve hilekar bir lalanın elinde büyümüş. Annesi ve babasını çok az görmüş. Evde ona özel hoca tutulmuş ama hiçbirşey öğrenmemiş. Sonra Hariciye'ye memur olmuş ama işe gitmiyor, sadece maaşını alıyor. Büyüyünce annesinin evinden ayrılıyor. EvIenirken annesine haber bile vermiyor. Zaten annesini hiç sevmiyor.
Canip Bey babası ölünce kalan mirası alıyor. Annesinden de alacağını atıyor. Ama gözü haıa annesinin kalan servetinde. Bunlar Fahriye Hanıma kalacak diye korkuyor. Kızı Salime'yi hep yahya yolluyor; büyükannesi kızı sevsin ve servetini ona bıraksın diye. Asım ortaya çıkınca da annesi servetini Asım'a bırakacak diye genç adama düşman oluyor. Canip Beyin kızı Salime 1 6-1 7 yaşlarında. Dadılar elinde büyümüş. Rum kız mektebine ve Fransız mektebine gitmiş. Hastalanınca eğitimini bırakmış. babasından çekinen bir kız. Annesi öldüğü için
9 1
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
evin hanımı o. Rum hizmetçi Toksi ile iyi geçiniyor. Ondan hayatla ilgili birçok şey öareniyor.
Asım Canip Beyin evine geldiainde Salime ile birbirlerini beaeniyorlar. Ama Canip Bey deairmen işinden dolayı Asım'a kızgın. Kızı ile aralarını bozmak için Asım'ın önünde Salime'nin bir zabite ilgi duyduaunu ima ediyor. Ortada elle tutulur birşey yokken kızını Asım'ın önünde küçük düşürüyor. Hissiz bir baba; para onun için herşeyden önemli. Ayrıca, Asım'a da kötü davranarak Asım'ın ayaamı evden kesiyor. Oysa Salime Asım ile evlenmeyi hayal ediyor.
Salime bu zabit işini sadece Toksi'ye söylemiş olduaundan babasının bunu Toksi'den duyduaunu anlıyor. Bu olay üzerine babasının Toksi i le bir ilişkisi olduaunu fark ediyor. Yıkıl ıyor. Evde kendisini fazlalık hissediyor, çok huzursuz oluyor. Bu arada bir askeri doktor Salime'yi istiyor, içgüveysi gelmek üzere. Canip Bey kızına sormadan içgüveysi istemem diye bu teklifi reddediyor. Salime'nin aklı Asım'da ama babası Asım'ı sevmediai için babasının da etkisinde. Ne yapacaaını bilemiyor.
Asım Şefik Beyin evine bir gidişinde hastalanıp yatıyor. Bunun üzerine hasta ziyareti için ilk defa aile içinde evlere gelip gitmeler başlıyor. Ferruh Bey ve arkadaşları ve Salime ziyarete geliyor. Sarayköy'den Asım'ın annesi ve ablası da gelerek Şefik Beyin evinde kalıyorlar. Sonra hep birl ikte Atiye Hanımın evine geçiyorlar. Bir süre sonra Asım'ın annesi ve ablası gidiyorlar. Yeni düzene göre anne artık kızı ile yaşpyacak. Asım annesinin sorumluluaundan kurtulmuş oluyor.
Asım Atiye Hanımın evinde nekahat devresini geçirirken de Şefik Bey, Faika Hanım, Ferruh Bey ve Enver Bey yalıya geliyorlar. Böylece Asım sayesinde aile barışıyor. Yalnız Canip Bey gelmiyor.
Hastalıaı sırasında Salime Asım'a yakın davranıyor. Atiye Hanım Asım'dan haber almak için her gün Mesud Dadıyı Şefik Beyin evine yolluyor. Mesud dadı Salime-Asım yakınlıaını Atiye Hanıma anlatıyor. Atiye Hanım da evlenmelerini, onunla oturmalarını istiyor. Tüm mirasını onlara bırakmayı düşünüyor. Atiye Hanım ailesiyle barışmak, yaşlılıaında aileyle yaşamak istiyor.
Fahriye Hanım ise Salime'yi Asım'a fazla yakınlık gösterdiği için azarlıyor.
92
MEMDUH ŞEVKET ESENDAL - MIRAS
Salime çok OzOIOyor ve kalmakta olduOu Atiye Hanımın evinden ayrı lıyor. Eve gidince Toksi'nin evi terk ettiOini öOreniyor.
Atiye Hanım ise Fahriye Hanımın Salime'yi azarladıOını duyunca çok kızıyor. Fahriye Hanım evi terk etmek zorunda kalıyor. Yal ının idaresi Asım'a geçiyor. Atiye Hanım oOlu Canip Beye haber yo"ayıp Saime'yi Asım'a istiyor. Canip Bey ise annesi tOm mirasını ona, yani Can ip Beye, bırakırsa kızını vereceOini söylOyor. Atiye Hanım kızıyor, herşeyini Asım'a bırakmaya karar veriyor.
Asım, Mesud dadı yolu ile Salime'ye evlenme teklif ediyor. Salime, Asım çalışmadıOı , miras beklediOi için teklifini reddediyor. Asım ise evlenip Atiye Hanım ile oturmak istiyor. Halası ölOnce mirastan hiçbirşey almayacaOınl, çalışacaOını söylOyor. Salime bir t0r10 Asım'a gOvenemiyor, babasına karşı gelemiyor. Halbuki babası geceleri eve gelmemeye, Salime'yi yeni hizmetçi ile evde yalnız bırakmaya başlıyor.
Asım böylelikle akraba evlerinde çalışmadan tembelce yaşıyor. Annesinin evinin kirasından aldlOI para da ona harçlık oluyor. Tam atalet içinde hazır yiyici bir insan haline geliyor. BOtOn gOnlerini tembellikle geçiriyor. Kitap bile okumuyor. Çevresinde refah içinde yaşayan ama karı-koca ve evlatlar arasında geçim olmayan, huzur olmayan aileler görerek hayata karşı iyice karamsar oluyor.
Bir gOn sonra Salime'ye söz kesildiOi işitiliyor. Asım bir gün sokakta Saltme'ye rastlıyor. Bu konuya deOiniyor. Salime sözlenmediOini söylOyor. Roman burada yarım kalıyor ve sonraki gelişmeleri bilemiyoruz.
Miras romanında dört kardeşin ayrı ayrı kurduOu aileleri ve geçmişte büyOdükleri büyükannelerinin ailesini tanıyoruz. Büyükannenin ve kardeşlerden birinin, Fıtnat Hanımın aileleri, büyOk, zengin konak hayatı yaşayan, bol hizmetkArl ı aileler. Bu ikisinin de aile reisi kadın. Büyükanne kocası öldükten sonra ailenin reisi olmuş ama Fıtnat Hanım kocası hayatta olduOu halde evin başı. DiOer bir kardeşin, Şevki Beyin fakir bir ev hayatı var. Atiye Hanım zengin fakat sırf kadınlardan Oluşan bir ev düzeni kurmuş. Şefik Beyin ve Atiye Hanımın oğlu Canip Beyin aileleri orta halli küçük aileler.
Bu dört kardeş, babaları genç öldüOünden, babasız büyümüşler. Ner-
93
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
miye ve Asım'ın babaları. Salime'nin annesi ölmüş. Aile fertlerinin tam olduğu ailelerde de bir birlik yok. F ıtnat Hanımınki hariç tüm evlilikler mutsuz. Karıkocalar birbirlerini beğenmiyor ve sevmiyorlar. Şefik Bey ve Cavit Beyde karılarını aldatan kocalar görüyoruz. Faika Hanım ve Saide Hanımda ise kocalarından ilgi görmeyen kadınların başka erkeklere ilgi duymaları gösteriliyor. Bu iki kadın da Asım'a yakınlık duyuyorlar.
Evlilikte eşi bulan ve evlenme kararını veren aile büyükleri oluyor. Aliye Hanımı anne ve babası istemediği bir adamla evlendiriyor. Ikinci kocası ile ise kendisi, ailesine karşı çıkarak evleniyor. Ferruh Beye karısını halası buluyor. Fıtnat Hanım oğlu Cavit Beye kendisi eş buluyor, torunu Nermiye'ye de koca arıyor. Canip Bey salime'ye gelen bir evlenme teklifini kızına sormadan red dediyor. Sadece Canip Bey annesine bile haber vermeden kendi başına evleniyor.
Bütün ailelerde genelde iyi okumayan çocuklar görüyoruz. Şefik Beyin iki oğlu okulda hiçbirşey öğrenmiyorlar. Canip Bey, Cavit Bey, Asım, Salime eğitimlerini yarıda bırakıyorlar. Mesrure Hanım ve Müeddep Hanım okumamışlar. Iyi eğitim gören bir tek Nermiye var.
Ayrıca çocuk yetiştirmede de ailelerde birçok hatalar görülüyor. Atiye Hanım çocukluğunda cariyelerin elinde saz �Iemlerinde açık bir kız olarak büyüyor. Lezbiyen oluyor. Nermiye'den annesi değil büyükannesi ve büyükbabası sorumlu. Yaşlıların şımartmasıyla hırçın bir kız oluyor. Şefik Bey ve Faika Hanımın çocukları da ilgiden yoksun.
Asıl sakat çocuk yetiştirme örneği Canip Bey. Anne ve babasından hiçbir yakınlık görmeden cahil bir dadı ve hilek�r bir lalanın elinde büyüyor. Sevgisiz büyüdüğü için sevmeyi bilmeyen, sadece para düşünen, son derece egoist bir insan oluyor. Kendine ana gibi bakan Mesud Dadıya kötü muamele ediyor, kızını ve onun geleceğini düşünmüyor. Bu ailenin bazı fertlerinde anne-evlat sevgisi bile yok. Fıtnat Hanım ve oğlu Cavit Bey ile Atiye Hanım ve oğlu Canip Bey birbirlerini hiç sevmiyorlar.
Bu ailelerde hizmetk�rların önemli işlevleri var. Peyvende Bacı ve Mesud Dadı aileler arasında haber taşıyorlar. Fıtnat Hanımın konağındaki Arap Bacı
94
MEMDUH ŞEVKET ESENDAL - MIRAS
saygı gören, sözü dinlenen hizmetkar tipine bir örnek. Rum Toksi ise aile düzenini bozan bir hizmetçi. Ayrıca, Fıtnat Hanımın evindeki aşçıda hizmetkarların yaşadıkları ailenin her sırrını bildikleri gösteriliyor.
Bu romanda yeni bir motif olarak, para ihtiyacı yüzünden konağını oda oda kiraya veren bir aile ile karşılaşıyoruz. Bu motif ileride Matmazel Norallya'nın Koltu"u'nda da karşımıza çıkacak.
Miras romanında önemle üzerinde durulan konu miras yüzünden para, çıkar için, ailenin birbirine düşmesi ve fertlerin darılması . Bu dağı lmayı hazırlayan ise başlangıçta da fertler arasında anlaşmazlıkların olması. Aile fertleri arasında saygı ve sevgi de� il, maddi ve cinsi ihtiyaçlardan kaynaklanan münasebet var. Bunlar bitince, aHe kendiliğinden çözüıüyor. Dağılan aHede parçalanan imparatorluğun aksini görüyoruz. Bunun yanısıra bu dargın aile fertlerinin aslında aile yakınlığı istedikleri, özellikle Atiye Hanım gibi yaşlandıklarında buna daha çok ih-, tiyaç duydukları, bu yüzden de Asım'a herkesin kollarını açması sergileniyor.
Yaşlılıkta dostluk ve yakınlığa ihtiyaç duyanlar ise -Mesud dadı hariç- bunları vaktinde vermemiş kişiler.
Bu romanda Asım tam bir asalak olarak gösteriliyor. Aslında evlerinde yaşadığı ailelerin yeğeni. Ama eskiden büyük ailenin ferdi görülen kişiler Cumhuriyetten sonra asalak görülüyor. Cumhuriyet döneminde imparatorluğun tasfiyesi yapı l ırken, ekonomik nedenlerle, ailelerde de tasfiyeye gidildiği görülüyor.
95
REŞAT NURi GÜNTEKiN Acımak
Yaprak Dökümü Kızılcık Dalları
Eski Hastalık
Reşat Nuri Güntekin 1 928'de. yazdığı Acımak adlı romanında bir karakter tahlili yaparken, ele aldığı kişinin aile hayatını anlatıyor. Zehra katı ahlru< kuralları olan, doğruluk ve manevi temizlik prensiplerine sıkı sıkıya bağlı, insani zaafları kesinlikle affetmeyen bir öğretmen. O denli kat ı ki, insanların hayat şartları içinde itndikleri bazı yanlışları anlayışla karşılayamıyor; onlara acıyamıyor. Affetmek ve acımak hasletleri yok. Romanda Zehra'nın �miri ve romancının sözcüsü Zehra için "Bir insan için zaaftan mahrumiyet de büyük bir zaaf değil midir?" (s.9) diyor. Zehra'nın zaattan mahrum olması onun tam bir insan olmadığının göstergesi.
Zehra Anadoluda bir okulda başöğretmen babasının ölüm halinde olduğu haberini alınca "Benim babam yok" diyor. Babasını çocukluğu boyunca kötü gördüğü için, onu ölüm halinde bile ink�r edecek kadar katı bir insan. Sonunda dayanamayıp Istanbul'a gidiyor ve babasını ölmüş buluyor. Eline geçen babasının hatıra detterini okuyunca ilk defa onu anlıyor, başına gelenlerden dolayı ona acıyor ve hatalarını affediyor. Böylelikle Zehra romanın sonunda olgun, tam bir insan oluyor. Hayat tecrubesi insanları eğitiyor.
96
REŞAT NURI GÜNTEKIN - ACIMAK
Zehra'nı n babası Mürşit Efendi'nin hatıra defterinden bu ailenin dramını OOreniyoruz. Mürşit Efendiyi annesi tek başına çalışarak mahrumiyet Içinde Mülkiye'de okutuyor. Okul bitince Mürşit Efendi Anadolu'da bekar odalarında yaşayarak çeşitli memuriyetierde bulunuyor. Devlete, millete hizmet etme ideali olan çalışkan bir insan. Fakat çalışkanlıOI ve namusluluOu bulunduOu memuriyetlerde çevresini kızdırıyor. Çevrenin ahıaksızlıOI ile zamanla o da bozuluyor. Hiçbir şey onun idealize ettiOi gibi olmuyor.
Mürşit Efendi Diyarbakır'da memurken bir tesadüf eseri gOrdüOü Meveddet'i beOeniyor. Ani bir evlilik kararı ile babası yeni ölmüş olan kızı annesinden istiyor. Baba ölünce parasız kalan ve Istanbul'a dönmeye hazırlanan anne-kız bu evliliOe razı oluyorlar.
Meveddet ve annesi Makbule Hanım iki yüzlü , ahıaksız insanlar. Mürşit Efendi ise çok saf. Herşeye inanıyor, karısını ve kaynanasını melek gibi gOrüyor. Oysa Meveddet kocasına devamlı surat ederek arzularını yerine getirmesini saOlamaya çalışıyor. Başka kadınları kıskanıyor; onları n giyimini, yaşantısını istiyor. Kocası namuslu kalıp daha çok para kazanamıyor diye onu küçük görüp alay ediyor. Mürşit Efendi ise tüm bunları karısının gençliOine
, verip hoş görüyor. \
Ailede asıl sorun yaratan kişi. tüm idareyi elinde tutan kayınvalde. Evde kızı hesabına damatla herşeyi konuşan. isteyen kişi Makbule Hanım. Mücevher. ev eşyası. giyim. aşçı. Istanbura taşınma isteklerini kızı namına hep Makbule Hanım söylüyor. Damadını karşllayamayacaOI masraflara sokuyor. iş çevresine karşı kışkırtıyor. yolusuzluOa sevk ediyor.
Makbule Hanım'ın evlilikte karı-koca ilişkisi ile ilgili kızına öOrettiOi birçok taktik var: Kadın hiçbir şeyden memnun olmamalı. kocasına kendini mazlum ve maOdur göstermeli. Ona rahat vermemeli. Surat asmalı , vermediOinı zorla. hile ile almalı . Ayrıca, erkek karısından fazla emin olursa onu ihmal eder. Kadın biraz oynak olup kocasını kıskandırmalı.
Annesinin bu tavsiyelerine uyan Meveddet'in ablası Ruhsar sonunda evliyken bir başka adamla ilişki kuruyor. Kocası yakalayınca Ruhsar'ı öldürüyor. Bu olaya raOmen Makbule Hanım ikinci kızı Meveddete de aynı taktikleri ooretiyor .
•
97
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Bu arada Mürşit Efendi ile Meveddet'in iki kızları oluyor: Feriha ve Zehra. Aile Meveddet ve Makbule Hanım'ın ısrarı ile Istanbul'a taşınıyor. Diyarbakır'dan ayrılmadan önce bir dostu Mürşit Efendi'ye karısının ve kaynanasının içyüzlerini anlatıyor. Evlerinde yaşayan Hafız Recep adlı adamın aslında kaynanasının �şıaı olduaunu söylüyor.
Bunun üzerine Mürşit Efendi karısından ve kaynanasından soauyor ama zayıf bir adam olduaundan hiçbir şey yapamıyor. Kendisi için "Sersemlemiştim. Iradem bir nevi felce uaramıştı. Kati hüküm veremiyordum" (s. 1 07) diy'or. "Mamafih, bundan daha mühim bir sebep vardı. Çocuklarım . . . . Feriha ile Zehra."
Karısı ile kaynanasının içyüzlerini öarenince hiçbir şey yapmamasının bir sebebi zayıf bir adam olması ise de güçlü bir evlat sevgisinin de bunda rolü büyük. Mürşit Efendi kızlarını çok sevdiai için bu eve katlanıyor. Fakat çocuklarına besled©i bu sevginin karşılıaını hiçbir zaman göremiyor. Zira karısı ve kayınvaldesi çocukları devamlı babaları aleyhine işleyip, onları babalarına düşman ediyorlar. Mürşit Efendi de çocuklarının karşısındaki durumun kabul ediyor. Zira ona göre babalık görevi çocuklarına para saalayıp onları rahat yaşatmak. "Çocuklarımı aç ve sefil yaşatıyorum. Bu cihetle onlara karşı boynum eari. Babaı ıaımın en iptidai vazifelerini yapamıyorum ki onlara karşı bir hak iddia etmeye yüzüm olsun." (s.1 1 1 ) diyor.
ıstanbul'da gümrük müfettişi olan Mürşit Efendi eve para yetiştirmek için hırsızlık yapıyor. 5 ay hapis yatıyor. Bu yüzden evde zaten pek olmayan prestiji iyice kayboluyor.
Mürşit Efendi'nin görüşülmemesini istediai insanlara karısı, kaynanası ve çocukları gizlice görüşüyoriar. Ferihagenç kız olunca onun uygunsuz halleri gören Mürşit Efendi sokaaa çıkmasını yasaklıyor. En büyük korkusu bu anne ve anneannenin elinde kızlarının yanlış yola sapmaları. Ama anne ve anneanne Mürşit Efendi'ye yalan söyleyip kızı gezmeye yolluyorlar. Böylece Feriha'yı iyice babasına düşman ediyorlar. Mürşit Efendi'nin evde hiç otoritesi yok. Kadınlar gizlice istediklerini yapıyorlar. Bu ev hayatına dayanabilmek için Mürşit Efendi içip eve sarhoş gelmeye başlıyor.
Birgün Mürşit Efendi karısına gelmiş aşk mektuplarını yakalayarak komşu-
98
REŞAT NURI GÜNTEKiN - ACIMAK
ları Necep Beyin Meveddet'in �Şığı olduğunu anlıyor. Önce boşanmaya karar veriyor. Fakat çocuklarını düşünüyor. Zaten sarhoş ve hırsız bir babanın çocukları olarak bilinen kızlarının bir de ahl�ksız bir annenin çocukları olarak tanınmaları nı istemediğinden boşanmaktan vazgeçiyor. Feriha verernden öıüyor. Mürşit Efendi bu ahl�ksız ev ortamından kurtarmak için Zehra'yı yatılı okula veriyor. Yani, ilerki yıllarda Zehra'nın namuslu bir öğretmen olması babasının sayesinde. Mürşit Efendi ise seneler sonra perişan, fakir ve yalnız bir adam olarak uzak bir akrabasının evinde öıüyor.
Zehra'nın önündeki kötü örnek onun aile kurmasını engelliyor. Mesleği aile yerine geçiyor.
Birol Emin, Mürşit Efendinin hayatını "Ahl�ki değerlere bağlı fert ile bozulmuş, çıkar peşinde koşan çevre arasındaki çatışma ve bu çatışmada ezilen ferdin sonunda ölümle biten düşüşü"( 1 1 ) olarak yorumluyor.
Romanda anlatı lan bu ailede fel�ketlere yol açan iki unsurun zayıf, evde otorite kuramayan bir erkek ile yalancı , ahl�ksız kadınlar olduğu görülüyor. Ailede alınan terbiye ve kadın ön pl�nda.
Burada imparatorluğun çöküşünün ahlaki çöküşü de beraberinde getirdiği , sonuç olarak ailenin de yıkıldığı görülüyor. Memleket en küçük birimine kadar çöküyor. Romanda aileden tek kurtulan şahıs Zehra oluyor. Onun da gerçek bir olması eskiden aldığı ibrete bağlı.
1 930'da yazılan Yaprak DOkOmO kalabalık bir ailenin dağı lışını ana tema olarak anlatan bir roman. Ali Rıza Bey, karısı Hayriye Hanım ve beş çocuğuyla Bağlarbaşı'nda oturuyor. Oğlu Şevket 20 yaşında. 1 9 yaşındaki büyük kızı Fikret çirkin fakat akıllı . 1 8 ve 1 6 yaşlarındaki Leyla ve Necla şımarık kızlar. En küçük kızı Ayşe ise henüz 1 1 yaşında.
Ali Rıza Bey annes·i ve kızkardeşi öldükten çok sonra, 40 yaşında evlenmiş. Bir arkadaşı yakın akrabasından bir kızı teklif edince kabul etmiş. Silik ve inisyatifi olmayan kişiliği evlenme tarzından da belli. Memur emeklisi Bilgili ve çalışkan bir insan olmasına karşın her işinde başarısız çünkü pratik değil. Fazla tutuk, çekingen ve kuraıcı. Özellikle hak, vicdan, namus konularında çok katı ahl�çı.
99
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
EmekımOinden sonra Ali Rıza Beyin eski bir öOrencisi, bir şirket müdürü .pna iş veriyor. Aynı işyerine Ali Rıza Bey ölmüş bir tanıdlOının kızını sekreter olarak aldırıyor. Hafif bir kız olan Leman müdürden çocuk düşürüyor. Ali R ıza Bey kendisini Leman'ın hamisi saydlOI için araya girerek müdürün kızla evlenmesini istiyor. Reddedilince kendine hakaret edilmiş sayıyor ve istifa ediyor. Namus düşkünlüOü yüzünden, başkasının namusu için beş çocuOuyla parasız kalıyor.
Ali Rıza Bey işsiz kaldıktan sonra parasızlıktan dolayı evdeki bütün huzur bozuluyor. Çocuklar arası kavgalar başlıyor. En önemlisi çocuklar babalarına soOuk davranıyorlar, onu dinlemiyorlar, saymıyorlar. Buna Ali Rıza Bey de biraz sebep oluyor. Şahsiyetsiz zayıf bir adam. Önce itiraz etse bile sonunda herşeye razı oluyor, boyun eOiyor. Bu açıdan Kıralık Konak'taki Naim Efendi'ye benziyor. Evde hiçbir şeyi durduramıyor. Otoritesi yok, adam yerine konmuyor.
Karısı Hayriye Hanım ise kuvvetli, sert, hesaplı bir kadın. Aynı zamanda çocuklarına karşı çok fedakar. Onlar üzülmesin diye her istediklerini yapma taraftarı. Ali Rıza Bey buna "Zayıf ana hisleri" (s.6S) diyor. Hayriye Hanım için ailesi çok Onemli. Onlar için çalışıyor, didiniyor. Kocasına politik davranıp ancak istediOi birşey varsa iltifat ediyor. Hep çocuklarını düşünüyor. "Ekmeksiz kalırsak onların namusu tehlikeye girer." (s.34) diyor.
Şevket bir bankada memur. Babası işsiz kalınca evin bütün geçim yükü onun omuzlarına kalıyor. Para kazanan Şevket olunca Ali R ıza Bey masada başa onu oturtup aile reisliOini ona devrediyor. Ailede söz sahibi olma hakkı para kazananın.
Şevket evli bir kadınla sevişip kocası tarafından boşanan bu kadınla evlen· meye mecbur oluyor. Ali R ıza Bey önce bu gelini istemiyor. Ama oOlunun bir kadını rezil edip bırakmasının ayıp olacaOınl düşünerek razı oluyor. Ferhunde eve gelin geldikten hemen sonra, Şevket de babası gibi si lik bir adam 01-duOundan, evin idaresini ele geçiriyor. Bu arada Şevket evin geçimini saOlamak için bankadan para çalıp hapse düşüyor. Ferhunde de kocasını beklemek istemeı;iiOinden evi terk ediyor.
Leyla ile Necla eve kapalı yetiştirilen kızlar. Evde memnun olsunlar diye giyimlerine çOk para harcanıyor. Kızlar gezmek, eOlenmek istiyorlar� Paraları 01-
100
REŞAT NURI GÜNTEKIN - YAPRAK DÖKÜMÜ
madlOından eYlenebilrnek için gezip koca aramak zorunda olduklarını söylüyorlar. Zaten anne ve babanın da en bOyük istekleri kızlarına koca bulup evlendirmek. Hem sefaletten kurtulsunlar, hem de namuslarıyla bir eve baOlansınlar diye.
Ferhunde'nin gelişiyle ev ve kızlar dışa açılıyor. Sabahlara kadar danslı partiler veriliyor. Ev rehine konup para bu tür lükse harcanıyor. Ali R ıza Bey bu israfı da durduramıyor; çoruklarına sözünü geçiremiyor. Bu haliyle Mürşit Efendiye benziyor. "Ben artık fukara C?ldum. Bütün haklarım gibi babalık hakkımı da kaybettim." (s.76) diyor.
Para sıkıntısı olan evde huzur kalmıyor. Bu, Ali Rıza Beyin emekli olan kahve arkadaşlannda da görOlOyor. Bu yaşlı adamlar parasızlıktan dolayı evlerinde hep kavga olduOundan evden kaçıyorlar. Aile ocaOI diye birşeyleri yok. Geceden geceye zorla eve gidiyorlar. ParasızlıOın aile içi huzursuzluk ve geçimsizliOe sebep olduOu romanın önemli temalarından biri.
Bu para sıkıntısı ve huzursuzluk içindeki evden kurtulmak için Fikret evleniyor. Bir komşunun akrabası, karısı ölünce üç çocuOuna bakılması için evlenmek istiyor. Bunu duyan Fikret adamla evlenmeye talip oluyor. 50 yaşındaki Tahsin Beyle evlenip Adapazarı'na kaynana ve iki çocuklu bir görOmce ile aynı evde oturup iki çocuk bakmaya gidiyor. Son derece mutsuz bir hayatı oluyor.
Bir süre sonra 45 yaşında bir Suriyeli, Abdülvehhap Bey, leyla ile nişanlanıyor. Sonra leyla'ya kızıp Necla'yı istiyor. Iki kardeş arasındaki kavgalardan sonra Necla adamı parası için kabul ediyor. Evlenip Beyrut'a gidince fakır bır eve geidiOini anlıyor. Evde ayrıca iki ortak ve ölen üçünCO ortaOın bakması gereken iki çocuOunu buluyor. Geri dönmek istiyor. Ama Ali Rıza Bey parasiz 01-dUOundan kızını geri çaOıramıyor.
Necla'nın eski nişanlısı ile evlenmesi üzerine sinir krizi geçiren leyla sokaOa açılıyor, gezmeye başlıyor. Sonunda evli, çocuklu bir avukatın metresi oluyor. Ali Rıza Bey bunu öOrenince kızını evden kovuyor. leyla Taksim'de dostunun tuttuOu bir apartmanda yaşamaya başlıyor. Hayriye Hanım ve en küçük kız Ayşe, leyla'nın evinde oturmak isteyince Ali R ıza Bey evi terk edip Adapazarı'na Fikret'e gidiyor. Ama orada ancak 1 5 gün barınabiliyor. IstenmediOlni anlıyor. Hastalanıp hastaneye düşüyor.
101
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Ali Rıza Beyi hastaneden gelince Leyla, Hayriye Hanım ve Ayşe alıp Taksim'deki apartmana götürüyoriar. Gidecek yeri kalmadı"ından Ali Rıza Bey buna razı oluyor. Avukat evli oldu"u için haftada ancak 1-2 gece gelebiliyor. Evde hizmetçi ile yainız oturan Leyla böylece ailesini yanına almış oluyor. Para boL. Hayriye Hanım evde kahya kadın oluyor. Ali Rıza Bey rahat ediyor. Hayatının sonunda tüm prensiplerine ayrıkı yaşıyor. Ortaya çıkan yeni hayat şartları eski kuralları dinlemiyor.
Bu romanda, para ihtiyacının ahıak kurallarını de"iştirdi"i, bozdu"u anlatılıyor. Ailenin da"ılması parasızlı"ın getirdi"i ahıak çöküntüsüne ba"lı. Aile toplum ahlAkını koruyan bir kurum oldu"undan ahlAk bozulunca aile de yıkılıyor. Romanın sonunda ailenin geriye kalan fertleini biraraya toplayan gene paranın gücü .
1932'de yazı lan Kızılcık Dal ları romanında geniş, kalabalık bir üst düzey aile tanıyoruz. Aile kışları SaraçhanebaşI'nda bir konakta yazları ise kah Pendik'te, kah Çamlıcada bir köşkte oturuyor. Ölmüş olan Şekip Paşa çok eliaçık bir adam oldu"undan konak onun sa"Iı"lnda bir imarethane halini alıyor. Halayık ve hizmetçilerden başka evde çok sayıda fakir akraba ve bedavacı takımından hacı, hoca oturuyor. Karısı Nadide Hanım ise zengin bir paşa kızı . Babadan kalma serveti kardeşi Vasfi Bey yiyip bitirdikten sonra Nadide Hanımın kona"ında yaşamaya başlıyor. Şekip Paşa ölünce kona"ın sorumlulu"u Nadide Hanıma kalıyor. Aile reisi olunca Nadide Hanım evdeki kalabalı"ı boşaltıyor. Akraba ve gedikli misafirleri yavaş yavaş konaktan çıkarıyor.
Nadide Hanımın reisli"i altındaki evde kardeşi Vasfi Bey, büyük kızı Dürdane Hanım, damat Şakir Bey, ortanca kızı Naciye Hanım, damat Binbaşı Feridun Bey, bekAr olan kızı Seniye ve torunlar yaşıyor. Nadide Hanımın sarhoş ve çapkın olan o"lu Hikmet ölmüş. Konakta ayrıca çok sayıda hizmetkAr var.
Lala Tahir A"a konağın üç nesil çocuğuna bakmış bir emektar. Nevnihai Kalfa Şekif Paşayı büyütüp evlendiren dadı . Nadide Hanım eve gelin geldiğinde ona kaynanalık etmek isteyince araları bozulmuş. Hep paşaya birbirlerini çekiştirmişler. Nevnihai Kalfa kalabalık konak hayatında söz sahibi hizmetkar tipi. Paşa ölünce emektar dadıyı atmak ayıp olur diye kalfa evde tutulmuş. KaramusalIı sütnine de eski bir emektar. Ermeni asıl l ı , açıkgöz bir kadın. konak avucu-
1 02
REŞAT NURI GÜNTEKIN - KIZILCIK DALLARı
nun içinde çünl<ü Nadide Hanım'ın ona emniyeti sonsuz. Bütün işlerini ona danışıyor. Konakta ayrıca devamlı deOişen sütnineler, aşçılar, h izmetçiler, evlatlıklar var. HizmetkAr konusu konakta çok önemli.
Nadide Hanım ailesine çok düşkün . Torunların üstüne titriyor. Onun emri ile Lala Tahir AOa torunları okula götürüyor, bir ihtiyaç olursa diye bütün gün okulun kapısında bekliyor, akşam alıp getiriyor. Torunlarla ilgili tüm kararları anne ve babaları deOil büyükanneleri Nadide Hanım veriyor. Maarif Nümune Mektebinin daha iyi olduOunu bildiOi halde Nadide Hanım torunlarını Mahalle Mektebine yolluyor. Çünkü Mahalle Mektebi onun emrinde. Hocşlar onun hatırını sayıyor, torunlara özel muamele yapıyor, kusurlarına göz yumuyorlar. Koruyucu aile okulda bile etkili oluyor.
Ailede büyük bir baOlılık ve birlik var. Biri hastalansa tüm aile kadınları sabaha kadar hastanın başında bekliyorlar. Nadide Hanım ailesinin menfaati için her kötülüOe razı oluyor. Vicdanını da üzülüp, aOlayıp, güzel sözler söyleyerek yatıştırıyor.
Bir gün yolda rastladıkları bir kızı eve evlatlık olarak alıyorlar. Annesi ve babası ölmüş iki kardeş olan Gülsüm ve Ismail'in amcaları , Gülsüm'ü Nadide Hanım'a verip, ısmail'i alıp gidiyor. Kardeşini çok seven Gülsüm çok üzüıüyor. Burada evlatlık kurumunu tanıyoruz. Nadide Hanım' ın çok evlatl ıOI olmuş. Ona gö(e hepsi soysuz, hırsız çıkmış. Sonunda hepsi ya sefalete, ya kötü yola düşmüşler.
Gülsüm'e devamlı emanet olduOu, evin çocuOu olduOu söyleniyor ama bu sözlere uygun davranılmıyor. Gülsüm devamlı azarlanıyor, dayak diyor. Bayat, kokmuş yemekler yediriliyor. Bütün gün çok çeşitli, aOı r işe koşulduOu halde evde herkes onun işi olmadıOını , hiçbir işe yaramadlOını söylüyor. Gülsüm ne yapsa yaranamıyor, takdir edilmiyor, hep kötü muamele görüyor.
Konakta herkes kendi çıkarı için Gülsüm'ü kullanıyor. Kimi hafiyelik ettiriyor, kimi birşeyler çaldınyor. Küçük çocuOa kötü örnek olup, kötü şeyler öOretip sonra ona hırsız, ·ahlAksız diyorlar. Kardeşi ısmail'i unutması için ona "ısmail öldü" diye yalan söylüyorlar. Gülsüm evin en küçük torunu Bülent'i sevip büyük bir şevkatle bakıyor. Fakat çocuk biraz büyüyünce aileden kızın aleyhin-
103
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
de devamlı duyduOu sözlerin etkisiyle Gülsüm'e yüz çeviriyor. GOlsüm sevdiklerini hep kaybediyor.
Bir SOre sonra Şe kip Paşanın bir akrabası olan Murat ortaya çıkıyor. Karısı verem. Nadide Hanım için aile, akraba önemli olduOundan Murat'm hasta karısına ilgi gösteriyor, sık sık yokluyor, kendi adamlarına o evin işlerini yaptırıyor. Ikiyüzlü bir adam olan Murat hasta karısına çok üzülür gibi görünürken karısı ölmeden Seniye'ye talip oluyor. Nadide Hanım hem "Ayıptır, günahtır" diyor, hem de Murat'ın karısı ölünce kızını ona vermeye daha kadın hayattayken razı oluyor.
Hasta kadın bu anlaşmayı fark ediyor. Ölürken Gülsüm'e vasiyet olarak Nadide Hanım'a, Seniye'yi Murat'a vereceklerini anladıAını, bunu yaparlarsa Nadide Hanım'ın evlatlarının hayrını görmemesini, gözünün önünde ölmelerini temenni ettiOini söylemesini istiyor. Gülsüm bu sözleri Nadide Hanım'a tekrar ettikten sonra konaOI terk ediyor.
Aradan seneler geçiyor. Gülsüm sonunda Ankara'da bir pavyonda şarkıcı oluyor. Birçok AşlOI olan, tam batak içinde bir kadın haline geliyor. Nadide Hanım'ın ailesi de Ankarada. Konak daAılmış. Düşdane Hanım, Şakir Bey, Seniye hastalanıp ölmüşler. Çocuklar daAılmış. Feridun Bey Ankara'da bir şirkette muhasebeci. Başka kimsesi kalmadlOından Nadide Hanım Ankara'ya gelmiş. Naciye Hanım, Feridun Bey, iki kızları ve Bülent'le oturuyor. Romanın sonunda kalabalık aile hayatının yok olduOunu, konak düzeninin çöktüOünO görüyoruz.
Birol Emil'e göre bu roman sosyal tabakalaşma fikrine dayalı. KonaOın sahiplerinin temsil ettiOi yüksek tabaka ile çalışanlarının meydana getirdiOi alt tabaka birlikte yaşıyor. Emil şöyle diyor: "O devirde, Osmanlı yüksek aile yapısının adeta sembolü olan konak her iki tabakanın yanyana yaşadlOI geniş bir çevredir. Bu çevrede şahsiyet farklarından ziyade deAişik sosyal tabakalara mensup olmaktan gelen gizli veya açık bir çatışma daima mevcuttur."(12).
1938'de yazılan Eski Hastalık Kurtuluş Savaşı yıllarında, Istanbul'un işgali ve kurtuluşu dönemlerinde geçiyor. Romanda biri istanbullu, diOeri Anadolulu iki aile var. ıstanbul'da oturan ailede baba Ali Osman Bey asker olduOundan Kurtuluş Savaşı için devamlı Anadolu'da bulunuyor. Birkaç senede bir
104
REŞAT NURI GÜNTEKIN - ESKI HASTAlıK
gelip ailesiyle bir ay kadar kalıyor. Karısı Münewer Hanım silik, sesi çıkmayan bir kadın. Bir kızı var: Züleyha. Kuruçeşme'de bir evde oturan bu ailede baba ortada olmadlOI için anne ailesi, Ozellikle dayı Şevket Bey hakım. Evde bir de hasta teyze var.
Ailenin işlerine Şevket Bey bakıyor. Züleyha onun etkisi altında, alafranga bir aile düzeni içinde büyüyor. ErenkOy'de bir kOşkte oturan Şevket Bey hariciyede memur. Işgalcilerin ileri gelenleriyle dost olan bu adam çaylara, balolara, alafranga sosyal hayata düşkün. Ali Osman Bey onun için 'deli'. Anadolu'da dövüşüyor, dünyanın en medeni ordularını Anadolu köylüsüyle memleketten atabileceOine inanıyor diye. Zaten tarihin o dönemindeki Istanbul-Anadolu ikilemi hem Şevket Bey-Ali Osman Bey tiplerinde hem de romanın daha sonraki bölümlerinde Züleyha-Yusuf'ta görülüyor.
Züleyha çocukluOunda dayısını beOeniyor, onu medeni buluyor. Pek görmediOi ve tanımadlOI babasını ise, biraz da dayısından duyduklarından dolayı sevmiyor. babanın bir görevi için anne ve baba Konya'ya gidince Züleyha üç yıl, okulu bitirene kadar, dayasında kalıyor. O evdeki sosyal'hayata alışıyor.
Züleyha Amerikan Kolejinde terbiye görüyor. Orada "Herkes kendi hayatını yaşamalıdır. Hiçbir sevgimiz bizi mukadderatımızın yolundan alıkoyacak bir ayak baOI olmamalıdır." (s.32) anlayışıyla yetişiyor. Sevgi, baOlılık, fedakAr1lk Züleyha için çaOdışl kavramlar. Aşık olmayı da modem insana yakıştıramayan Zaıeyha için aşk eski bir hastalık. Evlilikte aşk gerekli deOil, evlilik sadece cinsel ilişkiyi kapsayan birşey.
Acımak'ta olduOu gibi bu romanda da Istanbul'daki aile tiplerinin Anadolu tecrübeleri de anlatılıyor. Züleyha koleji bitirince babası onu yanına Silifke'ye aldırıyor. ZOIeyha Amerika'ya veya Istanbul'a üniversiteye gitmek istiyor. Babası yollamıyor. Kızının "Anadolu havasında, temiz bir aile ocaOI içinde yaşamasını" 's. 119) istiyor. Dayının muhitinden uzaklaşmasını arzu ediyor. Bu yüzden babakızın arası bir süre soOuk gidiyor. Sonra birbirlerini tanıyınca, birlikte yaşayınca birbirlerini çok sevmeye başlıyorlar. Aslında sevgisiz büyümüş olan Züleyha ilk defa birini seviyor. Acımak romanında olduOu gibi burada da iyi tanımadlOI babasını sevmeyen kız, onun hayatını öğrenin�e, tanıyınca seviyor. Bir süre sonra annesi ölünce ZÜleyha hasta babasına bakıyor, ev işleri yapıyor. Sevgi
105
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
dolu bir aile yuvasının olumlu etkileri Züleyha'da hemen seziliyor.
Romanda tanıdığ ımız diğer aile Yusuf'un ailesi. Içel'de Gölyüzü çiftliğinde yaşayan ailede baba ölmüş. Anne Enise Han ım erkek yapılı zeki bir kadın. Evin reisi hem Enise Hanım, hem de Yusuf. Evde ayrıca çocukları olan dul bir kızkardeş ile onyedi yaşında küçük bir başka kızkardeş var. Yusuf Silifke belediye reisi. Ali Osman Beyin savaşta neferi olduğundan ona büyük saygısı var.
Enise Hanım sevgi dolu , fedakar bir kadın. Züleyha'n ın annesi ölünce gidip o eve bakıyor, işlerini görüyor. Oğlu Yusuf'a çok düşkün . Yusuf yı llar önce iki yıl Fransa'da kaldığında bir Fransız kızı ile evlenmek istiyor. Enise Hanım buna karşı çıkıyor. "Seni reddederim. Bu ev baba ocağıdır, istediğini alır getirirsin. Ama Fransız gelin gelirse ben bu evden giderim." (s .1 02) diyor. Oğluna sözünü geçiren bir anne.
Enise Hanım bir gün Züleyha'yı Ali Osman Beyden oğluna istiyor. Aslında Züleyha hiç ona göre bir kız değiL . Ama Ali Osman Beyi çok sevdiği ve saydığı için bu evliliği istiyor.
Ali Osman Bey bu teklifi kızma iletiyor. Züleyha iyice düşünüyor. Babası ölünce yalnız kalacağı ve artık Istanbul muhninden de koptuğu için Yusuf ile evlenmek menfaatine uygun düşüyor. Hislerini yoklamadan, bilinçli bir evlenme kararı veriyor.
Züleyha, evlilikte hürriyet olmalı diye ayrı yatak odaları istiyor. Evliliklerinin ilk gecesinde kendi deyimiyle "aciz eski zaman kızı" durumunda kalmamak için Yusuf'un odasına kendi gidiyor. Modern olmak uğruna devamlı bu tür alışı Imamış hareketler yapıyor. Kadın-erkek ilişkisinde cinsellik ve arkadaşlığın önemli olduğunu, aşkın modasının geçtiğini kocasına söylüyor.
Yusuf aslında güçlü, her girdiği yere hakim olan bir adam. Yalnız Züleyha'ya hakim olamıyor. Züleyha Yusuf'un bu kuvvetli tarafın ı , çevresine hakim olma kabiliyetini ve politikayla ilgilenip ülkesi için birşeyler yapmak istemesini iptidailik olarak görüyor. Kocasını beğenmiyor, saygı duymuyor. ıstanbul'da zarif salon erkeğine alışık olduğundan halktan bir insan olan Yusuf'u küçük görüyor. Sonunda anlaşamayacaklarına karar verip boşanıyorlar. Mahkeme bir yıl beklemeleri kararını veriyor.
10 6
REŞAT NURI GÜNTEKIN - ESKI HASTAlıK
Aynldıkla"nı duyan Enise Hanım "Ne yaptın Ali Osman'ın kızını?" diye 00-luna kızıyor. Ama Yusuf annesini susturuyor. "O ailenin erkek çocuOunu, parmak kadar da olsa, evin efendisi, �miri sayan bir köylü kadından başka birşey deOHdi." (s. 1 53) deniyor romanda. burada Enise Hanım ile Zü leyha'nın farkını görüyoruz. OOlunu �mir kabul eden bir annenin yanında, Züleyha kocasını hiç adam yerine koymuyor.
Ayrı lma kararı üzerine Züleyha Istanbul'a gidip dayısın ın muhitine giriyor. Bir gece bir erkek arkadaşı ile geçirdikleri otomobil kazası gazetelere geçince Züleyha halen evli göründüOünden skandal oluyor. Kazadan sonra dayısı dahil tüm çevresi skandaldan çekindikleri için ortadan kaybolup Züleyha'yı hbstanede yalnız bırakıyorlar. Özellikle, Züleyha'ya, sosyal hayatta ona hep ömek olan, iyi günde babasına karşı hep Züleyha'nın yanında bulunan Şevket Beyin çeşme'ye kaçması dokunuyor.
Böyle kötü günde, boşanmış olmalarına raOmen, Yusuf hastahaneye gelip yalnız kalmış olan Züleyha'ya sahip çıkıyor. Ali Osman Beyin hatırasına saygı göstererek skandala raOmen Züleyha'yı etrafa karşı koruyor. Bir gemiye bindirerek uzun bir deniz yolculuOu ile onu Içel'e geri götürüyor.
Bu gemi YOlculuOu ikisi için de çok etkileyici oluyor. Züleyha gemide ilk defa halktan birini , yoksul ve yaşlı doktoru seviyor, onunla dost oluyor. ZOIeyha'nın eO itim i olaylarla karşılaştıkça oluyor. Gemide adeta bir duygu eOitimi gören Züleyha kocasının isteklerine uymaya başlıyor, onunla birlikte olmak istiyor. Sonuçta, Yusuf ile Züleyha ilk defa birbirlerine aşık oluyorlar. ÇiftliOe dönüyorlar. Yusuf ise Züleyha'yı gemiden beri sevdiOini, ilgisizken skandal ın onu etkilemediOini , ama sevince bu şüphe ve kıskançlıOa dayanamayacaOını, ayrılmaları gerektiOi söylüyor.
Romanın sonunda Istanbul'daki çevresini de kaybetmiş o lan Züleyha yalnız bir kadın olarak Istanbul'a yola çıkıyor. Geleneklere karşı gelmek ve modem olma arzusu sonunda evliliOini yıkıyor. Duyguları, sevgiyi reddetmek insan ilişkilerini sakat, eksik bırakıyor. Bu temel dayanakları olmayan bir evlilik yarümüyor. Züleyha'nın evliliOini yürütememesine sebep olan tüm bu yanlışlara, düzenli bir aile içinde, baba otoritesi ile büyümemesinin yol açtlOI görülüyor.
10 7
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Reşat Nuri Güntekin'in adı geçen dört romanının hepsinin sonunda ailelerin yokolduOunu görOyoruz. Acımak'ta aile yıkılıyor, Eski Hastalık'ta evlilik bozuluyor, Kızılcık Dalları ve Yaprak Dökümü'nde biri zengin , diOeri fakir iki kalabalık aile daOllıyor.
Bu romanların bazılarında yalnız bir anne tarafından zorluklarla yetiştirilen erkek evlatlar görOyoruz. Bazı erkekler ani bir kararla, kişi üzerinde fazla düşünmeden evleniyorlar. Güntekin'in evlilikle ilgili en önemli saptaması ise evlilikte aşk ve karşılıklı saygı olması gerektiOi.
Adı geçen dört romanda aile konusunda asıl önemli nokta saOlam, düzenli oir aile yaşamının olmaması. Bunun sebebi de daha çok aile reisi olan erkeOin zayıfııOı, ailede otorite kuramaması. Acımak'ta ailede idarenin kaynanada olması, Yaprak DökOmO'nde çocukların ve karının evin erkeOini katı, tarifsiz ve şartları yok sayan anlayışı yüzünden dinlememesi bunun sonucu . Zayıf erkek tipinin eve para yetiştirmek için hırsızlık yapması da bu iki romanda görülüyor.
Ailede otorite yokluOu Eski Hastalık'ta babanın evden uzakta olmasından kaynaklanıyor. Kızılcık Dalları'nda ise evde büyük bir erkek olmadlOI için aile reisi bOYÜkanne. Ayrıca, bu romandaki kalabalık konak hayatında emektar hizmetkarların da evde söz sahibi olmalarından dolayı bir otorite daOınıklıOI· var.
Güntekin'in romanlarında ahıak konusu aile kurumunun saOl ıOI için çok önemli. Acımak'ta olduOu gibi ailede ahlaksız kadın en yıkıcı unsurlardan biri. Ayrıca, alafranga sosyal hayatın gençler üzerinde ahlak bozucu etkileri var. Bu Eski Hastalık ve Yaprak DökümO'nde görülüyor. Bu romanlarda para sorunu ahıak konusuyla doOrudan ilgili olduOundan önemli. Parasızlık, hayat şartlarının zorluOu, insanları ahlaksızlıOa ittiğinden ailede huzursuzluğa ve dağılmaya yol açıyor. Özellikle, bir babanın en önemli görevinin ailesine para \ saOlamak olduOuna inanıldığından, çocuklarına para saOlayamayan, onları rahat yaşatamayan bir erkek babalık haklarını kaybetmiş sayılıyor. Acımak ve Yap
rak DökOmO'nde olduğu gibi. bu da, Güntekin'in romanlarında ailede en önemli sorun olan aile reisi otoritesinin yok olmasına yol açıyor.
10 8
MAHMUT YESARi Tipi Dindi
Mahmut Yesari 1 933'de yazdığı Tıpı Dindi romanında üç kardeşten ibaret bir ailenin hayat mücadelesini anlatıyor. Macit, Müzehher ve Niyazi eskiden çok zengin olup sonradan fakirleşen bir ailenin çocuklarıdır.
Bu ai le eskiden yazın Boğaziçi'nde yalıda, kışın NişantaşI'nda konakta yaşarmış. Ayrıca han ve dükkanıarı varmış. Çok sayıda hizmetkarı bulunan kalabalık bir ev düzeninde yaşayan bu aile babaenne ölür ölmez dağılmış. IdaresizIik yüzünden malın mülkOn hepsi satılmış.
Üç kardeşin babaları orta halli bir adam. Bayazlt'ta bir evde oturuyor. Macit ve Müzehher babalarının i lk karısından, Niyazi ise ikinci karısından. Anneler ölmüş. Macit 18 yaşında baba evini terk etmiş.
Macit bir pansiyonda yaşıyor. Evi ile ilgisi yok. Aylarla babasını ve kardeşlerini arayıp sormuyor. Bir yerde memurluk yapıyor. Eğlenceli bir gece hayatı var, çok içki içiyor. Sorumsuz bir hayat yaşıyor. Macit senelerce ailesinden uzak yaşadığı için toplumca suçlu bulunuyor. Akrabalar ve komşular Macit'i hiç sevmiyorlar. Macit Mütareke döneminin müsrif , sorumsuz delikanlı tiplerinden.
Macit Nesrin adlı bir kıza aşık. Ama bir bar artistiyle de ilişkisi var. Bunu öğrenen Nesrin Macit'i terk ediyor ve başkasıyla nişanlanıyor. Macit haıa Nesrin'i sevdiği için hayata küsOyor. Çalıştığı şirketten istifa ediyor, iyice gece hayatına dalıyor, kendini içkiye veriyor. Intihar etmeyi düşünüyor.
Tam bu sırada Macit kardeşi Müzehher'den bir mektup alıyor. Babaları ağır hasta olduğundan Müzehher ağabeyini eve çağırıyor. Macit eve gittiğinde ba-
1 09
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
basını ölmüş buluyor. Gelinlik çaOda bir kız olan Müzehher ile okul çaOında Niyazi yalnız kalınca korkuyortar. Bir aileye, aile büyüOüne ihtiyaçları var. Macit'e slOınıyorlar. Böylece Macit 40 yaşında kardeşlerine bakmak için eve geri dönüyor.
Macit intihar fikrini tamamen aklından çıkarıyor. Aile reisi sorumluluOunu üzerine alınca hayat rnOcadelesine geri dönüyor. Onun için yeni bir hayat başlıyor. iki kardeşine babalık ediyor. Ama aile sorumluluOu onun alışmadlOl, bilmedi{ıi bir şey. Bu yüzden başarılı olamıyor.
Macit baba evine ilk gittiOinde evde tanımadlOI bazı insanlar buluyor. Baba ölünce, iki çocuk yalnız kalınca, babadan kalanları sömOrmek için eve bir süru asalak doluyor. Ayrıca, çocukların tanımadlOI birçok akraba ortaya çıkıyor.
Macit tanımadlOI üç kişiyi eve yerteşmiş buluyor. Bunlar ailenin eski konak düzeninde arta kalan kişiler. Süthala Ayşe Hanım eve tamamen hAkim olmuş durumda. Kerim Efendi her gece gizli gizli içiyor.
Nurunigar Kalfa da evin bir odasına sahip çıkmış, oturuyor. Bunların hepsi asalak ve hırsız; baba öldükten sonra eve gelmişler. Macit bu kişiler için "konak tortusu", "paşa döküntüsü" diyor.
Bu sırada büyük amcalarının torunu Bekir Bey eve ziyarete geliyor. Bekir Bey genç yaşta yetim kalınca annesi ile Macit'lerin konaOına alınmış. Macit'in babası onu okutmuş, memurluk bulmuş, evlendirmiş. BugO� Bekir Bey zengin. BoOazda bir yalıda oturuyor. Kendisini büyOten adamın öldOOünO duyunca bOyük teyzelerinin yaOlıboya tablolarını satın almak için Macit'e geliyor. Yoksa kardeşlere yardım etmek niyetinde deOil.
Eve başka insanlar da geliyor. babasının yardım ettiOi insanların borçlarını Macit'ten istiyorlar. O da toy olduOu için bunları ödüyor. Esnaf da tek tek gelip ailenin olmayan borçlarını zorla alıyor. Herkes korumasız durumdaki bu üç kardeşi dolandırıyor.
Macit çalışmadlOI için hiçbir gelirleri yok. Daha küçük bir eve taşınmaya karar verip eşyaların çoOunu satıyortar.
Yeni evde yemek yapacak kimse olmadlOından önce aile mutfaOından
1 1 0
MAHMUT YESARI - TIpI DINDI
yemek getirtiyorlar. Sonra onu da ödeyemez oluyorlar. Paras,zlıktan yarı aç yaşıyonar; evlerini ısıtamıyorlar. Macit saatini, sigara tabakasını , kol dü�melerini satıyor. Bir süre sonra Müzehher'in yüzü�ünü ve evin geri kalan tüm eşyasını satıyor1ar.
Macit eskiden çalıştı�ı yere iş istemeye gidiyor. Herkes onu , babası öldü�ü için, mirasa kondu sanıyor. Macit de ihtiyaç içinde oldu�una inanmayıp iş vermezler diye çekiniyor, iş isteyemiyor. Iş bulmak için eski tanıdıklarını arıyor. Hiçbiri Macit'e yakınlık göstermiyor. Fakat Macit de fazla çekingen davranıyor. Ayrıca para idaresi de bilmiyor. Kolay dolandırılıyor.
Romanda, bu noktada, insanların insafs ızlı�ı üzerinde duruluyor. Akrabalar ve arkadaşlar üç kardeş fakir düşünce onları aramaz oluyorlar. Eski zamanın akrabalık ve komşuluk yakınlı�ının artık kalmadı�ı gösteriliyor. Macit çok parasız kalınca Bekir Beye gidiyor. Eski aile resimlerini ona satıyor. Bekir Bey Macit'i evine bile almıyor; kapı önünde konuşuyor.
