44
Ek Sayı: 7 • Kasım 2012 İkinci Öğretimde Çalışanların Fazla Mesailerinin Ödenmesine Devam Edilmelidir 4. Üniversite Teşkilatları Buluşması Antalya’da Gerçekleşti Yeni YÖK Yasası Akademik Üretimi Referans Almalıdır

4. Üniversite Teşkilatları Buluşması - EBS · 2017-12-26 · Türkiye’de üniversiteleri ilim kurumu olmaktan, “pozitivizmi” A. Comte gibi din olarak görüp üniversitelere

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Ek Sa

yı: 7

• Kas

ım 20

12

İkinci Öğretimde ÇalışanlarınFazla Mesailerinin Ödenmesine Devam Edilmelidir

4. Üniversite Teşkilatları BuluşmasıAntalya’da Gerçekleşti

Yeni YÖK YasasıAkademik ÜretimiReferans Almalıdır

Editör den

Kamu hizmetinin yürütülmesi esnasında yetki karmaşasının önüne geçilmesi için oluşturulan hiyerarşik piramitte itimat ve itaat iki önemli anahtar kavramdır. Onun için aday memurluk sürecinde alınan temel ve hazırlayıcı eğitimlerde verilen bilgilerde eğitim sistemimizin karakteristik özelliğinin de gereği olarak haklarımızdan çok ödevlerimiz anlatılır. “Şunları yaparsanız ceza alırsınız” diye başlayan cümlelerin baskın olduğu eğitimlerde yönetici refleksi, bütün salonu kapsar. Çalışanlar olarak haklarımız temasını anlatan, sendikacıların da eğitmenler arasında yer aldığı bir format olana kadar bu süreç değişecek gibi de görünmemektedir. Kınama, uyarma, maaş kesimi, kademe ilerlemesinin durdurulması, meslekten ihraç gibi üst üste cezalardan bahseden anlatım, itiraz değil, itimat ve itaati öğütler. Bu, yönetsel disiplini sağlama açısından şüphesiz önemli ve gereklidir de. Fakat tek yönlü anlatım yerine yıllardır tartışılan bürokratik oligarşinin beslendiği, ana damar olan bu tarzın sorgulanması ve itaatin intihar değil, inşirah olması gerekmektedir.

Makamı, duygularını; imkânı, cüzdanını tatmin olarak algılayan, tek ilkesi ‘bal tutan parmağını yalar’, ‘su akarken testiyi doldurmalı’ olan insanların tekerine çomak sokanın bulunmadığı ortamların, şüphesiz alınan eğitimle ilişkisi vardır. Hayır demeyi beceremeyen, “çok doğru, isabet buyurdunuz, en iyi siz bilirsiniz. Siz yapıyorsanız, bir hikmeti vardır, siz Allah’ın bir lütfüsünüz” kalıplarının dışına çıkamayan ve gördüğü haksızlık karşısında eğilenler, Hz. Ali’nin dediği gibi, hakkı ile birlikte şerefini de kaybetmekten başka bir şey beklememelidir. Yıllardır devletin imkânlarını keyfi kullananların karşısında yutkunan ve içi içini yiyenlerin, sıkıntıdan kafasını sürekli iki elinin arasında tutanların çaresizlik duygusunu yenmelerinin en kolay yolu; örgütlü olup, iyiliği, adaleti tesis için mücadelenin içerisinde yer almaktır.

Eğitim-Bir-Sen, kurulduğu günden beri iyilikleri artırma ve kötülükleri engellemenin mücadelesini veren, mücadelesini özlük ve özgürlük olmak üzere iki ana eksen üzerinde yürüten sendikadır. Tardıeu’nun, “Herkes dünyaya nizam gelsin ister ama gayreti bir başkasından bekler” tespitindeki gibi, gayreti başkasından beklemeyip, dilek ve temennilerin ötesine geçmek isteyenlerin bir araya gelerek oluşturduğu Eğitim-Bir-Sen, köklü değişikliklerin önünü açmaya devam etmektedir. Yükseköğretim özelinde banka promosyonlarının tamamının çalışanlara dağıtılması, genel idari hizmetler sınıfında çalışanların ek ödeme oranlarının bütün kurumlar için üst sınırda eşitlenmesi, yardımcı doçentlerin “1. Derece” probleminin çözüme kavuşturulması, akademik jüri üyeliklerine ilave ek ücret ödenmesinin sağlanması gibi birçok talebin yerine getirilmesini sağlayan Eğitim-Bir-Sen, üyesinin hakkını savunmak için disiplin kurullarında sendika temsilcisinin yer alması, katsayı ve başörtüsü zulmü gibi dayatmaların da ortadan kaldırılmasına öncülük etmiştir.

Eğitime Bakış dergimizin 23. sayısını “YÖK ve Üniversite Reformu” bağlığıyla özel sayı olarak yayımlayan sendikamız, YÖK ve Üniversite Reformu konusunu yeniden gündeme taşımakla kalmamış, bu konuda önemli çalışmalar yapmış, birçok soruna projeksiyon da tutmuştur. Sendikacılığı kavga zemininde rekabetten çıkarıp akademik hizmet sendikacılığına dönüştüren sendikamız, tenkit değil, teklif esaslı yaklaşımlarıyla çözüm ortağı olmaya ve her geçen gün örgütlü gücünü büyütmeye devam etmektedir.

İtaatimiz İntiharımız Olmamalı

[email protected]

Ali YalçınGenel Basın

Yayın Sekreteri

Ek Sayı: 7 • Kasım 2012EĞİTİM-BİR-SEN’in ücretsiz yayın organıdır.Yayın Türü: Yerel Süreli

İdare Yeri:EĞİTİM-BİR-SEN Genel MerkeziG.M.K. Bulvarı Ş. Danış Tunalıgil Sokak No: 3/13Maltepe/AnkaraTel: (0.312) 231 23 06 • Faks : (0.312) 230 65 28Cep: (0.533) 741 40 26 • (0.505) 640 82 33 www.egitimbirsen.org.tre-posta: [email protected]

Sahibi:EĞİTİM-BİR-SEN Adına

Ahmet GÜNDOĞDUGenel Başkan

Genel Yayın Yönetmenive Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:

Ali YALÇINGenel Basın Yayın Sekreteri

Yayın KuruluAhmet ÖZEREsat TEKTAŞMurat BİLGİNAli YALÇINTeyfik YAĞCIRamazan ÇAKIRCI

Basın DanışmanıMahfuz YALÇINKAYA

Grafik TasarımSelim AYTEKİN

BaskıBaşak MatbaacılıkT: (0.312) 397 16 17Baskı Tarihi: 26.11.2012

Memur-Sen Konfederasyonu

Ek Sa

yı: 7

• Kas

ım 20

12

İkinci Öğretimde ÇalışanlarınFazla Mesailerinin Ödenmesine Devam Edilmelidir

4. Üniversite Teşkilatları BuluşmasıAntalya’da Gerçekleşti

Yeni YÖK YasasıAkademik ÜretimiReferans Almalıdır

YURTKUR PersonelineBin 350 TL Promosyon Kazandırdık

Genel Başkan Ahmet Gündoğdu:Değişimi Ötelenen Bir Kurum Olarak

YÖK ve Üniversiteler

02

Yeni YÖK YasasıAkademik ÜretimiReferans Almalıdır

04

SorunlarıBaşbakan Erdoğan’a

Aktardık

07

4. ÜniversiteTeşkilatları Buluşması

Antalya’da Gerçekleşti

08

İçindekiler

Darbe Dönemlerinde Ödenen BedelleriKitaplaştırdık15 Doç. Dr. Zülfü Demirtaş

Sorunların Kıskacındaki Akademik Personel16

Milletin ArzuladığıÜniversitelere Geçildi18 YURTKUR Personeline

Bin 350 TLPromosyon Kazandırdık19

Malatya, Kırıkkale ve Eskişehir Şube Kongreleri Gerçekleştirildi20

Murat ÇelikAçıköğretim Fakültesi Memurları:Hizmetin UçbeyleriDöner Sermayenin Yetimleri

22

ÜniversitelerdeÖzgürlüklerin ÖnüTamamen Açılmalıdır24 Üniversitelerdeki

Değişim ve ÖzgürleşmeÖrgütlülükle Gelişecektir25

Mustafa İşbilirGeliştirme Ödeneği veİdari Personel26 Ankara 5 No’lu Şube

İşyeri TemsilcileriToplantısı Yapıldı27

Eğitim ve Bilimin ÖnündekiEngelleri KaldırarakYolumuza Devam Edeceğiz28

İkinci Öğretimde ÇalışanlarınFazla Mesailerinin ÖdenmesineDevam Edilmelidir

29

Üniversite TanıtımMarmara ÜniversitesiMektep’ten Üniversite’ye30 Şube ve

Temsilciliklerimizden32

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

2

Genel Başkan’dan…

Değişimi Ötelenen Bir Kurum Olarak YÖK ve Üniversiteler

Ahmet GündoğduGenel Başkan

2012’nin son döneminin en önemli gündem maddelerinden biri, hazırlanmakta olan yeni yükseköğretim yasasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere, Sağlık, Adalet, Çev-re ve Şehircilik, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi bakanlıkları ilgilendiren ve tabu haline gelen birçok alanda ve yasada yeni düzenlemeler yapılırken, yükseköğretimle ilgili yasa bugüne kadar çıkarılamadı ve yine en sona bırakıldı.

Tarihsel deneyimimiz açısından bakıldığında, içinde yaşadığımız coğrafya, kültür ve medeniyet olarak ciddi bir üniversite geleneğimizin ve birikimimizin olduğu görülecektir. Yükseköğretimin geçmişi, Anadolu’da kurulan ve dünyanın ilk üniversitelerinden sayılan birçok Müslüman bilim adamının da yetiştiği Harran Üniversitesi’ne, 11. yüzyılda Bağdat’ta Büyük Selçuklu Devleti veziri Nizam’ül-Mülk tarafından kurulan Nizamiye Medresesi’ne, 13. yüzyılda kurulmuş olan Kayseri’deki Çifte Medrese’ye, Konya’daki Karatay Medresesi’ne, Erzurum’daki Çifte Minareli Medrese’ye kadar uzanır ve Osmanlı’yla devam eder.

Elde edilen ürünler, Türkiye’deki üniversite deneyiminin ve kadim geleneğimizin Avru-pa üniversitelerinden çok farklı bir yapıda ve anlayışta olduğunu göstermektedir. Özellikle 20. yüzyılda kurulan üniversitelerimiz oldukça politik kurgulanmış, bu nedenle de üniversi-te camiası ciddi problemler yaşamıştır. Türkiye’de evrensel ölçekte katkı sağlayacak bilim-sel araştırmalar yapılamamış ya da çok sınırlı kalmış ve kurumsal bir ilim zihniyeti yerleş-tirilmemiştir. Cumhuriyetten sonra farklı yaklaşım, metot ve tekniklerle ilim yapmak yerine pozitivizm anlayışıyla üniversitelerde dersler verilmiştir. Hem ülke hem de üniversiteler monist bir yaklaşımla yönetilmiştir. Böylece uzun süre üniversitelerden çoğulcu yaklaşım uzak tutulmuştur. Tek tipçi yaklaşımın dayandığı felsefe ve yöntem “pozitivizm” olmuştur. Bu tercih nedeniyle ilim, ilim olmaktan çıkmış ve tamamen ideolojiye dönüştürülmüştür. Bundan sonra, Türkiye’de baskılar nedeniyle üniversiteler Avrupa Ortaçağı’nda olduğu gibi karanlık bir dönem yaşamaya başlamıştır.

Türkiye’de üniversiteleri ilim kurumu olmaktan, “pozitivizmi” A. Comte gibi din olarak görüp üniversitelere ve topluma dayatan “aşırı pozitivistler” çıkarmıştır. Tek bir bilimsel yöntemle ve 19. yüzyılın bilimsel yaklaşımıyla 20 ve 21. yüzyıl yaşanamaz ve dünya ça-pında ilim adamları yetiştirilemez. Resmi ideoloji bu ilkel pozitivizmi putlaştırmış ve bir dogma haline sokmuştur. Bu nedenle, Türkiye’nin, pozitivizmi aşmadan, resmi ideolojiy-le, “mağlubiyet ideolojisiyle” hesaplaşmadan kendini üreten bir ilim zihniyetine ulaşması mümkün görünmemektedir.

Özgür düşünceye, bilimsel bilgiye ve gelişmenin anahtarı olan bilince açılan kapı ol-ması gereken üniversiteler, bilgiye giden yolda rehber olması gereken akademisyenler; 20. yüzyılın sonuna doğru yaşanan 28 Şubat sürecinde özgürlük karşıtı, bilgi fakiri, bilinç düş-manı olmaya zorlandı. Kendi milletine, milletinin medeniyet değerlerine yabancılaşmayı, “çağdaşlaşma”; dinden uzak durmayı, dindarlara hesap sormayı “modernleşme” olarak gö-ren, darbe çığırtkanlığı yapmayı “vatanseverlik”, darbeyi meşrulaştırmayı “bilimsellik” sayan yönetici-akademik zevat bu ülkeye ve millete geri getirilmez yıllar kaybettirmiştir.

Bu argümanlardan hareketle, evet, ‘Türkiye’de akademi sorunu var, akademik eğitim sorunu var’ diyoruz. Türkiye’deki üniversite sorununun, üniversitelerin uluslararası rekabete cevap verebilir düzeyde bilim üretememesinin, akademik özgürlüğün olmamasının temel sebebi, üniversiteleri ideolojinin kışlası olarak gören zihniyettir.

Selçuklu Devleti’yle başlayıp Osmanlı’yla devam eden üniversite maceramız maalesef uzun ömürlü olmamıştır. Tek tipleştirme politikalarını merkeze alan devrimler döneminde Osmanlı’nın kurup geliştirdiği darülfünunun, inkılapları alkışlamadığı, özerk kalma müca-delesi verdiği için kapatılmış olması düşündürücüdür. Ayrıca altı oklu Türk inkılâbı, geçmişi dikkate almamış, bu dönemde Fransız pozitivizmi Amerikan pragmatizmiyle desteklen-miştir. Üniversiteler, mevcut devlet ideolojisini, vesayet anlayışını devam ettirecek, rejimin bekçiliğini yapacak şekilde yeniden dizayn edilmiştir. Bu durum, Türkiye’de millet iradesini seslendirmeye yeltenen partiler başta olmak üzere, özgürlük, sivilleşme ve demokrasi di-yen bütün kurumların susturulduğunu göstermektedir.

Marka üniversitelerimizin olması konusunda

samimi ve kararlıysak,

üniversitelerin insan kaynaklarıyla ilgili sorunlarını bir

an önce çözmeli, çalışanların talep ve beklentilerini

karşılamalıyız.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

3

Problem tam da burada başlamaktadır. Maalesef üniversiteler, ilim ve irfan yuvası olarak değil, ideolojik bir devlet projesi olarak kurulmuş ve yönetilmiştir. Darülfünunun kapatılması, 1980 darbesiyle getirilen YÖK yasası, 1402 kapsamında üni-versiteden atılan hocalar olayı ve 28 Şubat (1997) sürecinde hem öğrenci hem de öğretim elemanlarına yaşatılan mezalim, üniversitelerin rejimin kalelerine dönüştürüldüğünü göstermekte, bu durum, üniversitelerin vesayetin ve yasakçılığın en sert uygulandığı ve farklı zulüm modelleri geliştiren merkezler haline geldiğini ve getirildiğini de ortaya koymaktadır. İkna odaları gibi işkencenin her türlü yöntemi önce burada test edilmiş ve testi geçen yöntemler bütün millete uygulanmış, milletin ev-latlarına zulüm edilmiştir. Birçok vatan evladı “öz yurdunda garip, öz vatanında parya” konumuna getirilmiş, yükseköğrenimine yurtdışında devam etmek zorunda bırakılmıştır.

Ülkemizde, 1980 askeri darbesinin ürünü olan 2547 sayılı Kanun’la oluşturulmuş yükseköğretim sisteminin ciddi sorunlar-la karşı karşıya olduğu; üniversitelerin kendilerinden beklenen toplumsal faydayı sağlayamadıkları, toplumun ve ekonominin ihtiyaçlarına yeterince cevap veremedikleri mutabık kalınan bir gerçektir. Artık değişime direnen üniversiteler yerine, değişi-min ve özgürleşmenin öncülüğünü yapan üniversitelere sahip olma zamanı gelmiştir. Bu bakımdan, 5 Kasım 2012 tarihinde YÖK tarafından kamuoyuna açıklanan yasa taslağı anlamlıdır.

231 bin üyesiyle Türkiye’nin eğitim hizmet alanında yetkili sendikası olan Eğitim-Bir-Sen, 2003’ten itibaren yükseköğretim sistemi ve YÖK’ün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili çalışmalarını üniversite çalışanlarıyla birlikte yapmıştır. Bu kapsamda, 19-21 Ekim’de gerçekleştirdiğimiz 4. Üniversite Teşkilatları Buluşması’nda konuyu derinlemesine tartıştık. 3 Kasım 2012’de, akademisyenler ve idari personelle toplantılar ve çalıştaylar düzenleyerek, YÖK taslağı ile ilgili görüşler oluşturup rapor ha-line getirdik. 14 Kasım 2012 tarihinde ise YÖK Başkanı’nın daveti üzerine sendika olarak taleplerimizi ve nasıl bir YÖK yasası olması gerektiğini bizzat Başkana iletmiş bulunmaktayız.

YÖK Başkanı’na ilettiğimiz bu raporda, başta özgürlükler ve özlük hakları olmak üzere, personel tayinleri, üniversitelerin idari ve mali özerkliği, Yükseköğretim Şurası, bağımsız akreditasyon biriminin kurulması, rektör seçimi ve atamaları, akademik yükselme ve atamalar gibi önemli konulara ilişkin görüş, öneri ve taleplerimizi dile getirdik. Beklentimiz, görüşlerimizin dik-kate alınarak özgür üniversitenin önündeki fiili ve hukuki tüm engellerin kaldırılmasıdır.

Üniversitelerde kalite ve üretim sorunu var. Daha az üretmesi, daha az geliştirmesi istenircesine daha fazla derse girmek zorunda bırakılan akademisyenlerimizi suçlayarak bir yere varamayız. Öğretim işiyle uğraşmaktan bilimsel üretime zaman ayıramayan akademisyen gerçeğini değiştirmedikçe, “dünyanın ilk yüz üniversitesi arasında niye bizim üniversitelerimiz yok” sorusunu sormaya devam ederiz. Haftada 30 saate yakın derse giren bir akademisyenden buluş ve araştırma yapmasını, yeni teknolojiler geliştirmesini beklemek, ağzı ve burnu kapalı insanın derin nefes almasını istemekten farksızdır. Ayrıca, bu ül-kede rektör seçimine verilen önem ve rektörlük seçimleri sürecinin gündeme geldiği kadar üniversitelerin ve çalışanlarının sorunları tartışılmıyor. Bu durum, gemi batarken bayrak direğini boyamaya devam eden kaptanın durumuna benzemektedir. Üniversitenin temel sorunları yerine üniversiteyi kimin yönettiğini öne alan bu bakış açısı yol almamıza katkı sağlamaz.

Yükseköğretim sistemimizi 21. yüzyılın gerekleri ve çağdaş dünyada üniversite konusunda zirve yapmış örnekler üzerin-den yeniden yapılandırmalıyız. Bu doğrultuda, uluslararası alanda rekabet edebilir donanıma sahip mezunlar yetiştirmeliyiz. Uluslararası rekabete açık olmak, kalite güvencesini artırmak, yükseköğretimde talep-arz dengesini ve üniversite özerkliğini sağlamak, yükseköğretim reformunda temel önceliklerimiz olmalıdır.

Eğitim-Bir-Sen’e üye olan üniversite çalışanlarının sayılarında 2012 yılı itibarıyla önemli artışlar olmuştur. İnşallah, Milli Eğitim çalışanlarında olduğu gibi, 2013 yılında Türkiye genelinde üniversite çalışanları arasında da birinci sendika olacağız. Akademik personelin, sivil toplum mücadelesinin ve sendikal sivil itaatsizliğinin parçası olmak noktasındaki çekingen tavrı-na son vermek zorundayız. Sendikalaşma oranının en düşük olduğu alanların üniversiteler olması, üniversitelerimizin özgür düşünce konusunda yıllardır tabi tutuldukları baskının sonucudur. Ancak, akademisyenlerimizin de artık korku tünelinden çık-maları gerekiyor. Korku tünelini kendisine ikamet olarak seçen akademik camia gerçeğini değiştirmedikçe, akademik ve idari özerkliğe sahip üniversite, o tünelin karanlığına mahkum edilmiş bir hayal olarak kalmaya devam edecektir. Akademisyenle-rimiz, korkmak yerine örgütlenme konusunda daha cesur olmayı tercih ederlerse; sendikamız hem bilimsel özgürlük hem de özerk üniversite konusunda başta YÖK taslağı olmak üzere her zeminde daha güçlü sivil itaatsizlik oluşmasını sağlayacaktır.

Tabii ki sendikamızı, sadece maaşlarımızı yükseltmenin, çalışma şartlarını geliştirmenin aracı olarak görmüyoruz. Hak arama sendikacılığımızın yanı sıra sendikamızı medeniyet davamızın mevzisi, medeniyet değerlerimizin taşıyıcısı, ilim ve irfan yolculuğumuzun bineği olarak da görüyoruz. Bu davada istiap haddi yok. Bu sendikada herkesin katkı sunacağı, herkesin katılım sağlayacağı bir mücadele alanı var. O yüzden “sen yoksan, bir eksiğiz” diyoruz. Üniversitelerdeki akademik ve idari per-sonele çağrıda bulunuyorum: Maaşınız, işiniz, hedefiniz, konumunuz, talepleriniz, beklentileriniz, mağduriyetleriniz ve mah-rumiyetleriniz ne olursa olsun, adresiniz Eğitim-Bir-Sen olmalı. Sorunları birlikte tespit edip çözümleri birlikte üretmeliyiz.

Kaliteli ve kadim üniversitelere sahip olmak istiyorsak, üniversitelerin insan kaynakları evreninde yer alan akademik ve idari personel sorunlarını tespit etmek ve çözmek zorundayız. Bu sorunları çözmeden, aidiyet ve mükellefiyet hislerini geliştir-mek mümkün değildir. Kendisi sorunlarla boğuşan akademik ve idari personel var olduğu sürece üniversitelerimizin sorunla-rını çözmek ve dünya ölçeğinde marka üniversite olmasını beklemek suya yazı yazmaktan başka bir anlam ifade etmeyecektir. Marka üniversitelerimizin olması konusunda samimi ve kararlıysak, üniversitelerin insan kaynaklarıyla ilgili sorunlarını bir an önce çözmeli, çalışanların talep ve beklentilerini karşılamalıyız.

4. Üniversite Teşkilatları Buluşmamız, üniversite teşkilatımızın istişare konusundaki hassasiyetini ortaya koymuştur. Üni-versite çalışanlarının olduğu her yerde, en az bir Eğitim-Bir-Sen lideri ve onlarca Eğitim-Bir-sen neferi soylu mücadeleye yeni nefesler kazandırma çağrısı yapıyor. Bu çağrıya kulak verenlerin, “ben de varım” cevabını verenlerin sayısı her geçen gün daha da artıyor. Alanlar bizi, eğitim çalışanları davetimizi bekliyor. Kampüste gidilmeyen yer, selam verilmeyen üniversite çalışanı kalmayıncaya kadar soylu mücadeleye davete devam edelim. Vebalden kurtulmak istiyorsak, bütün eğitim çalışanları, mede-niyet değerlerimizin yeniden ihyası ve inşası davasına merkez gördüğümüz Eğitim-Bir-Sen ailesine katılıncaya kadar alandan çekilmek yok.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

4

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, hazırlık süreci devam eden yeni YÖK yasa taslağına ilişkin önerilerimizin yer aldığı ön ra-

poru YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’ya sundu. Gündoğdu, YÖK’ün daha demokratik ve akademik

alanda yeni bir sayfa açmasını sağlayacak düzenleme ya-pılması gerektiğini söyledi. YÖK’ün kendilerine ulaştırdığı yasa taslağındaki eksiklikleri tespit eden Gündoğdu, bun-lar hakkında çözüm önerilerini iletti.

Son yıllarda ilk ve ortaöğretimde yapılan köklü değişik-liklerin aynı şekilde yükseköğretime de yansımasını bekle-diklerini kaydeden Gündoğdu, “Yükseköğrenimde de ve-sayeti deşifre ederek, bu alana kök salmış katı zihniyeti yok etmenin zamanı geldi” dedi.

Türkiye’nin başta demokrasi olmak üzere birçok alanda yeni bir sayfa açmaya çalıştığını ifade eden Gündoğdu, bu sürecin en önemli değişim ayağının eğitim ve öğrenim ala-nında olması gerektiğine dikkat çekti.

Üniversitelerin bir dönem ideolojik saplantılar nede-niyle halka yeterince inemediğini hatırlatan Gündoğdu, “Devletin her söylediğine itaat etmeyi demokrasi; özgür-lüğü ise devletin ihsanı ve lütfü olarak gören, üniversitele-ri de ‘ordu göreve’ pankartının açıldığı yerler olarak kabul eden antidemokratik günlerden bugünlere geldik. Özgür-lük karşıtı, bilgi fakiri, bilinç ve irade düşmanı üniversiteler ve akademisyenler dönemi tamamen bitmelidir” şeklinde konuştu.

Mevcut Taslak Beklentilerimizi Karşılamıyor Ahmet Gündoğdu, YÖK tarafından kendilerine gönde-

rilen yasa taslağında eksikliklerin bulunduğunu belirterek, söz konusu çalışmanın birçok konuda yetersiz olduğunu vurguladı. Taslağın yükseköğretim sisteminin içeriğinden

ziyade organizasyon yapısına öncelik veren bir anlayışla kaleme alındığına dikkat çeken Gündoğdu, “Yönetime iliş-kin maddeler çok, üniversitelerin üretimine ilişkin madde-ler ise az. Yükseköğretim sistemine ve üniversitelere yöne-lik bir reform çabasından ziyade, sistemi ve üniversitelerin yönetimine ilişkin model arayışı öne çıkıyor” tespitini yaptı.

