76
1 ALIŞVERİŞ VE YAŞAM KÜLTÜRÜ DERGİSİ OCAK - ŞUBAT 2014 YIL 8 / SAYI 95 / FİYATI 1 TL CAHİDE SULTAN’IN BİRBİRİNDEN LEZİZ YEMEK TARİFLERİYLE YİNE DOPDOLU! BU SAYIDAKİ KONUĞUMUZ HÜSEYİN KÖROĞLU Çeşm-i Dil AHŞAPLARA YANSIYAN GÖNÜL GÖZÜ: ÇOCUKLAR YARIYIL TATİLİNİ NASIL DEĞERLENDİRMELİ? DOĞALGAZ FATURASI ÇOK MU GELİYOR? OTANTİK SOKAKLARA AÇILAN RENKLİ ÜLKE FAS OLURDU YAGCIBEDIR UÇAN HALI GERÇEK OLSAYDI, DİLE GELEN RENKLER…

AHŞAPLARA YANSIYAN GÖNÜL GÖZÜ: Çeşm- i Dil KÖROĞLUNDEKLER NDEKLER 91 95. SAYI İmtiyaz Sahibi Yeşilimsi Yayıncılık Ltd. Şti. Adına - Tekin Güner Sorumlu Yazı İşleri

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 1

    ALIŞVERİŞ VE YAŞAM KÜLTÜRÜ DERGİSİ OCAK - ŞUBAT 2014YIL 8 / SAYI 95 / FİYATI 1 TL

    CAHİDE SULTAN’IN BİRBİRİNDEN LEZİZ YEMEK TARİFLERİYLE YİNE DOPDOLU!

    BU SAYIDAKİ KONUĞUMUZ

    HÜSEYİNKÖROĞLUÇeşm- i Dil

    AHŞAPLARA YANSIYAN GÖNÜL GÖZÜ:

    ÇOCUKLAR YARIYIL TATİLİNİ NASIL DEĞERLENDİRMELİ?

    DOĞALGAZ FATURASI ÇOK MU GELİYOR?

    OTANTİK SOKAKLARAAÇILAN RENKLİ ÜLKEFAS

    OLURDUYAGCIBEDIR

    UÇAN HALI GERÇEK OLSAYDI,

    DİLE GELEN RENKLER…

  • 2

  • 3

  • 4

    8

    28

    52 58

    40

    ÇOCUKLAR YARIYIL TATİLİNİ NASIL

    DEĞERLENDİRMELİ

    AHŞAPLARA YANSIYAN GÖNÜL GÖZÜ: ÇEŞM-İ DİL14

    UÇAN HALI GERÇEK OLSAYDI YAĞCIBEDİR OLURDU

    DİLE GELEN RENKLER

    EDİTÖRDENEDİTÖRDENMerhaba sevgili okurlar, 95’inci sayımızda sizlerle tekrar buluşmanın sevincini yaşıyoruz. Bu sayımızda birbirinden yine ilginç ve güzel dosyalar sizleri bekliyor.

    Objektiflerimizi yine bir Kuzey Afrika ülkesine çevirdik. 11 değişik dilin konuşulduğu, bin bir çeşit insanın yaşadığı bir ülke olan Fas’a doğru kısa bir yolculuğa çıktık. Baş döndürücü, bu-ğulu, renkli, sıcak, görkemli binalar, ihtişamlı kapılar... Kırmızı, beyaz, sarı ve yeşil renklerin hâkim olduğu bir dünya olan Fas, karlı Atlas Dağları’nın sırtındaki Sahra Çölü’ne inat, yem-yeşil bir yer.

    Ankaralı olmayanlar için garip bir mekândır ulus meydanı, çünkü her gidildiğinde Ankara’nın eski, gri, farklı ve asıl halini hissettiren birkaç yerden biridir. Anadolu’nun kilim desenli bu-luşma noktasıdır Ulus. Ankara’nın ilk yerleşim yeri olmasından mütevellit tarih kokar her yeri... Ve bu tarihe sırtını dayamış semtte bir camii var ki Anadolu’nun manevi iklimini bel-ki de en çok hissedeceğiniz bir imkân sunuyor ziyaretçilerine. Hacı Bayram-ı Veli Camii… Bu manevi iklimi hissedebilmek için Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde bir keşfe çıktık.

    Birçok sinema, dizi ve tiyatro projesinde yer alan ve halen Samanyolu TV’de “Ötesiz İnsan-lar” adlı dizide Kurmay Albay Sancar Aydın karakterini oynamaya devam eden Hüseyin Kö-roğlu dergimizin bu ayki konuğu. Hüseyin Köroğlu ile hayatı, tiyatro ve sinema dünyasına ilişkin görüşleri ve beklentileri üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

    Bir Yağcıbedir Aşığı’nın ağzından dünyanın en eski halısı olarak bilinen Pazırık Halısı ile Yağ-cıbedir Halısı’nın kardeşlik öyküsünün izinden gittik ve Beyaz Saray’a bile Yağcıbedir halısı dokuyan Ekrem Yavaş ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

    Sanatçı Ali Otyam, yeni bir sanat dalı ile çıktı karşımıza. “Çeşm-i Dil” ismini verdiği sanatın temelini, doğadaki ahşap parçalarının çok az rötuşla çok derin anlamlara büründürülmesi oluşturuyor. “Ben bu ahşaplarda gördüğüm şekilleri “Rabbim’in eseri” diye algıladım, kabul-lendim ve o nedenle topladım” diyor.

    Nasıl bir oyuncak seçmeli? Sağlıklı bir kış için ipuçları, çocuk ve aktüalite dosyalarımızla bu ay da dopdolu bir içerikle karşınızdayız. Hepinize huzur dolu günler diliyoruz.

    Aydoğan Yüce

    Merhaba sevgili okurlar, 95’inci sayımızda sizlerle tekrar buluşmanın sevincini yaşıyoruz. Bu sayımızda birbirinden yine ilginç ve güzel dosyalar sizleri bekliyor.

    Bu sayımızda objektiflerimizi yine bir Kuzey Afrika ülkesine çevirdik. 11 değişik dilin konu-şulduğu, bin bir çeşit insanın yaşadığı bir ülke olan Fas’a doğru kısa bir yolculuğa çıktık. Baş döndürücü, buğulu, renkli, sıcak, görkemli binalar, ihtişamlı kapılar... Kırmızı, beyaz, sarı ve yeşil renklerin hâkim olduğu bir dünya olan Fas, karlı Atlas Dağları’nın sırtındaki Sahra Çölü’ne inat, yemyeşil bir yer.

    Ankaralı olmayanlar için garip bir mekândır ulus meydanı, çünkü her gidildiğinde Ankara’nın eski, gri, farklı ve asıl halini hissettiren birkaç yerden biridir. Anadolu’nun kilim desenli bu-luşma noktasıdır Ulus. Ankara’nın ilk yerleşim yeri olmasından mütevellit tarih kokar her yeri... Ve bu tarihe sırtını dayamış semtte bir camii var ki Anadolu’nun manevi iklimini bel-ki de en çok hissedeceğiniz bir imkân sunuyor ziyaretçilerine. Hacı Bayram-ı Veli Camii… Bu manevi iklimi hissedebilmek için Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde bir keşfe çıktık.

    Birçok sinema, dizi ve tiyatro projesinde yer alan ve halen Samanyolu TV’de “Ötesiz İnsan-lar” adlı dizide Kurmay Albay Sancar Aydın karakterini oynamaya devam eden Hüseyin Kö-roğlu dergimizin bu ayki konuğu. Hüseyin Köroğlu ile hayatı, tiyatro ve sinema dünyasına ilişkin görüşleri ve beklentileri üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

    Bir Yağcıbedir Aşığı’nın ağzından dünyanın en eski halısı olarak bilinen Pazırık Halısı ile Yağ-cıbedir Halısı’nın kardeşlik öyküsünün izinden gittik ve Beyaz Saray’a bile Yağcıbedir halısı dokuyan Ekrem Yavaş ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

    Sanatçı Ali Otyam, yeni bir sanat dalı ile çıktı karşımıza. “Çeşm-i Dil” ismini verdiği sanatın temelini, doğadaki ahşap parçalarının çok az rötuşla çok derin anlamlara büründürülmesi oluşturuyor. “Ben bu ahşaplarda gördüğüm şekilleri “Rabbim’in eseri” diye algıladım, kabul-lendim ve o nedenle topladım” diyor.

    Nasıl bir oyuncak seçmeli? Sağlıklı bir kış için ipuçları, çocuk ve aktüalite dosyalarımızla bu ay da dopdolu bir içerikle karşınızdayız. Hepinize huzur dolu günler diliyoruz.

    Aydoğan Yüce

    İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİLER95. SAYI91

    İmtiyaz Sahibi Yeşilimsi Yayıncılık Ltd. Şti. Adına - Tekin Güner

    Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Tekin Güner

    EditörAydoğan Yüce

    Sanat DanışmanıR. Yeşim Güner

    YAPIMGREENS DESIGN

    Yayın KuruluAydoğan Yüce, Ayşe Esra Atlı

    Hasan Güvercinci, Hakan Başbuğ,Salih Yılmaz,

    Lider Anaç, Yıldız Liva,

    Yönetim Yeri Hoşdere Cad. Reşat Nuri Sok.

    2/5 Y.Ayrancı / ANKARA Tel: 0312 468 52 22 Fax: 0312 468 52 24

    BaskıDumat Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.

    Bahçekapı Mah. 2477. Sok. No: 6 Şaşmaz/ ANKARA

    Tel: 0312 278 82 00Baskı Tarihi 13. 01. 2014

    Aylık yerel süreli yayındır. ISSN [email protected]

    [email protected]

    Reklam RezervasyonHalil Arslanpınar

    [email protected]

    DOĞALGAZ FATURASI ÇOK MU GELİYOR?

    ULUS’UN MANEVİ İKLİMİ

  • 5

  • 6

    BİZDEN HABERLER

    ADESE’DEN ARALIK AYINDA 4 YENİ MAĞAZA

    YENİ AÇILIŞLARIYLA HIZLA BÜYÜMEYE DEVAM EDEN ADESE, ARALIK AYINDA KONYA VE BOLU’DA AÇILIŞINI GERÇEKLEŞTİRDİĞİ 4 YENİ MAĞAZASINI MÜŞTERİLERİNİN HİZMETİNE SUNDU. AÇILIŞLARIN ARDINDAN ADESE’NİN MAĞAZA SAYISI 135’E ULAŞTI.

    İttifak Holding’in ulusal perakende mar-kası Adese, yeni mağaza açılışlarıy-la hizmet ağını genişletmeye devam ediyor. Konya Aydınlıkevler’de bulu-nan mağazasını baştan aşağı yenileyen Adese, 6 Aralık 2013, Cuma günü dü-zenlenen törenle Aydınlıkevler Adese yeniden hizmet vermeye başladı. Aydın-lıkevler mağazasının açılışından bir haf-ta sonra, Konya’nın gelişen bölgelerin-den Yazır Mahallesi’nde yer alan Şelale Adese 13 Aralık 2013 Cuma günü müş-

    terilerine kapılarını açtı. Konya’nın kap-lıcaları ile ünlü ilçesi Ilgın’da ikinci mar-keti olan Ilıca Adese’nin açılışını 20 Ara-lık 2013 Cuma günü gerçekleştiren Ade-se, 30 Aralık 2013, Pazartesi günü ise Türkiye’nin en önemli deri üretim mer-kezi olan Bolu Gerede’deki ilk, Bolu’daki altıncı mağazası Gerede Adese’yi müş-terileri ile buluşturdu.

    Açılışlar ile ilgili konuşma yapan Adese Genel Müdürü Sıtkı Erben; “Son 1 ay içe-

    risinde dört mağazamızın açılışını ger-çekleştirdik. 2013 yılının son günlerin-de açtığımız Gerede Adese ile birlikte mağaza sayımızı 135’e yükselttik. Ade-se olarak, 2600 çalışanımız ve 135 ma-ğazamızla yılda 35 milyonun üzerinde müşteriye hizmet vermenin mutluluğu-nu yaşıyoruz. 2014 yılında da yeni hiz-met noktalarımızı müşterilerimizle bu-luşturmaya devam edeceğiz.’’ dedi.

    AYDINLIKEVLER ADESEYenilenen Aydınlıkevler Adese; artan ürün çeşitliliği, genişletilen şarküteri ve manav reyonlarının yanı sıra yeni hizmet vermeye başlayacak unlu mamuller ve kasap reyonlarında 6500 çeşit farklı ürün sunuyor. Aydınlıkevler Adese; 300 metrekarelik alanda 2 kasa ve 12 personel ile hizmet verecek.

  • 7

    BİZDEN HABERLER

    ŞELALEADESEKonya Selçuklu’da açılışı gerçekleştirilen Şelale Adese, 376 metrekare market alanında, 2 kasa ve 13 personelle hizmet verecek. Şelale Adese, müşterilerine 7000 çeşit farklı ürün sunacak.

    ILICA ADESEAdese’nin Konya Ilgın’da ikinci mağazası olan Ilıca Adese’de gıdadan temizliğe, manavdan şarküteriye, kozmetikten oyuncağa, züccaciyeden ev tekstiline, konfeksiyondan ayakkabıya kadar 8000 çeşit ürün yer alıyor. Ilıca Adese toplam 678 metrekarelik alanda 3 kasa ve 18 personelle müşterilerine hizmet veriyor.

    GEREDE ADESEAdese’nin 135’inci ma-ğazası olan Gerede Adese; toplam 500 metrekarelik alanda 2 kasa ve 20 personel-le müşterilerine hiz-met veriyor. Reyonla-rında 10.000 çeşit ürün sunan Gerede Adese, müşterilerine 365 gün kaliteli ve hesaplı alış-verişin keyfini yaşa-tacak.

  • 8

    BİZDEN HABERLER

    Dereceye girenlere profesyonel fotoğraf makinesinin verildiği yarışmanın birinci-si Zafer Adese mağazasından Fatih Tuna oldu. Zafer Adese mağazasından eleme-lere katılan Sıddık Mercan ikinci, Aksaray Parksite Adese mağazasından yarışma-ya katılan Tülay Şen üçüncü oldu. Kule Adese mağazasından Mahmut Esat Birol ise yarışmada mansiyon ödülüne layık görüldü.