Yaşadıkları evin rutubetinden ve açlıktan Müzehher verem oluyor. Macit bütün gücüyle ona bakmaya çalışıyor. Müzehher ise hasta yatarken kardeşi Niyazi'ye ders çalıştırıyor. Onunla bir anne gibi ilgileniyor. Üç kardeş birbirlerine büyük bir sevgi ile ba�lılar.
Bir süre sonra oturdukları eVin kirasını ödeyemediklerinden, kötü bir mahallede iki odalı bir yere taşınıyorlar. Müzehher'in hastalı�ı artıyor. Macit'in bir tanıdı�ı Niyazi'yi Darüşşafaka'ya sokuyor. Niyazi böylece sefaletten kurtuluyor.
Müzehher veremden öıüyor. Macit onun mezarı başında yarı donmuş bulunup hastaneye kaldırılıyor. Orada öıüyor.
Tıpı Dindi romanında eskiden zengin olup sonra fakir düşen bir aileyi, yıkılan konak düzenini görüyoruz. Ailenin büyü�ü olan babaanne ölünce konak da�ılmış. Bu eski düzenden kalma asalaklar aileye MI� zararlı oluyorlar. Ayrıca, eski akraba ve komşu yakınlı�ı da kalmamış durumda.
Macit'te ailesinden koparak sefahat hayatı yaşayan bir genç anlatıl ıyor. Bu hayat tarzında dünyadan usanmış olan Macit aile sorumlulu�u üzerine kalınca tekrar hayata dönüyor. Aile o denli önemli ki, Müzehher ve Niyazi a�abeylerine sl�ınıyor1ar. Yalnız yaşamaıarı mümkün de�il. Ailenin koruması altında olmayan
111
TORK ROMANıNDA AILE KURUMU
çoa.ıklardan herkes yarartanmaya kalkıyor.
Ama romanda tam bir aile yok. üç kardeşin birbirterine destek olarak yaşama mOcadeleleri var. Macit'in bOtOn gayretleri başarısızlıkla sonuçlanıyor. Burada, eski konak terbiyesi ile yetişen bir insanın hayatın yeni gereklerine uyum saOlayamamasını, hayatla baş edememesini görOyoruz. Babanın OIOmOyle bOyOk bir darbe yiyen aile sonunda yok oluyor.
112
MiTHAT CEMAL KUNTAY üç İstanbul
Mithat Cemal Kuntay 1 938'de yazdığı Ü ç ıstanbul'da , Istanbul'un yaşadığı üç tarihi dönemi ve her dönemin bir konağa yansıyışını işliyor. Böylelikle hem geneli, hem özeli işlemiş oluyor. Abdülhamit'in istibdat devrinde Hidayet'in konağı ön planda. 1 908'den sonra ii. Meşrutiyet dönemi, ıttihat ve Terakki dönemi yıllarında Adnan'ın konağı gözde. 19 18 sonrası mütareke devri ve Milli Mücadele yıllarında ön planda olan Naşit'in konağı . Bu değişik devirlerde güç kazanan üç konakta da dalkavuk-hususi katip olarak aynı kişi bulunuyor: Süleyman. Süleyman bu üç dönemi birbirine bağlayan, aslında bu dönemler arasında köklü bir fark olmadığını belirten bir unsur.
Istibdat döneminin gözde adamı Hidayet sarayda görevli devlet adamı . Gündüz saraydan para alan, gece konağındaki toplantı larda saraya söven bir insan. Dedesi Kazaskerlik, babası Avrupa'da elçilik yapmış. H idayet'in aile hayatı yok. Homoseksüel olduğu anlaşı l ıyor. Dalkavuğu Süleyman ve katibi Sacit ile yaşıyor.
Süleyman Marsilyalı bir kadın ile evli. Karısını sevmiyor; aşçı ve hizmetçi olarak evinde tutuyor. Çeşitli kadınlarla yaşıyor ve bunları herkese anlatıyor. Bir süre sonra karısı zatürreden öıüyor. Romanın sonunda Süleyman bir umumhanede basılıp sürgüne yollanıyor.
Romanın baş kişisi Adnan 1 877-78 Rus Savaşı muhacirlerinden . Babası Miralay Salim Bey şehit olunca Adnan 8 yaşında annesi Naciye ve veremli teyzesi ile Istanbul'a gelmiş. Ingiliz Sait Paşanın konağına alınmışlar bir süre için. Teyze ölmüş. Romanın başında Adnan verem olan annesi ve boğaz tokluğuna
1 1 3
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
çalışan hizmetçi Şerife Hanım ile Aksaray'da fakir bir evde oturuyor. Annesinden sıkı l ıyor. Ondan verem almaktan korkuyor. Zaten annesini sevmiyor ve fazla ilgilenmiyor. Baba olmayan bir ailenin tam bir aile olmadığı görülüyor.
Adnan Daruşşafaka ve Hukuk mezunu. Gazetelere yazı yazıyor ve "Yıkılan Vatan" adlı bir roman yazmaya çalışıyor. Bu arada Hidayet'in konağındaki toplantılara katılıyor. Istibdat devrinde her aydın gibi Abdülhamit'e karşı . Parasızlık çektiğinden H idayet Adnan'a özel öğretmenlikler buluyor. I lk görevi Süheyla'ya edebiyat dersi vermek.
Böylelikle Süleyla'nın ailesini tanıyoruz. Babası Maliye Nazırı Sıddık Paşa, annesi ise eskiden cariye olan Çerkez asıllı Cemalifer. Süheyla annesini sevmiyor. Aile Bozdoğan Ke;neri'nde bir konakta yaşıyor. Sıddık Paşanın mazbut bir adam olmasından dolayı bu ev sessiz, misafirsiz, sakin bir ev. Evin idaresi Hacı KaHa'nın elinde.
Adnan'ın edebiyat dersi verdiği Süheyla Türk-Islam kültürü almış, sessiz bir kız. Adnan önce Süheyla'yı alaturka buluyor, beğenmiyor. Sonra kızın sörler okulunda okuduğu nu Fransızca bildiğini, batı klasiklerini okuduğunu öğrenince beğenmeye başl ıyor.
Süheyla bu dersler sırasında Adnan'a aşık oluyor. Baba Sıddık Paşa evlenmelerine taraftar. Anne Cemalifer ise isim, asalet düşkünü olduğndan Adnan'ı istemiyor. Maliye Nazırı karısı olunca eski cariyeliğinden utanır oluyor. Babası belli değil. Kendine bir Çerkez Beyini baba diye uyduruyor. Bey kızı olarak -aslında kendi aşağıl ık duygusunun etkisiyle- kızını alacak adamın soylu olmasını istiyor. Bir süre sonra Adnan'ın soyunda bir paşa olduğu anlaşılınca Cemalifer de bu evlenmeye razı oluyor.
Adnan'a Maliye Nazırından dolaylı olarak kızı Süheyla ile evlenmesi için teklif geliyor. Adnan ise bu sırada tarih dersi vermeye başladığı Belkıs'a aşık olduğundan bu öneriyi reddediyor. Süheyla ile derslere son veriyorlar. Süheyla Adnan'ın ona muhtaç duruma düşüp evlenmek isteyeceği günü bekleyeceğine and içiyor.
Bu arada Adnan'ın tarih dersi verdiği ve aşık olduğu Belkıs'ın ailesini tanıyoruz. Belkıs evli. Rumeli kıyısında Menner Yalı'da annesi, babası ve kocası ile
1 1 4
MITHAT CEMAL KUNTAY - Üç ISTANBUL
yaşıyor. Babası Erkanı Harp Müşiri Kerim Paşa, kocası ise Miralay Hüsrev Bey. ayrıca Avrupa'da yaşayan bir kızkardeşi ve onun kocası var ailede.
Belkıs kocasına Aşık; Hüsrev Bey ise av ve kumar meraklısı, karısıyla hiç ilgisi olmayan, kendi keyfinde bir adam. Belkıs dışa karşı kocası ile mutluymuş rolü yapıyor. Zengin olduOu için hareketli bir hayatı var ve kocasından sevgi görmediOini etrafa belli etmeden kendini avutabil iyor. Adnan'a hiç ilgi göstermiyor.
Bir sOre sonra Adnan ıttihat ve Terakki'nin Istanbul'daki adamı olduOu için tutuklanıyor; Trablusgarp'a sürülüyor. 1 905'de Istanbul'a geri geliyor. Meşrutiyet döneminde vurgunculuk ve hırsızlıkla zengin oluyor. CaOaloOlu'nda taş bir konaOa taşınıyor. Belkıs'ın babası Kerim Paşa ise meşrutiyetle sürgüne yollanıyor. Mermer Yalı'ya haciz konuyor.
Belkıs ve annesi zor durumda kalıyorlar. Para olmayınca Hüsrev parası için evlendiOi karısına kötü muameleye başlıyor. Sonunda boşanıyorlar. Fakat bir süre sonra Belkıs ve annesi hisse senetleri ile yalıyı kurtarıp eski refahlarına dönebiliyorlar. Gene de paraya ihtiyaçları var. Belkıs'ın annesi bu süre içinde çok zenginleşmiş olan Adnan'a haber yollayıp Belkıs'la evlenmesini istiyor. Ve Belkıs parası için Adnan ile evleniyor. NişantaşI'nda büyOk bir konaOa taşınıyorlar. Bir sOre sonra da anne ölOyor.
Adnan tüm evlilikleri boyunca hep Belkıs'ın önünde ezik kalıyor. Çünkü Belkıs Adnan'ı avam buluyor, beOenmiyor. Ayrı sınıfların insanları olduklarını, Adnan'ın geçmişi fakir, görgüsüz bir yeni zengin olduOunu devamlı hissettiriyor. Adnan sınıf deOiştiren ama geçmişini hep sırtında taşıyan bir insan.
Evlil ikleri sOresince Belkıs'ın amca oOlu Ataşenaval Naşit i le hep görüşüyoriar. Zaten Belkıs soylu bulduOu kendi yakınlarıyla beraber olmak istiyor; Adnan'ın arkadaşların ı da kOçOmsOyor. Bir sOre sonra Naşit'in anne ayrı kardeşi Alfred Cevat amca kızı olan Belkıs'ın yanına slOln ıyor. Adnan'ın istememesine raOmen konakta onlarla yaşıyor. Alfred Cevat'ın halayık olan annesi tek başına ÜskOdar'da oturuyor. Ama Alfred Cevat onu anne olarak kabul etmiyor, aramıyor.
1 915'de mütareke olunca Adnan herşeyini kaybediyor. Bir sOre Ataşena-
1 1 5
TORK ROMANıNDA AILE KURUMU
val Naşit'in konaOında yaşıyorlar Belkıs'la. Adnan parasız kalınca karısının karşısında iyice eziliyor. Ona "Belkıs Hanım" diye hitaba başlıyor. Bu arada Belkıs bir Rus prensine aşık olup Adnan'dan boşanıyor. Morfinman olan bu prens ile evleniyor. Parasız kalıyorlar. Belkıs çalışmak için Amerika'ya gidiyor. Orada işçi oluyor. Bir sOre sonra da intihar ediyor. Bu sırada yalnız ve parasız kalan Adnan TepebaşI'nda bir otelde yaşıyor. Belkıs'ın eski kocası HOsrev'in de dilenci 01-duOunu görüyoruz.
Süheyla ve Belkıs'ın ailelerinde iki üst düzey aile tanımış oluyoruz. Bu ilileierde hizmetkarlar var. bunların dışında romanda çok sayıda aşaOI sınıf aile var. Sofular mahallesinde oturan Tapu Müdürü Senih Efendi'nin ailesi bunlardan biri. Senih Efendi, karısı Macide ve ilk karısından olan kızı Melahat ile yaşıyor. Senih Efendi 55 yaşında. Macide ise 26'slnda isterik bir kadın. Kocasından iOreniyor ama gidecek yeri olmadlOından kocasına katlanıyor. Birçok adamla yatıyor. Macide çok fakir bir ailaden gelme. Annesi ve babası ölünce ablası ve eniştesiyle oturmuş. Ilk evımOinde de kocasını devamlı aldatmış. Kocası öıünce eniştesi onu yaşlı Senih Efendi'ye vermiş.
Macide birçok erkeOin yanısıra Süleyman'la da yaşıyor. Süleyman'a yazdlOI mektup bulununca Senih Efendi'ye felç geliyor. Macide felçli kocasının gözleri önünde eve devamlı adam alıyor. Bir süre da Adnan ile yaşıyor ve ondan hamile kalıyor. Adnan'a çocuOu aldıracaOına söz veriyor ama gizlice doOuruyor. DoOumdan sonra da Onlü bir külhanbeyini kendine koruyucu alıp evini umumhane olarak işletmeye başlıyor. Romanın sonunda veremden ölOyor.
Sofular mahallesinde oturan bir diOer aile Sakallı Vasfi ve karısı Seniha. Seniha sevici bir kadın ve komşuları Senih Efendi'nin kızı Melahat'i avucunun içine almış. Senih Efendi ise kızı Melahat'e devamlı koca arıyor. Önce kızını Adnan'la evlendirmek istiyor. Adnan istemiyor. Sonra Sait adlı bir gençle evlendiriyor.
EvlendiOinin ertesi günü Melahat Seniha'ya kaçıyor. Bohçacı Hayriye, Seniha ve Melahat'ın sapık ilişkileri var. Bir süre sonra Melahat Hayriye'nin evine taşınıyor ve kadınların buluştuOu bu evde hizmetçilik ediyor. Daha sonra Sakallı Vasfi ile evleniyor. Yıllar sonra da bohçacı oluyor.
116
MITHAT CEMAL KUNTAY - Üç ISTANBUL
Sakallı Vasfi ise kansı Seniha Olünce evlendi"i Melahat'i boşayıp babası Olmüş olan Süheyla'nın annesi Cemalifer ile evleniyor. Cemalifer'in parasına el koyup onu da boşuyor ve Ataşenaval Naşit'in kızkardeşi Bihter ile evleniyor. Bu aşa"ı sınıf ailelerinde evlenme ve boşanma sıradan, sık sık yapılan şeyler.
Adnan'ın arkadaşı Tevfik Hocanın da evlilikleri temelsiz. Once dul bir kadınla evlenip boşandıktan sonra Beyo"lu'nun Rum fahişelerinden Filareti ile evleniyor. FUareti'nin başkasından do"urdu"u çocu"u Tevfik Hoca kendinin sanıyor.
Bu arada bir de Musevi aile tanıyoruz. Harp zengini olan Moiz, karısı Raşel ile Harbiye'de bir konakta yaşıyor. Raşel kocasının onayı ile iş ilişkileri için çeşitli adamlarla yatıyor. Adnan'la da ilişkisi Oluyor. Sonra Belkıs'ın amca o"lu Alfred Cevat'la yaşıyor ve hamile kalıyor. Bu sırada Moiz para işlerinden dolayı intihar ediyor. Raşel'in evinde uşak olan Ahmet -Adnan'ın Macide'den olan o"luRaşel'e Aşık. Bir gün Afred Cevat'ı Oldürüyor. Raşel ise do"ururken Oıüyor.
Adnan'ın da bütün bu insanlar gibi evlilik dışı birçok ilişkisi var. Beyo"lu fahişelerinin dışında bir arkadaşının karısı olan Zehra ile ilişki kuruyor. Zehra'nın kocası Olünce evi umumhane Oluyor. Adnan Macide ile yaşıyor. Kendi haberi olmadan ondan o{ılu Ahmet do"uyor. Macide'nin kocası felç olunca onun da evi umumhane haline geliyor. Yıllar sonra Zehra dilenci oluyor, Macide veremden Oıüyor. Adnan'ın ayrıca Raşel ile ve Naşit'in kızkardeşi Bihter ile ilişkisi oluyor.
Adnan Belkıs'tan ayrılıp Tepebaşı'nda bir otele düştükten bir süre sonra Prens Hasan'ın kOşkünde yaşaması için davat alıp oraya gidiyor. KOşkte, biriyle evlenip ayrılmış olan Süheyla ile karşılaşıp onunla evleniyor. Süheyla'nın Bozdo"an Kemeri'ndeki kona"ına yerleşiyorlar. Adnan beş parasız durumda. SOhayla'nın parası ile yaşıyorlar. Adnan avukatlık yapmaya karar verip yazıhane açıyor. Ama iş gelmiyor. Yazıhane kirasını ve kAtibin aylı"ını gizlice SOheyla ödOyor. Süheyla son derece mazbut, sevgi dolu bir insan. Yaptıklarını hiçbir gOn Adnan'ın yOzüne vurmuyor.
Adnan'a avukat olarak gelen tek iş Oldürülen Alfred Cevat'ın annesinin, o"lunun katilinin asııması iste"i oluyor. Hayat boyu ona anne demeyen, arayıp
.'
117
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
sormayan <>Olu için fakir haliyle para harcayıp uOraşıyor. Bu kadında karşılıksız bir evlat sevgisi görOyoruz. Adnan mahkemede uşak Ahmet'i idama mahkum ettirdikten sonra onun Macide'den olan oğlu olduğunu anlıyor. Ahmet ise sonra çıkan yeni kanun ile idamdan kurtuluyor.
Bu arada Adnan'ın verem olduğu ortaya çıkıyor. Süheyla hastayken bile Adnan'dan kaçmıyor, ona şefkatle bakıyor. Hamile kaldıktan sonra yavaş yavaş hastadan bıkmaya başlıyor. Sakallı Vasfi ile evlendiOi için darlıOl, ama şimdi boşanmış, paralarını Sakallı Vasfi'ye kaptırmış, fakir düştüOü için eski arkadaşı TekirdaOIı Cemile ile oturan annesi Cemalifer'i yanına konağa alıyor. Ama bunuannesini sevdiği için değil, hasta kocasıyla yalnız kalmamak için, ölümden korktuğu için yapıyor.
Süheyla ile Adnan'ın Selim adını verdikleri bir Oğulları oluyor. Bir süre sonra da Adnan ölüyor. Süheyla konaOI satıyor. Annesinden kurtulmak için iki köşk alıp birini annesine veriyor, diğerine kendi ve oğlu geçiyor. Adnan veremden öldüOü için tüm eşyaları yakılıyor. Son anda Süheyla Adnan'ın cebinde Belkıs'ın resmini bulunca kızıyor. Kendinde olan Adnan'ın resmini de yaktırıyor. Adnan'a bağlı tek insan da onu terk etmiş oluyor.
Oç ıstanbul'da politik oyunların, hırsızlıOın, vurgunculuğun, hakim olduğu bir toplum anlatılıyor. Bu toplumda herşey pamuk ipliği ile baOIı ve son derece değişken. Bu deOişkenlik aile hayatında da görOıüyor. Adnan'ın evlilikleri ve yaşadlOI evler ülkenin durumuna göre deOişiyor. DeOişik devirlerde evlendiği kadınlar o devrin sembolü. Adnan'ın hiçbir gün tam ve düzenli bir aile hayatı olmuyor. Romanda sağlıklı aileler gibi gözüken iki üst düzey aile de babaların politik sebeplerle sOrgüne gönderilmeleriyle bozuluyor. Bu ailelerde aile dışı unsurlar kalabalıOI görOyoruz.
Bu ailelerden birinde, Süheyla'nın ailesinde, evin hanımı eski bir cariye. Her zaman bunun ezikliOi içinde olduğundan asalet düşkünü. Bu kadını kızı Süheyla da sevmiyor. Zaten kadın kocası ölünce Sakallı Vasfi gibi düşük bir adamla evleniyor. Sonra da TekirdaOIı Cemile gibi basit bir kadınla oturuyor. Böylelikle geldiği yerden aslında kopamadığını belli ediyor.
Aynı şekilde SOheyla'nın amca oğlu Alfred Cevat'ın da annesi eski bir ha-
118
MITHAT CEMAL KUNTA Y - Üç ISTANBUL
layık. O da annesini yok sayıyor. Belli ki, iyi ailelerin erkek çocukları bir cariye ile evlendiklerinde doOan çocuklar annelerini küçümsüyor ve sevemiyorlar.
Bu romanda hepsi ayrı tür hayat tarzı olan çok çeşitli aileler görüyoruz. Romandaki hiçbir evlilik saOlam deOil. Karı-koca sevgisi yok. Zaten, birçok insan sık sık evlenip boşanıyor. Evlilik dışı ilişkiler çok yaygın. Ayrıca homoseksüellik ve sevicilik var. Evlilik adAbına uymayan bir biçimde anne veya babanın kızlarını evlendirmek için istedikleri adama haber yolladıkları birkaç kere görülüyor. Kısacası bu romanda evlilik kurumunun tamamen işlemez olduOunu, aile düzeninin kalmadıOını görüyoruz.
119
ABOÜLHAK ŞiNASi HisAR Çamhca'daki Eniştemiz
Abdülhak Şinasi Hisar 1 944'te yazdığ ı Çamlıca'daki Eniştemiz romanında ilginç bir kişiliği çizerken 1 9. yüzyıl sonu - 20. yüzyıl başı Istanbul'unda üst düzey bir ai lenin yaşamını anlatıyor. Insanlara ve olaylara bir çocuk gözüyle bakan yazar bell i ki kendi çocukluğundaki akrabaları ile ilgili izlenimleri anlatıyor.
Yazar çocukluğunda anne, baba ve anneannesi ile yazın Boğaziçi'nde yalıda, kışın Pangaltı'da bir evde oturuyor. Evlerinde çok sayıda hizmetkar var. Kendisine bir bacı bakıyo'r, çocuk bacı ile aynı odada yatıyor. çocuğun büyükbabası Büyükada'da bir köşkte, hala ve eniştesi Çamlıca'da bir köşkte oturuyor. çocuğun dünyası bu üç semt ve oralardaki bu üç evden oluşuyor.
Romanda asıl anlatı lan eniştenin kişilği ve onun Çamlıca'daki köşkündeki yaşayışl. Enişte Hacı Vamık Bey ve hala köşkte çok sayıda hizmetkar, aşçı, bahçıvan ve Arap Naile Bacı ile oturuyor. Tek çocukları olan kızları Arabistanlı yüksek bir memur ile evli ve evi ayrı.
Aile, akrabalar birbirine çOk yakın. Yazarın anne ve babası enişteyi beğenmedikieri halde çok sık görüşüyorlar. Ailece sık sık Çamlıca'daki köşkte yatıya kalıyorlar. Enişteye ait olan bu köşkten başka halanın da Gedikpaşa'da bir evi var. Çeşitli memuriyetiere gidip dönen enişte ile hala Istanbul'a döndüklerinde köşk ve ev kirada olursa köşkten kiracı çıkana kadar yazarın babasının evinde yaşıyoı1ar.
Çamlıca'daki köşk eski ve bakımsız. Alafranga mobilyalar zevksiz, yalnız atalardan kalma ufak tefek eşya güzel. Köşkte haremlik-selamlık, kaç göç düze-
1 2 0
ABOÜLHAK ŞINASI HlsAR - CAMLlCA'OAKI ENIşTEMIz
ni var. KOşkteki yaşamla birlikte o devrin Çamlıca'sı da anlatılıyor; hem tabii gOzellikleri, hem kOşkleri ve Ost sınıf yaşantısl.Romand� "Çamlıca demek, bOtOn Osmanlı devrinin son ihtişamları demekti." (s.33) deniyor. çamlıca, Yahya Kemal'in "Üç Tepe" makalesinde de belirttiai gibi Tanzimat sonucu ortaya çıkan ve o devirde çok sevilen bir mekAn (13).
Yazarın, 'deli eniştemiz' dediai Hacı Vamık Bey romanın üzerinde durulan ilginç kişisi. Eniştenin, 45 yaşı ile 70 yaşı arasındaki hayatını Oareniyoruz. Deli enişte hayal içinde, herşeyi mObalaaalı, aceleci, aşırı heyecanlı, çocuk ruhlu, daaınık, kıskanç, herkesi çekiştiren bir adam. Dindar ama dini inancı var, hem de mutaassıp şöhretinde memurluaunda yararlanıyor. Poker oynuyor, namaz vakti gelince ara verip namazını kılıyor, sonra tekrar kumara dönüyor. Tezatlar içiridt) bir adam.
Enişte evde çok gOzel yemekler pişiriyor. Fransızcadan tercüme edilmiş cinayet romanıarı okuyor. Hayata baaıı, neşeli ve canlı ama dengesiz ve tezatlar içinde. Bu delişmen hali karısını bıktırıyor. Zaten enişte karısından çok kızını ve akraba çocuklarını seviyor. Çocukça heyecanları olduaundan çocuklarla anlaşmaya daha yatkın. Enişteyl ailede yalnız çocuklar seviyor. Hala, anne, baba davranışlarına kızıyorlar.
O devrin ealence yeri olan Beyoalu'nda ailenin büyükleri Avrupa tarzı çayhane ve gazinolara gidiyorlar. Tokatlıyan'da kaaıt oynuyorlar. Enişte ise çocukları at carnbazhanesine götürOyor. Onlarla olmaktan hoşlanıyor.
Enişte kadınlarla ilgili dOşOncelerinde namahremliae inanıyor. Bir erkeae karısından başka en yakın akraba kadınları ancak başları örtülü olarak görünebilir diye düşOnOyor. Ama bu dOşOncesini kendi hayatında uygulamıyor. Enişte kız çocukların okutulmasına karşı. Aşk romanları okur, aşk mektupları yazarlar diye. Ama kendi kızını okutuyor; onun böyle kötü işler yapmayacaaına inanıyor.
Enişte, hayatı boyunca çeşitli memuriyetierde bulunuyor. 2 kere defterdar, 2 kere mutasarrıf, bir kere de vali oluyor. Abdülhamit devrinde memur olarak gittiai yerlerde para yemek, rOşvet almak gibi suçlamalarla azledilip Istanbul'a dönüyor. Yıldız Sarayı ile yakın ilişkisi olan babası onu tekrar bir yere tayin ettiriyor. Aynı durum hep tekrarlanıyor. Enişte tOm memuriyetlerini babasının
121
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
nOfuzu sayesinde elele ediyor. Hep "Hacı Rakım Efendinin mahdumu" olarak yaşıyor. Hisar, Hacı Vamık Efendiyi babasının saalıaında mirasyedi olarak görüyor.
Enişte memur olarak uzak vilayetıerde olmadıaı zamanlar, ıstanbul'dayken, hep evde oturuyor. II. Meşrutiyet'in ilanı ile son görevi olan Basra Valiliainden azlolunuyor. Babası da ölmüş oldu au ndan artık memuriyetieri son buluyor, ıstanbul'da kalıyor.
Eniştenin karısı olan hala ise yazarın babasının ablası. Güzel deail ama akıllı ve sakin bir kadın. Hep evde oturan, gezmeyen bir insan. Namaz kılıyor, gazete okuyor. Ev işlerine bakıyor, seyahatlerin taşınma işlemleri ile uaraşıyor, aile ilişkilerini tutuyor, komşu, misafir aaırlıyor, eski emektarların işleri ile ilgileniyor, kocasının münasebetsizliklerini örtbas etmeye çalışıyor. Çalışan, didinen bir kadın.
Yazar hatasında lO .... eski zaman saygısıyla çocuklan ana babalarının emir1erine tabi tutan bir terbiyenin izlerini..." (s. 139) görüyor. Hala "Babasından her zaman çekinmiş, ona hiçbir zaman tamamen açılmamış, hiçbir derdini söyleyememiş ve zaten o da kızından bunları beklememiş." (s. 139). Burada yazar, çocuklara verilen eski aile terbiyesine deainiyor.
Hala anne ve babasına çok düşkünmüş. O zamanki adetlere göre kocası olacak adamı hiç görmeden babası tarafından evlendiriimiş. Ilk kazanlar kocasını sevmiş. Ama enişte devamlı huysuzluklarıyla karısını bıktırmış. Eniştenin ayrıca evdeki hizmetçilerle ilişkileri oluyor. Hala bunları anlayıp sabrediyor. Hala sessiz, enişte gürültücü; hala akıllı, eniştenin dengesiz bir zekası var; hala sakin, enişte hırslı ve hırçın. Karı kocanın birbirine tezat teşkil eden karakter yapıları var. Bu yüzden hiç anlaşamıyor1ar; hep kavga ediyor1ar. Eniştenin, yaşlanınca, cinselliae düşkünlüaü de fazlalaşıyor. Hizmetçilerle yaptıaı münasebetsizlikler artıyor. Hala artık dayanamaz oluyor, kavgalar çoaalıyor. Enişte de kızıp karısını boşuyor. Hala boşandıktan sonra bir süre Boaaziçi'nde kardeşinin yalısında kalıyor. Sonra Gedikpaşa'daki kendi evine yerleşiyor.
Enişte kendine ait olan Çamlıca'daki köşkte hizmetçilerle yalnız kalıyor. Boşandıaına pişman oluyor. Hala ile barışmak istiyor, kızını araya koyuyor ama
122
ABOÜLHAK ŞINASI HlsAR - CAMLlCA'OAKI ENIşTEMIz
hala barışmak istemiyor. Enişte yalnız kalınca karısına ne kadar alışmış olduOunu anlıyor. Bu noktada evliliOin bir alışkanlık olduOu vurgulanıyor. Ayrıca, hayatının ve evinin düzeni için karısına ihtiyacı olduOunu fark ediyor. Barışmak için ısrar ediyor. Yazarın anneannesini araya koyuyor ama hala onu da diniemiyor.
Enişte ilişki kurmak istediOi kadınları eve evlatlık, besleme veya hizmetçi olarak almaya alışık. Yalnız kalınca da eski bir kalfa olan Şerife Hanım leyla adındaki küçOk kızını enişteye kOşke getiriyor. Enişte bu küçük kızla yaşıyor. Şerife Hanım, eniştenin, kızıyla evlenmesini istiyor. Enişte ise bu işten kaçmaya çalıŞıyor. leyla'ya daha zengın bir talip çıkınca, kız onunla evleniyor, enişte kurtulmuş oluyor.
Zamanla enjşte iyice kOçOk kızlara ve genç kadınlara düşüyor. Her gOrdOOüne Aşık oluyor. Bir muhabbet tellalına evlenmek için kimsesiz, genç, güzel bir kız ısmarlıyor. Tellal çeşitli kadınlar getiriyor. Bunlar bir sOre için köşkte enişte ile yaşıyorlar.
DeOişen devirle kOşkte çalışacak adam bulmak zorlaşıyor. Sonunda kOşkte sadece emektar aşçı koluyor. Enişte evi idare edemez oluyor. Iyice yalnız kalınca kOşkten sOOuyor; kOşkO satıp ıstanbul'da kOçük bir eve geçmek istiyor. Aşçının da evi terk etmesiyle yapayalnız kalan enişte hastalanıyor. Kızı gelip bakıyor. Bu durum Kıralık Konak'ı hatırlatıyor.
Gedikpaşa'da oturan hala da evinden memnun deOil. O da ErenkOy'de bahçeli bir ev istiyor. Bir sOre sonra hastalanıyor. Hala da, enişte de arka arkaya Oıüyorlar.
çamlıca'dakl Eniştemiz romanında Ost düzey aileler anlat ı l ıyor. Çok sayıda hizmetkArın olduOu yalı ve köşkte yaşayan her iki ailenin de tek çocuOu var. Ailelerden birinin evli olan kızı ayrı evde oturuyor. Akrabalar arasında yakın ilişki olduOu görülüyor.
Kadınlar konusunda, kaç-göçe inanan, kızların okutulmasına karşı olan bir insanın artık bu düşüncelerini uygulamadlOınl görüyoruz. Burada, dOşOnceler eskide kalsa da uygulamada deOişen dOnyaya ayak uydurma söz konusu.
Çocuk konusunda, halanın çocukluOunda, baba-kız mesafesine ve anne-
123
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
babanın emirlerine uyan çocuk yetiştirme anlayışına deOiniliyor. Eniştede, ömOr boyu babasının himayesinde yaşayan, babasının saOlıOında mirasyedi olan erkek çoa.ık tipi gOsteriliyor.
Romanda önemle üzerinde durulan konulardan biri evlilik. Halayı babası evlendiriyor, kararı o verıyor. Hala ile enişte birbirlerini görmeden, tanımadan evleniyorlar. Birbirine hiç uymayan iki karaktere sahip bu kişiler anlaşamıyorlar. Ayrıca, enişte halayı devamlı evdeki hizmetçilerle aldatıyor. Hala bu durumu biliyor ve ses çıkarmıyor, katlanıyor. Sonunda karı-koca bu iki sebepten dolayı boşanıyorlar.
Bir süre sonra enişte barışmak istiyor. ErkeOin ev düzeni için kadına Ihtiyacı olduOundan, karısı olmayınca rahatı bozulduOu için, enişte bu barışmayı istiyor. Kadın burada erkeoin her yaptlOına katlanan ve kendine ancak ev dOzeni için ihtiyaç duyulan bir insan durumunda.
Abdülhak Şinasi Hisar kendi hayat tecrObelerine dayanarak yazdlOI bu romanda üst düzey ailelerin ev düzenini anlatırken evde yaşayan aile dışı fertler için şunları söylüyor: ... . . . eviM-ı maneviler , bazan yine pek mOstamel bir tabirie 'evıatlık' olurlar, sonra azat edilir, çırak edilir , evlendirilir ve yine, bazan da nikah edilirdi. Haıa bazı evlerde, gOzde, odalık hikayeleri duyulur, hizmetçi odalarında tOreyen odalıklar hanımlarına rakip kesilen halayıklar olur bazı kalfalar bazan çocuk dOşOrOr, yahut doOururlar ve o zaman bazan da, kendilerine Izdlvaç kapıları açılır, onlar hanımlarına örtak olarak, ikinci hanım olurlardı ve böylece nice feccatli ortaklık hikayeleri duyulurdu." (s.237). Böyle bir durum Zehra romanında anlatılıyor. "Bu gibi şeyleri evimizin dışında bırakmak ve evimizi onlardan masun bulundurmak içtimai bir terakki sayılabilir." (s. 238).
Romanın sonunda yalnız kalan enişte artık deoişen zamanla köşkO çevirecek çalışan adam da bulunmaz oluyor. Burada, bozulan evlilikte, eskiyen, dökOlen ve hayatı sönen köşkte, yıkılan imparatorluOun yansıması görOlOyor.
124
YAKUP KADRi KARAOSMANOGLU Kiralık Konak
Sodom ve Gomore
Panorama
Hep O Şarkı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun ele aldığımız dört romanı Türkiye'nin dört değişik dönemini işliyor. Romanların iskeletini gerçek tarih oluşturuyor; bu iskeletin üzerine roman inşa ediliyor. Bu yaklaşım en çok Panorama romanında belirgin, fakat diğer romanlarda da yaşanan tarih romanın ana olaylarını biçimIendiriyor.
Bu romanlara yazıl ış sıralarına göre değil de anlattıkları devirlerin tarihi sırasına göre baktığımızda, Karaosmanoğlu'nun en son romanı olan 1 9S6'da yazmış olduğu Hep O Şarkı'yı önce ele almamız gerekiyor. Bu roman Abdülmecit, Abdülaziz, V.Murat ve i i. Abdülhamit devirlerini yaşamış Münire'nin ağzından kendi hayatının romanını yazıyormuşçasına anlatıl ıyor.
Bu romanda üst düzey birkaç aile tanıyoruz. Sarayın gözde mabeyincisi Faik Paşa ve hanımı, kızları Münire ile (bir oğulları ölmüş) yazın Baltalimanı'nda bir yal ıda, kışın Laleli'de bir konakta oturuyorlar. Evde başta Münire'nin dadısı Ferhunde Dadı olmak üzere birçok müstahdem var. Hizmetkarların sayısı aile fertlerinden birkaç kat fazla. Münire 12 yaşına kadar annesinin koynunda yatıyor. Sonra da Ferhunde Dadısı ile aynı odayı paylaşıyor. Ev dışındaki tek eğlencesi annesi ile gittikleri komşu ziyaretleri. Yani, Münire aile içine kapalı , dışa karşı korunarak yetiştirilen bir kız. Evde babanın tam ve tartışı lmaz otoritesi
125
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Mkim.
Bu ailenin Baltalimanı'nda yalı komşusu olan aile ise, gene saraya bağlı önemli bir görevi olan, Hakkı Paşa, han ımı ve biri Cemiı, iki oğullarından oluşuyor. Aile kışları Cihangir'de konakta oturuyor. Bu evde de hizmetkAr dolu. Saz Alemleri yapılan hareketli bir ev bu.
Iki komşu yalının çocukları olan Münire ve Cemil arasında küçük yaşta bir aşk başl ıyor. Önceleri bahçede birlikte oynarken , Münire'nin çarşafa girmesiyle birbirlerinden kopuyorlar. Ancak geceleri pencereden pencereye gizli konuşarak ve bahçe duvarından birbirlerine hediye atıp, mektuplaşarak görüşebil iyorlar. Arkadaşlıklarının yasaklanması nı normal kabul edip, karşı gelmiyorlar. Böyle kaçamaklarla mutlu oluyorlar. Münire 15 yaşındayken Hakkı Paşa Münire'yi babasından oğlu Cemil'e istiyor. Fakat Faik paşa Cemil'i uçan ve çapkın olarak tanıdığından kızını vermiyor. Iki genç buna da karşı çıkamıyor ve birbirlerini çok sevmelerine rağmen bu duruma boyuneğiyorlar. Babalar ne derse o oluyor.
Bir süre sonra Faik Paşa Münire'yi Rüknettin Bey isimli cahil, şımarık, silik bir adamla evlendiriyor. Münire kayınpederinin konağına taşınıyor. Bu ev halkı ŞeyhülislAm Nafi Molla, hanımı ve oğulları Kazasker Rüknettin Bey ve karısı Münire'den oluşuyor. Evdeki hizmetkArların dışında Münire de evinden iki hizmetkAr getiriyor.
Nafi Molla asil fakat devlet düşkünü, hanları hamamları satı lıp fakirleşmiş bir ailenin oğluyken, çarşı esnafından zengin bir adamın kızı olan şimdiki karısı ile evleniyor. Ama karı-kocanın birbirleriyle ilişkisi pek yok. Nafi Molla selAmlıkta yaşayan sakin bir adam. Karısı ise haremde oğlu ve geliniyle yaşayan görgüsüz bir kadın. Dostları bohçacı kadınlar ve bayağı mahalle kadınları. Kocası ile mutlu olmayan Münire'yi bu kadınlardan biri Cemil ile gizlice buluşturuyar, aralarında mektup taşıyor.
Bu sıralarda Rüknettin Beyin evdeki Habeş hizmetçi kızı hamile bıraktığı ortaya çıkıyor. Münire kocasından kurtulmak için bunu kendi ailesine anlatıyor. Faik Paşa damadının bu rezaletini duyunca Münire'yi kocasının evinden alıyor. Sonra Faik Paşa ve Nafi Molla konuşarak bir süre sonra boşanma işini aralarında hallediyorlar. Gene burada da gençlerle ilgili kararları babaların verdiğini, genç-
126
YAKUP KADRI KARAOSMANOGLU - HEP O ŞARKı
lerin kendi hayatlarına sahip olmadıklarını görüyoruz. Böylelikle Münire 20 yaşında boşanmış bir kadın oluyor.
Münire bundan sonra halası Şahende Hanımla yakın bir dostluk kuruyor. Şahende Hala genç yaşta iki kızıyla dul kalmış, sosyal hayatı seven, Göksu, Çubuklu gibi gezi yerlerinde aranan, ama her zaman şerefini korumuş bir kadın. Bektaşi. K ızlarından biri evli. Bek�r olan verem. Yazın Kanlıca'da yalıda, kışın Fazlıpaşa'da konakta oturuyor. Münire'nin babası Faik Paşa kızkardeşini pek tasvip etmemekle beraber kızın ın ona gitmesine müsaade ediyor. Şahende Halanın Kanlıca'daki yalısında Münire, Cemil ile buluşmaya başlıyor. Münire artık kocasından ayrı . Cemil ise bek�r. Yine de babalarının korkusundan evlenmeye yeltenemiyorlar.
Bu arada Padişah, Cemil'in bir sultanla evlenmesini istiyor. Cemil Münire'yi sevdiğinden bunu reddediyor. bunun üzerine emre karşı geldikleri için Hakkı Paşa Sivas'a vali tayin edilerek, baba, oğul Sivas'a sürülüyorlar. Bu toplumda kişilerin kendi hayatlarının kararını verme hakları yok. Babalardan başlayarak padişaha varan bir otorite hiyerarşisi mevcut. Özel hayatları düzenlernede padişah korkusu o denli kuvvetli ki Münire ve Rüknettin Beyin boşanma işinde de babaları ya padişah kızarsa, bu evliliğe memnun olmuştu diye korkuyorlar. Burada da Mahur Beste'de olduğu gibi padişah iradesi evli liklerde etkili oluyor.
Böylece Cemil Anadolu'da memur oluyor. Bir hükümet memurunun taşralı , silik kızıyla evlenip iki oğul sahibi oluyor. Hakkı Paşa ölünce Cemil'in ağabeyi mirasa elkoyuyor. Cemil karısı ve iki oğluyla Istanbul'a dönüyor ve ağabeyini mahkemeye veriyor. Parasızlık içinde miras davasıyla uğraşıyor.
Bu arada halanın verem olan kızı öıüyor. Rus harbi ile birlikte Faik Paşanın maddi durumu bozuluyor. Yalı terk ediliyor; konağın bir bölümü kapat ıl ıyor. Sonra Faik Paşa ölünce Münire annesine bakıyor. Bir süre sonra annesi de, Ferhunde Dadısı da öıüyor. Baltalimanı'ndaki iki komşu yalı birlikte yanıyor. Tamamen yalnız kalan ve artık yaşlanan Münire halasıyla birlikte yaşamaya başl ıyor.
Bu romanda, K ı ra l ık Konak'ta da devamını göreceğimiz , bütün bir s ın ıf ın çöküşünü , yok oluşunu görüyoruz. Roman ın sonunda bütün kişiler
127
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
birer yıkıntı haline geliyorlar. Özellikle iki kişinin, Cemil i le Münire'nin zamanın gelenekleri yüzünden nasıl bedbaht oldukları adım adım anlatı l ıyor. Yakışıklı , çapkın, zengin Cemil'in süklüm püklüm, perişan ve parasız hale gelişi ile eıvıl eıvıl, hayata ümitle bakan bir kız olan Münire'nin yaşlı ve yalnız hali birbirine paralel gidiyor.
Gelenekleri, töreleriyle bir dönemin öyküsünü anlatıyor roman. Bu gelenekte otorite önemli. Başkaldıramayan, silinip giden kişiler anlat ı l ıyor. bireyselliği yok kişilerin, çünkü anlatılan toplumda birey önemli değiL . Bazan Cemil ve Hakkı Paşaya olduğu gibi, padişah doğrudan kişilerin hayatına müdahale ediyor. Tüm toplumu kapsayan ve padişahtan başlayan hiyerarşik otorite düzeninde gelenekler baba yoluyla çocukların hayat ına yön veriyor. Bunun için de aile çok önemli çünkü toplumun otoriteye dayal ı yapısının ilk çekirdeği aile kurumu. Münire bu tür aile için şöyle diyor romanda: "Otuz yıl ewel evlatların alın yazısını analar, babalar çizerdi ve buna karşı gelmek kadere meydan okumak gibi birşeydi." (s.42).
1 922'de yazı lan Kıralık Konak roman ı 1 906-1 9 1 8 yı l ları arasında geçiyor. i i. Meşrutiyet, Balkan Harbi ve i . Dünya Savaşı yıllarını kapsıyor. Değer yargılarının değiştiği, kuşaklararası çalışmanın iyiee belirginleştiği bir dönem anlatıl ıyor.
Romanda en çok üzerinde duru lan Naim Efendinin ailes i . Naim Efendi, kızı Sakine Hanım, damadı Servet Bey ve torunları Seniha ve Cemil i le kışın Cihangir'de konakta, yazın Kanlıca'da yalıda yaşıyor. Naim Efendi iyi terbiye almış, üst sınıf bir eski bürokrat. Geleneksel olarak evin reisi kendisi ama yumuşak kişiliğinden dolayı hiçbir zaman aile içinde otoritesini kuramıyor. Karısı hayattayken, sert ve otoriter olan bu kadın ai leyi idare ediyor. O ölünce de damadı ve torunları evde istediklerini yapıyorlar. Naim Efendi herşeye boyun eğiyor; önceleri bazı şeylere karşı çıksa bile sonunda herşeyi kabulleniyor. Yeniliklere ayak uyduramıyor ama değişmeye karşı da direnmiyor. Haremlik-selamlığı kaldırıyor, kızını, torununu başı açık gezdiriyor. Yalnız kız ve erkek çocukların aralarında anlaşıp evlenmelerini aile için zararlı buluyor.
1 2 8
YAKUP KADRI KARAOSMANOGLU - KIRALIK KONAK
Naim Efendi sürmekte olan savaşla, memleketin durumuyla hiç ilgili değiL . Tamamen kendi içine kapalı yaşıyor. Ayrıca eski asilzadeler gibi para işlerinden de anlamıyor ve para konusunda hissi davranıyor. Hesabını bilmiyor. Zamanın şartlarına göre davranmadığından sonunda parasal olarak da yıkılıyor.
Damat Servet Bey aşırı batı hayranı, ahlak değerleri bozuk bir insan. Çocukları üstünde bir baba otoritesi yok, zira onlarla uğraşmak bile istemeyen kendi keyfinde bir adam. Konağı Avrupai tarzda döşeyip, beyoğlu'ndan modern hizmetçi tutup, çocuklarına da Leh bir mürebbiye tutarak batı l ı laştığını sanıyor. Harp zenginleri ortaya çıkınca, Servet Bey bu tüccar ve iş adamlarına kızı Seniha'yı sunarak zengin olacak kadar ahlaksız.
Oğlu Cemil Beyoğlu'nda devamlı Para harcayan , eve istediği saat g irip çıkan, metresi olan bir genç. Kızı Seniha ise hayatından memnun olmayan, evini, ailesini , memleketini beğenmeyen bir kız. Onun için evli l ik bir kalp meselesi değil, para meselesi. Aile büyüklerinin de gençlerin evlilik kararlarına karışmaiarına karş ı . Sevgilisi Faik istediği zaman konağa gelip Seniha'nın yatak odasına çıkabiliyor. Yari, Seniha tüm geleneklere karşı çıkan bir k; -: Devamlı Avrupa özlemi içinde. Leh mürebbiyenin anlatt ığ ı sahneleri bizzat yaşamak isteyen ve onlara ulaşamayan Seniha bedbaht oluyor. Sonunda Paris'e kaçıyor. bir süre Faik'le yaşıyor. Bunu herkes biliyor ve dedikodular artıyor. Ama ikisi de birer zengin eş istediklerinden seviştikleri halde birbirleriyle evlenmek istemiyorlar. Daha sonra Seniha çeşitli adamlarla ilişki kurup onların paralarını yiyor ve sonunda iyice düşüyor.
Servet Beyin kızkardeşi Necibe Hanım ise süslü g iyimli , aşırı boyal ı , bayağı , randevuculuk yapan bir kadın. Büyükada'da bir köşkte oturuyor. Yaşlı olmasına rağmen genç erkeklerle flört ediyor, adada sefih bir hayat yaşıyor.
Romandaki olumlu kişiler babaanne-torun olan Selma Hanım ile .. Hakkı Celis. Çemberlitaş'ta bir konakta oturuyorlar. Selma Hanım son derece otoriter bir aile reisi; yaşam tarzı tam alaturka. Hakkı Celis sağlam bir alaturka terbiye almış, babaannesinden çekinen bir genç. Seniha'ya aşık. Fakat Seniha ile bir hayat kurarnayacağını anlayınca vatan sevgisine yöneliyor. Harbe gidip şehit oluyor. Romanda olumlu yönde değişen tek kişi Hakkı Celis.
Romanın sonunda Servet Bey ailesi, Naim Efendiyi konakta tek başına
129
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
bırakıp Şişli'de bir apartmana taşınıyor. Eski devri temsil eden kirli ve bakımsız konak kiraya çıkarı l ıyor .ma kimse konağı beğenmiyor ve istemiyor. Burada Naim Efendi gibilerin artık devrini doldurduğunu görüyoruz. Yeniyi temsil eden, Tanzimatla başlayan akımın ortaya çıkardığ ı , Seniha ve Faik gibiler de aynı eskiyi temsil eden Naim Efendi gibi yok olmaya mahkümlar. Çünkü köksüzler, aşırı bireyseller. Yeni Türkiye'nin tek ümidi Hakkı Celis gibi milli ideali olan kişiler.
Romanda hem Osmanlıl ığın çağdışı kalışı, hem de batıl ı laşmanın yarattığı yozlaşma anlatıl ıyor. Selim Ileri romanın sonuna alınmış bir yazısında bu konuda şöyle diyor: "Yakup Kadri eskiyen ahlak değerlerine üzülmez, kaybolmuş bir yaşamın özlemini çekmez. Ne eskiyi savunur, ne de köksüz yenilikten yanadır. "'s. 248)
Nesiller arası her zaman, her yerde varolan fark, Osmanlılarda batılı laşma ile çok büyük oluyor. Nesiller arasındaki bu aşırı fikir ve his farkının ailenin dağıI ışına kadar varışı bu romanda anlatlıyor. Ailenin önemi bu noktada çok büyük. Zira değerler karmaşası içinde, hızla değişen bir dünyada, insanları ayakta tutabilecek tek unsur aile birliği iken romanda bunun eksikliğinin kötü sonuçları sergileniyor.
Hiçbir zaman ailesi üzerinde otorite kuramayan, onları doğru yola sevkedemeyen zayıf bir Naim Efendi, hiçbir şahsiyeti olmayan kızı Sekine Hanım, aşırı batı hayranı ve ahlaksız Servet Beyin elindeki aileden ancak Seniha ve Cemil gibi çocukların çıktığı görülüyor. Oysa Selma Hanım gibi sağlam karakterli bir insanın idaresindeki evde yetişen Hakkı Celis doğru yolu bulabiliyor. Bu iki aileden çıkan gençlere bakıldığında aile yapısının insan yetiştirmekteki önemi açıkca görülüyor.
1 928'de yazılan Sodom ve Gomore Istanbul'un işgali yı llarını anlatıyor. Romanda esas olarak tek bir aile var. Zaten, anlatılan, devrin ahlaksızlığı ve yozlaşmışlığı olduğundan aile kurumu romanda ön planda değiL. Romanın aile konusu açısından önemi de burada. Bu çürümüş yaşam tarzında ailenin pek ortalarda görünmeyen bir şey olması çok doğaL. Romanda ai le üzerinde durulmayarak aile kurumunun toplumun düzenleyicisi olduğu vurgulanmış oluyor.
1 30
YAKUP KADRI KARAOSMANOGLU - SODOM VE GOMORE
Tanıdı�ımız aile Sami Bey, karısı ve kızları Leyla'dan oluşuyor. Sami Bey eski bir memur. Alafranga bir adam. Ingiliz idaresi istiyor. Iş çıkarı için yabancıları devamlı evine davet ediyor. Leyla ise, ana, babasının zaafı, kızlarına dur dememesi sonucu tam bir salon ve e�lence kadını oluyor. Umumi yerlerde sarhoş olup, rezalet çıkarmaya kadar vardınyor işi.
Leyla, Necdet ile nişanlı fakat önce Ingiliz Captain Read'e Aşık oluyor. sonra ondan so�uyup Necdet ile yatıyor. Bu arada içinde bulundu�u yabancılar ve yabancı hayranı Türklerden oluşan grupta Leyla'yı kıskanan kadınlar onu bu gruptan atmaya çalışınca Leyla yalnız kalıyor. O da iyice düşük insanlar1a gezmeye başlıyor. Sinir buhranı geçiriyor. Avrupa'ya tedaviye gidiyor. Dönüşte Necdet'i elde etmeye çalışıyor. Ama başaramıyor. Çünkü Necdet Aşık oldu�u Leyla'dan so�uyor, Anadolu'nun kurtuluşuna yöneliyor, milliyetçi bir genç oluyor. Kıralık Konak'taki Hakkı Celis'in çizgisinde olumlu bir gelişme gösteriyor. Leyla'yı terk ediyor. Leyla'nın içinde bulunduğu ahlaksız ortam iki nişanlıyı birbirinden' koparmış oluyor.
Bu romanda sergilenen ıstanbul'da belirli bir çevrenin yozlaşmışlığı. Bu çevre Şişli, Nişantaş sosyetesini ve Beyo�lu Levanten çevrelerini kapsıyor. Bu insanların düşüp kalktı�ı işgalci subayların ise cinsel ahlAksızlıkları sergileniyor. Subayların kimi kadın düşkünü, kimi eşcinseı, kimi de başka tür cinsi sapık. Bu subaylarla birlikte olan Türklerin de sapıklıklara yöneldikleri, ahlAksızlığın şahikasına vardıkları görülüyor. lşgalcilerle işbirliği yapan bir grup Istanbullu çöken imparatorlu�un yozlaşan bireyleri olarak gösteriliyor. Sami Bey gibi Ingiliz idaresi isteyen insanlarda batı hayranlığının vatan hainliğine varışı sergileniyor (14).
Bu yıkıntı içinde aileye de tamamen çökmüş görüyoruz. Herkes sevgili değiştiriyor. Karı, kocalar birbirlerine, anne, babalar evlatlarına göz yumuyor. Kocaları veya babaları batllılar1a iş yapmakta olan kadınlar batılılara peşkeş çekiliyor. Romanda aile hayatı yok, sadece e�lence ve sefahat hayatı anlatılıyor. AhlAki değerleri ve toplum düzenini koruyan bir kurum olan ailenin yokluğu, romanda bu değerlerin ve düzenin yokluğunun altını çizmiş oluyor.
1953'de yazılan Panorama romanında 1926 sonrası inkllApların durumu ve zamanın politik çekişmeleri ele alınarak, 1950 seçimlerine kadar süren 25 yıllık bir dönem anlatılıyor. Roman tarihi gerçekler üzerine oturtulmuş. Memle-
13 1
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
ketin geniş bir panoraması çizildiOinden romanda çok sayıda kişi ve aile var.
Bu ailelerden biri Servet Beyin ailesi. Servet Bey, karısı Naşide Hanım, kızı Sevim ve oOIu Nedim ile yaşıyor. Naşide Hanım zengin bir paşa kızı. Servet Bey önce bu aileye içgüveysi oluyor. Zengin olması sonradan. Şimdi banka idare meclisi reisi. durumundaki forsunu kullanıp devlet kademelerinde hem kendi işlerini, hem de manfaat karşllıOI başkalarının işlerini hallediyor. Zihnin i kazançtan başka birşeye yormJyor. Ailesi ile de ilgili deOil.
DOlu Nedim Galatasaray mezunu, at yarışıarı meraklısı sorumsuz bir çocuk. Kızı Sevim ise alafranga, artistiere meraklı bir kız. Bir taksi şöförü tarafından iOfal edilince bunalıma düşüyor. Tedavi için annesi ve erkek kardeşiyle Avrupa'ya gidiyorlar. Sevim'e aşık olan ve Servet Beyin hizmetinde çalışan mühendis Ragıp Bey de onlara refakat ediyor. Uzun süre Avrupa'da yaşayıp Servet Beyi yalnız bırakıyorlar.
