624
D D A A V V E E T T Ç Ç İ İ N N İ İ N N T T E E F F S S İ İ R R İ İ 8. Cüz (EN’AM: 111-165 / A’RAF: 1-87) Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid HAK YAYINLARI

 · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DDAAVVEETTÇÇİİNNİİNN

TTEEFFSSİİRRİİ

8. Cüz (EN’AM: 111-165 / A’RAF: 1-87)

Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid

HAK YAYINLARI

Page 2:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

HAK YAYINLARI: 35 Yazan: Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid Tercüme Eden: İbrahim Özsoy Kapak Tasarım Hak Tasarım Dizgi Mizanpaj Hak Tasarım Adres: Yerebatan Cad. Çatalçeşme Sok. No:27/103 Cağaloğlu / İstanbul Tel: 0 ( 212 ) 514 93 19 Web: www.haqyayinlari.com Baskı: Step Ajans Matbaa Ltd. Şti. Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11 Bağcılar / İstanbul Telefon: 02124468846 Matbaa Sertifika No: 12266

Page 3:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

3

HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN

İMAN ETMEYENLER

111

111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-

seydik, ölüler onlarla konuşsaydı ve herşeyi karşıla-

rına toplasaydık, Allah dilemedikçe onlar (yine de)

iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyor.

Allah-u Teâlâ, önceki iki ayette; Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’e ve Allah-u Teâlâ katından haber ver-

diklerine iman edebilmeleri için O’ndan gözleriyle gö-

rebilecekleri maddi bir mucize isteyen ve bu mucizeyi

gördükten sonra kesin iman edeceklerine dair Allah-u

Teâlâ’ya yemin eden müşriklerden ve onların iman et-

melerini arzuladıkları için maddi mucizeler inmesini

bekleyen mü’minlerden bahsetmişti.

Allah-u Teâlâ bu ayette ise, müşriklere maddi muci-

zeler indirse bile onların iman etmeyeceklerini haber

veriyor. Çünkü bu müşrik kimseler öyle bir karektere

sahipler ki gerçekte iman etmek istememektedirler. Bu

sebeble onlar, kendilerine ne kadar mucize indirilirse

Page 4:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:111

4

indirilsin yine de iman etmezler, kendilerine indirilen

mucizelerin Allah-u Teâlâ tarafından indirilmediğini

veya birer sihir olduğunu söylerler ya da bunlara benzer

birçok bahaneler ileri sürerek gönderilen mucizeleri

reddederler.

Bu ayetin nüzul sebebi hakkında şöyle bir rivayet

vardır:

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle dedi:

Kur’an’la alay edenler beş kişi idiler: El Velid b.

Mugire el Mahzumi, El As b. Vail Essehmi, El Esved b.

Abdi Yagud Ezzuhri, Elesved b. El Muttalib, El Haris

b. Hanzala’dır. Bunlar Mekke ehlinden bir toplulukla

beraber Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldiler

ve ona şöyle dediler:

“Senin Allah’ın rasulü olduğuna şehadet edecek me-

lekleri bize göster veya bazı ölülerimizi dirilt de senin

Allah’ ın rasulü olup olmadığını ya da doğru söyleyip

söylemediğini onlara soralım. Böylece onlar senin söy-

lediklerine kefil olsunlar.” Onların bu sözleri üzerine bu

ayet indi.” (Razi Tefsiri c:13 s:149-150)

“Şayet biz onlara gerçekten melekleri indirsey-

dik, ölüler onlarla konuşsaydı ve herşeyi karşılarına

toplasaydık ...”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Şayet biz, istedikleri gibi melekleri onlara göster-

miş, ölüleri diriltip onlarla konuşturmuş ve herşeyi on-

ların karşılarına getirip dikmiş olsaydık ve bu deliller-

den herbiri Muhammed’in Allah tarafından gönderilmiş

bir rasul, Kur’an’ın da Allah tarafından ona indirilmiş

bir kitab olduğuna şehadet etseydi onlar yine de Mu-

Page 5:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

5

hammed’e ve Allah katından getirdiği Kur’an’a iman

etmezlerdi. Çünkü onlar bu mucizeleri, gerçekten iman

etmek için değil, bilakis inatlarından dolayı güçlük çı-

karmak, Rasulullah’ı güç duruma sokmak ve iman et-

memelerine mazeret için ileri sürmek istiyorlardı.

Şayet onlar gerçekten iman etmek isteselerdi muci-

zeye ihtiyaç duymazlardı. Çünkü Allah rasulünün bil-

dirmiş olduğu haberler hem selim fıtrata, hem de sahih

akla uygundur. Selim fıtrat ve sahih akıl hiçbir maddi

mucizeye ihtiyaç duymadan ve tereddüt etmeden veri-

len bu haberleri kabul eder.

Bütün bunlara rağmen biz yine de o kimselere muci-

ze olarak Kur’an’ı indirdik ve onlardan, onun benzeri

en az üç ayet getirmelerini istedik. Fakat onlar bunu bile

yapamadılar. Bir de hiç utanmadan, kendilerine maddi

mucizeler gösterildiğinde gerçekten iman edeceklerini

söylüyorlar!

Ey Muhammed! O müşriklere her ne kadar maddi

mucize getirirsen getir onlar yine de iman etmezler.

Çünkü onların niyeti, iman etmek değildir. Onlar, Al-

lah’ın ayetlerine düşünerek ve ibret almak niyetiyle

değil, düşmanlık ve alay etmek niyetle bakarlar. Bu

sebeple, mucize ve delillerden asla istifade edemezler.”

Allah-u Teâlâ ayette, haber verdiği kimselerin iste-

dikleri maddi mucizeler ve takındıkları tavırlar hakkın-

da başka ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“Veya iddia ettiğin gibi üzerimize gökten parça-

lar düşürmeli veya Allah’ı ve melekleri karşımıza

getirmelisin.” (İsra: 92)

“Onlara bir ayet geldiği zaman: “Allah’ın rasul-

lerine verilenin benzeri bize de verilene kadar asla

Page 6:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:111

6

inanmayız” dediler. Allah, risaletini kime vereceğini

daha iyi bilir. Suç işleyen, o kimselere yapmakta

olduklarına karşılık Allah katında bir aşağılanma ve

şiddetli bir azab isabet edecektir.” (En’am: 124)

“Allah dilemedikçe onlar (yine de) iman edecek

değillerdi.”

Allah-u Teâlâ ayetin devamında şöyle buyuruyor:

“Rasul Muhammed’i çok iyi tanıdıkları, doğruluğuna

delalet eden birçok işaret ve mucize gördükleri ve hatta

Kur'an’ın tartışmasız üstünlüğünü müşahade ettikleri

halde, Allah’ın rasulüne ve rasulünün Allah katından

getirdiği Kur’an’a iman etmek için hala bir takım maddi

mucizeler isteyebilecek kadar aşağı bir karakter ve sıfa-

ta sahip olan o müşrikler, bu karakter ve sıfatlarını Al-

lah değiştirmedikçe asla iman etmezler.

Allah dileseydi, onların bu karakter ve sıfatlarını gi-

derirdi. Fakat Allah böyle dilemedi... Çünkü Allah, her

insana olduğu gibi onlara da hakkı bâtıldan ayırabilecek

bir yetenek ve hakkı ya da bâtılı seçebilecek serbest bir

irade verdi. İnsanları iman etmeye veya küfrü seçmeye

zorlamadı. Fakat Allah-u Teâlâ rahmeti gereği, kulları

imanı seçtiğinde, iman üzere sabit kalmaları için onlara

yardımcı olur. Küfrü seçmeleri halinde ise onları iman

etmeye zorlamaz. Küfürleri üzere kalmaları ve bu hal

üzere ölmeleri halinde ise onlara hakettikleri cezayı

verir. Çünkü onlar, kendi istekleriyle küfrü seçmişler-

dir.

Ayetteki söz konusu müşrikler inatları, kibirleri, he-

va ve heveslerine uymaları sebebiyle dünya metaını

tercih edip üzerinde bulundukları şirki terketmek iste-

Page 7:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

7

medikleri için Allah’ın varlığını, birliğini, ibadet edil-

meye layık yegâne ilah olduğunu, rasulünün hak oldu-

ğunu, ahireti ve hesabın olacağını isbat eden delillerden

ve Allah tarafından rasuller vesilesiyle gönderilen mu-

cizelerden ibret alamamış, istifade edememiş ve iman

etmemişlerdir.

“Fakat onların çoğu bilmiyor.”

Allah-u Teâlâ bu ayeti şu şekilde bitiriyor:

“Müşriklerin çoğu, iman etmenin veya küfür üzere

kalmanın kendi ellerinde olduğunu, istedikleri zaman

iman edebileceklerini, istedikleri zaman küfre girebile-

ceklerini, bu konuda güç ve yetki sahibi olduklarını

zannederler. Oysa durum hiç de onların zannettikleri

gibi değildir. Onlar cahil olmaları, bu konudaki gerçeği

bilmemeleri sebebiyle böyle düşünmektedirler. Fakat

şunu çok iyi bilsinler ki, Allah’ın kendilerine hidayet

etmediği kimseler asla iman edemez. Yine Allah’ın

kendilerine küfrü dilemediği kimseler de küfrü seçe-

mezler.”

Hidayet Ve Dalalet Allah-u Teâlâ’nın Dilemesiy-

ledir

Allah-u Teâlâ kullarına, imanı veya küfrü seçme ye-

teneği vermiştir. Kullar bu sayede, imanı ya da küfrü

seçebilirler. Şayet Allah-u Teâlâ bu yeteneği kendileri-

ne vermemiş olsaydı kullar, ne imanı ne de küfrü seçe-

bilirlerdi.

Allah-u Teâlâ’nın kullarına vermiş olduğu bu yete-

nek sayesinde mü’min olan kimse Allah-u Teâlâ’nın

Page 8:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:111-112 8

dilemesiyle mü’min olur, kâfir olan kimse de yine Al-

lah-u Teâlâ’nın dilemesiyle kâfir olur. Fakat Allah-u

Teâlâ, kullarını iman etmeye ya da küfrü seçmeye zor-

lamamıştır. Allah imanı ve küfrü yaratmış, sonra kulla-

rına imanı emretmiş, küfrü yasaklamıştır. Bununla bir-

likte onlara imanı ve küfrü seçme yeteneği vermiştir.

İşte bu sebeble Kullar, kendilerine verilmiş olan bu ye-

tenek ile yaptıkları işleri kendileri yaparlar ve yaptıkla-

rından sorumlu tutulurlar.

Kulların mü’min veya kâfir olmalarını, Allah-u

Teâlâ’nın dilemesi demek; “onları yaptıkları işlerde

zorlaması demek değil, Allah-u Teâlâ’nın onların küfrü

ya da imanı seçeceklerini önceden bilmesi” demektir.

Çünkü Allah-u Teâlâ kıyamete kadar olacak olayları ve

bütün kulların yapacakları işleri levhi’l mahfuzda, daha

olmadan önce yazdı. Allah-u Teâlâ için zaman kavramı

olmadığı için bütün bunları ilmiyle yazdı. Allah-u

Teâlâ’nın bunları levhi’l mahfuzda yazması kullarını

zorlaması değil, ezeli ilmi sebebiyle kullarının ne yapa-

caklarını bilmesi demektir. Buna göre her kim; “Allah-u

Teâlâ dilemese bile küfrü ya da imanı seçmek kulların

elindedir” diye inanırsa, o kimse gerçekte cahillikte en

ileri derecede olan kâfir bir kimsedir.

İNSAN VE CİN ŞEYTANLARININ DÜŞMANLIĞI

112

Page 9:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:112 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

9

112 – İşte böylece her bir nebiye insan ve cin şey-

tanlarını düşman yaptık. (Öyle) ki Birbirlerini al-

datmak için sözün yaldızlı olanını vahyederler. Şayet

Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Öyleyse Onları

uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.

Allah-u Teâlâ bu ayette, tebliğine karşılık müşrikle-

rin inatçı tavır takınmaları sebebiyle hüzünlenen rasulü-

nü teskin etmek ve onun hüznünü gidermek için her

nebinin insanlardan ve cinlerden düşmanları olduğunu,

bunun Allah-u Teâlâ’nın bir sünneti olduğunu bildir-

mektedir.

“İşte böylece her bir nebiye insan ve cin şeytanla-

rını düşman yaptık.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Senden önce gönderilmiş nebilere

ve onlara bağlı olan mü’minlere düşmanlık eden, karşı

gelen, eziyet eden insan ve cinden şeytanlar vardı. Şüp-

hesiz, sana ve sana bağlı olan mü’minlere de karşı gele-

cek, düşmanlık yapacak, getirdiğin hakka karşı inad

edecek, kibirlenecek insan ve cinlerden şeytanlar ola-

caktır. Bu, Allah’ın hikmeti gereği mü’min kullarına

uygulayageldiği bir sünnetidir. Bu sebeple, getirdiğin,

çok açık bir şekilde tebliğ ettiğin hakka karşı inatçı tavır

sergileyen, sana ve beraberindekilere eziyet ve düşman-

lık eden müşrikler seni üzmesin. İslam düşmanlarına

aldırma! Yoluna, tebliğine devam et! Kitaba sımsıkı

sarıl ve kınayıcılara aldırmadan Allah’ın emirlerini ya-

şa!

Page 10:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:112

10

Ey Muhammed! Şunu iyi bil ki: İnsanlar melekler

gibi yaratılmadıkları için elbette hepsi hakkı kabul et-

meyeceklerdir. Onlardan hakka bağlananlar olacağı gibi

bağlanmayanlar da olacaktır. O hakka bağlanmayan,

İslam dinini din edinmeyen, Allah’ın yolunu yol edin-

meyen, kanunlarını hayat nizamı kabul etmeyen kâfir ve

müşriklerin çoğu ise şüphesiz hakka bağlanmış, Al-

lah’ın yegâne dini İslam’a boyun eğmiş müslümanlara

düşmanlık ve eziyet edecek, onları yoketmek için bütün

güçleriyle çalışacaklardır. Bu, sakın seni üzmesin. Çün-

kü bu, herzaman vukû bulmuş sünnetimizdir.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak başka ayet-

lerde şöyle buyurmaktadır:

“Şüphesiz ki, senden önceki de rasuller de yalan-

lanmıştı. Ve Onlara bizim yardımımız gelinceye ka-

dar yalanlanma ve eziyet edilmelerine sabretmişler-

di. Allah’ın kelimelerini değiştirecek yoktur. Mu-

hakkak ki, gönderilen rasullerin haberlerinden bir

kısmı sana da geldi.” (En’am: 34)

“İşte böylece her nebi için suçlulardan bir düş-

man kıldık. Hidayet edici ve yardımcı olarak Rabbin

yeter!” (Furkan: 31)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kendisine ilk

vahiy geldiği zaman Varaka b. Nevfel’e gidip başından

geçenleri ona anlatmış. Varaka ise Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’e şöyle demişti:

“Senin getirdiğin gibi bir şey getiren hiç kimse ol-

masın ki onun düşmanları olmasın.” (Buhari, Müslim)

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette bildirdiği ve rivayetlerde

haber verildiği üzere, rasullere ve onlara tâbi olan

mü’minlere düşman olacak, onları haktan saptırmak

Page 11:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:112 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

11

için tüm güçleriyle çalışacak, hatta insanlardan bir kıs-

mını haktan uzaklaştırıp küfür, şirk ve günah bataklıkla-

rına sürükleyecek insani ve cinni şeytanlar olacaktır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, namaz kıldıktan

sonra Ebu Zerr radıyallahu anh’e şöyle dedi:

“Ey Ebu Zerr! İnsan ve cin şeytanlarından Al-

lah’a sığındın mı?” Bunun üzerine Ebu Zerr radıyalla-

hu anh şöyle sordu:

“Ey Allah’ın rasulü! İnsanlardan şeytan var mıdır?”

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Evet” cevabını verdi. (İbni Cerir Taberi, Ahmed, İbni Merdeveyh sahih senedle

rivayet ettiler.)

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle dedi:

“Cin ve insanlardan hakka karşı gelen veya hakka

karşı başkaldıran kimse şeytandır.”

Bu şeytanların en tehlikelisiyse, insanlardan olan

şeytanlardır. Bu sebeble ayette önce insanlardan olan

şeytanlar zikredilmişlerdir.

Malik İbni Dinar şöyle dedi:

“İnsanlardan olan şeytanlar, cinlerden olan şeytan-

lardan daha tehlikelidir. Çünkü cin şeytanlarından Al-

lah’a sığındığımda benden uzaklaşırlar. Fakat insanlar-

dan şeytanlar ise bana gelerek göz göre göre beni isyana

sevkederler.”

“(Öyle) ki birbirlerini aldatmak için sözün yaldız-

lı olanını vahyederler.”

Page 12:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:112

12

Allah-u Teâlâ, insan ve cin şeytanlarının nebiler ve

onlara tâbi olanlara düşman olduklarını haber verdikten

sonra, düşmanlıklarını nasıl yaptıklarını da bildirdi.

Onlar öyle kimselerdir ki insanları Allah’ın dininden,

Allah’ın yolundan, Allah’ın şeriat ve kanunlarından,

Allah’a boyun eğmiş islam toplumundan yani; aydınlık-

tan uzaklaştırmak, küfrün, günahın ve şirkin koyu ka-

rınlıklarına sürüklemek için mücadele eden insani ve

cinni saptırıcılar, elebaşıları, tagutlar, onların yandaşla-

rı, yardakçıları ve yardımcıları... Tüm şeytanlar, cahille-

ri kandırmak için birbirlerine karşı süslü sözler söyler-

ler. Yani; dilin inceliklerini kullanarak edebi, veciz,

kafiyeli, dokunaklı, vurgulu cümleler kurarak, tonlama

yaparak, insanın ilk anda dikkatini çekecek çarpıcı, et-

kili, güzel kelimeler seçerek, etkileyici bir ton ve üslup

ile bir takım el kol ve mimik hareketleriyle, sanki yap-

tıkları veya söyledikleri çok önemliymiş, sanki dağları

yerinden oynatacaklarmış ya da suları tersine akıtacak-

larmış ya da dünyayı omuzlarında taşıyacaklarmış gibi

kendilerinden emin, tok sözler söyleyerek, yapmadıkları

şeyleri sanki yapmış gibi anlatarak, asla yapmayacakları

şeyleri sanki hemen yapacaklarmış gibi büyük büyük

vaadlerde bulunarak avlarına, kandıracakları zavallı

cahillere yaklaşırlar.

Elbette onların bu sözlerinden ise; sadece söz sahib-

lerinin, konuşma üslubuna, söylenen sözlerin edebi ola-

rak kulağa hoş gelip gelmemesine veya söyledikleri

sözlerin zahirine bakan, fakat söyleyenleri hiç araştırma

ihtiyacı duymayan, sözlerin kastettiği manalara önem

vermeyen ve üzerinde ince bir şekilde düşünmeyen,

çabucak menfaat elde etmeyi arzulayan, menfaatçi, ka-

Page 13:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:112 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

13

ba, hayatta nefsinin peşinde koşmaktan başka hiçbir

amacı ve hedefi olmayan, yüce değer ve ideallerden

nasibini almamış cahil kimseler etkilenirler. Böylece o

sözlerin gerçek manasını ince bir şekilde düşünmedikle-

ri için o kimselere rahatlıkla kanarlar. Çünkü o kimse-

lerden duymuş oldukları sözler ve yapılan vaadler ken-

dilerinin heva, heveslerine ve menfaatlerine uygun

düşmektedir.

Söylenenler yalan mı, gerçekleşmesi mümkün olan

şeyler mi, ne zaman gerçekleşecek, umdukları şeylere

kavuşabilecekler mi? İşte bunları bile pek düşünmezler.

Hatta bazen, söylenen şeylerin, yapılan vaadlerin yalan

olduğunu bile bile, sırf şeytanların varlıklarına alışmış

olduklarından veya atalarını onların peşinde gider bul-

duklarından dolayı, hatta kimi zaman şeytanlarına söv-

dükleri halde yine de peşlerinden giderler, dediklerine

kanarlar. Hatta bazen, kendileri söylenenlere inanma-

dıkları halde, şeytanlarına, canlı veya cansız putlarına

taptırmak, onların taraftar sayılarını çoğaltmak için söy-

lenen ve vaad edilenlerin doğru olduğuna insanları

inandırmaya çalışanlar da vardır.

İşte böyle bir takım süslü, yaldızlı ve dokunaklı ke-

limelerle insanları aldatan, onların hakka, yani Allah

katında yegâne geçerli din olan İslam’a bağlanmalarını

engelleyen kimseler, bu şerrin elebaşıları, Kur'an’ın

tâbiriyle şeytanlar, şüphesiz insanlar içinde en çok teh-

likeli kimselerdir.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında bir başka ayette

şöyle buyurmaktadır:

“Şayet söz söylerlerse, onların sözlerini dinlersin.” (Münafıkun: 4)

Page 14:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:112

14

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konu hakkın-

da sahabelere şöyle demiştir:

“Sizler için en çok, dili bilgili olan münafıktan

korkarım.” (Ahmed, Taberani, İbni Hibban)

Mücahid, İkrime, Katade ve Hasan el Basri şöyle

demişlerdir:

“Cinlerden ve insanlardan şeytanlar vardır. Bunlar,

yaldızlı sözler kullanarak birbirlerine vesvese verirler.”

Allah-u Teâlâ’nın Sünneti Ve Hak Bâtıl Mücade-

lesi

Allah-u Teâlâ’nın, insanları güzel sözler söyleyerek

kandırabilme yeteneğine sahib bir takım insani ve cinni

şeytanlar var olmasını dilemesi; kullarını imtihan etmek

içindir.

Geçmiş dönemlerde heva ve heveslerine uyan ve

hakka; yani Allah tarafından bildirilen sınırlara, emir ve

yasaklara tâbi olmayan, buna karşı çıkan, nebilere ve

onlara bağlı olanlara düşman kesilen kimseler; Allah,

İslam, şeriat düşmanları ve müslüman katilleri olduğu

gibi günümüzde ve gelecekte hatta kıyamete kadar her

çağ ve zamanda hakka tâbi olmuş, tüm varlığı ile ken-

dini Allah yoluna adamış, kurtuluşu ancak gerçek İs-

lam’da bulmuş muvahhid ve mü’minlere düşmanlık

edecek, onları yok etmek için şeytanlık yapacak ve şey-

tanlar safında yer alacak saptırıcı tagutlar muhakkak

bulunacaktır.

Evet! Her zaman ve mekânda devamlı iki taifenin

varlığı söz konusu olmuştur ve olacaktır. Bu iki taife:

Allah’tan yana olanlar; hak taifesi ve İblisten yana olan-

Page 15:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:112 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

15

lar; bâtıl taifesidir. Bu iki taifeden birinin bilinebilmesi

için diğeri de gereklidir. Zira herşey zıddıyla bilinir. İşte

bu, Allah-u Teâlâ’nın kulları hakkındaki sünnetidir.

Bu iki taife kıyamete kadar sürekli birbiri ile savaş

halinde olacak ve herbiri diğerine galib gelmek için her

türlü yola ve metoda başvuracaktır. Böylece bâtıl ehli

bâtıl olan davasını muhafaza etmek ve hakim kılmak

için hak ehline, hak ehli de hak olan davasını mufaza

etmek ve hakim kılmak için bâtıl ehline düşmanlık gös-

terecektir. Zira bu iki taifeden her biri, kendi hayatları-

nın muhafazasının ancak önlerindeki engelleri ortadan

kaldırmakla mümkün olacağını çok iyi bilmektedir. Bu

amaçla hareket eden bâtıl ehli şeytanlar, kendi hayati-

yetlerini muhafaza etmek için hakkı ve hakka bağlanan

müslümanları yoketmek için ellerindeki her türlü gücü

seferber eder. Hatta bir takım meselelerde birbirlerine

muhalif olsalar bile işte bu noktada bir tek vücud gibi

hareket ederler.

Burada şunu da belirtmek gerekir; Hakkı kabul et-

meyen kimselerin hepsinin hakka düşman olacak veya

hakka düşman olup onu yoketmek için çalışacak değil-

dir. Bâtıl ehlinden hakka ve hakka bağlananlara düş-

manlık eden, hakkı ve ona bağlananları yoketmek için

bütün gücünü seferber eden kimseler ancak kibirli olan,

şöhret, mevki, makam arzulayan, haksız yere insanların

malını yemek isteyen, sahib oldukları mevki ve makamı

kaybetmek istemeyen kimselerdir.

İşte bu gibi kimseler her asırda olmuştur ve kıyame-

te kadar da olacaktır. Bu gibi kimselerin kan ve malları

müslümanlar için helaldir. Bu sebeble Müslümanlar, bu

gibi kimseleri yoketmek için ellerinden gelen bütün

Page 16:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:112

16

imkân ve güçlerini kullanmak zorundadırlar. İşte bu,

namaz gibi, oruç gibi, zekat gibi Allah’ın bütün müslü-

manlar üzerine tek tek kıldığı bir farzdır. Çünkü bu gibi

kimseleri yoketmek için çalışmak her müslüman için

farzı ayn olan bir cihaddır. O halde bu kimselerin yoke-

dilmesi için çalışılmadıkça asla cihad edilmiş olmaz ve

bu sebeble de hak-bâtıl mücadelesi belli olmaz.

Müslümanlar şunu çok iyi bilmelidirler; Hayat, bir

cihaddır. Bu, Allah-u Teâlâ’nın emirlerini yerine getir-

mek için gerek nefse, gerekse insani ve cinni şeytanlara

karşı yapılan bir cihaddır. Her müslüman, Allah’ın di-

nini hakim kılmak ve şeytanların hükümranlığına son

vermek için bu konuda gereği gibi, etini dişine takarak,

kanının son damlasına kadar ihlasla ve mükâfatı yalnız

Allah’tan bekleyerek cihad etmeli ve cihad ederken de

karşılaştığı her türlü olumsuzluklara sabretmeli, asla

bezginlik, yılgınlık göstererek yoldan dönme gibi ce-

hennem çukuruna götürücü bir amele tevessül etmeme-

lidir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Sizden önceki (ümmet)lerin başına gelenler sizin

başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannedi-

yorsunuz? Onlara öyle musibet ve sıkıntılar verildi

ki, rasul ve onunla beraber olan mü’minler: “Al-

lah’ın yardımı ne zamandır?” demeye başladılar. İyi

bilin ki; Allah’ın yardımı şüphesiz yakındır.” (Bakara: 214)

“Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri belli

etmeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete

gireceğinizi mi sanıyorsunuz?” (Ali İmran: 142)

Page 17:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:112 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

17

“Yoksa siz; Allah sizden cihad edenleri, Allah, ra-

sulü ve mü’minlerden başkasını sırdaş edinmeyenle-

ri ortaya çıkarmadıkça terkedileceğinizi mi sanıyor-

sunuz? Şüphesiz ki Allah işlediklerinizden haber-

dardır.” (Tevbe: 16)

“Şayet Rabbin dileseydi onu yapamazlardı.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Allah dileseydi, cin ve insan şeytanlarının bir takım

süslü sözler kullanarak cahil insanları kandırmalarına

engel olur ve onlar bu tür amellerde bulunamazlardı.

Fakat Allah, bunu bir hikmete binaen bu şekilde dile-

miştir. Şüphesiz ki Allah bu konuda böyle dilemeseydi

hiçkimse birşey yapamazdı.”

Hidayeti Bulma Veya Sapma

Allah-u Teâlâ, insanları iman etme veya küfrü seçme

konusunda zorlamamış bilakis onları, hidayete yönelme

veya hidayetten sapma yeteneği üzere yaratmıştır.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“Ve onu iki yola yöneltmedik mi?” (Beled: 10)

Herşey Allah-u Teâlâ’nın dilemesiyledir. Fakat bu,

Allah-u Teâlâ’nın insan ve cin şeytanlarını küfrü seç-

meye zorladığı anlamına gelmez. Çünkü Allah-u Teâlâ,

küfürden razı değildir. Bu sebeble küfür işlemeyi yasak-

lamış ve küfür ameller işleyenlere ceza vereceğini bil-

dirmiştir.

“Öyleyse onları uydurduklarıyla başbaşa bırak.”

Allah-u Teâlâ bu ayeti şöyle bitiriyor:

Page 18:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:112

18

“Ey Rasulüm! Süslü sözlerle, birbirlerini aldatmaya

devam eden kimseleri bir kenara bırak, onlara aldırış

etmeden tebliğini sürdür, sana olan eziyetlerine sabret

ve sadece Allah’a tevekkül et. Allah, şüphesiz ki sana

yeter. Ve muzaffer kılacak olan da sadece O’dur. Yap-

tıklarıyla fazla sevinmesinler. Zira Allah, onlara haket-

tikleri cezayı mutlaka verecektir. Onların hesabı ve ce-

zaları elbette ki Allah’a aittir. Sana düşen ise sadece

tebliğ etmendir.”

Şeytan

Kelime manası:

Şeytan, özel isim olarak kullanıldığında İblis aleyhil-

lane kastolunur. Genel olarak kullanıldığında, İblis’in

özelliklerini taşıyan herkes kastolunur.

Şeytanın özelliği; haktan, doğru yoldan, Allah’ın di-

ninden, İslam dininin kanun ve prensiplerinden uzaklaş-

tırıcı ve saptırıcı olmasıdır. Kendisine tâbi olanları mu-

hakkak Allah’ın kulları için seçtiği yoldan saptırır ve

buna zıt olan karanlık ve çıkmaz yollara sürükler.

Ayette de görüldüğü gibi şeytanlar hem cinlerden

hem de insanlardan olmaktadır. Ancak bu şeytanlar

nasıl tanınacak, bunların şerlerinden nasıl korunulacak,

bunlara karşı ne tedbirler alınacak ve bunların kullandı-

ğı saptırma metodları, tuzakları ve çalışmaları nelerdir?

Bunlar iyice bilinirse, ancak o zaman müslümanlar bun-

lara üstün gelip onlardan emin olabilirler.

Yaratılışı gereği insanlar, cinleri gözleriyle göremez-

ler ve tanıyamazlar. Ancak var oldukları bilinir ve his-

sedilir. Bu sebeple cinni şeytanların maddi veya manevi

Page 19:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:112 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

19

şerlerinden ancak, tüm yaratılmışların yegâne sahibi

olan Allah’a sığınılarak korunulabilinir. Bu tür şeytan-

ların kötülüklerine karşı alınabilecek tedbirlerin en

önemlileri şunlardır:

1 – İlim: Allah’ı ve emirlerini öğrenmek bunlara gö-

re yaşamak. Yapılmasını emrettiklerini yapmak, yasak-

ladıklarından kaçınmak, şeytanların insana yaklaşma ve

kandırma metodlarını öğrenmek, şeytanın kandırmaya

çalıştığı anlaşıldığında hemen Allah’a yönelip şeytan-

dan ve yaptırmaya çalıştığı amellerden uzaklaşmak.

2 – Zikir: Her an Allah’ın gözetiminde olunduğunu

unutmayıp Allah’ı manası bilinen ve İslam’ın izin ver-

diği kelimelerle yüceltmek, tesbih ve takdis etmek.

3 - Kur'an ile içli dışlı olmak: Yani devamlı Kur'an

okumak, manasını anlamak ve yaşamak.

4 - Rasulullah’ın öğrettiği dualarla Allah’a yö-

nelmek ve yardım istemek.

5 - Kişinin kendisini tanıması: Bundan kasıt, kişi-

nin kendi zaaflarını keşfetmesi ve araştırmasıdır. Her-

kes kendi nefsini daha iyi bilir. Madden ve manen kuv-

vetli olan ya da zayıf olan yönlerini de herkesten daha

iyi bilir. Bu sebeple kişi zaafları bulunan noktalara çok

dikkat etmelidir. Genellikle şeytanlar insanları zaafları

bulunan noktalardan yakalar. Bu sebeple müslümanlar

dünyalık hiçbir şeye aşırı istek ve tamah göstermemeli,

kanaatkâr olmalıdır. Çünkü meşru olsa bile arzulara

ulaşma çabası şeytanın işini kolaylaştırır. Arzularına

meşru yollardan ulaşamayan zayıf karakterli kişiler,

şeytanların vesveselerine yenik düşüp meşru olmayan

yollara başvurabilirler.

Page 20:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:112-113 20

Ancak, kişi yukarıda zikredilen yöntemleri ne kadar

yapsa da şayet şeytanın bir amel ile arasına girdiğini

veya kötü bir amel yaptırmaya kalkıştığını anladığı an-

da hemen Allah’a sığınıp o kötü ameli yapmaktan vaz

geçmez veya yapacağı iyi ameli yapmaya devam etmez

ise şeytandan uzaklaşmış sayılmaz ve şeytan kişiye ga-

lip gelir. Yani yaptırmak istediğini yaptırır ve kişiyi

yavaş yavaş helake sürükler. Şayet kişi bir kötü amel

yaptıktan sonra farkına varıp hemen tevbe etmez ve

kötü şeylerden uzaklaşmazsa şeytan ona birbiri peşin-

den aynı yöntemle birçok kötülükler işletir. Yani müs-

lüman, haram, günah ve küfür konularında duyarsız

olmamalı, ya da bir defacık hata işlemekten bir şey ol-

maz, tevbe ederim, bir daha yapmam gibi düşüncelere

kapılmamalıdır. Çünkü bu düşünceler de şeytandandır.

Şeytan bir ameli bir kez işlettiğin de kişinin ikinci kötü-

lüğü işlemesi daha kolay olur. Bu sebeple şeytani ves-

veselere ilk anda set çekmek gerekir.

İNSAN VE CİN ŞEYTANLARINA KANANLAR

113

113 – Böylece ahirete inanmayanların kalbleri

ona meyletsin, ona razı olsun ve işlemekte oldukları-

nı işlemeye devam etsinler.

Page 21:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:113 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

21

Allah-u Teâlâ, önceki ayette insan ve cin şeytanları-

nın nebilere, onlara bağlanan ve onların yolundan giden

müslümanlara düşmanlıklarını bildirdikten sonra bu

ayette de şeytanlardan bahsetmekte ve bu gibi şeytanla-

ra kimlerin tâbi olduğundan haber veriyor.

“Böylece ahirete inanmayanların kalbleri ona

meyletsin...”

İnsan ve cin şeytanları birbirlerine karşı süslü, yal-

dızlı ve nefse hoş gelen sözler söylerler. Böylece hem

mü’minleri kandırmaya çalışır, hem de ahirete iman

etmeyen, öldükten sonra dirilmeyi ve hesabı reddeden

kâfir ve münafıkları kendilerine daha çok meylettirme-

ye çalışırlar.

Zira insan ve cin şeytanlarının süslü sözleri, ahiret

gününe, yeniden dirilme, hesab, ceza, mükâfat gibi ha-

diselere iman etmeyen, sadece dünyada yaşayacaklarına

inandıkları için tüm enerjilerini dünya metaını elde et-

meye harcayan ve bu konuda, iyi kötü demeden her

türlü yola başvuran kâfir ve münafıklar üzerinde olduk-

ça etkili olur ve onların heva ve heveslerine uygun ol-

duğu için hoşlarına gider. Çünkü bunlar zayıf, cahil,

sapmaya meyyal, sapıklığa dünden razı, nefislerinin

isteklerine kulak veren fakat hakka karşı, kulaklarını

tıkayan, basiretleri tamamen körelmiş kimselerdir.

Ama hakka tâbi olmayı ihlasla isteyen gerçek iman

sahibi müslümanlara gelince, onlar; Rablerini, O’nun

emir ve yasaklarını, gerçek kurtuluş yolu olan İslam’ı,

İslam dininin biricik önderi, rehberi, numunesi ve teb-

liğcisi olan rasul Muhammed’i, kendi nefislerini ve za-

aflarını, kulluğun ne demek olduğunu, şeytanları, onla-

Page 22:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:113

22

rın tuzak, vesvese ve kandırma yöntemlerini, iman ve

küfür amellerini, müslümanı ve kâfiri, hakkı ve bâtılı,

kısacası bilinmesi gereken her şeyi bildikleri, bunları

önemle öğrenmeye gayret ettikleri, nefislerine uymak-

tan kaçındıkları, iman edilmesi gereken her şeye, haya-

tın sadece dünya hayatı olmadığına, ahirette de bir ha-

yat olduğuna, orada yeniden dirilme, hesab, ceza ve

mükâfat gibi hadiselerin kesinlikle vuku bulacağına

yakinen bilerek iman ettikleri için insan ve cin şeytanla-

rının süslü sözleri, vesveseleri, kandırmacaları, saptır-

macaları, tuzakları ve bunlar gibi şerre sürükleyici yol-

larının hiç birisi onları etkilemez. Süslü sözler onları

aldatmaz, gösterişli yaşantılar onların nefislerinde yer

etmez. Şeytan bir an etkiler gibi olsa, derhal Rableri ve

yegâne ilahları olan Allah-u Teâlâ’ya yönelir ve şeyta-

nın etkisini benliklerinden defedip tekrar hakka döner-

ler.

“Ona razı olsun ve işlemekte olduklarını işlemeye

devam etsinler.”

İnsan ve cin şeytanlarının, sahte, aldatıcı ve nefsin

hoşuna giden sözlerine ancak dünya metaını elde etmek

için yaşayan, ahireti hiç düşünmeyen, bilakis reddeden

kimseler kulak verir, tâbi olur, ondan razı olur ve böy-

lece sapıklık üzere yaşamaya devam ederler.

Zira onlar, insan şeytanlarının dünyada sahip olduk-

ları makam, mevki ve maddi kuvvet gibi değerleri, bun-

lara tâbi olanların çokluğunu, hakka bağlananların ise

zayıf, sayıca az, dünyada şeytanlar ve yandaşları tara-

fından maddi ve manevi çeşitli eziyetlere uğratıldıkları-

nı görünce, ahiret inançları olmadığı, bilakis kalpleri

Page 23:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:113 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

23

zayıf ve hasta olduğu, bu sebeple sadece dünya metaını

elde etmeyi arzuladıkları için söylenen sahte, yalan ve

yaldızlı sözlere düşünmeden kanar ve kabul ederler.

Çünkü insan ve cin şeytanlarının süslü sözlerine an-

cak hasta kalpli insanlar inanır ve bu süslü sözler ancak

onlara cazip gelir. Şeytanlara en çok meyleden, onların

her dediğini en çok tasdik eden ve peşlerinden ayrılma-

yanlar en hasta ruhlu, şirk, küfür ve sapıklıkta en ileri

gidenlerdir. İnsanlar, şeytanlara tâbi oldukları müddet-

çe, daha çok saparlar, daha çok günah ve küfür işlerler,

asla aydınlığı göremez ve karanlıklarda kaybolup gider-

ler. Müslümanlara en çok zarar verenler de işte bu hasta

ruhlulardır.

Kimdir bu hasta ruhlu, şeytana ayak uydurmuş ka-

ranlık insanlar? Kimdir bu şeytanlara inananlar? Kimdir

bu ebedi saltanatı reddedip küçücük ve geçici şeylerle

avunanlar?

Bunlar; insanların haklarını ganimet bilerek, hile, ya-

lan, kaba kuvvet, yersiz vergiler, faiz kısacası Allah’ın

meşru kılmadığı yollarla gasbeden, Allah’ın haram kıl-

dığı her ameli çekinmeden işleyen, sahip olduğu varlı-

ğını insanları Allah’ın yolundan uzaklaştırmak için sar-

feden, el, dil, can, mal, kalem, inanç vs. ile Allah’ın

dininin ve müslümanların ortadan kaldırılması, hapse-

dilmesi, ezilmesi için kullanan, silahını müslümanlara

doğrultan, müslümanları tagut ve yandaşlarına ihbar

eden, bilerek müslümanların sırlarını kâfirlere vererek

hainlik yapan, her türlü ahlaksızlığa ve Allah’ın sınırla-

rının aşılmasına izin veren, göz yuman, bundan kalbi

rahatsızlık duymayan, şeytanların, tagutların, kâfirlerin

değer verdiği inanç, simge, düzen, kanun, prensip vs.nin

Page 24:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:113-114 24

hayata hakim olmasını isteyen, bunlara değer veren,

bunları yücelten, böyle pis değerleri yüceltmeyenlere

kin besleyen, eleştiren, kötü gözle bakan, Allah’ın ken-

disine vermiş olduğu dünyalık bir takım değerlerle övü-

nüp insanları küçük gören, aşağılayan, insanların namu-

suna, malına, canına, aklına musallat olan ve bunlara

yardım eden her zorba, zalim...

Allah’ın Kur'an’da, Rasulullah’ın da hadislerinde

bildirdiği kâfir ve müslümanlara ait sıfatları bilen her

aklıselim kişi, kimlerin şeytanların peşine takılıp gitti-

ğini, adımını şeytanların adımına kimlerin uydurduğunu

çok iyi bilir. Burada belirtmeye çalıştığımız bu sıfatlar

sadece birer hatırlatmadan ibarettir.

KUR’AN’IN HÜKÜMLERİNE BOYUN EĞMEK

114

114 – (Kur’an’ın Allah katından geldiğini inkâr

edenlere) De ki: “Size, hak ile batılı apaçık beyan

eden kitabı indirdiği halde (aramızdaki ihtilafı çöz-

mek için) Allah’tan başka hakem mi arayacağım?”

Muhakkak ki, kendilerine kitap verdiğimiz (yahudi

ve hristiyan alimi olan) kimseler, onun (Kur’an’ın),

sadece hak bilgileri ihtiva eden bir kitap olarak

Rabbin katından indirildiğini çok iyi bilirler. (Ey

Rasulüm! Kitap ehli alimlerinin, Kur’an’ın Allah katın-

Page 25:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:114 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

25

dan indirildiğini bildikleri konusunda) sakın şüphe

edenlerden olma!

Allah-u Teâlâ, önceki ayetlerde iman etmeleri için

maddi deliller isteyen, istedikleri maddi deliller kendile-

rine indirilse bile iman etmeyecek olan bazı kimseler-

den haber verdikten sonra bu ayette ise Kur'an’dan ve

indirilme gayesinden haber vermektedir.

Kur'an; kendisine bağlanılması ve her ihtilafta mu-

hakeme olunması gereken, gerçek adil hükümler ihtiva

eden Allah-u Teâlâ’nın yegâne kitabıdır.

Yine bu ayette, kendilerine kitab verilen bazı kimse-

lerden de bahsedilmektedir. Bu kimseler; hakkı arayan,

ihlasla, halis bir niyetle, gerçekten iman etmek isteyen,

Kur’an’ın; bağlanılması ve her ihtilafta başvurulması

gereken yegâne kaynak olduğunu, Muhammed aleyhis-

selam’ın risaletini tek başına ispat edici ve kâfirlerin

istedikleri maddi mucizelerden daha açık, daha anlaşılır,

daha kuvvetli gerçek bir mucize olduğunu idrak eden,

hayatın her yönüne Kur'an’la hükmedilmesi ve her ko-

nuda Kur'an’ın hükmüne boyun eğilmesi gerektiğine

iman eden kimselerdir. İşte bunlar, Kur’an’ın Allah-u

Teâlâ tarafından indirildiğini kesin olarak biliyorlardı.

(Kur’an’ın Allah katından geldiğini inkâr edenlere)

“De ki: “Size, hak ile batılı apaçık beyan eden kitabı

indirdiği halde (aramızdaki ihtilafı çözmek için) Al-

lah’tan başka hakem mi arayacağım?”

Allah-u Teâlâ bu ayette; nebisi Muhammed aleyhisse-

lam’a, hükmü Allah’tan başkalarından alan, ihtilaf anın-

da adaleti Kur'an dışında başka kaynaklarda arayan,

Page 26:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:114

26

böylece yalnız Allah’a değil, yaratılmışlara da ibadet

eden müşriklere şöyle söylemesini emrediyor:

“Allah, insanların her konuda başvurmaları için; ha-

yatlarını düzenlemek, davranışlarını şekillendirmek,

ruhlarını temizlemek, aralarında çıkan ihtilafları çöz-

mek, yapılacak ibadetleri öğrenmek, mü’min, müslü-

man, günahkâr, münafık, mürted, müşrik, kâfir, fasık,

zalim, tagut, şeytan kimdir, bunları tanıyıp ona göre

tavır takınması için başvurulacak kitabı Kur’an’ı indir-

miştir.

Her tür nefsani düşünceden, yanlış fikirlerden, zulüm

ve isyandan uzak, her konuda adil hükümler ihtiva eden

bu kitap bana verilmişken O’ndan başka hakemlermi

arayacağım? Allah’ın kitabı Kur'an’dan başka yasalara

mı başvuracağım? Haklıya hakkını vermeyen, mazlumu

korumayan, bilakis haksızı haklı çıkaran, zalimin zul-

münü daha da arttıran şu bilmem kimin uydurduğu ka-

nunlarda mı adaleti, hakkı ve doğruyu arayacağım? Bu,

kesinlikle olacak bir şey değildir.

O’ndan daha doğru söz söyleyen, O’nun hükmünden

daha adaletli bir hüküm veren hiçbir varlık yoktur. O,

indirmiş olduğu Kur’an’da size herşeyi eksiksiz açıkla-

mıştır: Öyle ki size; Hakkı, bâtılı, helali, haramı, tevhi-

di, şeriati, ibadeti, gerçek zikri, adabı... İktisadi, siyasi,

medeni, beşeri, ferdi, ahlaki, ilmi, ruhi, her meselenin

temellerini... Müslümanlar ve kâfirlerle ilişkilerin temel

kaidelerini... Dünya ve ahiret mutluluğunun kesin ola-

rak elde edileceği gerçek hayat sistemini... Evet! Allah-

u Teâlâ, bütün bunları ve dahasını işte şu hakka ulaştırı-

cı kitabta açıklamıştır.”

Page 27:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:114 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

27

İşte bu Kur’an, insanların ihtiyaç duyduğu her bilgiyi

en doğru şekliyle içermektedir.

Aynı zamanda bu kitap, her yönüyle mucizevi bir ki-

taptır. Bu kitabı gereği gibi okuyan bir kimse onun bir

beşer sözü olmadığını, bilakis Allah-u Teâlâ kelamı

olduğunu rahatlıkla anlar.

Kur'an’ı ilk okuyan ve hükümlerini ilk tebliğ eden

Muhammed aleyhisselam’dan, daha önce insanlar ara-

sında 40 yıl yaşamasına rağmen, kendisine risalet ula-

şıncaya kadar böyle sözler duyulmamış olması, onun

Allah-u Teâlâ tarafından gönderilen bir rasul olduğunun

açık bir delilidir. Bu, ancak risaletle olabilecek bir şey-

dir. İşte Allah-u Teâlâ bu özelliği, kulları içinden seçtiği

Muhammed aleyhisselam’a vermiştir. Risalet olmaksı-

zın, beşerden herhangi bir kimsenin Kur’an’ın bir ben-

zerini getirmesi kesinlikle mümkün değildir.

Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

“De ki: “Eğer Allah dileseydi onu size okumaz-

dım ve onu size bildirmezdim. Oysa on(un gönderil-

mesin)dan önce içinizde bir ömür kaldım. Hiç ak-

letmiyor musunuz?” (Yunus: 16)

Allah-u Teâlâ Kur’an’ı, apaçık bir mucize olarak in-

dirmiş, onunla hakkı-bâtılı, helali-haramı, iyiyi-kötüyü,

doğruyu-yanlışı açıklamış, kıyamete kadar hayatı dü-

zenleyecek ve insanlar arasında çıkacak her türlü ihtilafı

çözecek temel hükümleri bildirmiştir. Bu kitab indikten

sonra, hakkı aramak ve adaleti sağlamak için insanların

başka bir yol aramaya ihtiyaçları kalmamıştır. Zaten,

artık bundan başka bir yol seçme hakları da yoktur.

İşte bu sebeble Allah-u Teâlâ’nın kitabının ve rasu-

lünün sünnetinin hükümlerini terkedip başka hükümlere

Page 28:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:114

28

muhakeme olduğu halde müslüman olduğunu iddia

eden kimseye şaşmamak mümkün müdür?

Ayette geçen “Hakem” sıfatı; sadece adaletle hük-

meden kimseye verilen bir sıfattır. Hakimden daha be-

lağatlidir. Çünkü “Hakem” hem yüceltme hem övme

sıfatıdır. Hakim ise ister adil olsun ister olmasın hüküm

fiilini yapan kişi demektir. Fakat “Hakem” sıfatı sade-

ce adaletle hükmeden kişiye verilir.

“Muhakkak ki, kendilerine kitap verdiğimiz (ya-

hudi ve hristiyan alimi olan) kimseler, onun

(Kur’an’ın), sadece hak bilgileri ihtiva eden bir kitap

olarak Rabbin katından indirildiğini çok iyi bilir-

ler.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Taklitçiler hariç, kendilerine Tevrat’ı ve İncil’i ver-

diğimiz yahudi ve hristiyanlardan alim olanlar,

Kur’an’ın kesinlikle Allah tarafından indirilen bir kitab

olduğunu, bir beşer sözü olmadığını ve hiçbir beşerin

böyle bir kitap ortaya koyamayacağını çok iyi bilirler.

Zira onlar, kendilerine daha önce de kitab indirilmiş

kimselerdir. Bu sebeple; hangi kitabın Allah katından

indirilmiş, hangi kitapların da uydurulmuş olduğunu

hemen anlarlar. Allah’ın sözüyle beşerin sözünü kolay-

ca ayırtedebilirler.

Allah-u Teâlâ bu konuda başka ayetlerde şöyle buyu-

ruyor:

“İşte böylece sana kitabı indirdik. Kendilerine ki-

tab verdiklerimiz ona iman ederler. Ve bunlardan

ona iman edenler vardır. Ayetlerimizi kâfirlerden

başkası inkâr etmez.” (Ankebut: 47)

Page 29:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:114 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

29

“İsrail oğulları alimlerinin onu bilmeleri, onlar

için bir ayet (delil) değil midir?” (Şuara: 197)

Müşriklere Sunulan İki Delil Ve İslam’a Düşman-

lıkta İleri Gidenler

Allah-u Teâlâ, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’den risaletini ispat etmesi için maddi mucizeler is-

teyen müşriklere iki büyük delil sunmuştur:

Birincisi: Kur'an’ın bizzat kendisi. Kur'an; Muham-

med aleyhisselam’ın Allah-u Teâlâ tarafından gönderil-

miş bir rasul olduğunu apaçık bir şekilde ortaya koyan,

hakkı-bâtıldan ayıran, helal ve haram sınırlarını tayin

eden, insanları hem dünyada hem de ahirette mutlu ede-

cek hayat sistemini bildiren, her yönüyle mucizevi bir

kitaptır. Bu sebeple, Rasulullah’a iman etmeyen ve

onunla mücadele eden müşrikler, bu Kur’an’ın Allah

tarafından indirilmediğini, onu Muhammed’in uydur-

duğunu iddia etmiş, fakat bunu ispat etmek için onun

cümleleri ve manaları gibi ruhlara işleyen, her yönüyle

doğruluğuna hak verilen, gönüllere huzur veren, hayat-

lara anlam kazandıran onun benzeri üç ayet bile getire-

memişlerdir.

İkincisi: Daha önceki rasullere indirilmiş olan Tev-

rat ve İncil. Allah-u Teâlâ bu kitablarında, son rasul

olarak Muhammed adında bir rasul göndereceğini ve

ona kitap olarak Kur’an’ı indireceğini, ona şahid olan

herkesin mutlaka ona iman, itaat ve yardım etmesi ge-

rektiğini haber vermiştir.

Allah’ın rasulü Muhammed aleyhisselam’ın yaşadığı

dönemde, kendisinin son rasul olduğunu müjdeleyen

Page 30:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:114

30

Tevrat ve İncil halen mevcuttu. Hristiyan ve yahudi din

alimleri bu iki kitabı ve gelecek son rasulle ilgili haber-

leri çok iyi biliyorlardı. Bu sebeble onların içinden ih-

laslı olan, hakkı isteyen bazı kimseler Muhammed aley-

hisselam’ın Allah-u Teâlâ tarafından gönderilen bir rasul

olduğunu itiraf etmiş ve buna şehadet etmişlerdir. Fakat

onlardan bazıları bu gerçeği gizlemiş ve bildikleri halde

hakkı reddetmişlerdir.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (Yahudi

ve Hıristiyanlar) onu (Muhammed’i) oğullarını tanı-

dıkları gibi tanırlar. Böyleyken onlardan bir grup

bildikleri halde hakkı gizler.” (Bakara: 146)

İslam dininin en şiddetli düşmanları; hakkı bildikleri

halde hakka karşı gelen, hakkı gizleyen, hakkı saptır-

mak için bütün güçlerini seferber eden, İslami kelimele-

rin manalarını tahrif eden, İslami konularda yalan uydu-

ran, gerektiğinde İslam düşmanlarıyla elele vererek

hakkı yoketmeye çalışan, İslam’ı yaşamak ve yaşatmak

için değil, ancak saptırmak için öğrenen ve öğreten söz-

de alimlerdir.

Bunlar tıpkı; Kur’an’ın hak kitap ve Muhammed

aleyhisselam’ın son rasul olduğunu kesinlikle bilen, fakat

bu gerçeği gizleyen, böylece hakkı bile bile reddederek

Muhammed aleyhisselam’a şiddetli düşmanlık gösteren

kitab ehlinin alimleri gibidirler. Bunlar, çağımızın be-

lamlarıdır.

İşte bu belamlar, İslam dininin kuvvetinin

Kur’an’dan ve Kur’an’ı açıklayan sünnetten kaynaklan-

dığını çok iyi bilmektedirler. Bu sebeble Kur’an’ı ve

özellikle de Kur’an’ı açıklayan sünneti ortadan kaldır-

Page 31:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:114 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

31

mak, insanları bu iki kaynaktan uzaklaştırmak için her

alanda mücadeleye kalkışmışlardır.

Kur’an’a karşı yapılan en büyük cürüm; Kur’an hü-

kümlerinin yürürlükten kaldırılarak yerine beşer aklının

ürünü olan hükümlerin konmasıdır. İslam düşmanları

bunun İslam’a vurulmuş en büyük darbe olduğunu çok

iyi bilmektedirler. Bu vesile ile İslam üzerinde, gerçek

müslümanlar hariç, kendilerini müslüman sanan cahil

halkların bile farkına varamayacağı birçok oyunlar oy-

namaktadırlar.

İşte bu İslam düşmanları, Kur’an ve onun açıklayıcı-

sı olan sünnetin hükümlerini bir kenara atarak beşer

hükümleriyle hükmeden tagutların, bu amellerinden

dolayı kâfir olmadıklarını, bilakis onların müslümanla-

rın liderleri ve ulul emirleri olduğunu, onlara asla isyan

etmemek, bilakis itaat etmek gerektiğini, İslam’a karşı

işledikleri bu büyük cürümün ise İslam akidesine ve

tevhid inancına zıt olmadığını, bu tür inanç ve amellerin

İslam dinine hiçbir zarar vermediğini, çağın gereği ola-

rak böyle yapılmasının daha uygun olduğunu, böyle

tagutlara İslam dininin ve müslümanların ortadan kaldı-

rılması pahasına yardım edenlerin de müslüman olduk-

larını, bunların tekfir edilemeyeceğini, bu tür kişilerin

en fazla günahkâr olabileceklerini, kendisini müslüman

sanan cahil halka kitaplar çıkartarak, gazetelerde yazılar

yazarak, radyo ve televizyonlarda belamlar arası tartış-

malar düzenleyerek, haber programlarında Kur'an ve

sünnete göre yaşamayı gaye edinmiş kişileri kötü, geri-

ci, yobaz, bölücü gibi göstererek empoze etmektedirler.

Tagutlar bu gibi iğrenç fiillerini maalesef, aslı bo-

zulmuş dinlere mensup haham ya da papaz gibi din

Page 32:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:114

32

adamları vesilesiyle değil, bilakis İslam alimi olarak

adlandırdıkları, kendilerine “allame”, “doktor”, “profe-

sör”, “büyük zat”, “Allah dostu” gibi sıfatlar, ünvanlar

ve mevkiler vererek, böylece kendilerini şişirdikleri,

İslam kisvesine bürünmüş sahte din adamlarıyla gerçek-

leştirmektedir.

Bu tür oyunlar geçmişte de oynanmıştır, zamanımız-

da da yapılmaktadır. Evet, bu yöntem; şeytanların keş-

fettiği, çok iyi ezberlediği, çok iyi ve titizlikle icra etti-

ği, İslam’ı yıkmak için çok etkili bir yol ve yöntemdir.

İslam görünüp İslam adına İslam’ı yok etmek...

Evet! “Müslümanım” diyen, fakat Kur’an’ı ve sün-

neti tümüyle hayatlarında hakim kılmayan, her türlü

ihtilafta sadece bu iki kaynağı hakem tayin etmeyen

insanların, sayıları ne kadar çok olursa olsun, hatta hep-

si namaz kılsa, oruç tutsa, haccetse ve İslam’ın diğer

rükunlarını yerine getirseler bile, küfür sistemlerine

karşı bir tehdit ve bir tehlike unsuru teşkil edemeyecek

ve bilakis o sistemlere rahatlıkla kölelik yapacaklardır.

İslam düşmanı şeytanlar ve tagutlar; İslam’ın kuvvetini

işte ancak bu şekilde yapmakla zayıflatıp yokedebile-

ceklerini gerçekten çok iyi bilmektedirler.

Bu sebeble, bir zamanlar İslam diyarı olan ve üze-

rinde yalnız Allah’ın hükümleri hakim olan ülkelerde

bu gün halklara zorbalıkla tahakküm eden kâfir sistem-

lerin ele başıları şeytanlar ve tagutlar; Kur’an ve sünne-

tin hükümlerinin hakim kılınmasına kesinlikle izin ver-

mezler, hatta bu gayeyle hareket eden muvahhidlere

karşı en büyük saldırıları yaparlar. Çünkü, Kur'an ve

Rasul Muhammed’in sünnetini tümüyle ve hayatlarının

her alanına istisnasız hakim kılan, hakkı bulmak ve ya-

Page 33:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:114 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

33

şamak için kendilerine bunlardan başka bir kaynak ke-

sinlikle aramayan gerçek muvahhidlerin kendileri için

en büyük tehlike ve tehdit unsuru olduğunu çok iyi bi-

lirler.

“(Ey Rasulüm! kitap ehli alimlerinin, Kur’an’ın Al-

lah katından indirildiğini bildikleri konusunda) sakın

şüphe edenlerden olma!”

Allah-u Teâlâ bu ayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’e hitab ederek: “sakın şüphe edenlerden olma!”

buyuruyor.

Bu ayetteki hitab her ne kadar Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’e ise de esas kastedilen onun ümmetidir.

Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah-u

Teâlâ’nın hükümleri hakkında asla şüpheye düşmemiş-

tir.

Allah-u Teâlâ buna benzer olarak bir başka ayette

şöyle buyurmuştur:

“Eğer sana indirdiğimizden şüphede isen senden

önceki kitabı okuyanlara sor! Elbette ki sana Rab-

bin’ den hak gelmiştir. Öyleyse, sakın şüphecilerden

olma.” (Yunus: 94) Bu konu hakkında İbni Abbas radıyallahu anh şöyle

demiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem asla şüphe et-

medi ve sormadı bile.” (İbni Münzir, İbni Ebi Hatim, İbni Merdeveyh-Diya kita-

bında) Bazı alimler ise buradaki hitabın Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’e olduğunu söylemiş ve bu konuda

şöyle demişlerdir:

Page 34:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:114-115 34

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Kur’an’ın Al-

lah-u Teâlâ tarafından kendisine indirildiği hususunda

asla şüphe etmemiştir. Dolayısıyla bu ayetten kasıt şu-

dur:

“Kitab ehli olan yahudi ve hristiyanların, kendisinin

hak rasul olduğunu bildiklerini, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem önceleri bilmiyordu. Dolayısıyla bu ko-

nu ile alakalı haber (ayet) gelmeden önce bu konuda

şüphe ediyordu.”

KUR’AN HİÇ EKSİKSİZ HER YÖNÜYLE

TAMAMLANMIŞ BİR KİTAPTIR

115

115 – Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımın-

dan tamamlanmıştır. O’nun kelimelerinde değiştir-

me olmaz. Ve O, Semi’dir, Alim’dir.

Allah-u Teâlâ önceki ayette yalnızca Kur’an’ın ha-

kem tayin edilmesi gerektiğini bildirmişti. Bu ayette ise;

Kur’an’ın, insanların ihtiyaç duyacağı önemli her konu-

da, hiçbir eksiklik bırakılmaksızın, her yönüyle tamam-

landığını haber vermektedir.

“Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından

tamamlanmıştır.”

Page 35:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:115 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

35

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Rabbinin sözü olan Kur’an tamamlanmıştır... Bu

sebeble ona yeni şeyler yani; yeni hükümler, yeni kural-

lar, yeni prensipler, yeni sözler, yeni kelimeler, yeni

manalar, yeni harfler, kısacası sünnetin tefsir etmediği,

açıklamadığı, fakat beşer zihninin ürettiği, beşerin haya-

linden kaynaklanan ve beşeri vehimlere dayanan yeniye

dair ne varsa, kesinlikle hiçbir şeyler eklenilmesine ih-

tiyacı yoktur. Kur'an’ın içindeki hükümler, hakkı ve

bâtılı ayırmada kesinlikle yeterli hükümlerdir. Doğru ve

yanlış, onun bildirdiğidir. Bu sebeple istisnasız herkesin

ona tâbi olması gerekir. İçindeki haberlerin hepsi şüp-

hesiz doğru, hükümleri ise selim fıtrata ve sağlam akla

sahip olanlar arasında hiçbir ihtilafa yer bırakmayacak

şekilde adaletlidir. Emir ve yasaklarında muhakkak

hayır vardır. Çünkü kulları yaratan yaratıcı, kulları için

zararlı ve şerli olan herşeyi yasaklamış, faydalı ve ha-

yırlı olan herşeyi emretmiştir. Kur’an’ın bildirdiği haber

ve hükümlerin aksine haberler ve hükümler ise bâtıldır,

yanlıştır, hatalıdır, aldatmacadır, onlar da fayda ve hayır

yoktur, bilakis zarar ve şer vardır.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyuruyor:

“(Ayetlerimize iman eden kimseler) İşte onlar, elle-

rindeki Tevrat ve İncil’de (vasıflarını) yazılı olarak

buldukları o ümmî nebi ve rasûle tabi olanlardır. O (rasul), onlara iyiliği emreder, münkerden de onları

sakındırır. Temiz olan şeyleri onlara helal, (kötü ve)

pis olan şeyleri ise haram kılar. (Ve yine, günah işle-

diklerinden dolayı onlara verilen) Ağır yükümlülükleri

ve hükümleri onlardan kaldırır. O rasûle iman eden,

Page 36:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:115

36

onu yücelten, (düşmanlarına karşı) ona yardım eden

ve ona indirilen Nûr’a (Kur’an'a) tabi olanlar; işte

asıl kurtuluşa erecek olanlar bunlardır.” (A’raf: 157)

Allah-u Teâlâ, Muhammed aleyhisselam’ı son rasul

olarak göndermiş, Kur’an’ı da son kitab olarak indirmiş

ve dini olan İslam’ı hiç eksik bırakmaksızın tamamla-

mıştır. İnsanlardan da din olarak sadece İslam’dan razı

olmuş, İslam’dan başka bir yolu din edinenlerden ise o

dinlerini kabul etmeyeceğini haber vermiştir.

İnsanların yaratıcısı, rabbi ve sahibi olan, onların ih-

tiyaçlarını kendilerinden daha iyi bilen Allah-u Teâlâ,

dini olan İslam’ı ve ondaki temel hükümleri, zamanlar

ve zeminler değişse bile, hiç kimsenin herhangi bir ila-

ve ya da değişiklik yapmasına gerek bırakmayacak şe-

kilde mükemmel olarak tamamlamıştır.

O halde bu din tamamlandığı için, yeni herhangi bir

ilave, eksiltme ya da değişikliğe kesinlikle ihtiyacı yok-

tur. Çünkü bu din insanların rabbi ve sahibi olan, onla-

rın ihtiyaçlarını kendilerinden daha iyi bilen Allah-u

Teâlâ tarafından tamamlanmıştır.

Bu din zamanın ya da zeminin değişmesiyle asli hü-

kümleri asla değişmeyecek şekilde tamamlanmıştır.

İslam’ın hiçbir ilaveye, hiçbir eksiltmeye kısacası

yeni hiçbir düzenlemeye ihtiyacı olmadığı halde her

kim; bu dinin bütün ihtiyaçlara cevab vermediğini veya

hükümlerinin eski çağa ait hükümler olduğunu, zama-

nın değişmesiyle hükümlerin değişebileceğini ya da

hükümlerinde eksiklik bulunduğunu iddia ederse, Al-

lah-u Teâlâ’ya karşı büyük bir iftira atmış ve kâfir ol-

muş olur... Herkes açıkça bilsin ki; işte bu kimseler,

Page 37:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:115 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

37

İslam dininin, Allah’ın ve müslümanların gerçek düş-

manlarıdır!

Her kim de insan suretindeki bu şeytanlara ve tagut-

lara itaat eder, söylediklerini tasdik eder ve bu konudaki

uygulamalarını kabul eder veya bu tür uygulamalarda

eliyle, diliyle, malıyla, canıyla velhasılı herhangi bir

şeyle yardım ederse, o kimse de Allah-u Teâlâ’nın ken-

dilerine itaat edilmeyi yasakladığı kimselere itaat ede-

rek küfre girmiş olur.

“O’nun kelimelerinde değiştirme olmaz.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Allah-u Teâlâ’nın Kur’an-ı kerim’de bildirdiği

emirler, yasaklar, cezalar ve mükâfatlar, anlattığı kıssa-

lar ve gerek dünya gerekse ahiretle ilgili verdiği haber-

ler asla değişmeyecektir. Bir hüküm verdiğinde O’nun

verdiği hükümlerin asla takibçisi olamaz. Hiç kimse

O’na hesap soramaz, ancak O hesap sorar. Bu sebeple

O’nun verdiği hükümlere istisnasız herkes uymak zo-

rundadır. Zira O, bir meselede hüküm verdiğinde kulla-

ra düşen, hiç tereddüt etmeksizin o hükümlere boyun

eğmektir.”

Ayetteki “(Allah’ın) kelimeleri”nden kasıt, Kur’an-ı

kerim’dir.

Hiçbir zaman iftiracılar Kur’an-ı kerim’de ne arttır-

ma, ne eksiltme ne de herhangi bir değiştirme yapama-

yacaklardır.

Kur’an’ın Tahrifatı Mümkün mü?

Allah-u Teâlâ kitabı olan Kur’an’ı tahrif edilmekten

ve değiştirilmekten korumuştur.

Page 38:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:115

38

Burada şöyle bir soru sorulabilir:

“Allah-u Teâlâ: “O’nun kelimelerinde değiştirme

olmaz” buyurmuştur. Acaba bu sözden, Allah-u

Teâlâ’nın gönderdiği kitabların hiç birinde tahrifat yapı-

lamayacağı anlaşılır mı?

Bu soruya verilecek cevab şöyledir:

Bu ayetten bu mana çıkmaz. Çünkü Allah-u

Teâlâ’nın bu ayette ki; buyurmuş olduğu;

“O’nun kelimelerinde değiştirme olmaz” sözünün

genel manası; “Allah-u Teâlâ’nın sözlerindeki doğruluk

ve adalet değişmez” demektir. “Allah-u Teâlâ’nın kitab-

larındaki lafızlar değiştirilemez” manasında değildir.

Çünkü Allah-u Teâlâ, Tevrat ve İncil’in lafızlarının

tahrif edildiğini Kur’an’da bildirmiştir.

Kur’an’dan önce indirilen kitapların lafızları her ne

kadar sahtekar alimler tarafından tahrif edilmişse de

Kur’an, bizzat Allah-u Teâlâ tarafından korunduğu için

bu kitabların durumuna düşmeyecek, kıyamete kadar

hiçbir tahrife uğramayacaktır. Allah-u Teâlâ bu konu

hakkında şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki zikri biz indirdik ve elbette onu

koruyacak olan da biziz.” (Hicr: 9)

Bu ayete göre; Allah-u Teâlâ Kur’an’ı kıyamete ka-

dar lafız olarak koruyacaktır. Fakat diğer kitablar için

böyle bir şey dilememiştir. Bu sebeble diğer kitabların

asılları, tahrif edilmek suretiyle kaybolmuştur.

Allah-u Teâlâ’nın kitabı Kur’an ise kıyamet gününe

kadar Allah-u Teâlâ’nın indirdiği şekliyle muhafaza

edilecek, bir harekesi bile değiştirilemeyecektir. Fakat

Kur’an’ın manalarında tahrifat yapılması mümkündür.

Buna zamanımızda çokça rastlamaktayız. Çünkü İslam

Page 39:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:115 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

39

düşmanları, Kur’an’ın mana olarak tahrif edilmesi üze-

rinde önemle durmaktadırlar. Aslında tarih boyunca

İslam düşmanları, bu kimseler Kur’an’ı lafız olarak

tahrif etmeyi de denemişlerdiler. Fakat Kur’an’ın aslı-

nın bulunması ve onu ezberleyen hafızların çok olması

sebebiyle bunda başarılı olamamışlardır. Çünkü onların

bu hileleri, çok kısa bir zamanda hemen keşfedildi ve

bastıkları sahte Kur’anlar hemen yokedildi.

İslam düşmanları, bu yolla başarılı olamayacaklarını

anlayınca, daha etkili başka bir yöntem uygulamaya

başladılar: Bu ise; Kur’an’ı lafız olarak değil, mana

olarak değiştirme... Fakat bu yöntemin başarı sağlaya-

bilmesi için bir takım elemanlara, bir takım piyonlara

gereksinimi vardı. İşte bu elemanlar; kendilerine

“alim”, “profesör”, “doktor”, “hoca” sıfatları verdikleri

sahtekar din adamları ya da bir takım sebeplerden dola-

yı halkın kendilerine değer verdikleri, aslında düşün-

mekten aciz, olan beyinsiz fikir adamları idi.

İşte bu sahtekar din alimlerinin, sahtekar din profe-

sörlerinin ve sahtekar din düşünürlerinin görevi; belli

meblağlar ve mevkiler karşılığında, kendilerine kulluk

edegeldikleri şeytan ve tagutların direktifleri doğrultu-

sunda İslam dinini, Kur'an’ı, hadisleri, siyer kitaplarını,

İslam tarihini didik didik incelemek, tali konuları, ihti-

lafları, özellikle açıklanmayan meseleleri kafaları bu-

landırmak için önemliymiş gibi gündeme getirmek,

İslami kelime ve lafızların şer’i manalarını atıp yerine

kendilerine zarar vermeyecek yeni manalar yüklemek,

ayet ve hadisleri, Rasulullah’ın, sahabelerin ve onlara

tâbi olan gerçek İslam alimlerinin açıklamalarının aksi-

ne yorumlamak ve açıklamak, kendileri için zararlı ol-

Page 40:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:115

40

duğuna kanaat getirdikleri ayet ve hadisleri kesinlikle

gündeme getirmemek ve gündeme getirenleri fitne çı-

kartmakla itham etmek, böyle kimseleri taguti güçlere

ihbar etmek, bu konularda öğrenciler yetiştirmek, bu

konular hakkında kitaplar basarak, gazetelerde köşe

yazıları yazarak, televizyon ve radyolarda konuşma ve

tartışma programları düzenleyerek halkı gerçek İs-

lam’dan uzaklaştırıp, ruhsuz sadece kimlik müslüman-

ları haline getirmek, Kur’an’ı küfür sistemlerine zarar

vermeyen, bilakis küfür sistemlerine, günahkarlara,

azgınlara, kâfirlere, tagutlara, İslam düşmanlarına meş-

ruluk tanıyan bir kitap olarak halka öğretmektir.

Evet! İslam düşmanlarının; çağdaş firavunların, eski

ve yeni şeytanların, bunlara tâbi olan sahtekâr din

adamlarının, İslam’ı yozlaştıran belamların bu çabaları

boşa gitmedi. Umduklarına büyük oranda eriştiler. Bu

gün öyle bir nesil yetiştirdiler ki, “müslümanım” diyor

ama şehadetin ne demek olduğunu bilmiyor. Şehadet

kelimelerini söylüyor ama manasını bilmiyor. “İlah”

deyince sadece yaratıcının kastedildiğini, “ibadet” de-

yince sadece namaz, oruç, hac vs gibi amellerden ibaret

olduğunu, “şirk” deyince sadece bir takım taştan ve

ağaçtan yapılmış putlara tapınma manasına geldiğini,

“tagut” deyince sadece şeytan demek olduğunu anlıyor.

Kur'an’ı ise yaşanmak için değil, birisi öldüğü zaman

başında veya mevlid, kandil gibi bidatler işlenirken

okunacak bir kitap olarak görüyor ya da evlerin duvar-

larını süslüyecek vaz geçilmez bir süs olarak tanıyor.

Page 41:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:115-116 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

41

Çünkü çağımızın belamları olan sahtekârlar Kur’an’ın

lafızlarını onlara bu şekilde öğretmektedirler.

İşte karanlıklarda bocalayan, şüpheler içinde zaman

geçiren günümüz insanının hali! Allah’ın dini olan ger-

çek İslam nerede, bunların müslümanlığı nerede?

“Ve O, Semi’dir, Alim’dir.”

Allah-u Teâlâ Semi’dir. Çünkü O, kullarının söyle-

miş oldukları her türlü sözü, gizlisi ve açığıyla duymak-

tadır.

Allah-u Teâlâ Alim’dir. Çünkü O, kullarının gerek

gizli ve gerekse açıkça yaptıkları her ameli en ince ay-

rıntısına kadar bilmektedir. Bu sebeble herkese yaptığı-

nın karşılığını ahirette verecektir.

ÇOĞUNLUĞU ÖLÇÜ EDİNMEMEK

116

116 – Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan,

seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, ancak

zanna uyarlar ve onlar ancak yalan söylerler.

Allah-u Teâlâ kâfirlerin ortaya attıkları şüphelere ön-

ceki ayetlerde gerekli cevabı verdikten, Muhammed

aleyhisselam’ın katından gönderilen bir rasul, Kur’an’ın

ise katından indirdiği kelamı olduğunu, dolayısıyla

Kur'an’da ve hadislerde bildirilen haber ve hükümlerin

Page 42:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:116

42

kesinlikle doğru olduğunu, bu sebeble sadece bu hü-

kümlere bağlanmak gerektiğini bildirdikten sonra bu

ayette, Kur'an ve sünnetin bildirdiği dışında başka hü-

kümlere uyulmaması gerektiğini, bu iki kaynak dışında

başka kaynaklara başvurulmaması gerektiğini emret-

mekte ve bunun sebeplerini açıklamaktadır.

“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan, seni

Allah’ın yolundan saptırırlar.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Ve Ey Muhammed’e tâbi olan

müslüman kullarım! Yeryüzünde bulunan insanların

çoğunluğuna uyarak Kur’an’ın hükümlerini terkeder ve

çoğunluğu ölçü edinerek beşer aklının ürünü olan hü-

kümlere tâbi olursanız biliniz ki; kendilerine tâbi oldu-

ğunuz o çoğunluk sizi ancak doğru yoldan, haktan ve

adaletten saptırır. Çünkü insanların çoğu, bir an önce

dünya metaı elde etmek ister ve ahiret değerlerine önem

vermez. Bu sebeple Allah’ın bildirdiği gerçeklere ve

hükümlere kesinlikle tâbi olmaz, ne akli ne fıtri ne de

Kur’ani delillere önem vermezler. Bilakis, heva ve he-

veslerine, zanlarına, meşru olmayan yollara ve yoldan

çıkmış azgınların uydurduğu bâtıl, adaletten uzak, tah-

minlere dayalı, zulüm dolu üstelik de yalan olan hü-

kümlere tâbi olurlar. Onlar için önemli olan dünya me-

taı elde etmektir.”

Allah-u Teâlâ bu ayette her ne kadar Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’e hitab ediyorsa da, buradaki hi-

tap amm(genel)dır ve aslında hem mü’minlere hem de

bütün insanlaradır. Çünkü tek başına kalsa bile, Rasu-

Page 43:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:116 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

43

lullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kendisine gelen vahiy

dışında başka birşeye tâbi olması mümkün değildir.

Allah-u Teâlâ’nın bize bu ayette bildirdiği diğer bir

gerçek de şudur:

Her zaman hakka bağlı olanların sayısı az, bâtıl üze-

rinde olanların sayısı ise çok olacaktır. Bu sebeble

Kur’an’ın hükümlerini gözönünde bulundurmaksızın

insanların çoğunluğuna bağlı olmak, itaat etmek ve bu-

nu ölçü edinmek insanı her zaman sapıklığa düşürür.

Öyleyse şu çok iyi bilinmeli ve idrak edilmelidir:

Bir şeyin hak olup olmadığı veya doğru olup olma-

dığı, o şeye bağlananların çokluğu ile ölçülmez. Bir

şeyin hak olup olmadığını öğrenmek için başvurulacak

ölçü; şeriat hükümleri, sahih akıl (tarafsız, herhangi bir

etki altında olmayan akıl) ve selim fıtrattır. Buna göre

insanların çoğu hakka karşı gelse, heva-heveslerine ve

menfaatlerine hoş gelmediği için şeriate, sahih akla ve

selim fıtrata bağlanmasalar bile, her ferde düşen görev;

şeriatin, sahih aklın ve selim fıtratın kabul ettiği delille-

re tâbi olmaktır.

Şu iyi bilinmelidir ki şeriat, sahih akıl ve selim fıtrat

asla birbirine zıt olmazlar, çelişmezler.

“Onlar, ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ya-

lan söylerler.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“İnsanların çoğu, gerek inanç yapılarını, gerek hayat

düzenlerini ve gerekse diğer amelleri olsun, menfaatle-

rine, heva-heveslerine, zanlarına ve tahminlerine göre

düzenlerler. Allah’ın şeriatindeki hükümleri, sahih aklın

ve selim fıtratın kabul ettiği doğruları ise hiç önemse-

Page 44:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:116

44

mezler. Çünkü onların ölçü edindikleri değerler; heva-

hevesleri, zanları, tahminleri ve menfaatlerine uygun

olan şeylerdir.”

Bu ayet bizlere şunları göstermektedir:

1 - Gerek zamanımızda ve gerekse her zaman insan-

ların çoğu şirk, küfür ve her türlü sapıklık üzere olmuş-

tur ve olacaklardır. Çünkü insanların çoğunluğu; Allah-

u Teâlâ’nın şeriatini terkedip yürürlükten kaldırıp, beşer

ürünü olan kanunlara ve heva-heveslerden çıkan adetle-

re uymaktadırlar.

2 – İnsanları kandırmak için ortaya çıkarılmış olan

ve zamanımızdaki çok ilahlık sistemi olan demokrasiye

tâbi olanlar şirk, küfür ve dalalet üzeredirler.

Demokrasi:

Demokrasi; hayat, insan ve varlık konusunda özel

düşünceye sahip olan bir dindir ve devleti dinden ayıran

laik düşünceyi sabit kılan bir nizamdır. Demokrasi dini-

ne göre Allah-u Teâlâ için yapılacak ibadet ancak mes-

cidler, kiliseler, zaviyeler ve mabedlere hastır. Fakat

hayatın özel veya genel meseleleriyle ilgili konular de-

mokrasi dinine hastır. Yani demokrasi dininde yönetici

olan kimsenin Allah-u Teâlâ’ya ait olan yetkileri kendi-

sinde bulundurma yetkisi vardır. Fakat Allah-u

Teâlâ’nın hakkı olan konularla ilgili kanun yapma yet-

kisi yoktur. Zira böyle yaparsa dini siyasete alet etmiş

olma ithamına maruz kalır veya kökten dinci ya da bö-

lücü terörist ithamı ile karşılaşır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

Page 45:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:116 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

45

“(Mekke müşrikleri, Allah’ın) Yarattığı ekin ve

hayvanlardan Allah’a bir pay (putlarına da bir pay)

ayırıp yalan bir iddiada bulunarak: “Bu Allah’ın,

bu da ortaklarımızındır (putlarımızındır)” derler.

Ortakları için olan (pay) Allah’a ulaşmıyor, Allah

için olan (pay) ise ortaklarına ulaşıyordu. Verdikleri

hüküm ne kötüdür!” (En’am: 136)

Demokrasi dinine göre; halk kendi kendine hükme-

der. Yani; kanun koyan ve kendisine itaat edilen Allah-

u Teâlâ değil, insandır.

Demokrasi dininde, Allah-u Teâlâ’nın dinine zıt olsa

da, onunla alay edilse de, beşeri kanunlara muhalefet

etmediği müddetçe inanç hürriyeti vardır. Dileyen dile-

diği fuhuşu yapar, zina eder, livata yapar vs... Zira de-

mokrasi dini için mukaddes hiç bir değer yoktur. Buna

rağmen bu din, itiraz edilemeyen, hesab sorulamayan ve

sorgulanamayan üstünlükte görülür.

Demokrasi dininde, bâtıl ve İslam’a zıt olsa bile, ço-

ğunluğun görüşü mukaddes ve geçerlidir.

Demokrasi dininde değeri ve kudsiyeti ne olursa ol-

sun, velevki Allah-u Teâlâ’nın dini olsun, her konuda

kişinin tercih hakkı vardır.

Demokrasi dininde yöneticinin seçimi konusunda, en

basit ve cahil insanla, en takvalı ve alim insanlar eşit

tutulur.

Demokrasi dininde; akidesi ve fikri ne olursa olsun,

İslam’a aykırı olsa bile, siyasi partilerin ve değişik grup-

ların oluşumu serbesttir.

Bu anlatılanlara göre demokrasi dininde, kendisine

ibadet ve itaat edilen ilah, insanın heva ve hevesidir.

İşte bu sapık olan demokrasi fikrinin sahipleri, bu yeni

Page 46:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:116-117 46

bir din olan demokrasiye inanırlar ve düşmanlıkları,

dostlukları, savaşları sadece bu din için yaparlar. Bu

dine giren kimseyi kendilerine dost edinir, ona yardımcı

olurlar. Bu dine girmeyen kimseye ise düşman olup ona

savaş açarlar.

Demokrasi bir taguttur ve Allah-u Teâlâ’dan başka

ibadet edilen tagutların temelini oluşturur. Buna rağmen

insanlar bu dine girmede hiç çekinmez ve tereddüt et-

mezler. Ona muhakeme olurlar ve onu hiç çekinmeden

överler.

Şöyle şaşırtıcı bir durum vardır: Kendilerinin müs-

lüman olduklarını iddia eden kimseler yahudilik ve hris-

tiyanlık dinine girmekten çekinirler. Buna rağmen de-

mokrat, kominist, sosyalist veya laik bir partinin dinine

girmekten hiç çekinmezler. Oysa nasıl hristiyanlık ve

yahudilik birer din ise demokrasi, kominizm, sosyalizm,

laisizm de aynı şekilde birer dindir. Bu dinlerin hepsi

bâtıldır. Aralarındaki tek fark, hristiyanlık ve yahudili-

ğin semavi asıllı oluşu, demokrasi, komünizm, sosya-

lizm ve laisizmin semavi değil, heva ve hevesin ürünü

oluşudur.

ALLAH-U TEÂLÂ, SAPANLARI DA HİDAYET

ÜZERE OLANLARI DA BİLİR

117

Page 47:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:117 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

47

117 – Muhakkak ki senin Rabbin, kendi yolundan

sapanları çok iyi bilir. Ve O, hidayette olanları da

çok iyi bilir.

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey Rasulüm! Şunu bil ki: Seni terbiye eden, kitabı

Kur’an’ı indirerek onunla sana ilim veren ve böylece

hakkı bâtılı sana öğreten Rabbin, haktan sapanları, doğ-

ru yolda gidenleri en iyi bilendir. Kimin sapıklık, kimin

hidayet üzerinde olduğuna sadece O hüküm verir. Bu

sebeble O’nun sapık dediği sapık, müşrik dediği müş-

rik, kâfir dediği kâfirdir. Yine O’nun müslüman dediği

müslüman, muvahhid dediği muvahhiddir.

Bu ayetten anlaşılacağı üzere insanlar hakkında hü-

küm vermek sadece Allah-u Teâlâ’ya aittir. O halde her

kim hüküm koyma hakkını kendisinde görür veya Al-

lah-u Teâlâ’nın Kur’an ve sahih sünnette insanlar hak-

kında bildirmiş olduğu hükmüne muhalif hüküm verirse

işte o kimse kendisini ilah ilan etmiştir. Velev ki verdiği

hüküm bir tek konuda olsa bile...

Şöyle ki; Allah-u Teâlâ, hırsızlık suçuna ceza olmak

üzere hırsızın elinin kesilmesine hükmetmiştir. Bir kim-

se çıkar da: “Hayır, hırsızın elinin kesilmesi gerekmez.

Bu konuda verilmesi gereken hüküm, hırsızın hapse-

dilmesi olmalıdır” der veya bunu bir kanun maddesi

olarak belirlerse, bu hareketiyle teşri (kanun koyma)

hakkını kendisinde görmüş ve ilahlık taslamıştır.

Allah-u Teâlâ’nın diğer hükümleri hakkındaki hü-

küm de böyledir.

Zina eden bekâr erkek ve kıza yüzer sopa vurulması,

evli zinakarların taşlanarak öldürülmesi, faizin haram

Page 48:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:117

48

kılınması ve içkinin haram kılınması... Bunlar ve bunlar

gibi hükümler Allah-u Teâlâ’nın haklarında hüküm bil-

dirdiği meselelerdir. O halde Allah-u Teâlâ’nın hakkın-

da hüküm bildirdiği meselelerdeki emirleri net ve açık

olmasına rağmen bu hükümlerden herhangi birisini de-

ğiştiren ve buna rağmen kendisinin hidayet üzere oldu-

ğunu iddia eden bir kimse bu ayeti okumamış, bu ayete

iman etmemiştir. Çünkü Allah-u Teâlâ kimin sapıklık,

kimin ise hidayet üzere olduğunu bildiğini bu ayette

haber vermiştir. Böylece Allah-u Teâlâ’nın kulları üze-

rindeki hükümlerini değiştiren, Allah-u Teâlâ’nın hü-

kümlerine rağmen kendisi hükümler koymaya kalkan

bir kimse hidayet ve sapıklık, doğruluk ve bâtıl konu-

sundaki kararların Allah-u Teâlâ’ya ait olduğuna inan-

mıyor, kendisi bu konularda en doğru kararı verdiğini

iddia ediyor demektir. Bu da, kişinin kendisini Allah-u

Teâlâ’dan başka bir ilah ilan etmesi manasına gelir.

Bu meseledeki hüküm, hakkında Allah-u Teâlâ’nın

hüküm bildirdiği en basit meselede bile böyledir. Hatta

kâfir olduğu apaçık belli olan kimlere müslüman hük-

münü vermek, yine müslüman olduğu bilinen kimselere

kâfir sıfatını vermek, Allah’ın sevmediği düşmanlarını

Allah dostu ilan etmek, Allah’ın sevdiği kullarını ise

düşman ilan etmek de böyledir.

Her kim böyle kimselere itaat ederse, onları ilah

edinmiş ve Allah-u Teâlâ’ya şirk koşmuş olur. İnsanın

bu durumlara düşmemesi için yapacağı tek şey; Allah-u

Teâlâ’nın bildirdiği hükme uygun bir inanç ve amel

üzere olmaktır. Bu ise ancak; Allah-u Teâlâ’nın kâfir

dediğine kâfir, fasık dediğine fasık, sapık dediğine sa-

pık, mü’min dediğine mü’min demekle mümkün olur.

Page 49:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:117-118 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

49

Söz konusu olan bu hükümlerin herbiri, birer şer’i

hükümdür. Şer’i hükümler ise duygularla, heva ve he-

veslere göre veya bir menfaat karşılığı ya da bir mevki

elde etmek için verilmez. Şer’i hükümler sadece Allah-

u Teâlâ’nın bildirdiği şekilde kullanılır.

Allah-u Teâlâ’nın her konuda verdiği hüküm adalet-

lidir. Allah-u Teâlâ bunu insanlara kitabı ve rasulü vası-

tasıyla bildirdiği ve asıl uyulması gereken hükümler

bunlar olması gerektiği halde, Allah-u Teâlâ’nın hükmü

dışındaki hükümlerle hükmeden yöneticilerin adil oldu-

ğunu, yine bu hükümlerle insanları yargılayan mahke-

melerin adalet mahkemesi olduğunu söyleyen ya da

böyle taguti mahkemelere hakkını almak için başvuran-

lar, Allah-u Teâlâ’nın kendilerine bildirmiş olduğu ölçü

dışında ölçü koymuş, böylece Allah-u Teâlâ’nın adalet-

siz olarak vasfettiği herhangi birşeyi adalet olarak vas-

fetmişlerdir. İşte bu küfrün ta kendisidir.

PUTLARIN DEĞİL, ALLAH-U TEÂLÂ’NIN ADI

ANILARAK KESİLEN HAYVANLARI YEMEK

118

118 – Eğer O’nun ayetlerine iman ediyorsanız

üzerine Allah’ın ismi zikredilen(hayvan)lerden yiyin.

Allah-u Teâlâ, daha önceki ayette çoğunluğun ölçü

olmadığını, insanların çoğunun sapıklık üzere oldukla-

Page 50:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:118

50

rını haber vermişti. Bir önceki ayette ise kimin sapıklık

üzere, kimin hidayet üzere olduğunu sadece kendisinin

bildiğini bildirdi. Bu ayette ise gerek Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem dönemindeki arap müşriklerinin ve

gerekse her dönemdeki müşriklerin, hayvan kesimi ko-

nusundaki bâtıl olan görüşlerine tâbi olunmaması, bila-

kis şirkin, küfrün, günahın her çeşidinden arınarak sa-

dece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bildirdiği

hükümlere tâbi olunması gerektiğini haber veriyor.

Bu ayetin nüzul sebebi hakkında şöyle bir rivayet

vardır:

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle dedi:

“Bir grub insan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’e gelerek şöyle dediler:

“Ey Allah’ın rasulü! Bizler, kendi öldürdüklerimizi

yiyoruz, fakat neden Allah-u Teâlâ’nın öldürdüklerini

(ölü hayvanları) yemiyoruz?” Bunun üzerine Allah-u

Teâlâ En’am: 118’den 121 ayetine kadar indirdi.” (Ebu Davud, Tirmizi)

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey müslümanlar! İnsanların çoğunun sapıklık üzere

olduğunu biliyorsunuz. Şayet Kur’an’ın ayetlerine ger-

çek manada iman etmişseniz, hayvan kesimi konusun-

daki müşriklerin bâtıl görüşlerine uymayın ve onların

putları adına kesmiş oldukları hayvanlardan yemeyin.”

Allah-u Teâlâ’nın hayvan kesme meselesini inanç

meselesiyle birlikte zikretmesindeki sebeb; gerek arab

müşriklerinin ve gerekse diğer müşriklerin putlara hay-

van kesmenin bir ibadet olduğunu söylemelerindendir.

Öyle ki putlara hayvan kesmek, onların inançlarının

temelindendir.

Page 51:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:118 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

51

Putlara hayvan kesmek ibadet olduğu ve tevhid inan-

cını zedelediği için Allah-u Teâlâ bu mesele üzerinde

önemle durmuştur.

Müşrikler ölü hayvan etini kendilerine helal görmek-

te ve putları için hayvan kesmeyi bir ibadet olarak te-

lakki etmekteydiler. Allah-u Teâlâ bu sebeble müslü-

manları uyarmakta, şayet gerçekten iman etmiş iseler

ölü hayvanın etinden yememelerini, müşriklerin kendi-

lerine haram kıldığı ve putları için terkettiği bahira,

saibe, vasile, ham gibi hayvanları kendilerine haram

kılmamalarını ve eti yenilen hayvanları besmele çeke-

rek kesmelerini, ancak bu şekilde kendi kestikleri hay-

vanların etlerinden yemeleri gerektiğini bildirmektedir.

Çünkü arap müşrikleri Allah-u Teâlâ’nın ismi zikredi-

len hayvanların yenilmesini kendilerine haram kılma-

makla birlikte saibe, ham, bahira, vasile ismini verdikle-

ri bazı hayvanların etlerini kendilerine haram, ölü hay-

vanların etini ise helal kılıyor, hayvan kesiminde putla-

rın ismini zikrederek kesim yapıyor ve bunu da kendile-

rine helal kılıyorlardı. İşte bu sebeble Allah-u Teâlâ bu

ayette sadece Allah-u Teâlâ’nın ismi zikredilerek kesi-

len hayvanların etinin yenilmesinin caiz olduğunu bildi-

rerek diğerlerini ya-saklamıştır.

Bu ayet; “hayvanı besmeleyle kestiği müddetçe hay-

vanı kesen kim olursa olsun, dini ne olursa olsun kestiği

yenir”, şeklinde bir hüküm bildirmek için inmemiştir.

Bilakis bu ayet; müşriklerin putları adına hayvan kes-

meleri, ölü hayvanın etini kendilerine helal kılmaları,

kendi uydurdukları saibe, vasile, bahira, ham gibi hay-

vanları kendilerine haram kılmaları gibi amellerin bâtıl

olduğunu, Allah-u Teâlâ’nın istediği şekilde kesilmesi

Page 52:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:118-119 52

şartıyla hayvanların helal olacağını bildirmek için in-

miştir. Bu ayet inmeden önce müşrikler Allah-u

Teâlâ’nın ismi zikredilerek kesilen hayvanların etlerini

zaten yiyorlardı. Aynı şekilde müslümanlar da şeri şart-

lara riayet edilerek ve Allah-u Teâlâ’nın ismini zikrede-

rek kesilen hayvanların etlerinden yiyorlardı.

PUTLAR ADINA KESİLEN HAYVANLARIN

ETİNDEN YEMEMEK

119

119 - Size ne oluyor ki üzerine Allah’ın adı zikre-

dilen(hayvan)lerden yemiyorsunuz? Oysa (Allah),

zaruret halinde olmanız müstesna, üzerinize haram

kıldıklarını size (ayrıntılı olarak) açıklamıştır. Mu-

hakkak ki birçokları ilimsizce (bir şekilde) kendi he-

valarıyla saptırıyorlar. Muhakkak ki senin Rabbin

haddi aşanları çok iyi bilir.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette gerek arap müşrikleri-

nin ve gerekse her dönemdeki müşriklerin hayvan ke-

simi konusundaki bâtıl olan görüşlerine tâbi olunma-

mak, bilakis şirkin, küfrün, günahın her çeşidinden arı-

narak sadece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

bildirdiği hükümlere tâbi olunmak gerektiğini bildirmiş-

ti. Bu ayette ise yine müşriklerin sapık inançlarına kar-

Page 53:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:119 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

53

şılık bir cevap olmak üzere, sadece Allah-u Teâlâ’nın

ismi zikredilerek kesilen hayvanların etinden yenilebi-

leceğini bildirmektedir.

“Size ne oluyor ki üzerine Allah’ın adı zikredi-

len(hayvan)lerden yemiyorsunuz?”

Allah-u Teâlâ bu ayette müslümanlara hitab ederek

şöyle buyuruyor:

“Ey müslümanlar! Sizlere ne oluyor da Allah’ın adı-

nı zikrederek kestiğiniz hayvanların etinden yemiyorsu-

nuz?”

Mühim Bir Açıklama

Bu ayetten müşriklerin ya da mü’minlerin Allah-u

Teâlâ’nın ismi zikredilerek kesilen hayvanların etlerin-

den yemedikleri anlaşılmamaktadır. Zira bu ayette Al-

lah-u Teâlâ, Allah-u Teâlâ’nın adı zikredilmeksizin

veya putlar adına kesilen ya da ölü olan hayvanların

etlerinin yenilmemesi, bilakis Allah-u Teâlâ’nın adı

zikredilerek kesilen hayvanların etlerinin yenmesi ge-

rektiğini bildirmektedir.

İnsanlardan bazı zır cahiller bu ayeti kendilerine delil

alarak, dini ne olursa olsun besmeleyle her kim hayvan

keserse kessin kestiği yenir hükmünü vermişlerdir. Bu

sebeble kesimde “kesen kişinin dini önemlidir” diyen

kimseleri Allah-u Teâlâ’nın hükmüne muhalefet etmek-

le suçlamış, onlara; kâfir ya da sapık sıfatları vermişler-

dir.

Gerek bu ayetle ilgili detaylı açıklamalar ve gerekse

besmele ve kesen kişinin hükmüyle ilgili açıklamalar

Tefsir 2 ve Tefsir 6’da ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bu

Page 54:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:119

54

konuda bilgi sahibi olmak isteyenler ilgili bölümlere

bakabilirler.

“Oysa (Allah), zaruret halinde olmanız müstesna,

üzerinize haram kıldıklarını size (ayrıntılı olarak)

açıklamıştır.” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Allah size haram ve helal kılınan herşeyi apaçık bir

şekilde bildirmiştir. Öyleyse sizler, müşriklerin kendile-

rine haram kıldıkları saibe, bahira, vasile, ham gibi

hayvanları, Allah’ın ismini zikrederek kesip yemekten

kaçınmayın. Yine sizler ölü hayvanların ve putlar adına

kesilen hayvanların etlerini sakın yemeyin. Çünkü Al-

lah, sizlere haram kılınanları açıkça bildirmiştir. Bu

sebeble sadece Allah’ın ismi zikredilerek kesilen hay-

vanların etini yiyin. Ölü hayvan etini veya putların adı

zikredilerek putlara kesilen hayvanların etini ise sadece

zaruret anında yiyebilirsiniz.”

Bu ayetten anlaşılan şudur ki; Zaruret söz konusu ol-

duğunda gerek ölü etinden ve gerekse putlar adına kesi-

len hayvanların etinden sadece ihtiyaç kadarıyla yenile-

bilir. Ayetteki zaruretten kasıt ise; ölüm tehlikesidir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“(Allah) muhakkak ki size ölüyü, kanı, domuz

etini, Allah’tan başkası adına kesilenleri haram kıl-

mıştır. Kim zaruret içinde kalırsa, haddi aşmamak

ve haksızlık yapmamak şartıyla (yemesinde) ona bir

günah yoktur. Muhakkak ki Allah Gafur’dur, Ra-

him’dir.” (Bakara: 173)

Page 55:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:119 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

55

Alimler bu ayetlerdeki “zaruret” meselesiyle ilgili

olarak şu iki şer’i kaideyi çıkarmışlardır:

1 - Zaruretler yasakları mübah kılar.

2 - Zaruret, miktarıyla ölçülür (yani ihtiyaç ne kadar

ise haramdan o kadar yenebilir).

“Muhakkak ki birçokları ilimsizce (bir şekilde)

kendi hevalarıyla saptırıyorlar.” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“İnsanların çoğu, ilmi hiçbir delile başvurmaksızın,

gerek kendi heva ve heveslerine uyarak, gerekse başka-

larının heva ve heveslerine uyarak helal ve haram sınır-

ları belirleyerek insanları saptırmaktadırlar.”

Bu ayetten; hiç bir şeri delile başvurmaksızın, ister

birisini taklid ederek, isterse kendi anlayışıyla olsun,

herhangi bir mesele hakkında hüküm çıkartmanın caiz

olmadığı anlaşılmaktadır.

“Muhakkak ki senin Rabbin haddi aşanları çok

iyi bilir.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’e şöyle hitab ediyor:

“Ey Rasulüm! Senin Rabbin olan ve hidayet elinde

olan Allah, heva ve heveslerine göre helal ve haram

sınırları tayin ederek Allah’a iftira atan ve kendi sapık-

lıklarına insanları tâbi ettirenleri çok iyi bilmektedir. O,

işte bu elebaşılara, işte bu şeytanlara, işte bu tagutlara,

hakettikleri cezaları mutlaka verecektir.”

Page 56:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:120 56

GÜNAHIN HER TÜRÜNDEN UZAK DURMAK

120

120 – Günahın açığını da gizlisini de terkedin!

Muhakkak ki günah yüklenenler, kazanmakta ol-

dukları sebebiyle cezalandırılacaklardır.

Allah-u Teâlâ önceki ayette; sadece kendisinin belir-

lediği haram ve helal sınırlarına riayet edilmesi gerekti-

ğini, heva ve heveslere tâbi olunmaması gerektiğini

bildirdi. Bu ayette ise kullarına hitab ederek, gizli olsun

açık olsun, her türlü şirkten ve haramdan uzak durmayı

emretmektedir.

“Günahın açığını da gizlisini de terkedin!”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey kullarım! Şirk, küfür, haram gibi her türlü gü-

nahın gizlisinden ve açığından, azından veya çoğundan

kesinlikle uzak durun.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyuruyor:

“De ki: “Muhakkak ki Rabbim, açık ya da gizli

her türlü fuhşu, günahı ve haksız yere başkaldırma-

yı, hakkında hiçbir delil indirilmeyen birşeyi Allah’a

ortak koşmanızı ve bilmediğiniz şeyleri Allah’a karşı

söylemenizi haram kılmıştır.” (A’raf: 33)

Page 57:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:120-121 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

57

“Muhakkak ki günah yüklenenler, kazanmakta

oldukları sebebiyle cezalandırılacaklardır.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Her kim, gizli olsun, açık olsun, küçük olsun, bü-

yük olsun şirk, küfür, günah gibi yasaklanan amelleri

işler ve sonra tevbe etmeden Allah’a kavuşursa, Allah,

işlediklerinin cezasını muhakkak verecektir.”

İbn Ebu Hatim’den, Nuvas ibni Sem’an şöyle dedi:

“Allah rasulüne günahı sordum. O şöyle dedi:

“Günah, göğsünde (kalbinde) tereddüt ve şüphe u-

yandıran, insanların kendisine muttali olmasından

hoşlanmadığın şeydir.” (Ahmed, Darami, hasen senedle)

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN İSMİNDEN BAŞKA İSİM

ZİKREDİLEREK KESİLEN HAYVANLARIN

ETİNDEN YEMEMEK

121

121 - (Ey iman edenler! Kesilirken) Üzerine Al-

lah’ın ismi zikredilmeyen hayvanların etlerinden

yemeyin! Bu (hayvanların etlerinden yemek) bir fısktır

(haramdır). Muhakkak ki şeytanlar, (haramı helal

kılma konusunda) sizinle mücadele etmeleri için dost-

larına fısıldarlar. Şayet onlara (haramı helal kılma

Page 58:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:121

58

konusunda) itaat ederseniz, o zaman muhakkak siz

de müşrik olursunuz.

Allah-u Teâlâ daha önceki ayetlerde müşriklerin

hayvan kesimiyle ilgili sapık inançlarını bildirmiş ve bu

konuda müslümanların dikkatli olmaları için helal ve

haram sınırları tayin ettiğini, buna rağmen insanların

çoğunun heva ve heveslerine uyduklarını, bu sebeble

günahın her çeşidinden uzak durulması gerektiğini ha-

ber vermişti. Bu ayette ise yine müşriklerin hayvan ke-

simi ile alakalı sapık inançlarından bahsederek bu ko-

nuyu netleştirmekte ve son noktayı koymaktadır.

Bu ayetin nüzul sebebi ile ilgili olarak şöyle rivayet-

ler vardır:

Müşrikler, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ge-

lerek ona şöyle sordular:

“Ey Muhammed! Koyun öldüğünde onu kim öldür-

dü, bize haber ver?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem onlara cevab olarak:

“Allah öldürdü” dedi. Bu cevaba karşılık müşrikler

şöyle dediler:

“Fakat sen ve sahabelerin, kendi öldürdüğünüzü ve-

ya köpeğin, şahinin, atmacanın öldürdüğünü helal, Al-

lah’ın öldürdüğünü ise haram sayıyorsunuz. Bu, nasıl

oluyor?” Bu hadise üzerine Allah-u Teâlâ bu ayeti in-

dirdi. (Ebu Davud, Ed-Durer-Suyuti)

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle dedi:

“Allah-u Teâlâ: “(Ey iman edenler! Kesilirken) Üze-

rine Allah’ın ismi zikredilmeyen hayvanların etle-

rinden yemeyin! Bu (hayvanların etlerinden yemek)

Page 59:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:121 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

59

bir fısktır (haramdır).” ayetini indirdikten sonra Farisi-

ler, Kureyş’e şöyle bir mektub yazdı:

“Muhammed’le tartışın ve ona şöyle deyin: “Sen,

kendi elinle bıçakla kestiğini kendine helal sayıyor,

fakat Allah’ın altın bıçakla kestiğini (ölüyü kasdederek)

haram sayıyorsun, bu nasıl oluyor?” Bunun üzerine

Allah-u Teâlâ: “Muhakkak ki şeytanlar, (haramı helal

kılma konusunda) sizinle mücadele etmeleri için dost-

larına fısıldarlar. Şayet onlara (haramı helal kılma

konusunda) itaat ederseniz, o zaman muhakkak siz

de müşrik olursunuz.” ayetini indirdi.

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle dedi:

“Ayetteki “şeytan”dan kasıt; Farisilerdir. “Dostla-

rı”ndan kasıt; Kureyş müşrikleridir.” (Taberani, Taberi)

“(Ey iman edenler! Kesilirken) Üzerine Allah’ın

ismi zikredilmeyen hayvanların etlerinden yemeyin!

Bu (hayvanların etlerinden yemek) bir fısktır (haram-

dır).”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey mü’minler! Allah’ın adı dışında, putların, nebi-

lerin, salih kimselerin veya başka varlıkların ismi zikre-

dilerek kesilen hayvanlardan sakın yemeyin! Çünkü Bu

şekilde kesilmiş hayvanların etlerinden yemek bir fısk-

tır. Yani Allah’ın dosdoğru yolundan, emirlerinden ay-

rılmak, şerre sapmaktır. Her kim, Allah’ın ismi dışında

herhangi bir varlığın ismini zikrederek hayvan keser

veya böyle bir kesime rıza gösterir ya da bu yolla ke-

silmiş hayvanın etinden yemeği kendisine helal görürse

dinden çıkar, müşrik ve kâfir olur. Kim de bu şekilde

Page 60:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:121

60

kesilmiş hayvanların etinden yemeyi helal görmeksizin,

haram olduğuna ve günah işlediğine inanarak yerse,

Allah’ın emrine zıt hareket etmiş ve günaha girmiş

olur.”

Et Meselesiyle İlgili Bazı Açıklamalar

Bu ayet başlıca şu meselelere işaret etmektedir:

1 – Ölü eti yemek haramdır.

2 – Allah-u Teâlâ’nın ismi dışında bir başka isim

zikredilerek kesilen hayvanların etinden yemek haram-

dır.

3 – Putlara kesilen hayvanların etinden yemek ha-

ramdır.

4 – İsa, Uzeyr veya salih kimselerin adı zikredilerek

kesilen hayvanların etinden yemek haramdır.

İslam alimlerinden bazıları bu ayeti delil alarak, Al-

lah-u Teâlâ’nın ismi zikredilmeksizin kesilen hayvanla-

rın etinin yenilemeyeceğini söylemişlerdir. Fakat hiçbir

alim, zamanımızdaki bazı zır cahillerin anladığı gibi bu

ayeti delil alarak: “Dini ne olursa olsun besmele çeke-

rek her kim hayvan keserse kestiği yenir” dememiştir...

Hayvan kesimi ve kesim şartlarıyla ilgili ayrıntılı

açıklamalar Tefsir 2 ve Tefsir 6’da genişçe açıklandı.

Fakat burada bazı noktaları tekrar belirtmek istiyorum:

1 – Müslümanların Kesimde Besmeleyi Unutma-

ları

Müslümanların hayvan kesimi sırasında besmeleyi

söylemelerinin şart olup olmadığı konusunda alimler

ihtilaf etmişlerdir. Fakat hiçbir alim: “Müslümanlar ve

Page 61:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:121 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

61

kitab ehli dışında kalan insanların, dinleri ne olursa ol-

sun, besmeleyle hayvan kestiklerinde kestikleri hayva-

nın eti helal olur” dememiştir. Bu konuda ne dört mez-

heb imamı, ne ilk üç asırdaki alimler, ne de bunlara tâbi

olanlar aksi bir söz söylemişlerdir. Zamanımızdaki bazı

zır cahiller bu ayeti: “Dini ne olursa olsun, kim besme-

leyle kesim yaparsa, kestiği yenir” şeklinde anlamışlar-

dır. Ancak bu ayetten böyle bir hüküm çıkmaz. Daha

önce de belirttiğimiz üzere; hayvan keserken besmeleyi

söyleme şartı sadece müslümanlar için söz konusudur.

2 – Kitab Ehlinin Kestiği Hayvanların Durumu

Kur’an-ı kerim’de geçen “kitap ehli” kelimesinin

şer’i manası sadece yahudi ve hrıstiyanlardır. Hiçbir

alim, İslam’dan irtidat eden fakat hala müslüman oldu-

ğunu iddia eden kişinin ehli kitaptan sayılabileceğini

söylememiştir. Bütün alimler,

“Kitap ehlinin kestiği sizin için helaldir” (Maide: 5)

ayetindeki kitap ehlinden kastedilenin hristiyan ve

yahudiler olduğunu söylemişlerdir. Buna göre yahudi

ve hristiyanlar, kesimde besmeleyi zikretmeseler bile

kestikleri yenir.

Kitab ehlinin hayvan kesimi sırasında İsa’nın veya

Uzeyr’in ismini zikretmeleri halinde, kestiklerinin yeni-

lip yenilmeyeceği konusunda ise alimler ihtilaf etmiş-

lerdir.

3 – Kitab Ehli Dışındaki Müşriklerin Ve Mürted-

lerin Kestikleri Hayvanların Durumu

Page 62:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:121

62

Bütün alimler; kesim sırasında besmeleyi zikretseler

bile, kitab ehli dışındaki müşriklerin ve mürtedlerin,

kestikleri hayvanların etlerinin yenmeyeceği konusunda

ittifak etmişlerdir.

4 – Hayvan Kesiminde Müslümanların Besmele

Çekmesi Şartı

Bu konu alimler arasında ihtilaflı bir konudur. An-

cak, “hayvan keserken müslümanların besmeleyi zik-

retmelerinin şart olmadığına” dair görüş daha kuvvetli-

dir.

Bu görüşe sahib olan alimler şunlardır:

İbni Abbas, Ebu Hureyre, Ata b. Ebi Rebah, İmam

Şafii, İmam Ahmed ile İmam Malik’in bir görüşüne

göre hayvan kesiminde besmele çekmek müslümanlar

için şart değildir. Gerek hayvan kesiminde ve gerekse

yemek yerken besmele çekmek sadece sünnettir.

Delilleri

a) Allah-u Teâlâ etleri haram olan hayvanları şu

ayette zikretmiştir.

“Ölü, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına ke-

silenler, boğulmuş, yüksekten düşmüş, boynuzlan-

mış, yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanmış olan-

lar, ancak sizin (henüz can vermeden) yetişip kestik-

leriniz müstesna, dikili taşlar üzerinde kesilen (hay-

van)ler (i yemeniz) ve fal oklarıyla kısmet aramanız

size haram kılınmıştır. Bunların hepsi fısktır...” (Maide: 3)

Allah-u Teâlâ bu ayette eti haram olan hayvanların

neler olduğunu bildirmiş fakat bunların içinde besmele-

Page 63:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:121 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

63

siz kesilen hayvanları zikretmemiştir. Bilakis ayette

“Ancak sizin (henüz can vermeden) yetişip kestikleri-

niz müstesna...” diye buyurmuştur.

Bu da gösteriyor ki; besmele kesim şartlarından de-

ğildir.

b) Aişe radıyallahu anhâ’den yapılan bir rivayet de bu

görüşü desteklemektedir.

Aişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir grub müs-

lüman geldi ve dediler ki: “Yeni müslüman olmuş bir

kavim bize et getiriyor. Keserken Allah’ın ismini zikre-

dip zikretmediklerini bilmiyoruz. Ne yapalım?” Bunun

üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Siz Allah’ın adını zikrederek yiyin” buyurdu. (Buhari, Ebu Davud, Nesei, İbni Mace, Malik)

Şayet Allah-u Teâlâ’nın adını zikretmek şart olsaydı,

kesim sırasında üzerine Allah-u Teâlâ’nın adı zikredilip

zikredilmediği şüpheli olan etlerin yenmesine izin ve-

rilmez, araştırılması emredilirdi.

c) Es Sald es-Sedusi radıyallahu anh’den Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiş-

tir:

“Kesim sırasında Allah-u Teâlâ’nın adını zikretse

de zikretmese de müslümanın kestiği helaldir.” (Ebu Davud, mürsel hadis)

d) Bera b. Azib radıyallahu anh’den Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edildi:

“Allah-u Teâlâ’nın ismi her mü’minin kalbinde-

dir. Hayvanı keserken besmeleyi zikretse de zikret-

mese de kestiği helaldir.” (Dare Kutni)

Page 64:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:121

64

e) Kesimde besmeleyi şart kabul etmeyen alimler

En’am: 121 ayetine şöyle mana veriyorlar:

“Bu ayet, putlar adına kesilenleri yasaklamaktadır.

Çünkü besmelesiz kesilen hayvanların etine fısk den-

mez. Oysa Allah-u Teâlâ ayette şöyle buyuruyor:

“Bu (hayvanların etlerinden yemek) bir fısktır (ha-

ramdır)” (En’am: 121)

Fısk sıfatı, Allah-u Teâlâ’nın adından başka isimler

zikredilerek putlara kesilen hayvanlara mahsustur.

Allah-u Teâlâ bir başka ayette şöyle buyuruyor:

“(Ey Muhammed! Heva ve hevesine göre helal ve

haram konusunda hüküm veren o müşriklere) De ki:

Bana vahyolunanda; ölü, akıtılmış kan, kesin pis

olan domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen

fısk (hayvanlar) dışında, kişinin yiyeceği yemeklerden

haram kılınmış başka bir şey bulmuyorum. Kim

bunlardan herhangi birini hoşlanmayarak ve ihtiya-

cından fazlası olmamak şartıyla zaruretten dolayı

yerse, bilsin ki Rabbin; Gafur (kulunun bu amelini

bağışlayan) ve Rahim (zaruret anında böyle kolaylaştı-

rıcı bir hüküm vererek kullarına karşı çok merhametli

olan)dır.” (En’am: 145)

Allah-u Teâlâ ayette; “fısktır” buyuruyor. Bütün

alimler, müslümanın besmelesiz kestiği hayvanların

etinin fısk olmadığı konusunda icma etmişlerdir. Bu

gösteriyor ki, bu ayetteki “fısk”tan kasıt; müslümanla-

rın Allah-u Teâlâ’nın adını zikretmeyerek besmelesiz

Page 65:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:121 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

65

kestikleri hayvanların eti değil, Allah-u Teâlâ’dan baş-

kası adına kesilen hayvanların etidir.

Yine Allah-u Teâlâ bu ayette, putlar adına kesilmiş

hayvanların etinden yemeye rıza göstermenin şirk oldu-

ğunu bildirmiştir. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyuru-

yor:

“Şayet onlara (haramı helal kılma konusunda) itaat

ederseniz” (En’am: 121) İmam Ata: “(Ey iman edenler! Kesilirken) Üzerine

Allah’ın ismi zikredilmeyen hayvanların etlerinden

yemeyin!” (En’am: 121) ayetinin manası hakkında şöyle

dedi:

“Allah-u Teâlâ bu ayette, Kureyş’in putları için kes-

tiği ve mecusilerin kestikleri hayvanların etlerinden

yemeyi yasaklamaktadır.” (Taberi, İbni Kesir)

f) Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır:

“Muhakkak ki şeytanlar, (haramı helal kılma konu-

sunda) sizinle mücadele etmeleri için dostlarına fısıl-

darlar.” (En’am: 121)

Sahih rivayete göre bu ayette zikri geçen “mücade-

le”; ölü etinin helalliği konusundadır. Yoksa hayvan

keserken besmele çekilip çekilmeyeceği konusunda

değildir.

g) Ayrıca Allah-u Teâlâ ayetin sonunda şöyle buyu-

ruyor:

“Şayet onlara (haramı helal kılma konusunda) itaat

ederseniz, o zaman muhakkak siz de müşrik olursu-

nuz.” (En’am: 121)

Bu ayette, putlar adına kesilen hayvanlar kastedil-

mektedir. Buna göre ayetin manası şöyle olur:

Page 66:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:121

66

“Putlar adına kesilen hayvanların etini helal kabul

ederseniz şüphesiz ki müşrik olursunuz. Çünkü böyle

yapmakla putların ilahlığını kabul etmiş sayılırsınız.”

Şafiilere göre:

“Allah-u Teâlâ, En’am: 121 ayetinin baş tarafında:

“(Ey iman edenler! Kesilirken) Üzerine Allah’ın ismi

zikredilmeyen hayvanların etlerinden yemeyin!”

buyurmuştur. Bu, genel bir ifadedir. Fakat Allah-u

Teâlâ, ayetin sonundaki ifadelerle bu hükmü sınırlan-

dırmıştır. Bu sebeble ayet, genel olmaktan çıkmıştır,

dolayısıyla Allah-u Teâlâ’nın ismi zikredilmeksizin

kesilen bütün hayvanları kapsamaz. Burada haram kılı-

nan şey sadece; Allah-u Teâlâ’nın ismi dışında isimler

zikredilerek kesilen hayvanların etinden yemektir. Zira

Allah-u Teâlâ ayette: “Bu (hayvanların etlerinden ye-

mek) bir fısktır (haramdır).” buyurmuştur. Bu ayette

“fısk” yasaklanmaktadır. Bu sebeble bir şeyin ne zaman

fısk olduğunu Kur’an’dan araştırdığımızda yine şöyle

bir ayet bulduk:

“ve Allah’tan başkası adına kesilen fısk (hayvan-

lar) dışında, kişinin yiyeceği yemeklerden haram

kılınmış başka bir şey bulmuyorum.” (En’am: 145) Bu ayet gösteriyor ki, ayette söz konusu olan “fısk”;

Allah-u Teâlâ’nın ismi yerine putların adları zikredile-

rek kesilen hayvanların etleridir. Bu da gösteriyor ki,

En’am: 121 ayeti, sadece Allah-u Teâlâ’nın isminden

başka isimler zikredilerek kesilen hayvanları ifade et-

mektedir.”

Page 67:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:121 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

67

“Muhakkak ki şeytanlar, (haramı helal kılma ko-

nusunda) sizinle mücadele etmeleri için dostlarına

fısıldarlar.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! İnsanlardan ve cinlerden olan şey-

tanlar, birbirlerine ve kendilerine tâbi olan dostlarına

vesvese vererek putların adına kesilen veya ölü olan

hayvanların etinin helalliği konusunda sizinle tartışma-

ya, böylece sizleri şüpheye düşürmeye, tartıştıkları me-

selede sizleri ikna etmeye çalışırlar.”

Kâfirlere İtaat

“Şayet onlara (haramı helal kılma konusunda) itaat

ederseniz, o zaman muhakkak siz de müşrik olursu-

nuz.” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Ölü hayvanın etinin yenmesi ko-

nusunda sizleri şüpheye düşürmek için sizlerle tartışan

müşriklere itaat ederek, Allah’ın sizlere haram kıldığı

ölü hayvan etini kendinize helal sayarsanız, müşrikler-

den olur ve dinden çıkarsınız. Çünkü ölü hayvanın eti-

nin yenmesi meselesinde onlara itaat etmeniz demek,

Allah’ın emrini terkederek beşer aklının ürünü olan

görüşlere ya da kanunlara uymanız demektir. Bu ise

şirkin ve dinden çıkmanın ta kendisidir.”

Bu ayet apaçık bir şekilde şunu göstermektedir: bir

tek meselede olsa bile, Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı-

nı helalleştirmek şirk ve küfürdür.

Page 68:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:121

68

Bu ayetten, müşriklere her itaatin şirk olduğu anlamı

çıkmaz. Zira ayetteki söz konusu olan şirk; helal ve

haram konusunda kâfirlere itaat etmektir.

Kâfirlere İtaat Türleri

Kâfirlere itaat meselesinin daha net olarak anlaşıl-

ması için kâfirlere itaatin ne zaman şirk, ne zaman ha-

ram, ne zaman caiz olduğunu açıklamak gerekir:

1 – Küfür Olan İtaat: Allah-u Teâlâ’nın ayetleri

varken akide, iman, hayat nizamı, dünya görüşü, yaratı-

lışın gayesi, ahlak, davranış biçimi ve Allah-u Teâlâ’nın

haramını helal, helalini haram yapma ile ilgili konularda

kâfirlere itaat küfürdür. Bu konularda kim olursa olsun,

kâfirlere itaat eden ve onların görüşlerine tâbi olan mu-

hakkak küfre girer. Çünkü Allah-u Teâlâ, bu konularda

kâfirlere itaati kesinlikle yasaklamış ve Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’de bu konu üzerinde titizlikle

durmuştur.

Bu konuda Allah-u Teâlâ’nın şu ayeti en açık delil-

dir:

“Onlar; hahamlarını, rahiblerini Allah’tan başka

rabler edindiler. Meryem oğlu İsa’yı da (rab edindi-

ler)... Oysa tek ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlar-

dı. O’ ndan başka ibadete layık ilah yoktur. O, onla-

rın ortak koştuklarından yücedir.” (Tevbe: 31)

Bu ayette söz konusu olan “Rab edinme”; Allah-u

Teâlâ’nın helalini haram, haramını helal yapma konu-

sunda haham ve rahiblere, itaat edilmesidir.

Adiyy b. Hatem ile ilgili rivayet bu meseleyi net ola-

rak açıklamaktadır. Bu konudaki rivayet şöyledir:

Page 69:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:121 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

69

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün Tevbe:

31 ayetini okuduğu bir sırada Adiy b. Hatem, boynunda

gümüşten bir haç olduğu halde Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in yanına girdi ve Tevbe: 31 ayetini du-

yunca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle dedi:

“Onlar, haham ve rahiblerine tapmıyorlardı.” Rasu-

lullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi:

“Bu doğru değil, onlar onlara tapıyorlardı. Zira

onlar haramı helal, helalı haram yaptıklarında onla-

ra tâbi oldular. İşte onlara ibadet etmek böyledir.” (Tirmizi hasen sahih senedle rivayet etti. Bu hadisi Ahmed

Müsned’inde, İbni Cerir de rivayet etmiştir. İbni Teymiye bu

rivayete hasen dedi.)

İman, ahlak, şeriat, hayat nizamı, insanların hayatını

düzenleyen kanunlar, davranış biçimi, yaratılışın gayesi

ile ilgili konularda Allahtan başka hiçkimseye mutlak

itaat yoktur. Bu konularda sınır koyacak, hüküm bildi-

recek yegâne merci İslam’dır. Bu sebeble İslam’ın hak-

kında sınır koyduğu en ufak bir meselede bile teşri ko-

nusunda kâfirlere itaat etmek caiz değil, küfürdür.

Müslüman olduklarını söyledikleri halde, İslam dini-

ni, Kur’an’ı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

hadislerinin açıklamasını, özellikle müsteşriklerden

veya bunların yetiştirdiği öğrencilerden öğrenen, onla-

rın açıkladığı imanı ve hayat sistemini kabul eden, İs-

lam dinini onların istediği şekilde anlayan, hayatını,

ahlakını, adetlerini, insanlarla ticari ve diğer maddi ma-

nevi münasebetlerini, Kur’an ve sünnete göre değil de

onların bildirdiği kurallara göre düzenleyenler, İslam

dinine kâfirlerden daha büyük zarar veren kimselerdir.

Çünkü onlar bu hareket ve düşünceleriyle insanlara en

Page 70:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:121

70

mükemmel hayat sistemini sunan İslam dinini kısır,

cüce, eksik ve başkalarına muhtaç bir sistem olarak

göstermektedirler.

2 – Haram Olan İtaat: Haram hükmünde olan bir

ameli, haram olduğuna inandığı halde, bir kimseye itaat

ederek yapmaktır. İçki içme, zina yapma gibi konularda

itaat etmek gibi... Bu durumda haramı işleyen kişinin

kâfir olmaması için işlediği haram fiilinin, haram oldu-

ğuna, günah işlediğine ve bundan dolayı Allah tarafın-

dan hesaba çekileceğine inanması, işlediği bu haramdan

dolayı pişman olması ve o haramı meşrulaştırmaması

şarttır.

Bu şartlardan birisi eksik olursa böyle bir ameli işle-

yen kişi kâfir olur.

Örneğin; bir kimse, bir müslümandan içkinin helal

olduğunu kabul ederek içki içmesini isterse ve müslü-

man da ona itaat ederek içerse, kalbinde içkinin haram

olduğunu kabul etse bile kâfir olur. Çünkü içkiyi içme-

sini isteyen kişi, bu ameli helal sayarak yapmasını iste-

miş, o da bu konuda ona itaat etmiş ve haram olan bir

şeyi helalleştirerek kâfir olmuştur. Ancak, bu konudaki

imanını açıklayan yani: “Ben içkiyi helal değil, haram

olarak kabul ediyorum. İçkiyi sen helal dediğin için

değil nefsime uyduğum için içiyorum” diyen kişi kâfir

olmaz.

Fakat bu haram fiilini yaptırmak isteyen kişi helal

kabul etmesini şart koşmuyor veya böyle haram olan bir

amelin helal olduğunu, konumu, hareketleri ya da açık-

lamalarıyla ifade etmeden sadece içki içilmesini istiyor-

sa ve müslüman da işlediği fiilin haram olduğuna inanı-

yor, işlediği bu haramdan dolayı hesaba çekileceğine

Page 71:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:121 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

71

inanıp, işlediği bu haramdan pişman oluyor ve o haramı

meşrulaştıracak herhangi bir fiil yapmıyorsa, o zaman

bu itaat küfür değil, haram olur.

3 – Mübah Olan İtaat: Allah-u Teâlâ’nın caiz gör-

düğü konularda kâfirlere itaat etmektir.

Müslümanın imanına, ideolojisine, düşüncesine, ah-

lakına etki etmeyen, sadece tecrübeye dayanarak elde

edilen ilmi buluşlar, ziraat, savaş teknikleri vb. gibi

meselelerden istifade etmek gayesiyle kâfirlere itaat

etmek yasaklanmamış, bilakis tavsiye edilmiştir. Yine

işçinin patronuna, haram olmamak şartıyla iş konusun-

da itaat etmesi de böyledir. Bütün bunlar mübah olan

itaat kapsamına girer. Ancak patron konumunda olan

kişi, müslüman işçisinden, içki almak, küfür maddeler

içeren anlaşmalar altına imza atmak, küfür veya haram

içerikli bir şeyi yaymak, bir yerden bir yere götürmek,

kâfirlerin değer verdiği şeylere saygı göstermek gibi

Allah tarafından yasaklanmış işleri yapmasını isterse,

müslüman işçi bunları kesinlikle yapamaz. Bu tür amel-

leri yapmaya mecbur tutulursa, rızık endişesine kapıl-

madan, şeytanın fakirlikle korkutmasına aldırmadan,

tamamen Rabbine tevekkül ederek ve rızkı yalnız Al-

lah’tan bekleyerek, Allah için o işyerinden ayrılması

gerekir. Aksi halde kâfir olur. Şüphesiz, bu şekilde rızık

endişesi ile küfre girmiş birçok insan vardır. Allah şey-

tanın ve şeytanların şerrinden, vesveselerinden müslü-

manları muhafaza etsin!

Ayetten Çıkan Hükümler

1 – Kesim sırasında Allah-u Teâlâ’nın isminden baş-

ka isimler zikredilerek kesilen hayvanların etinden ye-

Page 72:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:121

72

mek haramdır. Bu hayvanları helal sayarak yiyen kişi

müşrik olur.

2 – Kesim sırasında Allah-u Teâlâ’nın isminden baş-

ka bir varlığın ismini zikrederek bir hayvanı kesmek

şirktir. İsmi zikredilen kimse ne olursa olsun. İster bir

nebi, bir melek veya salih bir kimse olsun farketmez, yi

ne de şirktir.

Alimler şöyle dediler:

“Bir müslüman, bir kurbanı keser ve o kurbanı ke-

serken Allah’tan başkasına yaklaşmak için keserse,

mürted olur ve kestiği yenilmez. Çünkü kestiği, mürte-

din kestiği hükmündedir.” (Erravdan Nediye Şerh Eddurerul Beriye-Şevkani, İbni

Hacer El-Heytemi-Büyük Günahlar)

3 – Sultanı, hakimi veya hacdan döneni karşılamak

için Allah-u Teâlâ’nın ismi zikredilerek kesilen hayva-

nın eti bazı Şafiilere ve bütün Hanefilere göre, haram-

dır. Fakat bazı alimlere ve Şafilerden bazılarına göre

haram değildir. Çünkü bu hayvan, sultan için değil,

sultanın gelmesinden duyulan sevinçten dolayı kesil-

mektedir. Bu ise; akika hükmündedir. Fakat hayvan,

gelen kişinin ayakları arasında kesilirse veya gelen kişi

hayvanın üstünden geçip giderse, bütün alimlere göre,

bu hayvanın eti yenilmez.

4 – Vahiy iki türlüdür.

Allah-u Teâlâ’nın vahyi ve Şeytanın vahyidir. Şeyta-

nın vahyi; şeytanların dostlarına fısıldadığıdır.

Ebu İshak’tan şöyle rivayet edilmiştir:

“İbni Ömer b. Hattab radıyallahu anh’a bir adam şöy-

le dedi.

Page 73:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:121 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

73

“El-Muhtar(1) kendisine vahiy geldiğini iddia ediyor.”

İbni ömer doğru söylüyor” dedi. Ve bu ayeti okudu.” (İbni Kesir)

Ebu Zümeyl’den dedi ki:

“İbni Abbas’ın yanında oturuyordum. Bir adam gele-

rek İbni Abbas’a şöyle dedi:

“Ebu İshak (El-Muhtar b. Ubyedi kastederek), bu

gece kendisine vahiy geldiğini söylüyor. İbni Abbas

radıyallahu anh:

“Doğru söyledi” dedi. Adam şaşırdı. Ben de:

“İbni Abbas, El-Muhtar b. Ubeydinin kendisine va-

hiy geldiğini iddia etmesi hakkında; “doğru söylüyor”

dedi” diye söyledim.

Bunun üzerine (İbn Abbas) şöyle dedi:

“Vahiy iki türlüdür. Allah’ın vahyi ve şeytanın vah-

yidir. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e gelen va-

hiy, Allah’ın vahyidir. Şeytanın vahyi ise, onların dost-

larına vahyettiğidir. Sonra: “şeytanlar, (haramı helal

kılma konusunda) sizinle mücadele etmeleri için dost-

larına fısıldarlar…” ayetini okudu.” (Taberi rivayet etti.)

(1) El-Muhtar b. Ebi Ubeyd, peygamberlik iddiasında bulunan

yalancı bir kimsedir. Mus’ab b. Ezzübeyr hicri 67’de onu öldürdü.

Page 74:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:122 74

KÂFİR İLE MÜ’MİNİN MİSALİ

122

122 – Ölü iken kendisini (iman ile) dirilttiğimiz ve

kendisine insanlar içinde yürüyeceği bir nur kıldı-

ğımız kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan bir çıkı-

şı olmayan kimse gibi midir? Kâfirlere, yapmakta

oldukları şeyler, işte bu şekilde süslü gösterilmiştir.

Allah-u Teâlâ önceki ayetlerde yeryüzündeki insan-

ların çoğunun sapıklık üzere olduklarını, bunların akli

ve nakli delillere ve selim fıtrata tâbi olmadıklarını,

bilakis, zanlara, heva-heveslere ve tahminlere tâbi ol-

duklarını, müşrikler müslümanları dinlerinden geri çe-

virmek için, onlarla Allah-u Teâlâ’nın helal ve haramla-

rı konusunda mücadele ettiklerini haber vermişti. Bu

ayette ise, daha önce küfür içinde iken daha sonra kü-

fürden kutulup iman eden mü’min ile halen küfür içinde

kalıp oradan çıkmak istemeyen kâfiri iki örnek olarak

karşımıza getirmektedir.

“Ölü iken kendisini (iman ile) dirilttiğimiz ve

kendisine insanlar içinde yürüyeceği bir nur kıldı-

ğımız kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan bir çıkı-

şı olmayan kimse gibi midir?”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

Page 75:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:122 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

75

“Ey mü’minler! Sizler, kesinlike insan ve cin şeytan-

ları gibi değilsiniz. Yine Sizler, Allah’ın helal ve haram

hükümleri konusunda sizlerle tartışan müşrikler gibi de

değilsiniz. Zira sizler, iman etmiş mü’min kimselersi-

niz. Evet! Küfürden dönerek iman eden kimse, ölü iken

kendisine can verilerek hayat bulan kişi gibidir. Fakat

kendisine İslam ulaştığı halde, bunu reddedip kendisine

İslam dışında, şaşkın şaşkın başka çıkışlar ve kurtuluş

yolları aramaya çalışan, küfürden küfüre koşan, dolayı-

sıyla küfürden çıkmak istemeyen kâfir de ancak bir ölü

gibidir. Karanlıklar içinde bir boşluktadır, gerçeklerden

ve doğrulardan uzakta, bir hayal âlemindedir.

O halde Kendisini imanla canlandırdığımız, doğru

yolu bulsun ve böylece dünya ve ahirette mutlu olsun

diye kendisine Kur’an gibi bir nur ve hak üzerinde ol-

duğunu isbat etsin diye kesin huccet ve deliller verdi-

ğimiz kimse, acaba hakkı ve hemen yanı başındaki tek

çıkış kapısı olan İslam’ı göremeyen, böylece karanlığın

içinde şaşkın bir vaziyette dolaşarak başka kurtuluş ve

çıkış yolları arayan ama bir türlü bulamayan kâfir gibi

olur mu? Kesinlikle eşit olamazlar!”

İşte! Küfürden dönerek hidayet bulan ve mü’min sı-

fatını hakeden kimse ile küfür üzere kalan ve karanlık-

lar içerisinde bocalayan kimsenin örneği...

Allah-u Teâlâ’nın, kendisini küfürden kurtararak hi-

dayet ettiği mü’minin misali tıpkı ölü iken canlanan,

doğru yolu bulması ve maslahatını görmesi için kendi-

sine nur verilen kimsenin misalidir. Kâfirin misaliyse

karanlığın içinde kalmış, kurtuluşu bilmeyen ve şaşkın

bir vaziyette dolaşıp duran kimsenin misalidir.

Page 76:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:122

76

İman bir kişinin kalbine yerleştimi ona hayat verir.

Artık bu kimse kendisini bir başkası olarak hisseder ve

herşeyin gerçek yüzünü görmeye başlar. Zira o, kimse

düşüncesini, fikirlerini artık doğrudan doğruya

Kur’an’dan almaktadır. Bu sebeble, herhangi bir mese-

lede hüküm vereceği zaman Allah-u Teâlâ’nın şeriatine

dayanarak hüküm verdiği için doğru hükümler verir ve

hakkı bâtıldan ayırt edebilecek duruma gelir. Bundan

böyle o kimse artık şaşkın ve hayretler içinde değildir.

Başına eziyetler gelse bile, yine de kendini mutlu hisse-

der. Hiçbir engel onu haktan geri çeviremez. Çünkü o,

gerçekleri ve hakkı görmüş sonra da hakka tam bir tes-

limiyetle teslim olmuştur. Bu sebeble Allah-u Teâlâ’nın

kitabı Kur’an, bir nur olarak onun yolunu aydınlatmak-

tadır.