    Törende Fatih Tuna’ya birincilik ödülünü takdim eden Adese Genel Müdürü Sıtkı Erben, tüm Adese ailesine yarışmaya gös-terdikleri ilgiden dolayı teşekkür ederken, kazananları da teb-rik etti. Erben, “Adese olarak çalışan memnuniyetini önemsi-yor ve bu konuda adımlar atıyoruz. Düzenlediğimiz fotoğraf yarışmasıyla çalışanlarımız hem eğlendiler hem de yetenekle-rini sergileme fırsatı yakaladılar. Takım arkadaşlarımızla bir-likte bu tür etkinlikler düzenlemeye devam edeceğiz. Tüm ka-tılımcılarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.” dedi.

    ADESE’NİN KURUM İÇİ İLETİŞİM VE ÇALIŞANLARIN KÜLTÜREL GELİŞİMLERİNİ GÜÇLENDİRME ÇALIŞMALARI KAPSAMINDA, 22 EKİM – 6 ARALIK 2013 TARİHLERİ ARASINDA ‘EMEK’ KONULU FOTOĞRAF YARIŞMASI DÜZENLENDİ. TOPLAM 1047 FOTOĞRAFIN KATILDIĞI YARIŞMANIN BİRİNCİSİ İSE ZAFER ADESE MAĞAZASINDAN FATİH TUNA OLDU.

    ADESE, FOTOĞRAF YARIŞMASIYLAÇALIŞANLARINI ÖDÜLLENDİRDİ

    Türkiye’nin en önemli perakende markaları arasında yer alan Adese, çalışanlarının motivasyonunu artırmaya yönelik aktiviteler düzenlemeye devam ediyor. Adese, bu bağlamda 22 Ekim – 6 Aralık 2013 tarihleri arasında ‘Emek’ konulu fotoğraf yarışması düzenledi. Adese çalışanlarının yoğun ilgi gösterdiği yarışmaya 406 çalışan toplam 1047 fotoğrafla katıldı.

  • 9

    BİZDEN HABERLER

    Alanında uzman profesyoneller tara-fından detaylı tadım testlerinden geçi-rildikten sonra çeşitli kategorilerde de-ğerlendirilen yiyecekler, kazandıkları yıldızlarla lezzet ve kalite sertifikası al-maya hak kazanıyor. Marka ismi gizle-nerek yapılan testlerde ürünler, ilk izle-nim, renk, koku kontrolü ardından ağız-da bıraktığı tat bununla birlikte ürünün dokusu dikkate alınarak derecelendiri-liyor.

    Kazanılan Üstün Lezzet Ödülü hakkın-da düşüncelerini dile getiren Selva Gıda Genel Müdürü Mehmet Karakuş, “Selva Gıda olarak tüketicimize en kaliteli ürü-nü en iyi lezzette sunmak her zaman ilk hedefimiz olmuştur. Bu nedenle 25 yıldır tüm ürünlerimizi Konya Ovasın-da yetişen en kaliteli durum buğdayıyla üretiyoruz. Tüketici artık damak tadına çok daha fazla önem veriyor. Selva Ma-karna bu ödülle, tüketicisine üstün lez-zet garantisini vermiş oluyor” dedi.Bilgi için: Tuğçe Hatipoğlu / Tel: 0554 850 53 58 / [email protected]

    İLKLERİ SELVA GERÇEKLEŞTİRİRSelva Gıda 1988 yılında un ve irmik üretmek üzere, İttifak Holding’in ilk iş-letmesi olarak kuruldu. 1998 yılında, ka-lite ve lezzetten ödün vermeyen tecrü-besini makarnaya aktardı. Yıllar içeri-sinde, bulunduğu sektörlerde yaptığı yenilikler ve ilklerle anıldı. Hep aynı lez-zet ve hep aynı kaliteyle tanındı. Sun-

    duğu lezzetlerle tüm paydaşları için sü-rekli değer üreten, yenilikçi bir firma ol-mayı kendisine misyon edinerek, sek-töre girdiği ilk günden itibaren insa-nın yaşadığı her yerde, damaklarda ve akıllarda kalıcı tat olma vizyonuyla bi-lindi. Selva; makarna, un, irmik ile bir-likte Sağlıklı Yaşam Ürünleri, Anadolu Lezzetleri, Premium Ürünler, Tatlı Yar-dımcıları, Mutfak Yardımcıları, Taş De-ğirmen Bulguru, adı altında yeni ürün-lerini de tüketicisi ile buluşturmuştur.

    SELVA MAKARNA’YA ‘ÜSTÜN LEZZET ÖDÜLÜ’

    İTTİFAK HOLDİNG BÜNYESİNDE FAALİYET GÖSTEREN SELVA MAKARNA, MERKEZİ BRÜKSEL’DE BULUNAN ULUSLARARASI TAT VE KALİTE ENSTİTÜSÜ (İTQİ)’NÜN DÜZENLEDİĞİ, MÜKEMMEL TAT VE KALİTEDEKİ YİYECEK VE İÇECEKLERİ TEST ETTİĞİ “ÜSTÜN LEZZET ÖDÜLÜ’NE” LAYIK GÖRÜLDÜ. ÜNLÜ ŞEFLERDEN EN YÜKSEK NOT OLAN 3 YILDIZ ALAN SELVA MAKARNA’NIN, TÜKETİCİLERİNE EN KALİTELİ ÜRÜNÜ EN İYİ LEZZETTE SUNDUĞU TESCİLLENMİŞ OLDU.

  • 10

    Tatil için çocuklara yeni ödev veril-meli mi? Bazen öğretmenler ödev konusunu abartabiliyorlar. Yarıyıl tatili adı üstün-de “tatil”, dinlenme zamanı demek. Ya-rıyıl tatilini verimli geçirmek, tatil süre-since ders çalışmak değil; çocuğun ikin-ci döneme enerjiyle başlaması için yete-ri kadar dinlenmesi, eğlenmesi ve okulu özleyerek büyük bir hevesle okula baş-laması ve okulda başarılı olmasıdır. Ge-ride olduğu bir ders varsa ya da anla-madığı konular varsa bu konularda ço-cuk özel destek alabilir. Aile ya da özel bir öğretmen ders verebilir. Ama sürekli ders çalış diye sıkmak yerine doğru za-manda çocuğun ders çalışması için des-teklenmesi, motive edilmesi gerekir.

    Anne-babalar tatilde nelere dikkat et-meli?Bırakın çocuklar gönüllerince eğlensin-ler, dinlensin. Okula gittiği günlerde ya-

    pamadıklarını ne varsa yapsınlar: Uyku-su gelene kadar TV izlemek, yorulana kadar bilgisayar oynamak, arkadaşın-da istediği kadar oynama, geç yatmak, geç kalkmak çocuğun tatilde olduğunu hissetmesini sağlayacaktır. Çocuğunuz okulu, dersleri 15 gün gibi kısa bir süre için unutsun. Beraber hafta sonları, ak-şamları gezmeye gidebilirsiniz. Müzeleri gezebilirsiniz. Çocukların yaşayarak öğ-renmesine izin verin. Okulda yeterince kitap okuyor, ödev yapıyorlar. Tatilde kitap oku, şu alıştırma kitabını çöz gibi çocuğunuzun yapması gereken şeyle-re siz karar vermeyin. Yoğun program-dan sonra çocuğun bu tatili hak ettiğini unutmayın.

    Tatiller çocukların başarısını artır-mak için değerlendirilebilir mi?15 gün gibi kısa bir sürede fazla yol alı-nacağına inanmıyorum. Çocukların aka-demik başarısını yıl boyu artırmak için

    çaba harcanmalı. Daha çocuk tatile gir-meden “tatilde bu kitabı okuyacaksın, şu konuları bitireceksin” gibi her şeyi 15 güne saklamak çok yanlış. Bu neden-le aile çocuğuyla eğitim yılı boyunca il-gili olmalı, okuldaki programını takip et-meli, öğretmenle iletişim içinde olmalı.

    Tatil süresince ailelerin çocuklarıyla birlikte belirli zaman dilimlerinde ders çalışması doğru mu? Çocuk dinlendikten sonra uygun bir za-man dilimde geride kaldığı ders konuları tekrarlanabilir. Fakat çocuk sıkıldığında ısrar edilmemeli, başka zaman devam edilmeli ve olabildiğince eğlenerek ko-nuları öğretmeye gayret edilmeli.

    Çocuklar tatil zamanlarının tümünü aileleriyle mi geçirmeli? Çocuklar tatilin tadını çıkarmalı. Ailesiy-le, akrabalarıyla, arkadaşlarıyla, kimle isterlerse onlarla doya doya zaman ge-

    Sevil Yavuz Uzman Pedagog

    ÇOCUKLAR YARIYIL TATİLİNİ NASIL DEĞERLENDİRMELİ?SEVGİLİ ANNE BABALAR,SÖMESTR TATİLİ İLE İLGİLİ MERAK ETTİĞİNİZ SORULARINIZI BU YAZIMDA CEVAPLAMAK İSTEDİM.

    OKULA GİTTİĞİ GÜNLERDE YAPAMADIKLARINI NE VARSA YAPSINLAR: UYKUSU GELENE KADAR TV İZLEMEK, YORULANA KADAR BİLGİSAYAR OYNAMAK...

  • 11

    çirmeli. Buna yine çocuk kendisi karar vermeli.Çocukların sıkılmasını önlemek için özel programlar mı yapmak gerekli?Eğer çalışan anne babaysa ve çocuk evde babaanne veya anneanneyle tek kalıyorsa tüm gün evde sıkılabilir. Ço-cuk gezmeye tek başına gidemeyeceği için çocukla bu kısa dönemde ilgilene-cek bir abi veya abla bulunabilir. Bu abi-siyle, ablasıyla birlikte çocuk hem ders çalışabilir, hem de gezmeye giderek eğ-lenceli zaman geçirebilir.

    Notları düşük bir öğrenciye ek ders aldırmak yerine, onu pedagoga mı gö-türmeli?Çocuğun tüm derslerde notları düşükse bunun nedeni araştırılmalı. Aile ile ilgili çocuğu olumsuz etkileyen bir sorun mu var, okulda onu üzen bir olay mı oldu, çocukta öğrenme güçlüğü mü var, bun-ları bilip, ona göre bir program uygula-mak gerekir. Bunları tespit edecek kişi ise pedagogdur. Eğer başarısızlığın ne-deni araştırılmaz ve bunun için bir prog-ram uygulanarak olumsuz koşullar de-ğiştirilmezse sadece ek dersle çocuğun başarısı artırılamaz.

    Tatilde en büyük sorun, çocukların tüm zamanlarını bilgisayar başında geçirmeleri. Buna nasıl bir çizgi çe-kilmeli?

    Çocuklar tatili dilediği gibi geçirmeli. İs-tediği kadar TV izleyebilir, istediği ka-dar bilgisayarla oynayabilir. Sadece ta-tilde bilgisayarla ilgi zaman geçirmesi kısıtlanmalı. Bu konuda etkili bir prog-ram hazırlanmalı. Bir bütün olarak aile ve çocuk arasında da iyi bir iletişim ol-malı.

    Çocuklar tatil programlarını kendile-ri mi yapmalı?Çocuklara sorumluk verilmeli. Çocukla-ra bir birey olarak saygı duyduğunuzu, ona kendi hayatıyla ilgili kararlar alma-sına izin vererek gösterebilirsiniz. Tati-lini nasıl geçirmek istediğine kendisi ka-

    rar verebilir, kendi programını kendisi yapabilir.

    Çocukların tatilde kaçta yatıp kalka-cakları önceden belirlenmeli mi, yok-sa çocukların isteklerine göre mi şe-killenmeli?Çocuklar okula giderken erken kalktı-ğı için düzenli bir uyku saatinin olması önemlidir. Fakat tatil zamanı çocuk er-ken kalkmayacağı için geç saatte de ya-tabilir. Çocuklara uyku saatleri için bas-kı uygulanmamalı ve istedikleri saatte uyumasına izin verilmeli.

    Kısaca özetlemek gerekirse, çocuğunuz ile her dönem ilgili olun ve akademik ba-şarısını sevginizin, ilginizin ölçütü ola-rak görmeyin. Akademik başarısını ço-cuğun kişiliği ve hayat başarısı gibi gö-rerek, çocuğa okul başarısı için sürekli baskı uygulamayın. Böyle ilgili bir anne baba olursanız yarıyıl tatilinde çocuğu-nuza ders çalış diye baskı uygulamanıza gerek kalmayacak ve çocuklar tatilin ta-dını çıkaracaktır.

    Çocukların tatili eğlenerek geçirmesi di-leğiyle…

  • 12

    Oyun ve oyuncaklar sayesinde çocuklar kendi bedenlerini ve çevrelerini tanıma imkânı bulurlar. Bilişsel işlevleri, sosyal ve psiko-motor becerileri gelişir, duygu-sal ve dil gelişimleri hızlanır. Çocuklar oyun oynarken küçük çaplı sorunlarla uğraşır, problem çözmeyi deneyimler. Böylece oyun çocuklara yetişkinlik dün-yasının provasını yapabilecekleri ve de-neyimleyerek öğrenebilecekleri güvenli ve rahat bir ortam sunmuş olur.

    Okul öncesi dönemde oynanan sade oyuncaklar ve oyunlar zamanla yerleri-ni daha karmaşık olanlara bırakır; 6 yaş sonrası dönemde çocuklar yavaş yavaş basit ve kısa oyunlardan daha çok kişiy-le oynanan, daha uzun süren, detaylı ve organize oyunlara geçerler.

    6-9 YAŞ ARASI DÖNEM6-9 yaş arası dönemde çocukların ilko-kul hayatı başlar; yepyeni sorumluluk-lar, kurallar ve farklı bir arkadaş çevre-si ile tanıştıkları bir döneme girerler. Bu yeni sürece adapte olmak için zamana ihtiyaçları olabilir. Bu dönemde bir yan-dan derslerini, ödevlerini ve yeni so-

    rumluluklarını yerine getirdiklerinden bir yandan da çocukluklarını yaşamaya ve oyuna vakit ayırabildiklerinden emin olunmalıdır.