Tahincizade Hacı Emin Efendi ise karısı Zübeyde Hatun, iki evli oOlu, gelinieri ve torunlarıyla aynı evde yaşıyor. Son dece otoriter bir adam. Evde yalnız onun sözü geçiyor. Tam zorba. Karısını dövüyor. Karısı ölünce evdeki besleme Fatma ile evleniyor. DOulları yeni mirasçı çıkacak diye bu evliliOi istemiyorlar ama önleyemiyorlar. Gerçekten de yaşlılıOında Tahincizade'nin Fatma'dan iki oOlu oluyor. Tahincizade zengin. MaOaza, çiftlik, baO sahibi. BaOnaz, tutucu ve ahıa.ksız bir adam. Savaş zamanı istifçilik yapıyor. Ayrıca şeriat istiyor. OOlu Tahir yoluyla devamlı politikanın içinde. tahir ise zamana göre kılık deOiştiren, CHP parti başkanlıOI yapan ama bir irtica hareketi olursa derhal o tarafa geçmeye hazır bir adam.
Romanda tanıdlOımız üçüncü aile memur Osman Nuri Beyin ailesi. Namuslu, vatansever bir adam olan Osman nuri Beyin karısı Seniye Hanım vezir kızı, fedaka.r bir eş ve anne. Oğulları Fuat, Galatasaray ve Hukuk Fakültesi mezunu, gazetelerde Fransızca çevirmenlik yapan bir genç. Osman Nuri Bey parasızlık ve işsizlik sonucu intihar edince eve Fuat bakıyor. Annesine çok düşkün ama kızkardeşinin gidişini beOenmiyor. Osman Nuri Beyin kızı Semra Amerikan Koleji mezunu, süslü, zengin koca arayan bir kız. sonunda zengin bir adamın metresi oluyor. Anne üzüntüsünden öıüyor. Fuat yalnız kalıyor.
132
YAKUP KADRI KARAOSMANoGLU - PANORAMA
Eskiden ŞehzadebaşI'nda bir konakta oturan bu aile, para sıkıntısı içinde önce Emirgan'da eski bir yalıya, oradan da Aksaray'da bir apartmana taşınıyor. Bu namuslu ailenin yavaş yavaş düşüşünü, Fuat'ın tek başına kalışını ve roman ın sonunda mürteciler tarafından öldürülüşünü görüyoruz.
Romanda ön planda olan bu üç aile birbirinden farklı. Servet Beyin ailesi batılılaşmış, birbirinden kopuk bir aile. Tahincizade'nin ailesi geleneksel düzende tüm aile fertlerinin birarada yaşadığı geniş bir aile. Osman Nuri Beyin ailesi ise birbirine bağlı fertlerden oluşan, çağdaş aile. Bu romanda tüm ülkenin durumunu anlatmak isteyen Karaosmanoğlu memlekette o devirde varolan üç tür aileyi gösteriyor.
Romanda ayrıca çok sayıda tek tek ele alınan karakterler var. Dadısı ile yaşayan, üç karısını gıdıklayarak öldürdükten sonra dördüncü karısının ihbarıyla hapse giren, çıkınca dadısının evine sığınan, cinsi sapık Komiser Harndi Bey çok canlı bir karakter. Aile hayatı olmadan büyüyen Hamdi Beyin dengesiz olması bu eksikliğe bağlanabilir.
Vurguncu müteahhit Sırrı Bey ise ailesi doğuda olduğu için ıstanbul'da şöförü ile oturan bir adam. Zengin ve gösteriş meraklısı. Iflas edince doğu ya kasabasına dönüp ablasının evine sığınıyor. Halil Ramiz idealist, namuslu bir rnebus. Atatürk'e ve inkılaplara bağlı. Doktor Namık Ahmet de namuslu ve idealist bir insan. Fakat bu iki olumlu kişi devamlı iftiralara ve karalarnalara maruz kalarak yaşıyorlar. Neşet Sabit çıkarı için, Bakan olabilmek için, eski ideallerini bırakan bir devlet adamı. Cahit Halit Almanya'da okumuş, inkılapların savunucusu. Ahmet Nazmi ise önceleri inkılapçı, idealist. Ama sonra bir konağa içgOveysi olunca davadan kopuyor, kendi hayatını yaşıyor.
Romanda önemle üzerinde durulan konu ahlak sorunu. Gerek devlet kademelerinde, politikacılar arasında, gerekse halk arasında mevcut olan ahlaksızlık, vurgunculuk devamlı sergileniyor romanda. Ama zamanla inkılapçıların, idealistlerin arasında da ahlak bozulması olması, onların da kişisel çıkarlarına ve kendi keyiflerine yönelmeleri Karaosmanoğlu'nun en çok tenkit ettiği noktalardan biri.
Romanda Ahmet Nazmi ülkenin durumu için şöyle diyor: "Milli Mücadele-
133
TÜRK ROMANıNDA AilE KURUMU
deki kollektif heyecan sönmüş. herkes kendi menfaatine yönelmiş. Idareye yeniden bürokrasi. politika hakim olmuş. Inkılaplar kanunlaşıp donmuş. Dinamizm bitmiş. Halbuki daha yapılacak işler bitmemiş durumda. Inkılaplar yaygın ve köklü bir hale getirilmeli. ekonomik kalkınma sağlanmalı." (s. 100- 10 1) Ayrıca. inkılapların henüz kök salmamış olduğu. irticanın içten içe beslendiği ve büyük bir tehlike oluşturduğu romanda devamlı belirtiliyor. Zaten romanın sonunda Fuat ve Ahmet Nazmi'nin bir tekkede ayin yapanlar tarafı ndan öldürülmesi bu tehlikeyi iyice somut halde gözlerimizin önüne seriyor.
Panorama'da Yakup Kadri ülkenin yaşadığı önemli bir 25 yıllık devreyi anlatırken. geniş bir bakış açısıyla birçok kişiyi ve birçok olayı ele alıyor. Bu arada zamanın üç tür ailesini gösteriyor. Bu aileler dışındaki kişilerin çoğu ya yalnız yaşıyorlar, ya da ailelerinden söz edilmiyor. Mesela, Ankara'da bulunan diğer şehirlerin mebusları genelde yalnız, ailelerinden ayn oturuyorlar. Karıları ve çocukları geldikleri şehirlerde kalıyor. Memleketin geniş bir panoramasının çizildiği romanda ön planda olan ülkenin politik yaşamı. Buna bağlı olarak anlatılan sosyal hayatın ancak bir parçası olarak aile hayatına değiniliyor.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun adı geçen dört romanında 19. yüzyılın ikinci yarısında üst sınıf Istanbul yaşantısı, 19 06- 19 18 arası toplumda değer yargılarının iyice değişmeye başladığı dönem, Istanbul'un işgali yılları 1925-195 0 arası politik çatışmalar ile bu 25 yıl içinde ülkenin genel durumu anlatılıyor. Kısacası, bu romanlarda Türkiye'nin 185 0- 195 0" arasl yüz yıllık yaşantısından kesitler veriliyor.
Yakup Kadri memleketin yaşadığı devir ile aile yapısı arasında paralellik çizmeyi seviyor. Ankara romanında mekan Ankara olmakla birlikte Selma Hanımın seçtiği üç ayrı eş ülkenin üç ayrı devrini yansıtıyor ( 15).
Romanlarda aile konusunu gözönünde bulundurarak baktığımızda bu yüz yıllık süre içinde aile yapısının ve ailenin işlevinin hızla değiştiğini görüyoruz. Romanlarda ele alınan aileler genelde üst düzey, bir veya iki çocuğu olan küçük aileler. Kışın konakta, yazın yalıda yaşıyorlar. Evlerin kalabalık olması çok sayıda hizmetinn varlığından dolayı.
19. yüzyılın başında ailenin çözülmeye başladığını görüyoruz. Baba otori-
134
YAKUP KADRI KARAOSMANOGLU - PANORAMA
tesi kaybolmaya başlıyor. Kırallk Konak'ta görüldüCü gibi batı hayranııCı ve alafrangalaşma ile aile içi bireylerin istediklerini yapma özgürıaCa doCuyor. Kuşaklar arası fark büyüyor ve bu ailenin bOtOnlüCünü bozup, parçalanmasına kadar varıyor. AhlAk deCerleri sarsılıyor ve menfaat için aile fertlerini kullanma başlıyor. Gençlerin kötü yola düşmelerinin sebebinin onları doCruya yönelten güçlü bir ailenin yokluCu olduCu anlaşılıyor.
Özellikle, batı hayranı, iyice alafrangalaşmış çevrelerde Sodom ve Gomore'de olduCu gibi, ailenin önemini yitirmesiyle ahl�ksız, yozlaşmış yaşam artıyor. Aile içinde karı , koca birbirinin, ana-baba evlatlarının serbekt yaşamına göz yumuyor. Bu çevrelerde çok sayıda gencin kötü yola düştüCünü görüyoruz.
Daha i lerki yıllarda ise çeşitli aile yapı ları görüyoruz. Panorama'da batıI ı laşmış, baba otoritesi olmayan, her bireyin hür olduCu daCınık aile tipinde, evin kızının bir yabancı ile kaçışı gösteriliyor. Kalabalık, baba otoritesine dayalı, eski geleneklere baCIı aile tipi de var. Bir de birbirine ba{ılı , ilişkilerde sevginin ön planda olduCu bir aile tipi çiziliyor. Bu olumlu ailede bile baba ölünce başıboş kala" ailenin kızı bir adamın metresi oluyor.
Bu romanlarda anlatı lan yüz yıllık süre içinde aile kurumunun gücünü kaybettiCini görüyoruz. Modernleşen ailelerde baba otiretisinin ve aile düzeninin kaybolması ile gençlerin kötü yola düşüşleri paralel gidiyor. Fakat Yakup Kadri eski aileyi de savunmuyor. Fazla otoriter, geleneksel aile düzeninde de gençlerin mutsuz olduklarını anlatıyor. Son üç romanda, gençlerin aile kurmaya ilk adım olan evliliOe vardıklarını görmüyoruz. Özellikle, kızların yanlış adımlar atarak ailelerinden tamamen koptukları gözleniyor. Böylelikle, ahl�k konusunda da ailenin önemi vurgulanmış oluyor. Yakup Kadri, toplumdaki ahlaki çözülüşü, kişilerin yozlaşmasını , ailenin önemini yitirmesiyle birlikte anlatıyor. Yakup Kadri'nin tenkitçi ve trajik bakışı insanları en krizli anlarında yakalıyor. Realist tavrı onları açıkça ortaya koymasına yol açıyor.
135
PEVAMi SAFA Fatih - Harbiye
Biz İnsanlar
Matmazel Noraliya'nın Koıtuğu
Yalnızız
Peyami Safa 193 1'de yazdığı Fatıh · Harbıye romanında 1920- 1930 yılları Istanbul'unun doğu-batı ikilemini kaba çizgileriyle işliyor. Romanda ele aldığı iki küçük aile var. Biri, Faiz Bey, kızı Neriman ve emektar Gülter'den oluşuyor. Diğeri, Şinasi, kızkardeşi Nezahet ve annelerinden meydana geliyor.
Romanda ön planda olan Neriman ile Şinasi'nin ilişkisi, evlilik planları ve alafranga yaşayış cazibesine kapılan Neriman'ın bu ilişkiyi sarsması. Neriman aslında iyi, vicdanlı bir kız. Babasını ve Şinasi'yi seviyor. Fakat yeninin cazibesine kapılıp gizlice kaçamaklar yapmaya, yalan söylemeye başlıyor. Bu tutumu Şinasi'den bıkmasından değil, alafrangaya merak sarmasından, yeniyi denemek istemesinden kaynaklanıyor.
Neriman'ın doğu-batı çelişkisi içinde yetiştiğini ve yaşadığını görüyoruz. Anne ve babasından şarklı kültürü alan Neriman, resmi kanunla gelen asrileşme ve Istanbul'un değişmesi ile kitaplar, sinema, tiyatro gibi batı kültürünü yayan unsurlardan etkileniyor. Galatasaray'da ve Avrupa'da okuyan ve Şişli'de oturan büyük dayısı ve kızları da onu etkiliyor. Bu arada nişanlısı Şinasi onu geleneğe ve maziye çeke�den, yeni tanıştığı Macit onu yeninin cazibesine çekiyor. Neriman'ın içinde bulunduğu bu ikilem aslında tüm ülkenin içinde bulunduğu durumu yansıtıyor. Zaten bir yerde romancın ın sözcüsü olan Şinasi
13 6
PEVAMI SAFA - FATIH-HARBlvE
Neriman'ın çelişkili durumunun memleketten ileri geldiAini söylüyor.
Neriman'dan beklenen evine baOIı , gece sokaoa çıkmayan, ev işi yapan bir kız olması. Aslında Fatih'te oturan Neriman bu tarz aile hayatını seviyor ama Haliç'in öbür tarafındaki rahat, zengin, eolenceli hayatı düşününce onu istiyor. Bu noktada ıstanbul'da semtler arasındaki farklılıoı görüyoruz. Batılılaşma önce belirli semtlerde yayılıyor. Dğer semtler geleneklere baolı kalıyor. Romana adını veren Fatih-Harbiye tramvayı bu ikilemin merkezlerini belirtiyor ve onları bir manMa birbirine baolıyor.
Neriman, BeyoOlu yakasının dükkanıarının güzelliOme, zerafetine, şıklıOIna kapılıyor. Oradaki halkı bilgili, görgülü, temiz buluyor. Fatih tarafının, kahvelerde boş oturan ve kadınlara kötü kötü bakan adamlarını, etrafı çevreleyen mezarlıkları sevmiyor. BeyoOlu dükkanıarının gözalıcı, insanları mal almaya tahrik edici şık carnekanlarına bayılıyor. Buna karşıt olarak Beyazıt sergisinin çadır altındaki kirli malları onu tiksindiriyor. Fatih'i tembel ve pasif, BeYoOlu'nu çalışkan ve aktif buluyor. Sonuç olarak ailesi, evi, mahallesi sinirine dokunmaya başlıyor. BeYoOlu'nda Maksim'e, Lebon pastanesine, Perapalas'ta baloya giderek batılı tarz yaşama girmek istiyor.
Aslında yazar, batılılaşmanın getirdioi daha iyi, daha rahat yaşama isteoini haklı görOyor. Valnız kadınların batı kültürOne cezbedilişlerini yüzeysel ve şeklen, giyimle deAişince medenileştiklerini sanıyorlar. Voksa batıdan bilgi ve teknik almaya karşı deAn yazar. Valnız bunu yaparken kendi kültürOmüzü tutmamız gerektiOini savunuyor. Teknioin beynelmilel olduounu, batıdan alınabileceoini ama kültürün milli kalması gerektiOini belirtiyor. Aslında etkileşimin tek yönlü deAn, çift yönlü olması gerektiOini, dünya medeniyetinin ilerlemesi ve saolıoı için doOu ve batının birbirinden kültür alışverişi yapması gerektiOini söylüyor.
Romanda ayrıca batının bizim kültürOmüzü bizden iyi bildiOi ve takdir eUioi anlatılıyor. Batı l ı aydınların bizim eserlerimizi okuduou ve kültürOmüze saygı duyduou belirtiliyor . Faiz Bey Türk kültürOnü yok sayan Neriman'a doAunun hazinelerinin unutulduAunu, doAuYU bilmedioimiz için küçümsedioimizi anlatıyor.
Faiz Bey romanda örnek bir tip. Geleneksel deOerlere baOlı , ney çalan,
137
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Mesnevi okuyan bir insan. Iyi kalpli, kızına para yetiştirmeye çalışan namuslu bir kişi. "Fani yeniliklere, gülünç asriliğe karşı" (s.48) alaylı bir tavrı var. Şinasi'yi sevdiği ve beğendiği için kızıyla evlenmesini istiyor. Beraber gezmelerine izin veriyor, açık fikirli bir baba.
Şinasi, Faiz Beye çok benziyor. Ikisi de geleneksel kültürümüze bağlı, içine kapanık, sessiz, vakur, muzdarip tipler. Buna karşı Neriman'ın yeni tanıdığı ve bir süre için cazip bulduğu Macit müstehzi, gayrı ciddi ve gayrı samimi bir insan.
Neriman'ın bir süre için bu iki erkek arısında bocalamasına paralel. Burada Şinasi aileyi, mahalleyi, eskiyi, yani doğuyu, ruhu temsil ediyor. Macit ise yeniyi, meçhulü, macerayı, yarıi batıyı, maddeyi temsil ediyor. Neriman bu iki sembolün arasında kalıyor. Romanda bir de doğuyu temsil eden kişinin, Şinasi'nin, aslında yazarın temsilcisi olan, bir erkek arkadaşı, Ferit var. Bu yapı Safa'nın birçok romanında tekrarlanıyor (16).
Sonuç olarak görülüyor ki batılılaşma hareketi ortaya çıkardığı çelişkiden dolayı kişilerin ruhlarını yoruyor, hırpalıyor. Ama Neriman gibi batılılaşma meraklıları dahi içlerinde geleneksel kOltürümüzü taşıdıkları için, ondan kolay kolay kopamıyorlar. Romanda batıya yönelişin aile üzerindeki olumsuz etkilerine şahit oluyoruz. Yeni neslin batılılaşma arzusundan dolayı baba-kız arasında ortaya çıkan çelişkiyi, uyumsuzluğu görüyoruz. Ayrıca, aynı sebepten dolayı, Neriman-Şinasi aşkının ve evliliğinin tehlikeye düşüşüne şahit oluyoruz. Batılılaşmanın yarattığı sorunlar sevgiyi, evlilik kurumunu ve aile yapısını sarsıyor.
1 939'da yazılan Biz Insanlar romanı ise Istikıaı Savaşı yıllarında geçiyor. Işgal altındaki ıstanbul'da karışık görüşler hüküm sürüyor. Bu romanda da insanlar değer karmaşası içindeler. Bir kısmı koyu batı hayranı ve batının idaresine girmek istiyor; bir kısmı Türk milliyetçisi ve hürriyet istiyor.
Romanın ana olayı yabancı hayranı bir ailenin oğlu olan Cemil'in Tahsın'e "eşek Türk" demesi üzerine Tahsin'in Cemil'e taş atarak yaralaması. Tahsin'in attığı taşta hem milli gurur, hem de fakirin zengine olan hıncı yansıyor. Değişik ailelerin çizildiği romanda Tahsin'in ailesi fakir. Babası Kayıkçı Mustafa, Cemil'in annesi ile aralarında geçen bir olaydan dolayı hapiste. Oğluna çok düşkün bir
1 38
PEYAMI SAFA - Biz iNSANLAR
baba. Bu küçük ailede güçlü bir vatan sevgisi ve evlat sevgisi görülüyor. Cemil'in ailesinin hizmetçisi Iclal ile Kayıkçı Mustafa arasındaki sevgi de hesapsiz, saf bir aşk.
Bu aileye zıt olan bir başka aile yalıda yaşayan Cemil'in zengin, dövme ailesi. Baba Halim Bey ölmüş. Anne Saniye Hanım yabancı dostu, evine Ingiliz bayraOI çeken, vatan sevgisi olmayan bir insan. Aynı evde bir de Halim Beyin yeOeni Vedia yaşıyor. Annesi ve babası ölünce amcasının evine s lOınan, amcası da ölünce aslında kimsesiz kalan bu kız yengesiyle oturuyor. Evde ayrıca hizmetçi Icıal, Rum madam Sofi ve devamlı gelip giden akrabalar var. Kalabalık bir ev ama ortada tam bir aile yok.
Romanın baş karakteri Orhan kaba sofu bir babanın oOlu. Babasına tepki olarak materyalist olan Orhan sonradan manevi deOerlere yönelecektir. GençliOinde baba otoritesine başkaldırıp evini terk eden Orhan öOretmen olmuş. Tüm akrabasını softa bulduOu için hepsi ile kavgal ı . Anne ve babası da öldükten sonra tamamen yalnız kalmış bir insan. Tek dayanaOI arkadaşı Necati. Burada ailenin boşluOunun bir arkadaş ile doldurulmaya çal ışl ld lOınl görüyoruz. Orhan yıllar sonra zorda kalınca zengin amcasına mektup yazıp para istiyor. Kavgalı olmalarına raOmen aile baOları baskın çıkıyor ve amcası Orhan'ı aftediyor. Ölünce de mirasını Orhan'a bırakıyor.
Orhan ile Vedia birbirlerine aşık oluyorlar. Ama Vedia aşk ve evlilik konularında kararsız. Daha önceleri iki genci ümit verip beklettikten, hatta birinin intiharına sebep olduktan sonra, şimdi de Orhan ile Rüştü arasında bocalıyor. Rüştü zengin, modern, kumara, zevke düşkün bir adam. Romanda Rüştü için "Rüştü evleneceOi kadını süs için alır, dekoratif maksatla evlenir" (s.230) deniyor. Rüştü batının, maddiyatın temsilcisi. Orhan ise doOuyu, maneviyatı temsil ediyor. Orhan'a göre aile içinde kadının görevi erkeOin ev arkadaşı olması ve analık vazifesini yapması . Ona göre aşk ve evlilik temsil olmak, baOlanmak, kendi benliOini düşünmemek.
Vedia ise Orhan gibi düşünmüyor. Kendi benliOine dönük bir insan. Evlilikten, bir erkeOe esir olmaktan korkuyor. Evlenen kızın arkası olmalı ki kocasına muhtaç durumda kalıp ona esir olmasın diye düşünüyor. Aşk ve evlilik konularında kararsız olduOu için Orhan ve Rüştü arasında bocalıyor ve Rüştü ile görüşmek gayesiyle Orhan'a yalan söylüyor.
1 39
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Vedia'nın erkek seçmekteki kararsızlıOI toplumsal bir kararsızlıOI yansıtıyor. Romanda "Memleket sallandıkça kadın kalbi bu zikzaktan kurtulamaz" (s.212) deniyor. "Hiçbir ideal, ahlAk, telAkki, hiçbir kıymet yerli yerini bulmamış. Herşey sallanıyor. Bu zelzele içinde Vedia gibi bir hassasiyet nasıl sabit kalsın?" (s. 192) Vedia'nın erkekler arasında kararsız kalması , bir ideal buhranı içinde olması , deOerler karmaşası içindeki toplumu yansıtıyor.
1 949'da yazı lan Matmazel Norallya'nın KoltuOu ı ı . Dünya Savaşı s ıralarında geçiyor. Gene dünyanın ve Türkiye'nin karışık bir dönemi sırasında insanların bunalımları anlatıl ıyor. Romanda hAkim olan hava hastalık, ve him, hayal ve gerçek karmaşası, hayatın abesliOi, huzursuzluk.
Romanda birkaç aile görüyoruz. Bir pansiyonda tek baş ına yaşayan Ferit'in Londra'da olan babası zampara, dinsiz, nihilist ve sorumsuz bir adam. Zevk, içki ve kumar düşkünü annesi ise yıllar önce veremden ölmüş. Aynı şekide Ferit'in iki ablası da veremden ölmüşler. OOrenci iken üniversiteyi bırakan ve çalışmayan Ferit parasızlık içinde bir pansiyonda yaşarken, verem olan kızkardeşi Nilafer zengin ve huysuz teyzeleri Necmiye Hanımın yanında slOıntl g ibi yaşıyor. Birbirinden habersiz, sorumluluktan kaçan fertleriyle parçalanmış bir aile bu. Yani ortada bir aile yok. Ferit'in tek dayanaOI yakın dostu Aziz Bey.
Ferit'in kaldlOI pansiyonda yan oda komşusu olan bir aileyi de tanıyoruz. Eda Hanım, oOlu, kızı ve ölen kocasının amcası ile bir odada yaşıyor. Eda Hanımın kocası Yusuf Bey unutkan ve sorumsuz bir adammış. Birgün evlerinde yangın çıkmasına sebep oluyor. Herşeylerini kaybediyorlar. Yusuf Bey ölüyor. pansiyon odasına slOınıyorlar. Bütün sorumluluk Eda Hanıma kalıyor. Kadın tek başına bu aileyi ayakta tutmaya çalışıyor. Baba Olünce sefalete düşen aileyi Eda Hanımın oOlu küçük Babuş gazete satarak geçindiriyor. Eda Hanım Babuş'un üzerine titriyor. Kızı Zehra ise dilsiz, uyurgezer, medyum bir kız.
Ferit'in sevgilisi Selma ise anne-baba ayrı bir aileden geliyor. Iki arada kalan Selma, babaannesini seviyor, onunla yaşamak istiyor ama dönme olan annesi ile de yaşamak zorunda kalıyor. Aile içindeki ikiliOin ortasında kalan bir başka kişi de Matmazel Noraliya veya Nuriye Hanım. Olmüş olan bu kadının hayat hikAyesi tam bir toplumsal çelişkiyi yansıtıyor. Noraliya-Nuriye Müslüman Türk bir baba ile tatlısu Frengi Hristiyan bir annenin kızı . Iki din ve iki kültür ara-
1 40
PEVAMI SAFA - MATMAZEL NORALlvA'NIN KOLTUGU
sında kalan bu kadın Müslümanlı{ıı seçiyor ve Selma gibi babaannesiyle yaşamayı seviyor. Fakat &nr.��inin baskısından da kurtulamıyor. Safa, toplumdaki ikiliOi ve huzursuzll!�u böylece ailelerde göstermiş oluyor.
Selma ile Ferit'in aşk ilişkisi de son derece huzursuz. Ikisi de kararsızlar ve bocalama içindeler çünkü deOerler karmaşası içindeki bir toplumda ölçülerini oturtamıyorlar. Romanda bu huzursuzluk ve karmaşanın sebebi olarak dünyaya hAkim olan maddiyatçı dünya görüşü gösteriliyor. Aslında açıklanamaz şeylerle dolu olan dünyada bilimin ne kadar yetersiz kaldlOI anlatı lıyor. Metafizik ve tasavvuf üzerinde duruluyor. Mistik bir felsefenin savunuculuOu yapıl ıyor. Ilmin taasubu ve sofuluOu yeriliyor. "ÇaOımızın ilmi kilisesinin dışında doOduOu gibi, yarının hakikati de üniversitenin dışında ele geçecektir." (s.224) deniyor.
Peyami Safa için gaye batı liberalizminin yücelttiOi ben'i ve buna baOh gelişen maddiyatçllıOI aşıp Tanrı'da kaybolma. Bunun birkaç basamak la gerçekleşebileceOine inanıyor. Ben'i aşıp aileye varmak, aileyi aşıp millete varmak, milleti aşıp insanhOa varmak ve insanlıOI aşıp Allah'a varmak. Görülüyor ki Safa için aile, kişinin benliOini aşıp Allah'a varabilmek için geçmesi gereken basamaklardan ilki, bunun için de önemli. Ama bu romanda, maddiyatçılıkla suçlanan dünyada, saOlıklı bir aile düzeni örneOi yok. GeleceOe dönük olarak ümit, man eviyata önem veren Aziz Beyin NilOter ile ve Ferit'in Selma ile yapacakları evliliklerde olabilir.
1951 'de yazılan Valnızız romanında iki aile ile karş ılaşıyoruz. Babaları eski Vanya Valisi olan Samim, Mefharet ve Besim hiç evlenmemişler. Mefharet'in ise kocası ölmüş. Kızı Selmin ve oOlu Aydın da onlarla beraber yaşıyor. Evde ayrıca hizmetçi Hasibe ve bir de besleme var. Kalabalık ama bütünlüOü olmayan bir aile. Her kişi başka tipte bir insan.
En küçük kardeş Besim, Galatasaray mezunu, fiziki zevklere dönük bir kişi. Serbest aşk taraftarı. En büyük zevki yemek yemek. AOabey Samim ise aOırbaşlı , herşeyi en ince ayrıntıs ına kadar düşünen bir Insan. Telapati gibi açaklanamaz, isbat edilemez olayların varllOına inanıyor. Hayalinde geliştirdiOi Simeranya adlı ütopik bir dünyanın özlemi ile yaşıyor.
Ortanca kardeş Mefharet ise oOlu Aydın'a çok düşkün. Dame de Sion me-
1 41
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
zunu olan kızı Selmin ile ise hiç geçinemiyor. Selmin'in nişanlısı Ferhat'ı sevmediOi için çocuOu evden kovuyor, kızı ile aralarını bozuyor. Son derece otoriter, kızına baskı yapan bir anne. Selmin ise annesine başkaldırıyor. Onu üzmek için, yalan söylüyor. Başka bir adamdan hamile olduOunu, doOuracaOını ama evlenmeyeceOini söylüyor. Mefharet bir süre için kızını hamile bırakan adamın kendi aOabeyisi Sami m olmasından şüphe ediyor. Bu evdeki kişiler arası çekişme bu denli çirkin, sed ve acımasız oluyor.
Romanda karşllaştlOımız di{ıer aile, kardeş olma Samim'in sevgilisi Meral ile Selmin'in eski nişanllsı Ferhat'ın ailesi. Baba Nail Bey vergi kaçakcllıOI ile para kazanmış zayıf karakterli bir adam. Evde aile reisi ve baba otoritesini hiçbir zaman kuramamış. kendi halinde, ne karısına, ne çocuklarına sahip olabilmiş bir insan. Kızı meral onu istediOi gibi oynatabiliyor. Anne Necile Hanım gençliainde birçok erkekle ilişkisi olmuş bir kadın. Karı-koca boşanmışlar ve şimdi Necile Hanım babası Nafiz Paşadan kalan Arnavutköy'deki köşkte emektar dadı Renginaz ile yalnız yaşıyor.
Ferhat kendi keyfince yaşayan çapkın bir genç. Ama aOabey olarak Meral'e sahip çıkmaya, onu doOru yola itmeye çalışıyor. Bu yüzden iki kardeş hiç geçinemiyorlar. devamlı birbirlerinin aleyhinde bulunuyorlar. Bu ailede de aile sevgisi ve baaı olmadlOI görülüyor. AhlAk anlayışında kadın-erkek farkı konusunda Meral Ferhat için şöyle diyor: "kendisi her haltı eder. Çapkınlık, içki, kumar.. . Her zevk ona mübah. Bana gelince, kızım ben. Yasak. Hemen yapıştırırlar : AhlAksız, kötü, oros . . . . " (s.277)
Meral ise tam bir ahlaksızlık girdabının içinot.. . ı:vinde boOuluyor, bu memlekette sıkılıyor, Paris özlemi içinde yaşıyor. Samim ile ciddi bir ilişkileri varken ona devamlı yalan söyleyerek Cezmi ile geziyor, Nuri ile yatıyor. Onu tek doOru yola itebilecek insan olan Samim'in ise bir zamanlar Meral'in. annesi Necile'nin dostu olduOu için Meral'in babası olması ihtimali var. Yani ne yönden bakılsa Meral bir bataOın içinde.
Meral'in bir de Feriha adlı ahlAksız bir arkadaşı var. Bu kız babası ölünce okulu bırakıp bara girmiş sonra bir dost bulup, hasta annesini terk ederek, Paris'e onunla yaşamaya gitmiş. Lüks içinde yaşayan bu kıza imrenen Meral onun tanıştırdlOI yaşlı ve zengin Şakir Beyin metresi olup Paris'e gitme planları
1 42
PEYAMi SAFA - YALNIZIZ
yapıyor. Babasını ikna etmek için de Şakir Beyle evleneceOini söylüyor. Buna karşı çıkan Ferhat. böyle birşeyin nikAhlı metresiik olacaOını söyleyerek aile hayatı ile ilgili şöyle diyor: "Insan aile kurmak için evlenir. Çoluk çocuk sahibi olur ... Meral yirmi iki, Şakir altmış iki. Niçin evlenir bunlar? Herif keyfedecek, Meral de onun parasını yiyecek. Buna aile hayatı mı derler, metres hayatı mı?" (s.21S)
AhlAk konusunun üzerinde önemle durulan bu romanda Safa, insanlardaki ahlAk çöküntüsünü kişilik yapılarındaki bozukluOa ve bu bozukluOa sebep olan maddi ihtiyaçların giderilmesi ön plana alan modern dünyaya baOlıyor. Sata'ya göre, insanlarda iki kişilik var. Birincisi sosyal ve kutsal deOerleri içeren, içinde sevgili, aile, meslek, millet, insanlık ve Allah sevgisi olan kişilik. Ikinci kişilik ise tani deOerleri içeriyor. Tabiatın, uzviyetin, içgüdülerin, biyolojik hayatın, para ve lüks hırsının hAkim olduOu kişilik. Modern dünyada ikinci kişilikler öne çıkıyor. Egosantrik insan anlayışı hAkim olduOu için insanların biyolojik ben'i önem ka'zanıyor. Bu ben hürriyet istiyor. Sevgi ve evlilik ise ben'in bu hürriyetine izin vermiyor. Aşkta gizlilik ve ayrılık olamayacaOI için ben'i önemli insanlar aşktan ve evlilikten kaçıyorlar. Bunun için de tek ve yalnızlar. Evlilik kurumunun ve aile hayatının iflasını görüyoruz bu romanda. Safa bütün bunları maddiyatçı bilimin yobazlıOına, insanları manevi deOerlerden, birinci kişiliklerinden uzaklaştırmasına baOlıyor.
Peyami Safa bu dört romanında ülkemizin dört ayrı bunalımlı devrini ele alıyor. Fatlh-Harblye'ôe batılılaşmanın ortaya getirdiOi doOu-batl çelişkisinin en kesif yaşandlOI devir, Biz Insanlar'da Istiklal Savaşı ve Istanbul'un işgali zamanı, Matmazel Noral iya'nın Koltuğ u'nda i i . Dünya Savaşı sıraları ve Yaln ızız'da 1940- 19S0'lerdeki (halen devam eden) değerler karmaşası içindeki devir anlatılıyor. Bütün romanlarda toplum bunalım içinde. Buna bağlı olarak da ele alınan kişiler bu buhranı içlerinde yaşıyorlar. Kararsızlık, ahlaksızlık ve yalan hakim. Maddiyatçılığ ın önem kazandırdığı benlikler sevgi ilişkilerini baltalıyor. Evlilik korku veren bir düşünce oluyor. Kadın karakterler deOerler karmaşası içinde olduklarından ruh ve maddeyi temsil eden iki erkek arasında kararsızlık yaşıyorlar. Neriman, Şinasi ile Macit'in, Vedia Orhan ile Rüştü'nün, Meral Samim ile birkaç başka erkeOin arasında kalıyor.
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Kişiliklerdeki ve insanlar arası ilişkilerdeki bu huzursuzluklardan dolayı saQlıklı aileler görmüyoruz romanlarda. Aileler tam deQil . Ya anne, ya baba ölmüş veya boşanmışlar. Geriye kalan aile fertleri genelde birbirleriyle geçinemiyorlar. Herkes ayrı düşünüyor ve kendince yaşıyor. Aile içinde birlik, bütünlük yok; kişiler hep yalnız. ayrıca hiç aileleri olmadlQı için yalnız yaşayan ve boşlukta kalan insanlar görüyoruz. Bu insanlar saQlıklı deQiI. Çünkü aile , kişilikleri tamamlayan bir kurum. Aile olmayınca kişinin bütünlüQü de kayboluyor. Ferit ve Orhan böyle kişiler. Kimseleri olmadlQı için herşeyi danışabilecekleri o lgun, akıllı bir arkadaşa, bir mürşite ihtiyaçları var. Aziz Bey Ferit'in, Necati Orhan'ın mürşit durumundaki dosJları.
Sonuç olarak, Peyami Safa'nın bu romanlarında ya ailesi o lmayan yalnız kişileri, ya da aile adı altında birbirinden kopuk yaşayan küçük insan topluluklarını görüyoruz. Aileyi, insanların ideale ulaşmaları için düzene koyup sonra da aşmaları gereken önemli bir merhale olarak gören Safa, beQenmediQi bugünkü maddi dünyada bunun başarılamadlQını gösteriyor. Tek tek fertlerin öne ÇıktlQı, saQlıklı aile düzeninin mevcut olmadlQı bir dünya çiziyor.
144
SAMiHA A YVEROi Mesihpaşa İmamı
Samiha Ayverdi'nin 1948'de yazdığı Mesihpaşa Imamı adlı romanı orta halli bir aileyi anlatıyor. Halis Efendi Mesihpaşa Camiinin imamı. Karısı Gülsüm Hanım, üç çocukları 21 yaşındaki Abdullah, 20 yaşındaki Zahit ve 16 yaşında Zehra, bir de Gülsüm Hanımın annesi Pembe Hanım Zincirlikuyu'da bir evde oturuyorlar.
Halis Efendi 4 1 yaşında, yakışıklı bir adam. Dürüst ve namuslu ama sert ve huysuz. Çabuk öfkelenenen bir insan. Hayırveser değiL. Kötülük yapmaktan kaçınıyor ama kimseye de iyilik yapmak istemiyor. Halis Efendide insan sevgisi eksik. Bir din adamı olduğu halde yaşlı kayınvalidesi için "bu karı daha gebermeyecek mi?" (s. 17) diyebiliyor.
Halis Efendinin babası Rakım Efendi de imammış. 30 yıl Mesihpaşa Camiinde imamlık yapmış. Ölünce, babadan oğula kalan imamlık o zamn 21 yaşında olan Halis Efendiye kalmış. Halis Efendinin annesi zamanın Maliye Nazırı Namık Paşanın konağın imamı olan Rakım Efendi ile Qilbercihan'ı evlendirip, bol çeyizle birlikte Zincirlikuyu'daki evi de vermiş. Halis tek çocuklarıymış.
i Bu vesile ıle Namık Paşa konağındaki efendi-hizmetkar i lişkisine de deği
niliyor. Çok sayıda hizmetkar olan bu konakta efendiler onların her ihtiyacını karşılıyor. Konak düzeninde herkes memnun. Namık Paşa evlenme yaşına gelenleri bol çeyizle evlendiriyor. Doğan çocuklara hediyeler alıyor, sünnet ettiriyor, mektebe yolluyor. Halis de böyle büyüyor.
Namık Paşanın kızı Atiye Hanım bugün ihtiyaç içinde. Evsiz, barksız, fakir
145
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
bir kadın. Ara sıra Halis Efendinin evine ziyarete geliyor. Eski devrin zenginlerinin bir bölümünün böyle zor duruma düştükleri belirtiliyor romanda .
Halis Efendiyi babası medreseye yolluyor. Halis Efendi zamanla bozulan ve kısırlaşan medrese küttürü alıyor. Müsbet ilimieri ve manevi anlayışları lüzumsuz görüyor. Allaha bağlı l ığ ı sevgi ile değil korku ile. Kendin! çok bilgi li sanıyor ama cahil bir insan. IsIAmiyetin kurallırını ve Kur'andaki ayetleri biliyor ama anlamlarını bilmiyor. Bilgisi kuru ve yüzeysel. Hem imamlık maaş i alıyor, hem de mahkernelerde bilirkişilik yaparak evini geçindiriyor.
Halis Efendinin karısı Gülsüm Han ım hastal ık l ı , sessiz ve çirkin bir kadın. Çocuklarının her istediğini yapan fazla yumuşak bir anne. Bu yüzden çocuklar evde başıboş. Gülsüm Hanım kocasına Aşık ama Halis Efendi çirkin ve aptal buld4ğU karısını sevmiyor, kötü muamele ediyor.
,: Gülsüm Hanım bütün gün ev işi görüyor, kocasına iyi bakıyor ama güleryüt görmüyor. Kocasını sevip karşı l ık bulamadığı için acı içinde. Güzel ve cilveli olmadığı için yakışıklı kocasına kendini denk görmüyor. Onun için kocasın ın soğukluğunu haklı bulup katlanıyor.
" Gülsüm Hanımın annesi Pembe Hanım çok akı l l ı bir kadın . Kızını o idare edf�r, akıı veriyor. Kızı ile damadının geçinmesini o sağlıyor. Evin yemek, çamaşır gibi işlerini yapıyor. Ama artık yaşlı ve hasta olduğu ndan Halis Efendi ondan bıkmış durumda. Evde Pembe Hanımı bir yük olarak görüyor.
Halis Efendi evin mutlak hAkimi. Aile fertleri ondan korkuyor. O rahatsız ol
masın diye evde herkes ayaklarının ucuna basarak yürüyor. Çocuklar baba korkusu ile büyüyorlar.
Abdul lah Tıbbiye'de okuyor. Allaha inanmıyor; maddeci o luyor. Ta
tarcık'taki dindar bir babanın oğlu olan Marksist Safa'yı hatırlatıyor. Babasından gizli, arkadaşları i le anneannesinin odasında toplan ı p muhabbet ediyorlar. Pembe Hanım ile aralarında yakın bir büyükanne-torun ilişkisi var.
Zahid Hukuk'a yazı l ı ama okula gitmiyor. Politikacı olmaya hevesli . Bazı geceler eve gelmiyor. Babasına arkadaşı n ı n evinde ders çal ışt ıkların ı söylüyor.
Halis Efendiye sahte bir saygı gösteren riyakar Zahid babasın ı çok kolay etki
leyebiliyor. Halis Efendi Zahid'i diğer çocukları na tercih ediyor.
1 46
SAMIHA AYVEROi - MESIHPAŞA iMAMI
Halis Efendinin en küçük çocu�u Zehra topa i bir kız. Halis Efendi kızların okumasına karşı oldu�undan çocuklarının en zekisi olan bu kızı okutmuyor. Zehra babasından gizli, komşuları Kemençeci R ıza Beyden müzik dersleri alıyor. Bunu hem müzik sevdi�i için, hem de babasına karşı gelmiş olmak, ondan sertli�inin ve ezicili�inin öcünü almak için yapıyor. Başta Gülsüm Hanım olmak üzere ev halkı bu müzik dersi işini Halis Efendiden gizliyoriar.
Ev halkı birçok şeyi Halis Efendiden gizli yapıyor. Onların bu tutumuna Halis Efendi kendi sebep oluyor. En ufak şeye öyle sert bir tepki gösteriyor ki ailesi rahat etmek için aralarında anlaşıp herşeyi ondan saklıyoriar.
Halis Efendi kendi babasından gördü�ü gibi çocuklarıyla arasına aşılmayacak bir mesafe koyuyor. Onlarla ilgilenmiyor. Baba ile evlatlar arasında sevgi ba�ı yok. Zamanla çocukların ona yabancı laştıklarını , sözünü dinlemez olduklarını fark ediyor, evinden iyice so�uyor. Babalarından korkan çocuklar sinsi oluyorlar. Korkudan düşüncelerini ve yaptıklarını ondan saklamaya mecbur kalıyorlar. Böylece, gizli olarak kendi istediklerini yapmaya alışıyorlar. Annelerini zaten hiç dinlemiyorlar.
Yazar bu çocukların yetişme tarzı için şöyle diyor: "Onlar, babadan ve anadan sistemli ve şuurlu bir alaka bulamamış, birinden sırf korkmuş ve gizlenmiş, ötekini ise tamamen hiçe saymış olmakla avare ve gelişigüzel" yetişiyorlar (s.33)
Bu arada Halis Efendinin halası Safiye Hanımı da tanıyoruz. Zengin bir tüccann kansı olan Safiye Hanım Cerrahpaşa'da oturuyor. Kocası ölmüş. Son derece hasis ve para düşkünü bir kadın. Iki o�lu ile arası açık. O�ullarını sevmedi�ini açıkça söyleyen bir anne.
Safiye Hanımın iki o�lu anne ve babalarının ciinrili�i yüzünden onlara yük olmamak için yatılı okullarda OkuyUp başlarını kurtarmışlar. Babalarının ölümün:':' den sonra annelerinden intikam almak için onunla ilişkiyi kesmişler. Hiç arayıp sormuyorlar, onu paralarıyla yalnız bırakıyorlar.
Safiye Hanım yalnız kalmamak için eve iş görmek üzere bir kadın ve onun gayrımeşru oAlunu alıyor. Cemile gençliOinde bir adamdan çocuk doOurmuş. Adam onu bırakıp kaçınca Cemile Safiye Hanımın evine sı� ınmış. Safiye Hanım
1 47
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
onu boOaz tokluOuna çalışwıyor ve devamlı kötü muamele ediyor. Cemile'ye 'kaltak', oOluna 'piç' diye hitap ediyor. Halis Efendi ile halası olan Safiye hanım ise birbirlerini hiç sevmiyorlar.
GülsOm Hanım çocuklarındaki itaatsizliOin ve sapmaların farkında. Herkes onu aptal sanıyor ama o Halis Efendinin fark etmediOi birçok şeyi hissediyor ve anlıyor. Halis Efendi ise çocukları konusunda Gülsüm Hanımı hiç dinlemiyor, onu adam yerine koymuyor, aOzınl açtırmıyor, çocuklarla ilgili ikazlarını dinle· miyor.
Evde önce Abdullah başkaldırıyor. Eve arkadaşlarını getirmesini istemeyen babasına itiraz ediyor. Aralarında kavga çıkıyor. Halis Efendi oOlunu evden kovuyor. Abdullah ise parası olmadlOI için gitmeyeceOini, bu evde �stediOi düzende yaşay�caOınl söylüyor. Zehra'nın da çalgı çaldıOını öğrenen Halis Efendi evde artık onu hiçe saydıklarını anlıyor.
Zahiel ise sık sık eve gelmiyor. Babasından devamlı para alıyor, evden bazı eşyaları çalıp satıyor. Pembe Hanım Zahiel'in yanlış gidişatının farkında. Farkında olmayan bir tek Halis Efendi. O da sonunda muhtardan Zahid'in Şehzadebaşı tiyatro kumpanyalarından bir Ermeni kızına tutulduğunu öğreniyor.
Halis Efendi t iyatroya gidip Ermeni kız ile konuşuyor. Ona para vererek Zahid'i bırakmasını saOlıyor. Bu kız Zahid'in hain ve sinsi olduOunu, mektebe gidiyorum diye yalan söyleyerek babasından para çektiOini, annesi ve babasıyla alay ettiOini söylOyor. Halis Efendi çocuklarına o kadar uzak ki bir fahişenin bile gözOnden kaçmayan oOlunun kişiliOinin ve yaptıklarının farkında bile deOil.
Bu olaydan sonra Zahid evi terk ediyor. Sadece babasına hakaret dolu haberler yolluyor. Romanda buna baOIı olarak, mahallede birçok saygıdeOer yaşlı adamın oOullarının ahlAksız olduğu belirtilerek, zamanın gençliği bozan kOtOIOOOne deOiniliyor.
Bu sırada Balkan Habi patlıyor. Abdullah gönüllü yazıl ıp harbe gidiyor. Halis Efendi ondan kurtu lduOuna seviniyor. Zahid'in de savaşa gidip geri dOnmemesini temenni ediyor. EviAtiarına karşı hiç baba sevgisi duymuyor.
Aynı mahallede dükkAnı olan ayyaş marangoz Tahir ile Halis Efendi her zaman kavgalılar. Burada rind, Zahid karşıtlığını görüyoruz. Tahir dört ay ortadan
148
SAMIHA AYVEROi - MESiHPAŞA IMAMI
yok olduktan sonra tamamen de�işmiş olarak dönüyor. lçkiyi bırakmış, bır dos
tun yol göstermesiyle Aşık Tahir olmuş. Halis Efendi ile yakınlaşıyorlar. Tahifin dostu ile Halis Efendi de mektuplaşmaya başlıyor. Halis Efendinin dünyası genişliyor, sevgiyi ö�renmeye başlıyor.
Bu sırada Balkan Harbi'nden dolayı Istanbul'a gelen muhacirlerden bir grup Halis Efendinin camiinin avlusuna sı�ınıyor. Halis Efendi iyilek etmeyi sevmedi�i için önceleri onlardan rahatsız oluyor. Sonra yavaş yavaş hepsiyle ilgilenmeye başlıyor.
Muhacirler arasında bir köy ö�retmeni, karısı ve kızı var . Halis Efendi Hediye adlı bir kıza �şık oluyor. Bu aşk onun dünya ile barışmasına, insanları sevmeye başlamasına sebep oluyor. sevme hissini ilk defa tadan Halis Efendi karısına da daha iyi davranmaya başlıyor. çalgı çaldı�ı için yüzüne bakmadı�ı kızı Zehra'nın odasına gidip ondan şarkılar dinliyor.
Bu arada Hediye'nin babası öıüyor. Savaştan sonra parlak derece ile Tıbbiye'yi bitiren Abdullah ve arkadaşları kış geldiği için cami avlusunda yaşayan muhacirleri herkes paylaş ıp evine almal ı diye düşünüyor. Abdullah kendilerinin de bir aileyi eve almalarını babasına teklif edince, Gülsüm Hanım, Hediye ile annesini uygun bulup onları kendi eliyle evine taşıyıp yerleştiriyor.
Kocasını çok seven, onun Hediye'ye �şık oldu�unu anlayan Gülsüm hanım kocasını memnun etmek için anne-kızı evine alıyor. Gülsüm Hanım kocasının, kendinden yaşlı ve çirkin bir kadına ömür boyu dayandı�ı için ve okuttu�u evl�tlarından nankörlük gördü�ü için üzüıüyor. Onu mutlu etmek istiyor.
Hediye'ye Abdullah da �şık oluyor. Baba oğul arasında gizli bir savaş başlıyor. Herşeyi anlayan Gülsüm Hanım baba oğul arasında kalkan olmaya çalışıyor. Abdullah Hediye'ye hislerini açıyor fakat kabul görmüyor. Çünkü Hediye Halis Efendiyi seviyor. Fakat ailede tatsızlık çıkmasın diye evi terk etmeye karar veriyor.
Bu arada Halis Efendi Zahid'in, halası Safiye Hanımın evinde kaldı� ını ö�reniyor. Ikiyüzlü Zahid Sayife Hanımı kandırıp o eve h�kim Oluyor. Yaşlı kadına akı ı vermesin diye Cemile ve oğlunu sokağa att ırıyor. Safiye Hanımın el inden
. paralarını alıyor, mülklerini ipotek ettiriyor. Zahid bütün. paraları batırınca Safiye
149
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Hanımın tüm serveti gidiyor, malları haciz ediliyor. Safiye Hanım üzüntüden Oıüyor.
Romanın sonunda Abdullah babasına artık Allaha inandıOını , sevdiOi kızı da babasına bıraktıOını söylüyor. Yalnız, annesinin aOır hasta olduOunu, iki ay ömrü kaldlOını , Hediye'yi annesi ölmeden nikAhlamamasını rica ediyor. Kendisinin de annesi ölene kadar bu evde kalacaOınl , sonra gideceOini söylüyor.
Mesihpaşa Imam. romanında esas olarak orta halli bir imamın ailesini tanıyoruz. Bunun yanısıra zengin, yaşlı bir dul kadının ev düzenini ve bir paşanın konak düzenini kısaca görüyoruz. Paşa konaO ında herkesin mutlu 01-duOu bir efendi-hizmetkAr ilişkisi anlatılıyor. Şimdi bu düzen yıkı lmış, eski zenginlerin bir kısmı ihtiyaç içinde.
Halis Efendinin ailesi romanın odak noktası . Kayınvalidesi Pembe Hanım kızını idare eden akıllı bir kadın. Bir torunu ile çok yakın ilişkisi var. Pembe Hanım aileye olumlu etkisi olan yaşlı insan tipine çok iyi bir örnek.
Romanda Halis Efendi ile Gülsüm Hanımın evliliOini görüyoruz. Yakışıklı bir adam ile evli o lup aklına da güvenmeyen çirkin bir kadın ın kendini kocasına lAyık g�rmediOine, bu yüzden onun her huysuzluOuna kat landlOına şahit oluyoruz. Halis Efendi karısını adam yerine koymuyor, güleryüz göstermiyor. Bu evlilikte tek taraflı sevgi söz konusu. Kocasını çok seven Gülsüm Hanım onun tarafından sevilmiyor. Kocasının Aşık olduOu kızı onu mutlu etmek için eve bile alıyor.
Anne-baba-çocuklar arasında kötü ilişkilere örnek olarak Safiye Hanımın ailesini görüyoruz. Safiye Hanım ve kendi gibi hasis olan zengin, tüccar kocası cimriliklerinden iki oğullarına iyi bakmıyorlar. Çocuklar da büyüyüp kendilerini kurtarınca anneleri ile görüşmüyorlar. Zaten Sayfiye Hanım da oOulların l sevmiyor.
Bu arada çocuklara verilen eski medrese eğitiminin yetersizliğine değiniliyor. Kızların okumasına karşı olan Halis Efendinin kızı Zehra'yı okutmadığı anlatılıyor. AhlAksız bir genç olan Zahid'in evini terk ettikten sonra büyük halasını dolandı rıp tüm servetini batırdığı ve kadının ölümüne sebep o lduğu gösteriliyor.
150
SAMiHA AYVEROi - MESiHPAŞA iMAMI
Romanda tenkit edilen en önemli noktalardan biri Halis Efendinin çocuklarının yetiştirilme tarzları. Halis Efendi çocuklarıyla ilgisiz, sert bir baba. Çocuklarıyla arasında hiçbir sevgi baOI yok. Anne Gülsüm Hanım ise fazla yumuşaklıOI arasında bu çocuklar ölçüsüz ve dengesiz büyüyorlar. DeOişen zaman yüzünden de babalarının ölçüleri ile onlarınki uyuşmuyor.
Halis Efendi evde mutlak hakim. Fazla baskı yapan anlayışsız bir insan. Herkes ondan korkuyor. Bu yüzden ev halkı istediklerini ondan gizli yapıyorlar. Böylece zamanla Halis Efendi çocukları üzerindeki tüm otoritesini kaybediyor. Üç çocuOu da baskı altında geçen çocuklarının intikamını babalarına başkaldırarak alıyorlar. Aile içinde ölçüsüz, ezici otoritenin zararları gösteriliyor.
Bu ailede en önemli eksiklik sevgisizlik. Halis Efendi ve halası Safiye Hanım, Halis Efendi ve karısı Gülsüm Hanım, Halis Efendi ve üç çocuOu arasında sevgi baOI yok. Halis Efendi Hediye'ye aşık olunca sevgi hissini öOrenip karısına ve kızına daha iyi davranmaya başlıyor. OOlu Abdullah'ın da Hediye'ye aşık olduOu anlaşılınca bir süre baba oOul arasında mücadele oluyor. Fakat /VJdu Ilah Hediye'den vazgeçip evi terk etmeye karar veriyor. Zira Hediye de Halis Efendiyi seviyor.
Romanın sonunda, hasta olan Gülsüm Hanımın ölümü, zaten evi terk etmiş olan Zahid'in yokluOu ve evden gitmeye hazırlanan Abdullah'ın da bulunmamasıyla sevgi olmayan bu ailenin daOllacaOI gösteriliyor. Sevgisizlik ve hatalı otorite kullanımı aileyi yıkıyor. Bundan sonra Halis Efendinin Hediye ile evle neceOi anlaşılıyor. Belli ki, karşılıklı sevgi üzerine kurulacak olan bu evlilik mutlu olacak.
1 5 1
NAHil sıRRı ÖRIK Abdülhamit Düşerken
Nahit Sırrı Örik'in 1 957'de yazdığı Abdülhamıt Düşerken romanı 1 908'de i i . Meşrutiyet'in ilanı ile 1 909'da Hareket Ordusunun Ayastefanos'a gelişi arasında geçiyor. Roman kişileri arasında gerçek kişiler, Abdülhamit, dört sadrazamı, vezirleri var. Bu romanda da tarihi olaylar roman kişilerinin başına gelenlerle içiçe işlenmiş.
Romanda ön planda olan aile Mehmet Şahabettin Paşanın ailesi . Şahabettin Paşa karısı Izzet Hanım ve kızı Nimet'le yazın Rumelihisarı'nda bir yalıda, kışın Nişantaşı'nda bir konakta yaşıyor. Bu evlerde o kadar çok sayıda ve çeşitte hizmetkar var ki ev halkı 50 kişiyi buluyor.
