698
İslam’da Bilim ve Teknik Cilt I

366- Her Qapidan Islamda Bilim Ve Teknik Fuat Sezgin Cild 1 Urmu Turuz 2014.pdf

  • Upload
    mesut

  • View
    236

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Cilt I
STANBUL BÜYÜKEHR BELEDYES KÜLTÜR A.. YAYINLARI
Fulya Mahallesi, Mevlüt Pehlivan Sokak, No: 23, 80280 Gayrettepe / STANBUL Tel: 0212 317 77 00, Faks: 0212 274 58 40, [email protected] - www.kultursanat.org
Renk Ayr›m›, Bask› ve Cilt
Entegre Matbaaclk A.. Sanayi Cad. No: 17 Çobançeme-Yenibosna/STANBUL
Tel: 0212 451 70 70 (pbx) Faks: 0212 451 70 55
‹slam'da Bilim ve
Yay›n Dan›man› Prof. Dr. ‹skender Pala
Yay›n Koordinatörü Hasan I›k
Çeviri  Abdurrahman Aliy
‹kinci Bas›m Nisan 2008
1. Basm TUBA ve KÜLTÜR BAKANLII tarafndan gerçekletirilmitir.
Sezgin, Fuat
  slam’da Bilim ve Teknik/ Fuat Sezgin; Çev.: Abdurrahman Aliy; Eckhard Neubauer’in katklaryla; Yay. Haz.: Hayri
Kaplan, Abdurrahman Aliy.- Ankara: Kültür ve Turizm Bakanl; Türkiye Bilimler Akademisi, 2007.
  …c<1>.: mk res.; 30 cm.- (Türkiye Bilimler Akademisi yaynlar; no. 14) (Kültür ve Turizm Bakanl yaynlar; 3083-1. Kütüphaneler ve Yaymlar
Genel Müdürlüü kültür eserleri dizisi; 401)   çindekiler: Arap-slam bilimleri tarihine giri
ISBN 978-975-17-3252-1 (tk.) ISBN 978-975-17-3253-8 (1. c.)
I. Aliy, Abdurrahman. II. Neubauer, Eckhard. III. Kaplan, Hayri. IV. Eser ad. V. Seriler.
297.4796
ORTAK ÇALIMASIDIR.
Günümüz dünyasnn ulat uygarlk düzeyi, insanln asrlar boyu süren etkileimi
 ve daha iyiye yönelik olan ortak araynn ürünü saylmaldr. Özellikle bilim ve teknoloji
alannda baarlanlar, belli bir corafya ya da kültüre mal edilemez; aksine insanln bugün
 vard nokta farkl tarihsel dönemlerin, farkl uygarlklarn ufuk açan yenilikler katt,
akla ve bilgiye verilen öneme paralel olarak gelien bir düünce yapsnn birikimidir. Bilim
 ve teknoloji alanndaki gelimeler ancak böyle bir anlayla evrensel birer kazanm olarak
görülebilirler.
 ve bugün insanln ortak hafzasnda yer etmi önemli bilim adamlar yetitirmitir.
 Astronomi, geometri, matematik, tp, mimarlk, kimya ve baka birçok alanda kaydedilen
gelimelerle slam dünyas, tüm insanlk için büyük bir bilimsel canlanmann öncülüünü
 yapmtr.
Deerli Türk bilim adam Prof. Dr. Fuat SEZGN; uzun yllar süren çalmalar
sonucu ortaya koyduu bu eserle, slam dünyasnn bilim ve teknoloji alanlarnda insanln
gelimesine yapt katklar incelemekte, bilim tarihi için yeni bir bak açsna kap arala-
maktadr. Dünya bilim tarihinde slam biliminin oynad rolü çeitli örneklerle ele alan bu
eser, Bat merkezli bilim anlayna bir alternatif nitelii tamakla birlikte, slam dünyas
için de bilim alanndaki büyük baarlarn hatrlatan bir kaynak oluturmaktadr.
Kurumlarmz ibirlii yapan ve ortak deer üreten kurumlar haline geldikçe, düün-
sel birikimin ekonomik birikim kadar hayati öneme sahip olduu genel kabule dönütükçe
 ve hepsinden önemlisi bu yaklam bir toplumsal irade biçimini aldkça, toplum olarak
hedeflerimize daha hzl ve daha kolay ulaacaz.
Kültür ve Turizm Bakanlmz ile Türkiye Bilimler Akademisi’nin ibirliinde
 Almanca’dan Türkçe’ye çevrilerek 2007 ylnda yayn hayatmza kazandrlan bu nadide
eserin, gördüü youn ilgi dolaysyla stanbul Büyükehir Belediyesi Kültür A.. tarafn-
dan yeniden baslmas bu alandaki büyük ihtiyacn kantdr.
Hedefimiz, okuyan, düünen ve üreten bireylerin oluturduu; kendi deerleriyle
tank ve bark bir topluma kavumak ve kültürel birikimimizi ülkemiz dndaki geni
kitlelerle tantrarak evrensel kültür içerisindeki mutena yerimizi almaktr.
Böylesine önemli bir eserin yeniden baslarak kültür hayatmza kazandrlmasna
katk salayan herkesi yürekten kutluyorum.
  Erturul GÜNAY
Kültür ve Turizm Bakan
7
TAKDM
 Araplar ve Batl oryantalistler bilimsel yaynlarda Farisîler’in ve Türkler’in slam bilim tarihine yaptklar katky görmezden gelir. Ancak Türkler özellikle 15. yüzyldan sonra bu konuda bayra devralmlardr. Bu dönemde iki Türk ehri olan Semerkant  ve stanbul, slam dünyasnn bilim ve felsefe merkezleri haline gelmilerdir.
Birbirinin çada olan iki Türk hükümdar, Ulu Bey ve Fatih Sultan Mehmed, çevrelerinde bilim adamlarn ve filozoflar himaye etmilerdir. Osmanl toprakla- rndan Türkistan’a giden Kadzade Rumi, Semerkant’taki rasathanede görev alm; Semerkant’tan stanbul’a gelen Ali Kuçu da medreselerde ders vermitir.
Ulu Bey bugün bile yazdklarna bavurulan bir astronomdu. Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca bilen Fatih Sultan Mehmed, döneminin önemli airlerindendi  ve çok zengin bir kütüphaneye sahipti. Fatih Sultan Mehmed zamannda Osmanl Saray’nda büyük bir fikir özgürlüünün olduunu, çok ilginç felsefi tartmalarn yapl- dn biliyoruz.
 
Günümüzün dünya bilim tarihi anlaynda, Batnn, karanlk bir Orta Ça
döneminden sonra eski Yunan uygarlnda yatan kökenlerinin ayrmna vararak,
Rönesans, Aydnlanma ve Bilim Devrimi gibi açlmlar kapsayan bir süreç üzerinden
çamzn kendisiyle özdeleen uygarln ve bilimini gelitirdii görüü genel bir
kabul görmektedir. Eski Ça ile Yakn Çalar arasndaki yaklak 1000 yllk boluk bu
balamda yeterince irdelenmemekte, Bat biliminin bir yerde eski Yunan uygarlnn
küllerinden yeniden doarak gelime sürecine girmi olduu düüncesi bir açk gerçek
olarak yalnzca Bat dünyasnda deil onun dnda kalan corafyada da yaygn biçimde
benimsenmektedir.
Bilim tarihinin bu yazm biçimi, 19. yüzyl ortalarndan balayarak, gene Bat
kültür çevresindeki bir avuç bilim insannn Orta Ça slam dünyasnn doa bilimleri
alanndaki eserleri üzerinde yürüttükleri çalmalarn sonuçlarnn nda sorgu-
lanmaya balanmtr. Bu öncü bilim tarihçilerinin balatt gelenein günümüzdeki
seçkin temsilcisi Prof. Dr. Fuat Sezgin bu konuda yaam boyu sürdürdüü köklü ara-
trmalarla Orta Çan, Batnn gözünden kaçm olan ve büyük ölçüde slam bilimiyle
özdeleen, bilimsel baarlarn ve bu dönem aratrmalarnn özgünlüünü ortaya
koymaya çalmaktadr.
eski yazma eserlerde betimlenen alet ve cihazlarn yeni yapm örneklerini üreterek, 9. –
16. yüzyllar arasndaki dönemde slam corafyasndan kaynaklanan bilimsel katklarn
 yer ald bir müze yaratmtr. slam bilimine ilikin bilgi eksikliklerinin ve bu eksiklik-
lerden kaynaklanan önyarglarn düzeltilmesi balamnda bilim tarihi açsndan büyük
önem tayan bu müzede sergilenen nesnelerin tantlmas amacyla F. Sezgin tarafn-
dan ayrca be ciltlik “Wissenschaft und Technik im Islam” balkl bir katalog kaleme
alnmtr. Bu eser, içerii ve irdeledii düüncelerle Bat odakl bilim tarihi yazmnn
eletirel bir çözümlemesini yapmakta, slam ve Orta Ça bilimine yeni bir bak açs
sunarak slam biliminin eski Yunan, ayrca Hint, Bizans ve ran dönemlerinden dev-
rald bilimsel miras korumak ve yaymakla yetinmeyip, onu, ekledii özgün eserlerle
ileri götürmü olduu deerlendirmesini yapmaktadr. Sezgin, bu deerlendirmelerden
hareketle, bilimsel gelimeleri ara duraan dönemleri izleyen sçramalarla gerçekleen
bir süreç yerine, süregelen bütünleik bir evrilme süreci olarak yorumlamaktadr. Buna
göre, slam biliminin kendisinin sönümlenme sürecine girdii dönemde devrettii
miras onu izleyen Bat bilimine feyz ve mesnet oluturmutur.
 
Fuat Sezgin’in bilim tarihine yeni bir boyut getiren eser ve görüleri günümüz slam dünyas için ayr bir önem tamakta, bu kültür çevresine unutmu olduu bilimsel geçmiini anmsatmak, yitirmi olduu gözlenen belleini yeniden kazandrarak, bilim- sel aratrma evkini uyandrmak ve ona özgüven alamak gibi tarihi bir görevi yerine getirmektedir. Bu dorultuda, Fuat Sezgin’in katalounun Türkçe çevirisinin, Orta Ça slam dünyasnda gelitirilmi olduunu ortaya koyduu bilimsel alet ve cihazlarn kendisi tarafndan gerçekletirilen yeni yapmlarnn yer alaca stanbul slam Bilim  ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin yakn gelecekteki açlyla birlikte, ülkemiz insanlarna kendi kültürel geçmilerini tanmalar yönünde çok deerli katklar salayacana ina- nlmaktadr.
Bu önemli eserin Türkiye’de yaynlanmasna Akademimize verdii izinle ola- nak salayan deerli eref Üyemiz Prof. Dr. Fuat Sezgin’e ve eserin yaymlanmasn üstlenen Kültür ve Turizm Bakanl’na teekkürü borç bilmekteyiz. Eseri Türkçe’ye çeviren ve editörlüünü yapan Dr. Abdurrahman Aliy ve Dr. Hayri Kaplan ile eserin deiik bölümlerinin bilimsel anlatmn gözden geçiren Prof. Dr. Metin Balc, Prof. Dr. Kurtulu Dinçer, Prof. Dr. Melek Dosay, Prof. Dr. Sezai Krkolu, Prof. Dr. Bedriye Tolon, Prof. Dr. Vural Ülkü ve Ar. Gör. Ali Rza Tosun’un isimlerini anmaktan mut- luluk duymaktayz.
Prof. Dr. Engin BERMEK  Türkiye Bilimler Akademisi Bakan
 
Cilt V:
11. Bölüm: Mimari .............................................................................................63
 
