11
ANAYASA BÖLÜM KARAR KARACA 2014/2211) Karar Tarihi: 9/6/2016

ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

MUHSİN KARACA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/2211)

Karar Tarihi: 9/6/2016

Page 2: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

Başvuru Numarası

Karar Tarihi

Başkan

Üyeler

Raportör

Başvurucu

Vekili

: 2014/2211 : 9/6/2016

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

: Burhan ÜSTÜN

: Serruh KALELİ

Nuri NECİPOGLU

Hicabi DURSUN

Rıdvan GÜLEÇ

: Bahadır Y ALÇINÖZ

: Muhsin KARACA

: Av. Mahmut Yavuz NACAR

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yapılan kamu görevi sırasında meydana gelen kaza nedeniyle uğranılan zararların tazmini istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

il. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/2/2014 tarihinde İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin

bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 22/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 4/1/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)

gönderilmiştir. Bakanlığın 4/2/2016 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

111. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, T.C. Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü İskenderun Gar Müdürlüğünde görev yaptığı sırada 14/11/1997 tarihinde vagon manevrasında meydana gelen kazada iki parmağını kaybetmiştir.

1 O. Başvurucu 1998 yılında adli yargı yerinde 30.000 TL maddi ve 1.000 TL manevi tazminat istemli olarak dava açmış, yaptırılan bilirkişi incelemesine göre başvurucunun 12.601 TL maddi kaybı bulunduğu belirlenmiş ancak İskenderun 1. Asliye Hukuk

2

Page 3: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016

Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir.

11. Başvurucu, bunun üzerine idari yargıda açtığı davada 12.601 TL maddi ve 1 .000 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.

12. Adana 1. İdare Mahkemesi 14/10/2003 tarihli ve E.2002/102, K.2003/1093 sayılı kararıyla başvurucunun efor kaybına uğradığını belirterek ve adli yargı yerinde yaptırılan bilirkişi raporunu esas alarak 12.601 TL maddi ve 1.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.

13. Davalı idare tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onuncu Dairesi, kararın manevi tazminata ilişkin kısmını onamış; maddi tazmina ilişkin kısmını ise başvurucunun kaza sonrası görevinin değiştiği dikkate alınarak efor kaybı yerine görev yeri değişikliği nedeniyle uğradığı zararın hesaplanarak ödenmesi gerektiği gerekçesiyle bozmuştur.

14. İlk Derece Mahkemesince bozma kararına uyularak yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan 13/7/2009 tarihli raporda, başvurucunun görev değişikliği nedeniyle uğradığı zararın 28.654 TL olduğu belirlenmiş ve Mahkemece 10/9/2009 tarihli ve E.2008/1928, K.2009/1003 sayılı kararla -taleple bağlılık ilkesi gereği- 12.601 TL tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Bu durumda, "taleple bağlılık" ilkesi de dikkate alınarak davalı idarede manevracı olarak görev yaptığı sırada geçirdiği kaza sonucu sol elinin iki parmağını kaybeden davacının idarenin hizmet kusuru nedeniyle görev yerinin değişmesi sonucu uğradığı

12.601.00 TL maddi zararının adli yargı yerinde dava açma tarihi olan 23/12/1998 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. " 15. Başvurucu ise 18/9/2009 tarihli dilekçesiyle davalı idareye başvurarak

Mahkemece hükmedilen tutarla bilirkişi raporunda tespit edilen tutar arasındaki farkın

ödenmesini istemiş; 2/11/2009 tarihli cevap yazısında, kararın temyiz edildiği ve istemin temyiz sonucuna göre değerlendirileceği bildirilmiştir.

16. İlk Derece Mahkemesi kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 13/3/2012 tarihli ve E.2009/16198, K.2012/891 sayılı kararıyla onanmıştır.

1 7. Başvurucu, kararın kesinleşmesi üzerine 13/6/2012 tarihli dilekçeyle davalı

idareye tekrar başvurmuş ve fark tutarın ödenmesini istemiştir. Ancak başvurucunun istemine bir cevap verilmemiştir.

18. Başvurucu bunun üzerine bilirkişi raporunda belirtilen fark tutarın ödenmesine karar verilmesi istemiyle 10/9/2012 tarihinde Adana 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.