    Bu yeni dönemde daha önce de oldu-ğu gibi bir yandan çocukların kendilerini ifade etmelerine olanak veren bir yan-dan da gelişimlerini destekleyen uğraş-lar sağlıklı gelişimleri açısından son de-rece önemlidir. Kâğıtlar, boyalar, kum, hamur gibi sanat malzemeleri kullana-rak kendi deneyimlerini oluşturabile-cekleri ve iç dünyalarını yansıtabilecek-leri yöntemler sayesinde hayal güçlerini kullanarak kendi eserlerini oluşturur ve keyifli vakit geçirirler.

    Bu dönemde çocukların gelişimlerini harekete geçirmek için her zaman ön-lerine çeşit çeşit boyalar ve kâğıtlar diz-mek gerekmez. Eskimiş ve atmak üze-re olduğunuz eşyalar çocuklar tarafın-dan hayal bile edemeyeceğiniz yepye-ni ürünlere dönüştürülebilir. Annesi-nin eskidiği için ayırdığı bir şal çocuklar için keserek şekil verebilecekleri yepye-ni bir bebek kıyafeti, atılmak üzere olan

    bir ayakkabı kutusu oyuncak bir ev de-mek olabilir.

    Resimli renkli hikâye kitapları okumak; doktorculuk, evcilik gibi yetişkin haya-tının provasını yapabilecekleri oyunlar oynamak ve el becerilerini geliştirebi-lecekleri yapı&montaj gerektiren oyun-caklarla uğraşmak bu dönemde çocuk-ların ilgisini çeker.

    Aynı zamanda artık toplu halde oyna-nan oyunlar tek oynanan oyunlara ter-

    Damla TilPsikolog

    NASIL BİR OYUNCAK SEÇMELİ?HER ÇOCUK ERKEN YAŞLARDAN İTİBAREN OYUN VE OYUNCAKLA İÇ İÇE BÜYÜMELİDİR. OYUN BAZI YETİŞKİNLERİN ZANNETTİĞİ GİBİ ÇOCUKLARIN BOŞ ZAMANLARINDA BAŞVURDUKLARI BİR OYALANMA YÖNTEMİ DEĞİL BAŞLI BAŞINA BİR UĞRAŞ, BİRÇOK AÇIDAN OLDUKÇA ÖĞRETİCİ VE KIYMETLİ BİR ALAN OLARAK GÖRÜLMELİDİR. HER ÇOCUĞA ÇOCUKLUK YILLARI BOYUNCA YAŞINA VE İLGİ ALANLARINA UYGUN OYUNCAKLAR VE OYUN ORTAMI SUNULMASI OLDUKÇA ÖNEMLİDİR.

    HANGİ YAŞTA OLURSA OLSUN ÇOCUĞUNUZUN İLGİ VE BECERİLERİNİN FARKINDA OLMAK VE OYUNCAK SEÇİMİ SIRASINDA YAŞI VE KİŞİSEL ÖZELLİKLERİNİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK ÇOK ÖNEMLİDİR.

  • 13

    cih edilmeye başlanır. Çocuklar arkadaş gruplarıyla oynanan seksek, kovalama-ca, saklambaç gibi oyunlardan ve kural-larını kendilerinin kurguladıkları topluca oynanan oyunlardan büyük keyif alırlar.Topluca oynanan oyunlar yetişkinlerin çocukları kendi sosyal çevreleri içinde gözlemlemeleri için de eşsiz bir fırsat-tır. Kendilerini ifade etme şekilleri, oy-namayı tercih ettikleri oyunlar, oyunlar-da üstlendikleri/kaçındıkları roller onla-rın iç dünyalarıyla ilgili çok önemli bil-giler verir. Bazen keyfi yerinde olmadı-ğını düşündüğünüz çocuğunuza bunun sebebini sorduğunuzda bir türlü alama-dığınız cevabı onu arkadaşlarıyla vakit geçirirken gözlemlediğinizde kendiliği-nizden keşfedebilirsiniz.

    9-12 YAŞ ARASI DÖNEM9-12 yaş arası olan dönemde tercih edi-len oyunlar eskiye oranla daha karma-şık ve detaylıdırlar. Bu dönemde çocuk-lar kendilerine fırsat verildiği takdirde

    evde ailece oynanan karmaşık ve kural-lı masa üstü oyunlarına katılım göstere-bilmeye, video ve bilgisayar oyunlarına ilgi duymaya, karmaşık yapbozlar ve üç boyutlu maketlerle uğraşmaya ve bun-lardan keyif almaya başlarlar.

    Bu dönemde seçilen oyunlar çocukla-rın sağlıklı gelişimini destekleyebilece-ği gibi sekteye de uğratabilir. Satranç gibi çocukların bilişsel gelişimini destek-leyen ve sorun çözme becerilerini ge-liştiren oyunlar seçilmeli ve çocuklar bu yönde desteklenmelidirler. Öte yan-dan şiddet veya korku öğeleri içeren vi-deo ve bilgisayar oyunlarına özellikle dikkat etmek gerekir. Bilgisayar veya oyun konsollarının başında denetimsiz ve uzun vakitler geçirmeleri çocukların sağlıklı gelişimlerine, okul ve sosyal ha-yatlarına olumsuz etki edebileceği gibi çeşitli davranış bozukluklarına da yol açabilir. Dolayısıyla oynadıkları oyunla-rın ve bilgisayar başında geçirdikleri va-

    kitlerin bir yetişkin denetiminde olma-sı ve seçilen oyunların çocuklara zararı değil yararı olacak şekilde seçilmesi ol-dukça önemlidir.

    12 YAŞ VE SONRASI12 yaş sonrası ise soyut düşünme ve akıl yürütmeye yönelik oyunlar, bağımsız yaşam becerilerini destekleyen sportif aktiviteler, keşfe yönelik oyun ve oyun-caklar çocukların ilgisini çekmeye baş-lar. Kimya setleri, elektronik oyun set-leri veya gelişimlerine destek olacak bil-gisayar oyunları soyut düşünme ve akıl yürütme konusunda çocukları geliştire-cektir. Kamp yapmak, bisiklete binmek, doğada keşif yürüyüşlerine çıkmak, iz-cilik gruplarına katılmak bu dönemde çocukların bağımsız yaşam becerileni geliştirmelerine yardımcı olacaktır. Bu noktada çocukların keşfetme istekle-rine darbe vurmamak için onlara karşı aşırı koruyucu ve engelleyici bir tutum sergilenmemelidir. Anne-babaların “Bi-

    SATRANÇ GİBİ ÇOCUKLARIN BİLİŞSEL GELİŞİMİNİ DESTEKLEYEN VE SORUN ÇÖZME BECERİLERİNİ GELİŞTİREN OYUNLAR SEÇİLMELİ VE ÇOCUKLAR BU YÖNDE DESTEKLENMELİDİRLER.

  • 14

    siklete bineceksen gözümün önünden ayrılma”, “Sen o kampta çok zorlanır-sın, bence hiç gitme” şeklindeki olum-suz mesajlar içeren yorumları çocukla-rın kendilerine güvenlerini zedeleyecek ve keşif duygularına gem vuracaktır.Anne-babalar çocuklarını çeşitli spor dallarına ve hobilere yönlendirirken kendi hayalleri doğrultusunda değil ço-cuklarının beceri ve ilgilerini göz önün-de bulundurarak tercih yapmalıdırlar. Dolayısıyla çocukların belirli spor dalları veya hobilere zorlanmaması çok önem-lidir.

    Çocukların bu dönemde oynadıkları oyunlar, yaptıkları sportif aktiviteler ve keşifler sırasında zaman zaman da olsa onlara eşlik etmeniz hem desteğinizi ar-kasında hissetmesini sağlayacaktır hem de çocuklarınızla keyifli vakit geçirebile-ceğiniz fırsatlar sağlayacaktır.

    YAŞINA UYGUN OLMAYAN OYUNCAKLARLA OYNAMAKHangi yaşta olursa olsun çocuğunuzun ilgi ve becerilerinin farkında olmak ve oyuncak seçimi sırasında yaşı ve kişi-sel özelliklerini göz önünde bulundur-mak çok önemlidir. Seviyesinin çok al-tında oyuncaklar alınan çocukta bıkkın-lık ve oyuna karşı isteksizlik oluşabile-ceği gibi kendi seviye ve becerilerinin çok üstünde oyuncaklarla oynamaya iti-len çocukta yetersizlik duygusu ve kay-gı oluşabilir.

    “NE KADAR FAZLA O KADAR İYİ” Mİ?“Ne kadar fazla oyuncak alınırsa ço-cuk için o kadar iyi olacaktır” diye dü-şünmek hatalı olur. Çocuklara ihtiyaçla-rından fazla oyuncak almak onlarda do-yumsuzluğa neden olacak, her alınan kısa sürede önemini yitirecek ve çocuk fazla talepkâr bir şekilde alınandan ke-yif alamayarak sürekli yenilerini isteme-ye başlayacaktır. Dolayısıyla çocuğa ih-tiyacı olduğu kadar oyuncak almak ve çocuğun ısrarlarına karşı net ve kararlı davranmak önemlidir. Sırf “hayır” diye-mediğiniz için fazladan alacağınız oyun-cakların çocuğunuza yarardan çok za-rarı olabilir.

    HER ÇOCUK EŞSİZDİR, GELİŞİM HIZLARI FARKLILIK GÖSTEREBİLİRYaş aralıklarına uygun oyun ve oyun-caklardan bahsederken gözden kaçırıl-maması gereken çok önemli bir nokta var. Her çocuk eşsizdir ve yapılan ge-nellemelerin bazı durumları açıklamak-ta yetersiz kalması son derece normal-dir. Çocuğunuz bazı alanlarda ortalama-ya göre daha yavaş veya daha hızlı ge-lişim gösterebilir. Dolayısıyla kendi ço-cuklarını en iyi tanıyan kişiler olarak on-ların gelişimini yakından takip etmek ve ilgi ve becerilerine en uygun olan oyun ve oyuncağı seçmek konusunda ebe-veynlere büyük iş düşüyor.

    SEVİYE VE BECERİLERİNİN ÇOK ÜSTÜNDE OYUNCAKLARLA OYNAMAYA İTİLEN ÇOCUKTA YETERSİZLİK DUYGUSU VE KAYGI OLUŞABİLİR.

  • 15

  • 16

    DOĞALGAZ FATURASI ÇOK MU GELİYOR? HAVALAR SOĞUDU, SOĞUKLARIN ARTMASI İLE KOMBİLER DE ÇALIŞTI. SOĞUK KIŞ GÜNLERİNİN YAŞANDIĞI BU DÖNEMLERDE DOĞALGAZIN VERİMLİ KULLANILMASI İÇİN YAPILMASI GEREKENLER KONUSUNDA UZMANLAR ÖNERİLERİNİ SIRALADI. PEKİ, DOĞALGAZ VE ELEKTRİK FATURALARINDAN NASIL TASARRUF EDİLİR? İŞTE, KIŞ AYLARINDA VATANDAŞLARI DÜŞÜNDÜREN DOĞALGAZLA ISINMA MALİYETLERİNİ DÜŞÜRMEK İÇİN YAPILMA-SI GEREKENLER...

    Çatı izolasyonunuz yetersiz ise izolasyonunuzu uy-gun bir şekilde yaptırınız. Sistemlerinize ısı ayarlı ter-mostat monte ettirdiğinizde veya ısı ayarlı termostatı bulunan cihazlar kullandığınızda gaz tüketiminiz opti-mize olacaktır.

    Kapı ve pencerelerinizi yeniden yaptırırken izoleli malzemeler tercih ediniz. Konutlardaki tüm ısı kay-bının yüzde 25’i pencere ve kapılardan olmaktadır. Mevcut izolesiz kapı ve pencerelerinizin kenarların-daki boşlukları pencere süngeri ile kaplayınız. Doğal-gaz sobası kullanıyorsanız, soba filtrenizi cihazı kul-lanmaya başladığınız mevsime girdikten sonra her ay kontrol ediniz, gerekiyorsa değiştiriniz.

  • 17

    Çatı yalıtımı ile yüzde 25, dış duvar ya-lıtımı ile yüzde 35, kapı ve pencerelerin yalıtımı ile yüzde 25, sızdırmazlık ön-lemleri ile de yüzde 15 oranında tasar-ruf sağlayabilirsiniz. Bilindiği gibi bina-lar pencereler, dış duvarlar, merdiven, ev duvarları, tavanlar, ısıtılmayan ha-cimler üzerindeki döşemeler, zemine oturan döşemeler ve açık geçitler üze-rindeki döşemelerden ısı kaybetmek-te ve bu yüzden binaların yakıt fatura-ları yüksek gelmektedir. Nasıl ki bir ci-haz alırken satıcıdan cihaz ile ilgili ga-ranti ve kalite belgesi isteniyorsa, artık bizler de bir bina alırken veya kiralarken o binada ısı yalıtımı projesinin uygulanıp uygulanmadığını ve yıllık yakıt tüketimi-ni sorarak yakıt tüketimi az binaları ter-cih etmeliyiz.

    Verimli kullanımda oda sıcaklığı 19 de-recedir ve 1 derecelik fark yakıt tüketi-minde yüzde 6 tasarruf sağlar. Termos-tatınızı, bir günden fazla evden uzak ka-lacaksanız, kapatınız. Sıcaklığın içeride kalması için geceleri perdelerinizin ör-tülü olması büyük enerji tasarrufu sağ-lar. Pencerelerinizden güneş çekildi-ği zaman perdelerinizi kapatınız. Soğuk havalarda sıcaklığı içeride tutmak için duvar veya pencere klimalarının dış ha-vayla temas eden bölgelerini engelleyi-niz. Tüm ısı kayıplarının yüzde 15’i ye-niden ısıtılmak zorunda olan hava ha-reketlerinden dolayı gerçekleşir. Fakat bacalı veya bacasız tipte doğalgaz ci-hazlarının bulunduğu ortamlarda bulun-ması zorunlu olan 100 santimetrekare net geçişli havalandırma menfezini ke-sinlikle kapatmayınız. Radyatörleri mo-bilya ve benzeri eşyalar veya perdeler

    ile engellemeyiniz, kapatmayınız. Rad-yatörler örtülürse yüzde 15 yakıt tüketi-mi artar. Bacalı cihazları dolapların içe-risine yerleştirmeyiniz. Bu durum cihaz-ların ortamdan yanma havası almasını engeller ve yanma verimi düşer.