=
=
=
=
=
NOT: Umar (Ömer) Usmn (Osmn) gibi isimlerin yazmnda her ne kadar transkripsiyon iaretleri kullanldysa da dilimize yerlemi ekilleri tercih edilmitir.
Transkripsiyon aretleri
omantik dönemde, tarihsel olgulara kar adil olmayan periyotlatrmann etkisi altnda henüz yeni domu olan tek yönlü ‘Rönesans’ kavramnn
 ve ortaçan baarlarn yadsmann hakim olduu dönemde, Jacques Sédillot  ve olu Louis-Amélie, Eb el-asan el-Marrk’nin (7./13. yy.) uygulamal astronomi ve astronomik aletlere ilikin muhteem eserinin Paris’te bulunan  Arapça el yazmasndan Franszca tercümesini 1834 ylnda yaynladlar 1. Bunu on yl sonra oul Sédillot’nun el-Marrk’nin kitab üzerine yapt hayranlk uyandran çalmas takip etti2. Gerçi önceki dönemlerde Johann Gottfried Herder (1744-1803), Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832), Kurt Sprengel (1766-1833) ve Alexander von Humboldt (1769-1859) gibi ahsiyetler hüma- nist bir anlayla Müslümanlara veya Araplara bilim tarihinde layk olduklar takdiri yöneltmilerdi. Bununla birlikte baba ve oul Sédillot bilim dünyasnn,  Arap-slam kültür çevresinin ortaya koyduu baarlara kar adil bir davran için onlarca yl süren bir mücadele verdiler, her ne kadar bu, meslektalar ve Fransz Akademisi tarafndan pek ho karlanmam olsa da. Sédillotlar tarafndan sürdürülen mücadelenin, yorulmak bilmez bilim adam Joseph-Toussaint Reinaud’un (1795-1867) daha aa kalmayan bir yarat- clk ve inançla corafya3, slamî arkeoloji4, sava teknii5  alanlarnda baar- d ve yaamn adad eserlerle desteklenmesi bir ans olmutu. Reinaud çalmalarnn birisinde, bilimler tarihinin bütünlüünü veciz bir ekilde ifade eden u düünceye ulamt6: «Rastlant, tekniklerin ve sanatlarn ilerleme- sinde çok büyük bir rol oynamaz. nsanlk bütün keiflerinde istikrarl bir ekilde ileriye doru, birdenbire bir sçrayla deil, adm adm hareket eder. Her zaman ayn hzla ilerlemez, fakat hareket süreendir. nsan icat etmez, sonuçlar çkarr. Mesela insan bilgisinin bir alann ele alalm: Bu alann tarihi, yani ilerleme tarihi, aralksz bir zincir oluturur. Olgular tarihi bize bu zincirin parçalarn verir ve bizim görevimiz, kaybolan halkalar her bir parçay bir dierine eklemek için yeniden bulmaktr.» 1853 ylnda yaynlanan  Averroès et l’Averroïsme adl eserinde Ernest Renan (1823-1892) Arap Felsefesinin Avrupa’daki resepsiyonunun bilim tarihçileri için
 
Ö N S Ö Z
hayli yeni ve artc bir tablosunu çizerken, Alexander von Humboldt’un des- teiyle Paris’te okumu olaanüstü yetenekli genç bir Alman bilim adam 1851- 1864 yllar arasnda Arap matematiine ilikin yaklak 40 kadar çalma yapt. Bu, maalesef çok genç, 38 yanda ölmü olan Franz Woepcke (1826-1864)’dir. Onun günümüze kadar ksmen alamam Franszca yazd çalmalar, bugün- kü Arap-slam matematik historiyografyas için salam bir temel oluturmutu. Özellikle 1851 ylnda yaynlanm olan doktora çalmas  L’algèbre d’Omar
 Alkhayyâmî beklenmedik bir etki yaratmt. Bu eserinde Franz Woepcke, 5./11. yüzyln ikinci yarsnda yaam olan filozof, astronom ve matematikçi   Ömer el-ayym’n cebir alanndaki eserinin, üçüncü dereceden denklemlerin
sistematik bir tantmasn ortaya koymaktayd. Ulalan bu sonuç, dönemin matematikçilerini özellikle u sebepten dolay aknla düürmütü: Otorite olarak kabul edilen matematik tarihçisi Jean-Étienne Montucla’nn 7 Araplarn cebirde ikinci dereceden denklemleri aamadna ilikin kesin yargsn zihin- lerinde tutuyorlard. Böylelikle J.-J. Sédillot, L.-A. Sédillot, J.-T. Reinaud ve F. Woepcke gibi büyük oryantalistlerin youn ve geni kapsaml çalmalar gele- cekteki aratrmalara Arap-slam bilim adamlarnn evrensel bilimler tarihinde- ki yerlerine ilikin umulmadk ve hayret verici perspektifler açm oluyordu. Bu dört bilim adamnn güçlü etkilerinden bamsz olmakszn Eilhard Wiedemann (1852-1928) 1876 ylnda, yarm yüzyl sürecek olan çalmalarna balad. Wiedemann bir fizikçiydi ve çalmalarnn büyük bir çounluu fizik  ve teknik alanlaryla ilgiliydi. Bununla birlikte, ilgisini zamanla Arap-slam doa bilimlerinin bütün alanlarna yöneltti. Bu yorulmak bilmez bilim adam- nn verdii yazl ürünler, ikiyüz kadar makale ve monografi olarak yaymland. Sonradan be büyük cilt içinde toplanp baslan çalmalar 8  yazarn hayatta olduu dönemde ve sonrasnda, doa bilimleri historiyografyasn köklü bir ekilde etkilemitir ve gelecekte de bu alann vazgeçilmez eserleri olarak kala- caktr. Wiedemann buna ilaveten büyük bir örenci kitlesini çevresinde toplad ve onlar bu alanla ilgili konular ilemekle görevlendirdi. Bu çalmalardan doan ürünler hocalarnnkiler kadar önemlidir. Bu ürünler imdiye kadar olduu gibi, gelecekte de Arap-slam kültür çevresi içerisinde yürütülen tabii bilimler histo- riyografyas için yap talarn tekil edecektir.  Arap-slam kültür çevresinde kullanlm, gelitirilmi veya icat edilmi aletler, cihaz ve avadanlarn prototiplerini ina etmede Eilhard Wiedemann’ bizlerin
 
öncüsü olarak kabul ettiimizi belirtmek benim için ho bir görevdir. Wiedemann  yardmclaryla birlikte u ya da bu aletin prototipini ina ettiini yazlarnda sk sk belirtmektedir. Münih’teki Alman Müzesi’nin 1911 ylnda Wiedemann ve onunla birlikte çalan usta F. Kelber’den satn ald be tanesinin dnda, onun tarafndan yaplm modellerin kaderi hakknda daha fazla bir bilgiye maalesef ulaamadm. Müzenin satn ald aletlerden birisi olan usturlap hakkndaki  yazmalar, o zamanlar harflerin (usturlap üzerine) yazlmasnda karlalan zorluklar göstermektedir. Müzenin harflerin Arapça yazlmas talebi karsnda Wiedemann öyle cevap vermektedir: «Ben, rakamlarn usturlap üzerine ilen- mesinde bizim yazmzn kullanlmas çaresini öneriyorum. Arapça rakamlar kaznacak olursa, çok pahalya mal olmaktan baka, benim için de çok zahmetli olacaktr.» Bugün kesinlikle bilinmektedir ki, Wiedemann’n yapt modelin asl Muammed bn e-affr’n (420/1029, bkz. Cilt II, s. 95) Berlin Devlet Kütüphanesi’nde bulunan usturlabdr. Bu alet sergilenmitir. «Derece bölüm çemberinde (limbus) ve arka yüzde kesinlii tartmal yerler bo olarak kalm, plaka ve örümcek denen a (rete) üzerine harflerin kaznmas yerine basl kât  yaptrlmtr»9. Sunulan bu katalogda anlatlan ve resimlerle gösterilen aletler, cihazlar ve avadanlar, 1982 ylnda Johann Wolfgang Goethe Üniversitesine bal olarak kurulan “Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften”  yaynlaryla birlikle, 800 yl boyunca Arap-slam kültür çevresinde gerçekle- tirilmi olan baarlara yönelik küçümseyici yaygn kanaati mümkün olduun- ca deitirebilmeye katkda bulunmak amacyla yaplmtr. Fakat ne temel düüncemizde ne de üstlendiimiz bu ödevi yerine getirme gayretimizde “biz bulduk” heyecanyla hareket etmiyoruz, bilakis biz bilimler tarihinin bütünlü- üne ve yukarda Reinaud ve Favé tarafndan formüle edilmi prensibe inan-  yoruz: nsanln ortak bilimsel miras, süreen admlarla, her zaman düz bir çizgi halinde olmasa da, deiken bir hzla büyümektedir. Tarihte belirli bir zaman dilimindeki bir kültür çevresi, bilimsel miras, küçük olsun büyük olsun bir adm daha ileri tamak için öncülüü üstlenmi, daha dorusu içinde bulu- nulan koullar dorultusunda öncülüe getirilmise, tarihî koullar ve o öncü tarafndan ulalan seviye, ardln kaydedecei olas ilerlemeleri ve bu iler- lemelerin hzn etkileyen faktörleri belirler. Yunanlarn olaanüstü yeri, bilimler historiyografyas tarafndan genel olarak kabul ve takdir edilir. Fakat Yunanlarn daha önceki ve komu kültür çevrelerinden dorudan ya da dolayl bir ekilde miras alp üzerine bina ettikleri sonuçlarla ilgili Yunan bilim tarihçi- lerinin pek holanmadklar soru hususunda hâlâ bir belirsizlik hakimdir. Daha 1932 ylnda Otto Neugebauer buna ilikin olarak öyle demektedir: «Yunan
 
16
olan Yunan-öncesine her balama giriimi çok youn bir kar koymayla kar- layor. Allageldik Yunan imajn deitirme gereklilii ihtimali düüncesi, Winkelmann’n döneminden beri mevcut imajn geçirdii bütün deimelere ramen her defasnda arzu edilmez görünmütür. Hâlbuki o zamandan bu güne geçen 2500 yllk “tarihe” bir 2500 yln daha eklenmesi gerektii gibi çok basit bir olgu vardr, ve buna göre Yunanlarn artk bata deil, ortada bulunmalar gerekiyor. »10
Bana göre burada, bilim tarihinde gereince dikkate alnmam olan u olguya iaret edilmelidir: Biz, Arap-slam bilim adamlarnn kaynaklarn ve öncüle- rini, bildiimiz kültürlerdeki durumun aksine, daha kolay ve açk bir ekilde tanyabiliyoruz. Arap bilim adamlar, kaynaklarnn isimlerini tam olarak belirt- meyi ve öncülerini, özellikle Yunanlar büyük bir sayg ve ükranla anmay adet edinmilerdi. Mesela, aksi takdirde Yunanlarn tannmam kalacak olan alet ve edevatnn izine ulamamz ve orijinali kaybolmu Yunanca eserlerin fragman- larn –yaplan alntlardan hareketle– yeniden kazanmamz böylece olanakl hale getirdiler. Kendilerine borçlu olduumuz J.-J. Sédillot, L.-A. Sédillot, J.-T. Reinaud ve F. Woepcke gibi öncülerin güçlü etkilerinden itibaren, bilim tarihi arlkl çalan oryantalistlerin, Arap-slam kültür çevresinde insanln düünce tari- hine katk olarak ortaya konulmu baarl çalmalara ilikin yaygn ama yanl kanaatin deitirilmesinde kesinlikle birçok katklar olmutur. Buna ramen E. Wiedemann’n 1917 ylnda dile getirdii u ikayet maalesef hâlâ geçerliliini korumaktadr: «Araplarn Antik Ça’dan kazandklar bilgileri sadece tercümeler  yoluyla bize ulatrdklar ve buna önemli saylabilecek bir yenilik eklemedikleri görüüyle her defasnda yeniden karlalmaktadr.»11 Bunun sebebi her eyden önce bilimler historiyografyasnda inatç bir ekilde tutunan, Arap-slam kültür çevresinin bilimler tarihindeki yaklak 800 yllk yaratc dönemini görmezden gelen ve böylelikle de modern insann temel bilim tarihi bak açsn daha okul kitaplarndan balayarak perçinleyen ele al tarznda görülebilir. Bu yarg sade- ce Bat dünyas için deil, ayn zamanda en geni anlamda, okul kitaplarnn
 