Akademik üretime öncelik veren ve bu yönde teşvikle-ri beraberinde getiren bir düzenlenmenin şart olduğunu dile getiren Gündoğdu, yeni YÖK yasasının bu anlayışla hazırlanması gerektiğini kaydetti. Üniversitelerin evren-sel kabul görmüş akademik, idari ve mali özerkliğe sahip olmasının önünü açacak bir reforma ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Gündoğdu, “Üniversitelerin ulusal ve yerel ihtiyaç ile beklentilere cevap vermesi, yeterlilik düzeyine ulaşma-sı; fikir, patent üretme noktasında önünü açacak ve yeni vizyonlara kapı aralayacak alanlara kavuşturulması gibi ko-nular, yükseköğretim sistemine ilişkin reformun öncelikli konuları olmalıdır” ifadelerini kullandı.

Taslakta Şartlı Değişiklikler Yer Alıyor YÖK’ün hazırladığı yasa taslağında mesleki eğitime yer

verilmediğini belirten Gündoğdu, ileri teknoloji enstitüle-ri ve tekno-kentler gibi doğrudan bu alana ait konuların taslakta yer alması gerektiğini vurguladı. Geçmiş yıllarda YÖK’ün hem yapısının değişmesi hem de yetkilerinin azal-tılması konusunda herkesin hemfikir olduğunu dile getiren Ahmet Gündoğdu, bu talebe rağmen söz konusu taslağın şartlı değişiklikler içerdiğini söyledi. Taslakta, üniversite-lere konseyler getirildiğini ancak bu yapının oluşmasının yine YÖK’e bırakıldığını hatırlatan Gündoğdu, bu konunun yeniden ele alınmasını istedi. Taslağa göre yurtdışındaki öğrenim kurumlarının Türkiye’de üniversite açabilecekleri-ni belirten Gündoğdu, Türkiye’deki üniversitelerin ise bu-lundukları ilin sınırlarının dışına çıkamadıklarını ifade etti.

Yeni YÖK Yasası Akademik ÜretimiReferans Almalıdır

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

5

Katılımcılık konusunda benzer sıkıntıların olduğunu anlatan Gündoğdu, “Söz konusu konseyde bakanlar kurulu üyeleri, öğrenciler, mezunlar, hatta vergi veren ya da bağış yapanlar var. Ama sendikalar, sivil toplum ve idari persone-lin adı bile yok. Bu anlayış, katılımcılık ilkesiyle bağdaşma-maktadır” diye konuştu.

İdari Personelin Özlük Hakları Korunmalıdır Gündoğdu, YÖK’ün hazırladığı taslakta üst kurul üyeleri

ile akademik personelin maaşlarına ve özlük haklarına iliş-kin ifadelerin yer aldığını ancak idari personelin istihdamı, mali hakları ve görevleriyle ilgili herhangi bir tanımın ol-mamasının eksiklik olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

“İş güvencesinin tartışmaya açılmasını dahi istemiyo-ruz. Taslakta açık bir şekilde akademisyenlerin, zımni ola-rak da idari personelin iş güvencesi tehdit ediliyor. Doçent oluncaya kadar kapının önüne koyulma endişesi yaşayan akademisyenleri unutmamak gerekiyor.”

Taslakta, rektörlerin atamasıyla ilgili maddenin mevcut anayasa aykırı olduğunu kaydeden Gündoğdu, rektörlerin yine cumhurbaşkanı tarafından atanacağını, bunun yanın-da konsey gibi alternatiflerin de bu işlemi yapabileceğinin öngörüldüğünü ifade etti. Ancak bunun uygulanabilmesi için ya anayasa değişikliğinin yapılması ya da yeni anaya-

sanın beklenmesi gerektiğini belirten Ahmet Gündoğdu, 130 ve 131. maddelerin de mutlaka değiştirilmesi gerekti-ğini sözlerine ekledi.

Özer Raporun İçeriğini Anlattı Daha sonra, Genel Sekreterimiz Ahmet Özer, YÖK yasa

tasarısına ilişkin hazırladıkları raporun içeriğini YÖK Başka-nı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Yürütme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Durmuş Günay ve Prof. Dr. Mehmet Şişman’a anlattı.

YÖK’te yapılan toplantıya, Genel Başkan Ahmet Gün-doğdu ve Genel Sekreterimiz Ahmet Özer’in yanı sıra Memur-Sen Hukuk Müşaviri Avukat Hüseyin Rahmi Akyüz, Dış İlişkiler Danışmanı Osman Timurtaş ve Hukuk Müşaviri-miz Harun Kale de katıldı.

YÖK’e sunduğumuz ön raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle:-YÖK anayasal bir kurum olmaktan çıkarılmalı; yeni

anayasa kabul edilinceye kadar mevcut anayasanın 130 ve 131. maddeleri yürürlükten kaldırılmalıdır.

-Kanunun temel unsurları, yasaklayıcı olmayan ama şeffaf ve hesap verilebilir yapılar oluşturmak; yükseköğre-timin girdileri kadar çıktılarına da odaklanmak; yükseköğ-retim kurumları arasında tek tip bir yapı yerine çeşitliliği sağlayan; akademik, bilimsel ve idari özerkliği evrensel standartlar ekseninde tanımlayan, rekabet yanında işbirli-ğini, katılımcılık yanında müşterek karar mekanizmalarını öngören bir sistem tasarlamak olmalıdır.

-Adının Yükseköğretim Kurulu ya da Türkiye Yükseköğ-retim Kurulu olmasının herhangi bir önemi olmaksızın, yükseköğretimde stratejik planlamadan, kalite güvencesi mekanizmaları oluşturulmasından ve üniversitelerarası eşgüdümden sorumlu düzenleyici ve denetleyici kurum niteliğinde bir üst kurul/kurum bulunmalıdır. Ancak bu kurulun/kurumun görev ve yetkileri düzenlenirken, üni-versitelerin idari özerkliğini muhafaza eden, akademik öz-gürlüğü genişleten, üniversite yönetiminde adem-i mer-keziyetçiliği öne çıkaran, temel görev tanımı planlama, programlama, çerçeve düzenlemeler yapma ile denetle-meyi kapsayan bir düzenleme yapılmalıdır.

-YÖK Genel Kurulu’nun üyeleri eşit oranda, TBMM, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, Rektörler Kurulu ve top-lu sözleşmenin tarafı olan sendikanın bağlı bulunduğu kamu görevlileri sendikaları konfederasyonunca belirlen-melidir.

-Yükseköğretim Şurası oluşturularak düzenli aralıklarla toplanmalı; şura, genel sekreterliğin sekretaryasını yürüt-

tüğü; yükseköğretimin planlanması ve programlanması sürecinde üye dağılımında sivil toplumun temsilcilerinin ağırlıklı olduğu geniş katılımlı bir üye yapısıyla üstlendiği konularda yükseköğretim üst kuruluşuna ve yükseköğre-tim kurumlarına yol gösterici olmalıdır.

-Rektör adaylarını belirlenmek, üniversitenin stratejik planını hazırlamak, yatırım programını ve bütçesini oluş-turmak, denetim ve kontrol işlevlerini yürütmek üzere YÖK Taslağında “Üniversite Konseyi” olarak zikredilen türden bir üniversite üstü karar organına ihtiyaç olacağı kuşkusuzdur. Bu organın yukarıda sayılan türden bugüne kadar en çok tartışma konusu edilen konularda karar mer-cii rolünü oynamasının yanında Rektör-Senato-Yönetim Kurulu şeklindeki karar-icra mekanizmalarının iş ve iş-lemlerinin denetimini yapmak ve üniversite içi ihtilaflarda hakem rolünü ifa etmek gibi görevleri üstlenmesi yerinde olacaktır.

-Üniversite Konseyi olarak adlandırılan bu kurulun üye yapısı, üniversitede görevli öğretim elemanlarının kendi aralarından belirleyecekleri 7 üye, üniversitede görevli idari personelin kendi aralarından belirleyecekleri 3 üye, eğitim-öğretim hizmetleri kolunda yetkili sendikanın o üniversitenin öğretim elemanları ve idari personeli ara-sından belirleyeceği 2 üye, üniversitenin bulunduğu ilin belediye başkanı, vali ve o ilde en çok vergi veren veya o üniversiteye en çok bağışta bulunan gerçek kişi veya tüzel kişi olması halinde tüzel kişiliğin temsilcisinden teşekkül ettirilmelidir. Üniversite Konseyi’nin görev süresi, rektörün görev süresinden farklı olarak 3 yıl olmalıdır.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

6

-Anayasa’nın 130’uncu maddesinde rektör atamaları konusunda cumhurbaşkanına verilen yetki hükmü dikka-te alındığında, rektör seçimi konusunda iki farklı alternatif ele alınabilir;

a) Rektör adaylarının seçimle belirlenmesi: Rektör aday-ları; akademik unvana sahip olmak kaydıyla, yüzde 70’inin üniversitede görevli öğretim elemanlarının kendi araların-dan seçecekleri, yüzde 30’unun ise üniversitede görevli idari personelin kendi aralarından seçecekleri, 2000’e kadar çalışanı bulunan üniversitelerde 100 delege, 2000 ila 5000 çalışanı olan üniversitelerde 200 delege, 5000’den fazla ça-lışanı olan üniversitelerde ise 300 delegeden oluşan bir de-legasyon heyeti tarafından belirlenmelidir. Bu delegelerce yapılacak oylamada en çok oy alan dört aday, yükseköğre-tim üst kuruluşu genel kuruluna bildirilmeli, genel kurulca bu dört aday arasından belirlenecek iki aday cumhurbaş-kanına önerilmeli, rektör cumhurbaşkanınca atanmalıdır.

b) Rektör adaylarının üniversite konseyince belirlenme-si: Rektör adayları; Üniversite Konseyi’nce akademik unva-na sahip bulunanlarca, kamuoyuna açık bir şekilde yapıla-cak duyuru üzerine yapılan başvurular arasından konsey tarafından belirlenmelidir. Üniversite Konseyi’nce bu şe-kilde belirlenecek dört aday, yükseköğretim üst kuruluşu genel kuruluna bildirilmeli, genel kurulca bu dört aday ara-sından belirlenecek iki aday cumhurbaşkanına önerilmeli, rektör cumhurbaşkanı tarafından atanmalıdır.

-Rektör, kendisine belirli sayıda rektör yardımcısı ata-yabilmelidir. Rektörün görev süresi 4 yıl olmalı, en çok iki dönem için görev yapabilmelidir. Rektör, rektör yardımcı-ları ile en az lisans düzeyinde yükseköğrenime sahip idari personel arasından genel sekreteri kendisi atayabilmeli ve bu kişilerin görev süreleri rektörün görev süresiyle eş süre-li olmalıdır. Akademik ve idari konulardaki yetkiler, rektör, üniversite ve fakülte kurullarıyla senato arasında paylaşıl-malıdır. -Üniversite içinde, her düzeyde kurulların karar ver-me yetkisi artırılmalıdır.

-Üniversite senato ve yönetim kurullarında idari birim-lerin en üst yöneticileri ile sivil toplum örgütü kapsamında en çok üyeye sahip sendikanın temsilcisi yer almalıdır.

-Hayat boyu öğrenim kapsamında bireylerin yükse-köğrenime erişimlerinin kolaylaştırılması ve her yaşta yükseköğrenim görme hakkının temini açısından mesle-ki faaliyette bulunabilmek için gerekli diplomaya dayalı yükseköğretimin yanında bütün bireylerin erişimine ve istifadesine açık genel eğitim-öğretim odaklı diplomaya dayalı olmayan yükseköğretimin ve de ortaöğretim sonra-sı sınavsız bir yükseköğretime geçiş modeli de göz önüne alınarak, sınavın tek belirleyici değil, “esas” olduğu bir dü-zenleme tasarlanmalıdır. Yine yükseköğrenime girişte fırsat eşitliğini esas alan, ortaöğretimden gelen öğrenciler ara-sında mezun oldukları okul ya da alan/program itibarıyla farklı düzenlemelere yol açabilecek türden farklılaşmalara imkân vermeyecek eşitlikçi ve adil bir düzenleme mutlak surette yapılmalıdır.

Öğretim elemanlığına atanmada devlet memurlu-ğuna atanmada aranan şartlar aranmalı, bunun dışında akademik faaliyet puanı gibi şartlar ile atama yapılacak alana münhasır, tüm adaylarca elde edilebilir olması gibi objektif ve ölçülebilir şartların yükseköğretim üst kurulu-şunca belirlenmesi gereklidir. Yabancı dil puanı, öğretim elemanlığına ilk atanmada aranmalı, diğer yükselmelerde aranmamalıdır. Bunun yerine öğretim elemanınca yapılmış yayınlanabilir çalışmaların belirli bir yüzdesinin yabancı

dilde olması gibi bir şart öngörülebilir. Yine her seviyede-ki akademik yükseltmelerde yazılı ya da sözlü sınav yerine akademik çalışmaların ve akademik faaliyet puanının baz alınması yeterli görülmelidir.

-Öğretim elemanlarının ve idari personelin iş güvence-lerini ortadan kaldıracak ya da sözleşmeli olarak istihdamı-na yol açacak hiçbir düzenlemeye yer verilmemelidir.

-Maaş ve ücretler, akademisyenliği özendirecek şekilde yükseltilmelidir. Zorunlu ve ek ders yükü azaltılmalı, ücret politikası belirlenirken Avrupa ülkelerindeki ücretler göz önünde bulundurularak ortalama bir ücret belirlenmelidir. Belirlenen kriterlere göre, maaşın yanında performans üc-reti verilmelidir.

-6111 sayılı Kanun’la 657 sayılı Kanun’da yapılan düzen-lemeye paralel olarak öğretim elemanları yönünden sicil uygulaması kaldırılmalıdır.

-Geliştirme ödeneği ödenmesi uygulaması devam etmeli, geliştirme ödeneğinden tüm akademik ve idari personel faydalandırılmalıdır. Akademisyenlerin idari kad-rolara (genel sekreterlik, daire başkanlığı vs.) görevlendi-rilmelerine yol açan düzenlemelere yer verilmemelidir. Bu türden kadrolara görevlendirilme taleplerinin engellenme-si için akademisyenlerin özlük hakları iyileştirilmelidir.

-Yükseköğretim kurumlarının mali ve idari işlemlerinin denetimi, iç denetim ve dış denetim olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleştirilmeli; iç denetim doğrudan üniversite konseyine bağlı iç denetçiler tarafından yerine getirilirken, dış denetim Sayıştay ve yükseköğretim üst kuruluşu tara-fından gerçekleştirilmelidir.

-Kalite güvence sistemlerinin denetimini yapacak olan Yükseköğretim Kalite Kurulu ya da benzeri oluşum, bağım-sız bir ajans ya da kurul şeklinde örgütlenmeli, yükseköğ-retim üst kuruluşu ile organik ve idari bir bağı olmamalı, üye yapısında yükseköğretim üst kuruluşu, yükseköğretim kurumları, ilgili bakanlıklar (Milli Eğitim Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı) ve kamu ku-rumları tarafından atanan kişilerin yanında eğitim-öğretim hizmet kolunda yetkili kamu görevlileri sendikasının en az lisans mezunu olmak şartını haiz temsilcisi de bulunmalıdır.

-Yükseköğretim kurumlarında idari personeli atama yetkisi, rektör ya da üniversite yönetim kurulları arasında paylaştırılmalı ancak idari personel kadrolarının gereği olan görevlerin haricindeki görevlerde kendi istekleri hari-cinde görevlendirilmemelidir. Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları, yükseköğretim üst kuruluşu tarafın-dan en geç iki yıllık periyotlarla merkezi sınavla yapılmalı, yükseköğretim kurumları içinde gerçekleştirilecek görevde yükselme ve unvan değişikliği işlemleri bu sınav sonucuna göre yürütülmelidir.

-Yükseköğretim kurumlarında görev yapan idari perso-nel, kadrolarının bulundukları yükseköğretim kurumu için-deki diğer birimlere veya diğer yükseköğretim kurumları-na istek ve ihtiyaç doğrultusunda yer değiştirmek suretiyle atanmalarını isteyebilmelidir.

-Yükseköğretim kanunu çerçevesinde mesleki ve teknik eğitime giriş, eğitim ve öğretim programları, sanayi ve tica-ri kuruluşlarla ilişkiler, mesleki ve teknik yükseköğretimin finansmanı, mesleki yeterlilik standartlarıyla uyum için ge-rekli beceri ve deneyim gibi hususların düzenleme konusu edilmesi yerinde olacaktır. Yine önemine binaen yükseköğ-retim üst kuruluşu bünyesinde mesleki ve teknik yüksek eğitim ve öğretimle ilgili ayrı bir birimin kurulması önemli bir girişim olacaktır.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

7

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Ge-nel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı

makamında ziyaret ederek, ‘eşit işe eşit ücret’ kapsamında 666 sayılı Kanun Hük-münde Kararname ile yapılan düzenleme-de ek ödeme verilmeyen öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının mağduriyeti başta olmak üzere, 4+4+4 yeni eğitim sisteminin uygulanması noktasındaki eksiklikleri ve eğitim çalışanlarının sorunlarını iletti.

Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, ge-nel yetkili sendika başkanı olarak katıldığı ve yaklaşık iki saat süren toplantıda, toplu sözleşme sürecinde giderilemeyen sorun-larla birlikte, yeni eğitim sisteminin altya-pısına ilişkin eksiklikleri; velilerin tercihine bırakılması gereken okula başlama yaşının zorunluluk haline getirilmesi, öğretmenle-rin özür grubu atamaları, il emrinin kaldırıl-ması, norm fazlası öğretmenler için gerekli adımların zamanında atılmaması, derslik ihtiyacı konusunda özellikle büyük illerde yeterli çalışmaların yapılmamış olması gibi konuları Başbakan Erdoğan’a aktardı.

Öğretmenlerin ve ÖğretimElemanlarının Ek ÖdemeMağduriyeti Giderilmeli

666 sayılı KHK sonrası öğretmen ve öğ-retim elemanları aleyhine oluşan tabloya dikkat çeken Gündoğdu, toplu sözleşme sürecinde ısrarla üzerinde durdukları an-cak çözüme kavuşturulamayan ek ödeme mağduriyetinin giderilmesini istedi.

Gündoğdu, ek ödemeden faydalana-mayan diğer kamu çalışanlarının mağduri-yetinin yanısıra sözleşmeli olup da kadroya geçirilmeyen personelin ve 4/C’lilerin so-runlarını da Başbakan Erdoğan’a iletti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Fa-ruk Çelik ve Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala’nın da hazır bulunduğu görüşmede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sorunla-rı not alarak çözümü için ilgili bakanlarla görüşme yapacağını kaydetti. Sorunların farkında olduğunu ifade eden Erdoğan, çözüm için paydaşların görüşlerinin önem-li olduğunu söyledi.

Sorunları Başbakan Erdoğan’a Aktardık

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

8

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, 1980’lerin şartlarına göre hazırlanan bir yasayla üniversiteleri yönetmenin, üniversitelerden

bilgi ve teknoloji üretmesini beklemenin mümkün olmadı-ğını ifade ederek, “Demokratikleşmeyi, akademik özgürlüğü, kaliteli eğitimi, güncel bilgiyi ve derinleşmiş bilinci merkeze alan, ara rejim kalıntılarından bütünüyle arınmış demokratik üniversiteye ve yükseköğretim sistemine dönük reform bi-ran önce yapılmalıdır” dedi.

4. Üniversite Teşkilatları Buluşmamızı Antalya/Kumluca’da gerçekleştirdik. Yeni YÖK kanunu, üniversitelerin genel ve idari sorunlarının masaya yatırıldığı toplantının açılışında konuşan Ahmet Gündoğdu, üniversitelerin bilim üreteme-mesinin, akademik özgürlüğünün olmamasının temel sebe-binin; devletin kesintisiz tasallutu altında kalması, ceberut bir zihniyet tarafından yönetilmesi, hiçbir zaman bağımsız olamaması ve bağımsız olmasına izin verilmemesi olduğunu söyledi.

Osmanlı’yla başlayan üniversite maceramızın uzun ömür-lü olmadığını dile getiren Gündoğdu, “Tek tipleştirme poli-tikalarını merkeze alan devrimler döneminde Osmanlı’nın kurup geliştirdiği Darülfünun; inkılapları alkışlamadığı, özerk kalma mücadelesi verdiği için kapatılmıştır. Yeni kurulan üni-versiteler ise devlet ideolojisini, vesayet anlayışını devam ettirecek, rejimin bekçiliğini yapacak şekilde dizayn edil-miştir.   Bu durum, Türkiye’de millet iradesini seslendirmeye yeltenen partiler başta olmak üzere özgürlük, sivilleşme ve demokrasi diyen bütün kurumların susturulduğunu göster-mektedir” şeklinde konuştu.

Referandumdan Sonra Üniversitelerde deNormalleşme Süreci Başladı Gündoğdu, 1980 darbesiyle getirilen YÖK kanunuyla üni-

versitelerin rejimin kalelerine dönüştürüldüğünü, vesayetin

ve yasakçılığın en sert uygulandığı, farklı zulüm modelleri geliştiren merkezler haline getirildiğini kaydetti. İşkencenin her türlü yönteminin önce burada test edildiğini ve testi ge-çen yöntemlerin bütün millete uygulandığını, ikna odaları kurularak milletin evlatlarına zulüm edildiğini ifade eden Ah-met Gündoğdu, “Birçok vatan evladı ‘öz yurdunda garip, öz vatanında parya’ konumuna getirilmiş, yükseköğrenimini ya bırakmış ya da yurtdışında devam etmek zorunda bırakılmış-tır. Ayrıca yurtdışına giden akademisyenler de damgalanmış-tır. Anayasa değişikliği referandumundan önce üniversiteler; milletin, öğrencilerin, akademik kadroların hizmetinde olma-mıştır. Referandumdan sonra Türkiye’nin normalleşmesiyle birlikte üniversitelerde de normalleşme süreci başlamıştır. İnşallah, yıllardır dile getirdiğimiz ‘yeni anayasa’yla birlikte üniversiteler daha özerk, daha bağımsız ve bilim üreten ku-rumlar haline gelecektir.  Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen ola-rak, mevcut anayasanın akademik özgürlük üzerinde vesayet oluşturmak hedefine uygun şekilde YÖK’ü düzenleyen 130 ve 131. madde ve benzerlerine yeni anayasada yer verilme-sini istemiyoruz. YÖK, sadece koordinasyon ve akreditasyon görevi gören bir kurumsal yapı olarak tasarlanmalı ve bu, Anayasa’yla değil, yasayla yapılmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Yükseköğretim Kurulu’nun,  yeni YÖK kanunu hazırladığı-na dikkat çeken Gündoğdu, yeni yasayla üniversitelerin daha da demokratikleştirilmesini isterken, tüm akademik ve idari kadroların mali, sosyal ve özlük haklarında ciddi iyileştirme-lerin yapılmasını beklediklerini kaydetti.

Dürüst ve Demokrat Nesiller Yetiştirmek İçinYeni Programlar Ortaya Konmalıdır “Yeni dönemde, Türkiye için değer olacak, değerlerimizi

koruyacak ve insanlık için yeni değerler üretecek demokrat ve dürüst nesiller yetiştirmek için yeni müfredat ve prog-

4. ÜniversiteTeşkilatlarıBuluşması

Antalya’da Gerçekleşti

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

9

ramlar ortaya konmalıdır” diyen Ahmet Gündoğdu, şöyle devam etti: “Akademik kadrolar üzerindeki her türlü baskı kaldırılmalı, akademik kadroların bilimsel üretim yapmasının önü açılmalı ve yeni fırsatlar oluşturulmalıdır. Üniversiteler, hem milletle hem de akademik ve idari ayırım yapılmadan kendi personeliyle barışmalıdır. Hedef; ufku geleceğe, kapı-ları millete açık üniversite olmalı ve bu mutlaka hayata ge-çirilmelidir. Üniversiteye dair yeni anlayışımız, dünyadaki ve Türkiye’deki demokratikleşmeyi ve normalleşmeyi fırsat bile-rek demokratik bildiriler yazmak, gençlerin aydınlık gelece-ğinin önünü açacak manifestolar üretmek, resmi ideolojiye son vermek olmalıdır.”

Gündoğdu, dünün Türkiyesi’nde ‘genç subaylar tedirgin’ hezeyanı üretildiğini; bugünün Türkiyesi’nin başat değerinin ise ‘genç akademisyenlerden ve idarecilerden umutluyuz’ ol-ması gerektiğini söyledi.

Darbe Dönemi Ürünü YasaylaÜniversite Yönetilemez Üniversitelerin resmi ideolojinin zemini, akademisyenle-

rin de rejimin ideologları olmaması; milletin sözcüleri, öğren-cileri hayata, ülkeyi geleceğe, Türkiye’yi küresel aktör olmaya hazırlayan zeminler olması gerektiğini vurgulayan Gün-doğdu, “Üniversiteler, sivil toplumdan kopuk olmamalı, sivil toplum ve sendikaları sosyal paydaşları olarak görmeli ve onlarla birlikte katma değer üretmelidir. Üniversiteler,   aka-demik düşünce ve bilim üretirken, araştırma yaparken mut-laka akademik özgürlüğü esas almalıdır. 1980’lerin şartları-na göre hazırlanan bir yasayla üniversitelerimizi yönetmek, üniversitelerden bilgi ve teknoloji üretmesini beklemek mümkün değildir. Demokratikleşmeyi, akademik özgürlüğü, kaliteli eğitimi, güncel bilgiyi ve derinleşmiş bilinci merkeze alan, ara rejim kalıntılarından bütünüyle arınmış demokratik

üniversiteye ve yükseköğretim sistemine dönük reform bi-ran önce yapılmalıdır. Uzun süre dış dünyaya kapalı olmak zorunda kalan üniversiteler artık dünyaya açılmalı, dünya üniversiteleri ile her alanda yarışabilmelidir. Yasayla her şeyi kontrol eden, merkezden her şeyle ilgili herkese talimat ve-ren anlayıştan tamamen uzaklaşılmalıdır” diye konuştu.

Üniversitelerin Sendikalaşma Oranının En DüşükAlan Olması Tabi Tutuldukları Baskının Sonucudur

Üniversitelerin, evrensel düşüncenin ve bilimin verileri ile medeniyet değerlerimizin yol göstericiliğiyle bilgi üreten, bi-linç geliştiren, bilimi esas alan, teknoloji üreten ve geliştiren, milletimizi erdemli bilgiye, devleti küresel rekabetin gerek-tirdiği güce ulaştırmanın öncüsü kurumlar haline dönüştü-rülmesi gerektiğinin altını çizen Ahmet Gündoğdu, “Bu, ön-celikle medeniyet davasının ve soylu mücadelenin sendikal zemindeki sesi ve nefesi konumundaki Eğitim-Bir-Sen’e ve onun üniversitelerdeki uç beyleri olan sizlere ait bir sorum-luluktur” ifadelerini kullandı.

