155
ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUS İNŞA SÜRECİNDE ETNİK PARTİLER: SINN FEIN VE BDP YÜKSEK LİSANS TEZİ Abdulcelil KAYA Ankara- 2013

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

  • Upload
    others

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ULUS İNŞA SÜRECİNDE ETNİK PARTİLER: SINN FEIN VE BDP

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Abdulcelil KAYA

Ankara- 2013

Page 2: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ULUS İNŞA SÜRECİNDE ETNİK PARTİLER: SINN FEIN VE BDP

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Abdulcelil Kaya

Tez Danışmanı

Yrd. Doç. Dr. Elçin AKTOPRAK UZGEL

Ankara- 2013

Page 3: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu
Page 4: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu
Page 5: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

i

İÇİNDEKLER

GİRİŞ ......................................................................................................................... iii

A. ETNİSİTE VE ETNİK KİMLİK ......................................................................... 1

B. MİLLET VE MİLLİYETÇİLİK .......................................................................... 6

C. ETNİK PARTİ ................................................................................................... 15

D. ETNİK PARTİLER VE ULUS İNŞASI ........................................................... 23

II. BÖLÜM: SİNN FEİN ......................................................................................... 27

A. İRLANDA MİLLİYETÇİLİĞİ VE ULUSAL KİMLİĞİ ................................. 27

1. İRLANDALI ULUSAL KİMLİĞİNİN ŞEKİLLENMESİNDEKİ

FAKTÖRLER ..................................................................................................... 27

2. İRLANDA MİLLİYETÇİLİĞİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK

ÖRGÜTLENMELER ......................................................................................... 32

3. ULUSAL BİLİNCİN YAYILMASI: KELT UYANIŞI VE PASKALYA

AYAKLANMASI ............................................................................................... 36

a. Kelt Uyanışı ................................................................................................. 37

b. Paskalya Ayaklanması ................................................................................ 42

B. BİR ETNİK PARTİ OLARAK SİNN FEİN ..................................................... 44

1. SINN FEIN’İN KURULUŞU VE İDEOLOJİSİ (1905-1948) ...................... 44

a. Serbest İrlanda Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve Kuzey İrlanda Sorunu ........ 47

b. Sinn Fein’in IRA ile İlişkileri ..................................................................... 48

2. İRLANDA ULUSAL KİMLİĞİNİN CANLANMASI: THE TROUBLES

DÖNEMİ ............................................................................................................ 50

a. Yurttaş Hakları Hareketi ............................................................................. 51

b. Açlık Grevleri ve Sinn Fein’in Siyasete Dönüşü ........................................ 53

c. Sinn Fein ve Kuzey İrlanda Barış Süreci .................................................... 56

3. 21. YÜZYILDA SİNN FEİN VE İRLANDALI ULUSAL KİMLİĞİ ........... 63

III. BÖLÜM: BARIŞ VE DEMOKRASİ PARTİSİ (BDP) .................................. 69

A. KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ VE ULUSAL KİMLİĞİ ........................................ 69

1. KÜRT ULUSAL KİMLİĞİNİN ŞEKİLLENMESİNDEKİ FAKTÖRLER .. 69

2. KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN ORTAYA ÇIKIŞI: İLK ÖRGÜTLENMELER

............................................................................................................................ 72

3. KÜRT ULUSAL BİLİNCİNİN YAYILMASI............................................... 75

Page 6: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

ii

a. Cumhuriyet Dönemi İsyanları ..................................................................... 75

b. 1960’lar: Kürt Kimliğinin Sosyalizmle Buluşması ..................................... 78

c. Kürt Ulusal Bilincinin Canlanması: PKK ve 12 Eylül ................................ 80

B. ETNİK PARTİLEŞME SÜRECİ OLARAK KÜRT YASAL SİYASİ

HAREKETİ VE BDP ............................................................................................. 84

1. KÜRT YASAL SİYASİ HAREKETİ VE KÜRT ULUSAL KİMLİĞİ......... 84

a. HEP, DEP, HADEP .................................................................................... 84

b. Çatışmasızlık ve Ulusal Kimliğin Krizi ...................................................... 91

2. KÜRT ULUSAL KİMLİĞİNİN TAHKİM EDİLMESİ VE BDP ................. 98

3. BDP, KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ VE ULUSAL KİMLİĞİ .......................... 103

a. Okul Boykotları ve Dil Kampanyaları ...................................................... 107

b. Sivil Cuma Namazları ............................................................................... 108

c. BDP’li Belediyelerin Faaliyetleri .............................................................. 109

d. Kitlesel Mitingler ve Protesto Gösterileri ................................................. 111

e. Kürt Sorununun Çözüm Süreci ve BDP .................................................... 112

SONUÇ .................................................................................................................... 114

KAYNAKÇA .......................................................................................................... 126

ÖZET ....................................................................................................................... 144

ABSTRACT ............................................................................................................ 145

Page 7: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

iii

GİRİŞ

Yirminci yüzyıl, dünyanın birçok bölgesinde etnik çatışmaların yaşandığı ve bu

çatışmaların büyük yıkımlara, katliamlara ve bölünmelere neden olduğu bir yüzyıl

oldu. Hala dünyanın pek çok yerinde etnik çatışmalar düşük ya da yüksek düzeyde

devam etmektedir. Demokratik ülkelerde, yaşanan çatışmaları yine demokratik

yöntemlerle sona erdirme yolu izlenirken bazı ülkelerde sorun çatışmanın arttırılması

yöntemiyle bitirilmeye çalışılmakta, fakat bu durum ayrışma ve tahribatların daha da

derinleşmesine yol açmaktadır.

Geçtiğimiz yüzyılın en çok ses getiren ve yıkıcı etki bırakan etnik çatışmalarından

ikisi Kuzey İrlanda ve Kürt sorunlarıdır. Birleşik Krallık’ın Kuzey İrlanda’yı

sömürgeleştirdiğini öne süren İrlandalılar, İrlanda adasının güneyinde İrlanda

Cumhuriyeti’nin kurulmasından beri Birleşik Krallık’la çatışma halindedirler.

İsyancıların talebi Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti’nin birleşmesi, böylece

birleşik ve bağımsız İrlanda’nın kurulmasıdır. Kuzey İrlanda sorununda taraflar

İngiltere ile IRA-Sinn Fein’dir. IRA silahlı bir örgüt, Sinn Fein ise IRA’yla paralel

siyasi ajandaya ve toplumsal desteğe sahip olan yasal bir siyasi partidir.

Türkiye’deyse, ülkenin güneydoğusu ve doğusunun Türkiye tarafından

sömürgeleştirildiğini ve bu bölgelerin tarihsel olarak Kürdistan’ın parçaları olduğunu

öne süren ve Türkiye’nin bölge üzerindeki baskılarının son bulması için mücadele

ettiklerini söyleyen hareketler vardır. Türkiye’deki çatışmanın tarafları Türkiye ve

Page 8: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

iv

PKK ile BDP’dir. PKK silahlı bir örgüttür. BDP ise, IRA - Sinn Fein ilişkisinde

olduğu gibi PKK’yle ortak taban ve siyasal amaçlara sahip yasal bir partidir.

Türkiye’deki Kürt sorunu ve çatışmalı süreç yaklaşık 90 yıldır, düşük ya da yüksek

düzeyde, devam ediyor olsa da bugün çatışma Türkiye ve 1978’de kurulmuş olan

PKK arasında sürmektedir.

Birleşik Krallık ve Türkiye’de yaşanan sorun ve çatışmalarda binlerce insan hayatını

kaybetti, on binlercesi göç etmek zorunda kaldı. Her iki çatışma süreci cereyan

ettikleri ülkelere ekonomik, toplumsal ve siyasal anlamda ciddi tahribatlar verdi.

Birleşik Krallık, Kuzey İrlanda sorununu 1998’de imzalanan ve Hayırlı Cuma

Antlaşması olarak bilinen antlaşmayla kısmen çözdü. Türkiye’de ise çatışmaların

bitmesi ve Kürt sorununun çözüme kavuşturulması için halihazırda bir müzakere

süreci yürütülmektedir.

Her iki ülkede de hem çatışmalar esnasında hem de sorunların çözüm süreçlerinde

yasal siyasi partiler önemli roller oynadılar/oynamaktadırlar. Sinn Fein, yüz yıldan

fazladır İrlanda sorununda etkin olan bir partidir. Parti halen Kuzey İrlanda’da

siyaset yapan en güçlü partilerden biri konumundadır. BDP ise 2008 yılında

kurulmuş ve 2010’da faal hale gelmiş olmakla beraber daha eski bir siyasal

geleneğin parçasıdır. BDP’li siyasetçiler de kendilerini 1990’da kurulan HEP’le

başlayan siyasi çizginin parçası saymaktadırlar. Bu çizgi bu çalışmada Kürt yasal

siyasi hareketi olarak adlandırılacaktır.

Tezin iki temel sorusu vardır:

1- Yasal etnik partiler, içerisinde siyaset yaptıkları grubun ulusal kimliğinin

inşasında, bu kimliğin tahkim ve mobilize edilmesinde nasıl bir rol oynarlar?

Page 9: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

v

2- Birer etnik parti olarak değerlendirilecek olan Sinn Fein ve BDP, İrlandalı ve Kürt

ulusal kimliklerinin inşa ve canlanma aşamalarında nasıl bir işleve sahiptirler?

Tezin birinci bölümünde çalışmanın kavramsal ve kuramsal çerçevesi anlatılacaktır.

Etnisite, etnik kimlik, millet, milliyetçilik ve etnik parti gibi kavramların bu çalışma

bağlamındaki içerikleri açıklanacatır. Etnik parti olarak değerlendirilen Sinn Fein ve

BDP’nin, çeşitli ölçütlere tabi tutularak neden etnik parti olarak nitelendirildikleri

belirtilecektir. Bölümün sonunda etnik partilerin ulus inşa süreçlerinde ve ulusal

kimliklerin tahkim ve mobilize edilmesinde oynadıkları rol üzerinde durulacaktır.

Tezin ikinci bölümünde İrlanda milliyetçiliği, İrlandalı ulusal kimliğinin inşası,

Kuzey İrlanda sorunu, Sinn Fein’in kuruluşu gelişimi ve ideolojisi ile partinin

İrlandalı ulusal kimliğinin milliyetçi talepler doğrultusunda mobilize edilmesindeki

rolü ele alınacaktır. İrlandalı ulusal kimliğinin inşasının bütün aşamaları bu

çalışmanın temel konuları olmamakla birlikte Sinn Fein’in kimlik inşasındaki yerini

tam olarak anlayabilmek için inşa sürecinin tarihsel aşamalarına da değinmek

gerekecektir; zira kimlik inşa sürecinin aşamaları bir süreklilik arz etmektedir ve

Sinn Fein de bu sürecin bir aşamasında devreye girmektedir.

İkinci bölümde ayrıca Sinn Fein’in milliyetçi ideolojiyle ilişkisi ve İrlanda

milliyetçiliğinin gelişmesinde tuttuğu yer de irdelenecek ve açıklanmaya

çalışılacaktır. Son olarak partinin ulusal bilincin mobilize edilmesinde kullandığı

araçlar ele alınacaktır.

Tezin üçüncü bölümünde öncelikle Kürt milliyetçiliğinin tarihsel gelişimi dönemler

halinde ele alınacak ve Kürt sorununun kökenlerine değinilecektir. Bu bölümde de,

Page 10: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

vi

ikinci bölümde olduğu gibi, Kürt milliyetçiliğinin tarihsel olarak anlatılmasının

sebebi Kürt ulus inşa sürecinin aşamalarını kavramak ve böylece Kürt yasal siyasi

hareketinin ve özel olarak BDP’nün bu süreçte tuttuğu yeri daha iyi anlamaktır.

Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu yer ele

alınacak ve buna paralel olarak Kürt yasal siyasi hareketinin ortaya çıktığı koşullar

değerlendirilecektir. BDP’nin seleflerinin Kürt ulusal kimliğinin inşasında tuttukları

yer ve Kürt sorununun seyrinde durdukları pozisyon ele alınacaktır. BDP’nin

ideolojisi, Kürt milliyetçiliğiyle ilişkisi ve Kürt ulusal kimliğinin tahkim ve mobilize

edilmesindeki rolü çeşitli örneklerle açıklanacak ve kullandığı araçlar

değerlendirilecektir.

Tezin sonuç bölümünde, başta sorulan sorulara cevap bulunmaya çalışılacaktır.

Öncelikle etnik partilerin ulusal kimliğin inşasında, tahkim edilmesinde ve milliyetçi

talepler doğrultusunda mobilize edilmesinde oynadıkları roller konusunda ulaşılan

veriler ele alınacak ve bu verilerden yola çıkılarak bir değerlendirme yapılacaktır.

Sonuç bölümünde ikinci olarak, Sinn Fein ve BDP’nin ulus inşa süreçlerinde

aldıkları roller karşılaştırmalı olarak değerlendirilecek, ortak yanları ve farklılıkları

ortaya konarak birer etnik parti olarak işlevleri değerlendirilecektir.

Page 11: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

1

I. BÖLÜM: ETNİSİTE, ULUS, ETNİK PARTİ

A. ETNİSİTE VE ETNİK KİMLİK

Etnisite, sosyal bilimler çalışmalarında 1950’lerden beri yaygın olarak kullanılmakla

beraber sosyal bilimlerin genelinde, özel olarak da milliyetçilik çalışmalarında

üzerinde uzlaşmaya varılamamamış kavramlardan biridir. Etnisite, köken olarak

Yunanca ethnos kelimesinden türemiştir. Ethnos antik Yunan toplumunda kafir,

barbar, pagan gibi anlamlarda kullanılıyordu (Eriksen, 2002, Malesevic, 2004).

Kavram zaman içinde Hristiyan ya da Yahudi olmayan anlamında, yani kendi

grubunun dışında kalanları tanımlamak için kullanılır hale geldi (Malesevic, 2004).

İngilizce’ye geçtikten sonra da içeriği benzer şekilde devam etmiş; örneğin

Ortaçağlarda bizden olmayan, ilkel gibi anlamlara gelecek şekilde kullanılmıştır1;

yani etnisitenin soykütüğü, hep ötekiliğe gönderme yapacak şekilde gelişmiştir.

Etnisitenin sosyal bilimlerin kavram dünyasına girmesi içinse, bir önceki paragrafta

da belirttiğim gibi, 1950’leri beklemek gerekecekti. İlk olarak antropoloji

çalışmalarında kullanılan etnisite konusundaki temel tartışmalardan biri, kavramın

nasıl tanımlanacağıydı. 1960’lara kadar etnisite, ırkla bağlantılı olarak kullanılıyor ve

dışarıdan, nesnel kriterlerle tanımlanıyordu (Eriksen, 2002; Barth, 2001). Bu görüşe

göre etnik gruplar, bir takım objektif kavram setleri kullanılarak, sadece dışarıdan

bakarak tanımlanabilirdi. Bu görüşün önemli temsilcilerinden biri Pierre van der

Berghe’dir. Berghe, etnik grupların, akrabalık ilişkisinin geniş ölçekli

1 Etnik, etnisite, etnik grup gibi kavramlar günümüzde de hem akademik çalışmalarda hem de

gündelik dilde Batı merkezci bir şekilde kullanılmaktadır. Örneğin Avrupalı ya da Kuzey Amerikalı

kimlik grupları için ulus kavramı kullanılırken Asyalı, Afrikalı gruplar için etnik grup, etnisite gibi

kavramların kullanıldığına yaygın şekilde şahit olunabilir.

Page 12: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

2

düşünülmesiyle oluştuğunu söyler ve biyolojik faktörleri ön plana çıkarır (Özkırımlı,

2009: 91). Edward Shils ve Clifford Geertz gibi başka sosyolog ve antropologlar da

etnisiteyi tanımlamak için kan bağını öne çıkarıyorlardı. 20. yüzyıl pozitivizmine de

uygun gibi görünen bu eğilim 1960’larda yapılan iki çalışmayla önemli eleştiriler

aldı ve alanda değişimler oldu; kavramın içeriği yeniden tanımlandı. Bu

çalışmalardan ilki Amerikalı antropolog Michael Moerman’ın araştırmaları sonucu

ortaya çıktı. 1960’larda antropolojik çalışmalar için Tayland’da bulunan Moerman,

fiziksel görünüş, dil, kültürel gelenekler vs. açısından kendisine komşu olan

topluluklardan farklı olmayan ancak kendilerini diğerlerinden farklı olarak Lue diye

tanımlayan bir toplulukla karşılaşır. Klasik antropolojik değerlendirmelerle topluluğu

tanımlayamayacağını anlayan Moerman, çığır açıcı Who Are The Lue (1965) isimli

makalesinde Lue’yu şöyle tanımlamıştır: “Lue, kendisini Lue olarak tanımlayana

denir.” (Somersan, 2004, 31-32; Eriksen, 2002, 25).

Antropoloji çalışmalarında önemli dönüşüm yaratan çalışmalardan ikincisiyse

Norveçli antropolog Fredrik Barth’ın 1969’da yayınladığı Etnik Gruplar ve Sınırları

isimli çalışmasıdır2. Bu çalışmasında Barth, etnik grupları, sahip oldukları ortak

kültürel değerlere göre değil, diğer etnik gruplarla kurdukları ilişkiler bağlamında

değerlendirmek gerektiğini söylemektedir (Barth, 2001: 12-13). ‘Biz’in oluşabilmesi

için ‘onlar’ın olması gerekir. Fransızlık, ancak Almanlıkla, İngilizlikle vs.

karşılaştığında anlamlı bir kimlik olur (Malesevic, 2004: 2-3). Barth’a göre, diğer

kimliklerle karşılaşınca anlamlı olabilen etnik kimliğin devamlılığının sağlanabilmesi

için aidiyet ve dışlama gibi mekanizmaların da etkin olarak işlemesi gerekir (Barth,

2001: 18). Barth ayrıca Moerman’la benzer bir kavramsallaştırmaya gitmiş ve etnik

2 Barth’ın çalışması, yazıldığı dönemde gerçek bir deprem yaratmıştı diyebiliriz. Öyle ki, Sinisa

Malesevic çalışma için “Etnisite çalışmalarının Kopernik Devrimi” demiştir (Malesevic, 2004, 2-3)

Page 13: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

3

grup mensubiyetinin subjektif beyana dayalı olduğunu söylemiştir. Barth’a göre:

“İnsanlar sergiledikleri davranışlar açısından ne denli farklı olurlarsa olsunlar, eğer

kendilerini akraba bir topluluk olan B grubuna değil de A grubuna ait hissediyorlarsa

bu tanımlamayı kimse engelleyemez.” (Barth, 2001: 18)

Etnisite konusundaki çalışmalarda hatırı sayılır bir yeri olan Anthony Smith’e göre

etnik kimliğin esnetilebilir, dönüştürülebilir unsurlarının olduğu doğrudur ancak

etnik kimlik süregelen sabit bir öze de sahiptir. Sabit olan kan bağı ve kültürel

ortaklık değil, öyle bir bağ ve ortaklık olduğuna dair algıdır. Sabit özü oluşturan bu

algılardır. Bu algılar toplumsal mühendislik sonucu inşa edilmiş değillerdir, tarihsel

süreç içinde, diğer gruplarla girilen ilişkiler ve çevresel faktörler sonucunda

oluşmuşlardır. Ancak belli bir dönemde inşa edilmiş olmamaları onların manipüle

edilebilr olmadıklarını göstermez. Etnik kimlikler manipüle edilebilir, esnetilebilir ve

yönlendirilebilir bir öze sahiptirler (Smith ve Hutchinson, 1996: 3-8).

Smith, etnisitenin oluşabilmesi için gerekli olan altı koşul sayar:

1- Topluluğun “öz”ünü tanımlayacak ve ifade edecek özgün bir isim.

2- Ortak soya dayanan bir mit-: Zaman ve mekân içinde ortak bir kökene gönderme

yapan, etni’ye kurgusal bir akrabalık hissi veren bir mit.

3- Paylaşılan tarihsel anılar: Kahramanlar ve olayların anısını içeren ortak geçmişe

dair anlatılar, kurgusal hatıralar.

4- Din, gelenekler ya da dil tarafından belirlenmese de normal olarak onları içeren

bir ya da daha fazla kültürel unsur.

Page 14: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

4

5- Anavatanla bir bağ-: Bu toprakların ethnie tarafından fiziksel olarak işgal ediliyor

olması şart değildir, tarihsel anavatan toprklarıyla kurulan sembolik bağ yeterlidir,

diyasporada olduğu gibi.

6- Ethnie’nin en azından bir bölümünde var olan dayanışma duygusu. (Smith ve

Hutchinson, 1996: 6-7)

Smith’in saydığı koşullara eklemeler ya da çıkarmalar yapılabilir. Örneğin Cynthia

Enloe, etnisitenin oluşumunda dinin önemine vurgu yapar; ona göre dini inançlar,

etnik grubun sınırlarının çizilmesinde oldukça önemlidir (Enloe, 1996: 197-200).

Ancak Smith’in etnisitenin oluşabilmesi için öne sürdüğü altı koşul, içeriğinden çok

etnisitenin oluşumunda mitlere, sembollere, paylaşılan hatıralara verdiği ağırlıktan

dolayı önemlidir. Bu çalışmanın ilerleyen bölümlerinde de görüleceği gibi etnik

gruplar arasında mobilizasyonun sağlanabilmesi için dayanışma duygusunun olması

gerekir; bu dayanışma duygusunu yaratan ise paylaşılan mitler, semboller ve

anılardır.

Her ne kadar etnisitenin subjektif kriterlerle değerlendirilmesi ve algılara dayalı bir

fenomen olarak ele alınması 1960’larda yaygınlaşmış olsa da, paylaşılan algıların ve

tahayyüllerin önemini, sosyoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınan, Max Weber

1910’larda vurgulamıştır. Weber’in etnisiteyle ilgili yazdıkları, ölümünden sonra

başlıksız olarak bulunmuş ve sonradan metne Etnik Topluluklar başlığı konmuştur

(Banton, 2007). Weber’e göre “fiziksel ya da geleneksel [kültürel] ya da her

ikisindeki benzerlikten veya sömürge hatıralarından dolayı aynı kökenden

geldiklerine inanan insan grubuna etnik grup diyebiliriz. Bu inanış, grubun oluşması

Page 15: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

5

ve yayılmasında etkilidir, nesnel bir kan bağının olup olmadığı önemli değildir”

(Weber, 1968: 309).

Weber’in tanımı, etnisite çalışmalarında bir erken devrim sayılmalıdır, çünkü

etnisitenin bir inşa ve kolektif algı olduğuna dair görüşler onun yazdıklarından ancak

on yıllar sonra tekrar gündeme gelmiştir. Michael Hechter’e göre Weber etnisiteyi

verili ya da irrasyonel olarak değil, toplumsal bir inşa olarak görmektedir (Hechter,

1976).

Weber, Smith, Moerman ve Barth’ın görüşleri arasında kurulacak analitik bir bağ,

etnisitenin tanımı konusunda verimli bir izlek sunmaktadır. Moerman’ın Lue’lar

konusundaki çalışması, etnik kimliğin öznel kriterlerle değerlendirilmesi gerektiği

görüşünü güçlendirmektedir. Moerman’ın çalışması Weber’in ve diğer inşacıların

görüşlerinin sağlaması niteliğindedir. Günümüzde artık aşırı yorumlar dışında genel

kabul görmüş olan “kişinin kimliğinin tanımlamasında öznel beyanın esas olması”

düsturunun gelişmesinde Moerman ve Barth’ın çalışmaları rehber niteliğindedir.

Benedict Anderson’un (2009) milliyetçilik çalışmalarında kilometre taşı olarak

sayılan ve ulusları “hayali cemaatler” olarak tanımladığı çalışmasından yaklaşık 60

yıl önce Weber etnisitenin tahayyüllere dayalı olduğunu belirtmiş ve objektif

hakikatlerden değil, algılardan müteşekkil olduğunu belirtmiştir. Anthony Smith ise

bu algıların3 belli bir dönemde yoktan var olan nosyonlar değil, zaman içinde

gelişmiş ve sürekliliğe sahip yapılar olarak görür. Bu çalışmada da etnisite, nesnel

hakikatlerden değil, ortak tahayyüle dayanan kurgulardan meydana gelmiş ancak

belli bir tarihsel sürekliliğe sahip yapı olarak ele alınacaktır.

3 Smith, söz konusu algıları mit ve semboller olarak kavramsallaştırır. İlerleyen kısımlarda daha

ayrıntılı olarak açıklayacağım.

Page 16: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

6

B. MİLLET VE MİLLİYETÇİLİK

Millet ve milliyetçilik kavramları da etnisite gibi üzerinde uzlaşmaya varılamamış

kavramlardır. Millet, son tahlilde, ortak bağlara sahip en geniş siyasal topluluktur

ancak ortak bağları olan her topluluk millet olarak değerlendrilemez. Hangi

toplulukların millet sayılıp hangilerinin sayılamayacağı ile milletlerin yaşı ve

sürekliliği, bu alandaki esas tartışma başlıklarıdır.

Milleti tanımlarken kimi yazarlar dil, ırk, din gibi objektif öğeleri öne çıkarırken

kimileri ise millet olma bilinci, millete bağlılık gibi subjektif öğeleri öne çıkarır. 19.

yüzyılın sonlarına kadar milleti verili olarak kabul etmek ve onu objektif ölçütlerle

değerlendirme eğilimi hakimdi (Özkırımlı, 2009: 30-66). Ancak 20. yüzyılın

özellikle ikinci yarısında yapılan çalışmalarda hem milletlerin yaşı sorgulanmaya,

hem de milleti tanımlarken objektif ve subjektif öğeler beraber kullanılmaya

başlandı.

Ernest Renan’ın 1882’de verdiği Millet Nedir? konferansı millet ve milliyetçilik

çalışmalarında çığır açıcı niteliktedir. Renan, konferansında milleti meydana getiren

esas unsurların dil, din, toprak gibi unsurlar değil, ortak geçmiş ve gelecek duygusu

olduğunu söylemiştir (Renan, 1996: 56-58). Renan’a göre millet, bir ruh, bir manevi

ilkedir (Renan, 1996: 58). Milletin her gün yenilenen bir plebisit olduğunu söyleyen

Renan, yine de objektif unsurları tamamen yok saymamıştır. Ona göre dil, din,

toprak gibi unsurlar milletin oluşması için zemin sağlarlar ancak yeterli değildirler,

milletin oluşması için bir ruh gereklidir ve bu ruhu insanlar inşa eder (Renan, 1996:

57-58).

Page 17: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

7

Renan’ın yaklaşımı, millet ve milliyetçilik çalışmalarını derinden etkilemiştir. Farklı

millet ve milliyetçilik yaklaşımlarına da sahip olsalar günümüzde birçok yazar,

milleti tanımlarken objektif ve subjektif unsurların birlikte kullanılması

eğilimindedirler.

Milliyetçilik çalışmalarının önemli isimlerinin de ayrı millet tanımlarına rastlamak

mümkündür. Örneğin Ernest Gellner, milliyetçilik çalışmalarının en önemli

eserlerinden biri olan Uluslar ve Ulusçuluk (1992) kitabında, millet olmak için devlet

sahibi olma şartını koymuştur. Marksist tarihçi Eric Hobsbawm, milletleri tepeden

oluşturulan modern yapılar, Benedict Anderson “hayali cemaatler”, Anthony D.

