Upload
others
View
3
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1~~tuutt/!J00. X(: /ltusuut-:;;
Büyük Mütefekkir Gazall
(9 ~ DİB ,.,,,,,,.,·.'' ~ YAYlNLARI
GAZALIYiANLAMANIN USÜLÜ'
A. Gazali'yi Aırıılamadla BütüımseHik
Gazali, kendisinden sonra yaşamış hemen her müslüman düşünürün gölgesinde serinlendiği bir ağaç gibidir. Bu ağaç hiç kurumadı. Dün olduğu gibi bugün de İslam ve müslümanların düşünce mirası haldun da yazı yazan Doğulu ve Batılı araştırmacılara gölgesini sunmaktadır.
İslam düşünce geleneğinde herkesin ( özellilde müslüman mütefelddrlerin) kendisini bir şeldlde Gazali ile ifade etmeye heveslenınesi ne ile açıldanabilir? Sorusuna bulabileceğimiz makul cevap, Gazali'nin düşünsel manada ldm olduğunu bize gösterecektir.
Gazali, hem avama, hem vasat seviyedeki bilginiere hem de kendisinin özel vurgusuyla rasih nlemaya (yüksek seviyedeki bilginlere) hitap eden eserler vücuda getirmiştir. Bu özelliği ile de Müslüman toplumun hemen her kesiminden okuyucu kitlesi bulmuş ve büyük kabul görmüştür. Bu sebeple İslam düşüncesi haldeında fikir beyan eden herkes, bir şekilde Gazali ile bağ kurarak kendi fildrlerine makul bir zemin oluşturmaya çalışmıştır/ çalışmaktadır.
Gazali yorumcuları genel olarak beğendilderi, kendilerine yakın bulduldarı, anlayabildilderi ve bazen de işlerine gelen Gazali haldunda konuşmuş, yazmış, onun düşüncelerini kendi kanaatlerini desteldemek için delilidayanak olarak kullanmışlardır. Bu itibarla Gazali haldunda yazı yazmak hem çok kolay hem de çok zordur. Böyle bir işin kolaylığı, Gazali'nin bir kitabına göre veya
• Doç. Dr. Gürbüz DENİZ, Ankara Oniversitesi Ilahiyat Fakiiltesi Bu makale journal oflslamic Researclı (Islamic Uııiversity of Europa) Vol. 3, No: 2 December 201 O sayısmda "The Method of Understandiııg Glıazzali" adıyla ingilizce yaym/anan makaleııin Tiirkçesidir.
---o<ı-0-- ı 7 -ooo--
VEFATININ 900.YILI ANISINA
onun tasnif ettiği bir ilimdeki ilmin konumuna göre Gazali'yi değerlendirmektir. Bu türden bir yaldaşım, konu haldeında yazı yazanın net sonuçlara ulaşmasını kolaylaştırmaktadır. Çünkü üzerinde araştırma yaptığı konunun sınırları bellidir. Ancak Gazali bir bütün olarale anlaşılınale istendiğinde iş zorlaşmaktadır. Çünkü Gazrui, her zaman ve her mekanda müslüman bireylerin tamamına zihinsel ve birikimsel seviyelerine göre ayrı ayrı hitap edebilıneyi başarmış bir düşünürdür. Bu sebeple Gazali'yi düşüncelerine bir yönüyle zemin yapan her ldşi veya gurup, belli bir yere kadar doğru zemin üzerinde yürüse de Ga~ali düşüncesinin bütünselliğini ve doğruluğunu yakalamak noktasında çoğu zaman eksik kalacaktır. Böyle bir eksildiği gidermek için -ön şartsız- Gazali'yi düşünsel anlamda bütün cepheleriyle okumak gereldr. Bu okumada başarılı olabilmek, Gazali'nin kendi tanımlamaları, tasnifleri ve görüşleri doğrultusunda kendisini konumlandırmalda mümkün hale gelecektir. Bunun için tekçi bir Gazali değil, her sorun ile ilgisi olan, her mevzuda farldı ilim dallarına göre fıldr beyan eden Gazali'yi anlamak gereidr Id bu noktada şu soruların cevaplandırılması önem arz etmektedir:
1. Gazali temel islam bilimleri alimi ( ulum-u aliye mütehassısı) midir?
2. Gazilli leelarncı (mütekellim) mıdır?
3. Gazali fılozof(heldm) mudur?
4. Gazali Iiıutasavvıf mıdır? Yoksa bu ilimierin sıralanışına göre Müslüman toplumun her bireyine mi konuşmuştur?
Bize göre Gazal1, bu yazının da konusu olarak, yukandald bütün ilimleri bir müslüman için zaruri görmüş, ancak insanların birildm ve seviyelerine göre birinci aşamada kalan olacağı gibi ilanci, üçüncü aşamada kalanların da olacağını düşünmüş ve insanları bu perspektiften anlamaya çalışmıştır. Bazılarının son aşamaya kadar ilmi seviyelerini geliştirebilecek yetenelciere sahip olacaldarını da -Id Gazali kendisini bu seviyede görmektedir- özellilde vurgulamaktadır. Gazali bir aydın, bir mütefeldcir sorumluluğu bağlamında her seviyedeki insanı, kendi fikirleri çerçevesinde samimi kabul etmiş ve onlara sözcülüle yaparken sanlci onlardan biri imiş
-o<>O-' 18 -ooo-
BÜYÜK MÜTEFEKKlR GAZALl
----------~•V\!1"-'\.--(~-;;···
gibi davranmıştır. Kur'an'dan alıp yorumladığı şu ifadeler Gazali'yi bütünsel anlamamızda önemli miktarda malzeme sağladığı gibi aynı zamanda Gazali düşüncesinin yöntemini ortaya koymamızda da bize büyük katlada bulunacaktır.
"insanları Rabbinin yoluna, hilanetle, güzel öğütle çağır. Onlarla mücadeleni en güzel yol ile yap. Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayete erenleri de en iyi bilen Oöur:' (Nahl, 16/125). O halde insanların Allah'a çağrılmaları (davetleri) üç şekildedir.
l.Hilanet ile davet
2.Vaaz ve nasihat ile davet
3.Mücadele ederek davet
Eğer vaazla haldea davet edilmesi gereken kişilere hilanet sunulursa, yani hilanet ile haldea davet edilirler ise bu onlara zarar verir. Tıp la henüz süt emen süt çocuğuna kuş etinin zararlı olması gibi. Aynı şekilde mücadele ebiine hilanetle davette bulunmak da onlara zarar verir. Mücadele ehliyle iyi ve yumuşak olmayan bir şekilde mücadele etmek ise hatalı dır:' ı
Vaazla hayatını düzenieyecek seviyedeld bir insana, yaptığının hikmetini, arka planını açıklamak, şahsın zihninin karışmasına, kalbinin bozulmasına, kişiliğinin parçalanmasına sebep olur. Avam seviyesindeld böyle bir şahsın kapasitesi bu kadar teferruatı ve açıldamayı bir bütün olarak taşımaya müsait değildir.
Bir sorunu bütün cepheleriyle bilen bir şahsa tek cihetten . açıldama yapıp, "bu sorunun çözümü böyledir" demek, o şahsı gereksiz ve lüzumsuz işlerle meşgul etmek demektir. Hilanet ehlini, Gazali'nin örneğinde de zilerettiği üzere çocuk yerine koyup onu bebek gibi emzirmeye kaHaşmak olur.
Mücadele ehline ise yumuşak bir şekilde davranmak, şahsı üzerinde fıldr yürüttüğü konu haiclanda daha ald-ı selim bir çizgide gitmesini temin eder. Böylece düşmanlıktan ziyade faydalı bir
ı Ebu Haınid el-Gazali, el-Kıstasu'l-müstakim, Beyrut 1991, (Thk.: Victer Chelhot), s. 41-42.
VEFATININ 900.YILI ANISINA
-----------·~~-..._'\.~,~ .. -~--------
durumun ortaya çılanasına vesile olunur. Bununla beraber hilanet ehli ayrıca Hz. İbrahim (a.s.) gibi güzel ahlaka sahip olup, sunacakları delillerinin ikna ediciliğine özel önem vermelidirler.2
Gazali'nin yukarıda zilcrettiği ayetin son kısmı olan, "hidayete erenleri de en iyi bilen Oöur" söylemi, her insanın kendi kapasitesi nispetinde sorumlu olacağının zımni işaretidir.