Şahabettin Paşa tipik bir Osmanlı bürokratı . Şimdi vezir. Eskiden Maliye Nazırlığı yapmış. Nazırlığı sırasında devletin üç büyük borçlanmasında ko mis-
� yon-rüşvet almış. Paşa bunu yaptığını kabul ediyor ama böyle bir işi ahlaksızlık olarak görmüyor. Şahabettin Paşanın ahlak anlayışı rüşvet ve sahteliğin hakim olduğu çöküş devri ahlakı .
Şahabettin Paşanın başından üç evl ilik geçmiş. I lk karısı Faize Hanım Paşanın nazırlığa atanmasını sağlamış olan vezirin kızıymış. Paşa ilk karısına çok saygı gösterir, her şeyini ona danışırmış. Bu kadından bir oğlu olmuş. Ikinci karısı Şayan Hanım genç bir cariyeymiş. Paşa bu kadını sevdiği içi nikahına almış. Bu sırada ilk karısından olan oğlu 25-26 yaşlarında kızı ldan ölmüş. Paşa tekrar çocuk istemiş. Ama birinci karısı doğurma yaşını geçmiş, ikincisinin çocuğu olmuyormuş. Bu sırada evdeki cariye Gülter'in paşadan hamile kaldığını anlaşılmış. Nimet doğunca Paşa Gü lter'in ad ını Izzet yapıp n ikah ına almış. Ilk
1 52
NAHIT sıRRı ÖRIK - ABDÜLHAMIT DÜŞERKEN
karısına saygıyla, ikincisine sevgiyle baQIt olan paşa Izzet Hanımla sırf çocuk doQurdu diye evlenmiş.
Izzet Hanım hem güzel deQiI , hem de akıllı deQiI. Hiçbir zaman Paşayı avucuna aiamıyor. Ilk iki karısı ölünce, evin tek hanımı olarak bile Paşayı etkiIeyemiyor. çünkü kısa bir süre sonra Nimet ona rakip çıkıyor, babasının bütün ilgisini o topluyor. Izzet Hanım hep kenarda kalıyor. Bu yüzden, ızzet Hanımı cariyelikten kurtarıp hanımefendi yapan Nimet'i doQurmasl olduQu halde, o kızına borçluluk duymuyor. Hiçbir gün bu dik kafal ı kıza hükmedemiyor. Evin idaresi hep Nimet'in elinde oluyor.
Şahabettin Paşa ve Izzet Hanım ayrı odalarda yatıyorlar. Pek ilişkileri yok. Izzet Hanım kocasının kızına özel ilgil göstermesine, kendisinin adam yerine koymamasına kızıyor. Kendinden 35-40 yaş büyük olan bu kocayı hiçbir gün sevemiyor. Kocasının kendisini hor gördüQünü hissettiQi için, biri tarafından sevilmek ihtiyacını KahyA Hilmi Efendi ile ilişki kurarak gidermeye çalışıyor. Bu ilişki 18 yıldır sürüyor. Kocasından sonra kızının da kendini sevmediQini anlayan Izzet Hanımın tek sevgi baQı bu kAhya.
Nimet ise son derece zeki ve bilgili bir kız. Aynı zamanda hesaplı ve Çlkareı. Şahabettin Paşa cQlu olmadlQından Nimet'i erkek gibi yetiştirmiş, politika öQretmiş. Herşeyi kızıyla tartışıyor; onun fikirlerine büyük saygısı var. Birçok şeyi karısından saklıyor, gizlice kızına danış ıyor. N imet ise hayatta bir tek babasını seviyor. Annesini hiç sevmiyor. Onu aptal ve cahil buluyor; kötü muamele ediyor. Çocukken annesinin kAhya ile ilişkisini öğrenip ondan iyice soğumuş.
Nimet, Müşir Abdüllatif Paşanın oğlu Kaymakam Sedat Bey ile nişanl ı . Padişah buyruQu ile nişanlanmışlar. Üç yıldır nişanl ılar ama hiç konuşmamışlar. Ancak mesire yerlerinde uzaktan bakışmışlar. Müşir Abdüllatif Paşanın karısı Mediha Hanım kazasker kızı. Kültürlü, görgülü bir insan. Izzet Hanım onun yanında basit kalıyor. Sedat Bey ise onurlu bir genç.
Bir süre sonra Abdüllatif Paşa gözden düşüp saraydan kovulunca Şahabettin Paşa düşmüş bir adamın oğlunu damat istemiyor. Aynı şeyi N imet de düşünüyor ve nişanı bozuyor. Geleceği mahvolmuş bir koca istemediği için bu
1 53
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
kadar yıldır sevdiOini sandlOI Sedat Beyi bırakıyor. Zaten Nimet çıkarını herşeyi n üstünde tutan bir insan.
Bir süre sonra Şahabettin Paşa yaşlı, işe yaramıyor, hep uyukluyor diye kabineden çıkarılıyor. i i . Meşrutiyetin ilanı i le ıttihat ve terakki idareye geliyor. Eski hükümet adamlarına saldırılar düzenleneceği dedikodusu yayılıyor. Nimet kendi başına ı ttihat ve Terakki'nin merkezine giderek orada subay Şefik Beyle konuşup babasına dokunulmamasını sağlıyor.
Binbaşı Şefik Bey Edirne'nin fakir bir mahallesinden bir imarnın oğlu. Hala
orada oturan dul annesi ve iki geçkin kızkardeşi var. Şefik Bey Nimet'i görünce ona aşık oluyor. Kızın güzelliOi, zenginliOi ve üstünlüğü, bilgisi onu büyüıüyor. Şefik Bey Şahabettin Paşayı ıttihat ve Terakki'nin saldı rılarından koruduğu için Paşadan kızını isteme hakını kendinde görüyor. Paşaya bu istediğini açıyor.
Nimet Şefik Beyin evlenme teklifini babasından çok soğukkanl ı dinliyor.
Bu evliliği bir iş akdi gibi düşünüyor. Iki şart ileri sürüyor. Şefik Bey yarın nüfuzunu kaybetmemek için meclise girmeli ve babasını ayan heyetine ald ı rmalı .
Şefik Bey bunları yerine getirirse onunla evlenmeyi kabul ediyor.
Şahabettin Paşanın konağında yapı lan bir düğünle Nimet ve Şefik Bey evleniyorlar:. DüOüne Şefi k Beyin annesi ve kızkardeşleri uyg u n düşmezler diye çaOırılmıyorlar. Şefik Bey tam iç güveysi oluyor. Bu evlilikte eskinin asaleti ve parası ile yeninin politik gücünün birleşmesini görüyoruz. Nimet ve Şefik Bey zamana göre değişen, ülkeyi hiç düşünmeyen, sadece kendi çıkarlarını hesap ederek politik oyunlar oynayan kişiler oluyorlar.
Evlilikleri son derece mutsuz. Bir Paşa kızı olarak Nimet kocasın ın fakir geçmişini unutmuyor. Onu küçük görüyor, eziyor, kendi kuklası yapıyor. Çok hırslı olduğundan kocas ı nı politik oyunlara itiyor. Şefik Bey devamlı Nimet'in söylediklerini yapmak ve ona uygun cevaplar götürmek telaşında. Tüm politik
hayatını Nimet idare ediyor . Şefik Bey bir süre sonra Dahiliye Naz ı rı olunca ilk düşündüOü şey Nimet'in bundan dolayı ne kadar memnun olacağı . Son dere
ce şahsiyetsil bir adam olarak sadece karısının isteklerine göre yaşıyor.
Nimet'in annesi Izzet Hanım dolayısıyla Kahya Hi lmi Efendinin ailesini de
tanıyoruz. Şahabettin Paşanın yal ıs ın ın bulunduğu koru nu n eteğinde küçük
154
NAHIT sıRRı ÖRIK - ABDÜLHAMIT DÜŞERKEN
bir köşkte yaşıyor bu aile. Zeynep Hanım kocası Hilmi Efendiyi seven, sayan bir kadın. Kocasına "efendi" denmesine kızıyor, kendisi hep "Hilmi Bey" diyor. Selim adlı bir oğulları var.
K�hya Hilmi Efendi çıkarını düşünerek yaşayan bir adam. Şahabettin Paşanın ekmeğini yerken aleyhinde çalışmayı, onun malını, mülkünü ıttihat ve Terakki'ye bildirmeyi düşünüyor. Ama kendi çıkarını düşünerek bunu yapmıyor. Bütün ümidi Paşa ölünce Izzet Hanımla evlenip bu servete konmak. Zeynep Hanım ise kocasının Izzet Hanımla olan ilişkisini biliyor. K�hya hep karısına, bu ilişkiye onun ve oğullarının menfaati için katlandığını söylüyor. Ama Zeynep Hanım hep korku içinde. Şahabettin Paşa öldüğünde ya Izzet Hanım ikinci
/ kadın olmayı kabul etmez de Hilmi beni boşar, parası için onu alırsa diye düşü-nüyor.
Gerçekten de bir süre sonra Şahabettin Paşa öıüyor. K�hya, Izzet Hanım ile evlenme hayalleri kurarken Nimet k�hyayı kovuyor ve annesine servet kalmadığını söylüyor. Zaten karısını seven Hilmi Efendi Izzet Hanımında parasız kaldığını görünce onu terk ediyor. Izzet Hanım kahyanın ailesi evden ayrılırken Zeynep Hanımdan yaptıklarından dolayı özür diliyor.
Aslında Izzet Hanım kocası ölünce Hilmi Efendi ile evlenmeyi düşünüyor. Kocası herşeyi Nimet'e bırakıyor. Izzet Hanım evlenmediği takdirde evde oturabileceğini ve kırk altın aylık alacağını ögreniyor. Izzet Hanım parayı da, evde oturmayı da istemiyor. Hilmi Efendi ile evlenir, mücevherlerimi satar, ayrı evde yaşarım diye düşünüyor. Parada gözü yok.
Ama sonra, artık yaşlandığını, Hilmi Efendiyi uzun süre elinde tutamayacağını, Hilmi Efendinin paralara el koyup onu boşayabileceğini düşünüyor. Sonunda kızına muhtaç olup ona yalvarır duruma düşmek istemiyor. Kızıyla kalıp Şahabettin Paşanın hanımı olarak köşesinde yaşamaya karar veriyor. romanın başında Nimet'e kıyasla aptal bir kadın olarak görünen Izzet Hanımın romanın sonunda aslında akıllı ve en az Nimet kadar hesaplı bir insan olduğu ortaya Çıkıyor.
Bu arada Nimet Şefik Beye ıttihat ve Terakki'den gizli, sadrazama gidip kendine nazırlık istetiyor. Arkadaşları bunu duyuyorlar. Nimet kocasının ıttihat
155
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
ve Terakki ile arasının bozulmasına sebep oluyor. Kocasını devamlı onların aleyhinde işliyor. 31 Mart Vakası olunca Şefik Bey ıttihat ve Terakki'ye karşı diye onu Dahiliye Nazırı yapıyorlar.
Hareket Ordusu yola çıkınca Abdülhamit kan dökülmesin diye tahttan feragate razı oluyor. Nimet Şefik Beyi Abdülhamit'e yolluyor. "Beni sadrazam yapın orduya karşı gelelim." dedirtiyor. Şefik Beyi Abdülhamit reddediyor. Bunun üzerine Nimet kocasını karşı tarafa, Hareket Ordusuna katılmaya yolluyor. Yalnız bu seferki hesap yanlış çıkıyor. Şefik Bey tutuklanıyor.
Nimet hatasını fark edince kendisine birşey olmasından korkuyor. Mücevherlerini ve parasını alıp Rus elçiliğine sığın ıyor. Bir Rus gemisi ile Odesa'ya kaçıyor.
Politik kargaşalıklar içindeki bir devri anlatan bu romanda da aile hayatındaki düzensizlikleri görüyoruz. Yakın bir baba-kız ilişkisinin bulunduğu üst düzey Şahabettin Paşa ailesinde evin hanımı eski bir cariye. Kocası tarafından beğenilmiyor. Bu kadını kızı Nimet de hiç sevmiyor. Aile içindeki sevgisizliğin bu kadını evlilik dışı bir ilişkiye ittiğini görüyoruz. K�hya Hilmi Efendi ailesinde ise kocasının kendisini aldatmasına boyun eğen Zeynep Hanımı tanıyoruz.
Bu romanda evlilik bir menfaat düzenlemesi olarak görülüyor. Nimet'in Sedat Bey'le evlenmek istememesi ve Şefik Beyle evlenmesi ayrı ayrı iki menfaat meselesine dayanıyor. Ayrıca değişik sınıflara ait iki insanın, Nimet ve Şefik Beyin, evliliklerinde mutlu olamadıklarını görüyoruz. Şahsiyetsiz bir erkeğin karısının elinde kukla oluşuna şahit oluyoruz. i i . Meşrutiyet dönemi kadının toplumda ortaya çıktığı devir. Ailede ve toplumda kadın çok güçlü. Nimet hem baba evinde, hem Şefik ile evliliğinde idareyi elinde tutan güçlü bir kadın.
156
SAMET AGAOGLU Büyük Aile
Samet AOaoOlu 1 9S7'de basılan hikAyesi BOyOk Alle'de Anadolu'dan Istanbul'a göç eden büyük bir ailenen daO l l ışınl ve yıkımını anlatıyor. Hacı Gıyas'ın ailesi Tokat'ın Niksar ilçesinden varlıklı bir aile. Dört oOlu olan Hacı Gıyas bunlara kardeşinin dört kızını alıyor. Çocuklarının evlenme kararlarını kendisi veriyor. Hem gelenek böyle, hem de para aile içinde kalsın diye kardeş çocukları birbirleriyle evlendiriliyor.
Hacı Gıyas'ın oOulları hep Istanbul'a taşınmak istiyorlar. Ama babaları onları durduruyor. Hacı Gıyas otoriter bir aile reisi. Ailede ilişkiler sevgi deOil, otorite üzerine kurulu. Çocukları onun baskısı altında eziliyorlar, ölmesini bekliyorlar. Hacı Gıyas ölünce, Meşrutiyetten birkaç yıı önce, Istanbul'a göç ediyorlar.
Istanbul'a taşınınca önceki eski gelenek devam ediyor. BoOaziçi'nde bir köşkte tüm aile birlikte oturuyor. Aile tertleri şu kişilerden oluşuyor: FerhatSadiye ve üç çocukları Hüseyin, Hasan, Dilara. Abdü lmuttalip-Mesude ve üç çocukları Aziz, Zeynep, Ayşe. Yakup-Müveddet ve Musa-Münire . Evde çok sayıda h izmetkAr da var. Aile reisi en büyük ağabey Ferhat . Dört erkek kardeş Mahmutpaşa'da bir ticarethanede birlikte çalışıyorlar. Hem evleri, hem işleri ortak.
Bir sOre sonra kardeşler, Ferhat ve karısı Sadiye'nin otoritesinden bıkıyorlar. Onların evden ayrılmasını istiyorlar. Zaten ailede her zaman bir otorne sorunu var. Ezici aile reisine karşı -hacı Galip, sonra Ferhat- tepki gö'SterJyor aıle feıt ..
leri. Sonunda Ferhat, karısı ve çocuklarını alıp Kadıköy'de ayrı bir köşke çıkıyor. DiOer üç kardeşin aileleri BoOaz'daki köşkte birlikte kalıyorlar.
157
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
, Bütün aile Istahbul'da lüks ve müsrif bir hayata dalıyor. Kasaba şartlarına
alışmış olan aile b(lyük şehrin bozukluklarını değer sanarak asıl sahip oldukları değerler�en uzaklaşıyor. Şehirde çözülme başlıyor. Çocuklar şımarık yetiştiriliyor. Rum rnürebbiyelerden sonra Amerikan okullarına yollanıyorlar. Yalnız Ferhat'ın üç çocuğu okuyor. Diğerleri eğitimlerini yarıda bırakıyorlar. Büyükler, çocukların ingilizce öğrenmelerini eğitimleri için yeterli buluyorlar.
Evde kadınlar mutlak hAkim. Erkekler çocukların okullarına, is.tikballerine karışmıyorlar. Çocuklar tamamen annelerin elinde. Erkeklerin tek isteği geleneğe uyarak kardeş çocuklarını birbirleriyle evlendirmek. Ev dışında erkekler serbest. Ailede Ferhat'ın çocukları hariç herkes çok çirkin. Bu yüzden üç küçük kardeşin karıları kocalarının metreslerine ve evdeki mürebbiyelerle il işkilerine göz yumuyorlar.
Ferhat'ı n bir kolu ve bir bacağı sakat. Karısı Sadiye ise hırçın ve içten pazarlıklı bir kadın. Birbirlerini istemeden, Hacı Gıyas'a karşı koyamadıklarından evlenmişler. Sadiye sakat kocasına tahakküm etmek istiyor. Bir süre sonra Ferhat genç bir metres edinip ona Beyazıtla bir ev tutuyor. Sadiye bunu anlıyor. Fakat zengin hayata alıştığından, olay�ıkarıp kocasın ın kendisini boşamasını iste-·miyor. Sinsi bir plan yapıyor. �,,>
Çocuklarını ve kayınbiraderlerini Ferhat'ın delirdiğine inandırıyor. Kardeşler tam inanmıyorlar ama başlarındaki otoriteden kurtulmak işlerine geliyor. Ferhat akıı hastanesine konuyor. Paranın idaresi Sadiye'ye geçiyor. Ferhat hastaneden çıkınca karıs ından soğuduğu için eve dönmek istemiyor. Eyüp Sultan'da bir tekkeye kapamyor. Bu ailesinin işine geliyor. Sadiye Kadıköy'deki köşkte eğlenceli, hür bir hayat yaşıyor. Kardeşler iş hayatlarında serbest kalıyorlar.
Ferhat'ın çocukları babalarını unutmuyorlar. Olanlardan annelerini sorumlu tutuyorlar. Hüseyin koleji bitirip amcaları ile çalışıyor. Dilara büyüyüp güzel bir kız oluyor. Hasan ise Hukuk Fakültesini bitirip doktora yapmak için Almanya'ya gidiyor. Gitmeden önce babasını görmek istiyor ama annesi izin vermiyor. Bir süre sonra Hasan Varşova'da tren raylarına atlayıp intihar ediyor. Defterindeki yazılarından annesinin babasına haksızlık ettiğini düşündüğü anlaşılıyor. Dilara ise taliplerini reddediyor. Yemiyor, içmiypr ve verem oluyor. Hep babasından
158
SAMET AGAOGLU - BÜVÜK AILE
bahsederek öıüyor. Veremden ölümü aslında bir nevi intihar. ,
Milli Mücadeleden sonra ailenin maddi durumu sarsı l ıyor. Kardeşler
küçOk bir iş yerine geçiyorlar. Amcaları Hüseyin'i istemiyor, para vermiyorlar. Sadiye ve Hüseyin Kadıköy;deki köşkü kiraya verip bahçıvanların oturduOU iki odalı eve geçiyorlar, geçim s ıkıntıları büyük. Bir süre sonra Hüseyin denize atlayıp intihar ediyor.
Ailenin BoCazlçi kolu Ferhat'ın üç çocuCunun jntiharına karşı ilgisiz kahyor. Aileda niçbir zaman sevgi ve birlik olmadlCı bu olaylar üzerine iyice ortaya çıkıyor. Fertlerin beraberlikleri daima ortak çıkarlara dayalı olmuş. Ortak çıkar bitince ayrılıyorlar, birbirlerini hiçbir zaman sevmiyorlar.
Bir süre sonra BoCaziçi'ndeki evde de çözülme başlıyor. Kardeşler geçlnemez oluyorlar. parasızlık baş gösterince birbirlerine düşüyorlar. Köşkü s.atıp, parasını paylaşıp Istanbul'un uzak semtlerinde ayrı ayrı kira evlerine çıkıyorlar. ve görOşmüyorlar.
Abdülmuttalip'in oClu Aziz evi terk ediyor. Kızı Zeynep kör oluyor ve ma-i hallenin serserileri ile düşüp kalkıyor. Ona uzak bir yerde ayrı ev tutup arada para yolluyorlar. Anneleri Mesude bunuyor.
Musa ve karısı Münire ıstanbul'da yaşayamayacaklarını anlayıp Niksar'a geri dönüyorlar. Yakup bir gün sokakta Abdülmuttalip'i görüp para istiyor. Beş parası olmayan Abdülmuttalip veremeyeceCini söyleyince Yakup ona kalabalıCın ortasında hakaret ediyor. Abdülmuttalif eve gidiyor, kalp krizi geçirip öıüyor.
H ırçın bir adam olan ve karısını döven Yakup zengin yılların ı özlüyor. Ailedeki tüm felaketlere aCabeyi Ferhat'ın uCursuzluCunun sebep olduCuna inan ıyor. Bir gece tekkeye gidip Ferhat'ı balta ile öldürüyor. Çocuklarına Istanbul'a giderlerse sefil olacaklarını söyleyen Hacı Gıyas'ın dediCi çıkıyor. Aile ıstanbul'da yıkıl ıyor. Tek kurtulan Niksar'a geri dönen en küçük kardeş ve karısı , Musa-Münire çifti oluyor.
Büyük Aıle hikAyesinde ıstanbul'da daC ı lan Anadolu kökenli kalabal ık bir aile tanıyoruz. ıstanbul'da önceleri hep birlikte bir köşkte yaşayan bu büyük aile lüks ve israf içinde yaşıyor. Önce ikiye ayrılan aile sonra parasızlıkla beraber tamamen daCılıyor ve yok oluyor.
1 59
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Bu ailede evlilik kararlarını aile reisi olan baba veriyor. Burada geleneksel kardeş çocukları evlili{ıini görüyoruz. Zorla, birbirlerini istemeden evlenen Ferhat ve Sadiye evlili{ıinin do{ıurdu{ıu kötü sonuçlara tanık oluyoruz. hikAyedeki kadınlar evde mutlak hAkim. Erkekler ise ev dışında tamamen serbest. Hepsinin metresleri var. Burada karı-koca yakınlı{ıı olmayan evlilikler görüyoruz.
Aileda çocuk terbiyesi ise yanlış. Son derece şımarık yetiştirilen çocukların e{ıitimine de önem verilmiyor. Abdülmuttalip'in çocuklarında aileye karşı çıkan mutsuz gençler görüyoruz. Iyi okuyan Ferhat'ın çocuklarında ise babanın evde olmamasının çocuklarda büyük bir eksiklik hissi yaratmasına ve bunun çocukları intihara sürükleyişine tanık oluyoruz.
Bu ailede asıl sorun sevgisizlik. Son derece otoriter bir aile reisi olan Hacı Gıyas'ın karısından hiç söz edilmiyor. Belli ki dört erkek kardeş anne sevgisi olmadan babanın ezici otoritesi altında büyüyorlar. Hepsinde de otoriteye karşı bir tepki oluşuyor. Once babaların ı dinlemeyip, o ölür ölmez Istanbul'a göç ediyorlar. Sonra da a{ıabeyleri Ferhat'ın otoritesinden kurtulmak için onun deli oldu{ıuna inanmayı tercih ediyorlar.
Aile fertleri birbirlerinin mutsuzluğu� karşı hissizler. Hatta, birbirlerinin yıkımına ve ölümüne sebep oluyorlar. Beraberlikleri sadece ortak çıkarlara dayandığından, bu çıkarlar bitince, parasızlık baş gösterince, birbirlerine düşüp dağılıyorlar. Çünkü aralarında sevgi ba{ıı yok. Sevgisiz, kuru otorite üzerine kurulu aile i l işkilerinde istenmeyen aile reisi kolaylıkla ortadan kaldırı labiliyor. Başsız, otoritesiz bir aile de yıkıma sürükleniyor. Ailedeki bu istenmeyen, seviImeyen otorite ve onun yoklu{ıunun ailenin yıkımına sebep olması 20. yüzyıl başı Osmanlı toplumunu yansıtıyor.
1 60
AHMET HAMDi TANPıNAR Huzur ..
Teslim
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Mahur Beste
Ahmet Hamdi Tanpınar' ın romanlarına aileyi gözönünde bulundurarak baktlOımızda, çeşitli Türk aile tiplerini işlediOini görüyoruz. 1 949'da yazdıOı Huzur'da Tanpınar 1938-39'ların Türkiye'sinde iki medeniyet arasında kalmış aydın insanların durumunu anlatırken, çoOunluOu mutsuz olan aileler çiziyor. Nuran'ı boşanmış, çocuklu bir kadın olarak tanıyoruz. Evlendikten yedi sene sonra kocası Fahir romanyal ı bir metres tutmuş, iki sene evden ayrı yaşamış, sonra da boşanmak istemiş. Nuran ayrıldıktan sonra kızçı ile birl ikte annesi, dayısı ve dayısının oOlu i le yaşamakta. Mümtaz ise küçükken annesiz, babasız kalmış, amcasının oOlu ıhsan tarafından büyütülmüş. Şimdi ise yalnız yaşıyor. Yani romanın iki ana karakteri de saOlıklı bir aile çevresi içinde yaşamıyorlar.
Romanda mutlu aile, bir kızları öldüOü için bir süre önce sarsıntı geçirmiş olmalarına raOmen, Ihsan;ın ailesi. ıhsan, karısl 'Macide, annesi Sabire Hanım ve çocukları birlikte yaşıyorlar. Macide hassas, sevgi dolu bir insan. ÇocuOu ölünce bir sinir buhranı geçiriyor. Ikinci doOumla iyileşiyor. Tam bir ev kadını ve anne. Kocası ile ilişkisi de çok güzel . Aralarında sıkı bir dostluk ve baOlı l ık var. romandaki diOer ailelerde bu huzuru göremiyoruz. Bir de sevgi dolu aile baOına kısa bir örnek veriliyor romanda. Bir genç kız erkek kardeşi askere gittiOi için, onun yaralanma ihtimalini düşünerek, hemşire oluyor. Bu çok s ıcak bir kardeş
161
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
sevgisi gOstennesi bakımından ilginç. Romanda çoOunlukta olan mutsuz aile lere gelince, Suat ve Afife iki ı:ocuklarına raOmen boşanmak Ozereler. Suat karısı ve çocuklarıyla ilgili deOil. Birçok kadınla ilişkisi var. Nuran'ın MOmtaz'la evle neceOlni bildiOi halde Nuran'a ilAn-ı aşk ediyor. Sorumsuz ve inançsız bir insan; karısını çok mutsuz ediyor.
Adile Han1m-Sabih Bey çiftinde de mutsuz bir evlilik OrneOi gOrüyoruz. Sabih Bey kendini gazete haberlerine vermiş. Sadece bunu konuşuyor. Adile Hanım ise gençler arasında çöpçatanlık yapmak, ara bulup, ara bozmak ve dedikodu yapmakla vakit geçiriyor . Karı-koca arasında saOlıklı bir ilişki yok. Adile Hanım aksiliOi ve huysuzluOuyla kocasını tamamen sindirmiş.
Bu insanlar ar.asında Nuran ve Mümtaz bOyük bir aşk yaşıyorlar. Birbirlerini çok seviyorlar , çok iyi anlaşıyorlar. "Nuran sade güzel ve seven, sevilmekten hoşlanan kadın deOildi. Herşeyden evvel çok iyi arkadaştı ." (s. 173) diyor Tanpınar. Nuran ve Mümtaz gerçekten de birçok fikri ve zevki paylaşan iki dostlar. Nuran tam modem, aydın kadın tipi. Köklü bir kültürü, zevki var . Mümtaz'la evlilik dışı yaşamak cesaretini gösteriyor ve bundan dolayı romanda saygınlıOınl kaybetmiyor. Ama gene de içinde hep bir başkaları ne der korkusu var.
Safiye Erol:un 1947'de basılan CIOerdelen adlı romanındaki Canzi de nuran gibi o yılların modern kadın tipi. Canzi bir kolejde öOretmen ve yazar. Güzeı, kOitürlü bir insan. Kocası ile anlaşamadlOI için kendi iSteOi ile boşanıyor. Yalnız yaşayan saygın bir kadın. Sevgilisi olan Mimar Turhan'ı Trakya'nın imarı için çalışmaya itiyor. Ataları ile ilgili yazdlOI hikAyelerle Turhan'ı eOitiyor ve onu yüce bir gayeye sevk ediyor. Burada modern kadın eOitici ve erkeOe yön veren bir insan (17).
K ızının Mümtaz'ı kıskanması sonucu yaptlOI huysuzluklar, annesinin merakı, Adile Hanımın Mümtaz'a karşı olması, Suat' ın ilAn-ı aşk edip intihar etmesi, kocasının tekrar evlenmek istemesi Nuran'ı yıkıyor. Ailesinin ve çevresinin baskısına daha fazla direnemiyor. Herkesçi uy.gun görülecek şeyi yapıyor. IstemediOi halde tekrar Fahir ile evleniyor. Mutsuz bir aile yuvasında yaşayacaOI belli. Romanda anlatı lan, bir dönemin aydın insanının huzursuzluOu , aile kurumuna da yansıyor. Bu deoer karmaşası içinde dünyada düzenli, mutlu bir aileye rastlamak zor.
162
AHMET HAMOI TANPıNAR - TESLIM
1 955'te yazdı{ıı Teslim adlı hikayesinde Tanpınar ailenin insanları tutsak eden çok güçlü bir kurum oldu{ıunu gösteriyor. Hikayedeki Süleyman yü�sek tahsil yapmış bir adam. Muhaceret sırasında kaybetti{ıi babasını yıııarc(arıyor, sonunda buıuyor. Baba bu arada yeniden evlenmiş, sekiz çocuklu , fakir ve sakat bir adam. Süleyman bütün bu ailenin sorumlulu{ıunu üzerine alıyor, zor şartlarla bir köy evinde oturuyor. Kansı bu hayata dayanamıyor çocu{ıunu alıp baba evine kaçıyor. Ama Süleyman buna ald ırmıyor. Onun için kendi hayatı de{ıil babası ve kardeşleri önemli.
Babası yaşıı oldu{ıundan aile reisi kendisi oluyor. Büyük kardeşini yeni evlendirmiş, seneye de bir başka kardeşIni evlendirmeyi düşünüyor. Belli ki, tek gayesi aile düzenini korumak ve devam ettirmek. Üstelik üvey annesi Süleyman'dan bu fedakarıı{ıı beklememekte. Çevre kasabalı da Süleyman'ın kendini baba evine feda etmesini do{ıru bulmuyor. Yani, çevrenin veya ailenin baskısı söz konusu de{ıil. Ama aile ba{ılıl ı{ıı Süleyman'ın içine o denli işlemiş ki böyle yaşamayı kendisi istiyor. Aile fertten güçlü; onu teslim alıyor.
1 962'de yazılan Saatleri Ayarlama Enstıtüsü'nde aile yapıları , zaman içinde gösterdikleri de{ıişme ile anlatı lıyor. Bu noktaya dikkat ederek baktı{ıımızda, Hayri I rdal'ın baba evini eski aileye bir örnek sayabiliriz. Bu , Edirnekapı'da oturan fakir bir aile. Baba batı l itikatları olan cahil bir adam. Eve yeni kocasından boşanmış bir hanım, misafir olarak gelince baba bu kadını zengin sanıp nikahına alıyor. Böylece bir evin içinde iki karılı olarak yaşıyor. Bu ailede kocaya ba{ılıl ık marazi denebilecek bir derecede. Babanın ikinci karısı , baba . :.-
�- / /- ----- -ölünce o evde yalnız yaşıyor. Hayri'nin birl ikte oturma teklifini reddediyor. Ko-casının yaşamış oldu{ıu evi terk etmek istemiyor.
Daha sonra Hayri'nin ilk karısı ile olan evlili{ıini ve evinde oturdukları Ab-" �
düsselam Beyin aile hayatını görüyoruz. Burada adeta Türkiye'deki eski-yeni karışımını yansıtıyor bu aileler. Abdüsselam Bey, himayesine ald ı{ıı Hayri'yi kendi yetiştirmesi olan Emine ile evlendiriyofr Hayri ile Emine'nin mutlu bir evliliği oluyor. Anlaşabiliyorlar, birbirlerini seviyorlar ve aralarında bir dostluk oluşuyor. Kendi içlerinde çekirdek aile gibiler çünkü birbirleriyle al ışverişieri, yakın ilişkileri var. Büyük bir ailenin içinde kaybolmuş birer unsur değiller. Ama yer olarak Abdüsselam Beyin evinde yaşıyorlar.
1 63
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
AbdOsstıam Beyin eski aile hayatını da tanıyoruz. 20-30 odalı bir konakta tOm hısım akraba ve 8-10 halayıkla oturan Abdüsselam Beyin bu geniş ailesinin fertleri ya saraydan çıkma, ya da devlet kademelerinde bulunan kimseler. Yalnız bu kalabalık ailenin fertleri arasında kesin kan baOları bulunmadlOI anlaşı l ıyor. Tıpkı Osmanlı ImparatorluOu gibi, çeşitli unsurların, uzak akrabaların beraber bir konalda oturmasıyla meydana gelmiş bir aile. Bu dönemde zengin olan Abdüsselam Beyin servetini yavaş yavaş kaybetmesi ile, meşrutiyetten sonra, aynı imparatorluk gibi, aile fertleri de yavaş yavaş daOllmaya, evden ayrılmay� başlıyor. Sonraları Abdüsselam Bey küçülmüş ailesi ile Beyazıt'da bir evde oturuyor. Küçük kızı , damadı, onların çocukları, kendi kardeşinin damadı Ferhat Bey ve Hayri-Emine çiftiyle yaşıyor.
Zamanla önce kızı ve damadı, sonra Ferhat Bey evden ayrılıyor. Böylece Abdüsselam Bey aslında birer yabancı olan Hayri ve Emine ile kalıyor. Büyük · konak hayatının zaman içinde nasıl eriyip yok olduOunu görüyoruz. Aile fertleri o denli birbirinden kopuyor ki zaten babalarıyla ilgilenmeyen Abdüsselam Beyin iktoOlu artık bayramlarda bile babalarına uOramaz oluyorlar.
Hayri, karısı ölünce, bir süre sonra Pakize adlı bir kadın ile evleniyor. Pakize'nin iki kız kardeşi ve Hayri'nin ilk evliliOinden olma çocukları birlikte yaşıyorlar. Bu ailenin zamanla aldlOI şekil yozlaşmış yeni aile hayatını gösteriyor. Başta hiç geçinemeyen karı-kocanın Hayri'nin zengin olmasıyla araları düzeliyor. Son derece hırçın bir insan olan Pakize , kocası zengin olunca onun yüzüne gülmeye başlıyor. Villa Saat adını verdikleri lüks evlerinde aşçı, hizmetçiler ve "eski hanedan çeşnisi vermek için" buldukları Arap Kalfa ile zengin bir hayat yaşıyorlar. Paranın getirdiOi rahatlık evdeki kadınları mutlu etmeye yetiyor. Birçok evli veya bekAr kadın ve erkeOin birbirleriyle ilişkisi olduOu bir çevrede, davetlerde, eOleneelerde kendilerini göstermek kadınların en büyük zevkleri oluyor. Musiki merakl ısı ama kabiliyetsiz olan büyük baldız meşhur oluyor. Güzellik kraliçesi olmak isteyen küçük baldız biriyle tanışıp evleniyor. Hayri'nin fakirlik döneminde bir ara besleyemeyeceOi için kaba saba, cahil bir adamla evlendirmeyi düşünüOü kızı Zehra da birini tanıyıp evleniyor. Hayri'nin karıs ı Pakize'nin Halit Ayarcı'dan gayrı meşru bir çocuOu oluyor. Hayri bunu anlamıyor; yeni doOan kızı kendi çocuOu sanıyor. Hayri bir bakıma Abdüsselam Beyin yerini alıyor.
1 64
AHMET HAMOI TANPıNAR - SAATLERI AYARLAMA ENSTITÜSÜ
Geniş aileyi tutanın sadece para güGü olduOu görülüyor.
Olumsuz aile iliskilerine başka örnekler de görüyoruz. Hayri'nin zengin halası Zarife Hanım ailesini, kardeşini, yeoeni Hayri'yi hiç sevmiyor. Fakirliklerinde onlara yardım etmiyor. Onları hep parısının peşindeler sanıyor. sonradan Hayri'nin işyerinde ona da bir görev verilince Hayri'yi eller ü stünde tutmaya başlıyor. Burada menfaatin aile baOından üstün olduOunu görüyoruz. Romanda bir de Cemal Bey ve karısı Selma Hanım arasındaki çirkin karı-koca ilişkisi var. nüfuzlu ve zengin bir adam olan Cemal Bey karısını sevmiyor, başka birine Aşık. Karısı onun için etrafa gösteriş yapmak için kullandığı bir süs . Ona "yapma çiçek" diyor. Bir süre sonra karı-koca boşanıyorlar ve Selma Hanım Hayri'nin metresi oluyor. Böylece, birçok ailedeki olumsuz ilişkiler sergileniyor romanda.
Romanın sonunda karşı laştıOımız, başta Hayri Irdal' ın ailesi olmak üzere, birçok aile birbirinden kopuk, her ferdin ayrı bir hayat ı olduOu görülen, ahıaksızlıOm hüküm sürdüOü aileler. Hayri'nin ailesinde sadece bir kişi, oOlu Ahmet, bu yaşama tarzına karşı çıkıyor ve evden ayrıl ıyor. Babasından para kabul etmeden, devlet parasıyla okuyup doktor oluyor. Aileden kopuyor. Romanda Türkiye'de zaman içinde deOişen çeşitli aile yapıları görüyoruz. En son tanıdlOımız modem ailenin yozlaşmışlıOına karşılık roman aile açısından karamsarlıkla bitmiyor. Ahmet'in varlıOI romanın sonunda gelecek için bir ümit vaadediyor. Biliyoruz ki, babasının hayat tarzını beOenmeyen ve ordan kopan Ahmet daha saOlıklı bir aile kuracaktır.
1975'te yazdlOI Mahur Beste romanında Tanpınar i i . Mahmut devri ile 20. yüzyılın başları arası�a yaşamış çeşitli üst zümreden kişilerin hayatlarını aile baOlarl içinde anlatıyor. Kan baOının fazla olmadlOI kalabalık ev düzenlerini ve sonraları bu zengin kişilerin mali durumlarının sarsılması ile yok olmaya başlayan konak hayatının devam eden kalıntılarını anlatıyor. Buyıdil hanım ile Adile Hanım i i. Mahmut'un kızkardeşi Esma Sultan'ın yetiştirmelerinden. Adile Hanım evlendirilip çocuOu olduktan sonra kocası ölüyor. O da eski arkadaşı olan ve önemli biri ile evli bulunan Buyıdil hanım ın evine yerleşiyor. Buyıdil Hanımın kızı Sıdıka'nın sOtannesi oluyor ve onu bOyütüyor. Sıdıka büyüyOp Nuri Bey ile evlenince de onlarla oturuyor.
Nuri Bey ise kOçOkken çocuOu olmayan amcasına verilmiş, amcası tarafın-
165
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
dan büyütOlmOş. Sıdıka ile evlendikten sonra Sıdıka'nın sütannesi Adile Hanım evde her işe karışıyor ve sonunda evin bütün idaresini ele geçiriyor. Nuri Bey ise keyfince yaşamayı sevdiği için Babıali'deki memuriyetinden ayrıl ıyor ve çeşnli iş atılımları yaparak para kazanıyor.
Nuri Bey ile Sıdıka Hanımın oğlu Halit Bey ise çalışmıyor. Babadan kalma servetle yaşıyor. Gününü miras işleriyle ilgili mahkemelerde geçiriyor. Halit Bey ise çalışmıyor. Babadan kalma servetle yaşıyor. Gününü miras işleriyle ilgili mahkernelerde geçiriyor. Ham Bey Ruhsar Hanım ile evleniyor. Aynı evde, Halit Beyin annesi Sıdıka Hanım, babanın sütninesi Saniye Hanım, annenin sütninesi Adile Hanım, aşçı kadın, kaHa, ahretlikler yaşıyor. Aile efradının iki, üç misli emektar hizmetçi var. Burada da kalabalık ev halkın ın çoğunluğunun kan bağı Qlmayan kişilerden oluştuğunu görüyoruz.
Mahur Beste'de Abdülhamit zamanında yaşamış bir başka aile daha tanıyoruz. ısmail Molla Fatih'te konağı, Boğaz'da yalısı olan zamanın ileri gelenlerinden. Çapkın bir adam. Oğlunun Fransızca öğretmeni ile ve yalı komşusu Tarıdil Hanımla ilişkileri olmuş. Boğazdaki bu komşu yalıdaki hayat zamanın evlenme Adetlerini yansıtması bakımından ilginç. Necip Paşa ve Tarıdil Hanım canyeler yetiştiriyorlar. Bu cariyeler o kadar iyi yetiştiriliyorlar ki zamanın zenginleri Tarıdil Hanımın cariyelerini oğullarına almak için yarışıyoriar. "Izdivaca kadın gözünün ve zevkinin hAkim olduğu .. . bu devirde bu konak bir nevi bedii mektep gibi kabul edilmişti." (s23) diyor Tanpınar.
ısmail Molla'nın oğlu Behçet ise annesi ve dadısıyla büyüyor. Pısırık olan , bu Çocuğu babası hiçbir zaman beğenmiyor. Memuriyetierde başarılı olmasına
rağmen silik kişiliği yüzünden babasınca sevilmiyor. ısmail Mollanın arkadaşı Ata Molla ise zengin bir aileden. Ama hem kendi parasını , hem karıs ın ın parasını yemiş bitirmiş. Buna rağmen alıştığı lüks hayata devam ediyor. Para sorumluluğu olmadığından herkese borcu olduğu halde israf içinde yaşıyor. Ata Mollanın kızı Atiye, Abdülhamit'in emri ile ısmail Mollanın oğlu Behçet ile evlendiriliyor. Bir şehzade Atiye'yi istiyor. buna mani olmak için Abdülhamit methini duyduğu Behçet'le Atiye'nin evlendirilmelerini emrediyor. Ata Molla kızının bu evliliğine karşı ama emir büyük yerden geliyor.
Behçet Bey ufak tefek, sil ik, kendi halinde bir insan . Kitap ciltliyor, saat
166
AMMET HAM Di TANPıNAR - MAHUR BESTE
tamir ediyor, antlka topluyor. Atlye ile ilgitenmiyor. Atiye kocasını beOenmiyor ama aldlOI terbiye onu kocasını sevmeye mecbur kılıyor. O da görevini yerine getiriyor, kocasına bir çocuk gibi bakıyor. Atiye ile ilgilenen kayınpederi ısmail Molla oluyor. Beraber geziyorlar, sohbet ediyorlar ve yakın dost oluyorlar. Karıkoca ilişkisi yakınlıOI eksik. Bu boşluOu ailenen diOer bir ferdi, ailenin varlı"l dolduruyor.
Yıllar sonra Atlye Hanım ölOnce Behçet Bey emektar hizmetçisi Şerife Hanım He oturuyor. Şerlfe Hanım Behçet Bey için önemlı çOnkO para Işlerini o görüyor. Malı, molkO, kiracılan olan Behçet Bey zamanın üst sınıf Insanlarında gOrOldOOO gibi para konusu ile i1gilenmiyor. Bu küçültücü bir iş. Kiracılarla Şerife Hanım muhatap oluyor. O gOnlerde Behçet Beyin ablasının torunu Cavide, kocası ölOnce yalnız yaşayamayaca"ından Behçet Beyin evine onunla oturmaya geliyor. Uıak bir akrabanın aynı eve taşınması adeta eski kalabalık akrabalar evinin bır uzantısı gibi.
Ahmet Harndi Tanpına,.ın adı geçen üç romanı ve bir hiktlyesine baktı"ımızda aıle ile ilgili bırçok tesbitler görüyoruz. 1 9 . yüzyıl aileleri içinde aşa"ı zümraden iki karılı bır kişiye de"iniliyor. Üst zümreden, kan ba"ı fazla olmayan kalabalık aıle hayatı, bu yapının zamanla daOllmasl ve aile ba"larının zayıflaması anlatılıyor. Bu tAr aııelerde emektarların önemli yerleri, hatta aileyi Idareleri altına arınaları gösteriliyor. ÇocuOu olmayan kardeşe kendi çocu"unu verme Metine, Insanların kendi dışlarında kararlarla evlendirilmelerlne ve cariyelik kurumuna deOlnlllyor. Ayrıca, Ost sınıf ailelerde para Işlerine önem verilmediOl, bu konunu kOçOltücO birşey olarak görüldOOO, para işlerinin hizmetkMara bırakııd:", tesbit ediliyor. Çalışmadan, mirasla yaşayanlar, eskiden alıştıkları .lÜkS hayatı, mali güçlerini kaybetmelerine raOmen, devam ettiren para sorumlulu"u olmayan kişiler anlatılıyor.
Bunlar daha çok eski ailelerle ilgili saptamalar. Hem eski zamanlarda mevcut olup, hem de yenı aile dOzeninde devam eden önemli iki nokta var. Biri ailede ahlAk konusu. Karının veya kocanın eşini aldatması eskiden bugüne devam eden bır sorun. Aynı şekilde karı-koca ilişkisinde karşılıklı anlaşma ve dostluk her zaman Için önemlı bir konu. Mutlu ailelerde birçok şeyi paylaşan karı-kocalar görüyoruz. Bunun olmadı"ı yerde, hayatın evin içinde geçti"i eski
1 67
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
kalabalık aile dOzeninde, eşlerdeki bu boşluOu diOer aile fertleriyle olan dostluklar dolduruyor.
20. yOzyl1 ailelerinde ise genelde bir kopukluk sergileniyor. Ailedeki her ferdin kendi Ozel hayatı var. Hayat evin dışına açılıyor. Paranın getirdiOi refahın aile içinde huzuru saOlamasl , bir evlilikte kadının sOs eşyası olarak gOrOlmesi, menfaatlerin aile baOından Onemli olması sergileniyor. Ayrıca, aydın kişilerin huzursuz dünyasında mutlu aile bulmanın zorluOu gOsteriliyor. Boşanma ve evlilik dışı yaşama gibi Türk toplumunda alışılmışın dışında kalan davranışlar ilk defa bu aydın zümre içinde gOsteriliyor. Toplumdaki huzursuzluOun aileye yansıdlOınl gOrOyoruz.
Tanpınar, aıle Içinde paranın, herkesin Ozel hayatının ve kişisel menfaatlerinin zamanla Onem kazandıOını gOsterirken, bır başka yerde ailenin fertten gOçlO olduOunu, aile baOının insanların kolay kolay koparamadlOI bır baO 01-duOunu belirtiyor.
168
MELiH CEVDET ANDA Y Aylaklar
Melih Cevdet Anday'ın 1 965'te yazdığı Aylaklar romanı kalabalık, üst düzey bir ailenin yaşamını anlatıyor. Erenköy'de köşkte yaşayan ailenin reisi Leman Hanım. Köşkte Leman Hanım, kocası Davut bey, büyük kızları Mürşide, ölmüş olan küçük kızlarının kocası Galip Bey, torun Muammer, onun karısı Ayl�, Davut Beyin arkadaşı Dündar Bey, Muammer'in arkadaşı Şükrü ve Galip Beyin kuzeni Nesime, birlikte yaşıyorlar. Yani, evde aile fertlerinin dışında birçok aile dışından gelme asalak var.
Evin işlerini gören hizmetçi Melahat ve bir aşçı bulunuyor. Mehalat'in odasına geceleri evin erkekleri gidiyor. Davut Bey, Dündar Bey ve Galip Bey Melahat'in müdavimlerinden. Bu durum evde biliniyor ve tabii karşılanıyoL
Erenköy'deki köşk üç katlı. Çok eskimiş bir yapı . Köşkün eşyaları da dökülüyor ama ailede bunları onaracak para kalmamış. Evde kimse çalışmıyor. Herkes aylak, hazır yiyici. Köşk ve para Leman Hanımın olduğundan aile reisi O.
Kimseye ,danışmadan ve bilgi vermeden evi idare ediyor. Zaten kimse evin nası l döndüğünü merak etmiyor, sadece para yiyor.
Köşkü 60 yıl önce Leman Hanımın babası Şükrü Paşa yaptırmış . Şükrü Paşa i i . Abdülhamit'in eczacıbaşıarındanmış. 3 karısı varmış. Birinci karısı çocuklarıyla Beylerbeyi'nde bir yalıda, ikinci karısı ve çocukları Kalender'de bir köşkte yaşarmış. Leman Hanımın annesi olan üçüncü karısı için Şükrü Paşa Erenköy'de bu köşkü bir ıtalya'na yaptırmış. Eşyalar da ıtalya'dan getirtiimiş.
Şükrü Paşanın üçüncü karıs ından, önce bir oğlu olmuş. Sonra Leman
1 69
� \
TORK ROMANıNDA AILE KURUMU
Hanım doOmuş. kambur ve topal olan oOlan anormal bir çocukmuş. Küçük yaşta cinsel duyguları uyanan çocuk kadınlara rahat vermezmiş. KOçük 'yaşta menenjitten ölmüş. Şükrü Paşa bOtün sevgisini kızına vermiş. Öbür karılarını ve çocuklarını unutmuş. leman Hanım da babasını çok severek büyümüş.
Bir süre sonra Şükrü Paşanın ilk iki karısı ve onlardan olan çocukları ölmüş. Meşrutiyetin Uanı ile Paşa Kayseri'ye sürOlmüş. ÜÇÜncü karısı ile Leman Hanımı Erenköy'de bırakıp gitmiş. Annesi de ölünce Leman Hanım halayıkların eline kalmış. Çok sene sonra Şükrü Paşa Istanbul'a dönmüş. Içki içer, konuşmazmış. sonra bunamış. Toplam Oç yıl kızı ile oturup ölmüş. Bu arada Leman Hanım bır saray yaveri ile evlenmiş. Ruhlarla ve ölümle uOraşan bu adamı sevmeyen Leman Hanım bir gün onu evden kovmuş. Şükro Paşa kızını boşatml$.
Daha sonra Leman Hanım Davut Bey ile, evleniyor. Davut Beyin dedesi Arnavutluk Valisi. Davut Bey genç yaşta Jön Türklerle çalışmak için Paris'e kaçıyor. Sonra onları beOenmeyip ayrılıyor. Zengin bir ailenin oOlu. Acalp meraklar peşinde koşarak malını mOlkünü yiyip bitiriyor. Hiçbir zaman çalışmıyor. Beş parasız olarak Leman Hanımla evlenip onun köşkünde iç güveysi olarak rahat yaşıyor. Karısına sevgi ve ilgi gösteriyor ama bunlar içten deOil. Dıştan nazik, ilgili, seven ama içi soQuk bir adam.
Davut Bey hayal peşinde, Yuşa Tepesine Fatih Sultan Mehmet'In heykelini diktirrnek istiyor. Bir süre Argonotlara imrenip altın postu bulma hevesine kapılıyor. Hep saçma ve gereksiz heveslerle uOraşıY6r. Işe yarar birşey yap-. , mıyor. , ,
Leman Hanım ise tam şımarık paşa kızı. Her istediğini yaptırmaya alışmış. Olaylara hep istediOi yönü vermiş. Onun için parasız kalmak aklına bile gelmiyor. Hayal lçinde, kör gibi yaşıyor. Hesaplı para harcamak onun için aşaOllatıcl birşey. Bir kere bile kocası ile para konusunu konuşmuyor. Bunu ayıp sayıyor. Davut Bey de merak edip sormuyor.
Evde kimse çalışmadlOI ve herkes hazır yediOi için geçimlerinin kaynaOınl ve geleceOini merak etmiyorlar. Leman Hanım babadan kalma evleri, kOşkleri birer birer satıyor. Hepsini yiyorıar. Leman Hanım evdeki haıayıkları, hizmetÇileri çıkarmak zorunda kalıyor. Bir tek Melahat'i tutuyor.
1 70
MELIH CEVDET ANDAY - AYLAKLAR
Leman Hanımın eski zaman tutkusu, saltanatlı yaşama merakı ve soyluluk inancı herşeyin üstünde. Evde tek otorite olmak istiyor. Torunu evlenince hizmetçi yeni geUne "hanımefendi" diye hitap ediyor diye kızıyor. Evin tek hanımefendisinin kendisi olduOunu, geline "küçük hanım" denmesi gerektiOini söylüyor.
Leman Hanım ile Davut Beyin ilk çocukları Mürşide okula yollanmıyor, hoca tutulmuyor. EOitimiyle önce Davut Bey ilgileniyor. K ızına resim, müzik, şiir, Fransızca OOretmeye başlıyor. Ama kız normal deOil terbiye olmuyor, huysuz ve arsız bir çocuk haline geliyor. Bunun üzerine Leman Hanım kızı , ele alıyor. Ona kendi ailesinin geçmişini ezberletiyor. Kız kendini beOenmiş oluyor, insanlara tepeden bakmaya başlıyor. Leman Hanım Mürşide'yi de kendisi gibi geçmişte yaşayan bir insan haline getiriyor.
Leman Hanım ve Davut beyin ikinci çocukları Pakize doğunca herkesin ilgisi yeni bebeğe gidiyor. Mürşide iyice huysuz oluyor. Ailenin geçmişindeki hika,yelere gömülüyor. Dostsuz, sevgisiz, yalnız bir kız oluyor. Sokağa adımını atmıyor. Sinirli, evde kalmış kız kimliğine bürünüyor. Son derece de çirkin. Zamanla içkiye aılŞlp alkoUk oluyor.
Bir gün eve bir teyze torunu geliyor. Yatıya kalıyor. Mürşide gece bu genç adamın odasına gidip yataOına giriyor. Adam bu çirkin kızla evlehmeye mecbur kalmamak için ertesi sabah kaçıp gidiyor. Mürşide hamile kalıyor. Bunu anlayan Leman Hanım kimseye duyurmadan ve kızına hiçbirşey sormadan çocuOu aldırıyor.
Leman Hanım için önemli olan ailenin adı , şerefi. Kimse bilmediği sürece Mürşide'nin ne hissettiği önemli değiL . Sonunda Mürşide alkolik, akli dengesi bozuk ve aklı cinselliOinde bir insan haline geliyor. Köşkte kapıları dinliyor. Sevişmeleri dinlemeye meraklı. Erkek düşkünü. Şükrü'ye devamlı kur yapıyor ama yüz bulamıyor.
Leman Hanım ikinci kız, Pakize'yi zengin biriyle evlendirmek istiyor. Pakize'yi soylu ailelerden çok isteyen var ama eski, yüksek aileler artık parasız, yoksul. Bu ailelerin oOulları babalarının servetine, mevkiine�üvenerek bir baltaya sap olmamışlar. Ailenin durumunun sarsılması ile iyice ne yapacaklarını şaşırmış
1 71
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
durumdalar. Bu noktada Anday, de{ıişen toplumsal koşullara ayak uyduramayan eski, zengin ailelerin yıkımına parmak basıyor.
Annesinin arzularının aksine Pakize eski bir derviş olan kör dans ö{ıretrnenine Aşık oluyor. Leman Hanım dervişe para verip kızından uzaklaştırıyor. Kızın hemen başını ba{ılamak lazım diye bir damat arıyor ve istemeyerek Galip Beye razı oluyor.
, Galip Bey iki yıl Mühendis Mektebinde okumuş. Hastal ı{ıından dolayı
bırakmış. Saral ı . Olmüş olan annesine çok düşkün. Babası Adapazarlı bir madenci. Baba, parası varmış gibi davranıyor ama bir süre sonra ölünce hiç parası olmadı{ıı anlaşılıyor. Galip Bey köşke iç güveysi olarak geliyor.