Smith ise etnik bir öze dayanan topluluklar olarak tarif etmiştir (Hobsbawm, 2010;

Anderson, 2009; Smith, 2002)

Millet ve milliyetçilik konusundaki esas tartışma başlığıysa ikisinden hangisinin

diğerini öncelediği ve milletlerin yaşı ve sürekliliğidir. Bu konuda üç temel

yaklaşımdan söz edilebilir: İlkçiler (primordialistler), modernistler (inşacılar) ve

etno-sembolcüler.

İlkçiler, milletlerin tarihin eski çağlarından beri var olduklarını; zaman zaman

uykuya dalsalar da milliyetçilerin hayat öpücüğüyle hayata döndürüldüklerini

söylerler. İlkçilere göre zaman içinde biçim değiştirse de milli öz her zaman vardır

ve uyandırılmayı beklemektedir ilkçilere göre (Özkırımlı, 2009: 88). Umut

Özkırımlı, ilkçi yaklaşımın bir milliyetçilik teorisi olmaktan çok bir bakış açısı

olduğunu belirtir (Özkırımlı, 2009: 81).

İkinci ve en çok kabul gören yaklaşım, modernist yaklaşımdır. Modernistlere göre

milletler modern zamanda ortaya çıkmış yapılardır ve milliyetçiler tarafından

Page 18: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

8

yaratılmışlardır. Modernistler, milletin ve milliyetçiliğin tarihin belli bir döneminde

ortaya çıktığı konusunda fikir birliğine sahiptirler ancak bu ortaya çıkışın nasıl

olduğu ve dinamikleri hakkında farklı görüşler mevcuttur. Örneğin Greenfeld,

Amerikan İç Savaşı’nı milliyetçiliğin kaynağı olarak görürken Alter, Fransız

Devrimi’ni, Kedourie ve Breuilly, Alman Romantizmi’ni öne çıkarırlar (Özkırımlı,

2009: 106).

Modernist milliyetçilik kuramında farklı yaklaşımlara sahip çok fazla yazar vardır.

Hepsine bu çalışmada yer vermek, çalışmanın amacını aşacağından çalışmanın

kuramsal zeminine katkıda bulunacak birkaç tanesine yakından bakmak daha faydalı

olacaktır.

Modernist yaklaşımın en önemli isimlerinden olan Ernest Gellner, milliyetçiliğin

ortaya çıkmasında tarım toplumundan endüstri toplumuna geçişin önemine vurgu

yapar4. Gellner’e göre, tarım toplumundan endüstri toplumuna geçildikten sonra

milliyetçilik ortaya çıkmış ve milliyetçilik, milleti inşa etmiştir:

“Ulusçuluk ulusların bir ürünü değil, tam tersine ulusları meydana çıkaran

ulusçuluğun kendisidir. Kabul etmek gerekir ki ulusçuluk, önceden var olan,

tarihsel mirasın getirdiği çok sayıdaki kültürün içinden bir seçim yapıyor ve

onları çoğunlukla tamamen dönüştürüyor olsa bile bu kültürel zenginlikten

yararlanır. Ölü diller yeniden canlandırılır, gelenek icat edilir, oldukça hayali

eskiye ait olduğu sanılan bir takım saf özellikler gündeme gelir.” (Gellner,

1992: 105).

4 Gellner, tarım toplumundan endüstri toplumuna geçişi ve milliyetçiliğin ortaya çıkışını bir takım

karmaşık tablolarla açıklar. Bunun için bkz: Gellner E. (1992)., Uluslar ve Ulusçuluk, İstanbul. İnsan

Yayınları

Page 19: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

9

Bir başka önemli modernist yazar Benedict Anderson’dır. 1983’te yayınladığı etkili

eserinde Anderson milletleri “hayali cemaatler” olarak tanımlar:

“Ulus, hayal edilmiş bir siyasi topluluktur, kendisine aynı zamanda hem

egemenlik hem de sınırlılık içkin olacak şekilde hayal edilmiş bir cemaattir.

Hayal edilmiştir, çünkü en küçük ulusun üyeleri bile diğer üyeleri tanımayacak,

onlarla tanışmayacak çoğu hakkında hiçbir şey işitmeyecektir ama yine de her

birinin zihninde toplamlarının hayali yaşamaya devam eder.” (Anderson,

2009: 20).

Gellner, endüstri toplumunu milliyetçiliğin ve milletin ortaya çıkmasında temel

belirleyici olarak görürken Benedict Anderson, kapitalist yayıncılığın gelişmesini ve

zaman algısının değişmesini temel faktör olarak belirtir. Kapitalist yayıncılık

önemlidir çünkü roman ve gazetenin, kurgu yapılması ve milletin hayal edilmesinde

etkisi büyüktür (Anderson, 2009). Özellikle gazetenin millet olma halinin hayal

edilmesindeki etkisi, Renan’ın millet olmanın her gün yenilenen bir plebisit olduğu

tezini destekler niteliktedir. Gazeteler, her sabah bireylere hangi millete mensup

olduklarını anımsatır ve bu mensubiyet bireyler tarafından onaylanır.

Zaman algısının değişmesi önemlidir çünkü orta çağda geçmiş, şimdi ve gelecek bir

bütün olarak algılanıyor ve aralarında bir nedensellik bağı kurulmuyordu.

Modernleşmeyle birlikte zaman algısı değişti ve milletlerin geçmişten gelip geleceğe

uzanan yapılar olduğunun hayal edilmesi kolaylaştı (Özkırımlı, 2009: 184-191).

Anderson’ın “hayali cemaat” kavramsallaştırması, milliyetçilik kuramlarını derinden

etkiledi. Aslında daha önce Renan ve Weber tarafından da benzer düşünceler dile

getirilmiş, ulusun (Weber’de etnik grubun) subjektif algılara dayanan bir yapı olduğu

Page 20: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

10

söylenmişti, ancak Anderson “hayali cemaat”in nasıl oluştuğunu da formüle ederek

ulusun inşa edilmesinde subjektif kriterlerin yadsınamaz ölçüde önemli olduğunu bir

nevi kanıtlamış oldu.

İnşacı yaklaşımın önemli isimlerinden biri de Eric Hobsbawm’dır. Marksist bir

tarihçi olan Hobsbawm, milliyetçiliğin, halk yığınlarının siyasete aktif katılımını

önlemek için elitler tarafından icat edilmiş olduğunu söyler. Hobsbawm’a göre

milletler de modern çağda, milliyetçi elitlerin bir buluşu olarak tarih sahnesine

çıkmıştır (Hobsbawm, 2010). Hobsbawm, millet inşa süreçlerindeki en önemli

etkinliğin gelenek icadı olduğuna vurgu yapmıştır. Sadece milletin inşa edilmesinde

değil, her türlü toplumsal hareket ve siyaset alanında devrimci hareketler de dahil,

geçmişle bir bağ kurulması ve süreklilik algısı yaratılması için gelenekler icat edilir,

ya da yeniden keşfedilir (Hobsbawm, 2006: 1-19). Hobsbawm, sanayi devriminden

sonra icat edilmiş gelenekleri üç tipe ayırır: Toplumsal birlik ve beraberliği ya da

gerçek veya yapay cemaatlere grup aidiyetini oluşturan ya da sembolize eden

gelenekler; kurumları, statü ya da otorite ilişkilerini oluşturan veya meşrulaştıran

gelenekler; ana amacı toplumsallaşma, inançların, değer yargılarının ve davranış

teamüllerinin aşılanıp aktarılması olan gelenekler (Hobsbawm, 2006: 12) Bütün icat

edilmiş gelenekler mümkün olduğunca grup birlikteliğinin oluşması ya da

meşrulaştırılması için tarihe başvururlar.

Hobsbawm’ın gelenek icadı, Anderson’cı anlamda ulus olmayı hayal edebilmek için

hayati önemdedir. Hobsbawm, milletin ne olduğu konusunda Gellner’le aynı

pozisyonda durduğunu ifade etmiştir, yani milliyetçiliğin amacının milli birimle

siyasi birimi çakıştırmak olduğunu düşünmektedir (Hobsbawm, 2010: 24). Milli

birimin -yani milletin- hayal edilebilmesi için milliyetçiler mutlaka gelenekler

Page 21: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

11

inşa etmeli ve devlet kurma mücadelesiyle millet olma sürecinin tamamlanması

gerekir. Millet ne kadar tarihsel ya da başka türlü süreklilikler ihtiva ederse etsin,

kurgusal ya da icat edilmiş öğeler içermek zorundadır (Hobsbawm, 2006: 17).

Modernist yaklaşım, özet olarak, milletlerin modern zamanlarda milliyetçiler

tarafından yaratılmış kurgusal yapılar olduğunu öne sürer. Çeşitli faktörlerden dolayı

(sanayi devrimi, kapitalist yayıncılığın gelişmesi, feodal toplumun çözülmesi vs.)

ortaya çıkan milliyetçilik hareketleri, milletleri inşa etmiş ve tarih sahnesine

getirmiştir. Ancak modernistlere yöneltilen “milletler boşlukta mı oluşturuldu”

sorusuna cevap verebilmek için üçüncü bir yaklaşım olan etno-sembolcü yaklaşıma

değinmek gerekir.

Etno sembolcüler, en geniş ifadeyle, milletlerin geniş bir tarihi süreç (longue duree)

içinde ele alınması gerektiğini söylerler. Etno-sembolizmin en önemli isimleri John

Armstrong ve Anthony Smith’dir.

John Armstrong, milletlerin tarihinin antik çağı da içine alacak geniş bir zamanda ele

alınması gerektiğini dile getirmiştir. Etnik bilinç çok eski bir geçmişe sahiptir ve

günümüz milliyetçiliği, insanların yüzyıllardan beri geliştirdiği tüm siyasi, toplumsal

örgütlenme biçimlerine yön veren etnik bilincin son aşamasıdır çünkü bu bilincin en

önemli özelliği devamlılığı ve kalıcılığıdır (Özkırımlı, 2009: 132). John

Armstrong’un yaptığı süreklilik vurgusu önemlidir ancak milli bilinci çok eski

zamanlara dek vardırdığı için kimi yazarlar tarafından ilkçi olarak

değerlendirilmiştir. Etno-sembolizmin en önemli ismiyse Anthony Smith’tir.

Smith, milletin, onun özünü oluşturan etnik gruplar ve grupların sahip olduğu

bağlılıkları anlamadan anlaşılamayacağını düşünmektedir. Etnisite, mitsel ve

Page 22: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

12

sembolik karakterde olan bir yapıdır ve topluluk üyelerinin ortaklık hissine sahip

olmasında bu mitler ile sembollerin büyük payı vardır. Smith, her etnik topluluğun

bir kurucu mit’e (mythomoteur) sahip olduğunu ve ulusun inşa edilmesinde de bu

kurucu mitin önemli rol oynadığını söylemiştir (Smith, 2002: 38-39). Ulus, mitler ve

sembollere dayanan etnik kimliğin üzerine inşa edilir. Ethnie’nin yokluğu milletin

inşasının önünde büyük bir engel oluşturacaktır.

Smith, etnik kimliğe ve onun sürekliliğine vurgu yapmakla birlikte milletin modern

bir yapı olduğunu reddetmez. Smith’e göre “ethnie ve modern uluslar arasında

süreklilik vardır ancak hem ideoloiji hem de hareket olarak milliyetçilik modern

döneme ait bir olgudur” (Smith, 2002: 40-41).

Etno-sembolcü yaklaşımın, modernist yaklaşımı tamamlayıcı bir veçhe taşıdığı

söylenebilir. Modernist yaklaşım, milletin milliyetçiler tarafından yaratıldığını ve

gelenek icadı, ortak tahayyülün bireylere zerk edilmesi gibi yollarla da tahkim

edildiğini söyler. Etno-sembolcü yaklaşım, özellikle de Anthony Smith, milletin

modern bir yapı olduğunu kabul eder ancak yoktan var edilmediğini, etnik bir öz

üzerine inşa edildiğini ve bu etnik özün de mitlere, sembollere dayanan ortak bir

tahayyülü modern zamanlardan önce de taşıdığını söyler. Böylece modernist

yaklaşımın açıklamakta zorlandığı milliyetçiliğin duygu yönü de kısmen açıklığa

kavuşmuş olur.

Her milletin ve milliyetçiliğin kendine özgü ortaya çıkış koşulları ve kendine özgü

nitelikleri olmakla beraber, geniş bir teorik çerçeve içine oturtulabilecek ortak

veçheleri de vardır. Örneğin, farklı zaman ve coğrafyalarda, farklı tarihsel koşullarda

ortaya çıksalar da her milliyetçiliğin doğuşunda söz konusu topluluğun elitleri

Page 23: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

13

önemli bir pozisyondadırlar; inşa edilen her millet ve milliyetçilik, ortak geçmişe,

paylaşılan anılara, efsanelere, kahramanlara ve birlikte yaşama arzusuna ihtiyaç

duyar. Farklı milliyetçilikler ve millet inşa süreçleri incelenirken, kendilerine has

nitelikler ve tarihsel koşullar gözden kaçırılmadan temel bazı ölçütlerle

değerlendirme yapılmalıdır.

Bu çalışmada, BDP ve Sinn Fein’i milliyetçilik ve ulus inşa süreçlerindeki rolleri

açısından tahlil edip karşılaştırırken Kürt ve İrlandalı milliyetçiliklerini de analiz

etmek kaçınılmaz olacaktır. Hem Kürt hem de İrlandalı milliyetçilikleri, başka

ulusların egemenliğinde olan devletlerin sınırları içerisinde ve egemen uluslara karşı

verilen mücadelelerle şekillenmiştir. İrlanda milliyetçiliği 19. yüzyıl başlarında, Kürt

milliyetçiliğiyse 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmaya ve gelişmeye başlamıştır.

Her iki milliyetçiliğin ortaya çıkışı ve gelişmesini, bu süreçlere modernist ama etnik

köklere de ihtimam gösteren bir perspektifle yaklaşarak, Batı-merkezci milliyetçilik

çalışmalarına alternatifler üreten farklı çalışmalardan da faydalanarak teorik bir

bağlama oturtmaya çalışacağım. Ayrıca İrlanda ve Kürt milliyetçiliklerinin ortaya

çıkıp gelişmelerinde etkili olan sosyo ekonomik koşulları gözeterek bu koşulların

milliyetçiliğin oluşma ve gelişme safhalarında oynadıkları rolü irdeleyeceğim.

Ayrıca, etnisite çalışmalarında ortaya çıkan farklı perspektiflerden yola çıkarak

Kürtler ve İrlandalıların etnik kimliklerini, algılar, mitler ve semboller üzerinden

değerlendirecek ve etnik grup-millet ilişkisini (yahut sürekliliğini) Kürt ve İrlandalı

kimlikleri üzerinden okumaya çalışacağım.

Etnik topluluk olma halinden ulusal kimliğe geçişte kimliği oluşturan unsurların

bazıları yok olabilir ya da dönüşüm geçirebilir. Modernite öncesi toplumsallığının en

önemli belirleyicilerinden biri olan din, bu unsurların başında gelir. Etnik kimliklerin

Page 24: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

14

önemli bir parçası olan din, ulusal kimliğe geçişte, modernitenin dönüştürücü

etkisine maruz kalmıştır. Bu çalışmanın konusu olan İrlanda ve Kürt

milliyetçiliklerinde de din zaman içinde kimliklerin bileşeni olarak transformasyon

geçirmiştir.

İrlandalı ulusal kimliğinin şekillenmesinde Britanya’nın İrlandalılara yönelik dini

baskısı etkili olmuştur. 16. yüzyıldan itibaren Britanya’nın adayı Protestanlaştırmak

için yürüttüğü çalışmalar, Katolik olan İrlandalılar tarafından verilen tepkilerin de

mezhepsel olmasına yol açmıştır. İrlanda milliyetçiliği ve İrlandalı ulusal kimliği

modern fenomenlerdir ancak etno-sembolcü yaklaşımla ele alınırsa, etnik grupla

modern ulus arasındaki süreklilik ilişkisini kuran temel unsur dindir; modern

anlamda ulusal kimlik, mezhepsel farklılıklarla şekillenmiş toplumlar ayrımlar

üzerine inşa edilmiştir. Kuzey İrlanda’da devam etmekte olan sorunun bir veçhesi

hala bölgede var olan mezhep farklılığıdır.

Kürt ulusal kimliğinin, etnik kimlikle olan süreklilik ilişkisinde ise din, İrlanda’daki

kadar önemli yer tutmamaktadır. Çalışmanın üçüncü bölümünde de anlatılcağı üzere

Kürt ulusal bilincinin geniş kitlelere yayılmasının önemli etmenlerinden biri Osmanlı

Devleti’yle kurulu bulunan kurumsal dini bağların5 modern cumhuriyetle birlikte

ortadan kalmış olmasıdır. Ancak Kürt ulusal kimliğinin etnik kimlikle olan süreklilik

bağı dinden çok dil, coğrafi ortaklık ve paylaşılan mit ve semboller yoluyla

kurulmuştur.

Bu çalışmada İrlandalı ve Kürt ulusal kimlikleri, modern çağda ortaya çıkan modern

fenomenler olarak ele alınmakla birlikte etnik kimliklerle olan süreklilik ilişkileri de

5 Bu kurumsal bağın cismani hali olan Halifelik’in kaldırılması üçüncü bölümde daha ayrıntılı şekilde

ele alınacaktır.

Page 25: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

15

göz önünde tutulacak ve söz konusu ulusal kimlikler süreklilik/kopuş ilişkisi

bağlamında değerlendirilecektir.

C. ETNİK PARTİ

Etnik parti, bu konuda yapılmış olan çalışmaların kısıtlılığı nedeniyle tanımlanması

ve açıklanması zor bir kavramdır. Siyasi partiler üzerine yapılmış –hem Türkiye’de

hem de dünyada- çalışmaların birçoğunda etnik parti bir kategori olarak ele alınmaz.

Bunun en önemli sebebi etnisite ve milliyetçilik çalışmalarının görece geç bir

dönemde, 20. yüzyılın dördüncü çeyreğinde yoğun olarak yapılmaya başlanmasıdır.

Siyasi partiler konusunda bir başyapıt kabul edilen Siyasi Partiler isimli kitabında

Maurice Duverger (1974), bugünkü anlamıyla siyasi partilerin 19. yüzyılın

sonlarında ortaya çıktığını ve modern demokrasilerin birer unsuru olduklarını

söylemiştir. Duverger partileri iki ana kümeye ayırmıştır: Kütle partileri ve kadro

partileri. Kütle partileri, esnek üyelik rejimlerine sahip ve gelirlerini üyelerinden

elde eden partiler olarak tanımlanırken kadro partileri daha sıkı üye alma politikası

uygulayan ve gelirlerini üyelerden değil, sınırlı sayıda kaynaktan (örneğin iş

insanları) alan partilerdir (Duverger, 1974: 107).

Türkiye’de de siyasi parti çalışmalarında hatırı sayılır bir saygınlığa sahip olan Tarık

Zafer Tunaya’nın Türkiye’de Siyasi Partiler (1975) isimli çalışmasında partiler

benzer şekilde sınıflandırılmıştır. Tunaya, partileri kütle partileri ve kadro partileri

olarak ayırdıktan sonra, hâlihazırdaki devlet düzenine karşı olanlar/olmayanlar; üye

profilleri açısından türdeş olanlar/olmayanlar ve ulusal olanlar/uluslararası olanlar

Page 26: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

16

şeklinde sınıflandırmıştır (Tunaya, 1975: 15-27). Ancak ne Duverger ne de Tunaya,

partileri kategorilendirirken belli bir kimlik grubunu temsil eden partileri dikkate

almışlardır6.

Bazı çalışmalarda etnik partiyle yakın anlamlı olarak azınlık milliyetçi partileri,

azınlık temelli partiler, azınlık partileri gibi kavramlar kullanılmıştır (Elias, 2009;

Hope, 2007; Keating, 2002)

Etnik parti, yaptığı çağrışımlar itibariyle birçok siyasi pozisyona ve yapıya gönderme

yapma potansiyeli olan bir kavramdır. Etnisite, etnik grup, etni gibi kavramlar

üzerinde bir uzlaşma yokken bunlardan yola çıkılarak tanımlanan yeni bir kavramın

da içeriğinin tarif edilmesi elbette zordur. Ben bu çalışmada etnik partiler üzerine

çalışmaları olan birkaç yazarın da görüşlerinden faydalanarak bir tarif yapmaya

çalışacağım.

1985 yılında yayınladığı kitabıyla etnik siyaset alanında çığır açan Donald L.

Horowitz etnik partiyi, aldığı desteğin demografik niteliğine göre tanımlamıştır.

Horowitz’e göre etnik parti, desteklerinin büyük çoğunluğunu tanımlanabilir bir

etnik gruptan alan ve bu grubun çıkarlarına hizmet eden partidir (1985: 291).

Hindistan’daki etnik grupları ve etnik siyaseti inceleyen Kanchan Chandra ise etnik

partiyi, kendisini bir etnik grubun temsilcisi olarak sunan ve bunu diğer grupları

dışlayacak şekilde yapan; seçmenlerini mobilize ederken söz konusu temsiliyeti

stratejisinin merkezine koyan partiler olarak tanımlar (Chandra, 2004: 3). Latin

Amerika’daki etnik hareketler ve çatışmalar üzerine çalışmalar yapan Donna Lee

Van Cott ise etnik partiyi tanımlarken yöneticilerinin ve üyelerinin etnik kimliğini ön

6 Bunu bir eleştiri olarak yazmadığımı belirtmek faydalı olacaktır. Her iki çalışmanın da yapıldığı

dönemlerde etnisite, ulus ve milliyetçilik çalışmaları asgari düzeydeydi ve kimlik siyaseti bugünkü

kadar tanımlı bir alan değildi.

Page 27: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

17

plana koyar. Cott’a göre etnik parti, “yöneticilerinin ve üyelerinin çoğunluğunun

kendini baskın olmayan bir etnik gruba ait olmakla tanımladıkları; bir etnik ya da

kültürel grubun taleplerini programının merkezine koyan partiler”dir (Cott, 2005: 3).

Sonia Alonso ise etnik partiyi, temsiliyet iddiasında olduğu grubun bağımsız

olmasını ve yaşadığı topraklarda etnik homojenlik sağlanmasını içeren maksimalist

programa sahip partiler olarak tanımlamıştır (Alonso, 2005: 4)7.

Etnik partilerin, belli bir etnik grubu temsil etme iddiasında oldukları ve söz konusu

grubun çıkarları doğrultusunda siyaset yaptıkları konusunda genel bir uzlaşma

olduğu söylenebilir. Ancak esas ayrışma, etnik parti olmanın parametrelerinin

oluşturulmasında ortaya çıkar.

Horowitz, etnik siyaset bağlamında partileri üçe ayırır: etnik parti, multietnik parti ve

etnik olmayan parti. Bu ayrıma göre etnik parti, sadece belli bir etnik gruptan destek

alan8 ve diğer grupları dışlayacak şekilde siyaset yapan partidir. Multietnik parti,

hiçbir etnik grubu dışlamadan, ama siyasi stratejisinin merkezine bütün etnik

grupların taleplerini koyan partilerdir. Etnik olmayan parti ise, siyasetini etnik

taleplere göre belirlemeyen, ulusal çapta siyaset yapan partilerdir (Horowitz, 1985:

298-301).

Horowitz’in sınıflandırmasına göre bir parti etnik değil, multietnik olduğunu iddia

edebilir ancak önemli olan beyanı değil, aldığı destektir. Dolayısıyla birden fazla

etnik grubu temsil ettiğini iddia eden bir parti, eğer söz konusu grupların hepsinden

7 Ancak Alonso’ya göre bu maksimalist politika, etnik partilerin uzun vadeli hedefidir. Daha kısa ve

ort vadede ılımlı ve uyumlu bir politika yürütebilirler ancak bunu uzun vadeli hedeflerine ulaşmak için

yaparlar (Alonso, 2005, 4). 8Horowitz’e göre söz konusu partiler diğer gruplardan destek alıyorlarsa bile, eğer bu destek kısıtlıysa,

ihmal edilebilir.

Page 28: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

18

değil, sadece bir tanesinden yoğun destek alıyorsa, bu parti etnik partidir. Ancak

multietnik olmak için sadece birkaç etnik grubun desteğini almak da yetmez. Eğer bir

parti, birkaç etnik grubun desteğini almasına rağmen, başka bir etnik grubu

dışlıyorsa, o parti yine etnik parti olarak değerlendirilmelidir (Horowitz, 1985: 299).

Bu noktada Kanchan Chandra, Horowitz’in parametrelerine karşı çıkar. Chandra’ya

göre etnik parti olmanın kıstası destek tabanının dağılımı değil, partinin seçmenlere

verdiği mesaj ve siyasal stratejisidir (Chandra, 2004: 3-4). Bir partinin siyasal

etkinliği, programı ve seçim manifestoları belli bir etnik grubun taleplerini içeriyor

ve o grubun çıkarlarına hizmet etme amacı taşıyorsa söz konusu parti, etnik parti

olarak tanımlanabilir.

Chandra’nın Horowitz’e yönelttiği temel eleştiri, etnik partinin aldığı ilk desteği

açıklayamamasıdır. Chandra’ya göre eğer bir partinin etnik parti olma kıstası destek

tabanının dağılımıysa, partinin söz konusu desteği nasıl elde ettiği sorusu cevapsız

kalır; dolayısıyla etnik partileri destek tabanına göre değil, seçmene yönelik mesajına

göre sınıflandırmak, partinin hedef etnik gruptan nasıl destek aldığını açıklamaya

yardımcı olur (Chandra, 2004: 3-4)

Sonia Alonso da Chandra’ya yakın bir pozisyonda durarak partilerin program ve

siyasi ajandalarını ön plana çıkarır. Alonso’ya göre etnik partilerin siyasi ajandasında

özerklik, etnik grubun uyanışı ve hakkını araması başlıkları vardır (Alonso, 2005: 1).

Aslında Horowitz ve Chandra’nın açıklamaları birbirini dışlayıcı değil, tamamlayıcı

niteliktedir. Horowitzin “destek tabanı” tezi, Chandra’nın eleştirisinden de anlaşıldığı

gibi tek başına açıklayıcı değildir. Hem –Chandra’nın dediği gibi- partinin aldığı ilk

desteği açıklamaz, hem de belli bir etnik gruptan destek alan ancak seçmenlere

Page 29: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

19

yönelik mesajlarında hiçbir etnik vurgu olmayan partilerin etnik parti sayılacağından

bu görüş kısmen doğru ama eksik bir görüştür.9 Chandra’nın “seçmene mesaj”

teziyse Horowitz’e göre daha açıklayıcı olmakla birlikte destek tabanını

önemsizleştirdiği için o da kısmen eksiktir. Horowitz’in görüşü ile Chandra’nın

görüşünün bir araya getirilmesiyle açıklayıcı bir sentez oluşturulabilir (Kavak, 2010:

21). Bu çalışmada Horowitz ve Chandra’nın görüşlerine ek olarak ek olarak, Donna

Lee Van Cott’un “yöneticilerin ve üyelerin etnik kimliği” kıstası da eklenerek üç

unsurlu bir tanımdan yola çıkarak analiz yapmaya çalışacağım. Söz konusu üç

görüşten de yararlanarak etnik partiyle ilgili şöyle bir tanım yapılabilir: Etnik

partiler, üye ve yöneticilerinin çoğunluğunun belli bir etnik gruba aidiyet duyduğu,

belli bir etnik gruba yönelik siyasal program oluşturan ve desteğinin büyük

bölümünü söz konusu gruptan alan partilerdir.

