Upload
zinnia
View
22
Download
0
Embed Size (px)
DESCRIPTION
ANA-BABA. HAKKI. Hadis-i Şeriflerin Eşliğinde. İmândan sonra birinci vazifemiz ana-babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibâdeti kabûl olmaz. - PowerPoint PPT Presentation
Citation preview
İmândan sonra birinci vazifemiz ana-babanın kalbini kırmamaktır.
Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır.
Onların kalbini kıranın ibâdeti kabûl olmaz.
Müslüman doğmamıza ve müslüman yetişmemize sebep olan ana-
babamızın kalbini kırarsak Cennete girmemiz düşünülebilir mi?
Onlar bize hakâret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lâzımdır.
Müslüman ana-babamız, bizden râzı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği
kulu olmamız çok zordur.
“Ana-babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve uzun olur.
Onlara karşı gelenin,
âsî olanın ömrü bereketsiz ve kısa olur.”
“Ana-babasını dîne uygun hizmetleriyle râzı eden kimse, Allahı râzı etmiş olur,
onları gazaplandıran, Allahı gazaplandırmış olur.“
“Anasına-babasına âsî olan mel’ûndur.“
“Ana-babası, yanında ihtiyârladığı hâlde, onların rızâlarını alamayıp, Cenneti kazanamıyanın burnu sürtülsün.“
“Ana-babasına iyilik edene müjdeler olsun..! Allah Onun ömrünü uzatır.“
“Cihâd, fîsebîlillah Allah yolunda sadece kılıç sallamak değildir..
Ana- babaya veya evlâda bakmak da cihâddır
Ele muhtâç olmamak için çalışmak da
cihâddır.“
Hasan-ı Basrî hazretleri,
Kâ'beyi tavâf ederken
sırtında yük olan bir zât
görüp
der ki:
- Niçin yükle tavâf ediyorsun?
-Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam'dan yedi defa getirip
tavâf ettim.
-Çünkü, bana dînimi, îmânımı öğretti. Beni
islâm ahlâkı ile yetiştirdi. Bendeki hakkı
büyüktür.
- Kıyâmete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa
da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.
Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Hadîs-i şerîflerde
buyuruldu ki: “Anneye yapılan iyiliğin ecri iki mislidir.“
“Önce, annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve sırası
ile diğer yakınlarına iyilik et!“
“Veysel Karânî'nin kavuştuğu bütün ihsân ve dereceler, anasına yaptığı iyilik sebebiyledir.“
“Yâ Resûlallah,
annem müşriktir. Ona iyilik
etmem câiz midir?“ diye
soran kimseye,
Peygamber efendimiz,
“Evet, annene iyilikte bulun“
buyurdu.
kâfir olan ana-babaya da hizmet etmek, nafakalarını vermek, ziyâretlerine gitmek lâzımdır.
Küfre sebep olan şeyleri yaptıracaklarından korkulursa, ziyâretlerine gidilmez.
“Allahü teâlânın rızâsı, ana-babanın rızâsında, gadabı da, ana-babanın
gadabındadır.“
Bir gün Peygamber efendimizin
huzûruna bir kimse gelerek
dedi ki:
- Yâ Resûlallah! İzin verirseniz sizinle beraber gazâya gelip cihâd etmek istiyorum.
- Anan-baban var mı? Evet var. Onların yanında bulun! Senin cihâdın, onlara hizmet etmektir.
Annesini sırtına alıp
Kâ'be-i muazzama'yı
tavaf eden bir kimse,
Abdullah ibni Ömer
hazretlerine dedi ki:
- Efendim, annemi, böyle sırtıma alıp, Kâ'be-i muazzama'yı tavaf ettiriyorum. Acaba
annemin hakkını ödemiş olur muyum.?
- Annenin hakkının yüzde birini bile ödeyemezsin. Ancak iyi muâmele eder
ve güzel bakarsan, yapacağın en küçük bir hizmete, çok büyük sevâp
verilir.