    Doğalgaz tüketim cihazı ve yeni bir su ısıtıcısı satın alırken verimi yüksek ola-nın tercih edilmesi gerekiyor. Pişirme ocağını ısınma amaçlı kullanmayınız. Bulunduğunuz ortamın konfor şartları-na uygun olarak ısınma cihazını ayarla-yınız. Sıcak su termostatınızı 50 derece-ye ayarlayınız. Aşırı sıcak su sadece faz-la enerji tüketmez aynı zamanda insan cildi için yanık tehlikesi oluşturur. Bu nedenle de sağlıksızdır. Su ısıtma kont-rol vanasını “pilot” konumuna getiri-niz, eğer evden bir hafta veya daha faz-la uzak kalacaksanız kapatınız. Elle bu-laşık yıkarken soğuk su ile durulama ya-pınız, bulaşık makinesinde yıkama yapı-yorsanız makineyi tam dolu olarak çalış-tırınız. Sıva üstünden döşenmiş sıcak su borularının yalıtımını yapınız.

    Bunların dışında uygulayacağınız basit yöntemlerle de doğalgaz faturanızda tasarruf edebilirsiniz. Binanın mantolanması ve duvarların izolasyonu yapılmalı. Pencerelerin çift camlı olması ve yalı-tım yapılması gerekir. Isı merkezlerinin bodrum yerine çatı-da kurulması ile binalar daha tasarruf-lu, daha çevreci ve daha emniyetli ola-caktır. Evlerde ısı kazanlarını düşük sıcaklıkta gece-gündüz yakmak, gündüzleri yakıp, gece söndürmekten daha ekonomik.

    Antre, koridor, merdiven holü, bodrum ve kullanılmayan kiler ve odalardaki radyatörler iptal edilmeli, her radyatöre termostatik vana monte edilmeli ve uy-gun sıcaklıkta ayarlanmalı. Odalarda masa, sandalye ve yatakları dış duvarlardan uzak tutmalı. Güney cephesi pencerelerden gündüz-leri güneş girmesini sağlamalı. Güneş alan camları her gün temizleme-li ve güneşin pasif ısıtmasını sağlamalı. Gece, gündüz ısınan evleri yüzde 50-55 oranında nemlendirmeli. Çünkü nemli hava, sıcaklığı daha iyi tuttuğun-dan buharlaşma azalacak; vücut daha az ısı kaybedecektir. Kullanılmayan oda, kiler antre ve mer-diven radyatörlerini kapatmalı, radya-törlerin üstlerini kapatmamalı. Pencere ve kapıların hava sızdırmazlı-ğı kontrol edilmeli. Hava sızıntısı olabi-lecek yerleri, hava sızdırmaz şeritlerle, bantlarla kaplamalı. Çatı odanız varsa üst katını uygun şe-kilde yalıtmalı, mümkünse pencereler çift camlı olmalı. Radyatörlerden taşınım ve ışınım yo-luyla çıkan ısı radyatörün arkasındaki duvarı ısıtır. Dışarıya olan ısı kaybını ön-lemek için alüminyum folyo kaplı ısı ya-lıtım levhaları yerleştiriniz. Isıtılmayan bölgelerden geçen sıcak su borularınızı yalıtın. Binaların içindeki 40 derecenin üzerindeki ısı kaybetme-sini istemediğiniz her türlü sıcak yüze-yi yalıtın. Mümkünse sıcak su elde etmek için, güneş panellerini kullanın. Kombi, klima, kalorifer, ısı merkezleri-nin yıllık bakımları mutlaka yaptırılmalı

    Hazırlayan: Ferit Kantar

    VERİMLİ KULLANIMDA ODA SICAKLIĞI 19 DERECEDİR VE 1 DERECELİK FARK YAKIT TÜKETİMİNDE YÜZDE 6 TASARRUF SAĞLAR.

  • 18

    Kış mevsiminde vücut direncini arttır-mak ve bağışıklık sistemini güçlendir-mek için içilmesi gereken bitki çayları-nın başında ıhlamur gelmektedir. Ba-haratlarla zenginleştirilmiş birçok bit-ki çayı da, kış mevsiminde içilmesi için uzmanlar tarafından önerilir. Özellik-le de karanfil, kakule, karabiber, zence-fil ve tarçın baharatları ile zenginleşti-rilmiş olan yeşil çay, uzmanlarca şiddet-le önerilir.

    Tarçın çayı da kış mevsiminde içilmesi tavsiye edilen bitki çaylarındandır. So-ğuk algınlığına çok iyi gelen tarçın çayı-nı ister için, isterseniz de boğaz ağrıları-nızı geçirmek için gargara yapın. Karan-fil çayı da, tarçın gibi ağız ve boğaz en-feksiyonlarına iyi gelmektedir. Bunların yanı sıra muhakkak salep de içmelisiniz.Alternatif tıbbın faydalarından yararla-narak her daim sağlıklı bir bünyeye sa-hip olmak ve vücut direncini arttırmak için kışın en çok zencefil çayı tüketilme-lidir. Zencefil içine bir parça karanfil ya da tarçın eklemek sizi kış hastalıkların-dan korur. Aynı zamanda yorgun oldu-ğunuz kış günlerinde sadece karanfil çayı demleyip içmeniz bile yorgunluğu-nuzun giderilmesine ve rahat bir uyku çekmenize yardım eder.

    Çocukları kış hastalıklarından korumak için ise, zencefil ve bal karışımı bir bit-ki çayı hazırlayıp çocuklara içirilmelidir. Kışın hasta olmamak ve boğaz ağrısını geçirmek için balla karıştırılmış zencefil çayı çok etkili olur. Soğuk havalarda içil-mesi gereken bitki çayları arasında ye-

    şil çay da yer alıyor. Tüm bunların yanı sıra kışın içilecek bitkisel çaylar arasın-da nane-limon çayı da yer almaktadır.Hangi bitki, neye iyi geliyor?

    Adaçayı: Bedeni güçlendirir. Kalp kri-zi tehlikesini azaltır. Lavanta çiçeği ile birlikte aşırı terlemelere iyi gelir. Aşırı güçsüzlüğe, canlandırıcı etkisi sayesin-de son verir.

    Papatya: Ateş düşürücü ve mikrop öl-dürücü etkisi vardır. İştahı açar. Sinirleri yatıştırıcı özelliği mevcuttur. Bel ve baş ağrısı gibi rahatsızlıkları dindirir. Diş ağ-rısına da faydalıdır. Vücuda rahatlık ve-rir.

    Zencefil: Bulantılara karsı çok iyi ge-lir. Migren ağrılarını önler. Migrenle ilgi-li bulantıyı önlemeye yardımcı olur. Ko-lesterolü düşürücü etkiye sahiptir. Nez-le ya da soğuk algınlığı belirtilerini ya-tıştırır.

    Ihlamur: Soğuk algınlığı ve gribe iyi ge-lir. Göğsü yumuşatır. Sinirleri yatıştırır ve rahatlatır. Kan dolaşımını düzenle-meye yardımcı olur. Uykusuzluğa iyi ge-lir. Sindirime yardımcı olur. İdrar söktü-rücüdür. Bağırsak ve böbrekleri temiz-ler. Kansızlığı giderir. Terlemeye yar-dımcı olarak vücuttaki zararlı maddele-rin uzaklaştırılmasını sağlar. Bronşları açar ve balgamı söker. Burkulma ağrıla-rını hafifletir. Romatizmaya ve gut has-talığına iyi gelir.

    Nane: Kusmayı, mide bulantısını ve ağ-rısını önler. Grip, bronşit ve soğuk al-gınlığına iyi gelir, öksürüğü keser. İştah açar. Sinirleri yatıştırır. Vücuda rahat-lık verir. Strese ve baş ağrısına iyi gelir. Ateşi düşürür. Sindirim sistemi ve mide için çok faydalıdır. Gaz söktürücüdür. Bağırsak kurtlarını düşürmeye yardımcı olur. Ülsere ve mide yanmasına iyi gelir.

    Hazırlayan: Banu Öztürk

    SOĞUK AYLARIN MEVSİMİ OLAN KIŞ, HASTALIKLARIN EN ÇOK GÖRÜLDÜĞÜ VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN DÜŞTÜĞÜ BİR MEVSİM OLDUĞU İÇİN, KIŞ AYLARINDA İÇECEĞİNİZ BİTKİ ÇAYLARI SAYESİNDE VÜCUDUNUZU TEHDİT EDEN VE HASTALIKLARA SEBEP OLAN BAKTERİ VİRÜSLERE KARŞI DAYANIKLILIĞINIZI ARTTIRACAKTIR. KIŞ HASTALIKLARINDAN ETKİLİ BİR ŞEKİLDE KORUNMANIN DOĞAL YOLU OLAN BİTKİ ÇAYLARI, VÜCUDUNUZDA ANTİBAKTERİYEL ETKİSİ GÖSTERECEK VE BÖYLECE KIŞ MEVSİMİNİ SON DERECE SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE ATLATMANIZA YARDIM EDECEKTİR. PEKİ, KIŞ MEVSİMİNDE HANGİ BİTKİ ÇAYLARI İÇİLMELİDİR?

    SAĞLIKLI BİR KIŞ İÇİN İPUÇLARI

    VÜCUT DİRENCİNİ ARTTIRMAK VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN İÇİLMESİ GEREKEN BİTKİ ÇAYLARININ BAŞINDA IHLAMUR GELMEKTEDİR.

  • 19

    Limon, portakal gibi asitli meyvele-ri sakın mutfağınızın tezgâhı üzerinde kesmeyin. Asit, mermere zarar verir ve tezgâhınızda lekeler oluşur. Kuş üzümlerini ayıklamak için, onları bir avuç unla ovuşturun ve kalın delik-li bir süzgece atın, un ile beraber çöp-ler de düşer. Kivi ve ananasla yapılan kremalarda sulanma oluyorsa, bu meyveleri dilim-leyip, çok kısa bir süre sıcak suya batı-rıp çıkartın, kremanın sulanmadığını gö-receksiniz. Muz buzdolabında değil, oda sıcaklığın-da rüzgârsız bir yerde saklanır. Kurabiyeleriniz sıcakken daha kolay tepsiden çıkar. Soğumaya bırakıldıktan sonra bazen tepsiye yapışır ve parça-lanmadan çıkmaz. Eğer tepsi sıcakken kurabiyeleri almayı unuttuysanız, kura-biye tepsisini kızdırın, böylece kurabiye-ler daha kolay çıkacaktır. Bisküvilerin ve kurabiyelerin taze kal-ması için teneke bir kaba koyun ve yanı-na bir avuç pirinç bırakın bayatlama so-runu ortadan kalkacaktır. Pandispanya hamuru çok pişerse kuru ve kırılgan olur. Pişme süresi bitme-sinden 5 dakika önce pişip pişmediğini kontrol edin. Parmağınızla üstüne bastı-rın, çukur kalırsa henüz pişmemiş, eğer çukur düzelirse pişmiş demektir. Ağzınızdaki kötü kokuları gidermenin birkaç yolu vardır: Tuza veya sirkeye

    batırılmış birkaç maydanoz yaprağı ye-mek, rezene tohumu veya kahve çiğne-mek. Klorofilli ağız tabletleri de ağız ko-kusunu gidermede işe yarar. 100 ml. Suya 10 gram kadar ıhlamur ko-yup kaynatın. Günde birkaç kez 15’er da-kika, boğazınız yanan yerlerine komp-res yapın. Taze naneyi birkaç dakika kaynar suda bekleterek içerseniz baş ağrısına iyi ge-lir. Gözünüze kum tanesi kaçtıysa bir par-ça pamuğu ılık ve şekersiz çaya batırıp gözünüze kompres yapın. Eğer uykusuzluk çekiyorsanız yatağa girmeden önce bir bardak şekerli su iç-

    meyi deneyin. Sinirleriniz gevşeyecek, rahatça uykuya dalmanızı sağlayacak-tır. Cildi büyük gözenekli olanlar için kil-li toprak ve havuç suyu yüze sürülüp 1 saat sonra yıkanır. Cildinizin canlı görünmesini istiyorsa-nız bol bol limon suyu için ya da akşam-ları yatmadan önce limonla ıslatılmış bir küçük tabak kuş üzümü veya mürdüm eriği yiyin. Yorucu bir günün ardından önce so-ğuk su ile yüzünüzü yıkayın, kurulayın. Daha sonra gül suyuna batırdığınız bir pamukla yüzünüzü silin. Rahatladığınızı hissedeceksiniz. Yemek hazırlarken elleriniz soğan kok-tuysa kereviz ile ovmayı deneyin. Koku-su gidecektir. Sarımsak kokuyorsa da maydanoz ile ovabilirsiniz. Saç kurutma makinenizi kullanırken ılık havayı tercih edin ve elinizle sürekli ha-valandırarak kurutun. Kahverengi ayakkabıyı siyaha çevir-mek istiyorsanız önce deriyi çiğ bir pa-tatesle iyice ovaladıktan sonra siyaha boyayın ve cilalayın Bol ayakkabılar çorapların kaçmasına ve nasırlara sebep olur. Hâlbuki bunun da çaresi vardır. Ayakkabı derisinin to-puk kısmını ara sıra bir mum parçası ile ovun. Göreceksiniz bu dertlerin hepsi kaybolacaktır.

    Hazırlayan: Ayşegül Güvenir

    EVDE PRATİK BİLGİLER

    GÜNLÜK HAYATTA İŞİNİZİ OLD

    UKÇA KOLAYLAŞTIRACAK PRA

    TİK BİLGİLER, TÜM BAYANLAR

    IN

    KURTARICISIDIR. İŞTE KOLAYC

    A UYGULAYABİLECEĞİNİZ MU

    TFAKTAN TEMİZLİĞE, ALIŞVER

    İŞTEN

    CİLT BAKIMINA KADAR HAYAT

    INIZIN HER ALANINDA SİZE YA

    RDIMCI OLACAK BİLGİLER...

    ELMAYI YIKADIKTAN SONRA KABUKLARINI

    SU İLE KAYNATIN VE ELMA ÇAYI HAZIRLAYIN.

    BAL İLE TATLAN-DIRDIKTAN SONRA

    GÜN BOYUNCA İÇİN.