Bu çalışmada BDP ve Sinn Fein etnik partiler olarak değerlendirilecektir. Peki, bu iki

parti etnik parti tanımına uyuyor mu? Yaptığımız tarifin üç temel unsuruyla test

edebiliriz.

1- Partilerin üye ve yöneticilerinin etnik aidiyetleri:

Sinn Fein, kuruluşundan bugüne İrlandalılar tarafından yönetilen bir partidir. Partinin

kurucusu olan Arthur Griffith etnik köken olarak İrlandalıdır. Partinin 1983’ten beri

başkanlığını yapmakta olan Gerry Adams ve partinin en önemli figürlerinden Martin

McGuinness Katolik İrlandalı köklerinden gelmektedirler (Biographies of Prominent

People, 2013).

9 Örneğin, sadece Kürt coğrafyasında siyaset yapan ancak etnik değil dini talepleri ön plana çıkaran

Hür Dava Partisi (Hüda-Par).

Page 30: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

20

BDP’nin de kurucuları ve yöneticileri de büyük ölçüde Kürt kökenlidirler. Partinin eş

başkanları Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere yöneticilerin

hemen hepsi Kürt coğrafyasında dünyaya gelmiş ve anadilleri Kürtçe olan

insanlardır. BDP yöneticilerinin hemen hepsi bildiği diller arasında Kürtçeyi

göstermektedir (TBMM 24. Dönem Milletvekilleri, 2013)10

.

2- Partilerin programları ve seçmenlere yönelik mesajları:

Sinn Fein, kurulduğu tarih olan 1905’ten bu yana temel politikasını, İrlandalı

kimliğinin ve kültürünün gelişmesi, İrlanda üzerindeki Britanya egemenliğinin sona

ermesi ve birleşik, bağımsız İrlanda’nın kurulması olarak kurgulamıştır. 20 başlıkta

topladıkları temel politikalarında birleşik İrlanda talebi en ön plandadır (Policies,

2013). Ayrıca Sinn Fein’in hem 2007 Kuzey İrlanda Parlamentosu seçimleri

beyannamesi, hem de 2009 Avrupa Parlamentosu Seçimleri Beyannamesinde,

birleşik İrlanda’nın kurulması, İrlanda dilinin geliştirilmesi, İrlanda kültürünün

Britanya etkisinden kurtarılması gibi unsurlar ön plana çıkmaktadır.(Assembly

Election Manifesto 2007; EU Election Manifesto 2009).

BDP’nin programına ve seçim manifestolarına bakıldığında Kürt meselesine ve

Kürtlerin taleplerine önemli ölçüde yer verildiği görülebilir. Partinin programı, Giriş

bölümü dışında Siyasi İlkelerimiz, Ekonomi Politikamız ve Sosyal Politikamız

başlıklı üç ana bölümden oluşmakta. Siyasi İlkelerimiz bölümünde Kürt meselesi

Türkiye’nin temel sorunlarından biri olarak tarif edilmekte ve çözümünün

demokratikleşme yoluyla sağlanabileceği söylenmekte ve nihai çözüm için

10

BDP ve Sinn Fein’in etnik parti olduklarına dair değerlendirmeler, belirlenen ölçütler çerçevesinde

ilerleyen bölümlerde ele alınmaya devam edecektir.

Page 31: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

21

demokratik özerklik modeli önerilmektedir11

. Ekonomi Politikamız bölümünde

Kürtlerin yaşadığı coğrafyada yaşanan ekonomik sıkıntılar dile getirilerek bölgeler

arası eşitsizlik vurgulanmakta ve BDP’nin temel hedeflerinden birinin bu eşitsizliği

gidermek olduğu ifade edilmektedir. Sosyal Politikamız başlığında da anadilinde

eğitim, sağlık hizmetlerinden anadilinde faydalanabilme gibi talepler öne

çıkmaktadır (BDP Parti Programı, 2013)

BDP’nin 2011 seçimlerinde desteklediği Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun12

seçim beyannamesinde yine Kürt meselesi en önemli başlık durumundaydı.

Beyannamede Türkiye’nin temel sorunlarının toplandığı 13 başlıktan 7’si doğrudan

ya da dolaylı olarak Kürt meselesiyle ilgiliydi (Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku

Seçim Beyannamesi, 2011)13

.

3- Destek tabanının dağılımı:

Sinn Fein’e de BDP’ye de etnik parti sıfatı verebilmek için en geçerli kanıtları veren

değerlendirme ölçütü üçüncü unsurdur. Sinn Fein de, BDP de desteklerinin büyük

bölümünü temsiliyet iddiasında oldukları etnik grubun yoğun olarak yaşadığı

yerlerden almaktadırlar.

11

BDP’nin önerdiği demokratik özerklik modeli, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın formüle ettiği bir

modeldir. Bu çalışmanın 3. Bölümünde daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır. 12

Türkiye’nin seçim sistemindeki %10 barajı uygulamasından dolayı Kürt partileri seçimlere

bağımsız adaylarla girme yoluna zaman zaman başvuruyorlar. 2007 Genel Seçimleri’nde de Bin Umut

Adayları ismiyle DTP seçimlere bağımsız adaylarla girmiş ve 22 milletvekilliği elde etmişti. Emek,

Demokrasi ve Özgürlük Bloku da Türkiye’deki bazı sol parti ve çevrelerle ittifak yapılarak

oluşturulmuş bir bağımsız adaylar platformuydu. 13

Elbette bu durum Sinn Fein ve BDP’nin yalnızca etnik/ulusal siyaset yürüttüğünü göstermez.

İlerleyen bölümlerde de değineceğim gibi, her iki parti de, özellikle sosyal konularda, çok geniş bir

yelpazede politika yürütmektedirler.

Page 32: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

22

2010 yılında yapılan Birleşik Krallık genel seçimlerinde de Sinn Fein, yaklaşık

172.000 oy alarak Birleşik Krallık Parlamentosu’nda 5 sandalye kazandı. Bu

sandalyelerin tamamı Katolik İrlandalıların yoğunlukta olduğu Kuzey İrlanda’nın

güney bölgesindendi (The 2010 Westminster Elections, 2013).

BDP’nin bağımsız adaylarla girdiği 2011 genel seçimlerinde kazandığı 36

milletvekilliğinin 32’si Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Doğu ve Güneydoğu

Anadolu bölgelerinden seçilmişti (2011 Seçim Sonuçları, 2011).14

Dolayısıyla, BDP’nin ve Sinn Fein’in, etnik parti olmanın temel şartlarına haiz

partiler olduğu söylenebilir. Elbette ikisinin de sadece diğer etnik grupları tamamen

dışladığı söylenemez. Hem BDP hem de Sinn Fein, diğer etnik gruplar da dahil

olmak üzere bütün kimlik gruplarına olumlu yaklaşan sol eğilimli politikalar

yürütmektedirler. Örneğin BDP, Türkiye’deki LGBT15

bireylerin haklarının

savunulması, temel insan hakları talepleri, işçi hakları gibi konularda da etkin bir

politika yürütmektedir; benzer biçimde Sinn Fein de sol bir parti olmanın gerektirdiği

politikalar yürütmektedir (Policies, 2013). Ancak her iki partinin de ana siyasi

hedefleri, temsil etme iddiasında oldukları etnik grubun taleplerini siyaset alanına

taşımak ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için politik mücadele vermektir.

Dolayısıyla bu çalışmada da kullanılan etnik parti kavramı pejoratif anlamda değil,

nesnel bir olguya işaret etmek için kullanılmıştır.

14

Diğer 4 milletvekilinin biri Mersin’de, diğer üçü de İstanbul’da Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı

bölgelerden seçilmişlerdi. 15

Lezbiyen, Gey, Transeksüel, Travesti.

Page 33: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

23

D. ETNİK PARTİLER VE ULUS İNŞASI

Etnik grupların ulusa dönüşmesinde milliyetçi seçkin ve entelektüellerin oldukça

etkili olduklarını yukarıda belirtmiştim. Entelektüellerin örgütleri ve faaliyetleri

ulusal kültürde birliğin sağlanması, etnik grubun tarihsel ortaklıklarının ulusal

ortaklıklara dönüştürülmesi ve nihayet ulusal bilincin kitlelere sirayet ettirilmesi

sürecinde önemli rol oynarlar. Söz konusu bu entelektüel kişi ve örgütler yalnızca

ulus inşa süreçlerinin başında değil, bütün aşamalarında çeşitli şekillerde yer alırlar.

Entelektüellerin düşünceleri, bir süreklilik arz edecek şekilde, ulusal bilincin

milliyetçi arzular doğrultusunda mobilize edilmesinde öncülük yapan örgüt ve

partilere düşünsel kaynaklık yaparlar. İrlanda ve Kürt milliyetçilikleri için de benzer

bir durum söz konusudur.

Bu çalışmada İrlanda ve Kürt milliyetçilikleri ile Sinn Fein ve BDP’nin ulusal

kimliklerin inşa, tahkim ve mobilize edilmesindeki rolleri incelenirken Miroslav

Hroch’un ulus inşa süreçlerini açıklamak için formüle ettiği modelini kullanacağım.

Hroch, ulusları temel olarak ikiye ayırarak büyük milletler ve küçük milletler olarak

adlandırır. Ona göre büyük milletler, klasik olarak feodaller ve köylüler dışında bir

üçüncü sınıfın ortaya çıkması ve bu sınıfın kendisini bütün milletin temsilcisi olarak

göstermesi sonucunda geliştiler; zira yeni sınıf, bütün bireylerin eşit vatandaş

olacakları bir ulus tasavvurundaydı (Hroch, 2011: 29).

Hroch, başka bir milletin boyunduruğu altında yaşayan; etnik bir birim olup siyasi bir

birime dönüşemeyen ya da kendi edebi dillerinde bir süreklilik arz edecek bir

kültürel üretim geleneği olmayan (ya da bir zamanlar olsa bile zamanla kaybolmuş

veya ciddi dejenerasyona uğramış olan) milletleri ise küçük milletler olarak

Page 34: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

24

adlandırmaktadır (Hroch, 2011: 30). Bu çalışmaya konu olan İrlandalılar ve Kürtler

de başka bir milletin boyunduruğunda yaşadıkları için Hroch’un küçük milletler

kategorisine girmektedirler.

Hroch, küçük milletlerin gelişiminin büyük milletlerden farklı olduğunu belirterek

küçük milletlerin gelişiminin A, B ve C olarak adlandırdığı üç evreden oluştuğunu

söylemektedir. A evresi, söz konusu milletin ulusal kültürüne dar bir akademik çevre

tarafından ilgi gösterilen birinci evredir. Hroch bu evreyi şöyle tanımlamıştır:

“Her milli uyanışın başlangıcında genellikle entelektüellerden oluşan bir

grup tarafından ezilen milletin dili, kültürü ve tarihinin incelenmesine

gösterilen tutkulu bir ilgi yer alır. Söz konusu bu insanlar geniş çaplı

herhangi bir toplumsal etkiye sahip değillerdi; hatta kısmen toplumdan

yalıtılmış olmaları, kısmen bunun bir yararı olacağına inanmadıklarından,

yurtsever nitelikli bir ajitasyon faaliyetine dahi başlamaya

yeltenmemişlerdir genellikle.” (Hroch, 2011: 50).

Ulusal bilincin kitlelere yayıldığı evre C evresidir ancak A’dan C’ye doğrudan bir

geçiş söz konusu değildir. B evresi yani ikinci evre, ulusal bilincin geniş kitlelere

yayılması için faaliyet gösterilen milli ajitasyon evresidir. Hroch’a göre milletlerin

oluşumunda en önemli evre B evresidir:

“Bir aşamadan diğerine geçiş elbette bir hamlede gerçekleşmedi; bir

yandan akademik ilginin arttığını gösteren belirtiler, öte tarafta

yurtseverlik duygularının geniş kitlelere nüfuz etmesi arasında, küçük

milletlerin fiili oluşumunda etkin bir yurtseverlik ajitasyonuyla

karakterize olan tayin edici bir dönem yer alır. Bu devre, milli bilincin

mayalanma sürecidir.” (Hroch, 2011: 50-51)

Page 35: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

25

C evresi, bir önceki paragrafta da belirtildiği gibi, ulusal bilincin geniş kitlelere

yayıldığı evredir. Bu evre ulusal bilincin, grubun bütün üyelerinin olmasa bile çok

büyük bir kısmının meselesi haline geldiği, ulusal hareketin ülkenin tümüne yayılan

sağlam bir örgütsel yapıya sahip olduğu durumla karşı karşıya bulunulan evredir.

Ulaşılan bu aşamada geniş kitlelerin tepkilerini belirleyen, doğrudan doğruya ulusal

bilinçtir (Hroch, 2011: 50).

Walker Connor da Hroch’un A evresi olarak tanımladığı, ulusal bilincin dar bir

çevrede etkili olduğu aşamada bulunuyor olmanın bir etnik grubu ulus yapmaya

yetmeyeceğini söylemiştir (Connor, 2004). Connor’a göre ulus, elitlerle değil,

kitlelerle ilgilidir. Bir etnik grubun elitleri kendilerini ne kadar bir ulusun parçası

sayarlarsa saysınlar söz konusu grubun mensuplarının çoğunluğu ulusal bilince sahip

değilse o grup ulus olarak tanımlanamaz. Aristokratlar ve aydınlardaki etnik bilinç,

ulus olarak varsayılan kitlelerin büyük kısmıyla paylaşılmadıkça bu ulusal bilinç için

kanıt teşkil etmez (Connor, 2004, 41). Connor’ın önermesiyle Hroch’un modeli

arasında bir bağlam oluşturacak olursak; Walker Connor, Hroch’un C evresi

gerçekleşmeden bir grubun ulus olarak tanımlanamayacağını ve ulusal bilinçten söz

edilemeyeceğini söylemektedir.

Ulusal bilincin elitlerden kitlelere doğru yayılması için ise çeşitli mekanizmalara

ihtiyaç vardır. Bu mekanizmalar tarihsel ve toplumsal koşullara göre farklılıklar

gösterebilir fakat silahlı örgütler ve siyasi partiler bu mekanizmalar arasında en sık

başvurulan örgütlenme yöntemleridir. Silahlı örgütler şiddet yoluyla, siyasi partiler

ise yasal yollarla ulusal bilincin yayılması ve mobilize edilmesi için mücadele

ederler. Bu çalışmanın konusu olan İrlanda ve Kürt ulusal kimlik inşa süreçlerinde

hem silahlı örgütler hem de yasal siyasi partiler etkili olmuştur. Çalışmanın ana

Page 36: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

26

ekseni siyasi partiler olmakla birlikte bu partilerin silahlı örgütlerle kurdukları

ilişkiler, kaçınılmaz olarak bu örgütlerin kısmen de olsa incelenmesini zorunlu

kılmaktadır.

Sinn Fein, İrlanda ulusal kimliğinin, BDP ise Kürt ulusal kimliğinin inşa ve mobilize

edilmesinde önemli roller oynayan siyasi partilerdir. Bu çalışmada her iki partinin

tarihsel gelişimlerini ve ideolojilerini inceleyerek ulusal kimliğin inşa ve tahkim

edilmesi ile ulusal bilincin milliyetçi talepler doğrultusunda mobilize edilmesindeki

etkilerini ayrıntılı olarak ele alacak ve iki partinin bu süreçlerini birbiriyle

karşılaştıracağım. Ayrıca iki partinin Kuzey İrlanda ve Kürt sorunlarının çözüm

süreçlerinde aldıkları/alabilecekleri rolleri inceleyerek, etnik partilerin çatışma

çözüm süreçlerinde sahip oldukları etkiyi anlatmaya çalışacağım.

Page 37: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

27

II. BÖLÜM: SİNN FEİN

A. İRLANDA MİLLİYETÇİLİĞİ VE ULUSAL KİMLİĞİ

1. İRLANDALI ULUSAL KİMLİĞİNİN ŞEKİLLENMESİNDEKİ FAKTÖRLER

İrlanda adasındaki ilk yerleşimin izleri M.Ö. 8000 yılına dayanmaktadır; İrlanda,

Kelt halkının16

tarihsel topraklarından biri sayılmaktadır. İrlanda halkı da Avrupa’nın

en eski otokton halklarından biri kabul edilmektedir (Curtis, 2002: 1). Adaya

Hıristiyanlık, 4. yüzyılda eski bir köle olan Aziz Patrick’in çalışmalarıyla

yayılmıştır17

(Cottrell, 2005: 15). Yüzyıllar boyunca feodal beyler tarafından

yönetilen İrlanda’ya Britanya’nın siyasi ilgisi ise 12. yüzyılda başlayarak sonraki

zamanlarda artmıştır; 1171’de Britanya Kralı II. Henry, adadaki feodallerin

bağlılığını kazanmak için adaya gitmiş, ancak Kral, adada dirençle karşılaşmış ve

arzuladığı yönetsel ayrıcalıkları elde edememişti (Cottrell, 2005: 15). Sonraki

yıllarda Britanya’nın İrlanda’ya olan ilgisi ve saldırıları artarak devam etti. Kuzey

İrlanda sorununun temelinde de adaya yönelik bu İngiliz ilgisi ve saldırganlığı

yatmaktadır.

İrlanda, İngiliz saldırı ve işgallerine maruz kalmaya başladığı 12. yüzyıldan itibaren

sık sık ayaklanmalara sahne oluyordu. Adadaki soyluların başını çektiği bu

ayaklanmalar dönemin de koşulları gereği, feodal karakterdeydi. Adanın aristokrat

toprak sahipleri, İngiliz hâkimiyetinin kendi egemenliklerini tehdit etmesi sebebiyle

ayaklanıyorlardı. Britanya Krallığı’nın da adayla ilişkisi doğrudan yönetme şeklinde

16

Bugün Keltlerin devamı sayılan halklar İrlandalılar, İskoçlar ve Gallerliler ve Bretonlar’dır. 17

Hıristiyanlığın adaya girmesine değinmemin nedeni, 17. yüzyıldan itibaren adada yaşanan

sorunların din (mezhep) temelli olmasıdır. İrlanda’da hala her yılın 17 Mart’ı, Aziz Patrick’in anısına

Aziz Patrick Günü olarak kutlanmaktadır.

Page 38: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

28

değil, zaman zaman sıkılaşıp gevşeyen baskı ve yönetme mekanizmaları şeklinde

tezahür ediyordu (Mulholland, 2002). İrlandalı kimliğinin inşasında İngilizlere karşı

verilen bu mücadelelerin, bu süreçte doğan mitlerin ve sembollerin önemli payı

vardır. Özellikle 16. yüzyıldan sonra ortaya çıkan mezhepsel faktörler İrlandalı

kimliğinin inşasında temel belirleyenlerden biri olmuştur.

İngiltere’de VIII. Henry tarafından Protestanlık mezhebinin kabul edilmesi

sonrasında Britanya adasının önemli bir kısmı Protestanlığa18

geçmiş ancak

İrlanda’da durum böyle olmamıştı. İrlanda, Katolik yapısını büyük ölçüde

koruyordu. VIII. Henry’nin kızı olan Elizabeth, 17. yüzyılın başında İrlanda adasında

büyük ölçüde hâkimiyet kurmayı başarmıştı. Bu dönemde İskoçya’dan getirilen

Protestanlar adanın kuzeyine yerleştirilmeye başlandı. Yerleştirilen göçmenlere geniş

ve verimli topraklar veriliyor, adanın yerlileri olan Katolikler ise verimsiz topraklara

doğru sürülüyorlardı (Curtis, 2002; Donnelly; 2004a). Adaya Protestanları

yerleştirmenin Britanya için iki temel amacı vardı: Adayı ekonomik ve siyasi olarak

İngiliz egemenliğine almak ve Katolikleri asimile ederek Protestanlığı tüm adada

hakim inanç haline getirmek. İrlanda’ya yerleştirilen Protestanlara geniş ve verimli

arazilerin verilmesi Katoliklerin yavaş yavaş yoksullaşmasına neden oldu. Avrupa’da

din savaşlarının yaşandığı bir dönemde yaşanan bu gelişmeler Protestan ve

Katolikler arasında çatışmayı neredeyse kaçınılmaz hale getiriyordu (Aktoprak,

2010: 167).

18

Britanya Kralı VIII. Henry’nin Katolik Kilisesi’nden ayrıldıktan sonra İngiltere Kilisesi (Church of

England) adıyla bağımsız bir kilise kurmuştu. Bu yeni dini öğreti Protestanlıktan önemli ölçüde

etkilenmiş olmakla beraber Anglikanizm adı verilen ve kendine özgü nitelikler de taşıyan bir

mezhepti. Ancak özgün niteliklere sahip olsa da Anglikanizmi Protestanlığın bir kolu olarak görme

yorumu yaygındır. Bu çalışmanın ilerleyen bölümlerinde de Anglikanizm, Protestanlığın bir kolu

olarak ele alınacak ve Britanya’nın mezhepsel yapısı değerlendirilirken iki kavram aynı dinsel

topluluğu işaret etmek için kullanılacaktır.

Page 39: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

29

Katoliklerin Protestanlara karşı ilk ciddi ayaklanması 1641 yılında cereyan etti.

Ayaklanma, ilk bakışta mezhep çatışması gibi görünse de ana neden ekonomik

eşitsizlikti. Katoliklerin temel amacı, kaybettikleri toprakları Protestanlardan geri

almaktı. Ayaklanma başladığında Katolikler ciddi bir Protestan katliamına giriştiler

(Mulholland, 2002: 3). Birleşik Krallık yönetiminin ayaklanmaya müdahalesi ise çok

sert oldu. Cromwell, 1649-1651 döneminde çok büyük bir bastırma operasyonu yaptı

ve adada İngiliz hâkimiyetini yeniden sağladı (Mulholland, 2002: 3). Katoliklerin

yaptıkları Protestan katliamı Protestanların, Cromwell’in kanlı operasyonuysa

Katoliklerin hafızasında derin etkiler bırakmıştır. İki mezhep arasında ilk defa bu

kadar ciddi bir çatışma meydana geliyordu ve İngiltere, Protestanların tarafında

olduğunu çok net bir biçimde ortaya koymuştu. İngiliz sömürgeciliğinin dini bir

karaktere de sahip olması, İrlandalı kimliğinin oluşmasında Katolik kimliğinin

önemli bir faktör olmasına yol açtı.

17. yüzyılın ikinci yarısında adadaki Katolik-Protestan ayrışması daha da derinleşti.

1685’te İngiltere tahtına çıkan Katolik 2. James’in kısa süre içinde Protestan William

Orange tarafından tahttan indirilmesinden sonra büyük bir savaş patlak verdi. 2.

James, tahttan indirildikten sonra İrlanda’ya gidip Katoliklerden oluşan bir ordu

kurmuştu. 1690’da başlayan ve Boyne Savaşı olarak bilinen savaşı James’in yanında

yer alan Katolikler kaybetti (Howe, 2000: 30). Bu savaştan sonra Katoliklerin

üzerindeki baskı daha da arttı. 1727 yılında yürürlüğe sokulan Katolik Kilisesi’nin

Usul ve Ayinlerinin Yayılmasını Önleme Yasası’yla Katolik Kilisesi’nin faaliyetleri

yasaklandı. 1727’de çıkarılan yasalarla da Katolikler neredeyse bütün siyasi ve

sosyal haklarını kaybettiler. Söz konusu yasalarla Katoliklerin parlamento üyesi

olmaları, silah taşımaları, beş pound’dan daha pahalı atlara sahip olmaları, silah

Page 40: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

30

atölyelerinde çırak olmaları, yurt dışında okumaları, İrlanda’da devlet okullarına

gitmeleri, Dublin Üniversitesi’nden diploma veya burs almaları, Katolik papaz

olmaları, bir Protestan’a ait toprağı satın almaları, çocuklarına miras bırakmaları, jüri

üyesi olmaları, -işverenlerse- ikiden fazla kişi çalıştırmaları ve en önemlisi, oy

vermeleri yasaklandı. Bu kurallar 1829 yılına kadar yürürlükte kaldı (Hechter, 1975:

74-75). Katoliklerin üzerinde, dini baskı kadar ekonomik baskı da çok yoğundu.

Öyle ki, 17. yüzyılın sonuna gelindiğinde Katolikler ada nüfusunun %75’ini

oluşturmalarına karşın sahip oldukları topraklar toplam toprakların ancak %5’i

kadardı (Aragüç, 2006: 29)

Katolikler üzerindeki bu büyük baskı, ulusal kimliğin oluşumunda dini çok önemli

bir faktör haline getirdi. Elbette İrlandalı ulusal kimliğinin sadece din eksenli

geliştiğini söylemek doğru olmayacaktır. Ulusal kimliğin oluşmasında birbirini

destekleyen ve tamamlayan üç temel faktörden söz edilebilir: Bunlardan birincisi

mezhep farklılığı, ikincisi ekonomik eşitsizlik ve üçüncüsü de teritoryal faktörlerdir.

İrlandalılar, mezhepleri dolayısıyla ayrımcılığa ve baskıya maruz kalıyor, yine

mezheplerinden dolayı ekonomik olarak alt tabakalarda kalmaya mecbur bırakılıyor

ve topraklarından sürülüyorlardı. Dini ayrımcılığa uğrayanların, ekonomik

eşitsizliğin dezavantajlı tarafında olanların ve topraklarından edilenlerin Katolik;

baskı yapanların, ekonomik avantaja sahip olanların ve işgalci pozisyonunda

olanların da Protestan olması sebebiyle çatışma mezhepsel bir görünüm arz ediyordu.

Ancak, çatışmanın kaynakları arasında dinin yerinin oldukça az olduğunu söyleyen

görüşler de mevcuttur. Claire Mitchell (2006), dinin sosyal farklılığın kurucu

veçhelerinden biri olduğunu kabul etmekle birlikte İrlanda örneğinde yalnızca başka

temel faktörlerin görünürdeki yüzü olduğunu söylemiştir. Yine de Mitchell, dinin

Page 41: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

31

teolojik anlamda önemini kısmen yadsırken onun kültürel önemini görmezden

gelmemektedir. Ona göre dinin kültürel ve gündelik hayattaki tezahürleri oldukça

önemliydi. Katolik kiliselerinin toplanma yerleri olmaları ve dini liderlerin siyasi

etkinlikleri bunun göstergeleridir (Mitchell, 2006: 1)

İrlanda’da maruz kaldıkları ekonomik, dini, siyasi ve teritoryal baskılardan dolayı

Katolikler, tepkilerini dinsel bir çerçeve içinde gösteriyorlardı. İrlanda’daki ayrışma

ve çatışmanın kökeni üzerinde çalışan Joseph Ruane ve Jeniffer Todd da, dini

kimliklerin belirleyiciliğinin olduğunu kabul etmekle birlikte esas önemli

belirleyenin ekonomik olduğunu belirtmektedirler (Ruane ve Todd, 2000).