Pakize Galip Beyle zorla evlendiriliyor. Kocasını hiç sevmiyor. Evlendikleri gece Galip Beyi bırakıp bir hafta başka odada kalıyor. Bu bir hafta içinde dans ö{ıretmenini bulup onunla yatıyor. Bunu, ailesine ve kocasına isyan için yapıyor. Adamı bir daha görmüyor. Zamanla kocasına alışıyor.
Pakize evlendikten bir yıl sonra Muammer'i doğuruyor ve lohusa yata{ıında öıüyor. Leman Hanım torununa bir sütnine tutuyor. Galip Bey de köşkte kalıyor, ölen karısının ailesiyle yaşamaya devam ediyor. Bir ara Galip Bey mOrşide ile evlenecek diye dedikodu çıkıyor. Mürşide ümitleniyor. Ama bu, evde kimsenin aklına bile gelmiyor.
Torunu Muammer'in terbiyesini Leman Hanım üzerine al ıyor. Şivesi bozuk diye sütnineyi yolluyor. çocu{ıun dadılığı bir halayığa veriliyor. üzerinde en çok durulan konu çocu{ıun gıdası . Eğitimi için özel hocalar tutuluyor. Sıradan çocuklardan terbiyesizlik ö{ırenir diye okula yollanmıyor. Muammer'in köşkün bahçesinden dışarı çıkması yasak. Yalnız, arkadaşsız bir çocuk olarak büyüyor.
Muammer Ilkokul son sınıf için, OOretmenlerin ısrarı ile, Kızı ltoprak'ta bir iikokula gönderiliyor. Yalnız ve yabani büyü{ıü için di{ıer çocuklara benzemiyor. Onlar da Muammer ile alay ediyorlar, itip kakıyorlar. Ayrıca, Muammer'in di{ıer çocuklar gibi leblebi, çekirdek yemesi, oyunlarına katılması , çocuk dergileri okuması yasak. Bu yüzden okulda da yalnız kalıyor. Leman Hanımın, torununu soylu, farklı yetiştirmek istemesi Muammer'i yalnız ve hayattan kopuk bir insan
1 72
MEli�i ceVDeT ANDA v - A VLAKLAR
yapıyor. Farklı bir eğitime tAbi tutmanın gayesi belirli bir eğitim vermek değil, şahsi kaprise dayalı. Halide Edip'in veya Ahmet Mithat'ın romanlarında eğitim ideal insan yetiştirmeye yönelik.
Muammer Lise öğrenimi için Saint Joseph'e veriliyor. Bu çağında anne annesinden nefret ediyor. Dedesi ile iyi vakit geçirdiği için onu seviyor. Babası ile ise hiç i lgisi yok. Galip Beyin değil, kör dervişin oğlu olduğu dedikodusunu duymuş olan Muammer, Galip Beyden soğuyor, ondan hep uzak duruyor.
Muammer lise son sınıftayken içkiye alışıyor. Meyhaneleri gezip eve sarhoş geliyor. Yaşamı saçma buluyor. Zira ona ailede öğretilen modası geçmiş soyluluk değerleriyle dış dünyanın değerleri çelişki içinde. Bu yüzden hiçbir değere inanmaz oluyor, boşlukta kalıyor. Hayatı sevmeyen, gayesiz bir insan haline geliyor.
Muammer Hukuk Fakültesini bitirip avukat o luyor. Ama çalışmıyor, evde oturuyor. Kısa bir süre Beyoğlu'nda bir avukat yazıhanesi açıyor. Ama işi yok çünkü gelen işleri beğenmiyor ve almıyor. Vazıhaneyi kapıyor. Vazıhane masraflarını gören Leman Hanım.
Köşkte aile fertlerinin dışında parazit olarak yaşayan üç kişi var: Dündar Bey, Şükrü ve Nesime. Hiçbirinin parası , evi, işi yok. hepsine Leman Hanım bakıyor.
Dündar Bey Davut Beyin gençlik arkadaşı. Meşrutiyet ihtilalcisi. Önce Ittihatçllar1a çalışmış, sonra onlara karşı çıkmış. Sürgüne gitmiş. Dündar Bey 6 kere evlenmiş, 6 karısı da kaçmış. Bütün evliliklerinde evleri karıları idare etmiş. Evlerin para ihtiyaçlarının nasıl karşılandığını Dündar Bey hiçbir gün bilmemiş. Yalnız ve yoksul kalınca, davut Bey eski arkadaşını köşke almış.
Muammer'in arkadaşı olan Şükrü ise 30 yaşlarında, üniversiteyi yarıda bırakmış bir genç. Hiçbir değere inanmıyor, herşeye olumsuz bakıyor. Kimseyi beğenmiyor. Güya film şirketlerine senaryolar yazıyor, dergi çıkarmak istiyor. Ama bunların hepsi lafta kalıyor. Hep başkalarının aylaklığını tenkit ediyor ama kendisi de h içbir şey yapmıyor. Şükrü Muammer'in Ayla ile evlendiği gün köşke yerleşiyor. Çamııca'da yalnız yaşayan bir annesi var. Anneden cep harçlığı alıyor, kendisinin annesine bir faydası , yardımı yok. Leman Hanım Şükrü'yü, ba-
1 73
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
bası Şükrü Paşa ile adaş diye seviyor. Ona "Paşa" diye hitap ediyor.
Nesime ise Galip Beyin teyze kızı . Galip Beyin babası bu teyzeyi ve ailesini sevmediOinden görüşmezlermiş. Nesime evlendikten sonra Galip Bey ile ilişkisini tazeliyor. çünkü ikisinin de başka akrabası yok. Hayatta bir yakını olma ihtiyacını birbirleri ile gideriyoMar. Nesime kocasına karşı bir yakın ı olsun istiyor. kaptan olan kocası seferdeyken köşke sık sık geliyor. Yatıya kalıyor.
Nesime ortaokuldan ayrılma. Kaptanla annesinin zoru ile evlenmiş. Bir gün kocasına mektup bırakıp evden kaçıyor. Kaptan köşke gelip Galip Beye Nesime'den boşanmak istediOini söylüyor. seferden dönünce evde bir kadın olması gerektiOini eskiden olsa Nesime'nin üzerine başka bir kadın alabileceOini ama ş imdi evlenmek için önce boşanması gerektiğini söylüyor. Kaptan için evlilik ev işlerinin görülmesi için gerekli.
Kaptan çok içen, karısını döven bir adam. Karşı evde oturan bir aktör Nesime'ye ilgi gösterince kocasından memnun olmayan, seferlerinden dolayı sık sık yalnız kalan Nesime aktör i le kaçıyor. 4 ay bir otelde oturuyorlar. Ayyaş olan aktör işsiz kalınca para bitiyor ve kavga başlıyor. Nesime otelden kaçıp, gidecek başka yeri olmadığından, köşke geliyor, yerleşiyor.
Leman Hanım Nesime'ye kollarını açıyor. Onun için insanları korumak bir soyluluk görevi. Mürşide ise ilk günden Nesime'yi kıskanıyor, fırsat bulunca hakaret ediyor. Leman Hanım Nesime'yi tutuyor, kızına kızıyor. zaten Mürşide'yi sevmeyen Leman Hanım böyle durumlarda Nesime'yi koruyor. Nesime güzel ve tatlı bir kadın olduOu için köşkte çok seviliyor. Davut bey ona bayılıyor, her bahane ile öpüyor.
Leman Hanım kalabalık, hareketli bir ev istiyor. Onun için d ışardan her geleni eve alıyor. Onları nasıl besleyeceğini düşünmüyor. Ev daha da şenlensin diye Muammer'i evlendirmeye karar veriyor. Arkadaşları gelsin, çocukları olsun, evde hayat olsun istiyor. Bu özelliği Saatleri Ayarlama E nstltOsO' ndeki Abdüsselam Beyde de görüyoruz.
Leman Hanım ve Muammer gittikleri bir doktorda Türkolojide okuyan Ayla ile karşı laşıyorlar. Leman Hanım Ayla'yı beğeniyor ve muammer ile evlendirmeye karar veriyor. Bunu Muammer'in üniversiteden arkadaşı Şükrü'ye açıyor.
174
MELIH CEVDET ANDAY - AYLAKLAR
Ayla ile Muammer'i biraraya getirmesini söylüyor. Şükrü Muammer'i bir partiye götürüyor; Ayla'nın da oraya gelmesini sa{ılıyor. Böylece Ayla ile Muammer görüşmeye başlıyorlar.
Muammer Ayla ile karşılaşmasını anneannesinin hazırladı{ıını anlıyor. Işine karışıldı{ıı için kızıyor. Leman Hanım ise Muammer'e çıkışıyor. Kendisi uOraşmasa Muammer'in evlenmeyi bile beceremeyece{ıini söylüyor. Gerçekten de ailede tek atılım yapan, hayata dönük, aktif insan Leman Hanım. Fakat bu davranışı, başkaların ın şahsiyetlerine karışma şeklinde. Insanı eşya gibi gördü{ıü için yararlı oldu{ıu söylenemez.
Ayla'nın annesi ve babası ölmüş. Onu teyzesi büyütmüş. Bir de evli ablası var. Ayla önce Muammer'e evlenmek istemedi{ıini, idealleri oldu{ıunu, üniversiteyi bitirip Anadolu'da çal ışaca{ıını söylüyor. Ama Muammer evlenme teklif edince bütün söylediklerinden vazgeçip, hemen kabul ediyor. Üniversiteyi bırakıyor.
Köşkte büyük bir dü{ıün yapılıyor. Bakkala, kasaba, aşçıya borcu olan bu evde gösteriş için dü{ıüne çok para harcanıyor. Evlili{ıe karşı olan Ayla telli duvaklı gelin oluyor. Çocuk istemem derken daha dü{ıün gününden çocuk sahibi olmayı kuruyor. Eski bir paşanın torunu ile evlenmekten gurur duyuyor. Kocasının çalışmamasına aldırmıyor.
Ayla dü{ıün gecesinden eve hakim olmayı, evin düzenini de{ıiştirmeyi tasarlıyor. Nesime'yi ve Dündar Beyi evden atmak istiyor. Aslında Muammer'i de be{ıenmiyor. Onun dizginlerini eline almaya karar veriyor. Kocasının herşeyine karışıyor. lçkiyi ve sigarayı yasaklıyor. Muammer herşeye boyun e{ıiyor, mücadele etmek istemiyor. Böylece Ayla onunla u{ıraşmaktan vazgeçiyor. Seramik yapmaya başlıyor. Yalnız evin idaresini ele geçiremiyor. Leman Hanım ondan baskın çıkıyor.
Ayla ile Muammer'in dü{ıün günü Şükrü de köşke yerleşiyor. Hemen nesime'ye kur yapmaya başlıyor. Bunu gören mürşide Şükrü'ye kendisi ile de sevişmesini teklif ediyor.
Dü{ıün gecesi Nesime'nin kocası Kaptan ile sevgilisi aktör birbirleriyle dost o larak köşke gelip Nesime'yi arıyorlar. Leman Hanım onlara Nesime'yi göstermiyor. Leman Hanım bu olay üzerine boşanma davası açıp Nesime'yi kocasından boşatıyor. Her iş gibi bunu da Leman Hanım hallediyor.
175
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Nesime okuyup dışarıdan liseyi bitirmek istiyor. Leman Hanım Şükrü'nün Nesime'ye ders çal ıştırmasına karar veriyor. Nesime bir süre sonra dersten sıkılıp bırakıyor. Evlenmek daha kolay geliyor. Şükrü ile evlenebileceğini düşünüyor ve onunla yatıyor.
Davut Bey bunamaya başlıyor. Zaten para sorumluluğu oımayan yaşlı adam gereksiz davetler vermeye, etrafa hediye ve para dağıtmaya başlıyor. Galip Bey öıüyor. Leman Hanımın Emniyet Sandığ ı'na ipotek ettiği köşk elden gidiyor. ıcra memurları gelip aileyi sokağa atıyorlar. Bu olay üzerine Leman Hanıma inme iniyor.
Sokakta kalan aile Muammer'den Galip Beyin para biriktirip g izlice bir apartman katı almış olduğunu öğreniyor. Hepsi oraya yerleşiyorlar. Kat Galip Beyden Muammer'e kalmış o lduğundan Ayla yeni evin hanımı o lma hevesinde. Ama Leman Hanım ilk günden bu evin de hanımefendisinin kendisi olduğunu söyleyince Ayla itiraz edemiyor. Yaşlı ve güçsüz olması gerekirken hayali ile de hAkim olabilecek bir karakter. Böyle yaşamaya alışmış.
Muammer yeni evde bazı şeyleri düşünmeye başlıyor, ama düşününce yargı iara varacak, bu da onu harekete geçmeye sevk edecek diye korkuyor. Bu insanlar için atalet en büyük rahatlık. Muammer, karısı Ayla ile Şükrü arasında bir il işki olduğundan şüphe ediyor ama birşeyler yapmak gerekir diye bunu düşünmek bile istemiyor. Zaten karısına yabancı , onu hiç sevmiyor. Nesime ile yatıyor. Ayla'yı boşamayı düşünüyor ama onu bile yapacak gücü yok. Bir ara intihar etmeyi düşünüyor.
Köşkün apartman yapılmak üzere yıkıldığını duyduğu gün Leman Hanım öıüyor. Davut Bey iyice bunadığından bu iki olaydan da etki lenmiyor. Hergün çocuk bahçesine gidiyor. Bir gün orada öıüyor.
Muammer evdekilerden kaçmak için avukat arkadaşı Eşfak'ın yazıhanesinde ortak olarak çalışmaya başlıyor. Arkadaşı onu partiye de sokuyor. Eşfak tembt; hayalci, söylediği ile yaptığı birbirini tutmayan bir insan. Muammer iş hayatının ve politik hayat ın ne denli çarpık ve çirkin olduğunu görüyor. Herkes inançsız. Bağlanacak bir ilke, bir düşünce, bir ahlak anlayışı yok toplumda.
1 76
MELIH CEVOET ANOAY - AYLAKLAR
Evde ise Mürşide Muammer'e devamlı baskı yapıyor. Ayla'nın Şükrü ile onu aldattı�ını , Ayla'yı boşayıp evdeki herkesi atması gerektiğini söylüyor. Iyice akli dengesini yitirmiş olan Mürşide evde Muammer ile başbaşa kalmak istiyor. ye�enini gece odasına çağırıyor.
Nesime Muammer'e evi terk etmek istediğini ama eğer onunla evlenirse kalabileceğini söylüyor. Muammer oralı olmayınca Nesime gidiyor. Dündar Bey hastanede öıüyor. Ayla da Şükrü ile barebar gidiyor. Ayla bir tiyatroda artist olmak niyetinde.
Muammer işten ve partiden ayrıl ıyor. Herkes evden gittiği için teyıesi Mürşide ile kalıyor. Mürşide Muammer ile yalnız kalabilmek için Melahat'i de kovuyor. Muammer evden, deli teyzesinden kaçıyor. Cebinde bir lira ile Tepebaşı'nda bir otele sığınıyor.
Aylaklar romanında köşkte yaşayan kalabalık, zengin bir ailenin parasızlık ve yozlaşma sonucu çöküşü ve yok oluşu anlatılıyor. Hepsi hazır yiyen aylak insanlardan oluşan bu ailenin çevresi kendileri gibi yaşayan asalaklarla çevrili.
Ailenin reisi kadın çünkü mal ve para ona ait. Evde tek otorite olan Leman Hanımın bu gücünü gelini elinden almak istiyor ama Leman Hanım ile başa Çlkamıyor. Bu mutlak otoritesine rağmen Leman Hanım ailenin yıkımını önleyemiyor çünkü eskide yaşayan, zamanın gerçeklerinden ve artan maddi ihtiyaçları karşı lamaktan uzak bir insan. Bu açıdan Kıralık Konak'taki Naim Beye benziyor.
Romanda Davut Beyde zengin ailesinden kalan serveti boşa harcayıp bitiren mirasyedi tipi çiziliyor. Hem Davut Bey, hem Galip Bey Şükrüpaşa köşküne işgüveysi olarak geliyorlar.
Ailede evlilik kararlarını Leman Hanım veriyor. Pakize'yi istemediği bir adamla zorla evlendiriyor. Muammer'i evlendirme kararını da Leman hanım veriyor. Iki durumda da eşleri bulan gene O. Ayrıca, Nesime'nin de Kaptan ile annesinin zoru ile evlendiğini öğreniyoruz.
Romandaki evlilikler mutsuz ve birçoğu boşanma ile sonuçlanıyor. Leman Hanım ilk kocasından boşanmış. Yalnız Davut Beyle olan evliliği eski terbiye
177
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
almış iki insanın karşılıkl ı saygısına dayanan mutlu sayılabilecek bir beraberlik. Daha eski bir devrin insanı olan Şükrü Paşanın üç karısı var. Bunlar ayrı evlerde oturuyorlar ve hepsinin çocukları var. Dündar Bey ise 6 kez evlenmiş, 6 karısı da kaçmış.
Nesime ile kocasının evliliOi de boşanma ile sonuçlananlardan. Kaptan karısını döven, bir kadını sadece ev işleri yapması için gerekli gören bir adam. Pakize ve Galip Bey de birbirini sevmeyen, saymayan bir çift. Aynı bozuk ilişki Ayla-Muammer evliliOinde de görülüyor. Muammer kılıbık bir adam. Ayla kocasını eziyor. Muammer karısının Şükrü ile olan ilişkisini anlamazlıktan geliyor. Sonunda Ayla Şükrü ile gidiyor.
Bozuk evlilik ilişkilerinin dışında çocuk yetiştirmede de anne-baba eksikliOi, sevgisizlik ve yanlış eOitim söz konusu. Leman Hanım anne ve babası olmadan halayıkıarın elinde yetişmiş. Tam şımarık paşa kızı olmuş. Her zaman istediOini yapabileceOine inanarak büyüdüOünden paranın nasıl kazanı ıdıOını ve hazırın bitebileceOini bilmediOinden ailesini yıkıma götürüyor.
Mürşide anne ve baba ilgi ve sevgisinden uzak yetişiyor. Geçmişe baOIı , eve kapalı, dünyadan uzak yaşıyor. Sonunda, alkolik, erkek düşkünü ve akli dengesi bozuk bir insan oluyor.
Muammer annesi ölmüş, babasına yabancı bir çocuk. Önceleri okula yolIanmıyor, yalnız kalıyor. Okula gidince de diOer çocukların arasına katılması yasak olduOundan yalnızlıOI devam ediyor. Aileden gördüOü eski terbiye ve deOerler o günün dünyasına uymadlOI için hiçbir deOer yargısı edinmeden büyüyor. Gayesiz, boşlukta bir insan oluyor. Avukat olduOu halde çalışmıyor. Muamrner yanlış çocuk terbiyesinin timsali. Imparatorluktaki idareci ile idare edilen arasındaki kopukluk ailede anne, baba ile çocuklar arasındaki kopuklukta gösteriliyor.
Dündar Bey, Leman Hanımın çocuklarını yetiştirme tarzını tenkit ediyor. Yeni neslin eski deOerlerle yetiştirilmesine inanan Leman Hanımı eleştiriyor. Ona "Biz batmış bir devrin insanlarıyız . . . Bütün iş çocuklarımızın başka türlü yetişmelerine çalışmak olmalı . . . Bana kalırsa ona nereden geidiOini değil, nereye gideceOini sormalı . Yarın tek başına ortaka kahverirse . . . " (s.64) diyor.
178
MELIH CEVDET ANDA Y - AYLAKLAR
Bu ailenin yıkımında para sorununun olduğu kadar cinsiyetin ön plana al ınmasının getirdiği ahlAki çökOntOnOn de rolO bOyOk. Evdeki Oç erkeğin hizmetçi Melahat ile ilişkisi var. MOrşide evlenmeden hamile kalıyor, çocuk aidırılıyor. Pakize evlendikten sonra kısa bir sOre için sevgilisine kaçıyor. Nesime kocasını bırakıp bir aktör ile yaşıyor. Sonra hem ŞOkrO ile, hem Muammer ile yatıyor. Ayla'nın da ŞOkrü ile ilişkisi var. MOrşide önceleri ŞOkrü ile, sonra da yeğeni Muammer ile yatmak istiyor.
Romanın sonunda yaşlı nesil ölOyor, gençler dağı l ıyor. Romanda çökOş köşkten apartman katına geçiş ile ortaya çıkıyor. Osmanlı Imparatorluğu'nu temsil eden köşk yıkılıyor. Evin padişahı olan Leman Hanım bir sOre lnmeli yaşayıp ölOyor.
Çöken bu ailenin zaten artık dejenere olduğu, yok olmaya mahkum olduğu roman boyu aile fertlerinin hastalıkları anlat ı larak gösteriliyor. ŞOkrO Paşa yaşlı l ığında alkolik oluyor. Leman Hanımm ölen ağabeyi sakat ve manyak. Galip Bey saralı. Pakize'nin ölOmOnOn intihar sonucu olup olmadığı kesin değiL. MOrşide alkolik ve akıı hastası. Fizyolojik o larak sağlıklı olanlar da toplumsal olarak sağlıklı değiller. Gençlerde hiçbir değer ve inanç yok. Yaşlılar ise gerçeklerden uzak geçmişte yaşıyorlar. BOtOn bunlardan dolayı ailenin çökmesi kaçını lmaz oluyor.
179
ORHAN KEMAL Evlerden Biri
Orhan Kemal'in 1966'da yazdığı Evlerden Biri adlı romanı ıstanbul'da Cibali'de yaşayan fakir ve alt tabaka aileleri anlatıl ıyor. Ön planda olan bir ailenin hayatı ama aynı mahallede oturan iki başka aileyi de tanıyoruz. Mahallede ayrıca oda oda kiraya verilmiş bir paşa konağında yaşayan işçi aileleri de var.
Iki katlı bir evde oturan Sadi Beyin ailesi, karısı Hediye Hanım ve üç çocukları Ayşe, ıskender ve Erdal'dan oluşuyor. Sadi Bey emekli istasyon şefi. Oturdukları ev onun. Bir de emekli maaşı var. Evin geçimine Ayşe ve ıskender çalışarak katkıda bulunuyorlar. Erdal ise okuyor. Bu ailede para kazanmanın sıkıntısını görüyoruz.
Sadi B�yin kalbi ve şekeri var. Hastal ıklı ve huysuz bir adam. Karısından nefret ediyor, çocuklarını sevmiyor. pon derece egoist bir baba. Yalnız kalmak istiyor. Çünkü aklı torunu yaşındaki komşu kızı Nursen'de. Bütün gün odasının penceresinden kızı gözetliyor, ona hiçbir gün veremediği aşk mektupları yazıyor. Sadi Beyin dedesinin de kendisi gibi sübyancı olduğunu öğreniyoruz romanda.
Hediye Hanım ise sevecen, iyi kalpli bir kadın, cefakar bir anne. Bütün gün evde çalışıyor, didiniyor, evi çekip çeviriyor. Ama devamlı kocasından ve çocuklarından kötü muamele görüyor.
Hediye Hanımın genç kızl ığında aksi, huysuz bir ablası varmış. Kimse onunla evlenmek istememiş. Hediye Hanıma devamlı bsmet çıktığı halde önce abla evlenmeli diye anne ve babası onu evlendirmiyormuş. Sonunda uzaktan
1 80
ORHAN KEMAL - EVLERDE N BIRI
akrabaları olan Sadi Bey isteyince Hediye Hanım evlenmek için diretmiş. Baba evinden bıktlCı için kendi evi olsun istemiş.
Hediye Hanım 1 6 yaşındayken kendinden çok yaşlı olan Sadi Bey � Ie evlenmiş. Anadolu'nun çeşitli yörelerinde istasyonlarda yaşamışlar. Bir süre kocasıyla araları iyi gitmiş. Sonra geçimsizlik başlamış. Artık sık sık kavga ediyorlar. Sadi Bey odalarını da ayırmış. Bütün bunlara raCmen hediye Hanım halA kocasını seviyor, ona yaklaşmaya çalışıyor ama hep itiliyor.
Hediye hanım üç çocuCunu da çok seviyor. Hangi çocuCu ne yöne çekse o yöne gidiyor. Evde otoritesi olmayan bir kadın. Sadi Bey ise aileden kopuk, onların sorunlarından uzak yaşıyor. odasına kapanıp Nursen'i düşünüyor sadece. Bu yüzden ailede bir baş, bir otorite yok.
En büyük çocukları Ayşe BeyoClu'nda büyük bir bakkaliyede kasiyer. Çirkin, �vlenme yaşını geçmiş bir kız. Hiç evlenemeyeceCini düşündüCünden babası ölünce bu evde annesi ile oturmayı planlayor. Aklı kaba saba erkeklerde. Otobüslerde bilhassa iri yarı erkeklerin yanında duruyor. Kendisine sarkıntı lık edilmesinden hoşlanıyor.
Ikinci çocuk ıskender ise orta sondan ayrılmış. Çirkin bir genç. Bir şirkette kAtip olarak çalışıyor. H ırçın ve geçimsiz. Annesi, babası , ablası ve kardeşi tarafından sevilmediCini düşündüCünden çOk mutsuz. Kardeşi Erdal' ın yakışıkI ı l ıC ını , tahsilini, evde itibar görmesini kıskanıyor. Kendini küçük gördüCü için son derece aksi bir insan, iş yerinde de herkesle kavgalı .
ıskender ve Ayşe parasızlık yüzünden okutulmamışlar. Küçük kardeşleri Erdal ise onların çalışıp kazandıkları para ile okuyor. Ayşe ve ıskender ayda 300'er lira kazanıyorlar. Bunun 200'er lirasını evin geçimine veriyorlar. Bir de Sadi Beyin emekli maaşı var. Masrafın çoCu Erdal'a gittiCinden çalışan iki kardeş de bu duruma kızıyorlar.
Erdal Hukuk Fakültesinde okuyor. Yakışıklı, güleryüzlü , canayakın bir çocuk. Insanlara hoş görünmesini biliyor ama içten pazarlıklı, riyakAr. Tatlı diliyle annesinin gözüne giriyor. Hediye Hanım hem Erdal' ın onu hoş tutmasından memnun olduCu için, hem de ailenin istikbalinin kurtu lmasını Erdal'ın okuyup, avukat olup, para kazanmasında gördüCü için Erdal'a özel ilgi gösteriyor. Ayşe
1 81
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
ve ıskender annelerinin bu tutumuna da kızıyorlar.
Aile fertleri arasında geçimsizliğe sebep olan en önemli konu tek varlıkları olan içinde oturduklan ev. Evi paylaşamıyorlar. Hediye Hanım hariç hepsi evi kendi çıkarları için kullanmak istiyorlar. Erdal evi satıp parasıyla Avrupa'ya Hukuk doktorası yapmaya gitmek istiyor. ıskender ise bu parayla karaborsa işi yapıp para kazanmak arzusunda. Ayşe evin satılmasını istemiyor. Evlenemediği için evin kendisine kalmasını istiyor. Sadi Bey ise karısını ve çocuklarını evden atıp, evi Nursen'in üzerine yapıp onunla evlenerek burada otrmak hayalinde.
Hediye Hanım evin satıl ıp parasının Erdal'a verilmesi taraftarı. O OnlO bir avukat olursa ağabeyini de kat ip olarak yanına alır, ablasına da bakar, Oç çocuğu da rahat eder diye düşünüyor. Yani Erdal'ı tutması üç çocuğunu da düşündüğünden. Ama diğer kardeşler bunu kabul etmiyorlar. Erdal' ın hem gOzelliğini, hem tahsilini, hem de annelerinin ondan yana olmasını kıskanıyorlar. Evde bu yüzden devamlı kavga oluyor.
Erd�1 ise egoist, sorumsuz bir genç. Sadece kendini dOşOrı.üyor. Evin parasını alıp Paris'e gidip hiç dönmemeyi dOşlOyor. Ailenin tOm varlığını alıp onları kendi hallerine bırakmayı planlıyor. Zaten ailede Sadi Bey, Ayşe ve Erdal egoist, kimseyi sevmeyen insanlar. Hediye Hanım tam tersi fedakar ve sevecen. ıskender ise biraz annesine benzeyen, diğerlerinden daha olumlu bir insan.
Sadi Beyin kahve arkadaşı MOçteba Efendinin ailesi de aynı mahallenin sakinlerinden, MOçteba Efendi, karısı , kocası ölmOş olan dul kızı ve onun iki kuçOk oğlu ile oturuyor. MOçteba Efendi Maliye'den emekli, kı lıbık. Karısından hem korkuyor, hem nefret ediyor. Evde hakim olan kadın. Adamı eziyor, emri altında yaşatıyor, bulaşık yıkatıyor, kızınca maşayla dövüyor. Torunlar da bunu görüp dedelerine emirler veriyorlar, saymıyorlar.
MOçteba Efendi Sadi Beyle kahvede buluşuyor. Ikisi de evlerini, ailelerini sevmiyorlar. Oturup dertleşiyorlar. MOçteba Efendi de Sadi Bey gibi sObyancl . O da torunu yaşındaki Nursen'in çalıştığ ı çorap fabrikasında işçi olan Nuran ve Ayla'n ın aileleri o mahallede oda oda kiraya verilen eski paşa konağında oturuyorlar. Sabah-akşam işle ev arası kahvenin önünden geçiyorlar. Sadi Bey ve
182
ORHAN KEMAL - EVLERDE N BIRI
Müçteba Efendi için kahvede kızların geçişini seyretmek en büyük eğlence.
Müçteba Efendinin karıs ı , kocasını Ayla'ya işaretler yaparken yakalanıyor. Elinde sopa kocasını sokaklarda kovalıyor. Mahallede rezalet çıkıyor. Sonunda Müçteba Efendi eve hapsoluyor. Karısının ve torunların ın. e linde oyuncak oluyor . .
Sadi Beylerin karşı komşusu Leman Hanım ve kızı Nursen'i tanıyoruz. Baba Rasim Bey iki yıl önce karısının eziyetlerine dayanamayıp evi terk etmiş. Leman Hanım aşırı makyajl ı , süslü bir kadın. Birçok erkekle ilişkisi var. Özellikle genç delikanlılara meraklı .
Leman Hanım 1 6 yaşında evlenmiş. Kocası o zaman 40'ı n üstündeymiş. Kocasını hiçbir gün sevmemiş. Bakkal olan kocasının parası varken Leman Hanım memnunmuş. Bol para harcayıp, giyinip, kuşanıp gezermiş. Sonra kocası iflas etmiş. Para kalmayınca kocasına tahammül edemez olmuş. Önce kadın arkadaşlarıyla gezmeye başlamış. Nursen ile babası ilgilenir, ödevlerine yardım edermiş. Birbirini çok seven baba-kız anne evde olmayınca daha mutlu olurlarmış.
Rasim Bey dikiş, nakış, ütü yapar, sökük dikermiş. Kadın işlerini çok severmiş. Leman Hanım ise erkek gibi gece yarıları eve sarhoş gelmeye başlamış. Bir gece kocasının başında sürahi paralamış. Bir süre sonra Rasim Bey dayanamayıp evi terk etmiş. Bu karı-koca arasında yer değiştirmiş görünen kadın-erkek rolleri ailenin düzenini bozmuş.
Leman Hanım hala kocasından nefret ediyor. Halim selim hali kocasına benziyor diye kız ını da sevmiyor. Kızına zengin bir koca bulup kendi rahat etmek istiyor. Çorap fabrikasında işçi olan Nursen ise babasını çok seviyor. Anadolu'da bir şantiyede çalışan babasından mektup aldıkça çOk seviniyor. Annesi babasından nefretle bahsedince Nursen annesine kızıyor.
Mazbut bir kız olan Nursen de annesini sevmiyor. Tutumunu, aşırı boyanmasını , sokaklarda gezmesini beğenmiyor. Ona benzemek istemiyor. Böyle bir kadının kızı ile kimse evlenmek istemez diye korkuyor. Kendisi evlenmek, ev kadını olmak arzusunda. Parada gözü yok. Babası gibi halim selim bir kocası olsun istiyor. Komşu oğlu ıskender'i buna uygun görüyor.
1 83
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Nursen ıskender'i kendi halinde, iddiasız, utangaç olduğu için beğeniyor ve önce o ıskender'e yaklaşıyor. Kimsenin kendini beğenmeyeceğini sanan ıskender çok mutlu oluyor, morali düzeliyor, aksiliği geçiyor. Kısa sürede iki genç birbirlerine Aşık oluyorlar. Sabahları işe birlikte gidip, iş çıkışı gene buluşuyorlar.
Evlenmeye karar veriyorlar ama aileleri razı olmayacak diye kor\< ;jyorlar. Bu yüzden kimseye açılamıyorlar; gizli buluşuyorlar. Leman Hanımın Nursen'e zengin koca istediğini biliyorlar. Ayrıca, ıskender'in ablası Ayşe, Leman Hanımı sevmiyor, adi buluyor. Kardeşinin bu kadının kızı i le evlenmesine razı olmayacağı belli. Halbuki ıskender ve Nursen devamlı mutlu bir yuva kurma hayali içindeler. Evlerinde mutlu olmadıklarından iyice birbirlerine sarıl ıyorlar.
Bu arada Leman Hanım ıskender'in kardeşi Erdal'a göz koyuyor. Sık sık Hediye Hanıma komşu ziyaretine gidip Erdal'a davetkAr davranıyor. Sonunda buluşmaya başlıyorlar. Erdal' ın Hukuk'tan sınıf arkadaşı Edip'in bekar evinde buluşuyorlar.
Edip, Erdal'ın akıı hocası . Orta yaşlı, paralı kadınlarla i lişki kurup paralarını yiyor. Jigololuk yapıyor. Erdal da Edip'ten öğrendiği gibi Leman Hanımdan para almaya başlıyor. Leman Hanım ayrıca Erdal'a bir iş buluyor. Erdal haftada birkaç saat çalıŞıP, Beyoğlu'nda bir mağazanın hesaplarına bakıyor ve ayda 400 lira kazanıyor. Bu ablası ve ağabeyinin bütün ay çalışıp kazandıklarından fazla.
Bir süre sonra Erdal mağaza sahibinin kızı Filiz ile flörte başlıyor. Kızın ailesi çok zengin. Filiz Erdal'a evlenme teklif ediyor. Leman Hanımdan bıkmış olan Erdal'a kızın zengin olması çok cazip geliyor. Erdal' ın annesi de oğlu zengin biriyle evlenecek diye çok seviniyor.
Bu merhalede ailenin bir bölümünün evle ilgil i istekleri değişiyor. Sadi Bey ve Ayşe eski fikirlerinde devam ediyorlar. Erdal ise ev satı lsın, apartman katına taşını lsın, dayansın döşensin ki Filiz'in ailesine karşı rezil olunmasın istiyor. Anne bu fikre katı l ıyor ama kardeşler razı deği L . ıskender ise evin satılmasını , herkesin kendi hissesini almasını istiyor. Kendi payına düşenle küçük bir ev kurup Nursen ile evlenmeyi düşünüyor. Bu konu yüzünden ıskender ve Erdal yumruklaşıp birbirlerini yaralıyorlar.
1 84
ORHAN KEMAL - EVLERDEN BIRI
Leman Hanımın uzun süredir zengin ihtiyar bir siharnacı sevgiiisi var. Ahmet Bey adındaki bu adam cinsi sapık. Leman Hanım onun kahrını çekip parasını yiyor. Bu yaşlı adam Nursen'in resmini görüp kızla evlenmek istiyor. Leman Hanım buna razı . Adamın parası için kızını onunla evlenmeye zorluyor. Nasılsa yakında ölür, paraları Nursen'e kalır, anne-kız rahat ederler diye düşünüyor. Ası l gayesi bu paralarla Erdal'ı besleyip elinde tutmak.
Leman Hanım para için kızını feda etmeye haz ır. Sadece kendi keyfini düşünen egoist bir anne. Nursen ise bu evliliğe razı olmuyor. O ıskender ile evlenmek istiyor. Anne-kız devamlı kavga ediyorlar.
Erdal Filiz'i tanıdıktan sonra Leman Hanımdan bıkıyor ama kadın Erdal' ın peşini bırakmıyor. Filiz konusunda Erdal'ı sıkıştırıyor. Edip arkadaşını kurtarmak için Leman Hanımı alıp evine götürüyor. Leman hanım Edip ile ilişki kuruyor; Erdal'dan vazgeçiyor.
Sadi Bey Nursen'i zengin bir ihtiyarın istediğ ini duyunca üzüntüden hastalanıyor. Sonra Nursen'in oğlu ıskender ile seviştiğini öğrenince kalp krizi geçiriyor ve öıüyor. Aynı sıralarda Leman Hanım da kızının ıskender ile görüştüğünü öğreniyor. Çı lgına dönüyor. ıskender'in anne ve ablasıyla kavgc- ediyor. Bütün mahalle ayağa kalkıyor. Leman Hanım ile Ayşe saç saça, baş başa dövüşüp karakolluk oluyorlar. Bu gürültü sırasında ıskender ve Nursen birikte oradan gidiyorlar.
Sonunda Leman Hanım damat olarak ıskender'e razı oluyor. ıskender ve Erdal babalarının cenazesi daha evdeyken gene ev için dövüşüyorlar. Ayşe evin satı lmayacağını , annesi ile orada oturacaklarını söylüyor. Anne de bu konuda kızından yana olduğunu belli ediyor. Iki erkek kardeş cenazeyi evde bırakıp gidiyorlar. Sadi Beyin cenazesini mahalleli kaldırıyor. Belli ki, Erdal Filiz. ile, ıskender Nursen ile evlenecek ve aile artık birbiriyle görüşmeyecek. Hediye Hanım ve Ayşe evde yalnız kalıyorlar.
Evlerden Biri romandaki aileler alt tabakadan. Bunlar para sıkınt ıs ı çeken küçük aileler. Romandaki kişilerde çeşitli sapıklıklar sergileniyor ama asıl öne çıkan sorunlar cahillik, parasızlık ve geçimsizlik.
Romandaki evliliklerin tümü mutsuz. Hediye Hanım ve Leman Hanım 1 6
1 85
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
yaşındayken 40 yaşının üstünde erkeklerle evlenmişler. Mutsuz olmuşlar. Müçteba Efendi i le karısı da hiçbir gün anlaşamamış. Nursen ile ıskender kendileri tanışıp evlenmeye karar veriyorlar. Ama gene de ailelerin onayını almak zorundalar. Reddedilecekler diye korkuyorlar. Çünkü Leman Hanım kızına zengin koca istiyor. ıskender'in ailesi ise Nursen'i, annesi ahlAksız diye istemiyor. Erdal ile Filiz de kendileri tanışıp evlenmeye karar veriyorlar. Filiz zengin oldu�u için Erdal'ın ailesi bu evlili�e razı. Belli ki, evlilik kararını gençler verse bile ailenin bu konudaki fikri önemli. Bu ailelerde evlilikte karşı tarafın para durumu ve ahlAkı önemli ölçüler.
Romandaki ailelerde sevgisizlik hüküm sürüyor. Sadi Bey karısını ve çocuklarım sevmiyor. Çocuklar ise birbirlerini kıskanıyorlar ve sevmiyorlar. Ailedeki tek sevecen insan anne . Müçteba Efendi karısını ve torunlarını sevmiyor. Torunlar dedelerine son derece saygısız davranıyorlar. Leman Hanım ve Nursen de birbirlerinden nefret ediyorlar. Çok kötü bir anne-kız ilişkileri var. Nursen evi terk eden babasına çok düşkün.
Sadi Bey ve Leman Hanımda çocuklarını düşünmeyen, son derece egoist bir baba ve anne tanıyoruz. Sadi Bey karısını ve çocuklarını evden atıp torunu yaşındaki Nursen ile evlenmek sevdasında. Leman Hanım ise para sahibi olmak, lüks yaşamak için kızını ihtiyar bir sapıkla evlendirmeye çalışıyor. Kendi keyiflerinden başka hiçbir şey düşünmeyen ahlAksız insanlar bunlar.
Çocuk yetiştirmede de çocuklara karşı bir ilgisizlik görülüyor. Sadi Bey çocuklarıyla hiç ilgili de�iI. Hediye Hanım ev işlerine koşmaktan yorgun, onlarla fazla u�raşmaya vakti yok. Bu yüzden çocukları hiç sevilmedikleri hissindeler. Nursen ise ilgisiz annesine ra�men babasının ihtimamı ve sevgisi ile büyüdü�ü için olumlu bir insan.
Sözü geçen üç ailede en önemli sorunlardan biri ailede bir otorite, bir baş olmaması. Sadi Bey ailesi ile ilgisiz, Hediye Hanım çok zayıf. Leman Hanım ve Rasim bey arasında kadınla erke�in rolleri de�işmiş . Evde iş görüp çocuk bakan erkek olmuş, geceleri eve sarhoş gelen ise kadın. Sonunda erkek evi terk etmiş. Anne-kız yalnız yaşar olmuşlar. Müçteba �fendinin evinde de aynı rol de�işmesi sorunu var. Müçteba Efendi kılıbık bir adam. Evde hAkim olan kansı.
1 86
ORHAN KEMAL - EVLERDEN BIRI
Romanın sonunda Sadi Beyin ölümüyle ailenin tamamen daOl ld lO ınl görüyoruz. Sadi Bey ilgisiz bir baba olmasına raOmen varlıOI bile aileyi birarada tutarken ölOmO Ile evi paylaşamayan kardeşler darıl ıyorlar. Erkek çocuklar evden ayrıl ıp evleniyorlar. Anne, kız başbaşa kalıyorlar. Sevgisizlik, otorite yokluOu ve para sorunun hırpaladlOI aile birliOi sonunda yok oluyor.
187
MÜN EVVER AYAŞLI Pertev Beyin Üç Kızı
Münevver Ayaşl ı 'n ın 1 968'de yazdığı Pertev Beyin Üç Kızı roman ı n
da bir ailenin 1 91 2-1 932 yı l ları arasındaki yaşamını görüyoruz. Miralay Pertev
Bey ve karısı Azize hanım üç kızları Selmin, Berin ve Nermin ile Moda'da bir
Rumdan kiraladıkları köşkte yaşıyorlar. Köşk çok kalabal ık. Fransız mürebbiye
Matmazel Durand, Rum dadı Katina, lala Dilaver Ağa, Azize Hanımın Çerkez
dadısı Bezmiyar kalfa, hizmetçiler, aşçılar var. Burası çeşitli unsurlardan oluşan
tam bir Osmanlı, imparatorluk evi.
Pertev Bey Harbiye'yi bitirdikten sonra Almanya'da okumuş. Bir süre Prus
ya ordusunda zabitlik yapmış. Alman kültürü almış. At, av, köpek, ş ık giyim me
raklısı . Harbiye Nezaretinde çalış ıyor. Azize Hanım Tanzimat'tan beri Fransız ve
Ingil iz kültürü ile yetişmiş bir ailenin kızı . Fransızca ve Ingilizce b iliyor; piyano
çalıyor. Pertev Beyin evinde Fransız, Alman ve Ingiliz kültürü hakim.
Selmin ve Berin'in Fransız mürebbiyeleri var. Küçük Nermi n'e ise Rum
dadısı bakıyor. Üç kız da yabancıların el inde büyüyorlar. Islamiyeti hiç öğren
miyorlar. Katolik ve Ortodoks dinlerinin etkisi ile yetişiyorlar. En büyük kız Sel
min çok güzel ve zarif. Evde özel eğitim görüyor. Piyano çalıyor; resim yapıyor.
Fransızca ve Almanca konuşuyor.
Ortanca k ız Berin güzel değil ama akıll ı , çalışkan ve kuvvetli . Önce Fransız
okuluna gidiyor. Savaşla Fransız okulları kapanınca Alman okuluna başlıyor. Ev
deki Fransız mürebbiye de gidince yerine Alman mürebbiye Fraulein Strum alınıyor. Berin Fransızca ve Almanca öğreniyor. Alman okulları da kapanınca Berin
Çamlıca Inas Sultanisi'ne yollanıyor.
1 88
MÜNEWER AVAŞU - PERTEV BEYIN Üç KıZı
En kOçOkleri Nerınin ise bOyOk ablası gibi çok güzel. Rum dadı elinde bOyOd000nden Rumca konuşuyor. Sonra Fransız ve Alman rnOrebbiyelerden onların dillerini de öOreniyor. Ailenin bu döneminde çok kOçOk olduOundan sonra bu dillerin hepsini unutuyor. Savaş zamanı çocuOu o lduOu için, Azize Hanımın çok OzOlmeslne raOmen, mecburen Kadıköy'de bir mahalle mektebine yollanıyor. Sonra Çamlıca Kız lisesi'nde okuyor.
Pertev Beyin ablası Nuhbe Hanımın da aile hayatını öOreniyoruz. Nuhbe Hanımın kocası ıbrahim Paşa ölmOş. Çok sevdiOi bir oOlu, Halet var. Nuhbe Hanım kışın Cihangir'de konakta, yazın BOyükada'da köşkte oturuyor. Evde dadı Karanfil Kalfa, kAhya Resul Efendi ve hizmetk�rlar var.
Nuhbe Hanım kardeşinin evine 6 ayda, senede bir gidiyor. Çok iyi karşıIanıyor; saygı görüyor. Nuhbe Hanım Selmin'i çok seviyor. Bir süre Için Selmin'i yanına istiyor. Seimin Fransız mOrebbiye ile Cihangir'deki konakta kalmaya başlıyor. Bu sırada Fransa'da olan Halet yurda dönOyor. Birlikte BOyOkada'ya yazlıOa gidiyor1ar.
Halet Fransa'da tahsil görüyor. Süvari zabiti olarak dönüyor. Fransızca konuşan, keman çalan yakışıklı bir genç adam. Pertev Bey onu Harbiye nezareti'ne aldırıyor. Dayl-yeOen birbir1erine çok yakınlar. Nuhbe Hanım oOlunun saraydan bir sultanla evlenmesini istiyor. Çok sevdiOi Selmin'in de bir sefirle evlenmesini.
Büyükada'da Selmin ve Halet birbirlerine �şık oluyorlar. Halet Selmin'i derhal babasından Istemeye niyetli. Ama Selmin halasının Halet Için bir sultan istediOini bildiOinden onu yavaş yavaş alıştırmak için Halet'in sabretmesini istiyor. Kendi aralarında nişanlanıyorlar.
i. Dünya Savaşı patıayınca Pertev Bey ve Halet savaşa gidiyorlar, Selmin çok sevdiOi halasını yalnız bırakmıyor, onunla Cihangir'e gidiyor. Savaş sırasında yeni zenginlerden Selmin'e talipler çıkıyor. Selmin'in seviyesine uygun görülmedikleri Için reddediliyorlar. Zaten Selmin Halet'i seviyor ve onunla evlenmek istiyor. Fakat Halet Çanakkale'de şehit oluyor. Nuhbe Hanım bu haberi alınca çıldırıyor. Azize Hanım da Selmin ile Nuhbe hanımın yanında kalıyor.
Nuhbe Hanımın evini idare eden Resul K�hya ailenin erkekleri ortada 01-
1 89
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
mayınca küstahlaşıyor. Hiç para hesabı bilmeyen bu kadınlara kötü davranıyor. Pertev Bey cepheden izinli gelince k�hya ile konuşuyor. Büyükada'daki köşkün ve Cihangir'deki konağın borca gittiğini öğreniyor. Evler e lden gidince Nuhbe Hanım akıı hastanesine konuyor. Bir süre sonra orada öıüyor. Karanfil KaHa, Pertev Beyin Moda'daki köşküne alınıyor.
Pertev Beyin cepheden arkadaşı Avusturyalı Franz von Rollhausen eve gelmeye başlıyor. Selmin ile iyi anlaşıyorlar; birlikte piyano çalıyorlar. Franz Selmin'e �şık oluyor; evlenme teklif ediyor. Selmin razı oluyor. Franz, Pertev Beyden kızın ı isteyince reddediliyor. Müslüman ve Türk bir kızın Hristiyan bir Avusturyalı ile evlenemeyeceği cevabını alıyor. Burada yazar bir dengesizliğe işaret ediyor. Yabancı hayranlığı ve yabancı kültürlerle çocuklarını yetiştirdikten sonra onların yabancı ile evlenmelerine karşı olmanın çelişkisini gösteriyor.
Savaş y ıl larında Moda'da köşkte sadece kadınlar kalıyor. Para sıkıntıs ı ile köşkün odaları birer birer kapatılıyor. Bir süre sonra Pertev Bey inmeli olarak savaştan dönüyor. Azize Hanım mücevherlerini, evin mobilya ve antikaların ı satmaya başlıyor. Para sorunu ile kendi uğraşıyor. Hasta kocasına ve kızlarına birşey söylemiyor.
Gerçekçi bir kız olan Berin para sıkıntısını görüp küçük bir eve geçmeyi ve Selmin'in çalışmasını öneriyor. Bahariye'de küçük bir ev kiralıyorlar. Katina ve Praulein Strum'a yol veriyorlar. Aile iyice küçüıüyor. Evde Pertev Bey, Azize Ha.nım hayatında ilk defa evin alışverişini yapmaya başlıyor.
Nermin'i bir mahalle mektebine yazdırıyorlar. Buna üzülen Azize Hanıma berin şöyle diyor, " ... madem ki bu memlekette yaşayacak bırakın mahalle mektebinde başlasm ve herşeye alışsın. Selmin ablarnı orkide gibi yerde yetiştirdiniz, sanki iyi mi oldu? Selmin ablam kendi memleketinde herşeye yabancı." (5. 63)
Pertev Beyin emekli maaşı aileye yetmiyor. Para ihtiyacı yüzünden Selmin çalışmaya mecbur oluyor. Bir şirkette k�tibe olarak çalışıyor. Nazik yetiştirildiği için çalışmak çok ağır gelıyor. Şirket sahibi Gani Bey evli ve çocuklu. Güney vilayetlerinden gelme bir işadamı . Kurnaz, riyak�r, kaba saba yeni zenginlerden. Selmin'e göz koyuyor.
1 90
MÜNEWER A YAŞlı - PERTEV BEYIN Üç KıZı
Selmin bir gOn iş yerinde fenalık geçirince Gani Bey Selmin'in evini bilmediOi için onu bir otele götorOp bırakıyor. Selmin geceyi otelde yalnız geçiriyor. Ailesi şirketten Selmin'in Gani Bey ile otele gittiOini duyuyor. Ertesi gün Selmin eve gelince Pertev Bey olanları- soruşturmadan Selmin'i evden kovuyor. Selmin gidecek yeri olmadlOından Gani Beye gidiyor ve onun metresi oluyor. Buna Pertev Beyin katllıOI sebep oluyor.
Gani Bey Selmin'e Şişli'de bir apartman katı tutuyor. Rum hizmetçi alıyor. Selmin'i çalıştırmıyor. Selmin bOtün gOn yat ıyor. AlıştlOI tembel hayatı bulduOu için rahat ediyor. Yetişme tarzı bu hayata çok uygun. Ama metres olmaktan da utanç duyuyor. Ayrıca kaba ve görgüsüz bir adam olan Gani Bey ile zevkleri hiç uyuşmuyor. Selmin çaresizlikten onunla yaşıyor.
Berin Iiseyi bitirince postanede çalışmaya başlıyor. Aynı zamanda Tıp'ta okuyor. Selmin çalışırken aylıOını babasına teslim ettiOi halde Berin bunun tersini yapıyor. Babasının emekli maaşını elinden alıp, evin idaresini de Ostleniyor. Anne ve baba bunu yadırgıyortar ama ses çıkarmıyortar. Evi Berin idare etmeye başlıyor. Bu işi annesinden çok daha ekonomik yapıyor. Nermin'e de çocuOu gibi bakıyor.
Pertev Bey ölmek üzereyken Selmin'i eve çaOırtıyor ve ondan özOr diliyor. Birkaç gOn sonra da ölOyor. Berin ve onu taklit eden Nermin Selmin'e soOuk davranıyorlar. Selmin de Gani Bey ile oturmaktan memnun olmadlOI halde ona geri dönmek zorunda kalıyor.
Pertev Bey ölOnce aile Sultanahmet'te daha küçük bir eve taşınıyor. Nermin yatıl ı okulda olduOundan evde sadece Azize Hanım, Berin ve iki yaşlı kalfa var. Berin evin erkeOi oluyor. Her konuda sorumluluk onun Ostünde. Selmin haftada bir, iki kere kardeşleri evde yokken annesine ziyarete geliyor.
Gani Bey Selmin'in asık suratından bıkıyor. Ermeni bir metres tutuyor. Karısına ve çocuklarına daha sık gitmeye başlıyor. Sonunda Selmin ve Gani Beyin 4 yıl sOren ilişkisi bitiyor. Ayrı l ıyorlar. Selmin kardeşleri istemezler diye annesinin evine gidemediOinden Parmakkapı'da bir panSiyon odası tutuyor. Çok parasız kalıyor. Pansiyonda başka bir odada yaşayan Cavidan ile tanışıp onun metresi oluyor.
1 9 1
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Caviclan eski bir bahriye yüzbaşıs ı . Milli Mücadele sırasında verem olduğu için bugün işsiz ve parasız. Fakir pansiyon odasında Selmin hayatında ilk defa yemek pişiriyor, çamaşır yıkıyor, ütü yapıyor. Cavidan ona evde iş buluyor. Bir Rus lambacı için Selmin evde Abajur boyuyor. Caviclan abajurları götürüp paraları alıyor. Selmin'e sadece yemek parası veriyor.
Bu arada Berin doktor çıkıyor. Haseki Hastanesinde çalışıyor. Bütün hafta hastanede yatıyor. Evin masraflarını görüyor. Nermin büyürken kötü mahallede oturmak doğru olmaz diye Pengaltı'da bir apartman katı kiralıyor. Oraya taşınıyorlar.
Artık 1 7 yaşına gelen Nermin izci olarak okuluyla Ankara'da resmi geçite katı l ıyor. Törende Nermin'i gören Muammer kızın güzelliğine hayran olup onunla evlenmeye karar veriyor. Muammer 36 yaşında Ankaralı bir banka müdürü. Yeni zengin, Cumhuriyet Türkiyesi insanı . Zonguldak kökenli . Babası ölmüş; annesi ile oturuyor.
Muammer Nermin hakkında bilgi edinip Berin'e mektup yazarak kardeşini istediğini söylüyor. Berin bu evliliğe taraftar; annesini de ikna ediyor. Nermin fakirlikten bıktığı için Muammer'i görmeden bu teklifi kabul ediyor. O da Selmin gibi rahatına düşkün bir insan. Muammer Istanbul'a gelip Azize Hanımdan kızını istiyor. Nişan takılıyor. Nermin okulu bitirince Park Otelde büyük bir düğün yaparak evleniyorlar ve Ankara'ya gidiyorlar. Muammer Nermin'e �şık; Nermin ise onunla sağlayacağı rahat için evleniyor.
Muammer Selmin'in birinin metresi olduğunu duyduğundan onu yok sayıyor. Ailenin iki emektarı Bezmiyar Kalfa ile Karanfil KaHayı da adam yerine koymuyor. Iki kalfa ve Selmin düğüne gidemiyorlar. Cumhuriyet insanının yeni aile anlayışını görüyoruz.