  • 20

    www.cahidejibek.com

    Cahide Sultan’dan

    LEZZET SIRLARI

    HazırlanışıKöftenin içi için soğanları küçük doğrayın. Üzerine çok az zeytinyağı ekleyip kavurmaya başlayın. Sararmaya başlayınca kıymayı ekleyin. Kıyma kavrulunca baharat, ince doğranmış maydanoz, ceviz ve tuzu da ekleyip karıştırın. Soğumaya bırakın. Bulguru sıcak suyla ıslatıp üstünü kapatın. 1 saat kadar bekledikten sonra, içine kıyma, irmik, yumurta akı, karabiber ve tuzu ekleyip yoğurmaya başlayın. Yoğururken, arada bir elinizi suya batırın. Çok kuru gibiyse biraz su ilave edin. Malzemeler bütünleşmiş ve rahat şekil alabilen bir kıvama gelince, hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp yuvarlayın. Parmağınızla orta kısmına bastırıp, çevire çevire açın. İç malzemesinden içine biraz koyup ağzını kapatın (El alışkanlığı gerekiyor elbette). Kalan hamurdan bilyeden daha küçük parçalar alıp yuvarlayın. Bir tencereye 1 adet soğanı küçük doğrayın. Yağla beraber soteleyin. Salçayı ilave edip karıştırın. Suyu ve tuzu ekleyip kaynamaya bırakın. Kaynayan suya köfteleri ekleyip, ocağın altını en yüksek ayara getirin. Su yeniden kaynamaya başlayınca köftelerin havalanmasını bekleyin. Pişen köfteler hafifçe yukarı doğru kalkar. Piştiğini bu şekilde anlarız. Eğer hemen yenmeyecekse; köfteleri bir kevgirle ayrı bir kaba alalım. Yemeden evvel suyunu kaynatıp, köfteleri içine atalım. Bir taşım kaynatıp servis edelim. Afiyet şifa olsun.NOT: İç malzemesinde kullanılan et yağlı değilse, biraz iç yağı veya kuyruk yağı kullanın. İç malzemesindeki yağın donmuş olması lazım ki şekil verirken, yağı dışarı çıkmasın. Aksi halde ağzını kapatırken zorlanırsınız.

    Malzemeler1.5 su bardağı çiğ köftelik sarı bulgur (simit)Islatmak için: 1,5 su bardağı sıcak su300 g yağsız kıyma2 yemek kaşığı irmik1 adet yumurta akı1 çay kaşığı karabiber1 tatlı kaşığı tuzİç malzemesi2 adet iri boy kuru soğan4-5 yemek kaşığı zeytinyağı200 g yağlı kıyma7-8 dal maydanoz2 yemek kaşığı ceviz1 çay kaşığı karabiberYarım çay kaşığı kimyon1 tatlı kaşığı kırmızı biberHaşlama suyu için1 adet orta boy kuru soğan1 yemek kaşığı karışık biber ve domates salçası1 tatlı kaşığı kırmızı toz biberTuz

    ANALI KIZLIKÖFTE

    (Malatya Yöresi)::::: 6 KİŞİLİK::::::

  • 21

    DOMATESLİPİZZA

    ::::: 6 KİŞİLİK::::::

    Hamur malzemeleri (1 büyük fırın tepsisi ve 1 küçük yuvarlak tepsi pizza için)2 su bardağı sütYarım su bardağı zeytinyağı1 yumurta1.5 tatlı kaşığı instant kuru maya veya dörtte bir paket yaş maya1 yemek kaşığı şeker1 dolu tatlı kaşığı tuz5 veya 5 buçuk su bardağı un (ben 2 su bardağını kepekli un kullandım)

    Üzeri için5-6 adet orta boy domates250 g kaşar peyniri rendesiKuru dereotu (arzuya göre maydanoz, kekik de eklenebilir)Karabiber, isteğe bağlı acı pul biber

    HazırlanışıHamur malzemeleriyle yumuşak bir hamur yoğurun. (Ben yine akşamdan yoğurup dolabın alt kısmına koydum. Sabahleyin dolaptan çıkarır çıkarmaz açıp hazırladım.) Mayalanan hamurdan yeteri kadar alıp, hafif unlayarak merdaneyle açın. Tepsinize yerleştirin. Üzerine rendelenmiş kaşar peynirini serpin. Onun üzerine kuru dereotu, maydanoz veya kekik serpin. Ben bol miktarda acı pul biber de kullandım. En üste dilimlenmiş domatesleri aralıksız dizin. Üzerlerine biraz tuz serpin. Önceden ısıtılmamış 200 derecelik fırında kenar kısımlar kızarana kadar pişirin. Afiyet şifa olsun.

    Malzemeler1 Orta boy kırmızı pancar200 g kadar beyaz lahana7-8 adet acı biber veya salatalık turşusuYarım demet dereotuBir avuç ceviz içiYarım çay bardağı zeytinyağıTuzAyrıca: 1 orta boy kâse, koyu kıvamlı sarımsaklı yoğurt.

    HazırlanışıKırmızı pancarı rendenin iri gözünden rendeleyin. Lahanayı ince ince doğrayın. Zeytinyağını tavaya koyun. Pancar ve lahanayı ekleyin. 10-15 dakika kadar ara sıra karıştırarak pişirin. Hafifçe diri kalırsa daha iyi olur. Tuzu ekleyip karıştırın. Hafif ılıyınca içine küçük doğranmış turşuyu, dereotunu ve ceviz içinin yarısını ekleyip karıştırın. Sarımsaklı yoğurdu üzerine döküp karıştırın. Servis tabağına alıp, üzerini dereotu ve kalan cevizle süsleyin. Afiyet şifa olsun.

    ::::: 6 KİŞİLİK::::::

    KIRMIZI PANCARSALATASI

  • 22

    MalzemelerKişi sayısına göre ekmek dilimi ve aynı sayıda yumurta

    1 yemek kaşığı kadar tereyağı (Yarı yarıya zeytinyağıyla karıştırılabilir)

    İsteğe bağlı çok az kaşar peyniri

    Tuz, karabiber

    HazırlanışıEkmeklerin orta kısmını bir bardakla, kalıpla veya bıçakla keserek çıkarın. Ben bıçakla keserek çıkardım. Tavaya tereyağını koyup eritin. Ortası çıkarılmış ekmekleri tavaya alıp bir yüzünü hafif kızartın. Ekmekleri çevirin. Her dilimin ortasına bir yumurta kırın. Bıçakla doğranmış kaşar peynirini üzerine serpiştirin. Tuz ve karabiberini atıp ocağın altını kısın. 2 dakika sonra bir spatula yardımıyla ekmekleri yavaşça ters çevirin. 2-3 dakika da diğer yüzünü pişirip, servis tabağına alın. Mutlaka sıcakken yenmeli. Soğuyunca aynı lezzeti yakalayamazsınız.Not: Yumurtayı tam pişmiş isterseniz, kısık ateşte 5-6 dakika kadar pişirmelisiniz. Bayat veya taze ekmekle olabilir. Kepekli ekmek veya beyaz ekmek fark etmez.

    YUMURTALIKUŞ

    YUVASI::::: 12 KİŞİLİK::::::

  • 23

    Malzemelerİki buçuk kare paket bitter çikolata (toplam 200 g)100 g tereyağı1 yemek kaşığı kakaoYarım su bardağı toz şeker3 yemek kaşığı süt veya yoğurt suyu2 yumurta2 su bardağından 1 parmak eksik un1 çay bardağı çekilmiş fındık (un gibi olmayacak)1 paket kabartma tozuVanilya1 tutam tuzBulamak için;Pudra şekeri

    HazırlanışıÖnce tereyağı ve çikolatayı benmari usulü eritin. İçine kakaoyu karıştırıp ılımaya bırakın. Yumurta ve şekeri, bir tutam tuzu, rengi açılana kadar çırpın. Sütü ve erimiş çikolatalı karışımı ekleyip tekrar karıştırın. Unu, kabartma tozunu, çekilmiş fındığı ve vanilyayı eleyerek biraz daha çırpıp kabın üzerini streç folyoyla kaplayıp buzdolabına kaldırın. (Ben akşamdan hazırlayıp sabaha kadar beklettim) Sakın akışkan diye un eklemeye kalkmayın. Tereyağı ve çikolata donunca kıvamını alacak… Donmuş hamurdan yemek kaşığıyla parçalar alıp elinizle hızlı bir şekilde yuvarlayın. Bol pudra şekerine bulayıp fırın tepsisine aralıklı olarak dizin. Çikolatalar pişince epeyce yayılıp büyüdüğü için oldukça aralıklı dizmenizi tavsiye ederim. 190 derecelik önceden ısıtılmış fırına tepsiyi sürün. Kabarmaya başlayınca ısıyı 180 dereceye düşürün. Toplam 12-13 dakika kadar sonra fırından alın. Browni tadında kurabiyelerimiz hazır. Afiyet şifa olsun

    BÜZGÜLÜBÖREK::::: 10 KİŞİLİK::::::

    ÇATLAKKURABİYE

    ::::: 8 KİŞİLİK::::::

    Malzemeler6 adet yufka1 su bardağı su (Yufkalar kalınsa 1,5 bardak su ekleyin)1 su bardağından 1 parmak eksik zeytinyağı

    İç malzemesi200 g beyaz peynirYarım demet maydanoz

    Üzeri için:1 yumurta sarısı1 yemek kaşığı zeytinyağı1 yemek kaşığı su

    HazırlanışıSu ve yağı aynı kapta karıştırın. Yufkanın birini serin. Üzerine 4-5 yemek kaşığı kadar karışımdan döküp fırçayla her tarafına yayın. Yufkayı dörde bölün. Her parçanın uç kısmını geniş kısma doğru büzerek toparlayın. İki uçtan birini diğerinin üzerine bindirin. İç malzemesinden biraz ortaya doğru koyup en uç kısmı için üzerine, büzdürülüp toparlanmış kısmı da için üzerine kapatın. Bütün yufkalara aynı işlemi uygulayın. Fırın tepsisine dizin. Üzerine su, yağ ve yumurta sarısı karışımından sürüp 200 derecelik fırında üzeri kızarana kadar pişirin. Afiyet şifa olsun.

  • 24

    KREM KARAMEL::::: 8 KİŞİLİK::::::

    HazırlanışıÖnce karameli hazırlayın. Bunun için şeker, su ve limon suyunu tercihen çelik bir tavaya alıp karıştırın. Kısık ateşte karamelize olana kadar hiç karıştırmadan pişirin. Çok fazla yakmayın şeker acılaşır. Karameli kullanacağınız kâselerin dibine 1 er yemek kaşığı olacak şekilde paylaştırın. Fakat bunu kaşıkla değil, tavayla göz kararı yaparsanız daha iyi olur. Diğer tarafta, 2 bardak sütü kaynama derecesine gelene kadar ısıtın. Yumurta ve şekeri 2-3 dakika kadar mikserle çırpın. Kalan 1 bardak soğu sütü ilave edip karıştırın. Sıcak sütü de azar azar ilave ederek, el çırpıcısıyla hızla karıştırın. (Bu kısımda elektrikli mikser kullanmıyoruz ki fazla köpük olmasın.) Karışıma portakal kabuğu rendesi ve vanilyayı ekleyip karıştırın. Üzerinde fazla köpük varsa kevgirle alıp atın. Yoksa bu köpükler tatlınızın kıvamını etkileyip, sönmesine sebep olabilir. Krem kısmını kâselere paylaştırın. Kâseleri derin bir fırın kabına oturtup, en az kâselerin üçte birine gelecek kadar sıcak su ekleyin. Önceden ısıtılmış 150 derecelik fırına krem karamelleri sürün. Yarım saat bu şekilde pişirip, fırının ısısını 175 dereceye yükseltin. Üzeri kızarana kadar pişirin. Fırından tatlıları alıp oda sıcaklığında ılımaya bırakın. Ilıyan tatlıları buzdolabına kaldırıp en az 12 saat bekletin. 12 saatin sonunda ince uçlu bir bıçakla kâselerin kenarından geçerek, kâseleri servis tabaklarına ters çevirin.NOT: Kâselerin dibinde bir miktar karamel kısmından mutlaka kalıyor.

    Malzemeler:Karamel kısmı için1 su bardağı şeker5 yemek kaşığı su4-5 damla limon suyu

    Krem kısmı için3 su bardağı süt (600 ml.)5 adet orta boy yumurta (65-70 g’lık)1 su bardağından 1 parmak eksik şeker1 tatlı kaşığı vanilya1 portakal kabuğu rendesi (Limon rendesi de olur)

  • 25

  • 26

    DERS NOTLARININ BASKISINI ALINÖğrencilerin yüzde 70’inden fazlası ba-sılı kaynaklardan somut olarak not al-dıklarında daha iyi çalışma sonuçları elde ediyor. Öğrenciler öğretici mater-yallerin içerisine dalarken ya da odak-lanırken yeni yollar bulmaya ihtiyaç du-yuyorlar ve bu odaklanmaya her zaman ekran üzerinden olanak tanınmıyor. Ba-sılı materyaller göze daha hoş görünür-ler. Bu sebeple çalışılacak notların bas-kısını almak uzun süre bilgisayar ekra-

    nına bakmaktan dolayı oluşan göz yor-gunluğunun önüne geçmeye yardım-cı olabilir. Öğrenciler doğrudan bilgisa-yar ekranından okumaya kıyasıyla not-ların basılı kopyalarıyla daha rahat his-sediyorlar.

    Uzmanlar, ödevleri ya da raporları ya-zarken yaptığınız işi geliştirmenin en iyi yolunun her taslak ardından baskı al-mak olduğunu ve kâğıt üzerinde düzelt-me yapmak olduğunu belirtiyor. Böyle-likle yapılan iş de geliştirilebiliyor.

    ÇALIŞMA TEKNİĞİ AÇISINDAN YAŞ GRUPLARINA GÖRE ÖNERİLER7-10 yaşları arasıBu yaş grubundakiler için okula dön-mek ilgi çekici olabileceği gibi can sıkı-cı da olabilir. Arkadaşlıkların ve sosyal becerilerin inşa edilmesi bu yaş için çok önemlidir. Bu yüzden çocuğunuzu tüm yaz dönemi boyunca görmediği arka-daşlarıyla yeniden bağ kurması için za-man ayırmaya teşvik ettiğinizden emin

    TABLETTEN DEĞİL KÂĞITTAN ÇALIŞIN!

