255

30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz
Page 2: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

30 - 31 Mart 2007

ANKARA

TÜRMOB YAYINLARI - 315

ISBN: 978 - 975 - 555 - 131 - 9

II. TÜRK‹YEMUHASEBE FORUMU

“Muhasebe Mesle¤ininGeliflmesinde Yeni Ufuklar”

Page 3: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Dizgi - Düzenleme

TÜRMOBBasın - Yayın Servisi

BaskıCan ofset Matbaa(0.312) 397 16 29

Page 4: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

İÇİNDEKİLER

AÇILIŞ VE PROTOKAL KONUŞMALARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .3

1. ANA OTURUMMuhasebe ve Bilgi TeknolojileriBilgi Teknolojileri ve Yönetim Bilgi Sistemi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19

Bilgi Teknolojelerinin Tasarımcısı, Kullanıcısı, Yöneticisi ve Değerlendiricisi Olarak Muhasebecinin Fonksiyonu . . . . . . . . . . . . . .26

Muhasebe ve Bilgi Teknolojileri Forumu / Serbest Tartışma . . . . . . . . . .41

2. ANA OTURUMMuhasebe Mesleğinde İş Geliştirme ve ZenginleştirmeVergi Danışmanlığı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .63

Yönetim Danışmanlığı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .76

Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve İyi Yönetişim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .81

Muhasebe Mesleğinin Geleceği ve Yeni İş Alanları . . . . . . . . . . . . . . . . .87

Muhasebe Mesleğinde İş Geliştirme ve Zenginleştirme Forumu/Serbest Tartışma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .97

1. ANA OTURUMKOBİ Muhasebe Standartları (2. Gün) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .121

KOBİ Muhasebe Standartları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .124

KOBİ Standart Taslağı Kapsamı ve İlkeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .127

Page 5: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

KOBİ Standardı Taslağının Türkiye’de Uygulanabilirliğine İlişkin Değerlendirme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .136

KOBİ Muhasebe Standardı Forumu/Serbest Tartışma . . . . . . . . . . . . . . .151

2. ANA OTURUMMuhasebe Eğitim Standardı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .163

Meslek İçi Zorunlu Eğitim (Yaşam Boyu Eğitim) . . . . . . . . . . . . . . . . . .164

Stajyer Eğitimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .170

Eğitim Standartları, Türkiye’deki Durum ve Yapılması Gerekenler . . . .178

Muhasebe Eğitim Standartları Forumu/Serbest Tartışma . . . . . . . . . . . . .187

3. ANA OTURUMKalite Güvence Standardı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .191

Kalite Nedir? Hizmet Kalitesi Nedir? Kalite Güvencesi Kavramı . . . . .202

Kalite Güvence Standardı, Türkiye’deki Durum ve MeslekMensubunun Sorumlulukları (Yapması Gerekenler - I) . . . . . . . . . . . . . .213

Kalite Güvence Standardı, Türkiye’deki Durum ve MeslekMensubunun Sorumlulukları (Yapması Gerekenler - II) . . . . . . . . . . . . .220

İç Kontrol Sistemi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .224

Kalite Güvence Standardı Forumu/Serbest Tartışma . . . . . . . . . . . . . . . .235

İkinci Türkiye Muhasebe Forumu Genel Değerlendirmesi . . . . . . . . . . .243

Page 6: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ÖNSÖZ

Geçtiğimiz yıl ilkini gerçekleştirdiğimiz, Türkiye Muhasebe Forumu’nun, buyıl ikincisini 30-31 Mart 2007 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirdik. İkinciMuhasebe Forumumuzda meslektaşlarımızdan büyük ilgi gördü. Yaklaşık2500 meslektaşımızın katılımı ile verimli bir çalışma yapıldı. Yurdun dört biryanından gelen meslektaşlarımız, meslek örgütümüzün ne kadar dinamik biryapıya sahip olduğunu bir kez daha gösterdi.

Türkiye Muhasebe Forumlarını düzenlemeyi düşündüğümüzde yola çıkışamacımız; mesleğin yarınlarına ışık tutacak görüş ve önerileri meslektaşları-mızla belirlemeye çalışmaktı. Her iki forum da, bu amacımızı gerçekleştirme-de büyük katkı sundu.

“Muhasebe Mesleğinin Gelişiminde Yeni Ufuklar” ana temasında gerçekleş-tirdiğimiz İkinci Türkiye Muhasebe Forumunda;

Muhasebe ve Bilgi Teknolojileri,

Muhasebe Mesleğinde İş Geliştirme ve Zenginleştirme,

KOBİ Muhasebe Standartları,

Muhasebe Eğitim Standardı,

Kalite Güvence Standardı,

Ana başlıkları geniş sunum ve daha sonra katılımcıların yaptığı katkı ve öneri-ler ile tartışıldı.

Birinci Türkiye Muhasebe Forumu’nda tartıştığımız etik kurallar ve haksız re-kabeti yönetmelik haline getirdik. Bu iki çalışmamız TÜRMOB Genel Kuru-lunda kabul edildi. Ayrıca altı yönetmeliğimizi revize ettik. Böylece sekiz yö-netmeliğimiz daha ilerleyen günlerde Resmi Gazete’de yayımlanarak yönet-meliklerimiz arasında yer alacak.

Page 7: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Türkiye Muhasebe Forumları, mesleğimiz için çok etkili ve sonuç çıkarantoplantılar haline geldi. TÜRMOB yönetimi olarak bu çalışmamızı çok önem-siyoruz.

Bu organizasyonumuza katılanlardan olumlu eleştriler aldık. II. MuhasebeForumu’muza sunumda bulunanlara, odalarımıza, meslektaşlarımıza, katılım-cılarımıza ve organizasyon firmamıza teşekkür ediyorum.

İkinci Türkiye Muhasebe Forumu’nda yapılan sunumları, görüş, öneri ve tar-tışmaları sizlere bu kitapla sunuyoruz. Bu kitap aynı zamanda, toplantıda ya-pılan çalışmaları yarınlara aktarma işlevini de yerine getirecektir. Kitabın,meslektaşlarımıza, akademisyenlere ve araştırmacılara faydalı olmasını dili-yorum.

Nail SANLITÜRMOB Genel Sekreteri

Page 8: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

1

AÇILIŞ VE PROTOKOLKONUŞMALARI

Page 9: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

2

Page 10: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Nail SANLITÜRMOB Genel Sekreteri

- Sayın Milletvekilim, Sayın Müsteşarım, değer-li hocalarım, Türkiye’nin dört bir yanından gel-en Değerli Oda Başkanlarım ve üyelerimiz, ba-sınımızın değerli temsilcileri Türkiye 2. Muhase-be Forumu’na hoş geldiniz.

İlkini geçen sene Nisan Ayında İstanbul’da ger-çekleştirdiğimiz ve Genel Kurullarımızdan son-ra en çok önemsediğimiz ve en büyük toplantı-mız olarak değerlendirdiğimiz, Muhasebe Foru-munun ikincisini gerçekleştireceğiz. “Muhase-be Mesleğinde Yeni Ufuklar ve Yeni Gelişim-ler” adlı bu Forumumuz iki gün sürecek. Geçen

sene muhasebe mesleğimizin “Dünü, Bugünü ve Yarını”nı tartışmıştık, bu se-nede mesleğimizin nerelerde gelişme gösterdiğini ve dünyada bu meslek ileilgili ne gibi gelişmeler olduğunu hep birlikte tartışacağız.

Değerli panelistlerimiz ve bildiri sunan değerli konuklarımız bizler ile bu ko-nudaki bilgilerini paylaştıktan sonra bir forum yöneticisi tarafından konu de-ğerlendirilecek ve soru-cevap şeklinde mesleki etkinlik gerçekleştireceğiz.Umarım bu forum en az geçen seneki kadar mesleğimize yararlı sonuçlar çı-karır. Forum sonunda mesleğimizin gelişmesi noktasında, dünya ile bütünle-şebilecek güzel görüşler çıkarmış ve mesleğin gelişmesini birlikte yakalamışoluruz.

Ben, bugünkü Forumun açılış konuşmalarını yapmak üzere TÜRMOB GenelBaşkanı Sayın Mehmet Timur’u konuşmalarını yapmak üzere mikrofona da-vet ediyorum, buyurun Sayın Başkanım.

3

Page 11: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Mehmet TİMUR TÜRMOB Genel Başkanı

- Sayın Milletvekilim, Değerli Bakanım, SayınMüsteşar Yardımcım, üniversitelerimizin değer-li hocaları, birbirinden değerli oda başkanlarım,basınımızın güzide temsilcileri, çok değerli Ma-liye Bakanlığımızın bürokratları, çok sevgilimeslektaşlarım, ikincisini düzenlediğimiz foru-mumuza hoş geldiniz. Hepinizi teker teker say-gı ile selamlıyorum ve TÜRMOB Yönetim Ku-rulu adına saygılarımızı sunuyoruz.

Değerli konuklarımız, sevgili meslektaşlarım,Türkiye Muhasebe Forumu, bugün ikincisi ger-çekleştiriyoruz. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği-

miz ilk forumda, muhasebe mesleğinin bugünü ve geleceğini tartıştık. Mesle-ğimiz açısından oldukça verimli bir toplantı oldu, bunu biz söylemedik sizlersöylediniz. Birinci toplantıda ileri sürülen görüş ve öneriler kitap haline geti-rerek sizlerin istifadesine sunmuş olduk. Bugün ve yarın devam edecek olan2. Forumda da konumuz “Muhasebe Mesleğinin Gelişiminde Yeni Ufuklar”hep birlikte tartışacağız.

Muhasebe mesleğinin bir bilgi sistemi olduğu gerçeğinden hareketle gerçek-leştirilen muhasebe forumlarının, meslektaşlarımıza çok farklı bakış açılarıgetireceğine inanıyorum. Değerli meslektaşlarımız, çağımız bilgi çağıdır, bil-gi çağında rekabet ve değişime bağlı olarak işletmeler daha yoğun olarak bil-gi kullanmak durumunda kalmaktadır. Bu şekilde bilgi, giderek stratejik birönem kazanmaktadır. Değişen koşullar muhasebe mesleğinden beklentileride artırmaktadır. Günümüzde işletmelerle ilgili taraflar, açık, tarafsız, anlam-lı ve güvenilir finansal bilgilere olan gereksinimi giderek arttırmaktadır. Bugereksinmeleri karşılamak için hem ulusal düzeyde hem de uluslararası dü-zeyde meslek örgütleri, muhasebe uygulamalarına, muhasebe mesleğine, mu-hasebe eğitimine ilişkin standartlarını da belirlemektedirler. Bu standartlaraynı zamanda muhasebe mesleğinin profesyonel bir meslek olmasını sağlaya-cak düzenlemeleri de içermektedir. Bütün dünya muhasebe ve denetim konu-sunda ortak bir dil konuşma gayreti içerisindedirler ve bunu da başarmakta-dırlar. Bu amaçla finansal raporlama ve denetim standartlarının uluslararasıölçekte uyumlaştırma çalışmaları da hızlandırılmıştır.

4

Page 12: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

5

Finansal raporlama, denetim konusunda ortak dilin kullanılmasıyla uluslara-rası piyasalardan fon toplamak isteyenlerin ek maliyetlerden kurtulması, aynıkalite bilgi ve raporlarla karşılaştırma yapabilmesi mümkün olabilmektedir.Günümüz muhasebe dünyasında geçmişin önemli konularının yanı sıra yenigündem maddeleri de geniş yer bulmaktadır. Uluslararası muhasebe dünya-sında muhasebe mesleği, muhasebe uygulamaları, ulusal finansal raporlamave bağımsız denetim gibi konular gün geçtikçe daha önemli hale gelmektedir.Meslek örgütlerinin temel görevlerinden biri, değişen koşulların egemen ol-duğu bir ortamda meslek mensuplarının beklentilerini demokratik bir ortam-da oluşturarak belirlenmesidir. Uluslararası uygulama ve meslek standartları-nın üyeler tarafından benimsenmesi ve uygulamasını sağlayacak politikalarüretmek ve yaşama geçirmektir.

Eğitim faaliyetlerinin hız kesmeden sürdürülmesi gerekmektedir. Ülkemizdemuhasebe meslek mensuplarının örgütlenmesinin başladığı 1989 yılından buyana, muhasebe mesleği sürekli gelişme göstermiştir. Ancak gelinen nokta-nın yeterli olduğunu da düşünmemekteyiz. Özellikle günümüz uluslararasırekabet koşullarında, ülkemiz muhasebe meslek mensuplarının ve meslek ör-gütünün bu yarışın gerisinde kalmaması gerekmektedir. Bu bilinçle meslek-taşlarımızın odalarımızın ve meslek örgütümüzün çabalarını arttırarak devamettirmeleri gerekmektedir. Günümüz koşulları da muhasebecilerin eğitim ka-litesinin arttırılmasını öngörmektedir. Mesleğe başlamadan önce alınan eği-timler, her ne kadar yeterli ise de gelişmeler karşısında meslek mensuplarınınbilgilerini sürekli güncellemeleri ve arttırmaları gerekmektedir.

Bugün ikincisini yaptığımız ve artık gelenekselleşen “Muhasebe Forumunun”mesleğimize önemli katkılar sağlayacağını da ümit etmekteyiz. Gerçekleştiri-len ilk muhasebe forumunda mesleğimiz için son derece önemli konular tar-tıştık. Bu yılki forumda ise birincisi gibi ulusal ve uluslararası gelişmeler dik-kate alınarak bir program oluşturduk. Bu muhasebe forumunda muhasebemesleğinin gelişmesinde yeni ufukları tartışacağız. Bu kapsamda, “TemelMuhasebe ve Bilgi Teknolojisi”nin yer aldığı oturumda, bilgi teknolojileri,yönetim bilgileri ve bilgi sistemi bilgi teknolojileri kullanıcısı olarak muhase-becilerin fonksiyonları tartışılacaktır. “Muhasebe Mesleğinde İş GeliştirmeVe Zenginleştirme” başlıklı 2. oturumda ise vergi danışmanlığı, yönetim da-nışmanlığı, kurumsal sosyal sorumluluk, iyi yönetişim ile muhasebe mesleği-nin geleceği ve yeni alanlar konuları yer almaktadır. Forumda bir başka otu-rum ise “KOBİ Muhasebe Standartları”na ayrılmıştır. Benzer şekilde muha-sebe eğitim standartlarıyla kalite güvence standartlarını da forumda yer ala-cak diğer oturumlardan bir tanesidir.

Page 13: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Bu tür faaliyetlerden hedeflenen amaçlara ulaşılabilmesi için meslektaşları-mızın katılımlarının sağlanması gerekmektedir. Meslektaşlarımızın katılımı ol-maksızın başarılı olunması mümkün değildir. Bu konuda meslektaşlarımızın,bu özgür tartışma ortamında geniş ölçüde faydalanacaklarını bekliyorum. Ge-leneksel hale gelen 2. Türkiye Muhasebe Forumunun başarılı geçmesini di-lerken, düzenlemede emeği geçen arkadaşlarımıza, katkı veren ve tartışmala-rı da yöneten değerli katılımcılara ve bunca işin arasından bizleri yalnız bırak-mayan siz, değerli meslektaşlarımıza ve konuklarımıza şükranlarımızı sunu-yorum.

Değerli meslektaşlarım, sizinde bildiğiniz gibi TÜRMOB 18 yaşına geldi,meslek örgütü 18’ine geldi yani rüştüne yeni vardı. Bu dönem içerisinde bir-çok yöneticiler geldi, her biri ayrı ayrı sizler için bir şeyler yapma gayreti içe-risinde oldular. Bir gayrette bizden geldi, dünyada ilk, Türkiye’de ilk bir şe-yi gerçekleştirdik; bu da mali tatildi. Meslek örğütümün kuruluşundan bu ya-na gündemdeydi. Başarılması güç olan bir şeyi de TÜRMOB sizler için ger-çekleştirdi. Sizlere hayırlı olsun. Mali tatil, 3568 sayılı yasa kadar sizin bu ül-kede güçlü bir örgüt olduğunuzu, varlığınızı ve ülkeye hizmet eden bir kuru-luş olduğunuzun diğer bir tescilidir. Evet, belki milletvekillerim de hatırlıyor,buradalar, bu iş için gerçekten büyük gayret sarf ettik.

Değerli meslektaşlarım bir diğer hususta bizim mesleğimiz için çok önemliolan Türk Ticaret Kanunu’dur. Gerçekten bunun için de çok gayret sarf edil-mektedir. Her örgüt değil, sadece en iyi peşine düşen ve bu kanunun yasalaş-ması için gayret gösteren tek örgüt de TÜRMOB oldu. Bir yönetim kuruluüyemiz, Musa Pişkin, inanınki, bir Meclis memuru kadar Meclis Komisyon-larında koşturmakta ve bu işin çıkması için gereken gayreti göstermektedir.Öyle sanıyorum ki, bu sene bu da gerçekleşecek, mesleğimize yeni ufuklarkatacaktır.

Muhasebecilik, mali müşavirlik ve yeminli mali müşavirlik mesleği hızlailerliyor, güçleniyor ve gelişiyor. Mesleğimize sahip çıkalım. Hepinize başa-rılar diler, saygılarımı sunarım. Geldiğiniz için teker teker her birinize saygı-lar sunuyorum. Forumumuz ülkemize hayırlı olsun.

6

Page 14: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

İsa COŞKUN Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı

- Sayın Bakanım, Sayın Milletvekillerim, TÜR-MOB’un Değerli Başkanı, mesleğimiz odaları-nın başkan ve üyeleri, Türkiye Muhasebe Foru-mu’nun geleneksel hale gelen bu ikincisininzengin bir gündemle gerçekleştirilecek olmasın-dan büyük bir mutluluk duymaktayız.

Hepimizin bildiği üzere yıllar önce sadece vergibağlamında bakılan muhasebe ve muhasebemesleği artık uluslararası uygulamalar ve stan-dartlar paralelinde ülkemizde de hızla gelişmek-te olduğunu görmekte ayrı bir mutluluk kayna-ğımızdır. Görevimiz gereği yurtdışındaki toplan-

tı ve temaslar sırasında muhasebe mesleğinin Türkiye’deki durumu, meslekmensuplarımızın geldiği düzey ve meslek örgütlerimizin kalitesi anlamındaulaştığımız boyut bizleri sevindirmektedir.

Yine işletme faaliyetlerinin izlenmesi, raporlanması sadece vergi anlamındadeğil, artık şeffaf, hesap verebilir, sorumluluk anlamında da büyük önem ta-şıdığını artık görmekteyiz. Kamu için önemli olan bu konu artık kamuoyu içinve herkes için, uluslararası kuruluşlar için, diğer ülkeler için de önem taşı-maktadır. Gelişmiş dünya, tabii bu bağlamda 3 Ekim tarihinde başlamış olanAvrupa Birliği ile müzakere sürecine baktığımızda da bu dünya ile entegre ol-manın yolu da, en temel yolu, hem özel hem kamu yönetiminde şeffaf, so-rumlu, hesap verebilir bir yönetim anlayışına sahip olmaktır. Bunun da sağla-yacak olan en temel unsurların başında muhasebe, muhasebe mesleği gel-mektedir. Ayrıca kayıtlı ekonomiye geçiş için de mesleğin ne kadar önemli ol-duğu ayrı bir konudur. Bugünkü toplantıda kayıtlı ekonomiye geçişin bugünve yarın gerçekleştirilecek olan forumda, kayıtlı ekonomiye geçiş ve bilgiteknolojilerinin ne kadar yakınlık taşıdığı da diğer önemli bir noktadır.

Kayıtlı ekonomiye geçiş sadece bizim gibi ülkeler değil, diğer birçok ülkeninen temel sorunudur. Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz en temel konu, 35 fasılda muhasebe mesleği ile direk ilgisi olsun ya daolmasın, en temel konu, sağlıklı, doğru, güvenilir bilgilerin elde edilmesidir.

7

Page 15: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Bu sadece, sadece kamu için Maliye Bakanlığı için değil, tüm kamuoyu içingerekli artı Avrupa Birliği ile müzakerelerde de bizden istenen sağlıklı verile-rin, sağlıklı bilgilerin iletilmesi. Şirketler hukuku, vergilendirme, mali kon-trol, mali ve bütçesel hükümler, istatistik gibi fasıllarda hep karşımıza çıkankonu budur. Kamu mali yönetimi için de aynı şey geçerli. Avrupa Birliği’neyapacağımız katkının hesabında da sağlıklı bir Katma Değer Vergisi matrahı-nın hesabı, sağlıklı bir milli gelir hesabı en başta Avrupa Birliği’nin istediğibir konu, bu sadece Avrupa Birliği’nin istediği değil, hepimiz içinde sağlıklıverilerin elde edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Forumda gündem maddelerinden bilgi teknolojisi, eğitim, kalite standardı gi-bi konularda uluslararası boyutta tartışılan önemli konulardır. Sözlerimi fazlauzatmadan, bu forumu düzenleyen TÜRMOB’a, TÜRMOB yetkililerine te-şekkür ediyorum. Forumun başarılı geçmesini diler, Maliye Bakanlığı olarakhepinize saygılar sunuyorum.

Masum TÜRKERTürkiye Denetim Standartları Kurulu Başkanı

- Sayın Milletvekilim, Maliye Bakanlığının De-ğerli Müsteşar Yardımcısı, Sayın Genel Başkanı-mız, Maliye Bakanlığı Gelir Politikalarının De-ğerli Genel Müdürü ve hiç bizi yalnız bırakma-yan Maliye Bakanlığı’nın Mali Müşavirler Dai-re Başkanı, değerli oda başkanları, değerli mes-lektaşlarım, değerli konuklar, basınımızın değer-li temsilcileri ve hepimizin burada konuşacağı-mız konuları daha başlarken öğreten değerli ho-calarım sözlerime başlamadan önce hepinizisaygı ile, sevgi ile selamlıyorum.

Biraz önce Değerli Genel Başkanımız konuşur-ken bir sözün altını çizdi, “bilgi çağı” dedi, bu sözcüğü biz, hemen hemen son30 yıldır dinliyoruz. “Acaba bu bilgi çağı sözünün, muhasebecilerin bir arayageldiği yerde muhasebecilerle ne ilgisi var? Muhasebecilerle ilgisi bir soru ileyanıtlanır, bu bilgi çağında güvenilir bilgi nasıl elde edilecek? İşte bu güveni-lir bilgi sözü belki burada bulunan birçok arkadaşımın kafasındaki artık mu-

8

Page 16: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

hasebeci kavramını değiştirmek için ele alıyorum, muhasebecinin esas işiniortaya koyan sözcüktür. Türkiye’de muhasebeci dediğimiz zaman aklımızadefter tutan, vergi beyannamesi hazırlayan, vergiyi hesaplayan, karı ortaya çı-karan kişi gelir. Oysa bugünkü seminerin, bugünkü forumun başlığı altındaele alabilirsek, muhasebeci dediğimiz zaman güvenilir bilgiyi sağlayan kişi-dir. Güvenilir bilgiyi sağlayan kişi ise bu finansal tabloları hazırlayan kişi de-ğildir, bu finansal tabloları, bu bilgileri denetleyen kişidir.

1992 yılında, o zaman Değerli Genel Başkanımız Sayın Mustafa Özyürek, bu-gün yönetimde halen devam eden Sayın Rıfat Nalbantoğlu, Uğur Büyükbal-kan ve gerçekten o tarihte ortaya konan her şeyi heyecanla karşılayan, bugün-de sevinçle TÜRMOB’un Genel Başkan Yardımcısı olarak gördüğümüz Sa-yın Yahya Arıkan’ın bulunduğu bir toplantıda, acaba muhasebeciyi nasıl ta-nımlamalıyız ki muhasebecinin neye sahip olduğunu ortaya koyalım diye tar-tışmıştık, bu işin de tartışmasını yaparken İstanbul Oda’sının şu anda sekreter-liğini yapan Yücel Bey de bu işlerin koordinasyonu ile meşguldü, eğer o günortaya konulan manifesto, elinizde bulunursa nihai hedef, “muhasebecinindünyada ve Türkiye’de yaratılan katma değerde hak ettiği payı almaktır”, da-ha o hedefe ulaşmış değiliz. Yani hak ettiğiniz ücreti, alın terinizin karşılığını,bir haksız rekabet etkisi olmaksızın alabilmektir. Bu yol için orada tanımlan-mış ara hedefler var. Bu ara hedeflerden bir tanesi, vergi beyannamelerininmuhasebeciler tarafından denetlenmesidir. Parlamento bu yetkiyi vermiştir,bu yetkinin alınmasında, bu yetkinin Anayasa Mahkemesi’nin savunulmasın-da gerçekten bir savaştaki komutan gibi mücadele edenlerden birisi de bugünMaliye Bakanlığı Müsteşarıdır. Bugün Gelir İdaresinin Başkanlığını yürütenarkadaşımız da o zaman bu mücadelede Gelirler Genel Müdürlüğünün Baş-yardımcısıdır.

Şimdi, Maliye’de bu arkadaşların, etkin olduğu bir dönemde halkın iradesiadına, milli irade adına hareket eden parlamentonun verdiği vergi denetimyetkisinin, ön denetim yetkisinin yani mükerrer 227’de vergi beyannameleri-nin imzalanmasının ikinci aşaması daha tamamlanmamıştır. Bunu, özellikleöne almamın nedeni ve hitap ederken de burada varlığını bir meslek adınaönemli olduğu için dile getirdiğim Vergi Politikaları Genel Müdürünün oldu-ğu bir süreçte dile getiriyorum. Çünkü vergi politikalarının belirlenmesindeeğer gelir idaresinin etkin bir vergi almasını istiyorsak parlamentonun bundan13 yıl önce öngördüğü, verdiği yetkiyi muhakkak kullandırmaları gerekir, bu-na gelir idaresi de Müsteşar da Anayasa Mahkemesi’nde yaptıkları savunma-

9

Page 17: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

daki sözlerle birlikte değerlendirdiğimiz zaman yapılması gereken şeydir. Nedemek istiyorum? Evet siz vergi beyannamesini imzalayacaksınız ama defte-rini, bilançosunu hazırladığınız beyannamenin değil, başka bir arkadaşınızınhazırladığı finansal tabloları, vergi beyannamelerini “ön denetim” yaparakimzalayacaksınız. Kanunun bize verdiği yetki, parlamentonun bize verdiğiyetki budur. Bu biraz evvel söylediğim hak ettiğimiz katma değeri almak açı-sından önemli olan adımlardan bir tanesidir.

Bu adımlardan orada serdedilmiş birkaç tanesi var, bugün konulara baktım,bu konuyu, bu tartışma konularını seçen gerçekten, TÜRMOB yönetimini, bukonuda büyük emek veren Sayın Genel Sekreterimizi kutlamak gerekir. Çün-kü burada konan konular, bugün Avrupa’da, Amerika’da, gelişmiş olan bütünülkelerde ele alınan ve sonuçta güvenilir bilgiyi sağlamak için kamu güveni-ni sağlayacak, kalite güvencesine kadar götüren konuları içermektedir. Bu,biraz evvel söylediğim eğer Maliye Bakanlığı mükerrer 227’yi bunun ile iş-letir ise muhasebe meslek örgütünün mensuplarının kaliteli bilgiyi üretmekiçin bir talep olmaksızın kendilerini hazırladıklarının işaretidir.

Bir diğer konu, özellikle bu yıldan itibaren devreye girmiş olan banka kredi-lerinin denetimidir. Bu konuda bütün bankaların bunu araması gerekir. Ban-kaların kredi verirken sizlerden denetim şartını aramamaları o bankaların mil-li fonları iyi kullanmamalarının işaretidir. Bunu her yerde, her zaman biz mu-hasebeciler, söylemek zorundayız. Deniliyordu ki eskiden, “bu denetimin ya-pılabilmesi için ölçüt yok”, o ölçüt de var. Bugün dünyada, dünya standartla-rına erişmiş sayılan beş, on ülkeden bir tanesi Türkiye’dir. Yalnız Türkiye,Türkiye’de muhasebe standartlarını yayınlarken hem uluslararası düzeydehem de son yayınladığı yorumlarıyla uluslararası sorunları bile kavrayan beş,on ülkeden bir tanesidir. Özellikle dünyadaki muhasebe örgütlerini, muhase-be dünyasını sık sık gezen, oralarda konuşmalar yapan bir kişi olarak bizim 4yıl önce İzmir Odası’nın, 5 yıl önce İstanbul Odası’nın ya da 6 yıl önce Anka-ra Odası’nın yaptığı seminerlerin, sempozyumların daha bu ülkelerde yeni ya-pıldığını görüyoruz. Bizler geçmişimiz itibariyle bu donanıma hazırız, bekli-yoruz. Peki böylesi ölçütlerin olduğu yerde biraz evvel Sayın Mehmet TimurBey’in söylediği bir şey var, çok önemlidir, altını da çizmek istiyorum çünkübazıları nifak tohumlarını aramıza atıp “Canım ne önemi var bu mali tatilin, bi-linen 20 gün!” Bu muhasebe mesleğinin Türkiye’de kariyer meslek olarakparlamento tarafından taçlandırılmasıdır. Bizim olaya bakış açımız, bundansonra bunu yönlendirmemiz böyle olacaktır.

10

Page 18: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Demek ki Türkiye’de muhasebeci, yalnız defter tutan, yalnız vergi beyanna-melerini hazırlayan, finansal tabloları hazırlayan bir kişi değil, kendi gelişi-mini yürütebilmesi için kendisine de ayrıca, tıpkı avukatlarda olduğu gibi birara zaman tanınan kişidir. Bu konuda özellikle başta TÜRMOB Genel Baş-kanı olmak üzere, tüm TÜRMOB yöneticileri ve parlamentoda bu konuyu sa-vunanları, bu konuda gönül verenleri ben sizin adınıza kutlamak istiyorum.Çünkü bunu yurtdışında anlattığımız zaman “Size parlamento, size yürütmebu kadar mı önem veriyor?” şeklinde değerlendiriliyor. Yani tatili gidip yapıpyapmamak önemli değil, zaten kimsenin adı muhasebeci olduktan sonra işebaşladığı günden bugüne kadar tatil yapması söz konusu değil, tatil yaparsa-nız yeni müşterinizi alamazsınız, önemli olan bu emeğinizin belirli kesimlertarafından fark edilmesidir.

Değerli arkadaşlar, acaba Türkiye bu ufuklarla neyi yapmak istiyor, onu dabir-iki söz ile söyleyip sözlerime son vermek istiyorum. Tabii alışıksınız bir-iki söz deyince yine bir 5-10 dakika sürüyor, cebimden de kağıt filan çıkart-madım, korkmayın; şimdi, “yeni ufuklar” derken sizi dünyayla, özellikle ko-nuklarımızın önünde karşılaştırmak istiyorum. Bu yıl uygulamaya başlananuluslararası etik kuralları birebir geçtiğimiz genel kurulda TÜRMOB yöneti-minin önerisiyle oylarınızla kabul edilmiştir. Bu bizim öne çıkışımızın, dünya-yı yakalayışımızın belirli insanlara anlatılması konusunda önemli bir adımlar.Bu etik kurallarının Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanmasını beklemeyi-niz! Bunun eğitimini, bunun tartışmalarını yapmaya başlayınız! Çünkü ulus-lararasında bile ilk kez bu yıldan itibaren başlayan meslek etik kurallarındamuhasebe defteri tutulması, finansal tablolar hazırlanmasıyla ilgili kurallargetirilmiştir. Ve orada okunursa ilk defa biraz evvel Değerli Müsteşar Yar-dımcımızın kayıtlı ekonomiye geçerken beklediği, bize ortaya koyduğu bek-lentisini orada size “irade” olarak tanınmıştır. Yani uygunsuz bir faturayı işle-menizi isteyen, önerinizi dikkate almayan müşterinizin işini tazminat alarakbırakma hakkı vermektedir, bu uluslararası bir kuraldır hatta siz, bağımlı çalı-şanınız varsa, müdürlük yapıyorsa yine İş Kanunu’na göre tazminatını alarakbu gerekçe göstererek “işi bırakma hakkı” vardır. Burada maddeleri çok iyiokuyunuz, sahip çıkınız, Maliye Bakanlığı’nın bunu yayınlamasını da bekle-meyiniz. Çünkü muhasebe mesleğinin gelenekleri yalnız bir kanun, bir belge,bir bildiri yayınladığında değil, biz kendi içimizde hissettiğimiz zaman yürür-lüğe girer.

11

Page 19: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Bu arada yeni kavramı da sizinle paylaşmak istiyorum; biraz evvel hep mu-hasebe defteri tutmanın ikincil bir iş olduğunu söyledim, dünyada bu böyle-dir yani siz dünyada herhangi birisiyle konuşurken “Ben muhasebeciyim”dediğiniz anda sizi denetim yapan kişi diye algılıyor. Peki bu kadar firmalar-da hatta büyük firmalarda bile denetim yanı sıra ya da denetim yapmayıp yal-nız finansal tabloları hazırlayanlar nasıl bir iş yapıyorlar? O işinde adı arka-daşlar, “out sourcing”dir. Yani o iş adamının durumu müsait olsaydı bünyesi-ne alacağı muhasebe müdürü yerine işi, size dışarıya vermiştir. Asıl işiniz oişin denetimidir. Mükerrer 227’in de, tekrar okursanız, ücret tarifesine bakar-sanız size dizayn edilen, size meslek olarak tasarlanan ve yapılmasını da iste-nen yapı odur.

Bütün bu anlattıklarım Türkiye’de muhasebe mesleğini ifa edecek uluslarara-sı düzeyde bir yapıya sahip olmamızdır. Peki, acaba gelecek ufkumuz nasıl ol-malıdır? Gelecek ufkumuz bence çok ümit vericidir. Nedeni de bizler hayaledebilen insanlarız ve bakın 1992’den bu yana her şeyi yapıyoruz, hayal edi-yoruz çünkü hayalimizi iki sözcük arasına sıkıştırmışız, dünyada ve Türki-ye’de yaratılan katma değerden hak ettiğimiz payı almak. Emeğinizin karşılı-ğı olan bu payın alınana kadar yapılması gereken her şey kamu güvenini sağ-layan, toplumun ileriye gitmesini sağlayan olgulardır. Bu konuda üzülereksöylemeliyim, bazı aksaklıklar yaşanıyor. Örneğin, Türkiye’de Sermaye Piya-sası Kurumu’nun sınavla denetim uzmanlığı belgesi vermeye kalkışması dün-ya standartlarına aykırıdır. Dünya standartlarına aykırıdır! IOSCO’nun bile dü-zenlediği yani sermaye piyasasının bağlı olduğu uluslararası kurul bile bu bel-genin bağımsız, tarafsız bir meslek örgütü tarafından kamu gözetimi adı altın-da verilmesini gerektiriyor. Bütün bunları yapabileceğinize olan inancımı şunokta ile tamamlamak istiyorum; bizim kanunumuzun lütfen genel gerekçe-sini herkes okusun. Gerçekten, bizim kanunumuz bugün Avrupa’nın, Ameri-ka’nın, Batı’nın kurmak istediği kamu gözetim sistemine göre dizayn edil-miştir. Mesleğimizin kamu gözetim sistemi bellidir, yetki TÜRMOB’dadır,TÜRMOB’un da faaliyetlerini yine orada bir cümle ile denetleme göreviniyürütme adına Maliye Bakanlığı’na verilmiştir. Yeni arayışlara girmek, yeniyeni farklı meslekler ihdas etmek, bizim meslek örgütümüzün kabul etmeye-ceği şeydir.

Ben bir konuda bir sevincimi paylaşarak son cümlemi söylüyorum; çıkacakTürk Ticaret Kanunu’nda en etkin olacak kesimlerden birisi Sanayi ve Tica-ret Bakanlığı bünyesindeki müfettişlerdir. Sevinçle söylemek istiyorum ki, bumüfettişlerin önemli bir kısmı bizim meslek örgütümüzün üyesidir, önemli

12

Page 20: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

bir kısmı Ankara ya da İstanbul Oda’larımızın üyesidir. Onlarında katkısıylaönümüzdeki dönemde denetim meselesini farklı boyutlara götürmek isteyen-lere “Bu denetim işi, TÜRMOB’un işidir” dedirtmeliyiz. Ben hepimizin bey-ninde, muhasebeci denetim demektir sözcüğünün yayılacağı günü bekliyo-rum. Çünkü bizim işimize sahip olmamızı istemeyenler, bu sözleri söylediği-miz zaman şununla suçluyorlar; “Aman ha, muhasebeci işini kim yapacak?”.Muhasebe işini yine bizden vakti boş olan, denetim işi az olan, Avrupa’da ol-duğu gibi, Amerika’da olduğu gibi yine meslektaşlarımız yapacak ama biz bi-liyoruz ki ana işimiz o dur. Nasıl işinizin, firmanızın sahibi benim diyorsanızmuhasebe mesleğinin de sahibi olmak denetim demektir. Bana sorarlarsa, so-ruyorlar da bazen, muhasebe mesleği nasıldır Türkiye’de, çok iyidir ve Tür-kiye’de yaşanan ekonomik, siyasal, sosyal bir çok sorunun çözümü de muha-sebecidedir. Bunların detaylarını okuyacağız ama en önemlisi, kurumsal yö-netişim, Batı’da olduğu gibi Türkiye’de de muhasebecilerin yalnız yapabile-ceği bir iştir.

Bu forumda, önemli ufuklar çizilecek, bu forumda Türkiye’ye hayırlı karar-lar oluşturacak bilgilerin oluşmasını, TÜRMOB’umuzu, odalarımızı güçlen-direcek bilgiler olmasını ama en önemlisi, siz meslektaşlarıma hem kolaylıkhem emeğinizin hakkını veren ve insanca yaşama koşullarını söyleyen özgürbir ortamın sağlanmasına katkı sunması dileğiyle hepinizi saygılar, sevgilersunuyorum, başarılar diliyorum.

Kemal SAĞ CHP Adana Milletvekili

- Sayın Bakanım, Sayın Müsteşar Muavinim,Değerli Genel Başkanım, kıymetli protokol veçok değerli meslektaşlarım. Şu anda ilk kezTÜRMOB bünyesinde bir konuşma yapıyorum,odalarda çok konuştum ama ilk defa böyle birgenel toplantıda konuşuyorum. İnanın değerliarkadaşlar, isterdim ki, TÜRMOB’da bir kuru-cu başkan olarak, bir üye olarak hepinizin şukürsüden, şu salonu bir görmenizi çok isterdimçünkü bu meslek, 25 yıl önce, 30 yıl önce katip-lik olarak görülürken bugün bir kariyer sahibimeslek haline gelmiştir. Şu kurulda, şu salonda

13

Page 21: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

bir forum yapmak her mesleğin harcı değildir, en tepeden en aşağıya doğrubu mesleğe emek vermiş, genel başkanlardan tutun Anadolu’nun ücra köşe-lerindeki odalarımızın hizmetlisine varıncaya kadar hepinizi tekrar tekrar kut-luyorum ve bu arada hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum değerli arka-daşlar.

Önce üzerimde bir görevi ifa ederek konuşmama başlıyorum, Sayın Eski Ge-nel Başkanımız ve şu anda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak Sa-yın Mustafa Özyürek bugün İstanbul’daki bir İktisatçılar Haftası konuşmasımünasebetiyle aramızda bulunamıyor, yarın gelecek, O’nun başarı dileklerinive sevgilerini sunarak konuşmama başlıyorum.

Değerli arkadaşlar artık bu mesleğe, TÜRMOB ve üyelerine, Türkiye dar gel-di, Akdeniz dar geldi, Avrupa yetmedi ve şimdi dünya çapında kuruluşlarınüyesi olmak durumundayız. Ve bu TÜRMOB, sizlerin verdiği güç ile geçenyıl Dünya Muhasebe Kongresini yapma başarısını göstermiş ve bunu tümdünyaya ispatlamıştır. Ben önce o kongreye emeğe geçenleri de burada tak-tirlerimi sunmak ve teşekkür etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, TÜRMOB sayesinde bugün Türkiye’de muhasebe mesle-ği standartlara sahip olmuştur ve bugün TÜRMOB sayesinde ve sizlerin sa-yesinde muhasebecilik hem kariyer haline gelmiş hem de işte böyle toplantı-larla gücünü, kalitesini ispatlayacak günlere gelmiştir. Ben bu formun diliyo-rum ki hepinize, adında da olduğu gibi “yeni ufuklar” açmasını, sizlere yenikaliteler kazandırmasını diliyorum. İnşallah nice yıllar bu forumlar yapılacak-tır, ben yapanları, emeği geçenleri de kutlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bir konuya daha değinip konuşmamı bitireceğim çünküben, uzun konuşmayı seven bir arkadaşınız değilim, işin özüne dokunup ge-çeceğim; Sayın Masum Türker, ben O’nun soy ismine bir ekleme daha yap-mak istiyorum, Masum Türker “Çalışkan” demek istiyorum, bu mesleğe çokkatkı koymuştur, deminki konuşmasında da gerçekten, çok önemli konularaparmak basmıştır. Ben de o konuşmaya kendi adıma imza atıyorum. GenelBaşkanımız da birçok konuyu dile getirdi, Sayın Müsteşar Muavinimizde di-le getirdi. İşte bütün bu konuları hep beraber başarırsak biz, artık geri dönül-mez bir yüksekliğe ulaşacağız ve bu mesleğe, kimse artık tek bir laf dahi ede-meyecektir.

Değineceğim son konu değerli arkadaşlar, mali tatil konusu. Evet, mali tatilkonusu bazılarımıza çok ilginç gelmeyebilir ama unutmayın ki, Türkiye’de

14

Page 22: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

meslek adına tatili olan, yanılmıyorsam ikinci meslek sahibi bizleriz arkadaş-lar. Bir tek adli tatil var biliyorsunuz ve adli tatil, bugün yargı mensuplarınıngücünün bir göstergesidir. Siz bu tatili ister yapın ister yapmayın ama bu şe-kilde, Sayın Türker’in de belirttiği gibi hem dünyada hem de ülkemizde bir-çok meslekler arasında bir önemli yere sahip olmuş durumdayız. Örnek ver-mek istiyorum; bugün Barolar Birliği’nin üyeleri bizden çok değildir, biz bu-gün 65.000’e ulaşmış üye sayımızla belki de Türkiye’nin hem kalite hem desayı olarak en önemli bir meslek kuruluşuyuz değerli arkadaşlar. Onun içinbu mali tatil, bu mesleğe verilen bir önemi gösteren işarettir, bir taçtır ve bu-nu Türkiye Büyük Millet Meclisi bizlere vermiştir. Ancak sizden, siyasetekatılmış bir arkadaşınız olarak bir ricam, bir istirhamım daha var değerli arka-daşlar; bugün avukatların ya da yargı mensuplarının Meclis’teki sayısı 100’ünüzerinde iken maliye, muhasebe veya mali müşavirlerin sayısı bugün 25’lercivarındadır. Ben bu salonda bu güzelliği yaşatan ve yaşayan sizlerin Türki-ye Büyük Millet Meclisi’nde de bu sayısal oranı yakalamanızı bekliyorum,bunu ifade etmek istedim. Bu duygularımı belirtirken tekrar bu formun niceyıllar, her geçen yıl daha iyi olmak kaydıyla devamını dilerken, foruma katkıkoyan tüm arkadaşlarımızı şahsım adına ve partim adına kutluyorum, hepini-zi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, hepinize iyi günler diliyorum değerli ar-kadaşlar.

15

Page 23: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

16

Page 24: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

17

1. ANA OTURUM

Muhasebe ve Bilgi Teknolojileri

Page 25: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

18

Page 26: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Ertan AKBAŞ Oturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi

- Değerli oda başkanlarım, sevgili meslektaşlarım bugün ve yarın ikincisinigerçekleştirecek olduğumuz 2. Türkiye Muhasebe Forumuna hepiniz hoşgeldiniz.

Forumun, I. Ana Oturumunu bildiğiniz gibi “Muhasebe ve Bilgi Teknolojile-ri” konulu. Konu hakkında sunumunu yapmak üzere Serbest Muhasebeci veMali Müşavir Arkadaşımız Sayın Oktay Aktolun’u kürsüye davet ediyorum.

Bilgi Teknolojileri ve Yönetim Bilgi Sistemi

Oktay AKTOLUN SMMM

- Sağ olun, teşekkür ederim. Değerli konuklar,sayın katılımcılar öncelikle, konuşmama başla-madan önce herkese teker teker saygılarımı su-nuyorum. Taktir edersiniz ki açılış konuşmala-rında olduğu gibi çok profesyonel konuşmacıla-rımız vardı fakat bizim için böyle bir kalabalığahitap etmek çok seyrek gerçekleşiyor dolayısıy-la eğer dilimiz sürçerse heyecandan, şimdidenmazur görmenizi diliyorum.

Benim bugünkü sunumum, sizlere sunacağımkonu, günümüzde artık işimizi yaparken sıklıklakarşılaştığımız bir takım terimler var. Bunlar ne-

dir? Bilgi teknolojileri, yönetim bilgi sistemleri. Zaman zaman birbirine ka-rışıyor, karıştırıyoruz ne olduğunu, bunlarla ilgili biraz daha detaylı bilgi ver-mek. İyi bir yönetim bilgi sistemine sahip olmak için neyin, nasıl yapmamızgerektiği konusunda yapılan çalışmaları, gelişmeleri sizlerle paylaşmak. Ön-celikle bilgi teknolojileri terimine baktığımız zaman çoğumuz iş yerinde za-ten bu konuyla ilgili belirli fonksiyonlarımız var, belirli bölümlerimiz var,özellikle Amerika’daki Bilgi Teknolojileri Kurumu, ITAA, bu konuda çok

19

Page 27: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

belirli bir tanım yapmış. Tanıma baktığımız zaman hepimiz görüyoruz, diyorki işte, “dizayn, geliştirme, uygulama, destekleme hizmetleri ve bilgisayar ta-banlı bilgi sistemlerinin yönetimi konusunda gerçekleştirilen çabaların birbütünü”.

Yine özetle baktığımız zaman kullandığımız yazılımlar, bu yazılımların içerdi-ği veriler ve bu yazılımların çalıştığı platform olan donanımların, bu platform-lardaki süreçleri çalıştıran bir fonksiyon esasında bilgi teknolojileri birimi.Yönetim bilgi sistemine baktığımız zaman ise esasında yönetim bilgi sistemi,günümüzde akademik bir disiplin. İçinde neleri barındırıyor? Özellikle insan,teknoloji ve prosedürleri barındırıyor ve yine yönetim bilgi sistemi günümüz-de nasıl yerleşti, artık nasıl kullanıyoruz kendi içimizde, kısaca MIS diye deözetliyoruz. Özellikle iş ihtiyaçlarını bilgi teknolojileri kullanarak çözme ko-nusunda ortaya çıkan platformların kısa adı MIS.

Kurumda, kurumun tabii ki büyüklüğüne göre değişmek üzere ne gibi altya-pılar var, ne gibi bilgiler var, teknoloji bu bilgileri nasıl harmanlıyor, nereler-de saklıyor, nasıl işliyor konusunda bir örnek göstermek istedim. Özellikle işişlemleri dediğimiz, “business transaction” dediğimiz belirli, operasyonelolarak yaptığımız işlemler var. Bu işlemler belirli uygulamalar aracılığıyla,belirli operasyonel veri tabanlarında saklanıyor ve bu veri tabanlarından dabizim ihtiyacımız olan, bizim için değerli olan bir ara veri tabanında saklana-rak işte o yönetim bilgi sistemi dediğimiz veri tabanına akıyor. Tabii bunun-la birlikte kurumumuzun büyüklüğüne göre değişen, kurumun belirli bölge-lerdeki operasyonları olabilir, yurtdışındaki operasyonları olabilir, buradakibilgilerin tutulduğu da “co operate data base” diye görüyoruz şemada, farklıbilgiler var. Onun dışında kurumumuz dışındaki birtakım kurumlarla bilgialışverişinde bulunuyoruz, o da yine prezantasyonda, şuradan göstereyim,“data base of external data” dediğimiz farklı veri tabanlarından buluşuyor. Veyine farklı amaçlarla kullandığımız uygulamalar var, karar destek sistemlerivar, özel raporlama yapan birtakım uygulamalar var, buralardan gelen verileryönetim bilgi sistemi dediğimiz, o bilgi teknolojileri platformları üzerindeoluşturulan, bizim talebimizle, bizim isteğimizle oluşturulan veri tabanınaakıyor. O şemayı biraz daha özetlersek, yönetim bilgi sistemi dediğimiz za-man temel anlamda 4 tane fakat kurumun yine faaliyet alanına göre farklılıkgösterecek yönetim bilgi sistemlerine sahip olabiliyoruz. Bunlara örnek ne-ler? Finansal yönetim bilgi sistemi, spesifik muhasebeye yönelik bilgi sis-temleri, pazarlama yönetim bilgi sistemi ve insan kaynakları bilgi sistemi kar-şımıza çıkıyor ve bu yönetim bilgi sistemlerinden biz ne gibi bilgiler elde edi-

20

Page 28: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

yoruz? Belirli raporlamalar elde ediyoruz. Bu raporlara örnek vermek gere-kirse periyodik olarak birtakım raporlar alıyoruz, diyoruz ki, ben spesifik biraraç satışı yapan bir kurumu ele aldım, periyodik raporlarda neler var, detay-lı günlük satış raporu var, yedek parça olabilir, servis hizmeti olabilir, bunlar-da neler var, işte sipariş numarası, müşteri numarası, kim satmış, ne zamanteslim edilecek, kaç adet, seri numarası ne, tutar ne gibi bilgiler. Yine, birta-kım göstergelere, birtakım performans indikatörlerini gösteren, anahtarlarıgösteren raporlar var, bugün itibariyle ne satmışız, bu aya ait tahmin edilengerçekleşecek tutar nedir şeklinde. Veya insan kaynaklarımızı değerlendirdi-ğimiz, onların performansına yönelik birtakım raporlar var; kim belirli dö-nemde günlük olabilir, aylık olabilir ne satmış şeklinde. Birde istisna rapor-ları olarak özetlenen birtakım raporlarımız var yönetim bilgi sistemlerinde,nedir bunlar? Belirli limitin üzerinde, belirli kriterler dahilinde yapılan rapor-lamalar, işte belirli tutarın üzerinde ne raporlamışız ona örnek bir rapor. Bir-de gerçek yönetim bilgi sistemine sahip olan kurumlarda otomatik olarak ya-pılabilen bir takım raporlamalar var, bunlar nedir? Burada bir örneği var, çokbasit bir örnek, 3’er aylık realizasyon, gerçekleşme raporu. 3’er aylık dönem-ler bazında ne gerçekleşmiş, ne bütçeleşmiş, değişim nedir şeklindeki bilgi-leri bize sunan, bunlar eğer bir kurumda gerçek yönetim bilgi sistemi varsabu tür bilgileri elde etmek, arada manuel işlem olmadan elde etmek mümkünolabiliyor.

Özetle yönetim bilgi sistemini, bilgi teknolojilerinden ayıran temel farka ba-karsak, teknolojiyi değer yaratacak şekilde kullanmak iyi bir yönetim bilgisisteminin tanımı. Eğer teknolojiyi hakikaten çok iyi kullanıyorsak, iş süreç-leriyle teknoloji süreçlerini entegre edebilmişsek biz yönetim bilgi sisteminesahip olma yolunda önemli adımlar atıyoruz demektir. Yine biraz daha temelfarklara değinmek istiyorum ben, yönetim bilgi sistemiyle bilgi teknolojileriarasında ne gibi farklar var; yönetim bilgi sistemi sadece iş süreçlerini veoperasyonları desteklemiyor artık günümüzde. Ağırlıklı olarak karar desteksistemi, rekabet stratejileri, kurumun stratejilerini içeren uygulamalara sahipyönetim bilgi sistemleri. Zaman zaman yönetim bilgi sistemi kavramına bak-tığımız zaman şunu söyleyebiliyoruz kurumun içinde; evet, bilgi teknolojile-riyle bazen karıştırabiliyoruz çünkü bildiğiniz gibi bilgi teknolojilerinde çokfazla teknik terim, çok fazla kısaltma var fakat önemli olan şunu biliyor ol-mamız lazım; yönetim bilgi sistemi esasında bir iş yönetim alanı. Biz işimizive taleplerimizi, ihtiyaçlarımız doğru tespit edemezsek, doğru ortaya koya-mazsak, teknolojiyi kullanma adına belki oluşacak olan teknolojileri, oluşa-cak olan uygulamaları yanlış tarif ediyor olabiliriz.

21

Page 29: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Artık günümüzde üniversitelerde de yönetim bilgi sistemi uzmanları yetişti-rilmeye başlandı biliyorsunuz, bunu genelde bilgisayar mühendisliği ile ka-rıştırılıyor. Bilgisayar mühendisliği daha çok teknik, daha çok yazılımın geliş-tirme teknikleri, donanımın, net-work altyapısının, iletişim altyapısının kurul-ması, bunların geliştirilmesi anlamında eğitimler vermekle birlikte. Yönetimbilgi sistemi ise iş ile işin sonucunda oluşacak olan yazılımdaki foksiyonali-tenin doğru oluşması için gereken bilgiyi bize veriyor. Yine, önemli bir fark,ERP diyoruz, “Kurumsal Kaynak Planlaması Paketleri” diyoruz, bunlara ör-nek olarak işte, SAP’yi verebiliriz, Oracle uygulamalarını verebiliriz, BA-AM, JD Edwards uygulamalarını verebiliriz, bunları da yönetim bilgi sistemiuygulamalarıyla karıştırmamak gerekiyor. Çünkü kurumsal kaynak planlama-sı uygulamalarının içinde yönetim bilgi sistemiyle ilgili hazır birtakım fonsi-yonaliteler bulunmakla birlikte, kurumun değişen ihtiyaçlarıyla birlikte butür yazılımların içinde de bu tür altyapılar oluşturulabilir.

Kurumlarımızın niye yönetim bilgi sistemine ihtiyacımız var diye baktığımızzamanda, özellikle kurum içinde oluşan uzmanlığın desteklenmesi eğer ku-rum içinde dağıtım faaliyetleri mevcutsa o dağıtım kanallarının çoğaltılması,çeşitlendirilmesi konusunda yönetim bilgi sistemini kullanabiliyoruz. Üretimsürecine servis olabilir, belirli ürünler olabilir, daha etkin, daha efektif kulla-nabiliyoruz. Firmanın hareket etme kabiliyetini hareket ettiriyoruz, nasıl art-tırıyoruz bunu? Eğer doğru bilgiye istediğimiz hızda erişebilirsek firmanın ka-rar alma hızı ve rekabette bir adım öne geçme şansı tabii ki olabiliyor. Çalı-şanlarımızı çok hızlı bir şekilde eğitebiliyoruz böyle bir altyapıya sahip oldu-ğumuz zaman. Verilerimizin doğruluğundan emin olabiliyoruz. Verilerimizindoğruluğundan emin olabilmek iyi bir yönetim bilgi sistemine sahip olmak-tan geçiyor. “İyi” kavramını biraz daha açacağım ileriki slaytlarda. Ve en so-nunda, hızlı karar verebilmek için bütün bunların hepsine baktığınız zamanhızlı karar verebilmek için iyi bir yönetim bilgi sistemine sahip olmak gere-kiyor.

Tabii günümüzde kurumların birçok problemi var, bu problemleri doğru teş-his edebilmek ve bu teşhisler sonucunda da birtakım önlemleri almak önem-li. “İyi bir yönetim bilgi sistemim yok” ya da “var ama doğru çalışmıyor” di-yen kurumlarda iyi bir yönetim bilgi sistemine sahip olunmasının temel fak-törleri neler diye baktığımız zaman 6 tane maddede ben özetlemeye çalıştım;birinci madde, işgücü yetersizliği, gerçekten hem iş tarafında hem de tekno-loji tarafında işgücü yetersizliği birinci faktör. İkinci faktör, tasarım güçlüğü.İyi bir yönetim bilgi sistemini tasarlayabilmek her zaman ihtiyacı doğru söy-

22

Page 30: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lemek ve o ihtiyacı anlayıp onu ürün haline getirmekle mümkün olmuyor. Bu-nu yaparken doğru metotları, doğru yöntemleri kullanıyor olmak lazım, me-todoloji eksikliği de buradan çıkıyor zaten. Eğer tasarımınız her şeyi kapsıyorama belirli güvenlik açıkları varsa yine iyi bir yönetim bilgi sistemine sahipolamıyoruz. Kurumumuzun içinde farklı uygulamalardan gelen çok farklı bil-giler olabilir, kurumumuz başka şirketlerle birleşmiş olabilir ya da kullandı-ğı yazılımları belirli periyotlarda değiştirmiş olabilir ama farklı uygulamala-rın, farklı yazılımların biriktirdiği bilgiler içinde kirlilikler olabilir, uyumsuz-luklar olabilir bu da önemli faktörlerden bir tanesi. Ve kuşkusuz ki, hızlı de-ğişen teknoloji ve bu teknolojiye ayak uydurma çabası da yönetim bilgi sis-teminin kalitesini etkileyenlerden faktörlerden, neden? Teknoloji mi önemli,foksiyonalite mi önemli diye baktığımız zaman, önce fonksiyonalite dahasonra teknoloji sıralamasını doğru yapıyor olmamız lazım.

Kuruma etkileri neler? Doğru bir yönetim bilgi sistemine sahip değilsek, ku-ruma nasıl etkisi var? Birinci etki eleman kaybı. Eğer süreçler doğru çalış-mazsa, normalde belirli periyotta bitirmemiz gereken işleri teknoloji altyapı-sı ya da yönetim bilgi sisteminin doğru dizayn edilmemesi nedeniyle çokuzun sürelerde hata düzelterek gerçekleştiriyorsak ciddi motivasyon kayıpla-rı oluşabiliyor. Performansımızı yanlış ölçebiliyoruz. Finansal verimi hatalıolabiliyor, en önemli noktalardan bir tanesi. Finansal veri hatalı olduğu za-man, finansal veri bir kurum için bir aracın içindeki göstergeler diye biz heptabir ediyoruz, eğer göstergeler doğruyu göstermiyorsa kurumunda bundansonraki stratejileri tamamen yanlış olabiliyor. Kurumun içindeki iş süreçlerisuiistimale açık hale gelebiliyor. Çok büyük organizasyonlarda bugünlerdekarşılaşılan temel problemlerden bir tanesi ve işler iyi gitmediği için, elemankayıp ettiğimiz için, kendimizi doğru ölçemediğimiz ve doğru ölçeklendire-mediğimiz için müşterilerimizle olan ilişkilerimiz zarar görüyor, repitasyo-numuz kayıp oluyor. Ve sonucunda birtakım yaptırımlara maruz kalabiliyo-ruz.

İyi bir yönetim bilgi sistemine sahip olmak için ne gerekiyor diye konuyayaklaştığımız zaman, kesinlikle söylenen tek şey var, “doğru bilgi teknolojisisüreçlerine” sahip olmamız lazım. Tabii olaya şöyle yaklaşmamak lazım, “yabilgi teknolojisi süreçleri bizim de konumuzla ne alakası var?”, değişen çağ-da, değişen teknolojide yeni yaklaşımların gündeme geldiği 2000’li yıllardaartık bilgi teknolojisi süreçlerinin içinde, sadece bilgi teknoloji çalışanları yokmaalesef, tüm iş süreçlerinden aktif katılım, özellikle finans ve muhasebe ko-nusunda katılımın çok daha üst düzeyde olması gerekiyor.

23

Page 31: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Peki bilgi teknolojisi süreçleri niye çalışmıyor ya da neden farklı dizayn edil-miş diye baktığımız zaman, rekabet olmama nedenlerinden bir tanesi, çok hız-lı rekabet, çok hızlı değişen rekabet. Dolayısıyla süreçleri çok doğru dizaynetmek, çok doğru oluşturmak gerekiyor bilgi teknoloji süreçleri açısından.Hızlı ürün geliştirme, değişen ihtiyaçlar, teknolojinin değişmesi, anlık karar-lar, bugün farklı bir biçimde bilgiye erişmek istiyoruz, yarın çok daha farklı.Kontrol ihtiyacı, çok farklı şekilde bilgiyi kontrol etmek istiyoruz. Bilgi, çokhızlı değişiyor. 5 dakika önceki bilgiyle 5 dakika sonraki bilgi arasında çokciddi farklar olabiliyor. Müşterimizi farklı şeyler talep edebiliyor. Uyum sü-recinde farklı yaptırımlar gelebiliyor. Talepleri elememiş olabiliriz veya enönemli faktörlerden bir tanesi de patron istekleri. Tabii bunların sonucundagereksiz yatırım, metodolojiyi uygulayamama, standart eksikliği, problemler-deki artış, veri kaybı gibi problemler karşımıza çıkıyor.

Artık iş süreçleriyle bilgi teknolojilerini entegre eden, iş ihtiyaçlarına görekurumun stratejisine, kurumun vizyonuna, kurumun misyonuna göre bilgiteknoloji stratejilerinin oluşmasına, oradaki iş-yapış şeklinin oluşmasına yar-dımcı olan ve bugünlerde sıklıkla duymaya başladığımız birtakım metotlardan,birtakım standartlardan bahsetmek istiyorum, kısa kısa, sizleri çok sıkmadan.Bunlardan bir tanesi ITIL. Bilgi teknoloji süreçlerine iş süreçlerini entegreetmek için bir metot sunuyor, çok daha stratejik, çok daha yüksek seviyedenbir yaklaşım, detaylara çok fazla girmiyor. Bir diğeri BS 7799, ISO 17799 dadiyebiliriz, TSE’nin de yine 7799 adıyla bu standarda dahil olduğunu görü-yoruz, bilgi güvenliği anlamında belli standartlar sunuyor. Özellikle teknolo-ji altyapısı ve fiziksel güvenlik anlamında da belirli standartları gündeme ge-liyor. Eğer kurumumuz çok yoğun bir yazılım geliştirme faaliyeti içindeyse,kendi yazılımlarını kendisi geliştiriyor ve özellikle de bu yazılımları müşteri-lerine de kullandırıyorsa. Kaliteyi sağlamak ve doğru fonsiyonaliteyi sağla-mak için geliştirilen birtakım standartlar var, CMM yani “Capability Mutua-lity Model”, yazılım geliştirme sürecindeki olgunluk seviyesini, kaliteyi oluş-turmaya yarayan bir metodoloji. Check-IT, yine yazılım geliştirme faaliyetle-riyle alakalı. Ve bugünlerde en çok duymaya başladığımız “KOVİT”, tüm tek-noloji süreçleri ve iş süreçlerini de içine alan bir genel yaklaşım.

ITIL’ın içeriğine bakarsak, ITIL’ın içeriğinde 7 kitapçık şeklinde oluşturul-muş belirli metotlar, belirli standartlar var, 10 tane alana fokus oluyor bu 7kitap, 2 tanesi bizi çok, direk yakından ilgilendiriyor, özellikle finans süreci-ni, “Hizmet Destek Ve Hizmet Sunumu” bölümü. Bunun içinde neler var?Teknoloji fonksiyonunun, teknoloji departmanının belki de, olay yönetimi,

24

Page 32: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

sorun yönetimi, konfigürasyon yönetimi, değişim yönetimi, sürüm yönetimi,hizmet seviyesi yönetimi, finansal yönetim, bilgi teknoloji hizmetleri için fi-nansal yönetim, kapasite yönetimi, hizmet sürekliliği yönetimi, kullanılabilir-lik yönetimi şeklinde belirli alanlarda sunduğu metotlar, önerdiği süreçler vebu sürecin üzerindeki kontroller var.

17799’a baktığımız zaman özellikle kurumlarda güvenlik politikasının, gü-venlik politikası deyince tabii sadece fiziksel güvenlik değil, çok küçük birkısmı esasında fiziksel güvenliği ilgilendiriyor, önemli olan bilgi güvenliğipolitikasının, bilgi varlıklarının sınıflandırılmasını, kontrol edilmesini, personelgüvenliği, iletişim ve operasyonel sistemlerin güvenliğinin nasıl oluşturul-ması, hangi adımlardan geçilerek bu güvenliğin elde edilmesi gerektiğini, uy-gulamalara erişim kontrolü, sistem geliştirme süreci, bakımı gibi alanlardabize sadece güvenlik odaklı birtakım metotları sunuyor.

Check-IT ve CMMI daha önce dediğim gibi çok yoğun kurumlarda yazılımıngeliştirme sürecindeki olgunluk seviyesini ortaya çıkartan metodolojiler.

Şimdi KOVİT’e biraz daha bakarsak, KOVİT’i özellikle kurumlardaki iş sü-reçlerini tanımlayan, biliyorsunuz COSO dediğimiz bizim bir iç denetim yak-laşımı var. Tüm iş süreçlerine etkin olamadığı ve bilgi teknoloji süreçlerinikapsayamadığı için COSO, KOVİT diye bir IT yönetişim modeli ortaya çı-karmış fakat bu IT yönetişim modelinin içinde sadece bilgi teknoloji süreçle-ri yok daha öncede söylediğim gibi. IT Governance Institute tarafından orta-ya konmuş, 1996’da ki, çok yeni, 10 yıl olmuş ilk kez yayınlandı, şu anda 4.Versiyonu var, 4.1 Versiyonu yakında açıklanacak. Yaklaşımı çok basit diyorki, ben teknoloji fonksiyonumu, teknoloji süreçlerimi KOVİT ile yönetirsemçok şeffaf bir yönetim şekli uygularım, şeffaf yönetim şeklini uygulamamınbana avantajı ne, bizlere avantajı ne? Denetlenebilir, izlenebilir, performansı-nı ölçülebilir bir teknoloji sürecine sahip olurum. Ve bu sürecin altında da 4ana alan, bunun altında 34 detaylı alan ve 318 tane de kontrol hedefi sunmuş.Tabii bunları bu KOVİT metodolojisine veya diğer metodolojilere hiçbir ku-rumda A’dan Z’ye uygulamak mümkün değil, mantıklı da değil. Önemli olankurumun ihtiyaçlarına göre bizi ilgilendiren kısmını alıp bunları hayata geçir-meye çalışmak, tabii ki bir ön değerlendirmeden sonra.

Bu temel 4 alanına bakarsak KOVİT’in planlama-organizasyon, tedarik veuygulama, destek ve servis, izleme ve değerlendirme diye alanları var. Bualanların altında da çok fazla detayda kontroller, uygulama alanları mevcut.Finansal süreç finansal verinin bulunduğu süreç diye bakarsak, bizi en fazla

25

Page 33: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ilgilendiren alanlardan bir tanesini ben örnek olarak aldım, “tedarik ve uygu-lama alanı” diye geçiyor. Kurumunun içindeki ihtiyaçların belirlenmesi, ihti-yaçlar belirlendikten sonra teknoloji stratejisinin belirlenmesi yani “böyle birihtiyacımız var, dışarıdan mı alacağız, kendimiz mi geliştireceğiz, alternatifkaynaklar neler, nasıl fizibilite yapmamız lazım, dışarıdan alırsak maliyeti ne,içeride yaparsak maliyeti ne, stratejik açıdan hangisi doğru”, bu tür fizibiliteçalışmalarının yapılıp risk, fayda, maliyet analizlerinin yapılması ve “biz ya-palım veya satın alalım” kararının verilmesi süreçleri detaylı olarak tanımlanı-yor. Ve tabii ki bunları yaparken işin aciliyeti, işin önceliği, her iki taraf açı-sından ortaya konulan iş planı, bu projelerinin sponsorunun kim olacağı, kigenel anlamda finansal projelerde özellikle, finans tarafının proje sponsoruolması, muhasebe tarafının sponsoru olması önemli, kim ne zaman olaya ka-tılacak, ne zaman uygulamalar test edilecek ve teslim alınacak iş sahibi tara-fından ve kullanılmaya başlanılacak, bu önemli. Özellikle, tabii şunu da her-halde takip ediyoruzdur, bankalarda özellikle, küçük bir denemesi yapıldı buçalışmanın 2005 yılında, 2006 yılından itibaren de KOVİT esaslı denetime debankalarda BDDK’nın yönetmelikleri sonucunda başlandı.

Benim sunumum bu kadar, dinlediğiniz için çok teşekkür ederim, saygılarım-la.

Bilgi Teknolojilerinin Tasarımcısı, Kullanıcısı, Yöneticisi ve Değerlendiricisi Olarak Muhasebecinin Fonksiyonu

Doç. Dr. Serdar ÖZKAN

- Hepinize saygılar sunuyorum, efendim. “BilgiTeknolojilerinin Tasarımcısı, Kullanıcısı, Yöneti-cisi ve Değerlendiricisi Olarak MuhasebecininFonksiyonu” gibi bir başlık gerçekten uzun amamuhasebe meslek mensubunun hangi alanlarlabilgi teknolojisi ile iç içe gelmesi gerektiğini or-taklaması bakımından önemli bir başlık. Şimdibu çalışma tasarlanırken acaba işte dünyada bil-gi teknolojisi ile muhasebecinin ilişkisini anla-tan akademik raporlara mı bakmak gerekir, ma-kalelere mi bakmak gerekir, çalışmalara mı bak-

26

Page 34: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

mak gerekir diye düşündük ama daha sonra şunun doğru olduğuna karar ver-dik; IFAC’ın bununla ilgili raporları var. IFAC sizin de, hepiniz bildiği gibi,sizin de meslek mensubu olarak aslında üyesi olduğunuz TÜRMOB’un dasaygın bir üyesi olduğu Dünya Muhasebeciler Federasyonu ve yıllardır mu-hasebe mesleği ile ilgili pek çok alanda çalışma yapıyor. En son ve en güncelçalışmalarından bir tanesi, “Bilgi Teknolojisi ve Muhasebe Mesleği”. Bu ra-porları esas alalım dedik, hem de uluslararası alanda yayınlanmış meslekmensubunu doğrudan ilgilendiren bu raporların ülkemiz meslek mensupları-na da bir şekilde aktarılmasını sağlayabilmek için.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum; 2 günlük Forum programında siz de bak-mışsınızdır, görmüşsünüzdür, ilk sunumlar bilgi teknolojileri üzerine ayrıldı,daha sonra muhasebe standartlarıyla ilgili bir bölüm var, bir oturum var, eği-tim standartlarıyla ilgili oturum var, kalite güvencesiyle ilgili bir oturum var,daha birçok muhasebe ile ilgili toplantılar var, geçende yine, geçen yılki Fo-rum da vardı, orada da pek çok konu var, şunu açıklıkla söylemek gerekir kimuhasebe standartları, denetim standartları, kalite-kontrol, kalite-güvencesi,muhasebe eğitimi bunların hepsinin temelinde bir varsayım var; mutlaka vemutlaka muhasebe meslek mensubu zaten bilgi teknolojisi ile iç içe olmakdurumunda. Yoksa uluslararası muhasebe standartlarını kolaylıkla uygula-mak, uluslararası denetim standartlarını kolaylıkla uygulamak, kalite-güvencesistemi kurmak gibi şeyler gerçekten çok maliyetli ve meslek mensubununçok zorlanacağı şeyler haline gelir.

Şimdi bilgi teknolojisi yine IFAC’ın tanımıyla yani bu çalışmanın tanımıylaşöyle tanımlanıyor ya da şunları kapsıyor; donanım ve yazılım ürünleri, bun-lar hepimizin bildiği bilgisayar parçaları ve yazılımlar, bilgi sistemi işlem vesüreçlerin yönetimi, çok önemli insan kaynakları ve bilgi sistemiyle ilgili be-ceriler, burada insan kaynakları dediğimiz zaman öncelikle hemen muhasebemensubunu koymamız gerekiyor bilgi teknolojisiyle ilgili muhasebe mensu-bu açısından bakıyorsak işe. Ve hemen de şunu söylememiz gerekiyor; muha-sebe meslek mensubunun sahip olması gereken beceriler. Neler var? Bilgi sis-teminin geliştirilmesi, bilgi sisteminin işletilmesi, bilgi sisteminin yönetimive bilgi sisteminin kontrolü, bunlar bilgi teknolojisinin bileşenleri olarak ta-nımlanıyor. Dolayısıyla bilgi teknolojisi dendiğinde yalnızca bilgisayar, yal-nızca yazılım gibi şeyleri anlamak yerine bu bakış açısıyla bakmamız gereki-yor, dolaysıyla muhasebe meslek mensubu bilgi teknolojisinin aslında bir par-çası.

27

Page 35: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Şimdi bilgi teknolojisi ve muhasebe çevresini biraz konuşmak lazım, bu bil-gi teknolojileri muhasebe çevresinde neler oldu, neler yaptı? Şöyle söyleye-lim, bilgi teknolojileri gelişmenin son derece hızlı olması ve kapsamının gide-rek genişlemesi muhasebe meslek mensuplarının bu alanla ilgili becerilerinide aynı hızla geliştirme gereğini ortaya çıkarmıştır. Ve muhasebe meslek men-supları, bilgi teknolojisi bileşenlerini kullanmanın yanında sadece kullanıcıolarak değil aynı zamanda yönetici olarak, aynı zamanda danışman olarak vegüvence sağlayıcı görevlerle her boy ve her tipteki örgütte bilgi teknolojisinikurulması, adaptasyonu, yayılımı ve kullanımı konusunda önemli rol oyna-maktadır. Muhasebe meslek mensubundan beklenen üzerine aldığı işi veyasözleşmeyi diyelim, genel anlamıyla yerine getirecek düzeyde yetkinliğe sa-hip olmasıdır ve bilgi teknolojisi konusunda hem muhasebe meslek mensubuadaylarının, bu çok önemli, hem muhasebe meslek mensubu adaylarını hemde meslek mensuplarının günün gerektirdiği bilgi ve beceriye sahip olmasıgerekir. Şunu özellikle vurgulamak gerekiyor, meslek mensubu olduktan son-ra muhasebecisinin zaten bilgi teknolojisi ile işi belli ama muhasebe mesle-ğini yapmak isteyen adayların da daha genç yaşlarda, daha kariyerinin ilk ba-samaklarında bu önemli olgunun farkına varıp kendi eğitimlerini ve kendi ka-riyerlerini bilgi teknolojisiyle bir araya getirerek olgunlaştırması gerekiyor,ona özellikle vurgu yapıyor.

Şimdi bilgi teknolojisi alanında çok dikkat çekici gelişmeler var, bunlar tabiiözellikle muhasebe meslek mensubunu ilgilendirmesi bakımından sıralandı.Bir kere etkin donanım ve yazılımlara kolaylıkla ulaşabiliyoruz, artık bilgisa-yarlar satın alınabilir durumda, hepimizin masasında, ofisinde birden fazlabulunuyor. Yeni veri toplama ve depolama teknolojileri gelişti, işte biliyoruz,çok küçük alanlarda çok yüksek miktarlarda bilgiler artık toplanabiliyor. Çe-şitlenen multi-media uygulamaları dediğimiz, artık bilgiler sesli, görüntülüolarak, değil mi efendim, bunlar aktarılabiliyor. Ve bilgi teknolojileri ile ile-tişim teknolojileri de birbirleriyle uyumlu çalışıyor yani bilgisayarınızda bil-giyi üretebiliyorsunuz, sonrada yine bilgisayarınız yoluyla bilgi teknolojisi,iletişim teknolojisi kullanarak başka bir yere gönderebiliyoruz, onlar dauyumlu çalışıyor. Ve e-mail ve internet yoluyla bireyler bireylere, bireyler ör-gütlere, örgütler örgütlere artık ağlar yoluyla bağlanabiliyor. Ve bilgisayar or-tamında işlenmiş bilgiye yerinden veya uzaktan ulaşabiliyoruz, bugün artıke-beyanname gibi şeyler zaten meslek mensubunun çok yakından tanıdığı vekullandığı araçlar. Muhasebe yönetimi ve stratejik diğer alanlara yönelik bil-gi sistemlerinin yaygınlaşması, şunu söylemek gerekiyor; artık, mesela iştekonuşuyoruz, biraz öncede Oktay Bey de söylemişti, muhasebe yazılımında

28

Page 36: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

bitmiyor iş, işletmenin bütün süreçlerini kapsayan yani pazarlama, satın al-ma, üretim, bütün süreçlerini kapsayan bilgi sisteminin entegre edilmesi ça-ğına geldik. Ve bilgisayar destekli yazılım mühendisliği, işletme mühendisli-ği çalışmaları, uzman sistemler sidir ağları ki, bunlar akıllı sistemler yani ka-rar vermeye, destek vermek üzere geliştiriliyor. Hemen şunu söylemek isti-yorum, mesela bizim fakültemizde işte yüksek lisans, doktora yapan öğren-ciler olduğunda muhasebe yönünde tez yazmak isteyen öğrenciler işte bizeatanırlar, değerli hocalarıma atanırlar. Şimdi yeni bir gelişme var ya da bizdebir süreden beri devam ediyor, şimdi mühendis kökenli master yapan öğren-ciler muhasebe tezi yazmak için başvuruyorlar hatta en son bir tane endüstrimühendisliği doktora öğrencimiz, özellikle bizimle çalışmak istiyor çünküçalışma yapmak istediği alan, iç kontrol ve iç kontrol sistemi üzerine yoğun-laşmak istiyor, “ben” diyor, “diğerlerini halledebilirim hocam, önemli olandiğer işletme süreçlerinin tamamını muhasebeyle birleştirip, birleştiremeye-ceğim, böyle bir yeteneğim varsa onu ortaya çıkarmak istiyorum” diyor ki,trendi yani gelişmeyi görmüş olduklarından dolayı çok sevinçliyiz.

Kurumsal kaynak planlaması, ERP ve müşteri ilişkileri yönetimi, CRM dedi-ğimiz sistemler artık kullanılıyor. On-line depo işlemleri hepimiz biliyoruz,elektronik veri değişimi, elektronik faturalama, ödemeler, fon transferi gibisistemler yine bunlar yine muhasebe, bilgi teknolojisi alanındaki gelişmeler.

Şimdi bilgi teknolojisi alanındaki gelişmelerin muhasebe mesleğine etkialanları nelerdir? Bir kere örgütlerin yapılandırılması, yönetilmesi ve faaliyet-leri etkilenmiştir. Yani örgütlerin şemaları değişmiştir, iletişimin yönü değiş-miştir, iletişim işte, her zaman aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya, o hiye-rarşik yapı bozulmuştur, yatay haberleşme imkanları doğmuştur. İşletmelerişte deposu Türkiye’de, satış elemanı işte Amerika Birleşik Devletleri’ndemüşterisi İtalya’da olabilir hale gelmiştir, bu son derece değişik ve muhase-be mesleğini derinliği etkileyen gelişmedir.

Muhasebe işlemlerinin doğası ve ekonomik yapısı değişmiştir, muhasebe iş-lemleri de karmaşıklaşmıştır. Hele dünya geneline yayılmış işletmecilik faali-yetleri varsa işletmeler işletmelerle, kişiler işletmelerle hatta bir işletmenindeğişik birimlerinin dünyanın her yerine dağıldığı bir durumda muhasebeci-nin bilmesi gereken, muhasebecinin kavraması gereken ekonomik işlemlerlegelişmiştir.

Meslek mensuplarının içinde yer aldığı çevrenin rekabet yapısı ve hiç kuşku-suz, meslek mensupları rekabetçi bir çevrede artık faaliyet göstermektedirler

29

Page 37: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ve meslek mensuplarının birbirleriyle de rekabet edebilmeleri bakımından bil-gi teknolojilerini kullanarak muhasebeden beklentisi olan gruplara daha kali-teli bilgiyi daha hızlı zamanda vermeleri ihtiyacı onlara karşı getirilmiştir.Dolayısıyla meslek mensuplarının hani konuşulur ya “haksız rekabet var bi-zim mesleğimizde”, o haksız rekabetin ortadan kaldırılabilmesinin koşulların-dan bir tanesi de verilen muhasebe mesleği ya da muhasebe meslek mensu-bunun verdiği hizmetin çeşitlendirilmesi, farklılaştırılmasıdır. Biraz önce Ok-tay Bey bazı raporlar gösterdi, değil mi, böyle bilgisayardan alınmış, işte oözel raporları biz eğer meslek mensubu olarak bizden beklenenleri ya da de-ğişik özel raporlar tasarımlayarak verebilirsek yine bilgi sistemleri kullanarako zaman farkı ancak yaratabiliriz diye düşünüyorum. Ve meslek mensubu içinyeni fırsatlar doğdu, bir kere bilginin üretilmesiyle bilgi sisteminin tasarımı.Artık şunu söylemek lazım, muhasebecinin içerisinde bulunmadığı bir bilgisistemi tasarımı, işletme içerisinde başarılı olamamaktadır. Değişik sebepler-le işletmelerle birlikte oluyoruz ya da görüşmeler yapıyoruz, işte “muhasebeyönlü bir problemimiz var hocam” ya da tanıdık ağabeylerimiz, “bir baksanya Serdar, ne dersin, bizim muhasebe yönlü problemimiz var, konuşalım”.Muhasebe yönlü problemini konuşmak için muhasebecilerin dışında herkesiçağırıyorlar, bir de beni çağırıyorlar, muhasebecileri bırakmışlar. Çünkü mu-hasebeciler öyle bir şekilde yaratılmış ki işletme içerisinde, imaj olmuş ki,onlar yasal belgeleri hazırlarlar, işletmede ürün satan, ürün geliştiren mühen-disler, üretim mühendisleri, üretimciler muhasebe ile apayrı bir dünya içeri-sine girmişler. O zaman diyoruz ki, işte problem yaşamanızın asıl sebebi bu,muhasebecilerin, mali müşavirlerin, işletmenizdeki muhasebe kadrosununsizin diğer süreçlerinize entegre olmaması. Bazı eğitimler var şimdi çok damodadır, dünyanın da her yerinde finansçı olmayanlar için finansman, muha-sebeci olmayanlar için muhasebe falan diye, şirketler istediklerinde derler ki,“Hocam, biz şimdi bu grubun içerisine muhasebeci olmayanları koyuyoruzdolayısıyla yani finansçı olmayanları koyuyoruz, finansçı, muhasebeci olanla-rı koymuyoruz” derler, biz de deriz ki, “hayır, asıl onlarında o eğitimin, oprogramın içerisinde bulunması gerekir” çünkü biliriz ki pek çok işletmedemuhasebe problemi yok, muhasebecilerle işletmede diğer çalışanlar arasındailetişim problemi var. Birbirlerini anlama problemi var, birbirlerine yakınla-şamama, birbirlerini anlayamama problemi var, onları çözmek için aslındamuhasebeyle ilgili bir eğitim vermeye gitmişken aslında iletişim ile ilgili birproblemi çözüp rahatlıkla fakülteye geri dönebiliyoruz, durum bu.

Dolayısıyla diyoruz ki, bilginin üretilmesiyle bilgi sistemi tasarımı anlamındamuhasebeci kesinlikle rol alıyor, bilgi sisteminin yönetimi ve kontrolü anla-

30

Page 38: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

mında da muhasebeci rol alıyor ve bilgi sisteminin değerlendirilmesi alanın-da da yine muhasebe meslek mensubuna yeni görevler düşüyor. Bunlar mu-hasebe meslek mensubu için yeni düzende, yeni iş hayatında, modern iş dün-yasında ortaya çıkan fırsatlar. Şimdi bunları biraz konuşalım; bir kere tasarımıdemişiz, bilgi teknolojilerinde artan gelişim, artan bilgi kaynakları ve bilgiyeulaşmadaki kolaylık. Muhasebeciler, özel işletme karları için daha zengin bil-gi setleri oluşturabilmekte. Tabii bilgiyi toplamak kolaylaştıkça, bilginin de-polanması da kolaylaştıkça muhasebeci zamanının önemli bir kısmını bilgiyiişlemekle geçirebiliyor ve meslek mensuplarının bakış açıları da gelişiyor vemeslek mensupları yalnızca finansal veya muhasebe, parasal bilgilerle değilfinansal olmayan bilgilerle de çalışmaya başlıyor. İşte bu ne demek? Üretimsistemiyle muhasebe sistemine entegre olması, dolayısıyla üretim sistemindeortaya çıkan örneğin “frenin” muhasebe sistemi içerisinde uygun bir şekildeaktarılabilmesi. Bilgi teknolojileri her geçen gün rekabetçi avantaj aracı ola-rak görülüyor, muhasebe meslek mensupları geniş işletme bilgileri ve finan-sal becerileri sayesinde stratejik bilgi sistemleri, kontrol sistemleri, yasal dü-zenlemeleriyle ilgili danışmanlık verebiliyor. Bugün artık işletmelere eğer enbasitinden bir bilgisayar yazılımı alınacaksa, eğer diğer süreçlerle bile ilgiliolsa muhasebecinin fikrini sormak gerekiyor, büyük gelişmiş işletmeler za-ten bunu yapıyorlar. muhasebeci, o takımın, o ekibin bir parçası.

Ve muhasebe meslek mensupları, bilgi teknolojileri kontrolü konusunda etkinişletmecilik bakış açıları ekleyebilirler. Mühendisler son derece değerli insan-lar, diğer alanlarda çalışanlar işte mezuniyet, eğitim alanlar son derece başa-rılı insanlar fakat işletme içerisine gelindiğinde muhasebeciyle entegre çalış-madıkları taktirde işletmenin performansını, işletmenin başarısı üzerine olum-suz etkileri oluyor. Daha başarılı, daha performanslı sonuçlar alınabilecekkenbunlar alınamıyor, en önemli sebeplerinden bir tanesi, muhasebecinin iletme-dik bilgi sistemi tasarımı içerisinde rol almamış olması. Hatta şunu da söyle-yeyim, şimdi bu bilgi sistemlerinin gelişmesi, bilgi teknolojilerinin gelişme-si muhasebe bilgisi konusunda demokrasiyi yaratmıştır. Çünkü işletmelerinönemli bir kısmı, şöyle bir şey vardır; pazarlamacılar, satışçılar, üretimciler,muhasebe ile ilgili herhangi bir bilgi bilmezler, muhasebe departmanının ka-pısı da çoğu zaman kapalıdır, “biz, yasal belgeleri yapıyoruz” deyip o alanamuhasebeciler diğerlerini pek bulaştırmamışlar, hepinizi, çoğunuzu tenzihediyorum en azından öyle söyleyeyim artık öyle bir şey yok, artık kurulan en-tegre sistemlerle herkes ihtiyacı olan bilgiyi hemen, hemen ulaşabiliyor. Do-laysısıyla muhasebecinin böyle bir tasarım içerisinde yer alması lazım, üstelikişini de muhasebecinin kolaylaştırıyor. Bilgi sistemi yönetimi ve kontrolü, bir

31

Page 39: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

kere bilgi sisteminin yönetimi aslında çok teknik bir şey değil yani bilgi sis-teminin yönetimi dediğimiz zaman işte bilgi teknolojisiyle ilgili çok detaylıbilgilere sahip olmak gerekmiyor, detaylı bilgilere sahip olanlar zaten vardır.Fakat yeter ki muhasebe meslek mensubu o detaylı bilgilere sahip olanlarlaberaber sistemin işletilmesini sağlayabilsin. Bir kere bilgi teknolojisi yatırı-mını yapalım mı, yapmayalım mı, o karara yardımcı olsun, örgütsel değişimeuyacak, uymayacak mı bilgi sistemi onunla uğraşsın ve bilgi birikimini yö-netsin.