Enes bin Mâlik hazretleri şöyle anlatır:
Peygamber efendimiz zamanında Alkame isminde bir genç vardı.
Hep ibâdet ile meşgûl olur, yaz-kış oruç tutardı. Bu genç hastalandı.
Fakat dili tutulup bir şey söyleyemiyordu. Durumdan Resûlullah
Efendimiz haberdâr edildi.
Peygamber efendimiz, Hz.Ali ile Ammâr bin Yâsir hazretlerini gönderdi. Onlar, gence Kelime-i Şehâdet telkîn ettikleri hâlde, genç söyleyemiyordu.
Peygamber efendimiz, Bilâl-i Habeşî hazretleri vâsıtası ile durumdan haberdâr edildi.
Peygamber efendimiz, yanında bulunanlara şöyle sordu:
- Alkame'nin ana-babası var mı?
Yâ Resûlallah, ihtiyâr bir annesi
var.
Annesini buraya getirin..!
Annesi gelince, Peygamber
efendimiz buyurdu ki:
Alkame'ye ne oldu?
Yâ Resûlallah, Alkame çok iyidir. Hep ibâdet ile meşgûl olur. Ama ben ondan râzı değilim.
Çünkü o, hanımının rızâsını, benim rızâmdan üstün tutmaktadır.
- Dilinin tutulması bu yüzdendir. Ona hakkını helâl et de dili açılsın..!
- Yâ Resûlallah, O benim hakkıma riâyet etmedi. Hakkımı helâl etmem.
Bunun üzerine Peygamber efendimiz,
“Ey Bilâl! Eshâbı çağır, odun getirsinler. Alkame'yi yakalım. Çünkü annesi, ondan râzı değildir“ buyurdu. Kadıncağız bunları işitince dedi ki:
- Yâ Resûlallah, oğlumu benim gözümün önünde mi yakacaksınız? Kalbim buna nasıl dayanabilir? - Cehennem ateşi, dünya ateşinden çok daha kızgın ve yakıcıdır. Sen ondan râzı olmadıkça, onun hiçbir tâ'ati makbûl değildir.
Kadıncağız bunları işitince ağlamaya başlayıp dedi ki: - Yâ Resûlallah, ben ondan râzı oldum, hakkımı helâl ettim.
Böyle söyledikten sonra oğlunun yanına gitti ve oğlunun sesini duydu. Kelime-i şehâdeti rahatlıkla söylüyordu.
Aynı gün vefât etti. Cenâze hazırlıkları yapılıp defnedildi. Definden sonra Resûlullah efendimiz, Eshâb-ı kirâma hitâben buyurdu ki:
“Hanımını annesinden üstün tutana, Allahü teâlâ ve melekler la'net eder.“
Ana-babaya iyilik ve ihsân, evlâd üzerine farzdır. Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Ana-babadan biri veya ikisi yaşlanınca usanıp da öf deme..! Ağır söz söyleme..! Onlarla yumuşak ve tatlı konuş!“
“Allahtan başkasına kulluk etmeyin, ana-babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel güzel konuşun, namazı kılın, zekâtı verin.“
Peygamber efendimize, Lokman sûresinin “Dünyada ana-babanla iyi geçin“ meâlindeki âyet-i kerîmesinin açıklaması sorulduğunda şöyle buyurdu:
“Onlarla iyi geçinmek demek;
1- Aç iseler, yemek vermek. 2- Elbiseleri yoksa elbise yapmak. 3- Hizmete muhtâç iseler, onlara hizmeti cana minnet bilmek.
4- Çağırdıklarında, buyurun deyip yanlarına gitmek ve onlara hep iyilik etmek. 5- Bir iş buyurduklarında emirlerini yerine getirmek, günah olan emirler yerine getirilmez. 6- Onlarla konuşurken tatlı ve yumuşak hitâp etmek.