Çatışmanın kaynakları her ne kadar farklı olsa da ulusal kimliğin oluşması sürecinde

bunlar dinsel çatışmalar şeklinde tezahür etti. Örneğin 1641’deki ayaklanmada

Katoliklerin öfke ve şiddeti tercihli olarak yöneticilere ya da İngilizlere değil,

doğrudan Protestan ailelere yönelmişti. Zaten daha sonraki dönemlerde İrlanda

milliyetçiliği Katoliklik üzerinden ilerleyecek ve İrlanda milliyetçi hareketinin

taşıyıcıları yoğunluklu olarak Katolikler olacaktır.

Page 42: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

32

2. İRLANDA MİLLİYETÇİLİĞİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE İLK

ÖRGÜTLENMELER

Miroslav Hroch’un, ulusal bilincin ortaya çıkması ve yayılması sürecinde belirlediği

evrelerden birincisi, yani ulusal kültüre yalnızca entelektüel bir grubun ilgi duyması

ve taşıyıcısı olması evresinin, İrlanda milliyetçiliği için 19. yüzyılın başlarında

başladığını söylemek mümkündür. İrlanda ulusal kimliğini özgün bir fenomen olarak

benimseyip ona ilgi gösteren entelektüeller 18. yüzyılın sonlarında belirdiği görülen

ve 19. yüzyılın başında berraklaşan bir hareket başlattılar. Bu durumun

zamanlamasının rastgele olmadığını, dışsal faktörlerle çok yakından ilişkili olduğunu

söylemekte fayda vardır.

19. yüzyıl, Avrupa’nın büyük bir bölümünde milliyetçi hareketlerin yaşandığı bir

dönemdir. 1789’da yaşanan Fransız Devrimi’nin de büyük etkisiyle Avrupa’daki

büyük imparatorluklar dağılmaya başlamıştı. Bu imparatorlukların çatısı altında

yaşayan halklar da milliyetçi hareketler içine girerek ulus devletler kurmaya

başladılar. Birkaç yüzyıl boyunca İngilizlere karşı mücadele veren İrlandalılar

arasında da milliyetçiliğin ve ulusal kimlik inşasının bu tarihselliğin ürünü olduğunu

söylemek mümkündür.

Yukarıda da belirttiğim gibi İrlanda’daki çatışmanın kaynakları sadece dinsel olmasa

da ekonomik eşitsizlik ve İngiliz sömürgeciliğinin yöneldiği kesimin Katolikler

olması, verilen tepkilerin de din temelli olması ve kimliğin din üzerinden

şekillenmesine yol açıyordu.

Page 43: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

33

Avrupa’da yükselen milliyetçi hareketler İrlanda’da da etkisini gösterdi ve 18.

yüzyılın sonlarından itibaren modern anlamda milliyetçi hareket ve örgütlenmeler

gelişmeye başladı.

İrlanda’da milliyetçi olarak nitelendirilebilecek ilk örgütlenme 1791’de kurulan

Birleşik İrlandalılar Cemiyeti’dir (Society of United Irishmen – SUI) (Donnelly,

2004b: 731). SUI, Katoliklere yönelik ayrımcılığa karşı çıkıyor ve Katoliklerle

Protestanların birlikte yaşayacağı bir bağımsız İrlanda kurulmasını istiyordu.

Cemiyet Amerikan ve Fransız devrimlerinden ilham alıyordu (Hechter, 1975: 72).

SUI, 1798’de İngiliz yönetimine karşı silahlı bir ayaklanma başlattı. Ayaklanma çok

kanlı bir şekilde bastırıldı ve SUI’nin birçok lideri idam edildi. Westminster, bu

ayaklanmanın sonucunda İrlanda’nın ancak doğrudan yönetimle tam anlamıyla

kontrol altına alınabileceğini düşünerek 180019

yılında Birlik Yasası’nı çıkardı. Bu

yasayla İrlanda, hukuki olarak tamamen Birleşik Krallık’a bağlandı (O’Donell,

McAuliffe ve Lane, 2009: 52; Union With Ireland Act, 1800). İrlanda’nın hukuki

olarak da Birleşik Krallık’a bağlanması adadaki milliyetçi hareketlerin azalmasına

değil artmasına yol açtı; çünkü yasa, bütün İrlandalılara eşit yurttaşlık hakkı

tanımıyor, Katoliklerin hem gündelik hayatta hem de yasalar karşısındaki eşitsiz

konumlarını değiştirmiyordu. Birlik Yasası’na karşı çıkanlar örgütlenmeye ve

mücadele etmeye başladılar. Britanya karşıtı ilk ciddi milliyetçi örgütlenme, 1830

yılında kurulan Fesih Cemiyeti oldu (Repeal Association – RA) (Aktoprak, 2010:

171). RA, 1800 Birlik Yasası’nın tamamen iptal edilmesini ve İrlanda’nın statüsünün

yasa öncesi duruma geri çevrilmesini ya da İrlanda’nın tamamen bağımsız olması

gerektiğini savunuyordu. 1832’deki Westminster seçimlerine katılan RA ve oyların

19

Bazı kaynaklarda yasa 1801 Birlik Yasası olarak anılır. Bunun sebebi yasanın 1801’de yürürlüğe

girmiş olmasıdır. Yasa 1800 yılında kabul edilmiş ve 1 Ocak 1801 itibariyle yürürlüğe girmiştir.

Page 44: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

34

%3,9’unu alarak 42 sandalye kazandı; 1841 seçimlerinde ise %2,1 oy alarak 20

sandalye kazandı (1832 General Elections, 2013; 1841 General Elections, 2013).

Cemiyetin üyeleri 1842 yılında İrlanda milliyetçilerinin ilk önemli yayın organı olan

Nation (Ulus) gazetesini çıkarmaya ve ayrılıkçı fikirlerini bu gazete kanalıyla dile

getirmeye başladılar (Curtis, 2002: 314). Nation’ın çıkarılması çok önemliydi çünkü

milliyetçi fikirler ilk defa yaygın bir mecrada dile getiriliyordu. RC ve Ulus gazetesi

çevresinde örgütlenen milliyetçiler, 1841’de genç bir şair olan Thomas Davis

önderliğinde Genç İrlandalılar (Young Irelanders) hareketini kurdular (Donnelly,

2004b: 770). YI, ayrılıkçı ve Cumhuriyetçi fikirlere sahipti. 1848 yılında bir

ayaklanma başlatmak isteseler de başarısız oldular ancak YI hareketi İrlanda

milliyetçi hareketi için bir sembol haline geldi.

19. yüzyılın ilk yarısında cereyan eden gelişmeler ve kurulan örgütler, milliyetçiliğin

ve ulusal kimliğinin inşasında önemli rol oynadı. Ancak Hroch’un ulus inşası

modelinin A evresine uyum gösterecek şekilde, milliyetçilik konusundaki gelişmeler

görece dar bir çevrede ilgi görüyordu. Şehirlerde yaşayan elit Katolikler ve kısmen

Protestanlar milliyetçilerin önemli bir bölümünü oluşturuyordu. İrlandalı ulusal

kimliğinin inşa edilmesinde oldukça etkili olan ve İrlandalı Katoliklerin Britanya’yla

olan bağlarını daha da zayıflatan olay, 1845 yılında adada meydana gelen kıtlık oldu.

19. yüzyılda, İrlandalı yoksulların temel besin maddesi, ülkede bolca yetiştirilen

patatesti. 1845 yılında, üretilen patatesler bir tür mantar hastalığı nedeniyle

tüketilemez hale geldi (Aragüç, 2006: 34). Bu durum adada büyük bir kıtlık

yaşanmasına neden oldu. Kıtlıktan etkilenenler büyük ölçüde yoksul Katoliklerdi.

Protestanlar verimli topraklara sahip oldukları ve İngiltere’yle iyi ilişkiler içinde

Page 45: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

35

oldukları için kıtlıktan çok hafif düzeyde etkilendiler20

(Kienaly, 2002). Tarihe

Büyük Kıtlık (The Great Famine) olarak geçen bu trajedide yaklaşık bir milyon

İrlandalı hayatını kaybetti, bir milyondan fazla insan başta ABD olmak üzere başka

ülkelere göç etti ve kıtlığın sürdüğü 1845-1851 yılları arasında İrlanda’nın nüfusu

%20 - %25 azaldı21

(Kienaly, 2002: 2; Kelleher, 2006).

Büyük Kıtlık’ın Katolik İrlandalılar arasında yarattığı yıkım ve trajedi, milliyetçi ve

ayrılıkçı fikirlerin yaygınlaşmasına yol açtı. Birleşik Krallık’la olan ilişkiler tamir

edilmesi zor hasarlar aldı. İrlanda milliyetçileri, bir daha böyle bir felaket

yaşanmaması için İrlanda’nın bağımsız olması gerektiğini daha yüksek sesle dile

getirmeye başladılar. Ayrılıkçılık güç ve destek kazanırken bu dönemde silahlı

hareketler de ortaya çıkmaya başladı. İrlanda Cumhuriyetçi Kardeşliği (Irish

Republican Brotherhood-IRB), İrlanda tarihinde ilk örgütlü silahlı milliyetçi hareket

olarak kabul edilir. IRB, 1858’de Dublin’de kuruldu (Donnelly, 2004b). Hareket,

ABD’de sürgünde yaşayan Young Irelanders üyeleri tarafından da destekleniyordu.

ICK, 1867’de silahlı bir isyan başlatmak üzere harekete geçti ancak İngilizler

tarafından yönetilen İrlanda polisinin istihbarat faaliyetleri sonucunda isyan tam

olarak başlayamadan başarısızlığa uğradı (Pelling, 2003: 43).

20

Aslında İrlanda’da halkı kıtlıktan koruyacak başka besin maddeleri de vardı ancak Britanya

hükümetinin uyguladığı ekonomi politikaları, üretilen ürünlerin içeride tüketilmesine izin vermiyor,

doğrudan ihraç edilmelerine yol açıyordu. Britanya başbakanı Robert Peel, kıtlığın ilk zamanlarında

İrlanda’da yetiştirilen ürünlerin dışarıya satışının yasaklanması gibi önlemlerle kıtlığı hafifletmeye

çalışsa da başarılı olamadı; çünkü hem İrlandalı toprak sahibi Protestanlardan hem de İngiliz

muhafazakarlardan büyük tepki gördü (Aragüç, 2006, 35). Peel’den sonra işbaşına gelen hükümet

adaya yapılan yardımları kesti ve ihracata destek verdi, bu durum kıtlığı daha da derinleştirdi. 21

1997’de dönemin Birleşik Krallık başbakanı Tony Blair, kıtlıktaki rolünden dolayı İngiltere adına

İrlandalılardan özür diledi.

Page 46: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

36

Özetle, İrlanda’nın Birleşik Krallık’a bağlanması, Büyük Kıtlık’ın yarattığı öfke ve

Katolik İrlandalılar üzerinde devam eden baskı 18. yüzyılda İrlanda ulusal kimliğinin

inşasında önemli faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.

3. ULUSAL BİLİNCİN YAYILMASI: KELT UYANIŞI VE PASKALYA

AYAKLANMASI

Avrupa’da milliyetçi hareketlerin 19. yüzyılda güçlenmesine paralel olarak İrlanda

milliyetçiliği ve ulus inşa süreci de gelişme ve toplumsallaşma anlamında hız

kazanmaya başladı. Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısı İrlanda milliyetçiliği için

kritik önemdedir. Bu dönem, aynı zamanda Hroch’un tarif ettiği B evresine, yani

ulusal bilincin kitlelere taşınması için faaliyetler yürütülen evreye tekabül eder. Bu

evrede, 16. yüzyıldan itibaren baskı altına alınan dini kimlikle şekillenmiş olan

İrlandalı ulusal kimliği, modern kurumlar ve enstrümanlar kullanılarak modern bir

ulusal kimlik olarak inşa edilmeye başlanmıştır. 16. yüzyıldan sonra İrlandalılarda

“biz” duygusunu oluşturan temel faktör din olduğu için İrlandalı etnik kimliğiyle

ulusal kimliği arasındaki süreklilik bağını kuran esas unsurun din oluğu söylenebilir.

19. yüzyılda modern anlamda inşa edilen İrlandalı ulusal kimliği, Katoliklikle

şekillenmiş olan dinsel kimliğin üzerine inşa edilmiştir.

İrlandalı ulusal kimliğinin inşa edilmesi ve kitlelere ulusal bilincin taşınması için

İrlandalı elitler tarafından faaliyetler yürütülmüştür. Bu faaliyetler için çeşitli

örgütler kurulmuştu. Bu örgütlerin kuruluş ve faaliyet sürecine kendi

tanımlamalarıyla Kelt Uyanışı adı verilmiştir.

Page 47: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

37

a. Kelt Uyanışı

İrlanda’da ulusal kimlik inşasının temel belirleyenleri, yukarıda da belirtildiği gibi,

19. yüzyıla kadar, daha çok dinsel aidiyet ve bu aidiyetten kaynaklanan ekonomik

eşitsizlikti. 19. yüzyılda Avrupa’nın farklı yerlerinde de cereyan eden etnik

kimliklerin ulusal kimliklere dönüşümü, İrlanda’daki kimlik inşa süreçlerini de

etkiledi. İrlandalı genç milliyetçi entelektüeller, İrlanda yerlilerinin Kelt kökenlerini

gündeme getirerek Kelt dil ve kültürünün korunup geliştirilmesi amacıyla muhtelif

girişimlerde bulunmaya başladılar22

. Bu amaç doğrultusunda basın yayın organları ve

örgütler kuruldu. Bu hareketin kurucuları harekete Kelt Uyanışı (Gaelic Revival)

adını verdiler (Donnelly, 2004b: 264).

Kelt Uyanışı’nın İrlanda’da ulusal kimlik inşasında oldukça önemli bir yeri vardır.

Dinsel aidiyete dayalı kimlik ayrışmaları, Protestan ve Katolik İrlandalıların aynı

amaç için bir araya gelmelerinin önünde bir engeldi ama İngiliz sömürgeci ve

asimilasyoncu politikalarının karşısına etnik aidiyete dayalı bir kimlikle çıkmak hem

dönemin koşullarına uygun olarak daha geniş kitlelerde etki gösteriyor hem de farklı

inançlara mensup İrlandalıların ortak bir kimlikle İngilizlere karşı mücadele

edebilmesinin yolunu açıyordu. Zaten 19. yüzyılın ikinci yarısındaki milliyetçi

hareket ve örgütlenmelerde Protestanların da ağırlığı hissedilir hale gelmiştir23

.

22

Michael Hechter’in Internal Colonialism (1975) kitabında değindiği önemli noktalardan biri,

sömürgecinin yerel kültürü aşağılaması ve küçük görmesidir. İrlanda’da bu durum yaşanıyordu;

İngilizler kadim Kelt kültürünü küçümsüyor ve İrlandalıları Britanya kültürüne adapte ederek asimile

etmek istiyorlardı. Kelt Uyanışı’nın öncülerinin kültürel uyanışa önem vermelerinin en önemli nedeni

budur. 23

19. yüzyılda Protestanlar İrlanda milliyetçi hareketi içinde yer alsalar da daha sonra bu durum

değişmiş ve Katoliklik milliyetçilikle, Protestanlık ise Birlikçilikle neredeyse özdeş hale gelmiştir.

İlerleyen bölümlerde bu durum daha ayrıntılı ele alınacaktır.

Page 48: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

38

Kelt Uyanışı’nın öncülerinin kurduğu iki örgütlenme, İrlanda milliyetçiliği açısından

tarihi önemdedir. Bunlardan birincisi 1884’te kurulan Kelt Atletik Cemiyeti (Gaelic

Athletic Association-GAA), diğeri ise 1893’te kurulan Kelt Birliği’dir (Gaelic

League-GL). Kelt Atletik Cemiyeti ve Kelt Birliği’nin önemi, kadim Kelt kültürünü

Britanya’nın asimilasyoncu politikalarından koruyarak yeniden canlandırmak ve bu

yolla ulusal kimlik inşasını sağlamayı amaçlamalarından kaynaklanmaktadır

(Aktoprak, 2010)

Bir grup İrlanda milliyetçisi, eski bir atlet olan Michael Cusack’ın öncülüğünde 1

Kasım 1884’te GAA’yı kurdular (History of The Gaelic Athletic Association, 2013).

Kelt Atletik Cemiyeti, bir spor kuruluşuydu. Amacı, Kelt sporları olarak kabul

ettikleri Kelt futbolu, hurling, ve Kelt hentbolunu yaygınlaştırmak ve bu sporlar

aracılığıyla İrlanda çapında bir örgütlülük yaratmaktı24

. GAA üyelerinin İngiliz

sporları sayılan futbol, rugby ve kriket oynamaları yasaklanmıştı. GAA, kısa

zamanda İrlanda’nın her yerinde kurulan kulüpler yoluyla yaygınlaştı ve büyük

başarı elde etti25

.

GL’nin amacı ise İrlanda kültürünün Britanya etkisiyle asimile olmasını engellemek

ve İrlanda halkını Anglikanlaşmaktan korumaktı. GL, İrlanda dilinin korunup

geliştirilmesi çabalarının yanı sıra, Kelt kültürünü yeniden canlandıracak müzik, dans

gibi folklorik öğelere de önem veriyordu. İrlanda dilinin geliştirilip

yaygınlaşmasında GL’nin büyük etkisi vardır. GL, İrlandaca’nın standardize

edilmesi için çalışmalar yürüttü, İrlanda’nın her yerinde kurslar açarak insanlara

24

GAA sadece sıradan bir spor kulübü olarak görülmemelidir. Spor, birçok toplumun ulus inşa

süreçlerinde önemli yer tutar. Özellikle başka ülkelerin egemenliği altında yaşayan toplumlarda siyasi

birliklerin kurulmasının zor olması sebebiyle milliyetçi siyasetçiler gençlere spor yoluyla ulaşmayı ve

bu yolla onları örgütlemeye çalışırlar. GAA da bu nitelikte bir yapıydı. 25

GAA, günümüzde hala İrlanda’nın en yaygın spor kulübü olma özelliğini devam ettirmektedir.

Page 49: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

39

İrlanda dilini öğretmeye çalıştı ve kırsal kesimde yaşayan İrlandalılara bu dilde

okuma-yazmayı öğretti (The Irish Revival, 2013). GL’nin sloganı ‘Kendimiz,

Yalnızca Kendimiz’ anlamına gelen ‘Sinn Fein, Sinn Fein ahmain!’ idi (Feeney,

2002: 19).

GAA ve GL, kadim Kelt kültürünün canlandırılması, eskiye ait geleneklerin, mit ve

sembollerin yeniden keşfedilmesi ve bunların ulusal kimliğin inşasında kullanılması

açısından büyük işlev taşıyorlardı. İrlanda kültürünün tarihin eski zamanlarından beri

süregelen kadim bir kültür olduğu, spor branşlarının, dansların, müziklerin vs. Kelt

kültürünün eski öğeleri olduğu gibi söylemler, inşa edilmek istenen ulusal kimlik için

dayanak sağlıyorlardı. İrlanda halkının, kadim Kelt kültüründen süzülüp gelen

geleneklere, sporlara, kültürel figürlere sahip olduğu savı, kimlik inşasında gelenek

icadının da26

önemini gösteren önemli bir örnektir. İngilizlerin aşağılamalarına karşı

İrlanda kültürünün de en az Britanya kültürü kadar hatta daha eski ve köklü olduğu

vurgusu, İrlandalıları milliyetçi talepler doğrultusunda mobilize etmek için gerekli

hamlelerdi.

19. yüzyılda İrlanda milliyetçiliğinin güçlenmesindeki önemli faktörlerden biri de

Birleşik Krallık’ın İrlanda’nın statüsü konusundaki tutumudur. Liberal Parti, İrlanda

konusunda esnek ve uzlaşmacı bir politika yürütülmesi taraftarıyken Muhafazakâr

Parti daha sertti ve İrlanda’ya yönelik baskı ve asimilasyon politikalarının devam

ettirilmesi taraftarıydı. Liberal Parti’nin önemli isimlerinden William Ewart

Gladstone, İrlanda’daki milliyetçi ve ayrılıkçı hareketlerin güçlenmesini önlemek

için bir dizi reformun hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyordu. Gladstone,

26

Ulus inşa süreçlerinde geleneklerin icat ve yeniden keşif süreçleri için bkz: Hobsbawm, E. ve

Ranger, T. (2010).

Page 50: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

40

Anglikan Kilisesi’nin İrlanda’nın resmi kilisesi olmasına karşıydı ve İrlandalıların

kendi kilisesini kurmaları gerektiğini savunuyordu. Gladstone ayrıca adadaki

çatışmanın temel nedenlerinde biri olan Toprak Yasası’nın değişmesi gerektiğini dile

getiriyordu. Gladstone’un girişimleriyle 1869’da Kilise Yasası kabul edildi ve ayrı

bir İrlanda Kilisesi kurulmasının yolu açıldı. Ancak toprak reformu konusunda

Gladstone aynı başarıyı elde edemedi; çünkü muhafazakârlar İrlanda konusunda

yapılacak reformların yeni talepler doğuracağını öne sürüyorlardı (Howe, 2002;

Mulholland, 2002: 15-16).

İrlanda milliyetçiliğinin gittikçe güçlenmesi ve 1882’de kurulan İrlanda Parlamenter

Partisi’nin hızla destek kazanmasıyla Gladstone ve diğer liberaller Home Rule’u27

sorunun çözümü için en iyi yol olarak görmeye başladılar. Gladstone 1886’da İrlanda

Parlamentosu’na geniş yetkiler veren bir özerklik tasarısını parlamentoya sundu.

Gladstone’un bu girişimi Avam Kamarası’nda reddedildi. Gladstone aynı tasarıyı

1893’te tekrar gündeme getirdi ve İrlandalı parlamenterlerin de desteğiyle Avam

Kamarası’ndan geçirdi. Ancak Lordlar Kamarası’na gelen tasarı, İrlandalı toprak

sahibi Protestanların, muhafazakârların ve birlik yanlısı liberallerin muhalefetiyle

burada reddedildi (Aragüç, 2006: 37-38).

Westminster’ın İrlanda sorunu konusundaki uzlaşmaz ve ödünsüz tavrı,

milliyetçiliğin ve ayrılıkçılığın adada gittikçe daha fazla taraftar toplamasına yol açtı.

19. yüzyılın sonuna gelindiğinde İrlandalı milliyetçiler ulusal kimliğin inşasında

27

Home Rule, İrlanda sorununun çözümü konusunda önerilen iki temel yöntemden biridir. Türkçeye

özerklik olarak çevrilebilir. 20. yüzyılın başına kadar bu çözümü savunanlar İrlanda milliyetçileri

arasında güçlü konumdaydılar. Bu çalışmada, sorunun özerklik yoluyla çözülmesin savunanlar için

Anayasal Milliyetçi kavramını kullanacağım.

Page 51: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

41

önemli bir yol almışlardı. Kimliğin kurucu unsurları olan din, dil, kültür gibi bağlarla

birlikte İngiliz karşıtlığı da kimliğin güçlü bileşenlerinden biri olmuştu.

20. yüzyılın başına gelindiğinde İrlanda milliyetçiliğinde iki ana eğilim iyice ortaya

çıkmıştı: Cumhuriyetçilik ve Anayasal Milliyetçilik. Cumhuriyetçiler İrlanda’nın

Birleşik Krallık’tan tamamen ayrılması ve bağımsız bir devlet olması gerektiğini

savunuyorlardı. Cumhuriyetçilere göre Birleşik Krallık’la ilişkiler devam ettiği

sürece İrlandalıların tam olarak özgürleşmeleri mümkün değildi. Bu yüzden İrlanda,

Birleşik Krallık’tan siyasi ve hukuki olarak tamamen ayrılmalıydı. Irısh Republican

Brotherhood Cumhuriyetçilerin en önemli örgütlerindendi. Daha sonra Cumhuriyetçi

damar, IRA (Irish Republican Army – İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu)28

ve Sinn Fein

üzerinden devam etti (Kearney, 2007).

Anayasal Milliyetçiler ise Birleşik Krallık’la ilişkiler konusunda Cumhuriyetçilere

göre daha yumuşak bir pozisyondaydılar. İrlanda’nın tamamen bağımsız olması

değil, Home Rule’la yönetilmesi gerektiğini savunuyorlardı. Adada Britanya kökenli

birçok yerleşimcinin bulunması ve Britanya’yla olan tarihsel bağlar tam bağımsızlık

yerine özerkliği daha işlevli bir model kılıyordu Anayasal Milliyetçilere göre.

Anayasal Milliyetçilerin en önemli örgütü de İrlanda Parlamenter Partisi’ydi.

İrlanda ulusal kimliğinin inşası açısından çok önemli olan bir başka gelişme,

1900’lerin ilk çeyreğinde Britanya-İrlanda ayrışmasını derinleştiren ve İrlanda’da

ayrılıkçı eğilimleri güçlendiren Paskalya Ayaklanması’dır.

28

IRA, 1919’da kurulup 1990’ların sonuna kadar şiddet eylemleri yapan Cumhuriyetçi-milliyetçi

silahlı bir örgüttür.

Page 52: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

42

b. Paskalya Ayaklanması

20. yüzyılın ilk çeyreğinde hem İrlanda’da güçlenen milliyetçilik hem de yaklaşan

savaş tehlikesi Westminster’ı İrlanda sorunu konusunda çözüm geliştirmeye

zorluyordu. Liberal Parti, 1912’de parlamentoya bir Home Rule tasarısı sundu ve bu

tasarı, daha önceki benzer girişimlerin aksine, kabul edildi. Tasarının kabul edilmesi,

ilk bakışta Anayasal Milliyetçilerin bir başarısı olarak görüldü. İrlanda’da halkın

önemli bir kısmının desteğini alan Anayasal Milliyetçiler Home Rule’u

Westminster’a kabul ettirerek büyük bir başarı kazanmış gibi görünüyorlardı ancak

işler bekledikleri doğrultuda gitmedi. Yasa, yürürlüğe giremeden 1. Dünya Savaşı

patlak verdi. Savaş başladığında hala umutlu olan İrlanda Parlamenter Partisi’nin

liderlerinin önemli bir kısmı savaşta İngiltere’ye destek verdiler; ancak küçük bir

grup İngiltere’ye destek verilmemesi gerektiğini çünkü İngilizlerin zayıflığının

İrlanda’nın güçlülüğü anlamına geleceğini söylediler (McNally, 2007: 8).