“Muhasebe meslek mensupları, bilgi teknoloji ve tekniğine sahip olmayan üstdüzey yönetim veya fonksiyonel yöneticiler ile işletme altyapısından mahrumolan teknoloji uzmanları arasındaki iletişim boşluğunu kapatır”, çok önemlibir cümle. Çünkü kabul etmek gerekir ki teknik bilgiye sahip olup muhasebeveya finansal bilgiye sahip olmayan hatta işletmenin diğer alanlarıyla ilgilibilgiye sahip olmayanlarla muhasebeci, o, olmayanları birbirlerine bağlar.Şimdi şunu söylüyoruz, mesela uluslararası finansal raporu artık, özür dile-rim, Türkiye muhasebe, finansal raporlama standartları konuşurken şunusöylüyoruz “işte, bu muhasebe standartları en büyük ne değişiklik getirdi?”.Valla değişikliklerden en önemlilerinden bir tanesi, işletmede muhasebe po-litikalarının oluşturulması gerekiyor diyoruz. Yani nasıl? Soruyoruz, ISO9000’niniz var mı? Kalite politikanız var mı? “Var”, astınız mı çerçeveyi, “as-tık”, şimdi sıra muhasebe politikalarına geldi. Mesela hasılat standardına gö-re eğer hasılatınızı hangi koşullar gerçekleştiğinde yazacağınıza baştan kararverip, onu bir politika haline getirmediyseniz bunu muhasebeleştirmek, dahasonra bunun denetimine yardımcı olmak söz konusu olmayacağından diyoruzki, muhasebeciler, işte satış elemanlarıyla veya pazarlama departmanıyla içiçe çalışarak bir satış ile ilgili bir muhasebe politikası oluşturabilecekler di-yoruz.

Bilgi sisteminin değerlendirilmesi; bir kere bu, meslek mensubunun iç ve dışdenetim anlamında aldığı rollerle ilgilidir ve sistem ulaşılabilirliği, güvenliği,bütünlüğü, dayanıklılığı, bilgi bütünlüğü ve bilginin de gizliliğinin de sağlan-ması, sistem kaynaklarının etkin kullanılması gibi kontrolleri içerir. Son dere-ce önemlidir! Sayın Masum Türker biraz önce söylemişti ki, “muhasebe mes-leği aslında, denetim mesleğidir” ama siz de takdir edersiniz ki, denetim ya-pılmaya gidildiğinde o işletmenin güvenilir bir bilgisayar teknolojisi, bilgiteknolojisi yoksa o güvenilir, güvenilmez veya güvenliğinle ilgili sorun olanbilgi teknolojisinden alınmış raporlar da, raporların da güvenliği sorgulanırdurumdadır. Dolaysısıyla bakıyoruz şimdi denetim ile uğraşan, özellikle o

32

Page 40: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

alanda çalışan firmalar, finansal tablo denetimi yapacak personel alımının daötesine geçmişler, bilgi teknolojisinin denetimini yapacak teknik personelinde istihdamını yapıyorlar. Durum şuna döndü; muhasebe firmaları aynı za-manda mühendisleri de istihdam ediyorlar ki, onlar önce gidilsin, işletmede-ki bilgisayar teknolojisinin güvenliğini araştırsın, eğer onda sorun yoksa obilgi teknolojisinden çıkan rakamların veya bilgilerin üzerinde denetim faali-yeti yapılabilsin. Aksi takdirde anlamsız. Dolayısıyla muhasebeci ve şöylesöyleyelim, muhasebe meslek mensubu da o alanla ilgili kontrol faaliyeti içe-risinde bulunmalı, bir de şunu söyleyelim, artık bazen literatürde karşılaşıyo-ruz, “melez muhasebeciler” diyebildiğim bir grup insan var. Bunlar şunlar;bakıyoruz mühendis olmuş sonra muhasebe yönünde eğitimi alıyorlar uzunuzun, mesela yüksek lisans programlarına katılıyor dünyanın başka yerlerin-de sadece bizim ülkemizde değil. Veya avukat olmuş ama yine geliyor uzunuzun muhasebe eğitimi alıyor veya başka bir alanda eğitim almış, gelip me-sela tıp doktoru olmuş gelip muhasebe ile ilgili eğitim alıyor, sebebi bir has-tane kuyruklarında oradaki faaliyeti yürütemeyeceğinden, işletmenin hangialanıyla öncelikle ilgileneyim diye düşündüğünden gelip muhasebe eğitimialıyor. İşte bunlar bakın veya bilgi-işlemciler işletmelerde, onlar da yine mu-hasebe ile ilgileniyorlar hatta onların muhasebeciliği nerede başlıyor, neredebitiyor fonksiyonel olarak tartışılıyor fakat meslek mensubu olarak bizimmesleğe sahip çıkma adına ve onların da bilgi açığını kapatma, onlarla ortakçalışabilme anlamında bu değerleme fonksiyonuna dikkat etmemiz gerekiyor.

Meslek mensuplarının aldığı roller nelerdir? Bunlar da tanımlanmış, kullanıcıolarak finans vericisi, finansal kontroller, vergi uzmanı, icra-iflas uzmanı, bil-gi analisti gibi alt başlıklar koyulmuş, güvence sağlayıcı ve değerlendirici ya-ni kontrol eden olarak iç finansal veya faik denetçisi, bilgi teknolojisi değer-lendiricisi, denetçi diye. Yönetici olarak ise bilgi yöneticisi, veri merkezi yö-neticisi diye. Tasarımcı olarak muhasebecinin rolü finansal bilgi sistemi tasar-layıcı, bilgi mühendisi, işletme dışı danışman gibi.

Şimdi muhasebe meslek mensubunun, bu faaliyetleri veya rolleri üstlenebil-mesi için bazı bilgi ve becerilere sahip olması gerekiyor. Bu çok uzun bir ra-por aslında, o uzun raporun bütün detaylarını burada söylemek mümkün de-ğil fakat biz en temel, en genel anlamıyla bunu hatırlatmak istedik ya da sizinbilgilerinize de sunmak istedik çünkü bugün Almanya’da da buna benzer birforum yapılıyor olsaydı, bu konu eğer anlatılıyor olsaydı yine bunlar tartışıla-caktı yani Fransa’da da, Amerika’da da, Filipinler’de de durum bu. Bilgi tek-nolojileri için genel bilgi ve beceriler; mesleki görevler hem bilgi teknolojisi

33

Page 41: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

kavramlarını bilmeyi hem de bilgi teknoloji uygulamalarına ilişkin becerileresahip olmayı gerektirmektedir, bilmek ile beceriye sahip olmak arasında birfark yaratmış, hem bileceksiniz hem de o bilgiyi kullanabilme becerinizi ge-liştireceksiniz. 1990’lı yılların sonlarında Amerikan Yeminli Mali MüşavirlerBirliği, Amerikan Mali Müşavirler Birliği deyin, bizim TÜRMOB’un Ame-rika’daki versiyonuna ya da karşılığı rapor hazırlamışlardı, “kimler muhase-beci olmalı” diye. O raporda şöyle sıralanıyordu; 1, analitik yetenekleri olaninsanlar, birinci sırada, 2. ve 3. sırasını karıştırabilirim ama sonunda aynı tepe-ye çıkacak, 2. sırada, iletişim yeteneği güçlü olanlar yani siz istediğiniz kadarmuhasebeyi çok iyi bilin eğer iletişim yeteneğiniz, insanlarla olan iletişimi-niz doğru yönde yürümüyorsa bir takım içerisinde yer alamayacağınızdan do-layı fayda da sağlayamayacaksınız, iletişim yeteneği. Ve bilgi, bilgisayar tek-nolojisi ile olan yakınlığınız, 3. sıra. 4. sırada ise muhasebe bilgisi. Deniliyorki, “muhasebe bilgisi nasılsa bir şekilde alırsınız, önce muhasebe meslekmensubu olmak istiyorsanız, kariyerinizi bu alanda yapmak istiyorsanız birbakın bakalım kendinize, analitik yetenekleriniz, bilgisayarla ilgili yetenekle-riniz çünkü bazılarımız hakikaten teknoloji ile çok barışık olmayabiliriz veyailetişim ile ilgili yeteneklerinizi sorgulayın, eğer onlarla bir problem yoksa ozaman muhasebe eğitimi almaya başlayın ve muhasebeci olun” diyordu. Do-layısıyla bilgi ve beceriyi ayrı incelemiş sistem, ikisi de çok önemli.

Değişik iş alanları ve roller bilgi teknolojisi anlamında özel bazı bilgi ve be-cerileri gerektirse de bazı bilgi teknolojisi alanları tüm meslek mensupları içinaynıdır. Ve muhasebe meslek mensubunun mesleğe kabulünden önce en azın-dan bilgi teknolojilerine ve bilgi teknolojilerinin kontrolüne ilişkin genel bil-giye sahip olması gerekmektedir. Bu çok önemli, tabii bu yani hem muhase-be mesleğini yapmak isteyen kariyerinin başındakilere hem de muhasebemeslek örgütü anlamında bazı gereklilikler, sorumluluklar ortaya koyuyor. Veözellikle yarın tartışılacak, evet yarın tartışılacak uluslararası eğitim standart-larının bir parçası tamamen muhasebe meslek mensubunun bilgi teknolojisieğitimi ile ilgileniyor ve bu son derece önemli ve şunu da söylemek lazım,biz IFAC üyesi olmamızdan dolayı aynı zamanda uluslararası eğitim standart-larına zaten kabul ediyoruz, uluslararası denetim standartlarını, uluslararasımuhasebe standartlarını alıp denetim standardını, muhasebe standardını, eği-tim standardını bırakmak mümkün değil.

Şimdi temel olanlar yani genel bilgi vericiler neler, bir kere iletişim teknolo-jisi ile ilgili şeyler bilgiler. Internet, artık biz çok içindeyiz, e-mail, SMS, di-jital imza, elektronik dosyalar ve USP kullanımı. “Hocam, bu kadar detay

34

Page 42: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

vermeye gerek var mı?” O daha detaylıydı da biz, bunları kesip özet halindeve bu gibi deyip kestik yani aslında bu rapor, bu detayda bir rapor, onun dabilgisini vermek isterim.

Bilgi teknolojilerini tasarımı, genel sistem kavramları, tipik işletme ve muha-sebe süreçleri işlemleri, sistemin fiziksel ve donanımsal parçaları, erişim ağ-ları ve elektronik bilgi transferi, yazılımlar, protokoller, standartlar, teknolojisağlayıcılar, sistem alanı ve geliştirilmesi süreci, bununla ilgilenmesi gereki-yor muhasebecinin, bunun için de aşağıda yazıldı, bilgi teknolojilerinin yöne-timi, bilgi teknolojisi ve stratejileri, bakın diyor ki, “işletmenin stratejisi vevizyonu, işletmenin genel stratejisi ve genel vizyonunu bilmeden o işletme-ye bilgi teknolojisini getirmek mümkün olmadığından ve bir meslek mensu-bunun bilgi teknolojisi getirilmesi anlamında rolü olduğundan dolayı muha-sebeci aynı zamanda işletmenin genel vizyonu ve misyonu ve genel strateji-leri hakkında bilgi sahibi olmak durumunda” diyor. İş süreçlerini sağlama gi-bi sistem alımı geliştirme süreci, bilgi teknolojilerinin yönetimi, özür dilerimters gidiyorum sanırsam. Ve bilgi teknolojilerinin kontrolünü ilişkin genelbilgi ve beceriler kontrol çevresi, kontrol amaçları, katmanları, sorumluluğugibi temel alanlar belirlenmiş. Peki, kontrollerin analizi ve değerlendirmele-ri için uygun kriterlerin seçilmesi, kontrol çevresinin değerlendirilmesi yaniişletmede bilgi sisteminin kontrolü ile ilgilenen meslek mensubu nasıl değer-lendirecek, neye bakıp iyiymiş bu, kötüymüş bu diyecek, onunla ilgili kriterseçmek zorunda. Bu kriterler elbette var fakat işletme büyüklüklerine göremuhasebe meslek mensubunun onlar üzerinde oynaması gerekir, kendisininseçmesi gerekir. Dolayısıyla böyle bir görevi var.

Risk değerlemesi süreci ve faaliyetleri, bu olmadan mesela, şimdi yeni olanTFRS 7, diyor ki işte risk ile ilgili bilgileri, bilgilerle ilgili tam bir bilgi ver-mek gerekiyor, nasıl bilgi verecek? Yani işletmenin alacaklarının yaşlandırıl-ması gibi bir işlem bile yoğun bilgi teknolojisi gerektiriyor çünkü. Elle yap-mak mümkün değil ve onların doğruluğunun da denetlenmesi gerekiyor birdiğer bakış açısı, bu da meslek mensubu yapacak zaten gibi.

Ve biraz daha spesifik hale getirmişler, çok hızlı geçeceğim artık, kullanıcı ro-lüne ilişkin neler olması gerekir? Diyor ki, kullanıcı ile ilgili amaçlar ve bil-gi teknolojisi araçları çok fazla tipte olabilir. Bazı tipik görevler alternatif ey-lemlerin seçilmesi, taktik ve stratejilerin belirlenmesi, kaynakların paylaştırıl-ması, analizin yapılması ve performans ölçümü gibi sıralanabilir demişiz. Bi-liriz ki, performans ölçümünü bizim ülkemizde yine çok ihmal edilen alan-

35

Page 43: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lardan bir tanesidir. Tüm muhasebe meslek mensupları bu görevlerle bilgiteknolojilerinin ilgili kullanımını bilmelidirler. Yani bugün işte, standart ma-liyet yöntemi gibi bir yöntemin, yönetim muhasebesinin veya maliyet muha-sebesinin bir parçası olarak görmek bir şey ama bulunduğunuz işletmedestandart maliyet sisteminin uygulanabilirliğini sağlamak üzere bir bilgi siste-minin kurulmasına yardım etmek başka bir şey. Aynı zamanda kurulmuş olano sistemin kullanıcısı olmak başka bir şey, bunların her birisi muhasebe mes-lek mensubunun üzerinde bir görev.

Kullanıcı rolüyle neler var? Uygun bilgi sistemini, işletme ve muhasebe prog-ramlarının uygulanması, işletme ve muhasebe sistemlerinin anlaşılması, kişi-sel sistemin kontrol edilmesi. Şöyle söyleyelim, işletmede alınmış bir diye-lim, bir muhasebe yazılımı, bu yazılım alındıktan sonra işletme için bir hesapplanı oluşturmak bile aslında yani onun hangi kırılımlara, hangi bölümlere ay-rılacağı ile ilgili bir çalışma yapmak bile muhasebecinin temel işlevlerindenbir tanesidir, o bile bilgisayar sisteminin, işletmedeki bilgi sisteminin tasarı-mı anlamında bir önemli faaliyettir hatta işletmelere gidildiğinde “bana bir iş-te, mizan ver, bir hesap planının durumunu göreyim” dediğimizde o işletme-nin durumunu hemen anlıyoruz. Hatta enflasyon muhasebesi uygularken depek çok işletme, enflasyon muhasebesi gibi veya yükseltmesi gibi o tekniknasıl yapılacağı, yazılım yöntemi uygulamada çok zorlandı, asıl zorlanmanınsebebi o bilgilerin toplanmamış, o bilgilerin detaylı bir şekilde alınamamış ol-masıydı, onu söylemek isterim.

Geçtim, yönetici ile ilgili olarak özellikle, KOBİ’lerde muhasebecilerin yö-neticilerle işbirliği yaparak bu meslek dallarının gereklerini yerine getirmele-ri gerekmektedir yani bilgi teknolojileri anlamında da yardımcı olmak lazım,biliyoruz onu. Bu doğrultuda meslek mensuplarının sorumlulukları bilgi tek-nolojilerinin stratejik planlaması, bilgi teknoloji yatırımının değerlendirilme-si, bilgi teknolojileri verimliliğinin sağlanması, hizmetin kalitesinin sağlan-ması, satın alma ve geliştirmeyi izlemesi ve problem yönetimi gibi. Yöneticiile ilgili de, çok detaya girmiyorum zaten bu forumun sunumları, zannediyo-rum geçen forumda olduğu gibi kitap haline getirilerek yine meslek mensup-larının dikkatine sunulacak ama şöyle bir bakarsanız yansıya daha önce söy-lemediğim şeyler yok.

Tasarımcı, “meslek mensupları çalışan veya danışman sıfatıyla” diyor, “finan-sal sistemlerin tasarlanmasında geçmişten beri rol almışlardır zaten ve günü-müzde muhasebecilerin bu rollerini bilgi teknolojileri ile ilgili süreçlerde de

36

Page 44: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

sürdürmesi beklenmektedir, bu rolü belli bir takım içinde çalışarak ve yolgöstererek gerçekleştirebilirler ve muhasebe meslek mensubunun tasarım ileilgili faaliyetleri, kullanıcının ihtiyaçlarının belirlenmesi”, bakıyoruz işletme-lere, işletmenin boyutu belli, binlerce Dolarlık yazılım alınmış işletmeye ko-yulmuş veya soruyoruz, “bu bilgi sizde üretilebiliyor mu?”, “bu bilgi bizdeüretilemiyor” diyor, “neden üretilemiyor” diyoruz, “yok, öyle bir bilgi çıkmı-yor” diyor, bir bakıyoruz elde bir yazılım var ki, aslında o bilgileri üretebile-cek kapasitede fakat kimse o yazılımın o bilgiyi verip veremeyeceğini dahaönce zaten tartışmaya bile açmamış veya daha da üzücü olanı, muhasebe mes-lek mensupları yazılımcılarının biraz keyfine bırakılmış, yazılım işini onlaryapmayınca yapılmıyor, meslek mensupları o anlamda da güç gösterememiş-ler geçmişte. Tasarımcı ile ilgili sistem araştırmaları, sistem uygulaması yöne-timi, değişim yöntemi uygulamaları gibi ve şu önemli, sistem tasarımıyla il-gili bilgi ve becerilerin inter-aktif ortamda uygulaması dediğinizde kişilerarası iletişim becerisi, tasarımcı için kaçınılmaz bir gerekliliktir. Yani meslekmensubu olarak muhasebenin her şeyini bilseniz bile hatta tasarımın her şe-yini bilseniz bile o ekip içerisinde yer aldığınızda eğer diğer insanlarla ileti-şim problemi yaşıyor iseniz o halde yine başarılı sonuçlar alamıyoruz ve bizdiyoruz ki, “muhasebe meslek mensubu, işletmede bütün süreçlerin arkasın-da, onlara destek sağlayacak iletişim kanallarını açık bırakmalı” diyoruz.

Değerlendirici olarak da dedik, iç ve dış denetim fonksiyonu ile ilgilidir. Me-sela, finansal tablo denetimi açısından bakıldığında nelerdir değerlendiriciolarak? İş-önem akışlarının anlaşılması ve belgelendirilmesi, finansal rapor-lama süreci ile ilgili sistemin test edilmesi ve kontrolü, bilgisayara dayalı ka-yıtların test edilmesi ve doğruyu yansıtıp yansıtmadıklarının değerlendirilme-si, bu bayağı, bayağı denetim faaliyetinin olmazsa olmaz bir işlevidir.

Yönetim muhasebesi bakımından bakıldığında, bilişim sistemlerinin etkinliği-nin ve verimliliğinin değerlendirilmesi, bilişim sistemlerinin kullanıcıların veişletmenin amaçlarıyla ne derece örtüştüğünün saptanması diyoruz.

Ben, kendi önerilerimi bunu kapatarak söyleyeyim, öneri şu; bir kere, mes-lek mensupları, bireysel olarak bilgi teknolojisi anlamındaki becerilerini, bil-gilerini arttırmak durumundadırlar. Bu, aynı zamanda bir zaman ve yatırımdıryani bilgi teknolojisine yatırımdır hem bilgilenme hem de teknoloji anlamın-da. Bunu yapmak durumundayız çünkü rekabetçi çevrede bu tür temel strate-jik yatırımları yapmaz isek bazı şeylerde geç kalmış sayılabiliriz. Mesleğe ye-ni girecek olan adaylar için ise, nasıl olur bilmiyorum, belki o tasarımı yapı-

37

Page 45: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lacak hem de üniversitede de biz, zaten bilgi teknolojisi ile ilgili eğitimler ve-riyoruz ama belki bu yeni iş dünyasının yeni düzenine uygun yani hem ulus-lararası denetim standartlarıyla çalışabilecek hem uluslararası muhasebe stan-dartlarıyla çalışabilecek gibi, bu alana uygun belki mesleki becerilerin eğitimprogramları içerisinde yer almasını sağlayacağız ama tabii, Meslek Örgütüolarak zaten uluslararası eğitim standartlarını da kabul eden TÜRMOB, bu-nunla ilgili çalışmalarını yapacak. Ama bakıldığı zaman yani bilinçli olarak iş-te, bileşim sistemi eğitimi gibi bir şey olmasa da belki Ankara’da vardır, bil-miyorum ama şunu söylemek lazım çünkü çok enteresan, dolayısıyla böylebir şeyi gerektiriyor TÜRMOB, ne yapmış, işte, TESMER’in uzaktan eğiti-mi var, TESMER’in stajyerler için CD’si var, bunlar ister istemez mesleğe gi-recek olan adayların bilgi teknolojisini kullanımlarını gerektiriyor. Aslında do-laylı yoldan mesleğe yeni girecek olan adaylar bu işin içerisinde yer alıyor.

Ben, çok uzatmadan konuyu burada bitirmek istiyorum çünkü Forum, asıl si-zin konuşmanız gerekiyor, sadece IFAC’ın bir dokümanı olması ve bütün mu-hasebe meslek mensuplarını ilgilendirmesi bakımından özellikle yer vermekistedim. Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim.

İzin verirseniz bir de hatırlatma yapmak istiyorum, size anket formları dağı-tılmıştı, lütfen onunla eğer ilgilenirseniz ve doldurursanız ve sonra teslimederseniz çok memnun oluruz çünkü muhasebe meslek mensubu ile ilgili birçalışma hazırlanıyor, böyle büyük bir katılımcıyla çok değerli sonuçlar edine-biliriz, tekrar teşekkür ederim, sağ olun.

38

Page 46: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

39

Muhasebe ve Bilgi Teknolojileri ForumuSerbest Tartışma

Page 47: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

40

Page 48: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Ertan AKBAŞ Oturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi

- Sayın Hocamıza çok teşekkür ediyoruz değer-li sunumları için. Değerli katılımcılar, Programınbu bölümünde ben, izninizle kürsüye geçiyorumsevgili katılımcılar. Değerli oda başkanları, çokdeğerli yöneticiler, kıymetli hocalarım, sevgilimeslektaşlarım. Türkiye 2. Muhasebe Fo-rum’una tekrar hoş geldiniz diyorum. Birincisi-ni geçen yıl 20-21 Nisan Günlerinde İstanbul’dagerçekleştirdiğimiz 1. Türkiye Muhasebe For-mu’ndan sonra ikincisini gerçekleştirmek üzereburada toplanmış bulunmaktayız. 1. MuhasebeForumu, bilindiği gibi 4 ana başlık altında, 1-Muhasebe Meslek Mensuplarının Hizmet Faali-

yetleri ve Muhasebe Mesleğinin Geleceği, 2- Finansal Raporlama Faaliyetle-ri, 3- Denetim ve Denetime Talep, Denetim Faaliyetleri, Meslek Tekniği, 4-Muhasebe Mesleğinde Haksız Rekabet ve Etik konuları üzerinde sunumlaryapılmış ve değerli katılımcıların düşünce ve önerileri enine, boyuna tartışıl-mıştı. 1. Muhasebe Forum’unu düzenleme kararını alırken TÜRMOB olarakbelli beklentilerimiz vardı, bu beklentilerimizin en önemlisi bilindiği gibi, fo-rumda tartışılan konuların birkaçının meslek yönetmeliği olarak yönetmelik-lerimiz içinde yer almasıydı. 1. Forum’dan TÜRMOB Genel Kurul Toplantı-sına kadar geçen süreç içinde yönetmelik Komisyonları toplanarak birçok yö-netmelik hazırlanmış olup Genel Kurul gündemine taşınarak madde maddeçok değerli delegelerin görüşleri ve oylamalarıyla karar bağlanmıştır. İşte,bütün bu çalışmalarımıza 1. Türkiye Muhasebe Forum’u büyük ışık tutmuş-tur. Mesleğimizin önünde bekleyen bir dizi sorunlarımızın çözümüne büyükkatkı vermiştir.

Değerli meslektaşlarım ve değerli katılımcılar, bugün ve yarın ikincisini ger-çekleştireceğimiz Türkiye Muhasebe Forumunun 5 ana oturumu bulunmak-tadır. Bunlar, Muhasebe ve Bilgi Teknolojileri, Muhasebe Mesleğinde İş Ge-liştirme ve Zenginleştirme, KOBİ Muhasebe Standardı, Muhasebe EğitimStandardı ve Kalite Güvence Standartlarından oluşmaktadır. Forum’un açılışkonuşmalarından sonra Muhasebe ve Bilgi Teknolojileri Ana Oturumunda“Bilgi Teknolojilerinin Tasarımcısı, Kullanıcısı, Yöneticisi ve Değerlendirici-

41

Page 49: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

si Olarak Muhasebecinin Fonksiyonu” konusunda değerli Hocamız DoçentDoktor Sayın Serdar Özkan ana hatlarıyla değindiler. Sayın Hocamızın özel-likle, üzerinde durduğu konular, bilgi teknolojilerinin tasarımcısı, kullanıcısı,yöneticisi ve değerlendiricisi olarak muhasebecinin bu alandaki fonksiyonu,bilgi teknolojileri ile ilgili muhasebecide olması gereken beceriler yani sade-ce bilgiyi bilmenin yanı sıra beceri kabiliyetinin de olmasının altını özellikleçizdiler. Bilginin üretilmesi, üretilen bilginin meslek alanlarında kullanımıkonusunda yine, muhasebecinin fonksiyonu konusunda değerli bilgiler verdi-ler.

Değerli katılımcılar, ne zaman bilgiden ekonomik değer yaratma söz konusuoldu o zamandan itibaren mesleğimiz ile bilgi teknolojileri arasında yakın et-kileşim oluşmaya başlamıştır. Ülkemizde ilk defa 1960 yıllarının başlarındaişletmeler ücret bordrosu, müşteri ve satıcı hesaplarının izlenmesi gibi muha-sebenin periyodik işlerinde bilgi teknolojilerinden yararlanmaya başlamıştır.Daha sonra ise yöneticiler, muhasebe alanlarının dışında üretimde olası hata-lar, personel verimliliği ve değişik maliyet analizleri gibi konularda bilgi tek-nolojilerini kullanmaya başlamıştır. Bu uyum ve gelişme süreçlerinde her za-man bilgilerin güvenirliliği tartışılır olmuştur. Ne zaman ki, bilgi teknolojile-rine paralel olarak iletişim teknolojilerinde gelişmeler oluşmaya başladı o za-mandan sonra güvenirliliğin tartışılması da son bulmuştur. Bu dönem bilgisağlama, bilginin eşzamanlı olarak kullanımı, iletilmesi ve paylaşılması sonu-cunu ortaya çıkarmıştır. Bütün bu gelişmeler, muhasebecinin ve buna yönelikeğitimin bilgi ve iletişim teknolojilerini, bunlara ilişkin sistemlerin geliştiril-mesi ve uygulanabilmesi için gerekli altyapıların oluşturulması ihtiyacını or-taya koymuştur. Günümüzde meslek mensubunun, bilgileri değerlendiren,sonuç çıkaran, yorumlayan, analizini yapabilen özelliklerde olması gereklili-ği hepimizin ortak düşüncesidir diye düşünüyorum. Çünkü gelişen teknolo-ji, topluma daha fazla katkıda bulunmaları için muhasebe mesleğini yapanla-rı sürekli zorlamaktadır.

Sevgili meslektaşlarım, tam bu noktada TÜRMOB olarak aday meslek men-suplarına, mesleği yapan mevcut meslek mensuplarına ve Oda Yöneticilerinebilgi teknolojilerini maksimum seviyede kullanarak yaptığımız 3 projeden kı-saca bahsetmek istiyorum;

Birincisi, bilindiği gibi bütün meslek mensuplarını tek platformda buluşturmaçabası içinde olan TÜRMOB, bundan 2 yıl önce Türkiye’nin ilk internet ta-banlı “Merkezi Muhasebe Programını”, kısaca LUCA projesine başlama ka-

42

Page 50: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

rarı aldı. Şimdi bu projenin birinci ayağı tamamen bitmiş olup şu anda3.000’in üzerinde üyesi ve yaklaşık 8.500 kullanıcısı bulunmaktadır. Bu yıl 7.yada 8. aylarda kullanıma sunulacak olan Ticari Paket ve Kurumsal Çözüm-leri içeren LUCA 1 ile tamamen entegre çalışacak olan LUCA II bitmiş ola-cak, siz değerli meslek mensuplarına sunulacaktır. TÜRMOB olarak hedefi-miz, bilgi teknolojileri ve mesleği en iyi yerde buluşturup, maksimum fayda-yı sağlamak serbest ve bağımlı çalışan yaklaşık 65.000 meslek mensubunu teksistemde, tek açtı altında buluşturmaktır.

Değerli katılımcılar, ikincisi ise sürekli eğitime olan ihtiyacın artmasının ya-nında bilgisayar ve iletişim teknolojilerinde sağlanan gelişmelerin destekle-diği çağdaş bir eğitim yöntemi olan “uzaktan, sürekli eğitim”, kısaca e-USEProjesi. Söz konusu Proje, bir dizi alt projelerin tamamlanmasıyla tamamenbitecektir. Şu anda tamamlanan ve kullanılan SMMM Mesleki Yeterlilik Sı-navlarına Hazırlık Inter-Aktif Eğitim Seti, Staja Başlama Sınavlarına HazırlıkInter-Aktif Eğitim Seti ve Stajyerlerin Zorunlu Eğitimi Inter-Aktif Seti olmaküzere 3 alt proje tamamlanmış bulunmaktadır. Bu eğitimin amacı, farklı me-kanlardaki öğrenci, öğretmen ve diğer öğretim materyallerinin iletişim tek-nolojileri aracılığıyla bir araya getirildiği kurumsal bir eğitim faaliyeti olarakaçıklanabilir. Bu Projenin aday ve mevcut meslek mensuplarına sağladığı enönemli avantaj, eğitimin zaman ve mekandan tamamen bağımsız olarak yapı-labilmesidir. Eğitmen ve öğrencilerin aynı zamanda, aynı mekanda bulunmazorunlulukları ortadan kaldırılmıştır. Meslek mensuplarına verilen eğitiminmeslek yaşamı süresince sürmesi inancıyla bu Projelere başlanmıştır.

Son olarak da kısaca e-Birlik projesinden bahsetmek istiyorum; değerli katı-lımcılar, bu projede hedeflenen amaç TÜRMOB’a bağlı bulunan Odalar vebağlı meslek mensuplarını kapsama alacak şekilde bildirim ve Odaların bütünişlemlerini bilgisayar ortamında entegre yazılımlarla yapmasını temin etmek,Odalar ve meslek mensuplarıyla internet üzerinden son iletişim teknolojilerikullanılarak haberleşmek ve işlemler yapılırken zaman kaybının önüne geç-mektir. Bu sayede TÜRMOB ve Odalar aynı dili konuşuyor olacak. Odalar,hiçbir yatırım yapmadan bütün yazılımları TÜRMOB sunucuları üzerindenkullanacaklardır. Böylece faaliyet alanlarındaki en yeni bilgi ve iletişim tek-nolojilerine ulaşmaları sağlanmış olacaktır. Proje, kendi için e-Birlik ve e-Oda isimleri adı altında ikiye ayrılmış olacak ve her iki proje toplam 29 mo-dülden oluşacaktır. Projenin yapım çalışmalarına yaklaşık 2 yıl önce start ve-rilmiş olup, 1 yıl önce test edilmiş ve Ocak 2007 Ayından itibaren de e-Bir-lik projesi TÜRMOB bünyesinde aşamalı olarak kullanılmaya başlamıştır. e-

43

Page 51: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Oda Projesi ise İstanbul ve Ankara Odalarında test edilmiş, gözlenen aksak-lıkları süratle giderilmiş ve Mayıs 2007 Ayından itibaren Ankara Odamızcakullanılmaya başlanılacaktır. Daha sonra ise bütün Odalarımız e-Oda Projesi-ni adım adım kullanacaklardır.

Meslek ile ilgili bilgi ve iletişim teknolojilerinin yakın temasını olaya bakışaçımızı ve verdiğimiz önemi anlatma bakımından siz değerli meslektaşlarımakısaca bilgiler sunmaya çalıştım. Şimdi, bize ayrılan süre içerisinde ve süreyide ekonomik kullanma kaydıyla biliyorsunuz, saat 13:00’de 1. Ana Oturumsona erecektir, şu anda itibaren ben sözlerimi tamamlıyorum. Bütün katılım-cılara ve sunumunu yapan değerli Hocama ve sevgili meslektaşım Oktay Ak-tolun’a teşekkür ediyoruz katkılarından dolayı. Ve müsaadenizle bu bölümde,yaklaşık 1 saatlik bölümde Soru-Cevap Bölümüne geçiyoruz, sorularınızı al-mak istiyoruz. Buyurun,

Erol ŞUMLU İzmir

- Bizim sorularımız Sayın Serdar Özkan’a olacak. Konuşması esnasında bir-takım notlar aldık ve bu notları soru şekline çevirdik yani bu, 6 tane soruyuacaba tek tek sorup cevap mı almak doğru olur yoksa hepsini toptan sorup,toptan cevaplamak mı daha doğru olur acaba? Birinci sorum, “bilgi teknolo-jileri tasarımcısı ve kullanıcısı, yöneticisi ve değerlendiricisi olarak mesleğenitelikli personel yetiştirilmesi açısından üniversitelerde ne gibi çalışmalaryapılmaktadır?”. Bu çalışma süreci içerisinde bu konu ile ilgili olarak MeslekOdalarının üniversitelere ya da üniversitelerin Meslek Odalarına katkıları ne-lerdir? Bilgi teknolojisi tasarımcısının, tasarım aşamasında ve güncellenmesisırasında, bu bilgilerin güncellenmesi sırasında nitelikli seviyeye gelmesi vekendini geliştirmesi olağandır. Peki, bu bilgileri hazır alan ve hazıra alışanmeslek mensubunun gelişimi açısından bu durum sakınca yaratmaz mı? Bubilgileri ve tasarımları yapacak meslek mensuplarının üniversitelerde şu aniçin bilgili ve becerikli olarak yetiştirildiğine inanıyor musunuz? Bu nitelik-leri de düşünerek, bu eğitimin özellikle, SM meslek mensuplarını da düşüne-rek lise seviyesinden başlatılması hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Ve sonolarak bilgi teknolojilerinin tasarımı aşamasında işletme içerisindeki tüm bi-rimler bu programları ve teknolojileri hazırlarken muhasebe ile ortak çalışmazorunluluğu vardır. Bu durumda meslek mensuplarının nitelikli eğitim almasıve yetiştirilmesi zorunludur ve gereklidir. Bu açıdan bakıldığında bilgi tekno-

44

Page 52: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lojisi eğitimi ile destekli bir “muhasebe fakültesi” kurulması hakkındaki dü-şünceleriniz nelerdir? Teşekkür ederim.

Doç. Dr. Serdar ÖZKAN

- Ben cevap vereyim, çok teşekkür ederim bu sorularınız için. Ben, en sondanbaşlayayım, muhasebe fakültesi kurulmasını kabul ediyorum, keşke öyle birşey olsa, ne kadar memnun oluruz fakat şunu söylemek gerekir; muhasebefakültesi, sanıyorum yalnızca muhasebe bilgilerini veren bir fakülte özlemi-yorsunuz. Çünkü muhasebe fakültesi gibi bir şey kurup, yalnızca sadece vesadece muhasebe ile ilgili bilgiler verdiğimizde yine, iş hayatında başarılı fa-aliyet gösterebilen meslek mensubu yetiştirmemiz olanaksız. Çünkü muhase-be, işletmenin aslında bir fonksiyonudur, işletmenin bir diğer fonksiyonu dadiğer işletme fonksiyonlarına ilişkin bilgilere destek vermesi yoluyla anlam-lı hale gelmektedir. Ama kesinlikle, bugün işletme bölümleri içerisinde işte,muhasebe dersleri veriyoruz veya diğer iktisat bölümleri, maliye bölümleri,diğer bölümlerle de, muhasebe derslerinin çok yeterli olduğunu düşünmüyo-rum, en azından Türkiye geneline bakıldığında, keşke öyle bir şey olabilse.

İkincisi, üniversite, ne gibi çalışmalar yapıyor, meslek mensubunun bilgi tek-nolojisi anlamındaki eğitim altyapısını oluşturmak bakımından, üniversiteler,öyle çok büyük çalışmalar falan yapamamaktadırlar meslek mensuplarınınbilgi teknolojisi anlamındaki altyapılarını geliştirmek amacıyla. Biz, normalfakültelerde işte, bilgi teknolojisi alanında temel bilgisayar kullanımı, temelbilgisayar becerileri anlamında eğitim vermek durumundayız. Üniversitelerinimkanları malum, ortada, yeni üniversitelerde kuruluyor, onların işte, imkan-larının bir kısmı oraya gideceğinden dolayı çok iyi durumda sayılmayız. Fakatdoğrusunu söylemek gerekirse işte, elimizden geleni yapıyoruz. Bilgi tekno-lojisi eğitimi dediğimiz şey hem çok masraflı yani hem teknoloji yatırımı yap-tırmayı gerektiren üniversiteye hem de ders programı içerisinde kurgu yapma-yı gerektiren bir şey, o kadar, en azından devlet üniversitelerinde işletme yö-nünü yani mühendislik değil de işletme yönünü veya diğer sosyal alanlarda-ki bilgisayar eğitiminin çok güçlü olduğunu düşünmüyorum ama şunu söy-lemek istiyorum; şöyle bir şey var, şimdi uluslararası muhasebe standartların-dan bahsediyoruz ve çok kısa içerisinde hatta pek çok üniversitede ders prog-ramının bir parçası oldu, uluslararası denetim standartlarından bahsediyoruz,kalite güvence standardından bahsediyoruz ve hepsinin ötesinde, bir de ulus-lararası muhasebe eğitimi standartları var, bu, yeni çevre, bunların eğitimini

45

Page 53: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

de değiştirecek yani tek düzen muhasebe sistemiyle ilgili muhasebe eğitimiverirken kullandığımız yaklaşımların uluslararası muhasebe standartlarınıneğitimi verilirken kullanacağımız yaklaşımlarla aynı olmasını beklememekgerekiyor, bambaşka bir bakış açısıyla yapmamız gerekecek. Dolayısıyla bel-ki yakın zaman içerisinde bilgi teknolojileri imkanları el verdiğince bu işinbir parçası yapmaya çalışabiliriz. Dolayısıyla meslek odalarıyla üniversitelerarasındaki ilişkinin ben, güçlü olduğunu, daha da güçlenebileceğini düşünü-yorum. İşte, benim şimdi konuşuyor olmam meslek odası ile Üniversite ara-sındaki ilişkinin iyi örneklerinden bir tanesi. Odanın eğitimleri anlamında dayapıyoruz ama bilgi teknolojisi eğitimi anlamında gerçekten, odaların yanimeslek örgütünün ne derece yoğun çalıştığını şu an gerçekten bilmiyorumama biraz önce de Ertan Beyin söylediği gibi çalışmalar devam ediyor, her-halde bu ilişkilerin üniversitelerle bağlantısı da var.

Bir şeyi ben yakalayamadım, “tasarım aşamasında muhasebe ile ortak çalış-mak gerekiyor ve tasarım ve güncelleme hazırlama aşamasında hazıra alışanmuhasebeciler için sorun yaratmaz mı?”, ben orada ne demek istediğinizi an-lamadım ama şöyle bir şeyse eğer, işte, bilgisayar programı getirdiler, işlet-meyi kurulur, sonra bilgisayar programı güncellenir yani yükselttirilir şeyi,yine işletmeye getirilir kurulur. Bizim konuştuğumuz şey zaten bu değil, birkere muhasebecinin yapması gereken hangi bilgisayar programının işletmeyegetirileceği, hangi parçalarıyla getirileceği, kaç kişi tarafından kullanılacağı,hangi modüllerinin alınıp entegre edileceği, hangilerinin entegre edilemeye-ceği gibi bazı kararlar, yalnız sadece bir tane bilgisayar programı alıp da onukullanmak değil. Görüldüğü gibi LUCA ile ilgili, ilk çıktığında değil mi, tica-ri bir paketi vardı ama şimdide, şimdi diyorsunuz ki değil mi, bütün entegrepaketi oluşturuluyor işte, bu meslek mensuplarından gelen ihtiyaçtır. LU-CA’nın bu boyuttaki bir ERP paketini meslek mensuplarının katkısı olmadanişletmeye yerleştirmek mümkün değildir, üstelik ERP yani kurumsal kaynakplanlaması türünden yazılımlar yarı işlenmiş yazılımlardır, yarı mamuldür ya-ni. O işletmeye getirilir, ortaya konulur sonra o işletme için yerleştirilir işte,o aşamada muhasebe meslek mensubu faaliyet göstermek durumundadır, ha-zıra falan alışmak anlamında da bir şey değildir o, aksine “başına iş almak”anlamında bir şeydir ve muhasebe meslek mensubunun son derece önemli iş-leri vardır. Ben, sanıyorum yeteri kadar cevaplayabildim, yine sorunuzu olur-sa memnuniyetle cevap veririm, teşekkür ederim.

46

Page 54: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Ahmet AKIN TÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi

Serdar Hocam ile bir konuyu paylaşmak istiyorum, belki de yanıtı olabilir;şimdi, bilgide iletişim teknolojisi, akıl almaz bir hızla gelişiyor, bu tabii do-ğal olarak bizim muhasebe ve denetim mesleğine de yansıyor. Analitik ince-lemeler olsun, değerlendirmeler olsun, örnekleme metotlarıyla denetimler ol-sun, bunları bilgisayar programları şekliyle rahatlıkla yapabiliyoruz. Ancaksonuçta, muhasebe işlemlerinin sonucu bir denetim faaliyeti olduğu için budenetimin en doğru şekilde ben, kağıt üzerine döküm yapıldıktan sonra yapıl-dığını görüyorum. Yani ne yaparsak yapalım bilgisayar ekranında bu işi çöze-miyoruz. Bilmiyorum, ben mi böyle anlıyorum veya böyle mi devam edecekbu iş? Kağıt ortamında denetim, sonuçta bana göre en sağlıklı denetim. Bu,böyle mi devam etmesi gerekiyor veya sizin bu konudaki değerlendirmeniznasıldır? Teşekkür ederim.

Doç. Dr. Serdar ÖZKAN

- Şimdi bilgisayar programları işte, bizim gibi insanların oturup yaptığı prog-ramlar ve bu programların tasarlanmasında hele denetimde kullanılacak birbilgisayar yazılımı ise mesela, zaten meslek mensubu ister istemez o progra-mın yazılımı içerisinde yer alıyor. Ama kağıda dökülmekten kastınız bilgisayarkullanmadan elle yapmak anlamında mı yoksa bilgisayarla yaptıktan sonraonun kağıda dökülmesi?

(Bilgisayardaki verilerin kağıda aktarılması,)

Bilgisayardaki verilerin kağıda aktarılarak yürütülmesi. Bu bir, ne diyelim, bubir tarz fakat hani ideal olan, asıl amaçladığımız şey her şeyin bilgisayar üze-rinde yürütülebiliyor olması yani hazırlanan bir raporun diğerine gönderilebi-liyor olması, bilgisayarda denetimin yapılıp sonuçlarının yine, bilgisayar üze-rinde raporuyla hazırlanıp veriliyor olması gibi. Fakat tabii, ister istemez herşeyin kağıtsız yürütülebilmesi için bir kere kültürel olarak buna hazır olma-mız lazım, bir. İkincisi, kullandığımız programların güvenilirliği anlamında dabelli bir düzeye ulaşmış olmamız lazım. Şu anda dünyada evet, çok başarılıdenetimde kullanılan yazılımlar var fakat bu yaygınlıktaki, TTK’nın gelmesidurumunda yaygınlaşacağını da düşünüyoruz, bu yaygınlıkta ve bu boyuttakullanılmadığı ortada. Dolayısıyla belki bir dönem dediğiniz gibi hem bilgisa-

47

Page 55: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

yar hem kağıt birlikte yürüyecek ama belli bir dönem sonra, işin ideali hiçbirşekilde kağıda dökülmemesi. Benim asıl yani idealimiz işte, kağıtsız bir işdünyası gibi diye söyleyebilirim. Teşekkür ederim.

İlhan GÜVENİstanbul

- Hocama çok teşekkür ediyorum, Hocam hakikaten, ufkumuzu açtınız yani.Ufkumuza yeni ufuklar kattınız. Dağarcığımıza yeni bilgilerde kattık. Hocam,bu sunumunuzdan benim anladığım, bilgisayar ya da teknolojiyi kullanarakbir bilgi üretimini anlıyorum. Bilgisayar kullanarak işletmeler, bir bilgi üreti-mi elde ediyor, bu bilginin de bir şekilde kullanımı söz konusu. Eğer bir bil-gi üretiliyor ise burada bir maliyetten bahsetmek gerekiyor, bilgi üretiliyorsabir de bunun tüketiminden bahsetmek gerekiyor. Eğer üretim söz konusu iseişletme için, bir maliyet söz konusu ise bu ya aktifleştirilmelidir ya da depo-lanabilir, stoklanabilir bir ürün haline gelmelidir, o zaman biz bunları malitablolarımızda bir şekilde de göstermemiz gerekiyor. İşletmenin hangi de-partmanlarından bu bilginin üretiminde ne kadar maliyet oluşturacağımızı damali tablolarımıza yansıtmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Bu konuda nedüşünüyorsunuz? Teşekkür ediyorum.

Doç. Dr. Serdar ÖZKAN

- İlhan Bey çok teşekkür ederim. İlk defa duyuyorum böyle bir yaklaşımı, oyüzden pek bir şey henüz düşünemedim fakat bilgi üretmek, muhasebecinintemel işlevi. Muhasebe meslek mensubunun temel işlevi bilgi üretmek çün-kü zaten muhasebenin tanımı artık dünyada “işletmenin dilidir” şeklinde. Do-layısıyla dil dediğimiz şey iletişim için kullanır, iletişim için kullanılacak olanşey ne iletir? Bilgiyi iletir. Dolayısıyla muhasebe fonksiyonu anlamında üre-tilen bilginin bir maliyeti var, eğer oysa eğer hani onun aktifleştirilmesi diyebir şey hiç, gerçekten düşünmedim, aklıma gelmiyor en azından ama bilgiüretilecek. Çünkü muhasebenin var olmasının sebebi o fakat derseniz ki, iş-letmeler hani yazılım anlamında bazı şeyler yani bilgiyi kullanıp da yazılımoluşturuyorlar yani bilgi birikimini bir araya getirip de bir yazılım oluşturu-yorlar falan anlamındaysa yani reel varlık oluşturuyorlar anlamındaysa o za-man tartışırız, zaten kaldı ki, varlık tanımı muhasebe standartları içerisinde

48

Page 56: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

açıkça yazılmış. Sizin dediğiniz bilgi birikimini oturur, tartışırız, onlar o var-lık tanımları, kriterleri içerisine giriyorsa onu rahatlıkla alırız. Muhasebeyi,entelektüel anlamda bir tartışmaya giriyoruz yani muhasebe teorisi anlamın-da bir tartışmaya giriyoruz, teşekkür ederim çok kayda değer bir tartışma ko-nusu. İzin verirseniz bunu, biraz daha geniş ortamda düşünerek tartışalım,sonra gerekirse meslek mensuplarıyla da paylaşırız. Teşekkür ederim.

Gökhan ÇÖZELİMersin

- Bilgi teknolojilerinin geliştirilmesi ve yönetim bilgi sistemine entegrasyo-nu ile gelişen muhasebe sistemleri, ülke ekonomisine olumlu katkı sağlaya-caktır. Yönetim bilgi sistemi içerisinde yer alan ve ekonomik büyümenin iti-ci gücü olan teknolojik gelişmenin o ülkeye entegrasyonunun gerçekleştiri-lerek diğer ekonomilere yakınsama için yönetim bilgi sistemi içerisindekiprosedürleri hızla gelişen teknoloji karşısında esnekleştirecek ve esnekleşti-rerek kurumsal altyapının sağlanması en büyük ihtiyaçtır diye düşünüyorum.Siz ne düşünüyorsunuz?

Doç. Dr. Serdar ÖZKAN

- Kesinlikle katılıyorum. Şöyle söyleyelim, yönetim bilgi sistemi bugün, bi-raz önce tartıştığımız Oktay Bey, sağ olsun, O konuştu, Siz de şimdi söyledi-niz, yönetim bilgi sistemi bizim, en azından şöyle bir örnek vereyim, Fakül-tede muhasebe dersi, kendi adıma söyleyeyim, Muhasebe Hocasıyım, muha-sebe dersleri kadar önem verdiğimiz bir alandır, yönetim bilişim sistemleri.Niye böyle söylüyoruz? Bir kere, artık dünyada işte, süreç temelli maliyetle-me, süreç temelli yönetim, faaliyet temelli yönetim yani dünyada artık şöyleyaklaşılıyor, en azından maliyet sistemleri bakımından da bakıldığında, deni-liyor ki, “maliyetlere sebep olan şeyler ürünler, hizmetler değillerdir, onlarısizin nasıl yaptığınızdır”. Eğer soru buysa eğer yani üretimini yaptığınız şeyinasıl yaptığınızdır ona sebep olan şey, 100 metre yürüyerek de yapabilirsinizbir şeyi işte, uçakla giderek de yapabilirsiniz bir şeyi. Maliyete sebep olanşey gidilen yer değil, sizin nasıl gittiğinizdir, öyle örnek vereyim. Durumböyle olunca işletme süreçlerinin çok verimli bir şekilde analiz edilmesi ge-rekiyor yani biz neyi yapıyoruz, neyi, neden, nasıl yapıyoruz gibi bir soru so-ruyoruz. Bu sorunun da cevabı işletmede yapılan bütün faaliyetlerin tek tek,

49

Page 57: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

hiç üşenmeden tek tek nasıl yapıldığını ortaya koymak, onların aynı zamandamaliyetlerini ortaya koymak, bunlardan müşteri için, hizmet alıcı için değeryaratmayanlarını elimine etmek ve ortaya etkin bir işletme sistemi koymak.Fakat etkinliği sağlayabilmek bakımından düşünüldüğünde bunun, bilgi akı-şıyla desteklenmesi gerekiyor ki, yönetim bilişim sistemi dediğimiz bu. Yö-netim bilişim sistemi, hiç bilgisayar falan yokken de pekala, işletmelerdevardı işte, o kanalların açık tutulması, gerekli yerlere gerekli bilginin zama-nında ve uygun maliyette gidebilmesi. Teknoloji elbetteki, yönetim bilgi sis-teminin etkin çalışmasını, ne yapmıştır bizim için, hızlandırmıştır. İyi bir yö-netim bilgi sistemi, iyi bir bilgi teknolojisi ile desteklendiğinde işletmeninverimini bir kere arttıracaktır, hatalarını önceden görebilmesini, simule edile-bilmesini sağlayacaktır. Bütün bunlar bir araya geldiğinde de işletmenin ve-riminin artması ekonomideki verim artışına sebep olacaktır ki, bilgi teknolo-jisini işletmecilik anlamında en verimli ya da en anlamlı kullanımı yönetimbilgi sistemi içerisine entegre edilmesidir. Muhasebe sistemi, yönetim bilgisisteminin bir parçasıdır. Bir daha söyleyelim, muhasebe bilgi sistemi, yöne-tim bilgi sisteminin bir parçasıdır. Asıl meselemiz zaten muhasebe sistemleri-nin işletmedeki diğer sistemlere entegre edilebilmesidir. Onu diyoruz ya, yal-nızca Maliye Bakanlığının istekleriyle ilgili beyannameleri hazırlamak anla-mında yaptığımız muhasebe faaliyetleri muhasebenin kendisi değil ve diğerişletme fonksiyonlarıyla entegre olamıyor ve muhasebe, aynı zamanda dene-timle, denetim diye tanımlarsak eğer önce tablolar hazırlanacak sonra gidipbirisinin denetlemesi gerekecek. Şunlar söyleniyor, işletmedeki bilgi sistemive iş kontrol sistemi eğer doğru çalışmıyorsa oradan üretilen bilgilerin zatendoğruluğu tartışmalıdır, öncelikle o problemlerin çözülmesi sonra finansaltablolara ve onların denetimi ile ilgili meseleye gelmemiz gerekiyor. Dolayı-sıyla yönetim bilgi sistemi, muhasebe bilgi sistemiyle entegredir, yönetim bil-gi sistemi işletmede verimliliği arttırtır, verimliliğin artması, dolayısıyla ülkeekonomisine katkı sağlar. Çok teşekkür ederim.

Erol DEMİRELİstanbul

- Ben de Hocama çok teşekkür ediyorum, gerçekten çok güzel bir sunumdu,çok faydalandık. Tabii, işletmelerin yönetim bilgi sistemlerinde muhasebeci-nin, muhasebenin rolü, fonksiyonunu çok önemli olduğunu ve bu konudakendimizi gerçekten, geliştirmemiz, bu önemin farkında olmamız gerektiğiniçok temel bir olgu olarak ortaya koydunuz. Tabii, yönetim bilgi sisteminin,

50

Page 58: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

muhasebecinin dışında, muhasebenin dışında diğer tarafları var. Bu bilgi sis-teminin işte, satın alma boyutunda, tasarım boyutunda ve özellikle de işlet-meci ve yatırımcı boyutunda. Böyle baktığımızda, tamam, bizler bu bilgiyi,bunun önemini kavramalıyız, kendimizi bu anlamda geliştirmeliyiz, bunustandartlarını algılamaya çalışmalıyız, acaba diğer kesimler, diğer tarafları bu,muhasebenin bu fonksiyonunu, muhasebecinin bu fonksiyonunu algılamak,kavramak, önemini algılamak boyutunda eğitimi ya da işletmelerde buna iliş-kin bir eğitim, bunun önemi anlatılabiliyor mu? Böyle bir gereksinimi, siz demutlaka hissediyorsunuz ancak böyle bir eğitim verilebiliyor mu? Çünkü bu,muhasebenin fonksiyonunun ya da muhasebecinin bu sistemdeki rolünün al-gılanması ve başarıya ulaşması bunun bir bütün olarak diğer kesimlerin de bu-nun önemini fark etmesi, bu gerekliliği duymasından geçiyor diye düşünüyo-rum. Aksi taktirde sizin de biraz önce belirttiğiniz gibi farklı kesimde muha-sebecinin olmadığı kesimde bu kararlar alınabiliyor ve hayata geçirilebiliyor,bu çok önemli bir eksiklik. Bu, bir bilgi eksikliği mi, bu bir gereksinim ek-sikliği mi? Bu konudaki düşüncenizi almak istiyorum, teşekkür ederim.

Doç. Dr. Serdar ÖZKAN

- Çok teşekkür ederim, Erol Bey. Çok doğru bir noktaya temas ettiniz, şudur;muhasebe, bir hizmettir. Muhasebe hizmet olunca hizmeti veren meslek men-subu, bir de bunun alıcısı var, hizmeti alan var ve muhasebe hizmeti almayakalkmakta işte, o hizmeti satın almaktan bahsediyoruz. Ortada, aslında hiz-meti veren ile hizmeti alan gibi iki grup var ve karşıdakinin muhasebe hizme-tinden istediği şey, oradan belli bir kalitede, belli bir hizmet almak. Eğer ih-tiyacı yoksa zaten almıyor yani normal sanki ürün satıyormuşuz gibi düşüne-lim, şimdi bir kalem satıyoruz, kaleme ihtiyacı olmayan gelip bizden kalemalmıyor.

Bazen bu, böyle bir problem var yani işletme yönetimleri muhasebe yalnızcabeyannameler, yasal belgeler, onların hazırlanması olarak biliyorlarsa eğer ki,genel yaklaşım öyle, pek çok işletme için, o zaman bu tür bilgilere ihtiyacıolduğunu da bilmiyor. Mesela işte, performans ölçülmesiyle ilgili bilgilerinmuhasebeci tarafından üretileceğini bilmiyor veya muhasebecinin onları daüretebileceğini bilmiyor. O yüzden işletmelerle konuştuğumuzda şöyle söy-leniyor, “niye beni çağırdınız, mali müşaviriniz niye çağırmadınız, hocam, o,bunlarla ilgilenmez“ diyor, halbuki, şunu bilmiyor ki, mali müşavirinden onubeklemesi gerekiyor. Sorun şu; ya muhasebecin, muhasebe mesleğinin kap-

51

Page 59: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

samıyla ilgili eksik bilgi var iş dünyasında ki, o bizim sorunumuz, onu neyapmamız gerekecek, meslek mensubu olarak, bu hizmeti veren olarak o hiz-meti onlara tanıtmamız gerekiyor. Hiç cep telefonuna ihtiyacı olmayan birisicep telefonu gidip satın almaz fakat cep telefonu satıcıları şunu yapıyor, “ön-ce cep telefonuna ihtiyacınız var” gerçeğinden hareket edip ihtiyacı yaratıyorsonra da o ihtiyacı karşılıyor, bu, pazarlamanın temel kuralıdır.

Muhasebe meslek mensubu olarak önce “bize ihtiyacınız var” gerçeğini orta-ya koymamız gerekiyor. Her meslek mensubunun bu anlamda bir misyonuvar. Tabii ki meslek örgütünün de bu anlamda misyonu var fakat yine, kabuletmek gerekir ki, bu uluslararası standartlar, bu beklentimiz olan Yeni TürkTicaret Kanunu, onlar geldiğinde iş dünyasının iş görme anlayışı, olaylara ba-kışı kesinlikle değişecektir. Hiç olmayan yeni ihtiyaçlar ortaya çıkacaktır, oihtiyaçlar ortaya çıktığında da bu ihtiyacı giderme gereği ortaya çıkacaktır, ozamanda işte, bu ihtiyacı kaliteli karşılayabilen meslek mensupları yaşamayadevam edebilecek, diğerleri bunda zorlanabileceklerdir. İşletme sahipleri veişletme yöneticilerinin muhasebe ya da muhasebecinin ona verebileceği hiz-metlerle ilgili bilgi eksikliği vardır ve bu mesleğin kendini tanıtımı ile ilgilibir problemdir. Her meslek mensubunun bununla ilgili görevleri vardır aynızamanda meslek odasının da bununla ilgili görevleri vardır. Bu bir süreç veinanın ki işletme yönetimleri muhasebe meslek mensubunun beyannamelerdışında, sadece basit olsun diye söylüyorum, kendine verebileceği bir hizmetolduğunda hemen bunu talep ediyor. Yeter ki, fiyatını da biçmek gerekiyoryani yaptığımız hizmet var, onun üzerine yeni hizmetler farklılaştıracaksınız,onların da fiyatını koyacaksınız, onları pazarlayacaksınız ki, muhasebe hizme-tinin pazarlaması gibi yepyeni bir alanı ortaya koymak gerekiyor çünkü hiz-metler artık çeşitleniyor. Bu, mesleğin imaj sorunudur, çözmek gerekir. Biz,üzerimize düşeni yapıyoruz, umarım siz de yaparsınız, bu şekilde çözülürama bunun için de belli bir zaman gerekiyor diye düşünüyorum. Ve bir işlet-mecilik kültürü meselesidir, zaman içerisinde çözülecektir. Teşekkür ederim.

Ersin GÖKGÜNMersin

- Teşekkür ediyorum. Şimdi muhasebenin belki biraz daha ötesine gidersek“muhasebe mühendisliği” diye bir kavram gündeme gelecek, artık oralaradoğru, muhasebe mühendisliği gibi bir kavram, geldi mi Hocam?

52

Page 60: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Bunları tartışmaya başlıyoruz ama ben, bu, bir tespit yapmak istiyorum; ufuk-ları biraz geriye çekmek istiyorum bu doğrultuda çünkü bazı tespitleri, bazıdüzenlemeleri yapmazsak eğer bu konuştuğumuz şeyleri uygulamaya geçire-miyoruz. Söylemek istediğim olay şu; muhasebe, denetimdir diyoruz, muha-sebenin işte, ufuklarından ilerisinden tartışıyoruz ama muhasebecinin, mes-lektaşlarımızın üzerinde, hepimizin üzerinde çok ciddi yükler var ve bu yük-leri de bilgi teknolojilerini kullanarak hafifletmemiz gerekiyor. Bu geçtiğimiz1 yıl içerisinde dünyada gündeme gelen “XPRL” Raporlama Sisteminin benaltını çizmek istiyorum. Şu an bizim e-beyan ve e-bildirge sisteminde uygu-ladığımız XML formatının dijitalleştirilmiş, akıllı hale getirilmiş bir şekli. Bukonuda ciddi bir çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum, hem MaliyeBakanlığı hem TÜRMOB olarak ki, meslektaşlarımızın bazı şeyleri raporla-maları kolay yaparak bu tartıştığımız ufukları, bu tartıştığımız muhasebe mü-hendisliğini yerine getirebilmeleri için. Teşekkür ediyorum.

Emin Semih ÖZKÖK Zonguldak Karadeniz Ereğli

- Serdar Hocamın sunumundan çok yararlandık ancak orada işletme içindekibazı sorunların kendilerine aktarılmasını öykü olarak bize aktarırken, işletme-nin ihtiyacı olan muhasebe bilgisinin ulaşmadığı konusunda şikayetleri gö-ğüslediğini anlattı, yanlış anlamadıysak eğer. Evet, bizde şunu yaşıyoruz, iş-letme içindeki ön muhasebe elemanları dahil olmak üzere işletmenin sahip-leri de bize yardımcı olmamak konusunda özel bir çaba içerisindeler, bilgi ak-tarmama konusunda. Dolayısıyla aktarılamamış bilgilerle de çok gazla hare-ket kabiliyetimiz olmuyor. Biraz önce İstanbul Odasındaki arkadaşımız çokgüzel bir konuya değindi, ürettiğimiz kaliteli hizmetin alıcısının eğitilmesi zo-runluluğu var. Çünkü iş sahibinin yönetim bilgi sistemiyle falan çok fazladerdi yok, onun rasyonel karlılığını kendisi yakalıyor ve buluyor, bir çok yön-temi var, işçi çıkartmak gibi, tasarruf tedbirlerine gitmek gibi, işte, fiyatlarıayarlamak gibi bir çözüm buluyor. Yine, sizin örneğinizden gideceğim, ceptelefonunu örnek verdiniz, önce cep telefonu ihtiyacını yaratacağız, daha son-ra cep telefonunu satacağız ama biz çok fonksiyonlu ve fonksiyonel bir ceptelefonu yaratıyoruz buradaki topluluk, iyi eğitim almış, iyi hizmet üretecekbir topluluk oluyor, harikulade bir cep telefonu hazırlıyoruz ama vitrinde du-ruyor, bunu nasıl yapacağız? Bunun cevabını rica edeceğim, teşekkür ederim.

53

Page 61: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Doç. Dr. Serdar ÖZKAN

- Evet, işletme sahipleri, evet, işletme sahipleri de muhasebeciye de, ne yap-mıyorlar, yeteri kadar bilgi paylaşmıyorlar. Muhasebeciler de muhasebeciler-le paylaşmıyor yani bilgi paylaşımı sorunu sadece muhasebe mesleğiyle ilgi-li değil ki, bilgi paylaşımı yine, ülkedeki iş kültürüyle ilgili bir şey. İş kültü-rüyle ilgili bir şey ki, biz, fazla bilgi vermeyi, birbirine bilgi vermeyi sevme-yen bir kültür yapısına sahibiz, bu da bizim özelliğimiz yani kötüdür, iyidir, oayrıca tartışılır. Bu böyle ama şunu söylemek gerekiyor yani muhasebe hiz-metini tanımlamamız gerekiyor, benim gözlemlerimi söyleyeyim en azından,işletme yöneticileri, muhasebecilerin neler yapabileceğini bilmiyor veya han-gi görevlerin muhasebeciler tarafından yapılabileceğini bilmiyor. Mesela,hangi raporları muhasebeciden isteyebileceğini bilmiyor. O zaman şöyle di-yoruz, işte, doktora tezi yaptık, kendi projelerimizi yaptık, değişik şekilde iş-letmelerle hep bir aradayız, diyoruz ki, “sizin işletmenize” diyoruz, “mesela,ürün başına maliyet bilgisini üretemiyorsunuz” diyoruz, “merak etmiyor mu-sunuz?” diyorum, “çok merak ediyorum ama çıkar mı?“ diyor, “valla, çıkar”diyoruz. “hatta” diyoruz, “ürün başına çıktığı gibi” diyoruz, “departman başı-na da çıkar, mesela, hastaneler, hasta başına da çıkar, hatta SSK’lı hastanınmaliyetini ayrıca görebiliriz”, “ciddi misiniz? Çıkar mı böyle bir şey?” diyor,“valla çıkar” diyoruz, çıkıyor.

Şimdi çıkması bir marifet, tamam, onu çıkarmak için sistemi tasarlamak ge-rekiyor, meslek mensubuna bu konuda görev düşüyor fakat unutmayınız, buprojeyi yaparken bir tane deneyimimiz var yanımızda, meslek mensubu arka-daşımız, o zaman meslek mensubu arkadaşımız, “başıma dert açtın Hocam”diyor. Neyse ama diyoruz ki “yani başına dert açtık, iş yükün artıyor ama iş-te, yeni bir bilgisayar yazılımı ile” diyoruz, “bu şeyi, bu derdi başından alabi-liriz”, şuna gidemiyor, işletme yönetimini yeni bir yazılım alma konusundaikna edemeyeceğini düşünüyor, halbuki o bilgi, işletme yönetimi için çok de-ğerli, işletme yönetimi, o bilginin çıkabileceğini bile bilmiyor, oturup bu ko-nuda tartışma yapılamıyor, tartışma açılmamış, muhasebe departmanı diye birdepartman var, işletme yönetimi oraya karışmıyor, o da oraya karışmıyor, ya-sal beyannameler gönderiliyor, gidiyor. Bu, tabii çok şey, insüle ediyorumyani örneği, böyle yürüyor bu işler.

Diyoruz ki, “bak, sen” diyoruz, “meslek mensubu olarak önce” diyoruz,“böyle bir raporun çıkabileceğini zaten söylemen gerekirdi, bir” yani bir iş-letme düşünün hizmet başına maliyet çıkmıyor, “çıktıktan sonra bunun her ay

54

Page 62: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

raporlanabileceğini söylemen gerekiyordu, sonra o raporun nasıl okunacağınıda öğretmen gerekiyordu, sen bir kere o raporu o kişiye versen, üst yönetimeversen, senden emin ol, bundan sonra o raporu isteyecek ve o bilgi o kadardeğerli hale gelecek ki ve o bilgiye ulaşmak için para vermeyi de önerecek-ler yani öyledir o.” Çünkü bizim ülkemizde bir de bilgiye para verme konu-sunda şey yani bilgi pahalı bir şeydir, dünyanın en pahalı şeyidir fakat biz,bilgiye para verme konusunda henüz kendimizi geliştirmedik, o kültüre alış-tırmadık, dolayısıyla “muhasebeci ne yapıyor ki” diyor yani satmıyor, almıyor,üretmiyor, sadece ne üretiyor, bilgi üretiyor. İşte, muhasebe mesleği, bilgi ça-ğını o anlamda geçemedi diye üzülüyoruz.

Bütün işletme yönetimlerinin ve işletme sahiplerinin bu konuda eğitilmesi,ehlileştirilmesi gerekiyor yani iş hayatı anlamında bizimle beraber çalışabil-mesi için eğitilmesi gerekiyor. Bu, bu da onların suçu falan da değil, onu söy-leyelim. İsterseniz şöyle söyleyelim, “onların suçu”, evet yani ne yapacağızşimdi? Onların suçu, peki ne yapacağız şimdi? Kursa mı göndereceğiz yaniöyle bir kurs mu var? Git, muhasebe konusunda ehlileş falan, öyle bir şeyyok ki, yine kimin kime etkisi olacak eğer bunun peşini bırakırsak? Yine mes-lek mensubunun saygınlığı veya kazancını, alması gereken değeri etkileyecek.Dolayısıyla meslek mensubu olarak böyle bir şeyimiz var, böyle bir görevi-miz var. Eleştiri değil yalnızca, bu konuda da elimizi taşın altına koymamızgerekiyor. Çok teşekkür ederim.

Tuğrul TÜFEKÇİOĞLUYMM Eskişehir Odası

- Teşekkür ederim. Sayın Hocam, çok teşekkür ederim, aydınlattınız, yeniufuklar getirdiniz, gerçekten mutlu olduk. Ancak hep şundan bahsediyoruz,verilerin değerlendirilmesi, denetimi, yorumlanması, yüksek teknoloji bunla-rın hepsi çok olumlu şeyler ancak bunlara ulaşabilmek için ihmal ettiğimizbir nokta var, acaba bu verileri kim girecek, nasıl girecek, doğru girecek mi?eğer bu veriler, doğru toplanırsa, doğru girilirse elde edilecek sonuçlar doğruolacaktır, buna göre yorumlar, değerlendirmeler ve denetim başarılı olacaktır.Bu ayağını, özellikle mi ihmal ediyoruz, bilmiyorum, bu konuda ne düşünü-yorsunuz Sayın Hocam? Burada üniversiteler ve TÜRMOB’a çok önemli birgörev düşüyor, bu işbirliğini sağlayıp veri toplayacak kişilerin vasıflı hale ge-tirilmesi çok önemli bir nokta diye düşünüyorum. Teşekkürler.

55

Page 63: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Doç. Dr. Serdar ÖZKAN

- Çok teşekkür ederim Sayın Hocam. Sayın Hocam çok doğru bir şeyi gün-deme getiriyor, işte, veriyi nasıl girerseniz, hangi kalitede girerseniz o kalite-de bilgi alırsınız yani kötü kalitede girerseniz ya da düzgün girmezseniz zatenoradan sağlıklı bilgiyi ya da kullanışlı bilgi alma imkanı yok. Şimdi bizde önmuhasebe diye bir şey var ya ben, ona parmak basmak istiyorum izin verir-seniz; şimdi işletmelerde yine görürsünüz, muhasebe departmanında mali iş-ler müdürü var, efendime söyleyeyim işte şefler var, bilgisayarlar, her şey ku-rulmuş faturayı giren, “ön muhasebeci var bizde” diyor, o giriyor, stajyerlerfalan giriyor, bir bakıyorsun, en mutsuz olan o, en az parayı kazanan o hattaeğitim açısından da en geride olan da o ve son derece mutsuz, diyoruz ki, me-sela hep de problem oradan çıkıyor yani nasıl girerseniz ona göre sonuç alı-yorsunuz.

Diyelim ki, hesap planı oluşturmuşsunuz, o, hesap planına uymadan istediğiyere kayıt yapıyor, sonuçta alacak kaydı yapılmış mı, yapılmış, diğer alacakmıymış, efendime söyleyeyim, işte, ticari alacak mıymış, sistem açısındanfark ediyor mu? Etmiyor yani alacak kayıtlara giriyor fakat biz, onu ayrı ayrıkoyarken derdimiz şuydu; yarın, öbür gün şu soruyu soracaktık, ticari alaca-ğımız kaç Lira, diğer alacağımız kaç Lira? Bunu görmek istiyorduk biz, o yüz-den öyle bir ayırım yapmıştık. O baştaki, mutsuz, üzgün gelip de onu orayacanının istediği yere girdiği anda zaten o bilgiyi alam ihtimaliniz ortadan kal-kıyor. O yüzden hep şöyle yapmışızdır, onlara özel ihtimam göstermişizdirhatta onu alıp, bak sen var ya yani bu konuda çok dikkatli eğer bilgi girmezisen sonuçta bu sistem patlıyor. Aslında sen bu sistemin en önemli parçasısındeyip onu, sistemin gerçekten önemli parçası olduğu konusunda hem bilgi-lendirmek hem de ikna etmek gerekiyor.

Hocam, bir anımı anlatabilir miyim? Ameliyat yapılıyor, hemşirelerin ameli-yatta kullanılan malzeme ve işte, materyalin, malzemenin ve diğer kullanılanmaddelerin kaydını tutması gerekiyor veya hastada kullanılan ilaçların kaydı-nı tutması gerekiyor, küçük, tipik bildiğimiz sipariş maliyet sistemin bir has-taya uyarlanması, işte, hasta gelir hasta için kart açılır, sonra hasta için kulla-nılan her şey oraya yazılır sonra hastanın maliyeti çıkar, neyse. Şimdi ameli-yathaneye bir tane muhasebeci sokamayacağımızdan dolayı o bilgilerin de ha-kikaten, ameliyathanede tutulması gerektiğinden dolayı, teknolojik olarak herşeyde böyle hani böyle, barkot sistemiyle okutamayacağımızdan, ilahi birisi-nin elle yapması gerektiğinden dolayı dedik ki, “bu hastanede ameliyat mali-

56

Page 64: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

yetleri gelişigüzel çıkıyor” yani her ameliyat aslında ayrı ayrı, şöyle bir şeydiyorlar “ by-pass maliyeti 1.5 milyar”, öyle bir şey yok ki yani iki damarlımı, tek damarlı mı, işte, o yaştaki kişiye yapmak, bu yaştaki kişiye yapmak,çocuğa yapmak, bunların hepsi farklı maliyet gerekiyor, diyor ki “hemşireler,tek tek gireceksiniz”. İlk gelen belgeyi söyleyeyim, şöyle geldi, çok önemliy-di o, o belge çok önemliydi yani hastaya hakikaten, böyle ameliyata sokmuşo belgeyi, çıkarmış kanlı manlı böyle, attı, protesto ediyor yani bilgi toplayanprotesto ediyor. Dedi ki, “ niye böyle yapıyorsun, bak sen bunu yapınca neoluyor? Ameliyatların maliyetleri belli olmuyor, işletmenin o ameliyattankarlı mı, zararlı mı olduğunu belli olmuyor, yarın, öbür gün işinin devam edipedemeyeceği de belli olmayacak, sen bu sistemin çok önemli bir parçasısın”deyip tek tek o hazırlamış olduğu formun hangi aşamalardan geçip, neye et-ki ettiğini ona gösterince, onu sistemin bir parçası haline getirince olay çözül-dü.

Son derece önemlidir, veri girişinin nasıl yapıldığı son derece önemlidir. Verigirişi yapacak olan tabii, personelin ya da elemanların diyelim onların eğiti-mine veya motivasyonuna veya seçimine özel önem göstermeleri, aksi taktir-de dünyanın en iyi bilgisayar programını bile satın alsanız doğru veriler, uy-gun veriler girilmediği taktirde oradan bilgi almanız mümkün değil. Bu ko-nu, enflasyon muhasebesi düzeltmesi yaparken yaşadığımız problemlerdenbir tanesiydi, bilgiler girilmiş ama yığın halinde girilmiş, sistem içerisindevar mı? Var fakat detayı yok. İşte, o detay biz, onu bilgiye çevirmek istediği-miz için veri toplamak marifet, asıl marifet o verinin yarın, öbür gün bilgiyeçevrileceğini düşünerek tasarlanmış bir sistem içerisine girilmesi. Dediğimizbilgi sisteminin tasarımı aslında bu. Çok teşekkür ederim Sayın Hocam, uma-rım yeterli bilgiyi aktardık.

Özhan YILMAZ Devlet Planlama Teşkilatı

- İzin verirseniz oturarak sormak istiyorum. Sayın Bakanın da üzerinde dur-duğu üzere denetim çerçevesinde muhasebe mesleği edinen kimsenin denet-çi sıfatı konusunda da sorularım olacaktı. Belirttiğiniz üzere gelişen bilgi tek-nolojileriyle birlikte işletmelerin bu yolla ürettikleri verilerin, tırnak içinde“varlıkların” diyorum, gizliliği, bütünlüğü, ulaşılabilirliği, güvenilirliği, yürü-tülebilirliği gibi konular önem kazandı. Ülkemizde ve dünyada özellikle, ban-kacılık sektörünü özellikle belirtmek istiyorum, bu bilgi teknoloji denetimi ya

57

Page 65: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

da bilgi sistemleri denetimi meslekler ortaya çıktı. Bahsetmiş olduğunuz gibidış denetçi firmalar da finansal denetimi, muhasebe denetimi yapan eleman-lar yanında bilgi teknolojileri ya da süreç denetimleri yapan elemanlar da al-maya başladılar, özellikle işletme, endüstri mühendisliği ve yeni çıkan MISgibi bölümlerden bu elemanları istihdam ettiler. Benim sormak istediğim, fi-nansal denetimi yapan denetçilerle birlikte bilgi teknoloji denetimi yapan de-netçilerin oluşturduğu takımlarla bir entegre denetim kavramı ortaya çıktı, si-zin bahsettiğiniz bu takımların oluşturulması mı yoksa iki işi aynı anda tek birdenetçinin yapması şeklinde bir yaklaşım mı? Bir diğer konuda, yazınızda vesunuşunuzda belirtmiş olduğunuz gibi denetçi rolü üstlenen muhasebe mes-lek mensuplarının, bilgisayar destekli denetim tekniklerini kullanmasındanbahsettiniz. Bunu ve bilgi teknolojileri denetimini ayrı tutuyor musunuz?

Doç. Dr. Serdar ÖZKAN

- Ayrı tutuyoruz, ben hemen cevap vereyim madem süreci hızlandırmak için.Birincisi, takım halinde çalışmaktan bahsediyorum, bilgisayar mühendisleri,muhasebe meslek mensubu kadar derin muhasebe bilgisine ve denetim yapa-cak kadar muhasebe bilgisine sahip olması veya muhasebe meslek mensubu-nun, bilgisayar mühendisi kadar mühendislik eğitimi ya da teknolojiyi anla-yabilecek kadar eğitim almasını beklemiyoruz, pratikte değil, keşke öyle birşey olabilseydi. O yüzden asıl dediğimiz şey denetim faaliyetine gidildiğin-de belli bir ekip oluşturulması, o ekip içerisinde bilgi teknolojisi denetimi ya-panların ya da diğer anlamda işte, finansal tablo denetimi yapanların yer ala-bilmesi yani ekip çalışmasından bahsediyoruz. İstihdam yaparken de hemklasik anlamda finansal tablo denetimi yapacak hem de gidip bilgi teknoloji-si denetimi yapacak personelin ayrı ayrı seçildiğini söylüyoruz fakat tabii, za-man içerisinde bunlar birbirlerinden görerek, konuşarak bilgiyi alabiliyorlar,bu da değerli bir şey yani işletme içerisinde amaca yönelik olarak çalışanla-rın birbiriyle iletişimi. Bilgi teknolojisinin denetimi ile bilgisayar destekli de-netimi birbirinden kesinlikle, ayırıyoruz. Bilgi teknolojisinin denetimi ger-çekten de işletmede kullanılan bilgi teknolojisinin güvenirliği anlamında düz-gün kurgulanıp kurgulanmadığına bakmak, kontrollerin yerinde olup olmadı-ğına bakmak, bilgi sistemine müdahale edip edilemediğine bakmak, bilgi sis-teminin güncellenip güncellenemediğine bakabilmek, kimlerin bilgi sistemi-ne girme izinli olduğuna bakmak gibi, biliyorsunuz detaylarını, o, bilgi siste-minin gerçekten bilgi sisteminin denetimi. Mesela, bugün işte, Türk Tele-

58

Page 66: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

kom’u denetlemeye kalksalar, herhalde gerçekten de telefonu kaldırdığımızda1 dakika konuştuğumuzda, gerçekten o kadar konturun atıp, o kadar paranınhesaba yatıp yani o kadar paranın tahakkuk edip etmediğini, nasıl yapıyorlarbunu, bilgi teknolojisiyle beraber, hakikaten onu yapıyor mu, iyi çalışıyormu? Bir kere bunu denetliyorlar fakat aynı zamanda denetimi yaparken bilgi-sayar teknolojisinden yararlanıyorlar yani denetim içerisinde spesifik yazıl-mış bazı yazılımlar var, denetim prosedürlerini içeren, ikisi ayrı şeyler. Dene-tim faaliyeti şöyle olacak yani bir, işletmedeki bilgi teknolojisinin denetimiyapılacak, iki, bilgi teknolojisi kullanılarak da denetim yapılacak, ikisi ayrışeyler diye düşünüyorum. Teşekkür ederim, umarım yardımcı olmuştur.

Ertan AKBAŞ Oturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi

- Evet. Değerli katılımcılar, 1. Ana Oturuma verdiğiniz katkılardan dolayı, so-rularınızla verdiğiniz katkılardan dolayı hepinize teşekkür ediyoruz. Bu Otu-rumu kapatıyoruz, saat 14:00’te “Muhasebe Mesleğinde İş Geliştirme veZenginleştirme” adlı 2. Ana Oturumda buluşmak üzere hepinize afiyet olsundiyorum.

59

Page 67: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

60

Page 68: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

61

2. ANA OTURUM

Muhasebe Mesleğinde İş Geliştirme veZenginleştirme

Page 69: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

62

Page 70: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Yahya ARIKANOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Başkan Yardımcısıİstanbul SMMM Oda Başkanı

- Saygıdeğer hocalarım, değerli oda başkanları, değerli yöneticiler, değerlimeslektaşlarım tekrar hepinize hoş geldiniz diyoruz. Bu oturumumuzda arayok maalesef. Tam yol devam edeceğiz baştan belirtelim. Değerli konuşma-cılar yarım saat süreleri var sunumları yapmaları açısından. Dört konuşmacısunumunu tamamladıktan sonra format gereği sizlerin sorularını alacağız, kat-kılarını alacağız ve saat 17:00 gibi de oturumumuzu bitirmek istiyoruz. Benilk sözü Sayın Bumin Doğrusöz’e veriyorum. Buyurun Sayın Hocam. Kürsü-den daha iyi olur Hocam.

Vergi Danışmanlığı

Doç. Dr. Bumin DOĞRUSÖZ

- Evet sayın başkanlar ben herkesi saygıyla se-lamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.Şimdi bana verilen görev vergi danışmanlığımesleğini anlatmak veya tanıtmak. Tabii vergidanışmanlığı diye bir meslek henüz ülkemizdeolmamakla birlikte herhalde gidişat belki bizioraya götürecek. Yalnız gelebilecek eleştirilerigöğüsleyebilmek adına önce şunu söylemek ve-ya belirtmek istiyorum ki, tebliğimde Türki-ye’de mevcut herhangi bir meslekle veyahuttabu meslekleri düzenleyen 3568 sayılı ve 1163sayılı kanunları nazara alıp oradaki mesleklerirevize etmek biçiminde değil benim tebliğim.

Daha ziyade bir mukayeseli hukuk incelemesi biçiminde olacak. Dolayısıylamevcut mesleklerin revizesi biçiminde kesinlikle sözlerim anlaşılmaması ge-rekir.

Şimdi vergi danışmanlığı vergi mevzuatının iyi kavranması ve başarılı şekildeyaşama aktarılması için en önemli müesseselerden birisi. Bu konuda baktığım

63

Page 71: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

kaynaklarda yazan güzel bir laf vardı, ben onu buraya aktardım ama inanmı-yorum; “Vergi müşavirleri olmak veya vergi danışmanları olmaksızın başarı-lı şekilde işleyen bir sisteme sahip olmak olanaklı değildir”, ama şu andakivergi sistemimize göre vergi danışmanları olsa bile başarılı olmak mümkündeğildir benim şahsi kanaatim o, onu öncelikle vurgulayayım. Çünkü bu de-rece kötü ve aksayan bir vergi mevzuatı içerisinde değme vergiciyim diyenbir kişinin bile mevzuata hakim olması son derece güç hatta zaman zaman bumevzuatın sahibi Maliye Bakanlığı’nın bile mevzuata hakim olmadığını görü-yoruz, bunun örneklerini geçmişte gördük. Mesela bir Veraset ve İntikal Ver-gisi Kanunu’na “m” bendi ekledik ondan sonra fark ettik, “yav zaten orada“m” bendi varmış!” gibilerinden. Dolayısıyla bu alt yapıyla bu mesleği kur-mak Türkiye’de biraz zor gibi gözüküyor ama ben yine de vergi danışmanlı-ğı müessesini veya mesleğini bir aktarmak istiyorum.

Şimdi baktığımızda çeşitli hukuk sitemlerinde vergi danışmanlığına üç işlevyükleniyor. Birincisi, tabii danışmanlık adı üzerinde, mükellefi bilgilendir-mek, uyarmak, ona yardımcı olmak. İkinci yüklenen işlev; mükellef adınaidareye muhatap olmak üçüncü işlev ise, mükellefin haklarını savunmak bi-çiminde karşımıza çıkıyor. Tabii vergi danışmanlarının işlevleri bu şekilde or-taya konulduğu zaman aynı avukatlar veya yeminli mali müşavirler veya ser-best muhasebeci mali müşavirler gibi yapmış oldukları faaliyette bir tür ka-mu hizmeti biçiminde karşımıza çıkıyor. Ancak tabii böyle bir mesleği eğerbiz oluşturacaksak bir takım sorunları yaşayacağız demektir. Ben şimdi buyaşanabilecek sorunlara değinmek istiyorum, bu mesleği oluşturacaksak da-ha iyi oluşturabilmek adına. Şimdi bir kere sorunumuz şuradan kaynaklanı-yor; vergi hukuku bildiğiniz gibi mükellef ile Hazine arasında çatışan menfa-atlerde denge kurma alanındaki bir hukuk dalıdır. Dolayısıyla vergi danışma-nı dediğimiz zaman ilk önce danışmanın kime sadık kalacağı, yani mükellefemi yoksa Hazine’yi mi sadık kalacağı veya ortada mı olacağı gibi bir sorunlakarşılaşacağız demektir. Ha eğer ortada olacak diyorsanız, ki olması gerekende o, o zaman vergi danışmanı dediğimiz kişiye bir takım koruyucu haklar ta-nımamız gerekiyor. Şu anda mesela bu açıdan baktığımızda vergi danışmanlı-ğını yapan kesimler içerisinde hiçbir kesim yeterli hukuki garantiye veya gü-venceye sahip değil Türkiye uygulamasında. Tabii yasal düzenleme yaptığı-mız zaman batıda baktığımda veya bunu düzenlemiş olan ülkelerde baktığım-da bu vergi danışmanlığı düzenlemesinin biraz mükellefler açısından bürokra-siyi veya bürokratik formaliteleri arttırdığını görüyoruz. Aslında tabii vergidanışmanlığı şu anda Türkiye’de yapılıyor, yapılmıyor değil. Ama tabii farklıkişiler farklı uzmanlık alanlarında farklı işlevlerle bu işi yapıyorlar. Kimler

64

Page 72: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

yapıyor derseniz işte yeminli mali müşavirler, serbest muhasebeci mali mü-şavirler, serbest muhasebeciler, avukatlar, emlak komisyoncuları, bankacılar,noterler bunların hepsi kendi alanlarında birer vergi danışmanı. Bugün banka-ya gittiğinizde Hazine Bonosu aldığınızda bunun vergisel rejiminin ne olaca-ğını veya 1.1.2006 öncesi Hazine Bonosuysa beyanname verilmesi gerektiğikonusunda bankadaki memure bize danışmanlık yapıyor. Veyahutta baktığı-mızda işte bir sözleşmeyi notere götürdüğümüzde bunun damga vergisininnasıl hesaplanacağı konusunda noter bize bir danışmanlık hizmeti veriyor. As-lında bütün bunların yaptığı birer vergi danışmanlığı ve tabii diğer ülke mev-zuatlarına baktığımızda bu şekilde çalışan kişilere ilişkin düzenlemeleri degörüyoruz ve bu şekilde yani bir lisansa sahip olmaksızın, bir sıfata sahip ol-maksızın vergi danışmanlığı yapanların dahi düzenlendiğini görüyoruz. Tabiibu arada hangi yöntemi kullanırsak kullanalım bu konuda eğer bir mevzuatoluşturacaksak bunun köstekleyici değil destekleyici olması gerekiyor. Tabiibunun nasıl olabileceğine birazdan değineceğim. Tabii bu arada eğer böylebir meslek oluşturacaksak bu mesleğin oluşturulmasında vergi danışmanları-nın da belki kendi içerisinde kademelendirilmesi de gerekiyor. Çünkü nedendediğiniz zaman, danışmana götürülen mesele bazen çok basit bir vergi soru-nu olabileceği gibi, belki herkesin cevap verebileceği ama buna karşılık sonderece komplike, son derece sofistike vergi meseleleriyle uğraşılması da ge-rekebiliyor. Vergi danışmanı gerektiğinde nasıl diyeyim, bir mesken kira ge-lirinin beyannameye nasıl yazılacağından tutun da çalışma alanı olarak, belkimükellefin ağır ceza mahkemesinde savunulmasına kadar geniş bir perspek-tif içerisinde çalışması söz konusu. Tabii bu arada gelecek olan talebe göre debu mesleğe gireceklerin ve onların niteliklerinin belirlenmesi de gerekiyor.

