10
Sayı: 9 / Nisan 2012 HAFTANIN KONUSU DARBELER TARİHİ Derleyen: Eyüp AKTUĞ www.e-aktug.com

Anadolu Kıtası-Sayı 9

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Anadolu Kıtası-Sayı 9

Citation preview

Page 1: Anadolu Kıtası-Sayı 9

Sayı: 9 / Nisan 2012

HAFTANIN KONUSU

DARBELER TARİHİ

Derleyen: Eyüp AKTUĞ www.e-aktug.com

Page 2: Anadolu Kıtası-Sayı 9

2

İçindekiler

27 Mayıs Darbesi…………………………..……….…..………..3

12 Mart Muhtırası…………………….…………………………4

12 Eylu l 1980 Darbesi………………………………………....5

Post-modern darbe; 28 Şubat………………………………6

KULLANIM HAKKI Bu derginin içeriği internet üzerinden derlenmiştir. Herhangi bir telif hakkı ihlali yapıldığını

düşünüyorsanız veya yazılar üzerinde hak talep ediyorsanız iletişim adresimize bildirmeniz

halinde söz konusu içerik silinecektir.

Page 3: Anadolu Kıtası-Sayı 9

3

27 Mayıs Darbesi

7 Mayıs Darbesi, 27 Mayıs 1960'ta yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşmiş ilk

askerî darbe. Ayrıca 27 Mayıs Askerî Müdahalesi ya da 27 Mayıs İhtilâli olarak da anılır. Darbe

emir komuta zinciri içinde yapılmamıştır; 37 düşük rütbeli subayın planlanları ile icra

edilmiştir. Kritik mevziler bu subayların ellerindeki asker ve silahlarla önce ordudaki komuta

kademesinin etkisiz hale getirilmesi ile ele geçirilmiştir. Sonra cumhurbaşkanı ve hükümet

üyeleri tutuklanarak, hükümet; 235 general ve 3500 civarında subay (daha çok albay, yarbay,

binbaşı) emekliye sevk edilerek, ordu; 1402 üniversite öğretim görevlisi görevden alınınarak

ve bazı üniversiteler kapatılıp el konularak, üniversiteler; 520 hakim ve yargıç görevden

alınınarak, yargı kontrol altına alınmıştır.

Darbeden sonra darbeyi planlayan ve ıcraa eden 37 düşük rütbeli subay ve Emekli Orgeneral

Cemal Gürsel in oluşturduğu Millî Birlik Komitesi ülke yönetimini üstlendi.

1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş

kavgasına götürdüğü gerekçelerini ileri sürerek Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bir grup

subay, 27 Mayıs 1960 sabahı ülke yönetimine bütünüyle el koydu. 37 subaydan oluşan Millî

Birlik Komitesi bu harekat ile anayasa ve TBMM'yi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı,

Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere birçok Demokrat

Partiliyi tutuklattı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun, İstiklal Savaşı

kahramanlarından Ali Fuat Paşa, Kore gazisi Tahsin Yazıcı ve emekli olduktan sonra DP'den

milletvekili seçilen eski Genelkurmay başkanı Mehmet Nuri Yamut da tutuklananlar

arasındaydı.

3. Ordu Komutanı Orgeneral Ragıp Gümüşpala'nın, eğer darbenin lideri kendisinden daha

kıdemli değilse ordusuyla Ankara'ya yürüyüp isyancıları yakalayacağını söylemesi üzerine

darbeden haberi olmayan Emekli Orgeneral Cemal Gürsel Milli Birlik Komitesi'nin başına

Page 4: Anadolu Kıtası-Sayı 9

4

getirildi. Bu darbenin daha sonraki yıllarda meydana gelen askeri darbelerden farkı; Türk

Silahlı Kuvvetleri emir komuta zinciri içinde yapılmamış olmasıydı; nitekim dönemin

Genelkurmay başkanı da yönetime el koyan askeri güçler tarafından tutuklanmıştı.

