15
Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrenci Uygulama Gazetesi Sayı: 35 Ekim - Kasım - Aralık 2013 http://gundem.emu.edu.tr KKTC Avcılık Federasyonu Başkanı Karaderi: “Yaban hayatı yok eden biz değiliz, kaçak avcılar” Aman avcı vurma beni ► Avcılık bir spor mu? Sporda iki taraf da kuralları önceden belirlenmiş bir oyunun içindedir. Oysa avcılıkta taraflardan biri bunun bir oyun olduğunu bilmez ve oyunun sonunda canını yitirir. Avlanılan hayvan ister bakışları ile insanı büyüleyen sevimli bir ceylan olsun, isterse görüntüsü ile korkutan bir timsah ya da denizden çıkarılan bir balık sonuç aynı. İnsanoğlu avlandıkça doğadan bir canlı daha eksiliyor. ► Kıbrıs avcılığın yoğun olarak yapıldığı bir bölge. KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar dâhil değil. Kısaca, durum adada yaşayan tavşanlar, kınalı keklikler ya da saksağanlar için oldukça vahim. Adadaki yaban hayvanı popülasyonunun azalmasında avcılığın rolü nedir? Avcılık ile ilgili yasal düzenlemeler neler? Zihni- mizde bu ve benzeri sorularla, KKTC Avcılık Federasyonu Başkanı Aysın Karaderi’nin kapısını çaldık. Kıbrıs’taki yaban hayatında bir düşüş olduğunu kabul eden Ka- raderi, bunun sorumlusunun kaçak avcılar olduğunu söylüyor. Mustafa Ersin Kılıç’ın röportajı sayfa 10’de 125 yaşındaydı ve dünyanın en yaşlı insanıydı o. Herkesin Mehmet Dede’siydi. Bir şeker firmasının reklam filminde oynayarak Şeker Dede olmuş, sevenleri Guinness Rekorlar Kitabı’na da aday göstermişti onu. Kahramanmaraşlı Mehmet Tatar, yani Şeker Dede Gündem Gazetesi’nin de 33. sayısında yer almış, adeta içini dökmüştü. “Tek isteğim ‘Uzun Oğlan’ı görmek” diyordu. ‘Uzun Oğlan’ ifadesi ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı kastediyordu.Ancak Mehmet Dede’nin ömrü yetmedi ‘Uzun Oğlan’ı görmeye. 18 Ağustos tari- hinde geçirdiği mide kanamasının ardından hayatını kaybetti asırlık dede. Mehmet Dede, 12 çocuğunu, 65 torununu, torunlarının çocuklarını ve torunlarının torunlarını yetim bıraktı. Memleketi Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinde toprağa verildi. Yalnızlıktan şikayetçi olan dedenin cenazesine akrabalarının dışında birçok seveni de katıldı. Narin Demirci Mehmet Dede’yi kaybettik KKTC’de yasa gereği bir avda 5 kanatlı hayvan, bir de tavşan avlanılabiliyor. Dershanelerin kapatılması karaborsayı besleyecek Sayfa 5’te Sayfa 11’da Narin Demirci’nin haberi Aybeniz Küzeci ve Yunus Yamalak’ın haberi Kıbrıs’ta futbol sadece futbol değildir

gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrenci Uygulama Gazetesi Sayı: 35 Ekim - Kasım - Aralık 2013http://gundem.emu.edu.tr

KKTC Avcılık Federasyonu Başkanı Karaderi: “Yaban hayatı yok eden biz değiliz, kaçak avcılar”

Aman avcı vurma beni► Avcılık bir spor mu? Sporda ikitaraf da kuralları öncedenbelirlenmiş bir oyunun içindedir.Oysa avcılıkta taraflardan biribunun bir oyun olduğunu bilmez veoyunun sonunda canını yitirir.Avlanılan hayvan ister bakışları ileinsanı büyüleyen sevimli bir ceylanolsun, isterse görüntüsü ile korkutanbir timsah ya da denizden çıkarılanbir balık sonuç aynı. İnsanoğluavlandıkça doğadan bir canlı dahaeksiliyor.

► Kıbrıs avcılığın yoğun olarakyapıldığı bir bölge. KKTC AvcılıkFederasyonu, 22 bin üyesi ileadadaki en büyük sivil toplumörgütü. Bu rakama federasyona üye

olmayan kaçak avcılar dâhil değil.

Kısaca, durum adada yaşayan

tavşanlar, kınalı keklikler ya da

saksağanlar için oldukça vahim.

► Adadaki yaban hayvanı

popülasyonunun azalmasında

avcılığın rolü nedir? Avcılık ile ilgili

yasal düzenlemeler neler? Zihni-

mizde bu ve benzeri sorularla,

KKTC Avcılık Federasyonu

Başkanı Aysın Karaderi’nin kapısını

çaldık. Kıbrıs’taki yaban hayatında

bir düşüş olduğunu kabul eden Ka-

raderi, bunun sorumlusunun kaçak

avcılar olduğunu söylüyor. Mustafa Ersin Kılıç’ın röportajı sayfa 10’de

125 yaşındaydı ve dünyanın en yaşlıinsanıydı o. Herkesin MehmetDede’siydi. Bir şeker firmasınınreklam filminde oynayarak ŞekerDede olmuş, sevenleri GuinnessRekorlar Kitabı’na da adaygöstermişti onu. KahramanmaraşlıMehmet Tatar, yani Şeker DedeGündem Gazetesi’nin de 33.sayısında yer almış, adeta içinidökmüştü. “Tek isteğim ‘UzunOğlan’ı görmek” diyordu. ‘UzunOğlan’ ifadesi ile TürkiyeCumhuriyeti Başbakanı RecepTayyip Erdoğan’ıkastediyordu.Ancak MehmetDede’nin ömrü yetmedi ‘UzunOğlan’ı görmeye. 18 Ağustos tari-hinde geçirdiği mide kanamasınınardından hayatını kaybetti asırlıkdede. Mehmet Dede, 12 çocuğunu,65 torununu, torunlarınınçocuklarını ve torunlarının

torunlarını yetim bıraktı. MemleketiKahramanmaraş’ın Türkoğluilçesinde toprağa verildi.Yalnızlıktan şikayetçi olan dedenincenazesine akrabalarının dışındabirçok seveni de katıldı.

Narin Demirci

Mehmet Dede’yi kaybettik

KKTC’de yasa gereği bir avda 5 kanatlı hayvan, bir de tavşan avlanılabiliyor.

Dershanelerin kapatılması karaborsayı besleyecek

Sayfa 5’te

Sayfa 11’da

Narin Demirci’nin haberi

Aybeniz Küzeci ve Yunus Yamalak’ın haberi

Kıbrıs’ta futbol sadece futboldeğildir

Page 2: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Avrupa Barış Araştırmaları Derneği’ninDAÜ’de gerçekleştirdiği 8. Barış Konferansınada katılan Ergün Olgun, konferansın en dikkatçeken isimlerinden biri oldu. KKTCCumhurbaşkanlığı Müzakere Süreci DanışmaKurulu Koordinatörü olan Ergün Olgun,Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün en büyük sebep-lerinden birinin, taraflar arasındaki siyasieşitsizlik olduğunu vurguladı. 1998-2005yılları arasında KKTC CumhurbaşkanlığıMüsteşarlığı görevini yürüten Olgun, 2004Birleşmiş Milletler Annan MüzakerelerindeKıbrıs Türk heyeti içerisinde yer aldı. Birdönem Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde demüzakere teknikleri ve stratejik planlama üze-rine dersler veren Olgun ile Kıbrıs sorununukonuştuk.

Kıbrıs sorununun bugün vardığı noktayıdikkate alırsak, sorunu ve müzakeresürecini nasıl yorumlarsınız? Müzakere dediğiniz şey, ortaklıkların doğrukurgulandığı ve tarafların çıkarının eşitgözetildiği zamanlarda, her iki tarafın dayararına olabilecek bir şey. Kıbrıs’ta da böylebir şey yaratmaya çalışıyoruz. Ama her şeydenönce, burada iki tarafın da karşılıklı saygı,ortağının haklarına, çıkarlarına saygı içindeolması gerekir. Kısacası tarafların birbirilerininöz haklarına saygılı olması lazım. İkincisi deböyle bir ortaklığın kurulmasına iki tarafın dagerçek anlamda istekli olması lazım. Böyle birşeyin arayışı içinde olması lazım. Bu sadeceyapmacık bir şey olmamalı. Kıbrıs’ta karşıkarşıya olduğumuz zorluk şu ana kadar busaygıdaki eksiklik. Kıbrıs Türkü ile KıbrısRumu kolektif olarak siyasi manada eşittirler.Bu siyasi eşitliğe saygı göstermek lazım.Taraflardan biri kendine daha fazla avantajsağlamaya çalışırsa ve daha fazla söz sahibi ol-maya çalışırsa o zaman böyle bir ortaklığınyaşama şansı olmuyor.Müzakere süreçlerindekarşılaştığımız zor-luklardan bir tanesibu. Yani siyasi eşitsözde kabulediliyor ama uygu-lamada o siyasieşitliği hayata geçirebile-cek düzenlemelere bir nevikarşı durma var. Kıbrıs mese-lesinde en büyüksıkıntı bu olarak

görülüyor. Ben daha önce söylediğim gibi,2004 yılında Annan Planı’nın müzakeresiniKıbrıs Türk tarafı adına teknik düzeyde koor-dine eden yetkiliydim. Dolayısıyla Kıbrıs Türktarafı adına, o anlaşmanın altında da imzasıolan kişiyim. O süreçte karşılaştığımız zorlukbuydu. Bugün Cumhurbaşkanlığı Danışma Ku-rulu Koordinatörü’yüm. Sürece yine müdahildurumdayım. Bugün de aynı zorlukları görü-yorum. Yani esas sıkıntı aslında bu.

İki devletli bir Kıbrıs mı, tek şemsiyealtında ikili bir yönetim mi?Federal bir devlet içerisinde iki kurucu dev-letin bulunacağı bir çözümden bahsediyoruz.Bu, zaten öngörülen çözüm şeklidir. İçerisindeKıbrıs Türk kurucu devleti ve Kıbrıs Rum ku-rucu devleti olacak. Bu ortak yönetimin mey-dana gelmesi, yani bu federal devletin ortayaçıkışı iki tarafın ortak rızası ile veimzalayacağı bir anlaşmayla yeni bir devletolarak karşımıza çıkacak. Yani bir ortaklıkdevleti oluşmuş olacak. Bu modelde, tabii kiaslında genel olarak tek devletten bahsedi-yoruz. Bir federasyon içerisinde iki tane ku-rucu devlet, onların da kendilerine ait yetkileriolacak. Mesela eğitim, spor, kültür, dil gibi un-surlar kurucu devletlerin uhdesinde, egemenyetkiler olarak kalacak. Federasyona verecek-leri yetkilerde de federasyon görevini yapacak.O yetkileri münhasır yetki olarak federasyonkullanacak. O federasyonda da her iki tarafınortak kararlarıyla hareket edecek birmekanizma olacak.

Ekim-Kasım-Aralık 2013 Gündem

Avrupa Barış Araştırmaları Derneği’nin(EuPRA) düzenlediği “8. Avrupa veKomşularında Pozitif Barış İnşası”konferansı, 7-9 Kasım tarihleri arasındaDAÜ İletişim Fakültesi'nin evsahipliğinde Rauf Raif Denktaş Kültür veKongre Sarayı’nda gerçekleştirildi. 20 farklı ülkeden 40'a yakın araştırmacı veakademisyenin katıldığı konferansın açılışkonuşmasını EuPRA Başkanı Yrd. Doç.Dr. Itır Toksöz yaptı. Yrd. Doç. Dr. Toksözyaptığı açıklamada, gerçekleştirilen barışçalışmalarının önemine değinerek, negatifbarışın ve pozitif barışın günümüzkoşullarındaki işlevine vurgu yaptı.Negatif barışın sadece bir çatışmasızlıkhali olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr.Toksöz, bununla birlikte pozitif barışortamının savaşı sebepleriyle birlikte or-tadan kaldırmayı amaçladığından, pozitifbarışın inşasına olan ihtiyacı dile getirdi.Yrd. Doç. Dr. Itır Toksöz’ün ardındankürsüye çıkan DAÜ İletişim FakültesiDekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan ise, sonzamanlarda barış gazeteciliğine giderekartan bir ilgi olduğunu ve DAÜ İletişimFakültesi’nin de hedeflerini veçalışmalarını bu doğrultuda yürüttüğünükaydetti. DAÜ Rektörü Prof. Dr. Abdullah Y. Öz-toprak ise, farklı ülkelerden birçokakademisyen ve bilim adamını bir arayagetiren böyle bir konferansa ev sahipliğiyapmaktan dolayı memnuniyetini dile ge-tirdi. Kıbrıs adasının da ikiye bölünmüşbir ada olarak barışa en çok ihtiyaç duyu-lan yerlerden biri olduğuna dikkat çekenProf. Dr. Öztoprak, DAÜ’nün bünyesindeöğrenim gören birçok farklı uyruktanöğrencilerin tanışması ve kaynaşmasıamacıyla yapılan aktivitelerin öneminedeğindi. Açılış konuşmasının ardından,konferansın ana konuşmacısı olarakAlmanya'nın Justus Liebig GiessenÜniversitesi’nden Prof. Dr. Hanne Margret Birckenbach "Barış Mantığının

Yeniden Canlandırılması" konulu birsunum gerçekleştirdi.Birckenbachkonuşmasında, “güvenlik” ve “barış”söylemlerini sığınmacılar sorunsalı üze-rinden karşılaştırdı. Prof. Dr. Hanne-Margret Birckenbach ilebirlikte konferansın bir diğer anakonuşmacısı, konferansın ikinci günündekonuşan, Amerika Birleşik Devletleri'n-den emekli tarih profesörü ve UluslararasıOrtadoğu Çalışmaları Konseyi BaşkanıProf. Dr. Norton Mezvinsky idi. “ArapBaharı’nda ne oldu?” isimli konuşmasındaArap Baharı’nın Ortadoğu ülkelerinde negibi değişikliklere sebep olduğunu,demokratikleşme talebiyle yapılan buhamlelerin Ortadoğu ülkelerine negetirdiğini katılımcılarla paylaştı.

Avrupa Barış Araştırmaları DerneğiUluslararası Barış AraştırmalarıDerneği'nin (IPRA) Avrupa bölgesioluşumu olan Avrupa Barış AraştırmalarıDerneği iki yılda bir konferans düzenle-yerek barış çalışmaları alanındaaraştırmacıları buluşturuyor. Derneğinbaşkanlığını İstanbul Doğuş Üniversite-si'nden Yrd. Doç. Dr. Itır Toksöz, genelsekreterliğini de DAÜ İletişim Fakültesi'n-den Yrd. Doç. Dr. Metin Ersoy yürütüyor.Başta Avrupa olmak üzere yüzlerce üyesive takipçisi olan derneğin euprapeace.orgisimli bir de web sayfası bulunuyor.

Yunus Yamalak

Yunus Yamalak

Prof. Dr. Hanne-Margret Birckenbach

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ)Öğrenci Konseyi seçimleri, bu yıl da elek-tronik ortamda yapılan oylamayla, üçaşamada tamamlandı. Fakülte ve yük-sekokullarda 19 Kasım’da yapılan ve saat16.45’e kadar devam eden seçimlerdeöğrenciler bölüm temsilcilerini seçti; takipeden iki gündeyse bölüm temsilcilerifakülte temsilcilerini, fakülte temsilcileride Öğrenci Konseyi başkanını belirlediler. DAÜ Öğrenci Konseyi başkanlığına oyçokluğuyla Mühendislik Fakültesi temsil-cisi İbrahim Öztürk seçildi. Konseyinbaşkan yardımcılığına Hukuk Fakültesi’n-den Çağrı Çetin, genel sekreterliğine Bil-gisayar ve Teknoloji Yüksek Okulu’ndanUfuk Özel, mali işler sorumluluğuna iseİletişim Fakültesi’nden Emine Bayırseçildi. Konsey üyesi diğer fakülte temsil-cileri şunlar: Fadime Müge Zeren (SağlıkBilimleri Fakültesi), Mustafa Kahigan

(Fen ve Edebiyat Fakültesi), GurbanBayramlı (Turizm Fakültesi), Ahmet Elma

(Yabancı Diller Okulu), Kamran Aliyev(İşletme ve Ekonomi Fakültesi), Meriç

Çarpar (Mimarlık Fakültesi), ChineloAdaobi Uddoh (Eczacılık Fakültesi),Hüseyin Şirin (Eğitim Fakültesi), DilaraÖzçelik (Tıp Fakültesi). Konseyin yabancıöğrenci temsilciliğine de MühendislikFakültesi’nden Nemer Abusamha seçildi. DAÜ İletişim Fakültesi’nde bölüm temsil-ciliklerine seçilenler ise şu isimler oldu:Emine Bayır (Gazetecilik), Metehan Dinç(Radyo Televizyon ve Sinema), MehmetTok (Görsel Sanatlar ve Görsel İletişimTasarımı) ve Nice Açıkgöz (Halklaİlişkiler ve Reklamcılık)Seçimlere başvurular 10 Kasım’datamamlandı. Ancak seçim hazırlıklarıdevam ederken, bazı adaylar arasındaoluşan görüş ayrılıkları sebebiyle öncekampüste başlayan, daha sonra da kampüsdışına taşan bir kavga seçimleri gölgedebıraktı. Polisin olaya müdahil olmasıylafarklı bir boyuta taşınan kavga, seçimleröncesinde öğrenciler arasında kısa sürelibir huzursuzluğa sebep oldu.

Yunus Yamalak

İletişim Fakültesi bölüm temsilcileri (soldan sağa): Metehan Dinç, Emine Bayır, Nice Açıkgöz. Mehmet Tok

Bir müzakereciyle Kıbrıs sorununa dair

KKTC Cumhurbaşkanlığı Müzakere Süreci Danışma Kurulu Koordinatörü Ergün Olgun

DAÜ uluslararası barışkonferansına ev sahipliği yaptı

Öğrenci Konseyi seçimleri terletti

Page 3: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) ileAzerbaycan-Kıbrıs Dostluk Derneğitarafından KKTC’de eğitim gören Azer-baycan ve diğer Türk cumhuriyetlerindenöğrencilere yönelik düzenlenen AkademikGençler Forumu’nda konuşan KKTCCumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu,Kıbrıs’ta anlaşma zamanının geldiğinisöyledi.Eroğlu, Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayı’nda düzenlenen forumdayaptığı konuşmasında müzakere sürecinedeğindi. “Sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ninevrim yoluyla federasyona dönüşmesiniöngören bir çözümün Kıbrıs Türk halkı içinkabul edilemez olduğunu” ifade edenCumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs Türk

tarafının; iki toplumlu, iki kesimli, siyasieşitliğe dayalı, federal yapıya sahip yeni birortaklık devleti kurulmasına hazırolduğunu kaydetti.Kurulacak ortaklık devletinin eşit statüdeiki kurucu devletten oluşacağını, BirleşmişMilletler’de tek sandalyesi, uluslararasıalanda tek bir kimliği ve tek birvatandaşlığı bulunacağını kaydedenEroğlu, bunun yanı sıra kurucu devletlerinegemence hareket edebileceklerini ve içvatandaşlık verme hakları bulunacağınıifade etti.Eroğlu şunları kaydetti: “Kıbrıs Türk halkıolarak 1 Mart 1964’te alınan 186 numaralıGüvenlik Konseyi kararından bu yana, yanitam 50 yıldır yaşadığımız sıkıntıların temelnedeni; ortaklaşa kurduğumuz devletteki

haklarımızı Rum tarafının kurulan ortaklıkdevletini silahlı saldırı ile 1963 yılındabozmasına rağmen, halkımızın iradesi ileoluşturduğumuz kendi yönetimlerimize veen sonunda 15 Kasım 1983’te KuzeyKıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne taşımamızakarşın dünyanın bunu kabullenmeyeyanaşmamasıdır”.