Tabii her meslek, bütün meslekler hemen hemen hepsi tekel halinde çalışmakisterler. Tabii tekel olmanın mesleğe çok büyük bir faydası var. Meslek men-suplarına muhakkak orası doğru ama aynı zamanda bu tekelin genel toplumada bir fayda sağlaması gerekiyor. Yani bütün yasa koyucuların gerekçelerin-de bu husus özellikle yer alıyor. Ve yine globalleşme süreci içerisinde belkiküreselleşme de hani dünyanın gittiği noktada baktığınız zaman bir takımmevzuat kümelerine hepsinin bir hedefi var, o da şu; en kaliteli hizmeti enucuza sunmak yolunda. Tabii bunun tekel halindeki mesleklerde biraz sağla-mak zor. Çünkü neden derseniz, tekel halinde sunulan meslekler, ülkemizdede aynı şekilde bir kalite sorununu gündeme getiriyor, ücret artışı sorununuda tüketiciler açısından gündeme getiriyor. Tabii bu arada diğer mesleklerindurumları ne olacak onlarda çeşitli ülkelerde tartışma konusu yapılmış, biraz-dan onlara da değineceğim. Tabii bu noktada bir husus daha var, hemen he-

65

Page 73: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

men bütün bu konuda düzenleme yapan ülkeler tabii belli fakülteler mezunuolmak veya belli alanda eğitim görmüş olmak veya bir yüksek okul mezunuolmak gibi şartları arıyorlar ama vergi danışmanlığını kabul etmiş olan bütünülkeler vergi danışmanının eğitim işini kesinlikle bu konuda meslek odaları-na bırakıyorlar veyahutta meslek mensubunun yanında usta-çırak ilişkisiyleyetişmeye bırakıyorlar. Kesinlikle bir fakülte diploması veya yüksekokul dip-lomasının bu meslek için yeterli olmayacağı, meslek odasının aynı fakülte gi-bi bir eğitim vermesi, not vermesi ve bir diploma vermesi biçiminde ikincibir eğitim getirdiğini görüyoruz.

Şimdi tabii vergi danışmanlığı eğer yasal düzeyde düzenlenecekse veya böy-le bir mesleği biz düşünüyorsak, örgütleyeceksek eğer bu amaçla bu işin üze-rinde duruyorsak vergi danışmanının davranışlarında veyahutta kararlarındaveya uygulamasında nereye kadar kimin lehine hareket edeceği sorusunugündeme getirmemiz gerekiyor. Demin dediğim gibi mükellef ile Hazinemenfaatlerinin çatışma alanı olduğuna göre vergi, bu durumda mutlaka bir ta-rafsız konuma oturtmamız lazım vergi danışmanını. Tabii tarafsız konumaoturttuğumuz zaman bir kere iki tarafla da çatışan kişi mevkiine vergi danış-manını taşıyoruz. Yani bir yanda Hazine ile çatışıyor, bir yandan da mükellef-le çatışıyor. Mükellefle çatışmasına birazdan geleceğim ama hiç şüphesiz mü-kellefler tabii kendilerinin içerisinde bulundukları duruma göre, sahip olduk-ları özel hukuk kullanma avantajları içerisinde hiçbir mükellef genel kabulgören görüşe göre Hazine’ye daha çok vergi ödeyeceği yolu tercih etmekmevkiinde değil. Dolayısıyla hiçbir mükellef daha az vergi ödeyeceği yolutercih etti diye suçlanamaz. Bu nedenledir ki bu esastan hareket ettiğimiz za-man mükellefi bu şekilde uyaracak veya belki beyannamesini tasdik edecekveya imzalayacak olan vergi danışmanı dediğimiz kişiye bir takım haklar ver-mek gerekiyor. Şu anda mesela meslek mensupları, 3568 sayılı kanuna göreçalışan meslek mensuplarına da baktığımızda meslek mensuplarının Türki-ye’de bu haklardan dahi yoksun olduğunu ve bu nedenle de vergi danışman-lığı adına bu hakların güçlendirilmesi gerektiği inancındayım. Neden dersenizçünkü vergi danışmanına mükellef sırlarını paylaşacaktır, kendi iç işleyişinianlatacaktır. Bu şekilde sırlara ve iç işleyişe sahip olacak olan vergi danışma-nının bir kere en azından bürosunun dokunulmazlığının olması gerekmektedir.Yani kolaylıkla büro araması yapılamaması gerekir. Şu anda baktığınız zamanavukatlarda bile pek fazla bu konuda güvence yoktur. Tek şart savcının hazırbulunması koşuluyla aranabileceğidir. Ha bunun dışında herhangi bir güven-ce şu anda Türkiye’de meslek mensuplarında yok. Bunun yanı sıra davada şa-hitlikten çekinme hakkının tanınması gerekir, ki bu şu anda Türkiye’de tanın-

66

Page 74: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

mıştır. Yani mali müşavirler, yeminli veya serbest kendi mükellefi yani işle-rini takip ettiği kişi aleyhine ceza mahkemelerinde şahitlik yapmaktan kaçı-nabilecekleri gibi kendi mükellefi izin vermedikçe şahitlik de yapamaz. Ce-za Muhakemeleri Usulü Kanunu bu açıdan hem mükellefi hem mali müşavi-ri korumuştur. Avukatların ve mali müşavirlerin ceza mahkemelerinde şahit-lik yapabilmeleri, kendi mükellefleri aleyhine mükelleflerinin iznine bağlı kı-lınmıştır. Bu bir anlamda sır saklama yükümlülüğünün devamı niteliğindedir.Ama burada başka sorunlarımız var Ceza Kanunlarımızda ona değineceğim.

Bunun yanı sıra vergi danışmanlarına bu işi kabul eden ülkelerde mesela bi-zim ülkemizde de bu yok, vergi danışmanlarına tebligatlara taraf olma yete-neği verilmektedir. Yani bir kişinin eğer bir vergi danışmanı varsa idare bü-tün tebligatlarına vergi danışmanına yapmak zorundadır. Vergi danışmanlarınıatlayarak doğrudan doğruya mükellefe tebligat yapamaz, soru yöneltemezveya defter ve belge ibrazı isteyemez veya herhangi bir konuda bilgilendirmeyahut bilgi talebinde bulunamaz veya uzlaşmaya çağıramaz. Mutlaka vergidanışmanını idare muhatap olarak almak zorunda ve durumundadır. Bununyanı sıra baktığımız zaman yine vergi danışmanının, tabii idareye bildirilmişolan vergi danışmanının mükellefi temsil hakkına sahip olduğunu görüyoruz.Yani çeşitli kurullarda, çeşitli komisyonlarda takdir komisyonundan tutunuzlaşmaya kadar mükellefi vergi danışmanı eğer varsa ve belliyse temsil hak-kına sahiptir. Aynı zamanda bu temsil hakkı vergi incelemesi için de geçerli-dir. Ama ülkemizde baktığınız zaman işte Maliye Bakanlığı’nın web sayfasın-da falan vardır mükellef hakları falan filan diye ama mükellefin bir vergi in-celemesinde yanında yeminli mali müşavirini veya serbest muhasebeci malimüşavirini veya avukatını bulundurma hakkı yoktur. Bu tamamen incelemeelemanın takdirine kalmıştır. Yani eğer arzu ederse kabul eder, arzu ederse“buyurun beyefendi çıkın dışarı” der. Türkiye’deki uygulama şu anda bu şe-kildedir. Ha bu tip hakları tanımadan da bizim bir vergi danışmanını oluştur-mamız mümkün değildir.

Yine baktığımız zaman genel kabul gören görüş çeşitli ülke mevzuatlarındavergi danışmanının aynen şöyle almışım; genel kabul gören görüş, vergi mü-şavirinin veya danışmanının mükellef lehine hareket etmesi, bir başka deyiş-le müşterisinin menfaatlerini kollaması genel kabul gören görüştür. Ha tabi-i bu hiçbir zaman vergi danışmanının devletin vergi mevzuatının emredici ku-rallarını nazara almayacağı anlamında değildir ama buna karşılık hiçbir zamanbir vergi danışmanı yine mevzuatlarda genel kabul gören görüşe göre, müş-terisine ait özel sırlardan hareketle onu ihbar etmesi veya bildirmesi düşünü-

67

Page 75: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lemez. Eğer böyle bir eylem içerisine girerse o vergi danışmanı bu takdirdesır saklama mükellefiyetine aykırı hareket etmesi dolayısıyla belki meslektenihraca kadar giden çeşitli yaptırımlarla da karşılaşabilir. Tabii bu sadakatindeyalnız, müşteriye sadakatinde yalnız mutlaka ki bir sınırının olması lazım. Ge-nellikle baktığım zaman, örneğin dolandırıcılık olayına veyahutta kaçakçılıkdevletin vergi mevzuatında kaçakçılık kabul ettiği hallere iştirak gibi fiillerveyahutta devlete yalan beyanda bulunma gibi fiillerinde yaptırım altına alın-dığına bakıyoruz. Şimdi acaba yine vergi danışmanlığı müessesi ile Türki-ye’de mevcut işte 3568 sayılı kanuna göre veyahutta hani avukatlık kanunu-na göre çalışanların bu konudaki sır saklama yükümlülükleri nedir diye bak-tığımız zaman ceza kanununda iki tane madde var, Türkiye uygulamasınabaktığımızda. Bir tanesi 239. madde, diyor ki; sıfat veya görevi, meslek veyasanatı gereği vakıf olduğu ticari sır bankacılık sırrı veya müşteri sırrı gibi bil-gi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren, ifşa eden kişi şikayet üzerine bir yıl-dan bilmem nereye kadar hapsedilir diyor. demek ki ben yetkisiz kişilere bubilgiyi verirsem hapsedileceğim, sır saklama mükellefiyetim ceza kanunundabu şekilde düzenlenmiş. Peki bu bilgiyi yetkili kişiye verirsem? Ben sır sak-lama mükellefiyetini ihlal etmemiş sayılıyorum. Üstelik bir madde daha varmesleğin üzerinde, mesleğimizin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi duran, 278.madde! Diyor ki; işlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen birkişi bir yıla kadar hapisle cezalandırılır. Şimdi bir muhasebeci düşünün ki,deftere sahte faturayı işlemiş, bunu da biliyor sahte olduğunu belki veya şüp-heleniyor, bir inceleme elemanı bu meslek mensubuyla ilgili suç duyurusun-da bulunsa, burada bir suç işleniyor niye ihbar etmedin mükellefini diye, bu-yurun bir problem! Mesleğin başında Demokles’in kılıcı gibi duruyor. Eskiceza kanununda bu şekilde değildi madde, yeni ceza kanununa girerken Av-rupa Birliği süreci içerisinde, ama böyle bir madde Avrupa’da falan görme-dim hiçbir ülkenin ceza kanununda, dolayısıyla Demokles’in kılıcı gibi birmadde mesleğin üzerine oluşturuldu. Ha diyeceksiniz ki, peki ben müşterim-le kavga etmeyi nazara alıp, ne yapayım içerde yatmaktansa ihbar ettim, ih-bar ederim ceza kanunun bu maddesine takılmayayım diye. İhbar ettiniz, ada-ma beraat etti! Savcılık resen iftiradan dava açıyor! Şimdi öyle bir şey ki ha-ni iki ucu çiçekli değnek misali sağa gitseniz içerdesiniz, sola gitseniz içer-desiniz. Ha bunun sonucunda ne oluyor? Geçen gün bir tanışım geldi, mal bil-diriminde bulunmamak suçundan mahkum olmuş, icra takibinde mal beya-nında bulunmamış 10 gün hapis cezası yemiş. Gitmiş savcıya yatayım diye,üç sene sonra gel demiş savcı, yer yok içerde diye! Evet ha benim isteğim demeslek mensubu olarak biz işgal etmeyelim içeriyi, boş kalsın da bir başka-ları varsa suç işleyenler onlar girsin diye.

68

Page 76: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Evet, şimdi tabii ama bazı ülkelere baktığımızda daha geleneksel veya gele-nekçi ülkelere baktığımızda daha değişik şeyler karşımıza çıkıyor. Mesela ba-kın Maliye Bakanlığı’nın Japonya’da meslek mensubunu tutuklatma yetkisivar. Yargı garantisi falan yok, savcılığa bir yazı yazıyor, şu meslek mensubu-nu tutuklayın suç işlediğinden şüpheleniyorum diye. Adam içerde! Allah’tanbiz Avrupa Birliği’ne gireceğiz diye böyle şeyleri yapmıyoruz ama tabii çokfazlada onun için başka hukuklara da fazla bakmamak gerekir diye düşünü-yorum. Çünkü çok uç noktalara kadar gidebiliyor. Mesela Maliye BakanlığıJaponya’da yine bir yazı ile adamı meslekten men edebiliyor. Neyse ki bizdeböyle şeyler şu anda yok. Tabii bu arada birde bu mesleğe girişte çeşitli ül-kelerde karşılaşılan sorunlardan bir tanesi de vergi idaresinde çalışanlar ola-rak görülmüş. Vergi idaresinde çalışanların bir günü ayrılıp ertesi gün ben ver-gi danışmanıyım diye çıkması haksız rekabet olarak kabul ediliyor. Ha bunabir çözüm geliştirmişler, demişler ki eğer siz bu mükellefin işleri ile daha ön-ce ilgilendiyseniz, örneğin inceleme yaptıysanız, denetlemesini yaptıysanız,beyannamesini kontrol ettiyseniz veya tahakkuk fişini kestiyseniz o zamanbelli süreler o mükellefe hizmet verme yasağı getiriliyor. Belki bizim meslek-te de 3568’de de belki böyle bir şey getirilebilir, haksız rekabeti önlemek açı-sından olabilir ama bunun uygulaması Türkiye’de var mı diye baktığımızdabunun uygulaması şu anda örneğin bir takım kamu görevlileri için, örneğinHazine Müsteşarlığı’nda çalışanlar gibi, Merkez Bankası’ndakiler gibi oradaçalışanlar için zannedersem var ama mesela avukatlar için de var, hakimlik-ten ayrılıp avukatlığa geçtiğinizde belli bir süre kendi hakim olarak görevyaptığınız yargı çevresindeki davaları alamıyorsunuz. Belki böyle bir hükümbizim 3568’e de taşınabilir, tartışmak gerekir.

Tabii bu arada çok tartışılan konular neler olmuş diye baktığımızda, örneğinbu işler tekel halinde yapılıyorsa bu takdirde bu işi vergi danışmanlığını ya-panların kademeleri ne olacak ve birbirleriyle ilişkileri ne olacak sorusu gün-deme geliyor. Mesela vergi danışmanının yaptığı hizmetlerden bir tanesi be-yannameleri tasdik etmek veya imzalamak. Kimi ülke tasdik diyor kimi ülkeimzalamak diyor ama bu arada mesela avukatlar da vergi danışmanı olarakkabul ediliyor. Avukatlar da vergi danışmanlığı yapabiliyor ama beyanname-leri tasdik veya imza yetkileri yok veya vergi danışmanı defter tutabiliyorama buna karşılık avukat defter hiç şüphesiz tutamıyor. Bir kademelendirmeyapılmış ama buna karşılık defteri tutan bugün için muhasebeci dediğimiz ki-şi bu takdiri o da yine vergi danışmanı sıfatı ile ağır ceza mahkemesinde sa-vunma avukatlığı yapamıyor. Yani vergi danışmanlarının da kendi içersindebir kademelendirme yapılmış. Bunun yanı sıra bir çok ülkede yine vergi da-

69

Page 77: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

nışmanlığı hizmetini tam bir tekel olarak kurmamış, ona da birazdan değine-ceğim. Mesela herhangi bir lisansı olmayan, herhangi bir odaya kayıtlı olma-yan kişileri de vergi danışmanı yetkisi veriliyor, danışmanlığı yapma hakkıveriliyor ama onlardan hizmet almanın belli müeyyideleri var onlara birazdandeğineceğim. Tabii bu arada eğer bir mükellef bir vergi danışmanı ile çalışı-yorsa bu takdirde vergi idaresi bütün işlemlerinde vergi danışmanını muhatapalması gerekiyor. Ve bütün tebligatlarını deminde bahsettiğim gibi meslekmensubuna yapması gerekiyor. Peki meslek mensubundan, vergi danışmanın-dan bilgi istediniz, bu bilgiyi demin bahsettiğim sır saklama yükümlülüğüiçerisinde vergi danışmanı vermek zorunda mıdır? Hayır. Bu bilgiyi vermedenönce mutlaka ve mutlaka mükellefinden izin alması gerekiyor. Ancak izin al-dıktan sonra vergi idaresine bilgi verebiliyor. Çünkü neden? Batıda kabul edi-len, bizim anayasamızda da var ama vergi hukuku alanında pek kabul etmi-yoruz onu, mükellefin susma hakkı var. Yani ben burada susmayacağım, ce-vap vermeyeceğim sende cevap verme deme hakkı var vergi danışmanına.Ancak vergi hukuku ve Hazine açısından vergi danışmanı eğer mutlaka vemutlaka o bilginin idareye verilmesi gerektiği inancında ise, mesela Ameri-kan hukukunda öyle, mükellefine yazılı olarak bildiriyor, mükellef buna rağ-men “hayır, bu bilgi verilmeyecek” derse vergi danışmanı üç ay içerisinde odanışmanlığı bırakması gerekir, bırakabiliyor. Ve bunu da danışmanlığı bırak-ma gerekçesi olarak kabul ediliyor ve idareye bildiriliyor. Böyle bir durumdavergi danışmanın herhangi bir sorumluluğu söz konusu olmuyor.

Tabii vergi danışmanlığının görev alanına baktığımızda ne gibi işlevler yükle-mişler çeşitli ülkeler danışmanlara diye baktığımızda şunlar karşımıza çıkıyor;bir kere vergi planlaması yapma hakkı vergi danışmanına ait. Mali ve diğerhizmetlerde yardım görev ve hakları var. Ticari hesaplanması ve denetimi an-cak bu, tabii şu var vergi danışmanı çeşitli ülkeler oluştururlarken onların sa-hip oldukları mali müşavir veyahutta muhasebeci veya avukat gibi sıfatlarınıkaldırmıyor, o sıfatlarıyla birlikte kullandırıyor. Dolayısıyla burada ticari he-sapların hazırlanması ve denetimi muhasebeci sıfatıyla vergi danışmanlığı ya-panlarla sınırlandırılmış vaziyette. Vergi beyannamelerinin hazırlanması, tabiivergi beyannamelerinin hazırlanmasında vergi danışmanın görev alanına giri-yor ama burada sofistike beyannameler daha ziyade mali müşavir sıfatına ha-iz vergi danışmanına tanınan bir hak olarak karşımıza çıkıyor. Tabii günümüz-de baktığımız zaman vergi beyannamelerinin artık out-sourcing yoluyla hazır-landığı sabahleyin Masum Bey değindiler, Masum Türker değindiler. Out-so-urcing yoluyla hazırlandığını görüyoruz. Mesela 2005 yılında baktığınızdaIRS’e, Amerikan İç Gelirler İdaresine verilen gelir vergisi beyannamelerinin

70

Page 78: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

yaklaşık 90 bir adedi Hindistan’da hazırlanmış. Tamamen Hindistan’da hazır-lanıyor beyannameler. Baktığınız zaman nasıl oluyor bu sistem, nasıl işleniyordiye, çeşitli kaynaklar var bu konuda. Hindistan’da muhasebeciler çok ente-resan tabii bir bilgisayar yazılım şirketi olarak Amerika’daki bir muhasebeşirketiyle anlaşıyorsunuz, her bir muhasebecinin çalıştığı küçücük odalar var,bu odaya kesinlikle cep telefonu, işte efendim fotoğraf çekebileceği bir cihazherhangi bir şey gönderemiyorsunuz. Amerika’dan siz dataları gönderiyorsu-nuz zaten beyanname programları orada yüklü kendisinde, dataları gönderi-yorsunuz o kendi Amerikan vergi mevzuatına da bakarak beyannameyi hazır-lıyor ancak burada şu özellik çok önemli; Hindistan’daki muhasebecinin bil-gisayarının belleği yok. Hiçbir zaman bu bilgiyi kaydına alamıyor. Hiçbir za-man herhangi bir örneğini çıkaramıyor, print edemiyor veyahutta başka biryere forward edemiyor. Bu da sır saklama yükümlülüğü içerisinde çünkü bu-radaki sırrın saklanmasından Amerika’daki mali müşavir veya muhasebecisorumlu.

Tabii bu arada yine vergi danışmanlarına yüklenen işlevlerden biri ülkelerdemükelleflerin vergi idaresi önünde temsil edilmesi. Ve tabii yine belli kesim-le sınırlı olmak üzere mahkemelerde yine mükellefin haklarının savunması.Şimdi bu açıdan baktığımızda ülkeleri üç ayrı gruba ayırmak mümkün. Birin-cisi tam düzenleme yapan ülkeler diyelim bunlara isterseniz. Bu ülkelerdeAlmanya başı çekiyor ve Almanya diyor ki, her yönüyle bu işi düzenlemiş,diyor ki, avukatlar, muhasebeciler ve denetçiler bunlar diyor aynı zamandavergi danışmanıdırlar. Bazı şeyler için lisans gerektiriyor ama genelde vergidanışmanlığı sıfatını kullanmaları için bu kişilerin herhangi bir, mesleğe giriş-te herhangi bir koşul yok ama bu sıfatları alabilmek yani muhasebeci, avukatveya denetçi sıfatını alabilmek, o lisansa sahip olabilmek hiç şüphesiz katı ku-rallara bağlı. Buna karşılık Amerika ve Avustralya gibi ülkeler bunlar kısmidüzenleme diye ben adlandırıyorum. Mesela Amerika diyor ki, herkes beyan-name düzenleyebilir diyor, herhangi bir sınır getirmemiş beyanname düzen-lemeye, bir tekel kurmamış, ancak diyor beyannameyi düzenleyen sosyal gü-venlik numarasıyla birlikte beyannameyi düzenlediğini beyanname üzerindebelirtmek zorunda. Ha bu şekilde beyannameyi düzenleyen kişinin ilgilimeslek mensubu olmaması halinde sorumluluğu daha ağır. Daha ağır müey-yideler veya daha ağır yaptırımlar öngörmüş. Yani bir anlamda mantık olarakAmerika diyor ki, herkes bu işi yapabilir ama bu işe burnunu sokuyorsan ya-karım diyor. Dolayısıyla böyle bir tehditvari yöntemle önünü kesmiş diğer ki-şilerin beyanname düzenleme işlevinde rol almalarını. Bu nedenle Ameri-ka’da muhasebeci veya mali müşavir sıfatına haiz olmayanların beyanname

71

Page 79: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

düzenlediği pek fazla uygulamada görülmüyor. Yine buna karşılık vergilen-dirme işlemlerinde hemen herkesi vekil tayin edebiliyorsunuz idareye karşıama vergi idaresi IRS sadece muhasebeci, mali müşavir, avukat sıfatına sahipolan kişileri muhatap olarak alıyor, diğer kişileri muhatap olarak almıyor. Ya-ni diğer herhangi bir kişi vergi danışmanlığı sıfatıyla örneğin bir kira beyan-namesini düzenlediyse bunlar sorumludur diyor, vekaletname ile getirip be-yannameyi verebilirsin, sosyal güvenlik numaranla verebilirsin diyor amaben bu beyannamede bir sorun çıkarsa sana tebligat yapmam çünkü ben senimuhatap almam diyor, bu şekilde meslek mensuplarını koruyor. Avustralyaise çok ilginç bir serbesti sağlamış. Diyor ki, herkes vergi danışmanlığı yapa-bilir hatta şirketlerde bağımlı olarak da vergi danışmanlığı yapabilir, bununiçin herhangi bir sıfata gerek yok ama diyor siz sadece muhasebeci veya ma-li müşavir sıfatına haiz kişiden vergi danışmanlığı alıyorsanız ödediğiniz üc-reti gider yazabilirsiniz diyor. Yani bir şirkette bağımlı olarak çalışan bir kişidahi eğer lisanslı mali müşavir sıfatına veya avukat veya mali müşavir sıfatı-na sahip değilse ona ödediğiniz ücreti gider yazma olanağı yok. Bu şekildecaydırma yöntemi ile bu mesleğe önem kazandırılmaya çalışılmış. Bunun ya-nı sıra bu konuda tabii tam bir serbestinin olduğu ülkelerde var. Fakat ülkele-re baktığımız zaman hep mükellefi vergi danışmanına gitmeye mecbur etmi-yor ama buna karşılık öyle yollar çiziyor ki siz mecburen vergi danışmanınagidiyorsunuz.

Tabii bu arada eğer bu konuda bir düzenleme yapacaksak, şöyle bir söyledik-lerimi tekrar gözden geçirilirse bir tekel oluşturulup oluşturulmayacağı, mev-cut meslek ve sıfatların korunup korunmayacağı konusunda bir tartışma yap-mamız gerekiyor. Bunun yanı sıra tabii vergi danışmanlarının hangi aktivite-lerde yetkili olacağı veya profesyonel ayrıcalıklarının neler olacağı, hani bürodokunulmazlığı, şahitlik yapmaktan kaçınma olanağı gibi. Ama mesela baktı-ğımız zaman şu anda vergi mevzuatımızda da bir takım olanakların vergi da-nışmanlığına veya şu anda belki meslek mensuplarına tanınabileceğini düşü-nüyorum. Mesela hemen aklıma iki tane geliyor, bir tanesi tecil uygulaması.Örneğin bugün Maliye Bakanlığı mükelleflerin tecil taleplerini görüşürkenmali müşavirin hiç fikrini almıyor. Neden? Mali müşavirinin, yeminli malimüşavirinin veya serbest muhasebeci mali müşavirinin veya vergi danışma-nın ne derseniz artık, olumsuz görüş bildirebileceği bir yerde Maliye Bakan-lığı’nın da orada durması gerekiyor. Ama bugün bu görüş sorulmuyor. Mese-la ihtiyati tahakkuk, şimdi vergi dairesi bakıyor bu adam yurt dışına kaçar di-yor. E bu adamın burada resmi bir vergi danışmanı varsa, bir yeminli malimüşavir veya serbest muhasebeci mali müşaviri varsa ve en az 10 yıldır, 20

72

Page 80: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

yıldır onunla çalışıyor, tanıyorsa mükellefini bu konuda fikrini almak gereği-ni bile duymuyor. Ama eğer bir ciddi müessese kuracaksanız bunları da tanı-mak zorundasınız. Tabii bu arada vergi danışmanlığını tekel olarak kursak bi-le bir takım mesleklerden bunları alamıyorsunuz elinden, sen danışmanlık ya-pamazsınız diyemiyorsunuz. Onlara kısmi olarak da bu hakkı tanımamız gere-kiyor. Mesela ilk aklıma gelenler noterler, gümrük müşavirleri, patent vemarka vekilleri gibi. Dolayısıyla ha o zaman bizim meslek mensubu olacakolan lisanslı vergi danışmanının da bunlarla ilişkisini de galiba yasamızda dü-zenlememiz gerekiyor.

Tabii meslek nasıl kontrol edilecek? Bu meslek nasıl denetlenecek veya ver-gi danışmanları nasıl denetlenecek? Bir kere şunu söyleyeyim; eğer biz vergidanışmanı dediğimiz kişiyi mükellef ile Hazine’nin menfaat çatışması arasın-da ortadaki adam olarak görüyorsak, hakem mevkiinde görüyorsak bunun de-netimini her iki gruba da bırakamayız. Yani ne müşteri kesimi danışmanı de-netleyebilir ne de Maliye Bakanlığı denetleyebilir. Çünkü özellikle bu konu-da doktrinde söylenen şey şudur; eğer vergi danışmanının denetimini siz Ma-liye Bakanlığı’na bırakıyorsanız çalışma kağıtlarının işte mütalaalarının dene-timini Maliye Bakanlığı’na bırakıyorsanız o takdirde kısa bir süre sonra Mali-ye Bakanlığı’nın güdümüne girer bu meslek deniliyor. Dolayısıyla genelliklebenimsenen veya ortaya konulan yol kamu sektörü ve özel sektör temsilcile-rinden oluşan karma bir komisyon tarafından denetimlerinin yapılması yanidenetim komisyonunda her iki sektörün hem özel hem kamu sektörün, oda-ların, meslek odalarının da temsilcisinin bulunduğu bir komisyona bu yetki-nin verilmesi. Mesela bakın şu anda aynı şekilde bu tip denetim eksikliğinindenetim yetkisinin sadece ve münhasıran Maliye Bakanlığı’na verilmiş olma-sının sıkıntısını biz 3568 sayılı kanunda da yaşıyoruz. Yine mesela bakın ye-minli mali müşavirlerle sorumluluk uygulaması veya suç duyurusunda, yaniaynı şey serbest muhasebeci mali müşavirler içinde geçerli, sorumluluk uy-gulaması açısından baktığınızda bir denetim elemanının ak dediğine bir başkadenetim elemanı kara diyebiliyor. Veya bir denetim elemanı işte geçmişte ça-lıştığı kurullara veya hizmet verdiği inceleme birimlerine bakmak suretiylerapor yazabiliyor. Dolayısıyla burada bizim objektifliği sağlayacak en azın-dan meslek mensuplarının sorumluluğunu gerektiren veya onunla ilgili suçduyurusunda bulunulması gerektiren hallerde bu şekilde bir karma, örneğinTÜRMOB’la Maliye Bakanlığı’nın birlikte oluşturabileceği bir komisyonunkurulması ve oranın denetim süzgecinden geçmesi gerekebiliyor. Mesela be-nim elimde bir olay var çok enteresan, örtülü sermaye faaliyetinden raporyazmış inceleme elemanı, iki yıldır yeminli mali müşavir müteselsil sorumlu-

73

Page 81: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

dur demiş son iki yılda dememiş, olay aynı ne fark etti? Hiçbir şey fark etmi-yor ama iki yılda sorumlu değilse öbür iki yılda niye sorumsuzdur veya so-rumludur veyahutta tam tersi durum. Bunun izahı yok. Bu nedenle kesinliklebu konuda standartların bu mesleği oluştursak da oluşturmasak da kurulmasıgerekiyor. Nitekim vergi konseyinde yaptığımız bir çalışmada, bir tasarıda bukonuda ceza hükümleriyle ilgili olarak vergi suçu 369. maddesinin bu şekil-de bir revizesine ilişkin bir hüküm hazırladık. Suç duyurusu veyahutta sorum-luluk gerektiren raporların belli bir komisyondan geçerek an azından uygula-mada standardı sağlamak yolunda.

Bunun yanı sıra dediğim gibi çeşitli ülkeler vergi danışmanına gitmeyi teşvikedebiliyorlar. Teşvik ederken de tabii dediğim gibi çeşitli yöntemler, hani gi-der yazdırmamak, meslek mensubu olmayan vergi danışmanını belki biraz da-ha ağır müeyyidelendirmek gibi yöntemleri uygulayabiliyorlar. Bu konudakibir ilginç gelen uygulama da bana beyannamesini vergi danışmanına veyameslek mensuplarına imzalattırmayanlara veya tasdik ettirmeyenlere vergiyasaları ile asgari matrah getirtilebiliyor. Veyahutta efendim farklı bir vergioranı uygulanabiliyor. Çünkü şu var; aynı zamanda bir meslek mensubunundenetimi aynı zamanda madem ki adamın yaptığı işe biz kamu hizmeti diyo-ruz, kamusal bir denetimdir o halde denetim işlevini, devletin denetim yükü-nü hafifletiyor. Denetim yükünü buna karşılık ağırlaştıran yani beyannamesi-ni imzalattırmamış veya tasdik ettirmemiş kişi için 1 puan veya 2 puan fark-lı bir vergi oranının uygulanması bana da şu an için doğal geliyor. Mesela ba-kın yakınıyoruz hayat standardı için, şöyle bir uygulama yapılabilir bana hiçters gelmedi düşündüğüm zaman. Hayat standardını meslek mensuplarına be-yannamesini imzalattırmayanlar için getirebiliriz veyahutta yeminli mali mü-şavire tasdik ettirmeyen serbest muhasebeci mali müşavire, çünkü o dene-timsiz beyannamedir. Adamın ne yaptığını, nasıl yaşadığını bilmiyorum amaben bir mevkide şu anda meslek mensubuna da güvenmek durumundayım.Eğer benim için diyorsa ki meslek mensubu, “evet arkadaş ben bu adamı in-celedim hayat standardının altında para kazanmıştır, geçmişteki birikimlerin-den yemiştir” diyorsa ona hayat standardını uygulamayabilirsiniz ama bütünmevzuatlar görüyorum ki bizim ülkemizdekinin tersine olaraktan mesleği vemeslek mensubunu teşvik edici yönde. Bizdeki gibi köstekleyici yönde değil.Ama tabii işin ceza yanına geldiğimiz zaman tabii imzalanan ve vergi danış-manı bulunan kişinin vermiş olduğu beyannamede bir hata bulunması halin-de vergi aslı ve faizi için tarhiyatın mükellefe yapılması cezanın vergi danış-manına yapılması kabul ediliyor. Yani bizdeki gibi vergi aslından, faizden senhepsinden müteselsilen sorumlusun gibi bir şey dünyada yok. Sadece hatası-

74

Page 82: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

nın sonucu olarak cezadan vergi danışmanı sorumlu. Bununda iki tane süba-bı var yani adamı hemen asmıyorsunuz. İki tane sübabı var, birincisi mali si-gorta yaptırabiliyor kendisini. İkincisini de vergi danışmanı o hatanın beyan-namede oluşmasından kendi kusurunun olmadığını veyahutta mesleki özenigöstermiş olsa idi dahi o kusurun yinede oluşabileceğini ispat edebiliyorsa butakdirde vergi danışmanı cezadan kurtulma olanağına sahip.

Kısaca ve kabaca işte dünyadaki vergi danışmanlığına ilişkin düzenlemeler-den bir toparlama yapmaya çalıştım. Önümüzdeki günler nerelere gider onubilemeyeceğim. Sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Yahya ARIKANOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Başkan Yardımcısıİstanbul SMMM Oda Başkanı

- Sayın Bumin Doğrusöz’e çok teşekkür ediyoruz. Değerli katılımcılar aslın-da süre olarak 30 dakika vermiştik. Bu bölüm forumumuzun, 2 günlük foru-mumuzun en önemli bölümü bize göre. Biliyorsunuz mesleğimizin en temelkonusu haksız rekabet konusu. Haksız rekabetin de temelinde çok az iş alanı-nın olmasından kaynaklanıyor. Belki bu forumun sonucunda yeni iş alanları-nı önümüze koyarak, haksız rekabet konusunda da ciddi adımlar atılmasınıönermiş oluruz diye düşünüyoruz. O nedenle ben çok önemli bir bölüm ol-duğu için 30’ar dakika süre vermemize rağmen değerli sunum yapan arka-daşlarımızın sözlerini kesmiyoruz, zannediyorum sizlerde sabırla izliyorsu-nuz. İkinci konuşmacı Sayın Aslı Gültekin, buyurun.

75

Page 83: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Yönetim Danışmanlığı

Aslı GÜLTEKİN

- Merhaba. Sayın Başkan, sayın konuşmacılar,değerli meslektaşlarım ve çok değerli konuklar.Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Si-zinle paylaşacağım konu yönetim danışmanlığı.İlk olarak yönetim, yönetim danışmanlığı, yöne-tim danışmanı kavramları üzerinde durmak isti-yorum.

Yönetim, amaçların etkili ve verimli bir şekildegerçekleştirilmesi için bir insan grubunda işbir-liği ve koordinasyon sağlamaya yönelik faali-yetlerin tümüdür. Yönetim danışmanlığı bağım-sız, bilgili ve deneyimli kişi veya kişiler tarafın-

dan özel, kamu ve diğer işletmelerde iş stratejisi, organizasyonel yapı, iş yap-ma yöntemleri, alanlarındaki sorunların belirlenmesi, araştırılması ve uygunönerilerin yapılarak bu önerilerin uygulanmasında destek olmayı kapsayan birhizmettir. Yönetim danışmanı dediğimizde ise işletme içinde bulunmayan, birveya birden fazla alanda uzmanlaşarak bu alanlarda sağladığı tarafsız ve etkinbilgi, beceri, deneyim, öneri ve uygulama desteğini müşterisinin gereksinim-leri doğrultusunda uygulayarak işletme problemlerini çözümleyebilmek içinkullanan ve yapmış olduğu bu iş karşılığında ücret alan kişidir. Yönetim da-nışmanının özelliklerini üç açıdan sıralamak istersek birincisi; bilgi, ikincisi;beceri, üçüncüsü; kişiseldir.

Bilgi açısından baktığımızda danışmanlık kapsamına giren konuları uygulama-sı ile ilgili temel bilgilere sahip olmak, konuların birinde veya birden fazla-sında uzman olmak, yönetim teknikleri, bilgi teknolojisi, ölçüm ve kontrolmetotları, analiz, finansal yönetim ve planlama konularında temel bilgileresahip olmak, yönetim ve organizasyon teorisinde bilgili olmak, işletmelerinçalışmalarında ortaya çıkan insan faktörü ile ilgili konularda tutarlı bir anlayı-şa sahip olmak, şirket kültürü ve geleneklerinin değişim süreci üzerindeki et-kilerini anlayabilecek anlayış, deneyim ve bilgilere sahip olmak. Beceri açı-sından özelliklerine geldiğimizde ise analitik yetenek yani çok farklı açılardandüşünebilme, değerlendirme yeteneği, karar verme yeteneği, kişisel ilişkiler,

76

Page 84: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ikna kabiliyeti, iletişim yeteneği, pazarlama ve satış yeteneği olması gerekir.Yönetim danışmanın kişisel özelliklerine baktığımızda iyi analiz eden, taraf-sız, emredici olmayan, dürüst, analitik düşünebilen, yaratıcı olması gerekenkişisel özelliklere sahip olmalıdır.

Yönetim danışmanına başvuru sebeplerini sıraladığımızda; büyük ekonomikdeğişiklikler, küreselleşme, değişim mühendisliği, küçülme gibi moda akım-lar, rekabet avantajlarını korumak, enformasyon, üretim, ekonomi ve yönetimalanındaki hızlı değişimlerin yarattığı belirsizlik, teknolojinin hızlı değişimi,piyasanın uluslararasılaşması, özelleştirme, çevre bilincinin artması, örgütseldeğişim, çok uluslu birleşmeler, teknoloji odaklı projeler gibi sıralanabilir.Yönetim danışmanlığı almanın anahtar nedenleri olarak düşünürsek buna uy-gulamadan doğan sebepler olarak baktığımızda birincisi firma kaynaklarınınyetersiz olması, firmanın bu tip projelerde tecrübesiz olması, çok etkili loko-motif bir güce ihtiyacının bulunması, dışarıdan yönetim danışmanlığı kendibünyesindekinden daha düşük maliyette olması. Uzman bilgisi açısından bak-tığımızda ise endüstri, organizasyon, sorun hakkında spesifik bilgi ve tecrübe-lerinin bulunması. Kusur bakımından sebeplere baktığımızda şirket içi yanlışişlerin olması, yani şirketin gidişatının kötü olması, hisse sahiplerinin sorum-luluğunun paylaşma ihtiyacı. Bağımsızlık bakımından sebeplere baktığımızdaise tarafsızlık, tüm politik anlayışlara mesafeli olunmak istemesi. Güvencebakımından baktığımızda ise pratik, hızlı, dahili bir çalışma bakımından şirke-te imaj katması bakımından yönetim danışmanına ihtiyaç vardır.

Yönetim danışmanlığı hizmet alanlarına baktığımızda stratejik ve örgütsel ge-liştirme bu açıdan değerlendirirsek alt gruplarında; stratejik planlama ve uy-gulama, örgütsel yapı, yönetim sistemleri, bütünsel gelişim, yönetim desteği.Finansal planlama ve kontrol açısından baktığımızda ekonomik planlama vekontrol, muhasebe sistemleri kuruluşu, iç denetim sistemleri kuruluşu, dışdenetim sistemleri kuruluşu, finansal planlama ve kontrol, yatırım analizlerive fizibilite, şirket edinimleri ve birleşmeleri, şirket kuruluşları, maliyet he-sapları sistemleri kuruluşları. İnsan kaynakları açısından baktığımızda perso-nel politikaları, liderlik ve takım oyunu, iş ve kariyer planlama, personel edi-nimi, işe özendirme, değişime uyum, kurumsal kültür ve değer sistemleri.Üretim ve hizmet yönetimi olarak baktığımızda ise üretim planlama, üretimyönetim sistemleri kurma, işin yalınlaştırılması, malzeme yönetimi ve lojis-tik, kalite kontrol, ürün geliştirme, bakım, yerleşim planlaması. Pazarlama vekurumsal iletişim olarak baktığımızda pazar araştırmaları, pazarlama strateji-si, satış organizasyonu, iletişim stratejisi, ilgi grupları ile ilişkiler. Bilgi tek-

77

Page 85: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

nolojisi ve sistemler olarak baktığımızda gereksinim analizi, iş stratejisi, bil-gi teknolojisi stratejisi, uygulama, ağ donanım, yazılım geliştirme. Proje yö-netimi olarak baktığımızda proje planlaması, proje yönetimi, izleme sistemle-ri, zaman yönetimi, taşeronların koordinasyonu. Ekonomik ve çevresel etüt-ler olarak baktığımızda ise ekonomik analizler, maliyet etütleri, yatırım değer-lendirme, çevre etki değerlendirme olarak sıralanabilir.

Danışmanlık projesinin aşamalarına baktığımızda çözülmesi gereken bir prob-lem vardır. Onun akabinde araştırılması istenen bir konu, değişik bir bakış açı-sı ve değerlendirme ihtiyacı yani işletmeyi işletme körlüğünden kurtaracakbirisine ihtiyaç, uzmanlık ihtiyacı durumdan habersiz bir yönetimin ya da ye-tersiz bir yönetimin bulunması gerekmektedir. Danışmanlık hizmet projesi birsüreç şeklinde akar, bu bir çemberdir ve ilk aşamada ilk kontak veya müza-kerelerin başlaması yani gerekli kontaklar yapılarak danışmanlarla bir iş iliş-kisinin kurulması, sözleşme yapılması, müşterinin ne istediği ve danışmanınneler verebileceğinin ortaya konması gerekmektedir. Bilgilerin toplanması,ne yapılacağının kararlaştırılması daha sonraki aşamada bilgilerin anlamlı ha-le getirilmesi, problemle ilgili teşhisin konulması daha sonraki aşamada se-çeneklerin belirlenmesi, kararın verilmesi ve planların yapılması sonraki aşa-ma planların yürürlüğe konulması ve uygulanmaya çalışılması. Danışmanlamüşteri arasındaki ilişkinin bitirilmesi akabinde takip edecek follow up çalış-malarının belirlenmesi gerekmektedir.

Evet yönetim danışmanlığı bir süreçtir, ilk kontakla başlar, proje başlamasıy-la devam eder analiz, hedeflerin tanımlanması, projenin ilerlemesi, sonuçlarındeğerlendirilmesi, takip edilecek çalışmalar diye sonuçlandırılır. İlk aşamadayani danışmanların müşteri ile tanışmaları dört şekilde cereyan eder. Birinci-si, danışmanla ve müşterisi tesadüfen bir araya gelirler. İkincisi, danışmanverdiği hizmetleri müşterisine öneri olarak götürür. Üçüncüsü müşterisi hiz-met almak istediği konuda belli danışmanları araştırır. Dördüncüsü, üçüncüşahıslar tarafından müşterisi ve danışman bir araya getirilir. Sözleşmenin ya-pılması aşamasında ve bu aşamada proje başlar ve en önemli aşamalardan bi-risidir. Her şeyi net bir hale getirir. Projedeki görevlerin belirlenmesi ve söz-leşmenin yapılma aşamasında müşteriyle birlikte bu projede çalışılıp çalışıl-mayacağı da danışman için kesinleşmiş olur. Sözleşmede yer alması gerekenunsurlara baktığımızda birincisi, yerine getirilecek hizmetin kapsam ve yapı-sı. Bağımsız bir yüklenici olarak danışmanın statüsü ve üstlendiği işin finalçalışmasının açık bir ifadesi. Hizmet bedelleri ve harcamaları hakkında detay-lar. İlişkinin uzunluğu, ilişkinin kimler tarafından ne zaman ve nasıl sona er-

78

Page 86: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

dirileceği. Verilecek hizmette hangi değişiklikler kimler tarafından yapılabi-lir, işletmeyi korumak üzere gizli bilgilerin işlenmesi konusunda özel istek-ler, tartışmalara çözüm bulmada izlenecek yollar, sorunların çözümünde han-gi yöntemlerin kimler tarafından kullanılabileceği, hangilerinin kullanılama-yacağının belirlenmesi. Son olarak da resmi bildirilerin nasıl verileceği, kap-samla ilgili atamaların nasıl yapılacağı ve yürütüleceği sözleşmede belirtilme-si gerekir. Bilgilerin toplanması çalışanlardan ve/veya kayıtlardan elde edilengerçeklere dayanan bilgiler. Konuyla ilgili kişilerin duygu ve düşünceleri,tüm iç ve dış müşterilerin tutum ve davranışları. Her uzamanın ihtiyaç duy-duğu bilgiyi toplamada kendine özgü yöntemleriyle olabilmektedir. Bilgile-rin anlamlı hale getirilmesi ve teşhisin konulması aşamasında danışmanlarproblemin teşhisinden sonra müşterileri için maksimum sayıda uygun çözümve seçenek üretmelidirler. Uygulanacak yönteme karar verildikten sonra sırabu çözüm yolunun planlanmasıdır. Planın yürürlüğe konulması ve uygulan-maya başlanmasında ise danışmanlar plan yürürlüğe konulmadan ve uygula-nılmaya başlanılmadan yazdıkları tavsiye raporunu postayla yollayarak ya dabirkaç bizzat yöneticiye sunarak görevlerini tamamlarlar.

Daha sonraki aşama bu da rapordan ilgili herkesin doğru bir şekilde haber-dar olmasını sağlamaktır. Danışmanın görevleri bu noktada gerekli kontrolüyapmak, yol göstermek, teşvik etmek, anlatmak, gerekli eğitimleri vermektir.Danışmanla müşteri arasındaki ilişkinin bitişine baktığımızda; plan yürürlüğekonulup harekete geçildikten sonra soruna neden olan eski yöntemden farklıhangi yolların izlendiği ve hangi ilerlemelerin kaydedildiğinin danışman ta-rafından kontrol edilmesi gerekmektedir. Ancak yeni yöntem ve yolların etki-li bir şekilde uygulandığı ve kuruluşta sorunun çözümü ile ilgili olumlu ge-lişmeler kaydedilmeye başlandığı belirlendikten sonra danışmanla müşterisiarasında hizmet anlaşması bitirilebilir. Takip edilecek çalışmalar; takip edençalışmalar genellikle uygulamada istenilen standartların sağlanması için ka-rarlaştırılan belli bir süre uygulamanın izlenmesi ve gerektiğinde destek veril-mesi gibi yardımları kapsamaktadır. Yine de danışman verdiği hizmetin yapı-sına bağlı olarak müşterisini uzun dönemli çalışma için ikna edip, uzun dö-nemli bir follow up çalışması, anlaşması yapabilir. Bu tamamıyla projenin ge-rektirdikleri ve danışmanın becerilerine bağlıdır. Fakat burada da danışmanlarbir şeye dikkat etmelidirler, müşteriyi kendine bağlamak oldukça kolay ol-makla birlikte müşteriden kopmak bir o kadar da zordur. Follow up çalışma-sı diye yapılan anlaşmanın sonunda danışmanın kendini yepyeni bir sorununçözümüyle karşı karşıya bulması da olasıdır. Bu nedenle follow up anlaşması

79

Page 87: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

için bir sözleşme yapılacaksa ve bu sözleşmede de asıl sözleşmede dikkatedilen tüm unsurlara aynen uyulmasında fayda vardır.

Evet danışmanlık bir süreçti, ilk aşamada bir görüşme yaptık, ikincisinde söz-leşme hazırlandı, üçüncü aşama bilgi toplandı, dördüncü aşamada toplanılanbilgiler anlamlı hale getirilip problem teşhis edildi. Beşinci aşamada seçe-neklerin belirlenmesi, planların hazırlanması söz konusuydu. Altıncı aşamaplanın yürürlüğe konulması ve uygulanması idi. Yedinci ve son aşamada iliş-ki bitti fakat aradaki okta da gördüğünüz gibi sözleşme bittikten sonra followup anlaşması ile ikinci aşamaya tekrar dönülmektedir. Danışmanlık metot,teknik ve modellerine baktığımızda danışmanlar çeşitli üniversite, bilimadamları ve yönetim düşünürlerinin fikirlerinden yararlanarak kendi ürünle-rini yani hizmetlerini geliştirirler. Bununla birlikte bazı konularda danışman-ların tamamıyla orijinal, yepyeni fikirler koyduklarına da rastlanır. Aslındahizmet biraz da kişiye özeldir.

Danışmanlık konusunda çeşitli yaklaşımlar mevcut. Birincisi, görev, proses,bilgi transferi, yol göstericilik. Ya da danışmanlar tarafından geliştirilen özelyöntemler. Şu an uygulanmakta olan yöntemlere baktığımızda en tanınmışla-rı Boston Consulting Matrisi, General Elektrik Matrisi ve akabinde kullanıl-maya hazır bilgi ve fikirler, denetimler, prosesler araç ve teknikler yer almak-tadır. Dünyada yönetim danışmanlığına baktığımızda liberal ve rekabetçi eko-nomik sistem içerisinde sürdürülebilir gelişimi sağlayabilmek için kuruluşla-rın kurumsallaşmanın önemini anlamaları, ekonomik ve sosyal yaşamda top-lumun şeffaf, denetlenebilir ve değerlendirilebilir yapılara güven duyması,bilginin değerli ve güçlü bir kaynak değer olduğunun bilincinin artması, hız-lı gelişim ve değişim ortamında her an gereksinim duyulan her bilgiyi ve be-ceriyi aynı kuruluş içinde var etmenin ve elde etmenin zorluğu ve maliyeti.Yönetim danışmanlığı hizmetine talebin zaman içinde hızlanarak gelişmesinezemin hazırlamıştır.

Ülkemizde yönetim danışmanlığının gelişimine baktığımızda ise Türkiye yö-netim danışmanlığı hizmeti talep ve üretimi açısından büyük potansiyeli olanbir ülkedir. Yönetim danışmanlığı hizmetini kısa bir oryantasyon ve bilinçlen-dirme programı sonunda sunmaya hazır bilgi, deneyim ve beceri bakımındangirişken ve yetkin insan kaynağımız ise çok zengin. Danışmanlık hizmetleri-nin gelişmesi ülkenin ve bölgelerin özel durumları göz önüne alınarak oluş-turulmalıdır. Türkiye’de danışmanlık hizmeti gelişmesi için uzmanlık artmasıve yöneticilerin bilinçli olmaları gerekir. Bunun göstergesi ise danışmanlık

80

Page 88: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

hizmeti alan çoğu kuruluşun başarılı, daha çok kurumsal firmalardan oluşma-sıdır. Meslek mensuplarımız muhasebe mesleğinin zaman içerisindeki deği-şimlerine uymalı ve bu konuda gereken eğitimleri çok itinalı bir şekilde al-malıdır. Başarılı olabilmek, ileriyi görebilmek ve riskleri kontrol altında tuta-bilmek için sistem üzerine yoğunlaşıp ekip halinde çalışmak zorundayız. Ya-rını dün haline getirdiğimiz sürece ve bilgileri etkin kullandığımızda başarıkaçınılmaz olacaktır. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve İyi Yönetişim

Yrd. Doç. Dr. Esra ASLANERTİK

-Hepinize hoş geldiniz demek istiyorum önce-likle ve bu kadar kalabalık bir topluluğa sesleni-yor olmaktan ötürü de çok mutlu olduğumu ifa-de etmek istiyorum öncelikle. Benim konumkurumsal sosyal sorumluluk ve iyi yönetişim.Ancak hepinizin 1 saati aşmış olması nedeniyledikkatinizin de biraz dağıldığını düşünerek ko-nuşmalarıma çok kısa bir anektodla başlamakistiyorum. Bu benim Üstün Dökmen’in kitabın-da okuduğum ve kendisinin kızını anlattığı olayafarklı bakış açılarıyla ilgili küçük bir anektod.Sokrat yönetimle ters düşmüş ve idam edilme-sine karar verilmiş. İdam edilirken karısı iki gö-

zü iki çeşme ağlamaya başlamış. Sokrat demiş, niye ağlıyorsun? Haksız yereidam ediliyorsun o yüzden ağlıyorum demiş, ki bu olaya birinci farklı bakışaçısı ve Sokrat buna çok farklı ikinci bir bakış açısı daha getirmiş, haklı yereidam edilseydim sence daha mı iyi olurdu demiş. Ve koridordan geçerken eşide Üstün Dökmen’in bunu kızına anlatırken duymuş ve o da üçüncü bir fark-lı bakış açısı getirmiş olaya. Demiş ki, vay be adama bak gene giderayak ka-rısına laf sokuşturdu. Ve böylelikle aslında çok basit bir olayın nasıl farklı ba-kış açıları ile irdelenebildiğini de görmüş oluyoruz. Bunu neden anlattım?Çünkü kurumsal sosyal sorumluluk da çok farklı bakış açılarıyla ele alınabi-lecek bir konu.

81

Page 89: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

İşletmeler tarafından kaliteli, güvenilir ürün ve hizmet sunulması veya çalı-şanların sorunları veya çevreye duyarlılık veya bağış yapmak bunlardan herbiri bir kurumsal sosyal sorumluluk konusu olarak rahatlıkla ele alınabilir.Ama bu neye göre değişir? İşletme neyi kurumsal sosyal sorumluluk konusuolarak ele almalıdır ona bir bakıyoruz. Bir kere kurumsal sosyal sorumluluğabakış açısı işletmelerin hangi ülkede faaliyet gösterdikleri ile çok bağlantılı.Çünkü gelişmekte olan ülkelerde şirketlerden beklentiler daha çok kaliteliürün üretilmesi gibi, çevreye duyarlı ürünler üretilmesi gibi faaliyetsel konu-lara yönelik iken gelişmekte olan ülkelerde veya gelişmişlik düzeyi düşükolan ülkelerde bu beklenti daha çok bağış yapmak gibi, çalışanların sağlık veeğitimi ile ilgili sorunların halledilmesi gibi bazı yönlere kaymakta. Bunun dasebebi gelişmekte olan ülkelerde aslında devletin üzerine düşen bazı görevle-rin şirketler tarafından yapılmasının beklentisi içerisinde bulunulması toplumtarafından. Peki kurumsal sosyal sorumluluk nedir? En geniş anlamıyla birkurumun ekonomik ve hukuksal sorumluluklarının ötesinde etik ve sosyal so-rumluluklarını finansal performansını destekleyecek şekilde göz önünde bu-lundurarak paydaşlarının sosyal gereksinimlerini karşılayabilmesi olarak ta-nımlıyoruz. Paydaşlardan kastımızda kesinlikle işletme içi değil işletmeyleortak herhangi bir kesişme noktası bulunan her grup, her topluluk kesinliklebir paydaş olarak nitelendirilebilir. İşletme ortaklarından çalışanlarından baş-layıp ta ki tedarikçilerine ve müşterilerine gidene kadar. Kurumsal sosyal so-rumluluk alanlarına baktığımızda ise bunların ekonomik kalkınma, insan hak-ları, çalışanlar, eğitim, sağlık ve güvenlik, toplumsal destek, değer zinciriözellikle de son dönemde yer alan skandallar sebebiyle yolsuzlukla mücade-le etik ve çevre konularında bir odaklanma olduğunu gözlemlemekteyiz. Herne kadar ülkemiz için gerçekten yeşermekte olan bir fidan gibi olsa da ku-rumsal sosyal sorumluluk aslında önemli gelişimler kaydetmiş durumda. Taki işletmelerin ilk adımlarından liderlik noktasına geldikleri güne kadar çev-reye yaratmış oldukları olumsuz etkilerin ortadan kaldırılıp artık olumlu etki-lerin yaratılmaya başladığı güne kadar ve kurumsal çabalardan paydaşlarlabirlikte hareket edilmesine basit ölçümlerden artık kurumsal ve düzenli özel-likle performans ölçümlerine yönelinmesine, kurum içi denetimlerden kurumdışı bağımsız denetimlere ve kurum içi değerlendirmelerden işletmelerin tümtoplumda örnek gösterilmesine kadar uzanmış olan bir süreç aslında kurum-sal sosyal sorumluluk.

Bu kadar kapsamlı bir sürecin mutlaka ki işletmeler açısından da ölçülmesibüyük önem taşımakta. Çünkü paydaşları kendimizle birlikte hareket edebil-mesini sağlayabilmek için öncelikle onlarla olan ilişkilerimizi etkileyecek ve

82

Page 90: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

kurumumuzun yapısına uygun kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerimizinneler olacağına çok iyi karar vermemiz gerekiyor. Çünkü her alana yayılmakfinansal olarak da mümkün olmayacaktır. İkinci en önemli nokta ise; kurum-sal sosyal sorumluğun gerçekten kurum itibarına çok büyük katkısının olmasıve bu katkının ne ölçüde olduğunun belirlenmesi içinde kurumsal sosyal so-rumluluk uygulamalarının sonuçlarının mutlaka ölçülmesi gerekliliği.

Üçüncü olarak da kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri sonucunda toplu-ma ne tür faydalar sağlandığı ve bu sağlanan faydaların da işletmeye getirdi-ği katkının mutlaka belirlenmesi gerekiyor. Tabii ki ölçtüğünüz bir şeyi eğerinsanlarla iletişim yoluyla paylaşmazsanız bir değer kazanması söz konusudeğil. Tabii ki bu değer kazanma da nasıl olacaktır? Eğer ölçümlerinizi stan-dart raporlara dökebilirseniz ancak o ölçüde değer kazanacaktır. Bu yüzdenkurumsal sosyal sorumluluğun da işletmeler tarafından raporlanması gerek-mektedir. Bunun en temelinde yatan sebeplerden bir tanesi işletme paydaşla-rının artık bilgilenme ihtiyaçlarının son derece artmış olması, artık finansal so-nuçlarla sadece yetinmemekteler. Bazen de dipnotlarda yer alan sonuçlarla dayetinmeyip çok daha fazla bilgi sahibi olmak istemekteler işletmelerle ilgili.Bu bir anlamda artık bir trend haline de dönüşmüş durumda. Çünkü bütün iş-letmeler üçlü raporlama dediğimiz sosyal ekonomik ve çevresel raporlarınüçünü birden aynı anda hazırlamaya başladıklarından rekabet bu boyuta da ta-şınmış ve artık herkes ya faaliyet raporlarının içerisinde ya da ayrı bir rapor-lama olarak kurumsal sosyal sorumluluk raporlamasına ve üçlü raporlamayaönem vermeye başlamışlardır. Toplumla iyi iletişimin kurulabilmesi de top-lumu bilgilendirme düzeyinizle ilişkili olduğu için yine kurumsal sosyal so-rumluluk raporlaması bu noktada oldukça önemlidir. Ve kurumsal yatırımcı-larım kurumsal sosyal sorumluluk uygulamaları hakkında da artık daha fazlabilgiye ihtiyaç duymaktadırlar. Çünkü yatırımcılar finansal güçlülük yanındaitibar elde etmiş, toplumda kabul gören işletmelerin ve sosyal sorumlu işlet-melerin hisselerine yatırımlarını yönlendirmeyi tercih ediyor boyuttadırlar. Birdiğer sebep de yasal zorunluluklardır. Özellikle de Avrupa Birliği’nin çevre-ye vermiş olduğu önem doğrultusunda çevresel performansa yönelik raporlarhazırlanmakta ve bu finansal raporların dip notlarına kadar da taşınmaktadırayrıca. Paydaşlara da yalnız finansal konuların değil finansal olmayan konu-ların da önemli olduğunun ortaya konabilmesi açısından, ki özellikle bunuhissedarlara yansıtabilmek açısından kurumsal sosyal sorumluluğun raporlan-ması büyük önem taşımaktadır.

Kurumsal sosyal sorumluluk raporlamasına az önce bahsetmiş olduğum gibi

83

Page 91: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ekonomik, sosyal, çevresel şeklinde üçlü raporlama olarak veya sürdürülebi-lirlik raporlaması adı altında bağımsız bir raporlama türü olarak da görebil-mekteyiz. Bu noktaya biz neden geldik? Tabii ki öncelikle kaybedilmiş birtoplumsal güven söz konusu. Özellikle de muhasebe skandalları sebebiyle.Kaybedilmiş olan toplumsal güvenin yerine konulabilmesi için üç basamak-lı bir kurumsal şeffaflık modeli önerilmiş. Bunlardan birinci basamakta fark-lı ülkelerde yer alan finansal raporlamaların karşılaştırılabilirliğini mümkünkılmak açısından uluslararası finansal raporlama standartları yer almakta.

İkinci basamakta ise aynı sektörde faaliyet gösteren firmaları karşılaştırabilirkılmak için sektör bazlı standartların olması gerektiği önümüze çıkmakta.Üçüncü basamakta ise şirkete özgü bilgilerin ki bunun içerisinde şirket stra-tejilerinin açıklanmasından, bunların uygulanabilirliğinden, şirketin nereyevarmış olduğundan, sosyal anlamdaki faaliyetlerinden ve bunların sonuçların-dan, çevreye duyarlılığından birçok şeyden bahsedilerek şeffaflık düzeyiningiderek arttırılması noktasına gelinmesi gerekliliği gündemdir. Tabi-i ki kurumsal sosyal sorumlulukla ilgili bir raporlama yapılması gündeme gel-diğinde bu raporlarında hem güvenilirliği açısından hem karşılaştırılabilirliğiaçısından mutlaka ki belli bir standardının olması gerekiyor. Burada ilk adımküresel raporlama girişimi olarak adlandırılan farklı ülkelerden farklı uzman-lık alanlarındaki kişilerin bir araya gelerek bir kurumsal sosyal sorumlulukraporlaması içerisinde nelerin, hangi boyutlarda yer alması gerektiğinin stan-dart olarak belirlenmesi ve “Global Reporting Initiative” olarak da adlandırı-lan bir standart raporlama şekli. Bir diğeri de en yakın tarihli olarak da Bir-leşmiş Milletlerin Ticaret ve Kalkınma Konferansının belirlemiş olduğu per-formans göstergeleri, ki bu performans göstergeleri aynı zamanda kurumsalsosyal sorumluluğa ilişkin açıklamaların ne boyutta yapılacağının da bir yolgöstericisi olmakta bizlere. Kurumsal sosyal sorumluluk raporlamasını yapar-ken de öncelikle dediğim gibi kurumsal sosyal sorumluluk alanlarını belirle-mek zorundayız. Daha sonra kurumsal sosyal sorumluluk stratejileri oluştu-rulmalı, planlanmalı, uygulanmalı ve etkin bir şekilde yönetilmeli ve buradadikkat edilmesi gereken noktada mutlaka bu stratejiler kurum stratejileri ileörtüşmek durumunda ve paydaşlara da çeşitli raporlamalar yoluyla iletilmekdurumunda.

Tüm süreçler, kurumsal sosyal sorumluluk adına ele alınan ölçülebilir, rapor-lanabilir olmalı, sonuçlar paydaşlarla açık ve şeffaf bir biçimde paylaşılmalı,finansal performansa katkı sağlayabilecek kurumsal sosyal sorumluluk he-defleri ortaya koyulmalı ve performans göstergeleri belirlenerek mutlaka bu

84

Page 92: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

hedeflerle ilişkilendirilmelidir. Tabii ki oluşturduk, raporladık ve raporladık-tan sonrada mutlaka ki güvenilirliği açısından bu raporların denetlenmesi du-rumu ortaya çıkmaktadır. Kurumsal sosyal sorumluluğun denetlenmesi içinde öncelikle çok iyi bir sistem yapısı olması gerekmekte. Bu sistem yapısındanelerin olması gerektiğine bakarsak da öncelikle bir kurumsal sosyal sorum-luluk politikasının mutlaka işletme tarafından ortaya konulmuş olması, yöne-tim kurulunun sorumluluğunun açık ve net bir şekilde belirlenmiş olması, yö-netim kurallarının mutlaka ifade edilmiş olması, kurumsal yönetişime işlet-menin kendisine adapte etmiş olması, paydaşlara verilen sözlerin tutulabilirve mutlaka tutuluyor olması ve işletmede bir çevresel yönetim sistemininyerleşmiş olması beklentisi söz konusudur.

Kurumsal sosyal sorumluluk raporunun denetlenmesine ilişkin de geliştiril-miş olan bir standart AA1000 standardıdır ki bu hesap verilebilirlik temel alı-narak oluşturulmuş bir standarttır. Tabii ki burada az önce bahsetmiş oldu-ğumuz denetimle ilgili boyutlarda en fazla önem kazanan ve Türkiye’de deşu anda fazlasıyla gündemde olan konu kurumsal yönetişim konusu. Kurum-sal yönetişim bir kurumun sosyal ve finansal sermayeyi çekmesine, etkin birbiçimde çalışmasına, toplumun değerlerine saygı gösterirken aynı anda ortak-larına da ekonomik değer yaratmasına olanak tanıyan kanun, yönetmelik, ku-rallar, kodlar ve her türlü düzenlemeler ile uygulamalar olarak tanımlanmak-tadır. İşletmelerin sosyal sorumluluklarını yerine getirmelerinde de en temelyol gösterici iyi yönetişim ve kurumsal yönetişim ilkeleridir. Burada dikkatedilmesi gereken nokta kurumsal yönetişim demiyoruz sadece olayı bir ileriboyuta taşıyarak iyi yönetişim diyoruz. Çünkü kurumsal yönetişim ortayakuralları koyarken iyi yönetişim ise bir karar alma süreciyle bu kararların uy-gulanmasını ifade etmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi An-nan’ın bu konudaki yaklaşımı ise “İyi yönetişim belki de yoksulluğu sona er-direcek ve kalkınmaya sağlayacak tek ve önemli faktördür.” şeklindedir.OECD Genel Sekreteri Donald Johnston tarafından yapılan açıklamada isetüm vatandaşlara kaliteli ve üretken bir yaşam sağlamak için fırsatlar yarat-manın anahtarı ekonomik büyüme, sosyal uyum, iyi yönetişim arasındaki üç-lü dengenin olduğu vurgulanmaktadır.

İyi yönetişimin temel ilkelerine baktığımızda ise bir işletmede iyi yönetişimolup olmadığını stratejik vizyona sahip olup olmadığıyla, hesap verilebilirli-ğin boyutuyla, şeffaflığıyla, cevap verebilirliğiyle yani anında olaylara geribildirim sağlayabilmesi veya sağlayabilme gücüyle, etkinliğiyle, eşitlikçi ya-pısıyla ve hukukun üstünlüğünü gözetmesi ve aynı zamanda da katılımcı ol-

85

Page 93: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

masıyla ölçebiliyoruz. Kurumsal yönetişim niye bu boyuta geldi, bu kadarönem kazandı? Çünkü artık ulusal pazarlar yetersiz kaldı ve biz uluslararasıpazarlara taşınmak durumundayız, ulusal sermaye de yetersiz. Uluslararasıkaynakları elde etmek durumundayız. Uluslararası sermayeye ulaşmak içinise uluslararası kurallara uymak gerekmekte ve bu kuralları mutlaka işletmeiçerisinde de düzenlemeler ve uygulamalar şekline dönüştürmek durumunda-yız. Bunların da ilk temel ve birinci basamağı uluslararası muhasebe standart-ları ve bağımsız muhasebe denetimi olmaktadır.

Peki ne katıyor bize kurumsal yönetişim? Kurumsal yönetişimin kalitesi art-tıkça işletmeler açısından kurum itibarının artmasına paralel olarak finansmanimkanı ve likidite ihtiyaçlarının karşılanması ve bunun doğrultusunda da ser-maye maliyetinin düşmesi söz konusu olmaktadır. Bugün 1. Ana Oturumdada bahsedildiği ve benim de bu noktaya kadar anlatmış olduğum kurumsalsosyal sorumlulukla ilgili boyutları dikkate aldığımızda bunları 21. yüzyıl ka-rakteristikleri olan küreselleşme, rekabet, ki biz bunu artık hiper rekabet de-sek daha doğru olur düşüncesindeyim, teknolojiyle beraber ki özellikle debilgi teknolojilerinin yayılması, hızla yayılması sebebiyle artık bizim mesleği-mizde de bazı değişimlerin olması kaçınılmazdır. Bu yüzden öncelikle yenibir iş alanı olarak sadece finansal raporlama değil, kurumsal raporlama yapa-bilmek yani hem olayı finansal hem çevresel hem de sosyal boyutuyla irdele-yebilen kişiler haline dönüşmemiz gerekiyor. Bunun içinde aynı zamanda ta-bii ki her konuda uzman olmamız mümkün olamayacağı için muhasebe, dav-ranış bilimleri, hukuk, mühendislik gibi farklı uzmanlık alanlarından kişilerinyer aldığı bir denetim takımına ihtiyaç duyulmaktadır ki bu da takım çalışma-sına yatkınlığı gerekmektedir.

Bir diğer konu ise kurumsal yönetim çerçevesinde etkin bir gözetim için yö-netim kurulunun yönetimden bağımsız olması gerekmekte ve denetçinin ba-ğımsızlığı da bir zorunluluk haline dönüşmektedir. O zaman burada iki farklıtürden uzmanlık alanı ortaya çıkmaktadır. Bir tanesi bağımsız denetim, diğeriise yönetim danışmanlığı. O zaman biz öncelikle ne boyutta yer alacağımıza,hangi alanda uzmanlaşacağımıza karar vermek durumundayız. Çünkü bağım-sız denetimle yönetim danışmanlığını bir arada götürmek söz konusu olama-yacaktır kurumsal yönetişim çerçevesinde. Ve sadece kurumsal sosyal sorum-luluğun işletmelere taşınması değil bizim yardımımız yoluyla üretilen muha-sebenin ürettiği bilgilere dayanılarak doğru yargılara varılabilmesi ve akılcıkararların da alınması da ancak şeffaflık, hesap verebilirlik, adillik gibi sosyalsorumluluk ilkelerinin benimsenmesi ile mümkün olabilmektedir ve tekrar

86

Page 94: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

üzücü skandallarla karşılaşmamak adına sosyal sorumlu muhasebeciler hali-ne dönüşmemiz kaçınılmazdır. Ve kamu çıkarlarının gözetilmesi ve dürüst birşekilde mesleki sorumlulukların yerine getirebilmesi için de ve bunları yeri-ne getirdiğimizi de karşı tarafa yani müşterilerimize ifade edebilmek adına damutlaka güvenilir iletişim ve hizmet pazarlamasına önem verilmesi söz ko-nusu olmaktadır. 21. yüzyılda değişim, teknolojik gelişmeler, kurumsal sos-yal sorumluluk raporları, bunların denetlenmesi, güvenilirliği ve hızlı bir şe-kilde aktarılması ihtiyacı sonucunda da bunların artık yazılı raporlar olması fa-kat hızlı ve teknolojik bir hale dönüşmesi açısından da mutlaka kendimizi biran önce teknolojiye adapte edip iyi yönetişim, yani kurumsal yönetişiminötesinde iyi yönetişim ve sürekli eğitimi de hızlı bir şekilde meslektaşlarımı-zın benimsemiş olması gerekmektedir. Bu konuyla ilgili benim anlatacakla-rım bu kadardır. Çok teşekkür ediyorum sabırla dinlediğiniz için.

Muhasebe Mesleğinin Geleceği ve Yeni İş Alanları

Yrd. Doç. Dr. Çağnur BALSARI

- Merhaba herkese. Günün son konuşmacısı ol-mak gerçekten çok zor çünkü panelde bulunanherkes çok güzel konuşmalar yaptı. Benim dekonuşacağım aslında onların hepsini bir yöndenkapsayan bir çalışma olduğu için aslında benimişim birazda kolaylaştırdılar da diyebilirim biryönden. Konumuz muhasebe mesleğinin gele-ceği ve yeni iş alanları. Aslında ben 1995 yılın-da böyle bir ortak çalışmada yine aynı konu üze-rine TÜRMOB’un bir yarışmasına katılmıştımve bir ödül kazanmıştık. İşte 10 seneden dahafazla olmuş yine aynı konu üzerinde konuşuyo-ruz. Bir 10 sene sonra da yine ben konuşabili-

rim bu konu üzerine. Çünkü bizim mesleğimiz o kadar dinamik ki, o zaman-ki çalışmamızda bütün olay tek düzendi. Herkes tek düzen nasıl gelecek, neyapacağız, mesleğe getirdikleri ne olacak, götürecekleri ne olacaktı. Şimdi isebütün olay uluslararası muhasebe standartları, KOBİ’ler için standartlar, Ba-sel II bambaşka bir ufka doğru açıldık. O yüzden tekrar bütün öngörülerimi-

87

Page 95: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

zi gözden geçirmek zorunda kaldık. Gerçekten mesleğin kuralları değişti. Beneskiden muhasebeci kuralları uygulayan rolündeyken şimdi karar veren rolü-ne geçmek durumunda kaldım. Bu bir yönden çok güzel bir şey çünkü mes-leğin değerini arttıran bir şey. Değerin artması demek her yönden yani hemmaddi yönden hem saygınlık yönünden değerin üstün nitelikler kazanmasıdemek ama aynı zamanda çok da zor bir şey. Çünkü karar veren olmak haki-katen büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor.

Ben çalışmama devam ederken öncelikle bugün aslında ana oturum konusuolarak muhasebe mesleğine iş geliştirme ve iş zenginleştirmeydi. Onlara birkavram olarak bakalım ve muhasebedeki uygulamalarına bakalım istedim. İşgeliştirme, bir işin yatay olarak genişletilmesi yani bir işi yapıyorsunuz onunyanına başka işler de ekliyorsunuz, fakat bu işlerde daha üst düzey işler de-ğil. Yani kurumsal vergi yapıyorsunuz, şahıs vergisi de yapabilirisiniz bu ek-tir, genişlemedir ama daha üst düzeye çıkmıyorsunuz. İş zenginleştirmeyebaktığımızda ise yine işlerimiz çeşitleniyor ve çoğalıyor fakat bu sefer dikeybir genişleme söz konusu. İşin içine planlama ve kontrol fonksiyonları giri-yor. Aslında dediğimiz karar veren olmak konumuna gelmek iş zenginleştir-me oluyor ve çeşitlilik bu şekilde artması olarak görüyoruz. Şimdi biz muha-sebe meslek uygulamalarına baktığımız zaman bunları endüstri ve endüstri dı-şında olanlar diye düşünebiliriz. Endüstri dışında çalışanlar ise dört büyük de-netim firmasında çalışanlarımız var, küçük, orta ölçekli muhasebe firmaların-da çalışanlarımız var. İş zenginleştirme ve genişletme yönünden endüstri veküçük ve orta ölçekli muhasebe firmaları aslında daha çok üzerinde durma-mız gerekenler çünkü dört büyük denetim firması zaten global düzeyde çalış-tığı ve bilgi paylaşımı yarattığı için hakikaten çok büyük bir hizmet çeşitlili-ğine sahipler. Endüstriye baktığımızda endüstride iki önemli değişim var mu-hasebeci yönünden. Bir, muhasebecinin organizasyon içerisindeki yeri değiş-mekte. Baktığımızda eskiden genel müdür onun altında mali işler müdür yar-dımcısı ve daha sonra muhasebe müdürlüğü geliyordu. Muhasebe müdürü ta-mamen, yalnızca muhasebeyle ilgili, daha önce sabahki konuşmacımızdabahsetmişti, yönetim ayrı bir şey muhasebe ayrı bir şey mantığıyla işleyen birortamdaydı. Bugün ise muhasebeci daha çok genel müdür pozisyonlarına enyakın aday ya da mali işler pozisyonlarına en iyi aday konuma gelmiş durum-dadır. Neden muhasebeci böyle bir konumlara gelmeye başladı? Çünkü bilgi-nin değeri arttı ve muhasebeci aslında bilginin başında duran insan. Muhase-beyi giren de biziz, işleyen de biziz, raporlayan da biziz. O zaman en hakimolan konuya muhasebeci ve onun doğal olarak işletmenin içerisinde yüksel-mesi çok daha kolaylaştı. Baktığımızda bu konuda Kanada’da yapılmış bir ça-

88

Page 96: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lışmada şirketlerin performansları, 1000 şirket üzerinde yapılan bir çalışma-dır. Şirketlerin performansları karşılaştırılıyor ve genel müdürü muhasebe kö-kenli olanlar hem öz kaynak getiri oranı hem de toplam varlıklar getiri oranıyönünden bakıldığında genel müdür muhasebe kökenli olmayanlara göre çokbüyük bir üstünlük getiriyor. Bu çalışma aslında 1998 yılından beri her seneyapılan bir çalışma. Bu 2006 verileri ve her sene aynı ilişki aynı şekilde göz-lemlenebiliyor. Bu yurt dışında tabii ki bu çalışmaların sonuçları olarak şir-ketlerde de muhasebecilerin konumu daha önem kazanmakta.

Şimdi baktığımızda muhasebeciler ana tema olarak ikinci yönü, tamam bizgenel müdür olacağız ya da mali işler müdürü olacağız, ikinci bir değişim sözkonusu artık bu genel mali işler müdürünün şirket içerisindeki rolü de değiş-miş durumda. Burada iş geliştirme yönünden baktığımız zaman karar vermesöz konusu, çok yönlü analizler yapma, bu analizlerin içerisinden en iyileri-ni seçme ve raporlama. Çünkü biz biliyoruz ki muhasebede bin bir çeşit ra-por üretebiliriz. Performans düzeyinde olsun, maliyetlendirme olsun, bütçe-ler olsun bin bir tane rapor yapabiliriz ama bunları okumaya gerçekten üst yö-netimin vakti var mı? Bizim vermemiz gereken bilgi aslında en önemli, işlet-meye en büyük katma değeri getirecek bilgi olmalı. Bu yüzden karar vermekdediğimizde üretilen bilgilerin modellerine karar vermek olduğu gibi en fay-dalı bilginin ne olduğuna da karar vermemiz gerekiyor. İkinci ve üçüncü anatemalar aslında iş zenginleştirme yönünden daha çok planlama yönlü. Riskve iç kontrol dediğimizde bir işletmenin karşılaşacağı riskler neler olabilir,ana noktalar nelerdir, bunların çözümleri nasıl olabilir, işletme bir çok yön-den faaliyet riski, piyasa riski, kur riski binlerce çeşitli riske maruzdur. Bun-ların içinden en önemlilerini seçip bunlara ne gibi çözümler getirilebileceği-nin üzerinde durması gerekiyor mali işler müdürünün. Ayrıca uygulanan stra-tejiye destek vermesi gerekiyor. Burada tamamen kendi alanının dışına çıkıpaslında gidip yatırım kararları, satın alma kararları, yeni ürün geliştirme karar-larında da destek hizmet vermesi gerekiyor. Geçmiş bilgilere çünkü en iyi sa-hip olan o, piyasayı takip etmek zorunda olan da yine mali işler müdürü. Ozaman stratejiye önemli bir destek diğer fonksiyonlara da görüş bildirmekolarak geliyor. Bu durumda temel işler neler? Öncelikle şirketin değer yara-tan faktörlerini bulmak gerekiyor ve bu bilgilerin kaynakların etkin kullanı-mında ön plana gelmesi gerekmekte. Performans değerlendirmesi yapılmalıama bir çok performans değerlen değerlendirmesi var; çalışanların, depart-manların, ürünlerin. Bunların her birinin ayrı ayrı yapılıp ayrıca bunarlın iletil-mesi gerekiyor. Hem performansı yapılana hem de üst yönetime. Dolayısıylamali işler müdürünün iletişim becerilerinin de çok ön plana çıktığını görüyo-

89

Page 97: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ruz. Bunun haricinde maliyet kontrolü, bütçeleme ve öngörünleme sistemle-ri kullanılarak bunların yapılması gerekiyor. Ve yine daha önce belirttiğimizgibi risk yönetimi üzerinde duruyoruz. Bunlar tamamen endüstride çalışanmuhasebeciler için geçerli. Hem mesleğin yeri hem de yapacağı işler tama-men farklılaşıyor.

Dört büyük denetim firmasına baktığımızda, ben aslında bunları yalnızca on-ların sağlamış olduğu hizmet çeşitliliğini görmek açısından üzerinden geçi-yorum çok kısaca. Ana başlıklar altına alırsak denetim, danışmanlık, risk da-nışmanlığı ve vergi üzerine yoğunlaşmaktalar. Denetimde, finansal tablo de-netimi olduğu gibi çeşitli standartlara göre, iç denetim, sistem-süreç deneti-mi, bunlar sabahki konuşmada da ele alınmıştı ve bilgi teknolojileri denetimihizmetleri veriliyor. Danışmanlık hizmetlerinde muhasebe, mali işler, finan-sal yönetim, şirket birleşmeleri ve satışı, bilgi sistemleri, eğitim hizmetleri veyönetim danışmanlığı. Mesela benim çok aklıma takılmıştı; yönetim danış-manlığı dediğimizde hemen ilk akla gelen muhasebeciler genelde olmuyordudaha öncelerinde, niye şimdi yönetim danışmanlığı muhasebecilerin işi oldu?Bunun büyük denetim şirketlerinde çalışan bir yöneticiyle konuştuğumuzdao şunu dedi; “Biz aslında denetime gönderdiğimiz belli bir denetim tecrübe-sine sahip elemanlarımızı yönetim danışmanlığına alıyoruz, o bölümümüzealıyoruz. Neden? Çünkü inanılmaz bir tecrübeye sahipler, pazarı biliyorlar,birçok şirkete girip çıktıkları için ve o şirketlerin hakikaten iç yüzünü bilebil-dikleri için. O yüzden bu tecrübeler onlara yönetim danışmanlığı alanında bü-yük bir ek fayda sağlıyor. O yüzden artık yönetim danışmanlığı bile muhase-becinin işi haline geldi. Bunun haricinde risk danışmanlığı hizmetleri veriyorbüyük denetim şirketleri. Burada finansal risk yönetimi, bilgi riskleri yöneti-mi gibi faaliyetler var, derecelendirme yapıyorlar, bunlar hep ek iş alanları veçeşitlilik, bunun haricinde vergi var. Verginin içerisinde normal vergi hizmet-leri olduğu gibi genelde çok uluslu şirketlerle çalıştıkları için transfer fiyat-landırması, bir uluslararası şirket için en az vergi ödeyecek bir şekilde diye-lim, transfer fiyatlandırması uluslararası şirketin bölümleri arasında nasıl ya-pılabilir? Değişik ülkelerde faaliyet gösteren şirketlerin her ülkenin yüküm-lülüklerine uygunluğu, kurumsal uygunluk nasıl sağlanabilir gibi ek hizmet-ler de var. Şimdi bunlar bizim için çok öngörülebilir olmayabilir şu anda di-ye düşünebiliriz küçük ve orta ölçekli şirketler için, muhasebe firmaları içinve fakat artık bugün KOBİ’lerde, yurt dışında bir çok faaliyette bulunuyorlar.Bundan dolayı onların da bu tür hizmetlere ihtiyaçları artmakta. Dolayısıylaküçük ve orta ölçekli muhasebe firmaları da bu tür hizmetleri vermek duru-munda kalacaklar. Çünkü açıkçası bizden başka verebilecek birisi yok.

90

Page 98: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Şimdi küçük ve orta ölçekli muhasebe firmalarına baktığımızda aslında bun-ları denetim ve muhasebe diye düşünebiliriz fakat ben genel olarak dünyada-ki bütün değişimler hepsini birden etkilediği için öyle bir ayrıma çok gerekduymadık. Türkiye’de orta ölçekli olan denetim firmalarına baktığımızda,bunlar da yine denetim danışmanlık ve vergi alanlarında hizmet veriyorlar fa-kat onların alt başlıklarındaki çeşitlilik dört büyüklere nazaran biraz daha az.Tabii ki bu bir kapasite meselesi her şeyden önce, mesela denetimin altınayansıyor, finansal tablo denetimi ve iç denetim var ama bilgi teknolojilerinindenetimi, bilgi sistemlerinin denetimi yok, karşılaştığımız bir şey değil. Fi-nansal yönetime bakıyoruz, yatırım danışmanlığı filan, mesela şirket birleş-melerinde yabancı yatırımcı, potansiyel yatırımcıların çekilmesi, bunların ana-lizlerinin yapılması gibi olaylar daha çok büyük şirketlere kalmış durumda.Bunun haricinde çok fazla eğitim hizmetleri var ve yönetim danışmanlığı yi-ne gözümüze çarpıyor. Şimdi küçük ve orta ölçekli muhasebe firmalarını et-kileyen gelişmelere baktığımızda küreselleşme diyoruz, küreselleşme niye okadar önemli? Çünkü dediğim gibi artık KOBİ’lerde, yurt dışında yani çeşit-li ülkelerle iş yapıyorlar, en küçük şirkete bile baktığınızda en azından bir ih-racat-ithalat bir şey görüyorsunuz. Bu durumda muhasebeden istenen hiz-metler de farklılaşma gösteriyor. Bir ihracat- ithalat işlemine giren şirketlerartık o risklerini, kur risklerini kontrol etmek istiyorlar, bir şekilde bazen tü-rev ürünlere ihtiyaç duyuyorlar. Bu sefer bu bize ne olarak geri dönüyor? Tü-rev ürünlerin muhasebeleştirilmesi. Bunun gibi birçok yeni şeyler gelmeyebaşladı. Artık basit bir işlem halinden çıktı muhasebe. Ayrıca bunu bir talepedilen hizmetteki değişimle birlikte değerlendirirsek artık zaten o eski anla-dığımız anlamdaki işleri bilgi teknolojileri çok hızlı bir şekilde yapıyor. O za-man muhasebeci olarak bizim gerçekten ne yapmamız gerekiyor? Bizim ka-rar vermemiz gerekiyor. Bu tamamen bizim hizmetlerimizi değiştiriyor. Ta-bii buradaki önemli bir şey; yetkin ve donanımlı insan gücü kısıtı. Hakikatenşu anda özellikle Türk Ticaret Kanunu’nda görüşüldüğü gibi, yeni Türk Ti-caret Kanunu’ndaki şu an düşünüldüğü gibi olursa denetim hizmetine ihtiyaçduyacak şirket sayısı inanılmaz oranda artacak. Ve bizim şu anda aslında onukaldırabilecek insan kapasitemiz pek yok. Yani rekabetten bahsediyoruz hep,evet çok rekabet var fakat bir anlamda yeni gelişmeler ışığında aslında bizdeçok fazla insan gücü yok bunları karşılayabilecek. Bu bir yönden güzel birşey, bu meslekte olanların değerini çok artıyor ve size seçme olanağını sağla-yacak. Yani müşterimizi seçme olanağını. Hani müşterimizi eğitelimden yada müşterimiz acaba hizmetimizin değerini biliyor mudan bahsediyorduk,gerçekten eğitilen ve hizmetin değerini bilen müşteriyi seçme olanağımız ola-bilir.