Gündoğdu, üniversitelerdeki teşkilatlanmamızın ve üye sayımızın Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki seviyeye gelememesi-nin nedenlerini birlikte belirlemek, akademik personelin sivil toplum mücadelesinin ve sendikal sivil itaatsizliğin parçası olma noktasındaki çekinik tavrına son vermek zorunda ol-duklarını belirterek, sendikalaşma oranının en düşük olduğu alanların üniversiteler olmasının, üniversitelerin özgür dü-şünce konusunda yıllardır tabi tutuldukları baskının sonucu olduğunu bildiklerini ancak, akademisyenlerin de artık kor-ku tünelinden çıkmaları gerektiğini, korku tünelini kendisine ikamet olarak seçen akademik camia zihniyetini değiştirme-dikçe, akademik ve idari özerkliğe sahip üniversitenin o tü-nelin karanlığına mahkum edilmiş bir hayal olarak kalmaya devam edeceğini vurguladı.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

10

Kapasiteyi Kullanma Becerisini Harekete GeçirecekÇözümler Üretilemiyor

Türkiye’de üniversite düzleminde en önemli ve acilen çözüme kavuşturulması gereken sorunun; gelecek projek-siyonlu bilimsel programları, düşünsel hedefleri ve vizyon-ları bulunmayan üniversite kurgusu olduğuna dikkat çeken Gündoğdu, “Akademisyen topluluğunun azımsanmayacak bir bölümü akademik hayatının zirvesi olarak dekanlık ya da rektörlük makamını görmektedir. Bilimsel üretimle, alanında yeni buluşlar geliştirmekle öne çıkma arzusu ve hedefi, aka-demik dünyanın varlığını anlamlı ve daim kılacak bir anlayış olarak kabul edilmelidir. Ülkemizin bilişim çağında geride kalanlar arasında yer almasının temel nedenlerinden biri de, kapasiteyi kullanma becerisini harekete geçirecek çözümler üretememesidir. Beşeri sermayenin bu denli zengin olduğu bir ülke ve toplumun uluslararası düzeyde söz ve isim sahibi düşünce ve bilim insanı sayısının yok denecek kadar az olma-sının nedenlerini cesaretle ortaya koymalıyız. Yeni İbni Sina-lar, İbni Haldunlar, Akşemsettinler, Mevlanalar, Ali Kuşçular, Farabiler ortaya çıkamıyorsa, bilim denilince akla dünyanın batısı; savaş, kan, yoksulluk ve sömürü denince doğusu geli-yorsa, hem görev hem vebal büyük demektir. Bu kuşatmayı birlikte kıracağız. Bu görevi birlikte yerine getireceğiz. Ba-şarmaktan başka seçeneğimiz de yok” değerlendirmesinde bulundu.

Haftada 30 Saate Yakın Derse Giren AkademisyendenBuluş ve Araştırma Bekleyemeyiz

“Üniversitelerde kalite ve üretim sorunu var” diyen Ah-met Gündoğdu, daha az üretmesi, daha az geliştirmesi is-tenircesine daha fazla derse girmek zorunda bırakılan aka-demisyenleri suçlayarak bir yere varılamayacağını ifade etti.

Gündoğdu, “Öğretim işiyle uğraşmaktan üretim faaliyetleri-ne zaman ayıramayan akademisyen gerçeğini değiştirme-dikçe, ‘ilk yüz üniversite arasında niye bizim üniversitelerimiz yok’ sorusunu sormaya devam ederiz. Haftada 30 saate yakın derse giren bir akademisyenden buluş ve araştırma yapma-sını, yeni teknolojiler geliştirmesini beklemek; ağzı ve burnu kapalı insandan derin nefes almasını istemekten farksızdır” şeklinde konuştu.

Jakobenlerin Bize Biçtiği Daracık ElbiseleriYırtıp Attık Konuşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde de

bulunan Gündoğdu, Anayasa Değişikliği Paketi’nin referan-dumda kabul edilmesi için önemli çalışmalara imza attıkla-rını, başlattıkları kampanya ile ‘Toplu Sözleşmeye de, Top-lumsal Sözleşmeye de Evet’ dediklerini hatırlatarak, şunları söyledi:

“Teşkilatımızın liderlerinden oluşan 1500 kişiyle birara-ya geldiğimizde, 40 dakikalık konuşmamın sonunda onlara dedim ki, ya referandumda ‘evet’ çıkaracağız, ilk kez milletin anası gülecek, darbecinin anası ağlayacak ya da ‘hayır’ çıka-cak, analarımız ağlamaya devam edecek. Bizim analarımız yeterince ağladı. Çanakkale’de biz vardık bedel ödeyen, bu-gün de biz varız, yarın da bedel ödeyecek olan biziz, bizim kaçacak başka bir ülkemiz yok. Biz bu ülkenin asli unsuru-yuz, üvey evladı değiliz. Jakobenlerin, faşistlerin bu ülkenin insanına biçtiği daracık elbiseleri yırtıp attık, kendi elbisemizi dikmeye de devam edeceğiz.”

İnsanlığa Zarar Veren Herkesin Karşısındayız Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, insanlığa zarar veren

ne olursa olsun, ister ABD ister İsrail ister Çin, isterse de Türkiye’deki derin devlet unsurları, adı gücü ne olursa ol-sun onun karşısında olmak zorunda olduklarını kaydederek, “Kimler de insanlığın yanında yer alıyorsa; dinine, ırkına, cin-siyetine asla bakmayız. Uzun yıllar kahrolsun ABD diye slo-gan attık, katil İsrail devletinin Filistin’de, Gazze’de yaptıkları-nı protesto etmeye devam ediyoruz” şeklinde konuştu.

Siyonizm ve Kapitalizmin Medeniyet AnlayışındaDiğerini Yok Ederek Ayakta Kalmak Var ABD’de vizyona giren ve Peygamber Efendimize hakareti

içeren filme dikkat çeken Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdür-dü: “Bakıyorsunuz, filmi çevirenler, senaryoyu hazırlayanlar ya Hıristiyan ya da Yahudi. Hâlbuki Hıristiyanlık veya Yahudi-lik Allah’ın gönderdiği ilahi birer dindir. O dinlerin Peygam-berleri Hz. İsa ve Hz. Musa hayatta olsaydı, en sevgili kardeş-leri Hz. Muhammed’e dil uzatılmasına müsaade etmezdi. Muharref İncil’le muharref Tevrat’la, muharref Yahudilikle, muharref Hıristiyanlıkla kapitalizm ve siyonizmin aynı se-naryoyu gerçekleştirmek için biraraya geldiği gerçeğini gör-mezsek, sendikacılığımızın da, Türkiye’de yaşıyor olmamızın da bir anlamı kalmaz. Bu projenin aslı İsrail’e, vaat edilmiş topraklara dayanır. Senaryonun sahibi siyonizmdir, sponso-ru kapitalizmdir. Onların medeniyet anlayışında, diğerlerini yok ederek ayakta kalmak vardır. İsrail, Filistinlileri çocuk,

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

11

yaşlı, kadın ayrımı yapmadan öldürüyor. En üstün ırk olarak yaratıldıklarını, diğer ırkların onlara hizmet etmesi gerektiği-ni, köle bile olmadıklarını, öyleyse öldürülmelerinin de hiçbir sakıncasının olmadığını ortaya koyanlar, bugün medeniyet bakışlarını da ortaya koyuyor.”

Savaşa Karşıyız Suriye’de, İran’da, Irak’ta, Afganistan’da, dünyanın ne-

resinde olursa olsun zulme uğrayan insanların yanında yer aldıklarını anlatan Ahmet Gündoğdu, “Dünyada çeşitli geliş-meler olurken, ülkemizde de bir tarafta Ergenekon belası, di-ğer tarafta PKK belası var. Altını çizerek söylüyorum, Suriye’de veya başka bir ülkede savaşa karşıyız. Ülkemizde de terör belasından kurtulmak, bu ülkenin en önemli kazançlarından birisi olacak. Bir taraftan teröristle mücadele edilirken, diğer taraftan terörle mücadele ya da bataklığı kurutma mücade-lesi kararlılıkla sürdürülmelidir” diye konuştu.

PKK’ya da, Ergenekon’a da, JİTEM’e de,KCK’ya da Aynı Oranda Uzağız “Dünyada en büyük ırkçı şeytandır. O ateş ve toprak kı-

yaslaması yaparak hammaddede kalite arayışına girerek ırk-çılığın ilk başlangıcını oluşturmuştur, ilk hasis de Kabil’dir” di-yen Gündoğdu, “Onun için biz Allah’ın kendisini yaratmadan önce, hangi ırkı tercih edersin diye bir hitapta bulunmadığı, tamamen yaratanın elinde olan bu vaka üzerinden kalite ara-yışına girecek cahiller ve zavallılar topluluğu değiliz. PKK’ya da, Ergenekon’a da, JİTEM’e de, KCK’ya da aynı oranda uzağız ve uzak olmak zorundayız. Silivri cezaevi Türk’ten geçilmiyor, İmralı Kürt’ten geçilmiyor. Irkta üstünlük olsaydı Peygambe-rin amcasının elinin kurumasını içeren Leheb Suresi Hz. Pey-

gamber aracılığıyla inzal olmazdı, onun için insan diyoruz ve Alevisiyle, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Müslüma-nıyla, gayrimüslimiyle insana önem veriyoruz. Bunlar bizim ortak paydaşlarımızdır ama bu çerçevenin dışına çıkıp da seçmediği teninin renginden dolayı kalite arayışına giren ka-fatası ırkçılığı ve kafatası tokuşturarak kalite arayışına giren zavallıları da hep dışlamaya, kınamaya devam edeceğiz” ifa-delerini kullandı.

Yapılan En Önemli İşlerden Biri Referandum,

İkincisi Yeni Eğitim Sistemi

Eğitimin herkes için önemli olduğunu belirten Gündoğ-du, “Bu hükümet döneminde yapılan en büyük işlerden biri referandumdur, ikincisi ise 4+4+4 yeni eğitim sistemidir. Yeni sistemle; geçmişte MGK’nın bütün planlarının uygulandığı, halkın tercihinin hiç öneminin olmadığı, 28 Şubatçıların ve o süreçte koltuğunu korumak için ‘siyasi hayatıma dahi mal olsa derin devletin emrini yerine getireceğim’ diyen yarasa-ların bu ülkeye biçtiği eğitim elbisesinden halkın kendi ter-cihini kendisinin belirlediği eğitim anlayışına geçmiş durum-dayız” dedi.

En Önemli Projemiz Yeni Anayasa

Yeni anayasanın en önemli projelerinden biri olduğunu vurgulayan Gündoğdu, 50 bin kişiyle yüz yüze anket, ulus-lararası anayasa kongresi, Cemil Çiçek başkanlığında 13 ilde ‘Türkiye Konuşuyor’ platformunda görüşlerini ortaya koyma gibi çalışmaları olduğunu dile getiren Gündoğdu, yeni ana-yasanın lider bir ülke olmak açısından son derece önemli ol-duğunun altını çizdi.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

12

Başörtüsü Yasağı, Başı Açık Kadınların veTüm Erkeklerin Sorunudur Bundan sonra, başörtüsü özgürlüğüyle ilgili bir çalışma

içerisinde olacaklarını söyleyen Ahmet Gündoğdu, şunları kaydetti: “Başörtüsü yasağı, başı kapalı kadından ziyade başı açık kadın ve erkeğin sorunudur. Yıllardır başörtüsü yasağını uygulayanlar, kadın üzerinden çocuğu ve aileyi terbiye ede-gelmiştir ve bu milleti göbeğini kaşıyan adam ilan ederek ‘ço-banın oyuyla benim oyum bir mi’ diyerek toplum mühendis-liği yapmıştır. Kadına şiddet üzerine birçok haber yapılırken, kadına en büyük şiddet olan başörtüsü yasağını görmezden geliyorsun, böyle devlet anlayışı olmaz. Evet, karısını döven erkek de olmasın ama başörtüsü yasağının da en büyük şiddet olduğu unutulmasın. Üniversitelerde başörtüsü, rek-törün veya YÖK’ün hükmü olmaktan çıkarılmalı, ‘Meclis’te bayanlar tayyör giyer’ diyerek iç tüzükle Merve Kavakçı’ya haddini bildiren densizlere inat başörtüsüyle Meclis’e gir-mek, siyaset yapmak serbest olmalıdır. Üniversitede, kamu-da başörtülü memur, akademisyen, öğretmen, doktor, idare-ci çalışmasının önündeki tüm engeller anayasa değişikliğine gerek kalmadan kaldırılmalıdır.”

Kazandırdıklarımızın Karşılığı Yok Üniversitelerde 200 bine yakın çalışanın bulunduğunu

kaydeden Gündoğdu, “En az yüzde ellisi genel idari hizmet-ler çalışanı ama onlara kazandırdığımız kazanımların karşılı-ğını alamamışız. Bunların bir kısmı 4/C’li, bir maaş kazandır-dık; bir kısmı 4/B’li, kadroya geçirdik. Bir kısmı da, ‘biz niçin Sağlık Bakanlığı’nın, Maliye Bakanlığı’nın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın şefinden, teknisyeninden, şube mü-düründen geri ücret alıyoruz’ diyordu. Bu konuda eşit işe eşit ücret talebimizin peşine düştük ve Hayati Yazıcı ile eşit işe eşit ücret ilkesini imza altına aldık. Fakat bu konuda sadece genel idari hizmetler sınıfı çalışanları ile ilgili kısmı dikkate alıp öğretmen ve öğretim elemanlarıyla ilgili talebimizi gör-meyen Maliye Bakanlığı son derece yanlış yapmıştır. Yaptığı bu yanlışı toplu sözleşme sürecindeki tavrıyla da sürdürmüş-tür. Öğretmen ve öğretim elemanı, başka bakanlıklarda kar-şılığı yok diye üretilen gerekçenin tutarsızlığını anlatmaya gerek yok. Nefeslerini boşa tüketmesinler, bu hatayı nasıl telafi ederiz diye yoğunlaşsınlar. Çünkü ek ödeme talebimizi, mağduriyetimiz giderilinceye kadar gündemden düşürme-yeceğiz. Öğretmenler gibi akademik camianın aldığı ücrette

de sorun var. Profesör, genel sekreter olmak için can atıyorsa, bir yardımcı doçent şube müdürü olmak istiyorsa, burada bir sorun var demektir” şeklinde konuştu.

Hepimizin Sorumluluğu Farklı Ama Amacımız Aynı Genel idari personeliyle, akademisyeniyle beraber ve

aynı amaç doğrultusunda çalıştıklarını dile getiren Gündoğ-du, herkesin sorumluluğunun farklı olduğunu kaydederek, “Ama hepimizin amacı orada iyi bir üniversite oluşturmak, çalışanların ortak menfaatini geliştirmek ve aynı ailenin fert-lerinin yapması gerekeni yapmaktır” ifadelerini kullandı.

Sendikacılığımızın Ücret Boyutu Önemli,Değerler Boyutu Daha da Önemlidir “Sendikacılığımızın ücret boyutu önemli, değerler boyu-

tu daha da önemlidir” diyen Genel Başkan Ahmet Gündoğ-du, Kurucu Genel Başkanımız merhum Mehmet Akif İnan’ın “Kim demiş her şeyin bitişi ölüm, destanlar yayılır mezarımız-dan” mısralarına atıfta bulunarak, “Sendikacığıyla, örgütçülü-ğüyle insanın, medeniyet değerlerimizin, insanlığın yanında yer alarak destanlar yazan sizleri yürekten kutluyorum” şek-linde sözlerini tamamladı.

En Az 25 Bin Yeni Üye 15 Mayıs’a kadar en az 25 bin yeni üye yapılmasını isteyen

Gündoğdu, kadın çalışanlara da seslenerek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Örgütlenmeyi erkeklere bırakmayın, erkekler bize görev versin diye beklemeyin. Türkiye’de kadın elinin değmediği işler yarımdır. Kadın eli değerse nezaket eli değer, örgüt-lenmede tek ayakla yürünmez. Hocaların en az yüzde ellisi kadın, görev beklemeyin, görev ve yol haritasını siz kendiniz çizin.”

Üye Sayısını En Çok Artıran Başkanlara Plaket Verildi İki gün süren toplantıda Şube başkanlarımız da söz ala-

rak, sendikal çalışmaları ve üniversite çalışanlarının sorunla-rını dile getirdi.

Toplantının sonunda, üye sayısını en çok artıran Şube başkanlarına Genel Başkan Ahmet Gündoğdu tarafından plaketleri takdim edildi.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

13

21. yüzyılda 2023 vizyonunu ortaya koyan mev-cut iktidar, bugüne kadar ihmal edilen ve sürekli ertelenen yükseköğretim reformu-

nu (YÖK’ün yeniden yapılanması dahil) biran önce hayata geçirmelidir. Mevcut yükseköğretim sisteminin 12 Eylül dar-besinin ürünü olması ayıbından; akademik hayatın, akade-misyenlerimizin ve yükseköğretim gençliğinin vesayet iklimi mahkûmiyetinin sürüyor olmasından bir an önce kurtulmak zorundayız. Türkiye’nin gelişim ve değişim sürecinin millet iradesi doğrultusunda tekemmül etmesi, sivilleşme ve özgür-leşme alanındaki adımların hızlanması; özgürlükçü, rekabet edebilir, adil, öğretim kadar araştırma ve projelerle de ilgilenen nitelikli üniversitelerin varlığını gerektiriyor.

Sendikamız bu bilinçle, 19-21 Ekim 2012 tarihlerinde dünya ve ülkemizdeki gelişmelerle birlikte yükseköğretim sistemine, üniversitelere ve sendikal gelişmelere ilişkin konuları değer-lendirmek, sorunları ve çözüm önerilerini paylaşmak gibi ge-niş kapsamlı bir içerikle 4. Üniversite Teşkilatları Buluşması’nı gerçekleştirmiştir.

Sendikal heyecanın üst seviyede olduğu toplantı süresin-ce ortaya konan görüş, öneri ve değerlendirmeler sonucunda aşağıdaki hususların toplantının sonuç bildirisi olarak kamuo-yuyla paylaşılması kararlaştırılmıştır.

Bu kapsamda; 1-Suriye’de kan akıtmaya devam eden Esed yönetimindeki

Baas rejimini kınıyoruz. Bütün ülke ve uluslararası kuruluşları katliamı durdurmak için birlikte hareket etmeye ve Müslüman-lar için son derece önemli olan Kurban Bayramı vesilesiyle ta-rafları, bir daha bozulmamak üzere, ateşkes yapmaya çağırıyor; Suriye’de vatandaşların demokrasi ve özgürlükle tanışması için Baas rejiminin sona erdirilmesini ve halkın iradesini esas alan yönetim yapısının daha fazla kan dökülmeden hayata geçiril-mesini istiyoruz.

2-Yeni anayasa, hükümleri ve ruhuyla insanı esas almalı, bütün vatandaşları kucaklamalı, tanımlama dayatması yerine tanıma erdemi içermeli, bu ülkenin vatandaşlarını bir ve eşit görmeli, doğuştan gelen hakları sınırlamamalı aksine teminat altına almalı, din ve vicdan özgürlüğüne yönelik mevcuttaki sınırlamaları sona erdirmelidir.

3-Türkiye’nin gelişmesini engellemek isteyen ve yakın ül-kelerdeki karışıklıkları fırsat bilenler terörü azdırma ve terör örgütünü maşa olarak kullanma yarışına girmiştir. Milletimiz, özellikle son dönemde eğitim çalışanlarını hedef alan terörü

sona erdirmekle kalmayacak, arkasındaki güçlere de haddini bildirecektir.

4-YÖK, anayasal bir kurum olmaktan çıkartılarak, yıllardır ertelenen yeni YÖK yasası paydaşların görüş ve önerileri de dikkate alınarak biran önce hayata geçirilmelidir.

5-Yeni üniversitelerin akademik ve idari personel ihtiyacı ivedilikle giderilmelidir.

6-Akademik ve idari personelin beklentilerini karşılayacak yeni personel kanunu hazırlanmalıdır.

7-Üniversitelerarası Kurul ve Yükseköğretim Kurulu’nda hukuki alt yapısı oluşturularak çalışanlar adına yetkili sendika temsilcisinin bulunması sağlanmalıdır.

8-Rektörlük seçimlerinde akademik ve idari personelin ta-mamı oy kullanabilmelidir.

9-Akademisyenlerin maaş ve ücretleri, kendi konumundaki kamuda çalışan uzman yardımcısından daha düşük düzeyde-dir. Bu ayıba son verilerek, akademik personelin, bilimsel üre-tim yapmasını destekleyecek mali ve idari imkanlar biran önce harekete geçirilmelidir.

10-Akademisyenlerin proje ve çalışmalarından dolayı yapı-lan döner sermaye kesintileri azaltılmalıdır.

11-Öğretim elemanlarının daha fazla akademik çalışmalara zaman ayırmasını sağlamak için maaşları artırılarak ders saat-leri azaltılmalıdır.

12-Araştırma görevlilerinin istihdam ve ücretlerine ilişkin sorunlar giderilmeli, kadro ve derece sınırlaması uygulamasına son verilmelidir.

13-Askerlik görevini yapmayan akademisyenlerin askerlik-lerini üniversiteler bünyesinde yapabilmelerine imkan sağlan-malıdır.

14-Akademisyenlerin fikirlerini, eleştirilerini ve önerilerini her türlü iletişim araçlarını kullanarak izin almadan serbestçe ifade etmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır.

15-Rektörlerin akademisyenler üzerindeki sınırsız yetkileri-ne son verilmelidir.

16-Yardımcı doçent kadroları artırılmalı ve doktorasını ta-mamlayan öğretim elemanlarına kadro tahsisi yapılmalıdır.

17-Üniversite içerisinde ve tesislerinde içki satışına ve ser-visine kesinlikle ruhsat verilmemeli ve mevcut olanlar kapatıl-malıdır.

18-Üniversite çalışanları dahil olmak üzere kamu görevli-lerine yönelik siyaset ve grev yasakları kaldırılmalı, akademik personelin siyaset yapma hakkının kapsamı genişletilmelidir.

4. Üniversite Teşkilatları Buluşması Sonuç Bildirgesi

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

14

19-Üniversiteler ve Meclis dahil bütün kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanan başörtüsü yasağına biran önce son verilmelidir.

20-Üniversitelerde çalışanlar bir bütün olarak değerlendi-rilmeli, akademik personelin yararlandığı geliştirme ödeneği ve benzeri tazminatlardan idari personel de yararlanmalıdır.

21-Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları ile bu sınavlarla geçiş yapılacak kadro ve unvanların sayısı artırılmalı, sınavlar periyodik aralıklarla gerçekleştirilmelidir.

22-Şefler için kadro sınırlaması uygulaması kaldırılmalıdır. 23-2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinden kaynaklanan

keyfi görevlendirmeler sona erdirilmeli ve bu hüküm kanun kapsamından çıkarılmalıdır.

24-İdari personelin naklen geçişleri üniversitelerin inisiya-tifine bırakılmayarak, belli kriterler çerçevesinde özre bağlı yer değişikliğine izin verilmelidir.

25-İdari personelin önlisans, lisans ve lisansüstü program-

larına katılımlarını sağlayacak izinlerin verilmesi, ikinci öğretim

harçlarına indirim yapılması gibi kolaylıklar sağlanmalıdır.

26-Üniversite çalışanlarında da sicil uygulaması kaldırılma-

lıdır.

27-4/B kapsamındaki personel, 4/A kapsamında kadroya

geçirilmelidir.

28-4/C’li personelin özlük hakları ve görev tanımları yapıl-

malı; kadroya alınmalı, kadroya alınıncaya kadar kadrolu çalı-

şanların yararlandığı bütün sosyal hak ve yardımlardan fayda-

lanması sağlanmalıdır.

29-İkinci öğretim uygulamalarında görev alan üniversite

personeline mesai ücreti verilmeye devam edilmelidir.

4. Üniversite Teşkilatları Buluşması’nda, başkanlığını Doç. Dr. Mustafa Orçan’ın yaptığı ‘Üniversitelerin So-runları ve Yeni YÖK Yasası’ konulu bir panel düzen-

lendi. YÖK Yürütme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Mehmet Şişman ve Prof. Dr. Muhittin Şimşek konuşmacı olarak katıldığı panelde, üniversitelerin sorunları ve yeni YÖK yasası masaya yatırıldı.

Panelde konuşan Prof. Dr. Mehmet Şişman, değerler eğiti-minin, başat bir sorun olarak gözükmesi ve geleneksek kadim değerlerimizi tekrar inşa etme çabası içerisine girilmesinin ken-disini eğitim adına umutlandırdığını kaydetti. Şişman, “İllerimize gittiğimizde ekonomik kavramların daha çok konuşulduğunu görüyorum. İşin değerler kısmı ise genelde ıskalanmaktadır. Bu konuda eğitimciler olarak elbirliğiyle daha adil, daha paylaşımcı bir insanlık için aktif bir rol almamız gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Üniversitelerin bir yaşam alanı ve yaşam biçimi olduğunu belirten Şişman, üniversitelerde yazılı kurallardan çok yazısız ku-ralların geçerli olması gerektiğini dile getirerek, “Yazılı kurallarla yönetilen üniversiteler, katı kurallarıyla bürokrasiyi andırır, bunu da çok doğru bulmuyorum. Ben üniversitelerin özgür kurumlar olarak yaşamasının daha güzel olacağını düşünüyorum. Eğitim-le ilgili her şeyin mevzuatla belirlemesine son derece karşıyım. Bu noktada değerlerin çok daha önemli olduğunu düşünüyo-rum” şeklinde konuştu.

Şişman, şu anda YÖK yasa taslağıyla ilgili çalışmaların devam ettiğini ifade ederek, Kasım ayı başlarında YÖK yasasıyla ilgili taslağın yayınlanacağını açıkladı. Taslağın daha sonra eğitimin paydaşlarından gelecek eleştiriler doğrultusunda yeniden dü-zenleneceğini belirten Şişman, akabinde Meclis’e gönderilece-ğini bildirdi. Prof. Dr. Mehmet Şişman, konuşmasının sonunda, “Şunu da unutmamak gerekiyor. Yeni YÖK yasası çıksa da, bizler eğitimi bundan sonra da tartışmaya devam edeceğiz” ifadeleri-ni kullandı.