Gazali'nin ldtapları, düşünceleri ve hayatı yukarıda çerçevesi çizilen üç seviyedeld insan gurupları arasında ünsiyet oluşturmak
- için mücadele ile geçmiştir. O, her zaman seviyesi yüksek olanın seviyesi düşük olana karşı merhametli ve yumuşak olmasını istemiştir. Ancak vaaz ile hakikati kendince yaşayacak adama mücadele veya hilanet yolu ile hitap etme, eğer zarar doğuracak ise bu insanları bu yola girmekten men etmek gerekir. Hatta gereldrse çok sert söylemiere bile başvurulmalıdır. Gazali de zaman zaman,
· vaaz ile yoluna devam edenin yan,l.nda durup mücadeleciyi eleştirmiş, çoğu zaman da mücadelecinin yanında durarak hilanet ehline hücum etmiştir. Bununla beraber Gazali, birini çok sert eleştirse de aslında eleştirdiği şahısla gönül birliği içerisinde olduğunu ifade etmekten de çeldnmemiştir: 'Aşağılanmayan, haset edilmeyen, haldr, kafır ve sapık olmakla itharn edilmeyen Itimseleri küçük görürüm''3 diyecek kadar bu hususlarda ileri gitmektedir. Bu ifadeler, Gazali'nin tanımladığı gruplardan yalnızca birini bilen veya tabi olan insanı şaşlana çevirmektedir. Haldkat yolunda, avama, vasat ulemaya, kınayanın lanamasından korlanayan hakikat arayıcılarımi Gazali'nin nihai anlamda nasıl baktığının muhteşem ifadesi dir. Fikri olan ve fılcrine sadakat göstereniere bu şekilde yaklaşan· Gazali'ye göre, bazılarının -Id buna vasat ulema nazariyle balctığında kendisi de dahildir- birilerini küfürle itharn etmesi o kadar kayda değer değildir. Anlaşılamayan, egemen toplum ideolojisi tarafından makbul görülmeyen görüşleresahip düşünürlerin küfürle itharn edilmeleri, aslında o görüş sahiplerinin fıldrlerinin gücüne ve yüceliklerine yorumlanmasının daha uygun olduğu
2 Gazali, el-Kıstas, s. 42.
3 Ebu Hamid el- Gazali, Faysa/iı't-tefrika, (Thk.: Senıih Duğeyin), Beyrut 1993, s. 47.
BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl
Gazali tarafından ifade edilmiştir. Çünkü haldkat her zaman ilk ortaya çıktığında yetirndir, yani henüz velisi yoktur.
Yukarıdaki bağlam doğrultusunda Gazali'nin düşüncelerini bütünsel olarak ortaya koymanın birkaç yöntemi vardır. Bunlar:
ı. Gazali'nin yazdığı eserlerinin her birinin hayatının hangi dönemine tekabül ettiğinin tespit edilrnesi.'1
2. Gazali'nin hayat serüveni içerisinde nasıl bir fikri ve siyasi oluşum ve gelişim içerisinde olduğunun tespit edilmesi.
3. Kanaatirnizce, Gazali'nin eserlerine rnüracaatla onun fildrlerini tasnif etmek ve bu sınıflama doğrultusunda Gazali'yi konuşmak önem arz edecektir.
Gazali'nin eserlerini kendi ifadelerinden hareketle üç şeldlde tasnif edebiliriz.
a) Avarn için yazdığı eserler: Bunlar halka vaz ve nasihat etmek için kalerne alınmışlardır. ilmihal bilgileri, cennetle müjdeleme, cehennemle korkutma ve bireysel nefs tezkiyesinin yöntemi nasıl olur şeldindeld konuları ihtiva etmektedir: Bunların en önemlisi, İhya-u Ulurnid-Din adlı eseridir. Bunun dışında Kimyay-ı Saadet ve bu içeriğe sahip diğer eserleri sayılabilir.
b) Orta sınıf ulema adına yazdığı eserler: Bu eserler, genellilde soru-cevap şeldinde veya birilerini eleştirmek tarzındald kelami rnevzuların işlendiği eserlerdir. Muhatapları vasat seviyedeld alimlerdir. Bu eserler Gazali'nin kendi ifadesi ile haldkati aramak veya açıldamale adına değil, haldkatin vasat seviyede anlaşılınasını engelleyecek görüşlere karşı, yazılan eserleridir. Gazali'ye göre bu tür eser! er, ldşiyi imanında tatmine ulaştırmadığı gibi haldkatin tecelli etmesine de aracı olamamaktadır.5
4 Bu hususta bkz. Hourani, George, "The Chronology of Ghazalis Writtings': Journal of the American Orietal Society, vol. 79, No: 4, October-December, 1959, pp. 225-233, Hourani, '1\.Revised Chronology of Ghazali's Writings': lAOS, 104, New Haven, pp. 289-302.
S Ebu Hamid Gazali, el-Munkızu mine'd-dalal, (Thk.: Semih Değim), Beyrut 1993, s. 61, 62.7 Gazali, Kuran Cevherleri (Çev.: Ömer Türker), lstanbul2006, s. 41-42.
VEFATININ 900.YILI ANISINA
·Başta Tehafutü'l-felasife olmak üzere kelami mevzular ve kelami yöntemlerle yazılan eserlerin tamamı bu kapsamda mütalaa edilebilir?Esasen bu eserler bir konu haklanda sistemli, tutarlı olmaktan çok ya bilinen veya farazi olarak ortaya atılabilecek sorulara cevap şeldinde yazılmışlardır.
c) Bu sınıftaki eseriere Gazali özel önem vermektedir. Bunlar Gazali'nin, "benim halakat anlayışım ve bizatihi ulaştığım görüşlerim bu eserlerdediı'' dediği yüksek ulema (rasihun) için kaleme
_ aldıldarıdır. Bu eserlerin içeriği, felsefe ile tasavvuf arasında veya bu ild zeminı:le bulunan fikirler üzerine inşa edilmiştir. Bu inşada, 'Gazali'nin ilmi özgünlüğünü görmekteyiz. Her ne kadar bahsi geçen eseri er, felsefeden ve Gazali'nin kendisinden önceld sufılerden fikri anlamda etidienmiş olsa da, bu görüşlerin Gazali tarafından yeniden yorumlanması ve yeni bir düşünce sistemi oluşturma-
. sı bakımından önem arz etmekte,dir. Bu manada Gazali'nin en önemli eserleri: el-Madnun bih al; gayri ehlihi, Faysalü't-tefrika, Mişkatü'l-envar, Kıstasü'l-müstakiın vbnir.
Gazali sonrası, Gazali'nin Müslüman toplumlar tarafından çokça aktınan ve meşhur olan eserleri,.avaın ve orta sınıf uleına adına yazdıldarıdır. Yüksek ulema adına yazdığı eserler ise çok küçük bir azınlık tarafından takip edilmiştir. Bununla beraber Gazali'nin bu ınanada zirve eseri sayılan Mişkatü'l-Envar isimli eserin özellilde üçüncü bölümünün Gazali'ye aidiyeti hususunda oryantalistler ciddi kuşkular uyandıracak iddialarda bulunınuşlardır.6 Bu iddialara cevap ise Abdurrahman Bedevi tarafından detaylı bir çalışınayla verilmiştir?
Gazali'nin ilk dönem eserleri fıkhın bilinen meselelerinin özeti veya yeniden düzenlenınesi hakkındadır. Nizamu'I-Mülk
6 Montgomery Watt, 'JI.. Forgery in al-Ghazali's Mishkat': JRAS, 1949, p. 5-22.
7 Abdurrahman Bedevi, Miiellifatu Gaza/1, Kuvcyt 1977, s. I96. Oryantalist iddiaların temelinde üçüncü bölümdeki bilgilerin Gazali'nin diğer eserlerindeki görüşleriyle uyuşmadığı ve en önemlisi ise Mişkat'ın en eski yazma nüshasının Gazali'nin vefatından 70 yıl sonraya ait olduğunun iddia ediliyor olmasıdır. Ancak Abdurrahman Bedevi eserinde (s. 196 vd.); Mişkat'ın Gazali'nin vefatından dört yıl sonraki nüshasıııa ulaşması ve o nüshada da Mişkat'ın üç bölüm olduğu ve ayrıca kitabın girişinde Gazali'nin bu eseri üç bölüm olarak yazacağını ifade etmesi, oryantalist iddiaları ciddi bir şekilde temelsiz bıralanıştır.