Kâfir kimse ise böyle değildir. O, tıpkı bir ölüye

benzer, karanlıklar içinde yaşar durur. Hakkı bâtıldan

ayıramaz. Kendini, sahte bir mutluluğun içinde, gittiği

yolu görmez ve şaşkın bir vaziyette bulur. Öyle ki dü-

şündüğünde sağlıklı düşünemez, bir karar verdiğinde

sağlam karar veremez. Zira o kimse, hakkı bâtıldan ayı-

racak bir nura sahip değildir. O kimse kendi hayatını ya

heva ve hevesine göre ya birilerini körü körüne taklid

ederek ya da şeytan veya yandaşlarına tâbi olarak dü-

zenler.

Allah-u Teâlâ, birçok ayette mü’minlerle, kâfirlerin

hallerini karşılaştırarak zikretmiştir. İşte bu konudaki

bazı ayetler şöyledir:

“Acaba yüzü üzeri sürünerek yürüyen mi daha

hidayete ermiştir yoksa dosdoğru yol üzere dümdüz

yürüyen mi?” (Mülk: 22)

Page 77:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:122 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

77

“İki grubun örneği; kör ve sağır ile gören ve işi-

ten gibidir. O ikisi örnekçe eşit olur mu? Hiç öğüt

almaz mısınız?” (Hud: 24)

“Kör ile gören eşit değildir. Karanlıklarla aydın-

lık da (eşit değildir). Gölge ile sıcaklık da (eşit değil-

dir). Dirilerle ölüler de eşit değildir. Muhakkak ki

Allah dilediğine işittirir. Sen, kabirlerde olanlara

duyuracak değilsin. Sen ancak bir uyarıcısın.” (Fatır: 19-23)

“Kâfirlere, yapmakta oldukları şeyler, işte bu şe-

kilde süslü gösterilmiştir.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki Allah, mü’minlere imanı nasıl süslü

göstermişse, kâfirlere de yapmakta oldukları şirk, küfür

ve günahları işte böylece süslü göstermiştir. Bu sebeble,

bilerek veya heva ve hevesine uyarak ya da dünyevi bir

menfaat elde etmek gayesiyle imanı terkedip küfrü se-

çenlere, yaptıkları bu iş süslü ve güzel görünür. Şeytan

ve nefisleri, işledikleri şirk ve küfürlerden dolayı onlara

yüzlerce güzel mazeret buldurur. Sonunda onları öyle

bir aldatır ki, kendilerini artık hak üzere, muhalifleri

olan, tüm tagutları ve yandaşlarını reddederek tamamen

Allah’a yönelen gerçek müslümanları ise sapıklık üzere

görmeye başlarlar. Bu özellikleri sebebiyle Allah, onları

kendi hallerine bırakır. Hakkı tanımış oldukları için

önceleri bazı işlerde, daha sonra ise her adımlarında

şeytana veya heva ve heveslerine tâbi olurlar ve yaptık-

ları işleri hep güzel görürler. Kötü işleri kendilerine

hatırlatınca, kimsenin aklına bile gelmeyecek yüzlerce

yalan mazeret uydururlar.

Page 78:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:122

78

Kâfirlerin, Hak Üzere Oldukları İddiaları

İster yahudilik, hristiyanlık gibi semavi asıllı olup

tahrife uğramış olsun, ister demokrasi, kominizm, bu-

dizm gibi beşer aklının ürünü olarak ortaya çıkarılmış

olsun, sapık olan bütün dinlerin tâbilerine bakıldığında

kendilerinin hak üzere olduklarına inandıkları, bâtıl

olan bu inançlarını müdafa ettikleri ve hatta nefislerini

bu dinleri uğruna feda ettikleri görülür.

Bu, şaşılacak bir durum değildir. Zira bu kimseler,

kendi iradeleriyle küfrü seçtikleri, küfürleri üzere sabit

kaldıkları ve yaptıkları bu çirkin amelleri hak gördükle-

ri için Allah-u Teâlâ’nın yardımından mahrum kalmış-

lardır.

Bu sebeple, küfrün ve karanlıkların içinde, şaşkın ve

bocalar bir vaziyettedirler.

İşte bu kimselerin kendilerini hak üzere görmeleri,

sahib oldukları inançları ve bu inançlarının gereği olan

amelleri yapmaları sebebiyle mutlu yaşam sergiliyor

gözükmeleri müslümanları asla şaşırtmamalıdır.

Allah-u Teâlâ, bu konu hakkında bir başka ayette

şöyle buyuruyor:

“(O kimseler) dinlerini parça parça edip grup

grup olmuşlardır. Her bir taraf ellerindekiyle sevinç

duyar.” (Rum: 32)

Kâfirlere, Küfürlerini Süslü Gösteren Kimdir

Kâfirlere, küfürlerini süslü gösteren Allah-u

Teâlâ’dır ve bir hikmet sebebiyle bunu yapmaktadır.

Bütün fiilleri ve etkenleri, Allah-u Teâlâ yarattığına

Page 79:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:122-123 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

79

göre, kâfirlerin amellerini süslü gösteren de şüphesiz

Allah-u Teâlâ’dır.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında bir başka ayette

şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki ahirete inanmayan kimselere

amellerini süsledik. Böylece onlar bocalayıp durur-

lar.” (Neml: 4)

Allah-u Teâlâ’nın, kâfirlere amellerini süslü göster-

mesi, onları bu amelleri yapmaya zorlaması ya da bu

amelleri yapmaları için onlara emir vermesi manasında

değildir. Çünkü Allah-u Teâlâ, küfrü emretmez ve küfre

zorlamaz. Bilakis Allah-u Teâlâ imanı emretmiş ve küf-

rü yasaklamıştır. Fakat kâfirler, küfürleri üzere sabit

kalıp, hakka karşı inat ettikleri için, İslam’ı arzulama-

dıkları müddetçe, Allah-u Teâlâ onları bu halleri üzere,

bocalar bir vaziyette bırakır, küfürden kurtulmalarına

yardım etmez.

KÜFRÜN ÖNCÜLERİ OLAN KİMSELER

123

123 – Böylece biz, her şehirde oranın günahkârla-

rını, orada hile(li düzen)ler kursunlar diye ileri ge-

lenler kıldık. Oysa onlar, sadece kendilerine hile

kurarlar da farkında değildirler.

Page 80:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:123

80

Allah-u Teâlâ, önceki ayette küfürde bocalayan kâfir

ile iman eden mü’mini, ibret alınması için örnek olarak

göstermişti. Bu ayette ise beşer için sabit olan bir sün-

netini haber vermektedir.

Ayette geçen “karye”den kasıt; köy değil, büyük

şehir veya insanların toplandığı beldedir.

Ayette geçen “ekabira mücrimiyha”dan kasıt ise;

İslam’a ve müslümanlara karşı düşmanlık gösteren,

onları ve dinlerini yoketmek için vargüçleriyle çalışan

küfrün elebaşılarıdır.

“Böylece biz, her şehirde oranın günahkârlarını,

orada hile(li düzen)ler kursunlar diye ileri gelenler

kıldık.” Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Biz, Mekke şehrinin ileri gelenlerini, mü’minlere ve

İslam’a karşı çok kindar düşmanlar kıldığımız gibi, her

beldenin ileri gelenlerini de böyle yaptık. Bu sebeble,

İslam’a ve müslümanlara en büyük düşmanlığı ve her

türlü hileyi yapanların, o beldelerin ileri gelenleri oldu-

ğu görülür.

Çünkü İslam, onların hak etmedikleri halde ele ge-

çirdikleri mevkilerini ellerinden alacak, onları ilahlıktan

kulluğa indirecek, halkı onlara kölelik yapmaktan kurta-

racak ve onların seviyesini normal insanların seviyesine

indirecektir. Böylece onlar halka zulmedemeyecek,

onları sömüremeyecek, halkın kanını emerek makam ve

mevki elde edemeyecekler. İşte bu kimselerin karşısın-

da duran en büyük engel, İslam ve müslümanlardır. Bu

sebeble İslam’ı ve müslümanları yoketmek için her tür-

lü hileye ve yola başvururlar, ellerindeki bütün güçlerini

Page 81:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:123 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

81

bu yolda seferber ederler. Bunun böyle olması, şüphesiz

Allah’ın bir sünnetidir. İşte bu şekilde onlar müslüman-

lara savaş açacaklar, müslümanlar da onlara ve yaptık-

larına sabrederek, onlara rağmen dinlerini yaşayarak,

onlara boyun eğmeyerek, bütün güçleri ile yaptıklarına

karşı gelerek, onları yok etmek için çalışarak, İslam’ın

hakim olması için cihad ederek ve bu yolda şehid olarak

cennete girmeye hak kazanacaklar ve Allah katındaki

derecelerini yükselteceklerdir. Çünkü Allah, sadece

iman etmekle cennete girilmeyeceğini buyurmuştur.

Öyleyse müslümanlar bu kimselere karşı hazırlıklı ol-

sunlar, onların tavırları sebebiyle hayrete düşmesinler,

Allah’ın dosdoğru yolunda sabır ve sebatla yürüsünler.

Zafer şüphesiz ki inananların olacaktır.”

“Oysa onlar sadece kendilerine hile kurarlar da

farkında değildirler.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Şehir ya da beldelerde bulunan küfrün liderleri, İs-

lam’ı ve müslümanları yoketmek için ne kadar plan

hazırlarlarsa hazırlasınlar, ne gibi tuzaklar kurarlarsa

kursunlar sonunda zafer mutlaka Allah’ın dinine sıkı

sıkıya sarılan ve her türlü eziyete karşı sabreden

mü’minlerin olacaktır. Küfrün önde gelen liderleri, on-

ların sistemleri ve onlara tâbi olanları, hepsinin sonu

dünyada yok olmaktır. Çünkü onların bir gün, İslam’ı

ve müslümanları yoketmek için kurmuş oldukları plan-

ları, hileleri ve tuzakları tersine dönecek ve o plan, hile

ve tuzaklarına kendileri düşeceklerdir. Fakat onlar bu

gerçeği anlayabilecek şuur ve histen mahrumdurlar.

Olaylardan ibret almazlar. Yaptıkları amellerin çirkinli-

Page 82:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:123

82

ğini ve kendilerini nasıl bir sona ulaştırabileceğini dü-

şünemezler. Onların yegâne gayesi; dünyalık bir men-

faat ya da makam ve mevki elde etmektir. Bu sebeble,

bu gayelerini elde etmeleri konusunda önlerinde bir

engel gibi duran İslam ve müslümanları yoketmek için

sürekli olarak planlar peşinde koşarlar. Ama sonunda

Allah’ın sünneti tecelli eder ve hazırladıkları planlar,

kendilerini kuşatıp sonlarını hazırlar. Geçmişte bu, hep

böyle olmuştur. Şüphesiz, bundan sonra da böyle ola-

caktır. İşte bu, Allah’ın bir sünnetidir!”

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak başka ayet-

lerde şöyle buyuruyor:

“Onlar hile (li düzen) kurdular. Biz de (onlara),

onların hissedemediği bir hile kurduk. Onların hile

(li düzen)lerinin sonunun nasıl olduğuna bir bak!

Muhakkak ki biz, onları ve kavimlerini topluca yerle

bir ettik.” (Neml 50-51)

“(Üstelik nefretleri) yeryüzünde büyüklük taslaya-

rak ve kötü bir hile tasarlayarak (arttı). Oysa tasar-

lanmış kötü bir hile, ancak sahibini kuşatır. Yoksa

onlar öncekilerin sünnetinden başkasınımı gözle-

mektedirler? Sen, Allah’ın sünnetinde bir değişme

bulamazsın. Yine sen, Allah’ın sünnetinde bir değiş-

tirme bulamazsın.” (Fatır: 43)

Page 83:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:124 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

83

HASED VE KİNLERİ SEBEBİYLE

KÜFÜRLERİNDE DİRETENLER

124

124 – Onlara bir ayet gelseydi: “Allah’ın rasulle-

rine verilenin benzeri bize de verilmedikçe asla

inanmayız” derlerdi. Allah, risaletini kime vereceği-

ni daha iyi bilir. Suç işleyenlere, hile yapmalarından

dolayı Allah katından bir aşağılanma ve şiddetli bir

azab isabet edecektir.

Allah-u Teâlâ önceki ayette, her şehir veya beldede

rasullere ve onlara tâbi olan mü’minlere karşı çıkan,

onları yok etmek için çalışan ve bu sebeble her tür hile-

ye başvuran liderlerin, zenginlerin veya nüfus sahibi

kişilerin var olacağını bildirmiş ve bunun insanlar için

uygulayageldiği bir sünneti olduğunu haber vermişti.

Allah-u Teâlâ bu ayette ise bu sünnetinin Mekkede uy-

gulandığını haber vermektedir. Evet! Mekke şehrinin

ileri gelenleri de; sözü dinlenen adamları, şereflileri,

reisleri, zenginleri, komutanları, hepsi Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in Allah-u Teâlâ tarafından gönderi-

len bir nebi ve rasul olduğuna delalet eden birçok muci-

zeye şahid olmalarına rağmen, sırf hased ve kinlerinden

dolayı ona karşı gelmiş, eziyet etmiş ve yanındaki

mü’minlere nice işkenceler yapmışlardı. Fakat sonra

Page 84:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:124

84

sünnetullah gereği olan olmuş, o güzide topluluk için-

den şehid, sıddık ve salih nice insanlar çıkarak Allah

katında şerefli mevkiler kazanmış, küfrün ele başıları da

bir bir kuyulara atılarak alçaklığa uğramışlardı.

“Onlara bir ayet gelseydi: “Allah’ın rasullerine

verilenin benzeri bize de verilmedikçe asla inanma-

yız” derlerdi.” Allah-u Teâlâ, bu ayette şöyle buyuruyor:

“Müşrik olan o kimselere Muhammed’in, Allah’ın

rasulü olduğuna dair bir ayet geldiğinde, onlar inadları,

gururları, hasedleri ve cehaletleri sebebiyle ona karşı

gelirler. Onlar bu hasletleri sebebiyle, Muhammed’e

verilen nebiliğin dünyalık bir makam olduğunu sanarak

şöyle derler:

“Muhammed’e verilenin benzeri bir makam veya bir

mucize bize verilmedikçe asla iman edecek değiliz.

Çünkü bizler; mevki, makam, mal ve çocuk yönünden

ondan daha üstünüz. Bu sebeble, ona verilenlere asıl

layık olan bizleriz.”

Bu ayet, Kureyş’in müşrik ileri gelenlerinin, nebili-

ğin Muhammed aleyhisselam’a değil de içinden en ileri

gelen kimselere verilmesini arzuladıklarını göstermek-

tedir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyuruyor:

“Ve Dediler ki: “Bu Kur’an, iki şehirden (birinde)

büyük bir adama indirilmeli değil miydi?” (Zuhruf: 31)

Bu ayette kastedilen iki şehir; Mekke ve Taiftir.

Page 85:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:124 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

85

Allah-u Teâlâ müşrik olan kimselerin bu gibi tavırla-

rıyla alakalı olarak bir başka ayette şöyle buyuruyor:

“Bize kavuşmayı ummayan kimseler dediler ki:

“Melekler üzerimize indirilmeli veya rabbimizi

görmeli değilmiydik.” Andolsun ki onlar, nefislerin-

de büyüklük tasladılar ve büyük bir başkaldırmayla

başkaldırdılar.” (Furkan: 21)

“Allah, risaleti kime vereceğini daha iyi bilir.”

Allah-u Teâlâ, müşriklerin nebilikle ilgili isteklerine

şöyle cevab vermektedir:

“Ey müşrikler! Sizler, nebiliğin kendinize verilmesi

gerektiğini mi ileri sürüyorsunuz? Şunu çok iyi biliniz

ki Allah, nebilik ve risaleti kime vereceğini, bu makama

kimin daha layık olduğunu çok iyi bilir. Çünkü nebilik

ve rasullük, dünyevi bir makam değil, Allah’ın, kulları

içerisinden seçtiği kimselere vermiş olduğu bir nimettir.

Hiç kimse, seçilmiş kullara verilen bu mertebeyi bir

takım amel ve ibadetlerle veya nesebinin üstünlüğü,

malının fazlalığı, çocuklarının çokluğu ya da liderlik

sıfatı sebebiyle elde edemez. Bu mertebe ancak, Al-

lah’ın kulları içerisinden seçtiği, selim bir fıtrata, terte-

miz bir kalbe, kuvvetli ve temiz bir ruha, güzel bir ahla-

ka ve iyi bir sirete sahib olan ve de hakkı ve hayrı çok

seven kimselere verilir. Bunların da kimler olduğunu

sadece Allah bilir.”

Nebilik İddiasında Bulunan Yalancılar

Allah-u Teâlâ, bu ayette nebiliği ve risaleti dilediği

kimselere vereceğini ve bunun sadece kendi dilemesine

bağlı olduğunu belirtmiştir.

Page 86:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:124

86

Allah-u Teâlâ bu meseleyi bu kadar net ve açık ola-

rak bildirdiği halde, kendisine Allah-u Teâlâ’nın nebilik

verdiğini veya vereceğini iddia eden ya da kendisine

nebilik verileceği beklentisiyle çokça amel işleyen kim-

se, ancak yalancı bir kâfirdir. Çünkü nebilik ve risaletin,

Allah-u Teâlâ’nın dilemesine bağlı olduğuna dair haberi

yalanlamış ve kendi dilemelerine bağlı olduğunu iddia

etmişlerdir. Oysa Allah-u Teâlâ’nın kendilerine nebilik

ve risalet verdiği kimselerin en büyük özelliklerinden

birisi de kendilerine nübüvvet ve risaletin verileceğini

bilmemeleridir.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“(Ey Muhammed!) Sen, kitabın sana ilka edilme-

sini umuyor değildin. (İşte bu) ancak Rabbin’den

(sana verilen) bir rahmettir. O halde kesinlikle kâfir-

lere arka olma.” (Kasas: 86)

Allah-u Teâlâ’nın rasulü Muhammed sallallahu aleyhi

ve sellem bile risaletin kendisine verileceğini bilmez ve

beklemezken, her asır ve dönemde, Allah-u Teâlâ’nın

kendilerine nebilik verdiğini iddia eden sahtekârlar or-

taya çıkmaktadır. Zamanımızda da böyle kimselere rast-

lamak mümkündür. Bunlar, Allah-u Teâlâ’ya iftira at-

maktan çekinmeden, korkusuzca kendilerinin bir nebi

olduğunu söyleyebilmektedirler. Hatta: “Rasullerin ge-

tirdiği gibi biz de mucize getirebiliriz” diyerek göz bo-

yama, hile ya da sihir ve cinni yollarla olağan üstü bir

takım haller sergilerler. Bir bakarsınız, hiçbir vasıta

olmadan havaya yükselir veya uçar. Bir bakarsınız, ateş

üzerinde yürür, bir bakarsınız, havasız mekânlarda gün-

lerce yaşar. Bir bakarsınız, vücudunun muhtelif yerleri-

ne bir takım aletler sokup diğer taraftan çıkarır ama bir

Page 87:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:124 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

87

damla bile kan akmaz. Bir bakarsınız geleceğe dair bazı

sözler söylerler ve doğru çıkar. Bir bakarsınız, yok olan

şeyleri var gösterirler veya yanınıza getirirler. Onun

yemeğinden yersiniz de, hiç bitmediğini görürsünüz,

suyunu içersiniz de bal gibi tatlı, buz gibi soğuk bulur-

sunuz. Kısacası, insan aklına gelmedik nice hareketler

yaparak ve kendilerini destekleyecek birkaç destekçi

yanlarına alarak sözde nebilik iddialarını sağlamlaştır-

maya, böylece insanları kandırıp hem onların duygula-

rını ve emeklerini sömürmeye hem de Allah’ın gerçek

dininden uzaklaştırmaya çalışırlar.

Ama bu haller kesinlikle Allah dostu olmanın, hele

hele bir nebi olmanın alametleri değildir. Allah dostu

olmanın ve özellikle de bir nebi olmanın yegâne alame-

ti; “la ilahe illallah Muhammedun rasulullah” kelimesi-

ni son noktasına ve en ince ayrıntısına kadar, ifrat ve

tefrite kaçmadan, Allah’ın bildirdiği gibi yaşamak, ke-

sinlikle hiçbir taguttan, hiçbir şeytandan korkmadan,

açıkça karşılarına çıkıp ve yardımı yalnız Allah’tan

bekleyerek onlara karşı gelmek, hakkı haykırmak, haya-

tının son anına kadar, kanının son damlasına kadar İs-

lam’ı hakim kılmak için mücadele etmektir.

Son nebi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’den

sonra günümüze kadar zaman zaman yığınla bu iddiada

bulunan kimseler ortaya çıktı. Bunların hangisinin böy-

le bir mücadele içinde olduğu görülmüştür? Bilakis,

tagutların desteği ve koruması altında İslam’a, İslami

değerlere, kendilerinin iç yüzlerini ortaya çıkaran ger-

çek müslümanlara saldırmış ve savaş açmışlardır. İşte

ölçü budur! Allah dostlarıyla, Allah düşmanlarını, ger-

çek nebilerle sahtekârları birbirinden ayırmanın ölçü-

Page 88:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:124

88

sü... Birinci guruptakilerin tek davası, kelimetullahın

yücelmesidir. İzzetli ve şerefli olanlar da bunlardır.

İkinci guruptakilerin davası ise şan, şöhret, mal ve rahat

dünya yaşamıdır. Tarihe bakıp yalancı nebilerin ve yan-

daşlarının halleri incelendiğinde bütün bunlar görüle-

cektir.

Oysa Allah-u Teâlâ, son rasul olarak gönderdiği

Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile nebiler halka-

sını noktalamış, onun risalet görevinin tamamlanması

ve ahirete intikal etmesiyle vahyin kesildiğini haber

vermiştir.

Böyle kimselere tâbi olan ve söylediklerini tasdik

edenler, ancak onlar gibi sapık olan kimselerdir. Allah-

u Teâlâ’nın kendilerine akıl ve basiret verdiği kimseler

ise bu gibi kimselerin şerrinden uzak ve emindirler.

Onlar, Kur'an nuruyla, yalancıları hemen tanırlar.

“Suç işleyenlere, hile yapmalarından dolayı Allah

katından bir aşağılanma ve şiddetli bir azab isabet

edecektir.” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Muhammed’in Allah tarafından gönderilen bir rasul

olduğunu ispatlayan sayısız, apaçık deliller geldiği hal-

de, onu ve ona tâbi olanları yoketmek için değişik hile

ve tuzaklar kuranlar, ona verilen nebilik makamına ha-

sed ederek, bu makamın aslında kendilerine verilmesi

gerektiğini, ancak kendilerine de aynı şeylerin verilmesi

halinde iman edebileceklerini söyleyen o, şehirlerin ileri

Page 89:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:124-125 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

89

gelenleri; soyluları, zenginleri, yöneticileri, komutanla-

rı, nüfus sahipleri, haktan uzak alim ve bilginleri, ahiret

gününde gerçekten çok zelil bir duruma düşecek, çok

acı verici, şiddetli bir azaba maruz kalacaklardır. Onla-

rın işte bu şekilde zelil olmalarının ve şiddetli azaba

maruz kalmalarının sebebi; kendilerine gelen haktan

bile bile yüzçevirmeleri, bununla da yetinmeyerek bu

hakkı yoketmek için tuzaklar kurmalarıdır.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, “aşağılanma” lafzını

“azab” lafzından önce zikretmiştir. Çünkü Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’e karşı gelen kimseler sahib

oldukları makam, mevki ve zenginlik sebebiyle kibirle-

nerek onun risaletini inkâr etmişlerdir. İşte bu kibirleri

sebebiyle onlar ahirette aşağılanmış kimseler olarak

zelil duruma düşeceklerdir. Dünyada sahip oldukları

şeyler, onlara fayda değil bilakis zarar verecek, peşle-

rinden gidenler bile o gün onlara lanet okuyacak, söve-

cek, onları terkedecek, onlar aleyhine dua edecek.

HİDAYET ETME VE SAPTIRMA ALLAH-U

TEÂLÂ’NIN DİLEMESİYLEDİR

125

125 – Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun

göğsünü İslam’a açar; kimi de saptırmak isterse,

onun da göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar

Page 90:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:125

90

(ve) sıkıntılı kılar. İşte böylece Allah, iman etmeyen-

lere pislik verir.

Allah-u Teâlâ önceki ayette; kibirleri, inadları, ha-

sedleri, makam ve mevkiye düşkünlükleri sebebiyle

hakka inanmayan, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in risaletini reddeden, onu ve getirdiği davayı yo-

ketmek için çeşitli hile ve tuzaklar kuran kimselerden

haber vermiş ve bu kötü amellerinden dolayı ahirette

zelil duruma düşerek şiddetli bir azaba maruz kalacak-

larını bildirmişti.

Allah-u Teâlâ bu ayette ise kâfirlerin makam ve

mevkiye düşkün olmaları, müslümanlara karşı hased,

kin, kibir gibi tavır sergilemeleri, Muhammed aleyhisse-

lam’ın rasullüğünü ve getirdiği dini reddetmeleri sebe-

biyle müslümanların üzülmemesi gerektiğini, çünkü

herşeyin kendi elinde olduğunu, ancak hakka tâbi olmak

isteyeni hakka ulaştıracağını, hakkı reddeden kimseden

ise yardımı keseceğini bildirmektedir.

“Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğ-

sünü İslam’a açar.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, duyduğu anda,

kabul etmek için kalbini hayra açmasından dolayı, hak-

kı isteyen kimseyi, hayra ve doğru yola ilettiğini haber

vermektedir.

İbni Abbas radıyallahu anh bu ayet hakkında şöyle

demiştir:

“Allah-u Teâlâ’nın: “Allah, kimi hidayete erdir-

mek isterse, onun göğsünü İslam’a açar” ayetindeki;

“göğsünü İslam’a açar” sözünden kasıt: “Allah, o ki-

Page 91:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:125 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

91

şinin tevhidi anlaması ve Allah-u Teâlâ’ya iman etmesi

için kalbini genişletir” demektir.” (Taberi)

Ebi Cafer radıyallahu anh’den şöyle rivayet edilmiş-

tir:

Sahabeler, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e

En’am: 125 ayetinin:

“Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun

göğsünü İslam’a açar” bölümü hakkında şöyle sordu-

lar:

“Ey Allah’ın rasulü! Allah-u Teâlâ, bir kimsenin

kalbini nasıl İslam’a açar?”

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu soruya şöyle

cevab verdi:

“Allah-u Teâlâ, o kimsenin kalbine bir anlayış

(nur) sokar, böylece kalbi açılır ve genişler.” Sahabe-

ler bu kez Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle

sordular:

“Ey Allah’ın rasulü! Bunun zahiren bir alameti var

mı?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Ahireti arzulamak, dünyadan vazgeçmek ve

ölüm gelmeden önce ölüm için hazırlanmaktır.” (Abdurrezzak)

Bir başka rivayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem bu ayet hakkında şöyle dedi:

“İman kalbe girdiğinde, kalb ona açılır ve geniş-

ler.” Sahabeler, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e

şöyle sordular:

“Bunun bir alameti var mıdır?” Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem şöyle dedi:

Page 92:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:125

92

“Sürekli ahireti düşünmek, dünyayı terketmek ve

ölmeden önce ölüm için hazırlanmaktır.” (İbni Ebi Hatim-Taberi)

Allah-u Teâlâ’nın bu ayetinden anlaşılması gereken

mana şudur:

“Allah, hakka bağlanmak isteyen kimseler için sün-

neti gereği hidayeti diler ve o kimselerin kalblerini,

hakkı duydukları zaman hiç tereddüt etmeksizin, hemen

hakkı kabul edecekleri bir duruma getirir. Böylece hak-

kı isteyenler, hak olan şeyleri duyduklarında kalben onu

güzel görür, ondan hoşnut olur, doğruluğuna hak verir

ve mutmain bir şekilde hemen onu kabul ederler. Kişi-

nin göğsü, işte ancak bu şekilde İslam’a açılmış olur.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak başka ayet-

lerde şöyle buyuruyor:

“Allah, kimin göğsünü İslam’a açmışsa işte o,

Rabbin’den bir nur üzeredir, öyle (değil)mi? Al-

lah’ın zikrinden kalpleri katılaşmış olanların vay

haline! İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.” (Zümer: 22)

“Ve biliniz ki, Allah’ın rasulü sizin içinizdedir.

Şayet o, birçok işte size uysaydı, elbette ki sıkıntıya

düşerdiniz. Oysaki Allah, size imanı sevdirdi ve onu

kalblerinizde süsledi. Yine sizlere; küfrü, fıskı ve

isyanı çirkin gösterdi. İşte o kimseler doğruya ulaştı-

rılmış kimselerdir.” (Hucurat: 7)

Bu ayetlerde de görüldüğü üzere Allah-u Teâlâ’nın,

kalbini hayra açtığı bir kimseye hak sunulduğunda, su-

nulan hak hoşuna gider ve hemen ona tâbi olur.

Page 93:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:125 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

93

“Kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü sanki

göğe yükseliyormuş gibi dar (ve) sıkıntılı kılar.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, hakka bağlanmak

istemeyen kimse hakkında bir benzetme yapıyor.

Hakka bağlanmayan kimse; temiz olan fıtratını şirk

ile bozan, günahlarla kirleten, hak kendisine geldiğinde

göğsü hakka karşı kapalı olan, heva ve hevesine tâbi

olan ve dünyevi bir takım değerler peşinde koşan kim-

sedir.

Bu kimsenin kalbi hakka karşı kapalı olduğu için,

hakkı duyduğunda ona karşı bir sıkıntı duyar. O kimse

bu haldeyken öyle bir sıkıntı duyar ki sanki göğe yükse-

lirken oksijensiz kalması sebebiyle nefes darlığı hisse-

den, kimsenin, içinde duyduğu sıkıntı gibi kalbinde bir

darlık hisseder. Yüzü kararır, bir an önce bu sıkıntıdan

kurtulmak için bulunduğu yerden kaçıp gitmek ister.

İşte bu sıkıntı onun hakka bağlanmasını engeller. Çünkü

bu kimse, hakkı istememekte, heva ve hevesine uymak-

ta, dünyevi bir menfaat için çabalamaktadır. Bu özellik-

lere sahib olması sebebiyle kendisine hak sunulduğun-

da, sunulan hak nefsine ağır gelir, onun kalbine girmesi

için bir yol bulamaz.

Allah-u Teâlâ işte bu durumda olan kimseleri çok iyi

bildiği için, onların kalblerine imanın yerleşmesini di-

lememiş, bilakis onların kalblerini imana karşı daralt-

mıştır. Bu sebeble, onların kalblerine girecek bir yol

bulamaz. Çünkü onlar hakkı bile bile reddetmiş, heva

ve heveslerine tâbi olmuş, dünyevi bir menfaat için

hakkı reddedip, selim fıtratı şirkle bozmuş, günahlarla

kirletmiş kimselerdir.

Page 94:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:125

94

İşte bu kimselerin kalblerine iman, sıkıntı verir. Bu

sebeble o imandan bir an evvel uzaklaşmak isterler.

Kur’an Mucizelerinden Bir Tanesi

Allah-u Teâlâ, bu ayette, saptırmak istediği kimseyi

göğe yükseldikçe kalbi sıkışan kimseye benzetmektedir.

Yapılan ilmi keşiflerle de sabittir ki, göğe yükselen

kimse, oksijen azalması sebebiyle nefes darlığına maruz

kalır ve daha da yükseldikçe nefes alamayacak bir hale

gelir.

Allah-u Teâlâ’nın; hakka bağlanma ve iman etme

konusunda kalbi sıkıntılı olan kimseyi, göğe yükselen

kimseye benzetmesi, Kur’an’ın Allah-u Teâlâ tarafın-

dan indirilen bir kitab olduğunun apaçık bir delilidir.

Çünkü göğe yükseldikçe oksijen azalması olduğu

için, insanın nefesinin daralacağı, asırlar sonra ancak

ilmin ilerlemesiyle tespit edilmiş bir gerçektir. İşte bu

gerçeğin asırlarca önce, okuma ve yazma bilmeyen bir

kimse tarafından haber verilmesi, hem Kur’an’ın Allah-

u Teâlâ tarafından indirilen bir kitab olduğunu hem de

Muhammed aleyhisselam’ın Allah-u Teâlâ tarafından

gönderilen bir rasul olduğunu gösteren mucizelerden

birisidir.

“İşte böylece Allah, iman etmeyenlere pislik ve-

rir.”

Allah-u Teâlâ, bu ayette, iman etmeyen ve iman et-

meme konusunda direten kâfirlerle ilgili bir gerçeği

daha ortaya koymaktadır: Allah-u Teâlâ, iman etmek

istemeyen ve hakkı gördüğü halde onu reddeden kişinin

Page 95:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:125 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

95

kalbini imana karşı daralttığı gibi, insan ve cin şeytanla-

rını da ona musallat kılar. Sonunda, insan ve cin şeytan-

larının peşinde iyice haktan uzaklaştırır. İşte böylece

Allah, onlara sapıklığı süslü gösterir ve sapıklık üzere

bırakır.

Herşey Allah-u Teâlâ’nın Dilemesiyledir

Bu ayeti bitirmeden önce şu gerçeği bir daha ifade

etmek gerekir:

Allah-u Teâlâ’nın iradesi insanı, doğru veya sapık

yola zorla sevketmez. Ayrıca insanın, doğru veya sapık

yola gitmesinin kendi elinde olduğunu söylemesi de

doğru değildir. Bu meselede doğru olan şudur:

Allah-u Teâlâ birşey dilemezse, onun olması müm-

kün değildir. Bu sebeble, herşey ancak Allah-u

Teâlâ’nın dilemesiyle olur.

Allah-u Teâlâ mü’min için imanı, kâfir için küfrü di-

lemiştir. Fakat mü’min olan kimseyi imana, kâfir olan

kimseyi de küfre zorlamamıştır. Allah-u Teâlâ, mü’min

için imanı dilemiş, imandan razı olmuş, kâfir için küfrü

dilemiş fakat küfürden razı olmamıştır. Bununla birlikte

insana doğru ve sapık yolu açıklamış, ona doğru veya

sapık yolu seçme yeteneği vermiştir. Böylece insan,

hiçbir zorlama olmaksızın kendi cüzi iradesiyle küfrü

ya da imanı seçer ve buna göre ya mükâfat ya da ceza

alır.

Burada şunu tekrar vurgulamak gerekir: İyi veya kö-

tü bir şeyin seçilmesinde, o şeyi seçme iradesini yaratan

Allah-u Teâlâ’dır. Bu sebeble kâfir olan kimse küfrü,

mü’min olan kimse de imanı seçerken Allahu Teâlâ’nın

Page 96:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:125-126 96

iradesiyle seçer. İşte bunun içindir ki, küfrün veya ima-

nın seçilmesi Allah-u Teâlâ’nın iradesiyle olmuştur,

diye söylenir.

Bu açıklama iyice anlaşılırsa, bu meseleyle ilgili

olan bu gibi diğer ayetler daha net anlaşılır ve böylece

Cebriye ve Kaderiye’den uzak kalınarak ehlisünnet

inancına sahib olunur.

SIRATI MUSTAKİM

126

126 – İşte bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt

alan bir toplum için, ayetleri ayrıntılı olarak açıkla-

dık.

Allah-u Teâlâ, bu ayette insanlara gerçek dini tanıt-

maktadır.

“İşte bu, Rabbinin dosdoğru yoludur.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“İşte! Allah’ın kulları için razı olduğu yegâne din,

dosdoğru yol, İslam. Ondan başka doğru yol yoktur.

Çünkü sadece bu dinde, her konuda doğru olan şeyler

yani hak vardır. İster tahrif edilmiş semavi isterse insan-

ların uydurduğu beşeri olsun onun dışında diğer dinler-

de ise zulüm, hata, yanlış, yalan, heva ve heves yani,

bâtıl vardır. Allah, ancak hakkı ve kendisine gerçekten

Page 97:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:126-127 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

97

iman etmek isteyen kimselerin kalbini bu dine açık tutar

ve onlara hidayet eder.”

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Kuran’ı vasfede-

rek şöyle demiştir:

“O, Allah-u Teâlâ’nın dosdoğru yoludur. O, Al-

lah-u Teâlâ’nın sapasağlam ipidir. O, hakim olan

zikirdir. O, apaçık olan nurdur.” (Ahmed, Tirmizi)

“Öğüt alan bir toplum için, ayetleri ayrıntılı ola-

rak açıkladık.” Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz ki biz; her türlü gerçeği sunduk, delilleri

gösterdik ve ayetlerimizi ayrıntılı olarak açıkladık. An-

cak ayetlerle açıklanan gerçekleri kavrayan kimseler,

bundan öğüt alırlar. İşte bunlar, gerçekten akıllı olanlar,

maslahatlarını çok iyi bilenler, sağlam adımlarla yolla-

rında ilerleyenlerdir! İşte bunlar, gerçek mü’minlerdir!”

İSLAM’A SIMSIKI SARILANLARIN MÜKÂFATI

127

127 – Onlar için, Rablerinin katında selamet evi

vardır ve O, yapmakta oldukları şeylerden dolayı

onların velisidir.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette, dini olan İslam’ın, kur-

tuluşa götüren yegâne ve dosdoğru yol olduğunu, ancak

akıl ve anlayış sahibi olan kimselerin Kur'an ayetlerini

Page 98:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:127

98

daha iyi kavrayıp onlardan istifade edebileceğini bil-

dirmişti. Bu ayette ise Allah-u Teâlâ’nın dosdoğru yolu

olan İslam’a sıkıca sarılan, ibadetleri sadece Allah-u

Teâlâ’ya has kılan, şirkin her çeşidinden uzak durup

sakınan ve gerek insan, gerekse cin şeytanlarının tuzak-

larına düşmeyen kimselerin gerçek müslümanların elde

edecekleri mükâfatlardan bazılarını açıklamaktadır.

“Onlar için, Rablerinin katında selamet evi var-

dır ve O, yapmakta oldukları şeylerden dolayı onla-

rın velisidir.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır:

“Dosdoğru yol olan İslam dinine sıkıca sarılan, şir-

kin her çeşidinden uzak durarak ibadetleri sadece ve

sadece Allah’a has kılan, Allah’ı rububiyetinde, uluhiy-

yetinde, isim ve sıfatlarında gereği gibi tevhid eden,

birleyen kimseler için mükâfat olarak, ahirette esenlik

ve mutluluk ve kesintisiz nimet yurdu olan cennet var-

dır. Üstelik Onlara ahirette korku ve üzüntü yoktur.

Çünkü mü’minlerin hem dünyada hem de ahirette

yegâne velisi, koruyucusu ve yardımcısı sadece Al-

lah’tır.”

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında bir başka ayette

şöyle buyuruyor:

“İyi bilinmeli ki; Allah’ın dostları, onlar için kor-

ku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Yunus: 62)

“Allah-u Teâlâ’nın dostu” vasfını kazanan kimseler;

dünyada kendilerine gelen hakka, yani; İslam dinine ve

şeriatine tâbi olup her türlü bâtıldan, yani; diğer semavi

ve beşeri mahrecli din ve nizamlardan, şirkten ve ihti-

Page 99:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:127 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

99

yaç duydukları halde şirk ehlinden uzaklaştıkları için bu

mükâfatı haketmişlerdir.

Bu ayet; insanın dünyada işlediği amele göre ahirette

ceza veya mükâfat alacağını göstermektedir.

Allah-u Teâlâ bu ayette cenneti “darus selam” (sela-

met evi) olarak isimlendirmiştir. Çünkü cennet, her tür-

lü hastalık, sakatlık ve olumsuz durumlardan beri olu-

nacak bir yerdir. Bu sebeble, buraya giren kimselere

hastalık, sakatlık, ölüm ve bunlar gibi nefsin hoşuna

gitmeyen olumsuz şeyler isabet etmeyecektir.

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Cennet ehli cennete girdiğinde bir çağırıcı şöyle

seslenecektir.

“Ey cennet ehli! Bu cennette ölümsüz kimseler

olarak, her türlü hastalıktan uzak, sağlıklı ve ebedi

bir şekilde yaşayacak, hiç ihtiyarlamayacak, sürekli

genç kalacaksınız. Bu şekilde sonsuza kadar nimet-

ler içinde sıkıntıdan uzak bir şekilde yaşayacaksı-

nız.” (Müslim)

Allah, dünyada da müslümanların yardımcısıdır. İn-

san ve cin şeytanlarına, tagutlara, kâfirlere, müşriklere,

münafıklara, mürtedlere ve zalimlere karşı onlara yar-

dım eder. Bu kimselerin eziyetlerine karşı sabır ve da-

yanma gücü verir. Karşı karşıya geldiklerinde, müslü-

man kullarının kalplerini ve ayaklarını sabit kılar, ka-

tından meleklerle o kullarına yardım eder, sonunda o

kimselere karşı imanlı kullarına zafer vererek daha ön-

ceki korku ve üzüntülerini giderir, onları emin beldelere

yerleştirir. İslam çatısı altında güven içinde yaşatır.

Page 100:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:128 100

İNSAN VE CİN ŞEYTANLARINA

UYANLARIN AKİBETİ

128

128 – (Allah,) onların hepsini topladığı gün: “Ey

cin topluluğu! İnsanlardan çok (yandaşlar) edindi-

niz” (diyecek). Onların insanlardan olan dostları

derler ki: “Rabbimiz! Kimimiz kimimizden fayda-

landı ve bizim için tayin ettiğin süremize ulaştık.”

(Allah onlara:) “Allah’ın dilediği haricinde, ateş;

içinde sonsuza kadar kalacağınız durağınızdır” di-

yecek. Muhakkak ki Rabbin Hakim’dir, Alim’dir.

Allah-u Teâlâ, önceki ayetlerde kalpleri, İslam diniy-

le açılan, ölünceye kadar şirkten ve müşriklerden uzak

duran, kendisine ancak mü’minler olarak kavuşan kulla-

rına mükâfat olarak cenneti vereceğini bildirmişti. Bu

ayette ise İslam’ı din edinmeyen, heva ve heveslerine,

körü körüne dede ve babalarına, cin ve insan şeytanları-

nın vesveselerine uyan kâfirlerin durumları hakkında

bilgi vermektedir.

Page 101:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:128 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

101

“(Allah,) Onların hepsini topladığı gün: “Ey cin

topluluğu! İnsanlardan çok (yandaşlar) edindiniz

(diyecek).”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında; bâtılı süslü göste-

rerek, şüphe ve vesveseler vererek insanları Allah’ın

yolundan saptıran insi ve cinni şeytanları, kibirleri, ha-

sedleri, mevki, makam ve dünyaya düşkünlükleri sebe-

biyle Allah’ın dinine karşı gelen müşrikleri ve İslam’a

bağlı olmalarına rağmen bazı konularda nefislerine uya-

rak şeytana tâbi olan müslümanları, hakka karşı gelsin-

ler diye insanlara bâtılı süslü gösteren, hak konusunda

şüpheler üreten ve vesveseler veren insan ve cin şeytan-

larını bir araya toplayarak, onları şu şekilde azarlayaca-

ğını bildirmektedir:

“Ey cinni şeytanlar topluluğu! Siz, insanların birço-

ğunu vesveselerinizle saptırdınız. Onların bir kısmı,

kibir, hased ve dünya arzusuyla sizlere tâbi olarak göz-

lerini, kulaklarını ve kalplerini hakka kapadı. Hakka ve

hakkı sunanlara karşı gelerek küfürde sizlere yandaş ve

sizler gibi kâfir oldular. Bir kısmı ise, müslüman olma-

larına rağmen, nefislerinin hoşuna giden bazı konularda

size uyarak günahkâr oldu.”

Şeytanın insanların çoğunu Allah’ın yolundan sap-

tırdığına dair bir başka ayette şöyle buyurulmuştur:

“Andolsun ki o, sizden çok kimseyi saptırmıştır.

Hala akletmiyormusunuz?” (Yasin: 62)

“Onların insanlardan olan dostları derler ki:

“Rabbimiz! Kimimiz kimimizden faydalandı ve bi-

zim için tayin ettiğin süremize ulaştık.”

Page 102:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:128

102

Ahiret gününde, cin şeytanlarının vesveselerine

uyan, onlara itaat eden ve böylece onları dost edinen

müşrikler Allah-u Teâlâ’ya karşı şöyle diyecekler:

“Ey Rabbimiz! Bizler, cin şeytanlarından, onlar da

bizlerden faydalandı. Heva ve heveslerimize uyma ko-

nusunda birbirimizle yardımlaşmamız hoşumuza gitti

ve böylece birbirimizi dostlar edindik. Senin emirlerine

karşı gelip, gönderdiğin nizama zıt bir hayat yaşarken,

sonumuzun ne olacağını hiç düşünmedik. Dünyada iş-

lediğimiz kötü amellerimize karşılık ahirette azab göre-

ceğimizi hiç aklımıza getirmedik. Bizler, “dünya hayatı

geçicidir, nasılsa dünyaya bir defa geliniyor” deyip,

harama ve helale dikkat etmeden her ameli yapmaya,

her zevki tatmaya çalıştık. Bunun faydamıza olacağını

zannederek ömrümüzü bu yolda harcadık. Niyahet, biz-

ler için belirlemiş olduğun ölümle, bu hal üzere karşı-

laştık.”

Bu ayette görüldüğü üzere, cinlerden şeytanlar ile

onlara tâbi olan müşrikler ve günahkâr müslümanlar

dünya hayatında birbirlerinden istifade etmektedirler.

İnsanlardan müşriklerin ve günahkâr müslümanların,

cinni şeytanlardan istifade etmeleri; heva ve hevesleri-

nin arzuladığı konularda, cin şeytanlarının yol göster-

meleri şeklindedir.

Cin şeytanlarının müşrik insanlardan ve günahkâr

müslümanlardan istifade etmeleri ise; insanların onlara

itaat edip, istediklerini yerine getirmeleri şeklindedir.

“(Allah onlara:) “Allah’ın dilediği haricinde, ateş;

içinde sonsuza kadar kalacağınız durağınızdır” di-

yecek.”

Page 103:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:128 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

103

Allah-u Teâlâ ahiret gününde, gerek cin şeytanlarına

gerekse onlara uyan müşriklere ve günahkâr müslüman-

lara şöyle seslenecektir:

“Ey cin şeytanları ve onlara itaat eden insanlar! Siz-

lerden herbiriniz dünyada işlemiş olduğunuz kötü amel-

lerinize karşılık ateşe sokulacaksınız. Fakat içinizden

ancak Allah’ın dilediği kimseler hariç çoğunuz sonsuza

kadar orada kalacak ve oradan hiç çıkmayacaksınız.”

Cehenneme Giren Kimse Oradan Çıkmayacak mı

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Allah’ın dilediği haricinde...”

Bu ifadeye göre; insan ve cin şeytanlarına uyduğu

için cehenneme girenlerin bir kısmı orada ebedi kala-

cak, bir kısmı da cezasını çektikten sonra oradan çıka-

caktır.

Cehenneme girecek ve oradan hiç çıkmayıp sonsuza

kadar orada kalacak olanlar; dünyada iken insi ve cinni

şeytanlara, küfür ve şirk olan konularda itaat ederek

Allah-u Teâlâ’ya şirk koşan ve bu şirkleri üzere ölen

kimselerdir.

Fakat Cehenneme girecek ve oradan Allah’ın dile-

mesi ile bir müddet sonra çıkacak olanlar ise; müslüman

olduğu halde, insi ve cinni şeytanlara haram olan konu-

larda itaat ederek masiyet işleyen günahkârlardır.

Şeytana ve nefislerine uydukları için zina eden, hır-

sızlık yapan, içki içen ve bunlara benzer haramları işle-

yen müslümanlar, bu haram fiilleri helal görmedikleri,

meşrulaştırmadıkları ve kalplerinde sıkıntı duydukları

müdetçe kâfir olmazlar. Bu sebeple, cehennemde son-

Page 104:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:128

104

suza kadar kalmayacak, işledikleri günahların cezasını

çektikten sonra cennete gireceklerdir.

İbni Abbas bu ayet hakkında şöyle demiştir:

“Bu ayet; hiç kimsenin, Allah-u Teâlâ’nın yarattıkla-

rı hakkında “cennetlik” veya “cehennemlik” diye hü-

küm veremeyeceğini göstermektedir.” (İbni Ebi Hatim, İbni Cerir, İbnil Munzir, İbni’l Hayyan)

“Muhakkak ki senin Rabbin Hakim’dir,

Alim’dir.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’e hitaben şöyle buyurmaktadır:

“Ey Rasulüm! Şunu iyi bil ki, Senin ve bütün yaratıl-

mışların Rabbi olan Allah, Hakim’dir. Çünkü Ceza ve

mükâfat verirken bunu hikmetle yapar ve herşeyi yerli

yerine koyar. Bir hüküm verdiğinde adaletle ve hikmet-

le verir. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır. O’nun dışın-

da hüküm vazetmeye çalışan insi ve cinni şeytanlar ise

zalimdir, verdikleri hükümler de zulümle doludur. Bu

sebeple tüm insan ve cinlerin yalnız Allah’ın hükmüne

teslim olması, her konuda O’nun emir ve yasaklarına

tâbi olması gerekir. Dünyada ve ahirette refah, huzur ve

mutluluk ancak bu şekilde sağlanır.

Allah, Alim’dir. Kimlerin mü’min ve kimlerin kâfir,

kimlerin de şeytanlık yapan tagutlar olduğunu çok iyi

bilir. Her nefis sahibinin işlediği ameli, söylediği sözü

ve kalbinden geçirdiği her şeyi en ince ayrıntısına kadar

bilir, asla unutmaz. Yine, kimin neyi hakettiğini, kimin

cennetlik ve cehennemlik olduğunu da çok iyi bilir.

Page 105:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:129 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

105

ZALİMLER BİRBİRİNİN DOSTUDUR

129

129 – Böylece biz, kazandıkları sebebiyle zalimle-

rin bir kısmını, diğer bir kısmına dost kılarız.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette cin şeytanlarıyla müşrik

in-sanların birbirlerinin dost ve yardımcıları olduğunu

bildirmişti. Bu ayette ise bu iki zalim taifenin, Allah-u

Teâlâ’nın takdiri ve dilemesiyle birbirlerine dost ve

yardımcı olduklarını bildirmektedir.

“Böylece biz, kazandıkları sebebiyle zalimlerin

bir kısmını, diğer bir kısmına dost kılarız.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Biz, insan ve cin şeytanlarını nasıl ki birbirlerinin

dost ve yardımcıları kılmışsak, aynı şekilde zalim kim-

seleri de her zaman ve her yerde işledikleri ameller se-

bebiyle birbirlerinin dost ve yardımcıları kılarız.”

Allah-u Teâlâ’nın takdiri ve sünnetiyle zalim ve kâfir

olan kimseler, her zaman ve mekânda birbirlerinin dost

ve yardımcılarıdır.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında bir başka ayette

şöyle buyuruyor:

“Kâfirler birbirlerinin dostudur. Bunu, siz yap-

mazsanız (birbirinizi dost edinmezseniz), yeryüzünde

bir fitne ve büyük bir fesad olur.” (Enfal: 73) Yine, Allah-u Teâlâ’nın takdiri ve sünnetiyle

mü’minler de birbirlerinin dost ve yardımcılarıdırlar.

Page 106:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:129

106

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında bir başka ayette

şöyle buyurmaktadır:

“Mümin erkekler ile mümin kadınlar (dinde, dost-

luk ve yardımlaşmada) birbirlerinin velileridir. İyiliği

(Allah'a ve Rasulüne itaati ve hayrı) emredip kötülük-

ten (her türlü şirk ve günahtan) sakındırırlar. Namazı

(rükün ve şartlarını yerine getirerek) ikame eder ve

zekâtı verirler. Allah'a ve Rasulüne de itaat ederler.

İşte Allah, bunlara merhamet edecektir. Muhakkak

ki Allah Aziz (vaadini yerine getirmede âciz bırakılma-

yan) ve Hakim (hükmünde hikmet sahibi olan)'dır.” (Tevbe: 71)

Her zaman ve her mekânda bilerek hakka teslim olan

ve birbirlerini dost edinen mü’minler bulunacağı gibi

bilerek hakkı terkeden, heva ve heveslerine uyarak dün-

yevi bir takım değerler elde edebilmek için insanlara

zulmeden zalimler de olacaktır. İşte bunlar da birbirle-

rinin dostlarıdırlar.

Bir takım arzularına ulaşmak için insanlara zulme-

den böyle zalimler karşısındaki en büyük engel, en bü-

yük düşman, İslam’dır, müslümanlardır. Bu sebeble

İslam’a karşı tek bir vücud gibi birleşirler. İslam’a,

müslümanlara ve İslam beldelerine bir saldırı söz konu-

su olduğunda aralarındaki ihtilaflar, zıtlıklar ve her türlü

olumsuz durumlar hemen bitiverir. Sonra da bütün hile

ve tuzaklarını birleştirip hakka ve hakka bağlı olanlara

en büyük zulümleri yaparlar.

Ayetteki; “zalimlerin bir kısmını, diğer bir kısmı-

na dost kılarız” sözü; kâfirlerin birbirlerine karşı dost

ve destekçi olmaları ya da birbirlerini yoketmek için

birbirlerine musallat edilmeleri manasındadır.

Page 107:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:129 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

107

Fadl b. İyad şöyle dedi:

“Eğer bir zalimin diğer bir zalimden intikam aldığını

görürsen dur ve hayretle bak!” (Taberi Tefsiri)

Ebu El-Şeyh b. Hayyan, Mansur b. Ebi’l Esved’in

şöyle dediğini rivayet etti:

“Zalimlerin bir kısmını, diğer bir kısmına dost kı-

larız” ayeti hakkında, sahabelerden birşey duyup duy-

madığı konusunda Ameş’e sordum. Ameş, şöyle cevap

verdi.

“Onların bu konuda şöyle dediklerini duydum: “İn-

sanlar bozulduğunda, Allah-u Teâlâ onların başına, en

şerlilerini vali olarak tayin eder.”

Allah-u Teâlâ bu konu ile alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyurmaktadır:

“Bir şehiri helak etmek istediğimizde, oranın ileri

gelen şerli kimselerine emrettik. Böylece onlar, ora-

da bozgunculuk yaptılar da üzerlerine (azab) söz(ü)

hak oldu. Biz de orayı yerle bir ettik.” (İsra: 16)

(Ebu El-Şeyh b. Hayyan rivayet etti)

Katade radıyallahu anh bu ayetin tefsirinde şöyle de-

di:

“Allah-u Teâlâ, amelleri sebebiyle insanları birbirle-

rinin velisi yapar. Bu sebeble mü’min, nerede ve ne

zaman olursa olsun, mü’minin velisidir. Aynı şekilde

kâfir de nerede ve ne zaman olursa olsun, kâfirin velisi-

dir. İman, temenni ve iyi söz söylemekle olmaz.”

Allah-u Teâlâ’nın taatiyle amel ettiğinde, Allah-u

Teâlâ’nın taatiyle amel edenleri tanımaman, sana zarar

vermez. Allah-u Teâlâ’nın masiyetiyle amel ettiğinde,

Allah-u Teâlâ’nın taatiyle amel edenleri dost edinmen,

sana fayda vermez.”

Page 108:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:129-130 108

İmam Taberi bu sözü nakletti ve destekledi.

Bu sözün ifade ettiği mana şudur:

Bir kimse, dünyevi bir menfaat, kavmiyetçilik ya da

böyle başka bir sebebten dolayı mü’minlerin topluluğu-

na girer, fakat onlar gibi iman edip amel etmez, onlara

yardım etmez ve onlara dost olmazsa, mü’minlerin top-

luluğunda bulunması sebebiyle onlardan sayılmaz.

Yine bir kimse, Allah-u Teâlâ’nın dinine göre hare-

ket ettiği halde mü’minleri tanımadığı için onlarla dost

olmaz ve onların topluluğuna girmezse, inancı sağlam

olduğu müddetçe bu ona zarar vermez. Fakat

mü’minleri tanıdıktan sonra hemen onların topluluğuna

katılmak gerekir. Aksi takdirde Allah-u Teâlâ katında

sorumlu olunur.

KENDİLERİNE RASUL GÖNDERİLEN

KİMSELERİN AHİRETTEKİ HALLERİ

130

130 – Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi

anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağınız konusunda

sizi uyaran sizden rasullerimiz gelmedi mi? Dediler

ki: “Bizler kendilerimize şahitlik ederiz.” Dünya

Page 109:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:130 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

109

hayatı onları aldattı ve kendilerinin kâfir oldukları-

na kendileri şahit oldular.

Allah-u Teâlâ bu ayette, birbirlerinin dostları olan,

birbirlerinden faydalanan cin ve insan şeytanlarının

ahiret günündeki halini anlatmaya devam etmektedir.

“Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anla-

tan ve bu gününüzle karşılaşacağınız konusunda sizi

uyaran sizden rasullerimiz gelmedi mi?”

Allah-u Teâlâ, birbirlerinin dostları olan cin ve insan

şeytanlarının durumlarını çok iyi bilmesine rağmen,

ahiret gününde onlara şöyle soracaktır:

“Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anlatan

ve sizi işte bu hesap günüyle uyaran, kendi içinizden

seçerek gönderdiğim rasullerim size gelmedi mi?”

Allah-u Teâlâ’nın sormuş olduğu bu soru, azarlamak

için sorulan bir sorudur. Zira Allah-u Teâlâ, bu sorunun

cevabını kendisi çok iyi bilmektedir.

Cinlerden Rasuller Varmıdır

Bu ayette geçen;

“Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anla-

tan ve bu gününüzle karşılaşacağınız konusunda sizi

uyaran sizden rasullerimiz gelmedi mi?” sözünün

zahirinden, insanlardan rasul olduğu gibi cinlerden de

rasul olduğu anlaşılmaktadır.

Fakat cumhura göre; rasuller, sadece insan neslinin

erkeklerinden seçilirler.

Bu konudaki delilleri şunlardır:

Page 110:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:130

110

1 – Allah-u Teâlâ’nın, risaleti erkeklerle sınırladığı

ayet.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“(Ey Muhammed!) Senden önce de kendilerine

vahyettiğimiz adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız

zikir ehline (alimlere) sorun.” (Enbiya: 7)

2 – Allah-u Teâlâ’nın, rasulleri Nuh aleyhisselam’ın

ve İbrahim aleyhisselam’ın zürriyetiyle sınırlandırdığı

ayetler.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“İşte bu, kavmine karşı (sunması için) İbrahim’e

verdiğimiz delilimizdir. (Böylece) Biz, dilediğimizi

derecelerle yükseltiriz. Muhakkak ki Rabbin Ha-

kim’dir, Alim’dir. Biz ona, İshak ve Yakub’u hediye

ettik. (Onların) hepsine de hidayet ettik. Daha önce

de Nuh’a ve onun soyundan Davud’a, Süleyman’a,

Eyyub’a, Yusuf’a, Musa’ya ve Harun’a hidayet et-

miştik. Ve biz, iyileri işte böyle mükâfatlandırırız.

Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas’a da (hidayet ettik).

(Onların) hepsi de salihlerdendir. İsmail, Elyesa’,

Yunus ve Lut’a da (hidayet ettik). Ve (onların) hepsini

de âlemlere üstün kıldık. Onların babalarından, soy-

larından ve kardeşlerinden de (onlar gibiler yaptık).

Onları seçkin kıldık ve dosdoğru yola hidayet ettik.” (En’am: 83-87)

3 – Cumhur alimleri bu tür ayetleri delil alarak

En’am: 130 ayetini şöyle açıklamışlardır.

“sizi uyaran sizden...” lafzı; sizin her ikinizin cin-

sinden manasında değildir. Zira Allah-u Teâlâ, insan ve

cinleri bir tek topluluk olarak saydı ve bu topluluk için

Page 111:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:130 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

111

insanlardan rasuller gönderdi. Çünkü diğer ayetler bunu

göstermektedir.

Bu ayetlere bakıldığında yaratılmışlar içerisinde

kendilerine vahyedilen rasuller sadece insanlardan er-

kek olanlardır. Cinlerden ise kendilerine vahyedilen

rasuller yoktur. Cinlere tebliğ edici olan rasul ise insan

olan rasulden risaleti duyup, cinlere uyarıcı olarak giden

cindir.

Bu konuda da şu ayetleri delil gösterdiler:

“Ey Muhammed! Bir zaman Kur’an’ı dinleyecek

bir cin taifesini sana yöneltmiştik. Kur’an okunu-

şunda hazır bulununca birbirlerine: “Susun, dinle-

yin” dediler. Okuma bitince de kavimlerine uyarıcı-

lar olarak döndüler.” (Ahkaf: 29)

“De ki: “Bana gerçekten şöyle vahyolundu: “Cin-

lerden bir grup, (Kur’an’ı) dinlediler ve dediler ki:

“Muhakkak ki biz, hayranlık verici bir Kur’an din-

ledik.” (Cin: 1)

Dahhak’a göre; cinlerden rasul vardır.

İbni Cerir bu mesele hakkında:

“Bu mesele, ihtilaflı bir meseledir” dedi ve Dah-

hak’tan şöyle bir rivayet nakletti:

“Cinlerden bir rasul olup olmadığı ve Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem gelmeden önce onlara bir rasul

gelip gelmediği konusunda Dahhak’a soruldu. Dahhak:

“Allah-u Teâlâ’nın: “Ey cin ve insan topluluğu! Si-

ze ayetlerimi anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağı-

nız konusunda sizi uyaran sizden rasullerimiz gel-

medi mi?” (En’am: 130) ayetini sonuna kadar okudu.

Ayrıca Dahhak, bu görüşünü desteklemek için şu

ayetleri de delil gösterdi.

Page 112:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:130

112

“Şüphesiz biz seni müjdeci ve uyarıcı olarak hak-

la gönderdik. Geçmiş her ümmet içinde de mutlaka

bir uyarıcı bulunagelmiştir.” (Fatır: 24)

“Her ümmetin bir rasulü vardır. Onlara rasulleri

geldiğinde, aralarında adaletle hüküm verilmiş olur.

Onlar zulmedilmezler.” (Yunus: 47)

“Andolsun ki her ümmete: “Allah’a ibadet edin

ve tağuttan kaçının” diye (söylemeleri için) bir rasul

gönderdik. Böylelikle onlardan kimine Allah hidayet

etti ve onlardan kiminin üzerine de sapıklık hak ol-

du. Öyleyse yeryüzünde gezin de yalanlayanların

sonunun nasıl olduğuna bir bakın!” (Nahl: 36)

Biz, bu mesele hakkında şunu diyoruz:

Cinlerden rasul olup olmadığı hakkında alimler ara-

sında ihtilaf edilmiştir. Çünkü cinlerden rasul olmadığı-

na dair kesin bir delil yoktur. Bu sebeble biz, bu mese-

leyi Allah-u Teâlâ’ya havale ederiz. Cinlerin tabiatıyla

ilgili olarak da sadece Allah-u Teâlâ’nın bildirdiği ka-

darıyla bilgi sahibiyiz ve bundan fazla herhangi birşey

bilemeyiz.

Fakat şunu kesin olarak söyleyebiliriz:

Muhammed aleyhisselam, hem cinlere hem de insan-

lara gönderilen son rasuldür. Ondan sonra insanlara ve

cinlere gönderilen bir rasul olmamıştır ve kıyamete ka-

dar da olmayacaktır. Fakat cinlere insanlardan başka

rasuller de gönderilmiş olabilir.

Biz, Kur’an ve sünnette bizlere bildirilenlere inanır,

onların dışındaki gerçeği ise Allah-u Teâlâ’ya havale

ederiz. Çünkü bu meseleler, gaybi meselelerdir. Hak-

kında bilgi olmayan meselelerde susmak gerekir.

Page 113:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:130 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

113

“Dediler ki: “Bizler kendilerimize şahitlik ede-

riz.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, sorduğu soruya

karşılık cin ve insanların verdiği cevabı açıklamaktadır:

“Cinler ve insanlar, kendilerine sorulan soruya şöyle

cevap verdiler: Bizlere şüphesiz; hakkı ve bâtılı, Al-

lah’ın hükümlerini, emir ve yasaklarını anlatan, hakka

tâbi olanların mükâfatını, hakka tâbi olmayanların ceza-

sını haber veren, Allah’a mutlaka kavuşacağımızı,

O’nun huzurunda hesab için toplanacağımızı ve yaptı-

ğımız amellerimizin karşılığını tek tek göreceğimizi

bildiren rasuller gelmiştir. Buna, bizzat kendimiz şahit-

lik ederiz.”

Allah-u Teâlâ, bir başka ayette şöyle buyurmaktadır:

“Derler ki: “Evet, Doğrusu bize bir uyarıcı gel-

mişti de biz yalanlamış ve demiştik ki: “Allah hiçbir

şey indirmemiştir. Sizler ancak büyük bir sapıklık-

tasınız.” (Mülk: 9)

“Dünya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kâfir

olduklarına kendileri şahit oldular.”

Allah-u Teâlâ bu kimseler hakkında, ayetin son kıs-

mında şöyle buyuruyor:

“Onlar; dünyanın kendilerini aldattığı kişilerdir. On-

lar; mal, çocuk, makam, mevki, şan, şöhret, insanların

hoşnutluğu ve üstün olma sevgisini herşeyin üstünde

tutan kimselerdir. Bu sebeple, hak kendilerine apaçık

geldiği halde, hakkı terketmiş ve ona tâbi olmamışlar-

dır. Hakka ve kendilerine hakkı getiren rasullere karşı

gelmiş, getirdikleri delillere inanmamış bilakis, kibir-

lenmiş, inat etmiş ve hasedçilik yapmışlardır. Nihayet

Page 114:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:130-131 114

bu amellerinden dolayı helak olacaklardır. İşte, hesap

gününde Allah’ın huzuruna getirildiklerinde de, dünya-

da iken kâfir olduklarına dair bizzat kendileri şahitlik

edecek ve zelil olacaklardır.”

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN ADALETİ

131

131 – Bu; Rabbinin, halkı habersizken zulümle-

rinden dolayı ülkeleri helak edici olmamasındandır.

Allah-u Teâlâ bu ayette, kullarına karşı ne kadar adil

olduğunu hatırlatmakta ve bir başka sünnetinden haber

vermektedir.

Allah-u Teâlâ, katında insanların mazeret olarak su-

nabilecekleri delilleri olmaması için, tevhidi ve Allah-u

Teâlâ’nın şeriatini bildirip öğreten, onları cehennem

azabından korkutan rasuller göndermiştir.

Zira Allah-u Teâlâ sünneti gereği, tevhidi ve şeriatini

anlatan rasuller göndermedikçe müşriklere azab etmez.

Ayette geçen “bizulmin” iki manaya gelebilir.

Birincisi: “Ayetteki “bi zulmin” kelimesi; “zulüm-

lerinden dolayı” demektir. Bu manaya göre “zulüm”

kelimesi, insanlara atfedilmiştir ve onların işlemiş oldu-

ğu şirk kastedilmiştir.”

Buna göre ayet şu manaya gelir:

Allah-u Teâlâ, huccetini ikame eden (ayetlerini teb-

liğ edip açıklayan) ve kıyamet azabıyla korkutan rasul-

Page 115:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:131 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

115

ler göndermedikçe müşriklere, işlemiş oldukları şirk ve

benzeri zulümler sebebiyle azab edici değildir. Şayet,

rasul göndermeden önce, (İslam’dan ve gerçek deliller-

den) habersiz iken azab etseydi, o zaman şöyle diyebi-

lirlerdi: “Ey Rabbimiz! Bize, uyarıcı ve müjdeleyici bir

rasul gelmedi.” Allah-u Teâlâ, işte böyle bir huccetle

karşısına çıkmamaları için, rasul göndermedikçe şirkleri

sebebiyle insanlara azab etmez.

İkincisi: Ayetteki “bi zulmin” kelimesi; “zulüm ile”

demektir. Bu manaya göre “bizulüm” kelimesi, Allah’a

atfedilmiştir ve cahilleri bilgilendirmeden helak etme-

nin zulüm olduğu, Allah’ın ise adil sıfatına sahip olma-

sından dolayı, böyle bir zulmü asla işlemeyeceği kaste-

dilmiştir. Buna göre ayet, şu manaya gelir:

Allah-u Teâlâ, uyarıcı ve Allah-u Teâlâ’nın huccetini

onlara hatırlatıcı bir rasul göndermedikçe, insanları he-

lak ederek zulmetmez. Çünkü Allah-u Teâlâ kullarına

karşı zulmedici değildir.

Birinci mana daha kuvvetlidir.

Bu ayet; rasul gönderilmeden ve gönderilen rasul ile

insanlara huccet ikame edilmeden önce şirk işleyenlere,

şirk işlemeleri sebebiyle azab edilmeyeceğini göster-

mektedir. Fakat bu, onlara müşrik sıfatı verilmeyeceği

anlamına gelmez. Çünkü şirk işleyen kimse, ister kendi-

sine rasul gelsin, isterse rasul gelmesin, dünyadaki hü-

küm açısından müşriktir. Fakat bu şirk sebebiyle ceza

görmesi ise kendisine rasul gelmesine bağlıdır.

Bu açıklamalardan sonra ayetin manası şöyle olur:

“Allah, dünyada şirk işleyen kimselere, onları uyarı-

cı bir rasul göndermedikçe azab etmez.”

Page 116:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:131

116

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyuruyor:

“(Her) kim hidayete ererse, muhakkak kendisi

için hidayete ermiştir. Kim de saparsa, muhakkak

kendisi için sapmıştır. Hiçbir günahkâr, bir başkası-

nın günahını yüklenmez. Ve biz, rasul göndermedik-

çe azap edecek değiliz.” (İsra: 15)

Allah-u Teâlâ, kullarına, gerek misak olayı(2) ile ge-

rekse verdiği akıl ve selim fıtratla(3) hucceti ikame et-

miştir. Bu nedenle rasul gönderilmeden şirk işleyenlere

müşrik hükmü verilir. Fakat Allah-u Teâlâ, hikmeti

gereği ve insanlara rahmet olarak şirk işleyenlere, rasul

göndermedikçe azab etmeyecektir.

Rasuller Gönderilmeden Ve Hücceti İkame Et-

meden Önce de Şirk Koşanlara Müşrik Sıfatı Veril-

miştir

Rasuller gönderilmeden ve hücceti ikame etmeden

(hakkı ve delilleri açıklamadan) önce şirk koşanlara

cahil olmalarına rağmen müşrik sıfatı verilir. Kur’an-ı

Kerim’de buna dair birçok delil vardır. İşte onlardan

bazıları:

1 - Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

(2) Misak olayından kasıt; Allah-u Teâlâ’nın, Âdem’in sulbünden

zürriyetini çıkarıp, “kendisinin, hepsinin rabbi olduğuna dair”

onları şahid tutmasıdır. (3) Akıl ve selim fıtrattan kasıt; Allah’ın verdiği bu nimetlerle her

kulun tefekkür ettiğinde mutlaka kendilerini yaratanın Allah

olduğunu ve yalnız O’na boyun eğmek gerektiğini anlamasıdır.

Page 117:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:131 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

117

“Kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler

kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar küfürle-

rinden ayrılacak değillerdi. (İşte o delil) Allah’tan

gönderilmiş bir elçidir ki tertemiz sahifeleri oku-

maktadır.” (Beyyine: 1-2)

Bu ayeti kerime, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in gönderilip Kur’an’ı insanlara açıklamasından

önce, insanların küfür ve şirkle vasıflandırıldığını açık

bir şekilde ispat etmektedir.

2 - Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Eğer müşriklerden biri senden eman dilerse, Al-

lah’ın kelamını işitip dinleyinceye kadar ona eman

ver. Sonra onu güven içinde bulunacağı bir yere

ulaştır. İşte bu, onların bilmeyen bir kavim olmala-

rından dolayıdır.” (Tevbe: 6)

Bu muhkem olan ayet; şeriatlerin unutulduğu, hakka

giden yolların karanlıklar içinde kaldığı bir dönemde

bile, şiddetli cehalete rağmen şirk koşanlara müşrik

hükmü verildiğini ispat etmektedir. Bu ayete baktığı-

mızda, söz konusu şahısta aynı anda iki sıfat bulundu-

ğunu görüyoruz. Bunlar ise; şirk ve Rasulullah’ın risale-

tini bilmemektir. Görülüyor ki Rasulullah’ın risaletini

bilmemek, şirk işleyen kişiye “müşrik” sıfatının veril-

mesine engel olmamıştır.

3 - Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir

musibet geldiğinde: “Rabbimiz! Ne olurdu bize bir

rasul gönderseydin de, ayetlerine uysak ve

mü’minlerden olsaydık!” diyecek olmasalardı (seni

göndermezdik) (Kasas: 47)

Page 118:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:131

118

Bu ayeti kerime açıkça gösteriyor ki Muhammed

sallallahu aleyhi ve sellem rasul olarak gönderilmeden

önce de Allah’a şirk koşanlar müşrik sıfatıyla vasfedil-

miştir. Fakat onların işledikleri şirk yüzünden azab

görmeleri meselesine gelince; bunun için onlara rasul

gönderilip Kur’an-ı Kerim vasıtasıyla hüccetin ikame

edilmesine ihtiyaç vardır ki, ancak o zaman onların Al-

lah’a karşı sunacak mazeretleri kalmaz. Bununla birlik-

te selef, kendilerine hüccet ikame edilmeden önce de

onların müşrik ve kâfir olduklarında, müslüman olma-

dıklarında ittifak etmiştir. Fakat kendilerine hüccet

ikame edilinceye ve rasul gönderilinceye kadar işlemiş

oldukları küfür ve şirk sebebiyle azaba uğratılıp uğra-

tılmayacakları konusunda selef alimleri ihtilaf etmiştir.

4- Yeryüzünde ilk şirk, Nuh aleyhisselam’ın kavmin-

de ortaya çıkmıştır. Çok iyi bilindiği üzere Âdem aley-

hisselam zürriyetini halis tevhid üzere bırakmıştı. Daha

sonra, ümmetin büyük alimi İbn Abbas radıyallahu

anh’ın hadisinde bildirildiği gibi, şirk yavaş yavaş şey-

tani metotlarla Nuh aleyhisselam’ın kavmine girmeye

başladı. Sonra da müşrik oldular. Bunun üzerine Allah-

u Teâlâ, şefaat hadisinde geçtiği gibi, Nuh aleyhisselam’ı

yeryüzü halkına ilk rasul olarak gönderdi.

Yine bilindiği üzere, Nuh aleyhisselam kavmiyle ko-

nuşup onları uyarırken onların müşrik olduklarını, müs-

lüman olmadıklarını söylüyordu.

Acaba Nuh aleyhisselam’dan önce onlara hücceti

ikame edip şirkin vasfını ve hükmünü bildiren bir rasul

gelmişmidir? Bakınız Allah-u Teâlâ aşağıdaki ayeti

kerimesinde ne buyuruyor:

Page 119:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:131 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

119

“İnsanlar bir tek ümmetti. Allah (onlara) müjde-

leyici ve korkutucu nebiler gönderdi. Onlarla birlik-

te insanların ihtilafa düştükleri şeylerde hüküm

vermeleri için kitabı hakla indirdi.” (Bakara: 213)

Sahihi Buhari’de İbn Abbas radıyallahu anh’den ri-

vayet edildiğine göre; Nuh aleyhisselam’ın kavminin

putlara tapma sabebi, salih kişiler hakkında aşırı gitme-

leridir. Heykeller yapıp daha önce ölmüş salih kimsele-

rin isimlerini onlara verdiler. Şeytan bu salih kimselerin

heykellerini, onların daha önce oturdukları meclislere

koyup onlara isimler vermelerini fısıldadı. Onlar da

bunu yaptılar. (İlk başlangıçta bu putları salih kişileri

hatırlamak için yapmışlardı ve) onlara tapmıyorlardı.

Fakat zamanla ilim unutuldu ve onlara tapmaya başladı-

lar.”

İbni Abbas radıyallahu anh’ın sözünden anlaşıldığına

göre Nuh aleyhisselam’ın kavmi başlangıçta hiçbir puta

tapmıyorlardı. Tâbi ki asıl önemli olan onlara tapmaktır.

Fakat zamanla ilim zayıflamış ve cehalet yaygınlaşmış-

tır. Zaten müşrikler nerede olurlarsa olsunlar üzerinde

bulundukları dinin kendilerini Allah’a yaklaştıracağına

inanırlar. Zaten kul, boş ve geçersiz olduğuna inandığı

bir şeyle nasıl Allah’a yaklaşmaya çalışabilir? Görülü-

yor ki şirkin kaynağı ve meydana geliş sebebi inançtır.

Günahın kaynağı ve meydana geliş sebebi ise şehvetle-

rin insana galib gelmesidir. Zina eden, hırsızlık yapan,

içki içen kimseler bunun çirkinliğini ve haramlığını

bilirler. Fakat şehvetleri galeyana gelince onları bu ha-

ramları işlemeye sevkeder. Bunun tersine, Allah’ tan

başkasına kurban kesen, adak adayan, dua eden, yardı-

mına çağıran kimseleri buna iten şey ise şehvetleri de-

Page 120:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:131

120

ğil, inançlarıdır. İşte bu yüzdendir ki şirkin çirkinliğini,

haram-lığını ve şirk işleyenin ebedi olarak cehennemde

kalıp bütün amellerinin boşa çıkacağını bilen hiçbir kul,

bu amelin kendisini Allah’a yaklaştıracağını umarak

şirk olan bir ameli asla işlemez.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Andolsun ki biz Nuh’u kavmine gönderdik. (On-

lara) Dedi ki: “Ben sizin için apaçık uyarıcıyım. Al-

lah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size (gelecek

olan) acı bir günün azabından korkarım.” (Hud: 25-26)

Nuh aleyhisselam’ın kavmi hakkında söylenenler, iki

rasul arasında geçen zaman diliminde yaşamış her ka-

vim hakkında söylenilebilir. Çünkü rasuller, müşrik ve

cahil olan toplumlara İslamla gönderilmiştir. Toplumun

çoğunluğu onları inkâr eder, Allah’ın hidayete muvaf-

fak kıldığı kimseler ise onlara inanır. Sonra da Allah-u

Teâlâ onlarla inkârcı kavimlerinin arasını ayırır. Risaleti

inkâr eden kâfirlerin helak olmasından sonra ise mu-

vahhidler Allah’ın dilediği bir zaman tevhid üzere kalır-

lar. İlmin unutulup cehaletin yayılmasıyla da yavaş ya-

vaş şirke düşerler ve cahillikleri sebebiyle Allah’a, zatı-

na yakışmayan şeyler isnad ederler, Allah-u Teâlâ hak-

kında delilsiz konuşurlar. İşte o zaman Allah-u Teâlâ

onları karanlıklardan aydınlığa, şirkten tevhide, cehalet-

ten ilme çıkarması için rasuller gönderir. Rasuller de

onlara, risalet kendilerine ulaştıktan sonra hala şirk ve

küfürlerinde devam edecek olurlarsa, dünya ve ahiret

azabına uğrayacaklarını bildirirler.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

Page 121:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:131 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

121

“Rasullerden sonra insanların Allah’a karşı hüc-

ceti olmaması için, müjdeleyici ve uyarıcı rasuller

gönderdik.” (Nisa: 165)

Anlatılanlardan anlaşılıyor ki; şirk işleyenlere, risalet

ulaşmadan önce de müşrik sıfatı verilmiştir. Fakat müş-

riklerin dünya ve ahirette azaba uğratılmaları ise ancak

onlara risaletin ulaşmasından sonra söz konusu olur.

İbni Teymiye, Muhammed b. Nasr el Meruzi’den

naklederek şöyle demiştir:

“Allah-u Teâlâ’yı bilmek iman, bilmemek ise küfür-

dür. Farzlarla amel etmek de imandır. Fakat Allah-u

Teâlâ farzları bildirmeden önce bunları bilmemek küfür

olmaz. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

ashabı, Allah-u Teâlâ rasulünü gönderdiği zaman Al-

lah’a iman ettiler. Onlar, o zaman henüz Allah’ın onlara

neyi farz kıldığını bilmiyorlardı. Bu konudaki cahillik-

leri onları kâfir yapmamıştır. Daha sonra Allah-u Teâlâ

onlara farzları bildirdi. Onların bu farzları kabul edip

onlarla amel etmeleri imandır. Ancak Allah’ın bildirdiği

farzları yalanlayıp inkâr edenler kâfir olurlar. Allah’ın

haber vermediği konulardaki cahillik kişiyi kâfir yap-

maz. Allah-u Teâlâ bir konuda birşey bildirirse ve müs-

lümanlardan bunu duymayan varsa, o kişi bundan dola-

yı kâfir olmaz. Fakat Allah-u Teâlâ’yu bilmemek

böyle değildir. Bu konuda kendisine haber ulaşsın

veya ulaşmasın Allah-u Teâlâ’yı bilmemek her halu-

karda küfürdür.” (Mecmuat’ul Fetava c: 7 s: 325)

“Bedaiu’s Senai” kitabının yazarı şöyle demiştir:

“Ebu Yusuf, Ebu Hanife’den şu ibareleri nakletmiş-

tir: “Ebu Hanife radıyallahu anh şöyle demiştir: “Yara-

tılmışlardan hiçkimsenin, yaratanını bilmeme konusun

Page 122:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:131-132 122

da mazereti olamaz. Çünkü bütün mahlûkatın, Rablerini

ve onun tevhidini bilmesi farzı ayındır. Göklere, yere,

kendi nefsine ve Allah’ın yarattığı diğer şeylere ibretle

bakıp düşünen kişiyi bu düşünce, tek olan Allah’ın var-

lığına ve birliğine inanmaya sevkeder.

Allah’ın farz kıldığı şeyleri bilmek ise böyle değil-

dir. Bunlar ancak, birisi bildirirse bilinebilir. Farzları

bilmeyen, ona ulaşamayan kişiye hüccet ulaşmamış

demektir, bundan dolayı sorumlu tutulmaz.” (Bedaiu’s Senai c:7 s:132)

İNSANLARIN AHİRETTEKİ DERECELERİ

132

132 – Herbiri için, işledikleri sebebiyle dereceler

vardır. Rabbin onların işlediklerinden habersiz de-

ğildir.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette kullarına karşı ne kadar

adil olduğunu bildirmişti. Bu ayette ise insanların ahi-

rette sahib oldukları dereceleri haber vermektedir.

“Herbiri için, işledikleri sebebiyle dereceler var-

dır.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, emir ve yasaklarına riayet

etme konusunda insanların mertebe mertebe olduğunu

ve herbirinin hakettiği mertebeyi alacağını haber ver-

mektedir. Buna göre hayır işleyen hayırla ilgili merte-

beye, şer işleyen de şerle ilgili mertebeye ulaşacaktır.

Page 123:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:132-133 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

123

“Rabbin onların işlediklerinden habersiz değil-

dir.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, kullarının yaptık-

larını en ince ayrıntısına kadar, gizlisi ve aşikârıyla bil-

diğini ve herkese hakettiği mükâfat ya da cezayı vere-

ceğini haber vermektedir.

Bu ayet; mü’minlerin Allah-u Teâlâ katında amelle-

rine göre cennette nasıl dereceleri olacaksa, aynı şekilde

tagutların, şeytanların, müşriklerin, kâfirlerin, münafık-

ların ve günahkâr kimselerin de dünyadaki amellerine

göre cehennemde dereceleri olacağını göstermektedir.

Yine bu ayet; insanların dünyada yaptıkları amellere

göre ahirette mutlu ya da mutsuz olacaklarını göster-

mektedir. Çünkü Allah-u Teâlâ, hiçkimseye zulmetmez.

Herkese dünyada işlediklerinin karşılığını ahirette mut-

laka verecektir. Her kim tevhid üzere yaşar ve ölürse, o

kimsenin mükâfatı kat kat olacaktır. Her kim de şirk,

küfür veya günah işleyerek yaşar ve ölürse o kimsenin

cezası da işlediği suça göre olacaktır.

ALLAH-U TEÂLÂ HİÇ

KİMSEYE MUHTAÇ DEĞİLDİR

133

133 – Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Eğer

dilerse sizi yok eder ve sizden sonra yerinize diledi-

ğini getirir. Tıpkı sizi, başka bir kavmin soyundan

varettiği gibi...

Page 124:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:133

124

Allah-u Teâlâ önceki ayetlerde kendisine itaat eden-

lerin mükâfatı ile karşı gelenlerin cezasını ve bunlardan

herbirinin kendi katında mertebelerinin olacağını bildir-

dikten sonra bu ayette kendisine itaat edenlerin itaatine

muhtaç olmadığını, itaatsizliklerin de kendisine hiçbir

zarar vermeyeceğini bildirmektedir.

“Rabbin zengindir, rahmet sahibidir.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Senin ve bütün yaratılmışların

Rabbi olan Allah, hiçkimseye muhtaç değildir. Bilakis

yaratılmışların hepsi O’na muhtaçtır. O’nun, kullarının

ibadetlerine de ihtiyacı yoktur. Bilakis, kullarının O’na

ibadet etmeye ihtiyaçları vardır. Kullarının itaatsizliği,

kesinlikle O’na zarar veremez. O, itaat etmeseler bile,

kullarına karşı yine de rahmet sahibidir. Kâfir olsun,

mü’min olsun, dünyada bütün kullarına rahmetiyle mu-

amele eder. Ahiret gününde ise ancak müslümanlara

rahmet edecektir. Şayet Allah’ın, kullarına karşı işte bu

rahmeti olmasaydı, hiç kimse dünyada sağ kalmazdı.”

Bu ayette; zenginlik ve rahmetin sadece Allah-u

Teâlâ’ya has kılındığı görülmektedir. Çünkü Allah-u

Teâlâ, kendi zatıyla zengindir ve rahmet sahibidir. Bu

ise; yaratılmış olan herşeyin O’na muhtaç olduğunu

göstermektedir.

Allah-u Teâlâ, bütün yaratılmışların kendisine muh-

taç olduğunu, kendisinin ise hiç kimseye muhtaç olma-

dığını Kur’an’da değişik yerlerde zikretmiştir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyuruyor:

Page 125:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:133 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

125

“Ey insanlar! Sizler Allah’a karşı (muhtaç olan)

fakirlersiniz. Şüphesiz ki Allah, Ganiy’dir, Ha-

mid’dir.” (Fatır: 15)

Bütün yaratılmışların hayat ve ölümleri, zarar, men-

faat ve rızıkları Allah-u Teâlâ’nın elindedir.

Yine Allah-u Teâlâ, kullarına karşı çok merhametli-

dir. Allah-u Teâlâ, kullarına muhtaç olmadığı, bilakis

kulları kendisine muhtaç olduğu halde, itaat edenlere

kat kat mükâfat verir. Fakat kendisine karşı gelen, itaat

etmeyen, yasaklarına uymayan kimselere ise zulmet-

meksizin sadece suçlarının karşılığını verir.

“Eğer dilerse sizi yok eder ve sizden sonra yeri-

nize dilediğini getirir. Tıpkı sizi, başka bir kavmin

soyundan varettiği gibi...”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey Rasule ve onun Allah katından getirdiklerine

karşı gelenler! Ey imandan kaçan kâfirler! Şayet Allah

isterse, gönderilen rasullere ve rasullerin beraberinde

getirdiklerine iman etmeyen Ad, Semud, Lut kavimleri-

ni helak ettiği gibi sizleri de helak edebilir. Sonra da

sizin yerinize, rasullere ve onların Allah katından getir-

diklerine itaat eden, Allah’ı gereği gibi tevhid edip O’na

hiçbirşeyi ortak koşmayan yeni bir kavim getirir. Çünkü

Allah, herşeye güç yetirendir. Sizi nasıl ki yoktan va-

retmişse, aynı şekilde kendisine itaat eden, gönderilen

rasullere ve Allah katından getirdiklerine karşı gelme-

yen, Allah’ı gereği gibi tevhid eden bir kavmi de yoktan

varedebilir.”

Page 126:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:134 126

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN VAADİ HAKTIR

134

134 – Size vadedilen elbette gelecektir. Sizler, (bu-

na) engel olacak da değilsiniz.

Allah-u Teâlâ önceki ayette kâfirlere hitap etmiş ve

kullarından hiçkimseye muhtaç olmadığını, bilakis kul-

larının kendisine muhtaç olduğunu, kâfir olan kimsele-

rin yerlerine isterse iman eden yeni bir kavim getirebi-

leceğini haber vermişti. Bu ayette yine kâfirlere hitab

ederek şöyle demektedir.

“Size vaadedilen elbette gelecektir.” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Allah’ın size vadettiği muhakkak gerçekleşecektir.

Kafirlerin zelil olacağına, müslümanların ise izzetli ve

hakim olacaklarına dair yaptığı vaad elbette gerçekleşe-

cektir. Yine rabbinizin sizlere vadettiği kıyamet, ahiret,

hesab, ceza ve mükâfat elbette gerçekleşecektir. Hiç-

kimsenin, kesinlikle bu konuda hiçbir şüphesi olmasın.

Şu çok iyi bilinsin ki; kâfir olarak Allah’ın huzuruna

kavuşanlar Allah’ın kendilerine vereceği azabtan kaça-

mayacaklardır. Zira herkes dünyada işlediği amelin

karşılığını kesinlikle alacaktır ve hiç kimsenin büyük ya

da küçük hiçbir ameli zayi edilmeyecektir.”

“Sizler, (buna) engel olacak da değilsiniz.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında ise şöyle buyuru-

yor:

Page 127:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:134-135 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

127

“Ey kâfirler! Allah’a kesinlikle kavuşacağınızı, işle-

diğiniz amellerin karşılığını alacağınızı, toprak olsanız

bile Allah’ın sizi tekrar canlandırıp cezalandırmaya

kadir olduğunu, diğer konularda olduğu gibi bu konuda

da Allah’ı aciz bırakamayacağınızı ve O’nun azabından

kaçamayacağınızı çok iyi bilin.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak, Lokman aley-

hisselam’ın oğluna yaptığı nasihatı örnek olarak vermiş

ve şöyle buyurmuştur:

“Ey oğulcuğum! Muhakkak ki o (yaptığın iş), bir

hardal tanesi ağırlığında olsa, bir kaya parçasının

içinde olsa veya göklerde ya da yerde olsa bile, Allah

onu getirir. Muhakkak ki Allah Latif’tir, Ha-

bir’dir.” (Lokman: 16) Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh’den Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Ey Âdemoğulları! Eğer aklediyorsanız kendinizi

ölülerden sayın! Nefsim elinde olan Allah’a yemin edi-

yorum ki, size vadedilen muhakkak gerçekleşecek ve

Allah’ın azabından asla kaçamayacaksınız.” (İbni Ebi Hatim)

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN

İNATÇI KÂFİRLERE TEHDİDİ

135

135 – De ki: “Ey kavmim! İmkânınızın elverdiği

herşeyi yapın (bakalım), muhakkak ki ben de (yap-

Page 128:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:135

128

mam gerekeni) yapıyorum. Dünyanın sonunun kimin

lehine olduğunu yakında bileceksiniz.” Gerçek şu ki;

Zalimler, kesinlikle kurtuluşa eremezler.

Allah-u Teâlâ daha önceki ayette müşriklere bir uya-

rı olarak, şayet şirk üzere kalmaya ve kendilerine gön-

derilen rasule karşı gelmeye devam ettikleri takdirde,

onları dünyada helak edeceğini, onların yerine kendisi-

ne itaat eden ve hiçbirşeyi O’na şirk koşmayan başka

bir kavmi getirebileceğini haber vermişti. Ardından,

onlara vadettiği şeylerin mutlaka gerçekleşeceğini;

ölümden sonra tekrar dirileceklerini, yaptıklarının hesa-

bının tek tek kendilerine sorulacağını ve Allah’ın aza-

bından kaçamayacaklarını bildirmişti. Allah-u Teâlâ, bu

ayette de müşrik ve kâfirleri muhatab almakta, onları

rasulünün ağzı ile tehdit ederek şiddetli bir şekilde

uyarmaktadır.

“De ki: “Ey kavmim! İmkânınızın elverdiği her-

şeyi yapın (bakalım), muhakkak ki ben de (yapmam

gerekeni) yapıyorum. Dünyanın sonunun kimin lehi-

ne olduğunu yakında bileceksiniz.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Sana karşı gelen ve getirdiğine

iman etmeyen o müşriklere şöyle de: “Ey müşrikler!

Şayet sizler, hak üzere olduğunuza gerçekten inanıyor-

sanız, bulunduğunuz hal üzere yaşamaya devam edin

bakalım…! Ama ben, kendimin hak üzerinde olduğuma

kesinlikle inanıyorum. Ve ben, Allah’a kavuşuncaya

kadar hak olan bu yolda sizlerle ve sizler gibi müşrik

olan tüm insanlarla mücadele edeceğim. Nihayetinde

Page 129:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:135 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

129

Sonra kimin hak üzere, kimin bâtıl üzere olduğunu,

kimin ahireti kazanıp cennete girdiğini, kimin de kay-

bedip cehenneme girdiğini hep birlikte göreceğiz. Fakat

o gün gerçekler ortaya çıkınca, pişmanlık hiç kimseye

fayda vermeyecek ve artık geri dönüş de olmayacaktır

Biliniz ki; Allah’ı gereği gibi tevhid etmeyen, O’na

ibadette ortaklar koşan ve her türlü zulmü işleyerek

nefislerine zulmedenler kesinlikle felaha eremeyecek,

ateş azabından kurtulamayacaklardır.”

Kâfirlerin Şirk Üzerinde Kalmalarına Müsade

Edilir mi

Bu ayet; kâfirlerin şirk üzerinde kalmalarına müsaa-

de etmek manasında değildir. Bilakis bu ayet, bir mey-

dan okuma ayetidir ve inandıkları hak davaya gönülden

bağlı olan, inançlarında asla şüphe etmeyen mü’min-

lerin, kendilerinden emin bir şekilde müşriklere karşı

takınmaları gereken tavrı göstermektedir:

O halde inandıkları hak davaya gönülden bağlanan

ve onda şüphe etmeyen mü’minlerin, müşrik kimselere

takınacakları tavır ve hareketleri şöyle olmalıdır:

“Ey hakka tâbi olduklarını iddia eden müşrikler! Siz-

ler hak üzere değilsiniz. Eğer hak üzere olduğunuza

inanıyorsanız, inandığınız şekilde devam edin bakalım.

Oysa öyle bir gün gelecek ki o günde biz mi yoksa siz

mi hak üzeresiniz, hep birlikte bunu açık bir şekilde

öğreneceğiz. Fakat o an gelip gerçek ortaya çıktığı anda

son pişmanlık bir fayda vermeyecektir. Zira o gün iş

işten geçmiş olacak ve artık geri dönüş yolu olmayacak-

tır.”

Page 130:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:135

130

Bu ayette geçen; “İmkânınızın elverdiği herşeyi

yapın (bakalım)...” sözündeki emir; istek emri değil,

tehdit için söylenmiş bir sözdür.

Bu ayetteki tehdit; üzerinde bulunduğu hak davadan,

kendi akibetinden ve o davayı sonuna kadar destekleye-

ceğinden emin olan bir kimseden, son rasul Muhammed

aleyhisselam’dan gelen bir tehdittir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yapmış oldu-

ğu işte bu tehdit, Şuayb aleyhisselam’ın kavmine karşı

takındığı tavır gibidir.

Allah-u Teâlâ, Şuayb aleyhisselam’ın kavmine karşı

şöyle dediğini haber vermiştir:

“Ey kavmim! İmkânınızın elverdiği herşeyi yapın

(bakalım). Muhakkak ben de (yapmam gerekeni) ya-

pacağım. Yakında aşağılayıcı azabın kime geleceğini

ve kimin yalancı olduğunu bileceksiniz. Öyleyse siz

gözetleyip durun, ben de sizinle birlikte gözetleyece-

ğim.” (Hud: 93)

Allah-u Teâlâ başka bir ayette, mü’minlerin Allah-u

Teâlâ’nın zaferi ve vadinden emin olduklarını haber

vermiştir:

“İman etmeyen kimselere de ki: “İmkânınızın el-

verdiği herşeyi yapın (bakalım). Muhakkak ki biz de

(yapmamız gerekeni) yapacağız.” (Hud: 121)

Kur’an’daki Bazı Emir Şekilleri

Kur’an’daki her emir tehdit ifade etmez. Zira Allah-

u Teâlâ, Kur’an’da, değişik şekillerde emir ifade eden

lafızları değişik manalarda kullanmıştır ve bunlardan

her biri değişik manalara gelebilmektedir. Şöyle ki:

Page 131:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:135 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

131

1 – İstek ve taleb manasına gelen emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“(Müslüman olup) Namazı (rükün ve şartlarını yeri-

ne getirerek) dosdoğru kılın, zekâtı (hiç eksiltmeden)

verin ve rükû edenlerle (Müslümanlarla) birlikte

rükû edin.” (Bakara: 43)

2 – Yasak kılınmış bir ameli mübah kılmak manası-

na gelen emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“İhramdan çıktığınız zaman avlanın!” (Maide: 2)

3 – İkram etme manasına gelen emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“Oraya selametle ve güvenle girin!” (Hicr: 46)

4 – Aşağılamak manasına gelen emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“(Azabı) tat! ...” (Duhan: 49)

5 – Tehdit manasına gelen emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayetlerde buyurdu gibi:

“İmkânınızın elverdiği herşeyi yapın.” (En’am: 135)

“… Dileyen iman etsin, dileyen de inkâr etsin...”

(Kehf: 29)

6 – Aciz bırakmak manasına gelen emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“De ki: “Taş veya demir olun!” (İsra: 50-51)

7 – Tashir etmek (bir şekilden başka bir şekle çevir-

mek) manasında emir.

“Aşağılık maymunlar olun...” (Bakara: 65, A’raf: 166)

8 – Tekvin (bir şeyi oluşturmak) manasında emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

Page 132:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:135

132

“Bir şeyi (oluşturmayı) dilediğinde muhakkak

O’nun emri ona: “Ol” demesidir; o da hemen oluve-

rir.” (Yasin: 82)

9 – Tesviye (eşitlemek) manasında emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“Girin oraya! Sabredin veya sabretmeyin, sizin

için birdir.” (Tur: 16)

10 – Küçümseyerek meydan okuma manasına gelen

emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“Sihirbazlar geldiğinde Musa onlara dedi ki: “Siz

atacaklarınızı atın (bakalım)!” (Yunus: 80)

11 – Taaccüb (hayret) manasına gelen emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“Sana nasıl misaller verdiklerine bir bak!” (İsra: 48)

12 – Yalanlamak manasına gelen emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“(Ey Muhammed! O Yahudilere) de ki: "Şayet

doğru sözlülerden iseniz (aksini iddia ettiğiniz şeyi

ispatlamak için) hemen Tevrat'ı getirin de onu oku-

yun bakalım.” (Ali İmran: 93)

13 – İbret almak manasına gelen emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“...Öyleyse meyve verdiğinde ve olgunlaştığında

(bütün bu bitkilerin) meyvesine bir bakın...” (En’am: 99)

14 – İstişare etmek manasına gelen emir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“Bir bak, ne düşünüyorsun?” (Saffat: 102)

Page 133:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:135-136 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

133

“Gerçek şu ki; zalimler kurtuluşa ermezler.”

Allah-u Teâlâ bu ayeti şöyle bitiriyor:

“Kendi nefislerine zulmederek şirk işleyen, Allah’ın

nimetini inkâr eden ve insanlara haksızlık eden kimseler

asla mutlu ve başarılı olamazlar.”

Allah-u Teâlâ buna benzer olarak bir başka ayette

şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki (şirk koşarak nefsine zulmeden) za-

limlere, can yakıcı bir azap vardır.” (İbrahim: 22)

MÜŞRİKLERİN BAZI SAPIK İNANÇLARI

136

136 – (Mekke müşrikleri, Allah’ın) Yarattığı ekin

ve hayvanlardan Allah’a bir pay (putlarına da bir

pay) ayırıp yalan bir iddiada bulunarak: “Bu Al-

lah’ın, bu da ortaklarımızındır (putlarımızındır)”

derler. Ortakları için olan (pay) Allah’a ulaşmıyor,

Allah için olan (pay) ise ortaklarına ulaşıyordu. Ver-

dikleri hüküm ne kötüdür!

Page 134:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:136

134

Allah-u Teâlâ, önceki ayetlerde kendisinin zengin

olduğunu, hiç kimseye muhtaç olmadığını, bilakis bütün

yaratılmışların kendisine muhtaç olduğunu, müşriklere

yokedici bir azab indirmeden önce, rahmetinin gereği

olarak uyarıcı rasuller gönderdiğini ve kıyametin mu-

hakkak geleceğini haber vermişti. Daha sonra da nebi-

sine; şirk üzere kalmakta direnen müşrikleri ceza gör-

mekle tehdid etmesini, Allah-u Teâlâ’nın rasullerine

bağlı mü’minleri ise iyi bir son ile müjdelemesini bil-

dirmişti.

Bu ve sonraki ayetlerde ise Allah-u Teâlâ’ya ortak

koşan Kureyş müşriklerinin ve onlar gibi olan bütün

müşriklerin ne kadar akılsız ve sapık kimseler oldukla-

rını gözler önüne sermektedir.

“(Mekke müşrikleri, Allah’ın) Yarattığı ekin ve

hayvanlardan Allah’a bir pay (putlarına da bir pay)

ayırıp yalan bir iddiada bulunarak: “Bu Allah’ın,

bu da ortaklarımızındır (putlarımızındır)” derler.

Ortakları için olan (pay) Allah’a ulaşmıyor, Allah

için olan (pay) ise ortaklarına ulaşıyordu.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Cahil ve akılsız olan, körü körüne baba ve dedeleri-

ne bağlanan, Allah’a ortaklar koşan o müşrikler, Al-

lah’ın yaratmış olduğu ekinler ve hayvanlardan hem

Allah için hem de tapındıkları putları için paylar ayırdı-

lar. Bu paylardan Allah için ayırdıkları hakkında şöyle

dediler:

Page 135:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:136 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

135

“Bu pay Allah içindir. Biz bu payı, Allah’a yaklaşa-

lım diye ayırdık.” Putları için ayırdıkları hakkında ise

şöyle dediler:

“Bu pay ise Allah’a daha çok yaklaşalım diye kendi-

lerine tapındığımız putlarımız içindir.” Onlar, putları

için ayırdıkları payı, Allah için harcanması gereken

yerlere harcamayıp, tapınmış oldukları putların hizmet-

çilerine, bakıcı ve kâhinlerine verirler, başka hiçbir şe-

kilde kullanmazlardı. Böylece putları için ayrılan pay-

dan, Allah’a bir pay geçmezdi. Fakat Allah için ayrılan

payı ise misafirlerine ikram etmek, çocuklarının ihtiyaç-

larını görmek ve miskinlere bağışlamak için kullanırlar-

dı. İhtiyaç duyduklarında bu paydan yine putlara ve

putlara bakan hizmetçilere veriliyordu. Böylece Allah

için ayırdıkları paydan putlarına bir pay aktarıyorlardı.”

Evet! Allah-u Teâlâ’nın bu ayette kendilerinden ha-

ber verdiği müşrikler, öyle cahil ve mukallid kimselerdi

ki, baba ve dedelerinin yapmış oldukları amellerin doğ-

ru olup olmadığını hiç düşünmeksizin, onları körü kö-

rüne taklid ediyor ve yapmakta oldukları bu çirkin

amellerin Allah-u Teâlâ’dan olduğunu, Allah’ı razı ede-

ceğini zannediyorlardı.

İbni Abbas radıyallahu anh bu ayetin tefsirinde şöyle

demiştir:

“Allah-u Teâlâ’nın düşmanları, ekin veya ürün top-

ladıkları zaman, bunların bir kısmını Allah-u Teâlâ’ya,

bir kısmını da putlarına ayırırlardı. Putları için ayırdık-

ları kısmı titizlikle gözetip korurlardı. Allah-u Teâlâ

için ayırdıkları kısımdan, putları için ayırdıkları kısma

birşey düşecek olsa, onu hemen putları için ayırdıkları

kısma ilave ederlerdi. Fakat putlarına ayrılan su, Allah-

Page 136:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:136

136

u Teâlâ için ayrılan bölümü sularsa o bölümü hemen

putlarına ilave ederlerdi. Yine Allah-u Teâlâ için ayır-

dıkları ürün veya meyveden putlarına ayırdıkları kısma

bir şey düşerse, (putlarını kastederek):

“Bu fakirdir” diyerek Allah-u Teâlâ için ayırmış ol-

dukları o ürünü geri koymazlardı. Aynı şekilde Allah-u

Teâlâ için ayırdıkları su, putları için ayırdıkları bölümü

sularsa, onu da putlarına bırakırlardı. İşte bu kimseler,

hayvanlardan da; bahira, saibe, vasile ve hamı kendile-

rine haram kılarak onları putlarına ayırır ve bunu kendi-

lerine haram kılmalarının sebebinin, Allah-u Teâlâ’ya

yaklaşmak olduğunu iddia ederlerdi.” (İbni Cerir)

İbni Abbas radıyallahu anh bir başka rivayette:

“Ortakları için olan (pay) Allah’a ulaşmıyor, Al-

lah için olan (pay) ise ortaklarına ulaşıyordu.” ayeti

hakkında şöyle dedi:

“Müşrikler, ürünleri topladıklarında demet demet

yaparak bir kısmını Allah-u Teâlâ için, bir kısmını da

putları için ayırırlardı. Şayet rüzgâr, putları için ayırdık-

ları taraftan eserek bu demetlerden bir kısmını Allah-u

Teâlâ için ayırdıkları tarafa sürüklerse, o demetleri he-

men putlarının bölümüne geri döndürürlerdi. Fakat

rüzgâr, Allah-u Teâlâ için ayırdıkları bölümden eserek

bu demetlerden bir kısmını putlarının olduğu bölüme

sürüklerse, o demetleri geri iade etmezlerdi. Allah-u

Teâlâ’nın:

“Verdikleri hüküm ne kötüdür!” sözünün manası

işte budur.” (İbni Cerir)

“Verdikleri hüküm ne kötüdür!”

Page 137:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:136 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

137

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Akılsız ve cahil müşrikler, Allah için ayırdıkları

ürün ve hayvanlardan, putları için ayırdıkları bölüme

ilave eder, fakat putlarına ayırdıkları bölümden, Allah

için ayırdıkları bölüme ilavede bulunmazlardı. Verdik-

leri hüküm gerçekten de ne kötüdür!

Zira sadece, herşeyin yaratıcısı Allah için pay ayır-

maları gerekirken, dilleri ile uydurup yücelttikleri, elle-

riyle yaptıkları, kendilerine fayda ya da zarar vereme-

yen, putlarına önce, Allah’ın yarattığı ürün ve hayvan-

lardan pay ayırıp şirk koşuyorlar, sonra bununla da ye-

tinmeyip Allah için ayırdıkları şeylerden putlarına veri-

yorlar!”

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette kendilerinden haber ver-

diği müşrikler, gerçekten de çok çirkin ve kötü bir amel

işli-yorlardı. Çünkü onlar bu amelleriyle;

1 – Sadece Allah-u Teâlâ’ya ait olan teşri (kanun

koyma) hakkını başkalarına vermişlerdir.

2 – İbadetleri sadece Allah-u Teâlâ’ya yapmaları ge-

rekirken, Allah-u Teâlâ’dan başka varlıklara ibadet ede-

rek Allah-u Teâlâ’ya ortak koşmuşlardır.

3 – Tapındıkları putlar için ayırdıkları payı, Allah

için ayırdıkları paya tercih etmiş ve putlarının rızasını,

Allah’ın rızasından daha üstün tutmuşlardır.

4 – Bütün bunları hiçbir sağlam akıl ve sahih delile

dayanmaksızın yapmışlardır.

Ortaya çıkardığı, her biri diğerinden daha kötü olan

bu sonuçlar sebebiyle, verdikleri hüküm, gerçekten de

ne kötüdür! Böyle hükümleri, ancak fıtratı bozuk olan,

baba ve dedelerini körü körüne taklid eden, heva ve

Page 138:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:136 138

heveslerine göre yaşayan, düşünme yeteneğinden mah-

rum, akılsız sapık kimseler verir.

İşte bu zihniyet, günümüz müşriklerinde de varlığını

aynen sürdürmektedir. Yol, aynı yoldur. Zihniyet, aynı

zihniyettir. Değişen, sadece suretler, yerler ve zamandır.

Günümüz dünyasının ülkelerine şöyle bir bakıldığın-

da, her ülkenin tapındığı; karşısına geçip saygı göster-

diği, onun için sevdiği, onun için kızdığı, uğruna bay-

ramlar düzenleyip yücelttiği, ilke ve prensiplerine bağlı-

lıkta en öne geçmek ve en yakın olmak için çabaladığı,

daha akla hayale gelmedik nice tapınma türlerini yaptığı

canlı veya cansız putları olduğu görülür.

İşte bu ülkelerdeki gerek müşrik yöneticiler gerekse

müşrik halklar, kazançlarından ve gelirlerinden bir kıs-

mını, bu putlarının bakımına veya yeni putlar yapmaya,

putları anmak için bayramlar, şölenler, eğlenceler hazır-

lamaya vs. ayırırlar. Halklarından fakir olanlar, geçim

sıkıntısıyla inlerken, onlarla ilgilenmezler ve bu şekilde

putları için su gibi para harcamaktan asla geri durmaz-

lar.

Yine, taguti ve cahili kanunlarla idare edilen bu müş-

rik ülkelerin kanunları, yaşamları ve adetleri incelendi-

ğinde, eski atalarından, önceki tagutlarından ve önceki

liderlerinden kalma, günümüzde hiçbir anlam ve geçer-

liliği olmayan nice kanun, adet ve prensipleri olduğu

görülür. Fakat yine de bu anlamsız kanun, adet ve pren-

siplere, sırf önceki liderlerinin kalıntısı olduğu için uy-

makta ve insanları bunlara uymaya mecbur etmekte

ısrar ederler.

İşte aynı şirk, taklitçilik, düşüncesizlik, akılsızlık ve

sapıklık...

Page 139:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:137 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

139

MÜŞRİKLERE SÜSLÜ GÖSTERİLEN AMELLERİ

137

137 – İşte böylece ortak koştukları, müşriklerin

çoğuna, hem onları helâke sürüklemek hem de din-

lerini (dinden olmayan şeyleri dinden göstermek sure-

tiyle) bozmak için çocuklarını öldürmelerini süslü

gösterdiler. Şayet Allah dileseydi, bunu yapamaz-

lardı. Sen, onları ve uydurdukları iftiraları bir ke-

nara bırak!

Allah-u Teâlâ bu ayette de müşriklerin sapık olan

inançlarını zikretmeye devam etmektedir.

“İşte böylece ortak koştukları, müşriklerin çoğu-

na... çocuklarını öldürmelerini süslü gösterdiler.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Müşrik kimselerin tapındıkları putların kâhin ve

hizmetçileri olan insan ve cin şeytanları, akılsız ve cahil

olan bu müşrikleri kandırarak, fakirlik ve utanç sebebiy-

le, kendi öz çocuklarını öldürmelerini süslü gösterdi.

Tıpkı, Allah’ın yarattığı nimetlerden putlarına bir pay

ayırmalarını ve putlara ayrılan payı özenle korumayı

süslü göstermesi gibi...”

Ayette geçen, “ortak koştukları”ndan kasıt; kendi-

lerine itaat ederek, Allah-u Teâlâ’ya ortaklar koştukları

putların insan veya cinden olan kâhin ve hizmetçileridir.

Page 140:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:137

140

İşte ortak edindikleri bu kimseler, o müşrikleri fakirlik

ve utançla korkutarak erkek olsun, kız olsun, kendi öz

çocuklarını öldürmeyi onlara emrederlerdi. Onlar da, bu

konuda onların emirlerine itaat ederek onları Allah-u

Teâlâ’ya ortak koşuyorlardı.

Çünkü o müşrikler, putların hizmetçileri ve kâhinle-

rinin emrettiği gibi çocuklarını öldürdükleri zaman,

Allah’a daha çok yaklaşacaklarına inanıyorlardı. Bu

sebeble bir kaç tane çocuğa sahib olduklarında, içlerin-

den bir tanesini Allah-u Teâlâ için kesmeyi adarlardı.

Tıpkı Abdulmuttalib’in, oğlu Abdullah’ı, Allah-u

Teâlâ’ya yaklaşmak için öldürmeyi adaması gibi...

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak onlara şöyle

buyurmuştur:

“Fakirlik korkusuyla çoçuklarınızı öldürmeyin!

Onları ve sizi, biz rızıklandırıyoruz. Muhakak ki

onları öldürmek, büyük bir hatadır.” (İsra: 31)

“Diri diri gömülen kızın, hangi suçtan dolayı öl-

dürüldüğü sorulduğu zaman…” (Tekvir: 8-9)

Şeytanlar, Her Çirkin Ameli Süslü Gösterir

“hem onları helâke sürüklemek hem de dinlerini

(dinden olmayan şeyleri dinden göstermek suretiyle)

bozmak için …”

Allah-u Teâlâ, cin ve insan şeytanlarının müşriklere

münkeri süslü gösterdiklerini haber verdikten sonra,

yukarıdaki ifadelerle, münkeri süslü gösterme sebeble-

rini açıklamaktadır.

Cin ve insan şeytanları, müşrikleri kendi emirlerine

itaat ettirerek hem onları Allah-u Teâlâ’ya şirk koşmaya

Page 141:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:137 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

141

sevketmiş hem de çocuklarını öldürme fiilini onlara

işlettirmişlerdir. Allah’ın kesinlikle emretmediği, nor-

malde hiçbir insanın yapamayacağı, hiçbir vicdanın

kabul edemeyeceği, böyle suçsuz çocukları hemde öz

evlatlarını öldürme gibi iğrenç bir ameli, Allah-u

Teâlâ’ya daha çok yaklaşmak adına insanlara işlettir-

mişlerdir. İşte bu şekilde Allah adına yalanlar uydura-

rak, vicdan ve inançları sömürerek, iğrenç bir şekilde

kandırarak, olmadık hayaller dünyasına sokarak böyle

münkerleri insanlara süslü göstermiş ve onları hem

dünyada hem de ahirette helak etmeye çalışmışlardır.

İşte o insan ve cin şeytanlarının bunu yapmadaki asıl

gayeleri; Âdem’in, Nuh’un, İbrahim’in, Musa’nın,

İsa’nın ve Muhammed’in dinini, dosdoğru olan, kurtu-

luşa götüren İslam dinini ve insanların sahih fıtratlarını

bozmak, böylece her birini cehennem odunu yapmak

istemeleridir.

Kendilerine itaat edilerek Allah-u Teâlâ’ya eş koşu-

lan insan ve cin şeytanları ki bunlar putlar adına konu-

şan ve hüküm bildiren varlıklardır, insanların doğru yol

üzere olmalarını, İslam üzere yaşamalarını asla istemez-

ler. Bu sebeble insanların sahih ve sağlam dinlerini

bozmak, insanları şüpheye düşürmek ve helak etmek

için her türlü yola başvururlar. Şirki ve her türlü münke-

ri Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu bir amelmiş gibi göste-

rirler. Zira şeytanlar bunun, cahil insanları kandırmak

için en etkili ve en tehlikeli metod olduğunu çok iyi

bilirler.

Bu saptırıcılar, insanlara kesinlikle:“Allah-u Teâlâ’yı

reddedin” veya “bu kâinatı yaratan bir tek ilah olduğunu

kabul etmeyin” demezler. Bilakis, bu kâinatı yaratan bir

Page 142:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:137

142

tek ilah olduğunu, yalnız O’na ibadet edilmesi gerekti-

ğini söylerler. Tâbi ki bunu Allah-u Teâlâ’nın emrettiği

şekliyle değil de kendi uydurdukları ve menfaatlerine

uygun gelen şekliyle söyler ama hemen ardından, şirkle

süslenmiş ibadetleri emrederler:

“Allah-u Teâlâ’ya yaklaşabilmek için O’nun salih

kullarına ibadet etmek, baba ve dedelerin yoluna tâbi

olmak gerekir. Zira onlar, Allah-u Teâlâ’ya nasıl yakla-

şılması gerektiğini çok iyi biliyorlardı. Öyleyse sizler de

Allah-u Teâlâ’ya yaklaşmak istiyorsanız, şunları mutla-

ka yapın:

1 - Allah-u Teâlâ’nın rızasını elde etmek için, size

vermiş olduğu çocuklardan bir tanesini O’na adayıp

öldürün.

2 – Allah-u Teâlâ’nın size rızık olarak vermiş olduğu

ürünlerden, kendilerine ibadet edegeldiğiniz putlarınıza

birer pay ayırın ve o payı yalnız putlarınız için kullanın.

3 - Tapınmakta olduğunuz putların hizmetçilerine ve

kâhinlerine yani; putlar adına konuşan kişilere hiç itiraz

etmeksizin itaat edin ve emirlerine tâbi olun.

4 – Putlar adına konuşanlar her şeyi çok iyi bilirler(!)

Onlar sizi rızık, fakirlik ya da utanç verici bir hal olma-

sıyla korkutarak erkek ya da kız çocuklarınızı öldürme-

nizi emrederlerse, hiç tereddüt etmeden bunu yapın.

5 – Aranızda ihtilaf söz konusu olduğunda, muha-

keme olmak için putlara ve putlar adına konuşanlara

koşun, adaleti onların yanında arayın(!).

6 – Hayatınızı nasıl yaşayacağınızı putlardan ve put-

lar adına konuşanlardan öğrenin. Yaşamınızı onların

sözleri, tavsiyeleri, alışkanlıkları, ilkeleri, hüküm ve

kanunları şekillendirsin. Örnek alacağınız kişiler yalnız,

Page 143:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:137 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

143

putlar ve onlar adına konuşanlar olsun, onlara danışma-

dan hiçbir şey yapmayın, yalnız onların yap dediğini

yapın, yapma dediklerini de yapmayın. Yegâne ölçü

kaynağınız yine onlar olsun.

Bütün bu sayılanları gereği gibi yerine getirirseniz

Allah-u Teâlâ’ya yaklaşan kimselerden olursunuz.”

İşte, kurtuluşun sahte reçetesi!

İnsan ve cin şeytanları, müşrik kimselere işte bu şe-

kilde vesvese vererek, işlemekte oldukları şirkleri süslü

gösterdiler. Böylece hem gerçek dinleri olan İsmail

aleyhisselam’ın dinini bozarlar, hem de kendi çocuklarını

öldürmeleri sebebiyle helak olurlar.

Müşriklerin helak olmalarından kasıt; kendi öz ço-

cuklarını öldürmelerinin ardından her konuda bütün

sosyal hayatlarını bozmalarıdır. Çünkü insan ve cin

şeytanlarına körü körüne itaat, insanları adeta birer hay-

van haline getirir. Allah-u Teâlâ’dan başka varlıklara

tapmaları sebebiyle gerçek hürriyetleri ellerinden gider,

hayatlarını hep, birilerinin sevk ve idaresi altında sürdü-

rürler. Böylece, kendilerini özgür sanan birer köle hali-

ne gelirler.

Allah-u Teâlâ’dan başkasına kulluk etmenin sonu iş-

te budur... Gerçek hürriyet ise ibadetleri sadece Allah-u

Teâlâ’ya has kılmakla sağlanır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında her

putun hizmetçileri ve kimi putların yanında da cinler

vardı. Bu varlıklar, putlara değer veren ve onlarda bir

takım güçler olduğuna inanan müşriklerin bu inançlarını

daha da kuvvetlendirmek için, putlara yapılacak bir

takım ibadetler uydururlar, kimin ne yapması gerektiği-

ne karar verirler, insanlar arasındaki meseleleri muha-

Page 144:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:137

144

keme ile çözerler, putlara kimin ne ve ne kadar bağışta

bulunması gerektiğini belirlerlerdi. Putlara yönelmekten

kaçınan insanları ise putların bir takım zarar vermesi ile

putları kızdırmakla veya putlarına yardımcı olmak adına

kendilerinin bir zarar vermesiyle tehdit ederlerdi.

Peki ya günümüz müşrikleri! Onları da böyle canlı

veya cansız putlara sevkeden, onlara nasıl ibadet etme-

leri gerektiğine karar veren ve bu putları reddeden ger-

çek müslümanları işkence, hapis ve ölüm ile tehdit

eden, gerektiğinde de putları adına bu işleri gerçekleşti-

ren put hizmetçileri yok mu? Putlar adına konuşan

adamları yok mu?

Asrımız Şeytanlarının Hileleleri

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dönemindeki

müşriklerin, insan ve cin şeytanları tarafından hürriyet-

lerinin nasıl ellerinden alındığını Allah-u Teâlâ bizlere

haber vermişti.

Asrımıza baktığımızda, çağdaş şeytanların ve tagut-

ların da insanları saptırmak, kendilerine kul yapmak ve

onları körü körüne taklid içerisine sokmak için tıpkı

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanındaki insan

ve cin şeytanlarının kullandıkları metodu kullandıkları-

nı görürüz.

İşte çağdaş tagutların insanları köleleştirme metodu!

1 - İslam dinine laf atmayıp bilakis, onu övmek, İs-

lam’ın iyi bir din olduğunu, bu dini korumak için dini

siyasete alet etmemek gerektiğini sloganlaştırmak, her

yerde bunu ilan etmek.

Page 145:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:137 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

145

2 - Dini tanımlarken; Allah-u Teâlâ için namaz kıl-

mak, oruç tutmak, haccetmek, zekat vermek ve iyi ah-

laka sahip olmaktan ibaret olarak tanımlayıp insanları

sadece bu amelleri yapmaya teşvik etmek.

3 – Beşeri düzenlerin yöneticilerinin birer ulu’l emr

olduğunu, kendilerine itaat edilmesi gerektiğini, bunlara

itaatin Allah-u Teâlâ’nın emri olduğunu söylemek.

Böylece halkları Allah-u Teâlâ’nın şeriatine değil, beşer

aklının ürünü olan kanunlara boyun eğdirmek.

4 – Ahlakla veya ibadetle ilgili bir takım meseleleri

dinden almak, fakat dine zarar geleceğini iddia ederek;

siyasi, iktisadi, soysal veya devletle ilgili işlere dinin

karışmaması gerektiğini yaymak. Böylece din ile dünya

işlerini birbirinden ayırarak, kitabın bir kısmına iman

bir kısmını inkâr ettirmek.

5- İslam dininin, barış dini olduğunu, kimsenin inan-

cına karışmadığını, İslam’a silahla saldırı olmadıkça

İslam’ın diğer insanlara saldırmadığını insanlara yay-

mak, böylece yahudilerin, hristiyanların, laiklerin kısa-

cası tüm kâfirlerin, bir zamanların İslam beldelerinde

rahatça dolaşmalarına ve İslam’a silahla değil ama sözle

saldırmalarına fırsat vermek.

6 – İnsanları saptırmak için kendileri tarafından; ho-

ca, profesör, alim vs gibi sıfatlarla etiketlenmiş, İslam

kisvesine büründürülmüş sahtekarları, belamları ileri

sürerek bunları dinde tek söz sahipleri haline getirmek.

İslam’a en büyük darbeyi indiren işte bu belamlardır.

Çünkü bu belamlar olmamış olsalardı, günümüzde ken-

dilerine müslüman ismi veren insanların, Allah-u

Teâlâ’nın şeriatini bir kenara atarak kendi kafalarının

Page 146:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:137

146

ürünü olan kanunları tatbik eden idarecileri birer ulu’l

emr kabul etmeleri söz konusu olmazdı.

Cahil olan halklar, işte bu belamlar vasıtasıyla, beşe-

ri sistemlerin idarecilerine, daha açık bir deyişle günü-

müz tagutlarına ibadet ettirilirler. Böylece, helal ve ha-

ram konularında kanun koyma hakkını bu tagutlara ver-

direrek insanları şirke düşürürler. Bunu da günümüz

yöneticilerine ulu’l emr diyerek din adına yaparlar.

Yine bu belamlar Allah-u Teâlâ’nın şeriati dışındaki

kanunlarla hükmeden mahkemelere muhakeme olmanın

şirk olmadığını, bilakis Allah-u Teâlâ’nın şeriati hakim

olmadığı için haklar kaybolmasın diye taguti makheme-

lere başvurmanın gerekli olduğuna dair fetvalar verirler.

Asrımızdaki çağdaş tagutlar ve onların en etkili des-

tekçileri olan çağdaş belamlar; cahil, akılsız ve fıtratları

bozulmuş insanları işte bu şekilde helaka sürüklemiş ve

inandıklarını iddia ettikleri Muhammed aleyhisselam’ın

dinini işte bu şekilde karmakarışık hale getirmişlerdir.

Tıpkı Allah’ın ayette buyurduğu gibi.

“dinlerini (dinden olmayan şeyleri dinden göster-

mek suretiyle) bozmak için”

İşte bu belamlar, günümüzün putlar adına konuşan a-

damlarıdır. Putların hizmetçileridir. Putların, dışarı

uzanmış, üzerinden salyaları yere kadar sarkan dilleri-

dir.

Asrımızın tagutlarının ve onların yardımcılarının, in-

sanları saptırma ve kendilerine itaat ettirme konusunda

maalesef çok büyük bir başarı elde ettiklerini görmek-

teyiz. Fakat bu başarılarına fazla sevinmesinler. Çünkü

İslam dini kıyamete kadar baki kalacak ve onu yoket-

meye hiç kimse güç yetiremeyecektir. Ayrıca, İslam’a

Page 147:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:137 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

147

sımsıkı sarılan, müşriklere şirk ve küfürlerini ilan eden,

Allah-u Teâlâ’ya karşı haddi aşarak ilahlık taslayan

şeytanlara, onların yardakçılarına, onları destekleyen

belamlara ve her tür destekçilerine hakkı haykıran, Al-

lah-u Teâlâ’nın tarafından desteklenen bir topluluk,

kıyamete kadar her zaman varolacaktır. Müşrikler ne

şirkleriyle, ne tuzaklarıyla, ne silahlarıyla, ne yandaşla-

rıyla, ne de putlarıyla; hiçbir şekilde ve hiçbir şeyle

onlara zarar veremeyeceklerdir.

Artık kâfirler, yaptıklarıyla sevinmesinler, müslü-

manlar da içinde bulundukları güç durumlar sebebiyle

üzülmesin ve gevşemesinler... Allah-u Teâlâ’nın vadi

haktır ve Allah-u Teâlâ vadini mutlaka yerine getirecek-

tir.

“Şayet Allah dileseydi, bunu yapamazlardı. Sen,

onları ve uydurdukları iftiraları bir kenara bırak!”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’e şöyle hitab etmektedir:

“Ey Muhammed! Şayet Allah dileseydi, Şirkin ve

küfrün ele başıları, şirki süslü gösteremez ve cahil in-

sanları şirke sürükleyemezlerdi. Şayet Allah dileseydi,

bütün insanlar hidayet üzere olurdu veya melekler gibi

günah işlemeyen kimseler olarak yaratılırdı.

Fakat Allah bunu dilememiş, bilakis insanları, güna-

ha ve hayra meyyal, hak veya bâtılı seçme iradesine

sahib varlıklar olarak yaratmıştır. Ancak, insanlara doğ-

ru yolu ve sapık olan yolları göstermiş, dosdoğru yol

olan İslam’dan razı olduğunu, ismi, niteliği ve niceliği

ne olursa olsun, diğer tüm yolların sapık olduğunu, bun-

lardan razı olmadığını, rasulleri aracılığı ile bildirmiştir.

Page 148:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:136 148

Ahirette de insanları, iradelerini hangi yönde kul-

lanmışlarsa ona göre hesaba çekecek, ceza veya

mükâfat verecektir. İşte, Allah’ın insanlar üzerindeki

sünneti budur ve Allah’ın sünnetinde asla değişme ol-

maz.

Ey Muhammed! Bütün insanların tek bir din ve tek

bir görüş üzere olmaları hiçbir zaman mümkün değildir.

Bu sebeble sen müşriklerin; heva ve heveslerine uyma-

larına, baba ve dedelerine körü körüne bağlanmalarına,

tapındıkları putların hizmetçi ve kâhinlerine itaat etme-

lerine, Allah’a iftira atarak Allah’ın kendilerine emret-

mediği sapık inanç, şeriat, din ve adetler icad etmeleri-

ne, Allah’ın hükümleri yerine cahiliye kanunlarıyla

hükmetmelerine, hakkı ve adaleti tagutların yanında

aramalarına sakın üzülme! Zira Allah, onların böyle

yapacaklarını zaten bilmektedir. Öyleyse Sen, hakkı

tebliğ etme görevini yerine getir! Onların eziyetlerine

sabret! Gücün yettiğince onlara karşı hazırlan! Düşman-

lıkta direnenleri, pis amelleriyle başbaşa bırak! Korkma

ve üzülme! Yanındaki iman edenler ve sizden sonra her

çağda bu davete kulak verip senin yoluna tâbi olanlar da

bu şekilde yapsınlar. İyi bil ki; hak, bâtıla mutlaka galib

gelecektir. İslam düşmanlarının ve onlara kulak veren-

lerin cezası ise Allah’a aittir. Dilerse onları, dünyada

sizin ellerinizle mahveder, dilerse iyice azmalarına mü-

saade eder ve sonra ahirette istediği gibi intikam alır.”

Page 149:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:138 149

MÜŞRİKLERİN HAYVANLAR VE EKİNLERLE

İLGİLİ DİĞER SAPIK İNANÇLARI

138

138 – Zanlarınca: “Bu hayvanlar ve ekinler doku-

nulmazdır. Dilediğimizden başkası onları yiyemez.

Hayvanlardan bir kısmının sırtları (na yük vurmak)

da haramdır” dediler. O’na iftira ederek, hayvan-

lardan bir kısmının üzerine de Allah’ın ismini zik-

retmezler. O (Allah), iftira atmış olmaları sebebiyle

onları cezalandıracaktır.

Allah-u Teâlâ, müşriklerin hayvanlar ve ekinler hak-

kındaki diğer bazı sapık inanç ve amellerini bu ayette

haber vermektedir.

“Zanlarınca: “Bu hayvanlar ve ekinler dokunul-

mazdır. Dilediğimizden başkası onları yiyemez.

Hayvanlardan bir kısmının sırtları(na yük vurmak)

da haramdır” dediler. O’na iftira ederek, hayvan-

lardan bir kısmının üzerine de Allah’ın ismini zik-

retmezler.”

Allah-u Teâlâ, bu ayette müşriklerin; şirk ve cehalet-

leri sebebiyle ekin ve hayvanları şu üç kısma ayırdıkla-

rını haber vermektedir:

Page 150:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:138

150

1 – Sadece putları için ayrılan, hiç kimsenin onlardan

hiçbir şekilde istifade edemediği hayvanlar ve bazı yi-

yecekler.

Müşrik kâfirler, putları için ayırdıkları bu hayvan ve

yiyecekler hakkında şöyle derlerdi:

“Putlara ayırmış olduğumuz şu yiyecek ve hayvan-

lardan sadece, putlara hizmet eden kâhinler ve bizlerden

erkek olanlar yiyebilir. Kadınlar ise bunlardan kesinlik-

le yiyemezler.”

2 – Sırtları haram kılınan hayvanlar. Bunlar, üzerle-

rine binmeyi ve yük taşıtmayı kendilerine yasakladıkları

bahira, saibe, vasile ve ham olan hayvanlardır.

Allah-u Teâlâ, bu konu ile alakalı olarak şöyle bu-

yurmuştur:

“Allah, ‘bahira, saibe, vasile ve ham’ diye bir hü-

küm indirmemiştir. Fakat kâfirler, (Allah'ın böyle

hüküm indirdiğini iddia ederek) Allah’a yalan yere

iftira atmaktadırlar. Onların çoğu akletmez.” (Maide: 103)

3 – Kesim sırasında üzerlerine Allah-u Teâlâ’nın is-

mi değil de putların ismi zikredilen hayvanlar. Müşrik-

ler, bu hayvanların etlerinden hac sırasında bile istifade

etmezler, onları sadece putlarına takdim ederlerdi.

Müşriklerin Allah-u Teâlâ’ya İftiraları

Müşriklerin Allah-u Teâlâ’ya nisbet ederek, ayette

bildirildiği şekilde hayvan ve bitkileri kafalarına göre

ayırmaları, Allah-u Teâlâ’ya atılan en büyük iftiradır.

Zira Allah-u Teâlâ hiçbir şeriatte böyle hükümler bil-

dirmemiştir. Bunu onlara emreden şeytanlarıdır. Onları

Page 151:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:138 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

151

zora sokmak dinlerini paramparça etmek için böyle

yaptırmaktadır.

Allah-u Teâlâ, hakkında hiçbir hüküm bildirmediği,

yapılmasına izin vermediği ve razı olmadığı halde, “Al-

lah böyle buyurdu” diyerek insanların bazı meselelerde

zanlarınca hüküm, fetva ve görüş bildirmeleri, haramlar

ve helaller tayin etmeleri, gerçekten de çok büyük bir

iftiradır. Bu sebeple Allah-u Teâlâ onlar hakkında ayet-

te: “...O’na iftira ederek...” buyurmuştur.

Allah-u Teâlâ onlar hakkında bir başka ayette şöyle

buyurmaktadır:

“(Ey Muhammed!) De ki: “Haber verin bakalım,

Allah'ın size rızık olarak yarattıklarından bir kısmı-

nı haram, bir kısmını da helal kıldınız. Bunu yap-

manız için Allah mı size izin verdi? (Hayır!). Sizler

ancak Allah'a iftira ediyorsunuz” (Yunus: 59)

“O (Allah), iftira atmış olmaları sebebiyle onları

cezalandıracaktır.”

Allah-u Teâlâ ayetin sonunda, bu müşrikler hakkında

şöyle buyurmaktadır:

“Müşrikler, işledikleri şirk ve küfürleri Allah’a nis-

bet ederek O’na iftira atmaktadırlar. Fakat Allah, bu

iftiraları sebebiyle, onlara hakettikleri cezayı mutlaka

verecektir.”

Page 152:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:139

152

MÜŞRİKLERİN SAPIK İNANÇ VE

AMELLERİNDEN BİR DİĞERİ

139

139 – Bir de (müşrikler) dediler ki: “Bu (bize ha-

ram olan) hayvanların karınlarında olan (yavru hay-

vanlar canlı doğarsa), yalnızca erkeklerimize helaldir,

eşlerimize (kadınlarımıza) ise haramdır. Eğer o (yav-

ru), ölü doğarsa hem erkeklerimize hem de kadınla-

rımıza helal olur.” Allah, (bu) uydurduklarının ceza-

sını verecektir. Muhakkak ki O, Hakim’dir (hük-

münde hikmet sahibi olandır) ve Alim’dir (her şeyi en

ince detayına kadar bilendir).

Allah-u Teâlâ, bu ayette müşriklerin kendisine nisbet

ederek uydurdukları bir başka helal ve haram şeklini

haber vermektedir.

“Bir de (müşrikler) dediler ki: “Bu (bize haram

olan) hayvanların karınlarında olan (yavru hayvanlar

canlı doğarsa), yalnızca erkeklerimize helaldir, eşle-

rimize (kadınlarımıza) ise haramdır. Eğer o (yavru),

ölü doğarsa hem erkeklerimize hem de kadınlarımı-

za helal olur.”

Page 153:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:139 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

153

Ayetin bu kısmında bildirildiği üzere müşrik, cahil,

akılsız sıfatlarının hepsine birden haiz olan kimseler

kendi heva ve heveslerince şöyle diyorlardı:

“Bu hayvanların, yani; bahira, saibe, vasile ve

ham’ın sütleri sadece erkeklerimize helal, kadınlarımıza

ise haramdır. Bu hayvanlardan biri şayet erkek yavru

doğurursa, o yavrunun etini sadece erkekler yiyebilir,

kadınlar ise yiyemezler. Eğer dişi bir yavru doğuracak

olursa, o dişi yavru büyüyüp doğum yapıncaya kadar

kesilmez, bekletilir. Şayet doğacak yavru ölü olarak

doğarsa, ondan hem erkekler hem de kadınlar yiyebi-

lir.”