19. Mahkeme 23/10/2012 tarihli ve E.2012/1310, K.2012/1583 sayılı kararıyla

davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyedir: "Bu durumda, idari eylemlerden doğan zararların ödenmesinin, süresi içerisinde

açılacak davalar yoluyla istenebileceği, İdari Yargıda ancak parasal hakların ödenmesine (tazminine) karar verilmesinin istenebileceğinden İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca parasal haklarının saklı tutulmasının mümkün bulunmadığı hususu dikkate alındığında İskenderun Gelirler Müdürlüğünde görev yaptığı sırada geçirdiği kaza sonucı, sol elinin iki parmağını kaybeden davacı tarafından, zararın öğrenildiği tarihten itibaren en geç bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvuraraA haklarının yerine getirilmesinin istenilmesi ve bu istemin reddi üzerinde de dava açma süresi içinde dava açılması gerekirken bu süreler geçirildikten sonra 10.09.2012 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğundan davanın esasını inceleme olanağı

bulunmamaktadır.

3

Page 4: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016

Öte yandan, davacının 13.06.2012 günlü başvurusunun zımnen reddinin dava süresini canlandırmayacağı da açıktır. "

20. Karar, Adana Bölge İdare Mahkemesinin 26/6/2013 tarihli ve E.2013/1215, K.2013/2697 sayılı kararıyla onanmış, karar düzeltme istemi de aynı Mahkemenin 30/12/2013 tarihli ve E.2013/4390, K.2013/6086 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

21. Karar 28/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucu 17/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

23. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrası şöyledir:

"İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür."

24. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle eklenen 16. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:

"... Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir. "

25. 2577 sayılı Kanun'un 6459 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen geçici 7. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dahil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda de uygulanır. "

26. Danıştay Onbeşinci Dairesinin 17/2/2014 tarihli ve E.2013/3669, K.2014/760 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda, 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktarın, kanun yolu aşaması dahil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin artırılmasına olanak tanınmıştır. Madde gerekçesinde de ifade edildiği

üzere, yasal değişiklikle ilgililerin uğramış olduğu zararın, dava dilekçesinde gösterile, zarar miktarından fazla olmasına karşın, davacı veya davacıların dava dilekçesinde gösterdikleri zarar miktarını artırımlarına yönelik taleplerinin mahkemelerce kabul edilmeyerek istemle bağlı kalma kuralını uygulayarak dava dilekçesinde gösterilen zarar tutarı kadar tazminata hükmetme/erinden doğan hak kayıplarının giderilmesi amaçlanmıştır. Bir başka ifade ile mahkemelerce istemle bağlı olma kuralı uygulanmak suretiyle verilen kararlara karşı taraflardan herhangi birinin kanun yoluna başvurmuş olması şartıyla davacı veya davacıların artırılan miktara isabet eden harcı ödemek suretiy/€ kararı veren Mahkemeye verecekleri dilekçe ile bir defaya mahsus olmak üzere dava dilekçesinde gösterilen miktarı artırmaları mümkündür.

Sağlık tazminatına ilişkin tam yargı davalarında, mahkemelerce maddi zararın tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi raporunda belirlenen maddi tazminat miktarının dava dilekçesinde talep edilen maddi tazminat miktarından yüksek çıkması halinde söz konusu bilirkişi raporunun davacıya tebliğinden sonra (eylemin idariliğinin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl geçmiş olsa bile) ilk açılan davanın derdest olması ve bu davada ıslah talebi olmaması şartıyla, fazlaya ilişkin miktarın ödenmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddi üzerine dava açma süresi içerisinde açılan ikinci davanın süresinde kabul edilerek, açılan bu ikinci davanın ilk dava kapsamında ıslah talebi niteliğinde

değerlendirilmek suretiyle zarar tespit bilirkişisi tarafından belirlenen fazlaya ilişkin kısım hakkında yeni bir karar verilmesi gerekmektedir. "

4

Page 5: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu, açılan tazminat davasının yaklaşık on yedi yıl sürmesi nedeniyle davanın makul sürede sonuçlanmadığını, bilirkişi raporlarında tespit edilen maddi zararının karşılanması talebinin süre aşımı yönünden reddedildiğini, bu nedenle yaşam hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; 16.053 TL maddi zararının kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifıni kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu; yaşam hakkının, adil yargılanma hakkının ve bu kapsamda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarında

bulunmuştur. Başvurucunun yaşam hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının dayanağı, bilirkişi raporuna göre tespit edilen zararın tazmini istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi olup esas olarak davanın süre aşımı yönünden reddedilmesine yönelik şikayetin mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi ve ayrıca yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasının da incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Yargılama Süresinin Makul Olmadığına İlişkin İddia

30. Başvurucu, açtığı davanın makul sürede sonuçlandırılamaması nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

31. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa'nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü Sözleşme'nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme'nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dahil edilen ilke ve haklara Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dahil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa'nın 141. maddesinin de -Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği açıktır ( Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).

32. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla

sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde dikkate alınması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

5

Page 6: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016

33. Anayasa'nın 36. maddesi ve Sözleşme'nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince "kamu hukuku" alanına dahil olan ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davalar da Anayasa'nın 36. maddesi ve Sözleşme'nin 6. maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Bu anlamda belirtilen düzenlemelerde yer verilen güvenceler, başvurucunun haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın iptali talebiyle açılan davalara da uygulanacaktır (Sefahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).

34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarihtir.

35. Başvuru konusu olayda meydana gelen kaza neticesinde başvurucu tarafından açılan ilk davanın Danıştay Onuncu Dairesinin 13/3/2012 tarihli ve E.2009/16198, K.2012/891 sayılı kararıyla kesinleştiği, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruya konu yargılamanın ise bilirkişi raporu uyarınca tespit edilen ve ilk davada talep edilmeyen fark tutarının tazminine ilişkin açılan ve süre aşımı yönünden reddedilmesine ilişkin davanın olduğu gözönünde bulundurulduğunda başvurucu tarafından makul sürede yargılanma

hakkının ihlal edildiği şikayetinin ikinci davaya yönelik olarak incelenmesi gerekir. Bu nedenle somut başvuruya yönelik makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaya konu yargılamanın başlangıç tarihinin davalı idareye yapılan fark tazminat tutarının tazmin edilmesine yönelik başvuru tarihi olan 13/6/2012 tarihinin kabul edilmesi gerekmiştir.

36. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde

yargılamanın sona erme tarihidir ( Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihi, başvurucunun karar düzeltme talebinin reddedildiği 30/12/2013'tür.

3 7. Hukuk sistemimizde idari yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama süresini aştığı yönündeki tespitlere AİHM kararlarında yer verilmiş olup özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından usul hükümleri de dikkate alınarak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (Sefahattin Akyıl, §§ 54-60).

38. Somut olaya bakıldığında idareye başvuru tarihinden itibaren ilk derece yargılamasında geçen sürenin 4 ay 1 O gün, kanun yolunda geçen sürenin 1 yıl 2 ay 7 gün ve toplam yargılama süresinin 1 yıl 6 ay 17 gün olduğu, başvuru konusu olayda uygulanması gereken usul hükümleri dikkate alındığında söz konusu yargılama prosedüründe geçen süre makul olup başvuruya konu uyuşmazlığın karara bağlanmasının, yargılama makamlarının tutumu nedeniyle geciktirildiğine dair bir bulgu saptanamamıştır.

39. Açıklanan nedenlerle başvuruya konu yargılamanın makul süreyi aşmadığı ve başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

40. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de

6

Page 7: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016

bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

41. Başvurucu,bilirkişi raporu uyarınca tespit edilen zararın tazmini istemiyle açtığı davanın süre aşımı yönünden reddedildiğini ileri sürmüştür.

42. Mahkemeye erişim hakkı, Anayasa 'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer almaktadır (Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28; Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 51).

43. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını (Özkan Şen, § 52) ya da kişinin bizatihi mahkemeye başvurmuş olmasını anlamsız hale getiren sınırlamalar, mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.

44. Mahkemeye etkili erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirmektedir. Özellikle hukuki belirsizlikler ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilmektedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34). Bu nedenle mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan adil yargılanma hakkını ihlal edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı gevşeklikten kaçınmalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Walchli/Fransa, B. No: 35787/03, 26/7/2007, § 29; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013, § 21).

45. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak bu hakların sınırlandırılması da mümkün olabilir. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım

düzenlemenin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak bu sınırlamalar Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz (AYM, E.2010/83, K.2012/169, 1/11/2012).

46. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Ayrıca bu sınırlamalar Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet'in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

47. AİHM de mahkemeye erişim hakkının dayanağı olan Sözleşme 'nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkının sınırlandırılması rejimi düzenlenmemiş olmasına

rağmen bunun hiçbir surette mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılamayacağı anlamını taşımadığını, hakkın niteliği gereği mahkemeye erişim konusunda devletin bir takım

sınırlama ve düzenlemeler yapmasının kaçınılmaz olduğunu ve bu nedenle Sözleşmeci

devletlerin bu konuda bir takdir alanına sahip olduklarını kabul etmektedir. Ancak bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları

7

Page 8: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016

arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerekir (Ashingdane/Birleşik Krallık, B. No: 8225/78, 28/5/1985, § 57; Garcia Manibardo/İspanya, B. No: 38695/97, 15/2/2000, § 36; Sabri Güneş/Türkiye, B. No: 27396/06, 24/5/2011 , § 56).