BÜYÜK MÜTEFEI<KIR GAZALl ----------.... ~-~"1..---~-----------
( doğ. ı O ı 7 -öl. ı 096) tarafından Nizamiye medreselerine tayininden sonra ise Gazali'nin eserleri, savunmacı uleına dediğimiz kelami yöntemlerle yazılan eserlerdir. Bu eserlerinde filozofları ve Batıniye'nin batini görüşlerini hedef aldığı yazıları ön plana çıkmaktadır. Bu eserlerin yazımı zımnen saray tarafından Gazaliye verilen görevlerdir. Gazali, Nizamiye Medresesindeld müderrislik döneminde telif ettiği bu eserleriyle ilgili şu ifadelerde bulunmaktadır: "Eğer halkı, kendi yollarından Hakk'a davetle meşgul olursan, zamane insanlarının hepsi sana düşman olur. Bunlara karşı nasıl mücadele edersin ve onlarla nasıl geçinirsin? Bu, ancak müsait zamanda, mütedeyyin ve kudretli bir sultan sayesinde yapılabilir diyordum. Ancak daha sonraları Halda delille ortaya koymaktan aciz olduğumu bahane ederek kendi kendime uzlete devam etmeği kararlaştırdım:·s
Gazali'nin hayatına ilişkin bu ifadeleri, onun düşünce dünyasının neye göre şeldllendiğini göstermesi açısından önemlidir. Birinci olarak, insanları Hakk'a hakikate davet etmek için başkalarının kınamasından, eleştirisinden kurtulmak için bir sultqna sığınma, onun himayesi altında görüş beyanında bulunma Gazali tarafından hayatının önemli bir zaman diliminde kabul gören bir tutumdur. Ancak Gazali'nin metninden de anlaşılacağı üzere hayatının son dönemlerinde bu durumdan rahatsızdır. Kanaatimizce bu rahatsızlığı istediği şeldlde ve tarzda haldkati ifade etme ve yaşama sılantısından kaynaldanmaktadır. Yani tamamen kendisine ait, -hiçbir basla altında kalmadan- görüşlerini beyan ve ifade edebilmek için bağımsız birey olına durumuna önem verdiği ortaya çılanaktadır. Bununla beraber Gazali, hayatının hangi döneminde olursa olsun yazdığı hiçbir eserinden pişmanlık duymuş değildir. Aksine yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız üzere o bütün yazdıklarını bir bütünsellik oluşturmak ve toplumun her kesimine hitap etmek maksadıyla yazmıştır. Fakat avam ve özellilde de orta sınıf ulema adına yazarken, asıl yazmak istedilderini yazamamanın sılantısından dolayı Nizamiye'den ayrılmıştır.
8 Ebu Hamid el- Gazali, Mişkatü'l-envar, (Thk.: Semih Değiın), Beyrut 1994, s. 92-93.
VEFATININ 900.YILI ANISINA --------.. ·vv'-.-...~,~ ... ----------
Gazali her sınıfa, her guruba hitap etmeyi başardığı gibi, hiçbir düşünceyi okumaktan, o düşüncelerin doğurduğu zor sorunlarla mücadele etmekten de kaçınmamıştır. O ilim hayatına başladığı andan hayatının sonuna kadar bu tutumundan vaz geçmemiştir. Ona göre, bilinen her şey öğrenilmelidir. Onun için denilebilir Id, herhangi bir ilimden korkmak veya onları seviyesi müsait birisine öğretmeyi yasaklamak, Gazali'nin kişiliği ile uyuşmaz. Gazali kendi özelinde bu durumu şöyle ifade etmektedir: "Buluğ çağından ömrümün sonuna kadar, ilmin engin denizlerinin dalgalarıyla mücadele etmiş, çeldngen ve korkak değil, hep cesur ve derinlilder~ dalmayı, karanlıldarla uğraşmayı, zorluldarı yenıneyi, uçurumlardan adamayı kendime hedef seçmiştim:'9
B. Hakikat Aırayııcıılaın
Her düşünürün kendi birildmi ";e tecrübesine göre insanlan ve ilimleri konumlandırması, değerlendirmesi ve o ilimiere tek tek değer atfetınesi önemlidir. Bu durum, hangi ilmin ve hangi ilim adaınının ne işe yaradığını bilme ve ona göre tavır geliştirme mesel esiyle ilgili olduğundan ilim adamlarının açık veya gizli merak alanlarından olmuştur.
Gazali bu işe özel önem vermiş ve özellilde el-Munlaz adlı eserinde Icelam eksenli hakikat arayıcılarının sınıflamasına gitmiştir. Bu sınıflama kendisinden sonra onun ilim anlayışının usulü olarak kabul görmüş ve yaygınlık kazanmıştır. Yine bu eserde Gazali bu ilimleri nasıl konumlandırdığını da ortaya koymaktadır.
ilimleri konumlandıı·mak ve özellilde insanları haldkate ulaştırmalan itibari ile Gazali'nin yüksek ulema için yazdığı eseri olan Mişkat'ta da yine bir tasnif görmekteyiz. Fakat bu tasnifın değerlendirilmesi ve konumlandırılması Munlazöaldnden oldukça farldıdır. Bu eserde Gazalt Munkızöa kayda değer görmediği filozofları hakikat arayıcılarının çok önemli bir aşamasına yükseltmektedir. Zaten Gazali'nin Munlazöald halakat arayıcılan sı-
9 Ebu Hamid, el- Gazali, el-Munkızu mine'd-daltll, (Thk.: Semih Değim), Beyrut 1993, s. so.
BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl
nıflaması döneminin alimlerinin ortak kanaati iken ı o Mişkat'taki
sınıflandırma ise Gazali'ye özgü ve özgündür. Biz de Gazali düşüncesinin bütünselliğini ve ilminin sınırlarını anlamanın önemli parametresi olan hakikat sınıflandırmalarını Munkız ve Mişkat bağlaınında sunarak, Gazali'yi yaldnen anlamanın önemli bir usulüne işaret etmiş olacağız. Bu usul, bu makaledeld kanaatlerimizin önemli bir kanıtı olacaktır. Çünkü orta sınıf ve yüksek sınıf ulema adına bir meseleye bakış tarzındaki önemli farldarı bu tasniflerle ortaya çıkmaktadır.
Gazali'nin yukarıda çerçevesini çizmeye çalıştığımız, düşünce seyrini örneldernek için onun düşüncelerinin ana fikrini oluşturan; halakat arayıcılarının konuınlandırılması ve Gazali'nin kelaına balaştald görüşlerinin farldılığını ortaya koymak bu makalenin öne sürdüğü kanaatierin (iddiaların) sağlanmasını okuyucuya temin edecektir. Çünkü Gazali'nin bu tasnifleri ve leelama balaş açısındald değişildilder dolayısıyla avaına, orta sınıf uleınaya (kelamcılara) ve havasa bakış farldılıldarının belirlenınesi herkesin kendi düşüncesine göre konuınlandırdığı Gazali'yi değil, kendi kendisini konuınlayan Gazali'yi görme imkanımızı doğuracaktır.
l. Munkız'a Göre Hakikat Arayıcılan
1. Kelaıncılar: Bunlar rey ve istidlal sahibi olduklarını iddia edenlerdir.
2. Batıniler: Taliın mezhebinden olduklarını ve hakikatleri, masum imamdan öğrendilderini sananlardır.
3. Filozoflar: Bunlar ınantık ve burhan sahibi olduldarını zannedenlerdir. Gazali'ye göre filozoflar üç ıneselede küfre düşmüş, 17
ıneselede ise bidat içindedirler.
4. Sufiler: Bunlar da Allah'ın huzurunda bulunduldarını, ınüşahede ve ınükaşefe sahibi olduldannı iddia edenlerdir. ı ı Bu tasnifi yaparken Gazali, Batınileri ve filozofları tenldt etmektedir. Kelamcılar ve sufilerin görüşleri için "iddiada'' bulunuyorlar (yeddeune)
1 O Gürbüz Deniz, "Hakikati Arayanların Sınıflandırılması': Tasavvuf Dergisi, Ankara 2003, sayı: 10, s. 147-158.
ı ı Gazali, el-Munfcız, s. 57.
VEFATININ 900.YILI ANISINA
derken, batıniler ve filozoflar için ise "zanda'' bulunmaktadırlar (yezemune) demektedir. Bu ifade ediş tarzı cedelci bir yaldaşımdır. Yani her halükarda eleştirmeyi hedefe koyduğu görüşlere her yerde ve her zaman taarruz etmektir.
Bilindiği üzere Gazali zaten Batınileri ve filozofları eleştireceğini beyan ederken sufilerin yolunun ise kendisinin de benimsediği hakikat yolu olduğunu ifade etmektedir. Bu durumda Gazali gözüyle tam belirginliğe kavuşturulması gereken grup kelamcılardır. Çünkü özellilde Gazali sonrasında Müslüman filozoflar, Gazali'nin bu' kelami yaldaşımla yaptığı tasnif ve eleştiriler bağlamında değerJendirilmişlerdir. Bu itibarla Gazali'nin filozofları eleştirrnek için kullandığı kelami görüşlere nasıl bir değer atfettiği bizce önemlidir. İlk olarak gerçekten Gazali bu kelami yöntem ve içeriideri ne kadar benimsemektedir. İldnci olarak Gazali nazarıyle ortaya
. kanacak kelami görüşlerin değerl~ndirilmesi, Gazali'nin bu yöntemle söylediiderinin değerini, yani bu görüşleri ne kadar dildcate almamızı sağlayacaktır. Kelamcılar Gazali'nin metinlerinde:
a) Gazali dönemine kadar kelamcılar.
b) Gazali ile beraber kelam ve kelamcılar.
c) Felsefi manada kelam, olmak üzere üç anlam içeriğine sahiptir. Genel manada Gazali'ye göre, kelam: "Bu ilmi, kendi maksaclım ifadeye yeter, fakat benim gayem için yetersiz buldum. Kelamın maksadı, Sünnet Ehli'nin alddesini muhafaza ve bunu bidat ehlinin tehlikesinden korumaktır. Bu hususta hasımlarından (filozof ve diğerleri) aldıldan mukaddimelere ( öncüllere) dayanmışlardır Id sonunda bunları (hasımlarım) kabule mecbur lalmışlardıi' 12
Gazali'ye göre leelam öğrenmek gereldidir, hatta farz-ı kifaye kabul edilen bir ilimdir. Çünkü Ehl-i Sünnet alddesine, bidat olan şeyleri solanak isteyenlere karşı mücadele edecek müslümanlara ihtiyaç vardır.