7- Onları isimleri ile çağırmamak. 8- Onlarla bir yere giderken arkalarından gitmek. 9- Kendi için sevdiği şeyi, onlar için de sevmek. 10- Kendine duâ ederken, onlara da duâ etmek.“
Hadîs-i Şerîflerde buyuruldu ki:
“Ana-babasının ihtiyâcını karşılamak veya onları insanlara muhtaç etmemek için çalışan kimse, fîsebîlillah, Allah yolunda çalışıyor demektir.“
“Ana-babaya ihsânda bulunmak ve akrabayı ziyâret etmek şekaveti saâdete çevirir, ömrü artırır ve insanı fena ölümden korur.
“Ömrünün uzun, rızkının bereketli olmasını istiyen, ana-babasına iyilik etsin, sıla-i rahim yapsın!“
“Evlât, babasının hakkını hiçbir sûretle ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulur ve sonra da satın alarak âzât ederse, ancak o zaman hakkını ödemiş olabilir.“
“İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsân ederseniz, çocuklarınız da size ihsân eder!“
“Annenin duâsı, en
çabuk kabul
olan duâdır.“
Ana-babaya iyilik etmek, namaz, oruç, hac ve cihâddan daha üstündür.“
“Evlâdının iyiliğini görmesi için, ona yardım eden babaya, Allah merhamet etsin.“
Bir kimse gelip dedi ki: Yâ Resûlallah, büyük bir günâh işledim. Tevbem kabûl olur mu, ne yapmam lâzımdır?
Peygamber efendimiz buyurdu:
- Annen var mı?
- Hayır yok. - Teyzen var
mı? - Evet var.
- Öyle ise ona iyilik et..!
Allahü teâlâ, Hz. Mûsâ'ya vahyetti ki:
“Ana-babasına itâ'at edip bana isyân edeni iyilerden yazarım. Bana itâ'at edip ana-babasına isyân edeni ise kötülerden yazarım.“
“Ana-babasını üzen ve sıla-i rahmi terk eden, Cennetin kokusunu duyamaz.“
“En üstün amel, vaktinde kılınan namaz ve ana-babaya iyiliktir.“
“Ana-babasının rızâsını alan mü'mine Cennetten iki kapı açılır. Onları üzene ise Cehennemden iki kapı açılır.“
“İlim öğrenen talebe, kocasına itâ'at eden kadın, ana-babasına iyilik eden evlâd, Peygamberlerle beraber hesâpsız olarak Cennete girer.“
“En fazîletli amel, vaktinde kılınan namazdan sonra ana-babaya iyiliktir.“
“Ana-babaya ihsân, bedbahtlığı saâdete çevirir, ömrü uzatır ve insanı kötü ölümden korur.“
“Ana-babanıza ihsân ederseniz, çocuklarınız da size ihsân eder.“
“Ömrünün uzun ve rızkının ziyâde olmasını istiyen, ana-babasına ihsânda bulunsun ve akrabasını yoklasın!“
“Sadaka veren kimse, neden müslüman olan ana-babasının ruhu için vermez?
“Üç zümreye Cehennem ateşi dokunmaz: Bunlar, kocasına itâ'at eden kadın, Ana-babasına iyilik eden evlât ve İnsanlara merhamet eden kimsedir.“
Ana-babasını küstürmüş olduğu hâlde, sabahlıyan kimseye Cehennemden iki kapı açılır.
Bu halde akıllanmıyana da aynı şekilde Cehennemden iki kapı açılır.
Ana-baba, zâlim de olsalar, kendisine zulmetseler de evlât, onları küstürmemelidir.
Ana-babanın veya hiç kimsenin günâh olan emirleri yapılmaz.
Ana-babanın yemeklerinde harâm karışmış olduğu şüpheli bile olsa, ana-baba bu yemekten yemesi için evlâdını zorlasa, evlâdın o yemekten yemesi lâzımdır. Çünkü şüpheli şeylerden kaçınmak vera', Ana-babanın rızâsını almak ise vâcibdir.
Yemen'den bir kişi gelip dedi ki: - Yâ Resûlallah, cihâda gitmek istiyorum. - Yemen'de anan-baban var mı?