91

Page 99: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Tabii bunun için biz ne yapıyoruz? İnsan yetiştirmek olarak, tabi-i üniversitelerde biz mümkün olduğunca bu konuda yardım yapmaya çalışı-yoruz, birçok bütün yeni düzenlemeleri ders programlarımıza almaya çalışı-yoruz, en iyi öğrencilerimizi muhasebeye yönlendirmeye çalışıyoruz, çünkühakikaten yapılan işler çok çeşitli. Gerçekten onları özümseyebilip iyi yapa-cak insanlara ihtiyaç var, mesleğin değerini arttıracak insanlara ihtiyaç var.

Bunun haricinde muhasebeyi etkileyen diğer bir alan güven krizleri. Tabi-i ki bir çok finansal skandal yaşandı dünyada ve bu muhasebeye olan güveniazalttı ya da muhasebecilere olan, denetim şirketlerine olan güveni azalttı veaslında bunun ikinci bir sonucu olarak standartlarda karmaşıklaşma oluştu.Çünkü her şeyi kontrol edebilmek için çok kapsamlı standartlar oluştu, üstü-ne üstelik bunlar her geçen günde değişiyor. Bunların takibi ve uygulamasıson derece zorluklar yaratmakta. Tabii bunlarla nasıl başa çıkabiliriz? Haniçok çeşitli bir hizmet yelpazesi var bir kere. Hem dört büyük şirkette gördü-ğümüz gibi orta, ölçekli şirketlerde gördüğümüz gibi çok farklı alanlara gide-biliriz. Fakat hepsini birden yapamayız! Artık muhasebe, ben her türlü muha-sebe işini yaparım diye bir kavram yok, muhasebenin alanları içerisinde uz-manlaşmak söz konusu, yaptığımız işi en iyi şekilde bir işi yapalım ama çokiyi yapalım ve çok yüksek değere satalım. Bütün olay buraya dönmeye baş-ladı, bu bütün küresel bir olay, bütün muhasebe şirketleri şu anda bunu çalı-şıyorlar.

Büyük muhasebe şirketleri bile kapasite zorluğundan dolayı artık bugün;“ben şu, şu, şu sektörlere yönetim danışmanlığı veriyorum diğerlerine vermi-yorum” diyorlar, değil ki küçük ve orta ölçekli şirketler onlarda daha da biruzmanlaşma söz konusu olmak durumunda yani hizmette uzmanlaşma, ohizmetin belli bir sektöründe uzmanlaşma bile söz konusu. Bu bize ne geti-recek? Ha belki daha bir tek işi yapacağız ama daha yüksek değerli bir işi ya-pıp daha da çok değerin karşılığını alacağız.

Bu gelişmeler ışığında yapılması gerekenler nedir diye baktığımızda; bir kereprofesyonel bir iş ağının oluşması çok önemli meslek açısından. Bu yalnızcameslek mensuplarının oluşturduğu bir iş ağı değil; iş adamlarının, kamununiçinde bulun da mesleğin geleceği ile ilgili her türlü konunun tartışıldığı ve ih-tiyaçların belirlendiği bir iş ağının oluşması şart, ki biz hangi alanlarda özel-likle Türkiye’de neye çok ihtiyaç varsa onları daha iyi verebilelim hizmet ola-rak. İkincisi; uzman eğitimi. Uzman eğitimi derken yalnızca muhasebe bilgi-si olan uzman eğitimi değil bunun yanında muhasebeci artık çok iyi ekonomi

92

Page 100: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

bilmeli, çok iyi finans bilmeli, istatistik bilmeli, onları bırakın onun yanındaayrıca çok iyi iletişim becerileri olabilmeli, anlatabilmeli bunları, yönetim be-cerileri olmalı. Yani uzmanlık eğitiminin içine çok başka faktörler de girebil-mekte. Ayrıca uygulama yönetimi yapılmalı. Bu ne demek? Biz ne kadar çokuzman eğitimi yapsak da, muhasebeyi şahane bilsek, finansı hepsini çok iyibilsek de hepimiz biliyoruz ki, en çok da biz akademisyenler biliyoruz bunuuygulama farklı! Onu da siz çok iyi biliyorsunuz, uygulamayı. Uygulamanınaktarılması lazım yani tecrübelerin aktarılması, olaylara getirilecek en doğru,en etkin çözümlerin tartışılması lazım. Bunun meslek mensupları arasında ya-pılması lazım ki, biz en doğru şekilde olaylara yaklaşabilelim. Bunun içinfarklı toplantılar düzenlenebilir, bilgi ağları kurulabilir. Çünkü mesela dörtbüyük şirket niye bu kadar büyükler dediğimizde, çünkü oradaki her bir olaydeğişik bir olayla karşılaşıldığında ve buna çözüm üretildiğinde bütün şirket-lerle bu paylaşılıyor. Bütün şirket global anlamda yani Almanya’da olmuş birolay bugün Türkiye’de o şirketin bir üyesi tarafından hemen o şirketin bilgiağı içerisinden bulunup çözüm önerilerine de bakılabiliyor. Bunu küçük veorta ölçekli işletmelerde kendi aralarında dayanışma sağlayarak, ayrılıkları birkenara bırakarak dayanışma sağlayarak bunun paylaşılması gerekiyor, uygu-lama tecrübesi çok önemli. Ayrıca lobi faaliyetleri; bu da enteresan çünkü ge-nelde baktığımızda dünyada büyük şirketler, bu denetim olsun ya da normalendüstrideki şirketler olsun, bir çok mevzuatta değişikliğe sebep olmuşlardır,imaj yönetimi yapmışlardır hep lobi faaliyetlerinin sonucunda. Küçük ve or-ta ölçekli muhasebe şirketleri de tek başlarına belki bir şey olmaya bilir, ha-ni bir şeye karşı çıkarsınız bir mevzuat yanlıştır bir şeydir, size farklı yüküm-lülükler getiriyordur, bunu lobi faaliyetleriyle bütün ayrılıkları bir kenara bı-rakarak dışarıya karşı böyle tek vücut halinde lobi faaliyeti yapmak gerekli.Ayrıca imaj yönetimi bu lobi faaliyetlerinin içerisinde. Çünkü muhasebeciimajı hem skandallarından dolayı zarar görmüş durumda hem de hakikatenmesleğin hizmetinin ne kadar önemli olduğunun da anlatılması lazım sabahkioturumda konuşulduğu gibi bunun için de faaliyetlerde bulunulması gereki-yor. Bunlarla ancak yeni hizmetler verebiliriz, hizmetlerimizi çeşitlendirebi-liriz ve verdiğimiz hizmetlerin karşılığını alabiliriz diye düşünüyorum. Dinle-diğiniz için çok teşekkür ederim, sağ olun.

93

Page 101: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

94

Page 102: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

95

Muhasebe Mesleğinde İş Geliştirme veZenginleştirme Forumu

Serbest Tartışma

Page 103: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

96

Page 104: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Yahya ARIKANOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Başkan Yardımcısıİstanbul SMMM Oda Başkanı

- Evet Sayın Balsarı’ya teşekkür ediyoruz. Evetdeğerli arkadaşlar bildiğiniz gibi bu forumlarınsonucunda geçen seneki forumda iki tane yönet-melik ortaya çıktı. Yine bugün burada oluşacakolan görüşler hem yeni yönetmeliklerin oluş-masına hem de önümüzdeki süreçle ilgili çokönemli katkılar getirecek. Bu anlamda tartışmakısmı bizim için son derece önemli. İzninizledört konuşmacımızın bize sunmuş oldukları ko-nularla ilgili çok özet birkaç konu altını çizereksözü size bırakmak istiyorum.

Sayın Bumin Doğrusöz; vergi danışmanlığınınülkemizde çok yaygın olmadığını, genellikle muhasebeyle birlikte verilen birşey olduğunu anlattılar. Vergi danışmanlık işinin tarafsız olması gerekli oldu-ğunu, özellikle bazı hakları olması gerekli olduğunun altını çizdiler. Örneğinbüroların dokunulmazlığı, davada şahitlikten çekilme, tebligata taraf olma vemükellefleri temsil hakkı gibi bir takım yetkileri olması gerekli olduğunun al-tını çizdiler. Bazı istisnalar hariç bu konuda ihbar mekanizmasının kullanılma-ması gerekli olduğunu, özellikle vergi idaresinde çalışanların vergi danışman-lığına hemen geçmemesinin gerekli olduğunu, birçok ülkede bir zaman geç-tikten sonra bu işi yaptıklarının altını çizdi, bu olmadığı takdirde haksız reka-betin körükleneceğini ifade ettiler. Ve yeni iş alanı olarak da bizim bu forum-daki en büyük amacımız yeni iş alanları neler olabilir diye araştırma sürüyor.Özellikle tecil uygulamasında ve ihtiyati tahakkuk konusunda meslek men-suplarımızın bu birikimden yararlanabileceğini ifade ettiler. Ve son olarak dabirçok ülkede olduğu gibi vergi danışmanlığı yapıldığı takdirde mükellefleribazı avantajlar sağlandığını, bu nedenle ülkemizde de bu tip avantajlar sağla-narak bu danışmanlık teşvik edilmesi gerekli olduğunu ifade ettiler.

Sayın Aslı Gültekin; yönetim danışmanlığının ne olduğunu, nasıl yapılacağını,aslında çok geniş bir alanı kapsadığını, özellikle örgütsel gelişme, finansalplanlama, insan kaynakları, üretim hizmet yönetimi, pazarlama, bilgi tekno-loji sistemleri, proje yönetimi, ekonomide çevresel etüdler gibi çok geniş bir

97

Page 105: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

alan olduğunu ve bu anlamda meslek mensuplarımızın mutlaka uzmanlıkları-nı geliştirmesinin gerekli olduğunun altını çizdiler.

Esra Aslanertik; kurumsal, sosyal sorumluluk ve iyi yönetimin ne olduğunu,nasıl yapılacağını, alanlarını geniş bir şekilde anlattılar. Özellikle bazı skandal-lardan sonra kaybedilmiş toplumsal güvenin sağlanması açısında kurumlarınmutlaka iyi yönetişim ve iyi kurumsal yönetim ilkelerinin olması gerekli ol-duğunu, bağımsız denetim ile yönetim danışmanlığının birbirinden ayrılmasıgerekli olduğunu ve yeni bir iş alanı olarak finansal raporlamanın yanı sıra ku-rumsal raporlama işinde meslek mensuplarının iş edinmesi gerekli olduğunuifade ettiler.

Çağnur Balsarı ise; meslek mensuplarının Türkiye’deki özellikle bu tanımabirçoğumuz hoşgörüyle bakmayabiliriz ama bu sadece Türkiye’ye özgü de-ğil muhasebede elde edilen gelirin yapılmasında dört büyükler olgusu hemdünyada var, hem bizde var. Benim bildiğim kadarıyla Amerika’da bu en azyüzde 90 pazar dört büyüklerin elinde. Türkiye’de de bu rakamın yüzde80’ler civarında olduğunu biliyoruz. Şimdi burada sevgili hocamızın çizdiğibir konu var çok önemli, ki bizde hepimiz biliyoruz ki özellikle Türk TicaretKanunu yürürlüğe girdiği zaman meslek mensuplarının yıllarca vergi için de-ğil bilgi için muhasebeye doğru bir gidiş olduğunu hepimiz biliyoruz. Şimdiburada şu söyleniyor, sayın hocam da bunu ifade etti; meslek camiasının ye-teri kadar işte hazır olmadığını, yeteri kadar insan kaynağı olmadığını hatta za-man zaman meslek mensupları, ki biliyorsunuz TTK yürürlüğe girdiği za-man, gireceği zaman tüm finansal tavır UFRS’ye göre düzenlenmesi konusuvar, bunu dahi bilmedikleri ifade ediliyor. Ben bu görüşe bir örgüt temsilcisiolarak katılmadığımı belirtmek istiyorum. Çünkü bu camia, muhasebe camia-sı yeniliğe son derece açık olan ve yeniliğe çok kısa sürede adapte olan bir ca-miadır. Sadece çok yakın bir zamanda bir örnek vereceğim; bir enflasyon mu-hasebesi ucubesi vardı, sonuçta ne oldu şu an herkes bilmiyor ama bu camiabu işi yapmaktan dolayı hiçbir gelir elde etmemesine rağmen çok kısa süredeenflasyon muhasebesini öğrenmiştir ve toplumsal sorumluluğu yerine getir-miştir. Şimdi TTK konusu yürürlüğe girdi, ki çok yakından takip ediyoruz,iki tane önemli konu vardı bunu sizlerle paylaşmamız gerekiyor TÜRMOBaçısından. Bunlardan bir tanesi hocamın ifade ettiği pazarın paylaşması konu-sudur. Yani tasarıda büyük ve orta ölçekli işletmelerin işlemlerinin bağımsızdenetim şirketleri tarafından yapılması ve küçük ölçekli işletmeninse ikiSMMM veya iki YMM tarafından yapılması şeklinde değil mi Sayın Pişkin?

98

Page 106: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Boyut buydu. Ama TÜRMOB’un başından beri, ki biz bunu dört büyükler kiTürkiye temsilcisi arkadaşlarımızdır ama bir şey var; bu pazarı hep birliktepaylaşacağız. Bu pazarı hep birlikte paylaşmak zorundayız dolayısıyla tasarıböyle çıkmış olduğu zaman o zaman hocama ben katılıyorum, bizim büyükçoğunluğumuzun bu yeni iş alanından payımızı almamız söz konusu değil. Buanlamda TÜRMOB’un önerisi doğrusu bu ki, TOBB’a gerçekten çok teşek-kür ediyoruz, özellikle isim de vermek istiyorum, TOBB Başkan Vekili Ha-lim Mete meslektaşımızdır, parlamentoda görüşme aşamasında bize çok cid-di katkı sundu. Orada iki SMMM’yi veya iki YMM’yi bire indirdik ama bü-yük işletmelerin, büyük şirketlerin, büyük ölçekli firmaların denetimini ba-ğımsız denetim şirketlerinin, küçük ve orta ölçekli işletmeleri ise denetimininbir SMMM veya bir YMM tarafından denetlenmesi şeklinde kabul edildi. Bubizim için TÜRMOB açısından son derece önemli ve size her zaman söyle-dik, bu pazarı eğer birlikte sürdürmek istiyorsak SM’si, SMMM’si, YMM’sibirbirimizin göz nuruna göz dikmeden bu alanları paylaşmamız gerekiyor. Buanlamda sevgili hocam hiç endişe duymayın bu yasa parlamentodan çıktığın-da bu meslek örgütü nasıl enflasyon muhasebesini çok kısa sürede öğrendiy-se TÜRMOB ve 78 Odamız kurumsal yapılarımızı kurarak bu sürecin altındankalkacağımızı belirtmek istiyorum. Ve sevgili hocam son bölümünde şunuifade etti, gerçekten bizim de yıllardır savunduğumuz bir konudur, artık mes-lek mensubu her işi bilen bir meslek mensubu olmaması gerekiyor. Gerçek-ten uzmanlaşmalıyız, yıllardır savunduğumuz bir konu. TÜRMOB’un 13 ta-ne projesi var, bu yapılan forum da bu projelerden bir tanesidir. Bu projeler-den bir tanesi uzmanlaşmadır, zannediyorum önümüzdeki süreçte daha çokuzmanlaşmaya doğru gideceğiz ve hocamın önerisine katıldığımı belirtiyo-rum. Eğitim zaten bizim sürekli yaşam boyu eğitim dediğimiz konu bu mes-lek camiası kadar eğitim yapan başka bir kuruluş yok, bundan da vazgeçme-miz söz konusu değil.

Evet değerli arkadaşlar dört konuşmacı benim tespit edebildiğim kadar özetolarak aktardığı hususlar bunlar. Şimdi sözü size bırakmak istiyorum. Her nekadar saat 17:00’de bitirmeyi düşünsek de biraz sarkabilir. Ben önce formatitibariyle söz almak isteyen arkadaşların isimleri yazmak istiyorum ve ondansonra da yine katkı, söz alan arkadaşım eğer katkı sunmak istiyorsa katkı, so-ru sormak istiyorsa hangi konuşmacıya sorusunu yöneltiyorsa bunu belirtme-lerini rica ediyorum. Evet isimleri almak istiyorum.

99

Page 107: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Yılmaz ŞANLIMersin

- Sayın Başkanım, değerli katılımcılar hepinizi saygıyla selamlıyorum. Mer-sin’den katılıyorum. Mersin Mali Müşavirler Odası TESMER Yönetim Kuru-lu üyesiyim, mali müşavirim. Şimdi muhasebeci ve mali müşavirlerin fiilenyaptıkları meslek sırasında çok önemli iki tane görevi yapıyorlar ancak bu gö-rev ne meslek yasasında ne ücret tarifesinde tanımlanmamış. Birincisi; özel-likle tam tasdik ve katma değer vergisi iadesi raporu yazan yeminli mali mü-şavirlerin karşıt inceleme tutanakları biz SM ve SMMM’ler tarafından hazır-lanıyor. Ancak biz kendi müşterimizin düzenlediği faturaya ilişkin karşı ince-leme tutanağını imzalıyoruz ancak biz kendi alınımıza ilişkin bir karşı incele-me yapma yetkisine sahip değiliz.

Kayıt dışı ekonominin önlenmesi için sahte ve muhteviyatı yanıltıcı belgeninkayıtlarımıza intikal etmemesi için bu konuda SM ve SMMM’lere karşıt in-celeme yapma yetkisinin verilmesi gerektiğini, özellikle forumun gündemiolan mesleğimizi iş geliştirme ve zenginleştirmeden biri olarak öneriyorum.İkincisi de; yeminli mali müşavirler katma değer vergisi iadesini raporunualıyorlar ancak rapor istemeyen 4.000 YTL altındaki ve vergi, sigorta, primborçlarına mahsup edilen KDV iadelerindeki bütün süreci biz muhasebeci vemali müşavirler yapıyoruz. Yani KDV iade dosyasını biz hazırlıyoruz, listele-ri biz hazırlıyoruz. Ancak hiçbir yerde bizim adımız da yok imzamız da yok!Bunun karşılığı ücret tarifesinde de yok. Bazı meslektaşlarım para alıyor ba-zısı alamıyor. Bunun da meslek yasamıza bir iş olarak yer alması ve karşılığı-nın da ücret tarifesinde belirlenmesi nasıl ki yeminli mali müşavirler KDV ia-desi raporunun ekinde ücret sözleşmelerini sunuyorlarsa biz de bu tür mah-suben yapılan KDV iadeleri için de ücret sözleşmemizi ve makbuzumuzu ke-sip bizlere de yeni bir iş olanağı sağlanmış olsun.

Üçüncü konu; sınırlı uygunluk denetimine ilişkin meslek kararımız yayınlan-mış ancak bunun TÜRMOB’un Maliye Bakanlığı’nı ikna etmesi gereken birkonu olduğunu düşünüyorum. Yapılacak incelemelerin standart bir rapor ör-neği şeklinde hangi konuların, hangi şekilde inceleneceği ve rapora yazılaca-ğının belirlenmesi ve tam tasdik kapsamına girip tasdik yaptırmayan, belli ci-royu aşan firmaların bu şekilde sınırlı uygunluk denetimini belli bir süre için-de SM ve SMMM’lere yaptırarak bakanlığa, mali idareye sunması sağlanırsabu da bize çok önemli bir gelir kaynağını yaratacağını düşünüyorum. Sonönerim de; bu muhasebe mesleğinde işimizi geliştirmemiz, zenginleştirebil-

100

Page 108: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

memiz için muhasebe bürolarının acilen bir takım standartlara kavuşturulma-sı lazım. Bu standartların acilen tüm meslek odalarında tartışılarak bürolardatutulacak defter sayısından, bürolarda yer alması gereken teknolojik alt yapı-ya kadar tartışılması çıkacak sonuçların da bir standartla belirlenmesi halindemeslek mensupları bürolarında kaliteli hizmet sunacaklar ve hak ettikleri üc-retleri alacaklardır. Bu konularda TÜRMOB’un çalışma yapmasını diliyorum,hepinize teşekkür ediyorum.

Bahri GÖKMEN Muğla

- Muğla Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası mensubu, TESMER Yö-netim Kurulu üyesiyim. Saygıdeğer misafirler, değerli meslektaşlarım mesle-ğimize her yıl yüzlerce yeni meslektaşımız katılmakta ve çığ gibi büyümekte-yiz. Diğer meslek kollarına giriş sadece o meslekle ilgili üniversiteyi bitire-rek mümkün iken bizim mesleğimize ise işletme, iktisat, finans, ön lisans, ti-caret lisesine kadar bütün okul mezunları girebilmektedir. Bunun da mesleği-mizde enflasyon yaşanmasına neden olduğu aşikardır. Biz mesleğimizde işgeliştirme ve zenginleştirme çareleri ararken bu durum bize köstek olmakta-dır. Peki nedir çözüm? Bunun çaresi yok mudur? Elbette vardır değerli mes-lektaşlarım. Bunun bir tek çaresi vardır bence; bu çareyi I. Türkiye Muhase-be Formu’nda da acizane açıklamaya çalıştım ama dikkat çekmeyi başarama-dım. Fakat bu düşüncemi her platformda dile getirmeye devam edeceğim. Kı-saca özetlemeye çalışacağım, mutlaka birçok atladığım fikirlerim olabilir amaben burada ana temayı vermeye çalışacağım. Bunu şekillendirerek MaliyeBakanlığı’na kabul ettirmek TÜRMOB’umuza düşecektir.

Devletimiz 3568 sayılı yasa ile milyarlık ciroları olan holdinglerin, şirketle-rin, kuruluşların, ticaret erbabının muhasebesini, vergisini bizlere emanet et-miştir. Bizim hazırladığımız, tasdik ettiğimiz bilançolara, beyannamelere gö-re vergi tahsilatını yapmaktadır. Buraya kadar her şey doğru ve güzel amabundan sonrası çok düşündürücü. Devlet kendi bünyesindeki resmi dairelerinmuhasebe, vergi ve harcamalarını ehil olmayan kişilere emanet etmektedir.Bir hastanenin milyarlık inşaat veya cihaz alım işini altı sene tıp okumuş birbaşhekim yapmakta, orman müdürlüklerinde milyarlık kereste alım-satım yi-ne dört sene orman mühendisliği okuyan kişilerin yaptığını görüyoruz. Bele-diyelere baktığımızda bu durum daha içler acısı, hala ilkokul mezunu muha-sebe müdürleri var. Milyarlık ihalelere imza atıyorlar. Tabii burada yapılan

101

Page 109: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

hatalardan dolayı riske giren belediye başkanı oluyor. Bayındırlık müdürlük-lerine gelelim, burada da milyarlık işlere imza atan yine inşaat mühendisi ve-ya mimar. Silahlı Kuvvetlerde bu aynı şekilde.

Sonuç olarak devlet gelirlerini toplamak için 3568 sayılı yasayla muhasebeyinasıl bizlere emanet ettiyse gerek kamu gelirleri gerekse devlet harcamalarıyapan kurumlarda da yetkili olarak 3568 sayılı yasa ile yetki almış meslekmensuplarını görevlendirmek ve bu işin sorumluluklarını da meslek mensup-larına vermek durumundadır. Devlete ait kurumların muhasebe bölümlerinememur veya yetkili alınacağı zaman şu okul, bu okul mezunu yerine 3568 sa-yılı yasaya göre yetki almış serbest muhasebeci mali müşavir alınacaktır diyeilan etmelidir. Bu şekilde olması hem devlete gelir ve giderin uzman kişiler-ce yapılmasını sağlayacak hem de mesleğimizde yaşanan enflasyonun önünegeçilecektir diye düşünüyorum. Zaten gördüğüm kadarıyla devlette bu iştenmuzdarip olduğu için 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolörlük Ka-nunu çıkarmış bulunuyor. Ve kanunun ana maddelerinden bir tanesi; kabuledilmiş muhasebe sistemine uygun olmasını istiyor. Bu çok güzel de tek dü-zen muhasebe sistemini kim uygulayacak arkadaşlar? Doktorlar mı, mühen-disler mi, belediye başkanları mı yoksa askerler mi? İşte sorun burada. Buişin uzmanı onlar değil ki! Herkesin kendi işini yapması gerekmez mi? Öy-leyse 5018 sayılı kanuna ek bir maddeyle kanunda adı geçen kamu kurum vekuruluşlarında 3568 sayılı yasayla yetki almış meslek mensubu yetkili olarakçalıştırılmalıdır ibaresi konması yeterlidir diye düşünüyorum. Hepinize sevgive saygılarımı sunuyorum .

İslam DOĞANYalova SMMM Oda Başkanı

- Sayın Başkanım bu formu düzenlemede emeği geçen ve katkı sağlayan her-kese teşekkür ediyorum. Ben İslam Doğan Yalova Oda Başkanıyım. Şimdibildiğiniz gibi her meslek grubu bir sosyal kesime bağlı olarak varlığını sür-dürür. Bizim meslek mensuplarının yüzde 80’i benim tespit ettiğim kadarıylayani bürosunda defter tutan meslek mensuplarını kast ediyorum, bu da mes-leği fiilen yapan TÜRMOB üyelerinin yüzde 80’i diye tahmin ediyorum.Biz bürolarımızda asgari ücret tarifelerine dahi zor uyarak para tahsil etmeyeuğraşıyoruz. Yani bizim meslek mensuplarının büyük bir kesimi, çok büyükbir kesimi varlığını sürdürmeye çabalıyor. Bizim dayandığımız sosyal kesimküçük esnaf kesimi. Küçük esnaf kesimi her gün biraz daha çözülerek hızla

102

Page 110: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

yok olma yolunda ilerliyor. Bizim Türkiye’nin en küçük illerinden biri olma-sına rağmen Yalova’da bile Özdilek, Carrefour ve Migros mağaza açıyor, ikitanesi açıldı ve bunlar sattıkları ürün çeşitleriyle yüzlerce esnafın yaşamınıyok etme yolunda ilerliyor. Ben şunu rica ediyorum; bu binleri ifade eden bü-rolarında defter tutan her ne kadar bizim için uygun olmasa dahi varlığını iş-letme defteri ile sürdüren binlerce meslek mensubumuza yeni iş alanları bul-ma kon usunda bu forumlarda tartışılmasını diliyorum , başarılar diliyorum,teşekkür ediyorum.

Mehmet KOÇAnkara

- Sayın Başkan güzel bir forum oluyor, teşekkür ederiz. Ben Çağnur Hoca-mın tespiti ile başlamak istiyorum, sizde bu tespiti devam ettirdiniz. Muhase-be skandallarından sonra güveni yeniden tesis etmek için verilen hizmetlerdeayrıştırmanın ve aynı hizmetin aynı firmalar tarafından farklı hizmetlerin ve-rilmesinin engellenmesi noktasında biliyorsunuz bir yığın önlem alındı. Buönlemler rotasyon, denetim hizmeti verilen firmalara danışmanlık hizmetininverilmemesi gibi veya yönetim kurulunun denetim sorumlu bir üyenin seçil-mesi gibi. Bu gelişmeler ışığında şu an Meclis’te görüşülmekte olan Türk Ti-caret Kanunu Tasarısında da benzer hükümler yer aldı. Evet bizim mesleğimi-zin önünü de açacak en büyük gelişmelerden birisi hiç şüphesiz ki Türk Ti-caret Kanunu’nun bu mesleğe yüklemiş olduğu fonksiyon. Bir; muhasebemesleği ticari yaşam için, şeffaflığın sağlanması için bir güvence oluşturuyor.Yine muhasebe mesleği kamusal sorumluluğun oluşturulmasında güçlü birkamu düzeninin sürdürülebilmesinde bir güvence oluşturacak şekilde dene-tim hizmetine talip oluyor. Sermaye şirketlerinde denetimin nasıl yapılacağı400. maddede çok net bir şekilde ifade bulmuş durumda. Şu an bildiğim ka-darıyla 400. madde Adalet Komisyonu’ndan geçmiş durumda. Şimdi birinci-si Bumin Hocamın da tespitleri ışığında bir danışmanlık hizmetleri bağımsız-lığı ortadan kaldırmasından dolayı denetçi firmaların yapmamasını öngörüyor.Ancak bunda sadece vergi danışmanlığı bağımsızlığı engellemez, denetçi fir-ma veya denetçi vergi danışmanlığı da yapabilir diyor.

Birinci sorum Bumin Hocama, gerçekten bazı ülkelerde bu böyle vergi danış-manlığı verilen firmalara denetçilik de yapabiliyor. Gerçekten ülkemizde budenetçi bağımsızlığını ortadan kaldırır mı, bunun irdelenmesinin tekrardan ya-rarlı olacağını düşünüyorum. İkincisi; rotasyon çok önemliydi, tabii ki ülke-

103

Page 111: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

mizde güçlü kurumsal yapıların oluşabilmesi için şirket rotasyonu gerekirdidiye düşünüyorum. Tasarının ilk halinde şirket rotasyonu vardı daha sonraherhalde şirket rotasyonu kaldırıldı, bunun yerine ekip rotasyonu getirildi.Ekip rotasyonu gerçekten şu an sizin de tespitleriniz noktasında yüzde 80’le-re varan dört büyüklerin gücünün devam etmesi anlamına geliyor diye düşü-nüyorum. Bilmiyorum bir kez daha tekriri müzekkere yapılıp Adalet Komis-yonu’nda şirket rotasyonunun yeniden maddeye konulması mümkün müdür?Bunun bir kez daha değerlendirilmesini istiyorum çünkü güçlü kurumsal ya-pılar böylesi bir zorlamayla da gündeme gelebilir diye düşünüyorum. Bizdeen büyük eksikliklerden birisi yabancı denetim firmaları karşısında yerli mes-lek mensuplarının oluşturduğu güçlü, kurumsal yapıların olmaması diye düşü-nüyorum.

Bir başka sorum, gerçekten denetim farklı gözlerle yapılması gereken bir iş-tir. Şimdi küçük sermaye şirketlerinde bunu anlayabiliriz, bir külfet olmama-sı açısından tek kişi denetimini savunabiliriz ancak orta ölçekli firmalarda damutlaka denetim bir ekip işi ile yapılması gerekir diye düşünüyorum. Bu dabir handikap yaratabilir önümüzdeki süreçte. Denetimden umulan faydayı or-tadan kaldırabilir diye düşünüyorum. Gerçekten bunun bir kez daha gözdengeçirilerek olabilirse tekriri müzekkere noktasında değerlendirilmesi gerekirdiye düşünüyorum. Teşekkür ederim.

Gülender ALTINOKMersin

- Gülender Altınok, mali müşavir, Mersin Oda’sı adına katılıyorum. Forumboyunca mesleğe katkı açısından yorumlar getirdik, önerilerde bulunduk yal-nız işte iş alanlarımızı genişletmek adına neler yapabiliriz dedik. Ben hep şu-nu merak etmişimdir, biz kendi iş alanlarımızda bile, onlara bile sahip çıka-mazken nasıl farklı bir iş alanı yaratabiliriz diye düşünüyorum. Bunu niyesöylüyorum? Yasamızda çok net bir ifade var; yeminli mali müşavirler deftertutamaz diye belirtiliyor ama, yeminli mali müşavirler tam tasdik kapsamın-da bakmış olduğu firmalarda meslek mensubu olmayan elemanların yapmışolduğu işlemleri bu sözleşmelerle beyanları veriliyor. Peki biz burada nasılyeminli defter tutmamış oluyor, onun mantığını bir türlü anlamıyorum zaten.Artı muhasebeyi de meslek mensubu olmayan insanlar tutmuş oluyor diğertaraftan da. Bir kere bu konuda TÜRMOB’un kesinlikle net bir tavrını çokmerak ediyorum, bu konuda yorumu nasıl olacak çok merak ediyorum. Yani

104

Page 112: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

biraz önce siz söylemiştiniz, işte mali müşavir yeminliler biz birbirimizin iş-te rantına göz dikmeyelim, o zaman burada da aynı şey geçerli olsun diye dü-şünüyorum ben. Ve bunun dışında bazı rayiçlerin altında muhasebeci bulun-durmama zorunluluğu sebebiyle meslek mensuplarının dışında meslek men-subu olmayan insanlar defter tutuyorlar. Öncelikle bizim bunlara bir karşıkoymamız lazım ondan sonra bizim daha farklı alanlarda nasıl ilerleyebilirizonu tartışmamız lazım diye düşünüyorum. Bu konuda fikrinizi istiyorum. Te-şekkür ederim.

Hayri GÖREİstanbul

- Teşekkür ederim Sayın Başkan. Öncelikle bu forumu düzenleyen, emeği ge-çenlere teşekkürlerimi sunuyorum, kurumunuza teşekkürlerimi sunuyorum.Az önce söz alan arkadaşıma ayrıca teşekkür etmek istiyorum çünkü bu foru-mun konusunun meslektaşlarımızın sorunlarının neler olduğunu kısaca özetle-di, çok net olarak özetledi. İnanıyorum ki bundan sonraki forumlarda dahafarklı formatlarla karşılaşacağız. Mesleğin sorunlarının daha fazla tartışacağıforumlarla karşılaşacağız. Geçen akşam sayın üstadımız Masum Türker’in birtelevizyon programında izlemiştim, çok doğru bir sözü vardı onu hatırlatmak-ta yarar görüyorum. Demişti ki; “Konuşturulmayan bir ülke olduk maalesef,konuşan insanlar da baskılarla susturulmak zorunda kaldılar” ama bizim mes-lek platformumuzda konuşan meslektaşlarımız var, konuşan bir meslek örgü-tü olduğumuzu ispat ediyoruz. Öncelikli olarak Sayın Çağnur Balsarı Hoca-ma sormak istiyorum; tekelci denetim firmaları ile meslektaşlarımızın gerçek-ten reel rekabet koşulları var mı ya da nasıl olabilir?

Kurumsal sosyal sorumluluk konusunda Sayın Esra Aslanertik’e bir soru yö-neltmek istiyorum. Meslektaşlarımızın, meslek mensuplarımızın kurumsalsosyal sorumluluklarda rolü ne olmalı? Örneğin Erebol firmasının çevreyeverdiği zarar karşısında firmanın muhasebesini tutan meslektaşlarımız o fir-manın atıklarını, kullandığı malzemeleri bunlarla ilgili bütün bilgilere sahip-ler. Bunları kamuoyuna doğru olarak veriyorlar mı, bu konuda sorumlulukla-rı nelerdir, ne olmalıdır?

Bunun dışında da vergi için değil bilgi için muhasebe sözünüze sonuna kadarkatılıyorum Sayın Başkanım ancak mahalli idare maalesef bizi böyle görmü-yor. Bunu böyle görmemekte de devam edeceğini de diliyoruz. Her yıl yaşa-

105

Page 113: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

dığımızı bu yıl yine yaşadık, yaşayacağız. Bizden istenen geçen yılki beyanna-melerin üzerine % 20 arttırın gerisine karışmam, bizde bunu incelemeyeceğiz.Bilgi için muhasebeyi zorluyoruz ancak mali idare bizden vergi için muhase-be istiyor. Mesleğin bağımsızlığı maalesef ve maalesef burada sıfıra iniyor.Dünya Muhasebe Kongresinde gördük, dünyada muhasebe mesleği unvanla-rı tek bir unvanda. Biz 3568 sayılı yasayı ne zaman değiştirebileceğiz ya dabu konuda nasıl bir çalışma yapmamız gerekiyor? Anladığım kadarıyla, bildi-ğim kadarıyla 3568 sayılı yasa için Meclis’te bir teklif var, yine o teklif seçimyatırımı sanıyorum. Eğer burada da 3568 sayılı yasanın gerçektende mesleğegirişlerle lisans seviyesinin çekilmesi, tek unvan, tek oda getirilmesi, örneğinmesleki unvanlarla haksız rekabetin önlenmesi için yeminli mali müşavirli-ğin ortadan kaldırılması, bunlar sağlanmadıkça inanıyorum ki mesleğimiz ger-çekten olması gereken saygınlığa zor oturacak, çok çaba sarf ediyoruz örgütolarak görüyorum, hepimiz görüyoruz ancak meslek saygınlığı maalesef ka-muoyuna mal edilmekten geçiyor. Önce mahalli idareden bağımsız sonra dagerçek dünyadaki unvanlara eş değerde tek unvanla oluşacak bir mesleklemümkün ancak. Teşekkür ediyorum.

Ali Atilla PEREKMarmara Üniversitesi

- Ben Marmara Üniversitesi İngilizce İşletmede araştırma görevlisiyim.Adım Ali Atilla Perek. Benim burada bir şey eklemek istemiştim, eklemek is-tediğim konu değerleme konusu. Şimdi değerleme konusu her geçen gün art-makta çünkü IFRS yani Uluslararası Finansal Raporlama Standartları tarihselmaliyetleme ve değerleme konusu yerine makul değerle değerlemeyi ön pla-na almakta her geçen gün. Ve bu durumda da bir değerleme söz konusu yanimuhasebecilerin bir değerleme yapması ortaya çıkıyor. Aslında yurt dışında veözellikle Amerika’da değerleme konusu aslında bir meslek gibi, çok ciddi birörgütlenmeleri var ve bu değerleme mesleğinin de aslında kökeninde hep mu-hasebeciler bulunuyor.

Uluslararası bir gelişme de, uluslararası değerleme standartları oluşturulmayabaşlandı. Şu an da üç tane sanırım uluslararası değerleme standardı var. 13-14tane de kılavuz notu var. SPK bunları çevirdi birebir Türkçe’ye fakat IFRSuluslararası değerleme standartlarındaki değerlemeleri dolaylı olarak gösteri-yor, değerleme metotlarını dolaylı olarak gösteriyor ama uluslararası değerle-me standartları hep IFRS’ye atıfta bulunuyor. Yani sözün kısası IFRS ilerde

106

Page 114: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

büyük bir ihtimal, UFRS diyorum özür dilerim, UFRS ilerde büyük bir ihti-malle ilerde uluslararası değerleme standartlarına atıfta bulunacak ve bir de-ğerleme konusu her geçen gün daha ön planda olacak. Benim burada demekistediğim muhasebecilerin, ki bu değerleme konusu muhasebeciler için sonderece önemli hale gelecek ve gerek standartlarla gerek şu anda da öyle, mu-hasebecilerin değerleme konusunda ön plana çıkması gerektiğini düşünüyo-rum. Bir değerleme mesleği Amerika’da ya da yurt dışında olduğu gibi olu-şacaksa Türkiye’de de muhasebecilerin bu konuda ön planda olması gerekti-ğini düşünüyorum. Teşekkür ediyorum, saygılar.

İlhan GÜVENİstanbul

- İlhan Güven, İstanbul Oda’sından katılıyorum. Konuşmacılara çok teşekkürediyorum, son derece yararlı oldu. Benim söylemek istediğim bir-iki şey var,Aslı Hanım’a katkı anlamında ya da düşüncemi o konuda, yönetim danışman-lığı konusunda kullandığı bir cümleden hareket ederek söylemek istiyorum.Bilginin toplanması ve anlamlı hale getirilmesinden bahsetti yönetim danış-manları için. Ben şöyle düşünüyorum; bilgi toplanmaz, veriler toplanır bilgiüretilir şeklinde düşünüyorum. Anlamlı, zaten bilgi anlamlıdır. Eğer anlamsızise bu bir bilgi değildir şeklinde düzeltme yapmak istiyorum. Çünkü anlamlıolmayan bir şeyi işletmede değerlendirme yapılamaz, yönetim danışmanınınasıl görevi de işletmedeki verilerden elde edeceği bilginin üretimi ya da üre-tilmiş bir bilginin kullanılabilir bir bilgi haline getirilmesi konusunda danış-manlık yapmaktır. Ben böyle düşünüyorum, teşekkür ederim.

Ünal TAYGAÇAnkara

- Ünal Taygaç. Merhaba, forumu düzenleyen yetkililere öncelikle çok teşek-kür ediyorum. Şu ana kadar bireysel olarak benim anlamımda çok zenginleş-tiğini düşünüyorum. Söyleyeceklerim şöyle; kişisel olarak, öncelikle Anka-ra’dan katıldığımı beyan edeyim, mali müşavir olarak çalışmaktayım. Çalışanarkadaşlarımla beraber bu görevi ifa etmeye çalışıyoruz. Genel itibariyle kü-çük ve orta ölçekli firmalara hitap etmekteyiz.

Şimdi sabahki bölümden çıkardığım sonuçlar şöyle, kişisel olarak ve çalışan

107

Page 115: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

arkadaşlarımız olarak bizler her türlü donanımı üzerimize alıyoruz. Bunda ne-ler var? Bilgi birikimimizi gerçekleştirmek, büromuzu zenginleştirmek, tek-nolojik her türlü olanaklardan yararlanmak bunların her birini yapıyoruz. Ta-bii bu konuşmalar esnasında da şöyle bir şey çıktı; muhasebeci dediğimiz,mali müşavir dediğimiz kişi öyle bir biyonik yapıya sahip olmalı ki analiz ye-teneği olmalı, ikili ilişkileri, insan ilişkileri çok ileri düzeyde olmalı, internetkullanabilmeli, bilgiyi yorumlayabilmeli, okuduğunu anlayabilmeli, kişiyitanıyabilmeli, müşteriye iyi hizmet verebilmeli gibi böyle bir biyonik yapıdabir meslek mensubundan bahsediyoruz. Bizler bunun için hepsini yaptığımızıdüşünüyorum ama tabii ki her zaman kendimizi geliştirme yolu açık.

Bunun sonucunda ben şu açıdan değineceğim konuya birinci olarak; sorum-luluklarımızın bizim olduğu yalnız yetkilerimizin kısıtlı olduğunu görüyorum.Bir şey yapacakken önümüze bir takım engeller çıkıyor. Bunun en güzel ör-neği bence benim aldığım müşterilerime ait şifrelerle internet ortamındanmüşterilerimin, mükelleflerin SSK ve Bağ-Kur borçlarını görebiliyor iken vekendilerine uyarılarda bulunabiliyor iken vergiyle ilgili borçlarını stopaj,KDV, Gelir Vergisi vesair gibi borçlarına internet üzerinden erişemiyorum,vergi mahremiyeti yüzünden. Burada ilginç bir çelişki var; vergi mahremiye-tinde SSK, Bağ-Kur vergi yalnız stopaj, KDV, Gelir Vergisi, kurumlar onlarmahremiyete giriyor. Bu gerçekten ilginç. Yani bir kısma girebiliyoruz birkısma giremiyoruz. E tabii şimdi burada sorumluluğumuz var, bu sorumlu-lukla bir takım işleri yapmaya çalışıyoruz. Yalnız istatistiklere baktığımızdatoplan denetim oranının yüzde 1.5 en fazla 2 oranında olduğunu görüyoruz.Yani her yüz kişiden yaklaşık 98’i sistemin dışında kalabiliyor, ortalama ikikişi buna en iyi ihtimalle üç diyelim, beş diyelim. Geri kalan büyük bir ço-ğunluk dışarıda. Birde tabii bu dışarıda olan kişilerden biraz önce de bahse-dildi dört büyük denetim firması yüzde 80’ini, bu yüzde 80’lik kısma artık ilk500 firmamı giriyor, ilk 1000 firmamı giriyordur onu bilemiyorum ama biz-ler maalesef geri kalan yüzde 20’lik büyük bir çoğunluğun muhasebe işlem-lerini, müşavirlik işlemlerini yapmak zorunda kalıyoruz. Ancak pastadan da-ha büyük payı alan gelirler daha büyük o firmalardan elde edildiği için diğerdenetim firmaları olurken bizler daha çok firmayla daha çok eziyetle uğraş-mak sonucunda daha az pay almakla karşı karşıya kalıyoruz.

Burada meslek oluşturma yani mesleğin kriterlerini oluşturmak, mesleğindeğerlerini oluşturmaktan bahsedildi, mesleğimizi oluşturmak sadece bizleriçin değil meslek mensupları için değil bence öncelikle bakanlığımızın yanikanun koyucunun devletin de yararına olacağı bir şey açısından düşünüyo-

108

Page 116: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

rum. Çünkü biz ne kadar sağlıklı bir meslek oluşturursak o kadar çok fazlagelir elde edilir müşterilerden, mükelleften ve bu gelirlerle devletimiz o öl-çüde kalkınır. Ancak tabii bunu yaparken önümüze çıkan engeller olarak dabir-iki örnek vermek istiyorum. Biz yıllardır, ben yaklaşık 15 senedir mesle-ğin içerisindeyim, tabanından beri meslekte çalışıyorum, biz bu konuda yıllar-dır şunun peşindeyiz; herkese diyoruz ki fişinizi kesin, faturanızı düzenleyin,ilgili yerlerden mutlaka belgenizi alın, belgesiz işlem yapmayın, makbuzunu-zu alın kayıtlarınız düzgün olsun. Ama birde bakıyoruz ki vergi iadesi denilensistem kaldırılıyor ve bunun sonucu olarak yine bir istatistik Ocak ayına göreŞubat ayında KDV tahsilatı 92 birim düşüyor. Bu herhalde insanların fiş kes-mediği, fatura düzenlemediği ve karşı taraf olarak da kişilerin bu belgeleri al-maya gerek duymadıkları sonucunu ortaya çıkartıyor. E biz bir taraftan bu ka-dar uğraşırken bunlar yayılsın, düzenlensin, herkes bu belgeleri düzenlesin,herkes bunları kayıtlarına geçirsin diye uğraşırken bunun düzenlenmesi banabüyük bir çelişki olarak geliyor.

Buna benzer olarak da yıllardır üzerinde durulan basit usul denilen usulde yo-ğun bir müşteri potansiyeli olmasına rağmen bu sistem yılardır kaldırılma-makta ve bu sistemden hiç vergi alınamaması bilinmesine rağmen nedeni çokbelli olmakla beraber bu konunun üzerine gidilmemekte ve bu usulü kullananbinlerce kişi belki de milyonlarca kişi hiç vergi ödemeden yıllarını geçirmek-teler.

Dolayısıyla sonuç olarak buradan diğer kurum ve kuruluşlarla ilgili bölümüanlattıktan sonra kendi meslek mensuplarımızdan da benim naçizane ricamşu; daha az müşteri için daha çok çalışanla iyi ve kaliteli hizmet vermek içinuğraşalım. Saygılar sunuyorum.

Selahattin DOĞAN Ankara

- Selahattin Doğan, Ankara Oda’sından katılıyorum foruma. Sayın Başkanözellikle bu foruma emeği geçen bütün yetkililere en içten duygularımla te-şekkür ediyorum. Gerçekten çok faydalı bir forum oldu özellikle bizler için.Benim burada birkaç sorum olacak özellikle başkanım size olacak, YahyaBaşkanım. Birinci sorum; meslek mensuplarının özellikle gerek serbest çalı-şan gerek bağımlı çalışan sonuçta bir işverenden bir ücret alıyor ama bu üc-reti bazen alıyor bazen almıyor. Bu ücret garantisi için, bu ücret güvencesiiçin herhangi bir çözüm yolu düşünebiliyor musunuz?

109

Page 117: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Şu anda bizim en büyük sıkıntımız ücretlerimizi tahsil edememek veya da üc-reti kendisi verdiği için bir takım konularda bize yaptırım uyguluyor, defteri-mi alabilirim, şunu yapabilirim böyle ücret güvencemiz olacak mı? Bu soru-larımdan birincisi. Diğer bir sorum da; serbest çalışanların biliyorsunuz ki as-gari ücret tarifesi var, bu arkadaşlarımız bu asgari ücret tarifesinin altında işalması kesinlikle yasaktır, kanuna aykırıdır. Peki bağımlı çalışanlar, özel sek-törde çalışan arkadaşlarımız asgari ücretle mi çalışmak zorundalar, bunlar içinde böyle bir tarife geliştirilemez mi? Burada da haksız rekabet söz konusu de-ğil mi?

Diğer bir konu da, son söyleyeceğim olay da şu; bankalara vermiş olduğu-muz bilanço ve gelir tabloları, finansal tablolar yani. Bunlara özellikle ban-kalar yeminli mali müşavir onayı veya vergi dairesi onayı istiyor. Siz Türk Ti-caret Kanunu’nda bizlere yetki verildiğini, serbest muhasebeci mali müşavir-lere bunlara tasdik yetkisi verildiğini söylüyorsunuz ama bizim bu yetkimizbankalar tarafından tanınmıyor. Bu konuda neler yapmayı düşünüyorsunuz?Herkese teşekkürler.

Gökhan ÇÖZELİMersin

- Gökhan Çözeli, Mersin. Sorum Sayın Bumin Doğrusöz’e. Hızla gelişendünyada mesleki açıdan vizyon oluştururken geçmişte ve şu anda üretilen çö-zümler gelecekte karşılaşılacak birçok yeni sorunun çözümüne dayanak ola-bilir. Bu bağlamda mükellefle maliye arasındaki çatışmayı gelecek açısındankilit, vergi mevzuatını da anahtar olarak nitelendirirsek etkin çözüme ulaş-mada vergi danışmanının veya TÜRMOB bünyesinde vergi danışmanları ku-rulu gibi bir yapının kararlarının mevzuatın karmaşıklıktan uzak daha yalın veşeffaf bir temelde geliştirilmesi yönünde olumlu bir katkı sağlayabileceğinidüşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz? Teşekkürler.

Emine USTAAnkara

- Merhaba herkes hoş geldi. Forum çok güzel emeği geçenlere teşekkür edi-yorum. Bende mesleki geliştirme anlamında bir katkı olacağını düşünerek bizmali müşavirlere hukuk, yani avukatlık yetkisi verilmesini istiyorum çünkü

110

Page 118: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

birçok avukatlara biz danışmanlık yapıyoruz, vergi hukuku, menkul kıymethukuku ve iş hukuku konusunda. Ben bilirkişilik de yapıyorum. Gelen dos-yalardan görüyorum ki bu konuda bayağı yeterliyiz. Bununla ilgili TÜRMOBbir çalışma yapıyor mu; yapıyorsa hangi aşamada? Yapmıyorsa neden? Buhak bize verilmeli diye düşünüyorum. Ayrıca birde biz hep kendi eğitimimiz-le ilgileniyoruz ama müşterilerimizin eğitimiyle hiç ilgilenmiyoruz, onlardandoğru veri alamıyoruz, belgeleri düzgün alamıyoruz. Onun için müşteri eğiti-miyle ilgili de bir şeylerin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Teşekkür ede-rim.

Ülkü SÖNMEZİstanbul

- Sayın Başkan, değerli konuşmacılar ilk önce saatlerce bu forumu izleyen,sabırla izleyen sizleri canı gönülden kutlamak istiyorum. Sonra bu forumu ha-yata geçiren bu işte emeği olan herkese hakikaten sonsuz teşekkürlerimi su-nuyorum. Ve karşıda yazdığı gibi muhasebe mesleğinin gelişiminde yeniufuklara ufkumuzu açan konuşmacılara da hepiniz adına teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar bende biraz ufkunuzu açmak istiyorum müsaade ederse-niz Sayın Başkan müsaadenizi rica edeceğim. Deminden beri konuşmacılarakatkı sunanları izliyorum. Bir; bakanlık vesayeti kalksın istiyoruz ama bütünkonuşmacılar her şeyi bakanlıktan bekliyor. Bize şunu da versin, bize bu pa-rayı da kazandırsın, bu kanunu da çıkarsın, bu tebliği de çıkarsın! Bakın kayıtdışı ile gelişmişlik eş değer. Gelişmişlik arttıkça kayıt dışı ortadan kalkacak.Kayıt dışı arttıkça gelişme şansınız söz konusu değil. Az gelişmiş demiyorumbizim gibi gelişmekte olan ülkelerde iş önce kanun sonra gelir. Önce hayatageçer, oturur, ondan sonra arkasından müeyyideler, kanunlar yaşama geçiri-lir. Bakın arkadaşlar bundan 20-25 sene, 30 sene önce herkes adına “doktor”derdi çünkü 7-8 ihtisas dalı vardı doktorlukta. Bugün hiç kimse kendine dok-tor demiyor, onkoloji mütehassısı, dahiliye mütehassısı, beyin mütehassısı üçyüze yakın mütehassıslık dalı var doktorlukta artık. Şimdi bugün ufkumuzuaçtılar.

Ben buraya gelmeden önce İstanbul’da yaklaşık TESMER yönetiminin çer-çevesinde UFRS’leri, TMSF’leri BASEL II’leri tartıştık. Şimdi ben yeminlimali müşavirim. Bundan 10 yıl önce mali müşavirdim, 17 yıl önce de hiçbirşeydim. Ancak ben bu mesleğin bir ferdiyim. Şunu hiçbir zaman unutmaya-

111

Page 119: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lım; muhasebe yok ise hiçbirimiz yokuz! Demek ki önce muhasebe gelişecek.Şimdi bugün ufkunuzu açtılar, biz İstanbul’da muhasebe mesleğinde uzman-laşmayı tartışırken hiç bunlar aklımıza gelmedi. Muhasebede sektörel uzman-laşmadan bahsetmeye başladık. Dedik ki, bir kısmımız ihracatta uzmanlaşa-lım, bir kısmımız inşaatta uzmanlaşalım, bir kısmımız orada bir kısmımız bu-rada. Unvanlara takılıp kalırsak mesleğimizin içerisindeki şu anda mevcut un-vanları birbiri üzerine sürtüştürmeye devam edersek hiçbir yere varamayız.

Bir arkadaşım dedi ki, yeminli mali müşavirler firmalarda serbest muhasebe-ci mali müşavir yok, orada birileri defter yazıyor onları tasdik ediyor. Pekiben size sorayım; ben serbest muhasebeci mali müşavirken X firmasına gidi-yordum orada defteri belgesi olmayan birileri yazıyordu, bende onun yazdık-larını kontrol edip beyannameleri tanzim edip vergi dairesine veriyordum. Nefarkımız kaldı yeminli mali müşavirle? Müsaade eder misiniz, bir dakika. Ar-kadaşlar bu tip detaylara girersek yeni ufuklara ulaşamayız.

Değerli arkadaşlar çok açık ve net söylüyorum; meslekte unvan tartışmasınıbir yana bırakıp yeni ufuklarda mesleğinize daha neler katabiliriz bunun he-sabını yapmamız lazım. Kaliteli ve iyi meslek yaparsak para da peşinden ge-lecektir, bunu hep beraber bilmemiz lazım çünkü hepiniz de bir gerçeği bilin,belli bir süre sonra bu unvanların hiçbiri ortada kalmayacak çünkü bakın ver-gi danışmanlığı geliyor, yönetim danışmanlığı geliyor farklı farklı bu mesleğiniçinde farklı oluşumlar gündeme gelecek. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yahya ARIKANOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Başkan Yardımcısıİstanbul SMMM Oda Başkanı

- Evet, ben cevabını vereceğim, siz rahat olun, oturun, lütfen. Merak etmeyin.Evet 13 arkadaşımız söz aldı, katkı sunan tüm arkadaşlarımıza teşekkür edi-yoruz. Minik bir turla forumu kapatacağız, Bumin Hocam’dan başlayalım.Siz 19:00 uçağına mı yetişeceksiniz Hocam? Buyurun Hocam.

112

Page 120: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Doç. Dr. Bumin DOĞRUSÖZ

- Bana yanlış hatırlamıyorsam ki soru vardı. Çok özür dilerim hoş görünüzesığınayım, soru sahiplerinin isimlerini nota edemedim. Şimdi sorulardan birtanesi danışman aynı zamanda denetçilik de yapıyorsa bu husus bağımsızlığıkaldırır mı? Yani bir denetçi aynı zamanda eğer vergisel açıdan denetim yapı-yorsa yani bir tasdik hizmeti veya beyanname imza işi yapıyorsa zaten doğalolarak onun yaptığı iş vergi danışmanlığını da içerir. Ama bunun dışında ba-ğımsız denetimle uğraşan yani verginin dışında farklı bir maksatla denetimyapan bir kişinin oturup vergi alanında da danışmanlık yapmasının pek fazlabağımsızlıkla bağdaşabileceği kanaatinde değilim. Bu nedenle ayrı ayrı mes-lekler olması ve örgütlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

İlginç bir soru geldi; ekip rotasyonu yerine şirket rotasyonu daha yerinde de-ğil mi? Kanun tasarısı bu konuda revize edilmelidir dedi. Bu soruya pek faz-la bilimsel bir cevap veremeyeceğim çünkü bu sorunun bilimsel bir cevabıyok güçler dengesiyle bağlı olan bir şey. Neden derseniz, Türk Ticaret Kanu-nu ilk olarak Adalet Bakanlığı tarafından görüşe açıldığında belli bir süre beşyıl sonra şirketin değişmesi öngörülüyordu ve gerekçesinde şirket değişme-sinin denetçinin bağımsızlığı açısından son derece önemli bir husus olduğu ya-zıyordu. Görüşe açıldı sonra Meclis’e sunuldu. Meclis’e sunulurken beş yıl-lık süre altı yıla çıktı ve burada “bağımsız denetleme kuruluşu veyahutta de-netim takımı değiştirilir” biçiminde değişti. Sonra alt komisyona gitti, alt ko-misyonda altı yıl yedi yıla çıktı, bu arada da denetim şirketi değişir değil de-netim takımı değişire tamamen dönüştü. Ama bunların hangisi bilimsel, neyegöre bunlar yazıldı? Bunun tek açıklaması var güçler dengesidir başka bununbir izahı yoktur. Yoksa yani ilk şekil, ilk tasarı dediğiniz gibiydi ama bugünegeldi. Şimdi bugünden yeniden geriye dönüş olabilir mi, olamaz mı yaniMeclis’e verilecek önergelere bağlı. Ama gelişim bu şekilde.

Bunun dışında bir diğer soru da bana, bir dakika özür dilerim saptamaya ça-lışıyorum, evet Sayın Gökhan Çözeri, mükellefle maliye arasında çatışma ki-lit, mevzuatsa anahtardır dedi, vergi danışmanlığı mesleği mevzuat karmaşa-sının giderilmesi bir adım olabilir mi acaba dedi. Aslında tabii yani mevzuatkarmaşası, mevzuattaki boşluklar işte düzensizlikler, eskimişlikler sürdüğüsürece veyahutta mevzuatımızın bugünkü haliyle yani bir denetim elemanınak dediğine öbür denetim elemanı kara dediği, yargıya gittiğinizde “ne akı, nekarası gridir bu!” denilen bir ortamda vergi danışmanlığı mesleğini zaten kur-manın da, başarıya ulaştırmanın da olanağı yok. Dolayısıyla konuşmamın ba-

113

Page 121: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

şında, tebliğimin başında dediğim gibi önce alt yapı olarak bizim vergi siste-mimizi düzenlememiz ve düzeltmemiz geliyor. Bu arada avukatlık meselesi-ne top geldi, bir sataşma gibi herkes bir cevap bekliyor zannedersem. Bununolamayacağı kanaatindeyim. Neden derseniz, bu apayrı bir uzmanlık ve for-masyon işi, bu apayrı bir şey. Yani bir avukatın da evet bende kanunlarla uğ-raşıyorum, bende kanunları vergi mevzuatını biliyorum, tasdik yapayım de-mesi ne kadar abes bir şeyse bu da aynı şekilde. Çünkü bizim şu anda bir mü-cadelemiz var; vergi mahkemesinde biliyorsunuz mesela yargıçların ve hattamahkeme başkanlarının hukukçu olma şartı yok. Bu yüzden Avrupa Birliği veAvrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizim vergi mahkemelerini yargı merciiolarak görmeme eğilimindeler. Yani biz burada oradaki bir mücadeleyi verir-ken burada ayrı bir mücadele açmak, çünkü vergisel sorunları sadece vergimahkemesindeki sorun diye düşünmeyin, vergisel sorunların bir kısmı da ağırceza mahkemesine gidiyor. Bu orada savunma işi apayrı bir uzmanlık işidir,ki ben hayretle karşıladım bu öneriyi getiren meslek mensubu arkadaşım işhukuku alanında avukatlık yapmak istiyor anladığım kadarıyla çünkü biz işhukukunu çok iyi biliyoruz dedi.

Bir hukuk dalını çok iyi bilmek başka şeydir onun usul hukukunu ve hakkıngerçekleştirme yollarını sağlamak çok farklı bir meslektir diye düşünüyorum.Bunun ötesinde gerek AB gerek OECD ülkelerinde vergi danışmanlarına daböyle bir hak ve yetkinin verilmediğini görüyorum. Nitekim avukatları davergi danışmanı kabul ediyorlar ama onların da vergi danışmanı olarak yapa-bileceklerine sınır getiriliyor. Mesela bir denetim yetkisi verilmiyor, bir be-yanname imzalama veya tasdik yetkisi bazı basit beyannamelerin dışında ve-rilmiyor. Dolayısıyla meslekleri birbirine fazla karıştırmamak lazım diye dü-şünüyorum. Ha bunun ötesinde meslekleri birbirine kavuşturmamak gerekirderken, özür dilerim üstadım görüşünüze katılmıyorum, hangi meslek, hangikanun, hangi yetkiyi verdiyse kanunu dolanmadan o yetki içerisinde mesleğiifa etmek lazım. Yoksa hani aksi takdirde eğer kanunları hani maksat vasıtayımeşru kılar deyip Machiavelli’ye kadar gerçi felsefeyi tartışmak, geri götür-mek mümkün ama hani nasıl olsa maksat tahakkuk ediyor deyip de yetki kar-maşasını meslekler içerisinde yaratmaya başladığımız zaman işin içinden çı-kılmaz problemlerle karşılaşırız gibime geliyor. Teşekkür ederim.

114

Page 122: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Aslı GÜLTEKİN

- Teşekkür ederim tekrar merhaba. İlhan Bey’e katkısından dolayı çok teşek-kür ediyorum. Konuya tekrar değinmek istiyorum bende. Bilgilerin toplanıl-ması ve anlamlı hale getirilmesi derken şirketin şimdi ne yapılacağının belir-lenmesi açısından söylemiştim. Şirket öncelikle bir yönetim danışmanına baş-vuruyor ve bunun akabinde yönetim danışmanı ilk olarak firmayı tanımak zo-runda. İşi ve konusuyla alakalı her türlü veriyi toparlayıp anlamlı hale, yanihedefi doğrultusunda kullanabileceği noktaya getirmek zorundadır. Çünkübuna bir örnek vermek gerekirse bir yatırım yapacaksınız, ilgisini çekmesi açı-sından söyleyebilirim, denetim skandallarının en büyüklerinden olan Enronvakasında, Enron şirketi Hindistan’da bir enerji santrali yatırımı yaptı fakatyeterli danışmanlık olmadığından dolayı fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Yönetimdanışmanı bu tip konularda çok önemlidir. Mesela herhangi bir gelir tablosubir tek veri anlamında hedef doğrultusunda anlamlı bir veri değildir. Bunlarıbelirtmek istemiştim tekrar teşekkür ederim.

Yrd. Doç. Dr. Esra ASLANERTİK

- Bana yöneltilen soruda meslektaşlarımızın kurumsal, sosyal sorumluluk çer-çevesindeki sorumluluklarıydı. Konuşmam esnasında da belirttiğim üzere üç-lü raporlama dönemine girmiş durumda işletmelerin çoğu. Sadece finansalraporlar değil sosyal ve çevresel raporların da hazırlanması gerekiyor artık.Ancak sosyal ve çevresel raporları bir muhasebecinin hazırlaması beklentisikesinlikle söz konusu değil, bunun bir takım çalışması olduğu ancak bu takımiçerisine mutlaka ki finansal performansta kilit rol oynayan muhasebecilerinyer alması gerektiği ve mutlaka sosyal performans ve çevresel performanshedefleriyle finansal performans hedeflerinin ilişkilendirilmesi gerektiği.Yoksa sosyal performans ve çevresel performans, finansal performansı des-teklemedikten sonra çokta anlamlı olması mümkün olmayacaktır. Birde mu-hasebeci önce kendisi sosyal sorumluluğu almalıdır ki hazırlamış olduğu ra-porlarda hesap verebilir, adil ve şeffaf raporlar olsun. Bu yüzdende artık sa-dece yatırımların geri dönüşünü değil dürüstlüğün de geri dönüşünü hesapla-yabilen muhasebeciler olması gerektiğini düşünüyorum. Teşekkür ederim.

115

Page 123: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Yrd. Doç. Dr. Çağnur BALSARI

- Tekrar merhaba. Ben öncelikle bir yanlış anlaşılma olduysa onu düzeltmekistiyorum. Ben yetkin ve donanımlı insan gücü kısıtından bahsederken bununrakamsal bir kısıt olduğunu belirtmek istedim. Muhasebe meslek mensuplarışu anda olan mensuplar son derece yetenekli ve değişimlere ayak uyduruyor-lar ama bir muhasebe, iyi bir muhasebe meslek mensubunun yetişmesi bili-yoruz ki çok uzun yıllar alıyor. Ve önümüzdeki yıllarda gelen değişmelerleşirketlerden gelecek olan talep, hizmet talebini eleman artışı bu talebi karşı-layabilecek durumda olmayacak. Bu yeni özellikle Türk Ticaret Kanunu’ndadüşünüldüğü gibi olursa. Çünkü şirketlerin çok fazla bir hizmet talebi olacak.Şu anki eleman sayısı buna yeterli olmayabilir ya da gelecekte yeni gelenlerancak yetişme durumundalar. Çok uzun yıllar alıyor. Bundan dolayı bir prob-lem söz konusu. Ben bunu belirtmek istemiştim.

Şimdi bana gelen sorulardan daha çok hep aynı alandaydı, tekelci denetim fir-maları ile rekabet mümkün mü? Şimdi öncelikle şunu görmek lazım; büyükşirketler büyük denetim firmaları ile çalışmaya devam edecekler. Neden?Çünkü bu bir kapasite sorunu. İşlemleri çok karmaşık, çok fazla faaliyetlerivar. Dolayısıyla bu faaliyetlerin denetimi ya da bunlarla ilgili hizmetlerin ve-rilmesinde de büyük bir kapasiteye ihtiyaç var. Bunu da büyük denetim fir-maları genellikle karşılayabiliyor şu anda. O nedenle böyle bir ayrım söz ko-nusu. Nasıl rekabet edilebilir? Rekabet, uzmanlaşma ve kendine yeni iş, fark-lı şekilde hizmeti vererek, uzmanlaşarak sağlanabilir. Mesela küçük esnafölüyor dedik, işte bir Migros geliyor, Carrefour geliyor süper marketler ka-panıyor ya da bakkallar kapanıyor dedik. Ama ayakta kalanlarda var, onlarabaktığımızda ise ne yapıyorlar? Hizmetlerinde bir farklılık getiriyorlar, yanieve servis yapıyor bakkal, yok farklı bir ürün yelpazesi sunuyor, değişik ürün-ler getiriyor standart ürünler yerine. Bu şekilde hem varlığını sürdürüyor hemde aslında büyüyor. Bizim bu tarzda düşünerek hizmet çeşitliliğimizi arttıra-rak belli bir alan içerisinde ve kendimize farklı bir alan yaratarak rekabet et-memiz mümkün diye düşünüyorum. Ayrıca bir başka soru ise müşterilerineğitimi yönündeydi. Yine o alanda profesyonel iş alanından bahsetmiştim.Biz teke tek bir müşteriyi eğitmemiz ya da onlara bir seminer hazırlamamızgibi bir şey söz konusu olmuyor fakat iş, meslek diğer meslek gruplarıyla biraraya gelerek, onlarla birlikte toplantılar düzenleyip bir profesyonel iş ağı, işadamlarını da içine alacak şekilde kurarak bu ilişkiler sayesinde ancak bellibir eğitim ve hizmetimizin değerini anlatmamız mümkün olabilir diye düşü-nüyorum. Çok teşekkür ederim.

116

Page 124: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Yahya ARIKANOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Başkan Yardımcısıİstanbul SMMM Oda Başkanı

- Evet biz teşekkür ediyoruz. Değerli katılımcı-lar 13 arkadaşımız söz aldı. Tabii TÜRMOB’uhepiniz yakından tanıyorsunuz, yaklaşık yetmişbin üyemiz var. Bu yetmiş bin üyenin içerisindeişletme defteri ile uğraşan var, bir milyon civa-rındaki esnafla uğraşan var, bağımsız denetimyapanlar var, uluslararası dolaşım hakkı isteyen-ler var ve burada söz alan arkadaşlarım doğalolarak yaşadıkları sorunları da dile getirdiler.Örneğin yeminli mali müşavirle yaşanan sorun-lar dile geldi, tahsilat sorunları dile geldi. Bun-lar hepsi bizim gerçeklerimiz değerli arkadaşla-rım.

Ben TÜRMOB’un gündeminde olan bazı konu başlıklarını sizlerle paylaşmakistiyorum. Öncelikle Türk Ticaret Kanunu’nu çok yakından takip ettiğimiziifade ettik. Özellikle bu kanun bir aksilik olmadığı takdirde bu dönem yasal-laştığında bir kere 01.01.2008’de yürürlüğe girmesi söz konusu değildir. BizTÜRMOB olarak bunun en az bir yıl süren bir eğitim sürecimiz, en az bir yılsüren bir kurumsallaşma sürecimizin olmasını istiyoruz. Ve örneğin bu şekil-de çıktığını kabul ettiğimizde bu kanun uygulaması 01.01.2009 olacaktır ve bukonudaki yaklaşımımız bu şekilde.

Bir diğer konu TÜRMOB’un gündeminde olan projeleri ifade ettik. E-TÜR-MOB projemiz var, Luca her geçen gün gelişen bir projemiz. Eğitim konusuodaların kurulduğu ilk günden bu yana vazgeçmediğimiz ki özellikle TES-MER’in hem UFRS konusunda hem de TTK konusunda çok yaygın eğitim-leri olacaktır. Bunun dışında dört tane dosya hazırlıyoruz şu anda, bunu odabaşkanlarının gündemine getireceğiz TÜRMOB olarak. Bu dört başlık belkide biraz önce söz alan arkadaşlarımızın sorunlarına da yanıt verecek başlıklarolabilir. Bunlardan bir tanesi yıllardır dile getirilen Katma Değer Vergisi veGelir Vergisi çelişkisi konusunda bir çalışmamız var. Yine bugün çok arkada-şım söz aldı mükerrer 227 ile ilgili bir çalışmamız var ki hakikaten artık mü-kerrer 227’deki anlayışımızı da tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor. Eskiden

117

Page 125: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

beyanname elle verilirken bir ön denetim olgusunu imza boyutunun artıkelektronik ortamda başka bir boyuta gittiğinde değerlendirmemiz lazım, kibiz tüm beyannameleri meslek mensupları tarafından verilmesi düşüncemizvar ki mükerrer 227’den öncelikle bunu anlıyoruz ve oradaki sorumlulukkavramının düzeltilmesini düşünüyoruz. Yine dile getirilen tahsilatla ilgili,meslek mensubunun tahsilatlarının hangi yollarla büyük bir orana getirebili-rizle ilgili bir çalışmamız, bir dosya başlığı olarak sizlere sunmak istedim. Yi-ne bir başka konu Türkiye’ye özgü tüm vergi daireleri arasında uygulama bir-liği, bir uygulama rehberi düşüncemiz var, böyle bir çalışmamız var. Yineodalarımızın arasında bir uygulama birliği konusunda bir çalışmamız var amabir gerçek var mesleki unvanlar arasında da yaşanan sıkıntılar var. Bunların daçözümüne yönelik olan bir çalışmamız var.

Bunları üst üste koyduğumuz zaman zannediyorum birçok sorunu da aşmışolacağız diye düşünüyorum. Tabii söz alan arkadaşlarım haklı olarak basitusulden işletme esasından yaşadıkları sıkıntıları dile getirirken bizim bu fo-rumdaki amacımızın da şu şekilde algılanması gerekiyor; evet bunlar gerçek-lerimiz ama önümüzde bu dünya var. Bu dünyada bu süreçte bir TTK var, yi-ne söz alan arkadaşlarımızın bir vergi danışmanlığı, bir yönetim danışmanlığıbunları yeni iş alanı görüp görmeme konusunda tercihlerimiz var. Ve hep ıs-rarla söylediğimiz nokta şu; biz güçlerimizi birleştirmek zorundayız. Şu se-vindiricidir; 1990 öncesi odalar kurulmadan önce han köşelerinde, küçücükyerlerde bu işi yapan arkadaşlarım şimdi daha geniş mekanlarda bu işlerinisürdürüyorlar. Bu Anadolu’nun her tarafında da böyle yapıldığını çok iyi bili-yoruz. Ama bu yetmiyor değerli arkadaşlarım! 10 arkadaş, 20 arkadaş, 30 ar-kadaş, 50 arkadaş güçlerimizi birleştireceğiz. Bunun başka yolu yok!

İkincisi; mutlaka uzmanlaşacağız. Biraz önce ifade edildi artık meslek men-suplarımız her şeyi bilmek zorunda değil. Üçüncüsü; teknolojiyle bütünleşe-ceğiz ve yabancı dili mutlaka öğrenmek zorundayız. Ve bunları yaparken biryandan ülke gerçeklerini göreceğiz bir yandan da bugün burada sunulan ye-ni iş alanlarını da görmek zorundayız. Eğer kendimizi sadece defter tutmayamahkum ettiğimiz sürece merak etmeyin uluslararası dolaşım alanında birile-ri gelecektir bu pazardan payını alacaklardır. Ama biz bu şekilde düşünürsek,güçlerimizi birleştirirsek herkes bu pazardan payını alacaktır inancındayız. Busaate kadar sabırla bizleri izleyen siz değerli katılımcılara, sunum yapan de-ğerli arkadaşlarıma sizler adına teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. Teşek-kür ederim.

118

Page 126: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

119

1. ANA OTURUM

KOBİ Muhasebe Standartları

Page 127: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

120

Page 128: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Mustafa ÖZYÜREKOnursal BaşkanCHP Mersin Milletvekili

- Sayın Genel Başkan, çok değerli hocalarım veTürkiye’nin her tarafından gelen sevgili meslek-taşlarım hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyo-rum ve sizlere kısa da olsa bir konuşma yapmafırsatı verildiği için büyük mutluluk duyduğumuifade etmek istiyorum. Dün çok önceden belir-lenmiş, davetiyeleri basılmış iktisat fakültelile-rin bir toplantısı vardı orada konuşmacıydım. Onedenle aranızda bulunamadım ama bugün he-men geldim, hem arkadaşlarımı, dostlarımı gör-düm hem de sizleri topluca görme fırsatını bul-dum gerçekten çok mutluyum.

Değerli arkadaşlarım camiamız her geçen gün güçlenerek Türkiye’de toplum-da etkinliğini artırarak yoluna devam ediyor. Ben bundan büyük mutluluk du-yuyorum. Türkiye’de yüzlerce oda var, yüzlerce birlik var ve bizim gibi ku-rulalı 17-18 sene olmuş bir camianın toplumun her kesimini de tanınması, sö-züne itibar edilmesi son derece önemlidir. Bu konuda yapılan çalışmaları ya-kından izlediniz. Geçmişte bazı kanunlarda camiamıza yetkiler veren düzen-lemeler yapıldı. Bu yıl iki önemli düzenleme yapıldı. Bunlardan biri 1992 yı-lından beri hep birlikte gündeme getirdiğimiz mali tatil uygulaması. Mali ta-til ile ilgili yasa Meclis’ten geçti Sayın Cumhurbaşkanımız onayladı. 1 ile 20Temmuz arasında isteyen meslektaşlarımız mali tatil yapacak. Biliyorsunuz;avukatların, hakimlerin geçmişte 45 günlük bir adli tatili vardı. Sonra bu biraya indi yani avukatların, hakimler ve savcıların yanında muhasebecilerin,mali müşavirlerin ve yeminli mali müşavirlerin de artık mali tatili var. Bu ta-til yapılır yapılmaz, ama bir camianın iddiasını kanıtlaması açısından son dere-ce önemlidir. Ben çok iyi hatırlıyorum 1992 yılında sizlerle birlikte bu konu-yu ortaya attığımızda pek çok çevre tebessümle karşılamıştı. “Mali tatil olurmu, dünyanın neresinde mali tatil var” demişlerdi bize. Özellikle Maliye Ba-kanlığı’ndaki dostlarım bunu söylemişti. Bende onlara demiştim ki bir konu-nun Türkiye’de düzenlenmesi için mutlaka yurt dışında bir örneğine mi bak-mak lazım? Biz öncü olalım, örnek olalım başkaları Türkiye’den örnek alsın-lar demiştim.

121

Page 129: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Gerçekten dünyada ilk kez Türkiye’de mali tatil uygulaması başlamıştır. Bu-nun başarısı sizindir, camiamızındır, benim mutluluğum o konuda önerge ver-miş olmak, oy vermiş olmak, meslek mensubu milletvekili arkadaşlarımlabirlikte Meclis’in tümünü ikna ederek bu sonucu elde edenlerden birisi ol-maktır ama bunun öncüsü sizlersiniz, bu konuyu birlikte ortaya attık, bu ko-nuyu birlikte takip ettik, son olarak da değerli arkadaşım Mehmet Timur’unbaşkanlığındaki yönetimde bu konuyu ciddi şekilde takip etti ve sonuçlandır-dı. Bir diğer önemli nokta ben ne zaman Sayın Timur’u görsem işte MaliyeBakanlığı ile beyan sürelerini biraz daha uzattırabilmek için bir uğraş verirdi,bu tabii sıkıcı bir iş sürekli talepte bulunuyorsunuz, aslında Maliye Bakanlığıo beyan sürelerini değiştirmek suretiyle bana göre büyük yanlış yapmıştı. Oyanlıştan dönmek biraz işlerine gelmiyordu, zorlarına gidiyordu. Ama sonun-da o konuda da gelir vergisi ile ilgili düzenleme içinde bu da çözülmüş olducamiamız açısından önemli bir noktadır. Diyebilirsiniz ki bizim sürelerimizzaten öyleydi biraz öne çektiler şimdi biraz da ileri aldılar. Şimdi değerli ar-kadaşlarım ama bunlar önemli kazanımlardır. Bir diğer önemli nokta Türk Ti-caret Kanunu biliyorsunuz şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Ko-misyonu’nda görüşülüyor. Büyük bir mutlulukla izliyorum. TÜRMOB baş-tan sona bütün çalışmaları yakından izliyor. TOBB’la birlikte yakından izli-yor. Musa Pişkin arkadaşımız ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden bir öğretimüyesi TÜRMOB’u temsilen orada bulunuyorlar, önem verdikleri her konudasöz alıp görüşlerini TÜRMOB’un görüşlerini tutanaklara geçirtiyorlar veönem verdiği, TÜRMOB’un önem verdiği konularda da önergeler vermeksuretiyle sonuç alındı. Ben Adalet Komisyonu üyesi olmadığım halde tüzüğüntanıdığı bir haktır bir milletvekili dilediği komisyona katılıp konuşabilir amaoy veremez. Bende o hakkıma dayalı olarak hem yasanın görüşülmesi aşama-sında toplantılara katıldım hem de bizimle ilgili düzenlemelerde de bulundum,bana ihtiyaç da yoktu gerçekten kendisini kutluyorum, Musa Pişkin arkada-şımız çok güzel bir şekilde müdahalelerini yapıyor, önerilerini sunuyor ve ko-nuyu anlatıyor, anlatıldığı zamanda çoğunluk tarafından görüşlerimize, TÜR-MOB’un görüşlerine itibar ediliyor. Tabii bu tasarı biraz maceralı bir tasarı ol-du. Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis’te büyük çoğunluğa sahip olmasınarağmen, Komisyon Başkanı AKP’li olmasına ve büyük çoğunluğu elinde tut-masına rağmen bundan üç ay önce muhalefet engelliyor öyleyse biz bu kanu-nu gelecek döneme bırakalım diye bir karar aldılar ve üç ay hiç görüşmediler.Oysa CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal pek çoğunuzun da bulunduğuDünya Muhasebe Kongresi’nde açıkça bu tasarıyı desteklediğimizi söyledi.Destekten maksat şudur değerli arkadaşlarım: Biz görüşmeleri güçlendirecek

122

Page 130: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

bir şey yapmayız, yanlışlarla ilgili uyarılarımızı yaparız ve eğer komisyondamutabık kaldığımız şekliyle geçerse genel kurulda temel yasa olarak yani herkırk maddenin bir madde gibi görüşülmesine onay vereceğimizi söyledik. Bumuhalefet için önemli bir destektir. Bizim engellediğimiz, engellemeye kararverdiğimiz yasaları nasıl üç maddelik yasayı üç haftada çıkaramadıkları ka-muoyu biliyor, AKP’liler de biliyor. Hele böylesine 1500 maddelik bir yasa-yı muhalefet engellemek istediği zaman bunun on sene çıkması söz konusuolmaz. Biz bir temel kanundur, yenilenmesi gerektiğine inanıyoruz, elbettefarklı düşündüğümüz noktalar var. O noktalarda iyileşmesi için, düzelmesiiçin önerilerimizi sunarız ama bizim dediğimiz olmadı biz bunu engelleyelimtavrımız olmaz. Bunu açıkça komisyona katılarak anlattım. Tabii bahane orta-dan kalkmıştı AKP şu anda önemli ve güncel görmediği için gelecek dönemeaktaracaktı fakat bizimde kararlılığımız ortaya konulunca komisyonda hızlı birşekilde görüşmeler devam ediyor umarım tamamlanır.

Değerli arkadaşlarım bunlar yeni çağdaş bir meslek sürekli ihtiyaçları olacak.Bu ihtiyaçların bir kısmı sizin iç düzenlemelerinizle, yönetmeliklerinizle,mecburi meslek kararlarıyla düzenlenecek, bir kısmı yasayla düzenlenecek buyaşayan bir organizma bütün dünyada bu meslek çok önemli bir meslek. Ser-best piyasa ekonomisinin olmazsa olmazı muhasebeciliktir, denetçiliktir.3568 sayılı yasa bütün eksiklerine rağmen bana göre bazı yanlışlarına rağmenbizleri örgütlü bir şekilde bir araya getirdi. Bu örgütlülüğün verdiği güçleönemli düzenlemeleri birlikte yapıyoruz, yapacağız. 3568 sayılı yasada fırsatolduğunda istediğimiz gibi çıkacağına inandığımız anda Meclis’in gündeminegelir. Gerekli değişiklikler yapılır. Ama şu anda gündeme getirmeyişimizintemel nedeni şudur; ruhsatsız sınavsız ruhsat almak isteyen pek çok çevre biryolunu bulup kanuna kendisini yazdırmak suretiyle sınava girmeden ruhsatalmak istiyor benim korkum böyle bir tasarıyı getirdiğimizde, böyle bir tekli-fi getirdiğimizde yetmiş bin olan sayımızın hakketmeden 140 bine çıkmasıdır.Onu engelleyeceğimizi gördüğümüz anda 3568’in eksik yanlış yanlarını dadüzeltme fırsatını buluruz. Sizleri çok yakından ilgilendiren sosyal güvenlikyasası Meclisten çıkmıştı ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin çok haklı itirazla-rı dikkate alınmadan çıktığı için Anayasa Mahkemesine götürdük, bazı önem-li maddeleri iptal edildi ve şu anda da ertelendi. 2008’den itibaren çalışanla-rın hakkını gözeten gerçek bir sosyal güvenlik yasasının çıkma şansı, fırsatıdoğmuştur. O yasanın iptal edilmesinin çok doğru olduğunu, çok haklı oldu-ğunu, çok hayırlı olduğunu düşünüyorum. Hepinizin çok yakından izlediği gi-bi o yasa eğer yürürlükte olsaydı bugün emekli olduktan sonra bürosunda ça-lışmaya devam eden arkadaşlarımızın emekli maaşlarının yüzde 33’ü kesile-

123

Page 131: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

cekti. Bunu savunmak mümkün değil, buna hak vermek mümkün değil, bu-nun gibi yedi bin iş gününde emekli olmayı, dokuz bin iş gününe çıkaran biranlamda mezarda emekliliği getiren bir tasarıydı bununda bizim camiamızıçok yakından ilgilendiren bu kanunu da 2008’de sizlerin görüşlerine uygunolarak, işçi sendikalarının görüşlerine uygun olarak ve Türkiye’nin lehine dü-zenleme fırsatı bulacağımıza inanıyorum.

Ben bu vesileyle sizleri bir arada görmekten ve bütün sıralarda, bütün koltuk-lar da doldu. Bu kadar güzel bir katılımı, bu kadar geniş bir katılımla sizleriburada görmekten büyük mutluluk duyuyorum artık camiamız oturmuştur,sorunlarına sahiptir, her konuyu en ayrıntısına kadar tartışmak istemektedir.Bu güzel bir istektir ve TÜRMOB’un da buna cevap verecek şekilde böylesigüzel toplantıları düzenlemesi gerçekten çok yerinde olmaktadır. Ben bu gü-zel toplantıyı düzenleyen başta Mehmet Timur olmak üzere TÜRMOB yöne-timine, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ve katılımınız için, katkıları-nız için hepinize şükranlarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun yolunuz açık ol-sun değerli arkadaşlar.

KOBİ Muhasebe Standartları

Ahmet AKIN Oturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi

- Sayın Başkan, değerli katılımcılar 2. TürkiyeMuhasebe Formunun KOBİ’lerle ilgili Muhase-be Standartları konulu oturumuna hoş geldiniz.

Çok değerli iki konuşmacımıza söz vermedenönce izninizle kısa bir değerlendirme yapmakistiyorum. KOBİ’lerin Türkiye ekonomisindeçok önemli bir yeri var. İlgili otoriteler tarafın-dan da çok çeşitli şekillerde tanımlanıyor. An-cak bu tanımlar genellikle birbirine çok yakın.Aslında eksik olan KOBİ kapsamının darlığı. Sa-dece makine ve imalat sanayi ve tarıma dayalısanayi kapsaması yeterli değil. Hizmet işletme-

124

Page 132: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

leri ile turizm işletmelerinin de bu kapsam içine alınması gerekir. KOBİ’lersayısal olarak Türkiye’deki işletmelerin yüzde 99’dan fazlasını oluşturuyor-lar. Yarattıkları KDV, Gayri Safi Milli Hasıla içersinde yüzde 30’lara yakınyüzde 28’ler, yüzde 29’lar civarında. Toplam kredi hacminden kullandıklarıkredi oranı ise sadece yüzde 10’lar civarında. Bu oran elbette yeterli değil.Türkiye’de sağlıklı bir sanayi envanterinin olmaması nedeniyle KOBİ’lerinsayılarını ve kapasitelerine de tam olarak bilemiyoruz. Ticaret odaları da di-ğer sanayi odaları da bu konuda yetersiz kalıyor. Böyle bir envanter yok şuanda. KOBİ’lerle ilgili muhasebe standartlarının gündeme gelmesi aşağı yu-karı tüm dünyada eşzamanlı olarak ortaya çıktı. IFAC daha doğrusu Uluslara-rası Muhasebe Standartları kurulu geçen Şubat ayında KOBİ’lerle ilgili Mu-hasebe Standartları Taslağını web sayfasına koydu ve tartışmaya açtı. TürkiyeMuhasebe Standartları kurulumuz da sanırım çok kısa bir süre içersinde butaslağı kamuoyuna sunacaklar. Avrupa Birliği’nde ise KOBİ standartları ülke-ler arasında serbest bırakıldı. ABD’de ise KOBİ’lerle ilgili bir standart olma-dığını, sadece uluslararası finansal raporlama standartları olduğunu biliyoruz.Orada ayrı bir standart yok KOBİ’lerle ilgili. Genel standartlardan gerekliolanı kullanıyorsunuz. Aslında genel olarak baktığımız zaman KOBİ’lerle il-gili muhasebe standartları Türkiye Muhasebe Standartlarının biraz kısaltılmışbir hali ve tam anlamıyla da Türkiye Muhasebe Standartlarına dayalı olacakstandartlar. Bu standartların KOBİ’lerle ilgili Muhasebe Standartlarının özel-likle bizler açısından öyle zannediyorum ki buraya katılan şu gurubun, şu top-luluğun yüzde 90’ını çok yakından ilgilendiriyor ama bir şey daha bizleri,meslek mensuplarını çok yakından ilgilendiriyor. Türkiye Muhasebe Stan-dartlarını öğrenmeden, Türkiye Muhasebe Standartlarının tam anlamıyla uy-gulamasını yapmadan KOBİ standartları diye bir şey zaten olmaz. Demek ki,hepimiz önce Türkiye Muhasebe Standartlarını tam anlamıyla kavrayacağızve bunları uygulama becerisini elde edeceğiz. Tabii bu iş kolay da değil. Ya-ni önemlide bir eğitim sürecini gerektiriyor.