48. Sonuç itibarıyla mutlak olmayan ve sınırlandırılabilen mahkemeye erişim

hakkına ilişkin sınırlandırmaların hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması,

meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).

49. Dava açılması konusundaki kısıtlamalar, kural olarak mahkemeye erişim

hakkına müdahale teşkil eder. Bu kısıtlamalar, süre ve benzeri birtakım usul şartları

öngörülerek doğrudan doğruya olabileceği gibi mahkeme önünde devam eden bir davanın taraflarının dava konusu hak veya menfaate yönelik tasarruflarının sınırlandırılması şeklinde de tezahür edebilir. Bir tazminat veya tam yargı davasına konu olan alacağa ilişkin talep miktarının yargılama safahatı kapsamında artırılamaması nedeniyle alacağın belirli bir kısmına erişilememiş olması da belirtilen anlamda dava açılması ile ilgili bir kısıtlama olarak mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerekli olan bir konudur.

50. Tazminat alacağının miktarı, genellikle bilirkişi incelemesi ve benzeri araştırmalardan sonra belirlenebilen bir olgudur. Tazminat müessesesinin bu özelliği gereği,

hak kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak bilinmesi veya öngörülmesi mümkün olmayabilir. Dava açılması aşamasında karşı karşıya kalınan bu belirsizliğin, talep miktarının sonradan düzeltilmesi (ıslah) yoluyla aşılması da 30/4/2013 tarihi öncesinde 2577 sayılı Kanun gereği mümkün değildir. Buna göre hak kaybına uğramaması bakımından davacı tarafın dava devam ederken talep sonucunu ıslah etme ihtiyacının doğması kaçınılmazdır.

51. Diğer taraftan 2577 sayılı Kanun'da 30/4/2013 tarihinde yürürlüğe giren ve 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktarın -kanun yolu aşaması dahil- yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin artırılmasına olanak tanınmıştır. Buna göre mahkemelerce istemle bağlı olma kuralı uygulanmak suretiyle verilen kararlara taraflardan birinin kanun yoluna başvurmuş olması şartıyla davacı veya davacıların artırılan miktara isabet eden harcı ödemek suretiyle kararı veren Mahkemeye verecekleri dilekçe ile bir defaya mahsus olmak üzere dava dilekçesinde gösterilen miktarı artırmaları mümkündür.

52. Başvuru konusu olayda başvurucu 14/11/1997 tarihinde meydana gelen kazada yaralanmış, yaralanma neticesinde oluştuğunu ileri sürdüğü 30.000 TL maddi 1.000 TL manevi olmak üzere toplam 31 .000 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmış, Mahkeme maddi zararın tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırmış, bilirkişi raporuna göre başvurucunun uğradığı maddi zarar 12.601 TL olarak belirlenmiş ancak Mahkeme 24/12/2001 tarihli kararıyla davayı görev yönünden reddetmiştir. Başvurucu, bunun üzerine idari yargı yerinde 12.601 TL tutarında maddi ve 1 .000 TL tutarında manevi tazminata karar verilmesi istemiyle dava açmış, Adana 1. İdare Mahkemesi talep doğrultusunda tazminata hükmetmiş, kararın temyiz edilmesine üzerine Danıştay Onuncu Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının manevi tazminat kısmı onanmış, maddi tazminat kısmı ise yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği

gerekçesiyle bozulmuştur.

53. Bozma kararına uyan İlk Derece Mahkemesi maddi tazminata yönelik yeniden bilirkişi incelemesi yaptırmış ve 13/7/2009 tarihli bilirkişi raporunda maddi zararın 28.654 TL olduğu belirlenmiş, Mahkeme ise talep ile bağlı kaldığını belirterek 10/9/2009 tarihli kararı ile 12.601 TL maddi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.

8

Page 9: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016

54. Başvurucu, bilirkişi raporu ve karar uyarınca 18/9/2009 tarihinde yeniden idareye başvuru yaparak maddi zararına ilişkin fark tutarının tazminini talep etmiş, idare ise kararın temyiz sonucunun bekleneceği yönünde başvurucuya bilgi vermiş, kararın Danıştay Onuncu Dairesinin 13/3/2012 tarihli kararın ile onanarak kesinleşmesi üzerine başvurucu 13/6/2012 tarihinde yeniden tazminat talebinde bulunmuş ise de bu başvurusuna idare tarafından cevap verilmemiştir.