- Evet var yâ Resûlallah. - Cihâda gitmene izin verdiler mi? - Hayır vermediler - Ana-babana git, izin iste! Müsâade ederlerse cihâda git..! İzin vermezlerse, onlara hizmet et!
Çünkü îmândan sonra, Allahü teâlânın rızâsına kavuşturucu amellerin en
üstünü, ana-babaya iyilik ve ihsândır.“
- Annen var mı? - Evet var yâ Resûlallah. - Onun yanına git! Cennet onun ayakları altındadır.
Yine cihâda gitmek için gelen bir kişiye Peygamber efendimiz buyurdu ki:
Bir kişi, hicret etmek için Peygamber efendimize dedi ki: - Anne ve babamı ağlatarak geldim yâ Resûlallah. - Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür..!
Bir zât suâl etti ki: - Yâ Resûlallah cihâda gitmek istiyorum. - Annen var mı? - Evet var. - Ona hizmet et, Cenneti, onu râzı etmekle kazanırsın..!
Mûsâ aleyhisselâm dedi ki:
- Yâ Rabbî, Cennetteki arkadaşım
kimdir?
- Filân yerde bir kasap vardır. Senin
Cennetteki arkadaşın odur.
Mûsâ aleyhisselâm, tarif edilen yere gitti. Güneş batıncaya kadar orada
kaldı. Akşam olunca, kasap, bir parça et alıp, çantasına koydu. Kasap akşam
evine giderken, Mûsâ aleyhisselâm sordu:
-Ey genç, misâfir kabul eder misin? - Evet memnuniyetle... Beraber gittiler.
Eve gelince, genç, bu etten güzel bir yemek
pişirdi. Sonra evin tavanına asılı
duran bir zenbili indirdi.
İçinde çok yaşlı, zaif, güçsüz bir kadın vardı.
Onu zenbilden çıkardı.
Bir kaşık alıp doyuncaya kadar ağzına yemek koydu. Sonra elbisesini değiştirdi. Tekrar zenbile yerleştirdi. Bu esnâda kadının dudakları kımıldadı.
Sonra kasap zenbili alıp tavana astı. Bunları gören Mûsâ aleyhisselâm sordu:
- Bu kadın kim, ona ne yaptın?
- Bu benim annemdir. Çok yaşlandı. Takati kalmadı. Oturacak halde de değildir. Çarşıdan gelince, onu
doyurup altını değiştirmeden kendim bir şey
yemem.
- O esnâda annenizin dudaklarının kımıldadığını gördüm. Bir şey mi
söylüyordu?
-Evet hergün "Yâ Rabbî, oğlumu Cennette Mûsâ Aleyhisselâma arkadaş eyle" diye duâ eder."
-- Gözün aydın olsun, Mûsâ Peygamber benim ve Cennetteki arkadaşım da sensin.
Hasan-ı Basrî hazretleri de buyurdu ki:
“Âlim bir evlâdın ana-babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç
olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, öf demesi sebebiyle
bütün amelleri yok olur.“
Kişi, Ana-babasını beğenmiyerek ben onların oğlu, kızı değilim
dememelidir..!
Çünkü Resûlullah efendimiz, “Annem-babam onlar değildir diyene, Allahın, meleklerin ve bütün insanların lâ'neti olsun. Allahü teâlâ böyle diyenin farz ve nâfilelerini kabûl etmez“ buyurdu.
Mûsâ Aleyhisselâm, Allahü Teâlâdan dokuz def'a nasîhat istedi. Hepsinde
de Cenâb-ı Hak, Ana-babaya itâ'at
etmesini istiyerek,
“Ana-babasına iyilik edenleri, Dünyada sevdiklerim arasına alırım. Kabirde onlara arkadaş olur, Mahşerde merhamet ederim. Sırâtı geçirir, Cennette onlarla vâsıtasız konuşurum
Ana-babasına âsî olan, Peygamberler gibi çok amel etse,
Amelini kabûl etmeyip, Onu Cehenneme atarım. Ana-babasına
itâ'at edeni de, bana karşı kusurlu olsa da, affederim“ buyurdu.