Prof. Dr. Muhittin Şimşek ise, yeni YÖK yasa taslağını hazır-larken 5 parametre belirlediklerini vurgulayarak, bu paramet-relerin neler olduğunu açıkladı. Bu parametreleri hazırlarken Türkiye’nin 2023 ve 2071 vizyonunu göz önünde bulundurduk-larını anlatan Şimşek, 2547 sayılı Kanun’la bunu yapmalarının mümkün olmadığını vurguladı.

2071’in gençliğini hazırlamak ve 2023’ün vizyonunu gerçek-leştirmek için YÖK olarak kendilerine bazı görevler düştüğünü söyleyen Prof. Dr. Şimşek, “İki sene önce Yusuf Ziya Özcan tara-fından bir çalışma başlatıldı. Çünkü vesayet ürünü olan; düşün-ceyi, insanlığı, özgürlüğü, hürriyeti 15. sıraya atan 2547 sayılı Kanun’la biz bunu gerçekleştiremezdik. Temeli insan olan bir kanun için yola çıkmıştık. Bu kanun bugünlerde nihayetlenmek üzere ve tabii ki orada 21 kişinin yaptığı bir kanun olmayacak. Uzun sürede paydaşlarla, rektörlerle, sivil toplum örgütleriyle; asistanından profesörüne kadar yaptığımız birçok çalıştay so-nucunda bir yere gelindi” diye konuştu.

YÖK olarak oluşturdukları taslakta dikkate aldıkları 5 pa-rametrenin neler olduğunu açıklayan Şimşek, “Bizi 2023’lere, 2071’lere taşımasını arzu ettiğimiz bu kanun çalışmasını yapar-ken, kamuoyuna daha önce deklare ettiğimiz 5 parametreyle yola çıkmıştık. Bu parametrelerden birincisi, üniversitelerimizin çeşitlilik ilkesiydi. İkincisi, kurumsal özerklik. Hepimiz bunu çok önemsiyoruz. Herkesin mümkün olduğunca hesap verebilir bir özerkliğe sahip kurumları arzu ettiğini biliyoruz. Üçüncüsü, per-formansa dayalı bir rekabet parametresinin, rekabet unsurunun ortaya konmasıdır. Dördüncüsü, mali esneklik ve çok kaynaklı bir gelir yapısı. Beşincisi ise kalite yönetim sistemi ve akreditas-yon olgusuydu” değerlendirmesinde bulundu.

Panelistler, konuşmalarının sonunda, katılımcıların soruları-nı cevapladı.

“Üniversitelerin Sorunları ve Yeni YÖK Yasası”

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

15

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gün-doğdu, halkın iradesine rağmen zor kullanılarak yönetimin ele geçirildiği dönemlerden bugünlere kadar Türkiye’ye

çok şey kaybettirildiğini, millet iradesini gasp etmek isteyen ve bu yolda ağır bedel ödetenlerin de hak ettiği cezayı alması gerektiğini söyledi.

Mehmet Akif İnan Hatıra yarışmaları kapsamında “Ödenmiş Bedel-ler Unutulmasın” sloganıyla başlattığımız ödüllü hatıra yarışması eser-lerini kitaplaştırdık. 124 eserin yer aldığı “Karanlık Dönemler ve Öden-miş Bedeller” isimli 3 ciltlik kitap, Genel Başkan Ahmet Gündoğdu tarafından basına tanıtıldı.

Geçmişten bu yana susturulan, yok sayılan ve özgürlükleri elin-den alınanlara iade-i itibar yapmak ve sorumlularıyla hesaplaşmak adına böyle bir etkinlik düzenlediklerini belirten Gündoğdu, “İyi ki böyle bir projeye imza atmışız. Bu çalışma sonunda karanlık dönem-leri aydınlatacak hakikat ve hatıralar ortaya çıktı” dedi.

Darbe sonrası ordudan ihraç edilip bunu 9 yıl boyunca annesine söyleyemeyenlerin, yaşları büyütülerek idam edilenlerin, coplanıp çocuğunu düşürenlerin, eğitimleri yarıda kalanların ve öz vatanla-rında parya muamelesi görenlerin olduğunu ifade eden Gündoğdu, anlatırken bile ruhlarını daraltan yaşanmışlıkların olduğuna dikkat çekerek, “Cezaevlerinde işkence görenlerin, akla hayale gelmedik işkenceler nedeniyle ölmüş olabileceklerini düşünerek bunun bir kabir azabı olduğuna inananlar, insanlık dışı uygulamalar nedeniyle benliğinden utananlar olduğu gerçeği ilk günkü tazeliğini koruyor” şeklinde konuştu.

O günleri yaşayanların kaleminden çıkan eserlerin yayınlatılma-sının gerekçesini de anlatan Gündoğdu, şöyle devam etti: “650 bin üyesiyle Türkiye’nin en büyük konfederasyonu Memur-Sen ve 231 bin üyesiyle yine Türkiye’nin en büyük sendikası Eğitim Bir-Sen ola-rak, bunca acının, gözyaşının, yüreklerdeki öfkenin unutulup gitme-sine asla seyirci kalamazdık.”

Güçlü, özgür ve ileri demokrasiye sahip bir ülkenin inşasında be-del ödeyenleri gelecek nesillere taşımayı görev bildiklerini kaydeden Gündoğdu, bunun demokrasinin kalıcı hale getirilmesi adına önemli bir adım olduğu dile getirdi.

Darbelerin Amacı Vesayeti Kalıcı Hale Getirmekti Gündoğdu, ‘Karanlık Dönemler ve Ödenmiş Bedeller’ kitabında

12 Eylül dönemine ilişkin çarpıcı kesitlerin yer aldığını söyledi. Ka-ranlık dönemlerde yaşanan insanlık dışı dramları bir arada toplayan bu eserleri tanıtmanın yanı sıra darbe dönemlerinin izlerinin silin-mesiyle ilgili önerilerini de paylaşmak istediğini belirten Gündoğdu, şöyle konuştu:

“Darbeler; milleti, kurumları, sivil toplumu ve siyaseti halka rağ-men hizaya getirme, silahın gölgesinde yönetme ve millet iradesini devre dışı bırakma düşüncesinin en somut halidir. Millet iradesine karşı en büyük saldırıların darbe dönemlerinde yapıldığı hepimizin malumudur. Darbeler ve muhtıralar bu millete giydirilmeye çalışılan deli gömlekleridir.”

Türk milletinin, 12 Eylül referandumuyla birlikte bu gömleği bir daha asla giymeyeceği kararlılığını gösterdiğini vurgulayan Gün-doğdu, darbeci zihniyetle hesaplaşmanın adresi olarak da TBMM’yi gösterdi. Meclis’in görevlerinden birinin de millet adına darbeleri araştırıp gerçekleri onlarla paylaşmak olduğunu dile getiren Ahmet Gündoğdu, bunun millete karşı sorumluluğun bir gereği olduğunu vurguladı. Darbeleri araştırma ve yargılamanın dışında darbecilere verilecek asıl cevabın, Meclis tarafından yapılacak sivil  bir anayasa olduğunun altını çizen Gündoğdu, “En büyük beklentimiz, yıllardır özlemini duyduğumuz demokratik bir anayasayla darbeler dönemi-nin tamamen kapatılmasıdır” ifadesini kullandı.

Darbe İzlerinin Silinmesi İçin Çalışmalar Sonuçlandırılmalıdır Darbe izlerinin silinmesi için yapılan çalışmalara değinen Ahmet

Gündoğdu, bu çalışmaların üç koldan yürütüldüğünü anlattı. Gün-doğdu, bunların sırasıyla TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu ve çalışmaları, yargılanması devam eden darbe ve darbe girişimi da-valarıyla darbe dönemlerinin izlerini tamamen silecek, yeni bir ana-yasa çalışması olduğunu açıkladı. Komisyon raporunun biran önce tamamlanıp, kamuoyuna açıklanmasını beklediklerini söyleyen Gün-doğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“12 Eylül ve 28 Şubat başta olmak üzere, Ergenekon ve Balyoz gibi kamuoyunun yakından takip ettiği darbe girişimi planlarını kap-sayan dava süreci sulandırılmadan sonuçlandırılmalıdır. ‘Namlusu millete dönmüş tanka selam durmam’ diyen ve hep millet iradesini önceleyen merhum Muhsin Yazıcıoğlu davası bütün sanıkların tahli-ye edilmesine rağmen en kısa zamanda sonuçlandırılmalıdır. Millet iradesini gasp etmek isteyen ve bu yolda ağır bedel ödetenler, hak ettiği cezayı almalıdır.”

Siyaset Yasağı Kalkmalı, Grev Hakkı Verilmelidir Yeni anayasa metin taslağını hazırlamak üzere oluşturulan Ana-

yasa Uzlaşma Komisyon çalışmalarını yakından takip ettiklerini ifade eden Gündoğdu, yeni anayasa taslağının en geç yılsonuna kadar mil-letin önüne getirilmesini istedi. Gündoğdu, “YÖK, MGK ve YAŞ gibi vesayet    kurumları olmamalıdır. Anayasa Yazım Alt Komisyonu’nda kadınların eğitim, çalışma ve siyaset yapmasının önünün kapatılma-ya çalışılmasını esefle karşılıyoruz. Her darbe döneminde daha da katılaştırılan başörtüsü yasağının kaldırılması, kadın-erkek, kadın-kadın eşitliğinin sağlanarak kadınların eğitim hakkından yararlan-malarının, çalışma hakkının sınırsız kullanmalarının ve siyaset yap-malarının önündeki bütün barikatlar kaldırılmalıdır.  Bunun yanında kamu görevlilerine siyaset ve grev hakkı da verilmelidir” diye konuş-tu.

Memur-Sen Genel Merkezi’nde Genel Merkez Yönetim Kurulu üyelerimizle birlikte yapılan toplantıya, Memur-Sen Genel Yönetim Kurulu üyeleri, bağlı sendikaların başkan ve yönetim kurulu üyeleri katıldı.

Programın başlangıcında, birinci olan Esra Gülmez’in kaleme al-dığı ‘Hayallerin Ardından Bakmak’ isimli eser, Genel Merkez Kadınlar Komisyonu Başkanımız Muammer Metin tarafından okundu.

Karanlık Dönemlerde Ödenen Bedeller UnutulmayacakDarbe ve Baskı Dönemlerinde Ödenen Bedelleri Kitaplaştırdık

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

16

Üniversitelerimizin sayıları ve istihdam

ettikleri personel açısından oldukça

önemli bir niceliğe ulaştığı görülmektedir.

Bu nicelikte personel istihdam

eden üniversitelerin önemli sorunlar

yaşaması kaçınılmazdır.

Sorunların KıskacındakiAkademik Personel

Doç. Dr. Zülfü DemirtaşFırat ÜniversitesiEğitim FakültesiEğitim-Bir-SenElazığ 2 No’lu Şube Başkanı

2012 itibarıyla Türkiye’de 168 üniversite vardır. Bunlardan 103’ü devlet üniversite-si, 65’i vakıf üniversitesidir. Üniversitelerin yanında 7 vakıf meslek yüksekokulu da bulunmaktadır. 2008 yılında çıkarılan yeni üniversitelerin kurulmasına yönelik kanu-nun doğal sonucu olarak Türkiye’nin her ilinde en az bir devlet üniversitesi bulun-maktadır.

Üniversitelerimizin sayıları ve istihdam ettikleri personel (akademik, idari) açısın-dan oldukça önemli bir niceliğe ulaştığı görülmektedir. Bu nicelikte personel istih-dam eden üniversitelerin önemli sorunlar yaşaması kaçınılmazdır. Yazımda, idari ve akademik personelin yaşadığı sorunları ayrı ayrı tahlil etmek yerine (uzun olacağı ve fazla yer kaplayacağı için) sadece aka-demik personelin yaşadığı sorunları ele alacağım.

Akademik görevlere atanmada ihti-yaç ve liyakatin göz ardı edilmesi: Her-hangi bir bölüme araştırma görevlisi, okut-man, öğretim görevlisi ve yardımcı doçent ataması yapılırken zaman zaman gerçek ihtiyaçtan ziyade istihdam edilecek kişilere göre akademik kadrolar açılmaktadır. Açı-lan kadrolara istihdam edilmesi istenen ki-şilerin aldıkları çok ayrıntılı seminer ve kurs belgesi ya da hizmetiçi eğitim belgelerinin ön şart olarak koşulduğu görülmektedir. Bu tür belgeler, o belgelere sahip olabile-cek kişilerin sayısını çok fazlasıyla sınırlan-dırmakta, hatta alınması tasarlanan kişi-den başkasının bu kadroya başvurmasını engellemektedir. Bu durum, atamalarda gerçek ihtiyacın ve liyakatin göz ardı edi-lerek, belirli kişilerin kayrılmasına neden olmaktadır.

Doçentlik sınavı: Doçentlik için iki farklı değerlendirme yapılmaktadır. Bunların ilki, eser inceleme sürecidir. Doçent adayı, ya-yınlarını üç ya da beş kişilik bir jüriye gön-derir. Jüri üyeleri, adayın gerekli koşulları sağlayıp sağlamadığını inceleyerek, gerekli şartları sağlamaması durumunda başarısız olduğuna karar vermektedir. Aday gerekli koşulları sağlıyorsa, bununla birlikte yeterli olup olmadığını değerlendirmektedir. Ge-rekli koşulları sağladığı halde adayın yeter-siz görülmesi söz konusudur. Eserlerden

başarılı olan adaylar jüri tarafından müla-kat sınavına alınmaktadır. Mülakat sınavın-da salt çoğunluğun kararı geçerlidir. Müla-kat sınavı subjektiftir ve sınav soruları ile cevapların kayda geçirilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Sorulan sorulara ada-yın verdiği cevaplar jüri üyeleri tarafından farklı ölçütlere göre değerlendirilmektedir. Bir üyenin doğru kabul ettiği cevaplar baş-ka üye ya da üyeler tarafından yanlış ya da eksik kabul edilebilmektedir. Durum böyle olunca, doçent adayı çoğu zaman doğru cevaplar yerine jürinin kabul edebilece-ğini düşündüğü cevaplar vermektedir. Bu da, öğretim üyelerinin kendi doğrularını askıya alarak başkalarının gözlüyle dünya-ya bakmalarına neden olmakta, başka bir deyişle, riyakâr bilim adamları yetiştirmeye kapı açmaktadır.

Doçentlik kadrolarının geciktirilmesi: Üniversitelerarası Kurul’un belirlediği jüri tarafından doçentlik unvanını alan kişiye, görev yaptığı üniversitelerde doçent kad-rosunun verilmesi çoğu zaman geciktiril-mektedir. Bazen kasıtlı olarak bu unvanın verilmediğine şahit olunurken, bazen de kadro sıkıntısı nedeniyle doçent unvanını alan kişiye bu kadro tahsis edilmemekte ya da edilememektedir. Doçent olduğu halde kadrosunu alamayan öğretim üyeleri öne-mi maddi kayıplara uğramaktadır.

Ders yükünün ağır olması: Öğretim elemanlarının haftalık ders yükleri (özel-likle yeni kurulan ve kurumsallaşmasını tamamlayamayan üniversitelerde) otuz ile kırk saati bulmaktadır. Öğretim elemanları bu ağır ders yüküyle birlikte akademik faa-liyetlerini sürdürmede güçlükler yaşamak-tadır. Akademik faaliyetler oldukça fazla zaman almaktadır. Hem derslere hazırlan-ma ve dersleri yürütme hem de akademik faaliyetleri yürütme öğretim elemanlarını yıpratmaktadır. Özellikle yardımcı doçent-lerin ders yükleri azaltılarak araştırma yap-ma ve benzeri akademik faaliyetlere daha fazla zaman ayırmalarına imkân sağlanma-lıdır.

İdari görevler: Bölüm başkanlığı ve dekan yardımcılığı yapanlar maaş karşılı-ğında haftada 10 yerine 5 saat ders yükü ile yükümlüdürler. Bu görev karşılığında

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

17

maaşlarına 70 TL civarında ilave yapılmaktadır. Dekan ve ens-titü müdürlerinin ders yükü bulunmamaktadır, maaşlarına ilave olarak 350-400 TL civarında ödeme yapılmaktadır. Diğer yandan, bölüm başkan yardımcılığı gibi bazı idari görevlere ise hiçbir ödeme yapılmamakta ve ders yükü düşürülmemek-tedir. Hal böyle olunca, öğretim üyeleri bu tür görevleri yap-maya daha az istekli olmaktadır.

Araştırma sürecinde yaşanan güçlükler: Araştırma, za-man alan ve külfetli bir süreci gerektirir. Üniversiteler, araştır-ma sürecinde araştırmacılara yeterli desteği vermemektedir. Özellikle sosyal bilimlerde anket uygulamasında önemli güç-lükler yaşanmaktadır. Anket uygulamasında, anketin uygula-nacağı kişiler genellikle anketleri cevaplamada gönülsüz dav-ranmaktadır. Anketleri cevaplamanın kendilerine herhangi bir katkısı olmamasından dolayı bundan kaçınanların sayısı oldukça fazladır. Üniversitelerin desteği ile anketleri cevapla-yanlara bir miktar ücret ödenmesi bu sorunu azaltacak gibi görünmektedir.

İkinci öğretim: İkinci öğretim uygulaması aslında olağa-nüstü durumlarda başvurulması gereken bir durumdur. Bu uygulamaya son verilmesi birçok açıdan yararlıdır. Ancak, Yükseköğretim Kurulu bazı fakülte ve bölümlerdeki ikinci öğ-retimleri kaldırırken, bazılarında devam etmesine izin vermiş-tir. Bu durum, fakülteler ve bölümler arasında dengesizliklerin yaşanmasına neden olmaktadır. İkinci öğretimin ek ders üc-reti, birinci öğretimin iki, bazen de üç katı olmaktadır. İkinci öğretimin olduğu fakülte ya da bölümlerde görev yapan öğ-retim üyeleri diğerlerine göre fazla ek ders alabilmektedir.

Ders dağılımı: Fakültelerde hangi dersin hangi özelliklere sahip öğretim elemanları tarafından verileceği belli olmasına rağmen kesin ölçütler bulunmamaktadır. Bundan dolayı fa-külteler ya da bölümler bazında ders dağılımlarında yönetici-lerin keyfi davranmaları söz konusu olabilmektedir. Öncelikle hangi derslerin hangi bölümler tarafından okutulacağı objek-tif ölçütlere bağlanmalıdır.

Yayın desteği: Yayın için yapılan masraflar oldukça yük-sektir. Literatür incelemesi, deney ya da gözlem yapılması, anket uygulanması, yazılan makalelerin yapancı dillere tercü-mesi oldukça külfetlidir. Bütün bu süreçler için bazı üniversite-lerde araştırmacılara hiçbir ödeme yapılmazken, bazılarında (özellikle vakıf üniversitelerinde) oldukça önemli katkılar ya-pılmaktadır. Bütün üniversitelerde araştırmacılara yayın des-teği verilmesi araştırmacıları teşvik edecektir.

Lisansüstü tez danışmanlığı: Bazı üniversitelerde öğre-tim üyesinin danışmanlığında tamamlanan yüksek lisans ve doktora tezleri için belli bir maddi destek sağlanırken, bazı üniversitelerde böyle bir desteğe rastlanmamaktadır. Tez da-nışmanlıkları üniversitelere göre farklılık göstermediği halde, destekleme konusunda üniversitelerin izlediği politikaların farklılığı öğretim üyelerinin motivasyonunu ve örgütsel bağlı-lıklarını azaltmaktadır.

Bilimsel toplantılara katılım: Uluslararası ve ulusal düzey-lerde yapılan bilimsel toplantılara (kongre, sempozyum) katı-lım, öğretim üyelerine önemli maddi harcamalar getirmekte-dir. Üniversitelerin, bu toplantılara katılan öğretim üyelerine destek konusunda izlediği politikalar farklılıklar göstermekte-dir. Bazı üniversiteler, katılımcı bilim adamlarının bütün mas-

raflarını karşılamakta ve fazladan maddi destek sağlamakta; bazıları bütün masrafları, bazıları masraflarının belli oranlarını karşılamaktadır. Bazı üniversiteler ise, bu toplantılara katılan-lara hiçbir destek sağlamaktadır.

Akademik jüri ücreti: Sendikamızın yetkili olarak katıldığı 2012 yılı toplu sözleşmesinin 23 maddesinde yer alan akade-mik jüri ücretlerinin ödenmesine yönelik düzenleme henüz yapılamamıştır. Toplu sözleşme masasında imza altına alınan hususlarla ilgili ek bir yasal düzenlemeye gerek olmadığı hal-de, bu konuda ücretler hala ödenmemektedir.

Ek ders ücreti: Öğretim üyelerine ödenen ek ders ücreti zamanla kadük kalmıştır. Ek ders ücretlerinin en az iki katına çıkarılması, yıllar içerisinde yaşanan olumsuzlukların gideril-mesine imkân sağlayacaktır.

Ek Ödeme: Öğretim elemanları ve öğretmenler (okul yö-neticileri de dahil) dışındaki bütün devlet memurlarına ‘eşit işe, eşit ücret’ kapsamında ek ödeme verildi. Diğer kurumlar-da muadili olmadığı gerekçesiyle bu iki kesime ek ödeme ya-pılmadı. Bu haksızlığı giderecek şekilde öğretim üyelerine ve öğretmenlere ek ödeme yapılması gereklidir.

Sonuç ve Öneriler

Gerek yapı bakımından gerekse davranış açısından akade-mik personel pek çok sorunla karşı karşıyadır. Bu sorunlar ana başlıklar halinde yukarıda tartışılmıştır. Bu sorunların çözümü-ne yönelik olarak şunların yapılması, mezkûr sorunların gide-rilmesinde ya da hafifletilmesinde önemli bir rol oynayacaktır:

Akademik kadroların ilanında kişilere göre kadro ilanı ye-rine gerçekten ihtiyaç olan alanlarda kadro ilanına çıkılması, başvurularda çok spesifik şartlardan vazgeçilmesi gereklidir. Başvuran adaylar arasında ciddi bir seçme süreci sonucunda bu kadrolara en uygun olan kişiler istihdam edilmelidir. Do-çentlik sınavında mülakat uygulamasından vazgeçilmelidir. Doçent unvanı alan akademisyenlere doçentlik kadrosu, bu unvanın alındığı günden itibaren verilmelidir. Öğretim ele-manlarının ders yükleri hafifletilmelidir. Her bir öğretim ele-manı haftada en fazla yirmi saat ders vermelidir. İdari görev-lerde bulunan akademisyenlere daha kabul edilebilir miktar-larda ödeme yapılmalıdır. Araştırma sürecinde, araştırmadan doğan masraflar kurumlar tarafından karşılanmalı, yapılan yayınlar için yayınların yapıldığı indeksler göz önünde tutu-larak araştırmacılara düzenli katkılar sağlanmalıdır. Bu konu-da üniversiteler arasında tutarlı bir politika oluşturulmalıdır. İkinci öğretim uygulamalarına bütün fakülte ve bölümlerde son verilerek birinci öğretimin ek ders ücretleri şu andaki ikin-ci öğretim ücretlerinin seviyesine çıkarılmalıdır. Her bölümün okutacağı dersler mutlaka o bölümün öğretim elemanları tarafından okutulmalı, bu bağlamda bölümler arası mücade-lelere son verilmelidir. Yüksek lisans ve doktora tezlerini ta-mamlatan öğretim üyelerine muayyen bir ücret ödenmelidir. Bilimsel toplantılara katılan akademisyenlerin bütün masraf-ları ödenmekle birlikte bu kişilere, bilime katkılarından dolayı maddi destek sağlanmalıdır. Akademik jüri üyelikleri için öde-necek ücretler bir an önce belirlenmeli ve ilgili hocalara za-manında ödenmelidir. ‘Eşi işe, eşit ücret’ kapsamında öğretim elemanlarına ve öğretmenlere verilmeyen ek ödeme, geçmişi kapsayacak şekilde ödenmelidir.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

18

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gün-doğdu, üniversitelerin milletin arzusu doğrultusunda dünyada olan bilimin ve özgürlüklerin incelendiği yerlere

dönüşmeye başladığını söyledi. Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Afyonkarahisar 2 No’lu Şube-

mizin 1. Olağan Kongresi’ne katıldı. Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen kongrede konuşan Gün-doğdu, geçmişte, üniversitelerin ‘ordu göreve’ pankartının açıldığı, milletin vergisiyle milletin değerlerinin tokatlandığı yer olduğunu belirterek, bugün ise milletin arzusu doğrultusunda dünyada olan bilimin ve özgürlüklerin incelendiği yerlere dönüşmeye başladığını kaydetti.

Milletin Emrinde Olan Üniversiteleri Seviyoruz Afyon Kocatepe Üniversitesi’nin de Ankara’ya yansıyan sesinin

bu doğrultuda olduğunu ifade eden Gündoğdu, “Olması gereken bu. Milletin değerleri ile kavga eden üniversiteler yerine milletin değerlerinin ve milletin emrinde olan üniversiteleri elbette çok daha fazla seviyoruz” dedi.