Westminster’ın İrlanda sorununu çözeceğine olan inancın zayıflaması sonucu

1916’da modern İrlanda tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahip olan Paskalya

Ayaklanması başladı. Bir grup milliyetçi lider Dublin Postanesi’nin önünde bir araya

gelerek bağımsız İrlanda Cumhuriyeti’ni ilan ettiklerini açıkladılar. Kısa süre içinde

isyancılar Dublin’in önemli yerlerini ele geçirdiler (McNally, 2007: 14-18; The

Easter Rising, 2013). Birleşik Krallık güçleri ayaklanmaya çok sert müdahale etti, en

az 450 kişi hayatını kaybetti, kitlesel tutuklamalar yapıldı. Ayaklanmanın başında

düşük düzeyde olan halk desteği, bu sert müdahalenin ardından üst seviyelere çıktı

(McNally, 2007)

Page 53: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

43

Paskalya Ayaklanması İngiltere tarafından bastırıldı ancak İrlanda milliyetçiliği

açısından çok güçlü bir miras bıraktı. İrlanda’nın ulusal hafızasında yeri hala taze

olan bu ayaklanma 1641 Katolik Ayaklanması, Boyne Savaşı ve Büyük Kıtlık gibi

İngiliz sömürgeciliğinin ve baskısının sembollerinden biri haline geldi.

Ayaklanmanın bir başka önemli yanı da İrlanda halkında Britanya’ya karşı olan

güvensizliği derinleştirmesidir. O zamana kadar Britanya’yla tam olarak kopuşu

değil de özerklik fikrini destekleyen İrlanda halkının büyük bir kısmı ayaklanmadan

sonra şiddeti de dışlamayan ayrılıkçı ve bağımsızlıkçı fikirleri desteklemeye başladı.

Michael Laffan’a göre (1999, 43):

“Paskalya Ayaklanması, siyasi şiddet kullanımını yeniden canlandırdı ve

onu İrlanda milliyetçiliğinin çeperinden merkezine yerleştirdi.

Ayaklanma, eski isyanlarla sürekliliği yeniden tesis etti ve devrimci

geleneği geliştirerek sürdürdü; İrlanda Cumhuriyetçiliğinin sonraki

nesillerine silah kullanarak amaçlarına ulaşmak için bir model sağladı. Bu

bakımlardan ayaklanma, liderlerinin beklentilerini karşılamış oldu.

Ayaklanmanın kısa vadeli sonucu olarak İrlanda’da kamusal hayat

dönüştü.”

Ayaklanmadan sonra ayrılıkçı fikirlerin güçlenmesi Cumhuriyetçilerin, İrlanda

milliyetçileri arasında öne çıkmasına neden oldu. Çünkü –yukarıda da belirtildiği

gibi- Cumhuriyetçiler uzun zamandır İrlanda’nın ve İrlandalıların gerçek

kurtuluşunun bağımsızlıkta olduğunu söylüyorlardı. Britanya’nın ayaklanmaya

verdiği tepki Cumhuriyetçilerin fikirlerinin halk nezdinde meşrulaşmasına yol açtı.

Cumhuriyetçiliğin meşruiyetinin artmasıyla birlikte Cumhuriyetçi örgütler de ön

Page 54: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

44

plana çıkmaya başladı. Bunların en önemlisi, 21. yüzyılda İrlanda tarihine damga

vurmuş olan Sinn Fein’dir.

B. BİR ETNİK PARTİ OLARAK SİNN FEİN

1. SINN FEIN’İN KURULUŞU VE İDEOLOJİSİ (1905-1948)

İrlanda milliyetçiliği tarihinde Cumhuriyetçi ve Anayasal Milliyetçi ayrımı,

milliyetçi hareketin gelişimi ve mücadele biçimleri açısından da çok önemli

olagelmiştir. 19. yüzyılın sonlarında Anayasal Milliyetçiler güçlenmiş ve İrlanda’nın

Britanya’yla ilişkileri tamamen koparmadan bir siyasi statü elde etmesi fikri geniş

kitlelerce kabul görmüştü. 20. yüzyılın başında Birleşik Krallık’ta iktidarda

Muhafazakâr Parti vardı. Muhafazakârlar, Kuzey İrlanda’daki Birlikçilerden29

yana

politika belirliyor ve İrlanda sorununun çözümünde birlik dışındaki modellere

yanaşmıyorlardı. Cumhuriyetçiler ise çözümün ancak bağımsız bir İrlanda kurularak

tesis edilebileceğini savunuyorlardı. İrlanda Cumhuriyetçi hareketinin 20. yüzyıldaki

en önemli temsilcisi olacak olan Sinn Fein, böyle bir ortamda kuruldu. Sinn Fein’in

kurulduğu ortam, aynı zamanda İrlandalı ulusal bilincinin geniş kitlelere sirayet

ettiği, yani Hroch’un C evresi olarak tanımladığı evreye geçişin yaşandığı dönemdi.

Sinn Fein, İrlanda dilinde “Biz, Kendimiz” anlamına gelmektedir. Daha önce bu söz

GAA’nın sloganı olarak kullanılmıştı. Sinn Fein, 19. yüzyılın ikinci yarısından

itibaren İrlanda’nın bağımsızlığını hedefleyen hareketler tarafından bir düşünce ve

29

Birlikçiler (Unionists), İrlanda’nın Birleşik Krallık’a bağlı kalmasını savunanlara verilen isimdir.

Birlikçiler, hemen hemen tamamen Protestanlardan oluşmaktadır ve hâlihazırda Kuzey İrlanda’da

çoğunluğu oluşturmaktadırlar. En büyük siyasi aktörler de Birlikçilerin partileridir.

Page 55: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

45

idealin dile getiriliş biçimi olarak kullanılıyordu. Sinn Fein’in kurucularından olan

P.S. O’Hegarty Sinn Fein için “Sinn Fein’i sadece siyasi bir araç olarak

değerlendirmek vahim bir hata olur. O, politikadan fazlasıdır, bir ulusal felsefedir”

demektedir (O’Hegarty, 2010: 11).

Sinn Fein’in kurucusu ve ideolojisinin formülasyonunu yapan kişiyse, gazeteci

Arthur Griffith’tir. Grifftih, Avrupa’daki milliyetçi hareketleri ve ulus devlet kuruluş

süreçlerini dikkatle izleyen ve bunlardan çıkarımlar yapan etkili, O’Hegarty’e göre

(2010: 15) “dahi bir gazeteciydi”. Griffith, en çok Avusturya-Macaristan

imparatorluğunu incelemiş ve Macaristan’daki ulusal dirilişe hayran kalmıştı.

Griffith, yazdığı Macaristan’ın Dirilişi kitabında Macaristan-Avusturya ilişkilerini

derinlemesine irdeliyor ve orada bulunan çözümün İrlanda-Birleşik Krallık ilişkileri

için örnek teşkil edebileceğini belirtiyordu (Griffith, 1918). Macaristan ve

Avusturya, iki tarafından parlamentolara ve eşit egemenlik haklarına sahip olduğu

ikili bir monarşik sistemle birbirine bağlıydı30

. Griffith’e göre bu model, İrlanda-

Britanya ilişkileri için de örnek teşkil edebilirdi. Griffith’in fikirleri, özellikle

Dublin’deki entelektüel çevrelerde destekçi buluyordu. Bu fikirler Cumhuriyetçilerin

tam bağımsızlık hedeflerine kısmen aykırıysa da onlara da yakın geliyordu.

Arthur Griffith ve bir grup milliyetçi, 1903 yılında Britanya kralı 7. Edward’ın

İrlanda’yı ziyaretini protesto etmek için National Council (Ulusal Konsey-NC) isimli

bir örgüt kurdular (O Broin, 2009: 177). NC, kralın ziyaretinden sonra feshedilmek

üzere kurulmuştu ancak beklenmedik düzeyde destek alınca yoluna devam etti. NC,

30

1867’de Avusturya İmparatorluğu ile Macaristan arasında imzalanan ve ikili bir monarşik yapı

(Avusturya-Macaristan İmparatorluğu) kuran antlaşmadır. Antlaşmaya göre: İmparatorluğun, biri

Viyana biri Budapeşte olmak üzere, iki başkenti olacaktı; her iki tarafın ayrı başbakanı ve

parlamentosu olacak ve iki tarafın vatandaşlık hukukları ayrı olacaktı (Kwok, 2003)

Page 56: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

46

28 Kasım 1905’te ilk yıllık toplantısını yapmak üzere toplandı. Bu toplantıda Arthur

Griffith, örgütün temel siyasi prensiplerini ortaya koyan, daha sonra The Sinn Fein

Policy (Sinn Fein Politikası) olarak tarihe geçecek olan bir konuşma yaptı (Feeney,

2002: 38). Griffith konuşmasında, 1800 Birlik Yasası’nın feshedilmesi ve

Macaristan’ın Avusturya ve Habsburg Hanedanı’yla olan ilişkileri örnek alınarak

İrlanda için yeni bir statü oluşturulması gerektiğini dile getirdi. Griffith’e göre

Westminster’a seçilen İrlandalı parlamenterler, parlamentoyu boykot etmelilerdi31

.

Bu toplantıda aynı zamanda NC’nin partileşmesine yönelik kararlar alındı. 20.

yüzyılda İrlanda siyasetine damga vuracak olan Sinn Fein, 28 Kasım 1905’te

kurulmuş oldu (MacManus, 1907: 825-827).

Kuruluşundan sonra kısa bir süre içinde Sinn Fein, İrlanda siyasetinin etkili

aktörlerinden biri haline geldi. 1908’de yapılan Westminster seçimlerinde

İrlanda’daki seçim bölgelerinden biri olan Leitrim North’ta, Sinn Fein oyların

%27’sini aldı (Feeney, 2002: 50). Ancak parti bu başarısını sürekli hale getiremedi.

Sinn Fein’in isminin geniş çevrelerde duyulmasını sağlayan olay, 1916’daki

Paskalya Ayaklanması’dır32

. Aslında ayaklanmaya Arthur Griffith ve partinin

yöneticilerinin bir kısmı katılmamıştı. Ayaklanmayı başlatan ve İrlanda

Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan eden bildiriyi imzalayan 7 kişiden sadece biri Sinn

Fein üyesiydi (O’Hegarty, 2010: 25). Buna rağmen hem İrlanda hükümeti hem de

31

Absentionism, farklı şekillerde Türkçeye çevrilebilecek bir kavram. Seçimlere katılmama, katılınsa

bile parlamentoya gitmeme şeklinde bir eylem olduğu için bu çalışmada ben boykotçuluk olarak

çevirdim. Boykotçuluk, Cumhuriyetçi hareketin 21. yüzyıl tarihi içinde oldukça önemli bir yer tutar.

Arthur Griffith’in Sinn Fein Policy’sinden sonra Sinn Fein ve Cumhuriyetçilerin silahlı örgütü IRA

boykotçuluğu benimsedi. Sinn Fein, İrlanda Cumhuriyeti Parlamentosu’nu, Kuzey İrlanda

Parlamentosu’nu, Westminster’ı ve yerel meclisleri boykot ediyordu. Sinn Fein, Britanya ve Kuzey

İrlanda’daki parlamentoları meşru görmüyordu, o yüzden boykot ediyordu. İrlanda Cumhuriyeti

Parlamentosu da hain ve işbirlikçi olarak görülüyordu. Boykotçuluk, Cumhuriyetçi hareket içindeki

ayrışmaların da temel nedenlerinden biri, hatta birincisidir. Sinn Fein boykotçuluğu ancak 20. yüzyılın

sonlarına doğru terk edecektir. Bu konu ilerleyen kısımlarda ayrıntılı olarak ele alınacaktır. 32

Bir önceki kısımda Paskalya Ayaklanması’nı ayrıntılarıyla anlatmıştım.

Page 57: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

47

basın, ayaklanmayı Sinn Fein Ayaklanması olarak adlandırdı (Laffan, 1999: 70). Sinn

Fein, isyanı doğrudan yönlendirmemiş olsa da ulusal bilincin milliyetçi talepler

doğrultusunda harekete geçirilmesinde önemli rol oynamıştı.

Sinn Fein, kuruluş yıllarında siyaseten etkili bir parti olduysa da 1910’lardan itibaren

düşüşe geçti ve uzun yıllar sürecek bir kriz dönemine girdi. Bu düşüşün

sebeplerinden biri İngiltere’yle yürütülen ve Serbest İrlanda Cumhuriyeti’nin

kurulmasıyla sonuçlanan bağımsızlık müzakerelerine katılmamasıydı.

a. Serbest İrlanda Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve Kuzey İrlanda Sorunu

1919’da İrlanda Gönüllüleri’nin başını çektiği bir grup gerilla, İrlanda’nın bağımsız

olması için silahlı bir kalkışma başlattı. Britanya’nın İrlanda’daki karakollarına ve

resmi kurumlarına yönelen şiddet kısa süre içinde adanın büyük kısmına yayıldı.

Britanya’nın adadaki silahlı güçlerini takviye etmesiyle savaş büyüdü. Şiddetli

çatışmalardan sonra, 1921 yılında Britanya, isyancılarla müzakere masasına oturmayı

kabul etti. 6 Aralık 1921’de imzalanan antlaşmayla adanın güneyinde Serbest İrlanda

Cumhuriyeti kuruldu. Serbest İrlanda Cumhuriyeti bağımsız olmakla birlikte

Commonwealth içinde yer alacaktı. Ancak bağımsız İrlanda’nın adadaki 32 bölgenin

26’sını kapsaması ve kuzeydeki 6 bölgenin Britanya egemenliğinde kalması

müzakereyi yürütenlerin bir kısmı tarafından kabul edilmedi, bunların başında Sinn

Fein yöneticileri ve IRA komutanı Michael Collins geliyordu. Britanya’yla yapılan

antlaşmadan sonra İrlanda’da iç savaş patlak verdi. Antlaşma yanlılarıyla

karşıtlarının savaştığı bu iç savaşı antlaşma yanlıları kazandı. Ancak antlaşmanın

karşıtlarından olan IRA, adanın tamamını kapsayan bir bağımsız devletin kurulması

Page 58: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

48

için silahlı mücadeleye devam etti (Mulholland, 2002: 22-30). Serbest İrlanda

Cumhuriyeti’nin kurulması, İrlanda sorununun dönüşüm geçirmesine ve 20. yüzyılda

Kuzey İrlanda sorunu olarak tezahür etmesine yol açtı.

Sinn Fein’in güçsüzleşme nedenlerinin diğeri ise 1926’da partinin eski başkanı ve

etkili isimlerinden biri olan Eamon de Valera’nın partiden ayrılmasıydı33

. Eamon de

Valera ayrılırken partinin üyelerinin ve destekçilerinin de önemlice bir bölümünü

beraberinde götürmüştü (Feeney, 2002: 13). Sinn Fein’in düşüşü 1948’de IRA’nın

partiye müdahale etmesine kadar sürdü.

b. Sinn Fein’in IRA ile İlişkileri

IRA, 20. yüzyılın başından beri birleşik ve bağımsız İrlanda için silahlı mücadele

yürüten sosyalist bir örgüttür. Sinn Fein de İrlanda’nın güneyinde bir bağımsız devlet

kurulduktan sonra bu devletin meşruiyetini tanımamış ve Kuzey ve Güney

İrlanda’nın bağımsız ve birleşik olması gerektiğini savunmuştu. IRA, köken olarak

İrlanda Cumhuriyetçi Kardeşliği’nden geliyordu ve Cumhuriyetçiydi ve aynı

zamanda Cumhuriyetçi hareketin en güçlü silahlı örgütüydü. Sinn Fein,

Cumhuriyetçi hareketin legal alanda siyaset yapan en güçlü partisiydi. IRA ve Sinn

Fein arasında hem tarihsel ve ideolojik hem de destek tabanı anlamında oldukça

güçlü bir bağ vardı. Bu bağ, iki hareketin zamanla birbirine yaklaşmasına yol açtı.

33

De Valera, parlamentoda edilen yeminin değiştirilmesi durumunda boykotun bitirilmesinden

yanaydı; ancak bu fikir parti içinde kabul edilmedi. De Valera ayrıldıktan sonra Fianna Fail (Kaderin

savaşçıları) partisini kurdu. Valera’nın partisi uzun süre İrlanda Cumhuriyeti’nde iktidar oldu.

Page 59: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

49

Yaklaşmanın esas faili IRA’ydı. Silahlı bir örgüt olan IRA’nın kamusal alanda daha

fazla meşruiyet ve destek elde etmesi için yasal bir platformla ilişki içinde olması

gerekiyordu; bu platform için en uygun örgüt Sinn Fein’di. IRA, 1948 ve sonrasında

bu yakınlaşma planını hayata geçirdi ve kendi yöneticilerini Sinn Fein’in başına

getirdi (Feeney, 2002: 161). Sinn Fein iki nedenle IRA’nın müdahalesine itiraz

etmedi; birinci neden parti güçsüzlüğüydü, ikincisiyse partinin Cumhuriyetçi hareket

içinde yeniden etkili hale gelmesinin yolunun, IRA gibi etkili bir güçle kuracağı

siyasi yakınlık olmasıydı.

IRA, 1956-1962 yılları arasında Kuzey İrlanda’ya yönelik bir askeri operasyon

yürüttü ancak operasyon başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun üzerine hem IRA hem de

Sinn Fein üyelerinin önemli bir kısmı istifa etti (Feeney, 2002: 161). Sinn Fein’in

1948’den 1960’lara kadar geçirdiği dönüşüm niceliksel olmaktan çok niteliksel bir

dönüşümdü. Parti bu dönemde üye sayısı ve toplumsal destek açısından büyümedi

ancak ideolojik olarak büyük değişim içine girdi. Dünyada yükselmekte olan

sömürgecilik karşıtı hareketler IRA ve Sinn Fein’i de etkilemiş ve daha radikal bir

çizgiye geçmelerine yol açmıştı. Sinn Fein, salt milliyetçi politikalar yerine daha

popülist ve sol ekonomik politika yürütmeye başladı. Barınma hakkı, sosyal

hizmetlerin geliştirilmesi gibi konularda çeşitli kampanyalar yürütmeye başladı.

IRA ve Sinn Fein’in geçirdiği ideolojik dönüşüm ve derinleşmenin askeri ve siyasi

alanda başarıya tahvil edilememesi, iki örgüt içinde de değişiklikler yapılmasına yol

açtı. 1962’den sonra IRA ve Sinn Fein’de kadro değişiklikleri oldu, yönetici kadro

yenilendi. Bu kadro değişiklikleri, IRA ve Sinn Fein’in 1970’lerde yakalayacağı

siyasi gelişme ivmesinin de zeminini hazırladı.

Page 60: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

50

Sinn Fein’in öne çıktığı ve İrlanda siyasetini belirlemeye başladığı dönem ise The

Troubles olarak adlandırılan ve Kuzey İrlanda sorununun askerileştiği dönemdir.

2. İRLANDA ULUSAL KİMLİĞİNİN CANLANMASI: THE TROUBLES DÖNEMİ

Kuzey İrlanda’yı, yaklaşık 30 yıl sürecek çatışmalı The Troubles dönemine götüren

süreç 1921’de İrlanda adasının güneyinde Serbest İrlanda Cumhuriyeti’nin

kurulmasıyla başlamıştır. 1921’de İrlanda ve Britanya arasında imzalanan antlaşma

uyarınca Kuzey’deki 6 county Britanya’ya bağlı özerk bölge statüsüne kavuşmuştu.

Ancak adanın çoğunluğunu oluşturan Katolikler, Kuzey İrlanda’da azınlık durumuna

düşmüşlerdi, çünkü Kuzey İrlanda’nın üçte biri Katolik, üçte ikisi ise Protestandı

(Aktoprak, 2010).

Serbest İrlanda Cumhuriyeti, 1938’de yaptığı Anayasa’da adanın bütünlüğünü

savunuyor ve Kuzey İrlanda’yı ayrı bir siyasal birim olarak kabul etmiyordu.

İrlanda’nın bu tavrı Kuzey’deki Birlikçileri de tedirgin ediyor ve Britanya’ya daha

fazla yaklaştırıyordu. Birlikçiler ayrıca, Katolik azınlığı Kuzey İrlanda’nın geleceği

için tehdit olarak görüyorlardı. Serbest İrlanda Cumhuriyeti’nin varlığını

süreklileşmiş bir tehdit algısına çeviren Birlikçi yöneticiler Kuzey İrlanda’yı gittikçe

artacak şekilde güvenlik devleti haline getirmeye başladılar. Kuzey İrlanda’nın

gittikçe güvenlikçi bir Protestan devleti niteliği kazanmaya başlaması Katoliklerin

kendilerini daha fazla baskı altında görmesine yol açtı. Bu ortam içinde Katolikler,

yurttaşlık haklarını elde edebilmek Yurttaş Hakları Hareketi’ni başlattılar.

Page 61: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

51

a. Yurttaş Hakları Hareketi

1960’ların ortasından itibaren, IRA güçlenirken bir taraftan da iç tartışmalar ve

ayrışmalar yaşıyordu. 1969’da IRA yürütme konseyinde boykotçuluğun bitirilmesini

öngören bir tasarı kabul edildi. Bunun üzerine Sinn Fein de benzer bir tasarıyı kabul

etti. Ancak boykotçuluğun bitirilmesine karşı olanlar hem IRA’dan hem de Sinn

Fein’den ayrıldılar ve Geçici IRA Ordu Konseyi ile Geçici Sinn Fein’i kurdular.

Ayrılanlar daha sonra hem IRA’yı hem de Sinn Fein’i tekrar ele geçirseler de Geçici

IRA (Provisional IRA) ve Geçici Sinn Fein (Provisional Sinn Fein) olarak anılmaya

başladılar. Boykotun bitirilmesini isteyenler ise Official IRA (Resmi IRA) ve Official

Sinn Fein’i (Resmi Sinn Fein) kurdular34

(Sagal, 2005: 620).

IRA ve Sinn Fein’deki bölünmeden sonra Sinn Fein, bir etnik parti olarak İrlandalı

ulusal kimliğinin tahkim ve mobilize edilmesine, IRA’yla birlikte öncülük etmeye

başladı. The Troubles dönemi İrlandalılar için trajik bir dönem olmanın yanı sıra,

İrlandalı ulusal kimliğinin milliyetçi talepler doğrultusunda yönlendiği bir dönem

oldu.

İrlanda tarihinin en kanlı dönemlerinden biri, 1960’ların sonunda başlayıp barışın

sağlandığı 1998’e kadar süren kanlı dönemdir. Bu dönem için kullanılan terim

Türkçeye “Belalar” ya da “Belalı Dönem” olarak çevrilebilecek The Troubles’dır. Bu

dönem içinde 3000’den fazla kişi hayatını kaybetmiştir. The Troubles’a neden olan

durum ise 1960’ların başında Kuzey İrlandalı Katolikler tarafından başlatılan Yurttaş

34

Official Sinn Fein, 1982’de İrlanda İşçi Partisi adını aldı, halen faal olarak siyaset yapmaktadır.

Officila IRA da, düşük yoğunluklu da olsa, silahlı eylemlerine devam etti; nihayet 2009 yılında

İngiltere’yle yapılan bir anlaşma sonucu kendini feshetti.

Page 62: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

52

Hakları Hareketi’ne İngiltere’nin ve Birlikçi Protestanların verdiği sert karşılık ve

bunun üzerine IRA tarafından yükseltilen milliyetçi şiddettir.

1960’ların başında Kuzey İrlanda’daki Katolik azınlık, kendilerine yönelik

ayrımcılığa son verilmesi için yurttaş hakları hareketi başlatarak çeşitli protesto

gösterileri düzenlemeye başladılar. Hareket şiddet içermiyor, ayrılıkçı bir söylem

kullanmıyor ve katılımcıları mezhepçilik yapılmıyordu. Hareket, tamamen yurttaşlık

haklarına odaklanmış barışçıl eylemlerden oluşuyordu. Buna rağmen protestocular

hem polisten hem de Britanya destekli sivil paramiliter gruplardan yoğun şiddet

gördüler (Aktoprak, 2010: 189-192). Katoliklere yönelik baskının ve şiddetin

artması, IRA’nın tekrar güçlenmesine ve şiddet eylemlerine girişmesine yol açtı.

Britanya, Katoliklerin hak arama mücadelesine bölünme paranoyasıyla bakıyor, terör

eylemi olarak nitelendiriyor ve çok sert şekilde müdahalede bulunuyordu. Bu

dönemdeki en kanlı olaylardan biri, 30 Ocak 1972’de Britanya güçleri tarafından 14

sivil Katolik İrlandalı’nın öldürüldüğü Kanlı Pazar’dır (Bloody Sunday, 2013).

Şiddetin tırmanması, Cumhuriyetçi siyasette IRA’nın ön plana çıkması, Sinn Fein’in

ise geri planda kalmasına yol açtı. Sinn Fein’in 1970’lerdeki temel işlevi IRA

propagandası yapmak ve örgüte üye kazandırmaktan ibaretti. Cumhuriyetçi harekete

katılmak isteyenler Sinn Fein’i değil, IRA’yı tercih ediyorlardı. 1970’lerde IRA’nın

dikkat çekici figürlerinden biri olan Danny Morrison’un sözleriyle:

“İnsanların çoğu IRA’ya katılmak istiyordu; dolayısıyla Sinn Fein’e

gidenler yaşı askerlik yapmaya elverişli olmayanlar ve kadınlardı. IRA’yı

değil de Sinn Fein’i tercih edenler, hareketle zayıf ilişkiler içinde

oldukları gerekçesiyle küçümseniyorlardı.” (Feeney, 2002: 259-260)

Page 63: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

53

1970’ler boyunca Sinn Fein IRA’nın gölgesinde kaldı. Bu gölge, siyasetin önünü

kapatıyor, mücadelenin yalnızca silahlarla yürümesine sebebiyet veriyordu. Oysa

Kuzey İrlandalı Katolikler, Sinn Fein’e yakın adaylara oy veriyorlar ve seçimlere

katılacak bir Cumhuriyetçi partiye olan ihtiyacı hissettiriyorlardı. Kuzey İrlanda’da

seçimlere giren tek İrlanda milliyetçisi parti SDLP’ydi (Social Democrat Labour

Party: Sosyal Demokrat İşçi Partisi) ve SDLP Anayasal Milliyetçiydi. IRA ve Sinn

Fein, 1969’daki ayrışmada boykotun bitirilmesine karşı çıkan taraf olmasına rağmen

hem silahlı kanatta hem de partide boykotun bitirilmesi ve seçimlere katılma

konusunda farklı fikirler tartışılıyordu ancak bu fikirler yüksek sesle dile

getirilmiyordu. Sinn Fein’in seçimlere katılması ve Kuzey İrlanda siyasetinde dikkat

çekici bir aktör haline gelmesi trajik bir olayla gerçekleşti: 1981 Açlık Grevleri. IRA

ile Sinn Fein arasındaki ideolojik paralellik, ortak destek tabanı ve örgütsel yakınlık

Açlık Grevleri sırasında daha açık bir biçimde ortaya çıkacaktı.

b. Açlık Grevleri ve Sinn Fein’in Siyasete Dönüşü

IRA’nın 1975’te ateşkes ilan etmiş ve Britanya hükümeti tarafından IRA

mahkûmlarına, siyasi mahkûm statüsü verilmişti. Bu statüye göre IRA’lı mahkûmlar

tek tip elbise giymiyor, kendi aralarında iletişim kurabiliyorlardı. Ancak Britanya

1976’da bu statüyü kaldırarak IRA’lı mahkûmları diğer mahkûmlarla aynı statüye

yerleştirdi. Bunun üzerine IRA militanları cezaevlerinde direnişe başladılar.