Buhârî'deki hadîs-i şerîfte özetle deniyor ki: Eski ümmetlerden üç kişi yolculuğa çıkarlar. Geceyi geçirmek üzere bir mağaraya girince dağdan bir kaya parçası yuvarlanarak mağaranın ağzını kapatır.
"Bizi bu kayadan ancak iyi amellerimizi dile getirerek Allah'a yapacağımız duâ kurtarabilir" derler.
İçlerinden biri şöyle dedi:
Anam-babam çok yaşlı idi. Onları doyurmadan çoluk çocuğumu ve hayvanlarımı doyurmazdım. Bir gün, odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Geç vakte kadar da dönemedim. Akşam içecekleri sütü, getirdiğimde anamla babam uyumuşlar.
Onlara sütlerini içirmeden önce çoluk çocuğumun ve hayvanlarımın karınlarını doyurmazdım. Çocuklar da, yanımda ağlıyorlardı. Çanak elimde tanyeri ağarıncaya kadar onların uyanmalarını bekledim. Anamla babam uyanıp sütlerini içtiler.
"Ya Rabbî bunu senin rızan için yapmışsam buradan bizi kurtar."
Kaya biraz açıldı. Fakat çıkmak
mümkün değildi.
Diğeri her türlü imkân varken çok sevdiği amcasınının kızı ile zinâ etmediği ve kıza verdiği 120 dinar altını almadığı olayı hatırlayıp,
“Yâ Rabbî, bunları senin
rızan için yapmışsam bizi
buradan kurtar“ dedi.
Kaya biraz daha açıldı. Ancak yer çıkabilecekleri kadar değildi.
Üçüncüsü şöyle dedi:
Çalıştırdığım işçilerden biri ücretini almadan gitmişti.
Ben de onun ücretini ürettim. Öyle ki, bundan birçok mal meydana geldi. Bir müddet sonra bana gelip ücretini istedi. “Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunların hepsi senin ücretinden üremiştir, al götür“ dedim.
O da “Benimle alay etmiyorsun ya“ dedi. Ben de “hayır, alay etmiyorum, doğrusu bu“ deyince,
malların hepsini alarak götürdü. Bana hiçbir şey bırakmadı.
„Yâ Rabbî bunu senin rızan için yapmışsam, içinde bulunduğumuz şu belâdan
bizi kurtar.“ Bunun üzerine kaya tamamen
açıldı. Onlar da mağaradan çıkarak yollarına devam ettiler.
Ana-babasını râzı eden kimse için, Cennette iki kapı açılır.
Bir kimsenin ana-babası zâlim olsalar dahi onlara karşı gelmek onlarla sert konuşmak câiz değildir.
Bu vesilelerden biri de bayramlardır. Bayramlarda, ana-babaya çeşitli hediyeler alıp, bayramları tebrik edilerek, hakları helâl ettirilmeli ve duâlarını almalıdır! Arada kırgınlıklar varsa bu vesile ile giderilmelidir.
Allahü teâlâ buyurdu ki: Yâ Mûsâ, günahlar içinde bir günah vardır ki benim indimde çok ağır ve büyüktür. O da, ana-baba evlâdını çağırdığı zaman emrini dinlememesidir.
Ana-baba, kızıp bir şey söylediği zaman onlara karşılık vermemelidir. Emrettikleri şeyleri bir an önce yapıp onların duâsını almalıdır. Onların üzülüp bedduâ etmelerinden korkmalıdır.
Yanlış bir iş yapıp onları üzünce hemen ellerine sarılıp özür dilemelidir. İnsanın saâdeti ve felâketi onların kalplerinden gelen ve ağızlarından çıkacak olan sözdedir.
Atılan ok tekrar geri gelmez. Onlar hayatta iken kıymetini bilip, hayır duâlarını almak lâzımdır. Vefâtlarından sonraki pişmanlık fayda vermez. Onlar hayatta iken ne yapıp yapıp onları memnun etmelidir.