“Toprak ve mülkiyet gibi konulardasıkıntı yaşanmasın”Eroğlu, “Varılacak antlaşma AvrupaBirliği’nin birincil hukuku olacak ki, yarıniki bölgelilik, siyasi eşitlik, ekonomikyaşayabilirlik, toprak ve mülkiyet gibikonularda sıkıntı yaşanmasın.Bizim temelgörüşlerimiz bunlar ama Rum tarafı bizianlamıyor, daha doğrusu anlamak is-temiyor, Kıbrıs konusunu kendi istediklerinoktaya gelininceye kadar çözümsüztutmayı yeğliyor. Bu olgu ise Kıbrıs Türkhalkını çözüme karşı soğutuyor; halkımızınuluslararası kuruluşlara olan güveninisarsıyor” dedi.Tüm güçlüklere karşın müzakerelerinbaşlamasını, makul bir süre sonrasonuçlanmasını ve referandumlara götüre-bilecek bir antlaşmanın sağlanmasını zorla-maya devam edeceklerini ifade edenEroğlu, Kıbrıs Türk halkının barışçıolduğunu, Kıbrıs Türk halkının kendi dev-letiyle dünyaya entegre olmak, bölgeyebarışın gelmesine ve barışın hüküm sürme-sine katkı sağlamak istediğini vurguladı.

“Kıbrıs Türk halkı, İslam İşbirliğiTeşkilatı’nın tam üyesi olmalıdır”Konuşmasının sonunda KKTC’ye gelenyabancı öğrencilerden ve öğretimüyelerinden beklentilerini de dile getirenCumhurbaşkanı Eroğlu, “Beklentimiz, bizi

doğru anlamanız ve bize destek olmanızdır.Kıbrıs Türk halkı, İslam İşbirliğiTeşkilatı’nın tam üyesi olmalıdır. Türk dev-letleri bizimle ilişkilerini geliştirmelidir”dedi.

Öztoprak: “DAÜ, ülkeler arasındadostluk köprüsünün kurulmasına katkıyapıyor” DAÜ Rektörü Prof. Dr. AbdullahÖztoprak da forumda yaptığı konuşmada,85 ülkeden 16 bin öğrencinin eğitimgördüğü DAÜ’nün çok dilli, çok kültürlüuluslararası yapısıyla, ülkeler arasındadostluk köprüsü kurulmasına katkıdabulunduğunu belirtti.Akademik Gençler Forumu’nun amacınında değişik ülkelerden gençleri bir araya ge-tirerek kaynaştırmak olduğunu söyleyenÖztoprak, forumun ülkenin tanıtımına dakatkı sağlayacağını ifade etti.

Hasanoğlu: “Gençler olarak savaşındeğil, barışın var olacağı bir dünyadayaşamak istiyoruz”Azerbaycan-Kıbrıs Dostluk DerneğiBaşkanı Orhan Hasanoğlu ise, dernekolarak bir yıldır faaliyet sürdürmekteolduklarını söyleyerek KKTC’deAzerbaycan’ı, Türk cumhuriyetlerinde deKKTC’yi tanıtmayı amaç edindiklerini be-lirtti. Birçok ülkede dış sorunlar ve savaşlaryaşandığını ifade eden Hasanoğlu, gençlerolarak savaşın değil, barışın var olacağı birdünyada yaşamak istediklerini kaydetti.Hasanoğlu, derneğin çalışmalarınakatkılarından ötürü KKTC CumhurbaşkanıDr. Derviş Eroğlu ile DAÜ Rektörü Prof.Dr. Abdullah Öztoprak’a teşekkür etti.

KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu “Kıbrıs Türk halkı barış istiyor” dedi.

Eroğlu DAÜ’de konuştu: “Kıbrıs’taanlaşma zamanı gelmiştir”

Aybeniz Küzeci

Siber: “Üniversitelerin bağımsızlığına dokunmayın”Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)Meclis Başkanı ve eski Başbakan Dr. SibelSiber, Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin(DAÜ) 2013-2014 Akademik Yılı’nınaçılış töreninde siyasilere verdiği mesajladikkat çekti. Siber, bir devlet üniversitesiolan DAÜ’de yaptığı konuşmada,hükümet yetkililerine üniversitelerinbağımsızlıklarına dokunmamalarını istedi.Siber, “Siyasi iktidarın kontrolünde vedemokratik yönetimden uzak bir anlayışlayönetilen üniversiteler güçlenemez. Birdevlet üniversitesi olan DAÜ’de siyasi ik-tidarlardan bağımsız, özerk, demokratik,çağdaş ve bilimsel bir yapıyla daha dagüçlenecektir” dedi.Törene ‘Çevre ve Sağlık’ konulu ilk derssunumunu gerçekleştirmek üzere katılanDr. Sibel Siber, üniversitelerin ülkeler içinönemine değinerek sözlerine başladı. Sonyirmi yıldır ‘yumuşak güç’ kavramınınhayata geçtiğini ifade eden Siber,‘yumuşak güç’ü kültür, sanat, diplomasive eğitim alanındaki başarı olaraktanımladı. Siber, “Üniversitelerimizuluslararası diplomalarıyla dünyanın bize

kapalı olan kapılarından önemli bir kapıyıaçmıştır. Ayrıca üniversitelerimizsayesinde yüzden fazla ülkeden gelenöğrenciyle eğitim adası olma yolundailerlediğimiz aşikârdır” dedi. Güçlü üniversite olma yolunun da özerkyapıdan geçtiğine vurgu yapan Siber, “Bi-limsellik, bağımsızlık bir üniversiteninbaşarısında olmazsa olmazdır” diyekonuştu. Konuşmasında sağlığın fiziksel, ruhsal vesosyal olarak üç boyutuna da değinen Dr.Sibel Siber, özellikle sosyal boyuta vurguyaparak, antidemokratik ülkelerde kişilerinmutlu olamayacağını kaydetti. Bireylerinsağlığında devletin rolünün çok büyükolduğunu belirten Siber, KKTC hükümet-lerini eleştirerek, hiçbirinin çevre sorunlarıhakkında tedbir almadığını söyledi. “Hergün soluduğumuz hava temiz değilse, bizbirey olarak ne kadar uğraşsak dasağlığımızı koruyamayız” diyen Siber,siyasiler olarak kendilerine düşen görev-lerin de olduğunun altını çizerek, en kısasürede gıda güvenliği yasasını meclistengeçirme sözü verdi.

Öztoprak: “DAÜ uluslararası üniversitedüzeyine yükseldi”DAÜ Rektörü Prof. Dr. Abdullah Öztop-rak ise üniversitenin bu yıl 16 binöğrenciyle eğitim-öğretim faaliyetlerinisürdüreceğini söyleyerek, akreditasyonçalışmalarının da hızla devam ettiğini

vurguladı. Birçok bölümün uluslararasıakreditasyona sahip olduğunu ancakhedeflerinin bütün bölümler için buçalışmayı yürütmek olduğu ifade eden Öz-toprak, DAÜ’nün bu özellikleriyleuluslararası üniversite düzeyineyükseldiğinin altını çizdi.

Narin Demirci

KKTC Meclis Başkanı Dr. Sibel Siber, üniversitelerin siyasi iktidarlardan bağımsız olmaları gerektiğini söyledi.

Gündem Ekim-Kasım-Aralık 2013

Page 4: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Aybeniz Küzeci : Demokratik ve Müslümanolan bir ülkede yaşıyoruz. Bu tarz söylem-lerin medya yolu ile kamuoyu önündetartışılması çok yanlış. Kimin kim ile kalmakistediği hukuku, devleti değil, kişiyi veailesini ilgilendirir. Zaten bu konu Allah ilekul arasındadır. Devlet bu konuya karışamaz.Öğrenciler zaten göz önünde. Aileden ayrıyaşıyorlar diye hata yapmaya endeksliymişgibi bakılıyor öğrencilere. Bir de başbakanbunu kamuoyuna söyleyince öğrenciler dahazor günler geçiriyor. Yaşam koşullarıöğrenciler için daha da zorlaşıyor. Örneğinben Kıbrıs’ta okuyorum. Kıbrıs da tabiricaizse kumar ve içki ile ünlü. Şimdi ben deburada okuyorum ve yaşıyorum diye içkiiçip kumar mı oynuyorum?

Ekim-Kasım-Aralık 2013 Gündem

Bir çatı altında “kızlı-erkekli”Fırat N. Güner

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızlı-erkekli kalınan öğrenci evlerinin emniyet güçleritarafından denetlenmesi yolundaki sözleri, kamuoyunda çokça tartışıldı. Özel hayata müdahale olarak değerlendirilenbu konuyu biz de Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerine açtık. İşte onlardan gelen yorumlar...

Erkan Burak Sevinç: Yasaların hükmünüyitirdiği günümüzde, hükümet sözde çözümçabalarıyla aslında gençliği bir bilinmezedoğru sürüklemekte. Bir birey yasalarımızagöre 18 yaşını doldurduktan sonra kendikararlarını verebilmektedir. Anlaşılanhükümet bunu da değiştirme çabalarıiçerisinde. Gündemde birçok tartışmaya yolaçan kızlı erkekli kalınan evler konusu tamanlamıyla bir saçmalık. 18 yaşını dolduranbir birey yasalar çerçevesinde istediği gibihür bir şekilde yaşama hakkına sahiptir.Kararları verenler belki unuttu geçmiştekigençlik yıllarını, fakat günümüz gençlerigayet iyi bilir aslında yasakların cezbediciolduğunu. Kızlı erkekli kalınan her ev fuhuşyuvası değildir. Bunu anlatmak istiyorgençler.

Sultan Emre: Ülkede tartışacak, çözecekbaşka konu kalmadı en sonunda insanlarınçatılarını kiminle ya da kimlerle paylaşacağımı kaldı? Yoksulluk ve açlık sınırından dahaönemli çünkü bu. Bir kadının bir erkekleaynı evde yaşaması o devleti yönetenlerineden ilgilendirir? Özel hayat kavramı tamolarak nedir? Biz mi yanlış biliyoruz bununtanımını? Bu iş onlar için hayat memat mese-lesi haline geldi. Artık kız ve erkeköğrencilerin farklı merdivenleri kullanmaları,yemekhanelere ayrı ayrı gitmesi isteniyor. Ozaman ya erkekleri ya da kadınları başka birgezegene toptan yollasınlar, rahatlasınlar.Çok ütopik. Evet, en az onların kadın veerkek ilişkilerini kafalarında tasvir ettiğikadar.

Ahmetcan Demirci: Bir kızın ve birerkeğin aynı evde oturmasının bilekarışılabilir olması ne hale geldiğimizin birgöstergesidir. Ama buna bakarken arkasındaolan olayları kaçırmamalıyız. Sekiz seneönce ne zaman bir yerde bir ses bombasıpatlasa ertesi gün suçsuz insanlarındavasının sonuçları açıklanıyordu. Haber-lerde üç dakika geçerdi o insanların haber-leri. Açıkçası bugün birileri bizi buaçıklamaları yaparak, belirli görüştekiinsanları kızdırıyor ve arkadan Türkiye’ningeleceği olan bazı ihalelerin davetlilerininiktidar tarafından belirleneceğini görmemiziengelliyor. Bir de kıdem tazminatındadeğişmeler oluyormuş. DİSK 5 bin kişilikprotesto yapmış. Bize ne canım!

Duanın insan psikolojisine etkileriDua etmek pek çok insanınhayatında öenmli bi yer tutuyor.İnsanlar niçin dua ederler? Dua et-menin tedavi edici yönü var mıdır?Geleneksel toplumlarda psikolojiksorunları olanlar psikoloğa gitmek-tense bir din adamına gitmeyi ter-cih ediyorlar. Bunun nedeni nedir?Din adamlarının ve psikologlarınbu sorulara yanıtı tabii farklıolacaktır. Buradan yola çıkarak,biz de duanın insan psikolojisineetkilerini Doğu Akdeniz Üniver-sitesi Psikolojik Danışma Rehber-lik Araştırma Merkezi’nden uzmanpsikolog Uğur Maner ile LalaMustafa Paşa Camii’nin imamıİbrahim Yazıcı’ya sorduk

Psikolojik açıdan duanın insanhayatındaki yerini nasıltanımlamalıyız?Uğur Maner: Bireyden bireyefarklılık gösteren bir şey olduğunudüşünüyorum. Bazı insan içinrahatlatıcı, bazı insan için teselliedici özelliği vardır. Bu birazkültürel, sosyolojik bir şey. Eğerdua etmek çocukluktan itibarenyaşamınızın içinde yer aldıysasizin için yaşamın bir parçasıdır.Dua etmeyen bireyler de vardır.İbrahim Yazıcı: Dua öncelikleyalvarış, yakarış anlamınagelmekte. Kime yalvarış yakarışanlamına? Bizi yaratan Rabbimizekarşı. Ondan niyaz ederiz, ondantalep ederiz. Ondan isteriz.

İnsanlar neden dua eder? Rahat-lamak için mi, korunma duy-gusu için mi, yoksa inandıklarıiçin mi?U.M: Kültürel anlamda neyiiçselleştirdikleri önemli. Belki, oana göre değişen bir acendasıvardır. Herkesin dua edipedemeyeceğini bilemeyiz. Duaşükür için de edilebilir.İ.Y.: Öncelikle inandıkları için duaederler. Kime inandıkları için?Rabbimize inandığımız için. İnsan,inanmadığı bir şeyden isteyemez.

İnanmadığı bir varlıktan taleptebulunamaz. Dolayısıyla, insanlarinandıklarına güvenirler.Güvendikleri için deinandıklarından mutlaka bir çare,bir imdat beklerler. Dolayısıyla,onun akabinde elbette diğerleri deönemlidir. Korunmak için Allah’ayaklaşmak için önemlidir. Amatabii ki inanmak için diyebiliriz.

Dua etmenin insan psikolojisiaçısından tedavi edici bir yönüvar mı? U.M.: İnsanlar, rahatlamak vekorkularını yenmek gibi farklı ne-denlerden dolayı dua edebilir. Dininedenlerden dolayı da duaedilebilir. Bireylerin yaşamtarzlarına göre, hayatlarının içindedua yer alıyorsa insanlara olumlurahatlatıcı etkisi vardır. O bireybunu inanarak yapıyorsa tabii ki.İ.Y.: Dua etmek aslında her derdinen anlamlı noktada ilacı diyebili-riz. İlaç dediğimiz zaman en tesirliilaç olarak duayı söyleyebiliriz.Çünkü dua insanlara, girmişoldukları bunalımlardan,sıkıntılardan kurtulmaları yönündeen azından bir güven duygusuverir. Güven duygusu da insanapozitif enerji sağlar. Ve bu şekildeinsan psikolojik açıdan rahatlar vebir nevi tedavi olmuş olur.

Sürekli başına kötü bir şeygeleceğini düşünen bir kişi sizegelse bir rahatlama aracı olarakdua etmesini söyler misiniz?U.M.: Bu sorunlarla başvuran birdanışanın sıkıntılı olumsuzdüşüncelerini olumlu düşünce vedavranışlara dönüştürmesi için, birpsikolog olarak, bilişsel davranışçıterapi yöntemlerine başvururum.Ama dua bu bireyin yaşamında birrahatlama aracı ise onu da engelle-mem.İ.Y.: Evet, öncelikle tavsiyeedeceğimiz elbette dua. Çünkü,dua insanın içinden geldiği vehissettiği gibi yapılan yalvarış veyakarış anlamına da gelmekte aynızamanda. İnsan rahat düşünebilirserahat hareket edebilir. Özelliklekalbî olarak. Çünkü insanı harekethalinde tutan o motor kalptir.Dolayısıyla dua daha rahatçalışmasını sağlar. Bu açıdan el-bette öneririz. Önerilmesi degerekir.

Geleneksel toplumlarda psikolo-jik sorunu olan insanlar nedenpsikoloğa gitmektense bir dinadamına gitmeyi tercih ediyor-lar?U.M.: Bunun nedeni tamamıylakültürel öğretiler ve gelişmişlikdüzeyiyle ilgilidir. Bilime saygı

duyulan toplumlarda psikiyat-ristlere ve psikologlara gidilmekte-dir. Dünya üzerinde yoksulülkelerde psikoloğa gitmektensebir din adamına gitmeyi tercihediyorlar. Çünkü geçmiştenitibaren uygulanan pratik bu ola-bilir. Ve daha da önemlisi dünyaüzerinde psikolojik hizmet çok daadaletli bir dağılım göstermez.Gelişmiş ülke-lerde psikolojikhizmetlere ulaşmak çok dahakolaydır. İ.Y.: Bunun nedeni insanların, dinimizi özüyle gerçek manasıyla,sarih bir anlamda açık ve netolarak anlayamamış olmasındankaynaklanıyor olabilir. Daha çokdinimizin, Kur’an-ı Kerim’in,gerçek anlamda iyi anlaşılamamışolmasından kaynaklanıyor.

İbrahim Yazıcı

Uğur Maner

Bahadır Konuk

Page 5: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Son yıllarda Türkiye’de gündemisıkça meşgul eden dershanelerinkapatılması ve özel okulaçevrilmesi konusu, öğrenci, veli veeğitimcilerde kafa karışıklığınasebep olmaya devam ediyor. Ders-hanelerde çalışan 100 bine yakınpersonel ve 1,5 milyon öğrenciyibirinci dereceden etkileyecek budurum ise hâlâ belirsizliğini ko-ruyor. Türkiye'de dershanelerinsorun olarak algılanmasına ilişkinolarak Özel Dershaneler BirliğiDerneği (Öz-De-Bir) Yönetim Ku-rulu Başkanı Faruk Köprülü veKahramanmaraş Yargı AkademiEğitim Kurumları Yönetim KuruluBaşkanı Zafer Başa, gazetemizeözel açıklamalarda bulundular.Gündem Gazetesi’ne ayrı ayrıaçıklama yapan Köprülü ve Başaaynı noktalara parmak bastılar.Eğitim sistemindeki temel sorun-lara dikkat çeken Köprülü, ders-hanelerin günah keçisi olarak ilanedilmemesi gerektiğini söylerken,Başa da eğitim sisteminin bir türlüdikiş tutmadığını ve bu çarpıklığınsuçlusunun hep dışarıda aranarakfaturanın dershanelere kesildiğiniifade etti.