Kelamcılar; Gazali'nin yukarıdaki açıklamaları doğrultusunda anlaşıldığı üzere, dinin bizatihi ne olduğu değil ne olmadığı üzerindeld tartışma zemini üzerinde bulunduldarından, hakikati keş-
12 Gazali, el-Munkız, s. 59.
BÜYÜK MÜTEFEKKİR GAZALl ----------... !!(;~-'\.---~ ... ----------
fetıne gibi bir gayeleri yoktur. Bu nedenle de Gazali, kelaıncıların kendisini tatmin etmediğini belirtmektedir. Yine Gazali'nin birçok ifade ettiği üzere kelaıncıların dini savunmak için kullandıkları malzemenin çoğu da kendileriyle tartıştıldarı karşıt görüşlülerin delilleridir. Karşıtın iddia ettiideri ile hem dini savunmak ve hem de dine saldıranları susturmak Gazali'ye göre kelaıncının hareket noktasıdır. İşte bize göre kelaıncıların ınuarızlarından alıp dini savunmak ve dine bidat karıştırmak isteyenlere cevap verınelc için kullandıldarı birçok öncül zamanla, ne yazık Id, kelaıncıların din anlayışı haline gelmiştir. Hatta Stoacılardan ve Deınokritos'tan aldıldarı malzeme de bu kabildendir. 13
Gazali kendi dönemine kadar gelen leelam cı ve kelaıni görüşleri ise şu şeldlde değerlendirınektedir:
"Evet leelam ilmi ortaya çıktıktan ve çalışınalar çoğalıp üzerinden bir müddet geçtikten sonra, kelaın aliınleri, Ehl-i Sünnet'in inanç esaslarını ınüdafaadan başka eşyanın hakikatini de araştırınaya başladılar. Cevherleri, arazları ve bunların özellilderini derinlemesine araştırdılar. Ancak ilimlerinin malesadı bu olmadığından, eşyanın hakikatinin asıl maksadına ulaşaınadılar. Bu sebeple hallun ihtilaflarındald ınübheın tarafları, karanlık tarafları izale etmede sonuç elde edileınedf' 14Kelaıncının leelam ile felsefe arasında bulunması, kendisinin gayesi olmayan şey haldeında araştırma yapmış olmasıdır. Gazali, kelaıncıları filozofların işlerine karıştıldarı noktalarda da yetersiz görmektedir. Bu değerlendirmeye istinaden şöyle bir soru sormak kanaatiınizce önemlidir. Eğer kelaıncı, felsefeye ait ıneselelerde, felsefeyle uğraşınasına rağmen felsefe yapınayı becereıniyorsa, böyle bir kelaıncının dini ve dini değerleri filozoflara karşı onların metodunu kullanarak, savunınası ve filozoflara tatmin edici cevaplar verınesi ne kadar mümkündür? Ayrıca Gazali'nin de belirttiği üzere eşyanın hakikatine onu kendisine gaye edinenden başkasının ulaşınası zaten zordur. Böylece Gazali, zıınnen eşyanın yüce hakikatine ulaşanların, o işle uğraşan filozoflar olduğunu da ifade etmiş olmaktadır. Gazali ken-
13 Mehmet Bayraktar, ls/am Felsefesine Giriş, Ankara 1999, s. 56-57.
14 Gazali, el-Munkız, s. 59-60.
VEFATININ 900.YILI ANISINA --------.... ~'-"\."""""-~-.=···----------
di dönemine kadar gelen kelami geleneği neredeyse kabul edilmez görmekte ve şöyle demektedir: "Kelam alimlerinin kitaplarında, sadece filozofları red sadedin de, mütenakız (çelişik) ve ehemmiyetsiz ifadeler vardır. Bunlarla ilimierin incelilderine vakıf olduldarını iddia etmeleri şöyle dursun, avamdan birini bile -kendi düşüncesinden- caydırmaları düşünülemez:' ıs Görüldüğü üzere Gazali, aslında leelam ilminin felsefeye cevap verınede çokça yetersiz olduğunu düşünmekte, bu nedenle de filozoftarla mücadele etmek için onların eserlerini ciddi bir şekilde okumanın gereldiliği üzerinde durmaktadır. 16 Aslında Gazali kendi zamanına kadar gelen.kdamcılardan ümidini kestiğinden fılozoflara hücum için kendisine kelami metodu seçmiştir. Bununla beraber anlamaktayız ki, Gazali'nin meşru gördüğü kelami görüşler kendisinin kelami usullerle ortaya koyduğu kendisine ait görüşleri dir .
. Gazilli hakikati ifade etmede başlapgıçta yetersiz gördüğü kelam ilmini ömrünün sonlarına doğru' yazdığı eserlerde farldı bir konumda görmektedir. Biz buna Gazali gözünde, felsefeleşen kelam demekteyiz. Gazali bu hususta şu kayda değer değerlendirmelerde bulunmaktadır:
"Kelam ilmi, dini ilimler içerisinde külli ilim, diğerleri ise cüz'i ilimlerdir. Çünkü müfessir sadece I<itab'ın manası, muhaddis sadece hadisin subut yolu, fakih yalnızca mükelleflerin fiilierinin hükümleri, usulcü sadece hükümlerin delilleri, mütekellim ise en genel şey yani varolan (mevciıd) üzerinde düşünür ve incelemede bulunur:'17 Gazali'nin bu eserinde kelam ilmine verdiği bu anlam, diğer eserlerinde göremediğimiz bir anlamlandırmadır. Gazali özellilde Munlazöa, kelamı İslami ilimler halcianda araştırma yapan, usul üreten bir ilim olarak değil, İslam'a yönelik eleştirilere cevap veren bir ilim olarak tanımlamaktadır. Eşya üzerinde (mevcudat) düşünmek ve onları incelemek ise felsefenin ve filozofların işidir. Zaten Gazali'nin el-Mustasfaöan önceki eserlerinde kelam için yaptığı konumlandırma kelamın bir savunma ilmi olduğu
ıs Gazali, el-Munkız. s. 61.
ı 6 Gazali, Makasıdü'ljelasife, (Thk.: Süleyman Dünya), Mısır 196 ı, s. 31.
ı 7 Gazali, el-Mustasfa min ilmi'l-usCıl, (Takdim ve Thk. İbrahim Muhammed Ramazan), Beyrut ty .• Daru'I-Erkam, s. ıs.
BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALİ
-----------"";'-'-'"-~·-----------
şeklindedir. Öyleyse Gazali neden el-Mustasfa'daki gibi kelamı tanımlamıştır. Bizce bu Gazali'nin büyük evrilmesidir. Gazali her ne kadar isim olarak felsefeye filozoflara karşı çıksa da felsefenin fonksiyonunu leelama vererek, büyük bir açılım göstermiştir. Gazali ok~rlarının bu evrilmeyi görebilmeleri için dildcatli birer okuyucu olmaları gerekiyor. Aksi halde her şey birbirine karışmış gibi gözükebilir. Hatta Gazali, daha da ileri giderek şöyle der: "Mütekellimin inceleme ve araştırması öncelilde en genel şeyden yani mevcudattan başlayıp detaya doğru iner. Bu detay içerisinde, diğer dini ilimierin ldtap, sünnet ve peygamberin doğruluğu gibi ilkeleri ortaya koyar:• ıs Bu metnin özellikle baş tarafı yani varlığı genel olarak inceleme işi, işin ehli olan herkesin bildiği üzere, filozoflara ait bir çalışma alanıdır. Kitap, sünnet ve peygamberin gereldiliği ise, hem felsefenin ve nisbeten de leelarnın ilgi alanıdır. İşte Gazali, bu aşamada felsefi bir leelam yapmıştır. Ki şu ifadeleri ile kelamı iyice felsefeye yaldaştırdığını söyleyebiliriz: " ... Kelam ilmi bütün dini ilimierin ilkelerini (mebadi) ispat görevini yüldenmiştir: Bütün dini ilimler Icelam ilmine nispetle cüz'idir. Kelam ilmi ise rütbece en yüksek ilimdir. Zira bu cüz'i ilimiere leelam ilminden inilmektedir:'19 "Cüz'i ilimlerden biriyle uğraşan her alim, uğraştığı ilmin prensipleri noktasında tabii olarak mukalliddii.'20
Bilindiği üzere her ilmin varlık sebebini, ilkelerini, eğitim tarzını ortaya koyup ispat (burhan) etmek her zaman felsefenin işi olmuştur. Tümelöen tilcele gidiş Aristotelesci metafizik yöntemin adıdır. Hatta Gazali filozoflan ve bazı görüşlerini eleştirdiği Tehafüt adlı eserinde metafizik meselelerin filozoflar tarafından akıl yoluyla ispatını imkansız görerek bu iddialan kendisine en önemli hareket noktası yapmıştır. Buna rağmen leelama böyle bir görev yüldemesi dildcate değerdir. Kanaatimizce bu durum, avam ve havas üzerindeki değerlendirmelerinin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Vasat ulema için yazdığı eserlerinin çoğunda Icelam ilminin iman ve tatmin noktasında yetersiz olduğunu, çünkü tartışmadan, kavgadan, hakikatİn ortaya çıkmayacağını iddia eden
ıs Gazali,el-Mustasfa,s.l9-20.