Bu arada bir iş için Beyrut'a giden Cavidan bir daha geri dönmüyor. Selmin 6 ay pansiyon ocfasında yalnız yaşıyor. Abajur işini kendi görüyor. Epey para kazanıyor. Cavidan'ın abajur işinden aldığı paranın yarısını ona söylemediğini anlıyor. Ihlamur'da eski bir konağın selAmlık kısmını kiralıyor. Eski bir saraylı hanım olan ev sahibi ile çOk iyi anlaş ıyorlar. Selmin halasının emektarı Karanfil KaHayı da yanına alıyor.
1 92
MÜNEWER AVAŞU - PERTEV BEYIN Üç KıZı
Nermin hamile kal ınca Muammer Azize Hanımı Ankara'ya çağı rıyor. Doğumdan sonra Berin de kısa bir süre için Ankara'ya gidiyor. Nermin'in Mehmet Pertev Baskın adını koydukları bir oğlu oluyor. Çocuk için, daha doğmadan Alman dadı tutuluyor.
Evde Muammer ve Nermin ile Muammer'in annesi de oturuyor. Bu, Anadolulu cahil bir kadın. Evde hiçbir varl ığı yok. Bu zevksiz yeni zengin evini Azize Hanım hiç sevmiyor. Ankara'da hiçbir şeyi beğenmiyor. Nermin'in çevresindeki insanları basit ve görgüsüz buluyor.
. Nermin ve Muammer ayrı terbiyelerden gelme insanlar. Nermin kayınvalidesine 'anne' demeyi kabul etmiyor. Muammer'in Azize Hanıma 'valdanım' demesine kız ıyor; 'hanımefendi' demesini istiyor. Muammer Nermin'i kibirli buluyor. Bu yüzden kavga ediyorlar. Nermin'in ailesi Istanbullu, soylu, görgülü, sonradan fakir düşmüş bir aile. Muammer'in ailesi ise Ankaralı ama Anadolu kökenli, görgüsüz sonradan zengin olmuş biJ aile.
Nermin bu uyuşmazlıktan dolayı annesi ve ablası ile kocası ve kayınvaldesi arasında, iki görgü arasında kalıyor. Doğumdan sonra Azize Hanım ve Berin Istanbul'a dönüyorlar. Nermin'in, yalnız kalı nca kocasının düzenine ayak uyduracağı , yeni zamanın insanı olacağı belli.
Nermin evlendikten sonra Selmin Bezmiyar Kalfayı da evine alıyor. Pan-• galtı'daki evde Azize Hanım ve Berin kalıyorlar. Bir odayı Berin'in muayeneha
nesi yapıyorlar. Azize Hanım hergün Selmin'e gidiyor. Selmin ise Mevlevi Arif Dede Efendiyi tanıyor. Ondan Mesnevi okumayı ve rebab çalmayı öğreniyor. Namaz kılmaya başlıyor. Abajur işini bırakıp kendini ibadete veriyor.
Selmin eski lalası Dilaver Ağayı da evine alıyor. Bir süre sonra Azize Hanım da Selmin'in evine taşınıyor. Berin bazı geceler muayenehanede, bazan da Selmin'de kalıyor. Selmin sonunda annesi, kardeşi, iki kalfa ve lala ile bir Osmanlı konağı hayatı kuruyor.
Pertev Beyin Üç K ızı romanında zengin ve kalabal ık ev hayatı olan bir Osmanlı ailesi tanıyoruz. Aile bireyleri birbirine çok yakın. Evde sevecen bir anne var. Dayı-yeğen ve hala-yeğen yakınlığına şahit oluyoruz. Imparatorluğun sembolü olan köşkte çeşitli milletlerden unsurlar birarada yaşıyorlar. Aile için
1 93
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
emektarlar çok önemli. Bezmiyar Kalfa ve Karanfil Kalfa aileden sayıl ıyorlar. Resul KAhyada ise eline fazla güç verilen hizmetkArın evde erkek olmayınca küstahlaşmasını görüyoruz.
Pertev Beyin Selmin'i evden kovmasında fazla katı bir aile reisinin çocuklarını nasıl felAkete sürükleyebileceği gösteriliyor. Bu noktada metres konusu gündeme geliyor. Insancıl bir yaklaşımla, bir kadının gidecek yeri ve kendini geçindirecek parası olmayınca birine metresiik etmeye mecbur kalabileceği anlatılıyor.
Kadınlar konusunda değişik kadın tipleri çiziliyor. Rahata alışmış, tembel yetiştirilmiş Azize Hanım ve Selmin gibi kadınlar mecbur kalınca çalışıyorlar ama bu onlara çok zor geliyor. Onların tersi olan Berin ise çalışkan ve sorumluluk alan bir insan. Para kazanıyor ve evin reisi oluyor. Bir başka kadın aile reisi, kocası ölmüş olan Nuhbe Hanım. Oğlunu tek başına yetiştiriyor. Ama evde erkek olmadığı için para işlerini kAhyaya bırakıyor. Eski zaman kadını olduğundan para işlerinden anlamıyor. Halbuki iyi eğitim gören Berin ailesinin para işlerini başarı ile idare ediyor.
Romanda evlilik kararlarını aile büyüklerinin verdiğini görüyoruz. Selmin savaş zenginlerine ve bir yabancıya verilmiyor. Belli ki, evlil ikte din, milliyet, görgü birliği aranıyor. Selmin ile Halet'in gerçekleşemeyen evliliklerinin mutlu olacağı işaret ediliyor. Ortak zevkleri, eşit gösteriliyor. Nermin ile Muammer'in evlilikleri ise uyumsuz, çünkü ayrı terbiyelerden gelme insanlar. Nermin Muammer ile parası için evleniyor. Bu, bir para-asalet evliliği.
Romanda önemle üzerinde durulan konu çocuk yetiştirme. Hep batı kültürü ile yetişmiş çocuklar görüyoruz. Pertev Bey Almanya'da, Halet Fransa'da okuyor. Azize Hanım baba evinde Fransız ve Ingiliz kültürü ile yetişiyor. Pertev Beyin üç kızı da Rum, Fransız ve Alman mürebbiyelerin elinde büyüyorlar. Türkçeden önce yabancı dil konuşuyorlar. Islamiyeti öğrenmiyorlar. Mürebbiyelerden Ortodoks ve Katolik dinlerini öğreniyorlar. Yabancı okullarda okutuluyorlar. Sadece Nermin zamanın gereği Türk okullarında okuyor.
Yazarın bakış açısına göre, bu üç kızkardeşin değişik dönemlerin çocukları oldukları eğitimlerinden belli . Okula gitmeyen, evde batı kültürü ile tembel ve
1 94
MÜNEWER AVAŞU - PERTEV BEViN Üç KıZı
zarif yetişen Selmin tam bir imparatorluk çocuğu . Berin ise geçiş döneminin idealist çocuğu. Önce evde batı kültürü alıyor, yabancı okullarda okuyar. Sonra üniversiteyi bitirip çalışan kadın oluyor. Ham, katı, yeni çalışan kadın tipi. Nermin ise küçüklüğünde öğrendiği yabancı dilleri unutup Türk okullarında okuyan tembel ve rahatına düşkün Veni Türkiye'nin çocuğu.
Karaosmanoğlu'nun Ankara romanında Sel ma Hanımın yaşadığı üç devir ve üç evlilik bu üç kızın hayatlarına tekAbül ediyor. Birinci devir Milli Mücadele yıllarını ve idealist insanları anlatıyor. Bu dönemde Selma Hanım bankacı Nazif Bey ile evli. Ikinci devir idealist insanların inkilAplara sırt çevirip, menfaatleri için çalıştıklarını gösteriyor. Selma Hanımın kocası Hakkı Bey böyle bir insan. Üçüncü devir ise yeniden ülkenin geleceği için çalışan insanları anlatıyor. Selma Hanımın üçüncü kocası Neşet sabit bu tür idealist bir adam. Ihtimamla büyütülen, bir süre gözden düştükten sonra kendini toparlayan Selmin'in hayatı birinci devire uyuyor. Tembel ve rahatına düşkün Nermin ikinci devri yansıtıyor. Berin ise üçüncü devrin çalışkan, idealist insanı (18).
Romanda, güçlü ve kalabalık imparatorluk dönemi ailesinin değişen şartlarla Nuhbe Hanımınki gibi yok olduğunu veya Pertev Beyinki gibi maddi sorunlarla birlikte küçüldüğünü ve dağııdığını görüyoruz. romanın sonunda Selmin aileden geriye kalanları toplayıp yeni bir ev düzeni kuruyor. Aile kurumu herşeye rağmen yeniden diril iyor.
1 95
MEHMET SEVDA Süeda Hanımın Ortanca Kızı
Mehmet Seyda'nın 1 970'de yazdığı SOeda Hanımın Ortanca Kızı
romanında biri sefalet, diğeri refah içinde olan iki aile düzeni görüyoruz.
Kocası ölmüş olan Süeda Hanım üç kızıyla yaşıyor. Balıkesir'de oturan Süeda Hanım ile kocası Binbaşı Süleyman Bey mutluymuşlar. Süleyman Bey bir kaza kurşunu ile öıüyor. Vuran Süeda Hanıma Aşık olan bir başçavuş. Bu olay üzerine Süeda Hanım yıkıl ıyor, ruhsuz, cansız bir insan haline geliyor. Üç çocuğu, 3 yaşındaki Macide, 2 yaşındaki Mehlika ve kundaktak,i Memnune ile dul kalıyor. Aileye aylık bağlanıyor. Süeda Hanım üç kızını alıp Istanbul'a geliyor.
Evlenmeden önce Istanbullu bir ailenin yanında ahretlik olan Süeda Hanım kocası ölünce o eve sığınmak istiyor. Üç çocukla ortaya çıkınca aile ona yüz vermiyor. O da Kocamustafapaşa'da bir ev kiralayıp yerleşiyor. Sessiz, sakin bir kadın olan Süeda Hanım bütün gün ev işlerine koşturuyor. Çocuklarına bakmak için çok zorluk çekiyor.
Süleyman Beyi vuran Hidayet Bey 4 yıl hapis yatıp çıktıktan sonra Süeda Hanıma geliyor, ayaklarına kapanıp özür diliyor. Ikinci gelişinde çocuklara şeker, çikolata getiriyor. Sonunda Süeda Hanım ile evleniyor. Hidayet Bey Süeda Hanıma tutkun, Süeda Hanım ise çaresizlikten evleniyor.
Hidayet Bey kömür depolarında kantar katibi OlUYOr. Küçü!< Langa'da daha ufak bir eve taşınıyorlar. Hidayet Bey çok içiyor, eve hep sarhoş geliyor. Çok içince geceleri altına kaçırıyor. Süeda Hanım ona çocuk gibi bakıyor.
Süeda Hanımın ortanca kızı Mehlika fakir ve sevgisiz bir çocukluk yaşıyor.
1 96
MEHMET SEVDA - SOEDA HANIMIN ORTANCA Kızı
Kimsenin birbiriyle geçinemediOi evlerinde huzursuzluk hAkim. Mehlika da hiç evde durmuyor. Bütün gün sokakta mahallenin erkek çocuklarıyla oynuyor. Akşamları eve geç geliyor. Evde kimse onunla ilgilenmiyor, onu merak etmiyor.
En büyük abla Macide kemik veremi, yataiak. Bütün gün odasında yalnız yattlOI için hırçın bir kız. Süeda Hanımın bütün ilgisi bu sakat kızı üzerinde. DiOer kızları onu fazla ilgilendirmiyor. Mehlike da başıboş büyüyor.
Mehlika'nın ilkokulda sınıf arkadaşı Fatma zengin bir ailenin kızı, bir konakta yaşıyor. Konak okulun hademelerini kolladığı için okulda Fatma'nın her istediği yapılıyor. Mehlika Fatma'nın yaşadığı konağa gitmeye başlıyor. Zenginliği ve lüksü orada tanıyor, gıpta ediyor. Kendi evinin sefaletinin daha çok bilincine varıyor.
Mehlika çok güzel olduğunun farkında. Bütün çocukluğnda sefalet çektıği için Fatma'nın evinde gördüğü zengin hayatı istiyor. Güzel olduğu için de bunu hakettiğine inanıyor. Evlenince evine maddi katkıda bulunmak için çalışmak zorunda kalmak istemiyor. Okumamış, diplomasız bir kızın ancak işçi olacaOını, tezgahtar olacağını ve sonunda patronun metresi olacağını düşünüyor. Bu yüzden çok zengin bir adamla evlenmeye karar veriyor.
Ailesi tarafından korunmayan Mehlika'nın başına küçük yaşta tatsız olaylar geliyor. Fatma'ya piyano dersi veren piyano hocası küçücükken Mehlika'ya sarkıntılık ediyor. Daha sonra mahallede komşuları olan sapık dul Binnaz Hanım da Mehlika'ya sarkıntılık ediyor. Ayrıca, mahallenin bütün oğlan çocukları Mehlika'nın peşinde. Ahmet, Hüseyin, Bekir onun için aralarında dövüştükçe Mehlika gurur duyuyor.
Bir süre sonra Hidayet Beyin tanıdığı Abdülkadir Halim Bey Mehlika'yı Ankara'ya Devlet konservatuarına yazdırmaya götürüyor. Mehlika Abdülkadir Halim beyin evinde kalıyor. Yaşlı adama aşık olan Mehlika onun hizmetçi ile yaşadlOını görünce Istanbul'a geri dönüyor.
Bundan sonra Mehlika çeşitli adamlarla geziyor, paralannı yiyor ama hiçbiri ile yatmıyor. Baba arayışı içinde olan Mehlika'nın her zaman yaşlı adamlara karşı bir zaafı var. Bütün gayesi evlenmek, daha varlıklı, daha güvenli bir hayat kurmak.
1 97
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Mehlika'nın mahalleden çocukluk arkadaşları büyüyor. Ahmet ilkokul öj;)retmeni, Hüseyin elektrik teknikeri , Bekir deniz subayı oluyor. Üçüncü de aileleri gelip Mehlika'yı istiyorlar. Mehlika zengin olmadıkları için üçünü de reddediyor.
Mehlika'nın küçük kardeşi Memnune biraz büyüyünce semt sinemasının bOfecisinin oj;)luna kaçıyor. Adamdan çocuk doğuruyor. Adli Tıp yoluyla mahkemede çocuQu bu adamdan olduj;)unu isbat edip, ancak mahkeme zoruyla evlenebiliyor. Bir sOre sonra doj;)urduj;)u çocuk öıüyor. Sonra bir çocuj;)u daha oluyor.
Mehlika da yaşlı bir müteahhit ile evleniyor. Erzurumlu olan Fevzi Görmez çok zengin bir adam. Kızı ltoprak'ta bir köşkte yaşıyor. Ilk karısı ölmüş. Mehlika'yı bir düj;)ünde görüp aşık oluyor. Araya adamlar koyup evlenme teklif ediyor. Mehlika Fevzi Beyi bir kurtarıcı olarak görüyor. Evlenmek için aşçı, hizmetçi, ayda bin lira cep harçlıj;)ı ve bir spor araba istiyor. Fevzi Bey razı oluyor. Iş akdi yapar gibi evleniyorlar.
Mehlika K ızıltoprak'taki köşke yerleşiyor. Köşkün temel direj;)i yaşlı Emine KaHa. Fevzi Beyin ilk eşi ile Anadolu'dan gelmiş. Köşkün gediklisi ve idarecisi . Mehlika'yı sevmiyor; ölen hanıma baj;)lı . Başına yeni hanım istemiyor. Zaten Mehlika da evle pek ilgilenmiyor. Eskiden beri kurulu olan düzenin içine giriyor. Köşkte bir de genç hizmetçi Fidan var.
Fevzi Bey yaşlı, çirkin ama Mehlika'ya hayran bir koca. Kansının bir dedij;)ini iki etmiyor. Kocasından elde ettij;)i refah karşı l ıj;)ı ona güleryüz gösteriyor. "Tontonum" diye hitap ediyor. Fevzi Beye mutlu olmak için bunlar yetiyor. Mehlika aldıklarının karşılıj;)ını ödüyor.
Fevzi Bey karısına devamlı hediyeler getiriyor. Mehlika'nın hem babası , hem kocası gibi. Kendi yaşl ıl ıj;)ını ve çirkinliğini biliyor. Genç ve güzel karısına kendisine tahammOI etmesinin diyetini pahalı hediyelerle ödüyor.
Mehlika bütün gün evde yalnız s ıkıldığı için eve piyano aldırıyor. Oyalanmak için kitap okumaya başlıyor. Eski arkadaşlarını eve davet ediyor. Fevzi Bey Mehlika'nın kitap okumasından korkuyor. "karı kısmı çok şey öj;)renmeyecek, her daim kocasından cahil kalacak . . . öj;)renen karı ukala olur ve kocayı beğen-
1 98
MEHMET SEYDA - SÜEDA HANIMIN ORTANCA Kızı
mez olur . . . sonra dizginleri nasıl zaptedecen?" (s .1 06) diyor.
Mehlika kocasına saygıl ı . Kocasının kitap okumasından hoşlanmadığını bildiği için o eve gelince kitapları bırakıyor. Sadece kocasıyla ilgileniyor. Her akşam Fevzi Bey içiyor ve durmadan konuşuyor. Çok sıkıcı bir adam ama Mehlika herşeye katlanıyor. Bir köşkün hanımı olmanın bedelini böyle ödüyor. Çevrede birçok erkek Mehlika'nın peşinde. Ama o hiçbirine yüz vermiyor. Kocasını aldatmamaya karar1l.
Mehlika düzenli olarak Hidayet Bey aracı l ığı ile annesine para yolluyor. Ama eski yaşadığı mahalleye adımını atmıyor. Annesi de köşke gelmiyor. Kızının nasıl yaşadığını bilmiyor. Mehlika ailesinden tamamen kopuyor. Kızkardeşierini hiç görmüyor. Sadece annesi ile 1 5 günde bir Köprü'de buluşup bir muhallebicide oturuyorlar.
Böyle bir buluşmalarında Mehlika annesinin eski kı l ık, kıyafetinden rahatsız oluyor. Burada güzelliği ile zengin bir adamla evlenen fakir bir kızın iki tabaka arasında kalarak iç çatışma yaşaması görülüyor. Annesine yolladığı paraları soruyor. Hidayet Beyin paraların yarısını kendi cebine atıp sadece yarısını eve, Süeda Hanıma götürdüğünü anlıyor. Çok kızıyor. Annesine elden para vermeye başlıyor. Mehlika annesinin pısırıklığına, suskunluğuna, silikliğine kızıyor. "Vur ağzına, al lokmasını" yapıda bir insan olan annesinin hayatı boyunca ailesi tarafından ezilmesine ses çıkarmamasını anlayamıyor.
Fevzi Bey ile yeni evlendiklerinde annesinin yaşlı ve varlıklı damadının yanında ezilmesine, o gelince ayağa kalkmasına kızıyor. Mehlika fakirliğin verdiği ezikliği çok iyi tanıdığı için kocasını hoş tutuyor.
Mehlika yalnız olduğu için kocasının aldığı spor araba ile gündüzleri tek başına çıkıp, ormanıarda, kırlarda, deniz kıyılarında geziyor. Bir gün bir deniz kıyısında bir adamın saldırısına uğruyor. Kocası iktidarsız olan Mehlika'nın ilk erkek tanıyışı bu yabancı ile oluyor.
Ertesi gün Mehlika kendine tecavüz eden adamı köşkün bahçesinde çalışırken görüyor. Baba, oğul iki bahçıvanın köşke alındıklarını öğreniyor. Düzeni bozulacak diye çok korkuyor. Ama bahçıvanın oğlu Bekir Mehlika ile hiç ilgilenmiyor.
1 99
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Mehlika kendi kendine bile itiraf etmese de Bekir'e aşık. Kocasının ızmir'e gittiCi bir gece Bekir'in kaldlCı bahçıvan kulübesine gidiyor. Sabaha karşı köşke dönerken hizmetçi Fidan onun eve gizlice girmesine yardım ediyor. Fidan evin hanımına yardakçılık edip evdeki durumunu düzeltmek gayesinde.
Hizmetçi Fidan da Bekir'e aşık. Adamdan yüz bulamaymca Mehlika'nın ilişkisini Emine Kalfaya anlatıyor. Ikisi bir olup, bunu Fevzi Beye anlatıp Mehlika'dan kurtulmayı planlıyorlar. Böylece evin idaresi gene tamamen Emine Kalfaya geçecek, Fıdan da istediklerini daha rahat yapabilecek.
Fidan sonradan Emine Kalfa ile birlik olmaktan vazgeçip Mehlika'ya yardım etmeyi çıkarına daha uygun buluyor. Mehlika ise ikisinin de niyetini anladlCı için Fevzi Bey dönünce ikisini de köşkten attı rmak niyetinde.
Mehlika kendini çok zor durumda hissediyor. Bekir'e aşık olduCu için ondan vazgeçemiyor. Ama rahata, paraya alıştlCı için Fevzi beyden de vazgeçemiyor. BütOn isteCi Fevzi Beyin ölmesi ve onun parası ile Bekir'le ya$amak. bekir ise birçok kadınla ilişkisi olmuş bir adam. kimseye bağlanmaya niyetli deCil.
Bir sabah Fevzi Beyin ızmir'de kaıp krizinden öldüğü haberi geliyor. Mehlika çok seviniyor. Hemen Bekir'i arıyor. Hiçbir yerde uzun süre kalmayan Bekir'in babasını da alarak gitmiş olduğunu öğreniyor. Aynı gün hayatındaki iki erkeCi de kaybeden Mehlika çıldırıyor.
SOeda Hanımın Ortanca Kızı romanında önemle üzerinde durulan konu parasızlığın ve ailede sevgi, ilgi ve otorite olmamasının çocukları nerelere sürükleyebileceğL
Süeda Hanımda üç çocukla dul kalan bir kadının çektiği zorluklar sergileniyor. Karısının parasını çalan, sarhoş bir koca ile kaprisli çocukları tarafından ezilen, pısırık ve silik bir kadın anlatılıyor. Süeda Hanım ahretlikken ilk kocası olan bir subay ile evlenmesi ilgi çekici . Burada sosyal tabakalar arası bir evlilik söz konusu.
Ailede babanın olmaması ve annenin zayıf ve çocuklarıyla ilgisiz olması çocukları olumsuz yönde etkiliyor. Başıboş büyüyen çocukların, aile kontrolu olmadığından, başlarına tatsız olaylar gelebileceği Mehlika'nın küçükken karşı-
200
MEHMET SEYDA - SÜEDA HANIMIN ORTANCA Kızı
laştlOI sarkıntılık olayları ile gösteriliyor. Fakirlik, annenin sadece sakat çocuOu ile ilgilenmesi, sevgisizlik ve ilgisizlik diOer çocukları yanlış yollara itiyor. Memnune bir adama kaçıp, ondan gayrımeşru çocuk doOurup ancak mahkeme kararı ile evlenebiliyor.
Mehlika Ise yaşadlCı sefaletten kurtulmak ve güven içinde yaşamak istediOinden zengin fakat kendinden çok yaşlı bir adamla evleniyor. Burada sadece para önemli deOil; Mehlika'nın baba-güven aradlOınl görOyoruz. Mehlika ve Fevzi Bey iş anlaşması yapar gibi evleniyorlar. Birbirlerinden aldıklarının karşıIıCını birbirlerine ödüyorlar. Para ve güvence karşllıOI, gençlik ve güzellik. Ikisi de bu alışverişin bilincinde. Mehlika bu evlilikte mutsuz oluyor.
Mehlika evlenince ailesinden de kopuyor. Onlara sadece para yardımı yapıyor. Bu yüzden çok yalnız bir insan.
Romanda, Mehlika'nın, iyi birer meslek sahibi olan mahalleden çocukluk arkadaşları üç erkekten biri ile evlense mutlu' olabileceOi hissettiriliyor. Ama yetiştiOi şartlardan gözünün yılmış olması Mehlika'ya bu evlilikleri reddettiriyor.
Mehlika aslında namuslu bir kadın. Kocasını aldatmaya hiç niyeti yok. Bir erkek tarafından bu duruma getiriliyor ve kendisi de tabiata karşı gelemiyor. Aşk-, Memnu'daki Bihter gibi Bekir olayında doOal hislerine hakim olamıyor.
Bir .de, Fevzi Beyin köşkünde hizmetçi-hanım ilişkisini görüyoruz. Mehlika hizmetçi Fidan ile yüzgöz olunca köşkteki otoritesi sarsıl ıyor. Emine kalfa ve Fidan Mehlika'dan kurtulmayı planlıyor. Burada evdeki hizmetk�rlarla yüzgöz olmanın zararları sergileniyor.
Romanda aileden kişiye giden bir çizgi var. Içinde yetiştikleri aile düzeninin çocukların hayatına yön verdiği gösteriliyor. Mehlika, babasız, parasız, sevgisiz büyüyen çocukların hayatta yanlış adımlar atarak mutsuz olmalarına iyi bir örnek. Bu romandaki kişilerin hayatında para ve cinsiyet ön planda. Bu yüzden aile daOllıyor.
201
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
NOTLAR
(1) Ercüment Ekrem Talu, Sabır Efendinin Gelini (Istanbul: Gayret Matbaası,
1939).
(2) Mehmet Kaplan, "Taaşşuk-ı Talat ve Fithat Romanının Yeni Türk Edebiyatına Ge
tirdikleri", Beşinci Milletlerarası Türkoloji Kongresi (Istanbul: Edebiyat Fakültesi
Basımevi, 1985).
(3) Ahmet Hamdi Tanpınar, 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (Istanbul: Çağlayan
Kitabevi. 1982), s.401.
(4) Robert P. Finn, Türk Romanı (Ankara: Bilgi Yayınevi, '1984), s.1 02-1 04.
(5) Burhan Cahit Morkaya, Ayten (Istanbul: Burhan Cahit ve Şurekası Matbaası,
1927).
(6) Halide Edip Adıvar, Kalp Ağrısı (Istanbul: Remzi Kitabevi, 1970).
(8) Inci Enginün, Hallde Edip Adıvar'm Eserlerinde Doğu ve Batı Mesele
si, s.350-365.
(9) Ibid., s.371.
(10) Şahabettin Sü leyman, Çıkmaz Sokak, Nurhan Seçen (Istanbu l : Mezun iyet
tezi, Türkiyat Enstitüsü, 1968-1969)
(1 1 ) Birol Emil , Reşat Nuri Güntekın'In Romanlarmda Şah ıslar dünyası
(Istanbul: Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1984), s.373.
(12) Ibid., s.453.
(13) Yahya Kemal Beyatlı, "Üç Tepe", Eğil Dağlar (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayın
ları, 1981).
(14) Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış (Istanbul: Iletişim Yayın-
ları, 1983), s.225.
(15) Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara (Istanbu l: Birikim Yayınları, 1981).
(16) Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bır Bakış s. 196-197.
(17) Safiye Erol, Clğerdelen (Istanbul: Boğaziçi Yayınları, 1974).
(18) Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara.
202
Aile
Eş
Ç
ocuk
Hi
zmetk
Arla
r Ev
deki
Ak
raba
lar
Otu
rula
n Re
isi
Sayı
sı N
esille
r M
ekAn
Fels
efe-
I Z
enan
kad
ın
1 ka
dınla
r e
v
Fela
tun
B
ey v
e erk
ek
ölrni
ş 2
hi
zmetk
arla
r 2
ev
R
akım
E
fen
di
Fela
tun
Bey
ve
erke
k 2
ev
R
akım
E
fen
di
iC!:
;Lo
Çen
gl
kadı
n öl
rniş
1 2
ev
i:
O
Ç
en
gl
erke
k öl
müş
1 ea
riye
2
ev
i�
z
Va
h
erke
k 1
3 ah
retli
k 2
akr
aba
ev
ız
o
>
Va
h
kadı
n öl
müş
1 ea
riyel
er
2
kona
k-ya
lı �
. hi
zmelk
Arla
r r- m
Va
h
erke
k 1
eariy
eler
2
ya
şlı a
nne
ev
'"
c:
hizme
tkar
lar
;Lo
c:
Taaş
şuk-
ı Ta
lat
kadı
n öl
müş
1 hi
zmelkA
rlar
2
ev
3:
III E
ıımn
eari�e
ler
c:
Taaş
şuk-
ı Ta
lat
erke
k öl
müş
1 3
yaşl
ı üve
yan
ne
ev
ve
Fltn
at
Intl
bah
ka
dın
ölmü
ş 1
eariy
e 2
e
v
Turf
and
a m
ı, erk
ek
2
3 ea
riyel
er
2
akrabala
r ko
nak
i\)
Turf
a m
ı?
hizme
tkar
lar
o
(..)
i\)
o
Aile
Eş
Çocuk
Hiz
meNrlar
Evde
ki
Akrabalar
Ot
uru
lan
�
Reis
i Say
ı sı
Nesi
ller
Mek
An
Mu
haz
arat
erk
ek
1 4
cariy
eler
2
akrabalar
konak
hiz
metkArlar
Mu
haz
arat
erk
ek
1 hi
zmetkarıa
r 2
ya
şlı a
nne
ev
Mu
haz
arat
kad
ın
ölmü
ş 1
cariy
elar
2
konak
hi
zmetk
Arlar
i�
: M
uh
azar
at
erkek
1
2
2
akraba
ev
;LO
�
Ze
hra
erk
ek
1 ca
riyel
er
2 ya
şlı a
nne
ev
;LO
O
hizmet
kArla
r 3:
M
al v
e S
ıyah
kad
ın
ölmü
ş 2
ahre
tlik
2-
ev
>
z
z
Mal
ve
Sıy
ah
erkek
1
2
hizme
tkAr
lar
2
köşk
ıg
>
M
al v
e sı
yah
erk
ek
1 1
2
ev
i;;;
�
MO
reb
bly
e
erke
k öl
müş
4 hi
zmetk
Arlar
2
akraba
y alı
i�
c:
Me
tre
s kad
ın
ölm
üş
1 hi
zmetk
Arla
r 3
akraba
yalH<o
nak
i�
(toru
n)
Aşk
-ı llem
nu
erk
ek
1 2
hi
zmetk
Arlar
2
akraba
y alı
, "Kır
ık
Hayat
lar
erkek
1
2
hizme
tkArl
ar
2
yaşl
ı abIa
ev
Jc)n
TOrk
kad
ın
ölm
üş
1 hi
zmetk
Arlar
2
konak
Jc)n
TO
rk
erkek
öl
müş
1 hi
zmetk
Arlar
2
ev
Aile
Eş
Çoc
uk
Hizme
lkArIa
r Ev
deki
Ak
raba
lar
Otu
rula
n R
eisi
Sayıs
ı N
esille
r M
ekAn
Jö
n T
Ork
erk
ek
1 1
cariy
eler
2
ev
hizmetkA
rlar
KO
çOk
Paşa
erk
ek
1 hiz
metki
rlar
2 ka
rdeŞ-
kans
l ko
nak
evlAt
iık
çocu
{ıu
Sev
iye
Tali
p
erkek
1
1 hiz
metk
Arlar
3
yaşl
ı anne
ev
Sev
iye
Talip
erk
ek
1 hiz
metk
Arlar
1
yalı
İC!İ
:ıu
Çık
maz
So
kak
erkek
1
1 hiz
metk
arıa
r 2
karde
ş-ka
rısı
ev
i:
O
GO
lnu
ş Su
ltan
erk
ek
1 ca
riyel
er
1 ak
raba
kona
k 3:
>
hiz
metk
Arlar
�
M
evu
t H
OkO
m
erkek
1
1 2
ev
z
o
>
Mev
ut
HO
kOm
ka
dın
1 1
hizme
tkArl
ar
2 ka
rdeş
ko
nak
i�
r- m
Mev
ut
HO
kOm
erk
ek
1 2
hizme
tkArl
ar
2 kö
şk
i�
:ıu
Mev
ut
HO
kOm
erk
ek
2 2
hizme
tkAr
lar
2 ev
c:
i� K
ıralık
Ko
nak
ka
dın
ölm
üş
1 hi
zmetk
arla
r 2
kona
k
Kıra
lık K
on
ak
erkek
öl
müş
1
hizme
tkArl
ar
3 ko
nak-
yalı
(2 to
run)
P
erv
anel
er
erkek
öl
müş
2
2 te
kke
N
Perv
anel
er
erkek
1
2 2
ev
o
01
i\)
Eş
Çoc
uk
Hizm
etka
rlar
Evde
ki
Akraba
lar
Oluru
lan
o
Aile
o)
Re
i�i
Savı
�ı Ne
§ille
r M
�kan
P
erv
an
ele
r er
kek
1 2
2 ev
Mir
as
kadı
n öl
müş
4 hi
zmetkarı
ar
3 ko
nak
(toru
nlar
) ca
riyel
er
Mir
as
kadı
n hi
zmetk
Arla
r 1
kadı
nlar
yalı
i M
iras
er
kek
ölmü
ş 1
hizm
etkA
rlar
2 ev
C!
: :ıcı
""
Mir
as
kadı
n 1
3 hi
zmet
kArla
r 3
akrab
a ko
nak
:ıcı
(1 to
run)
O
3:
M
iras
erk
ek
1 2
hizme
tkAr
lar
2 ev
,�
So
do
m v
e G
om
ore
erk
ek
1 1
hizme
tkAr
lar
2 ev
i�
»
Acı
mak
er
kek
1 2
3 ya
şlıan
ne
ev
i�
m
Yap
rak
DO
kOm
A
erke
k 1
5 2
ev
i�
:ıcı
c:
Fatı
h-H
arb
ıye
erkek
öl
rrüş
1 hiz
metk
arıar
2
ev
i� Fa
tıh
-Har
bıy
e
kadı
n öl
müş
2 2
ev
Kız
ılcık
Dal
ları
ka
dın
ölmü
ş 3
hizme
tkArla
r 3
kard
eş
kOna
k-kö
şk
(toru
nlar
) ev
lAtiık
Tı
pı
Din
di
erkek
öl
mü
3 2
ev
cariy
eler
S
ınek
"
Bak
kal
erkek
2
2 hiz
metk
Arlar
2
konak
Aile
Eş
Çocu
k Hiz
metk
Arlar
Ev
deki
Ak
rabala
r Ot
uru
Re
isi
Sa�ıs
ı N
esille
r M
ek.
Esk
i H
asta
lık
erkek
1
1 hi
zmetk
Aria
r 2
akraba
ev
Oç
Ista
nbu
l erk
ek
1 1
hizme
tkAr
lar
2 ko
na
Oç
Ista
nbu
l erk
ek
1 1
2 ev
Oç
Ista
nbu
l erk
ek
1 1
hizme
tkAr
iar
2 y alı
L e!
: ;ıcı
Tata
rcık
erk
ek
1 1
2 ev
i:
O
Ta
tarc
ık
erkek
1
hizm
etka
rlar
1 y alı
i�
z
Tata
rcık
erk
ek
1 1
hizme
tkAr
lar
3 kö
şk
z
o
(toru
n)
>
Biz
In
sanl
ar
erkek
1
1 2
ev
�.
r- m
Biz
In
sanl
ar
kadı
n öl
müş
1
hizm
etka
rlar
2 ak
raba
yalı
i�
;ıcı
Çam
llca'
dak
l En
işte
miz
erk
ek
1 1
hizme
tkar
lar
2 kö
şk
i� Ç
amllc
a'd
akl
Eniş
tem
iz
erke
k 1
1 hi
zmet
karla
r 3
yaşl
ı anne
ya
lı-ev
Mes
ihp
aşa
Imam
ı erk
ek
1 3
3 ya
şlı a
nne
ev
Mat
maz
el
No
raly
a'nı
n ka
dın
ölm
üş
2 2
akraba
pan
siyo
ı i\)
K
olt
uQ
u
odası
o
H
uzu
r erk
ek
1 2
hizme
tkAr
lar
3 ya
şlı a
nne
ev
.....,
i\)
o
Aile
Eş
Çoc
uk
Hizme
lkArtar
Ev
deki
Ak
rabalar
Oturu
lan
(x)
Reis
i Sa
�ısı
N
esille
r M
ekAn
H
uzu
r erk
ek
ölmü
ş 1
hizme
tkArl
ar
2 ka
rdeş
kızı
ı ev
to
runu
Y
alm
zız
erkek
boşa
nmış
2
hizme
tkAr
lar
2 ev
Yal
mzı
z kad
ın
Ölm
üş
2 hi
zmetk
Arla
r 2
kard
eşle
r ev
Pan
ora
ma
erkek
1
2 2
ev
IC!: ::ıa �
Pan
ora
ma
erkek
1
2 hiz
metk
Arla
r 3
ev
i� (to
runl
ar)
Pan
ora
ma
erkek
1
2 hiz
metk
Arla
r 2
ev
z
z
Hep
O Ş
arkı
kad
ın
Ölm
üş
2 hiz
metk
Arla
r 2
yalı-ko
nak
i�
Hep
O Ş
arkı
erk
ek
1 1
hizme
tkAr
lar
2 ko
nak
i�
m
�
Hep
O Ş
arkı
erk
ek
1 1
hizm
etkA
rlar
2 ya
lı-ko
nak
i§
c:
Hep
O Ş
arkı
erk
ek
1 2
hizme
tkAr
lar
2 ya
lı-ko
nak
i�
BO
yOk
Aıle
erk
ek
1 3
hizm
etkAr
lar
2 ka
rdeş
lerı
köşk
ka
rılar
ıçocukl
ar
Abd
Olh
amlt
D
Oşe
rken
erk
ek
3 1
hizm
etkA
rlar
2 ya
lı-ko
nak
Ab
dOl
ham
lt
DO
şerk
en
erkek
1
1 2
ev
Saa
tler
i A
yarl
ama
En
sti
tOs
O
erkek
2
1 2
ev
Aile
Eş
Ç
ocuk
H
izme
lkArl
ar
Evde
ki
Akrabalar
Ot
urula
n Re
isi
Sayı
sı N
esille
r M
ekAn
Saat
leri
A
yarl
ama
Enst
itO
sO
erkek
öl
müş
1
hizme
tkar
lar
3 ak
raba
konak
(to
runl
ar)
Saat
leri
A
yarl
ama
Enst
ltA
sA
erke
k 1
2 hi
zmet
karla
r 2
kard
eşle
r ev
Ayl
akla
r ka
dın
1 2
hizme
tkar
lar
3 ak
rabala
r, kö
şk
(toru
nlar
) arkada
şlar
i�: A
ylak
lar
erke
k 3
çok
hizm
etka
rlar
2 kö
şk
'"
;Lo
Evle
rden
B
iri
kadın
bo
şanm
ış
1 2
ev
L°
3:
Evle
rden
B
iri
kadın
1
1 >
3
ev
z
(2 to
run)
z
o
Ev
lerd
en
Bir
i erk
ek
1 3
2 ev
>
>
Pe
rtev
B
eyin
Üç
Kız
ı ka
dın
ölm
üş
1 hi
zmet
karia
r 2
yalı-kö
şk
i�
,..
Pert
ev
Bey
in Ü
ç K
ızı
erkek
1
3 hi
zmet
karla
r 2
köşk
i� 3:
SO
eda
Ham
mın
Ort
anca
Kız
ı kad
ın
ölm
üş
3 2
ev
ıe:
Mah
ur
Bes
te
erkek
1
1 hi
zmet
karla
r 2
yalı-ko
nak
Mah
ur
Bes
te
erkek
1
hizm
etka
rlar
2 ya
şlı an
ne ko
nak
i\)
Mah
ur
Bes
te
erkek
1
1 hi
zmet
karla
r 2
konak
o
co
SONUÇ
Şemadan da görülüyor ki, bu çalışmada ele alınan romanlarda işlenen 96 ailenen 43'ü köşk, konak veya yalıda oturan üst düzey aileler. Tüm ailelerin çoğunluğu, çekirdek aile. Çocuk sayısı az. 11 ailenin çocuğu yok. 45 ailenin tek çocuğu var. 25 ailenin 2, 10 ailenin 3, 5 ailenin ise 4 veya daha fazla çocuğu olduğu görülüyor.
Ailelerde genelde 2 nesil birlikte oturuyor. 16 ailede ise 3 nesil birarada görülüyor. Bu tür aileler ya çocukları ve torunları ile oturan üst düzey ataerkil aileler, ya da erkeğin veya kadının yaşlı annesinin birlikte oturduğu orta sınıf geniş aileler. 22 ailede ise kardeşler veya başka akrabalar aileyle birlikte yaşıyorlar.
96 ailenen 25'inde aile reisi kadınlar, 30 ailede aile reisinin eşi ölmüş, 2'si boşanmış. Bu ailelerde birden fazla kadınla evli 6 erkek var. Daha çOk, 1900'e kadar yazılmış romanlarda cariyelerden söz ediliyor. Tüm ailelerin 70'inde hizmetkarıar görülüyor.
EvLILIK KARARI
Bu romanların çoğunda evlilik kararını gençler kendileri değil, aile büyükleri veriyor. Felsefe-I Zenan'da Zekiye'yi Muhsin Paşa evlendiriyor. Vah'ta Ferdane Hanım ile Talat Beyi babaları beşikte nik�hlıyor. Talat Bey çocukluğunda çiçek hastalığı geçirip çirkinleşiyor. Güzel karısını hep kıskanıyor.
Taaşşuk-ı Talat ve Fltnat'ta Fitnat'ı üvey babası, Ali Beyle zorla evlendiriyor. Oysa kendi istekleri ile evlenen Saliha Hanım ile Rıfat Beyin mutlu 01-
210
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
dukları anlatılıyor.
Muhazarat'ta Fazıla ile Mukaddem'in evlenmesine onlar daha çocukken anne ve babaları karar veriyor. MOrebblye'de Dehri Efendi kızına kendisi koca bulup evlendiriyor. Metres'te Firuze Hanım oğlu Hami'ye Saffet'i kendi bulup evlendiriyor. Seviye Talip'te Fahir ile Macide, Fahir'in annesi bu evliliği istiyor diye evleniyorlar.
Miras'ta bu tür zoraki evlilikler çok var. Fitnat Hanım oğlu Cavit'e karısını kendi seçip alıyor. Torunu Nermiye'ye koca arıyor. Ferruh Beye karısını halası buluyor. Atiye Hanımı anne ve babası istemediği bir adama zorla veriyorlar. Asım ve Salime birbirlerini sevdikleri halde Salime'nin babası istemiyor diye evlenemiyorlar.
Üç ıstanbul'da da evlilikler genelde aile büyüklerinin kararı ile oluyor. Sıddık Paşa Adnan'a kızı Süheyla ile evlenmesi için haber yolluyor. Adnan reddediyor. Macide'yi eniştesi yaşlı Senih Efendi ile evlendiriyor. Senih Efendi devamlı kızı Melahat'e koca arıyor. Sonunda istediği bir gençle evlendiriyor.
Çamllca'dakl Eniştemiz'de hala ile enişteyi halanın babası evlendiriyor. Hep O Şarkı'da Faik Paşa kızı Münire'yi sevdiği Cemil'e vermiyor. Kaba saba bir başka adamla evlendiriyor. Padişah, Cemil'in bir sultanla evlenmesini istiyor. Cemil kabul etmeyince baba ve oğul Sivas'a sürülüyorlar.
BOyOk Alle 'de Hacı Gıyas dört oğlunu kardeşinin dört kızı ile evlendiriyor. AbdOlhamlt DOşerken'de Nimet, Sedat Bey ile padişah buyruğu ile nişanlanıyor. Saatleri Ayarlama EnstltOsO'nde Abdüsselam Bey himayesindeki Hayri ile yetiştirmesi Emine'yi evlendiriyor. Bu romanlardaki bu tür evliliklerde tek mutlu olan çift Emine-Hayri çifti.
Aylaklarda birçok evlilik büyüklerin zoru ile oluyor. Leman Hanım kızı Pakize'yi sevdiği dans öğretmenine vermiyor. Galip Beyi bulup zorla onula evle ndiriyor. Aynı şekilde, torunu Muammer'e de Ayla'yı Leman Hanım bulup evle ndiriyor. Nesime de kaptan kocası ile annesinin zoru ile evlenmiş.
Pertev Beyin Üç KIZI'nda bir Avusturyalı Selmin ile evlenmek istiyor ama babası vermiyor. Mahur Beste'te ise Behçet Bey ile Atiye Hanım Abdülhamit'in emri ile evlendiriliyor.
211
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Aile büyüklerinin kararı ile evlenmen in genelde üst sınıf ailelerde yaygın oldu�u görOlüyor. Birkaçında evlilik emrini zamanın padişahı veriyor. Ele alınan romanlarda çok sayıda gencin birbirlerini istiyerek evlenmeleri de görülüyor. Bu evliliklerin bir kısmı mutlu, bir kısmı mutsuz. Ama büyüklerin kararı ile yapılan evIiliklerin, Saatleri Ayarlama EnstltOsO' ndeki Emine-Hayri evlili�i hariç, hepsinin mutsuz oldu�u görülüyor. Bu konu 1870-1970 arası romanlarda her devirde işleniyor. Anlaşılıyor ki bu Adet devam ediyor ve mutsuzlukla sonuçlandı�ı gösterilerek bu tür evlendirme usulü yazarlar tarafından tenkit ediliyor. Gençlerin kendi hür iradeleri ile evlenecekleri şahsı seçmeleri hürriyet kavramına ba�1ı olarak Tanzimat sonrası edebiyatımızda çok işleniyor. Özellikle Namık Kemal'in Zavallı Çocuk (1) adlı oyunundan sonra AdetA moda haline geliyor.
EvLlLlKT E S EVGI
Bu romanların bazı larında evlilikte sevginin önemi üzerinde duruluyor. Taaşşuk-ı Talat ve Fltnat'ta Saliha Hanım ile R ıfat Bey, Çengl'de Cemal ile Melek, Vah1a Ferdane Hanım ile Necati, Tur'anda mıı Turfa mı?'da Mansur ile Zehra, Muhazaratıa Fazıla ile Şebib ve Rüveyda ile Şefik, Jön TOrk1e Nurullah ile Ahdiye birbirlerini severek evleniyorlar ve mutlu oluyorlar.
Kırık Hayatlar'da Ömer Behiç ile Vedide ve Mevut HOkOm'de Sara ile Süruri sevişerek eviendiideri halde kocaların karılarını aldatmaları sonucu mutsuz oluyorlar. Seviye Talip'te de Seviye ile Cemil sevişerek evleniyorlar.
Bundan sonra yazılmış bazı romanlarda ise evlilikte sevgi eksikliOinin başlıca mutsuzluk kayna�ı oldu�u vurgulanıyor. Eski Hastalık'ta Züleyha Yusuf ile hayatta yalnız kalmamak için evleniyor. Sevgi yoklu�undan dolayı evlilikleri yürümüyor. Üç ıstanbul'da .birbirini severek evlenen çift hiç yok. Sık.�ık boşanmalar görülüyor.
Mesihpaşa Imaml'nda Halis Efendi karısını sevmedi�i için bu evlilik mutsuz. Romanın sonunda Hediye ile evlenince aralarında karşılıklı sevgi 01-du�undan bu evlili�in mutlu olaca�ı belli.
BOyOk Alle'de Ferhat ile Sadiye zorla evlendiriimişler; birbirlerini sevmiyorlar. Sadiye kocasının delirdi�ine herkesi inandırıp onu başından atıyor.
21 2
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Evlerden Bırl'nde Sadi Bey karısından nefret ediyor. SOeda Hanımın Ortanca Kızı'nda Mehlika kocasın ı hiç sevmiyor. Ondan tiksiniyor; bu yOzden çok mutsuz.
Görülüyor ki, 1 900'e kadar yazılan romanlarda birbirini severek evlenmenin çiftleri evlilikte mutlu etti�i belirtiliyor. Daha sonraki romanlar ise evlilikte sevgisizli�i, sevgi yoklu�unu işliyor. Bu romanlar olayları daha realist boyutta aldıklarından eksi�i, yanlışı gösteriyorlar.
EvLlLlKT E ÇiFTLER A RASI ANLAŞ MA
Romanlarda işlenen bir di�er konu evlilikte zevklerin uyuşmasının, çiftler arası fikir arkadaşlı�ının önemi. Muhazarat'ta Fazıla ile Remzi zevkleri uyuşmadı�ı için mutsuzlar. Enise ile Mukaddem'in de mutlu olmaları için, Fazıla birşeyleri paylaşmaları gerekti�ine inanıyor. Enise'ye kocasına kitap okumasını ö�ütlüyor. Metres'te Hami cahil ve aptal buldu�u karısı Saffet'ten sıkılıyor. Onu bırakıp Paris'e kaçıyor. Bu, modern romanda çOk tartışılan bir konu.
Kırık Hayatlar'da Ömer Behiç ile Vedide iyi anlaşıyorlar, çok şeyi paylaşıyorlar. Ama bu mutlu olmalarına yetmiyor; Ömer Behiç başka bir kadına aşık oluyor. Burada zaman yıpratıcı bir unsur. Evlilikte aşkın da gerekli oldu�u vur: gulanıyor. Aynı şekilde, Seviye Talip'te Fahir karısı Macide'yi kendi seviyesinde bir fikir arkadaşı yapmak istiyor. Macide o düzeye geldikten sonra Fahir Seviye'ye aşık oluyor. Evlilikte aşkın da gerekli oldu�u görülüyor.
Ideallerin, sosyal meselelerin ön planda oldu�u Handan'da Handan ile Hüsnü Paşa ve Refik ile Neriman fikir ve zevk olarak anlaşamıyorlar. Mutsuzlar. Burada kadının yerini arayışı görülüyor. Pervaneler'de Burhan bir Fransız ile evli. Ortak yanları yok, dinleri farklı, uyuşamıyorlar.
Oç ıstanbul'da Belkıs ve Hüsrev Bey hiç anlaşamıyorlar. Hüsrev Bey av ve kumar meraklısı. Karısını hep yalnız bırakıyor. Belkıs sonraları Adnan ile evlenince de mutsuz oluyor. Adnan sonradan zengin oldu�u, görgüsüz oldu�u için zevkleri uyuşmuyor. Belkıs kocasını her zaman hor görüyor.
Çamllca'dakl Eniştemiz'de hala ile eniştenin karakterleri zıt. Hala sessiz, akıl l ı , sakin. Enişte ise gürültücü, dengesiz, h ı rçın. Anlaşamıyorlar. Huzur'daki ıhsan ile Macide çok iyi anlaşıyorlar. Aralarında dostluk, ba�l ılık ve
2 1 3
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
sevgi var. Karşılıklı fedakarlık sevgiyi ve evliliği ayakta tutuyor. Nuran ile Mümtaz birçok şeyi paylaşan kültürlü, zevkli insanlar. Evlenseler mutlu olacaklarını sanıyorlar. alamayacakları korkusu Nuran'ı itiyor. Zira evin dışındaki dünya ve mazi omuzunda.
Hep O Şarkı'da Nafi Molla ile karısı hiç anlaşamıyorlar. Nafi Molla sakin, mazbut bir adam. Karısı görgüsüz, basit bir kadın. Aynı evde ayrı yaşıyorlar. Abdülhamit Düşerken'de Şahabettin Paşa bilgili, kültürlü bir adam. Eski bir cariye olan karısı Izzet Hanım'ı aptal ve cahil buluyor. Birbirleriyle hiç ilgileri yok.
Akıle Hanım SokaClI'nda aynı meslekten kişiler evleniyorlar. Doktor Gülbeyaz ile Doktor Feyzi ve Mimar Serin ile Mimar Sadi. Meslek arkadaşlıOI hayat arkadaşlıOına dönüşüyor. Bu çiftlerin birçok şeyi paylaşarak mutlu Qlacakları belli. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde Hayri ile ilk karısı Emine çOk iyi anlaşan iki dostlar. Ancak Emine kocasını taşıyor.
Pertev Beyin Üç Kızı'nda Nermin Istanbullu , görgülü , sonradan fakir düşmüş bir ailenin kızı . Muammer ise Anadolulu, görgüsüz, sonradan zengin olmuş bir adam. Hiçbir konuda uyuşamıyorlar. Mahur Beste'de Behçet Bey karısı ile ilgili deOil. Kendi özel zevkleri var. Kitap ciltUyor, saat tamir ediyor. Atiye Hanım çok sıkılıyor.
Görülüyor ki, bazı romanlarda, evlilik hayatında kadın ile erkeOin sahalarını tamamen ayrı telakki eden, tek ortaklıklarını çocuk sahibi olmakta gören anlayışa aykırı bir tema işleniyor. Evlilikte kadın ile erkeOin dost, arkadaş olması gerektiOini, zevklerin, fikirlerin paylaşılması gerektiOini, mutluluk için önemli sayan bir anlayış bu. Ele alınan romanlarda bu fikri ilk işleyenler bir kadın yazar, Fatma Aliye Hanım ile kadınlara yakın olan Hüseyin Rahmi Gürpınar. Daha sonraları gene iki kadın yazar Halide Edip Adıvar ve Müfide Ferid bu konuya deOiniyor. 1926'da kadın-erkek eşitliğini kanunlaştıran Medeni Kanun'dan sonra yazılan birçok romanda kadının evlilikte yerinin kocası ile birçok şeyi paylaşan bir dost olmasının önemi vurgulanıyor.
PARA IçiN EVLENME
Bu romanıarın bir kısmında para için yapılan evlilikler görülüyor. Muhazarat 'ta Calibe Sai Efendi ile Aşk-ı Memnu'da Bihıer Adnan Bey ile, Yaprak
2 1 4
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
DökOmO'nde Necla Abdülvehhap Bey ile, Üç ıstanbul'da Hüsrev Bey Belkıs ile, sonradan Belkıs Adnan ile, Sakallı Vasfi Cemalifer ile parası için evleniyor.
AbdOlhamlt DO şerken'de Nimet Şefik Bey ile ıttihat ve Terakki'nin adamı olduOu için, politik çıkar için evleniyor. Aylaklar'da Ayla Muammer ile hem parası , hem de paşa torunu olduOu için evleniyor.
Evlerden Bırl'nde Erdal Filiz ile zengin olduOu için evleniyor. Leman Hanım ise kızı Nursen'i yaşlı , zengin bir cinsi sapık ile parası için evlendirmek istiyor. Pertev Beyin Üç Kızı'nda Nermin parasızl ıktan bıktlOI için Muammer i le evlenmeyi kabu l ediyor. Ayn ı şekilde, SOeda Hanımm Ortanca Kızı'nda Mehlika yaşlı ve çirkin bir adamla sefaletten kurtulmak için evleniyor.
Görülüyor ki, para için yapılan evliliklerin bir bölümü daha lüks yaşamak için, bir bölümü ise gerçek sefaletten kurtulmak için yapılıyor. Hepsi mutsuz oluyor. Bu tür evlilikler ele alınan yüzyıl içinde her devirdeki romanda var.
YAŞlı ERKEK-GENÇ KADıN EVLIllGi
Bu romanlarda çok sayıda yaşlı erkek genç kadın evliliOi görülüyor. Muhazarat'ta Sadi Efendi yaşl ı , Galibe genç. Kocasını aldatıyor. Metres'te Sadi Efendi yaşl ı . Firuze Hanım genç ve oynak. Başka bir adamdan çocuk doOuruyor. Müştak'ın yaşlı babası da genç ve oynak bir kadınla evleniyor. Aşk-ı Memnu'da Adnan Bey yaşl ı . Genç Bihter başkasına aşık oluyor, kocasına ihanet ediyor. KOçOk Paşa'da yaşlı Said Paşayı genç karısı Naime Hanım hiç sevmiyor.