Askeri en fazla rahatsız eden gelişmelerden biri DP’nin, 1932’de Atatürk tarafından çıkartılan

ezanın Türkçe okunması kanunu değiştirmesiyle ilintiliydi. Cumhurbaşkanı ile Başbakan

arasında bile tartışmalara neden olan bu konu, Menderes’in istifaya yanaşma resti ile sona

ermiş ve ezan uzun bir aradan sonra yeniden Arapça okutulmaya başlanmıştı. Bu değişiklik ve

Menderes’in

“ Sizler isterseniz hilafeti bile getirirsiniz! ”

açıklaması genç subayların ve aydın kesimin tepkisini çeken uygulamalardan sadece biriydi.

Yüksek Adalet Divanı'nca yargilanlardan 15 kişi idama, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi

değişik hapis cezalarına çarptırılırken 123 kişi de aklandı. Milli Birlik Komitesi'nin onayıyla

Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961, Adnan Menderes ise 17 Eylül 1961'de

İmralı Adası'nda idam edildi.Celal Bayar ve Refik Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ömür

boyu hapse çevrildi. DP, 29 Eylül 1960'ta kapatıldı.

12 Mart Muhtırası

Amacı, Ecevit'e göre, CHP içinde egemen olan "ortanın solu" politikasına son vermek ve

partinin iktidar olmasını önlemek olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 12 Mart 1971'deki

müdahalesi İnönü'nün parti genel sekreteri Bülent Ecevit'le anlaşmazlığa düşmesine ve

Ecevit'e genel başkanlığa giden yolun açılmasına olanak vermiştir. Ecevit'le yoğun bir

mücadeleye giren İnönü, Mayıs 1972'de toplanan V. Olağanüstü Kurultay'da, politikasının

partisince onaylanmaması durumunda istifa edeceğini açıkladı. Kurultayda parti meclisi

Ecevit'in yanında yer alınca da 8 Mayıs 1972'de CHP genel başkanlığından ayrıldı. Türk siyasal

yaşamında parti içi mücadele sonucunda değişen ilk genel başkan olan İnönü 4 Kasım

1972'de CHP üyeliğinden, 14 Kasım 1972'de de milletvekilliğinden istifa etti. Başvurusu

üzerine tabii senatör olarak Cumhuriyet Senatosu'nda görev aldı.

1960'ların ortalarından itibaren Türkiye'de başlıyan öğrenci hareketlerinin en önemli

önderlerinden ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)'nun kurucu ve yöneticilerinden Deniz

Gezmiş, 6 Mayıs 1972'de idam edilmiştir.

"...Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum. Türkiye'nin

bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve

işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. Onu ancak

işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken

kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum."

Page 5: Anadolu Kıtası-Sayı 9

5

12 Eylu l 1980 Darbesi

Takvim yaprakları 12 Eylül 1980’ni gösterdiğinde, Kenan Evren

komutasındaki zihniyet, halkın ülkenin idaresi için seçtiği meclisi

dağıtarak ülke yönetimini ele geçirmişti. Türk demokrasi tarihine

kara bir leke olarak düşürülen bu cinayetin failleri için nihayet

hesap günü gelmiştir. Geçtiğimiz günlerde 12 Eylül Askeri

Darbesi'ni gerçekleştiren iki isim için yargılama süreci başladı.

Binlerce masum insanın kanı ile hesaplaşma vakti şimdi.

İşkence edilen insanların çığlıkları ile yüzleşme vakti şimdi.

Vatanından sürgün edilen insanların bakışları altında ezilme vakti

şimdi.

Berfo Ana'nın ağıtlarını keyifle dinleyen kulakları için hesap vakti şimdi.

Şu soruyu sormak lazım, 12 Eylül darbecilerinin gerekçesi neydi?

Siyasi iktidarsızlık

12 Eylül 1980 askeri darbesinin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler,

Türkiye Büyük Millet Meclisinin birçok tur ardından Cumhurbaşkanı'nı seçememesi ve 6 Eylül

günü Konya'da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şerîat amaçlı bir

kalkışma girişimi olarak nitelediği Kudüs Mitingi gösterildi.