 
 
 Arap-slam Bilimleri Tarihine Giri
I. slam’da Bilimlerin 1./7. Yüzyldan 10./16. Yüzyla Kadar Geliimi ........1   1./7. Yüzyl .......................................................................................................... 2   2./8. Yüzyl .......................................................................................................... 8   3./9. Yüzyl ........................................................................................................ 10   4./10. Yüzyl ...................................................................................................... 20   5./11. Yüzyl ...................................................................................................... 24   6./12. Yüzyl ...................................................................................................... 34   7./13. Yüzyl ...................................................................................................... 41   8./14. Yüzyl ...................................................................................................... 53   9./15 Yüzyl ....................................................................................................... 64   10./16. Yüzyl .................................................................................................... 74
II. Arap-slam Bilimlerinin Avrupa’da Resepsiyonu ve Özümsenmesi ....85   Arap-slam Bilimlerinin Avrupa’ya Gidi Yollar ...................................... 134   I. Müslüman spanya Üzerinden Giden Yol ............................................... 134   II. Sicilya ve Güney talya Üzerinden Giden Resepsiyon Yolu ................ 144 III. Resepsiyonun Bizans Üzerinden Giden Yolu ....................................154   Son Söz ........................................................................................................... 160
III. Duraklamann Balangc ve Yaratcln Son Bulmasnn Nedenleri ..168
Bibliyografya .............................................................................................................183 Dizinler ...................................................................................................................... 193   I. ahs Adlar ................................................................................................ 193   II. Kavramlar ve Yer Adlar ......................................................................... 204   III. Kitap Adlar ............................................................................................. 214
 
 
   B    i   l   i  m    l  e   r   i   y   a    b   a   n   c       k    ü    l   t   ü   r   m   e   r   k   e   z   l  e   r   i  n    d   e   n
      s   l  a   m     d
 
 Ben her kiinin kendi çalmasnda yapmas gerekeni yaptm:
Öncellerinin baarlarn minnettarlkla karlamak,
Onlarn yanllarn ürkmeden dorultmak,
ve sonrakilere emanet etmek . el-Brn (ö. 440 / 1048)
Önümüzde bulunan bu katalog için hazr- lanm bir “Giri”te, okuyucuya Arap-slam kültürünün genel bilimler tarihi çerçevesin- deki önemine dair uygun bir tasavvur kazan- drabilme gayreti zor bir görevdir. Bunun tek sebebi, Arap, Fars ve Türk dillerinde bize ulaan yazma haldeki kaynak materyallerin az bir bölümünün yaynlanm ve çok küçük bir bölümünün incelenmi olmas deildir. Böyle bir giriimi engelleyen birçok sebep vardr.  Arap-slam bilimlerinin Bat dünyasnda resepsiyonu ve özümsenmesi daha 13. yüzy- ln ikinci yarsnda, yani bu faaliyetin en aktif olduu devrede, dümanlkla ve iddetli bir  yadsmayla karlamt. Ksmî bir direnie ramen 19. yüzyla kadar srarla ayakta kalan büyük ölçüde dinî motifli bu kar koyucu akm, 16. yüzyldan bu yana Avrupa’da bilim- ler historiyografyasnn düüncesini ve ortaya koyulu tarzn derinden etkilemi, ekillen- dirmitir. Bu akm balamnda bilim tarihçi- leri bariz bir ekilde ilk kez 18. yüzylda adeta kelimenin tam anlamyla, insanlk düünce tarihinde Arap-slam bilimlerinin her türlü  yaratc konumunu inkar eden Rönesans kav- ramnda bir evrensel-tarih görüüne sürük- lenmilerdir. Bilim tarihinin çok kaba doku-
nan ve gerçeklikten uzak devrelendirilme- sinde, Rönesans olarak adlandrlan feno- men Yunan döneminin dorudan doruya bir devam olarak görülmütür.1 Bu zamansal sçrayta Arap-slam kültürüne olsa olsa en çok bir “baz Yunanca eserleri muhafaza ve tercüme etmek yoluyla aktarc” rolü kalyor.  Arap-slam bilimlerinin resepsiyonuna ve özümsenmesine kar 13. yüzylda balayan mücadele daha hayli uzun bir zaman bütün gücüyle devam etmekteyken baz Avrupa ülkelerinde 18. yüzylda slam’ ve ona bal olan kültür ve bilgi birikimini kaynaklara dayanarak aratran arabistik çalmalar ba- lad. Doal olarak her zaman ideal biçimde çalmayan ve aratrma konusu hakknda
 
 verdii hükümlerde ve de bu konular deer- lendirmede her zaman için objektif kala- mayan bu arabistik, buna ramen 200 yllk tarihi boyunca kaynak çalmalar, edisyonlar  ve tercümeleriyle bavuru kaynaklar olu- turmak, Arapça, Farsça, Türkçe el yazma- larn Avrupa kütüphanelerinde toplamak  ve bunlar kataloglamak suretiyle muazzam bir baar ortaya koymutur. Eer bugüne kadar bu arabistik, tarih kitaplarndaki sözde “Rönesans” tasvirini sarsmay baaramamsa da, Jean-Jacques Sédillot (1777-1832) ve olu Louis-Amélie (1808-1875), Joseph-Toussaint Reinaud (1795-1867), Franz Woepcke (1826- 1864) ya da Eilhard Wiedemann (1852-1928) gibi bilim adamlarnn gayretleri sayesinde ulalan tashih izleri göze çarpyor. George Sarton (1884-1956) bugüne kadar oryan- talistiin aratrma sonuçlarn eksiksiz bir biçimde ilemek için büyük çaba sarf eden  yegâne bilim tarihçisidir. O  Introduction to the History of Science2  isimli eserinde bu ii kusursuz bir biçimde gerçekletirmitir. Sarton’un bize ulatrd sonuçlarn, daha sonralar tabiî bilimlerin ayrntl dallarn ele alan historyografik eserlerde maalesef çok az dikkate alnmtr. Okul kitaplarnn gelenek- sel bilimler historiyografyasndan miras kalan bak açsnda kayda deer düzeltmeler yap- mam olmas da teessüfle görülüyor. Benim kuam, bu bak açsnn okul kitaplarnda sarslmaz bir biçimde iddia edildii ve savu-
«... Kiinin elimine ettii her gerçek olgu için, ilkin yara- tlan, daha sonra yorumlanan ve dahas nihayette kendi- sine dayanlan, kendileriyle hayalin uyumad bütün di- er olgular tarihten elimine etmeye yarayan bir uydurma olgu ortaya çkar.» bkz. a.e., s. 102; kr. H. Schipperges,  Ideologie und Historiographie des Arabismus, Sudhoffs  Archiv içerisinde, Beihefte, Heft 1, Wiesbaden 1961, s. 14. 2 Be cilt halinde yaynlanmtr, Baltimore 1927-1948.
nulduu bir dönemde yetimitir. Belirli bir düzeltme ise ancak gelecekte geni bir temel üzerinde yürütülecek aratrmalardan ümit edilebilir. Bunda önemli olan bu tür aratr- ma sonuçlarnn olabildiince geni ilgililer kitlesine ulatrlabilmesidir. Arap-slam fen bilimleri ve teknii çerçevesinde kullanlm, gelitirilmi ve icat edilmi araç-gereçleri, avadanlar tantmak, bize ulam deillerse  yeniden imal etmek bu aratrma sonuçlar- n etkili ekilde aktarabilmenin bir yoludur. Kurduumuz müze ve bu müzede sergilenen parçalar tantan katalog bu tarz bir aktarm hedeflemektedir. Bu yol döeme niteliindeki cümlelerin ardn- dan imdi, Arap-slam kültürünün evrensel bilimler tarihi içerisindeki konumu hakknda bir panorama sunmaya geçiyorum.
 
G R 3
malar ve ksa bir süre sonra Rodos’u fethet- meleri düünülemezdi3. Kukusuz, özellikle Emevi saltanatnn 41/661  ylndaki balangcndan itibaren bu fatih- lerin, Müslümanla geçmi veya geçme- mi vatandalarnn kültür mirasn tedrici bir ekilde alarak özümsemeleri için uygun koullar gerçekleti. Günümüze kadar ulaan  Arapça simyaya dair elyazmas, Yunan simya- c Zosimos’un (350-420) bir risalesinin 38/658  ylnda gerçekletirilmi bir Arapça tercümesi olarak karmza çkmaktadr4. Eer biz kay- dedilen bu tarihe inanacak olursak, bu u anlama gelir: Gelecekte Emevilerin ilk hali- fesi olacak Muaviye’nin henüz valilik döne- minde Yunanca eserlerin Arapça çevirisine  yönelik ilgi uyanmt.  Araplarn böylesine erken bir dönemde  yabanc kültür mirasn alarak özümsemeye hazr ve yetenekli olmalarn 1917 ylnda Julius Ruska matematik tarihi çerçevesinde son derece doru olarak u ifadelerle dile getirmekteydi: «Önemle ve srarla ifade edil- melidir ki ran ve Roma’nn tara vilayetlerine taan Araplar ne hukuk bilimini ne de devlet  yönetimi sanatn hazr ve olumu bir ekilde beraberlerinde getirmilerdi, bilakis fethedi- len ülkelerin yönetim metotlarn ve hukuk formlarn büyük ölçüde deitirmeden aynen almak zorunda kalmlard. Onlarn artc bir hzla daha kapsaml ilikilere uyum sa- layabilmeleri ve sadece devlet idaresiyle ilgili kurumlar deil, ayn zamanda eski ve olgun bir kültürün dier bütün meyvelerini alarak özümsemeleri anlamnda bilinen bir olgudur.  Ama bu, eer çok yakn dönemlere kadar kabul edilegeldii gibi, fatih konumundaki halk ile o dönemin ranllar, Yunanlar ve
3 Bkz. Sezgin, F.: Fuat, Geschichte des arabischen Schrift - tums, Cilt 11, s. 6. 4 Bkz., a.e., Cilt 4, s. 75.
Msrllar arasndaki düünsel uzaklk çok büyük olsayd, kesinlikle gerçekleemezdi. Bilhassa düünsel ve politik hareketin tayc- lar olan ehirli Araplar, Muhammed’in orta-  ya çkmasndan önce komu halklarn kültürel etkilerine tamamen kapal veya matematik tarihi açsndan önem kazandklar çada bile neredeyse okuma yazma bilmeyen yar vahi- ler olarak tasavvur edilemez ... »5
Eski kültür merkezlerindeki sakinlerin yeni topluma uyum salayabilmede çok büyük zor- luklar yaamadklar görülmektedir. Mesela ilk dönem Emevi hükümdarlarnn saraynda Hristiyan hekimler çalmaktayd. I. Mu viye (dönemi: 41/661-60/680) zamannda hizmet eden bn Asl’n ad bunlar arasnda geçmek- tedir. Eb el-akem adl bir baka Hristiyan hekim daha Muviye’nin hizmetinde çal- mtr. Hükümdar ilaçlarn hazrlanmasnda ona güvenmekteydi.6  Emeviler devletin bir- çok alannda, fethedilmi ülke sakinlerinin hizmetlerine ve desteklerine gereksinim duy- mulardr. Bu alanda ibirliinin iyi bir ekilde iledii görülmektedir, hatta belirli bir süre  vergi ve idare uygulamasnda geleneksel yay- gn diller kullanlmtr. Bunlar Msr’da Kopt dili, Suriye’de Yunanca, Irak ve ran’da eski Farsça idi. Devlet sicillerinde Arapça’nn kul- lanm daha sonralar gerçekleti. Arapça’nn kullanm Suriye’de 81/700 ylnda  Abdülmelik b. Mervn’n sayesinde, Irak’ta 78/697 ylnda Vali el-accc b. Ysuf’un emriyle, Msr’da 87/705 ylnda vali Abdullh b. Abdülmelik b. Mervn’n ve kuzey dou ran’da (orsn) 124/742 ylnda Halife Him b.  Abdülmelik dönemlerinde gerçeklemitir.7
 