ı 9 Gazali, el-Mustasfa, s. 20.
20 Gaztıli, el-Mustasfa, s. 21.
VEFATININ 900.YILI ANISINA
--------~·~v-~,~···----------
Gazali, burada ise tam aksi bir tutum içerisinde görülmektedir. Bizce bu son eserinde Gazali, daha önceki eserlerinde az da olsa aldiilimler noktasında meşruiyet tanıdığı bir ilm e (felsefeye) daha önce isim zikrederek zem ettiği için, bu ilmin fonksiyonelliğini kelama vererek vasattan, yüksek seviyeye geçiş yolu bulmaya çalışmaktadır. Mustasfaöa felsefeleşen kelamı, Mişkafte ise aydınlığa (n ura) ulaşan filozofları görmekteyiz.
2. Mişkat'ta Hakikat Arayıcılan
Gazali, el-Munlaz adlı eserinin.başında haldkate götürecek ve insanı ruhen tatmin edecek yolun tas.avvuf olduğunu beyan etmişth: Sufılerin yolunun ise "ilim ve arnelle kemale erme''21 olduğunu
ifade etmektedir. Ancak ona göre; "nihai manada haldkate varmak, öğrenmeyle değil, zevk, hal ve sıfatiarın değişmesiyle''22 mümkündür. Gazali öngördüğü hakikat hedefine varmak için ilmi öneelemelde beraber, bu ilmin gerelderiı;ıce yaşamayı da çok önemsemektedir. Yani cahil sufiliğin bir kadir ve kıymeti olmadığı gibi, amelsiz bir ilmin de Gazali nezdinde bir layınet -i harbiyesi yoktur. İşte Gazali, Mişkat adlı eserinde hem ilim ehlini ve hem de tasavvuf ehlinin, nihai halakat yokuluğunu kendi birikim ve tecrübelerine göre sınıflamaktadır. Bu sınıflamayı yaparken çoğunlukla sınıfların meşhur olmuş isimlerini zikretmeden meşreplerinin içeriğine atfen tasniflerde bulunmalctadır.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere Gazali; insanların dine yaklaşımları ve leendi ifadesi ile dindeki derecelerini belirlemek hususuna çok önem vermektedir. Bu tasniflerinden en çok bilineni yani meşhur olanı daha önce üzerinde durduğumuz Munlazöald tasnifleri dir. Orada insanları, hakilcatİ arayanlar olarak tasnif ederken, bu sınıflar haldandaki olumsuz kanaatlerini belirtmeyi daha çok önerusernekte ve öncelemektedir. Bu durum kelami balaş açısına uygundur. Ancak Mişkat'ta insanlardan haldkate ulaşanları tasnif ederken onlarınura ulaşanlar bağlamında olumlu durumlarını ortaya çıkarmak üzere sınıflamaktadır. Bu da bir meseleyi tartışma zemininde değil, bir mesele nasılsa olduğu gibi ve delilli olarak or-
21 Gazali, Mişkat, s. 79.
22 Gazali, Mişkat, s. 79.
--<><><>- 30 -ooo--
BÜYÜK MÜTEFEKK!R GAZALl
taya koyma tarzıdır. Bu yaklaşım, hikmet ebiinin tutumuna uygun bir duruştur.
Gazali'ye göre; '1\.llah Teala zatında, zatı ile, zatı için tecelli edd'23 Allah'ın zatında, zatı ile tecelli ettiği şey, O'ndan sadır olan varlığa ilişldn ilahi nurlardır. Bu ilahi ilk Nur'a kavuşma, O Nur ile ittisalde bulunma hususunda insanlar üç sınıfa ayrılmaktadırlar.
1. "Bunlar zulmetle perdelenmiş olanlardır. Mülhidler, nefsini ilah edinenler, insanlardan avam seviyesinde olanların çoğu bu sınıf içerisindedir. Ancak avam içinde, kötü iş yaptığında üzülecek, iyi iş yaptığında sevinecek kadar tevhid kelimesinin kendisine tesir ettiği ldmseler, günahları çok olsa da yine de sırfkaranlığın dışındadırlar:'24 Yani tevhide samirniyetle sarılan bir insanın günahları çok olsa da Allah'ın inayetiyle zulmetten kurtulma imkan ve ümidi bulunmaktadır. 2. Bu gurupta ild sınıf öne çılanaktadır:
a) Bunlar karaniılda beraber nurla perdelenmiş olanlardır. Bunlar sırf güzelliği sevenlerdir: Bu grup muayyen bir şahsa değil güzelliğe taparlar. Bunların içinde güce, yıldızlara tapanlar da bulunmaktadır.25 Gazali bu sınıf haldon da iyimser olmalda beraber dini bir bükümde bulunmamaktadır.
b) Bu grup, Allah'ı şerri yaratmaktan tenzih edenlerdir. Bunların içinde Kerramiye ve selef uleması bulunmaktadır. Gazali'ye göre bunlar, bozuk, aldi mukayeselerin karanlığı ile beraber bulunan bir talom nuriara da muhataptırlar.26
3. Bu sınıfa dahil olanlar sırf nurla mahcub (perdelenmiş)lerdir.27Bunların da kendi içlerinde birçok sınıfı bulunmaktadır. Bu grubun en önemli losımiarı şunlardır.
a) Allah'ın sıfatlarının, beşerin sıfatları gibi olmadığını, bundan dolayı da (Allah'ı beşere benzeyen) sıfatlarla sıfatiamanın uygun-
23 Gazali, Mişkat, s. 89.
24 Gazali, Mişkat, s. 90.
25 Gazali, Mişkat, s. 93-94.
26 Gazali, Mişkat, s. 94-95.
27 Gazali, Mişkat, s. 96.
VEFArlNlN 900.YILI ANISINA
suz olacağını yani Allah'ı sıfat ile tavsif etmekten kaçınanlardır.28
Bilindiği üzere bu yaldaşım tarzı İslam düşünce tarihinde Müslüman filozofların ve Mutezile'nin yaklaşımlarını ifade etmektedir. Bu gurup alt seviyede olsa da n ura ulaşan, halakati hak olarak anlayanlardır.
b) Bu kısımda yer alanlar ise şu görüşleri ileri sürenlerdir. "Gölderde çolduk olduğu, bunların, Allah'ın nuriarına nispetinin yıldızların görülen nuriara nispeti gibi olduğu kendilerince kabul edenlerdir. Sonra bunlar anladılar ki bu gölder başka bir feleğin içindedir, hepsi o feleğin hareketiyle gece ve gündüzde bir defa ha:,reket eder. Ö halde Rab, bütün felelderi kaplayan yüksek feleğin muharrikidir. Çünkü O'nda çokluk yoktur:'29 Allah'tan çolduğu nefyetmesi, varlığı ilk felek ve nurdan sadır olarak kabul etmesi, Allah'ın Muharrik-i Evvel diye isimlendirilmesi ile Gazali'nin bu iki lasım tasnişe filozofları kastettiğini anlamaktayız. Burada
. problem gibi görülen husus, filoioflardaki "akıl" terimi yerine Gazali'nin "nur" terimini kullanmış olmasıdır. Ancak Mişkat'in başka yerlerinde Gazali'nin, nur terimini en iyi ifade edecek olan terimin akıl olduğunu defaatle ifade etmiş olması bizce kayda değerdir.30
Netice olarak Gazali, Munlazöa eleştirdi ği küfürle itharn ettiği filozofları, Mişkat'teki tasnif ve değerlendirmeleri ile çok önemli bir konuma yükseltmekte ve onları asla din dışında görmem ektedir. Bu durum, onun vasat ulema gözüyle bir meseleye yaldaşımı ile yüksek ulema için yazdığı eserlerindeld aynı meselelere yaldaşımının önemli bir farladır. Bu usul, hemen hemen her sorumm çözümünde ortaya çılanaktadır. Ayrıca Gazaliöe tecrübe ve ilim arttıkça, insanlara karşı yaldaşımı da daha olgun bir zemine doğru gitmektedir.