Eğitimdeki çarpıklığın faturasıdershanelere kesildiTürkiye’de eğitim sistemindekisorunların üzerine gidilmesiniöneren ve sorunun kökenindedeğişiklik yapılarak çözümsağlanabileceğini söyleyen Öz-De-Bir Yönetim KuruluBaşkanı Faruk Köprülü, eşitliği vekaliteyi artıracak uygulamalarınözel ders-hanelere olan ihtiyacıazaltacağının altını çizdi. Köprülü,“Dershaneler ile ilgili bir

dönüşümün gerçekçi olmadığıkanısındayım. Bu dönem başındaortaöğretime geçiş sistemindeyapılan ciddi değişikliğin ardındandershanelere talebin azalmayıp ak-sine artışa geçmesi çizdiğimizçerçeveye en iyi örnektir”ifadeleriyle eğitim sisteminieleştirirken,Kahramanmaraş YargıAkademi Eğitim Kurumları Yöne-tim Kurulu Başkanı Zafer Başa da,eğitim sistemindeki çalkantılıgidişata dikkat çekti. Göreve gelenher yeni milli eğitim bakanının sis-temle oynadığına vurgu yapanBaşa, bu durumun eğitimi ciddisarsıntıya uğrattığını belirtti. Başa,“Aynı hükümetin bakanlarındanbiri geliyor OKS’yi kaldırıpkademeli SBS’yi getiriyor. Obakanın yerine göreve gelen yenibakan ise kademeli SBS’yi kaldırıptek SBS sistemine geçiyor. Birbaşka bakan, SBS’yi kaldırıpMYS’yi getiriyor. Eğitimdekiçarpıklığın faturası dershanecilerekesildi maalesef. Aslında eğitimiçin bir şeyler yapılmaya çalışılıyorama bu deneme yanılma yöntemimilyonlarca öğrencinin hayatıylaoynanarak yapılıyor. Hükümet,dershaneler konusunda kendisiniifade edemiyor. Her gelen bakanülkenin tüm eğitim sistemidüzelsin istiyor. Bunu sağlıkbakanı yapabilir ama eğitim bakanıyapmamalı. Eğitim bakanınınhedefinde birinci sınıf öğrencileriolmalı ve her şeyi onun üzerineinşa etmeli. Birinci sınıftan, on ikinci sınıfa kadar proje yapılırsa12 yıl sonra projenin eğitimekatkısı olup olmadığı ortaya çıkarve eğitimimizin gerçekten bir sis-temi olur” dedi. Köprülü de aynınoktada birleşerek durumu yap-bozoyununa benzetti ve “Eğitim yap-bozla düzenlenemeyecek kadarhassas ve önemli bir alandır”ifadesini kullandı.

Dershaneler kapatılırsa eğitimmerdiven altına kayar Dershane fiyatları konusuna dadeğinen Yargı Akademi EğitimKurumları Yönetim KuruluBaşkanı Zafer Başa, bu kurumlarınaile bütçesine uygun olduğunu,kapatıldığında özel ders furyasınınartacağını ve bu durumdankaraborsanın besleneceğinisavundu. Giderek kontrolsüz gücünartacağı ve eğitimin merdivenaltına itileceği konusundakiendişelerini dile getiren Başa,“Dershanelerde yaklaşık 20’şerkişilik sınıflarda grup olarak dersyapılır. Her öğrenci için bir derssaati ücreti ise ortalama 5 lira üze-rinden hesaplanmaktadır. Yaniöğrenci ve velinin bütçesine uygunşekilde ücretlendirilmektedir. Oysaözel bir dersin saatlik ücreti

yaklaşık 50 liradır. Bu durumdaözel dersi maddi olanakları yerindeolan öğrenciler alabilmektedir.Özel ders hizmeti alımında devle-timizin malî açıdan kontrolü ders-hanelere göre oldukça güçtür.Dolayısıyla arzı yasaklamak yerinearzı azaltacak yöntemlergeliştirmeliyiz” diye konuştu.Başa’nın sözlerini onaylar nitelikteaçıklama yapan Öz-De-Bir Yöne-tim Kurulu Başkanı Faruk Köprülüise “Yapılan yasal düzenlemeler iledershanelerin ve dershanelereduyulan ihtiyacın yok sayılması,‘merdiven altı’ diye tabir ettiğimizkaçak ve kayıt dışı dershaneciliğinönünü açacaktır. Ülkemizin enciddi ekonomik sorunlarındanbirinin kayıt dışı ekonomi olduğudüşünüldüğünde dershanecilik gibibüyük bir sektörün yasal alandışına itilmesi Türkiye ekonomi-sine ciddi zararlar verecektir.Ayrıca hiçbir aile bireyselözgürlüğü olan ek destek eğitimini,kaçak faaliyet yapan yerlerdenüstelik daha pahalıya almakzorunda bırakılmamalıdır. Ders-hanelerin yokluğunda dar ve ortagelirli vatandaşlarımızınçocuklarını iyi bir okulayerleştirmek için özel dersaldırmak zorunda kalacakları vebunun onlara daha pahalıya malolacağı açıktır. Dershanelerinyokluğunda kaçak kurumlar veyabürolar yaygınlaşacak; maliyetleryükselecek, hizmet daha pahalıolacak; vergi vermeyen, denetim-den uzak bu tür ‘eğitim faaliyet-leri’yle ortaya daha fazla problemçıkacaktır. Dershanelerin fırsateşitliğini bozduğu iddiasıyla sistemdışında tutulması, fırsateşitsizliğini ortadan kaldırmaz.Üstelik fırsat eşitsizliği makasınındaha da açılmasına neden olur.Çünkü ekonomik imkânı olanlarözel ders ve ek destek alarakdiğerlerinin önüne geçecektir” diyekonuştu.

Dershaneler özel okul olabilirmi?Bütün bu tartışmalar çerçevesindedershanelerin özel okula dönüşüpdönüşmemesi konusuna da açıklıkgetiren Faruk Köprülü ve ZaferBaşa, bu durumun mümkünolamayacağı noktasında birleştiler.Dershanelerin ve özel okullarınişlev farkına değinen Köprülü,“Dershaneler öğrencileri, bir üstokulun veya yükseköğretime girişsınavlarına hazırlamak, istedikleriderslerde yetiştirmek ve onlarınbilgi düzeylerini yükseltmekamacıyla faaliyet gösteren özelöğretim kurumları olaraktanımlanmıştır” sözleriyle buayrımı dile getirdi. Dershaneleri azsermayeyle kurulmuş, yoğun

emekle çalışan, kârlılığı oldukçadüşük küçük işletmeler olarakniteleyen Faruk Köprülü, “Bukurumların okul gibi çok dahabüyük sermaye isteyen yatırımlarıyapması zor, hatta mümkündeğildir. Zaten süreç içinde bu ser-maye birikimine ulaşanlar okulaçmaktadırlar” diyerek, ders-hanelere yönelik bu durumu“Dünyada dershaneciliğinyasaklandığı ülke yoktur” söz-leriyle eleştirdi. Zafer Başa isedershaneleri özel okula çevirebil-menin şartlarını açıklayarak çoğudershanenin bu şartlarısağlamadığını ifade etti. MilliEğitim Bakanlığı’nın bu konudadershane yöneticilerine herhangibir adım atmadığını da sözlerineekleyen Başa, “Milli EğitimBakanlığı’nın yaptığı bir çalışmadadershanecilere ‘Özel okuladönüşmek istiyor musunuz?’şeklinde bir soru yöneltti ve bunagöre Türkiye’deki 3.808 dersha-nenin yüzde 55’i ‘özel okul olmakistiyorum’ şeklinde yanıt vermiştir.Ancak 3.808 dershaneden sadeceyüzde 20’si özel okul olabilecekfiziki konuma sahip olduğu yapılanincelemeler neticesindebelirlenmiştir. Bakanlığımızın şuana kadar resmi olarak özel okuladönüşme konusunda attığı tek adımbiz yöneticilere yönelttiği ‘Özelokula dönüşmek istiyor musunuz?’sorusundan ibarettir. Ülkemizdebulunan 3.808 dershanenin tah-minim yüzde 80’inin hizmetverdiği binanın mülkiyeti kendisineait değildir ve kira ödemekleyükümlüdür. Kira ödeyen dershanesahiplerinin maddi olanakları

yerinde olsa hizmet verdikleribinanın mülkiyetini alırlardı. Ya dakendilerine özel binalar yaparlardı.Hizmet verdiği binanın mülkiyetidahi kendisine ait olmayan, kiraödeyen dershane sahipleri nasılbahçeli okul açabilecekler? Şu anakadar dershanelerin kapatılıp, özelokula dönmesi konusunda arsa tah-sisi teşviki verilmedi. Bu konudaherhangi bir teşvik amaçlı maddiolanak sağlanmadı” diye konuştu.

İşsizlik artacakDershanelerin kapatılması duru-munda Türkiye’de meydanagelebilecek işsizlik sorunlarınadeğinen Köprülü ve Başa, olayıfarklı bakış açılarıyladeğerlendirdi. Zafer Başa, for-masyon eğitimi almamış fen ede-biyat mezunlarının dershanelerdeçalışabildiklerine dikkat çekerken,Faruk Köprülü konuyu diğer işsahaları açısından değerlendirdi.Başa, “Dershanelerin özel okuladönüşmesi durumunda yürürlükteolan mevcut 5580 sayılı özeleğitim kanununa göre şu andaçalışmakta olan dershaneöğretmenlerinin yüzde 80’i işsizkalacaktır. Öncelikle bu sorunlaraçözüm bulunması gerektiğinidüşünüyorum” diye konuşurken,Köprülü ise dershaneciliği matbaave yayın sektörünün motor gücüolarak tanımlayarak, “Ders-hanelerin yapılan düzenlemeler ileyok sayılmasının, gerek matbaagerekse yayın sektörlerinde çalışanbinlerce kişiyi, matbaacı,kırtasiyeci, yayıncı ve yazarıetkileyeceği de ayrı bir gerçektir”dedi.

Gündem Ekim-Kasım-Aralık 2013

Dershanelerin kapatılmasıkaraborsayı besleyecekNarin Demirci

Özel Dersaneler Birliği Başkanı Faruk Köprülü

Kahramanmaraş Yargı Akademi EğitimKurumları Yönetim Kurulu Başkanı

Page 6: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Ekim-Kasım-Aralık 2013 Gündem

TRT ve Anadolu Ajansı’nın temsilcileriningözünden Kıbrıs Türk medyasıKuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti’nde (KKTC)görev yapan çok sayıdakiyabancı muhabirin arasındaTürkiye’nin devlete ait ikimedya kuruluşunun, AnadoluAjansı (AA) ile Türkiye Radyove Televizyon Kurumu’nun(TRT) temsilcileri de bu-lunuyor. AA, 1975 yılından buyana adanın gündeminiLefkoşa’daki temsilciliğiaracılığıyla izliyor; TRT’nintemsilciliği ise 1985 yılındaaçılmış. AA’nın Lefkoşa temsilcisiMurat Demirci yaklaşık biryıldır KKTC’de. Daha önce diplo-masi muhabiri olarak görevyapan Demirci, Kıbrıs’tagöreve başlamadan önceAA’nın Haber Akademisi’ndeözel bir eğitimden geçmiş.Anadolu Ajansı’nın, yurtdışınagöndereceği muhabirleri, genişkapsamlı bir eğitime tâbituttuğunu anlatıyor. Bu eğitim,sadece haber yazımı gibimeslekî bilgileri değil; arabakullanımından savaş çıkmasıdurumunda muhabirin neyapması gerektiğine kadarfarklı konu başlıklarını içeriyor. TRT’nin Kıbrıs temsilciliğiniyürüten Adil Saçan ise dörtaydır adada görev yapıyor.Saçan’ın adaya gönder-ilmesinde ise eşinin KKTCvatandaşı olması etken olmuş.Saçan’ın eş durumundan dolayıKKTC vatandaşlığı da bu-lunuyor. Türkiye’nin bu iki önemlimedya kuruluşunun adadakitemsilcileri ile Kıbrıs Türkmedyasını değerlendirdik.

Uzun yıllar Türkiye’deçalıştıktan sonra

kurumlarınızın KKTC tem-silcisi olarak burada görevyapıyorsunuz. Buradakimedyayı nasıldeğerlendiriyorsunuz?Murat Demirci: Burada içekapanık bir medya var.Türkiye’de yapılan haberler bu-rada pek ses getirmiyor. İçsiyasete ve iç çekişmelereyönelik haberleri ağırlıklıolarak yapıyorlar. Adil Saçan: Burada dışaaçılamamadan kaynaklanan biriçe dönük medya var. Küçük biradada sıkışıp kalmış bir siyasetvar. Örneğin ben son seçim-lerde burada görevdeydim veseçimlerde daha fazla politizeolmuş bir medyanın varolduğunu gördüm. Türkiye’dede zaman zaman politikgörüşünü düşüncelerini bildirenköşe yazarları var ama buradadaha çok var. Bir de buradaeleştiri kültürü çok yaygın,Türkiye ile karşılaştırdığımdaorada da var elbette ama dahamarjinal grup ve gazetelerdevar. Hatta burada bazı haberleriokuduğumda Allah Allah biledediğim oldu.

Sizler daha çok sahada görevyapıyorsunuz. Sahadakigörev yapan insanların sizekarşı bakış açısı ve tavrınasıl?Adil Saçan: 4 aydır buradagörev yapıyorum ve hiç sorunyaşamadım diyebilirim amatabii ki herkesle öyle içli dışlıda olamadık. Ama şunu da vur-gulamak istiyorum ki buradadevlet kurumları medyayagereken önemi vermiyor vegerektiği konumda görmüyor.Murat Demirci: Kişisel olaraksorunlarla karşılaşmadık fakatburanın siyasi konumundankaynaklanan sorunları da

görmezden gelemeyiz. ÖrneğinTRT ile AA’nın yaşadığı birproblemden bahsedeyim. BeşirAtalay’ın bir ziyaretinde bizmikrofonlarımızı ayaklıkları ilebirlikte masaya koyduk. Döne-min başbakanının basındanışmanı KKTC medyasınınmikrofon ayaklıklarınınolmadığını ve bizim dealmamızı istedi. Bizler debunun normalinin böyle olmasıgerektiğini anlattık. Fakat çoksert bir üslup ile terslendik.Ama bu sorunlar aşılmayacakşeyler değil.

Devlet yayın organlarınıntemsilcilerisiniz. Özel sektör-den farklılıklarınız nelerdir?Adil Saçan: İnsanlarlagörüşmek istediğinizde veyaröportaj yapmak istediğinizdedevlet kurumunun temsilcisiolmanız ve ciddiyetli olmanızinsanların size olan güveniniartırıyor. Biliyorlar ki “off therecord” konuşulan hiçbir şeyyazılmayacak. Zaten biz dekurumlarımızın temsilcisiolarak o güveni ve ciddiyetiveriyoruz insanlara vesorumluluklarımızın bilin-cindeyiz. Zaten bizler burada daha yapıcıhaberler yapmak içinuğraşıyoruz. Kuzey Kıbrıs halkıile Türkiye halkını daha çokkaynaştırmak ve daha çokbirleştirmek için haberleryapıyoruz. Bazı kırıcı şeyleroluyor burada ama biz bunlarıTürkiye’ye yansıtmıyoruz. Eğerbiz bunları yansıtırsak yanlışanlaşılır. Mesela ben burayagelmeden önce genelmüdürümüz beni bizzat yanınaçağırdı ve buradan yapıcıhaberler beklediğini söyledi.Murat Demirci: Kurumungetirdiği sorumluluklar bizde

de var tabii ki, biz de busorumluluğun bilincinde haberyapıyoruz. Bir haberin seskaydının, görüntü kaydınınolmasına özen gösteriyoruz.Kaynaktan aldığımız bilgileribir iki kişiye onaylatıp öyle haber yapıyoruz.

Peki gazeteci gözüylebaktığınızda KKTC halkınınTürkiye’ye bakış açısı nedir?Burada çok söylenen bir sözvar: “Evine Dön Ayşe”. Busözü siz nasıldeğerlendiriyorsunuz?Adil Saçan: Dediğim gibi ben4 aydır buradayım. Benim bu-rada gördüğüm ise Türkiye’dede olduğu gibi KKTC’de demarjinal kesimler var. Haliylemarjinal kesimlerin de marjinalistekleri var. Tabii bunlar bazenTürkiye açısından kırıcı oluyor.Aslında ben burada Türkiye’yeyönelik bir tavır olduğunudüşünmüyorum. Ama geçmiştehem Türkiye’de hem de buradayapılan eylemler açıklamalariki halk için de kırıcı olmuş.Fakat iki kesim de kardeş veakraba topluluklarıdır. Bu yüz-den nasıl arkadaşına akrabanayakınırsın, buradakiler de öyleTürkiye’ye yakınıyorlar. O yüz-den temelde yatan bir sıkıntıyok gibi geliyor bana. Sadecemarjinal kesimlerin sesi çıkıyor.Murat Demirci: 300 bin nü-fusu olan bir ülke burası vebirçok azınlık gruplar varülkenin içerisinde. Buradapropaganda yapan belli birkesim var ve o kesim belli birkısmı da etkiliyor. Bunlar birşekilde insanların Türkiye’yekarşı bir tavır almalarınısağlıyorlar. Bu tabii ki deKKTC halkının tamamını kap-sayan bir durum değil.

Medya konusunda Türkiyeçok profesyonel, oysa buradaaz sayıda kişiyle işleryürütülmeye çalışıyor. Sizbunu nasıldeğerlendiriyorsunuz? Bukoşullarda çalışabilir misiniz?Adil Saçan: ŞimdiTürkiye’deki imkânlar ile bu-radaki imkânları karşılaştırmakçok zor. Çünkü bu işler birazmaddiyata dayanıyor. EğerTürkiye’deki imkânlar buradaolsaydı, eminim burası damedya konusunda çok profes-yonel olurdu. Bu şartlarda bu-ralarda çalışmak çok zor amamecbur kalırsam da çalışırım,koşullar çok ağır amaalışılmayacak gibi değil. ZatenTRT ile BRT arasında yapılanbir anlaşma ile TRT, BRT için KKTC’de büyük bir stüdyoaçıyor. Stüdyo son teknolojiyledonatılmış 6 kameralı ve 300m2 alana yapılacak. Belki buadım adanın sektördeprofesyonelleşmesi için birvesile olur.Murat Demirci: AslındaTürkiye ile KKTC’yikarşılaştırmak çok zor. Türkiye70 milyon burası 300 bin nü-fusa sahip bir ülke. Bazen bende düşünüyorum buradakimedyayı, fakat çok da küçüm-senecek bir medya yok aslında

burada. 300 bin nüfusa yayınyapan 13 yerel gazete, 7-8 tanetelevizyon kanalı ve birçokradyo mevcut. Bu açıdanbaktığınız zaman aslındaülkenin medya açısındangelişmiş olduğunu görüyor-sunuz. Türkiye olarakbaktığınızda gelişmemiş ola-bilir çünkü Türkiye 70 milyonahitap ediyor, fakat burası içinbu başarı bence gayet iyidir.

Aybeniz Küzeci

AA’nın Kıbrıs Temsilcisi Murat Demirci

TRT Kıbrıs Temsilcisi Adil Saçan

AA ve TRT’nin Kıbrıs temsilcileri Demirci ve Saçan, KKTC’de medyanın içe kapanık bir yapısı olduğu konusunda hemfikirler.