4 G R
Fethedilen ülkelerin kültür merkezlerinde- ki bilgileri alp özümsemeye yönelik zaten  var olan ilgiyle, I. Mervn (dönemi: 64- 65/683-685) zamannda ilk kez bir tp kitab  Arapça’ya tercüme edilmitir. skenderiyeli  Ahron (muhtemelen 6. yüzylda yaam ve eser vermitir) tarafndan ders kitab (kunn) olarak Yunanca yazlm bu eser, ilkin Gsis adl birisi tarafndan Süryanca’ya çevrilmi ve  yukarda belirtilen dönemde bu çeviri Yahudi tabip Mserceveyh el-Bar tarafndan iki bölüm daha eklenerek Arapça’ya aktarlm- tr. Bu çevirinin Halife Ömer b. Abdülazz (dönemi: 99-101/717-720)’in kütüphanesinde bulunduu ve onun tarafndan kamunun isti- fadesine sunulduu rivayet edilmitir.8
slam’n ilk yüzylnda ve ikinci yüzyln geçi döneminde Arapça’ya çevrilmi baz eserle- rin isimleri bize ulamtr. Bunlarn büyük bir ksm, bu eserlerde verilen bilgilere göre Emevi Prensi lid b. Yezd’in (ö. 102/720 civarnda) direktifiyle çevrilmi olup, bir bölü- mü kimya ve astrolojiyle ilgilidir.9 Bize kadar ulaan bir dizi risalesi ile ve literatürde verilen birçok bilginin tanklyla bu prensin, bilim tarihinde kimyayla uraan ve bu alanda eser  veren ilk Arap olduu görülmektedir. Hiç üphe yok ki bizzat kendisi tarafndan tevik edilen tercümeler yoluyla tand kitaplarn  ve fethedilen ülkelerin kültür temsilcileri olan hocalarnn dorudan etkisiyle ortaya çkan bu urann bir uyarlama ve taklitten öteye gitmesi beklenemezdi. Bu esnada etki alan- lar olarak am ve skenderiye’nin isimleri geçmektedir. lid b. Yezd’in tevikiyle çevirilen astrolojik eserlerden birisi de, el-Brn’nin 5./11. yüz-  yln ilk yarsnda kullanma olana bulduu pseudo [sahte, uydurma, sözde] Ptoleme’nin
8 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 3, s. 5-6, 166-168, 206. 9 Bkz. a.e., Cilt 4, s. 56, 82-83, 89; Cilt 7, s. 9.
«Meyveler Kitab» (χαρπς; Kitb es-Semere) isimli eserin tercümesidir.10 Bundan lid b. Yezd’in astrolojiyle de urat anlalmak- tadr. Mehur astrolog Eb Ma er11  (171- 272/787-886) lid b. Yezd’in bir eserini tannm astrolojik eserlerden birisi olarak kabul etmekte ve bildirmektedir.12 Ahron’un ders kitab niteliindeki tp eserinin çeviril- mesini, lid b. Yezd’in giriimiyle yaplm olan dier çevirileriyle birlikte bizzat kendisi- nin yazar olarak faaliyet göstermesini dikkate alarak yabanc bilimin Arap-slam kültür çev- resinde resepsiyonunun balangç periyodu olarak Hicrî birinci yüzyln üçüncü çeyreini kabul edebiliriz. Elbette Araplar tarafndan o dönemde alnan ve benimsenen yabanc bilim miras sadece Yunan kaynakl deildi. Mesela, uteybe b. Muslim (ö. 96/715) tara- fndan orsn’n fethedilmesi esnasnda esir düen Sasani Prensesi hfir’in mülkiye- tinde bulunan Farsça bir corafya kitabnn fatihlerin eline geçtiini örenmekteyiz.13
Benzer bir haberi büyük slam düünürü el- Brn (ö. 440/1048)’de görüzoruz. Tadd  Nihyt el- Emkin14 adl matematiksel co- rafya alanndaki temel eserinde el-Brn, bugünkü Afganistan’da bulunan azne’de eski bir parömen üzerinde, Diocletianus (285-305 arasnda Roma imparatoru) takvi- mine göre tarihlenen ve bir bilim adam tara- fndan hicretin 90-100 yllar arasnda göz- lemlenen güne tutulmalaryla ilgili notlar ve tarihler içeren bir zeyl eklenmi astronomik bir çizelge eser ( zc) gördüünü haber ver- mektedir. Ayrca bu eserde el-Brn, Büst
 
ehrinin enlem derecesi ve ekliptik eim ile ilgili bilgilere de rastladn söylemektedir.15  Emevi hükümdar Him b. Abdülmelik (dönemi: 105-125/724-743) zamannda, vak- tiyle Aristoteles’in Büyük skender’e yazd iddia edilen sahte mektuplarn ve bu arada περ κσμου adl kitabn tercümelerinin, resep- siyonun balangç dönemi bakmndan kuku- suz çok büyük bir önemi vardr. Muhtemelen 2. yüzyln ikinci yarsnda yazlm bu pseudo kitabn tercümesiyle, Arap-slam kültür çev- resi ksmî ama bununla birlikte slam bölgele- rinin snrlarn aan corafya bilgisine, atmos- ferik olaylara ilikin yerel kanaatten farkllk gösteren meteoroloji bilgisine, dünyann ekli  ve yapsyla alakal u temel Yunan düün- cesine ulamlardr: Dünya evrenin ortasn- da bulunmaktadr. Evren bütün gökyüzüyle birlikte sürekli dönmektedir. Sabit yldzlar gökyüzüyle birlikte dönmektedir. Yldzlarn says insan tarafndan bilinemez. Gezegenler  yedi tanedir, hem doalar ve hzlar hem de  yeryüzüne olan uzaklklar itibariyle birbir- lerinden farkldrlar. Bunlar iç içe bulunan  ve sabit yldzlar küresi tarafndan kuatlm olan kendi yörüngelerinde hareket ederler.16
Bize küçük bir bölümü ufak parçalar halinde ulam olan örneklerin saysn çoaltmadan,  Arap- slam kültür çevresinde, ayn zaman- da bütün bilimlerin resepsiyon ve özümsen- me dönemi için de karakteristik olan bu ilk resepsiyon evresinin birkaç önemli özelliine iaret etmek istiyorum. Yabanc bilimi alp benimseme süreci balangçtan itibaren bütün bir açklkla, yabanc olanla temas korkusu ve
15 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 6, 122. 16 Bkz. a.e., Cilt 6, s. 72;  Rislet Arisls ile l-skan- dar l-  lem, Tahran, Dnigh no: 5469 nüshas (varak 36b-41b); Strohm, H.: Aristoteles. Meteorologie. Über die Welt , Berlin 1970, s. 240-241.
art niyet olmakszn ileride göreceimiz üzere  Arap-slam bilimlerinin daha sonraki dönem- de Avrupa’daki hiç de ho olmayan resepsiyo- nu ve özümsenmesinden tamamen farkl bir ekilde devam edegelmitir. Yabanc bilgiyi alp benimsemenin altn- daki tevik faktörünü 1965 ylnda Franz Rosenthal17  u ifadelerle açklamaktadr: «Belki de, kapsam hzla genileyen çeviri faa- liyetlerini temellendirmek için, Müslümanlara tp, simya ve pozitif bilimlerle tanmay cazip gösteren ne pratik faydaclk, ne de felse- fi-teolojik sorunlarla uramalarna sebep olan teorik faydaclk yeterli olabilirdi, eer Muhammed’in dini ta balangçtan itibaren bilimin (   ilm) rolünü dinin ve böylece bütün bir insan hayatnn asl itici gücü olarak öne sürmemi olsayd... 'Bilim' slam’da böylesi- ne merkezî bir konuma yerletirilmi, hatta neredeyse dinî bir sayg görmü olmasayd, muhtemelen çeviri faaliyeti, olduundan daha az bilimsel, daha az sürükleyici ve daha çok  yaamak için pek zaruri olan almaya –gerçek- te bilinenden farkl bir ekilde– snrlanm olarak kalrd. » üphesiz ki genç slam toplumunun ilk yüz-  ylda nispeten çabuk ulat bilim alanndaki baars, sadece kitap çevirileri yoluyla yaban- c kökenli bilim mirasnn aktarm eklinde snrl kalmamtr. Yeni din ile birlikte ortaya çkan ve sürekli iddia edilenin aksine hiç de ilkel olmayan durum ve ortamda Araplar, ken- dileri için çok yeni olan düünsel problemlerle uramaya hzla itildiler, özellikle yaz sanat- n örenmeye yönelik artc bir ilgi dodu. Bununla ilgili Arapça kaynaklar incelendi- inde, 1./7. yüzyl slam bölgelerinde yaayan insanlarn okuryazarlk orannn Bat ortaça- ndaki çadalar ile karlatrlamayacak
 