c) Gazali bu lcısmı sufilere ayırmaktadır kinura ulaşanların zirvesini bu kısım insanlar teşldl etmektedirler. Gazali'ye göre sufilerin görüşleri de şöyledir. " ... Allah'ın vücuda nisbeti, Güneş'in
28 Gazali, Mişkat, s. 96.
29 Gazali, Mişkat, s. 96.
30 Gazali, Mişkat, s. 44, 46, so.
BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl
sırf n ura nispeti yahut közün sırf ateş cevherine nispeti gibidir. Bu sınıf, gölderi hareket ettirenden ve onları hareket ettinneyi emredenden geçip, bakanların gözlerinin ve hasiretlerinin idrale ettiği bütün varlıldardan münezzeh bir varlığa ulaşanlardır:'31 Görüldüğü üzere burada her şeyin nur olduğu, nurdan başka haldtd hiçbir varlığın olmadığı ifade edilmektedir ld bu görüş Gazali'nin Vahdet-i Vücut kanaati olup sufilerin görüşleri olarak belirginleşmiştir. Bu kısma ait olan insanlar, felsefenin öngördüğü (ilk muharrik) fıldrlerden daha ilerisine ulaşanlardır. Her ne kadar Gazali nihai manada sufileri haldkate ulaşan en yüksek tabaka olarak görse de, leelam içeriidi kaleme aldığı ldtaplardald fılozoflara yaklaşımı, bu eserindeki görüşleriyle uyuşmaz bir durum arz eder. Orada dalalette gördülderini burada nura kavuşanlar, hakikati ilahi nur ile görenler olarak vasıflandırmaktadır. Ve şu ifadeler bu kanaati daha da sağlarulaştıracak niteliktedir. '1\ldı, filozofların sözleri (görüşleri) tembih eder (uyarır). İnsan bilkuvve idrale edici il<en, hikmet nuru çıkınca bilfiil idrak edici olur. Hilemetin en büyüğü Allah'ın sözüdür. Ve sözleri arasında da bilhassa Kur'an-ı Kerim'dir. Binaenaleyh zahir göze göre Güneş ne derece bir nur ise, akıl gözüne göre de Kur'an o derece bir nurdur:'32
• Filozofların alda yaldaşımları Gazaliöe nur şeldinde belirmektedir: Filozofların alal haldanda ileri sürdüideri fonksiyonları Gazali nur için kullanmaktadır. Gazali, Mişkat'te filozofların alal yürütmelerini Hz. İbrahim (a.s.) ile sufılerin nur metafizik anlayışlarına, Nur-u Muhammedi olarak Hz. Muhammede (a.s.) izafe etmektedir.33 Daha önce ifade ettiğimiz üzere aynı yaldaşım Kıstasü'l-Müstaldm'de de mevcuttu. Bu eserinde Gazali, açıkça hilanet ehlini isim olarak zikredip, onların Hz. İbrahim yöntemine sahip olduldarını belirtmişti.
Gazali, yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, metafizik meselderin sebeplilik kuralına istinaden açıldanmaya çalışılmasından dolayı
31 Gazali, Mişkat, s. 97.
32 Gazali, Mişkat, s. 5 ı.
33 Gazali, Mişkat, s. 98. Bilindiği üzere bu makalenin başında Kıstasu'l-müstakimöen yaptığımız alıntıcia da Gazali bizzat hikmet ehlini Hz. İbrahim'in ahlakı ve delillerine uymaları hususunda uyarmaktaydı. Kıstasu'l-müstakiın, . Mişkatu'l-envaröaki bu ismi zikredilıneyen gurubun hikmet ehli olan filozoflar olduğunu bize göstermektedir. Bkz. Gazali, el-Kıstas, s. 42.
VEFATJNIN 900.YILI ANISINA. --------R~'-'\."""~-----------
filozofları sert bir dille eleştirmiştir. Buna rağmen bu eserinde sebeplilik anlayışını Hz. İbrahim'in akledişine atfetmesi, Gazali'nin bir sufı olarak ve siyasi bağlardan bağımsız, belki de hakikati arayanların en üst aşamasında kendisini görmesinden dolayı filozofları oldukları gibi ve onlara merhametli bir şekilde bakarak konum vermektedir. Bununla beraber bu konumunu filozoflardan aldığı bilgilerin etldsiyle geliştirdiğini düşünmekteyiz.
Gazali'ye göre, "veliler arasında neredeyse peygamberlerin yardunma muhtaç olmadan nuru parlayan ldmseler vardır. Peygamberler arasında da hemen hemen ineleklerin yardımına muhtaç o!mayan nebiler bulunmaktadır:'34
Onun bu fikri, filozof-peygamber anlayışını çağrıştırıyor. Farabi'nin savunduğu bu görüş, filozofun faal ala! ile olan ittisalinden doğmaktadır. Gazali ise veli-peygamber karşılaştırınasından, '.'istidadı saf ve kuvvetli olanın yağın ın, ateş değmese de neredeyse yanıp ışık vereceği" şeklinde yorumlaınıştır. İstidadı saf ve kuvvetli olan ile yetenekli olanın ala! gücünü sanıflandırıp faal akıl ile ittisali neticesinde vahye ilişkin yetkiniiidere ulaşabilecekleri şeldindeld yorumları arasında bariz benzeriiider bulunmaktadır.
C. Üç Mesdenhıı. JEvırilrr.o.esıi
Gazali, avam ve vasat ulema tarafından Munlaz ve Tehafüt'te filozoflara karşı yaptığı eleştiriler doğrultusunda tanınmaktadır. Munkız ve Tehafüt'teki Gazali'nin fılozoflara ilişkin iddiaları bu kesim tarafından detaylı okuınalardan ziyade üstün körü kabul edilen iddia ve kanaatlerden oluşmaktadır. Biz ise Gazali'nin üç mesel e hakkında, avaın ve orta sınıf ulema adına yazdığı eserlerindeld değerlendirmelerinin yanında, özellilde yüksek ulema için yazdığı eserlerindeld farldı görüşlerine göre de bu üç meseleyi ortaya koymaya çalışacağız.
Gazali fılozofları:
1. Alemin kadim oluşu,
2. Allah'ın cüz'iyatı külliyat ciheti ile bilmesi,
34 Gazali. Mişkat, s. 86.
BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl ----------·-ıt-eı---·~--".~----------
3. Dirilişin bedensel değil yalnızca ruhani olacağını söylemeleri dolayısıyla küfür (tekfır) ile itharn eder. Tehafütü'l-Felasife ve el-Munkız adlı eserleri bu hususta oldukça nettir. Gazali filozofların küfre düşmelerinin ve küfürle itharn edilmelerinin sebebi olarale
a) Filozofların görüşlerinin Kur'an'a ve Hz. Peygamber'in Sünnetine aykırı olması,
b) Üç meselede, bütün Müslümanlada ihtilafa düşmüş alınaları olarak temellendirmektedir.35 Filozofların Kur'an'ı ve Hz. Peygamber'in sünnetini inkar edecek tarzda görüşlerinin bulunması nedeniyle küfürle itharn edilmeleri, Gazali'nin kendine ait bir te'vili olmasına rağmen, makul karşılanabilir. Ancak filozofların görüşlerinin bütün Müslümanlada (yani Müslümanların dini yorumlamalarına uygun olmaması sebebiyle) ihtilafa düşmüş olmaları nedeniyle küfürle itharn ediliyor olmaları makul karşılanacak bir durum değildiı: Munkızöa zilaettiği bu gerekçe dini olmaktan çok ictimai bir sılantıdan doğmuş olabilir. Aynı gerekçeyi, yani Müslümanlardan hiçbir mezhebin görüşlerine uymamaları nedeniyle filozofların küfürle itharn edilmelerini, Gazali Tehafüt'ün III. Mukaddimesinde de zikretmektedir. Bizce İbn Rüşd'ün de üzerinde durduğu gibi Gazali'nin bu kitabının yazılış gayesi döneminin siyasi ortamının kargaşasından kaynaldanmıştır. Dini olmaktan çok siyasi hedefleri esas alarak düzenlenmiştir.36
Gazali'nin filozofları küfürle ithaını bedenierin haşrinin inkarı dışında tamamen Icelam geleneğine filozofların fildrlerinin uygun düşmemesi sebebiyledir. Bedenierin haşrinin inkarı dışındaki diğer iki meselede Gazali, yer yer filozofların bu hususlardaki sözlerini değiştirerek nakleder. Böylece de filozofların bu meselelerde de nassın açık hükümlerine muhalif olduldarı iddiasını güçlendirmek için böyle yanlış bir yola girer. Mesela İbn Sina, '~Ilah cüziyatı, külliyat cihetiyle bilir"37 derken Gazali bu sözü şöyle nalde-
35 Gaz<lli, el-Munkız, s. 67.
36 İbn Rlişd, Tehafütü't-te/ıafüt, (Çev.: Kemal Işık, Mehmet Dağ), Samsun 1986, s. 58.