Darbecilere Evsahipliği YapmaktansaAç Kalmayı Tercih Ederiz 4+4+4 kademeli eğitim sisteminin uygulanmasındaki aksak-

lıkları eleştirdikçe sisteme özünden karşı olanların, ‘Gördünüz mü Memur-Sen de, Eğitim-Bir-Sen de eleştiriyor’ dediğini anlatan Gün-doğdu, şöyle konuştu:

“Biz toplu sözleşme yasasını yüzde 90 istediğimiz gibi çıkardık. Toplu sözleşmenin uygulanmasında hakkın verilmesine ‘Evet’ an-cak uygulanmasına ‘Hayır’ diyen bakanlarla mücadele ettik. O za-man ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Gördün mü Memur-Sen, oh olsun size. Siz mi referandumda evet denmiştiniz, madem ‘Evet’ dediniz öyleyse size oh olsun’ diyordu grup toplantısında. Şimdi de Kamu-Sen, KESK, MHP, CHP, ‘Siz miydiniz kademeli eğiti-me geçiş için Milli Eğitim Şurası’nda önerge veren, işte cezayı çekin, oh olsun size’ diyorlar. Şunun altını çizerek söylüyorum. Biz bu ül-kenin demokratikleşmesi için, bu ülkenin darbecilerden kurtulması için, darbecilerle kol kola girmektense darbecilere, Ergenekon’a ev-sahipliği yapmaktansa aç kalmayı tercih eden bir örgütüz. Eğitim için biz 28 Şubat sürecini yaşatan kirli aktörlerin, onların çarkına su taşıyan sözde sendikacıların düştüğü rezil duruma düşmek yerine, Mili Eğitim şuralarında alınan kararlara uymayı tercih ederiz; bu ka-rarların yol haritası olmasını önemseyen bir örgütüz. 28 Şubat süre-cinde katsayı engelini getirenler, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimi; eğitimde kalite istediği için değil, imam hatip lisesinden, dinden, hizmetten, topyekûn Anadolu insanından rahatsızlık duydukları için, derin devletin maşası olarak bunu dayatmışlardı. 4+4+4 ka-demeli eğitim ise, halkın kendi çocuklarının geleceğine kendisinin karar vermesidir. Buna, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in eksiklik-leri de, onun üslup yanlışlıklarına, onun öğretmeni sevmeyen tarzı

da bu sisteme destek vermemize asla engel olmayacak. Türkiye’nin demokratikleşmesine ‘Evet’, demokrasinin yeşermesine ‘Evet.’ Uy-gulayıcıların uygulamadaki aksaklıklarını hep beraber çözeriz, yeter ki istikameti millet olsun.”

Önce Çalışanlara Olan Borcunuzu Ödeyin Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu’na (IMF) borç vermesine

tepki gösteren Gündoğdu, Türkiye’nin, IMF’ye borç verecek hale gelmişse, önce öğretmene ve öğretim elemanına, sonra emekliler başta olmak üzere bütün memurlara borcunu ödemesi gerektiğini vurguladı.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e de çağrıda bulunan Ahmet Gündoğdu, “‘Evet, Türkiye ayak bağlarından kurtuluyor, faizden kurtuluyor, kapitalizmin cenderesinden kurtuluyor, ekmeği bü-yüyor, özgürlükleri genişliyor, IMF’yi kovar hale gelmişiz, IMF bize muhtaç hale gelmiş ama bizim IMF’den önce bu ülkenin büyüme-sinde hala hak ettiği refah payını alamayan memuru, işçiyi, emekliyi dikkate alma mecburiyetimiz var” şeklinde konuştu.

Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burhanettin Çoban’ın da bir konuşma yaptığı kongrede Mustafa İşbilir tek liste ile yer aldı. Af-yon Kocatepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Süleyman Taşgetiren, İl Milli Eğitim Müdürü Metin Yalçın, Afyonkarahisar 1 No’lu Şube Başkanımız ve Memur-Sen İl Temsilcisi Abdullah Çelik, Türk-İş İl Temsilcisi Muharrem Uslu ve çok sayıda üyemizin katıldığı kongre sonucunda Mustafa İşbilir Şube Başkanı olarak seçilirken, yönetim kurulu üyeliklerine ise Vehbi Gülseren, Yusuf Pınar, Mehmet Aktürk, Mehmet Köksu, Selim Kaya ve Hasan Hüseyin Güneş seçildi.

Afyonkarahisar 2 No’lu Şube Başkanımız Mustafa İşbilir, kong-rede yaptığı konuşmada, çalışanların mevcut sorunlarının çözümü ve yeni haklar elde edilmesi noktasında daha kararlı ve etkin mü-cadele verilmesi gerektiği inancında olan, demokrasilerin vazgeçil-mezi sivil toplum örgütleri içinde gücünü haktan ve halktan alan, etkili ve yetkili olan Eğitim-Bir-Sen’in Türkiye’de önemli bir boşluğu doldurduğunu belirterek, çalışmalarına kararlı bir şekilde devam edeceklerini vurguladı.

Milletin Arzuladığı Üniversitelere Geçildi

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

19

YURTKUR Personeline Bin 350 TL Promosyon KazandırdıkYüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda (YURT-

KUR) yetkili sendika olan Eğitim-Bir-Sen ve YURTKUR Ge-nel Müdürlüğü’nün birlikte yürüttüğü banka promosyo-nu anlaşması konusunda Ziraat Bankası’yla mutabakata varıldı.

Promosyon ihalesi şartnamesi ve sözleşmesi, YURTKUR’da çalışan tüm personeli kapsayacak şekilde gerçekleştirildi. 3 yıl süreyle geçerli olacak promosyon anlaşmasında bir defaya mahsus ve tek seferde ödenmek

üzere bin 350 TL ile en yüksek teklifi Ziraat Bankası verdi. Teklif, komisyon tarafından değerlendirilerek kabul edildi.

Eğitim-Bir-Sen, YURTKUR’da ilk defa aldığı genel yet-kiyle bir başarıya daha imza atmıştır. Banka promosyon anlaşmasının sonuçlandırılması sürecinde önemli kat-kılarda bulunan YURTKUR Genel Müdürü Hasan Albay-rak ile komisyon üyelerine YURTKUR’un yetkili sendikası Eğitim-Bir-Sen olarak teşekkür ediyoruz.

YURTKUR’da da Yetkiliyiz14 Şubat 1992’de

Kurucu Genel Baş-kanımız merhum Mehmet Akif İnan öncülüğünde “Kavga zemininde rekabet sendikacılığı değil, rekabet zemininde

hizmet sendikacılığı” sloganıyla başlayan yolculuğumuz, 20. yılında yetkisini güçlendirerek devam ediyor.

2009 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda yetkili, 2011 yılında ise 195,695 üye ile Genel Yetkili olan sendikamız,

bugün imzalanan mutabakat ile YURTKUR’da da yetkili sendika olmuştur.

Genel Teşkilatlanma Sekreterimiz Murat Bilgin’in katı-lımıyla YURTKUR’da yapılan toplantıda imzalanan muta-bakata göre, Eğitim-Bir-Sen 1.377 üye ile Yetkili Sendika olmuştur. Mutabakat sonuçlarına göre Türk Eğitim-Sen’in 1.238, Eğitim-Sen’in ise 297 üyesi bulunmaktadır.

Genel Yetkimize katkı sunan ve YURTKUR’da da yetkili olmamızı sağlayan, başta teşkilatımız olmak üzere bütün üyelerimize teşekkür ediyoruz.

YURTKUR KİK Ekim 2012 Çalışma Raporunu İmzaladıkYüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR)

Kurum İdari Kurulu toplantısı, Genel Müdür Yardımcısı ve Kurum İdari Kurulu Başkanı Yıldıray Gürler başkanlığında Genel Basın Yayın Sekreterimiz Ali Yalçın, Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreterimiz Ramazan Çakırcı, Hukuk Müşavirimiz Harun Kale’nin katımıyla Genel Müdürlük Hizmet Binası’nda yapıldı. Toplantı sonucunda mutaba-kat sağlanan 6 madde imza altına alındı.

Mutabakat metnine göre; -Kurum çalışanlarının atama, yer değiştirme ve diğer

özlük haklarını ilgilendiren mevzuat düzenlemeleri başta olmak üzere kurumca gerçekleştirilecek mevzuat çalış-malarında yetkili sendikanın görüşlerinin alınması,

-Kuruma bağlı öğrenci yurtlarında görev yapan per-sonele, nöbet yükümlülüklerine karşılık Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli K Cetveli’nde öngörülen fazla çalış-ma ücretinin artırılması konusunda çalışmalar yapılması,

-Kurum kadrolarında yurt yönetim memuru olarak görev yapanların, ilgili mevzuat çerçevesinde 1. derece kadroya kadar ilerlemesi hususunda çalışma yürütülmesi,

-Kurumda görev yapan personele, branşlarına ve un-

vanlarına göre periyodik zamanlarda seminer düzenlen-mek suretiyle hizmetiçi eğitim verilmesi,

-Kuruma bağlı yurtlara, her bir yurt için birer kişi ol-mak üzere sosyal çalışmacı ve psikolog kadrolarına ata-maların yapılması ile diyetisyen istihdamı amacıyla kad-rosu tahsisi yapılması,

-Kurum servislerinden faydalanamayan nöbetçi me-murlar ile vardiyalı çalışan personele otobüs kartı ya da mukabili ücret ödenebilmesi için, kurumu da kapsayacak genel bir düzenleme yapılması gerektiğinden, bu husus-ta ortak çalışma yürütülmesi kararına varıldı.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

20

Malatya 2 No’lu, Kırıkkale 2 No’lu ve Eskişehir 2 No’lu şubelerimizin kongreleri, Genel Mali Sekreterimiz

Esat Tektaş, Genel Teşkilatlanma Sekreterimiz Murat Bilgin ve Genel Basın Yayın Sekreterimiz Ali Yalçın’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Üniversite şubelerimizin kongrelerinde bi-rer konuşma yapan Genel Merkez yöneticilerimiz, üniver-sitelerin demokrasi ve sivilleşmedeki rolü, personelin so-runları ve YÖK reformu gibi konularda değerlendirmelerde bulundu.

Esat Tektaş: Darbe Ürünü YÖK’tenDemokratik Üniversiteye

Malatya 2 No’lu Şubemizin 1. Olağan Kongresi’nde ko-nuşan Genel Mali Sekreterimiz Esat Tektaş, 12 Eylül 1980 darbesinin ürünü olan YÖK ve YÖK Kanunu’nun kahraman-larının bugün yargılanmakta olduğunu ancak bu kurumun ve yasasının olduğu gibi durduğunu ifade ederek, “10 yıl-lık süre içinde ülkemizde demokratikleşme, özgürlükler ve insan hakları konusunda önemli değişmeler, gelişme-ler olmuştur. Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Milli Güvenlik Kurulu’nun yapısında, Yüksek Askeri Şura’da ve yargı ku-rumlarında önemli değişmeler ve gelişmeler yaşanırken, anayasal ve yasal düzenlemeler yapılırken; Milli Eğitim’de reformlar gerçekleştirilirken, YÖK ve üniversitelerle ilgili fi-ili bir kısım iyileştirmelerle yetinilmiş, yasal düzenlemeler bağlamında neredeyse hiçbir adım atılamamıştır. Daha fazla geciktirilmeden ve bugüne kadar ertelenen tüm ta-leplerin karşılandığı yeni Yükseköğretim Kanunu’nun çıka-rılmasını istiyoruz. Darbe ürünü YÖK’ten, demokrasi üreten yükseköğretime, demokratik üniversiteye geçelim istiyo-ruz” dedi.

Tektaş, üniversite çalışanlarının maaşları ve özellikle akademisyenlere verilmeyen ek ödemelerle ilgili haklı bek-lenti ve iyileştirmelerin maalesef bugüne kadar gerçekleş-

mediğini belirterek, “Öğretim elemanlarının maaşlarının azlığına karşın ders yüklerinin fazlalığı da bir başka sorundur ve bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır” ifadelerin kullan-dı.

Tektaş, sözlerini şöyle tamamladı: “Üni-versitelerde hizmet veren memur ve diğer idari personel atamaları, MEB’de olduğu gibi, hizmet yılı dikkate alınarak, rektörlerin iki dudağı arasında olmaktan çıkarılmalıdır. As-kerliğini yapmamış öğretim üyelerinin tıpkı asker öğretmenlerde olduğu gibi, askerlik görevlerini üniversitelerde tamamlamalarını istiyoruz. Üniversitelerimizde ve diğer kamu kurumlarında çalışan kadınlarımızın çağdı-şı bir uygulama olan kılık kıyafet dayatması

olmaksızın çalışma özgürlüğüne kavuşmaları için müca-delemiz sürecektir. Yeni anayasa çalışmalarında en önemli maddelerden biri, kadın çalışanlarımıza bu hakkın tanın-ması olmalıdır.”

Malatya 2 No’lu Şube Başkanımız Yaşar Sakar ise, yaptığı konuşmada, “Özellikle 2008 yılında çok fazla üye yapama-sak da, 2008 yılından sonra her yıl ortalama bir kat artarak bugün 450 üye sayısına ulaştık. 2011 yılında yetkili sendika olacağımızı söylemiştik, onu başardık. 2012 yılında şube olacağımızı söylemiştik, onu da başardık” değerlendirme-sinde bulundu.

Konuşmaların ardından oy kullanmaya geçilirken, mev-cut Başkan Yaşar Sakar yeniden seçildi. Yeni yönetim şu şe-kilde oluştu: Yaşar Sakar (Şube Başkanı), Tamer Bakır (Şube Sekreteri), Ali Taş (Şube Mali Sekreteri), Tülay Kalalı (Şube Teşkilatlanma Sekreteri), İzzeddin Bakan (Şube Basın Yayın Sekreteri), Samet Aktaş (Şube Eğitim ve Sosyal İşler Sekre-teri), Yrd. Doç. Dr. Nihat Akbıyık (Şube Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri).

Murat Bilgin: Türkiye’nin ÖzgürleşmesiÖncelikle ÜniversitelerimizinÖzgürleşmesinden Geçer

Genel Teşkilatlanma Sekreterimiz Murat Bilgin, Kırıkkale 2 No’lu Şubemizin kongresine katıldı. Burada konuşan Bil-gin, ülkemizde her türlü vesayetin taşıyıcısı olan, paşalara selam çakan üniversiteler döneminin kapandığını ifade etti.

“Bu milletin hafızasında yer eden kötü anılar son bul-muştur” diyen Bilgin, “Türkiye’nin özgürleşmesi öncelikle üniversitelerimizin özgürleşmesinden geçer. Bu nedenle üniversitelerdeki tek adam rejiminin son bulması gerek-

Malatya, Kırıkkale ve EskişehirŞube Kongreleri Gerçekleştirildi

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

21

mektedir. Bunu hayata geçirecek YÖK reformu acilen ger-çekleştirilmeli; milletin hak ettiği katılımcı, özgürlükçü ve demokratik üniversite anlayışı oluşturulmalıdır” şeklinde konuştu.

Üniversitelerdeki başörtüsü yasağına da değinen Bil-gin, üniversitelerde ve kamuda başörtüsü yasağının ‘artık yasal olarak’ tarihe karışmasını, iktidarın kamuda ve üniver-sitelerdeki başörtüsü zulmünü sona erdirmek için bir an önce harekete geçmesini istedi.

“Bu ülkede üniversitelerin kapılarında başörtüsü avına çıkan, başörtülüleri fotoğraflayan hoca istemiyoruz” şek-linde sözlerini sürdüren Bilgin, eski dönemin fişlemelerini hatırlatan akademik personelin sicil uygulamasının biran önce kaldırılması gerektiğini söyledi.

Üniversitelerdeki personelin tayin hakkının yasal çö-züme kavuşturulması gerektiğini kaydeden Murat Bilgin, “2011’de ‘Torba Kanun’ ile 657 sayılı Kanun’a tabi persone-lin sicil sistemi kalkmış fakat 2547 sayılı Kanun’a tabi akademik personelin sicil uygulaması halen yürürlüktedir. Olağanüstü dönemlerde devreye giren ve hukuk dışı fişlemelere zemin oluşturan bu uygulamadan da vazgeçilmelidir” değerlen-dirmesinde bulundu.

Konuşmaların ardından oy verme işlemi gerçekleşti. Oylama sonucu oluşan Şube Yöne-tim Kurulu şu isimlerden oluştu: Murat Şahin (Şube Başkanı), Ahmet Aksoy (Şube Sekreteri), Özcan Canöz (Şube Mali Sekreteri), Hakan Eyi-işler (Şube Teşkilatlanma Sekreteri), Bünyamin Baral (Şube Basın Yayın Sekreteri), Doç. Dr. Mu-hammet Hekimoğlu (Şube Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri), Murat Şahin (Şube Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri).  

Ali Yalçın: Üniversiteler Yasakların Yuvası Değil,Özgürlüklerin Kalesi Olmalıdır

Eskişehir 2 No’lu Şubemizin 1. Olağan Genel Kurulu Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Salonu’nda gerçekleştirildi. Genel kurula katılan Genel Basın Yayın Sek-reterimiz Ali Yalçın, üniversite kapılarının nizamiye, kam-püslerinin kışla olmaması ve hiç kimsenin özgürlüğünün turnikelere sıkıştırılmaması gerektiğini söyledi.

Yalçın, “Özgürlüklerde öncü olması gereken üniversiteler, bilimsel üretimde sonda ama yasak-larda önde gitmişlerdir. Üniversiteler yasakların yuvası değil, özgürlüklerin kalesi olmalıdır” diye konuştu.

Yalçın, üniversitelerde akademik personel ara-sında örgütlenme oranı yükselmediği müddetçe hak arama kültürünün yüksek öğretimde tam an-lamıyla yaygınlaşamayacağını dile getirerek, “Aka-demisyenler söylemeyi değil, söylenmeyi tercih ediyor” dedi.

Bunun nedeninin ise, ‘söylediğimde bir şey değişmeyecek’ duygusu olduğunu belirten Yal-çın, şöyle konuştu: “Söylemeden söylemeye fark

vardır. En etkili söyleme biçimi, örgütlenerek söylemektir. Akademik personel de en az idari personel kadar örgüt-lenmeyi önemsemelidir. Örgütlenmek üç tane 1 rakamının yan yana durmasıdır; 111’i, 1111’i oluşturmasıdır. Hâlbuki örgütsüz olmak üç tane 1 rakamının alt alta toplanması de-mektir ki, bu da toplam 3 hükmündedir.”

Yüksek öğretim kurumlarında genel idari hizmetler sı-nıfındaki çalışanların döner sermaye uygulamalarında pay sahibi olmadıklarının altını çizen Yalçın, “Üniversitelerin yükünü çekenler, döner sermaye veya çoğu yerde de ge-liştirme ödeneğinden yararlanamayıp içini çekmektedir. Bu durumda kimse üniversitelerde adaletten bahsetme-melidir. Ülkeyi yönetenleri seçmek için oy hakkı olanların üniversitelerinde bırakın oyu, söz hakkı bile yok. Böyle demokrasi olur mu? Peki, bu çarpıklıklar nasıl düzelecek? Sorunlarımızı taşeronlar çözecek değil. Bizzat biz kendimiz çözeceğiz, bunun yolu da örgütlü olmak ve sesi güçlü bir şekilde yükseltmekten geçmektedir” diye konuştu.

Ali Yalçın, Anadolu Üniversitesi’nde örgütlenmeye baş-ladığımız günden bu yana emek veren, ter akıtan herkese teşekkür ederek, sözlerini tamamladı.

Delegelerin oyları sonucu belirlenen Şube Yönetim Ku-rulu şu isimlerde oluştu: Abdurrahman Yıldırım (Şube Baş-kanı), Halil Yetim (Şube Sekreteri), Levent Cindoruk (Şube Mali Sekreteri), Mustafa Acungil (Şube Teşkilatlanma Sek-reteri), Enver Aykan (Şube Basın Yayın Sekreteri), Ceyhan Özer (Şube Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri), Murat Çelik (Şube Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri).

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

22

Bir yandan, ‘kayıt yapacağım’ diye

çalışırken işyerinde bayılan memura

“Döner, nöbet parası falan yok,

kanun böyle diyor” diyeceksiniz; diğer

yandan, haftalık çalışma saati

40 saat olması gereken memuru iki günde 24 saat çalıştıracaksınız.

insaf.

Açıköğretim Fakültesi MemurlarıHizmetin Uçbeyleri, Döner Sermayenin Yetimleri

Murat ÇelikEğitim-Bir-SenEskişehir 2 No’lu ŞubeMevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri

Anadolu Üniversitesi, 06.11.1982 tarih ve 17860 sayılı Resmi Gazete’de yayımla-nan Açık Yükseköğretim Yönetmeliği’nin 15. maddesinden hareketle (İlgili mad-de şöyle: Açıköğretim yapılan her birimde açıköğretim öğrenci işleri ile görevli

bir büro kurulur. Merkezi açıköğretim hizmetleri ile yükümlü Anadolu Üniversitesi yurt dü-zeyinde gereken bölgelerde özel büro ve rehberlik merkezi açabilir) Türkiye’de 81 ilde ve KKTC Lefkoşa’da 1, Eskişehir’de 1 merkez büro olmak üzere toplam 98 büro ile 1.350.000, aktif toplamda ise 2 milyona yakın öğrenciye hizmet veriyor. Öğrenci sayısı itibarıyla dün-yada üçüncü, Avrupa’da ise birinci sırada yer alan bir kurumdur.

Bu büyük kurumun ülke çapında örgütlenmesinin yönetmelikle yapılmasının meyda-na getirdiği sıkıntıları şöyle sıralamak mümkün:

Büroda çalışacak memurların istihdamı: Bürolarda çalışacak memurlar 2547 sayılı Kanun’un madde 13 (b) (4) hükmüne istinaden görevlendiriliyor.

Danıştay 8. Dairesi’nin 26.1.2004 tarih ve B.2003/2047.K:2004/352 sayılı kararına göre ise, rektöre tanınan yukarıdaki maddeden kaynaklanan yetki, öğretim elemanlarının veya diğer personelin zorunlu ihtiyaç hallerinde ve belli sürelerle geçici olarak görevlendirilme-lerini içeren bir yetki olup bir nakil maddesi olarak kullanılamaz.

Sonuç: 81 ildeki memurlar buna rağmen hiçbir özlük hakkı olmadan ve sürekli olarak bu illerde bulunuyor; tayin, nakil vb. talepleri ise geri çevriliyor, hiçbir görevlendirme öde-neği almıyor.

Bürolarda çalışan personel sayısının yetersizliği: Bürolardaki personel sayısı genel olarak biri yönetici görevi ifade eden 657 sayılı Kanun’a tabi üç memurdan ve temizlik işlerinde görevli 1 müstahdemden oluşuyor. Ancak bazı bürolarda bu sayı 1 kişiye kadar düşüyor.

Her bölgeden birkaç il ve bu ilde bulunan bazı öğrenci sayıları (2011-2012)

Öğrenci sayısı itibarıyla en küçük büro olarak tanımlanabilecek büroya bağlı 1.754 öğ-renci 2 memur eliyle idare olunmaktadır. Aynı ildeki üniversitenin toplam öğrenci sayısı 5.500 civarında, buna karşın idari personel sayısı 131’dir.

Sonuç: Öğrenci sayısının çokluğuna karşın idari personel sayısının yetersizliği ‘insan ilişkilerinin yüz yüze olduğu bu birimlerde iş yükünü on kat daha artırıyor.’ Bizler makine-lere komut vermiyoruz ya da kâğıt üzerinde iş yapmıyoruz. İnsanlarla yüz yüze bakıyoruz.

Nitekim 2012-2013 öğretim yılı yeni kayıt ve çoklu kayıt döneminde bürolar önünde 2 kilometreyi bulan kuyrukların oluşmasının nedenlerinden biri de personel yetersizliği-dir. Öyle ki, büro çalışanları öğle arası kullanmadan ve hiçbir bedel almadan gece 22.00’a kadar kayıt aldıkları halde Mersin’de taşlı-sopalı saldırıya uğruyor, Kocaeli’de büromuzun

Büro Aktif Öğrenci Aktif – Pasif Toplam 657 sayılı Kanuna Tabi Çalışan Sayısı

İstanbul ( 8 büro ) 299.816 196.023 495.839 37 Ankara ( 4 büro ) 115.457 69.394 184.851 28 İzmir ( 2 büro ) 72.725 50.085 122.810 11 Antalya ( 2 büro ) 33.317 23.699 57.016 8 Gaziantep ( 1 büro ) 20.190 13.013 33.203 6 Kayseri ( 1 büro ) 19.966 12.290 32.256 7

Trabzon ( 1 büro ) 13.019 8.366 21.385 4

Erzurum ( 1 büro ) 10.876 6.851 17.727 2

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

23

camı-çevresi kırılıyor, personel tüm özverisiyle çalıştığı halde bir de dayak yiyor. Bırakın öğle arası 1 saat dinlenmeyi, bir iki lokma atıştırmak için memurun yerinden kalkması maazal-lah dayak yemesine neden oluyor.

Büro çalışanlarının merkezden uzak olmasının do-ğurduğu olumsuzluklar: Bunların en başında, kampüs im-kanlarından, kurumun sunduğu hiçbir hizmetten yararlana-mamak geliyor.

Malum, Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliği’ne göre ancak kurum merkezlerinde, tabiri caizse, kazan kuru-lup burada belli bir ücret karşılığı yemek yeme imkanı sağ-lanıyor. Ancak diğer illerde çalışanların hiçbiri bu imkandan yararlanamadığı gibi, bunun yerine nakdi bir yardım da al-mıyorlar.

Yine, çalışanların da katkılarıyla merkezde servisler işe gi-diş gelişlerde personele kolaylık sağlarken; bürolar, özellikle şehir merkezlerinde (genel olarak bir memurun aldığı ma-aşla yaşayamayacağı, ikamet edemeyeceği yerlerde) bulun-duğundan bu imkandan yoksun personel bazen maaşının yüzde 40’ına kadar bir bedeli sırf iş yerine gidip gelmek için ödüyor. Bir de çalışmanın gece 22.00’a sarktığı dönemlerde, bu personelin en geç 08.30’da büro kapısında kuyruk bek-lediğini düşünürseniz, durumun vahameti daha net ortaya çıkıyor.

Bürolarda çalışan memurların Veri Hazırlama Kontrol İş-letmeni veya Bilgisayar İşletmeni gibi bir kadroyu alabilmesi için ise en az 14-16 yılını doldurması gerekiyor. Kurumun ta-rihinde ilk görevde yükselme sınavlarını 2011 yılında yaptığı hatırlanırsa, personel rejiminin ne kadar düzgün işlediğini de(!) gözler önüne sermiş oluruz.

Bu öğretim yılındaki kayıtlar, sendika olarak KİK görüş-mesinde üzerine basa basa dile getirdiğimiz ve haklı çıktı-ğımız için de gerçekten üzgün olduğumuz bir ortamı ortaya çıkardı, her türlü korumadan yoksun büro çalışanları gene şiddete maruz kaldı.

Hizmetin Uç Beyleri, Döner Sermayenin Yetimleri

666 sayılı KHK ile yükseköğretim kurumlarında üretilen döner sermaye gelirlerinden artık 657 sayılı devlet memur-ları pay almıyor. Bu arada, Anadolu Üniversitesi döner ser-mayesinin yüzde 80-90’ını üreten Açıköğretim Fakültesi’nin 657’ye tabi çalışanları da pay almıyor. Bir taraftan Bologna Süreci yükseköğretime yön verirken, diğer taraftan bu sü-recin en önemli mihenk noktalarından biri olan “akademik çevre” tanımlaması hiçe sayılıyor ve üniversite çalışanları ara-sındaki akademik personel-idari personel ayırımı iyice kes-kinleşiyor. Bu durum, maddi açıdan da aradaki uçurumun büyümesine neden oluyor.