Page 7: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Gündem Ekim-Kasım-Aralık 2013

“Tiyatro benim yaşam biçimim” diyor vetiyatroyla bütünleştiğini söylüyor. Hatta o,rüyalarına giren karakterleri, oyunlarındaişleyip yeni karakterler oluşturuyor.Rüyasında bile oyunlarına devam ediyor,asla kopamıyor. Farklı bir tarzla, farklı birüslupla yaklaşıyor öğrencilerine de. Kimi-leri çekiliyor onun dersinden, kimileri isemisafir öğrenci olarak dahi katılıyor. Dersmetodları konuşuluyor kulaktan kulağa. Dersleri, kişiliği, duruşu Doğu AkdenizÜniversitesi’nde (DAÜ) oldukça meşhurolan bir eğitimci o. İlke Susuzlu, ülkesiKıbrıs’ta Mağusa Sanat Tiyatrosu’nukurdu ve devlet bünyesinde çalışmalarınıdevam ettirirken muhalif düşüncelerindendolayı kendi ifadesiyle “kapının önünekoyuldu”. Ama ideallerinden aslavazgeçmedi. Mağusa Sanat Tiyatrosu’nuözel tiyatro olarak 4 yıldır devam ettiriyor. Bu yıl DAÜ’de Eğitim Fakültesi’nde ‘Ti-yatro ve Drama Uygulamaları’, İletişimFakültesi’nde ‘Kamera Önü Oyunculuğu’ve Hukuk Fakültesi’nde ‘Hukuk veYaratıcı Drama’ derslerini veriyor. Ezberisevmiyor ve karşı çıkıyor. Ona göre etkinkatılımlı, öğrencilerin kendilerini içindebulabileceği bir ders daha verimli. Tek birsınavla başarının ölçülmesini yanlış bu-luyor ve “Sürekli uygulamalı dersyapıyorum. Çünkü öğrencinin gerçekperformansı o zaman ortaya çıkıyor. Çokiyi öğrenciler sınav heyecanıyla düşükpuan alabiliyor. Bunu onaylamıyorum veöyle yapmıyorum” diyor.

İletişim Fakültesi’nde dersimiz popülerhale geldi Farklı tarzından dolayı bazı öğrencilerindersten çekilişini tebessümle karşılıyorSusuzlu. “Eğitim Fakültesi’nde bazı

öğrencilerin dersten çekildiği doğrudur”diyor ve ekliyor: “Hukuk Fakültesi’ndebaşladığımız öğrenci sayımızla devamediyoruz. İletişim Fakültesi’ndeysepopüler bir ders haline geldi ve öğrencisayımız artış gösterdi.” Susuzlu, EğitimFakültesi’nde derstetn çekilen öğrencilerleilgili olarak, “Çekilen öğrencilerim‘Hocamız bize çok fazla. Öğretmenmasasına çıkarttığı zaman rezil olmaktankorkuyoruz ve o yüzden çekiliyoruz’demişler. Bu düşünceleri beni bir yandanmutlu etti ama çok üzüldüm. Biz öğretmenyetiştirmeye, onlara bir şeyler katmayaçalışıyoruz. Onlar derse daha sıkısarılmalıydı. Çünkü günün birindeöğretmen masasına oturacaklar. O zamanne olacak? Öğretmenlikten mi çekilecek-ler?” diyerek, öğrencilerine hayatta pes et-memeleri konusunda uyarılarda bulunuyor.

Derslerin tiyatroyla ilgisiDerslerin içerikleri hakkında bilgiler deveriyor İlke Susuzlu. Kamera ÖnüOyunculuğu dersinde, oyunculukla alakalıteknik bilgiler verdiğini; kamera önündegözlerin, beden dilinin, yüz kaslarınınnasıl kullanılması gerektiğini öğrettiğinibelirtiyor. Derslerinde beyaz perde yanisinema ile tiyatronun farklarının daişlendiğini söylerken, “Sinema, kameraönünde tek bir kişiye oynanır vedondurulmuş bir sanattır. En iyiyi bulanakadar uğraşırsınız. Ama tiyatroda olmadıbaştan yoktur. Hata yapılsa da devamedilir. Çok canlıdır. Seyirciylekarşılıklıdır” diyor. Tiyatro ve DramaUygulamaları dersinde ise tiyatronun ilkçağdan günümüze kadar uzanışınınanlatılmasının yanı sıra öğretmenadaylarına öğrencileri karşısında rol yapa-bilme sanatının öğretildiğinin altınıçiziyor. Susuzlu, öğretmenliği tiyatroylabağdaştırırken, “İleride mesleklerini icraederken müsamere ve piyes çalışmalarındabunu nasıl kullanacaklarını anlatıyorum.Yaptırdığım performanslarla da meslekhayatlarına atılmadan sınıf önündeöğrencilerine nasıl rol yapacaklarınıöğreniyorlar. Çünkü öğrencilerinkarşısında 40 dakikalık rol yapacaklar.Tıpkı bir tiyatro oyuncusu gibi. Başlıbaşına ilintili aslında” diyor. Hukuk veYaratıcı Drama dersini ise diğerlerindenayırarak tiyatro değil, disiplin olduğunadikkat çekiyor. Susuzlu, yaratıcı dramayışöyle anlatıyor, “Hukuk öğrencileri mezunolduktan sonra duruşma salonlarında bilgi-

lerini, vücut dillerini, seslerini kulla-narak karşıdaki insanı nasıl

etkileyebilirler bunlarınmetodları öğretiliyor. Yaratıcıdrama tiyatro değildir.Kişinin bir grupla nasılbaşarılı işler yapacağınıöğreten disiplindir.”

Değişerek devametmek, devam

ederek değişmekgerekDers işlemetarzının farklıolduğunu veöğrencilerinin ilkolarakyadırgadıklarınıkabul ediyor İlke

Susuzlu. Başlangıçta

çok fazla beyin fırtınası yaptırıpöğrencileri yorduğunu söylüyor. “Ancakderslerimde illa ki misafir öğrencilerimolur. Yani çekilenden çok misafiröğrencilerim oluyor” diyor tebessümederek. Tarzından asla taviz vermediğigayet net anlaşılıyor sözlerinden. Çünkümükemmelliyetçi ve idealist olaraktanımlıyor kendisini.Mükemmelliğe gidenyolu yenilenen, değişen hayata ayak uydurabilmeye bağlıyor ve Ahmet HamdiTanpınar’ın sözünden bir örnekle devamediyor. “Tanpınar’ın ‘Değişerek devametmek, devam ederek değişmek’ sözübenim şiarımdır. Kopuş yok. Bir öncekini,bir sonrakine bağlayarak” kopmadandevam ettiğini ifade ediyor.

Rüyalarımdaki farklı tipleri oyunumaalıyorumTiyatroyu hayatın ta kendisi olarakniteliyor İlke Susuzlu. Herkesin binbirçeşit maskesi olduğundan bahsediyor veher insanın farklı ortamlarda farklıdavranmaları gerektiğinin altını çiziyor.“Her insan evde farklı, okulda farklı, ders-te farklıdır. Bulunduğumuz yere göreayarlıyoruz ses tonumuzu. Birden fazlahayat yaşıyoruz. Önemli olan hepsinigereği kadar kullanabilmektir. Gereğindenfazla kullanılırsa maskeler düşer. Yayakalırsınız. Burada rol yapmaktanbahsediyorum, insanlara oynamaktandeğil” diyor ve tiyatro dersinin tam da bunoktadaki önemine değiniyor. Tiyatroylabütünleşmiş olarak görüyor kendisiniSusuzlu. “24 saat oynuyorum” diyerekgülüyor ve rüyalarında dahi çalıştığınısöylemeden geçmiyor. Her işeyetişebilmenin sırrını bu noktada görüyor.Yaptığı işle bütünleşmekte. İlke Susuzlu,“Bu yıl dört farklı oyun yönetiyorum.Ayrıca da ‘Ziller kimin için çalıyor?’ oyu-nunu hem yönetiyor, hem de oynuyorum.24 saat oynuyorum anlayacağınız.Uykumdayken de oynuyorum ben.Rüyama giren farklı tipleri, repliklerisenaryoma, oyunuma alıyorum. Hayat benuykudayken de devam ediyor.Rüyalarımda senaryolarım devam ediyor.Hiç boş durmuyorum” diye konuşurkenkonu mizacına kadar uzanıyor.

Aslında çok utangacım ama rolyapıyorumKonuşmayı aslında hiç sevmediğinisöylerken başka birisinden bahsedercesinekonuşuyor Susuzlu. Kişiliğine dair bilgi-lerini paylaşırken zaman zaman gülüyorve güldürüyor, zaman zaman ise şaşırtıyor.“Arkadaş toplantılarında bir kenara çe-kilirim. Dinlemeyi severim. Bana sözgelmedikçe de konuşmam. Birkaç kelamedince de susarım. Hatta espri falanyapıldığında hiç gülmem, ayıp olmasındiye yanağımı yana kaydırırım” diyerektebessüm ediyor ve kendisine sorusorulmasından nefret ettiğini de ekleme-den geçmiyor. Susuzlu, “O yüzden oynu-yorum. Öğretim görevlisi isem sınıfta onuicra etmem lazım. Konuşmam lazım. Benkalabalık ortamlardan, örneğin birkafeteryadan geçerken çok utanırım. Elle-rimi nereye koyacağımı bilemem. Amainsan sınıfa girdiğinde, sahneye çıktığındapozisyonu gereği devleşiyor” diyor ve outangaç insanın nasıl sınıfın tamamınahakim olabildiğinin sırrını iyi oyunculuğabağlıyor.

İlke Susuzlu: “Öğretmenlik tiyatro oyunculuğu gibi”Narin Demirci

İlke Susuzlu kendisini anlatıyor

‘’İsmim İlke Susuzlu. 1970’li yılların so-nunda Kıbrıs’ın Mağusa kazasındadünyaya geldim. Sanatçı bir ailenin tekçocuğuyum. İlk gençlik yıllarımMağusa’da geçti. Kendimi bildim bileli,yazıyorum, çiziyorum, oynuyorum... Tiyatro hayatım henüz altı yaşındaykenAyının Fendi Avcıyı Yendi oyunuylabaşladı. Okul müsamereleri, gençliktiyatroları derken Kıbrıs Türk KomediTiyatrosu’nda profesyonel anlamda oyna-maya başladım. 1998 yılından beri tiyatrometni kaleme alıyorum. Oynanmış veoynanmayı bekleyen sayısız oyunum var.Doğu Akdeniz Üniversitesi Türk Dili veEdebiyatı Bölümü’nden mezun olduktansonra Londra’ya gittim ve uzun süre oradayaşadım. Londra Toplum Postası isimliyerel Türk gazetesinde yıllarca köşeyazarlığı ve eleştirmenlik yaptım; ayrıca2006-2007 yılları arasında da editör olarakçalıştım. Gazetede yazdığım yıllardakaleme aldığım bir haber LondraBüyükşehir Belediyesi tarafından ödülaldı. Londra’da toplum merkezlerinde veözel kuruluşlarda drama eğitmenliğiyaptım. Ayrıca uzun yıllar Londra TürkRadyosu’nda program yapımcılığı vemetin yazarlığı görevlerini üstlendim.Londra’da Shakespeare Tiyatrosu üstüneeğitim aldım. 2006 yılında TRTTürkiye’nin Sesi Radyosu Türkçe YayınlarMüdürlüğü tarafından düzenlenen öyküyarışmasında ‘Matmazel Cesar’ın Düşüne’isimli öyküm övgüye değer bulundu. Buöyküm İngilizce, Türkçe ve Almancaolmak üzere üç farklı kitapta yer alıyor.Bunun yanında çeşitli makale ve araştırmayazılarım yayımlandı. Londra’dabulunduğum yıllarda Star TV’deyayımlanan Adanın Ötesi isimli programınhem yapımcılığını hem de sunuculuğunuyaptım. 2007 yılında Londra’dan ayrılıpdoğduğum topraklar olan Kıbrıs’a geldimve hiç zaman kaybetmeden kurduğumMağusa Sanat Tiyatrosu’nun hemeğitmenlik hem de yönetmenlik görev-lerini yerine getirmeye başladım. Çocuk-lara psikodrama, gençlere konservatuardersleri veriyorum. 2012 yılında KıbrısTürk Devlet Tiyatroları Üner Ulutuğ Tiyatro Oyunu Yazma Yarışması’ndaEleanor’un İntikamı adlı eserim ikinciliködülünü alırken, Kumdan Kaleler isimlieserim de Jüri Özel Ödülü’nün sahibioldu. Doğu Akdeniz Üniversitesi’ndedrama hocası olarak görev yapıyorum.Ayrıca Hukuk Fakültesi’nde Hukuk veYaratıcı Drama seçmeli ders hocasıyım.Şu sıralar Ankara Hacettepe Üniversite-si’nde Karagöz ve Hacivat Tiyatrosuüstüne master yapıyorum. Bugüne kadarsayısız tiyatro metni kaleme aldım, birçokoyun yönettim ve pek çok oyunda da rolaldım. Şarkı sözleri yazmak ve bestele-mek, resim yapmak, şarkı söylemek,gazetelere deneme yazıları yazmak özelzevklerim arasındadır.’’

Page 8: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Ekim-Kasım-Aralık 2013 Gündem

İçinden Mağusa geçen kitaplar

Mağusa şehrinin konu olduğu kitapları elektronik ortamda taradığımızda karşımızadaha çok turist rehberleri çıkıyor. İkinci kate-gori ise tarihçilerin, sanat tarihçilerinin vearkeologların yazdığı bir dizi kitap. Bize,içinde dolaşırken şöyle bir bakıp geçtiğimizkentimizin uzun ve zengin tarihini hatırlatanbir dizi kitapla karşılaşıyoruz. Mağusa’yı bilen,burada yaşamış, hatta üniversitemizde çalışmış

ve halen ders vermekte olan akademisyen vearaştırmacıların kitaplarına bir göz atalım. Milattan önce 300 civarında antik Arsinoe ken-tinin kalıntıları üzerine kurulduğunda küçük birbalıkçı köyü olan Mağusa, içinden çokçauygarlığın, dilin ve ordunun geçtiği, dünyanınen zengin kentlerinden biri olmanın izlerinihala taşıyan bir kent. Kentimiz, içinde hâlâayakta duran Salamis kentini ve AzizBarnabas Manastırı’nı yaşatıyor. Daha yakıntarihe baktığımızda ölü kent Maraş’ın hemenyanıbaşımızda olduğunu görüyoruz.1995 ve 2001 yılları arasında, yani vefatınakadar, Mağusa’da yaşayan WilliamDreghorn’un Famagusta and Salamis başlıklıkitabında bir Ortaçağ kenti olarak hiçbozulmamış çok sayıda anıtsal yapısı vedokusu ile Mağusa’yı farklı şekilde deneyim-leyebilirsiniz. Kitaptan, Mağusa’nın UNESCODünya Mirası listesinde yer alan Fransa’nıngüney kasabası Carcassonne ve Sicilyaadasınının güneyindeki bir kent olan Ragusaile yaşıt olduğunu öğreniyoruz. Üzerindeyazarın kendi el yazısı notları olan çizimlerlesüslenmiş bu kitap Dreghorn’un anılarıyladolu. Kitabın Mağusa bölümü, kent tarihiniOrtaçağ Luzinyan dönemi, Venediklilerdönemi ve Türkler dönemi olmak üzere üçbölümde ele alıyor Kale içindeki katedralcamii, çok sayıda kiliseyi, kale duvarlarını vekapılarını anlattıktan sonra Osmanlı eserlerinibirer birer tanıtıyor. Okuyucuyu kale içindekicami, medrese ve hamamların içindedolaştırıyor. Bu kitapta yakın zaman tarihine

bakarken tren yolları ve bakır madeni ile ilgilikalıntıların endüstriyel arkeoloji olduğunuöğreniyoruz. Kale içindeki sokaklardan birineWilliam Dreghorn isminin verildiğini de notedelim.İçinden Mağusa geçen bir başka kitap da NikiMarangou’nun, yakın zamanlarda piyasayaçıkan ve Türkçe dışında Almanca, Bulgarca,Romence ve Arapça’ya da çevrilenMağusa’dan Viyana’ya adlı romanıdır.Marangou romanda Mağusa’dan tıp eğitimiiçin Viyana’ya giden ve Leymosun ve Bafcivarının en ünlü cerrahlarından olan babasıYorgos Marangou ile Mısır’dan, İskenderiye’den gelen annesinin,kısacaailesinin tarihini İkinci Dünya Savaşıyıllarındaki bir arkaplanla anlatıyor.Bir başka kitap ise Medieval and RenaissanceFamagusta (Ortaçağ ve Rönesans MağusasıMimarlık ve Sanat Tarihi Çalışmaları). Editör-leri Michael J. K Walsh, Peter W. Edbury andNicholas S. H. Course. Üniversitemizden deçeşitli imzaların yer aldığı ve henüz Türkçe’yeçevrilmemiş olan bu kitap, Mağusa tarihininmeraklıları için en yeni kaynaklardan biri. Ki-tapta kale içi, kale içinde yer alan kiliseler,anıtsal yapılarla Ortaçağ ve Rönesans dönemieserleri hakkında toplam on yedi bölüm bu-lunuyor.16. yüzyılda yaşayan tarihçi UbertoFoglietta‘nın The Siege of Nicosia and Fama-gusta (Lefkoşa ve Mağusa’nın Kuşatılması)başlıklı kitabı da en eski-yenilerden. İlkbaskıları 1899 ve 1903 yılında yapılan bu

20-30 sayfalık küçük kitap 2012 yılındayeniden basılmış.İlk baskısı 1909 yılında yapılmış olan Travelsin the Island of Cyprus (Kıbrıs Adasına Yolcu-luklar) kitabının yazarı Katolik din adamıGiovanni Mariti. 18. yüzyılın ikinci yarısındaadada yaşayan Mariti, yedi yıl süren gezileriniderlediği kitabın 11. ve 12. bölümleriniMağusa’ya yolculuğuna ve Mağusa izlenimlerine ayırmış. Kitabı İtalyanca’dan İn-gilizce’ye C. Delaval Cobham çevirmiş.Kıbrıs’ın Osmanlılarca ele geçirilmesindensonra İslam ile tanışmasını anlatan kitap, 1909yılındaki gibi 2009 yılında da CambridgeUniversity Press tarafından yeniden basılmış.Çevirmen Cobham aynı zamanda bize dahatanıdık gelen Excerpta Cypria kitabını daderlemiş ki bu, ünlü coğrafyacı Strabo’unCoğrafya adlı eserinin Kıbrıs izlenimlerindenoluşan bölümüdür.