37 İbn Sina, en-Necat [ı'/-mantık ve'/-ilalıiyat, DarıJ'I-Celil, 1992, s. 103.
VEFATININ 900.YILI ANISINA
---------· .. !'C'(;'-.."1;'--r.ı..,.-;::.,··---;::----------
der: 'l\Ilah külliyatı bilir, cüz'iyatı bilmez"38 ve peşi sıra bu konuda Allah'ın her şeyi bildiğini beyan eden şu ayeti zikreder: "Bilakis gerçek, ne gölderde ne de yerde bir zerrenin O'nun ilminden uzak olmadığıdır"39 (Kur'an, 10/1; 34/ 3). Doğrusu Gazali'nin filozoflardan ve Kur'an'dan aktardığı bu görüşler, İbn Sina'nın metinlerini bilen birisi için oldukça hayret vericidir. Çünkü Gazali'nin, "islami olan, ayetin belirttiği şeldldedir" deyip zikrettiği ayet, Gazaliöen önce İbn Sina tarafından en-Necat adlı eserinde aynı mevzu ile ilgili olarak zikredilmiştir.40
Gazali'nin yüksek ulema için yazdığı bir başka eseri olan :, Faysahl't-Tefrika'da ise filozofların küfre düşüş gerekçelerini, diğer ild madde üzerinde durmaksızın neredeyse sadece filozofların bedeni dirilişi inkar etmeleri ile sınırlı tutmaktadır. Bununla beraber Gazali'ye göre, "zındıldığın bu derecesi41 bu nevi teviller yapmaktır. Mutlak zındıldık ile lylu'tezile arasında bulunan zındıldık mertebesi budur. Şu husus 'müstesnadır Id Mu'tezile ile felsefenin yöntemleri birbirine yalandırY Yine Gazali'ye göre "hissi olan zevk ve elemleri reddetmelde beraber bir nevi ruhani ve aldi haşrin varlığını kabul etmek, teferruatı bilmediği kabul edilen bir Sani'nin varlığına inanmak olduğundan: nisbi ve mukayyet bir zındıldıktır. Zira burada peygamberlerin söyledilderini bir nevi kabul ediş mevcuttur.43 Görüldüğü üzere bedenierin dirilişini inkar bile Faysalaa mutlalc zındıldılc veya küfür olarak tavsif edilmemektedir.
Gazali'ye göre, "Söylenen sözün dine ne derece zararlı olduğuna balalmalıdır. Eğer söylenen sözün dine verdiği zarar büyük değilse, söylenen söz batıl ve çok yalaşılcsız da olsa iş çok basittir ... Batıl olduğu açıkça belli olsa da her hezeyan sahibini telcfır etmemek lazımdır:'44 Bu durumda söylenen sözün, söylendiği ortam
38 Gazali, Mişkat, s. 68.
39 Gazali, Mişkat, s. 68.
40 Bkz. İbn Sina, en-Necat, s. 103.
41 Bu dereceden kasıt, dirilişin bedeni değil ruhani olduğunu yorumlayan filozoflar kastedilmektedir.
42 Gazali, Faysa/, s. 71.
43 Gazali, Faysa/, s. 71.
44 Gazali,Faysal,s. 78-79.
BÜYÜK MÜTEFEKKİR GAZALl ----------···~ıv-«ı;--,~;ı···----------
itibari ile değerlendirilmesi dildcat çekmektedir. Ayrıca her te'vil, te'vil kurallarına uyuldukça meşru ise45 o zaman din hakkında yorum yapanları uluorta küfürle itharn etmek asla doğru bir tutum değildir. Te'vil çoğu zaman maslahat nedeniyle, nassın zahiri anlamını değil de, nassın hedeflediği amacı dildcate alarak yapılan yorumlardır. Bu sebeple Gazali'nin de yerinde ifade ettiği üzere "insaf edilirse, anlaşılır ld, Haldan yalnızca bir görüş (te'vil) ile sınırlandırılmasına inananlar küfre ve çelişldye düşmeye en yalan olan ldmselerdir:'46Dini yorumun tekil değil çoğul olduğunu ve hiçbir dini yorumun din olmadığını, bireysel yorumların imkanının kendi bağlam ve usulü içerisinde mümkün olduğunu yukarıdaki ifadeler açıkça ortaya koymaktadır. Ancak teorik manada doğruyu ifade etmek ile o teoriyi pratiğe aktarmak konusunda ve özellilde de Gazali kelamcıldsvesine büründüğünde pek mümkün görünmemektedir.
Gazali'ye göre; "bir ldşinin dinden dönmüş olmasının manası, o Itimsenin malının elinden alınması, öldürülmesinin mübah sayılması ve ahirette cehennemöe ebedi kalacağına hükmedilmesi demektir:'47 Faysalöa ifade ettiği ve inancının esası saydığı bu kanaati, bu konuya ilişlan başka açıldamalarıyla mukayese edildiğinde ilginç sonuçlara ulaşmamıza kapı aralamaktadır. Şöyle ld, Gazali Tehafütü'l-Felasife adlı eserinin sonuç bölümünde, sanki birisi kendisine filozoflar haldeında şöyle bir soru yöneltmiş gibi bir soru sorar ve o soruyu cevaplar. Soru ve cevap Gazali'nin bu üç mesele haldandald nihai kanaatini belirlememiz için kayda değer niteliktedir. Soru şöyledir: "Filozoflar bu zikrettiğin üç mesele hususunda küfre düşmüşler midir? Küfre düşmüşlerse onların mürted kabul edilip, mallarının müsadere edilmesi ve öldürülmeleri caiz midir?"48 Gazall sorunun birinci bölümüne, "evet onlar küfre düşmüşlerdir" der. Ancak filozofların mallarının müsadere edilmesi ve öldürülmelerinin gereldiliği hususunda herhangi bir
45 Bkz. Gazali, Faysal, s. 65.
46 Gazali, Faysa/, s. 52-53. Ayrıca Gazali'ye göre, "te'vil, bir lafzı zahir manasını yok ettikten sonra beyan etmektir:'llcamü'l-avam, (Çev.:N.Yılmaz).İstanbul 1987, s. 34; Gazali'ye göre dini metinlerde te'vil yapmak caiz bir yöntemdir.
47 Gazali, Faysal, s. 75.
48 Gazali, Tehafüt, (Çev.: Bekir Sadak),lstanbul2002, s. 243, 244.
VEFATININ 900.YILI ANISINA
açıldama yapmamaktadır. Ki· bu soruyu Gazali özellilde kendi kendine sorduğu halde bu soruya cevap vermemesi, Gazali'nin kelaıni bir yöntem ile yazdığı bir eserinde bile yazdıldarının incelilderine dildcat ettiğimizde, filozoflam karşı çok sert bir tutum içerisinde olmadığını görebilınekteyiz. Bu da, Gazali'nin filozofları şer'i ınanada değil de siyasi ve ictiınai manada küfürle ithaın ettiği anlamına gelmektedir. Çünkü yukarıda Faysalöan yaptığımız mürtedin hülanüyle ilgili -ki biz o kanaatte değiliz- Gazali'nin açıldamaları bir bütün halinde düşünüldüğünde bu sonuca varmak kolaylaşmaktadır.