Çıkmaz Sokak'ta Nesib Paşa ve Refika ile Şekib Bey ve Makbule çiftlerinde kocalar yaşlı , kadınlar genç. Kadınlar birbirleriyle sapık i lişkiye giriyorlar. Üç ıstanbul'da Senih Efendi yaşl ı, Macide genç ve isterik. Devamlı kocasını aldatıyor. Abdülhamıt DOşerken'den Şahabettin Paşa ile Izzet Hanım arasında çok yaş farkı var. Birbirlerini sevmiyorlar. Izzet Hanım evdeki kahya ile ilişki kuruyor.
Evlerden Bırl'nde Sadi Bey yaşlı, Hediye Hanım genç. Hediye Hanımın kocasını sevmesine raOmen Sadi Beyin aklı komşu kızında. Leman Hanım ise 1 6 yaşındayken 40 yaşındaki Rasim Bey ile evlendirilmiş. kocasını hiç sevme-
2 1 5
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
miş, hep aldatmış. SOeda Hanımın Ortanca Kızı'nda Mehlika kendinden çok yaşlı bir adamla evleniyor. Başkasına aşık oluyor.
Bu tür evlilikler de ele alınan yüzyıl içinde her devirde görülüyor. Bu evlilikler mutsuz; genelde genç kadınlar yaşlı kocalarını aldatıyorlar.
BIRDEN FAZLA KADıNLA EVLENME
Birden fazla kadınla evlenme adetine de bu romanlarda rastlanıyor. Turfanda mı, Turfa mı?'da Şeyh Salih Efendinin iki karısı var. Muhazarat'ta Remzi üstüne evlenmeye kalkınca Fazıla intihar etmeyi düşünüyor ve evi terk ediyor. Metres'te ise Sadi Efendinin 70 kadın aldığı söyleniyor.
Mevut HOkOm'de Sara ile Behire'nin babaları önce Behire'nin annesi ile sonra Sara'nın annesi ile evleniyor. Iki karısını aynı bahçe içinde ayrı evlerde oturtuyor. Sınekıl Bakkal'da Selim Paşanın ayrı evlerde iki karısı var. Ikinci karısı ölünce ondan olma çocuğu ilk karısı eve alıp bakıyor.
AbdOlhamlt DOşerken'de Şahabettin Paşanın ilk karısına büyük saygısı var. Buna rağmen genç bir cariyeye aşık olup onu da nikahına alıyor. Evdeki bir başka cariye paşadan hamile kalınca onunla da çocuğu olduğu için evleniyor.
Saatleri Ayarlama EnstltüsO'nde Hayri Irdal'in babası eve kocasından yeni boşanmış bir kadın misafir gelince onu da nikahına alıyor. Iki kadın birlikte oturuyorlar. Aylaklar da ise Şükrü Paşanın üç karısı var. Hepsini ayrı evlerde oturtuyor.
Çok karılılı�a genelde üst sınıflarda rastlanıyor. Bu durumu kadınlar kabul ediyorlar. Tek karşı çıkan, yazarı kadın olan Muhazarat'taki Fazıla oluyor. Çok karılılık �9. yüzyıl sonu romanlarında var. Sonraki romanlarda bu konu işlendi�inde anlatılan devir geçmiş, Abdülhamit dönemi. ii. Meşrutiyetten sonraki devirleri anlatan romanlarda çok karılılığa rastlanmıyor.
eA R lYEL IK
Ele alınan romanlarda evdeki cariyelerin evlilik kurumuna zararları ve cariyelerle yapılan evlilikler üzerinde de duruluyor. Felsefe-I Zenan'da Sıdkı Efendi karısı Zekiye'yi evdeki cariye ile aldatıyor. Felatun Bey ve Rakım
2 1 6
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Efendi'deki cariye Canan olumlu bir kişi. Rakım Efendi Canan'ı çok iyi e�itip onunla evleniyor. Çengl'de yalnız yaşayan Canberd Bey evdeki cari ye ye hem hizmetçilik, hem karılık ettiriyor. Bu, ev düzenini sa�layan bir kolaylık. Muhazarat'ta cariye Reftar, Nabi ile yaşıyor. Ev içinde dedikodu taşıyor. Remzi ise evdeki cariyeleri çocu�u olsun diye odalık olarak alıyor. Bunlardan biri şımarıp evin hanımı Fazıla'ya küstah davranıyor, rahatsız ediyor. Zehra'da Suphi-Zehra evliIi�inde eve alınan cariye. Bir asker evinde evlat gibi büyütülmüş. Gazanfer Bey ile yaptı�ı evlilik mutlu. Sezaidil Hanım ise eski bir rakkase. Kazım Bey ile mutlu bir evlilikleri var. Ahmet Mithat Efendi için cariyelek olumlu birşey. Eyvah(2) piyesindeki hariç bu tür evlilikler başarılı.
Sınekıl Bakkal'da Sabiha Hanım eve küçükken aldı�ı çerkes kızı Dürnev'i yetiştirip o�lu Hilmi ile evlendiriyor. Üç ıstanbul'da Sıddık Paşanın karısı Cemalifer çerkes asıllı bir cariye. Bundan utanıyor. Süheyla annesini sevmiyor. Kocası ölünce Cemaliter düşük bir adamla evleniyor, aslından kopamıyor. Alfred Cevat'ın da annesi eski bir halayık. Bu yüzden annesini sevmiyor, onu yok sayıyor.
Tatarcık'ta Feridun Paşa dul kalınca kendine baksın diye emektar kalfa Gülizar ile evleniyor. Aynı şekilde, Panorama'da Hacı Emin Efendi karısı ölü nce evdeki besleme Fatma ile evleniyor. Bunlar kolaylık sa�layan evlilikler. �vlilik kimsesizler için koruyucu bir kurum.
AbdOlhamlt DOşerken'de Şahabettin Paşanın üçüncü karısı Izzet Hanım eski bir cariye. Ilk iki karısı ölünce evin hanımı Izzet Hanım oluyor ama Paşayı etkileyemiyor. Adam yerine konmuyor. Kızı Nimet de annesini hiç sevmiyor. Mahur Beste'de Necip Paşa ve Tarıdil Hanım yalılarında cariyeler yetiştiriyorlar. Zamanın zenginleri o�ullarına bu cariyeleri almak için yarışıyorlar.
Bu konunun işlendi�i romanlarda yalnız kalan erkeklerin evdeki cariye, kalfa veya besleme ile evlendikleri gösteriliyor. Bazen evlerdeki cariyeler aile düzenini bozan unsurlar olabiliyorlar. Özellikle üst sınıflarda iyi yetiştirilen cariyelerle evlenmek mutlu olumlu görülüyor. Ama bu tür evliliklerden do�an çocuklar annelerinin geçmişinden rahatsız olup annelerini sevmeyebiliyorlar. Cariyelerin ele alındı�ı romanlar Abdülhamit dönemi ve öncesinde geçen romanlar.
2 1 7
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Birkaç yerde cariyelerin durumuna insancıl yaklaşımlar da görülüyor. Intl
bah'ta Dilaşup'un çektiği eziyetıer ve uğradığı haksızlıklar sergileniyor. Zehra'da Suphi tarafından terk edilen cariye Sırrıcemal gidecek yeri olmadığından intihar ediyor. Gülnuş Sultan'da Rüstem Paşaya çocuğu olsun diye bir cariye veriliyor. Çocuk olursa cariyenin elinden alınıp kadın yollanacak. Rüstem Paşa buna razı olmuyor. Oç ıstanbul'da ise Alfred Cevat'ın annesinin tek başına, sefalet içinde yaşadığı, ondan utanan ve anne olarak kabul etmeyen oğlunun kadının yüzüne bakmadığı anlatılıyor.
EVLILIKTE ERKEK SADAKATSIZLlGI
Evlilikte erkek sadakatsizliği ve kadının buna katlanması bu romanlarda en çok değinilen konulardan biri. Felsefe-i Zenan'da Sıdkı Efendi Zekiye'yi aldatarak üzüntüden hastalanıp ölmesine sebep oluyor. M uhazarat'ta Remzi Fazıla'yı devamlı aldatıyor. Zehra'da Suphi hem Zehra'yı, hem Sımcemal'i aldatıp mutsuz ediyor.
Mal ve Sıyah'ta Raci karısını bir Alman bar kadını ile aldatıyor. Oğlunu ve karısını parasız bırakıp sefil ediyor. Karısı bunlara katlanıyor. Metres'te Hami metres tutuyor, eve pek gelmiyor. Saffet evde çocuğuna bakıyor. Müreb
blye'de Dehri Efendi'nin karısından başka bir de odalıktan çocukları var. Sadri Bey ise karısını mürebbiye ile aldatıyor.
Kırık Hayatlar'da Vedide'nin babası çapkın. Anne sessizce bu duruma katlanıyor. Ömer Behiç de kendini suçlu hissetmesine rağmen başka bir kadınla ilişki kuruyor. Seviye Talip'te Fahir, Seviye'ye aşık oluyor. Evelin Marshall ile de ilişki kuruyor.
Raik'ln Annesi'nde Raik'in babası Leh bir metres tutup evini terk ediyor. Mevut Hüküm'de Süruri sefahete düşüp Sara'yı yalnız bırakıyor.
Miras'ta Şefik Bey karısını komşu Nuriye Hanım ile aldatıyor. Faika Hanım bunu anlıyor ama ses çıkarmıyor. Cavit de evliyken iki Ermeni kadın ile ilişki kuruyor. Tatarcık'ta Sungur Balta karısını aile dostları Fitnat ile aldatıyor. Oç istanbul 'da Adnan ve Süleyman karılarını çeşitli kadınlarla aldatıyorlar.
çamlıca'daki Eniştemız'de enişte halayı evdeki hizmetçilerle aldatıyor. Hala ses çıkarmıyor. Mesihpaşa imam l'nda Halis Efendi muhacir kız He-
218
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
diye'ye Aşık. Karısı Gülsüm Hanım bunun farkında ama kocasını sevdiği için katlanıyor, hatta kızı eve alıyor.
Huzur'da Nuran'ın kocası bir metres tutup iki yıl evden ayrı yaşıyor. Sonra Nuran'ı boşuyor. Suat ise birçok kadınla karısını aldatıyor. Hep O Şarkı'da Rüknettin Bey evdeki hizmetçiyi hamile bırakıyor. Münire Hanım bunu boşanma sebebi yapıyor.
Büyük Aıle'de üç kardeşin karıları kocalarının metreslerine ve evdeki mürebbiyelerle ilişkilerine ses çıkarmıyorlar. Ferhat ise genç bir metres edinince karısı intikamını alıyor. Kocasının delirdiğine herkesi inandırıp akıı hastanesine koyduruyor.
Abdülhamıt Düşerken'de Kahya Hilmi Efendinin Izzet Hanım ile ilişkisini bilen karısı Zeynep Hanım buna katıanıyor. Akıle Hanım SokaClI'nda Samim Beyin emektar Güzide Hanımdan bir kızı olduğunu öğrenince karısı Ayşe Hanım Gülbeyaz'ı evlat ediniyor.
Saatleri Ayarlama Enstıtüsü 'nde Hayri'nin metresi var. Aylak lar'da Leman Hanımın köşkünde erkeklerin hepsinin hizmetçi Melahat ile ilişkisi var. Bu biliniyor ve kabul ediliyor. Evlerden Blr t'nde Sadi Beyin aklı komşu kızı Nursen'de. Mahur Beste'de ısmail Molla karısının oğlunun Fransızca öğretmeni ve komşu hanım ile aldatıyor.
Erkek sadakatsizliği, ele alınan yüzyıl içinde her dönem romanında var. Erkekler ya ev içinde cariyelerle, hizmetçilerle veya mürebbiyelerle ilişki kuruyor, ya komşu kadınlarla karılarını aldatıyorlar, ya da yabancı metresler tutuyorlar. Karıları genelde bu durumu biliyorlar ve razı oluyorlar; karşı çıkma güçleri yok.
KADıNA DAYAK
Bazı romanlarda kocalarından dayak yiyen kadınlar anlatılıyor. Çengl'de Canberd Bey karısı durumundaki cariyesi Hesna'yı dövüyor. Mal ve Sıyah'ta Vehbi Bey Ikbal'i, Raci karısını dövüyor. Mevut Hüküm'de Sara ilk kocası Süruri'den dayak yiyor.
Panorama'da Tahincizade Hacı Emin Efendi ile Büyük Aile'de Yakup karılarını dövüyorlar. Aylaklar'da ise Nesime kaptan kocasından dayak yiyor.
219
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Kadına dayak sorunu her devirde görülüyor. Kadınlar bu duruma boyun eğiyorlar; karşı çıkamıyorlar.
IÇG ÜVEY S I
Bu romanlarda birçok kişinin içgüveyi olduğu görülüyor. Muhazarat'ta Nabi-Fevkiye evliliğinde Nabi içgüveyi. Karısı ile para için evleniyor. Mutsuz oluyorlar; boşanıyorlar. Mal ve Sıyah'ta Vehbi Bey Ikbal ile evlenip Ahmet Cemil'in evine içgüveyi geliyor. MOrebblye'de Sadri Bey Dehri Efendinin çirkin kızı Melahat ile içgüveyi olarak evleniyor.
Miras'ta dört kızı olan bir hanımın damatlarının onun konağında yaşadıklarından söz ediliyor. Fitnat Hanımın damadı Ferruh Bey de içgüveyi. Karısının emrinde; karısı ise ona hiç bakmıyor. Kızılcık Da"arı'nda Şakir Bey ve Feridun Bey büyük konakta içgüveyiler.
Üç ıstanbul'da Belkıs'ın ilk kocası Hüsrev Bey ve ikinci kocası Adnan içgüveyi. Tatarcık'ta Feridun Paşanın damadı Albay Nihat aynı durumda. Paronama'da Servet Bey paşa kızı Naşide Hanımın evine içgüveyi oluyor; sonra kendi de zengin oluyor.
AbdOlhamlt DOşerken'de paşa kızı Nimet ile evlenen Şefik Bey Nimet'in kuklası oluyor. Evlilikleri mutsuz. Aylaklar'da Davut Bey Leman Hanımın köşküne içgüveyi geliyor. Mutlu bir evlilikleri oluyor. Galip Bey de Pakize ile evlenerek aynı köşke içgüveyi geliyor. Karısı ile hiçbir gün mutlu olmuyor.
lçgüveyleri daha çok üst sınıf ailelerde görülüyor. Aylaklar'daki Leman Hanım-Davut Bey evliliği hariç bütün bu evlilikler mutsuz. Bu konu en son 1930'Iarı anlatan romanlarda görülüyor.
BOŞ ANMA
Boşanma bu romanlarda sık sık üzerinde durulan bir konu. Muhazarat'ta Remzi ikinci defa evlenmeye karar verince Fazıla boşanmak istiyor. Gidecek yeri olmadığı için ve boşanmış olmak bir kadın için kötü bir damga olduğundan intihar etmeye karar veriyor. Nabi ile Fevkiye ise boşanıyorlar. Fevkiye'nin babası bu boşanmayı istediğinden kızını o boşatıyor. Sai Efendi ise Calibe'nin ahlAksızlığını öğrenince onu boşuyor.
220
TÜRK ROMANıNDA AILE .KURUMU
Metres'te Saffet kocasının kendini aldattığını anlayınca boşanmak istiyor. Ama babası ve üvey annesi namuslu kadının boşanmayacağını söyleyerek onu kocasına geri yolluyorlar.
Ralk'ln Annesl'Me Refika kocası onu aldattığı halde çocuğu üzülmesin diye boşanmak istemiyor. Sonunda kocası geri dönüyor. Çıkmaz Sokak'ta Nesib Paşa karısının sevici olduğunu öğrenince "Boşadım." deyip öıüyor.
Miras'ta Atiye Hanım istemediği kocasını bırakıp kaçınca ailesi, rezalet çıkmasın diye Atiye'yi eve geri alıp boşatıyor. Acımak'ta Mürşit Efendi karısının onu aldattığını öğrenince boşanmayı düşünüyor. Çocuklarının hatırı için vazgeçiyor. Eski Hastalık'ta Züleyha,ile Yusuf anlaşamadıkları ve aralarında sevgi olmadığı için boşanıyorlar.
Üç ıstanbul'da Belkıs'ın ailesinin parası bitince Hüsrev Bey Belkıs'ı boşuyor. Sonraki evliliğinde ise Adnan parasız kalınca Belkıs onu boşuyor. Başka birine aşık olup onunla evleniyor. Sakallı Vasfi üç kere evlenip boşanıyor. Süheyla evlenip ayrılıp Adnan ile evleniyor.
Çamllca'dakl Eniştemiz 'de hala eniştenin sadakatsizliğine kızıyor. D�vamlı kavga ediyorlar. Enişte halayı boşuyor. Sonra pişman oluyor ama hala barışmıyor; yalnız yaşamayı tercih ediyor. Cıaerdelen'de Canzi kocası ile anlaşamadığı için kendi isteği ile boşanıyor. Öğretmenlik yapıp yalnız yaşıyor. Huzur'da Nuran'ı kocası boşamış. Nuran çocuğu, annesi ve dayısı ile yaşıyor. Eski kocası tekrar evlenmek istey.ince çevrenin baskısı ve kızının hatırı için istemeden tekrar evleniyor.
Yalnızız'da Nail Bey ile Necile Hanım kadın kocasını aldattığı için boşanıyorlar. Hep O Şarkı'da Münire, kocası evdeki hizmetçiyi hamile bıraktı diye zaten kocasını sevmediği için ayrılmak istiyor. Babası iŞi ele alıp kızını boşatıyor.
Aylaklar'da Leman Hanım ilk kocasını sevmemiş. Evden kovmuş; boşanmış. Dündar Bey altı kez evlenmiş, altı karısı da kaçmış. Nesime ayrı yaşadığı kocasından boşanıyor. Ayla ile Muammer de boşanıyorlar.
Boşanma her devirde görülüyor. En çok kadınlar kocalarını aldatırlarsa kocaları tarafından boşanıyor. Kocaların sadakatsizliğinden dolayı boşanma çok
221
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
seyrek görülüyor. Bazı yerlerde boşanmayı düşünen çiftleri çocukların varlıOI önlüyor veya boşananların tekrar elenmelerine sebep oluyor.
Ilk romanlarda kadının boşanmasının zorluOu sergileniyor. Gidecek yeri 01-madlOından kadın ancak babası boşatırsa boşanabiliyor. 1940'larda yazılan romanlarda ise tamamen başka bir durum görülüyor. Çamllca'dakl EnIştemiz, CIQerdelen ve Huzur'da boşandığı halde saygın bir hayat yaşayan kadınlar anlatılıyor.
ÇOCUK OLMAMASı
Çocuk konusu, ele alınan romanlarda en önemli konulardan biri. Bir evlilikte çocuk olmaması sorunu birkaç yerde işleniyor. Muhazarat'ta Remzi ile Fazıla'nın çocuOu olmayınca bu hemen Fazıla'dan bilinip çocuOu olsun diye Remzi'ye bir odalık alınıyor. Çocuk olursa odalığı ortak etmeye karar veriyorlar. Iki odalık deneniyor. Remzi'nin çocuğu olmadığı anlaşılıyor.
KOçOk Paşa'da Naime Hanım çocuğu olmadığı için huzursuz. Kocası Said Paşanın ilk karısından da çocuğu yok ama Naime Hanım yine de sebep kendisi olabilir diye düşünüyor. Halbuki kocası Ölüp ikinci defa evlenince Naime Hanımın çocuğu oluyor. Sadi Paşanın çocuğu olmadığı anlaşılıyor.
GOlnOş Sultan'da Gülnuş Sultan, çocukları olmayınca, çevrenin baskısı ile kocasına bir cariye veriyor. Kocasını sevdiği için bu durum ona çok acı geliyor. Cariye çocuk doOurursa çocuğu elinden alınıp kadın yollanacaOI için bu geleneğe karşı olan Rüstem Paşa cariyeye dokunmuyor. Ayrıca, Karısına aşık olduğu içinde geleneğe sessizce karşı koyuyor. Burada çocuksuzluOun mutlu evlilikleri bile gölgelediği görülüyor.
Mahur beste'te Nuri Bey küçükken çocuğu olmayan amcasına verilmiş, amcası tarafından büyütülmüş.
Evlilikte çocuksuzluğun önemli bir eksiklik olduğu görülüyor. Bu durum hemen kadından biliniyor. Çocuk olmayınca ya evdeki cariyelerden çocuk sahibi olma yoluna gidiliyor, ya da akraba çocuklarından biri alınıp büyütülüyor.
ÇOCUK YETIşTIRME
Çocuk yetiştirme konusu romanıarın çoğunda var. Felatun Bey ve Rakım Efendi'de iyi eğitim görüp ideal eş olan Canan'da kızların okutul-
222
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
masının önemi vurgulanıyor.
Çengl'de Sali ha Molla oOlu Daniş Beyi masal, sihir, büyü havası içinde yetiştiriyor. Çocuk dengesiz oluyor. Canberd Bey ise kızı Melek'i dünya gerçekıerinden uzak, eve kapalı büyütüyor. Kız saf olduOundan önüne ilk çıkan erkeOe kanıyor.
Vah'ta Talat Bey zengin çocuOu. Yorulmasın diye okutulmamış. Çirkin ve cahil GlduOu için güzel ve okumuş karısının yanında ezik kalıyor. Taaşşuk-ı Talat ve Fltnat'ta kızların 1 0-1 1 yaşına gelince eOitimleri kesilerek okuldan alınıp eve kapatılmaları Fitnat ve Saliha Hanım ömekleriyle tenkit ediliyor. Intlbah'ta, Ali Beyde, hayatın gerçeklerinden uzak yetiştirilen çocuOun mutsuz olması, Mahpeyker'de ise ailenin kızını kendi elleriyle ahlAksız yapması gösteriIiyor.
Turfanda mıı Turfa mı?'da Zehra ve Fatma okumuş oldukları halde namuslu kızlar. Bu romanda Olkeye hizmet etmek isteyen idealist erkeklerin kendileri gibi dOşOnen okumuş kadına ihtiyaçları olduOu belirtiliyor.
Muhazarat'ta Fevkiye şımarık yetiştiriimiş bir kız. Her istediOi yapılmış. Hayatta hep yanlış adımlar atıyor. Mukaddem ise babası olmadlOI halde annesinden iyi terbiye almış bir çocuk. Hayatta başarılı oluyor.
Bu romanlar içinde bir tek natOralist bir görüşle yazılmış olan Zehra'da çocuk eOitimi önemli deOil. Çocukların tabiati deOiştirilemiyor. Zehra ve Suphi iyi eOitim gördükleri halde Zehra aşırı klSkanç, Suphi ise şıpsevdi oluyor.
MOrebblye'de çocuklara bilinçsiz mOrebbiye seçimi tenkit ediliyor. Bir fahişe olan Anjel Fransız olduOu için makbul görülüyor. Ayrıca, çocuOu dövmenin faydasız olduOu, derslerini bilemeyince babasından dayak yiyen Şemi'nin hiç düzelmemesinde gösteriliyor. Metres'te Hami şımarık yetiştiriliyor. ÇocuOa evde çeşitli hocalar tutuluyor. Ama Firuze Hanım oOlu yorulmasın diye zorlanmamasını, her dediOinin yapı lmasını emrediyor. Aynı şekilde, Reyhan da sıkılmasın diye hangi okulu isterse babası oOlunu oraya vermiş, istemediOinde almış. Reyhan ahlAksız ve işe yaramaz bir insan olmuş. Saffet'te ise okutulmayan kız çocuOunun kocası tarafınd�n cahil bulunup beOenilmemesi gösteriIiyor.
223
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
JOn Türk'teki Ceylan cariyelerin elinde büyüyen ve ahıaksız olan bir kız. Ahdiye ise iyi okutuluyor. Namuslu bir kız, ideal bir eş oluyor.
Ralk'ln Annesi'nde Raik rahat, gülen, oynayan, sağlıklı çocuk tipi. Oyun bilmeyen, süslü kuklalar gibi giydirilen çocuklar tenkit ediliyor. Mevut Hüküm'de Atıfe canlı, tabii bir çocuk. Behire'nin oğlu Hayri ise cansız, sevimsiz çocuk tipi. Buralarda çocukların rahat ve tabii yetiştirilmeleri gerektiği vurgulanıyor.
Kıralık Konak'ta Servet Bey keyfine düşkün bir adam. Çocukları ile ilgi-"-
lenmiyor. Seniha ve Cemil üzerinde baba otoritesi yok. Iki çocuk da şımarık ve babaları gibi aşırı batı hayranı yetişiyor. Seniha düşüyor; Cemil serseri o1uyor. Selma Hanım ise torunu Hakkı Celis'i disiplinli yetiştiriyor. Çocuk olumlu bir insan oluyor.
Pervaneler'de Amerikan Kolejinde okuyan Leman ve Nesime'nin üzerinde yabancı okulun kötü etkileri gösteriliyor. Leman'ın anne ve babası kızları ile ilgisiz; kız başıboş. Nesime'nin ise annesi ölmüş, babası hep meşguı, kızı ile ilgilenmiyor. Bu yüzden yabancı okulun bu iki kız üzerinde etkisi büyük oluyor. Leyla bir Amerikalı ile evlenip gidiyor; mutsuz oluyor. Nesime ise Hristiyan oluyor; Amerika'ya kaçıyor. Ayrıca, Burhan-Claira evliliğinde yabancı ile evliliğin çocuklar açısından sakıncalı olduğu anlatılıyor. Çocuklar arada kalıyor, hem anne, hem babayı mutsuz etmek için ikiyüzlü oluyorlar.
Miras'ta Atiye Hanım evdeki cariyelerle saz eğlencelerinde büyüyor. Rahat, açık bir kız oluyor. Nermiye şımarık büyütüldüğü için hıtçın oluyor. Atiye Hanım ise oğlu Canip Bey ile hiç ilgilenmiyor. Canip Bey sevgisiz büyüyor. Huysuz bir adam oluyor. Annesini ve ona çok emeği geçen dadasını sevmiyor. Bu cahil dadı ve hilekar lala elinde egoist bir: ins�n haline geliyor.
Sodom ve Gomore'de serbest, şımarık ve aşırı batı hayranı yetiştirilen Leyla sonunda sefahate düşüyor. Acımak'ta Mürşit Efendinin karısı ve kayınvaldesi iki kızını babalarına düşman ediyorlar. Çocukları devamlı babanın aleyhine işliyorlar. Zehra bu etkiden hiç kurtulamıyor. Babasına düşman, katı, acımasız bir insan oluyor.
Yaprak DOkümü'nde Leyla ve Necla'nın her istedikleri yapılıyor. Evde
224
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
baba otoritesi yok. Parasızlığa rağmen şımarık yetiştiriliyorlar. Fat ıh· Harbıye'de ailesi tarafından olumlu bir şekilde yetiştirilen Neriman dış dünyanın etkisi ile bocalıyor. Istanbul'un genelde alafrangalaşması, bu tarz yaşayan akrabaları ve Macit, Neriman'ı olumsuz yOnde etkiliyor. Çocuk yetiştirmede sadece aile değil, çevre de önemli.
Kızılcık Dalları'nda Nadide Hanım torunlarını şımarık yetiştiriyor. Mahalle Mektebindeki hocaları tanıyor ve torunlarına/ôzel muamele yaptırıyor. Eski Hastalık'ta Züleyha, babası hep Anadolu'da olduğundan baba sevgisi olmadan büyüyor. Annesi de silik bir kadın. Okuduğu Amerikan Koleji Züleyha'ya aşkın, sevginin çağdışı olduğunu öğretiyor. sevmeyi bilmediğinden evliliği mutsuz oluyor.
Tatarcık'ta koyu dindar babanın oğlu Safa ona tepki olarak Marksist oluyor. Aynı şekilde, Biz Insanlar'da Orhan kaba sofu babasına tepki olarak materyalist oluyor. Baba otoritesine başkaldırıp evini terk ediyor.
çamlıca'dakl Eniştemiz'de enişte hep babasının himayesinde yaşıyor. Memuriyetlerinde yolsuzluk suçlamasıyla azledilince sarayda nüfuz u olan babası ona yeni memuriyetler buluyor. Enişte, aşk romanları okur, aşk mektupları yazarlar diye kızların okutulmasına karşı ama kendi kızını okutuyor. Hala ise eski zaman terbiyesi almış, babası ile her zaman mesafeli, saygılı büyümüşr Bu yüzden mazbuL, çalışkan, aklı başında bir kadın.
Mesihpaşa Imaml'nda koyu dindar babasına tepki ile Abdullah maddeci oluyor; Allaha inanmıyor. Halis Efendi en akıllı çocuğu olan Zehra'yı kız olduğu için okutmuyor. Zehra da kendini okutmayan, evden çıkarmayan babasına karşın komşudan gizli müzik dersleri alıyor. Zahid riyakarlıkla babasını avucuna alıyor. Halis Efendi o kadar sert ki çocukları herşeyi ondan gizli yapıyorlar; sinsi oluyorlar. Baba ile çocuklar arasında sevgi yok. Halis Efendinin halası Safiye Hanımın oğulları küçük yaşta evden ayrılmışlar. Anne ve çocuklar birbirlerini sevmiyorlar.
Yalnızız'da çok otoriter olan Mefharet Hanıma Dame de Sion mezunu kızı Selmin başkaldırıyor. Zayıf bir baba ve boşandığı için evde olmayan ahıaksız bir annenin çocukları olan Meral ve Ferhat başıboş kalıyorlar; yoldan çıkıyorlar.
225
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Panorama'da para düşkünü Servet Beyin çocukları Galatasaray'da okuyan Nedim ile kızkardeşi Sevim şımarık, serbest yetiştiriliyorlar. Sevim yabancı bir adamla kaçıyor. Namuslu bir insan olan Osman Nuri Beyin o�lu Fuat Galatasaray ve Hukuk'u bitiriyor. Ailesine bakan, sorumlu bir genç oluyor. Amerikan Koleji mezunu kızkardeşi Semra ise baba ölünce başıboş kalıyor; bir adamın metresi oluyor.
Hep O Şarkı'da M ünire, aile içine kapalı yetiştiriliyor. Babası onu istemedi�i bir adamla evlendirince sesi çıkmıyor. Ömür boyu mutsuz oluyor.
--... .. BOyOk Alle'de çocuklar şımarık yetiştiriliyor. Rum mürebbiyeler tutu-
luyor; Amerikan okulunda okutuluyorlar. E�itimlerini yarıda bırakan çocuklar hoş görülüyor. Ingilizce ö�renmiş olmaları yeterli bulunuyor. De�erler karmaşası içindeki ailede Abdülmuttalip'in o�lu Aziz evi terk ediyor. Kızı Zeynep mahallenin serserileri ile düşüp kalkıyor.
Anneleri tarafından deli damgası vurulan babaları Ferhat'ın acısı ile Hasan intihar ediyor; Dilara verernden öıüyor. Geçim sıkıntısı yüzünden Hüseyin de intihar ediyor. Anne ve babanın ayrılması çocukları mahvediyor.
AbdOlhamlt DOşerken'de Şahabettin Paşa o�lu olmadı�ından kızı Nimet'i erkek gibi yetiştiriyor; çok şımartıyor. Karısını sevmedi�i için Nimet de annesini sevmiyor. Sevgisiz, katı, çıkarcı bir insan oluyor. Saatleri Ayarlama EnstltOsO'nde Hayri'nin o�lu Ahmet ailesinin yaşam tarzını be�enmiyor. Evi terk ediyor; devlet parası ile okuyup doktor oluyor.
Aylaklar'da Leman Hanımın babası ıstanbul'dan sürülüp annesi de ölünce Leman Hanım halayıkların elinde şımarık, sorumsuz büyüyor. Hayatta her istedi�ini yaptırdı�ı için parasız kalmak aklına bile gelmiyor. Davut Bey de zengin bir ailenin o�lu. O da şımarık ve sorumsuz yetiştiriliyor. Hayatı boyunca hayaller peşinde koşuyor; hiçbir gün çalışmıyor.
Leman Hanım büyük kızı Mürşide'yi okula yollamıyor. Kıza sadece kendi ailesinin geçmişini ö�retiyor. Kızını kendisi gibi geçmişte yaşayan, hayal içinde, herkese tepeden bakan bir insan yapıyor. Yalnız ve sevgisiz büyüyen M ürşide sonunda alkolik oluyor. Evlerine gelen akrabadan hamile kalıyor. Leman Hanım çocu�u aldırtıp olayı kapatıyor.
226
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Küçük kız Pakize ise zorla evlendirilince evden kaçıp bir süre sevdiOi adamla yaşıyor. Annesi Leman Hanımın otoritesine başkaldırıyor. Sonra kocasına geri dönüyor.
Leman Hanım torunu Muammer'i soylu yetiştirmek istiyor. Sıradan çocuklarla okumasın diye okula yollamıyor. Sonraları Muammer okula gidince diOer çocuklara benzemediOi için alay konusu olı.ıyor. Zaten onlarla oynaması da yasak. Muammer yalnız ve hayattan kopuk bir insan oluyor. Saint Joseph ve Hukuk Fakültesini bitiriyor. Annesi ölmüş olan Muammer ile babası da hiç ilgilenmiyor. Sonunda çocuk boş gezen, devamlı içki içen bir adam haline geliyor.
Evlerden Biri'nde Ayşe ve ıskender çirkin çocuklar. Okutulmamışlar. Çalışıp eve para getiriyorlar ve küçük kardeşleri Erdafbu para ile Hukuk Fakültesinde okuyor. Onu kıskanıyorlar. Babaları çocuklarıyla ilgisiz, anneleri ev işlerinden yorgun ve zayıf bir kadın. Aile fertleri arasında sevgi yok.
Nursen ise aşırı serbest annesini sevmiyor. Mazbut ve sevecen bir insan olan babasına çok baOIı. Baba evi terk ettiOi halde Nursen hAla onun sevgisi ile yaşıyor. Bu yüzden annesi gibi kötü yola düşmüyor.
Pertev Beyin Üç Kızı'nda Selmin, Berin ve Nermin önce Rum dadı, sonra Fransız ve Alman mürebbiyelerle büyüyorlar. Katolik ve Ortodoks dinlerini öOreniyorlar. Selmin evde özel eOitim görüyor. Berin Fransız ve Alman okullarına, Nermin ise devir deOiştiOi için Türk okullarına gidiyor. Kızlara sadece güzel ve süslü olmayı öOreten düzenden sonra toplumsal şartlar deOişince uyumsuzluk görülüyor. Parasızlıktan Selmin çalışmaya mecbur oluyor. Ama nazik yetiştirildiOi için iş 80ır geliyor. Ailenin maddi durumu bozulunca aileyi ayakta tutan okuyan ve çalışan Berin oluyor.
SOeda Hanımın Ortanca Kızı'nda Menlika sevgisiz büyüyor. Baba ölmüş. Anne ev işleri ve yatalak kızı ile meşgul. Mehlika başıboş sokaklarda oynuyor. Ailesi tarafından sahip çıkllmadlOI için küçük yaşta başına birçok olay geliyor. Erkekler Mehlika'ya sarkıntılık ediyorlar. Sonunda çeşitli adamlarla gezmeye başlıyor. Başıboş büyüyen kardeşi Memnune bir adama kaçıyor. Gayrımeşru çocuk doOurup mahkeme zoru ile evleniyorlar.
Mahur Beste'de ısmail Mollanın oğlu Behçet annesi ve dadısıyla
227
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
büyüyor. Babası onunla hiç ilgilenmiyor. Çocuk kadınların elinde pısırık oluyor. Baba o�lunu be�enmiyor, sevmiyor.
Her devir romanında çocuk yetiştirmenin önemi üzerinde duruluyor. Kızların okutulmasının gerekti�i daha çok 1 9. yüzyıl sonu romanıarında -zamanın sorunu oldu�undan- işleniyor. Üst sınıf çocukların şımartıldıkları, her istedikleri yapılıp yorulmasınlar diye okutulmadıkları ve sonuçta hayatta başarısız oldukları gösteriliyor.
Çocu�u kimin yetiştirdi�inin önemi üzerinde de duruluyor. Daha çok üst düzey ailelerde çocukların teslim edildikleri kişilere dikkat çekiliyor. Kötü mürebbiye, cahil dadı, cariye veya hizmetçilerin elinde büyüyen çocukların bundan zarar gördükleri anlatılıyor.
Gene üst sınıf ailelerde görülen çocu�u okula yollamama, evde özel e�itim verme e�ilimi tenkit ediliyor. Bu çocukların hayata hazırlanmadıkları ve işe yaramaz insanlar oldukları gösteriliyor. Ziya Gökalp bir yazısında şöyle diyor: "Mektep çocukların birleşmesinden meydana gelmiş bir cemiyettir ... Çocuk büyüdükten sonra büyük cemiyetin içinde yaşayacaktır. O halde ilerde içtimai hayata alışmak için çocukluk devresinde de içtimai hayata alışmak lAzım gelir." (3). Bu konuyu işleyen romancıların düşünceleri Gökalp'in çizgisinde.
1 920'lerde, Istikıaı Savaşı yıllarında, ele alınan bir konu da yabancı okulların çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri. Birçok kötü yetişen çocu�un bu okullarda okudu�u görülüyor. Aynı şekilde, batı hayranlı�ı, aşırı alafrangalık ve batılılaşan toplumun çocukların üzerindeki kötü etkisi de işleniyor.
Tüm romanlarda sa�lıklı çocuk yetiştirmede en önemli nokta ailede çocuklara gösterilen sevgi ve ilgi. Anne veya babanın olmaması çocukları olumsuz yönde etkiliyor. Aynı şekilde, çocuklarıyla ilgilenmeyen, onlara sevgi vermeyen anne ve babalar tenkit ediliyor. Bir de ailede otorite 'önemli. Başıboş kalan çocuklar yanlış yollara sapıyorlar. Yalnız aşırı sertlik de zararlı. Çocukları isyankar yapıyor. Katı kurallar koyan anne ve babalarına başkaldıran, evi terk eden çocuklar görülüyor.
228
TORK ROMANıNDA AILE KURUMU
KOTO ANNE-EVLAT ILIŞK ISI
Birçok romanda, en kutsal ilişkilerden biri olan anne-evlat ilişkisindeki bozuklukları görOyoruz. AŞk-, Memnu'da Firdevs Hanım egoist ve evlat sevgisi olmayan bır insan. Kızları ile Firdevs Hanım birbirlerini sevmiyorlar. Mevut HOkOm'deki Sara da kızı ile ilgili de"iI, sadece kendine dönük. M iras'ta Fitnat Hanım ile o"lu Canlp Bey birbirlerini sevmiyorlar. Bu kadınlarda da evlat sevgisi yok.
(iç ıstanbul'da Adnan, Süheyl� ve Afred Cevat annelerini sevmiyorlar çOnkO onları kOçOk görOyorlar, be"enmiyorlar. Yalnızız'da Mefharet Hanım çok otoriter olduOundan kızı SelmJn ile anlaşamıyorlar. Mesihpaşa Imaml'nda Ise Safiye Hanım cimri ve egoist oldu"u için o"lu ile birbirlerini sevmiyor ve görOşmOyorlar.
AbdOlhamlt DO,erken'de Nimet annesi Izzet Hanımı be"enmiyor, basit ve cahil buluyor. Aralarında bir anne-evlat sevgisi yok. Aylaklar'da Leman Hanım fazla katı ve otoriter oldu"undan kızları ile birbirlerini sevmiyorlar. Evlerden BiriInde Ise Leman Hanım egoist ve çıkarcı oldu"u için kızı Nursen ile anlaşamıyorlar.
Bu romanlarda anne-evlat arasında sevgi olmamasının genelde annelerden kaynaklandlOI gösteriliyor. Bunlar, ya evlat sevgisi olmayan egoist anneler, ya da çok katı ve otoriterler veya çocuklar annelerinin geçmişlerinden dolayı onları küçOk görOyor, beOenmiyorlar.
K ADININ AH LAKI
Her devir romanında aile düzeni ile ilgili olarak kadının ahl�kı çok önemli bir konu. Ahl�ksız kadın aileyl yıkan, düzeni bozan en önemli etkenlerden biri. Çengl'de Perl bır çengl. Kocası Daniş Beyi aldatıyor ve dengesiz adamı iyice delirtiyor. Intıbah'ta fahişe Mehpeyker birçok kişinin mahvına sebep oluyor. Muhazarat'ta ahıaksız Calibe aileyi yıkıyor. MOrebblye'de Anjel aile fertlerini birbirine dOşürOyor. Metre.'te genç erkek düşkünü Firuze Hanım bu yüzden o"lu ile kavgalı. Kocası hayattayken de �şıkları varmış. Birkaç kişinin metresi olan Pa mas bu eı1<eklerin aile dOzenierinin bozulmasına sebep oluyor.
AŞk-, Memnu'da genç erkeklere düşkün olan Firdevs Hanım bu yüz-
229
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
den kocasının ölümüne sebep oluyor. Bihter gayrı meşru ilişkisi yüzünden aileyi altüst ediyor. Romanın sonunda öıüyor. Kırık Hayatlar'da Ömer Behiç'de metresi Neyir, annesi ve kızkardeşi ahıaksız kadınlar. Erkeklerle maddi çıkar karşılığı beraber olup aile hayatlarını bozuyorlar. JOn TOrk'teki Ceylan da ahıaksızlığı ile birkaç ailenin düzenini bozuyor.
Ralk'ln Annesi'nde Raik'in babası Leh metresi yüzünden karısını ve oğlunu terk ediyor. Handan'da hafızasını kaybettiğinde Refik ile yatan Handan aklı başına gelince bunu kabul edemiyor. Hastalanıp öıüyor. Çıkmaz Sokak'ta Refika ile Makbule sevici kadınlar. Aileyi ilişkileri ile altüst ediyorlar.
Mevut HOkOm'de Behire mutsuz olduğu için kıskanç ; kötülük yapan, insanları birbirine katan bir kadın. Kasım ise Sara'nın onu aldattığını sanması üzerine onu öldürüyor.
Kıralık Konak'ta Servet Beyin kardeşi Necibe Hanım genç erkeklerle flört eden ahıaksız bir kadın. Miras ve Sodom ve Gomore'de sevici olan kadınlar anlatılıyor. Acımak'ta Meveddet ve annesi Makbule Hanımın erkeklerle ilişkileri var. Aileyi mahvediyorlar. Meveddet'in ablası Ruhsar kocasını aIdatınca kocası tarafından öldürüıüyor. Yaprak DOkOmO'nde Ali Rıza Beyin gelini Ferhunde kocasını aldatıyor. Görümeelerini de yanlış yollara sevk ediyor. Kocasını hırsızlığa itip mahvına sebep oluyor.
Oç ıstanbul'da Macide isterik. Evliyken birçok adamla yaşıyor. Bunlardan birini öğrenen kocasına felç geliyor. Sonunda evini umumhane yapıyor. Sevici olan Seniha, komşu kızı Mehalat'i baştan çıkarıyor. Birçok aileyi karıştıran Rum fahişe Filareti ve evli Yahudi kadın Raşel'in ahlaksızlıkları anlatılıyor.
Yalnızız'da Meral ile Ferhat'ın annesi kocasını aldattığı için kocası tarafından boşanmış. Meral'in arkadaşı Feriha hasta annesini yalnız bırakıp bir adamın metresi olarak Paris'e gidiyor. Abdülhamıt DOşerken'de Izzet Hanım kocasını evdeki kahya ile aldatıyor. Saatleri Ayarlama EnstltOsO 'nde Hayri'nin karısı Pakize, Hayri'nin arkadaşı Halit'ten çocuk doğuruyor. Hayri çocuğu kendinin sanıyor.
Aylaklar'da Mürşide evlenmeden hamile kalıyor. Pakize evlendikten hemen sonra sevgilisine kaçıyor. Nesime kocasını terk edip bir aktörle yaşıyor.
230
TÜRK ROMANıNDA AjLE KURUMU
Sonra yaşadl{Jı evde, hem Muammer, hem Şükrü ile yatıyor. Muammer'in karısı Ayla'nın da Şükrü ile ilişkisi var.
Evlerden Slrl'nde Leman Hanımın birçok erkekle ilişkise var. Gençlere düşkün. SOeda Hanımın Ortanca Kız ı'nda Mehlika kocasını aldatıyor. Romanın sonunda çıldırıyor.
Bu romanlarda çeşitli türde ahlAksızlık yaparak aile düzenini bozan kadınlar görülüyor. Bunların bazıları başkalarını kıskanarak etrafı karıştıran kadınlar. Bir
. bölümü metres olan kadınlar ki bunların bazıları yabancı. Genç erkek düşkünü yaşlı kadınlar ve sapık cinsel ilişkileri olan kadınlar da var. ayrıca kocasını aldatan kadınlar görülüyor ki bunlar karılarını aldatan kocaların aksine romanların sonunda bir ceza görüyorlar. Ya kocaları tarafından öldürülüyor, ya boşanıyor, ya da kendileri öıüyorlar.
Bazı romanlarda kadınların giyimi ile namusları arasında ilişki kuruluyor. Vah'ta güzel ve süslü kadınların mutlaka ahlAksız olmadıkları Ferdane Hanımda gösteriliyor. Buna karşı Aşk-ı Memnu'da Firdevs Hanım kişili{Jine uygun olan giyimi ve süsü ile ahlAksız kadın görünümü veriyor.
Ralk'ln Annesi'nde kadınların giyimi karakterlerini gösteriyor. Refika sade ve mazbut giyiniyor, metres O{Justin frapan giyiniyor, modernleşmeye çalışan Necibe zevksiz giyiniyor.
Kıralık Konak'ta ahlAksız bir kadın olan Necibe Hanım aşırı süslü ve boyalı. Ankara'da 1920'lerde kadınların saçlarını kestirmesi, kısa etekli, çorapsız sokaklarda görülmesi anlatılıyor. Yeni giyim modaları tenkit ediliyor. Evlerden Slrl'nde Leman Hanım aşırı makyajlı, süslü bir kadın olarak anlatılıyor.
Erkeklerin sokakta kadınlara kötü gözle bakmalarını önlemek için onları e{Jitmeyi amaçlayan Ahmet Mithat Efendinin Vah romanı hariç bu konuyu işleyen romanlarda kadının giyimi ile namusu arasında paralellik kuruluyor. Bu görüş çok do{Jal zira Osmanlı toplumunda kılık kıyafet bir çeşit açık hüviyet.
GÜÇLÜ KADıN
Birçok romanda olumlu, güçlü kadınlar sergileniyor. Muhazarat'ta kocası ölmüş olan Münevver Hanım tek başına o{Jlunu yetiştiriyor. Mal ve Sıyah'ta
23 1
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Raci'nin terk etti�i karısı küçük o�luna bakıyor, geçimini sa�lıyor. Kırık Hayatlar'da Ömer Behiç metresi ile meşgulken Vedide hasta kızına bakıyor.
Seviye Talip'te romanır;ı sonunda Macide'nin hayatta tek gayesi o�lunu iyi yetiştirmek oluyor. Ralk'ln Annesi'nde Refika'nın en önemli hasleti Raik'i iyi yetiştirmesi. Mevut HOkOm'de Ayşe Kadın çamaşıreıiık yaparak evini, onu istismar eden kocasını ve o�lunu geçindiriyor. Kocası ölünce çalışıp o�lunu okutuyor. Bu romandaki Atıfe ise Amerikan okulunda okuyan modern, sportmen kız tipi. Doktor olmak �yor.
Kıralık Konak'ta Selma Flanlm otoriter bir kadın; torunu Hakkı Celis'i çok iyi yetiştiriyor. Pervaneler'de Bahire Amerikan Kolejinde jimnastik ö�retmeni. Erkek gibi davranıyor. Evlenmek anne olmak istemiyor. Aktif kadın tipi. Ayten'de de okuyan, meslek sahibi olan, sportmen, canlı, dışa dönük modern kadın tipini görüyoruz.
Acımak'ta Mürşit Efendinin annesi çalışarak tek başına o�lunu okutmuş, Kızılcık Dalları'nda Nadide Hanım zengin, güçlü aile reisi. Tatarcık'ta Lale babası ölünce çalışarak annesine bakıyor, evi geçindiriyor. Tahsilii, kültürlO, idealist, sportmen bir kız. Kalp AOrısl'ndaki Zeyno da böyle sportmen, erkeklerle yarışan bir tip.
çamlıca'dakl Eniştemiz'de hala bütün evi idare eden, aile ilişkilerini tutan, kocasının münasebetsizliklerini örtbas eden sakin, akıllı bir kadın. CIOerdelen'deki Canzi daha e�itici, erke�e yön veren kadın tipi. Turhan'ı e�itiyor ve bir gayeye yöneltiyor. Boşanıp saygın bir kadın olarak yalnız yaşıyor.
Mazmazel Norallya'nın KoltuOu'nda kocası ölmüş olan Eda Hanım bir pansiyon odasında iki çocu�una bakmak için çırpınıyor. Huzur'da Nuran boşanmış, çocu�unu büyüten, kültürlü, saygın bir kadın. Hep O Şarkı'da Şahende Hanım genç yaşta dul kalmış. Verem olan kızı ile yalnız yaşıyor. Sosyal hayatı seven, gezen ama saygın, güçlü bir kadın.
Pertev Beyin Üç Kızı'nda Nuhbe Hanım kocası ölmüş. Oğlu Halet'i kendi başına çok iyi yetiştiriyor. Süs bebeği gibi yetiştirilen Selmin iki adamın metresliğini yaptıktan sonra kendi ayakları üstünde durmayı öğreniyor. Once çalışarak para kazanıyor. Sonra annesi, kardeşi ve iki emektar kaHayı yanına ala-
232
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
rak bir aile düzeni kuruyor. Berin is� hem okuyor, hem çalışıyor. Babası ölünce evin reisi oluyor. Para kazanıp ailesine �akıyor. Doktor çıkıyor. Hiç evlenmiyor; başarılı bir iş kadını oluyor.
Bu romanlarda işlenen olumlu, 'güçlü kadın tipleri ikiye ayrılıyor. Her devirde görülen başarılı kadın tipi kocasız, tek başına evine, çocuOuna bakan, çoOunlukla bunu büyük fedak�rlıklarla gerçekıeştire� k�dın. Bu kadınların en -önemli yanları çocuklarını iyi yetiştirmeleri.
Kadın sorunlarının ön plana ÇıktlOI 1 920'lerde yazılan romanlarda ise ikinci güçlü kadın tipi ortaya çıkıyor. Bu erkek gibi sportmen, tahsilli kadın, çalıŞıP para kazanarak evini geçindiriyor. Bu tipin, 1 920-1 940 yılları arasında yazılmış romanlarda erkek gibi sportmen oluşu göze çarpıyor. 1 940'lardan sonra ise beden aşılıyor; sadece tahsilli, çalışan kadın oluşları vurgulanıyor.
ÜVEY ANNE
Ele alınan romanların birkaç tanesinde üvey anne sorunu işleniyor. Muhazarana Calibe, Fazıla ve Şefik'in üvey annesi. Onlara fena muamele ediyor, babaıarına kötüleyip gözden düşürüyor, babanın da çocuklarına kötü davranmasına sebep oluyor.
Aşk-ı Memnu'da Bihter Nihai'e kötü davranmıyor. Ama aralarında önlenemeyen doOal bir üvey anne-üvey kız çekişmesi var. Çıkmaz Sokak'ta Refika üvey oOlu Cavid'i babası Nesib Paşaya devamlı şik�yet edip babayı oOluna düşman ediyor. Görülüyor ki, üvey anne her zaman çocuklar için bir sorun kaynaOI oluyor.
GELlN-KAYINVALlOE ILIşKISI
Bazı romanlarda iyi olmayan gelin-kayınvalide ilişkileri de gösteriliyor. Muhazarat'ta Fazıla'ya Bemzi'nin annesi kötü muamele ediyor. Remzi'nin ikinci karısı ise kayınvalidesine kötü davranıyor. Zehra'da Zehra ile kaytnvalidesi geçinemiyorlar. Kırık Hayatıarda Talat Beyin annesi gelinini kıskanıyor; oOlunu boşatıyor. Aylaklar'da ise Leman Hanım ile gelini Ayla'nın arası çok Iyi deQiI.
233
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
EVLATLIKLAR
Iki romanda evlatlık kurumu eleştirilerek evlAtlıkiara yapılan haksızlıklar sergileniyor. KOçOk Paşa'da Salih'i Said Paşa evlAdı gibi yetiştiriyor. Ama o OlOnce, çocuOu istemeyen karısı Naime Hanım Salih'i evden atıyor. Rahata alışan çocuk Anadolu'da, kOyde zor şartlarda yaşayamıyor, romanın sonunda OlOyor.
Kızılcık Dallan'nda Gülsüm büyük bir köşke evlAtlık alınıyor. Devamlı aOır işlere koşuluyor, kötü muamele gOrüyor, dayak yiyor. Ev halkı GülSOm'O kirli işlerinde kullanıp, çocuOa kOtü Omek olup sonra ona ahlAksız diyorlar. So
nunda evden ayrılan Gülsüm pavyona düşüyor.
AILE DIŞI UNSURLAR
Birçok romanda aile düzenini olumsuz yönde etkileyen aile dışı kişiler görülüyor. Vah'ta bohçacı Despino, Ferdane Hanım ile Necati arasında mektup taşıyor, aracılık yapıyor. Taaşşuk-ı Talat ve Fltnat'ta cariye GOlizar Sabiha Hanım ile R ıfat Bey arasında mektup taşıyor. Nakış hocası Şerife Kadın bilmeden Talat ile Fıtnat'ı buluşturuyor. Turfanda mı, Turfa mı?'da Şeyh Salih Efendinin ikinci karısının ahlAksız kardeşi Raşit Efendi aile dışı bir unsur. Aileye girip tüm düzeni bozuyor, ailenin yıkımına sebep oluyor.
Muhazarat'ta Calibe'nin kardeşi Nabi ve amcaoOlu -sonra AşIOI- Süha eve alınıyor. bu iki erkek yüzünden aile fertleri birbirine giriyor. Zehra'da aracı kadın Habibe Molla ve bohçacı Marika evler arasında gidip gelerek 90001 maceraları düzenliyorlar. Ürani adlı Rum fahişeyi Suphi'ye ayarlıyorlar.
Mal ve Sıyah'ta Vehbi Bey Ikbal ile evlenerek eve giren yabancı. Ahmet Cemil, annesi ve kardeşi Ikbal'in arasında hep yabancı kalıyor. Ikbal'in ölümüne, evin ipotek sonucu kaybedilmesine sebep oluyor. MOrebblye'de Anjel eve gelince aile fertleri arasında mücadele başlıyor.
Aşk-ı Memnu'da Adnan Beyin ailesine dışardan gelen Bihter ve Firdevs Hanım aile düzenini bozuyor. Kırık Hayatlar'da Ömer Behiç'in ablası Meveddet Hanım evde devamlı huzursuzluk kaynaOI oluyor.
Miras'ta sevici olan Turre ve Fahriye, Aliye Hall1ml aOlarına düşürüp onu idareleri altına alıyorlar. Ailesiyle arasının bozulmasına yolaçıyorlar. Asım da akra-
234
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
ba evlerinde yaşayan tam bir asalak. Acımak'ta MOrşit Efendinin kayınvaldesi Makbule Hanım eve ahlaksızlık ve huzursuzluk kaynağı.
Üç ıstanbul'da Senih Efendinin komşusu sevici Seniha Senih Efendinin kızı Mehalat'i de sevici yapıyor. Hep O Şarkı'da MOnire evllyken bir bohçacı kadın, Cemil ile aralarında mektup taşıyor, onları buluşturuyor.