Bir taraftan memura öğle arası yapmadan 12 saat çalış-masını emretme hakkını kendinizde bulacaksınız, bir taraf-tan da ‘döner sermayeye katkınız yok. Kanun böyle diyor’ di-yeceksiniz. Kanunun emrettiği öğle arası dinlenmeyi memu-ra haram edeceksiniz, süt iznini kullanmaya kalkan memuru tu-kaka ilan edeceksiniz, ‘iş varken, ne izni’ diyeceksiniz, öbür taraftan döner sermayeye katkınız yok diyeceksiniz. Öğren-cinin her türlü hizmetini gördürdüğünüz, bir de yaptığı yan-lış uygulamaların bedeli olarak öğrenciye dövdürdüğünüz,

genel olarak da ‘uç beyi’ diye tanımladığınız personele iş arasında ‘tedip edici e-mailler’ gönderip moraline zirve yap-tıracaksınız(!)

Kanunda ve yönetmelikte zikrettiğiniz “performansa da-yalı çalışma”, “katkıya göre pay alma” ifadelerini “işe değil, unvana dayalı ödeme” şeklinde değiştirin olsun bitsin. Allah aşkına şu katkısı var deyip yaptığınız ödemeleri “şeffaflık, mali saydamlık, hesap verebilirlik” diye ağzınızdan düşürme-diğiniz ilkelere bir kere olsun bağlı olarak katkısının ne ol-duğunu da açık ve net olarak ifade ederek bir yayınlasanız. Bu noktada artık insaf ediniz diyoruz. Hakkı, hakkı olana Hak için teslim ediniz.

Bir yandan, ‘kayıt yapacağım’ diye çalışırken işyerinde ba-yılan memura “Döner, nöbet parası falan yok, kanun böyle diyor” diyeceksiniz; diğer yandan, haftalık çalışma saati 40 saat olması gereken memuru iki günde 24 saat çalıştıracaksı-nız. İnsaf efendiler insaf.

Bir çift sözüm de sevgili öğrenci kardeşlerime:

Canım kardeşlerim! Ne 1932 doğumlu vatandaştan bile askerlik belgesi isteyen kanunu (6111) biz çıkardık ne de öğ-retim gideri ya da ücretini biz belirliyoruz. Ne illa internetten müracaat zorunluluğunu biz getirdik ne de kitapları biz bü-roda basıyoruz… Biz 657’ye tabi çalışan olarak sadece bize verilen emri yerine getiriyoruz. Bizim kafamızı kırma eğilimi-ne girmeden önce vatandaş olarak itirazlarınızı lütfen yetkili mercilere yapınız.

Döner sermayeye katkısı OLMAYANLARIN öğlen arası

Döner sermayeye katkısı OLMAYANLARIN mesai sonu

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

24

Üniversitelerde Özgürlüklerin ÖnüTamamen Açılmalıdır

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hayri Coşkun ile bir araya gelerek, görüş alışverişinde

bulundu. Eğitim ve sağlık çalışanlarının sorunlarının ele alındığı görüşmede, Rektör Prof. Dr. Coşkun, üniversitedeki hizmetlerini anlatarak, getirdiği yenilikler hakkında bilgi verdi.

Gündoğdu, eğitim ve sağlığın devletin temel hizmet alanları olduğunu dile getirerek, “Bu alanlarda hizmet üreten çalışanların temsilciyiz. Bu iki alanda aynı zamanda yetkiliyiz. Dolayısıyla eğitim ve sağlık hizmetlerinin kalitesinden de sorumluyuz. Bu alanlarda çalışanların sorunlarını çözdükçe, çalışanların üretecekleri hizmetin kalitesi daha da artacaktır” diye konuştu.

Üniversitelerin özgürlüklerle anılmaya başlamasının çok önemli olduğunun altını çizen Gündoğdu, üniversitelerde bilimsel özgürlüğün de önünün tamamen açılması gerektiğini vurguladı.

Ziyarette, Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreterimiz Ramazan Çakırcı, Bolu Şube yöneticilerimiz de hazır bulundu.

Ülkemiz ve Milletimiz İçin Sorumluluk Almada

Zorunluluk Hissiyle Hareket Ettik

Sivas 2.No’lu Üniversite Şubemizin 1. Olağan Kongresi, Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Teyfik Yağcı’nın ka-tılımıyla gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını Sivas 2 No’lu

Şube Başkanı Pof. Dr. Şeref Poyraz’ın yaptığı kongrede Teyfik Yağcı da katılımcılara hitaben bir konuşma yaptı. Yağcı, “Ülkesi ve milleti için sorumluluk almada zorunluluk hissiyle hareket eden Eğitim-Bir Sen, büyük hak, hukuk ve alın teri mücadelesinde üzerine dü-şeninde ötesinde gayretler göstermektedir” dedi.

Sivas Kongre Halk Eğitim Merkezi’nde yapılan toplantının açılış konuşmasını Şube Başkanımız Pof. Dr. Şeref Poyraz yaptı. Katılım-cılara Şube olma sürecini anlatan Poyraz, bu süreçte kendilerine destek verenlere teşekkür etti.

Daha sonra kürsüye çıkan Teyfik Yağcı, ideolojik saplantılardan uzak durduklarını kaydederek, “Eğitim-Bir-Sen, ücret sendikacılığı-nın yanında akademik ve hizmet sendikacılığını ön plana çıkaran, ilmin aydınlığındaki faaliyetleriyle sendikacılığa yeni bir bakış açısı kazandırmıştır” şeklinde konuştu.

Yağcı, vesayeti simgeleyen EMASYA uygulamalarının kaldırıl-masının, kesintisiz eğitimine son verilmesinin, katsayı ve başörtü-sü zulmünün son bulmasının, Milli güvenlik dersinin kaldırılması-nın da Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’in ortaya koyduğu iradenin karşılığı olduğunun altını çizdi.

Eğitim camiasının sorunlarını bir bir tespit ederek öneri, teklif ve raporlarla çözüm aradıklarının altını çizen Yağcı, milletin ve ül-kenin topyekûn gelişmesine, kalkınmasına, özveriyle yaptıkları pa-nel, konferans, sempozyum, çalıştay, yayınlar ve eylemlerle destek verdiklerini ifade ederek, hak mücadelesinin öncüsü olduklarını

söyledi. Yağcı, medeniyetimizi yeniden ihya ve inşa etme, yeniden hayata geçirme gibi bir idealleri olduğunu dile getirerek, “Bunun en önemli, vazgeçilmez ve istikamet tayin edici unsuru ise ilim yu-vaları üniversiteler olacaktır. Çünkü mahiyet itibarıyla her şey ilme bağlıdır. Eskiden kılıçla, topla-tüfekle yapılan fetihlerin yerini artık günümüzde ilim-fen ve sanatla gönülleri ve akılları ikna ederek fethetme almıştır” değerlendirmesinde bulundu.

Sendikal faaliyetlerde hiçbir zaman kavgacı ve ayrımcı olma-dıklarına dikkat çeken Yağcı, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu sendi-ka asla kırıcı olmadı, gücendirici olmadı tam tersine milletimizin menfaatleri doğrultusunda insanımızın gücünü bir araya getir-meye çalıştı, birleştirme gayretinde oldu. Ve bunu gelecek adına çok ciddi bir sermaye olarak görerek bütün çalışmalarını bu yönde yoğunlaştırdı.”

Sivas 1 No’lu Şube Başkanımız İlhan Karakoç ve Memur-Sen İl Temsilcisi Ömer Anlı’nın da birer konuşma yaptığı kongrenin Di-van Başkanlığını Teyfik Yağcı yaptı. Üç ayrı listenin yarıştığı kongre-de, başkan adaylarının konuşmalarının ardından yapılan seçimler sonucunda mevcut Başkan Prof. Dr. Şeref Poyraz’ın listesi tekrar seçildi.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

25

Isparta 2 No’lu Şubemizin 1. Olağan Genel Kurulu, Genel Teşkilatlanma Sekreterimiz Murat Bilgin, Ge-nel Basın Yayın Sekreterimiz Ali Yalçın, Genel Mev-

zuat ve Toplu Sözleşme Sekreterimiz Ramazan Çakırcı’nın katılımıyla öğretmenevinde gerçekleştirildi. Divan Baş-kanlığını Ramazan Çakırcı’nın yaptığı kongrede Murat Bil-gin de bir konuşma yaptı.

Toplumun normalleşmesi için çeşitli zorluklara göğüs gererek bugünlere geldiklerini ifade eden Bilgin, uzun ve zahmetli bir yolda olduklarının farkında olarak gece gün-düz çalıştıklarını söyledi.

28 Şubat sürecinde millete bedel ödetilirken, imam hatiplerin orta kısımları kapatılıp başörtülü öğrenciler üniversitelerden yaka paça dışarıya atılıp sürgün edilir-ken, yılmadan mücadele verdiklerini kaydeden Murat Bilgin, “Gördük ki, toplumların hayatında bazı taşlar bedel ödemeden yerinden oynamıyor. Biz bunun bedelini dün verdik, bugün de devam eden başörtüsü yasağıyla verme-ye devam ediyoruz. Bu noktada Kemal Alemdaroğlu’nun rektörlük yaptığı dönemde başörtüsü kullanmaya başla-masıyla eşyalarını almasına bile izin verilmeden kapı dışa-rı edilen, gece yarısı bekçiden rica ederek özel eşyalarını ancak alabilen, ‘Ben şahsen başımı örtmeye karar verdi-ğim zaman üniversiteden ayrılmayı göze almıştım zaten’ diyen Ümit Meriç’i de en iyi bizler anlıyoruz” şek-linde konuştu.

Bilgin, sözlerini şöyle tamamladı: “Görevi dev-ralacak ekip 25 bin yeni üye hedefini, şimdiye kadar görevini başarıyla yerine getirenler gibi, yerine getirecektir. Buna inanıyor, yeni şube yö-netimine çalışmalarında başarılar diliyorum.”

Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri-miz Ramazan Çakırcı ise, örgütlülüğün önemine vurgu yaparak, “Herkesin evinde dinlenerek ge-çirdiği bir günde toplantıya iştirak edenlere te-

şekkür ediyorum. Bu, örgütlülüğün gücüne inanmışlığın en büyük göstergesidir ve bunu ülkemizin geleceğinin inşa edilmesi adına çok önemsiyorum. Üniversitelerdeki değişim, özgürlükler bu örgütlülük anlayışıyla gelişecek-tir. Nitekim millet eksenli sendikacılık yapan Eğitim-Bir-Sen, bu yıl da büyümüş ve yetkili şube sayısını artırmış; örgütlülüğün gelişmesine en önemli katkıyı sunmuştur” diye konuştu.

Üniversite çalışanları için çok önemli kazanımlar elde ettiklerini belirten Çakırcı, yardımcı doçentlerin 1. derece sorununun çözülmesi, akademik jüri üyelikleri için ücret ödenmesi, yükseköğretim kurumları disiplin kurullarında sendika temsilcisinin yer alması, yükseköğretim kurumla-rında itfaiyeci kadrosunda çalışanların genel idari hizmet-leri sınıfına geçmeleri gibi çok sayıda kazanım elde ettik-lerini kaydetti.

Isparta Şube Başkanımız İhsan Arıcı ve Memur-Sen İl Temsilcisi Osman Akçil de, birer konuşma yaparak, mev-cut sorunlara ve önümüzdeki döneme ilişkin yapacakları çalışmalara değindi.

Toplantıya, Büro Memur-sen İl Temsilcisi Abdurrah-man Aktaş, Sağlık-Sen Şube Başkanı Erdal Demiralay da katılarak destek verdi. Tek listeyle gidilen seçim sonucun-da Mehmet Dayık şube başkanlığına seçildi.

Üniversitelerdeki Değişim ve Özgürleşme Örgütlülükle Gelişecektir

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

26

Birbirini tamamlayan,

üniversite çalışanları arasında

sosyal barışın sağlanması

açısından, geliştirme

ödeneğinden idari personelin de

faydalandırılması konusunda bir

an önce gerekli düzenleme

yapılmalıdır.

Geliştirme Ödeneği ve İdari Personel

Mustafa İşbilirEğitim-Bir-SenAfyonkarahisar2 No’lu Şube Başkanı

Bulundukları bölgeye ve ülkemi-ze ekonomik, sosyal ve kültürel katkı sağlayan üniversiteleri-

mizde, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yürütülebilmesi için bazı faktörlerin bir araya gelmesi gerekmektedir. Bunların en önemlisi elbette ki öğrencilerimizdir.

Öğrencilerimizin yetiştirilmesinde, eğitim ve öğretim hizmetlerinin yeri-ne getirilmesinde çok büyük katkısı bulunan öğretim üyelerimizin özlük haklarına ilişkin yapılan düzenlemeler-de, yükseköğretim kurumları arasın-da sosyo-ekonomik açıdan diğerlerine göre daha az gelişmiş yerlerde bulunan üniversitelerimize mahsus olmak üzere, 2914 sayılı Kanun ve bu kanun kapsa-mında düzenlenen Bakanlar Kurulu ka-rarları ile geliştirme ödeneği adı altında bir ödeme yapılmaktadır.

Bakanlar Kurulu kararlarıyla her bir üniversite ve bağlı olduğu eğitim ku-rumları için il ve ilçelere göre farklı oran-larda düzenlenen geliştirme ödeneği, akademik personele belirli kurallar çer-çevesinde yıllarca ödenegelmiştir. An-cak bu ödemeden öğretim görevlileri ve araştırma görevlilerinin istifade etmesi Yükseköğretim Kurulu’na bırakılmıştır. Kurulun keyfi sayılabilecek uygulama-ları da sorgulanmamaktadır. Bu duru-mu ‘keyfi’ diye nitelendirmemin sebebi, farklı üniversiteler arasında ödeneğin dağıtımı konusunda standardın pratikte uygulanmamasıdır. Kimi üniversiteler-de araştırma görevlilerinin geliştirme ödeneğinden pay alması kişiler olarak tanımlanırken, başka üniversitelerde ise bunun tersi teamüllere rastlamaktayız.

Üniversitelerimizin yapı taşlarını oluşturan öğrenci ve öğretim üyelerinin yanı sıra üçlü saç ayağının vazgeçilmez bir parçası olan idari personelimizin (Yardımcı-Genel İdari-Teknik-Sağlık Hizmetleri ve diğerleri) özlük haklarına ilişkin yasal düzenlemeler içerisinde, akademik personele geliştirme ödeneği konusunda sağlanan haklar, memuru sadece seçim zamanlarında hatırlayan siyasetçilerimiz tarafından unutulmuş

olacak ki, bu hususta yıllarca idari per-sonel mağdur edilmiştir. Peki, bu mağ-duriyetin kaynağı nedir? Sorun nereden kaynaklanmaktadır?

Konuya ilişkin kanuna baktığımızda, sorunun temeli anlaşılmaktadır. Kanun şöyle:

Geliştirme ödeneği:

Madde 14 - (Değişik: 3/4/1998 - 4359/15 Md.)

“Diğer yükseköğretim kurumlarına göre sosyo-ekonomik  açıdan daha az gelişmiş yerlerde öğretim yapan ve/veya yeterli sayıda öğretim elemanı sağ-lanamayan yükseköğretim kurumları ile bunların bölümlerinde görevli  öğretim elemanlarına; almakta oldukları aylık gösterge ve ek gösterge toplamının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarın-ca belirlenen aylık katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarın beş katına kadar geliştirme ödeneği ödenebilir.

Geliştirme ödeneği verilecek yükse-köğretim kurumları, ödeneğin verilme-sine ilişkin usul ve esaslar ile oran veya miktarları, bu ödenekten yararlanma süresi ile yararlanamayacak olanlar ve diğer hususlar Yükseköğretim Kurulu ile Milli Eğitim Bakanlığının görüşü ve Ma-liye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilir. Bu ödenek damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.” 

Birbirini tamamlayan, üniversite çalışanları arasında sosyal barışın sağ-lanması açısından, bu ödenekten idari personelin de faydalandırılması konu-sunda bir an önce gerekli düzenleme yapılmalıdır.

Birbirini tamamlayan, biri olmazsa diğerinin varlığından söz edemeyece-ğimiz üniversite çalışanları arasında sos-yal barışın sağlanması açısından, idari personelin de bu ödenekten faydalan-dırılması konusunda kanunda gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılması ümidiyle…

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

27

Ankara 5 No’lu Şubemiz, işyeri temsilcileri toplantısını, Genel Basın Yayın Sekreterimiz Ali Yalçın ve Genel Eğitim ve Sosyal İşler

Sekreterimiz Teyfik Yağcı’nın katılımıyla gerçekleştirdi. Ankara Üniversitesi, Gazi, Hacettepe, ODTÜ, Yıldırım

Beyazıt Üniversitesi ile Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı işyeri temsilcilerimiz Balgat’ta bir araya geldi. Ankara 4 No’lu Şube Başkanımız Tekin Korku ve Şube Yönetim Kurulu üyelerinin de katıldığı toplantıda konuşan Ali Yalçın, demokrasi dışı yönetimlerde yönetime etki etmenin yolunun feodal oluşumlardan, demokratik toplumlarda ise sivil toplum kuruluşlarından ve demokratik kitle örgütlerinden geçtiğini söyledi.

Yalçın: Çaresiz Değilsiniz, Çare Sizsiniz Sınırsız gücün yozlaşmaya mahkûm olduğunu

vurgulayan Yalçın, “Güç dağıtılmadığı zaman tiranlaşır. Demokrasilerde katılımcılık esastır. Yönetime katılmanın yolu ise örgütlü olmaktan geçmektedir. Toplumsal sorunların ve çalışma hayatında yaşadığımız problemlerin aşılmasında sihirli bir el beklemek yanlıştır. Unutmayalım ki sorunların çözümü için anahtar elimizdedir. Çözümü başka yerde aramayın. Çaresiz değilsiniz, çare sizsiniz” dedi.

Yükseköğretim kurumlarında örgütlenme oranının her geçen gün arttığını ifade eden Yalçın, “Üniversiteler, derebeylik olmaktan çıkıyor. ‘Ordu Göreve’ pankartı altında yürümeye zorlanan çalışanlar ne yapmaları gerektiğini kavramış durumdalar. Üzülerek ifade etmeliyiz ki, yıllardır üniversitelerde örgütlü yapılar var. Ama görüldü ki, sadece örgütlü olmak değil, doğru çatı altında örgütlenmek önemliymiş. Onun için Eğitim-Bir-Sen’in yükseköğretim kurumlarında üye sayısı her geçen gün artarak devam ediyor” şeklinde konuştu.

Yağcı: Keyfilik Varsa Zafiyet de Vardır Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreterimiz Teyfik Yağcı,

sendika yönetimine üniversiteden gelen biri olarak üniversitelerin yapısını ve sorunlarını çok iyi bildiğini belirterek, şöyle konuştu: “13/B maddesi gereği defalarca görev yeri değiştirilmiş ve haddi bildirilmeye çalışılmış bir arkadaşınızım. Yükseköğretim kurumlarında yaşanan mağduriyetler hiçbir yerde aynı oranda yaşanmıyor. Yıllar sonra öğrendiğim gerçek şu: Eğer bir yerde keyfilik varsa, mutlaka zafiyet de vardır.”

“Demokratikleşme, işin doğası gereği, üniversitelerden başlaması gerekirken, gelin görün ki, en son üniversitelere uğruyor” diyen Yağcı, “Diğer kamu kurumlarında yönetsel süreçlerde paydaş kuruluşlar, sendikalar temsil edilirken üniversitelerde sadece Kurum İdari Kurulu toplantılarında bulunabiliyorlardı. Diğer kurumlarda disiplin kurullarına

sendikalar eşlik ederken, üniversitelerde yasal mevzuatı açık olduğu halde yıllardır eşiğine bile yaklaştırılmadı. Bunlar yöneticilerin keyfiliği ama unutmayalım ki, çalışanlar olarak bizlerin zafiyetidir” ifadelerini kullandı.

Üniversitelerin katılımcılığı esas alması ve yönetsel bütün mekanizmalarda yargısız infazların yaşanmaması için tüm çalışanların örgütlü olma mecburiyeti bulunduğunu kaydeden Teyfik Yağcı, “Sendikamızı anlatmadığımız, üye yapmak için teklif götürmediğimiz hiçbir arkadaşımız kalmamalıdır” diye konuştu.

Okuyucu: Örgütlü Gücümüzü ÇoğaltmaktanBaşka Çaremiz Yok Ankara 5 No’lu Şube Başkanımız  Ayhan Okuyucu ise,

üniversitelerin insan kaynaklarının yönetiminde sorunlu değil, sorumlu davranması, keyfi uygulamaların son bulması için çalışanların örgütlü olmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Toplantının amacının örgütlenme çalışmalarını gözden geçirmek, talepleri disipline edip çözüm yollarını zorlamak ve istişare etmek olduğunun altını çizen Okuyucu, çalışanların üniversiteye her gün gidip gelmelerinin üniversitede var oldukları anlamına gelmeyeceğine dikkat çekerek, “Var olmak, varlığının farkında olmak ve varlığını hissettirmekle olur” dedi.

“Eğer üniversitelerde idari personel ve bazı çalışanlar kendilerini yöneteceklerin seçiminde söz sahibi değilse, burada bir çarpıklık var. Ülkeyi yönetenleri seçmeye hakkımız var, üniversiteyi yönetenleri seçmeye hakkımız yok. Olmaz böyle şey” diyerek sözlerini sürdüren Okuyucu, yeni YÖK Reformu taslağının tartışmaya açıldığı bir dönemde bunları söylemenin ve dikkatleri bu noktaya toplamanın önemli olduğunu söyledi.

Okuyucu, “Kimse sorunları birilerinin çözeceğini düşünmesin, sorunların çözümü bizim elimizdedir. Örgütlü gücümüzü çoğaltmaktan başka çaremiz yok” şeklinde sözlerini tamamladı.

Ankara 5 No’lu Şube İşyeri Temsilcileri Toplantısı Yapıldı

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

28

Elazığ 2 No’lu Şubemiz, kongresini Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreterimiz Teyfik Yağcı’nın katılımıyla gerçekleştirdi. Mevcut Başkan Yrd.

Doç. Dr. Zülfü Demirtaş’ın açılış konuşmasıyla başlayan kongrede katılımcılara hitap eden Teyfik Yağcı, eğitim ve bilime gönül vermiş insanlarla birlikte olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başladı.

Son iki-üç asırdır geçirdiğimiz krizlerin, bunalımların temel sebebinin eğitim ve bilim alanında aranması gerektiğini ifade eden Yağcı, “Yükselişimiz de eğitim ve bilim sahasındaki yükselişimizde aranmalıdır” dedi.

Yavuz Sultan Selim’in, pelerinine alimin atının çamuru sıçrayınca, bundan şeref duyduğunu belirttiğine dikkat çeken Yağcı, şöyle konuştu: “Alimin atının çamurundan dahi şeref payı çıkartan bir anlayıştan bugünlere geldik. Alimlerimizi her zaman el üstünde tutan bir medeniyetin mensupları olan bizler de akademisyenlerimize, öğretmenlerimize ve araştırmacılarımıza özel önem vermeliyiz.”

Üniversitelerin bilimsel açıdan toplumun önderleri olduklarını ortaya koymak zorunda olduğunu kaydeden Teyfik Yağcı, üniversitelerimizi dünyada en iyi 100 üniversite içerisinde görmek istediklerini söyledi. Anadolu coğrafyasının yakın tarihe kadar eğitim ve bilimin merkezi durumunda olduğunu vurgulayan Yağcı, “Bu bereketli toprakları tekrar eski şanlı pozisyonuyla buluşturmak boynumuzun borcudur. Üniversitelerimiz uluslararası öğrenci kabul eden, beyin göçünü tersine çeviren, dışarıdaki bilim adamlarımızı değerlendiren

duruma gelmektedir, gelecektir, bunu başaracağız. Eğitim ve bilim adına yaşadığımız engelleri de bir bir kaldırarak yolumuza devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Divan başkanlığını Teyfik Yağcı’nın yaptığı kongre sonucunda Yrd. Doç. Dr. Zülfü Demirtaş yeniden başkanlığa seçildi.

Kongrede, Memur-Sen İl Temsilcisi Murat Ergen ve 1 No’lu Şube Başkanımız Yasin Karakaya da birer konuşma yaptı.

Eğitim ve Bilimin Önündeki Engelleri Kaldırarak

Yolumuza Devam Edeceğiz

Eskişehir 1. İdare Mahkemesi, 2011 Yılı Dikey Ge-çiş Sınavı ile (Elazığ) Fırat Üniversitesi Mühen-dislik Fakültesi Makine Mühendisliği bölümünü

kazanarak, fakülteye kaydını yaptıran ve eğitimini sürdü-rebilmek amacıyla Fırat Üniversitesi Rektörlüğü’ne muva-fakat yoluyla atanma talebinde bulunan Bilecik Üniversi-tesi Mühendislik Fakültesi Söğüt Meslek Yüksekokulu’nda memur kadrosunda görev yapan üyemizin talebine yük-sekokul müdürlüğü tarafından olumsuz cevap verilmesi üzerine açtığımız davayı karara bağlayarak, işlemin yü-rütmesini durdurdu.

Kararda, şu ifadelere yer verildi: “… Kamu hizmetinde

amaç kamu yararıdır. Kamu hizmeti yerine getirilirken, etkinliğin ve verimliliğin sağlanması yalnızca idarenin tasarrufları ile yerine getirilmesi mümkün olmayıp ayrıca kamu hizmetini yerine getiren personelin maddi ve ma-nevi ve eğitim-öğrenim yönünden bulunduğu durumun katkısının farklı olacağı da açıktır. Diğer bir ifade ile aynı işi yapan kişilerin eğitim ve öğrenim durumu bakımın-dan öğrenimi üst olanın kamu yararına katkısının diğeri-ne göre daha fazla olacağı muhakkaktır.

Dosyada yer alan bilgi ve belgelere göre davacının Fırat Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümü öğrenci-si olduğu görülmekte olup, davacıya öğrenim gördüğü

Mahkeme, Muvafakat Verilmemesi İşleminin Yürütmesini Durdurdu!