Şimdi peki KOBİ standartlarını genel ilkeleri neler olmalı. Bunu dört beşmadde halinde sıralamak istiyorum. Özellikle konuşmamın içinde söylemiş-tim. KOBİ Muhasebe Standartları bir defa tam anlamıyla Türkiye MuhasebeStandartlarına dayalı olmalı. Bunun yanında işletmeler için daha basitleştiril-miş ve kendi içinde tutarlı kurallar ihtiva etmesi gerekiyor. Yine bu standart-ların içerisinde fazla geçerliliği bulunmayan konuların kapsam dışına çıkarıl-ması gerekiyor. Yani KOBİ’ler genellikle küçük işletmeler oldukları için.Türkiye Muhasebe Standartlarında önerilen sistemlerin işte bu değerleme, öl-çümleme, çok değişik sistemler karşımıza gelebiliyor. Bunların daha da basit-

125

Page 133: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

leştirilmesi gerekiyor KOBİ standartlarıyla ilgili ve bunun yanında da şirket-ler arası karşılaştırılabilme olanağını sunması gerekiyor KOBİ standartlarının.Ama bu işlerde bana göre en önemli konu hepimiz öncelikle Türkiye Muha-sebe Standartlarını bileceğiz. Çünkü Türkiye Muhasebe Standartları Uluslara-rası Finansal Raporlama Standartları ile eşdeğer. Bugün siz bir KOBİ olarakuluslararası firmaya özel amaçlı bir bağımsız denetim yapmak isterseniz mes-lek mensubu olarak kimse size demez bana KOBİ standartlarına göre özelamaçlı bağımsız denetim raporunu yap ver demez ve o raporu mutlaka ulus-lararası finansal raporlama standartları hükümlerini içermesini talep eder siz-den. Bu bakımdan hepimizin meslek mensupları olarak Türkiye MuhasebeStandartlarını tam anlamıyla öğrenmek ve uygulamak zorunda olduğumuzubilmemiz gerekiyor.

Değerli katılımcılar bir noktaya daha değineceğim ve sonra arkadaşlarımızasöz vereceğim. Daha önceki yıllarda bankalara hangi bilançoyu götürürsenizgötürün veya banka kredi beyannamesini götürürseniz götürün siz istediğinizkadar krediyi oradan alabiliyordunuz ama iki üç senedir Türkiye’de bir şeydeğişti KOBİ’ler de bir şeylere ihtiyacı olduğunu hissetti, işletme sahipleri.Çünkü artık eski şartlara göre hazırlanıp bankalara verilen bilançolar banka-ların kredi değerlendirme kurulları tarafından geri gönderiliyor. Veya sizin ör-nek veriyorum. Üç milyon dolarlık bir kredi hacminiz varsa şirketinizin o birbakıyorsunuz size evet bu kapasiteye göre bu yapınıza göre bilançonuzun birmilyon dolara inmiştir deniliyor. Şimdi bu işte işletme sahipleri arasında aca-ba bizim neye ihtiyacımız var sorusunu gündeme getirdi. Ve artık şu anlaşıldıher işletmenin Türkiye Muhasebe Standartlarına ihtiyacı var. Bu olmadan buişler olmayacak artık. Kaldı ki Meclis gündeminde bulunan yasalarda bu yö-ne doğru bütün işletmeleri zorunlu kılacak. Bu önemli bir gelişme bununlabirlikte zaten gerçek anlamda uygulamaya başlayacak olan Basel Kriterleride KOBİ standartlarının ve Türkiye Muhasebe Standartlarının önemini bir kezdaha ortaya koyacak. Bu bakımdan biz bugünün işini de yarına bırakmayalımmeslek mensupları olarak bu Türkiye Muhasebe Standartlarını tam anlamıylaöğrenelim ve uygulama yoluna girelim.

Bu genel değerlendirmeden sonra ben konuşmacı arkadaşlarımıza söz verece-ğim. Kendileri zaten bu konuda hazırlıklılar. İlk konuşmayı Türkiye Muhase-be Standartları Kurulu Genel sekreteri Sayın Saim Üstündağ’a veriyorum.Buyurun Sayın Üstündağ.

126

Page 134: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

KOBİ Standart Taslağı Kapsamı ve İlkeleri

Saim ÜSTÜNDAĞTMSK Genel Sekreteri

- Sayın Milletvekilim, TÜRMOB’un Sayın Ge-nel Başkanı ve yöneticileri, sayın hocalarımız,sayın meslek mensubu ve diğer sayın katılımcı-lar öncelikle hepinizi selamlıyorum, günaydındiyorum. Dün açılış konuşmaları sırasında ko-nuşma yapan Sayın Milletvekilimiz yani bu sa-londaki katılımı meslek mensuplarının meseleyeyaklaşımını bu kürsüden görmenizi isterim diyebir ifadede bulunmuştu. Bende şimdi burayaçıktıktan sonra gerçekten de ne demek istediğiniçok samimiyetle söylüyorum çok iyi anlıyorum.Çok güzel ve muhasebe meslek mensuplarının

mesleklerinin geleceğine güvenle bakabilmeleri açısından çok anlamlı birgösterge gerçekten. TÜRMOB’un ve odalarının da yani bazen odalar bazındayer yer de yani dünya meslek mensuplarını ağırlayacak derecede güncel me-seleleri, geleceği dönük meseleleri mesleğin ve meslek mensuplarının prob-lemlerini enine boyuna tartışılabilecek bu tür ortamları yarattıkları için tebrikediyorum ve teşekkür ediyorum. Diğer taraftan yine meslekle ilgili gelişme-leri, yenilikleri bir yük olarak görmek bir tarafa bizzat sahiplenmesi de yinebizi muhasebe mesleği mensuplarımızın ve muhasebe meslek örgütünün tak-dir edilmesi gereken bir tutumu. Bunu da bir anlamda bir meslektaş veya ay-nı sektörde bulunan bir insan olarak mutlulukla ifade etmek istiyorum.

Hep tartışılıyor, sizler de yakından biliyorsunuz muhasebe ve denetim mesle-ği son 15 yılda çok önemli, çok köklü değişikliklere tanık oldu. Bunlar zamanzaman tartışıyoruz. Asya krizi ile başlayıp, muhasebe standartlarının da ivme-lendirdiği gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Diğer taraftan çağı-mızda denetlenmiş, güvenilir finansal bilginin gelişen uluslararası ticari eko-nomik ilişkiler açısından gelişen yeni ticari ve finansal enstrümanlar açısın-dan bir zorunluluk olarak ortaya çıkması da bir başka gerçekti. Ayrıca son2005 yılı itibariyle bütün dünyada üretilen gayri safi hasılanın yüzde 24’ü şuanda uluslararası yatırım olarak dünyada dolaşıyor ve bu dörtte biri yani dün-yada üretilen hasılanın bir bölü dördü dünyada dolaşırken bundan pay alma-

127

Page 135: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

nın da bir gereği olarak bizim kurumsal yatırım alt yapımızı geliştirmemiz ay-rı bir gereklilik oldu. Şimdi bunlar bu şekilde bütün dünyayı ilgilendiren zo-runluluklar, etkileyen faktörler olarak gelişirken Ahmet Bey’in de biraz önceçok güzel ifade ettiği gibi ülkemizde geçen yıldan başlayarak ve 2008 yılın-da da nihai etkilerini hissettirecek bir şekilde bu gelişmelerin somut sonuçla-rını görmeye başladık. Bizde de yani muhasebe ve denetim mesleği bütündünyadaki, dünyanın gelişmiş ülkelerindeki ağırlık ve mahiyetine hepimizinde sizlerin bizzat yaşayarak gözlediği gibi gelmeye başladı esasen yani dün-yaya baktığımızda şu an bir kısmı ülkemizde de faaliyet gösteren denetim vemuhasebe firmaları 1960’lı yılların sonlarına kadar vergi ile uğraşmamıştır.Yani hepsinin vergi bölümlerini faaliyete geçirmeleri 1960’ların sonlarındanitibaren bu müşterilerinin uluslararası faaliyetlerinin artması nedeniyle vergiproblemleri ile kendi başlarına baş edememesinin bir sonucu olmuştur. Yaniaslında bütün gelişmiş ülkelerde vergi hiç yokken muhasebe denetim firma-larının faaliyet alanları arasında çok sonraları 60’lı yılların sonlarına doğru gir-miştir.

Bu genel çerçeve içerisinde bugün bize ayrılan süre kapsamında öncelikleKOBİ’ler hem artan önemleri hem de ekonomi içerisinde dünyanın her yerin-de ortalama yüzde 95 civarındaki ağırlıkları dikkate alınarak özel düzenleme-lere ve özel ilgiye muhatap olan KOBİ’lerin uygulayacağı finansal raporlamastandartları ile ilgili önce kısaca uluslararası gelişmeler neler olmuş bu kap-samda Basel II’nin anlamı nedir ona bakacağız. KOBİ standartlarına gerekolup olmadığı uzun süre araştırıldı ve tartışıldı dünya muhasebe çevrelerinde.Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi örneğin Amerika Birleşik Devletleri’ndeKOBİ’ler için ayrı bir muhasebe standartları seti olmadığı gibi 2005 yılınınEylül ayında bu konuya yönelik olarak oluşturulmuş bir komisyon uzun birçalışmanın sonucunda böyle bir düzenlemenin Amerika’da yapılması gerekolmadığına da ilave karar verdi. Bunu takiben bütün dünyada yaygınlık kaza-nan Avrupa Birliği ile birlikte Türkiye’nin de düzenlemelerinde dikkate aldı-ğı uluslararası muhasebe standartları kurulunun KOBİ muhasebe standartlarıile ilgili çalışmalarını ülkemizde muhasebe standartlarını oluşturmakla görev-li bağımsız kurul olan Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun KOBİ’lereyönelik çalışmaları ve TMSK tarafından uluslararası standartlarla tam olarakuyumlu hazırlanan KOBİ Muhasebe Standartları taslağının içeriğine buradakiAhmet Bey’in yine isabetli olarak değindiği gibi KOBİ tanımının uygulama-da nasıl olacağına, taslağın tam TMS setinden farklarına, TMS’deki ana stan-dartlar diyeceğimiz ana standartlarla taslağın ilişkisine kısaca bakacağız.

128

Page 136: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Bu arada bu süreçte meslek mensupları uygulamacılar olarak neleri bundansonra tartışmamızın gerekeceği ve faydalı olacağı konusuna değinmek istiyo-rum ve bunlar kadar önemli yani meslek açısından yeni iş alanları, yeni fonk-siyonlar üreten bu sürecin aynı zamanda getirdiği riskler de var. Hem muha-sebe uygulayıcıları hem de denetleyicileri açısından. Bu riskler nelerdir, veriskler nasıl iyi yönetilebilir onları kısaca tartışacağız bugün çok şanslıyız. Bizbu riskleri tartışırken hemen sonra da uzun yıllarını bizzat uygulamaya vermişbir arkadaşımız söz alıp uygulamada karşılaşılabilecek sorunlar konusundabize bilgi verecek ve son olarak da burada hem bir tartışmaya belki başlangıçvesilesi olması bakımından uluslararası denetim standartları dediğimiz stan-dartların KOBİ’lerin denetimi için uygun olup olmadığını ayrıca muhasebe vedenetim mesleğini icra eden kuruluşların da kendi içerisinde küçük ve ortabüyüklükte tanımlanabilecek olanları ile daha büyük olarak tanımlanabilecekolanları olduğunu dikkate alarak acaba bu UDS’ler, uluslararası denetim stan-dartları KOBİ’lerin denetimi açısından uygun mudur, neler yapılabilir yinedünyada bu konuda son tartışmalar neler çok kısaca onu aktarmak istiyorum.

Bu kısaca bahsettiğimiz uluslararası gelişmelerin en belirgin sonucu son yıl-larda dünyada bütün ülkelerde uluslararası düzenleme anlayışı yani karşılıklıekonomik ilişkilerin bu derece ilerlediği bir ortamda düzenlemelerin, ulusla-rarası düzenlemeleri dikkate alınmadan yapılmaması gibi bir anlayışın hakimolması oldu. Yine Basel II’de bunlardan birisi. Bizim KOBİ’lerle ilgili hemişletmelere hem meslek mensuplarına aslında bir anlamda ciddi bir sorumlu-luk ve çaba yükleyen yeni düzenlemelere girişimizi tetiklemesi açısından Ba-sel II çok önemli oldu. Basel II niye öyle oldu? Ahmet Bey’in bahsettiği gi-bi Basel II artık riske dayalı bir değerlendirmeyi getiriyor krediler açısından.Firmalara verilen kredilerin risk ağırlığı artık bu firmalara derecelendirme ku-ruluşları tarafından verilen derecelendirme notuna göre belirlenecek ve dere-celendirme notu, firmaların aldığı derecelendirme notu düştükçe bankalarınve kredi veren kuruluşların daha fazla karşılık tutma yani daha fazla serma-yeyi başka bir şekilde kara dönüştürememe yükümlülüğünü getirecek. Bu dahem kredi verenler açısından hem de kredi alanlar açısından kredi maliyetle-rini yükseltecek. Dolayısıyla 2007 yılında Avrupa Birliği’nde uygulanmayabaşlanan, 2008’de de BDDK tarafından ülkemizde uygulanması öngörülenBasel II artık çok somut olarak küçüklü büyüklü işletmelerimizi, finansal tab-lolarını uluslararası geçerliliği olan kaliteli standartlara göre düzenlemeye vebunları yine güvenilir kuruluşlara denetletmeye zorunlu olarak yöneltmiş bu-lunuyor. Derecelendirme dediğimiz olayda yani özünde bir firmanın ülkeninveya şirketin borçlarını ödeyebilme kabiliyetinin olup olmadığını ortaya ko-

129

Page 137: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

yan ve genel olarak finansal tablolara dayalı yapılan bir işlem. Dolayısıyla bumeselenin başlangıcına ve merkezine muhasebe standartları yerleşiyor ve ay-rıca bu standartların gerçekten olması gerektiği gibi uygulanıp uygulanmadı-ğını teyit edecek olan uluslararası yine kabul görmüş denetim standartları dagündemimize girmiş oluyor. KOBİ’ler söyledik. Çok önem atfedilen bir ke-sim dünyanın her yerinde. Avrupa Birliği’nde sekiz bin halka açık şirket var-ken beş milyon KOBİ olarak tanımlandırılan şirket var. KOBİ MuhasebeStandartlarına gerek var mı diye söyledik uzun süre hem Uluslararası Muha-sebe Standartları Kurulu hem de dünyanın diğer muhasebe ilgili kurumlarıtartıştılar ve neticede hem finansal kaynaklara ulaşma, hem finansal maliyet-lerini düşürme anlamında bunun yanında da muhasebe uygulamalarında fir-ma açısından verimlilik esasının ön plana çıkarılması açısından KOBİ’ler içinkaliteli Muhasebe Standartlarına ihtiyaç olduğu tartışmasız ortaya çıktı. Bunuhepimiz de kabul ederiz. Fakat bu standartlar yapılırken kaliteli MuhasebeStandartlarının en önemli niteliklerinden biri olan fayda maliyet dengesinindoğru kurulması çok önemli. Yani bu Muhasebe Standartlarını uygularkenharcanacak emeğin, çabanın, kaynağın bunlardan elde edilecek faydaya değ-mesi lazım. Ayrıca yine KOBİ’lerin nitelikleri itibariyle muhasebe kadroları-nın uygulama kapasitesi ve yine KOBİ finansal tablolarının kullanıcılarının ih-tiyaçları da bu standartlar oluşturulurken dikkate alınmalıydı. Bu esaslar çer-çevesinde Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu KOBİ’lere yönelik Mu-hasebe Standartlarını oluşturmak üzere iki yıl önce fiilen çalışmalarına başlat-tı ve bu süreçte bütün dünyada yuvarlak masa toplantıları, anketler, standartkoyucu organların görüşlerini almak, konferanslar düzenlemek suretiyle vegeniş katılımlı bir çalışma grubu oluşturmak suretiyle bugün geldiğimiz nok-tada bir taslağı Şubat ayında 17 Şubatta dünyanın görüşüne açtı. Türkiye Mu-hasebe Standartları Kurulu da KOBİ Muhasebe Standartlarını gündemine,Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu’yla eşanlı olarak 2005 yılında al-mıştı. Biz TMSK olarak 2005 yılından itibaren hem çok yakın hem de aktifkatılımla KOBİ Muhasebe Standartlarına ilişkin gelişmeleri takip ediyoruz veTMSK bu konuda KOBİ’lerle ilgili meslek mensuplarından KOBİ dernekle-rine kadar, kamudaki düzenleyici kuruluşlardan bakanlıklara kadar, bağımsızdenetçilerden, şirketlerdeki fiili uygulayıcılara kadar on dört değişik ilgi gu-rubundan temsilcilerin yer aldığı akademisyenlerin de dahil edildiği bir çalış-ma komisyonunu oluşturdu ve bu çalışma komisyonu uluslararası kurulla eşanlı olarak çalışmalarını sürdürüyor idi. Tabii uluslararası kurul tarafından tas-lağın nihai haline Şubat ayında ulaşılmış olması nedeniyle bizim de tamuyumlu olarak üzerinde çalıştığımız taslak sürekli değişikliklere maruz kal-maktaydı.

130

Page 138: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

TMSK KOBİ Muhasebe Standartları çalışma komisyonu uluslararası taslağınson halini almasıyla birlikte halihazırda hazırladığı taslağa, son taslakta yapı-lan değişiklikleri de dahil ederek 15 gün içerisinde Türkiye Muhasebe Stan-dartları Kurulu karar organına sunacaktır. Kurul takdir ederse de Nisan ayı or-talarında bu taslak Türkiye Muhasebe Standartları kurulunun taslağı muhase-be ilgi gruplarının görüşüne açılacak. Şimdi bu KOBİ Muhasebe Standartlarıtaslağı nasıl bir taslak olacak. İçerik ve şekline önce bakarsak bu bir kereuzun süre tartışıldıktan sonra bunun ayrı bir set ayrı bir kitap olarak oluşturul-ması ön görüldü. Şu anda bizim TMS kitabında gördüğünüz gibi standartlarbazında değil, konu başlığına göre bir düzenleme var taslakta. 38 bölümdenoluşuyor. Bir sözlük içeriyor kendi içerisine. Uygulama rehberi ve örnek fi-nansal tablolar içeriyor. Ayrıca bütün bölümlerle ilgili yapılması gereken dipnotların yapılıp yapılmadığını, teyit etmek üzere bir dip not kontrol listesi içe-riyor ve bu uluslararası muhasebe standartlarının genel olarak eleştirildiği birkonuya cevap vermek üzere İngilizce orijinali de ve buna bağlı olarak Türk-çe’si de daha yalın bir dille kaleme alınmış oldu. Toplamda da 350 sayfa ci-varında bir muhasebe standartları seti olacak KOBİ’ler için. Bu KOBİ tanımımeselesi yani bizde de bir tanımlar çokluğundan söz edilirken dünyada daböyle. Bu nedenle uluslararası kurulun taslağı KOBİ tanımı konusunda şu şe-kilde bir genel çerçeve çiziyor. Taslaktaki kavram “public accountability” di-ye ifade edilen genele karşı sorumluluk yani toplumun geneline karşı sorum-luluk diyebileceğimiz bir sorumluluk taşımayan işletmeleri kapsıyor. ICP’nindüzenlemede yola çıkışı bu. Bu genele karşı sorumluluk taşımayan kavramınıanlayabilmek için; genele karşı kimler sorumluluk taşıyora bakarsak bir keremenkul kıymetlerini halka arz eden veya etmeye hazırlanan işletmeler, şirket-ler, banka aracı kurumu, yatırım bankası gibi müşterilere ait varlıkları emane-tinde bulunduran işletmeler, önemli bir kamu hizmetini yerine getiren işlet-meler, enerji dağıtım tekelleri gibi işletmeler bu kapsama girebilir. Ayrıca hemcirosu hem toplam çalışan sayısı itibariyle ekonomi içinde önemli yer tutanşirketler bu toplumun geneline karşı sorumluluk taşıyan şirketler olarak de-ğerlendiriliyor. Peki geriye ne kalıyor? Borsalara kote olmayan ve sigorta şir-keti veya finansal kurum olmayan işletmeler uluslararası KOBİ MuhasebeStandartları Taslağına göre KOBİ olarak değerlendiriliyor ama bu tanım halaçok geniş. Bu tanımın içine çok büyük ve çok küçük şirketlerde girebiliyor.Burada nasıl bir çözüm var? Uluslararası taslak her ülkeye kendi KOBİ tanı-mını kendi ekonomik koşullarına göre yapmak üzere bir serbesti tanıyor. Do-layısıyla her ülke hangi şirketleri KOBİ standartlarına uygulayacak, hangile-rini uygulamayacak, hangisinin isterse uygulamasına izin verecek bunu ken-

131

Page 139: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

disi belirleyecek. KOBİ standartlarının hazırlanma ilkeleri neler dersek; KO-Bİ Muhasebe Standartları da tam set TMS veya onun tam uyumlu olduğuUMS’lerden farklı bir esasa göre hazırlanmıyor aynı esaslara göre hazırlanı-yor fakat biraz sonra değineceğimiz gibi fayda maliyet dengesini kurmakhem de uygulayıcılarla onların hazırladığı finansal tabloların kullanıcılarınınihtiyaçlarını karşılayacak bir standartlar seti oluşturuluyor.

Şimdi farklılıklar neler? Üç ana farklılık var o bizim büyük TMS kitabında.KOBİ’ler için doğrudan ihtiyaca uygun görülmeyen standartlar taslağa hiçdahil edilmedi. Bunların hepsini sayacağım. TMS’lerin seçenek sunduğu ko-nularda sadece daha basit olan seçenek taslağa kondu. Ama firmanın kendiihtiyaçları doğrultusunda daha karmaşık olan seçeneği de uygulaması müm-kün kılındı. Ayrıca muhasebeleştirme ve ölçme değerleme işlemlerinde birçok standartta basitleştirmeler getirildi. Hangi standartlar bu KOBİ kitabınadahil edilmedi. Enflasyona göre düzeltme standardı, hisse bazlı ödemeler, ta-rımsal faaliyetler, maden kaynaklarının araştırılması ve değerlendirilmesi, ki-ralama işlemlerinde kiralayan açısından finansal kiralama işlemlerinin muha-sebeleştirilmesi yani bunun da mantığı leasing şirketlerini ilgilendirdiği içinleasing şirketleri de KOBİ tanımına girmediği için hiç konmadı. Şerefiyenindeğer düşüklüğü açısından test edilmesi konusunda yine benzer bir uygulamavar. Ara dönem finansal raporlama, hisse başına kazanç, bölümlere göre ra-porlama ve sigorta sözleşmeleri standartları KOBİ standartlarında yer almı-yor. KOBİ’ler için basitleştirilmiş seçimlik uygulamalara baktığımızda iseyatırım amaçlı gayri menkullerde maliyet amortisman modeline izin verilme-si yine maddi ve maddi olmayan duran varlıklarda maliyet amortisman mo-deline izin verilmesi, borçlanma maliyetlerinde aktifleştirme seçeneğininkaldırılarak bütün borçlanma maliyetlerinin gider kaydedilmesi, nakit akıştablosunda dolaylı yöntemin uygulanması, devlet teşviklerinde yine tek biryöntemin esas alınması, finansal araçların muhasebeleştirilmesinde, şerefiye-de araştırma, geliştirme harcamalarının muhasebeleştirilmesinde, iştiraklerve iş ortaklığının muhasebeleştirilmesinde, tarımsal faaliyetlerin muhasebe-leştirilmesinde yeri geldiğinde bu gerçeğe uygun değer dediğimiz uygulama-da en çok zorluğun beklendiği uygulamanın dışarıda bırakılması veya yöntem-lerin basitleştirilmesi gibi basitleştirmeler getirildi. Ayrıca yine emeklilik fay-da planları ve hisse bazlı ödemelerde de basitleştirmeler var. Bunun dışındaTürkiye Finansal Raporlama Standartlarının ilk uygulanmasında TFRS I’egöre daha az bilginin geçmişe dönük olarak düzeltilmesine yönelik, basitleş-tirilmiş hükümler yer alıyor. Peki 350 sayfalık bu neleri dışarıda bırakıp nele-ri içerdiğinden söz ettiğimiz standart dışında meslek mensupları TMS’lere ya-

132

Page 140: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ni büyük kitaba bakmak zorunda kalacak mı? Yine Ahmet Bey’in çok isabet-li bir şekilde ifade ettiği gibi büyük kitabı hepimiz her zaman bilmek duru-mundayız. Hem mesleki olarak hem de KOBİ’lerle bile meşgul olsak zamanzaman şirketin, iş yaptığı şirketlerin talebi veya ait olduğu grubun bir uygu-laması olarak daha karmaşık seçenek tercih edilirse. KOBİ standartları tasla-ğında veya setinde içerilmeyen bir işlem söz konusu olursa ya da o konuylailgili KOBİ standartları hiçbir standart getirmemişse meslek mensupları dö-nüp büyük kitabı uygulayacaklar. Bu noktada yakında bu taslağın tartışmayaaçılmasıyla birlikte meslek mensupları olarak görüş bildirme süreci içersindemümkün olduğunca uygulamada bizi bekleyebilecek problemler açısından butaslağı değerlendirmeli ve bu tür platformlar başta olmak üzere meslek men-suplarının görüşlerini Türkiye Muhasebe Standartları Kuruluyla paylaşmalı-yız. Zira şu anda uluslararası standartların taslağının yayınlanmasından sonrauluslararası kurula görüş bildirmek için on ay gibi bir süremiz vardır.TMSK’da bugüne kadar kendi görüşlerini bu ilk taslağın oluşması sürecindeetkin bir şekilde aktarmıştır. Bundan sonra da meslek mensuplarımızın görüş-leri aktarılabilecek ve orada dikkate alınması sağlanabilecek bir konumdadır.Burada neler olabilir tartışma açısından? Mesela Muhasebe Standartları açı-sından işletme ölçütlerinin sınıflandırılması. Belki küçük, orta büyüklüktenbaşka zaman zaman mikro işletme diye de adlandırılan belli bir sınıfın da buuygulamanın dışında bırakılması değerlendirilebilir. Yine taslakta getirilen uy-gulama rehberi kontrol listeleri yeterli görülmezse ek uygulama rehberlerininihtiyacı değerlendirilebilir. Nasıl bir eğitim sürecinin bu süreçte gerektiği de-ğerlendirilebilir. Ayrıca KOBİ Muhasebe Standartları hangi sıklıkta güncel-lenmeli bu konuda değerlendirilmeli. Çünkü uluslararası standartların en çokeleştirilen yönlerinden biri de yine bu standartların çok sık değiştirilerek mes-lek mensuplarının uygulamada problemlerle karşı karşıya kalması.

Şimdi burada yeni standartlara geçiş, bu standartlarda söylediğimiz gibi tamset uluslararası standartlarla aynı mantık ve ilkelere göre düzenleniyor. Dola-yısıyla meslek mensuplarına bir takım yeni risklerde getiriyor. Bunlar neler?Bir kere uygulayıcı müşterilerde veya denetçilerde kaçınılmaz bir deneyimeksikliği, ayrıca hata riski var. Bunun yanında bu geçiş dönemini suiistimaletmek isteyebilecek işletmeler söz konusu olabilir. Mali tablo manipülasyonsuçları için bir zemin oluşturuyor bu geçiş dönemi çünkü. Ayrıca şirketlerinagresif kar yönetimi uygulamalarına yönelmeleri açısından da bu standartlarageçiş bir ortam oluşturuyor. Agresif kar yönetimi uygulamaları nerelerde ya-pılabilir bu standartlara geçerken. Bir çok noktada yeni standartlar tahmin ge-rektiriyor. Bir kere bu tahminlerde abartılar olabilir, objektif kriterler uygu-

133

Page 141: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lanmayabilir, tahakkuklarda, varlıkların faydalı ömürlerinde, kalıntı değerle-rinde bir takım uygulamalar yapılarak mali tablo manipülasyonu veya agresifkar yönetimi uygulaması yapılması ihtimali var. Burada geçiş sürecini hemişletmeler bünyesinde uygulayıcı hem de hizmet veren meslek mensuplarıolarak nasıl yönetebiliriz. Bir kere bunun önemli bir değişim olduğunu, işlet-menin faaliyet sonuçlarını ve finansal raporlama sürecini etkileyeceğini işlet-menin anlaması ve yönetiminin bu geçiş sürecini, tüm departmanları da kap-sayacak şekilde sahiplenmesinin sağlanması çok önemli. İşletmelerin bilgisistemlerinin yeterliliği çok önemli, muhasebe sistemlerinin. Ayrıca işletmepersonelinin hem yönetici, iç denetçi ve muhasebe uygulayıcılarının yeterlili-ği çok önemli. Bütün bu muhasebe raporlama sisteminin değişimi sırasındahangi birimlerin nasıl etkileneceğinin belirlenerek peşinen önlemlerin alın-ması büyük önem arz ediyor.

Bu süreçte uygulamacılar nasıl kendilerini yine koruyabilirler? Bir kere artıkmuhasebe meslek mensubunun kendini sürekli geliştirmesi her zaman oldu-ğu gibi zorunluluk olmaya devam ediyor. Sürekli ve ihtiyaca uygun eğitimçok önemli. Kadroların yine takviye edilmesi işletmeler açısından çok önem-li. Şimdi burada yeni dönemde müşterilere faaliyet gösterirken bu risklerekarşı meslek mensubunun en önemli sigortası yapılan işin ispatı belgelerin,çalışma kağıtlarının olması gerektiği gibi düzenlenmesi ve mesleki standartla-ra tam olarak uyulmasıdır. Bu iki ilke meslek mensuplarını risklere karşı ko-ruyacaktır. Bunun dışında yeni standartlara geçilmesi, aslında sadece standart-ların yayınlanmasıyla bitmiyor. Bu esasen bu standartların beklenen faydayısağlaması ve hem işletmeler tarafından tutarlı hem de doğru olarak uygulan-ması açısından işin yüzde 10’u bile değil. Niye, çünkü Tuba Hanım da bahse-decek yeni finansal raporlama standartları kaliteli denetim standartlarıyla, de-ğerleme standartlarıyla, dereceleme standartlarıyla, kurumsal yönetim stan-dartlarıyla desteklenmediği sürece bu standartların doğru ve tutarlı uygulamaihtimali de çok düşük. Bunun yanında standartlar söyledik yayınlanması içinçok küçük bir kısmı yani bunu hangi kurumun yayınladığı da belki o kadarönemli değil ama çok daha önemlisi uygulamanın, uygulamacının gözetimive denetlenmesi. Bu konuyu da yine özellikle denetim standartları açısındanTürkiye bir an önce tartışmalı diye düşünüyorum, KOBİ’lerin denetimi gibiçok geniş kapsamlı bir denetim süreci başlarken.

Son olarak müsaadenizle uluslararası denetim standartları dediğimiz standart-ların KOBİ’lerin denetimi açısından uygun olup olmadığına bakmak istiyo-rum, paylaşmak istiyorum. Bir kere uluslararası muhasebe standartları gibi

134

Page 142: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

uluslararası denetim standartları da büyük şirketlerin denetimine yönelik ola-rak yani çıkış noktası büyük şirketlerin denetimi olan standartlardır. Ve bunabağlı olarak hem çok yüksek hacimli, hem de karmaşıktır. Bunu sadece bizdeğil dünyanın her yerinde uygulamacıların şikayet ettiği bir konudur ve bustandartların KOBİ’lerin denetimi açısından aşırı maliyetli olduğu, yani ulus-lararası denetim standartları setinin KOBİ denetimlerinde sizler tarafındanuygulanmasının aşırı maliyetli olduğu değerlendirilmelidir. Ayrıca bütün de-netim ve muhasebe şirketleri çok büyük ve geniş kaynaklara sahip olmadı-ğından küçük ve orta büyüklükteki denetim kuruluşları açısından da uygula-mada kapasite problemleri olabilecektir. Ayrıca yani bizim piyasamızda buaçıdan değerlendirilebilir. Bu standartların uygulanması için gerekli yatırımınfirmalar bünyesinde yapılabilmesi için yeterli derinlikte bir piyasada buluna-mayabilir. Bunun da yine değerlendirilmesinde fayda vardı. Şimdi bu konu-yu uluslararası muhasebeciler örgütü IFAC kendi bünyesinde değerlendirme-ye devam ediyor uzun süredir. Orada süregelen tartışmalarda Muhasebe Stan-dartlarında olduğu gibi KOBİ’lerin denetiminde uygulanacak ayrı bir KOBİdenetim standartlarının yapılmamasının daha uygun olacağı sonucuna varmış-lar. Yani denetim, denetimdir diyorlar. KOBİ’lerin denetimi için ayrı standart-lar olursa bu sanki daha üstünkörü yapılmış gibi bir denetim olarak algılana-bilir, o nedenle ayrı denetim standartları seti olmamalı diye bir görüş oluşmuşdurumda. Peki ne yapalım diyorlar. Bu mevcut uluslararası denetim standart-larının düzenleme mantığının değiştirilerek önce küçük düşün mantığıyla yo-la çıkılıp büyük şirketler için ilave denetim teknik veya mekanizmalarının öngörülmesi gerektiğini savunuyorlar. Ayrıca IFAC bünyesinde KOBİ denetim-lerinde yine çok geniş hacimli olmayan muhasebe firmalarınca uygulanmaküzere uluslararası denetim standartlarına yönelik uygulama rehberleri hazır-lanması çalışmaları başlanmış durumda. Ülkemize yine TÜRMOB’un da ya-kından takip ederek bunların kazandırılması faydalı olacaktır. Ben sabrınız içinçok teşekkür ediyorum. Söyleyeceklerim bu kadar.

135

Page 143: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

KOBİ Standardı Taslağının Türkiye’de Uygulanabilirliğine İlişkin Değerlendirme

Dr. Tuba ŞAVLI SMMM

- Değerli katılımcılar herkese bir kez daha gü-naydın diyerek, saygı ve sevgilerimi sunarakKOBİ Finansal Raporlama Standardının Türki-ye’de uygulanabilirliği konusundaki görüşleri-mi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Dilerseniz önce Avrupa Birliğinde ve Türki-ye’de standartlar açısından neredeyiz kısacak birhatırlayarak KOBİ Standardına giriş yapalım.Avrupa Birliğinde 1 Ocak 2005 tarihinden itiba-ren halka açık şirketler kamuya açıkladıklarıkonsolide mali tablolarını uluslararası finansalraporlama standartlarına göre hazırlamak duru-

mundalar ve bu şekilde sunuyorlar. Peki halka açık olmayan şirketler ne ya-pıyor diye bakacak olursak zaten bu ülkelerin kendi uygulamak durumundaoldukları ulusal bir takım muhasebe prensipleri vardı. UFRS’yi kabul etme-den önce dolayısıyla bu şirketlerde mali tablolarını eskiden olduğu gibi ulusalstandartlarına bağlı kalarak hazırlamaya devam ediyorlar şimdilik ama biliyo-ruz ki KOBİ standardı da uluslararası finansal raporlama standartları berabe-rinde hazırlanan bir taslak dolayısıyla önümüzdeki dönemlerde ülkeler bazın-da nasıl bir uygulama yapılacağını hep birlikte göreceğiz.

Türkiye’ye geldiğimiz zaman birkaç açıdan ele almak durumundayız durumu.Finansal kuruluşlar için; banka ve benzeri finansal kuruluşlar için 31 Aralık2006’dan itibaren BDDK Türkiye Muhasebe Standartlarına uyumlu mali tab-lo hazırlanmasını istedi. Öncesinde muhasebe uygulama yönetmeliği adı altın-da uluslararası standartlardan yola çıkarak ama bir takım farklılıklar barındıra-rak hazırlanmış bir set uygulanmaktaydı. Halka açık şirketler açısından konu-yu ele alacak olursak SPK 11/25 sayılı bir tebliğle halka açık şirketlerin uy-ması gereken muhasebe prensiplerini belirledi. Bu aslında uluslararası finan-sal raporlama standartlarının bir çevirisi niteliğindeydi ancak 2004 yılındakaldı. Bunu gidermek içinde SPK halka açık şirketlerin dilerlerse uluslarara-sı finansal raporlama standartlarını da uygulayabileceklerini belirtti. Ama

136

Page 144: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

bunların ötesinde belki de en önemli husus Türkiye Muhasebe StandartlarıKurulunun uluslararası finansal raporlama standartları ile tam uyumlu bir setolarak Türkiye’de genel kabul görmüş bir muhasebe prensibini oluşturmuşolması ve doğal olarak bunun Türkiye muhasebe uygulamalarına katkısı bü-yük olacak diye düşünüyorum ve taslak Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe gir-mesiyle de uygulama alanı bir hayli genişleyecek. Uygulama alanı genişledi-ği noktada bir hatırlama yapacak olursak uluslararası finansal raporlama stan-dartları iki ayrı setin birleşmesi halinde bazen uluslararası Muhasebe Stan-dartları diye kısaca söylüyoruz aslında bu eski standartların adı. Yeni standart-lar da uluslararası finansal raporlama standartları adıyla yayınlanıyor. Eğerherkes uygulayacak dersek uluslararası Muhasebe Standartları 41 tane yayın-lanmış bugüne kadar, 30 tanesi yürürlükte uluslararası finansal raporlamastandartlarına bakacak olursak 8 standart yayınlanmış vaziyette ve 7 tanesiyürürlükte. Korkutmak için söylemiyorum ama gerçekten detaylı bir standartseti 2006 standart kitabına bakarsanız 2387 sayfa. Standartların yanı sıra 20 ci-varında komite yorumları var. Ve bu komite yorumları standartların birer par-çası kabul ediliyor ve sürekli değişen güncellenen standartlar bunlar. Hali ha-zırda görüşe açılmış bir takım taslak standartlar ve yapılması planlanan deği-şiklikler söz konusu.

Dolayısıyla tüm bu zorluklar göz önüne alındığında küçük ve orta ölçekli iş-letmeler için biraz daha basitleştirilmiş bir standart seti oluşturulmasına ka-rar verilmişti ve bu çalışmalar nihayetinde de bir taslak yayınlandı. Halen gö-rüşe açık vaziyette. Bu standart kapsamında basitleştirilen konular uluslara-rası finansal raporlama standartlarındaki basit alternatiflere yön veren konu-lar yada direk uluslararası standartlara referans verilmek suretiyle KOBİ tas-lak standardında hiç dikkate alınmayan konuları Saim Bey açıkladı. Dolayısıy-la ben bunları biraz daha hızlı geçmek ve tekrar etmemek üzere bunların uy-gulanabilirliğine bakmak istiyorum. Bugün Avrupa Birliğindeki kriterleri gözönüne aldığımız zaman KOBİ tanımında; çalışan sayısına, toplam satış hasıla-tına ve şirketlerin aktif büyüklüklerine bakmak suretiyle bir takım kriterleroluşturulmuş vaziyette. Çok basit anlamda çalışan sayısıyla durumu özetleye-cek olursak orta şirket kapsamında çalışan sayısı 250 kişinin altında olan şir-ketler dikkate alınmış. Bu sayı 50’nin altına indiğinde küçük şirketler, 10’unaltına indiğinde de mikro şirketler diye bir tanım karşımıza çıkıyor ama bu tekbir kriter değil tabii ki. Beraberinde satış hacmine ve aktif büyüklüğüne debakmamız gerekli. Aynı mantıkta Türkiye’de nasıl bir sınıflandırma var diyebakarsak yapılan çalışmalarda yine benzer bir takım kriterler ortaya konmuşözellikle çalışan sayısı açısından baktığımızda birebir aynı olduğunu görüyo-

137

Page 145: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ruz. Elbette ki aktif ve satış büyüklüğünde ekonomilerin farklı olması sebe-biyle rakamlar da bir takım farklılıklar görebilirsiniz. Yine 250, 50 ve 10 sa-yılarının KOBİ’lerin belirlenmesi için temel kriterler konmuş. Bu genel kabulgörmüş bir KOBİ tanımı. Ama tabii ki, KOBİ taslak standardının uygulamaaşamasına geldiğimiz zaman her ülkenin kendi şartlarına göre bir takım de-ğerlendirmeler yapması ve bu değerlendirmeler kapsamında hangi şirketlerinzorunlu olarak bu standardı uygulamak durumunda olup olmayacağına kararvermesi lazım.

Türkiye ortamına baktığımız zaman yaklaşık şirketlerin yüzde 99’unun üstün-de bir bölümü KOBİ’lerden oluşuyor. Dolayısıyla Türkiye uygulamasındaönemli bir yer tutuyor. KOBİ diye nitelendirdiğimiz şirketler. İş gücü açısın-dan yüzde 60’lar civarında 60’ların üstünde bir bölümü barındırıyor ve üretimsektöründe yarattığı katma değer yüzde 27’in üzerinde. Peki iş yeri profili ne-dir. Acaba sayıca ne durumdayız. Bu veriler 2002 verileri. Ne yazık ki dahagüncel bir veri bulamadım TÜİK’le yaptığım son görüşmede de en son ista-tistiksel çalışmanın paylaşılabilecek bir çalışmanın 2002 yılına ait olduğu be-lirttiler. Bu manada baktığımız zaman Türkiye’de 1.8 milyon işyeri var diyegöz atarsak bunların 1.8 milyonunun az önceki karşılaştırmalarla mikro şir-ket kapsamına girdiğini bunun üzerindeki şirketlerin de küçük ve orta ölçek-li şirketler olarak değerlendirildiğini görüyoruz. Belki bu sayıları genel kırı-lım olarak aklımızda tutup, standartlardaki zorlukları tartıştıktan sonra acabaTürkiye’deki küçük ve orta ölçekli işletmeler bu zorlukların üstesinden gel-mek için ne yapmalılar sorusuna daha kolay bir cevap bulabiliriz yada yasaldüzenlemelerde kimlerin bu standartları uygulamak zorunda olacağını belir-lerken bu büyüklükleri aklımızda tutmamız faydalı olacaktır.

Yaşanacak sorunlar var mı KOBİ standardına geçtiğimizde, elbetteki var. Heryenilik beraberinde bir takım zorluklar getiriyor ama bu zorluklar aşılmasıhususlar demek değil sadece zorluklar. Ve biz o zorlukları aşabilecek güce sa-hibiz ama nedir bu zorluklar. Gelin kısaca bir tartışalım hangi zorluklar önplana çıkıyor, konsantre olmamız gereken neler var acaba diye bir görmeyeçalışalım. Bir kere ilk uygulama zor olacak. İlk kez uygulamaya kalktığımızzaman doğal olarak bir takım alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekecek, es-kiden yaptığımız bir takım uygulamaları farklı şekilde yapmamız gerekecek vebunun için öncelikle kendimizi eğitmemiz gerekecek. Bizim kendimizi eğit-memiz yetmeyecek. İşletmelerdeki bilgi akışını yeterli bir düzeye çıkarmamızgerekecek. O bilgi akışı bize finansal raporlamada çok elzem bir takım bilgi-lerin sağlanmasına yardımcı olacağı için bu bilgi akışını istenilen seviyeye çı-karma zorunluluğumuz var. Ve tabii ki, muhasebe detaylarına girdiğiniz za-

138

Page 146: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

manda bir takım alt başlıklardan bahsetmek istiyorum. Finansal araçların de-ğerlendirilmesi, değer düşüklüğü karşılıklarının ayrılması, ertelenmiş vergihesaplaması veya konsolide mali tabloların hazırlanması gibi. Ve tabii ki, iş-letme birleşmelerini de unutmamak lazım. Ciddi emek isteyen bir husus. İlkuygulamada yaşayacağımız sıkıntılar doğal olarak geçmişten gelen bir takımbilgilerin, verilerin de düzeltilmesi ihtiyacını doğuracak.

Enflasyon muhasebesi uygulaması her ortamda örnek verilen bir konu. Bizdeo örnek üzerinde düşünecek olursak enflasyon muhasebesi ilk uyguladığımızzaman sıkıntımız neydi. Şirket ilk kurulduğundan bu yana elimizdeki bir ta-kım varlıkların değerlemesini yapmak, enflasyona göre düzeltmesini yapmakzorunda kalmıştık. Doğal olarak ciddi bir iş gücü gerektirmişti. Bu iş gücü-nün ötesinde şirketin veri tabanının buna müsait olmasını gerektirmişti. Bumanada tabii ki, ilk kez uygulamaya girdiğiniz yıl sadece o yılın mali tablola-rını yeni standarda göre hazırlamakla kalmayacağız. Karşılaştırma amacıylasunduğumuz bir önceki dönem mali tablolarını da aynı şekilde hazırlamak zo-runda olacağız. O da yetmeyecek bir önceki yıl mali tablolarının açılış baki-yelerini de yine yeni standarda göre revize etmek zorunda olacağız. Dolayı-sıyla evet ilk seferinde biraz fazla çalışmak zorunda kalacağız ama tabii ki heruygulama ilk seferdeki kadar zor olmayacak. Ben burada en önemli riskinalışkanlıklarımızı değiştirme yönünde karşılaşacağımız zorluk olduğunu dü-şünüyorum. Zira bugüne kadar özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerdevergi odaklı bir muhasebe ve raporlama anlayışı var. Ben bazen denetim ça-lışmalarında yapılan bazı raporlama prensiplerinin yanlış olduğunu söyledi-ğimde aldığım ilk reaksiyon hep; “Ama Tuba Hanım bunlar vergi mevzuatınagöre doğru”. Bakın işte, şu tebliğin şu maddesi böyle yapın diyor. Çok güzelama biz vergi hesaplaması yapmıyoruz ki burada. Bu yaptığımız çalışma şir-ketin finansal durumunu ve faaliyet sonuçlarını layıkıyla arz edecek bir finan-sal tablo seti oluşturmaktır. Bu finansal tablo seti oluştururken uymamız ge-reken prensipleri de bu bakış açısı ile değerlendirmek durumundayız. Özünönceliği prensibi belki de hiç akıldan çıkarmamamız gereken bir prensip. Da-ha ilk gün bize muhasebe dersini anlatırken hocalarımız bir takım prensipler-den bir takım kavramlardan söz ettiler. Özün önceliği prensibi bunlardan birtanesiydi ama bugün geldiğimiz noktada bana göre en önemli prensip. Muha-sebeyi bilen herkes diğer prensiplere ve kavramlara çok hakim bir şekilde iş-lerini yürütüyorlar ama bu anlayış değişikliğini vergi odaklı muhasebe ve ra-porlama anlayışından finansal tabloların gerçeği doğru ve dürüst bir şekildeyansıtması anlayışına geçişte bize en çok yardımcı olacak şey özün önceliğiprensibidir. Eğer işlemlere bakış açımızı bu pencereden oluşturursak bu geçi-

139

Page 147: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

şi de çok kolaylıkla sağlayacağımızı düşünüyorum. Ve tabii ki, finansal tablo-ların kapsamı biraz değişti. Biz yine bilanço ve gelir tablosu ve beraberinde-ki tek düzen hesap planı notlarını derleyip vermekle tamamlıyorduk raporla-ma çalışmasını ama şimdi görüyoruz ki bu standartlara göre mali tablo hazır-ladığımız zaman bilanço, gelir tablosu, öz kaynak değişim tablosu, nakit akımtablosu ve çok daha kapsamlı açıklayıcı dip notlar var yapılması hazırlanması,sunulması gereken. Dolayısıyla bu manada da bunlardan hiç birinin seçimlikolmadığını, hiç birini ihmal edemeyeceğimizi, geçmişte hatırlarsınız ilk tekdüzen hesap planı yürürlüğe girdiğinde nakit akım tablosu da zorunlu tablo-lardan bir tanesiydi ama zaman içersinde ihtiyari oldu en azından belli şirket-ler için. Ama bu kapsamda bu tip ihmallerimizin söz konusu olmayacağınıhepsini hazırlamak zorunda olacağımızı belki de kendimize öğretmemiz gere-kecek.

İşletmelerdeki bilgi akışının yeterliliği bu söylediklerimizi yapabilmemiz içinkaçınılmaz bir gereklilik. Hesap planının UFRS raporlama yapmaya elverişlibir şekilde yapılandırılması gerekecek. Mesela uluslararası standartlara görebir mali tablo hazırladığınız zaman alakalı kuruluşlarla ilgili işlem ve bakiye-leri mali tablo dip notlarında açıklamak durumundayız. Şimdi bir tane iki ta-ne ilişkili kuruluşumuz alakalı kuruluşumuz varsa belki de bu bilgiyi çıkar-mak zor olmayacak. Ama çok daha fazla sayıda alakalı kuruluşların olduğuişlemlerin çok daha büyük boyutlarda olduğu yerlerde eğer biz hesap planı-mızı bu raporlama bilgisini çıkaracak şekilde dizayn etmezsek sonuçta çokfazla uğraşmamız gerekiyor geriye dönüp hesaplara bakıp, muavinlere bakıpbir takım bilgileri derlemek ve onları notlara yerleştirmek için ve tabi-i ki, bu şekilde zorlukla çıkarılan bilgilerin güvenilirliği de birazcık daha şüp-he altında oluyor denetim aşamasında da daha çok vakit harcamanız gereki-yor. Bölümlere göre finansal raporlama belki KOBİ standardında zorunlu de-ğil ama isteyenler yapabilecekler bu bilgiyi derleyebilmeniz için zaten sizinen başka hesap planınızı bölümlere göre raporlama yapmaya imkan verecekşekilde hazırlamanız gerekiyor. Alt kırımlarınızı oluştururken bu bilgiyi kolay-lıkla elde edebilecek şekilde oluşturmanız gerekiyor. Ama ben işletmelerde-ki bilgi akışından bahsederken sadece hesap planı yada benzeri düzenlemele-rin yeniden yapılandırılmasından bahsetmiyorum aslında. Gerçekten iletişim-de bahsediyorum. Departmanlar arası iletişimin kesinlikle etkin hale getiril-mesi lazım. Artık finansal raporlama sadece muhasebe departmanının kapıyıkapatıp kendi kendine yapabileceği bir şey değil. Biz denetim çalışmalarınagittiğimiz zaman sadece muhasebe departmanını ziyaret etmekle işimizi bitir-miyoruz. Satış departmanıyla görüşmek zorundayız, üretim departmanıyla

140

Page 148: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

görüşmek zorundayız, tüm departmanlarla görüşmek zorundayız. Gelir ta-hakkuklarını örnek olarak alırsak diyelim ki 31 Aralık itibariyle hesap kapa-nış işlemlerini yapmanız lazım ve gelir tahakkuklarını da bu manada tamam-lamış olmamız lazım. Gelir departmanındaki tahakkukları 31 Aralık itibariyledoğru bir şekilde belirleyebilmek için satış departmanıyla iyi bir koordinas-yonumuzun olması lazım. Satış departmanındaki arkadaşlarımızın bize 31Aralık akşamı itibariyle hak ettikleri satışları yapmış oldukları satışları bellibir formatta bize raporluyor olmaları lazım. Aksi takdirde ben sadece fatura-sı kesilmiş mi kesilmemiş mi gibi bakmak zorunda kalırım ki, faturasının ke-silip kesilmediği finansal raporlama açısından gelir tahakkukunun tanımlan-masında belki de bakacağım son şeylerden bir tanesi. O bir şekil. Ben özünebakmak istiyorum. Özünde ben bu satışı yapmış mıyım? 31 Aralık akşamınakadar diye bakmak istiyorum. Dolayısıyla satış departmanıyla aramdaki ileti-şimi rutin ve sağlıklı bir hale getirme zorunluluğum var. Dönemsellik ilkesi-ne uyum açısından 31 Aralık akşamı itibariyle mali tabloya girmesi gerekenkayıtlara girmesi gereken her şeyin girip girmediğini kontrol etmek istiyor-sam satın alma departmanıyla aramda düzgün bir iletişimin kurulmuş olmasıgerekir. Aksi takdirde ben her seferinde oturup tek tek onları arayıp benim bil-mediğim bir şey var mı diye sormak zorunda kalırım. Bu da finansal raporla-manın çok da sağlıklı bir şekilde tamamlanması anlamına gelmeyecektir. Do-layısıyla sadece biz meslek mensuplarının değil ama şirketlerin, işletmeleringenel olarak iş yapış şekillerinde özellikle de departmanlar arası iletişim an-lamında çok daha iyi bir konuma gelmeleri lazım. Kendilerini birazcık dahageliştirmeleri lazım.

Birazcık da muhasebe konularına girecek olursak yaşayacağımız zorluklar an-lamında bugün uluslararası finansal raporlama standartlarını uygularken kar-şımıza çıkan en büyük zorluk makul değer tespitidir. Standartlarda son yıllar-da yaşadığımız gelişmeler hep maliyet esasından makul değer esasına doğrubir hareket olduğunu gösteriyor bize. Belki şu an finansal tablolarda her şeymakul değerle yansıtılmıyor ama mümkün olduğu ölçüde makul değer esası-na doğru bir gidişat söz konusu. Bu manada eğer aktif piyasada işlem görenbir araçtan bahsediyorsak çok problem değil. Piyasa fiyatına alıp değerleme-mizi buna göre yapmak kolay bir uygulama olacak. Ama eğer aktif piyasasıolmayan bir araçtan bahsediyorsak, o zaman bir takım finansal değerlemeyöntemlerinin kullanılması öneriliyor ki burada paranın zaman değerini dik-kate almak lazım, kredi riskini dikkate almak lazım, kur riskini, fiyat riskini,faiz riskini dikkate almak lazım. Zorlu bir çalışma genel itibariyle ve bazıözellikli durumlarda da uzman arkadaşlarımızdan destek alma ihtiyacı hisse-

141

Page 149: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

diyoruz, onların bilgilerinden faydalanmak istiyoruz. Aksi takdirde bu makuldeğerin çok da makul tespit edilip edilmediğinden şüphe duyabiliyoruz. Amatabii burada en büyük eleştiri standardın geneline yapılan bir eleştiri. Objek-tiflikten uzaklaşıldığı konusunda, doğrudur bu şekilde eleştiriler var ve belkibazen haklı eleştiriler bunlar ama halihazırda gittiğimiz nokta finansal tablo-ları mümkün olduğu kadar günün gereklerine, günün gerçeklerine yakın birşekilde hazırlayıp okuyuculara o şekilde sunulmalı.

Değer düşüklüğü karşılığının tespit edilmesi yaşadığımız sıkıntılardan bir baş-kası. Değer düşüklüğü karşılığına ilişkin bölüm diyor ki her finansal tablo ha-zırlama döneminde değer düşüklüğüne ilişkin belirtiler var mı diye gözdengeçirmemiz lazım. Nedir bu belirtiler. Bir takım iç belirtiler olabilir. İşletme-nin kendi yapısından kaynaklanan belirtiler olabilir yada bulunduğu çevredenkaynaklanan belirtiler olabilir. Ekonomik bir sıkıntı yaşıyor olabilir ülke. Bu-lunduğumuz sektörde bir takım sıkıntılar yaşanıyor olabilir. Şirket olarak bizoperasyonlarımızı çok sağlıklı yürütemiyor olabiliriz. Dolayısıyla sürekli ope-rasyon zararları yaratıyor olabiliriz. Bütün bunlar iç kaynaklı yada dış kay-naklı dikkate almamız gereken belirtiler ve standartta tabii ki, kapsam detay-lı olarak açıklanmış ama çok basit ifadelerle ağırlıklı olarak maddi ve maddiolmayan duran varlıklarda uygulama açısından bize sıkıntı yaratan bir husus.Burada bizden beklenen bu belirtilerin olması durumunda elimizdeki varlığıngeri kazanılabilir değerini hesaplamamız isteniyor. Nedir geri kazanılabilirdeğer? İki şekilde hesaplayacaksınız diyor standart. Bir net satış fiyatını bula-caksınız. Bugün bu varlığı satmaya kalksanız satış için yapacağınız ilave har-camaları da düştükten sonra net size kalacak satış fiyatı nedir onu bulun, yet-medi ikincisi de bu varlığı kullanımdan sağlayacağınız faydaların bugünkü de-ğerini bulun. Yani bu varlığı önümüzdeki on yıl kullanacağım bunu kullana-rak operasyonlarımdan bir takım faydalar elde edeceğim. Bunları bugünküyani bilanço tarihindeki değerine indirgersem kullanımdan sağlanacak fayda-ların net bugünkü değerini bulmuş olurum. Sonra da bu ikisinden hangisi bü-yükse kriter olarak onu alın ve elinizdeki varlıkla mali tablolarda gösterdiği-niz değeri ile bu hesapladığınız tutar arasında bir değer düşüklüğü olup olma-dığına karar verin. Hakikaten zorlu bir çalışma çok kolay olmuyor. Dediğimgibi özellikle danışman desteğine ihtiyaç duyduğumuz yerler buralar olabili-yor. Maddi varlıkların değerlemesinde ileriye yönelik projeksiyonların yapıl-masında bazen bu konuda uzmanlaşmış insanlardan destek alma ihtiyacı his-sedebiliyoruz.

Şerefiye konusu ise başlı başına bir husus değer düşüklüğü karşılığı ayrılma-sında. Her ne kadar KOBİ standardında bir basitleştirme getirildiyse de; ba-

142

Page 150: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

sitleştirme şu; uluslararası standardın direk kendisine baktığınız zamanUFRS’ye orada diyor ki, belirtimin olup olmadığına bakılmaksızın yılda en azbir kere şerefiyede değer düşüklüğü var mı yok mu bakacaksınız diyor. KO-Bİ standardı taslağında ne var. Belirti olup olmamasına bak önce. Mutlaka gi-dip değer düşüklüğü var mı diye analiz etme, önce bir belirti var mı yok mudiye bir bak, eğer bir belirti görüyorsan o zaman ilave çalışma yap gibi bir arabasamak getirmiş vaziyette. İşin yapılma sıklığını azaltıyor. Çok önemli birkatkı, çok önemli bir kolaylaştırma. Ama hala şerefiyenin değer tespitinin ya-pılması zorluğunu koruyor. Çünkü burada satış fiyatı falan tespit etmenizmümkün değil. Şerefiyenin tek başına satabileceğiniz bir varlık kalemi değil.O zaman ne yapacaksınız. Şerefiye hangi şirketin satın almasından kaynak-landı ise o aldığınız birim, şirket her ne aldıysanız onun gelecekte yaratacağıfaydaların bugünkü değerini bulacaksınız ki şerefiyede bir değer kaybı var mıyok mu bunu tespit etmiş olabilelim.

Bir diğer zor olacağını tahmin ettiğim konu ertelenmiş vergi. Ertelenmiş ver-gi hep ertelenen bir konu. Belki adından kaynaklanıyor. Ama herkes bu konu-yu bir şekilde erteliyor. Çok rahatlıkla söyleyebilirim ki finansal tablolarını,uluslararası finansal raporlama standartlarına göre gayet düzgün layıkıyla ha-zırlayan bir çok şirkette ertelenmiş vergi hesaplamasında hata bulma ihtima-liniz yüksektir. En azından benim tecrübelerim böyle gösteriyor. Diğer bütünuygulamaları doğru yapmış olsalar bile burada illa hata olacak demiyorumama hata bulma ihtimaliniz gayet yüksektir. Dolayısıyla eğer denetçi gözüy-le bakacaksanız bu alana iyi bakmanız lazım. Birazcık hafif doğru bir terimolur mu ama soyut bir kavram gibi geliyor muhasebe mesleğinde bu ertelen-miş vergi. Biz hep kurumlar vergisi hesaplamaya alışmışız, onun belli düzen-lemeleri var, ona göre bakıyoruz. Kabul edilenler var, kabul edilmeyenler var,gider kalemi yada gelir kalemi olarak. Ona göre bir hesaplama yapıp malitablolara yansıtıyoruz. Birde ertelenmiş vergi çıkıyor bunun üstüne ki. Haki-katen kafamızı karıştırıyor. KOBİ standardında bir takım basitleştirmelerdenbahsediyor ertelenmiş vergi ile ilgili olarak. Diyor ki standardın kendisindeUFRS’de yani 12 numaralı uluslararası Muhasebe Standardında geçici fark-lardan bahseder ertelenmiş verginin konusu olarak. Burada diyor ki ben bugeçici farkları değil, zamanlama farklarını dikkate alacağım, ve diğer farklarıda dikkate alacaksınız zamanlama farklarının üzerine. Geldiği nokta aynı. Ya-ni anlatımda sanki basitleştirilmiş gibi bir ifade var. Ama bunun uygulaması-nı yaptığınız zaman geldiğiniz nokta birebir aynı. Dolayısıyla ben ertelenmişvergi konusunda bir basitleştirme yapıldığına pek katılamayacağım. Belki ifa-deler daha yumuşak daha anlaşılır ama uygulama açısından getirdiği bir deği-şiklik yok.

143

Page 151: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Çok kısaca belki bir örnek vermek faydalı olabilir bu ertelenmiş vergi konu-sunda, ertelemeyelim bunun nasıl bir şey olduğunu. Diyelim ki kıdem tazmi-natı karşılıkları tek düzen hesap planında numaraları var. Ayrılmış hesaplarvar. Dilerse şirket çalışanlar için kıdem tazminatı karşılığını hesaplayıp tablo-larında gösterebilir. Ama vergi açısından bunlar ancak ödendiği zaman giderkabul edilebilecek kalemlerdir. Önemli değil matraha geri ilave edersiniz. Busizin kıdem tazminatı karşılığını mali tablolarda göstermenizi engellemez. An-cak şöyle bir sıkıntı ortaya çıkıyor tablolarda. Siz kıdem tazminatı giderini buyılki gelir tablosunda yansıtıyorsunuz. Diyorsunuz ki benim bu yıl 5.000YTLkıdem tazminatı giderim var güzel ama bunun vergi etkisini hiçbir şekildeyansıtmıyorsunuz. Ne zamana kadar ödenene kadar. Diyelim ki seneye öden-di bir kişiden bahsedelim o bir kişinin kıdem tazminatı da bir sonraki seneödendi.Ödendiği noktada vergi bunu kabul ediyor değil mi vergi açısındanbunu gider yazabiliyoruz. Dolayısıyla vergi hesaplamamızı yaparken bu bizimiçin bir indirim kalemi, bir gider kalemi oluyor. Ama gelir tablosunda gideryok. Çünkü gideri bir önceki yıl yazdık. Vergi etkisi nerede bir sonraki yılda.İşte standardın zamanlama farkı dediği şey bu. 2006 yılında gideri yazdık,2007 yılı vergi hesaplamasında vergi hesaplamasını kayıtlara aldık. Ertelenmişverginin yapmaya çalıştığı şey dönemselliği yakalamak. Vergisi bir yılda, gi-deri bir yılda kalmasın bir işlemin ikisi de aynı yılda gözüksün mantığıyla, çokbasit bir ifadeyle tabii daha karmaşık belki fonksiyonlar var içinde ama çoktemel olarak yapmaya çalıştığı şey bu. Ama uygulamada birazcık zor yürütü-len bir konu. Biraz vakit ayırmamız lazım ertelenmiş vergi konusunu iyi birşekilde özümsemek ve uygulamalarımızı bu manada doğru bir şekilde yapa-bilmek yada yapılan uygulamaları doğru bir şekilde kontrol edebilmek için.

Bana göre küçük ve orta ölçekli işletmelerde yaşayacağımız sıkıntılardan birtanesi de konsolide finansal tablolar. Ha denebilir ki zaten bu boyutta şirket-lerin bağlı ortaklıkları yoktur. Olabilir, olmayacak diye bir kaide yok, benolan bir çok firma tanıyorum. Küçük ve orta ölçekli boyutuna girebilecek azönce verdiğimiz tanımlarla ama iştirakleri, bağlı ortaklıkları, müşterek yöne-time tabii ortaklıkları olan bir çok firma tanıyorum. Dolayısıyla uygulama açı-sından burada da zaman ayırmamız gerekiyor. Gerçi iş ortaklıkları ve iştirak-ler açısından bakarsak KOBİ standart taslağı bir kolaylık getiriyor. Diyor ki,bunları maliyetten taşıyabilirsin. Bunlara öz kaynak yöntemi uygulamak zo-runda değilsin, oransal konsolidasyon uygulamak zorunda değilsin gibi birtakım kolaylaştırmalar getiriyor doğru. Ama bağlı ortaklıklar için getirilen birkolaylaştırma yok. Eğer şirketin bağlı ortaklıkları varsa, bu bağlı ortaklıklarınkonsolidasyon kapsamına alınması ve tabloların ona göre hazırlanması lazım.

144

Page 152: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Burada tabii şirketin alt yapısının düzgün oluşturulması lazım, eliminasyonla-rın düzgün yapılması için gurup içi işlemlerin düzgün tespit edilebilmesi içinhem hesap planının hem de şirket içindeki bilgi akışının bu sefer gurup için-deki demeliyim aslında, şirketler arası bilgi akışının çok daha iyi bir durumagetirilmesi lazım ki biz gerekli düzeltmelerin yapılıp yapılmadığını kontroledebilelim ya da biz yapmayı üstlendiysek doğru bir şekilde yapılmasını sağ-layalım.

Ve işletme birleşmeleri; işletme birleşmeleri hakikaten uluslararası finansalraporlama standartları kapsamında en zorluk çektiğimiz konulardan bir tane-si. UFRS III ile uygulamaya girdi. Ve gerçekten zorlu bir takım aşamaların ta-mamlanması gerekiyor. Özelikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde eğer birşirket satın alması ya da bir bölüm satın alması ya da bir birim satın alınmasısöz konusuysa patronların arasında el sıkışarak, belli bir fiyattan o şeyi aldık-larını ve yeterli finansal alt yapının, dokümantasyon anlamında yapılmadığınıgörme ihtimalimiz bence çok yüksek. Türkiye’de böyle de bir alışkanlık var.İşte kafalarında zaten bir rakam olup o rakamla el sıkışıp işi bitirilen bir çokörnek biliyorum ama ne yazık ki artık bu kadar kolay olmayacak eğer bu stan-dardı uygularsak yapılan satın alma işlemlerinde alt detayların çok iyi hazır-lanması gerekecek. Satın alma işlemini yaptığımız noktada satın alınan şirke-tin makul değer esasına göre bir finansal tablosunun hazırlanması gerekecek.Makul değer esasına göre hazırlanması gerekiyor derken şunu söylemek isti-yorum. Bilançodaki diyelim ki her bir kalemin makul değeri ile yansıtılmasıgerekecek. Ticari alacaklardan tutun da maddi duran varlıklara kadar, maddiolmayan duran varlıklara kadar hatta muhtemel yükümlülüklere kadar her şe-yin makul değeri ile yansıtılması gerekecek. Ha diyebilirsiniz ki maddi duranvarlıklar yada maddi olmayan duran varlıklar için değer tespitleri yaptırmakçok da zor olmayabilir. Haklısınız. İşin uzmanıyla çalışırsınız çok da zor alma-yabilir. Ama bir aşama daha ileriye gideceğiz. Şirketin mali tablosunda gö-zükmeyen çünkü ilgili standart gereği kendi yarattığınız maddi olmayan du-ran varlıkları mali tablonuzda yansıtamazsınız. Bunların dahi makul değer esa-sına getirilmesi lazım. Mesela bir şirket satın aldınız. Şirketin maddi duranvarlıklarını makul değere getirdiniz, işte bir takım bilgisayar yazılım program-ları vs. vardı. Onları da makul değere getirdiniz ama mesela o şirketin birmüşteri portföyü var. Şirketin bilançosunda gözüküyor mu müşteri portföyü.Gözükmüyor ama satın alma bilançosunda gözükmesi lazım. Şirketin bir pa-zar payı var, bir markası var, marka gözüküyor mu kendi yarattıysa gözükmü-yor, satın alma bilançosunda gözükmesi lazım. Şirketin müşterileriyle ilişki-leri var. Müşteri ilişkileri hiç bilançoda gözükebilecek gibi gelmiyor insana,

145

Page 153: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

satın alma bilançosunda gözükmesi lazım. İşte bu bizim satış fiyatının yadasatın alma fiyatının dağıtılması dediğimiz hadise hakikaten zorlu bir süreç. Veburada mutlak surette uzman kişilerden destek alma zorunluluğumuz var. Bi-zim bu konudaki tabii ki, belki bu konuda çok çalışmış arkadaşlarımız olabi-lir aramızda bu konuda uzman arkadaşlarımız da olabilir meslek mensubuolarak ama eğer konumuz bu değilse bu konuda destek alma zorunluluğumuzvar bana göre. Bu kendi kendinize yapabileceğiniz bir şey değil. Ve uygula-mada da böyle oluyor. Uygulamada hakikaten satın alma fiyatının dağıtılma-sında ağırlıklı olarak şirket değerlemeleri yapan, satın alma işlemleri yapan,kurumsal finansman alanında çalışan arkadaşlarımızdan destek alıyoruz.

Peki bu kadar zorluktan sonra hiç mi kolaylık yok diyeceksiniz bu KOBİ tas-lağında? Var tabii. Bana göre en güzel şey standardın dili diğerlerine göre çokbasit. uluslararası finansal raporlama standartlarında okuduğunuz bir şeyi an-layabilmeniz için bir kere daha okuma ihtiyacı hissediyorsunuz. Türkiye Mu-hasebe Standartlarına çeviriler yapılırken de en çok zorlanılan husus buydu, okadar karmaşık ifadeler, o kadar uzun cümleler var ki bunları ifade etmeyeçalışırken hakikaten çok zorlanıyorduk. KOBİ taslağının dili çok net. Okudu-ğunuz bir şey çok net okuduğunuz bir şeyi çok net takip edebiliyorsunuz, çokdaha anlaşılır bir üslupla yazılmış. Örnek finansal tablolar verilmiş. Şimdiuluslararası finansal raporlama standartlarında da vardı ama o çok basit bir ör-nekti. Bir çok şirketin kullanamayacağı kadar basit bir örnekti. Burada ise netbir örnek var önümüzde tıpkı SPK’nın çıkardığı mali tablo ve dip not formatıgibi bir format hazırlamışlar. Özellikle de ilk kez bu standarda göre mali tab-lo hazırlayacak şirketler için oldukça faydalı olacağını ve yol gösterici olaca-ğını düşünüyorum. Sadece tablolar değil, sadece bilanço gelir tablosu, özkaynak değişim tablosu değil aynı zamanda dip notlarda verilmiş. Olası, ör-nek dip notlarda verilmiş ve tabii ki, dip notlar acaba doğru şekilde yapıldımı, her şeyi yazmamız gerektiği gibi yazdık mı kontrolünü yapmak için de birdip not kontrol listesi oluşturulmuş. Şimdi bir çok şirket kendi bünyesindeoluşturuyor böyle dip not kontrol listelerini ama bunun standardı hazırlayankurum tarafından ortaya konmuş olması tabii ki, işi daha kolaylaştırıcı bir şey.Zira 350 sayfalık standardın her tarafında bir takım şeyler yazılı. Diyor ki bu-nu dip notta açıklaman lazım. Şunu mali tablo üzerinde göstermen lazım, ve-saire biz bunu oturup derleyeceğimize standardı hazırlayan taraf bizim için buderlemeyi yapmış, bir liste oluşturmuş, diyor ki, en sonunda kontrol et baka-lım oradaki her şeyi mali tablonda yada dip notlarında gösterdin mi, bu da uy-gulama açısından bize hakikaten kolaylık sağlayacağını düşündüğüm bir hu-sus. Evet Türkiye’de bunu uygulayabilir miyiz acaba? En tartışmamız gere-

146

Page 154: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ken soru buydu değil mi? Biz Türkiye’de bu şeyi uygulayabilir miyiz? Tabiibunun imkansız olduğunu düşünen bir çok kişi yada kurum olabilir. Ben çokimkansız olduğunu düşünmüyorum ama inanmamız kesinlikle çok çalışma-mız lazım.

Dün Sayın Masum Türker konuşmasının bir bölümünde dedi ki, bu uygula-maların yürürlüğe girmesi, kanunların yayınlanmasıyla değil, meslek mensup-larının bu işe inanmasıyla olur. Gerçekten öyle, eğer biz bu standartların bi-zim Türkiye’deki finansal raporlama sistemlerimiz için iyi olduğuna, doğruolduğuna, faydalı olduğuna inanırsak ve çalışmalarımızı ona göre planlarsakbaşarmamamız için hiçbir sebep yok. Ben biraz da belki utanarak itiraf etmekistiyorum. Konuşmamın Cumartesi sabahına konmuş olduğunu gördüğümdededim ki hem Cumartesi hem de sabahın ilk oturumu herhalde salon fazla ka-labalık olmaz. Ama sabah aşağı inip de salonun ne kadar kalabalık olduğunugördüğümde bir yandan birazcık utandım, ama bir yandan da çok sevindim.Demek ki biz bu işe inanıyoruz. Çünkü hiç kimse sizi burada olmaya zorla-mıyor, hiçbir kanun zorlamıyor, hiçbir düzenleme zorlamıyor, kapıda yokla-ma da yapmıyorlar. Ama siz buradasınız. Eğer aynı kararlılığı yeni çıkan stan-dartların uygulanmasında da gösterecek olursak niye yapmayalım ki. Ama şu-nu da hafife almamak lazım. Hani nasılsa yaparız. Tabii ki, yaparız ama çalı-şırsak yaparız. Bunların hiç biri önümüze hazır olarak gelmeyecek. Bizim bustandartları okumamız lazım. Bizim bu standartları anlamamız lazım. Ve bi-zim bu standartları uygulamamız, uygulatmamız lazım. Türkiye’de genel bireğilim vardır. Böyle bir şey olduğu zaman nasılsa değişir, nasılsa ertelenir gi-bi yaklaşımları ben çok duydum. Enflasyon muhasebesinde bile bir çok ku-rum son güne kadar öteledi, hiçbir şey yapmadılar. Sonra baktılar ki çıkış yo-lu yok bu yapılacak. Hadi son günlerde hummalı bir çalışma başladı. Muha-sebe departmanlarında gece yarılarına kadar listeler oluşturuldu. Niye bu ka-nun çıkalı kaç ay oldu. Bunu 31’i akşamı çıkarıp 1’i Ocak’ı uygulayacaksınızdemediler ki. Aynı titizliği gösterenler açısından burada göstermemiz lazım.Bu henüz taslak ama Türkiye Muhasebe Standartları yürürlükte. Türk TicaretKanunu da henüz görüşülüyor daha yürürlüğe girmedi. Ama öyle bir olgu varortada ve bizim şimdiden çalışmaya başlamamız lazım. Muhasebeyi bilen birinsanın bunları algılayamaması ve yapamaması diye bir şey söz konusu ola-maz ama bunlarda kendiliğinden olacak şeyler değil. Tabii ki, bizim yasal dü-zenlemeleri hızla tamamlamamız lazım bu konuda elimizden gelen her türlüdesteği vermemiz ve bu sürecin ivedilikle tamamlanmasına katkıda bulunma-mız lazım. Standart kapsamının ve hazırlık süresinin de makul bir şekilde be-lirlenmesi lazım ancak. Hani yine bazı çevrelerde duyuyorum, hadi hemen

147

Page 155: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

2006 Aralık ayına yetiştirmeye çalışıp 2007’de uygulamaya girelim. Bu kadarbasit değil bu. Uluslararası finansal raporlama standartlarına bakın. Bir stan-dart taslak olarak yayınlanıyor. Aylarca taslak kalıyor, onaylanıyor, onaylan-dıktan sonra yürürlüğe girme zorunluluğu en az bir hesap dönemi öteleniyor.Çünkü kurumların hazırlık yapması lazım. Bu hazırlık süresini iyi tespit etme-miz gerekiyor ve birde ya hep ya hiç anlayışıyla hareket etmememiz lazım.Türkiye’de herkes bunu yapsın. Bir kişi olarak çalışan bakkal dükkanı bilebunu uygulasın noktasına inersek o zaman hem inanılırlığımızı kaybederizhem de bunun sonucunda varmak istediğimiz yere varamayız. Dolayısıyla oaz önceki gördüğümüz tabloda kimler KOBİ, kimler mikro, kimler orta, kim-ler büyük iyi analiz etmek, Türkiye gerçeklerini iyi ortaya koymak ve uygu-lama zorunluluğunu ona göre belirlemek lazım. Belki daha küçük ölçekli şir-ketlere biraz daha uzun uygulama süresi tanımamız lazım. Meslek mensupla-rının bu işi öğrenebilmesi için onlara bir süre tanımamız lazım. Evet onlarınbu konuyu sahiplenmesi gerekiyor ama bu bir gecede okuyup bitirecekleri birroman değil. Bu okuyup, düşünüp, kendi uygulamalarında bu tip şeylerinolup olmadığını tartıp belki bir daha okumaları gerekecek bir örnek. Dolayı-sıyla onlara bu süreyi tanımak durumundayız ama bu arada beklememize ge-rek yok. Gerekli eğitimler için bir önce girişimlerde bulunmak zorundayız.Konunun burada bu şekilde ele alınması bile bir girişim aslında ama bunundevam etmesi lazım. Meslek mensuplarının bu konuda kendilerini geliştirme-lerine fayda sağlayacak bir takım organizasyonların yapılması lazım. Buradagerçekten üniversitelere de önemli görevler düşüyor ben üniversitelere misa-fir olarak bir takım dersleri üstlenerek gidiyorum ve orada görüyorum ki ar-tık eğitim programları benim okuduğum zamana göre çok değişti. Artık ger-çekten üniversitelerde uluslararası finansal raporlama standartları okutuluyor.Özellikle de yüksek lisans olarak açılan akşam programları ben bir tanesinegidiyorum ve katılımcı profili inanılmaz güzel. Hepsi çalışan insanlar belkiiçinde iki tane falan daha yeni mezun arkadaşımız var. Hepsi meslek mensup-ları akşam yüksek lisans programına geliyorlar ve kendilerince bilmedikleri-ni düşündükleri konularda gelişimlerini sağlıyorlar ve işlenen konulardan birtanesi mutlak surette uluslararası finansal raporlama standartları. Bir tanesiuluslararası denetim standartları, bunlar çok güzel gelişmeler ve orada bu işiöğrenen çok genç arkadaşlarımız var. Onlardan faydalanmamız lazım. Buprogramların başarılı olmasına destek vermemiz lazım ki devam etsinler ve bumanada da akademik camiada üzerine düşen görevi tamamlamış olsun diye-rek teşekkür ediyorum. Sabrınız ve ilginiz için. Sorularınız olursa zaten konu-şacağız.

148

Page 156: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

149

KOBİ Muhasebe Standardı ForumuSerbest Tartışma

Page 157: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

150

Page 158: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Ahmet AKIN Oturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi

- Sayın Şavlı’ya teşekkür ediyoruz. Gerek sayın Üstündağ ve gerek Şavlı çokgüzel bir sunum hazırlamışlar. Söylediklerinden ve tespitlerinden aslında ikitane çok önemli sonuç çıkıyor. Birincisi sizlerin bu standartları öğrenme ka-rarı vermiş olmanız, bu kararlılığı göstermeniz, bir diğeri de bizlerin yaniTÜRMOB’un sürekli ve ihtiyaca uygun eğitim yoluyla sizlere yardımcı olma-sı. Değerli katılımcılar şimdi söz sırası sizde. Sorularınızı ve katkılarınızı sıray-la alacağız,.sonra gerekli sunucu arkadaşlarımız yanıtlarını verecekler.

Ali GÖZEN

- Değerli katılımcılar öncelikle Ankaralı bir meslek mensubu olarak hepinizehoş geldiniz diyorum. Umarım sizi iyi ağırlıyoruzdur. Değerli arkadaşlar sa-londan çıkarken sağ tarafta Ankara Odamızın standı var. Çam sakızı çoban ar-mağanı mesleğimizle ilgili bir takım dokümanları oradan temin edebilirsiniz.Sayın Başkan, şimdi sayın Üstündağ üstadımız konuşmasının bir yerinde bumesleğin tüm kuruluşları kelimesini biraz da vurgu yaparak belirtti. Ben dilsürçmesi olarak algılıyorum. Altını da dolduracağım şimdi. Bu mesleğin tekkuruluşu var oda bugün içinde bulunduğumuz, bugün bu formu düzenleyenTÜRMOB böyle bir düzeltmeyi yapma ihtiyacı hissediyorum. Ancak gerek-çemde şu. Değerli arkadaşlar burada anlatılan konuların ağırlıklı bir bölümüSPK tarafından uygulanmakta. SPK bu uygulamayı yaparken Sayın Akın lüt-fen bundan bir sonuç çıkartın. Bu uygulamayı yaparken biraz da ileri giderekbir takım yeni iş alanları yaratmaktan, dolayısıyla da ben dışarıda bir tartışma-ya konu olduğunu gördüm. Gayrimenkul değerlemesi belki biraz sonra men-kul değerlemesi uzmanı, belki biraz sonra farklı bir değerlendirme uzmanı buböyle devam edip gidecek. Dolayısıyla TÜRMOB’un bu noktada nasıl bir ta-vır sergilediğini Sayın Akın’dan öğrenmek istiyorum. Değerli konuşmacılarçok güzel konulara değindiniz size teşekkür ediyorum. Ancak ben sizin nasılbir muhasebeci profili düşündüğünüzü anlamış değilim. Nedeni de şu. Onbeş yirmi temel yasayı öğrenmek durumundayız belki daha fazla. En az 20-25 ilgili yasayla uğraşmak durumundayız. Yaklaşık sevgili Sayın Üstündağ’ınsöylediği 350 sayfalık KOBİ standartlarını öğrenmek durumundayız. UFRS2387 sayfa. Değerli arkadaşlar Internet açın bakın 5520 sayılı yasanın tebliği150 sayfa. Nasıl bir muhasebeci profili düşünüyorsunuz, bunu bir isyanım

151

Page 159: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

olarak da algılayın. Bu işteki temel espri değerli arkadaşlarım meslek men-supları olarak hizmeti yönetip para kazanmaktır. Bu parayı kazanırken top-lumsal katkıyı da asla unutmuyorum. Dolayısıyla da burada haykırmak istiyo-rum ve TÜRMOB’un ön plana çıkarmasını gerektiğini düşündüğüm dün tar-tışma konusu yaptığımız uzmanlaşmanın bir an önce gündemimize hızla so-kulmasını istiyorum. Aksi takdirde değerli arkadaşlar biz bu yükün altındankalkamayız.

Şimdi birazda bugünkü konuyla ilgili bir kaç şeyden bahsetmek istiyorum.Sayın Üstündağ arkadaşımızın söylediği gibi IFAC KOBİ ile ilgili standartla-rı uygulamadan çıkarmak istiyormuş. Arkadaşlar öyle bir şey ki az önce bah-sedilen konu eğer doğruysa bizim ülkemizdeki mevcut işletmelerin hangi ar-kadaşımız açıkladı bilmiyorum ama yüzde 99.5’i KOBİ yani bizim iş yapmaküzere muhasebesini, mali müşavirliğini yaptığımız işletmeler. Dolayısıyla he-le hele Türkiye gibi bir ülkede yaşarken sevgili Tuba arkadaşımız önümüzekonulmuş vergi muhasebesinden kendimizi hemencecik sıyırabilmemiz çokmümkün değil. Bunun için şunu düşünmek lazım. Bizler eğitime hazırız. Bu-rada bekliyoruz ama bence bundan önce işletme sahiplerinin eğitilmesi lazım.Değerli arkadaşlar işletme sahipleri mantıklarını değiştirmezlerse burada söy-ledikleriniz çok güzel iki gün Sheraton’da geçirdiğimiz günden öte bir nok-taya gitmeyecektir. Bizler bakın Sayın Akın bizler vergi tahakkuk memuru ha-line geldik. Bırakın standartları. Biz bilgisayarımızın başında oturup bugünMaliye Bakanlığı’nın bizi getirdiği noktaya bakın. Vergi tahakkuk memuru.Düzeltme beyannamesi vermek için eğer Şubat ayının düzeltme beyanname-sini veriyorsanız aralık ve Ocak ayının düzeltme beyannamesini de düzeltme-niz gerekiyor. Ne yazık ki bu ülke maliye odaklı, vergi odaklı bir muhasebeve mali müşavirlik yapıyor. Önce bundan sıyrılmamız gerekiyor. Biraz sabrı-nızı taşırıyorum ama birkaç ufak konuya daha değinmek istiyorum sayın Akın.

Şimdi değerli arkadaşlar sizin ufkunuzu açmak için söylüyorum. Bağlı ortak-lıklarla ilgili arkadaşımız çok güzel bir sunum yaptı. Yani konunun bir kısmı-nı alıp söylüyorum fakat işletme sahipleri bize asla bağlı ortaklık nasıl oluyordiye sormuyorlar. Gidip bağlı ortaklığı kuruyorlar. Yani sevgili Tuba Hocambunun alt yapısının ne olacağını hiç asla işletme sahipleri düşünmüyor. Dola-yısıyla konsolide edeceğimiz bir mali tablo nasıl olacak sorusunu asla düşün-müyorlar. Yani alt detayları işletme sahibi asla ilgilenmiyor. Dolayısıyla şöy-le bir manzara ile karşı karşıyayız. Biz bunları öğrenip uygulamak zorundakalırsak bakın zorunda kalırsak sadece gece ve gündüz çalışarak hak etmedi-ğimiz bir ücret alarak işletme sahiplerine destek olmuş oluruz. Kendimiz için

152

Page 160: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

hiçbir şey kazanmamış oluruz. Bilgi güzel şeydir ama bilginin bize ne kata-cağını da düşünmek lazım. Değerli arkadaşlar son olarak şunu söylemek isti-yorum aslında çok söyleyeceğim var Türkiye’de bu uygulama olabilir mi ola-bilir. Az önce Tuba Hocam son noktada Türkiye’de bu uygulama olabilir miderken ey meslek mensupları siz isterseniz siz bu işi yaparsınız dedi. Evet bizyaparız Maliye Bakanlığı bir tebliğ çıkartsın biz ertesi gün yaparız bu işi aksitakdirde yapmayız kusura bakmayın. Değerli arkadaşlar son olarak şunu söy-lemek istiyorum. Az gelişmiş bir ülkede yaşıyorsunuz. Hepinizi tenzih edi-yorum. Köy danasından şehir öküzü olmaz. Lütfen bunları düşünerek bu ça-lışmaları yapalım. Bunların hepsi serzenişti. Çalışmalarınızdan dolayı sizi teb-rik ediyorum, bu formu düzenleyenler açısından da formu düzenleyenleri teb-rik ediyorum son derecede verim aldım teşekkür ediyorum.