Ekonomik sebepler

12 Eylül öncesi dönemin son Başbakanı Süleyman Demirel'in "70 sente muhtacız" sözü ile

özetlenen dış ticaret açığındaki artış ve döviz darboğazı; işsizlik, kıtlık ve işyeri anlaşmazlıkları

ile beraber ekonomik sebepleri oluşturur.

Aynı zamanda 1980'lere doğru tüm dünyada neoliberal bir ekonomik dönüşüm

yaşanmaktaydı. Neoliberal reformları uygulayabilmek için toplumsal muhalefetin olmaması

ve baskı ortamı gerekliydi. Amerika Birleşik Devletleri neoliberal politikaları hızlandırabilmek

için dünyanın çeşitli ülkelerinde sağ hükümetleri işbaşına geçirmek için askeri darbeleri

desteklemekteydi. O dönemde Türkiye'de yükselen bir toplumsal muhalefet özellikle işçi ve

öğrenci hareketleriyle kendini göstermekteydi. Fabrikalarda grevler artmıştı.

Dış siyaset etkenleri

NATO güney kanadının en önemli üyelerinden olan Türkiye'nin siyasi ve ekonomik

iktidarsızlığı özellikle ABD tarafından gözleniyordu. 1979 yılında meydana gelen İran İslam

Page 6: Anadolu Kıtası-Sayı 9

6

Devrimi, ardından aynı yıl içinde Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesi üzerine

Türkiye'nin ABD politikaları için istikrarlı hale gelmesi önem kazandı.

Bu bahanelerin arkasına sığınıp askeri darbeyi yapanlar 12 Eylül 1980 tarihinden önce bir

hazırlık süreci yaşadılar. darbeye zemin hazırlamak için bir takım içtimai kutuplaşmalar ile

halk birbirine düşman edildi. Kardeş kavgaları, sağ-sol kavgaları ile toplumun huzur ve refahı

yerle bir edildi.

Darbe Öncesi Suikastleri

11 Temmuz 1978'de Bedrettin Cömert Ankara'da,1 Şubat 1979'da Abdi İpekçi İstanbul

Teşvikiye'de, 10 Eylül'de Türkiye İşçi Partisi Adana eski il başkanı Ceyhun Can yazıhanesinde,

Çukurova Üniversitesi Rektör Vekili Fikret Ünsal evinin önünde, 19 Eylül'de Malatya Ülkü

Ocakları eski başkanı Mürsel Karataş İstanbul Sultanahmet'te, 28 Eylül'de Adana Emniyet

Müdürü Cevat Yurdakul , 19 Kasım'da eski Adalet Partisi İstanbul milletvekili İlhan Egemen

Darendelioğlu İstanbul Beyazıt'ta, 20 Kasım'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan

Yardımcısı Ümit Doğançay İstanbul Etiler Profesörler Sitesi'nde, 3 Aralık 1979'da, Fedai

Dergisi sahibi yazar Kemal Fedai Coşkuner İzmir Agora semtinde, 7 Aralık'ta İstanbul

Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Cavit Orhan Tütengil İstanbul Levent'te, 11

Nisan 1980'de TRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden Ümit Kaftancıoğlu, 27 Mayıs 1980'de

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak Ankara'da, 24 Haziran 1980'de

Milliyetçi Hareket Partisi Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok evinde ve kızıyla

birlikte, 15 Temmuz 1980'de Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili Abdurrahman

Köksaloğlu Şişli'deki işyerinde, 19 Temmuz 1980'de Eski Başbakan Nihat Erim İstanbul'da

Dragos Deniz Kulübü'nden çıkarken, 22 Temmuz 1980'de DİSK ve Maden-İş Sandikası genel

Başkanı Kemal Türkler İstanbul Merter semtinde silahlı saldırı sonucu öldürülmüştür.