    YENİ TABLETLER VE TEKNOLOJİLER ÇOCUKLARA İÇERİKLE ETKİLEŞİM KURMALARI İÇİN İLGİ ÇE-KEN BİR YOL SUNARKEN YAPILAN YENİ BİR ARAŞTIRMA, BASILI NOTLARDAN ÖĞRENMENİN BİLGİ-

    Yİ ANLAMADA ÇOK ETKİLİ BİR SÜREÇ OLABİLECEĞİNİ GÖSTERİYOR. ARAŞTIRMAYA GÖRE ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 70’İNDEN FAZLASI, BASILI KAYNAKLARDAN

    SOMUT OLARAK NOT ALDIKLARINDA DAHA İYİ ÇALIŞMA SONUÇLARI ELDE EDİYOR.UZMANLAR DA ÇOCUKLARIN

    SADECE TABLETTEN ÇALIŞMAMASI, BASILI NOTLA ÇALIŞMASININ DAHA VERİMLİ

    OLDUĞUNU SÖYLÜYOR.

  • 27

    olun. Gelişimin bu evresindeyken ço-cuklar ebeveynlerinden ve öğretmen-lerinin sözlerine olumlu yanıt vermeye eğilimliler. Dolayısıyla onlara bolca ce-saret vermeyi unutmayın.

    • 11-13 yaşları arasıErgenlik çağının başında olanlar yaşıt-ları tarafından nasıl algılandıklarıyla il-gilenirler ve okula dönüş için hazırlanır-larken de en büyük endişelerinden biri yine bu olacaktır. İlerideki yıla hazırla-nırken onları daha büyük bir rol oyna-dıkları konusunda cesaretlendirirken destek vermeyi unutmayın.

    • 14-17 yaşları arasıDaha büyük ergenler sınav kaygıları or-taya çıktıkça ve gelecekteki kariyer se-çimlerini düşünmeye başladıkça okula dönüşü ürkütücü bulabilirler. Ebeveyn olarak kızınızın ya da oğlunuzun nasıl hissettiğini hafife almayın, endişeleri konusunda onlarla konuşun ve önlerin-deki zorlu yıl için hazırlanmalarına yar-dımcı olun.

    ÇOCUKLAR İÇİN ÖNERİLERÖğrenmeyi eğlenceli hale getirinOkul rutinine geri dönmenize yardım-cı olacağı için aklınızı meşgul tutmak önemlidir. Bulmacalar ve zekâ oyunla-rı alışmanızı kolaylaştıracaktır.

    Hobilerinizden geri kalmayınYazın öğrendiğiniz yeni hobilerinizi yeni okul yılında da yapmaya devam edin. İs-ter yeni bir dil öğrenmiş olun, ister yeni bir spor dalına veya aktiviteye başlamış olun ya da yaz aylarında okul dışından yeni arkadaşlar edinmiş olun, size sınıf-ta güven oluşturmanıza yardımcı ola-cak hayati beceriler öğrettiği aşikâr!

    Keyif için okuyunKendinize meydan okumak, akıcı oku-mayı sürdürmek, beyninizi aktif tutmak ve hayal gücünüzü kullanmak için keyif aldığınız ve okul saatleri dışında da oku-mak istediğiniz bir kitaptan şaşmayın.

    Motivasyonunuzu koruyunÖğrencilerin tamamı uzun yaz tatilinin ardından konsantre olamayacakları ko-nusunda endişelenir. Okul hakkında en çok keyif aldığınız şeyleri düşünün ve gelecek yıl başarmak ve öğrenmek iste-diklerinizin bir listesini oluşturup baskı-sını alın. Okula tazelenmiş ve enerjik bir şekilde başlamanıza yardımcı olacaktır.

    Karnenize bir daha bakınHer ne kadar geçmişte kalan bir hatıra gibi gözükse de karnelerinize bakmak, gelecek yıl için hazırlıklı olmanın ve plan yapmanın en iyi yolu. Güçlü olduğunuz yanların yanı sıra Eylül ayında odaklan-mak isteyebileceğiniz herhangi bir ala-nı da hatırlamanıza yardımcı olacaktır.

    EBEVEYNLER İÇİN ÖNERİLERDüzenli OlunDüzenli olmak ve gelecek okul yılı için hazır olmak bazen iç karartıcı olabilir. Kitap ve kırtasiyeden spor ve okul kıya-fetlerine kadar ailenizin sonbahar için ihtiyaç duyduğu tüm eşyaların listesi-nin çıktısını alın. Yılın en başından iyi bir programa sahip olmak gelecek zorluk-lar için iyi hazırlanmış olmanızı sağlar ve çocukların rutine geri dönmesini ko-laylaştırır.

    Anılarınızı kaydedinÇocuklarınızı tüm yaz hatıralarını topla-mak ve okula dönmeden önce tüm de-neyimlerini yansıtmaları için günlük ya da anı defteri tutmaya teşvik edin. Yazı yazmak ve analitik beceriler gibi okul için gerekli olan en önemli becerilerin eğlenceli ve doğal yollarla kullanılması-nı sağlayacaktır.

    Günlük rutin işlerinize geri dönünÖrgütsel beceriler, ekip çalışması ve yansıma gibi çocukların sınıftayken de ihtiyaç duyduğu yetenekleri beslemek için ev aktiviteleri oluşturmaya çalışın. Ergenlik çağının başındakileri okula dö-nüş hazırlığı için sorumluluk alma konu-sunda cesaretlendirin.

    Eğitici oyunlar oynayınZekâ oyunları ve bulmacalardan arit-metik oyunları ve yapbozlara kadar hem eğlenceli ve ilgi çekici hem de bey-ni aktif tutmaya yardımcı olacak eğitici oyunları okul dışında da oynamaları için çocukları teşvik edin.

    Renklendirin!Araştırma, renklerin öğrenmeyi geliştir-diğini gösteriyor. Çocuklar siyah-beyaz düşünmüyorlar. Okul dönemi başladı-ğında, farklı amaçlar için farklı renkli kalemlerle metinlerin altını çizmesi için çocukları teşvik edin ve kalem kutula-rında renkli kalemler bulundurdukları-na emin olun. Notların renkli baskıları-nı almak bilgiyi ezberlemeye yardımcı olmak için daha karmaşık materyalleri daha kolay sindirilebilen parçalara bö-len görsel işaretler sağlayabilir.

    Hazırlayan: Serap Kaya

    ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 70’İNDEN FAZLASI, BASILI KAYNAKLARDAN NOT ALDIKLARINDA DAHA İYİ ÇALIŞMA SONUÇLARI ELDE EDİYOR.

  • 28

    Vücudun dengesinin sağlanmasında aşağıdaki üç sistem rol oynar: İç kulaktaki denge sistemi Görmeyle sağlanan denge Kas-İskelet sistemiyle sağlanan dengeBu üç sistemin ne olduğuna kısaca göz atalım:

    İç kulaktaki denge sistemi İç kulakta bulunan üç adet yarım daire kanalları ve bunların uçlarında bulunan iki küçük torbadan oluşur. Yarım daire kanallarının içinde de bir sıvı bulunur. Başımızın en ufak bir hareketiyle bile bu yarım daire kanalları da hareket eder.

    Hızla giden ve hızla yön değiştiren bir aracın içindeki ters yöne savrulan yol-cu misali bu kanalların içindeki sıvı da tam tersi yönde hareket eder. Burada-ki duyu hücreleri bu hareketle değişen sıvı basıncını algılar ve sinirsel bir uya-rı oluşturur. Bu uyarılar beyne ve beyin-ciğe gider. Buradaki bir takım işlevden sonra da denge sağlanır.

    Görmeyle sağlanan dengeGözden başlayıp beyindeki görme mer-kezine kadar uzanan ve aralardaki bir dizi sinirsel yoldan oluşan, görme yo-luyla dengenin sağlanmasına yardımcı olan sistemdir.

    Kas-iskelet sistemiyle sağlanan dengeKas, eklem ve tendonlarda bulunan özelleşmiş reseptörler ve bu reseptör-lerin oluşturduğu sinirsel uyarıyı merke-zi sinir sistemine ileten sinir yollarından oluşur. Bu reseptörler vücudun uzayda-ki konumunu algılar. Dengenin sağlana-bilmesi için hangi kasın ne kadar kasıl-ması ve hangi eklemin hangi hareketi yapması gerektiğini belirler. Bu üç sistemden herhangi birinin bozul-ması sebebiyle vertigo görülebilir.

    VERTİGOYA EN SIK SEBEP OLAN HASTALIKLARBaş Pozisyonuna Bağlı Vertigo Belli baş pozisyonlarında kendini göste-ren ani baş dönmesi durumudur. Top-lumda yüz binde on yedi oranında gö-rülür. Baş dönmesi çok kısa sürer. Baş dönmesiyle birlikte anormal göz hare-

    VERTİGO, BAŞ DÖNMESİ VE HAREKET DUYGUSUNUN YİTİRİLMESİ AN-LAMINA GELMEKTEDİR. VERTİGO BİR HASTALIK DEĞİL, ALTTA YATAN BİR HASTALIĞIN BELİRTİSİDİR. TOPLUMDA ÇOK SIK GÖRÜLÜR. HAFİF BAŞ DÖNMESİ VE DENGESİZLİK HİSSİNDEN, ÇOK ŞİDDETLİ, HASTAYI YATAKTAN KALKAMAZ HALE GETİREBİLECEK KADAR ÇOK GENİŞ BİR KLİNİK GÖRÜNTÜSÜ OLABİLİR. HASTA SARHOŞLUK HİSSİ DUYABİLİR, SABİT DURAMAMA VE BAYILACAKMIŞ HİSSİNE KAPILABİLİR. BU DUY-GULAR HASTADA ÇARESİZLİĞE, UZUN VADEDE KORKU VE DEPRESYO-NA NEDEN OLUR. VERTİGO ÖNEM VERİLMESİ GEREKEN BİR DURUMDUR. ACİL BİR ŞEKİLDE HEKİME BAŞVURULMASI GEREKİR. BÖYLE BİR DU-RUMDA KULAK-BURUN-BOĞAZ HASTALIKLARI VEYA NÖROLOJİ UZMA-NINA GİDİLMELİDİR.

    Op. Dr. Hakan ÇetinkayaKBB Hastalıkları Uzmanı

    NEDEN BAŞIM DÖNÜYOR?

    VERTİGO BİR HASTALIK DEĞİL, ALTTA YATAN BİR HASTALIĞIN BELİRTİSİDİR.

  • 29

    ketleri görülür. Göz küreleri istemsiz bir şekilde hareket eder. Bu hareket ritmik bir harekettir. İşitme normaldir, çınla-ma ve ek şikâyet bulunmaz. Tedavisin-de yüzde doksanlara varan başarı ora-nına sahip Epley manevrası yapılır. Bu manevra birer hafta arayla uygulanır ve her seans sonrasında hastaya başı-nı 48 saat boyunca öne ve arkaya eğ-mesi kesinlikle yasaklanır. Atakların tekrarlaması halinde bu manevra tek-rar uygulanır. Epley manevrası şu şekil-de yapılır: Hasta baş ve boynu boşluk-ta kalacak şekilde düz bir zemine yatı-rılır. Baş ve boyun uygulayıcı tarafından kontrol edilecek şekilde önce hastalık-tan etkilenmiş tarafa 45 derece çevri-lir. Bu pozisyonda 20 saniye beklenir. Gözdeki anormal hareketler gözlenir. Daha sonra başın 90 derece diğer tara-fa yani sağlam olan tarafa döndürülme-siyle beraber vücudun da o tarafa dön-mesi sağlanır. Hasta bu şekilde 20 sani-ye daha yatar ve en sonunda yavaş ha-reketlerle doğrulur ve oturur.

    İç Kulak Tansiyonu (Menier Hastalığı): Daha önce yukarıda be-lirttiğimiz yarım daire kanallarının için-deki sıvının artışına bağlı iç kulak tan-siyonudur. Nedeni kesin olarak biline-memektedir. Ancak aşırı tuz tüketimi, stres, gebelik ve menopoz gibi çeşitli tetikleyici faktörler saptanmıştır. Her-hangi bir yaşta ortaya çıkabilir. Ancak en sık 40-60 yaş arası kişilerde görü-lür. Hastalık genelde tek kulakta olur. Ancak dört hastadan birinde çift taraf-lı görülür. Sıklıkla kusmanın eşlik ettiği baş dönmeleri ve genellikle baş dönme-sinden önce başlayan kulakta çınlama, kulakta dolgunluk hissi, işitme kaybı bu hastalığının en önemli belirti ve bulgu-larıdır. Tanısı hastanın şikâyetlerine, işitme testi ve denge testleriyle koyu-lur. Bu hastalığın kesin, tam iyileşme sağlayan tedavisi yoktur. Atakları sayı-sını azaltmak veya daha hafif seyretme-sini sağlamak amaçlı tetikleyici faktör-ler ortadan kaldırılabilir. Buna ek olarak ilaç tedavisi ve iyileşmeyen olgularda cerrahi tedavi düşünülebilir.

    Vertigoya sebep olan diğer hastalıklar ise şunlardır; Kalp-damar hastalıkları Santral sinir sistemi hastalıkları

    İç kulaktan başın pozisyonunu beyne ileten sinirin iltihabı Orta kulak ve iç kulak arasındaki anor-mal bağlantılar Orta kulak iltihabı İç kulaktan başın pozisyonunu beyne ileten sinirde tümör Kulağa toksik ilaçlar Yaşlılığa bağlı vertigo Migren ilişkili vertigo Boyun kireçlenmeleri ve boyun fıtığı Psikiyatrik nedenler

    TANISIHasta hekime başvurduğunda, hekim hastadan aldığı bilgiler doğrultusun-da hastayı muayene eder ve bu bilgi-ler ışığında bazı testler yapar. Hekimin hangi testleri yapacağı hastanın yaşı-na, cinsiyetine, vertigonun zamanlama-sına, süresine, tipine ve ek şikâyetlerin, hastalıkların bulunup bulunmaması-na göre değişir. Hekim kulak muaye-nesi ve nörolojik muayene yaparak so-runun kulakta mı yoksa beyinde mi ol-

    duğu ile ilgili fikir edinmeye çalışır. He-kim kulak ile ilgili bir sorun düşünüyor-sa işitme testi ve iç kulakla ilgili denge testi yapar. Eğer nörolojik muayenede bir anormallik saptarsa sinir sisteminde olabilecek bir sorunu düşünür ve EEG, Bilgisayarlı Tomografi veya MR çeki-lir ya da hekim bir kalp-damar proble-mi düşünüyorsa EKG ve Ekokardiyogra-fi yapılır. Tüm bu işlemlere rağmen tanı konulamazsa KBB ve Nöroloji uzmanı dışında hastaya Fiziksel Tıp ve Rehabili-tasyon uzmanına ya da bir Psikiyatri uz-manına başvurması önerilir.