“Allah, (bu) uydurduklarının cezasını verecektir.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Allah’ın şeriatinde olmadığı halde Allah’a nisbet

ederek bir takım haram ve helaller uyduran ve her biri

Allah’a ortak koşmak manasına gelen bu amelleri işle-

yen müşrikler, Allah’a iftira atmaktadırlar. Onlar, bu

yaptıklarının cezasını mutlaka göreceklerdir. Allah on-

lara, hakettikleri cezayı mutlaka verecektir.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyurmaktadır:

“Diliniz yalana alıştığı için (Allah’ın bildirmediği

şeyler hakkında): "Bu helal, bu da haramdır; bunu

bize Allah emretti" demeyin. Böyle yaparsanız, Al-

lah’a iftira atmış olursunuz. Muhakkak ki Allah’a

iftira atan kimse kurtuluşa eremez.” (Nahl: 116)

Page 154:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:139

154

“Muhakkak ki O, Hakim’dir (hükmünde hikmet

sahibi olandır) ve Alim’dir (her şeyi en ince detayına

kadar bilendir).”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Şüphe yok ki Allah, Hakim’dir. Çünkü O, herşeyi

hikmetiyle yapar. Onun her yaptığında, her söylediğin-

de, her hükmünde ve her dilemesinde mutlaka bir hik-

met vardır. Ve O Alim’dir. Çünkü herşeyi en ince ay-

rıntısına kadar gizlisi ve açığıyla bilir.”

Allah-u Teâlâ her işi hikmeti ve ilmiyle yapar. Fakat

cahil, akılları kıt müşrik kimseler ise ne selim fıtrata, ne

sahih akla, ne de Allah’ın şeriatine uygun olarak amel

işlerler. Onların yaptığı her amel; ilimsizdir, hikmetsiz-

dir, körü körüne taklidtir, kullara kul edicidir.”

HİDAYETE EREMEYECEK SAPIK KİMSELER

140

140 – Sefihlikleri sebebiyle çocuklarını ilimsizce

öldürenler ve Allah’a iftira atarak Allah’ın kendile-

rine rızık olarak verdiği şeyleri haram kılanlar, ger-

çekten hüsrana uğramışlardır. Onlar kesinlikle

sapmışlardır ve hidayete erecek de değillerdir.

Page 155:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:140 155

Allah-u Teâlâ bu ayette, müşriklerin, bir takım sıfat-

larını açıklamaktadır. Bu sıfatlar, müşrik kelimesine

bitişik olan ve ondan hiç ayrılmayan, müşrik denince ilk

akla gelen sıfatlardır. Müşriklerin Allah’a iftira atmala-

rı, Allah’ın haramını helal, helalini haram kılmaları da

bu sıfatlara sahip olmalarındandır. Yine bu sıfatlarından

dolayı hüsran içindedirler ve ahirette de hüsrana uğra-

yacaklardır.

“Sefihlikleri sebebiyle çocuklarını ilimsizce öldü-

renler ve Allah’a iftira atarak Allah’ın kendilerine

rızık olarak verdiği şeyleri haram kılanlar, gerçek-

ten hüsrana uğramışlardır.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Allah’a yalan yere iftira atan, bir takım yaratılmış-

ları O’na denkler kılan, Allah’ın helal kıldığı nimetleri

kendilerine haram, haram kıldıklarını ise helal kılan

müşriklere itaat eden, onlara itaat etmeleri sebebiyle öz

çocuklarını öldüren kimseler şüphesiz ki, dünya ve ahi-

rette hüsrana uğrayan yani kaybeden kimselerdir. Müş-

rikler bu dünyada şeytanlara uyarak çocuklarını öldür-

dükleri için devamlı vicdan azabı çekerler, Allah’ın

verdiği nimetlerden hiçbir işe yaramayan, fayda ve za-

rar veremeyen putlara hisse verdikleri için kendilerini

zor duruma düşürürler, geçim sıkıntısı çekerler, hayvan-

lar ve ekinler hakkında saçma sapan hükümler vererek

akıllarını bulandırırlar ve şaşkınlaşırlar. Bu şekilde

dünyada hep birilerinin sözlerine göre bir o yana bir bu

yana saparlar. Ahirette ise ateşe girecekleri için gerçek-

ten üzülecek ve pişman olacaklardır.”

Page 156:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:140

156

Günümüzün sömürgeci ülkeleri, satılmış yöneticiler

vesilesiyle, bir zamanlar İslam’ın hakim olduğu ülkeleri

sömürmek ve kanlarını emmek için, halklarına çocuk

yapmamayı veya az çocuk sahibi olmayı telkin ederler.

Bu tagutlara kulak veren günümüz müşrikleri de baka-

mama veya açlık veya fakirlik korkusuyla çocuklarını

belki büyüdükleri zaman değil ama henüz anne karnın-

da iken kürtaj veya düşük yapma gibi yollarla öldürür-

ler. Bir kısım zinakar da bu şekilde yapmakta hatta

doğduktan sonra bile çocuğunu öldürebilmektedir. Bu

tür sapıklar ve şaşkınların daha sonraki hayatları ince-

lendiğinde, çoğunun bu yaptıklarından memnun olma-

dıkları, bilakis vicdanlarının devamlı sızladığı, kendile-

rine bu işi nasıl yaptıklarına dair hayret ettikleri ve bu

acı ile hayattan bir tad alamadıkları görülür. Hatta bir

kısmının da ruhi bunalımlar ve ciddi sağlık sorunları

yaşadığı hatta bu sorunlarının ömürleri boyunca devam

ettiği görülür. İşte bu şekilde dünyada hüsrana uğramış-

lardır. Ahiretteki hüsranları ise daha büyük olacaktır

şüphesiz.

Allah-u Teâlâ’nın Şeriatine Uymayanların Akibe-

ti

Allah-u Teâlâ, insanları hem bu dünyada hem de ahi-

rette mutlu edecek bir şeriat, bir sistem, bir yol, bir ka-

nun, bir hayat düzeni belirlemiştir. Her kim bu şeriate

bağlanır, hayatını bu şeriate göre düzenler ve yine bu

şeriat üzere ölürse, hem bu dünyada hem de ahirette

kazananlardan olacaktır.

Her kim de Allah-u Teâlâ’nın şeriatine uymaz, heva

ve hevesin eseri olan kanunlara uyarsa, hem bu dünyada

Page 157:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:140 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

157

hem de ahirette kaybedenlerden olacaktır. Yani, büyük

zararlar görecektir. Zira heva ve hevesin ürünü olan

kanunlara körü körüne uyarak sadece Allah-u Teâlâ’ya

yapılması gereken ibadet hakkını, Allah’tan başkalarına

vermiş ve onları Allah-u Teâlâ’dan başka rabler edin-

miştir.

Tıpkı öz çocuklarını öldüren, Allah-u Teâlâ’nın ken-

dilerine helal kıldığı rızıkları nefislerine haram kılan,

Allah-u Teâlâ’nın şeriatini bir kenara bırakıp beşer ak-

lının ürünü olan şeriatlere bağlanan Mekke müşrikleri

gibi...

Öyle ki onlar dünyada; büyük bir mutsuzluk, hüsran,

cehalet, sapıklık içinde haktan uzak olarak, birbirlerini

köle edinerek, azametlerini, akıllarını, ruhlarını kaybe-

derek ölü bir cesed gibi yaşamışlardır... Ayrıca onlar

için ahirette de büyük bir kayıp vardır.

Allah-u Teâlâ’dan başkasına ibadet edenlerin dünya

ve ahiretteki halleri işte budur! Hüsran... Bir kimse için

bundan daha büyük bir kayıp var mıdır?

“Onlar gerçekten sapmışlardır ve hidayete erecek

de değillerdir.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Allah’tan başka varlıkları kendilerine rabler edine-

rek onlara itaat eden, gerek kendilerinin gerekse rab

edindiklerinin heva ve heveslerine uyan ve körü körüne

baba ve dedelerini taklid eden müşrikler gerçekten de

apaçık bir sapıklık içerisindedirler. Çünkü onlar hem

dünya, hem de ahiret menfaatini kaybetmişler, asla

hakkı ve hidayeti bulamamışlardır.”

Page 158:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:140

158

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Arabların ne kadar cahil olduklarını öğrenmek iste-

yen kişi, En’am: 136 ayetinden En’am: 140 ayetine kadar

okusun.” (Buhari)

Müşriklerin Vasıfları

Bu ayette görüldüğü üzere; müşriklerin en sapık ve

zalimce olan adetlerinden birisi de; kendi öz çocuklarını

öldürmeleridir. Allah-u Teâlâ, işledikleri bu cürümün

büyüklüğünü vurgulamak ve onları azarlamak için bu

hükmü tekrarlamış ve hangi özelliklerinden dolayı bu

tür ameller yaptıklarını açıklamıştır:

1 – Hüsran: Müşrikler, çocuklarını öldürmeleri se-

bebiyle büyük bir hüsrana uğramışlardır. Çünkü çocuk,

Allah-u Teâlâ tarafından kullara verilen büyük bir ni-

mettir. Bu nimeti, öldürerek yoketmek ise nimet verilen

kimse için büyük bir kayıp ve hüsran sebebidir.

2 – Sefihlik (Akılsızlık): Müşrik kimselerin çocukla-

rını öldürme sebeblerinden birisi; fakirlik korkusudur.

Maalesef, fakirlik korkusuyla çocuğu öldürmek en bü-

yük akılsızlıktır. Çünkü fakirliğin zararı her ne kadar

var ise de, çocuğu öldürmek ondan daha zararlıdır. Ay-

rıca fakirliğin zararı kesin olmayıp ihtimal dâhilindedir.

Fakat çocuğu öldürmek ise kesin bir zarardır. Bu sebeb-

le ihtimalin söz konusu olduğu bir zararı defetmek için

kesin olan bir zararı elde etmek en büyük akılsızlıktır.

3 – Cehalet: Müşriklerin hüsrana uğrayan, akılsız

kimseler olmalarının sebebi; cahil oluşları ve ilim sahibi

olmayışlarıdır. Cehalet; gerçekten de en büyük kötülük-

tür.

Page 159:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:140 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

159

4 – Allah-u Teâlâ’nın Helalini Haram Kılmak:

Müşrikler Allah-u Teâlâ’nın kendilerine helal kıldığı

nimetleri, nefislerine haram kılarlar. Bu ise en büyük

ahmaklık ve akılsızlıktır. Zira kendisinden faydalanılsın

diye verilen nimetten nefsi engellemek ve sıkıntıya

sokmak, ahmaklaktıktan başka birşey değildir.

5 – Allah-u Teâlâ’ya İftira Atmak: Müşriklerin,

Allah-u Teâlâ’nın emretmediği amelleri yapmaları, em-

rettiklerini ise yapmamaları ve bunu yine Allah’a isnad

etmeleri, Allah-u Teâlâ’ya atılmış büyük bir iftiradır.

Allah-u Teâlâ’ya iftira etmek ise en büyük günahlar-

dandır.

6 – Doğru Yoldan Sapmak: Müşrikler, Allah-u

Teâlâ’nın kendilerine bildirdiği haktan ve doğru yoldan

saparak bâtıl yollara tâbi olmuşlardır. Zira Allah-u

Teâlâ’nın sisteminden alınmayan her fikir, düşünce,

kanun, sistem ve yol, birer bâtıl yoldur.

7 – Hidayeti Bulamamak: Müşrikler, haktan yüz

çevirmeleri, heva ve heveslerine tâbi olmaları, Allah-u

Teâlâ’dan başka rabler edinmeleri ve körü körüne dede

ve babalarını taklid etmeleri sebebiyle asla hidayeti

bulamazlar. Bu ise; onlar için sürekli olan bir vasıftır.

Çünkü onlar, sürekli olarak hidayetten uzak yaşarlar ve

bu hal üzere hayatlarını noktalarlar.

Şirk Cehaletin, Tevhid İlmin Arkadaşıdır

Şirk cehaletin, tevhid ilmin ayrılmaz arkadaşıdır!

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

Page 160:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:140

160

“Dosdoğru din işte budur! Fakat insanların çoğu

(hüküm verme yetkisinin yalnız Allah’a ait olduğunu)

bilmez.” (Yusuf: 40)

Kur’anı kerimin birçok ayetinde insanların çoğunun

cahil olduğu ve bu yüzden şirke düştükleri bildirilmiştir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayetinde buyurduğu gibi:

“Hamd, Allah’a aittir de! Fakat insanların çoğu

bilmezler.” (Lokman: 25)

“Biz onları, yalnızca hak ile yarattık. Fakat insanla-

rın çoğu bilmezler.” (Duhan: 39)

“Onun (asıl) koruyucuları yalnızca (Allah’a gerçek

manada iman eden) muttakilerdir. Fakat onların çoğu

bilmezler.” (Enfal: 34)

Allah-u Teâlâ birçok ayette, insanların çoğunu cahil-

likle ve ilimsizlikle vasfetmiştir. Aynı, Kur’anı kerimin

birçok ayetinde insanların çoğunun müşrikler ve doğru

yoldan sapanlar olduğunu zikrettiği gibi...

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Onların çoğu ortak koşmadan Allah’a inanmaz-

lar.” (Yusuf: 106) Yine Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyarsan, se-

ni Allah’ın yolundan saptırırlar.” (En’am: 116)

Zikredilen Kur’an nasları açıkça şuna delalet etmek-

tedir: İnsanların çoğu şirk ve cehalet vasfını birlikte

taşımaktadırlar. Buna rağmen Allah-u Teâlâ’nın: “Al-

lah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz” sö-

zünü, sadece bilen ve bildiği halde inat eden kimselerle

Page 161:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:140 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

161

sınırlandırabilir miyiz? Bu takdirde bu ayeti çok az

kimseye tatbik etmiş oluruz. Hâlbuki bilindiği gibi

Kur’an nasları nadir azınlık için değil, yaygın çoğunluk

için inmiştir.

Şirk işleyen kişi muhakkak müşrik olur. Tevbeye ça-

ğırılır, eğer tevbe etmezse öldürülür.

Allah-u Teâlâ Kur’an’ı kerimde, Mesih aleyhisse-

lam’ın dilinden şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki Allah, kendisine şirk koşan kimse-

ye cenneti haram kılmıştır (o, tevbe etmedikçe asla

cennete girmeyecektir). Onun varacağı yer ateştir.” (Maide: 72)

Kim bu ayetteki geneli haslaştırır ve sadece bildiği

halde inad eden müşriklere has kılar, cahil, tevilci ve

taklidcileri bunun dışında tutarsa, Allah ve rasulünün

gösterdiği yoldan başka bir yol tutmuş, mü’minlerin

yolundan çıkmış olur.

İslam fıkıh alimleri, Allah’a şirk koşup mürted olan-

larla ilgili hüküm bildirirken, bu hükmü hiçbir zaman,

bildiği halde inat edenlerle sınırlandırmamışlardır. Bu

açık olan bir meseledir.

Page 162:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:140 162

HERŞEYİN YARATICISI ALLAH-U TEÂLÂ’DIR

141

141 – Çardaklı ve çardaksız bahçeleri, yemişleri

değişik hurma ağaçlarını ve ekinleri, birbirine ben-

zeyen benzemeyen zeytin ve narı yaratan O’dur. Her

biri ürün verdiği zaman ürününden yiyin. Hasad

edildiği gün hakkını verin. İsraf da etmeyin. Mu-

hakkak ki O (Allah), israf edenleri sevmez.

Allah-u Teâlâ önceki ayetlerde müşriklerin ne kadar

akılsız olduklarını gözler önüne sermek ve bunu ispat-

lamak için, onların bazı çirkin amel, söz ve inançları

hakkında bilgi vermişti. Yine aynı ayetlerde, müşrikle-

rin Allah-u Teâlâ’ya iftira attıklarını, devamlı sapıklık

içinde olduklarını ve asla hidayeti bulamadıklarını bil-

dirmişti.

Allah-u Teâlâ bu ayette ise herşeyi yaratanın yalnız-

ca kendisi olduğunu; müşriklerin kendi zanlarına göre

helal ya da haram kıldıkları tüm nimetleri de kendisinin

yarattığını, bu sebeple sadece kendisine ibadet edilmesi

gerektiğini, vermiş olduğu nimetlere haram veya helal

deme yetkisinin sadece kendi elinde olduğunu bildirmiş

ve nimetlerinden yalnız kendisi için pay ayırmayı, bun-

Page 163:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:141 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

163

ları da yine kendi belirlediği yerlere sarfetmeyi emret-

miştir.

“Çardaklı ve çardaksız bahçeleri, yemişleri deği-

şik hurma ağaçlarını...”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöye buyurmaktadır:

“Allah, ister asmalı olsun, ister yerde biten olsun;

bostanları, bahçeleri, üzüm bağlarını yaratandır. Aynı

şekilde tadları, renkleri, kokuları, şekilleri değişik hur-

ma ağacını da O yaratmıştır.”

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette hurma ağaçlarınını ayrı

olarak zikretmesinin sebebi; arablarda hurmanın çokca

bulunması, çok yararlı ve besleyici olması ve hurma

ağacının herşeyinden istifade edilir olmasıdır.

Hurma ağacının yaprağı hiç düşmez ve herşeyiyle

yararlı bir ağaçtır. Bu sebeble Rasulullah sallallahu aley-

hi ve sellem mü’mini hurma ağacına benzetmiştir.

İbni Ömer radıyallahu anh şöyle rivayet etti:

“Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabe-

lere sordu:

“Mü’mine benzeyen bir ağaç ismi söyleyin!”

Sahabeler, çölde mevcut olan bütün ağaçların ismini

saydılar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayır”

dedi.

İbni Ömer radıyallahu anh şöyle dedi:

“İçimden bunun hurma ağacı olduğu geçti ve bunu

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e söylemeyi düşün-

düm. Fakat yaşlı sahabeler bulunduğu için, onlara say-

gısızlık olmasın diye söylemekten çekindim.” Sahebeler

susunca, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara:

“O ağaç, hurma ağacıdır” dedi.” (Buhari, Müslim)

Page 164:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:141

164

Bir başka hadiste şöyle demiştir:

“Mü’minin misali, hurma ağacına benzer. Ondan

ne gelirse, fayda gelir.” (Bezzar sahih senedle, Hafız İbni Hacer bu hadis için senedi

sahihtir, dedi.)

“...ve ekinleri...”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Allah, türleri değişik olan, mevsimlere göre deği-

şiklik arzeden, üstelik tadları, renkleri, kokuları, şekille-

ri de değişik olan ekinleri de yaratandır. Böylece insan-

lar, hayatlarını devam ettirmek için, Allah’ın kendileri-

ne vermiş olduğu bu değişik ürünlerin hepsinden istifa-

de ederler.”

“Birbirine benzeyeni olsun benzemeyeni olsun

zeytin ve narı yaratan O’dur.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Allah, yapraklarının şekilleri birbirine benzeyen

zeytin ve narı da yaratandır. Bu ağaçları şekil bakımın-

dan birbirine benzer, verdikleri ürünleri ise şekil ve tad

bakımından farklı kılan, yine Allah’tır.”

Allah-u Teâlâ’nın yaratmış olduğu bazı meyvelerin

ağaçları, şekil olarak birbirine benzeseler de ürünlerinin

büyüklüğü, şekli, rengi ve tadı birbirinden değişiktir.

Mesela; üzüm asmaları, şekil bakımından aynı olmasına

rağmen verdikleri ürünler, değişik şekil, renk ve tatta

olur. Hatta kimisinin ürünleri şekil olarak birbirine ben-

zerken, sadece renk ve tad olarak da farklı olabilmekte-

dir. Kimisi tatlı, kimisi ekşi, kimisi de ikisi arası may-

Page 165:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:141 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

165

hoş bir tattadır. Kimisi kırmızı, kimisi, siyah, kimisi de

yeşil olur...

Zeytin ve narlar da böyledir. Şekil bakımından bir-

birlerine benzemelerine rağmen, tad bakımından farklı

farklıdırlar. Zeytinlerden kimisi tatlı, kimisi ekşidir,

kimisi de bu ikisi arası tattadır. Narlar da böyledir.

Allah-u Teâlâ, tüm bu bitkileri aynı topraktan, aynı

sudan varettiği halde, her biri şekil, renk, koku ve tad

bakımından değişik değişiktir. İşte bu küçük bir örnek

bile, bütün bunları ve tüm kâinatı yaratan Rabbimizin

ne kadar büyük bir kudret sahibi olduğunu göstermek-

tedir.

Allah-u Teâlâ, böyle ayetlerle kullarına rabliğini ha-

tırlatmaktadır. Çünkü istisnasız herkes yeri, göğü ve

büyüğünden küçüğüne içindeki her şeyi yaratanın Allah

olduğunu bilir. Fakat insanlar, rablik sıfatını Allah’a

verdikleri halde ilahlık sıfatında O’na ortaklar koştukla-

rı için Allah-u Teâlâ, böyle ayetlerle: “Ey kullarım!

Nasıl beni yaratıcı, rızık verici, işleri düzenleyici ve

efendiniz olarak kabul ediyorsanız, bunu pratikte de

ispatlayın, benim ilahlık sıfatımda da bana asla eş koş-

mayın, yani; beni üzerinize yegâne kanun koyucu, hü-

kümlerine itaat edilecek tek varlık, sözü dinlenecek tek

merci olarak kabul edin ve böylece bana ibadet edin.

Emrettiğim her şeyi yerine getirin, yasakladığım her

şeyden de kaçının.”

Çünkü herşeye gücü yeten Allah-u Teâlâ, ibadet

edilmeye de tek hak sahibidir. Hayata sadece, O’nun

kulları için tayin ettiği şeriatın tatbik edilmesi gerekir.

“Her biri ürün verdiği zaman ürününden yiyin.”

Page 166:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:141

166

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Allah’ın size rızık olarak değişik tür,

renk ve kokuda yarattığı bitkilerin ürünlerinden, ürünle-

ri olgunlaşmasa bile yiyebilirsiniz. Bu ürünleri, kesin-

likle kafanıza göre nefsinize haram veya helal kılma-

yın.”

Allah-u Teâlâ ayette, gerek ekinleri, gerekse değişik

tür ve çeşitteki ürünleri yaratanın kendisi olduğunu bil-

dirmiştir. Buna rağmen cahil müşrikler, Allah-u

Teâlâ’nın vermiş olduğu nimetlerden bir kısmını kendi-

lerine helal, bir kısmını ise haram kıldılar ve kafalarına

göre ibadet şekilleri uydurdular. Bu sebeble Allah-u

Teâlâ onları uyararak, bütün bitkileri ve ürünleri kendi-

sinin yarattığını, kafalarına göre helal ya da haram şe-

killeri tayin etmemeleri gerektiğini bildirdi.

Allah-u Teâlâ’nın, ayetin bu kısmında; “ürününden

yiyin” lafzından kasıt; “bu ağaçlara sahip olan kimseler

zekat vermeden önce ağaçların ürünlerinden yiyebilir-

ler” manasındadır.

“Hasad edildiği gün hakkını verin.”

Ayetin bu kısmı hakkında alimler değişik görüşler

zikretmişlerdir.

Enes b. Malik, İbni Abbas, Tavus, Hasen, İbni

Zeyd, Muhammed İbni El-Hanefiye, Eddahhak,

Said b. Museyyeb, İmam Malik ve Katade’ye göre;

ayette farz olan zekat kastedilmektedir.

Bu alimlere göre ayetin manası şöyle olur:

“Allah’ın size vermiş olduğu ürünlerin toplanma

zamanı geldiğinde üzerinize farz olan zekatlarını veri-

niz.”

Page 167:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:141 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

167

Ali b. Hasen, Ata, Hakem, Hammad, Said b. Cu-

beyr, İbni Ömer, Muhammed b. Hanefi’ye göre;

ayette farz olan zekat kastedilmemektedir. Burada kas-

tedilen; ürün toplandığı zaman, orada hazır bulunan

miskinlere ürünün bir kısmından verilmesidir. Bu ise

farz olan zekat değil, sünnet olarak yapılması gereken

ameldir.

Ata’ya göre; ürün toplandığı sırada zekat harici, ola-

rak miskinlere verilmesi gereken bir miktardır. Bu mik-

tar ise tayin edilmemiş olup, ürün sahibine bırakılmıştır.

Miskinlere üründen bir pay vermek, vacibtir.

Bu alimlere göre ayetin manası şöyledir:

“Allah’ın size vermiş olduğu ürünlerin toplanma

zamanı geldiğinde, hasad sırasında hazır bulunan mis-

kinlere bir miktar veriniz.”

İbni Abbas, Muhammed b. Hanefiye, El-Hasen,

Nehai, Tavus, Ebu Şahta, Katade, Dahhak, İbni Cü-

reyc, Suddi, ve Atiyye’ye göre; bu ayet, zekat ayetiyle

neshedilmiştir.

İbni Abbas radıyallahu anh: “Hasad edildiği gün

hakkını verin.” ayeti hakkında şöyle dedi:

“Allah-u Teâlâ bu ayeti; onda bir ve yirmide bir ze-

kat yaparak” neshetmiştir.” (Said b. Mansur, İbni Ebi Şeybe, İbnil Munzir, İbni Ebi Ha-

tim, En-Nehhas, Beyhaki)

(İbni Cerir de bu görüşü tercih etmiş, Şevkani ise tefsirinde

bu görüşü alimlerin çoğuna nisbet ederek bu görüşü şöyle des-

teklemiştir: “Bu ayet Mekki bir ayettir. Zekat ayeti ise Medeni

bir ayettir. Hicri 2. senesinde inmiştir.)

İbni Kesir ise bu görüşü reddetmiş ve şöyle demiş-

tir:

Page 168:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:141

168

“Bu ayet, farz olan zekâtı kastetmektedir. Bu farz

olan zekat idi. Fakat miktarı, tafsilatlı olarak bilinmi-

yordu. Sonra Allah-u Teâlâ, zekat miktarını tafsilatlı bir

şekilde hicri 2. senede beyan etmiştir.”

İsraftan Kaçınmak

“İsraf da etmeyin. Muhakkak ki O (Allah), israf

edenleri sevmez.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor.

“Ey insanlar! Allah’ın size verdiği helal rızıklardan

yiyin ve için. Fakat israf etmeyin. Yine sizler, sizi sada-

kaya muhtaç bırakacak şekilde harcama da yapmayın.”

Bu ayetin nüzul sebebi ile ilgili olarak şöyle rivayet-

ler vardır:

Ebi Aliye şöyle demiştir:

“Müslümanlar, zekât dışında sadaka olmak üzere

başka şeyler de veriyorlar ve bu konuda birbirleriyle

yarışıyorladı. Bunun üzerine bu ayet indi.” (İbni Cerir-Taberi)

Bir başka rivayet ise şöyledir:

“Müslümanlar, ürün toplama zamanı geldiğinde fa-

kirlere, zekat dışında sadaka da veriyorlardı. Hatta bu

konuda birbirleriyle yarıştılar ve israfa girdiler. Onun

için Allah-u Teâlâ, bu ayeti indirdi.” (Taberi)

İbni Cureyc radıyallahu anh şöyle dedi:

“Bu ayet, Sabit b. Kays b. Şemmas hakkında inmiş-

tir. Sabit b. Kays, hurma ağacının ürününü topladı ve

şöyle dedi:

“Bugün bana gelen herkese muhakkak bu üründen

vereceğim. Böylece akşam olup da hurma ağacının ürü-

Page 169:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:141 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

169

nü bitinceye kadar vermeye devam etti. Nihayet kendi-

sine hiçbirşey kalmadı. Bu sebeble Allah-u Teâlâ bu

ayeti indirdi.” (Taberi)

Bu konuyla ilgili bir başka rivayet ise şöyledir:

Sabit b. Kays b. Şemmas, sahib olduğu 500 hurma

ağacının ürünlerini topladı ve hepsini fakirlere dağıttı.

Kendi evi için hiçbir şey ayırmadı. Bunun üzerine şu

ayet indi:

“Elini boynuna bağlanmış olarak tutma, onu ta-

mamen açıp da yayma. Sonra kınanır ve pişmanlık

duyarsın.” (İsra: 29)

Zühri’ye göre bu ayetin manası şöyledir:

“Allah’a masiyet konusunda israf etmeyin.”

Bu görüş Mücahidden de rivayet edilmiştir.

Mücahid şöyle dedi:

‘Ebu Kubeys dağı altın olsa ve onu Allah-u Teâlâ’ya

taat olarak infak etsen bile bu israf değildir. Fakat Al-

lah-u Teâlâ’ya isyan olan bir konuda bir dirhem bile

harcasan bu israftır.” (İbni Ebi Hatim)

İslam dini; ister yiyecekte, ister giyecekte, ister ta-

saddukta, hangi konuda olursa olsun israfı haram kıl-

mıştır. Zira insanın ileride kimseye muhtaç olmaması,

ailesini ve çocuklarını kimseye muhtaç etmemesi için

ileride meydana gelmesi muhtemel sıkıntılara karşı ha-

zırlıklı olması iyidir. İşte bu sebeble İslam dini, sefih

(aklı ve bilgisi kıt) kimseye, malının verilmesini iyi

görmez. Çünkü böyle bir kimsenin, sahib olduğu malı,

bir anda düşüncesizce harcaması söz konusudur.

Allah-u Teâlâ, hiçbir konuda israfı uygun görmemiş

ve şöyle buyurmuştur:

Page 170:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:141-142 170

“Ey Âdemoğlu! Mescide her girişte ziynetinizi

alın. Yiyin, için ve israf etmeyin. Muhakkak ki O,

israf edenleri sevmez.” (A’raf: 31)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise bu konuda

şöyle demiştir:

“İsraf etmeksizin ve gösterişe kaçmaksızın yiyi-

niz, içiniz ve giyininiz.” (Buhari-Fethul Bari, Ahmed)

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN VERDİĞİ

RIZIKLARDAN YEMEK

142

142 – En’am(hayvan)lardan yük taşıyanları da

yük taşımayanları da (yaratan O’dur). Allah’ın size

rızık olarak verdiği şeylerden yiyin ve şeytanların

adımlarına tâbi olmayın. Muhakkak ki o, sizin için

apaçık bir düşmandır.

Allah-u Teâlâ bu ayette, vermiş olduğu nimetlerden

bazılarını zikretmektedir.

“En’am(hayvan)lardan yük taşıyanları da yük ta-

şımayanları da (yaratan O’dur).”

Ayette geçen “en’am”dan kasıt; develer, sığırlar ve

koyunlardır.

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Allah, sizlere bir rahmet olarak değişik

şekillerde faydalanmanız için deve, inek ve koyun gibi

Page 171:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:142 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

171

hayvanları da yarattı. Bu, Allah’ın sizlere bir başka ni-

metidir. Bu hayvanlardan bazıları, büyük ve eşyalarınızı

taşıyabilecek güçtedirler. Onlarla yorulmadan işlerinizi

görürsünüz. Bazıları ise küçüktür, fakat onların da etle-

rinden ve yünlerinden yararlanırsınız.”

Allah-u Teâlâ’nın yük taşımak için yarattığı hayvan-

lar; develer ve sığırlardır. Yünlerinden döşek yapılanlar

veya kesilenler ise; develerin küçükleri, sığırlar koyun-

lar ve keçilerdir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmuştur:

“Görmüyorlar mı? Muhakkak ki biz onlar için,

ellerimizle yapılmış olanlardan, sahibi bulundukları

en’am(hayvan)lar yarattık. Onları, kendileri için uy-

sallaştırdık. Onlardan bindikleri de vardır. Bir kıs-

mını da yerler. (Yasin: 71-72)

“Muhakkak ki sizin için en’am(hayvan)larda bir ib-

ret vardır. Size, onların karnındaki işkembe pisliği

ile kan arasından (çıkan ve) içenlerin boğazından

kolaylıkla geçen halis bir süt içirmekteyiz.” (Nahl: 66)

“Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden yi-

yin.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Allah’ın sizler için rızık olarak yarattı-

ğı hayvanlardan, bitkilerden ve meyvelerden, yine Al-

lah’ın bildirdiği şekilde dilediğiniz kadar yiyip istifade

edebilirsiniz.”

“ve şeytanların adımlarına tâbi olmayın.”

Page 172:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:142

172

Allah-u Teâlâ, hitabına devam ederek şöyle buyuru-

yor:

“Ey insanlar! Allah’ın nimetlerinden istifade edin.

Fakat şeytanın emirlerine kesinlikle uymayın ve itaat

etmeyin. Şeytana, heva ve hevesinize uymaktan kesin-

likle sakının. Müşriklerin yaptıklarını yapmayın. Al-

lah’ın helal dediğini helal, haram dediğini haram bilin.

Kafanıza göre bazı şeyler hakkında helal ya da haram

demeyin. Şayet böyle yaparsanız Allah’a iftira atmış

olursunuz. Helal ve haram tayin etme yetkisinin, mutlak

teşri hakkının sadece Allah’a ait olduğunu asla unutma-

yın. Çünkü Allah, herşeyi örneksiz yaratan, kâinattaki

herkesin, herşeyin rızkını eksiksiz veren, hiçkimseye

ihtiyacı olmayan, bilakis herkesin kendisine muhtaç

olduğu yüce Rab’dir. Sizden her kim, teşri konusunda

ufak dahi olsa kendinde bir hak görürse, ilahlık iddia-

sında bulunmuş ve dolayısıyla müşrik olmuş olur. Her

kim de ilahlık iddiasında bulunan böyle bir kimseye

itaat ederse, ancak şeytana ibadet etmiş sayılır.”

“Muhakkak ki o, sizin için apaçık bir düşman-

dır.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Şunu çok iyi biliniz ki, şeytan ve yan-

daşları sizin apaçık düşmanınızdır. Kesinlikle sizin

maslahatınızı istemez, bilakis zararınızı isterler. Bu se-

beble size, kötü olan herşeyi emrederler. Hatta Allah’a

isyan olacak her ameli işlemeniz, Allah’ın dini olan

İslam’a bağlanmamanız için her tür hile ve metoda baş-

vururlar. Böylece size bâtılı, şirki, küfrü ve sapıklığın

her çeşidini süslü gösterirler. Öyleyse sakın şeytana ve

Page 173:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:142 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

173

yandaşlarına boyun eğmeyin. Onların emirlerine sakın

uymayın. Şunu da unutmayın; insanlardan her kim Al-

lah’ın emirleri dışında emir verir Allah’ın şeriatine mu-

halif hareket eder ve insanları da buna teşvik ederse

onlar insanlardan şeytan olanlardır. Bu insan şeytanları-

nın dostları ise, sizlerin apaçık düşmanınız olan cin şey-

tanlarıdır. İşte bu cin şeytanları, o dostlarını kendilerine

insanlar arasında temsilci ve yardımcı edinmişlerdir. Bu

konuda uyanık olun. Sakın insan şeytanlarının emirleri-

ni dinlemeyin, onlara itaat etmeyin. Onların bâtılı ve

şirki süslü göstermelerine sakın aldanmayın. Siz, her

meselede sadece Allah’ın emirlerine boyun eğin, Al-

lah’tan başka kanun koyucu kabul etmeyin, Allah’ın

kanunlarından başka kanunlara muhakeme olmayın.

Aksi halde, apaçık düşmanınız olan şeytanın adımlarına

uyarsınız ve helaka uğrayanlardan olursunuz.”

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki şeytan, sizin için bir düşmandır.

Öyleyse onu düşman edinin. Muhakkak ki o, yan-

daşlarını çılgınca yanan ateşin ashabından olmaya

çağırır.” (Fatır: 6)

“O (şeytan) size (daima) kötülüğü, fahşayı

(hayâsızlığı) ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri

söylemenizi emreder.” (Bakara: 169)

Page 174:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:143 174

ÇİFTLER HALİNDE YARATILAN HAYVANLAR

143

143 – (Allah) çiftler olarak sekiz (hayvan yarattı)...

Koyundan iki, keçiden iki. De ki: “(Allah) iki erkeği

mi yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin

kapsadığı şeyi mi haram kıldı? Şayet doğru sözlüler

iseniz, bana bir ilimle haber verin.”

Allah-u Teâlâ, önceki ayetlerde; ürünleri, bitkileri,

hayvanları ve her türlü nimeti yaratanın kendisi olduğu-

nu, Fakat müşriklerin, şeytanlara uyarak bu nimetlerden

bazılarını kendilerine haram, bazılarını da helal kıldık-

larını bildirmişti. Bu ve bundan sonraki ayette ise müş-

riklerin sapıklığını ortaya koyacak apaçık deliller ver-

mektedir.

“(Allah) çiftler olarak sekiz (hayvan yarattı)... Ko-

yundan iki, keçiden iki.”

Allah-u Teâlâ, daha önceki ayette en’amların (inek,

deve ve koyunun) bir kısmının yük taşımada kullanıldı-

ğını, bir kısmının ise yük taşıyıcı olmadığını, fakat onla-

rın da etinden, sütünden ve yününden istifade edildiğini

bildirmişti. Bu ayette ise yük taşıyan ve yük taşımayan

bu hayvanların çiftleriyle birlikte toplam sekiz tane ol-

duğunu bildirmektedir.

Page 175:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:143 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

175

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Allah, yük taşıdığınız ve yük taşımayıp da başka

şekilde yararlandığınız hayvanları çiftler olarak sekiz

tane yaratmıştır. Yünlerinden yararlandığınız hayvanlar

keçi ve koyundur. Bunların erkekleri de vardır. Koyu-

nun erkeği koç, keçinin erkeği ise oğlaktır.”

“De ki: “(Allah) iki erkeği mi yoksa iki dişiyi mi

ya da o iki dişinin rahimlerinin kapsadığı şeyi mi

haram kıldı?”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, müşriklerin şirk

olan sapık inançlarını yüzlerine vururcasına ve onları

susturacak bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira müşrik-

ler, Allah-u Teâlâ’nın yaratmış olduğu ekinleri ve hay-

vanları, zanlara tâbi olarak kendilerine haram kılıyor-

lardı. Ya da bir kısmını bazı kimseler için haram kılar-

ken, bir kısmını da bazıları için helal kılıyorlardı.

Allah-u Teâlâ bu ayette, müşriklerin kafalarını çalış-

tırmaları için bir soru soruyor. Bu sekiz çift hayvanlar,

ya analarının karnındadır ya da anne karnından sağ veya

ölü olarak doğmuştur. Öyleyse söyleyin! Allah bunlar-

dan hangisini haram kıldı? Bu sebeble Allah-u Teâlâ,

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle demesini

bildirmiştir:

“Ey Rasulüm! Allah’ın, yenilmesini helal kıldığı

hayvanları; bahira, saibe, vasile, ham gibi isimler taka-

rak kendi kafalarına göre nefislerine haram kılan müş-

riklere de ki: “Allah, iki erkeği, yani; koçu ve oğlağı mı,

yoksa iki dişiyi, yani; koyun ve keçiyi mi haram kıldı?

Yoksa bu iki çeşit hayvanın karınlarında bulunan yavru-

yu mu haram kıldı?”

Page 176:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:143-144 176

“Şayet doğru sözlüler iseniz bana bir ilimle ha-

ber verin.”

Allah-u Teâlâ, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e

sözlerini şöyle sürdürmesini bildiriyor:

“Ey müşrikler! Sizler, hem mantık dışı hem de şeria-

te muhalif hareket ederek kendi kafanıza göre Allah’ın

helallerini haram kılıyorsunuz. Şayet iddia ettiğiniz gibi

ise, o halde Allah; bahira, saibe, vasile, ham ve bunlar

gibileri nasıl haram kıldı? Bu haramları kime bildirdi?

Allah’ın böyle haramları olduğunu size kim söyledi? Bu

iddianızı isbat eden bir delille bunu bana haber verebilir

misiniz? Ya da bu konuyla ilgili, nebinin Allah katından

getirdiği bir belgeyi ortaya koyabilir misiniz? Evet!...

Şayet iddianızda doğrulardan iseniz, bunu bana haber

veriniz...”

Allah’a isnad ederek, Allah’a şirk koşan müşrikler,

elbette bu soruya olumlu bir cevap veremeyeceklerdir.

Çünkü ellerinde bir delil yoktur. Allah’ın dikkat çekici

böyle ifadeleriyle aklını kullanıp, körü körüne taklid

perdesini yırtıp gerçekleri gören birçok azılı müşrik,

Allah’a ne denli iftira attıklarını ve gerek kendi nefisle-

rine gerekse başkalarına nasıl zulmettiklerini farkedip

İslam’a dönmüştür.

ÇİFTLER HALİNDE

YARATILAN DİĞER HAYVANLAR

Page 177:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:144 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

177

144

144 – Deveden iki, sığırdan iki... De ki: “(Allah)

iki erkeği mi yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin

rahimlerinin kapsadığı şeyi mi haram kıldı? Yoksa

Allah sizlere bunu tavsiye ettiğinde şahit miydiniz?

İlimsizce insanları saptırmak için Allah’a karşı ya-

lan yere iftira edenden daha zalim kim vardır?”

Muhakkak ki Allah, zalimler topluluğunu hidayete

erdirmez.

Allah-u Teâlâ, çiftler olarak yaratmış olduğu sekiz

hayvandan zikretmediklerini bu ayette zikrederek, ön-

ceki ayette olduğu gibi susturucu delillerle müşriklerin

sapıklıklarını apaçık bir şekilde yüzlerine vurmaktadır.

“Deveden iki, sığırdan iki. De ki: “(Allah) iki er-

keği mi yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahim-

lerinin kapsadığı şeyi mi haram kıldı?”

Allah-u Teâlâ bu ayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’in, müşriklere şöyle söylemesini emrediyor:

“Ey Rasulüm! Kafalarınca helal ve haramlar belirle-

yen o müşriklere şöyle de: “Allah, “en’am” kelimesinin

kapsadığı hayvanlardan iki çiftini, yüklerinizi taşıtma-

nız için yaratmıştır. Bunlar; erkeği ve dişisi ile deve, bir

de erkeği ve dişisi ile sığırdır. Şimdi söyleyin! Allah,

Page 178:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:144

178

bunlardan hangisini haram kıldı? Bunların erkeğini mi

yoksa dişisini mi haram kıldı? Yoksa o iki dişinin ra-

himlerindeki yavruları mı haram kıldı? Hayır! Allah,

bunların hiçbirini haram kılmamıştır. Öyleyse siz, ne-

den kafanıza göre en’amlardan bir kısmını helal, bir

kısmını da haram kılıyorsunuz? Yaptığınız bu işin, ne

şeri bir dayanağı vardır, ne de mantıklı bir izahı. Zira

Allah, şayet bu en’amların erkeğini haram kılsaydı, o

zaman bütün erkeklerinin haram olması gerekirdi. Aynı

şekilde dişiyi haram kılmış olsaydı, o zaman da bütün

dişiler haram kılınmış olurdu. Yine, rahimlerdekini ha-

ram kılmış olsaydı, bu hem erkeği, hem de dişiyi kap-

sayacağı için, doğacak bütün hayvanlar haram olurdu.

Çünkü mantık ve akıl ancak bunu gerektirir. Fakat siz-

ler, ne mantığa önem vermektesiniz, ne de şeriate...

Sadece ve sadece kafanıza göre hareket ediyor, körü

körüne baba ve dedelerinizi taklid ediyorsunuz. Böylece

bir kısım hayvanları helal, bir kısmını haram, bir kısmı-

nı da bazılarınız için haram, bazılarınız için helal kılı-

yorsunuz...”

“Yoksa Allah sizlere bunu tavsiye ettiğinde şahit

miydiniz?” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, akılları kıt olan

müşriklere, onları tamamiyle susturacak bir üslup ile

hitab etmektedir.

Allah önceki ayette, kendisine nisbet ederek bahira,

saibe, vasile ve ham gibi bir takım hayvanları kendileri-

ne haram kılan müşriklerden, bu konuda herhangi bir

rasul tarafından bildirilmiş bir delili ortaya koymalarını

Page 179:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:144 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

179

istemişti. Fakat müşrikler, hiçbir rasule tâbi olmadıkları

için bunu yapamadılar.

Bu ayette ise Allah kendisinin böyle şeyleri haram

kıldığına kimin şahid olduğunu sorarak, “içinizde Allah

ile direkt irtibatı bulunan kim var” demektedir. Çünkü

Allah-u Teâlâ katından haber verebilmenin iki yolu

vardır: Ya haberin direkt Allah’tan alınması veya rasul-

den alınmasıdır.

Buna göre bu ayetin manası şöyle olur:

“Ey müşrikler! Sizler bahira, saibe, vasile ve ham

gibi hayvanların haram olduğunu ileri sürüyorsunuz.

Elinizde, bu iddianızı doğrulayacak rasul tarafından

bildirilmiş bir deliliniz var mı? Yoksa siz, Allah’ı gör-

dünüz de, böyle yapmanızı size, O mu söyledi?”

Arab müşrikleri, bir takım hayvanları kendilerine ha-

ram kılarken, bunu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’den gelen bir bilgiyle veya Allah-u Teâlâ’dan direkt

olarak aldıkları bir emirle yaptıklarını söylemiyorlardı.

Onlar kavimlerindeki söz sahibi kimselerin veya atala-

rının sözlerini tekrarlıyor ve sadece; yaptıklarının Al-

lah-u Teâlâ’dan olduğunu söylüyorlardı. Böylece bile-

rek veya bilmeyerek Allah-u Teâlâ’ya iftira atıyorlardı.

Bu sebeble Allah-u Teâlâ müşriklere:

“Yoksa Allah sizlere bunu tavsiye ettiğinde şahit

miydiniz?” buyurarak onları susturmuştur.

“İlimsizce insanları saptırmak için Allah’a karşı

yalan yere iftira edenden daha zalim kim vardır?”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

Page 180:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:144

180

“Ey müşrikler! Şunu iyi biliniz ki Allah, iddia ettiği-

niz şeylerden hiçbirisini haram kılmamıştır. Bu ancak,

sizin uydurduğunuz yalan bir iddiadır ve Allah’a atılmış

büyük bir iftiradır. Allah’ın haram kılmadığı bir şeyi,

“Allah haram kıldı diyerek” yalan yere ve delilsiz bir

şekilde iddia eden, böylece insanları İslam’dan uzaklaş-

tıranlardan daha zalim kim vardır?

En Büyük Şirk Ve Zulüm

Şirkin ve zulmün en büyüğü; insanların dini duygu-

larını sömürmek için Allah-u Teâlâ’nın emretmediği,

haram (yasak) kılmadığı bir takım meseleler hakkında:

“Bunu Allah emretti”, “bu, Allah’ın hükmüdür” demek-

tir.

Müşriklerden şeytanlaşmış zalim kimseler, insanların

dine bağlanmalarının fıtri bir duygu olduğunu çok iyi

bilirler ve insanlardan cahil kimseleri kandırmak için en

etkili, en başarılı metoda başvururlar. Bu ise; Bir takım

meseleler uydurup, onlar hakkında helal veya haram

şeklinde hükümler beyan etmek ve bunların Allah-u

Teâlâ’nın bir emri olduğunu söylemek.

Ancak, bu metodun başarılı olabilmesi için mutlaka

alim, allame, profesör, hoca, şeyh vs sıfatlarla şişirdik-

leri sahte din adamlarına ve belamlara ihtiyaç vardır.

Cahil insanları, ancak bunlar vesilesi ile Allah-u Teâlâ

adına kandırarak kendilerine köle edinirler, onları heva

ve heveslerine göre yönetirler, şeytani işlerde kullanır-

lar.

İşte bu metod, insanların üzerinde etkili olan, her

zaman ve mekândaki bel’amların, sahte din adamlarının

Page 181:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:144 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

181

başvurduğu, küfür sistemlerinin bizzat desteklediği bir

metotdur.

Günümüz dünyasında İslam ülkeleri diye tâbir edilen

bütün ülkelerde bu metodun başarıyla uygulandığına

dair birçok örnekler yaşanmaktadır. İnsanlar biraz kafa-

larını çevirip çevrelerinde olup bitenlere baksalar ve

Allah-u Teâlâ’nın kitabına gereği gibi bağlansalar, oy-

nanan bu oyunları mutlaka farkedeceklerdir elbette...

Zira zamanımızda kendilerine allame, alim, şeyh,

hoca, din adamı gibi vasıflar verilerek şişirilmiş alim

geçinen bel’amlar, dünyalık bir takım değerler için ya

da kasıtlı olarak insanların yaşamını ilgilendiren birçok

önemli konuda tagutların istekleri doğrultusunda, üste-

lik de Allah-u Teâlâ’ya nisbet ederek insanlara fetvalar

vermektedir.

Cahil insanlar da, Allah-u Teâlâ’nın kitabı ve bu ki-

tabın açıklayıcısı olan Rasulün sünneti güneş gibi apa-

çık bir şekilde gözler önünde durduğu halde, bunları

bırakıp, yalan söylemezler zannıyla bel’amların sözleri-

ni uygulamaya geçirmektedir.

Bu da, günümüzdeki bel’amların halklar üzerinde ne

kadar etkileri olduğunun apaçık bir göstergesidir. Ger-

çekten de günümüzdeki taguti sistemleri, taguti güçleri

ayakta tutan, İslam’ın hakimiyetini ve insanların İs-

lam’a bağlanmalarını engelleyenler, tagutların en büyük

yardımcıları durumundaki bel’amlardır.

İşte, günümüzdeki bel’amların İslam adına yaptıkları

bir takım tahrifatlara örnekler;

1 – Aslında çok geniş bir manayı içeren “ibadet”

kavramını; sadece namaz kılmak, oruç tutmak, haccet-

mek, zekat vermek olarak tanımlayıp, ibadeti dar bir

Page 182:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:144

182

çerçevede anlatmak, Allah’ın diğer emirlerinden insan-

ları gafil bırakmak.

2 – Yine, İslam’daki manası çok kapsamlı olmasına

rağmen, “din” kelimesini net bir şekilde açıklamamak,

bilakis dinin Allah-u Teâlâ ile kul arasındaki işleri dü-

zenlediğini, insanları yönetme işine karışmadığını, bu

sebeple siyasete karıştırılmaması gerektiğini yaymak.

3 – İslam şeriatini yürürlükten kaldırarak, beşer aklı-

nın ürünü olan kanunları uygulayan yöneticilerin müs-

lüman ve Allah-u Teâlâ’nın emri gereği kendilerine

itaat edilmeleri gereken birer “ulu’l emr” (emir sahible-

ri) olduklarını, onları “kâfir” diye isimlendirenlerin ise

“Havariç” olduklarını söylemek…

4 – Küfür olan demokrasi sistemine inanarak, de-

mokrasiye göre hareket ederek ve demokrasi sisteminin

şartlarını kabul ederek İslam’ı hakim kılmak niyetiyle

parti kurmanın bir cihad olduğunu söylemek.

“İslam’ı getirme niyetiyle bile olsa, beşer hükümle-

rini kabul ederek ve böylece küfür işleyerek parti kur-

mak küfürdür” diyenleri, “İslam düşmanı”, “batı ajanı”

ve “yahudi ajanı” olmakla itham etmek.

Böyle hakkı söyleyenler aleyhine insanları: “Onlara

dikkat edilsin” gibi telkinlerle kışkırtmak ve ön yargılı

hale getirmek.

5 – İslam şeriatini yeryüzünde tekrar hakim kılmak

için taviz vermeden çalışan, kâfirlerin küfür kanunlarına

itaat etmeyen muvahhidler hakkında; “bunlar fitneci-

dir”, “vatanın çocuklarını birbirine kırdırmak için çalı-

şıyorlar”, “bunlar dış güçlerin ajanlarıdır” gibi yakış-

tırmalarda bulunmak.

Page 183:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:144 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

183

6 – Taguti sistemlerin mahkemlerinde muhakeme

olmanın, İslami açıdan hiçbir sakıncası olmadığını, bi-

lakis bu mahkemelerde muhakeme olmanın küfür oldu-

ğunu söyleyenlerin İslam’a göre hüküm vermediklerini

söylemek.

7 – Bir toprak, yabancılar tarafından zaptedildiğinde

ancak işgal edilmiş sayılabileceğini o topraklar üzerinde

yaşayan yerli halk küfür kanunlarıyla hükmederse, bu-

nun işgal manasına gelmeyeceğini, dolayısıyla böyle

insanları yok etmek için bir mücadele yapılamayacağı-

nı, yapılacaksa bile, ancak demokratik yollarla yapılabi-

leceğini söylemek.

Bu zihniyete sahib olan kişilere göre; George, Mic-

helle, Nathanaiu, Abraham, Şalomo bu topragı işgal

ederse, ancak o zaman işgal edilmiş toprak hükmüne

girer ve bu toprağı işgalden kurtamak farz olur. Fakat

hüviyetlerinde Hasan, Hüseyin gibi “müslüman” isimle-

ri yazılı olan kişiler, bu topraklarda George, Michelle,

Nathanaiu, Abraham, Şalomo’nun tatbik ettiği hüküm-

leri tatbik ederse, o zaman işgal edilmiş toprak değil,

kurtarılmış toprak hükmüne girer ve o anki mevcut yö-

neticilere başkaldırmak yerine itaat etmek farz olur.

“Muhakkak ki Allah, zalimler topluluğunu hida-

yete erdirmez.”

Allah-u Teâlâ, bu ayeti şu şekilde bitiriyor:

“Hiç şüphesiz Allah, insanları saptırmak için bilerek

Allah’a iftira atan zalim ve müşrikleri asla hidayete

erdirmez. Çünkü onlar küfrü, şirki, zulmü ve sapıklığı

bilerek seçen kimselerdir. Onlar bir takım dünya men-

faatleri elde etmek için, Allah’a iftira atma pahasına,

Page 184:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:144

184

bilerek insanları kandırdılar. Bu sebeple hidayeti ha-

ketmemektedirler. Artık hakka dönüş yapamazlar. Çün-

kü sapıklığı kendi istekleriyle, bilerek seçtiler.”

Allah-u Teâlâ’nın haram kılmadığı şeyleri insanlara

haram olarak bildiren ve bunu Allah-u Teâlâ’nın bildir-

diğini onlara haber vererek Allah-u Teâlâ’ya iftira atan

ve böylece İsmail aleyhisselam’ın sahih dinini bozan

kişi, Amr b. Luhay b. Kum’a’dır. Bahira, saibe, vasile

ve ham gibi şeyleri bu kişi uydurmuştur.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Amr b. Amir el-Huzai’yi, cehennemde bağırsak-

larını sürükler bir vaziyette gördüm. O kişi, saibele-

ri ilk uydurandır.” (Buhari)

Müslim’in rivayetinde ise şu ifade yer almaktadır:

“Saibe ve bahireyi ilk uyduran, İsmail’in dinini

ilk değiştirendir.” (Buhari, Müslim, Ahmed)

YENİLMESİ MÜSLÜMANLARA

HARAM KILINANLAR

145

145 – (Ey Muhammed! Heva ve hevesine göre helal

ve haram konusunda hüküm veren o müşriklere) De ki:

“Bana vahyolunanda; ölü, akıtılmış kan, kesin pis

Page 185:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:145 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

185

olan domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen

(hayvanlar) dışında, kişinin yiyeceği yemeklerden

haram kılınmış başka bir şey bulmuyorum. Kim

bunlardan herhangi birini hoşlanmayarak ve ihtiya-

cından fazlası olmamak şartıyla zaruretten dolayı

yerse, bilsin ki Rabbin; Gafur (kulunun bu amelini

bağışlayan) ve Rahim (zaruret anında böyle kolaylaştı-

rıcı bir hüküm vererek kullarına karşı çok merhametli

olan)dır.”

Allah-u Teâlâ önceki ayette, haram kılınan şeylerin

ancak vahiy yoluyla bilinebileceğini belirtmişti. Bu

ayette ise vahyin sadece son rasul olan Muhammed sal-

lallahu aleyhi ve sellem’e geldiğini, Allah-u Teâlâ’nın

haram kıldığı şeyleri sadece onun haber verebileceğini

ve haram kıldığı bazı şeyleri bildirmektedir.

“(Ey Muhammed! Heva ve hevesine göre helal ve

haram konusunda hüküm veren o müşriklere) De ki:

Bana vahyolunanda...”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, rasulü Muham-

med sallallahu aleyhi ve sellem’e hitabederek, müşriklere

şöyle söylemesini emretmektedir:

“Ey Muhammed! Allah’a iftira atarak, rızıkları zan

ile kendilerine haram kılan o müşriklere şöyle söyle:

“Haram kılınan şeyler, ancak vahiy ile bilinebilir. Size

nelerin haram kılındığı bana vahyolundu. İşte size onla-

rı bildiriyorum.”

“ölü”

Page 186:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:145

186

Allah-u Teâlâ ayetin bu bölümünde, haram kılınanlar

arasında “ölü”yü zikretmektedir.

Ayette geçen “ölü”nün kelime manası; kesilmeksi-

zin veya avlanmaksızın kendiliğinden ölen ya da öldü-

rülen hayvan demektir.

Şer’i manası ise; kendiliğinden ölen veya şer’i ke-

simle kesilmeyen hayvan demektir.

Buna göre ayetin manası şöyle olur:

“Ey Allah’ın verdiği rızıkları kendilerine haram kı-

lan müşrikler! Allah’ın, gerçek bir bilgi ve hikmet üzere

haram kıldığı şeylerden birisi de; kendiliğinden ölen

veya şer’i bir kesimle kesilmeyen hayvanlardır. Bu hü-

kümde olan hayvanların etlerinden yemek, haram kı-

lınmıştır.”

Burada bir noktaya dikkat çekmek gerekir. Kesilmiş

bir hayvanın helal olması ve ölü hükmünü almaması

için bir takım şartlar dâhilinde kesilmiş olması gerekir.

Bu şartlar ise daha önce geçen Bakara: 173 ayetinde ge-

niş bir şekilde zikredilmiştir.

“akıtılmış kan”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu bölümünde, yemeyi haram

kıldığı başka bir şeyi zikretmektedir: “Akıtılmış kan”.

Bu ayette geçen “akıtılmış kan”dan kasıt; kesilen

hayvandan akan kandır. Bu kan az veya çok olsun far-

ketmez, haramdır. Çünkü kan, necistir.

Buna göre ayetin manası şöyle olur:

“Ey müşrikler! Allah’ın haram kıldığı şeylerden biri-

si de; kesilen hayvandan akan kandır.”

Arap müşrikleri, kesilmiş hayvanın kanını da kendi-

lerine helal kılıyorlardı. Kestikleri hayvanların bağır-

Page 187:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:145 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

187

saklarını kanla doldurup kızartırlar ve ondan hem ken-

dileri yer hem de misafirlerine ikram ederlerdi. Bu se-

beble Allah-u Teâlâ, başka ayetlerde olduğu gibi bu

ayette de akıtılmış kanı haram kıldığını bildirmiştir.

Et ve kemik içinde kalan kan ise haram değildir. Ay-

nı şekilde kan hükmünde olmasına rağmen, ciğer ve

dalak da haram değildir.

İbni Abbas radıyallahu anh’a dalak hakkında sorulun-

ca:

“Onu yiyebilirsiniz” dedi. Sahabeler:

“O kan değil midir?” diye sorunca İbni Abbas radı-

yallahu anh:

“Allah-u Teâlâ size sadece, akan kanı haram kıldı”

cevabını verdi. (İbni Ebi Şeybe, İbni Münzir, İbni Ebi Hatim)

İbn Ömer radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bize iki ölü ve iki kan helal kılındı. İki ölü balık

ve çekirge, iki kan ise dalak ve ciğerdir.” (Beyhaki, Hakim)

“kesin pis olan domuz eti”

Allah-u Teâlâ, haram kıldığı şeyler arasında, domuz

etini de zikretmiş ve onun pis olduğunu bildirmiştir.

Domuzun sadece eti değil, yağı, kanı ve derisi de ha-

ramdır. Kılı konusunda ise ihtilaf vardır.

Buna göre ayetin manası şöyle olur:

“Ey müşrikler! Allah domuz etini de haram kılmıştır.

Fakat domuzun sadece eti değil, her şeyi pistir ve ha-

ramdır. Bu sebeble domuzdan hiçbir şekilde faydala-

nılmaz.”

Page 188:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:145

188

“ve Allah’tan başkası adına kesilen (hayvanlar)”

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette haram kıldığı diğer bir

yiyecek ise; “Allah’tan başkası için kesilen “fısk”tır.

Fısk’tan kasıt; üzerine Allah-u Teâlâ’dan başkasının adı

zikredilerek kesilen hayvandır. Zira Allah-u Teâlâ’dan

başkasının adını zikrederek hayvan kesmek, fısk yani;

doğru yoldan çıkmaktır.

Hayvan keserken kim olursa olsun, ister bir put, ister

bir insan, ister bir melek ister bir nebi veya başka birşey

olsun, Allah’tan başkasının adı zikredildiğinde kesilen

hayvanın eti haram olur, yenilmez. Hatta hayvan kesi-

lirken Allah-u Teâlâ’nın ismiyle birlikte başka birisinin

ismi zikredilse yani; “bismillah ve biismifulan” denilse

bile yine de kesilen hayvanın eti haram olur.

Buna göre ayetin manası şöyle olur:

“Ey müşrikler! Allah’ın haram kıldığı şeylerden biri-

si de; Allah’tan başkasının veya Allah’ın ismiyle birlik-

te yaratılmış birinin ismi zikredilerek kesilen hayvanın

etidir. Böyle bir hayvanın etinden yemek kesinlikle ha-

ramdır.”

Burada şu noktaları hatırlatmak yerinde olur:

1 – Bir müslüman, Allah-u Teâlâ’nın isminden başka

bir isim zikrederek hayvan keserse, kesilen hayvanın eti

haram olur. Hem kestiği yenilmez, hem de kesen küfre

girer. Alimler bu konuda ittifak etmiştir.

2 – Yahudi ve hristiyanlara gelince; onlar, Mesih ve-

ya Uzeyr’in ismini zikrederek hayvan keserlerse, bazı

alimlere göre; bu şekilde kesilen hayvanın eti yenilmez,

bazı alimlere göre de; “Kitap ehlinin yemeği (kestiği)

helaldir” ayeti amm (genel) olduğu için hayvanı nasıl

Page 189:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:145 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

189

keserlerse kessinler, eti helaldir, yenilir. Çünkü Allah-u

Teâlâ, onların nasıl kestiğini zaten biliyordu.

Yenilmesi Haram Kılınan Diğer Şeyler

Bu ayete bakıldığında haram kılınan meselelerin dört

tane olduğu görülür. Fakat bunlardan başka haram kı-

lınmış şeyler de vardır. Bunlar, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in hadislerinde zikredilmiştir. Ehli eşek-

lerin ve yırtıcı kuşların etlerinden yemenin haram olma-

sı gibi...

Bu ayetteki sınırlandırma mutlak bir sınırlandırma

değildir. Çünkü diğer ayetlerle ve sahih hadislerle de

haram kılınanlar vardır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu:

“Onlara temiz (ve güzel) şeyleri helal; habis (tik-

sindirici ve necis) olan şeyleri de size haram kılar.” (Araf: 157)

Bu ayete göre kurt, solucan, kertenkele, fare, akrep

gibi pis ve tiksindirici olan hayvanları yemenin haram

olduğu anlaşılır.

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hayber gü-

nünde ehli eşeklerin etinden yemeyi nehyetti.” (Buhari, Müslim)

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kesici dişleri

olan yırtıcı hayvanların ve pençesi olan kuşların

etinden yemeyi nehyetti.” (Buhari, Müslim)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

“Hayvanlardan beş tanesi kötüdür. İhramda iken

de ihramda değilken de öldürülür. Bunlar: Karga,

kertenkele, akrep, fare, kuduz köpek…” (Buhari, Müslim)

Page 190:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:145

190

Bu hayvanların öldürülmesine izin verilmesi onların

etinden yemenin haram olduğunu gösterir. Çünkü eti

yenen hayvanların öldürülmesi nehyedilmez. Zaten on-

ları öldürme izni vardır.

Şafiilere göre; hakkında haram veya helal olduğuna

dair nas olmayan veya öldürülmesi yasaklananlar hari-

cindeki hayvanların etinin helal olup olmaması şöyle

olur; Araplar eğer bu eti yemeyi iyi görüyorlarsa yenir;

kötü görüyorlarsa yenmez…

Delilleri:

Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu:

“Temiz (ve güzel) şeyleri helal; habis (tiksindirici

ve necis) olan şeyleri de size haram kılar.” (Araf: 157)

“Kendileri nelerin helal kılındığını sana soruyor-

lar: De ki: “Bütün iyi ve temiz şeyler size helal kı-

lınmıştır.” (Maide: 4)

Şafiilere göre ayetteki “temiz olan”dan kasıt; arapla-

rın yemesini iyi gördükleri hayvanların etleridir.

Bazı selefi salihine göre; En’am 145 ayetinde zikredi-

lenlerin dışındaki hayvanların etini yemek helaldir. Ya-

ni ayetin zahirine göre amel etmişlerdir.

İbni Ömer radıyallahu anh’e kirpi yemek hakkında

soruldu. İbni Ömer radıyallahu anh, En’am 145 ayetini

okudu. Bunun üzerine yaşlı birisi şöyle dedi: “Ebu Hu-

reyre radıyallahu anh’nin şöyle dediğini duydum: “Rasu-

lullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında kirpi zikre-

dildi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem: “O pistir, pislerdendir.” dedi. Bunun üzerine İbni

Ömer: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun hak-

Page 191:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:145 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

191

kında böyle demişse demek ki böyledir” dedi. (Ebu Davud)

Aişe radıyallahu anhâ, kesici dişleri olan yırtıcı hay-

vanların ve pençeleri olan yırtıcı kuşların etlerinden

yemek hakkında sorulduğunda En’am 145 ayetini okur-

du.” (İbni Ebi Hatim sahih senetle rivayet etti.)

“...dışında, kişinin yiyeceği yemeklerden haram

kılınmış başka bir şey bulmuyorum.” Allah-u Teâlâ, haram kıldığı şeyleri vahiyle Rasulul-

lah’a bildirdi. Sonra da bunları müşriklere ilan etmesini

emretti. O da bu haramları onlara tek tek saydıktan son-

ra şöyle demiştir:

“Ey müşrikler! Allah işte bunları haram kılmıştır.

Bunların dışında kalan yiyecekler haram kılınmamıştır.

Siz kafanıza göre haramlar belirlemeyin.”

“Kim bunlardan herhangi birini hoşlanmayarak

ve ihtiyacından fazlası olmamak şartıyla zaruretten

dolayı yerse”

Allah-u Teâlâ ayetin baş tarafında haram kıldığı yi-

yecekleri tek tek açıkladıktan sonra ayetin bu kısmında,

zaruret anında haddi aşmamak şartıyla, haram kılınan

şeylerden yemeye izin vermiştir.

Bu ayette geçen zaruret’ten kasıt; nefsin ölüm tehli-

kesine maruz kalmasıdır. Daha açıkçası, bir kimse yiye-

cek bulamadığı için açlık sebebiyle ölme tehlikesi ile

karşı karşıya kalırsa, o zaman bu haram kılınan şeyler-

den yiyebilir.

Burada şu noktaya dikkat çekmek gerekir: Allah-u

Teâlâ, zaruretin tayinini kullara bırakmamış, bizzat

Page 192:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:145

192

kendisi sınırlarını çizerek belirtmiştir. Buna göre aç

kalan kimse, ölüm tehlikesine maruz kalmışsa, söz ko-

nusu haram kılınanlardan sadece sağ kalacak kadar yi-

yebilir.

Allah-u Teâlâ zarureti şu iki şarta bağlamıştır:

1 – Haram kılınan şeylerden ancak ölüm tehlikesiyle

karşı karşıya kalan kimse, ölüm tehlikesini kendisinden

uzaklaştırabilecek kadar yiyebilir.

2 – Haram kılınan şeylerden yemek zorunda kalan

kişi, fazla yememeli, ancak sağ kalacak kadar yemeli-

dir.

Bu haram kılınan yiyecekleri, hoşuna gittiği için ve-

ya ihtiyacından fazla yiyen kimse haram işlemiş sayılır.

Her kim bu şartlara riayet ederek Allah-u Teâlâ’nın

haram kıldığı şeylerden yerse, Allah-u Teâlâ katında bir

günahı yoktur.

Bu açıklamalar doğrultusunda, ayetin bu kısmının

manası şöyle olur:

“Kişi, Allah’ın yemeyi haram kıldığı şeylerden, an-

cak ölüm tehlikesiyle yüz yüze kaldığında, ölüm tehli-

kesini kendisinden defedecek ve hayatta kalabilecek

kadar yiyebilir. Haddi aşarak ve haksızlık yaparak gere-

ğinden fazla yiyemez.”

“bilsin ki Rabbin; Gafur (kulunun bu amelini ba-

ğışlayan) ve Rahim (zaruret anında böyle kolaylaştırıcı

bir hüküm vererek kullarına karşı çok merhametli

olan)dır.”

Gafur’dur: Allah-u Teâlâ, bildirdiği sınırlar dâhi-

linde haram kıldığı şeylerden yiyenleri affedendir.

Page 193:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:145-146 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

193

Rahim’dir: Allah-u Teâlâ, kullarına karşı merhame-

ti büyük olandır. Onlara rahmet ederek, ölüm tehlike-

siyle karşılaştıklarında haram kıldığı şeylerden yemele-

rine izin vermiştir.

Allah-u Teâlâ bu ayette, kullarına zorluk dilemediği-

ni, bilakis kolaylık dilediğini ve kulları için ne kadar

merhametli olduğunu da ortaya koymaktadır. Allah’ın

yasakladığı her şeyde kulları için bir hayır olduğu gibi,

izin verdiği şeylerde de bir hayır ve kolaylık vardır.

YAHUDİLERE HARAM KILINANLAR

146

146 – Yahudi olanlara, her tırnaklıyı haram kıl-

dık. Onlara sığır ve koyundan, o ikisinin sırtlarının

veya bağırsıklarının taşıdığı ya da kemiğe karışanı

hariç iç yağlarını da haram kıldık. Haddi aşmaları

sebebiyle onları işte böyle cezalandırdık. Biz şüphe-

siz doğru sözlüyüz.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’e verdiği şeriatte haram kıldığı şeyleri

açıklamıştı. Bu ayette ise, önceki şeriatlerde İsrail oğul-

larına haram kıldığı şeyleri açıklamaktadır.

“Yahudi olanlara, her tırnaklıyı haram kıldık.”

Page 194:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:146

194

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında İsrail oğullarına

bir ceza olmak üzere haram kıldığı bazı şeyleri bildir-

mekte ve onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:

“İsrail oğullarına, Allah’a isyan ettikleri için ceza

olarak bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık.

Tırnaklı hayvanlardan kasıt; parmakları ayrık olma-

yan hayvanlar ve kuşlardır. Deve, devekuşu, ördek, kaz

gibi hayvanlardır.

“Onlara sığır ve koyundan, o ikisinin sırtlarının

veya bağırsaklarının taşıdığı ya da kemiğe karışanı

hariç iç yağlarını da haram kıldık.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında İsrail oğullarına

haram kıldığı başka bir yiyeceği zikrederek şöyle bu-

yurmaktadır;

“Yahudilere, gerek ineğin gerekse koyunun ete ve

kemiğe karışmamış, vücuttan rahatlıkla ayrılabilen,

karnın ya da böbreğin üzerinde bulunan yağları da ha-

ram kıldık. Sırttaki, kuyruktaki ve kemiğe yapışmış

yağları ise haram kılmadık.”

Bu ayetten anlaşıldığına göre Allah-u Teâlâ, İsrail

oğullarına, kesilmiş hayvandan çıkan şu üç çeşit yağı

haram kılmamıştır:

1 – Sırtta bulunan yağlar.

2 – Kuyrukta bulunan yağlar.

3 – Kemiğe yapışan yağlar.

Bunlar dışında inek ve koyundan çıkan ve kemiğe

yapışmayan, vücuttan rahatlıkla ayrılan yağlarla, karnın

ya da böbreğin üzerinde bulunan yağlar, zulümleri se-

bebiyle bir ceza olarak haram kılınmıştır.

Page 195:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:146 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

195

“Haddi aşmaları sebebiyle onları işte böyle cezalan-

dırdık.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“İsrail oğullarına bu yiyecekleri, ancak bir ceza ol-

sun diye haram kıldık. Çünkü onlar haksız yere nebile-

rini öldürüyor, insanları Allah’ın yolundan çeviriyor,

faiz yiyor ve insanların mallarını haksız yere kendileri-

ne helal kılıyorlardı. Bu şekilde haddi aşınca biz de on-

ları cezalandırdık.”

Bu ayet; “Allah bize hiçbirşeyi haram kılmadı. Sade-

ce Yakub’un, kendi nefsine haram kıldığı şeyleri biz de

kendimize haram kıldık” diyen yahudilere bir reddiye-

dir ve onların bile bile yalan söylediklerini isbat etmek-

tedir.

“Biz şüphesiz doğru sözlüyüz.”

Allah-u Teâlâ bu ayeti şöyle bitiriyor:

“Ey Muhammed! İsrail oğullarına haram kılınan şey-

lerden sadece bu bildirilenler doğrudur. İsrail oğulları-

nın; “Allah bize herhangi birşey haram kılmadı. Yakub

bazı şeyleri kendine haram kıldı. Biz de Yakub’un ken-

di nefsine haram kıldığı şeyleri kendimize haram kıl-

dık” şeklindeki sözleri kesinlikle doğru değildir. Bila-

kis, zulüm yaparak haksız yere nebileri öldürmeleri,

insanların mallarını haksız yere yemeleri, rasullerine

karşı gelmeleri, faiz yemeleri sebebiyle ceza olarak on-

lara bazı şeyleri haram kıldık.”

Bu Ayetten Çıkan Hüküm

Cumhura göre; yahudilerin kestiği hayvanların

kendileri için haram olan bölümleri müslümanlara he-

laldir, onlardan yiyebilirler. Çünkü Allah-u Teâlâ, onlar

Page 196:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:146-147 196

için haram kıldığı şeyleri müslümanlar için haram kıl-

mamıştır. Bu sebeble Yahudilerin bu yiyeceklerin ha-

ram olduğuna inanmaları, müslümanlara zarar vermez.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hayber günün-

de ganimet olarak alınan yağ dolu bir tulumdan yemesi

için Abdullah b. Mugaffel radıyallahu anh’e izin verdi. (Müslim)

İmam Malik’in bir rivayetine ve bazı Malikilere gö-

re; müslümanların bu yiyeceklerden yemeleri haramdır.

Çünkü yahudiler, kendi dinlerine göre bunları yemenin

haram olduğuna inanmakta ve hayvanı keserken bu

şeylerin helal olmadığına niyet ederek kesmektedirler.

ALLAH-U TEÂLÂ, GENİŞ RAHMET SAHİBİDİR

147

147 – Şayet seni yalanlarlarsa de ki: “Rabbiniz

geniş rahmet sahibidir. O’nun şiddetli azabı suçlu

kavimden geri çevrilmez.”

Allah-u Teâlâ, yahudilere haram kılınanları önceki

ayette haber verdikten sonra bu ayette, Allah-u Teâlâ

katından verdiği haberi yalanlayanlara karşı Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in nasıl bir tavır takınması

gerektiğini bildirmektedir.

Page 197:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:147-148 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

197

“Şayet seni yalanlarlarsa de ki: “Rabbiniz geniş

rahmet sahibidir. O’nun şiddetli azabı suçlu kavim-

den geri çevrilmez.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Kendilerine bildirmiş olduğun bu

haberden sonra gerek yahudiler ve gerekse Mekke müş-

rikleri seni yalanlar, senin Allah’ın rasulü olduğunu

kabul etmez ve onlara bildirdiğin hükümlerin Allah’tan

olduğuna inanmazlarsa, onları yumuşatmak ve İslam’a

ısındırmak için şöyle söyle:

“Ey müşrikler! Bilin ki, Allah’ın rahmeti çok geniş-

tir. Bu sebeble bir an evvel bana tâbi olun ve hakka dö-

nün. Sakın heva ve hevesinize göre hareket etmeyin,

dede ve babalarınıza körü körüne tâbi olmayın, kibir ve

hased sebebiyle hakka karşı gelmeyin. Size apaçık bir

şekilde hak geldikten sonra yine de yüz çevirecek ve

karşı gelecek olursanız, Allah’ın şiddetli azabının suçlu

olan topluluktan geri çevrilmeyeceğini, hakka karşı

gelenlerin yaptıklarının karşılığını göreceğini bilin!

Allah’ın rahmeti nasıl genişse, azabı da şiddetlidir. Öy-

leyse Allah’ın rahmetinden istifade edin ve sakın ümit

kesmeyin. Aynı şekilde Allah’ın azabından emin de

olmayın.”

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN

AZABINI TADAN İNKÂRCILAR

Page 198:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:148

198

148

148 – Şirk koşanlar diyecekler ki: “Şayet Allah

dileseydi, biz ve babalarımız şirk koşmazdık ve hiç-

birşeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de

bizim şiddetli azabımızı tadıncaya kadar, işte böyle

yalanlamışlardı. De ki: “Yanınızda bize çıkarabile-

ceğiniz bir ilim var mı? Siz ancak zanna tâbi oluyor-

sunuz ve siz sadece tahminde bulunuyorsunuz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, Allah-u Teâlâ’nın haram

kılmadığı şeyleri iftira ederek O’nun haram kıldığını

söyleyen müşriklerin, kendilerinin mazeretli veya yap-

tıklarının normal olduğunu göstermek için her zaman

söyledikleri sözü açıklamaktadır.

“Şirk koşanlar diyecekler ki: “Şayet Allah dile-

seydi biz ve babalarımız şirk koşmaz ve hiçbirşeyi de

haram kılmazdık.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında müşriklerden ve

kötü amellerine mazeret olarak söyleyecekleri sözlerin-

den bahsetmektedir:

“Şayet Allah şirk ve bir takım haramları işlememe-

mizi dileseydi, biz ve babalarımız şirk koşmaz, bahira,

vasile, saibe ve ham gibi şeyleri kendimize haram kıl-

mazdık. Allah dileyip razı olmuş ki, biz bu amelleri

yapıyoruz. Allah bizim böyle yapmamızı dilemeseydi,

ne babalarımız ne de bizler bu amelleri işlerdik. O halde

Page 199:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:148 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

199

şirk işliyoruz veya bir takım amelleri kendimize haram

kılıyoruz diye sakın bizleri ve babalarımızı suçlama-

yın.”

Allah-u Teâlâ bu meseleyle ilgili olarak başka ayet-

lerde şöyle buyurmaktadır:

“Şirk koşanlar dediler ki: “Şayet Allah dileseydi

biz ve babalarımız, O’ndan başka hiçbirşeye ibadet

etmez, O(nun haram kıldığı)’ndan başka hiçbir şeyi

haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de böyle

yapmışlardı.” (Nahl: 35)

“Dediler ki: “Şayet Rahman dilemiş olsaydı, biz

onlara ibadet etmezdik.” Onların bununla ilgili hiç-

bir ilimleri yoktur. Onlar ancak (zan ve tahminle)

yalan söylüyorlar.” (Zuhruf: 20)

“Onlardan öncekiler de bizim şiddetli azabımızı

tadıncaya kadar, işte böyle yalanlamışlardı.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu bölümünde, işledikleri ha-

ram ve şirklerden kendilerini kurtarmak için bir takım

zanlarla mazeret ileri süren müşriklere reddiye yapmak-

tadır:

“Sizden önce gelen müşrikler de tıpkı sizler gibi ken-

dilerine gönderilen nebilerini yalanladılar, ona tâbi ol-

madılar. Bu hal üzereyken azabımız ansızın onların

üzerine geldi. Biz onları, rasullerimize karşı geldikleri,

onları yalanladıkları, kendilerine sunulan apaçık delille-

ri düşünmedikleri için azaba uğrattık. Şayet insanları

yaptıklarından sorumlu tutmasaydık veya şirk, küfür ve

günah işlemeye zorlanmış olsaydılar, yani; kendi ser-

best iradeleriyle işlememiş olsaydılar elbette ki onlara

azab etmez, ceza vermezdik. Çünkü Allah, adil olandır.

Page 200:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:148

200

Ey müşrikler! Kendinizi, şirkin ve Allah’a iftira su-

çunun cezasından kurtarmak için, yaptıklarınızı Allah’a

isnad ediyor ve o amelleri yapmanıza sebeb olarak Al-

lah’ı gösteriyorsunuz. Fakat bu, kesinlikle doğru değil-

dir. Bu şüpheniz, mazeretiniz ve iddianız sizi sorumlu-

luktan kurtaramaz.

Zira Allah, önceki nesiller içinde sizler gibi suç işle-

yip de suçunu Allah’a isnad edenleri sorumlu tutmuş ve

onlara hak ettikleri cezayı vermişti. Şayet sizler şirk

işlemeye devam eder, Allah’ın gönderdiği rasule iman

etmez, ona tâbi olmaz, size haram bildirdiğini haram,

helal bildirdiğini helal kabul etmez, baba ve dedelerinizi

körü körüne taklide ve kafalarınıza göre hükümler uy-

durmaya devam ederseniz, sizden önceki müşrik üm-

metlerin başına gelen azab, sizin de başınıza gelecek,

onlar sorumlu tutulduğu gibi siz de sorumlu tutulacak

ve yaptığınızın cezasını tek tek göreceksiniz. Evet, Al-

lah’ın dilediği kesinlikle olur. Fakat Allah size, asla

küfrü ve şirki emretmemiş, sizleri bu konuda zorlama-

mış ve yaptıklarınızdan razı olmamıştır.”

Allah-u Teâlâ’nın Dilemesi ve Rızası

Allah-u Teâlâ, helal ve haram konusunda hiçbir deli-

le dayanmaksızın hükümler beyan eden, üstelik bunu

Allah-u Teâlâ’ya nisbet ederek O’na iftira eden müşrik-

ler hakkında daha önceki ayette bilgi vermişti. Bu ayet-

te ise müşriklerin yine Allah’a iftira atarak ileri sürdük-

leri bir iddialarından bahsetmektedir. Onlar şöyle diyor-

lardı: “Evet! Biz, Allah’a şirkler koşuyoruz, Allah’a

iftira atıyoruz ve zanlarımıza, nefislerimize göre haram-

Page 201:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:148 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

201

lar uyduruyoruz. Ancak biz bunu, Allah-u Teâlâ’nın

dilemesiyle yapıyoruz. Eğer Allah-u Teâlâ bu işleri bi-

zim için dilememiş olsaydı, asla bunları yapmazdık.

Allah-u Teâlâ, bu amellirimizi dilemiş ve razı olmuştur

ki, bunları yapıyoruz.”

Cehalet içerisinde yaşayan müşrikler, kendi kıt akıl-

larınca öyle bir anlayışa sahib olmuşlar ki; her ne amel

işlerlerse işlesinler, bu amelleri yapmalarına kendilerine

Allah-u Teâlâ’nın izin verdiğini ve yaptıklarından razı

olduğunu sanmışlardır. Onlara göre şirk de işleseler,

Allah-u Teâlâ’nın haramlarını helal, helallerini haram

da kılsalar bunu Allah-u Teâlâ dilemiş ve yapılanlardan

razı olmuştur.

Onların bu şekilde bir inanca sahib olmalarının sebe-

bi; cahil olmaları ve Allah-u Teâlâ’nın dilemesini, rıza-

sıyla karıştırmalarıdır. Çünkü bu müşrikler o kadar ko-

yu bir cehalet içerisindedirler ki; Allah-u Teâlâ’nın her

dilediği şeyden razı olduğunu sanmışlardır.

Fakat böyle bir inanç kesinlikle doğru değildir. Bu

konuda doğru olan şudur:

Allah-u Teâlâ’nın iki türlü dilemesi vardır.

Birincisi: Allah-u Teâlâ’nın kevni (yaratma) ve ka-

deri (kaderle ilgili) irade (dileme)si.

İkincisi ise: Allah-u Teâlâ’nın şer’i irade (dile-

me)sidir.

Bunlardan Allah-u Teâlâ’nın kevni ve kaderi iradesi,

Allah-u Teâlâ’nın şeri iradesini gerektirmez. Çünkü Al-

lah-u Teâlâ’nın şer’i iradesi; bir şeyi sevdiğini ve ondan

razı olduğunu ya da bir şeyi sevmediğini ve ondan razı

olmadığını gösterir. Allah-u Teâlâ ancak sevdiği ve razı

olduğu şeyleri emreder. Sevmediği ve razı olmadığı

Page 202:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:148

202

şeyleri ise yaratır, fakat emretmez. Allah-u Teâlâ, küfrü

yaratmıştır, fakat kullarının küfre girmesini emretmemiş

ve bundan razı olmamıştır.

Allah-u Teâlâ’nın rızası ve dilemesi farklı farklı

şeylerdir. Mutlaka herşey Allah-u Teâlâ’nın dilemesiy-

ledir ve Allah-u Teâlâ’nın dilemediği hiçbirşey elbette

olmaz. Bu, Allah’ın kevni ve kaderi iradesi ile alakalı

bir meseledir. Fakat Allah-u Teâlâ her dilediğinden razı

değildir. Bu ise şeri iradesi ile alakalı bir meseledir.

Mesela; Allah-u Teâlâ, kâfir için küfrü dilemiş, fakat

küfürden razı olmamıştır. Yani; kullarının küfür işleme-

lerini istemez ve kimseyi küfür işlemeye zorlamaz. An-

cak Allah-u Teâlâ, insanlara cüzi irade vermiştir. Yani;

kullarının kendi iradeleriyle bir takım işler yapmalarına

izin vermiştir. İnsanlar bu irade ile Allah’ın yarattığı

işleri bizzat kendileri yaparlar. Kâfirin de kendi cüzi

iradesi ile küfür işlemesine izin verir.

Buna göre kâfir, Allah-u Teâlâ’nın dilemesiyle küfür

işler. Kâfirin Allah-u Teâlâ’nın dilemesiyle küfrü işle-

mesi, Allah-u Teâlâ’nın o kimseyi küfür işlemeye zor-

laması manasına gelmez. Allah’ın, kâfirin küfür işleme-

sini dilemesi demek; ona küfür işlemesi için izin verme-

si, serbest bırakması demektir. Böylece kâfir, kendi

serbest iradesiyle küfrü seçer, bundan dolayı da ceza

görür.

Burada şunu tekrar vurgulamakta fayda vardır: Al-

lah-u Teâlâ küfrü ve haramları yaratmış, bunları kâfirler

ve haram işleyen kimseler için dilemiş, fakat bunlardan

razı olmamıştır. Dolayısıyla Allah-u Teâlâ’nın dilemesi,

o şeyi yapması konusunda kulu zorlaması ya da o şey-

den razı olması demek değildir.

Page 203:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:148 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

203

Kader ve Çeşitleri

Allah-u Teâlâ herşeyi önceden tespit etmiş olduğu

bir kaderle yaratmıştır. Allah-u Teâlâ ezeli ve ebedi

olan ilmiyle kâinatta ne olacağını bilmiş ve bildiği şey-

leri levhi’l mahfuzda yazmıştır. Fakat Allah-u Teâlâ

kullarını bir takım amelleri yapmaları konusunda zor-

lamamış, onlara iyiyi kötüden ayırt edebilecek akıl ni-

metini ve seçme iradesini vermiştir. Böylece kullar,

kendi yaptıkları amelleri sebebiyle sorumlu olurlar.

Kulların fiilleri iki türlüdür. Bunlardan bazılarından

sorumlu, bazılarından ise sorumlu değildirler.

Sorumlu oldukları ameller; kendi iradeleriyle işlemiş

oldukları her tür amelleridir. Örneğin; şirk, küfür, ha-

ram olan ameller gibi... Kulların, bu amelleri işledikleri

zaman sorumlu tutulmalarının sebebi; bunların kötü

ameller olduğunu bilmelerine rağmen, kendilerine veri-

len akıl nimetini gereği gibi kullanmayıp, kendi iradele-

riyle bu kötü amelleri işlemeleridir.

Sorumlu olmadıkları ameller ise; kendi iradeleri dı-

şında meydana gelen fiil ve hadiselerdir. Örneğin; insa-

nın hastalanması, vücud organlarının çalışmaması, her

an başa gelebilen diğer hadiseler gibi... Bu gibi durum-

larda kulun hiçbir iradesi yoktur. Kulun üzerine, tama-

miyle Allah-u Teâlâ’nın dilemesi hakimdir. Bu sebeple

kullar, böyle fiillerden sorumlu tutulmazlar.

Buna göre her kim; şirk koşar, zina eder, hırsızlık

yapar, adam öldürür veya içki içerse, bu gibi amelleri

kendi iradesiyle yaptığı için bunlardan sorumludur. Bu

kimseye “niçin böyle yaptığı” sorulduğu zaman şayet;

“bu Allah-u Teâlâ’nın bana olan kaderidir ve bunu Al-

Page 204:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:148

204

lah-u Teâlâ diledi” der ve kendi işlediği suçu kadere ve

dolayısıyla Allah-u Teâlâ’ya nisbet ederse, büyük bir

hata işlemiş, doğru söylememiş, Allah’a iftira atmış ve

müşriklerin dediği gibi demiş olur. Çünkü Allah-u

Teâlâ, suç işlemeden önce kimseye kaderini gösterme-

miş ve ne işleyeceğini bildirmemiştir. Ayrıca, suç işle-

mesi için emir vermemiş ve suç olan ameli, helal kıl-

mamış, bilakis haram kılmıştır. Fakat kişi, bütün bunla-

ra rağmen kendi iradesiyle suç işler. Bundan dolayı da

yaptığından sorumlu olur.

Hasan el Basri’den şöyle rivayet edilmiştir:

“Farisilerden bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’e gelerek şöyle dedi:

“Bazı farslıların kızları ve kardeşleriyle evlendikleri-

ni gördüm. Onlara:

“Niçin böyle yapıyorsunuz” denilince:

“Bu, Allah’ın kaza ve kaderidir” diyorlar.” Bunun

üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Ümmetimden de böyle diyenler çıkacaktır. On-

lar da benim ümmetimin mecusileridir.” (Ahmed, Ebu Davud)

Her kim de kendi iradesi dışında bir amel işlerse, bu

yaptığından sorumlu değildir. Mesela; bir kimsenin

hasta veya fakir olması, uyku halinde bir kimsenin üze-

rine düşerek o kimsenin ölümüne sebeb olması, kuş

avlarken bir insanı vurması gibi iradesi dışında meyda-

na gelen fiillerinden kişi sorumlu değildir. Ona; “bunla-

rı niçin yaptın” diye sorulduğunda; “bu, Allah-u

Teâlâ’nın kaderidir, Allah-u Teâlâ böyle dilemiştir”

diye söylerse, bu sözü doğru olur.

Page 205:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:148 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

205

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda şöyle

demiştir:

“Kuvvetli mü’min zayıf mü’minden daha hayırlı-

dır. Fakat her ikisinde de hayır vardır. O halde sen,

sana faydalı olan şeyi gözet, Allah-u Teâlâ’dan yar-

dım iste ve sakın acze düşme. Şayet sana birşey isa-

bet ederse; “eğer ben şöyle yapsaydım bu bana isa-

bet etmezdi” diye sakın söyleme. Ancak şöyle de:

“Allah-u Teâlâ böyle takdir etti ve Allah-u Teâlâ

dilediğini yapar.” Zira “eğer” sözü şeytanın yolunu

açar.” (Müslim)

“De ki: “Yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir ilim

var mı?”

Allah-u Teâlâ, herşeyin kendi dilemesiyle olduğunu,

fakat bunun, dilediği her şeyden razı olduğu manasına

gelmeyeceğini; küfür, şirk ve günahları dilediğini, ama

bunlardan razı olmadığını; şirk işleyenlerin, kendi ser-

best iradeleriyle şirk işlediklerini, herhangi bir zorlama-

nın söz konusu olmadığını açıkladıktan ve müşriklerin

azabtan kurtulmak için “Allah-u Teâlâ’nın dilemesini”

delil olarak ileri sürmelerinin yanlış olduğunu isbat et-

tikten sonra, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e hitab

ederek, müşriklere şöyle söylemesini emretmektedir:

“Ey Muhammed! O müşriklere şöyle de:

“Ey müşrikler! Ey kendi kıt akıllarınca helal ve ha-

ramlar tayin eden kâfirler! İşlemekte olduğunuz şirk ve

küfürlere Allah’ın rızası olduğuna dair bir delil sunabi-

lir misiniz? Yoksa yanınızda, Allah’tan size indirilmiş

bir kitab mı var? Şayet böyle bir delil varsa, hemen onu

çıkarın ve bize de gösterin. Fakat yaptıklarınızı ve söy-

Page 206:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:148-149 206

lediklerinizi doğrulayacak ne akli ne de nakli hiçbir

delilleriniz yoktur.”

“Siz ancak zanna tâbi oluyorsunuz ve siz sadece

tahminde bulunuyorsunuz.”

Ayetin bu kısmında Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem, müşriklere hitabında şöyle devam ediyor:

“Ey müşrikler! Sizler, sadece zanna uyuyor, hayalle-

re ve vehimlere kapılıyor, baba ve dedelerinizi körü

körüne taklid ediyor, sapık görüşlere dayanarak sapık

ameller işliyor ve böylece yalan yere Allah’a iftira atı-

yorsunuz.”

DELİLLER ALLAH-U TEÂLÂ’YA AİTTİR

149

149 – De ki: “Apaçık delil Allah’a aittir. Şayet di-

leseydi sizin hepinizi hidayete erdirirdi.”

Allah-u Teâlâ, önceki ayette müşriklerin, işledikleri

şirklerini Allah-u Teâlâ’ya nispet ettiklerini, onları bu

iddialarını delillendirmeye davet ettiğini, fakat delillen-

diremediklerini, hakkı gördükleri halde heva ve heves-

lerine uyarak, baba ve dedelerini körü körüne taklid

ederek kendi serbest iradeleriyle bâtıl işler yaptıklarını,

bu sebeble cezalandırılacaklarını bildirmişti.

Bu ayette ise, ne yaparlarsa yapsınlar ne söylerlerse

söylesinler bâtıl amel, söz ve inançlarının doğruluğuna

dair geçerli hiçbir delil getiremeceyeceklerini, apaçık

Page 207:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:149 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

207

delillerin yalnız Allah-u Teâlâ’ya ait olduğunu haber

veriyor.

“De ki: “Apaçık delil Allah’a aittir.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, sağlam olan ve

hakkı apaçık gösteren delili ancak kendisinin verebile-

ceğini açıklıyor ve bunu tüm insanlara bildirmeyi rasu-

lüne emrediyor:

“Ey Muhammed! O cahil müşriklere şöyle de: “Doğ-

ru ve apaçık delil ve belgeler sadece Allah’a aittir. Çün-

kü Allah, kendi birliğini, ibadeti hakedenin sadece ken-

disi olduğunu, yalnızca kendisinin şeriatine uyulması

gerektiğini isbat eden sayısız deliller sunmuştur. Öyley-

se bu delilleri her türlü art niyetten uzak olarak ve sade-

ce gerçekleri görmek amacıyla inceleyin, sonra bunlar-

dan ibret ve öğüt alın, bir an önce bozuk olan amelleri-

nizi, sözlerinizi, inançlarınızı, kısacası hayatınızı, Al-

lah’ın emir ve yasaklarına göre düzeltin.”

Delillerden Ancak Akıllı Kimseler Öğüt Alır

Allah-u Teâlâ kullarına; kendi birliğini, varlığını,

ibadeti hakeden, şeriatine uyulması gereken yüce varlık

olduğunu isbat eden birçok ayet göstermiştir. Allah-u

Teâlâ’nın yarattığı şu kâinat üzerinde ibretle düşünen

akıllı bir kimse, muhakkak bu delilleri görür ve öğüt

alır.

Allah-u Teâlâ’nın, kullarına bir rahmet olarak sun-

duğu delillerinden birisi de; kendisinin birliğini, ibadeti

hakeden ve şeriatine uyulması gereken tek yüce varlık

Page 208:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:149

208

olduğunu hatırlatan ve bunları isbat eden rasuller ile

bunlarla birlikte indirdiği kitablarda bulunan ayetlerdir.

Hakkı ve hidayeti gerçekten isteyen bir kişi, sahih

akla ve selim fıtrata uygun olan bu deliller ile muhak-

kak hakkı ve hidayeti bulur. Fakat hakkı ve hidayeti

istemeyen, bilakis heva ve hevesine göre yaşamak iste-

yen, körü körüne baba ve dedelerini ya da uydurulmuş

bir takım değerleri kendine ölçü edinenler, bu deliller-

den asla istifade etmezler. Şeytanın kötü amellerini

kendilerine süslü göstermesi sebebiyle Allah-u

Teâlâ’nın apaçık delillerini reddeder, onlar üzerinde hiç

düşünmezler. Oysa kendilerine sunulan bu deliller hem

selim fıtrata, hem sahih akla uyan delillerdir.

Bu da göstremektedir ki, akletmeyen, düşünmeyen,

delillerden ibret ve öğüt almayan bir kimseye, ne kadar

delil sunulursa sunulsun, en açık mucizelere gözleriyle

şahid olsalar bile, yine de akletmez, düşünmez ve sunu-

lan delillerden öğüt almaz, sapıklık ve inkâr üzere ya-

şamaya devam ederler.

“Şayet dileseydi sizin hepinizi hidayete erdirirdi.”

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah-u

Teâlâ’nın emriyle müşriklere seslenmeye devam ediyor:

“Ey müşrikler! Şayet Allah dileseydi, bütün insanları

hidayete zorlar, hidayeti onların kalblerine koyar ve me-

lekler gibi günahsız kılardı. Fakat Allah, bunu dileme-

di.”

Allah-u Teâlâ başka ayetlerde, bu konuyla ilgili ola-

rak şöyle buyurmaktadır:

“Şayet Allah dileseydi, onların hepsini hidayet

üzere toplardı...” (En’am: 35)

Page 209:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:149 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

209

“Şayet Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi

elbette iman ederdi. Yoksa mü’min olsunlar diye

insanları sen mi zorlayacaksın?” (Yunus: 99)

“Şayet Rabbin dileseydi, insanları bir tek ümmet

yapardı. Fakat onlar yine de ihtilaf ederler.” (Hud: 118)

Ya İman Ya Küfür

Allah-u Teâlâ kullarını yaratmış ve onlara hem iyiyi

hem de kötüyü bildirmiştir. İmanı ve küfrü de yaratmış

ve sonra imanın iyi, küfrün ise kötü oduğunu açıklamış,

mü’min için imanı, kâfir için küfrü dilemiştir. Sonra

bütün kullarına, iman etmeyi emretmiş, küfür işlemeyi

ise yasaklamıştır. Fakat onları, iman etmeleri ya da küf-

rü seçmeleri konusunda zorlamamıştır. Bilakis onlara

hakkı ve bâtılı göstermiş, bu ikisinden birisini seçme

yeteneğini de kendilerine vermiştir.

O halde her kim, kendi serbest iradesiyle imanı se-

çer, bâtıldan uzak durursa, Allah-u Teâlâ katında mu-

hakkak hak ettiği mükâfatı bulacaktır. Her kim de kendi

serbest iradesiyle bâtılı, şirki, küfrü seçerse, o da Allah-

u Teâlâ katında muhakkak hak ettiği cezayı bulacaktır.

Bu nedenle bâtıl, şirk, küfür üzere yaşayan bir kim-

senin, Allah-u Teâlâ katında mazeret olarak Allah-u

Teâlâ’nın dilemesini göstermesi, kendisini cezasından

kurtaramaz. Çünkü Allah-u Teâlâ, her ne kadar o kimse

için şirki dilemişse de onun şirk işlemesinden razı ol-

mamış, ona şirki emretmemiş ve onu şirke zorlamamış-

tır. Bilakis, şirki yasaklamış, imanı emretmiştir. Fakat o,

kendi serbest iradesiyle şirki seçmiştir.

Page 210:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:149-150 210

Allah-u Teâlâ, insanların hepsinin iman etmesini di-

lemedi ve onları melekler gibi yaratmadı. Fakat onları

hayrı ve şerri seçebilecek özellikte yarattı ve onlara,

hayır ve şerden birini seçebilme yeteneğini verdi. İşte

bu özellikleri sebebiyle kullarına ceza ya da mükâfat

verecektir.

HER İDDİA SAHİBİNDEN DELİL İSTENİR

150

150 – De ki: “Bunu kesinlikle Allah’ın haram kıl-

dığına şahitlik edecek şahitlerinizi getirin!” Şayet

onlar şahitlik ederlerse sen onlarla birlikte şahitlik

etme! Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inan-

mayanların hevalarına tâbi olma! Onlar, rablerine

denk tutmaktadırlar.

Allah-u Teâlâ, bu ayette, sapık amellerin doğruluğu-

nu isbat etmeye çalışan müşriklere meydan okumakta-

dır.

“De ki: “Bunu kesinlikle Allah’ın haram kıldığına

şahitlik edecek şahitlerinizi getirin!”

Allah-u Teâlâ bu ayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’e hitab ederek müşriklere şöyle söylemesini em-

retmektedir:

Page 211:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:150 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

211

“Ey Rasulüm! O müşriklere şöyle de: “Sizlerin Al-

lah’a nisbet ederek ve bahira, vasile, saibe ve ham gibi

isimler vererek haram kıldığınız hayvanları Allah’ın

haram kıldığına dair şahitlerinizi getirin!”

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette müşriklerden şahit ge-

tirmelerini istemeleri, onlarla alay etmek ve onları aciz

bırakmak içindir. Çünkü müşriklerin, sapık amellerinin

doğruluğunu ve bunların Allah-u Teâlâ’dan olduğunu

ispat için delil veya şahit getirmeleri imkânsızdır.

“Şayet onlar şahitlik ederlerse sen onlarla birlikte

şahitlik etme!”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’e şöyle hitab ediyor:

“Ey Rasulüm! Müşriklerden, inançlarının doğrulu-

ğunu ispat etmeleri için ne kadar şahit veya delil getir-

melerini istesen de onlar asla şahit getiremeyeceklerdir.

Ama sapıklıklarını ispat için şahit getirmeye kalkışırlar-

sa, sen sakın onların şahitliğini ve şahidini kabul etme!

Çünkü onların getireceği şahit, ancak yalancı bir şahit-

tir. Şayet o yalancı şahidin şehadetini kabul edecek

olursan, onların bu sapık inançlarının doğru olduğuna

sen de şehadet etmiş olursun.”

Allah-u Teâlâ bu ayette her ne kadar Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’e hitab ediyorsa da burada asıl

kastedilen, onun ümmetidir. Çünkü Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem, sapık müşriklerin şahidlerini ve şa-

hitliklerini asla doğrulamaz, onların yalancı şahitler

olduğunu bilir.

Allah-u Teâlâ bu ayette, Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’e tâbi olan mü’minleri, sapık inançlarını doğ-

Page 212:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:150

212

rulamak için kâfirlerin getireceği yalancı şahitlere karşı

uyarmakta ve onlara; kâfirlerin apaçık yalan ve bâtıl

olan konularda ileri sürecekleri sözlerini ve şahitlikleri-

ni kabul etmemelerini, kâfirlerin heva ve heveslerine

göre hareket etmemeleri, bilakis sadece ve sadece Al-

lah-u Teâlâ tarafından rasulüne gelen hükümlere tâbi

olmalarını emretmektedir.

Bu ayetten şöyle bir hüküm çıkmaktadır: Herhangi

bir meselede, sağlam bir delilin varlığına rağmen bu

delile zıt düşecek bir şahitlik yapanın şehadeti kabul

edilmez.

“Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanma-

yanların hevalarına tâbi olma! Onlar rablerine denk

tutmaktadırlar.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında yine Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’e hitab ediyor ve şöyle buyu-

ruyor:

“Ey Muhammed! Allah’ın birliğini isbat eden, sıfat-

larında benzersizliğini, ibadeti hak eden ve şeriatine

boyun eğilmesi gereken tek yüce varlık olduğunu göste-

ren kevni veya şeri birçok ayete rağmen Allah’a ve ahi-

ret gününe iman etmeyen, hayatlarını insanların helal ve

haramlarıyla düzenleyen, Rablerine denkler tutan,

O’nun hak, sıfat ve yetkilerini başka varlıklara veren

müşriklerin heva ve heveslerine sakın uyma!”

Uyulması Gereken Tek Şeriat İslam Şeriatidir

Allah-u Teâlâ’nın birliğini, ibadeti hakeden yegâne

yüce varlık olduğunu ve sadece O’nun şeriatine bağla-

Page 213:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:150 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

213

nılması gerektiğini gösteren, en adil hükümleri içeren,

belli bir hikmet üzere helal ve haramlar beyan eden

apaçık ayetlere ve akli ve nakli delillere rağmen müşrik-

ler yine de heva ve heveslerine tâbi oldular, körü körüne

baba ve dedelerini taklide devam ettiler, Allah-u

Teâlâ’yı, rasulünü ve ahiret gününü yalanladılar, onun

Allah-u Teâlâ katından bildirdiği hükümlere tâbi olma-

dılar ve ibadette Allah-u Teâlâ’ya denkler tutmaya de-

vam ettiler.

İşte bu sebeble Allah-u Teâlâ bu ayette, müşriklerin

heva ve heveslerine, daha açıkçası Allah-u Teâlâ’nın

indirdiği kanunlar dışındaki, kanunlara ve hükümlere

tâbi olmamaları konusunda müslümanları uyarıp sakın-

dırmaktadır.

O halde kim olursa olsun, sıfatı ve mevkisi ne olursa

olsun bir kimse İslam şeriatine zıt olan kanunlar çıkart-

tığında, bu kanunlar kabul edilmez. Çünkü bu kanunlar

heva ve hevese dayalı, bâtıl ve sapık kanunlardır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Allah-u Teâlâ

katından getirmiş olduğu İslam şeriatine bağlanan ger-

çek bir müslüman böyle kanunlara tâbi olmaz, boyun

eğmez. Zira rasule, onun Allah-u Teâlâ katından getir-

diklerine tâbi olmak, bağlanmak, boyun eğmek; bunun

dışındaki İslam’a zıt kanunları reddetmeyi gerektirir ve

bu, tevhidin temelidir.

O halde her kim İslam’a bağlandığını söylediği halde

hayatını Allah-u Teâlâ’nın şeriatine göre düzenlemez,

attığı her adımda Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i

kendisine örnek almaz, hayatını heva ve hevesine ya da

beşer aklının ürünü olan kanunlara göre düzenlerse, işte

o kimse istediği kadar İslam’a bağlandığını söylesin,

Page 214:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:150

214

istediği kadar müslüman olduğunu iddia etsin, gerçek

bir müslüman değil, Allah-u Teâlâ’nın ayetlerini yalan-

layan, Allah-u Teâlâ’ya ibadette ortak koşan pis bir

müşriktir.

Böyle kimseler, her ne kadar ahirete inandıklarını

söyleseler de ahirete gerçek manada iman etmemişler-

dir. Zira ahirete gereği gibi iman etmiş olsaydılar, Al-

lah-u Teâlâ’nın ahiretle ilgili haberlerini ciddiyete alır,

Allah-u Teâlâ’nın emirlerine gerektiği şekilde teslim

olurlardı. Fakat tam aksine, Allah-u Teâlâ’dan başkala-

rının kanunlarına, sistemlerine boyun eğerek ve itaat

ederek şirk içerisinde yaşamaktadırlar. Bununla birlikte

kendilerinin birer muvahhid müslüman olduklarını söy-

lemekten de geri kalmazlar.

Gerçek tevhid ehli olan muvahhidler, böyle kimseleri

tanır ve gerek onlara, gerekse onların tâbi olduklarına

tâbi olmazlar. Çünkü gerçek tevhid ehli olan muvahhid-

ler Allah-u Teâlâ’ya teslimiyetin, O’nu birlemenin an-

cak O’nun şeriatine göre hayatı düzenlemek ve O’nun

şeriati dışındaki şeriatleri reddetmekle sağlanacağını

çok iyi bilirler. Bu sebeble her konuda, sadece Allah-u

Teâlâ’nın şeriatine bağlanır ve sadece O’nun şeriatine

muhakeme olurlar.

Allah-u Teâlâ’nın ayetlerine, ahiret gününe gerçek

manada iman eden, böylece şirkin, küfrün, sapıklığın

her türünden uzak duran işte bu kimseler, en ufak bir

meselede bile Allah-u Teâlâ’nın hükümlerine zıt hü-

kümleri kabul etmez ve o hükümlere muhakeme olmaz-

lar. Aynı şekilde, en ufak bir meselede bile olsa hükme-

derken, Allah-u Teâlâ’nın hükmüyle hükmeder ve sade-

ce o hükümlerle insanları muhakeme ederler.

Page 215:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:150-151 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

215

İnsanları beşer aklının ürünü olan hükümlere tâbi et-

tirenleri ve o hükümlere tâbi olanları müslüman olarak

görmez, onlara hakettikleri müşrik ve kâfir hükmünü

hiç çekinmeden verirler. Çünkü şirk koşan kimselere bu

hükmü Allah-u Teâlâ vermiştir. Bu sebeble Allah-u

Teâlâ’nın diğer hükümlerine teslimiyette hiç tereddüt

göstermeyen bu muvahhid müslümanlar, kâfir ve müş-

riklere hakettikleri hükmü vermede de tereddüt göster-

mez, Allah-u Teâlâ’nın bu konudaki verilmesi gereken

hükmünü verirler.

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN HER ŞERİATTE

HARAM KILDIĞI AMELLER

151

151 – De ki: “Gelin size Rabbinizin neleri haram

kıldığını söyleyeyim. O’na hiçbir şeyi ortak koşma-

yın. Ana babaya iyilik yapın! Fakirlik sebebiyle ço-

cuklarınızı öldürmeyin! Sizi ve onları biz rızıklandı-

rıyoruz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yak-

laşmayın! Ve Allah’ın haram kıldığı bir nefsi haksız

yere öldürmeyin! Belki akledersiniz diye (Allah) işte

bunları size tavsiye etti.”

Page 216:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:151

216

Allah-u Teâlâ, yiyeceklerden haram kılınanları ve

yahudilere ceza olarak haram kıldığı şeyleri daha önce-

ki ayetlerde bildirmişti. Bu ve sonraki iki ayette ise iti-

kadla ve davranışla ilgili haram kıldığı maddi ve mane-

vi amelleri zikretmektedir.

“De ki: “Gelin size Rabbinizin neleri haram kıl-

dığını söyleyeyim.”

Allah-u Teâlâ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e

hitaben şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Allah’tan başkasına tapan, Al-

lah’ın helal kıldığı rızıkları kendi heva ve heveslerine

göre haram, haram kıldığı rızıkları ise helal kılan, fakir-

lik korkusuyla çocuklarını öldüren ve Allah-u Teâlâ’nın

şeriatine rağmen kendi kıt akıllarınca teşri koyan müş-

riklere şöyle de:

“Ey müşrikler! Gelin, Allah’ın haram kıldığı şeyleri

en doğru şekilde size haber vereyim. Böylece, kendi kıt

akıllarınızca haram-helal tayini yapmaktan belki vazge-

çersiniz. Çünkü haram ve helali tayin yetkisi, sadece

Allah’a aittir. O’nun helal dediği helal, haram dediği

haramdır. Mutlak teşri (kanun koyma) hakkı, sadece

O’na aittir.

Allah’ın, insanlar için bildirdiği teşriyi, yani; kanun,

yasa, helal ve haramları ancak benim vasıtamla öğrene-

bilirsiniz. Zira ben, Allah’ın, hepiniz için gönderdiği bir

rasulüyüm. Görevim; Allah’ın sizlerden istediği şeyleri

sizlere bildirmek ve tebliğ etmektir.

Artık, heva ve hevesinize uymaktan vazgeçin. Şayet

Allah’ın sizlerden neler istediğini gerçekten öğrenmek,

neyin haram neyin helal olduğunu net bir şekilde bil-

Page 217:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:151 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

217

mek istiyorsanız bana gelin, ben size bunları bildire-

yim.”

Abdullah b. Mes’ud şöyle dedi:

“Her kim, üzerinde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in mührü bulunan vasiyyetine bakmayı arzularsa

En’am: 151’den 153’e kadar olan ayetleri okusun.” (Tirmizi, Ebu İsa bu hadis için hasen-garib dedi)

Sonra Allah-u Teâlâ, bütün nebi ve rasullere emretti-

ği on emri açıklamaya başlamaktadır.

Şirkten Nehiy

“O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.”

Allah-u Teâlâ, haram kıldığı meseleleri zikrederken

ilk olarak kendisine şirk koşulmasını yasaklayan bir

emirle başlamıştır.

Şirk: Allah-u Teâlâ’yı ibadette (nusukte), hükümde,

teşride, velayette ve sevgide birlemeyip O’na ortak

koşmaktır.

Bu sebeble ibadetler Allah-u Teâlâ’dan başkasına ya

da Allah-u Teâlâ ile birlikte bir başkasına yapılırsa şirk

işlenmiş olunur ve bu hal üzere ölen kimse cennete gi-

remeyecektir.

Başka bir tarifle şirk: Allah’a ait hak, sıfat ve yetki-

leri başka bir varlığa vermek demektir.

Şirkten temizlenilmediği müddetçe Allah-u Teâlâ,

kendisine yapılan ibadetleri kabul etmez. Çünkü şirkle

birlikte tevhidden bahsetmek söz konusu değildir ve

tevhidin temelini, şirkten kaçınmak oluşturur.

Bu sebeble, müslüman olmak isteyen bir kimseye,

farz kılınan amelleri anlatmadan önce üzerinde bulun-

Page 218:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:151

218

duğu şirki terketmesi, Allah-u Teâlâ’yı tek rab, tek ilah

kabul etmesi, hayatını O’nun şeriatine göre düzenleme-

si, O’nun şeriati dışındaki şeriatleri reddetmesi, ne bu

konularda ne de diğer ibadetlerde O’na hiçbir şeyi denk

kılmaması, kâinatta tasarruf hakkına sahib olanın yal-

nızca O olduğunu kabul ettiği gibi, dünyevi her mesele-

de de tasarruf hakkının sadece O’na ait olduğunu kabul

etmesi emredilir.

Allah-u Teâlâ, şirkin her çeşidini yasaklamıştır. Şirk,

Allah-u Teâlâ’nın ilk yasakladığı ve ilk olarak reddedi-

lip terkedilmesi gereken münkerdir. Çünkü her çeşidiy-

le şirk terkedilmedikçe, “ibadeti hak eden tek ilah, tek

hakim, tek teşri koyucu Allah’tır” manasına gelen La

ilahe illallah kelimesi kabul edilmiş olunmaz.

İşte bu sebeble Allah-u Teâlâ, ilk olarak kendisine

herhangi bir şeyin ortak koşulmasını, denk kılınmasını

yasaklamıştır. (4)

Anne-Babaya İyilik Emri

“Ana babaya iyilik yapın.”

Allah-u Teâlâ birçok yerde kendisine şirk koşulma-

sını yasakladıktan hemen sonra anne-babaya iyiliği ve

onlara itaati emretmiştir.

Zira Allah-u Teâlâ, yaratılmışların rızkını veren, on-

ları nimetleriyle terbiye eden, besleyen, koruyup göze-

ten, onlar için en uygun sistemi belirleyen yüce Rab’dir.

Bu sebeble ibadetler sadece kendisine yapılmalı, O’na

ibadette hiçbirşey ortak koşulmamalıdır.

( 4 ) Şirkle ilgili genişçe bilgi Tefsir 6’da, Maide:72 ayetinde

açıklanmıştır.

Page 219:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:151 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

219

Anne-baba da çocuklarının rızıklarının temininde,

onların terbiye edilmesinde, eziyetlerden korunmasında,

büyümelerinde bir vesiledir. Bu sebeble onlara iyilik

edilmeli, Allah-u Teâlâ’nın emirlerine zıd emirler ver-

medikleri müddetçe kendilerine itaat edilmelidir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmuştur:

“Rabbin, yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana

babaya iyi davranmanızı emretmiştir. Eğer onlar-

dan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa,

kendilerine öf (bile) deme! Onları (sakın) azarlama!

Onlara güzel ve tatlı söz söyle!” (İsra: 23)

“Biz insana anne ve babasına iyi muamelede bu-

lunmasını emrettik. Çünkü annesi onu, (gerek hami-

leliğin gerekse bebeğin ağırlığından dolayı) zorluk üs-

tüne zorlukla karnında taşımıştır. Onun sütten ke-

silmesi de iki yıl içindedir. (Verdiğim bütün nimetler

için) Bana ve (seni küçükken terbiye ettikleri için) an-

ne-babana (haklarımızı yerine getirerek) şükret! (Ey

insan! Bil ki) Dönüşün banadır. (Dünyada yaptıkları-

nın hepsinden hesap sorulacaktır.) Eğer (anne ve ba-

ban) bilmediğin (senin bildiklerine zıt olan) bir konu-

da, (şirk ortamına uyarak) bana ortak koşman için

seni zorlarlarsa, sakın onlara itaat etme! Dünyevi

konularda onlara iyi davran! Bana (itaat edip) tabi

olanların yoluna tabi ol! Sonra dönüşünüz banadır.

Yapmış olduklarınızı size haber vereceğim (ve ona

göre hesap soracağım).” (Lokman: 14-15)

İslam dini anne-babaya, İslam’a savaş açmadıkları

müddetçe, kâfir olsalar bile iyi davranmayı emretmiş,

İslam şeriatine zıt olmayan konularda anne-babaya karşı

Page 220:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:151

220

gelmeyi ya da onlara eziyet etmeyi büyük günah olarak

saymıştır. Bu sebeble anne-babaya iyilik yapmak en iyi

amellerdendir.

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh şöyle rivayet et-

miştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “En iyi

ameller hangisidir” diye sordum. Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem: “Vaktinde kılınan namazdır” dedi.

Ben: “Sonra hangisidir” diye sordum. Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem: “Anne ve babaya iyilikte bulun-

maktır” dedi. Ben: “Sonra hangisi” diye sordum. Rasu-

lullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah yolunda cihad-

dır” dedi.” (Buhari, Müslim)

Anne babaya iyilik yapmak demek; İslam’a zıt ol-

mayan konularda onlara saygılı davranmak, onları sev-

mek, onlarla dünyalık konularda iyi geçinmek, onlara

kötü söz söylememek, onları kırmamak, iyilik sayılabi-

lecek her tür iyi ameli, samimi olarak, içinden gelerek,

en güzel bir şekilde ve eksiksiz olarak yapmaktır.

Her evlad şunu çok iyi bilmelidir: Anne ve babasına

nasıl davranırsa kendisine de aynı muameleyi yapan

çocuklar verilecektir.

İbni Ömer radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Babalarınıza ve annenize iyi davranın ki, çocuk-

larınız da size iyi davransınlar. Müslüman kadınlara

iffetle davranın ki, kadınlarınız iffetli olsun.” (Taberani-El-Evsat)

Page 221:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:151 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

221

Çocukları Öldürmekten Nehiy

“Fakirlik sebebiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi

ve onları biz rızıklandırıyoruz.”

Allah-u Teâlâ; anne, baba ve dedelere iyi davranma-

yı emrettikten sonra çocuklara ve torunlara da iyi dav-

ranmayı emrederek şöyle buyurmaktadır:

“Fakirlikten endişe ederek çocuklarınızı sakın öldür-

meyin. Zira sizlerin de onların da rızkını verecek olan

Allah’tır. Belki de sizler, onlar vesilesiyle Allah tara-

fından rızıklandırılıyorsunuzdur, ne bilirsiniz? Öyleyse

gerek içinde bulunduğunuz fakirlik, gerekse size isabet

edebilecek fakirlik sebebiyle hiçbir zaman endişe etme-

yiniz. Çünkü bütün kulların rızıkları Allah tarafından

verilir.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyuruyor:

“Fakirlik korkusuyla çoçuklarınızı öldürmeyin!

Onları ve sizi biz rızıklandırıyoruz. Muhakak ki on-

ları öldürmek büyük bir hatadır.” (İsra: 31)

Allah-u Teâlâ’nın En’am suresindeki: “Fakirlik se-

bebiyle çocuklarınızı öldürmeyin” buyruğuyla, İsra

suresindeki: “Fakirlik korkusuyla çoçuklarınızı öl-

dürmeyin!” buyruğu arasındaki fark şudur:

En’am suresinde kastedilen fakirlik, o an içinde bu-

lunulan fakirliktir. İşte bu fakirlik sebebiyle çocukların

öldürülmemesi emredilmiştir. Bu sebeble Allah-u Teâlâ

ayetin akabinde:

“Sizi ve onları biz rızıklandırıyoruz” buyurarak

önce babaları zikretmiş ve öncelikle babaları rızıklan-

dırdığını belirtmek istemiştir.

Page 222:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:151

222

İsra suresinde kastedilen fakirlik ise; gelecek olan

fakirliktir. Bu sebeble Allah-u Teâlâ ayetin devamında:

“Onları ve sizi biz rızıklandırıyoruz” buyurmuştur.

Dolayısıyla ayete önce çocukların rızkıyla başlanmış,

sonra babaların rızkı zikredilmiştir. Bunun sebebi ise;

söz konusu olan endişenin çocukların rızkıyla alakalı

olması ve dolayısıyla gelecekte oluşabilecek fakirlikten

endişe edilmesidir.

Azl (Meniyi Dışarı Atmak)

Azlin, yani; cima sırasında meninin dışarıya atılıp

atılmayacağının caizliği konusunda alimler arasında

ihtilaf vardır.

Zahiriler; azlin caiz olmadığını söylemişlerdir ve bu

görüşlerine delil olarak: “Çocuklarınızı öldürme-

yin...” ayetlerini göstermişlerdir.

Cumhura göre; azl caizdir.

Delilleri

Cabir radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet edil-

miştir:

“Bizlerin cariyeleri vardı ve onlarla cima esnasında

azlederdik. Bunun üzerine yahudiler şöyle dediler:

“Bu şekilde yapmak çocuğu küçükken öldürmektir.”

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bu konu hakkında

soruldu ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle

dedi:

“Yahudiler yalan söylediler. Çünkü Allah-u Teâlâ

onun yaratılmasını dileseydi, sen onu engelleyemez-

din.” (Nesei, Tirmizi, rivayet etti ve sahih dedi)

Page 223:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:151 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

223

İmam Şafii ve Malik’e göre; hür olan kadının izni

dâhilinde azl yapılır. Şayet izni yoksa azl yapmak caiz

değildir.

Kürtajın Hükmü

Döllenme olduktan sonra annenin hayat tehlikesi

sözkonusu olmadığı müddetçe canlı çocuğu aldırmak

için kürtaj yapmak haramdır. Bu bir nevi çocuk öldür-

mektir.

Kötülüklere Yaklaşmaktan Nehiy

“Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşma-

yın.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Kötülüğü, çirkinliği, günahı büyük olan gizli ve

açık her tür söz ve amellerden sakının. Onlara kesinlikle

yaklaşmayın ve onlardan uzak durun.”

Ayette geçen “fevahiş” (kötülükler); suçu ve çirkin-

liği büyük olan sözler ve amellerdir. Zina, lutilik, avret

mahallini yabancılara göstermek, kazf (zina iftirası)

gibi...

Allah-u Teâlâ, bu gibi amellere yaklaşmaktan neh-

yetmiştir. Ayetteki; “yaklaşmayın” emri, haramlar ko-

nusunda, “yapmayın” emrinden daha kuvvetli ve kesin-

dir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanındaki

müşrikler açıktan zina etmeyi kötü görür, fakat gizli

olarak zina yapmayı kötü görmezlerdi. İşte bu sebeble

Page 224:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:151

224

Allah-u Teâlâ, hem açık hem de gizli zinayı haram kıl-

mıştır.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyurmuştur:

“De ki: “Muhakkak ki Rabbim; kötülükleri, on-

lardan açık olanları ve gizli olanları, günahı, haksız

yere isyanı, hakkında bir delil indirmediği birşeyi

Allah’a şirk koşmanızı ve bilmediğiniz şeyleri Al-

lah’a karşı söylemenizi haram kıldı.” (A’raf: 33)

İbni Mes’ud radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Allah-u Teâlâ’dan daha kıskancı yoktur. Bu se-

beble fahişeliği, açığı ve gizlisiyle haram kılmıştır.” (Buhari, Müslim)

Ayette geçen; “kötülüklerin açığı”ndan kasıt, bazı

alimlere göre; gözle görülen günahlardır.

“...gizlisi”nden kasıt ise; gözle görünmeyen, kalble

ilgili olan kibir ve hased gibi günahlardır.

Haksız Yere Bir Kimseyi Öldürmekten Nehiy

“Ve Allah’ın haram kıldığı bir nefsi haksız yere

öldürmeyin!” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, haksız yere bir

nefsi öldürmeyi yasaklamaktadır. Haksız yere bir insanı

öldürmek fevahiştendir (kötülüklerdendir). Haksız yere

bir nefsi öldürmeyi ayrı olarak zikredilmesinin sebebi,

haksız yere insan öldürmenin önemini vurgulamak için-

dir.

Page 225:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:151 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

225

İslam dini, ister müslüman, ister zımmi, isterse an-

laşmalı bir kâfir olsun, haksız yere adam öldürmeyi

haram kılmıştır.

İslam şeriatine göre; bir kimseyi öldürülmekten ko-

ruyan şey; müslüman olmak, zımmi olmak ve eman

altında olmaktır.

Abdullah b. Ömer radıyallahu anh’den Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“İnsanlarla; La ilahe illallah Muhammedun Ra-

sulullah’a şehadet edinceye, namazı ikame edinceye

ve zekatı verinceye kadar onlarla savaşmakla emro-

lundum. Eğer bunu yaparlarsa İslam hakkı müstes-

na, kanları ve mallarını benden korumuş olurlar.

Hesabları ise Allah’a aittir.” (Buhari, Müslim)

Abdullah b. Amr radıyallahu anh’den Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Her kim bir anlaşmalıyı öldürürse, cennetin ko-

kusunu duyamayacaktır. Oysa onun kokusu kırk

senelik yürüyüş (mesafesin)den hissedilir.” (Buhari)

İslam dini bazı kimselerin öldürülmesini ise haklı bir

öldürme olarak belirlemiştir. Bunlar ise; zina eden evli,

bir kimseyi öldüren katil ve İslam dinini terkeden mür-

teddir.

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiş-

tir:

“Bir müslümanın kanı ancak şu üç durumda he-

lal olur: “Evli iken zina yapan, nefse karşı nefis, dini

terkedip İslam cemaatinden ayrılan.”

Başka bir lafızda:

Page 226:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:151

226

“İmandan sonra küfre girmek, evlendikten sonra

zina yapmak, bir nefsi haksız yere öldürmek.” (Buhari, Müslim)

Bu kimselere; zekatı vermeyen, namazı terkeden, yol

kesen, bazı alimlere göre lutilik yapan kimseler de ilave

edilebilir.

İbni abbas radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Lut kavminin yaptığını yapanı görürseniz, ya-

panı da onunla yapılanı da öldürün.” (Ahmed, Hakim ve Zehebi rivayet ettiler ve shih dediler)

İslam dininin belirlediği durumlar haricinde insanla-

rın birbirlerini öldürmeleri haklı birer öldürme değil,

Allah-u Teâlâ’nın yasakladığı kötülüklerden birisidir.

Bu nedenle ister müslüman, ister anlaşmalı bir kâfir,

isterse bir zımmi olsun, İslam’ın izin vermediği durum-

larda onlardan herhangi birisini öldürmek büyük bir

günahtır.

“Belki akledersiniz diye (Allah) işte bunları size

tavsiye etti.”

Allah-u Teâlâ bu ayetin son kısmında şöyle buyuru-

yor:

“Allah, akıllarınızı kullanasınız ve nefislerinizi kötü

şeylerden sakındırasınız diye işte bu beş şeyi sizlere

vasiyet etmiştir. Çünkü selim akıl, bu zikredilenlerin

kötü şeyler olduğunu rahatlıkla bilir ve anlar.”

Page 227:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:152 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

227

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN

KULLARINA TAVSİYELERİ

152

152 – Yetimin malına, o erginlik çağına erişene

kadar (onun maslahatına) en iyi (olacak) şeklin dışın-

da yaklaşmayın! Ölçü ve tartıyı doğru yapın! Biz,

hiçbir nefse gücünün dışında birşey yüklemeyiz. Ak-

rabanız aleyhine olsa bile, söylediğiniz zaman adil

olun! Allah’a verdiğiniz (itaat) sözü(nü) yerine geti-

rin! Belki öğüt alı(p emirlerini yerine getirerek yasak-

larından kaçını)rsınız diye (Allah) işte bunları size

tavsiye etti.

Allah-u Teâlâ önceki ayette başladığı tavsiyelerine

bu ayette de devam ediyor.

Yetim Malı Yemekten Nehiy

“Yetimin malına, o erginlik çağına erişene kadar

(onun maslahatına) en iyi (olacak) şeklin dışında yaklaş-

mayın!”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Velisi olduğunuz ve malını korumakla görevlendi-

rildiğiniz yetimin malından sakın almayın. Onun malını

Page 228:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:152

228

sadece çoğaltmak ve yetime faydası olabilecek işlerde

harcamak için kullanın.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, yetimin malına yaklaşma-

mayı emretmektedir. Dolayısıyla yetimin malına yak-

laşmama emri, o maldan almama emrinden daha kesin

ve kuvvetlidir. Zira yetim malına yaklaşmama emri, o

malı yemek için zarar ve ziyan verecek bütün metodları

ve yolları da yasaklayan bir emirdir.

Allah-u Teâlâ başka ayetlerde, zaruret ve ihtiyaç ha-

riç, yetimin malını haksız yere yiyenlere şiddetli bir

azab olduğunu bildirerek velileri bundan sakındırmak-

tadır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Haksızlıkla yetimlerin malını yiyenler, şüphesiz

karınlarını ateşle doldurmuşlardır. Onlar, çok şid-

detli bir ateşe gireceklerdir.” (Nisa: 10)

“Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin.

Eğer onlarda bir olgunlaşma görürseniz mallarını

hemen kendilerine verin. Büyüyecekler (ve geri ala-

caklar) diye acele ve israf ederek onları (malları) ye-

meyin. Zengin olan (veli, yetimin malını yemekten

sakınıp) iffetli davransın. Fakir olan da maruf ölçü-

ler içinde (ihtiyacı ve emeğine uygun olarak) yesin.

Onlara mallarını geri verdiğiniz zaman, yanlarında

şahidler bulundurun. Muhakkak ki hesab sorucu

olarak Allah yeter.” (Nisa: 6)

Yetim olan kimseye sahib olduğu malı, büluğ çağına

geldiğinde ve malını rahatlıkla kullanabilecek olgunlu-

ğa eriştiğinde hemen verilir.

Yetimin malının kendisine ne zaman teslim edilece-

ği, yetim olan kişinin olgunluk seviyesine ne zaman

Page 229:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:152 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

229

eriştiği, ihtiyaç ve zaruret halinde yetimin malından ne

şekilde kullanılabileceği meselesi alimlerin görüşleriyle

Tefsir 4’te Nisa suresi: 6. ayette ayrıntılı olarak açık-

lanmıştır.

Ölçü ve Tartıyı Doğru Yapmak Emri

“Ölçü ve tartıyı doğru yapın!”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, insanların ölçü ve

tartı konusunda adaletli olmalarını emretmektedir. Çün-

kü İslam dini, her konuda adil olmayı emreder. Bu se-

beble ölçü ve tartı işi ile uğraşan kimselerin, insanlar

için ölçüp tartarken onlara haklarını vermeleri, kendi

nefisleri için ölçüp tartarken de fazla ölçüp tartmadan,

hakettikleri kadar ölçüp tartmaları, böylece hiç kimse-

nin hakkına tecavüz etmemeleri gerekir. İnsanların alış-

verişteki malları ve hakları, ancak bu şekilde korunmuş

olunur.

Allah-u Teâlâ bir başka ayetinde, ölçü ve tartıda ada-

letli olmayanları sert bir şekilde azarlamaktadır:

“Vay o eksik ölçüp tartanların haline! Onlar, in-

sanlardan ölçüp (haklarını) aldıklarında tam alırlar,

kendileri onlara ölçtükleri ya da tarttıkları zaman

eksiltirler.” (Mutaffifin: 1-3)

Ölçüp tartma konusunda adaletli davranmamanın ce-

zası, çok büyük ve acıdır. Tıpkı Şuayb aleyhisselam’ın

kavminin cezalandırılması gibi... Şuayb aleyhisselam,

ölçü ve tartıda adaletli olmalarını kavmine söylemesine

rağmen, onlar yine de bu zulümlerini işlemeye devam

ettiler ve nihayet Allah-u Teâlâ’nın azabı onlara hak

oldu.

Page 230:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:152

230

Allah-u Teâlâ, Şuayb aleyhisselam’ın onlara şöyle de-

diğini haber vermektedir:

“Ey kavmim! Ölçü ve tartıyı adaletle yerine geti-

rin. İnsanların eşyasını (değerini düşürerek) eksiltme-

yin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık

çıkarmayın.” (Hud: 85)

Her İnsanın Yükü Gücü Nisbetindedir

“Biz, hiçbir nefse gücünün dışında birşey yükleme-

yiz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, herkese gücü nisbetinde so-

rumluluk taşıttığını bildirmiştir. Bu sebeble, bir kasıt

olmaksızın hata yapan bir kimseye, bu hatası sebebiyle

Allah-u Teâlâ hesab sormaz.

Said b. Müseyyeb radıyallahu anh’den şöyle rivayet

edilmiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu ayeti oku-

duktan sonra şöyle dedi:

“Kim tartıda adaletli davranır, fakat buna rağ-

men tartıda yanlış yaparsa, Allah-u Teâlâ onun niye-

tinin insanlara haklarını vermek olduğunu bildiği

için, onu bu ameli sebebiyle sorumlu tutmaz.” (İbni Merdeveyh, Mürsel-garib hadis)

Şahitlikte Adaletli Olmak Emri

“Akrabanız aleyhine olsa bile, söylediğiniz zaman adil

olun!”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, herhangi bir me-

selede şahitlik yapmak durumunda kalan kimselere hi-

tab etmekte ve onlara; bir konuda şahitlik yaparken ve-

ya hüküm verirken, akraba aleyhine olsa bile adaletli

Page 231:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:152 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

231

davranmayı ve hakkı söylemeyi emretmektedir. Zira

adalet; mülkün ve doğru hükmün temeli, medeniyetin

rüknüdür. İnsanların halleri, yaşantıları ancak adaletle

iyi olur. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve fitne vardır.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan, kendiniz

veya anne-babanız ya da en yakın akarabanız aley-

hine olsa bile, Allah için şahitlik eden kimseler olun.

(Haklarında şahitlik ettikleriniz) ister zengin olsun,

ister fakir olsun; elbette Allah, o ikisine (zengin ve

fakire) daha yakındır. Öyleyse siz, adaletten dönerek

heva ve hevese uymayın. Eğer (şahitlik etmemek için)

dilinizi büker ya da (şahitlikten tamamiyle) yüz çevi-

rirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınzdan haberdar-

dır.” (Nisa: 135)

Allah-u Teâlâ’ya Verilen Ahdi Yerine Getirmek

Emri

“Allah’a verdiğiniz (itaat) sözü(nü) yerine getirin!”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında kendisine verilen

sözlerin yerine getirilmesini, emirlerine ve nehiylerine

itaat edilmesini, kitabının hükümleri ve rasulünün sün-

netiyle amel edilmesini emretmektedir.