6 G R
derecede yüksek bir seviyeye ulat izlenimi oluur. Peygamber’in ölümünden sonra teda-  vülde olan Kur’ân nüshalar arasndaki farkl- lklar, Müslümanlarn geneli tarafndan kabul edilmesi amaçlanan kritik edilmi bir metin oluturmay zorunlu kld. Kur’ân’da geçen fakat yaygn olmad için anlam az bilinen kelimelerin açklanmas sadece ilk Kur’ân tefsirlerinin domasna deil, ayn zamanda leksikografinin domasna neden oldu. Bu balamda henüz çok erken dönemde önemli bir filolojik yöntemle karlamaktayz: Eski iirin dil belgesi [ahit] olarak kullanlmas. Ulalan bu filolojik bilgi, slam öncesi ve slam’a geçi dönemlerine ait iirlere hak ettii büyük takdiri ve bunun sonucu olarak kitap formunda ve parçalar halinde ulaan iir malzemelerinin toplanmasn ve muhafazasn beraberinde getirdi. Kur’ân metnindeki keli- melerin basit açklamalaryla balayan filolo-  jik çabalar, yüzlerce yl devam eden süreçte, hem içsel prensipler hem de dsal boyut bakmndan “sadece Çinlilerinki ile karlat- rlabilecek”18 ekilde bir geliim gösterdi.  Ayn zamanda Arapça gramerin balang- c, Arapça kaynaklar tarafndan 1./7. yüzy- la çkarlmaktadr. 2./8. yüzylda gerçekleen olaanüstü büyüklükteki gelime ancak bu ekilde erken bir balangçla kavranabilir. Peygamber’in sözlerini (hadisleri) youn bir ekilde toplama ve yazl olarak muhafaza etme faaliyeti, kendine özgü kurallar olan  ve modern dönem aratrmaclar tarafndan sklkla yanl anlalan bir “rivayet bilimi”nin domasn salad. Peygamber’in biyografisini, savalarn ve ilk halifelerin hayatlarn yazmaya yönelik gay- ret, çok deiik ekiller alm ve olaanüstü gelimi olan historiyografyann domasna
18 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 8, s. 15.
zemin hazrlad. Bu historiyografya faaliyeti- ne oldukça erken dönemde domu ve herbir bilimi ayr ayr ele alan bilim tarihi de eklene- bilir. Bu tamamen slam fikir corafyasnda doan tarih yazmclnn ve onun bamsz bir ekilde gelien metodolojisinin önemine ilikin soru, bildiim kadaryla evrensel tarih dal içerisinde imdiye kadar ya hiç sorulmu  ya da yeteri derecede ele alnm deildir. Hatta bizzat arabistler bile, slam’n özellikle ilk üç yüzyl (7.-9.) içerisinde ortaya çkan tarih eserlerinin içeriini, kendi kaynaklar- n alntlama yöntemlerinden dolay yeteri kadar önemsemediler. O eserlerdeki, genel- likle otantikliklerine delil olmas için bata sunulan rivayet zincirleri ile yazarn yer yer kendi görü ve yorumlarn vermesi müsta- kil tarihsel haberlerin ( aber , çoulu:a br ) ne yazk ki u ekilde anlalmasna neden olmutur: Bu haberler ya yüzlerce yl boyun- ca sözlü olarak aktarlm rivayetlerdir ya da elimizdeki o eserden bir iki kuak önce belirli eilimlere göre kaleme alnm, ravilerden birisinin kiisel görülerinden ibaret olan ve  yaylan rivayetlerdir. Bu giri çerçevesinde ayrntlara girmeden unu söyleyebiliriz: Söz konusu rivayet zincir- leri hem yazl kaynaklarn yazarlarnn isim- lerini hem de o kaynaklarn, çok kat kural- lar dorultusunda kendilerine belirli eserleri rivayet etme izni verilen ravilerinin isimlerini içerisinde saklamaktadr.19 Bizim anlaymza göre Arapça tarihsel eserlerde karlalan rivayet zincirleri pekâlâ günümüz kitaplarn- daki dipnotlar gibi kaynaklara iaret olarak kabul edilebilirler. Hukukla ilgili en erken yazl kaynaklar da 1./7. yüzylda hatta bu yüzyln ilk yarsnda aranabilir. Tabi ki mütevaz hacimli bu vesi-
 
kalarda yalnzca belirli konular ilenmitir. Daha hacimli ve belirli bir sistematikle yaz- lan slam hukuku külliyatlar 2./8. yüzyln ilk  yarsnda görülmeye baladlar.20
Yabanc bilim ve kültür mirasnn resepsiyon süreci 2. yüzyln ilk yarsnda hem niteliksel hem de niceliksel olarak hzla geliti ve çan hemen hemen bütün bilim dallarn kapsaya- cak boyuta ulat. Kaynaklar sadece, doru- dan doruya Yunanca’dan ya da dolayl ola- rak Süryanca üzerinden çevrilen eserlerden deil, ayn zamanda orta dönem Farsça’dan çevrilen eserlerden de olumutur. Yunanca’dan yaplan erken dönem çevirilerin önemli bir özellii, pseudo epigraflardan olu- mas yani antik dönemin otorite kabul edilen  Aristoteles, Sokrates, Ptoleme gibi mehur isimlerin bu eserlerin sözde yazarlar gibi  verilmesidir. Bu eserler, en azndan milat- tan önce 2. yüzyla kadar geriye giden pseu- do-epigrafik Yunanca kaynaklar geleneinde domulardr. Bize Arapça çeviriler halinde ulam bu uydurma epigraflarn içerii, bir- çounun geç antik çada yani slam’n orta-  ya çkndan ksa bir süre önce doduklar izlenimi vermekte, kazanlm olan bilgilerin, tecrübelerin ve ulalan geliimin seviyesini bize aktarmaktadr. Muhtemelen bu eserlerin çounluu Dou Akdeniz ülkeleri kökenli- dir. Arapça’ya aktarlm bu pseudo-epigrafik eserlerin çok aznn Yunanca orijinalinde tam  veya parçalar halinde kalabilmi olmasnn sebebi, benim düünceme göre, bu eserlerin çounun slam’n tarih sahnesine çkmasndan çok ksa bir süre önce, 1./7. yüzyln ilk yarsn- dan itibaren slam hâkimiyetine girecek olan [önceki] kültür merkezlerinde kaleme aln- malardr. Bu tür eserlerin tercüme edildik- ten sonra Yunanca orijinallerinin muhafaza
20 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 1, s. 393 vd.
edilmeleri tamamen tesadüfe bal kalmtr. Ne çevirmenler ne de okuyucular bu eserlerin uydurma yazar isimleri tadn bildiler ne de bilme olanana sahip idiler. Arap-slam bilim adamlar bu eser adlarn, bu eserlere sonraki dönemlerde Yunanca orijinalleri veya Arapça çevirileri halinde ulatktan sonra bile, sahte  yazarlarnn gerçek eserleri gibi alntladlar. Mesela Aristoteles’in, Platon’un, Ptoleme’nin adn tayan pseudo eserlerini hakikilerinden önce tandlar ve gerektiinde hem pseudo olan hem de hakiki olan yan yana kullan- dlar. Bu eserlerin birçou sonraki dönem- lerde, pseudo yazarlarnn eserleriymi gibi  Arapça’dan branca’ya ve Latince’ye çevrildi, daha sonralar Bat’da da yüzlerce yl hakiki sanlarak kullanld. Yunan, Babil, Fars ya da baka kökenli yazar isimleri altnda tam veya parçalar halinde korunarak bize ulam pseudo-epigrafik eserlerin, Arap yaznnda ne zaman dodukla- rna ve önemlerine ilikin sorular Geschichte des arabischen Schrifttums  isimli kitabmda birçok vesileyle ele aldm. Orada21  söyledik- lerime atfta bulunarak unu belirtmekle yeti- niyorum: Çou arabist bu pseudo-epigrafik eserleri çeviri eserler deil, bilakis Arap-slam bilim adamlarnn yapt düzmece eserler olarak görmektedirler. Bu öyle bir anlama gelir: Bu bilim adamlar sözü geçen pseu- do-epigraflar, daha eski Arapça kitaplarda olduu gibi, hakiki eserlermi gibi alntlamak için bizzat yazmlardr. Ama burada u soru  yantlanmam kalmaktadr: Araplar ya da ilk Müslümanlar corafi veya kültür-tarih- sel durumlarnda, ksmen çok hacimli dene- bilecek bu eserleri uydurabilecek durumda mydlar? Arap yaznnda muhafaza edile- rek aktarlm bu pseudo-epigrafik eserlerin
 
geç döneme tarihlendirilmeleri ve deerden düürülmeleriyle geç antik dönem bilim tarihi açsndan önemli vesikalar kaybolmaktadr.
2./8. Yüzyl Komu kültürlerden resepsiyonun boyutu 2. yüzyln ikinci yarsnda önemli derecede büyüdü. Ayrca, alp benimseme yetenei, çok çeitli uygun koullar sayesinde sürekli  ve hzla geliti. ntikal süreci deyince elbette sadece kitap çevirileri ve bunun etkileri düü- nülemez. Dou Akdeniz’in fethedilen ülkele- rindeki kültür merkezleri temsilcilerinin bir süre Müslümanlarn hocalar olarak oyna- dklar rolde, Farsça konuulan bölgelerden çkan bilim ve kültür tayclarnn önemi açk seçik görülmektedir. Yabanc bilimin Sasaniler dönemindeki – özellikle I. pr (dönemi: 242-272)–resep- siyonu hakknda iyi bir ekilde bilgilendiril- mi durumdayz.22 Özellikle Yunanlardan ve Hintlilerden, muhtemelen dolayl ekilde geç dönem Babillilerden de alnarak benimsenen bilimsel bilgiler, Sasaniler ran’nda snrl bir gelime yaad. Sasanilerden daha ziyade har- manlanmaya urayan bilim alanlarnn etkisiy- le, slam’da astronomi, astroloji, matematik, corafya, felsefe ve tp gibi dallarda hzlanm bir resepsiyon süreci göze çarpyor.23  imdi bu geliimi zihinlerde canlandrmak gayesiyle astronomi, felsefe ve tpla ilgili üç örnek ileri sürülebilir. Ptoleme’nin Kanon adl astronomik cetveller kitabnn, Hint kökenli cetveller yardmyla gözden geçirilerek ilenmesi baz düzeltmele- rin yaplmasn salamt. Bu gözden geçirme- nin en yeni redaksiyonuna, III.Yezdecird’in (dönemi: 632-651) direktifiyle giriildi ve Zc e-ehriyr  ad altnda muhtemelen 2./8. yüz-
22 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 6, s. 106 vd. 23 Bkz. a.e., Cilt 3, s. 182-186; Cilt 4, s. 59-60; Cilt 5, s. 205  vd.; Cilt 6, s. 106-111; Cilt 7, s. 69-71, 80-88.
 yln ilk yarsnda Arapça’ya çevrildi. Bu çevi- rinin Arap-slam bilim adamlarn çok erken dönemde bilimsel astronomiyle urama nok- tasnda harekete geçirici etkisinin hayli büyük olduu görülmektedir24. Felsefe alannda Aristoteles’in Organon  ad altnda toplanan mantk kitaplarnn baz- lar Abdullh bn Muaffa 25  (ö. 139/756) tarafndan orta dönem Farsça çevirilerden  Arapça’ya tercüme edildi. bn Muaffa  Fars asllyd ve kendi yüzylnn en önemli edebi-  yatçlarndan birisiydi. Bizzat kaleme ald eserlerden baka, Farsça’dan yapt fark- l bilim dallarna ait kitaplarn çevirileriyle resepsiyon sürecinin seyrini etkiledi. Yapt önemli çevirilerden birisi de, hayvan fabllar formunda bir “siyasetname” olan  Kelle ve-  Dimne çevirisidir. Bu eser ilk olarak I. usrev Enirvn (dönemi: 531-579) zamannda Fars Burzyeh tarafndan Sanskritçe’den çeviril- miti. Yine Burzyeh tarafndan eklenen giri, tp ahlakna ilikin ve ayn zamanda bir heki- min otobiyografisini sunan, bize kadar ulaan en eski risalelerden birini içermektedir.26
Dar anlamyla tbbn 2./8. yüzyln ilk yarsn- daki resepsiyonuyla ilikili olarak u olaydan bahsedilebilir: Sasanilerin ünlü bilim merkezi Cundipr en azndan Halife el-Memn (dönemi: 198-218/813-833) zamanna kadar hâlâ yayordu ve hekimleri Badat’ta faa- liyette bulunuyorlard. Bildirildii kadary- la Crcis b. Cibrl b. But, Cundipr Hastanesi’nin bahekimiydi ve baz tp kitap- larnn müellifiydi. Bu hekim ilerlemi ya-
 