Mahkûmlar öncelikle Battaniye Eylemi (Blanket Protest) olarak bilinen eyleme

başladılar. Tek tip elbise giymeyi reddeden mahkûmlar, sadece battaniyelerine

sarılarak yaşamaya başladılar. Mahkûmların battaniyelere sarılmış olarak

Page 64: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

54

görüntülendikleri fotoğraflar dışarıda büyük yankı uyandırdı ancak Britanya geri

adım atmadı. O dönemde Britanya başbakanı olan Margaret Thatcher, yapılacak her

türlü iyileştirmenin ‘teröristlere verilecek ödün’ olacağını öne sürüyor ve uzlaşmaya

yanaşmıyordu. Battaniye eyleminden sonra mahkûmlar Kirlilik Protestosu’na (Dirt

Protest) başladılar ve yıkanmayı, tuvalete gitmeyi reddettiler (Blanket and No-Wash

Protests, 2013) Bu protestolar 1981 yılına kadar sürdü. 1981 yılındaysa bütün

dünyada büyük ses getirecek olan Açlık Grevi başladı35

. (Sweeney, 1993; The

Hunger Strike of 1981, 2013). 1 Mart 1981’de, eski bir IRA komutanı olan Bobby

Sands açlık grevine başladı36

. Sands’dan sonra cezaevlerindeki diğer IRA militanları

da açlık grevine katıldılar. IRA’lı mahkûmlar Maze Hapishanesinde, şekillerinden

dolayı H-Blokları adı verilen hücrelerde kalıyorlardı. Bu nedenle dışarıdaki

dayanışma hareketinin adı da Anti H-Blocks’tı. Açlık grevinde, Bobby Sands dahil 10

IRA’lı mahkûm hayatını kaybetti37

. Açlık grevleri, Kuzey İrlanda sorununun tüm

dünyada ses getirmesine ve Britanya karşıtı öfkenin artmasına neden oldu. Bobby

Sands’in cenazesine yüz binlerce İrlandalı katıldı; cenaze Kuzey İrlanda’nın

özgürlüğünü isteyen ve Britanya’nın bölgedeki varlığını protesto eden bir mitinge

dönüştü.

Açlık grevlerinin bir başka sonucu da Sinn Fein’in boykotçuluğu bitirmesinin yolunu

açması oldu.

Bobby Sands’in açlık grevine başladığı 1 Mart’tan 5 gün sonra, 6 Mart 1981’de

Kuzey İrlanda’nın Fermanagh bölgesinin Westminster parlamenteri hayatını kaybetti.

35

Açlık grevleri, Cumhuriyetçilerin Britanya’ya karşı direnişte eskiden beri başvurdukları bir

yöntemdi. 1900’lerin başında da İrlandalı mahkumlar açlık grevleri yapıyorlardı (Sweeney, 1993). 36

1980’de bir açlık grevi başlamış ancak mahkumların ailelerinin devreye girmesiyle can kaybı

olmadan sona ermişti (Sweeney, 1993). 37

Sands, açlık grevinin 66. gününde, diğer eylemciler ise 46 ile 73 gün arasındaki sürelerde

hayatlarını kaybetti.

Page 65: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

55

Bu bölge için ara seçim yapılacaktı. Sinn Fein yetkilileri, SDLP ile de görüşerek ara

seçimde Bobby Sands’in aday gösterilmesinin hem açlık grevlerine hem de İrlanda

sorununa dikkat çekeceğini belirttiler. SDLP de, açıkça deklare etmemiş olsa da,

Sands’in adaylığına destek vermeyi kabul etti. Yapılan seçimde Bobby Sands oyların

%51’ine tekabül eden 30.492 oyla Westminster’a seçildi (Feeney, 2002: 286-291).

Sands’in seçilmesi hem Kuzey İrlanda hem de Britanya’da büyük ses getirdi. Bobby

Sands, seçildikten kısa süre sonra, 6 Mayıs 1981’de hayatını kaybetti. Bobby Sands

hayatını kaybettikten sonra onun election agent’ı38

olan Owen Carron seçildi.

Bobby Sands’in, sonra da Owen Carron’ın seçilmesi, Sinn Fein içinde seçimlere

katılma konusunda yeniden bir tartışma başlattı. Silahlı mücadelenin kısıtları, ulusal

bilincin milliyetçi talepler doğrultusunda mobilize edilmesinin de önüne bazı

sınırlılıklar çıkarıyordu. Seçimlere katılmak ve parlamento boykotlarına son vererek

parlamenter mücadelenin içinde bulunmak, İrlanda ulusal hareketi için yeni olanaklar

doğurabilirdi. Silahlı mücadelenin yanında, yasal yollarla verilecek mücadelenin de

İrlanda’nın kurtuluşu için faydalı olacağı fikri Sinn Fein liderleri arasında destek

kazandı. Partinin lider kadrosunda olan Danny Morrison 1981 Ard Fheis’inde39

yaptığı konuşmada, daha sonra Armalite ve Oy Sandığı (Armalite and Ballot Box)

politikası olarak anılacak stratejinin de kaynağı olan şu ünlü sözleri sarf etti: “Burada

savaşı oy sandığıyla kazanacağımıza inanan kimse var mı? Fakat bir elimizde oy

pusulası, diğerinde Armalite40

olursa İrlanda’da iktidarı alabileceğimize kim itiraz

38

Election Agent: İngiltere’ye (ve İngiliz Uluslar Topluluğu’nda bulunan bazı ülkelere) özgü seçim

sistemlerinde bulunan bir pozisyon. Her adayın bir election agent’ı olur ve adayın seçim çalışmalarını

bu kişi yürütür. Aday, kendi kendisinin election agent’i de olabilir. 39

Ard Fheis: İrlanda’da partilerin yaptıkları yıllık konferanslara verilen isim. Bu çalışmada da ard

fheis, yıllık konferans/topplantı anlamında kullanılacaktır. 40

Armalite: ABD’de silah üreten bir şirket. IRA, yaygın olarak bu şirket tarafından üretilen tüfekleri

kullanmaktaydı. Bu nedenle zamanla Armalite kavramı, IRA söz konusu olduğunda, silahla eş anlamlı

kullanılmaya başlanmıştır.

Page 66: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

56

eder?” (MacAllister, 2004: 124). Morrison’un bu tarihi konuşmasından sonra Sinn

Fein daha uzlaşmacı bir çizgide siyaset yapacağı yeni bir döneme girdi. Barış süreci

de bu dönemin ürünü olacaktı. Bu dönemin mimarlarından ve en etkili aktörlerinden

biri Gerry Adams’tır.

c. Sinn Fein ve Kuzey İrlanda Barış Süreci

Sinn Fein ve IRA’nın 1960’ların sonundan beri dikkat çeken bir figürü olan Gerry

Adams, 1983 yılında Sinn Fein’in başkanlığına seçildi (Profile of Gerry Adams,

2013). Adams, bir diğer etkili figür olan Martin McGuinness ile beraber partiyi

Armalite ve Oy Sandığı stratejisiyle yönetmeye başladı. Bir taraftan IRA eylemleri

devam ederken diğer taraftan Sinn Fein boykotu bitiriyor ve hem Kuzey İrlanda’daki

siyasi aktörlerle hem de Britanya’yla müzakere etmenin yollarını arıyordu.

Sinn Fein için parlamenter sisteme girmek kolay değildi, çünkü parti kuruluşundan

bu yana boykotçuydu ve ne Westminster’ı, ne Dail Eireann’ı (İrlanda Cumhuriyeti

Parlamentosu) ne de Kuzey İrlanda Parlamentosu’nu meşru görüyordu. Gerry Adams

da boykotun bitirilmesinden yana olduğunu hiçbir zaman açıkça dile getirmemişti.

Ancak Bobby Sands’in Westminster’a seçilmesi ve sonrasındaki gelişmeler Sinn Fein

içerisinde boykotu bitirme yanlısı görüşleri güçlendirmişti. 1983’ten sonra yapılan

Ard Fheis’lerde bu konu çeşitli kereler gündeme geldiyse de boykotun bitirilmesi

1986’da gerçekleşti. IRA 1986’da Dail Eireann için seçilen vekillerin koltuklarına

oturmasını destekleyeceğinin işaretini vermişti; böylece partinin yaklaşık 80 yıllık

boykot stratejisi 1986’da resmen bitirilmiş oldu (Feeney, 2002: 320-334)

Page 67: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

57

Boykotun bitirilmesi, Sinn Fein’e diğer partilerle ilişki kurma olanağı verdi.

1980’lerin sonuna kadar dışlanan, televizyon ve radyolara çıkması yasak olan (The

Broadcast Ban On Sinn Fein, 2005) Sinn Fein’in liderleri, Britanyalı yetkililerle ve

Kuzey İrlanda’daki diğer siyasi aktörlerin yetkilileriyle görüşmeye başladı41

.

Her ne kadar Sinn Fein silahlı mücadeleyle ve parlamenter mücadeleyi birlikte

yürütmeye çalıştıysa da bu, o kadar kolay değildi. IRA ile Britanya ordusu ve

Protestan paramiliter gruplar arasındaki çatışmalarda çok sayıda sivilin de hayatını

kaybetmesi IRA’nın ve dolayısıyla Sinn Fein’in meşruiyetini zedeliyordu. IRA ile

Sinn Fein arasındaki ilişki Britanya makamları tarafından sıklıkla vurgulanıyor ve

IRA militanlarının cenazelerine Sinn Fein yetkililerinin katılması, Sinn Fein’in IRA

eylemlerini kınamaması iki örgüt arasındaki organik bağın kanıtları olarak

gösteriliyordu. Ayrıca Gerry Adams’la birlikte partinin en önemli iki isminden biri

olan Martin McGuinness’in eski IRA komutanı olduğu öne sürülüyor ve iki örgütün

ortak bir yönetime tabi olduğu öne sürülüyordu42

IRA’nın bombalı saldırıları beklenenin aksine 1986’dan sonra artarak devam etti.

Aslında hem IRA hem de Sinn Fein Britanya’nın Kuzey İrlanda’dan tamamen

çıkarılmasının mümkün olmadığını anlamışlardı ancak askeri eylemler yoluyla

Britanya’yı müzakere masasına oturtmayı ve o masaya elleri güçlü oturmayı

amaçlıyorlardı. Gerry Adams da 1986’da yazdığı kitapta Britanya’ya karşı verilen

41

Sinn Fein’in görüştüğü aktörlerden biri Anayasal Milliyetçi bir parti olan SDLP (Sosyal Demokrat

İşçi Partisi) idi. SDLP, Sinn Fein gibi ayrılıkçı değildi ve şiddeti reddediyordu. Barış sürecinin sağlıklı

ilerleyebilmesi için milliyetçi kanadın kendi içinde de bir uzlaşmaya varması gerekiyordu, bu nedenle

Sinn Fein ile SDLP arasında 1980’lerin sonundan itibaren görüşmeler yapılmaya başlandı.

1980’lerdeki görüşmeler başarısızlıkla sonuçlansa da sona erdirilmedi. 1990’ların başında devam eden

görüşmeler barış antlaşmasına giden yolda önemli rol oynadı (Feeney, 2002, 347-355; Frampton,

2009, 48) 42

Martin McGuinness da eski IRA komutanı olduğunu daha sonra kabul etmiş ancak 1974’te örgütten

ayrıldığını söylemiştir (BBC, McGuinness Confirms IRA Role, 2001).

Page 68: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

58

savaşı bir “yıpratma ve propaganda savaşı” olarak nitelemişti (Feeney, 2002: 338).

IRA, 1980’lerde kamuoyunda büyük tepkilere neden olan bombalı eylemler yaptı.

Bunların en kanlısı, Protestanların Rememberance Day olarak bilinen dini bayramları

için toplandıkları sırada patlayan bir bombanın 11 sivil Protestan’ın ölümüne yol

açtığı eylemdi (Enniskillen Bombing, 2013). IRA daha sonra patlamanın yanlışlıkla

olduğunu söylese de sivil Protestanların hedef alınmış olması sadece Kuzey İrlanda

ve Britanya’da değil, bütün dünyada tepkiyle karşılandı ve IRA’nın itibar

kaybetmesine neden oldu.

1980’lerin sonunda hem IRA’nın hem de Britanya ve Protestan paramiliterlerin

şiddeti yükselmişti ancak bu yükseliş aynı zamanda bir düşüşün de habercisiydi. Her

iki taraf da silahlı eylemler yoluyla çözümün gelemeyeceğini anlamıştı. Gerry

Adams da müzakerelerin sağlıklı yürüyebilmesi için savaşın bitmesi gerektiğini

düşünüyordu; Adams’a göre “savaş başka araçlarla sürdürülmeli”ydi (Frampton,

2009: 101).

Danny Morisson, silahlı eylemlerin artık Cumhuriyetçi harekete yarardan çok zarar

vermeye başladığını şu sözlerle ifade etmiştir:

“Strabane’deki bir seçim kampanyasında, kapısının önünde duran bir kadınla

konuşuyordum, ulusal sorun için dile getirdiğimiz yollara hayran olduğunu ve

benimsediğini ama bize oy vermeyeceğini söyledi. Neden diye sorduğumda

bombalar yüzünden olduğunu söyledi. Yani açıktı ki oy miktarı konusunda hep

bir sınırımız olacaktı çünkü milliyetçi topluluk içinde IRA’nın eylemlerine

şüpheyle yaklaşan bir kesim vardı.” (Frampton, 2009: 60).

Page 69: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

59

1980’lerin sonunda Gerry Adams ve Martin McGuinness tarafından Kuzey

İrlanda’daki diğer siyasi aktörlerle yürütülmeye başlanan görüşmeler 1990’ların

başında da devam etti. Sinn Fein liderleri SDLP ile görüşüyorlardı ancak Britanya ve

Kuzey İrlanda’daki birlikçi partiler, Sinn Fein’in müzakerelere katılması için

IRA’nın silah bırakmasını şart koşuyorlardı (Feeney, 2002: 407). Britanya hükümeti

Sinn Fein’le görüşmeleri resmi kanallardan yürütmek istemediği için görüşmeleri

Britanya’nın istihbarat örgütü olan MI-6 yürütüyordu ancak yürütülen gizli

görüşmeler bir sonuca varmadı ve 1993’te sona erdirildi (Feeney, 2002: 387-388).

31 Ağustos 1994 gecesi IRA, “demokrasi sürecinin işleyebilmesi amacıyla” ateşkes

ilan ettiğini açıkladı (IRA Ceasefire Statement, 1994). IRA’nın ateşkes ilan etmesi

müzakerelerin devam edebilmesi için önemliydi, nitekim görüşmeler yeniden

başladı. Ancak Britanya’da iktidarda olan ve görüşmeleri yürüten Muhafazakâr

Parti’nin siyasal düşüncesi ve ideolojisi Sinn Fein’le tamamen ters olduğundan

müzakereler tekrar tıkandı. Görüşmeler çıkmaza girince IRA da yeniden eylemlere

başladı. Görüşmeler Britanya ve Kuzey İrlanda bazında tıkanmış gibi görünse de

uluslararası alanda sorunun çözümüne yönelik irade devam ediyordu. 1994’te Gerry

Adams, ABD başkanı Bill Clinton’un davetiyle bu ülkeye gitti ve çok sıcak

karşılandı. Bu durum ABD’nin barış sürecine verdiği desteğin göstergesiydi ve

Westminster’a bir mesaj niteliği taşıyordu. ABD, sorunun barışçı yollarla bir çözüme

kavuşmasını istiyordu (Feeney, 2002: 402-403).

Page 70: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

60

Barış sürecinin en kritik aşaması, 1997’de yapılan Westminster seçimlerinde İngiltere

İşçi Partisi’nin iktidara gelmesidir43

. İşçi Partisi’nin lideri Tony Blair, Kuzey İrlanda

sorununun barışçı yollarla bir an önce çözülmesini isteyen bir politikacıydı. İşçi

Partisi’nin iktidara geldiği 1997’de İskoçya ve Galler’le yetki devri antlaşmaları

yapılmıştı (Aktoprak, 2010: 215). 20 Temmuz 1997’de IRA tekrar ateşkes ilan etti.

Barış görüşmelerinin başından beri Britanya hükümeti ve Kuzey İrlanda’daki Birlikçi

partiler Sinn Fein ve IRA’nın sürece dahil edilmesi için IRA’nın silah bırakmasını ön

şart olarak öne sürüyorlardı. IRA ise ateşkesi kabul ediyor ancak silah bırakmanın ön

şart olmasını kabul etmiyordu. İngiltere İşçi Partisi’nin Britanya’da iktidara

gelmesiyle birlikte silah bırakma, ön şart olmaktan çıkarıldı. Böylece Sinn Fein’in

sürece aktif olarak katılmasının önü açıldı. Sinn Fein de müzakere ekibini Kuzey

İrlanda Parlamentosu konumlandırıp müzakereleri buradan devam ettirdi.

Cumhuriyetçi Sinn Fein, Anayasal Milliyetçi SDLP, birlikçi Demokratik Birlik

Partisi (Democratic Unionist Party) ve Britanya hükümeti arasındaki müzakereler

1997 yılının sonlarında amacına ulaştı. Sinn Fein lideri Gerry Adams’la Tony Blair,

1997’de Kuzey İrlanda Parlamentosu’nda el sıkıştılar. Bu görüntü hem

Cumhuriyetçileri hem de birlikçileri rahatsız etmiş olsa da ne Adams ne de Blair geri

adım attı. 1998’de tarihe Hayırlı Cuma Antlaşması (Good Friday Agrrement) olarak

geçen anlaşma imzalandı. Antlaşma için yapılan referandumda İrlanda

Cumhuriyeti’nden %94, Kuzey İrlanda’dan ise %71 Evet oyu çıktı (Results Of The

Referenda, 2013).

43

Bu seçimde Sinn Fein de tarhindeki en yüksek oy sayısına ulaştı. Sinn Fein seçimde, Kuzey

İrlanda’daki oyların %16.1’ine denk gelecek şekilde, 125.000’den fazla oy aldı (1997 General

Elections Summary, 2013)

Page 71: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

61

Hayırlı Cuma Antlaşması

Hayırlı Cuma antlaşması üç sütundan oluşuyordu. Birinci sütunda Kuzey

İrlanda’daki toplulukların arasındaki ilişkileri ve yönetimin işleyişini düzenleyen

maddeler; ikinci sütunda Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ilişkileri

düzenleyen maddeler; üçüncü sütunda ise Kuzey İrlanda ile Britanya arasındaki

ilişkileri düzenleyen maddeler bulunuyordu (The Northern Ireland Peace Agreement,

1998; Aktoprak, 2010: 221-223).

Antlaşma ilk olarak Kuzey İrlanda halkının kendi kaderini tayin etme hakkını

tanıyordu. Kuzey İrlandalılar, isterlerse Britanya’yla bağlılığı devam ettirme,

isterlerse de İrlanda Cumhuriyeti’yle birleşme yönünde irade kullanabilirlerdi (The

Northern Ireland Peace Agreement, 1998).

Antlaşmanın birinci sütunu Kuzey İrlanda’da 108 kişilik bir parlamento

oluşturulmasını ve adadaki yasama ve yürütme yetkileri bu meclise devredilmesini;

biri birlikçi, diğeri milliyetçi topluluktan olmak üzere bir başbakan ve bir başbakan

yardımcısının görev yapmasını öngörüyordu. Yürütme organlarında, kamusal ve özel

alanlarda iki topluluğun (Milliyetçiler ve Birlikçiler) eşit temsiline dayalı bir sistem

kurulması da birinci sütunda yer alan başlıklardan biriydi (The Northern Ireland

Peace Agreement-Strand One, 1998).

Antlaşmanın ikinci sütunu, Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti arasında bir

Bakanlar Konseyi kurulmasını öngörüyordu. Bakanlar Konseyi ile Kuzey İrlanda

Page 72: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

62

Parlamentosu’nun çalışması birbirine bağlanmıştı; ancak biri aktifken diğeri de aktif

olabilecekti44

(The Northern Ireland Peace Agreement-Strand Two, 1998).

Üçüncü sütun, Britanya-İrlanda bakanlar konseyinin kurulmasını öngörür. Britanya

ve İrlanda her alanda işbirliği yapma taahhüdü vererek bu konseyi ve

Hükümetlerarası İşbirliği Konferansı’nı kurmuştur. (The Northern Ireland Peace

Agreement, 1998).

Hayırlı Cuma Antlaşması’nın Kuzey İrlanda sorununu tam olarak çözdüğünü

söylemek mümkün değildir. Sinn Fein hala Kuzey İrlanda ve İrlanda

Cumhuriyeti’nin birleşip bağımsız İrlanda’nın kurulmasını istemekte, bu yönde

politika yapmaktadır; Birlikçiler ise yine tam tersi yönde, Kuzey İrlanda’nın

Britanya’ya bağlı kalması yönünde politika yapmaktadırlar. Ancak antlaşmanın

önemi, Kuzey İrlanda’da yaşayan ve yüzyıllar içinde birbirinden ayrışıp yabancılaşan

iki cemaatin birlikte yaşayabileceği koşulları yaratmaya çalışmasından

kaynaklanmaktadır.

Kuzey İrlanda’da yaşayan iki cemaatten birisi olan milliyetçilerin en önemli

temsilcisi olan Sinn Fein’in ve başkanı Gerry Adams’ın barış sürecinde oldukça

önemli katkıları vardır. Süreç boyunca Sinn Fein’in olumlu tavırlarına karşılık

Birlikçilerin daha uzlaşmaz tavırlar göstermesi Cumhuriyetçilerin meşruiyetini ve

saygınlığını arttıran bir unsur olmuştur. Birlikçiler, yüzyıllardan beri kendi ellerinde

olan egemenliği kaybetmekten korktukları için uzlaşmaz bir tutum benimsiyorlardı.

44

Bu maddenin amacı, Birlikçilerin konsey çalışmalarını engellemeye yönelik olası girişimlerinin

önünü kapatmaktır (Aktoprak, 2010, 223).

Page 73: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

63

Oysa Sinn Fein, hem siyasi fikirleri hem de milliyetçilik anlayışı nedeniyle

uzlaşmacı ve eşitlikçi bir tutum içerisindeydi.

3. 21. YÜZYILDA SİNN FEİN VE İRLANDALI ULUSAL KİMLİĞİ

Önceki bölümlerde de belirttiğim gibi, İrlanda’da milliyetçilik, 18. yüzyılın

sonlarından itibaren, biri Cumhuriyetçiler, diğeri Anayasal Milliyetçiler olmak üzere

iki ana kanaldan ilerledi. Sinn Fein, Cumhuriyetçi siyasi geleneğin bir parçası olarak

bağımsız ve birleşik İrlanda idealini siyasi ajandasının en üst sırasında tutmaya

devam etmektedir. Bu açıdan bakıldığında verili bir etnik grubun egemenliğine

dayalı bir ulus devlet kurma amacında olduğu için Sinn Fein milliyetçi bir parti

olarak değerlendirilebilir.

İrlanda Cumhuriyetçilerinin köklerini dayandırdıkları United Irishmen (Birleşik

İrlandalılar) hareketi, ilhamını Fransız devriminden alıyor ve İrlanda ile Britanya

arasındaki bağlantıyı koparma amacı güdüyordu; çünkü İrlandalıların kurtuluşu

ancak bağımsız bir İrlanda kurulmasıyla mümkün olabilirdi (Sinn Fein & Irish

Republicanism, 2013), Sinn Fein de, kuruluşundan beri bağımsız (1921’den sonra

birleşik) İrlanda fikrinden hiç vazgeçmemiştir. 1998’de yapılan antlaşma, Sinn

Fein’in bu idealinden vazgeçirmedi. Sinn Fein varlık sebeplerinden birincisi birleşik

32 county’nin bağımsızlığıdır45

.

45

Sinn Fein, Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti’nin meşruiyetlerini tanımadığı için Kuzey

İrlanda’yı 6 county, İrlanda Cumhuriyeti’nden ise 26 county olarak tanımlar. County, Türkçeye

kontluk olarak çevrilebilir, İrlanda adasının idari bölgeleri hala bu isimle anılır. Partinin nihai amacı

32 county’nin birleşip bağımsız İrlanda’yı oluşturmasıdır.

Page 74: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

64

Bu bölümün başında da belirtildiği gibi, İrlanda ulusal kimliğinin inşası 17. yüzyıla,

İrlanda milliyetçiliğinin ortaya çıkışı ise 19. yüzyıl başlarına kadar götürülebilir. Sinn

Fein’in kökleri de 19. yüzyılda ortaya çıkmış olan milliyetçi hareketler, özellikle de

Kelt Uyanışı’nın temel örgütleri olan GAA ve GL’dir. GAA ve GL’nin kadrolarının

temel amaçları İrlanda kültürünü İngiliz etkisinden kurtarmak ve nihai olarak

İrlanda’nın bağımsızlığını sağlamaktı (Donnelly, 2004b). Sinn Fein de bu sürekliliğin

parçası olan bir etnik partidir.

Sinn Fein, başından beri İrlanda ile Britanya arasındaki ilişkiyi bir sömürgecilik

ilişkisi olarak görüp tarif etmiştir. Britanya’nın 12 yüzyıldan sonra İrlanda’yla

kurduğu ilişki düşünüldüğünde bu algının doğru olduğu söylenebilir.

Michael Hechter, Britanya’nın kendi periferisiyle (İskoçya, Galler, İrlanda) kurduğu

ilişkileri iç sömürgecilik (internal colonialism) olarak adlandırmıştır (Hechter, 1975:

8). Hechter’e göre Britanya, 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’nın en büyük gücü haline

gelmeye, sonrasında da endüstrileşmenin sonucu olarak hammadde ve işgücü

sıkıntısı yaşamaya başlamıştı. Britanya bu ihtiyaçlarını karşılamak için ilk olarak

kendi periferisindeki bölgelere yöneldi. İrlanda ekonomik olarak sömürülürken diğer

yandan da kültürel olarak asimilasyona uğruyordu. Çünkü sömürgecilik, sömürgenin

kültürünü aşağılayarak onu dönüştürmeye çalışır, sömürgeleştirileni, sömürgecinin

kültürüne adapte olmaya zorlar (Hechter, 1975: 73).

Sinn Fein de, Britanya’yı İrlanda adasındaki sömürgeci devlet olarak görmüş, İrlanda

kültürünün ve kimliğinin korunmasının Britanya’ya karşı mücadele etmekle

sağlanabileceğini savunarak siyaset yapmıştı. Sinn Fein’in 1960’lardan sonraki

siyasal tespit ve analizleri biraz dönüşüm geçirdi. Partinin marksizme yaklaşması,

Page 75: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

65

emperyalizm ve ezilen uluslar arasındaki çelişki tahlili yapmasına olanak vermiş ve

ezilen bir ulus olan İrlandalıların emperyalist Britanya’ya karşı mücadelesinin meşru

olduğu savunulmaya başlanmıştı.

Sovyetler Birliği’nin kurucusu ve sosyalizm teorilerinin en önemli isimlerinden olan

Vladimir Lenin, ezilen uluslarla ilgili yazdığı kitabında kapitalizmin eşitsiz gelişmesi

sonucu ortaya çıkan ezen ve ezilen uluslardan söz etmiş ve ezilen ulusların

mücadelesinin emperyalizmi zayıflatan bir olgu olmasından dolayı desteklenmesi

gerektiği ve sosyalizmin ilkeleriyle çelişmediğini yazmıştır (Lenin, 1998).