Ayette belirtilen “Allah’ın ahdi”nden kasıt; Allah-u

Teâlâ’nın, insanlar daha babalarının sulblerindeyken

onlardan aldığı misak ahdi ve gönderilen rasuller vesi-

lesiyle aldığı diğer ahidlerdir. Yine; insanların birbirle-

rine verdikleri ahitleri yerine getirmeleri de Allah’a

verilen ahidlerden sayılır. Çünkü Allah-u Teâlâ bu ayet

Page 232:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:152-153 232

te, verilen bütün ahid ve misakların yerine getirilme-

sini emretmektedir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmaktadır:

“Ey âdemoğlu! Ben size şeytana ibadet etmeyin, o

sizin için apaçık bir düşmandır, diye bildirmedim

mi?” (Yasin: 60)

“Söz verdiğinde sözünde duran...” (Bakara: 177)

“Allah'ın meşru kıldığı bütün ahitleri, ahdettiği-

nizde yerine getirin! Allah adına yemin edip pekiş-

tirdikten sonra, (yerine getireceğinize dair) Allah'ı

şahit tuttuğunuz halde yeminlerinizi bozmayın! Mu-

hakkak ki Allah, gizlediklerinizi de açığa vurdukla-

rınızı da en ince teferruatıyla bilir.” (Nahl: 91)

“Belki öğüt alı(p emirlerini yerine getirerek yasakların-

dan kaçını)rsınız diye (Allah) işte bunları size tavsiye etti.”

Allah-u Teâlâ, gerek önceki ayette ve gerekse bu

ayette zikrettiği meseleleri insanlar bunlardan öğüt al-

sınlar, Allah-u Teâlâ’nın emirlerini hatırlasınlar, böyle-

ce kötü amellerinden sakınsınlar ve birbirlerine hakkı

tavsiye etsinler diye tavsiye etmiştir.

TEK YOL İSLAM

153

153 – Muhakkak ki bu, benim dosdoğru yolum-

dur, ona uyun! O’nun yolundan sizi ayıracak (başka)

Page 233:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:153 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

233

yollara uymayın! Belki sakınırsınız diye (Allah) işte

bunları size tavsiye etti.

Allah-u Teâlâ, insanlara bildirmiş olduğu tavsiyele-

rin o-nuncusunu bu ayette bildirmektedir.

“Muhakkak ki bu, benim dosdoğru yolumdur,

ona uyun!” Allah-u Teâlâ, bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Allah’ın size tavsiye ettiği her şey,

şüphesiz, kesin doğrudur ve dosdoğru yolun hükümleri-

dir. Allah’ın bildirdiği hükümlerle sınırlarını tayin ettiği

yol dışında başka doğru yol yoktur. Ancak sapık yollar

vardır. Sizler sadece, Allah’ın bildirdiği hükümlere uya-

rak doğru yola tâbi olun. Kim belirlerse belirlesin, ne

olursa olsun sakın başka bir yola sapmayın.”

Dosdoğru Olan Yol

Allah-u Teâlâ’nın bildirdiği bir tek doğru yol vardır.

Ondan başka doğru yol yoktur. Allah’ın dosdoğru yolu

ise; rasulü vasıtasıyla bildirdiği İslam’dır, İslam şeriati-

dir. Her müslüman, yalnız İslam dininin hükümlerine

uymak ve onun dışındaki yolları reddetmek zorundadır.

Aksi halde müslümanlık iddiası, yalan bir iddiadan öte-

ye geçmez. Dolayısıyla, hak yola tâbi olabilmek için her

tür sapık yolu mutlaka reddetmek ve terketmek gerekir.

Çünkü Allah’ın şeriati dışındaki tüm yollar bâtıl olan

yollardır. İşte bu sebeble Allah-u Teâlâ, hak yolu zikre-

derken bir tek yol olarak, bâtıl yolu zikrederken de bir-

çok yollar olarak ifade etmiştir.

Page 234:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:153

234

Bir kimsenin doğru yol üzere olup olmadığını anla-

mak için Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in getir-

miş olduğu şeriate tâbi olup olmadığına bakılır.

Bu sebeble Allah-u Teâlâ’nın şeriati dışındaki ka-

nunlarla hükmetmelerine rağmen, bu kanunlarla hük-

medenleri adaletli olarak vasfeden, o kanunlarla insan-

ları muhakeme edenlerin mahkemeleri için “adalet

mahkemesi” diyen kimseler, her ne kadar İslama bağlı

olduklarını iddia etseler de, aslında Muhammed sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in Allah-u Teâlâ katından getirmiş

olduğu şeriate tâbi olmuş değillerdir. Ağızlarında geve-

ledikleri “adalet” kavramı ise apaçık aldatmaca ve sap-

tırmacadan başka bir şey değildir.

Çünkü ortada bir tek adalet vardır. Oda; Allah-u

Teâlâ’nın şeriatidir. Adaleti arayan, aradığını ancak bu

şeriatte bulabilir. Adalet mahkemesi, ancak bu şeriate

göre hükmeden mahkemelerdir. Bu şeriatin bildirdiği

hükümler ve bu hükümlerle yapılan muhakemeler dı-

şındaki her hüküm ve her mahkeme adaletsizdir, zu-

lümdür, sapıktır, bâtıldır, tagutun mahkemesidir ve şey-

tanın yoludur.

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh şöyle rivayet et-

miştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, yere dümdüz

bir çizgi çizdi ve sonra şöyle dedi:

“İşte bu, Allah-u Teâlâ’nın dosdoğru olan yolu-

dur.”

Sonra o çizginin sağından ve solundan çizgiler çizdi

ve şöyle dedi:

Page 235:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:153 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

235

“İşte bunlar, sapık olan yollardır. Her yolda bir

şeytan vardır. Bu yolda yürümeleri için insanları

çağırmaktadır.” Sonra da En’am: 153 ayetini okudu.” (Ahmed, Nesei, İbni Hayyan, Hakim)

En-Nevvas b. Sema radıyallahu anh’den Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiş-

tir:

“Allah-u Teâlâ örnek olarak doğru bir yol kıldı.

Bu doğru yolun kenarlarında surlar vardır. Bu sur-

ların içinde açık kapılar bulunur. Her kapıda ise bir

örtü vardır ve bu yolun kapısında bir çağırıcı:

“Ey insanlar! Haydi, hepiniz bu doğru yola girin!

Başka yollara girmeyin” diye seslenir.

Bu doğru yolun üzerinde de bir çağırıcı vardır.

İnsanlardan herhangi birisi, doğru yolun kenarında

bulunan surların içindeki kapıların örtülerini açmak

isterse, o çağırıcı ona:

“Sakın açma, sakın yapma! Eğer bunu açarsan

onun içine girersin” diye seslenir.

Doğru yol, İslam’dır. Kenarındaki surlar ise Al-

lah-u Teâlâ’nın hadleridir (sınırlarıdır). Açık olan

kapılar ise Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı şeyler-

dir. Surun başındaki insanları bu doğru yola çağıran

ise Allah-u Teâlâ’nın kitabıdır. Surun üzerinde du-

ran ve kapıların örtülerini açmamalarını insanlara

söyleyen ise her müslümanın kalbindeki Allah-u

Teâlâ’nın yarattığı öğüt vericidir.” (Ahmed, Tirmizi, Nesei)

“O’nun yolundan sizi ayıracak (başka) yollara

uymayın.”

Page 236:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:153

236

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Allah’ın sizlere bildirmiş olduğu dos-

doğru yolundan başka yollara sakın tâbi olmayın. O’nun

şeriati dışındaki şeriatlere ve fikirlere bağlanmayın.

Rasulünün sizlere haber verdiği doğrulardan başka size

bildirilenlere tâbi olmayın. Yoksa Allah’ın dosdoğru

yolundan sapanlardan olursunuz.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyurmaktadır:

“Kendisi için hidayet (doğru yol) belli olduktan

sonra her kim Rasule karşı gelir ve mü’minlerin

yolundan başkasına uyarsa, onu döndüğü tarafa

çeviririz ve onu cehenneme sokarız. Ne kötü bir dö-

nüş yeridir o!” (Nisa: 115)

“Belki sakınırsınız diye, (Allah) işte bunları size

tavsiye etti.”

Allah-u Teâlâ bu ayeti, insanları kendisinden sakın-

dırarak sonlandırmıştır. Çünkü Allah-u Teâlâ, insanlara

doğru yol olan İslam’a tâbi olmalarını, İslam dışındaki

yollardan ise uzak durmalarını emretmiş ve onlara ebedi

mutluluğun ancak bu şekilde elde edileceğini bildirmiş-

tir.

Ebedi mutluluğu ve kurtuluşu isteyenler, mutlaka

Allah-u Teâlâ’nın emirlerine uymak, o emirlere karşı

gelmekten ya da bu emirler dışındaki sapık yollara uy-

maktan sakınmak zorundadırlar.

Allah-u Teâlâ önceki En’am:151 ayetinde beş tavsi-

yeyi yaptıktan sonra ayeti:

Page 237:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:153 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

237

“Belki akledersiniz diye (Allah) işte bunları size

tavsiye etti.” sözleriyle bitirmiştir. En’am:152 ayetinde

ise dört tavsiyeyi yaptıktan sonra ayeti:

“Belki öğüt alı(p emirlerini yerine getirerek yasakla-

rından kaçını)rsınız diye (Allah) işte bunları size tav-

siye etti” sözleriyle bitirdi. Bu ayeti ise;

“Belki sakınırsınız diye (Allah) işte bunları size

tavsiye etti.” sözleriyle bitirdi.

Bunun sebebi şudur;

Allah-u Teâlâ ilk ayette, beş amelden insanları neh-

yetmişti. Bunlar: şirk işlemek, anne-babaya karşı gel-

mek, çocukları öldürmek, kötülüklerin açığını ve gizli-

sini işlemek, bir nefsi haksız yere öldürmek gibi amel-

lerdir, Bu amellerin kötü olduğunu, aklı başında olan

herkesin bildiğini ve aklını kullanan kişilerin bu tür

amelleri işlemeyeceklerini belirtmek için “akledersi-

niz” sözünü kullanmıştır.

İkinci ayette Allah-u Teâlâ dört şeyi yapmayı em-

retmiştir. Bunlar: yetim malını korumak, ölçü ve tartıda

adil olmak, şahitlik etmede ve hüküm vermede adil ol-

mak ve verilen sözleri yerine getirmek. Bu amelleri

yapmayı, akıl idrak edemeyebilir veya unutâbilir. Hatta

müşrikler, bu emirlerin tam tersini yaparak insanlara

zulmediyor ve bu yaptıklarıyla iftihar ediyorlardı. İşte

bu sebeble Allah-u Teâlâ, insanlara bu şekilde zulmet-

menin kötü bir şey olduğunu ve bunları unutmamak

gerektiğini hatırlatmak için “öğüt alırsınız” sözünü

kullanmıştır.

Son ayette ise; Allah-u Teâlâ bir şey emretmektedir.

Bu; Allah-u Teâlâ’nın dosdoğru olan yoluna, yani; İs-

lam’a tâbi olmak. Ancak Allah-u Teâlâ’nın bütün emir

Page 238:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:153-154 238

lerine kayıtsız şartsız bir teslimiyet, insanı ebedi kurtu-

luşa erdirir. Bu sebeble Allah-u Teâlâ, insanları ebedi

kurtuluşu kaybetmekten sakındırmak için “belki sakı-

nırsınız” sözünü kullanmıştır.

İbni Atiyye şöyle demiştir:

“İlk ayette yasaklanan amelleri, akıllı olan kimseler

işlemeyecekleri için ayet; “belki akledersiniz” lafzı ile

bitmiştir. İkinci ayette yasaklananlar ise, nefsin hoşuna

giden meseleler olduğu için bir kimse akıllı olsa bile bu

amelleri unutarak işleyebilir. Bu nedenle ayet; “belki

öğüt alırsınız” lafzıyla bitmiştir. Üçüncü ayette ise,

dosdoğru yolda yürüyebilmenin, Allah-u Teâlâ’nın bü-

tün emirlerini yerine getirmekle mümkün olduğu belir-

tilmiştir. Bunları güzel bir şekilde yerine getirebilmek

de ancak takva ile olabilecek bir şeydir. Bu sebeble

ayet; “belki sakınırsınız” lafzıyla bitmiştir.”

MUSA (A.S.)’A TEVRAT’IN

VERİLMESİNİN HİKMETİ

154

154 – Sonra Musa’ya; iyilik edenlere (nimetimizi)

tamamlamak, herşeyi ayrı ayrı açıklamak, hidayet

etmek ve rahmet olmak üzere kitabı verdik. Belki

rablerine kavuşacaklarına iman ederler.

Allah-u Teâlâ önceki üç ayette, kullarına on emir

vermişti. Bu ayette ise arap müşrikleri nazarında meş-

Page 239:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:154 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

239

hur olan Tevrat’ın, Musa aleyhisselam’a hangi gayeyle

indirildiğini haber vermektedir.

“Sonra Musa’ya; iyilik edenlere (nimetimizi) ta-

mamlamak, herşeyi ayrı ayrı açıklamak, hidayet

etmek ve rahmet olmak üzere kitabı verdik.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Biz, Musa’ya; insanlar hayatlarını ona göre düzen-

lesinler, bütün ihtiyaçlarını onunla gidersinler diye, her-

şeyi ayrıntılı şekilde açıklayan, insanları doğru yola

ileten bir hidayet, bir rahmet kaynağı ve büyük bir ni-

met olan Tevrat’ı vermiştik.”

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak bir başka

ayette şöyle buyuruyor:

“Musa için (Tevrat'ın yazılı olduğu) levhalarda

(dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek için gerekli

olan) her şeyi, öğüt olsun diye ayrıntılı bir şekilde

açıkladık. (Ey Musa! Tevrat'ın) Hükümlerine sımsıkı

sarıl. Kavmine de, onun en güzelini almayı emret.

Fasıklar diyarında fasıkların başlarına gelecekleri

pek yakında size göstereceğim.” (A’raf: 145)

“Belki, rablerine kavuşacaklarına iman ederler.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Biz Musa’ya, hayatlarını düzenleyici hükümler ih-

tiva eden, tâbi olduklarında yollarını aydınlatan bir nur

olan kitap verdik. Bu kitab, onlar için bir nimet, bir

rahmet ve bir hidayet kaynağıdır. İşte o, Tevrat’tır. İs-

rail oğulları o kitaba tâbi olsunlar, Allah’a kavuşacakla-

rına ve O’nun müşriklere vereceği azaba ve mü’minlere

Page 240:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:154

240

vereceği sevaba kesin bir şekilde inansınlar. Allah’a,

gerektiği şekilde, hiçbir şeyi ortak koşmadan iman et-

sinler.”

Allah-u Teâlâ, Kur’an’da Tevrat’ı birçok ayette zik-

retmiştir. Bunun sebebi; Tevrat’ın, İncil ve Zebur’dan

daha çok Kur’an’a benziyor olması ve Kur’an gibi bü-

tün şer’i hükümleri kapsamasıdır.

Allah-u Teâlâ, Tevrat hakkında şöyle buyurmuştur:

“(O kimseler) Allah’ı, gereği gibi tanımadılar. Öy-

le ki onlar: “Allah beşere hiçbirşey indirmedi” dedi-

ler. (Onlara) de ki: “(Öyleyse) Musa’nın, insanlara

hidayet ve nur olarak getirdiği kitabı kim indirdi (söyleyin bakalım)? Siz onu kâğıtlara (parça parça)

yazıyor, onları (n bazılarını) açıklıyor, çoğunu da

gizliyorsunuz. Sizin ve babalarınızın bilmedikleriniz

size öğretilmiştir.” (Ey Muhammed onlara) de ki: “Al-

lah.” Sonra onları kendi bataklıklarında bırak, oy-

nasın (dursun)lar.” (En’am: 91)

Allah-u Teâlâ, Kur’an’da birçok yerde Kur’an’la

Tevrat’ı birlikte zikretmiştir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayetinde geçtiği gibi:

“Ondan (Kur’an’dan) önce, bir imam ve rahmet

olarak Musa’nın kitabı var. İşte bu (Kur’an ise),

zulmedenleri uyarmak, muhsinleri ise müjdelemek

için arapça dili ile (önceki kitabları) doğrulayan bir

kitabtır.” (Ahkaf: 12)

İncil ve Zebur, Tevrat gibi değildir. İncil; tarih, güzel

sözler ve nasihatları içeren bir vaaz kitabı, Zebur ise;

dua, övme ve güzel sözleri içeren bir kitabtır.

Page 241:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:155 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

241

RAHMET OLUNMAK İÇİN

KUR’AN’A UYMAK ŞARTTIR

155

155 – İşte bu, indirdiğimiz mübarek bir kitabtır.

Ona uyun ve sakının! Belki rahmet olunursunuz.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette Musa aleyhisselam’a in-

dirdiği Tevrat’ı vasfetmişti.

Bu ayette ise indirdiği bütün kitabların en yücesin-

den, kıyamete kadar kalacak olan, insanlar için yegâne

hayat düzenini belirleyen ve kendinden önceki kitabları

nesheden Kur’an’dan bahsetmektedir.

“İşte bu, indirdiğimiz mübarek bir kitabtır. Ona

uyun ve sakının! Belki rahmet olunursunuz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“İşte bu Kur’an, dini tafsilatlı ve herkesin anlayabi-

leceği bir şekilde öğreten bir kitaptır. Ahiret ve dünya

işlerinde hayrı ve faydası çok olan yüce ve mübarek bir

kitabtır. Kıyamete kadar baki kalacak, asla nesholun-

mayacak ve kimse onu bozamayacaktır. Ancak o, ken-

dinden önceki bütün kitabları neshetmiştir. Bu sebeple

bütün insanlar için yegâne bir hidayet kaynağıdır. Ken-

disine bağlananları dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştı-

rır.

Ey insanlar! Her meselede sadece bu kitabın hüküm-

lerine uyun. En ufak meselede bile olsa, hayatınızı her

Page 242:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:155

242

yönüyle onun gösterdiği şekilde düzenleyin. Ancak bu

şekilde o kitaba, o kitabı getiren rasule ve onu sizlere

gönderen Rabbinize gerektiği şekilde iman etmiş olur-

sunuz. Sizleri, Allah’ın azabından koruyacak olan da

işte bu şekildeki imanınızdır. Böylece hem dünyada

hem de ahirette Allah’ın geniş rahmet ve mükâfatına

nail olursunuz.”

İslam Dinine Gerçek Manada Bağlanmak

Allah-u Teâlâ, son rasulü Muhammed sallallahu aley-

hi ve sellem’i hem insanlar hem de cinler için göndermiş

ve ona bir kitap, bu kitapla birlikte bir de şeriat vermiş-

tir. Ona verdiği kitab Kur’an’ı Kerim ve içindeki şeriat,

kıyamete kadar baki kalacaktır. O kitabı ve içindeki

hükümleri hiç kimse değiştiremeyecektir. Çünkü Allah-

u Teâlâ bu kitabı bizzat kendisi koruyacaktır. Bu kitabın

hükümleri, daha önce gönderilen bütün kitabların hü-

kümlerini neshetmiştir. Bu nedenle her kim, her yönüy-

le hayatını bu kitabın hükümlerine göre düzenler, başka

hiçbir kaynağa yönelmezse işte o kimse, Muhammed

sallallahu aleyhi ve sellem’in şeriatine bağlanan gerçek

bir müslümandır.

Fakat Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e ve

Kur’an’a inandığını iddia etmesine rağmen namaz,

oruç, hac, zekat gibi amellerin hükümlerini Kur’an’dan

alan, bununla birlikte ekonomik, sosyal ve siyasi, eğitim

gibi meselelerde beşer aklının ürünü olan kanun ve

prensipleri uygulayan ya da bunlara tâbi olan kimseler,

kesinlikle müslüman değildirler. Aksine bunlar, Allah-u

Page 243:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:155 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

243

Teâlâ’nın kitabının bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr

eden birer kâfirdir.

Kur’an’ı gereği gibi açıp okuyanlar, bu gerçeği mut-

laka net ve açık bir şekilde göreceklerdir. Bu meseleyle

ilgili aksi görüş belirten kimseler, ya Kur’an’ı ve dola-

yısıyla Allah-u Teâlâ’nın dinini bilmeyen birer cahil ya

da insanları kasıtlı olarak saptırmak, şeytanın dinine

tâbi ettirmek için uğraşan birer insi şeytandır.

Meseleye bu gerçeğin ışığında yaklaşıldığında şu

gerçek de apaçık bir şekilde görülecektir: Allah-u

Teâlâ’nın şeriatini bir kenara bırakarak beşer aklının

ürünü olan kanunları tatbik eden devletler, kendilerini

ne kadar İslam’a nisbet etseler de bu iddiaları gerçek

dışıdır. Onlar bu iddiaları ile tıpkı; İbrahim aleyhisse-

lam’ın dinine bağlı olduklarını iddia etmelerine rağmen

Allah-u Teâlâ’ya ibadette ortaklar koşan arap müşrikleri

gibidirler. Ya da müslüman olduklarını iddia etmelerine

rağmen Uzeyr aleyhisselam’ın Allah-u Teâlâ’nın oğlu

olduğunu söyleyen yahudiler veya İsa aleyhisselam’ın

Allah-u Teâlâ’nın oğlu olduğunu söyleyen hristiyanlar

gibidirler.

Arap müşrikleri İbrahim aleyhisselam’ın dinine, ya-

hudiler Musa aleyhisselam’ın getirdiği şeriate, hristiyan-

lar da İsa aleyhisselam’ın getirdiği şeriate ne kadar bağlı

iseler, işte günümüzdeki İslam iddiasında bulunan müş-

rikler de ancak o kadar Muhammed sallallahu aleyhi ve

sellem’in şeriatine bağlıdırlar.

Bunun en açık örneklerinden birisi şudur: Günümüz-

de kendilerine İslam cemaati, İslam mücahidi adını ve-

ren, bu sebeble İslam şeriatini hakim kılmak için çalış-

tıklarını söyleyen nice topluluk ya da insanlar görürüz

Page 244:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:155

244

ki bunlar, çok ilahlı bir sistem olan demokrasiye inan-

dıklarını, ona saygılı olduklarını söylerler ve hatta de-

mokrasi sistemini kendilerine bilfiil uygularlar. Bu sis-

tem içerisinde partiler kurarak demokrasiye bağlılık

yemini ederler. Bütün bunlara rağmen yine de kendile-

rinin müslüman olduğunu söylemekten geri kalmazlar.

İşte böyle kimselere gerçek hak sunulduğu, bu tür

şirk ameller yapmakla İslam dışına çıktıkları söylendiği

zaman böyle söyleyenleri; “havariç”, “sapık”, “tekfir-

ci”, “bölücü”, “misyoner”, “din düşmanı” gibi isimlerle

isimlendirirler.

Onların bu sözleri arap müşriklerinin veya yahudile-

rin ya da hristiyanların sözlerine ne kadar da benzemek-

tedir. Çünkü arap müşrikleri İsmail ve İbrahim aleyhis-

selam’ın dinine bağlı olduklarını iddia etmelerine rağ-

men şirk koştukları için kendilerine:

“Sizler İbrahim aleyhisselam’ın dinine gerçek manada

bağlanın. Çünkü İbrahim aleyhisselam’ın dini gerçek

hanif dinidir, tevhid dinidir. O, sizin gibi şirk koşmuş

biri değildi” diyen müslümanlara:

“Sizler dininizi terkettiniz”, “sizler sabiilersiniz”,

“sizler tefrika çıkaranlarsınız” diye karşılık verirlerdi.

Yahudiler de Musa aleyhisselam’ın dinine bağlı ol-

duklarını söylemelerine rağmen, şirk ve sapıklık üzere

oldukları için kendilerine:

“Musa aleyhisselam’ın dinine gerçek manada bağla-

nın, onun dini tevhid dinidir, onun bildirdiği hükümleri

değiştirmeyin. Tıpkı zina edeni recmetmek gerektiğine

dair olan hükmü tahmimle değiştirmeniz gibi... Musa

aleyhisselam’ın sizlere bildirdiği hükümleri bu şekilde

değiştirdiğinizde müslüman olamazsınız” diyenlere:

Page 245:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:155-156 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

245

“Asıl sapıklık üzere olan sizlersiniz” diye karşılık

verirlerdi.

Hristiyanlar da İsa aleyhisselam’ın dinine bağlı olduk-

larını iddia etmelerine rağmen, şirk ve sapıklık üzere

oldukları için kendilerine:

“İsa aleyhisselam’ın sizlere bildirdiği din bu değildir,

onun dini tevhid dinidir, öyleyse onun dinine gerçek

manada tâbi olun, helal ve haram konusunda, teşri ko-

nusunda birbirlerinizi rabler edinmeyin, çünkü teşri

hakkı sadece Allah’a aittir, teşri hakkını başkasına vere-

rek onlara ibadet etmeyin” denildiğinde, böyle söyle-

yenlere:

“Asıl hak üzere olan bizleriz, sapık olanlar sizlersi-

niz” diye karşılık verirlerdi.

KUR’AN’IN İNDİRİLMESİNİN HİKMETİ

156

156 – İşte bu, indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.

Ona uyun ve sakının ki belki merhamet olunursu-

nuz. Demeyesiniz ki: “Muhakkak ki kitap, bizden

önceki iki taifeye indirildi ve biz onların ders aldık-

larından habersiz idik.”

Allah-u Teâlâ bu ve bundan sonraki ayette; müşrikle-

rin kıyamette ileriye sürebilecekleri, kendilerine bir

kitab gelmediğine dair mazeretlerini ortadan kaldırmak

Page 246:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:156

246

ve insanlara bir rahmet olmak üzere Kur’an’ı indirdiğini

bildirmektedir.

“İşte bu, indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ona

uyun ve sakının ki belki merhamet olunursunuz.

Demeyesiniz ki: “Muhakkak ki kitap, bizden önceki

iki taifeye indirildi ve biz onların ders aldıklarından

habersiz idik.” Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey Mekke müşrikleri! Tevhidi anlatan, Allah’ı tanı-

tan, doğru yolu gösteren, şirki ve imanı bildiren bir ki-

tab gelmediği için cahil kalıp şirk işlediğinizi, bu sebep-

le kıyamet gününde, şirklerinizden dolayı sizlere azab

edilmemesi gerektiğini mazeret olarak ileri sürmemeniz

için Kur’an’ı indirdik.

Şayet sizlere uyarıcı ve hakkı açıklayan bir kitap ola-

rak Kur'an’ı indirmemiş olsaydık, o zaman mazeret ola-

rak şöyle derdiniz:

“Ey Rabbimiz! Bize tevhidi, şirki, imanı, küfrü, hak-

kı, bâtılı, doğruyu, yanlışı anlatan hiçbir kitap ve uyarıcı

gelmedi. Sadece yahudi ve hristiyanlara, katından kitap-

lar ve rasuller gönderdin. Biz ise, bunlardan habersiz

kaldık, onları bulup okuyamadık, gerçekleri öğreneme-

dik, nihayet cehalet ve şirk içerisinde kaldık. Şayet bize,

katından bir kitab gelseydi, muhakkak doğru yolu bu-

lurduk ve sana şirk koşmazdık.”

Page 247:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:157 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

247

APAÇIK BİR DELİL, HİDAYET VE RAHMET

157

157 – Veya dersiniz ki: “Bize bir kitap indirilsey-

di elbette biz onlardan daha doğru yolda olurduk.”

Doğrusu size Rabbinizden bir delil, hidayet ve rah-

met gelmiştir. Allah’ın ayetlerini yalanlayandan ve

onlardan yüz çevirenden daha zalim kim vardır?

Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden

dolayı azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.

Allah-u Teâlâ bu ayette de Kur’an’ı indirme sebebini

açıklamakta ve Kur’an’dan yüz çevirenlerin sonları

hakkında bilgi vermektedir.

“Veya dersiniz ki: “Bize bir kitap indirilseydi el-

bette biz onlardan daha doğru yolda olurduk.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey müşrikler! Kıyamet gününde: “Yahudi ve hristi-

yanlara verilen kitap gibi bize de şirki ve tevhidi göste-

ren bir kitab verilseydi, elbette onlardan daha doğru yol

üzere olurduk. Çünkü biz, onlardan daha zeki ve daha

anlayışlıyız, basiretimiz ve azmimiz ise onlardan daha

Page 248:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:157

248

kuvvetlidir” dememeniz için bu Kur’an’ı sizlere indir-

dik.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, şayet bir kitap ve bir uyarıcı

göndermemiş olsaydı, ahiret azabını gördükleri zaman,

müşriklerin ileri sürebileceği mazeretlerden bir diğerini

açıklamaktadır. İşte, müşriklerin böyle bir mazeret ileri

sürememeleri için, bir kitap olarak Kur'an’ı ve bir uya-

rıcı olarak da Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i

göndermiştir.

Allah-u Teâlâ bu meseleyle ilgili olarak bir başka

ayette şöyle buyurmaktadır:

“Şayet kendilerine bir uyarıcı gelseydi (önceki)

ümmetler içinde en doğru yolda gidenlerden biri

olacaklarına dair bütün yeminleriyle (veya bütün

güçleriyle) Allah’a yemin ettiler...” (Fatır: 42)

“Doğrusu size Rabbinizden bir delil, hidayet ve

rahmet gelmiştir.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında, müşriklerin kı-

yamet gününde ileriye sürebilecekleri tüm mazeretleri

ortadan kaldırmaktadır:

“Ey müşrikler! Hiç şüphesiz Rabbiniz sizlere apaçık

bir delil, doğru yolu gösteren bir rehber ve sizlere dünya

ve ahirette mutluluk verici bir rahmet olarak katından

bir kitab indirmiştir. Araplar arasından seçerek bütün

insanlar ve cinler için gönderdiğimiz son rasul Mu-

hammed de bu kitabı sizlere tebliğ etmiş ve hiçbir eksik

bırakmadan her yönüyle açıklamıştır. Artık kıyamet

gününde: “Yahudi ve hristiyanlara şirki ve tevhidi bildi-

ren kitablar verilmişti. Fakat bize, kendisine göre haya-

Page 249:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:157 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

249

tımızı düzenleyeceğimiz herhangi bir kitap verilmedi”

şeklinde bir mazeret ileri süremezsiniz.

Eğer sizler gerçekten hakkı isteyen kimseler iseniz,

hemen size indirilen Kur’an’a uyun ve hayatınızı ona

göre düzenleyin! Bilin ki, katımızdan indirdiğimiz bu

kitap ve içinizden seçtiğimiz bu rasul, sizler için ger-

çekten bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir.

Kim bu rasule ve getirdiği kitaba en güzel bir şekilde

tâbi olursa, hem bu dünyada hem de ahirette mutlu olur.

Tek doğru yol olan gerçek İslam’ı bulur. Allah’ın rah-

met ettiği kimselerden olur. Allah’ın kıyamet gününde-

ki çetin azabından kurtulur. Zira bu kitabın gösterdiği

yoldan daha doğru bir yol yoktur. Onun dışındaki diğer

yollar ise sapıktır, bâtıldır.

Kim de bu rasule ve getirdiği kitaba tâbi olmaz, ha-

yatını rasulün ve kitabın bildirdiği hükümlere göre dü-

zenlemezse, işte o kimse kesinlikle doğru yolu bulamaz,

kendisini hem dünyada hem de ahirette mahvedecek

sapık bir yol üzere kalır. Allah katında, kendisini azap-

tan kurtaracak hiçbir mazeret de bulamaz. Çünkü bu

kimse Hidayet yolunu gösteren, cehennemden kurtuluş

vesilesi ve bir rahmet olan kitaba tâbi olmadığı için

Allah’ın rahmetinden mahrum olacak ve ebedi azap

görecektir.

Ayetleri Yalanlayan Zalimler

“Allah’ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan

yüz çevirenden daha zalim kim vardır?”

Allah-u Teâlâ, doğru yolun Kur’an ve sünnet yolu

olduğunu, Kur’an’ı bir hayat nizamı olarak indirdiğini,

Page 250:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:157

250

ancak ona tâbi olanların doğruya ulaşacağını ve Allah-u

Teâlâ’nın rahmetine kavuşacağını bildirdikten sonra

hayatlarını Kur’an’a ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’in sünnetine göre düzenlemeyen, bilakis Rasulul-

lah sallallahu aleyhi ve sellem’i ve onun getirdiği

Kur’an’ı yalanlayan kimselerin durumlarını haber vere-

rek şöyle buyuruyor:

“Allah’ın ayetleri, şeriati ve bu şeriati insanlara bil-

diren rasulü kendilerine geldiği ve böylece hak ve hida-

yet yolu belli olduğu halde bütün bunları yalanlayıp

reddetmek, zulmün ta kendisidir. İşte bu dosdoğru yol

olan İslam’ı, Kur'an’ı ve bunları getiren rasulü yalanla-

yıp reddeden, bununla da yetinmeyerek insanların hak-

ka tâbi olmalarını engelleyen kimseler ise zalimdirler.

Zulümde en ileri gidenlerdir.”

Allah-u Teâlâ, bir başka ayette buna benzer olarak

şöyle buyuruyor:

“Onlar, hem ondan alıkoyarlar hem de ondan

uzaklaşırlar. Onlar, sadece kendilerini helak ederler

de farkında değillerdir.” (En’am: 26)

Allah-u Teâlâ bu ayette “zalim” sıfatından bahset-

miştir. Bu kelime “Zaleme” fiilinden türemiştir. Kelime

manası aşağıdaki gibidir.

Zaleme: “Zulmetmek. Hakkını noksan vermek. Ma-

lını gasbetmek. Bir şeyi yerinden başka bir yere koy-

mak. Yersiz yapmak. Doğru yoldan sapmak. Mevkii

olmayan yerde yeri kazmak.”

Allah-u Teâlâ, birçok ayette; “zaleme” fiilini ve

bundan türeyen “zalim” ve “zulüm” kavramlarını hem

müslümanlar hem de kâfirler için kullanmıştır. Dolayı-

sıyla ayetlerde geçen bu kavramlardan kimlerin kaste-

Page 251:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:157 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

251

dildiğini anlayabilmek için aynı ayette geçen ve bu sı-

fatların kullanılmasına vesile olan olayı incelemek ge-

rekir. Eğer ayette geçen olay küfür sayılan bir olay ise o

zaman bu tür sıfatlarla kâfirler kastediliyor demektir.

Eğer ayette geçen olay küfür değil de günah kapsamın-

da kalıyorsa, o zaman bundan günahkâr müslümanlar

kastediliyor demektir.

İşte bu konu ile ilgili birkaç örnek:

“Dedik ki: "Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerle-

şin ve onun her yerinde istediğiniz her şeyden rahat-

ça yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. (Eğer yaklaşır-

sanız) Zalimlerden olursunuz.” (Bakara: 35)

“Bu şahitlerin (sonradan yalan söyleyerek) bir gü-

nah kazandıkları anlaşılırsa, haklarına tecavüz et-

tikleri ölüye daha yakın olan (mirasçılardan) iki kişi

onların yerini alır ve "Andolsun ki bizim şahitliği-

miz onların şahitliğinden daha gerçektir ve biz (kim-

senin hakkına) tecavüz etmedik, aksi takdirde biz,

elbette zalimlerden oluruz" diye Allah'a yemin eder-

ler.” (Maide: 107)

Yukarıdaki ayetlerde kastedilenler müslümanlardır.

Çünkü Âdem’in yasak ağaçtan yemesi ve şahidlerin

yalan söylemeleri küfür değil, günah olan birer ameldir.

“Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze

göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş. Yaralar-

da da kısas vardır. Kim bunu bağışlarsa kendisi için

o keffâret olur. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmet-

mezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Maide: 45)

“Muhakkak ki Allah; Meryem oğlu Mesih’tir”

diyenler kesinlikle küfre girmiştir. Oysa Mesih (İsa)

Page 252:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:157

252

şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Benim de sizin de

Rabbiniz olan Allah’a ibadet edin! Muhakkak ki

Allah, kendisine şirk koşan kimseye cenneti haram

kılmıştır (o, tevbe etmedikçe asla cennete girmeyecek-

tir). Onun varacağı yer ateştir. Zalimlerin (kendileri-

ni ateşten kurtaracak) hiçbir yardımcıları yoktur.” (Maide: 72)

“Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şey-

leri O'na ortak koşmaları sebebiyle, kâfirlerin kalp-

lerine yakında korku salacağız. Gidecekleri yer ce-

hennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür!” (Ali imran: 151)

Yukarıdaki ayetlerde geçen zalim kelimelerinden

kastedilenler ise kâfirlerdir. Çünkü Allah’ın bildirdiği

hükümleri bırakıp başka hükümler vermek veya İsa’nın

Allah olduğunu söylemek gibi Allah’a ortak koşulan

ameller ise küfür olan ve kişiyi İslam’dan çıkaran amel-

lerdir.

Fakat Kur'an okudukları halde hiçbir şey anlamayan,

hadis okudukları halde gerçekleri göremeyen, yaşamak

için değil kültür olsun diye her kitabı okuyan ve her

okuduğunu doğru zanneden bazı kültürlü cahiller, Al-

lah’ın hiçbir yoruma ve tevile ihtiyaç duyulmayacak

kadar açık olan Maide: 45 ayetini okuyup, burada kaste-

dilenlerin müslümanlar olduğunu, çünkü zalim kelime-

sinin küfür manasına gelmediğini iddia ederler. Böylece

kafalarına göre kurallar ve şartlar koyarlar sonra da:

“Allah’ın hükümleri dışındaki hükümlerle hükmeden

kişi zalim müslümandır. Allah’ın hükümleri dışındaki

hükümlerle hükmeden kişi, kalben Allah’ın hükümlerini

Page 253:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:157 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

253

inkâr ediyorsa veya diliyle Allah’ın hükümlerini açıkça

inkâr ettiğini söylerse ancak o zaman kâfir olur” derler.

Yine bu okumuş(!) cahiller, Kur'an’da geçen “kâfir”

ve “fasık” kelimelerini de aynı şekilde yorumlarlar. İşte

bu cehaletin ta kendisidir. İşte bu, Kur'an hükümlerini

çarpıtmak demektir. İslam adına konuşan bu cahiller,

İslam dininin gizli düşmanlarıdır.

Ayetlerden Yüzçevirenler Azabı Hakederler

“Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmele-

rinden dolayı azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.” Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında ayetlerinden yüz

çevirenlerin nasıl bir sonla karşılaşacaklarını haber

vermektedir:

“Hak kendilerine apaçık bir şekilde geldiği halde onu

yalanlamak ve yüz çevirmekle kalmayıp, insanların

hakkı dinlemelerini, hakka inanmalarını ve tâbi olmala-

rını engelleyen azgın kâfirleri, ahiret gününde azabın en

şiddetlisiyle cezalandıracağız. Onların cezaları, sadece

şirk ya da küfür işleyen diğer kâfirlerinkinden daha şid-

detli olacaktır. Zira bu kimseler kendileri şirk ya da

küfür işlemekle, Rasulullah’ı ve Allah katından getirdi-

ği ayetleri yalanlamakla yetinmeyip, diğer insanları da

doğru yoldan alıkoymuş onları şirk ve küfür işlemeye

sevketmiş, böylece sapmalarına sebep olmuşlardır. Bu

nedenle işledikleri suça göre cezaları kat kat olacaktır.”

Allah-u Teâlâ, başka bir ayette şöyle buyuruyor:

“İnkâr eden ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar var

ya, bozgunculuk çıkarmalarına karşılık onlara azab

üstüne azabı artırdık.” (Nahl: 88)

Page 254:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:158 254

AYETLER VE MUCİZELER, ANCAK İMAN

ETMEK İSTEYENLERE FAYDA VERİR

158

158 – Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini ve-

ya Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı ayetleri-

nin gelmesini mi gözlüyorlar? Rabbinin bazı ayetle-

rinin geldiği gün, önceden iman etmemiş veya ima-

nında bir hayır kazanmamış olan kimseye, imanı bir

fayda sağlamaz. De ki: “Bekleyin! Muhakkak ki biz

de beklemekteyiz.”

Allah-u Teâlâ önceki ayette, müşriklerin ahiret gü-

nünde ileriye sürebilecekleri mazereti ortadan kaldır-

mak için Kur’an’ı Muhammed sallallahu aleyhi ve sel-

lem’e bir rahmet olarak indirdiğini, ancak ona tâbi olan-

ların Allah-u Teâlâ’nın hidayetine ve rahmetine ulaşa-

cağını, ona tâbi olmayanların ve insanların ona tâbi ol-

masını engelleyenlerin büyük bir azaba uğrayacaklarını

bildirmişti.

Bu ayette ise hakka tâbi olmayan, insanları hakka

tâbi olmaktan alıkoyan, bu gaye için her türlü hileye

başvuran ve ellerindeki bütün imkânları kullanan azılı

kâfirlerin hiçbir şekilde iman etmeyeceklerini, iman

etme konusunda ümitsiz vaka olduklarını haber vermek-

tedir.

Page 255:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:158 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

255

“Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini veya

Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı ayetlerinin

gelmesini mi gözlüyorlar?”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Kendilerine Allah’ın ayetleri geldiği ve hak yol

apaçık gösterildiği halde iman etmeyen, bilakis insanla-

rın İslam’a tâbi olmalarını engeleyen azılı kâfirler, iman

etmek için acaba ne bekliyorlar? Yoksa ölümü mü bek-

liyorlar? O an geldiğinde, melekler onların ruhlarını

şiddetle kabzeder. Yoksa Allah’ın mü’minlere vaadetti-

ği zaferin gelmesini mi bekliyorlar? O gün geldiğinde,

kâfirler hezimete uğrar ve dünyada azabı tadarlar. Yok-

sa şahit olan herkesin zorla iman edeceği mucizelerin

gelmesini mi bekliyorlar? Şayet bu inatçılıklarına, ca-

hilliklerine, sapma ve saptırmalarına devam edecek

olurlarsa bunlardan birisinin mutlaka başlarına gelece-

ğini bilsinler.”

Ayette geçen “meleklerin gelmesi”nden kasıt; ölüm

meleklerinin kâfirlerin ruhlarını kabzetmek için gelme-

sidir.

“Rabbinin gelmesi”nden kasıt ise şu iki manadadır:

a) Allah’ın mü’minlere zafer, kâfirlere ise azap vaa-

dinin gerçekleşmesidir.

b) Allah’ın kıyamet gününde keyfiyetsiz ve mesafe-

siz gelmesidir.

Allah-u Teâlâ, azap vaadinin gelmesi hakkında şöyle

buyurmuştur:

“Onlar, kendilerine meleklerin ya da Rabbinin

(azap) emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekli-

yorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı.

Page 256:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:158

256

Allah onlara (azap indirmekle) zulmetmemiş, fakat

onlar, kendi nefislerine zulmetmişlerdir.” (Nahl: 33)

Allah-u Teâlâ, kıyamet gününde keyfiyetsiz ve me-

safesiz olarak gelmesi hakkında şöyle buyurmuştur:

“(Yoksa onlar) Allah’ın buluttan gölgeler içerisin-

de gelmesini ve meleklerin gelmesini mi bekliyorlar?

Artık hüküm verilmiştir. (Şüphesiz) bütün işlerin

sonu Allah’a döner.” (Bakara: 210)

İbni Mesud radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Ayette geçen; “meleklerin gelmesi”; ölüm zama-

nında ölüm meleklerinin gelmesidir. “Rabbinin gelme-

si” ise; O’nun kıyamet gününde gelmesidir.” (Taberi)

Ayette geçen “Rabbinin bazı ayetlerinin gelme-

si”nden kasıt; Allah-u Teâlâ’nın vaadettiği ve inkâr

edemeyecekleri dünya azabının ya da ölümün veya kı-

yametin büyük alametlerinin gelmesidir. Zira kâfirler

Allah-u Teâlâ’nın azabını gördükleri zaman kendilerine

haber verilenlerin hak olduğunu inkâr etmeyecek, bila-

kis kabul edeceklerdir.

Allah-u Teâlâ’nın İsim ve Sıfatları Zatına Uy-

gundur

Ayette geçen “Rabbinin gelmesini”; insanların bir

yerden bir yere intikal etmesi gibi tevil etmek ve Allah-

u Teâlâ hakkında bu şekilde düşünmek, açık bir küfür-

dür. Çünkü bu şekildeki bir tevil ve açıklama, Allah-u

Teâlâ’yı mahlûkata benzetmek demektir.

Page 257:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:158 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

257

Allah-u Teâlâ’nın insanlar gibi bir yerden bir yere

intikal ettiğini düşünmek demek; Allah’ın, ilk bulundu-

ğu yeri boşaltması, terketmesi manasına gelir. Oysa

Allah-u Teâlâ, böyle noksan sıfatlardan münezzeh ve

yücedir.

Bu sebeble bizler, Allah-u Teâlâ’nın kıyamet günün-

de geleceğine iman eder, fakat nasıl geleceği konusunda

hiçbir tevile kalkışmayız.

Allah’ın isim ve sıfatları, zatına uygundur. Allah-u

Teâlâ’nın zatının mahiyetini bilemediğimiz için isim ve

sıfatlarının mahiyetini de bilemeyiz. Bu sebeble, Kur’an

ve sahih sünnette Allah-u Teâlâ’ya ait olduğu belirtilen

isim ve sıfatların Allah-u Teâlâ’nın zatına layık olduğu-

na, tahrif etmeden, iptal etmeden, şekil, mahiyet ve ör-

nek vermeden iman etmek gerekir.

O halde Allah-u Teâlâ’nın isim ve sıfatlarına nasıl

iman ediliyorsa, böyle müteşabih ayetlere de aynı şekil-

de tahrif ve ta’til (iptal) etmeden, şekil ve örnek verme-

den, Allah-u Teâlâ’nın zatına uygun olarak iman etmek

gerekir.

“Rabbinin bazı ayetlerinin geldiği gün, önceden

iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış

olan kimseye, imanı bir fayda sağlamaz .”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Herkes şunu çok iyi bilsin: İnsanları iman etmeye

zorlayan ayetler ve mucizeler geldikten sonra veya can

boğaza dayandıktan sonra yapılan tevbe ve iman artık

fayda vermez. Tıpkı Firavn’un boğulacağı andaki tevbe

ve imanının kendisine fayda vermemesi gibi...”

Page 258:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:158

258

Kişiye tevbe ve imanın fayda vermeyeceği anlar:

a) Gargara anında yani; can boğaza geldiği andaki

tevbe ve iman.

b) Kıyametin büyük alametleri çıktığı andaki tevbe

ve iman.

c) Allah-u Teâlâ’nın vaadettiği dünya azablarından

birisinin geldiği andaki tevbe ve imandır...”

Buhari bu ayetin tefsiriyle alakalı olarak şöyle bir ri-

vayet zikretmiştir:

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Güneş batıdan çıkmadan kıyamet kopmayacak-

tır. Güneşin batıdan çıktığını gören bütün insanlar

iman edecektir. Fakat bu iman, kendilerine fayda

vermeyecektir. Tıpkı Allah-u Teâlâ’nın: “Rabbinin

bazı ayetlerinin geldiği gün, önceden iman etmemiş

veya imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye

imanı, bir fayda sağlamaz.” ayetinde buyurduğu

gibi...” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbni Mace, Nesei)

İnsanın Teklife Muhatap Olduğu An

İnsan, muhayyerliğini ortadan kaldıran herhangi bir

engel bulunmadığı müddetçe, teklife muhataptır.

Allah, insana; imanı kabul etme ve iyi ameller işleme

konusunda bir takım tekliflerde bulunmuş yani; sorumlu

tutmuştur. Ancak insan, muhayyer olarak kendi serbest

iradesiyle imanı ya da küfrü seçtiği zaman buna göre

mükâfat ya da ceza alır. Yoksa insan, muhayyerliğinin

ortadan kalktığı yani; tercih hürriyetinin olmadığı bir

durumda iman eder ya da küfür işlerse bu imanı veya

Page 259:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:158 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

259

küfrü Allah-u Teâlâ katında kendisine bir fayda ya da

zarar sağlamaz.

Ölüm anında can boğaza gelmişken iman etmek ya

da kıyametin büyük alametlerinin görülmeye başlandığı

anda iman etmek gibi... Çünkü böyle durumlarda kişi

için muhayyerlik söz konusu değildir. İnsan ölüm anın-

da artık geri dönüş olmadığını, ölümden kurtulamaya-

cağını, kendisinin ne durumda olduğunu ve sonunun ne

olacağını anlar. Böyle bir durumda iman etmekten, kötü

amellerinden tevbe etmekten ve pişman olmaktan başka

yapabileceği bir şey yoktur. Hatta iman etmemek aklına

bile gelmez. İşte böyle durumlarda insan zoraki iman

edecek, günahlarından tevbe edecek ve salih amel işle-

meye kalkışacaktır. Fakat bunların hiçbirisi kendisine

fayda vermeyecektir. Zira bunları kendi serbest irade-

siyle değil, mecbur kaldığı için zoraki yapmıştır.

Bu ayete göre mükafaat veya ceza; insanın kendi

serbest iradesiyle işlediği amellere karşılık olarak veri-

lir.

Allah-u Teâlâ, bir başka ayette bu konuyla ilgili ola-

rak şöyle buyurmaktadır:

“Bizim (dayanılmaz) azabımızı gördüklerinde:

“Tek olan Allah’a iman ettik ve O’na ortak koşmak-

ta olduklarımızı reddettik” dediler. Fakat bizim (da-

yanılmaz) azabımızı gördükleri zamanki imanları

kendilerine bir fayda sağlamadı. (Bu) Allah’ın, kul-

larına öteden beri (uyguladığı) bir sünnetidir. İşte

kâfirler, bu şekilde hüsrana uğramışlardır.” (Gafir: 84-85)

Page 260:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:158-159 260

“De ki: “Bekleyin! Muhakkak ki biz de bekle-

mekteyiz.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! O müşriklere şöyle de: “Sizler, İs-

lam’ın yok olmasını, nebiyi öldüreceğinizi ve müslü-

manların yenilmesini bekliyorsunuz. O halde bunları

bekleyin bakalım... Bizler de, Allah’ın bize olan zafer

vadini ve kâfirleri yokedeceği sözünü bekliyoruz. Bu

sebeble artık sizler zannettiğiniz şeyi, bizler de inandı-

ğımız şeyi bekleyelim. Yakında kimin beklentisinin

gerçekleşeceğini hep birlikte göreceğiz.”

Allah-u Teâlâ’nın bu ayeti, kâfirler için büyük bir

korkutma ve tehdittir.

Allah-u Teâlâ buna benzer olarak başka ayetlerde

şöyle buyurmuştur:

“Onlardan önce gelip geçmiş kimselerin (geçirmiş

oldukları azap) günlerinin benzerinden başkasını(n

gelmesini)mi bekleyip dururlar? De ki: “Bekleyip

durun (bakalım). Muhakkak ki ben de sizinle bera-

ber bekleyenlerdenim.” (Yunus: 102)

“Ve bekleyip durun! Muhakkak ki biz de bekle-

yip duranlardanız.” (Hud: 122)

“Öyleyse onlardan yüz çevir ve bekle! Muhakkak

ki onlar da bekleyip duruyorlar.” (Secde: 30)

DİNLERİNİ PARÇALAYIP GRUPLAŞANLAR

159

Page 261:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:159 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

261

159 – Muhakak ki dinlerini parça parça edip

gruplaşan kimselerle, sen hiçbir şeyde onlardan ol-

madın. Şüphesiz ki onların işi Allah’a aittir. Sonra,

yapmakta oldukları şeyleri onlara haber verecektir.

Allah-u Teâlâ, geçmiş ayetlerde birçok yerde tevhi-

din delillerini ikame etmiş, şirkin bütün şüphelerini iptal

etmiş ve kitab ehlinin şeriatlerini zikretmişti.

Bu ayette ise; İslam’a bağlanan kimselerin kitab ehli

gibi bölüm bölüm fırkalaşmamalarını, kitabın bir kıs-

mına inanıp bir kısmına inanmamazlık yapmamalarını,

heva ve heveslerine göre hareket etmemelerini ve hep

birlikte Kur’an, sünnet ve selefi salihinin yoluna sımsıkı

bir şekilde bağlanmalarını emretmektedir.

“Muhakak ki dinlerini parça parça edip grupla-

şan kimselerle, sen hiçbir şeyde onlardan olmadın.

Şüphesiz ki onların işi Allah’a aittir. Sonra, yap-

makta oldukları şeyleri onlara haber verecektir.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Dinlerini parça parça ederek bir

kısmına inanan, bir kısmına inanmayan, bir kısmıyla

amel eden, bir kısmıyla amel etmeyen, ayetleri heva ve

heveslerine göre tefsir eden, fırkalara bölünüp fırkalar-

dan herhangi birine körü körüne bağlanan kimselerle

senin hiçbir alakan yoktur. Sen ve beraberindeki

mü’minler, onlardan değilsiniz ve onların yapmış ol-

duklarından uzaksınız. Onların hesabları Allah’a aittir

ve Allah, yapmış olduklarının karşılığını kıyamet gü-

nünde onlara tek tek verecektir.”

Page 262:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:159

262

Allah-u Teâlâ bu ayette, kitab ehlinin fırkalara ayrıl-

dığı gibi müslümanların da fırkalara ayrılmamaları,

kitab ehlinin heva ve heveslerine göre hareket ettikleri

gibi müslümanların da heva ve heveslerine göre hareket

etmemeleri, kitab ehlinin kitabın bir kısmına inanıp bir

kısmını inkâr ettikleri gibi müslümanların da kitabın bir

kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmemeleri için nebisi-

ni uyarmakta ve müslümanlara, Kur’an’a, sünnete ve

selefin yoluna sımsıkı tutunmalarını, heva ve hevesleri-

ne tâbi olmamalarını ve tefrikaya düşmemelerini em-

retmektedir.

Allah-u Teâlâ bir başka ayette bu konuyla ilgili ola-

rak şöyle buyuruyor:

“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra fır-

kalara ayrılan ve ihtilafa düşenler gibi olmayın! İşte

böyle kimseler için çok büyük bir azab vardır.” (Ali İmran: 105)

El-Erbat b. Sariye radıyallahu anh şöyle dedi:

“Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem öyle bir

vaaz yaptı ki, bundan dolayı kalpler titredi, gözlerden

yaş aktı. Ona şöyle dedik:

“Ey Allah’ın rasulü! Bize öyle bir nasihat ve vaaz

verdin ki, sanki bizden ayrılacak bir kişinin vasiyeti gibi

oldu. Bize ne öğütlüyorsun?” Rasulullah sallallahu aley-

hi ve sellem şöyle dedi:

“Size; Allah’tan korkmayı, Habeşli bir köle olsa

bile, onu dinleyip itaat etmeyi vasiyet ediyorum.

Benden sonra çok yaşayacak olan kimse, çok ihtilaf-

lar görecektir. O halde sizler benim ve raşid halife-

lerimin sünnetine bağlanın, onlara sımsıkı sarılın!

Page 263:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:159 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

263

Her yeni çıkan şeye karşı da dikkatli olun! Çünkü

her bidat sapıklıktır.” (Ebu Davud, Tirmizi rivayet etti ve hasen-sahih dedi.)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Kim benim sünnetimden yüz çevirirse o, benden

değildir.” (Buhari, Müslim)

Muaviye b. Ebi Süfyan radıyallahu anh şöyle dedi:

“Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ayağa

kalkarak şöyle dedi:

“Sizden önceki kitab ehli, yetmiş iki fırkaya ay-

rıldı. Bu ümmet ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.

Bunların yetmiş ikisi ateştedir, bir tanesi cennette-

dir. Cennette olanı ise “El-Cemaa”dır.” (Ebu Davud)

Abdullah b. Amr radıyallahu anh’den Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“İsrail oğulları yetmiş iki fırkaya ayrılmıştır. Üm-

metim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir tanesi

hariç hepsi ateştedir.” Bunun üzerine sahabeler:

“Ey Allah’ın rasulü! Ateşe girmeyen fırka hangisi-

dir?” diye sordular. Rasulullah (s.a. s) şöyle dedi:

“Benim ve sahabelerimin yolunu takib eden fır-

kadır.” (Tirmizi)

Avf b. Malik el Eşcai’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Ümmetim, yetmiş küsür fırkaya ayrılacaktır. En

tehlikeli olanı ve en büyük fitneye sebebiyet vereni

ise; dini, kendi kafa ve görüşlerine göre kıyas eden,

yine kendi kafa ve görüşlerine göre Allah’ın helal

kıldığını haram, haram kıldığını helal kılanlardır.” (İbni Abdil Berr)

Page 264:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:159

264

Dinlerini Parça Parça Edenler

Allah-u Teâlâ’nın; “dinlerini parça parça edip

gruplaşan kimseler” ayetinin hükmü amm (genel)dır.

Bu sebeble bu ayetin hükmü yahudileri, hristiyanları ve

İslam dinine bağlı olduklarını iddia eden bid’atçi, heva

ve heveslerine uymuş sapık taifeleri de kapsamaktadır.

Ömer radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in Aişe radıyallahu anhâ’ya şöyle dediği riva-

yet olunmuştur:

“Ey Aişe! “Dinlerini parça parça edip gruplaşan

kimseler” bu ümmetten bid’at ehli olan, heva ve he-

veslerine uyan ve dalalet sahibi olan kimselerdir. Bu

kimselerin tevbesi yoktur.

Ey Aişe! Suçu olan herkesin tevbesi vardır. Fakat

bid’atçi olan ve heva ve heveslerine uyan kimselerin

ise tevbeleri yoktur. Ben onlardan beriyim, onlar da

benden beridirler.” (İbni Ebi Hatim, Ebuşşeyh, Taberani-Şuabil İman, El-

Hakimet Tirmizi)

Bu hadisteki “bid’atçi olan ve heva ve heveslerine

uyan kimselerin ise tevbeleri yoktur” sözü; Allah-u

Teâlâ onların tevbesini kabul etmeyecek manasında

değil, böyle insanlar kendilerini doğru yolda gördükleri

için tevbe etmezler manasındadır.

İhtilaf ve Fırkalaşmanın Sebebleri

İhtilaf ve fırkalaşmanın sebebleri çoktur. Bunların en

önemlileri şunlardır:

1 – Saltanat, hükümdarlık ve liderlik sevgisi.

2 – Bir kavme ya da cinse karşı olan taassub.

3 – Heva ve hevese göre hareket etmek.

Page 265:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:159 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

265

4 – Cehalet.

5 – İslam düşmanlarının tuzaklarına düşerek onların

sözlerine kanmak.

6 – Başkalarının adet ve alışkanlıklarına tâbi olmak.

Dört Mezhebin İctihadları ve Mezhebleri Taklid

İslam tarihinde muteber olarak görülün dört mezhebe

mensup alimlerin yapmış oldukları ictihadlar ve bu icti-

hadlar sebebiyle bir takım ihtilafların ortaya çıkışı, kö-

tülenmiş olan fırkalaşma kapsamına girmez. Zira bu

güzide İslam alimlerinin her birinin sunmuş olduğu

görüşler; heva ve hevese göre verilmiş fetvalar değil,

Kur’an ve sünnete dayalı birer ictihaddır. Bu şekilde

yapılmış ictihadları İslam dini kötü görmez.

İslam dininin asıl kötü gördüğü şey; heva ve hevese

dayalı fetvalar verilmesi ve verilen bir takım fetvaları

Kur’an ve sünnetle delillendirmek adına ayet ve hadis-

lerin çarptırılmasıdır.

İslam dininin kötü gördüğü diğer bir tutum ise; icti-

hadında hatalı olsalar bile alimlere körü körüne bağ-

lanmak ve taklit etmektir. Kötü görülen diğer bir tavır da;

mezhepçilik yaparak, herhangi bir mezhep mensubunun

diğer mezheptekilere düşman olması, aşağılaması ve

kötülemesidir.

İslam tarihi incelendiğinde, kimi dönemlerde ceha-

let, körü körüne taklit, taassub ve mezhepçilik sebebiyle

bir mezhebteki şahsın, diğer mezheblere mensup kişile-

re kızını vermez olduğu veya aynı camide ayrı ayrı na-

maz kılan dört ayrı cemaat olduğu görülecektir. İs-

Page 266:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:159-160 266

lam’ın kabul etmediği fırkalaşma, işte bu şekilde olan

fırkalaşmalardır.

Müslümanlar olarak bizler, dört mezhebin hak oldu-

ğunu, imamlarının ise selefissalihine bağlı büyük müc-

tehidler olduğunu, ictihadlerini, doğru olan ictihad ku-

rallarına göre yaptıklarını kabul ederiz. Fakat onların

birer insan olduğunu ve hata yapmalarının mümkün

olabileceğini de gözardı etmeyiz. Çünkü rasuller dışın-

da bütün yaratılmışların hata yapmaları söz konusudur.

Burada şu noktaya da dikkat çekmek gerekir: Kur’an

ve sünnetten hüküm çıkartma seviyesine çıkmayan kim-

selerin sahih olan bir mezhebi taklid etmeleri yanlış

birşey değildir. Delilleri bilmeye, öğrenmeye, delillerden

hüküm çıkarmaya gücü yeten kimselerin ise mezheb

imamlarının verdikleri fetvaların delillerini bilerek amel

etmeleri gerekir.

İYİLİK VE KÖTÜLÜKLERİN KARŞILIĞI

160

160 – Kim bir iyilikle gelirse onun için on katı

vardır. Kim de bir kötülükle gelirse ancak onun mis-

liyle cezalandırılır. Onlar (orada asla) zulmedilmez-

ler.

Allah-u Teâlâ daha önceki ayetlerde imanın temelle-

rini ve bütün peygamberlere verilen on vasiyeti bildir-

mişti. Bir önceki ayette ise dinlerini parça parça eden ve

gruplaşan kimseler hakkında haber vermişti.

Page 267:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:160 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

267

Bu ayette ise; ister iyi, ister kötü olsun, yapılan her

amele karşılık mükâfat veya ceza verileceğini haber

vermektedir.

“Kim bir iyilikle gelirse onun için on katı vardır.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Her kim Allah’a gereği gibi iman eder ve onu boza-

cak bir amel işlemeksizin iyilik yaparsa, Allah’ın huzu-

runa geldiği ahiret gününde bu iyi ameline karşılık on

misli mükâfat alacaktır.”

Allah-u Teâlâ, bu ayette yapılan bir iyiliğin karşılı-

ğında on misli vereceğini bildirmiştir. Fakat iyilik ya-

panın ihlas ve durumuna göre bu mükâfat yediyüz ya da

daha fazla da olabilir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmuştur:

“Kim Allah’a karz-ı hasen olarak borç verirse,

muhakkak Allah, bunun karşılığını kat kat verecek-

tir.” (Bakara: 245)

“Mallarını Allah yolunda harcayanların misali,

yedi başak veren ve her bir başağında yüz tane bu-

lunan tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat (karşı-

lık) verir. Muhakkak ki Allah Vasi’dir, Alim’dir.” (Bakara: 261)

“Eğer Allah’a karz-ı hasen olarak güzel bir şekil-

de borç verirseniz, onu sizin için kat kat artırır ve

sizi bağışlar. Şüphesiz ki Allah Şekur’dur, Ha-

lim’dir.” (Tegabun: 17)

Hasene yapmaya niyet ettiği halde yapamayan kişiye

gelince... Bir kişi, bir iyilik yapmaya niyet eder ancak

imkânı olmadığı için niyet ettiği ameli gerçekleştire-

Page 268:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:160

268

mezse, Allah-u Teâlâ ona, iyilik yapmış gibi bir hasene

yazar. Fakat iyilik yapmaya niyet eden kişi, bu ameli

işleme imkânı varken işlemezse, ona hiçbir hasene ya-

zılmaz.

“Kim de bir kötülükle gelirse ancak onun misliyle

cezalandırılır.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Her kim de bir kötülük işler ve günahından tevbe

etmeksizin Allah’a kavuşursa, Allah, ahiret gününde

onu işlediği günahın miktarınca cezalandıracaktır. İşte

bu, Allah’ın kullarına karşı olan adaletidir.”

İbni Abbas radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in, bir kudsi hadisi naklederek şöyle

dediği rivayet edilmiştir:

“Aziz ve yüce olan rabbiniz merhametlidir. Siz-

den iyilik yapmaya niyet eden bir kimse, sonra onu

yapmazsa Allah-u Teâlâ onun için bir iyilik sevabı

yazar. Şayet niyet ettiği bu iyiliği yaparsa on mislin-

den 700 misline kadar karşılık yazar. Bir kötülüğü

yapmaya niyet eden kimse, sonra (vazgeçip) bunu

yapmazsa, Allah-u Teâlâ ona bir hasene sevabı ya-

zar. Eğer bu kötülüğü yaparsa, kötülüğünün mikta-

rınca ceza yazar veya onu siler.” (Buhari, Müslim, Ahmed, Nesei)

Kötülüğü Düşündüğü Halde Kendisine Hasene

Yazılan Kimse

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kötülüğe niyet

edip sonra vazgeçen ve kendisine hasene yazılan kim-

senin kim olduğunu bir hadisinde bildirmiştir.

Page 269:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:160 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

269

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Allah-u Teâlâ kulunu gördüğü halde melekler

O’na şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Senin bu ku-

lun, bir kötülük yapmak istiyor.” Allah-u Teâlâ, o

kulunun durumunu çok iyi bilmektedir. Bu sebeble

onlara şöyle diyecek:

“Onu gözetin! Eğer bu kötülüğü yaparsa, onun

karşılığı kadar ona yazın. Eğer bunu yapmayıp ter-

kederse, bunu onun için bir hasene olarak yazın.

Çünkü onu, benim için terketti.” (Müslim)

Bu hadis; işlemeyi düşündüğü bir kötülüğü ya da

günahı Allah-u Teâlâ için terkeden kişinin defterine, bir

iyilik yazılacağını göstermektedir.

Kötülüğü düşündüğü halde terkedenler üç kısımdır:

1 – Allah-u Teâlâ’dan korktuğu için terkeden kimse.

İşte ancak bu gibi kimselere bir hasene yazılır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Kulum eğer bir kötülük yapmaya niyet ederse,

onu işleyinceye kadar ona bir kötülük olarak yaz-

mayın! Eğer onu işlerse onun bir misli olarak ceza

yazın! Eğer benim için terkeder, yapmazsa onun için

bir hasene olarak yazın! Bir iyilik yapmayı düşünür

ve bunu yapmazsa onun için bir hasene yazın! Eğer

bunu yaparsa onun için on mislini yazın hatta 700

misline kadar yazın!” (Buhari)

Bu hadiste geçen; “Bir iyilik yapmayı düşünür ve

bunu yapmazsa onun için bir hasene yazın!” sözün-

den kasıt; “bir iyilik yapmayı gerçekten düşünen, fakat

imkânı olmadığı için yapamayan kimseye iyilik yazın”

Page 270:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:160

270

demektir. Yoksa iyilik yapmaya niyet edip de sonra

imkânı olduğu halde onu yapmayan kimseye iyilik ya-

zılmaz.

2 – Unuttuğu için terkeden kimse. Bu kimseye o kö-

tülüğü yapmadığı için iyilik ya da ceza yazılmaz.

3 – İmkânı olmadığı için yapamayan kimse. Bu kim-

se şayet imkânı olsaydı o kötülüğü terketmez, işlerdi.

İşte bu kimse, kötülük yapan hükmündedir ve yapmayı

düşündüğü kötülük miktarınca ceza alır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“İki müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya çarpışır-

sa, ölen de öldüren de cehennemdedir.” Sahabeler:

“Ey Allah’ın Rasulü! Öldürenin suçunu anladık.

Ölenin suçu nedir?” diye sordular. Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem:

“Ölen kimse de öldüreni öldürmeye çalışıyordu.” (Buhari, Müslim)

“Onlar (orada asla) zulmedilmezler.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Allah, iyilik veya kötülük yapan kimselerin, işledik-

leri amellerinin karşılığını hiç eksikliğe uğratmaksızın

verecektir. İyilik yapanlara katından bir rahmet olmak

üzere kat kat sevap verir. Kötülük yapanlara ise yine

rahmetinin bir gereği olarak sadece işlediği kötülüğü-

nün karşılığını verir, daha fazlasını vermez.”

Bu ayet Allah-u Teâlâ’nın, kullarına karşı ne kadar

adil ve ne kadar merhametli olduğunu göstermektedir.

Şüphesiz ki Allah-u Teâlâ, kullarına zulmetmekten hem

aklen hem de naklen münezzehtir.

Page 271:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:160-161 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

271

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında bir başka ayette

şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz ki Allah, zerre miskali zulmetmez. Şa-

yet bir hasene işlenirse, onu kat kat artırır ve katın-

dan büyük bir mükâfat verir.” (Nisa: 39)

Ebu Zerr radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Allah-u Teâlâ bir hadisi kudside şöyle buyur-

muştur:”

“Ey kullarım! Ben zulmü, kendi nefsime ve sizle-

re haram kıldım. Onun için, birbirinize zulmetme-

yin!” (Müslim)

İBRAHİM (A.S.)’IN HANİF MİLLETİ

161

161 - De ki: “Muhakkak ki rabbim beni dosdoğru

bir yola, dimdik duran dine, İbrahim’in hanif mille-

tine iletti. Ve O, müşriklerden değildi.”

Allah-u Teâlâ bu ayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’e hitab ederek; Allah-u Teâlâ’nın onu, İbrahim

aleyhisselam’ın hanif milletine ilettiğini insanlara bildir-

mesini söylemekte, ayrıca bütün insanların bu dine gir-

mesini de gerekli kılmaktadır.

“De ki: “Muhakkak ki rabbim beni dosdoğru bir

yola, dimdik duran dine...”

Page 272:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:161

272

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında İslam dinini vasfe-

derek şöyle buyurmaktadır:

“Ey Muhammed! Kavmine ve bütün insanlara şöyle

de: “Benim rabbim, beni doğru yola iletti. Bu öyle bir

yol ki, yamukluğu olmayan, dümdüz olan, dünya ve

ahiret saadetine ve hakka ulaştıran yegâne ve en kestir-

me yoldur. Her kim, bu yola tâbi olursa işte o kimse

hidayete, hakka, adalete, dünya ve ahiret mutluluğuna

ulaşır.”

“İbrahim’in hanif milletine iletti.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in, sözlerine şu şekilde devam etme-

sini buyuruyor:

“Rabbimin beni kendisine ulaştırdığı doğru din, İbra-

him’in, her türlü şirkten uzak olan Tevhid dinidir. O

halde ey insanlar! Sizler de bu dine tâbi olun. Üstelik

Bu din, hem benim hem atanız İbrahim’in ve hem de

bütün rasullerin dinidir.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak başka ayet-

lerde şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki İbrahim, hanif olarak Allah’a gö-

nülden bağlanan bir ümmetti. Müşriklerden de ol-

mamıştı. O’nun nimetlerine şükredendi. (Allah) onu

seçti ve onu dosdoğru yola hidayet etti. Ona dünya-

da bir güzellik verdik. Ve Muhakkak ki o, ahirette

de salihlerdendir. (Ey Muhammed!) Sonra sana, ha-

nif (şirkten tamamen uzak) olarak İbrahim’in milleti-

ne (dinine) tâbi olmanı vahyettik. O, (kesinlikle)

müşriklerden değildi.” (Nahl 120-123)

Page 273:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:161 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

273

“Nefsini helake sürükleyerek alçaltandan başkası

İbrahim'in milletinden (dininden) yüz çevirmez” (Bakara: 130)

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette; “İbrahim’in hanif mil-

leti...” buyurmasının sebebi; gerek arab müşriklerinin,

gerekse yahudi ve hristiyanların, İbrahim’in dinine tâbi

olduklarını iddia etmeleri ve onlardan herbirinin, İbra-

him aleyhisselam’ın kendilerine gönderilmiş bir rasul

olduğunu söylemeleridir. Hatta Kureyş ve onlara bağlı

olanlar, kendilerinin İbrahim aleyhisselam ve İsmail

aleyhisselam’ın dinine bağlı olduklarını söylüyor ve ken-

dilerine “hanifler” diyorlardı. Yahudi ve hristiyanlar da

kendilerinin İbrahim aleyhisselam’ın dinine bağlı olduk-

larını söylüyorlardı.

“Ve o, müşriklerden değildi.”

Allah-u Teâlâ, İbrahim aleyhisselam’ın dinine bağlı

olduklarını iddia eden arab müşriklerine, yahudilere ve

hristiyanlara, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

şöyle demesini söylüyor:

“Ey İbrahim’in dinine bağlı olduklarını iddia eden

kimseler! Sizler, hem Allah’a şirkler koşuyorsunuz hem

de İbrahim’in dininden olduğunuzu söylüyorsunuz. Şu-

nu iyi biliniz ki, İbrahim, hiçbir zaman şirk koşmamış-

tır. O, şirkten uzak muvahhid bir kişi idi. Bu sebeble

sizler, İbrahim’in dinine gerçekten bağlı olan kimseler

değilsiniz. İbrahim’in dinine asıl bağlı olanlar, ben ve

bana tâbi olan müslümanlardır. Eğer sizler ileriye sür-

düğünüz iddianızda ihlaslı kimselerseniz hemen şirki

terkeder ve bana tâbi olursunuz. Yoksa sizlerin “İbra-

him’in dinine bağlı olma” iddianız Allah katında sizlere

Page 274:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:161

274

hiç bir fayda sağlamayacak ve Allah sizden asla razı

olmayacaktır.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyurmaktadır:

“İbrahim, ne bir yahudi, ne de bir hristiyan idi.

O, kesinlikle hanif bir müslümandı ve müşriklerden

de (hiç) olmamıştı.” (Ali İmran: 67)

İddia ile Müslüman Olunmaz

Allah-u Teâlâ’nın göndermiş olduğu bütün rasullerin

dini tektir. O da; Tevhid’dir. Bu sebeble aralarında aki-

de ve iman bakımından hiçbir fark yoktur. Farklılık ise

sadece onlara verilen şeriatlerdedir.

Gönderilen bütün rasuller, insanları; sadece Allah-u

Teâlâ’ya ibadet edip şirkten sakınmaya davet etmişler-

dir. Bu rasullerin davetine uyan, Allah-u Teâlâ katından

getirdikleri emirlere tâbi olan, karşı gelmeyen ve onları

destekleyen herkes, muvahhid birer müslümandır.

Kendilerinin İslam üzere olduklarını, İslam’ı savun-

duklarını, onu hakim kılmak için çalıştıklarını söyleyen,

bununla birlikte bütün hayatlarını Allah-u Teâlâ’nın

bildirdiği şekilde düzenlemeyen, Allah-u Teâlâ’nın ra-

sulüne gerektiği şekilde tâbi olmayan, arzularına ters

düşünce Allah-u Teâlâ’nın hakimiyetini kabul etmeyen,

tağutun her türünü, her ne konuda olursa olsun reddet-

meyen, onların hükümlerine teslimiyet gösteren ve böy-

lece şirk içerisinde yaşayan kimseler ise sadece; “mu-

vahhid müslüman” olduklarını iddia eden birer kâfirdir-

ler.

Page 275:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:161 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

275

Zamanımızda böyle kimselere çokca rastlamaktayız.

Bu kimseler, bir yandan kendilerinin Muhammed sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in milletine tâbi olan muvahhid

birer müslüman olduklarını söylerler, diğer taraftan ise

hayatlarında Allah-u Teâlâ’nın şeriati dışındaki beşer

ürünü kanunları tatbik ederler. Bu cahiliye kanunlarına

tâbi olurlar. İhtilaf halinde insanları bu kanunlarla mu-

hakeme eder veya bu kanunlarla muhakeme olurlar.

Salih kimseler olarak vasıflandırdıkları kimselerin me-

zarlarına giderek onlara ibadet eder veya ettirirler. Al-

lah-u Teâlâ’nın kâfir dediği kişilere kâfir demezler, ak-

sine, onlara dostluğun en ileri derecesini gösterir veya

göstertirler; Allah-u Teâlâ’nın müslüman dediği kimse-

leri ise “İslam düşmanı”, “vatan haini”, “bölücü”, “sa-

pık” olarak nitelendirir ve insanlara bu şekilde empoze

ederek onların da böyle inanmalarını sağlarlar. Bunlar

gibi daha nice küfür ve şirk işlerler ama “en iyi müslü-

man biziz, bizim kalbimiz temiz” demekten de geri

kalmazlar.

Müslüman olduklarını iddia ettikleri halde bilerek

veya bilmeyerek böyle şirk ve küfür işleyenlere, Allah-

u Teâlâ’nın bu ayetini çok iyi düşünmelerini tavsiye

ederiz. Çünkü onların içinde bulundukları durum, Rasu-

lullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında İbrahim aley-

hisselam’ın dinine bağlı olduklarını iddia eden bununla

birlikte şirk, küfür ve her tür sapıklık üzere yaşayan

yahudi, hristiyan ve müşriklerin durumuna ne kadar da

çok benzemektedir!

Şunu tekrar vurgulamakta fayda vardır: Bir takım id-

dialarla müslüman ve muvahhid olunmaz. Müslüman ve

muvahhid olmak ancak, Allah-u Teâlâ’nın rasulüne her

Page 276:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:161-162 276

konuda tâbi olmakla, Allah-u Teâlâ’yı gerektiği gibi

birlemekle, emrettiği herşeyi yerine getirip, yasakların-

dan tamamen kaçınmakla, şirkten ve müşriklerden ke-

sinlikle uzak durmakla mümkün olur.

Zamanımızın en yaygın şirki ise; Allah-u Teâlâ’nın

şeriatini terkedip, beşer aklının ürünü olan kanunları

yürürlüğe koymak, zorla veya kandırma ile insanları bu

kanunlara itaate mecbur kılmaktır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, nasıl insanları

İslam’a davet ederken putları reddetmeyi, onlara ibadet

etmemeyi, putlara tâbi olanları tekfir etmeyi, onları

sevmemeyi ve onlardan uzak durmayı müslüman olma-

nın şartı olarak ileri sürmüşse, günümüzde de müslü-

man ve muvahhid olmanın şartı, Allah’ın hükümleri

dışında hükümler koyan tağutları ve onlara tâbi olanları

reddetmek, onları tekfir etmek ve onlarla olan bütün

dostluk ilişkilerini kesmektir.

GERÇEK MUVAHHİD

162

162 – De ki: “Namazım, kestiğim kurban, haya-

tım ve ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir.”

Allah-u Teâlâ, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e;

doğru yol üzere bulunduğunu ve İbrahim aleyhisselam’ın

dinine bağlılığını ilan etmesini emretmiş, herkesin şirk-

ten uzaklaşarak dosdoğru yol olan İslam dinine tâbi

Page 277:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:162 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

277

olması gerektiğini bildirmişti. Bu ve sonraki ayette ise

gerçek muvahhidin, gerçek müslümanın kim olduğunu

ve nasıl olması gerektiğini açıklamaktadır

“De ki: “Namazım, kestiğim kurban, hayatım ve

ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir.”

Allah-u Teâlâ, bu ayette Rasulüne şöyle buyuruyor:

“Ey Rasulüm! O müşriklere şöyle de: “Ey Allah’tan

başka varlıklara tapan, bununla birlikte muvahhid oldu-

ğunu söyleyen müşrikler! Şunu İyi biliniz ki; gerçek

muvahhid benim. Zira ben; namazımı, kestiğim kurba-

nımı ve yaptığım diğer bütün ibadetlerimi Allah için ve

O’nun istediği şekilde yaparım. Hatta yaşantım ve ölü-

müm de O’nun içindir. Bu sebeble yaşantımda sadece

Allah’ın istediği şekilde hareket eder, sadece O’nun

emrine itaat ederim. Benim için helal ve haram, sadece

O’nun helal ve haram kıldığıdır. İbadetlerimi yaparken

sadece O’nun rızası için ve istediği şekilde yaparım.

O’na ibadetimde hiçbir aracı tayin etmem, hiçbir kim-

seyi O’na yaklaşmak için vesile edinmem. Ben, Allah’a

hiçbir şeyi şirk koşmam. Kim olursa olsun, Allah’ın

şeriati dışında heva ve hevesine göre hareket eden hiç

kimseye itaat etmem. Bütün hayatımı Allah’ın şeriatini

hakim kılmak, şirkin her çeşidini yoketmek için harca-

rım. Gerekirse de bu gayeyle hareket ederek canımı

O’nun yolunda feda ederim.”

Nusuk Kelimesi

Ayette geçen “nusuk” kelimesi; lügatta; ibadet ma-

nasındadır. Nasik ise; ibadet eden demektir.

Page 278:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:162

278

Bu kelime Kur’an’da ve hadislerde ya hac ibadeti ya

kurban kesme ibadeti ya da din ve şeriatler manasında

kullanılmıştır.

Bu kelime aşağıdaki ayette “hac ibadeti” manasında

kullanılmıştır:

“Menasiklerinizi (hac ibadetlerinizi) bitirdiğiniz

zaman (cahiliyede) atalarınızı (kibirlenerek) andığınız

gibi, hatta daha fazla Allah’ı zikredin...” (Bakara: 200)

Aşağıdaki ayette bu kelime “kurban kesme” mana-

sında kullanılmıştır:

“Artık kim (ihramda iken) hasta olur veya başında

(yara, bit gibi) bir eziyet bulunur (da bundan kurtul-

mak için traş olur)sa, (ona da) oruçtan, sadakadan

veya nüsuk(kurban)dan fidye (vacib olur).” (Bakara: 196)

Aşağıdaki ayette ise “kurbanın kesildiği yer” anla-

mında kullanılmıştır:

“Kurbanlık hayvanlardan kendilerine bir rızık

olarak verdiği üzerine Allah’ın adını zikretsinler

diye her ümmete bir mensek (kurban yeri) yaptık.” (Hac: 34)

Aşağıdaki ayette ise “din ve şeriatler” manasında

kullanılmıştır:

“Her ümmet için kendisiyle amel edecekleri men-

sek (din ve şeriat) yaptık.” (Hac: 67)

Bu ayette geçen “nusuk” kelimesi ise “kurban” ma-

nasında kullanılmış olabileceği gibi genel olarak bütün

“ibadetler” manasında da kullanılmış olabilir.

Bazı alimler; bu ayetteki “nusuk” kelimesini, “kur-

ban kesme” olarak açıklamışlardır. Çünkü arap müşrik

Page 279:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:162-163 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

279

leri, Allah-u Teâlâ’dan başka varlıklara kurban ke-

serlerdi.

Allah-u Teâlâ, ibadetlerden olmasına rağmen nama-

zı, nusuktan ayrı olarak zikretmiştir. Bunun sebebi; na-

mazın ibadetin ruhu yani, en önemli ibadetlerden olma-

sından ve ona da şirkin karışma ihtimalinin olmasın-

dandır.

Allah-u Teâlâ, namazı ve nusuk kelimesini zikrede-

rek, ne namazda ne kurban kesiminde ne de diğer iba-

detlerde kesinlikle kendisine şirk koşulmaması gerekti-

ğini, şirkten asla razı olmadığını, şirk koşanların müs-

lüman olamayacağını, ancak ibadetleri şirksiz olarak

yerine getirenlerin müslüman olabileceklerini vurgula-

maktadır.

MÜSLÜMANLARDAN OLMAK

163

163 – O’nun hiçbir ortağı yoktur. Müslümanların

ilki olarak bununla emrolundum.

Allah-u Teâlâ bu ayette de gerçek muvahhidi tanım-

lamaya devam ediyor ve her iki ayette gerçek müslü-

mana şöyle söylemesini emretmektedir:

“Ey yahudi, hristiyan ve arap müşrikleri! Biliniz ki,

Allah’ın zatında, sıfatlarında, rububiyetinde ve ulûhiye-

tinde hiçbir ortağı yoktur. O, ne eş edinmiştir, ne de

oğul. İbadetleri hakeden sadece O’dur. Yerde, gökte ve

bütün kâinatta mutlak teşri (kanun koyma) hakkı da

sadece O’na aittir. Zira O, bir yaratıcı olduğu gibi, aynı

Page 280:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:163-164 280

zamanda kulları üzerinde bir yegâne teşri (kanun) ko-

yucudur.

İşte ben, bunu bilir, bunu tüm benliğimle kabul eder

ve hayatıma aktarırım. Ben bu gerçeği tüm dünyaya

yaymak için mücadele ederim, bu yolda can vermekten

asla çekinmem.

Allah bana, işte bu şekilde iman etmemi, bu şekilde

yaşamamı ve bu yolda ölmemi emretti. Allah’a iman,

işte ancak bu şekilde olur. Şirkten ve şirk ehlinden, an-

cak bu şekilde uzak durulur. Ancak bu şekilde iman

edilerek ve şirkin her türünden uzak kalınarak müslü-

man olunur. Bulunduğumuz zamanda Allah’ın emirleri-

ni bu şekilde kabul eden, onlara boyun eğen ve onları

gerektiği şekliyle yaşayan ilk kişi benim. Bu sebeple

müslümanların da ilkiyim.”

HİÇ KİMSE BİR BAŞKASININ

GÜNAHINI YÜKLENMEZ

164

164 – De ki: “Herşeyin Rabbi O iken, Allah’tan

başka rab mi arayayım? Her nefsin kazandığı, an-

cak kendi aleyhinedir. Hiçbir günahkâr, başkasının

günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinize-

dir. İhtilaf ettiğiniz şeyleri size haber verecektir.”

Page 281:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:164 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

281

Allah-u Teâlâ önceki iki ayette gerçek muvahhidin

nasıl olması gerektiğini açıkladı. Bu ayette ise yine ra-

sulünün dilinden müşriklere hitab ederek, kendisinden

başka rabler edinilmesini kesin olarak yasaklamaktadır.

“De ki: “Herşeyin Rabbi O iken, Allah’tan başka

rab mi arayayım?”

Allah-u Teâlâ bu ayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’e şöyle hitab ediyor:

“Ey Muhammed! Allah’a ortaklar koşan o müşrikle-

re şöyle de: “Ey müşrikler! Sizler, Allah’ı bırakıp O’na

bir takım varlıkları ortak koşuyorsunuz. Yarattıklarına

sayısız nimetler veren, terbiye eden, hükmüne boyun

eğdiren, herşeye gücü yeten, her türlü zarar ve menfaat

verme gücü elinde olan Allah’ı bırakıp ben de sizler

gibi O’ndan başka rabler mi edineyim?

Şüphesiz ki sizin tuttuğunuz bu yol sapıkların yolu-

dur... Ben sapıkmıyım ki, Allah’ın yarattığı varlıkları

O’na denkler kılayım, ortaklar koşayım? Ben sapıkmı-

yım ki, Allah’ ın şeriatini bir kenara bırakıp beşer aklı-

nın ürünü kanunlara boyun eğerek veya bu kanunları

çıkaranlara teşri hakkını vererek veya Allah’ın şeriati

dururken, başka şeriatlere muhakeme olarak ya da Al-

lah’a yapılması gereken ibadetleri O’ndan başkasına

yaparak Allah’la beraber rabler edineyim? Yine ben

sapık mıyım ki Allah’ın şeriatine göre değil de kendi

heva ve hevesime göre insanlara müslüman ya da kâfir

hükmü vererek kendimi Allah’tan başka bir rab ilan

edeyim?

Ben, asla bunları yapmam. Çünkü ben, Allah’ın bir-

liğine, nasıl iman edilmesi gerekiyorsa öyle iman eden

Page 282:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:164

282

ve O’na gerektiği şekilde teslim olup boyun eğen mu-

vahhidlerin ilkiyim. Allah rızasını arzulayan hiçbir mu-

vahhid, hiçbir müslüman bu sapıklıkları asla yapmaz.”

“Her nefsin kazandığı, ancak kendi aleyhinedir.

Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez.”

Allah-u Teâlâ, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in, müşriklere yapması gereken hitabını şöyle de-

vam ettiriyor:

“Ey müşrikler! Biliniz ki, her insana işlediği amele

göre hesab sorulacak ve bu hesab sorma neticesinde hiç

kimse diğer bir kimsenin suçunu ya da günahını yükle-

nemeyecektir. Herkesin cezası ve mükâfatı, ancak kendi

işlediği amele göre olacaktır.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmuştur:

“Herkes, kazandığına karşılık bir rehindir.” (Tur: 21)

“(Kişinin) kazandığı iyilik lehine, kötülük ise

aleyhinedir.” (Bakara: 286)

“Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir.” (Müddessir: 38)

“De ki: “Siz, bizim işlediklerimizden sorulmazsı-

nız. Biz de sizin işlediklerinizden sorulmayız.” (Sebe: 25)

İşlenen Sevaplar ve Günahlar Başkasını Etkilermi?

Allah-u Teâlâ ahiret gününde insanları, dünyada iş-

ledikleri amellere göre sorumlu tutacaktır. Dünyada

iken hayır ameller işleyen kişiye, amellerine karşılık

Page 283:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:164 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

283

mükafaat, şer ameller işleyen kişiye de amellerine karşı-

lık ceza verilecektir.

İnsanın ahiretteki mutluluğu veya mutsuzluğu, dün-

yada iken kendi hür iradesi ile işlediği amellerine bağlı-

dır. Hiç kimse, başka birinin amelinden sorumlu tutul-

mayacaktır. Hiç kimsenin sevabı, başkasına fayda ver-

mez, hiç kimsenin günahı başkasına zarar vermez.

Fakat dünyada iken iyi bir amel işleyen kimsenin bu

iyi amelini başka insanlar örnek alıp ondan istifade

ederlerse, o zaman güzel bir çığır açan şahsa, bu ameli

sebebiyle fayda gelir. Aynı şekilde, dünyada iken kötü

bir amel işleyen kişinin bu amelini başka insanlar örnek

alıp işlerlerse, o zaman kötü bir çığır açan şahsa, bu

ameli sebebiyle zarar gelir.

Bu gerçek, bu ayete ya da bunun gibi ayetlere hiçbir

zaman zıd değildir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konuyla ilgili

olarak şöyle demiştir:

“Her kim İslam’da iyi bir çığır açarsa (sünnet iş-

lerse), işte o kimse hem işlediği o amelin mükâfatını,

hem de (ardından) o ameli işleyenlerin mükâfatı gibi

mükâfat alacaktır. O (arkadan gelen) kimselerin ecir-

lerinde ise hiçbir eksilme olmayacaktır. Her kim de

İslam’da kötü bir çığır açarsa (sünnet işlerse), hem

bu ameli yapması sebebiyle ceza alacak, hem de o

onu örnek alarak işleyen kimselerin suçları gibi ceza

alacaktır. O (arkadan gelen) kimselerin suçlarında ise

hiçbir eksilme olmayacaktır.” (Müslim) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

Page 284:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:164

284

“Bir kimse öldüğünde, üç şey dışında onun ameli

kesilir. Bunlar; sadakai cariye, insanların faydalan-

dığı bir ilim ve ona dua eden salih bir evlad.” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)

Bu açıklamadan sonra, bu ayet ile aşağıdaki ayetler

arasında hiçbir zıtlık olmadığı daha iyi anlaşılacaktır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz ki onlar, kendi yüklerini ve kendi yük-

leriyle birlikte (bir kısım) yükleri (daha) taşıyacaklar

ve atmış oldukları iftiralarından dolayı kıyamet gü-

nünde muhakkak sorulacaklardır.” (Ankebut: 13)

“Kıyamet günü kendi günahlarını ve ilimsizce

saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını

taşımaları için (bunu söylerler). İyi bilinsin ki, işle-

dikleri suç ne kötüdür!” (Nahl: 25)

Bu ayetler; insanları saptıran kimselerin, saptırdıkları

insanların işledikleri günahlar miktarınca günah yükle-

neceklerini göstermektedir.

Bu ayet ve bu manadaki ayetlere zıt olarak görülen

şöyle bir hadis vardır:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Ölü, ahalisinin ağlaması sebebiyle azab görür.” (Buhari, Müslim)

Bu hadisteki söz konusu olan ağlama; feryat ederek,

çığlık atarak yapılan bir ağlamadır. Yoksa normal olan

bir ağlama değildir. Bu nedenle bu hadis ayete zıd de-

ğildir ve hadisin manası şöyledir:

“Bir kimse, öldükten sonra ailesinin çığlık atarak ve-

ya feryat ederek ağlamasını vasiyet ederse, bundan do-

layı azab görecektir. Fakat böyle bir vasiyet yapmayan

Page 285:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:164 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

285

kişinin ölümünden sonra feryat ederek veya çığlık ata-

rak ağlanırsa, ölen, bu sebeble azab görmez.

Sonunda Dönüş Allah-u Teâlâ’yadır

“Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. İhtilaf ettiğiniz

şeyleri size haber verecektir.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu son kısmında insanların öl-

dükten sonra tekrar dirileceklerini ve dünyada işledikle-

ri amellerin hesabını vereceklerini bildirerek şöyle bu-

yurmaktadır:

“Ey insanlar! Biliniz ki, ölüm sonrası mutlaka Al-

lah’a dönecek ve dünyada işledikleriniz sebebiyle tek

tek sorulacaksınız. İşte o zaman, dünyada iken hakkında

ihtilaf ettiğiniz meselelerin doğrusunu öğrenecek, ger-

çek muvahhidin, müslümanın ve cehennemden kurtarı-

cının kim olduğunu bileceksiniz. Yine o gün, dünyada

iken son rasul Muhammed’e ve onun getirdiği şeriate

tâbi olan, bütün hayatlarını Allah’ın istediği şekilde

O’nun şeriatine göre düzenleyen, teşri hakkını sadece

Allah’a veren, her tür şirkten, körü körüne taklidden,

heva ve hevese göre hareket etmekten uzak duran kim-

selerin, kurtulan kimseler olduğunu göreceksiniz.

Ey insanlar! Henüz ölüm gelmeden, sizler de şirkin

her türünü terkedin, baba ve dedelerinizi körü körüne

taklid etmeyin, heva ve hevesinize göre hareket etmeyin

teşri hakkını sadece ve sadece Allah’a verin, Allah’ın

şeriati dışındaki kanunlara kesinlikle muhakeme olma-

yın, ibadetlerden herhangi birisini Allah’tan başkasına

veya Allah’la birlikte bir başkasına yapmayın, bütün

hayatınızı Allah’ın istediği ve sizlere bildirdiği şeriate

Page 286:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:164-165 286

göre düzenleyin, Allah’ın son rasulü Muhammed’e ve

onun Allah katından getirdiklerine tâbi olun. Ona ve

getirdiklerine tam bir teslimiyetle tâbi olanları dost edi-

nin ve ancak böyle kimseleri müslüman olarak kabul

edin. Kıyamet gününde işte ancak bu şekilde kurtuluşa

erebilirsiniz.

Şirkin her çeşidini işlediğiniz halde; “biz muvahhi-

diz” demeniz, Allah’a ve gönderdiği rasulüne gerektiği

şekilde tâbi olmadığınız halde; “biz müslümanız” de-

meniz, Allah’ın şeriatini hayatınızda her yönüyle tatbik

etmediğiniz ve başka şeriatlere muhakeme olduğunuz

halde; “biz ihlaslıyız” demeniz, Allah’ın şeriati dışında

şeriat koyanları ulu’l emr olarak gördüğünüz halde; “la

ilahe illallah” demeniz ahiret gününde size hiçbir fayda

sağlamayacak ve sizi cehennem azabından kurtarama-

yacaktır.”

İNSANLARIN BAZILARI

BAZILARINDAN ÜSTÜNDÜR

165

165 – Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, verdikle-

riyle sizi imtihan etmek için bazınızı bazılarınızın

üstünde derecelerle yükselten O’dur. Muhakkak ki

Rabbin, cezalandırması çok çabuk olandır. Muhak-

kak ki O Gafur’dur, Rahim’dir.

Page 287:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:165 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

287

Allah-u Teâlâ önceki ayette, kendisinden başka rab

edinilmemesini, herkese, kendi işlediği amele göre kar-

şılık verileceğini, işlediklerinden dolayı hesaba çekile-

ceğini bildirdikten sonra bu ayette, insanları birbirlerin-

den üstün kıldığını ve böyle yapmasının sebebini açık-

lamaktadır.

“Sizi yeryüzünün halifeleri kılan...”

Allah-u Teâlâ’nın bu ayetteki hitabı bütün insanlara

olabildiği gibi sadece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in ümmetine de olabilir.

Bu ayetteki hitab, bütün insanları kapsadığı zaman

ayetin manası şöyle olur:

“Ey insanlar! Allah sizleri, birbirinizin ardından geti-

rerek sizleri birbirinizin halifeleri yaptı. İçinizden biri-

sinin helak olması durumunda diğerinizi onun yerine

getirdi. Yeryüzünü ise Allah’a iman etmeniz ve O’nun

şeriatini hakim kılmanız için sizlere, kolay geçinebile-

ceğiniz bir mekan kıldı. Dilediğiniz gibi ona sahib olur

ve ona tasarruf edersiniz.”

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“Allah’a ve rasulüne iman edin! Sizi kendisine

halifeler kıldığı şeylerden infak edin!” (Hadid: 7)

Ayetteki hitab, sadece Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’in ümmetini kapsadığında ise ayetin manası şöyle

olur:

“Ey Muhammed’in ümmeti! Sizden önceki müşrik

ümmetleri yokederek onların yerine sizleri yeryüzünde

halifeler kıldık.”

Page 288:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:165

288

Bu görüşü, Allah-u Teâlâ’nın şu ayetleri de destek-

lemektedir:

“Onlarla savaşın ki Allah sizin elinizle onları

azaplandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin de

müminlerin gönüllerini ferahlandırsın, kalplerindeki

öfkeyi gidersin.” (Tevbe: 14)

“Allah, sizden iman edip salih amel işleyenlere;

kendilerinden öncekileri nasıl halife kıldıysa, onları

da yeryüzünde halifeler kılacağına, kendileri için

beğendiği dinlerini, onlar için yerleşik kılıp sağlam-

laştıracağına ve korkularından sonra onları güvenli-

ğe çevireceğine dair vaadde bulundu. Onlar, sadece

bana ibadet eder ve hiçbir şeyi bana ortak koşmaz-

lar. Bundan sonra her kim inkâr ederse, işte onlar

fasıklardır.” (Nur: 54)

“Size verdikleriyle sizi imtihan etmek için bazını-

zı bazılarınızın üstünde derecelerle yükselten

O’dur.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Sizleri şekil konusunda güzel-çirkin,

mal ve servet konusunda zengin-fakir, izzet konusunda

şerefli-zelil, ilim konusunda alim-cahil, akıl konusunda

akıllı-deli, ahlak konusunda ahlaklı-ahlaksız, rızık ko-

nusunda rızkı bol-rızkı az olarak birbirinizden üstün

kıldık.

Sizleri bu şekilde birbirinizden üstün ve farklı kıl-

mamız, hikmetsiz ve boşuna değildir. Sizleri bu şekilde

farklı farklı yapmamız, bizim acizliğimizden de değil-

dir. Bilakis bunu, sizleri imtihan etmek için yaptık. Bu-

Page 289:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:165 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

289

nu, içinde bulunduğu hale şükredenler ile isyan edenler

açıkça belli olsun diye böyle takdir ettik...”

Bu konuyla ilgili olarak şöyle bir hadis vardır:

Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh’den Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Dünya tatlı ve yeşildir. Allah sizi, dünyada halife

yapacak ve nasıl amel edeceğinizi görecektir. Dün-

yadan sakının, kadınlardan sakının! İsrail oğulları-

nında ilk fitne, kadınlar sebebiyle ortaya çıkmıştı.” (Müslim)

Dünya, bir imtihan yeridir ve Allah-u Teâlâ bütün

insanları hiç istisnasız bu dünyada imtihan edecek ve

ahirette ona göre ceza ya da mükâfat verecektir.

Allah-u Teâlâ, bütün insanları imtihan edeceğini de-

ğişik ayetlerde bildirmiştir.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla alakalı olarak şöyle bu-

yurmuştur:

“İsrail oğullarını, yeryüzünde çeşitli topluluklara

ayırdık. Onlardan salih kimseler olduğu gibi, böyle

olmayan (fasık ve kâfir) kimseler de vardı. Belki gü-

nahlarından vazgeçerler diye, onları bazen nimetler-

le, bazen de musibetlerle imtihan ettik.” (A’raf: 168)

“Her nefis ölümü tadacaktır. Biz sizleri, bir fitne

olarak şerle ve hayırla imtihan ediyoruz ve Bize

döndürüleceksiniz.” (Enbiya: 35)

“O’nun arşı su üzerinde iken, sizden “hanginiz en

güzel amelli” diye sizleri denemek için, gökleri ve

yeri altı günde yaratan O’dur...” (Hud: 7)

“Muhakkak ki biz, “onların hangileri en güzel

amelli” diye denemek için yeryüzündeki şeyleri onun

süsü kıldık.” (Kehf: 7)

Page 290:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:165

290

“...Biz, “sabredecek misiniz” diye, kiminizi kimi-

niz için bir fitne yaptık. Senin Rabbin görmektedir.” (Furkan: 20)

Allah-u Teâlâ, ayetlerinde özellikle mü’min kimsele-

ri imtihan edeceğini bildirmiştir.

Bu konuyla ilgili olarak Allah-u Teâlâ şöyle buyur-

muştur:

“(Ey iman edenler!) Mallarınız ve canlarınız konu-

sunda imtihan edileceksiniz. Şüphesiz ki sizden önce

kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden çok

eziyet verici sözler duyacaksınız. Eğer (bütün bunla-

ra) sabreder ve (Allah’tan) sakınırsanız... İşte bunlar,

yapmaya değer işlerdendir.” (Ali İmran: 186)

“Muhakkak ki sizi biraz korku, biraz açlık, biraz

da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle

imtihan edeceğiz. (Ey Muhammed) sabredenleri

müjdele!” (Bakara: 155)

“Sizden (Allah yolunda) cihad edenleri ve (her tür-

lü zorluğa) sabredenleri açıkça belli etmek için mut-

laka sizi imtihan edeceğiz. (Bu imtihanlarla gerçek

mücahidleri ve sabredenleri münafıklardan ayırt etmek

için) haberlerinizi (cihad ve diğer konulardaki Allah’a

olan itaat veya isyanınızı) ortaya koyacağız.” (Muhammed: 31)

“İnsanlar; “iman ettik” demekle, (kalplerindeki

imanın gerçek durumunun ortaya çıkması için canlar,

mallar ve şüphelerle) imtihan edilmeden bırakılacak-

larını mı zannediyorlar? Muhakkak ki biz, onlardan

öncekileri de (nefsin sevdiği ya da nefse ağır gelen

şeylerle) imtihan ettik. Elbette Allah, (imanında)

Page 291:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:165 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

291

doğru sözlü olanları da yalancı olanları da ortaya

çıkaracaktır.” (Ankebut: 2-3)

“Muhakkak ki Rabbin, cezalandırması çok çabuk

olandır.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki; imtihandan sonra

muhakkak ki hesab zamanı vardır. İşte o zaman, dünya-

da yaptıklarınız sizlere tek tek sorulacaktır.

Sizlerden her kim Allah’a şirk koşmuş ve kötülük iş-

lemişse, işte onları Allah, çok şiddetli ve seri bir şekilde

cezalandıracaktır. Sizlere dünyada ceza vermemiş olsa

bile, suçlarınızı asla unutmamış, bilakis tevbe etmeniz

için sizlere fırsat vermiştir.

Fakat “Allah bize dünyada azap etmez” diye sakın

düşünmeyin! Allah, işlediğiniz şirk ve kötülükler sebe-

biyle dünyada da çok şiddetli ve hızlı bir şekilde ceza

verebilir. Geçmişlerin başına gelenleri okumadınız mı?

Bu ayette geçen “cezalandırma”, hem dünya da hem

de ahirette olabileceği gibi, sadece ahirette de olabilir.

“Muhakkak ki O, Gafur’dur, Rahim’dir.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu son kısmında şöyle buyuru-

yor:

“Allah’ın, kötülük yapanlara cezası şiddetli olduğu

gibi, şirk ve günahlardan tevbe edenlere karşı da Gafur

ve Rahim’dir. Bu sebeble, sahih bir tevbe ile tevbe eden

herkesin tevbesini kabul eder ve işlediği günahını affe-

der. Çünkü O, Gafur’dur. Bağışlaması bol olandır.

Page 292:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ EN'AM:165

292

Allah’ın Rahmeti, gazabını geçmiştir. İyilik yapanla-

rın mükâfatlarını, hiç eksikliğe uğratmaksızın kat kat

verir. Günah işleyip de tevbe edenlerin günahlarını ise

örter. Çünkü O, Rahim’dir. Kullarına karşı rahmeti bol

olandır.”

Allah-u Teâlâ Kur’an’da birçok ayette, azab ile mağ-

firet sıfatını bir arada zikretmiştir. Bunun sebebi, kulla-

rını hem korkutmak (tergib), hem de teşvik (terhib) et-

mektir.

Bu konuyla ilgili olarak Allah-u Teâlâ şöyle buyur-

muştur:

“...Muhakkak ki senin Rabbin, zulümlerine karşı-

lık kullarına mağfiret sahibidir. Ve Muhakkak ki

senin Rabbin, azabı şiddetli olandır.” (Ra’d: 6)

“Kullarıma haber ver! Muhakkak ki ben, Gafur’

um, Rahim’im. Azabım; ise acıklı bir azabtır.” (Hicr: 49-50)

Allah-u Teâlâ, kendisine karşı gelenleri azabla kor-

kutur, fakat tevbe kapısını asla kapalı tutmaz. Kulların-

dan her kim kendisine itaat eder, boyun eğer ve rasulü

vasıtasıyla gönderdiği emirlere teslim olarak onları ha-

yatında tatbik ederse, işte o kullarına cenneti ve mağfi-

reti vaadeder.

Öyleyse Herkes, Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı

şeylerden uzaklaşarak kendisini O’nun azabından sa-

kındırmalıdır. Sürekli ümit ile korku arasında olmalıdır.

Zira iman; ümit ile korku arasında olmayı gerektirir.

Yani; kişi, hem Allah-u Teâlâ’nın azabından korkmalı,

hem de Allah-u Teâlâ’nın rahmetini ummalıdır. Bu ise

Allah-u Teâlâ’nın yasakladığı şeylerden kaçınmak, em-

rettiği şeyleri yerine getirmekle gerçekleşir.

Page 293:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

EN'AM:165 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

293

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Hiçbir mü’min, Allah-u Teâlâ katındaki cezayı

bilse, O’nun cennetinden emin olamaz. Hiç bir

Kâfir, Allah-u Teâlâ katındaki rahmetin miktarını

bilse, onun cennetinden ümit kesmez. Şüphesiz Mu-

hakkak ki Allah-u Teâlâ, rahmetini yüz parçaya

bölmüş, bu yüz parçadan doksan dokuzunu katında

bırakmış, birini ise kulları arasına indirmiştir. Kul-

lar, birbirlerine karşı işte bununla merhamet eder-

ler.” (Ahmed)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den şöyle rivayet edil-

miştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dedi-

ğini duydum:

“Allah-u Teâlâ halkı yarattığı zaman bir kitap

yazdı. O kitap arşın üstünde onun yanındadır. O

kitapta şöyle bir yazı vardır: “Rahmetim gazabımı

geçmiştir.” (Ahmed)

Page 294:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:1 294

A’RAF SURESİ

A’raf suresi, 206 ayettir. Kuvvetli olan görüşe göre;

tamamı Mekke’de inmiştir.

Bazı alimlere göre; “163’den 170’e kadar olan sekiz

ayet hariç, hepsi Mekki’dir. Sekiz ayet ise Medeni’dir.”

Sureye, “A’raf” isminin verilmesi; içinde a’raf’tan

bahsedildiği içindir.

A’raf: Cennet ile cehennem arasındaki bir surdur.

Kötülükleri, iyiliklerine eşit olan ve henüz cennete ya

da cehenneme girmemiş olan insanlar bu sur üzerinde,

Allah-u Teâlâ haklarında hüküm verinceye kadar bek-

lerler. Bunlara, “a’raf ehli” denir.

HURUF’UL MUKATTAA

1

1 – Elif, lam, mim, sad.

Bu harfler, Kur’an’daki bazı surelerin başında bulun-

maktadır. Bunlara hurufu’l-mukattaa denir.

Alimler bu harflerin tefsiri hakkında ihtilaf etmişler-

dir. Alimlerden bir kısmı; “bunlar Kur’an’daki surelerin

adlarıdır” demiştir. Bir kısmı hiçbir te’vil yapmayıp;

“bu harflerin manasını en iyi Allah bilir” demiştir. Bir

kısmı da; “bu, Allah’ın inkârcılara bir meydan okuması-

dır” demiştir.

Page 295:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:1-2 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

295

Bu son görüş, en kuvvetli olan görüştür. Şöyle ki: Al-

lah-u Teâlâ bu harflerle başlayan surelerde, bu harflerin

hemen akabinde Kur’an’ı zikretmiş, bununla: “Şu gör-

düğünüz Kur’an, sizin de bildiğiniz harflerden meydana

gelmiştir. Sizler, Kur'an’ın insan sözü olduğunu, onu

Muhammed’in uydurduğunu söylüyorsunuz. Öyleyse

sizler de, bildiğiniz harflerden oluşan bu Kur’an’ın aynı-

sını hatta bir suresinin benzerini getirin bakalım” diye-

rek inkârcılara meydan okumuştur.

YÜCE KİTAP KUR’AN

2

2 – Kendisiyle insanları sakındırman ve

mü’minlere de bir öğüt olmak üzere sana bir kitab

indirildi. Ondan dolayı kalbinde bir sıkıntı olmasın.

Allah-u Teâlâ bu ayette, Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’e şöyle hitab etmektedir:

“Ey Muhammed! Sana indirdiğimiz kitap, çok büyük

bir değere sahibtir. O, senin Rabbin katındandır. Ona

tâbi olanlar, hidayeti, doğruyu ve hakkı bulur. Dünya ve

ahirette mutlu olur.

Bu kitab, hakkı, hidayet yolunu ve Allah’ın nasıl bir-

lenmesi gerektiğini apaçık bir şekilde göstermektedir.

İnsanların tâbi olmaları gereken tek kitap, budur.

Fakat bu kitabın hükümleri, insanların çoğunun nef-

sine, heva ve heveslerine terstir. Bu sebeble mevki, ma-

kam peşinde koşan, insanlara zulmederek onların kanını

Page 296:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:2

296

emen, heva, heves ve arzularına uyan kimseler bu kita-

ba uymazlar, hakka bağlanmazlar. Bilakis, birçok hile,

tuzak ve iftira ile Kur'an’a bağlanmak isteyenlere engel

olurlar. Bu kitaba sımsıkı yapışmış olan Müslümanları

yoketmek için bütün güçlerini seferber ederler. İnsanla-

rın o kitaba bağlanmalarını önlemek için her türlü hile-

ye, tuzağa ve hatta iftiraya başvururlar. İşte böyle kim-

selere bu kitabın hükümleri elbette ağır gelecektir.

Öyleyse ey Rasulüm! Şunu iyi bil ki; böyle kimseler, o

kitabın hükümlerine ve o kitabın hükümlerini davet eden

kimselere karşı gelecek, hakka bağlanmayacaklardır.

Buna rağmen sen, insanların hayrını isteyerek

Kur'an’ı tebliğ ediyorsun. Fakat Kur'an’ın mahiyetini,

ondaki güzellikleri bilmeyen, gerçekleri göremeyen,

menfaatlerini düşünmeyen akılsızlar, onu kabul etmek-

ten kaçınıyorlar. Gerçekleri anlamaktan ve görmekten

aciz olan insanların ona iman etmemeleri, sakın senin

kalbine bir sıkıntı vermesin. Onların sana ve mü’minlere

eziyet etmeleri sakın seni üzmesin, davandan döndür-

mesin. Senden önceki ulu’l azim olan rasullerin sabret-

tiği gibi sen de sabret. Senin görevin, sadece tebliğ

yapmaktır. Ne olursa olsun, ne yaparlarsa yapsınlar, sen

yine de bu kitabla kâfirleri uyar, mü’minlere öğüt ver.”

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında başka ayetlerde şöy-

le buyurmuştur:

“Doğrusu onların söyledikleri sebebiyle senin

göğsünün daraldığını elbette biliyoruz. Sen Rabbini

hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol! (Ayrıca)

sana yakin gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (Hicr: 97-99)

Page 297:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:2-3 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

297

“Sabret! Senin sabrın, ancak Allah(ın yardımı)

iledir. Onlara sakın üzülme ve onların tuzak kurma-

larından dolayı sıkıntıya düşme.” (Nahl: 127)

Ayetten Çıkan Hükümler

1 – Kur’an-ı Kerim, Allah-u Teâlâ’nın Muhammed

sallallahu aleyhi ve sellem’e indirdiği kelamıdır. Mu-

hammed sallallahu aleyhi ve sellem tarafından yazılmış

bir kitab değildir. Böyle bir kitabı Muhammed sallallahu

aleyhi ve sellem’in getiremeyeceğini, kendi kafasından

yapamayacağını sahih akıl, kesin olarak anlar.

2 – Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dâhil bütün

rasullerin görevi; kendilerine Allah-u Teâlâ tarafından

vahyedilenleri eksiksiz bir şekilde tebliğ etmektir. So-

nuç ise; Allah-u Teâlâ’ya aittir.

UYULACAK ASIL KAYNAK; KUR’AN

3

3 – Rabbinizden size indirilene uyun! O’ndan

başka dostlar edinerek onlara uymayın! Pek az öğüt

alıyorsunuz.

Allah-u Teâlâ önceki ayette Kur’an’ın, katından indi-

rilen yüce bir kitab olduğunu, bu kitabı indirme sebebi-

ni ve insanların tavırları karşısında rasulün sıkılmaması

gerektiğini açıklamıştı. Bu ayette ise “La ilahe illallah”

Page 298:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:3

298

kelimesinin manasını başka bir üslup ile açıklamakta ve

bu kelimenin pratikte nasıl yaşanması gerektiğini öğ-

retmektedir.

“Rabbinizden size indirilene uyun.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Sizin ve herşeyin sahibi, yaratıcısı, dü-

zenleyicisi, gözeticisi ve terbiye edicisi olan rabbiniz-

den size indirilenlere uyun ve bildirdiği hükümlere tâbi

olun! Şayet böyle yapmazsanız Allah’a O’nun istediği

şekilde iman etmiş olmazsınız. Dilinizle “La ilahe illal-

lah” deseniz bile, yaşantınızla bu kelimeyi söylememiş,

bilakis reddetmiş olursunuz.

Ey insanlar! Kulların durumlarını en iyi bilen Allah,

onların maslahatını, onlara fayda veya zarar verecek

şeyleri de çok iyi bilir.

Bu sebeple, mutlak teşri hakkı, sadece Allah’a aittir.

Kulları için dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayıcı ni-

zam ve kanunları ancak O belirleyebilir. İnsanların ya-

şamlarını düzenleyici sistemi belirleyecek olan, helal ve

haram şeklinde hükümler koyacak olan da sadece Al-

lah’tır. O, teşri konusunda asla kendisine ortak kabul

etmez.

Ey insanlar! Eğer Allah’a gerçekten iman etmiş ve

O’nu gerektiği şekilde tanımışsanız, ibadetleri sadece

O’na has kılmak istiyorsanız, o zaman, kulu ve son ra-

sulü olan Muhammed’e indirdiği Kur’an’a tâbi olun!

Sizlere bildirdiği emirlere boyun eğin! O’nun helal kıl-

dığını helal, haram kıldığını da haram kabul edin! Ha-

yatınızı şekillendirecek hükümleri sadece Kur’an’dan

alın ve sadece Kur’an’ın hükümlerine muhakeme olun!”

Page 299:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:3 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

299

İşte bu, “illallah” kelimesinin manasıdır. İşte bu, “il-

lallah” kelimesinin pratik olarak yaşanmasıdır.

Bu ayetteki, “Rabbinizden size indirilene uyun”

ifadesi, “La ilahe illallah” kelimesinin “kabul etme”

kısmı olan “illallah”ın manasını açıklamaktadır.

Bu ayet gösteriyor ki, Allah-u Teâlâ insanları, sadece

“la ilahe illallah” kelimesini söylemekle yükümlü tut-

mamış, bilakis bu kelimeyi hayata aktarmak ve yaşa-

makla sorumlu tutmuştur. Çünkü ayetteki, “Rabbiniz-

den size indirilene uyun” ifadesi, bir emir bildirmek-

tedir ve bu emir, söz söylemekle değil, ancak yaşamakla

yerine getirilecek bir emirdir.

“O’ndan başka dostlar edinerek onlara uyma-

yın.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Allah ve rasulünün bildirdikleri dışında

hiçbir şeye tâbi olmayın! Şayet kendinize başka ölçüler,

başka anayasalar, başka hükümler, kurallar, prensipler

ve ilkeler edinirseniz, İslam’dan başka yollara tâbi olur-

sanız, Allah’ın hükmünü reddetmiş olursunuz. Her ne

kadar sözlerinizle Allah ve rasulünün bildirdiklerini

kabul ettiğinizi söyleseniz, “la ilahe illallah” kelimesini

binlerce kez tekrarlasanız bile hareketinizle bunu yalan-

lamış ve böylece Allah’a şirk koşan kimseler olmuş

olursunuz.”

İşte bu, “La ilahe” kelimesinin manasıdır. İşte bu,

“La ilahe” kelimesinin pratik olarak yaşanmasıdır.

Allah-u Teâlâ, ayetin bu bölümünde, “O’ndan başka

dostlar edinerek onlara uymayın” ifadesiyle, “La

Page 300:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:3

300

ilahe illallah” kelimesinin “reddetme” kısmı olan “La

ilahe”nin manasını açıklamaktadır.

Yine ayetin bu bölümü göstermektedir ki, Allah-u

Teâlâ, “la ilahe illallah” kelimesini sadece sözle söy-

lemeyi değil, aynı zamanda onu yaşamayı emretmiştir.

Çünkü “O’ndan başka dostlar edinerek onlara uy-

mayın” ifadesi, bir emir bildirmektedir ve bu emir, söy-

lemekle değil, yaşamakla, pratikte reddetmekle yerine

getirilecek bir emirdir.

La İlahe İllallah Kelimesinin Manası

Allah-u Teâlâ, müslüman olmanın ilk şartı olarak, la

ilahe illallah kelimesini söylemeyi emretmiştir. Fakat la

ilahe illallah kelimesini söylemek demek, onu kabul

etmek ve yaşamak demektir. Bu konu ile alakalı ayet-

lerden ve hadislerden birçok delil vardır. Bu konuda bu

ayet tek başına delil olarak yeter. Çünkü Allah-u Teâlâ,

bu ayette “La ilahe illallah” kelimesinin pratik olarak

yaşanmasını emretmiştir.

Fakat insanın, manasını bilmediği bir şeyi kabul et-

mesi imkânsızdır. “La ilahe illallah” kelimesi, arapça

bir kelimedir ve şüphesiz bir manası vardır. Allah-u

Teâlâ, bu kelimenin manasının tespitini kullarına bı-

rakmamış, bilakis kendisi, birçok ayette bu kelimenin

manasını pratik yaşantıdan örneklerle kullarına açıkla-

mıştır. Tıpkı, bu ayette olduğu gibi... Allah-u Teâlâ, bu

ayette, la ilahe illallah kelimesinin pratik olarak hayatta

nasıl yaşanması gerektiğini başka bir örnekle açıklamış-

tır.

Page 301:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:3 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

301

La ilahe illallah kelimesi ve bu kelimeyi açıklayan

ayetler incelendiğinde, La ilahe illallah kelimesinin iki

bölümden oluştuğu görülür:

a) “La ilahe”: Reddetme bölümü.

“La ilahe” diyen bir kimse, genel olarak şöyle demiş-

tir:

“Ey Rabbim! Ben, hiçbir ilah kabul etmiyorum. Yani

Allah’ın hükümleri dışında hükümler koyan, insanların

sözünü dinlediği, kanun ve hükümlerine itaat ettiği,

haram ve helallerine, emir ve yasaklarına riayet ettiği,

hiçbir ilahı tanımıyorum, bütün bunları reddediyorum.

Ey Rabbim! Ben, insanları kendisine ibadet etmeye;

hükümlerini dinlemeye, kendisine saygı göstermeye,

yüceltmeye çağıran tüm sahte ilahları reddediyorum,

bunları kabul etmiyorum.

Ey Rabbim! Ben, Senin sıfatlarını kendisinde gören;

kendisini hüküm koyucu, gaybi bilici, insanları dilediği

gibi yönetici, muhakeme edici olarak ileri süren her

sahte ilahı reddediyor, onlara tâbi olmuyor, onlardan

uzak duruyorum.

Ey Rabbim! Ben, hiçbir sahte ilahı, onların hükümle-

rini, yasa kitaplarını, uydurdukları sistemlerini, onların

peşine takılıp dediklerini yapan yandaşları olan müşrik-

leri de reddediyorum, onları kesinlikle sevmiyorum,

onlardan nefret ediyorum ve onlara düşmanlık duygula-

rı besliyorum ve bütün imkânlarımı bunları yok etmek

için kullanacağım.”

b) “İllallah”: Kabul etme bölümü.

“İllallah” diyen bir kimse, genel olarak şöyle demiş-

tir:

Page 302:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:3

302

“Ey Rabbim! Ben, ilah olarak sadece Seni kabul edi-

yorum. Yani ben, nasıl yaratıcı ve Rab olarak seni kabul

etmişsem, benim hakkımda ve tüm kullar hakkında

yegâne hüküm koyucu olarak yine seni kabul ediyorum.

Yaşamımı, yalnız senin sistemine göre düzenleyece-

ğim. Senin emirlerine itaat edip yasakladığın şeylerden

uzak duracağım. Senin helal kıldıklarınla amel edip

haram kıldıklarını terkedeceğim. Yalnız Senin kitabın

Kur'an’ı anayasa kabul edip ona göre yaşayacağım.

Yalnız Senin rasulünü örnek alıp onun sözlerini doğru

kabul edeceğim. Yalnız senin değer verdiklerine değer

verip düşman olduklarına düşman olacağım. Hayatımı

yalnız Sana adayıp yalnız senin yolunda öleceğim. Her

ihtilafta yalnız Kur'an’ı ve Rasulünün sünnetini hakem

kabul edip hükümlerine itirazsız teslimiyet gösterece-

ğim. Senin isim ve sıfatlarını kimseye vermeyeceğim,

Sana asla şirk koşmayacağım.”

Kur’an’a ve Sünnete Tâbi Olmak

Allah-u Teâlâ bu ayette, katından indirdiği şeye

uyulmasını, bunun dışında başka hiçbir şeye uyulma-

masını emretmiştir. Allah-u Teâlâ’nın katından indirdiği

şey; Kur’an ve onu açıklayan sünnettir. Allah Kur'an’ı,

son rasulü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem vasıta-

sıyla insanlara ulaştırmış, Muhammed sallallahu aleyhi

ve sellem de Kur’an’ın pratik bir tatbikçisi ve bu konuda

örnek bir şahsiyet olmuştur.

O halde Allah-u Teâlâ’nın kitabına ve bu kitabın pra-

tik tatbikçisi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in

sahih sünnetine tâbi olmak, yani; bütün hayatı Kur’an

Page 303:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:3 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

303

ve sünnetin gösterdiği şekilde düzenlemek, tevhidin

gereğidir. Bu sebeble kan, can, mal ve bunlar gibi bir-

çok konuda sadece Allah-u Teâlâ’nın şeriatiyle hük-

metmek gerekmektedir.

Allah-u Teâlâ’nın şeriatini bir kenara bırakarak beşer

aklının ürünü olan şeriatlere ya da aslı, Allah-u Teâlâ

tarafından indirilmiş fakat sonradan tahrif edildiği için

İslam tarafından neshedilmiş bozuk şeriatlere göre

hükmetmek, Allah-u Teâlâ’dan başkasını dost edinmek-

tir ve şirkin ta kendisidir.

Allah-u Teâlâ’nın bu ayetini dikkatle okuyan ve dü-

şünen bir kimse; zamanımızda kendilerinin müslüman

olduklarını söyleyen, fakat Allah-u Teâlâ’nın şeriatini

bir kenara bırakarak her meselede başka şeriatlere göre

hükmeden, insanları bu şeriatlere göre muhakeme eden

yöneticilerin durumlarını daha iyi idrak eder. Böyle

tagutları ve şeytanları tekfir etmeyen, onları dost edi-

nen, onların birer ulu’l emr olduklarını söyleyen, onlar

için her türlü mücadeleyi veren, onlara her konuda mu-

hakeme olan kimselerin hükümlerini de açık ve net bir

şekilde kavrar.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaşadığı dö-

nemi inceleyenler, içinde yaşadığımız çağın, onun dö-

nemindeki cahiliye ile aynı hatta ondan daha kötü bir

hale gelmiş olduğunu hemen farkeder. Çünkü cahiliye,

belli bir döneme ait değildir, her zaman ve her yerde

ortaya çıkabilir.

Allah-u Teâlâ’nın hakimiyetinin, şeytanlar ve tagut-

lar tarafından gasbedildiği, can, mal ve kanlarla ilgili

konularda Allah-u Teâlâ’nın şeriatinin uygulanmadığı

yerlerde, cahiliye hüküm sürüyor demektir. Böyle top-

Page 304:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:3

304

lumlar, ne kadar müslüman olduklarını iddia etseler de

cahiliye toplumudurlar, küfür toplumudurlar.

Zamanımızda nice toplumlar, kendilerini İslam’a

nisbet etmekte, namaz, oruç, zekat, hac gibi farizaları

yerine getirmekte, fakat hem yöneticileri hem de halkla-

rı diğer konularda tamamen İslam’dan uzaklaşmış, Al-

lah-u Teâlâ’ya kulluğu terketmiş, heva ve heveslerinin

ya da birbirlerinin kulu olmuş, böylece küfür ve şirk

üzere yaşamayı tercih etmiş durumdadır.

İşte zamanımızdaki toplumların durumu! Cahili sis-

temlerdeki insanların çoğu, malesef küfür ve şirk üzere

yaşamaktadır. Onları, cahiliyenin kirinden ve pasından

arındırmak için mutlaka Kur’an ve sünnetten delillerle

Allah-u Teâlâ’nın gerçek dinine davet etmek ve “La

ilahe illallah Muhammedun Rasulullah” kelimesinin

gerçek manasını şu şekilde açıklamak gerekmektedir:

“Ey İslam üzere olduğunu iddia edenler! Şuursuzca

tekrarlayıp durduğunuz “La ilahe illallah” kelimesi;

“Sadece Allah birdir, yaratıcı birdir, rızık verici birdir”

manasına gelmez. Bu kelimenin gerçek manası; “Al-

lah’tan başka ibadet edilenleri reddetmek, bütün ibadet-

leri sadece Allah-u Teâlâ’ya yapmak, mutlak teşri (ka-

nun koyma) hakkını sadece Allah-u Teâlâ’ya vermek,

kendisinde teşri hakkını gören kimseleri reddetmek,

hayatın her yönünü sadece Allah-u Teâlâ’nın şeriatine

göre düzenlemek, kan, can, mallarla ilgili konularda

sadece Allah-u Teâlâ’nın şeriatine muhakeme olmak

demektir.

“La ilahe illallah’a şehadet”; Allah-u Teâlâ’yı her

türlü eşten, oğuldan ve benzerlerden tenzih etmekle

Page 305:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:3 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

305

birlikte, hüküm ve mutlak teşri konusunda da her türlü

ortaktan tenzih etmeyi gerektirir.

La ilahe illallah’a şehadet, ancak bu şekilde gerçek

keyfiyetini bulur ve ancak böyle bir şehadet Allah-u

Teâlâ katında kabul görür. Bu kelime, ancak bu mana-

sıyla söyleyen kimseye ahiret gününde fayda verir.

Fakat Allah-u Teâlâ’nın şeriatini bir kenara atarak

kan, can, mal gibi konulurda insan aklının ürünü olan

kanunları tatbik eden yöneticileri müslüman sayan, on-

ları birer ulu’l emr olarak gören, onları yücelten, onların

uğrunda mücadele eden, ihtilaf halinde onların kanunla-

rına muhakeme olan kimselerin söylemekte olduğu La

ilahe illallah sözü, onlara hiçbir fayda vermez. Böyle

kimselerin durumu, tıpkı La ilahe illallah’ı söyleyen,

bununla birlikte Allah-u Teâlâ’ya eş ve oğul isnad eden

yahudi ve hristiyanların durumu gibidir.

Ey müslüman olduklarını iddia edenler! Şuursuzca

tekrarlayıp durduğunuz “Muhammedun Rasulullah”

kelimesinin gerçek manası; Muhammed sallallahu aleyhi

ve sellem’in Allah-u Teâlâ katından getirdiği Kur’an’a

ve Kur’an’ın açıklayıcısı durumundaki sahih sünnetine

tam bir teslimiyetle bağlanmak, hayatın her yönünü bu

iki kaynağa göre düzenlemek, her ne konuda olursa

olsun Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i örnek almak

demektir.

Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in Allah-u

Teâlâ katından getirdiği Kur’an’a uyduğunu iddia ettiği

halde, Kur’an’ı açıklayan sahih sünnetini terkeden kim-

se, gerçekte ne Kur’an’a uymuş ne de Muhammedun

Rasulullah’a şehadet etmiştir.

Page 306:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:3

306

Yine aynı şekilde, Kur’an’ı hakim kılacağını söyle-

diği halde bunu gerçekleştirmek için Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in, rabbani hareket metodunu terke-

dip, demokrasi ya da beşer ürünü başka yollara başvu-

ran kimseler, gerçekte Muhammedun Rasulullah de-

memiş kimselerdir.

Böyle kimseler her ne kadar niyetlerinin halis oldu-

ğunu söyleseler, her ne kadar “La ilahe illallah Mu-

hammedun Rasulullah” deseler de bu kelimeye gerçek

manada şehadet etmemişlerdir.

Böyle bir şehadet; yalan yere yapılmış bir şehadettir.

Bu, Allah-u Teâlâ katında fayda vermeyeceği gibi, dün-

yada da “kâfir” hükmü vermeye engel olmaz.”

“Pek az öğüt alıyorsunuz.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Allah tarafından rasulüne indirilenlere

tâbi olun, bunun dışında başka şeylere tâbi olmayın!

Şayet Kur'an ve sünnet dışında başka şeylere tâbi olur-

sanız, hakkı bırakıp sapıklığı seçmiş olursunuz; Al-

lah’ın hükmünden ayrılıp şeytanın ve yandaşlarının

hükmüne ya da heva ve hevesinizin hükmüne bağlan-

mış olursunuz.

Fakat bu konuda öğüt alanlar pek azdır. Sizin çoğu-

nuz Allah’ın hükümlerini hatırlamıyor, onlardan öğüt

almıyor. Allah’ın sizleri niçin yarattığını, niçin sizlere

bir takım amelleri farz kıldığını çoğunuz unutuyor. Oy-

sa bunları hatırlayasınız diye sizlere müjdeleyici ve

korkutucu rasuller gönderdik, kitablar indirdik. Fakat

sizlerin çoğu yine de küfür ve şirk üzere yaşamaya de-

vam ediyor.”

Page 307:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:3 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

307

Bu ayet; insanların çoğunun, şirksiz iman etmeyece-

ğini göstermektedir. Bunun sebebi; cehalet, körü körüne

taklit, Allah-u Teâlâ’nın indirdiği hükümlerin, heva ve

heveslere zıt olması, kötü emelli kişilere ağır gelmesi-

dir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyurmuştur:

“Sen ne kadar istersen iste, insanların çoğu (yine

de) iman etmezler.” (Yusuf: 103)

Ayetten Çıkan Hükümler

1 – Bütün insanların Kur’an’a ve Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’e tâbi olmaları gerekir. Çünkü Rasu-

lullah sallallahu aleyhi ve sellem bütün insanlara gönde-

rilmiş bir rasuldür.

2 – Kur’an’a bağlanılması gerektiği gibi Kur’an’ın

bir emri olarak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

sahih sünnetine de bağlanmak gerekir.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyurmuştur:

“(Onları) Deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana

da insanlara, kendilerine indirileni açıklayasın ve

(böylece) belki düşünürler diye zikri indirdik.” (Nahl: 44)

3 – Kur’an’ın ve sünnetin hükmü dışında beşeri ka-

nunların hükmüne uymak küfür ve şirktir.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

Page 308:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:3-4 308

“Onlar; hahamlarını, rahiblerini Allah’tan başka

rabler edindiler. Meryem oğlu İsa’yı da (rab edindi-

ler)... Oysa tek ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlar-

dı. O’ndan başka ibadete layık ilah yoktur. O, onla-

rın ortak koştuklarından yücedir.” (Tevbe: 31)

4 – Şeri bir delil var iken alimlerin ictihadına bağ-

lanmak caiz değildir.

5 – Allah-u Teâlâ’nın şeriati dışındaki şeriatlerle

hükmeden yöneticilere muhakeme olmak, onları dost

edinmek, onları desteklemek küfürdür.

6 - Allah’ın şeriati dışında başka şeriatlere uymak, o

şeriatleri, o şeriatleri uyduranları ve o şeriatlere bağla-

nanları dost edinmek demektir.

7 - La ilahe illallah kelimesi, sadece söylemekten

ibaret değildir, mutlaka manasının yaşanması gerekir.

8 - La ilahe illallah kelimesi, red ve kabul olmak

üzere iki bölümdür. Bir bölümünde mutlaka sahte ilah-

lar ve onlara dair ne varsa reddedilmeli, diğer bölümün-

de ise ilahlık yetkisi ve ibadet edilme hakkı yalnız Al-

lah’a verilmelidir. Bu iki bölümden herhangi biri ger-

çekleşmedikçe söylenen söz geçerli olmaz.

ALLAH’IN ANSIZIN GELEN AZABI

4

4 – Nice şehirler var ki, biz onları helak ettik.

Azabımız onlara, gece veya gündüz uyuyorlarken

geldi.

Page 309:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:4 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

309

Allah-u Teâlâ önceki ayetlerde Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’e, kendi katından indirdiklerini tebliğ

etmesini bildirmiş ve insanların onlara tâbi olmalarını

emretmişti. Bu ayette ise katından indirdiklerine tâbi

olmayanların nasıl bir cezaya maruz kalacaklarını haber

vermekte ve geçmiş ümmetlerin başlarına gelenlerin

onların da başına gelebileceğini hatırlatarak, şirk, küfür

ve düşmanlıklarından vaz geçmeleri için onları tehdit

etmektedir.

“Nice şehirler var ki biz onları helak ettik.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Biz, rasullerine karşı geldikleri ve kendilerine tebliğ

edilenlere tâbi olmadıkları için, geçmiş ümmetlerden

birçoğunu, yaşadıkları yerlerde katımızdan bir azap ile

helak ettik.”

“Azabımız onlara, gece veya gündüz uyuyorlar-

ken geldi.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“O inatçı, isyankâr ve laf dinlemez kimselere azabı-

mız ya Lut’un kavmine olduğu gibi geceleyin veya Şu-

ayb’ın kavmine olduğu gibi gündüz vakti geldi.”

Allah-u Teâlâ, bir uyarıcı göndermediği kavmi ke-

sinlikle toptan helak etmez. Bu ayetten anlıyoruz ki,

gece veya gündüz baskınına uğrayanlar bir rasul tara-

fından uyarılmışlar. Ancak uyarıya olumlu cevap ver-

memişler, bilakis şirk ve küfürlerinde diretip hem gelen

elçiye hem de yanındaki müslümanlara cephe almışlar-

dır. Yapılan uyarıların olumlu bir sonuç vermeyeceği

Page 310:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:4

310

iyice anlaşılınca da ansızın dünya azabına uğratılarak

helak edilmişlerdir.