TSK'nın uyarı mektubu

27 Aralık 1979'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı

Orgeneral Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülend Ulusu, Hava Kuvvetleri

Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat

Celasun'un imzasını taşıyan, ülkedeki iç karışıklıkla ilgili bir uyarı mektubu Cumhurbaşkanı

Fahri Korutürk'e gönderildi. 1 Ocak 1980'de Çankaya köşkünde Kenan Evren ve kuvvet

komutanlarıyla bir görüşme yapıldı.

"Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir

an önce, milli menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve

Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye

yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal

Page 7: Anadolu Kıtası-Sayı 9

7

kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir."

Bayrak Harekâtı

17 Haziran'da Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, kuvvet komutanları ve Genelkurmay II.

Başkanı Necdet Öztorun'u çağırmış ve kod adı "Bayrak Harekâtı" olan bir darbenin 11

Temmuz 1980'de gerçekleştirilmesi bildirmiştir:

"Bütün Ordu Komutanlarına; Bayrak Planı'nın uygulanmaya giriş günü 11 Temmuz, saati ise:

04.00'dır."

Ancak 2 Temmuz'da Süleyman Demirel hükûmeti güvenoyu aldığı için ertelenmiştir.Daha

sonra 28 - 31 Ağustos'ta "5 Eylül 1980'den itibaren her an hazır olunması" bildirilen "Bayrak

Harekâtı" emirleri özel kuryelerle komutanlara teslim edilmiştir.

Zafer Bayramı ve Kudüs Mitingi

Necmettin Erbakan "Karadeniz şehirlerinden birisinde vefat eden bir din adamının cenaze

töreni"ni bahane olarak göstererek 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın Anıtkabir'deki kısmı ile

Genelkurmay Başkanlığı'nda yapılan kutlama törenlerine katılmamıştır.

23 Temmuz 1980'de İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan etmesi sonucu Milli Selamet Partisi 6 Eylül

Cumartesi günü Konya'da "Kudüs'ü kurtarma yürüyüş ve mitingi" düzenlemiştir. Bu mitinge

100 bin kişinin üzerinde katılım olmuş,bazı kişiler şalvar, cübbe ve sarıkla, eski harflerin

bulunduğu pankartlarla gelmiş ve "Şeriat gelecek, vahşet bitecek", "Dinsiz devlet, yıkılacak

elbet" gibi sloganlar atmışlardır. Miting sırasında okunan İstiklâl Marşı topluluk tarafından

yuhalanmıştır.

Betül Tiftik mitingi partilerinin yapmadığını belirtir:

"Konya Mitingini MSP olarak biz yapmadık. Bütün partilerin sahip çıkması için bir tertip

heyeti düzenlendi ve önemine binaen, bütün partileri ve liderleri davet etti."

Ancak dönemin MSP'li Konya Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler, mitingin MSP tarafından

düzenlendiğini, hatta kendisinin mitingten önce Necmettin Erbakan ve Oğuzhan Asiltürk'le,

Ankara'da MSP Genel Merkezi'nde bu mitingi iptal ettirmek için görüştüğünü, iptal

ettiremeyince MSP'den istifa ettiğini, fakat bununda kabul edilmediğini yıllar sonra belirtir.

12 Eylül Dönemi

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve Kuvvet Komutanları tarafından oluşturulan

askeri yönetim Milli Güvenlik Konseyi adı altında 1983 genel seçimine kadar Türkiye'ye ilişkin

Page 8: Anadolu Kıtası-Sayı 9

8

tüm kritik kararları aldı.

"Asmayalım da besleyelim mi?

Darbeden sonra ilk idam edilenler 9 Ekim 1980 tarihinde ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu ve sol

görüşlü Necdet Adalı olmuştur. Daha sonra 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edilen

Erdal Eren'in idam kararı Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmiş olmasına karşın, Milli

Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez

Cezaevi'nde infaz edildi. Erdal Eren'in idamına ilişkin Kenan Evren 3 Ekim 1984'de yaptığı

Muş gezisi sırasındaki konuşmada şunları söylemiştir:

"Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam

etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah

çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?"