55. Bilirkişi raporu ile tespit edilen fark tazminat tutarının tazmini istemiyle 10/9/2009 tarihinde Adana 2. İdare Mahkemesinde başvurucunun açtığı davada Mahkeme, idari yargıda parasal hakların saklı tutulma müessesinin bulunmadığı, zararın

öğrenilmesinden itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesinin istenmesi ve bu istemin reddi üzerinde de dava açma süresi içinde dava açılması gerekirken bu süreler geçirildikten sonra 10/9/2012 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davayı reddetmiş; bu karara karşı yapılan temyiz ve karar düzeltme talepleri de reddedilmiştir.

56. Adil yargılanma hakkı, demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olup tüm bireyler açısından mümkün olan en geniş şekilde güvence altına alınmalıdır. Diğer taraftan hukuki eylem, işlem ve kuralların sürekli dava tehdidi altında bulunması hukuk devletinin unsurları olan hukuki istikrar ve hukuki güvenlik ilkeleriyle bağdaşmaz. Bu nedenle hak arama özgürlüğü ile hukuki istikrar ve hukuki güvenlik gerekleri arasında makul bir denge gözetilmelidir (AYM, E.2010/83, K.2012/169, 1/11/2012). 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce 2577 sayılı Kanun'da yer alan düzenleme ile idare aleyhine açılan davaların ve bu davalar kapsamında sunulan taleplerin disipline edilmesinin hedeflendiği, daha ciddi takip edilmesi sağlanarak davaların sürüncemede kalması ve belirsizliklerin önlenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Anayasa'nın 141. maddesinin dördüncü fıkrasındaki davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması bağlamında değerlendirilebilecek bu amaçların meşru olduğu açıktır (Benzer yöndeki karar için bkz. İbrahim Can Kişi, B. No: 2012/1052, 23/7/2014, § 41).

57. Hakkın özü, dokunulduğunda söz konusu temel hak ve özgürlüğü anlamsız kılan asli çekirdeği ifade etmekte olup bu yönüyle her temel hak açısından kişiye dokunulmaz asgari bir alan güvencesi sağlamaktadır. Bu çerçevede hakkın kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren, hakkı kullanılamaz hale getiren veya ortadan kaldıran sınırlamaların hakkın

özüne dokunduğu kabul edilmelidir (AYM, E.2002/112, K.2003/33, 10/4/2003).

58. Somut başvuruya konu yargılamada idari yargıda ıslah müessesesi olmadığı dönemde ıslaha yönelik talep hakkı kısıtlanan başvurucu, bilirkişi tarafından hesaplanan 28.654 TL maddi zararının ancak 12.601 TL'lik kısmını tazmin edebilmiş; ıslah imkanı

tanınmadığı için tazmin edemediğini belirttiği ve bilirkişi raporunda yer verilen zararına yönelik uyuşmazlığı bir mahkemeye taşıma ve bu uyuşmazlığı esastan inceletme imkanından yoksun kalmıştır.

59. Belirtilen nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

60. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi halinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. . ..

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.

9

Page 10: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016

Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

61. Başvurucu; anayasal haklarının ihlal edildiğini belirterek 16.053 TL tazminatın, zararının meydana geldiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

62. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde adil yargılanma kapsamında bulunan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş olduğundan ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 2. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

63. Başvurucu tarafından uğradığı zararın tazmini talebinde bulunulmuş olup mevcut başvuruda Anayasa'nın 36. maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiş ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiş olduğundan bu aşamada tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

64. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206, 1 O TL harç ve 1 .800 TL vekalet ücretinden oluşan toplam 2006, 1 O TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yargılama süresinin makul olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUGUNA

2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUGUNA,

B. Mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİGİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 2. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 206, 10 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan toplam 2.006, 1 O TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,

9/6/2016 tarihinde OYBİRLİGİYLE karar verildi.

Başkan

Burhan ÜSTÜN

Üye

Üye Serruh KALELİ

Üye Nuri NECİPOGLU

Üye

10

Page 11: ANAYASA MAHKEMESİ · Başvuru Numarası Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016 Mahkemesi davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle 24/12/2001 tarihli kararıyla

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2014/2211 : 9/6/2016

Hicabi DURSUN Rıdvan GÜLEÇ

11