Allah’ın azabı, Rasullere karşı gelen, onlara ve Al-

lah-u Teâlâ katından getirdiklerine tâbi olmayan kimse-

lere, rahat bir vaziyette oldukları, kendilerini herşeyden

emniyette sandıkları gece veya öğle uykusu gibi bir

gaflet anında, ummadıkları bir zamanda ansızın gelir.

İnsanların en çok rahat olduğu veya gafil bulunduk-

ları an, gece veya öğle uykusu anıdır. Çünkü bu saatler,

insanlar için dinlenme saatleridir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmuştur:

“(Yoksa) Şehirlerin (kâfir olan) halkları uyurlar-

ken, geceleyin (ansızın) azabımızın onlara inmesin-

den emin mi oldular? (Yahut) Şehirlerin (kâfir olan)

halkları eğlenirken, kuşluk vakti (ansızın) azabımı-

zın onlara inmesinden emin mi oldular?” (A’raf: 97-98)

“Yoksa kötülükleri ve tuzakları tasarlayan o kim-

seler, Allah’ın kendilerini yere geçirmeyeceğinden

veya hissedemeyecekleri bir yerden azabın gelmeye-

ceğinden emin mi oldular? Ya da onlar, dolaşıp du-

rurlarken, O’nun kendilerini yakalamasından (emin

mi oldular)? Onlar (bu konuda Allah’ı) aciz bırakacak

değildirler. Veya onları bir korku üzerinde yakala-

yıvermesinden (emin mi oldular)? Muhakkak ki

Rabbin Rauf’tur, Rahim’dir.” (Nahl: 45-47)

Page 311:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:5 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

311

AZABI GÖRÜNCE İTİRAFLAR VE

PİŞMANLIKLAR BAŞLAR

5

5 – Azabımız onlara geldiğinde, onların (bağırıp)

çağırışları: “Muhakkak ki bizler, zalimlerdik” de-

melerinden başka bir şey olmadı.

Allah-u Teâlâ önceki ayette, rasullerine tâbi olma-

yan, bilakis karşı gelip azgınlık yapanların akibetlerinin,

ansızın baskına uğramak olacağını, geçmiş ümmetleri

örnek göstererek bildirmiş ve böyle kimseleri aynı aki-

bete uğramakla korkutmuştu. Bu ayette ise azgınlık ve

haddi aşmaları sebebiyle ansızın azaba uğrayan kimse-

lerin, azab anındaki hallerini ve sözlerini haber vermek-

tedir.

“Azabımız onlara geldiğinde, onların (bağırıp) ça-

ğırışları: “Muhakkak ki bizler, zalimlerdik” demele-

rinden başka bir şey olmadı.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Rasullere tâbi olmayan ve onları yalanlayan kimse-

lere Allah’ın azabı, rahatlık ve güven içinde oldukları

bir sırada geldiğinde, yapabildikleri tek şey sadece; iş-

ledikleri günah ve şirkleri itiraf etmek olmuştur.

Fakat her ne kadar suçlarını itiraf etmiş, doğruyu

söylemiş ve pişmanlıklarını dile getirmiş iseler de bu

Page 312:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:5-6 312

onlara hiçbir fayda sağlamamış, böylece pişmanlığın

fayda vermediği bir zillete düşmüşlerdir.”

Ayette geçen “bizler zalimlerdik” sözü; “bizler

müşriklerdik” manasındadır.

Ayetlerden Çıkan Hükümler

Her iki ayetten şu hükümler çıkmaktadır:

1 – Rasullere Allah’ın bildirdiği şekilde tâbi olma-

mak, hem dünyada hem de ahirette azabı gerektirir.

Dünya azabı ya gaflet ve eğlence zamanında geceleyin

veya insanların rahat ettikleri, dinlenmeye çekildikleri

öğle uykusu saatinde gündüzleyin gelir.

2 – Dünya azabına uğrayan her müşrik, işte o anda

suçunu itiraf eder ve yaptıklarına pişman olur.

3 - Allah-u Teâlâ, rasullere tâbi olmayan, bilakis on-

lara karşı gelen geçmiş ümmetlerden haberler vererek

sonraki ümmetleri bu durumdan sakındırmakta, böylece

onları, kendilerine yapılan tebliğe olumlu cevab verme-

ye sevketmektedir.

4 – Gerek dünya azabı gerekse ahiret azabı, ancak

rasul geldikten sonra söz konusu olur. Azaba ancak,

rasulü yalanlayanlar, ona tâbi olmayanlar ve bu vasıfta-

ki kimselerin peşinden gidenler uğrar.

BÜTÜN İNSANLAR HESABA ÇEKİLECEKTİR

6

Page 313:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:6 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

313

6 – Kendilerine (rasul) gönderilenlere muhakkak

soracağız. Gönderilen (rasul)lere de muhakkak sora-

cağız.

Allah-u Teâlâ önceki iki ayette rasullere tâbi olma-

yan, onları yalanlayan kimselerin nasıl bir son ile karşı-

laşacaklarını haber vermişti. Bu ayette ise gerek tebliğ

eden rasullerin ve gerekse kendilerine tebliğ edilen

kimselerin, Allah-u Teâlâ katında sorguya çekilecekle-

rini haber vermektedir.

“Kendilerine (rasul) gönderilenlere muhakkak so-

racağız.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, kendilerine rasul

gönderilen kimselerin, dünyada işlemiş oldukları amel-

ler sebebiyle ahiret gününde sorguya tâbi tutulacaklarını

haber vermektedir. Allah, kendilerine rasul gönderilen-

lere; rasullerine nasıl tavır takındıklarını, rasule tâbi

olup olmadıklarını soracaktır.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmuştur:

“İşte o gün (Allah), onlara seslenerek şöyle der:

“Gönderilen (rasul)lere ne cevap verdiniz?” (Kasas: 65)

“Ey cin ve insan topluluğu! Sizin içinizden, size

ayetlerimi anlatan ve sizi, karşılaşılan şu gününüzle

uyaran rasuller size gelmedi mi? Derler ki: “Biz,

kendi nefislerimiz aleyhine şahitlik ederiz.” Dünya

hayatı onları aldatmış ve gerçekten kâfir oldukları-

na dair kendi nefisleri aleyhine şahitlik etmişlerdir.” (En’am: 130)

Page 314:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:6

314

Ahiret gününde Allah-u Teâlâ’nın bu gibi kimselere

soracağı soru, öğrenmek amacıyla değildir. Çünkü Al-

lah-u Teâlâ, herşeyi en ince ayrıntısıyla bilir. Bu kimse-

lere soracağı soru, onların suçlarını isbat etmek, bütün

insanların karşısında suçlarını itiraf ettirmek ve böylece

azabı haketsinler diye onları azarlamak amacıyla soru-

lacak olan bir sorudur.

Böylece, rasulleri yalanlamalarına karşılık hiçbir

mazeretlerinin olmadığı ve azabı hakettikleri net bir

şekilde ortaya çıkar. Artık mazeretler, başkalarını suç-

lamalar vs. herşey son bulur ve suçlarını, zulümlerini

kendileri itiraf etmek zorunda kalırlar.

“ve elbette gönderilen (rasul)lere de soracağız.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Biz, kendilerine bir rasul gelip gelmediğini ve gelen

rasule nasıl tavır takındıklarını bütün insanlara soraca-

ğız. Aynı şekilde, gönderdiğimiz rasullere de; gönderil-

dikleri insanlara Allah’ı dinini ve hükümlerini tebliğ

edip etmediklerini soracağız.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyurmaktadır:

“Allah, rasulleri toplayıp onlara: “Size ne cevap

verildi?” dediği gün (kıyamet günü) onlar: “Bizim

hiçbir bilgimiz yok; muhakkak ki gaybleri en iyi

bilen sensin” diyeceklerdir.” (Maide: 109)

Ebu Said El-Hudri radıyallahu anh’den Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiş-

tir:

“Kıyamet gününde Nuh aleyhisselam çağırılacak

ve Nuh aleyhisselam:

Page 315:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:6 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

315

“Ey Rabbim! Sana icabet ediyorum” diyecektir.

Allah-u Teâlâ ona:

“Kavmine tebliğ ettin mi?” diye soracaktır. Nuh

aleyhisselam:

“Evet” diyecektir. Nuh aleyhisselam’ın kavmine de

şöyle sorulacak:

“Nuh size tebliğ etti mi?” Nuh aleyhisselam’ın

kavmi şöyle diyecek:

“Bize bir uyarıcı gelmedi.” Allah-u Teâlâ, Nuh’a:

“Kavmine tebliğ ettiğine dair kim şahitlik ede-

cek?” diye soracak ve Nuh aleyhisselam:

“Muhammed ve onun ümmeti” diye cevap vere-

cektir. Bunun üzerine Muhammed sallallahu aleyhi ve

sellem ve onun ümmeti, Nuh aleyhisselam’ın, kavmine

tebliğ ettiğine şahitlik edecek.” (Buhari)

Allah-u Teâlâ’nın ahiret gününde, gönderdiği rasul-

lere kavimlerine tebliğ edip etmediklerini sorması, öğ-

renmek için değil bilakis, kendilerine soru yöneltilen

rasullere bağlanmayan müşrikleri azarlamak içindir.

Bu Ayetle Çelişkiliymiş Gibi Gözüken Ayetler

Bu ayet, Allah-u Teâlâ’nın aşağıdaki iki ayetiyle çe-

lişkili gibi gözükmektedir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“İşte o gün, insana da cinlere de günahından so-

rulmaz.” (Rahman: 39)

“Suçlular, günahlarından sorulmazlar.” (Kasas: 78)

Bu ayetler arasında hiçbir çelişki yoktur. Burada çe-

lişki gibi gözüken durumlara şöyle cevab verilir:

Page 316:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:6-7 316

1 – Kıyamet günününde insanlar tek bir ortamda de-

ğil, birçok ortamda bulunacaklardır. İçinde bulundukları

ortamlardan birinde, kâfirlere suçlarının hesabı sorulur-

ken, diğerin de hesab sorulmayacaktır. Kâfirler tama-

men cehenneme yerleştiklerinde artık onlara hesap so-

rulmaz.

2 – Alimlerden bazılarına göre; kıyamet gününde in-

sanlara, dünyada iken işledikleri amellerden sorulmaz.

Çünkü dünyada iken işlemiş oldukları her amel kitabla-

rında yazılıdır. Fakat suçlu kimselere; niçin o suçu işle-

dikleri, hakka niçin bağlanmadıkları, şirk işleme sebeb-

leri, hakka bağlanma konusunda bir engelleri ve neden-

leri olup olmadığı sorulacaktır.

DÜNYADA İŞLENEN AMELLER, AHİRETTE

TEK TEK HABER VERİLECEKTİR

7

7 – Muhakkak ki onlara kesin bir ilimle (her şeyi)

anlatacağız. Biz uzaklarda değildik.

Allah-u Teâlâ bundan önceki ayette, suçlulara işle-

dikleri suçların hesabını soracağını, rasullere de tebliğ

görevini yerine getirip getirmediklerini soracağını bil-

dirmişti.

Bu ayette ise, insanların dünyada iken işlediği amel-

leri en ince ayrıntısına kadar bildiğini ve herkesin yap-

tığını, yine en ince ayrıntısına kadar kendilerine haber

vereceğini bildirmektedir.

Page 317:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:7 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

317

“Muhakkak ki onlara kesin bir ilimle (her şeyi)

anlatacağız.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki biz, hem rasullere hem de insanlara,

dünyada işlediklerini en ince ayrıntısına kadar haber

vereceğiz.”

“ Biz uzaklarda değildik.” Allah-u Teâlâ ayetin devamında şöyle buyurmakta-

dır:

“Biz, herşeyi en ince noktasına kadar, tam ve kesin

bir ilimle bilmekte, kulların her hallerine şahid olmak-

tayız. Onlar, ne konuşsa, ne yapsa hepsini en ufak ay-

rıntısına kadar biliriz. Hatta gizlediklerini ve açığa çı-

kardıklarını bile... Sonra biz, herkese dünyada ne yap-

tıklarını tek tek haber verecek ve onları, buna göre he-

saba çekeceğiz.”

Bu Ayetten Alınacak Dersler

1 - Ahiret gününde insanlar ve rasuller, ne yaptıkla-

rını öğrenmek için değil, rasullere karşı gelenlerin su-

çunu isbat etmek ve onları azarlamak için sorgulanacak-

tır.

2 - Gaybleri, yani; gözlerden ve duyulardan gizli

olan, bilinmeyen bütün bilgileri yalnız Allah-u Teâlâ

bilir. Gaybleri bilme yetkisi, sadece Allah-u Teâlâ’nın

elindedir.

Allah-u Teâlâ’nın şu ayeti de bu meseleye açıklama

getirmektedir:

Page 318:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:7-8 318

“Gaybın anahtarları O’nun katındadır. O’ndan

başka hiçkimse onu bilemez. O, karada ve denizde

olanları bilir. O’nun ilmi dışında bir yaprak bile

düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve

kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitapta (Levhi'l Mah-

fuz’da)dır.” (En’am: 59)

TARTI VE TARTISI AĞIR GELEN

8

8 – İşte o gün, tartı haktır. Kimin tartısı ağır ge-

lirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

Allah-u Teâlâ önceki ayette; ahiret gününde bütün

ümmetlere ve rasullere, dünyada iken ne yaptıklarına

dair soru soracağını, onları işledikleri amellere göre

hesaba çekeceğini ve kendisinden hiçbirşeyin gizli kal-

madığını önceki ayetlerde bildirmişti. Bu ayette ise ya-

pılan amellerin hak ve adaletle tartılacağını, bu tartının

sonucuna göre insanların ceza ya da mükâfat göreceğini

haber vermektedir.

“İşte o gün, tartı haktır.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“İşte o gün, yani; ahiret günü, rasuller de dahil olmak

üzere, bütün insanların dünyadaki amellerinin tartılma-

sı, kesinlikle gerçekleşecek bir olaydır. O gün hiçkim-

seye zulmedilmeyecek ve işlenen ameller adil bir şekil-

de çok hassas terazilerle tartılacaktır.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak, bir başka

ayette şöyle buyurmaktadır:

Page 319:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:8 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

319

“Ve biz, kıyamet günü için adaletli teraziler ko-

yarız da hiçbir nefis hiçbir şeyde zulme uğramaz.

Bir hardal tanesi ağırlığında olsa bile, biz o (terazinin

üstü)na getiririz. Hesab görücüler olarak biz yete-

riz.” (Enbiya: 47)

“Kimin tartısı ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa

erenlerdir.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Her kim dünyada iken ihlasla ve doğru bir şekilde

iman edip salih ameller işler, tartı sonunda salih amelle-

ri kötü amellerinden daha ağır gelirse, cehennem aza-

bından kurtulur ve cenneti kazanır.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, mü’minlerden bahsetmekte-

dir. Mü’minler, işledikleri amellere göre derece derece-

dirler. Fakat dereceleri ne kadar farklı olsada sonuçta

hepsi cennette girecektir. Hatta günah işlemiş olsalar

bile, işledikleri günahları nisbetinde azab gördükten

sonra yine cennete gireceklerdir. Cennetteki yerleri ve

konakları da yine amellerine göre farklı derecelerde

olacaktır.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmuştur:

“Allah, zerre kadar dahi olsa, asla (hiç kimseye)

zulmetmez. Eğer o zerre bir iyilik ise (ve bir mümin

yapmışsa), onu kat kat artırır ve ayrıca ona kendi

katından büyük bir mükâfat verir.” (Nisa: 40)

“Her kimin tartısı ağır gelirse işte o, razı olunan

bir yaşayış içindedir.” (Karia: 6-7)

Page 320:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:9 320

TARTILARI HAFİF GELENLER

9

9 – Her kimin de tartısı hafif gelirse, işte onlar

ayetlerimize zulmetmeleri sebebiyle nefislerini hüs-

rana uğratanlardır.

Allah-u Teâlâ önceki ayette, insanlara dünyada işle-

diklerine göre ceza ve mükâfat vermek için amellerinin

tartılacağını, bunun kesinlikle gerçekleşecek bir olay

olduğunu, tartıda sevapları ve iyi amelleri ağır basanla-

rın cehennem azabından kurtulup cennette rahat bir

yaşama kavuşacağını haber vermişti. Bu ayette ise tartı-

da iyi amelleri hafif gelen kimselerden bahsetmektedir.

“Her kimin de tartısı hafif gelirse, işte onlar ayet-

lerimize zulmetmeleri sebebiyle nefislerini hüsrana

uğratanlardır.” Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır:

“Her kimin, küfür ve kötü amelleri sebebiyle tartısı

hafif gelirse, işte onlar, nefislerini hüsrana uğratmış,

ebedi saadeti kaybetmiş ve ebedi cehennem azabını

haketmiş olanlardır.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, kâfirlerin ahiret günü tartı-

dan sonraki durumlarından bahsetmektedir.

Kâfirlerin de küfür konusunda dereceleri farklı fark-

lıdır. Fakat ister küfrü ve şirki çok olsun ister bir tane

olsun, kâfirler bir kez cehenneme girdikten sonra bir

Page 321:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:9 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

321

daha oradan çıkamayacaklardır. Onların da cehennem-

deki dereceleri, amellerine göre farklı farklı olacaktır.

Kimisi cehennemin en dibinde münafıklar gibi azap

görürken, kimisi de Ebu Talib gibi cehennemin en üst

tabakasında azab görecektir. Böylece cehennem, kâfir-

ler için ebedi bir hüsran ve azab yeri olacaktır.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyurmuştur:

“Kimin tartısı hafif gelirse, işte onun annesi “ha-

viye” (uçurum)dir. Onun ne olduğunu sana ne bil-

dirdi? O, kızgın bir ateştir.” (Karia: 9-11)

Amellerin Tartılması

Alimler, ahiret gününde amellerin tartılması mesele-

sinde ihtilaf etmişlerdir. Alimlerin ihtilafları, belli başlı

şu konularda olmuştur:

a) Tartıdan kasıt, gerçekten iki kefesi olan bir tartı

aleti midir yoksa mecazi bir tartı mıdır? Ya da tartının

zikredilmesinin sebebi, gerçekten birşeylerin tartılaca-

ğını anlatmak mıdır yoksa kullara adaletle muamele

yapılacağını ifade etmek midir?

b) Tartılacak olan şey, ameller midir yoksa amellerin

yazıldığı sayfalar mıdır?

Şimdi bu meseleleri inceleyelim:

a) Tartıdan Kasıt Nedir:

Cumhura göre; tartıdan kasıt; iki kefeli bir tartıdır.

Ebu’l Kasım el-Lalikai, Sünnet’te Süleyman’dan

şöyle nakletti:

Page 322:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:9

322

“Kıyamet gününde, tartı konulacaktır. Tartı, iki kefe-

si olan bir terazidir. Bu kefelere gökler, yerler ve bunla-

rın içindekilerin hepsi konsa, hepsi de sığar.”

Abdulmelik b. Ebi Süleyman’dan şöyle nakledilmiş-

tir:

“Hasan Basri’nin yanında mizandan sözedilmişti.

Hasan Basri bu konuda şöyle dedi:

“İki kefesi ve dili olan bir tartıdır.”

Huzeyfe radıyallahu anh şöyle rivayet etmiştir:

“Kıyamet gününde mizanın sorumlusu, Cibril aley-

hisselam olacaktır.” (İbni Hacer El Eskalani-Fethul Bari’de Enbiya: 47 ayeti

babında)

İbni Hacer el-Askalani’ye göre; tartıdan kasıt; ada-

let ve kada’dır.

İmam İbni Hacer el-Askalani, şöyle demiştir:

“Âdemoğlunun amel ve sözleri tartılır. Selefi salih-

ten bazı alimler; tartının, adalet ve kada (hükmetme)

manasında olduğunu söylemiştir.” (Fethu’l Bari)

Mücahid, Dahhak ve Ameş’e göre; tartıdan kasıt,

adalet ve kada’dır.

Mücahid, Leys b. Ebi Selim yoluyla şöyle demiştir:

“Tartılardan kasıt; adalettir.”

b) Terazide Tartılacak Olan Şey Nedir:

Cumhura göre; ahiret gününde, ameller tartılacaktır.

Her ne kadar ameller cisim değil iseler de Allah-u Teâlâ

onları cisme çevirecektir.

Tayyibi’ye göre; tartılacak olan şey, sahifelerdir.

Tayyibi, şöyle demiştir:

Page 323:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:9 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

323

“Tartılacak olan şey, ameller değil, amellerin yazıl-

dığı sahifelerdir. Zira ameller, cisim değildir, bu sebeple

ağırlıkları da yoktur.”

Kurtubi’ye göre; ameller değil, amellerin yazılı ol-

duğu sahifeler tartılacaktır.

Bu görüşüne, İbni Ömer radıyallahu anh’ın:

“Amellerin sahifeleri tartılır” sözünü delil getirmiş-

tir:

Kurtubi bu sözü naklettikten sonra şöyle devam etti:

“Şayet bu söz sabit ise tartılacak olan şey, ameller

değil, amellerin yazıldığı sahifelerdir. Bu durumda,

amellerin yazıldığı sahifelerin bir ağırlığı olduğu için

çelişki de ortadan kalkar.

Bu görüşü Tirmizi’nin rivayet ettiği ve hasen dediği,

Hakim’in rivayet ettiği ve sahih dediği “bitaka” hadisi

de kuvvetlendirmektedir. Çünkü bu hadiste, amellerin

yazılı olduğu kitabların bir kefeye, üzerinde “La ilahe

illallah” yazılı bir kartın ise diğer keyefe konulduğu

rivayet edilmiştir.”

İbni Hacer’e göre; tartılacak olan şey, amellerdir.

İbni Hacer şöyle demiştir:

“Doğru olan, amellerin tartılmasıdır.”

Bu görüşlerin en doğrusu, cumhurun görüşüdür. Bu

görüşe göre; tartılacak olan şey, amellerdir.

Ameller, cisim haline gelecek, iyilik yapanların

amelleri çok güzel bir surette, kötülük yapanların amel-

leri ise çok kötü bir surette olacaktır. Böylece her ikisi

de tartılacaktır.

Ebu’d Derda radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Page 324:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:9

324

“Kıyamet gününde tartı konulacaktır. O gün en

ağır şey, güzel ahlaktır.”

(Ebu Davud, Tirmizi) (İbni Hibban bu hadis için sahih demiş-

tir.)

Cabir radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Kıyamet gününde tartı ve tartılacak olan şeyler

getirilecek, sonra iyilikler ve kötülükler tartılacak-

tır. Kimin iyilikleri kötülüklerinden, hardal tanesi

kadar bile olsa, daha ağır gelirse işte o kimse, cenne-

te girecektir. Kimin de kötülükleri iyiliklerinden

hardal tanesi kadar bile olsa, daha ağır gelirse, işte o

kimse de cehenneme girecektir.” Sahabeler:

“Ey Allah’ın rasulü! Kötülükleriyle iyilikleri eşit

olanlar ne olacaktır?” diye sorunca, Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem onlara şöyle dedi:

“Onlar, A’raf’da duracak olan A’raf ehlidir.” (Heysemi-Fevaid’de tahric etmiş, İbni Mübarek-Zühd’de

İbni Mes’ud radıyallahu anh’den mevkuf olarak rivayet et-

miş, Ebu’l Kasım el-Lalikai-Sünnet’te Huzeyfe radıyallahu anh’a

mevkuf olarak rivayet etmiştir.) Bera b. Azib radıyallahu anh’ın kabir sorgusu hak-

kında rivayet ettiği hadiste şöyle geçmektedir:

“Mü’mine çok güzel sûretli ve çok güzel kokulu

bir genç gelecektir. Mü’min ona “sen kimsin?” diye-

cektir. Genç:

“Ben senin salih amelinim” diyecektir.

(Ahmed, İbni Huzeyme sahih senedle revayet ettiler)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Page 325:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:9-10 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

325

“Allah kime bir mal verir de, o kişi o malın zeka-

tını vermezse, malı kıyamet gününde zehiri fazla

olduğu için başı beyazlaşmış, çatal dilli yılan haline

dönüşecek ve sahibinin boynuna dolanıp onun ağzını

sıkacak ve:

“İşte ben senin malınım ve biriktirdiğin hazine-

nim” diyecek.” Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem Ali imran: 180 ayetini okudu.” (Buhari)

NİMET VE ŞÜKÜR

10

10 – Doğrusu, sizi yeryüzünde yerleştirdik. Orada

sizin için geçimlikler var ettik. (Buna rağmen) Ne

kadar az şükrediyorsunuz.

Allah-u Teâlâ daha önceki ayetlerde, nebilere tâbi

olunması gerektiğini emretmiş, rasullere tâbi olmayan-

ları, dünya azabının ansızın gelmesiyle korkutmuş,

dünya azabı gelmese bile her halukarda mutlaka ahiret

azabına uğrayacaklarını haber vermişti.

Bu ayette ise insanlara verdiği nimetleri hatırlatarak

onları, “La ilahe illallah”ı gerçekten yaşamaya ve nebi-

lere tâbi olmaya, teşvik etmektedir.

“Doğrusu sizi yeryüzünde yerleştirdik.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

Page 326:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:10

326

“Ey insanlar! Rabbiniz olan Allah, yeryüzünü size

rahatça yaşayabileceğiniz bir ortam kıldı. Orada, ihtiya-

cınız olan bütün nimetleri ve imkânları yaydı. Orada

sizler için daha nice şeyler yarattı.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyurmuştur:

“O (Allah) ki; yeryüzünde ne var ne yok hepsini

sizler için yarattı. Sonra (zatına lâyık bir şekilde) göğe

istiva etti ve onu yedi gök olarak düzenledi. O her

şeyi en iyi bilendir.” (Bakara: 29)

“ Orada sizin için geçimlikler var ettik.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Rabbiniz olan Allah, sizleri yeryüzüne yerleştirdi-

ğinde, hayatınızı orada devam ettirmenizi sağlayacak

imkânları da size verdi. Böylece orada, çalışarak rahat-

lıkla elde edebileceğiniz rızıklara sahib olursunuz. Bü-

tün bunlar, Allah’ın fazlı ve keremiyle sizlere verilmiş-

tir. Aslında bunların herbiri sizlere verilmiş büyük ni-

metlerdir. Öyleyse, sizlere vermiş olduğu bu nimetlere

karşılık, sadece O’na ibadet edin, sadece O’nun emirle-

rine boyun eğin, gönderdiği rasullerine tâbi olun ve asla

onlara karşı gelmeyin. İşte ancak böyle yaparsanız, Al-

lah’a gerektiği şekilde şükretmiş olursunuz.”

“(Buna rağmen) Ne kadar az şükrediyorsunuz.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Rabbiniz olan Allah, sizleri yeryüzüne yerleştirdi ve

orada yaşayabilmeniz için gerekli her türlü imkânı va-

retti. Ey insanlar! Sizlere verilen bu sayısız nimetlere

karşılık Rabbinize şükretmeniz gerekmez mi? Sizler,

Page 327:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:10-11 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

327

ibadetleri sadece Allah’a yaparak ve O’na hiçbir şeyi

şirk koşmayarak şükredin! Fakat böyle şükredenler ne

kadar az!”

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmuştur:

“İstediğiniz herşeyden size verdi. Şayet Allah’ın

nimetini saymaya kalksanız onu bitiremezsiniz. Mu-

hakkak ki insan, çok zalim ve çok nankördür.” (İbrahim: 34)

“Kullarımdan şükredenler azdır.” (Sebe: 13)

Vermiş olduğu nimetlere karşılık Allah-u Teâlâ’ya

şükür, şöyle olur:

1 - Nimetlerin gerçek sahibi olan Allah-u Teâlâ’yı

çok iyi tanımak, O’nu hakettiği şekilde yüceltmek, her

türlü noksan sıfatlardan tenzih etmek ve herşeyden çok

sevmekle,

2 - Allah’a ait olan hak, sıfat ve yetkilerden herhangi

birini hiçbir mahluka vermemekle,

3 - İbadetleri sadece Allah’a, O’nun istediği ve razı

olduğu şekilde yapmakla,

4 - Vermiş olduğu nimetleri, O’nun rızasına uygun

şekilde kullanmakla.

İşte ancak bu şekilde Allah-u Teâlâ’ya şükredilmiş

olunur. Dünya ve ahiret mutluluğu ancak bu şekilde

elde edilir. Allah-u Teâlâ’nın vermiş olduğu nimetlerin

devamı ancak bu şekilde sağlanır.

İNSANIN YARATILIŞI VE İBLİS’İN KİBRİ

11

Page 328:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:11

328

11 – Muhakkak ki sizi, biz yarattık. Sonra size

şekil verdik. Sonra da meleklere: “Âdem’e secde

edin” dedik. İblis hariç hepsi secde etti. O ise secde

edenlerden olmadı.

Allah-u Teâlâ bu ayette insanın yaratılmasından, me-

leklerin Âdem’e saygı secdesine itaatinden ve İblis’in

isyanından bahsetmektedir.

“Muhakkak ki sizi, biz yarattık. Sonra size şekil

verdik.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Babanız Âdem’i, sudan ve çamurdan

yarattık. Sonra onu, insan suretine çevirdik ve ona ru-

humuzdan üfledik.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, Âdemoğullarının hepsine

hitab etmektedir. Fakat ayette, insanlığın babası Âdem

aleyhisselam kastedilmektedir.

Ebu Musa el-Eşari radıyallahu anh’den Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiş-

tir:

“Allah-u Teâlâ, yeryüzünün her tarafından bir

avuç toprak alarak Âdem aleyhisselam’ı yarattı. İşte,

insanlar bu yüzden toprak gibi değişik değişiktir.

Bazıları siyah, bazıları kırmızı, bazıları beyaz, bazı-

ları da ikisinin arasındadır. Bazıları yumuşak, bazı-

ları sert, bazıları da ikisinin arasındadır. Bazıları

çirkef, bazıları temiz, bazıları da ikisinin arasında-

dır.” (Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed, İbni Hibban, Beyhaki) (Tir-

mizi bu hadis için hasen-sahih dedi. Hakim bu hadis için Buha-

ri ve Müslim’in şartlarına göre sahihtir, dedi.)

Page 329:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:11 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

329

Bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak dört değişik görüş

zikredilmiştir:

1 - İbni Abbas radıyallahu anh, bu ayetin manası hak-

kında şöyle demiştir:

“Âdemoğulları, erkeklerin sulbünde yaratılmış ve

kadınların rahimlerinde şekillendirilmiştir.” (Hakim rivayet etti ve Buhari ve Müslim’in şartlarına göre

sahihtir dedi.)

Buna göre ayetin manası şöyle olur:

“Ey insanlar! Sizi, babanız olan Âdem’in sulbünden

yarattık. Sonra annelerinizin rahimlerinde şekillendir-

dik.

2 – İbni Abbas radıyallahu anh, şöyle demiştir:

Ayetteki “sizi yarattık”tan kasıt; babanız olan Âdem

aleyhisselam’ı yarattık, demektir. “Size şekil verdik”ten

kasıt ise; Âdem aleyhisselam’ın zürriyetine şekil verdik,

demektir.

Her iki rivayet İbni Cerir ve İbni Ebi Hatim’de riva-

yet edilmiştir. Bunlara benzer rivayetler Katade radıyal-

lahu anh’den nakledilmiştir.

Katade radıyallahu anh bu ayetin manası hakkında

şöyle demiştir:

“Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam’ı çamurdan yarat-

tı. Sonra sizi, annenizin karnında; alak (kan pıhtısı),

mudga (et parçası) ve kemik haline getirdi. Sonra kemi-

ği etle kaplayarak merhaleli bir şekilde size şekil verdi.”

Mücahid radıyallahu anh’e göre; ayetteki “sizi yarat-

tık” sözü “babanız Âdem’i yarattık” demektir. “Size

şekil verdik” sözü ise “Âdem aleyhisselam’ın sırtında

size şekil verdik” demektir. (Ed-Durrur Mensur)

Page 330:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:11

330

3 – İbni Cerir Taberi’ye göre bu ayetin manası şöy-

ledir: “Babanız Âdem aleyhisselam’ı yarattık ve ona şe-

kil verdik. Sonra da meleklerin ona secde etmelerini

emrettik.

Bu ayetteki hitab, her ne kadar Âdemoğullarına ya-

pılmışsa da asıl kastedilen babaları Âdem aleyhisse-

lam’dır.

“Sonra da meleklere: “Âdem’e secde edin” dedik.

İblis hariç hepsi secde etti. O ise secde edenlerden

olmadı.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Âdem’in yaratılışını tamamladıktan sonra, katımız-

dan bir ikram olarak meleklerin ona saygı secdesi yap-

malarını emrettik. Bütün melekler, emrimize itaat etti.

Fakat meleklerin içinde bulunan ve cinlerden olan İblis,

büyüklük taslayarak secde etmekten kaçındı. Emrimize

karşı geldi ve kâfirlerden oldu.”

Meleklerin Âdem’e yaptıkları secde, ibadet secdesi

değil saygı secdesidir. Çünkü ibadetler, sadece Allah-u

Teâlâ’ya yapılır. Allah-u Teâlâ, sadece kendisine ya-

pılması gereken ibadetlerin kullara yapılmasına asla

müsade etmez.

İbni Abbas radıyallahu anh bu konuda şöyle demiştir:

“Meleklerin Âdem aleyhisselam’a secde ettirilmeleri,

Allah-u Teâlâ’nın Âdem aleyhisselam’a bir ikramıdır.

Yapılan secde Âdem aleyhisselam’a olmasına rağmen,

bu konudaki itaat Allah-u Teâlâ’nın emrinedir.”

Page 331:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:11-12 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

331

Katade radıyallahu anh’den de böyle bir görüş nakle-

dilmiş ve Katade radıyallahu anh, İbni Abbas radıyallahu

anh’ın söylediğine ek olarak şöyle demiştir:

“İblis, işte bu ikram sebebiyle Âdem aleyhisselam’a

hased etmiştir.”

Bu ayet, İblis aleyhillane’nin Âdem aleyhisselam’a

secde etmemesinin ve ona hased etmesinin sebebini de

açıklamaktadır: Allah-u Teâlâ’nın, melekleri secde etti-

rerek Âdem aleyhisselam’a ikramda bulunması.

İblis, Âdem’e yapılan bu ikramı kıskanmış ve hased

etmiş, sonra kibirlenerek Allah’ın emrine karşı gelmiş-

tir.

Âdem aleyhisselam’a yapılan secdenin ibadet secdesi

değil de bir ikram veya saygı secdesi olduğunu şu ayet

ispat etmektedir:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“(İblis) dedi ki: “Bana üstün kıl(ıp kendisine ikram

et)dığın şu kimseyi gördün mü? Şayet kıyamet gü-

nüne kadar beni bırakır (yaşatır)san muhakkak ki

onun soyunu, pek azı hariç kendime bağlayacağım.”

(İsra: 62)

İBLİS’İN KİBİRLENMESİNİN SEBEBİ

12

12 – (Allah İblis’e) dedi ki: “Sana emrettiğim za-

man, (Âdem’e) secde etmekten seni ne engelledi?”

Page 332:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:12

332

(İblis) dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten

yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”

Allah-u Teâlâ önceki ayette, Âdem aleyhisselam’ı ya-

rattığını ve ona saygı secdesi yapılmasını emrettiğini,

bütün melekler secde etmelerine rağmen İblis aleyhilla-

ne’nin bundan kaçındığını haber vermişti. Bu ayette ise

İblis’in secde etmekten neden kaçındığını bildiriyor.

“(Allah İblis’e) dedi ki: “Sana emrettiğim zaman,

(Âdem’e) secde etmekten seni ne engelledi?”

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam’a secde etmeme

sebebini çok iyi bilmesine rağmen, yine de emrine ne-

den itaat etmediğini İblis’e sormaktadır:

“Ey İblis! Âdem’e secde etmeyi emrettiğim zaman,

emrime itaat ederek neden hemen secde edenlerle bir-

likte secde etmedin? Seni, benim emrime itaat etmekten

ve Âdem’e secde etmekten alıkoyan nedir?”

“(İblis) dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateş-

ten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında İblis’in verdiği

cevabı açıklamaktadır. İblis, Rabbinin sorusuna şu şe-

kilde cevab verdi:

“Ben o kimseden daha hayırlıyım. Zira sen, beni

ateşten, onu ise çamurdan yarattın. Ateş, çamurdan daha

hayırlı ve daha şereflidir. Hiç daha şerefli olan bir kim-

se, seviyece daha düşük olan bir kimseye ikram eder

mi, saygı gösterir mi, onu yüceltir mi? Ben bunu yapa-

mam. İşte bu sebeble, ben ona secde etmedim.”

Page 333:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:12 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

333

Hased ve Kibir Basireti Köreltir

İblis aleyhillane’nin Allah-u Teâlâ’ya vermiş olduğu

cevap onun ne kadar cahil olduğunu göstermektedir.

Aslında İblis, ilim bakımından meleklerden bile üstün

idi. Bu sebeple meleklerin arasında bulunuyordu ve

yine bu sebeple meleklere verilen secde emrine muha-

tap olmuştu. Buna rağmen Âdem’i kıskanması, ona

verilen nimete hased etmesi, onun yersiz bir şekilde

kibirlenmesine sebep oldu. Sonunda olan oldu, haset ve

kibir onun basiretini yok etti. Aklını başından aldı. İl-

miyle hareket etmesine engel oldu ve seviyesine yakış-

mayan cahilce bir iş yaptı. Rabbinin emrine itaat etme-

di, Rabbine karşı geldi. İblis, ilmi olmayan cahil biri

değildir. Bilakis o, ilmi olduğu halde ilmiyle hareket

etmeyip cahillerin amelini yaptığı için cahillerden sayı-

lır. Bu tür cehalet, yani; bilip de bildiğinin aksine hare-

ket etmek, ilimsiz cahillikten daha beterdir. İblis, böyle

kimselere açık bir örnektir.

İblis aleyhillane’nin verdiği cevapta, alınması gere-

ken bazı dersler vardır:

1 – İblis aleyhillane, kendisini yaratan ve kendisine

her türlü nimetleri veren Allah-u Teâlâ’nın emrine karşı

gelmiş, o emre boyun eğmemiş, böylece büyüklük tas-

layarak kâfirlerden olmuştur.

Aynı şekilde, Allah-u Teâlâ’nın emir ve hükümleri-

ne, heva ve hevesine uymadığı için karşı gelen herkes

İblis gibi kâfir olur. Çünkü böyle bir hareket, kişinin

kâfir olduğunu gösteren açık bir delildir.

Mü’min kimseler ise böyle değildir. Onlar, arzuları-

na, nefislerine ve menfaatlerine ters gelse, hatta verilen

Page 334:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:12

334

emrin hikmetini anlamasalar bile, Allah-u Teâlâ’dan

gelen emre asla karşı gelmezler. Meleklerin secde emri-

ne itaat ettikleri gibi, Rablerinin hükmüne derhal boyun

eğerler.

Allah-u Teâlâ’nın şeriatini bir kenara atarak beşer

ürünü olan kanunları uygulayan tagutlar da aynen İb-

lis’in Allah-u Teâlâ’ya karşı takındığı tavrı takınmış ve

kâfir olmuşlardır.

2 – Allah-u Teâlâ’nın emirlerine ancak, heva ve he-

vese uygun olduğunda ya da beşer aklı iyi ve doğru

gördüğünde boyun eğmek gerektiğini ileri sürmek, Al-

lah-u Teâlâ’ya itaati reddederek kulluk mertebesinden

ilahlık mertebesine çıkmak demektir. Çünkü bu, kişinin

kendisini Allah’a denk tutması demektir. Bu ise apaçık

şirk ve küfürdür. Bunlar ancak, ahmak olan ve aklını

kullanmayan basit insanların amelidir.

Günlük yaşamda, olağan konular da bile, sadece nef-

se uygun olan emirlere itaat edilir, fakat nefse uygun

olmayanlara itaat edilmezse düzen bozulur, sosyal ya-

şamda kargaşa meydana gelir. Hal böyle iken herşeyin

yaratıcısı, herşeyi en ince ayrıntısına kadar bilen ve

hikmet sahibi olan Allah-u Teâlâ’nın emirleri, kısır bir

akılla elemeye tâbi tutulur ve nefse hoş gelenleri alınıp,

nefse hoş gelmeyenleri terkedilirse sonuç, ilkinden çok

daha kötü olur.

Bâtıl Kıyas

Kıyas ancak, sağlam delillere dayanarak ve illetler-

deki benzerliğe göre yapılır. Zanni delillerle veya zan-

larla kıyas yapılmaz.

Page 335:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:12 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

335

Hiçbir şeri nassa dayanmayan sadece heva ve hevese

göre yapılan kıyas, bâtıl kıyastır. İlk kez bâtıl yani; ge-

çersiz bir kıyas yapan, İblis aleyhillane’dir.

Şeri naslara, yani; Kur’an ve sünnete göre değil de,

akla ya da heva ve hevese göre yapılan kıyaslar da, İb-

lis’inki gibi bâtıl kıyastır.

Cafer es Sadık radıyallahu anh, babasından, o da de-

desinden Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle

dediğini rivayet etmiştir:

“Din konusunda rey ile ilk kıyas yapan, İblis’tir.

Allah-u Teâlâ ona:

“Âdem’e secde et” diye emretti. O ise secde etme-

di ve:

“Ben ondan daha hayırlıyım” dedi.”

Cafer radıyallahu anh sonra şöyle devam etti:

“Kim, din konusunda rey ile kıyas yaparsa, Allah-u

Teâlâ kıyamet gününde onu, İblisle birlikte haşredecek-

tir.” (Ebu Naim-Hulye, Deylemi)

Hasen el Basri radıyallahu anh, şöyle dedi:

“İlk kıyas yapan, İblis’tir ve yanlış kıyas yapmıştır” (İbni Cerir)

İbni Sirin şöyle dedi:

“Fasit kıyas yapılması sebebiyle, güneş ve aya ibadet

edildi.” (İbni Cerir)

Ayetten Çıkan Hükümler

1 – Allah-u Teâlâ, melekleri Âdem aleyhisselam’a

saygı secdesi yaptırarak, insana ikramda bulunmuştur.

Page 336:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:12

336

2 – Kibir ve hased; insanı küfre sürükleyen, aklı, ba-

sireti ve düşünceyi kör eden kötü birer haslettir.

3 – İblis aleyhillane’nin yaptığı kıyas, fasit bir kıyas-

tır. Çünkü hiçbir nassa dayanmamakta ve Allah’ın em-

rine karşı gelmektedir. Onun için Kur’an ayetlerine zıt

olan ve sağlam delillere göre yapılmayan kıyaslar bâtıl-

dır. İblis’in kıyası gibidir.

4 – Allah-u Teâlâ’ya gerçekten teslim olmuş müslü-

man bir kul, Allah-u Teâlâ’dan gelen emirlere hiç te-

reddütsüz tâbi olur, itaat eder. Allah’ın emirleri, heva ve

hevesine ya da akıl ve mantığına zıd gelse bile itaatten

geri kalmaz.

Allah’ın emirlerine, heva ve heveslerine veya kendi

kıt akıllarına uymadığı için karşı gelen, reddeden, onları

iyi görmeyen kimse, İblis’le birlikte haşrolacaktır.

5 – İslam şeriatini bir kenara atarak beşer aklının

ürünü olan kanunları uygulayan yöneticiler, Allah-u

Teâlâ’nın emrine karşı gelen İblis gibidirler ve onunla

birlikte haşrolunacaklardır.

6 – Bu ayette, Allah-u Teâlâ ile İblis arasında karşı-

lıklı bir konuşma olduğu görülmektedir. Fakat bu ko-

nuşmanın nasıl olduğunu veya ne şekilde olduğunu,

detaylarını sadece Allah-u Teâlâ bilir. Bizim bu konu-

daki inancımız ayette geçtiği gibidir. Yani; bir konuşma

olmuştur. Fakat konuşmanın gerçek mahiyetini biz bi-

lemeyiz, Allah-u Teâlâ’ya havale ederiz.

Ayetleri tefsir ederken, “Allah bu konuda şöyle bu-

yurmuştur” vs. şeklindeki bize ait ifadeler, meseleyi

başka naslar ışığında açıp daha anlaşılır hale getirmek

için kullanılmış ifadelerdir.

Page 337:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:12-13 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

337

7 – Allah-u Teâlâ, İblis aleyhillane’nin niçin Âdem

aleyhisselam’a secde etmediğini çok iyi bilmekteydi.

Buna rağmen ona, Âdem aleyhisselam’a neden secde

etmediğini sorması, kendi itirafıyla İblis’in suçunu isbat

etmek içindir.

Rabbimizin bu uygulaması bize, suçluya ceza ver-

meden önce, şayet imkân varsa, “suçu işleme sebebini”

sormak gerektiğini göstermektedir.

İBLİS’İN CENNETTEN KOVULMASI

13

13 – (Allah İblis’e) dedi ki: “İn oradan! Sen orada

büyüklük taslayamazsın! Çık! Muhakkak ki sen,

küçük düşenlerdensin.”

Allah-u Teâlâ bir önceki ayette, İblis’in Âdem aley-

hisselam’a secde etmeme nedeni ve onun bâtıl kıyası

hakkında bilgi vermişti. Bu ayette ise İblis’in, Allah’ın

emrine karşı büyüklük tasladığı için cennetten kovuldu-

ğunu haber vermektedir.

“(Allah İblis’e) dedi ki: “İn oradan! Sen orada

büyüklük taslayamazsın! Çık! Muhakkak ki sen,

küçük düşenlerdensin.”

Allah-u Teâlâ, emrine karşı gelerek Âdem aleyhisse-

lam’a saygı secdesi yapmadığı için İblis’e şöyle dedi:

Page 338:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:13-14 338

“Ey İblis! Sen, bu kibir ve hasedinle cennette barı-

namazsın. Defol cennetten! Çık oradan! Aşağılanmış,

zelil ve hakir olarak çık.”

Cennet; kibirli, hasetçi ve Allah’ın emrine karşı ge-

len kimseler için değildir. Orası; Allah-u Teâlâ’ya itaat

eden, emirlerine boyun eğen kimseler için mükâfat ola-

rak hazırlanmış bir yerdir.”

İşte! Allah-u Teâlâ’nın emrine karşı büyüklük tasla-

yanların, hased sebebiyle Allah-u Teâlâ’nın emrine kar-

şı gelenlerin akibeti... Zillet, alçaklık ve horlanmadır.

İBLİS’İN KIYAMETE KADAR

MÜHLET İSTEMESİ

14

14 – (İblis) dedi ki: “Yeniden diriliş gününe kadar

bana mühlet ver.”

Allah-u Teâlâ önceki ayette, İblis’i cennetten kovdu-

ğunu bildirmişti. Bu ayette ise; İblis’in bir isteğinden

bahsetmektedir.

“(İblis) dedi ki: “Yeniden diriliş gününe kadar

bana mühlet ver.”

İblis aleyhillane Allah-u Teâlâ’dan, kıyamete kadar

kendisini canlı bırakmasını isteyerek şöyle demiştir:

“Ey Rabbim! Âdem ve zürriyeti sağ kaldığı müddet-

çe beni de yaşat! Ölümden sonra tekrar diriltilinceye

kadar bana mühlet ver.”

Page 339:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:15 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

339

İBLİS’E MÜHLET VERİLMESİ

15

15 – (Allah) dedi ki: “Muhakkak ki sen, mühlet

verilenlerdensin.”

Allah-u Teâlâ, önceki ayette İblis’in kıyamete kadar

mühlet istediğini haber vermişti. Bu ayette ise İblis’in

isteğini kabul ettiğini ve ona kıyamet gününe kadar

mühlet verdiğini, ecelini ertelediğini, onu öldürmeyece-

ğini, yaşamasına izin verdiğini bildirmektedir.

“(Allah) dedi ki: “Muhakkak ki sen, mühlet veri-

lenlerdensin.”

Allah-u Teâlâ, İblis’in isteğine olumlu cevab verdi.

Ona, insanların dirileceği baas (diriliş) gününe kadar

değil ama hikmeti gereği, insanların tamamen yokola-

cağı kıyamet anına kadar mühlet verdi, geri bıraktı, ya-

şamasını diledi.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyurmuştur:

“(İblis) Dedi ki: “Rabbim! Öyleyse yeniden diriliş

gününe kadar bana mühlet ver. (Allah) Dedi ki:

“Muhakkak ki sen, mühlet verilenlerdensin. Bilinen

vaktin gününe kadar...” (Hicr: 36-38)

Bu ayetler, İblis’in isteğine olumlu cevap verildiğini

ancak ona, onun istediği gibi yeniden diriliş zamanına

kadar değil de, insanların tamamen yok olacağı kıyamet

anına kadar izin verildiğine delalet etmektedir.

Page 340:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:15

340

İbni Abbas radıyallahu anh bu ayetin tefsirinde şöyle

dedi:

“İblis aleyhillane, ölümü tatmak istemediği için, in-

sanların yeniden dirileceği güne kadar kendisine mühlet

verilmesini istedi. Fakat Allah-u Teâlâ, onun bu isteğine

icabet etmedi ve ona şöyle dedi:

“Muhakkak ki sen, mühlet verilenlerdensin. Bili-

nen vaktin gününe kadar...” (Hicr: 37-38) (İbni Ebi Hatim, İbni Merdeveyh)

Suddi radıyallahu anh şöyle dedi:

“Allah-u Teâlâ İblis’in, insanların dirileceği güne

kadar değil, bilinen vakte kadar yaşamasına, izin ver-

miştir. Bu vakit ise; sura ilk kez üfürülen vakittir. Bu

üfürüşten sonra, Allah-u Teâlâ’nın yarattığı bütün canlı-

lar yok olacaktır. İkinci üfürüşte ise insanlar dirilecek

ve ondan sonra ölüm olmayacaktır.” (İbni Ebi Hatim)

Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki; İblis’e, birinci üfü-

rüşün yapılacağı zamana kadar mühlet verilmiştir. Bi-

rinci üfürüşün ismi ise fazia üfürüşüdür.

Allah-u Teâlâ fazia üfürüşü hakkında şöyle buyur-

muştur:

“Sura üfürüldüğü gün, Allah’ın dilediği dışında,

göklerde ve yerde kim varsa korkuya kapılır. Her

biri, boyun eğerek O’na gelir.” (Neml: 87)

Bu üfürüşe Sa’k üfürüşü ismi de verilmiştir.

Bazı alimler sura üfürmenin; fazia, sa’k ve diriliş

olmak üzere üç kez olacağını söylemiştir. Fakat ayetle-

rin zahiri, sura üfürmenin iki kez olacağını göstermek-

tedir. Bunlardan birincisinde bütün yaratılmışlar yok

olurlar. Bu üfürüşe fazia, saika ve racife de denir.

İkinci üfürüşle ise yeniden diriliş meydana gelir.

Page 341:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:15-16 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

341

Allah-u Teâlâ, sura üfürmeler hakkında şöyle bu-

yurmuştur:

“Sura üflenir. Ardından Allah’ın dilediği hariç,

göklerde ve yerde bulunanlar hemen helak olur.

Sonra ona bir daha üflenir. O zaman onlar, hemen

(dirilip) ayağa kalkıp, bakınırlar.” (Zümer: 68)

Bazı alimler süra üfürmenin; fazia, saika, racife ve

radife olmak üzere dört defa olacağını söylemiştir.

İblis, sura ilk üfürüşle ölecektir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Sur, bir üflemeyle üflendiği, yer ve dağlar taşı-

nıp bir tek çarpmayla birbirine çarpılıp darmadağın

edildiği zaman, işte o gün olacak olan olur. O gün,

gök yarılır ve çökmeye yüz tutar.” (Hakka: 13-16)

İBLİS’İN, İNSANLARI

SAPTIRACAĞINA DAİR AHDİ

16

16 – (İblis) dedi ki: “Beni doğru yoldan saptırma-

na karşılık, muhakkak ki ben de onların (Âdemoğul-

larının) sana ulaşmalarını engellemek için senin doğ-

ru yolunun (İslam yolunun) üzerine oturacağım.”

Allah-u Teâlâ önceki ayette, sura ilk üfürme zamanı-

na kadar İblis’e mühlet verdiğini haber vermişti. Bu

ayette ise, şeytanın ne kadar inatçı olduğunu, ne kadar

kibirli, ne kadar azgın ve Allah-u Teâlâ’ya karşı ne ka-

dar nankör olduğunu açıklamaktadır.

Page 342:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:16

342

“(İblis) dedi ki: Beni doğru yoldan saptırmana

karşılık, muhakkak ki ben de onların (Âdemoğulları-

nın) sana ulaşmalarını engellemek için senin doğru

yolunun (İslam yolunun) üzerine oturacağım.”

İblis Allah’tan, sura birinci üfleme anına kadar ya-

şama izni aldıktan sonra şöyle dedi:

“Ey Rabbim! Sen, Âdem’i benden üstün tutarak be-

nim sapmama sebep oldun. Sen beni saptırdın, ben de

Âdem’in zürriyetini saptıracağım. Senin, kurtuluşa gö-

türen dosdoğru yolunun üzerine oturup, onların girme-

lerini engelleyeceğim. Bütün sapıklıkları ve şirk yolla-

rını, onlara süslü göstereceğim. Böylece müslüman

olamayacaklar; seni tevhid etmeyecek, ibadeti sana has

kılmayacak bilakis, ibadette sana ortaklar koşacaklar.”

İşte İblis’in çirkefliği!

1 - Allah’ın emrine karşı gelmenin, O’na karşı kibir-

lenmenin azgınlık ve yoldan çıkmak olduğunu, böyle

kimselerin sonunun kötü olacağını çok iyi biliyor.

2 - Sonra nefsine uyup Allah’ın emrine karşı geliyor.

Allah’ın Âdem’e secde emrini yerine getirmiyor.

3 - Sonra da af dileyip tevbe etmesi ve kendisine em-

redilen şeyi yapması gerekirken, geri adım atmıyor bi-

lakis, kendisini Allah’ın saptırdığını söylüyor. Sanki

Allah’ın emrine karşı gelen kendisi değilmiş, sanki böy-

le bir isyana onu Allah zorlamış gibi, Allah’ı suçluyor,

günahını Allah’a nispet ediyor.

4 - İşte İblis’in amellerinin en kötüsü! İşte kibir ve

hasedin kişiyi getirdiği son nokta!

İblis, hatalı olduğunu, Allah’ın emrine mutlaka itaat

etmesi gerektiğini çok iyi biliyor. Yine bu hatasından

dolayı cehennemde azap göreceğini ve azgınlıkta geldi-

Page 343:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:16 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

343

ği son noktayı da çok iyi biliyor. Ama kibirinden dolayı

hata yaptığını kabullenmiyor. Böyle bir hata işlemesine

sebep olarak Allah’ı gösteriyor, Allah’ı suçluyor ve

günahını Allah’a yüklüyor.

Sonra zannınca Allah’tan intikam almak istiyor. Fa-

kat Allah’a hiçbir şekilde güç yetiremeyeceğini de çok

iyi biliyor. O zaman ne yapabilir? Mutlaka birilerinden

intikam alması gerekir. Mademki cehennemde ceza

görecek, o zaman oraya giren niçin bir tek kendisi olsun

ki? Kendisi, cehennemde tarifi mümkün olmayan iş-

kenceler içinde feryad ederken, Âdem ve zürriyeti cen-

nette rahat bir yaşam mı sürsün? O zaman, yapılacak

tek bir şey var. Âdemi ve zürriyetini de cehenneme sü-

rüklemek. Eğer bunu başarabilirse o zaman belki şöyle

diyebilecek: “Ey Rabbim! Sen Âdem’i benden üstün

tutmuştun, ama bak ne oldu? Onlar da benim gibi ateşe

girdiler. Demek ki onların benden hiçbir üstünlükleri

yokmuş. Bilakis ben onlardan üstünüm, çünkü onları

kendime tâbi ettirmeyi başardım. Eğer onlar benden

daha iyi olsalardı, benim peşimden gelmezlerdi.”

İşte böylece, haşa hem Allah’tan hem de sapmasına

vesile olan ve kendisinden üstün tutulan Âdem’den in-

tikam almış olacak.

Kişinin, kendisinin ebedi bir helake uğrayacağını bi-

le bile, sırf kibir ve hasedden dolayı başkalarını Al-

lah’ın yolundan engellemesinden ve Allah’a ibadetten

alıkoymasından daha kötü bir amel var mıdır?

Page 344:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:17 344

İBLİS’İN, İNSANLARI

SAPTIRMA YÖNTEMLERİ

17

17 – Sonra andolsun ki; muhakkak ki; (doğru yolu

bulmalarını engellemek için) onlara önlerinden, arka-

larından, sağlarından ve sollarından yaklaşacağım.

Böylece onların çoğunu, şükreden (iman eden) kim-

seler olarak bulamayacaksın.

Allah-u Teâlâ bu ayette, İblis’in azgınlığının ve sa-

pıklığının boyutunu, insanları kandırmak için uyguladı-

ğı yöntemlerden örneklerle gözler önüne sermektedir.

“Sonra andolsun ki; muhakkak ki; (doğru yolu

bulmalarını engellemek için) onlara önlerinden, arka-

larından, sağlarından ve sollarından yaklaşacağım.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında İblis’in, Âdemoğ-

lunu haktan ve hidayet yolundan saptırmak için nasıl bir

yol takib edeceğini İblis’in diliyle haber vermektedir.

İblis, insanları hak ve hidayet yolundan saptırmak

için onlara her yönden yaklaşmaya dair ahdetmiştir.

İbni Abbas radıyallahu anh bu ayet hakkında şöyle

dedi:

“onlara önlerinden... yaklaşacağım.” Yani; onları

ahiretleri konusunda şüpheye düşüreceğim.

Page 345:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:17 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

345

“...arkalarından... yaklaşacağım.” Yani; onları

dünyayı elde etmeye teşvik edeceğim, dünyaya olan

sevgilerini artıracağım.”

“...sağlarından... yaklaşacağım.” Yani; onları dinle-

ri konusunda şüpheye düşüreceğim.

“...sollarından... yaklaşacağım.” Yani; onları günah

işlemeye teşvik edeceğim ve işledikleri günahları se-

vimli göstereceğim.” (Taberi)

İblis insanları hak ve hidayet yolundan saptırmak

için bir değil, değişik değişik birçok yol ve metodlar

kullanır. Bu sebeble insana, her yönden yaklaşabilir.

Çünkü her insanın bir zayıf yönü vardır ve her insanın

zayıflığı değişik konulardadır. İşte iblis, her insanın

zayıf olduğu bu yönleri tesbit eder, ondan sonra bu za-

yıf yönlerden yaklaşmaya çalışır.

Kimi insanın zayıflığı para, kimisininki de kadın ko-

nusundadır. Kimisi çok övülmeyi sever, kimisi makam

ve mevkiye aşırı isteklidir. Kimisi çocuklarına, kimisi

evine, kimisi tarlasına, bahçesine düşkündür.

Aslında her insan, kendi zayıf yönünü kolayca tesbit

edebilir. Yeter ki, kendisi ile başbaşa kalıp kendisi hak-

kında şöyle bir düşünsün. Dünyalık hangi konularda

duyarlı, her şeyden çok sevdiği şey ne, neyin uğruna

fedakârlıkta bulunabilir, hangi şeyi kaybetmekten kor-

kuyor, eksilmesine dayanamadığı şey nedir, hangi şey

onu çok kızdırıyor, hangi sözden alınıyor, kendisine

yapıldığında veya yapılmadığında gücüne giden mesele

nedir? Evet! Herkes kendisini böyle bir sorgulamadan

geçirip cevaplarını hakkıyla verdiğinde, şeytanın sıza

bileceği zayıf yönlerini kolayca tespit edebilir. Sonra

sıra bu zayıf yönleri ıslah etmeye ve kuvvetlendirmeye

Page 346:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:17

346

gelir. Bu da ancak ihlas, Allah korkusu ve Allah’ın

emirlerini yaşamakla takviye edilebilir. Fakat bunun da

temeli ilimdir. Mutlakaka en doğru şekilde Allah’ı, İs-

lam’ı, şeriati ve rasulü öğrenmek gerekir.

Fakat bu olmazsa, insan bâtıl üzere yaşar da hala

kendini hak üzere görür. Nice insan vardır, namaz kıl-

masına, oruç tutmasına ve daha birçok ibadetleri yap-

masına rağmen Allah-u Teâlâ’ya şirk koşar, fakat bunun

farkında değildir. Çünkü İslami birçok gerçekten haber-

siz, ilimden yoksun olarak bazı ibadetlere düşkünlük

göstermektedir. İblis, işte böyle insanları avucu içine

almış, onlarla oynayıp durmaktadır. Zaten İblis en çok,

insanları tevhidden uzaklaştırmak meselesi üzerinde

durur. Çünkü tevhid, ancak ilimle elde edilebilecek bir

nimettir.

İşte bu amaçla hareket eden İblis, çok değişik hileler-

le insana yaklaşır ve onu tevhidden uzaklaştırmak için

yoğun bir gayret sarfeder.

İblis’in bu mücadelesini her insanın çok iyi bilmesi,

bu düşmanını çok iyi tanıması ve böylece onun tuzak ve

hilelerine karşı hazırlıklı olması gerekir.

Bu konuda yapılacak en güzel hazırlık; Allah-u

Teâlâ’nın son rasulü vasıtasıyla gönderdiği kitab

Kur’an’a ve son rasul Muhammed sallallahu aleyhi ve

sellem’in sahih sünnetine sımsıkı bir şekilde sarılmaktır.

Bununla birlikte şeytanın hile ve tuzaklarından Allah-u

Teâlâ’ya sığınmaktır.

İbni Abbas radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dua ettiği rivayet edilmiştir:

“Ey Allah’ım! Senden dinimde, dünyamda, ai-

lemde, malımda affını ve afiyetini istiyorum. Ey Al-

Page 347:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:17 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

347

lah’ım! İşlediğim günahları ört! Korkudan beni

emin kıl! Önümden, arkamdan, sağımdan, solum-

dan, üstümden beni koru! Altımdan (zelzeleyle) giz-

lice helak olmaktan sana sığınırım.” (Bezzar-Müsned’de rivayet etti ve hasen dedi)

Abdullah b. Ömer radıyallahu anh şöyle dedi:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, her sabah ve

akşam mutlaka şu duayı okurdu, onu terketmezdi:

“Ey Rabbim! Dünya ve ahirette senden afiyet is-

terim. Yine senden dinimde, dünyamda, ailemde,

malımda afiyet ve affını isterim. Ey Rabbim! Kötü-

lüklerimi ört, korkularımı gider! Ey Allah’ım!

Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan, üstüm-

den beni koru! Altımdan öldürülmekten, senin bü-

yüklüğüne sığınırım.” (Ahmed, Ebu Davud, İbni Mace, İbni Hibban, Hakim riva-

yet etti ve sahih dedi.)

Sebrate b. Ebi Fakihe dedi ki:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, şöyle dedi-

ğini duydum:

“Şeytan, Âdemoğlunun yollarını keser. İslam yo-

lunu da keser ve ona şöyle der:

“Sen, kendi dinini ve babalarının dinini terkede-

rek müslüman mı olacaksın?” Âdemoğlu ona karşı

gelerek müslüman olur. Bu kez şeytan, hicret yolunu

keser ve ona şöyle der:

“Sen, kendi toprağını ve göğünü terkederek hic-

ret mi edeceksin?” Âdemoğlu ona karşı gelip hicret

eder. Sonra, cihad yolunu keser ve ona şöyle der:

Page 348:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:17

348

“Sen, şayet çarpışırsan ölürsün. O zaman, hanı-

mınla başkası evlenir, malın da bölüşülür. Buna razı

mısın?” Âdemoğlu ona karşı gelip cihad eder.”

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, sözlerine şöyle

devam etti:

“Her kim şeytana bu şekilde karşı gelir ve bu hal

üzere ölürse, muhakkak Allah-u Teâlâ onu, cennete

sokar. Her kim bu yolda ölürse, Allah-u Teâlâ onu

da muhakkak cennetine sokar. Her kim bu yolda

boğulursa, Allah-u Teâlâ onu da muhakkak cenneti-

ne sokar. Her kim bu yolda hayvanından düşüp

ölürse, Allah-u Teâlâ muhakkak onu cennetine so-

kar.” (Ahmed, Buhari-Ettarihil Kebir, Nesei rivayet etti ve hasen

dedi)

Allah-u Teâlâ, İblis’in insanları saptırmak için her

yönden gelebileceğini, her türlü hileye başvurabileceği-

ni bizlere haber vermiştir.

İşte bu sebeble her mü’minin, İblis’in hilelerine karşı

tetikte olması, kendisine her yönden yaklaşabileceğini

bilmesi, böylece İblis’in yaklaşabileceği, kendisini etki-

leyebileceği bütün delikleri kapatması gerekir.

Bu gaye ile haraket ederek, Allah-u Teâlâ’ya karşı

işlenecek en küçük masiyeti bile küçümsememek gere-

kir. Zira nice küçük masiyetler, ufak görülmelerine

rağmen büyüyebilir ve nihayet büyük sapmalara sebep

olabilirler.

İster büyük, ister küçük olsun, ister cehaletle, isterse

nefse uyarak işlensin, şayet masiyet olan bir amel yapı-

lırsa, hemen ardından tevbe etmek ve Allah-u Teâlâ’dan

mağfiret dilemek gerekir. Bununla birlikte mü’min kul,

Page 349:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:17 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

349

nefsini her zaman hesaba çekmeli ve şayet Allah-u

Teâlâ’nın taatine karşı bir gevşekliği olmuşsa, hemen

kendisini düzeltmeye çalışmalıdır.

İşte, şeytanın hile ve tuzaklarından, ancak böyle ya-

parak korunmak mümkün olur.

Şükredenler Çok Azdır

“Böylece onların çoğunu, şükreden (iman eden)

kimseler olarak bulamayacaksın.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, İblis’in Âdem’in

zürriyetine yönelik gayesini açıklamaktadır:

“Yapacağım hileler ile Âdem’in neslini saptıraca-

ğım. Sapık yolları onlara süslü göstereceğim. Böylece

çoğu, şirk ve küfür içerisinde bocalayıp duracak. Onla-

rın çoğunu, sana şükreden kimseler olarak bulamaya-

caksın. Bilakis onları, senin emirlerine itaat etmeyen,

kendi arzularına ve benim emirlerime göre hareket eden

kimseler olarak bulacaksın.”

İblis bu sözü, insanların tabiatlarını bildiği için zannı

ile söylemiştir Fakat maalesef haklı çıkmış, gerçekten

de insanların çoğu Allah-u Teâlâ’ya şükretmeyen ve

O’na şirk koşanlar olmuştur.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında, bir başka ayette

şöyle buyuruyor:

“Andolsun İblis, onlar hakkındaki zannını doğru-

ladı. Böylece iman edenlerden bir grup dışında, (ço-

ğu) ona uydular. Üstelik onun, onlara karşı bir gücü

de yoktu. Ancak ahirete kimin iman ettiğini, kimin

de ondan şüphe de olduğunu bilelim diye (ona bu

Page 350:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:17-18 350

imkânı vermemiz) başka. Senin Rabbin, herşeyin

üzerinde koruyucudur.” (Sebe: 20-21)

Bu Ayetten Çıkan Hükümler

1 - Bu ayet; şeytan ve ona tâbi olanların, insanları

saptırmak, haktan ve hidayetten uzaklaştırmak, onları

şirke düşürüp, doğru yol üzerinde kalmalarını engelle-

mek için bütün güçlerini kullanacaklarını ve bunu ger-

çekleştirmekten asla vazgeçmeyeceklerini, bir an bile

olsa gevşeklik göstermeyeceklerini ortaya koymaktadır.

2 – Bu ayetten anlaşıldığına göre İblis aleyhillane,

hak yolu bilmektedir. Fakat onun hak yolu bilmesi,

onun cehenneme girmesine engel değildir. Çünkü Al-

lah-u Teâlâ, emirlerine karşı geldiği için ona lanet et-

miştir. Bu sebeble de cehennemi haketmiştir. Buna göre

hakkı veya hak yolunu bilmek bir kimsenin cehennem-

den kurtulması veya cennete girmesi için yeterli değil-

dir. Bu konuda asıl önemli olan şey; hakkı bilmekle

birlikte, hakka göre hareket etmek ve hakkı bozucu

amellerden uzak kalmaktır.

Kişi, Allah-u Teâlâ’nın rasulüne tâbi olmadan ve ra-

sulü vesilesiyle gönderdiği emirlere tam bir teslimiyetle

teslimiyet göstermeden asla kurtuluşa eremez.

CEHENNEM, İBLİS VE YANDAŞLARI İÇİNDİR

18

Page 351:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:18 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

351

18 – (Allah) dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş ola-

rak çık oradan! Sana onlardan kim tâbi olursa, mu-

hakkak ki cehennemi, sizlerden çoğunuzla dolduru-

rum.”

Allah-u Teâlâ, bu ayette İblis’i cennetten kovuşunu,

onun ve yandaşlarının cehennem ehli olduğunu haber

vermektedir.

(Allah) dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık

oradan!”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey İblis! Emrime karşı geldin ve sonra azgınlardan

oldun. Artık cennette kalamazsın. Çünkü orası, Allah’a

karşı gelen, kibirli ve hasedçi kimseler için değildir.

Sen, kınanmış, aşağılanmış, kovulmuş ve rahmetimden

uzaklaştırılmış birisi oldun. Defol, çık oradan!”

“Sana onlardan kim tâbi olursa, muhakkak ki

cehennemi, sizlerden çoğunuzla doldururum.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, şöyle buyuruyor:

“Ey İblis! İnsanları saptıracağına, haktan ve hidayet-

ten ayıracağına dair vaadde mi bulunuyorsun? Onlardan

kim senin emirlerine, vesveselerine ve aldatmacalarına

kulak vererek bâtıl yola, şirke, küfre ve günaha dalarsa,

o zaman seni de onları da kesinlikle cehenneme soka-

rım.”

Allah-u Teâlâ başka yerde şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki cehennemi seninle ve onlardan sa-

na tâbi olanlardan hepsiyle doldururum.” (Sa’d: 85)

Page 352:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:18-19 352

“(Allah) dedi ki: “Git! Onlardan kim sana tâbi

olursa, muhakkak ki cezanız; artırılmış bir ceza ola-

rak cehennemdir. “Onlardan güç yetirdiklerini se-

sinle titret, atlıların ve yayalarınla onların üzerine

haykır, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve

onlara vaadde bulun.” Şeytan onlara, aldatmadan

başka bir vaadde bulunmaz.” Muhakkak ki senin,

benim kullarım üzerinde hiç bir gücün yoktur. Vekil

olarak Rabbin yeter.” (İsra: 63-65)

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette “sizlerden” laf-

zını kullanıp “sizlerle” lafzını kullanmaması; şey-

tana tâbi olan herkesin cehenneme gitmeyeceğini gös-

termektedir. Şayet şeytana tâbi olan herkesin cehenne-

me gitmesi söz konusu olsaydı Allah-u Teâlâ ayette

“bikum” (“sizlerle”) lafzını kullanırdı.

Allah-u Teâlâ’nın kendilerini sonsuza dek cehenne-

me sokacağı kimseler; küfür ve şirk konusunda şeytana

tâbi olanlardır. Günah işleme konusunda şeytana tâbi

olan kimselerden bir kısmı cehenneme girecek bir kısmı

ise girmeyecektir. Zira belirli şartlar dâhilinde işlenen

günahların bir kısmını Allah-u Teâlâ affedebilir veya

affetmeyip sadece işlenen günahın cezasını verebilir.

Fakat sonra, böyle kimseler için de cennet vardır.

ÂDEM’İN İLK İMTİHANI

19

Page 353:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:19 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

353

19 – (Dedi ki:) Ey Âdem! Sen, eşinle birlikte cen-

nete yerleş. Dilediğiniz yerden yiyin. Şu ağaca yak-

laşmayın! Yoksa zalimlerden olursunuz.

Allah-u Teâlâ, önceki ayetlerde meleklere Âdem

aleyhisselam’a saygı secdesi yapmalarını emrettiğini,

İblis’in bu emre itaat etmediğini, bu sebeble zelil bir

şekilde cennetten çıkarıldığını haber vermişti. Bu ayette

ise Âdem aleyhisselam’ın cennete yerleştirilmesinden ve

oradaki sınırlardan bahsetmektedir.

“(Dedi ki:) Ey Âdem! Sen, eşinle birlikte cennete

yerleş. Dilediğiniz yerden yiyin. Şu ağaca yaklaşma-

yın!”

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam’ı ve eşini varettik-

ten sonra, ona şöyle hitab etmiştir:

“Ey Âdem! Sen ve eşin Havva, cennette oturun.

Orada dilediğiniz herşeyden istifade edebilirsiniz. Fakat

şu ağaca sakın yaklaşmayın! O ağacın ürünlerini sakın

yemeyin! Ondan hiçbir şekilde istifade etmeyin!”

Yasaklanan Ağaç ve Yasaklanma Hikmeti

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam’ı ve ondan da eşini

yarattıktan sonra, her ikisini de cennete yerleştirdi. Da-

ha sonra da onları imtihan etmek istedi. Bu sebeble bir

ağaç hariç, cennette diledikleri şeyleri yemelerine izni

verdi. Fakat bir ağacı göstererek onun ürünlerini yemeyi

yasakladı.

Yasaklanan bu ağacın ne olduğu konusunda ne Kur’

an’da nede sahih sünnette herhangi bir bilgi yoktur.

Page 354:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:19

354

İsrailiyata dayanan değişik görüşler vardır. Fakat doğru-

luğu İslam’a dayanmayan bu görüşleri zikretmek uygun

değildir. Zira burada önemli olan; ağacın cinsi değil,

yasak kılma emri ve bu yasağa itaat edip etmemektir.

Âdem aleyhisselam ve nesli, melekler gibi sadece it-

aat etme tabiatı üzerine yaratılmamıştır. Allah onları,

hem hayrı hem de şerri işleyebilecek bir tabiatta yarat-

mıştır. Allah-u Teâlâ’nın emirlerine hem itaat eden hem

de itaat etmeyen bir tabiata sahibtirler. Allah-u Teâlâ,

işte bu özelliklerini göstermek ve bu konuda dikkatli

olmalarını öğretmek için Âdem aleyhisselam ve Hav-

va’yı imtihan etmek istedi.

Önce onları cennete yerleştirdi. Sonra her türlü ni-

meti verdi. Hemen ardından, verdiği nimetlerden sadece

bir tanesini yasakladı. Böylece Allah-u Teâlâ’nın yasak-

larına riayet etme ve arzularının isteklerine hakim olma

konusunda onları eğitmek ve terbiye etmek istedi.

Çünkü gerçek manada insan vasfını kazanmak, arzu-

lara hakim olmakla söz konusu olur. Eğer kişiye arzula-

rı hakim olursa, o zaman insanın hayvandan bir farkı

kalmaz.

Âdem (a.s.) ve Havva’nın Yerleştirildiği Cennet

Alimler, Allah-u Teâlâ’nın Âdem aleyhisselam ve

Havva’yı yerleştirdiği cennet hakkında ihtilaf etmişler-

dir. Kimisi bunun, kıyamet koptuktan sonra müslüman-

ların içinde sonsuza kadar kalacakları cennet olduğunu

söylemiştir. Kimisi de bunun, bir başka cennet olduğu-

nu söylemiştir.

Page 355:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:19 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

355

1 - Cumhura göre; kıyametten sonra mü’minlerin

gireceği ebedi cennettir. Bu alimler ayetlerin zahirine

göre hüküm vermişlerdir. Ayrıca aşağıdaki hadisi de

delil göstermişlerdir:

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Allah-u Teâlâ insanları toplayacaktır. Mü’minler

cennet kapısını kapalı görünce Âdem aleyhisselam’a

gelecekler ve şöyle diyecekler.

“Ey babamız! Cennet kapısının bize açılması için

Allah-u Teâlâ’dan izin iste.” Âdem aleyhisselam şöyle

diyecek:

“Sizi cennetten çıkartan, babanızın suçu değil

miydi?” (Müslim)

İbni Kesir bu rivayeti zikrettikten sonra şöyle dedi:

“Bu delil, Âdem aleyhisselam’ın ilk olarak yerleştiril-

diği cennetin, kıyamet gününde ebedi kalınacak cennet

olduğunu gösteren kuvvetli bir delildir.”

2 – Ubey b. Ka’b, Abdullah b. Abbas, Vehb b. Mu-

nebbihe, Sufyan b. Uyeyne, El-Kadi Munzir b. Said El-

Balluti, Ebu Hanife, İmam Muhammed, Ebu Yusuf, El-

Kasim’il el Belahi ve Ebu Müslim’il el Esbahani’ye

göre; Âdem aleyhisselam’ın yerleştirildiği cennet, müs-

lümanların kıyametten sonra girecekleri ebedi cennet

değil, dünya cennetlerinden biridir.

Delilleri

a – Allah-u Teâlâ, bir ağaçtan yenmesini yasaklamış-

tır. Fakat ebedi cennette, yasak olan hiç birşey yoktur.

Bir ağacının yasaklanması, orasının ebedi cennet olma-

dığını gösterir.

Page 356:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:19

356

b – Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam ve Havva’yı

cennetten çıkartmıştır. Oysa “ebedi cennet”ten çıkarıl-

ma söz konusu değildir.

3 – Bazı Alimler, bu konuda görüş beyan etmemiş ve

Gerçeği Allah-u Teâlâ’ya havale etmişlerdir.

4 – Bu cennet, sadece Âdem aleyhisselam ve Havva

için gökte özel olarak yaratılmıştır. Kıyamet gününde,

müslümanların ebedi olarak girecekleri cennet değildir.

Havva’nın Neyden Yaratıldığı Meselesi

Alimler Âdem aleyhisselam’ın eşi olan Havva’nın

neyden yaratıldığı konusunda ihtilaf etmişlerdir.

Alimlerin çoğuna göre; Havva, Âdem aleyhisselam’ın

kaburga kemiğinden yaratılmıştır.

Bu görüşlerine, şu ayeti delil göstermişlerdir:

“...ondan eşini vareden...” (Nisa: 1)

Ayrıca şu hadisi de delil göstermişlerdir:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Size kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet

eder ve dilerim. Kadınlar, eğri kemikten yaratılmış-

tır. Bu kemiğin en eğri kısmı, üst tarafıdır. Eğer eğri

kemiği doğrultmaya uğraşırsan onu kırarsın. Kendi

haline bırakırsan daima eğri kalır. Bu yüzden size

kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet ederim.” (Buhari, Müslim, Tirmizi)

Bazı alimlere göre; Âdem aleyhisselam’ın kaburga-

sından yaratılmamış, normal olarak yaratılmıştır.

Bu görüşte olan kimseler “...ondan eşini vareden...”

(Nisa: 1) ayetini şöyle açıklamışlardır:

“Ondan, yani; onun cinsinden de eşini yarattı.”

Page 357:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:19 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

357

Hadisi ise şöyle yorumlamışlardır:

“Bu hadis, kadına sert davranılmaması için örnek

vermek maksadıyla söylenmiştir. Yoksa gerçek manada

kaburgadan yaratıldığını beyan etmek için değildir.”

“Yoksa zalimlerden olursunuz.”

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam ile Havva’yı cen-

nete yerleştirdikten, cennetin bütün nimetlerinden fay-

dalanabileceklerini açıkladıktan, sadece bir ağacı yasak

kıldıktan sonra, bu yasak emrine karşı gelmemeleri için

onlara şöyle dedi:

“Şayet emrime karşı gelerek yasak kıldığım bu ağa-

cın meyvelerinden yerseniz nefsinize zulmedenlerden

olursunuz. Sonra, yaptığınıza karşılık cezalandırılırsı-

nız.”

Ayette geçen; “zalimlerden” kasıt; nefsine zulmede-

rek onu azaba ve cezaya maruz bırakan günahkârlardan

olursunuz demektir.

“Zalim” kelimesi, her zaman “kâfir” manasına gel-

mez. Çünkü Allah-u Teâlâ’nın yasağını ihlal etmek, her

zaman “küfür” olmaz. Bir yasağı ihlal etmek, kişinin

durumuna göre küfür veya günah kapsamına girer. Kişi,

yasak kılınmış bir ameli helal görerek işlerse, o zaman

zulmü, küfür kapsamında olur. Helal görmeyerek, ha-

ram olduğunu kabul ederek, sırf nefsine uyduğu için

işlerse, bu durumda günah kapsamında olur.

Allah-u Teâlâ, birçok ayette; “zalim” kavramı hem

müslümanlar hem de kâfirler için kullanmıştır. Dolayı-

sıyla ayetlerde geçen bu kavramlardan kimlerin kaste-

dildiğini anlayabilmek için aynı ayette geçen ve bu sı-

fatların kullanılmasına vesile olan olayı incelemek ge-

Page 358:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:19-20 358

rekir. Eğer ayette geçen olay şeriat tarafından küfür

sayılan bir olay ise o zaman bu tür sıfatlarla kâfirler

kastediliyor demektir. Eğer ayette geçen olay küfür de-

ğil de günah kapsamında kalıyorsa, o zaman bundan

günahkar müslümanlar kastediliyor demektir. Kur'an’da

geçen buna benzer sıfatları, hep bu kapsamda değerlen-

dirmek gerekir.

ŞEYTANIN, ÂDEM (A.S.) VE EŞİNE VESVESESİ

20

20 – Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek

için o ikisine vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbiniz,

ancak iki melek olursunuz ya da ebedi (yaşayan kim-

se)lerden olursunuz diye bu ağacı size yasakladı.”

Allah-u Teâlâ, önceki ayette Âdem aleyhisselam ve

eşini cennete yerleştirdiğini, cennetin tüm nimetlerinden

yemelerini, sadece bir ağaçtan yememelerini kendileri-

ne emrettiğini haber vermişti. Bu ayette ise şeytanın o

ikisine vesvese vererek kandırmasından, şeytanlık faali-

yetlerine başlamasından haber vermektedir.

“Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için

o ikisine vesvese verdi.”

Page 359:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:20 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

359

Şeytan aleyhillane, Âdem aleyhisselam ve onun eşi

Havva’ya Allah-u Teâlâ tarafından verilen nimetlere

hased etmiş, bu sebeble onların bu nimetleri kaybetme-

leri için elinden geleni yapmaya gayret etmiş, her türlü

hile ve tuzağı hazırlamıştır. Nihayet, her ikisini de so-

rumluluk altına sokacak bir suçu vesveseleri ile güzel

göstererek işlettirmeyi başardı. Yasak ağaçtan yemele-

rine vesile oldu. Böylece hem Âdem’i ve eşini günaha

soktu hem de selim fıtratın örtünmesini emrettiği avret

mahallerini keşfetti.

Bu ayet, insanın avret mahallini göstermesinin büyük

münkerlerden olduğunu ifade etmektedir. Çünkü avret

mahallini açmak, Allah-u Teâlâ’nın yasakladığı ve se-

lim fıtratında çirkin gördüğü bir ameldir.

Şeytanın Vesvesesinin Mahiyeti

Şeytanın insana vesvese vermesi, Allah-u Teâlâ’nın

ona vermiş olduğu bir güç iledir. İşte bu güçle, Âdem

aleyhisselam ve Havva’ya, Allah-u Teâlâ’nın emrini

unutturmuş ve yasaklanan ağaçtan yemeği güzel gös-

termiştir.

Şeytanın, böyle bir çirkefliğe başvurmasının gayesi

ise; hem insanları Allah-u Teâlâ’ya karşı isyana sev-

ketme vaadini yerine getirmek hem de selim fıtratın

açılmasını uygun görmediği avret mahallerini açtırmak-

tır.

Şeytanın insana nasıl vesvese verdiğini, onu nasıl et-

kileyebildiğini bizler bilemeyiz. Zira şeytanın mahiyeti-

ni bilmediğimiz için onun fiilerini de bilemeyiz. Bu

Page 360:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:20

360

sebeble insanlarla nasıl temas kurduğunu bilmemiz

mümkün değildir.

Fakat şeytan ve yardımcılarının insanlara vesvese

vererek onları etkilediği, Allah tarafından bildirilmiş bir

gerçektir. İşte bu etkileme sonucu, insanları Allah-u

Teâlâ’nın yasaklarını ihlale sevkeder, şirki, küfrü ve

bunlar gibi daha birçok bâtılı süslü gösterebilir. Şeyta-

nın bu vesvesesi zayıf fıtratlı ve kötülük işlemeye mey-

yal olan insanları hemen etkiler.

Şeytanın vesveselerinden korunmak; ancak sağlam bir

imanla, sürekli Allah-u Teâlâ’yı zikretmekle, şeytandan

Allah’a sığınmakla ve Allah’ın emirlerini hatırda tutmak-

la mümkün olur. Şeytanın, böyle amel eden gerçek

mü’min ve muvahhidler üzerinde hiçbir etkisi olamaz.

Allah-u Teâlâ, bu meseleyle alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki senin, benim kullarıma karşı bir

gücün yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.” (İsra: 65)

“Ve dedi ki: “Rabbiniz, ancak iki melek olursu-

nuz ya da ebedi (yaşayan kimse)lerden olursunuz

diye bu ağacı size yasakladı.” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, şeytanın Âdem

aleyhisselam ve Havva’yı, yalan söyleyerek nasıl kan-

dırdığını açıklamaktadır:

“Rabbiniz bu ağaçtan yemenizi; melekler gibi olma-

yasınız veya sonsuza kadar cennette kalmayasınız diye

size yasak etti. Melekler gibi olmak veya ebedi cennette

kalmak istiyorsanız, işte şu, Allah’ın yemeyin dediği

ağacın meyvelerinden yiyin!

Page 361:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:20 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

361

Allah-u Teâlâ, bu konuyla alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“Nihayet şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki: “Ey

Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir

mülkü göstereyim mi?” (Taha: 120)

Şeytanın En Büyük Silahı; Yalan

Şeytan aleyhillane, Âdem aleyhisselam ve eşine ves-

vese vermiş, onlara yalan söylemiştir. Aslında şeytanın,

Allah’ın o ağacı niye yasakladığı konusunda hiçbir bil-

gisi yoktu. Fakat onları kolayca kandırmak için bu ko-

nuda yalan söyledi ve insan nefsinin en çok hoşuna gi-

den iki şeyi zikretti: Güç ve kuvvet sahibi olmak, bir de

sonsuza kadar nimet içerisinde yaşamak.

Şeytanın, özellikle ayette zikri geçen iki büyük ni-

meti zikrederek Âdem aleyhisselam ve Havva’yı kan-

dırmasının sebebi:

1 – Meleklerin, insana göre daha üstün özellik ve

kuvvetlere sahib olmaları, daha uzun yaşamaları ve ta-

biat olaylarından etkilenmemeleri.

2 – Ölüm olmaksızın cennette sonsuza kadar kalma

arzusu. Bu ise insanların en büyük umududur.

Meleklerle İnsanlar Arasındaki Üstünlük Sırala-

ması

Bazı alimler A’raf: 20 ayetini delil alarak, meleklerin

Âdem aleyhisselam’dan üstün olduğunu söylemişlerdir.

Ayrıca bu görüşlerine şu ayeti de delil getirmişlerdir:

“Size: “Ben bir meleğim” de demiyorum.” (En’am: 50)

Page 362:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:20-21 362

İbni Abbas radıyallahu anh, Zeccac ve daha birçok

alime göre; mü’minler meleklerden daha üstündürler.

Bu görüşte olan kimseler A’raf: 20 ayetinde geçen

hadisenin Âdem aleyhisselam, henüz nebi olmadan önce

olduğunu söylemişlerdir.

Bu açıklamaların ardından bu konuda şunları söyle-

yebiliriz:

İnsanlardan rasuller, en üstün olanlardır. Melekler-

den rasuller, salih mü’minlerden daha üstündür. Salih

mü’minler, normal meleklerden daha üstündür. Normal

melekler, günahkâr mü’minlerden daha üstündür.

ŞEYTANIN YALAN YERE YEMİNİ

21

21 – Ve o ikisine: “Muhakkak ki ben, öğüt veren-

lerdenim” diye yemin etti.

Allah-u Teâlâ, bu ayette de şeytanın Âdem aleyhisse-

lam ve Havva’yı kandırmak için başvurduğu yolları

açıklamaya devam etmektedir.

“Ve o ikisine: “Muhakkak ki ben, öğüt verenler-

denim” diye yemin etti.”

İblis aleyhillane, Âdem aleyhisselam ve eşini kandır-

mak, doğru yoldan uzaklaştırmak ve Allah-u Teâlâ’nın

yasağını onlara işlettirmek için, sözlerinin doğru oldu-

ğuna, kendisinin doğru söyleyenlerden ve öğüt veren-

lerden olduğuna dair çok büyük yeminler etmiştir.

Page 363:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:21-22 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

363

İblis, yeminleriyle sanki onların maslahatını düşü-

nüyormuş gibi bir tavır sergiledi ve onları kendisine

inandırarak kandırdı. Böylece Âdem ve Havva bir anda

hem Allah-u Teâlâ’nın yasak emrini hem de şeytanın

kendileri için apaçık bir düşman olduğunu unutuverdi.

ŞEYTANIN, ÂDEM VE EŞİNİ ALDATMASI

22

22 – Böylece o ikisini hile ile aldattı. Ağacı (n

meyvesini) tattıklarında avret yerleri kendilerine

göründü ve üzerlerine cennet yaprağından örtmeye

başladılar. Rableri o ikisine: “Ben size, şu ağaca

yaklaşmayı yasaklamadım mı?” Ben size: “Muhak-

kak ki şeytan, ikinize apaçık bir düşmandır!” diye

söylemedim mi?” diye seslendi.

Allah-u Teâlâ bu ayette, şeytanın, Âdem aleyhisselam

ile Havva’yı aldatmasından ve bunun ardından başlarına

gelen şeyden bahsetmektedir.

“Böylece o ikisini hile ile aldattı.”

İblis, değişik üslublar kullanarak, teşviklerde buluna-

rak, yeminler ederek ve sürekli vesvese vererek sonunda

Page 364:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:22

364

Âdem aleyhisselam ve Havva’yı kandırmayı başardı,

yasaklanan ağaçtan yemelerini sağladı.

Onlar, İblis’in sürekli vesvesesi karşısında, İblis’in

kendilerinin menfaatini düşündüğünü sandılar ve böyle-

ce hem Allah-u Teâlâ’nın yasaklama emrini, hem de

şeytanın kendilerinin düşmanı olduğunu unuttular.

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyuruyor:

“Andolsun ki biz, bundan önce Âdem’e ahit ver-

miştik. O, (ahdi) unuttu, onda azim de bulmamıştık.” (Taha: 115)

“Ağacı(n meyvesini) tattıklarında avret yerleri

kendilerine göründü ve üzerlerine cennet yaprağın-

dan örtmeye başladılar.”

Âdem aleyhisselam ve Havva validemiz, İblis’in ves-

veselerine uyarak yasaklanan ağaçtan yediler. Böylece

üzerlerindeki nur, kalktı ve avret mahalleri kendilerine

gözüktü. Bunun üzerine hemen, cennet yapraklarıyla

avret mahallerini örtmeye başladılar.

Avret Mahallerini Açıp Saçmak

Âdem aleyhisselam ve eşinin, İblis’in kandırmasıyla

gelmiş oldukları bu son nokta bizlere göstermektedir ki;

erkek veya kadınların avret mahallerini açmalarını tel-

kin edenler, hayâ perdesini kaldırarak insanı hayvanlaş-

tırmaya çalışan zalimlerdir. Zira ancak hayvanlar avret

mahallerinin açılmasından hayâ etmezler.

Kadınların avret mahallerinin açılması, onları hay-

vanlaştırdığı gibi, onları satılabilecek bir meta haline de

Page 365:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:22 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

365

dönüştürür. Bunlar, şeytanın en çok istediği ve sevdiği

amellerdir.

Ama maalesef, her asır ve zamanda şeytana bu ko-

nuda itaat eden, kendi insanlıklarını unutup hayvanlaşan

insanlar olduğu gibi zamanımızda da böyle kimselere

çokça rastlamak mümkündür.

Allah-u Teâlâ’ya, gereği gibi kul olmayı nefislerine

yediremeyen nice aşağılık insan, hem heva ve hevesine

hem de şeytana kulluk yaparak, adeta hayâdan yoksun

hayvanların durumuna düşmektedirler.

İşte zamanımızdaki bazı hayâsız kimseler:

1 – Kadın ve erkek fahişeler.

2 – Sinema yıldızı denen ve seks sahnelerini sergi-

lemekten hayâ etmeyen hayâsız kadın ve erkekler.

3 – Fotomodel denen ve hayâ perdesini kaldırarak

her türlü pozu vermekten hayâ etmeyen kadın ve erkek-

ler.

4 – Manken denen ve hayâsız bir biçimde çıplaklığı-

nı ön plana çıkararak bir takım ürünlerin tanıtımını

yapmaya çalışan hayâsız kadın ve erkekler.

5 – Toplum içinde saygın bir mevkiye sahib oldukla-

rını sanan, giyim, kuşam ve sosyal yaşamlarıyla her

türlü rezilliği sergilemekten hayâ etmeyen hayâsız ka-

dın ve erkekler.

6 – Bir takım sapıklıkları kendilerine ölçü alarak, bi-

rilerini taklit etmeye çalışan, aslında çıplak oldukları

halde, kendilerini giyinik sanan hayâsız kadın ve erkek-

ler.

7 - En önemlisi, bütün bu sapıklıklara kucak açan,

fırsat veren, teşvik eden, yardım eden, destekleyen ku-

Page 366:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:22

366

rum, kuruluş, idareci ve devletler ile bunların bünyesin-

de bu gayeye hizmet edenler.

İşte bu gibi hayâsızlara ve onların hayâsızlıklarına

zamanımızda çokça rastlamaktayız. Bu gibi hayâsızlık-

ların yayılmasında, devletlerin sapık çağdaşlık anlayış-

ları, sinema, tiyatro, televizyon, internet, gazete ve bun-

lar gibi basınyayın organları aktif rol oynamaktadır.

Böylece bu gibi hayâsız kimseler ve onların hayâsız-

lıkları hayatımızın her yönünde karşımıza çıkmaktadır.

İnsanlar bu gibi hayâsızları ve onların hayâsızlıklarına

ya pratik hayatta bizzat şahit olmakta ya da zikri geçen

basınyayın organları vesilesi ile şahit olmaktadır.

Böylece toplumlar çağdaşlık adına, Rabb’e kul ol-

maktan uzak, heva ve hevesin ya da şeytanın esareti

altında hayvanca bir yaşam sergilemektedir. Her ne

kadar bazı toplumlar kendilerini İslam’a nisbet etseler

bile durum yine de aynıdır.

“Rableri o ikisine: “Ben size, şu ağaca yaklaşmayı

yasaklamadım mı?” Ben size: “Muhakkak ki şeytan,

ikinize apaçık bir düşmandır!” diye söylemedim

mi?” diye seslendi.”

Allah-u Teâlâ, İblis’in vesveselerine kanarak kendi-

lerine yasaklanan ağaçtan yiyen ve böylece avret ma-

halleri kendilerine gözüken, bu çirkinliklerini örtmek

için de cennet yapraklarını kullanan Âdem aleyhisselam

ve eşini azarlayarak ve onları kınayarak şöyle seslendi:

“Ey Âdem ve Havva! Bu ağaca yaklaşmayın, ondan

yemeyin, yoksa zalimlerden olursunuz diye size söyle-

medim mi? Yine sizlere, şeytanın sizin için apaçık bir

düşman olduğunu, şayet ona itaat edecek olursanız mut-

Page 367:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:22 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

367

luluk içinde yaşadığınız cennetten sizi çıkaracağını;

böylece sizleri mutsuzluğun ve yorgunluğun varolduğu

dünyaya indireceğimi söylemedim mi?”

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında, bir başka ayette

şöyle buyurmuştur:

“Biz dedik ki: “Ey Âdem! Muhakkak ki bu (şey-

tan) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizin ikinizi cen-

netten çıkarmasın. Böylece mutsuz olursun.” (Taha: 117)

İblis ile ilgili olarak zikredilen şu son ayetler bize

göstermektedir ki:

Allah’ın emrine Âdem aleyhisselam’ı yarattıktan son-

ra ilk başkaldıran şeytan olmuştur.

Başkalarına karşı büyüklük taslama amelini Âdem

aleyhisselam’ı yarattıktan sonra ilk olarak ortaya koyan

da şeytandır.

Kendi iradesi ile işlediği günahını Allah’a nispet

eden ilk kişi de şeytandır.

Yine kendi işlediği günahtan dolayı kendisini değil

de başkalarını suçlu gören ilk kişi şeytandır.

Şeri hiçbir delile dayanmaksızın, nefsine göre kıyas-

lama yapan ve bâtıl kıyası ortaya koyan ilk kişi de şey-

tandır.

Günahından dolayı tevbeye yanaşmayan ilk kişi de

şeytandır.

Kendisi saptığı halde başkalarını da saptırmaya çalı-

şan ilk kişi yine şeytandır.

Hasetçilik yapan ilk kişi de şeytandır.

İnsanları kandırmaya çalışan ilk kişi de şeytandır.

İnsanları kandırmak için yalan söyleyen ilk kişi de

şeytandır.

Page 368:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:22-23 368

İnsanları kandırmak için yalan yere yeminler uydu-

ran ilk kişi de şeytandır.

Allah adına konuşarak, söylemediği şeyi Allah’a

nispet edip iftira atan ilk kişi de şeytandır.

İnsanların avret mahallerini açtıran ilk kişi de şey-

tandır.

Evet, bütün bu ilkleri ortaya koyan ilk kişi şeytandır.

Dolayısıyla, bu ameller şeytanın amelidir. Bu amelleri

işleyenler, şeytanın amellerini işlemiş olurlar ve şeytan

bu amellerinden dolayı ne ceza alırsa, onlar da aynı

cezayı alacaklardır. Allah böyle şeytani amellerden ne-

fislerimizi muhafaza etsin!

ÂDEM (A.S.) VE EŞİNİN TEVBESİ

23

23 – O ikisi dediler ki: “Biz nefislerimize zulmet-

tik. Şayet sen bizi bağışlamaz ve bize rahmet etmez-

sen, muhakkak ki biz, hüsrana uğrayanlardan olu-

ruz.”

Âdem aleyhisselam ve Havva şeytanın vesveselerine

kanıp yasaklanan ağaçtan yedikten sonra üzerlerindeki

nurun kalkması ve avret mahallerinin ortaya çıkmasıyla

hata yaptıklarını anladılar. Allah-u Teâlâ tarafından da

azarlanınca, büsbütün korktular ve hemen Rablerine

yönelip Allah-u Teâlâ’dan mağfiret ve bağışlanma dile-

diler. İblisin düştüğü hataya düşmediler.

Page 369:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:23 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

369

“O ikisi dediler ki: “Biz nefislerimize zulmettik.

Şayet sen bizi bağışlamaz ve bize rahmet etmezsen

muhakkak ki biz hüsrana uğrayanlardan oluruz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette Âdem aleyhisselam ve Hav-

va’nın şöyle dediklerini haber vermektedir:

“Ey Rabbimiz! Biz şeytana itaat ederek nefsimize

zulmettik ve Sana karşı geldik. Biz, kendi zaafımızı,

nefsimize zulmettiğimizi ve sadece sana itaat etmemiz

gerektiğini iyice öğrenmiş olduk. İşlediğimiz günahımız

sebebiyle Sana tevbe ediyor, senden bağışlanma ve

rahmet diliyoruz. Şayet Sen, bizleri bağışlamaz, işledi-

ğimiz günahımızı affetmez, onu örtmez, tevbemizi ka-

bul ederek bizden razı olmaz, bize hidayet edip rahmet

etmez ve şeytana karşı gelmemiz için bize yardımcı

olmazsan, bizler hem dünya hem de ahirette kesinlikle

kaybedenlerden oluruz.”

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam ve Havva’nın tev-

besini kabul ettiğini bir başka ayette şöyle haber ver-

mektedir:

“Âdem’e, (nasıl tevbe edeceğine dair) Rabbinden

birtakım kelimeler ilham edildi, (o bu kelimelerle

tevbe etti) ve Rabbi de onun tevbesini kabul etti.

Muhakkak ki O, Tevvab (tevbe eden kullarını bağış-

layan) ve Rahim (mümin kullarına merhametli) olan-

dır.” (Bakara: 37)

Page 370:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:24 370

ÂDEM İLE HAVVA’NIN VE ŞEYTANIN

YERYÜZÜNE İNDİRİLMELERİ

24

24 – (Allah) dedi ki: “Birbirinize düşman olarak

inin! Yeryüzünde sizin için, belli bir süreye kadar

yerleşme ve geçimlik vardır.”

Allah-u Teâlâ, bu ayette Âdem aleyhisselam ile Hav-

va’yı ve şeytanı belli bir süreye kadar birbirlerine düş-

manlar olarak dünyaya indirdiğini haber vermektedir.

“(Allah) dedi ki: “Birbirinize düşman olarak

inin!”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında Âdem aleyhisselam

ile Havva’ya ve İblis’e hitab ederek onlara şöyle diyor:

“Hepiniz, cennetten inin! Bundan böyle, insanlar ve

şeytan birbirlerinin düşmanı olacak.”

Bu ayet; Âdemoğlu ile şeytan arasında kıyamete ka-

dar sürecek olan bir düşmanlığın olacağını göstermek-

tedir.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında, bir başka ayette

şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki şeytan, sizin için bir düşmandır.

Siz de onu düşman edinin! Muhakkak ki o, yandaş-

larını çılgın ateşin ashabı olmaya çağırır.” (Fatır: 6)

Allah-u Teâlâ, şeytanın insan için apaçık bir düşman

olduğunu ve vesveleriyle insanları saptırmak için bütün

Page 371:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:24-25 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

371

gücünü kullandığını bildirdiği için şeytanın vesveseleri-

ne karşı sürekli uyanık ve dikkatli olmak, şeytanın şer-

rinden sürekli Allah-u Teâlâ’ya sığınmak gerekir.

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam ile Havva’yı işle-

dikleri suçtan dolayı cennetten çıkartmakla cezalandır-

mış, fakat tevbe ettikleri için onları ahiret cezasına çarp-

tırmayacaktır.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“Âdem Rabbine asi olup şaşırdı. Sonra Rabbi onu

seçti, tevbesini kabul etti ve (ona) hidayet etti.” (Taha:121-122)

“Yeryüzünde sizin için, belli bir süreye kadar

yerleşme ve geçimlik vardır.” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, Âdem aleyhisselam

ile Havva’ya ve şeytana şöyle buyuruyor:

“Sizler, yeryüzünde Allah’ın taktir ettiği bir süreye

kadar yaşayacaksınız. Orada sizler için yerleşim yerleri

ve ihtiyacınız olan geçimlikler vardır. Böylece orada

barınacak ve rızkınızı orada elde edeceksiniz.”

YERYÜZÜNÜN İNSANLAR

İÇİN YAŞAMA YERİ KILINMASI

25

25 – (Allah) dedi ki: “Orada yaşarsınız, orada

ölürsünüz ve oradan çıkarılırsınız.”

Page 372:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:25

372

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam ile Havva’yı ve

şeytanı yeryüzüne indirip, onların belli bir süre orada

kalacaklarını ve tüm ihtiyaçlarını oradan karşılayacakla-

rını bildirmişti. Bu ayette ise onların yaşama, ölme ve

dirilme yerlerinin de yine yeryüzü olduğunu bildirmek-

tedir.

“(Allah) dedi ki: “Orada yaşarsınız, orada ölür-

sünüz ve oradan çıkarılırsınız.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, Âdem aleyhisselam ile Hav-

va ve şeytana şöyle buyuruyor:

“Sizler yeryüzünde, tayin edilmiş bir süreye kadar

yaşayacaksınız. Eceliniz gelince, orada öleceksiniz.

Öldükten sonra, Allah’ın dilediği bir zamanda hesab ve

ceza için tekrar diriltileceksiniz.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyuruyor:

“Sizi yerden yarattık. Oraya döndüreceğiz. Sizi

tekrar oradan çıkaracağız.” (Taha: 55) Allah-u Teâlâ yeryüzünü, insanların rahatça yaşaya-

bilecekleri bir ortam kılmış, onların yaşamaları için

gerekli sayısız nimetlerle yeryüzünü donatmıştır. İnsan-

lar, Allah-u Teâlâ’nın bu nimetlerinden kendilerine ta-

yin edilen süreye kadar istifade edeceklerdir. Nihayet

Allah-u Teâlâ’nın, kendilerine tayin ettiği süre bitince,

insanlar ölecek ve yine Allah-u Teâlâ’nın bildiği bir

zamanda hesab, ceza ve mükâfat için diriltileceklerdir.

Âdem (a.s.)’ın Kıssası

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam’ın, İblisle olan kıs-

sasını Kur’an’da; Bakara, A’raf, Hicr, İsra, Kehf, Taha

Page 373:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:25 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

373

ve Sa’d surelerinde olmak üzere toplam yedi yerde zik-

retmiştir.

Allah-u Teâlâ Kur’an’da Âdem aleyhisselam’ı çamur-

dan yaratmayı dilemiş ve bu konu hakkında meleklere

şöyle demişti:

“Hani Rabbin, meleklere demişti ki: “Muhakkak

ki ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş çamurdan bir

beşer yaratacağım.” (Hicr: 28)

“Hani Rabbin meleklere: “Muhakkak ki ben,

topraktan bir beşer yaratacağım” demişti.” (Sa’d: 71)

Allah-u Teâlâ, daha sonra Âdem aleyhisselam’ı ça-

murdan yarattı ve çamur sertleşince ona ruh üfledi.

Böylece Âdem aleyhisselam etten, kandan, kemikten ve

sinirden meydana gelen ve hareket eden bir canlı oldu.

Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

“Andolsun ki biz, insanı balçıktan, şekil verilmiş

bir çamurdan yarattık.” (Hicr: 26)

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam’ı canlı hale getir-

dikten sonra meleklere, ona saygı secdesi yapmalarını

emretti.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“Ona bir şekil verdiğimde ve ruhumdan ona üfle-

diğimde hemen ona secde ederek (yere) kapanın.” (Hicr: 29)

Bu emir karşısında bütün melekler Âdem aleyhisse-

lam’a secde ettiler. Cinlerden olan İblis de meleklerle

birlikte bulunduğu için, secde emri ona da verilmişti.

Fakat o, Âdem aleyhisselam’dan daha üstün olduğunu,

ona secde etmesinin kendisine zulüm olduğunu ileri

sürerek ona secde etmekten kaçındı. Allah’ın emrine

karşı büyüklük taslayarak kâfirlerden oldu.

Page 374:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:25

374

İblis, kuvvetli olan görüşe göre meleklerden değil,

cinlerdendir. Âdem aleyhisselam nasıl insanların babası

ise İblis de cinlerin babasıdır. Çok ibadetkar ve ilim

sahibi olduğu için Allah onun mertebesini yükseltti ve

onu meleklerin seviyesine çıkarttı. Nitekim Allah-u

Teâlâ meleklere Âdem aleyhisselam’a secde etmelerini

emrettiği zaman meleklerin arasında bulunmaktaydı.

Onun için secde emri onu da kapsadı.

İblis’in esas ismi El Haris’tir. İblis’in kelime manası;

Allah’ın rahmetinden umudunu kesendir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuru-

yor:

“Hani bir zamanlar Meleklere: "Âdem’e (saygı

için) secde edin!" demiştik. İblis hariç hepsi (hemen)

secde ettiler. O ise kaçındı, büyüklük tasladı ve

kâfirlerden oldu.” (Bakara: 34)

“Muhakkak ki sizi, biz yarattık. Sonra size şekil

verdik. Sonra da meleklere: “Âdem’e secde edin”

dedik. İblis hariç hepsi secde etti. O secde edenler-

den olmadı.” (A’raf: 11)

“Hani meleklere: “Âdem’e secde edin” demiştik

de İblis hariç (diğerleri) secde ettiler. O ise cinler-

dendi. Böylece Rabbi’nin emrinden dışarı çıktı. Öy-

leyse onu ve zürriyetini benden başka dostlar mı

edineceksiniz? Üstelik onlar sizin için (apaçık) bir

düşmandır. (İşte bu) zalimler için ne kötü bir değiş-

tirmedir.” (Kehf: 50)

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam’a secde etmeme

sebebini iblise sorduğunda, buna sebeb olarak; kendisi-

nin ateşten, Âdem aleyhisselam’ın ise çamurdan yaratıl-

masını gösterdi ve ateşin, çamurdan daha üstün olduğu-

Page 375:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:25 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

375

nu, bu sebeble kendisinin çamurdan yaratılmış bir yara-

tığa secde etmesinin doğru olmadığını, böyle bir emrin

kendisine verilmemesi gerektiğini ve kendisine zulüm

olduğunu söyledi.

Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

“(Allah İblis’e) dedi ki: “Sana emrettiğim zaman,

(Âdem’e) secde etmekten seni ne engelledi?” (İblis)

dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarat-

tın, onu ise çamurdan yarattın.” (A’raf: 12)

“(Allah) Dedi ki: “Ey İblis! Sana ne oldu da secde

edenlerle birlikte olmadın?” (İblis) dedi ki: “Ben;

balçıktan, şekil verilmiş kuru bir çamurdan yarattı-

ğın bir beşere secde etmek için var olmadım.” (Hicr: 32-33)

“Hani meleklere: “Âdem’e secde edin demiştik.

İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise dedi ki: “Top-

raktan yarattığın bir kimseye hiç secde eder mi-

yim?” (İsra: 61)

“(Allah) dedi ki: “Ey İblis! İki elimle yarattığıma

secde etmekten seni ne engelledi? Büyüklendin mi

yoksa yükselenlerden mi oldun? (İblis) dedi ki: “Ben,

ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu

ise topraktan yarattın.” (Sa’d: 75-76)

İblis’in, Âdem aleyhisselam’a secde etmemesi; kibirli

ve hasedci oluşundandır. İşte bu kibri ve hasedciliğin-

den dolayı Allah-u Teâlâ’nın emrine karşı geldiği için

Allah-u Teâlâ onu cennetten kovdu ve ona cehennem

ehlinden olduğunu bildirdi. Zira o kibirlenerek, Allah-u

Teâlâ’ya; “zulüm yapıyor” isnadında bulundu.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

Page 376:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:25

376

“(Allah İblis’e) Dedi ki: “İn oradan! Sen orada

büyüklük taslayamazsın! Çık! Muhakkak ki sen,

küçük düşenlerdensin.” (A’raf: 13)

“(Allah) dedi ki: “Öyleyse oradan çık! Şüphesiz ki

sen, kovulmuşsun ve din gününe kadar da lanet el-

bette senin üzerinedir.” (Hicr: 34-35)

“(Allah) dedi ki: “Öyleyse oradan çık! Şüphesiz ki

sen, kovulmuşsun. Muhakkak ki benim lanetim din

gününe kadar senin üzerinedir.” (Sa’d: 77-78)

İblis aleyhillane, Allah-u Teâlâ tarafından cennetten

kovulması üzerine, Allah-u Teâlâ’dan kıyamete kadar

kendisini yaşatması için mühlet istedi. Allah-u Teâlâ’da

ona, bir hikmete binaen “bilinen vakte” (ilk üfürüşe)

kadar süre verdi.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“(İblis) dedi ki: “Yeniden diriliş gününe kadar

bana mühlet ver. (Allah) dedi ki: “Muhakkak ki sen,

mühlet verilenlerdensin.” (A’raf: 14-15) “(Şeytan) Dedi ki: “Rabbim! Öyleyse yeniden di-

riliş gününe kadar bana mühlet ver. (Allah) Dedi ki:

“Muhakkak ki sen, mühlet verilenlerdensin. Bilinen

vaktin gününe kadar...” (Hicr: 36-38)

Allah-u Teâlâ, İblis’e bilinen vakte kadar süre ver-

dikten sonra, İblis aleyhillane, kendisine verilen bu süre-

ye kadar insanları Allah-u Teâlâ’nın doğru yolundan

saptırmak için bütün gücüyle çalışacağına ve bu hususta

her türlü hileye başvuracağına dair yemin etti.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“(İblis) dedi ki: Beni doğru yoldan saptırmana

karşılık, muhakkak ki ben de onların (Âdemoğulları-

nın) sana ulaşmalarını engellemek için senin doğru

Page 377:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:25 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

377

yolunun (İslam yolunun) üzerine oturacağım. Sonra

andolsun ki; muhakkak ki; (doğru yolu bulmalarını

engellemek için) onlara önlerinden, arkalarından,

sağlarından ve sollarından yaklaşacağım. Böylece

onların çoğunu, şükreden (iman eden) kimseler ola-

rak bulamayacaksın.” (A’raf: 16-17)

“(Şeytan) şöyle dedi: “Ey Rabbim! Beni saptır-

mana karşılık andolsun ki yeryüzündeki günahları

ve küfürleri Âdemoğluna süslü göstereceğim ve hep-

sini doğru yoldan saptıracağım. Ancak, onların için-

den ihlaslı (mü’min) kulların hariç...” (Hicr: 39-40)

(İblis) dedi ki: “Bana karşı üstün kıl (ıp kendisine

ikram et)dığın şu kimseyi gördün mü? Şayet kıyamet

gününe kadar beni bırakır (yaşatır)san muhakkak ki

onun soyunu, pek azı hariç kendime bağlı kılaca-

ğım.” (İsra: 62)

“(İblis) dedi ki: “Senin izzetine yemin olsun ki,

onların hepsini muhakkak azdıracağım. Onlardan

muhlis kulların hariç.” (Sa’d: 82-83)

İblis’in insanları saptırmak için bütün gücünü kulla-

nacağına dair yemin etmesi üzerine Allah-u Teâlâ, ge-

rek iblis ve gerekse ona tâbi olan kimseleri cehenneme

dolduracağını haber verdi.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“(Allah) dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak

çık oradan! Sana onlardan kim tâbi olursa, muhak-

kak ki cehennemi, sizlerden çoğunuzla dolduru-

rum.” (A’raf: 18)

“(Allah) dedi ki: “İşte bu, benim mecbur kıldığım

dosdoğru yoldur. Muhakkak ki azmışlardan sana

tâbi olanlar hariç benim kullarım üzerinde senin

Page 378:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:25

378

hiçbir gücün yoktur. Şüphe yok ki, cehennem onla-

rın hepsi için bir buluşma yeridir.” (Hicr: 41-43)

Allah-u Teâlâ, şeytanın isyanına karşılık bir ceza

olmak üzere şeytanı cennetten kovdu. Âdem aleyhisse-

lam ile Havva’ya ise cennette oturmalarını söyledi ve

cennetin nimetlerinden dilediklerinden istifade etmele-

rine izin verdi. Onlara sadece cennette bulunan bir

ağaçtan yemelerini yasakladı ve şayet o ağaçtan yiyecek

olurlarsa zalimlerden olacaklarını ayrıca, iblisin de

düşmanları olduğunu onlara bildirdi.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin birlikte cennete

yerleşin ve onun heryerinde istediğiniz herşeyden

rahatça yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. (Eğer

yaklaşırsanız) zalimlerden olursunuz.” (Bakara: 35)

“Biz dedik ki: “Ey Âdem! Muhakkak ki bu (şey-

tan) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizin ikinizi cen-

netten çıkarmasın. Yoksa mutsuz olursun.” (Taha: 117)

“Muhakkak ki, sen orada (cennette) ne acıkırsın

ne de çıplak kalırsın.” (Taha: 118)

“Muhakkak ki, sen orada (cennette) ne susarsın

ne de güneş altında kalırsın.” (Taha: 119)

Allah-u Teâlâ’nın, Âdem aleyhisselam ile eşine me-

lekleri secde ettirmesi ve akabinde onları cennete yer-

leştirerek cennetin nimetlerinden diledikleri şekilde

istifade etmeleri için izin vermesi, cennetten kovulmuş

olan iblisin onlara karşı hased ve kinini artırdı. Zaten

insanları Allah-u Teâlâ’nın doğru yolundan saptırmak

için yemin de etmişti. İşte bu sebeble iblis, Âdem ve

eşini Allah-u Teâlâ’ya karşı isyan ettirme girişimlerinde

Page 379:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:25 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

379

bulundu. Onlara vesveseler vermeye başladı. Çeşitli hile

ve kandırmalarla onları, yasaklanan ağaçtan yemeye

sevketti. Nihayet onlar, Allah-u Teâlâ’nın emrini unuta-

rak kendilerine yasaklanan ağaçtan yediler ve böylece

nefislerine zulmedenlerden oldular.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“Andolsun ki biz bundan önce Âdem’e ahit ver-

miştik de o (ahdi) unuttu. Onda azim de bulamamış-

tık.” (Taha: 115)

“Nihayet şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki: “Ey

Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir

mülkü göstereyim mi?” (Taha: 120)

“Bunun üzerine şeytan (günahı süslü gösterip ya-

sak ağaçtan yemelerini sağlayarak) onları günaha dü-

şürdü ve (nimet içinde) bulundukları yerden çıkma-

larına sebep oldu.” (Bakara: 36)

“Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için

o ikisine vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbiniz, ancak

iki melek olursunuz ya da ebedi (yaşayan kim-

se)lerden olursunuz diye bu ağacı size yasakladı.” O

ikisine: “Muhakkak ki ben, öğüt verenlerdenim”

diye yemin etti. Böylece o ikisini hile ile aldattı.” (A’raf: 20-21)

Âdem aleyhisselam ile Havva, kendilerine yasaklanan

ağaçtan yiyince, birden avret mahalleri ortaya çıktı.

Bunun üzerine, hemen cennet ağaçlarının yaprakların-

dan kopartarak avret yerlerini örtmeye çalıştılar.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“Ağacı(n meyvesini) tattıklarında avret yerleri

kendilerine göründü ve üzerlerine cennet yaprağın-

dan örtmeye başladılar.” (A’raf: 22)

Page 380:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:25

380

“Bunun üzerine o ikisi ondan yediler. Böylece av-

ret yerleri kendilerine açılıverdi. Üzerlerini cennet

yapraklarıyla örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine

karşı isyan etmişti de yolunu şaşırıp kalmıştı.” (Taha: 121)

Âdem aleyhisselam ve Havva, iblisin vesveselerine

aldanarak kendilerine yasaklanan ağaçtan yedikleri için

Allah-u Teâlâ tarafından kınandılar.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“Rableri o ikisine: “Ben size, şu ağaca yaklaşmayı

yasaklamadım mı?” Ben size: “Muhakkak ki şeytan,

ikinize apaçık bir düşmandır” diye söylemedim mi?”

diye seslendi.” (A’raf: 22) Bu kınama üzerine Âdem aleyhisselam ile Havva, iş-

ledikleri suçun büyüklüğünü anladılar ve hemen Allah-

u Teâlâ’dan af dileyerek halis bir şekilde tevbe ettiler ve

Allah-u Teâlâ’dan kendilerini bağışlamasını istediler.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“Âdem’e, (nasıl tevbe edeceğine dair) Rabbinden

birtakım kelimeler ilham edildi, (o bu kelimelerle

tevbe etti) ve Rabbi de onun tevbesini kabul etti.

Muhakkak ki O, Tevvab (tevbe eden kullarını bağış-

layan) ve Rahim (mümin kullarına merhametli) olan-

dır.” (Bakara: 37)

“O ikisi dediler ki: “Biz nefislerimize zulmettik.

Şayet sen bizi bağışlamaz ve bize rahmet etmezsen,

muhakkak ki biz, hüsrana uğrayanlardan oluruz.” (A’raf: 23)

Yaptıkları bu halisane tevbe sebebiyle Allah-u Teâlâ

onları affetti ve ahiret cezalarını bağışladı.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

Page 381:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:25 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

381

“Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve

(ona) hidayet etti.” (Taha: 122)

Allah-u Teâlâ, Âdem aleyhisselam ile Havva’nın ahi-

ret cezalarını bağışlamasına rağmen, yasaklanan ağaç-

tan yedikleri için, ceza olarak içinde rahat bir şekilde

içinde yaşadıkları cennetten onları mahrum etti ve onla-

rı yeryüzüne indirdi.

Allah, cennetten kovulmuş olan iblisi de onlarla bir-

likte yeryüzüne indirdi ve birbirlerinin düşmanı olduk-

larını kendilerine bildirdi. Böylece yeryüzünde insan

nesli ile iblisin arasında kıyamete kadar sürecek bir sa-

vaş başlamış oldu.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“(Âdem ve İblis’e) Dedik ki: "Birbirinize düşman

olarak yeryüzüne inin. Orada belirli bir zamana

kadar, yaşayıp nimetleneceğiniz bir yerleşim yeri

olacaktır.” (Bakara: 36)

“(Allah) dedi ki: “Birbirinize düşman olarak inin!

Yeryüzünde sizin için, belli bir süreye kadar yerleş-

me ve geçimlik vardır.” (A’raf: 24)

“Dedi ki: “Kiminiz kiminize düşman olarak, he-

piniz oradan inin! Benden size bir hidayet geldiğinde

her kim hidayete tâbi olursa, işte o kimse sapıtmaz

ve mutsuz olmaz.” (Taha: 123)

Âdem aleyhisselam ile Havva yeryüzüne indiklerinde,

ölünceye kadar orada yaşadılar. Orada Allah-u

Teâlâ’nın emirlerine itatten hiç ayrılmadılar ve gerek

kendileri ve gerekse çocukları Allah-u Teâlâ’nın şeria-

tine göre yaşadılar.

Böylece yeryüzü, insanlar için hem yaşama, hem

ölme, hem de dirilme yeri kılındı.

Page 382:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:25

382

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

(Allah) dedi ki: “Orada yaşarsınız, orada ölürsü-

nüz ve oradan çıkarılırsınız.” (A’raf: 25)

“Sizi yerden yarattık. Oraya döndüreceğiz. Sizi

tekrar oradan çıkaracağız.” (Taha: 55)

Âdem (a.s.)’ın Kıssasından Alınacak İstifadeler

1 – Allah-u Teâlâ, kendisine en yakın kuluna bile, bir

takım meselelerin hikmetini veya sırrını gizleyebilir.

Âdem aleyhisselam’ı yeryüzünde halife kılmasının sırrını

meleklere gizlemesi gibi...

2 – Allah-u Teâlâ’nın yardım ve desteği, en değersiz

bir şeye bile yönelse, o şey, hemen çok yüce ve kıymetli

bir varlık haline gelebilir. Tıpkı Âdem aleyhisselam’ı

topraktan yaratması, melekleri ona secde ettirmesi, ona

her şeyi öğretmesi ve onu kudretinin, hikmetinin ve

geniş ilminin sırrını gösteren bir varlık kılması gibi...

3 – İnsan, hangi mertebeye yükselirse yükselsin tabi-

atında yine de zayıflık, unutkanlık ve gerek insan, ge-

rekse cin şeytanlarının vesveselerine uyma özelliği var-

dır.

Tıpkı Âdem aleyhisselam’ın, Allah-u Teâlâ’nın vasi-

yetini unutarak, en azılı düşmanı olan şeytana kulak

vermesi ve böylece yasak ağaçtan yemesi gibi…

4 –Allah-u Teâlâ’nın rahmetinden hiçbir zaman

umut kesmemek gerekir. Zira insan, nefsine uyarak

Allah-u Teâlâ’nın bir takım emirlerine her ne kadar

karşı gelse de, tevbe kapısının sonuna kadar açık oldu-

ğunu asla unutmamalıdır. Çünkü Allah-u Teâlâ, sonsuz

rahmet sahibidir. Bu sebeble işlenen hatalardan hemen

Page 383:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:25 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

383

tevbe edildiğinde ve Allah-u Teâlâ’dan bağışlanma di-

lendiğinde Allah-u Teâlâ, kendisine halisane olarak

yapılan tevbeleri muhakkak kabul eder ve günah işlemiş

kullarını bağışlar.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

“(Ey Muhammed!) De ki: (Rabbiniz şöyle buyurdu)

“Ey nefislerinin çağırdığı, Allah’ı gazaplandıracak

her kötülüğü işleyen kullarım! (İşlediğiniz kötülükle-

rin çokluğundan dolayı, Allah’ın sizi affetmeyeceğini

düşünerek) Allah’ın rahmetinden ümit kes(ip kötülük

işlemeye devam et)meyin! Hiç şüphesiz Allah, (işledi-

ğiniz günahlar ne kadar çok olursa olsun, halis tevbe

etmeniz halinde) günahların hepsini bağışlar. Mu-

hakkak ki Allah, Gafur (çokça bağışlayan) ve Rahim

(çokça merhamet eden)’dir.” (Zümer: 53)

5 – İblis ve onun gerek insanlardan ve gerekse cin-

lerden olan yardımcıları, insanları doğru yoldan saptır-

mak ve Allah-u Teâlâ’ya eş koşturmak için ellerinden

gelen her şeyi yaparlar. Bu amaçla çeşitli hile ve tuzak-

lar hazırlarlar. Buna rağmen bu kimselerin, insanlar

üzerindeki etkileri zorlayıcı (yani insanın muhayyerli-

ğini tamamen ortadan kaldırıcı) olmayıp, sadece vesve-

seden, teşvikten ve bâtılı süslemekten ibarettir. Bunlar-

dan ise ancak, zayıf karekterli, günah ve şirk işlemeye

meyilli kimseler etkilenirler.

Page 384:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:25-26 384

Fakat Allah-u Teâlâ’ya gerektiği şekilde iman edip

ibadet eden, devamlı Allah-u Teâlâ’ya sığınan halis

kullar ise, şeytanın ya da yardımcılarının vesveselerin-

den, teşviklerinden ve bâtılı süslemelerinden kolay ko-

lay etkilenmezler. Bir an unuturak ya da kandırılma

sonucu Allah-u Teâlâ’nın yasak kıldığı bir takım amel-

leri işleseler bile, hemen Allah-u Teâlâ’nın emirlerini

hatırlar ve işledikleri kötü amellerden dolayı Allah-u

Teâlâ’ya tevbe edip, O’ndan bağışlanma dilerler.

6 – İnsan ile şeytan arasındaki düşmanlık, kıyamete

kadar bâki kalacaktır. Onun için şeytanın vesvese, hile

ve tuzaklarından etkilenmemek için sürekli olarak Al-

lah-u Teâlâ’ya sığınmak ve Allah-u Teâlâ’nın emirleri-

ne sımsıkı sarılmak gerekir.

Bu sebeble insanın, öncelikle Allah-u Teâlâ’nın ken-

disinden neleri istediğini çok iyi öğrenmesi, sonra da

cin ve insan şeytanlarından korunmak için Allah-u

Teâlâ’ya sürekli olarak dua etmesi gerekir.

Şayet insan, nefsine uyarak bir günah işlemişse he-

men akabinde Allah-u Teâlâ’yı hatırlamalı ve hiç vakit

kaybetmeden, halis bir tevbe ile Allah-u Teâlâ’ya tevbe

etmeli, bir daha o günahı işlememek için kesin karar

almalıdır.

İNSANLARA VERİLEN BAZI NİMETLER

26

Page 385:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:26 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

385

26 – Ey Âdemoğulları! Biz sizin için, avret yerle-

rinizi örtecek ve sizi süsleyecek elbiseler yarattık. (Avret yerlerinizi örtün ve bununla beraber biliniz ki)

Takva elbisesi (iman, hayâ ve salih amel), sizin için

(Allah katında) daha hayırlıdır. İşte bunlar, Allah’ın

(her şeye kadir olduğunun) delillerindendir. Umulur

ki öğüt alırlar (da iman edip Allah’a itaat ederler).

Allah-u Teâlâ, önceki ayetlerde Âdem aleyhisselam

ve Havva’ya, yeryüzüne inmelerini emrettiğini ve yer-

yüzünü onlar için kalacak bir yer kıldığını, orada yaşa-

yıp, orada ölüp, orada dirileceklerini bildirmişti. Bu

ayette ise, din ve dünya ile alakalı olarak, Âdemoğulları

için ne gerekliyse, onları verdiğini bildirmektedir.

“Ey Âdemoğulları! Biz sizin için, avret yerlerinizi

örtecek ve sizi süsleyecek elbiseler yarattık.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey Âdemoğulları! Babanız Âdem’e ve sizlere ver-

diğim nimetleri hatırlayın! Din ve dünya için gerekli

elbiseyi ve avret mahallinizi kapatacak süslü şeyleri

sizlere verdim. Gerek soğuktan gerekse sıcaktan ko-

runmazı sağlayacak elbiseler yapmanız için size

imkânlar sağladım. Bu imkânları nasıl kullanacağınızı

bilesiniz diye sizlere akıl nimetini de verdim. O halde,

her elbise ya da süslü eşyalar giyişinizde Allah’ın sizle-

re olan nimetlerini hatırlayın!”

Bu ayette geçen “riyş”kelimesi konusunda alimler

değişik görüşler ileri sürmüşlerdir.

İbni Cerir radıyallahu anh’e göre; elbise ve ev eşya-

ları gibi şeylerdir.

İbni Abbas radıyallahu anh’e göre; maldır. (Buhari)

Page 386:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:26

386

Mucahid ve Urve b. Zubeyr de bu görüştedir:

Allah-u Teâlâ bu ayette, insanlara vermiş olduğu ni-

metleri hatırlatarak, onların sadece kendisine şükretme-

leri ve ibadet etmeleri gerektiğini bildirmektedir.

Bu sebeble insanlar, Allah-u Teâlâ tarafından kendi-

lerine verilen her nimete karşı şükreder halde olmalıdır-

lar. Verilen bu nimet, bir elbise olsa bile...

Ömer b. Hattab radıyallahu anh’den Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Her kim yeni bir elbise alıp giydiğinde: “Bana

bu elbiseyi giydirdiği, avretimi kapatmam için bu

nimeti bana verdiği için Allah-u Teâlâ’ya hamdedi-

yorum. Yine hayatımda beni süsleyecek bu elbiseyi

bana verdiği için Allah-u Teâlâ’ya hamd ediyorum”

der ve sonra eski elbisesini tasadduk ederse, işte o

kimse, ister canlı kalsın ister ölmüş olsun, artık Al-

lah-u Teâlâ’nın himayesine girmiştir.” (Ahmed, Tirmizi, İbni Mace)

Ali radıyallahu anh şöyle dedi:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, yeni bir el-

bise giydiğinde şöyle dediğini duydum:

“İnsanların arasında süsleneceğim ve avretimi

kapatacağım bir elbiseyi Allah-u Teâlâ bana rızık

olarak verdiği için, Allah-u Teâlâ’ya hamd ediyo-

rum.” (Ahmed)

Avret Mahalinin Kapatılması

Bu ayet, avret mahallinin kapatılmasının farz oldu-

ğunu göstermektedir. Bu konuda bütün alimler ittifak

etmişlerdir.

Page 387:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:26 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

387

Fakat alimler, avret mahallinin nereleri olduğu konu-

sunda ihtilaf etmişlerdir.

Zahiriler ve Taberi’ye göre; erkeğin avret mahalli;

sadece ön ve arka uzuvlarıdır. Baldırı ise avret değildir.

Delilleri:

“Böylece o ikisini hile ile aldattı. Ağacı (n meyve-

sini) tattıklarında avret yerleri kendilerine göründü

ve üzerlerine cennet yaprağından örtmeye başladı-

lar.” (A’raf: 22)

“Ey Âdemoğulları! Biz sizin için, avret yerlerinizi

örtecek ve sizi süsleyecek elbiseler yarattık. (Avret

yerlerinizi örtün ve bununla beraber biliniz ki) Takva

elbisesi (iman, hayâ ve salih amel), sizin için (Allah

katında) daha hayırlıdır.” (A’raf: 26)

“Ey Âdemoğulları! Kendilerine avret yerlerini

göstermek için elbiselerini soyarak anne-babanızı

(fitneye düşürmek suretiyle) cennetten çıkardığı gibi,

şeytan sizi de fitneye düşürmesin.” (A’raf: 27)

Enes radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hayber sava-

şında, bir sokakta koşarken elbisesi baldırından kalktı

ve baldırı göründü.

Enes radıyallahu anh sözlerini şöyle devam ettirdi:

“Öyleki ben, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

beyaz baldırını görüyordum.” (Buhari)

İmam Malik’e göre; erkeğin ön ve arka uzuvları av-

rettir. Baldırı ise avret değildir, fakat baldırı göstermek

mekruhtur.

Delilleri:

Daha önce geçen ayetler ve Buhari hadisidir.

Baldırı göstermenin mekruh oluşunun delili:

Page 388:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:26

388

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Cerhed radı-

yallahu anh’e şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Baldırını ört, çünkü baldır avrettir." (Buhari-Talik’te)

İmam Malik, Buhari’de zikredilen birinci hadisin se-

ned bakımından daha kuvvetli olması sebebiyle, baldı-

rın avret olmadığını, fakat Cerhed hadisi sebebiyle, bal-

dırı açmanın mekruh olduğunu söylemiştir.

Ebu Hanife’ye göre; erkeğin ön ve arka uzuvları ile

baldırı avrettir.

Delilleri:

Daha önce geçen ayetler ve Cerhed hadisidir.

İmam Şafii’ye göre; erkeğin ön ve arka uzuvları av-

rettir. Fakat göbek ve baldır avret değildir. Bununla

birlikte yine de örtülmesi gerekir. Çünkü onsuz vacib

tamamlanmıyorsa, o zaman o şey de vacib olur.

Bütün alimlere göre; fitneden korkulduğu, yani er-

keklerin kadınlara şehvetle bakmasından emin olunma-

dığı zaman, kadının yüzünü ve ellerini örtmesi gerekir.

Fakat fitne ortamı olmadığı zaman bazı alimlere gö-

re, kadının yüzü ve elleri hariç bütün vücudu avrettir.

Bazı alimlere göre ise yüzü ve elleri dahil bütün vücudu

avrettir.

El Hatıb eş Şerbini, Harameyn imamı olan Cüvey-

ni’den şöyle dediğini nakletti: “Bütün müslümanlar,

kadınların yüzleri açık bir şekilde dışarıya çıkmalarının

yasak olduğunda ittifak etmişlerdir.

İmam Ahmed, İmam Malik ve Şafiilerin bir görüşü-

ne göre kadının yüzü ve eli avrettir.

Page 389:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:26 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

389

İmam Ahmed şöyle dedi: “Kadının her tarafı avrettir.

Tırnakları bile. Onun için dışarıya çıktığında vücudun-

dan hiçbir şey göstermesin.”

Malikilerden Kadı Ebu Bekir b. Arabi şöyle dedi:

“Kadının herşeyi avrettir. Vücudu da, sesi de.”

Alusi şöyle dedi: “Ez Zevacir kitabında geçtiği gibi

Şafii’ye göre kadının yüzü ve iki eli avrettir.”

Ebu Hanife, Hanbeli ve Malikilerin bazılarına ve Şa-

fii’nin bir görüşüne göre; normal durumlarda yani fit-

neden emin olunan durumlarda kadının yüzü ve elleri

avret değildir. Fakat fitne sözkonusu olduğunda yani

erkeklerin ona şehvetle bakmasının sözkonusu olduğu

durumlarda yüzünü ve ellerini örtmesi gerekir. Hanefi alimlerinden olan Ed Dürrül Muhtar kitabının

yazarı şöyle dedi:

“Genç olan kadın, erkekler arasında yüzünü açmak-

tan menedilir. Bu avret olması sebebiyle değil, fitneden

korkulduğu içindir.”

İbni Abidin, yukarıdaki sözü şöyle açıklamıştır:

“Yani yüzünü erkekler arasında açmaktan menedilir.

Çünkü erkekler onun yüzünü görürler ve yüzüne şeh-

vetle bakarlarsa bir fitne vuku bulmasından korkulur.”