Doç.Dr.Hanife AliefendioğluWilliam Dreghorn Famagusta and SalamisA Guide Book. Self published, 1985.Niki Marangou Mağusa’dan Viyana’ya.Alfa Yayınları, 2011Michael J. K. Walsh, Peter Edbury,Nicholas Coureas Medieval and Renais-sance Famagusta. Ashgate, 2012Uberto Forlietta The Siege of Nicosia andFamagusta. General Books LLC, 2012Giovanni Mariti Travels in the Island ofCyprus. Cambridge University Press, 2009

Kıbrıslı Türk moda tasarımcısı AbdullahÖztoprak, Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin(DAÜ) desteğiyle Kıbrıs’ın kültürel mirasınıön plana çıkartacak olan "Tek Şahidi Cüm-bez’di" projesini hayata geçirmeyehazırlanıyor. Defilelerinde toplumsal mesajlarveren ve modaya farklı bir bakış açısı getirenAbdullah Öztoprak, son projesindetasarımlarını kendi şiirleri eşliğinde sunacak.Her defilesinde dikkatleri üzerine toplayanÖztoprak, son çalışmasıyla da çokkonuşulacak. Defilenin ismini ilk duyduğumuzda “cümbez

nedir?” sorusu aklımıza geliyor. AbdullahÖztoprak, Gazimağusa’daki Lala MustafaPaşa Camii’nin önünde bulunan cümbezağacının Kıbrıs’ta yaşayan en yaşlı ağaçolduğunu anlatıyor. Kıbrıs’ın Osmanlılartarafından fethinden önce bir katedral olarakinşa edilen caminin ana girişinde bulunancümbez ağacının, katedralin inşaatınabaşlandığı 1298 yılında dikildiği sanılıyor.Afrika kökenli bir ağaç olan cümbezin ömrü700 yıl kadar ve ağaç yedi asrı temsil ediyor.Meyvesi incire benzeyen cümbez ağacı, tariheşahit oluyor. Abdullah Öztoprak, cümbezağacının tanıklık ettiği zamanları anlatacak bir

dilinin olduğunu ve teknolojinin ilerlemesiyleonların konuşturulacağını söylüyor.KKTC Cumhurbaşkanlığının desteklediği veKuzey Kıbrıs Turkcell’in ana sponsoru olduğudefilede, yaklaşık 70 manken, model, oyuncudansçı ve figüran yer alacak. Öztoprak, 14Aralık akşamı Rauf Raif Denktaş Kongre veKültür Sarayı’nda gerçekleşecek olan defi-leye, DAÜ öğrencilerini de dahil etmeyeçalıştıklarını anlatıyor. Defilede küçük sürprizlerinin de olacağını ifade eden ünlümodacı, “Tek Şahidi Cümbez’di” projesinin,gerçekleştirmek istediği büyük hayallerindenbiri olduğunu söyledi.

Modacı Abdullah Öztoprak, defilesinde DAÜöğrencilerine de yer verecek.

Semra Ergenç

Tek şahidi cümbezdi

Yaklaşık on bir yıldır müzik camiasınıniçerisinde Kaya Kamil Kaya. Bu on bir yıllıksüreçte birçok yerde sahne aldı, şarkılarsöyledi. Azimle tutundu yaptığı işe ve müzikserüvenine cesaretli bir giriş yaptı. Alaylıolarak girdiği ve azimle bağlandığımesleğinde çok yol kat etti ve birçokenstrümanı çalmayı öğrendi. O kadar ilerlediki, konservatuar için öğrencilere enstrümandersleri bile vermeye başladı.Kahramanmaraşlı olması bağlamadı onudoğduğu topraklara. Memleketinin dışındada müziğini icra edebildiği ve onuyaşayabildiği her yeri benimsedi.Bu serüveniçerisinde Kuzey Kıbrıs’a da düştü müzikyolu. Beş yıl yaşadığı adada, Girne veGazimağusa’da sahne aldı. Türkiye’yedöndüğünde ise ‘Bir Gün Anlarsın’ isimli ilkmüzik albümünü çıkardı. Sırada dizi vesinema müziği projeleri olduğunun dasinyalini verdi.

Hayatı büyük bir samimiyet ve doğallıklayaşadığı belliydi Kaya Kamil Kaya’nın.Çünkü albümde çift Kaya ismiyle çıkış sebe-binin doğallık arzusundan kaynaklandığınısöylüyordu. “İsmim Kaya Kamil, soyismimKaya. Aslında ilkin sadece Kaya olarakçıkma fikri doğdu. Ancak ben doğalolmasını istedim ve Kaya Kamil Kaya olarakçıktık” derken, ‘hayatta ne olursa olsun,olduğun gibi olsun’ düşüncesine vurguyapıyordu.

Kapılar kapansa da zorlamak gerekYıllarca müzik camiasının içinde yer almışsanatçılar bile korsan yayıncılık gibi sebep-lerden dolayı mesleğini terk ederken, obüyük bir cesaretle adım attı müzikpiyasasına. “Her şey cesaretle başlar ve ce-saretsiz olduğun an hayattan vazgeçtiğinandır” diyerek mücadelenin olmazsaolmazlığına dem vuruyor müzik tutkusunuanlatırken. “Mücadelesiz hayat olmaz.Onsuz hiçbir şey yapamazsın. Hangi sek-

törde olursa olsun. Engeller tabii ki çıkacak,kapılar kapanacak ama sen o kapıyı zorla-mazsan açmak için hiçbir zaman başarılıolamazsın” sözleriyle gençlere sevdiklerimeslekleri yapmaları çağrısında bulunuyor. Kahramanmaraşlı hemşehrisi sanatçı Kıraçve Soner Sarıkabadayı ile görüşme fırsatıbulamadıklarını ifade ediyor Kamil Kaya.Görüşmek, konuşmak, albüm hakkındakidüşüncelerini almak istediğini de söyleme-den geçmiyor. “Sonuçta memleketimininsanları. Fırsat bulursak düet çalışmalarıbile yapabiliriz” diyor. Hemşehriden konuyagirince özellikle türkü ve ezgi olarak şiirleribestelenen halk şairi AbdurrahimKarakoç’un şiirlerini de seslendireceğinisöylüyor sanatçı. Kahramanmaraşlı olarakdeğerlerine sahip çıkmak istediğini,“Maraşlıyım diyen birçok insandan daha çokMaraşlıyım. Maraş için de ne gerekiyorsayaparım. Bunlar bizim değerlerimizdir.Sahip çıkmalıyız” sözleriyle dile getirerekkonuşmasını noktalıyor Kamil Kaya.

Narin Demirci

Cesaretsiz olduğun an hayattan vazgeçtiğin andır

Müzisyen Kaya Kamil Kaya

Page 9: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Kampüste İtalyan rüzgârı esti

Gündem Ekim-Kasım-Aralık 2013

Kıbrıs’ın tanınmış fotoğraf sanatçılarındanve Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ)İletişim Fakültesi öğretim görevlilerindenİsmail Gökçe, Gazimağusa’da İGFotoğrafhane ismiyle bir fotoğraf eğitimmerkezi kurdu. Gökçe, Gazimağusa’dakitek fotoğrafhane olan bu merkez ve kendifotoğrafçılık geçmişiyle ilgili olarak Gün-dem gazetesinin sorularını yanıtladı.

İsmail Gökçe fotoğrafçılığabaşladığında KKTC’de fotoğrafçılıknasıldı?Fotoğrafçı veya fotoğraf stüdyosudendiğinde çektiğiniz filmi basan yer-ler vardı. Ülkede amatör fotoğrafçılarmevcuttu. Tabii ki yaşam biçimi olarakfotoğrafçılığı benimseyen insanlar dabulunuyordu. Fotoğrafçı olarakyaşamını sürdüren en fazla 10-15 kişivardı. Bu kişilerin aralarında farklıülkelerdeki çekimleri görüp kendilerinigeliştiren insanlar da vardı. Kısıtlı bil-giler ve imkânlardan dolayı fotoğrafçılıkbaşlangıç seviyesindeydi. Bu arada adada kaynak kitap sıkıntısı dayaşanıyordu. Profesyonel ortama uzaklıkda bir sıkıntığı kaynağıydı. Bir KıbrıslıTürk fotoğrafçısının çektiği fotoğraf diyebir şeyden bahsedilemezdi. Nasıl bir İn-giliz fotoğrafı, Fransız fotoğrafı, birAmerikan fotoğrafından bahsediyorsakhalen daha Kıbrıs Türk fotoğrafındanbahsedemiyoruz. Adada vesikalık vedüğün fotoğrafçılığı daha fazlaydı.Öğrenciyken ben de düğün fotoğrafçılığıyaparak harçlığımı çıkarıyordum.

Fotoğrafhane kurma fikri nasıl gelişti?İstanbul’da bir arkadaşımla ortak olarakGalata Fotoğrafhanesi’ni kurduk. Çokfotoğraf ürettik, çok insan kazandık.

Orada eğitim alan ve meslektaşımız olaninsanlar oldu. Daha sonra oranın yöneti-minden çıkarak sadece eğitim vermeyedevam ettim. Kıbrıs’ta da temel fotoğrafeğitimi veren bir yer yoktu. Fotoğraföğrenmek isteyen insanın kendiçabalarıyla neler yapacağını biliyorum.Çünkü daha önce ben de bu yollardan geç-tim. Bir insanın yardım aldığında neleryaptığını biliyorum. Kıbrıs’taki fotoğrafdünyasına faydam olsun, nitelikli fotoğrafüretimine desteğim olsun ve benim de bir çalışma alanım olsun diye burayı açtım.

Sadece Mağusa yeterli olacak mı siziniçin, yoksa başka şubeler açılacak mı?Lefkoşa da olabilir. Ama Mağusa’yı çokseviyorum. Biz burada başladık. Amaçalışma tempomuza göre ilerleyen zaman-larda Lefkoşa’ya da şube açacağız.

Fotoğrafhanede kimler eğitim veriyor?Temel fotoğraf eğitimi çok önemli. Benimde en çok önem verdiğim şeydir. Temeleğitimi sağlam olan biri üzerine kendisibir şeyler ekleyebilir. Ama temel eğitimiyanlış olduğunda çok zaman kaybı olabilirdoğruyu bulmak için. İlk düşüncemiz şuyönde. Bir müddet temel fotoğraf eğitimivermek istiyoruz. Ne zaman ki sertifikaalan öğrenci sayısı belli bir rakama ulaşır,o zaman belgesel fotoğrafçılık, stüdyofotoğrafçılığı gibi farklı kurslar da olacak.Burada sadece benden değil, farklıkişilerden de bilgiler kazanmak hedefle-rimiz arasında olacak. Halka açıksöyleşilerimiz olacak. Fotoğraf, fotoğrafakımları ve güncel fotoğraflar üzerinedüzenli söyleşilerimiz olacak. Kişileridinlemenin ayrı bir tecrübe katacağınıdüşünüyorum.Fotoğrafhanede verilen eğitimlerde 12adet konu başlığımız var. Bu temeleğitim için 6-12 gün çalışmak yeterlioluyor. Ama fotoğrafı öğrenmek bitmez.Ben de her gün yeni bir şeyleröğreniyorum. Fotoğrafın sonununolmadığını düşünüyorum.

Sizin için en özel fotoğrafınız hangi-sidir?Size öyle bir fotoğraf göstermemmümkün değil. Hepsinin benim içimdeayrı yeri var. Tabiri caizsefotoğraflarım benim çocuklarım.

Ne tür fotoğraf çekmeyi seviyor-sunuz?Belgesel fotoğraf tarzındaçalışıyorum.“Güzel fotoğraf” peşindekoşturan biri değilim. Zaman zaman böylefotoğraflar da çekiyorum ama genel an-lamda konu bazlı çalışıyorum.Fotoğrafların yan yana geldiğinde birhikâye anlattığı seriler şeklinde

çalışıyorum.

Asistanlıklarını yaptığınız Coşkun Aralve Skip Norman size neler kattı? Nelerkatmaya devam ediyor?Skip Norman’dan disiplinli çalışmayı,işini ciddiye almayı, işini bilimselyapmayı, şansa bırakmamayı öğrendim.Gerçek anlamda doğru ekipmalarlaçalışmayı öğrendim. Sadece teknikkonuları değil insanlığıyla da bana cok şeykattı. İşine saygı duymayı, empati kurmayıöğrendim.Coskun Aral’dan ise evrensel düşünmeyiöğrendim. Sonuçta dünyayı görmüş birisi.Büyük düşünmeyi ve istediğin bir şeyiyapmayı öğretti bana. Dünyanın sadecebizim etrafımızda dönmediğini başkahayatların da var olduğunu öğrendim.Coşkun Aral bakış açımı çok değiştirdi.

Alican İşler, Aybeniz Küzeci

Mağusa fotoğrafta artık bir adım önde

İletişim Fakültesi öğretim görevlisi İsmail Gökçe

İsmail Gökçe kimdir?1977 yılında Mağusa İskele’de dünyayageldi.Doğu Akdeniz Üniversitesi Radyo-Tv-Sinema Bölümü’nü bitirdi.MarmaraÜniversitesi’nde fotoğraf alanında yükseklisansını tamamladı.Halen Mimar SinanÜniversitesi’nde doktora yapıyor. Ünlüfotoğraf ustaları olan Skip Norman veCoşkun Aral’ın fotoğraf asistanlığınıyaptı.İlk sergisini 21 yaşında üniversiteeğitimini alırken açtı.Kendisi için çok özelve keyif aldığını söylediği Avrupaülkelerini kapsayan tır şoförlerinin çalışmaşartlarıyla ilgili bir proje hazırladı.İstan-bul’daki Galata Fotoğrafhanesi’ninkurucuları arasında yer almaktadır.AyrıcaDoğu Akdeniz Üniversitesi ve Yakın DoğuÜniversitesi’nde hocalık yapmaya devamediyor.

İtalyan kültür ve sanatının tanıtılmasıamacıyla İtalya’nın Lefkoşa Büyükelçiliğitarafından tarafından bu yıl ilki düzenle-nen İtalyan Haftası Doğu AkdenizÜniversitesi’nin (DAÜ) ev sahipliğindegerçekleşti. 22 Ekim’de, İtalyan ressamCarlo Carnevali’nin resim sergisiylebaşlayan organizasyon, dört gün boyuncaçeşitli etkinliklerle devam etti. AçılışınıDAÜ Rektörü Prof. Dr. AbdullahÖztoprak’ın yaptığı ve küratörlüğünü deDAÜ İletişim Fakültesi Görsel Sanatlarve Görsel İletişim Tasarımı Bölümüöğretim üyesi Doç.Dr. Ümit İnatçı’nınüstlendiği sergi 31 Ekim’e kadar devametti. Serginin hemen ardından, İtalya’da 2011yılında vizyona giren Bar Sport adlıkomedi filminin Mustafa Afşin Ersoy Sa-lonu’nda gösterimi yapıldı. İtalyan yönet-men Massimo Martelli’nin yönettiği veStefano Benni’nin Strec adlı romanındansinemaya uyarlanan filmin gösterimineilgi yoğun oldu. 23 Ekim’de ise,İtalya’daki Venedik ve Milano PoliteknikÜniversiteleri ile lisans ve yüksek lisansdüzeyinde uygulanan öğrenci değişim

programı üzerine bir konferans verildi. 1.İtalyan Haftası kapsamında ayrıca 24Ekim’de Mimarlık Fakültesi’nde MilanoPoliteknik Üniversitesi’nden Prof. Dr.Raffaella Simonelli’nin katılımıyla birkonferans gerçekleştirildi. “TarihiMirasları Koruma ve Yönetme AmaçlıEğitici Aktiviteler ve Araştırmalar” isimlikonferansta, dünyadaki tarihi eserlerikorumanın ve sahiplenmenin öneminedeğinildi. Modern ve antik yapıların son50 yılını ele alan bir slayt gösterimininardından, 20. yüzyıl modern mimarisinedeğinen Prof. Dr. Raffaella Simonelli, Mi-lano, Myanmar, Yemen, İran, Ermenistanve Kıbrıs’taki tarihi yapıların dünyakültür mirası olarak önemine dikkat çekti.Etkinliklerin son günü olan 25 Ekim’de,Caravaggio isimli sinema filmininMustafa Afşin Ersoy Salonu’nda göster-imi yapıldı. Sıra dışı yönetmen DerekJarman’ın ünlü ressam Michelangelo Car-avaggio’ya ithafen yazıp yönettiği biyo-grafik film, ressamın yaşamını ve sanattutkusunu, resimleri üzerinden inceliyor.1986 yapımı olan film, kırmızı ve mavirenklerin ağırlıkta olduğu ilginç stilizekareleriyle, İtalyan sinemasının en önemliörneklerinden biri olarak kabul ediliyor.

Yunus YamalakResimlerine flüteşliğinde hayat veriyorİtalyan Haftası kapsamında 22-31Ekim tarihlerinde DAÜ Sanat veTasarım Merkezi’nde eserlerinisergileyen Carlo Carnevali, İtalyandeneysel resim sanatının önde gelenisimleri arasında yer alıyor. Carnevali, Perugia Güzel SanatlarAkademisi’nin üyelerinden biri.Kırkıncı sanat yılını geçtiğimiz gün-lerde Türkiye’de kutlayan sanatçı,sergiye çalışmalarının prototiplerini

getirmiş. Resimlerin orjinalleri üç-dört metre ebadında olduğu için,taşınması daha kolay olan kağıt üze-rindeki prototiplerini tercih etmiş. Yoğun yüzey katmanları ve hareketliçizgisellik Carlo Carnevali’nin eser-lerinin karakterini oluşturuyor. Bütüneserlerinde belli bir denge ve ahenkbulunan sanatçı bunun nedenini,“Çalışma esnasında karşılaştığınız herolay tecrü-beye dönüşür, kişiliklebirleşir; böylelikle şahsiyetin dengesioluşur” ifadeleriyle açıklıyor.Carnevali, çalışma esnasında özellikleflüt ve kontrabas dinlediğini; bu ens-trümanlardan gelen ahenkli seslerinkendisine coşku verdiğini anlatıyor.Öğrencilerin deneysel resim sanatınabaşlaması için de tavsiyelerini dile ge-tiren Carnevali, “Öğrenciler ilk olaraksanatı sevmeli ve birçok konuhakkında araştırma yapmalı. Bununlabirlikte kişinin kendi içsel dünyasıylada yönelimleri bulunmalı” diyor.

Carlo Carnevali(sağda) İtalyan deneysel resimsanatının önde gelen isimleri arasında yer alıyor.

Semra Ergenç

Page 10: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Ekim-Kasım-Aralık 2013 Gündem

KKTC Avcılık FederasyonuBaşkanı Aysın Karaderi ile KuzeyKıbrıs’taki avcılık kültürünütartıştık. Avcılık bir spor mu? Fede-rasyon avlanma zamanları dışındane tür aktiviteler içinde? Kıbrıs’tayabani hayvan popülasyonunda sonyıllarda bir düşüş oldu mu? Bu du-rumda avcılığın etkisi var mı? Karaderi sorularımıza samimi birdille yanıt verdi.

Avcılık Federasyonu’nun kuruluşamacı nedir? Kurulduğu gündenbu yana ne gibi değişimlergeçirdi?Milli mücadele yıllarında direnişiçin bir araya gelmiş federasyonşemsiyesi altında tüm üyeler müca-hitti. Milli mücadeleye destek içinkuruldu. Köyden köye geçiş yoktu.O günün şartlarına göre Rum birlik-lerine karşı savunma gücü idi. Avcıcamiasını toparlayarak, avcılıkmalzemeleri ile özgürlük mücade-lesinde önemli rol oynayan birtopluluk olarak faaliyete başladık.

Avcılık bir spor mudur?Avcılık bizim için bir spor. Tama-men spor ağırlıklı ve paylaşımadayalı bir aktivitegerçekleştiriyoruz. Yasalarçerçevesinde keklik, tavşan, turaç,bıldırcın ve yaban güverciniavlıyoruz. Avları kontrollü ve sınırlısayıda vuruyoruz. Kanatlı hayvan-larda 5 adet, tavşanda ise kesinliklebir adet avlama hakkı vardır. Busınırlamaların üstüne çıkan avcılariçin yasal işlem yürütülür. Polisçağırılıp tutunak tutturulur vemahkemeye sevkedilir. Bunundışında av hayvanı olmayan yırtıcıherhangi bir hayvan avlanmıyor. Bubizim kültürümüzdür. Amaç sadeceav değil, bir araya gelmektir.Acıktığımızda herkes çantasındangetirdiği hellimi, çakıstesi, tazeliği,katıklıyı çıkarır birbiri ile paylaşır.Günün sonunda kilometrelerceyürüyüş yapmış, temiz havayıiçimize çekmiş olarak geri döneriz.Bu bir sosyal aktivitedir. Oltasınıeline alıp deniz kenarında makul

şekilde birkaç kilo balık tutmaktanfarksız. Bizim yaptığımız katliamdeğildir. Israrla savunuyorum kibizim için sadece spor.