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

29

666 sayılı KHK ile, yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan birimlerinde görevli öğretim elemanları ile idari personele yasal çalışma saati bitiminden sonra fiilen yaptıkları fazla çalışma sü-releri için saat ücreti ödeneceğine dair 3843 sayılı Kanun’un 12. maddesi yürürlükten kaldırılmıştı. Yine 666 sayılı KHK gereği, söz konusu fazla çalışma ücreti ödemesi, 31.12.2012 tarihinde sona erecektir.

Fazla çalışma ücretinin bu suretle kaldırılmasının çok sayıda sakıncası bulunmaktadır. Üniversitelerde örgün eğitim gören öğrencilerin yarıya yakını ikinci öğretim çerçevesinde öğrenim görmekte olup bu tür kurumlarda dersler saat 17.00’den 23.00’e kadar devam etmektedir. Bu nedenle de gerek eğitim-

öğretime hazırlık ve eğitim-öğretim süreci için ge-rekli faaliyetler gerekse de eğitim kurumlarının öğ-renciye dönük idari faaliyetleri nedeniyle olağan mesai saatleri haricinde 17.00-23.00 saatleri arasında 657 sayılı Kanun’a tabi personelin fazla çalışma yap-mak durumunda kaldığı aşikârdır.

Maliye Bakanlığı’na ve Başbakanlığa başvuru-da bulunarak, fazla çalışma ücreti ödenmesine dair 3843 sayılı Kanun’un 12. maddesinin yürürlükten kaldırılmayarak uygulanmasına devam edilmesi yönünde düzenleme yapılmasını istedik. Yine aynı şekilde YÖK Başkanlığı’na da başvuruda bulunarak, aynı yönde Başbakanlık ve Maliye Bakanlığı nezdin-de girişimlerde bulunulmasını talep ettik.

İkinci Öğretimde ÇalışanlarınFazla Mesailerinin Ödenmesine Devam Edilmelidir

yerdeki bir kadroya atanmasına muvafakat verilmeme-sinin Anayasa’nın 42. maddesinde belirtilen eğitim ve öğrenim hakkını kısıtladığı gibi, yukarıda aktarılan kamu hizmeti açısından da kamu yararına uygun olmadığı dikkate alındığında, davacının Fırat Üniversitesi Makine Mühendisliği öğrencisi olmasından dolayı anılan üniver-siteye atanmak için yaptığı başvuru üzerine söz konusu atamaya muvafakat verilmemesi yönünde tesis edilen dava konusu 4.4.2012 tarih ve 01.01.6 sayılı davalı idari işleminde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”

Fırat Üniversitesi Rektörlüğü, üyemizin talebini kabul ederek, Bilecik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Söğüt Meslek Yüksekokulu’ndan, görevden ayrılmasında sakın-ca görülmediği takdirde sicil özeti ile son iki yıla ait gizli sicil raporlarının gönderilmesini talep etmişti.

Bilecik Üniversitesi Söğüt Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü’nün, başvuruya “Yüksekokulda yeni bölüm-lerin açılması ve iş yükü sebebiyle uygun görülmemek-tedir” şeklinde cevap vermesi üzerine konuyu yargıya taşımıştık.

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

30

Mektep’ten Üniversite’ye

Marmara Üniversitesi, ül-kemizin en köklü eğitim kurumlarının başında

geliyor. 16.01.1883 tarihinde “Ha-midiye Ticaret Mekteb-i Âlisi” ismi altında Ticaret ve Ziraat Orman ve Ma’adin Nezareti’ne bağlı olarak Cağaloğlu’da İstanbul Kız Lisesi’nin arkasında bulunan bir evde eğitime başlayan Marmara Üniversitesi, ilk mezunlarını (13 kişi) 1887’de verdi.

1893 yılında ileride ıslahı ve tekrar açılışı düşünülmek üzere lağvedilen, 15 Ekim 1897 tarihinde yine Maârif Nezâreti’ne bağlı olarak yeniden açılan üniversite, o günden bugüne kesintisiz olarak eğitim faaliyetlerini sürdürüyor.

1959 yılında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne dönüşen üniversite, 1982 yılında gerçekleştiri-len düzenlemeyle Marmara Üniversi-tesi adıyla yüksek öğretim kurumları arasındaki yerini aldı.

2 Kıtada 15 Yerleşke

Marmara Üniversitesi, 129 yıllık köklü geçmişi, Asya ve Avrupa kıta-larına dağılmış bulunan 15 yerleşke-si, 5 bin civarında öğretim elemanı ve idari personeli, 75 bine yaklaşan

öğrenci sayısı ile ülkemizin önde ge-len üniversiteleri arasında yer alıyor.

Akademik Birimler

Bünyesinde 16 fakülte, 11 enstitü, 4 yüksekokul, 5 meslek yüksekokulu bulunan üniversitede, ayrıca çevre sorunları, kentleşme, sağlık hizmet-leri, sivil toplum, uluslararası ilişkiler, spor ve tarih araştırmaları gibi top-lam 19 farklı alanda araştırma mer-kezleri bilimsel çalışmalar yürütüyor.

Hemen her alanda uluslararası standartlarda eğitim veren, yabancı uyruklu öğrencilere kapısını açan, köklü ve başarılı geçmişinden güç alarak, hızla, geleceğin çağdaş dün-ya üniversitesi olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Marmara Üniver-sitesi, ulusal ve uluslararası alanda birçok bilim, kültür, sanat ve spor

etkinliğine katılıyor veya ev sahipliği yapıyor. Yüksek öğretim, sanal eği-tim, e-bilim, e-ticaret, e-öğrenme, e-Türkiye, bilgi aktarım teknolojile-ri, yüksek teknolojiler, bioteknoloji, enerji gibi gelişim ifade eden yeni terimler, üniversitenin gündeminde olup ilgili birimlerin eğitim ve araştır-ma faaliyetlerinde hayat buluyor.

Türkiye’nin Tek PolyglodÜniversitesi

Dört dilde eğitim veren iktisadi ve idari bilimler, mühendislik, tıp, ec-zacılık ve diş hekimliği fakültelerini bünyesinde toplayan Marmara Üni-versitesi, bu özelliği ile Türkiye’nin tek polyglod (çok dilli) üniversitesi ve Avrupa ülkelerinden, değişim programları çerçevesinde Türkiye’ye gelen öğrencilerin en fazla tercih et-tiği üniversite olma özelliğini elinde bulunduruyor.

Bilim, Sanat ve Yaşam MerkeziKampüsler

2,5 milyonu aşkın basılı-online kitap, 35 binin üzerinde basılı-online dergi, 23 binden fazla dijital ortamda lisansüstü tez, 3 bin 500 DVD film, di-jital ortamda 7 bin 362 nadir eserden

Üniversite Tanıtım

Eğitim-Bir-Sen Üniversite

31

oluşan koleksiyonu ve geniş kapsam-lı elektronik kaynak veri tabanından oluşan zengin kütüphaneleri; kapalı spor salonları, stadı, halı sahaları, te-nis kortları, yüzme havuzları ve daha birçok spor alanlarıyla, sadece aka-demik çalışmalar değil, yaklaşık 150 öğrenci kulübünün ve tüm öğrenci-lerin de özgürce kullanabildiği kültür merkezleri ve açık alanlarıyla, yurtla-rı, mediko-sosyal merkezleri, yemek-haneleri, kafeteryaları ve öğrenci çar-şısıyla sadece bilim ve sanat merkezi değil, aynı zamanda yaşam merkezi olan kampüslere sahip bir üniversite, Marmara Üniversitesi.

Türkiye’nin En KapsamlıSağlık Eğitim Kampüsü

Marmara Üniversitesi, Türkiye’nin en kapsamlı “Sağlık Eğitim Kampüsü”nü Maltepe Başıbüyük’te inşa ediyor. Eğitim ve bilimsel araştır-maların yanı sıra sağlık hizmetlerinin de verileceği kampüsün inşaatı de-vam ediyor.

Tıp fakültesi, diş hekimliği fakül-tesi, 720 yataklı eğitim, araştırma ve uygulama hastanesi, eczacılık fakül-tesi, sağlık bilimleri fakültesi, sağlık bilimleri enstitüsü, nörolojik bilimler enstitüsü, gastroenteroloji enstitüsü, sağlık hizmetleri meslek yüksekoku-lu, genetik ve metabolik hastalıklar araştırma merkezi, epilepsi araştır-ma ve uygulama merkezi, deneysel araştırma ve hayvan laboratuarı, protez ve ortez merkezi, fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi, ruh sağlı-ğı ve yaşamla bütünleşme merkezi, sağlık bilimleri kütüphanesi, adli tıp merkezi, oditoryum, kreş ve ibadet-haneler, spor alanları ve rekreasyonel alanlarının da yer alacağı kampüs, muhtemel bir depremde kesintisiz hizmet verebilecek Türkiye’nin ilk ve tek ‘Sağlık Eğitim Kampüsü’ olacak.

Hedef, Türkiye’yi DünyadaSöz Sahibi YapacakNesiller Yetiştirmek

Rektör Prof. Dr. M. Zafer Gül, Türkiye’yi gelişmiş ülkeler seviyesi-ne çıkarabilecek en temel unsurun,

eğitilmiş insan olduğu bilinciyle ül-kemizi dünyada söz sahibi yapacak nesiller yetiştirmeyi hedeflediklerini söylüyor.

Üniversiteleri, her alanda top-lumun gelişimine öncülük yapan kurumlar olarak gören Prof. Dr. Gül,

çağdaş, dinamik ve uluslararası dü-zeyde eğitim alan, düşünen, araştı-ran ve küresel dünyada söz sahibi mezunlar yetiştirmeyi, topluma ve iş dünyasına katkı sağlayacak araş-tırmalar yapmayı amaçladıkları ifade ediyor.

32

Şube ve Temsilciliklerimizden

Kurum İdari Kurulu ToplantısıGerçekleştirildi

4688 sayılı Kanun’un 22. maddesi ve Kurum İdari Kurulları Çalışma Esaslarına ilişkin Yönetmelik’in 6. maddesi hüküm-leri uyarınca kurum temsilcileri ve sendikamız temsilcileri arasında yapılan Kurum İdari Kurul toplantısı, Şube Başka-nımız Mustafa İşbilir, Şube Sekreterimiz Yusuf Pınar ve Şube Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreterimiz Yrd. Doç. Dr. Selim Kaya’nın katılımıyla gerçekleşti.

Şubemiz ve Afyon Kocatepe Üniversitesi yetkilileri ara-sında yapılan toplantıda, daha önceki toplantılarda varılan mutabakat metninde alınan kararların uygulanıp uygulan-madığı, henüz uygulamaya alınamayan kararların imkanlar dahilinde ivedilikle uygulamaya alınması konusunda muta-bakata varıldı.

‘Karanlık Dönemler ve ÖdenmişBedeller’ Rektör Aslan’a Hediye Edildi

Şube Yönetim Kurulu üyelerimiz, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne ziyarette bulundu. Şube Başkanımız Süley-man Gümüşer, Şube Mali Sekreterimiz Ersin Doğan, Şube Basın Yayın Sekreteri Kaya Karakoç ve Şube Eğitim ve Sosyal İşler Sekreterimiz Ahmet İmlan, ikinci kez rektör seçilen Prof. Dr. İrfan Aslan’ı ziyaret ederek, görevinin hayırlı olmasını di-ledi. Ziyarette Üniversite Temsilcimiz Müslüm Özer de hazır bulundu.

Heyetimizi makamında kabul eden Prof. Dr. Aslan, çalış-maları hakkında bilgi verdikten sonra Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin “özgür üniversite” düsturuyla hareket ettiği-ni ve her türlü farklılığı güzellik olarak kabul eden bir anla-yışla eğitim ve bilimsel çalışmalarını yürüttüklerini söyledi.

Eğitim seviyesinin yükseltilmesi konusunda üniversite-lere, sivil toplum kuruluşlarına ve sendikalara büyük sorum-luluklar düştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Aslan, Eğitim-Bir-Sen’in bu amaçla yaptığı çalışmaların çok önemli olduğunu kaydetti.

Şube Başkanımız Süleyman Gümüşer, Rektör İrfan Aslan’a, yapılan çalışmalardan dolayı teşekkür ederek, gerek kültürel gerekse sosyal ve sportif alanlarda, en önemlisi de eğitimde çıtasını sürekli yükselten bir üniversite olmanın ya-nında yeni kurulan üniversiteler içinde fiziki anlamda da çok hızlı bir şekilde büyümesinin göz doldurduğunu ve takdire şayan olduğunu vurguladı.

Ziyarette, Rektör Prof. Dr. İrfan Aslan’a, düzenlediğimiz ‘Ödenmiş Bedeller Unutulmasın’ konulu Mehmet Akif İnan Hatıra Yarışması eserlerini içeren “Karanlık Dönemler ve Ödenmiş Bedeller” isimli 3 ciltlik kitap takdim edildi.

Adı geçen yarışmada Ağrı birincisi ve Türkiye ikincisi olan Yaşar Bayar’a da kitap seti hediye edildi.

TÖMER Antalya Şube ÇalışanıÜyelerimizle Buluştuk

Şube Başkanımız Ayhan Okuyucu ve Şube Yönetim Kuru-lu üyeleri, TÖMER Şubesi’nde görev yapan üyelerimizi ziyaret etti.

Şube Yönetim Kurulu   üyelerimiz  Ahmet Yağcı, Gürbüz Teber, İrfan Ata  ve İsa Can ile birlikte üyelerimizle bir araya gelen Ayhan Okuyucu, “Türkiye’nin neresinde olursa olsun, her bir üyemiz bizler için çok değerlidir. Sorunlarına çözüm üretmek ve onların sesi olmak için hep gayret ettik ve etmeye de devam ediyoruz” dedi.

Üyelerimiz Suzan Bingöl, Ayşe Kendi, Alkım Eylem Kepir, Havva Kızıldemir ve Mine Fındıkoğlu, ziyaretten çok memnun olduklarını belirterek, hatırlanmanın güzel bir duygu olduğu-nu dile getirdiler.

AFYONKARAHİSAR 2

AĞRI

ANKARA 5

33

Şube ve Temsilciliklerimizden

İlahiyat Fakültesi DekanıCağfer Karadaş Ziyaret Edildi

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Temsilcilik yöneticilerimiz, görevine yeni atanan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cağfer Karadaş’ı makamında ziyaret etti.

Ziyarette konuşan Üniversite Temsilcimiz Halim Fidan, eğitim hizmet kolunda genel yetkili, üniversitede ise beş yıl-dır yetkili sendika olduklarını ifade ederek, çalışmaları hak-kında Dekan Karadaş’a bilgi verdi. Fidan, örgütlü toplumun gücüne dikkat çekerek, akademik çevrenin bu bilince sahip

olmasına rağmen, geride durmasını anlamanın güç olduğu-nu söyledi.

Dekan Prof. Dr. Cağfer Karadaş ise, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, İlahiyat Fakültesi’nin çalışmala-rıyla ilgili bilgi verdi.

Personelin SorunlarıRektör Dilek’e İletildi

Üniversitesi Temsilcimiz Araştırma Görevlisi İlyas Kaya, Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamil Dilek, Rektör yar-dımcıları Prof. Dr. Saim Kılavuz ve Prof. Dr. İrfan Karagöz’ü zi-yaret ederek, personelin sorunlarını iletti.

Kaya, üniversite yerleşkesinde yapılacak olan yeni yemek-hane ve sosyal tesisin durumu hakkında bilgi aldı. 

Rektör Prof. Dr. Kamil Dilek, üniversite yerleşkesi içerisin-deki tüm binaların depreme karşı güçlendirme çalışmasının yapıldığını ifade ederek, “Çok sıkıntılı dönemler yaşıyoruz. Ders yapacak alan sıkıntımız var. Öğretim üyelerimiz oturacak oda bulamıyor. Bir an önce bu işleri bitirmemiz lazım” dedi. 

Prof. Dr. Dilek, en kısa zamanda sosyal tesisi ve yemek-hane ihalesini yaparak inşaata başlamak istediklerini belir-terek, “Öğrencilerimizin ve idari personelimizin yemekhane sıkıntısı çektiğinin farkındayız” şeklinde konuştu.

İdari kadroların atama ve yer değişiklikleri sorulan Prof.

Dr. Saim Kılavuz, “Görevde yükselme sınavı başarı ile gerçek-leştirildi. Atamalar ve görevlendirmeler yapıldı. Vekaleten görev yapanların yerine asaleten görevlendirmeler yapıldı. Bunları yaparken, liyakati göz önünde bulunduruyoruz” şek-linde konuştu. 

Prof. Dr. İrfan Karagöz ise, yerleşke içinde ring servisi baş-layacağını, özel araçlar dışında içeriye ticari araçların alınma-yacağını söyledi.

Üniversitemizi En İyi NoktayaTaşımayı Hedefliyoruz

Şube Başkanımız Fikret Özbey, Bayburt Üniversitesi rek-törlüğüne yeni atanan Prof. Dr. Gökhan Budak’a ziyarette bu-lundu.

Fikret Özbey, ziyarette yaptığı konuşmada, ilde ve üniver-sitedeki sendikal faaliyetlerini anlatarak, “Sivil toplum örgütü olarak arkadaşlarımızla her zaman  üniversitemizin yanında-yız. Yeni dönemde üniversitemize her alanda olumlu katkıla-rımız olacaktır” dedi.

Rektör Prof. Dr. Gökhan Budak, ziyaretten duyduğu mem-nuniyeti dile getirerek, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğine

açık olduklarını ifade ederek, “Üniversitemizin tanıtımına önem vereceğiz. Hedefimiz, üniversitemizi olması gereken en iyi noktaya taşımaktır” şeklinde konuştu.

Rektörlük makamında gerçekleşen ziyarete, Şube Yöne-tim Kurulu üyeleri Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şentürk, Yrd. Doç. Dr. Nevzat Aydın, Davut Kara, Eslem Akbaş ve Hayrettin Dilek de katıldı.

BOLU

BURSA

BAYBURT

34

Şube ve Temsilciliklerimizden

Rektör Reha Metin AlkanZiyaret Edildi

Şube Yönetim Kurulumuz, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan’ı ziyaret etti.

Sendikal çalışmaları hakkında Rektör Prof. Dr. Alkan’a bil-gi veren Şube Başkanımız Tahir Eşkil, sivil toplum kuruluşu olarak üniversiteyi önemsediklerini, Hitit Üniversitesi’nin ilin ekonomisine ve sanayisine büyük katkı sağladığını söyledi.

Üniversite yönetimiyle daha sık görüşmeler yapacakla-rını ve görüş alış verişinde bulunacaklarını ifade eden Eşkil, üniversitenin yapacağı her türlü çalışmaya katkı sunmaya ve işbirliğine canı gönülden hazır olduklarını kaydetti. Üniversi-tenin sadece binadan ibaret olmadığını belirten Eşkil, Rektör Prof. Dr. Alkan’ın üniversitenin tanıtımı ve gelişmesi adına yurtiçinde ve yurtdışında yaptığı çalışmaları takdirle karşıla-dıklarını ve desteklediklerini dile getirdi.

Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Rektör Prof. Dr. Reha Metin Alkan ise, üniversite olarak Çorum’daki sivil toplum kuruluşları ile her zaman ve her türlü iş birliğine hazır olduklarını belirtti. Çorum’un Başkent’e yakın olmasına rağmen Başkent’ten yeterince destek alamadığını ve özellik-

le Çorum sanayisinin hakkıyla tanınmadığını söyleyen Alkan, şehri ziyarete gelen siyasetçi ve bürokratların Çorum sanayi-sini gördüklerinde hayretlerini gizleyemediklerini ve şaşırdık-larını anlatan Alkan, Hitit Üniversitesi olarak hem üniversiteyi hem de Çorum’u ve sanayisini hak ettiği şekilde tanıtmak ve geliştirmek adına gece gündüz demeden çalıştıklarını vurgu-ladı.

Şube Sekreterimiz Mesut Karaca, Şube Teşkilatlanma Sek-reterimiz Kadir Çatal, Şube Basın Yayın Sekreterimiz Eyyüp Çi-çek ve Şube Eğitim ve Sosyal İşler Sekreterimiz Hüseyin Kır’ın da hazır bulunduğu ziyarette Tahir Eşkil, Prof. Dr. Alkan’a ya-yınlarımızdan oluşan bir set takdim etti.

Ziyaretin sonunda Prof. Dr. Reha Metin Alkan, en kısa sü-rede iade-i ziyarette bulunacağını belirterek, heyetimize ça-lışmalarında başarılar diledi.

ÇORUM

Kurum İdari Kurulu Çalışma Raporuİmzalandı

Kurum İdari Kurulu toplantısı, rektörlük toplantı salonun-da yapıldı. Üniversite adına Genel Sekreter Yardımcısı Hadi Gergit, sendikamız adına ise Şube Başkanımız Erkan Ciyavul, Şube Mali Sekreterimiz Mehmet Hatip Güler ve Şube Basın Yayın Sekreterimiz Yrd. Doç. Dr. Ahmet Selim Doğan’ın katıl-dığı toplantıda mutabakata varılan konular imza altına alındı. Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Kurum İdari Kurulu toplantı-sında, gündem maddeleri görüşülerek,

-Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği sınavlarının en az iki yılda bir yapılması, mümkün olduğu ölçüde boş bulu-nan kadroların sınav sonucuna göre doldurulması, sınav şart-ları ve takvimi belirlenmeden önce personele yönelik olarak bilgilendirme toplantılarının yapılması ve bu toplantılara sendika temsilcilerinin de katılmalarını sağlamak üzere Per-sonel Daire Başkanlığı’nca çalışma başlatılması,

-Üniversite personeli ile öğrencilerin yemekhaneden günlük yemek ücreti ödeyerek ve alternatif yemek yemeleri için yemek fiyatlarının daha uygun hale getirilmesi, yemek-haneye uzak olan birimlerde çalışan personelin yarıyıl ve yaz tatilinde de kendi yemekhanelerinden faydalanmalarının sağlanması için Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı’nca çalışma başlatılması; ayrıca hastane yemekhanesinde per-

sonelin yediği yemeğin kalitesinin iyi olmamasından dolayı gerekli düzenleyici ve denetleyici işlemlerin yeniden gözden geçirilmesinin hastane yönetimi tarafından yapılmasının is-tenmesi,

-Süre tahsisli lojman uygulamasında, idari personel için uygulanan yüzde 20 (bodrum katlar dahil) oranının yüzde 25’e çıkarılması ve bodrum katların bu orana dahil edilme-mesi, yardımcı hizmetler sınıfında çalışan personele lojman imkanı sağlanması ve Başbakanlığın 2010/26 sayılı genelgesi doğrultusunda lojman komisyonunda yetkili sendika temsil-cisinin bulundurulması yönündeki görüşlerin lojman komis-yonuna bildirilmesi,

-Üniversitede gerçekleştirilen ÖSYM, Anadolu Üniver-sitesi Açıköğretim Fakültesi, Atatürk Üniversitesi Açıköğre-tim Fakültesi ile Uzaktan Eğitim Merkezi sınavlarındaki idari personel görevlendirilmelerinde bu tür sınavlarda hiç görev almamış personele öncelik tanınması konusunda ilgili birim-lere yazı yazılması konularında görüş birliğine varıldı.

2013 yılında yapılacak maaş promosyon ihalesinde uygun bulunacak ihale bedelinin tamamının personele eşit olarak

ERZURUM 1

35

Şube ve Temsilciliklerimizden

dağıtılması, radyasyona maruz kalınabilecek yerlerde çalışan personelin mesaisinin haftalık 35 saat olarak uygulanması, yerleşke içerisinde akademik ve idari personelin yararlanaca-

ğı kreşin bir an önce hizmete girmesi önerilerinin ise Makama Arz edilmesi konusunda anlaşmaya varıldı. Mutabakat sağla-nan konular, kurul üyeleri tarafından imzalandı.

Açıköğretim Büro PersoneliAnadolu Üniversitesi’nin ‘Uç Beyleri’dir

Şube Başkanımız Abdurrahman Yıldırım, Şube Sekreteri-miz Halil Yetim, Şube Basın Yayın Sekreterimiz Enver Aykan, İşyeri Temsilcilerimiz Mustafa Gündoğan, Metin Bilici ve Şa-hin Vardar, Antalya Açıköğretim Kaleiçi ve Falez bürolarını ye-rinde ziyaret ederek çalışanların sorunlarını dinledi.

Şube Başkanımız Abdurrahman Yıldırım, AÖF Büro personelinin sorunlarını yakından takip ettiklerini belirte-rek, şunları söyledi: “Açıköğretim büro personeli Anadolu Üniversitesi’nin ‘uç beyleridir.’ Türkiye’de 81 ilde ve KKTC Lefkoşa’da 1, Eskişehir’de 1 merkez büro olmak üzere toplam 98 büro ile 1 milyon 350 bin aktif, toplamda ise 2 milyona ya-kın öğrenciye hizmet vermektedir.

Personel yetersizliği, güvenlik sorunları başta olmak üze-re mali ve idari anlamda birçok sorunla mücadele edilmekte-dir. Şube yönetimi olarak bu sorunların en aza indirgenmesi konusunda gerek Anadolu Üniversitesi yönetimi gerekse de Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi nezdinde girişimlerimiz sür-

mektedir. Sendika olarak her zaman onların yanında olaca-ğız.”

Şube Sekreterimiz Halil Yetim’denBingöl AÖF Bürosuna ZiyaretŞube Sekreterimiz Halil Yetim, Bingöl AÖF Bürosu’nu ziya-

ret ederek, çalışanlarla biraraya geldi. Açıköğretim büro per-sonelinin sorunlarını yakından takip ettiklerini belirten Yetim, sorunların çözümü noktasında her adımı attıklarını, bundan sonra da atmaya devam edeceklerini kaydetti.

ESKİŞEHİR 2

İnsan ve Hizmet Odaklı ÇalışmalaraDesteğimiz Devam Edecek

Şubemiz, ikinci defa Gümüşhane Üniversitesi Rektörlüğü’ne seçilen Prof. Dr. İhsan Günaydın’a hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.

Ziyarette, Şube Başkanımız Veli Ağaç, Şube Yönetim Ku-rulu Üyesi Habib Tanış, Üniversite Temsilcimiz Süleyman Du-man ile Yönetim Kurulu üyeleri Sultan Akyazı, Yrd. Doç. Dr. Alaaddin Vural, Ahmet Yılmaz Albayrak ve Dursun Yücel yer aldı.