Ebu Bekir Cessas şöyle dedi: “Genç kıza, yabancı

erkekler karşısında yüzünü kapatması, tesettür ve iffet

üzere olması emredilir ki hasta kişiler, ondan birşey

ummasınlar.”

Şer’i Kadın Tesettürünün Şartları

Kadının yabancı erkekler karşısında giyeceği elbise;

Page 390:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:26

390

1 - İnce, şeffaf olmayıp, vücut hatlarını örtecek şe-

kilde kalın olmalıdır.

2 - Bütün vücudu örtecek şekilde olmalıdır.

3 - Süslü ve gösterişli olmamalıdır.

4 - Vücut hatlarını belli edecek şekilde dar olmama-

lıdır.

5 - Güzel kokulu olmamalıdır.

6 - Erkeklerin elbisesine benzememelidir.

“(Avret yerlerinizi örtün ve bununla beraber biliniz

ki) Takva elbisesi (iman, hayâ ve salih amel), sizin için

(Allah katında) daha hayırlıdır.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Takva elbisesi ki bu iman ve salih amellerdir. İşte

bunlar, Allah’ın nimet olarak yarattığı elbise ve süsler-

den daha hayırlıdır.

Ey insanlar! Allah’ın sizlere verdiği bütün nimetleri

hatırlayın ve onlardan gereği gibi istifade edin. Bunların

en önemlisi ise, takva elbisesini elde etmeye çalışmak-

tır. Allah’a yaklaşmak ve O’nun azabından kurtulmak

için en önemli ve vazgeçilmez vesile iman ve imanla

birlikte salih ameldir. Zaten bunlar, insanın yaratılış

gayesidir. İyi bilin ki, iman ve salih ameller, dünyada

elde edeceğiniz maddi nimetlerden çok daha hayırlıdır.

Çünkü bunlar ebedi sürecek olan bir mutluluğun vesile-

sidir. Bunlar olmaksızın, ahiret gününde asla kurtuluşa

eremeyeceğinizi bilin.”

Bu ayet, manevi elbisenin, yani; iman ve salih amel-

lerin, maddi elbise ve süslerden daha hayırlı olduğunu

göstermektedir. Öyleyse akıllı olan kimseler daha hayır-

lı olan şeyleri elde etmeye çalışmalı, daha az hayırlı

Page 391:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:26 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

391

olanları daha çok hayırlı olanlara tercih etmemelidirler.

Zira Allah-u Teâlâ’nın azabından kurtulmak, ancak

takva elbisesiyle, yani; sahih iman ve salih amelle

mümkün olur. Allah-u Teâlâ’ya ancak bu şekilde yakla-

şılır. İman ve salih amel olmaksızın Allah-u Teâlâ’nın

azabından kurtulmak ya da Allah-u Teâlâ’ya yaklaşmak

kesinlikle mümkün değildir.

“İşte bunlar, Allah’ın (her şeye kadir olduğunun)

delillerindendir.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Sizlere verilen maddi ve manevi nimetlerin hepsi,

Allah’ın sizlere rahmetini, fazlını ve kudretini gösteren

en büyük ayetlerdir. Bunu sakın unutmayın ve Allah’ın

nimetlerine karşı asla nankörlük yapmayın!”

“Umulur ki öğüt alırlar (da iman edip Allah’a itaat

ederler).”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Allah’ın sizlere vermiş olduğu nimetlerin her biri

Allah’ın fazlını, keremini, rahmetini, yüceliğini, kudre-

tini hatırlatmaktadır. Bu nimetler, sizler için Allah’ı

hatırlatan birer öğüt gibidirler. Sizleri, Allah’a şükret-

meye, sadece O’na ibadet etmeye, şeytanın fitnelerin-

den uzaklaşmaya ve Allah’ın, avret mahallinin örtülme-

si emrini hatırlamaya davet ederler. Bu nimetleri her

gördüğünüzde ve hatırladığınızda belki artık öğüt alırsı-

nız da Allah’ın sizler için çizmiş olduğu sınırlara hak-

kıyla riayet edersiniz.”

Page 392:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:26-27 392

ŞEYTAN VE YANDAŞLARINDAN SAKINMAK

27

27 – Ey Âdemoğulları! Kendilerine avret yerlerini

göstermek için elbiselerini soyarak anne-babanızı

(fitneye düşürmek suretiyle) cennetten çıkardığı gibi,

şeytan sizi de fitneye düşürmesin. Muhakkak ki o ve

kabilesi; sizi, sizin onları görmediğiniz yerlerden

görürler. Muhakkak ki biz, şeytanları, iman etme-

yen kimseler için veliler (dost ve yardımcılar) kılarız

Allah-u Teâlâ, önceki ayette kullarına vermiş olduğu

bazı nimetlerini hatırlatmış, bu nimetleri sebebiyle sa-

dece kendisine şükredilmesini emretmiş, takva elbisesi

olan iman ve salih amelin herşeyden daha hayırlı oldu-

ğunu bildirmişti. Bu ayette ise, Âdemoğullarının hepsi-

ni, İblis ve yardımcılarından sakındırmaktadır.

“Ey Âdemoğulları! Kendilerine avret yerlerini

göstermek için elbiselerini soyarak anne-babanızı

(fitneye düşürmek suretiyle) cennetten çıkardığı gibi,

şeytan sizi de fitneye düşürmesin.” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey Âdemoğulları! Sizin için kıyamete kadar en bü-

yük düşman, İblistir. Çünkü o, sizin anne ve babanız

Page 393:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:27 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

393

olan Âdem ile Havva’ya vesvese ederek onları fitneye

düşürdü. Allah’ın emrine karşı gelmelerine ve kapatma-

ları gereken avret mahallerinin açılmasına vesile oldu.

Onların, büyük bir nimet ve saltanat olan cennetten

çıkmalarına sebep oldu.

O halde sakın ona uymayın, sizin için hazırladığı tu-

zaklara düşmekten sakının, vesveselerinden etkilenme-

yin ve onun, kıyamete kadar size düşman olduğunu hep

hatırınızda tutun.

Yine şunu da çok iyi biliniz ki; İblis ve yandaşları,

sizin menfaatinizi zerre kadar bile düşünmezler. Bu

sebeble sakın, Allah’a karşı gelerek ona ibadet etmeyin,

Allah’ın haramlarını ihlal etmeniz için vereceği vesve-

selere uymayın, avret mahallerinizi açıp saçmayın. Ha-

yatınızın her yönünü, Allah’ın emir ve yasaklarına göre

düzenleyin, asla İblis’e itaat ederek bu yasakları ihlal

etmeyin.

Sizlerin şeytan ve yandaşlarına karşı herşeyden önce

yapmanız gereken en güzel şey; gerçek bir iman, sahih

bir ilim, bu ilimle desteklenmiş salih bir amel ve sürekli

olarak Allah’ın zikriyle meşgul olmanızdır. Şayet İb-

lis’in vesveselerine uyacak olursanız, tıpkı anne ve ba-

banızı cennetten çıkaracak bir yasağı onlara ihlal ettir-

diği gibi, sizlere de birçok yasakları işleterek cennete

girmenizi veya Allah’ın sizlere vereceği azabı haketme-

nizi sağlar. Zira o, sizin için en büyük düşmandır.”

Allah-u Teâlâ, bu konu hakkında bir başka ayette

şöyle buyuruyor:

“Hani meleklere: “Âdem’e secde edin” demiştik

de İblis hariç (diğerleri) secde etmişlerdi. O ise cin-

lerdendi. Böylece Rabbi’nin emrinden dışarı çıktı.

Page 394:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:27

394

Öyleyse onu ve zürriyetini benden başka dostlar mı

edineceksiniz? Üstelik onlar, sizin için (apaçık) bir

düşmandır. (İşte bu) zalimler için ne kötü bir değiş-

tirmedir.” (Kehf: 50)

“Muhakkak ki o ve kabilesi; sizi, sizin onları

görmediğiniz yerlerden görürler.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey Âdemoğulları! İblis ve yardımcılarının tuzak ve

hilelerinden sakının. Sizin için apaçık düşman olan İblis

ve yandaşlarına karşı dikkatli olun ve kendinizi sağlam

iman, sahih ilim, salih amel ve Allah’ın zikriyle dona-

tın. Çünkü İblis ve onun cinlerden olan askerleri, sizleri

gözetlemektedir. Fakat siz onları göremezsiniz.

Şüphesiz görünmeyen düşmanın zararı, görünen

düşmanın zararından çok daha fazla ve etkilidir. İşte,

görünmeyen bu en tehlikeli düşmanlarınıza karşı tedbir-

lerinizi alın! İman, ilim, salih amel, Allah’ı zikir gibi

silahlarla kuşanın ve bu düşmanlarınızın şerrinden sü-

rekli olarak Allah’a sığının.

Ancak bu şekilde nefsinizi şeytanın ve yardımcıları-

nın vesveselerinden korumuş, onlara karşı yaptığınız

cihadda galib gelmiş, Allah’ın hükümlerine olan tesli-

miyetinizi hakkıyla ortaya koymuş olursunuz.”

Bu ayet; insanların, cinleri gerçek mahiyetleriyle gö-

remeyeceğinin delilidir. Fakat cinler, insanların görebi-

leceği mahiyete dönüştüklerinde görülebilirler. Örneğin,

hayvan suretine girdiklerinde insanlar tarafından görü-

lebilir.

Hişam b. Zehrat’ın azatlı kölesi olan Ebu Saib, bir-

gün Ebu Said el Hudri’nin evine girdi. Onun namaz

Page 395:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:27 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

395

kıldığını görünce namazı bitirmesini beklemek için

oturdu. O sırada evin çatısının tahtalarının arasından bir

ses duydu. Sesin geldiği yöne bakınca bir yılan gördü.

Onu öldürmek için ayağa kalkınca Ebu Said el Hudri,

otur diye işaret etti. O da oturdu. Ebu Said el Hudri na-

mazını bitirince ona şöyle dedi: “Şu evi görüyor musun?”

“Evet” dedi. Ebu Said el Hudri ona şöyle dedi: “Şu

evde yeni evlenmiş bir genç oturuyordu.

Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber

Hendek savaşına çıkınca bu genç, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’den öğleden sonraları hanımına gitmek

için izin isterdi. Birgün hanımına gitmek için izin istedi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Silahını ya-

nında bulundur. Çünkü Beni Kurayza’nın sana zarar

vermesinden korkarım.” dedi. Bunun üzerine genç, si-

lahını alıp evine gitti. Evine geldiğinde hanımını kapıda

görünce kıskançlıktan dolayı mızrağını ona saplamaya

kalktı. Kadın ona: “Hemen mızrağını indir! Eve gir de

beni dışarıya çıkartan sebebi gör!” dedi. Genç, eve gi-

rince yatakta büyük bir yılan gördü. Hemen mızrağını

ona sapladı. Yılan ona karşı bir hareket yaptı. Yılanın

mı, gencin mi hangisinin daha önce öldüğünü anlaya-

madık. Bunun üzerine Rasulullah’a gelerek olayı anlat-

tık. Ve ondan, Allah’ın, genci canlandırması için dua

etmesini istedik. Bunun üzerine Rasulullah: “Kardeşi-

nize mağfiret dileyin.” dedi. Sonra: “Biliniz ki Medi-

ne’de müslüman olmuş cinler vardır. Eğer bunlar-

dan birisini görürseniz üç gün ona mühlet verin.

Bundan sonra tekrar görürseniz onu öldürün. Çün-

kü o şeytandır.” dedi.” (Müslim)

Page 396:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:27

396

İblis ve Cinlerin Vesveseleri

İblis ve onun cinden olan yardımcıları, insanları hak

yoldan saptırmak için her türlü hile ve tuzağa başvurur

ve bu amaçla insana çeşit çeşit vesveseler verirler.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“O, insanların göğüslerine vesvese verendir.”

(Nas: 5)

İblis ve onun cinni yardımcılarının insana verdiği

vesvesenin nasıl ve ne şekilde olduğunu bizler bileme-

yiz. Ama bir gerçek var ki, o da; onların gerçekten ves-

vese vermeleridir.

Şu da bir gerçek ki; İblis ve onun cinden olan yar-

dımcılarının vesveseleri, Âdemoğlu istemediği takdirde

onu etkileyemez veya onu doğru yoldan uzaklaşmaya

zorla sevkedemez. İblis ve yardımcılarının buradaki

fonksiyonları, sadece teşvik etmek veya bâtılı süslü

göstermektir. Âdemoğlu, bu teşviklere kendi ihtiyarıyla

ya cevap verir ya da cevap vermeyip reddeder.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“(Ahiret gününde, kullar hakkında) hüküm verilip

cennetlikler cennete, cehennemlikler de cehenneme

girince, Şeytan (İblis) şöyle der: (Ey dünyada bana

tabi olanlar!) Muhakkak ki Allah, (bana tabi olduğu-

nuzda ateşe gireceğinizi) size vaadetti ve vaadi doğru

çıktı. Ben de size (bana tabi olduğunuzda hep mutlu

olacağınızı ve hiç azaba uğratılmayacağınızı) vaadet-

tim. Fakat size yalan söylediğim ortaya çıktı. Ben

sadece, sizi (bana tabi olmaya) çağırdım. Siz de, elim-

de sizi (buna) zorlayacak herhangi bir gücüm ve (hak

üzere olduğumu ispat eden) bir delilim olmadığı hal-

Page 397:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:27 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

397

de, bana icabet edip tabi oldunuz. (Bana tabi olduğu-

nuz için cehenneme girdiniz diye) artık beni suçlama-

yın, ancak kendi nefislerinizi suçlayın! Cehennem

ateşinden ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni

kurtarabilirsiniz.” (İbrahim: 22)

İbni Mes’ud radıyallahu anh’den, Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Hem meleklerin, hem de şeytanın, Âdemoğlunun

kalbine etkisi vardır. Melekler onu, hayırla müjde-

leyip hakkı tasdik etmeye sevkederek etki eder. Şey-

tan ise; ona şerri vadedip hakkı yalanlamaya sevke-

derek etki eder.” (Tirmizi, Nesei, İbni Hibban)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

“Şeytan, Âdemoğullarının vücudunda kanın do-

laştığı gibi dolaşır.” (Ahmed)

Âdemoğlu, İblis’in hile, tuzak ve vesveselerine kendi

isteğiyle icabet ettiği için, bu yaptığına karşılık olarak

Allah-u Teâlâ katında cezalandırılacaktır. Zira Allah-u

Teâlâ’nın kendisine bildirmiş olduğu, İblis’ten korunma

yollarını terkederek İblis’e uymuştur. Bu sebeble de

cezayı hakedecektir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki (şirk koşarak nefsine zulmeden) za-

limlere, can yakıcı bir azap vardır.” (İbrahim: 22)

“Muhakkak ki biz, şeytanları, iman etmeyen

kimseler için veliler (dost ve yardımcılar) kılarız.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz ki biz, Allah’a küfreden, O’na şirk koşan

ve iman etmeyen kimselere, heva ve hevesleriyle hare-

ket eden, hakkı istemeyen kâfirleri yardımcılar kıldık.

Page 398:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:27-28 398

Zira bu kimseler şeytanın vesveselerini arzulayan ve

kabul eden bir tabiata sahibtirler. Tıpkı hastalıktan çok

çabuk etkilenen zayıf bünyeler gibi...”

Bu ayet gösteriyor ki; Allah-u Teâlâ, kendisine iman

etmeyen, bâtıl yolu seçen ve hak kendisine apaçık ola-

rak geldiği halde reddeden kâfirlere, şeytanı musallat

eder. Böylece şeytan, onları daha çok saptırır, daha çok

kandırır ve cezaları daha fazla olur.

Hakkı bilerek terkeden kâfirlerin dünyadaki dostu,

ancak şeytandır. Fakat o öyle bir dosttur ki, her zor anda

ve özellikle kıyamet gününde dostlarını terkeder.

ŞEYTANIN, İMAN ETMEYENLER

ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

28

28 – Onlar, çirkin bir iş yaptıkları zaman derler

ki: “Babalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da

bize bunu emretti.” De ki: “Muhakkak ki Allah çir-

kin işleri emretmez. Allah’a karşı bilmediğiniz şey-

leri mi söylüyorsunuz?”

Allah-u Teâlâ daha önceki ayette, şeytanların kâfirler

üzerinde etkileri olduğunu bildirdikten sonra bu ayette,

şeytanların iman etmeyenler üzerindeki bazı etkilerin-

den bahsetmektedir.

Page 399:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:28 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

399

“Onlar, çirkin bir iş yaptıkları zaman derler ki:

“Babalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize

bunu emretti”

Allah-u Teâlâ, bu ayette Müşriklerin, gerek şeriatin,

gerek sahih aklın ve gerekse selim fıtratın kabul etme-

diği şirk veya kadın ya da erkeklerin Ka’be’yi çıplak

tavaf etmeleri gibi çirkin bir hayâsızlık yaptıklarında

şöyle dediklerini haber veriyor:

“Biz bu amelleri, baba ve dedelerimizi taklid ederek

yapıyoruz. Çünkü bunu bize Allah emretmiştir.”

Bu ayetten anlaşılmaktadır ki; müşrikler; gerek şeria-

tin yasakladığı, gerekse selim fıtrat ve sahih aklın kabul

etmediği şirk veya Ka’be’yi çıplak tavaf etme gibi çir-

kin bir amel işledikleri zaman, bu yaptıklarını doğrula-

mak için hemen iki delil ileri sürerler.

Birincisi; Bu gibi kötü amellerini baba ve dedelerine

nispet etmek. Müşriklere göre, bir ameli baba ve dede-

leri yapıyorsa, o zaman bu amel doğrudur. Çünkü söz

konusu amel yanlış olsaydı babaları bu amelin yanlışlı-

ğını tespit eder ve yapmazlardı. Bile bile bu ameller

üzerinde ısrar etmezlerdi. Bu sebeple atalarının yaptık-

larının doğru olduğuna inanır ve onları kendilerine ör-

nek alırlar.

İkincisi: Kötü amellerini bizzat Allah-u Teâlâ’ya

nispet etmek. Müşrikler, kötü amellerini her hangi bir

sahih delille ispatlayamadıkları için hemen; “Bize bunu

Allah emretti. Bu Allah’ın emridir” derler. Şüphesiz bu

konuda kesin yalan söylemekte ve Allah’a göz göre

göre iftira atmaktadırlar.

Page 400:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:28

400

Körü Körüne Taklit

Allah-u Teâlâ, baba ve dedeleri körü körüne taklit

etme âdetinin sadece arap müşriklerine has olmadığını,

bilakis her zaman ve mekânda yaşayan bütün müşrikle-

rin ortak özelliği olduğunu Kur’an’da bildirmiştir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak şöyle bu-

yurmuştur:

“Onlara (müşriklere): “Allah’ın indirdiğine (Kur’

an’a) uyun denildiğinde: “Hayır, biz atalarımızı üze-

rinde bulduğumuz şeylere uyarız” derler.” (Bakara: 170)

“Onlara: “Allah’ın indirdiğine ve rasule gelin”

denildiğinde: “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz

şey bize yeter” derler.” (Maide: 104)

“Onlara, apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda

dediler ki: “İşte bu ancak, babalarınızın ibadet etmiş

olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır.

Yine dediler ki: “İşte bu ancak, uydurulmuş bir ya-

landır.” İnkâr eden o kimseler, kendilerine gelen

hak için şöyle dediler: “Bu, ancak apaçık bir sihir-

dir.” (Sebe: 43)

“Muhakkak ki onlar, babalarını sapanlar olarak

bulmuşlardı. Kendileri de onların izleri üzere koştu-

ruyorlar.” (Saffat: 69-70)

“İşte böyle! Senden önce uyarıcı gönderdiğimiz

bütün kasabaların önde gelen azgınları: “Muhakkak

ki biz, babalarımızı bir ümmet üzere bulduk ve mu-

hakkak biz, onların izlerine uymaktayız” demiştir.” (Zuhruf: 23)

Page 401:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:28 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

401

Allah-u Teâlâ, körü körüne baba ve dedelerini taklid

eden kimselere, Kur’an’ın değişik yerlerinde cevap

vermiştir:

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuru-

yor:

“Ya ataları akletmeyen ve doğru yolu bulamayan

kimseler idiyse?” (Bakara: 170)

“Ya babaları birşey bilmeyen ve hidayet bulma-

mış kimseler iseler?” (Maide: 104)

Allah-u Teâlâ, baba ve dedelerinin dinine körü körü-

ne tâbi olan müşriklere rasullerinin söylediği sözleri ve

müşriklerin onlara takındığı inatçı tavrı şu ayette gözler

önüne sermektedir:

“(Gönderilen uyarıcı onlara) dedi ki: “Ben size, ata-

larınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusu-

nu getirmiş olsam bile mi (atalarınızın dinini terketmi-

yorsunuz.)?” (Müşrikler) dediler ki: “Muhakak ki biz,

sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edenleriz.” (Zuhruf: 24)

Hak ve hidayet yolunu terkederek, körü körüne baba

ve dedeleri taklid etmek, onların üzerinde bulundukları

bâtıl yolu hak görmek, selim aklın kabul etmediği çirkin

bir davranıştır.

Şayet bu gibi haller insanlar için pratik hayatta

uyulması gereken gerçek bir delil olsaydı, baba ve de-

delerin birbirine zıd olan bâtıl dinlerinin doğru olduğu-

na hükmetmek gerekirdi. Oysa bunun böyle olması

imkânsızdır. Zira birbirine zıd olan şeylerin hepsinin

doğru olması mümkün değildir.

Page 402:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:28

402

“De ki: “Muhakkak ki Allah, çirkin işleri emret-

mez.”

Allah-u Teâlâ, işledikleri çirkin amellere delil olarak

ileri sürdükleri ikinci sözlerine cevaben müşriklere şöy-

le cevap vermektedir:

“Ey müşrikler! Hayâsızca çirkin ameller işliyor, son-

ra da utanmadan: “Bize bunu Allah emretti” diyerek

Allah’a iftira atıyorsunuz. Bu iddianız, kesinlikle doğru

değildir. Çünkü Allah, hayâsızca çirkin ameller yapıl-

masını asla emretmez. Şüphesiz ki Allah, böyle çirkin

şeyleri emretmekten münezzeh ve yücedir. Üstelik sizin

bu kötü amelleriniz, Allah’ın indirdiği bütün şeriatlerde

yasak kılınmıştır. Selim fıtrat ve sahih akıl da bu fiille-

rinizi hoş görmemektedir. Böyle çirkin işleri size Allah

değil, ancak şeytan emreder.”

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şey-

leri emreder. Allah ise size mağfireti ve bolluğu vaa-

deder. Şüphesiz ki Allah Vasi’dir, Alim’dir.” (Bakara: 268)

“Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyor-

sunuz?”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında müşriklere şöyle

buyuruyor:

Page 403:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:28-29 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

403

“Ey Allah’a delilsiz bir şekilde iftira atan müşrikler!

Allah’ın söylemediği bir sözü nasıl olur da Allah’a nis-

bet edersiniz? Oysa Allah’ın şeriati ve hükümleri ancak

vahiyle bilinir. Allah’ın şeriatini ve hükümlerini ise

sadece rasuller bildirirler. Fakat sizler, rasullerin bildir-

diği şeylerle değil, şeytanın vesveseleriyle hareket edi-

yor, bir de bunu Allah’a nispet ediyorsunuz.”

ALLAH ANCAK ADALETİ VE FAYDASI

OLAN GÜZEL ŞEYLERİ EMREDER

29

29 – De ki: “Rabbim adaleti emretti. Her mescid-

de yüzlerinizi (O’na) doğrultun ve dini yalnız kendi-

sine has kılarak, ihlasla O’na dua edin! Sizi ilk ya-

rattığı gibi (O’na) döneceksiniz.”

Allah-u Teâlâ önceki ayette müşriklerin bâtıl iddiala-

rına cevab olmak üzere, kendisinin hiçbir çirkin ameli

emretmediğini, böyle yapmaktan münezzeh ve yüce

olduğunu bildirmişti. Bu ayette ise neleri emrettiğine

dair örnekler vermektedir.

“De ki: “Rabbim adaleti emretti.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında, Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in müşriklere şöyle söylemesini

emretmektedir:

“Ey Muhammed! Allah’a çirkin şeyler nisbet eden o

müşriklere şöyle söyle: “Rabbim olan Allah, bana ada-

Page 404:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:29

404

leti, doğruyu, ifrat ve tefritten kaçmayı ve orta yolu

seçmeyi emretti.”

“Her mescidde yüzlerinizi (O’na) doğrultun.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Ey mü’min kullarım! Sizler, Allah’a ibadet etmeniz

gereken her yerde, gerek mescidlerde namaz kılarken ve

gerekse diğer ibadetleri yerine getirirken yüzlerinizi

doğruya yöneltin. İmanınız ve ibadetleriniz Allah’ın

bildirdiği şekilde ve bildirdiği şartlara uygun olsun.

Gerek secde anında ve gerekse diğer tüm ibadetleriniz-

de sadece Allah için ve Allah’ın istediği şekilde hareket

edin. Çünkü Allah, sizlere böyle yapmanızı emreder.”

“Ve dini yalnız kendisine has kılarak, ihlasla

O’na dua edin!”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Yine sizler, dini yalnız Allah’a has kılarak, ihlasla

O’na dua edin. Taatiniz, teslimiyetiniz sadece O’na

olsun. İbadetlerinizi ihlaslı bir şekilde yalnız O’nun

rızasını kazanmak için yapınız.”

İbadetlerin Allah Katında Kabulü İçin Gerekli

Şartlar

Bu ayet, ibadetlerin Allah-u Teâlâ katında geçerli

olabilmesi için mutlaka şu iki şartın yerine getirilmesi

gerektiğini göstermektedir.

1 – İbadetleri, Allah-u Teâlâ’nın rasullere bildirdiği

ve rasullerin de insanlara gösterdiği şekilde yapmak.

Page 405:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:29 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

405

2 – İbadetleri yaparken ihlaslı olmak, yani; ibadeti

sadece Allah-u Teâlâ için yapmak.

Allah-u Teâlâ, işte bu iki şarta riayet ederek yapılan

amelleri ve ibadetleri kabul eder. Bu şartlardan birisi

eksik olursa, yapılan ameller ya da ibadetler geçerli

olmaz.

Zira bir kimse, hem Allah-u Teâlâ’ya şirk koşsa hem

de ibadetini Allah-u Teâlâ’nın rızası için yapsa, Allah-u

Teâlâ o kişinin amelini kabul etmez. Yine Allah-u

Teâlâ’nın istediği şekilde, fakat Allah’ın rızası için ya-

pılmayan ameli de Allah-u Teâlâ kabul etmez.

Bunun zamanımızdaki en açık örneklerinden birisi;

küfür işleyerek, çok ilahlık sistemi olan parlementoya

giren ve niyetlerinin İslam devletini getirmek olduğunu

söyleyen kişilerdir. Bu kimselerin yaptıkları, tıpkı Al-

lah-u Teâlâ’ya yaklaşmak için putlara tapınan müşrikle-

rin durumu gibidir. Amellerine şirk karıştırdıkları için

Allah-u Teâlâ onlardan asla razı olmaz.

Allah’ın Bu Ayetteki Emirleri

Allah-u Teâlâ bu ayette üç şeyin yapılmasını emret-

miştir.

Birincisi: Adaleti ikame etmek.

Allah-u Teâlâ’nın insanlara emrettiği adalet ise; La

ilahe illallah’tır. Çünkü la ilahe illallah; Allah-u

Teâlâ’yı, zatını, fiillerini ve hükümlerini bilmeyi, O’na

hiçbirşeyi eş koşmamaksızın ibadet yapmayı kapsar.

İkincisi: Namazı dosdoğru ikame etmek.

Namazı, vakitlerine, şartlarına ve rukunlarına dikkat

ederek kılmak demektir.

Page 406:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:29

406

Üçüncüsü: Dini yalnız Allah’a has kılarak ihlasla

ibadet etmek.

İhlaslı bir şekilde, sadece Allah-u Teâlâ’ya ibadet

etmek, sadece O’nun emirlerine itaat etmek, sadece

O’nun hükümlerine boyun eğmek ve sadece O’nun hü-

kümlerine muhakeme olmak demektir.

“Sizi ilk yarattığı gibi (O’na) döneceksiniz.”

Ayetin bu kısmının ne manaya geldiği konusunda iki

görüş vardır.

Birinci görüşe göre bu ayetin manası şöyledir:

“Sizler, Allah’ın ezeli ilmiyle bildiği, sizleri yarattığı

hal ve sonuç üzere O’nun katına varacaksınız. Çünkü

Allah, sizleri yaratmadan önce ilmiyle, kimin cennetlik,

kimin cehennemlik olduğunu bilmiştir. Sizler de Al-

lah’ın bildiği bu hal üzere ameller işleyecek ve böylece

kiminiz cennetlik, kiminiz de cehennemlik olarak öle-

cektir. Bunun bu şekilde olacağı muhakkaktır.”

Ayetin bu manada olduğu, Allah-u Teâlâ’nın, bu

ayetin akabindeki şu sözünden anlaşılmaktadır:

“(Allah) bir gruba hidayet etti, bir grubun üzeri-

ne de sapıklık hak oldu. Muhakkak ki onlar, Allah’ı

bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Onlar, kendile-

rinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (A’raf: 30)

Allah-u Teâlâ’nın şu ayeti de bu görüşü destekle-

mektedir:

“O (Allah) ki, sizi yarattı. Sizden kiminiz kâfir,

kiminiz de mü’mindir. Şüphesiz ki Allah, yapmakta

olduklarınızı görendir.” (Tegabun: 2)

Bu görüşteki alimler, görüşlerini destekleyici olarak

şu hadisi de zikretmişlerdir:

Page 407:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:29 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

407

İbni Mesud radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Kendisinden başka ibadete layık hiçbir ilah bu-

lunmayan Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, sizden

biriniz cennetliklerin ameliyle amel edecek, sonra

cennete girmesi için bir arşın mesafe kaldığı bir sı-

rada, Allah-u Teâlâ’nın ilmiyle yazdığı bilgi gerçek-

leşecek ve cehennemliklerin amelini işleyerek cehen-

neme girecektir. Aynı şekilde, yine sizden biriniz

cehennemliklerin ameliyle amel edecek, sonra ce-

henneme girmesi için bir arşın mesafe kaldığı bir

sırada, Allah-u Teâlâ’nın ilmiyle yazdığı bilgi ger-

çekleşecek ve cennetliklerin amelini işleyerek cenne-

te girecektir.” (Buhari)

Allah-u Teâlâ’nın ilmi herşeyi kuşattığı için insanla-

rın ileride ne yapacaklarını, en ince ayrıntısına kadar

bilir. Bu sebeble insanları yaratmadan önce kimin mut-

lu, yani; cennetlik, kimin mutsuz; yani cehennemlik

olacağını da çok iyi bilir. Allah-u Teâlâ, işte bu bildiği

şeyleri levhi mahfuzda yazdırmıştır. Allah-u Teâlâ’nın

bildiği şeyleri levhi mahfuzda yazdırması, kullarını zor-

laması demek değildir. Sadece, kullarının o amelleri

yapacağını bilmesidir. Bu sebeble Allah-u Teâlâ’nın

ilmi mutlaka gerçekleşecek ve ne şekilde yazılmışsa

öyle olacaktır.

Allah-u Teâlâ insanları, İslam fıtratı üzerinde yaratır.

Şayet insanlar hiçbir etki altında kalmayacak olurlarsa,

selim fıtrat ve sahih akıllarıyla hakkı kolayca bulabilirler.

Fakat Allah-u Teâlâ aynı zamanda insanı, hem hayra

hem de şerre uyabilecek özellikte yaratmıştır. Bu sebeb-

Page 408:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:29

408

le insan, çevresinden etkilenebilir ve hakka tâbi olabile-

ceği gibi şerri de seçebilir.

İnsanın hakkı veya şerri seçmesi, mutlak surette

kendi ihtiyariyle olur. Kimse onu, bu seçeneklerden

birisini seçmeye zorlamaz.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında, bir başka ayette

şöyle buyurmuştur:

“(Ey Muhammed! Sen ve sana tabi olanlar) Allah'ın

tevhid dinine şirksiz olarak, ihlasla sarılın. İşte bu,

Allah'ın bütün insanların fıtratını ona meyyal olarak

yarattığı dindir. Allah'ın dininde hiçbir değişiklik

olmaz. (Onu şirk işleyerek değiştirmeyin.) İşte dosdoğ-

ru din budur. Fakat insanların çoğu (Allah'ın tevhi-

dini) bilmezler.” (Rum: 30)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra

babası onu yahudileştirir, hristiyanlaştırır veya me-

cusileştirir.” (Buhari, Müslim)

İyad b. Himar radıyallahu anh’den, Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Kullarımı hanif olarak yarattım. Şeytanlar onla-

ra geldi ve onları dinlerinden saptırdı.” (Müslim)

Sonuçta seçme hakkı insanın elinde olduğu ve bu se-

çeneklerden birisini seçen yine insanın kendisi olduğu

için Allah-u Teâlâ, o kimseye yaptığı amel sebebiyle ya

ceza ya da mükâfat verir.

İkinci görüşe göre ayetin manası şöyledir:

Page 409:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:29-30 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

409

“Sizlerin varlığı söz konusu değilken sizleri nasıl

yoktan varetmişse, aynı şekilde yok olduğunuzda, sizle-

ri tekrar yeniden varedecektir. Böylece sizler ölüp me-

zarınızda toprak olduktan sonra tekrar canlı kimseler

olarak yaratılacaksınız.”

Bu görüşü destekleyen birçok ayet vardır.

Bu konuyla ilgili olarak Allah-u Teâlâ ayetlerde şöy-

le buyurmuştur: “De ki: “Onları ilk defa meydana

getiren, onlara hayat verecektir. Elbette O, her türlü

yaratmayı bilendir.” (Yasin: 79)

“Topluca dönüşünüz O’nadır. Allah’ın vaadi

haktır. Muhakkak ki O, iman edip salih amel işle-

yenlere adaletle mükâfat vermek için yaratmayı baş-

latan, sonra kendisine döndürendir. İnkâr eden kim-

selere ise inkâr ettiklerinden dolayı acıklı bir azab ve

kaynar sudan bir içecek vardır.” (Yunus: 4)

“De ki: “Sizin ortak koştuklarınızdan, yaratmayı

başlatan sonra da kendisine döndüren var mı?” De

ki: “Allah yaratmayı başlatan ve sonra kendisine

döndürendir. Öyleyse nasıl (oluyor) da döndürülü-

yorsunuz?” (Yunus: 34)

“Göğü, kitabın sayfalarını katlar gibi düreceği-

miz gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi onu (eski

haline) döndürürüz. (Bunu yapmak) üzerimize bir

vaiddir. Muhakkak ki biz (bunu) yapıcılarız.” (Enbiya: 104)

HİDAYET EDİLENLER VE

SAPIKLIK ÜZERE KALANLAR

Page 410:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:30

410

30

30 – (Allah) bir gruba hidayet etti, bir grubun

üzerine de sapıklık hak oldu. Muhakkak ki onlar,

Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Onlar,

kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette, insanlara emrettiği bazı

şeylerden bahsetmişti. Bu ayette ise, insanlardan bir

kısmının hakka bağlandığını, bir kısmının ise sapıklık

üzere kaldığını haber vermektedir.

“(Allah) bir gruba hidayet etti, bir grubun üzeri-

ne de sapıklık hak oldu.”

Allah-u Teâlâ bütün insanları selim fıtrat, yani; İslam

fıtratı üzerine yarattı. Fakat Allah-u Teâlâ, yarattığı

insanlardan bir kısmının kendi serbest iradeleriyle hida-

yeti seçerek İslam üzere, bir kısmının ise küfrü seçerek

sapıklık üzere olacağını daha onları yaratmadan önce

ezeli ilmiyle bilir.

Allah-u Teâlâ, bu ezeli ilmi sebebiyle, kullarından

kendi serbest iradeleriyle hidayeti seçmek isteyenleri

doğru yola iletir ve onları doğru yolda sabit kılar. Yine

yaratmış olduğu kullardan kendi serbest iradeleriyle

sapıklığı seçenleri de ezeli ilmiyle bildiği için onları

küfrü seçme konusunda serbest bırakır.

“Muhakkak ki onlar, Allah’ı bırakıp şeytanları

dostlar edindiler.”

Page 411:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:30 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

411

Allah-u Teâlâ bu ayette, kâfirlerin sapıklığı haketme-

lerinin sebebini bildirmektedir.

Bu kimselerin sapıklığı haketmeleri; kendilerine ge-

len hakkı yalanlamaları, onu reddetmeleri ve şeytana

tâbi olup şeytanın emrine itaat ederek Allah-u Teâlâ’nın

emrine uymamalarıdır. Bu sebeble de Allah-u Teâlâ

onları, sapıklıkları üzere terketmiştir.

“Onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sa-

nırlar.”

Allah-u Teâlâ, şeytana itaat ederek emirlerine teslim

olmayan kâfirleri sapıklıkları üzere bıraktığı halde, on-

lar yine de kendilerinin doğru yol üzerinde olduklarını

sanırlar.

İnsanlardan ve cinlerden hakkı bildikleri halde kibir,

inad ve hased sebebiyle hakka karşı çıkanlar pek azdır.

Tıpkı iblis, Ebu Cehil, Velid b. Mugire, Nadr b. Haris,

Ahnes b. Şerik ve yahudilerin sapık alimleri gibi...

İnsanların çoğu ise; baba ve dedelerini ya da alim

sandıkları kimseleri körü körüne taklid etmeleri sebe-

biyle sapıklık içerisindedir. Böyle kimseler, cahillikleri

sebebiyle, heva ve heveslerine uydukları için kendileri-

ni hep hak üzere sanırlar.

Böyle kimseler hakkında Allah-u Teâlâ şöyle bu-

yurmaktadır:

“De ki: “Amelleri sebebiyle en çok hüsrana uğra-

yacakları size haber vereyim mi? Onlar, dünya ha-

yatında uğraşları boşa gidenler ve kendilerinin ger-

çekten güzel iş yaptıklarını sananlardır.” (Kehf: 103-104)

Page 412:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:30

412

Körü Körüne Taklid Edenin Mazereti Var mıdır?

Körü körüne baba ve dedelerini ya da din adamlarını

taklit eden hiç kimsenin mazereti yoktur.

Şayet böyle yapmak mazeret olsaydı, kâfirlerin çoğu

mü’minler gibi kurtuluşa ermiş olurdu. Zira insanların

çoğu, körü körüne taklid sebebiyle Kur’an, sünnet ve

selefin yolunu bırakmış, bid’at ve sapık olan yollara

bağlanmış ve böylece sapıtmışlardır.

İşte böyle kimselere, Allah-u Teâlâ ve rasulünün

emirleri ve selefin yolu hatırlatılıp bu yola davet edil-

dikleri zaman onlar şöyle derler:

“Bizler falan şeyhe, filan veliye, falan alime tâbiyiz.

Bu kimseler Kur’an, sünnet ve selefin yolunu bizden

daha iyi bilir, daha iyi anlarlar. İşte bu sebeble, kendile-

rine tâbi oluyor ve söylediklerinin doğru olduklarına

inanıyoruz.”

Oysa Allah-u Teâlâ daha bu surenin başlarında böyle

yapan kimselere şöyle emretmişti:

“Rabbinizden size indirilene uyun! O’ndan başka

veliler edinerek onlara uymayın! Pek az öğüt alıyor-

sunuz.” (A’raf: 3)

Allah-u Teâlâ, sadece Kur’an ve sünnete tâbi olun-

masını emretmiştir. Kur’an ve sünnete rağmen, bu iki

kaynaktan başkasına yönelen kimseler, her ne kadar hak

üzere olduklarını iddia etseler de hak üzere değil, bâtıl

üzerindedirler.

Fakat hak kendisine apaçık bir şekilde gelmediği ve

hakkı öğrenmek için bütün gücünü kullandığı halde

hakka ulaşamayan kimselerin, her ne kadar bâtıl üzere

oldukları söylense de, böyle kimseler ahiret gününde

Page 413:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:30 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

413

Allah-u Teâlâ tarafından imtihana tâbi tutulacaklardır.

İşte bu imtihan neticesinde ya cennete ya da cehenneme

gireceklerdir.

Hak kendilerine apaçık bir şekilde ulaştığı halde, ge-

len hakkı kabul etmeyen ya da hakka ulaşmak için bü-

tün gücünü kullanmayan ve bu sebeble sapıklık üzere

Allah-u Teâlâ’ya kavuşan kimseler, Allah-u Teâlâ ka-

tında sorumludurlar. Böyle kimselere hak gelmemiş

olsa bile, dünyada işledikleri bâtıl ameller sebebiyle

ahirette cezalandırılacaklardır. Çünkü imkânları varken

hakka ulaşmayı önemsememişlerdir.

İddialarla Hak Üzerinde Olunmaz

Bu ayet göstermektedir ki; Allah-u Teâlâ’ya şirk

koştuğu halde kendisinin hak ve tevhid üzere olduğunu,

Allah-u Teâlâ’nın dinini yaşayan gerçek muvahhid ol-

duğunu iddia eden kişiyi bu iddiası, kıyamet gününde

cehenneme gitmekten asla kurtaramayacaktır. Zira daha

önce de belirttiğimiz gibi, amellerin Allah-u Teâlâ tara-

fından kabul edilmesi için şu iki şartın aynı anda ger-

çekleşmesi gerekir:

1 - Ameli, Allah-u Teâlâ’nın Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’e öğrettiği, Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’in da bizlere gösterdiği şekilde yapmak.

2 – Ameli, Allah-u Teâlâ rızası için yapmak.

Allah-u Teâlâ, bu iki şart aynı anda tahakkuk ettiğin-

de ancak yapılan amelleri kabul eder.

Page 414:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:31 414

İBADETLERDE ZİYNETLENMEK VE

NİMETLERE İSRAFTAN KAÇINMAK

31

31 - Ey Âdemoğlu! Her mescidde zinetinizi alın!

Yiyin, için fakat israf etmeyin! Muhakkak ki O, israf

edenleri sevmez.

Allah-u Teâlâ daha önceki ayetlerde adaletli dav-

ranmayı ve ibadetlerde ihlaslı olmayı emretmişti. Bu

ayette ise namaz ya da tavaf gibi ibadetlerde ziynetlen-

meyi, yani; avret mahallini örtecek temiz elbiseler gi-

yinmeyi ve helal kılınan nimetlerden yenilip içilmesini

fakat israf yapılmamasını emrediyor.

Bu ayetin nuzül sebebiyle ilgili olarak şöyle rivayet-

ler zikredilmiştir:

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Cahiliyedeki kadınlar, çıplak bir şekilde Ka’be’yi

tavaf ederler ve sadece ön ve arka avret mahallerini bir

bezle örterlerdi. Tavaf esnasında ise bir de şöyle şiir

okurlardı:

“Bugün belli olan; bir kısmı ya da hepsidir.

Ondan belli olanı ise helal kılmıyorum.”

İşte bu sebeble: “Ey Âdemoğlu! Her mescidde zine-

tinizi alın! Yiyin, için fakat israf etmeyin! Muhakkak

ki O, israf edenleri sevmez. De ki: “Allah’ın, kulları

için çıkardığı zineti ve rızıktan temiz olanları haram

kılan kimdir?” (A’raf: 31-32) ayetleri indi.” (Müslim)

Page 415:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:31 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

415

Urve radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Hums’dan başka bütün araplar, çıplak olarak

Kâbe’yi tavaf ederlerdi Hums (5) ise Kureyş kabilesi ve

onların neslidir.”

Urve radıyallahu anh devamla şöyle demiştir:

“Hums dışındaki diğer araplar, Hums kendilerine bir

elbise vermediği zaman çıplak olarak Kâbe’yi tavaf

ederlerdi. Humstan olan erkekler erkeklere, kadınlar ise

kadınlara elbiselerini verirlerdi. Humslular, hacda Müz-

delife’den çıkmazlardı yani Arafat’ta vakfe yapmazlar-

dı. Diğer insanlar ise Arafat’ta vakfe yaparlardı.” (Müslim)

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Cahiliyede insanlar, çıplak olarak Kâbe’yi tavaf

ederlerdi. Erkekler gündüz, kadınlar ise geceleyin çıp-

lak olarak tavaflarını yaparlardı. Kadınlar tavafta şöyle

derlerdi:

“Bugün belli olan; bir kısmı ya da hepsidir.

Ondan belli olanı ise helal kılmıyorum.”

Bunun üzerine: “Ey Âdemoğlu! Her mescidde zi-

netinizi alın! Yiyin, için fakat israf etmeyin! Muhak-

kak ki O, israf edenleri sevmez. De ki: “Allah’ın,

kulları için çıkardığı zineti ve rızıktan temiz olanları

haram kılan kimdir?” (A’raf: 31-32) ayetleri indi. (Müslim, Nesei, İbni Cerir)

“Ey Âdemoğlu! Her mescidde zinetinizi alın!”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

(5) Kureyş ve onların neslinin hums diye adlandırılmasının sebebi

dinlerine çok bağlı olmalarından dolayıdır.

Page 416:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:31

416

“Ey Âdemoğulları! Namaz veya tavaf gibi ibadetleri

yaparken avret yerlerinizi tamamen örtecek güzel ve

temiz elbiseler giyinin!”

Allah’a İbadet Yaparken Avret Yerlerini Örtme-

nin Hükmü

Bu ayetten çıkan hükme göre; namaz veya tavaf gibi

ibadetleri eda ederken avret yerlerini (1) örtmek farzdır.

Avret mahalli dışındaki yerleri örtmek ise sünnettir.

İbni Ömer radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Sizden biriniz namaz kıldığında, (alt ve üst olmak

üzere) iki elbise giyinsin! Çünkü Allah-u Teâlâ için

süslenmek, başkalarına süslenmekten çok daha iyi-

dir. Eğer iki elbisesi yoksa izar(2) giyinsin. Namaz

kılarken yahudilerin yaptıkları gibi içtimal (3) yap-

masın.” (Taberani, Beyhaki) Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Hiç biriniz sırtını ve omuzunu örtecek bir şey

olmaksızın tek bir elbise ile namaz kılmasın.” (Buhari, Ahmed, Şafii)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Misvar b. Mah-

rame’ye şöyle dedi:

(1) Daha önceki ayetlerde belirtildiği üzere, erkeğin avret mahalli;

göbek ve diz kapağı arasıdır. Kadının avret mahalli ise; elleri ve yüzü hariç bütün vücududur.

(2) İzar: Belden aşağıya giyilen elbisedir. (3) Bütün vücudu örtecek şekilde.

Page 417:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:31 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

417

“Dön, elbiseni al ve giyin! Sakın çıplak olarak do-

laşmayın!” (Müslim)

Namaz kılarken, özellikle Cuma ve bayram günle-

rinde güzel elbise giyinmek ve koku sürünmek sünnet-

tir. Zira koku da zinetlerdendir.

Abdullah b. Selam radıyallahu anh’den şöyle dediği

rivayet edilmiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Cuma günü

minberde şöyle dediğini duydum:

“İş kıyafetinin dışında, Cuma günü için alt üst iki

elbise satın alınsa iyi olur.” (İbni Mace, İbni Hacer el Heytemi bu hadis için “sahihtir”

dedi.) Cabir b. Abdullah radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanı-

mıza geldi. Saçı dağınık bir adamı görünce dedi ki:

“Bu adam saçını düzeltecek bir şey bulamıyor

mu?” Bir başka adamı da kirli elbise ile görünce dedi ki:

“Bu adam elbisesini yıkayacak su bulamıyor mu?” (Ebu Davud)

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den, Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiş-

tir:

“Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete gireme-

yecektir.” Bunun üzerine bir adam:

“Ey Allah’ın rasulü! Kişi elbisesinin, ayakkabısının

güzel olmasını ister. Bu kibirden midir?” Bunun üzerine

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Allah güzeldir ve güzeli sever. Kibir ise; hakkı

inkâr etmek ve insanların hakkını yemektir.” (Müslim)

Renk bakımından en güzel elbise, beyaz olandır.

Page 418:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:31

418

İbni Abbas radıyallahu anh’den şöyle rivayet edilmiş-

tir:

“Elbiselerinizden beyaz olanını giyinin. Çünkü elbi-

selerin en efdali beyaz olanıdır. Ölülerinizi de bununla

kefenleyin.” (Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Ahmed, Tirmizi bu hadis

için “hasen-sahih” dedi.)

İslam Dini, Hayatın Her Yönüne Hükmeder

Bu ayet ve diğer ayetler gösteriyor ki; Allah-u

Teâlâ’nın tek ve mükemmel olan dini İslam, bu dinin

temel kaynakları olan Kur’an ve sünnette, hayatın mad-

di ve manevi her yönüyle ilgili hükümleri ortaya koy-

muştur.

Allah’ın, Kur’an ve sünnette bildirmiş olduğu hü-

kümler sadece Allah-u Teâlâ ile kul arasındaki ilişkileri

düzenleyen meselelerle ilgili değildir. Aynı zamanda

sosyal, siyasal, ekonomik, psikolojik, ahlaki, cezai, fer-

di, ilmi, eğitim, öğretim gibi hayatın her alanında, kulla-

rın yaşamını düzenleyen kanunlar bildirmiştir. Zira İs-

lam dini cihan şumul bir dindir. Bu sebeble İslam dini,

kulların hem bu dünyaları hem de ahiretleri ile ilgili

bütün hükümleri en ince ayrıntısına kadar, net ve açık

bir şekilde, hiç eksiksiz, üstelik herkesin anlayabileceği

kolay bir üslubla açıklamış, böylece insanların her iki

dünyada da mutluluklarını sağlayacak mükemmel şeriat

ortaya koymuştur.

İslam şeriati, insan hayatının her yönünü kapsayan

bir şeriattir. Allah-u Teâlâ’ya istediği ve razı olduğu

şekilde tam bir teslimiyetle kulluk yapmak, ancak bu

Page 419:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:31 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

419

şeriatin hükümlerine kayıtsız, şartsız boyun eğmekle

mümkün olur. Aksi takdirde, Allah-u Teâlâ’ya teslimi-

yetten, kulluktan ve ibadetten söz edilemez. Her kim

İslam şeriatinin hükümlerine her konuda tâbi olmazsa,

söylediği “ben de müslümanım (Allah’a teslim olanlar-

danım)” sözü, kuru bir iddia olmaktan öteye geçmez.

Allah-u Teâlâ, indirdiği Kur’an ayetleri ve rasulünün

sahih sünnetiyle, insanların dünya ve ahiretleri ile ilgili

bütün hükümleri, kısacası insan hayatını düzenleyecek

en mükemmel şeriati bildirmiş, en ufak bir meselede

bile olsa, hüküm koymada kendisine ortak kabul etme-

diğini beyan etmiştir.

Durum böyleyken, en ufak bir meselede dahi olsa,

Allah-u Teâlâ’nın şeriati dışında yeni bir şeriat ortaya

koyan kimseye, kim olursa olsun, boyun eğmek ve itaat

etmek Allah-u Teâlâ’ya şirk koşmak demektir. Böyle

bir kimse, her ne kadar müslüman olduğunu söylese de,

hatta diğer bütün konularda Allah-u Teâlâ’nın hükümle-

rine boyun eğse de kendilerine ve şeriatlerine boyun

eğdiği kimseler gibi müşrik olur.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“İyi biliniz ki yaratılanların hepsi O'nundur, (öy-

leyse dilediği gibi) hüküm verme de yalnız O'na ait-

tir. Alemlerin rabbi olan Allah yücedir.” (A’raf: 54)

Allah-u Teâlâ, kullarına böyle mükemmel bir dini ve

şeriatı vermişken, bu dini ve şeriati terkederek başka

din ve şeriatlere bağlanan, gerçek kurtuluşu onlarda

arayan kimselerin hükmü, elbette akılsız birer müşriktir.

Her ne kadar Allah’ın dinini ve şeriatini sevdiklerini,

Page 420:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:31

420

kabul ettiklerini, hatta hakim kılmak için çalıştıklarını

iddia etseler de...

“Yiyin, için fakat israf etmeyin!”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, israf etmemek şar-

tıyla yiyip içmeyi mübah kıldığını bildirerek şöyle bu-

yurmaktadır:

“Ey Âdemoğulları! Allah’ın size helal kıldığı temiz

şeylerden yiyiniz ve içiniz. Fakat asla israf etmeyiniz!

Böyle meselelerde orta hal üzere olunuz. Ne cimrilik

yapınız, ne de saçıp savurunuz. Bir de haram kılınmış

şeyleri yemekten ve içmekten kesinlikle uzak durunuz.”

Abdullah b. Amr radıyallahu anh’den, Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Gösteriş yapmaksızın ve israf etmeksizin yiyiniz,

içiniz, giyininiz ve sadaka veriniz. Çünkü Allah-u

Teâlâ, verdiği nimetin eserini, kulunun üzerinde

görmek ister.” (Ahmed, Nesei, İbni Mace)

El-Mikdam b. Madiyekrib radıyallahu anh:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle bu-

yurduğunu duydum” demiştir:

“Âdemoğlu, midesinden daha kötü bir kab asla

doldurmamıştır. Âdemoğlu için, kendisini ayakta

tutacak bir kaç lokma yeterlidir. Eğer daha fazla

yemek istiyorsa midesinin üçte birini yemek, üçte

birini içecek, üçte birini ise nefesi için ayırsın.” (Ahmed, Nesei, Tirmizi)

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle dedi:

“Kibir, israf ve gösterişten uzak durduğun müddetçe

dilediğini ye, dilediğini giyin.” (Buhari)

Page 421:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:31 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

421

Ayette Yasaklanan İsraftan Kasıt Nedir

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette kullarına yasakladığı is-

raftan kasıt; herşeyde haddi aşmaktır. Allah-u Teâlâ

helal kıldığı şeylerin helal kılınmasını ve haram kıldığı

şeylerin de haram kılınmasını sever. İnsanlar ancak bu

şekilde davranırlarsa adaletli olurlar. İşte bu sebeble,

cimrilerin ve israfçıların yaptıkları İslam’a aykırıdır.

Enes b. Malik radıyallahu anh’den, Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Canının her istediğini yemen, israftandır.” (İbni Mace)

İslam dini ve şeriati, orta yollu olmayı emreder.

Cimrilik yapmayı ve israfı işte bu nedenle haram kıl-

mıştır.

Allah-u Teâlâ israf ve cimriliği haram kıldığı gibi,

yiyecek ve giyeceklerden bazılarını heva ve hevese göre

nefse haram kılmayı da yasaklamıştır.

Allah-u Teâlâ, bu konu hakkında şöyle buyurmuştur:

“De ki: “Allah’ın, kulları için çıkardığı zineti ve

rızıktan temiz olanları haram kılan kimdir?”

(A’raf: 32)

“Muhakkak ki O, israf edenleri sevmez.”

Allah-u Teâlâ, ayetin son kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Allah; yerken, içerken ve giyinirken israf yaparak

haddi aşan kimseleri hiç şüphe yok ki sevmez. Böyle

yapan kimseleri de ahiret gününde bu yaptıklarından

dolayı muhakkak hesaba çekecektir.”

Page 422:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:31

422

Ayetten Çıkan Hükümler

1 – Avret yerlerinin, gerek namazda gerekse namaz

dışında örtülmesi farzdır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Misvar b. Mah-

rame’ye şöyle dedi:

“Dön, elbiseni al ve giyin! Sakın çıplak olarak do-

laşmayın!” (Müslim)

Erkekler ve kadınlar için avret yerlerinin nereleri ol-

duğuna daha önce değinmiştik.

2 – Ayetin zahiri manasına göre; helal kılınan yiye-

cek ve içeceklerden, israf etmeden yemek ve içmek,

vaciptir.

Ayetin gerçek manasına göre; helal kılınan yiyecek ve

içecekleri israf etmeden yemek ve içmek, bazı durumlar-

da mübah, bazı durumlarda ise vaciptir.

Helal kılınan yiyecek ve içeceklerden yemenin ve iç-

menin mübah olduğu durumlar; yeme ve içmenin terke-

dilmesi halinde vücudun zarar görmesinin söz konusu

olmadığı hallerdir.

Yenmesi veya içilmesi terkedildiğinde vücudun zarar

görmesi, dolayısıyla farz ve vacipleri yerine getireme-

yecek kadar zayıf düşmesi söz konusu ise o zaman, he-

lal kılınan yiyecek ve içeceklerden istifade etmek vacip

olur.

Allah-u Teâlâ, işte bu sebeble hiç iftar etmeksizin sü-

rekli oruç tutmayı yasaklamıştır.

3 – Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığının dışındaki yi-

yecek ve içeceklerden, israfa kaçmaksızın yemek ve

içmek mübahtır.

Page 423:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:31-32 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

423

4 – Bazi alimlere göre; ihtiyaçtan fazla yemek ve

içmek haramdır.

Bazı alimlere göre ise; haram değil, mekruhtur.

İmam ibni Arabi radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Bu konuda doğru olan, mekruh hükmü vermektir.” (Ahkamu’l Kur’an c: 2 s: 771)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yeme ve içme

ile ilgili olarak yaptığı tavsiyeler, az yiyip içme yönün-

dedir.

El-Mikdam b. Madiyekrib radıyallahu anh:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyur-

duğunu duydum” demiştir:

“Âdemoğlu, midesinden daha kötü bir kab asla

doldurmamıştır. Âdemoğlu için, kendisini ayakta

tutacak bir kaç lokma yeterlidir. Eğer daha fazla

yemek istiyorsa, midesinin üçte birini yemek, üçte

birini içecek, üçte birini ise nefesi için ayırsın.” (Ahmed, Nesei, Tirmizi)

İbni Ömer radıyallahu anh’den şöyle rivayet edilmiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dedi-

ğini duydum:

“Kâfir yedi mide ile yer, mü’min ise bir mide ile

yer.” (Müslim)

HELAL VE HARAM SINIRLARINI TAYİN

YETKİSİ ALLAH-U TEÂLÂ’YA AİTTİR

32

Page 424:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:32

424

32 – De ki: “Allah’ın, kulları için çıkardığı zineti

ve rızıktan temiz olanları haram kılan kimdir?” De

ki: “O (zinet, güzel ve temiz rızık), dünya hayatında,

özellikle de kıyamet gününde sadece iman eden kim-

seler içindir.” Bilen bir kavim için ayetleri işte böyle

açıklıyoruz.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette namaz ve tavaf gibi

ibadetleri yaparken avret yerlerini örtecek temiz elbise-

ler giymeyi emretmiş ve helal kıldığı rızıklardan israfa

kaçmaksızın yiyip içmeyi mübah kıldığını bildirmişti.

Bu ayette ise Allah-u Teâlâ’nın helal kıldığı yiyecek,

içecek ve giyeceklerden bazılarını hiçbir şer’i nassa

dayanmadan heva ve heveslerine göre kendilerine ha-

ram kılanları azarlamakta, haram ve helalleri tayin etme

yetkisinin, bu kâinatın yaratıcısı olduğu için, sadece

kendisine ait olduğunu bildirmektedir.

“De ki: “Allah’ın, kulları için çıkardığı zineti ve

rızıktan temiz olanları haram kılan kimdir?”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Allah’ın kulları için tayin ettiği helal ve haram sı-

nırlarını değiştiren, helali haram, haramı helal kılan

kimdir? Bu yetkiyi ona kim vermiştir? Böyle yapma

cesaretini nereden almaktadır?

Kulların riayet etmesi için helaller ve haramlar tayin

etme yetkisi, sadece Allah’a aittir. Ancak Allah’ın helal

dediği helal, haram dediği de haramdır. Sadece Allah’a

ait olan bu yetkiyi, kendisinde görenler, her ne kadar

açık bir şekilde: “Biz, birer ilahız.” demeseler de pratik-

te kendilerini açıkça ilah ilan etmişlerdir.”

Page 425:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:32 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

425

“De ki: “O (zinet, güzel ve temiz rızık), dünya ha-

yatında, özellikle de kıyamet gününde sadece iman

eden kimseler içindir.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Allah’ın helal kıldığı temiz ve güzel rızıkları kendi

heva ve heveslerine göre haram kılan müşrikler bilsinler

ki, dünyada helal kılınmış bu temiz ve güzel rızıklar,

aslında sadece, Allah’a tam manasıyla iman eden ve

yalnız O’na ibadet eden mü’min kulların hakkıdır. Al-

lah bunları, dünyada bir rahmet olarak her ne kadar

kâfirlere de vermişse de bunlar ahiret gününde, sadece

müslümanlara hastır. Ahiret gününde mü’minlere veri-

lecek bu nimetlere, dünyada olduğu gibi kâfirler kesin-

likle ortak olamayacak, bu nimetlerden hiçbirisine asla

sahib olamayacaklardır. Zira cennet ve cennet nimetleri,

kâfirlere haramdır.”

Allah-u Teâlâ, şöyle buyuruyor:

“Cehennem ehli, cennet ehline şöyle seslenir: “Su

veya Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden üze-

rimize boşaltın.” Onlar da derler ki: “Muhakkak ki

Allah, dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatı-

na aldanan kâfirlere ikisini de haram kılmıştır.” Bu

gün ile karşılaşacaklarını unuttukları ve ayetlerimizi

bile bile inkâr ettikleri gibi, bu gün biz de onları unu-

tuyoruz.” (Araf: 50-51)

İnsanlar Dünyada İmtihandadır

Akıl sahibi olan bir kimse, kâfirlerin dünyadaki zen-

ginliklerine ve refah içinde olmalarına, mü’minlerin

çoğunun ise fakirlik ve darlık içinde yaşamalarına al-

Page 426:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:32

426

danmamalıdır. Çünkü zenginlik ve refah, bu dünyada

kâfirler için ancak bir imtihandır. Onların bu yaşantıları

sonsuza kadar devam etmeyecektir. Ölümleri ile birlik-

te, dünyadaki saltanatları sona erecek ve sonsuza kadar

elim bir azap içinde kalacaklardır.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyurmuştur:

“Bir zamanlar İbrahim şöyle demişti: “Ey Rab-

bim! Burayı (Mekke’yi) emin bir yer kıl! Onun eh-

linden Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri, ürün-

lerden (vererek) rızıklandır.” (Allah) dedi ki: “İnkâr

eden(ler)i de az bir müddet geçindirir, sonra onu

ateş azabına sokarım. O ne kötü bir dönüş yeridir.” (Bakara: 126)

Mü’minlerin dünyada sıkıntı içinde kalmaları da on-

lar için bir imtihandır. Şayet sıkıntılara göğüs gerer ve

sabrederlerse, en büyük kazancı elde edecekler ve öl-

dükten sonra akla hayale gelmeyen, hiçbir gözün gör-

mediği, hiçbir kulağın duymadığı, içinde ebedi kalacak-

ları bol ve geniş nimetlere kavuşacaklardır.

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Dünya mü’minin zindanı, kâfirlerin ise cenneti-

dir.” (Müslim)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, erkeklere altın

ve ipek giyinmeyi haram kıldıktan sonra şöyle demiştir:

“Bu ikisi, dünyada kâfirler içindir. Ahirette ise si-

zin için olacaktır.” (Buhari, Müslim)

“Bilen bir kavim için ayetleri işte böyle açıklıyo-

ruz.”

Page 427:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:32 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

427

İşte bu şekilde elbiseler, yiyecekler ve içecekler ko-

nusunda size helal ve haram olanları açıkladığım gibi,

diğer konularda da hükümlerimi net olarak açıkladım.

Neyi helal, neyi haram kıldığımı, emrettiğim ve yasak-

ladığım herşeyi açık bir şekilde bildirdim. Bu açıklama-

larımdan ancak bilen, sözleri iyi anlayan, hak ile bâtılı

ayırtledebilen ve kendi menfaatini gerçekten düşünen

akıl sahibi kullarım öğüt alır, onlar faydalanır.

Ayetten Çıkan Hükümler

1 - İslam dini mükemmel bir dindir. İnsanı bir bütün

olarak görür. Bu sebeple bütün ihtiyacını göz önünde

bulundurarak ihtiyacı olan her konuda en mükemmel

hükümleri vaaz etmiştir.

İnsan ruh, akıl ve cesetten ibarettir. İslam dini insa-

na; hem ruhunun hem aklının hem de cesedinin ihtiyacı

olan gıdaları verir. İnsanın bir yönüne önem verip, diğer

yönlerini ihmal etmez. Çünkü bu, insanı her yönüyle

bilen ve yaratan Allah’ın dinidir.

2 - İslam dini; son rasul Muhammed sallallahu aleyhi

ve sellem’e verilen Kur’an ve onun sahih sünnetiyle şe-

killenmiş eksiksiz ve mükemmel bir dindir. İslam dini-

nin temeli olan işte bu iki kaynak, hayatın her yönüyle

ilgili hükümleri içermektedir.

Öyle ki İslam, kul ile Allah-u Teâlâ arasındaki ilişki-

leri düzenleyici hükümler vaazettiği gibi, aynı zamanda

insanların birbirleriyle, fertlerin yöneticilerle, İslam

devletinin diğer devletlerle ilişkilerini düzenleyen hü-

kümler de vaazetmiştir.

Page 428:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:32

428

Kısacası İslam dini, insan hayatının her yönünü ilgi-

lendiren kanunları en ince teferruatına kadar, eksiksiz

bir şekilde bildirmiştir.

İşte ancak bu kanunların tamamına bağlı olan kimse,

İslam’a bağlanmış ve müslüman olmuş olur. Yoksa

İslam kanunlarından bir kısmına bağlanıp, bir kısmını

terkeden kişi, İslam’a bağlanmış sayılmaz ve müslüman

da olamaz.

Şöyle ki; namaz, zekat, oruç, hac ve benzeri ibadet-

lerde Allah-u Teâlâ’nın kanunlarına teslim olup, sosyal,

siyasal, ekonomik diğer alanlarda Allah-u Teâlâ’nın

kanunlarını bir kenara atarak beşer aklının, heva ve he-

vesinin ürünü olan kanunlara bağlanan, bu kanunları

hayat pratiğinde uygulayan bir kimse, Allah-u Teâlâ’ya

ibadette ortak koşmuştur. Böyle bir kimse her ne kadar

Allah-u Teâlâ’nın bir kısım ayetlerine iman etse de di-

ğer bir kısım ayetlerini inkâr etmiş dolayısıyla müslü-

man olmaktan çıkmıştır. Böyle bir kimsenin müslüman

olduğuna dair söylediği bir söz sadece bâtıl bir iddiadan

öteye geçmez.

Allah’ın kanunlarından bir kısmına bağlanıp bir kıs-

mını terketmek, ancak yahudilerin amelidir.

Allah-u Teâlâ, bu konu hakkında şöyle buyurmuştur:

“Sonra sizler o kimselersiniz ki, birbirinizi öldü-

rüyor ve içinizden bir kısmını yerlerinden çıkarıyor-

sunuz. Onlar aleyhine günahta ve düşmanlıkta (baş-

kalarına) yardım ediyorsunuz. Onları yerlerinden

çıkartmak size haramken, esir olarak geldiklerinde

onların fidyelerini veriyorsunuz. Yoksa sizler, Ki-

tab’ın bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr mı

ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezası ancak;

Page 429:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:32 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

429

dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde ise

azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Allah, yaptıkları-

nızdan gafil değildir.” (Bakara: 85)

3 - İsrafa kaçmaksızın güzel elbiseler giyinmek caiz-

dir.

Abdullah b. Ömer radıyallahu anh’den, Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Allah-u Teâlâ, verdiği nimetin eserini kulunun

üzerinde görmek ister.” (Tirmizi)

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den, Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiş-

tir:

“Kalbinde zerre kadar kibir olan, cennete gire-

meyecektir.” Bunun üzerine bir adam:

“Ey Allah’ın rasulü! Kişi elbisesinin, ayakkabısının

güzel olmasını ister. Bu kibirden midir?” Bunun üzerine

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Allah güzeldir ve güzeli de sever. Kibir ise; hakkı

inkâr etmek ve insanların hakkını yemektir.” (Müslim)

4 – Yiyecek, içecek ve giyecek gibi güzel rızıklar

aslında dünyada muvahhidlerin, mü’minlerin hakkıdır.

Kâfirler ise ancak mü’minlerin varlığı sebebiyle güzel

yiyecek, içecek ve giyeceklerden istifade ederler. Fakat

bu güzel nimetler ve daha niceleri ahiret gününde sade-

ce mü’minlere has olacak, kâfirler ise bunlardan mah-

rum kalacaklardır.

Page 430:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:33 430

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN HARAM

KILDIĞI TEMEL MESELELER

33

33 – De ki: “Muhakkak ki Rabbim; kötülüklerin,

hem açık hem de gizli olanlarını, günahı, haksız yere

isyanı, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Al-

lah’a şirk koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz

şeyleri söylemenizi haram kıldı.”

Allah-u Teâlâ, kendilerine haram kılmadığı halde

bahira, saibe, vasile ve ham diye uydurdukları şeyleri

kendilerine haram kılan, çıplak olarak Ka’be’yi tavaf

eden, kendilerine helal kılınan temiz rızıkları; (hacda

yağ yememek ve elbisesiz tavaf etmek gibi) kendilerine

haram kılan müşrikleri, önceki ayetlerde azarlamıştı. Bu

ayette ise haram kıldığı temel meseleleri açıklamakta-

dır.

“De ki: “Muhakkak ki Rabbim; kötülüklerin hem

açık hem de gizli olanlarını, günahı, haksız yere is-

yanı, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Al-

lah’a şirk koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz

şeyleri söylemenizi haram kıldı.”

Allah-u Teâlâ bu ayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’e hitab ederek, helal ve haram konusunda ölçüyü

kaçıran, kafalarına göre helal ve haramlar uyduran, he-

Page 431:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:33 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

431

va ve heveslerine göre bazı giyecek ve yiyecekleri ken-

dilerine haram kılan müşriklere, asıl haram kılınan şey-

lerin neler olduğunu bildirmesini emretmektedir.

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette bildirdiği ve haram kıl-

dığı şeyler sırasıyla şunlardır:

1 – Açığı ve gizlisiyle bütün kötülükler: Allah-u

Teâlâ bu ayette “fevahiş” yani; “kötülükler” kelimesini

kullanmıştır. Fevahiş, fahişe kelimesinin çoğuludur.

Fahişe; selim fıtratın ve sahih aklın çok kötü gördü-

ğü amellerdir. Zina, livata, şiddetli cimrilik, iffetli ka-

dınlara iftira etmek ve diğer “çok çirkin ve yüz kızartı-

cı” olarak kabul edilen ameller, bu kelimeyle ifade edilir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Allah-u Teâlâ’dan daha kıskanç yoktur. Fahişe-

liğin gizlisini de açığını (1) da haram kılmıştır.” (Buhari, Müslim, Ahmet)

2 - “İsm” (Günah işlemek): Ayetteki günah kelime-

sinden kasıt; suç ve günahı gerektiren her tür ameldir.

Daha açıkçası küçük ve büyük günahı gerektiren her

ameldir.

3 - Haksız yere zulmetmek: Allah-u Teâlâ’nın bu

ayette haram kıldığı bir diğer amel; fertlerin veya toplu-

lukların hakkına tecavüz etmek ve haksız yere sınırı

aşmaktır.

Allah-u Teâlâ ayette: “bagy” kelimesini kullanmış-

tır.

(1) Enam suresinin 151. ayetinde gizli ve açık fahişeliğin ne demek

olduğu açıklanmıştır.

Page 432:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:33

432

“Bagy” kelimesi lügatta; haddi aşmak, demektir.

Bazı durumlarda haddi aşmak haram olmadığı için Al-

lah-u Teâlâ özellike haddi aşmayı bildirmek için “bi-

gayri’l hak” (haksız yere haddi aşmak) şeklinde bir

ifade kullanmıştır.

Ayette geçen “ism” kelimesinden; zararı sadece gü-

nahı işleyen kimseye dokunan günahlar kastedilmiştir.

“Bagy” kelimesinden ise; zararı hem günah işleyene

hem de başkalarına dokunan günahlar kastedilmiştir.

4 - Allah’a şirk koşmak: Günahların ve kötülükle-

rin en büyüğü; bütün yaratılmışların yegâne sahibi ol-

duğu halde ibadette Allah-u Teâlâ’ya şirk koşmaktır.

Allah-u Teâlâ, hangi konuda olursa olsun, kendisine

şirk koşulmasından asla razı olmaz. Allah, kendisine

şirk koşulmasını kesinlikle yasaklamış, şirk koşan kim-

seleri ebedi bir azabla tehdit etmiştir.

Allah-u Teâlâ’nın işlendiğinde razı olmadığı ve ke-

sinlikle yasakladığı şirki şu üç grubta toplayabiliriz:

Birincisi: Nüsuk (İbadet) Şirki: Allah’ın yalnız

kendisine yapılmasını emrettiği, sadece Allah-u

Teâlâ’nın hakkı olan ve Allah’a yaklaşmak için yapılan

ibadetlerden herhangi birisini Allah-u Teâlâ’dan başka-

sına yapmaktır.

Nüsuk ikiye ayrılır:

1) Zahiri İbadetler (Uzuvlarla yapılan fiiller):

Oruç, namaz, hac, rükû, secde, tavaf, itikâf, kurban,

adak adamak, yardıma çağırmak, sadece Allah-u

Teâlâ’nın yapabildiği (rızık verme, zararı defetme gibi)

konularda Allah-u Teâlâ’ya sığınmak, dua, zikir ve bun-

lar gibi ibadetlerdir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

Page 433:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:33 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

433

“Oysa onlar dini yalnız O'na has kılıp her türlü

şirkten temizlenmiş olarak yalnız Allah’a ibadet et-

mek, (rükün ve şartlarını yerine getirerek) namazı kıl-

mak ve zekatı vermekle emrolunmuşlardı. İşte dos-

doğru din budur!” (Beyyine: 5)

“Rabbin için namaz kıl, kurban kes!” (Kevser: 2)

“De ki: “Ey cahiller (müşrikler)! Bana, Allah’tan

başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz? Doğ-

rusu, sana ve senden öncekilere (şöyle) vahyolundu:

“Eğer şirk koşacak olursan, muhakkak amellerin

boşa çıkar ve elbette sen (ahirette) kaybedenlerden

olursun. Onları dinleme! Yalnızca Allah’a kulluk et

ve (sana verdiği her türlü nimete karşılık) şükredenler-

den ol!” (Zümer: 64-66)

2) Kalbi (batini) İbadetler: Sevgi, korku, ümit,

korkmak ve tevekkül etmek gibi ibadetlerdir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“İnsanlardan, Allah'a (zatı, sıfatları veya fiillerin-

de) denk tuttuklarını Allah'ı sevdikleri kadar seven-

ler vardır. Oysa (Allah'ı zatı, sıfatları ve fiillerinde

birleyerek) iman edenler, (her şeyden üstün tutarak) en

çok Allah'ı severler.” (Bakara: 165)

“De ki: “Namazım, kestiğim kurban, hayatım ve

ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir.” (En’am: 162)

Zikredilen bu ibadetler sadece Allah-u Teâlâ’ya ya-

pıldığı takdirde ibadet rükunlarından olan nüsuk tevhidi

sağlanmış ve Allah-u Teâlâ birlenmiş olunur.

Bu ibadetlerden herhangi birisi, Allah-u Teâlâ’dan

başkasına veya Allah-u Teâlâ ile beraber bir başkasına

yapılırsa, Allah-u Teâlâ’nın affetmediği büyük şirk

Page 434:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:33

434

meydana gelir. Allah-u Teâlâ’dan başkasına dua etmek,

kurban kesmek, adak adamak, sadece Allah-u Teâlâ’nın

yapabildiği meselelerde Allah-u Teâlâ’dan başkasından

yardım istemek gibi...

Bu ibadetler ister bir puta, ister bir ağaca, ister bir ta-

şa, ister bir nebiye, ister (sağ veya ölü olsun) bir veliye

yapılsın fark etmez, yine de büyük şirk işlenmiş olur.

Çünkü Allah-u Teâlâ, ister kendisine yakın bir melek,

ister gönderilen bir rasul, isterse Allah-u Teâlâ dostu

olsun, hiç kimsenin ibadette kendisine ortak edilmesini

asla kabul etmez.

İkincisi: Hüküm Şirki: Bunun iki şekli vardır:

a - Teşri (Kanun) Koyma.

b – Hüküm Verme ve Muhakeme olma.

Sadece Allah-u Teâlâ’ya ait olan teşri (kanun) koy-

ma veya hüküm verme veya muhakeme etme hakkı

Allah-u Teâlâ’dan başkasına verilirse işte bu yapılan,

hüküm şirki olur.

Hüküm Şirki başlıca şu iki şekilde gerçekleşir:

a) Teşride (Helal ve haram konusunda) İtaat Et-

mek: Allah-u Teâlâ’dan başkasının helal ve haram ko-

nusunda koymuş olduğu teşriyi (kanunları) kabul et-

mek, ona rıza göstermek veya Allah-u Teâlâ’nın şeriati-

ne muhalif teşrileri kabul etmek veya onlara rıza gös-

termek. Beşeri sistemlerin küfür anayasa veya kanunla-

rına rıza göstermek, onları kabul etmek gibi...

b) Kur’an ve Sünnet Dışındaki Hükümlere Tes-

limiyet ve Kanunlarına Muhakeme Olmak: Beşeri

kanunlar, halk, örf, kabile reisleri ve parti benzeri şeyle-

Page 435:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:33 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

435

rin hükümlerine teslimiyet ve onların kanunlarına mu-

hakeme olmak gibi...

İşte bu, hüküm şirkinin ikinci şeklidir.

“Muhakeme olma”nın manası ise: Anlaşmazlık ve

husumetlerden doğan ihtilafları çözmek için ihtilafa düşenler arasında rızasıyla hüküm verecek birisini ha-

kem tayin etmektir. (Fıkhi Terimler Sözlüğü s: 96)

Hüküm vermek ve muhakeme olmak, dinin temeline

ait ibadetin ikinci rükünlerindendir. Kim bunu ortaksız

olarak sadece Allah-u Teâlâ’ya verirse, hüküm konu-

sunda Allah’ı birlemiş olur. Kim de bunu Allah-u

Teâlâ’dan başkasına verirse Allah-u Teâlâ’ya eş koşmuş

ve taguta iman etmiş olur. Zira verilen hüküme itaat et-

mek ve muhakeme olmak bir ibadettir, ibadetler de sa-

dece Allah-u Teâlâ’ya yapılır. Bu sebeble hüküm verme

yetkisini sadece Allah-u Teâlâ’ya tanımak gerekir. Al-

lah bu konuda hiç bir ortak kabul etmez.

Üçüncüsü: Velayet Şirki: Bu ise Allah-u Teâlâ’dan

başkasına velayet göstermektir. Toprak, kavim, parti,

dil ve bunlara benzer değerler için birisine velayet gös-

termek veya bir kâfire velayet göstermek gibi...

Dinin aslına bağlı olan ve velayet kapsamına giren

bazı ameller:

1 - Yardım Etme (Nusra): Bu, velanın en açık şek-

lidir. Bu, hem dille hem elle hem de malla olabilir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Onların, Allah'tan başka kendilerine (Allah'ın

azabını def etmek suretiyle) yardım edecek hiçbir veli-

leri yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onun için

Page 436:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:33

436

(dünyada hakka, ahirette cennete ulaştıracak) hiçbir yol

yoktur.” (Şura: 46)

2 - İtaat Etmek ve Tâbi olmak:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi olmak-

sızın tartışır durur ve her azgın şeytana tâbi olur.

Muhakkak ona (şeytana) dost olanı, (şeytanın) saptı-

racağı yazılmıştır.” (Hac: 3-4)

3 - Sevmek:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Benim düşmanımı da sizin

düşmanınızı da dostlar edinmeyin. Siz onlara sevgi

gösteriyorsunuz...” (Mümtahine: 1)

Bir kul, vela konusunda bu söylenenlerin hepsini sa-

dece Allah-u Teâlâ’ya ve Allah-u Teâlâ için rasulüne ve

müminlere yapmazsa asla muvahhid olamaz. Sayılan bu

vela türlerinden herhangi birisi Allah-u Teâlâ’dan baş-

kasına verilirse, Allah-u Teâlâ’ya eş koşulmuş olur.

Tıpkı nüsuk ibadetleri Allah-u Teâlâ’dan başkasına ya-

pıldığında şirke düşüldüğü gibi...

Bu sayılan vela türlerinin hepsini sadece Allah-u

Teâlâ’ya ve Allah-u Teâlâ için yapmak gerekir.

Velayetin (yardım, taat, tâbi olmak, sevmek gibi)

herhangi bir çeşidini Allah-u Teâlâ’dan başkasına yapan

kişi Allah-u Teâlâ’ya şirk koşmuş ve müşrik olmuştur.

Bu şirkin ismi vela şirki, onun karşılığı ise ibadetin

ve dinin aslı ve rüknu olan velayet tevhididir.

5 - Allah hakkında bilmediği bir şey söylemek:

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette haram kıldığı amellerden

bir diğeri ise; hiçbir sağlam delile dayanmaksızın Allah-

u Teâlâ hakkında birşeyler söylemektir. Bu, gerçekten

Page 437:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:33 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

437

çok büyük bir haramdır. Zira böyle yapmak; sağlam

dinlerin yokedilmesine, bozulmasına, tahrif ve ifsad

edilmesine sebep olur.

Allah-u Teâlâ, gönderdiği bütün rasullerin dininde,

hiçbir sağlam delile dayanmaksızın Allah-u Teâlâ adına

herhangi bir şey söylemeyi işte bu sebeble haram kıl-

mıştır.

Allah-u Teâlâ, mü’min olmayan kimselerin sıfatları

hakkında şöyle buyurmuştur:

“Oysa onların, onunla ilgili hiçbir ilimleri yoktur.

Onlar ancak zanna uymaktadırlar. Muhakkak ki

zan, haktan yana hiçbir şey kazandırmaz.” (Necm: 28)

Hiç bir sahih delile dayanmadan herhangi birşey için

haram veya helal demek Allah-u Teâlâ hakkında ilim-

sizce konuşmak demektir. Bu, şeytana, heva ve hevese

tâbi olmak manasına gelir. Bu ancak kitab ehlinden

kâfir olan kimselerin amelidir. Bu ameli yapan herkes

kâfir olur.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak şöyle buyur-

muştur:

“Diliniz yalana alıştığı için (Allah’ın bildirmediği

şeyler hakkında): "Bu helal, bu da haramdır; bunu

bize Allah emretti" demeyin. Böyle yaparsanız, Al-

lah’a iftira atmış olursunuz. Muhakkak ki Allah’a

iftira atan kimse kurtuluşa eremez.” (Nahl: 116)

Kim yahudi ve hristiyanlar gibi sahih bir delile da-

yanmadan birşey hakkında haram ve helal derse heva ve

hevesini ilah edinmiş, şeytana tâbi olmuş ve yahudi ve

hristiyanlar gibi kâfir olmuştur.

Page 438:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:33

438

Fakat sahih bir delile dayanarak ictihad yapmak,

“heva ve hevese uymak” demek değildir. Zira sahih bir

delile dayanarak ictihad eden müctehid, şayet ictihadın-

da isabet ederse iki ecir alır, ictihadında isabet etmezse

bir ecir alır.

Amr b. El-As radıyallahu anh’den, Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Hakim, ictihad edip isabet ederse, onun için iki

ecir vardır. İctihad edip hata ederse, onun için bir

ecir vardır.” (Buhari, Müslim)

Ayetle İlgili Bir İddia ve Ona Verilen Cevab

İddia: Allah-u Teâlâ bu ayette, haram kıldığı beş

temel meseleyi zikrederken hasr (sınırlandırma) edatı

olan “innema” edatını kullanmış ve böylece haram

kıldığı amelleri, ayette zikri geçen beş meseleyle sınır-

landırmıştır.

Fakat Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı meseleler da-

ha fazladır, sadece bu ayette zikredilenlerle sınırlı de-

ğildir.

Cevap: Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı her şey, bu

ayette yasakladığı beş temel meselenin içine girer. Ya-

ni; Bu ayette zikredilen ameller birer konu başlığı nite-

liğindedir. Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı diğer mese-

leler incelendiğinde, mutlaka bu ayette zikri geçen me-

selelerden birinin içine girdiği görülecektir. Bunlar sıra-

sıyla şöyledir:

Page 439:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:33-34 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

439

1 - Soy, neseb ve nesille ilgili haramlar: Bunlar;

ayette geçen “fevahiş” (kötülükler) kelimesinin kapsa-

mına giren haramlardır.

2 – Allah-u Teâlâ’ya karşı işlenen haramlar: Bu

tür haramlar; ayette geçen “ism” kelimesinin kapsamı-

na girer. İçki içmek, kumar oynamak gibi...

3 – Irza karşı işlenen haramlar: Bu haramlar da

ayette geçen “fevahiş” kelimesinin kapsamına girer.

4 - Nefislere ve mallara karşı işlenen haramlar:

Bunlar ise ayette geçen, “haksız yere isyanı” lafzının

kapsamına girer. Zira Allah-u Teâlâ, haksız yere haddi

aşmayı haram kılmıştır.

5 - Dine karşı işlenen haramlar: Bu ise başlıca şu

iki şekilde olur:

a) Tevhid inancını bozucu haramlar: İşte bu haram,

ayetteki “Allah’a şirk koşmanızı... haram kılmıştır”

lafzının kapsamına girer.

b) Sahih bir delile dayanmaksızın Allah-u Teâlâ’nın

dini hakkında bilgisizce konuşmak: Bu haram da Allah-

u Teâlâ’nın bu ayette bildirdiği: “Allah hakkında bil-

mediğiniz şeyleri söylemenizi haram kıldı.” sözünün

kapsamına girer.

HER CANLI İÇİN TAYİN

EDİLEN BİR ECEL VARDIR

34

Page 440:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:34

440

34 - Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği

zaman, ne bir saat geciktirilirler ne de öne alınırlar.

Allah-u Teâlâ önceki ayetlerde, yiyecek, içecek ve

giyecek konularında olduğu gibi diğer bütün meseleler-

de de helal ve haram sınırlarını belirleme yetkisinin

sadece kendisine ait olduğunu ve israfa kaçmaksızın

helal rızıklardan istifade edilebileceğini bildirmiş, sonra

ardından haram olan beş temel meseleyi açıklamıştı.

Bu ayette ise; ecelden bahsederek insanları, Allah-u

Teâlâ’nın hesaba çekmesi ve azabı ile korkutmakta,

böylece emirlerine sımsıkı sarılmaya teşvik etmektedir.

“Her ümmetin bir eceli vardır.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki her ümmetin, her ferdin ve Allah ha-

riç, varlık âlemindeki herşeyin önceden belirlenmiş bir

vakti, bir ömrü vardır. İzzet ve mutluluk içinde yaşayan

her ümmetin, bu izzet ve mutluluğunun son bulacağı

zamanı vardır. Zillet ve fakirlik içinde yaşayan ümmet-

lerin de zillet ve fakirliklerinin son bulacağı bir zamanı

vardır.”

“Ecelleri geldiği zaman, ne bir saat geciktirilirler

ne de öne alınırlar.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, şöyle buyurmak-

tadır:

“Allah, her fert ve her ümmet için bir ömür tayin et-

miştir. Kimisi bir gün, kimisi yüz yıl, kimisi de bin yıl

yaşar. Ama sonunda vakitleri dolar ve sonları yani ecel-

leri gelir. Allah’ın takdir ettiği ecelleri geldiğinde ise ne

Page 441:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:34 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

441

bir an önceye ne de bir an sonraya bırakılırlar. Her fert

ve topluluk, kendileri için tamamlanan bu müddetle

dünya hayatları noktalanırlar ve sonra Rablerine kavu-

şurlar.”

Allah-u Teâlâ’nın ayette buyurduğu: “ne bir saat

geciktirilirler ne de öne alınırlar...” sözünde geçen

“saat” lafzı, “altmış dakika” manasında değildir. Bun-

dan kasıt, “bir an olsa bile” demektir.

Ayetin Tefsiri Hakkında Değişik Görüşler

İbni Abbas radıyallahu anh, Hasan Basri radıyalla-

hu anh ve Mukatil radıyallahu anh’e göre ayetin manası

şöyledir:

“Allah, rasullerine karşı gelen ümmetlere, iman et-

meleri için bir müddet tayin etmiştir. Bu müddet içinde

iman etmezlerse onların başına Allah katından bir azab

gelir.”

Allah-u Teâlâ, bir rasul gönderdiğinde, o rasulün

ümmetine rasule iman etmeleri için belli bir müddet

veriyordu. Bu müddet içinde rasullerine iman etmedik-

leri takdirde, onlara helak edici bir azab indiriyordu.

Fakat Allah-u Teâlâ, Muhammed sallallahu aleyhi ve

sellem’i rasul olarak gönderdikten sonra, ona iman et-

meyenlere yok edici azab indirmeyi kaldırdı.

Allah-u Teâlâ bunu belirtmek için şöyle buyurdu:

“(Ey Muhammed!) Seni bütün âlemlere (cin ve in-

sanlara) bir rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya: 107)

Bazı alimlere göre; bu ayette, yaşanacak ömür kas-

tedilmektedir. Allah-u Teâlâ yarattığı herşey için bir

ömür tayin etmiştir. Bu ömür bitince, artık bir an olsa

Page 442:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:34

442

bile ne geriye ne de ileriye alınabilir. Buna göre kişi

ancak eceli geldiği zaman ölür. Öldürülen de eceli bitti-

ği için ölür.

Allah-u Teâlâ’nın Tehdidi

Bu ayet, hem Allah-u Teâlâ’nın emrine karşı gelen

bütün fertlere, hem de kuvvetlerine, zenginliklerine

güvenen bütün ümmetlere ve kavimlere bir tehdittir.

Allah-u Teâlâ’nın bu ayetteki tehdidi şöyledir:

“Ey Allah’ın emrine karşı gelenler! Bu dünyada ebe-

di olarak yaşayamazsınız. Her biriniz için tayin edilmiş

bir ömür vardır. Bu ömrü Allah’tan başka kimse bile-

mez. Onun için eceliniz gelmeden bir an evvel Allah’ın

emirlerine sıkıca sarılın! Zira sizin için belirlenen eceli-

niz muhakkak gelecek ve işte o ölümü tadacaksınız.

Ama ölüm, sizin için bir kurtuluş ya da ulaşacağınız son

nokta olmayacaktır. Aksine ölümünüz sonrası yeni bir

hayata başlayacak ve dünyada işlediklerinizden hesaba

çekileceksiniz. Bu hesab neticesinde, yeni hayatınız

sizin için ebedi bir kurtuluş ya da ebedi bir hüsran ola-

caktır. Öyleyse bunun bilincinde olun ve Allah’a gerek-

tiği şekilde teslim olun.

Siz, ey kuvvet ve zenginlik sahibleri! Kuvvetiniz ve

zenginliğiniz sakın sizleri aldatmasın, şımartmasın in-

sanlara zulme sevketmesin, Allah’a karşı büyüklük tas-

lamanıza sebep olmasın! Her kuvvetli zayıf düşer, her

zengin fakirleşir ve her yükselen iner. Bunu asla unut-

mayın!

Bir an önce hakka yönelin ve Allah’ın sizlerden iste-

diği şekilde yaşayın! Allah’a nasıl kul olmak gerekiyor-

Page 443:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:34-35 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

443

sa o şekilde kul olun! Böylece adaleti ayakta tutan kim-

selerden olun! Sahib olduğunuz maddi güç ve kuvvete

dayanarak insanlara zulmetmeyin! Çünkü öyle bir an

gelecek ki, sahip olduğunuz herşeyi kaybedeceksiniz.

Sonra ise yapıp ettiklerinizden hesaba çekileceğiniz

yeni bir hayata başlayacaksınız. Bu yeni hayatta mutlu

ya da mutsuz olmanız dünyada yapıp ettiklerinizle be-

lirlenecek. Öyleyse dünyadaki gücünüz, zenginliğiniz

sakın sizi şımartmasın, sakın insanlara zulme sevketme-

sin, sakın Allah’a karşı büyüklük taslamanızı sağlama-

sın. Bir an önce Allah’a nasıl kul olunması gerekiyorsa

o şekilde kul olun ve asla sahib olduklarınızı kaybede-

ceğinizi, bir gün hayatınızın son bulacağını, sonra Rab-

binizin huzurunda duruşmaya çıkacağınızı aklınızdan

çıkarmayın!”

Allah-u Teâlâ’nın bu ayetinden anlaşılan şu ki:

Ümmetler, ancak Allah-u Teâlâ’nın şeriatine sımsıkı

bağlanmakla gerçek izzet, şeref ve mutluluğa kavuşur-

lar. Allah-u Teâlâ’nın şeriatinden uzaklaştıkları nisbette

de zillete düşerler. Çünkü Allah-u Teâlâ’nın şeriatinden,

adaletten ve güzel ahlaktan uzak duran bir ümmette

zulüm, fuhuş ve ahlaksızlık yayılır. Böyle bir ümmet,

maddi gücü ne kadar yüksek olursa olsun, yok olmaya

mahkûmdur.

SAKINAN KULLARIN MÜKÂFATLARI

35

Page 444:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:35

444

35 – Ey Âdemoğulları! İçinizden, ayetlerimi sizle-

re anlatan rasuller geldiğinde, kim sakınır ve kendi-

sini düzeltirse, onlara hiç bir korku yoktur ve onlar

üzülmeyeceklerdir.

Allah-u Teâlâ önceki ayette her ümmet için tayin

edilmiş bir ömür olduğunu, kullarının İslam’a girmele-

rini teşvik etmek kastı ile açıklamıştı. Bu ayette ise uya-

rılara kulak verip kendisini ıslah eden Âdemoğullarının

ölümden sonraki güzel durumlarından bahsetmektedir.

“Ey Âdemoğulları! İçinizden, ayetlerimi sizlere

anlatan rasuller geldiğinde, kim sakınır ve kendisini

düzeltirse, onlara hiç bir korku yoktur ve onlar

üzülmeyeceklerdir.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey Âdemoğulları! Allah, ayetlerini sizlere anlatma-

ları ve hükümlerini açıklamaları için, sizden olan, hepi-

nizin çok iyi tanıdığı rasuller gönderecektir.

Bu rasuller, Allah’ın size farz kıldığı ve yasakladığı

herşeyi tek tek haber verecek, hayatınızı nasıl düzenle-

meniz gerektiğini sizlere açıklayacaklardır. Sizden kim

rasullerin gösterdiği yola tâbi olur, Allah katından ge-

tirdikleri hükümleri hayatında tatbik eder, Allah’ın ya-

sakladığı şeylerden kaçınır, bütün hayatını Allah’ın

emrettiği şekilde düzenler ve bu şekilde Allah’ı tevhid

ederek Allah’a hiçbirşeyi şirk koşmazsa, ahiret gününde

onun için hiçbir korku olmayacaktır. İşte böyle kimse-

ler, ahiret gününde emniyet ve rahatlık içinde mutmain-

dirler. Allah’ın kendilerine mükâfat vereceğinden ve iyi

Page 445:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:35-36 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

445

sonuçtan emindirler. Nimetler içinde yaşarken dünyada

kaybetmiş olduklarına asla üzülmezler.”

İNKÂRCILARIN AKİBETLERİ

36

36 – Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı bü-

yüklük taslayan kimseler, işte onlar ateş ashabıdır

ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette, gönderdiği rasullere

gerektiği şekilde tâbi olan ve Allah-u Teâlâ’dan sakınan

kimselerin ahiretteki mükâfatlarını bildirmişti. Bu ayet-

te ise rasullere karşı gelen, Allah-u Teâlâ’nın ayetlerini

yalanlayan kâfirlerin ahiretteki hallerini haber vermek-

tedir.

“Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı büyük-

lük taslayan kimseler, işte onlar ateş ashabıdır ve

onlar orada ebedi kalıcıdırlar.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Allah tarafından gönderilen rasullerin, kendilerine

tebliğ ettiği hükümleri yalanlayan, hayatlarını bu hü-

kümlere göre düzenlemeye yanaşmayan, rasullerin bil-

dirdiği hayat düzenini beğenmeyen, kendilerine emredi-

lenlerden kaçınıp yasaklara riayet etmeyen, böylece

Allah’ın hükümlerini bir kenara atarak beşer aklının

ürünü olan kanunlara göre hayatlarını düzenleyenler,

Page 446:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:36-37 446

evet işte böyle kimseler, cehennem ehlidirler. Onlar,

oradan asla çıkmayacak ve orada sonsuza kadar azab

içinde kalacaklardır. Çünkü onlar, kâfirdir.”

KAFİRLERİN ÖLÜM ANI

37

37 – Yalan söyleyerek Allah’a iftira edenden veya

O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim var-

dır? İşte onlar, kitabtan kendi paylarına nail olurlar.

Nihayet elçilerimiz, canlarını almak için onlara geldi-

ği zaman şöyle derler: “Allah’ın dışında çağırmış ol-

duğunuz şeyler neredeler?” Onlar da derler ki: “Biz-

den (uzaklaşıp) kayboldular. Böylece kendilerinin

kesinlikle kâfirler olduklarına dair nefisleri aleyhine

şahitlik ederler.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette, gönderdiği rasullere

gerektiği şekilde tâbi olmayan, onların Allah-u Teâlâ

katından getirdikleri ayetleri yalanlayan ve hayatlarını

başkalarının hükümlerine göre düzenleyen inkârcı kâfir-

lerin ahirette nasıl bir cezaya maruz kalacaklarını bil-

dirmişti.

Page 447:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:37 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

447

Bu ayette ise kâfirlerin en zalim ve en kötülerinin

kimler olduğunu açıklamakta, sonra da bunların ölüm

anını gözler önüne sererek, insanları ibret almaya sev-

ketmektedir.

“Yalan söyleyerek Allah’a iftira edenden veya O’

nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim var-

dır?”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Allah’ın farz kılmadığı birşeyin farz, haram kılma-

dığı birşeyin de haram olduğunu söyleyerek, Allah’ın

dininde olmayan şeylerin, Allah’ın dininde olduğunu

yalan yere iddia eden, Allah’a eş, oğul ve ortaklar isnad

ederek iftira eden veya Allah’ın rasulüne indirdiği ayet-

leri inkâr eden, onları alaya alan, hayatlarını bu ayetle-

rin hükümlerine göre değil de beşeri kanunlara göre

düzenleyen ve böylece beşeri kanunları Allah’ın kanun-

larına tercih eden kâfirler, küfürde en ileri gitmiş, küf-

rüyle başkalarına da zarar vermiş kimselerdir. İşte bun-

lar, en zalim olanlardır.”

Bu ayette geçen “zalim” kelimesi; İslam’dan çıkaran

“küfür” manasındadır. Çünkü Allah’a yalan yere iftira

atmak; Allah’ın beyan etmediği herhangi bir konuda

“Allah böyle diyor” demek ve Allah’ın ayetlerini yalan-

lamak, küfür olan amellerdir.

Kur’an’da geçen böyle “zalim”, “fasık” ve “kâfir”

kelimelerini ayetleri incelemeden veya inceleyip de

saptırmak gayesiyle, “İslam’dan çıkarmayan günah”

manasında açıklamak veya tefsir etmek de küfür olan

bir ameldir. Böyle kimseler, insanları yanlış bir inanca

Page 448:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:37

448

sevkettikleri için bu ayetin kapsamına girer ve küfür

manasındaki zulümde en ileri gidenlerden olurlar.

“İşte onlar, kitabtan kendi paylarına nail olurlar.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmuş-

tur:

“İşte bu iftiracı, zalim ve inkârcı sıfatlarına sahib

kimselerin hepsi, levhil mahfuzda kendileri için yazılan

rızka, ecele ve diğer şeylere nail olacaklardır.”

Ayetteki “Kitab” Lafzından Kastedilen Mana

Ayette geçen “ kitab”ın ne olduğu konusunda iki gö-

rüş vardır.

Mücahid’e göre; kitabtan kasıt, Allah-u Teâlâ’nın

rasullere indirdiği vahiy kitabıdır.

Bu görüşe göre ayetin manası şöyle olur:

“Rasullere indirilen vahyin, o kimselere vaadettiği

hayır ve şer mutlaka başlarına gelecektir.”

İbni Abbas radıyallahu anh, İbni Cübeyr radıyalla-

hu anh ve İbni Zeyd radıyallahu anh’e göre; ayetteki

“kitap”tan kasıt; insanların rızıklarının, ecellerinin ve

amellerinin yazılı olduğu levhi’l mahfuzdur.

Bu görüşe göre ayetin manası şöyle olur:

“Allah’ın, levhi’l mahfuzda onlar için yazdığı herşe-

ye mutlaka erişeceklerdir.”

“Nihayet elçilerimiz, canlarını almak için onlara

geldiği zaman şöyle derler: “Allah dışında çağırmış

olduğunuz şeyler neredeler?”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

Page 449:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:37 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

449

“İftiracı, zalim ve inkârcıların ölüm vakitleri gelince,

ruhlarını kabzedecek ölüm melekleri onları azarlayarak

şöyle derler: “Dünyada Allah’ı bırakıp Allah’la beraber

kendilerine ibadet ettiğiniz, Allah’ın kanunlarını bir

kenara atarak hayatınızı onların heva ve heveslerine

göre düzenlediğiniz ve böylece kendilerini Allah’a eş

koştuğunuz ilahlarınız şimdi neredeler? Hadi Onları

çağırın bakalım! Acaba sizi Allah’ın azabından kurtara-

bilecekler mi?”

“Onlar da derler ki: “Bizden (uzaklaşıp) kayboldu-

lar. Böylece kendilerinin kesinlikle kâfirler oldukla-

rına dair nefisleri aleyhine şahitlik ederler.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Kâfirler, ruhlarını kabzeden ölüm meleklerinin azar-

lama mahiyetindeki sorularına, ancak şöyle cevap verebi-

leceklerdir: “İlah edindiğimiz varlıklar şimdi yok! Nere-

de olduklarını da bilmiyoruz. Onlardan bize ne bir men-

faat ne de bir hayır var! Onlar bizi, şu an içinde bulundu-

ğumuz azaptan asla kurtaramazlar. Demek ki biz boşuna

hiçbir işe yaramayan varlıkların peşinden gitmişiz. Onla-

rı boşuna sevmişiz, onlara boşuna saygı göstermişiz,

onların gözüne girmek için boşuna çabalamışız, Onların

her dediğini boşuna yapmışız. Keşke bize gelen İslam

tebliğini kabul edip müslüman olsaydık! Keşke kurtuluşu

Rabbimizin katında arasaydık! Keşke kâfirlerden olma-

saydık!”

Böylece şirklerini itiraf ederek kâfirlerden olduklarına

dair, kendi nefislerinin aleyhine şahitlik ederler.”

Allah-u Teâlâ bu ayette sert bir uyarı ile kâfirleri,

kendi durumlarını ve akibetlerini düşünmeye, bir an ev-

Page 450:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:37-38 450

vel şirki terkedip tevbe etmeye, sadece Allah-u Teâlâ’ya

ibadet edip O’nu tüm sıfatlarında hakettiği şekilde tevhid

etmeye davet etmektedir.

Allah-u Teâlâ, bu konu ile ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmuştur:

“De ki: “Muhakkak ki, Allah hakkında yalan yere

iftira uyduran kimseler, kurtuluşa eremezler. Onlar

için dünyada bir meta vardır. Sonra dönüşleri bize-

dir. Sonra da inkâr etmeleri sebebiyle şiddetli azabı-

mızı onlara tattırırız.” (Yunus 69-70)

“Kim inkâr ederse, onun inkârı seni üzmesin. On-

ların dönüşü bizedir. Elbette biz, yapmış olduklarını

onlara haber veririz. Muhakkak ki Allah, göğüsler-

de saklı olanı bilir. Biz onları çok az faydalandırır,

sonra da onları çok ağır bir azaba sürükleriz.” (Lokman: 23-24)

İNKÂRCILARIN AZABI

TATTIKLARI ANDAKİ HALLERİ

38

38 – O şöyle der: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve

insanlardan ümmetlerle birlikte ateşe girin!” Her bir

ümmet (ateşe) girdiğinde, kardeşine lanet eder. Hepsi

Page 451:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:38 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

451

birbiri ardından orada toplanınca, onların sonrakile-

ri, öncekileri hakkında şöyle derler: “Rabbimiz! İşte

bunlar bizi saptırdılar. Onlara ateşten kat kat azab

ver!” O, şöyle der: “Her biri için kat kat... Fakat siz

bilmiyorsunuz.”

Allah-u Teâlâ, önceki ayette yalancı, zalim, iftiracı ve

kâfir sıfatlarına haiz olan kimselerin kimler olduğunu ve

bu kimselerin ölüm anlarındaki hallerini haber vermişti.

Bu ayette ise bu kimselere meleklerin ahirette söyleceği

sözleri ve o kimselerin içinde bulundukları haleti ruhiye-

yi haber vermektedir.

“O, şöyle der: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve in-

sanlardan ümmetlerle birlikte ateşe girin!”

Bu ayette müşriklere ahiret günü hitab edenin kim ol-

duğu konusunda alimler ihtilaf etmiştir. Bazılarına göre;

cehennemin bekçisi olan “Malik”, bazılarına göre; Allah-

u Teâlâ’dır.

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında kendisine iftira

eden ve ayetlerini yalanlayan müşriklere ahiret gününde

şöyle denileceğini bildiriyor:

“Ey Allah’a iftira eden, Allah’ın ayetlerini yalanla-

yan ve O’na şirk koşan müşrikler! Sizin gibi müşrik

olan önceki cin ve insan topluluklarıyla beraber siz de

ateşe girin!”

“Her bir ümmet (ateşe) girdiğinde, kardeşine lanet

eder.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

Page 452:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:38

452

“Allah’a iftira eden ve O’nun ayetlerini yalanlayan

her müşrik topluluğu ateşe girdikçe ve ateşin şiddetli

azabını, oradaki zilleti, ihaneti ve alçaklığı gördükçe

dünyada tâbi olduğu, taklit ettiği yoldaşlarına, liderleri-

ne lanet eder. Zira o kimse, onları taklid etmesi ve kü-

fürde onlara tâbi olması sebebiyle cehenneme girmiş-

tir.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla alakalı olarak başka ayet-

lerde şöyle buyurmuştur:

“(İbrahim) dedi ki: “Muhakkak ki siz, dünya ha-

yatında aranızda bir sevgi olsun diye Allah’ı bırakıp

putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet gününde

bazınız bazınızı inkâr eder ve bazınız bazınıza lanet

eder. Sizin varacağınız yer ateştir ve sizin için hiçbir

yardımcı da yoktur.” (Ankebut: 25)

“O vakit, tâbi olunanlar, tâbi olanlardan ayrıla-

rak uzaklaşmıştır ve (her iki taraf da) azabı görmüş-

tür ve onların (aralarındaki) bütün bağları da kopup

parçalanmıştır. Tâbi olanlar: “Ah keşke bir kere

daha (dünyaya) döndürülsek de onların bizden ayrı-

larak uzaklaştıkları gibi biz de onlardan ayrılarak

uzaklaşsak” derler. Allah, böylece onlara işledikleri

amelleri hasretler (pişmanlıklar) halinde kendilerine

gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak da değildir-

ler.” (Bakara: 166-167)

“Hepsi birbiri ardınca orada toplandığı zaman,

onların sonrakileri, öncekileri hakkında şöyle der-

ler: “Rabbimiz! İşte bunlar bizi saptırdılar. Onlara

ateşten kat kat azab ver!”

Page 453:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:38 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

453

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Bütün müşrik ve kâfirler cehennemde toplandığın-

da, sonrakiler yani; tâbi olanlar, liderlerini taklid eden-

ler, öncekileri yani; tâbi olunan liderleri ve reisleri hak-

kında Allah’a şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Dünyada

bizi saptıranlar işte bunlardır. Onları taklid ettiğimiz ve

onlara tâbi olduğumuz için şirke girdik, hakkı göreme-

dik ve böylece doğru yolu bulamadık. Ey Rabbimiz!

Bizi saptırdıkları için onlara ateşten bir kat daha fazla

azab ver.”

Allah-u Teâlâ, buna benzer olarak bir başka ayette

şöyle buyurmuştur:

“Yüzlerinin ateşte çevrileceği gün derler ki: “Ya-

zıklar olsun bizlere! Keşke bizler de Allah’a itaat

etseydik ve rasule de itaat etseydik!” (Yine) derler

ki: “Rabbimiz! Muhakkak ki biz, efendilerimize ve

büyüklerimize itaat ettik. Onlar da bizi (doğru) yol-

dan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara azabtan iki kat

ver ve büyük bir lanetle onlara lanet et!” (Ahzab: 66-68)

“O, şöyle der: “Her biri için kat kat...”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında müşriklere şöyle

cevab vermektedir:

“Şirk ve küfür işleyenlere de başkalarını saptırıp hak

yoldan alıkoyanlara da. Tâbi olanlara da tâbi olunanlara

da. Lider, şeyh, komutan ve hocalara da bunların dedi-

ğini yapan memur, mürid, asker ve öğrencilere de. Evet,

küfür ve şirkte öncülük edip yol gösterenlere de bunla-

Page 454:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:38-39 454

rın yolundan gidenlere de! Hepinize kat kat azap var-

dır.”

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak başka ayet-

lerde şöyle buyurmuştur:

“İnkâr eden ve Allah’ın yolundan alıkoyanlara, boz-

gunculuk çıkarmalarına karşılık azab üstüne azabı ar-

tırdık.” (Nahl: 88)

“Şüphesiz ki onlar, kendi yüklerini ve kendi yükleriyle

birlikte (bir kısım) yükleri taşıyacaklar ve atmış oldukları

iftiralarından dolayı kıyamet gününde muhakkak sorula-

caklardır.” (Ankebut: 13)

“Kıyamet günü kendi günahlarını ve ilimsizce sap-

tırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını taşıma-

ları için (bunu söylerler). İyi bilinsin ki, işledikleri suç ne

kötüdür!” (Nahl: 25)

“Fakat siz bilmiyorsunuz.”

Allah-u Teâlâ ayeti şu şekilde bitiriyor:

“Fakat siz, kendinizden başka kişilere verilen azabın

mahiyetini ve miktarını hissedemezsiniz, bilemezsiniz.

Çünkü azap, hem zahiri hem de batınidir. Hem nefse

hem de cesede uygulanır.”

İNKÂRCILARIN BİRBİRLERİNE SİTEMLERİ

39

Page 455:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:39 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

455

39 – Onların öncekileri sonrakilerine şöyle der:

“Sizin, bize bir üstünlüğünüz yoktur. Kazandıkları-

nız sebebiyle tadın azabı!”

Allah-u Teâlâ önceki ayette, bütün müşriklerin ahi-

retteki hallerinden ve önderlerinin peşine takılan akıl-

sızların önderleri aleyhine Allah-u Teâlâ’dan talepte

bulunmalarından bahsetmişti.

Bu ayette ise; kendilerine tapılan, itaat edilen önder-

lerin, kendilerine tapanlara vermiş oldukları cevaptan

bahsetmektedir.

“Onların öncekileri, sonrakilerine şöyle der: “Si-

zin bize bir üstünlüğünüz yoktur. Kazandıklarınız

sebebiyle tadın azabı!”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor:

“Müşriklerin öncekileri yani; tâbi olunan, itaat edilen

liderler ve reisler, sonrakilere yani; tâbi olan, tapan ve

itaat edenlere şöyle derler: “Sizin bizden ne üstünlüğü-

nüz var ki, bizim için iki kat azap istiyorsunuz? Biz

sadece Allah’a isyana davet ettik ve şirk yollarını gös-

terdik. Sizi zorlamadık ki! Sizler bizim davetimize ken-

di serbest iradenizle ve isteyerek icabet ettiniz. Bizler

nasıl sapmış, şirk koşmuş, Allah’a iftira etmiş, Allah’ın

ayetlerini yalanlamış, insanların hakka bağlanmalarına,

hak yolda yürümelerine engel olmuşsak, sizler de bizler

gibi yaptınız. Öyleyse bu amelleri işleme bakımından

sizler de bizimle eşitsiniz. Aramızda herhangi bir fark

yoktur. Azapta ortağız. Bu nedenle sizler de bizim gibi

iki kat azap görmelisiniz, azabınızın hafifletilmesini

Page 456:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:39-40 456

haketmiyorsunuz. Yaptıklarınızdan dolayı, sizler de

cehennemin şiddetli azabını tadın bakalım!

Allah, başka bir ayette şöyle buyurmaktadır:

“Birbirlerinin karşısına geçip sorarlar. Derler ki:

“Muhakkak ki siz, bize sağdan geliyordunuz.” Onlar

da derler ki: “Aksine, sizler mü’min değildiniz. Bi-

zim, sizin üzerinizde hiçbir gücümüz de yoktu. Za-

ten siz, haddi aşan bir kavimdiniz.” Rabbimizin sözü

üzerimize hak oldu. Şüphesiz ki biz (azabı) tadıcıla-

rız. Sizi, biz azdırdık. Şüphesiz biz de azgınlardan-

dık.” Muhakkak ki onlar, o gün azabta ortaktırlar.” (Saffat: 27-33)

KAFİRLER CENNETE ASLA GİREMEZ

40

40 – Muhakkak ki bizim ayetlerimizi yalanlayan

ve onlara karşı büyüklenenlere, işte onlara semanın

kapıları açılmaz ve deve iğnenin deliğinden geçinceye

kadar cennete giremezler. Suçluları işte böyle ceza-

landırırız.

Allah-u Teâlâ önceki ayette, ahiret gününde müşrikle-

rin önderleri ile onların peşine takılan akılsızlar arasın-

Page 457:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:38 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

457

da geçen konuşmalardan birini, kulları ibret alıp gerçek

İslam’a tâbi olsunlar diye gözler önüne sermişti.

Bu ayette ise ayetleri yalanlayan, onlara karşı

büyüklenen kimselerin asla cennete giremeyeceklerini

ilan etmektedir.

“Muhakkak ki bizim ayetlerimizi yalanlayan ve

onlara karşı büyüklenenlere, işte onlara semanın

kapıları açılmaz…”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Benim kâinatın yegâne yaratıcısı, emir vericisi ve

ibadete layık tek ilahı olduğumu, gönderdiğim bütün

nebilerin doğruluğunu, ahiret ve hesap gününün varlığı-

nı isbat eden ayetlerimi yalanlayan, onların hükümlerini

hayatlarına uygulamaya yanaşmayan kâfirlerin ruhları-

nın ve salih amellerinin göğe yükselmesi için gök kapı-

ları asla açılmayacaktır.”

Allah-u Teâlâ ancak muvahhidlerin işlediği salih amelleri

kabul eder ve böyle kimselerin hem amellerinin hem de ruhla-

rının göğe yükselmesi için gök kapılarını açar.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Kim izzeti istiyorsa, elbette bütün izzet Allah’ındır.

Güzel söz O’na yükselir ve onu da salih amel yükseltir.

Kötülükleri kurup düzenleyenlere ise, onlar için şiddetli

bir azab vardır. İşte böylelerinin kurup düzenledikleri

bozulacaktır.” (Fatır: 10)

“Muhakkak ki iyilerin kitabı illiyyindedir.”

(Mutaffifin: 18)

Page 458:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:40-41 458

“Ve deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete

giremezler.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmaktadır:

“Kâfirler, asla cennete giremez. Nasıl ki devenin, iğne de-

liğinden geçmesi imkânsız ise onların da cennete girmesi

imkânsızdır. Çünkü onlar, İblis’in yaptığı amellerin aynısı

yapmışlar, dolayısıyla İblis’in kovulduğu gibi onlar da Al-

lah’ın rahmetinden kovulmuşlardır.”

Allah-u Teâlâ, ayette sıfatlarını belirttiği kimselerin cennete

asla giremeyeceklerini belirtmek için şöyle bir tâbir kullanmış-

tır: “Deve iğne deliğinden geçinceye kadar…” İşte, devenin

iğne deliğinden geçmesi nasıl hiçbir zaman mümkün değilse,

Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve onları küçük gören kâfirlerin

de cennete girmesi mümkün değildir.

Araplar bir şeyin imkânsız olduğunu belirtmek için böyle

üslup kullanırlardı.

“Suçluları işte böyle cezalandırırız.”

Allah-u Teâlâ bu ayeti şöyle bitiriyor:

“Böyle korkunç bir cezayı, ancak suç işlemeyi karakter ha-

line getiren, Allah’a iftira atan, şirk işleyerek kendi nefsine

zulmeden, insanlara haksızlık yapan kâfirler hak ederler.”

Ayette geçen “suçlular”dan kasıt; kâfirlerdir. Çünkü ayette

bildirilen ameller, küfür amellerdir.

ATEŞTEN DÖŞEKLER

41

Page 459:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:41 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

459

41 – Onlar için cehennemden bir döşek ve üstle-

rinde de (ateşten) örtüler vardır. Zalimleri işte böyle

cezalandırırız.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette suç işlemeyi adet edi-

nen, Allah-u Teâlâ’ya iftira eden, O’na şirk koşan, ins-

anlara haksızlık yapan kâfirlerin cennete asla giremeye-

ceklerini bildirmişti.

Bu ayette ise kâfirlerin cehennemde barınacağı yer

hakkında detaylı bilgi vermekte ve iyice idrak edebil-

memiz için hallerini gözümüzün önünde adeta canlan-

dırmaktadır.

“Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde

de (ateşten) örtüler vardır.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Allah’ın yaratıcı, emir verici ve ibadete layık tek

ilah olduğunu, gönderdiği nebilerinin doğruluğunu,

ahiret ve hesap gününün varlığını isbat eden ve ayetle-

rini yalanlayan, bu ayetlerin hükümlerini hayatlarının

her yönünde uygulamaya yanaşmayanlara böyle yapma-

larına karşılık olarak ahiret gününde, üzerinde yatacak-

ları cehennem ateşinden bir döşek ve üzerlerine örte-

cekleri yine cehennem ateşinden örtüler verilecek, böy-

lece cehennem ateşi her taraflarını kaplayacaktır.”

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak başka ayetler-

de şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki o, onların üzerine kilitlenecektir.” (Hümeze: 8)

Page 460:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:41-42 460

“Muhakkak ki cehennem, (bütün) kafirleri ku-

şatmıştır (oradan asla çıkamayacaklardır).” (Tevbe: 49)

“Onların üstlerinde ateşten tabakalar vardır. Alt-

larında da (ateşten) tabakalar vardır. İşte böylece

Allah, onunla kullarını korkutur. Ey kullarım, kor-

kun!” (Zümer: 16)

“Zalimleri işte böyle cezalandırırız.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“İşte böyle bir cezayı ancak Allah’a şirk koşanlara,

kötü ameller işleyerek kendi nefsine ve haklarına teca-

vüz ederek insanlara zulmedenlere veririz.”

Bu ayette geçen “zalimler”den kasıt; Allah’ın ayetle-

rini yalanlayan, onları hayatlarına uygulamaya yanaş-

mayan kafirlerdir.

CENNETLİKLER

42

42 – İman eden ve salih amel işleyenler(e gelin-

ce)... Biz hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını

yüklemeyiz. İşte onlar, cennet ashabıdırlar. Onlar

orada sonsuza kadar kalıcıdırlar.

Allah-u Teâlâ önceki ayette, kâfir ve müşriklerin ce-

hennemde görecekleri azabı gözlerimizin önünde can-

landırmıştı.

Page 461:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:42 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

461

Bu ve sonraki ayette ise kendisine gerçekten iman

eden ve emrettiği amelleri işleyen mü’min kullarının

ahirette elde edeceği mükâfatları zikretmektedir.

“İman eden ve salih amel işleyenler(e gelince)...”

Allah-u Teâlâ ayetin bu bölümünde şöyle buyuruyor:

“Allah’a, başkalarının değil, yalnız O’nun istediği şekilde

iman eden, bütün ibadetleri sadece O’na yapan, hiçbirşeyi

O’na ortak koşmayan, Allah’ın bütün emirlerine uyarak salih

ameller işleyen ve kendilerine yasaklananlardan uzak duran

kimselere gelince…”

Allah-u Teâlâ bu ayete mü’min kullarının en güzel

amellerini zikrederek başlamıştır: İman ve salih amel.

Allah-u Teâlâ’nın daha ayetin başında bu iki ameli zik-

retmesi, bu iki amele dikkat çekmek ve bunlar olmadan

hiç kimsenin cennete giremeyeceğini vurgulamak içindir.

Bu, aynı zamanda Allah-u Teâlâ’nın mü’min kullarından

bahsedeceğine işaret etmektedir.

İman etmek: Allah’a, Allah’ın Kur’an’da bildirdiği ve

Rasulünün sünnetinde açıkladığı şekilde iman etmek de-

mektir.

Yoksa kendi anladığımız veya yorumladığımız ya da

başkalarının kafalarına göre anlattığı şekilde iman etmek

değildir. Çünkü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in

kendileriyle savaştığı ve öldürüp kuyulara doldurduğu

müşrikler de Allah’a iman ediyordu. Fakat Allah onların

imanlarını kabul etmemiş ve onları müşrik olarak vasıf-

landırmış, rasulüne de onları öldürmeyi emretmiştir. Tabî

ki, şirksiz, halis bir imanı kabul etmedikleri takdirde.

Page 462:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:42

462

Günümüzde de yeryüzündeki insanların çoğu Allah’a

iman eder bir haldedir. Komünist geçinenler hariç, Allah’ı

açıkça inkâr eden kimse yoktur. Hatta komünistler bile bir

yaratıcı olarak Allah’ı kabul ettiklerini itiraf etmektedir.

Fakat Allah bu insanların imanlarını kabul edecek mi aca-

ba?

Allah’a iman ettiklerini iddia ettikleri halde açıkça Al-

lah’a oğul isnad edenlerin, hüküm koyma, gaybi bilme,

şefaat etme, imdada yetişme, duaya icabet etme, kıyam

veya rükû ile saygıyı hak etme, en çok sevilme, uğruna

adaklar adanma, kurbanlar kesilme, hükümleriyle mu-

hakeme olunma ve bunlar gibi daha birçok hak, sıfat ve

yetkiyi insanlara verenlerin imanı nasıl bir iman acaba?

Yine Allah’a, dinine, rasulüne ve gerçek müslüman-

lara düşmanlık yapan tagutları seven, onları destekle-

yen, onların peşinden gidip her dediğine itaat edenlerin

imanları nasıl bir iman acaba?

Yine, Allah’ın kulları için seçtiği, en mükemmel hale

getirdiği, hiçbir reforma, ıslaha, eklemeye, çıkarmaya

ihtiyacı olmayan, kıyamete kadar geçerli adil sistem ve

şeriatini bırakıp da insanların uydurduğu, ihtiyaçları

karşılamaya yetmeyen, her zaman yapboz tahtası haline

getirdikleri, zulüm içerikli demokrasi, laik, kapitalist,

sosyalist, komünist, siyonist, krallık, hristiyanlık, yesak

vb düzen ve şeriatlerini kabullenen, bunlarla hayatına

şekil ve yön verenlerin imanı nasıl bir iman acaba?

İslam dininin hükümlerine zıt olduğu apaçık olduğu

halde atalarının adet, gelenek, görenek, prensip ve ya-

şam tarzlarına göre hayatını sürdürenlerin imanı nasıl

bir iman acaba?

Page 463:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:42 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

463

Kâfirlere müslüman, muvahhidlere bidatçi diyen, Al-

lah’ın hükümlerini yorumlar ve te’villerle saptıran, içki,

zina, fuhuş, kumar, faiz, tagutları yüceltme ve sevme

gibi amelleri yapan, yaptıran, yapılmasına izin veren,

ortam hazırlayan ve bunlara rıza gösterenlerin imanı

nasıl bir iman acaba?

Yine tagutların ordularında yer alıp Allah’ın dinini

yaşamak ve yaşatmak için mücadele veren muvahhidle-

re silahlarını doğrultan, onlara eziyet eden, yerlerinden

kovanların imanı nasıl bir iman acaba?

Evet! Bunlar ve daha nicesi... Bütün bu küfürleri iş-

ledikleri halde iman ettiğini söyleyenlerin imanı şüphe-

siz, son rasul Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in

imanlarını kabul etmeyip öldürdüğü Ebu Leheb’lerin,

Ebu Cehil’lerin imanı gibidir.

Salih amel: Ayette geçen salih amelden kasıt; Al-

lah’ın yapılmasını emrettiği ve cennete girmeye vesile

olan tüm amellerdir.

Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, hacca

gitmek, yalnız Allah yolunda cihad etmek, Allah için

tasaddukta bulunmak, müslümanlara dost olmak, kâfir-

leri sevmeyip düşman olmak, İslam’ı ve hükümlerini

yaşamak, bunları tebliğ etmek, kötü şeylerin yapılması-

na engel olmak, sabretmek, yalnız Allah’a dua etmek,

yalnız O’nu yardıma çağırmak, helal ve haram sınırları-

na riayet etmek, tagutları yok etmek için her türlü mü-

cadeleyi gerçekleştirmek, ilim öğrenmek ve öğretmek

gibi.

Yoksa bir takım insanların kafalarından uydurduğu,

fakat Allah’ın kesinlikle emretmediği ameller salih

Page 464:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:42

464

amel değildir. Bunlar kesinlikle reddedilmesi ve ortadan

kaldırılması gereken çirkin görülmüş bidat amellerdir.

Örneğin; mezarda yatanlardan yardım istemek, bir

takım ağaç, duvar veya mezar gibi yerlere dileğin kabul

olunması için bez bağlamak, mum yakmak, kabirler

üzerine mescit inşa etmek, ölü veya canlı kişilerin resim

veya heykellerini yapıp sonra da karşılarında kıyam ile

saygı duruşu yapmak, bir takım çalgı aletleriyle şiirler,

şarkılar söyleyip zikir yaptıklarını sanmak, ölü veya diri

bir takım şeyhlerden feyz almak için rabıtaya geçmek,

bunlar vesilesiyle Allah’a yaklaşacağına veya cehen-

nem azabından kurtulacağına inanmak, yine ibadet etti-

ğini zannederek çalgı aletleri eşliğinde raks yapmak

veya fırıldak gibi dönmek. Kandil geceleri icad edip

sadece o gecelerde sadaka ve yemek verme, dua etme

gibi amelleri icra etmek gibi... İşte bütün bunlar, Al-

lah’ın emretmediği, hiçbir şer’i delile dayanmayan, fa-

kat bir takım yalancıların uydurduğu ve kendi kitapla-

rında yazdığı sapık amellerdir.

“Biz hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını

yüklemeyiz.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu bölümünde şöyle buyurmak-

tadır:

“Allah, kullarından hiç kimseye gücünün üzerinde

bir yük yüklemez. Kullarına yapmalarını emrettiği iman

ve salih ameller, insanın gücünü aşan zor şeyler değil-

dir. Bu, Allah’ın kullarına karşı rahmet ve nimetinin ne

kadar büyük olduğunu gösterir.”

Bu ayet gösteriyor ki; sorumluluk güç nisbetindedir.

Bu hem ibadetlerde, hem farz kılınan diğer meselelerde

Page 465:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:42 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

465

hem de nafaka ve mali yükümlülüklerde böyledir. Ha-

nımının ve çocuklarının nafakasını tayin etme yükümlü-

lüğü gibi.

Ayette: “İman eden ve salih amel işleyenler” sözü

“İşte onlar, cennet ashabıdırlar. Onlar orada sonsu-

za kadar kalıcıdırlar” şeklinde devam etmesi gerekir-

ken, bu iki cümle arasında;

“Biz hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını

yüklemeyiz” buyurulmuştur. Bunun sebebi; çok değerli

olan cennete girmek için mutlaka gerekli olan iman ve

salih amelin insanın gücü dahilinde olduğunu, aklı ba-

şında olan her insanın gücünü aşan herhangi bir zorluğa

katlanmadan bunları yapabileceğine dikkat çekmek

içindir.

“İşte onlar, cennet ashabıdırlar. Onlar orada son-

suza kadar kalıcıdırlar”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Sahih imanla iman edip salih ameller işleyerek Al-

lah’ın emirlerine boyun eğen ve yasaklarından uzak

duran gerçek mü’min kullar, cennetin ehlidirler ve ora-

da sonsuza kadar kalacaklardır. Orası çok büyük bir

mutluluk ve mükâfat yeridir. Üstelik oraya ulaşmak için

yapılması gereken ameller, insanın gücünün yeteceği

amellerdir.”

Page 466:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:43 466

CENNET EHLİNİN HALİ

43

43 - (Cennette) onların göğüslerinde kinden ne

varsa (onu) çekip aldık. Onların altlarından ırmaklar

akar. Derler ki: “Bizi buna ulaştıran Allah’a hamdol-

sun! Şayet Allah bize hidayet etmemiş olsaydı, biz

doğru yolu bulamazdık. Andolsun ki, Rabbimizin

rasulleri hakkı getirmişti.” Onlara şöyle seslenilir:

“İşte bu, yaptıklarınıza karşılık kendisine mirasçı

kılındığınız cennettir.”

Allah-u Teâlâ önceki ayette, sadece kendi istediği

şekilde iman eden ve emrettiği amelleri işleyen

mü’minlerin cennete gireceklerini bildirmişti.

Bu ayette yine cennet ehlinden ve onlara vereceği

bazı nimetlerden bahsetmektedir.

“(Cennette) onların göğüslerinde kinden ne varsa

(onu) çekip aldık.”

Allah-u Teâlâ, cennete giren kullarının kalplerinden,

dünyada iken birbirlerine karşı besledikleri kin ve kinle

ilgili ne varsa hepsini çıkartıp atacaktır. Hiçbirşey onla-

rın mutluluğunu bozmayacak, hiçbirşey onlara acı ver-

meyecek, hiçbirşey onları üzmeyecek, aralarında zerre

Page 467:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:43 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

467

kadar kötülük olmayacaktır. Çünkü Allah-u Teâlâ kalp-

lerinde bulunan hasedi, kini, düşmanlığı ve buna benzer

dünyada bulunan nefsi hastalıkları söküp atacak, onları

bu hastalıktan tamamen kurtaracaktır. İşte bu, oradaki

nimetlerden bir tanesidir.

Ebu Said El Hudri radıyallahu anh’den, Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiş-

tir:

“Müminler, sırattan geçip de cehennemden kur-

tuldukları zaman cehennem ile cennet arasında bir

tepede toplanacaklardır. Orada dünyada iken bir-

birlerine karşı yapmış oldukları zulüm ve haksızlık-

lardan dolayı hesaplaşacaklardır. Ancak her iki ta-

raf birbirinden hakkını aldıktan ve her mü’min di-

ğer mü’minin hakkından temizlendikten sonra, on-

ların cennete girmesine izin verilir.” (Buhari)

İbni Ebi Hatim radıyallahu anh, Hasan Basri radıyal-

lahu anh’den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den, şöyle de-

diği bana ulaştı:

“Sırattan geçtikten sonra, dünyada birbirlerine

karşı yaptıkları zulümler sebebiyle aralarında he-

saplaşıncaya ve herkes diğerinden hakkını alıncaya

kadar bir yerde hapsedilirler. Daha sonra cennete

girdiklerinde ise kalplerinde birbirlerine karşı zerre

kadar kin kalmaz.” (İbn Ebi Hatim)

Suddi radıyallahu anh şöyle dedi:

“Cennet ehli cennete götürüldüğünde, cennetin kapı-

sında bir ağaç bulacak ve bu ağacın gövdesinin dibinde

Page 468:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:43

468

iki göze göreceklerdir. Bu gözelerin bir tanesinden geç-

tiklerinde, birbirlerine karşı olan kinleri kalplerinden

tamamen sökülüp atılacaktır. İşte bu göze temiz şarap-

tır. Diğer gözede ise yıkanacaklar, öyle ki mutluluk

yüzlerinde parlayacak ve o parlaklık hiçbir zaman yüz-

lerinden gitmeyecek, ebedi olarak yüzleri parlak kala-

caktır.” (İbn Cerir Taberi, İbni Ebi Hatim Ebu Şeyh rivayet etti)

Katade radıyallahu anh şöyle dedi:

“(Cennette) onların göğüslerinde kinden ne varsa

(onu) çekip aldık. (Birbirlerine) kardeşler olarak, tahtlar

üzerinde karşı karşıyadırlar.” (Hicr: 47)

Ali radıyallahu anh şöyle dedi:

“Ben, Osman, Talha ve Zubeyr’in bu ayette kastedilen-

lerden olmamızı dilerim.” (İbni Cerir Taberi )

Hasan Basri radıyallahu anh’den, Ali radıyallahu anh’ın

şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Bedir’e katılanlar olarak bizim hakkımızda: “(Cennet-

te) onların göğüslerinde kinden ne varsa (onu) çekip

aldık” ayeti indi.” (Abdürrezzak rivayet etti)

“Onların altlarından ırmaklar akar. ”

Cennet ehli, sarayların odalarında otururken, cennetin

bahçelerinden, bostanlarından gelen nehirlerin, altlarından

aktığını göreceklerdir. Bu harikulade manzara karşısında

mutlulukları daha da artacak hiç bir zaman sıkılmayacak ve

üzülmeyeceklerdir.

“Derler ki : “Bizi buna ulaştıran Allah’a hamdolsun!

Şayet Allah bize hidayet etmemiş olsaydı, biz doğru

yolu bulamazdık.”

Page 469:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:43 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

469

Cennet ehli mü’minler, Allah’ın nimetine ve fazlına şük-

rederek şöyle diyeceklerdir:

“Bulunduğumuz bu mutluluğa ve nimete sebep olan sa-

hih imana ve salih amele ulaşmak için bize yol gösteren, o

yola girmemize ve o yolda sabit kalmamamıza yardımcı

olan Allah’a hamd ediyoruz.

Allah-u Teâlâ, sahih imanı anlatan ve salih ameli öğre-

ten rasuller göndermeseydi ve bizi tevhid fıtratı üzere ya-

ratmasaydı kendi aklımıza göre sahih imanı bulmamız,

salih amel işlememiz ve bu hidayet üzerinde sabit kalma-

mız asla mümkün olmazdı.”

“Andolsun ki, Rabbimizin rasulleri hakkı getir-

mişti.”

Mü’minler, rasullerin haber verdiği herşeyin, bildir-

dikleri şekilde tam olarak gerçekleştiğini görünce şöyle

derler:

“Dünyada Allah’ın rasulleri bize ne bildirdiyse onla-

rın gerçekleştiğini görüyoruz. Bu, Allah’ın rasulleri

vasıtasıyla vaadettiği şeylerin doğruluğunun isbatıdır.

Allah’ın rasulleri, tevhid ve salih amellere mükâfat ola-

rak; içinde sonsuza dek, sıkılmadan ve mutlu bir şekilde

kalınacak cennetleri vaadetmişti. Biz, şimdi o sözün

gerçekleştiğini görüyoruz.”

“Onlara şöyle seslenilir: “İşte bu, yaptıklarınıza

karşılık kendisine mirasçı kılındığınız cennettir.”

Allah-u Teâlâ’nın melekleri, mü’minlere şöyle ses-

lenirler:

“Size selam olsun! Allah’ın size tevhid ve salih amel

karşılığında vaadettiği cennetine girin ve orada sonsuza

Page 470:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:43

470

kadar sıkılmadan mutlu olarak kalın! Cennet ve mutlu-

luk, dünyada tevhide sımsıkı sarılmanızın, Allah’a hiç-

birşeyi ortak koşmamanızın ve işlediğiniz salih amelle-

rin mükâfatıdır.”