Bir yıl içinde avlandığınız toplamgün sayısı nedir?Yıl içinde toplam 11 gün. 27Ekim’de başlayıp 5 Ocak’ta biter.Her pazar olmak üzere haftanın birgünü çıkarız. Dünyada en azavlanma süresine sahip yer Kıbrısadasıdır. Buna büyük av deriz.Haftanın diğer günleri avlanmakkesinlikle yasak. Bir de bizimüveyik ve fatsa avımız var. O datoplam 4 gündür. KKTC, dünyaüzerinde en az avlanma süresinesahip ülkedir.

Yılda sadece 15 günavlanıyorsunuz. Av zamanlarıdışında herhangi bir aktivitenizvar mı?Tabii ki var. Yasak avla mücadeleediyoruz. Av korucularımız,Kıbrıs’ta duyduğunuz ökse ve ağdenen malzemeleri ormanlık alan-lardan topluyor. Av korucuları fe-derasyona bağlıdır. Her gün düzenliolarak av alanlarını kontrol ederiz.Yasak avcıların kurmuş olduğutuzakları kaldırırız. Polisleişbirliğine girerek mücadele edi-yoruz. Ve bu konuda çok başarılıoluyoruz.

Yasak avlanmayı gördüğündevatandaşların ne yapmasıgerekiyor?140 numaralı hattımız var. İhbardabulunmanız gerekiyor. İhbarlarıhemen değerlendirip hareketegeçiyoruz.

Siz kaç yıldır avlanıyorsunuz?23 yıllık bir kulüp başkanlığım var.23 yıldan sonra federasyonageldim. Avlandığım süre ise, şöylesöyleyim, çocuklar şu an 62yaşındayım ve 12 yaşımdan beriavcılıkla ilgiliyim.

Yarım asırdır avlanıyorsunuz.Avlandığınız ilk yıllarlakarşılaştırırsanız, avhayvanlarının popülasyonunda

ne gibi değişimler oldu?Kıbrıs’ta korkunç denecek kadar birdüşüş var yaban hayatında.Sürdürülebilir bir yaban hayatı veavcılık için mücadele ediyoruz.Dikmen’de üretim yapıyoruz. Üre-tim çiftliklerimiz var. Bu çiftlik-lerde şimdilik keklik yetiştiriyoruz.Bu keklik Kıbrıs’a özgü birkanatlıdır. Ürettiğimiz keklikleribirkaç ay önceden doğal hayataadapte ediyoruz avcılar için. Amaçdoğada doğal yollarla çoğalan kek-liklere zarar vermemek. Tabii bunuyaparken çok dikkat edilmesi lazım.Yoksa ciddi problemler yaşanır.Adapte ettiğimiz tüm keklikler veteriner kontrolünde yetiştirilipsonra doğaya bırakılır. Veterinerkontrolü olmazsa salgın hastalıklarbaş gösterir ve doğadaki yaban dayok olur. Bütün bunlar yasalçerçevelerde kontrollü ve sağlıklışekilde yapılıyor. Bu keklikleriyaban popülasyonu olmayan, çokaz olan yerlere salıyoruz ki avcımızbizim ürettiğimiz keklikleuğraşırken doğadaki asıl yaban kek-liklerini de koruma altına almışoluyoruz. Yaban hayata zararı enaza indirgiyoruz. Bu şekildeyabanın üremesine ve neslinindevamına katkı sağlıyoruz.

Avcılığa ilk başladığınız yıllardaav hayvanı popülasyonu fazlaiken şimdi yaban hayat yokolmak üzere. Yok olmatehlikesinin sebebi, avcılar değilsenedir? Bizi yok eden avcı değil, yasakavdır; ayrıca KKTC’de denetimyok. Biz avcı camiası olarak iddiaediyoruz ki devletimizden çok öndeve hızlı gidiyoruz. Cezalaryaptırımlar çok zayıf. Öyle şeylervardır ki avcılıkta, saniyeler dahiönemlidir. Yaptırımlar, denetimlerçok zayıf. Yaban hayatı yasak av vezirai ilaçlar yok ediyor. Avrupa’dayasaklanan ilaçlar bu topraklardakullanılıyor. Deneme tahtası olduk,zirai ilaçlar yaban hayatı, bitkiörtüsünü, toprağımızı, doğamızımahvetti. Nerede bu biyologlar?Topu bize atıyorlar. Ancak ciddimanada tek mücadele veren bizimfederasyonumuz. Çok acı çekiyo-rum bunları söylerken. Avcıcamiasını herkes eli silahlı katillerolarak biliyor. İçimiz yanar bizim.Ağaç diken, suluklar koyan, yasakavla müsadele eden, yangınlarlamücadele eden bizleriz. Avcıdeğildir yok eden. Yılda 11 gündeğildir yok eden. Çarpıkkentleşme, zirai ilaçlar, yeşilörtünün yok olmasıdır. Yasakilaçların bizim toprağımızdan dakaldırılması lazım. Biz de ze-hirleniyoruz. Doğayı yok edenkimyasal ilaçlar ve yasak av. Tekrartekrar söyleme sebebim üzüldüğümve konuya dikkat çekme isteğimdir.Siz gençlere büyük görev düşüyor.Bizler deneyimlerimizi sizinlepaylaşmaya hazırız. Kapımız he-pinize açık. Birçok gönüllümüz var.Gelin beraber doğa yürüyüşlerinizeçıkalım, yaban hayatı beraberkoruyalım.

Anladığım kadarıyla bu işbireysel bilinçlenmeden geçiyor.

Kıbrıs halkını bilinçlendirmekiçin ne gibi girişimleriniz var?Federasyonunuzun 22 bin üyesivar. Bu da halka ulaşabilecekbirçok kişiye sahipsiniz demektir.Üyelerinizle yürüttüğünüzçalışmalar neler? Geçen yıl Karpaz’dan Güzelyurt’akadar konferanslar verdik.Mağusa’da, Yakın Doğu Üniversite-si’nde, Girne’de, Lefkoşa’da... Geridönüşler çok olumluydu. Bukonferansları her yıl yaparakdüzenli hale getirmeyi planlıyoruz.Bu eğitimleri, federasyonbünyesinde, eğitimden sorumlukolumuz, oğlum gibi sevdiğim bi-yolog Nazım Kaşot yürütmektedir.Kendisini Kıbrıs’taki yaban hayataadamış bir isimdir. Yakında Nazımoğlumun destekleriyle keklik,tavşan ve tilki sayımıgerçekleştirilecek. Bu çalışmanın

masraflarını Merkez Av Komis-yonu karşılayacak. Yani bütçemizikendi içimizde sağlıyoruz. Bu sene avcılık sisteminideğiştiriyoruz. Mesela gamazkargası, yabana da çevreye de zararveren kanatlılardır. Avlanılacak türügamaz kargası olarak belirledik kihem sporumuzu yapalım, hem deyaban hayata fayda sağlayalım.Ama bunu yaparken, verdiğimizeğitimler sayesinde, yuvalara,yavrulara kesinlikle zarar ve-rilmemesini sağladık. Yuvalarıbozmadık. Yumurtalar kırılmadı.Ekolojik dengeyi tamamen ayaktatutmaya yönelik her girişimde başıçekiyoruz. Çekmeye de devamedeceğiz. Av potansiyelinde, av veavcı sayısı olarak dünyasıralamasında ikinciyiz. Her evdebir avcı var demek oluyor bu. Buavcılarımız doğal hayata katkı içinkolları sıvamış durumdalar. Bizlerdoğal hayatın bekçileriyiz.

Rakamlarla Kıbrıs’ta avcılık Kuzey Kıbrıs avcılığın yoğunolarak yapıldığı bir bölge.KKTC Avcılık Federas-yonu’nun internet sitesindeyer alan 2011 tarihli biraraştırmaya göre, adadakihanelerin yüzde 22,9’unda enaz bir avcı bulunuyor.Dünyanın pek çok bölgesindeolduğu gibi, Kuzey Kıbrıs’tada avcılık bir erkek sporu.Adada her beş erkekten biriava gidiyor. Kuzey Kıbrıs’takierkek nüfusunun yüzde 22,3’üavcılıkla uğraşıyor. Bunakarşılık avcılıkla uğraşankadınların oranı sadece yüzde1,7. Benzer oranlar balıkavında da karşımıza çıkıyor.Kuzey Kıbrıs’ta erkeklerinyüzde 16’sı, kadınlarınsasadece yüzde 3.8’i balığaçıkıyor. Kıbrıs’ta ava en sıkçıkanlar 20’li yaş grubundakierkekler. 20-30 yaşlarıarasındaki her üç erkekten biridüzenli olarak ava çıkıyor. 35-50 yaş grubunda bu oranyüzde 20’lere düşerken, 50-54yaş grubunda yüzde 27,5’eyükseliyor. 65 yaş üzerindeki

erkek nüfusta ava gitmeoranıysa yüzde 8,4.Avcılar, en fazla “arkadaşlarlabirlikte olmak ve ortak birşeyler yapmak” içinavlanıyorlar. İnsanları avaçıkmaya motive eden diğeretkenler ise sırasıyla, “sporyapmak”, “doğada/vahşiyaşamın içinde olmak”“tüfek/silah sevgisi” ve “avhayvanının vurulduğu andakiduyguyu yaşama” izliyor. Avagitmeyi en az motive edenfaktör ise “vurulan hayvanınetini yemek”. Kuzey Kıbrıslı avcılarınyaklaşık yüzde 60’ı 20 yaş veöncesinde ava gitmeyebaşlıyor. Yüzde 21’lik birkesim ise ilk avına 14 yaşöncesinde gitmiş. Araştırmayagöre, avcılık daha ziyadebabadan oğula aktarılan biruğraş. Bugün avcılıkyapanların yüzde 65,1’ininbabası da avcı. Avcılarınyüzde 94,5’iyse avcılığı“babadan, arkadaşlardan,tanıdıklardan, gözleyerek, du-yarak” öğrenmiş.

KKTC Avcılık Federasyonu Başkanı Aysın Karaderi

Aman avcı vurma beniMustafa Ersin Kılıç

Page 11: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Ekim-Kasım-Aralık 2013Gündem

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nintanınmamasından ötürü, ada sporuyıllardır ambargoların altında yaşıyor.Uluslararası Futbol FederasyonlarıBirliği (FIFA) ve Avrupa FutbolFederasyonları Birliği (UEFA)liglerinde futbol oynayamıyor; FIFA veUEFA’ya üye olan hiçbir takımı evindeağırlayamıyor. Ada futbolunundünyayla bütünleşmesinin önündeki buengel, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu(KTFF) ile Kıbrıs Futbol Federas-yonu’nun (KOP) geçtiğimiz günlerdeZürih’te imzaladıkları geçici anlaşmaile yeni bir sürece girdi.Öte yandan anlaşmanın siyasi birboyutu da bulunuyor. İmzalanan buanlaşmayla birlikte, anlaşmanın KıbrısSorunu’nun çözüm sürecine etkileri detartışılıyor. Anlaşmayla ilgili olarak,KKTC Cumhurbaşkanlığı MüzakereSüreci Danışma Kurulu KoordinatörüErgün Olgun, Doğu Akdeniz Üniver-sitesi Uluslararası İlişkiler BölümBaşkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen veMağusa İnisiyatifi Başkanı Dr. OkanDağlı’nın görüşlerini aldık.

Sözen: “Bu anlaşma denenmelidir.”DAÜ Uluslararası İlişkiler BölümBaşkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen: “KKTC’de bu tartışma çok sağlıklı birşekilde yapılmadı. Bu anlaşma öncesibelli bir miktar tartışma yapılmasısağlıklı olurdu. Fakat anlaşma olduktansonra da bununla ilgili tartışma tama-men kamplaşma şeklinde yaşanıyor.Çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum.Gelelim konumuza, bir taraftan insan-lar diyor ki (sol tarafta olanlar) buanlaşma Kıbrıs Türklerinin üzerindekifutbol ambargosunu kıracak bir sonuç-tur, bundan oldukça memnunuz. Gününsonunda bu bizi FIFA ve UEFA’nınüyesi yapacak. Bu açıklamalar oldukçaiyimser. Diğer eksende ise tam tersinebu KKTC’nin altına bir dinamitkoymaktır, bu Kıbrıs Türkünün KıbrısRum boyunduruğunu kabul etmekanlamına gelir. Bunun da ileride

domino etkisi şeklinde bir etkiyaratacağı ve tamamen Kıbrıs TürküRumlara “yamalanır” şeklinde yorumyapılıyor. Bence olay ne birincisidir neikincisidir. Daha ortada bir yerde olayvar. Benzetme yapacak olacaksak yarıdolu, yarı boş bir bardağa benzetilenbir durumdur. Burada benim gördüğümgeçici bir düzenleme yapılıyor. Geçiciçünkü çözümle beraber bu değişecektir.Bu sözleşmeyi ki buna biz akit deriz,taraflardan herhangi birisi istediğizaman feshedebilir. O yüzden mademki elimizde böyle bir olanak da varbence bu bir denensin. Eğer KıbrısTürklerinin üzerindeki kısıtlamalarıkaldırıyorsa, Kıbrıs Türkfutbolcularına, hakemlerine, antrenör-lerine fırsatlar açıyorsa, dünya ile en-tegre olma fırsatları açıyorsa, UEFAveya FIFA altında maçlar yapabili-yorsa, aynı zamanda Kıbrıslı Türklerve Kıbrıslı Rumlar bakımından birişbirliği ve güven durumunadönüşebiliyorsa ne ala. Eğer böyle birşey ise gayet güzel devam etsin. KıbrısRum tarafı siyasi amaçla kullanacaksao zaman da Kıbrıs Türk tarafı bundançıkar. Yani statükoya şu an var olan du-ruma geri döner. O yüzden bu kadarpaniğin sebebini anlayamıyorum.Anlıyorum aslında ama bu kadarpaniğe gerek yok diyorum. ŞayetKıbrıslı Rumlar da bunu feshederse ozaman elinizde uluslararası toplumdaçıkıp tartışabilecek bir şey olur. BuKKTC’nin bir silahlıdır. Sonuç itibariile FIFA ve UEFA’nın kuralları geçerliolacaktır. Benim burada önerim bunundenenmesidir.”

Olgun: “Kurgulamada yanlışlık var”KKTC Cumhurbaşkanlığı MüzakereSüreci Danışma Kurulu KoordinatörüErgün Olgun: “Doğru kurgulanırsabirleştirici bir etki yaratabilir veKıbrıs’ta bir uzlaşıya da katkı yapa-bilir. İki federasyonun böyle bir girişimyapması çok güzel. Ortada olan bir in-sani problemin, sportif bir probleminaşılması için de çok ciddi bir fırsat.Fakat kurgulamada yanlışlık olması

sıkıntı yaratan bir durum. Bir binayıyanlış bir temelden başlatırsak dahasonrası da yanlış gider. Başka konularada bu yansır. Şimdi burada eğer denirseki, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu,Kıbrıs Rum Futbol Federasyonu’natabi olacak; bu iki tarafın siyasieşitliğine zarar getirir. Halbuki neyapılabilirdi, iki federasyonun üstündebir kurgulama yapılırdı. Her iki fede-rasyon da, o yeni üst kurgulamaya üyeolurdu ve oradan uygulamaya geçilirdi.Bu şekilde olması halinde siyasieşitliğe zarar gelmemiş olurdu. Her ikitarafın siyasi eşitliği, yenioluşturulacak olan üst birime yansımışolurdu. Böyle bir şey, şimdiye kadaryapılan girişimlerde yararlı olurdu.Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nunrahatsızlığı da bundan kaynaklanıyor.Gerçi taslak anlaşmaya imzasını attıama huzursuzluğu olduğunu ve bunutekrar müzakere etmek istediğinisöyledi. Yapmak istediği de bu. Yani budengeyi tekrar tesis etmeye çalışmak.”

Dağlı: “Bu anlaşma insanlarımız içinümit olabilecektir”Mağusa İnisiyatifi Başkanı Dr. OkanDağlı: “KOP, Kıbrıslı Türklerin de ku-rucusu olduğu ve 1934 yılında kurulanKıbrıs Futbol Federasyonu’dur. FIFAve UEFA tarafından tanınmaktadır.Kıbrıs Türk futbolu, 1955 yılına kadarüye olduğu KOP’tan 1955 yılında ogünkü siyasi olayların neticesindeayrılmış ve o günden sonra dünya ilefutbol alanında resmi temaslarınıyitirmiştir. Daha sonra 1983 yılında daKKTC’nin kurulması ile beraber BMGüvenlik Konseyi 550 sayılı kararıalmış ve Kıbrıs Türk futbolu dünya veTürkiye takımları ile dostlukkarşılaşması dahi yapamamıştır. Son58 yıldır Kıbrıs Türk futbolu tümuluslararası organizasyonların dışındakalmış, son 30 yılda dostlukkarşılaşması yapması dahi mümkünolmamıştır. Bu anlaşma ile tüm buolumsuzluklar son bulacak ve KTFFkurucusu olduğu KOP üzerinden

tekrardan FIFA ve UEFA’ya dâhil ola-cak, uluslararası her türlü organizasyonve maçlara dâhil olabilecektir. Buanlaşma Kıbrıs’ta bugüne kadar siyasi-lerin anlaşamadığı ve uzlaşamadığısüreçler sonunda yaşanan karamsarlığıdağıtacak ve insanlarımız için ümit ola-bilecektir. Kıbrıslı Türklerle Rumlarınanlaşabilecekleri ve ülkeleri Kıbrıs içinortak bir şeyde uzlaşabileceklerimesajını tüm dünyaya güçlü bir şekildevereceklerdir. Bu diğer alanlarda yenianlaşmaları tetikleyebilecektir. İkitoplumun anlaşmasını istemeyenler oaçıdan KOP ve KTFF arasında yapılanbu anlaşmaya olumsuz bakmaktadırlar.Çünkü yarattıkları statüko buanlaşmayla bozulmaya başlayacaktır.”

Kıbrıs’ta futbol sadece futbol değildir

Anlaşma ne getiriyor?

KTFF Başkanı Hasan Sertoğlu veKOP Başkanı Kostakis Koutsokumnis’in, 5 Kasım 2013’teZürih’te, FIFA ve UEFAbaşkanlarının da hazır bulunduğu birtoplantıda altına imza attıkları geçicidüzenleme, “karşılıklı iyi niyet,saygı ve güven çerçevesinde adadakifutbolun birleştirilmesi vegeliştirilmesi” amacını taşıyor. KTFF resmi internet sitesindeyayımlanan geçici anlaşma metninegöre, adada nihai bir çözüm bulu-nana kadar geçerli olacak düzen-leme, KTFF’nin, KOP’a üye olmasını öngörüyor. KTFF’ye kayıtlı olan kulüpler, KOP’a dolaylı olarak üyeolacak. KOP ise, KTFF’nin, üyesiolan kulüpler üzerindeki yetkisinitanıyacak. Buna göre, KTFF, FIFAve UEFA’nın kuralları doğrultusundaorganizasyonlar yapabilecek. Birbaşka ifadeyle, Kıbrıs Türk futboltakımları, uluslararası organizasyon-larda top koşturabilecek. Kıbrıs Türklerinin KOP kurul vekomitelerinde temsili, KOPmüsabakalarına ve UEFA bölgeselkupasına katılımı ile ulusal veuluslararası dostluk maçlarınındüzenlenmesi gibi konularınuygulanması için her iki federasyonutemsilen dörder kişinin yer alacağıbir komite kurulacak. Bu komiteninaldığı kararlar, KOP ve KTFF yöne-tim kurulları tarafındanonaylandıktan sonra yürürlüğe gire-cek. Düzenleme uyarınca, “futboldakigelişen bu durumlardan dolayıoluşan meseleleri doğru idare ede-bilmek için” her iki futbol federas-yonu ortak bir komite kuracaklar vebu komitenin üyelerin çoğunluğuKTFF temsilcilerinden oluşacak.Düzenleme, her iki federasyonungenel kurullarında eş zamanlı olarakonaylandıktan sonra yürürlüğe gire-cek. Taraflar tarafından tek taraflı yada karşılıklı feshedilmesi durum-daysa, eski koşullar geçerli olacak.