Şube Başkanımız Veli Ağaç, ildeki ve üniversitedeki sendi-kal faaliyetler hakkında bilgi vererek, eğitim-öğretim ve bilim hizmetleri çalışanlarının haklarını savunmak, sorunlarını çöz-mek için çalıştıklarını söyledi.

Özlük ve ekonomik haklar konusunda yaptıkları çalışma-lara verdiği destekten dolayı üniversite çalışanlarına teşekkür eden Ağaç, “Kurulduğu günden beri büyük fedakârlıklarla üniversitemize hamle yaptıran, ilimizin ufkunu açan, Gü-müşhane kamuoyunun ve üniversite çalışanlarının desteğini alarak ikinci kez rektörlüğe Prof. Dr. İhsan Günaydın’ı tebrik

ediyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum. Sayın rek-törümüze ve üniversitemize insan ve hizmet odaklı çalışma-larında her türlü desteği, geçmişte olduğu gibi, bundan son-ra da vereceğimizi belirtmek istiyorum” dedi.

Rektör Prof. Dr. İhsan Günaydın, Eğitim-Bir-Sen’in ve Memur-Sen’in yaptığı eğitim ve sivil içerikli çalışmaları takip ettiğini belirterek, şunları kaydetti: “Öğretmenlerin ve öğre-tim elemanlarının özlük hakları ve ek ödeme konusundaki kayıplarının giderilmesi için yaptığı çalışmaları, ülkemizin si-villeşmesi ve demokratikleşmesi için verdiği mücadeleyi tak-dirle karşılıyorum. Sivil Anayasa ve yeni eğitim sistemi ile ilgili yapılacak çalışmaların lokomotif gücü olarak sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin daha aktif olması gerekmektedir.”

GÜMÜŞHANE

36

Şube ve Temsilciliklerimizden

AR-GE’de Birlik Sağlanmalıdır

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Rektörü Prof. Dr. Mustafa Güden, Şubemizi ziyaret etti. Ziyarette, üniversitele-rin yeniden yapılanmasından AR-GE’ye, akademik özgürlük-ten üniversite çalışanlarının sorunlarına kadar birçok konu ele alındı.

Şube Başkanımız Abdurrahim Şenocak, yakın geçmişte üniversitelerin akademik özgürlüğü, öğretim ve öğrenim özgürlüğünün yanı sıra yönetsel özgürlüklerine dair pek çok sorun yaşandığını ifade ederek, “Bütün bu yaşananların be-delini bazı çalışanlar ile milletimiz ödedi, ödemeye devam ediyor. Temel görevi bilim üretmek, patent üretmek, teknolo-jik buluşlara imza atmak olan üniversitelerimizin gerçek işine dönmesi en hayırlı hizmet olacaktır. Bu anlamdaki iyileşmeye katkı sunmak amacıyla bir dizi etkinlik yaptık. Bunlardan biri, 21. Yüzyılda Türkiye’nin Eğitim ve Bilim Politikaları Sempoz-yumu, diğeri ise Eğitime Bakış dergimizin son sayısında ele aldığı YÖK ve Üniversite Reformu” dedi.

Rektör Prof. Dr. Mustafa Güden, AR-GE konusuna değine-rek, şunları söyledi: “Almanya’da Karlsruhe Teknoloji Enstitü-sü diye bir enstitü var. Devlet eliyle kurulan bir enstitü fakat bütün Almanya’daki firmalara AR-GE desteği sağlıyor. Bugün Almanya’da gördüğünüz birçok teknoloji kendileri tarafından bulunmuştur ve birçok sanayi kuruluşu milyonlarca avroluk araştırma fonu sağlıyor. Yani bir firma olarak siz gidiyorsunuz ürününüzle ilgili bir araştırma geliştirme desteği talep ediyor-sunuz ve karşılığında para ödüyorsunuz. Bu meblağlar birçok üniversitemizin bütçesinden daha fazladır. Ben Milli Eğitim Bakanı olsam ilk yapacağım işlerden biri, büyük üniversite-lerden birini kapatıp ulusal bir AR-GE merkezi haline getir-mek olur. Bugün araştırmaların yapıldığı yerler üniversiteler. Ancak genel bir strateji yok. Daha çok kişilerin üzerinden gidiyor. Bunun yerine birkaç üniversite birleşse konu büyük

oranda hallolur. Fakat sözgelimi, aşı üretemiyoruz, değil mi? Maalesef bir kaç yüz bilim adamı oturup bu konu üzerinde ortak bir çalışma yapacak birlikteliği sağlayamıyoruz.”

Birlikteliğin sağlanabileceği ortamların geliştirilmesi gerektiğini kaydeden Güden, “Diğer yandan, bu birlikteliği sağlamaya yönelik finansmanın büyük payının devlet tara-fından sağlanması gerekir. Örneğin, devlete bağlı ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN gibi büyük şirketlerin üniversiteleri tetiklemesi gerekir. Fakat onlar bunun yerine 1000-2000 ki-şilik gruplar halinde kendi AR-GE merkezlerini kuruyor. Böyle olunca da bilginin yayılması güçleşiyor. Bunun yerine onlar AR-GE faaliyetlerini üniversitelere devretseler, bu faaliyet-lerde görev alacak öğrencilerin, öğretim elemanlarının bil-gi birikimi çok farklı bir boyuta ulaşır, nesilden nesile artar. Birçok insan yetiştiriyorsunuz ancak onları besleyecek AR-GE bilgisi gelmiyor. Örneğin, Amerika’da ordunun çok büyük AR-GE merkezleri yoktur, birçok faaliyetini üniversitelere havale eder. Bizde henüz böyle bir sistem yerleşmedi” şeklinde ko-nuştu.

Ziyarette, Üniversite Temsilcimiz Yrd. Doç. Dr. Recep Yiğit, İYTE Temsilcimiz Hüseyin Özcan, DEÜ Şube Disiplin Kurulu Üyemiz Yrd. Doç. Dr. Bekir Zakir Çoban, Şube Yönetim Kuru-lu üyelerimizden Ali Kaya, İsmail Çam ve Hasan Korkmaz da hazır bulundu.

İZMİR 1

Rektör Yardımcılarıyla Akademik veİdari Personelin Sorunları Görüşüldü

Şube (Üniversite) Başkanımız Yrd. Doç. Dr. Recep Yiğit, Şube Sekreterimiz Fuat Yeşilatalı ve Şube Teşkilatlanma Sek-reterimiz Hüseyin Özcan, Ege Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevine ikinci dönem yeniden atanan Prof. Dr. Semih Ötleş’i, mevcut görevine devam eden Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Atil-la Silkü’yü ve Genel Sekreter Prof. Dr. M. Bülent Özkan’ı ma-kamlarında ziyaret etti.

Sendikal faaliyetleri hakkında bilgi veren Şube Başkanı-mız Yrd. Doç. Dr. Recep Yiğit, akademik ve idari personelin sorunlarına da değinerek, üniversitelerde güzel bir hava ya-kaladıklarını, bu durumun devam etmesi için üniversite yö-

neticilerinden sendika çalışmalar için eşit fırsatlar sağlaması-nı istedi.

Şube Sekreterimiz Fuat Yeşilatalı ise, başta görevde yük-selme eğitiminin düzenli şekilde yapılması olmak üzere, ban-

İZMİR 2

37

Şube ve Temsilciliklerimizden

ka promosyonu hakkındaki görüşlerini de dile getirerek, pay-laşımcı bir şekilde çalıştıkları takdirde üstesinden gelemeye-cekleri hiç bir sorunun olmayacağını söyledi.

Rektör yardımcıları, her demokratik üniversite gibi Ege

Üniversitesi’nin de çağdaş, demokratik, gelişmeye açık, pay-laşımcı bir üniversite olduğunu ifade ettiler. Sendikacılığın önemine dikkat çeken rektör yardımcıları, eşit çalışma şartları konusunda üzerlerine düşeni yapacaklarını dile getirdiler.

Başbakan YardımcısıBeşir Atalay Ziyaret Edildi

Şube Başkanımız Murat Şahin, Şube Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Doç. Dr. Muhammet Hekimoğlu ile birlikte, Başba-kan Yardımcısı Prof. Dr. Beşir Atalay’ı makamında ziyaret etti.

Murat Şahin, Kırıkkale Üniversitesi’ndeki sendikal faaliyet-leri hakkında bilgi vererek, üniversitede 450 üyeyle ilk defa yetkili ve bağımsız Şube olduklarını söyledi. Şahin, üniversite personelinin sorunlarını da Atalay’a iletti.

Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Beşir Atalay, ziyaretin ken-disini memnun ettiğini dile getirdi. Sivil toplum örgütlerine önem verdiğini ifade eden Atalay, üniversitede örgütlenme

oranının düşük olduğuna dikkat çekti. Görüşmenin sonunda Şube Başkanımız Murat Şahin, Beşir Atalay’a yayınlarımızdan oluşan bir set takdim etti.

KIRIKKALE 2

YÖK Anayasal Bir Kurum OlmaktanÇıkarılmalıdır

Şube Başkanımız Bekir Şen, öğretmenevinde gerçekleş-tirilen toplantıda, üniversitelerin içinde bunduğu sorunlara dikkat çekerek, mevcut sorunların en kısa zamanda çözül-mesi gerektiğini ve bilhassa YÖK’ün anayasal bir kurum ol-maktan çıkarılmasının zaruri olduğunu söyledi. Şen, “Yıllardır ertelenen yeni YÖK yasası paydaşların görüş ve önerileri de dikkate alınarak biran önce hayata geçirilmelidir” dedi.

Akademik ve idari personelin beklentilerini karşılayacak yeni personel kanununun hazırlanmasının elzem olduğu-nu kaydeden Şen, rektörlük seçimlerinde akademik ve idari personelin tamamının oy kullanabilme hakkı olduğunu vur-guladı. Üniversite personelini ilgilendiren önemli hususlara

değinen Şen, “Akademisyenlerin maaş ve ücretleri, kendi konumundaki kamuda çalışan uzman yardımcısından daha düşük düzeydedir. Bu ayıba son verilerek, akademik perso-nelin, bilimsel üretim yapmasını destekleyecek mali ve idari imkanlar biran önce harekete geçirilmelidir. Üniversitelerde çalışanlar bir bütün olarak değerlendirilmeli, akademik per-sonelin yararlandığı geliştirme ödeneği ve benzeri tazminat-lardan idari personel de yararlanmalıdır. Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları ile bu sınavlarla geçiş yapılacak kadro ve unvanların sayısı artırılmalı, sınavlar periyodik ara-lıklarla gerçekleştirilmelidir. Şefler için kadro sınırlaması uy-gulaması kaldırılmalıdır” şeklinde konuştu.

KİLİS

Kısa Zamanda Önemli İşlerGerçekleştirilmesi Memnuniyet Vericidir

Şube yönetimimiz, Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Ah-met Karaaslan’ı ziyaret etti. Şube Başkanımız Kamil Uçan, Dumlupınar Üniversitesi’nin niteliklerini artırmaya yönelik yapılan faaliyetlere dikkat çekerek, bir eğitimci olarak bun-dan büyük bir haz duyduğunu söyledi.

KÜTAHYA

38

Şube ve Temsilciliklerimizden

Sıkıntıları Birlikte Aşacağız

Şubemiz ve Üniversite Temsilciliğimiz, Mersin Üniversitesi’ndeki üyelerimizle tanışma toplantısında birara-ya geldi. Suphi Öner Öğretmenevi’nde düzenlenen toplantı-ya akademisyen ve büro çalışanları katıldı.

Toplantıda bir konuşma yapan Üniversite Temsilcimiz Fa-ruk Kestir, yıllarca iki kişiyle temsil edildikleri üniversitede üye sayılarının 150’ye ulaşmasının kendilerini mutlu ettiğini söy-ledi. Üniversitelerin zor çalışma alanları olduğunu ifade eden Kestir, Şube yönetimine, örgütlenmelerindeki katkılarından dolayı teşekkür etti.

Şube Başkanımız Atilla Olçum, başkan olarak seçildiği

günden beri Mersin Üniversitesi’nde temsilcilik oluşturmayı hayal ettiğini kaydederek, “Allah’a şükür bu günü de gördüm” dedi. Üniversitelerde yaşanan sıkıntıları bildiğini ve Mersin Üniversitesi’ndeki sıkıntıları da yakından takip ettiğini vurgu-layan Olçum, bir ve beraber olarak var olan sıkıntıları atlata-caklarını dile getirdi.

Programda, temsilcilik yöneticileri kürsüye çıkarak kendi-lerini tanıttılar.

MERSİN

Mutlu Personel ÜniversiteyiDaha İyi Yerlere Taşır

Üniversite Temsilcimiz Yılmaz Taşova, Temsilcilik Yönetim Kurulu üyeleri Ersan Salihoğlu, Yrd. Doç. Dr Eyüp Nefes, Turan

SAMSUN

Gelişmeler KİK’te Ele Alındı

Kurum İdari Kurulu toplantısı, Rektörlük Toplantı Salonu’nda yapıldı. Toplantıya OKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aykut Gül, Genel Sekreter Mustafa Sadıkoğlu, Personel Daire Başkanı Ali Şahiner, Üniversite Temsilcimiz Öğretim Görevlisi Ahmet Loğoğlu ve Temsilcilik Yönetim Kurulu Üyesi Ali Ayur katıldı.

Toplantıda, bir önceki toplantı sonrasında yaşanan geliş-melerin yanı sıra, özellikle Üniversite Temsilciliğimizin yoğun çabaları sonucunda elde edilen ve ildeki en yüksek rakam olma özelliğine sahip yeni promosyon anlaşması, uzun za-mandır yapılması beklenen ve yine Üniversite Temsilciliği-mizin yoğun gayretleri sonucu 2012 yılında çok sayıda idari

personelin katılımıyla yapılan ‘Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavı’ da değerlendirildi.

YURTKUR’a Ziyaret Bu arada, Üniversite Temsilcimiz Öğretim Görevlisi Ah-

met Loğoğlu, Temsilcilik Yönetim Kurulu üyelerimiz Ali Ayur ve Engin Siretli ile birlikte, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Osmaniye Yurt Müdürü Ersin Soydemir’e makamın-da nezaket ziyaretinde bulundu. Heyetimiz, daha sonra yurt müdürlüğünde görev yapan üyelerimizle biraraya geldi.

OSMANİYE

Üniversite bünyesinde ilahiyat fakültesinin ve eğitim bi-limleri enstitüsünün açılmış olmasından duydukları memnu-niyeti dile getiren Uçan, üniversitenin yeni yönetim yapısıyla kısa zamanda büyük işler gerçekleştirmesinden mutluluk duydukları kaydetti.

Rektör Ahmet Karaaslan, amaçlarının üniversiteyi halk, sanayi ve diğer kurumlarla işbirliği içinde çalışır duruma ge-tirmek olduğunu ve bunu başardıklarını ifade etti.

Ülkemizde eksikliği hissedilen eğitim bilimleri enstitüsü-

nü açarak bu alanda yetişmiş insan gücünü artırmayı hedef-lemenin yanında tüm öğrencilere ilk etapta bir yabancı dili tam anlamıyla öğretmeyi sağlayacak altyapı ve donanımları hazırladıklarını söyleyen Karaaslan, ilahiyat fakültesinin açıl-masından dolayı çok olumlu tepkiler geldiğini, bunun da kendilerini oldukça motive ettiğini vurguladı.

Kamil Uçan, görüşmenin sonunda Rektör Karaaslan’a, yaptığı çalışmalardan dolayı bir plaket sundu.

39

Şube ve Temsilciliklerimizden

Şeyban, Musa Akyüz, Cengiz Çelik ve İsmet Ergin ile birlikte, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Akan’ı ziyaret ederek, rektörlüğe yeniden seçilmesinden dolayı ba-şarı dileğinde bulundu.

Üniversite Temsilcimiz Yılmaz Taşova, Kurum İdari Kurulu’nda alınan kararlara dikkat çekerek, servis taşımacı-lığında iyileşme meydana geldiğini, yemekhanede kalori ve hijyen denetiminde sendika temsilcisinin bulunmasının kali-teyi artırdığını, üniversite personelinin sağlık hizmetlerinden iş kaybını önleyecek şekilde daha rantabl faydalanmaya baş-ladığının görüldüğünü, bunun pozitif ayrımcılık olarak güzel bir uygulama olduğunu ve devam etmesi gerektiğini söyledi.

Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının he-nüz standart bir takvime bağlanamadığının gözlendiğini

belirten Taşova, idari disiplin soruşturmalarında sendika tem-silcisinin bulunmasının üyeler arasında memnuniyet verici bir uygulama olarak takdir edildiğini, sendikal dokümanların ulaştırılmasında üniversite içi posta işlemlerinin daha aktif bir şekilde kullandırılmasının, akademik sendikal dokümanların personele ulaştırılmasında önemli olduğunu kaydetti.

Taşova, “Ücretli sınavlardaki görevlendirmelerde daha adil dağıtımın yapılması personel arasında güven duygusu-nu geliştirir” dedi.

Rektör Prof. Dr. Hüseyin Akan, heyetimizin verdiği bilgiler-den faydalanacağını, daha iyi bir üniversitenin, daha mutlu personel ile çalışmakla sağlanacağını kaydetti.

Üniversite Temsilcimiz Yılmaz Taşova, ziyaretin sonunda Rektör Akan’a yayınlarımızdan oluşan bir set takdim etti.

Talepler Rektör Murat Erman’aSunuldu

Şube Başkanımız Murat Şeker, Üniversite Temsilcimiz Öğretim Görevlisi Nimet Teğin ve Temsilcilik Yönetim Kuru-lu üyeleri Nurettin Mergen, Aydın Beştaş ve Mehmet Aslan ile birlikte, Siirt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Erman, Üniversite Genel Sekreteri Doç. Dr. Cahit Pesen, Rektör Da-nışmanı Yrd. Doç. Dr. Cahit Epçaçan, Genel Sekreter Yardım-cısı Mucir Altuncu’yu ziyaret etti.

Üniversite çalışanlarının sorunlarının ele alındığı ziya-rette, Rektör Prof. Dr. Erman’a iletilen taleplerden bazıları şunlar:

-Akademik personelin önünün açılması, projelerin des-teklenmesi, akademisyenlerin kendine olan güvenlerini ar-tıracak ve daha çok bilimsel çalışma ve proje üretmelerini sağlayacak.

-Akademisyenlerin sürekli olarak elektronik kütüphane-lere erişimi sağlanmalıdır.

-Kaliteli bir öğretim verilmesi, öğrencinin danışmanına ve bölüm başkanına ulaşmasının sağlanması için bölüm başkanları gece saat 11:00’a kadar görevlendirilmelidir. Bu, hem öğrencilerin hocalarına ulaşmalarını hem daha iyi bir eğitimin önünün açılmasını sağlayacak.

-İkinci öğretim öğrencilerinin idari hizmetlerden fayda-lanması için öğrenci büroları gece saat: 11.00’a kadar açık tutulmalıdır.

-Bölüm başkanlarına, ikinci öğretim yapılan bölüm baş-kanlarına fazla mesai verilmesi sağlanmalıdır.

-Fakülte ve yüksekokullarda ders dağılımı adaletli, eşitlik ölçüsüne göre düzenlenmelidir.

-Akademik ve idari personelin bütünlüğü düşünülerek, üniversite içi eğitime önem verilmelidir. Ortak toplantılar düzenlenmeli; üniversitede haberleşme ve bilgi akışının sağlanması için, hizmetiçi eğitim, Elektronik Kamu Alımları

Platformu (EKAP) ile ilgili seminerlere idari personel gönde-rilmelidir.

-İdari personelin gelir düzeyini artırıcı önlemler alınma-lıdır. Burada eşitlik ve hakkaniyet anlayışı egemen olmalıdır. Ayrıca, idari personelin lojmandan yararlanması sağlanma-lıdır.

-Görevlendirmelerin ceza anlamına gelmesini önlemek için, mutlaka memurun oluru alınmalıdır.

-Kurum içi görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı herkese ve daha fazla sayıda yapılmalıdır.

-Üniversitelerin bir eğitim merkezi olduğu dikkate alına-rak, bir üst eğitim almak isteyen çalışanlara kurs, ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora fırsatı verilmeli, ayrıca idari personelin başka üniversitelere gönderilerek kendi alanla-rında bilgi edinmeleri sağlanmalıdır.

-İkinci öğretimde verilen fazla mesailer herkese eşit şe-kilde, hiçbir iç birim-dış birim farkı gözetilmeden, verilme-lidir.

-ÖSYM, AÖF sınav görevleri idari personele eşit şekilde dağıtılmalıdır. Özellikle gözetmen görevlendirmeleri üni-versite idari personelinin dışında kimseye verilmemelidir.

-Akademik personel, idari personel ve öğrenciler bir bü-tündür. Çalışanların mutlu olmadığı bir yerde çalışma veri-mi olmayacağı gibi başarı da olmaz.

-Yetkili sendikaya bir çalışma bürosu tahsis edilmelidir.

SİİRT

40

Şube ve Temsilciliklerimizden

Eşit Şartlarda Yarışmak İstiyoruz

Şube Başkanımız Mehmet Kara, Karadeniz Teknik Üniver-sitesi (KTÜ) Rektörü Prof. Dr. Süleyman Baykal’ı ziyaret etti. Şube Yönetim Kurulu üyeleri ile Üniversite Temsilcimiz Doç. Dr. Hamdullah Çuvalcı’nın da hazır bulunduğu ziyarette ko-nuşan Mehmet Kara, üniversitelerde demokrasinin yerleş-mesi noktasında yıllardır verdikleri mücadelenin kamuoyu tarafından takdirle karşılandığını belirterek, “Üniversitelerin özellikle bilimsel araştırmalara yönelmesini, gereksiz siyasi tartışma ve çekişmelerden uzak kalmasını istiyoruz” dedi.

Üniversite çalışanlarının sorunlarının çözümü noktasın-da Prof. Dr. Baykal’dan destek beklediklerini kaydeden Kara, şunları söyledi: “Alanda neredeyse her birimden üyemiz var. Bu nedenle teşkilatımızın bilgi birikimi ve gözlemlerinden yararlanmanın üniversitenin faydasına olacağı inancındayız. Sorunları, birebir yaşadığımız için biliyoruz. Çözüme katkı vermeye de hazırız. Sadece bizim düşüncelerimize değil, sivil toplum örgütlerinin tamamının görüşlerine değer verilmesi yaklaşımı içindeyiz. Günümüzde modern yönetim anlayışını benimsemiş her kurum mutlaka sivil toplum örgütlerinin gö-rüşlerine değer vermektedir. Bu anlamda üniversite yöneti-minin de bu konuyu ihmal etmemesini bekleriz.”

Üniversite Temsilcimiz Doç. Dr. Hamdullah Çuvalcı, geç-mişte bazı yöneticilerin açık bir şekilde bir sendikaya üye olunması noktasında beyanda bulunduğunu, baskı uyguladı-ğını hatırlatarak, “Bu yaklaşımın ortaya çıkardığı haksız reka-bet nedeniyle bizim burada teşkilatlanmamız çok zor olmuş-tur. Son yıllarda bir ivme kazandık ama hala bazı birimlerde ayrımcı bir anlayış söz konusu. Biz, özel bir ilgi ya da yaklaşım beklemiyoruz. Yeter ki şartlar eşit olsun. KTÜ Eğitim-Bir-Sen

Şubesi’ni kurmak istiyoruz. Talebimiz, üyelerimizin belli za-manlarda biraraya geleceği bir mekan için destek olmanız. Şartların eşit olması, beklentimizin bir ayağı da budur” şek-linde konuştu.

Geçmiş dönemde sırf siyasi gerekçelerle bazı akademis-yenlerin akademik çalışmalarında zorluklarla karşılaştıklarını anlatan Çuvalcı, sözlerini şöyle tamamladı: “Birtakım bahane-lerle hak ettiği halde kadrosunu alamayan arkadaşlarımızın bilimsel çalışma yapma noktasında şevkleri kırıldı. Üniversi-temiz adına ve tarihine, şehrimize, ülkemize yakışacak şekilde akademik çalışmaların önünün açılmasını istiyoruz, başka bir beklentimiz yoktur.”

Rektör Prof. Dr. Süleyman Baykal, gerek akademik gerekse sendikal çalışmalar noktasındaki sıkıntıları bildiğini, gereken desteği vermeye hazır olduğunu kaydetti.

“Yıllardır bu kurumda görev yapıyorum ve sorunların çö-zümü noktasında dolu bir ajandam var” diyen Baykal, “Zaten birtakım projelerim, hedeflerim olmasa böyle bir göreve ta-lip olmazdım. Bize destek verenlerin de beklentisi bu. Hem sizin hem diğer sivil toplum kuruluşlarının değerli fikirlerine her zaman ihtiyacımız olacaktır. Bundan sonra da görüş ve katkılarınızı bekliyorum. Ayrıca ziyaretinizden de son derece memnun oldum” ifadelerini kullandı.

TRABZON

Göreve Yeni Başlayan DekanlaraZiyaret

Şube Başkanımız Mehmet Karaçallık, Şube Yönetim Kuru-lu üyeleriyle birlikte, göreve yeni başlayan Uşak Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Soykan ve Eği-tim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Çalık’a ‘hayırlı olsun’ ziyaretinde bulundu.

Üniversite Temsilcimiz Adil Erken’in de katıldığı ziyarette konuşan Şube Başkanımız Mehmet Karaçallık, göreve yeni başlayan dekanlara başarılar dileyerek, üniversitenin iyi yer-lere gelmesi için sendika olarak her türlü katkıyı yapmaya ha-zır olduklarını söyledi.

Üniversite Temsilcimiz Adil Erken, Uşak Üniversitesi’nin adından söz ettirecek bir konuma yükselmesi için ellerinden geleni yapacaklarını ifade ederek, “Şimdiye kadar yaptığımız

gibi, gereken desteği vermeye devam edeceğiz. Bu konuda bize düşen görev neyse, onu yapmaya hazırız” dedi.

Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Soykan ve Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Çalık ise, ziyaretten duydukları memnuniyeti dile getirerek, Rektör Prof. Dr. Sait Çelik ve ekibi olarak, Uşak Üniversitesi’ni daha üst noktalara taşımak için var güçleriyle çalışacaklarını, bu noktada Eğitim-Bir-Sen’in ve bütün sivil toplum kuruluşlarının yardım ve des-teğini beklediklerini ifade ettiler.

UŞAK