Soğuk bir kış gecesinde, Bâyezid-i Bistâmi hazretleri küçükken annesi ile yatsı namazını kılıp yatmıştı. Gece yarısına doğru annesi uyandı. Çok susamıştı. Oğluna seslendi:
- Oğlum, bir bardak su verir misin?
Hemen yatağından fırlayan, küçük Bâyezid, su testisine baktı. Fakat içinde su yoktu. Annesine: - Anneciğim, testide su yok ben hemen doldurup geleyim, dedi.
Koşarak dışarı çıktı. Her yer buz ile kaplıydı.
Zorlukla testiyi
doldurup geri döndü.
Fakat, geri dönene kadar annesi tekrar
uyumuştu. Annesini
uyandırmaya kıyamadı.
Elinde su dolu bardak ile, annesinin baş ucunda beklemeye başladı. Hava çok soğuk olduğu için, bir müddet sonra soğuktan titremeye başladı. Buna rağmen, bardağı bırakıp yatmadı.
Annesinin uyandığında, "Hani su" diyerek üzüleceğinden korkuyordu. Annesini üzmemek için, her türlü sıkıntıya katlanmaya râzı idi.
Elinde su bardağı saatlerce ayakta annesinin uyanmasını bekledi. Nihayet, annesi, "su, su" diye mırıldanmaya başladı. Hemen, "buyur anneciğim, suyun hazır" dedi.
Annesi daha ilk sözünde suyun hazır olmasını anlıyamadı. Oğluna sordu: Oğlum ne çabuk getirdin? Anneciğim, daha önce uyandığında, su istemiştin.
- O zaman su olmadığı için, testiyi doldurmaya gittim. Geldiğimde senin daldığını gördüm. Uyanmanı bekledim. Oğlunun bu kadar, sadakatli olduğuna çok sevinen annesi sevinçten ağladı.
Allahü teâlâ kendisine böyle bir oğul ihsân ettiği için şükretti: Yâ Rabbî ben oğlumdan râzıyım, sen de râzı ol, dedi. Annesinin duâsı sebebiyle, Bâyezid-i Bistâmî hazretleri, evliyâlıkta yüksek derecelere kavuştu. Allahü teâlânın sevgili kulu oldu.
Kendisine sordular: - Bu derecelere nasıl kavuştunuz? - Annemin rızâsını almakla...
Anne hakkı önemlidir. Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Biri, suâl etti ki: - Yâ Resûlallah, insanlar içinde iyilik etmeme en lâyık olan kimdir? - Annendir. - Sonra? - Annendir. - Daha sonra? - Babandır.
Îmânlı olup, Cehennemden en son çıkacaklar Allah yolunda olan ana-babasının islâmiyete uygun olan emirlerine âsî olanlardır.
Allahü teâlâ buyurdu ki: - Yâ Mûsâ, ana-babasını râzı eden beni râzı etmiş olur. Ana babasını râzı edip bana âsî olan kimseyi dahi iyilerden sayarım. Ana-babasına âsî olan, bana mûtî itâatkâr olsa bile, onu fenâlar tarafına ilhâk ederim.
Hz.Muâz, Resûlullah efendimize sordu:
- Minbere çıkarken üç kere âmin demenizin sebebi nedir? - Cebrâil aleyhisselâm geldi "Ramazan ayına yetiştiği halde günahları mağfiret olunmadan ölen kimse ateşe girsin" dedi. Ben de âmin dedim.
Sonra "yanında senin adın anıldığı halde sana salavât getirmeyen kimse
ateşe girsin" dedi. Ben de âmin dedim. Daha sonra "ana-babasına veya
ikisinden birine yetiştiği halde onların hakkını gözetmeden ölen, ateşe girsin
" dedi. Ben de âmin dedim.“
Âsî olmamak, karşı gelmemek. “Agâh olun, büyük günâhların en büyüklerini haber veriyorum. Bunlar Allah’a şirk koşmak, ana-babaya âsî olmaktır.“