Aylaklar'da Leman Hanımın köşkOnde çok sayıda asalak var. Bunlar ya uzak akraba, ya arkadaş. Hiçbiri çalışmıyor; ailenin parasını yiyip bitiriyortar.
Aile dOzenini olumsuz yönde etkileyen aile dışı kişilerin bohçacı gibi aracılar, komşular ve aileyle yaşayan akrabalar veya asalaklar olduOu görOlOyor. Aile dOzeninde etkili olan bir diOer aile dışı unsur da hizmetkArtar.
HIzMETKARLAR
Felatun Bey ve Rakım Efendi'de Fedayi, Rakım Efendiyi hizmetçilik yaparak bOyAten bir kadın. Rakım Efendi'nin annesi yerinde.
Muhazarat'ta Calibe yOzgöz olduOu Reftar'ın IAubali ve saygısız davranışlarını göronce hizmetkArlarta fazla yakınlaşmanın zararını anlıyor. MOrebblye'de evi idare eden kAhya Eda Hanım otoriter bir insan. Aile fertleri ondan korkuyor. Metres'te vekilharç Şakir AOa Firuze Hanımın para işlerini idare ediyor. Ondan para çalıp zengin oluyor. Bu romanda evdeki hizmetkArlar evin hanımlarının sırdaşı . Saffet Meryem Oudu ile , Firuze Hanım Nedime ile çok yakın. Nedime ailede kanşıklık yaratıyor.
Aşk-, Memnu'da Matmazel Courton olumlu mOrebbiye tipi. Nihai'e annelik ediyor. Kınk Hayatlar'da Andelip Bacı emektar dadı , evde saygı gören bir insan. Miras'ta Peyvende Bacı ve Mesud Oadı akraba evleri arasında gezip dedikodu taşıyorlar. Iyi okulmuş Arap Bacı ise Fitnat Hanımın konaOında saygı görOyor. Fitnat Hanım birçok işini ona danışıyor.
Kızılcık Dalları'nda Şekip Paşayı büyOten Nevnihai Kalfa Nadide Hanım eve gelin gelince ona kaynanalık etmeye kalkıyor. Araları bozuluyor. KaramusalIı satnine ise akıllı bir kadın. Nadide Hanım işlerini ona danışıyor.
Tıpı Dindi'de Macit'in babası ölOnce eve eski konak dOzeninden kalma Oç emektar gelip yerteşiyor. Çalıp, çırpıyortar; eve hAkim oluyortar. Tam asalaklar. Üç ıstanbul'da Sıddık Paşanın konaOını Hacı Kalfa idare ediyor.
235
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Pertev Beyin Üç Kızı'nda Nuhbe Hanım evini Idare eden Resul KAhya evin erkekleri savaşa gidince meydana boş buluyor. Küstahlaşıyor, hırsızlık yapıyor. Para hesabı bilmeyen kadınları elinde oynatıyor. Pertev Bey öldükten sonra da karısı ve kızları eski emektarlar olan Karanfil Kalfa ve Bezmiyar Kalfa'ya uzun süre maddi zortuklar içinde bakıyortar.
SOeda Hanımın Ortanca Kızı'nda köşkün emaktarı Emine Kalfa Mehlika'nın evin hanımı olarak gelmesinden memnun deOil. KöşkO kendi Idare etmeye alışık. Bu yüzden Mehlika'ya düşman oluyor. Mehlika bir ara hizmetçi Fidan ile yüzgöz oluyor. O da kalfa ile anlaşıyor. Iki hizmetkAr Mehlika'dan kurtulmak için onu evin beyine şikAyet etmeyi planlıyorlar.
Mahur Beste'te Nuri Bey ile Sıdıka Hanımın evinde Sıdıka Hanımın so.ninesi Adile Hanım evi idare ediyor. Behçet Bey ise karısı ölünca emektar hjzmetçisi Şerife Hanım ile oturuyor. Para işlerini o idare ediyor.
Osmanlı düzeninde emektar hizmetkarların ailenin saygı gören fertlerı durumunda oldukları görülüyor. Bunlar evde söz hakkı olan, fikri alınan kişiler. Para idaresi bilmeyen, para işini küçültücü addeden üst sınıf arasında bazı ailelerin tüm maddi işlerini hizmetkArlar takip ediyor.
Aile içinde hizmetkArtarın iş görme, evi idare etme gibi olumlu işlevleri var. Birçok romanda ise bu kişHerin aile düzenine zararlı oldukları sergilenlyor. Hanımların sırdaşı olan hizmetçilerin onlarla yOzgöz olup küstah/aştıkları, k6tO huy
luların aileyi birbirine kattıkları, evin idaresini elde tutmaya çalıştıkları ve hırsızlık yaptıkları gösteriliyor. HizmetkMarla yakın ilişki dışa kapalı olan kadının dışanya açılma vasıtası oluyor. Vasıtanın bozukluOu kadını bedbaht ediyor ama kadın
. için bildiği başka yol yok.
ALAFRANGA HAYAT
Çevreden gelen ve aileyi etkileyen bir başka ailedışı etken de alafranga yaşama hevesi . Kıralık Konak'ta Seniha, Pervaneler'de Leman ve Nesime, SOdom ve Gomore'de Leyla, Yaprak DOkOmO'nde Leyla ve Necla alafranga yaşama meraklısı kızlar. Hepsi bundan zarar görüyorlar.
Fatlh-Harblye'de Neriman'ın alafrangalık tutkusu Şinasi ile yapacaOl evliIiği tehlikeye düşürüyor. ESki Hastaıık'ta ZOIeyha alafranga yetişen bır kız. Aşkı çağdışı buluyor. Alafranga görüşleri yüzünden evliliOi mutsuz oluyor.
236
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Yalnızıı'da Meral modern yaşamak istiyor. Birkaç erkekle aynı zamanda ilişki kuruyor. Panorama'da Semra alafranga bir kız; sonunda zengin bir adamın metresi oluyor.
BOyOk Alle'de Anadolu kökenli aile ıstanbul'da alafranga, müsrif bir hayata da l ıyor. Eski deCerler kaybolunca aile daCılıyor. Saatleri Ayarlama EnstltOsQ'nde alafranga yaşama merakı , Hayri'nin karısını ve baldızlarını ahlaksız. bir hayata itiyor.
Alafranga hayatın özellikle kızları etkiledçi ve onların ahl�kını bozduCu, bu
kızların sonunda düştükleri ve ailelerinden koptukları gösteriliyor. Bu kızların çoCunlJn yabancı okullarda okudukları dikkati çekiyor. Bu konuyu işleyen romanların daha çok alafranga modaların ıstanbul'da iyice yaygınlaştlC ı 1920'Ier ve 1930'Iarda yazıldıCı gözleniyor.
MIRASYEDIL IK
Para, aile düzeninde çok önemli bir konu. Her devir romanında para konusu çeşitli yönleriyle işleniyor. Mirasyedilik, zengin çocuklarının para sorumluluCu bilmemesi, bunlardan biri. Felatun Bey ve Rakım Efendi 'de Felatun Bey çalışmıyor, babasından kalan mirası bitiriyor. Çengl'de Cemal ile Vah'ta Behçet aynı şekilde kendilerine kalan tüm varı ıCı bitirip sefil ol�orlar. Ahmet Mithat Efendi paranın ve çalışarak kazanılan paranın deCerini belirtiyor.
Intlbah'ta Ali Bey tüm mirasını bitirip sefalete düşüyor. MOrebblye'de Dehri Efendinin kardeşi Amca Bey babadan kalan mirası bitirip aCabeyine muhtaç oluyor. Aylaklarda Davut Bey mirasını bitirip Leman Hanım ile evlenip onun köşküne slCınıyor. Leman Hanım da mirasyedi. Birlikte paraları bitirip ortada kalıyorlar.
Mahur Beste-'de Halit Bey çalışmıyor. Babadan kalma servet ile yaşıyor. Zamanını miras ile ilgili mahkemelerde geçiyor. Ata Molla ise hem kendisinin, hem karısının parasını yiyip bitiriyor. Herkese borcu olduCu halde lüks yaşamından vazgeçmiyor.
GEçlM DERDI
Ailede geçim derdinin ve parasızhCm işlendiCi romanlar da var. Mal ve Sıyah'ta Ahmet Cemil'in aile düzeni parasızhktan yıkılıyor. Miras'ta eski, zen-
237
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
, gin bir aile konaklarının odalarını kiraya veriyor. Aynı durum Matmazel NoralIya'nın Koltu"u'nda da görülüyor. Ayrıca Eda Hanımın pansiyonda yaşayan ailesinin geçim sıkıntısı anlatılıyor. yaprak DOkOmO'nde Fikret ve Necla parasız hayattan kurtulmak için evleniyorlar. Mutsuz oluyorlar. Kıralık Konak'ta Naim Efendi para işlerinden anlamıyor,- hesabını bilmiyor. Bu yüzden aile parasız kalıyor.
Tıpı Dindi'de üç kardeş parasızlıktan dolayı çOk eziyet çekiyorlar. Iki kardeş bu yüzden öıüyor. Panorama'da Osman Nuri Bey parasızlık ve işsizlik sonucu intihar ediyor. BOyOk 'Alle'de Ferhat'ın karısı ve oğlu Hüseyin para sıkıntısı içinde yaşıyorlar. Sonunda Hüseyin intihar ediyor. Aylaklar'da Leman Hanım para idaresi bilmiyor. Bu yüzden tüm varlığını kaybeden aile dağılıyor.
Evlerden Biri'nde Sadi beyin ailesi parasızlıktan dolayı huzursuz. Pertev Beyin Üç KızI'nda savaş sonrası ailenin maddi durumu bozulunca çok zorluk çekiyorlar. SOeda Hanımın Ortanca Kızı'nda bu parasız ailenin sıkıntıları sergileniyor. Mehlika parasızlıktan kurtulmak için yaşlı bir adamla evleniyor.
Bazı ailelerde, parasızlıktan kurtulmak için evlenip mutsuz olma, intihar etme, para idaresi bilmeyen üst tabakadan ailelerin ellerindeki parayı kaybetmeleri ve maddi ihtiyaçtan dolayı kişilerin ölmesi ve ailenin dağılması anlatılıyor.
PARA KAVGASı
Bazı romanlarda ise parasıziıktan değil, para yüzünden aile düzeninin 00-
zulduğu 'görülüyor. Turfanda mı, Turfa mı?"da Raşit Efendi miras için Şeyh Salih Efendinin iki çocuğunu öldürtüyor. Metres'te Firuze Hanım ve oğlu Hami çok para harcıyorlar. Ikisi de birbirlerini israfla suçluyorlar, para kavgası ediyorlar.
Miras'ta dört kızkardeş miras kavgası yüzünden darılıyorlar. Canip Bey de annesinin mirası peşinde. Annesi mirasını yeğeni Asım'a bırakacak diye korktuğundan hem annesine, hem Asım'a düşman oluyor.
Acımak'ta Mürşit Efendinin karısı ve kayınvaldesi çok para istediklerinden Mürşit Efendiyi yolsuzluk yapmaya itiyorlar. Mürşit Efendi hapse düşüyor. Yaprak DOkcnnO'nde de Şevket karısının aşırı isteklerini karşılamak için para
238
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
çalıyor. Hapse giriyor.
Sınekıl Bakkal'da Hilmi babası Selim Paşa ile hiç anlaşamadığı halde baba parasına muhtaç olduğundan onunla birlikte oturuyor. Burada aile reisinin parası aileyi birarada tutuyor.
Hep O Şarkı'da Hakkı Paşa ölünce iki oğlu miras yüzünden mahkemelik oluyorlar. BOyOk Alle'de parasızlık üç kardeşin ayrılmasına ve birbirine düşmesine sebep oluyor. Evlerden Bırl'nde de aile kavgaları eldeki parayı paylaşamamaktan doğuyor.
Bu romanlarda miras kavgasının aile fertlerini birbirine düşürdüğü, daha fazla para sahibi olmak için insanların yolsuzluk yapıp hapse girdikleri ve eldeki kısıtlı parayı paylaşamamaktan doğan aile kavgaları anlatılıyor. Çeşitli yönleriyle para sorununun aile düzeninde çok önemli bir etken olduğu gösteriliyor.
AILEDE OTORITE
Birçok romanda önemle üzerinde durulan bir diğer konu aile düzeninde otoritenin yeri. Ailede otoritenin olmaması birçok aileyi yıkıyor. Intlbah'ta Ali Beyin babasının ölmüş olması, hayatta önemli adımlar atarken yönlendirici birinin olmaması, genç adamı yanlış kararlara itiyor. Muhazarat'ta Sai Efendi zayıf. Karısının elinde oyuncak olup tüm ailesini perişan ediyor. Dul Münevver Hanım ise güçlü aile reisi. Tek başına oğlunu büyütüyor.
Mal ve Sıyah'ta babanın ölümü Ahmet Cemil'in ailesinin yıkımına yol açıyor. Metres'te aitede otorite dul Firuze Hanımda. KOçOk Paşa'da Said Paşa evin reisi görünüyor ama idare karısı Naime Hanımda. Seviye Talip'te Macide'nin annesi evin düzenine karışıyor. Aile reisi olan damadı Fahir ile çatışıyor.
Mevut HOkOm'de Kasım'ın babasının konağında, baba yaşlı olduğundan evi amcanın karısı Behire idare ediyor. Kırallk Konak'ta aile reisi Naim Efendi. Ama çok yumuşak olduğundan evde otorite kuramıyor. Ailesine söz geçiremiyor. Aile fertleri başıboş olduklarından yanlış yollara sapıyorlar. Halbuki otoriter Selma Hanım torunu Hakkı Celis'i çok iyi yetiştiriyor.
Pervaneler'de Leman'ın babası bağırıp çağırmayı otorite sanıyor. Bu yüzden evde herşey ondan gizleniyor. Annesi ise sessiz, yumuşak, idaresiz bir insan. Bu yüzden evde sağlam bir otorite yok; Leman istediğini yapabiliyor.
239
TÜRK ROMA NıNDA AILE KURU M U
Miras'ta kocası Olünca konağın reısi büyükanne oluyor. Dört kızını, damatlarını ve torunlarını o idare ediyor. Fitnat Hanım da aile reisi; kocası ondan harçlık alıyor.
Acımak'ıa Mürşit Efendi çok zayıf. Devlet otoritesinin YOkluÇ)u onu ezdiOi için evde otorite kuramıyor; karısı ve kaynanası istediklerini yapıyorlar. Çocukları üzerinde bile söz hakkı yok. Belirli kuralların dışına çıkamadığı için insiyatifini kaybederek siJikleşiyor. Yaprak DOkümO'nde Ali Rıza Bey silik bir adam. Çocukları keyiflerince davranıp kötü YOllara dOşOyarlar.
Kızılcık Dalları'nda aile reisi Nadide Hanım. Evi çok iyi idare ediyor. Torunları ile ilgili kararları bile çocukların anne ve babaları değil, Nadide Hanım veriyor. Tipi Dindi'de aHeda baş, otorite olmadığı için üç kardeş mahvoluyor.
Eski Hastalık'ta Ali Osman Bey devamlı Anadolu'da olduğundan evine Mkim değil. Karısı Münewer Hanım ise silik bir kadın. Züleyha ilgisiz ve sevgisiz büyüyor, Yabancı okul ve ev dışı tesirler sonucu tek başına kendini arıyor. Saniye Hanım kocası öldüğü için evin reisi. Biz Insan lar 'daki Orhan katı baba otoritesine isyan edip ev! terk ediyor.
MesIhpaşa Imaml'nda Halis Efendi evde mutlak otorite. Herkes ondan korkuyor. Bu yüzden de herşey babadan gizli yapılıyor. Sonuçta Halis Efendinin hiç otoritesi kalmamış oluyor. GülsOm hanım ise çocukların her istediCIini yapan, yumuşak bir anne. Böylece çocuklar başıboş yetişiyorlar. Abdullah babasının sertliğine başkaldırıyor, açıkca ona karşı geliyor.
Yalnızız'da Nail Bey zayıf bir adam. Karısı ve çocukları her istediklerini yapıyorlar. Panorama'da Servet Bey sadece işleri ile ilgili. Kızı ve <>Olu başıboş yetişiyorlar. Kızı bir yabancı ile kaçıyar. Hep O Şarkı'da Faik Paşa evde mutlak hakim. Kızını istemediCIi adamla evlendiriyor; mutsuz ediyor.
BOyOk Aıle'de dört erkek kardeş ve aileleri birlikte otururken aile reisi en büyOkleri olan Ferhat. Bir süre sonra di�er kardeşler Ferhat'ın ezici otoritesine isyan ediyorlar. Ferhat karısı ve çocuklarıyla ayrı eve çıkmaya mecbur oluyor. Bu evde babalar çocuklarıyla ilgili de�iller. Sonunda Abdülmuttalip'in oOlu Aziz evi terk ediyor. Babalarının evde olmaması Ferhat'ın çocuklarında büyük bir boşluk yaratıyor. Hepsi intihar ediyor.
240
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Saatleri Ayarlama EnstltOsO'nde Hayri fazla saf. Evine, karısına hakim deail. Oaıu Ahmet beaenmediği baba evini terk ediyor. Aylaklarda köşkün ve paranın sahibi Leman Hanım olduğu için aile reisi o.
Evlerden B ırl'nde Sadi Bey çocukları ile ilgili deail. Karısı fazla yumuşak. Bu yüzden çocuklar başıboş. Devamlı anne ve babalarına başkaldınyor .. lar. Müçteba Efendinin evine ise karısı hakim. Ev işlerini kocasına yaptırıyor. Torunları bile Müçteba Efendiyi sayrnıyorlar. Leman Hanımm da kocası evi terk etmeden önce otorite Leman Hanımdaymış. Kocası ev işi yaparmış. Leman Hanım geceleri eve sarhoş gelirmiş.
Pertev Beyin Üç Kızı'nda Pertev Bey çok katı bir insan. Selmin bir gece eve gelmeyince sebebini bile sormadan kızını evden kovuyor. Gidecek yeri olmayan Selmin bir adamın metresi oluyor. Buna babanın katıııaı yol açıyor. Pertev Bey ölünce ailede otorite çalışan ve okuyan kızı Berin'e geçiyor.
SOeda Hanımın Ortanca Kızı'nda baba ölmüş. Üvey baba ayyaş. Süeda Hanım sessiz bir kadın. Bütün gün ev işleri ve yatalak kızı Macide ile meşgul. Ailede otorite yok. Diaer iki kız başıboş büyüyorlar.
Bu romanlarda üst düzey ailelerde çok sayıda kadın aile reisi görülüyor. Bunlar ya dul kalınca aile reisi oluyorlar, ya da para ve mal, mülk onlannsa kocaları hayattayken de aile reisiler. Tek başına ev idare eden kadınlar genelde tek başına ev idare eden erkeklerden daha güçlüler. Erkekler, karıları ölünce evdeki başka kadınların oyuneaaı haline gelebiliyorlar. Bir de kocalarını ezen edepsiz kadınlar var ki, kadın-erkek rollerinin yer deaiştirdiai bu tür evlilikler son derece mutsuz.
Bu romanlarda ailenin saaııaı için otoritenin varlıamın ve dozunun çok önemli olduau sergileniyar. Babanın olmaması birçok aileyi olumsuz yönde etkiliyor. Aile reisinin zayıf veya ilgisiz olması, evde otorite kuramamasi, aile fertlerinin başıboş kalmalarına ve yanlış yollara sapmalarına neden oluyor. Annenin fazla yumuşak olması da çocukları olumsuz etkiliyor.
Buna karşılık sevgisiz ve fazla sert otorite de aile fertlerini gizımae itiyor ki herşey aile reisinden korkudan gizli yapıldıaı için ortada otorite kalmamış oluyor. Ayrıca çok katı otorite çocuklarda tepkiye yol açıyor. 1 940'lardan sonra-
24 1
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
ki bazı romanlarda çocukların evdeki otoriteye başkaldırdıkları, hatta evi terk ettikleri gOnlıüyor. Burada artık aile fertlerinin sadece aile idaresinde yaşamak istemedikleri, tek tek kişilik kazanmaya başladıkları anlaşılıyor.
KONAK DOZENIN YIKILMASI
1 920'lerden sonra yazılan bazı romanlarda eski köşk ve konak düzeninin yıkıldığı, ailelerin küçüldüğü ve dağıldığı gOrüıüyor.
Kırallk Konak'ta Naim Efendinin konakta yaşayan ailesi parasızlık yüzünden apartman katına taşınıyor. Alafrangalaşmanın getirdiği ahıak bozukluğu ve Naim Efendinin ailede otorite kuramaması sonucu aile dağı l ıyor. Seniha düşüyor.
Miras'ta büyük bir konakta yaşayan aile, aile reisi olan büyükannenin ölmesiyle dağılıyor. Miras yüzünden kardeşler birbirlerine düşüp darıl iyorlar. Ayrı evlere çıkılıyor. Otoritenin yok olması ve para sorunu aileyi dağıtıyor.
Kızılcık Dal ları'nda Nadide Hanımın konakta yaşayan kalabalık ailesi dağılıyor. Parasızlıktan konak satıl ıyor. Aile fertlerinin bir bölümü ölüyor. Tıpı Dindi'de sefalet içindeki üç kardeşin ailesi eskiden konakta yaşayan zengin bir aileymiş. Babaanne ölünce aile reisi yokluğu ve para idaresizliği yüzünden konak elden çıkmış.
Mesihpaşa Imaml'nda Halis Efendinin annesinin halayık olduğu Namık paşa konağı dağılmış. Namık Paşanın kızı Atiye Hanım ihtiyaç içinde.
Panorama'da ŞehzadebaşI'nda konakta oturan Osman Nuri Beyin ailesi parasızlıktan apartman katına taşınıyor. Para sıkıntısı sonucu Osman Nuri Bey intihar ediyor. A1afranga olma meraklısı kızları birinin metresi oluyor. Anne üzüntüden öıüyor. Parasızlık ve ahlak bozukluğu aileyi yıkıyor.
Hep O Şarkı'da Faik Paşanın maddi durumu bozulunca konak kapatıl ıyor. Aile fertleri öıüyor. Saatleri Ayarlama Enstıtüsü'nde Abdüsselam Beyin kalabalık konak hayatı zamanla servetini kaybetmesi sonucu dağılıyor. Abdüsselam Bey küçük bir eve taşın ıyor. Aile fertleri birbirinden kopuyor, görüşmüyor.
Aylaklar'da Leman Hanımın kalabalık ailesinin yaşadığı köşk para idare-
242
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
sizli{Jinden dolayı elden gidiyor. Aile apartman dairesine taşınıyor. Aile fertlerinin bir kısmı Olüyor, asalaklar evi terk ediyor, kalanlar da{Jıl ıyor.
Evlerden Bırl'nde para ihtiyacı yüzünden oda oda kiraya verilen bir paşa kona{Jından sOz ediliyor. Matmazel Norallya'nın Koltuau 'nda da böyle bir durum var.
Pertev Beyin Üç Kızı'nda Nuhbe Hanımm Büyükada'daki köşkü ve Ciharıgir'deki kona{Jı borca gidiyor. Nuhbe Hanım çıldırıp akıı hastanesine konuyor. Pertev Beyin ailesi ise yaşadıkları kOşkten çıkıp küçük bir apartman katına taşınıyorlar. Sonra daha küçük evlere geçiyorlar. Baba ölüyor, kardeşler da{Jılıyor.
Mahur Beste'de çeşitli kalabalık konak hayatları anlatılıyor. Parasızlık ve idaresizlikten bu ailelerin küçüldü{Jü ve konak düzeninin bozuldu{Ju gOsteriIiyor.
Bu konu 1 920'lerden sonra yazılan ve Osmanlı Imparatorlu{Ju'nun son dönemleri ile Cumhuriyet'in ilk dönemlerini anlatan romanlarda işleniyor. Irnparatorlu{Jun çöküşünün aile düzenine yansıması gösteriliyor. Devlet seviyesinde oldu{Ju gibi aile seviyesinde de otorite, para ve ahlAk sorunları eski aile düzeninin yavaş yavaş yok olmasına sebep oluyor.
Bu çalışmada ele alınan romanlarda her devirde geçerli olan aile sorunları var. Bunlardan para sorunu, parasızlık, para için yolsuzluk yapma, mirasyedilik, para idaresi bUmeme sonucu parasız kalma ve aile içinde miras kavgasını içeriyor.
Evlilikte sorunlar da çok çeşitli. Yaşlı erkek-genç kadın evlili{Ji, erkek sadakatsizli{Ji ve kadının buna boyun eamesi, kadına dayak, çiftler arası sevgi ba"ı, para için evlenme, içgüveysi, gelin-kayınvalide ilişkisi ve üvey anne sorunları .
Ailede çocuklarla ilgili sorunlar ise şunlar: Çocuk olmaması , şımartılan üst sınıf çocuk, çocu{Ju yetiştiren kişilerin önemi, evde özel e"itimin sakıncaları , sevgi, ilgi ve disiplin eksikli{ıinin çocuk üzerinde olumsuz etkileri.
Boşanma konusunda, kadının kocasını aldatması halinde boşanmaların daha çok görüldü"ü ve çocuk sahibi olmanın boşanmayı önleyen bir etken 01-
243
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
duğu anlatılıyor. Aileyi etkileyen dış unsurlar olarak da hizmetkMar, akrabalar, asalaklar ve komşular işleniyor.
Kadın konusunda her döremde kadının ahlakı ve giyimi, kızların okutul·· masının gerekliliği işleniyor ve tek başına çocuğunu yetiştiren güçlü kadınlar yüceltiliyor, evlat sevgisi olmayan kadınlar yeriliyor.
1920'Ierden sonra ise toplumun ve kadının değişen durumu ile romanlarda yeni sorunlar ortaya çıkıyor. Yabaneı okullar, batı hayranlığı ve alafrangalaşmanın özellikle kızlar üzerindeki olumsuz etkileri işleniyor. Okuyan, çalışan, erkek gibi sportmen kadın tipi ortaya çıkıyor. 1940'Iardan sonra ise bedenini aşmış, olgun profesyonel kadın tipi. Bu döneme kadar, gidecek yeri olmadağından boşanamayan kadın yerine 1940'Iarda boşanan cemiyetteki saygın yerini kaybetmeyen kadınlar işleniyor.
20. yüzyılın başına kadar evliiikte sorunlar şunlar: Evdeki cariyelerin evliliOi bozması ve genelde olumlu olan cariyelerle evlilik sonucu doğan çocukıarın annelerinden utanmaları ve çok kadınla evlilik. Bu iki sorun cariyeliğin kaldırılması ve Medeni Kanun ile son buluyor.
1920'Ierden sonra değişen evlilik kurumunda eşler arasında zevk uyumu, paylaşma, fikir arkadaşltğı olması gerektiği önce kadın yazarlarca, 1 926'dan sonra da tüm romaneılarca savunuluyor. Bu görüş, Emelie Olson'un modem, kadın-erkek eşitliğine dayalı evlilik tanımına uygun.
Zamanla değişen ailede otorite anlayışı ve aile yapısına bakıldığında romanlarda her devirde ailedeki otoritenin, büyüklerin kararlaştırdıkları evlilikle"n mutsuz olduğu görülüyor. Buna karşın ailede otorite olmaması başıboşluk yaratıyor. Fazla sert otorite ise gizliliğe ve başkaldırıya yolaçıyor. Özellikle 1940'lardan sonraki romanlarda çocukların ailedeki otoriteye isyan ettikleri görülüyor. Bu durum, Bernard Caporal'ın belirttiği, modern ailede kişilerin önem kazanmasını, aitede otoritenin güç kaybetmesini gösteriyor.
Ayrıca, birçok romanda imparatorluğun yıkılması ile paralel giden toplumdaki otorite, para ve ahlAk sorunları sonucu konak, köşk düzeninin yıkılması, ailelerin küçülmesi ve dağılması anlatılıyor.
Romaneılar bütün bu konuları işlerken romanıarında bir olay örgüsü olması
244
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
için problemli aileleri ele alıyortar. Çeşitli sorunların aile düzenini nasıl bozduOunu , aileleri nasıl daoıttlOını anlatıyortar.
Bütün bunlar Türk toplumunda ailenin yok olduOu anlamına gelmiyor. ÇOnkO romanlarda da görülüyor ki ailenin devam eden birçok işlevi var. Aile çocuk yetiştiriyor, fertlerine mali destek ve sevgi saOlıyor, cinsel ilişkileri düzenliyor. Küçüise de, aile cemiyetin en küçük birimi olma özelliğini devam ettiriyor.
Genelde daOllan aileleri anlatan bu romanlar ailenin yok oluşuru deoil, zamana uygun olarak düzenlenişini anlatıyorlar. Conrad Elmer'in belirttiOi gibi bu bir "yeniden düzelme". Devlet düzeninin, toplum yapısının, fikirlerin deOiştiOi dönemlerde her toplumsal kurum gibi aile de sarsılıyor. Ancak bu deOişimlere ayak uyduramazsa, kendi yapısını deOiştiremezse yıkıl ıyor. Uyum saOlama zaman aidıOından bu gibi dönemlerde birçok aile fire veriyor. Bunlar medeniyet deoiştirme fireleri. Zamanla deoişen toplumsal şartlara uyum sağlayan aile kurumu yeni yapısıyla ayakta kalıyor.
Romancıların ele aldıkları ailelerde eleştirdikleri ve yücelttikleri yanlara bakıldığında yeni aile düzeninde tertlerin eskisi gibi ailedeki otoriteye yasIanmak ihtiyacında olmamaları gerektiOini, aile fertlerinin kişiliklerinin önem kazandlOI ve ailedeki ilişkilerin sevgi ve eşitlik üzerine kurulması gerektiOini vurguladıkları görülüyor.
Bu da Zimmerman'ın anlattığı tröst aileden domestik aileye geçişi gösteriyor. Tröst ailede ön planda olan aile bütünlüOü ve otorite önemini kaybediyor, domestik ailedeki kişilikler ve kişiler arası eşitlik -özellikle kadın-erkek eşitliğiönem kazanıyor. Bu romanıara bakıld ığında yazarların aile kurumunun bu yönde deOiştiOini veya deoişmesi gerektiğini anlattıklan görülüyor.
Edebiyat, tarihi ve sosyal gerçekleri tam olarak yansıtmıyor. Zaten görevi de o deOil. Wellek'in belirttiCi gibi romancılar kendi kişilik ve düşüncelerine uygun durumları seçerek roman sanatının gereoine göre onları anlatıyortar. Ele alınan romanlarda bu durum özellikle kadın romancıların kadınların sorunlarına daha çok eOUmelerinde görülüyor.
Romancılar ayrıca, yaşadıkları dönemleri, çevrelerinde olanları kendi duygu ve düşOncelerine uygun olarak işliyorlar; kendi görüşleri doğrultusunda
245
sosyal olayları deOiştirip yorumluyorlar. Ama bOtOn bunları yaparken içinde yaşadıkları toplumdan soyutlanmış olmaları mOmkOn deOil. Ya o toplumdaki olayların benzerlerini anlatıyorlar, ya da gerçekleşmesini arzu ettikleri durumları işliyorlar. Anlattıkları toplumda var olmayan temenniler olsa bile, o toplumda bu doOrultuda dOşOncelerin ve isteklerin var olduOunu gösteriyor.
Bu çalışmada ele alınan bazı idealist romancılar romanlarında okuyucularını eOitmek, kendi fikirlerini yaymak istiyorlar; gerçeklerden çOk aile ile ilgili kendi arzularını anlatıyorlar. Ahmet Mithat Efendi ve bazı romanlarında Halide Edip Adıvar bu tutumdalar.
Birçok romanda yazarlar doOru buldukları toplumsal dOzeni savunmak için aileyi bir örnek, bir mikrokozm olarak kullanıyorlar. Zayıf romanlarda bu yaklaşım hissediliyor ve roman kuru bir fikir beyanı olarak kalıyor. Halbuki, Halit Ziya Uşaklıgil, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri KaraosmanoOlu ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi güçlü romancılar, hem aile kurumunu , hem toplumsal düzeni eleştiriyoriar, hem de zevkle okunan sanat eserleri ortaya koyuyorlar.
NOTLAR
(1 ) Namık Kemal, Zavallı Çocuk (Ankara: Dün-Bugün Yayınevi, 1 960)
(2) Ahmet Mithat Efendi, Eyvah (Istanbul : Kırk Anbar, 1 885).
(3) Inci Enginün, "Ziya Gökalp ve Çocuk", Türk Kültürü Ara,tırmaları (Ankara,
1 984)
246
NOTLAR
(1) Mehmet Kaplan, Tıp Tahlilieri (Istanbul: Dergah Yayınları, 1 985), s.22.
(2) Ziya Gökalp, TürkçülüOün Esasları (Istanbul: Varlık Yayınları, 1 968), s. 1 48.
(3) Ibid., s.1 46.
(4) Ibid., s.1 44.
(5) Ibid., s. 1 5 1 .
(6) Binnaz toprak, "TOrk Kadını ve Din", Nermin Abadan Unat, ed., Türk Toplumunda Kadın
(Istanbul: Araştırma, EOitim, Ekin Yayınları , 1 982).
(7) Cevdet Paşa, Tezaklr (Ankara: TOrk Tarih Kurumu, 1 960), s.20.
(8) Ahmet Hamdi Tanpınar, 19. Asır Türk Edebiyatı Tarıhı (Istanbul: ÇaOlayan Kitabevi,
1 982), s.69.
(9) Ibid., s.1 32.
(10) Ibid., s . 1 56-1 57.
( 1 1 ) Cevdet Paşa, Tezaklr, s.3 .
( 12) Ibid. , s.87.
(13) Mehmet Kaplan, TIp Tahlilieri, s . 1 88.
(14) Nermin Abadan Unat, "Giriş", Türk Toplumunda Kadın.
(15) Ziya Gökalp, "Roman", Ilakaleler 9 (Istanbul: KOltOr BakanlıOI Yayınları, 1 980).
(16) Mehmet Kaplan, "Kızıl Elma", Türk Edebiyatı Ozerlnde Araştırmalar (Istanbul : Der
gah Yayınları, 1 976). s.550-558.
247
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
( 1 7) Fevziye Abdullah Tansel, ed., Ziya Gökalp Külllyatı-Llmnl ve Malta Mektupları
(Ankara: TOrk Tarih Kurumu, 1 965), s.4 15.
( 18) Inci Engin'On, "Ziya Gökalp ve Çocuk", Türk Kültürü Ara,tırmaları (Ankara: 1 984).
( 1 9) Şehmus GOzel, "Tanzimat'tan Cumhuriyere Toplumsal DElOişim ve Kadın", Tanzimartan
Cumhurıyet'e Türkıye An.lklopedl.1 ( Istanbul: Iletişim Yayınları, 1 985).
(20) Fevziye Abdullah Tansel, I.tlkl" Harbinde Mücahit Kadınlarımız (Ankara: AtatOrk
KOltür Merkezi Yayını, 1 988).
(21 ) Inci Engin'On, "Tanpınar'ın Romanlarında Savaş·, Türkıük Ara,tırmaları Dergl.1
(Istanbul: 1 985).
(22) Yakup Kadri KaraosmanoOlu, 5 AOustos 1 920 Ikdam Gazetesi Makalesi, Yaşar Korkmaz
(Istanbul: Mezuniyet Tezi, TOrkiyat EnstitüsO, 1 980).
(23) Kadın Dernekleri Federasyonu, ed . . Atatürk ve Kadın Hakları (Ankara: TOrk Ticaret
Bankası Yayınları, 1 983), s.21 .
(24) Nermin Abadan Unat, "Toplumsal deOişme ve TOrk Kadını·, Türk Toplumunda KadJn.
(25) Binnaz toprak, "TOrk Kadını ve Din", Türk Toplumunda Kadın.
(26) Eric Wolf, "Persistent Functions of the Family", Michael banton, ed., The Social Anthra
pology of Complex Soclelle. (Cambridge: Tavisıoek Publishers, 1 978).
(27) Ned Levine, "Social Change and Family Crisis", ÇiOdem Kağıtçıbaşı, ed., Sex Role., Fa
mily and Communlty In Turkey (Indiana: Indiana University Turkish Studies, 1 982).
(28) Alan Duben, "The Significance of Family and Kinship in Urban Turkey·, Sex Rol .. , Fami
ly and Communlty In Turkey.
(29) Michael Gordon, "Industrialization and the Family", Peter Worsley, ed., Modern Soclola
gy (Aylesbury: Penguin Books, 1979).
(30) Alan duben, ·Muslim Householdsin Late Ottoman Istanbul", BoOaziçi Üniversitesi Sosyoloji
BöIOmOnde yapılmakta olan bir araştırmadan, 1 987.
(31 ) Alan Duben, ·Istanbul'da Aile Hayatı·, Tarıh ve Toplum Dergisi (Istanbul: Şubat 1 988).
(32) Alan Duben, "Muslim Households in Late Ottoman Istanbul".
(33) Alan Duben, ·Istanbul'da Aile Hayatı·, Tarıh ve Toplum Dergisi.
248
(34) Ibid.
(35) Alan Duben, "19. ve 20. Yüzyıl Osmanlı - Türk Aile ve Hane Yapıları", Türkiye'de Ailenin
DeğI,lml (Ankara: Maya Matbaaeıhk, 1 984).
(36) Güler Okman Fişek, "Psyehopathology and the Turkish Family", Sex Rolea, Family and
Communlty In Turkey.
(37) Alan Duben. "The Significance of Family and Kinship in Urban Turkey", Sex Roles, Fami
ly and Communlly In Turkey.
(38) Alan Duben, "ıstanbul'da Aile Hayatı", Tarıh ve Toplum Dergisi.
(39) Ibid.
(40) Güler Okman Fişek, "Psyehopathology and the Turkish Family", Sex Roles, Family and
Communlty In Turkey.
(41 )Emelie A. OIson, "Duofocal Family Structure and an Alternative Model of Husband-Wife Rela
tionship·, Sex Roles, Family and Communlty in Turkey.
(42) Deniz Kandiyoti, ·Urban Change and Women's Roles in Turkey·, Sex Roles, Family and
Communlty In Turkey.
(43) Bernard Caporaı, Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını (Ankara :
Türkiye Iş Bankası Kültür Yayınları, 1 982), s.523-525.
(44) Gerald R. Leslie, The Family In Social Conlexl, (New York: Oxford University Press,
1 976), s.236-237.
(45) Ibid., S.77.
(46) Manuel Conrad Elmer, Family Adjustmenı and Social Change (New York: Ray Long
and Riehard R. Smith Ine., 1 932), s.82.
249
KAYNAKLAR
Adıvar, Halide Edip. Akıl. Hanım SokaOI. Istanbul: A. Halit Yaşaraoıu, 1 958.
Adıvar, Halide Edip. "Gülnuş Sultan-. Kubbede Kalan Hoş Sada. Istanbul: Atlas
kitabavi, 1 974.
Adıvar, Halide Edip. Handan. Istanbul: Atlas Kitabevi, 1 981 .
Adıvar, Halide Edip. Kalp Aj)rısı. Istanbul: Remzi Kitabavi, 1 970.
Adıvar, Halide Edip. Mewt Hüküm. Istanbul: Atlas Kitabavi, 1 983.
Adıvar, Halide Edip. Raik'in Annesi, Istanbul: Atlas Kitabevi, 1 973.
Adıvar, Halide Edip. Sevda SokaOI Komedyası. Cumhuriyet. nr. 1 2474-1 2507. 1 7
Nisan-2Q Mayıs 1 959.
Adıvar, Halid. Edip. Seviy. Talip. Istanbul: Atlas Kitabevi, 1 973.
Adıvar, Halid. Edip. Sinekli BakkaL. istanbul: A. Halit Yaşaraoıu, 1 936.
Adıvar, Halide Edip. Sonsuz Panayır. Istanbul : Atlas Kitabavi, 1 981 .
Adıvar, Halid. Edip. Tatarcık. Istanbul: Atlas Kitabavi.
Aj)aaoıu Sam.ı. Büyük Aile. Istanbul: Varlık Yayınevi, 1 957.
Ahmet Mithat Efendi. Çengi. Rıza Filizok. Istanbul: Mezuniyet Tezi, Türkiyat
Enstitüsü, 1 968.
Ahmet Mithat Efendi. Eyvah. Istanbul: Kırk Anbar, 1 885.
Ahmet Mithat Efendi. Felatun Bey ve Rakım Efendi. Istanbul: Özaydın Matbacılık,
1 966.
Ahmet Mithat Efendi. "Felsefe-i Zenan-. Letaif -I Rivayat. Istanbul: Ahmet Mithat
Matbaası, 1 870.
250
Ahmet Mithat Efendi. Jön Türk. Mehmet Macit PehlivanoQlu. Istanbul : Mezuniyet Tezi,
Türkiyat Enstitüsü, 1 967-1 968.
Ahmet Mithat Efendi. Vah. Saba Güner. Istanbul: Mezuniyet Tezi, Türkiyat Enstitüsü,
1 967-1 968.
Alangu, Tahir. Cumhuriyetıen Sonra Hikaye ve Roman Cilt 3. Istanbul : Istanbul
Matbaası, 1 965.
Anday, Melih Cevdet. Aylaklar. Istanbul: Adam Yayınları, 1 985.
Arkun, Nezahat. Türkiye'de Evlenme ve Boşanmalar Hakkında Psiko-sosyal Bir
Araştırma. Istanbul: Istanbul Matbaası , 1 965.
Ayaşlı, Münever. Pertev Beyin Üç Kızı. Istanbul: Sebil Yayınevi, 1 968.
Ayverdi, Samiha. Mesihpaşa Imamı. Istanbul: Damla Yayınevi, 1 974.
Berkes, Niyazi. Türkiye'de ÇaQdaşlaşma. Istanbul: Istanbul Matbaası, 1 978.
Beyatlı , Yahya KemaL. "Üç Tepe". E!')il Da!')lar. Ankara: Kültür Bakanlı!')ı Yayınları,
1 981 .
Caporal, Bernard. Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında Türk kadını. Ankara: Türkiye
Iş Bankası Kültür Yayınları, 1 982.
Cevdet Paşa. Tezakir 1 -1 2. Cavit Baysun , ed., Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1 953.
Cevdet Paşa. Tezakir 1 3-20. Cavid Baysun. ed., Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1 960.
Duben, Alan. "ıstanbul'da Aile Hayatı". Istanbul: Tarih ve Toplum Dergisi, Şubat 1 988.
Duben Alan, "Muslim Households in Late Ottoman Istanbul". Bo!') az içi Üniversitesi
Sosyoloji Bölümünde yapılmakta olan bir araştırmadan, 1 987.
Duben Alan. "1 9. ve 20. Yüzyıl Osmanlı-Türk Aile ve Hane Yapıları" Türkiye'de Ailenin
De!')işimi. Ankara: Maya Matbaacılık, 1 984.
Duben, Alan. "The Significance of Family and kinship in Urban Turkey". Sex Relis,
Family and Community in Turkey. Çigdem Ka!')ıtçıbaşı. ed., U.S.A.: Indiana
University Turkish Studies, 1 982.
Dürder, Baha. Namık Kemal'in Romanları. Istanbul: Vakit Basımevi, 1 940.
251
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Elmer, Manuel Conrad. Family Adjustment and Social Change. New York: Ray Long
and Richard R. Smith Ine., 1 932.
Emil, Birol. Mizaneı Murat Bey. Istanbul: Istanbul Oniv. Edebiyat Fak. Yay ınları, 1 979.
Emil, Biral. Reşat Nuri Güntekin'in Romanlarında Şahıslar Dünyası. Istanbul : Istanbul
Oniv. Edebiyat Fak Yayınları, 1 984.
Enginün, Inci. "Acımak Romanı ve Sosyal Tenkit". ızmir: Türk Dili ve Edebiyatı
Araştırmaları Dergisi, 1 983.
Enginün, Inci. Halide Edip Adıvar'ın Eserlerinde Doğu ve Batı Meselesi. Istanbul:
Edebiyat Fakültesi Matbaası, 1 978.
Enginün, Inci. "Romanımızda Yabancı Okullar Meselesi". Türk Edebiyatı 6 1 , 1 978.
Enginün, Inci. 'Tanpınar'ın Romanlarında Savaş". Istanbul: Türklük Araştırmaları
Dergisi, 1 985. .
Enginün, Inci. Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları. Istanbul: Dergah Yayınları, 1 983.
Enginün, Inci. "Ziya Gökalp ve Çocuk". Ankara: Türk Kültürü Araştırmaları, 1 984.
Erol Safiye. Ciğerdelen. Istanbul: Boğaziçi Yayınları, 1 974.
Esendal, Memduh Şevket. Miras. Reyhan Tıniç. Istanbul: Mezuniyet Tezi , Türkiyat
Enstitüsü, 1 981 .
Fatma Aliye Hanım. Muhazarat. Merih Haser. Istanbul: Mezuniyet Tezi, TOrkiyat
Enstitüsü, 1 967.
Ferid, Müfide. Pervaneler. Istanbul: Otağ Yayınları, 1 974.
Finn, Robert P. Türk Romanı. Ankara: Bilgi Yayınevi, 1 984.
Fişek, Güler Okman. "Psychopathology and the Turkish Family: A Family Systems
Theory Analysis". Sex Roles, Family and Community in Turkey. Çiğdem
Kağ ıtçıbaşı, ed., U.S.A.: Indiana University Turkish Studies. 1 982.
Gordon, MichaeL. "Industrialization and the Family". Modern Sociology. Peter Worsley.
ed., Aylesbury: Penguin Books, 1 979.
Gökalp, Ziya. "Roman" Makaleler iX. Istanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1 980.
252
Gökalp, Ziya. TürkçülüOün Esasları. Istanbul: Varlık Yayınları, 1 968.
Güntekin, Reşat Nuri. Acımak. Istanbul : Inkı lap Kitabevi, 1 986.
Güntekin Reşat Nuri. Kızılcık Dalları. Istanbul: Inkılap Kitabevi, 1 987.
Güntekin, Reşat Nuri. Yaprak Dökümü. Istanbul: Inkılap Kitabevi, 1 986.
Gürpınar, Hüseyin Rahmi. Metres. Istanbul: Atlas Kitabevi, 1 982.
Gürpınar, Hüseyin Rahmi. Mürebbiye. Istanbul : Atlas Kitabevi, 1 986.
Güzel, Şehmus. "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Toplumsal DeOişim ve Kadın"
Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi. Istanbul: Iletişim Yayınları,
1 985.
Hisar, Abdülhak Şinası. çaml ıca'daki Eniştemiz. Istanbul: Varlık Yayınevi, 1 967.
Kadın Dernekleri Federasyonu. ed. Atatürk ve Kadın Hakları. Ankara: Türk Ticaret
Bankası Yayınları, 1 983.
Kandiyoti, Deniz. "Urban Change and Women's Roles in Turkey: An Overview and
Evaluatin" Sex Roles, Family and Community in Turkey. ÇiOdem KaOıtçıbaşl. ed.,
U .S.A. : Indiana University Turkish Studies, 1 982.
Kaplan, Mehmet. "Kızıl Elma". Türk Edebiyatı Üzerine Araştı rmalar. Istanbul: Dergah
Yayınları, 1 976.
Kaplan, Mehmet. "Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat Romanının Yeni Türk Edebiyatına
Getirdikleri." Beşinci Milletlerarası Türkoloji Kongresi. Istanbul: Edebiyat Fakültesi
Basımevi, 1 985.
Kaplan, Mehmet. Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar. Istanbul: Dergah Yayınları,
1 987.
KaraosmanoOlu, Yakup Kadri. Ankara. Istanbul: Birikim Yayınları. 1 98 1 .
KaraosmanoOlu, Yakup Kadri. Hep O Şarkı. Istanbul: Birikim Yayınları, 1 980.
KaraosmanCOlu, Yakup Kadri. Kiralık Konak. Istanbul: Birikim Yayınları, 1 979.
KaraosmanoOlu, Yakup Kadri. Panorama. Istanbul: Remzi Kitabevi, 1 971 .
KaraosmanoOlu, Yakup Kadri. Sodom ve Gomore. Istanbul: Iletişim Yayınları, 1 984.
253
TÜRK ROMANıNDA AiLE KURUMU
Kemal, Orhan. Evlerden Biri. Istanbul: Tekin Yayınevi, 1 983.
Koçu, Reşat Ekrem. Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözıü�ü. Ankara: Sümerbank
Kültür Yayınları, 1 967.
Kudret, Cevdet. Edebiyatımızda Hikaye ve Roman ı. Istanbul : Varlık Yayınevi, 1 977.
Kudret, Cevdet. Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman ii. Istanbul: Varl ık Yayınevi,
1 967.
Kuntay, Mithat Cemal. Üç IstanbuL. Istanbul: Sander Yayınları, 1 976.
Leslie, Gerald R. The Family in Social Context. New York: Oxford University Press,
1 976.
Levine, Ned. "Social Change and Family Crisis: The Nature of Turkish Divorce". sex
Roles, Family and Community in Turkey. QiQdem KaQıtçıbaşl , ed., U.S.A.: Indiana
University Turkish Studies. 1 982.
Mehmet Murat. Turfanda mı, Turfa mı? Istanbul: Kültür Bakanl ığ ı Yayınları, 1 980.
Moran Berna. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış. Istanbul : Iletişim Yayınları, 1 983.
Nabizade Nazım. Zehra. Istanbul : Yükselen Matbaası , 1 969.
Naci, Fethi. On Türk Romanı. Istanbul: ok Yayınları, 1 971 .
Naci, Fethi. Türkiye'de Roman ve Toplumsal deQişme. Istanbul : Gerçek Yayınevi,
1 981 .
Namık KemaL. Intibah. Istanbul : Inkılap ve Aka Kitabevi, 1 984.
Namık KemaL. Zavall ı Çocuk. Ankara: Dün-Bugün Yayınevi, 1 960.
Okay, Orhan. Ahmet Mithat Efendi. Ankara: Baylan Matbaası, 1 975.
Okday, Şefik. Son Sadrazam Ahmet Tevfik Paşa. Istanbul: Bateş Bayilik, 1 986.
Olson. Emelie A. "Duofocal Family Strudure and an Alternative Model of
Husband-Wife Relationship". Sex Roles, Family and Community in Turkey. QiQdem
KaQıtçıbaşl, ed. U.SA : ı ndiana University Turkish Studies. 1 982.
Ortaylı, Jlber. "Osmanlı Toplumunda Aile". Türkiye'de Ailenin Değişimi. Ankara: Maya
Matbaacılık, 1 984.
254
Örik, Nahit Sırrı . Abdülhamit Düşerken. Istanbul: Sander Yayınları , 1 976.
Özön, Mustafa Nihat. Türkçede Roman. Istanbul : Iletişim Yayınları, 1 985.
Safa, Peyami, Biz Insanlar. Istanbul: Inkılap Kitabevi, 1 959.
Safa, Peyami, Fatih-Harbiye. Istanbul : ötüken Neşriyat, 1 983.
Safa, Peyami. Matmazel Noraliya'nın Koltuıju. Istanbul: Ötüken Neşriyat, 1 986.
Safiye Erol'un Romanları. Hasan Arıkan. Istanbul : Mezuniyet Tezi, Türkiyat Enstitüsü,
1 978-1 979.
Seyda, Mehmet. Süeda Hanımın Ortanca Kızı. Istanbul: Atlas Kitabevi, 1 970.
Şemsettin, Sami. Çıkmaz Sokak. Nurhan Şeşen. Istanbul : Mezuniyet Tezi, Türkiyat
Enstitüsü, 1 968-1 969.
Şemsettin Sami. Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi,
1 979.
Talu, Ereüment Ekrem. Sabir Efendinin Gelini. Istanbul: Gayret Matbaası, 1 939.
Taner, Refika ve Asım Bezirei. Seçme Romanlar. Istanbul: Hür Yayınevi, 1 973.
Tanpınar, Ahmet Hamdi. Edebiyat Üzerine Makaleler. Istanbul: Milli Eıjitim Basımevi,
1 969.
Tanpınar, Ahmet Hamdi. Huzur. Istanbul : Dergah Yayınları , 1 986.
Tanpınar, Ahmet Hamdi. Mahur Beste. Istanbul: Nurettin Uyean Yayınevi , 1 975.
Tanpınar, Ahmet Hamdi. 1 9. Asır Türk Edebiyatı tarihi. Istanbul: Çaıjlayan Kitabevi,
1 982.
Tanpınar, Ahmet Hamdi. Saatleri Ayarlama Enstitüsü. Istanbul: Dergah Yayınları,
1 987.
Tanpınar, Ahmet Hamdi. "Teslim". Hikayeler. Istanbul: Dergah Yayınları, 1983.
Tansel, Fevziye Abdu{lah. Istiklal Harbinde Mücahit Kadınlarımız. Ankara: Atatürk
Kültür Merkezi Yayını , 1 988.
Taşkı ran, Tezer. Woman in Turkey. Istanbul: Redhouse Yayınevi, 1 976.
Tepeyran, Ebubekir Hazım. Küçük Paşa. Istanbul: Ahmet ıhsan ve Şurekası, 1 326.
255
TÜRK ROMANıNDA AILE KURUMU
Toprak, Binnaz. "Türk Kadını ve Din". Türk Toplumunda Kadın. Nermin Abadan Unat.
ed., Istanbul: Araştırma, E�itim, Ekin Yayınları, 1 982.
Tunaya, Tarık Zafer. Türkiye'nin Siyasi Hayatında Batı lılaşma Hareketleri. Istanbul:
Yedigün Matbaası , 1 960.
U�urcan, Sema. Türk Romanında Çalışan Kadın Meselesi. Istanbul: Doktora Tezi,
1 983.
U�urcan Sema. "Türk Romanında Modern Bir Cumhuriyet Kızı: Ay ten". Miın Kültür,
Ekim 1 981 .
Unat, Nermin Abadan. "Giriş". Türk Toplumunda Kadın. Nermin Abadan Unat, ed.,
Istanbul: Araştırma, E�itim, Ekin Yayınları, 1 982.
Unat, Nermin Abadan. "Toplumsal D�işme ve Türk Kadını". Türk Toplumunda Kadın.
Nermin Abadan Unat, ed., Istanbul: Araştı rma, E�itim, Ekin Yayınları, 1 982.
Uşıklıgil, Halit Ziya. Aşk-ı Memnu. Istanbul: Inkılap ve Aka Kitabevleri, 1 983.
Uşaklıgil, Halit Ziya. Kırık Hayatlar. Istanbul : Inkı lap ve Aka Kitabevleri, 1 98 1 .
Uşaklıgil, Halit Ziya. Mai ve Siyah. Istanbul: Inkılap ve Aka Kitabevleri, 1 984.
Wolf, Eric. "Pyersistent Functions of the Family" The Social Anthrophology of Complex
Societies. Micheal benton, ed., Cambridge: Tavistoek Publishers, 1 978.
Yakup Kadri Karaosmano�lu'nun Edebi Makaleleri. Hakkı Gürel. Istanbul: Mezuniyet
Tezi, Türkiyat Enstitüsü, 1 969.
Yakup Kadri Karaosman�lu'nun Makaleleri-1 920 Ikdam Gazetesi. Yaşar Korkmaz.
Istanbul: Mezuniyet Tezi, Türkiyat Enstitüsü, 1 980.
Yesari Mahmut. Tipi Dindi. Istanbul: Toker Yayınları, 1 974.
Ziya Gökalp Külliyatı-limni ve Malta Mektupları. Fevziye Abdullah Tansel, ed., Ankara:
Türk Tarih Kurumu, 1 965.
256