Darbenin Sonuçları

650.000 kişi göz altına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi. Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i

Asala militanı). İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi. 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı. 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı. 388 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son

verildi. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci silahla öldürüldü. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi.

Page 9: Anadolu Kıtası-Sayı 9

9

Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 14 kişi açlık grevinde öldü. 16 kişi -kaçarken- vuruldu. 95 kişi -çatışmada- öldü. 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi. 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.

Bir ordu tasavvur edin. Bu orduyu idare edenlerin emirleri ile kahraman Mehmetçik dayısına,

amcasına, yeğenine, babasına, dedesine karşı silah kullanmak mecburiyetinde bırakılıyor.

Çanakkale Destanını yazarken düşman askerini sırıtnda taşıyan ve tedavi eden Mehmetçik

darbeciler yüzünden böyle bir oyunun içerisine sürüklenmiştir. Darbeci zihniyet yüzünden

aziz Türk ordusunun itibarı halk nazarında sarsılmıştır.

Yazımı sonlandırırken Allah'tan bu milletin baş düşmanı olan darbecilere bir daha fırsat

vermemesini diliyorum. Esen kalın...

Post-modern darbe; 28 Şubat

12 Eylül Darbesi sonucu ortaya çıkan siyasetin etkisiyle

1980 ve 1990'larda radikal sağcı grupların güçlenmiş ve

bunun sonucu olarak Refah Partisi 1995'teki genel

seçimlerinde siyasette güçlü duruma gelmiştir. 1996 yılında,

seçimlerinin ardından kurulan DYP - ANAP hükümetinin kısa

sürede dağılmıştır. Bunun üzerine TBMM'de birinci parti

durumunda olan RP ile DYP arasında kurulan 54.hükümet,8

Temmuz 1996'da TBMM'de yapılan oylamada güvenoyu

almayı başarmıştır.

28 Şubat 1997 Cuma günü yapılan MGK Toplantısı'nda radikal dinci faaliyetlere ilişkin bir MİT

raporu ele alınmıştır. Bu rapordan yola çıkarak alınan kararlar için bir çeşit "sivil muhtıra"

yorumu yapıldı. Türk siyaset tarihine 28 Şubat Kararları olarak geçen kararlar Türk siyasi

tarihinde önemli değişikliklere neden oldu.

Başbakan Necmettin Erbakan'ın 'havada yakıt ikmali' olarak tanımladığı başbakanlık görevini

hükümet ortağı DYP genel başkanı Tansu Çiller'e vermek amacıyla 18 Haziran 1997'de

istifasını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sundu. Ancak Demirel, hükümet ortaklarının

arasındaki protokolü dikkate almayarak hükümeti kurma görevini ANAP genel başkanı Mesut

Yılmaz'a verdi. 12 Temmuz'da Mesut Yılmaz başkanğında ANAP - DSP - Demokrat Türkiye

Partisi arasında kurulan 55. hükümet TBMM'den güvenoyu aldı.

Page 10: Anadolu Kıtası-Sayı 9

10

MGK'nun 28 Şubat kararlarının ardından özellikle 18 Nisan 1999 seçimlerine kadar süren

zaman diliminde 14 Ağustos 1997'de 8 yıllık kesintisiz eğitim kanunu TBMM’de kabul edildi.

Bu kanunla İmam Hatip Liseleri dahil Meslek Liselerini ortaokul bölümleri kapatıldı.

1998 Kasım ayında eski RP'li İstanbul Büyükşehir belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın

belediye başkanlığı düşürüldü.

28 Şubat süreci sırasında TSK içinde dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı

yerine iki ismin ; dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir ile Genelkurmay Genel Sekreteri

Tümgeneral Erol Özkasnak'ın adları daha çok ön plana çıktı. 2001 yılında bir televizyon

programına katılan döneminin Genelkurmay Genel Sekreteri emekli Tümgeneral Erol

Özkasnak, 28 Şubat süreci'ni "post-modern bir darbe" olarak tanımlayan bazı yazarları haklı

bulduğunu söyledi.