Yukarıda· da ifade ettiğimiz üzere Gazali'nin filozofları küfürle ithaın ettiği üç meseleden biri olan alemin kıdemi probleminin nassa ilişkin hiçbir doğrudan bağlantısı bulunmamaktadır. Diğeri, '1\Ilah cüz'iyatı külliyat cihetiyle bilir" ifadeleri ise filozofların ( özellilde İbn Sina ve Farabi'nin) felsefi sistemleri dildcate alındığında bize göre; Allah'ın cüz'iyatı bilmediği ınanasma gelmez. En azından filozofların, Gazali'nin filozoflar adına naklettiği, '1\llah cüz'iyat olmaksızın külliyatı bilir" şeklinde asla değildir. Bu hususta söylenecek en ileri söz, filozofların bu konuda te'vilöe bulundukları şeldinde olabilir. Ancak bu üç mesel e içinde doğrudan nassın zahiri manasını görmemezlikten gelindiği nokta, bedenierin haşrinin inican meselesidir Id bu hususlarda nisbeten Paysal ve özellilde de Mizanu'l Aınel adlı eserlerinde, filozofların bu kanaatleri haldanda Gazali oldukça ilginç yorumlar ortaya koymaktadır. Bu konu ileilgili Faysalöa şöyle yazınaktadır: "Hissi, (duygusal) hazları küçük görenlere yaraşan, hırs ve arzularına şifa kaynağı olan neşe ve sürılr veren latifeler, anlamlı hoş sözler ve aldi hazlar yani lezzetler tadan ihsan gelir. Zira cennette, her bir ldşinin nefsinin arzuladığı şeyin orada var edilmesi, cennetin tanımını, sınırını oluşturur. Nefsin arzuladığı şeyler çeşit çeşit olunca, alcıila zevldne varılan aldi lezzetlerin de diğer lezzet türlerinin de çeşitli olması alal ve ınantıktan uzak değildir. (İlahi) kudret geniştir:'49 İbn Sina'nın bedenierin haşrini, ruhi dirilişi esas alması itibari ile kabul etıneınesi, uhrevi ceza ve mükafatın aldi olmasına olan inancından ve akli çıkarıınlarından kaynaldanmaktadır. Eğer ahirette hissi ol-
49 Gazali, Faysal, s. 356.
BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl
-----------.... ~---'\.--.....~----------
mayan ceza ve mükafat Gazali'nin belirttiği üzerealdide olabiliyor ise ve dirilişin alıvalinin neliği çeşitli ise, bu çeşitlilikten bir tanesini İbn Sina veya filozoflar genelleştirmişler ise onların küfürle itharn edilmeleri gerekmez. Fakat ne yazık ki Gazali'nin bu yüksek ulema için yazdığı eserleri, orta sınıf ulema tarafından rağbet görüp anlaşılına cihetine gidilmediğinden, Gazali sonrası Gazali fildrleri de Gazali düşüncesinin bütününü yansıtma niteliğine sahip olamamıştır. Bedenierin haşri meselesinde Gazali'nin Mizanü'l-Amel adlı eserinde söyledilderi ise üzerinde çokça düşünmeyi hak eder cinstendir. Gazali bu eserinde dirilişin mahiyetinin nasıl olabileceği ile ilgili olarak insanları dirilişe inananlar olmaları itibari ile üç gruba ayırmaktadır. Bunlar:
1. Öteld dünyanın varlığı olan dirilişe, hissi ve ruhi olarak inanan Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler.50
2. Bu grupta Müslüman ilahiyatçı filozoflar vardır. Bunlar, hissi (bedeni) lezzetlerin dıştan varlığını inkar edip, haldkat yolu ile değil de hayal yolu ile (hissi lezzetleri) kabul edip ispat edenlerdir.51
3. Bu gruba dahil olanlar hem hissi ve hem de hayali olarak duyumsal (bedensel) dirilişi kabul etmeyenlerdir. Bunlara göre asıl haz ve acı ruhani olandır. Hissi olan duyumsallar avami istelderdir. Gazali bu tasnifi yaptıktan sonra bu son gruba dahil olanları şöyle konumlandırmaktadır: "işte böylece -eğer onlar (bedensel dirilişi kabul etmeme hususundald) sözlerinde sadık iseler, ahiret için inançlarına bir zaafiyet gelmediği gibi orası için daha ciddi çalışmaları gerekmektedir. Bu ciddiyeti e çalışmaya yönelenlerden, tasavvuf ehli ve bazı ilahiyatçı filozoflar vardır. fiu kadar Id, tasavvuf ehlinin mürşitleri açıkça şu sözleri dillendirdiler. Korlanadan ve hatta daha da ileri giderek dediler Id: Kim Id cenneti arzulayarak Allah'a ibadet ve taatte bulunur veya cehennem ateşinden korun mak ister ise, o ldmse aşağı (avami) bir ldmse oldu ğu gibi, pek
50 Gazali, Kitabu Mizani'l-amel, (Tab. Muhyiddin Sabri), Mısır. 1328. s. 5.
51 Gazali, Mizan, s. 6.
VEFATININ 900.YILI ANISINA
-----------· .. •e;·~"·"-~··-----------
cimri bir insandır. Çünkü ibadetin ve taatın gayesi Allah'a doğru kastedilen hedeflerin yanında onlardan daha şerefli bir hedeftir:'52
Gazali kelami tarzda kaleme aldığı el-Munkızöan farldı olarak yüksek ulema adına kaleme aldığı diğer lataplarında (Faysalü't-Tefril<a gibi) fılozofların küfre düşmelerinin en belirgin özelliği olarak onların cismani haşri inkarlarını ifade eder. Bu eserinde ise bedensel (tensel) haşri kabul etmeyen ve fakat dirilişi ruhani bir tarzda kabul edenleri ise neredeyse övecek bir şelalde takdim etmektedir. Doğrusu Gazilli'nin de vurguladığı gibi eğer cennet ve ·cehennem kazancı ve korkusundan çlaha yüce olan Allah rızasını hedeşeyerek insanlar meada, ahirete hazırlanırsa bu istenen daha yuce bir gaye olur.
Gazali; el-Munlazöa özet olarak Tehafüt'te ise teferruatlandırarak filozofları Icüfürle itharn ettiği üç mesel e h aldanda Paysal'da pu küfürle ithamı neredeyse tek m~seleye yani bedensel haşrin inkarına indirgemektedir. Mizanu'İ-Amelöe ise bedensel haşri inkar edenleri yalnızca filozofların değil sufilerin de bu kanaatte olduldarını belirterek, bu mahiyette dirilişe inananların ahiret konusunda sılantı duymayacaldarını, aksine yüce hedefleri gözettilderi için daha çok çalışmaları gerektiği uzerinde durmaktadırlar. Kanaatimizce Gazali, Tehafüt de belirttiği üzere bedensel dirilişi inkar edenleri yalnızca filozoflar olarak biliyordu. Ne zamanla (Nizamiyeöen ayrıldıktan sonra) bir !asım sufılerin de bu kanaatte olduldarını öğrendi, işte o zaman bu meseleye daha insaşı balm1aya başladı. Çünkü Gazali'nin de belirttiği üzere filozofların ve sufilerin sözlerinde ahireti, ahretin yöneldiği, yönlendirdiği gayeyi inkar değil, dirilişin mahiyetinin nasıl olabileceği ile ilgili te'villeri bulunmaktadır. Zaten Gazali'nin de Kanunu't-Te'vilöe belirttiği üzere gaybe ilişlan te'villerde (kuramsal meselelerde) insanları küfürle itharn etmek doğru değildir. Gazali'nin te'vil anlayışına uygun bir şekilde filozoflar baldonda hüküm vermediğini ilk fark eden
52 Gazali, Mizan, s. 8; Süleyman Uludağ da Gazall'nin Mizanü'l-amel (Mısır 1961) adlı eserine yazdığı önsözde; filozofların alemin kıdemi, ruhani diriliş ve Allah'ın cüz'iyatı külliyet cihetiyle bilme hususlarındaki kanaatlerinin daha sonraları Gaziili tarafından kabul edildiğini ifade etmektedir. Uludağ, Süleyman, lslam Düşüncesinin Yapısı, İstanbull978, s. 251.
BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALİ ------------·~----'1..--.~·~----------
ldşi İbn Rüşd'tür. İbn Rüşde göre de zaten Gazali bu görüşünü Faysalöa yumuşatmıştır.53
Smnııç
Gazali, bir kitabıyla veya bir ilim haldandald görüşleri ile sınırlandırılacak bir ldmse değildir. Gazali haldcrnda yapılan değerlendirmelerin çoğu, özellilde avam ve vasat ulema tarafından bu tarzda olmuştur.
Gazali'yi bütün cepheleriyle okuduğumuzda onun hiç kimseyi incitıneye niyetli olmadığını ancak fildrler bazında hem bir ilim disiplininin ve hem de o ilmin müntesiplerinin kendi ilimlerinin gereğine riayet etmeleri gereldiliğine özel önem vermiştir.
Gazali'nin bizatihi kabul ettiği fildrler yüksek ulema için yazdığı eserlerindedir. Bu eserlerinde, avam ve vasat ulema için yazıp iddia ettiiderinin ve hatta onlarla zahiren çelişen fikirleri de bu eserlerde izhar etmekteri çeldnmemiştir. Bu yöntem, bir ihyacı için meşru bir yoldur. Çünkü hem herkese bir şeyler söyleyeceksiniz ve hem de zahiren de olsa hiçbir fildr diğeriyle çelişmeyecek. Bunun başarılması zor ve hatta imkansızdır. Ancak Gazali'nin izhar ettiği niyeti, bu zorluğu büyük oranda giderdiği bu makale ile nispeten ortaya konmaya çalışılmıştır.
53 lbn Rüşd, Felsefe- Din ilişkileri (Faslu'l-Makal), (Çev.: Beltir Karlığa), Istanbul, 1999, s. 92.