Şükrü YILMAZ

- Şükrü Yılmaz. Serbest Muhasebeci Mali Müşavir. İstanbul’un Kağıthane İl-çesinden geliyorum. Sayın sunuculara, sayın hocalarıma, sayın başkanlara vesayın meslektaşlarımıza kucak dolusu sevgi ve selamlar getiriyorum. Bu dü-zeyli toplantıda tüm meslektaşlarımızın ufkunun açılması yönünde yapılmışolan son derece güzel bir sunumdan dolayı çok mutlu olduk. Özellikle SayınDoktor Tuba Şavlı Hanımın sunumundan son derece etkilendim. Örnek birsunumdu. Bu sunumda kafama takılan iki konu oldu. Bu iki konuda bize ör-nek açıklamalar aynı sunum güzelliği ile yaparlarsa son derece faydalı olacakdiye düşünmekteyim. Bunlardan birincisi şirket birleşmeleri ve satın almala-rında satın alma bilançosundan bahsettiler. Ben bu konuda ilk duyum olduğuiçin çok merak ettim. Neden mi. Marka değeri müşteri ilişkileri değerlendir-mesi ve varlıkların değerlendirmesi ile ilgili örnekler görmek isterdim. İkin-cisi uluslararası finansal raporlama standartlarına uygun raporlama örneği su-nulabilir mi, bu konuda da şayet şu anda olmazsa bile yayın olarak sitemizeTÜRMOB sitemize koyarlarsa çok mutlu oluruz. Teşekkür ederim.

Semra BAĞCI

- Semra Bağcı, Ankara. Ben mali müşavirlik stajı yapıyorum. Hem de yükseklisans yapıyorum. Tez konum varlıklarda değer düşüklüğü. Buradan yola çı-karak bir soru sormak istiyorum. Yayınlanan standardı da incelediğimde sınır-

153

Page 161: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lı sayıdaki kaynakları da incelediğimde yeterli örnekler olmadığını görüyoruz.Özellikle de diyelim ki değer düşüklüğü ayırdık ama nereye yazacağız. Bu-nun muhasebeleştirilmesi konusunda yeterli açıklayıcı örnek yok. Orijinalstandardın örneklerinde daha çok değerleme konusu var ama muhasebeleştir-mesi yok. Bu konuda Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu nasıl bir yol iz-leyecek. Açıklayıcı örnekler mi yayınlayacak aynı zamanda yada hesap planı-mızda bir revizyon yapılacak mı.

Ahmet ARI

- Bu toplantıyı düzenleyen sayın TÜRMOB yöneticileri ve emeği geçen her-kese teşekkür ederim. Ben Ahmet Arı. İstanbul’dan katılıyorum. Tuba Hanı-mın yaptığı sunumu çok beğenerek izledim. Diğer konulara geçmeden toplan-tının zaman olarak uzadığı düşüncesiyle kısa keseceğim sadece yıl sonu değer-lemelerini yaparken faturalanmamış gelirlerin ve giderlerin dikkate alınmasıgerektiği konusunu belirtti burada bizim çok önemli olarak üzerinde durdu-ğumuz bir konudur bu muhasebeciler olarak kesilmiş yapılmış işlemlerin engeç yedi gün içerisinde faturasının kesilmiş olması gerektiğini düşünüyoruz.Bunun haricindeki bir olayı kabul etmemiz aslında mümkün olmaması gerek-tiğini düşünüyorum. Yasal olarak bunu yapamayız. Bir ay süresi geçmiş, ikiay süresi geçmiş faturalanmamış gelir olması mümkün değil. Bizde işletme-lerimizde bunun alt yapısını oturtmamız gerektiğini, yanlış anlamaya meydanverilmemesi yönünde tamamlamak istiyorum teşekkür ediyorum.

Gökhan ÇÖZERİ

- Gökhan Çözeri Mersin. Sorum Tuba Şavlı’ya olacak. KOBİ tanımında ge-nişlik ülkeler arasındaki yapısal farklar, sektör, büyüklük ve iç kontrol sistem-lerinin yapıları nedeniyle uluslararası boyutlarda KOBİ Muhasebe ve KOBİdenetim standartlarında ülkeler arasında yakınsama ve ortak dil oluşturmanıngüçlüğü göz önüne alındığında ülkemizde uygulamaya konulacak KOBİ mu-hasebe ve KOBİ denetim standartlarının yurt içi ve yurt dışındaki gelişmele-ri takip edebilirliğinde standartlardaki esneklik, objektiflik ve şeffaflık bağla-mında yaşanacak olan güçlüklerin aşılması konusunda neler düşünüyorsunuzteşekkür ederim.

154

Page 162: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Hasan Hüseyin KIRMIZITOPRAK

- Teşekkür ederim Başkan, nihayet arkada görülebildik. Ben önce katılımcımeslektaşlarımı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sunum yapan arkadaşlarımıda değerli çalışmalarından dolayı kutluyorum. Şimdi, Hasan Hüseyin Kırmı-zıtoprak. İstanbul. Yapılan çalışmalar kuşkusuz değerli önemli katkılar sunul-du ama bir şeyi sanırım yine bu şeyde tartışıp bundan sonraki süreçte daha ra-hat yol alabilmek, yaptığınız çalışmaların daha anlamlı kılınabilmesi için birşekil vermeniz gerekiyor. O da formun biçimiyle ilgili formata uymaması ne-deniyle yaşanan sıkıntılar. Yani katılımcının tartıştığı çözüm ürettiği bilgi alışverişinde bulunduğu bir formata getirmek için herhalde bundan sonraki sü-reçte bir kez daha gözden geçirmek gerekir diye düşünüyorum. Şimdi KO-Bİ’lerin durumu meslektaşın durumu, mesleğe adaptasyon bir sürü tanım ifa-de edildi. Biraz önce arkadaşlarım ifade etti sorunlarını henüz çözememiş, yolalabilmek anlamında önünde bir sürü engel olan bir kitle örgütünün meslekörgütünün yol alıp, burada tanımlanan standartları uygulayabilmesi kuşkusuzson derece zordur. Niçin söylüyorum bunu. Çünkü bu standartları uygulaya-bilmek için bundan önceki sorunları çözmemiz gerekiyor. Yani mesleki ba-ğımsızlık sorununu çözmemiz gerekiyor, mali idarenin bize bakışı sorununuçözmek gerekiyor, bunu niye söylüyorum. Bundan birkaç gün önce 6 Mart’taİstanbul’da bir sorun yaşadık sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir bakışı bir yak-laşımı ortaya koymak açısından. Standartlar anlatıldı. 31/12’yi bunlarda yap-tık. İtiraz yok yapmak da gerekiyor, daha çok eğitim, daha çok çalışma yap-mak gerekiyor. Sempozyum, eğitim, panel yapıyoruz zaten. Daha da artırmakgerekiyor. Bunlar çok önemli çalışmalar. Mali idare şunu söylüyor arkadaş-lar senin yaptığın standartlar, yaptığın tek düzen, raporlama, sonuç, bilanço,mali tablo beni ilgilendirmiyor. 31.12’den önce dönem içinde bu sitemi yadabu yaklaşımda bulunsa bir nebze anlaşılabilir ama 6 Martta söylüyor bunu.Bu çok ilginçtir iyi dinleyin. İstanbul’da bir çok meslektaşım vergi dairesibaşkanlarıyla yapılan bir toplantıdır bu defterdarın ifadesi aynen şudur. Bu ta-rihe kadar ne yaptığınız önemli değil, Mart beyanname dönemidir yüzde 20gelir tahakkuk artırın. Şimdi böyle bir yaklaşımda bizim bunları uygulayabil-memiz yada ortaya koymak çaba sarf etmek bir anlam ifade eder mi, sizintakdirinize sunuyorum.

İşte bu sorunların çözümü ile ilişkin bu yaklaşıma ilişkin TÜRMOB’un yak-laşımı nedir nasıl bir önlem, nasıl bir tavır geliştirmek gerektir, buna ilişkingörüşü nedir merak ediyorum. Sayın Savlı önemli bir sunum yaptı. Bütünbunlar mevzuat ve şekle ilişkindir. Elbette bunları özümsemek, kabul etmek

155

Page 163: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

kamusal ve toplumsal yararı olan her çalışmaya gecemizi gündüzümüzü bir-birine katarak bu çalışmalara katılalım, bunlara itirazımız yok ama böylesi birtabloda toplumsal yarar sağlayan bir sonuç almak da mümkün değil. İşte bü-tün bu yaklaşımlara karşı birlikte nasıl bir tavır geliştireceğimizin de tartışıla-cağı platformlar, sorunlar gerçekleştirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Ki-taptan anlattığınız ama bir de kitabın dışı var bu yaklaşımlara ilişkin ne yapa-cağımızı birlikte tartışmak gerekiyor. Kayıt dışı ekonominin yüzde 60’larlaifade edildiği bir ülkede ekonomide tekelleşmenin ve bu anlamda da KO-Bİ’lerin can çekişme noktasına geldiği bu ülkede bu sorunların tartışılmasınıeğitim anlamıyla gündemimize almamızın bir anlam ifade etmeyeceğini dedüşünüyorum. Daha dün bu toplantıya katılmak için buraya gelen bir meslek-taşım TCK’nın 166 ncı maddesi gereği otelinden alındı nezarete götürüldü ne-den daha önce mali müşavirliğini yürüttüğü bir işletmede kayıtsız işçi çalış-tırılmış, kurum bunu tespit etmiş meslektaşımız sorumlu görülmüş ve gıyabın-da ceza kesinleşmiş ve burada ortaya çıkıyor göz altına alınıyor. Şimdi güven-liği olmayan can güvenliği olmayan kendi mesleğinde güvenli olmayan birmesleğin mensupları olarak böylesi bir ortamda hangi standardı nasıl uygula-yacağız o da kuşkulu.

Sonuç olarak toparlamak gerekirse fazla uzatmayayım biraz önce bütün butablodan hareketle Ahmet arkadaşım dedi ki, okey biz bu eğitim çalışmaları-nı yapıyoruz, itiraz yok ama müşterilerin eğitilmesi gerekiyor dedi. Katılıyo-rum. Birilerinin daha eğitilmesi gerekiyor. Devlet kademesinde görev yapanbürokratların da eğitilmesi gerekiyor. Muhasebenin bilimsel tanımına görebilgi için muhasebenin ne olduğu toplumsal yararın ne olduğunu olmazsa ol-maz koşul olduğu onlara öğretilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Hepinizesaygılar sunuyorum.

Ali YERLİ

- Tüm konuşmacılara teşekkür ederim önce. Ben Ali Yerli. Yeminli Mali Mü-şavir. Ankara’dan Uluslararası Muhasebe Standartları bana göre mesleğimizeyeni bir tanım getirme açısından çok önemli. Söz alan arkadaşlarında ifade et-tikleri gibi mükellefin vekili sayan, mükellefin kefili sayan bir anlayışla za-ten meslek olamayız. Bu mesleğin gerçekten yerli yerine oturması için ulus-lararası muhasebe standartlarını yeni bir perspektif sunduğunu, mesleğe yenibir tanım getirdiğini bir kere kabul etmemiz ve bu anlayışla bakmamız gere-kir. Vergi hesabı sonraki bir iş. Bu sadece kıdem tazminatı hesaplamak gibi

156

Page 164: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

bir vergi karşılığı hesaplama işi vergicilik. O yani vergicilik hak ettiği yeregelmediği müddetçe belli bir fonksiyon olarak tanımlandığı müddetçe biz buzorlukları yaşamaya devam ederiz. Onun için bence uluslararası muhasebestandartlarına bu mesleğin gerçek yerini alması için gerekli perspektif olarakbakmak gerekir. Yani muhasebeye ekonominin ihtiyacı olan bilgi üretim sis-temi olarak bakmak gerekir.

Bir ikinci ilave etmek istediğim konu eğer Türkiye ekonomisi gerçekten dün-ya ekonomisi ile bütünleşecekse bu işletmeler gerçekten bir menkul değerolarak servetin sermayeye dönüşmesi gerçekleşecekse bu tamamen bizim eli-mizde olan bir şey ve bu standartlarla ilgili olan bir konu. Bunu gerçekleştir-meden biz hiçbir şekilde ekonominin ve işletmelerin önünü açamayız. Benbirkaç değişiklikten bahsedeyim. Bir; bölgesel borsalar, iki; bankaların soniki yıldır hepimiz buradayız işte yeminli onay olmadan SMMM onayı olma-dan mali tablo istemiyorlar. Halka açık şirketlerin diğer şirketlere ortaklıkla-rı var. Yurt dışından gelen krediler var. Tüm bunları üst üste koyduğumuz za-man bu sürecin daha da hızlı ilerleyeceğini düşündüğümüz zaman biz bunuyapalım mı yapmayalım mı tartışmasını bir kenara bırakıp bir an önce bunageçmek gerekir. Çünkü başta söylediğimi tekrar söyleyerek bitirmek istiyo-rum. Muhasebe mesleğinin tanımı bence bu standartlardır. Bence bunları bizhayata geçirmeden vergicilikten kurtulamayız. Yani şu anda bizim yaptığımıziş vergicilik, vergi beyannamesi doldurmak. Bu işten muhasebeciliğe, ulus-lararası gerçek tanıma ulaşmak için bu standartlara mutlaka yürüyeceğiz.

Saim ÜSTÜNDAĞTMSK Genel Sekreteri

- Ben müsaadenizle Ankara’dan Ali Bey ve Selma Hanımın dile getirdiklerikonulara açıklık getireyim. Ali bey konuşmam sırasında bu mesleğin kuruluş-ları diye çoğul bir ifadeyi hiç kullandığımı hatırlamıyorum ama kullanmışsamda kasıtlı değildir. Onu belirteyim.yani ayrıca her halde kendi işi gücü olanhiç kimse de başka bir meslek kuruluşunun işinin ortağı olmak istemeyecek-tir diye düşünüyorum.biz ne dersek diyelim diğer taraftan yine KOBİ ile il-gili muhasebe standartlarının hani kaldırılması diye değil de IFAC’ın düşün-cesi KOBİ’ler için KOBİ’lerin denetimi için ayrı standartlar olmasın diyor.Ona açıklık getirmek isterim. Birde katkı olarak belki size şimdi işletme sa-hiplerinin değişimi meseleye bakış açısı sizler uygulamanın içindesiniz bunuhissetmekte olmanız lazım veya yakın zamanda hissedeceksiniz. Kredi talep-

157

Page 165: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

leri bu kalitesiz finansal raporlama nedeniyle döndükçe, bu finansal raporla-mayla ilgili yansımalarını düşünmeden alınan işletme kararları faaliyet sonuç-larını etkiledikçe ve düzenlemeler yani diğer kurumlar tarafından da benim-senip yaygınlaştıkça işletme sahiplerinin de bakış açısı ister istemez değişe-cektir. Burada Ali Yerli üstadın değindiği konu çok önemli başlangıçta uygu-lamada sıkıntılar olsa bile işletme sahipleri veya başka çevrelerce ilk etaptaanlaşılmasa bile gerçekten bu yeni standartlar yani mesleği olması gerektiğiyere taşıyacak olan düzenlemelerdir. Selma hanıma kısaca size de şunu söy-lemek isterim bu standartlar yayınlandıktan sonra bir sonraki aşamada kurulüyemiz Nalan Akdoğan Hocamız da burada. Kendisinin geçmişte biliyorsu-nuz hesap planı ve ilgili düzenlemelere büyük emeği var. Diğer hocalarımız-la beraber. Bir sonraki aşama bu tek düzen hesap planının ve muhasebe siste-mi uygulama genel tebliğinin bu standartlara uyumlaştırılmasıdır. Bu aşama-da sanırım sizin eksikliğini hissettiğiniz ihtiyaçta karşılanacak. Çok teşekkürediyorum.

Dr. Tuba ŞAVLI SMMM

- Teşekkür ederim. Ali Bey çok haklı bir takım eleştirilerde bulunda. Aslındabende sunumumun büyük bölümünü yaşayacağımız zorluklara ayırmıştım.Dolayısıyla bu işin kolay olmayacağını aslında en başında belirttim. Buna ger-çekten de inanıyorum ama cevabı da aslında kendisi verdi. Dedi ki uzmanlaş-mayı bir an önce yapalım. Evet cevap gerçekten burada. Bir insanın hem Türkvergi kanunları konusunda çok iyi bir uzman olması hem uluslararası finansalraporlama standartları konusunda çok iyi bir uzman olması, hem uluslararasıdeğerleme standartları konusunda çok iyi bir uzman olması gibi bir şey bek-lemiyoruz. Konuşmamda da belirttiğim gibi biz buralarda uzman insanlardanfaydalanıyoruz. Ben uluslararası değerleme standartlarını bilmeyebilirim. Benuluslararası finansal raporlama standartlarını bildiğimi iddia ediyorum. Ve buçerçevede çalışmaları yaparken bilmediğim bir şey karşıma çıktığı zamandagidip uzmanından destek alıyorum. Ben Türk vergi mevzuatını çok iyi bilmi-yorum. Doğrudur ama vergi ile sıkıntım olduğu zamanda bu konuda uzmanbir arkadaşımdan destek alıyorum. Eğer içimizde bazı meslek mensupları bukonuda çalışacaklarsa uluslararası finansal raporlama standartları, TürkiyeMuhasebe Standartları yada KOBİ’ler için taslak muhasebe standartları yü-rürlüğe girdiğinde bu konuda çalışacaklarsa evet bakış açılarını vergi odaklı

158

Page 166: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

olmaktan mali tabloların şirketin durumunu layıkıyla arz etmesi yönüne çe-virmeleri gerekecektir. Ama elbetteki bir kısım meslek mensubu arkadaşımızda vergi konusunda uzmanlaşmasını sürdürecek ve bu konuda hizmet verme-ye devam edecektir. Bu kaçınılmaz ama bizim işte bu ayrımı iyi yapmamız vehangi konuya daha yatkınsak o konudaki gelişimimizi sağlayacak girişimler-de bulunmamız lazım.

Bir yandan bağımsız bir kurum olmak istiyoruz, bizimle ilgili düzenlemelerinbağımsız yapılmasını istiyoruz ama bir taraftan da Maliye Bakanlığı çıkarırsayaparız söylemiyle ben açıkçası bunu çok bağdaştıramıyorum. Bizim sonuçtabu mesleği ileriye götürecek her türlü adıma katkıda bulunmamız gerektiğinidüşünüyorum. Çok eksiğimiz var. Haklısınız, bütün eleştirilerde sonuna ka-dar katılıyorum ama bu eksiklerimiz var diye dünyadaki açılımlara hiç bak-mayalım mı, önce bunları tamamlayalım, düzeltelim sonra bunları yaparız der-sek bence çok geride kalırız evet hepsini bir anda yapamayabiliriz çok doğruama ya hep ya hiç mantığındansa biraz olsun bir şeyler yapmaya gayret et-mek ve bu konuda önümüzü açma çabalarında bulunmak birazcık daha fay-dalı olacaktır diye düşünüyorum ama yapılan eleştiriler son derece haklı ve işplanımızı yaparken bu eleştirileri de mutlaka göz önünde bulundurmamız la-zım, onu da ihmal etmememiz lazım.

Şükrü bey birazcık daha teknik bir konu sordu şirket birleşmelerindeki satınalma bilançosunu sordu. Çok kısa özetlemeye çalışacağım. Şirket satın aldığı-nız zaman ödediğiniz fiyatın ne kadarı şerefiye bunu tespit edebilmeniz içino şirketin her bir hesap kaleminin makul değer esasına getirildiği yeni bir bi-lanço hazırlayıp şirket öz kaynaklarını yeniden tespit ediyorsunuz ve hesapla-dığınız yeni öz kaynak makul değer esasına göre hazırlanmış öz kaynak tuta-rı ile ödediğiniz para arasındaki fark şerefiye olarak hesaplanmış ve kayıtlarayansıtılacak duruma geliyor. UFRS’ye uygun raporlama örneğini sizin de be-lirttiğiniz gibi burada sunmam çok güç ama tabii ki TÜRMOB yönetimi ilepaylaşıp bunun herhalde sakıncası olmayacaktır, faydası olacaktır. Bunun si-tede yer almasını sağlamak konusunda yardımcı olabilirim. Yada şahsen banaarada gelirseniz size direk olarak da gönderebilirim böyle bir örnek. Ahmetbey faturalama ile ilgili bir şey söyledi. Ben çabuk toparlayayım kısa geçe-yim derken bazı ifadeleri doğru kullanmamış olabilirim yoksa söylemeye ça-lıştığım tabii ki, fatura kesim süreci ile ilgili bir şey değildi. Sizin yorumunuzeleştiriniz çok doğru. Ama söylemeye çalıştığım şey şuydu. Çok basit bir ör-nek vermek istiyorum. Örneğin TELEKOM sektörünü düşünün bugün heryerde reklamlarını görüyorsunuz bir cep telefonu artı 500 kontur alırsanız fi-

159

Page 167: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

yatı budur. Diye size hazır kartlı bir telefon satıyorlar. Ve siz parayı ödediği-niz gün size bunun faturası kesiliyor. Telefon fiyatı artı konuşma süresi. Amabunun konuştuğunuz standartlar kapsamında gelir tahakkukunun yapılabil-mesi çok daha farklı bir yöntem. Telefonu anında gelir kaydedebilirsiniz ama500 konturun bedelini anında gelir kaydedemezsiniz o 500 kontur karşı taraftarafından konuşuldukça gelir kaydedilir. Benim söylemeye çalıştığım bu gi-bi örneklerdi ama yeterince açık ifade edemediğim için birazcık karışıklık ol-du sanırım. Son olarak Gökhan Bey KOBİ tanımıyla ilgili bir takım yorumlar-da bulundu. Aslında gerçekten önemli bir konu. Bugün Türkiye’de eğer KO-Bİ’lerde taslak KOBİ standardı yürürlüğe girdiği noktada kimler uygulaya-cak tanımını doğru yapamazsak çok zorluklarla karşılaşacağımız aşikar. Buyüzdendir ki zaten ABD’de bu tanımlar genel çerçeve ile yapılmış olmaklabirlikte üye ülkelere bir takım inisiyatifler tanınmıştır. Bizim de bu manadaülke gerçeklerini dikkate almamız lazım bunun yapılabilitesine dikkate alma-mız lazım. Konuşmada da belirttiğim gibi bir kişinin iki kişinin çalıştığı birküçük bakkal dükkanına kalkıp ta bu standardı uygulamasın beklemek tabiiçok egzajere ediyorum bakkal dükkanı derken hakikaten çok zor. Burada uy-gulanabilirliğini iyi test etmemiz lazım, iyi değerlendirmemiz lazım ve yasaldüzenlemelerin de bu kapsamda çıkması için elimizden gelen her türlü deste-ği vermemiz lazım ki TÜRMOB her halde burada ciddi rol oynayacak bir ku-rum. Zira bu bilgiler, bu deneyim en fazla TÜRMOB’un elinde var. Bu aşa-mada da ülke şartlarının sonuna kadar dikkate alınması lazım, herkes bunuyapsın deyip kestirip atmak bir çözüm olmayacak teşekkür ederim.

Ahmet AKIN Oturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi

- Teşekkür ediyoruz Sayın Ali Gözen’in ve Sayın Kırmızıtoprak’ın TÜR-MOB’a yönelik soruları oldu. Zamanın darlığı nedeniyle sanırım bundan son-raki oturumlarda ilgili arkadaşlarımız onlara gerekli yanıtı verecektir. Değer-li katılımcılar katıldığınız için sorularınız ve katkılarınız için teşekkür ediyoruz.Saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.

160

Page 168: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

161

2. ANA OTURUM

Muhasebe Eğitim Standardı

Page 169: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

162

Page 170: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Rıfat T. NALBANTOĞLUOturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi – TESMER Sekreteri

- Değerli arkadaşlarım, sevgili meslektaşlarımİkinci Türkiye Muhasebe Formu çalışmalarınınikinci günü, ikinci oturumunda Muhasebe Eği-tim Standartlarını hep birlikte konuşmaya çalı-şacağız. Bir önceki oturumdan sarkan süreyisizlerin lehine kullanmaya ve aradaki farkı ka-patmaya da gayret edeceğiz. Tabii ki bu nokta-da hepimiz söyleyeceklerimizi biraz daha özethale getirip sizlere de biraz daha fazla söz ver-mek yoluna gideceğiz. Bu anlamda bu formunbu noktasında sırasıyla söz vereceğim değerli ar-kadaşlarımdan da sizlerin huzurunda bir ricadabulunmuş bulunuyoruz. Sevgili arkadaşlarım

mesleğimize başlama sürecinden mesleği her aşamada sürdürdüğümüz hernoktada en temel ihtiyacımız olan eğitim meselesinin dünyada nasıl yapılaca-ğı konusunda bizim de bağlı bulunduğumuz uluslararası örgütler tarafındanyayınlanmış ve dünyada bir çok ülkede uygulanmakta bulunan eğitim stan-dartları tabii ki örgütümüzün, örgütlülüğümüzün mesleğimizin geldiği noktaitibariyle ihtiyaçları ve bu ihtiyaçlara cevap verecek eğitim isteğinin, eğitimtalebinin artması vesilesiyle bu standartların uygulanabilme koşulları, bustandartların Türkiye’de de artık tartışılması örgütümüzde de bu standartlarasahip eğitimlerin yapılıyor olması artık en temel meselemiz haline gelmiştirdiye düşünüyorum.

Bu standartları, uluslararası standartları mutlaka konuşmacı arkadaşlarım ko-nuşmaları sırasında dile getirecekler. Ben sadece başlıklarıyla sizlere hatırlat-mak istiyorum ki bu hatırlatmadan gayem, amacım aslında yapmakta olduğu-muz, yürütmekte olduğumuz eğitim çalışmalarında gerek stajyer eğitiminde,gerek meslek içi eğitimde gerekse tüm eğitim çalışmalarımızda aslında bustandartlara çok yakın olduğumuz, bu standartlara çok uygun olduğumuz, bustandartlara uygun davrandığımız noktasındaki sizlerin hafızalarını bir kez da-ha yinelemek, bir kez daha bu konuları hatırlatma istiyorum.

Tabii ki, uluslararası standartlara gerek yasamızdan kaynaklanan, gerek yö-netmeliklerimizden kaynaklanan kimi sebeplerle tam uyum gösteremediği-miz uluslararası standartlarla eğitim standartlarla tam birebir örtüşmediğimiz

163

Page 171: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

durumlar da var. İşte bu formdan itibaren 2. Türkiye Muhasebe Formundanitibaren bu eğitim standartlarını hep beraber tartışıp, tabii ki ülkemiz koşulla-rına da uygun, ülkemiz koşullarına da cevap verecek ama tabii ki uluslarara-sı eğitim standartlarıyla denenmiş, tecrübe edilmiş, olumlu sonuçları test edil-miş uluslararası eğitim standartları ile uyumlu standartları hep birlikte örgü-tümüzde, çalışmalarımızda hayata geçireceğiz. Değerli arkadaşlarım. Ulusla-rarası eğitim standartlarının Ekim 2003’e kadar yayınlanmış olan ilk altı tane-si muhasebe meslek eğitime girişteki eğitim standardı. İkincisi profesyonelmuhasebe eğitiminin içeriği. Üçüncü standart profesyonel beceriler. Dördün-cü eğitim standardı profesyonel etik değerler. Beşinci standart uygulama tec-rübesi gerekleri. Altıncı standart mesleki yetenek ve yeterliklerin değerlendir-mesi. Yedi de sürekli profesyonel gelişim, yaşam boyu öğrenme. Standartla-rın başlıklarını ve isimlerini söylediğimizde zaten bizim günlük hayatımızda,bizim eğitim çalışmalarımız içinde söz konusu standartlara aslında çok yakınolduğumuz, bu standartlara çok örtüşük bir eğitim çalışmasına hep birliktegötürdüğümüz de ortaya çıkacaktır değerli arkadaşlarım. Ben sözlerimi dahafazla uzatmadan sevgili arkadaşlarıma söz vereceğim ve tabi-i ki sonra sizlere söz vereceğiz. Şimdi ilk konumuz “Meslek İçi Zorunlu Eği-tim Yaşam Boyu Eğitim”. Konuşmacımız Sayın İbrahim Akel, buyurun efen-dim.

Meslek İçi Zorunlu Eğitim (Yaşam Boyu Eğitim)

İbrahim AKELSMMM

- Sayın Bakanım, değerli hocalarım, saygıdeğerTÜRMOB yöneticilerim, sevgili meslektaşla-rım. TÜRMOB’un düzenlemiş olduğu İkinciTürkiye Muhasebe Formu aracılığıyla hepinizisaygı ve sevgiyle selamlıyorum. Değerli katılım-cılar sunuma geçmeden önce birkaç şeyi ifadeetmek istiyorum. Genellikle biz muhtelif plat-formlarda, en çok genel kurullarda mesleki so-runların tartışılmasını ve çözüm önerilerinin üre-tilmesini isteriz. Tabii ki bu alanların yeterli ol-madığı defalarca pek çok arkadaşımız tarafından

164

Page 172: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

söylendi, dile getirildi. Ve bu bağlamda da örgütümüz ilkini geçen sene yap-tığı Muhasebe Formuyla bu alanlara taşıdı. Geçen yıl birincisi yapılan muha-sebe formunda Türkiye’nin her tarafından gelen meslektaşlarımız ve akade-misyenlerimiz katkı sunmuşlardır, tartışmışlardır, görüş ortaya çıkmıştır. Bu-radan yapılan değerlendirme sonucunda çıkan görüşler bizim TÜRMOB Ge-nel Kurulunda tartıştığımız yönetmeliklere ışık tutmuştur ve yönetmelikleri-miz TÜRMOB genel kurulunda kabul edilmiştir. Burada yöneticilerimizin nekadar doğru bir karar verdiğini hepimiz görüyoruz. Çünkü 2. Türkiye Muha-sebe Formuna olan katılımın yoğunluğunda ve dinamizminde şu anda görü-yoruz. Tüm arkadaşlarımın, konuşmacıların dediği gibi gerçekten yemek saa-ti olmasına rağmen bütün salon dolu. Bu bağlamda nasıl dinamik bir örgüt ol-duğumuzu hakkımızı da vermek gerektiğini düşünüyorum. Hepinizi saygı vesevgiyle selamlayarak sunumuma geçiyorum.

Günümüzde bilim ve teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte hepimizin yaşa-mında çok büyük değişiklikler ve yenilikler ortaya çıkmıştır. Bu hızlı değişimtoplumların bilgi değişimine dönüşmesini sağlamaktadır. Böylece her şeyeğitimde düğümlenmektedir. Gelişen ve değişen dünyada insanların sadecegeçmişte öğrendikleri bilgilerle yaşamlarını sürdürürlerken; geçmişte öğren-dikleri bilgiler yeterli, yararlı ve geçerli olmayabilir. Bu nedenle eğitime ar-tık yaşam boyu bir öğrenme süreci olarak tanımlamalıyız. Tüm dünyada eği-tim açısından ele alınan temel eğilim yaşam boyu öğrenmedir. Bunun anlamıbelirli zaman dilimleriyle, belirli yıllarla, belirli kurum ve kuruluşlarla sınır-landırmadan beşikten mezara kadar eğitimin sürekliliğidir. Yaşam boyu öğ-renmenin amacı bilgi toplumuna uyum sağlamak, sosyal ve ekonomik yaşa-ma tam olarak katılmak için gerekli olan bilgi ve mesleki becerileri kazan-maktır. Genel olarak eğitimin tanımını yapacak olursak kişiyi belli bir konu-da bilgi ve bilim dalında yetiştirme ve geliştirme olarak tanımlanır. Ayrıcaeğitimin diğer bir tanımı da değişen kurumların gerektirdiği bilgi ve becerile-ri öğrenebilme ve bunları yaşamın özel durumlarına öğrenebilme sanatının ka-zanılmasıdır. Kısaca bunu insan yetiştirme sanatı olarak da ifade edebiliriz.

Öğretim ise herhangi bir meslek sanat, yada iş için gerekli bilgi, beceri vealışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılan çalışmalardır. Bu iki kavramarasındaki temel farklılık öğretim deyince sadece iş, meslek ve sanat konula-rıyla ifade edilirken; eğitim, bunların dışındaki konuları da kapsayarak bizle-re insan olmanın erdemi, birey olmanın gerekleri ve yurttaşlık bilincini ver-meyi de amaçlar. Meslek mensuplarımızın 21.Yüzyıldaki hızlı değişmelere vegelişmelere ayak uydurabilmeleri için hayat boyu kendilerini farklı ilgi alan-

165

Page 173: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

larına göre eğitmeleri ve geliştirmeleri gerekmektedir. Bununla birlikte mes-lek mensuplarının hizmet verdiği müşterilerin de eğitilmeleri, bilgilendiril-meleri ve kendilerini geliştirmeleri, meslek mensuplarından beklentilerininneler olacağının bilmelerinin yanı sıra daha kaliteli hizmet talep etmelerini deberaberinde getirecektir. Bir önceki sunumda farklı ilgi alanlarına göre eğit-meleri ve geliştirmeleri de gerekmektedir derken burada bir şeyi ifade etmekistiyorum. Geçen Mersin’de İhracatçılar Birliği’nin düzenlemiş olduğu birgünlük panele katılmıştım. Sunumu yapan hocamız çok güzel bir örnek ver-di. Belki de bizim günlük yaşamımızda defalarca karşılaşmamıza rağmen pekçoğumuzun yetkinliği olmadığı ve önemsemediği bir husustu. Uluslararası birkuruluşun serbest bölgeyle bir firmayla bağlantıları tamamlanıyor ISO belge-leri her şeyi, istenen her şey hazır firma yöneticileri burada sonuç için geldik-lerinde firmaya bir soru soruyorlar. Burada çalışan insanların ne kadarı ilkyardım eğitimi almışlardır diye oran olarak soruyorlar, firmada ilk yardım eği-timi alan hiç kimse olmadığı için bu ticari ilişki gerçekleşmiyor. Yani bizler-de toplumun en elit kesimini oluşturmamıza rağmen genellikle pek ilgilen-mediğimiz, büyük bir çoğunluğumuzun da açık yüreklilikle ifade ediyorumbunları büyük bir çoğunluğumuzun bu konuda yetkinleşmediği bir alan amabir başkaları için çok önemli olabiliyor. Ve ticari hayatımıza yön verebiliyor.Bu da bizim hayat boyu eğitimimizi sürdürürken sadece mesleki anlamda de-ğil, her alanda eğitimimizin ne kadar önemli olduğunu ifade etmek için söy-ledim. Meslek mensubunun kendisini sürekli eğitimlerle geliştirmesi ve bu-nun müşteriler tarafından bilinmesi, meslek mensuplarına olan güveni de ar-tıracaktır. Sadece mesleki bilgi değil, her türlü bilgi ve beceriyle donanımınıartıran meslek mensuplarımız bu donanımlarının sonucunda yaşam standartla-rını da yükselteceklerdir. Mesleki hizmetlerin sunulmasında bilgi ve tecrübeolarak kendini gösteren uzmanlıkta sonuç olarak sürekli eğitimi anlatmakta-dır. Zorunlu ve sürekli meslek içi eğitimin mesleğimizde etkin ve başarılımeslek mensubu olmamızı sağlaması için bilgi teknolojileri konusunda daeğitimli olmamızı zorunlu kılıyor. Dün Serdar Hocam bu konuda zaten yeterikadar ifadede bulundu. Mesleğimizde bilgi teknolojilerinin ne kadar önemliolduğunu. En kısa zamanda ve hatasız iş yapma imkanlarını sağlayan bilgiteknolojileri aynı zamanda meslek mensuplarımıza çok kolay bir şekilde ana-liz ve yorumlama imkanı da sağlamaktadır.

Değişen evrensel muhasebe sistemlerine, uluslararası denetim ve finansal ra-porlama standartlarına, bilişim ve teknolojik gelişmelere, uluslararası oto-masyon sistemlerine, sürekli değişen mevzuata uyum sağlamak için süreklive zorunlu eğitimin meslek mensupları için bir an önce hayata geçirilmesi ge-

166

Page 174: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

rekmektedir. TÜRMOB ve dolayısıyla TESMER ülkemizde zorunlu meslekieğitimin ve yaşam boyu öğrenmenin önemini çok çabuk kavramış ve uzunsüredir bununla ilgili çalışmalarını başlatmış bulunan ender kurumlardan bi-ridir. Sanırımı bu duygumu sizlerde paylaşırsınız. Türkiye’deki diğer kurum-ların yıllardır örgütünü kurmuş olan kurumların geldikleri noktaları ve örgü-tümüzü tarafsız bir gözle gözlediğimizde gerçekten takdire şayan çalışmalariçerisindeyiz. Çünkü yaşam boyu öğrenimle meslek mensuplarının toplumsalyaşama katkı sunacağını gayet iyi bilmektedirler. Öncelikle stajyer adaylarıiçin başlatmış oldukları zorunlu eğitimlerin yanı sıra uzaktan eğitim yönte-minde de projeleri hayata geçirmeye başlamıştır.

TESMER meslek odalarımızda meslek mensuplarının eğitilmesinde görevalacak eğiticilerin, eğitimleri ile olan sürekli eğitici eğitimi projesiyle de beştemel konuda eğitim çalışmalarına da geçen aylarda Antalya’da başlatmıştır.Bu çalışmalar beş ana dalda; finansal muhasebe ve finansal tablolar analizi,maliyet ve yönetim muhasebesi, denetim, vergi mevzuatı ve uygulaması, işve sosyal güvenlik hukuku bölümlerinde yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalarınönümüzdeki süreçte de devam edeceğini, odalarda eğitici rolünü üstlenecekeğitmenlerimizin eğitimlerinin devam etmesine ilişkin. İkinci ayağının daönümüzdeki süreçte devam edeceğini biliyoruz. Bunun yanı sıra tüm odaları-mızda sürekli meslek içi eğitim programları, seminerler, kurslar, paneller, bil-gi şölenleri ve birlikte öğrenme ve paylaşım toplantıları da yapılmaktadır.Gerçekten burada da odalarımızın hakkını verelim. Küçük büyük demedentüm odalarımız bütün yıl boyunca sürekli meslek mensubunu dinamik tutarakmeslek mensubunun eğitiminin eğitilmesini, sürekli gelişen, yeni çıkan teb-liğlerle, uluslararası standartlarda belirlenen konularla sürekli meslek men-suplarımızı bilgilendiriyorlar. Bu arada odaların kendi içerinde; odaların diğerodalarla paylaşımlarını, birbirlerine katkılarını da takdir ediyorum. Henüz ye-ni bir örgüt olmamıza rağmen eğitimlerde aldığımız ciddi mesafeyi kimseningöz ardı etmemesi gerekmektedir. Burada üniversitelerimizin, hocalarımızınkatkılarını elbette yabana atmamalıyız. Akademisyenlerimizin meslek örgütü-müz ile bu kadar dayanışma ve paylaşım içersinde olması bizleri gerçektençok mutlu etmektedir. Şu arada da hepimize hocalık yapmış değerli hocaları-mın saygıyla ellerinden öpüyorum. Örgütümüz akademisyenlerle ilişkisininsürdürmesinin yanı sıra diğer ulusal ve uluslararası meslek örgütlerinin de de-neyimlerinden de yararlanarak hazırlanacak olan meslek içi zorunlu eğitimeyön vermelidir. Meslek içi zorunlu eğitim mesleğimizde verimlilik, kalitelihizmet, hatasız ve randımanlı çalışmayı sağlaması, denetim ve mali analizle-rin hızlı ve zamanında yapılmasının yanı sıra mesleki ufkumuzda ve hayat

167

Page 175: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

standardımızda olumlu etkiler sağlayacaktır. Aynı zamanda ortak bir muhase-be dili de oluşacaktır.

Öğrenimde zaman ve mekan kavramı yoktur. Öğrenmek ve bilgiyi kullanmakönemlidir. Ülkemizde meslek mensuplarının en az lisans düzeyinin olmasınınyanı sıra staj süresinin de üç yıl olmasını düşünüyorum. Çünkü burada bizimstajyerlerde hedeflediğimiz stajyer örneği bizim bürolarda işletme defteri tu-tacak, bürolarda hapis olacak stajyerler değil, uluslararası Muhasebe Stan-dartlarına finansal ve denetim raporlarına uygun iş yapabilecek, kendini buanlamda geliştirebilecek stajyer hedeflediğimiz için stajın üç yıl olması ge-rektiğini düşünüyorum. Bu süreçte TESMER’in yapmış olduğu eğitim çalış-malarının da etkinliğinin de artarak devam edeceğine inanıyorum. Her geçengün dünyada meydana gelen değişmeler ve gelişmeler muhasebe mesleğinidoğrudan etkilemektedir. Bu nedenle muhasebe meslek mensupları süreklibir şekilde bu değişme ve gelişmelere ayak uydurabilmek için her yıl zorun-lu eğitime tabii tutulmalıdır. Pek çok sempozyuma gittiğimizde ortak simala-rı, sürekli simaları görmekle beraber yeni katılan arkadaşları da görüyoruz.Ama burada samimi bir ikrarda, samimi bir öz eleştiride bulunursak bizimmüktesep haktan belge alıp bürolarından çıkmayan, bu anlamda kendini ge-liştirmeyen pek çok arkadaşımız var. Bu bağlamda zorunlu ve sürekli eğiti-min mutlaka bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Günümüzde artık tüm dünyada ekonomik, sosyal ve eğitim faaliyetlerinin bil-gi toplumuna dönüşüm nedeniyle bilgi temeline dayanmakta olduğunu bil-mekteyiz. Bilgi modern toplumların teme yapı taşı haline gelmiştir. Bu yüz-den bireyler sürekli hızlı bir bilgi değişimi ile karşı karşıyadır. Ekonomide ol-duğu gibi eğitimde de örgütler sanal yapılardan yararlanmalıdırlar. Meslekmensuplarının yoğun çalışmaları nedeniyle uzaktan eğitim modeli benimsen-meli ve meslek mensuplarının yılda 90 saatlik zorunlu ve sürekli eğitim çalış-maları süratle başlatılmalıdır. Bu zorunlu eğitim çalışmalarından meslek men-suplarının katıldığı seminerler, paneller, bilgi şölenleri ve kurslar için ayırmışolduğu sürelerin ve hakemli dergilerde yayınlanmış olan çalışmalarında dik-kate alınması gerektiğini düşünüyorum.

Meslek mensubunun katıldığı toplantıların yurtiçinde veya yurt dışında olma-sıyla ilgili olarak zorunlu eğitimden bu toplantılara katılmayla ilgili olarak ka-çar saat indirim yapılacağı, yurt içi veya yurt dışında olmasıyla ilgili olarakgöz önüne alınarak belirlenmelidir. Meslek mensubunun katıldığı eğitim ça-lışmalarının kaçar saate denk geleceği önceden belirlenmeli ve duyurulmalı-

168

Page 176: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

dır. Meslek mensubu da kendi eğitim programını buna göre düzenlemelidir.Meslek mensuplarının sürekli ve zorunlu meslek içi eğitimlere katılmalarısağlanırken büro tescil belgeleriyle ilişkilendirilerek vize edilmesi yöntemibenimsenebilir. Ayrıca ileride mesleki sorumluluk sigortası uygulamasına ge-çildiğinde de zorunlu eğitimlere katılımını tamamlamış olan meslek mensup-larına uygulanacak prim oranlarında sürekli ve zorunlu meslek içi eğitime ka-tılımla ilişkilendirilmelidir.

Sonuç olarak çağımızın bilgi çağı olduğunda hemfikiriz. Bilgi çağını da bilgive teknoloji temel teşkil etmektedir. Hızla yaşanan değişiklikler beraberindebelirsizlikler de yaratmaktadır. Dolayısıyla bilgi özellikle kendi alanımızdamesleki bilgi giderek daha fazla stratejik önem kazanmaktadır. Değişimi hız-landıran ve belirsizliği de ortadan kaldıran sanal organizasyonlar olacaktır.Sanal organizasyonlar ve iletişim ağları bilgi akışını hızlandırarak belirsizliğiortadan kaldırmakla kalmayıp aynı zamanda eğitimde önemli temeli oluştura-caktır. TÜRMOB’un buna uygun yeterli organizasyonlar yaratması, yaşamboyu eğitime önemli katkılar sunacaktır. Kısacası bilgi çağında tüm kurumlarve bireyler başarıya ulaşabilmek için bilginin önemini kavrama ve yaşam bo-yu öğrenme ilkelerini önemle benimsemelidir. Dinlediğiniz için teşekkürederim.

Rıfat T. NALBANTOĞLUOturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi – TESMER Sekreteri

- Sayın Akel’e teşekkür ederiz. Evet sürenin kullanımı anlamında da teşekkürederiz, bizimle paylaştığı bilgiler içinde teşekküre ederiz. Bu sürekli meslekieğitim projemizin de zaten en önemli destekçilerinden ve çalışanlarından birtanesidir sevgili Akel sağ olun. Efendim şimdi stajyer eğitimi konusundakigörüşlerini bizimle Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yardımcı DoçentDoktor Orhan Çelik paylaşacak. Orhan Bey oraya doğru giderken ben mü-saade ederseniz Orhan Beyin bu stajyer eğitimi ile ilgili görüşlerinin neredenkaynaklandığını, nereden kaynak bulduğu konusundaki bir-iki bilgiyi payla-şayım. Eğitim Merkezimizde yürütmekte olduğumuz stajyer eğitimlerininzorunlu stajyer eğitimi projesinin sayın hocam Profesör Doktor Ercan Beya-zıtlı’nın gözetiminde ve denetiminde yürüten ekibin en önemli parçalarındanbir tanesidir Orhan Hocam buyurun söz sizin.

169

Page 177: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Stajyer Eğitimi

Yrd. Doç. Dr. Orhan ÇELİK

- Sayın Bakanım, değerli hocalarım, değerlimeslek mensupları sunuşuma başlamadan öncehepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım. Sunu-şumda çok ana hatlarıyla IFAC düzenlemesiçerçevesinde stajyerin eğitiminin nasıl olmasıgerektiği konusuna değineceğim. Daha sonrakiaşamada Türkiye’deki mevcut uygulamanın budüzenlemelerle ne ölçüde örtüştüğünü ve geli-nen son noktanın ne olduğunu sizlerle paylaş-maya çalışacağım.

IFAC düzenlemelerine baktığımızda; IFAC dü-zenlemelerinin merkezinde veya bu düzenleme-

lerin yapılmasının temel gerekçesi olarak muhasebe meslek mensubuna kali-teli meslek mensuplarının girmesinin sağlanması ve bu şekilde uzun dönem-de muhasebecilerin, muhasebe meslek mensubunun toplumdaki değerinindaha fazla artırılmasının sağlanması belirtilmiştir ve yapılan bütün düzenle-meler muhasebeyle ilgili olarak yapılan hangi aşamadan bahsediyorsak bah-sedelim yapılan bütün düzenlemeler hep bu amaca ulaşmak içindir. Tek tekmuhasebe meslek mensuplarının niteliğini artırarak uzun dönemde muhasebemesleğinin kalitesini yükseltmek ve toplum faydasını, topluma daha fazlafayda yaratacak muhasebe mesleğine ulaşmak hedeflenmektedir. Şimdi buana hedefi dikkate alarak ben sunumumda ana hatlarıyla mesleki eğitimdeIFAC’ın düzenlemelerinin çerçevesinin ne olduğuna değinmeye çalışacağımdaha sonraki aşamada bu mesleki eğitimin önemli bir aşamasını oluşturanstaj ve stajyer eğitiminin nasıl olması gerektiğini ve bununla ilgili temel dü-zenlemelerin neler olduğunu çok ana hatlarıyla ifade edeceğim. Çünkü ben-den sonraki değerli konuşmacı bu konuda daha ayrıntılı bilgi sunacak sunu-munda sonraki aşamada ise bu mesleki eğitime farklı bir çözüm olduğunu dü-şündüğümüz veya çağdaş bir çözüm olduğunu düşündüğümüz elektronikuzaktan eğitim, uzaktan sürekli eğitim projesi yani bizim kısaca e-USE ola-rak ifade ettiğimiz proje kapsamında zorunlu stajyer eğitimine ilişkin temelilkeleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

170

Page 178: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Bu kısa süre içersinde. IFAC düzenlemelerine baktığımızda; IFAC düzenle-melerinin genel ilkeler çerçevesinde muhasebe mesleğinin girişiyle ilgili ola-rak temel olarak lisans mezunlarının artık muhasebe mesleğine kabul edilme-si gerektiğini ve muhasebe mesleğine başlamadan önce örgün eğitim kurum-larından belli bir seviyede eğitimi almış olarak mesleğe başlamalarının zorun-lu olduğunu görüyoruz. Bildiğimiz bir şey var lisans mezunu olmak veya birörgün eğitim kurumundan mezun olmak tek başına muhasebecilik için muha-sebeci olmak için yeterli midir? Bu yıllarca ülkemizde tartışıldı, her düzeydetartışıldı ve bunun lisans mezunu olmak, veya bir yerden mezun olmanın birmesleği icra etmek için yeterli bir yetkinlik sağlamadığını gördük. Hem bizgördük hem Türkiye’deki düzenleyiciler gördü, hem de uluslararası düzenle-yiciler gördü. Ve buna dayalı olarak düzenlemeler yapmaya başladılar.

Muhasebe mesleği ile ilgili olarak ben sunumunda bir zaman çizelgesindenbaşlamak istiyorum veya zaman çizelgesiyle başlamak istiyorum sunumuma.Muhasebeyi anlatırken lisans düzeyinde veya bir başka şekilde bu zaman çi-zelgesi her zaman işe yarıyor. Burada da işe yarayacağına düşünerek böylebir sunum hazırladım. Üç parçaya bölebiliriz bu süreyi insan hayatındaki mu-hasebecinin hayatındaki süreyi üçe bölebiliriz. İlk aşaması muhasebe mesle-ğine başlamadan önceki aşama öncesi diye tanımlayabileceğimiz aşama. Buorta öğretim, yüksek öğretimden diplomasını almış aday meslek mensupları-mızı içeriyor. Daha sonra staja başlama sınavı ve staja başlama sürecine giri-yor, sonra stajını tamamlıyor, staj tamamlandıktan sonra yeterlik sınavlarını ta-mamlaması gerekiyor ve yeterli olduktan sonra, yeterli olduğu lisanslandık-tan sonra mesleki faaliyetine başlıyor. Mesleki faaliyeti ömrüne göre kısa ola-bilir, uzun olabilir ki umuyoruz herkesin mesleki faaliyetinin mümkün oldu-ğu kadar uzun olmasını.

Sonrasında ise yeşille ifade ettiğim kısma geçiyor. Yeşille ifade etmemin birsebebi var. Varsayımım şudur: Muhasebeciler öldüklerinde çok büyük bir ih-timalle cennete gideceklerini var sayarak yeşil rengi tercih ettim. Bu ömüriçersinde muhasebe örgütü olarak bizi bu sürenin, bu akışın hemen bütün aşa-maları ilgilendiriyor. Biz bu aşamaları ikiye ayırıyoruz. Ön yeterlik dönemidiyebiliriz buna. Muhasebe IFAC düzenlemeleri çerçevesinde ve yeterlik dö-nemi diyebiliriz lisans aldıktan sonara, lisanslandıktan sonra kürsüde bu ikiaşamada IFAC düzenlemeleri yapılmıştır. Ön yeterlik döneminde neler yapıl-ması gerekiyor, hangi içerikte eğitim yapılması gerekiyor, yeterlik dönemin-de ne olması gerekiyor bunlar belirlenmiştir. Ve bizim açımızdan mesleğeadım atmış olan, staja başlama süreciyle başlamış olan aday meslek mensu-

171

Page 179: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

bundan başlayarak mesleğinin son gününe kadar çalışan meslek mensuplarıbizim sürekli mesleki eğitim kapsamımız içersinde yer almaktadır. Bundanöncesinde de bir takım eğitim sürecinden geçmektedir aday meslek mensup-ları. Biz o aşamalara dolaylı olarak taraf olmaktayız. Üçüncü taraf olarak sözsöylemekteyiz ama esas olarak sürekli mesleki eğitim çerçevesinde biz mu-hasebe meslek örgütü olarak eğitim amacıyla bulunmaktayız. Şimdi bu za-man akışını aklımızın bir yerinde tutarsak sonraki aşamada bir başka çizelge-yi dikkatlerinize sunmaya çalışacağım. Onunla bunu örtüştürmeye çalışaca-ğız. Oradakinde ise neler yaptığımızı ifade etmeye çalıştım. Bu süreç içersin-de eksik noktalar olup olmadığını burada belki karar verebiliriz.

IFAC düzenlemelerine bakıldığında; IFAC düzenlemeleri profesyonel muha-sebeci eğitimi olarak ifade etmektedir bütün eğitime ilişkin uluslararası eği-tim standartlarında profesyonel muhasebeci eğitimi hangi çerçevede olmalı-dır. Muhasebeci eğitirken hangi bilgileri vererek biz muhasebeci eğitmemizlazım. Klasik olarak baktığımızda muhasebeci, muhasebe bilgisini bilsin, bu-nun dışındaki bilgiler tali bilgilerdir diyemiyoruz artık. Bir muhasebecininmesleki eğitim süresince, profesyonel eğitim süresince sadece muhasebe de-ğil, finans ve bununla ilgili diğer bilgilere sahip olması gerekiyor. Eğitimprogramı buna izin vermesi gerekiyor, bunu sağlaması gerekiyor, organizas-yon ve işletme bilgileri vermesi gerekiyor, pazarlama bilmesi gerekiyor ör-neğin, insan kaynakları yönetimini bilmesi gerekiyor, matematik bilmesi ge-rekiyor. Bunun gibi bilgiler burada yer alıyor ve düzenlemenin her aşamasın-da ifade edilen bilgi teknolojileri hakkında haberdar olması gerekiyor, bilgiteknolojilerinin nereye gittiğini ne tür imkanlar verdiğini bir muhasebecinin,aday muhasebe meslek mensubundan başlamak üzere mesleğin her aşama-sındaki muhasebecinin buna cevap verebiliyor olması gerekiyor. Bunun far-kında olması gerekiyor. Ve bu çerçevede bu eğitimi her kim verecekse, herkim veriyorsa bu eğitimi, bu çerçevede bilgileri sunması gerekiyor.

Bizim açımızdan önemli olan nokta şudur: Profesyonel muhasebeci eğitirkenbiz eğitimi nerede yapacağız veya eğitimi kim yapacak? Eğitim iki aşamadaolabilir. Akademik ortam olarak ifade edebileceğimiz meslek örgütünün dı-şındaki birimler. Örgün eğitimi kastediyorum, örgün eğitimin yanındaki yay-gın eğitim kurumlarını kastediyorum, hepsini kast ediyorum, akademik ortamolarak ifade ettiğim ama akademik ortamda verilen eğitim muhasebecinin ye-tişebilmesi için tek başına yeterli değil. Başka ek eğitim imkanlarının da sağ-lanması gerekiyor. Mesleki ortam bunun için uygun bir eğitim alanıdır. Mes-lek örgütlerinin yaptığı eğitim, bürolarda yapılan eğitim, meslek örgütleri içe-

172

Page 180: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

risinde yapılan eğitimler, sürekli konferanslar, buna benzer çalışmalar bu eği-timin parçası olarak kabul edilmelidir. Peki biz bu eğitimi ne zaman yapaca-ğız? Zımni olarak ifade ettim veya üstü kapalı olarak ifade etmeye çalıştım,biz bu eğitimi sürekli olarak yapmamız gerekiyor aslında. Aday hatta aday-dan önce başlamak üzere mesleğin son gününe kadar bu eğitimi sürekli ver-mememiz gerekiyor. Bu çerçevede eğitimi biraz önce ifade ettiğim şekliyleiki aşamada inceliyoruz. Ön yeterlik aşaması ve yeterlik aşaması olarak. Önyeterlik aşamasında olan eğitimler neler olması, neler sağlanması gerektiğiayrıntılı ifade edilmiş. Yeterlik aşaması yani lisanslama olduktan sonraSMMM, YMM, SM, SMMM, YMM olduktan sonra yapılacak eğitimlerdeyeterlik aşaması olarak ifade edilmiştir. İfade ettiğim gibi biraz önce ifade et-meye çalıştığım gibi bunun ayrıntılarını biraz sonra diğer değerli konuşmacıarkadaşımız, meslektaşım aktarmaya çalışacak.

Eğitim standartlarına baktığımızda, uluslararası eğitim standartlarına baktığı-mızda; uluslararası eğitim standartları der ki aday meslek mensubu. Meslekiyeterliğini kazandığı gün kazandığı anda mesleki beceriler adı verilen bir ta-kım becerilere sahip olması gerekiyor, bunun sağlanmış olması gerekiyor.Mesleki becerileri içermiş olması gerekiyor. Mesleki becerileri içermiş olma-sı yeterli midir? Hayır. Başka bilgiler de olması gerekiyor ama mesleki bece-riler içermiş olması gerekiyor. Nedir bu mesleki beceriler? Entelektüel bece-riler tanımlanmıştır, teknik ve işlevsel beceriler tanımlanmıştır, kişisel beceri-ler ve buna dayalı olarak ayrıntıları, neler olması gerektiği, bunların nasıl ay-rıntılanabileceği standardın içerisinde ifade edilmiştir. Mesleki beceriler bu-rada belki açık olarak ifade edilmesi gerekiyor. Kendiliğinden oluşan bir şeydeğildir. Aday meslek mensubu veya meslek mensubu ön yeterlik aşamasın-daki bir meslektaşımız bizatihi mesleği yaparak veya bizatihi o mesleğin içe-risinde olduğu için mesleki beceriler kazanmaz. Kazanabilir ama bu kendili-ğinden olan bir şey değildir. Mutlaka dışsal bir eğitim ile bunun desteklenme-si gerekiyor. Bu eğitim genel eğitim olabilir, üniversiteden veya eş değer bireğitim kurumundan aldığı bir eğitim olabilir, sınavlara hazırlık aşamasındaeğitimden geçebilir, sınavlara hazırlanırken de aday meslek mensuplarımızeğitilmektedir. Ve mesleği icra ederken stajyer olarak veya mesleği icra eder-ken bir profesyonel faaliyet gerçekleştirirken de bu eğitimi içermiş olabilir.Peki mesleki beceriler bizim hedefimizin bir parçası, biz muhasebecinin mes-leki yeterliliğe ulaşan bir muhasebe meslek mensubunun mesleki yeteneklerolarak ifade ettiğimiz her türlü bilgiyi içermesini istiyoruz. Nelerdir bunlar?Bunun içersinde mutlaka mesleki bilgi olacak. Muhasebenin kuramını bilme-

173

Page 181: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

si gerekiyor. Muhasebenin uygulamasını bilmek gerekiyor. Bununla ilgili bü-tün akademik bilgilere sahip olmak gerekiyor. Bunun bilgisini vermemiz ge-rekiyor. Biraz önce ifade ettiğim mesleki becerilere ihtiyacı var ve tabi-i ki bunları yapabilecek ahlaki alt yapının oluşturulması gerekiyor. Meslekietik değerlerin içerilmiş olması gerekiyor. Bir meslek mensubunda ve bunla-rın hepsini içermiş, hepsini bünyesinde toplamış bir meslek mensubu bizimhedeflediğimiz meslek mensubudur. Türkiye’de faaliyet göstermesini hedef-lediğimiz meslek mensubu bu mesleki yeteneğe sahip olduğundan emin ol-duğumuz meslektaşlarımızdır.

Peki bu aşamada staj nasıl oluyor? Bu genel amaçları ifade ettikten sonra bizstajı ve stajyerleri nasıl eğiteceğiz. IFAC diyor ki staj en az üç yıl olmalıdır.Temel kuralları belirlemiştir. En az üç yıl olacaktır. Bu en az üç yıl olacakkenstajın süresini kısaltan bir takım faaliyetlerden bahsediyoruz. İşte eğitim fa-aliyetinin içersine girmiş olmak, makale yazmış olmak, konferansa katılmışolmak gibi ek faaliyetler staj süresini en fazla iki ay azaltabilir diyoruz amastajyer bir lisans üstü eğitim yaptıysa, yüksek lisans doktora gibi bir eğitimyaptıysa bu da en fazla on iki ay staj süresini azaltabilir. Bunun dışında birstajyer meslek mensubu mesleki tecrübe kazanabilecek bir alt yapı oluştur-malıdır staj süresinde. Amacımız şudur bir uygulamayı nasıl görecek bu staj-yerimiz. Uygulamada nelerle karşılaşacak bunu stajyere tanıtmak. Bunu nasıltanıtırız? Bir takım simülasyonlar geliştirebiliriz, yaparak öğrenmesini sağla-yabiliriz, örnek olaylar üzerinde çalışmasını sağlayabiliriz ki standardın içer-sinde düzenlemeler çerçevesinde bunların neler olacağı söylenmiştir. Sadeceuygulama tecrübesini anlatmak yeterli değil diye düşünüyoruz biz. En azın-dan Türkiye’deki muhasebe meslek örgütü bunu düşünüyor.

Uygulama tecrübesi fiilen yapılarak öğretilen bir şey olarak karşımıza çıkıyor.Bunun dışında biz birde stajyerler için mesleki eğitimi ekliyoruz. Meslekieğitim yani hem uygulayacak hem meslekle ilgili uygulamaları yapacak bu-nun üstüne birde akademik anlamda akademik olarak ifade edebileceğim bil-gilerle donanacaktır. Dolayısıyla başka bir bilginin de sisteme eklenmesi ge-rekiyor. Bunu yaptığımızda uzun vadede mesleğimiz kazanacak, uzun vadedetoplumun bütün kesimleri kazanacak. Çünkü ilk başlarken ifade ettiğim gibitoplumun muhasebe mesleğinden beklentileri giderek yükselmektedir. Eski-den olduğu gibi muhasebeciye bakılmamakta, daha farklı bir bakış açısıylakarşılaşmaktayız muhasebeciler açısından. Stajyer eğitimi bir çerçeve belirle-dikten sonra dört tarafı ilgilendirir. Bir stajyer vardır stajı yanında yaptığı reh-ber vardır, meslek mensubudur bu bir işveren vardır, stajyerin çalıştığı bir iş

174

Page 182: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

yeri vardır orda stajını yapmaktadır ve bir meslek örgütü vardır. Ve bu çerçe-vede staj programlanmaktadır.

Staj programını kim yapar meslek örgütü yapar, meslek örgütü staj programı-nı yapar, rehberi denetler, rehberi eğitir, seçer ve işverenle ilişkilerini kolay-laştırır bu şekilde staj süresinin tamamlanmasını sağlar staj tek başına yap-makla biten bir şey olarak algılanmamaktadır. Staj içinde bir takım eğitiminolduğu, içinde bir takım değerleme sınavlarının olduğu, sözlü yazılı sunumla-rın olduğu, rehber olarak ifade edilen meslek mensubunun belli aralarda de-netlendiği, bunların belli aralıklarla eğitildiği bir büyük süreci içermektedir.Bununda dikkate alınmasını rica edeceğim. Staj programı içerisinde stajyereğitimi ile stajyerin sorumluluk kazanmasını sağlayacağız, mesleki değerle-rin, etik değerlerin içerilmesini sağlayacağız, teknolojik bilginin teknik bilgi-nin, bilgi teknolojisinin içerilmesini sağlayacağız ve mesleki yetenekleriniçerilmesini sağlayacağız. Bunlar ilk okuduğumuzda, ilk duyduğumuzda san-ki içi boş şeylermiş gibi gelebilir.

Mesleki yeteneklerin geliştirilmesi nedir, veya bilgi teknolojileri nasıl içeri-lebilir? Bir kişi bilgi teknolojisi ile ilgili nasıl eğitim verebilir. Bunların ayrın-tıları ana çerçeve içerisinde meslek örgütü tarafından doldurulması gerekendüzenlemelerdir. Şimdi bu IFAC kuralları ile ilgili ana bilgileri verdikten son-ra ki ayrıntıları meslektaşıma bırakmak kaydıyla şimdi Türkiye’de biz nerede-yiz, sorusunun cevabını bulmaya çalışacağız. Biraz önceki çizelgeye bakarsakbiz TESMER olarak yürüttüğümüz uzaktan eğitim projesi ile staja başlamaaşamasındaki stajyerimiz için bir çözüm geliştirmiş bulunmaktayız. Stajabaşlama hazırlık eğitim seti bulunmakta. İlk mor kısımda gördüğünüz şey veaşağıda tabii benim ismimim üstünde olan kutucuğu kastediyorum. Staja baş-lama eğitim setiyle ilgili bir şey. Şuradaki yani staja başlayacak bir muhase-beci olmaya karar vermiş muhasebe meslek mensubuna girecek niteliktekibir aday meslek mensubumuz için çözümümüz staja başlama hazırlık eğitimsetidir. Buradan başarılı olduktan sonra staj aşamasına geçen için çözümümüzstajyerlerin zorunlu eğitimi için geliştirdiğimiz ki biraz sonra sayın Başkanizin verirlerse çok kısa olarak projeden bahsetmek isterim. Bu çözümü geliş-tirmekteyiz ki bu sadece CD’ler olarak algılanmasın. Internet tabanlı bir eği-tim çözümüdür bu CD’ler sadece adayla bağlantımızı kurmamızı sağlayan biraraçtır. Biz esas olarak eğitimi elektronik ortamda yapmaktayız. Veya biz bil-gileri elektronik ortamda aktarmaktayız. CD’leri sadece iletişimi kurmak içinkullanmaktayız. Yani CD’lerle sınırlandırılmaması gereken şeydir. Sonra ye-terlik sınavlarına geldiği, staj tamamlandıktan yeterlik sınavlarına gelen bir

175

Page 183: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

aday meslek mensubumuz için yeterlik sınavlarına hazırlık eğitim seti geliş-tirmiş bulunmaktayız. Bu eğitim setini okuyarak bu eğitim setindeki bilgile-ri edinerek yeterlik sınavına hazırlanmasını amaçlamaktayız.

Daha sonraki mesleki faaliyete geçmesi noktasında ise sürekli eğitim projesi-ni başlatmış durumdayız. Biraz önce meslektaşımızın ifade ettiği gibi süreklieğiticilerin eğitimi ve daha sonrasında sürekli mesleki eğitim projeleri bukapsamda değerlendirilmelidir. Aslında şunu söylemek istiyorum. BizimTESMER bünyesinde; TESMER’in değerli yöneticilerinin gözetiminde yü-rütülen bu proje meslek mensubunun aday halden mesleğin son gününe ka-dar bütün eğitimi için bir şey söylemektedir. Bu söylediği şeyin biz elektro-nik olarak söylemekteyiz. Yani şuradaki aslında hazırlık setlerini, eğitim ha-zırlık setlerini sadece soru cevap sınav olarak algılamamak gerekiyor. Bunlaraslında biraz önce ifade ettiğim gibi mesleki beceri kazandıran, bilgi kazandı-ran eğitim materyalleridir. Sadece oradaki test soruları veya sadece oradakisunumlarla sınırlı tutulmaması gerekir. Bu kapsamda değerlendirilmesi gere-kir. TESMER’in yürüttüğü proje ama bu sadece elektronik ortamda yürütü-len proje. Birde tabii ki TESMER’in geleneksel eğitim araçlarını kullanarakyürüttüğü başka eğitim projeleri vardır, başka eğitimlerde yürütülmektedir.

Odalara dönem sonu işlemlerle ilgili eğitimler yapılmaktadır. MuhasebeStandartları ile ilgili eğitimler yapılmakta, işte enflasyon muhasebesi ile ilgi-li eğitimler yapılmaktadır, bunlar aday meslek mensuplarıyla, veya meslekmensuplarıyla yüz yüze iletişim kurulmadığı anlamına gelmiyor. Bunlar sade-ce alternatif bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Elektronik uzaktan eğitim bi-raz önce ifade etmeye çalıştığım gibi aslında gidilen nokta yaşam boyu eği-tim için bir çözüm oluşturması. Bu bize çok önemli bir avantaj sağlamakta-dır. Biz internet alt yapısını kullanmaktayız bu eğitim materyali ile. İnternet altyapısını kullandığımızda bizim açımızdan zaman sınırı ortadan kalkıyor, mekansınırı ortadan kalkıyor. Ve bu sınırlar ortadan kalktığında biz gerçek zamanlıeğitim yapabiliyoruz. En azından gerçek zamanlı eğitimi yapabilme alt yapı-sını kurmuş durumdayız. Şu anda yaptığımız çözümlerde zaten bu gerçek za-manlı eğitim için birer alt yapı, birer aşama niteliğinde kabul edilmelidir.Çünkü çok geniş bir coğrafyada faaliyet gösteren çok geniş alt yapıya, çokfarklı alt yapıya sahip meslek mensuplarımız var. Ve bu meslek mensuplarımı-za aynı anda doğru ve kaliteli bilgiyi aktarmış oluyoruz. Ve bunu en az mali-yetle belki maliyeti sıfır olarak kabul edilecek bir şekilde meslek mensupları-na ulaştırabilme imkanımız vardır.

176

Page 184: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Biz çok kısa olarak iki dakikayla da şu anda elektronik sürekli eğitim çerçe-vesinde yürüttüğümüz projeler hakkında bilgi vermek isterim çok kısa olarak.Çünkü bu projeleri anlatabilme imkanımız çok fazla olamadı şimdiye kadar.Bu yaklaşık dört yıldır yürütülen bir proje, dört yıldır bir noktaya gelinen birproje, işte bizim hatamız zamanında bunlar aktarılamadı belki, belki pazarla-ma sorunumuz var. Belki halkla ilişkiler sorunuzum var ama en azından fır-sat bulmuşken projeler hakkında bir iki cümle söylemek isterim. Sınavlarahazırlık eğitim setleri birinci projemiz olarak başladı. Staja başlama sınavıiçin ve mesleki yeterlilik sınavı için bir eğitim seti hazırlandı. Staja başlamabakımından şu anda ikinci sürüm tamamlanmak üzere, birinci sürüm bitti.Güncellenmesi tamamlandı. Şu anda ikinci sürüm çok büyük bir ihtimalle Ni-san ayında tamamlanmış olacak ve stajyer adaylarının kullanımına sunulacak-tır.

Şu anda bu çerçevede 5281 stajyer adayı kayıtlı kullanıcımız bulunmaktadır.SMMM yeterlik hazırlık sınavları için 1272 kayıtlı kullanıcımız bulunmakta.Bunlar sadece sınavlara hazırlamak için geliştirdiğimiz bir şey. Esas stajyer-ler için zorunlu eğitimi başlatmış bulunmaktayız. Stajyerler staja başladıktansonra ilk günden itibaren belli aralıklarla dört ayda bir adreslerine bir eğitimCD’si gönderilmekte ve bu eğitim CD’sinde sadece muhasebe değil, muhase-benin dışında başka eğitimler var. Finansal tablolar analizi, hizmet pazarla-ması, denetim, büro yönetimi, ayrıntılar burada dikkatlerinize sunulmuştur.Bunlar yer alıyor. Bu uzun bir sürecin sonucunda geliştirilen bir projeydi. Vebununla ilgili olarak da şu anda sistemde kullanıcı olan sistemde 8985 stajyerzorunlu eğitime tabii tutulmaktadır. Ve şu anda kayıtlı 8985 kişi var. 2005’inilk ocak stajyerleri ile başladık, şu anda onlar sistemden çıkmak üzereler al-tıncı CD’leri gönderdik onlara. Yani ortalama olarak her yıl 8000, 8500 taneaktif kullanıcısı bulunmaktadır zorunlu stajyer eğitimin çerçevesinde. Bunla-ra güncel bilgileri söylediğim gibi elektronik ortamda aktarmaktayız ve bustajyerlerimizin aday meslek mensuplarımızın bütün eğitimle ilgili faaliyetle-rini elektronik ortamda izleyebilme imkanına sahibiz.

Üçüncü projemiz uzaktan sınav projesidir. Artık bazı sınavların uzaktan elek-tronik ortamda yapılabilmesi için alt yapı hazırdır, alt yapının aşamaları ta-mamlanmak üzeredir. Bir ciddi soru bankasının oluşturulması çalışmaları dasürdürülmektedir. Ve son nokta sürekli eğitici eğitimi ile ilgili olarak Antal-ya’da başlatılan proje vardır. 300 kayıtlı eğitici formatör tanımlanmıştır vebunları elektronik ortamda eğiterek yüz yüze eğitim için bir çözüm olarak ge-liştirildi. Sonraki aşamada biz bütün meslek mensuplarımızı lisanslı meslek

177

Page 185: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

mensuplarımızı, hep bütün söylediklerim stajyerler için değildi. Birde meslekmensuplarımız var. Mesleğin son gününe kadar bu eğitimden geçmelerini he-deflemekteyiz. Ve bu da bizim bir sonraki adımımız olacaktır. Sonuç olarak buyapılan çalışmalar, IFAC düzenlemeleri çerçevesinde TESMER’in gerçekleş-tirdiği projeler hep meslek mensuplarının ve mesleğin değerini artırmaya yö-nelik çalışmalardır ve bu uzun dönemde hepimize fayda sağlayacaktır. Eko-nomideki, toplumdaki tüm kesimlere fayda sağlayacaktır ve bu projeleri, buçalışmaları birde bu açıdan düşünmek gerekiyor. Hem meslek mensuplarımızbakımından hem de toplumun diğer kesimleri tarafından. Sözlerime son verir-ken sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Belki biraz uzattım bun-dan dolayı da Sayın Başkan çok özür dilerim.

Eğitim Standartları, Türkiye’deki Durum ve Yapılması Gerekenler

Yrd. Doç. Dr. Erdal ÖZKOL

- Teşekkürler Başkan. Sayın Bakanım, değerlihocalarım, sayın katılımcılar hepinizi saygı vesevgiyle selamlıyorum önce. Benden önceki ko-nuşmacılarda konuyla ilgili iki önemli konuyadeğindiler. Birisi sürekli eğitim diğeri ise stajdönemi, veya meslek mensuplarının. Şöyle bak-tığımızda biraz önce de bahsedildiği gibi muha-sebe meslek mensupları için uluslararası eğitimstandartlarına baktığımız zaman bir ilke demetigibi karşımızda duruyor. Başta uluslararası eği-tim standartlarına giriş yani standartların içindekullanılan tanımların, deyimlerin ve terimlerinaçıklamalarına yer verilmiş. Daha sonra muha-

sebe mesleği eğitim programına giriş şartları belirlenmiş, üçüncü standarttamesleki beceriler ne olması gerekir, dördüncüsünde mesleki değerler ve etikdavranışlar nedir, beşincisinde staj yükümlülükleri mesleki yeteneklerin de-ğerlendirilmesi sürekli mesleki gelişim ve son olarak da denetçiler için yeter-lik şartları. Bu yeni bir standart. Burada bu standartlara baktığımız zamanIFAC’ın ve buna çok paralel ve benzerlik gösteren TÜRMOB’un ve TES-MER’in eğitim politikaları, ulaşmak istediği hedefteki mali müşavirin, mes-

178

Page 186: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lek mensubunun profili ortaya çıkıyor. Şöyle ki biraz önce Orhan arkadaşımı-zın bahsettiği gibi meslek mensubu eğitimi sonucunda mesleki temel bilgiyesahip olması gerekir diyor. Donanımdan bir tanesi bu. Ve bu mesleki temelbilgiyi de muhasebe ve finans bilgisi, örgüt ve işletme bilgisi ve bilgi tekno-lojisi bilgisi olarak açıklıyor. Peki bunlar nedir hangi unsurları kapsıyor. Kısa-ca ondan da bahsetmek gerekir.

Muhasebe finansman bilgisinde denetim, finansal muhasebe, yönetim muha-sebesi, kontrol vergi ve direk meslekle ilgili olan eğitim unsurları dikkatealınmakta. Bunun yanında artık muhasebecinin, muhasebe meslek mensubu-nun, mali müşavirin bir işletmenin içinde sadece bilgi üreten değil, aynı za-manda yönetime de katılan bir unsur olarak dikkate alınması sebebiyle hedef-teki mali müşavirin veya ulaşılması gereken mali müşavirin örgüt ve işletmebilgisine de sahip olması gerekiyor. Ki bunlar alt başlıklarda; ekonomi, ku-rumsal yönetişim, iş etiği, kantatif metotlar ve benzeri işlemlerdir. Bir diğe-ri zaten dün de bahsedildi. Bilgi teknolojisi bilgisi. Bilgi teknolojisi konusun-da kullanıcı veya tasarımcı veya bundan birkaç tanesi birlikte bir arada olma-sı gereken bir sunuş. Bir başka unsur buda üçüncü standartta ortaya konanmesleki beceri. Bir sonraki de bu mali müşavirdi olması gereken mesleki de-ğerler, davranışlar ve etik. Bu üç unsur üç tane standart bir mali müşavirineğitimi sonucunda alması gereken donanımları ortaya koyuyor. Peki meslekibeceriler nedir? Daha önce de söylendi. Bir mali müşavirde entelektüel bece-ri olması lazım. Yani şunu açıklıyor. Bilgiye ulaşabilmeli, bu bilgiyi anlaya-bilmeli, bu bilgiyi yorumlayabilmeli, analiz ve sentez yapıp bu bilgiyi değer-leyebilmeli. Bir başka beceri; kişisel becerisinin olması gerekir. Kendi ken-dini yönetebilmesi, diğer bireylere değer verebilmesi ve nitelikli bir kişilikolması. Bireyler arası iletişim. Bireyin veya mali müşavirin hangi kültür ve-ya değerden olursa olsun farklı bireylerle rahat şekilde iletişim kurabilmesi-ni, ve bunu da karşıdan bekleyebilmesini gösteren bir unsur. Daha önce söy-lediğimiz örgüt ve işletme yönetimi bilgisi daha önce söylediğimiz örgüt veişletme bilgisinden farklı bir unsuru gösteriyor. Mesleki temel bilgiden örgütve işletme bilgisi sadece bilgi olarak mali müşavirin veya meslek mensubu-nun olması gereken sahip olması gereken bir değeri ama mesleki becerilerebakıldığı zaman örgüt ve işletme yönetiminde artık bu beceriler yeteneklermali müşavir tarafından kullanılması gerekir.

Son olarak mesleki becerilere baktığımız zaman diğer ilk dört beceriden fark-lı olarak teknik ve fonksiyonel bir becerinin olması gerekiyor. Bu bilgi bu tek-nik ve fonksiyonel beceri muhasebe meslek mensubunun muhasebe amaçlı

179

Page 187: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

olması gereken bilgilerini kapsar. Ama biraz önceki entelektüel kişisel ve bi-reyler arası iletişim, örgüt ve işletme yönetimi bilgisi ise daha çok genel yö-netim bilgileri olup bir genel eğitim sonucunda alınabilecek bilgilerdir. Pekiüçüncü unsur olarak dördüncü standartta bir mesleki değer, davranış ve etikne anlama gelmektedir. Buna göre uluslararası eğitim standartları muhasebeeğitim standartları diyor ki kamu yararı ve sosyal sorumluluk için çok duyar-lı olmalı. Kamu çıkarını öne çıkarmalı. İkincisi güvenilir bir yapıda bulunma-lı. Sorumluluk sahibi olmalı, nezaket ve saygı kanun ve yönetmelikler, sürek-li gelişim, yaşam boyu öğrenme ve etik. Bu unsurları bir araya getirdiğinizzaman standart diyor ki bir muhasebe meslek mensubu bu üç unsuru; mesle-ki beceri, mesleki temel bilgi, değer ve davranışlarla birlikte bir hedefe ulaş-mış olacaktır. Peki bu değerleri elde ederken meslek mensubu başka ne şart-lara sahip olması gerekir. Biraz önce söylediğimiz bu üç standardı anlayabil-mek ve kavrayabilmek için bu meslek mensubunun mutlaka bazı şartlar taşı-ması gerekir ve standart der ki; meslek mensubu olacak olan adaylar lise eği-timi ve onun benzeri bir eğitimden de başlayabilir, daha yukarıdan üniversi-teden, lisans eğitiminden de başlayabilir, lisans üstü de kabul edilebilir amaortak nokta şudur diyor. Hangi eğitim düzeyinden başlanırsa başlansın amaçruhsatlandırma aşamasına gelindiği zaman kim olursa olsun bu kişilerin fark-lı farklı olsalar da aynı bilgi düzeyine, aynı yetenek, aynı yeterlik düzeyineeşit olmaları gerekmektedir diye vurgulanıyor.

Peki bu bilgiler, bu beceriler mesleki temel bilgi, değerler davranışlar ve etiknerede elde edilecek. Tabii ki bunların hepsine bakıldığı zaman işletmelerinbu bilgileri staj yapacak olan adaylara sağlaması mümkün değil. Ancak mes-leki beceri, mesleki temel bilgi, mesleki değer ve davranışlar ve etiklerin birçoğu genel bir eğitim olmasına rağmen staja giriş esnasında TESMER’in deuyguladığı gibi staj giriş sınavlarında bu adayların mutlaka belli bir bilgi dü-zeyine sahip olması gerektiği vurgulanıyor ve bu da uygulanıyor. Buradakieğitimlerin hepsi sistematik birer öğrenme şeklinde karşımıza çıkıyor. Amatabii ki sadece sistematik olarak yapılan bir öğrenmenin sonucunda meslekveya herhangi bir meslek öğrenilmiş olmuyor. Önemli olan biraz önce Orhanarkadaşımızın da söylediği gibi staj yükümlülüklerinin olması gerekir. Yanibu bilgiye sahip olan mesleki beceriye sahip, mesleki temel bilgiye sahip,mesleki değerler, davranış ve etiğe sahip olan bir kişinin bir stajyerin bunungerçek bir ortamda nasıl uygulandığı konusunda bilgisinin ölçülebilmesi içinstaj yapması gerekiyor. Bu da staj adayı ile rehber arasında, işveren arasında,meslek mensubu meslek kuruluşu arasında olması gereken bir unsur ve stan-dart şunu söylüyor. Eğer bir staj dönemi veya süreci içeriği belirlenecekse bu

180

Page 188: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

içerik meslek mensubunun rehber olarak önder olduğu kişi olarak meslekmensubunun, adayın meslek kuruluşunun ve işverenin bir arada ortak düşün-cesinin sonucunu da elde edilmesi gerektiğini söylüyor. Staj daha da öncebahsedildiği gibi üç yıllık bir süreyi, en az üç yıl olması gerekir diyor amastandartta şu özellik var. Her ne kadar zorlayıcı kurallar bazı yerlerde olsa dailke anlamında davranılmış ve ekonomik ortam, ülke coğrafi konum gibi se-bepler yüzünden veya IFAC’a üye mesleki kuruluşun görüşü ve davranışı so-nucunda bu staj süreleri farklı farklı zamanlarda oluşturulabiliyor. O zamanstaj yükümlülüklerinin amacı meslek mensubu aday bu becerileri yeterincekullanabildi mi? Bu becerileri kullandıktan sonra son aşama olan ruhsatlan-dırma aşaması dediğimiz aşamaya geliyor. Ruhsatlandırma aşamasında mes-leki yeterliklerin ve yeterliğin değerlendirilmesi unsuru var. Aynı TES-MER’de olduğu gibi. Stajı bitirdikten sonra staj eğitimini aldıktan sonra mes-leki yeterlik sınavlarına girmesi gerekiyor.

Peki bu mesleki yeterlik sınavlarının şeklini açıklamış standart şöyle diyor.Bir; bu mesleki yeterlik sınavları yazılı olmalıdır. İki; bu mesleki yeterlik sı-navları geçerli ve anlamlı olmalıdır. Anlamsız olmamasını vurguluyor veüçüncüsü de bu sınavların daha önce meslek mensubu adayının görmüş oldu-ğu mesleki beceri, mesleki temel bilgi, mesleki değerlerle ilgili olması gerek-tiğini vurguluyor. Buraya kadar baktığımızda bir meslek mensubunun ruhsatsahibi olabilmesi için bir gerekli taşıması gereken şartlar. İki mesleğe stajabaşladıktan sonra elde edeceği bilgiler ve daha sonra yapacağı staj veya bir-likte yapacağı staj ve sonuçta da mesleki yeteneklerin değerlendirildiği yeter-lik sınavları ortaya çıkıyor. Son standartsa sürekli mesleki gelişim. Yani ya-şam boyu öğrenme ve mesleki yeterliğin sürekli gelişimi programı. İzmir’dedanışmanlığını yaptığım İzmir TESMER’deki bazı olaylara dikkat ettiğim za-man karşımıza şu çıkıyor. Meslek mensubu aday stajdan başlamak üzere ye-terlik sınavını verinceye kadar inanılmaz bir tempoda çalışıyor. Yanlış hatırla-mıyorsam on dört çeşit staj değerlendirme sınavına girişte konu var. Dahasonra bunlar staj anında tekrar devam ediyor sınavlar. Ön değerlendirme ya-pılıyor, ve sürekli bir eğitim söz konusu. Staj bitiyor yeterlik sınavına girili-yor orda da yedi tane tekrar sınava giriliyor. Ruhsat alındıktan sonra bakıyor-sunuz sanki her şey ruhsat almakla bitmiş. Eğitimle ilgili olan taraf artık busaatten bu yerden sonra ihmal ediliyor ki kişi meslek mensubu olarak yaptığıprofesyonel mesleğine yöneldiği için eğitim kısmı veya yaşam boyu eğitimdediğimiz kısmı göz ardı ediliyor ve bir çok meslek mensubu arkadaşımızdaçok fazla bu işe yönelmiyor. Hatta hiç yönelmiyor. Sanki iş tamamlanmışorada bitiyor. İşte buradaki sürekli mesleki gelişim ve yaşam boyu öğrenme

181

Page 189: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

mesleki yeterliğin sürekli gelişimi programı daha önceki arkadaşımızın anlat-tığı gibi ruhsat sahibi olmuş veya meslek sahibi olmuş kişinin, meslek men-subunun mevcut bilgilerini yani daha önceki becerilerini, yeteneklerini, ye-terliklerini korumak hatta geliştirebilmek amacıyla yapması gereken bir öğ-renme faaliyeti anlamındadır. Peki bu zorunlu mudur. IFAC bunun zorunlu ol-madığını söylüyor ama şunu belirtiyor sürekli mesleki gelişim; meslek odala-rı, üye odalar tarafından mutlaka teşvik edilmelidir.

Peki mesleki gelişimin sonunda ne olacak. Tek bir ulaşılmak istenen noktameslek mensubunun sürdürülebilirliğinin sağlanması değişimlere ve farklıaçılımlara yaklaşabilmesi, geride kalmaması. Bu nedenle bunun sürekli geli-şimin yapılmasını tavsiye ediyor. Ancak tabii ki şöyle bir şey var meslekmensubu bu sürekli mesleki gelişimi kabul etme veya katılmak zorunda de-ğildir diyor. Ama meslek kuruluşları bunu teşvik etmelidir. Peki başka bu-nunla ilgili yapması gereken odanın meslek kuruluşunun eğer sürekli mesle-ki gelişimle ilgili bilgiler, kayıtlar ve benzer bilgi ihtiva eden unsurlar varsaburaya yönelecek olan meslek mensubunun bu unsurlara çok kolay ulaşabil-mesini sağlamalı veya bu mesleki gelişimi oluşturacak olan eğitimleri oluş-turması gerekir diye bir başlık atıyor. Amaç zorunlu tutmadan ama eğer eği-tim olmazsa diğer meslek mensuplarından değişime uymadığı için geri kala-cağını vurgulamak istiyor.