    TEDAVİSİVertigonun tedavisi sebebine yönelik yapılır. Bu tedavi şu şekilde planlanır:1. Tetikleyici faktörlerin ortadan kaldı-rılması (stres, alkol, sigara, kafein, tuz)2. Tetikleyici pozisyondan kaçınılması3. İlaç tedavisi4. Cerrahi tedavi

    HASTA SARHOŞLUK, SABİT DURAMAMA VE BAYILACAKMIŞ HİSSİNE KAPILABİLİR.

  • 30

    Sanatçı Ali Otyam, yeni bir sanat dalı ile çıktı karşımıza. “Çeşm-i Dil” ismini verdiği sanatın temelini, doğadaki ah-şap parçalarının çok az rötuşla çok de-rin anlamlara büründürülmesi oluşturu-yor. “Ben bu ahşaplarda gördüğüm şe-killeri “Rabbim’in eseri” diye algıladım, kabullendim ve o nedenle topladım” di-yor. Otyam, ahşap üzerindeki yazıları ince uçlu divitlerle yazarken hiç zorlan-mıyor. Hatta bazı ağaçlara kâğıttan bile daha kolay yazıldığını söylüyor.

    Otyam’ın yeni oluşturduğu sanat dalına verdiği isim olan ve Osmanlıca’dan gü-nümüze taşınan “Çeşm-i Dil” sözü “Gö-nül Gözü” anlamına geliyor. “Bakmak değil, görmek gerek” fikrini taşıyan sa-natçı, evrende fark edilen ve insanlar-ca tanımlanmış her nesnenin, yaradı-lışından itibaren sebepleri ile varlığını sürdürdüğünü düşünüyor. Bu görüşün-den dolayı, sıradan bulunan birçok nes-nenin gönül gözü ile incelendiğinde, ha-yata farklı anlamlar kazandırabileceği-ni, sanatını aracı kılarak kanıtlamak he-definde.

    Sanatçı, Çeşm-i Dil çalışmalarında yur-dun pek çok yerinden topladığı, sade-ce tabiat şartları ile şekil almış, tamamı doğal ahşap malzemeler kullanıyor. Bu malzemeleri bir araya getirerek tanım-lanan figürler türetiyor, zaman zaman ise tematik yazı, ayet ve öğretiler ekle-yerek derin kompozisyonlar oluşturu-yor. Bu sebeple eser tekrarı olamayan ve gönüle göre hayat bulan sanat da-lında her parça ayrı bir tasarım ve eşsiz olma özelliğine sahip. Sanatçı Ali Otyam ile Çeşm-i Dil üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

    Ailedostu: Sizi biraz yakından tanıya-bilir miyiz? Kimdir Ali Otyam?Ali Otyam: 1966 yılında Marmara Ereğlisi’nde bir yaz çocuğu olarak dün-yaya merhaba demişim. Sonrasında bü-tün tahsil hayatımı İstanbul’da tamam-ladım. Daha 5 yaşındayken bir gün eve annemle geldiğimizde, salonda bir ba-yan oturuyordu. Rahmetli babamın “Bak oğlum seni piyano hocanla tanış-tırayım” demesi, bundan sonraki ha-yatımın müzik ve sanat olacağının ilk habercisi oldu. Babam Nedim Otyam, Türkiye’nin özgün film müziği bestecisi olduğu için zaten doğduğum andan iti-baren hayatımda müzik olmuştu. Ardın-dan konservatuar eğitimi, Şehir Tiyatro-ları Müzisyenliği, tiyatro müzikler, film ve dizi müzikleri derken, başladığım an-dan itibaren müzikle geçen 43 yıl.

    Her zaman kendimi şanslı görmüşüm-dür. Zira herkesin hayata bir hediye ile geldiğini düşünürüm. Başarı ise bu he-diyenin keşfedilip doğru yönlendirilmesi ile gelir. Benim şansım ailemin hediye-mi zamanında ve doğru yönlendirmiş ol-

    Çeşm- i DilAHŞAPLARA YANSIYAN GÖNÜL GÖZÜ:

    KENDİ İÇERİSİNDE BİR FELSEFESİ OLAN

    BİR SANAT DALI. YARADAN’A SEVGİYİ, YARADILANA SAYGIYI

    ÖĞRETİYOR ÇEŞM-İ DİL.

    “Ya Sabır”

  • 31

    ması diye düşünüyorum. Kaldı ki bir in-sanın tüm ailesi sanat camiasının içinde olunca fazla bir şansı da kalmıyor. Es-kiler ne der bilirsiniz “Armut dibine dü-şermiş”.

    A.D.: Ahşap malzemeler ile tanışma-nız nasıl oldu? Ahşapların sanat ese-ri haline gelmesinin hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz? A.O.: 18 yaşında ilk film müziğimi yap-tım, 25 yaşında Türkiye’nin ilk Rock Operasını besteledim ve üç sezon Şehir Tiyatroları’nda sahnelendi. Yaklaşık 80 dizinin 4 binden fazla bölümünün müzi-ğini yaptım. Yurt içi ve yurt dışında pek çok yarışmaya besteci ve aranjör olarak katıldım ve sayısız ödüller aldım. Tiyat-ro müzikleri, çocuk müzikalleri. Bunla-rı neden söylüyorum? Görüyorsunuz ki sadece müziğin üretim kısmında bulun-dum. Yıllarca ürettim. Bir sanatçı belli sınırlar içinde kalmamalıdır. Üretkenli-

    ğin sınırı olmamalıdır. Size verilen hedi-yeyi belli bir yere hapsolmadan hakkını vermelisiniz. Bu arada bir tartışma baş-latmak için söylemiyorum bunları, sade-ce kendi düşüncelerimi dile getiriyorum.

    Ahşap malzemelerle tanışmam da şöy-le oldu. Her sanatçı ruhunu beslemek için gıdaya ihtiyaç duyar. Ben de uzun ve uykusuz geçen günlerin yorgunluğu-

    nu atmak için sahilde dolaşmayı çok se-verim. Doğa ile baş başa kalmak iyi gel-miştir her zaman. Sahil gezilirim esna-sında denizden karaya vurmuş ve dal-gaların kumlara, kayalara sürterek şekil verdiği ahşap parçaları toplardım. Her biri doğa harikası. Gel zaman, git zaman artık evde koyacak yer bulamaz oldum. Yine bir sahil gezisi sırasında yanımda gelen arkadaşlarımdan birinin ‘’Ne o,

    ETRAFIMIZA BAKMAYI DEĞİL, GÖRMEYİ ÖĞRETİYOR. BU SAYEDE KÖTÜLÜKLERDEN UZAK KALARAK İNSAN-I KÂMİL OLMAYA ADIM ATTIRIYOR. YARADILIŞIMIZIN ÖZÜNE İNİYOR ÇEŞM-İ DİL.

    “dahilek yâ resulullâh ”

    “dağ keçisi ”

    “Amme suresi’ nin tamamı”

    Sanatçının 1998 yılında bestelediği ‘yılan hikayesi dizi müziği’nin notaları.

  • 32

    akşam mangal mı yakacaksın’’ demesi içimde bir şeylerin cız etmesine sebep oldu. Zira ben bunları en büyük sanatçı-nın eserleri olarak topluyordum ve ba-karken bile mutlu oluyordum. Ama ne yazık ki, bazı gözler bu güzellikleri man-gallık olarak görebiliyordu. Eve geldim ve hemen ahşaplarımı gözden geçirme-ye başladım. Nasıl olur da bu güzellikle-ri insanlara gösterebilirdim? Nasıl olur da insanlar bunları en büyük sanatçının (Yaradan’ın) eserleri olarak görebilir-

    lerdi? Kimisinin üzerlerine ayetler yaz-dım, kimisini birkaç parçayı bir araya getirerek kompozisyonlar oluşturdum. Arkalarına fon yaptım, çerçeveledim ve önlerine cam koydum. Çünkü en değer-li şeyleri insanlık tarihi boyunca birileri-ne sunarken yastıklar üzerinde sunmu-şuzdur, yumuşak zemin üzerinde taşı-nan şeye değer katar. Yine her birimi-zin evinde mutlaka bir vitrin vardır. En değerli şeylerimizi, en narin eşyalarımı-zı vitrinde saklarız. İşte önüne koyulan

    cam içinde saklanan şeyin aslında çok değerli bir şey olduğu hissini uyandırdı. Peki, bu sanatın adı ne olacaktı? “Ba-kan değil gören göz görür” mantığı ile adını “Çeşm-i Dil” koydum. Yani, “Gönül Gözü”. Ancak gönül gözü ile baktığımız zaman etrafımızdaki güzelliklerin farkı-na varabiliriz. Ve o zaman anlarız ki ya-radılan hiçbir şey nedensiz değil.

    İşte bu yüzden “bunları ben yapıyo-rum” demiyorum. Sadece “ben aracı-yım” diyorum. Zaten Yaradan yarat-mış. Ben sadece insanlara bunların çok değerli şeyler olduğunu anlatmaya ça-lışıyorum. Gönül gözlerini açmalarına yardımcı oluyorum. İşte Çeşm-i Dil’in hikâyesi bu.

    A.D.: Eserlerinizde ahşabın özüne fazla dokunmadan, hareket katan kü-çük rötuşlar yaparken, aynı zaman-da Arapça alfabesini kullanıp çeşit-li ayetler yazıyorsunuz. Bunun nede-ni nedir? A.O.: Çeşm-i Dil yaparken kesinlikle kesme, şekil verme, vernik, koruyucu herhangi bir şey, zımpara, oyma, del-me işlemi uygulamıyorum. Aynı doğa-

    “BUNLARI BEN YAPIYORUM” DEMİYORUM. SADECE “BEN ARACIYIM” DİYORUM.

  • 33

    dan nasıl bulunmuşsa tamamen do-ğal hali ile bırakıyorum. Sadece bir ara-ya getirdiğim parçaları birbirine ekliyo-rum. Sonuçta dediğim gibi ben aracıyım ve tamamen ahşabın özüne sadık kalı-yorum. Üzerine yazdığım ayetler konu-suna gelirsek; Ankara sergisi sırasında çok sevdiğim bir gazeteci arkadaşımın bir yorumu olmuştu. Çok hoşuma git-mişti. Yorum şuydu: “Sevgili Ali Otyam; rabbimin Kuran’daki ayetleri ile doğa-daki ayetlerini bir araya getiren yüreği-ne sağlık”. Evet, gerçekten yapmak is-tediğim de buydu. Ayrıca sadece ayet yazmıyorum. Çıkan kompozisyonu an-lamlandıracak yazıları Osmanlıca yazı-yorum. Yani Arap alfabesini okuyabilen ve Türkçe bilen herkes anlayabiliyor. Ki-mine hiç yazı yazmıyorum, zira bakıldı-ğı anda çok net anlaşılıyor. Bir kısmına özellikle yazmıyorum, bakan kişinin gö-nül gözüne bırakıyorum yorumu.

    A.D.: Neden Arap alfabesi? A.O.: Hat sanatı ile ilk tanışan batılı-lar “Müslümanlar modern sanata son noktayı koymuş” yorumunu yapmış-lar. Gerçekten de çok estetik ve sanat-sal bir yazı türü. Zaten bu yüzden tarihi-

    mizde de ayrı bir yeri vardır. Hat sana-tı hem içeriği hem görselliği açısından çok önemli bir sanat dalıdır. Yanlış an-laşılmasın, kesinlikle hat yazıyorum de-miyorum. Elimden geldiğince güzel yaz-maya çalışıyorum. Hat sanatı dersem bir ömür gerekir öğrenmeye ve hat sa-natı ustalarına böyle bir saygısızlığı asla yapmam. Kaldı ki Çeşm-i Dil çok farklı bir sanat dalı.

    A.D.: Peki, Arapça biliyor musunuz?

    A.O.: Ne yazık ki bilmiyorum. Ayetle-ri bakarak yazıyorum. Tematik olarak yazmak istediğim şeyleri de çok değer verdiğim kişilere danışarak yazıyorum. Ama yaza yaza biraz mantığını çözme-ye başladım. “Ha gayret Ali, az kaldı çö-zeceksin” diyorum kendi kendime.

    A.D.: İlk serginizi İstanbul yerine Ankara’da açtınız. Bunun nedeni ne-dir?A.O.: Çeşm-i Dil yeni bir sanat dalı. Tür-

    “SEVGİLİ ALİ OTYAM; RABBİMİN KURAN’DAKİ AYETLERİ İLE DOĞADAKİ AYETLERİNİ BİR ARAYA GETİREN YÜREĞİNE SAĞLIK”.

  • 34

    kiye ve dünyada örneği yok. Hal böyle olunca tanıtımının Ankara’da daha doğ-ru olacağını düşündüm. Zira İstanbul daha magazin ve ticari kaygı olduğun-da doğru adres olmuştur. Konu yeni bir sanat dalı olunca, bu sanatın duyulma-sı ve desteklenmesi adına Ankara çok daha doğru olur diye düşündüm. Sergi sonrası ne kadar doğru düşündüğümü de anladım. Ama Ankara sergisi sonra-sı değil İstanbul sergisi sonrasında an-ladım. Zira basın danışmanı arkadaşla-rım gazetelere ve televizyonlara haber verdiğinde, (şimdi adını zikretmeyeyim ayıp olmasın), ünlü bir şarkıcının adını söyleyerek ‘’o gelsin sergiye biz de 15 muhabir 8 kamera yollayalım’’ cevabı-

    nı aldılar. Oysa Ankara basını ulusalın-dan, mahallisine yaklaşık 70 haberle du-yurdu sanatseverlere. Galiba ufak bir si-tem ettim ama ne derler ‘’yarası olan gocunur’’. Bu konuda biraz üzgünüm. İşin acı olan kısmı İstanbul’dan hala ses yok ama bakın siz yine Ankara’dan bana ulaştınız. Teşekkür ederim.