G R 9
na ramen, Halife el-Manr tarafndan, bir mide rahatszln tedavi için 148/765 ylnda Badat’a çarlmt. Yine bildirildiine göre o, Yunanca’dan Arapça’ya birçok tp kita- b çevirmitir. Kendi telif ettii kitaplar ise Süryanca olarak kaleme almtr.27
2./8. yüzyln ilk yarsnda Arap-slam kül- türünde sosyal bilimler alannda gerçekle- en gelime olaanüstü büyüklükteydi. Hadis bilimleri ve önceleri tek tek konularla snrl  yazlan hukuka dair eserler konulara göre düzenlenen hacimli külliyatlar halini ald.  Ayrca hadis biliminde metodoloji gelimeye balad. Historiyografya da hacim ve içerik bakmndan geliti. Fetihler tarihine dair yaz- lan kitaplar o ülkelerin corafi açdan tant- mna da yer veriyorlard. Yukarda anlan filoloji dallarnn geliimi 2./8. yüzyln ilk yarsnda dikkat çekici canl- lkta ilerledi. Ayn durum, hem slam öncesi  Arap iirlerinin toplanmas ve yazlmasnda hem de gramatik alannda kullanlan mater-  yal çerçevesinin geniletilmesi ve leksikog- rafinin ekillendirilmesinde de geçerlidir. Mesela el-all b. Amed’in çalmalarn ele aldmzda, onun leksikografi ile grame- rin ekillenmesinde ve aruz ölçülerinin olu- masnda oynad rolün önemi ortaya çkar. Muhtemelen o, kendinden öncekilerin birçok monografik eserleri temel alp bunlar derle-  yerek kapsaml bir eser oluturma giriiminde bulunan ilk kiidir.  Kitb el-   Ayn  isimli eseri çok erken dönemden itibaren leksikografi için temel eser haline gelmitir.28
2./8. yüzyln ilk yarsnda ve takip eden yüzyl- da bilimlerin resepsiyon süreci bütün younlu- uyla devam ederken bununla e zamanl ola- rak bilimlerin özümsenme periyodu balad.
27 Bkz. bn Eb Uaybi a, Uyn el-Enb  , Cilt 1, s. 123- 125; Sezgin, F.: a.e., Cilt 3, s. 209. 28 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 8, s. 51-56.
Burada, Halife el-Manr’un (dönemi: 136- 158/754-775) astronomiyle ilgili çok hacim- li bir eser olan Siddhnta’y Sanskritçe’den  Arapça’ya tercüme ettirmesi büyük önem tar. Onun verdii direktif, Sasani astrono- misinin slam’daki en genç temsilcilerinden birisi, el-Fezr, tarafndan 154/770 ylnda  yerine getirildi.29
Sadece, astronomik ve matematiksel bir konu- da çeviri için zorunlu olan Arapça terminoloji gibi gerekli koullarn o dönemde gerçekle- mi olmas deil, ayn zamanda el-Fezr ve onun çada Ya b b. r’n kendi eserle- rinin birçounda teorik ve pratik astronominin konularn ele alabilmeleri de dikkate deer. Bu ikisi, dier konularn yan sra usturlaba  ve gökyüzü koordinatlarn ölçen halkal-küre ( t el-ala )’ye dair eser vermilerdir.30 Ben, astronomi alanndaki özümseme döneminin balangcn burada görmekteyim. Devlet ve bilim adam olan Yay b. lid el- Bermek’nin (120-190/738-805) Ptoleme’nin 
 Almagest   isimli eserini Arapça’ya tercüme ettirme amac bu balamda anlalabilir. Onun bu arzusu Hintçe Siddhnta’nn çevirisinden tahminen 25 yl sonra gerçekleebilmiti.  Arap-slam kültür çevresinde astronominin, hatta genel olarak bütün bilimlerin ulam olduu seviye hakknda hüküm verebilmek için u örnek yeterlidir: Bilgin ve sanatçlar hamisi el-Bermek bu ilk çeviriden memnun olmad için, farkl bilim adamlarn ayn eseri yeniden çevirmekle görevlendirmiti.31
Özümseme sürecinin balangcna yönelik daha açk bir iaret kimya alannda görülebilir.  Arapça yazan birçok bilim adam 2./8. yüzyln ikinci yarsnda bu alanda, genellikle kitaplar
 
henüz çevrilmi yazarlarn dümen suyunda yol alyorlard. üphesiz bu mütevaz çapta bir özümseme olarak alglanabilir. Fakat burada kastedilen bu mütevaz özümseme deil, geli- erek kimyaclktan doa filozofluuna yük- selmi, bahsedilen zaman dilimindeki hemen hemen bütün bilim dallaryla uram bir bilim adamnn, Cbir b. ayyn’n, ortaya çkmas olgusudur. Bununla ilgili bölümde ayrntlaryla deineceimiz üzere, onun bize ulaan yüzlerce risalesi, çalmalarn öncelik- le uydurma eserler yoluyla kendisine ulaan bilgiler üzerine ina ettiini göstermektedir. Cbir’in eserlerinin, kendi verdii atflardan hareketle ortaya çkan kronolojik sralamas artc derecede bir bilimsel geliimi aça  vurur. O, kimya alannda, doada var olan maddeleri niceliksel ilikilerini belirleme  yoluyla niteliksel analizlerine ulamay hedef- leyen bir disiplini kurmaya çalan bir bilim adam olarak karmza çkmaktadr. Ona göre insan bilgisinin bütün gerçeklikleri, ken- disinin «ölçüler öretisi» (ilm el-mzn)  ad  verdii denge ilikileri prensibine götüren bir nicelik ve ölçü sistemine balanabilir. Cbir, bilimsel geliiminin balangcnda özümseme sürecinin bir figürü olarak belirdi ve hemen sonrasnda ise cesur ve olabildiince yaratc bir doa filozofu oldu (Bkz. katalog Cilt IV, 99 vd.). Sosyal bilimler alanndaki e zamanl devam eden geliim de çok büyük atlmlar göster- di. Her bir bilim adam kendi öncülerinin eserleri üzerine yeni eyler ina ederek bun- lar olabildiince geniletiyor ve vazgeçilmez eserler haline getiriyordu. Amr b. Osmn Sbeveyh’in (ö. tahminen 180/796)32, «Kitap» (el-Kitb) diye tannan gramer kitab buna örnek olarak gösterilebilir. Daha sonraki
32 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 9, s. 51-63.
nesillerce gramerin bayapt olarak kabul edilen bu antsal eser, hacmiyle ve sistematik  yapsyla Arap-slam kültürü içerisinde bilim- lerin ksa bir zaman zarfnda ne kadar hzl ve köklü geliim bulduuna tanklk etmektedir.
 
G R 11
mi bulunan, yine Ptoleme’ye ait πρχειροι καννες isimli dier bir eserini astronomla- rna kontrol ettirip düzeltmeler yaptrd. Bu giriimin sonuçlar ez-Zc el-Mumtaan ad altnda yaynland.33
Halifenin astronomlaryla yürüttüü çalma- lardan birisi de kblenin olabildiince kesin belirlenmesi için Badat’la Mekke arasndaki boylam farknn tespit edilmesidir. Burada önemli olan, halifenin bu iki ehrin yürürlükte bulunan astronomik cetvellerin koordinatla- rna güvenmek yerine, ay tutulmasn ahsen gözlemleyerek salam olmasdr. Elde edi- len 3° lik boylam fark (dorusu 4°37’) hayli baarldr.34
leriki dönemlerde yeryüzünü matematiksel kavrama giriimleri açsndan, el-Memn’un meridyendeki bir derecelik boylam uzunluu- nun tam olarak tespiti amacyla astronomlar görevlendirmesinin çok büyük önemi vardr. Halifenin astronomlarndan bir grup, hem günein konumunu hem de ölen çizgisinin tam yönünü belirlemek amacyla baz aletler, ip ve çubuklar yardmyla Suriye ve Irak ova- larnda bir çok ölçüm yaptlar, bir derecelik boylam uzunluunun 56 ve 57 mil arasnda olduunu belirlediler, ortalama deer olarak 56 mil kabul edildi. Bu, modern ölçüm deerlerine çok yakn bir sonuçtu. Carlo A. Nallino’nun ifadesine göre bu ölçüm, kesin olmayan birçok hipoteze dayal Eratosthenes ölçümü karsnda bilimsel, uzun ve yorucu bir çalmann sonucunda elde edilen ilk ciddi  yeryüzü ölçümüdür.35 Ayrca halife, Bizans’a  yapt sefer esnasnda bir derecelik boy- lam uzunluunu trigonometrik olarak yeni-
33 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 6, s. 136-137. 34 Bkz. a.e., Cilt 10, s. 94. 35 Bkz. a.e., Cilt 10, s. 95.
den tespit ettirme frsatndan da yararland. Dünyann yarçapn trigonometrik olarak belirleyebilmek için, deniz seviyesinden hayli  yüksek konumda bulunan bir kyda, bat esnasnda günein alçalmasn kendisine elik eden astronom Sind b. Al’ye ölçtürdü. Bu, daha sonralar Francesco Maurolico (1558), Sylvius Belli (1565) ve Francesco Giuntini’ye (1580) atfedilen bir yöntemdir.36
Halife el-Memn’nun astronomiye ve bu daln ilerlemesine yönelik youn ilgisi, onu ilk olarak Badat’n emmsiyye semtinde  ve daha sonra am’n yaknnda bulunan siyn tepesinde birer gözlemevi kurma-  ya sevketti. O, büyük araçlar ve aralksz gözlemler yoluyla, öncekilerin ölçümlerin- den daha kesin ölçümlere ulamay hedefledi. Görüldüü kadaryla el-Memn astronomi tarihinde gerçek anlamda gözlemevi kuran ilk kiidir. Son olarak, el-Memn tarafndan hayata geçirilmi, üphesiz çok önemli ve gelecek kuaklar için de mühim sonuçlar dourduu gözlemlenebilen bir projeden bahsedilmeli- dir. Bu proje corafya ve kartografi alanna aittir.  Arap-slam kültür dairesinde, enlem-boylam dereceleri ile haritalar ve ülkeler corafyas alannda henüz yeni elde edilmi ve hiç de önemsiz saylamayacak tankln kazanl- masndan sonra37, Ptoleme’nin γεωγραικ  φγησις isimli eseri Arapça’ya çevrildi. Buna ek olarak Arap-slam bilginleri, Marinos’un (2. yüzyln ilk yars) corafya ve haritalar- n 3./9. yüzyln balangcnda tandlar.38 Bu balamda el-Memn, bir dünya haritas ve
 