Aybeniz Küzeci, Yunus Yamalak

Page 12: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Çağlar Yüksel, Kuzey Kıbrıs televizyon-larının ilk ve tek şakacısı. Özel bir televizyonkanalında üç yılı aşkın bir süredir “ŞakaGeliyorum Demez” programını hazırlayıpsunuyor. Güncel hayatta karşılaştığı olaylar-dan şaka senaryoları yaratan Yüksel,çocukluğundan beri hayatı hep ‘‘ti’yealdığını’’ anlatıyor. Çocukken başı yaptığıyaramazlıklardan dolayı epey derde girermiş.Gerçi şakalarının yanlış anlaşılmasındandolayı hâlâ başının derde girdiği oluyor.Bununla ilgili olarak, “Her işin bir riski var”diyor. Şakacılık, detaylı hazırlık gerektirenbir iş.Yüksel, üç dakikalık bir şakanın çekimlerininbazen 5-6 saat sürdüğünü anlatıyor. Adatelevizyonlarının ilk ve tek şakacısı ÇağlarYüksel ile “şakacılık” işi üzerine konuştuk.

KKTC’nin ilk ve tek şaka programcısısın.Bu şaka merakı nereden geldi de bu işebaşladın?Şakacılığın gelişi küçüklükten olsa gerek.Küçükken de hiç rahat duramıyordum, dur-madan camları kırıp fırlamalıklar yapardım.Hep hayatı ti’ye alıp yaşadığımdan dolayıolsa gerek kapıya şikâyete gelmeyen komşu,ailemi yaramazlıklarımdan dolayı okulaçağırmayan öğretmen kalmamıştı. Liseyekadar bu böyle gitti. Sonrasında ise durumfarklı olmadı. Şaka programı ile televizyonaçıkıp bu haylazlıkları yaptığımızda ise ünlüolduk.

Şakacılık konusunda belli bir eğitim aldınmı peki?Bu konuda sadece tiyatro konusunda eğitimaldım. Herhangi özel bir eğitim almadım.Zaten turizm otelcilik bölümünü bitirdimama hiçbir zaman o alanda çalışmadım.İnsanın içinde olan bir yetenek bu. Ben oku-makla veya eğitimle değil, gerçektenyeteneğin var oluşuyla ünlü olduğumainanıyorum. Bu konuda bir örnek olduğumudüşünüyorum.

Bu konuyla ilgili özel bir eğitiminolmamasına rağmen güzel şakalaryapıyorsun. Bu senaryolar nereden geliyoraklına?Şaka senaryolarını güncel hayattan yaşadığımveya gördüğüm konuları uyarlayarakhazırlıyorum. Tabii ki bu konuda eşimBurçak’ın da çok büyük desteği var. Beraberdüşünüp tartışıyoruz, etrafımızda bazen okadar komik şeyler oluyor ki ben de bunukurguluyorum kafamda sonra ana temaoluşturuyorum. Yazılmış bir senaryo değilana senaryo teması üstünden doğaçlamayapıyorum. Bunun yanı sıra tabii ki internetive dünyada yapılan şakaları takip edip izliyo-rum.

Şaka ekip işidir biliyorum. Sen ve ekibinbir şaka için ne kadar süre hazırlıkyapıyorsunuz?Şaka çekimi bayağı zamanımızı alıyor.Hazırlık aşaması günler öncesindenyapılmaya başlıyor. 3 dakikalık bir şakayı

bazen 5-6 saatte bile çekiyoruz. Şakayı çe-kerken kameraları saklamak zorundaolduğumuz için kameraları saklamak bilebazen bayağı zaman alıyor. Tabii kiişin önemli bir kısmı da montaj. Bazen 4-5saate kadar montajla uğraşıyoruz. Yaptığınızişin kalitesini montaj daha da öne çıkarıyor.2010 yılından bu yana yaptığım şakalarınmontajlarını İzzet Kılıç yapıyor ve gayetbaşarılı yaratıcı bir insan. Burada her şeysenin de söylediğin gibi ekip işi. Özellikleşaka çekiminde açıların iyi ayarlanmasıgerekir, kameramanların da bu işe katkısıbüyük.

İki şaka ile Türkiye medyasında geniş yerbuldun. Şakacı’nın bir bölümünde zombikılığına girmiştin ve maalesef sert bir tepkiile karşılaşıp burnun kırılmıştı. Diğerşakanda ise aynı kanalda çalıştığınız birspiker arkadaşına sabahın erken saat-lerinde piton yılanı şakası yapmıştın. Buşakaları bize kısaca anlatabilir misin vetabii ki neler yaşadığını?Evet, hatırlanacağı üzere burnum kırılmıştı.Tabii bazı arkadaşlar olayın şakanıniçerisinde bizim zombi olarak yol kenarındançıkmamız esnasında olup, bize tepki olarakverildiğini düşünüyor. Özellikle olayı gazete-lerden okuyan arkadaşlar. Fakat olayın görün-tüleri, şakadan sonra kasıtlı olduğunuanlatıyor. Çok bir şey hissetmedim aslındaburnum kırıldığında. Olaylar çok hızlıcereyan etti. Paat kütt! Sonuçta her işin birriski var. Benim yaptığım işin de böyle risk-leri var.Piton yılanı şakası da gerçekten çok beğenildive günlerce Türkiye medyasında yer aldı,hâlâ daha da almaya devam ediyor. SpikerHakan Yıldırım’a yapılan piton yılanışakasının hazırlıkları sabah 5’te başladı.Yılan Mağusa’dan Lefkoşa’ya getirtildi,kameralar ayarlandı. Yılan ve sahibi dekorunarkasına saklandıktan sonra Hakan’ın sabah7’de Günaydın Kıbrıs programını sunmasıiçin stüdyoya gelmesi beklendi. Geldiktensonra kapılar kilitlendi ve start verildi. Sonrada Hakan’ın piton yılanıyla ecel terleridökmesi ve korku maceralı olan şakamızbaşladı. Sonrasını hepiniz biliyorsunuz zaten.Bilmeyenler de izlesin.

Hep sen şaka yapacak değilsin ya, sanayapılan en büyük şaka nedir?Bana yapılan şaka, piton yılanı şakasıyaptığım ünlü spiker Hakan Yıldırım’ın,ekibimle anlaşıp yaptığı şakadır. Şaka eviminyolunun üzerinde olan Dikmen mezarlığında

yapıldı. Şaka Hakan’ın toprağın altına yatıpkefen giyip ölü makyajı yaptırıp bir andafırlaması ve benim korkmamdı. Ayrıca planındetayları ve benim oraya nasıl geldiğimmerak konusuydu. Mezarlık benim evimingeçiş güzergahı üstünde. Çalıştığım kanalınteknik yönetmeni aynı akşam banamisafirliğe gelecekti. Gece arabasınınmezarlığın önünde bozulduğu bahanesiylebeni oraya çağırdı. Sonrasında ise olanlaroldu.

Çağlar gayet başarılı işlere imza attın. Pekibundan sonrası için planın ve hedefin ne?Hedefim ve çok istediğim bir gün olacağınainandığım ve hayalim Türkiye’de dizi vesinema oyunculuğudur. Bunun için bazıgirişimlere başladım. Kısmet diyelim artık.

Senin için hayırlısı olsun diyelim. Çağlar,daha yeni bir kız evladın oldu. Biraz daailenden bahseder misin bizlere?Ailem benim canlarım. Eşim Burçak BıçakçıYüksel, Allah nazarlardan uzak tutsun, 2006yılından belli hayattaki en değerli varlığımbenim. Bana her şeyimde sonuna kadardestek olan bir eşle evli olduğum içinkendimi çok şanslı hissediyorum. Tabii kicanlarım derken bir de 3 aylık dünyalar tatlısıAda Yüksel adını verdiğimiz bir prensesimizvar. Ailemizin bir bireyi daha var. O daFındık adındaki sosis cinsi köpeğimiz. Hepsibenim hayatımın en değerli varlıkları.

Ekim-Kasım-Aralık 2013 Gündem

Şaka geliyorum demezAybeniz Küzeci

Çağlar Yüksel 1985 yılında Kayseri’dedünyaya geldi. Çocukken ailesi ileKıbrıs’a taşındılar. İlkokul, ortaokul veliseyi Lefkoşa’da okudu. Üniversitedeturizm otelcilik bölümünü bitirdi amahiç turizm ile uğraşmadı. Askerliğiniyaptıktan sonra, iki yıl uzman çavuşolarak orduda görev yaptı. Sonrasındaçeşitli sektörlerde pazarlama sorumlusuve koordinatör olarak çalıştı. 2007yılında Mizansen Film SanatDerneği’nde tiyatro ile tanıştı. Yurtiçive dışında birçok turneye katıldı. 2010yılından bu yana özel bir televizyonkanalında “Şaka Geliyorum Demez”programını yapıyor. Yüksel, aynı za-manda bir başka televizyonprogramının da yapımcılığınısürdürüyor.

Yüksel, spiker Hakan Yıldırım’a yaptığı piton yılanı şakasıyla, günlerce Kıbrıs ve Türkiye medyasında konuşuldu

KKTC’nin ilk ve tek şaka programı yapımcısı Çağlar Yüksel, çocukluğundan beri hayatı “ti’ye aldığını” söylüyor.

Çağlar Yüksel kimdir?

Page 13: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Doğu Akdeniz Üniversitesi(DAÜ) Dans Topluluğu, kam-püste en yoğun ilgi görenkulüplerden biri. Öyle ki,öğrenci kulüplerinin tanıtıldığıDAÜ Oryantasyon Günlerikapsamında düzenlenenHoşgeldiniz Gecesi’nde 273 yeni

kayıtla rekor kırdı. 4 Ekim’de CLMeydanı’nda düzenlenen gecedesahne performanslarıyla daöğrencileri etkisine alan DAÜDans Topluluğu’nun BaşkanıÇağlar Kın’a bu büyük ilgininkaynağını sorduk. DansTopluluğu ile 2012 yılından buyana çalışan Çağlar Kın,topluluğun bu işi seven insanlar-dan oluştuğunu ve danslarıyla

herkesi etkilemek istediklerinisöylüyor. Kın, "DAÜ öğrencileridansa çok istekliler. OryantasyonGünleri etkinliği kapsamında 273üye aldık. Bu kişilerden 150’si ileaktif olarak çalışıyoruz ve büyüketkinliklere imza atmayıplanlıyoruz” diyor. DAÜ Dans Topluluğu üyelerindedans tecrübesi aramıyor. Toplu-luk üyeleri arasında dansla henüztanışmış olanlar da var. ToplulukBaşkanı Kın, yeni üyelere önce-likli olarak dansla ilgili temeladımları gösterdiklerini anlatıyor.DAÜ Dans Topluluğu’nun gös-teri ekibi olarak adlandırılançekirdek kadrosuysa şu isimler-den oluşuyor: Gizem Tümay,Meral Duran, Ece Arslan, SedaErcan, Merve Çiftçi, Kerem Evir,Sami Özen, Hakkı Uluçay,Çağlar Kın ve Eldar Aliyev.

“Dans hayatın bir parçasıdır”Dans Topluluğu’nun bu yıl sah-nelemeyi planladığı danslar salsa,modern dans, çaça, baçata vevals. Çağlar Kın’ın verdiği bil-gilere göre, modern dansın kök-leri Almanya ve Amerika’yadayanıyor ve vücut diliyle hisleranlatılır. Modern dansta her türlümüziğe ayak uydurabilirsiniz.

Küba kökenli Latin Amerikadansı olan çaçanın genel karak-teri neşelidir; sevinçli, biraz damuzur bir hali vardır. Bir Avusturya dans olan valsin iseViyana ve modern vals olmaküzere iki türü bulunuyor.Baloların vazgeçilmezi zarafet veasalet ön planda. LatinAmerika’da ortaya çıkan salsa,estetik ve doğaçlama figürleri ileeğlenceli bir dans. Hareketliliğive eğlenceli olması ile bilinir.Latin dansının en tutkulu stiliolan baçata DominikCumhuriyeti’nin resmi dansı.Kelime anlamı acılı aşkşarkısıdır. Aynı zamanda aşkın vetutkunun dansı. Romantizm vehareketliğin bir arada olduğu birtür. DAÜ Dans Topluluğu’nunkısa zamanda iyi performanslarortaya koymasının, topluluküyelerinin dansa canla başlasarılmalarından kaynaklandığınısöyleyen Çağlar Kın, “Dans birtutkudur. Ayrıca insanların gün-lük hayattaki kargaşadan sıyrılıpmüzik ve ritimle buluşmasıdır”diyor. Her dansçının danstanımının farklı olacağını, buyüzden dansın tüm insanlarınhayatında olması gerektiğinisöylüyor.

Edebiyat Kulübü, 2013-2014Eğitim-Öğretim Yılı’nda daçalışmalarına aralıksız devamedecek. Kulübün aktifçalışmaları ve projeleri hakkındabilgi aldığımız Edebiyat KulübüBaşkanı Uğurcan Taşdelen,

DAÜ’lü öğrencilere ve Kıbrıshalkına edebiyatı sevdirmek veedebiyatla insanların hayatınıdeğiştirmek için yola çıktıklarınısöyledi. Bu değişimin nasılgerçekleşeceğini sorduğumuzdaTaşdelen, “Edebiyat, insanhayatında çok önemli bir yeresahiptir. Şöyle ki, edebiyatçılar

toplumu yönlendiren ve ışıktutan kişilerdir. Örneğin,Osmanlı Devleti’nde NamıkKemal ve Ziya Paşa gibi edipler,I. Meşrutiyet’i ilan ettirmek içinedebiyatı araç olarakkullanmışlardır. Dünyada buna

benzer sıkça rastlayabileceğimizörnekler vardır” dedi. Üniversitegençlerinin kendini ifadeedebilme zorluğu çekmemeleri,sorgulayıcı ve eleştireldüşünebilme yeteneklerinigeliştirebilmek için kulübü dahada aktif hale getirmek istedik-lerini kaydetti.

“Edebiyat yolunda yorulmadan yürüyeceğim”Edebiyatın büyülü dünyasınagirdiğini ve o büyünün hâlâ üzerinde olduğunu söyleyerek,kulüp çalışmalarını aşklayürüttüğünü belirten Taşdelen,“Edebiyata dair her şeyi yapa-bilirim. Çünkü bir işi en iyi ya-pabilmenin ve başarabilmenintek sırrının aşk olduğuinancındayım. Bunun için usan-madan, yorulmadan aynı yoldayürüyorum ve yürümeye devamedeceğim” dedi.

Usta edebiyatcılar DAÜ’deolacakKulüp olarak birçok edebiyatçıyıDAÜ’lü öğrencilerle ve edebi-yatseverlerle buluşturmayı hedeflediklerini ifade edenTaşdelen, “Edebiyata dair hertürlü çalışmayı gerçekleş-tireceğiz. Buna usta şairler,yazarlar ile söyleşi ve imza gün-leri, şiir dinletileri gibi ak-tiviteler de dahildir. Tümedebiyatseverleri kulübümüzedavet ediyoruz. Özellikleedebiyatın usta isimleriyletanışma fırsatı yakalayacaklarıiçin kulübümüze dahilolduklarında asla pişmanlıkduymayacaklardır. Ayrıca üyeolmak veya katkı koymakisteyenler üniversite içindekiAktivite Merkezi’ne ulaşıpkulübümüzle doğrudan temaskurabilirler.” şeklinde konuştu.

Doğu Akdeniz Üniversitesi(DAÜ) bünyesinde geçen yılfaliyete gecen ÇevreKulübü, bu yıl da çevreyleilgili çalışmalarına devamedecek. DAÜ’lü öğrencilerinÇevre Kulübü’nü daha fazlatanıyabilmesi için çaba gös-terdiklerini söyleyen kulüpbaşkanı Sıla Kemalettin,faaliyetlerine dair GündemGazetesi’ne bilgi verdi. Çevre kavramının çok genişkitlelere hitap ettiğini, çünküinsanoğlunun da çevrenin bir

parçası olduğunu ifade edenKemalettin, “Yurtdışındangelen yabancı öğrencilerinde kulübü bilmesini ve çevreiçin çalışmalar yapmasını is-tiyoruz. Zaten kendileri dehevesli. Bu yüzden bütünorganizasyonlarımızda ikidil, hem Türkçe hem de İn-gilizce kullanılıyor.Kulübümüz tüm DAÜöğrencilerine açıktır’’ dedi.Faaliyetlerinin sadece DAÜ’ ye değil, Kıbrıs gene-line hitap ettiğini söyleyenKemalettin, bir koruoluşturmak istediklerini veülke için önemli olan denizkaplumbağaları konusundaönemli çalışmalaryaptıklarını da ifade etti.“DAÜ Deniz Tesisleri’ndeyaralı deniz kaplumbağalarıtedavi ediliyor. Kulübümüzde bu çalışmalara gönüldendestek veriyor. Çünkücaretta carettalar Kıbrıs içinoldukça önemli. Kıbrıs,onların yumurtalarınıbıraktığı sayılı ülkelerden birtanesi. Bu yönüyle sadeceDAÜ’ ye değil, Kıbrıs’a dahizmet ettiğimizidüşünüyorum” dedi.

Gündem Ekim-Kasım-Aralık 2013

DAÜ Dans Topluluğu

Edebiyat Kulübü

Çevre Kulübü

Kulüplerden...

Dans Topluluğu Başkanı Çağlar Kın

DAÜ Dans Topluluğu üyelerinde dans tecrübesi aramıyor.

Edebiyat Kulübü Başkanı Uğurcan Taşdelen

Çevre Kulübü, DAÜ Deniz Tesisleri’nde yaralı caretta carettaları tedavi ediyor.

Semra Ergenç

Uğurcan Taşdelen

Çevre Kulübü Başkanı Sıla Kemalettin

Narin Demirci

Page 14: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde okuyanTürkmen öğrenciler 27 Ekim’de,Türkmenistan’ın Sovyetler Birliği’ndenbağımsızlığını ilan edişinin 23.yıldönümünü kutladılar. Üniversitenin tahsisettiği bir otobüsle Kantara Kalesi’ne giden35-40 kişilik Türkmen öğrenci grubu, dahasonra Kantara bölgesinde piknik yaptılar. Geziyi organize eden Türkmen ÖğrenciTopluluğu’nun Başkanı Maksat Hüseyinov,DAÜ’nün yabancı öğrencilere kendi kültür-lerini tanıtmaları ve özel bayramlarını kut-layabilmeleri için her zaman maddi vemanevi destek verdiğini söyleyerek,öğrenciler adına üniversite yönetimine

teşekkür etti.Türkmenistan’a bağımsızlığını kazandıranilk devlet başkanı Saparmurat AtayeviçNiyazov idi. Niyazov, “Türkmen halkınınbaşı” anlamına gelen “Türkmenbaşı” olarakanılıyor. Türkmen öğrenciler, cumhuriyet-lerinin kuruluş yıldönümündeTürkmenbaşı’nı da andılar.