Sinn Fein de İrlanda sorununu bir sömürge ve ezilen ulus sorunu olarak gördüğünden

bir yandan sosyalist çizgide siyaset yapmış diğer yandan da milliyetçi politikalar

yürütmekten geri durmamıştır. Çünkü Katolikler İrlanda da hem ekonomik hem de

ulusal sömürüye maruz kalıyorlardı.

Yirminci yüzyılın ikinci yarısı boyunca Sinn Fein, ulusal mücadelesini marksist

öğreti doğrultusunda şekillendirmişti (Maillot, 2005; O’Broin, 2009). Britanya’ya

yakın olan Protestan İrlandalıların 17. yüzyıldan itibaren İrlanda’daki verimli

topraklara sahip olmaları ve bu avantajlı konumlarının sanayileşmeden sonra da

devam etmesi, Katoliklerin ise toplumun yoksul kesimini oluşturmasından dolayı

ezen-ezilen dikotomisinin kullanılmasına olanak tanıyordu. Sosyalist öğretinin ezilen

ulusların milliyetçiliğine ve ezen devlete karşı mücadele etmesine cevaz verdiği için

Sinn Fein hem sol eğilimli hem de etnik bir parti olarak yoluna devam edebildi.

Bir etnik parti olarak Sinn Fein’in milliyetçiliğine dair esas sorulardan biri de

partinin ulus tahayyülünün içinde Protestan İrlandalıların olup olmadığıdır. Aslında

bu sorunun cevabı Sinn Fein açısından açıktır: Sinn Fein, Protestan/Birlikçi

Page 76: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

66

İrlandalıları Britanya tarafından kandırılmış ve tıpkı 1921’den sonra ulusal

kimliklerinin farkına varan Güney Protestanları gibi birleşik İrlanda kurulduğunda

ulusal kimliklerinin farkına varacak insanlar olarak görmektedir (Feeney, 2202: 344).

Yani Sinn Fein’in ulus tahayyülünün içine Protestanların da girdiği söylenebilir.

Ancak hem IRA’nın hem de Sinn Fein’in siyaset ve eylemleri bunun tersi yönde

göstergelere de sahiptir. IRA’nın The Troubles boyunca hedef aldığı sivillerin hemen

hepsi Protestanlardı, şiddet dönemi boyunca 700’den fazla sivil Protestan ölmüştü,

bunları yaklaşık 400’ü IRA tarafından öldürülmüştü (Violence in the Troubles,

2013). Protestanlara şiddet uygulanması onların ulus tahayyülünden dışlandıkları

anlamına gelmez ancak Sinn Fein’in çalışmalarını Katolik bölgelerinde

yoğunlaştırması, seçmenlerinin hemen hepsinin Katolik olması bu konuda bir

belirsizlik yaratmaktadır. Yine de, bu belirsizliğe rağmen, Sinn Fein’in söylem ve

eylemlerini sadece Katoliklere değil, Protestanlara yönelik de formüle ederek

partinin ulus tanımının içine Protestanları da dahil ettiği söylenebilir. Sinn Fein,

desteğini Katoliklerden alsa da muhtelif yayın ve belgelerinde mezhepçiliğin

bitirilmesi gerektiğini ve İrlandalıları mezhep gözetmeksizin bir ulus saydıklarını

belirtmiştir (Unionist Charter, 2007). Ancak Hayırlı Cuma Antlaşması Kuzey

İrlanda’nın siyasal sistemini Birlikçilik ve Milliyetçilik ayrımı üzerinden yeniden

kurguladığı için Sinn Fein’in sadece Katolik İrlandalıların partisi haline gelmesi

kaçınılmaz görünmektedir. Diğer taraftan, Kuzey İrlanda’daki Protestanların büyük

bir kısmı 17. yüzyıldan sonra Britanya’dan gelen yerleşimciler olduklarından

kendilerini İrlandalı değil, Britanyalı kimliğine yakın görmekteler. Bu da Sinn

Fein’in Katolik İrlandalıların temsilcisi olduğu tezini güçlendirmektedir.

Page 77: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

67

Hayırlı Cuma Antlaşması’nın hukuki olarak yaptığı Birlikçi-Milliyetçi ayrışmasında

Sinn Fein milliyetçi tarafta durmuş ve Katolik İrlandalıların partisi olduğunu resmen

olmasa da fiilen beyan etmiştir.

Sinn Fein seçim çalışmalarında, parti politikalarında ve temel siyasi dokümanlarında

Cumhuriyetçi olduğunu sürekli vurgulayan bir partidir. Hedef kitlesine ilettiği mesaj,

partinin İrlanda’nın bağımsızlığı ve İrlandalılar’ın çıkarları için siyaset yaptığıdır.

Partinin oy aldığı kesimler de kendini İrlandalı olarak tanımlayan ve milliyetçi

politikalara cevaz veren kesimlerdir.

Sinn Fein’e, İrlanda adasının tamamında 16 yaşını geçen herkesin üye olabildiği bir

partidir. Parti hem İrlanda Cumhuriyeti’nde hem de Kuzey İrlanda’da örgütlenmekte

ve iki tarafın da siyasal sisteminde yer almaktadır.

Partinin 1983’ten bu yana başkanlığını yapan Gerry Adams, ikinci adam

konumundaki Martin McGuinness ve diğer yöneticilerinin hemen hepsi Katolik

köklerden gelen İrlandalılardır (Biographies of Prominent People, 2013).

Sinn Fein, kurulduğu zamandan beri İrlandalı ulusal kimliğinin inşası, krize girdiği

durumlarda canlandırılması ve milliyetçi talepler doğrultusunda yönlendirilmesini

amaçlayan siyaset yürütmüştür. The Troubles döneminde parti IRA’nın ayrılıkçı

silahlı eylemlerine destek veriyor ve bunların toplumsal düzeyde meşrulaştırılması

için çaba harcıyordu. Sinn Fein, yurttaş hakları hareketinin başlatıcısı olmasa da bu

hareketle canlanmaya başlayan İrlandalı ulusal kimliğinin mobilize edilmesinde en

etkili aktör olmuştur.

1980’lerin ortasına kadar IRA’nın gölgesinde kaldığı için siyasete müdahil olma

konusunda çok başarılı olamayan Sinn Fein, bu tarihten sonra yavaş yavaş Kuzey

Page 78: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

68

İrlanda’daki milliyetçilerin en çok destek verdiği örgüt haline gelmiştir. Bunun

sebepleri yukarıda anlatıldığı üzere Açlık Grevlerinin yarattığı etki ve Sinn Fein’in

boykotçuluğa son vermesiydi. Sinn Fein siyaseten daha etkili hale geldikten sonra

İrlandalı ulusal kimliğinin milliyetçi talepler doğrultusunda mobilize edilmesi için

çaba harcamıştır. Sinn Fein’in 1990’lardan sonra sürekli olarak artan oy oranı, ulusal

talepleri merkeze alan siyasetinin İrlandalılar tarafından da destek gördüğünü

göstermektedir.

Bir etnik parti olarak Sinn Fein, hala Kuzey İrlanda’da milliyetçiler içinde en güçlü

parti konumundadır ve İrlandalı ulusal kimliğinin tahkim ve mobilize edilmesini

siyasi mücadelesinin merkezine koymaktadır.

Page 79: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

69

III. BÖLÜM: BARIŞ VE DEMOKRASİ PARTİSİ (BDP)

A. KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ VE ULUSAL KİMLİĞİ

1. KÜRT ULUSAL KİMLİĞİNİN ŞEKİLLENMESİNDEKİ FAKTÖRLER

Kürt milliyetçiliğinin 20. yüzyılın başında, Kürtlerin büyük bir kısmının yaşadığı

Osmanlı Devleti’nde ortaya çıktığı alanın yazarlarının büyük bir kısmı tarafından

kabul edilir (Bruinessen,2002; Vali, 2005, Bozarslan, 2005).

Kürtler, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasının otokton halklarından biridir.

Kürtlerin kökenleri üzerine farklı iddialar öne sürülse de genel ortak kabul İran

kökenli halklarla akraba olduklarıdır. Kürtlerin yaşadığı coğrafya Türkiye’nin doğu

ve güneydoğusunu, Kuzeybatı İran’ın büyük bölümünü, Kuzeydoğu Irak’ı, Kuzey ve

Kuzeydoğu Suriye’nin bir bölümünü kapsar (Jwaideh, 1999: 11). Kürt coğrafyası,

15. yüzyıldan sonra Osmanlı ve Safevi devletlerinin sınırlarının içinde kalmıştır46

.

1639’da Osmanlı ile Safevi devletleri arasında imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşmasıyla

Kürdistan iki devlet arasında resmen bölünmüştür ve çizilen sınır bugünkü Türkiye-

İran sınırına benzer bir sınırdır47

.

Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde kalan Kürtler arasında merkezi otoriteye karşı ilk

ciddi isyanlar, 19. yüzyıl başından itibaren devletin merkezileşmesine tepki olarak

doğan feodal ayaklanmalardır. Kürtler, müslüman bir topluluk olduklarından

46

Bu iki devlet arasındaki çatışmalar ve savaşların büyük kısmı da o dönemde Kürdistan olarak

adlandırılan bölgede cereyan etmiştir. 47

Kürt milliyetçilerinin büyük bir kısmı Kasr-ı Şirin antlaşmasını Kürdistan’ın ilk bölünmesi olarak

görürler. Bu bakış açısına göre ikinci bölünme 1923’te Lozan Antlaşması’yla olmuş ve Kürdistan

böylece dört parçaya bölünmüştür.

Page 80: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

70

Osmanlı Devleti’ndeki diğer müslüman topluluklarla aynı statüdeydi. Dönemin ve

Osmanlı coğrafyasının sosyolojisi uyarınca 19. yüzyıla kadar Kürt ulusal kimliğinin

inşa edilmesinin nesnel koşulları ortaya çıkmamıştı. Kürtler, etnik kimliklerinden

ötürü bir ayrımcılığa tabi tutulmadıkları gibi, müslüman oldukları için Osmanlı’nın

dine dayalı siyasal ve toplumsal yapısı içerisinde diğer dinlerin mensuplarına göre

avantajlı konumda sayılabilirlerdi. Kürt coğrafyasındaki Kürt aşiretleri, Osmanlı ve

Safevi Devletleri arasında bir çeşit tampon işlevi gördükleri için iki devlet arasındaki

çekişmelerin yarattığı bölgesel iktidar boşluğunun da etkisiyle geniş bir yönetsel

özerkliğe sahip olmuşlardı48

. Osmanlı-Safevi çekişmesinin yarattığı iktidar

boşluğundan faydalanan Kürt aşiretlerinin bir kısmı kendi bölgelerinde güçlenerek

diğer aşiretleri boyunduruk altına almış ve bağımsızlığa yakın bir yönetsel özerkliğe

sahip mirlikler ortaya çıkmıştı. Ne var ki bu mirliklerin geniş otonom yapıları 19.

yüzyılın başından itibaren Osmanlı’daki merkezileşme eğilimleriyle tehdit edilecekti

(Bruinessen, 2010). 2. Mahmut’un reform hareketi kapsamında devleti

merkezileştirme çabaları, yüzyıllardır geniş bir özerklik içinde bölgeyi yönetmekte

olan Kürt seçkinlerinin tepkisini çekmiş ve en ünlüsü Bedirhan Bey ayaklanması

olan bir dizi isyan hareketine yol açmıştır49

(Jwaideh, 1999).

Kürt milliyetçileri, 19. yüzyılda cereyan eden feodal isyanları da Kürt milliyetçiliği

kapsamında değerlendirme eğilimindedir. Bu isyanların başını çekenlerin ve dahil

48

Osmanlı ve Safevi devletleri arasındaki mücadele yüzyıllara yayılan bir süreçtir. Mücadele temel

olarak bir bölgesel iktidar mücadelesi olsa da tezahürleri mezhepsel görünüm arz ediyordu. Osmanlı

Devleti Sünni, Safevi Devleti ise Şii İslam’ın hüküm sürdüğü devletlerdi. Osmanlı’yla Safevi

sınırında bulunan Kürt aşiretlerinin bir kısmı Sünni bir kısmıysa Şiiydi. Ancak aşiretlerin ittifak

politikası sadece mezhepsel özelliklere dayanmıyordu. Safevilerle ittifak yapan Sünni Kürt aşiretleri

olduğu gibi Osmanlıyla ittifak içine giren Kızılbaş (Şiiliğin bir kolu) aşiretler vardı. İki devlet

arasındaki iktidar mücadelesinden faydalanmak Kürt aşiretlerine geniş bir özerklik getirmişti. 49

Kürt milliyetçileri Bedirhan Bey ayaklanmasını milliyetçi bir kalkışma olarak görme

eğilimindedirler ancak bu anakronik bir bakıştır. Bedirhan Bey, merkezi otoriteye karşı aşınan

iktidarını yeniden elde etmek için isyan etmişti (Bruinessen, 2002)

Page 81: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

71

olanların büyük bir kısmının Kürt olmasına ve isyanlardan bazılarının bağımsızlık

talebi içermesine karşın Kürt ulusal bilincinin bu isyanlarda var olduğunu söylemek

zordur. 20. yüzyılın başlarına kadar Smith’çi anlamda bir Kürt etnisitesinden söz

etmek mümkünse de Kürt ulusunun varlığından söz etmek bilimsel verilerle

desteklenemeyecek bir iddia olma riski taşımaktadır50

. Ancak Kürt mirliklerinin

özerkliğinin kaldırılmasına verdikleri reaksiyonların Kürtlerin asabiyyesinin

güçlenmesine yardımcı olduğu söylenebilir. Düşmana karşı verilen mücadele “biz”

duygusunun gelişmesinde önemli yer tutar. Dolayısıyla 19. yüzyılda bir Kürt ulusal

bilincinden söz etmek mümkün değilse de kimliğin şekillenmesi için bazı faktörlerin

var olduğu söylenebilir51

. Kürt milliyetçiliğinin ilk nüvelerinin ortaya çıkışına tanık

olmak için 20. yüzyılın ilk çeyreğine bakmak gerekir52

.

Miroslav Hroch’un milliyetçiliğin ortaya çıkışını açıklamak için belirlediği üç

evreden birincisi, yani dar bir grup tarafından kültürel ortaklaşmanın sağlanmaya

çalışıldığı A evresi Kürt milliyetçiliği açısından 20. yüzyılın başında cereyan etti.

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma aşamasına geldiği 20. yüzyıl başlarında devletin

birçok bölgesinde azınlık milliyetçilik hareketleri baş göstermişti. Kürt milliyetçiliği

ise, birkaç nedenden dolayı diğer milliyetçilik hareketlerine göre görece geç bir

dönemde ortaya çıktı (Minorsky ve Bois, 2009; Özoğlu, 2005).

50

Bu çalışmanın birinci bölümünde Anthony Smith’in etnisiteyle ilgili ölçütlerini yazmıştım. Geç 17.

yüzyılda yazılan Kürt edebi metinlerinde Kürt kimliğine dair nüveler bulunabilir. Örneğin Ahmedê

Xani tarafından yazılan Mem û Zîn böyle bir eserdir. Xani eserinin yazılış sebebini şu dizelerle

açıklamıştır: “Böylelikle insanlar Kürtlerin irfandan ve kültürden yoksun olduğunu, tüm toplumların

kendi kitaplarına sahip olmalarına rağmen Kürtlerin övünecek tek bir kitaplarının dahi olmadığını

artık söyleyemeyecekler.” (Bruinessen, 2002, 29). 51

Kürt ulusal kimliğinin tam olarak ne zaman belirmeye başladığı hem tartışmalı bir konudur hem de

bu çalışmanın sınırlarını oldukça aşmaktadır. Bu nedenle bu konuda yargı oluşturmaktan olabildiğinde

kaçınmaya çalışacağım. 52

Kürt ulusal kimliği ve milliyetçiliği üzerine oldukça etkili çalışmalar yapmış olan Martin Van

Bruinessen, Kürt aristokrat seçkinleri arasında etnik bilincin yüzyıllar öncesine dayandığını ancak

bunun geniş kesimlere uzun zaman boyunca yayılmadığını söylemektedir (Bruinessen, 2002)

Page 82: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

72

2. KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN ORTAYA ÇIKIŞI: İLK ÖRGÜTLENMELER

Kürt milliyetçi hareketinin ortaya çıkışı, iki temel gruba dayandırılabilir. Bunlardan

birincisi Osmanlı modernleşmesinin temel dinamiklerinden biri olan Jön Türk

hareketinin de içinde yer almış olan Kürt entelektüelleri; ikincisiyse Osmanlı sarayı

tarafından Kürt aşiretlerinin zapturapt altına alınması amacıyla aşiret liderlerinin

çocukları için İstanbul’da kurulan okullarda okuyan Kürt öğrencilerdir (Bajalan,

2010)53

. Bu iki grup entelektüel tarafından 20. yüzyılın ilk çeyreğinde İstanbul’da

kurulan dernekler, Kürt milliyetçiliğinin taşıyıcılığını yapan ilk örgütlenmelerdir.

Kürt örgütlerinin ortaya çıkması, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durum ve

uluslararası konjonktürle de yakından ilgilidir. Osmanlı Devleti, 20. yüzyılın başında

ekonomik ve siyasal çöküntü içindeydi. Ülkenin birçok noktası kontrol edilemez

durumdaydı. Diğer yandan Avrupa’da süregiden milliyetçi hareketler Osmanlı

Devleti’nin içinde de etkisini göstermiş ve farklı etnik gruplar bağımsızlık

mücadelesi içine girmişlerdi. Böyle bir ortamda İstanbul’da bulunan Kürt

entelektüelleri de Kürt kimliğini ve kültürünü incelemeye koyulmuş ve sahip çıkıp

geliştirmenin yollarını araştırmaya başlamışlardı. Ancak ilk Kürt örgütleri, ayrılıkçı

olmaktan çok Kürt kültürünün Osmanlı Devleti içerisinde geliştirilmesinden

yanalardı.

Kürt entelektüeller tarafından Kürt ulusal kültür birliğinin sağlanması ve

geliştirilmesi için kurulan ilk örgüt 1908’de İstanbul’da kurulan Kürt Tevaün ve

Terakki Cemiyeti’dir (KTTC) (Jwaideh, 1999: 200). Cemiyetin kurucuları arasında

Osmanlı merkezileşmesine karşı en büyük isyanlardan birini çıkaran Bedirhan

53

Bajalan, Kürt milliyetçiliğinin ortaya çıkmasında etkili olan eliti Jön Kürtler olarak adlandırmıştır,

bu konudaki kitabının ismi de Jön Kürtler’dir.

Page 83: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

73

Bey’in ailesine mensup olan Emin Ali Bedirhan, bir Osmanlı diplomatı olan

Muhammed Şerif Paşa ve 1880’de bağımsız bir devlet kurmak için isyan eden Kürt

Nakşibendî şeyhi Ubeydullah’ın oğlu Nehrili Abdülkadir Bey vardı. Cemiyet

ayrılıkçı değildir fakat Kürtlerin Osmanlı içinde kültürel olarak gelişmesini sağlamak

istemektedir (Bruinessen, 2010).

Kürt entelektüeller tarafından kurulan bir başka cemiyet, aynı zamanda Kürt

milliyetçiliğinin ortaya çıkmasında da en etkili örgütlerden biri olarak kabul edilen

Kürt Teali Cemiyeti’dir (KTC). Bu cemiyetin kurucuları arasında da önemli Kürt

aydınları ve din adamları vardı. Cemiyet Jin adında bir dergi çıkarıyordu ve bu dergi

yoluyla milliyetçi ve ayrılıkçı fikirlerini yaymaya çalışıyordu (Bozarslan, 2005: 204).

Kürt Teali Cemiyeti, KTTC’ye göre daha Kürt ulusal kimliğinin gelişmesine ve

ulusal bilincin yayılmasına daha çok önem vermiş bir örgüttür. Cemiyetin üyeleri

ulusal kimliğin inşasında tarihin ve geleneklerin farkına varmışlardı ve kadim Kürt

kültürünün öğelerini bir ulusal kimlik inşa etmek için çalışıyorlardı. Örneğin Jin

dergisinde şöyle yazıyordu: “Milli tarihin sayfalarını dolduran şanlı atalarının şanlı

geçmiş eylemlerine ilgi göstermeyen bir milletin torunları, ancak yıkılışa ve yoz bir

hayata doğru yürür.” (Bozarslan, 2005: 46). KTC, ulusal bilincin dar entelektüel

çevreden geniş halk kitlelerine ulaşması için faaliyetlerde bulunmak istemiş ancak

dönemin koşullarının da sınırlamasıyla bu amacında dikkat çekici başarılar elde

edememiştir.

KTTC ve KTC dışında dikkate değer bir başka Kürt örgütlenmesi, İstanbul’daki Kürt

öğrenciler tarafından kurulan Hevi (Umut) Cemiyeti’dir. Hevi Cemiyeti’ni kuranlar

Kürt kültürüne ve tarihine ilgi duyan ve ulusal kültür birliğinin sağlanması

gerektiğine inanan kişilerdi. 1910’da kurulan cemiyet I. Dünya Savaşı sırasında

Page 84: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

74

dağılsa da savaş sonrasında tekrar toparlanmış ve Roji Kurd (Kürt Günü) adında bir

dergi çıkarmıştı. Bu dergide Kürt ulusal kültürü üzerine yazılar çıkıyordu (Jwaideh,

1999: 200-201). Hevi, KTC’nin aksine ulusal bilincin yayılması için faaliyetlere

girişmemiştir. Bu anlamda Hevi, Hroch’un A evresinin ölçütlerine açık bir şekilde

uymaktadır.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ortaya çıkan Kürt milliyetçi hareketi, Jön

Türk hareketinin ve 1908 Devrimi’nin ideallerine de denk düşecek şekilde

bağımsızlık talebinden çok farklı halkların kültürlerini özgürce yaşayabilecekleri bir

Osmanlı İmparatorluğu fikrine yakın duruyorlardı. Diğer taraftan milliyetçi fikirler

dar bir entelektüel çevrede kalıyor ve söz konusu örgütler tarafından oluşturulmaya

çalışılan ulusal bilinç, geniş Kürt kitlelerine taşınamıyordu. Ancak bu durum

1920’lerin başında değişti. Osmanlı’nın dağılması ve Anadolu topraklarındaki

mirasçısı olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlere yönelik asimilasyoncu

politikaları Kürt milliyetçi taleplerinin de radikalleşmesine yol açtı54

.

54

Osmanlı Devleti’nin Kürtlere yaklaşımı Türk millyetçiliği değil, İslam tarafından şekillenmişti.

1908 Devrimi’nden sonra iktidara gelen İttihar ve Terakki Cemiyeti’nin (ITC) de ilk zamanlarda

milliyetçi bir politika izlediği söylenemez. ITC içindeki ideolojik eğilimlerden biri Türkçülük olsa da

izlenen genel politika bu değildi. Cemiyet, Osmanlı’dan henüz ayrılmamış etnik ve dini grupların

birarada yaşayacağı bir gelecek tahayyülündeydi. Ancak Osmanlı Devleti’nin farklı coğrafyalarındaki

azınlıkların milliyetçi isyanlara girişmesi ve kaybedilen topraklar ITC’nin milliyetçi bir çizgiye

kaymasına yol açtı. ITC’nin milliyetçiliği yine de Müslüman topluluklara yönelmiyordu. Örneğin

1915 Ermeni tehciri ve katliamında Türkler dışındaki müslüman toplulukların, özellikle de Kürtlerin

rolüne dair güçlü kanıtlar bulunduğunu söyleyen araştırmacılar vardır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra

ITC’nin etkisini kaybetmesiyle güçlenen Mustafa Kemal ve takipçileri de Kurtuluş Savaşı esnasında

kitleleri mobilize etmek için milliyetçiliği değil, Müslümanlığı kullanıyorlardı. Hatta M. Kemal’in,

savaşın kazanımasından sonra adem-i merkeziyetçi bir yapı kuracağına ve Kürtlere özerklik

verileceğine dair sözleri mevcuttur. Ancak nihayet 1923’te cumhuriyetin kurulmasından sonra

devletin yönetici kadroları Türk milliyetçiliğini merkeze koyan ve Türk kimliği dışındaki kimlikleri

tamamen yok sayan ve asimile etmeye çalışan bir politika izlemeye başladılar. Türkiye

Cumhuriyeti’nin izlediği milliyetçi politikalar ve Türklerle Kürtler arasındaki en güçlü bağ olan İslam

bağının simgesi olan Halifelik’in 1924’te kaldırılması, Kürtler arasında devlete karşı öfke ve isyan

duygularını körükledi. Dolayısıyla, Kürt milliyetçiliğinin ortaya çıkışındaki faktörlerden birinin Türk

milliyetçiliğine karşı üretilen tepkiler olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır (Bruinessen, 2002;

Yeğen, 2009)

Page 85: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

75

Kürt milliyetçi hareketinin 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki durumu, Hroch’un A

evresiyle uyum göstermektedir: Kürt ulusal kültürünü benimseyen ve ulusal bilinci

sahiplenen dar bir entelektüel çevre olarak kalmıştır. İmparatorluğun başkenti olan

İstanbul’da kurulan örgütlerin çalışmaları örgütlerin kendi sınırlarını aşamamıştır.

Ancak dar çevrelerde kalan ulusal bilinç ve hareket 20. yüzyılın ikinci çeyreği

itibariyle farklı bir durum almıştır.

Cumhuriyetten sonraki dönem aynı zamanda Kürt ulusal bilincinin geniş kitlelere

yayılmasını sağlamaya yönelik faaliyetlerin başladığı, yani Hroch’un B evresi olarak

tarif ettiği dönemdir. Hroch’un modelindeki B evresi, milliyetçi hareket ve örgütlerin

ulusal kültürün geniş kitlelere taşınması için faaliyetler yürüttükleri evredir. B evresi,

Kürt milliyetçiliği açısından uzunca bir döneme yayılmış ve 1990’lı yıllara kadar

devam etmiştir.

3. KÜRT ULUSAL BİLİNCİNİN YAYILMASI

a. Cumhuriyet Dönemi İsyanları

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadrolarının Kürtlere yönelik asimilasyoncu

politikalarına karşı verilen büyük tepkilerden ilki, dini karaktere de sahip olan ve

1925’te başlayan Şeyh Sait İsyanı’dır. Şeyh Said İsyanı, Kürt ulusal kimliğinin dinle

olan ilişkisi bakımından da önemlidir; zira isyan hem Halifeliğin kaldırılmasına

verilen tepkileri içeriyordu hem de isyanda milliyetçi entelektüellerin dahli vardı.

Milliyetçiler, dini hassasiyete sahip Kürtlerin dini bir söylemle mobilize

edilebileceklerinin farkındaydılar. İsyanın örgütlenmesinde etkili olan hareket, bir

Page 86: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

76

Osmanlı subayı ve Kürt milliyetçisi olan Cibranlı Halid bey’in öncülüğünde kurulan

Azadi (Özgürlük) Örgütü’ydü (Bruinessen, 2010: 129). Ancak Kürtlerin dini

değerlere bağlılığı nedeniyle örgüt tarafından isyanın lideri olarak, saygın bir

Nakşibendi şeyhi olan Şeyh Said seçilmişti (Bruinessen, 2010: 140-141).