Bunun dışında ilave olarak bir başka konuysa denetçiler için yeterlik şartlarıdediğimiz bir farklı konu. Burada da çok kısaca bundan bahsetmek istiyorum.Meslek mensubu olmuş bireylerin denetçi olmasının önünde herhangi bir en-gel olmadığını ve bunun bir denetçinin olabilmesi için mesleki beceri, mesle-ki temel bilgi, mesleki değerler, davranışlar, etiklere sahip olması gerektiğinive üç yıllık bir staj süresinin çalışma süresinin olması gerektiğinden bahsedi-yor ve bunun dışında meslek mensubu olarak elde ettikleri mesleki beceri, te-mel bilgi, davranış ve etik konularından daha duyarlı daha yüksek düzeyde birbilgiye sahip olması gerektiğini vurguluyor. Evet uluslararası muhasebe stan-dartları bu yedi başlık altında toplanmış. Peki bunlara baktığımız zaman ülke-mizdeki unsurları karşılaştırdığımız zaman, ülkemizdeki durumları karşılaştır-dığımızda aradaki farklar veya benzerlikler nelerdir. Şöyle bir kısaca baktığı-mızda. Staj programına mesleğe eğitim programına giriş şartlarında aynı birdurum söz konusu. Mesleki beceri, mesleki temel bilgi, mesleki değerler dav-ranışlar konusunda uzaktan eğitim, stajlara verilen zorunlu eğitim, yeterlik sı-navlarına ilişkin verilen eğitimler, gibi çalışmalar bu standart düzeyinde bireğitim verildiğini gösteriyor. Bunun yanında biraz öncede arkadaşımızın bah-

182

Page 190: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

settiği gibi stajyerlere ilişkin ciddi ve stajyerlerin eğitimi sağlayacak çok iyiprojeler söz konusu. Burada son söylemek istediklerim eğer standart böylebir meslek mensubunu istiyorsa biz veya üye kuruluşlar. Meslek mensupları,üniversiteler ne yapabiliriz şuraya baktığımızda çok temel üç nokta sanki kar-şımıza çıkıyor. Birincisi sürekli mesleki eğitim, yaşam boyu öğrenme bu di-siplinin meslek odaları, üye kuruluşlar tarafından mutlaka bireylere, meslekmensuplarına teşvik edilmesi, yönlendirilmesi gerekir. İkincisi staj süresininetkin duruma getirilmesi, eğitim ve izleme. Staj süresinde burada eğitim veizleme derken kastedilen rehber kişilerin çalışanların veya meslek mensupla-rının stajyere verdikleri eğitimin izlenmesi ve bu kişilerin de yaşam boyu eği-tim aracılığıyla yani rehberlerin de rehberlik eğitimini alması gerektiği altıvurgulanıyor.

Son olarak da tabii ki istenen şu bütün meslek mensubu adaylar bu süreklimesleki eğitim yaşam boyu öğrenme konusuna ilgi göstersinler ve bu konu-da çaba sarf etsinler ama sabahta bahsedildiği gibi binlerce sayfa okuyabile-cek zamanımız yok, haklısınız ama bunun bir şekilde yapılması gerekiyor. Be-ni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

183

Page 191: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

184

Page 192: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

185

Muhasebe Eğitim Standartları ForumuSerbest Tartışma

Page 193: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

186

Page 194: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Rıfat T. NALBANTOĞLUOturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi – TESMER Sekreteri

- Evet değerli arkadaşlarım Sayın Hocama teşekkür ediyoruz. Uluslararasıeğitim standartlarının Türkiye’deki uygulamaları ve karşıtları konusundakigörüşlerini bizlerle paylaştığı için. Evet eğitim standartları konusundaki bugörüşlere ilave görüş ortaya koymak isteyen, görüşlerini paylaşmak isteyenarkadaşlarımın isimlerini alayım ben. Evet yedi arkadaşımıza söz vereceğiz.Ve sonra toparlayacağız. İlk söz Mesut Yaşar Aksoy’un.

Mesut Yaşar AKSÖZ

- Teşekkür ediyorum Sayan Başkan Mesut Yaşar Aksöz. Amasya Oda’sından.İkincisi düzenlenen muhasebe formu için şahsım ve Amasya odası adına,TÜRMOB’a, akademisyenlere ve katılımcılara teşekkür ediyorum. Ben soru-dan daha çok bir önerimi belirtmek için söz aldım. Ön yeterlik aşamasıyla il-gili çalışmalar çok güzel. Ve yeterli buluyorum. Yeterlik aşamasındaki mes-lektaşın sürekli eğitimi ile ilgili bir önerimi açıklamak için söz aldım. Burayagelmeden önce bir hafta önce mimar mükellefimden bir şey öğrendim. Onun-la ilgili bunu aktarmak için söz aldım. 2007’den itibaren mimarlar kendi bü-ro tescil belgelerini alabilmek için artık sürekli eğitime başladıklarını, buamaçla 1980 öncesi mezun olanlara muafiyet getirildiği, ama 1980 yılındansonra mezun olanlara mezuniyet yılına göre belli bir puan, sonra her yıl uy-guladıkları projelere belli bir puan ve o yıl uyguladıkları, katıldıkları seminer-lerden belli bir puan alaraktan 60 puanı tamamlayan meslek mensuplarının biryıl sonraki büro tescil belgelerini almaya hak kazandıklarını söyledi.

Dolayısıyla bunu da kendi meslek yasamıza uygulamaya çalışırsak işte1990’dan öncesini muaf tutup sonrasındakilerin en azından yıllara göre mes-lek mensuplarının çalışmış yıllara göre belli bir puan, sonrasında SSK yadavergi dairelerine teslim ettikleri raporlara belli bir puan, kendilerinin mesle-ki, yalnız burada bir şey söyleyeyim mesleki programlarını bölgelerinde yap-mışlar tabii tamamlayamayan başka bölgelere de kayabilir. Öyle bir kolaylıkgetirmişler. Bölgelerinde yada Türkiye’de, yada uluslararası sempozyumlara,seminerlere katılımları belli puan olaraktan işte 60 puanı tamamlayan meslekmensubu bir sonraki yıl büro tescil belgesini almış oluyor. Alamayan askıdakalıyor böyle bir önerim. Kişisel gelişim artı ön yeterlik aşamasıyla ilgili, sü-

187

Page 195: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

rekli eğitimle ilgili böyle bir program bizim içinde yapılabilir mi diye. Bununbir faydası daha var bütün konuşmacılar İbrahim Akel, Orhan Çelik ve ErdalÖzkul’un da değindiği gibi ve özellikle İbrahim Akel’in değindiği bir konuvardı. Biz burada gerçekten ufuklarımızı açan bu seminerleri, forumları konu-şurken yaşarken bu sinerjiyi şu an B formlarıyla meşgul olan diğer mensup-larımıza yansıtamıyoruz. Sonuç itibariyle işte onların da bu seminer vesilesiy-le böyle şeylere katılmasını da sağlarız diye düşünüyorum.

Melahat ÜNLÜ

- Antalya. Merhabalar. Bu formun düzenlenmesinde başta TÜRMOB yöne-tim kurulu olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Son derecede yararlı olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz dönemde TÜRMOB, TES-MER aldığı bir kararla yeni bir uygulama başlatmıştır. Bu karara göre odala-rın düzenlemiş olduğu kurslara katılan stajyerlerin staj süreleri üç ay kısaltıl-mıştır. TÜRMOB, TESMER böyle bir kararı niçin almıştır. IFAC bile der kistaj süresi en az üç yıl olmalıdır. Eğer amaç eğitim ise tüm stajyerler için fır-sat eşitliği söz konusu değildir. Çünkü ücretini ödeyip odalarda kurslara ka-tılabilen stajyerler bu uygulamadan yararlanabilmiştir. Zorunlu olmadığı içiniş vereninden izin alamayan stajyerlerde bu uygulamadan yararlanamamıştır.3568 sayılı yasaya göre staj süresi kesintisiz yapılır denmektedir. Eğer amaçeğitimse bu staj süresi kısaltılmamalıydı, bu zorunlu olmalıydı ve tüm stajyer-lerin bu uygulamadan faydalanması sağlanmalıydı. Soruma gelince bu uygu-lama devam edecek midir, veya ne zamana kadar devam edecektir, ikincisiacaba TÜRMOB, TESMER odalarda alınan bu eğitimlerin yeterli olup olma-dığıyla ilgili bilgi sahibi midir.

Bir diğer konu sürekli uzaktan eğitimle ilgili elektronik ortamda stajyerlerineğitimi ile ilgili sürekli eğitimde, stajyerlerin eğitiminde amaçlananın, hedef-lenenin yeterince ulaşılamadığını düşünmekteyim. İki boyutu var bu olayın.Birinci boyutu stajyerler açısından. Stajyerler bu konuda oldukça sıkıntılıdır-lar. Birincisi CD’leri kurmakta sıkıntıları söz konusudur. İkincisi bu CD’lerinücretleri oldukça yüksektir. 300-350 gibi rakamlar söz konusudur. Bunun ol-mamasını kesinlikle savunmuyorum. Mutlaka uzaktan sürekli eğitim devametmelidir ama TESMER açısından şunu düşünüyorum. Ben stajyerlerle soh-bet ettiğim zaman biz bu CD’leri kurduğumuzda kendi kendine bilgisayarıçalıştırıyoruz, konuları anlatılıyor ancak sınav yapılırken başında bulunmamızgerekiyor o arada da arkadaşımı çağırıyorum, bürodaki bir başka arkadaşıma

188

Page 196: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

soruyorum cevaplandırıyorum diyor. Benim önerim eğer bu zorunlu eğitimdevam edecekse bunu odaların eğitim kadrolarıyla yapılması gerektiğini dü-şünüyorum, örgün eğitim şeklinde yapılması gerektiğini düşünüyorum. Sizinde bildiğiniz gibi teorik bilgi ile pratik bilginin birlikte alındığı zaman dahakalıcı olduğunu düşünmekteyim. Teşekkür ediyorum.

Necdet TOR

- Teşekkür ederim. Sayın Başkan izninizle notlarıma bakmam için oturarakcevap vereceğim özür dilerim sorumu soracağım veyahut ta belli katkılarımolacak. Bu nedenle özür diliyorum. Ben Ankara Serbest Muhasebeci MaliMüşavirler Odasında mesleki sorunlar komitesi üyesiyim. Bu nedenle dün vebugünkü konuşmacıları yakından izledim. Bugünkü konu TÜRMOB’un dü-zenlemiş olduğu muhasebe mesleğinin gelişmesinde yeni ufuklar. Tabii kiTÜRMOB’un bu şekildeki girişiminden dolayı kendilerini kutluyor, buradatoplanan meslek mensubu arkadaşlarımıza da üst düzeyde programlı bilgivermelerinden dolayı teşekkür ediyorum. Ancak İkinci Türkiye MuhasebeFormu olması nedeniyle, konumuzun muhasebe olması son derece doğal. An-cak bu muhasebe mesleğinin gelişmesinde yeni ufuklar yerine muhasebe tek-niğinin gelişmesinde yeni ufuklar şeklinde ifade edilmiş olması bence dahamantıklı olacaktır. Gerek dünkü gerekse bugünkü konuşmacılar sayın öğretimüyeleri muhasebe tekniklerini izah ederken genelde muhasebe mesleği şek-linde yorumlar yaptılar. Bugün bizi temsil etmekte olan TÜRMOB TürkiyeSerbest Muhasebeci Mali Müşavirler Yeminli Mali Müşavirler bunların tü-münü kapsamaktadır. Bu iki günlük forum sadece ve sadece muhasebecilerikapsamış olması beni son derece üzmüştür. Zannediyorum ki aramızda bulu-nan bir çok mali müşavir, yeminli mali müşavirlerin de sadece muhasebeciolarak anılmasından dolayı onların da üzüldüğünü düşünüyorum.

Türkiye’de ve dünyada serbest muhasebecilik veya mali müşavirlik mesleği-nin uygulaması içerisinde mali kelimesi Arapça’dan gelen esasında finanskarşılığı olan bir kelimedir. Bunun içerisinde finansal danışmanlık, denetimdanışmanlığı, muhasebecilik, hatta gümrük mevzuatı, dış ticaret, yönetim gi-bi bir çok konuları kapsamakta. Zaten anlatımcılar da bu konuyu dünden bu-güne hepsini anlattılar ama hepsini muhasebe başlığı altında anlatmış olmala-rını da yanlış buluyorum. Bundan sonraki mesleki hayatımızda gerek TÜR-MOB gerekse TÜRMOB’a bağlı müşavirler odası zaten zannediyorum ki Av-rupa Birliği süreci içerisinde bunların tek unvan altında toplanabilecek şekil-

189

Page 197: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

de organize edileceği de gündemdedir. Bu olayları sadece meslek mensubu-nun muhasebeci olarak anılması yerine bunun mali müşavir olarak anılmasıve kendi içerisinde gruplandırılması halinde meslek mensuplarının daha çokbu konuda hem gelir hem de prestij sağlayacaklarını düşünüyorum. Sayın Tu-ba Hanım kendi anlatımlarında son derece konuyu net ve güzel izah etmiştir.Kendi ihtisas alanı dışında denetim yaparken vergi, muhasebe veyahutta yö-netim konularında diğer uzman kişilere baş vurduğunu ifade etmiştir. Şimdibizde meslek mensupları olarak kendi içimizde ne kadar çok ihtisaslaşırsaktıpkı doktorlar gibi branşlaşırsak, ihtisaslaşırsak bu meslekte hem gelir düze-yimizi, hem de prestijimizi artıracağımızı düşünüyorum, saygılarımla arz edi-yorum.

Çağrı KARAPINAR

- Çağrı Karapınar, Ankara. II. Ana Oturumun başlığı gereği muhasebe eğitimstandartlarını değerli üstatlarımın sunuşlarını heyecanla izledim ve notlarımıaldım. Benim bir sorum ve önerim olacak. Sorum mesleki içi zorunlu eğitimile ilgili. Meslek içi zorunlu eğitim ortak bir muhasebe dilinin oluşturulması,nitelikli meslek mensuplarının çoğalması ve diğer bir ifadeyle uygulama bir-liğinin sağlanması açısından kaçınılmaz bir zarurettir. Bu bağlamda zorunlueğitime katılmamanın yaptırımı ne olacaktır ve ne olmalıdır, bu konuda nelerdüşünülüyor. İnanıyorum ki zorunlu eğitim ifadesi şık bir ifade değil. Gönülisterdi ki buna hevesli eğitim diyelim ama bu ifade de en masum ifadeyle çokiyimser kalacak. Önerim meslek mensuplarının sahip oldukları ruhsatların de-recelendirilmesidir. 3568 sayılı yasanın ikinci maddesinde de bu derecelendir-menin net olarak açıklanması gerekir. Bu konuda örnek vermek istiyorum.Meslek kanununun ikinci maddesinin a ve b bendinde sayılı görevleri yapa-bilen serbest muhasebeci ve mali müşavir ruhsatlarının 1, 2, 3 biçiminde de-recelendirilmesi.

Birinci dereceye sahip olan ruhsat sahiplerinin kanunun a ve b bendindekitüm maddeleri yapabilmekle birlikte ofis açma yetkisinin tanınması. İkincidereceye sahip ruhsatların rapor yazabilme yetkilerinin sınırlandırılması.Üçüncü dereceye haiz ruhsatların ise rapor yazma yetkisinden istisna edilme-si. Bu önerimdeki en büyük etken meslek içi zorunlu eğitimin bir yaptırımı ol-ması ve bu sınavların üç ile beş yıllık bir zaman dilimi içerisinde tekrarlanma-sıdır. Bunun neticesinde elde edilecek sonuç bana göre mesleki bilginin sağ-lamlaşması, akademik düzeyde bilgi birikimine sahip meslek mensuplarının

190

Page 198: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

çoğalması ve doğal olarak nitelikli meslek mensuplarının mesleğin değerinive saygınlığını artırması olacaktır. Saygılar sunuyorum.

Erdinç ÖZDİL

- İsmim Erdinç Özdil, TESMER Ankara Şubesi saymanıyım. Öncelikle bu fo-rumu düzenleyen ve emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Şimdieğitimi konuştuk, mesleki eğitimi. Bunun süreçlerini tartıştık, ben bununla il-gili birkaç sorum ve bazı önerilerim olacak. Adayın mesleğe katılımındaki enönemli kısım stajını bilfiil yaptığı iki yıllık staj. Buruda stajların bir kısmı fiiliolarak stajlarını gerçekten orada yapmıyorlar ama biz odalar olarak komis-yonlar olarak denetimlerimizi yapıyoruz. Bu bir kenara. Birde staj yönetme-liğinde açık bir hüküm var. Meslek mensubu yanında staj yapan aday meslekmensubunun, mesleki bilgisini, becerisini, mesleki deneyimini kazandırmak,ona eğitim çalışmalarını vermek, onu çeşitli dönemlerde sınava tabi-i tutmak, onu değerlendirmek ve gözlemlendirmek durumunda fakat meslekmensupları da bu yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmiyorlar. Benimburada önerim öncelikle yanında staj yapılabilecek meslek mensuplarının ön-celikle en az üç yıl veya beş yıl süreyle sınırlandırılabilir. Mesleği icra etmişolmaları gerekiyor. Çünkü ruhsatını aldıktan sonra bir meslek mensubununbüro açtığını düşündüğünüzde hemen yanında daha yeni sınava girmiş kendi-si yeni meslek mensubu olmuş yanında da yeni bir stajyer alıp aday meslekmensubu yetiştirebiliyor. TESMER’in, Orhan Hoca da süreci ifade etti mes-lek öncesinde meslek esnasında, sonrası esnasında o süreçteki eğitimle ilgilimateryallere işte kurslar, CD’ler,sınavlar teorik anlamda yeterli fakat stajye-rin, iki yıllık stajını bilfiil mesleğin asıl mutfağında doğru yapıp yapmadığınıtest edecek, yazılı sınavın dışında sözlü mülakat şeklinde adayın bu iki yıllıksürecini nasıl geçirdiğini, nasıl değerlendirdiğini onunla ilgili bir rehber öne-rimiz var. Bu rehber önerisi güzel bir şey ama yazılı sınav nedir yedi tanedersten sınava giriyorlar, kursa geliyorlar, çalışıyorlar zaten belli bir düzeydede lisans düzeyinde eğitim almışlar. Sınava çalışıp belki de ezberleyip dahaönceki çıkmış sorulara yönelik çalışmalar yapıp yedi tane dersten başarılı ola-biliyorlar. Zaten yanında çalıştığı meslek mensubu da ona 90 veya 100 diyesembolik bir puan veriyor ortalama olarak 60’ı tutturuyor. Burada o iki yıllıken önemli sürecin verimli geçirilip geçirilmediğini test edecek bir mekaniz-ma yapılabilir mi, bununla ilgili neler yapılabilir onu öğrenmek istiyorum.

191

Page 199: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Muzaffer ERÇELİK

- Öncelikle bu forumu düzenleyen tüm yöneticilerimize teşekkürlerimi ileti-yorum ve tüm meslektaşlarımı saygıyla selamlıyorum. Bu mesleğe gönül ko-yan, mesleğini yapan buradan geçimini sağlayan biz meslek mensupları içingenel olarak odalarımızın çabalarıyla belirli konularda ve zamanlarda yapılanseminerleri bir yere kadar yeterli görüyorum. Çünkü odalar kendi yörelerin-de, kendi çabaları veya üniversitelerin de katılımıyla bir yere kadar bu işi ya-pabiliyorlar. Ancak mesleğin uluslararası açılımlarının da gündeme geldiği bugünde yeni mesleki standartların ve Türk Ticaret Kanunu’nda gündeme gel-mesiyle meslek örgütümüz TÜRMOB’un tüm ülkeye yayılmış merkezi birprogram çerçevesinde tüm meslektaşları kapsayan ve zorunlu katılım olan vebunun da sürekli hale getirilmiş olan bir eğitim sistemini özlüyorum. Odala-rın yaptığı çalışmalar zorunlu olmadığı için ve bizim mesleğimiz gerçekten za-man fukaralığı anlamında bizi çok yorduğu için katılımlar çok az sayılarla ger-çekleşmektedir ve bu konunun üstatları genelde Büyük şehirlerimizdekiokullarımızda mevcuttur genel anlamda. Bunun için sadece İstanbul, Ankaragibi büyük şehirlerimizde ve sadece belirli kesimlerin katılabildiği eğitim, se-miner forum çalışmaları yerine tüm ülkeye yayılmış sürekli bir eğitimin TÜR-MOB destekli olarak yapılması gereğini arz ediyorum. Teşekkür ederim.

İdris YILMAZ

- Efendim İdris Yılmaz Ankara. Ben önce bu salonda bulunan, bu saatte busalonda bulunan dayanıklı meslektaşlarımızı tebrik ediyorum, Ankara dışın-dan gelenlere hoş geldiniz diyorum ve bu çalışma ve emek için herkese say-gılar sunuyorum. Efendim benim şöyle bir şansım var biraz önce Orhan Ho-ca anlatırken dikkatle izledim muhasebe mesleğinin son aşamasını yeşil çiz-giyle gösterdiler güzel, şık hoşuma gitti biraz da renklendirdi belki. Yalnızmuhasebe mesleğini tabii bu saatte aç mideyle tanımlarken biraz zorlanaca-ğız elbette. Ancak ben şunu ilave etmek istiyorum. Şimdi bu birazda belkirenklendirmek adına söylenecek bir durum. Benim öyle bir haddim yok el-bette. Muhasebe mesleğinde cennete gidebilme olayına ben biraz takıldım.Şimdi bildiğiniz gibi muhasebeci meslektaşımızı yanlışlıkla cennete atmışlar,sonra yanlışlığı fark etmişler, demişler ki senin ne işin var cennette senin gi-deceğin yer mutlaka cehennem olmalı demişler, olmaz demiş benim buradakalmam lazım vs. dışarı atarlarken bir dinleyin ama beni demiş neden cenne-te girdim biliyor musunuz çünkü ben bir avukat öldürdün demiş.

192

Page 200: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Dolayısıyla bizim şimdi mesleğimiz gerçekten zor, bazı günahları olan birmeslek, bir çok şeyleri, biz bunları bizzat yaşadık, benim şansım da Velide-deoğlu’nu da tanıyorum, şu anda Ali Metin Polat’ı da tanıyorum hepsiyle ça-lışma tanışma fırsatlarımız oldu. Stajla ilgili söyleyeceklerim şunlar. Bizlerbelli bir noktaya geldik gidiyoruz, belki de bundan da korkmamak lazım. Ye-şil çizgiye de gelmiş olabiliriz, bir çok arkadaşımızı da kaybettik ancak du-rum şudur. Mesleğimizin gelişebilmesi için çok etkili bir noktaya gelebilme-si için anlatılanları dikkatle dinledik ancak stajyer çok önemli bir noktadır.Ben daha önce bir televizyona telefonla katıldım, Sayın Ali Metin Polat’a dabunu ifade ettim. Tüm oda başkanlarına, üst yönetim olarak TÜRMOB yöne-ticilerine ifade ediyorum. Önce meslektaşın yurtsever olması gerekiyor. Yurt-severlik duygusunu aşılamamız gerekiyor. Rehber dediğimiz yani biz meslek-taşlarımızın başta yurtseverlik hatta önce insanlık, önce insan sonra meslekdiye baktığımız zaman önce insan olacak yurtsever olacak, meslek sonra ge-lebilecek. Bu rehber arkadaşlarımız yani meslek mensubu arkadaşlarımızıneğer bunu stajyer arkadaşlarımıza verirlerse bir çok noktada bazı şeyleri aş-mış olacağız. Bu nedenle stajla ilgili bunların bir öneri halinde iletilmesi,TÜRMOB yöneticilerinin bunu dikkate almasını arz ediyorum. Hepinize say-gılar sunuyorum.

Rıfat T. NALBANTOĞLUOturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi – TESMER Sekreteri

- Teşekkür ederiz efendim. Şimdi değerli arkadaşlarım son birer dakikalık birtur yapacağız sonra kapatacağız. Buyurun.

İbrahim AKELSMMM

- Değerli katılımcılar ben bu arada Çağrı Karapınar’ın da sorusunu cevapla-mak istiyorum. Şimdi biz bu odalar kurulduğu dönemde pek çok odalarımızınürettiği sloganlar vardı. Bizim Mersin odasının da söylemi vardı. Mesleki ge-leceğimiz dayanışmaya ve geleneklerin yaratılmasına bağlıdır diye bir şiaredindik. Şimdi elbette büro tescil belgeleriyle ilişkilendirilmelidir dedim ben.Açılımını yapmadım çünkü yasal zemini yok tabii ki büro tescil belgelerinin

193

Page 201: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

vize edilmemesi ile ilgili olarak sürekli ve zorunlu eğitime katılmayan kişile-rin. Ancak biraz önce Mesut Yaşar Aksöz arkadaşımızın da söylediği gibi mi-marlar odasının yasal zemini var demek ki ruhsatı onaylamıyor. Bu bağlamdayasal zemin ileride yaratılır. Dün bakanımız da aynı şeyi söyledi. Siz doğruolanı yapın yasalar bir şekilde bir şekilde düzenlenir. Önemli olan doğruyu vegüzeli yakalamak demişti. Bizlerde yasal zemini olmamasına rağmen bu ge-leneği başlatmayı düşünüyoruz. En azından büro tescil belgelerini belki vizeetmeme olayı değil de büro tescil belgelerine meslek mensubunun sürekli vezorunlu eğitime şu kadar saat katıldığı ifadesi yazılarak onaylanabilir. Bu dameslektaşımızın diğer meslektaşlar karşısında, iş çevreleri karşısında artı pu-an almasını veya kendisine olumlu gözle bakılmasını sağlayacaktır. Buradabağımlı sorunu belki gündeme gelecektir. Onlara da sertifika benzeri şeylerdüşünülebilir diye düşünüyorum.

Yrd. Doç. Dr. Orhan ÇELİK

- Ben aldığım sorulardan veya değerli katılımcıların ifade ettiği soru ve yo-rumlardan anladığım en önemli şey meslek mensuplarımızın zorunlu eğitimehazır oldukları ve bunun çok önemli bir destek bulacağı konusunda bir fikiredindim. Hatta bunların zorunlu olması konusunda bir takım görüşler vardı.Bunların tartışılması gerektiği söylendi. Bu bizim hem akademik kimliğimlesöylüyorum hem de TESMER’deki bu anlamda projeyle ilgili yaptığım kat-kıyla ilgili olarak söylüyorum bu bizim açımızdan çok sevindirici bir gelişme-dir. Sorulardan süzerek aldığım şeylerden biri bu. Bunun dışında etimolojikbir takım tartışmalar vardı onlar çok belki burada yeri değil, belki daha son-raki toplantılarda tartışılabilir. Muhasebeci kime denir, mali müşavirle muha-sebeci arasındaki farkı tartışmak etimolojik bir takım sonuçlara götürür bizi.Beni doğrudan ilgilendiren soru Melehat Hanımın sorusuydu. Melehat Ün-lü’nün Antalya’da ifade ettiği soruydu. Staj süresinin kısaltılmasına ilişkindüzenleme üç aylık bir avantaj sağlamasının kaldırılmasını, bunun fırsat eşit-sizliği yarattığı konusunda bir yorum vardı. Doğrudan fırsat eşitsizliği deme-di ama bu anlama gelebilecek bir yorumdu. Bu doğal olarak benim alanım de-ğil ama söylemek istediğim şey sadece uluslararası düzenlemeler de bunamüsaittir. Yapılan bu tür eğitimlerin tamamının paralı olması bir maddi karşı-lığının olması söz konusu değil. Odalar çerçevesinde bunların ücretsiz olanla-rının da düzenlenmesi söz konusudur. Ki benim bildiğim bazılarına katıldığımbir çok toplantı var. Bunlar tabii ki izlenmesi gerekiyor. TESMER’de zaten

194

Page 202: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

bu eğitim programlarını kabul ediyor. Kabul ettiği programların staj süresin-den indirilmesi söz konusudur. CD’lerin kurulmasıyla ilgili ortaya çıkan so-run, sistematik bir sorun değil zannediyorum. Antalya’dan biz buna benzerçok önemli sorularla karşılaşmadık. CD’leri kuramayan arkadaşlarımızın bi-zim call center’ı aramalarını öneririm. Bizim call center’ımız sürekli bu tür birsorunla sık karşılaşmıyoruz ama benzer sorular, işte kuramayan işte CD’ninkullanımı ile ilgili sorunları olanlara yardımcı olmak için sürekli çalışıyorlarorada arkadaşlarımız görev yapıyorlar. Onlara başvurabiliriz. Ama söylediği-niz bu sorun sistematik bir sorun değil, çok sık karşılaştığımız bir sorun değil,sanırım sizin de Antalya’da çok sık gördüğünüz bir sorun değildi. Etrafınızda-ki bir iki stajyerle ilgili veya bir stajyerle ilgili bir sorundur.

Ücretleri ile ilgili olarak ifadeniz vardı. Stajyerlerin bunu kendi kendine çalı-şıp yani bilgisayarı açık bırakıp CD’lerini çalıştıktan sonra gelip düğmelerinebasarak gittiklerini ifade ettiniz. Bu tamamen kişisel bir şeydi. Eğitim almakistemeyen kişiye ön yargılı kişiye eğitim verilebilmesi, bir şeyin anlatılabil-mesi çok zor bir şeydir. Konuların sonundaki soruların ortak bir şekilde ya-pılması veya tek tek yapılmasının pratik olarak bizim açımızdan şu aşamadasorun taşımadığını söyleyebilirim. Önemli olan oradaki eğitimin içerilmesidir.Aday meslek mensuplarının onun farkında olmasıdır. Yoksa kişisel olarak bi-risi daha fazla faydalanabilir, birisi daha dolaylı yoldan faydalanmama yö-nünde ön yargılı davranabilir. Sorularla ilgili olarak söylemek istediğim şeybunlardı Sayın Başkan.

Yrd. Doç. Dr. Erdal ÖZKOL

- Sorularla ilgili baktığımda sürekli eğitim konusunda bir soru vardı. Süreklieğitimin yaşam boyu eğitimin zorunlu olması. IFAC’da bu işin zorunlu olma-yacağını, olamayacağını, bireyin çeşitli mesleki becerilere sahip bu bireyinbunu kendisinin karar verebileceğini söyledi. Dolayısıyla zorunlu eğitim bi-raz itici geliyor. Zorunlu eğitim. Ama olması gerekir. Peki bunun ne olmasıgerekir böyle bir eğitimin birincisi yararlı, eğitim için yararlı olması gerekir,mesleğin sahibi olan kişinin eğitimine öğretimine. İkincisi bu tür bir eğitiminölçülebilmesi gerekir. Üçüncüsü ise bu eğitimin gerçekten yetkili bir kişi ve-ya kurum tarafından da doğrulanabilmesi gerekir. Aksi takdirde sadece bir za-man, zamana eş değer bir süreden öteye gidemeyecektir. Bir ikinci söyleye-ceğim de stajla ilgili rehberle ilgili sorunda evet IFAC der ki rehber denen ki-şinin, meslek mensubunun denetlenmesi, hatta belli zamanlarda rapor verme-

195

Page 203: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

si gerekir. Dolayısıyla bu kişinin veya bu rehberin de eğitilmesi gerektiğinisöyler. Teşekkür ederim.

Rıfat T. NALBANTOĞLUOturum BaşkanıTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi – TESMER Sekreteri

- Evet sevgili arkadaşlarım öncelikle değerli ar-kadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bizimle pay-laştıkları bilgiler için sizlere teşekkür ediyorumbizimle paylaştığınız zaman için. Müsaade eder-seniz biz bu programda yazılı şeyi, bizden son-raki oturum 14’de başlayacak, sadece yedi daki-ka geçtik o süreyi bir üç dakika daha sizden ri-ca edelim. On dakika gecikmeyle kürsüyü tes-lim edelim.

Bu söz alan arkadaşlarımın üzerinde durduğu te-mel mesele işte zorunlu meslek içi eğitim, bu-nun planlanması, programlanması, bunun yaptı-

rımlarının neler olabileceği falan meselesi konusunda. Şimdi bir işe başlarkenişi gerçekten o işin oturması noktasında çok hoş, kulağa hoş gelmese de zo-runlu tutabilirsiniz. Yani bir mekanizmayı oturtana kadar zorunlu yapabilirsi-niz bazı işleri. Bunun içinde kimi yaptırımlar geliştirebilirsiniz. Sevgili arka-daşımın mimarlar için verdiği örnekte olduğu gibi. Değerli arkadaşımın belkizorunlu eğitim gündeme gelirse işte büro tescil belgeleri gibi farklı argüman-lar geliştirilebilir. Ancak sevgili arkadaşlarım bu mekanizma, bu eğitim çalış-ması, yani meslek içi eğitim çalışması sürekli yaşam boyu eğitim alt yapısıy-la kadrosuyla TÜRMOB’da ve Temel Eğitim Staj Merkezinde hazırlanmak-ta, bitmekte bunun işte en iyi örneklerinden bir tanesi belki de somut insan-ların hissedebileceği en somut örneklerden bir tanesi, sayın hocamın konuş-ması sırasında bahsettiği en son bütün programları tespit edilmiş, konuları tes-pit edilmiş 300 tane ülke çapında görev yapacak eğitimci arkadaşların artıkişe başlamış olması ve önümüzdeki en geç Eylül ayından itibaren de bu çalış-manın tamamlanmış olması olacak.

Şimdi ben müsaadenizle bir görüşümü paylaşmak istiyorum sizinle. BenTÜRMOB’da görev yaptığım 1992 yılından bu yana Sayın Genel Başkanı

196

Page 204: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Yardımcım Masum Türker’le birlikte hep stajyer işiyle, eğitim işiyle uğraş-tım. Temel Eğitim Staj Merkezinin kurulduğu günden beri sekreterliğini ya-pıyorum, ve bu stajyerlerin geçtiği süreci, yaşadıklarını gerçekten çok yakın-dan biliyorum ama bu eğitime katılıp katılmamanın yaşam boyu eğitimdenbahsediyorum, yaptırımı ne olacak sorunuza benim verebileceğim bir cevapvar sevgili arkadaşlarım. İş kaybedeceksiniz, acayip iş kaybedeceksiniz.Çünkü müthiş bir nesil geliyor, müthiş çalışkan, okuduğunu anlayan çalışan,müthiş bir stajyer nesli geliyor arkadan yani. Bundan daha önemli bir yaptı-rım olabilir mi? 1992 yılında Gazi Üniversitesinde sınavların yapıldığı yerler-de Sayın Türker’le birlikte, sayın Bakanımızla birlikte dolaşırdık. Şimdi za-man zaman yine sınavların yapıldığı salonlara gidiyoruz. Ben size bir şey söy-leyim stajyerin tipi değişti arkadaşlar. Tipi bile değişti yani. Gerçekten söy-lüyorum daha yakışıklı ve daha güzel oldular. Yani tipi bile değişti stajyerindolayısıyla bilgisi de, görgüsü de, mesleğe bakış açısı da. Çünkü bu mesleğiartık seçiyor. Hem de öyle bir seçiyor ki bir sürü zorluğu göze alarak seçiyor.Staja başlama sınavını kazanmak kolay mı arkadaşlarım onu kazanıyor, onauğraşıyor, ondan sonra o staj süreci, o zorunlu stajyer eğitimi kolay mı? Busüreçlerden geçiyor. Dolayısıyla en ciddi yaptırım bu olacak. Ama bu zorun-lu stajyer eğitiminde olduğu gibi sevgili arkadaşım Melahat Ünlü arkadaşı-mın verdiği örnekteki gibi stajyerler de yok mu var, demek ki varmış. Amaben tanımıyorum. O arkadaşlar öyle yapmaya devam etsinler, öyle çalışsınlar,bilgisayarı açık bırakıp gitsinler, hiç okumasınlar nasıl olsa gelecekler iki se-ne sonra. Görecekler okuyanla okumayanın farkını. Yaptırımı kendilerindehissedecekler zaten o zaman dolayısıyla bu işlerdeki en temel yaptırım yap-makta olduğumuz işle ilgili, yapmakta olduğumuz üretmekte olduğumuz işinkalitesiyle ilgili yaptırımlar mutlaka karşımıza çıkacak. Bundan daha ciddi biryaptırım olamaz diye düşünüyorum.

Temel Eğitim Staj Merkezimizin bu eğitim çalışmalarının dışında söz alan ar-kadaşlarımızın dile getirdiği konularda Türkiye çapında eğitimleri gerçektensürüyor. Bizden odalarımız da zaten Temel Eğitim Merkezinin çalışmalarınıdaha da aktif hale getirmek konusunda sürekli istekli davranıyorlar. Bizdenhem bizim genel olarak planladığımız hem de odalardan gelen talepler doğ-rultusunda yetişemediğimiz bize talep edilmiş ve cevaplandıramadığımız her-hangi bir ilde herhangi bir eğitim çalışması yoktur. Şu konuda bir eğitim isti-yoruz, şu konuda bir hoca istiyoruz deyip de cevaplanmamış, karşılığı gerçek-leştirilmemiş herhangi bir eğitim çalışması yoktur. Birde tabii ki bizim mer-kezi olarak planladığımız ve yaptığımız eğitim çalışmaları vardır bunun önü-müzdeki dönemdeki en sağlıklı yada en yaygın çalışması standartlar konusun-

197

Page 205: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

da olacaktır. Bu konuda arkadaşlarımız çalışmalarını aşağı yukarı tamamladı-lar. Bu konuda kitaplar, broşürler, standartları tanıtıcı dokümanlar ve bu eği-timi verecek arkadaşlar aşağı yukarı hazırlar ve bu anlamda da tekrar çıkarı-lacak ve tekrar illerimizde tek tek bu eğitimler yapılacak değerli arkadaşla-rım.

Son bir şeyi paylaşmak istiyorum sizinle sayın hocamın dediği gibi işte mu-hasebeci mali müşavir, muhasebe falan gibi kavramları tartışmak için belkişu an ne yer nede zaman ama ben sevgili üstadımın Necdet Tor üstadımın söy-lediğini anladığım kadarıyla şöyle söyleyeyim. Bu program herkesi ilgilendi-riyor. Zaten yeminli mali müşavir arkadaşlarımız da var. Yani KOBİ standart-larının kendilerini ilgilendirip ilgilendirmediği konusunda karar verecek deyeminli mali müşavir, mali müşavir, serbest muhasebeci, kimse ilgi duyan ar-kadaşlarım burada zaten ben tabii ki diliyorum ki daha fazla bu konulara ar-kadaşlarım ilgi duysunlar ama bu forum gerçekleştirdiğimiz bu ikinci forumböyle bir çalışmayı başlatmış olmamızın yani ilkini geçen yıl gerçekleştirdi-ğimiz bu forum çalışmasının ne kadar isabetli bir karar olduğunu bir defa çoknet bir şekilde ortaya koydu. Bu işi isabetli hale sizler katılımınız ve ilginizlegetirdiniz. TÜRMOB yönetimi olarak da hem şu andaki yönetim hem bun-dan sonra görev yapacak olana yönetim kurulundaki arkadaşlarım mutlaka vemutlaka bu forumların üçüncüsünü beşincisini, on beşincisini hem de dahageliştirerek, hem de daha büyüterek yapacaklar diye düşünüyorum. Üçüncüforum önümüzdeki sene bu zamanlarda İzmir’de yapılacak değerli arkadaş-larım. Bende İzmir’de yaşayan meslektaşınız olarak şimdiden hepinizi İz-mir’de üçüncü forumda mutlaka buluşalım diyorum, hepinizi İzmir’e davetediyorum. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım bundansonraki oturum Kalite Güvence Standartları konulu oturum 14.45’de başlaya-cak. Şimdi yemek yenecek.

198

Page 206: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

199

3. ANA OTURUM

Kalite Güvence Standardı

Page 207: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

200

Page 208: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Nail SANLIOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Sekreteri

- Değerli katılımcılar 2. Türkiye Muhasebe For-munun ikinci gününün son oturumunda berabe-riz. Yine katılım yerinde. Hepinizi oturumu aç-madan ve başlamadan önce kutluyorum ve şim-diden göstereceğiniz sabır için teşekkür ediyo-rum. Toplam beş oturumumuz var. İkinci Türki-ye Muhasebe Formunun son oturumuyla Foru-mu tamamlayacağız. İki gündür mesleğimizindünyadaki gelişmelerini, bizi bekleyen avantaj-larını ve tehditlerini, yapılan düzenlemelerini,teknik gelişmelerini, eğitimlerini, uluslararasımeslek örgütlerinin almış oldukları kararları ve

bizim uymamamız gereken şeyleri ilgili yetkili ağızlardan dinledik. Bu otu-rumumuzun konusu oldukça önemli olan IFAC’a bağlı üye ülkelerin yüküm-lülük beyannamelerinin kalite güvence konusunu hep beraber işleyeceğiz.ABD’de ve Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere; son zamanlarda hepi-nizin yakından izlemekte olduğu eş zamanlı olarak Türkiye’de bir benzerleriyaşanan engeller ve skandallar neticesinde dünyada mesleğin eğitimi, stan-dartları ve aynı zamanda mesleği icra eden üyelerin yaptıkları mesleki faali-yetleri denetleyen, kalitesini kontrol eden, bunun sonucunda kalitesini gü-vence altına alan bir takım yaptırımlar ve düzenlemeler getirilmeye başlandı.

Türkiye’de, bu uluslararası kuruluşların özellikle IFAC’ın üyesi olduğu içinbunları çok yakından izlemek, hayata geçirmek, bunlarla ilgili organizasyon-ları, yaptırımları, düzenlemeleri takip etmek ve uygulamak zorundadır. Ko-nuyla ilgili benimde bir sununum vardı fakat son oturum olması nedeniyleforum yöneticilerinin formatını bozmamak adına sunumumu yapmayacağım.Ancak, bu konuyla dışarıda bir yazılı metin dağıttım. Fakat konuyla alakalıolarak söylemek isterim 25-29 Nisan tarihlerinde İstanbul Odamızın yapaca-ğı muhasebe denetimi sempozyumunda ele alınacak olan bu konu hakkındakonuşmacı olarak yer alan kişilerden biriyim.

Şimdi kalite nedir? Hizmet kalitesi nedir? Kalite güvencesi kavramının ne an-lama geldiğini Araştırma Görevlisi Sayın Aysun Kapucugil’den dinleyeceğiz.Buyurun.

201

Page 209: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Kalite Nedir? Hizmet Kalitesi Nedir? Kalite Güvencesi Kavramı

Arş. Gör. Aysun KAPICIGİL

- Değerli katılımcılar hepinize saygılarımı sunu-yorum. Yapacağım sunumda temel olarak anla-tacağım şeyler kalite kavramı hizmet kalitesi vekonuyla ilgili olarak da denetim kalitesi kavra-mını açıklamaya çalışacağım ve kalite güvencesisteminin ne anlama geldiğini ve bir sistem ola-rak ne tür bileşenlerden oluşması gerektiği ko-nusunda açıklamalar getirmeye çalışacağım. Ta-bii bunun nasıl olduğunu ve nasıl uygulanabile-ceğine ilişkin açıklamaları da benden sonrakikonuşmacılarımız yapacağı için ben sadece kav-ramsal düzeyde açıklamalar getireceğim. Otu-rum Başkanımızın da özetlediği gibi burada iki

gündür de bahsediliyor. Son dönemlerde ortaya çıkan muhasebe skandallarınedeniyle 2004 yılından itibaren Uluslararası Muhasebe Federasyonu bazışartlar ve standartlar yayınlamıştır. Özellikle üyelerin yerine getirmesi gerek-li şartları özetledi ve yedi ana başlıktan oluşan kılavuzda birinci madde ola-rak kalite güvencesine yer vermiştir. Ve bununla paralel olarak da Uluslara-rası Denetim Standartlarında da kalite güvence kavramı ele alınmış ve ISO220 kodlu bir standart yayınlanmıştır. Daha detaylı olarak da uluslararası ka-lite kontrol standardı adı altında da sadece kalite güvence sisteminin nasıloluşturulacağına ilişkin bir standart bulunmaktadır. Bu standartların detayla-rını dediğim gibi benden sonraki konuşmacılardan alacağız. Benim yapaca-ğım sunumda özellikle kalite, hizmet kalitesi, kalite kontrol ve kalite güven-cesi kavramlarını açıklamaya çalışacağım. Ve denetim hizmeti de sonuçta birhizmet kalitesi ve kavramı olarak düşünülmesi gerekiyor. Biraz da denetimkalitesinin ne olduğuna ilişkin var olan çalışmalardan bazı bilgiler aktaraca-ğım ve özellikle bir hizmet kalitesi modelini bir sisteme, bir kuruma yerleş-tirmek için ne tür modeller var bunlardan bir kaçını da göstermeyi planlıyo-rum.

Öncelikle bu resme bakmanızı istiyorum. Bu aslında internet’te çok yayıldıbelki bir çoğunuz karşılaşmışsınızdır profesör Zihni Sinir projeleri diye geçerbu onlardan biri. Ve sandalye proceleri dikkatinizi çekerim diye geçmektedir.

202

Page 210: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Dikkat ederseniz burada çeşitli sandalyeler var. Mesela birincisi bacak bacaküstüne atma sandalyesi, hemen sağ üstteki kolu sevgilinin üstüne atma san-dalyesi, üçüncüsü bağdaş kurup gerine gerine oturma sandalyesi. En son kide en ilginci. Efendime söyleyeyim nerde kalmıştık gibilerden konuşma po-zisyonu sağlayan bir sandalye projesi. Aslında çok neşeli bir resim ama çokgüzel mesajlar içeriyor kalite anlamında. İlk gözümüze çarpan bunu kullanı-cısı açısından sandalyeleri kullanacak kişiler açısından onların isteklerini yeri-ne getirmeye yönelik tüm detaylar düşünülmüş. Bu kalite literatüründe kul-lanıma uygunluk olarak tanımlanmaktadır. Yani müşterilerin istek ve ihtiyaç-larına yönelik ürünlerin ve hizmetlerin sunulması anlamında. Diğer taraftanda bu ürün ve hizmetlerin sunulmasını ve müşterilerin ihtiyaçları doğrultu-sunda gerçekleştirilmesine yönelik de bu ürün ve hizmeti sağlayanların bak-tığı bir boyut var. Bu da tasarım kalitesi. Yani kalite dediğimiz zaman bir kul-lanıma uygunluk, ikincisi tasarıma uygunluk kavramlarından bahsetmek ge-rekiyor. Denetim kalitesinde de aslında bu iki taraf çok net değil. Yani sonuç-ta hangi taraf daha çok önemsenmeli. Kullanıma uygunluk tarafı mı, tasarımkalitesi mi, bunun değerlendirmesini yapacak kişi hizmeti ve ürünü sağlayantaraf ve bu taraf olduğu için de hem bir taraftan maliyetlerini düşünecek hemmüşterilerin veya bu hizmeti alacak kişilerin ödeyeceği fiyatı düşünecek vebunu dengelemeye yönelik bir strateji izleyecek. Acaba ne kadar isteklere yö-nelik ürünler geliştirecek ama sonuçta son kararı veren müşteriler ve denetimkalitesi anlamında da denetim mesleğinde de müşteriler kimdir diye baktığı-nız zamanda iki tane uç oluşmakta iki kutup oluşmakta. Biri hissedarlar vedevlet tarafı, diğeri de diğer paydaşlar diye özetleyebileceğimiz bankalarıniçinde bulunduğu taraf. Ve aslında tam olarak da kime yaranmak gerekir buda çok net olarak tanımlanmış değil.

Öncelikle ben kalite kavramı nedir, diye bazı tanımlar göstermek istiyorum.Kalite çok boyutlu bir kavram. Özellikle mükemmele ulaşma isteğinden or-taya çıkmıştır. İşte en güzel en iyi gibi sıfatların ötesi olarak tanımlanmakta vebu anlamda özellikle ürün kalitesine yönelik tanımlar yapan ve bu alanda ön-cü olarak sayılan kişilerin kalite tanımlarına yer vermeye çalıştım. Meselabunlardan birincisi Josef Yuran, kaliteyi amaca ve kullanmaya uygunluk ola-rak tanımlamış. Krozbi şartlara uygunluktur demiş, Deming, bu alandaki enönemli öncülerden biri en etkili öncülerden biri. O da müşterinin mevcut vegelecekteki ihtiyaçlarını sürekli karşılayabilmek demiş ve böyle gidiyor. Söz-lükte de bazı tanımları var. Aslında bütün tanımların ortak noktası beklentile-rin karşılanması ve aşılması. Dolayısıyla kalitenin durağan bir kavram oldu-ğunu söyleyemiyoruz. Daha dinamik bir kavram mesela bugün kaliteli dedi-

203

Page 211: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ğiniz bir şey yarın kalitesiz olabilir. Daha fazlası beklenebilir. Dolayısıyla di-namik bir kavram olduğu içinde sürekli kendini geliştirmek ve bu değişimede ayak uydurabilecek sistemlerin geliştirilmesine ihtiyaç var.

Ve bir kalite karakteristiği nedir dediğimiz zaman buna ilişkin Deming’in ki-tabında krizden çıkış diye bir kitap yazmıştır ve yönetimin dönüşüm ilkeleridiye de on dört tane prensip belirlemiştir orada. Orada bahsettiği şey şöyle,örneğin bir ayakkabının kalitesi herhangi bir kişi için ne anlama gelir. Acabauzun süre dayanması mı kalite demektir, pırıl pırıl parlaması mı, ayağını rahathissetmesi mi, ödeyeceği fiyat mı, gibi bunlar çoğalabilir. Burada aslında bu-rada sorular şeklinde bir cevap vermiştir. Kalite çok boyutludur ve kim tara-fından baktığınız, kime göre değerlendirdiğiniz önemlidir. Dolayısıyla bir ka-lite özelliği ve kalite karakteristiği nedir dediğinizde hangisi daha kalitelidirsorusuna cevap veren özelliktir. Bu kişiden kişiye değişebilir. Burada da birürün görüyorsunuz. Bu imal edilmiş bir ürün ve burada baktığınızda kalite ne-dir dediğinizde somut bir ürün olduğu için fiziksel unsurlar içerdiği için ko-laylıkla tanımlanabiliyor. İşte performans, hız, estetik gibi özellikler. Ve zatenliteratürde de bu tür üretilmiş ürünler için ürün kalitesini belirleyen faktörle-ri şu başlıklar altında özetlemişler. Örneğin performans özellikler. Perfor-mans ve özellikleri şöyle açıklayım. Performans temelde bulunması gerekenözellikler. Yani bir arabanın direksiyonu olmazsa olmaz. Özellikler dediğimizşeyde ekstra özellikler. Bir araç telefonu olması ekstra bir özelliktir. Güvenir-lik, kullanım ömrü boyunca bozulmadan ne kadar bu ürünü kullanabilirimecevap veren faktör. Uygunluk, dayanıklılık, hizmet görürlük, estetik, güven-lik ve diğer örneğin reklamlardan dolayı oluşan algılamalar bu ürün kalitesi-ni belirleyen faktörler olarak karşımıza çıkıyor.

Hizmet dediğimiz zaman; hizmet biraz daha farklı. Yani şu an bir resim ko-yamadım size. Hizmet örneği şeklinde belki çalışan insanlar gösterseydim obir hizmet örneği olabilirdi ama orada verilen hizmeti somut olarak gösterenbir resim olmayacaktı. Temelde ürün ve hizmet birbirinden farklılar. Ve dörttane faktör var yani bu iki sektörü birbirinden ayıran iki alanı birbirinden ayı-ran dört faktör. Birincisi hizmet üretiminin ve tüketiminin birbirinden ayrıla-maz oluşu. Bu ne demektir. Hizmet üretildiği an tüketilir. Yani şu anlama ge-liyor yanı az önce gördünüz arabanın kalite kontrolü yapılır, bittikten sonra ni-hai kontrolden geçer sonra müşterilere iletilir. Ama bir hizmet söz konusu ol-duğunda ürettiğiniz anda müşteriye gönderildiği için iletildiği için orada ya-pılacak bir hata anında görülebilmektedir. Yani çok yüksek oranda izlenebilirbir süreçtir o yüzden ilk defada doğru yapılmasını gerektirir. İkincisi yine fi-

204

Page 212: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ziksel unsurları içirmemesi dolayısıyla hizmet görülemez, dokunulamaz, işi-tilemez daha çok algılarla oluşur. Yani insanlar o hizmeti aldıklarında zihin-lerinde bir algı oluşur. Bu hizmeti sunun firmanın itibarından kaynaklanabi-lir, imajından kaynaklanabilir gibi pek çok unsurlar var. Bir başka özelliği isedayanıksız oluşu. Hizmet stoklanamaz. Bu aslında birinci ile çok benzeşiyor.Stoklanamadığı için bunun da kalite kontrolü yapılamaz ve gerektirdiği şeybu işin ilk defada ve doğru yapılmasıdır. Son özellikte heterojen olması. Yaniben tutarlı bir hizmet veriyorum derseniz yalan söylersiniz. Çünkü heterojenolduğu için hizmet her alındığında her gösterildiğinde farklı olabilir. Taraflaraynı olsa bile kişilerin beklentileri o hizmeti alma süresine göre bile değişe-bilir. İlk alan kişinin beklentileriyle o hizmeti beşinci kez alan kişi farklıdır.Beklentileri de değişebilir. O yüzden de heterojen olduğu için de ürün sektö-ründen, ürün kalitesinden farklıdır.

Bu anlamda hizmet kalitesini belirleyen faktörler olarak da literatürde on ta-ne faktör tanımlanmış. Bunlar fiziksel unsurlar. Her ne kadar fiziksel unsur-lar içermiyor desek de aslında o hizmeti sunarken, o hizmeti sunan kişiningörünüşü de o hizmet kalitesini etkilemekte. Güvenirlik, heveslilik, yeterlik,nezaket, inanırlık, güvenlik, erişilebilirlik iletişim ve müşteriyi anlama. Bun-ların her biri o hizmetin kalitesine ilişkin hizmeti alan kişinin değerlendirir-ken dikkate alacağı faktörler. Örneğin denetim kalitesinde en çok hangi fak-tör öne çıkıyor derseniz. Her halde güvenirlik, inanırlık, güvenlik ve iletişimdemek doğru olabilir. Burada örneğin güvenlik finansal gizlilik bu anlamda.İnanırlık o denetimi yapan kişinin ne kadar dürüst olduğu ve karşısındaki ki-şiyi ne kadar ikna edebildiği gibi özellikler var ve sonuçta kalite faktörlerinigördük, kaliteyi belirleyen özellikleri gördük. Sonuçta o kalite sadece o ürü-ne ve hizmete özgü değildir ve o hizmeti üreten birime de özgü değildir. Okaliteyi sunan bütün firmaya özgüdür ve bütün firmanın sorumlu olmasını ge-rektirir ve firma çapında kalite sağlama çalışmaları yapılacaksa bunun bir sis-teme ihtiyacı vardır ve bu sisteminde bir kalite güvence sistemi olarak da söy-leyebiliriz yada kalite yönetim sistemi. Aslında bir ürünün yada hizmetin ka-lite güvencesini sağlamak için bu iki terim birlikte kullanılmakta hatta birbi-rinin yerine de kullanılmakta yani kalite güvence ve kalite kontrol aynıymışgibi değerlendirilmekte fakat farklılar. Bir kere kalite güvence dediğimiz şeybir felsefe ve bu felsefeyi yansıtan da kalite yönetim sistemi. Bu sistemdeamaç müşterilerin gereksinimlerini analiz etmek, müşterilerin kabul edebile-ceği düzeyde ürünü geliştirecek süreçleri belirlemek ve bu süreçleri de kon-trol altına almak için teşvik etmek.

205

Page 213: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Ve yine bu alanda önemli çalışmaları olan Yuran kalite güvence felsefesiniözetlemek için üç temel faaliyetten bahsetmiş. Bunlar kalite planlama, kalitekontrol, kalite iyileştirme. Bunların üçü bir araya geldiği zaman bir kalite gü-vence sisteminden bahsediyoruz. Kalite planlama daha çok ürünün ne olaca-ğını ilişkin kararları içeriyor. Kalite kontrol planda belirtilen standartlara veözelliklere ne kadar uygun olduğunu değerlendiriyoruz bu aşamada. Kaliteiyileştirme de daha iyisi nasıl yapılabilir, sürekli iyileştirme nasıl gerçekleşti-rilebilir. Buna ilişkin kararlar bu alanda ele alınıyor. Bu temel faaliyetlerdenkalite kontrol dediğimiz şey aslında kontrol kelimesine baktığımızda bir işidoğru yapılıp yapılmadığını gösteren faaliyettir. Kalite kontrol ise tamamen oürün veya hizmetin kalite şartlarını gerçekleştirip gerçekleştirmediğini anla-mak için kullandığımız gözlem ve faaliyetler.

Güvence dediğimiz zamanda o ürünün belli standartları var, belli özelliklerivar ve bu özellikleri sağlayacak bir sistemin var mı bunu yerine getirmeyeilişkin uygulanan planlı ve sistematik faaliyetler olarak karşımıza çıkıyor ya-ni burada ürünün yada hizmetin kalitesini sağlamak değil de o kaliteyi oluş-turacak süreçlerin, o sistemin bunu güvence altına alması demek. Ve bu an-lamda da kalite güvence sistemini nasıl oluşturabiliriz dediğimizde buna yö-nelik yayınlanmış standartlar var. Yani bir kalite güvence sisteminde belirti-len standartları yerine getirdiğinizde o sistemin etkin ve sonuç verici olacağı-nı ifade etmektedirler. Mesela kalite sistem standartları dediğimizde yine fir-ma çapında ürünlerin yada hizmetlerin standartlara yada şartlara uygunluğu-nu sağlamak için izlediği kalite yönetimini anlıyoruz. Bu anlamda mevcutstandartlar var. Özellikle Türkiye’de en çok kullanılan en çok bilinen ulusla-rarası standardizasyon örgütünün yayınladığı ISO 9001 ve 2000 standartlarserisi var. Bunlar pek çok kılavuz ve standart içeriyor. Örneğin ISO 9000 de-diğimiz şey tamamen kavramsal bilgileri veren kılavuz. 9001 bu şartları ve-ren standart, 9004 dediğiniz şeyde sürekli iyileştirmek için uygulanabilecekyöntemler ve pratik uygulamaları içeriyor. Bu anlamda bir kalite yönetim sis-temi oluşturmak için gerekli olan bilgileri aslında bu seri vermekte. Denetimkalitesi bazında düşündüğümüzde de Uluslararası Muhasebeciler Federasyo-nu bu anlamda iki tane standart yayınladı. Birincisi uluslararası kalite kontrolstandardı. Diğeri de uluslararası denetim standardı. Her ikisinde de buna yö-nelik şartlar ve standartlar tanımlanmış. Ne demek peki bu standartlar bir sis-temin yada bir ürünün standartlara endekslenmesinden ne anlıyoruz? Şunuanlıyoruz, bir kere o ürünü kullanacak yada o hizmeti alacak kişi en azındane alacağı konusunda bir bilgiye sahip olacak, bir güvenceye sahip olacak.Yani o hizmeti alacağı kurumun beklediği hizmeti sunacağına olan inancı olu-

206

Page 214: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

şacak. Mevcut olmayan potansiyel müşteriler açısından da beklediği bir hiz-meti alabileceği bir kurumun var olduğunu bu standartlar sayesinde anlaya-cak. En temel olarak standartlara endekslemek bu faydaları getiriyor. Dene-tim kalitesi dediğimiz şeyde sonuçta hizmet kalitesi şu ana kadar anlattığımtüm özellikler bunun için geçerli hizmet kalitesi anlamında. Buna ilişkin ya-pılan çalışmalar özellikle 2004’ten sonra literatürde rastlanıyor. Nasıl hizmetkalitesine ilişkin tek bir tanım yoksa çok boyutlu bir kavram olduğu için ta-nımlanmasında güçlük çekiliyorsa ve soyut olduğu için tanımlanmasında güç-lük çekiliyorsa, denetim kalitesinde de bazı belirsizlikler olduğu için net birtanım bulunmamakta ama felsefesine baktığınızda denetim kalitesi dediğimizşey bir şirketin finansal tablolarına ilişkin uygun görüşü sunmak ve bu görü-şü gerekli kanıtlarla ve objektif yargılarla desteklemek. Dolayısıyla bir denet-çi bağımsız, güvenilir ve yeterli denetim kanıtlarıyla desteklenmiş denetim ra-porlarını sunabiliyorsa onun kaliteli bir hizmet verdiği konusunda bir algıla-ma gerçekleşiyor. Tabii bu sadece denetçinin yaptığı hizmetle sınırlı değil.

Denetim kalitesi ve kalite güvencesi dediğimiz şey firma çapındaki kaliteyiifade etmekte. Yani o denetçinin geldiği firmanın kendi içindeki iç süreçleri-nin de belirli bir kalite düzeyinde ve istenilen sonuçları sağlayacak ve bunugüvence altına alan bir sisteme sahip olması gerekiyor. Yani burada kast etti-ğimiz şey sonuçta denetime giden kişi dışında hizmeti alan firma, denetimfirmasını aradığında karşısına çıkan ilk kişi santral memuruysa; santral memu-runun da aynı davranış birliği ve beraberliğini müşterisine göstermek duru-munda buna firma çapında kalite diyoruz. Sonuçta denetim kalitesinde de fir-ma çapında herkesin sorumluluğu bulunmakta.

Denetim kalitesini etkileyen faktörlere baktığımızda hizmet kalitesinde bah-settiğim faktörler gene burada geçerli. Ancak bunun dışında iki önemli faktö-rün üzerinde durulmuş. Bunlardan birincisi denetim şirketlerinin işletmeleredenetim hizmetini ek olarak verdikleri danışmanlık hizmetleri. Bu daha çokdışarıdan bakıldığında sanki bağımsızlık ilkesini çiğniyormuş gibi geliyor ya-da öyle algılanıyor. Ancak yapılan çalışmalarda bu danışmanlık hizmetlerinindenetim kalitesine herhangi bir etkisinin bulunmadığı ortaya çıkmış. Aynı şe-kilde ikinci faktör olarak denetim kalitesiyle denetlenen işletme arasındakiilişkinin süre olarak uzunluğu bununda bir etkisi olmadığı ortaya çıkmış ge-nelde dışarıdan bakıldığında denetçinin sorgulayıcılığının yada bağımsızlığınınkaybedileceği zannediliyor ancak buna ilişkin yine olumsuz yönde bir kanıtbulunamamış. Ve bir kalite güvence sistemi oluşturduğumuzda bunu kontroletmek için bazı performans göstergelerine ihtiyacımız var. Ve denetim kalite-

207

Page 215: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

siyle ilgili geliştirilen performans ölçüleri daha çok denetlenmiş finansal tab-lolarda yapılan düzeltmeler bununla ilgili olarak açılan davalar ve denetçinindenetlediği işletmenin devamlılığı ile ilgili yaptığı hatalar olarak değerlendi-riliyor.

Üçüncüsünde kastedilen şey, yani denetçinin yaptığı finansal değerlendirme-ler sonucunda işletmenin başarısını, gelecekteki durumunu ne kadar iyi öngö-rülmeyebiliyor, buna ilişkin ölçütler bulunmakta ve gene 2004 yılında İngil-tere’de Whaless Muhasebeciler Federasyonunun oluşturduğu bir forum var,onların hazırladıkları ve sundukları bir rapor var. Bu rapora göre aynı zaman-da Finansal Raporlama Kurulunun 2006 yılında denetim kalitesini etkileme-ye yönelik yayınladığı raporda denetim kalitesinin temel bileşenlerini şöylebelirlemişler. Birincisi liderlik, ikincisi denetim işinde çalışanların özellikle-ri, müşterilerle ilişkileri, denetçilerin iş yapma şekilleri. Yani buradaki aslın-da denetim firmasının iç süreçleriyle ilgili özellikler ortaya çıkıyor. İç kontrolgene kendi iç sistemine yönelik özellikler, dış kontrol de işte IFAC, TÜR-MOB ya da SPK gibi dış kurumların getirdiği yasal düzenlemeler bu sistemekatkıda bulunuyor. Ve sonuçta bir standartlar dizisi var, Muhasebeciler Fede-rasyonunun yayınladığı var, ISO serileri var sonuçta ne olursa olsun bir mo-del kurulacak ve bir sistem oturtulacak.

Böyle bir sistemden beklentiler daha çok şu özelliklerin hizmet işletmesininyönetime sağlayacağı belirli faydalar var. Bu faydaları sağlama derecesinegöre o modelin ideal bir model olup olmaması yargılanıyor. Mesela ideal birmodel diyorsanız elinizdeki modele bunun kaliteyi belirleyen faktörleri orta-ya çıkarması, belirlemesi gerekiyor. Herhangi bir kalite problemi potansiyelivarsa, bu potansiyel alanları göstermesi gerekiyor ve gözlenen bir kalite prob-lemi nedenleri ortaya çıkarması ve buna ilişkin de düzeltici faaliyetleri sun-ması gerekiyor. Gene bu anlamda hizmet kalitesine ilişkin her ne kadar idealbir model olmasa da şu ana kadar benim karışlaştığım hizmet yirmi kadar hiz-met kalitesi modeli var. Ve bu modellerin hiç biri ideal model değil. Çünkühepsi yani hiç biri aynı anda istenen özellikleri taşımıyor ancak şöyle bir du-rum var temel olarak bir iki model belirlenmiş. 2006’ya 2007’ye gelene ka-dar da hepsi birbirinden soy ağacı gibi beslenerek geliştirilmiş ve ilk modelve beşinci model örneğin entegre edilerek onuncu model ortaya çıkarılmış.Bu yüzden burada bütün bu modellere yer vermeyeceğim. Sadece birkaç ta-nesini göstermeye çalışacağım.

Mesela bunlardan biri ilk geliştirilen model algılanan hizmet kalitesi modeli.

208

Page 216: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Buna göre Buronos geliştirmiş bu modeli eğer bir firma rekabet edebilmekistiyorsa hizmet kalitesi anlamında üç boyuta dikkat etmelidir diyor. Bunlar-dan birincisi teknik kalite yani hizmet süreci sonunda müşterinin ne aldığınıgösteren özellikler bunlar. İkincisi fonksiyonel kalite. Hizmeti aldı ama nasılaldı? Yani o süreci nasıl gerçekleştirildiği ile ilgili özellikler hizmet kalitesi-ni belirler. Aynı şekilde teknik kalite ve fonksiyonel kalitenin de bir sonucuolarak ve bununla beraber şirketin itibarı, işte ağızdan ağza iletişim yoluylabaşka insanlardan alınan bilgiler o kuruluşun imajını oluşturmakta. Bu üçübirlikte hizmet kalitesini tanımlıyor.

Peki bu hizmet kalitesi oluşuyorsa bu hizmet kalitesinin düzeyi nasıl ölçüle-cek bu modele göre de algılanan hizmet kalitesi iki değişkene göre ölçülme-lidir. Birincisi beklenen hizmet diğeri de algılanan hizmet. Beklenen hizmet;hizmeti almadan önce o müşterinin beklediği hizmet özellikleri. Algılananhizmet ise hizmetin alındığı sırada o kişinin algıladığı hizmet düzeyi. Bu iki-sini karşılaştırdığında arada gerçekleşen fark hizmet kalitesinin ölçütü olarakdeğerlendiriliyor. Eğer algılanan hizmet beklenen hizmetin üzerindeyse o ve-rilen hizmetin yüksek kalitede olduğu söyleniyor. İkinci model de fark mode-li. Bu fark modeli bir önceki modelden etkilenerek daha doğrusu onun üzeri-ne kurulmuş bir model. Gene beklenen ve algılanan hizmet arasındaki fark,hizmet kalitesinin ölçütü olarak alınıyor. Bu modele göre insanların hizmet-ten beklentileri çeşitli faktörlere göre oluşuyor. Bunlar ağızdan ağza iletişimyoluyla elde edilen bilgiler, bir diğeri kişisel ihtiyaçlar, bir diğeri geçmişteyaşadığı tecrübeler ve aynı zamanda hizmet sağlayıcının potansiyel mevcutmüşterilere verdikleri dolaylı yada doğrudan mesajlar. Yani reklam yoluylaulaştırdığı mesajlar gibi de düşünebilirsiniz.

Bütün bu faktörler sonucunda beklenen hizmet ortaya çıkıyor. Algılanan hiz-mette tamamen o hizmetin sunumu sonunda müşterinin değerlendirdiği hiz-met kalitesi oluyor. Tabii modele göre algılanan hizmetinde öncesinde bazıfaktörler var. Bunu da aslında dört fark olarak tanımlamışlar, yani fark dedi-ğimiz şey örneğin beşinci fark beklenen hizmetle algılanan hizmet arasında-ki fark bu potansiyel kalitesizlik alanı. Yani burada yapılacak bir hata müşte-rinin o hizmeti kalitesiz olarak değerlendirmesine yol açabilir. Aynı şekildebirinci fark olarak tanımlanan şey örneğin beklenen hizmet ile yönetiminmüşteri beklentilerine ilişkin algılamalar arasındaki fark yani şirketin temsil-cisi olarak yönetim geçiyor burada. Yönetim müşterilerinin isteklerini ne ka-dar biliyor? Bu bilgi düzeyi de kalitesizlik, kalite problemlerine yol açacakpotansiyel alanlardan biri o yüzden birinci fark olarak adlandırılmış. İkinci

209

Page 217: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

fark ise müşterilerin isteklerinin bilindiği varsayımıyla hizmet, kendi firma-sında hizmet kalitesine ilişkin geliştirdiği spesifikasyonlar. Yani koyacağıstandartlar ben böyle böyle bir hizmet vermek istiyorum bunun standartlarışudur şudur diye belirliyor ve bir model ortaya koyuyor belki de. Bu bildiğimüşteri istekleri ve beklentileri ile bu spesifikasyonlar ne kadar birbiriyleuyum içerisinde. Diyelim ki bu da tamam, spesifikasyonları belirlediniz pekisiz bunun ne kadar gerçekleştirebiliyorsunuz, yani hizmetin sunumuyla belir-lenen standartlar arasında ne kadar fark var? Bu da başka bir değerlendiril-mesi gereken bir alan.

Ve aynı şekilde diğer koşulların sağlandığı varsayımı hizmeti sundunuz pekidaha önceden reklam yoluyla da bazı mesajlar vermiştiniz taahhüt ettiğinizşeylerle sunduğunuz hizmet arasında ne kadar fark var? Parasunam’ın geliş-tirdiği bu model bu beş tane farkın incelenmesine yönelik bir çalışma ve bu-na ilişkin olarak da böyle bir süreç haritası çıkarmış. İlk kutucuk sol üsttekimüşterilerin onlara sunduğunuz hizmetlerin beklentilerini karşıladığını yadabeklentilerin üzerinde oluştuğunu düşünüyorlar mı bu aslında bir önceki mo-delde beşinci fark olarak adlandırdığımız yere karşılık geliyor. Bu bir kontrollistesi gibi düşünülebilir. Bir hizmet kalitesi modeli oluşturacak bir kurum butür değerlendirmeleri yaparak kendi sistemini sorgulayabilir hemen ondansonraki ikinci kutuda birden dörde kadar tanımladığımız potansiyel farklarakarşılık gelmektedir. Bunların ne kadar giderildiğine ya da yerine getirildiği-ne ilişkin bir kontrol listesi olarak düşünülebilir ve kalite iyileştirme çalışma-larında da kullanılabilir.

Üçüncü model kurumsal hizmet kalitesi modeli. Önceki modellerde daha çokmüşterilerin beklentilerinin tanımlanması, bir tanılama aracı olarak karşımızaçıkıyor. Bu anlamda bize hizmet veriyor. Bu modele baktığınızda ise daha çokbir sanki bir kalite programının başlatılmasını ilişkin bir makro plan sunulmuşgibi. Zaten bunu altı adımda tanımlıyor Moore. Birinci adım bir kere üst yö-netimin taahhüdünü alacaksınız böyle bir girişime başlayacaksanız diyor. Da-ha sonra müşterilerinizi tanıyacaksınız ve onların beklentilerini anlayacaksı-nız, daha sonra performans değerlendirmesi yapacaksınız. Buna ilişkin olarakkalite problemleriniz ne kadar büyük sizi ne kadar rahatsız ediyor, bunlarınortaya çıkma nedenleri nelerdir gibi değerlendirmeleri bu adımda yapıyor.

Dördüncü adımsa bir aksiyon planı geliştirme aslında kalite stratejisi geliştir-me. Burada tamamen kalite standartları ortaya konuyor ve nasıl değerlendiri-leceği nasıl bir performans sisteminin kurulacağı bu adımda tartışılıyor. Daha

210

Page 218: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

sonra belirlenen aksiyon planı ve stratejiler uygulamaya geçiriliyor ve perfor-mans izleniyor. Bu daha çok dediğim gibi makro bir plan ve sadece böyle birgirişimin başlatılması için neler yapılması gerektiğini söylüyor. Bu anlamdada en kritik olanlar ikinci, üçüncü ve dördüncü adımlar.

Bu modelin eksiği kalite problemlerinin nerede çıkacağını çok fazla bize gös-teremiyor. Ve son model bu da niteliksel hizmet kalitesi modeli. Burada ge-liştirilen modele göre hizmet kalitesinde hizmetin aslında üç özelliği vardırdiyor. Bunlar fiziksel olanaklar, süreçler ve prosedürlerden oluşur. Davranış-sal özelliklerden oluşur ve profesyonel yaklaşım ve yargılamalardan oluşur.Ve bir üçgenin uç noktalarına yerleştirilmiş bunlar. Ve bulunduğu yere görede içeride görüyorsunuz kodlar bar bir, iki, üç, dört, beş diye kodlar var. Buo hizmet şirketinin hangi özelliklere daha yakın olduğunu gösterir. Mesela bi-re baktığınız zaman birin karşılığı olarak etkileşim derecesinin düşük olduğuve müşterilerin isteklerine göre uyarlamanın az olacağı hizmet sektörüne kar-şı gelmekte ve bu tür hizmet şirketlerinde daha çok fiziksel olanaklar ve sü-reçlere önem verilmekte.

İste yerleşim, düzen, dekor, tesisin büyüklüğü, yeni teknolojilerin ne kadarkullanıldığı gibi. Dolayısıyla diğer faktörler birazcık geri planda kalmakta. Bumodele göre her ne kadar siz bir numaralı yerde dursanız da diğer faktörleride dikkate almalısınız hizmet kalitesi anlamında kaliteli bir kurum olarak de-ğerlendirilmek istiyorsanız diyor. Ve bunlar temel olarak gördüğüm dört mo-deldi. Bu modellerin hepsi dediğim gibi karşılaştırılabilir, buna ilişkin olarakda literatürde çeşitli kıyaslama faktörü var. Örneğin hizmet kalitesini etkile-yen faktörleri ne kadar tanımlayabiliyor. Yada sizin hizmetinize ne kadar uy-gun, ele aldığınız hizmetlere ne kadar uygun. Müşterilerin değişen algılama-larına karşı ne kadar esnek, yani modelin dinamikliğini bir anlamda sorgulu-yor. İşte iyileştirmeye yönelik nasıl yönlendirmeler yapıyor. Müşteri memnu-niyetini ne kadar ölçebiliyor. Böyle giden bir liste. İkinci slaytta da hemen olistenin devamı var. Pek çok faktör var değerlendirilebilecek ama en başta dasöylemiştim hizmet kalitesine ilişkin tek bir ideal model yok. Dolayısıyla herhizmet işletmesi o az önce anlattığım modellerden kendisine en uygun gördü-ğü modeli benimseyerek böyle bir sistemi kurabilir. Türkiye’de de geneldedünyada da en çok kullanılan hizmet kalitesi modeli ikinci sırada anlattığımfark modeli Parasunam’ın geliştirdiği. Bu model ideal bir model değil aslın-da sadece çok pratik bir model ve az önce bahsettiğim kıyaslama kriterlerin-de de en fazla kriterlere cevap veren model olduğu içinde tercih ediliyor. Do-layısıyla denetim şirketleri de hizmet verdikleri için bunların da kalitesi hiz-

211

Page 219: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

met kalitesi olarak değerlendirildiği için bu hizmet kalitesi modellerindenherhangi birine kendi sistemine uyarlayabilir. Teşekkür ediyorum.

Nail SANLIOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Sekreteri

- Dokuz Eylül Üniversitesinde Araştırma Görevlisi olarak görev yapan AysunKapucugil arkadaşımıza teşekkür ediyoruz. Aysun Hanım hakikaten tam biraraştırma görevlisi şeklinde konuyu çok iyi araştırmış. Öncelikle kalitenin neanlama geldiğini, kalite kontrol sistemiyle kalite güvence sisteminin farklılık-larını ortaya koydu. Arkasından denetim kalitesiyle hizmet kalitesinin farklı-lıklarından ve tanımlarından söz etti. Hatta bunları işin başında da o kadar gü-zel esprili bir slaytla da anlattı ki koltuktaki oturuş pozisyonunun bile kalite-yi etkileyebileceğini vurguladı. Ardından hizmet kalite modelleri hakkındabizlere bilgi verdi. Hemen ben buradan duyurayım bütün bu sunumlar, bütünbu bildiriler ve katkılar burada konuşulanlar da deşifre edilerek tıpkı birincimuhasebe forumunda olduğu gibi ikinci muhasebe forumun da kitabı basıla-cağı için bütün bu bildirilerinizi yazılarınızı genişleterek de bize takdim ede-bilirsiniz. Evet ikinci konumuz kalite güvence standardının Türkiye’deki du-rumu ve meslek mensuplarının sorumlulukları. Bunu iki arkadaşımız ayrı ay-rı ele alacaklar. İk konuşmacı İstanbul’dan Gökhan Yüksel.

212

Page 220: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Kalite Güvence Standardı, Türkiye’deki Durum Ve Meslek Mensubunun Sorumlulukları (Yapması Gerekenler – I)

Gökhan YÜKSELSMMM

- Öncelikle tüm meslektaşlarımı, saygıdeğer üs-tatlarımı saygıyla selamlarım. Ben serbest muha-sebeci mali müşavirim. Yaklaşık on iki senedirmesleğimle ilgili olarak çalışmaktayım. Uzman-lık alanım uluslararası finansal raporlama stan-dartları ve uluslararası denetim standartları. Ka-lite güvence standardı, Türkiye’deki mevcut du-rum ve meslek mensubunun sorumlulukları ko-nusu gündeme geldiğinde aklıma ilk önce sizler-le uluslararası denetim standartları içersinde yeralan kalite kontrol ile ilgili 1 nolu uluslararasıstandardı paylaşmak geldi. Neden bunu bu şe-kilde düşündün, neden kalite kontrol ile ilgili 1

nolu uluslararası denetim standartlarını sizlerle burada paylaşmak istedim.Bunu ifade etmek açısından da biraz Türkiye Denetim Standartları Kurulun-dan bahsetmek istiyorum. TÜDESK 20 Şubat 2003 tarihinde kurulmuş ve 9Mayıs 2003 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. TÜDESK’in amacı ulusal de-netim standartlarını belirlemek ve bu standartları yayınlamaktır. TÜDESKamacı çerçevesinde uluslararası denetim standartlarını rehber olarak kabul et-meyi ön görmüştür. Hatta ulusal denetim standartlarının, uluslararası denetimstandartlarına uyumlu olmasına özen gösterme amacını kendisine edinmiştir.İşte TÜDESK bu çerçevede TÜRMOB’un da üyesi bulunduğu IFAC’ın ya-yınlamış olduğu uluslararası denetim standartlarını Türkçe’ye çevirmiştir. BuTürkçe’ye çevrilmiş olan set 2002 yılında geçerli olan denetim standartları se-tidir. Kalite kontrol ile ilgili özel spesifik bir standart içermemekte ancak;2002 yılından 2007 yılına kadar geçen dönem içerisinde mevcut standartlardabir çok güncellemeler yapılmış ve bununla birlikte kalite kontrol ile ilgili 1nolu Uluslararası Denetim Standartları İngilizce’si International Standart ofQuality Control ve kısaltması ISQC olarak söylenebilir. 15 Haziran 2005 ta-rihinden itibaren geçerli olmuştur.

Dolayısıyla mali müşavirleri çevreleyen mevzuatlara yasalara baktığımız za-

213

Page 221: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

man aslında uluslararası denetim standartlarının aslında önemine dikkat çeke-biliyoruz. Örneğin Sermaye Piyasası Kurulu 2006 yılında 22 numaralı dene-tim standartları tebliğini yayınlamıştır. O da uluslararası denetim standartları-nın tercümesidir. Taslak Türk Ticaret Kanunu uluslararası denetim standartla-rına göre denetim yapılmasını ön görmektedir. Tabii ki denetim standartlarınınneye göre yapılacağı nasıl yapılacağı, uluslararası denetim standartları Türki-ye’de nasıl uygulanacak, hangi sektörlerde uygulanacak, her şirket için uygu-lanmayacak mı, uygulanacak mı uygulanmayacak mı? Bunlarla ilgili bir çoktartışma olabilir. Ancak ben yine de bunların hiç birinin kalite kontrol ile il-gili olarak uluslararası denetim standartlarının referans alınmasına engel teş-kil etmediğini düşündüğüm için sizlerle bugün bu standardın içeriğini paylaş-mayı düşündüm.

Bu standardın amacı ISQC kalite kontrol ile ilgili 1 nolu Uluslararası Dene-tim Standardının amacı kalite kontrol sorumlulukları konusunda standartlarıortaya koymak, meslek mensuplarına rehberlik yapmak, profesyonel meslekistandartlara düzenleyici kurumların ve yasal mevzuatın gereksinimlerine uy-gun denetim yapılması ve uygun raporlar düzenlenmesinin sağlanması adınakalite kontrol sisteminin kurulması konusunda yardımcı olmayı amaçlıyor. 15Haziran 2005 tarihinden itibaren geçerli. Bu da şu demek oluyor: Mali mü-şavirler bir araya gelip uzmanlıklarını birleştirip bir denetim kuruluşu kur-dukları zaman ve uluslararası denetim standartlarına göre denetim yapıyoruzdiyorlar ise bu durumda bu standardın içermiş olduğu altı temel başlık altın-da özetlediği kalite kontrol sistemini kurmak zorundadır.

Bu altı ana başlık nelerdir diye bakacak olursak: Bunlar yönetimin sorumlu-lukları, iş etiği kuralları, müşteri kabul politikaları, biz mali müşavirler içinson derece önemli dolayısıyla IFAC’da bunu ayrı bir başlık olarak ele almış.İnsan kaynakları, denetimlerin gerçekleştirilmesine ilişkin politika ve prose-dürler ve bunların hepsinin sonunda kurulmuş olan kalite kontrol sistemininnasıl kontrol edileceğine ve gözlemleneceğine ilişkin bir ana başlık içinde elealınmış. Şimdi burada aslında standardın getirdiği çok önemli bir açılım var.Bundan bahsetmek istiyorum. Dünyada son on yılda özellikle muhasebeskandalları sonrasında bir çok ülkede denetçileri, mali müşavirleri denetleyenbir takım kurumlar oluşturuldu. Yani toplum, sermaye piyasaları diyor ki; ma-li müşavirleri denetleyiniz, mali müşavirlerin yapmış olduğu işleri de bir ka-lite kontrol sistemi içersinde yapılmasını mutlaka sağlayınız ve aynı zamandadenetleyiniz. Dolayısıyla bu mali müşavirler veya kurmuş oldukları denetimkuruluşları bu çerçevede tüm dünyada denetleniyor. Türkiye’de mesleğin sa-

214

Page 222: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

hibi kimdir? Tabii ki TÜRMOB’dur. Dolayısıyla ben az önce bahsetmiş oldu-ğum yasal mevzuat çerçevesindeki gelişmeleri de dikkate aldığımda şöyledüşünüyorum. Bir gün gelecek TÜRMOB diyecek ki ben sizin nasıl denetimyaptığınızı denetlemek istiyorum, bu çerçevede lütfen bana kalite kontrol sis-temini öncelikle gösteriniz.

Dolayısıyla iyi denetim yapıyorum diyen bir denetim kuruluşunun, iyi bir ka-lite kontrol sisteminin olması gerekiyor. Üstüne üstlük ben uluslararası dene-tim standartlarına göre denetim yapıyorum diyorsa da o zaman mutlaka bustandardın gerektirdiği bu altı ana başlık halinde kalite kontrol sistemini dü-zenlemesi gerekiyor. Nedir bu altı ana başlık halindeki detaylar. Öncelikle yö-netimin sorumlulukları. Kalitenin öncelikli olarak vurgulanması gerekiyoryönetim tarafından. Yani baş denetçi, denetçi ve denetçi yardımcılarına herfırsatta ve her ortamda kalitenin önceliğini vurgulaması gerekiyor. Ama nasılolacak bu, nasıl yapacağız. Bir kere öncelikli olarak bunu yazılı yapacağız. Şuşekilde olabilir baş denetçi yılda dört kez her üç ayda bir yazılı olarak denet-çi ve denetçi yardımcılarına kalitenin öncelikli olduğuna ilişkin mesajlar ya-yınlayabilir. Çünkü bu mesajları yine yazılı olarak yayınlamak durumundadır.Çünkü daha sonra TÜRMOB gelip bir kuruluş gelip bizi denetleyen, malimüşavirleri denetleyen kuruluş gelip sorduğu zaman sen yönetim sorumlulu-ğu olarak kaliteye nasıl öncelik verdin, bunu nasıl ilettin denetçi ve yardımcı-larına sorduğunda o zaman yayınladığımız mesajları göstermek durumunda-yız. Zaten bu standartlar topluluğu her şeyi yazılı olarak dokümante edilme-sini, kalite kontrol sisteminin yazılı olarak dokümante edilmesini istiyor üstü-ne üstlük de bunları hakikaten yapıp yapmadığınızı göstermek adına üçüncüşahıslara ve denetçilere göstermek adına da yazılı olarak bunlara ilişkin delil-leri sunmanız gerekiyor.

İşte bu yaptığımız yazılı kalitenin önceliğine ilişkin yazılı bildirimlerimizi dedosyalayıp günü geldiğinde gösteriyor olmamız gerekecek. Eğitim program-larının ve önceliğinin yazılı olarak belirtilmesi gerekiyor. Bu şu şekilde olabi-lir. Yılda minimum 40 saat eğitim görmek zorundadır herkes. Denetçi ve tümdenetçi yardımcıları için. Tabii bunu da, bu çok daha detaylandırılabilir. Örne-ğin bu 40 saatin 4 saatinin diğer konular mutlaka 36 saat içerisinde konularher sene değişebilir ama ilk dört saatin her sene iş etiği kuralları olması gere-kir diye düşünüyorum. Yine denetçilerin geri bildirim yapmalarına imkan ve-recek olan sistemin kurulması gerekir.

Denetim çalışmaları sonucunda denetçi ve denetçi yardımcıları görüşlerini

215

Page 223: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

baş denetçilere iletebilmek adına bir takım formlar kullanıyor olmalı ve bu an-lamda iletişim kanalları açık olmalıdır. Ticari kaygıların kaliteden taviz ver-mesi sonucunu doğurmasının önlenmesi gerekmektedir. Personelin perfor-mans değerlendirmelerinde denetçilerin ve denetçi yardımcılarının değerlen-dirmelerinde, bir denetim çalışmasını bir proje olarak ele alırsanız öncelikliolarak o projenin karlılığı değil o personel o projenin karlılığında ne kadarkatkı sağlamış bu değil, öncelikli olarak kalite kontrol sistemi çerçevesindene kadar kaliteli denetim yapıp yapmadığına bakılması lazım. Değerlendirme-lerin, terfilerin bu şekilde yapılıyor olması lazım ve bunun da ispat edilir şe-kilde gösteriliyor olması lazım. Tabii ki kaliteli denetim hizmetleri verilmesiiçin kaynakların hazır bulundurulması ve buna ilişkin politikaların, prosedür-lerin bulunması gerekir.