Mavi kapaklarla gelen mutluluk

İnternetteki blog adresiniz: tumblr.com

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) ToplumsalDuyarlılık Merkezi çatısı altında, İletişimFakültesi Halkla İlişkiler ve ReklamcılıkBölümü bünyesinde faaliyet gösteren GenesisIMC Ajansı’nın gerçekleştirdiği bir sosyal so-rumluluk projesi kapsamında alınan tekerleklisandalye, Hilal Ülger’e bağışlandı. Ajans Başkanı Berkay Barutçu, projeyle ilgiliolarak, üniversite hayatının sadece derslerlesınırlı olmadığını ifade ederek, sosyal sorum-luluk projeleriyle topluma hizmet etmeye vesorunların çözümüne ellerinden geldiğincekatkı yapmaya çalıştıklarını söyledi.

Hem eğlendiler, hem yardım topladılar DAÜ Toplumsal Duyarlılık Merkezi çatısıaltında gerçekleştirilen bir başka sosyal so-rumluluk projeleri kapsamındaysa kanserliçocuklara yardım toplandı.“Senle bir umutdaha” isimli sosyal sorumluluk projesikapsamında gerçekleştirilen yardım gecesindegençler hem eğlendiler, hem yardım topladılar.Toplumsal Duyarlılık Merkezi Başkanı veHalkla İlişkiler ve Reklamcılık BölümüBaşkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Anıl Kemal

Kaya danışmanlığında, İletişim FakültesiHalkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümü sonsınıf öğrencileri Sibel Taşlıoğlu ve HakanDinçkan tarafından düzenlenen gecede eleedilen gelir ise Kemal Saraçoğlu LösemiVakfı’na bağışlandı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)sahillerinde atlar da denizin keyfiniçıkartıyor. Gazimağusa şehir merkezineoldukça yakın Tuzla bölgesinde, GlapsidesPlajı’nda ve diğer sahillerde iki çocuk gibibirbirleriyle oynayan sevimli atlar, denizsuyunu da oldukça seviyor. Görenlere

sahilde alışık olmadıkları manzaralaryaşatan bu şirin atların isimleri ‘Düldül’ ve‘Kızım’. Eğiticileri Mehmet Beyaz, sevgiyekayıtsız kalmayan bu atları, insanlarasevdirmeye çalışıyor. Atların çok asil hay-vanlar olduğunu, insanların da onlarısevmesini ve binmesini istediğini söylüyor.Bundan da hiçbir maddi karşılık bek-lemiyor. Düldül ve Kızım’ı psikoloğa ben-zeten Beyaz, üniversiteli gençlere sınavdönemlerinde kesinlikle ata binmeleriçağrısında da bulunuyor.

Ata binmenin püf noktasıÖzellikle atlardan korkanları alıştırmayaçalışan Beyaz, sahile gelen birçok insanınatları sevdiğini ifade ediyor. “Ata binmeninpüf noktası sevgidir” diyerek, ata iltifatedilmesi ve okşanması konusunda uyarıcıbilgiler de vermeden geçmiyor. Ayrıca atabinmek için yaklaşanları, atı okşatmadan daasla bindirmiyor. “Önce okşayın. Kokunuzualsın, sevginizi hissetsin. Anlasın sizdenzarar gelmeyeceğini” diyor ve “Arabakullandıysanız zorlanmazsınız” diye de şakayapıyor. Atın üzerindekilere “sağ yap”, “solyap” diye talimat veren Beyaz, insanlarıaraba kullandığına inandırmaya çalışıyor ve“Kontrol sizde, ata iyi binmek için bunu atahissettirin” talimatını veriyor. İnsanların atı sevmelerinden mutluluk

duyduklarını söylerken de mutlulukkaplıyor Mehmet Beyaz’ın yüzünü. “Atabindirmekten maddi bir çıkarımız olamaz.Para teklif edenler oldu. Kabul etmedik,edemeyiz. İnsan bir şeyi başarınca mutluolur ya biz de ilk defa ata binip o heyecanıyaşayanları gördükçe mutlu oluyoruz”diyor.

“İnsanları tanıdıkça atları daha çoksevdim”Atların sevgiyi hemen algıladıklarını vesevmeyen kişilerin ata binmemesigerektiğini söylüyor Mehmet Beyaz. “Atlar,insanın kendisini sevip sevmediğini hemenanlar ve sevmeyen insanı asla üzerinebindirmez, yere atar. O derece hassaslardır”diyerek, atın çok asil bir hayvan olduğunavurgu yapıyor. “Atın karakterinde asillikvardır. Atı seven insanlar da asildir” diyerekatı diğer hayvanlardan ayrı bir yere koyuyorMehmet Beyaz. Çocukluğundan beri atlarlaiç içe olduklarını, tutkusunun o zamanlaradayandığını söylese de aslında insanlarıtanıdıkça onlardan uzaklaşmak için atlarıdaha çok sevdiğini ifade ediyor. “Atlar asilhayvanlardır. Onlarla beraber olunca insanınbeynindeki şeytanî düşünceler kayboluyor.Atın üstündeyken her şeyi unutuyorsunuz.Dünyaya dair sıkıntı, stres kalmıyoraklınızda. Bebek gibi oluyorsunuz. Beyniniz

boşalıyor” diyor.

En sevdikleri yiyecek elmaAtların çok masraflı ve bakım isteyen hay-vanlar olduğunu, bu yüzden birçok insanınatlardan uzaklaştığını vurguluyor MehmetBeyaz. Bir atın aylık ortalama yiyecekmasrafının dört yüz lira olduğunu söylerken,atların en fazla elmayı ve küp şekeri sevdik-lerini, hatta Kızım ve Düldül’ün bayramşekeri bile yediklerini gülerek anlatıyor.“Masraf yapamayacak veya başka sebepler-den dolayı ata bakamayacak insanlar atlar-dan uzaklaşmasın diye bunu yapıyoruz. Atınen çok sevdiği şeydir elma. Havuç, ceviz,küp şeker, bayram şekeri gibi ilginçbeslenme tarzları var” diyor ve atları herhalleriyle tutkuyla sevdiğini yineliyor.

Ekim-Kasım-Aralık 2013 Gündem

Narin Demirci

Bayram şekerini kim sevmez ?

Düldül ve Kızım’a Glapsides plajında raslayabilirsiniz.

Mavi kapaklarla bir tekerlekli sandalye alındı.

Öğrenci grubu, Kantara Kalesi’ni gezdiler.

Atlar sevildiklerini hemen hissediyor

Gündem Haber

Sosyal paylaşım siteleri ve bloglar hayatımızagirmeden önce ne yaptığımızı, nasılyaşadığımızı neredeyse hepimiz unutmuşgibiyiz. İnternetin ve sosyal paylaşımsitelerinin insanları aslında asosyalleştirdiğiniiddia edenler olsa da, pek çoğumuzunhayatımızda kocaman bir yer kapladıklarıyadsınamaz bir gerçek. Sosyal paylaşım sitelerinden twitter’ınkarakter kısıtlamasına takılanlardan mısınız?Blog sitelerini sıkıcı mı buluyorsunuz? Face-book hesabınızı akrabalarınız mı bastı? Ya dasadece farklı bir platform mu arıyorsunuz? O halde size bir önerimiz olacak:tumblr.com’u deneyin. Tumblr’da ikennerede ise yapamayacağınız hiçbir şey yok.Hesabınızı aktif hale getirdikten sonrailgilendiğiniz konular ile ilgili blogları takipedebilir, fotoğrafları videoları yenidenbloglayabilirsiniz. Aktörler, eğlence, bilim,fitness, fotoğrafçılık, şiir, çizgi romanlar,mimarlık, tumblr’da bulabileceğiniz konubaşlıklarından sadece birkaçı. Bu yüzdentumblr ne sadece bir blog, ne de sadece birsosyal paylaşım sitesi. Onun üzerinde neredeise yapamayacağınız hiçbir şey yok. Kullanıcıdostu arayüzü, kolay seçilen ve değiştirilentemalar, takip sistemi ile ilgilendiğinizblogların paylaşımlarından ha-berdar olma,sizi rahatsız etmeyen bildirimler ve sınırsızçeşitte paylaşım tumblr’ın güzel yanlarındansadece birkaçı. Tumblr, işini son derece ciddiyapan blog yazarlarını, fotoğrafçıları,müzisyenleri barındırdığı gibi gençlerarasında da oldukça revaçta. Hatta o gençlerkendilerini “tumblr erkeği” ya da “tumblrkadını” olarak tanımlıyor ve kendileriniayrıcalıklı görüyorlar. Yaptıkları paylaşımlarile de sık sık bu durumu vurguluyorlar. Biz desizin için tumblr’dan ilginizi çekebilecek bazıblogları derledik. İşte o bloglar.

Kitaplarımla ciddiyim“Kitap, müzik ve kahve hayatımda çok büyükyer kaplıyor, onların olmadığı bir dünyadüşünemiyorum” diyorsanız, size tavsiyemizkitaplarımla ciddiyim kullanıcısı.

Kitaplarimlaciddiyim bloğu içinde gezinirkenkült olmuş filmlere ait hareketli resimleri,retro fotoğrafları ve tabii en çok da kitap,müzik ve kahve fotoğraflarını bulabilirsiniz.Hatta bu blogda biraz gezinmek sizde kitapokuma isteği uyandırabilir.

İstanbul’un sesleriİsoundbul isimli blog, tumblr’in barındırdığıilginç bloglardan başka bir tanesi. Bu blog, İs-tanbul’un değişik mekanlarında kayıt edilmişseslerden oluşuyor. Blog yazarı, “Otobüste,minibüste, metroda, trende, vapurda, takside,durakta, iskelede, istasyonda, garda,havaalanında, sokaklarda, caddelerde, mey-danlarda, içeride, dışarıda, Asya’da, Avru-pa’da, İstanbul’da her yerdeyim. Hemenyanınızdayım, dinliyorum, kaydediyorum,yayınlıyorum. Anı paylaşalım, hissedelim,hatırlayalım, fark edelim” diyor.

Soyum sopumSoyumsopum kullanıcısı aile ağacındakiinsanları fotoğrafları ile bize anlatıyor. Fakatonun ailesindeki insanlar hiç de öyle sıradaninsanlar değiller ve onun anlattıkları ile bizimbildiğimiz pek çok doğrunun aslında yanlışolduğunuz öğreniyoruz. Mesala photoshop’ uonun ailesi icat etmiş. Bize bunu belgeleriyle,kanıtlarıyla anlatıyor, Amerika’da yaşayanŞakir amcasının uzaylı dostlarını dabelgelemiş durumda (!)

Müzik ve fotoğrafBiraz müzik dinlemek isterseniz “kalanlar”kullanıcısının bloğuna göz atabilirsiniz. Eğermüzik zevkiniz onun paylaşımlarına uymu-yorsa hiç sorun değil, çünkü tumblr’da bin-lerce müzik paylaşımı yapan kullanıcıbulabilirsiniz. Stil üzerine rahat ve şık bir bakış açısı görmekisterseniz “convoy” un paylaşımlarına gözatın.Fotoğrafçılığa bakış açınızı baştan aşağı de-ğiştirebilecek fotoğraflar “dearphotograph”ınbloğunda yer alıyor. Daha önce hiçgörmediğiniz türden fotoğraflar görmeye hazırolun.

Mustafa Ersin Kılıç

Türkmen öğrenciler bayramlarını kutladılar Dilara Atamuradova

Page 15: gundem.emu.edu.tr Aman avcı vurma beni · KKTC Avcılık Federasyonu, 22 bin üyesi ile adadaki en büyük sivil toplum örgütü. Bu rakama federasyona üye olmayan kaçak avcılar

Gündem Ekim-Kasım-Aralık 2013

Diyet kişiye özel olmalı

SAHİBİ

Doğu Akdeniz Üniversitesi adına

Rektör Prof.Dr. Abdullah Y. Öztoprak

DANIŞMA KURULU

Prof.Dr.Süleyman İrvan

Doç.Dr. Hanife Aliefendioğlu

Yrd.Doç.Dr. Pembe Behçetoğulları

Yrd.Doç. Dr. Metin Ersoy

YAYIN YÖNETMENİAyça Atay

GRAFİK TASARIMKaan TöngelciMehmet Tok

FOTOĞRAF EDİTÖRÜMert Yusuf Özlük

Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi

Tel: 0392 630 16 42

E-posta: [email protected]

DAÜ Basımevi’ndebasılmıştır

TÜRKÇE BÖLÜM EDİTÖRLERİAybeniz KüzeciSemra Ergenç

MUHABİRLERAlican İşler

Bahadır KonukBatuhan Çitemel

Dilara AtamuradovaMustafa Ersin Kılıç

Narin Demirci

Uğurcan TaşdelenYunus Yamalak

FOTO MUHABİRLERİFırat N. Güner

Madina Karagulova

KATKIDA BULUNANLAR Doç. Dr. Hanife Aliefendioğlu

Ufuk İpek

Herkese uygun, standart veya paket bir diyetprogramı henüz bulunamadı, muhtemelenhiçbir zaman da bulunamayacak. Fazla kilosorununun farklı sebepleri vardır. Örneğinbazı insanlar sağlıksız beslendiği için kilo alabilir, bazıları stresten, bazılarıysakullandığı ilaçlardan ya da hormonbozukluğundan. Bundan dolayıdır ki isterdüşük karbonhidratlı olsun, ister az yağlı,ister yüksek proteinli olsun, isterse de pro-teini, yağı, karbonhidratı dengeli olsun, herbeslenme planı daima ”kişiye özel” olarakhazırlanmalıdır.Kişiye özel olmayan diyetler hızlı kilo kay-bettiren fakat bir süre sonra kızlı kilo aldıransağlıksız diyetlerdir. Vücut dengesini bozan,kişiye özel olmayan diyetler kas erimesine desebep olduğu için ölümle bile sonuçlanabilir.

Bu nedenle her bireyin diyetisyen kontrolünde zayıflaması gerekiyor.Dünya Sağlık Örgütü her hafta yarım ilebir kilogram arası zayıflanmasını uygungörüp onaylıyor.Kişiye özel olmayan diyetler başarısızoluyor, çünkü diyet programıhazırlanırken kişinin beslenme tercihlerigözardı ediliyor ve çok fazla yiyecekiçecek kısıtlaması yapılıyor. Ayrıca,kişinin sosyal yaşamı, mesleği,ekonomik gücü ve imkânları da dikkatealınmıyor.Sağlıklı bir şekilde kilo vermek içindiyet her zaman kişiye özel olmalıdır. Vekilo sorununun arka planındaki problemmutlaka bir diyetisyen tarafındançözülüp diyet programı hazırlanmalıdır.

Batuhan Çitemel

Gerçek adı monosodyum glutamat (MSG)olan Çin tuzu ilk olarak 1986 yılındaAlman kimyager tarafından keşfedilmiştir.Günümüze kadar birçok gıdanın içindeolan Çin tuzunun tehlikesi gittikçe artıyor.Sosis, salam, cips, kuruyemiş, bisküvi,hazır çorbalar ve sayamayacağımız kadarbirçok üründe katkı maddesi olarak bu-lunuyor. Yapılan araştırmalarla, Çin tuzu-nun lezzeti arttırdığı ve içinde bulunduğugıdaları yiyen kişlerde doyma hissininkaybolduğu tespit edilmiştir. Tamamenyasaklanması gereken Çin tuzu bağımlılıkyaparak hastalıklara ve en önemlisi obezit-

eye neden oluyor. En kötü yanlarından biri,hangi maddeye katılırsa katılsınlezzetliymiş duygusu uyandırıyor.

Çin tuzunun neden olduğurahatsızlıklar:ObeziteDoyma mekanizmasında bozuklukYağ birikimiBöbrek ve karaciğerde hasarSinir sistemi hastalıklarıKanserGöz retina tabakası hasarı

Çin tuzu: Tehlikeli bir tat

Bunları biliyor musunuz? ☺ Ceviz, baş ağrısına, migrene, zekâ gelişimine, zihni açmaya, heyecanı kontrolaltında tutmaya yardımcı olur.☺ Her gün ortalama 10 bin kişi evleniyor. Bu evliliklerin temelleri genellikle işaralarındaki kahve molalalarında atılıyor.☺ Londra Üniversitesi’nin araştırmasına göre evin büyük çocuğu daha zekiolurken, küçük kardeşler daha yaratıcı oluyor.☺ Mercedes firması, Türk şöförler navigasyonda özellikle kadın sesiistemediğinden, yalnızca Türkçe için erkek sesi eklemiştir.☺ Bebekler, kadın sesini erkek sesine tercih etmektedir. Bu yüzden, istemsiz deolsa bebeklerle konuşurken sesinizi inceltirsiniz.☺ Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuz şeye odaklanırsanz, beyin onu sizeçeker, korktuğunuz başınıza gelir! Buna 'ters çaba kuralı' denir.☺ Geleceği düşünmek insanın uykusunu açarken geçmişi düşünmek uykusunu getirir.☺ Rüyanızda daha önce görmediğiniz birini görmek imkânsızdır. Gerçek hayattamutlaka rüyanızda gördüğünüz o insanla karşılaşmışsınızdır.☺ Dişler vücudun kendini onaramayan tek parçasıdır.☺ Su içen insanların içmeyenlere oranla daha mutlu olduğu bilimsel olarakkanıtlanmıştır. Yani bol su içmenin yan etkisi mutluluktur.

Ş

İ

İ

R

S

A

N

D

I

Ğ

I

Mantığın zaferi

Birgün kapımı çalarsan eğerGözlerinde kaybolmazsam ansızınKalbimi okşamazsa güzelliğinElim ayağıma dolaşmazVe durmazsa zamanMantığım nobel ödülünüHak ediyor demektir

Uğurcan Taşdelen

Seni bırakamadım ki

Yine bir sabah vakti sevgilim Yanımda sen varmışsın gibi uyandığım Öyle sıradan bir sabah Her şeyi unutmaya çalıştığım. Sigaranın külleri var Yüzüğünü koyduğun komidinin üstünde Yapışkan kağıtlar asılı koyu sarı renkte Saçlarını taradığın aynanın önünde

Kapının aralığında saçların var Saçlarının kızılından bir de şarabım Bana soruyorlar Hâlâ sigaraya başlamadın mı diye Oysa ben daha seni bırakamadım ki

Emre Erden

SonbaharUfak ufak düşerdi yapraklarım dallarından Eğilip bakmazdın bile, kurumaya yüz tutardımSonra bir rüzgar gelir uzaklaştırırdı seni bendenUzaktan uzaktan bakardım, tek tek düşerdim dallarındanDallarında bittiğim yerden sulanır ağlardımHer bir düşüşümde umursamazdın beniKopmamak için kendimi zorlardımFakat sen benden daha büyüktün, dayanamazdımDibinde sararmış sana bakardım öyleceSonra yavaş yavaş ölürdümSevdiğimBen sende kuruyorum her geçen günGörüyor musun?Bir yaprak daha düştüm dallarından...

Serdar İŞLER