12 G R
bölgesel haritalar içeren coraya eseri meyda- na getirilmesine karar verdi ve bir grup bilgini bu i için görevlendirdi. Anlalaca üzere, bu bilginler ilk olarak, bir corafya kitab olmaktan ziyade kartografik bir giri niteli- indeki Ptoleme Corafyas’n temel aldlar. Bu Ptoleme Corafyas yaklak 8000 yerin koordinatlarn içermekteydi ve bunlar, çok az müstesna, astronomik ölçümler yoluy- la ulalm veriler deildi. Bu koordinatlar Marinos’un corafya ve haritalarndan elde edilmi ve biraz daha gelitirilmiti. el-Memn’un corafyaclar tarafndan çizil- mi olan ve günümüzden yaklak yirmi yl önce kefedilen dünya haritas, bölgesel hari- talar ve de bunlarn koordinatlarn toplayan kitap, kartografya tarihi için çok yeni bir ufuk açmaktadr. Yine de tarihçinin bunun- la ön yargsz bir ekilde deerlendirmeye hazr olup olma- d sorulmaldr. Ben kendi deerlendirmemi iki yl önce yaynlanm olan  Mathematische Geographie und Kartographie im Islam und ihr Fortleben im Abendland   (Geschichte des arabischen Schrifttums’un 10. ve 11. cildi) isimli aratrmamda ortaya koydum ve aratrmann önemli baz nokta- larn bu katalogun haritayla ilgili bölümünde sunacam. Arap-slam kültürünün evren- sel bilimler tarihindeki konumuna ilikin bu genel girite ben, temel düüncemi ve konuya ilikin yllar boyu süren uram sonucunda elde ettiim kanaatimi dile getirmek istiyo- rum. Halife el-Memn tarafndan görevlen- dirilen astronom ve corafyaclarn gayret- leri ne kadar büyük olursa olsun, baarlar snrsz olmamtr. Bu durum onlarn Yunan öncüleri için geçerli olduu gibi, Avrupa’daki ardllar için de geçerliydi. Naif ve zorlamayla ortaya çkan harita tarihçilii bak açsna artk kendimizi teslim edemeyiz. Bu bak açsna göre, 14. yüzyln banda Giovanni
Carignano39 gibi bir rahibin, ikamet ettii yer Cenova’da sadece kendisine ulaan haberlere dayanarak, Akdeniz, Karadeniz, Hazar Denizi  ve Anadolu’yu, oralarda bulunmakszn ve nesillerboyunca aktarlarak kazanlan hari- talar ve kaytlar kullanmakszn, gerçeine çok yakn tasvir eden bir dünya haritas yapa- bilecek durumdaym. Bu bak açsna bir baka örnek de udur: 1724 ylnda Guillaume Delisle Paris’teki atölyesinde oturarak, yüz- lerce yeri koordinatlaryla, denizleri ve gölleri sahilleriyle, devletleri snrlaryla ve rmaklar  yataklaryla birlikte hemen hemen mükem- mellie ular derecede, Dou Anadolu ve Kafkasya’y da içeren bir ran haritasn o bölgede nesiller boyunca gelitirilen haritalar  ve kendi diline yaplan çeviriler olmadan çize- bilmitir.40
Sunduumuz bu realite temeline ve tarihsel  verilere dayanarak görüyoruz ki el-Memn’un corafyaclar kendi öncülerinden aldklar kar- tografik tasvirleri önemli ölçüde tashih etmi- lerdir. Elde ettikleri bu ilerleme, Bizansl bilgin Maximos Planudes’in Ptoleme corafyasnn aktarlan bilgilerine dayanarak, 1300 ylnda  yeniden oluturduu dünya haritas sayesinde ölçülebilir. el-Memn tarafndan görevlendi- rilmi olan bilginler, o zamann meskûn dün-  yasnda hemen hemen merkez konumda olan Badat’tan hareketle, mümkün olabildiince kendi gözlemlerine ve ölçümlerine dayanarak güney ve orta Asya, dou ve kuzey Afrika’y kavrama gibi bir avantaja sahiptiler. Bizim için el-Memn’un haritas birçok farkl sebepten ötürü çr açc bir öneme sahiptir. Koordinat kitabna dayanarak yeniden oluturulmu haritayla birlikte bu harita, –ana nüshann artk aktarlamayacak olan baz özellikleri
 
G R 13
bir yana– insanln 3./9. yüzyln ilk çeyrein- de yeryüzünün kartografik tasvirinde ulatk- lar kazanmlar yanstmaktadr. Böylelikle hem Arap-slam kültür çevresinde hem de  Avrupa’da çok büyük etkilerde bulunan bu harita, söz konusu gelime hakknda hüküm  verebilmek için bize salam bir temel sala- maktadr. Bu harita, yer yüzünü tasvir etme- deki hayli gelimi formu bir yana, küresel projeksiyon, kartografik ölçekleri ve dalarn perspektif tasviri gibi kartografik yardmc araçlaryla, bizim bu yardmc araçlarn dou zamann olabildiince geriye doru tarihleye- rek düzeltmemize yardm etmektedir. Henüz 2./8. yüzyln ikinci yarsnda, özellikle Hintçe Siddhnta’nn Arapça’ya tercümesin- den sonra sfr rakam bilgisine (kavramna) ulalmasn salayan ve böylece kayda deer bir ilerleme gösteren matematik, 3./9. yüzy- ln ilk çeyreinde hemen hemen e zamanl doan üç cebir kitab sayesinde yeni bir zen- ginleme yaamtr. Bu eserlerin yazarlar Muammed b. Ms el-rizm41, Sind b. Al42 ve Abdulamd b. Vsi bn Türk’dür43. Kitaplarnn bal ise «yeniden kurmak ve karlatrmak» anlamnda Kitb el- Cebr ve- l-Mu bele’dir. Bunlar cebirin aritmetikten bamszlatrlan birinci ve ikinci dereceden ilk denklemleridir. Kendi verdii bilgiye göre el-rizm, kitabn Halife el-Memn’un istei üzerine yazmtr. Her üç eserin de, helenistik douda ekillenen, Yunan, Hint  ve geç dönem Babil elementlerini dorudan  ya da dolayl olarak içine alan harmanlama karakterli bir gelenee bal olduklar görül- mektedir. el-rizm’nin cebir ve aritmetii, Latince’ye çevrildikten sonra 12. yüzyldan iti
41 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 5, s. 228-241. 42 Bkz. a.e., Cilt 5, s. 242-243. 43 Bkz. a.e., Cilt 5, s. 241-242.
baren Bat’y çok derin ekilde etkilemitir44. 3./9. yüzyln ortalarnda slam’da matematik, sahip olduu yaratclk periyodunun eiine ulam görünmektedir. Bu olgunun tipik bir örneiyle Ben Ms’nn (Ms b. kir’in oullar: Muammed, Amed ve el-asan) eserlerinde karlamaktayz. Daha onlarn matematikle uratklar dönemde bu ala- nn en önemli eserleri olan Öklid, Arimed,  Apollonios, Menelaos ve dier yazarlarn kitaplar Arapça’ya tercüme edilmi olarak bulunuyordu. Terminolojik zorluklar büyük ölçüde almt. Öklid’in  Elementler   isim- li geometri eserinin içerii, 70-80 yl önce kaleme alnm erhler yoluyla tam anlamyla özümsenmiti. Ms oullarnn daha yal çadalar canl ilgileriyle Yunanlarn tüm- dengelimsel geometrilerine ilikin monogra- fik risaleler kaleme almlar; bu üç karde de balayan bu faaliyeti bizzat kendi monografile- riyle ileriye tamlar ve gelitirmilerdi. Bize kadar ulaan eserleri onlarn, öncüleri olan Yunanlarn çalmalarn bir yaratclk gay- reti ile korkusuzca tartabildiklerine tanklk etmektedir. Onlarn bu çabalar ile gerçekten ne kadar yenilik getirebildikleri belirleyici bir ölçüt deildir. Geometri eserlerinde bir açnn üç eit parçaya bölünmesinde yeni bir çözüme ulatklarn söylemektedirler. Bu çözümde, daha sonra devam eden geliim sürecinde «Paskal helezonu» diye isimlendirilecek olan bir “eri”den hareket etmektedirler. Bizim bir kanaate ulamamzda kardelerin bu baar dereceleri, takndklar tavrdan daha az önem- lidir. Bu üç karde ayrca Arimed tarafndan gelitirilen metoda göre daire hesaplamasna kalkmlar ve bunu baarmlardr. Onlar «farkl delil sunular ve ekillerin tariflerin- de baka harfler kullanmalaryla kendilerini Yunan üstatlarndan mümkün olabildiince uzaklatrmaya» çabaladlar45. Bu kardeler,
 
14 G R
üçgenin yüzeyine ilikin “Heron Teoremi”ni biliyorlard ve yine de bunun için muhtemelen geç dönem antik geometrisinden etkilenen baka bir kant kullandlar. Ayrca onlar küp kökünü, kübik olmayan bir saydan çkarma iini seksagesimal [60’l say sistemine daya- nan] kesirlerde oldukça kesin hesaplayabil- milerdir46. Ms oullarnn çada doa filozofu Yab b. s el-Kind (ö. 256/870), meteoroloji alanndaki yaratclk periyodunun balang- cna yönelik ilgi çekici ipuçlar vermektedir. el-Kind, Aristoteles meteorolojisinin bütün konularn, Aristoteles’e ve onun örencisi Theophrast’a da dayanarak ilemitir47. O,  yan sra birçok probleme ilikin bamsz  ve orijinal açklamalar yapmtr, rüzgârlarn oluumuna ilikin açklamalar gibi48. O, bu hususla fizikçi olarak genleme kanununa dayanmt: Bütün cisimlerin hacimleri souk- luk derecesine göre küçülür ya da scaklk derecesine göre geniler. Bu genleme pren- sibinde Kind rüzgâr oluumunun açklama- sn bulmakta ve öyle demekte: «Hava scak- lk nedeniyle geniledii bölgeden soukluk nedeniyle küçüldüü bölge yönüne doru akar.»49 Güne’in kuzey yarmküre üzerinde olduu srada, orada bulunan hava, scaklk nedeniyle genleir ve güneye doru akarak orada bulunan soukluk nedeniyle küçülür. Bu yüzden, topografik nitelikler ve yan etkiler nedeniyle yön deiimi olmadkça rüzgârlar genellikle yazn kuzeyden eser, kn ise tam tersi olarak güneyden.
Schâkir , Bibliotheca Mathematica içinde (Stockholm) 3. Seri 3/1902/259-272, özellikle 272 (Tpkbasm: Islamic Mathematics and Astronomy Cilt 76, s. 137-150 özellikle s. 150); Sezgin, F.: a.e., Cilt 5, s. 34, 249. 46 Bkz. Canto, Moritz: Vorlesungen über die Geschichte der Mathematik , Cilt 1, 3. Bask Leipzig 1907, s. 733; Sez- gin, F.: a.e., Cilt 5, s. 34-35, 251. 47 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 7, s. 241-261. 48 Bkz. a.e., Cilt 7, s. 242. 49 Bkz. a.e., Cilt 7, s. 242.
el-Kind’nin rüzgarn oluumu ve yönüne ilikin açklamas, bu açklamann öncüleri kabul edilen George Hadley (1685-1744) ve Immanuel Kant’n (1724-1804) modern açk- lamalaryla tamamen örtümektedir50. Gelgit olaynn nasl meydana geldiine ili- kin modern bilimsel açklamalarn balangc da 3./9. yüzyln ilk yarsnda aranabilir. Bir doa filozofu olan Amr b. Bar el-Ci (ö. 255/888) gelgitin, Ay’n çekme ve itme gücünün suya etkisiyle orantl olduu görüü- nü dile getirmektedir51. Bu görü el-Ci’n takipçilerinden birisi tarafndan daha kesin  ve özenli bir ekilde formüle edilmitir: «Ay ile denizin ilikisi mknats ile demirin ilikisi gibidir. Ay hareket ettikçe ve döndükçe suyu kendisine doru çeker»52. Sosyal bilimlerdeki gelimeler, burada birkaç örnekle ana hatlar betimlenen doa bilim- lerindeki gelimelerin hiç de gerisinde kal- mamtr. Fakat maalesef bu bilimlerin tarihi deerlendirilmesinde ykc ve tökezleyici bir bak açs olumutur. Bu bak açsn temsil eden baz arabistler, slam öncesi dönem- den itibaren en erken nesillerin yaznsal, iir- sel, hukuksal, tarihsel, teolojik ve filolojik metinlerin snflandrlmasnn bu dönemde  yani 3./9. yüzyln ilk yarsnda oluturuldu- u eilimindedirler. Bu eilimin temsilcile- ri, bu dönemde, 3./9. yüzylda, ortaya çkan eserlerin yazarlarn, o döneme kadar sadece sözlü olarak ulaan malzemeyi ilk kez toplayp  yazl hale getiren kimseler olarak görmekte  ve bu görüe kendilerini inandrm görün- mektedirler. Bu eilime kar u görü ileri sürülebilir: Bu periyodun yazl ürünleri, yeni edebi türler ortaya koyma yoksulu olmakszn, esas itibariyle geniletme, daha sistemli ina,
 