Bu ayet gösteriyor ki insan, dünyada tevhid üzere

yaşadığı ve salih amel işlediği için cennete girer. Fakat

insanın cennete girmesi, sadece işlediği bu amellerden

dolayı değildir. Kişi cennete, bunlarla birlikte, Allah-u

Teâlâ’nın rahmeti ve fazlıyla girer.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla alakalı olarak başka ayet-

lerde şöyle buyurmuştur:

“İşte bu fazl, Allah’tandır. Bilen olarak Allah ye-

ter.” (Nisa: 70)

“Allah’a iman eden ve O’na sımsıkı sarılanlara

gelince... (Allah) onları kendisinden bir rahmet ve

fazl’a sokacak, onları kendisine varan dosdoğru yola

hidayet edecektir.” (Nisa: 175)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

“Hiçbirinizi, ameli cennete sokmaz.” Sahabeler:

“Ey Allah’ın rasulü seni de mi?” dediler. Bunun üze-

rine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Beni de. Ancak, Allah-u Teâlâ’nın rahmeti ve

fazlıyla girerim.” (Müslim)

Bu konulardaki ayetler ve hadisler göstermektedir ki,

cennete girmek için dünyada tevhid üzere yaşamak ve

salih amel işlemek şarttır. Fakat bunlar, Allah’ın rahme-

ti ve fazlı olmadan cennete girmek için yeterli değildir.

Bu nedenle, dünyada tevhid üzere yaşayan ve salih

amel işleyen kimseler ancak Allah-u Teâlâ’nın rahmeti

ve fazlıyla cennete girerler. Ancak, sahih bir iman ve

Page 471:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:43-44 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

471

salih ameli olmadan ne cennete girilir ne de Allah, rah-

met ve fazlıyla yardım eder.

CENNET EHLİ İLE

CEHENNEM EHLİNİN KONUŞMASI

44

44 – Cennet ashabı, ateş ashabına şöyle seslenir:

“Muhakkak ki biz, Rabbimizin bize vadettiğini hak

olarak bulduk. Siz de Rabbinizin size vadettiğini hak

olarak buldunuz mu?” Dediler ki: “Evet!” Hemen

ardından, bir bağırıcı aralarında şöyle seslenir: “Al-

lah’ın laneti, zalimlerin üzerine olsun!”

Allah-u Teâlâ, daha önceki ayetlerde cehennem ve

cehennem ehlini, cennet ve cennet ehlini zikretmişti.

Kulları, iman-küfür meselelerini daha iyi anlasın ve

gereken önemi versin diye bunlara dair olayları, sanki

gözlerimizle görüyormuşuz gibi karşımıza getirmişti.

Bu ve bundan sonraki ayetlerde ise; cennet ile ce-

hennem ehli, yerlerine yerleştirildikten sonra aralarında

geçen konuşmaları naklederek, ahiret gününden bazı

sahnelerle idrakımızı kuvvetlendirmektedir.

“Cennet ashabı, ateş ashabına şöyle seslenir:

“Muhakkak ki biz, Rabbimizin bize vadettiğini hak

Page 472:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:44

472

olarak bulduk. Siz de Rabbinizin size vadettiğini hak

olarak buldunuz mu?”

Cennet ehli cennete, cehennem ehli cehenneme yer-

leştiklerinde, cennet ehli, utandırmak ve azarlamak ni-

yetiyle cehennem ehline şöyle seslenecektir:

“Biz Allah’ın, dünyada iken rasulleri vasıtasıyla bize

vadettiği şeylerin burada gerçekleştiğini gördük. Şimdi,

cenneti ve içindeki mutluluğu tadıyoruz. Siz de işledi-

ğiniz şirkten dolayı, Allah’ın size rasulleri vasıtasıyla

haber verdiği, dünyada yalanlamış olduğunuz o azabı ve

utancı apaçık bir şekilde gördünüz mü?”

“Dediler ki: “Evet!”

Cennet ehlinin sorusu üzerine cehennem ehli cevab

olarak şöyle derler:

“Evet! Biz dünyada Allah’ın rasullerini yalanladık,

tevhidi bozup şirk işledik. Allah’ın rasullerinin uyarıla-

rını hafife aldık, onların doğruluğunu kabul etmedik.

İşte şimdi, Allah’ın rasulleri vasıtasıyla müşrik kimseler

hakkında bildirdiği cezayı görüyor, şiddetli cehennem

azabını tadıyoruz.”

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“İşte bu, sizin kendisini yalanlamış olduğunuz

ateştir. Bu, bir büyü mü yoksa siz mi görmüyorsu-

nuz? Girin oraya! Sabredin veya sabretmeyin, sizin

için birdir. Muhakkak ki yapmış olduklarınızdan

dolayı cezalandırılmaktasınız.” (Tur: 16)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Bedir savaşında

ölen müşrikleri azarlayarak onlara şöyle seslendi:

“Ey Ebu Cehil b. Hişam! Ey Utbe b. Rabia! Ey

Şeybe b. Rabia! (Böylece müşriklerin reislerinden bir

Page 473:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:44-45 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

473

kaçının daha ismini söyledi) Allah-u Teâlâ’nın size

vadettiğini gerçek buldunuz mu? Ben, Allah-u

Teâlâ’nın bana vadettiğini gerçek olarak buldum”

Ömer radıyallahu anh Rasulullah’a şöyle dedi:

“Ey Allah’ın rasulü! Leş olmuş bir kavme hitap edi-

yorsun, onlar seni duyuyorlar mı?” Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Nefsim elinde olan Allah-u Teâlâ’ya yemin ede-

rim ki, siz onlardan daha çok duyuyor değilsiniz.

Fakat onlar, cevap veremiyorlar.” (Buhari, Müslim)

“Hemen ardından, bir bağırıcı aralarında şöyle

seslenir: “Allah’ın laneti, zalimlerin üzerine olsun!” Cennet ehli ile cehennem ehli arasında geçen ko-

nuşmanın ardından bir çağırıcı şöyle seslenir:

“Allah’a ortaklar kılarak kendi nefsine zulmeden za-

limlere Allah lanet etsin! Onlar, Allah’ın rahmetinden

kovulmayı haketmişlerdir.”

Ayette geçen çağırıcı, ateşin bekçisi olan Malik ola-

bildiği gibi başka bir melek de olabilir.

Bu ayette kendilerine Allah-u Teâlâ’nın lanet ettiği

zalimler; Allah-u Teâlâ’ya ibadette ortak koşan, insan-

ları doğru yoldan alıkoyan, Allah-u Teâlâ’nın ayetlerini

sapık tevillerle tahrif eden ve ahireti inkâr eden müşrik

ve kâfir kimselerdir.

ZALİM KİMSELERİN SIFATLARI

45

Page 474:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:45

474

45 – Onlar, Allah’ın yolundan alıkoyan ve onu

çarpıtmak isteyenlerdir. Onlar, ahireti de inkâr

edenlerdir.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette kendilerine lanet ettiği

zalim kimselerin sıfatlarını bu ayette açıklıyor.

Allah-u Teâlâ’nın Yolundan Alıkoymak

“Onlar, Allah’ın yolundan alıkoyan”

Ayette söz konusu olan zalimler, öyle kimselerdir ki

sadece kendilerini haktan ve tevhidden uzaklaştırmakla

kalmayıp, diğer insanları da tevhidden ve salih amelleri

işlemekten uzaklaştırmaya çalışırlar. İnsanların tevhide

sarılmalarına, salih amel işlemelerine engel olurlar.

Tıpkı zamanımızda Allah-u Teâlâ’nın şeriatini bir

kenara atarak beşer aklının ürünü olan kanunları uygula-

yan kimselerin, bu şirkleriyle kalmayıp, tevhide sarılmış

ve Allah-u Teâlâ’nın şeriatini kendi nefislerine uygula-

mak isteyen muvahhidlere karşı gelmeleri, onları her

türlü eziyet ve işkenceye tâbi tutmaları, insanları Allah-

u Teâlâ’nın şeriatinden uzaklaştırmak için, tevhide gi-

den yolları bazen süslü hilelerle, bazen de zor kullana-

rak kapatmaları gibi...

Allah-u Teâlâ’nın Doğru Yolunu Çarpıtmak

“ve onu çarpıtmak isteyenlerdir.”

Bu zalimler öyle kimselerdir ki insanların, gerçek

kurtuluşa götüren doğru yolu bulmamaları için Allah-u

Teâlâ’nın tevhid dininin delilleri olan ayetleri ve sahih

Page 475:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:45-46 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

475

hadisleri, bir takım şüphelerle saptırmaya çalışırlar. Bu

amaçla insanı tevhide ulaştıracak, tevhidi anlamasını

sağlayacak delilleri, sapık teviller yapmak suretiyle

tahrif ederler.

Zamanımızda bu görevi en iyi icra edenler, tağutların

parayla satın almış olduğu sahte alimler ve belamlardır.

Ahireti İnkâr Etmek

“Onlar, ahireti de inkâr edenlerdir.”

Cehennemde ebedi olarak kalmayı hakeden işte bu

zalimler, ahireti de inkâr ederler. Onlar doğru olup ol-

madığını, haklılığını haksızlığını düşünmeden sırf dün-

yayı elde etmek için yaşarlar. Çünkü onlar, ahiretteki

hesap ve cezadan korkmazlar. Bu gibi kişiler söz ve

amel olarak insanların en şerlileridir. İnsanlara zulmet-

mekten çekinmezler. İşte bu sebeble Allah-u Teâlâ’nın

lanetini hak etmiş, rahmetinden kovulmuşlardır.

A’RAF EHLİNDEN CENNETTEKİLERE SELAM

46

46 – İki taraf arasında bir perde vardır ve A’raf

üzerinde de hepsini simalarından tanıyan adamlar

vardır. Onlar, cennet ashabına şöyle seslenirler: “Si-

ze selam olsun!” Bunlar, (henüz) oraya girmemişler-

dir (fakat), ummaktadırlar.

Page 476:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:46

476

Allah-u Teâlâ, cehenneme girecek ve orada ebedi

olarak kalacak Allah-u Teâlâ’nın lanetini haketmiş za-

lim kimselerin kimler olduğunu önceki ayette bildirdik-

ten sonra bu ayette, cennet ve cehennem ehli arasındaki

bir engelden ve A’raf ehlinden haber vermektedir.

İşte bunlar, gaybe dair gerçek bilgilerdir. Ne muhte-

şem bir şey, gaybe vakıf olmak! Fakat Rabbimiz bu

haberleri, elbette sadece bilgimiz artsın diye gözlerimi-

zin önüne sermiyor! Bunları ancak, öldükten sonra ba-

şımıza gelecekleri öğrenmemiz, korku ve ümit arasında

olmamız, ona göre kendimizi ıslah etmemiz; Rabbimizi

hak ettiği şekilde yüceltmemiz, hükümlerine her konuda

boyun eğmemiz, yasakladığı şeylerden uzak durmamız,

hayatımızı ve ölümümüzü sadece O’na has kılmamız

için bildirmektedir. “İki taraf arasında bir perde vardır.”

Cennet ehli ile cehennem ehli arasında cehennem eh-

linin cennete ulaşmasına mani olan bir engel vardır. Bu

engel aşağıdaki ayette bahsedilen duvardır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar,

iman eden kimselere şöyle derler: “Nurunuzdan ya-

rarlanmamız için bize bakın!” Denilir ki: “Arkanıza

dönün de bir nur arayın!” Böylece aralarına, kapısı

olan bir sur çekilir. Onun içinde rahmet, dış tarafın-

da ise azap vardır.” (Hadid: 13)

“A’raf üzerinde de hepsini simalarından tanıyan

adamlar vardır.”

Page 477:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:46 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

477

Bu surun üzerinde A’raf vardır. A’raf’da, A’raf aha-

lisi bulunmaktadır. Bunlar, günahlarıyla iyilikleri eşit

olan, bu sebeble cennete veya cehenneme sokulmamış

muvahhid kimselerdir. Orada Allah-u Teâlâ’nın kendi-

leri hakkında hüküm vermesini beklerler.

Cabir b. Abdullah radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, kötülükleriy-

le iylikleri eşit olan kimseler hakkında soruldu. Rasulul-

lah sallallahu aleyhi ve sellem, şöyle cevap verdi:

“Onlar, A’raf ehlidir. Cennete giremedikleri hal-

de gireceklerini umarlar.” (İbni Merdeveyh rivayet etti.)

Huzeyfe radıyallahu anh şöyle demiştir:

“A’raf ehli, işledikleri hasenelerden dolayı ateşe

girmediler. Fakat işledikleri günahlardan dolayı cenneti

de hak etmediler. Allah-u Teâlâ’nın kendileri hakkında

hüküm vermesi için A’raf’da beklemektedirler. İşte bu

şekilde beklerken Rableri onlara gelecek ve şöyle diye-

cektir:

“Cennete girin, sizi affettim.” (Ebu Şeyh İbni Hayyan ve Beyhaki rivayet ettiler.)

Cabir b. Abdullah radıyallahu anh’den, Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Kıyamet gününde teraziler konur, haseneler ve

kötülükler tartılır. Kimin iyilikleri kötülüklerinden

bit yumurtası kadar fazla olursa, cennete girer. Ki-

min de kötülükleri iyiliklerinden bit yumurtası ka-

dar fazla olursa, ateşe girer.” Sahabeler:

“Ey Allah-u Teâlâ’nın rasulü! Kötülükleri iyilikleri-

ne eşit olanın durumu nedir?” diye sordular. Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem, şöyle cevap verdi:

Page 478:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:46

478

“Onlar, A’raf ehlidirler. Cennete giremedikleri

halde gireceklerini umarlar.” (Müsned-Hayseme b. Süleyman)

A’raf’da bulunanlar, cennet ve cehennem ehlini ala-

metlerinden tanırlar. Cennet ehlini, yüzlerinin parlaklı-

ğından ve cehennem ehli olan kâfirleri de kara yüzle-

rinden tanırlar. Tıpkı Allah-u Teâlâ’nın şu ayette vasfet-

tiği gibi...

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“O gün, onlardan herbiri için kendisine yetecek

bir iş vardır. O gün, kimi yüzler apaydınlıktır. Gü-

leçtir, neşelidir. O gün, kimi yüzlerin üzerleri de

tozlanmıştır, onları bir karartı kaplamıştır. İşte bun-

lar, kâfir ve facir olanlardır.” (Abese: 38-42)

“Onlar, cennet ashabına şöyle seslenirler: “Size

selam olsun!” Bunlar (henüz) oraya girmemişlerdir

(fakat), ummaktadırlar.”

A’raf’da bulunanlar, cennet ehli cennete girdikten

sonra onlara şöyle sesleneceklerdir: “Size selam olsun!”

A’raf da bulunanlar, Allah-u Teâlâ’nın rahmet ve

fazlını umdukları için cennete girme arzusu ile cennette

bulunanlara; “size selam olsun” diye sesleneceklerdir.

A’raf’da bulunup da daha cennete girmemiş olanlar,

sonunda cennete gireceklerini umarlar. Bu, ya Allah-u

Teâlâ’nın bu umudu onların kalplerine yerleştirmesin-

den ya Allah’ın rahmet ve fazlının genişliğini biliyor

olmalarından ya da insanlar o gün korku ve umut ara-

sında beklerken, bunların Allah-u Teâlâ’nın verdiği bir

genişlik sonucu, hesabı kolay görülmelerinden olabilir.

Ömer radıyallahu anh şöyle demiştir:

Page 479:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:46-47 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

479

“Bir çağırıcı, mahşerde bekleyenlere: “Bir kişi hariç

hepiniz ateşe girin” diye seslense, bu kişinin ben oldu-

ğumu umarım. Yine bir seslenici, içerde bulunanlara:

“Bir kişi hariç hepiniz cennete girin” derse, bu kişinin

ben olabileceğimden korkarım.” (Ebu Naim)

A’RAF EHLİNİN

CEHENNEM EHLİNİ GÖRMELERİ

47

47 - Gözleri ateş ashabından tarafa çevrilince, şöy-

le derler: “Rabbimiz! Bizi, zalimler kavmiyle beraber

kılma!”

Allah-u Teâlâ bu ayette, A’raf ehlinin cehennemi ve

cehennem ehlini gördükleri andaki hallerinden haber

vermektedir.

“Gözleri ateş ashabından tarafa çevrilince, şöyle

derler: “Rabbimiz! Bizi, zalimler kavmiyle beraber

kılma!”

A’raf’da bekleyenler, gözlerini istemeden cehennem

tarafına bir an çevirdiklerinde, cehennem ehlinin ateş

azabıyla kararmış yüzlerini ve morarmış gözlerini gö-

rürler. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ’ya yönelerek O’na

dua eder ve şöyle yalvarırlar:

“Ey Rabbimiz! Bizleri, işledikleri şirk ve küfürler se-

bebiyle kendi nefislerine zulmeden zalimlerle beraber

bulundurma!”

Page 480:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:48 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

480

A’RAF EHLİNDEN

CEHENNEMDEKİLERE KINAMA

48

48 – (Cennet ile cehennem arasında bir yer olan)

A’raf’ta bekleyen kimseler; simalarındaki alamet-

lerden (cehennem ehli olduklarını) tanıdıkları kişilere

seslenip şöyle derler: “(Dünyada) topladığınız mallar

ve (Tevhide karşı) kibirlenip büyüklük taslamanıza

sebep olan şeyler, Allah’ın azabını defetme konu-

sunda size herhangi bir fayda verdi mi?” (Hayır,

vermedi!)

Allah-u Teâlâ bu ayette A’raf ehlinin, simalarından

cehennemlik olduklarını bildikleri kimselere seslenişle-

rini haber vermektedir.

“(Cennet ile cehennem arasında bir yer olan)

A’raf’ta bekleyen kimseler; simalarındaki alamet-

lerden (cehennem ehli olduklarını) tanıdıkları kişilere

seslenip şöyle derler: “Ne Çokluğunuz ne de büyüklük

taslamanız, size hiç bir yarar sağlamadı.”

Cennet ehli cennete, cehennem ehli de cehenneme

girdikten sonra, A’raf’da bekletilenler, önce cennete

bakarlar ve oradakilere selam verirler. Sonra gözleri

cehennem tarafına kayar ve orada dünyada iken tanıdık-

ları bazı kişileri görünce onlara şöyle seslenirler:

Page 481:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:48-49 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

481

“Siz, dünyada zenginlik ve kuvvetinize güveniyor,

mü’minleri zayıf ve fakir oldukları için hor görüp aşağı-

lıyordunuz. İşte bugün, dünyada topladığınız mallar ve

elde ettiğiniz kuvvet size fayda vermedi. Üstelik sizler,

sırf dünya metaı toplamak, makam ve mevki elde etmek

için tevhide yanaşmadınız, Allah-u Teâlâ’ya şirk koş-

maya devam ettiniz, bütün alemlere bir rahmet olarak

gönderilen son rasul Muhammed sallallahu aleyhi ve

sellem’i de yalanladınız.

Fakat işte bugün, dünyada topladığınız mallar ve el-

de ettiğiniz kuvvet, size fayda vermemiş, sizi Allah-u

Teâlâ’nın azabından kurtaramamıştır.

Siz; Allah-u Teâlâ’nın, dünyada zenginlik ve kuvvet

verdiği kişilere ahirette de mutluluk, kuvvet ve zengin-

lik vereceğini zannediyordunuz. Ama böyle olmadığını

yakinen gördünüz.”

Allah-u Teâlâ, bu konu hakkında başka bir ayette

şöyle buyurmuştur:

“Biz, hiçbir şehire bir uyarıcı göndermiş olmaya-

lım ki, oranın ileri gelen azgınları: “Muhakkak ki

biz, sizin kendisiyle gönderildiğinizi inkâr edenleriz”

demiş olmasın. Ve (yine) demişlerdi ki: “Biz, mallar

ve çocuklar bakımından (sizden) çoğunluktayız. Üs-

telik biz azab edilecek de değiliz.” (Sebe: 34-35)

A’RAF EHLİNİN CENNETE GİRİŞİ

49

Page 482:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:49

482

49 - “Allah, onları rahmete eriştirmez” diye ye-

min ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? “Cennete girin!

Size bir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, cehennem ehlinin azarlan-

masından ve A’raf’ta bekleyenlerin cennete girmelerin-

den bahsetmektedir.

“Allah, onları rahmete eriştirmez” diye yemin et-

tiğiniz kimseler bunlar mıydı?”

Bu sözü söyleyenlerin kimler olduğu konusunda de-

ğişik görüş vardır.

İbni Abbas’a göre; bu sözü söyleyen Allah’tır. Bu-

na göre ayetin manası şöyledir:

Allah-u Teâlâ, kibirlenip tevhidi kabul etmeyen, Ra-

sulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tâbi olmayıp onu

yalanlayan ve dünyada iken kendi zenginlik ve kuvvet-

lerine güvenerek, Rasulullah’a iman eden fakir ve zayıf

müslümanlara eziyet eden azgın kâfirlere, cehenneme

girmelerinden sonra onları utandırmak ve azarlamak

gayesiyle şöyle diyecektir

“Siz dünyada iken, sırf fakir ve zayıf oldukları için,

şu kişiler (araf ehli) hakkında mı: “Allah-u Teâlâ onlara

rahmet etmez, onlara mükâfat vermez” diye yemin edi-

yordunuz? Bakın! Şimdi onlar, cennete girecekler ve

güzel nimetler içinde, mutlu bir şekilde yaşayacaklardır.

Fakat sizler ise cehennem ateşinde, bütün nimetlerden

mahrum olarak acının her türlüsünü tadıyorsunuz.”

Ebu Mecliz’e göre, bu sözü söyleyenler meleklerdir.

Buna göre ayetin manası şöyle olur:

Melekler kibirlenip tevhidi kabul etmeyen, Rasulul-

lah sallallahu aleyhi ve sellem’e tâbi olmayıp onu yalan-

Page 483:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:49 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

483

layan ve dünyada iken kendi zenginlik ve kuvvetlerine

güvenerek, Rasulullah’a iman eden fakir ve zayıf müs-

lümanlara eziyet eden azgın kâfirlere, cehenneme gir-

melerinden sonra onları utandırmak ve azarlamak gaye-

siyle şöyle diyecektir

“Siz dünyada iken, sırf fakir ve zayıf oldukları için,

şu kişiler hakkında mı: “Allah-u Teâlâ onlara rahmet

etmez, onlara mükâfat vermez” diye yemin ediyordu-

nuz? Bakın! Şimdi onlar, cennete girecekler ve güzel

nimetler içinde, mutlu bir şekilde yaşayacaklardır. Fakat

sizler ise cehennem ateşinde, bütün nimetlerden mah-

rum olarak acının her türlüsünü tadıyorsunuz.”

Bazı alimlere göre, bu sözü söyleyenler araf ehlidir.

Buna göre ayetin manası şöyle olur:

A’raf’da bekletilenler, dünyada iken kendi zenginlik

ve kuvvetlerine güvenerek, Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’e iman eden Suheyb er Rumi, Hubeyb b.

Adiyy, Bilali Habeşi ve Yasir ailesi gibi zayıf müslü-

manlara eziyet eden, onları hor gören bazı tanıdık azılı

kâfirleri cehennemde görünce, azarlamak ve utandırmak

maksadıyla onlara şöyle derler:

“Siz dünyada iken, sırf fakir ve zayıf oldukları için,

şu cennete yerleşmiş kişiler hakkında mı: “Allah-u

Teâlâ onlara rahmet etmez, onlara mükâfat vermez”

diye yemin ediyordunuz? Bakın! Şimdi onlar, cennette

güzel nimetler içinde, mutlu bir şekilde yaşıyorlar. Fa-

kat sizler ise cehennem ateşinde, bütün nimetlerden

mahrum olarak acının her türlüsünü tadıyorsunuz.”

“Cennete girin! Size bir korku yoktur ve siz

üzülmeyeceksiniz .”

Page 484:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:49-50 484

Allah-u Teâlâ veya melekler, cennet ve cehennem

arasındaki surda bulunan A’raf ehline şöyle derler:

“Haydi, cennete girin! Artık, gelecek için korku ve

endişeniz olmasın. Sizi üzecek hiç birşey ne şimdi, ne

de gelecekte başınıza gelmeyecektir. Cennette, mutlu-

luk içinde, hiç sıkılmadan ebedi olarak kalın.”

CENNET NİMETLERİ

CEHENNEMDEKİLERE HARAM KILINMIŞTIR

50

50 – Ateş ashabı, cennet ashabına şöyle seslenir:

“Su veya Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden

üzerimize dökün!” Onlar da derler ki: “Muhakkak

ki Allah, kâfirlere ikisini de haram kılmıştır.”

Allah-u Teâlâ önceki ayetlerde, insanların akibetleri-

ni düşünmeleri ve hidayet yolu olan İslam’a tamamen

boyun eğip müslüman olmaları için cennet, cehennem

ve A’raf ehlinden, A’raf ehliyle cennet ehli, A’raf ehliy-

le cehennem ehli arasındaki konuşmalardan ve A’raf

ehlinin cennete konulmasından haber vermişti.

Bu ayette ise içinde bulundukları azabın şiddetli et-

kisinden biraz olsun kurtulmak için cehennem ehlinin,

cennetteki müslümanlardan yiyecek ve içecek istemele-

rinden bahsetmektedir.

Page 485:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:50 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

485

“Ateş ashabı, cennet ashabına şöyle seslenir: “Su

veya Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden üze-

rimize dökün!”

Cehennem! Suçluların barınağı. Azgınların yatağı.

Tagutların sarayı. Kâfirlerin ve müşriklerin son durağı.

Ebedi ve kötü yurt.

Hertürlü işkence içinde harab olmuş bedenler ve ruh-

lar. Açlık ve susuzluk son noktasında. Kurtulmak için

umutsuzca her yol denenir, ama her defasında eller boş

döner. Sonra, dünyada yüzlerine bile bakmaktan imtina

ettikleri, beğenmedikleri, hoşlanmadıkları, çirkin bul-

dukları insanlar akıllarına gelir. Onlara yalvarırlar. Ne

olur su! Ne olur yemek!

Cehennem ehli, suya olan aşırı ihtiyaçları sebebiyle,

yerine getirilmesinin asla mümkün olmayacağını bilme-

lerine rağmen, yine de cennet ehlinden kendilerine su

dökmelerini ve cennette bulunan nimetlerden vermele-

rini isterler. Tıpkı boğulmakta olan kişinin eline geçen

herşeye sarılması gibi...

İbni Abbas radıyallahu anh, bu ayet hakkında şöyle

dedi:

“A’raf ehli cennete girince, cehennem ehli ümitsiz-

likten sonra bir kurtuluş umudu olabileceğini zannedip

şöyle der: “Ey Rabbimiz! Cennette akrabalarımız var.

İzin ver de onları görelim onlarla konuşalım. Bunun

üzerine Allah-u Teâlâ, cennete emir verir. Cennet bu-

lunduğu yerde hareket eder. Bunun üzerine cehennem

ehli, cennette bulunan akrabalarını tanır ve içinde bu-

lundukları nimetleri görür. Cennet ehli de cehennemde

bulunan akrabalarına bakar fakat onları tanıyamaz.

Yüzleri karardığı için adeta başka bir yaratık haline

Page 486:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:50

486

gelmişlerdir. Cehennem ehli, cennet ehlini isimleriyle

çağırır ve onlara şöyle derler: “Suyunuzdan bize dö-

kün!” Özellikle su istemelerinin sebebi, içinde bulun-

dukları ateşin verdiği harareti hafifletmek içindir.”

Bu ayet, cennetin yer olarak cehennemden daha üstte

olduğunu göstermektedir. Çünkü ayette “efiydu” yani;

“dökün” kelimesi geçmektedir. Dökme olayı ise yukar-

dan aşağı doğru olur.

“Onlar da derler ki: “Muhakkak ki Allah, kâfir-

lere ikisini de haram kılmıştır”.”

Cehennem ehli, cennet ehlinden su veya cennetin di-

ğer nimetlerinden isteyince cennet ehli şöyle diyecektir:

“Allah, cennet ehlinin suyunu ve diğer nimetlerini

kâfirlere yasaklamıştır. Hiçbir zaman bu nimetlerden

alamazlar.”

Said b. Cübeyr radıyallahu anh, bu ayet hakkında

şöyle dedi:

“Kişi, babası veye kardeşine şöyle seslenecektir:

“Yandım! Sudan bana dök!” Cennet ehline: “Onlara

cevap verin” denilecek. Cennet ehli onlara şöyle diye-

cek: “Allah bunları kâfirlere yasaklamıştır.”

Su İçirmenin Fazileti

Bu ayet; su içirmenin en iyi amellerden olduğunu

göstermektedir.

İbni Abbas radıyallahu anh’a şöyle soruldu:

“Sadakanın en efdali hangisidir?” İbni Abbas radıyal-

lahu anh şöyle cevap verdi:

“Su vermektir. Cehennem ehli, cennet ehlinden yar-

dım istediklerinde şöyle dediklerini görmediniz mi?

Page 487:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:50-51 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

487

“Su veya Allah’ın size rızık olarak verdiği şeyler-

den üzerimize boşaltın!” (İbni Ebi Hatim) Sa’d radıyallahu anh, Rasulullah’a şöyle sordu:

“En hoşuna giden sadaka hangisidir?” Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem şöyle cevab verdi:

“Sudur.” (Ebu Davud) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

“Her kim, su varken bir müslümana su içirirse,

bir köle azat etmiş gibi olur. Su bulunmadığı halde

bir müslümana su içirirse, bir köleye can vermiş gibi

olur.” (İbni Mace)

Bu ayet ve rivayetler, su içirmenin, Allah’a yaklaş-

mak için yapılan en iyi amellerden olduğunu göster-

mektedir.

Tâbiin alimlerinden biri şöyle demiştir:

“Günahları fazlalaşan kişi, su içirsin.”

KAFİRLERİN BAZI VASIFLARI

51

51 – Onlar, dinlerini eğlence ve oyun edinen,

dünya hayatının kendilerini aldattığı kişilerdir. On-

lar, bu günleriyle karşılaşacaklarını unuttukları ve

ayetlerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi biz de bugün

onları unuturuz.

Page 488:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:51

488

Allah-u Teâlâ bu ayette cehennem ehli olan kâfirle-

rin vasıflarını açıklamaktadır.

“Onlar, dinlerini eğlence ve oyun edinen, dünya ha-

yatının kendilerini aldattığı kişilerdir. Onlar, bu günle-

riyle karşılaşacaklarını unuttukları ve ayetlerimizi bile

bile inkâr ettikleri gibi biz de bugün onları unuturuz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır:

“O kâfirler, Allah-u Teâlâ’nın dinini oyuncak haline

getirdiler, dini basite aldılar, ona sımsıkı sarılmadılar.

Allah’ın emirlerinden bir kısmına icabet edip bir kısmı-

nı terkettiler, böylece dini kendilerine eğlence ve oyun

edindiler. Dünya hayatının güzelliği, süsü ve haramın

nefse gelen tatlılığı, onları aldattı. Ahireti, hesabı ve

cezayı hiç düşünmediler. Allah’ın emrine boyun eğme-

diler, onu hafife aldılar. Dünyayı elde etmek için herşe-

yi yaptılar ve bütün vakitlerini bunun için harcadılar.

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyalık topladılar.

Aslında kesinlikle unutkan olmadığı halde Allah-u

Teâlâ, İşte bu kötü amellerinden dolayı, sanki hiç yok-

muşlar gibi, vereceği hayırda kâfirleri adeta unutmuştur.

Rahmetinden ve nimetlerinden uzak kılmıştır.

Allah-u Teâlâ gerçek manada hiçbir şeyi asla unut-

maz.

Allah-u Teâlâ, şöyle buyurmuştur:

“Dedi ki: “Onun ilmi, Rabbimin katında bir ki-

tabtadır. Benim Rabbim, (asla) şaşırmaz ve unut-

maz.” (Taha: 52)

Page 489:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:51 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

489

Allah-u Teâlâ’nın, Ahiret Gününde Kâfirleri

Unutması

Allah’ın bu ayette “biz de bugün onları unuturuz.”

buyurmasının sebebi; yaptıklarının karşılığını kâfirlere

vermektir. Çünkü onlar, Allah-u Teâlâ’yı unuttular yani

Allah-u Teâlâ’nın, sahih iman ve salih amel işleme ko-

nusundaki emrini yerine getirmediler. Onun için Allah-

u Teâlâ da onları unuttu.

Allah-u Teâlâ, bu konu hakkında başka ayetlerde

şöyle buyurmuştur:

“Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirle-

rindendir. Kötülüğü emreder, iyilikten sakındırırlar

ve ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular,

O da onları unuttu. Muhakkak ki münafıklar, işte

onlar fasıklardır.” (Tevbe: 67)

“(Allah) dedi ki: “İşte böylece sana ayetlerimiz

gelmişti de sen onları unutmuştun. Sen de bugün,

işte böyle unutuluyorsun.” (Taha: 126)

Bu açıklamalar altında; “biz de bugün onları unu-

turuz.” ayetinin manası şöyle olur:

“Onlara, unutulan kişinin muamelesini gösteririz. Bu

sebeble onlar, cehennemde bırakılacaklar ve hayırdan

hiçbir nasipleri olmayacaktır. Çünkü onlar, sonunda

Allah’a kavuşacaklarını, dünyada yaptıkları amellerin

karşılığını göreceklerini unuttular, bunu inkâr ettiler ve

bugüne (ahiret gününe) önem vermediler. Bu sebeble

Bugün için hiçbir hazırlık yapmadılar. Allah’ın ayetle-

rini ve rasulün getirdiğini inkâr ettiler. İşte bu yaptıkla-

rına karşılık, bir ceza olmak üzere biz de, onları cehen-

nem azabında ebedi olarak bırakacağız.”

Page 490:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:51

490

Allah-u Teâlâ, bu ayette kâfirlerin bazı sıfatlarından

bahsetmektedir. Allah, başka ayetlerde de kâfirlere ait

başka sıfatları bildirmiştir. Ayrıca münafıklara, müşrik-

lere, müslümanlara, mü’minlere ait sıfatları da bildir-

miştir.

Allah-u Teâlâ bu sıfatları şüphesiz boşu boşuna açık-

lamamaştır. Rahmetinin gereği olarak, müslümanların

bu sıfatları öğrenmeleri, insanlara ve amellerini bu sıfat-

lara göre değerlendirmeleri, dolayısıyla dost ve düş-

manlarını, kimi sevip kimi sevmeyeceklerini, kime gü-

venip kime güvenmeyeceklerini, müslümanlar ile kâfir-

leri, Allah’tan yana olanlar ile şeytandan yana olanları

birbirinden ayırd etmeleri için bildirmiştir.

İşte bunlar, Allah’ın insanlar hakkındaki hükümleri-

dir. Allah’a iman ettiğini iddia eden bu hükümlere göre

insanları değerlendirmesi gerekir. Allah’ın kâfir dediği-

ne kâfir, müslüman dediğine müslüman demelidir. Al-

lah’ın sevdiğini sevmeli düşman olduğuna düşman ol-

malıdır.

Allah’ın kâfir dediğine kâfir demeyen; kâfirlerin

müslüman olduğunu, Allah’ın onlardan ve küfürlerin-

den razı olduğunu, böyle kâfirlerin güvenilir ve sevil-

mesi gereken kişiler olduğunu iddia etmiş olur. Her ne

kadar bu kimseleri sevmediğini ve güvenmediğini iddia

etse bile.

Allah’ın müslüman dediğine müslüman demeyen

veya bunların sapık olduklarını söyleyenler ise; Allah’ın

kendilerinden razı müslümanları kötülemiş, Allah’ın

onlardan, imanlarından ve salih amellerinden razı ol-

madığını, böyle kişilerin güvenilir ve sevilmesi gereken

kişiler olmadığını, onların horlanması ve kovulması

Page 491:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:51 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

491

gereken kişiler olduğunu iddia etmiş olur. Her ne kadar

bu kimseleri sevdiğini ve güvendiğini iddia etse bile.

İşte bu şekilde Allah’ın kâfir dediğine müslüman di-

yenler veya müslüman dediğine kâfir ya da sapık diyen-

ler, Allah’ın hükmüyle hüküm vermedikleri için kâfir

olurlar. Allah’ın hükmünden başka hükümlerle hükme-

denler, şüphesiz İslamdan çıkmış kâfirlerin ta kendileri-

dirler.

Böyle kimseleri, kâfirlere kâfir demekten alıkoyan

şey, ya onlara olan sevgileri ya onlardan bir takım bek-

lentileri ya da peşlerine takıldıkları belamların bu konu-

daki bâtıl açıklamalarına düşünmeden bağlanmalarıdır.

Bunlar, kâfir dostlarına müslüman demek için, Yusuf

aleyhisselam gibi bir rasulun tağutun hükmü ile hükmet-

tiğini çekinmeden söylerler. Necaşi gibi adil, akıllı, ih-

laslı, cesur müslüman bir yöneticiyi, korkak, beceriksiz,

iki kelimeyi bir araya getirmekten aciz, Allah’ın hü-

kümlerini arkasına atmış kâfir tagutlarla aynı tutmaktan

utanmazlar. İslam toplumundaki alim şahsiyetler, sanki

kâfirlere müslüman demişler gibi, onların fetva ve gö-

rüşlerini, oradan buradan kırparak kendilerine dayanak

edinmeye çalışırlar.

İşte böyle kimseler kıyamet gününde Allah’ın kendi-

lerini unutmasını haketmiş kişilerdir.

Kâfirlerin, Bu Ayette Bildirilen Vasıfları

Allah-u Teâlâ, bu ayette kâfirlerin bazı vasıflarını

açıklamıştır

1 - Dini eğlence haline getirmek.

2 - Dini oyuncak edinmek.

Page 492:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:51-52 492

3 –Dünya hayatı ve süsüne aldanmak. (Bu gösteriyor

ki; dünyayı sevmek her türlü kötülüğün sebebidir.)

4 –Rasullerin, Allah-u Teâlâ katından getirdikleri

ayetleri inkâr etmek.

YEGÂNE HİDAYET KAYNAĞI; KUR’AN

52

52 – Andolsun ki biz, onlara; inanan bir kavim

için hidayet ve rahmet olarak, ilimle ayrıntılı şekilde

açıkladığımız bir kitab getirdik.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette kâfirlerin bazı vasıfları-

nı açıklamıştı.

Bu ayette ise; son rasul olan Muhammed sallallahu

aleyhi ve sellem vasıtasıyla bütün insanlara gönderdiği

Kur’an’ı Kerim’den bahsetmektedir.

“Andolsun ki biz, onlara; inanan bir kavim için

hidayet ve rahmet olarak, ilimle ayrıntılı şekilde

açıkladığımız bir kitab getirdik.”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır:

“Andolsun ki biz, Mekke ehline ve bütün insanlara,

yüce ve açık bir kitap indirdik. İşte bu kitap; Kur’an’ı

Kerimdir.

Bu kitabın ayetlerini apaçık bir şekilde ve insanların

ihtiyacına göre indirdik. Çünkü insanları yaratan biziz.

Page 493:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:52 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

493

Onlara dünyada ve ahirette en yararlı, fıtratlarına en

uygun şeylerin ne olduğunu da ancak biz biliriz.

Bu kitab, ona gerçek manada iman eden, bütün ha-

yatlarını ona göre düzenleyen mü’minler için bir yol

gösterici ve rahmet kaynağıdır. Yaşantılarını ona göre

düzenleyenleri tek doğru yol olan İslam’a ulaştırır.”

Allah-u Teâlâ’nın, Kur’an’da kulları için bildirmiş

olduğu hükümler, herkesin anlayabileceği apaçık hü-

kümlerdir.

Kur’an; Tevhid ve iman nedir, nasıl yaşanır, mü’min

ve müslüman, kâfir ve müşrik kimdir ve sapık ile doğru

yolda olan, mücrim ile salih olan, gerçek manada Allah-

u Teâlâ’ya hakettiği şekilde ibadet eden ile şeytana iba-

det eden kimdir, dünyada hükümleri yaşanması gereken

asıl hayat düzeni hangisidir, insana fayda ve zarar veren

şeyler nelerdir, bütün bunları ve dahasını; insanlar için

gerekli olan herşeyi, Allah-u Teâlâ’nın isim ve sıfatları-

nı, Allah-u Teâlâ’nın kulları üzerindeki hakkını, kulla-

rından istediği ve razı olduğu şeyleri, emir ve yasakları-

nı herkesin anlayabileceği şekilde, en ince ayrıntısına

kadar, apaçık şekilde anlatan ve açıklayan bir kitabtır

Kur’an’ı Kerim.

Bu kitaba her kim uyarsa, hidayeti bulur. Zira bu ki-

tab, yegâne hidayet kaynağıdır. Kurtuluşa götüren tek

rehberdir.

Kur’an’ı Kerim, cennete girmeye vesile olan sahih

imanı ve Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu amelleri öğretip

açıkladığı için, dünyada insana verilmiş en büyük nimet

ve ona inanan için bir rahmettir.

Page 494:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:53 494

AHİRETTE KAFİRLERİN ÇIRPINIŞI

53

53 – Onlar, sadece onun te’vilini mi bekliyorlar?

Onun te’vili geldiği gün, daha önce onu unutanlar şöy-

le derler: “Şüphesiz, Rabbimizin rasulleri hakkı ge-

tirmişlerdi. (Şimdi) Bizim için şefaatçi var mı? Bize

şefaat etsinler! Ya da geri döndürülsek de yapmış ol-

duklarımızdan başkasını yapsak.” Muhakkak ki on-

lar, nefislerini hüsrana uğratmışlardır. Uydurmuş

oldukları şeyler de onlardan uzaklaşıp yok olmuştur.

Allah-u Teâlâ önceki ayette Kur’an’ın yegâne hidayet

kaynağı olduğunu haber vermişti.

Bu ayette ise, Kur’an’ın ahiretle ilgili verdiği haberle-

rin doğru olduğunu ahirette gören inkârcıların içinde bu-

lunduğu acı tabloyu gözler önüne sermektedir.

“Onlar, sadece onun te’vilini mi bekliyorlar?”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Kâfirler, iman etmemekte inat ediyorlar. Kur’an’da

geçen haberlerin ve gaybe dair verdiğin bilgilerin doğru-

luğundan şüphe ediyorlar. Kur’an’ın te’vilinin gerçekleş-

Page 495:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:53 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

495

mesini mi bekliyorlar? O zaman mı iman edecekler? Doğ-

rusu onlara her şey açıklandı. Kâfirlerin önlerinde artık tek

birşey kaldı o da; Kur’an’ın tevilini, yani; Kur’an’da kor-

kutuldukları azabı ve cehennemi görmek. Onlar gaybten

haber verdiğin şeylerin gerçekleşmesini bekliyorlar. An-

cak o zaman iman edecekler.”

Ayette geçen “onun te’vili” kelimesinden kasıt;

Kur’ an’ın te’vilidir.

Kur’an’ın te’vili: Kur’an’da kâfirlere vaad edilen

azap, ceza, cehennem gibi şeylerdir.

“Onun te’vili geldiği gün...”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“Kur’an’ın gaybten haber verdiklerinin hepsi geçek-

leştiği, söylediği herşeyin apaçık bir şekilde ortaya çık-

tığı gün ki bu ahiret günüdür, bütün şüpheler kalkacak-

tır.”

“Daha önce onu unutanlar şöyle derler: “Şüphe-

siz, Rabbimizin rasulleri hakkı getirmişlerdi.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“İşte o gün, dünyada Kur’an’a inanmayan, onu ter-

keden ve unutan, böylece hidayete tâbi olmayan kimse-

ler şöyle derler: “Rabbimizin rasullerinin bize getirmiş

olduğu şeylerin hepsinin hak olduğunu gördük. Onların

bize söylediği her şey doğru çıktı.

Fakat biz dünyada iken, rasullerin bize getirdiklerin-

den yüz çevirmiş, onlara inanmamış, onları yalanlamış,

hafife almış, söylediklerini hayatımıza uygulamamıştık.

Heva ve hevesimize göre hareket etmiş, hep dünya için

Page 496:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:53

496

çalışmıştık. Ahireti ve hesaba çekilmeyi hiç düşünme-

miş, tevhidi önemsememiş, şirke girmeyi basit görmüş,

hakka hukuka da riayet etmemiştik.”

“(Şimdi) bizim için şefaatçi var mı? Bize şefaat et-

sinler! Ya da geri döndürülsek de yapmış oldukla-

rımızdan başkasını yapsak.”

Rasullerin dünyada haber verdikleri ve söyledikleri

herşeyin ahiret gününde doğru çıktığını ve apaçık şekil-

de gerçekleştiğini gören kâfirler, dünyada yaptıklarına

pişman olurlar ve o an içinde bulundukları durumdan

kurtulmak gayesiyle kendileri için bir kurtuluş yolu

olacağını düşünerek iki seçenekten birisini umut eder-

ler.

1 - Dünyada iken Allah-u Teâlâ katında şefaatçi ola-

caklarını umarak kendilerine tapındıkları yani; Allah’a

yapılması gereken ibadetlerin bir kısmını kendilerine

yaptıkları şefaatçileri ararlar, içinde bulundukları du-

rumdan, kendilerini kurtarmalarını umarlar.

2 - Bozdukları amelleri düzeltmek, hayatlarını Allah-

u Teâlâ’nın istediği ve razı olduğu şekilde düzenlemek

için tekrar dünyaya dönmeyi umarlar.

Kâfirler dünyada iken, Allah-u Teâlâ katında şefatçi

olacaklarını umdukları kimselerin ahirette kendilerine

şefaat etmediklerini görünce, bulundukları azaptan kur-

tulmak için bütün hayatlarını Allah-u Teâlâ’nın istediği

şekilde düzenlemek üzere tekrar dünyaya dönmeyi te-

menni ederler.

Çünkü kurtuluş ve mutluluğu elde etmenin tek yolu-

nun, sahih iman ve salih amel olduğunu apaçık bir şe-

kilde görürler. Fakat Allah-u Teâlâ bunların isteklerini

Page 497:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:53 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

497

yerine getirmez. Zira Allah-u Teâlâ, kâfirlerin dünyaya

tekrar dönmeleri halinde önceden işlemiş oldukları

amelleri tekrarlayacaklarını çok iyi bilmektedir.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyurmuştur:

“Ateşin üzerinde durdurulduklarında: “Bizler

keşke geri dönsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlama-

sak ve mü’minlerden olsak” dediklerini hele bir gör-

sen! Oysa önceden gizlemiş oldukları kendileri için

(ahirette) belli oldu. Eğer geri döndürülselerdi kendi-

sinden yasaklandıklarına yine geri dönerlerdi. Şüp-

hesiz ki onlar, yalancıdırlar.” (En’am: 27-28)

“Muhakkak ki onlar, nefislerini hüsrana uğratmış-

lardır. Uydurmuş oldukları şeyler de onlardan uzakla-

şıp yok olmuştur.” Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında kâfirlerin durumuyla

ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“Kâfir olan o kimseler, dünyada nefislerini tevhid ve

iyi amelle temizlemediler, ahiret gününde nefisleri için iyi

bir nasib elde etmeye çalışmadılar. Aksine, nefislerini şirk

ve günah pislikleriyle kirlettiler ve kendi kendilerini hüs-

rana uğrattılar. Böylece cehennemde ebedi olarak kalmayı

hakettiler.

Dünyada iken, Allah’a iftira atarak, Allah katında ken-

dileri için şefatçi olacağını iddia ettikleri ve kendilerine

ibadet ettikleri, saygı gösterdikleri, tazimde bulundukları

kimseler, kıyamet gününde onlardan uzaklaşırlar, kaçarlar,

kayıplara karışırlar, kimseyle ilgilenmezler, kendi dertleri-

ne düşerler, onlarda kendilerini kurtaracak birilerini arar-

lar. Dünyada iken peşlerine takılan ve kendilerine yardak-

Page 498:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:53-54 498

çılık yapan kâfirlere ne şefaatçi ne de yardımcı olabilirler.

Onları azaptan asla kurtaramazlar.”

YARATMA DA EMİR DE ALLAH’IN HAKKIDIR

54

54 – (Ey insanlar!) Muhakkak ki (ihlâsla sadece

kendisine ibadet etmeniz gereken tek) Rabbiniz; gök-

leri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden

ve gündüzü, durmadan kovalayan gece ile bürüyen-

dir. (Gökler, yerler,) güneş, ay ve yıldızlar O’nun em-

rine, kayıtsız şartsız boyun eğmiştir. İyi biliniz ki

yaratılanların hepsi O'nundur, (öyleyse dilediği gi-

bi) hüküm verme de yalnız O'na aittir. Âlemlerin

rabbi olan Allah yücedir.

Allah-u Teâlâ önceki ayette, kâfirlerin ahiret günün-

de helake uğrama ve kaybedenlerden olma sebebinin;

Allah-u Teâlâ katında kendilerine şefatçi olacaklarını

zannettikleri kişilere ibadet ederek ulûhiyetinde Allah-u

Teâlâ’ya şirk koşmaları ve sadece Allah-u Teâlâ’ya

ibadet etmeye çağıran, Allah-u Teâlâ’nın emir ve yasak-

larını bildiren rasullerine tâbi olmamaları olduğunu bil-

dirmişti.

Page 499:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:54 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

499

Bu ayette ise her yönüyle tevhidi, Allah-u Teâlâ’nın

kudretini ve ilmini açıklamaktadır.

“(Ey insanlar!) Muhakkak ki (ihlâsla sadece kendi-

sine ibadet etmeniz gereken tek) Rabbiniz; gökleri ve

yeri altı günde yaratan”

Allah-u Teâlâ bu ayette gökleri, yerleri ve içindekile-

riyle birlikte bütün alemi altı günde yarattığını bildire-

rek şöyle buyurmaktadır:

“Ey insanlar! Biliniz ki, sahibiniz olan Allah gökleri,

yerleri ve içindekileriyle birlikte bütün alemi altı günde

yarattı.”

Allah-u Teâlâ bu ayette gökleri ve yerleri altı günde

yarattığını bildiriyor. Allah-u Teâlâ isteseydi, bütün

kâinatı bir seferde “ol” emriyle yaratâbilirdi.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayet-

te şöyle buyurmuştur:

“Bir şeyi (olmasını) dilediğinde muhakkak O’nun

emri ona: “Ol” demesidir; o da hemen oluverir.” (Yasin: 82)

Allah-u Teâlâ’nın gökleri, yerleri ve onların içinde

bulunanları altı günde yaratmasının sebebi; insanlara

amellerinde acele etmemelerini öğretmek istemesidir.

Ayette Geçen “Altı Gün”den Kasıt

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette bildirmiş olduğu “altı

gün”ün miktarının dünya günleri kadar mı yoksa başka

günler mi olduğu konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir.

Mücahid ve Ahmed b. Hanbel’e göre; her gün bin

sene miktarı kadardır.

Page 500:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:54

500

Bu görüşlerine şu ayeti delil göstermişlerdir:

“Muhakkak ki senin Rabbinin katında bir gün,

sizin saymakta olduklarınızdan bin sene gibidir.” (Hac: 47)

Bazı alimlere göre; bu günler dünya günü miktarı

kadardır. Güneş daha yaratılmamış olsa bile, zaman

olarak dünya günü miktarı kadardır.

Bu Ayete Muhalif Olan Bir Hadis

Ahmet b. Hanbel radıyallahu anh şöyle bir hadis riva-

yet etmiştir:

“Ümmü Seleme’nin azatlı kölesi olan Abdullah b.

Ratig radıyallahu anh’den, Ebu Hureyre radıyallahu

anh’ın şöyle dediği haber verilmiştir:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Allah-u Teâlâ, toprağı cumartesi günü yarattı.

İçindeki dağları pazar günü, içindeki ağaçları pazar-

tesi günü, istenmeyen şeyleri salı günü, ışığı çarşam-

ba günü, hayvanları perşembe günü, Âdem aleyhisse-

lam’ı da cuma gününün son vaktinde ikindi ile ak-

şam arasında yarattı. Âdem aleyhisselam, Allah-u

Teâlâ’nın yarattığı en son yaratıkdır.” (Ahmed, Müslim, Nesei)

Bu hadise göre, Allah-u Teâlâ kâinatı yedi günde ya-

ratmıştır. Dolayısıyla bu hadis, ayete zıddır. Çünkü Al-

lah-u Teâlâ ayette, kâinatı altı günde yarattığını bildir-

miştir.

Hadisin ayete zıd olması sebebiyle İmam Buhari ra-

dıyallahu anh ve birçok hadis alimi bu hadisin zayıf ve

geçersiz olduğunu, ayrıca bu hadisi Rasulullah sallalla-

Page 501:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:54 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

501

hu aleyhi ve sellem’in söylemediğini, Ka’b el Ahbar’ın

söylediğini, Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın da Ka’b el

Ahbar’dan rivayet ettiğini söylemişlerdir.

Yer Ve Göklerin Herbiri Kaç Günde Yaratıldı

Allah-u Teâlâ, yeryüzünü iki günde yarattı. Dağları,

bitkileri, hayvanları da iki günde yarattı.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“De ki: “Gerçekten siz mi yeri iki günde yaratanı

inkâr ediyor ve O’na endad (denk)lar ediniyorsu-

nuz? İşte O, Alemlerin Rabbidir. Orada, (yerde)

onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bere-

ketler yarattı. Ve isteyip, arayanlar için eşit olmak

üzere oradaki rızıkları dört günde takdir etti...” (Fussilet: 9-10)

Allah-u Teâlâ gökleri, içindeki gezegen ve yıldızları

da iki günde yarattı.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“Böylece onları, iki gün içinde yedi gökler olarak

tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Elbette

biz, dünya göğünü kandillerle süsledik ve (o) bir

koruma (altın)dadır. İşte bu; Aziz ve Alim (olan Al-

lah)in takdiriyledir.” (Fussilet: 12)

Allah-u Teâlâ’nın Arşa İstivası

“Sonra arşa istiva eden...”

Page 502:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:54

502

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, gökleri, yeri ve

onların içindekileri yarattıktan sonra arşa istiva ettiğini

haber vermektedir.

Ayette geçen arş, Allah-u Teâlâ’nın yarattığı bir var-

lıktır.

“Arş”ın lügat manası; kralın tahtı, tavanı olan her

şey veya içine kadınların bindirildiği deve üzerindeki

hevdec demektir.

“İstiva”nın lügat manası; Yönelmek, kastetmek, üs-

tüne çıkmak, istila etmek, malik olmak.

Allah-u Teâlâ’nın arşa istivası ise O’nun zatına uy-

gun bir istivadır. Bu sebeble biz, Allah-u Teâlâ’nın arşa

istivasının zatına uygun bir istiva olduğuna inanırız. Bu

konuda O’nu mahlukata benzetmekten ve O’na keyfiyet

tayin etmekten uzak durur, Allah-u Teâlâ’nın arşa istiva

etmesinin gerçek mahiyetini ise sadece Allah-u Teâlâ’ya

bırakırız.

Bu konuda, tıpkı İmam Malik ve onun hocası Ra-

bia’nın dediği gibi iman ederiz.

Onlar şöyle demişlerdir:

“İstiva, lügatçe bilinen bir şeydir. Fakat keyfiyyeti ve

nasıl olduğu ise bilinmez. O’na iman farzdır. Keyfiyyeti

hakkında soru sormak ise bid’attir.” (Er-Ravda en-Nehdiyye s: 29)

İman Malik’in hocası olan Rabia’ya;

“Sonra arşa istiva eden...” ayetindeki istivanın nasıl

olduğu soruldu. O, şöyle cevap verdi:

“İstiva, bilinmeyen birşey değildir. Keyfiyetini ise

akıl almaz. Risalet Allah-u Teâlâ’dandır. Rasulün göre-

vi ise tebliğ etmektir. Bize düşen ise tasdik etmektir.” (La Likai sünende, Beyhaki el Esma ve Sıfatta)

Page 503:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:54 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

503

İman Malik’e, Allah-u Teâlâ’nın istivası hakkında

sorulunca, hali değişti ve kendisine bir titreme geldi.

Kendine geldikten sonra, soru sorana şöyle cevap verdi:

“Keyfiyetini aklımız almaz. Allah-u Teâlâ’nın istiva-

sı, bilinmeyen birşey değildir. İstivaya iman etmek

farzdır, onun keyfiyeti hakkında soru sormak bid’attir.

Korkarım ki sen, sapıklardan olabilirsin.” Sonra evin-

den onun çıkarılmasını emretti.

Bir başka rivayette İmam Malik radıyallahu anh, Al-

lah-u Teâlâ’nın istivası hakkında soru soran kimseye

şöyle demiştir:

“Allah-u Teâlâ, “Rahman (olan Allah) arşa istiva

etmiştir.” (Ta-ha: 5) ayetinde kendi nefsini vasfettiği

gibidir. O’nun için, “nasıldır?” diye sorulmaz. Çünkü

“nasıldır” sorusu, Allah-u Teâlâ hakkında kaldırılmıştır.

Sen bid’at sahibi kötü bir adamsın!” (La Likai sünende, Beyhaki el Esma ve Sıfatta )

İmam Malik’in böyle bir cevap vermesinin sebebi,

bu adamı tanıyor olmasından veya öğrenmek için değil

de şüphe uyandırmak için soru sorduğunu anlamasından

dolayıdır.

İbni Kesir radıyallahu anh şöyle dedi:

“Sevri, Malik, Evzai, Leys b. S’ad, Şafii, Ahmed, İs-

hak b. Rahavayeh ve diğer selef alimlerinin istiva hak-

kındaki görüşleri şöyledir:

“Allah-u Teâlâ’nın istivasına keyfiyetsiz, teşbihsiz

ve iptal etmeden, Kur’anda geçtiği gibi inanmak gere-

Page 504:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:54

504

kir. Biz, bu konuda Müşebbihe(1)’nin akıllarına geleni

reddediyoruz. Çünkü Allah-u Teâlâ yarattıklarının hiç-

birine benzemez. Zira Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur ve O; Semî' (her

şeyi en ince teferruatıyla işiten)'dir, Basîr (her şeyi en

ince teferruatıyla gören)'dir.” (Şura: 11)

Bu konuda en doğru olan; içlerinde Buhari radıyalla-

hu anh’ın şeyhi Nuaym b. Hammad’ın da bulunduğu,

büyük ehli sünnet alimlerinin görüşleridir.

Nuaym b. Hammad radıyallahu anh şöyle dedi:

“Her kim Allah-u Teâlâ’yı mahlukata benzetir veya

Allah-u Teâlâ’nın kendi zatını vasfettiği sıfatı inkâr

ederse, küfre girer. Gerek Allah-u Teâlâ’nın kendi nef-

sini vasfetmesinde ve gerekse rasulün O’nu vasfetme-

sinde asla mahlukata benzetme yoktur. Bu sebeble, her

kim Allah-u Teâlâ’yı, ayetlerin ve sahih haberlerin vas-

fettiği gibi zatına layık bir şekilde vasfeder ve O’nu

noksan sıfatlardan tenzih ederse, işte o kimse doğru

yolda yürümüş olur.” (İbni Kesir Tefsiri c: 2 s: 220)

Mü’minlerin annesi Seleme, istiva hakkında şöyle

dedi:

“İstivanın keyfiyetini akıl almaz. İstiva, meçhul bir-

şey değildir. Onu kabul etmek imandandır, onu reddet-

mek ise küfürdür.” (İbni Merdeveyh La Likai Sünende)

Allah-u Teâlâ, istiva hakkında başka ayetlerde şöyle

buyurmuştur:

(1) Allah-u Teâlâ’yı mahlukata benzeten sapık bir taife.

Page 505:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:54 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

505

“Muhakkak ki sizin Rabbiniz; gökleri ve yeri altı

günde yaratan, sonra arşa istiva eden, işleri düzen-

leyen Allah’tır.” (Yunus: 3)

“Elif, lam, mim, ra. İşte bunlar, kitabın ayetleri-

dir. Rabbinden sana indirilenler haktır. Fakat insan-

ların çoğu iman etmezler. Allah O’dur ki; gökleri

direksiz olarak yükselti, onları görmektesiniz. Sonra

arşa istiva etti.” (Rad: 1-2)

“Allah, gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı

günde yarattı. Sonra arşa istiva etti. Allah’tan başka

ne bir dostunuz ne de bir şefaatçiniz vardır. Hiç dü-

şünmez misiniz?” (Secde: 4)

Gece ve Gündüzün Düzenli Seyri

“ve gündüzü, durmadan kovalayan gece ile bürü-

yendir.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında gözle görülen bir

gerçeği insanlara açıklamaktadır: Gece ve gündüzün

düzenli bir şekilde seyredişi.

Karanlık olan gece, aydınlık olan gündüzü hiç dur-

madan takip eder. Allah-u Teâlâ geceyi gündüze, gün-

düzü geceye hiç durmadan takip ettirir. Yani gecenin

karanlığı gündüzün aydınlığını, gündüzün aydınlığı da

gecenin karanlığını değiştirir. Biri gidince muhakkak

diğeri gelir. Aralarında bir aralık yoktur.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla alakalı olarak bir başka

ayette şöyle buyurmuştur:

“Onlara, (Allah’ın her şeye kadir olduğuna dair) bir

delil de gecedir. Ondan gündüzü çekip alırız da böy-

lece (insanlar) karanlıkta kalırlar. Güneş de kendi

Page 506:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:54

506

ekseni etrafında dönüp durmaktadır. İşte bu, Alim

(kulların maslahatını ve her şeyi en ince detayına kadar

bilen) ve Aziz (yüce, düşmanlarından intikam alan ve

şerefli) olan Allah’ın takdiriyledir. Aya da varacağı

yollar tayin ettik. Nihayet o, eski hurma salkımının

eğri sapına döner. Ne güneş aya yetişebilir ne de ge-

ce gündüzü geçebilir. Her biri kendi yörüngesinde

yüzmektedir.” (Yasin: 37-40)

Gündüz ile gecenin devamlı ve düzenli olarak peşpe-

şe gelmesinde, yeryüzünde yaşayan canlıların hayatları-

nı devam ettirebilmelerini sağlayan büyük yararlar var-

dır. Yeryüzünün yarısının güneşle aydınlandığı bir sıra-

da diğer yarısının karanlıkta kalması yani gece ile gün-

düzün aynı anda olup birinin diğerini geçmemesi yer-

yüzünün yuvarlak olduğuna bir delildir. Örneğin; Orta

Doğu’da gündüz iken, aynı vakitte Güney Amerika ve

Japonya’da gece olur. İşte bu gerçeğe Allah-u Teâlâ;

“ne de gece gündüzü geçer” buyurarak, Yasin suresi-

nin 40. ayetinde temas etmiştir. Gece ile gündüzün aynı

anda olması, birinin diğerini geçmemesi demektir.

Dünyanın, hem kendi ekseni etrafında hem de güneş

etrafında döndüğünü ilim de isbat etmiştir.

Gazali, Razi, İbni Teymiye gibi İslam alimleri, yeryü-

zünün yuvarlak olduğunu avrupalı bilginlerden yüzlerce

sene önce söylemişlerdir.

“(Gökler, yerler,) güneş, ay ve yıldızlar O’nun em-

rine, kayıtsız şartsız boyun eğmiştir.”

Allah-u Teâlâ bütün kâinatı yaratmış, güneşi, ayı, yıl-

dızları ve bütün kâinatı “ol” emrine boyun eğdirmiştir. Bu

Page 507:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:54 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

507

sebeble herşey O’nun buyruğu altındadır. Zira onların tek

yoktan varedicisi O’dur.

Gökyüzündeki bütün bu cisimler Allah’ın buyruğuna

boyun eğmişlerdir. Allah’ın kendileri için çizdiği yolda,

yörüngede, yine Rablerinin tayin ettiği ecel gelene kadar

belli bir düzen ve ahenk içinde dönüp dururlar. Asla Al-

lah’ın tayin ettiği yoldan dışarı çıkmazlar.

İnsan hafızasının hayal edemeyeceği kadar büyük olan

bu cisimleri buyruğuna baş eğdiren Allah, şüphesiz yeryü-

zündeki onlardan çok daha küçük kullarını da başıboş

bırakmamış, onlara da bir yol tayin etmiştir. Belli bir dü-

zen ve kargaşadan uzak olarak yaşamak isteyen tüm kulla-

rın, mutlaka Allah’ın tayin ettiği yolda yürümeleri gerekir.

Aksi taktirde kargaşa çıkar, anarşi doğar, zulüm yayılır.

İnsanlar gökyüzündeki uzak yıldızlara bakarken, işte bu

gözle bakmalı ve onlardan ibret alıp kendi durumunu dü-

şünmelidir.

Yaratıcı Kim ise Hüküm Koyma Hakkı da Ona

Aittir

“İyi biliniz ki yaratılanların hepsi O'nundur, (öy-

leyse dilediği gibi) hüküm verme de yalnız O'na ait-

tir.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Ey insanlar ve cinler! “Sizlerin ve bütün mahlukatın

Rabbi olan Allah, herşeyi yoktan var etmiş, bütün yıldızla-

rı, gezegenleri, dağları denizleri, çölleri ve içlerindeki her-

şeyiyle tüm kâinatı, “ol” emrine boyun eğdirmiştir.

Page 508:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:54

508

Dünyayı, sizler için yaşanacak bir şekilde yaratmış

ve yine sizler için gerekli olan şeriatleri bildirmiştir.

Helal, haram sınırları tayin etmiştir.

Ey insanlar! Sizlerin ve kâinatın tek yaratıcısı olan

Allah’a ibadet edin! Sadece O’nun emirlerini dinleyin!

Çünkü O’nun yaratmada nasıl ortağı yoksa emir verme-

de ve ibadet edilmede de hiçbir ortağı yoktur. Tüm iba-

detler sadece O’na yapılır ve kâinatta her türlü emir

verme hakkı sadece O’na aittir. Sizlerin, Allah’tan baş-

ka gerçek ilahınız yoktur.”

Bu ayet; teşri konusunda Allah-u Teâlâ’ya ortak ko-

şan bir kimsenin, Allah-u Teâlâ’ya yaratma konusunda

ortak koşmuş gibi olduğunu göstermektedir.

Allah-u Teâlâ herşeyin yaratıcısı, sahibi ve maliki

olduğu için, emir ve teşri konusunda asla kendisine or-

taklık kabul etmez.

Yine bu ayet; Allah-u Teâlâ’nın herşeyi yarattığını

kabul ettiği halde sosyal, iktisadi, siyasal ve diğer dün-

yevi işler hakkında teşri (kanun koyma)da Allah-u

Teâlâ’ya ortak isnad eden veya teşri koyma hakkını

kendinde gören bir kimsenin, Allah-u Teâlâ’ya karşı

haddi aşmış bir tagut ve bir müşrik olduğunu göster-

mektedir.

Buna göre; Allah-u Teâlâ’nın herşeyin yaratıcısı ol-

duğuna inanmasına rağmen O’nun insanlar için kıyame-

te kadar koyduğu kanun ve hükümleri bir kenara atarak

beşeri kanunlara göre insanları yöneten veya bu gibi

yöneticilere destek veren veya buna rıza gösteren ya da

Allah-u Teâlâ’nın şeriati dışındaki kanunlara muhake-

me olan kimse, sadece Allah-u Teâlâ’ya ait olan emir

verme ve teşride bulunma hakkını insanlara vererek

Page 509:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:54 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

509

Allah-u Teâlâ’ya ortak koşmuştur. Bu şekilde yapan bir

kimse, bu ameliyle adeta kâinatın iki ilahı olduğunu

iddia etmiştir. Böyle bir kimsenin durumu tıpkı Allah-u

Teâlâ’dan başkasına namaz kılan, oruç tutan kişinin

durumu gibidir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

“Her kim işlediği salih amel sebebiyle Allah-u

Teâlâ’ya hamd etmeyip kendi nefsini överse, işte o

kâfir olmuş ve ameli boşa gitmiştir. Her kim de Al-

lah-u Teâlâ’nın emir konusunda kullara bir yetki

verdiğini iddia ederse, işte o kimse de Allah-u

Teâlâ’nın nebilere indirdiğini inkâr etmiş olur.

Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“İyi bilinmelidir ki, yaratma da emir de O’nun

hakkıdır.” (İbni Cerir- Taberi)

Yaratma ve Emir

Allah-u Teâlâ bu ayette yaratma ile emri ayrı ayrı

zikretmiştir. Bu ise “Kur’an mahluktur” diyenlerin ya-

nıldığını ispat eden bir delildir.

Sufyan b. Uyeyne şöyle dedi:

“Allah-u Teâlâ bu ayette, yaratma ile emri ayrı ayrı

zikretmiştir. Bunlar ayrı ayrı şeylerdir. Kim bunların

aynı şeyler olduğunu söylerse küfre girer. Çünkü ya-

ratma yarattığı şeydir, emir ise yaratılmamış olan kela-

mıdır. Allah-u Teâlâ’nın kelamı “ol” sözüdür.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuru-

yor:

Page 510:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:54

510

“Bir şeyi (oluşturmayı) dilediğinde muhakkak

O’nun emri ona: “Ol” demesidir; o da hemen oluve-

rir.” (Yasin: 82)

Mutezile, “emir”in Allah-u Teâlâ’nın iradesi oldu-

ğunu söylemiştir. Onlara göre Allah’ın emri ile Allah’ın

iradesi aynı şeylerdir.

Kurtubi onlara şöyle cevap vermiştir:

“Bu söz doğru değildir. Çünkü Allah-u Teâlâ irade

etmediği bir şeyi emredebilir ve irade ettiği bir şeyi de

nehyedebilir. Görmüyormusun? İrade etmediği halde,

İbrahim aleyhisselam’a oğlunu kesmesini, Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’e ise ümmeti ile beraber elli

vakit namaz kılmasını emretti. Halbu ki onlardan, gün-

de beş vakit namaz istiyordu. “içinizden şehitler edin-

mesi için...” (Ali imran: 140) buyurarak, Hamza radıyal-

lahu anh’ın şehid ölmesini istediği halde aynı zamanda

kâfirlerin onu öldürmesini yasakladı ve onu öldürmele-

rini emretmedi.” (Kurtubi Tefsiri c: 7 s: 223)

Tek Yüce Rab; Allah-u Teâlâ

“Alemlerin Rabbi olan Allah yücedir.”

Allah-u Teâlâ bu ayeti şöyle bitiriyor:

“Bütün mahlukatın yegâne rabbi, maliki ve meliki

olan Allah, yücedir. Her türlü noksan sıfatlardan ve

mahlukata benzemekten münezzehtir. Kulları için en

mükemmel düzeni koymuş, onları muhafaza etmiş, rı-

zıklandırmıştır. Öyleyse bütün kulların, O’nun kendile-

rine verdiği nimetlere karşılık O’na şükretmeleri, sade-

ce O’nun koyduğu şeriate boyun eğmeleri, muhakeme

olmaları, kısacası tüm ibadetleri sadece O’na yapıp hiç-

Page 511:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:54 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

511

birşeyi O’na ortak koşmamaları gerekir. Çünkü O, iba-

deti hakeden gerçek rab ve ilahtır. Bütün ibadetler ger-

çek rab ve ilah olan Allah’a yapılmayıp, tüm hak ve

yetkileri sadece kendisine has kılınmazsa, Allah gerek-

tiği şekilde yüceltilmemiş, bilakis O’na şirk koşulmuş

olunur.”

Ayette geçen “alem” kelimesi; alametten türemiş

olup yaratılmış olan herşeyi ifade eder. Çünkü mevcut

olan bu alem, Allah-u Teâlâ’nın varlığına bir alamettir,

bir işarettir.

Rab ve İlah

“Rab”: Bütün insanları ve mahlukları yoktan vare-

den, yarattıklarının yegâne sahibi, maliki, bütün yarat-

tıklarını nimetiyle terbiye eden, besleyen, onları yöne-

ten, onlar için hüküm koyan, onlara yardım eden, hida-

yet edendir.

Gerçek rab, Allah-u Teâlâ’dır. O, alemlerin Rabbi-

dir. Yegâne ve yücedir.

Rab; Allah-u Teâlâ’nın bir sıfatı olarak Kur’an’da

yüzlerce ayette geçmektedir. O; alemlerin, arzın, sema-

ların, Arş’ın Rabbi’dir.

Varlık aleminin her alanında Rab sıfatının tecellileri

görülür. Gözde görme kabiliyeti yaratan da O’dur, basi-

retler veren de, emreden de...

Rab kelimesinin başına el takısı gelince ve tek başı-

na kullanılınca yalnız Allah-u Teâlâ için kullanılan bir

isim olur. Allah-u Teâlâ’dan başkası için kullanıldığı

zaman rab kelimesinden sonra ona bağlı başka bir keli-

me daha getirilmelidir. Yani; isim tamlaması yaparak

Page 512:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:54

512

kullanılmalıdır. “Rabbu’l beyt” (ev sahibi), “rabbu’l

mal” (sermaye sahibi) kelimelerinde kullanıldığı gibi...

Kur’an’da, “Allah” lafzından sonra Allah-u

Teâlâ’nın en çok zikredilen adı, “Rab”dır ve Allah-u

Teâlâ’nın güzel isimlerindendir.

Bütün yaratılmışlar, yani bütün kullar, yaratıcısına,

sahib ve malikine, O’nun şefkat ve merhametine yöne-

lerek dileklerini “Rab” ismiyle açarlar. Tüm ibadetler

de, rablik bakımından tek olan Allah-u Teâlâ’ya yapılır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“(O) göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin

Rabbidir. Öyleyse sadece O’na ibadet et ve O’na

ibadette sabret! Hiç O’nun bir adaşı olduğunu bilir

misin?” (Meryem: 65)

“İşte O, Rabbiniz olan Allah’tır. O’ndan başka

ibadete layık ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır. Öy-

leyse (sadece) O’na ibadet edin! O, herşeye vekildir.” (En’am:102)

“İlah”: Kendisine ibadet edilen varlık demektir. İla-

hın Çoğulu “alihe” (ilahlar) dir. İlahe, uluhiyye ve ulu-

he ise ibadet manasına gelir.

Allah’ın ismi azamı olan “Allah” lafzı da “ilah” ke-

limesinden gelmektedir. Fa’al kalıbındadır fakat mef’ul

kalıbının manasını verir. Çünkü o me’luhtur yani; iba-

det edilen demektir. Dolayısıyla “Allah” lafzı: İbadeti

hak eden en yüce varlık manasına gelir.

İlah kelimesiyle kastedilen, Allah-u Teâlâ’dır. Allah-

u Teâlâ’dan başka ibadet edilenler ise gerçek ilah değil,

ilah edinilenlerdir.

Kâinatı yaratan yüce Allah-u Teâlâ’nın, “Allah” is-

mi hakkında şöyle denilmiştir:

Page 513:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:54 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

513

“Şüphesiz, bu lafız “elihe”den alınmıştır. Bu ise

“ye’ lehu” yani; hayrete düşülmüş manasındadır. Zira

akıllar O’nun azamet ve yüceliğinden hayrete düşer.” (Lisanul Araba bak c: 13 s: 467)

İbni Receb şöyle dedi:

“İlah, kendisinden korkulan, çekinilen, umut bekle-

nilen, istenilen, yüceltilen, sevilen, tevekkül edilen, dua

yapılan dolayısıyla kendisine itaat edilip isyan edilme-

yendir. Bunların hepsi sadece Allah-u Teâlâ’ya yapılır.

Bunlardan bir tanesini yaratılmışa yapan kimse, Allah-u

Teâlâ’ya ibadette ortak koşmuş ve la ilahe illallah sö-

zündeki ihlasını bozmuş olur. Bu söylenilenlerden ne

kadarı Allah-u Teâlâ’dan başkasına yapılırsa o kadar da

Allah-u Teâlâ’dan başkasına ibadet edilmiş olunur.” (Kurreti Uyunil Muvahhidin s: 25)

Bu açıklamaya göre; bir kimse, Allah’a yapılması

gereken ibadetlerden herhangi birisini kime yaparsa,

ibadet yaptığı varlığı, ilah edinmiş olur.

Her kim, sadece Allah-u Teâlâ’ya ait olan özellikler-

den herhangi birisini, bir yaratılmışa verir veya ona

yöneltirse, onun ilahlığını kabul etmiş ve onu Allah-u

Teâlâ’dan başka ilah edinmiş olur.

Sadece Allah-u Teâlâ’ya ait olan özellik ve sıfatlar

vardır. Bu özellik ve sıfatlarda yaratılmış olan hiçbir

şey O’na ortak olamaz.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur ve O; Semî' (her

şeyi en ince teferruatıyla işiten)'dir, Basîr (her şeyi en

ince teferruatıyla gören)'dir.” (1) (Şura: 11)

(1) Bu ayet, sadece Allah-u Teâlâ’ya ait olan sıfat ve özelliklerin

kendisinde olduğunu iddia edenlerin iddiasının batıl olduğunu

Page 514:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:54

514

Allah-u Teâlâ ibadete layık tek ilahın kendisi olduğu-

nu, genel manada bütün ibadetlerin, özel manada tek tek

her ibadetin sadece kendisine yapılmasını ve kendisinden

başka hiç bir şeye ibadet edilmemesi gerektiğini bildirmiş-

tir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“De ki: “Namazım, kestiğim kurban, hayatım ve

ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir.” (En’am: 162)

Bu açıklamalara göre; özelliği, mertebesi ve sıfatı ne

olursa olsun, sadece Allah-u Teâlâ’ya ait olan özellik ve

sıfatlardan herhangi birisinin kendisinde de bulunduğunu

iddia eden bir kimse, bu yaptığıyla ilahlık iddiasında bu-

lunmuş, kendisini Allah-u Teâlâ’ya denk ve ortak koşmuş

olur. Her kim böyle iddia eden kişinin iddiasını kabul eder

veya ona rıza gösterir veya bu iddiasında ona bağlanırsa,

onu Allah-u Teâlâ’dan başka ilah edinmiş ve ona ibadet

etmiş olur.

Allah-u Teâlâ, bu ayette hem rububiyet tevhidini hem

de ulûhiyet tevhidini açıklamaktadır. Böylece kullarından,

kendisini tek Rab olarak kabul ettikleri gibi tek ilah olarak

kabul etmelerini istemektedir. Nasıl ki tüm kâinatın ve

açıkça göstermektedir. Maalesef bu ayet, bu konulara delil olduğu

halde unutulmakta ve sadece mücessimelere (Allah-u Teâlâ’yı

mahlûkata benzetenlere) reddiye olarak kullanılmaktadır.

Page 515:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:54-55 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

515

içindekilerin yaratıcısı, düzenleyicisi, koruyucusu Allah

ise, hükümleri ve emirleri dinlenmesi gereken, koyduğu

sınırlara riayet edilmesi gereken de Allah’tır. Kullar, her

konuda Allah’ın sözüne itaat ettikleri zaman, ancak O’nu

ilah edinmiş, O’nun efendiliğini kabul etmiş ve insanlara

kölelikten kurtulup yalnız Allah’ın kulu olmuş olurlar.

ALLAH-U TEÂLÂ’YA DUA ETMEK

55

55 – Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua

edin! Muhakkak ki O, haddi aşanları sevmez.

Allah-u Teâlâ, önceki ayetlerde herşeyi en mükem-

mel bir düzende yarattığını, kâinatın koruyucusu, rızık-

landırıcısı olduğunu, sadece kendisinin zarar veya fayda

verebileceğini, göklerde ve yerlerde emir verme ve ya-

sak koyma yetkisinin sadece kendisine ait olduğunu,

bütün kâinatın sadece kendisinin emrine boyun eğdiği-

ni, insanların da O’nun emirlerine tam bir teslimiyetle

boyun eğmesi gerektiğini bildirmişti.

Bu ayette ise kendi kullarına çok önemli ve gizli bir

silahı sunmaktadır. Dua... Sıkıntı ve ferahlıkta yalvara-

rak sadece O’na dua edilmesini emrediyor.

“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin!”

“Ey kullarım! Sadece sizi yoktan var eden, size rızık

veren, sizi koruyan yegâne rabbiniz olan Allah’a yalva-

rarak kendi acizliğinizi göstererek açıkça ve bazen de

kimsenin haberi olmadan gizlice, huşu içinde dua edin!”

Page 516:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:55

516

Allah-u Teâlâ bu ayette kendisine, hem gizli hem de

açıktan dua edilmesini emretmektedir. Çünkü dua, iba-

detin beynidir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

“Dua, ibadetin kendisidir.” (Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)

“Dua, ibadetin başıdır, beynidir.” (Tirmizi) Allah-u Teâlâ bir başka ayette şöyle buyurmuştur:

“(Ey Muhammed!) Sabah akşam, (zayıflığını kabul

edip boyun eğdiğini göstererek) yalvara yakara, (Al-

lah’tan ve azabından) korkarak ve yüksek sesle ol-

maksızın Rabbini içinden zikret! Sakın gafillerden

olma!” (A’raf: 205)

Riya olmasın diye gizlice dua etmek, daha efdaldir.

Ancak, hacdaki telbiye veya bayramlardaki tekbir dua-

ları gibi, topluca dua edilmesi gereken yerlerde yüksek

sesle dua etmek, maşrudur. Çünkü böyle yerlerde, riya

söz konusu olmaz.

Allah-u Teâlâ, Zekeriya aleyhisselam’ın kendisine

gizlice dua etmesini överek şöyle buyurmuştur:

“Kef, he, ye, ayn, sad. (İşte bu), senin Rabbinin,

kulu Zekeriya’ya rahmetinin zikridir. Hani o, Rab-

bine gizlice seslenmişti...” (Meryem: 1-3)

“Enes radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Allah-u Teâlâ’ya gizlice dua etmek, açık dua et-

mekten yetmiş defa daha efdaldir.” (Ebu Şeyh İbni Hayyan el-Ensari rivayet etti.)

Hasan Basri radıyallahu anh şöyle dedi:

“Kur’an’ı ezberleyen öyle insanlar vardır ki, insanla-

rın bundan haberi yoktur. Fıkıhta derin ilme sahip öyle

adamlar vardır ki, insanların bundan haberi yoktur.

Page 517:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:55 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

517

Kimse görmeden evlerinde namaz kılan nice insanlar

vardır ki, onların ziyaretçileri ve onlarla beraber yemek

yiyen ve su içenleri çok olmasına rağmen haberleri ol-

mazdı. Öyle insanlar yetişti ki, Allah’ın razı olduğu

birşeyi gizlice yapmaya imkânları olduğu muddetçe bu

ameli asla açık bir şekilde yapmazlardı. Müslümanlar

çok dua etmelerine rağmen, dua ettiklerinde sesleri du-

yulmaz, duaları ancak kendileriyle rableri arasında ka-

lırdı. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Rabbi-

nize yalvara yakara ve gizlice dua edin!”

Allah-u Teâlâ, amelinden razı olduğu salih kulunu

zikrederek, onun hakkında şöyle buyurdu:

“Hani o, Rabbine gizlice seslenmişti...” (Meryem 3)

Ebu Musa el Eşari radıyallahu anh dedi ki:

“Müslümanlar, duada seslerini yükselttiler, bunun

üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara şöy-

le dedi:

“Ey insanlar! Nefsinize zorluk vermeyin! Siz,

duymayan, hazır olmayan birine dua etmiyorsunuz.

Siz, duyan, size çok yakın ve sizinle beraber olan

birisine dua ediyorsunuz.” (Buhari-Müslim)

“Muhakkak ki O, haddi aşanları sevmez.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, herşeyde olduğu

gibi duada da sınırlarını aşanları sevmediğini, onlardan

razı olmadığını haber vermektedir.

Duada Allah-u Teâlâ’nın koyduğu sınırları aşmak

şöyle olur:

Gizlice dua edilmesi gereken bir yerde, yalvarmaksı-

zın ve aciz olduğunu ifade etmeksizin, sırf riya (göste-

riş) olsun diye, yüksek sesle dua etmek.

Page 518:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:55

518

Böyle dua eden bir kimseye, Allah-u Teâlâ sevap

yazmaz, ona ihsanda bulunmaz. Çünkü duada Allah-u

Teâlâ’nın sınırlarını aşmıştır.

Sa’d b. Ebi Vakkas radıyallahu anh’den şöyle rivayet

edilmiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:

“Duada haddi aşanlar olacaktır” dedikten sonra:

“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin!

Muhakkak ki O, haddi aşanları sevmez” (A’raf: 55)

ayetini okuduğunu ve sonra da şöyle dediğini duydum:

“Şöyle dua etmen sana yeter: “Ey Allah’ım! Sen-

den cenneti ve ona yaklaştıracak söz ve amelleri isti-

yorum. Cehennemden ve ona yaklaştıracak söz ve

amellerden de sana sığınıyorum.” (Ahmed, Ebu Davud)

Duada haddi aşmanın en şerlisi ve en kötüsü, Allah-u

Teâlâ ile beraber başkasına veya sadece Allah-u

Teâlâ’dan başkasına dua etmektir.

Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

“Mescidler (namaz kılınabilecek yerler) şüphesiz ki

Allah’ındır. Öyleyse oralarda Allah’a ortak koşma-

yın!” (Cin: 18)

Yani ne bir melek, ne bir nebi, ne de bir veliye Al-

lah-u Teâlâ ile beraber dua etmeyin! Her kim, sadece

Allah-u Teâlâ’nın yapabileceği bir konuda, ister bir

nebi, ister bir melek, isterse bir veli olsun farketmez,

Allah-u Teâlâ’dan başkasından bir şey isterse, onu Al-

lah-u Teâlâ’ya eş koşmuş olur. Çünkü Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

“Dua, ibadettir.” (Ahmed, Tirmizi, Nesei, İbni Hayyan, Hakim sahih senedle

rivayet etti)

Page 519:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:55 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

519

Bu hadisin manası şöyledir:

“Dua, ibadetin en büyük rüknudur. Tıpkı Arafat’ta

vakfe yapmak gibi... Çünkü Arafat’ta vakfe yapmak,

haccın en büyük rüknudur Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem bu konuda şöyle demiştir:

“Hacc, Arafat’tır.” (Buhari, Müslim) Şu davranışlar da duada aşırı gitmeye bazı örnekler-

dir:

Riya olabilecek şekilde çok yüksek sesle dua etmek,

nebi seviyesine çıkabilmek için dua etmek, imkânsız

şeyler elde etmek için dua etmek, günah bir şey elde

etmek için dua etmek...

Bu şekilde haddi aşarak dua etmek, duaya icabet

edilmesine engeldir.

Hanefi alimleri bu ayeti delil alarak, namazda

“amin” lafzının gizli söylenmesinin, yüksek sesle söy-

lenmesinden daha efdal olduğunu beyan etmişlerdir.

İmam Şafii’ye göre, yüksek sesle “amin” demek,

daha efdaldir.

Delilleri:

Vail ibn Hucr radıyallahu anh, şöyle demiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, “ve-

le’ddallin” dedikten sonra “amin” dediğini duydum.

Sesini yükseltirken, elifi çekerdi.” (Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Page 520:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:55-56 520

“İmam (namazda Fatiha okurken): “Gayril mag-

dubi aleyhim vele’ddallin” dediği zaman, siz de

“amin” deyiniz! Her kimin amin demesi, meleklerin

amin demesine uyarsa, onun geçmiş günahları mağ-

firet olunur.” (Buhari, Müslim)

BOZGUNCULUKTAN UZAK

DURMAK, DUAYA SARILMAK

56

56 – Düzene konulmasından sonra yeryüzünde

bozgunculuk çıkarmayın! Korkarak ve umut ederek

O’na dua edin! Muhakkak ki, Allah’ın rahmeti,

muhsinlere pek yakındır.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette, insanların yalvara ya-

kara gizlice ve sadece kendisine dua etmelerini emret-

mişti.

Bu ayette ise yeryüzünde fesat çıkarmamalarını ve

bozgunculuk yapmamalarını emretmekle birlikte, ken-

disine dua etme emrini, önemine binaen tekrarlamakta-

dır.

“Düzene konulmasından sonra yeryüzünde boz-

gunculuk çıkarmayın!”

Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır:

“Ey insanlar, rasuller ve onlara tâbi olanlar! Yeryü-

zü, tevhidin adaletiyle ıslah edildikten sonra, şirk ve

Page 521:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:56 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

521

günah işleyerek, insanlara zulmederek, onları haksız

yere öldürerek, hilekârlık yaparak, insanların mallarını

çalarak, akılları bozan sarhoşluk verici maddeleri içerek

veya uyuşturucu maddeleri kullanarak, nesebleri bozan

çirkin zina ve livata fiilini işleyerek ya da iffetli kimse-

lere iftira atarak yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın!”

Korkarak ve Umarak Allah-u Teâlâ’ya Dua Et-

mek

“Korkarak ve umut ederek O’na dua edin!”

Allah-u Teâlâ, önceki ayette duanın kabul şartları

olan yalvarma, yakarma ve gizliliği bildirdikten sonra

bu ayette, duanın sebebini ve onu gerekli kılan halleri

şöyle açıklamaktadır:

“Ey insanlar! Allah’ın, yeryüzünü ıslah için gönder-

diği dinine zıt bir yaşam sürdüğünüz için azabı hak edi-

yorsunuz. Allah’ın azabı sizi yakalamadan önce, O’nun

azabından korkarak, O’nun affını ve vereceği büyük

mükâfatı umut ederek sadece O’na dua edin!”

Dua, ibadetin kendisidir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda şöyle

demiştir:

“Dua, ibadettir.” (Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi) Dua, korku ile ümit arasında olmalıdır. Allah-u

Teâlâ’nın azabından korkarak, rahmetini ve sevabını

umarak yapılması gerekir.

Allah-u Teâlâ, bu konu hakkında bir başka ayette

şöyle buyurmuştur:

“Onun duasına icabet ettik ve ona Yahya’yı hedi-

ye ettik. Eşini de o (çocuğu)nun (doğumu) için düzen-

Page 522:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:56

522

ledik. Doğrusu onlar iyi işlerde yarışıyorlar, korka-

rak ve umarak (rağbet ederek) bize yalvarıyorlar, bize

karşı gönülden saygı duyuyorlardı.” (Enbiya: 90)

Hayat boyunca Allah-u Teâlâ’nın azabından kork-

mak, Allah-u Teâlâ’nın sevabını ummaktan daha fazla

olmalıdır. Fakat ölüm geldiğinde, Allah’ın rahmetini

ummak, azabından korkmaktan daha fazla olmalıdır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Hiç biriniz, Allah-u Teâlâ hakkında hüsnü zan

etmeden ölmesin!” (Müslim)

Allah-u Teâlâ’nın azabından korkmak gerektiğine,

herkesin daima O’nun rahmetine ve O’na muhtaç oldu-

ğuna inanmayan bir kimse, yeryüzünü daima bozguna

uğratanlardan olur.

Allah-u Teâlâ’nın Rahmet Ettiği Kimseler

“Muhakkak ki Allah’ın rahmeti, muhsinlere pek

yakındır.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Allah’ın rahmeti ve büyük mükâfatı sadece; her tür-

lü şirkten uzak durup tevhide sımsıkı sarılan, hiçbir

tereddüt göstermeden Allah’ın emirlerini yerine getirip

yasaklarından uzak duran muhsin kimseler içindir. Al-

lah, işte böyle kimselerin dualarını kabul eder.”

Allah-u Teâlâ, bir başka ayette muhsinlerin kendisi-

ne şöyle dua ettiklerini haber vermiştir:

“Bize hem bu dünyada, hem de ahirette iyilik ver.

Muhakkak ki biz, (tevbe etmiş olarak) Sana yönel-

Page 523:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:56 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

523

dik.” (Allah) Dedi ki: “Ben azabımı, dilediğim kim-

seye isabet ettiririm. Rahmetim ise her şeyi kuşat-

mıştır. Onu, (ancak Allah’tan) korkanlara, zekâtı

verenlere ve ayetlerimize iman edenlere (katımızdan

bir minnet ve ikram olarak) vereceğim.” (A’raf: 156)

Allah-u Teâlâ, şartları yerine getirilerek kendisine

yapılan duaların karşılığını muhakkak verir. Ya dua

eden kimsenin istediğini dünyada hemen verir veya ona

gelebilecek bir zararı engeller ya da ona ahiret sevabı

olarak yazar ve karşılığını ahirette verir.

Duanın Adapları

1 - Dua ederken taharet üzere olmak.

2 - Kıbleye yönelerek dua etmek.

3 - Kalbi tam olarak Allah-u Teâlâ’ya yönelterek ve

bütün dünya meşgalelerinden arınarak dua etmek.

4 - Duanın başında ve sonunda Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’e salavat getirmek.

5 - Elleri göğe yükselterek dua etmek.

Ata, Tavus, Mücahid, Cübeyr b. Mutim, Said b. Mu-

seyyib, Said b. Cübeyr’e göre, duada elleri kaldırmak

mekruhtur.

Delili ise: Enes radıyallahu anh’den rivayet edilen

hadistir. Enes radıyallahu anh’ın hadisine göre Rasulul-

lah ancak istiska (yağmur) duasında ellerini kaldırırdı.

Sahabelerin ve tâbiin alimlerinin büyük bir kısmına

göre, duada elleri kaldırmak caizdir.

Delilleri:

Ebu Musa el Eşari radıyallahu anh şöyle demiştir:

Page 524:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:56

524

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, dua etti. Dua

sırasında ellerini kaldırdı, hatta onun koltuk altının be-

yazlığını gördüm.” (Buhari)

Enes radıyallahu anh’den de bu rivayete benzer bir

rivayet nakledilmiştir.

İbni Ömer radıyallahu anh şöyle dedi:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ellerini kaldı-

rarak şöyle dedi:

“Ey Allah’ım! Ben Halid’in yaptığından beri-

yim.” (Buhari)

Ömer radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Bedir gününde, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem

müşriklere baktı. O zaman müşriklerin sayısı bin, Rasu-

lullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabının sayısı ise

üçyüz onyedi idi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem,

kıbleye yöneldi ve ellerini göğe yükselterek rabbine dua

etmeye başladı.” (Müslim)

Ömer radıyallahu anh şöyle rivayet etmiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ellerini dua

ederken kaldırınca, onları yüzlerine sürmedikçe geri

bırakmazlardı.” (Tirmizi, Daavât 11, (3383))

Kurtubi bu rivayetleri zikrettikten sonra şöyle dedi:

“Bu rivayetler, Enes radıyallahu anh’ın yağmur duası

hakkında rivayet ettiği hadisten daha kuvvetlidir.” Son-

ra şöyle dedi:

“Dua, ne şekilde olursa olsun iyidir. Dua ederken ki-

şi, kıbleye yönelip ellerini yukarı doğru kaldırırsa iyidir,

yapmasa da olur.”

6 - Duada mü’minleri unutmamak, onlar için de dua

etmek.

Page 525:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:56-57 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

525

7 - Gecenin son üçte biri, iftar vakti, Cuma günü,

farz namazlardan sonrası, yolculuk ve zulme uğramak

gibi duaya icabetin daha fazla olduğu durumları kolla-

mak.

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN RIZIK

VERMESİ VE ÖLÜLERİ DİRİLTMESİ

57

57 – O, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeleyici

olarak gönderendir. Onlar, yüklü bulutları kaldırıp

yüklendiği zaman, onu ölü bir beldeye sürükleriz.

Sonra ondan suyu indirir ve onunla her tür üründen

çıkarırız. İşte biz, ölüleri de böyle çıkarırız. Belki

(öğüt alıp) düşünürsünüz.

Allah-u Teâlâ daha önceki ayetlerde, göklerin ve ye-

rin yegâne yaratıcısının, tasarruf sahibinin, hüküm veri-

ci ve teşri koyucusunun kendisi olduğunu, bütün ibadet-

lerin sadece kendisine yapılması gerektiği gibi özel ola-

rak, dua ibadetinin de kendisine yapılması gerektiğini

ve kendisinin herşeye kadir olduğunu bildirmişti. Daha

sonra, şirk ve günahlar işleyererek yeryüzünün bozguna

uğratılmasını yasaklamış ve her çeşidi ile şirki terkeden,

emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınan kimsele-

re rahmet edeceğini bildirmişti.

Page 526:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:57

526

Bu ayette ise sadece kendisinin rızık verici olduğu-

nu, su ile ölü beldeleri dirilttiği gibi insanları da tekrar

dirilteceğini kullarına hatırlatarak onları yalnız kendisi-

ne şükretmeye yani sadece ona ibadet edip hayatlarını

sadece onun şeriatına göre düzenlemeye çağırmaktadır.

“O, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeleyici

olarak gönderendir.”

Allah-u Teâlâ, yağmur yağdırmadan önce yağmur

müjdesi olarak rüzgârı gönderir.

Ayetteki rahmetten kasıt, yağmurdur.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak başka ayet-

lerde şöyle buyurmuştur:

“Onlar yağmurun yağacağından ümit kestikten

sonra, gökten yağmuru indiren ve (bu) rahmetini

yayan O'dur. O, Veliy (kendisine itaat eden kullarını

destekleyen) ve Hamid (verdiği nimetlerden dolayı

hamd edilip övülmeye layık olan)'dir.” (Şura: 28)

“Öyleyse Allah’ın rahmetinin izlerine bir bak!

Ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltiyor? İşte O,

ölüleri de elbette diriltendir. Ve O, herşeye güç yeti-

rendir.” (Rum: 50)

Ayette geçen “riyah” (rüzgârlar) “riyh”in çoğulu-

dur. “Riyh”; çok şiddetli hareket eden hava demektir.

Riyh kelimesi, çoğul (riyah) olarak kullanıldığında,

bundan hayır kastedilir. Tekil olarak kullanıldığında ise

genellikle musibet katedilir. Aşağıdaki ayette olduğu

gibi:

“Muhakkak ki biz, sürekli zorluğun isabet ettiği

bir günde onların üzerlerine, kasıp kavuran pek şid-

detli bir rüzgâr (riyh) gönderdik.” (Kamer: 19)

Page 527:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:57 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

527

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, şöyle dua etmiş-

tir:

“Ey Allah’ım! O’nu bize riyah kıl. Riyh kılma.”

(Taberani-Mecmai’z Zevaid)

Kur’an ayetlerine dikkatle bakıldığında, Allah-u

Teâlâ’nın ayetlerini veya rahmetini özellikle de yağmu-

ru ifade etmek için, riyh kelimesinin, çoğul (riyah)

olarak kullanıldığı görülür. Ad kavminin azabı ve başka

azablarla ilgili bir kaç sure de ise tekil olarak kullanıl-

mıştır.

Bu ayetlerden bazıları şunlardır:

“Ad kavmine gelince... Onlar da, kasıp kavuran

şiddetli bir rüzgâr (riyh) ile helak edildiler.” (Hakka: 6)

“Onların bu dünya hayatında harcadıklarının

misali; nefislerine zulmetmiş bir kavmin ekinine

isabet ederek onu helak eden kavurucu soğuğu bu-

lunan bir rüzgârın (riyh) misalidir. (Doğrusu) Allah

onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmedi-

yorlar.” (Ali İmran: 117)

“Rablerini inkâr eden kimselerin amellerinin mi-

sali; fırtınalı bir günde, rüzgârın (riyh) şiddetle sa-

vurduğu kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeye

güç yetiremezler. İşte bu, uzak bir sapıklıktır.” (İbrahim: 18)

“Müşriklerden olmadan, Allah’ı birleyen (ha-

nif)ler olarak... Her kim Allah’a ortak koşarsa işte o,

sanki gökten düşmüş de ölmüş, sonra onu bir kuş

kapıvermiş veya bir rüzgâr (riyh) onu ıssız bir yere

sürükleyip atmış gibidir.” (Hac: 31)

Page 528:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:57

528

Allah-u Teâlâ riyh kelimesini bazen tehdit için kul-

lanmıştır.

Şu ayette geçtiği gibi:

“Yoksa siz, inkâr etmeniz nedeniyle bir daha sizi

ona (denize) geri döndürüp, üzerinize kırıp geçiren

bir fırtına göndererek sizi (suda) boğmasından emin

misiniz? Sonra, sizi bize karşı koruyacak birini de

bulamazsınız.” (İsra: 69)

Allah-u Teâlâ, riyh kelimesini bazen de rahmet ve

minnet manasında kullanmıştır.

Süleyman aleyhisselam’a rahmet ederek ve nimetleri-

ni hatırlatarak rüzgârları (riyahı) ona boyun eğdirmesi

gibi...

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyur-

muştur:

“Süleyman’a da, içinde bereket kıldığımız yere

doğru emriyle akıp giden fırtınalı rüzgârı (boyun eğ-

dirdik)... Herşeyi bilen elbette bizdik.” (Enbiya: 81)

“Süleyman’a da, sabah gidişi bir ay(lık mesafe),

akşam dönüşü de bir ay(lık mesafe) olan rüzgârı

(riyh) (boyun eğdirdik)... Onun için erimiş bakır ma-

denini (sel gibi) akıttık. Onun eli altında, Rabbinin

izniyle çalışan bir kısım cinler vardı. Onlardan her

kim bizim emrimizden çıkacak olsa ona çılgın azab-

tan tattırırdık.” (Sebe: 12)

“Böylece dilediği yere kolayca esen rüzgârı (riyh)

onun buyruğu altına verdik.” (Sa’d: 36)

“Onlar, yüklü bulutları kaldırıp yüklendiği za-

man, onu ölü bir beldeye sürükleriz.”

Page 529:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:57 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

529

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Gönderdiğimiz rüzgârlar, suyla dolup ağırlaşan

yağmur yüklü bulutları, toprağı ölü olan bir beldeye

bitkiyle canlansın diye taşırlar.”

Allah-u Teâlâ, bir başka ayette bu konuyla ilgili ola-

rak şöyle buyurmuştur:

“Ölü yeryüzü onlar için bir ayettir. Biz, ona hayat

verdik ve ondan taneler çıkardık. Böylece ondan

yerler.” (Yasin: 33)

Kur’an’da, bu manada birçok ayet vardır. Bunlardan

bazıları şöyledir:

“Şüphesiz ki Allah, rüzgârları gönderip de bulut-

ları yürütendir. Böylece biz onu, ölü bir beldeye sü-

rükleriz. Onunla, ölümünden sonra yeryüzüne hayat

veririz. İşte (yeniden dirilerek) yayılma böyledir.” (Fatır: 9)

“Görmedin mi? Allah, bulutları sürmekte, sonra

aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste

yığmaktadır. Yağmurun, onun arasından çıktığını

görürsün. Gökten, içinde dolu olan dağlar (gibi bu-

lutlar)ı indirir de onu dilediğine isabet ettirir, diledi-

ğinden de onu geri çevirir. Şimşeğinin parıltısı, ne-

redeyse görmeleri(ni) giderecekti...” (Nur: 43)

“Allah, rüzgârları gönderen, sonra bulutları yü-

rüten, sonra da onları gökte nasıl dilerse öyle yayan

ve onları kısım kısım yapandır. Sen, onların arasın-

dan yağmurun çıktığını görürsün. Nihayet kulların-

dan dilediği kimselere ondan isabet ettirdiğinde,

hemen seviniverirler.” (Rum: 48)

Page 530:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:57

530

“Sonra ondan suyu indirir ve onunla her tür

üründen çıkarırız.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Yağmur yüklü bulutları, rüzgârlarla istediğimiz ye-

re taşırız. Sonra onu kurumuş, bitkileri yok olmuş ölü

bir beldeye yağdırırız. Yağmur suları ile ıslanan ölü

topraktan, değişik renk, şekil, tad ve kokularda çeşit

çeşit meyve, ekin ve bitkiler çıkartırız.”

Allah-u Teâlâ’nın, ölü olan toprakta, indirdiği suyla

hayatı varetmesi O’nun kudretinin kemalini ve ne kadar

rahmet sahibi olduğunu gösterir.

Allah-u Teâlâ, bir başka ayette bu konuyla ilgili ola-

rak şöyle buyurmuştur.

“Yeryüzünde, bir tek su ile sulanan (birbirine)

komşu toprak parçaları ve üzüm bağlarından, ekin-

lerden, çatallı ve çatalsız hurmalıklardan bahçeler

vardır. Ürünler konusunda, onların bazısını bazına

üstün kıldık. Muhakkak ki akleden bir kavim için

bunda ayetler vardır.” (Ra’d: 4)

“İşte biz, ölüleri de böyle çıkarırız. Belki (öğüt

alıp) düşünürsünüz.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Biz ölü toprağa, su indirip çeşit çeşit bitkileri çıkar-

tarak canlandırdığımız gibi, ahiret gününde ölüleri de

işte böyle canlandıracağız.

Düşünesiniz diye, size işte böyle örnekler veriyoruz.

Belki bu şekilde, ölü olan toprağı canlı kılmaya gücü

yeten Allah’ın, ölüleri de diriltmeye gücünün yettiğini

Page 531:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:57 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

531

daha iyi anlarsınız ve inkâr etmiş olduğunuz dirilişin,

Allah’a kolay olduğunu daha iyi kavrarsınız.”

Allah-u Teâlâ, herşeye kadir olandır. Canlıdan ölüyü

çıkarttığı gibi ölüden de canlıyı çıkartır. Ölü olan yer-

den yağmurla, hem insanların hem de hayvanların ihti-

yaçlarını karşıladığı bitkileri nasıl çıkartıyorsa, kıyamet

gününde ölüleri de işte böyle diriltecektir.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak başka ayet-

lerde şöyle buyurmuştur:

“Kendi yaratılışını unutup da bize örnek

ver(meye kalkış)di. Dedi ki: “Kemikleri, çürümüş

iken, kim canlandırır?” De ki: “Onları ilk defa mey-

dana getiren, onlara hayat verecektir. Elbette O, her

türlü yaratmayı bilendir.” (Yasin: 78-79)

“Göğü, kitabın sayfalarını katlar gibi düreceği-

miz gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi onu (eski

haline) döndürürüz. (Bunu yapmak) üzerimize bir

vaaddir. Muhakkak ki biz, (bunu) yapıcılarız.”

(Enbiya: 104)

“De ki: “Rabbim, adaleti emretti. Her mescidde,

yüzlerinizi (O’na) doğrultun ve dini kendisine has

kılarak, ihlasla O’na dua edin! Sizi ilk yarattığı gibi

(O’na) dönersiniz.” (A’raf: 29)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“İki üfürüş arasında, kırk yıl vardır. İnsanların

kuyruk sokumunun bir parçası hariç, herşeyi yok

olur. Yeniden yaratılış, işte tekrar bundan meydana

gelir.” (Buhari, Müslim)

Müslim’in rivayetinde şöyle bir ilave vardır:

Page 532:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:57-58 532

“İki üfürüş arasında, kırk yıl vardır. Sonra Allah-

u Teâlâ, gökten su indirir. İnsanlar, bitki gibi biter-

ler. İnsanın bir kemiği hariç, heşeyi yok olur. O da

kuyruk sokumudur. Kıyamet gününde yeniden ya-

radılış, ondan meydana gelir.”

Zamanımızdaki ilim adamları, kuyruk sokumuyla il-

gili yaptıkları deneylerde şöyle bir gerçeğe şahid olmuş-

lardır:

Kuyruk sokumu, iyice ezilip ufalanmasına veya yük-

sek ısıyla ısıtılmasına rağmen, içinde hala canlı hücreler

bulunur. Bu gözlem, kuyruk sokumunda hiç ölmeyen

hücrelerin varlığını ortaya koymuştur.

Bu keşif, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in asır-

lar önce söylemiş olduğu yukarıdaki hadisin bilimselli-

ğini ve doğruluğunu kanıtlamıştır.

Rasulün sözlerini tasdik için, hiç bir şahsın veya ku-

rumun bulgu ve tasdiğine ihtiyaç yoktur. Kaldı ki, Rasul

ne söylemişse müsbet ilimle ya doğruluğu ıspat edilmiş

ya ıspat edilmekte ya da ıspat edilecektir. Çünkü o, her

şeyi en ince detayına kadar bilen ve tasarlayan yüce

yaratıcının katından haber vermektedir.

BİTKİ ÖRNEĞİ VE İNSANLAR

58

58 – Temiz bir belde, Rabbinin izniyle bitkisini

çıkartır. Pis olan (belde) da ise faydasız olan(bitki)-

Page 533:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:58 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

533

dan başkasını çıkarmaz. Şükreden bir kavim için,

ayetleri işte böyle ayrıntılı olarak açıklıyoruz.

Allah-u Teâlâ, önceki ayette ölü toprağa yağmur ile

can verdiğini, oradan ürünler ve bitkiler meydana getir-

diğini zikrederek, insanların da ölümden sonra yeniden

dirileceklerini, mezarlarından birer bitki gibi fışkırıp bir

araya toplanacaklarını ve ürünlerini yani; amellerini

ortaya çıkaracaklarını değişik bir üslup ve örnekle hatır-

latmıştı.

Bu ayette ise yine bir örnek ile insanların tabiatları

hakkında bilgi vermektedir.

“Temiz bir belde, Rabbinin izniyle bitkisini çıkar-

tır. Pis olan (belde) da ise faydasız olan (bitki)dan

başkasını çıkarmaz.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Temiz ve güzel yani; verimli ve bakımlı olan, üze-

rinde emek sarfedilmiş toprak, Allah’ın izni ve yardı-

mıyla, en kısa zamanda olgun, lezzetli, güzel, herkesin

hoşuna giden bitkiler çıkartır. Allah’ın verdiği su ve

benzeri nimetlerin eseri, üzerinde görülür. İnsanlar, hep

böyle yerlere gitmek, böyle yerlerde yaşamak ve böyle

yerlerin ürününden, manzarasından, havasından, suyun-

dan istifade etmek ister. Dolayısıyla hem maddi olarak

hem de manevi olarak çok değerli bir yer haline gelir.

Kötü ve pis yani; çorak, verimsiz, bakımsız ve üze-

rinde hiçbir çaba sarfedilmemiş toprak ise ya hiçbir

bitki çıkartmaz ya da hiçbir işe yaramayan, güdük kal-

mış, çirkin, görünüşü bile rahatsız eden, kimsenin hoş-

Page 534:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:58

534

lanmayacağı bir takım bitkiler çıkartır. Allah’ın verdiği

su ve diğer nimetler üzerinden sürüklenir akıp gider.

Böylece, Allah’ın verdiği nimetlerin eseri üzerinde gö-

rülmez. Hiçbir faydası olmayan böyle yerlere, kimse

zahmet edip gitmek istemez. Hiçbir değere sahip olma-

dığı için, herkes böyle yerleri gözden çıkarır.”

İbni Abbas radıyallahu anh, bu ayet hakkında şöyle

dedi:

“Allah-u Teâlâ, bu ayette verdiği örnek ile temiz top-

rağı mü’mine, kötü toprağı ise kâfire benzetmiştir.”

Yani; mü’min, güzel ve çabuk bitki bitiren toprak

gibidir. Kâfir ise bitki çıkartmakta zorlanan kötü toprak

gibidir.

Ebu Musa el Eşari radıyallahu anh’den, Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Allah-u Teâlâ’nın, benim vasıtam ile gönderdiği

hidayet ve ilim, bol yağmura benzer. Bu yağmur,

öyle bir toprağa düşer ki, onun bir kısmı suyu kabul

eder de çayır ile bol ot yetiştirir. Bir kısmı da kurak

olur. Suyu üstünde tutar da Allah-u Teâlâ, halkı

onunla faydalandırır. Ondan hem kendileri içerler

hem de hayvanlarını sularlar, ekin ekerler. Bu yağ-

mur diğer bir çeşit toprağa daha isabet eder ki, düz

ve kaypaktır. Ne üstünde tutar, ne de çayır bitirir.

İşte, Allah-u Teâlâ’nın dinini anlayıp da Allah-u

Teâlâ’nın benim vasıtamla gönderdiği hidayetten ve

ilimden faydalanan ve bunu öğrenip başkasına da

öğreten kimse ile bunu duyduğu vakit kibirinden

başını bile kaldırmayan ve Allah’ın benimle gönder-

diği hidayeti kabul etmeyen kimse böyledir!” (Buhari, Müslim)

Page 535:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:58 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

535

Bu ayet, hadis ve açıklamlardan, insanların tabiatla-

rının ve madenlerinin değişik değişik olduğu anlaşıl-

maktadır. Bu özellikleri sebebiyle, rasullerin davetine

ve dirilişe imanları da değişik değişik olacaktır.

İnsanlardan her kimin tabiatı, madeni ve fıtratı temiz

ise işte o kimseler, rasuller tarafından kendilerine bildi-

rilen hakka kolayca icabet ederler. Yeniden dirilmeye

şeksiz şüphesiz iman ederler. Hayatlarını bu düsturlar

doğrultusunda şekillendirirler.

Fakat habis ruhlu, kötü tabiatlı, madeni ve fıtratı bo-

zuk kimseler ise rasuller tarafından kendilerine sunulan

hakka ve imana karşı gelir, yeniden dirilmeyi yalanlar

ya da onda şüphe ederler. Hayatlarını, zanlardan kay-

naklanan, dayanaksız görüşlerle şekillendirmeye çalışır-

lar. Bu sebeple kaypak olurlar. Tavırları, menfaatleri

doğrultusunda her an değişiklik gösterir.

“Şükreden bir kavim için ayetleri işte böyle ay-

rıntılı olarak açıklıyoruz.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Ayetlerimizi tefekkür eden, onlardan ibret alan ve

nimetlerimize şükreden mü’minlere, böyle örnekler

vererek, durumlarıyla alakalı gerçekleri en ince nokta-

sına kadar açıklıyoruz.”

Allah-u Teâlâ, ayetlerde mü’mini; çabuk ve güzel bir

şekilde bitki bitiren temiz toprağa, kâfiri ise üzerine

yağmur yağsa bile zor bitki bitiren kötü çorak toprağa

benzetmiş, Kur’an’ı ise yağmura benzetmiştir.

Temiz ruhlu, madeni iyi kimseler, kendilerine

Kur’an’ın nuru ulaştığında hemen ondan istifade eder,

Page 536:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:58-59 536

tevhide sımsıkı sarılır, şirkin her çeşidinden arınır ve

Allah-u Teâlâ’nın bütün emirlerine uyarak temiz bir

ahlaka sahib olur.

Habis ruhlu kimseler ise, Kur’an’ın nuru kendilerine

ulaşsa bile ondan kesinlikle istifade etmezler veya menfa-

atlerine yarayacak konularda faydalanırlar, işlerine gel-

meyen konularda ise kesinlikle Kur’an’a yanaşmazlar. Böylece onlardan, ne hayır ne de iyi bir ahlak ortaya çıkar.

Allah-u Teâlâ, kitabı olan Kur’an’ı Kerim’de işte bu

gibi değişik ve ayrıntılı örnekler vererek temiz ruhlu,

madeni iyi kimselerin bu örneklerden ibret alıp düşün-

melerini, şirkin her çeşidinden uzak durup Allah-u

Teâlâ’yı gerektiği şekilde tevhid etmelerini ve verdiği

nimetlere karşı Allah-u Teâlâ’ya her zaman şükür ha-

linde olmalarını hatırlatmak istemiştir.

NUH (A.S.)’IN TEBLİĞİ

59

59 – Andolsun ki biz, Nuh’u kavmine (bir rasul

olarak) gönderdik. (Kavmine) Şöyle dedi: “Ey kav-

mim! Allah’a ibadet edin! Sizin, O’ndan başka ila-

hınız yoktur. Muhakkak ki ben, sizin hakkınızda

büyük günün azabından korkuyorum.”

Allah-u Teâlâ, kullarının ibretler ve dersler alıp doğ-

ruya yönelmeleri için bu ayetten itibaren 65. ayete ka-

Page 537:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:59 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

537

dar, Nuh aleyhisselam ile kavmi arasında geçen hadisele-

ri anlatmaktadır.

Nuh (a.s.)’ın Kıssası

Nuh aleyhisselam, Kur’an’da şu 43 ayette zikredil-

mektedir:

Ali imran: 23, Nisa: 163, Enam: 84, A’raf: 59,69,

Tevbe: 70, Yunus: 71, Hud: 25,32,36,42,45,46,48,89,

İbrahim: 9, İsra: 3,17, Meryem: 58, Enbiya: 76, Hac:

42, Mu’minun: 23, Furkan: 37, Şuara: 105,106,116,

Ankebut: 14, Ahzab:7, Saffat: 75,79, Sa’d:12, Gafir:

5,31, Şura: 13, Kaf: 12, Zariyat: 46, Necm: 52, Kamer:

9, Hadid: 26, Tahrim: 10, Nuh: 1,21,26

Nuh aleyhisselam ile ilgili hadiseler A’raf, Hud,

Mu’minun, Şuara, Kamer ve Nuh surelerinde tafsilatlı

olarak bildirilmiştir.

İnsanlık tarihinde ilk şirk koşan kavim, Nuh aleyhis-

selam’ın kavmidir. Onları, şirkten uzak durmaya ve Al-

lah-u Teâlâ’yı tevhid etmeye çağırmak için ilk gönderi-

len rasul de Nuh aleyhisselam’dır. Nuh aleyhisselam ile

Âdem aleyhisselam arasında bin yıl vardır. Bu müddet

içinde insanlar tevhid üzere idiler.

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Âdem aleyhisselam ile Nuh aleyhisselam arasında ge-

çen bin yıllık süre içerisinde insanlar İslam üzere idi-

ler.” (Buhari)

Nuh aleyhisselam’ın kavminin şirke düşmesi şöyle

olmuştur:

Nuh aleyhisselam’ın kavminden bazı salih kimseler

öldüğünde, Nuh aleyhisselam’ın kavmi, onları hatırla-

Page 538:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:59

538

mak amacıyla resimlerini yaptılar. Fakat şeytan onlara,

o salih kimselerin oturdukları yerlerde onları hatırlamak

gayesiyle heykellerini dikmeleri için vesvese verdi.

Onlar da heykeller dikerek, onlara o salih kimselerin

isimlerini verdiler. Belli bir zaman geçip ilim azalınca

da insanlar bu heykellere ibadet etmeye başladılar.

İbni Abbas radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Taptıkları Ved, Suva, Yağus, Yağuk, Nasr putları,

aslında Nuh aleyhisselam’ın kavmindeki salih kimselerin

isimleriydi. Bu salih kişiler ölünce, şeytan onlara vesve-

se verdi. Onları kandırdı ve salih kişilerin oturduğu yer-

de, onları hatırlamak amacıyla heykellerini dikmeye

ikna etti. Böylece onlar, bu heykelleri yaptılar. Heykel-

leri yapan kimseler ölüp ilim de ortadan kalkınca, bu

heykellere ibadet edilmeye başlandı.” (Buhari)

Allah-u Teâlâ, Nuh aleyhisselam’ı işte bu kavmin

içinden seçti ve kavmine bir rasul olarak gönderdi. Nuh

aleyhisselam kendisine verilen risalet görevini yerine

getirmek için kavmini yanlız Allah-u Teâlâ’ya ibadet

etmeye, şirkin ve ibadet edilen putların her çeşidini ter-

ketmeye davet etti, onları Allah-u Teâlâ’nın azabıyla

korkuttu.

Fakat onlar onu dinlemediler, ona karşı geldiler. Bu

kavmin en ileri gelenleri ve reisleri onu yalanladılar,

onu ve ona tâbi olanları hor gördüler, aşağıladılar. İçle-

rinden zenginlik bakımından kendilerinden daha düşük

birinin kendilerine gönderileceğine inanamadılar. Bu

yüzden onu reddettiler ve Nuh aleyhisselam’a tâbi olan

zayıf müslümanların seviyesine inmeyi kendilerine ye-

diremediler. Bu zayıf kimselerin hiç düşünmeden Nuh

aleyhisselam’a bağlandıklarını iddia ettiler. Onlarla be-

Page 539:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:59 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

539

raber bulunmayı kendilerini alçaltıcı bir durum olarak

gördüklerinden ona tâbi olmak için yanındaki zayıf

müslümanları kovmasını kendisine şart koştular. Nuh

aleyhisselam onların bu isteklerini yerine getirmedi ve

onlara eğer bu zayıf ve fakir müslümanları kovarsa hiç

kimsenin kendisini Allah-u Teâlâ’nın azabından kurta-

ramayacağını söyledi. Allah-u Teâlâ’nın, hidayeti tebliğ

etmesi için kendisini onların arasından seçtiğini ve ken-

disine gaybi ilimler verdiğini söyledi. Bu yüzden kendi-

sine bağlanılmasını ve tâbi olunmasını istedi. Onlara

kendisinin bir melek değil ancak bir beşer olduğunu, ne

kadar fakir olurlarsa olsunlar, kendisine tâbi olan kişile-

rin hem dünya hem ahiret mutluluğunu kazanacaklarını,

onların batınlarını sadece Allah-u Teâlâ’nın bilebilece-

ğini, hiçbir zaman onların imanlarını reddedemeyeceği-

ni ve onları kovmayacağını söyledi.

Nuh aleyhisselam, kavmine yaptığı bu davet karşılı-

ğında onlardan herhangi bir ücret taleb etmediğini,

mükâfatını ancak Allah-u Teâlâ’dan beklediğini söyledi.

Nuh aleyhisselam kavmini tevhide davet etmek için

bütün gücünü kullanarak her türlü metodları denedi ve

bu iş için uzun bir zaman harcadı fakat hiçbir sonuç

alamadı. Bütün çaba ve denemelerine rağmen kavmi,

yine de ona karşı geldiler. Hatta onun gayreti, kavminin

daha çok kendisine karşı gelmesine vesile oldu. Ona ve

ona bağlı olanlara her türlü eziyeti yaptılar. Türlü türlü

hakaretlerde bulundular.

Bütün bunlardan sonra Nuh aleyhisselam, onların şir-

ki terkedip tevhide bağlanmalarından ümidini kesti.

Kavmi ona: “Ey Nuh! Sen bizimle çok konuştun, bizim-

le çok mücadele ettin. Bil ki; üzerinde bulunduğumuz

Page 540:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:59

540

dini, senin için terkedemeyiz. Korkuttuğun azabı bize

getir” dedi. Nuh aleyhisselam, onlara şöyle cevap verdi:

“Size azabı getirmek benim elimde değil, Allah-u

Teâlâ’nın elindedir. Bu ise ancak Allah-u Teâlâ ne za-

man isterse o zaman olacaktır.”

Nuh aleyhisselam, kavmini 950 sene imana davet etti.

İman etmelerinden umudunu kesince, onlara beddua

etti. Allah-u Teâlâ Nuh’a bir gemi yapmasını emretti.

Kavmi, Nuh aleyhisselam’ın gemi yaptığını görünce,

alaylarını daha da artırdı. Nuh aleyhisselam da onların

başına azab geleceğini bildiğinden dolayı, onların gaflet

içinde haktan uzak durmalarına hayret ederek onlarla

alay ediyor ve onları başlarına gelecek şiddetli azabla

tehdit ediyordu.

Nuh aleyhisselam gemiyi tamamladığında, azabın

gelme vaktinin yaklaştığını gösteren alametler görün-

meye başladı. Bu sebeble Allah-u Teâlâ, Nuh aleyhisse-

lam’a ailesinden mü’min olanları ve kendisine iman

edenleri gemiye bindirmesini ve bütün hayvanlardan

birer çift almasını emretti. Hanımını ise gemiye alma-

masını emretti. Zira bu kadın, Nuh aleyhisselam için deli

diyor ve ona iman etmiyordu.

Allah-u Teâlâ, bu konu hakkında şöyle buyurmuştur:

“Allah, inkâr eden kimseler için Nuh’un hanımını

ve Lut’un hanımını örnek verdi. O ikisi, kullarımız-

dan iki salih kulun (nikâhı) altındaydılar. Onlar, o

ikisine ihanet ettiler. Böylece o ikisinden (dolayı ken-

dilerine) Allah’tan bir yarar sağlayamadılar. (Onlara)

denildi ki: “Girenlerle birlikte ateşe girin!” (Tahrim: 10)

Page 541:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:59 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

541

Nuh aleyhisselam’a tâbi olanlar çok azdı. Bazı alimle-

re göre, altı kişi, bazı alimlere göre kadın erkek kırk kişi

idiler.

Nuh aleyhisselam ve mü’minler gemiye binince, gök-

yüzünden şiddetli bir yağmur inmeye, yerden de sular

fışkırmaya başladı. Geminin dışındaki bütün insanlar ve

hayvanlar boğuluncaya kadar gemi suda yüzdü. Gemi

Cudi adında bir dağa oturdu. Cudi dağı, Türkiye’nin

güneyinde Diyarbakır yakınlarında bulunmaktadır.

Allah-u Teâlâ, Nuh aleyhisselam’a ailesini tufandan

kurtaracağına dair söz verdiğinden dolayı Nuh aleyhisse-

lam, kâfir olan oğlunu helaktan kurtarmak için gemiye

çağırdı. Oğlu, babasını dinlemedi ve helak olanlardan

oldu. Allah-u Teâlâ, Nuh aleyhisselam’a oğlunun kâfir

olması sebebiyle ailesinden olmadığını söylemiş ve

ailesinden olduğunu zannederek oğlunun kurtulmasını

istemesinden dolayı Nuh aleyhisselam’ı azarlamıştır.

Alimlerin bazıları, Nuh aleyhisselam tufanının bütün

yeryüzünü kapladığını, bazıları ise bütün yeryüzünü

değil belli bölgeleri kapladığını söylemişlerdir. Fakat bu

konu hakkında belli bir nas yoktur.

Allah-u Teâlâ, A’raf suresinin daha önceki ayetlerin-

de, Âdem aleyhisselam’ın kıssasını zikretmişti. Bu ayette

ve bundan sonraki ayetlerde, diğer nebilerin kıssalarını

zikretmekte, ilk olarak da beşerin ikinci babası sayılan

ve müşriklere gönderilen ilk rasul olan Nuh aleyhisse-

lam’ın kıssasıyla başlamaktadır.

“Andolsun ki biz, Nuh’u kavmine (bir rasul olarak)

gönderdik (kavmine) Şöyle dedi: “Ey kavmim! Al-

lah’a ibadet edin! Sizin, O’ndan başka ilahınız yok-

Page 542:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:59

542

tur. Muhakkak ki ben, sizin hakkınızda büyük gü-

nün azabından korkuyorum.” Allah-u Teâlâ bu ayette, Mekke ahalisine ve diğer

insanlara hitaben Nuh aleyhisselam’ı, kavmine bir teb-

liğci ve Allah-u Teâlâ’nın azabından korkutucu bir rasul

olarak gönderdiğini, yeminle bildimektedir.

Allah-u Teâlâ tarafından yeryüzünde ilk rasul olarak

gönderilen Nuh aleyhisselam, kavmine ilk olarak tevhidi

tebliğ etmiş, onları şirki terketmeye ve sadece Allah-u

Teâlâ’ya ibadet etmeye yani; “La ilahe illallah” kelime-

sini pratik olarak yaşamaya davet etmiştir. Onlara şöyle

demiştir:

“Ey kavmim! Yalnızca Allah-u Teâlâ’ya ibadet edin!

Bütün ibadetlerinizi sadece Allah-u Teâlâ’ya yapın!

Çünkü sizin gerçek ilahınız, kendisine ibadet etmeniz

gereken tek yüce zat, O’dur. O’na hiçbir şeyi ortak

koşmayın! Hayrın gelmesini ve şerrin defedilmesini

yalnız O’ndan isteyin! Sıkıntıda sadece O’na dua edin

ve herşeyin O’nun elinde olduğunu bilin! O istemediği

müddetçe, şerri kimse sizden defedemez. O istemediği

müddetçe, hayrı kimse size ulaştıramaz. Sadece O’nun

emrine itaat edin, O’nun yasaklarından uzak durun!

Eğer şirkten uzak durmaz, sadece Allah-u Teâlâ’ya

ibadet etmez ve sadece O’nun emirlerine itaat edip ya-

saklarından uzak durmazsanız, kıyamet gününde Allah-

u Teâlâ’nın büyük azabını hakedeceğinizi bilin. Ben bu

azabın size gelmesinden korktuğum için size her türlü

şirki terketmenizi ve sadece Allah-u Teâlâ’ya ibadet

etmenizi söylüyorum.”

Bu ayet, “La ilahe illallah” kelimesinin manasını

açıklayan ayetlerden biridir. Ayette geçen:

Page 543:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:59-60 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

543

“Allah’a ibadet edin” sözü “İllallah” kelimesinin

karşılığıdır.

“Sizin, O’ndan başka ilahınız yoktur” sözü ise

“La ilahe” kelimesinin karşılığıdır.

Dikkat edilirse bu ayette Allah-u Teâlâ, Nuh’un,

kavmini “La ilahe illallah”a çağırdığını söylemiyor,

bilakis, La ilahe illallah manasına gelen başka lafızları

zikrediyor. Bu ise Nuh’un, kavmini sadece “La ilahe

illallah” sözünü söylemeye değil, onu pratik olarak ha-

yatta yaşamaya çağırdığını göstermektedir.

Bu manadaki ayetler ve hadisler, Allah’ın insanları

sadece “la ilahe illallah” demeye çağırmadığını, aynı

zamanda bu kelimeyi hayata hakim kılmaya, yaşantıyı

bu kelimeye göre düzenlemeye çağırdığını göstermek-

tedir.

İşte bu ayet, bu yönüyle; “la ilahe illallah” dedikleri

halde hayatlarını bu kelimeye göre düzenlemeyen in-

sanların müslümanlık iddialarını reddetmekte, bu keli-

meyi söylemenin yeterli olacağını söyleyenleri yalan-

lamakta, böyle kimselerin cahil ve müşrik olduklarını

ortaya koymaktadır.

KAFİRLERİN NUH’A CEVABI

60

60 – Kavminden ileri gelenler dediler ki: “Mu-

hakkak ki biz, seni apaçık bir sapıklıkta görüyoruz.”

Page 544:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:60-61 544

Allah-u Teâlâ, bu ayette kavminden ileri gelenlerin,

tevhide davete karşılık Nuh aleyhisselam’a verdikleri

cevabı bildirmektedir.

“Kavminden ileri gelenler dediler ki: “Muhakkak ki

biz, seni apaçık bir sapıklıkta görüyoruz.”

Nuh aleyhisselam kavmini, her çeşidi ile şirki terke-

dip sadece Allah-u Teâlâ’ya ibadet etmeye davet edin-

ce, kavminin ileri gelenleri ona karşı geldiler ve davet

ettiği şeyi kabul etmeyerek ona şöyle dediler:

“Baba ve dedelerimizin tapmış olduklarını terket-

memizi istiyorsun! Doğrusu sen, apaçık bir sapıklık

içindesin.”

Facir, fasık, inatçı ve inkârcı kimselerin halleri işte

böyledir! Böyle kimseler, gerçek muvahhidleri daima

sapıklık üzerinde görür, onlara daima düşmanlık göste-

rirler.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak başka ayet-

lerde şöyle buyurmuştur:

“Onları gördüklerinde ise: “Muhakkak ki bunlar

sapıklardır” derlerdi.” (Mutaffifin: 32)

“İnkâr eden kimseler iman edenlere şöyle dediler:

“O (Kur’an veya ima)nda bir hayır olsaydı, onlar bizi

geçmezlerdi.” Onlar, onunla hidayet olunmadıkla-

rından: “Bu eski bir yalandır” diyecekler.” (Ahkaf: 11)

NUH (A.S.)’IN, KAVMİNE CEVABI

61

Page 545:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:61-62 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

545

61 – (Nuh) Dedi ki: “Ey kavmim! Bende bir sapık-

lık yoktur. Fakat ben, alemlerin Rabbinden bir elçi-

yim.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, Nuh aleyhisselam’ın kavmi-

nin onu sapıklık üzere görmeleri üzerine Nuh aleyhisse-

lam’ın kendilerine verdiği cevabı haber veriyor.

“(Nuh) Dedi ki: “Ey kavmim! Bende bir sapıklık

yoktur. Fakat ben, alemlerin Rabbinden bir elçiyim.” Allah-u Teâlâ bu ayette Nuh aleyhisselam’ın, inkârcı

kimselere şöyle cevab verdiğini haber vermektedir:

“Ey kavmim! Allah’ı tevhid etmenizi; sadece O’na

ibadet edip şirkten ve koşulan ortaklardan uzak durma-

nızı emrettiğim için mi beni sapıklıkla nitelendiriyorsu-

nuz? Bende hiçbir sapıklık yoktur. Ben, Allah’ın rasu-

lüyüm. Bilakis ben, sizleri sapıklıktan kurtarıp dosdoğru

bir yola götürmek için geldim. Sizleri şirkin ve küfrün

karanlıklarından kurtarıp İslam’ın nuruyla aydınlatmak

için alemlerin rabbi tarafından gönderildim. Sizi, dos-

doğru bir yola hidayet etmek ve size dünya ve ahiret

mutluluğunu kazanmanın yollarını göstermek için gön-

derildim.”

NUH (A.S.)’IN AÇIKLAMALARINA

DEVAM ETMESİ

62

Page 546:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:62

546

62 – Size, Rabbimin risaletlerini tebliğ ediyorum.

Size, nasihat ediyorum. Ve ben, Allah tarafından

(gelen vahiyle) sizin bilmediklerinizi biliyorum.

Allah-u Teâlâ, Nuh aleyhisselam’ın kavmine verdiği

cevabı haber vermeye bu ayette de devam ediyor.

“Size, Rabbimin risaletlerini tebliğ ediyorum. Si-

ze, nasihat ediyorum. Ve ben, Allah tarafından (ge-

len vahiyle) sizin bilmediklerinizi biliyorum.”

Nuh aleyhisselam önceki ayette, kendisine itham edi-

len her türlü sapıklığı reddetmiş ve kendisinin Allah-u

Teâlâ tarafından gönderilen bir rasul olduğunu ilan et-

mişti. Bu ayette de insanların, kendi durumunu iyice

anlamaları için, Allah-u Teâlâ tarafından rasul olarak

seçilmiş birisi olduğunu yinelemektedir.

Allah-u Teâlâ ancak her türlü sapıklıktan uzak duran

ve bütün insanların en hayırlısı, en temizi, en akıllısı ve

en şereflisi olan kimseyi rasul olarak seçer. İşte bu se-

beble Nuh aleyhisselam, kavmine şöyle demiştir:

“Ey kavmim! Ben, Allah-u Teâlâ tarafından sizin

için seçilmiş bir rasulüm. Allah-u Teâlâ’nın emirlerini

size eksiksiz bildiriyor, her türlü nasihat ederek dünya-

da ve ahirette menfaatinize olan her şeyi size tavsiye

ediyorum. Bu konuda bütün gücümü kullandığımı siz

de görüyorsunuz.

Üstelik ben, Allah-u Teâlâ’nın vahyi ile sizin bilme-

diklerinizi biliyorum. Şayet sizler, Allah-u Teâlâ’nın

rızasını kazanmak istiyorsanız, mutlaka beni dinleyin ve

emrime boyun eğin! İşte ancak bu şekilde Allah-u

Teâlâ’ya itaat etmiş olursunuz.”

Page 547:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:63 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

547

NUH (A.S.)’IN KAVMİNİ AZARLAMASI

63

63 – (Allah’ın azabından) sakınır ve belki rahmet

olunursunuz diye sizi uyarmak için, sizden bir ada-

ma Rabbinizden zikir gelmesine mi şaşırdınız?

Allah-u Teâlâ önceki ayetlerde Nuh aleyhisselam’ın,

kendisinin Allah’ın rasulü olduğuna, her türlü sapıklık-

tan beri olduğuna ve kavminin menfaatini istediğine

dair yaptığı açıklamalardan haber vermişti.

Bu ayette ise Nuh aleyhisselam’ın, kavmini azarlama-

sından bahsetmektedir.

“(Allah’ın azabından) Sakınır ve belki rahmet

olursunuz diye sizi uyarmak için, sizden bir adama

Rabbinizden zikir gelmesine mi şaşırdınız?”