İş etiği kuralları IFAC’ın uluslararası denetim standartları setinin başında za-ten yer almaktadır. Bizler kamu güveni tesis eden, kamuya güvence veren ki-şileriz attığımız imzalarla dolayısıyla bizim mesleğimizin saygınlığının olmaz-sa olmaz unsuru etik insanlar olmamız ve iş etiği kurallarına uygun şekildedavranıyor olmamız bu anlamda da uluslararası denetim standartları diyor kisiz iş etiği kurallarına nasıl uyuyorsunuz, nedir buna ilişkin kalite kontrolprosedür ve sistemleriniz bunları yazılı olarak dokümante edin diyor. Bir çokkurum, kuruluşun bir çok şirketin iş etiği kuralları var ama önemli olan aslın-da iş etiği kurallarının hakikaten nasıl uygulandığı ve herhangi bir şekilde birdenetçi yardımcısının denetim çalışması sırasında veya bir denetçinin denetimçalışması sırasında etik olmayan bir hususla karşılaştığı zaman bunu baş de-netçisine hangi iletişim kanalları yoluyla ileteceğinin belirli olması gerekir.

Bağımsızlık yine iş etiği kuralları içerisinde yer alan bir konu. Bağımsızlığınne demek olduğuna ilişkin eğitim programlarının yine düzenlenmesi gerek-mektedir. Yine bağımsızlıktan ödün verilmemesi için gerekli sistemlerin ku-rulması lazımdır. Bunların her biri çok detay olarak tabii ki incelenebilir amabugünkü on beş dakikalık sunum içerisinde hepsini birden söylemek zor amaörnek vermek gerekirse bağımsızlık adına denetçilerin her birinden yıllık ola-rak yazılı bağımsızlık teyitleri alınması söz konusu olabilir. Yani denetçiler de-netledikleri şirketlerin hisse senetlerine sahip olmadıklarını, yakın akrabaları-nın birinci derecede akrabalarının o şirketin yönetim kurulunda bulunmadığıveya finans veya muhasebe departmanlarında çalışmadığını ispat etmek duru-mundadırlar. Müşteri kabul politikalarına ilişkin olara da kalite sistemininiçersinde politika ve prosedürler yer almalı. Burada öncelikli olarak müşterihakkında yeterli bilginin toplanması gerekmektedir ve bunun nasıl yapılacağı-

216

Page 224: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

nın kalite kontrol sistemi içersinde yazılı olarak belgelenmesi gerekir. Belkistandart bir form ile olabilir bu veya bir takım başka yöntemlerle olabilir amamüşterinin dürüstlüğünün değerlendirilmesi gerekmektedir. Müşteri hakkın-da yeterli bilgi toplanılması gerekmektedir. Bunun dışında bir önceki malimüşavire neden artık bu müşteri ile çalışmadığını veya ticari ilişkilerinin ne-den sona erdiğinin yazılı olarak sorulması gerekmektedir.

Dünyada bütün denetim kuruluşları bir önceki denetçilere mevcut yeni anlaş-ma yapmak üzere olduğu müşterilerin etik olup olmadıklarına ilişkin ve mes-leği icra etmelerine ilişkin olarak herhangi bir problemin olup olmadığınailişkin yazılı soru sorarlar ve cevaplarını alırlar. Tabii ki müşteriyi kabul etme-den önce denetimi gerçekleştirecek olan arkadaşlarımızın sektör konusunda-ki uzmanlıklarının bulunduğundan emin olmalı ve yine buna uygun zamanıdenetimlere ilişkin uygun zamanı ayırabileceklerinden emin olmamız lazım.Bizler bu kadar kalite kontrol konusunda hassas ve uluslararası denetim stan-dartları bu kadar hassasken tabii ki müşterilerimiz de kalite kontrol konusun-da son derece hassaslar. Ve kalite kontrol ile ilgili kurmuş olduğumuz sistem-lerin neler olup olmadığını aslında rahatlıkla farkına varabiliyorlar. Nasıl varı-yorlar. Tüm dünyada bir çok şirketin denetim komiteleri var ve bu denetimkomiteleri vasıtasıyla denetçiler aslında müşterileri tarafından da kaliteli hiz-met verip vermedikleri anlamında denetlenmekteler.

Tüm bunların hepsine baktığımız zaman aslında belki de en çok değişime uğ-rayan meslek bizim mesleğimiz. Bir çok konuda çok fazla beklenti var. Kali-te kontrol konusunda da çok fazla beklenti var ve bu anlamda hepimizin ken-dimizi değiştirmesi ve yeni olan standartlara ayak uydurmamız gerekiyor.Çünkü toplumun kalite konusundaki beklentileri değişiyor, çünkü toplumunkendisi değişiyor. Bir diğer ana başlık insan kaynakları. İnsan kaynakları hu-susunda kalite kontrol sistemi içerisinde işe alım süreçleri, performans değer-lendirmeleri, personelin yeterliği ve mesleki gelişimi, terfisi ve ücretlerineilişkin politikaların neler olduğunun belirtilmesi lazım. Tabii burada işe alımsüreçleri çok önemli. Bugün bizim stajyer olarak işe aldığımız kişi yarın mes-leği aslında bayrağı devrettiğimiz kişiler olacak. O yüzden biz kimi stajyerolarak işe alıyoruz, etik açıdan bu arkadaşlarımızı işe almadan önce bir testetabii tutuyor muyuz? İşe alım süreçlerimiz bu çerçevede nelerdiri ortaya koy-mamız lazım. Bununla ilgili yine yazılı olarak sistemin geliştirilmesi lazım.Ayrıca denetçilerin hangi işlerde ve ne şekilde görevlendirileceğine ilişkinpolitika ve prosedürlerde kalite kontrol sistemi içerisinde yer almalı.

217

Page 225: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Denetimlerin gerçekleştirilmesine ilişkin prosedürler dediğimizde. Denetçi-lerin denetimler öncesinde görevleri ve sorumlulukları ile ilgili bilgi sahibiolmalarına, denetim ekibinin idaresine ve gözetimine mesleki teknik sorula-rının cevaplandırılmasına yapılan işlerin uygun ve zamanında dosyalanmasınaki bu oldukça önemli biliyorsunuz. Uluslararası denetim standartları ve aynızamanda sermaye Piyasası Kurulu tebliğleri denetim çalışmalarına ilişkindosyalamaların 60 gün içinde tamamlanmasını istiyor. Denetim çalışmalarıdenetim bittikten 60 gün sonra dosyalar herhangi bir şekilde bir içerisine ila-ve delil konulmayacak şekilde dosyalanması gerekiyor. Bu çerçevede kalitekontrol politikaları prosedürlerinin kurulması gerekir. Mesleki teknik sorula-rın cevaplandırılmasına ilişkin kalite kontrol prosedürleri oldukça önemli.Çünkü daha önceki eğitimle ilgili olan panelde de bahsedildi. Bizim artık ha-kikaten öğrenmemiz gereken çok fazla şey var ve hepsini okuyup öğrenme-miz tek başımıza mümkün değil. Dolayısıyla mali müşavirler olarak uzman-lık alanlarımızı bir araya getirip birleştiğimiz zaman ve tecrübelerimizi birbi-rimizle paylaştığımız zaman daha fazla sayıda denetçi ve denetçi yardımcısınıkontrol etmemiz gerekecek ve bunların teknik sorularına cevap vermemiz ge-rekecek.

İşte bu teknik sorularla ilgili örneğin belki bir meslektaşımızı teknik konular-da uzmanlaşmak adına farklı eğitimler kanalıyla yetiştirmek durumunda ola-cağız ve ondan sonra denetçi ve denetçi yardımcıları öncelikli olarak o mes-lektaşımıza sorularını iletecekler. Bunların hepsi bitti. Beş ana başlık altındakalite kontrol sistemini kurduk, düzenledik. Ondan sonra bu standart diyor kikalite kontrol ile ilgili bir numaralı standart. Siz diyor en az yılda bir kere ol-mak üzere bu kalite kontrol sisteminizi kendi kendinize denetleyeceksiniz di-yor. Kendi içinizde bir gurup oluşturacaksınız, birkaç meslektaşınızı kalitekontrol sistemini denetlemek üzere çalıştıracaksınız diyor. Zaten yazılı olarakkalite kontrol prosedürleri var. Bu üç arkadaş gelecek veya kaç kişiyse bu ka-lite kontrol prosedürlerine yıl içerisinde uyulup uyulmadığına, tüm denetçiyardımcılarının denetçilerin ve baş denetçilerin bunlara uyup uymadığına iliş-kin olarak bir test bir denetim yapacaklar o yüzden de ayrıca dosyalamak ge-rekecek. Sonrasında yapmış oldukları bu test sonrasında bulgularını baş denet-çilere yani yönetime sunmaları icap etmekte ve yönetiminde buna ilişkin ola-rak tedbirleri ivedilikle alması lazım. Hep TÜRMOB dedim. TÜRMOB gü-nün birinde geldiğinde ve mali müşavirleri denetlediğinde aslında üç tane şeyisteyecek bir; kalite kontrol sistemine ilişkin dosyanı göreyim. İki; kalite kon-trol sisteminin denetimine ilişkin denetim çalışma kağıtlarını göreyim. Üç; budenetimler sonucunda bulunan bulguların yönetim tarafından nasıl giderildi-

218

Page 226: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ğine ilişkin prosedürleri göreyim. Kalite güvence konusu ile ilgili benim söy-lemek istediklerim bu kadar. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Nail SANLIOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Sekreteri

- Gökhan Yüksel arkadaşımıza çok teşekkür ediyoruz. Gökhan bey kalite gü-vence sistemlerinin kurulması açısından yapılması gerekenleri değerlendirir-ken kaliteli bir hizmetin verilmesi için öncelikle kalite kontrol sistemlerininkurulmasını ve bu sistemler kurulduktan sonra da hangi yöntemlerle test edil-mesi gerektiğini çok açık şekilde ortaya koydu. Onun haricinde bu hizmetlerverilirken denetçinin bu hizmeti sırasında sektörü ne kadar tanıyıp tanımadığı-nı ve sektör uzmanlığının önemini anlattı. Bununla birlikte insan kaynakları vemesleğe ilk giriş aşamasında olan stajyerimizin özelliklerini göz önünde bu-lunduraraktan bu işe başlamamız gerektiğini vurguladı. Onun haricinde demesleğimizin değişime uğrayan en büyük mesleklerden birisi olduğunu vur-guladı ve bu değişikliğe de ayak uydurmamız gerektiğini söyledi. Kendisineteşekkür ediyoruz. Gökhan Yüksel arkadaşımız mesleğimizi bir bağımsız de-netim firmasında icra eden bir cepheden konuyu ele aldı. aslında hepsi bir bü-tündür ama birde bir uygulamacı SMMM arkadaşımız cephesinden ele alalım,bunların hepsini harmanlayarak, bütünleştirerek ne yapmamız gerektiğini da-ha iyi görelim. Şimdi söz Ahmet Ceylan’da. Buyurun Ahmet Bey.

219

Page 227: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Kalite Güvence Standardı, Türkiye’deki Durum ve Meslek Mensubunun Sorumlulukları (Yapması Gerekenler - II)

Ahmet CEYLANSMMM

- Sayın Bakanım, saygıdeğer başkanlar, değerlimeslektaşlarım hepinizi saygıyla selamlıyorum.Sunumumu kalite nedir? Kalite güvencesi ne-dir? Kaliteden kimler sorumludur? Mesleğimi-zin içinde bulunduğu hizmet sektörünün özel-likleri nelerdir. Mesleğimiz kalite bakımındanne durumdadır. Meslek mensubunun ve meslekörgütlerinin yapması gerekenler nelerdir sırala-masıyla yapacağım. Yararlı olmasını diliyorum.

Kalite en genel anlamıyla müşteri ihtiyaçlarınınkarşılanması, beklentilere uygunluk, operasyonperformansının iyileştirilmesi, maliyetlerin dü-

şürülmesi ve standartların yükseltilmesinde kullanılan stratejik bir yönetimaracıdır şeklinde tanımlanmaktadır. Kalite güvencesi ise bir ürün veya hizme-tin kalite konusunda belirtilmiş gerekleri yerine getirmesinde yeterli güvenisağlamak için uygulanan planlı ve sistematik etkinlikler bütünü olarak tanım-lanmaktadır. Kalite yönetimi bir felsefe ve zihniyet değişikliğini ifade etmek-tedir. Sürekli gelişmeye yönelmiş müşteri memnuniyetini esas alan katılımcı-lığı benimsemiş bir felsefeye sahip olmayı içermektedir. Kalite yöneticilerinliderlik yapmalarını gerektirmektedir. Çalışanların hiçbir şey bilmeyen birerbasit memur olmadıklarının, aksine bir işi en iyi o işi yapanın bildiğinin ka-bul edilmesini çalışanları motive etmeyi, onların başarılarını takdir etmeyi ge-rektirmektedir. Masa başından kalkıp, kuruluşu, çalışanların ve hizmetten ya-rarlananların koşullarını bilmeyi ve anlamayı ve önceliklerin değiştirmesinigerektirmektedir. Burada şu hatırlatmayı yapmak bir zorunluluktur. Toplamkalite, kalite veya ne ad verilirse verilsin bu yöndeki yaklaşımın kendisi tekbaşına kaliteyi garanti etmez. Çünkü kaliteyi teori sağlamaz. Kaliteyi sağla-yacak olan anlayıştır, felsefedir, uygulamadır, sonuç odaklı yaklaşımdır. Buyüzden öncelikle yöneticilik anlayışının müşterilere, çalışanlara yaklaşımınve çalışma felsefesinin değişmesi şarttır. Görüldüğü gibi kalite bir yönetim

220

Page 228: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

anlayışı olarak karşımıza çıktığına göre meslek mensubunun önemi çok dahaiyi anlaşılmaktadır.

Esas itibariyle muhasebe mesleği sektör olarak hizmet sektörü içerisinde yeralan ve üç boyutu olan bir meslektir. Birinci boyutu hizmeti üreten biz mes-lek mensupları. İkinci boyutu hizmeti satın alan müşteri ve üçüncü boyutu iseüretilen hizmet neticesinde ortaya çıkan sonuçtan olumlu yada olumsuz etki-lenen kamu ve bilgiye ihtiyacı olan kurum ve kuruluşlardır. Muhasebe mes-leğinin sektör olarak hizmet sektörünün içerisinde yer alan önemli bir meslekolduğunu söyledik. Dilerseniz hizmet sektörünün önemli özelliklerine şöylebir göz atalım. Hizmet genel anlamıyla insanların gereksinimlerini gidererekyarar ve veya doyum sağlayan soyut faaliyetler bütünüdür diye tanımlanabi-lir. Hizmet sektörünün özelliklerini ise sıralamak gerekirse hizmet fizikselolarak boyutlandırılamaz ve tanımlanamaz. Bunun nedeni hizmetin statik ya-da stok değil dinamik oluşudur. Hizmet yukarıdaki özelliği ile de bağlantılıolarak depolanamaz, saklanamaz ve geri kazanımı mümkün değildir. Bir kezarz edildikten sonra tüketilmiş demektir. Ancak tekrar edilebilir. Hizmet üre-tildikçe tüketilir. Üretim ve tüketim birbirinden ayrılamaz, birbirinin tamam-layıcısıdır. Ve hizmet talep eden ile hizmet sunanların etkileşimlerine nedenolur. Hizmet sunumunda insan faktörü daha önem kazanmaktadır. Çünkü hiz-met insan davranışları ile yönlendirilen bir dizi faaliyetten oluşur. Bu faaliyetsüreçleri ve nihayetinde hizmeti oluşturur. Bu nedenle hizmet sunumunda in-san ilişkileri hizmetin önemli bir parçasıdır.

Kaliteyi geliştirmek ve müşteri beklentilerini tatmin etmek için çalışanlarımotive etmek, çalışanların tecrübe ve yeteneklerini bilgi ve birikimlerini ge-liştirmek büyük önem taşımaktadır. Yine hizmet fiziki ürün gibi test ve mu-ayene edilemez ancak hizmetin sunumunu ve kalitesini etkileyen fizikselşartlar ve nesneler test veya kontrol edilebilir. Örneğin muhasebe ofislerindeofisin tefrişi, elektronik iş ve işlemlerin kullanım derecesi, personelin görü-nüşü, yapılan işlerin sayısı ve hızları tespit edilebilir ancak hizmetin sunulma-sı esnasında müşteriye davranış, müşterinin bu davranış karşısındaki hoşnut-luğu yada hoşnutsuzluğu ancak müşteriye ulaşılarak ölçülebilir. Niha-i müşterilimize hizmetler genellikle ofislerimizde en düşük ücreti alan dışa-rıdaki işleri takip eden elemanlarımız tarafından takdim edilmektedir. Onuniçin onların hizmetin sunumu konusunda eğitilmesi ve asgari bilgilerle dona-tılması gerekmektedir. Yine fiziki ürünler için belli bir kullanım ömrü söz ko-nusu iken hizmet için böyle bir şey söz konusu değildir. Bir televizyon masaiçin belli bir kullanım ömründen bahsedilebilir ancak muhasebe, eğitim, sağ-

221

Page 229: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lık, danışmanlık ve diğer hizmetler için bu söz konusu değildir. Hizmetin kul-lanım ömrü değil ancak sürekliliğinden bahsedilir. Bu da hizmetin kaliteli su-numuyla mümkündür. Unutulmamalıdır ki hiç kimse kötü hizmet almayamecbur tutulamaz. Hizmetin zaman boyutu vardır. Hizmet talep edilen za-manda ve en kısa sürede sunulması önem taşır. Gecikmeli olarak yapılan hiz-met sunumları memnuniyetsizliğin en önemli nedenlerindendir. Bu bizimmesleğimizde cezai müeyyideleri de beraberinde getiren önemli bir özellik-tir. Yine hizmet talebe bağlı olarak verilir. Muhasebe ofislerinde standart hiz-metlerimiz dışında müşterilerimiz tarafından talep edildiğinde verdiğimiz di-ğer birtakım hizmetlerimiz de vardır. Mizan, bilanço, gelir tablosu veya fi-nanssal raporlar ve benzeri bilgilerin sunuş tekniği ve doğruluğu mesleğimi-zin kalitesi ve ciddiyeti bakımından önem arz etmektedir. Hizmet sektöründepersonel yönetimi daha büyük önem taşır. Çünkü verilen hizmet kalitesindeinsan faktörünün etkisi fiziki ürün kalitesindeki orandan daha fazladır. Emekyoğun bir meslek olması nedeniyle insan faktörü bizim mesleğimizde daha daönem kazanmaktadır. Neticede insanlar bizlerden ofislerimizin fiziki görü-nümleri yada teçhizatındaki kaliteye bakarak hizmet satın almazlar. Bu ne-denle personelin seçimi, eğitimi, geliştirilmesi, oryantasyonu ve motivasyo-nu konularına daha önem verilmesi gerekmektedir.

Mesleğin durumu ve meslek mensubunun sorumluluklarına gelince kendimi-ze bazı sorular sorarak çok daha objektif durum tespiti yaparız diye düşünü-yorum. Üretilen hizmet amaca uygun mudur, üretilen hizmet zamanında su-nulabilmekte midir, üretilen hizmet tarafsızlık ilkesiyle bağdaşmakta mıdır,üretilen hizmet yasaların çizdiği çerçeveye uygun mudur, üretilen hizmet ya-sal anlamda kabul ve güvenilir midir, üretilen hizmet şeffaf ve denetlenebilirmidir, hizmeti satın alan kişiler ve üretilen hizmetten yararlanan üçüncü kişi-lere güven sağlanmış mıdır, üretilen hizmet kamu yararı içermekte midir, üre-tilen hizmet mesleki bilgi ve birikim içermekte midir, üretilen hizmet ulusla-rarası raporlama standartlarına uygun mudur, değerli meslektaşlarım bu soru-lara verilen cevapların ne kadarı olumlu ise içinde bulunduğumuz durum okadar olumludur diye düşünüyorum.

Mesleğimizin yeterli bir kalite güvence standardına kavuşması için kapsamlıbir çalışma yapmak gerekmektedir. En önce de meslek mensuplarının kalite,mesleki etik ve mevzuat konusunda her yıl zorunlu eğitime tabii tutulması ge-rekmektedir. Ve bu eğitimler mutlak suretle yasal dayanaklarla da güçlendi-rilmelidir. İş ve işlemlerin yoğunluğu ve büyüklüğü ile orantılı olarak firmaiçin bir organizasyon gerçekleştirilmeli her departmanda en az bir kişi kali-

222

Page 230: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

teden sorumlu olmalıdır. Yine kalite güvence sistemi projesinde görev alanyönetici ve elemanların ilk yapmaları gereken şey bir iç denetim uygulamaksuretiyle durum tespiti yapmak. Yani yapılan işin ne olduğunun, ne olması ge-rektiğinin yani misyonun belirlenmesi gerekmektedir. Daha sonra bu durumagöre kapsamlı bir plan yapılmalı, tüm iş ve işlemlerin nasıl, hangi zaman di-liminde ve kimler tarafından yapılacağı kararlaştırılmalıdır. Gelecekle ilgilihedefler belirlenmelidir. Yani vizyon ortaya konmalıdır. Meslek camiamızınvizyonu artık denetim ve danışmanlık yapan alınan ekonomik kararlara; kararalma sürecinde katılan bir meslek olmak olmalıdır. Yine sistemin sağlıklı işle-yip işlemediğini anlamak için bir iç denetim mekanizması kurulmalıdır. İç de-netim, mutlaka mesleki yeterliliğe haiz yani meslek mensupları tarafından ya-pılmalıdır. İç denetimin temel amacı kuruluşun, diğer bir deyimle ürettiğimizhizmetin dış denetime hazır hale gelip gelmediğini sınamaktır.

Konumuz dışında ama belki yıllardır ücret konusunda haksız bir rekabettenbahsederiz. Peki üretilen hizmetin kalitesinde çok daha ciddi bir haksız reka-bet yok mudur? Üç tane stajyerle 100-150 müşteriye hizmet veren muhasebebürolarımız yok mudur? Kanımca esas haksız rekabet işte bu noktadır. Buhaksızlığa son vermek için muhasebe mesleğinin artık her yıl bir dış denetimizorunlu hale gelmelidir. Artık büro ziyaretleri yerine bürolarda üretilen hiz-metlerin kalitesini ve güvenilirliğini denetlemeye yönelik çalışmalar yapıl-malıdır. Değerli meslektaşlarım kalite konusunda ve mesleki kalite konusun-da söylenecek son cümlem şudur; içerisinde bağımsızlığı, tarafsızlığı, şeffaflı-ğı, sosyal sorumluluğu, bilgi ve birikim ve donanımı onurlu meslek, onurluyaşam biçimini barındıran bir duruşu sergilemektir diyorum, saygılar sunuyo-rum.

Nail SANLIOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Sekreteri

- Ahmet Ceylan arkadaşımıza teşekkür ediyoruz. Sayın Ceylan konuylaalakalı değerlendirmesini yaparken, bir takım tanımlar ve tespitler yaptıktansonra mesleğimizin üç boyutlu olduğunu dile getirdi. Hizmeti alan, hizmetiveren ve hizmetten yararlanan kesimlerin olduğunu dile getirdi. Bununla bir-likte hizmetin kalitesini etkileyen unsurları saydı ve bunları nasıl çözüme ka-vuşturulması gerektiğiyle ilgili tespitler yaptı. Mesleğin bugünkü durumunuve uygunluklar açısından değerlendirdi. Bunlarla ilgili alınması gereken ön-

223

Page 231: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

lemler hakkında önerilerini yaptı, iç denetimin önemini vurguladı ve kaliteninde en son yükselebilmesi için mesleğin kanayan yarası olan haksız rekabetinönlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Kendisine teşekkür ediyoruz. Bu oturu-mun son konuşmacısı Türkiye Denetim Standartları Kurulu Üyesi ve AnkaraSMMM Odamızın Denetim Standartları Komisyonu Başkanı Doktor TamerAksoy. Konuyu iç kontrol sistemi açısından özellikle değerlendirecek, buyu-run Tamer Bey.

İç Kontrol Sistemi

Dr. Tamer AKSOY

- Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, TÜR-MOB’un ve odalarımızın değerli başkanları veüyeleri, değerli hocalarım, değerli konuklar,sevgili meslektaşlarım. Öncelikle tatil gününüz-de lütfedip geldiğiniz, oturumumuza katıldığınızve bu saate kadar da dinleme sabrını gösterdiği-niz için teşekkür ediyor hepinizi en derin saygı-larımla selamlıyorum. Ayrıca forumun mesleği-miz açısından yararlı sonuçlar doğurmasını te-menni ediyorum. Zor bir saatte söz aldığımınfarkındayım. Ben bana ayrılan zaman zarfındasabrınızı fazla zorlamadan uluslararası eğilimlerve gelişmeler bağlamında iç kontrol konusuna

yönelik olarak genel bir bakış açısıyla bilgi arz etmeye çalışacağım.

Sözlerime yıllar önce siyasalda öğrenciyken değerli bir hocamın sözünü ha-tırlayarak ve dikkatinize arz ederek başlayacağım. Sevgili hocamız demiştiki, bu gün içinde bulunduğumuz bir durumu tam olarak anlayabilmek, değer-lendirebilmek ve geleceği yönelik olarak da geleceği iyi öngörebilmek ve ge-leceğe yönelik daha iyi konum alabilmek için bu günkü koşulların oluşması-na sebep olan içinden geçe geldiğimiz zaman içinde, içinden geçe geldiğimizkoşulların, olayların ve gelişmelerinde irdelenmesinde fayda var demiş idi.Bu bağlamda bende kalite kontrolün nerede ise olmazsa olmazlarından birisihaline gelen iç kontrol konusuna yönelik olarak bu önemi etkileyen, zaman

224

Page 232: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

içerisinde bu öneme sebep olan gelişmelere de kısaca ışık tutmaya çalışaca-ğım.

Belirttiğimiz gibi iç kontrolün önemi arıttı diyoruz tabii ki bu durup dururkenartmadı. Bunda bir çok zaman içerisinde etkili olan unsurlar iç kontrolün öne-minin artmasında etkili oldu. Dikkatinize arz etmek istediğim ilk konu farkın-dalık. Biz meslek mensubuyuz, bir mesleğe mensubuz, mesleğimiz havadaboş asılı kalmış vaziyette değil, bir ortamın içerisinde ve bu içinde bulundu-ğumuz ortam da sürekli değişiyor. Değişmeyen tek şey de değişimin kendi-si. Ve yine biliyoruz ki değişime adapte olmayan ülkeler, toplumlar, meslek-ler zaman içerisinde kaybolmuş ve yok olmuştur. Dolayısıyla bir farkındalıkgerekiyor. Bu farkındalık öncelikle değişim gerçeğine, mesleği etkileyen ge-lişmelere, mesleğin vizyonundaki değişime ayrıca yeni düşünceler ve yenibakış açıları getirecek sürekli değişimin ve gelişimin önemine ve paradigma-ların sahip olduğumuz paradigmaların değiştirilmesi gereğine yönelik bir far-kındalığımızın olması gerekiyor içinde bulunduğumuz dönemde.

Paradigmaların değiştirilmesi gereğinden bahsediyoruz. Paradigmalarla nekast ettiğimi izninizle arz etmeye çalışayım. Öncelikle davranış biçimlerimi-zi, davranış kalıplarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Daha sonra iş yapma bi-çimlerimizi, iş yapma kalıplarımızı değiştirmemiz gerekiyor, son olarak da vehatta düşünme biçimlerimizi ve düşünme kalıplarımızı değiştirmemiz gereki-yor. Değişim diyoruz ama değişimde beraberinde riski getiriyor. Çin dilindebaktığımız zaman etimolojik olarak değişim sözcüğü ile risk sözcüğü aynı an-lama geliyor. İki farklı kelimenin etimolojik olarak bileşiminden oluşuyor veo iki kelimeyi ayırdığınız zaman riskin içerisinde tehdit ve fırsat alt bileşenibulunuyor. Dolayısıyla bunu yorumlayacak olursak eğer değişim konusundafarkındalığımız olmazsa etrafımızda ne olup bittiğini iyi analiz edemezsek ge-leceği iyi öngöremezsek değişimin içindeki fırsatları yakalamamız mümkündeğil, bilakis tehditlerle, tehlikelerle karşı karşıya kalmamız söz konusu.

Dolayısıyla dünyada değişime ve inovasyona ilişkin farkındalığımızın olmasıgerekiyor. Değişimin içindeki fırsatları yakalamamız gerekiyor, değişimekendimizi adapte etmemiz gerekiyor ve değişime yönelik olarak gelişmelereyönelik olarak da bilgimizi, donanımızı, alt yapımızı ve profilimizi de bu de-ğişime yönelik açılım sağlar hale getirmemiz gerekiyor. En sonunda vizyonkonusunda da farkındalığımızın olması gerekiyor. Muhasebe mesleği de tabi-i bu değişimden etkileniyor. Aynı şekilde muhasebe mesleğine yönelik olarakda değişim, gelişim ihtiyacı var. Bu doğrultuda da özellikle yabancılar kalkın-

225

Page 233: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

manın son aşamasını hızını almış bir uçağın kalkmasına benzetiyor sevgili ar-kadaşlarım ve buna kalkış aşaması diyorlar, take off aşaması diyorlar. Özel-likle bu son aşamada muhasebenin klasik fonksiyonlarından kurtulup, mesle-ğin vizyonuna yönelik farkındalığımızı artırmamız ve buna yönelik olarak pro-filimizi, değiştirmemiz, geliştirmemiz büyük önem arz ediyor.

Bu mesleğin vizyonuna baktığımızda mesleğin klasik fonksiyonlarından ziya-de yeni alternatif görev alanları da olabilir. Bir kere daha bunu tekrarlamaktafayda görüyoruz. Yeni vergi danışmanlıkları önemli bir açılım olabilir. Ku-rumsal yönetim açılımları önemli bir açılım olabilir. İç denetim hizmetleri bi-raz önceki konuşmacı arkadaşımız sundu. İyi bir açılım olabilir. Derecelendir-me faaliyeti özellikle Basel II ile çok kritik bir hale geldi ve iç denetim taban-lı bir gelişme. Dolayısıyla derecelendirme hizmeti konusunda farkındalığımı-zın olması gerekiyor. Değerleme hizmetleri ve marka hizmetleri alternatif işalanları olabilir. Mesleğimizin önümüzdeki döneme baktığımızda denetimvizyonu doğrultusunda ilerlediğini, geliştiğini ve yapılandığını görüyoruz.

3568 sayılı meslek yasamıza baktığımızda da mesleğin 2/a-c maddesi açıkçadenetim yapmak şeklinde denetim görevinin meslek mensuplarına ait oldu-ğunu açıkça belirtmektedir. Denetim önemli dedik, denetim olmazsa ne olur.Denetim olmazsa çok şeyler olur tabii ki. Öncelikle güvenilir olmayan bilgiortaya çıkar, çünkü içinde bulunduğumuz dönem bir taraftan sermaye ulusla-rarasılaşıyor, ticari ilişkiler küreselleşiyor, işletmeler büyüyor, iktisadi yaşamkarmaşıklaşıyor, dolayısıyla güvenilir bilgiye olan doğru bilgiye olan ihtiyaç-ta gittikçe önemi artıyor. Denetim de bu güvenilir bilgiye olan ihtiyacın em-niyet sübaplarından birisi diyebiliriz. Denetim olmazsa karar alıcılar yanılır,yanlış, hatalı kararlara sebebiyet verilir ve geçmişte hepimizin bildiği gibiskandallar ortaya çıkar. 2001 yılında Enron’la başlayıp küresel hale gelen kü-resel etki doğuran muhasebe denetim skandalları yaşandı bildiğiniz gibi.Skandalların sebeplerine baktığımızda çeşitli faktörlerin rol oynadığını görü-yoruz. Bunlardan en belirgin olanları öncelikle güvenilir olmayan bilgi ve fi-nansal raporlama en başta gelen. İkincisi finansal raporlamaya ilişkin yeter-siz kurumsal sorumluluk. Üçüncüsü kurumsal yönetim eksikliği. Sonra içkontrol eksikliği. Denetçi bağımsızlığı, yönetim, dış denetimdeki gözetimde-ki eksiklik ve etkinsizlikler skandalların ortaya çıkmasında rol oynayan fak-törlerdir.

Skandalların çeşitli sonuçları olmuştur. Bunlardan öncelikle şirket iflasları vebatmalar yaşanmıştır. Ekonomik kriz riski ortaya doğmuştur. Ayrıca yatırım-

226

Page 234: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

cıların, piyasalara, halka açık şirketlere, işletme yöneticilerine, kamuya açık-lanan finansal bildirimlere, finansal raporlamalara, şirket üst yönetimlerine,bağımsız dış denetime ve gözetim otoritelerine olan güven de sarsılmıştır. Bu-nun akabinde skandalların sonucunda 2002 yılında Sarbanes Oxley Yasası di-ye bilinen ve ortaya çıkan bu güven kaybını ortadan kaldırmak ve piyasalarıdisipline etmeye yönelik bir yasa çıkmıştır. Skandalların bir sonucu, iç kon-trol sistemlerinin önemine yönelik farkındalık artışına sebebiyet vermiştir. Bunedenle iç kontrolün Sarbanes Oxley Yasasından sonra iç kontrolün standart-lara ve düzenlemelere konu olmasındaki artış yaşanmıştır. Diğer bir etkisi,ulusal standartlardan uluslararası standartlara yöneliş eğiliminde hızlanmıştır.Bir diğeri buna paralel olarak küresel tek muhasebe ve tek denetim standart-ları setine yöneliş hızlanmıştır. Muhasebe bacağında bakacak olursak dahaönce UMS vardı. Amerikan muhasebe standartları USAA, İngiliz muhasebestandartları UKA, Güney Afrika Muhasebe Standartları vardı. Skandallar aka-binde ve süreç içerisinde yaşanan bir dizi gelişme Nowolk mutabakatı vesai-re baktığımızda işin muhasebe bacağında UMS ve UFRS’in küresel Muhase-be Standartları seti haline geldiği ve bununda bütün ulusal Avrupa Birliği 8.Direktifi başta olmak üzere bizim ulusal yeni TTK tasarısı başta olmak üze-re bir çok ulusal, uluslararası düzenlemelere girdiği görülmektedir. Denetimbacağında da baktığımızda UDS’nin küresel denetim standartları seti halinegeldiği görülmektedir. Skandalların bir sonucu; çoklu standart ve otorite kar-maşasına ilişkin farkındalık artışı yaratmıştır. Ayrıca yönetim, denetim ve gö-zetim otoritelerinin ve uygulamalarının disipline edilme gereği konusundakifarkındalığı artırmıştır.

Son olarak belirtebileceğimiz bir sonuçta kalite güvencesi ve kalite kontrolü-nün ön plana çıkışı, standartlara ve düzenlemelere yansıması. İç kontrol sis-temlerinin varlığı ve etkinliğinin sağlanmasını iki boyutta değerlendirmekmümkün. Hem bizatihi denetim yapan bağımsız denetim şirketi açısındanikinci de denetlenen müşteri işletme açısından iç kontrol sistemlerinin varlı-ğının sağlanması, daha sonra da etkinliğinin artırılması önemlidir. Bu sağlan-dığı takdirde de iç kontrol sistemlerinin varlığının, mevcudiyetinin sağlanma-sı ve etkinliğinin artırılması. Demin de arz ettiğim gibi kalite kontrol ve kali-te güvencesinin olmazsa olmazlarından biri haline gelmiş ve belki de en kri-tik unsurlarından birini oluşturmuştur. Burada bağımsız denetim kalitesininkontrolüne ilişkin uluslararası standartları arz edecektim ama benden öncekikonuşmacı arkadaşımız çok güzel bir şekilde sunduğu için izninizle bunlarıgeçiyorum. Sadece çok özet olarak bağımsız denetim kontrolünü sağlamadaneticede belli alt başlıklar içinde bunu incelemek mümkün. Bağımsız denetim

227

Page 235: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

ekibine düşen görevler var. Sorumluluklar var. Denetim hizmetinin üstlenil-mesi ve yürütülmesi aşamasında bu kaliteyi sağlamaya yönelik unsurlar varve gözetime yönelik değişik sorumluluklar ve unsurlar var. İzninizle bunlarıgeçiyorum.

2002 yılında skandalları takiben Sarbanes Oxley Yasası çıktı demiştik. Sarba-nes Oxley Yasası sonuçları itibariyle küresel etki yaratan temel dönüm nokta-larından birisi olmuştur. Değişik hükümler getirmiştir. Çok kabaca önceliklekamu muhasebe denetim ve gözetim kurulu kurulmuştur. Kurumsal ve finan-sal raporlamaya ilişkin, kurumsal ve kişisel sorumluluklar artırılmıştır. Denet-çi bağımsızlığını kaldıran haller yasaklanmıştır. Bağımsızlığı zedelediğindenaynı anda denetim şirketinin müşteriye danışmanlık ve benzeri hizmet sunmaolayı ortadan kaldırılmıştır. Denetçinin rotasyonuna ilişkin hüküm getirilmiş-tir. Burada 5 yıl diyor ama AB 8. Yönergesinde bu yedi yıl olarak geçmiştir.Son olarak da iç kontrolün önemi ve bu konudaki sorumlulukları altı çizilmiş-tir Sarbanes Oxley Yasasında. Genel itibariyle baktığımızda cezai hükümlergetiren, sorumlulukları artırıcı bir düzenleme olduğu görülmektedir. 2002 yılıKasım ayında ülkemize Sarbanes Oxley Yasasının mini bir versiyonu diyebi-leceğimiz X-19 Nolu tebliğle ülkemiz SPK düzenlemesine ve ülkemiz düzen-lemesine Sarbanes Oxley Yasası yansımıştır. Daha sonra bu hususlar 22 Nolubağımsız denetim standartları tebliğine aktarılmıştır. Sarbanes Oxley Yasasınabaktığımızda iç kontrol ve iç kontrol sisteminin önemi artmıştır dedik. Ayrıcaikinci şey olarak iç kontrole yönelik sorumluluklar artmıştır. Kimi sorumlu-luklar artmıştır. Bu sorumluluklar öncelikle şirket üst yönetiminin, denetimkomitesinin, bağımsız denetim firmasının ve iç denetim arasında bu sorumlu-luklar paylaştırılmıştır. İç kontrole ilişkin şirkete önemli bir sorumluluk geti-rilmiş ve bu sorumluluk eş düzeyde paylaştırılmıştır dedik. İzninizle ne türsorumluluk getirmiş onu arz etmek istiyorum. Öncelikle işletmeler iç kontro-le ilişkin bir iç kontrol raporu hazırlamak yükümlülüğü ile karşı karşıya bıra-kılmıştır ve bu iç kontrol raporunun yönetim kurulu başkanının imzası ile su-nulması Amerikan SPK’sına hükmü getirilmiştir. Bu raporda neler yer alacak-tır. Bu raporda işletmede yeterli ve uygun bir iç kontrol sistemi yapısının usulve esaslarının oluşturulduğuna ilişkin hükümler yer alacaktır. İç kontrolün et-kin ve çalışır vaziyette olduğuna yönelik hükümler yer alacaktır. İç kontrolsisteminin etkinliğinin yönetimce değerlendirildiği, önemli hata içermediğigenel kabul görmüş kurallara uygun olduğu ayrıca iç kontrol mekanizme veprosedürlerinde açık ve zayıf noktalar varsa bunların açıkça belirtildiği bunla-ra yönelik bildirimlerin denetim komitesine ve bağımsız denetçilere iletildiğive iç kontrol sistemini olumsuz etkileyen hususlarla beraber bunların çözü-

228

Page 236: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

müne yönelik önerilerinde yer aldığı gibi hususların iç kontrol raporunda açık-ça belirtilmesi gerekmiştir.

Aynı hususları tasdik etmek üzere bağımsız denetim firmasına da yükümlü-lükler getirilmiş ve iç kontrol konusundaki sorumlulukları artırılmıştır. Baktı-ğımızda en önemli şey raporu tasdik yükümlülüğü Sarbanes Oxley Yasasıylaülkemize yansıyan SPK düzenlemesi karşılaştırıldığında tasdikte bir fark var.Sarbanes Oxley Yasasında açıkça “tasdik” denmektedir. Bağımsız denetimşirketinin eli, deyim yerindeyse taşın altına sokulmaktadır. Ama bizde birazgeçerken yumuşatılmış ve değerleme olarak geçmiştir ama Sarbanes OxleyYasasında tasdik yükümlülüğü birebir tasdik ve “authentication” kavramıylaifade edilecek şekilde tasdik yükümlülüğü getirilmiştir.

İç kontrol sisteminin önemine işaret eden ve önemini artıran bir diğer küre-sel gelişme de Basel II düzenlemeleri. Basel II düzenlemeleri risk odaklı ser-maye yönetimini ön gören ve risk bazlı kredilendirme ve fiyatlandırmayı ge-tiren bir düzenleme. Basel II’ye bakıldığında bu düzenlemelerde derecelen-dirme faaliyetinin reyting faaliyetinin ön plana çıktığını ve derecelendirmeyebağlı olarak da iç kontrol fonksiyonunun çok önem kazandığı görülmektedir.Basel II’nin getirdiği derecelendirmeye ilişkin düzenlemelerin Türkiye’deSPK tebliğine ve BDDK düzenlemesine konu edildiği görülmektedir. Dere-celendirme faaliyeti de en azından geleceğe yönelik açılım açısından arz edi-lecek olursa mesleğimiz açısından derecelendirmenin de yeni bir açılım oldu-ğunu, meslek yasamıza bakıldığında 2/a-b maddesi uyarınca finans işleri veuygulamaları olarak belirlenen maddeye uygunluk gösterdiği dolayısıyla mes-lek mensubumuzun açıkça faaliyet alanına girdiği ve meslektaşlarımız bu ko-nunun uzağında kalmamaları gerektiğinin düşünüldüğü bir konudur. Derece-lendirmenin içine baktığımızda iç kontrol niye ön plana çıkıyor. Derecelendir-meyi iki şekilde düşünüyorlar önümüzdeki dönemler için. Bilhassa işletme-lerimizin finansman yapısına baktığımızda genelde banka kredileriyle veborçla finansmanın söz konusu olduğu yüzde 78 oranında görülmektedir. Do-layısıyla işletmelerimiz açısından bu derecelendirme konusu hayati önem arzetmektedir. Çünkü yüksek derecelendirme notu almak daha düşük maliyetlifon kullanmak anlamına gelecektir. Dolayısıyla bu konuda da büyük farkında-lık olması gerekmektedir. Derecelendirme bir kredi riskinin derecelendirme-si, ikincisi de kurumsal yönetimin derecelendirilmesi. Kurumsal yönetim il-kelerine uyumun derecelendirilmesi açısından önemlidir. Dolayısıyla derece-lendirme kalite güvencesi açısından bu bağlamda bakıldığında iç kontrol sis-temlerini ön plana çıkaran bir düzenleme olmuştur. İç kontrol sisteminin öne-

229

Page 237: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

mi bir tek Basel ve arz ettiğim şeylerde olmamıştır. Şöyle genel olarak baktı-ğımızda bir çok ulusal, uluslararası ve bu boyutta dediğimizde bir küreselyaygınlık kazanmıştır iç kontrol sistemlerinin kurulması ve etkinliğinin sağ-lanması gerekliliği genel kabul görmüştür. Genel kabul görmüş bağımsız de-netim standartlarının ikinci gurup olan çalışma alanı standartları içerisinde yeralmaktadır. IFAC’ın 400 numaralı uluslararası denetim standartları iç kontro-le ilişkindir, IP aynı şekilde Amerikan menkul kıymetler borsası komisyonuiç kontrole ilişkin düzenlemeler getirmiştir.

Demin arz ettiğim Sarbanes Oxley Yasasının iç kontrole ilişkin maddelerivardır. Basel II’nin aynı şekilde. BDDK bağımsız denetim yönetmeliğinde20.maddesinde iç kontrole ilişkin atıfta bulunmaktadır. Yeni bankacılık kanu-nunun yansıda gördüğünüz maddelerinde iç kontrole ilişkin düzenlemeler yeralmaktadır. SPK düzenlemeleri 22 Nolu tebliğde 10.kısımda iç kontrole iliş-kin atıfta bulunmaktadır. Yeni bankacılık kanununun yansıda gördüğünüzmaddelerinde iç kontrole ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Özellikli olanbir tek yeni Türk Ticaret Kanunu tasarısında gerekçelerine baktığımızda kanu-nun tasarısında iç kontrol geçmektedir. Ancak metnin içinde ben ikinci tasla-ğa baktım, daha sonra değişti mi bilmiyorum ama ikinci taslakta iç kontrolgerekliliği iç kontrol sistemlerinin incelenmesi gereği madde metninde yok-tu denetleme başlığı altında ama gerekçede bulunmaktadır. İç kontrol sistemi-ne baktığımızda iç kontrol sistemi genelde bir şirketin varlıklarını korumak,muhasebeye ve diğer faaliyetlere ilişkin bilgi ve raporların doğru ve güvenir-liğini sağlamak, işletme faaliyetlerinin etkinliğini artırmak, işletme yöneti-mince belirlenen politikalara uygunluğunun sağlanması amacıyla oluşturulantüm ölçü, yöntem, usul, esas ve sistemin genel adıdır. Bir taraftan da küreselilişkiler ve ticari ilişkilerin arttığını belirttik. Buna mukabil işletme büyüklü-ğü ile iç kontrol sistemine duyulan ihtiyaç arasında doğrusal bir korelasyonvar. İşletme büyüklüğü arttıkça iç kontrol sistemine ve sistemin etkinliğineduyulan ihtiyaç da artmaktadır. İç kontrol sisteminin amaçlarını çok kısaca arzedecek olursak öncelikle işletme aktifinde bulunan varlıkların korunması, gü-venilir tam ve doğru finansal raporlamanın sağlanması, faaliyetlerde etkinlikve verimliliğin temini, faaliyetlerin işletme yönetimince konulmuş işletmefaaliyetleriyle uyumunun sağlanması. Yasa ve yönetmeliklere, yasal mevzua-ta uyum. Bağımsız denetimin güvenirliğinin ve kalitesinin artması, yönetiminkontrolü, muhasebe kontrolü ve yönetimin hedeflere ulaşma başarısı iç kon-trol sisteminin kurulması neticesi amaçlanmaktadır. İç kontrolün sınıflandırıl-masına bakarsak değişik iç kontroller var. Dört başlık altında belirtirsek. Ön-

230

Page 238: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

leyici iç kontroller var, ortaya çıkarıcı iç kontroller var, yönlendirici iç kon-troller var ve boşluk doldurucu iç kontroller var.

İç kontrol modellerine baktığımızda farklı iç kontrol modelleri var. En biline-ni ve en uygulananı, genel kabul göreni COSO’nun iç kontrol modeli. COSOmodeli 1992 yılında ortaya kondu. COSO komitesinin içerisinde AmerikanMuhasebeciler Birliği var, Uluslararası Finans Yöneticileri var. İç DenetçilerEnstitüsü, IAA var ve Yönetim Muhasebecileri Enstitüsü var. Diğer modellerKovit modeli var. Kovit modeli daha çok bilgi işlem teknolojisinden kaynak-lanan risklerin giderilmesine yönelik geliştirilen bir model 1996 yılında ge-liştirilmiş ISAC var. ISAC’da daha çok bilgisayar ortamında yürütülen e-bu-siness dediğimiz işten kaynaklanan riskleri önlemek amacıyla oluşturulan birmodel. Sistem-trans dediğimiz bir modelde yine elektronik ortamlarda üreti-len verilere yönelik olarak geliştiren bunun güvenirliğini sağlamaya yönelikortaya konan bir model.

İç kontrol sistemini tanıma yöntemleri. Farklı iç kontrol tanıma yöntemi var.En bilinenleri not alma yöntemi. Akış şemaları, anket yöntemi bunun yanın-da yönetici ve diğer düzeydeki personellere yazılı sözlü görüşmeler, kayıtlıbelgelerin kontrolü, faaliyetlerin gözlenmesi, iş akışı ve süreç haritalarının ta-kibi bu özellikle son dönemde ortaya çıktı. Buna yönelik ARIS ve benzeri çokprogramlar çıktı. Dolayısıyla iç kontrolü bu iş akış ve süreç haritalarından iz-lemek çok büyük kolaylık sağlıyor. Yöntem ve sistem dokümanların incelen-mesi ve iç denetçilerle koordine kurulması, üçüncü kişilerden veya uzmanlar-dan doğrulama yoluyla iç kontrol sistemini tanımak mümkün. Ancak en ge-nel uygulamada gözlenen ve faydalı olduğu düşünülen uygulamanın içindenbirisi olarak bizimde kendi uygulamalarımızda çok kullandığımız anket yön-temi var. Anket yönteminde iç kontrole ilişkin farklı sorularımız var. İç kon-trol unsurlarına ilişkin alt başlıklar var. Her alt başlığı ölçen farklı sorularımvar. Bir başka kullanılan yöntem check-list kontrol listesi yöntemi ama kon-trol listesi yönteminde çalışanlara yönelik olarak yelpazede bir fikir beyan et-me imkanı olmuyor. Uç noktalarda kalıyor. Ama anket yöntemi genelde beş-li liket ölçekleme dediğimiz bir ölçekleme sistemi var. En azından soruyu sor-duğunuz kişinin bir beşli yelpaze içerisinde tam katılıyorum, az katılıyorum,emin değilim, bilmiyorum vesaire, hiç katılmıyorum şeklinde bir yelpaze içe-risinde belli yerlerde fikrini beyan etme imkanı sağlanıyor.

İç kontrol sisteminin unsurlarına baktığımızda en temel olarak kontrol ortamı,kontrol çevresi, risk değerleme, kontrol prosedürleri ve gözetim alt başlığı al-

231

Page 239: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

tında. Burada aslında bir anketten aldım ben bunu İstanbul Mali MüşavirlerOdasının mali çözüm dergisinde yer alan bir makaleden, kendi makalemdenaldım. Burada bir anket form önerisi bu anket hem COSO’nun iş kontrol mo-deli ile uyumlu Sarbanes Oxley yasası hükümleriyle uyumlu Basel düzenle-meleriyle uyumlu baktığımızda kontrol çevresinin alt bileşenleri nedir diyebaktığımızda öncelikle işletme yönetiminin ve çalışanların dürüstlüğü, etikdeğerleri bunların açılımları soruları var ama çok kısaca dikkatinize arz etmekiçin başlıklarını aldım sadece. Yetkinlik taahhüdü, işletmede çalışanların hep-sinin kendi işine vakıf olması, yaptığı işe yönelik eğitim ve yeterli meslekitecrübe deneyime sahip olması, yönetim kurulu ve denetim komitesinin çalış-ma tarzı, yönetimin felsefesi iş denetim fonksiyonun etkin olup olmadığı or-ganizasyonel bir yapı olup olmadığı, yapının kurumsal olup olmadığı, kurum-sal yapıya bağlı olarak yetki ve sorumlulukların belirlenip belirlenmediği, ya-zılı hale getirilip getirilmediği, görevler ayrılığı ilkesine uyum derecesi, etkininsan kaynakları politikaları ve uygulamaları. İç kontrol yapısının ikinci temelunsuru olan risk değerlemenin altında ise ana şirket hedefleri, şirket hedefle-rinin ne olduğu, bu hedeflerin süreç bazına indirgenip indirgenmediği, süreçbazında hedef konulup konmadığı risklerin belirlenip belirlenmediği, riskle-rin kabul edilebilir tolerans derecesi, şirketin güçlü zayıf yönleri varsa bunla-rın ortaya konup konmadığı, zayıf yönlerinin neler olduğu ayrıca şirkette de-ğişimi yönetme bilincinin olup olmadığı önemli. İç kontrol yapısı ve sistemi-nin üçüncü temel unsuru olan kontrol faaliyetlerinin alt başlıklarına baktığı-mızda politika ve prosedürlerin oluşturulup oluşturulmadığı, bilgi belge vekayıtlarda kontrol faaliyetlerinin uygulanıp uygulanmadığı bilgi ve iletişiminsağlanıp sağlanamadığı, iletişim kanallarının etkin çalışıp çalışmadığı başlıkla-rı yer alabilir. Son başlık olarak da gözetim dediğimizde kontrol ve işleyiş ek-sikliklerinin raporlanıp raporlanmadığı, faaliyetlerin etkin ve verimli gerçek-leştirilip gerçekleştirilmediği, finansal raporların güvenilir olup olmadığı, fa-aliyetlerin yasa ve düzenlemelere uygun olup olmadığının da son noktada gö-zetim aşamasında ortaya konması. Sonuç olarak yaşanan tüm gelişmeler vedüzenlemeler değişim ışığında iç kontrolün hem meslek mensuplarımız hemde bağımsız denetim açısından son derece önemli hale geldiğini ve gerekmüşteri işletme gerekse bağımsız denetim şirketi için kalite kontrol ve kalitegüvencesinin emniyet supaplarından birisi olduğunu düşünmekteyiz.

Son bir önerimiz de demin arz ettiğim gibi TTK kısmında yeni TTK tasarısı-na yönelik olarak da tasarının denetleme başlıklı ana metninin içerisine içkontrol sistemlerinin incelenmesi gereğinin de dahil edilmesinin uluslararasıstandartlara ve düzenlemelere paralel bir gelişme olacağını düşünmekteyiz.Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

232

Page 240: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

233

Kalite Güvence Standardı ForumuSerbest Tartışma

Page 241: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

234

Page 242: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Nail SANLIOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Sekreteri

- Dr. Tamer Aksoy’a teşekkür ediyoruz. Sayın Aksoy öncelikle kaliteli birhizmetten söz edebilmek için ne yaptığımızı sorgulamamız gerektiğini dilegetirdi. Yani yaptığımız işin farkında mıyız dedi, buna da farkındalık dedi. İçdenetimi etkileyen unsurlardan, bazı faaliyetlerden ve yasal düzenlemelerdensöz etti.Günümüzde artık önemi oldukça hissedilen derecelendirme ve yasaldüzenleme olan Basel II’den örnek verdi. Skandalların denetim şekillerini nekadar etkilediğinden bahsetti ve yönetim denetim mantığının yanında artık birgözetim mantığının var olması gerektiğini vurguladı. Ardından iç kontrol sis-temlerinin işleyişi ve önemi hakkında çok güzel bir sunum yaptı. Ben bir de-ğerlendirme yapmadan önce bir duyuru yapmak durumundayım, zamanı iyikullanmak açısından çay molası vermeyeceğiz hemen bu formun genel değer-lendirilmesi için yönetim kurulu arkadaşıma söz vereceğim. Daha sonra sorucevaba geçelim belki yapacağımız değerlendirmeler içerisinde gelecek soru-lara da vereceğimiz cevaplar örtüşebilir diye soru cevaba geçmek istiyorum.Söz almak ve soru sormak isteyen arkadaşlarımızın ismini almak istiyorum.Buyurun Akın Özdemir.

Akın ÖZDEMİR

- Akın Özdemir, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir, Muğla Odasından katılı-yorum. Kalite ile değerli yorumcuların sunumlarına içtenlikle katılıyorum.Ben farklı bir açıdan da bakmak istiyorum. Meslekte kalite, kalite güvencesistandartlarının gerçekten mesleğimiz açısından önemli kavramlar olduğunudüşünüyorum. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki meslektaşlarımız açısındanemek, kazanç ve tahsilat oranının giderek geriye düşmesi bunun yanında dagün geçtikçe mesleğin sürekliliğini meslektaşlarımızın kredi kartları ve ban-kaların bireysel kredileriyle sürdürmeye çalışmaları, çabalamaları bu kavram-ların içini doldurmak anlamında biraz sıkıntı yaşayacağımızı düşünüyorum.Dolayısıyla da meslekte kalite, kalite güvencesi, kalite güvencesi standartlarıgibi kavramların hayata geçmesinin öncelikle meslektaşlarımızın yaşam kali-tesinin yükseltilmesinden geçtiğini düşünüyorum. Bu anlamda da örneğinhaksız rekabeti azaltmak amacıyla yeni iş imkanları yaratmak çabalarındanönce haksız rekabeti yaratan koşulların mevcut durumun ve özellikle sözleş-me ve ücretten kaynaklanan haksız rekabetin ortadan kaldırılması adına çok

235

Page 243: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

somut adımların atılması konusunda eğer yavaş davranacak olursak o yeni ya-rattığımız iş alanlarında da kıyasıya bir haksız rekabetin oluştuğunu hep bera-ber yaşayacağız ve buna tanık olacağız.

Bu anlamda bende birçok meslektaşım gibi değişik konulardaki görüşlerini,değişik platformlarda ısrarla getirdikleri gibi bıkmadan usanmadan her geçengün işlerliğini ve işlevini kaybettiğini düşündüğüm iş sözleşmelerimizin sağ-lıklı yapılması adına, emeğimizin karşılığını almak adına meslekte kaliteninyükseltilmesi, meslektaşlarımızın yaşam kalitesinin yükseltilmesi adına oda-larımız bünyesinde sözleşme ve tahsilat birimlerinin oluşturulması gerektiği-ni ve bu konuda somut adımların atılması zamanının geldiğini düşünüyorum.Bu nedenle kesinlikle meslektaş ve mükellef arasındaki sözleşme özgürlüğü-nü engelleme gibi bir işlevi olmayan aksine emeğin karşılığını yine emeğinkarşılığı olan ücretin yine meslektaş tarafından belirlendiği ancak bu yetkiverdiği sözleşme ve tahsilat birimleri ve memurları aracılığıyla yine kendi adı-na sözleşme imzaladığı ve bu sözleşmede belirtilen ücretin yine kendi adınayetki verdiği birimlerce tahsil edildiği bir sistem çalışmasının meslektaşları-mızca tartışılması ve TÜRMOB’ca değerlendirilmesinin meslekte kaliteyi vemeslektaşlarımızın yaşam kalitesini yükselteceğini düşünüyor teşekkür edi-yorum.

Nazmi ERDOĞAN

- Ankara Oda’sından katılıyorum. SMMM. Özellikle bu formu düzenleyentüm yetkililere ve emeği geçenlere teşekkür ederek başlamak istiyorum. Buiki günlük forumda oldukça değerli konuşmacılar ve hocalarımızın bilgilerin-den faydalanarak inanıyorum ki değerli bilgilenmeler elde etmiş bulunuyo-ruz. Ancak bu akademik ve üst düzeyde olan bir konuşmalar ve muhasebemesleğinin gelişimi ile ilgili düşüncelere katılmamak elde değil. Ama bir demadalyonun öbür yüzü var. Şimdi küçük ve orta ölçekli esnaflarla ve meslek-taşlarımızın bunlarla ilgili elde etmek istedikleri ücretlerle ve meydana gelenhaksız rekabetlerle, ve mesleğin saygınlığını kaybetmekle meydana gelen olu-şumlarla ilgili başta TÜRMOB olmak üzere odalarımızın çok etkin ve kesinçözüm almaktaki önerileri ve yapacaklarının mutlaka bir an önce başlamasıgerektiği kanısındayım.

Biraz önce konuşmacılardan bir tanesinin bahsetmiş olduğu gibi bir odadaon-on beş tane defter tutulur iken bir meslek mensubumuzda. Diğer tarafta

236

Page 244: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

150 sayısını söyledi. Evet ne yazık ki Ankara’da Gelir İdaresi Başkanlığı ileyapılan toplantıda, Gelir İdaresi Başkanlığının bir büroda 350 tane defter tu-tulduğu ifade edildi. Değerli üstatlar sizler bizim üst kurulumuzsunuz. Sizlerorada etkin ve yetkin kararlar almaz iseniz, bizler aşağıda maalesef büro gi-derlerini karşılamak için yeni gelen arkadaşlarımız veya eski mesleği bilme-yen arkadaşlarımız kıran kırana bir mücadele ile gidiyor. Onurumuz kırılıyor,saygınlığımız kayboluyor. Biz Avrupa’daki olayları, Amerika’daki olayları il-gili yasaları baş tacı ediyoruz ama onu yapan meslektaşlarımız veya büroları-mız zaten orada bir sorun yaşamıyor. Mutlaka muhasebenin geleceği ile ilgi-li bu ileri ufuklara adım atmak durumundayız, Avrupa Birliğine adım atmakzorundayız, Amerika’ya uyum sağlamak zorundayız, ama kanayan yaramız,tahsilatımız. Bir arkadaşım 500 milyon lira tutan defteri diğer bir arkadaşımın50 milyona tuttuğunu acaba hangi meslektaşım hayır diyebilecek. Biz Anka-ra odası olarak mesleki sorunlar komisyonundayız. Ve komisyon başkanıyım.İki gündür Sayın Başkanım anlatılan forumdaki tüm olayları biz komisyonu-muzda her gün tartışıyoruz ve gündeme getirdik. Odamızda da bununla ilgiliçözüm yolları ile birlikte sunduk. Bizim sizlerden meslektaşlarım adına ta-bandaki oluşumları yaşayan bir arkadaşınız olarak bunlara etkin çözümler vekesin çözümler almanız konusunda biraz daha gayretli olmanızı rica ediyo-rum. Bütün arkadaşlara beni dinlediğiniz için saygılarımı sunuyorum, teşek-kür ediyorum.

Nail SANLIOturum BaşkanıTÜRMOB Genel Sekreteri

- Nazmi Erdoğanlı arkadaşımıza teşekkür ediyoruz. Soru olmadığı için arka-daşlarıma ikinci bir söz verme ihtiyacı duymuyorum. Ama izninizle kalitegüvence sistemleri, kontrol sistemleri ve kalite konusunda bir şeyler paylaş-mak istiyorum. IFAC’ın üyelik yükümlülükleri beyannamesi var. Bunlar ye-di maddeden oluşuyor bakın nedir başlıkları. Kalite güvence standartlarını ilksıraya koymuş. Uluslararası eğitim standartları demiş ikinci olarak. Üçüncüolarak uluslararası denetim standartları demiş. Dördüncü olarak IFAC etikkuralları demiş. Beşinci olarak uluslararası kamu sektöründe muhasebe stan-dartlarını şart koşmuş. Altıncı sırada soruşturma ve disiplin üzerinde durmuş.Yedinci maddesine de uluslararası finansal raporlama standartları demiş.TÜRMOB, IFAC’ın bir üyesi olarak bunları taahhüt etti. Etmek de zorunda.

237

Page 245: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Niçin bunları paylaşıyorum sizinle. Hani bir zamanlar hep beraber büro stan-dartları falan diye bir şeyler tartışıyorduk ya. Yani bir büro standardı çok düz-gün bir mobilya ile döşenmiş, günün teknolojisine uyum sağlayan güzel bil-gisayarlar, şık perdeler, dört eleman, beş eleman veya müşteri sayısı falan de-ğil. Biz zamanında zannediyorduk ki büro standartlarına buna tahdit getirir-sek, sayılarla ilgili tedbirler koyarsak iş kaliteli olacak. Tabii ki bir etkendir.Kapasiteniz neyse yapacağınız iş sayısı da onunla bağlantılı olması lazım. Amaasıl hadise böyle değilmiş. Bütün dünyada, kaliteli bir hizmet alabilmeniziçin artık kalite kontrol sisteminin ve bu sistemi kontrol eden garantörlüğünüsağlayan güvence sisteminin var olmasından söz ediliyor.

Türkiye bu işin neresinde? Türkiye bunları taahhüt etti bir çok şeyi de haya-ta geçirmeye çalışıyor. Artık şuna kendimizi alıştıracağız, 1600 katılımlı birtoplantı gerçekleştirdik. Bir yönetici olarak şu anda tepki alabileceğimi düşü-nüyorum, yadırganabileceğimi de düşünüyorum. Ama yöneticinin en büyükesprilerinden bir tanesi üyelerine doğru hedef göstermektir, dünyayı anlat-maktır. Dünyayı onların önüne sergilemektir ve üyeleri, o konuma getirebil-meyi sağlamaktır. Ben sizlerle bunları paylaşmak istiyorum.

Artık defter tutma tanımından kurtulmamız lazım, şiddetle kurtulmamız lazım.Tabii ki defter tutulacak, tabii ki birileri defter tutmadan, denetim ve kontrol-den söz edemeyiz. Defter tutma ve muhasebe bu işin aslıdır, mihenk taşıdır.Ama bütün dünyada mesleğimiz tutulan defterler ve var olan kayıtlardan son-ra başlıyor. Türkiye’de burada konumunu alacak ve dünya ile örtüşecektir.Başka hiçbir çaremiz ve şansımız yoktur. Onun için ben hem bir meslek men-subu olarak, hem bir TÜRMOB yöneticisi olarak, aynı zamanda örgütlenme-den gelen bir arkadaşınız olarak, Tamer arkadaşımız Sarbanes Oxley yasasın-dan söz etti. Bunlar skandallar sonucu çıkan yasalardır. Mesleğimize bütündünyada çok yaralar getiren yasalardı. Zaman zaman kendi kendime düşünü-yorum. İyi ki bu skandallar oldu demek geliyor içimden. Çünkü bütün dün-yada meslek çehre değiştirme, şekil değiştirme, kabuk değiştirme gereksini-mi duydu. Belki onlar olmasaydı bugün bu tip şeyleri tartışamayacak olacak-tık. Onun için IFAC üye yükümlülükleri çerçevesindeki olan zorunluluklar,TÜRMOB IFAC’ın temsilcisi olarak bunları taahhüt etmişti. Süreçleri vardır,zamanları vardır, belli süreçlerde bunları hayata geçirmek zorundadır, bununayrılmaz bir parçasıyız bunlara uymak zorundayız.

Şimdi geçen seneki forumda bir sonuç çıktı ortaya, sadece İbrahim Akel ar-kadaşım dikkat çekti o konuya kendisini kutluyorum.

238

Page 246: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Hatırlarsanız etik kurallar tartışıldı. Etik kurallar yönetmeliği IFAC’ın stan-dartları çerçevesinde uyumu ile bugün Bakanlığa verilmiş, genel kurulumuz-dan geçmiş bir yönetmelik haline dönüştü. İkincisi haksız rekabet konusuy-du. O da geçen seneki genel kurulumuzda bir yönetmelik halinde geçti ve bu-gün Bakanlığa verdiğimiz ve çıkmasını takip ettiğimiz bir yönetmelik. Üçün-cü bir konu da şirketleşmeler, ortaklıklar ve ortaklık bürolarıydı. Birazda ikigündür tartıştığımız konularla alakalı uyumlu olsun diye onun üzerinde halençalışıyoruz. İleride yönetmelik, tebliğ veya yasal düzenleme halinde önümü-ze gelecek.

Bunları niçin anlatıyorum bu forumlar çok etkili ve sonuç çıkaran toplantılar,TÜRMOB yönetimi olarak bunu çok önemsiyoruz ki buradan da çok güzelsonuçlar çıkacağını kesinlikle düşünüyorum. İki günlük tartışmalar onu gös-termiştir. Ben daha fazla sözümü uzatmadan iki günlük forumun genel bir de-ğerlendirmesini yapmak üzere Musa Pişkin arkadaşımı kürsüye davet etme-den önce son cümlemi sizinle paylaşmak istiyorum.

Dünyada bu meslek belli şekillerde yapılıyor. Türkiye bazı konularda dünya-yı yakalamış, bazı konularda dünyanın ilerisinde olmuş, bazı konularda halençok çalışmamızı gerektiren konularımız var. onun için bu forumları şiddetlesürdürmeye devam edeceğiz. Buradan güzel görüşler, güzel sonuçlar çıkacak.Gelecek seneki üçüncü forumumuzu İzmir’de düzenlemeyi planlıyoruz. Bukesin olmamakla beraber ben sözü arkadaşıma bırakırken iki günlük katkıla-rınızdan, katılımlarınızdan ve sabırlarınızdan ötürü teşekkür ediyorum. Sunu-mu yapan, destek veren bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Üçüncüsempozyumu, bu heyecanla, bu katılma sürdürmek amacıyla hepinize saygı-lar sunuyorum, teşekkür ediyorum. Sözü arkadaşıma bırakıyorum.

239

Page 247: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

240

Page 248: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

241

İkinci Türkiye Muhasebe ForumuGenel Değerlendirmesi

Page 249: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

242

Page 250: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Musa PİŞKİNTÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi

- Değerli meslektaşlarım, gerçekten iki tam günbüyük bir özveriyle mesleğimizin son derecedeönemli konularını birlikte tartıştık, dün sabahtanitibaren tüm katılımcı arkadaşlarımız büyük biristekle, büyük bir arzuyla bu salonda bulundu-lar. Şu dakika itibariyle bile gerçekten yeterincekatılım var. Ve bu son değerlendirmeleri, sonoturumu izleyen yeterince arkadaşımız var. Bentüm meslektaşlarımıza TÜRMOB adına şahsımadına bu ilgilerinden, bu içtenlikli katılımların-dan dolayı teşekkür ediyorum. Katkı veren, sözalan, değerli meslektaşlarımıza teşekkür ediyo-rum. Ve birbirinden çok değerli tebliğlerle ve

değerlendirmelerle bu forumu zenginleştiren değerli arkadaşlar tüm konuş-macıların da belirttiği gibi tüm oturum yöneticilerinin değerlendirdiği gibi,her şey son on yıl içerisinde çok değişti. Her şey ama her şey son on yıl içe-risinde değişti. Sadece mesleğimiz değil özel sektörde yeniden yapılanıyor.Denetim yeniden yapılanıyor. Sanayi, endüstri yeniden yapılanıyor. Finanssektörü yeniden yapılanıyor, dolayısıyla bu çok ciddi yeniden yapılanma süre-ci içerisinde mesleğimizde meslektaşlarımızda son derece ciddi etkiler altın-dadır.

Arkadaşlarım sıklıkla ifade ettiler. Asya’dan başlayan, Rusya’dan devameden Türkiye’yi vuran, Meksika, Brezilya, Arjantin’i ciddi anlamda sarsanfinansal krizler yaşadı dünyamız. Diğer taraftan Amerika’da başlayan Avru-pa’da yaygınlaşan muhasebe ve profesyonel yönetim skandalları devam etti.Sadece finansal piyasalarda yaşanan skandallar. Krizler değil aynı zamandaözel sektörün profesyonel yapılanmasında ve onun denetiminde yaşanan kriz-ler doğrusu dünyada çok ciddi bir güven bunalımı oluşturdu.

Değerli arkadaşlar yaşadığımız süreç devletlerin ekonomiden süratle çekil-dikleri bir süreç. Yaşadığımız süreç küresel düzeyde serbest piyasa mekaniz-masının alabildiğince uygulandığı bir süreç. Devletler artık şirket devlet hali-ne geldiler. Şirketler sermayelerini halka arz edecekler, bütün millet menkulkıymetlere yatırım yapacak, öylelikle bu şirketler ulusal ve küresel düzeydefaaliyet gösterip kazançlarını milletleriyle vatandaşlarıyla paylaşacaklar.

243

Page 251: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Böyle bir yapı. Özel sektöre dayalı, serbest piyasa mekanizmasına dayalı birekonomik yapı. Şimdi böylesine bir ekonomik yapının dünya ekonomisinde,dünya uluslararası ticari ilişkilerinde hakim bir konuma gelmesi doğrusu sek-törün yapılanma, onun muhasebesinin sağlıklı olması, onun finansal tabloları-nın sağlıklı olması zorunluluğu önemini daha bir artırdı. İşte bu noktada gerekuluslararası muhasebe kuruluşu IFAC gerek Avrupa Birliği ve bu alandakiküresel Amerikan Muhasebe Standartları Kurulu ve diğer küresel düzeyde et-kili olan muhasebe kuruluşları bu alanda teyakkuza geçtiler. Biz nasıl olurdabu küresel dünyanın liberal ekonomiye dayalı yapısında yeniden bir esenlikortamı oluştururuz. Özel sektörü yeniden yapılandırırız, muhasebeyi yenidenyapılandırırız, denetimi yeniden yapılandırırız, dünyada tek bir muhasebe dili,tek bir denetim dili, tek tip bir kurumsal yönetişim yapısı. Bunu hem hisse se-nedi sahipleri açısından yaparız hem de çok daha önemlisi finansal piyasalaraçısından yaparız.

Değerli arkadaşlar finansal piyasaların küresel düzeyde esenlik içerisinde iş-leyebilmesi için gerçekten tek tek kredi piyasalarından ve sermaye piyasala-rından para talep eden kuruluşların sağlıklı mali bünyeye sahip olması lazım.Esasen yaşanan finansal krizlerin temelinde sağlıklı bünyeye sahip olmayanşirketlere verilen kredilerin geri dönmeyişi yatar. O nedenle Basel II diye birküresel sistem kuruldu ve denildi ki artık şirketlerin gayrimenkul varlıklarınabiz kredilendirme yapmayacağız. Risk odaklı bir kredilendirme sistemi kura-cağız ve büyük ölçüde riskleri de derecelendireceğiz. Nasıl yapacağız? Ulus-lararası Muhasebe Standartlarına göre yapılmış muhasebe üzerinden ve ulus-lararası denetleme standartları üzerinden yapılmış denetleme üzerinden bukredi derecelendirmesini yapacağız. Öylelikle muhasebenin ve denetçinin ro-lü Basel II boyutunda da son derece önemi arttı değerli arkadaşlar. Bundanesinlenen değerli konuşmacılar, tebliğ sunucuları son derece içerikli, gerçek-ten son derece önemli tebliğler sundular, özet olarak vurguladılar bir dizi ko-nuyu Sarbanes, Oxley ve onun Türkiye’de süratle yansımaları SPK, BDDKmevzuatları değişti. Türk Ticaret Kanunu süratle ele alındı pazılın iki parçası.Bir para piyasaları kredilendirme piyasaları, iki sermaye piyasaları. Bu ikisiaslında esenlik içerisinde yaşanması öngörülen bir liberal küresel sistem. Buikisi temel zorunluluk. Türkiye açısından da böyle. BDDK mevzuatını yaptı,Basel II yaşama geçecek. Basel II’nin sağlıklı yaşama geçebilmesi gerçektenhukuki alt yapısının oluşturularak, Türk para piyasalarına ve dolayısıyla küre-sel ödemeler sistemine ve piyasalarına olumlu katkılar yapabilmesi Türk Ti-caret Kanununda muhakkak surette çıkmasını zorluyor.

244

Page 252: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Değerli arkadaşlar, Türk Ticaret Kanunu bu çerçeve içerisinde sistemin ayrıl-maz bir parçası ümit ediyoruz Türk Ticaret Kanunu yasalaşır. Demin çok de-ğerli katılımcı arkadaşlarım ifade ettiler, bizler 3568 öncesi dönemden beri bumesleği ifa eden arkadaşlarız. Nerden nereye geldiğimizi muhtelif toplantılar-da ama bu toplantıda da arkadaşlarım vurguladılar. Bizim artık vergi için mu-hasebeden çok güzel bir slogan ifade. Bilgi için muhasebeye geçme aşama-sındayız bütün bu pek çoğumuza teorik gelebilecek kurumsal yönetim, içkontrol sistemleri, iç denetim sistemleri, derecelendirme, değerleme, ulusla-rarası muhasebe standartları, uluslararası değerlendirme standartları, kalitegüvence sistemleri gibi bizim pek çoğumuza garip gelen bu kavramlar aslın-da Türk Ticaret Kanununun yaşama geçmesiyle bizim için çok anlamlı kav-ramlar haline gelecek değerli arkadaşlarım. İşte o zaman gerçekten küreseldüzeyde yapılan muhasebeyi biz Türkiye’de de yapıyor olacağız ve muhase-be defterlerden beyannamelere, beyanname uzatma sürelerine kadar bizi şim-diye kadar meşgul eden Türkiye’de özgü mesleki sorunların çok ötesinde kü-resel düzeyde yapılabilir bir mesleği yapmaya başlayacağız.

Değerli arkadaşlar bizler sıtkı-sadakatle muhasebeciler olarak, mali müşavir-ler olarak maliye idaresine hizmet ettik bundan böyle de edeceğiz, etmeye dedevam edeceğiz ama Türk Ticaret Kanunu yaşama geçtikten sonra bir bölü-mümüz veya çoğumuz yine maliye idaresine hizmet vereceğiz ve geçimimi-zi oradan temin edeceğiz. Ama bundan böyle serbest bağımlı çalışılan dahadoğrusu defterini tutmadığımız, muhasebesini yapmadığımız profesyonel kad-rolarla muhasebesini yapan işletmelerin denetçisi biz olacağız. Bu yeni birçalışma görev alanı. Onların denetçiliğini bizler yapacağız. Bu açıdan TürkTicaret Kanunu gerçekten mesleğin ufukları bağlamında en yakın bir ufuk veson derecede bizim açımızdan önemli bir ufuk ümit ediyorum parlamentoda-ki süreçte bir aksama olmaz, temenni ediyorum ki bir aksama olmaz ve buyasa tasarısı yasalaşır.

Değerli arkadaşlar, muhasebe mesleği yaşanan bu süreç içerisinde gerçektenson derece önemli hale gelmiştir. Denetçilere son derece önemli görevlerdüşmektedir. Toplumda önemli görevler düşmektedir. Sadece Türk TicaretKanunu değil, yine Sanayi Bakanlığının gündeminde bulunan kooperatiflerkanunu da bizim TÜRMOB olarak ilgimizi çekmektedir. Kooperatiflerin de-netiminde de meslek mensuplarının aktif bir biçimde görev alması bizim ya-kın takibimizdedir, kontrolündedir. O da önemli bir iş alanı olarak önümüz-deki dönemde inşallah mesleğin ufkunu açacak yeni bir gelişme olarak önü-müzde durmaktadır. Onu da yakından takip edeceğiz.

245

Page 253: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

Değerli arkadaşlarım, özel sektörün bu denli önemli olduğu dünya ekonomi-sinde gerçekten muhasebe kuruluşlarının da önemi artmaktadır. Bağımsız de-netimin de önemi artmaktadır. Kamu yaşamına baktığımız zaman yine bu sonüç yıllık tartışma dönemini izlemekteyiz değerli arkadaşlarım. Gün geçmiyorki ben bunu biraz abartarak vurguluyorum, ifade ediyorum. Bir kamu kuru-luşunun denetim ihtiyacının TÜRMOB meslek mensupları tarafından yapıl-masının talep edilmesine yönelik bir yönetmelik yapılmasın. Bizim önümüzesıklıkla işte TÜBİTAK’la ilgili bir yönetmelik gelmiştir. Meslek mensupları-na denetim yetkisi vermektedir. Tarımsal kooperatiflerin ve onların üst birli-ğinin denetimine ilişkin yeni görevler ve yetkiler tanınmaktadır. Bizden işlertalep edilmektedir. Ona ilişkin mevzuata görüş vermekteyiz.

Bakıldığı zaman 3568’in yayınlandığı tarihten bu tarihe kadar yaklaşık 45’iaşan civarında mevzuat düzenlemesiyle bu meslek mensuplarına muhtelif gö-revler düşmektedir. Değerli arkadaşlar kamusal alanda bilhassa Kamu MaliYönetim ve Kontrol Kanunun dış denetim alanında Sayıştay’a yüklediği bü-yük görevin sağlıklı ve layığı veçhile yerine getirilmesi noktasında Sayıştay’ınciddi bir sıkıntı içerisinde olduğunu görüyoruz. Ve Sayıştay Kanunu Parla-mentoya sunulan kanunda orada da bağımsız denetim kuruluşlarına, meslekmensuplarına, bazı kamu harcama ve gelir işlemlerin denetimi ile ilgili bir ta-kım görevlerin verilmesi eğiliminde, düşüncesinde, kararlılığında olduğunugörüyoruz. Hükümetimizin ve ilgili kuruluşların. Tabii Sayıştay denetimininbizlere devrinde bir takım Anayasal sıkıntılar olduğu belirtiliyor. Doğrudurama önümüzdeki dönemde o anayasal sıkıntıların giderilerek bu alanda da ge-niş yetkilerle mücehhez kılınmamız düşünülen, planlanan ve tartışılan bir ko-nudur. O takdirde mesleğimizin o boyutta da önemli işlevler üstlenerek top-luma ciddi katkılar sunacağının görüyoruz.

Değerli arkadaşlar ben tek tek arkadaşlarımın gerçekten birbirinden değerli,hakikaten muhtevalı tebliğleri üzerine fazlaca bir değerlendirme yapmak is-temiyorum. Ama bir hususta, birkaç hususta dikkatlerinize bazı bilgileri sun-madan da edemeyeceğim.

Değerli arkadaşlar, TÜRMOB muhasebe mesleğindeki küresel gelişmeleriçok yakından takip ediyor. Ve değerli yönetici arkadaşlarımın da ifade ettiğigibi ve süratle de mevzuatına yansıtıyor. Ben bir örnek vereceğim. Bugün Rı-fat Nalbantoğlu değerli kardeşimin Başkanlığını yaptığı oturumda uluslarara-sı eğitim standartları ele alındı. Sekiz tane uluslararası eğitim standartları vardeğerli arkadaşlarım. Bunların altısı mesleğe girmeden önceki döneme ilişkin

246

Page 254: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

işte staj, sınava kabul, meslek mensuplarının bilgisi becerisi vs. ilişkin stan-dartlar. Yedincisi sürekli mesleki eğitime ilişkin standart. Değerli arkadaşla-rım sizlerin oluşturduğu 1999 yılındaki genel kurulumuzda biz sürekli mesle-ki eğitim yönergemizi tüm hatlarıyla tüm yapılarıyla sizlerle tartıştık ve yö-nergemizi kabul ettik. IFAC’ın yedinci yönergesi daha yeni yaşama geçiyor.Yani daha yeni bağlayıcı, bize yükümlülük yükleyici niteliğe geldi. Biz dahauluslararası muhasebe kuruluşu olan IFAC’a yükümlü olmadığımız bir dö-nemde, bize yükümlülük yüklenmediği bir dönemde bunun alt yapısını oluş-turmuştuk. Buna göre meslek mensuplarının sürekli mesleki eğitim almalarınoktasında belli temel ilkeler orada yer almaktaydı. Neydi onlar? Her meslekmensubu yılda 30 saat asgari zorunlu mesleki eğitim alacaklardı. TÜR-MOB’un, TESMER’in düzenlediği veya akredite ettiği eğitim etkinlikleri iz-lenecekti, oradan alınan sertifikalar odalara ve TESMER’e sunulacaktı. Ora-da tutulan bir merkezi eğitim kütüğünde bunlar takip edilecekti. Ve sonuçtabiz eğitim etkinliklerine katılan yılda otuz saat üç yılda 90 saat eğitim alanla-rı eğitim bültenlerimizde kamuoyuna deklare edecektik. Bunun da böylesi birolumlu yanı olacaktı. Bu meslek mensuplarımız bu eğitim etkinliklerine katıl-mıştır. Kamuoyu, ilgili çevreler, müşteriler herkes bunu bilsin. Esasen bu ko-nuda IFAC’ın kuralı şu: Ya böylesi bizim gibi yapacaksınız, ya insanları bıra-kacaksınız, zorunlu sınavlar yapacaksınız. Değerli katılımcı arkadaşlarımız ifa-de ettiler. Onlara katılacaklar ve sürekli mesleki gelişimleri sınavlara katıl-mak suretiyle kanıtlayacaklar yada ülkeler bu ikisinin karmasını yapacaklar.Yedinci standart aslında bunu böyle öngörüyor. Yada meslek mensuplarına di-yeceksiniz ki bana şu kadar şeyi taahhüt et. Ve daha sonra sorduğumda bunubana kanıtla. Bu ve buna benzer bir takım standartlar içeriyor ama biz TÜR-MOB olarak bunu 1999 yılında sizler daha doğrusu genel kurulumuzda kabulettiniz. Ümit ediyorum kabul ettiğimiz ama bu yıl yükümlülük olarak önü-müzde duran bu süreç içerisinde bu temel yapı dönüp baktığımızda görecek-siniz bu temel yapıyı yaşama geçirme noktasında sizlerle birlikte önemli gay-retleri oluştururuz ve bu alanda da Türkiye, Türkiye muhasebe örgütü ger-çekten öncü durumunu IFAC’a da kabul ettirmiş, tescil ettirmiş olur.

Hiç kuşkusuz değerli arkadaşlarım bu iş güvence sistemleri, iç kontrol sis-temleri yavaş yavaş hayata geçiyor. Bir örnek daha vereceğim. BDDK mev-zuatından bir örnek vereceğim. BDDK bankalarda denetim yapan kuruluşlaraçısından iç güvence sistemleri kurulmasını zorunlu hale getirmiştir. Konuy-la ilgili Kasım ayında yayınlanan tebliğ incelediğinizde orada değerli arka-daşlarım Sayın Sanlı’nın Başkanlığında yaptığı oturumda dile getirilen kalitegüvence sistemini BDDK bankalarda denetim yapacak, denetim kuruluşları-

247

Page 255: 30 - 31 Mart 2007en temel sorunudur . Yine AB süreci içerisinde de 3 Ekim 2005’te başlayan ta-rama süreci, 1 yıl süren tarama sürecinde katıldığımız toplantılarda gördüğü-müz

na zorunlu hale getirmiştir. Sorumlu ortak denetçilerden iki tanesinin bu ko-nuda yönetim kurulunda görev yapan insanların bu sistemleri kuracağı, oradadenetim yapan denetçilerin çalışmalarının denetleneceği, bu arada çok ilginço yönetmelikte yer alan madde yapılacak denetimlerde de bankalarda dene-tim yapan denetçilerin 3568 sayılı yasaya göre oluşturulan sürekli meslekieğitime katılmış olmalarını kanıtlamalarını öngörüyor.

Yani şimdi önemli bir kurumun bu şekilde yükümlülüğü, bu şekilde mevzu-at düzeyinde getirmesi ve bize de atıfta bulunması da son derecede önemlidir.Bir başka önemli hususa dikkat çekmek istiyorum. Değerli arkadaşlar Tica-ret Kanunu elbette yaşama geçtiğinde yaygın bir uygulama alanı olacaktırama Basel II bir ölçüde esas itibariyle bankalar açısından 2008 yılında yürür-lüğe girecek olmakla beraber derecelendirme yönetmeliği Kasım itibariyleyürürlüğe girmiştir. Sayın Ahmet Akın’ın da konuşmalarında ifade ettiği gibibankalar artık bağımsız üyeleri, ortakları SMMM, YMM olan bağımsız dene-tim kuruluşları ile SMMM ve YMM’lerce onaylanmayan ve uluslararası mu-hasebe standartlarına uyumlu, Türkiye muhasebe standartlarına göre tutuldu-ğu onaylanmamış bilançoları kabul etmeyecekler. Daha doğrusu derecelen-dirme, kredi değerliliğinin derecelendirilmesi meslek mensuplarınca onay-lanmış TMSK’ya uygunluğu onaylanmış finansal tablolar üzerinden yapıla-cak. Bu yürürlüğe girmiştir.

Dolayısıyla Türkiye Muhasebe Standartlarının öğrenilmesi, bunların uygulan-ması konusunda hakikaten sabahleyin de Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gi-bi artık Ticaret Kanununu da beklemeyelim, KOBİ’lerle ilgili standartları dabeklemeyelim. Bunları süratle de yaşama geçireceğiz. Bizler tabii TÜRMOBolarak bu alandaki eğitim etkinliklerimizi alabildiğince sürdürmekteyiz veönümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz. Türkiye bu alanda Sayın Yahya Arı-kan’ın Genel Başkan Yardımcımızın da ifade ettiği gibi yüzünün akıyla da buuygulamaları yapacaktır. Bundan hiç ama hiç kuşkumuz yoktur. Biz size gü-venerek sizin bize sağladığınız güvene dayalı olarak gerek parlamento kori-dorlarında gerek yabancı misyon karşısında her zaman bunu söylüyoruz. Si-zin bize verdiğiniz bu güven ve güçle bunu söylüyoruz ama bu konuda üze-rimize düşen yükümlülükleri de eğitim organizasyonları yükümlülüklerini deelbette yerine getireceğiz. Ben akşamın bu saatinde vakitlerinizi daha fazlaalmak istemiyorum, katılımınızdan, katkılarınızdan ilginizden dolayı hepinizetekrar teşekkür ediyorum, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun.

248