    A.D.: Ahşaba yazı yazmak zor olsa gerek… A.O.: Her ahşap farklı kalem ve yazı sti-li kabul ediyor. Zımpara kullanılmadı-ğı için kimi yüzeyler fazla pütürlü olu-yor. İnce uçla yazılamıyor. O zaman fır-ça ile yazmak zorunda kalıyorum. Ama öyle ahşaplar var ki defter kâğıdından

    çok daha kolay yazılıyor. Ben de zaman içerisinde öğrendim hangi ahşaba neyle yazılması gerektiğini. Çok sevdiğim bir-kaç parçayı mundar ettim öğrenene ka-dar ama onlara da eğitim zayiatı diyo-rum.

    A.D.: Böyle bir eseri isteyen bir kişi de yapabilir mi?A.O.: Bu işe başladığımı ve mantığını anlayan bazı arkadaşlarım tatil dönü-sü torbalar dolusu ahşapla döndüler. Ve birçoğu çok işime yaradı. Yani anlaya-cağınız gönül gözünü açan, kompozis-yon yeteneği olan herkes yapabilir. Za-ten en çok istediğim şeylerden biri de bu. Zira Çeşm-i Dil tahta parçasını bul üzerine bir şeyler yaz, çerçeveye koy değil. Kendi içerisinde bir felsefesi olan bir sanat dalı. Yaradan’a sevgiyi, yara-dılana saygıyı öğretiyor Çeşm-i Dil. Et-rafımıza bakmayı değil, görmeyi öğreti-yor. Bu sayede kötülüklerden uzak kala-rak insan-ı kâmil olmaya adım attırıyor. Yaradılışımızın özüne iniyor Çeşm-i Dil. Ne kadar çok insan bu sanat dalı ile ilgi-lenirse o kadar mutlu olurum. Çorbada benim de tuzum olmasından dolayı çok daha huzurlu uyurum. Hatta keşke okul-larda ders olarak gösterilse. Evlatlarımı-zın gelişimine çok faydası olur diye ina-nıyorum. Doğru inanç, doğayı tanıma,

    “aşkın dili kuş dilidir”

  • 35

    hayal güçlerini geliştirme, el becerileri-ni güçlendirme konularında çok fayda-lı bir sanat dalı.

    A.D.: Çevrenizden ve eserlerinizi gör-meye gelenlerden nasıl geri bildirim aldınız? İlk başladığınız zaman ve şimdi çevrenizin de fikirleri değişmiş olmalı.A.O.: Rabbime şükürler olsun ki şu ana kadar olumsuz hiçbir eleştiri gelmedi. Tam aksine gören insanlardan aldığım güçle hedeflerim de büyüdü. Şu anda hayatımın merkezinde Çeşm-i Dil var. İlk başladığımda da olumsuz bir yorum

    almamıştım. Zaten o güçle kendi içe-risinde çok çabuk gelişti bu sanat dalı. Eve gelip başlamamdan sonra üzerin-den yaklaşık bir yıl geçti. Ve şu anda 3’üncü sergi olarak Edirne sergisi var. Onun için hazırlanıyorum. Benim için fikir değişimi konusunda birinci sırada benim bu işe başlamama sebep olan ah-şapları mangallık gören arkadaşım var. Artık onunda evinde bir Çeşm-i Dil’i var. Ve gittiği yerlerden en güzel parçaları o getiriyor. Ne mutlu bana.

    A.D.: Bundan sonra neler yapacaksı-nız? Bir belgesel çalışması olacak sa-

    nırım.A.O.: Evet, şu anda Çeşm-i Dil’in bir bel-geseli yapılıyor. Daha geniş kitlelere ta-nıtabilmek için faydalı olacak diye dü-şünüyorum. Bundan sonra ne yapaca-ğım konusuna gelirsek. Çeşm-i Dil çok kısa süre içinde çok hızlı ilerledi. Demin anlattığım gibi gelen olumlu yaklaşım-lardan kaynaklı olarak hedefte çok bü-yüdü. Bu güne kadar kendi başıma gel-miştim ama şu anda çok büyük bir ekip-le hazırlanacak Cumhuriyet tarihinin en büyük sanat organizasyonu üzerin-de çalışıyoruz. Yaklaşık 50 kişin görev alacağı bir proje bu. Yapımı ve sunu-mu yaklaşık 2 yıl sürecek. Çok büyük bir proje olduğu için kendimizin yapmasına imkân yok. Bu yüzden şu anda sponsor görüşmeleri devam ediyor. Şu ana ka-dar bir hayli yol aldık. Yine hep söyle-diğimi söylemek istiyorum. İleride neler olacağını hep beraber göreceğiz. Rab-bim sonunu hayır etsin.

    A.D.: Ali Bey, umarız hepimiz si-zin vesilenizle baktığımızı gönül gö-zümüzle görebiliriz. Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederiz. A.O.: Ben teşekkür ederim; vakit ayırıp Çeşm-i Dil sanatını anlatma fırsatı ver-diğiniz için.

    Röportaj: Aydoğun Yüce

    “ya hak” (tasavvufta hak yolunda yürüyenlere dervişlere balık denir)

  • 36

    OT

    AN

    TİK

    SO

    KA

    KL

    AR

    A A

    ÇIL

    AN

    RE

    NK

    Lİ Ü

    LK

    E

    F AS FAS DENİLDİĞİNDE HEMEN HEMEN HERKESİN AKLINA HUMPHREY BOGART, INGRİD BERGMAN VE PAUL HENREİD’İN OYNADIĞI MEŞHUR CASABLANCA

    FİLMİ VE EN AZ FİLM KADAR HATIRLANAN

    “PLAY İT AGAİN, SAM” (BİR DAHA ÇAL SAM)

    REPLİĞİ GELİR. NEDENSE AKLIMIZDA CASABLANCA

    BİRAZ MİSTİK, OTANTİK, ORYANTAL VE BÜYÜLÜ BİR İMAJ

    OLUŞTURMUŞTUR YILLAR İÇERİSİNDE.Hazırlayan: Deniz Doğan

  • 37

    Fas’ın Atlas Okyanusu kıyısında kalan Ka-zablanka “Büyük Kazablanka” bölgesi-nin başkenti konumunda. Hollywood’un unutulmaz filmi “Casablanca”daki gö-rüntüler artık yerini çoktan modern bir kente bırakmış. Kazablanka, 1956 yılın-da Fransa’dan bağımsızlığını alan Fas’ın endüstrinin önde gelen şirketlerini ba-rındırıyor. İstatistikler, tarihsel konumu ülkenin endüstri hattının merkezinde ol-duğunu gösteriyor. Kazablanka Limanı, Fas’ın en önemli limanı olmasının yanın-da dünyada da en büyük yapay limanla-rından biri.

    Kentin tarihi dokusu en çok, her ne ka-dar yenilenmiş binaları da barındır-sa Old City “Eski Şehir”de hissediliyor. Kazablanka sakinlerinin sıklıkla ziya-ret ettiği The Corniche Avenue üzerin-de, uzun plajlar, kafeler, oteller ve res-toranlar bulunuyor. Anfa ise 1930’ların mimarisini yansıtan bahçelerin ve çiçek-lendirilmiş geniş caddelerin bulunduğu bölge.

    The Old Medina, sahil kısmını da kap-sayan şehir duvarlarıyla koruma altı-na alınmış. 1755 yılındaki deprem, eski Müslüman yerleşimi yerle bir etmiş. Tangier Caddesi’ndeki üç kilise 1891 yı-lında İspanyol Fransiskanlar tarafından inşa edilmiş.

    Kazablanka eğlence için geniş bir yelpa-ze sunar. Eğlence parkı ve restoranları iyi vakit geçirebileceğiniz yerlerdir. De-niz çok dalgalı olduğu için sörfçüler için ise başlı başına bir nimet!

    Şehirde görülecek en önemli yapı dünyanın en büyük camisi olan Kral Hassan-II Camii. Bu cami, nispeten yeni ve Fas’ın en büyük camisi. Ayrıca bu ca-minin minareleri dünya üzerindeki en yüksek olanlarıymış. Kral Hassan-II Ca-mii ayrıca Müslüman olmayan ziyaretçi-lere de açık ilan ikinci cami olma özel-liğine sahip olmakla birlikte Mekke’den sonra Dünya’nın ikinci büyük camii olma özelliğini taşıyor.

    Uzaktan baktığınızda her ne kadar sı-radan büyük bir cami gibi görünse de, Hassan II’ye doğru attığınız her adımda bu önyargınız dağılıyor. Minarenin ya-nında durup şöyle yukarıya doğru kafa-nızı kaldırdığında ise, bir minareden çok devasa boyutta bir kaleye bakıyormuş-sunuz hissine kapılıyorsunuz.

    Bu görkemli camii, 25 bin kişiye aynı anda ibadet imkânı sağlayabiliyor. Bu

    güzel eseri 2500 işçi ve 10 bin sanatkâr, geceli gündüzlü çalışarak altı sene-de tamamlayabilmiş. Cami, Fas Kralı II. Hasan’ın doğumunun 60’ıncı yılı şerefi-ne yapılmış ve 30 Ağustos 1993 tarihin-de ibadete açılmış.

    Bu güzel sanat eserinin diğer bir teknik özelliği ise, her ne kadar ilk bakışta öyle durmasa da, birçok inanan insanın bir araya geldiği ibadet saatlerinde ve özel-likle de yaz aylarında, içeride daha fe-rah bir ortam sağlama amacıyla yapılan ve otomatik açılıp kapanabilen bir çatı sistemine sahip olması. Caminin üzeri-ne inşa edildiği alan Atlantik Okyanusu kıyısında bulunuyor ve denizin doldurul-ması sonucu elde edilmiş.

    Kral Hassan-II camiine yürüme mesa-fesinde, dar sokakları, ekmekten kuma-şa kadar hemen hemen her şeyi bulabi-leceğiniz köhne dükkânlarında çalışan

    ŞEHİRDE GÖRÜLECEK EN ÖNEMLİ YAPI

    DÜNYANIN EN BÜYÜK CAMİSİ OLAN KRAL

    HASSAN-II CAMİİ.

  • 38

    esnafı-tüccarı ile eski çarşı bulunmakta. Şayet fotoğrafa meraklıysanız eski şe-hir ve çarşı (Medina) bölgesi size olduk-ça cömert davranacaktır. Bu son derece hareketli ve otantik çarşıda gerçekten çok düşük fiyatlara aklınıza gelebilecek her türlü şeyi satın almanız mümkün. Burada dikkat etmeniz gereken nokta pazarlıklarınızda son derece kararlı ol-manız. Genelde istediğiniz şeyi ilk söyle-nilen fiyatın en kötü ihtimalle yarısı fiya-tına satın alabiliyorsunuz.

    Eski pazar yerinden çıkıp kraliyet sara-yının hemen yanında yer alan ve Quar-tier Habous denilen yeni çarşıya geçiyo-ruz. Aslında burası da oldukça tarihi bir bölge… Mistik havası, zengin ürün çeşit-liliği ve etkileyici ambiyansıyla şüphe-siz Kazablanka’nın en güzel yerlerinden. Fas ve Arap kültürünü yansıtan en gü-zel, en egzotik ürünleri buradan satın al-manız mümkün.

    Kazablanka, alışveriş için gezip mağa-zadan mağazaya araştırma yapabilece-ğiniz bir yer değil. Alışveriş ağırlıkla so-kak pazarlarında yapılıyor. Kumaş, giysi özellikle de uzun pelerinler tam bir Fas hatırasıdır. Fas porselenleri, çanak çöm-lek, takı, gümüş objeler, kilim, dokuma halılar, eşarp hediyelikler listesinin ba-şında geliyor. Elişi eşyaların fiyatlarının yüksek olması dışında genel olarak bir ucuzluktan söz etmek mümkün.

    KIZIL ŞEHİR MARAKEŞAtlantik kıyısındaki Kazablanka’dan gü-neyde yer alan Marakeş’e gitmek için şehrin en önemli tren garı olan Casa Vo-yeur ‘un yolunu tutuyor ve yaklaşık üç saat süren bir tren yolculuğunun ardın-dan Marakeş’e varıyoruz. Daha ilk bakış-ta Marakeş’in Kazablanka’dan oldukça farklı bir şehir olduğu söylenebilir. As-lında burası da kafalarındaki Fas’ı yaşa-maya gelen yabancılara aradıklarını su-nan, daha korunmuş, daha mistik ve ke-yifli bir yer.

    Portakal ağaçlarıyla süslü bulvarları, renkli Suk’larıyla (pazar yeri) meşhur olan Marakeş, Fas Sultanlığı’nın ilk baş-kentlerinden bir saltanat şehridir. 1062 yılında kurulmuş. Sahra Çölü’ne açılan kervan yollarının bu kuzey kapısına, bi-

    nalardan yollara, duvarlardan toprağa kadar her yer kızıl olduğundan “Kızıl Şe-hir” deniliyor. Marakeş’te kırmızı olma-yan tek bina, özel izinle yapılmış olan, Royal Theater binası. Atlas Dağları’nın eteğinde verimli bir vahada kurulu olan Marakeş’te, kentin sembolü olan ve 67 metrelik görkemli minaresiyle ziyaretçi-lere göz ve gönül ziyafeti sunan ve adı-nı bir zamanlar etrafındaki kütüphane-lerden alan Kutubiye Camisi’dir. Camii, 800 yıldır dimdik ayakta. Şehri gezme-ye başladığımızda gözümüze ilk çarpan şey Kutubiye Camisi’nin büyük mina-resi. Bu devasa yapı şehrin hemen he-men her yerinden görüldüğü için labi-renti andıran Marakeş sokaklarından kaybolmamak için büyük bir yardım-cı. 12’inci yüzyıldan kalma bu yapı şeh-

    rin en önemli sembolü olarak kabul edili-yor. Caminin etrafında da Kutubiye bah-çeleri yer