Allah-u Teâlâ bu ayette Nuh aleyhisselam’ın, kavmini

azarlamak gayesiyle sorduğu soruyu bizlere bildirmek-

tedir:

“Ey kavmim! Sizin yaratıcınız, sahibiniz, terbiye

ediciniz ve nimet vericiniz olan Allah, nesebini, ahlakı-

nı ve gidişatını çok iyi bildiğiniz içinizden bir kişiyi,

size doğru yolu göstermek, Allah’ın azabıyla korkut-

mak, şirkten uzak durmayı ve Allah’a nasıl ibadet edi-

leceğini öğretmek, Allah’ın sınırlarını açıklamak, Al-

lah’ın rahmetinin nasıl kazanılacağını bildirmek için

göndermiştir.

Page 548:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:63-64 548

Böyle bir kimsenin, Allah tarafından vahiyle rasul

olarak gönderilmesine niye şaşırıyorsunuz ki?”

Bunda şaşıracak, hayret edecek bir şey yok. Zaten

olması gereken bu! Bu, Allah’ın sünnetidir. İnsanları

uyarmak için, hep kendi içlerinden bir insanı rasul ola-

rak gönderir. Başka bir varlık göndermez.

NUH (A.S.)’IN KAVMİNİN

AZABA UĞRAMASI

64

64 – Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide

onunla beraber olanları kurtardık. Ayetlerimizi ya-

lanlayanları ise (suda) boğduk. Muhakkak ki onlar,

kör olan bir kavimdi.

Allah-u Teâlâ bu ayette, Nuh aleyhisselam’ın çağrısı-

na kulak vermeyen, onu yalanlayan, inkâr eden ve azabı

getirmesi için ona meydan okuyan kavmini azaba uğrat-

tığını, inananları ise kurtardığını haber vermektedir.

“Onu yalanladılar.”

Kavmi, Nuh aleyhisselam’ın hakka çağırısını dinle-

medi, onu yalanladı ve ona karşı gelmeye devam etti.

Ona inananlar ise çok az kişiydi. İnanan bu kimselerin

sayısı bir rivayete göre altı, bir rivayete göre on üç, bir

rivayete göre de kadın erkek kırk kişi idi.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında, bir başka ayette şöyle

buyurmuştur:

Page 549:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:64 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

549

“Emrimiz gelip de tandır kaynadığında (Nuh’a) de-

dik ki: “Her birinden ikişer çift (hayvan) ile daha önce

hakkında söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman

eden kimseleri ona yükle. Zaten onunla beraber, çok azı

dışında kimse iman etmemişti.” (Hud: 40)

“Biz de onu ve gemide onunla beraber olanları kur-

tardık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise (suda) boğduk.”

Allah-u Teâlâ, Nuh aleyhisselam’ı ve ona iman edenleri

kurtardı. İman etmeyenleri ise ceza olarak tufanla boğdu.

Çünkü hak onlara apaçık bir şekilde geldiği ve Nuh aleyhis-

selam onları hakka davet için her türlü metodu kullandığı

halde hakka iman etmediler ve ona bağlanmadılar, hatta

şirk ve sapıklıklarında daha da ileri gittiler. Hem Nuh aley-

hisselam’a hem de ona iman edenlere eziyet ettiler ve onları

alaya aldılar.

“Muhakkak ki onlar, kör olan bir kavimdi.”

Tufan azabını tadan o kimseler, hakka apaçık bir şekil-

de şahit olmalarına rağmen, kalpleri kör olduğu için hakkı

seçmediler ve ona bağlanmadılar.

Ayetteki körlükten kasıt; göz körlüğü değil, basiret ve

kalp körlüğüdür.

Allah-u Teâlâ, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ve

ona iman eden mü’minlere güven, moral ve dayanma gücü

vermek, iman etmeyenleri ise korkutmak için onlara Nuh

aleyhisselam’ın kavminin kıssasını ve ona iman etmeyenle-

rin başlarına gelenleri anlatmıştır. Böylece bununla inkârcı

kimselere şunu hatırlatmak istiyor:

“Eğer son rasul Muhammed’e iman etmezseniz, Allah’

ın rasullerine iman etmeyenlerin başlarına gelen cezanın bir

benzerinin sizin de başınıza geleceğini bilin! Onun için

Page 550:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:64

550

geçmiş ümmetlerin başlarına gelenlerden ibret alın ve bir an

evvel hakka bağlanın!”

Bu Ayetlerden Alınacak Dersler

1 - Âdem aleyhisselam’dan Nuh aleyhisselam’a kadar,

insanlar uzun bir müddet tevhid ve İslam üzere idiler.

Sonra hiçbir delile dayanmaksızın dinde bid’atler çı-

karttılar. İlim zayıflayınca, bu bid’atler şirke dönüştü ve

tevhid artık bilinmeyen birşey oldu. Şeytan şirki süslü,

tevhidi ise garip birşey olarak gösterdi. Böylece şirk

içerisinde olan kişiler kendilerinin tevhid üzere oldukla-

rını ve Allah-u Teâlâ’ya tam anlamıyla ibadet ettiklerini

zannettiler, tevhide çağıran kimseleri ise sapık olarak

isimlendirdiler.

2 - Dinde ilk bozukluk, tevhid konusunda olur ve

bütün rasuller ilk olarak bu sapıklığı düzeltmeye çalışır-

lar. İşte bu sebeble her rasul kavmine: “Sadece Allah-u

Teâlâ’ya ibadet edin, O’ndan başka ilahınız yoktur”

diye çağrıda bulunur.

Tevhid bozulduktan sonra artık diğer salih amellerin

bir değeri kalmaz Şeytan da bunu çok iyi bildiği için

devamlı tevhidi bozmak için uğraşır. İnsanlara şirki

süslü ve güzel, tevhidi ise çirkin ve acayip gösterir. Bu-

nun sonucunda ona kanan ve ona bağlı olanlar, şirki ger-

çek tevhid, gerçek tevhidi ise sapıklık olarak görürler.

3 - Her dönemde tevhide çağıran rasullere bağlı

olanların sayısı az olmuştur. Rasuller, insanları sadece

Allah-u Teâlâ’ya ibadet etmeye ve her türlü şirki terk

etmeye çağırmak için bütün güçlerini ve her türlü meto-

du kullandıkları halde, onlara tâbi olanlar her zaman

azınlıkta olmuştur.

Page 551:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:64-65 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

551

4 - Sayılarının azlığına ve zayıflıklarına rağmen,

sonunda zafer muvahhidlerin olacaktır. Eğer bu zafere

dünyada ulaşamazlarsa, ahirette muhakkak ulaşırlar.

5 - Hakka ilk olarak karşı gelenler, müşriklerin ileri

gelen reisleri, zenginleri ve sözü geçen, nüfuzu olan

diğer büyükleridir. Bu, onların makam ve mevkilerini

ve insanlara zulmederek onları sömürme yollarını kay-

betmekten korkmalarından ileri gelir.

6 - Allah-u Teâlâ, insanlardan, “la ilahe illallah”

tevhid kelimesini sadece dille söylemelerini istemez.

Bilakis, onu hayatta pratik olarak yaşamalarını ister.

Bütün rasuller de kavimlerini, bu sözü söylemeye değil,

ifade ettiği manayı anlayıp yaşamaya çağırmışlardır.

Hayatı bu kelimeye göre düzenlemedikçe, sadece

dille söylemek, kişiye ne dünyada ne de ahirette bir

fayda sağlar. Şirk ve küfür içindeki yaşantısından sıy-

rılmadığı halde “la ilahe illallah”ı sadece dil ile söyle-

yenler, kesinlikle müslüman değildir. Ahirette ise cen-

netten hiçbir nasibleri olmayacaktır.

AD KAVMİ VE HUD (A.S.)

65

65 - Ad milletine kardeşleri Hud’u gönderdik.

Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! (Sadece) Allah’a

ibadet edin! Sizin, O’ndan başka ilahınız yoktur!

Sakınmaz mısınız?”

Page 552:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:65

552

Allah-u Teâlâ Nuh aleyhisselam’ın, kavmiyle olan

mücadelesini anlattıktan sonra, bu ve bundan sonraki

yedi ayette Hud aleyhisselam’ın, kavmiyle arasındaki

mücadeleyi anlatmaya başlamaktadır.

Hud (a.s.)’ın Kıssası

Kur’an’da zikredilen arap rasuller hakkındaki kıssa-

ların ilki Hud aleyhisselam kıssasıdır. Araplar eskilik

bakımından üç kısımdır.

1 – El-Arab’il Baide: Bunlar artık bulunmayan ve

nesli tükenmiş araplardır.

2 – El-Arab’il Aribe: Bunlar gerçek araplardır.

3 – El-Arab’il Musta’ribe: Bunlar İsmail aleyhisse-

lam’ın soyundan gelen araplardır.

Ad ve Semud kavimleri, el-arab’il baide’dendir.

Bunların el-arab’il aribe’den oldukları da söylenmiştir.

Tarihte, birinci Ad ve ikinci Ad olmak üzere iki Ad

kavmi vardır. Birinci Ad, insanların en kuvvetlisi ve en

şerlisi idi.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyurmuştur.

“Muhakkak ki O, önceki Ad’ı da helak etti. Se-

mud’u da (helak etti). Böylece (onlardan) geriye (hiç-

birşey) bırakmadı.” (Necm: 50-51)

Ad kavmi, Ad b. Avas b. İram b. San b. Nuh neslin-

dendir. Allah-u Teâlâ Ad kavmine Hud aleyhisselam’ı

rasul olarak gönderdi. Hud aleyhisselam, Abdullah b.

Rebah b. Hulud b. Ad b. Avas b. İram b. San b. Nuh

neslindendir. Ad kavminin yerleştiği yer Ahkaf’tadır.

Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

Page 553:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:65 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

553

“Ad’ın kardeşini hatırla! Zira o, kavmini Ah-

kaf’ta uyardı. Ondan önce de sonra da (onlara başka)

uyarıcılar gelmişti. (Kavmine dedi ki:) “Allah’tan

başkasına ibadet etmeyin! Muhakkak ki ben, sizin

için büyük bir günün azabından korkarım.” (Ahkaf: 21)

Ahkaf “Hıkf”ın çoğuludur. “Hıkf” ise kum demek-

tir. Kur’an’ı Kerim’de, Ahkaf’ın nerede olduğu geç-

memektedir. Raviler; Ahkaf’ın Yemen ile Umman ara-

sında, Hadramut’un kuzeyinde olduğunu söylediler.

“Ad’ın Semud, El-Hatar, Hebe adında üç putu vardır.” (Taberi Tarihi c: 1)

Allah-u Teâlâ’nın bütün rasullerinin yaptığı gibi,

Hud aleyhisselam da kavmini ilk olarak Allah-u

Teâlâ’nın birliğine imana, taptıkları putları reddetmeye

ve her türlü şirki terketmeye çağırdı.

Ad kavmi, kendilerine Allah-u Teâlâ katında şefaatçi

olacaklarına inandıkları için putlara tapıyorlardı. Fakat

onlardan az bir topluluk hariç, hepsi Hud aleyhisselam’ı

yalanladı, onunla alay etti ve onu yalancılıkla, akılsız-

lıkla, sapıklıkla itham etti.

Hud aleyhisselam, bu sıfatları ve ithamları reddetti.

Allah-u Teâlâ’nın kendisini, doğru yolu göstermek için

gönderdiği bir rasulü olduğunu ve onların menfaatini

istediğini güzel bir üslubla anlattı. Onları, sürekli olarak

hak yola davet etti ve Allah-u Teâlâ’nın azabıyla kor-

kuttu. Allah-u Teâlâ’nın verdiği nimetleri hatırlatarak,

sadece O’na ibadet edilmesi, her türlü şirkin terkedil-

mesi gerektiğini onlara söyledi.

Fakat Hud aleyhisselam’ın kavmi, Allah-u Teâlâ’nın

kendilerine verdiği nimetlere şükretmediler, bilakis gü-

Page 554:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:65

554

naha ve şehvete daldılar, yeryüzünde kibirlendiler, sırf

gösteriş için yüksek binalar ve saraylar inşa ettiler, zul-

mederek insanların haklarını yemeye devam ettiler. Hud

aleyhisselam’ın yaptığı her türlü nasihate karşı geldiler.

Onların ileri gelenleri ve zenginleri, Hud aleyhisse-

lam’ı, bildirdiği şeylerin doğruluğunu isbat edecek bir

delil getirmemekle itham ettiler. Kendilerinin hak üzere

olduklarını, taptıkları putları terketmeyeceklerini söyle-

diler. Kendilerini bâtıl üzere olmakla ve yalancılıkla

suçladığı ve putlarına tapmayıp onlara dil uzattığı için,

putlarının Hud’u çarptığını, bu sebeble ne konuştuğunu

bilmeyen, saçma sapan sözler sarfeden bir kişi olduğu-

nu söylediler. Buna karşılık Hud aleyhisselam onlara

şöyle cevap verdi:

“Ben, doğru söylediğime dair Allah-u Teâlâ’yı şahit

tutuyorum. Taptığınız putlardan ve her türlü şirkten beri

olduğuma siz de şahitsiniz. Eğer gücünüz yeterse, hem

siz hem de ilahlarınız bana zarar vermek için bir araya

gelin. Ben, ne sizden korkarım ne de endişe ederim.

Ben, herşeyin yaratıcısı ve sahibi olan Allah-u Teâlâ’ya

tevekkül ettim. Ancak Allah-u Teâlâ’nın istediği ve

dilediği olur, dilemediği ise olmaz. Bana inanmamanız,

bana kesinlikle bir zarar veremez. Çünkü ben, Allah-u

Teâlâ’nın bana verdiği görevi yerine getirdim ve size

hakkı apaçık bir şekilde tebliğ ettim. İnanmadığınız için

Allah-u Teâlâ, sizi yok etmeye ve sizin yerinize kendi-

sine iman eden yeni bir kavim getirmeye de kadirdir.

Zira Allah-u Teâlâ herşeye kadirdir.”

Ad kavmi, Hud aleyhisselam’ın kendilerine sık sık

yaptığı tebliğ ve nasihatlerden sıkıldı ve ona meydan

okuyarak Allah-u Teâlâ’nın azabının inmesini istediler.

Page 555:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:65 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

555

Hud aleyhisselam ise onlara: “Takındığınız bu tavırdan

dolayı muhakkak Allah-u Teâlâ’nın azabı sizin başınıza

gelecektir. Bekleyin, görün! Ben de sizinle beraber bek-

lemekteyim” dedi.

Bunun üzerine, Hud aleyhisselam’ın kavmine üç sene

gibi bir süre yağmur yağmadı. Bu, azabın onlara yaklaş-

tığının bir alameti idi. Hud aleyhisselam onları sürekli,

şirki terk etmeye ve tevbeye çağırdı. Şayet böyle yapar-

larsa Allah-u Teâlâ’nın onları affedeceğini ve üzerlerine

yağmur yağdıracağını söyledi. Fakat onlar, dinlemediler

ve şirk koşmaya devam ettiler. Bu üç senenin ardından

Allah-u Teâlâ onlara, yok edici bir azab gönderdi.

Bu azabtan, sadece Hud aleyhisselam ve ona iman

edenler kurtuldu. Allah-u Teâlâ onlara yedi gece, sekiz

gündüz süren şiddetli bir kasırga gönderdi. Onlar, bu

kasırganın etkisiyle havaya uçuşup başlarının üzerine

yere çakıldılar. Böylece, bütün kâfirler helak oldu.

Hud aleyhisselam, Kur’an’da yedi yerde zikredilmiş-

tir. Bunlar:

A’raf: 65, Hud: (50,53,58,60,89) Şuara:124

“Ad milletine kardeşleri Hud’u gönderdik.”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmak-

tadır:

“Biz Ad kavmine, melek cinsinden değil, bilakis

kendi cinslerinden ve kendi neseblerinden olan Hud’u,

bir rasul olarak gönderdik.”

Ayette geçen; “kardeşleri”nden kasıt, din kardeşi

demek değildir. Bununla, onun kendi kabilelerinden

olduğu veya meleklerden değil, insan neslinden olduğu

kastedilmiştir.

Page 556:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:65

556

“Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! (Sadece) Al-

lah’a ibadet edin! Sizin, O’ndan başka ilahınız yok-

tur!”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, her rasulün kendi

kavmini ilk olarak Allah-u Teâlâ’yı tevhid etmeye davet

ettiği gibi, Hud aleyhisselam’ın da kavmini tevhide davet

ettiğini haber vermektedir:

“Ey kavmim! Yanlız Allah’a ibadet edin! O’na hiç-

birşeyi ortak koşmayın! Taptığınız putları ve her türlü

şirki terkedin! Sadece Allah’a ibadet edin, çünkü sizin

için Allah’tan başka kendisine ibadet edeceğiniz gerçek

ilah yoktur. Allah dışındaki, canlı veya cansız, sahte

ilahlara tapınmayı terkedin! Sadece Allah’ın emirlerini

dinleyin ve sadece O’nun emirlerine boyun eğin!

İşte, böyle yaparsanız ancak Allah’a, tam manasıyla

ibadet etmiş olursunuz. Şüphesiz ki Allah, sizden ne

istediğini, size neyi yasakladığını bildirmem ve O’nun

zatı hakkında sizleri bilgilendirmem için, beni size bir

rasul olarak gönderdi. Öyleyse Allah’ın azabından kor-

kun. Allah tarafından size bildirilen emirlere ve yasak-

lara uyun, hayatınızı bu emirlere göre düzenleyin, her

türlü şirki ve günahı terkedin. Yoksa azaba uğrarsınız.”

Bu ayet de “la ilahe illallah” kelimesinin manasını

açıklayan ayetlerden biridir. Bu ayetler göstermektedir

ki, rasuller insanları, la ilahe illallah’ı sadece dille söy-

lemeye değil, bunun manasını yaşamaya davet etmiş-

lerdir. Gereğince amel etmeksizin, “La ilahe illallah”

kelimesini sadece dil ile söylemek, kişiyi müslüman

yapmayacağı gibi ahirette cehennem ateşinden de kur-

tarmaz.

Page 557:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:65-66 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

557

“Sakınmaz mısınız?”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında Hud aleyhisse-

lam’ın, kavmine şöyle dediğini haber vermektedir:

“Hiçbir deliliniz olmadığı halde, Allah’la beraber

putlara taptığınız ve hayatınızı sizin tek yaratıcınız ve

rızıklandırıcınız olan Allah’ın emirlerine göre değil,

kendi kafanıza göre düzenlediğiniz için başınıza bir

azabın gelmesinden korkmuyor musunuz?

Sizin tek ilahınız, tek yaratıcınız, tek rızıklandırıcınız

Allah’tır. Nuh kavminin başına gelen azabın, sizin de

başınıza gelmemesi için sadece O’ndan korkun, O’nu

gazablandıracak herşeyden uzak durun! Koyduğu sınır-

lara riayet edin!”

AD KAVMİNDEKİ KAFİRLERİN SÖZLERİ

66

66 – Kavminin inkâr etmiş ileri gelenleri şöyle

dediler: “Muhakkak ki biz, seni aklı kıt biri olarak

görüyoruz. Muhakkak ki biz, senin yalancılardan

olduğunu sanıyoruz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette Hud aleyhisselam’ın davetine

karşılık, kavminin kâfir elebaşılarının söyledikleri söz-

leri haber vermektedir.

“Kavminin inkâr etmiş ileri gelenleri şöyle dedi-

ler: “Muhakkak ki biz, seni aklı kıt biri olarak gö-

Page 558:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:66

558

rüyoruz. Muhakkak ki biz, senin yalancılardan ol-

duğunu sanıyoruz.” Kavminin ileri gelenleri, seçkinleri, söz sahipleri ve

zenginleri, Hud aleyhisselam’ın davetine şöyle karşılık

verdier:

“Ey Hud! Bizlere sarfettiğin bu sözlerden ve babala-

rımızın dinini terketmemizi istemenden dolayı senin

akılsız ve düşüncesiz biri olduğuna inanıyoruz. Çünkü

sende zerre kadar akıl olsaydı, atalarının ve kavminin

dinini tekedip başka bir dine bağlanmazdın. Allah’ın

rasulu olman konusunda, senin yalancı olduğuna inanı-

yoruz. Hak üzere değil, sapıklık üzere olduğuna, doğru-

luktan ayrıldığına ve Allah’a iftira eden yalancılardan

olduğuna inanıyoruz.”

Allah-u Teâlâ, Nuh aleyhisselam ile kavmi arasındaki

kıssayı anlatırken, onun kavminin inkârcıları hakkında

şöyle buyurmuştu:

“Kavminden ileri gelenler dediler ki...”

Bu ayette ise Hud kavmi hakkında; “Kavminin

inkâr etmiş ileri gelenleri şöyle dediler.” buyurmuş-

tur.

Allah-u Teâlâ’nın bu ayette böyle buyurmasının se-

bebi; Hud aleyhisselam’ın kavminden ileri gelenlerinin

hepsi değil bazı kimselerin, ona iman etmesindendir.

Nuh aleyhisselam’ın kavminin ileri gelenlerinden ise

hiç kimse iman etmemiştir.

Page 559:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:67 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

559

HUD (A.S.)’IN İNKÂRCILARA CEVABI

67

67 – (Hud) şöyle dedi: “Ey kavmim! Ben, aklı kıt

olan biri değilim. Fakat ben, alemlerin Rabbinden

bir rasulüm...”

Allah-u Teâlâ bu ayette Hud aleyhisselam’ın, kavmi-

nin inkârcılarının cevabına karşılık şöyle dediğini haber

vermektedir.

“(Hud) şöyle dedi: “Ey kavmim! Ben, aklı kıt olan

biri değilim. Fakat ben, alemlerin Rabbinden bir

rasulüm.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, kavminin inkârcılarından

ileri gelenlerinin ithamlarına ve takındıkları kötü tavır-

larına, Hud aleyhisselam’ın aynı şekilde karşılık verme-

diğini, bilakis iyi ahlakla, güzel bir üslupla onlara şöyle

cevab verdiğini bildirmektedir:

“Ey kavmim! Sizin iddia ettiğiniz gibi, ben akılsız

biri değilim. Sapık ve aptal da değilim. Ben gerçekten

alemlerin rabbi tarafından size gönderilmiş bir rasu-

lüm.”

İşte aynı tavır! Deliller ile ileri sürülen gerçeklere,

cahiller ve inatçılar her cevap veremediklerinde: “Sen

sapıksın, sen akılsızsın, sen yalancısın” gibi ithamlarda

bulunurlar. Ellerinde, sapık davalarını veya iddialarını

ispatlayacak herhangi bir delil olmayınca, doğrulukları-

Page 560:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:67-68 560

nı bu şekilde ithamlarla ispatlama yoluna giderler. El-

bette akıllı insanlar, bunların maksatlarını hemen anlar-

lar.

Bir kimse, bir iddia ortaya attığında delillendirmesi

gerekir. Eğer karşı taraf da bir delil getiriyorsa, önce

bilgi ve ilim ile karşı tarafın delillerini çürütmesi, karşı

tarafın hatalı olduğunu bu şekilde ortaya koyması gere-

kir.

Delil ortaya koymaksızın, karşısındakini küçük dü-

şürerek, ithamlarla sindirmeye çalışanlar, ancak şeyta-

nın yandaşı cahil insanlardır. Bunlar, sözleri dinlenecek

veya peşinden gidilecek insanlar değillerdir.

HUD (A.S.)’IN KENDİSİ

HAKKINDAKİ AÇIKLAMALARI

68

68 – Sizlere Rabbimin risaletlerini tebliğ ediyo-

rum. Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir nasi-

hatçıyım.

Allah-u Teâlâ, bu ayette de Hud aleyhisselam’ın

kavmine söylediği sözler hakkında bilgi vermektedir.

“Sizlere Rabbimin risaletlerini tebliğ ediyorum.

Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir nasihatçı-

yım.”

Hud aleyhisselam, kavmine verdiği cevabı şu şekilde

devam ettiriyor:

Page 561:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:68-69 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

561

“Ben Allah’ın haklarını, emirlerini ve yasaklarını

sizlere tebliğ eden, Allah tarafından size gönderilmiş bir

rasulüm.

Ve biliniz ki ben sadece, sizi hakka davet ediyor,

öğüt veriyor ve Allah’ın emirlerini size eksiksiz olarak

bildiriyorum. Asla Allah’a iftira atanlardan değilim.”

Bu ayet, Allah-u Teâlâ’nın rasullerinin sıfatlarını

bildiren bir ayettir. Allah-u Teâlâ’nın gönderdiği rasul-

lerin sıfatı; risaleti apaçık bir şekilde, eksiksiz olarak

tebliğ etmek insanların menfaati için her türlü nasihati

vermektir.

HUD (A.S.)’IN

İNKÂRCILARI AZARLAMASI

69

69 – Sizi uyarması için, içinizden bir adam aracı-

lığıyla Rabbinizden size zikrin gelmesine mi şaşırdı-

nız? Nuh’un kavminden sonra, sizleri halifeler yap-

tığını ve sizi yaratılışta üstün kıldığını hatırlayın!

Allah’ın nimetlerini de hatırlayın! Belki kurtuluşa

erersiniz.

Allah-u Teâlâ bu ayette, Hud aleyhisselam’ın, kavmi-

nin inkârcılarını azarlamasından bahsetmektedir.

Page 562:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:69

562

“Sizi uyarması için, içinizden bir adam aracılığıy-

la Rabbinizden size zikrin gelmesine mi şaşırdınız?”

Hud aleyhisselam, kavminin kendisine yaptığı itham-

lara, iyi ahlak ve güzel bir üslupla cevap verdikten ve

kendisinin onlar için Allah-u Teâlâ tarafından gönde-

rilmiş bir rasul olduğunu, onların maslahatını istediğini,

onlar için öğüt verici olduğunu, Allah-u Teâlâ’nın risa-

letini eksiksiz olarak onlara tebliğ ettiğini bildirdikten

sonra, onlara şöyle dedi:

“Ey kavmim! Sizin içinizden, sizin gibi bir insan

olan, size Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ eden ve

sizi Allah’ın azabıyla korkutan bir rasulün, Rabbiniz

tarafından size gönderilmesine hayret mi ediyorsunuz?

Bundan dolayı şaşırmayın, karşı gelmeyin, yalanlama-

yın! Bilakis, Allah’a hamd edin ve gecikmeksizin Al-

lah’ın emirlerine bağlanın! Çünkü ancak bu şekilde

Allah’ın rahmetine ve mükâfatına nail olur ve Allah’ın

azabından korunursunuz.

Hatırlayın! Nuh da bir insandı. Allah, onu da rasul

olarak kavmine göndermişti. Ama kavmi onu, aynı sizin

söylediğiniz sözleri söyleyerek yalanlamış ve sonra da

helak olmuştu. İnsanları uyarmak için gelen rasuller,

hep insanlardan olur. Bu, Allah’ın sünnetidir.”

“Nuh’un kavminden sonra, sizleri halifeler yaptı-

ğını ve sizi yaratılışta üstün kıldığını hatırlayın!”

Hud aleyhisselam, kavmine hitabetmeye devam ede-

rek şöyle dedi:

“Nuh kavminin, Allah’a şirk koşmaları ve kendileri-

ne gönderilen rasule iman etmemeleri sebebiyle helak

olmalarının ardından Allah, onların yerine sizleri, top-

Page 563:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:69-70 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

563

rak ve mal sahipleri, yeryüzünün hakimleri kıldı. Katın-

dan bir nimet olarak sizleri uzun boylu, kuvveti bir vü-

cuda sahip kıldı. Bu vasıflarınızla, zamanınızdaki insan-

lardan üstün oldunuz. Sizlerin iman eden bir nesilden

geldiğinizi ve verilen bu nimetleri asla unutmayın! Size

vermiş olduğu bu nimetler karşılığında Allah’a şükrü-

nüzü tam olarak yerine getirin! Sakın sizler de Nuh

kavminin yaptığı gibi yapmayın! Nuh kavminin başına

gelen azabı her zaman hatırlayın! Sadece Allah’a ibadet

edin ve O’na hiçbirşeyi ortak koşmayın!”

“Allah’ın nimetlerini de hatırlayın! Belki kurtu-

luşa erersiniz.”

Hud aleyhisselam, kavmine söylemiş olduğu sözleri

şöyle bitiriyor:

“Allah’ın size vermiş olduğu bütün nimetleri hatırla-

yın! Allah’a daima gerektiği şekilde şükredenlerden

olun! İbadetlerinizi sadece O’na yapın ve yaşantınızı

O’nun emirlerine göre düzenleyin! O’na hiçbir şeyi

ortak koşmayın! Her çeşidiyle şirki terkedin.

Şayet böyle yaparsanız, ebedi mutluluk yurdu olan

cenneti kazanır, azaptan korunursunuz.”

AD KAVMİNİN AZABI İSTEMELERİ

70

70 – Dediler ki: “Sen bize, sadece tek Allah’a iba-

det etmemiz ve babalarımızın ibadet etmiş oldukla-

Page 564:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:70

564

rını bırakmamız için mi geldin?! (Biz onları bırakmı-

yoruz!) Şayet doğrulardan isen, (sana itaat etmediği-

mizde başımıza geleceğini) vaadettiğini (azabı) hemen

getir bakalım!”

Allah-u Teâlâ bu ayette, Hud aleyhisselam’ın davetine

karşılık, kavminin cevabından ve azabı getirme konu-

sunda ona meydan okumasından bahsetmektedir.

“Dediler ki: “Sen bize, sadece tek Allah’a ibadet

etmemiz ve babalarımızın ibadet etmiş olduklarını

bırakmamız için mi geldin?!”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, sadece Allah-u

Teâlâ’ya ibadet etmeye ve her türlü şirki terketmeye

dair Hud’un yaptığı davete, kavminin verdiği cevabı

açıklamaktadır:

“Ey Hud! Sen bize, atalarımızın ibadet ettiği ve Al-

lah katında şefaatçilerimiz olan ilahlarımızı terkedip

sadece Allah’a ibadet etmeye çağırmak için mi geldin?”

Hud aleyhisselam’ın kavmi, babalarının ve dedeleri-

nin dinine alıştıkları ve üzerinde bulundukları dinin hak

olduğuna inandıkları için Hud aleyhisselam’ın, kendile-

rine tebliğ ettiği ve bağlanmalarını istediği dinin bâtıl

olduğunu sandılar. İşte bu sebeble, şirk bulaşmış dinle-

rini terketmeye ve sadece Allah’a ibadet etmeye çağır-

dığı zaman onu yalanladılar ve ona karşı geldiler. Az-

gınlıklarını ve inatlarını daha da arttırdılar.

“(Biz onları bırakmıyoruz!) Şayet doğrulardan

isen, (sana itaat etmediğimizde başımıza geleceğini)

vaadettiğini (azabı) hemen getir bakalım!”

Page 565:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:70-71 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

565

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, Hud aleyhisse-

lam’ın kavminin azgınlıkta geldiği seviyeden ve vaadet-

tiği azabı getirmesi için Hud aleyhisselam’a meydan

okumasından bahsetmektedir:

“Ey Hud! Biz, sana uyup da baba ve dedelerimizin

dinini terkedip ibadeti sadece Allah’a has kılacak deği-

liz. Biz, Allah katında bize şafaat edeceklerine inandı-

ğımız ilahlarımıza tapınmaya devam edeceğiz. Biz ken-

di dinimizin hak olduğuna, senin davet ettiğin dinin ise

bâtıl olduğuna inanıyoruz. Aslında sen, yalancının biri-

sin! Bak, bu konuda sana meydan okuyoruz. Şayet se-

nin söylediklerin doğru ve gerçekten bizler bâtıl üzere

isek, haydi, bizleri korkuttuğun azabı üzerimize indir o

zaman!”

AD KAVMİNİN AZABI HAK ETMESİ

71

71 – (Hud) şöyle dedi: “Andolsun ki üzerinize,

Rabbinizden (şiddetli) bir azab ve gazab gerekli ol-

du. Allah’ın, haklarında hiç bir delil indirmediği,

sizin ve babalarınızın koyduğu isimler hakkında mı

benimle mücadele ediyorsunuz? Bekleyin! Muhak-

kak ki, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”

Page 566:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:71

566

Allah-u Teâlâ önceki ayette Hud aleyhisselam’ın

kavminin, Hud aleyhisselam’dan, kendilerine azap indir-

mesini istemelerinden bahsetmişti.

Bu ayette ise Hud aleyhisselam’ın, onlara azabın ge-

rekli olduğuna dair söylediği sözü haber vermektedir.

“(Hud) şöyle dedi: “Andolsun ki üzerinize, Rab-

binizden (şiddetli) bir azab ve gazab gerekli oldu.”

Hud aleyhisselam, kendilerine her türlü delili sunma-

sına ve her türlü nasihatte bulunmasına rağmen, kavmi-

nin kendisini yalanlamaları ve kötü tavır takınmaları

üzerine, onlara şöyle dedi:

“Ey kavmim! Şüphesiz ki size hak, apaçık bir şekilde

gelmiştir. Fakat siz, buna rağmen üzerinde bulunduğu-

nuz bâtıl dininizi terketmediniz, şirk dini üzere kalmak-

ta ısrar ettiniz. Bununla da yetinmeyip, Allah’ın azabını

size getirmem için bana meydan okudunuz. Bu tavırla-

rınızla, Allah’ın gazabını ve azabını gerçekten haketti-

niz. Artık, Allah’ın azabı mutlaka sizin başınıza gele-

cektir.”

“Allah’ın, haklarında hiç bir delil indirmediği, si-

zin ve babalarınızın koyduğu isimler hakkında mı

benimle mücadele ediyorsunuz?”

Hud aleyhisselam kavminin akılsızlığını anlatmak ve

nelerin peşinden gittiklerini açıklamak için şöyle bir

soru sordu:

“Ey kavmim! Allah’ın, haklarında hiçbir delil indir-

mediği, sadece baba ve dedelerinizin ilah olarak isim-

lendirdiği, sizlere bir fayda veremeyen, üzerinizden

Page 567:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:71-72 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

567

herhangi bir zararı da defedemeyen şu sahte ilahlara

ibadet ve bağlılık konusundamı benimle tartışıyorsu-

nuz? Bâtıl olduğu apaçık olan şu şirk dininin hak oldu-

ğunu mu iddia ediyorsunuz? Hak olduğu apaçık olan ve

Allah tarafından delille desteklenen tevhid dinini redde-

derek beni mi yalanlıyorsunuz? Doğrusu siz, akılsız,

inatçı, cahil, kibirli ve hakkı istemeyen kimselersiniz!”

“Bekleyin! Muhakkak ki, ben de sizinle beraber

bekleyenlerdenim.”

Hud aleyhisselam, kavmini tehdit ederek şöyle dedi:

“Apaçık olan hak dini reddettiğiniz kendi uydurdu-

ğunuz bâtıl dini yaşamaya devam ettiğiniz ve bana

meydan okuyarak, sizi korkuttuğum azabı taleb etme

cüretinde bulunduğunuz için, mutlaka o azap başınıza

gelecektir. Şimdi bekleyin! Beni size karşı muzaffer

kılacak o azabı, ben de sizinle beraber beklemekteyim.”

AD KAVMİNİN AZABA UĞRAMASI

72

72 – Katımızdan bir rahmetle, onu ve onunla be-

raber olanları kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayan ve

iman etmemiş olanların ise kökünü kestik.

Allah-u Teâlâ bu ayette, Hud aleyhisselam’ın kavmi

olan Ad’ı azaba uğrattığını, Hud aleyhisselam ve onunla

beraber olan mü’minleri ise kurtardığını haber vermek-

tedir.

Page 568:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:72

568

“Katımızdan bir rahmetle, onu ve onunla beraber

olanları kurtardık.” Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Azab vakti geldiği zaman, Hud ve ona tâbi olan

müslümanları, sadece kâfirlerin başına gelmesi dilenmiş

olan azaptan, musibetten kurtardık. Böylece onları

kâfirlere karşı muzaffer kıldık. Çünkü bizim rahmet ve

ihsanımız onları kuşatmıştı.”

“Ayetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş olan-

ların ise kökünü kestik.” Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında ise şöyle buyur-

maktadır:

“Hud’u yalanlayan kâfirlerin hepsini yok ettik, on-

lardan hiçbir kimseyi sağ bırakmadık. Böylece onların

nesillerini kestik, soylarını kuruttuk.”

Allah-u Teâlâ Hud aleyhisselam’ın kavmine, sesi çok

şiddetli bir kasırga gönderdi. Hud aleyhisselam ve ona

bağlı olanların dışındaki herkesi, bu kasırga yok etti.

Allah bu konu hakkında şöyle buyurmuştur:

“Ve Ad (kavmin)de (ayetler vardır). Onların üzeri-

ne kupkuru bir rüzgâr gönderdik. Üzerinden geçtiği

hiçbirşeyi bırakmıyor, ancak onu bir süprüntü gibi

yapıyordu.” (Zariyat: 41-42)

“Ad kavmine gelince... Onlar da kasıp kavuran

şiddetli bir rüzgâr ile helak edildiler. (Allah) onu,

onların üzerine yedi gece, sekiz gün silip süpürücü

olarak emrine boyun eğdirdi. Öyle ki, sen o kavmi,

orada yere serilmiş görürsün. Sanki onlar yere çakı-

Page 569:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:72 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

569

lıp kalmış içi boş hurma kütükleri gibidir. (Şimdi)

sen onlardan arda kalan (birşey) görüyor musun?” (Hakka: 6-8)

Hud (a.s.)’ın Kıssasından Alınacak Dersler

1 – Gönderilen bütün rasuller gibi, Hud aleyhisselam

da kavmini ilk olarak tevhide ve her türlü şirki terket-

meye çağırdı. Çünkü onların esas sapıklığı bu konuda

idi. İslam davetçisi de şirkin içinde olan kişileri ilk ola-

rak tevhide ve her türlü şirki terketmeye çağırmalıdır.

Çünkü bu, Allah-u Teâlâ’nın metodu ve rasullerin takip

ettiği yoldur.

2 - Bütün rasullerin ve onlara bağlı olanların başla-

rına geldiği gibi, Hud aleyhisselam ve ona bağlı olanlar

da kâfirlerin eziyet ve alaylarına maruz kalmışlardır.

Onlar bu eziyetlere sabrettiler ve sonunda zaferi elde

ettiler, kâfirler ise helak oldular.

O halde tevhid davetçileri de kendilerinin her türlü

eziyet ve alaylara maruz kalabileceklerini bilsinler ve

buna hazırlıklı olsunlar. Bilsinler ki, bu eziyetlere sab-

rederlerse mutlaka zafer onların olacaktır. Kuvvete ve

zenginliğe güvenmek ise haktan ayrılmaya sebep olur.

3 – Tevhid davetçisi, kâfirlerin eziyet ve ahlaksızlık-

larına karşılık sabırlı olmalı, kendilerine takındıkları

kötü tavra karşılık onlara güzel bir uslupla cevap ver-

meli ve böylece onlara İslam ahlakını göstermelidirler.

Davet sırasında, sefih ve akılsız olan kimselere karşı

olgunluk göstermek gerekir ki, davette başarıya ulaşıla-

bilsin.

Page 570:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:72

570

4 - Baba ve dedeleri körü körüne taklit etmekten

vazgeçmek ve bulunduğu yaşantıyı terketmek, insanın

nefsine zor gelen şeylerdir. Hakkı isteyen kişi, ataları-

nın dinini terketmek gerekse de, her halukarda delile

bağlanır. Körü körüne taklit alışkanlığından vazgeçer.

5 - Sayı ve kuvvet bakımından kâfirler ne kadar faz-

la, mü’minler ise ne kadar az olursa olsun, mü’minler

kâfirlere karşı her zaman izzetli ve kuvvetlidir. Zira

mü’minler hak üzeredirler ve hak üzerinde olduklarının

bilincindedirler. Velev ki yaptıkları tebliğe cevab ve-

rilmesin...

Bu sebeble mü’minler, imanlarının gereklerini ya-

şamakta asla zayıflık göstermez, bu konuda herkese

meydan okurlar. Çünkü mü’minlerin elinde Allah-u

Teâlâ tarafından kendilerine bildirilen sağlam deliller

vardır. Böylece onlar, daima Allah-u Teâlâ’ya tevekkül

ederler. Bütün zarar ve menfaatin Allah-u Teâlâ’dan

geldiğine iman ederek sadece O’ndan korkar ve O’nun

rahmetini umarlar.

6 - Kuvvet ve zenginliğine güvenmesi sebebiyle

hakka karşı kibirlenen, ona bağlanmayan, yeryüzünde

bozgunculuk ve zulüm yayan kimsenin akıbeti kötü

olacaktır, şüphesiz...

7- Allah-u Teâlâ, “La ilahe illallah” kelimesinin ne

manaya geldiğini şüphesiz gizli bırakmamış, başkaları-

nın yorumlarına da gerek bırakmadan, bunu herkesin

anlayabileceği şekilde değişik örnekler altında açıkla-

mıştır.

Allah-u Teâlâ, bu kıssada da “La ilahe illallah’ın

manasını açıklamaktadır”

Page 571:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:72 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

571

“Allah’a kulluk edin!” demek, ilah olarak yalnız

Allah’ı kabul edin, ibadetleri yalnız O’na yapın demek-

tir. Bu “illallah” kelimesinin manasıdır.

“Sizin, O’ndan başka ilahınız yoktur!” demek ise

bütün sahte ilahları reddedin, onlara ibadet etmeyin,

onların görüş ve arzularına tâbi olmayın, onların peşin-

den gidenlerle alakanızı kesin demektir. Bu ise “la ila-

he” kelimesinin manasıdır.

8 - Allah’ın, müslüman olmak ve imanın geçerli ola-

bilmesi için insanlardan istediği şey; “La ilahe illallah”

kelimesinin manasını hayata aktarmak, bu kelimeye göre

yaşamaktır. Yoksa Allah-u Teâlâ, insanları sadece la

ilahe illallah kelimesini dille söylemeye çağırmamıştır.

Bütün rasuller kavimlerini, Muhammed sallallahu

aleyhi ve sellem’de dâhil, Hud aleyhisselam gibi bu keli-

menin manasını yaşamaya çağırmış, bu konuda müca-

dele etmiş, bu kelimeyi söylediği halde yaşamayanları

ise müslüman saymamışlardır.

9- “La ilahe illallah” kelimesini yaşamak demek:

Bütün sahte ilahları reddetmek; onlara itaat etme-

mek, onlara ibadet etmemek, saygı göstermemek, sev-

memek, yardım etmemek, varlıklarını devam ettirmele-

rine sebep olmamak, onların peşinden gidenleri de sev-

memek, onlarla dostluk ilişkilerini kesmek, onlara düş-

man olmak, sahte ilahları ve peşlerinden gidenlerle, ya

Allah’ın dinine dönünceye ya da yok oluncaya kadar

mücadele etmek, bunun tam aksi olarak da yalnız Al-

lah’ın emirlerine itaat etmek, O’na ibadet etmek, O’nun

razı olduğundan razı olmak, O’nun gazab ettiğine gazab

etmek, yalnız müslümanları sevmek, onlarla haşir neşir

olmak, dostluğu yalnız onlara göstermek demektir.

Page 572:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:73 572

SEMUD KAVMİ VE SALİH (A.S.)

73

73 – Semud milletine kardeşleri Salih'i gönderdik.

O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a ibadet edin!

Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu Rabbi-

nizden size apaçık bir delil geldi. İşte Allah’ın bu

devesi, sizin için bir ayettir. Bırakın onu, Allah’ın

arzında yesin! Sakın ona bir kötülükle dokunmayın!

Yoksa sizi acıklı bir azap yakalar.”

Allah-u Teâlâ, bu surenin başındaki ayetlerde kudre-

tini, birliğini, rabliğini gösteren bir delil olarak Âdem

aleyhisselam’ın kıssasını zikretmişti. Daha sonraki ayet-

lerde dirilişin ve hesap gününün varlığını kesin deliller-

le isbat etmiş, sonra da gönderdiği rasullerden bazıları-

nın kavimlerinden gördüğü eziyetleri ve karşılaştığı

zorlukları içeren kıssaları anlatmaya başlamıştı. Bu kıs-

salardan ilk olarak Nuh aleyhisselam’ın kıssasını, ikinci

olarak Hud aleyhisselam’ın kıssasını anlatmıştı. Bu ve

bundan sonraki altı ayette ise Salih aleyhisselam ile onun

kavmi Semud arasındaki kıssadan bahsetmektedir.

Page 573:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:73 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

573

Salih (a.s.)’ın Kıssası

Salih aleyhisselam’ın kavmi Semud, El-Arab’il Aribe

ve el-Arab’il Baide’dendir. Onlar, İbrahim aleyhisse-

lam’dan önce yaşamışlardır ve soyları kesilmiştir. Bun-

ların esas soyu, Semud b. Asir b. İram b. Nuh’a dayan-

maktadır. Kur’an’ı Kerim, Semud’un nereye yerleştiği-

ni zikretmemiştir. Fakat yine Kur’an ayetlerinden anla-

şıldığına göre, yerleştikleri yer dağlık veya kayalık bir

tepe idi.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyurmuştur:

“Ve vadilerde kayaları oyup kesen Semud’a...” (Fecr: 9)

Ayette zikredilen va’d (vadiler)’den kasıt; “Vad’i el

Kura’dır. Tarihçilerin çoğuna göre Semud kavminin

yerleştiği yer, Hicr’dir. Hicr ise Hicaz ile Şam arasında

Vad’i el Kura’ya kadar olan kısımdır. Bu yerde, Semud

kuyusu denilen bir kuyu vardır. Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem hicri 9. yılda Tebük gazvesinde ashabıy-

la beraber buradan geçmişti. O zaman Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem ashabına, oranın suyundan içmeyi

ve evlerinde oturmayı yasakladı.

İbni Ömer radıyallahu anh şöyle dedi:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ashabıyla be-

raber Tebük’e gittiğinde, Semud evlerinin bulunduğu

Hicr adı verilen bir yere geldi. Müslümanlar, Semud

kavminin içtiği kuyulardan su içtiler ve bu su ile hamur

yaptılar. Sonra bu hamuru pişirmek için kazanlar hazır-

ladılar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bundan

haberi olunca kazanların dökülmesini emretti. Yaptıkla-

rı hamurları develere yedirdiler. Rasulullah sallallahu

Page 574:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:73

574

aleyhi ve sellem, azab edilen kavmin evlerine girmelerini

yasaklayarak onlara şöyle dedi:

“Onların başlarına gelenlerin, sizin de başınıza

gelmesinden korkuyorum. Onun için onların yaşadı-

ğı yerlere girmeyin!” (Ahmed)

Semud aleyhisselam’ın kavmi de Nuh aleyhisselam’ın

ve Hud aleyhisselam’ın kavimleri gibi putlara taparlardı.

Taptıkları putlardan bazıları Vud, Ced, Hed, Şems, Me-

nat, Menaf, Lat idi.

Allah-u Teâlâ, Semud kavmine büyük nimetler ver-

miş, fakat onlar, buna rağmen putları Allah-u Teâlâ’ya

eş koşmuşlardı. İşte bu sebeble Allah-u Teâlâ, Salih

aleyhisselam’ı, onları tevhide çağırmak yani; sadece Al-

lah’a ibadet etmeyi, O’na hiçbir şeyi eş koşmamayı ve

nimetlerine şükretmeyi hatırlatıp öğretmek için, bir ra-

sul olarak gönderdi.

Salih’in nesebi; Salih b. Ubeyd b. Esif b. Masih b.

Ubeyd b. Hadir b. Semud b. Amir b. İram b. Sam b.

Nuh’a dayanmaktadır.

(Bidaye ve Nihaye c:1 s: 130 Taberi tarihi c:1 s: 226)

Salih aleyhisselam’ın, yaptığı tebliğ sonunda kendisi-

ne, sadece kavminin zayıfları ve fakirleri iman etti. Se-

mud kavminin ileri gelenleri, reisleri, zenginleri ise

iman etmeyip karşı geldi ve kibirlendi. Onu ve Allah-u

Teâlâ katından getirdiklerini yalanladılar. Bununla da

yetinmeyip Salih aleyhisselam’ı ve ona tâbi olanları, iş-

kence ve alaya tâbi tuttular.

Page 575:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:73 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

575

Semud kavminin ileri gelenleri, reisleri ve zenginle-

ri, Salih aleyhisselam’dan, doğru söylediğini ve Allah-u

Teâlâ tarafından gönderilen bir rasul olduğunu isbat

etmesi için mucize istediler. Allah-u Teâlâ, Salih aley-

hisselam’ın, kendi tarafından gönderilmiş bir rasul oldu-

ğunu isbat etmek için, mucize olarak anne ve babası

olmayan bir dişi deve yarattı. Bu deveye eziyet verilme-

sini, kovulmasını, binilmesini ve kesilmesini onlara

yasakladı. Dilediği yerde otlasın kimse ona ilişmesin

diye emretti. Kuyudan ve nehirden bir gün sadece o su

içecek, o gün onlar o sudan içmeyecek ve sadece onun

sütünden içeceklerdi. Ertesi gün ise sudan onlar içecek,

deve içmeyecekti.

Mucizenin gelmesinden sonra, Salih aleyhisselam bü-

tün gücünü kullanarak yine kavmini tevhide, her türlü

şirki terketmeye çağırdı. Allah-u Teâlâ’nın verdiği bü-

yük nimetleri hatırlattı, sadece O’na ibadet etmeleri,

yeryüzünde fesad ve bozgunculuk çıkarmamaları gerek-

tiğini tebliğ etti.

Fakat onların çoğu, ona inanmaya yanaşmadı. Onu

yalanladılar, söylediklerini hafife aldılar, onunla alay

ettiler ve kendilerine tebliğ edilen Allah-u Teâlâ’nın

emirlerine itaat etmediler. Salih aleyhisselam ve ona bağ-

lı olan mü’minlerin, kendi aralarında bulunmalarına ve

kendilerine muzice olarak gönderilen deveye tahammül

edemediler. Sonunda, deveyi öldürmek için tuzak hazır-

ladılar. İçlerinden Kuddar b. Selif adında birisini, deve-

yi öldürmeye gönderdiler. Bu adam, kendisine söyleni-

leni yaparak deveyi öldürdü.

İşte bu azgın kâfirler bu azgınlıklarıyla kalmadılar.

Bununla birlikte Salih aleyhisselam’a da meydan oku-

Page 576:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:73

576

maya başladılar, korkutuldukları azabın gelmesini iste-

diler. Onların bu meydan okumasına karşılık Salih aley-

hisselam, onlara azabın üç gün sonra geleceğini haber

verdi.

Semud kavminin içinde azgın ve fesad çıkarıcı do-

kuz kâfir vardı. İşte bu kimseler, Salih aleyhisselam ve

ailesini gizlice öldürmek için aralarında tuzak hazırladı-

lar ve onları öldürmeye yemin ettiler. Şayet Salih aley-

hisselam’ın ailesi öldürenlere ceza vermek isterlerse on-

lar suçu inkâr edeceklerdi.

Fakat Allah-u Teâlâ, hazırlamış oldukları tuzağı on-

ların başlarına geçirdi. Salih aleyhisselam’ı, ailesini ve

ona inananları kurtardı, kâfirleri ise helak etti.

Semud kavminin tarihten silinmesi, şiddetli bir yıldı-

rım vesilesi ile olmuştur. Kur’an’da Semud kavminin

helaki, “Saika”, “racfe”, “sayiha” ve “tağıye” kelimeleri

ile ifade edilmiştir.

Saika: Yıldırım, demektir.

Racfe: Şiddetli titreşim, sarsıntı, zelzele, deprem,

demektir.

Sayiha: Şiddetli bağırış, çığlık, gürültü demektir.

Tağıye: Sınırı aşan, çok azgın, çok zalim, yıldırım,

demektir.

Bu kelimeler arasında anlam bakımından bir bütün-

lük vardır. Çünkü şiddetli yıldırımdan dolayı gürültü ve

şiddetli sarsıntı meydana gelir. Yine yıldırım, sadece

bulunduğu yeri değil, başka yerleri de etkilediği için

“tağiye” ismi ile de isimlendirilir.

Allah-u Teâlâ, Salih aleyhisselam ve ona bağlı olanla-

rı bu azabtan kurtardı. Onlar Filistin’de Ramle yakınla-

rına gittiler. Çünkü o yerlerin toprağı verimli idi.

Page 577:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:73 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

577

Alusi’nin dediğine göre, Salih aleyhisselam’a iman

edenlerin sayısı, 120 kişi idi. Helak olan kâfirler ise

5000 ev halkı idi.

Salih aleyhisselam’ın ismi, Kur’an da dokuz yerde

zikredilmiştir.

Bunlar: Araf:73,75,77 Hud:61,62,66,89 Şuara:142

“Semud milletine kardeşleri Salih'i gönderdik.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında şöyle buyurmakta-

dır:

“Biz Semud kavmine, kardeşleri Salih’i rasul olarak

gönderdik.”

Burada geçen “kardeşleri” sözünden kasıt; dinde

kardeşlik değil, kendi kavimlerinden olması veya me-

leklerden değil de kendi cinslerinden yani; insanlardan

olmasıdır.

“O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a ibadet edin!

Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, Salih aleyhisse-

lam’ın, kavmi Semud’a, ilk olarak şöyle dediğini haber

vermektedir:

“Ey kavmim! Sadece Allah’a ibadet edin! Sadece O’

nun emirlerini dinleyin ve sadece O’nun şeriatine göre

hayatınızı düzenleyin! O’na hiçbirşeyi asla ortak koş-

mayın! Çünkü sizin O’ndan başka ibadete layık ilahınız

yoktur.”

Page 578:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:73

578

Tevhidi Bozmaya Çalışanlar

Salih aleyhisselam, bütün rasullerin yaptığı gibi ilk

olarak kavmini tevhide ve her türlü şirki terketmeye

çağırdı.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyur-

muştur:

“Senden önce hiçbir rasul göndermiş olmayalım

ki, ona: “Benden başka ibadete layık ilah yoktur,

yalnız bana ibadet edin” diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiya: 25)

“Andolsun ki, her ümmete: “Allah’a ibadet edin

ve tağuttan kaçının” diye (söylemeleri için) bir rasul

gönderdik. Onlardan kimine Allah hidayet etti ve

onlardan kiminin üzerine de sapıklık hak oldu. Öy-

leyse yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonunun

nasıl olduğuna bir bakın!” (Nahl: 36) Dinde ilk bozukluk, şirk koşmakla başlar. Dinin esa-

sı da zaten bu temele dayanır. Bütün insanların ve cinle-

rin asıl yaratılış gayesi de budur. İbadetlerin geçerliliği,

tevhidin sağlanıp sağlanmamasına bağlıdır.

İnsi ve cinni şeytanlar bu meseleyi çok iyi bildikleri

için, ilk olarak bütün güçleriyle tevhidi bozmaya çalışır-

lar. Tağutlar işte bu sebeble, tevhide dayalı olmayan

ibadetlerin yapılmasına karşı gelmez, bilakis bunlara

teşvik ederler. Hatta bu ibadetlerin yapılması için cami-

ler yapar, oralara imam ve müezzinler tayin ederek on-

lara maaş bile verirler. İslami meseleleri öğretmek için

fakülteler inşa ederler.

İşte bu yüzden gerçek muvahhidler, Allah-u

Teâlâ’nın şeriatini bir kenara atarak beşeri kanunlarla

Page 579:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:73 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

579

hükmeden tağutların, şeriat fakültesi dedikleri fakültele-

ri kurmalarına, Kur’an ezberletme merkezleri açmaları-

na, camiler inşaa etmelerine, bu camilere maaşlı imam

ve müezzinler tayin etmelerine şaşırmazlar. Bilakis bü-

tün bunların tağutun bir tuzağı olduğunu ve kurmuş

oldukları küfür sistemlerini sağlamlaştırmak ve cahil

insanları kandırmak için yapılan bir hile olduğunu çok

iyi bilirler.

Cahil insanları kandırmak için yapılan bu hilede en

büyük rolü, hiç şüphesiz ki tağutun kurduğu bir kurum

olan “diyanet işleri başkanlığı”nın idaresindeki kişi oy-

nar. Bu sebeble tağuta bağlı olan iyi ahlaklı, namaz kı-

lan, oruç tutan, hacca giden vb gibi kimseler, asla tağuta

zarar vermezler. Bilakis ona hizmet etmeyi vatani bir

görev sayarak, tağut devletinin temellerini sağlamlaş-

tırmak için, adeta bir köpek gibi bekçilik yaparlar.

“Doğrusu Rabbinizden size apaçık bir delil geldi..”

Salih aleyhisselam, kavmine söylemiş olduğu sözlere

şöyle devam etti:

“Ey kavmim! Sizlere Allah tarafından gönderilmiş

bir rasul olduğumu, size doğru söylediğimi ve iftiracı-

lardan olmadığımı gösteren, Allah tarafından apaçık bir

delil gelmiştir.”

Semud kavmi, daha önceki delilleri yeterli görmeyip

Salih’ten, Allah-u Teâlâ tarafından gönderilmiş bir rasul

olduğuna dair, gözleri ile görebilecekleri bir delil getir-

mesini istemişti.

Salih aleyhisselam onlara, istedikleri delili getirdiği

takdirde iman etmeyecek olurlarsa, başlarına büyük bir

azabın geleceğini söyledi.

Page 580:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:73

580

“İşte Allah’ın bu devesi, sizin için bir ayettir.”

Semud kavmi, Salih aleyhisselam’ın kendilerine yap-

tığı teklifi kabul etti. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ, ne-

bisi Salih aleyhisselam’ı desteklemek amacıyla, kavmi-

nin gözleriyle apaçık bir şekilde görebilecekleri bir mu-

cizeyi ortaya çıkarttı. Bu ise; cansız olan kayadan, an-

nesi ve babası olmayan canlı bir deve çıkartma mucizesi

idi. Bu mucizeden sonra Salih aleyhisselam, kavmine

şöyle dedi:

“İşte bu, benden istediğiniz apaçık bir delildir. O Al-

lah’ın devesidir.”

Salih aleyhisselam, bu deve mucizesini gösterdikten

sonra kavmini imana davet etti. Bunun üzerine bir kısmı

davetine icabet edip iman etti, bir kısmı ise iman etmedi.

“Bırakın onu, Allah’ın arzında yesin! Sakın ona

bir kötülükle dokunmayın! Yoksa sizi acıklı bir azap

yakalar.”

Salih aleyhisselam, mucize olarak kayadan deve çıka-

rınca, onlara şöyle dedi:

“İşte bu deve, Allah tarafından benim doğruluğumu

isbat etmek için size verilmiş apaçık bir delildir. Hakkı,

gerçeği istiyorsanız, bana tâbi olun! Allah’a tam mana-

sıyla ibadet etmek istiyorsanız, benim emirlerimi dinle-

yin! Allah’ın size bir mucize olarak verdiği bu deveye

sakın eziyet etmeyin. Ona binmeyin, onu kesmeyin ve

istediği yerde otlamasına izin verin! Eğer ona herhangi

bir zarar verirseniz biliniz ki, başınıza büyük bir azab

gelecektir.”

Page 581:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:74 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

581

SEMUD KAVMİNİN ÖZELLİKLERİ

74

74 – Ad (kavmin)’den sonra sizi halifeler kıldığını

ve sizi yeryüzünde yerleştirdiğini hatırlayın! Ovala-

rında saraylar ediniyor, dağlarında evler yontuyor-

dunuz. Öyleyse Allah’ın (size olan) nimetlerini hatır-

layın ve bozguncular olup da yeryüzünde karışıklık

çıkarmayın!

Allah-u Teâlâ, önceki ayette Salih aleyhisselam ile

Semud kavmi arasındaki kıssayı anlatmaya başlamıştı.

Bu ayette Semud kavmine vermiş olduğu bazı üstün

özellikleri ve nimetleri açıklamaktadır.

“Ad (kavmin)’den sonra sizi halifeler kıldığını ve

sizi yeryüzünde yerleştirdiğini hatırlayın!”

Salih aleyhisselam, deve mucizesini gösterdikten son-

ra kavmini imana davet etmeye başlamış, onlardan ki-

misi iman etmiş kimisi ise iman etmemişti. Fakat Salih

aleyhisselam, onları imana davet etmeye devam etmiş ve

onlara Allah-u Teâlâ’nın, kendilerine vermiş olduğu

üstün özellik ve nimetleri hatırlatarak şöyle demişti:

“Ey kavmim! Allah’ın size olan nimetini, fazlını ve

ihsanını hatırlayın! Allah, Ad kavminden sonra onların

yurduna sizleri yerleştirerek, sizi oralara hükümdarlar

Page 582:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:74-75 582

kıldı. Onların mirasına; güçlerine, medeniyetlerine, kal-

dıkları yerlere sahib oldunuz.”

“Ovalarında saraylar ediniyor, dağlarında evler

yontuyordunuz.”

Salih aleyhisselam, kavmine sözlerini şöyle sürdürdü:

“Allah’ın size verdiği mimarlık sanatıyla, düzlükler-

de saraylar yapıyor, kışın da soğuktan korunmak için o

yerin dağlarında kayaları yontarak evler yapıyorsunuz.”

“Allah’ın (size olan) nimetlerini hatırlayın ve boz-

guncular olup da yeryüzünde karışıklık çıkarmayın!”

Salih aleyhisselam, kavmine olan sözlerini şöyle bitirdi:

“Ey kavmim! Size verilen bu ve diğer nimetleri ha-

tırlayın! Hemen Allah’a teslim olun, O’na gerektiği

şekilde iman edin. Böyle yapmayacak olursanız, Ad

kavminin başına gelenler sizin başınıza da gelebilir.

Bütün ibadetlerinizi sadece Allah’a yapın ve O’na iba-

dette hiçbirşeyi ortak koşmayın! Allah’ın sizlere gön-

dermiş olduğu rasule bağlanın, emirlerini dinleyin, yer-

yüzünde şirk koşarak, rasullere ve mü’minlere eziyet

ederek fesat çıkarmayın!”

SEMUD KAVMİNİN İNKÂRCILARI VE

TAKINDIKLARI TAVIRLAR

75

Page 583:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:75 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

583

75 – Kavminden büyüklük taslayanların önde ge-

lenleri, aralarından iman eden zayıf kimselere şöyle

dediler: “Salih’in gerçekten Rabbin’den gönderildi-

ğini biliyor musunuz?” Dediler ki: “Muhakkak ki

biz, onunla beraber gönderilene de iman edenleriz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, Salih aleyhisselam’ın yaptığı

tebliğe kulak vermeyen, ona ve beraberindekilere karşı

büyüklük taslayan liderler tabakasının, Salih aleyhisse-

lam’a tâbi olan zayıflara takınmış olduğu tavrı ve zayıf

müslümanların onlara vermiş oldukları cevabı haber

vermektedir.

“Kavminden büyüklük taslayanların önde gelen-

leri, aralarından iman eden zayıf kimselere şöyle

dediler: “Salih’in gerçekten Rabbin’den gönderildi-

ğini biliyor musunuz?”

Kibirlerinden dolayı Salih aleyhisselam’a tâbi olma-

yan kavminin ileri gelenleri, reisleri ve zenginleri, içle-

rinden Salih aleyhisselam’a tâbi olup ona iman eden za-

yıf görünüşlü insanlarla alay ederek şöyle dediler:

“Siz Salih’in gerçekten rabbi tarafından gönderildi-

ğini biliyor musunuz? Gerçekten buna inanıyor musu-

nuz?”

Dediler ki: “Muhakkak ki biz, onunla beraber

gönderilene de iman edenleriz.”

Salih aleyhisselam’a iman eden mustazaf insanlar

kâfirlerin bu sözlerine gayet olgun ve oturaklı bir cevap

vererek onları susturdular:

Page 584:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:75-76 584

“Biz, Salih aleyhisselam’ın Allah-u Teâlâ tarafından

gönderilmiş bir rasul olduğuna, Allah-u Teâlâ katından

bizlere getirmiş olduğu hakka, imana ve hidayete şek ve

şüphe etmeksizin iman ediyoruz.”

BÜYÜKLÜK TASLAYANLARIN İNKÂRI

76

76 – Büyüklük taslayanlar dediler ki: “Muhak-

kak ki biz, sizin iman ettiğinizi inkâr edenleriz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, Semud kavminden Salih

aleyhisselam’a tâbi olmayan, getirdiği hakka, imana ve

hidayete bağlanmayan inkârcı kibirlilerin, kendi inkâr-

larını apaçık bir şekilde açıklayışlarını haber vermekte-

dir.

“Büyüklük taslayanlar dediler ki: “Muhakkak ki

biz, sizin iman ettiğinizi inkâr edenleriz.”

Salih aleyhisselam’a iman eden kimselerden, görü-

nüşleri zayıf olanlar, Salih aleyhisselam’a iman etmeyip

büyüklük taslayan kafirlere karşı, Salih’e ve getirdikle-

rine olan imanlarını haykırınca, kibirliler adeta şaşırdı-

lar ve ne diyeceklerini bilemediler, sadece şöyle diye-

bildirler:

“Biz, sizin iman ettiğiniz şeylere iman etmiyoruz,

onları reddediyoruz. Biz, onun Allah’ın rasulü olduğuna

inanmıyoruz, getirdiği şeylere de iman etmiyoruz, hep-

sini reddediyoruz.”

Page 585:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:77 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

585

SEMUD’UN AZGINLIKTAKİ SON NOKTASI

77

77 – Onlar, dişi deveyi ayaklarını keserek öldür-

düler ve Rablerinin emrinden (dışarı) çıktılar. (Son-

ra) Dediler ki: “Ey Salih! Gerçekten rasullerden isen

bize vaadettiğini getir (bakalım)!”

Allah-u Teâlâ, bu ayette Semud kavminden inkârcı-

ların, mucize olarak gönderilen ve dokunmamaları ge-

reken deveyi öldürdüklerini, bununla da kalmayıp vaa-

detmiş olduğu azabı getirmesi için Salih aleyhisselam’a

meydan okuduklarını haber vermektedir.

“Onlar, dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler

ve Rablerinin emrinden (dışarı) çıktılar. (Sonra) De-

diler ki: “Ey Salih! Gerçekten rasullerden isen bize

vaadettiğini getir (bakalım)!” Kavminin Salih aleyhisselam’a karşı inkârları şiddet-

lenince, devenin sudan içtiği payın kendilerine kalması

için mucize deveyi öldürmeye karar verdiler ve onu

öldürmek için plan yaptılar. Devenin ayaklarını kestiler

ve yere düşünce de onu öldürdüler.

Böylece rablerinin emrinden dışarı çıkmış oldular.

Salih ile aralarındaki anlaşmayı bozmuş, Rablerinin

sınırına tecavüz ve ihanet etmiş oldular. Salih aleyhisse-

lam’a tâbi olup hakka bağlanmada büyüklük gösterdiler.

Page 586:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:77-78 586

Salih aleyhisselam ile alay ettiler, onu küçümsediler

ve ona şöyle dediler:

“Ey Salih! Eğer sen gerçekten Allah’ın rasulü isen

ve söylediklerinin doğru olduğunu iddia ediyorsan, bizi

tehdit ettiğin azabı bir an evvel getir de görelim?”

SEMUD KAVMİNİN AZABA UĞRATILMASI

78

78 – Böylece onları (şiddetli) bir sarsıntı yakalayı-

verdi ve yurtlarında çöküp kaldılar.

Allah-u Teâlâ bu ayette, kendilerine vaadedilen aza-

bın bir an önce gelmesini isteyen Semud kavminin nasıl

azaba uğratıldığını anlatmaktadır.

“Böylece onları (şiddetli) bir sarsıntı yakalayıver-

di ve yurtlarında çöküp kaldılar.” Semud kavminin inkârcıları, kendilerine Allah-u

Teâlâ tarafından mucize olarak verilen dişi deveyi öldü-

rünce, bu yaptıklarına karşılık Allah-u Teâlâ, onların

yurtlarını şiddetli bir sarsıntı ile sarstı, bundan dolayı

dizüstü yere kapaklanarak öldüler.

Bu ayete göre Salih aleyhisselam’ın kavmi “racfe” ile

yani; şiddetli sarsıntı ile helak olmuştur.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak değişik ayet-

lerde şöyle buyurmuştur:

“Zulmeden o kimseleri, bir çığlık yakalayıverdi

de yurtlarında dizüstü çökekaldılar.” (Hud: 67)

Page 587:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:78 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

587

Allah-u Teâlâ bu ayette “sayha” yani; çığlık lafzını

kullanmıştır.

“Semud’a gelince... Biz onlara doğru yolu göster-

dik. Onlar da körlüğü hidayete tercih ettiler. Böyle-

ce onları, kazanmış olduklarına karşılık alçaltıcı

azabın yıldırımı yakalayıverdi.” (Fussilet: 17)

“Öyle ki onlar, Rablerinin emrine karşı geldiler.

Böylece onlar, bakıp dururlarken yıldırım onları

yakalayıverdi.” (Zariyat: 44)

Allah-u Teâlâ bu iki ayette ise “saika” yani; yıldırım

kelimesini kullanmıştır.

Bu konuyla ilgili olarak ayetlerde her ne kadar böyle

farklı kelimeler kullanılmışsa da bunların hepsi bir tek

manayı ifade etmektedir. O da; yeryüzünde sarsıntı

meydana getiren şiddetli bir gürültü veya sestir.

Cabir radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hicr’den ge-

çerken şöyle dedi:

“Sakın mucizeler istemeyin! Çünkü Salih aleyhis-

selam’ın kavmi, mucize istemişti. Allah-u Teâlâ’nın

onlara mucize olarak verdiği dişi devenin bir yoldan

girip öbür yoldan çıkarak serbest hareket ettiğini

görünce, Allah-u Teâlâ’nın emrine karşı geldiler ve

onu, ayaklarını keserek öldürdüler. O deve, bir gün

onların suyundan içer onlar ise o gün su yerine onun

sütünü içerlerdi. Fakat onu öldürdüler. İşte bu se-

beble Allah-u Teâlâ, onlara ceza olarak azab edici

bir çığlık gönderdi. Bir adam hariç hepsi bu çığlıkla

yok oldu. O adam ise Allah-u Teâlâ’nın hareminde

idi. Onun için çığlık ona zarar vermedi.” Sahabeler:

Page 588:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:78-79 588

“Ey Allah’ın rasulü! Bu adam kimdir?” dediler. Ra-

sulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Ebu Riğal’dir. Haremden çıkınca, kavminin ba-

şına gelenler onun da başına isabet etti.” (Ahmed, Hakim)

SALİH (A.S.)’IN İNKÂRCILARDAN

YÜZ ÇEVİRMESİ

79

79 – O, onlardan yüzçevirdi ve dedi ki: “Ey kav-

mim! Şüphesiz size, Rabbimin risaletini tebliğ ettim

ve size nasihat ettim. Fakat siz, nasihatçıları sevmi-

yorsunuz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, kavminin başına bir azabın

geleceğini anlaması üzerine, Salih aleyhisselam’ın inkâr-

cılara söylemiş olduğu son sözleri haber vermektedir.

“O, onlardan yüzçevirdi ve dedi ki: “Ey kavmim!

Şüphesiz size, Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size

nasihat ettim. Fakat siz, nasihatçıları sevmiyorsu-

nuz.” Salih aleyhisselam, kavmine her türlü nasihatte bu-

lunmasına, tebliğde hiçbir eksik bırakmamasına ve bir

mucize olan dişi deveyi getirmesine rağmen, kavmin-

den inkârcı kimseler yine de ona iman etmedi ve ona

tâbi olmadılar. Onu ve getirdiklerini yalanladılar. Bu-

nunla da yetinmeyip mucize olan deveyi öldürdüler.

Page 589:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:79 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

589

Salih aleyhisselam ve ona bağlı olan mü’minler,

inkârcıların bu tavırları sebebiyle, onların başlarına bir

azabın geleceğini anladılar. Bu sebeble onlardan ayrıl-

madan önce Salih aleyhisselam müşriklere şöyle dedi:

“Ey kavmim! Andolsun ki ben, Allah’ın bana emret-

tiği şeyleri size tebliğ ettim ve size her türlü nasihatte

bulundum, öğüt verdim. Allah’ın emirlerine karşı geldi-

ğiniz taktirde, başınıza büyük bir azabın geleceğini de

size bildirdim. Fakat siz, öğüt verenleri sevmiyorsu-

nuz.”

Bu Ayetlerden Alınacak İbretler

1 - Bütün rasullerin yaptıkları gibi Salih aleyhisselam

da müşrik kavmini ilk olarak gerçek tevhide ve hertürlü

şirki terketmeye davet etti. Bu gösteriyor ki, İslam da-

vetçisi herşeyden önce, müşrikleri gerçek tevhide ve her

türlü şirki terketmeye davet etmelidir. Bu işi tamamen

gerçekleştirmeden, yani müşriklere şirki tamamen ter-

kettirmeden İslami başka konularla meşgul olmamak

gerekir. Aksi halde, bütün rasullerin takip ettiği metodu

takip etmemiş olur.

2 - İnsanların çoğu, bütün delilleri görseler bile yine

de iman etmeyeceklerdir. Hatta mü’minlere eziyet et-

meye çalışacaklardır.

Çünkü nefsi arzularına uymak isteyen, insanlara hak-

sız yere zulmetmekten hoşlanan, onlara kendi istedikleri

gibi hükmetmeye çalışanlar, asla tevhide ve imana da-

vet eden rasullerden ve mü’minlerden hoşlanmazlar.

Onların varlığından rahatsız olurlar.

İslam davetçileri insanların çoğunun iman etmeme-

sine şaşırmamalı, onların çoğundan eziyet geleceğini

Page 590:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:79-80 590

bilmeli ve buna sabretmelidirler. Hiçbir zaman acze ve

ümitsizliğe düşmemelidirler. Bu eziyetlere sabrederler-

se zafer ve mutluluğun mutlaka kendilerinin olacağını

bilmelidirler.

3 - Rasullere ve İslam davetçilerine ilk olarak kavim-

lerinin ileri gelenleri, liderleri ve zenginleri karşı çıkar.

Çünkü sahip oldukları saltanatı kaybedeceklerini, artık

zayıf insanlara zulmedemeyeceklerini, elde ettikleri

gücün ve maddi kaynakların ellerinden çıkacağını ve bu

dine bağlandıkları zaman artık insanlara haksızlık ya-

pamayacaklarını, heva ve heveslerine göre onlara hük-

medemeyeceklerini, maddi kaynak sağlamak için insan-

ları sömüremeyeceklerini çok iyi bilirler.

4 - Salih aleyhisselam da diğer rasuller gibi, kavmini

“la ilahe illallah” kelimesini pratik olarak hayatta yaşa-

maya davet etmiştir.

LUT (A.S.) VE KAVMİ

80

80 – Lut’u da (gönderdik)... Kavmine şöyle demiş-

ti: “Alemlerde sizden önce hiç kimsenin işlemediği

bir fuhşa mı yöneliyorsunuz?”

Bu ve bundan sonraki dört ayette, Lut aleyhisselam ve

kavminin kıssası anlatılmaktadır.

Page 591:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:80 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

591

Lut (a.s.)’ın Kıssası

Lut aleyhisselam, Haran’ın oğludur. Haran ise Ta-

rih’in oğlu, İbrahim aleyhisselam’ın ise kardeşidir. İbra-

him aleyhisselam Lut aleyhisselam’ın amcası olmaktadır.

Lut aleyhisselam, İbrahim aleyhisselam’a iman etti.

İbrahim aleyhisselam, kendisine iman eden kardeşinin

oğlu Lut aleyhisselam ve mü’minlerle birlikte Harran

şehrinden Filistin’e hicret etti. Filistin’de kıtlık olunca,

İbrahim aleyhisselam ve Lut aleyhisselam Mısır’a gittiler.

Kıtlık hafifleyince kral ve Mısır ahalisinin onlara ver-

dikleri birçok hayvan sürüsüyle birlikte tekrar Filistin’e

geri döndüler.

Filistin’de, bulundukları yerdeki meralar getirdikleri

sürülere yetmeyince, İbrahim aleyhisselam ve Lut aley-

hisselam, sürüleri aralarında paylaştılar. Lut aleyhisselam,

sürüsünü alarak Ürdün’ün doğusunda Sedum denilen

yere yerleşti.

Sedum ahalisi çok ahlaksız bir kavim idi. Erkekleri

erkeklerle hiç utanmadan, herkesin önünde livata ya-

pardı. Ayrıca tüccarların yollarını kesip mallarını da

gasp ederlerdi.

Lut aleyhisselam onları, her türlü şirki ve çirkin amel-

leri terketmeye çağırdı. Bulundukları hali terketmedik-

leri taktirde, başlarına büyük bir azabın geleceğini onla-

ra haber verdi. Fakat onlar Lut aleyhisselam’ın nasihati-

ne kulak vermediler. Tehditlerini küçümsediler ve çir-

kin amellerini işlemeye devam ettiler. Lut aleyhisselam

onlara nasihat ve öğüt vermekten vazgeçmedi. Onlara

nasihat ve öğüt vermeye devam etti. Buna karşılık onu,

bazen taşlamakla bazen de yurtlarından çıkarmakla teh-

dit ettiler.

Page 592:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:80

592

Sonra melekler, İbrahim aleyhisselam’a gelerek Lut

aleyhisselam’ın kavmini helak edeceklerini haber verdi-

ler. Melekler Lut aleyhisselam’a sakalsız, bıyıksız güzel

erkekler şeklinde geldiler. Sedum kavmi onları görünce,

Lut aleyhisselam’ın evine gelerek bu sakalsız bıyıksız

güzel gençler suretinde olan melekleri, livata yapmak

için Lut aleyhisselam’dan istediler.

Lut aleyhisselam, misafirlerini korumak ve onları en-

gellemek için bütün gücünü kullandı. Hatta kendi kızla-

rını bu gelenlerin reisleriyle evlendirmek için onlara

teklif etti. Fakat onlar bunu kabul etmediler. Lut aleyhis-

selam, kendisine misafir gelen bu sakalsız bıyıksız genç-

lerin melekler olduğunu bilmediği için üzülerek onlara:

“Elimde bir kuvvet olsaydı mutlaka sizi korurdum”

dedi.

Bunun üzerine bu gençler, kendilerinin melek olduk-

larını ve Lut aleyhisselam kavmine azab etmek için gel-

diklerini söyleyerek onu rahatlattılar. Kavmi, gençleri

almak için zorla Lut aleyhisselam’ın evine girince Allah-

u Teâlâ onların gözlerini kör etti. Melekleri ve Lut aley-

hisselam’ı göremediler.

Melekler Lut aleyhisselam’a, iki kızını ve hanımını

alıp arkalarına bakmadan köyden çıkmasını emrettiler.

Hanımı hariç, hepsi bu emre itaat etti. Hanımı ise onlar

gibi kâfir olduğundan ve köyün ahalisinin başına gele-

cekleri merak ettiğinden dolayı, meleklerin emrini din-

lemeyip arkasına baktı. Lut aleyhisselam kavminin başı-

na gelen azap, ona da isabet etti.

Allah-u Teâlâ, Lut kavmini gökten “siccil” taşları

yağdırarak ve yerleri alt üst ederek helak etti.

Page 593:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:80-81 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

593

Lut aleyhisselam’ın kıssası, değişik surelerde birbirini

tamamlayan az değişikliklerle zikredilmiştir. Lut aley-

hisselam’ın kıssasının zikredildiği ayetler şunlardır:

A’raf: 80-84, Hud: 77-83, Hicr: 61-75, Şuara: 160-

175, Neml:54-58, Tahrim: 10

“Lut’u da (gönderdik) Kavmine demişti ki:

“Alemlerde sizden önce hiç kimsenin işlemediği bir

fuhşa mı yöneliyorsunuz?” Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır:

“Lut’u da kavmine rasul olarak gönderdik. Lut onları

azarlayarak şöyle dedi: “Siz, sizden önce hiç kimsenin

yapmadığı bir fuhşu yapıyorsunuz.”

Allah-u Teâlâ bu ayette, livatanın çok kötü bir iş ol-

duğunu açıklamakta ve kullarını bundan sakındırmakta-

dır. Yine bu ayet, livatanın ilk kez bu kavimde ortaya

çıktığını göstermektedir.

Yine bu ayete göre livata, fıtrata ters olduğu için in-

sanlar tarafından da çirkin görülen bir fiildir.

LUT (A.S.)’IN KAVMİNİN SAPIKLIĞI

81

81 – Muhakkak ki siz, kadınlar dışında, erkeklere

şehvetle yöneliyorsunuz. Doğrusu siz, aşırı giden bir

kavimsiniz.

Page 594:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:81-82 594

Allah-u Teâlâ bu ayette, Lut kavminin yaptığı fuhşun

ne olduğunu, Lut aleyhisselam’ın diliyle açıklamaktadır.

“Muhakkak ki siz, kadınlar dışında, erkeklere

şehvetle yöneliyorsunuz.”

Lut aleyhisselam, kavminin yaptığı fuhş hakkında

şöyle dedi:

“Siz, kadınlarla evlenmeyip erkeklere dübürlerinden

yaklaşıyorsunuz. Bu, çok çirkin bir ameldir. Temiz in-

sanların fıtratına aykırıdır. Bu ancak, bozuk fıtratlı, sa-

pık kimselerin yapacağı bir iştir. Artık bu çirkin işten

vazgeçin! Fıtrata uygun olan, kadınlarla evlenerek cima

yapma yoluna gidin! Selim fıtratın kabul etmediği, nef-

ret ettiği, bu yüzden sizden önce hiç kimsenin yapmadı-

ğı bu çirkin ameli terkedin!”

“Doğrusu siz, aşırı giden bir kavimsiniz.”

Lut aleyhisselam, kavmine söylediği sözleri şöyle bi-

tirdi:

“Ey kavmim! Doğrusu siz, öyle sapık ve kötü insan-

larsınız ki, selim fıtrat çirkin gördüğü için, sizden önce

hiç kimsenin yapmadığı bu çirkin ameli, haddi aşarak,

hiç bir sıkıntı duymadan yapıyor ve yaptıktan sonra da

pişman olmuyorsunuz. Siz bunu bir alışkanlık ve yaşam

biçimi edinmişsiniz. Bu, sapıklıktır, Allah’ın emri dışı-

na çıkmaktır.”

LUT (A.S.)’IN KAVMİNİN CEVABI

82

Page 595:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:82-83 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

595

82 – Kavminin cevabı sadece: “Onları şehriniz-

den çıkarın! Şüphesiz onlar, temizlenen insanlar-

mış” demek oldu.

Allah-u Teâlâ bu ayette, Lut aleyhisselam’ın sözlerine

karşılık kavminin cevabından ve hem ona hem de bera-

berindeki mü’minlere takındıkları tavırdan haber ver-

mektedir.

“Kavminin cevabı sadece: “Onları şehrinizden

çıkarın!”

Lut aleyhisselam’ın nasihat ve öğütlerine karşılık,

kavmi birbirlerine şöyle dedi:

“Lut’u ve onunla beraber olanları köyünüzden çıkar-

tın! Çünkü onlar, sizin yaptığınız ameli çirkin ve pis

görüyorlar. Sizinle bu amele ortak olmuyorlar, bilakis

yapmamanız için vaaz ve nasihatte bulunuyorlar.”

“Şüphesiz onlar, temizlenen insanlarmış” demek

oldu.”

Lut aleyhisselam kavmi, Lut aleyhisselam ve ona iman

edenlerle alay ederek sözlerine şöyle devam ettiler:

“Onları mutlaka köyünüzden çıkartın! Çünkü onlar,

sizin amellerinizi pis gören ve bu ameli yapmamakla

kendilerinin pislikten temizlendiğini zanneden kimse-

lerdir.”

LUT (A.S.)’IN VE AİLESİNİN KURTULUŞU,

KARISININ İSE HELAK OLUŞU

83

Page 596:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:83-84 596

83 – Böylece onu ve karısı dışında, ailesini kur-

tardık. O (kadın) ise geride kalanlardan oldu.

Allah-u Teâlâ, bu ayette Lut kavmine azab edildiğini

ve bu azabtan Lut aleyhisselam’ın, ailesinden inananların

kurtulduğunu, Lut aleyhisselam’ın hanımının ise kav-

miyle birlikte helak edildiğini haber vermektedir.

“Böylece Onu ve karısı dışında, ailesini kurtar-

dık.” Lut kavmi, Lut aleyhisselam’ın nasihat ve öğütlerini

dinlemedi, bilakis onunla ve ona bağlı olanlarla alay etti

onu köylerinden çıkartmak için birbirlerini teşvik etti-

ler. İşte bunun sonucu olarak, Allah-u Teâlâ Lut aleyhis-

selam’ı, hanımı hariç ailesinden iman edenleri kurtardı,

geri kalan kavmini ise hanımı da dâhil olmak üzere he-

lak etti.

“O (kadın) ise geride kalanlardan oldu.”

Lut aleyhisselam’ın hanımı, azabtan kurtulamadı. He-

lak olanlarla beraber o da helak oldu. Çünkü onun ha-

nımı, kavminin dini üzere olan kâfir birisiydi ve küfrü-

nü gizliyordu. Lut aleyhisselam’ın bütün sırlarını ve ona

ziyarete gelen kimseleri kavmine haber verirdi.

LUT KAVMİNİN AZABA UĞRAMASI

84

Page 597:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:84 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

597

84 – Ve Onların üzerine bir (taş) yağmuru yağdır-

dık. Suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bak! Allah-u Teâlâ bu ayette, Lut kavmine nasıl bir azab

ulaştığını haber vermektedir.

“Ve Onların üzerine bir (taş) yağmuru yağdır-

dık.” Lut kavminin cezası; taş yağmuruna tutulmak olmuş-

tur.

Allah-u Teâlâ bu azabla ilgili olarak başka ayetlerde

şöyle buyurmuştur:

“Emrimiz geldiğinde, onun üstünü altına getirdik

ve üzerine arka arkaya düşen taşlaşmış çamurdan

taş yağdırdık. Rabbinin katından işaretlenmiş ola-

rak... O (azab yeri) zalimlerden hiç de uzak değildir.” (Hud: 82-83)

“Onun üstünü altına getirmiş ve üzerlerine taş-

laşmış çamurdan taş yağdırmıştık.” (Hicr: 74)

“Suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bak! Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’e ve bu kıssadan ibret alacak herke-

se hitaben şöyle buyurmaktadır:

“Ey Muhammed! Ey ibret almak için bu kıssayı

okuyanlar! Allah’a karşı gelip rasullerini yalanlayan ve

Allah’a masiyette cüretkâr olanların sonlarının nasıl

olduğuna bir bakın! Bu hadiseleri iyice düşünün ve on-

lardan ibret alın!”

Lut (a.s.)’ın Kıssasından Alınacak İbretler

1 - Lut kavminin işlediği livata fiili, çok çirkin bir

ameldir. Bu fiili işleyenler, hem dünyada hem de ahiret-

Page 598:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:84

598

te azabı hakederler. Çünkü bu ameli işleyenler, hasta

kişilerdir, her toplumu bozarlar. Toplumu böyle kişiler-

den temizlemek gerekir. Bunlar hayvanlardan daha be-

terdirler. Onun için, Allah-u Teâlâ böyle yapan kişileri

hem dünyada hem ahirette büyük azabla tehdit etmiştir.

2 – Lut kavminin yaptığı çirkin fiilin hem yapana

hem yapılana sağlık yönünden büyük zararı vardır. Ay-

rıca yapan ve yapılan için büyük bir utanç kaynağıdır ve

ikisinin arasında düşmanlık meydanan getirir.

3 – Bu çirkin amelin işlenmesiyle kadın, erkek tara-

fından terkedildiği için kadınlar büyük zarar görür ve

toplum bozulur.

4 – Lut kavminin yaptığı çirkin fiil, neslin azalması-

na sebeb olur. Onun için Allah-u Teâlâ, bu fiili yapan

kavmi ceza olarak helak etmiş ve dünyadan tamamen

kaldırmıştır. Ayrıca kıyamet gününde de onlara büyük

bir azab vardır.

5 - Bu kıssa, misafirin güzel bir şekilde ağırlanması,

ikramda kusur edilmemesi ve her türlü eziyetlerden

korunması gerektiğini gösterir.

Lut aleyhisselam, evindeki misafirleri livata yapmak

için götürmek isteyen kimselere, kızlarını onların lider-

leriyle evlendirme teklifinde bulunarak misafir olan

melekleri korumak istemiştir.

Lut aleyhisselam, sakalsız ve bıyıksız güzel gençler

suretinde gelen melekler kapısını çaldıklarında, kavmi-

nin fuhuş yapmak için onları almaya geleceğini, onların

yüzünden başına büyük bir problem geleceğini bildiği

halde, misafirleri geri çevirmedi ve onları korumak için

elinden geleni yaptı.

Page 599:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:84 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

599

Lut aleyhisselam’ın bu davranışı, bizim için büyük bir

örnektir. Eve gelen misafire ikram etmek ve onu koru-

mak için elden geleni yapmak gerekir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, bu konuda şöyle

demiştir:

“Kim Allah-u Teâlâ’ya ve ahiret gününe iman

ediyorsa misafirine ikram etsin!” (Buhari, Müslim)

Lut Kavminin Yaptığı Çirkin Fiili Yapanın Cezası

Malikiler ve Hanbelilere göre; Lut aleyhisselam

kavminin yaptığını yapan, ister evli, ister bekâr olsun,

ceza olarak recm edilir.

Delilleri:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, şöyle demiştir:

“Lut kavminin yaptığını yapanı bulursanız, ya-

panı da yapılanı da öldürün!”

Başka bir rivayette:

“Üstte bulunanı da altta bulunanı da recmedin!” (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)

Şafiilere göre; Lut kavminin yaptığını yapan eğer

evli ise recmedilir. Evli olmayanın cezası ise 100 sopa

ile celt etmek ve sürgün edilmektir.

Delilleri:

Ebu Musa El-Eşari radıyallahu anh’den, Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiş-

tir:

“Bir erkek bir erkekle cima yaparsa, zina yapmış

gibi olur. Bir kadın bir kadınla cima yaparsa, zina

yapmış olurlar.” (Beyhaki sünende)

Bu delile dayanarak, Lut kavminin yaptığını yapan,

zina yapmış olur ve zinanın hükmünü alır dediler.

Page 600:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:84

600

Ebu Hanife’ye göre; Lut aleyhisselam kavminin yap-

tığını yapana, ister evli ister bekâr olsun, tazir cezası

verilir. Zina yapanın hükmü verilmez.

Ebu Hanife’den, Lut kavminin yaptığını yapanın ce-

zası hakkında şöyle bir görüş rivayet edilmiştir:

“Lut kavminin yaptığını yapan, ceza olarak yüksek

bir yerden atılır ve atıldıktan sonra taşlanır.”

Hayvanlarla Cima Edenlerin Hükmü:

Dört mezhebe göre; hayvanlarla cima yapan kişiye

zina had cezası yoktur. Tekrar yapmasını engelleyecek

miktarda tazir cezası verilir.

İbni Abbas radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Hayvanla cima yapana had cezası yoktur.” (Nesei, Ebu Davud)

Bu konuda şöyle bir zayıf hadis rivayet edilmiştir:

İbni Abbas radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Bir kişi bir hayvanla cima yaparsa hem o kişiyi

hem o hayvanı öldürün.” (Ebu Davud, Dare Kutni)

Bu hadis Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den

sabit olmamıştır. Sahih değildir. İbni Abbas radıyallahu

anh bu hadis için şöyle dedi:

“Bu sözü Rasulullah söylememiştir. Ancak Rasulul-

lah sallallahu aleyhi ve sellem bu hayvanın etinden yeme-

yi kerih görmüştür.

İbni Arabi, Ahkamu’l Kur’an’da c:2 s: 777’de bu

hadis hakkında şöyle dedi:

Page 601:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:84-85 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

601

“Bu hadis bütün alimlere göre metruktur. (Yani

onunla amel edilmez.) Onun için bu hadis dikkate alın-

maz.”

ŞUAYB (A.S.) VE MEDYEN HALKI

85

85 – Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı gön-

derdik. O şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a ibadet

edin! Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Rabbiniz-

den size bir delil geldi. Artık ölçü ve tartıyı tam ye-

rine getirin! İnsanlara, eşyalarını eksilterek verme-

yin! Islahından sonra yeryüzünde bozgunculuk çı-

karmayın! Eğer inananlardan iseniz, işte bu sizin

için daha hayırlıdır.”

Allah-u Teâlâ, bu ve bundan sonraki sekiz ayette,

Şuayb aleyhisselam ile kavmi Medyen arasında geçen

kıssayı anlatmaktadır.

Şuayb (a.s.)’ın Kıssası

Şuayb aleyhisselam, Yaşcar’ın oğlu Mikail’in oğlu-

dur. Arab nebilerindendir. Musa aleyhisselam’dan önce

rasul olarak gönderilmiştir. Kavmi Medyen, İbrahim

Page 602:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:85

602

aleyhisselam’ın oğlu Medyen’in sülalesindendir. Hicaz

yolunda, Ürdün’ün kuzey doğusunda, Maan şehrinin

yakınında Medyen şehrinde yerleşmişlerdi.

Medyen kavmi, Allah-u Teâlâ ile beraber başkalarına

da ibadet ederler, bunun yanısıra ölçü ve tartıda hile

yaparlar, eşya satışında vergi alırlar ve insanların malla-

rını düşük fiyata satın alırlardı.

Allah-u Teâlâ, kabilesine nisbet ederek Şuayb aley-

hisselam kavmine, Medyen ahalisi ismini verdi. Taptık-

ları sahte ilahların yanında, bir de Eyke adında büyük

bir ağaca taparlardı. Eyke ağacına taptıkları için, Eyke

ashabı diye de isimlendirilmiştir. Onun için bazı kimse-

ler yanlış anlayarak, Şuayb aleyhisselam’ın Medyen aha-

lisi ve Eyke ahalisi diye iki ümmete gönderildiğini zan-

nettiler. Bu, doğru değildir. Medyen ahalisi aynı za-

manda Eyke sahipleridir.

Şuayb aleyhisselam rasul olarak gönderildiği zaman,

onları sadece Allah-u Teâlâ’ya ibadet etmeye, her türlü

şirki ve yapmakta oldukları çirkin amelleri terketmeye

çağırdı. Çağırısına icabet etmeyenleri Allah-u Teâlâ’nın

azabıyla korkuttu.

Şuayb aleyhisselam’a Allah-u Teâlâ tarafından, güzel

üslupla anlatma yeteneği verilmiştir. Hatta ona, nebile-

rin hatibi ismi verilmiştir.

Şuayb aleyhisselam kavmini, çok güzel bir uslubla ve

ikna edici delillerle sadece Allah-u Teâlâ’ya ibadet et-

meye ve zikredilen kötü amelleri terk etmeye çağırdığı

halde, onu dinlemediler, ona karşı geldiler ve bununla

da yetinmeyip insanların yollarını kestiler. Her yoldan

geçene:

Page 603:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:85 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

603

“Şuayb yalancı bir kişidir, sakın onu dinlemeyin,

yoksa sizi dininizden alıkoyar, eğer ona tâbi olursanız

kaybedenlerden olursunuz” diyerek telkinde bulundular.

Bütün güçlerini, Şuayb aleyhisselam’ın davetini en-

gellemek için kullandılar, ona eziyet ettiler, onu alçattı-

lar ve ona her türlü tehditlerde bulundular. Kendi dinle-

rine tâbi olmadıkları takdirde Şuayb aleyhisselam ve ona

tâbi olanları yurtlarından çıkartmakla tehdit ettiler. Bu-

na rağmen, Şuayb aleyhisselam onları Allah-u Teâlâ’yı

tevhide ve şirki terketmeye, güzel bir üslup ve ikna edi-

ci delillerle davet etmeye devam etti.

Medyen kavmi, her türlü nasihate rağmen şirk üzere

kalmakta ısrar edince, Şuayb aleyhisselam ve ona iman

edenlere eziyet ve işkence yapmaya başlayınca ve in-

sanların Şuayb aleyhisselam’a bağlanmalarını engelle-

mek için bütün güçlerini kullanınca Allah-u Teâlâ da

onları ceza olarak helak etti.

Allah-u Teâlâ Şuayb aleyhisselam’ın ismini,

Kur’an’da şu on yerde zirketmiştir:

A’raf: 85,88,90,92, Hud: 84,87,90,95, Şuara: 177,

Ankebut: 36

“Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı gönder-

dik”

Allah-u Teâlâ, ayetin bu kısmında Medyen halkına,

onlara hakkı tebliğ etmesi ve onları imana davet etmesi

için Şuayb aleyhisselam’ı bir rasul olarak seçip gönder-

diğini haber vermektedir.

Bu ayette geçen; “kardeşleri” kelimesinden kasıt, din

kardeşliği değildir. Bundan kasıt; aynı kabileden olmala-

rı veya meleklerden değil de insan cinsinden olmasıdır.

Page 604:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:85

604

Şuayb (a.s.)’ın Kavmine Emrettikleri

Şuayb aleyhisselam, kavmi Medyen’e şu beş şeyi em-

retti:

1-) Sadece Allah-u Teâlâ’ya İbadet ve Şirki Terk

“O şöyle dedi : “Ey kavmim! Allah’a ibadet edin!

Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur.”

Şuayb aleyhisselam, kavmine ilk olarak sadece Allah-

u Teâlâ’ya ibadet etmelerini, şirkin her çeşidini terk

etmelerini emretti.

İşte bu, bütün rasullerin insanlara ilk davet ettiği

şeydir.

Allah-u Teâlâ, bu konuyla ilgili olarak başka ayet-

lerde şöyle buyurmuştur:

“Senden önce hiçbir rasul göndermiş olmayalım

ki, ona: “Benden başka ibadete layık ilah yoktur,

yalnız bana ibadet edin” diye vahyetmiş olmayalım.”

(Enbiya: 25)

“Andolsun ki, her ümmete: “Allah’a ibadet edin

ve tağuttan kaçının” diye (söylemeleri için) bir rasul

gönderdik. Allah, onladan kimine hidayet etti ve

onlardan kiminin üzerine de sapıklık hak oldu. Öy-

leyse yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonunun

nasıl olduğuna bir bakın!” (Nahl: 36)

Şuayb aleyhisselam, kavmi Medyen ahalisine ilk

olark şöyle dedi:

“Ey kavmim! Sadece Allah’a ibadet edin, sadece

O’nun emirlerini dinleyin, sadece O’nun şeriatine göre

Page 605:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:85 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

605

hayatınızı düzenleyin ve O’na hiçbirşeyi ortak koşmayın!

Çünkü sizin, O’ndan başka ibadete layık ilahınız yoktur.”

Şuayb aleyhisselam da bütün rasullerin yaptığı gibi ilk

olarak kavmini tevhide ve her türlü şirki terke çağırdı.

Çünkü dinde ilk bozukluk şirk koşmakla başlar. Di-

nin esası da zaten bu temele dayanır. Yaratılışın asıl

gayesi de budur ve bütün ibadetlerin geçerliliği tevhidin

sağlanıp sağlanmamasına bağlıdır.

İnsi ve cinni şeytanlar, bu meseleyi çok iyi bildikleri

için ilk olarak tevhidi bozmaya çalışırlar ve bunun için

bütün güçlerini kullanırlar.

2-) Gönderilen Rasule Tâbi Olmak ve İtaat Etmek

“Rabbinizden size bir delil geldi.”

Şuayb aleyhisselam, kavmine ikinci olarak, kendisinin

Allah-u Teâlâ tarafından gönderilmiş bir rasul olduğunu

ve kendisine tâbi olunması gerektiğini emretti.

Onlara şöyle dedi:

“Ey kavmim! Sizlere, getirdiğim şeylerin doğrulu-

ğunu ve Allah tarafından olduğunu isbat eden, aklı ba-

şında herkesin anlayabileceği deliller gelmiştir.”

Bu ayette zikredilen deliller, kâinatla ilgili bir muci-

ze olabileceği gibi, akli deliller de olabilir. Allah-u

Teâlâ Şuayb aleyhisselam’a kâinatla ilgili bir mucize

verdiğini belirtmemiştir. Fakat onun Allah-u Teâlâ’nın

rasulü olduğunu, doğru söylediğini isbat eden kâinatla

ilgili bir mucizenin mutlaka verilmiş olması gerekir.

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallalla-

hu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Page 606:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:85

606

“Her nebiye, insanları ona iman etmeye sevk eden

mucizeler verilmiştir. Bana verilen mucize ise Allah-

u Teâlâ’nın vahyi Kur’an’ı Kerimdir. Kıyamet gü-

nünde en çok tâbi olunan olmamı dilerim.” (Buhari-Müslim)

3-) Ölçü ve Tartıda Adil Olmak

“Artık ölçü ve tartıyı tam yerine getirin!”

Şuayb aleyhisselam, kavmine üçüncü olarak ölçü ve

tartıda adil olmayı emretti.

Onlara şöyle dedi:

“Ölçü ve tartı konusunda insanların haklarını verin!

Tartıda eksiklik yaparak insanları kandırmayın ve böy-

lece onlara zulmetmeyin!”

Şuayb aleyhisselam kavmini Allah-u Teâlâ’yı tevhid

etmeye ve her türlü şirki terk etmeye çağırdıktan ve

kendisine tâbi olunmasını emrettikten sonra ölçü ve tartı

konusunda insanlara haksızlık yapmamalarını emretti.

Bu konu üzerinde hassasiyetle durmuş olması, bu

meselenin ne kadar önemli olduğunu ve ölçü-tartıda

adil olmamanın ne kadar büyük suç olduğunu göster-

mektedir. İşte bu sebeble mü’minler, bu mesele üzerin-

de titizlikle durmalıdırlar.

4-) İnsanlara Haklarını Tam Vermek

“İnsanlara, eşyalarını eksilterek vermeyin!”

Şuayb aleyhisselam, kavmine dördüncü olarak, insanla-

ra ihanet ederek haksız yere mallarını almamayı emretti.

Onlara şöyle dedi:

Page 607:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:85 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

607

“İnsanların haklarını tam olarak verin! Haklarını eksil-

terek, ihanet ederek, kandırarak ve zulmederek almayın!”

Şuayb aleyhisselam, kavmine ölçü ve tartıda eksiklik

yapmamalarını emrettikten sonra, insanlara karşı yapı-

labilecek her türlü haksızlığı genel olarak yasaklamıştır.

Böylece insanların mallarını gasb ederek, hırsızlık ya-

parak, rüşvet alarak veya hile yoluyla yemelerini de

yasaklamıştır.

5-) Yeryüzünde Bozgunculuk Çıkarmamak

“Islahından sonra yeryüzünde bozgunculuk çı-

karmayın!”

Şuayb aleyhisselam, kavmine son olarak yeryüzünde

fesad çıkarmamalarını emretmiştir.

Onlara şöyle dedi:

“Nebiler ve ona tâbi olanlar, yeryüzünü ıslah ettikten

sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın, tevhidi bıra-

kıp şirk işlemeyin. Çünkü yeryüzünde en büyük boz-

gunculuk, şirk işlemek, insanları bu yola sevketmek ve

tevhidi engellemektir. Artık şirk işlemeyin, tevhidi

bozmayın, muvahhidlere karşı gelmeyin! Allah’ın şeria-

tinin uygulanmasına engel olmayın, insanlara O’nun

şeriatinden başka bir şeriatle hükmetmeyin!

Aksi taktirde, zulmü yaymış olursunuz. Allah’ın ya-

sakladığı amelleri işlemeyin ve size yaşamanız için gös-

terdiği doğru yoldan asla ayrılmayın! Allah’ın şeriatini

hayatınızın her yönüne uygulayın! O’nun şeriatini ter-

kederek, beşer aklının ürünü ve heva-hevese dayalı olan

şeriatleri tatbik etmeyin! İnsanları ona muhakeme ol-

maya zorlamayın!”

Page 608:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:85

608

“Eğer inananlardan iseniz, işte bu sizin için daha

hayırlıdır.”

Şuayb aleyhisselam, kavmine beş şeyi emrettikten

sonra onlara şöyle dedi:

“Ey kavmim! İyi biliniz ki, yapmanızı emrettiğim

şeyleri yerine getirirseniz, yani sadece Allah’a ibadet

eder ve ona hiçbirşeyi ortak koşmazsanız, tartıda ve

ölçüde insanların haklarını yemezseniz, insanlara karşı

hiç zulmetmez ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaz-

sanız, benim söylediklerimi tasdik eder, Allah tarafın-

dan gönderilmiş bir rasul olduğuma, size sadece O’nun

emir ve yasaklarını bildirdiğime inanırsanız. Bu, sizin

için hem dünyada hem de ahirette daha hayırlı olur.”

Bu ayet gösteriyor ki, toplumun ıslahı için sadece

ilim yetmez. Gelecek nesillerin de dine bağlanmaları

için halkın ve özellikle de yeni nesillerin İslami bir ter-

biye ile terbiye edilmesi gerekir.

Yeni neslin, her türlü şirki terkedip tevhide göre ya-

şamak ve pratikte bunu uygulamak üzere terbiye edil-

mesiyle birlikte, ahlaki yönden de çok iyi terbiye edil-

mesi gerekir. Doğruluk üzere yaşamaları, emanete iha-

net etmemeleri, herkese karşı adaletli davranmaları, her

türlü ahlaksızlıktan, fesad ve bozgunculuktan uzak

durmaları gerektiği onlara aşılanmalıdır.

Page 609:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:86 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

609

ŞUAYB (A.S.)’IN, KAVMİNİ YAPMAKTAN

NEHYETTİĞİ MESELELER

86

86 – Ona iman eden kimseyi tehdid ederek Allah’ın

yolundan alıkoymaya ve onda çarpıklık aramaya çalı-

şarak (böyle) her yolun başında oturmayın. Hatırlayın

ki siz, az(ınlık)idiniz de O, sizi çoğalttı. Bozguncuların

sonunun nasıl olduğuna bir bakın (bakalım).

Allah-u Teâlâ bu ayette, Şuayb aleyhisselam’ın, yapmak-

ta oldukları bir takım amellerden kavmini vazgeçirmeye

çalıştığını haber vermektedir.

“Ona iman eden kimseyi tehdid ederek Allah’ın yo-

lundan alıkoymaya ve onda çarpıklık aramaya çalışa-

rak (böyle) her yolun başında oturmayın.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında Şuayb aleyhisselam’ın

kavmine şöyle dediğini bildirmektedir:

“Ey kavmim! İnsanların Mallarını çalmak için yol köşe-

lerinde oturarak onları ölümle tehdit etmeyin! Bana iman

etmek isteyenlere telkinde bulunarak, onları imandan vaz-

geçirmeye çalışmayın! Onları, imanlarından döndürmek

için korkutmayın! Allah’ın size bildirmiş olduğu doğru

yolunun eğri olmasını istemeyin. Bu yolu bozmaya, tahrif

etmeye, küçük düşürmeye çalışmayın!”

Page 610:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:86

610

Şuayb aleyhisselam, bu ayette kavmini şu üç şeyden neh-

yetmiştir:

1 - Yol keserek insanların mallarının gasbetmekten.

2 - İnsanların kendisine bağlanmalarını engellemekten

ve ona bağlı olanları dinlerinden döndürmek için zor kul-

lanmaktan.

3 - Yalan, hile ve şüphe uyandırma ile Allah-u Teâlâ’nın

dosdoğru yolunu eğriltmekten, bozmaktan ve tahrif etmek-

ten.

İnsanlara zulmetmek, haksız yere onların mallarını ye-

mek, heva ve hevese göre onlara hükmetmek, Allah-u

Teâlâ’nın şeriatine göre değil de heva ve hevese göre ya-

şamak isteyenler, Allah-u Teâlâ’nın doğru olan şeriatinin

hakim olmasını asla istemez, daima eğri olan kanunların

hakim olmasını isterler.

Bu ayet gösteriyor ki tevhide çağıran, her türlü şirki

zulmü, ahlaksızlığı yasaklayan, iyi ahlaka çağıran

yegâne doğru yol, Allah-u Teâlâ’nın şeriatidir. Onun

dışındaki olan şeriatlerin, fikirlerin, ideolojilerin hepsi

eğridir, bozuktur, sapıktır...

“Hatırlayın ki siz, az(ınlık)idiniz de O, sizi çoğalt-

tı.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında, Şuayb aleyhisse-

lam’ın kavmine şöyle dediğini haber vermektedir:

“Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Siz, az

idiniz de sizi çoğalttı, zilletten ve hakirlikten sonra size

izzet verdi. Fakirlikten sonra ise sizi zenginleştirdi.

Bunları ve diğer nimetleri hatırlayın ve yanlız Allah’a

ibadet edin, her türlü şirki terk edin! Sadece O’nun

Page 611:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:86-87 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

611

emirlerini yerine getirin ve yasaklarından kaçının! Böy-

lece O’na gerektiği şekilde şükredenlerden olun!”

“Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir ba-

kın (bakalım)!”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında Şuayb aleyhisse-

lam’ın, kavmini korkutmak ve sakındırmak için şöyle

dediğini haber vermektedir:

“Ey kavmim! Sizden önceki ümmetlerin halini düşü-

nün! Nuh, Ad, Semud, Lut kavimlerinin başlarına ge-

lenlerden ibret alın! Şirk koştukları, insanlara zulmettik-

leri, yeryüzünde fesad çıkardıkları, Allah’ın emirlerini

dinlemeyip yasaklarından kaçınmadıkları, rasulleri ya-

lanlayıp onlara tâbi olmadıkları için onların başlarına

gelenlerden ibret alın, onlar gibi olmayın! Yoksa onla-

rın helak olduğu gibi, siz de zillet içinde helak olursu-

nuz.”

ŞUAYB (A.S.)’IN KAVMİNİ

TEHDİT ETMESİ

87

87 – Şayet sizden bir grub, kendisiyle gönderildi-

ğime iman eder ve bir grub da iman etmezse, (bu

durumda) Allah, aramızda hüküm verinceye kadar

sabredin. O (Allah), hükmedenlerin en hayırlısıdır.

Page 612:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:87

612

Allah-u Teâlâ bu ayette yine, Şuayb aleyhisselam’ın,

kavmine söylediği sözleri zikretmektedir.

“Şayet sizden bir grub, kendisiyle gönderildiğime

iman eder ve bir grub da iman etmezse, (bu durum-

da) Allah, aramızda hüküm verinceye kadar sabre-

din.”

Allah-u Teâlâ ayetin bu kısmında Şuayb aleyhisse-

lam’ın, kavmine şöyle dediğini haber vermektedir:

“Ey Medyen Ahalisi! Eğer bir kısmınız beni doğru-

layıp bana inanmış, Allah tarafından getirdiğim şeyleri

kabul etmiş, her türlü şirki terkedip ibadeti sadece Al-

lah’a ihlaslı olarak yapmış ve insanlara zulmetmeyi,

tartı konusunda haksızlık yapmayı terk ederek bana

bağlanmış, diğer kısmınız da yalanlayıp benim getirdi-

ğimi reddetmişse, o zaman Allah aramızda hüküm ve-

rinceye kadar bekleyelim. Bakalım, hangi taraf doğru

yoldadır! Bakalım, Allah kimlerden razı olmuştur!”

“O (Allah), hükmedenlerin en hayırlısıdır. Şuayb aleyhisselam sözlerini şöyle bitiriyor:

“Allah hükmedenlerin en hayırlısı, en adaletlisidir.

Çünkü hükmünde hiç kimseyi kayırmaz ve hiç kimseye

meyletmez.”

Bu ayet gösteriyor ki, adaletli hüküm, sadece Allah-u

Teâlâ’nın verdiği hükümdür. Onun için, insanlar arasın-

da haksızlık yapmaktan çekinen, onlara adaletli hüküm

vermek ve doğruya isabet etmek isteyen hakimin sadece

Allah-u Teâlâ’nın Kur’an’ı Kerim ve sahih sünnette

bulunan hükmünü uygulaması gerekir. Fakat, Allah-u

Teâlâ’nın hükmünü bir kenara bırakıp beşeri kanunları

Page 613:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

A'RAF:87 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

613

uygulayan hakim, hem zulümle hükmetmiş hem de Al-

lah’ı inkâr etmiş olur.

Bu da gösteriyor ki, beşeri kanunları tatbik eden ta-

guti mahkemelere, yüksek adalet mahkemesi olarak

isim vermek, Allah’ın dinini inkâr etmek olup en büyük

haksızlık ve yanlışlıktır.

Allah-u Teâlâ’nın izni ve yardımıyla 8. cüz bitti.

Page 614:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

DAVETÇİNİN TEFSİRİ - 8.CÜZ A'RAF:87

614

Page 615:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

İÇİNDEKİLER

HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER

.................................................................................................... 3 Hidayet Ve Dalalet Allah-u Teâlâ’nın Dilemesiyledir ........... 7 İNSAN VE CİN ŞEYTANLARININ DÜŞMANLIĞI .............. 8 Allah-u Teâlâ’nın Sünneti Ve Hak Bâtıl Mücadelesi .......... 14 Hidayeti Bulma Veya Sapma................................................. 17 Şeytan ...................................................................................... 18 İNSAN VE CİN ŞEYTANLARINA KANANLAR ................ 20 KUR’AN’IN HÜKÜMLERİNE BOYUN EĞMEK ................ 24 Müşriklere Sunulan İki Delil Ve İslam’a Düşmanlıkta İleri Gidenler ................................................................................... 29 KUR’AN HİÇ EKSİKSİZ HER YÖNÜYLE

TAMAMLANMIŞ BİR KİTAPTIR......................................... 34 Kur’an’ın Tahrifatı Mümkün mü? ....................................... 37 ÇOĞUNLUĞU ÖLÇÜ EDİNMEMEK ................................... 41 Demokrasi ............................................................................... 44 ALLAH-U TEÂLÂ, SAPANLARI DA HİDAYET ÜZERE

OLANLARI DA BİLİR ........................................................... 46 PUTLARIN DEĞİL, ALLAH-U TEÂLÂ’NIN ADI

ANILARAK KESİLEN HAYVANLARI YEMEK ................. 49 PUTLAR ADINA KESİLEN HAYVANLARIN ETİNDEN

YEMEMEK .............................................................................. 52 Mühim Bir Açıklama ............................................................. 53 GÜNAHIN HER TÜRÜNDEN UZAK DURMAK ................. 56 ALLAH-U TEÂLÂ’NIN İSMİNDEN BAŞKA İSİM

ZİKREDİLEREK KESİLEN HAYVANLARIN ETİNDEN

YEMEMEK .............................................................................. 57 Et Meselesiyle İlgili Bazı Açıklamalar .................................. 60 Kâfirlere İtaat ......................................................................... 67 Kâfirlere İtaat Türleri............................................................ 68 Ayetten Çıkan Hükümler ...................................................... 71 KÂFİR İLE MÜ’MİNİN MİSALİ ........................................... 74 Kâfirlerin, Hak Üzere Oldukları İddiaları .......................... 78 Kâfirlere, Küfürlerini Süslü Gösteren Kimdir .................... 78 KÜFRÜN ÖNCÜLERİ OLAN KİMSELER ........................... 79

Page 616:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

İÇİNDEKİLER

HASED VE KİNLERİ SEBEBİYLE KÜFÜRLERİNDE

DİRETENLER ......................................................................... 83 Nebilik İddiasında Bulunan Yalancılar ............................... 85 HİDAYET ETME VE SAPTIRMA ALLAH-U TEÂLÂ’NIN

DİLEMESİYLEDİR ................................................................ 89 Kur’an Mucizelerinden Bir Tanesi ...................................... 94 Herşey Allah-u Teâlâ’nın Dilemesiyledir ............................. 95 SIRATI MUSTAKİM .............................................................. 96 İSLAM’A SIMSIKI SARILANLARIN MÜKÂFATI............. 97 İNSAN VE CİN ŞEYTANLARINA UYANLARIN AKİBETİ

............................................................................................... 100 Cehenneme Giren Kimse Oradan Çıkmayacak mı........... 103 ZALİMLER BİRBİRİNİN DOSTUDUR .............................. 105 KENDİLERİNE RASUL GÖNDERİLEN KİMSELERİN

AHİRETTEKİ HALLERİ ...................................................... 108 Cinlerden Rasuller Varmıdır .............................................. 109 ALLAH-U TEÂLÂ’NIN ADALETİ ..................................... 114 Rasuller Gönderilmeden Ve Hücceti İkame Etmeden Önce

de Şirk Koşanlara Müşrik Sıfatı Verilmiştir ..................... 116 İNSANLARIN AHİRETTEKİ DERECELERİ ..................... 122 ALLAH-U TEÂLÂ HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ DEĞİLDİR 123 ALLAH-U TEÂLÂ’NIN VAADİ HAKTIR ......................... 126 ALLAH-U TEÂLÂ’NIN İNATÇI KÂFİRLERE TEHDİDİ . 127 Kâfirlerin Şirk Üzerinde Kalmalarına Müsade Edilir mi 129 Kur’an’daki Bazı Emir Şekilleri ........................................ 130 MÜŞRİKLERİN BAZI SAPIK İNANÇLARI ...................... 133 MÜŞRİKLERE SÜSLÜ GÖSTERİLEN AMELLERİ .......... 139 Şeytanlar, Her Çirkin Ameli Süslü Gösterir ..................... 140 Asrımız Şeytanlarının Hileleleri ......................................... 144 MÜŞRİKLERİN HAYVANLAR VE EKİNLERLE İLGİLİ

DİĞER SAPIK İNANÇLARI ................................................ 149 Müşriklerin Allah-u Teâlâ’ya İftiraları ............................. 150 MÜŞRİKLERİN SAPIK İNANÇ VE AMELLERİNDEN BİR

DİĞERİ .................................................................................. 152 HİDAYETE EREMEYECEK SAPIK KİMSELER .............. 154

Page 617:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

İÇİNDEKİLER

Allah-u Teâlâ’nın Şeriatine Uymayanların Akibeti .......... 156 Müşriklerin Vasıfları ........................................................... 158 Şirk Cehaletin, Tevhid İlmin Arkadaşıdır ......................... 159 HERŞEYİN YARATICISI ALLAH-U TEÂLÂ’DIR ............ 162 İsraftan Kaçınmak ............................................................... 168 ALLAH-U TEÂLÂ’NIN VERDİĞİ RIZIKLARDAN YEMEK

................................................................................................ 170 ÇİFTLER HALİNDE YARATILAN HAYVANLAR........... 174 ÇİFTLER HALİNDE YARATILAN DİĞER HAYVANLAR

................................................................................................ 176 En Büyük Şirk Ve Zulüm .................................................... 180 YENİLMESİ MÜSLÜMANLARA HARAM KILINANLAR

................................................................................................ 184 Yenilmesi Haram Kılınan Diğer Şeyler .............................. 189 YAHUDİLERE HARAM KILINANLAR ............................. 193 Bu Ayetten Çıkan Hüküm ................................................... 195 ALLAH-U TEÂLÂ, GENİŞ RAHMET SAHİBİDİR ........... 196 ALLAH-U TEÂLÂ’NIN AZABINI TADAN İNKÂRCILAR

................................................................................................ 197 Allah-u Teâlâ’nın Dilemesi ve Rızası .................................. 200 Kader ve Çeşitleri ................................................................. 203 DELİLLER ALLAH-U TEÂLÂ’YA AİTTİR ....................... 206 Delillerden Ancak Akıllı Kimseler Öğüt Alır..................... 207 Ya İman Ya Küfür ............................................................... 209 HER İDDİA SAHİBİNDEN DELİL İSTENİR...................... 210 Uyulması Gereken Tek Şeriat İslam Şeriatidir ................. 212 ALLAH-U TEÂLÂ’NIN HER ŞERİATTE HARAM KILDIĞI

AMELLER ............................................................................. 215 Şirkten Nehiy ........................................................................ 217 Anne-Babaya İyilik Emri ..................................................... 218 Çocukları Öldürmekten Nehiy ............................................ 221 Azl (Meniyi Dışarı Atmak) .................................................... 222 Kürtajın Hükmü ................................................................... 223 Kötülüklere Yaklaşmaktan Nehiy....................................... 223 Haksız Yere Bir Kimseyi Öldürmekten Nehiy................... 224

Page 618:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

İÇİNDEKİLER

ALLAH-U TEÂLÂ’NIN KULLARINA TAVSİYELERİ .... 227 Yetim Malı Yemekten Nehiy ............................................... 227 Ölçü ve Tartıyı Doğru Yapmak Emri ................................ 229 Her İnsanın Yükü Gücü Nisbetindedir .............................. 230 Şahitlikte Adaletli Olmak Emri .......................................... 230 Allah-u Teâlâ’ya Verilen Ahdi Yerine Getirmek Emri .... 231 TEK YOL İSLAM ................................................................. 232 Dosdoğru Olan Yol .............................................................. 233 MUSA (A.S.)’A TEVRAT’IN VERİLMESİNİN HİKMETİ 238 RAHMET OLUNMAK İÇİN KUR’AN’A UYMAK ŞARTTIR

............................................................................................... 241 İslam Dinine Gerçek Manada Bağlanmak......................... 242 KUR’AN’IN İNDİRİLMESİNİN HİKMETİ ........................ 245 APAÇIK BİR DELİL, HİDAYET VE RAHMET ................. 247 Ayetleri Yalanlayan Zalimler ............................................. 249 Ayetlerden Yüzçevirenler Azabı Hakederler .................... 253 Allah-u Teâlâ’nın İsim ve Sıfatları Zatına Uygundur ...... 256 İnsanın Teklife Muhatap Olduğu An ................................. 258 DİNLERİNİ PARÇALAYIP GRUPLAŞANLAR ................ 260 Dinlerini Parça Parça Edenler ............................................ 264 İhtilaf ve Fırkalaşmanın Sebebleri ..................................... 264 Dört Mezhebin İctihadları ve Mezhebleri Taklid ............. 265 İYİLİK VE KÖTÜLÜKLERİN KARŞILIĞI ........................ 266 Kötülüğü Düşündüğü Halde Kendisine Hasene Yazılan

Kimse .................................................................................... 268 İBRAHİM (A.S.)’IN HANİF MİLLETİ ................................ 271 İddia ile Müslüman Olunmaz ............................................. 274 GERÇEK MUVAHHİD ........................................................ 276 Nusuk Kelimesi .................................................................... 277 MÜSLÜMANLARDAN OLMAK ........................................ 279 HİÇ KİMSE BİR BAŞKASININ GÜNAHINI YÜKLENMEZ

............................................................................................... 280 İşlenen Sevaplar ve Günahlar Başkasını Etkilermi? ........ 282 Sonunda Dönüş Allah-u Teâlâ’yadır .................................. 285 A’RAF SURESİ ..................................................................... 294

Page 619:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

İÇİNDEKİLER

HURUF’UL MUKATTAA .................................................... 294 YÜCE KİTAP KUR’AN ........................................................ 295 Ayetten Çıkan Hükümler .................................................... 297 UYULACAK ASIL KAYNAK; KUR’AN ............................ 297 La İlahe İllallah Kelimesinin Manası ................................. 300 Kur’an’a ve Sünnete Tâbi Olmak ....................................... 302 Ayetten Çıkan Hükümler .................................................... 307 ALLAH’IN ANSIZIN GELEN AZABI ................................. 308 AZABI GÖRÜNCE İTİRAFLAR VE PİŞMANLIKLAR

BAŞLAR ................................................................................ 311 Ayetlerden Çıkan Hükümler ............................................... 312 BÜTÜN İNSANLAR HESABA ÇEKİLECEKTİR............... 312 Bu Ayetle Çelişkiliymiş Gibi Gözüken Ayetler .................. 315 DÜNYADA İŞLENEN AMELLER, AHİRETTE TEK TEK

HABER VERİLECEKTİR ..................................................... 316 Bu Ayetten Alınacak Dersler ............................................... 317 TARTI VE TARTISI AĞIR GELEN ..................................... 318 TARTILARI HAFİF GELENLER ......................................... 320 Amellerin Tartılması ............................................................ 321 NİMET VE ŞÜKÜR .............................................................. 325 İNSANIN YARATILIŞI VE İBLİS’İN KİBRİ...................... 327 İBLİS’İN KİBİRLENMESİNİN SEBEBİ ............................. 331 Hased ve Kibir Basireti Köreltir ......................................... 333 Bâtıl Kıyas ............................................................................. 334 Ayetten Çıkan Hükümler .................................................... 335 İBLİS’İN CENNETTEN KOVULMASI ............................... 337 İBLİS’İN KIYAMETE KADAR MÜHLET İSTEMESİ ....... 338 İBLİS’E MÜHLET VERİLMESİ .......................................... 339 İBLİS’İN, İNSANLARI SAPTIRACAĞINA DAİR AHDİ .. 341 İBLİS’İN, İNSANLARI SAPTIRMA YÖNTEMLERİ ......... 344 Şükredenler Çok Azdır ........................................................ 349 Bu Ayetten Çıkan Hükümler............................................... 350 CEHENNEM, İBLİS VE YANDAŞLARI İÇİNDİR............. 350 ÂDEM’İN İLK İMTİHANI ................................................... 352 Yasaklanan Ağaç ve Yasaklanma Hikmeti ........................ 353

Page 620:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

İÇİNDEKİLER

Âdem (a.s.) ve Havva’nın Yerleştirildiği Cennet............... 354 Havva’nın Neden Yaratıldığı Meselesi ............................... 356 ŞEYTANIN, ÂDEM (A.S.) VE EŞİNE VESVESESİ .......... 358 Şeytanın Vesvesesinin Mahiyeti .......................................... 359 Şeytanın En Büyük Silahı; Yalan ....................................... 361 Meleklerle İnsanlar Arasındaki Üstünlük Sıralaması ...... 361 ŞEYTANIN YALAN YERE YEMİNİ .................................. 362 ŞEYTANIN ÂDEM VE EŞİNİ ALDATMASI ..................... 363 Avret Mahallerini Açıp Saçmak ......................................... 364 ÂDEM (A.S.) VE EŞİNİN TEVBESİ ................................... 368 ÂDEM İLE HAVVA’NIN VE ŞEYTANIN YERYÜZÜNE

İNDİRİLMELERİ .................................................................. 370 YERYÜZÜNÜN İNSANLAR İÇİN YAŞAMA YERİ

KILINMASI........................................................................... 371 Âdem (a.s.)'ın Kıssası ........................................................... 372 Âdem (a.s.)'ın Kısasından Alınacak İstifadeler ................. 382 İNSANLARA VERİLEN BAZI NİMETLER ....................... 384 Avret Mahallinin Kapatılması ............................................ 386 Şer’i Kadın Tesettürünün Şartları ..................................... 389 ŞEYTAN VE YANDAŞLARINDAN SAKINMAK............. 392 İblis ve Cinlerin Vesveseleri ................................................ 396 ŞEYTANIN, İMAN ETMEYENLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

............................................................................................... 398 Körü Körüne Taklit ............................................................. 400 ALLAH ANCAK ADALETİ VE FAYDASI OLAN GÜZEL

ŞEYLERİ EMREDER ........................................................... 403 İbadetlerin Allah Katında Kabulü İçin Gerekli Şartlar ... 404 Allah’ın Bu Ayetteki Emirleri............................................. 405 HİDAYET EDİLENLER VE SAPIKLIK ÜZERE

KALANLAR ......................................................................... 409 Körü Körüne Taklid Edenin Mazereti Varmıdır ............. 412 İddialarla Hak Üzerinde Olunmaz ..................................... 413 İBADETLERDE ZİYNETLENMEK VE NİMETLERE

İSRAFTAN KAÇINMAK ..................................................... 414

Page 621:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

İÇİNDEKİLER

Allah’a İbadet Yaparken Avret Yerlerini ÖrtmeninHükmü

................................................................................................ 416 İslam Dini, Hayatın Her Yönüne Hükmeder ..................... 418 Ayette Yasaklanan İsraftan Kasıt Nedir ............................ 421 Ayetten Çıkan Hükümler .................................................... 422 HELAL VE HARAM SINIRLARINI TAYİN YETKİSİ

ALLAH-U TEÂLÂ’YA AİTTİR ........................................... 423 İnsanlar Dünyada İmtihandadır ......................................... 425 Ayetten Çıkan Hükümler .................................................... 427 ALLAH-U TEÂLÂ’NIN HARAM KILDIĞI TEMEL

MESELELER ......................................................................... 430 Ayetle İlgili Bir İddia ve Ona Verilen Cevab ..................... 438 HER CANLI İÇİN TAYİN EDİLEN BİR ECEL VARDIR .. 439 Ayetin Tefsiri Hakkında Değişik Görüşler ........................ 441 Allah-u Teâlâ’nın Tehdidi ................................................... 442 SAKINAN KULLARIN MÜKÂFATLARI........................... 443 İNKÂRCILARIN AKİBETLERİ ........................................... 445 KAFİRLERİN ÖLÜM ANI ................................................... 446 Ayetteki “Kitab” Lafzından Kastedilen Mana .................. 448 İNKÂRCILARIN AZABI TATTIKLARI ANDAKİ HALLERİ

................................................................................................ 450 İNKÂRCILARIN BİRBİRLERİNE SİTEMLERİ ................. 454 KAFİRLER CENNETE ASLA GİREMEZ ........................... 456 ATEŞTEN DÖŞEKLER ........................................................ 458 CENNETLİKLER .................................................................. 460 CENNET EHLİNİN HALİ .................................................... 466 CENNET EHLİ İLE CEHENNEM EHLİNİN KONUŞMASI

................................................................................................ 471 ZALİM KİMSELERİN SIFATLARI ..................................... 473 Allah-u Teâlâ’nın Yolundan Alıkoymak ............................ 474 Allah-u Teâlâ’nın Doğru Yolunu Çarpıtmak .................... 474 Ahireti İnkâr Etmek ............................................................. 475 A’RAF EHLİNDEN CENNETTEKİLERE SELAM............. 475 A’RAF EHLİNİN CEHENNEM EHLİNİ GÖRMELERİ ..... 479 A’RAF EHLİNDEN CEHENNEMDEKİLERE KINAMA ... 480

Page 622:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

İÇİNDEKİLER

A’RAF EHLİNİN CENNETE GİRİŞİ .................................. 481 CENNET NİMETLERİ CEHENNEMDEKİLERE HARAM

KILINMIŞTIR ....................................................................... 484 Su İçirmenin Fazileti: .......................................................... 486 KAFİRLERİN BAZI VASIFLARI ........................................ 487 Allah-u Teâlâ’nın, Ahiret Gününde Kâfirleri Unutması: 489 Kâfirlerin, Bu Ayette Bildirilen Vasıfları: ......................... 491 YEGÂNE HİDAYET KAYNAĞI; KUR’AN ....................... 492 AHİRETTE KAFİRLERİN ÇIRPINIŞI ................................ 494 YARATMA DA EMİR DE ALLAH’IN HAKKIDIR........... 498 Ayette Geçen “Altı Gün”den Kasıt..................................... 499 Bu Ayete Muhalif Olan Bir Hadis ...................................... 500 Yer Ve Göklerin Herbiri Kaç Günde Yaratıldı ................ 501 Allah-u Teâlâ’nın Arşa İstivası ........................................... 501 Gece ve Gündüzün Düzenli Seyri ....................................... 505 Yaratıcı Kim ise Hüküm Koyma Hakkı da Ona Aittir .... 507 Yaratma ve Emir ................................................................. 509 Tek Yüce Rab; Allah-u Teâlâ ............................................. 510 Rab ve İlah ............................................................................ 511 ALLAH-U TEÂLÂ’YA DUA ETMEK ................................ 515 BOZGUNCULUKTAN UZAK DURMAK, DUAYA

SARILMAK........................................................................... 520 Korkarak ve Umarak Allah-u Teâlâ’ya Dua Etmek ........ 521 Allah-u Teâlâ’nın Rahmet Ettiği Kimseler ........................ 522 Duanın Adapları .................................................................. 523 ALLAH-U TEÂLÂ’NIN RIZIK VERMESİ VE ÖLÜLERİ

DİRİLTMESİ ......................................................................... 525 BİTKİ ÖRNEĞİ VE İNSANLAR ......................................... 532 NUH (A.S.)’IN TEBLİĞİ ...................................................... 536 Nuh (a.s.)'ın Kıssası ............................................................. 537 KAFİRLERİN NUH’A CEVABI .......................................... 543 NUH (A.S.)’IN, KAVMİNE CEVABI .................................. 544 NUH (A.S.)’IN AÇIKLAMALARINA DEVAM ETMESİ .. 545 NUH (A.S.)’IN KAVMİNİ AZARLAMASI ......................... 547 NUH (A.S.)’IN KAVMİNİN AZABA UĞRAMASI ............ 548

Page 623:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

İÇİNDEKİLER

Bu Ayetlerden Alınacak Dersler ......................................... 550 AD KAVMİ VE HUD (A.S.) ................................................. 551 Hud (a.s.)'ın Kıssası .............................................................. 552 AD KAVMİNDEKİ KAFİRLERİN SÖZLERİ ..................... 557 HUD (A.S.)’IN İNKÂRCILARA CEVABI ........................... 559 HUD (A.S.)’IN KENDİSİ HAKKINDAKİ AÇIKLAMALARI

................................................................................................ 560 HUD (A.S.)’IN İNKÂRCILARI AZARLAMASI ................. 561 AD KAVMİNİN AZABI İSTEMELERİ ............................... 563 AD KAVMİNİN AZABI HAK ETMESİ .............................. 565 AD KAVMİNİN AZABA UĞRAMASI................................ 567 Hud (a.s.)’ın Kıssasından Alınacak Dersler ....................... 569 SEMUD KAVMİ VE SALİH (A.S.) ...................................... 572 Salih (a.s.)'ın Kıssası............................................................. 573 Tevhidi Bozmaya Çalışanlar ............................................... 578 SEMUD KAVMİNİN ÖZELLİKLERİ .................................. 581 SEMUD KAVMİNİN İNKÂRCILARI VE TAKINDIKLARI

TAVIRLAR ............................................................................ 582 BÜYÜKLÜK TASLAYANLARIN İNKÂRI ........................ 584 SEMUD’UN AZGINLIKTAKİ SON NOKTASI .................. 585 SEMUD KAVMİNİN AZABA UĞRATILMASI ................. 586 SALİH (A.S.)’IN, İNKÂRCILARDAN YÜZ ÇEVİRMESİ . 588 Bu Ayetlerden Alınacak İbretler ......................................... 589 LUT (A.S.) VE KAVMİ......................................................... 590 Lut (a.s.)’ın Kıssası ............................................................... 591 LUT (A.S.)’IN KAVMİNİN SAPIKLIĞI .............................. 593 LUT (A.S.)’IN KAVMİNİN CEVABI .................................. 594 LUT (A.S.)’IN VE AİLESİNİN KURTULUŞU, KARISININ

İSE HELAK OLUŞU ............................................................. 595 LUT KAVMİNİN AZABA UĞRAMASI.............................. 596 Lut (a.s.)’ın Kıssasından Alınacak İbretler ........................ 597 Lut Kavminin Yaptığı Çirkin Fiili Yapanın Cezası .......... 599 ŞUAYB (A.S.) VE MEDYEN HALKI .................................. 601 Şuayb (a.s.)’ın Kıssası .......................................................... 601 Şuayb (a.s.)’ın Kavmine Emrettikleri ................................. 604

Page 624:  · 2017-07-14 · EN'AM:111 Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid 3 HER TÜRLÜ MUCİZEYE RAĞMEN İMAN ETMEYENLER 111 111 – Şayet biz onlara gerçekten melekleri indir-seydik, ölüler

İÇİNDEKİLER

ŞUAYB (A.S.)’IN, KAVMİNİ YAPMAKTAN NEHYETTİĞİ

MESELELER ........................................................................ 609 ŞUAYB (A.S.)’IN KAVMİNİ TEHDİT ETMESİ ............... 611