G R 15
seçme-ayklama ve yorumlamaya, ksacas en geni anlamda geçmite oluturulmu edebî faaliyetleri tamamlama ve ileriye tamaya  yöneliktir. Bu anlamda teolojik-diyalektik eserlerde atomistlerin 2./8. ve bir sonraki  yüzylda rakiplerine kar tam bir ustalkla  yürüttükleri matematiksel tartmalar karak- teristiktir53. 3./9. yüzyln ikinci yarsnda yaratc ege- menliin iaretleri artt. Astronomi alannda, gölge uzunluklarnn hesabnda ve böylece bu yüzyln banda ortaya çkan güne saat- leri imaline yönelik pratik uralarda önem- li gelimeler elde edildi. el-Kind, öncüsü Ptoleme’den daha farkl bir biçimde azimut açs elde etti [yani, yldzlarn ve Güne’in dou ve bat açlarn hesaplama iini geli- tirdi]. Daha genç çada el-Mhn, 3./9. yüz-  yln ikinci yarsnda ayn problemle urat ve geometrik sunumdan el-Kind’nin uzaklat- ndan çok daha fazla uzaklaarak kapsaml srf bir grafik yöntemi kulland. Dier taraftan güne saatinin nokta nokta konstrüksiyonun- da kaçnlmaz olan azimutu ve gölge uzunlu- unu hesap yoluyla verme metodu, 3./9. yüzy- ln son çeyreinden itibaren, grafiksel olarak  verme metoduna kar gittikçe artan bir önem kazand. Bu hesap yoluyla çözümleme akm- nn temsilcileri olan Sbit b. urra ve torunu brhm b. Sinn, yass güne saatlerinde nok- tasal olarak ina edilmi olan saat çizgilerinde  yamuk çizgisellii kefettiler. Bunun brhm tarafndan ortaya konan kant, daha sonra- lar Christoph Clavius54 (1537-1612) ve Jean- Babtiste Delambre (1749-1822)55  tarafndan ileri sürülenin ayndr. Sbit b. urra (ö. 288/901) gece ve gündüz eitliinin gezegenler yörüngesinde ilerleyen noktasnn (presesyon) kesin olarak ölçüle bilmesi için iyiletirilmi bir deerin belir-
53 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 5, s. 29-30. 54 Bkz. Canto, Moritz: Vorlesungen über die Geschichte der Mathematik , Cilt 2, s. 556. 55 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 6, s. 23-24.
lenmesine katkda bulunmutur. Bu ilerleme deeri, Ptoleme ve Hipparchos’ta 100 ylda 1°  veya bir ylda 36'' iken, Sbit’e göre 66 ylda 1° dir, yani bir ylda 55''dir. Sonraki dönemlerde astronomlar bu yöndeki düzeltmeyi daha da ileriye götürmülerdir. Mesela Nareddn e-s (ö. 672/1274) iler- lemenin her 70 ylda 1° ya da her bir ylda 51'' olduunu hesaplayarak bulabilmitir ki, bunun Yeni Ça’da geçerli olarak kabul edi- len 72 ylda 1°’lik deere daha o dönemde çok  yaklam olduu görülür56. Uzun süren gözlemleri sonucunda Sbit b. urra Güne evcinin, burçlar balamnda hareket ettiini fark eden ilk kiidir57. Bu hareketin en yüksek hzlanma ve yavalama derecesinin daha kesin bir tanmna 4./10.  yüzyln sonuna doru el-Brn ulamtr58. Endülüslü astronom brhm b. Yay ez- Zerl 5./11. yüzyln sonlarna doru, evcin ileriye doru hareket deerinin 279 ylda 1° olduunu bulmutu. Bu da bir ylda 12,09'' ye karlk gelir ki günümüzün 11,46'' deerine çok yakndr59. 3./9. yüzyln sonuna doru Eb el-Abbs el-rnehr Ptoleme’nin aksine Güne tutul- masnn dairesel olabileceini savundu ve tam Güne tutulmasnn, Güne’in dünyadan en uzakta deil orta uzaklkta bulunduu srada olabilecei görüünü ileri sürdü.60  Dairesel bir güne tutulmas Avrupa’da Chr. Clavius tarafndan 1567 ylnda gözlemlenmitir61.
 
16 G R
3./9. yüzyln ikinci yarsnda eser vermi olan corafyac Amed b. Ömer bn Rusteh62  çanda yaygn kozmolojik ve astronomik teo- riler arasnda unlar anlatyor: Dünya evre- nin herhangi bir yerinde bulunmaktadr, orta noktasnda deil; Dünya dönmektedir, fakat Güne ve gök küreleri deil. Bu güne mer- kezli sistem vizyonunun nereden kaynaklan- dn gerçekten bilmek isterdik. bn Rusteh devamla u görüü dile getirmektedir: Evren sonsuzdur ve evren içerisinde dünya sonsuza doru hareket etmektedir.  Arap-slam kültür çevresinde astronomik araç  ve gereçlerin icad da bu yüzyln son çeyrein- de balamtr. Bunlardan bir tanesi, mucidi olarak Cbir b. Sinn el-arrn’nin63  kabul edildii küresel usturlaptr (bkz. Katalog Cilt II, s. 120). Çada olan el-Fal b. tim en- Neyrz, atmosferde bulunan ya da yer yüze-  yinden yükselen cisimlerin uzakln ölçmeye  yarayan aletlerin ilk mucidi olarak kendisini görmekte ve bununla övünmektedir64. Matematik tarihinde ileriye doru atlm çok önemli bir adm, matematikçi ve astronom Muammed b. s el-Mhn (muhtemelen 275/888’e kadar yaad) tarafndan atld. O,  Arimed’in pergel ve cetvelle çözülemeyen bir problemini üçüncü dereceden bir denk- leme dönütürdü. Ama o, bu denklemi çöz- meyi baaramad.65  el-Mhn ayn zamanda azimutun [yldzlarn ve Güne’in dou ve bat açlarnn] hesaplanmasnda, küresel bir üçgenin kenarlarndan üç açdan birisini hesaplayp, küresel kosinüs teoreminin pratik kullanmna ulam olan ilk matematikçidir. Tpk Paul Luckey’in66  1948 ylnda kant-
62 Kitb el-Al en-Nefse, Leiden 1891, s. 23-24. 63 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 6, s. 162. 64 Bkz. a.e., Cilt 7, s.268-269. 65 Bkz. a.e., Cilt 5, s. 260. 66 Bkz. Beiträge zur Forschung der islamischen Mathema- tik. I. Die ältere Gnomonik , Orientalia içerisinde (Roma) N.S. 17/1948/490-510, özellikle s. 502-503 (Tpkbasm:
lad gibi, el- Mhn bu konuda Johannes Regiomontanus’un (1436-1476) öncüsüdür. 3./9. yüzyln ikinci yarsnda Sbit b. urra sadece astronomide deil ayn zaman- da matematikte de mükemmel iler baar- d. Pythagoras teoremini her tür üçgen için genelletirdi. Ancak, Sbit b. urra’nn bu teoremi, Avrupa’da mucit olarak John Wallis (1616-1703)’in adn tamaktadr67. Sbit b. urra, parabollerin kare ve küplerini almaya dair yazd her iki kitabnda Arimed’in bu alanda ortaya koyduu çalmay bilmeksizin sonsuz küçükler hesabn kullanmtr. Onun parabolün karesini almas integralin o∫
a√ px
dx  hesaplamasyla örtümektedir. O, böyle- ce «unutulmaya yüz tutmu integral toplam hesaplama yöntemini ustalkla tekrar canlan- drd; bu yöntemin yardmyla fiilen ilk kez  x n  gücünün bir integralini kesirli bir üs için hesaplad ve hatta yine, integrasyon aral- n eit olamayan parçalara bölmek suretiyle
o∫ a x½  dx’i ilk olarak hesaplad. 17. yüzyln
ortasnda P. De Fermat benzeri bir yön- temle, parabolün eksenlerini geometrik bir dizi oluturan parçalara ayrmak suretiyle  y= xm/n nin m/n<1 için olan eimlerini kareye çevirme giriiminde bulunmutur»68. Sbit’in parabolitlerin içeriini hesaplama yöntemi de  Arimed’inkinden hayli farkldr. Baka bir  yenilii, onun yan eksen çevresinde oluan bir parabolün rotasyonuyla ortaya çkan kubbe- lerin (parabolitlerin) hacimlerini sivriltilmi
 
G R 17
 ya da bask tepe noktasyla hesaplamasdr.  Arimed sadece rotasyon ekseni ile parabol ekseninin ayn olduu parabolitlerle ura- mt.69
Sbit b. urra’nn çada olan abe el- sib daha önceleri, ay paralaksnn hesap- lanmasnda bir tür iterasyonal metot [adm adm yaklama metodu] kullanmt. Burada söz konusu olan, daha sonralar Johannes Kepler (1571-1630) tarafndan gezegenler hareketi öretisi balamnda ileri sürdüü bir denklemin benzeridir.70 abe belki de 1°-90° lik bir logaritma çizelgesinde kosekantlar ( ur e- ill ) sunan ilk matematikçi ve astro- nomdur;71 bununla birlikte Arap ardllar bu konuda onu takip etmediler. Anlalan o ki onlar sekantlarn ve kosekantlarn, trigono- metrik hesaplamalarda zorunlu olmadn fark etmilerdi. Bat’da ilk olarak Nikolaus Kopernikus (1473-1543) sekant çizelgesini  yapt ve bunlar Bat’da da 17. yüzyldan itiba- ren, gereksizliklerinin iyice belirginlemesin- den sonra trigonometri alanndan kayboldu- lar.72
Cebirin slam ülkelerinde 3./9. yüzyln ikinci  yarsnda çok hzl bir geliim göstermi oldu- u, tahminen bu yüzyln son çeyreinde bu
69 Bkz. Sezgin, F.: a.e., Cilt 5, s. 38, 266. 70 Bkz. Kennedy, E. S. - Transue, W. R.: A medieval it - erative algorism, The American Mathematical Monthly (Menasha, Wisc.) 63/1956/80-83; Kennedy, E. S.: An early method of successive approximation, Centaurus (Kopen- hagen) 13/1969/248-250; Juschkewitsch, A. P., a.e., s. 324; Sezgin, F.: a.e., Cilt 5, s. 276. 71 Schoy, K.: Über den Gnomonschatten und die Schatten- tafel der arabischen Astronomie. Ein Beitrag zur arabi-  schen Trigonometrie nach unedierten arabischen Hand -  schriften, Hannover 1923, s. 14-15 (Tpkbasm: Islamic Mathematics and Astronomy serisi içerisinde Cilt 25, s. 187 vd., özellikle s. 200-201); Tropfke, J.: Geschichte der  Elementar-Mathematik , Cilt 5, 2. Bask, s. 29; Juschke-  witsch, A. P.: a.e., s. 309; Sezgin, F.: a.e., Cilt 5, s. 39, 276. 72 Tropfke, J.: a.e. Cilt 5, S.29-30; Sezgin, F.: a.e., Cilt 5, s. 39.
konuya ilikin Eb Kmil uc b. Eslem73 tara- fndan yazlan eserle onun öncüllerinin yakla- k h. 60-70’li yllarda ortaya çkm eserleri arasnda bir karlatrma yapldnda ortaya çkar. Gerçi Eb Kmil, tpk öncülleri gibi birinci ve ikinci dereceden denklemler snrn amyor, ama onun, aritmetikletirmede çok uzun bir yol katettii ve teorik yannn çok öne çkt görülmektedir. Geometrik kantlama  yöntemini kullanmda Eb Kmil’in kendini boyuta ballk zincirinden kurtardn da görmekteyiz74: Eb Kmil orantlardan bah- setmekte, ölçekde olan ve olmayan unsurlar arasnda hiç bir ayrm yapmamaktadr. Onda, Yunanlarda göze çarpan, irrasyoneller kar- sndaki ürkeklik kaybolmutur. el-rizm tarafndan tantlan üç elemana –saylar, kök- ler ve kareler– yedinci derecey