Şeyh Said isyanı başladıktan kısa süre sonra yayıldı ve kısmi başarılar elde etti;

ancak hükümet tarafından çok sert şekilde bastırıldı ve isyanın önderlerinin hemen

hepsi idam edildi. Birçok Kürt ailesi ülkenin batısına göç ettirildi (Jwaideh, 1999:

399). Şeyh Said isyanı, Kürt milliyetçiliğinin geniş kitlelere yayılması açısından

kritik önemdedir. Her ne kadar dini niteliği ön planda olsa da isyan bağımsız bir Kürt

devleti kurma amacıyla çıkarılmıştı ve hem isyandan önce Azadi örgütünün yaptığı

faaliyetler hem de Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin isyan sırasında uyguladığı

yoğun şiddet ve baskı Kürt ulusal bilincinin kitleler arasında –yavaş da olsa-

yayılmaya başlamasına yol açtı55

.

Cumhuriyet döneminde çıkan bir başka Kürt isyanı 1929-30 yıllarında cereyan eden

Ağrı Dağı İsyanı’dır. Bu isyan, Suriye topraklarında kurulmuş olan ve uzunca yıllar

Kürtçe dergiler çıkarmış olan Hoybun (Xoybun)56

hareketi tarafından örgütlenmişti.

Ağrı Dağı İsyanı da Şeyh Said İsyanı gibi bağımsız bir Kürt devleti kurmak amacıyla

55

Şeyh Said isyanının ideolojik niteliğine dair halen süren bir tartışma mevcuttur. Kürt ulusal

hareketi, isyanı milliyetçi bir isyan olarak görüp nitelerken, Türkiye devleti ve devlete yakın yazarlar

isyanın tamamen din temelli olduğunu öne sürmektedirler. İsyanın dini niteliğinin görmezden

gelinemeyeceği bir gerçektir fakat son yıllarda Martin Van Bruinessen gibi güvenilir araştırmacıların

çalışmaları isyanın ulusal karakterini kanıtlayıcı niteliktedir. Diğer taraftan ortaya çıkan İstiklal

Mahkemeleri tutanakları, devletin de isyanın ulusal niteliğinin farkında olduğunu göstermektedir

(Yeğen, 2009). 56

Xoybûn, Kürtçe bir kelimedir. Kelimeye tam karşılık gelecek Türkçe bir kavram olmamakla birlikte

“kendisi olmak” diye çevrilebilir.

Page 87: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

77

çıkarılmıştı. Bu isyan da devlet tarafından sert şekilde bastırıldı, isyana karışan

aşiretlerin mallarına el kondu ve mensupları zorunlu göçe tabi tutuldu57

.

Şeyh Said ve Ağrı Dağı İsyanları, Kürt ulusal bilincinin kitleler içinde yerleşmeye

başlaması açısından hayati rol oynadılar. Sadece isyancıların faaliyetleri değil,

devletin isyanlar sırasında ve sonrasında uyguladığı bastırma ve şiddet politikaları da

bu bilinç açısından etkili oldu. Türkiye Cumhuriyeti Kürtlerin faaliyetlerini tamamen

gayrımeşru görüyor ve bu hareketleri hilafetçi, gerici, eşkıyalık bağları nedeniyle ve

yabancı güçlerin kışkırtmasıyla gerçekleşen hareketler olarak lanse ediyordu58

(Yeğen, 2009).

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt ulusal kimliğini baskılama politikası kısmen de olsa

başarılı oldu. Kamusal alanlarda Kürtçe konuşmak yasaklandı59

. Devletin bölgedeki

asimilasyon politikaları şiddetli bir şekilde devam etmesine rağmen buna verilen

tepkiler çok düşük düzeyde kaldı. Bunun sebebi devletin isyanları bastırırken halkta

yarattığı korku duygusu ve milliyetçi önderlerin önemli bir kısmının ortadan

kaldırılmış olmasıydı. 1960’lara kadar Kürt milliyetçiliği açısından dikkate değer bir

hareketlenme olmadı60

.

57

Dersim isyanının milliyetçi bir ayaklanma olup olmadığı tartışmalıdır. Bölgenin mezhepsel

yapısının Kürt coğrafyasının diğer bölgeleriyle farklılık göstermesi (Dersim yoğunluklu olarak Alevi

nüfusa sahipti) ve Dersim aşiretlerinin daha önce gerçekleşen Kürt isyanlarına destek vermemiş

olmaları isyanın niteliğiyle ilgili tartışmalara yol açmıştır. Söz konusu tartışmalar bu çalışmanın

sınırlarını aştığından ayrıntılı olarak ele almayacağım. 58

Özellikle lanse ediyor diye yazdım çünkü devletin gizli belgelerinde isyanların ulusal niteliği açıkça

belirtiliyor ve buna yönelik tedbirler alınması gerektiği dile getiriliyordu (Yeğen, 2009). 59

1940’lı yıllarda “Vatandaş Türke konuş” kampanyası başlatıldı. Kampanya kapsamında, Türkçe

dışındaki dilleri konuşanlara para cezası kesiliyordu. 60

Bu dönemde dikkat çeken birkaç cılız gelişme vardır. Bunlardan biri 1958’de Musa Anter ve Canip

Yıldırım tarafından çıkarılan İleri Yurt dergisidir. Bu dergide Anter ve Yıldırım Kürt bölgesinin

sorunlarına dikkat çekiyorlardı. İkinci gelişme ise 1959’da da 49 Kürt aydını bağımsız bir Kürt devleti

kurma faaliyeti içinde oldukları gerekçesiyle tutuklanmalarıdır. Tutuklananlar 1960 darbesinden sonra

serbest bırakıldılar (Kurtschera, 2001, 394).

Page 88: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

78

1938’den sonra Kürt ulusal hareketi derin bir sessizliğe gömüldü; çünkü milliyetçi

kadroların hemen hepsi ya öldürülmüş ya da hapse konmuştu.

Kürt milliyetçi hareketindeki 20 yıllık duraklama, B evresinin de kesintiye uğrama

nedenidir. Baskı altına alınan milliyetçiler, ulusal bilincin kitlelere yayılması için

faaliyet yapacak olanaklardan yoksun kalmışlardı. 1938’de başlayan durgunluk

döneminin sona ermesi ise, çelişkili olarak değerlendirilebilecek biçimde, 1960’ta

gerçekleşen askeri darbeyle mümkün oldu.

b. 1960’lar: Kürt Kimliğinin Sosyalizmle Buluşması

27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra yapılan 1961 Anayasası, eskiye göre görece

daha demokratik bir siyasal ortam sağlamıştı (1961 Anayasası, 2013). Siyasal

ortamdaki rahatlık siyasi örgütlerin de daha rahat siyaset yapmasına ve

örgütlenmesine olanak sağlamıştı. Göreli rahat siyasal ortam Kürt milliyetçi

taleplerinin açık biçimde dile getirilmesinin önünü açmamışsa da büyük şehirlerde

okuyan Kürt öğrenciler ve aydınlar sosyalist örgütlerin içinde Kürt sorununu dile

getirme ve bu yönde faaliyette bulunma imkânı bulmuşlardı (Kutschera, 2001). Bu

örgütlerin en önemlisi daha sonra programında Kürtlerle ilgili bir madde

bulundurduğu gerekçesiyle kapatılacak olan Türkiye İşçi Partisi’ydi (TİP). TİP, Yeni

Akış isminde Türkçe ve Kürtçe yayınlar yapan bir dergi çıkarıyordu ve dergide

Kürtlerin ulusal haklarından söz ediliyordu61

(Kutschera, 2001: 395).

61

TİP, 1970’te yapılan kongresinde Kürtlerin varlığı ve ulusal haklarıyla ilgili aldığı kararlar

nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından 1971’de bölücülük suçlamasıyla kapatıldı.

Page 89: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

79

1960’lı yıllarda daha milliyetçi fikirlere sahip olan fakat illegal faaliyet yürüten

Türkiye Kürdistanı Demokratik Partisi de kurulmuştu. TKDP, Irak’ın kuzeyinde

bağımsız Kürdistan kurmak amacında olan ve Molla Mustafa Barzani’nin milliyetçi

fikirlerine yakındı (Güçlü, 2011). Ancak TKDP çok etkili olamadı.

1970’ların sonunda TİP’ten ayrılan bir grup Kürt öğrencinin kurduğu Devrimci Doğu

Kültür Ocakları (DDKO), Kürt milliyetçi hareketi açısından yeni bir döneme işaret

eder. Kürtlük bilincinin geliştirilmesi, ulusal kültürün ortaklaştırılması ve Kürt

milliyetçi taleplerinin elde edilmesi için 70’lerde birçok Kürt örgütü kuruldu. Kürt

coğrafyasında DDKO dışında Rizgari (Kurtuluş), Kawa62

, Kürdistan Sosyalist Partisi

(KSP) başta olmak üzere birçok örgüt kuruldu (Soner, 2013). Bu örgütlerin bir kısmı

başarısız olurken KSP’yle ilişki içinde olan Mehdi Zana, bağımsız olarak girdiği

1977 yerel seçimlerinde Diyarbakır büyük şehir belediye başkanlığını kazanma

başarısını gösterdi. (Kutschera, 1996)63

.

1970’lerde kurulan Kürt örgütlerinin dikkat çeken yanları siyasal ve örgütsel

başarılarından çok Kürt ulusal kimliğinin oluşturulmasındaki katkıları oldu. DDKO

gibi örgütler Kürtlerin Ortadoğu’nun en eski halklarından biri olduğunu, Türkiye’nin

Kürt bölgesinde sömürgeci olduğunu ve 19. yüzyılda Kürt aşiret liderleri ve şeyhler

tarafından çıkarılan isyanların milliyetçi isyanlar olduklarını söylüyorlardı

(Bozarslan, 2005: 59). Rizgari ve Özgürlük Yolu gibi dergilerde Kürt tarihi ve

kültürü ile ilgili yazılar yayınlanıyordu (Bozarslan, 2005: 59).

Kürt ulusal hareketinin 1960’lı ve 70’li yıllardaki dirilişi, hem Türkiye’de hem

dünyada yükselen sosyalist hareketin etkisiyle ve onunla paralel şekilde

62

Kawa örgütü, adını Kürt mitolojisinde kötü kralla savaşıp Kürtleri özgürleştiren ve Newroz’a

kaynaklık eden kahraman olan Demirci Kawa’dan almıştı. 63

DDKO, B evresini, uzun kesintiden sonra yeniden başlatan hareket olarak değerlendirilebilir.

Page 90: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

80

gerçekleşmişti. Dolayısıyla hem Kürt sorununa dair tespitleri hem de çözüm önerileri

sol eğilimliydi. Sosyalizmin teorisi ve kuramı ezilen ulus fenomeniyle

birleştiriliyordu. Bunu güçlü bir şekilde yapan ve sonraki on yıllara taşıyacak olan

örgüt ise, 1970’lerin sonunda Türkiye’deki Kürt ulusal hareketinin seyrini dramatik

bir biçimde dönüştürecek olan ve Türkiye’nin de son 30 yılına damgasını vuran

PKK’ydi (Partiya Karkerê Kurdistan - Kürdistan İşçi Partisi).

c. Kürt Ulusal Bilincinin Canlanması: PKK ve 12 Eylül

Kürt ulusal hareketinin tarihinde PKK oldukça önemli bir yere sahiptir. Kürt

milliyetçiliğinde B evresinden C evresine geçiş büyük ölçüde PKK’nin Kürt

coğrafyasındaki faaliyetleriyle gerçekleşmiştir. PKK’nin faaliyetleri, geniş kitlelere

ulusal bilincin taşınması sürecini, ulusal bilincin tamamen oluştuğu evreye taşımıştır.

Diğer yandan, Kürt yasal siyasi hareketinin ortaya çıkmasında da PKK’nin çok

önemli bir rolü vardır. Bu açıdan bakıldığında hem Kürt ulusal kimliğinin inşasını

hem de Kürt yasal siyasi hareketini anlamak açısından PKK’nin ideolojisine ve

faaliyetlerine bakmak bu çalışma için de bir zorunluluktur.

Kürt ulusal bilincinin kitlelere yayılmasının içsel tetikleyicisi ve ana aktörü PKK

olmakla beraber, dışsal faktörler de bu süreçte etkili oldu. 12 Eylül darbesinin

Kürtler üzerinde yarattığı tahribat, ulusal bilincin yayılmasına ve güçlenmesine yol

açtı.

PKK, 27 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kuruldu. Kurucu kadroların bir

kısmı Türk kökenli sosyalistlerdi, diğerleri ise büyük şehirlerde okuyan Kürt

Page 91: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

81

sosyalistleri ve milliyetçileriydi. Kuruluş kongresinde örgütün lideri olarak Abdullah

Öcalan seçildi (Özcan, 1999: 42) PKK, Türkye’nin doğu ve güneydoğusunda, yani

Kürtlerin yaşadığı coğrafyada bağımsız ve sosyalist Kürdistan kurma hedefiyle

kurulmuştu ve bunun yöntemi olarak da silahlı mücadeleyi benimsemişti. PKK, Kürt

sorununu bir sömürgecilik sorunu olarak görüyor ve Kürdistan’ın Türkiye

Cumhuriyeti tarafından sömürgeleştirilmiş bir ülke olarak kodluyordu. PKK’nin

kuruluş bildirgesinde örgütün temel işlevi kısaca şu şekilde tanımlanmıştır:

“PKK, çöken emperyalizm ve yükselen proletarya devrimleri çağında,

Kürdistan halkını emperyalist ve sömürgeci sistemden kurtarmak,

bağımsız ve birleşik bir Kürdistan’da demokratik bir halk diktatörlüğü

kurmak ve nihai olarak sınıfsız toplumu gerçekleştirmek amacındadır.”

(PKK Kuruluş Bildirisi, 2013)

PKK, kuruluşunun ilk zamanlarında devlet güçlerinden çok bölgedeki diğer Kürt

milliyetçisi örgütlerle ve bazı aşiretlerle mücadele içine girdi. PKK’nin diğer

örgütlerle çatışmasının nedeni iktidar mücadelesi olarak değerlendirilebilecekken

aşiretler gibi feodal unsurlarla mücadelesi ise ideolojikti. Kürt coğrafyasındaki feodal

unsurlar PKK tarafından hem sömürgeciliği güçlendiren hem de Kürt ulusal

kimliğinin geniş kitleler tarafından benimsenmesinin önünde engel olan unsurlar

olarak görülüyordu (Özcan, 2005).

PKK, devletle mücadele edecek güce kavuşamadan Türkiye’de 12 Eylül 1980

darbesi gerçekleşti. 12 Eylül darbesinin Kürt ulusal bilinci üzerinde kurucu etkisi

vardır. Darbeden sonra birçok Kürt, siyasi nedenlerden dolayı tutuklandı ve bir kısmı

Page 92: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

82

idam edilirken bir kısmı uzun hapis cezalarına çarptırıldı64

. Darbe yönetimi Kürt

kimliği ve Kürtçe üzerine yasaklar koydu. Cezaevleri dahil birçok kamusal alanda

Kürtçe konuşmak; Kürtçe müzik yapmak ve dinlemek yasaklandı. Bu baskılar ilk

zamanlarda Kürtlük bilincinin baskılanması sonucu verdiyse de uzun vadede bu

bilincin oldukça güçlenmesine ve yayılmasına yol açtı.

12 Eylül darbesinden bir süre sonra PKK silahlı eylemlere başladı. 15 Ağustos

1984’te ilk silahlı eylemini gerçekleştiren örgüt, o zamandan sonra şiddet eylemlerini

gittikçe arttırdı ve devletin Kürt coğrafyasındaki askeri varlığına saldırmaya devam

etti (Marcus, 2009: 113-118).

PKK’nin 1980’lerin ikinci yarısındaki faaliyetleri Kürt ulusal bilincinin geniş

kitlelere yayılması ve kitlelerin milliyetçi talepler doğrultusunda mobilize edilmesi

açısından oldukça önemlidir. Türkiye’nin PKK ile mücadele ederken kullandığı

yöntemler sadece PKK silahlı güçlerine yönelik değildi; PKK’nin faaliyet gösterdiği

bölgelerde yaşayan sivil Kürtler de sık sık devletin hedefi oluyorlardı (Marcus,

2009). Hem PKK’nin silahlı mücadeleyi propaganda aracı olarak kullanması hem de

devletin uyguladığı politikalar Kürtler arasında ulusal bilincin uyanmasına ve

milliyetçi taleplerin daha fazla dile getirilmesine yol açıyordu.

PKK’nin silahlı mücadelesi kanalıyla artmaya başlayan ulusal bilinç ve milliyetçi

talepler, yasal siyasi alanda da yeni hareketlenmelere yol açtı. Kürt sorununun

çözülmesi için hukuki alanda siyaset yapılması gerektiğini düşünen Kürt siyasetçileri

1990’ların başında başlayan ve bugüne kadar bir hat olarak gelen Kürt yasal siyasi

hareketinin ilk partilerini kurmaya başladılar.

64

Darbeden sonra Kürt siyasi mahkumların konduğu Diyarbakır Cezaevi işkence uygulamalarıyla

ünlüdür ve hala bir işkence sembolü olarak anılmaktadır.

Page 93: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

83

Yasal siyasi partilerin kurulması, birçok açıdan oldukça önemliydi. Bu partiler

yoluyla Kürt meselesi ve Kürtlerin hak talepleri cumhuriyet tarihinde ilk defa

doğrudan mecliste dile getirilme şansı bulacaktı. Silahlı mücadeleyle birlikte verilen

siyasal mücadele, ulusal kimliklerin geliştirilmesi ve milliyetçi taleplerin dile

getirilmesi ve karşılanması açısından tüm dünyada örneklerine rastlanan bir

durumdur65

. Kürt ulusal hareketi için de siyasal alanda mücadelenin başlatılması,

silahla siyasetin birlikte ilerleyeceği uzun bir dönemin başlangıcı oldu66

. Silahlı

hareketin yanında yasal alanda siyaset yürütülmesi, ulusal kimlik inşasının C

evresine PKK’yle birlikte bir aktörün daha devreye girmesi anlamına geliyordu. Kürt

yasal siyasi hareketi, ulusal bilincin hem kurulmasında hem de tahkim ve mobilize

edilmesinde çok önemli roller oynamıştır.

65

En bilinen örnekler İspanya’nın Bask bölgesi ve bu çalışmaya da konu olan Kuzey İrlanda’da

yürütülen mücadelelerdir. 66

Halkın Emek Partisi’yle başlayan ve günümüzde Barış ve Demokrasi Partisi’yle sürmekte olan

siyasi çizgi bu çalışmada Kürt yasal siyasi hareketi olarak adlandırılacaktır.

Page 94: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

84

B. ETNİK PARTİLEŞME SÜRECİ OLARAK KÜRT YASAL SİYASİ

HAREKETİ VE BDP

1. KÜRT YASAL SİYASİ HAREKETİ VE KÜRT ULUSAL KİMLİĞİ

a. HEP, DEP, HADEP

Silahlı örgütler tarafından yürütülen faaliyetler her ne kadar ulusal bilincin

arttırılması ve kitlelerin mobilizasyonu için hayati önemde olsalar da yasadışı

olmaları, kitlelerle buluşmaları açısından sıkıntı yaratan bir durumdur. Silahlı

örgütler ve halk yığınları arasındaki ilişki doğrudan kurulamadığı için yasal zeminde

faaliyetler yürüten partilere, derneklere ve bunlar gibi kuruluşlara ihtiyaç duyulur.

PKK örneğinde de bu durum gözlenebilir. Ancak PKK ile Kürt yasal siyasi hareketi

arasındaki ilişki basit bir vesayet ilişkisinden ibaret değildir. Kürt yasal siyasi

hareketinin ortaya çıkmasında Kürt ulusal bilincinin geniş kitleler tarafından

benimsenmeye başlaması ve bunun getirdiği yasal alanda temsiliyet ihtiyacıdır. Yani

Kürt yasal siyasi hareketi PKK’nin açtığı alandan faydalanarak ancak ondan kısmen

bağımsız bir biçimde ortaya çıkmıştır.

Walker Connor’ın (2004), bir grubun ne zaman ulus olduğuyla ilgili çalışmasında

sözünü ettiği ulusal bilincin grubun üyelerinin büyük bölümü tarafından idrak

edildiği dönem, Kürt ulus inşası için 1990’lara tekabül eder. Connor, ulusal bilincin

geniş kitlelere ulaşamamasının en önemli nedeni olarak grup mensuplarının büyük

kısmının kırsal alanlarda yaşıyor olmasını gösterir (Connor, 2004: 41). Türkiye’de

Kürtlerin çok önemli bir kısmı da 1990’lara kadar kırsal alanlarda yaşıyordu.

PKK’nin silahlı faaliyetleri her ne kadar kırsal alanda sürse de ulusal bilincin

Page 95: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

85

oluşması konusunda yasal harekete ihtiyaç duyulduğu öne sürülebilir. Hroch’un

evreleri arasında ikinciden üçüncüye geçiş, yani ulusal bilincin yayılması için

faaliyet gösterilen evreden ulusal bilincin artık geri döndürülemez biçimde oluştuğu

evre, Kürt ulusal kimlik inşası açısından 90’larda gerçekleşmiştir. Bu süreçte en

etkili aktörlerden biri de Kürt yasal siyasi hareketidir.

Kürt yasal siyasi hareketinin partileri, Türkiye’deki anayasal sistem ve üniter yapı

için tehdit teşkil ettikleri gerekçesiyle sıkça kapatılmaya maruz kalmışlardır. Bu

nedenle Kürt yasal siyasi hareketi günümüze ulaşana kadar, işlevsiz kalanlar hariç

tutulduğunda, 6 farklı parti kurmuştur (Aykol, 2010).

Bugün BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) olarak yoluna devam etmekte olan ve

doğrusal sayılabilecek geleneğin ilk partisi 1990’da kurulan Halkın Emek Partisi’dir

(HEP). HEP, Türkiye’deki sosyal demokrat partilerden biri olan Sosyal Demokrat

Halkçı Parti (SHP) içinden doğan bir partiydi. SHP içindeki Kürt milletvekillerinin

bir kısmı Paris’te Kürt sorunuyla ilgili düzenlenen bir konferansa katıldıkları

gerekçesiyle partiden ihraç edildiler, buna tepki gösteren bazı Kürt ve Türk vekiller

de SHP’den istifa etti (Barkey, 1998: 130;). Bu vekiller 7 Haziran 1990’da HEP’i

kurdular. HEP, 1991’de yapılan genel seçimlerde SHP’yle ittifak kurdu ve HEP’liler

SHP listelerinden seçime katılarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM)

girmeyi başardılar (Demir, 2005).

HEP, her ne kadar PKK’nın yasal uzantısı olarak görülse de PKK lideri Abdullah

Öcalan, partiye mesafeli yaklaştıklarını 1993’te yaptığı bir konuşmada açıkça

belirtmiş, hatta partinin PKK’yi zayıflatmak için devlet tarafından kurdurulduğunu

ima eden sözler söylemiştir:

Page 96: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

86

“HEP’in oluşum öyküsü biraz karışıktır. Kürt kökenli milletvekilleri SHP

içinde cılız bir muhalefet yapmak istediler. İnönü çok şoven bir tavırla

onları dışladı. Birincisi böyle bir kökeni var. İkincisi, Özal SHP’yi zayıf

düşürmek için biraz yeşil ışık yaktı ve devlet desteği vermeye yöneldi.

Bir de siyasi bir boşluk vardı. Bizim etkinliğimizi ucuza kullanmak

isteyen çevreler teşekkül etti. Yani işbirlikçi bir Kürt partisi kurulmak

istendi. İşte HEP burada oturtulmak istendi. Biz bu temelde bazı

müdahaleler yapmayı düşündük. Öyle ‘Bizim partimizdir, PKK’nin

partisidir.’ diye ele almadık. Ama bizim siyasi tabana oturuyordu.

Dolayısıyla biz ilgisiz kalmadık, el attık. El atma nedir? Yani ilgilenmeye

çalıştık, içine girdik, dışına çıktık, eleştirdik, destekledik. Sonuç, SHP ile

yaptıkları seçim ittifakı doğdu. Onu destekleme durumunda kaldık”

(Demir, 2011: 30).

Öcalan’ın sözleri, PKK ve yasal siyasi hareketin ilişkisi bakımından da oldukça

önemli. İki hareketin aynı taban üzerine oturdukları ve ortak ideolojik ve siyasi

hedefler güttükleri bilinse de bunun PKK liderinin ağzından ifade edilmesi ve açıkça

müdahale edildiğinin söylenmesi, aradaki ilişkinin sarihleşmesi açısından oldukça

açıklayıcı niteliktedir.

HEP’in Kürt sorunuyla yakından ilgili ve Kürt ulusal hareketine yakın olduğunu

söylemek mümkünse de, doğrudan etnik parti olarak tanımlanıp tanımlanamayacağı

şüphe götürür bir durumdur. Parti, programında Kürt sorununu Türkiye’nin en

önemli sorunlarından biri olarak tanımlasa da farklı toplumsal grupların, özellikle

emekçi sınıfların mücadelesini de temsil edeceğini vurguluyordu (HEP Parti

Programı, 1990). Üstelik partinin başkanı Kürt değil, Türk kökenli olan Fehmi

Işıklar’dı (Watts, 1999: 643). HEP, kuruluş ideolojisi itibariyle Kürt sorununa duyarlı

Page 97: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

87

yaklaşan sosyal demokrat bir parti görünümündeydi. Bunlara karşın HEP’in pro-Kürt

bir parti olduğu da kesindi. Parti üyelerinin hepsi olmasa da çoğu Kürttü (Watts,

1999: 650). Üstelik programında az yer alıyor olsa da Kürt sorununun dile getiriliyor

oluşu Türkiye siyaseti açısından bir ilkti.

HEP’in izlediği Kürt sorununa duyarlı sosyal demokrat çizgiden daha radikal etnik

parti çizgisine doğru gitmesi 1991 genel seçimleriyle vuku buldu. SHP listesinden

milletvekili seçilen HEP’li Hatip Dicle TBMM’de milletvekilliği yeminini etmeden

önce “Ben ve arkadaşlarım bu yemini anayasanın baskısı altında okuyoruz.” diyerek

sert bir çıkış yaptı (Youtube, 2011). Dicle’den sonra kürsüye çıkan Leyla Zana,

yemin ettikten sonra Kürtçe “Min vê sondê ji bo gelê Tîrk û gelê Kurd xwand (Bu

yemini Türk ve Kürt halkları için ettim)” dedi (Youtube, 2012). İki vekilin bu

hareketleri mecliste ve medyada büyük tepkiyle karşılansa da Kürt hareketinin

dönüm noktalarından biri oldu. Özellikle Leyla Zana’nın TBMM’de Kürtçe

konuşması, Kürt hareketi açısından tarihi bir an olarak Kürtlerin toplumsal hafızasına

kazındı, Leyla Zana hareket açısından simge bir haline geldi.

Zana ve Dicle’nin çıkışları HEP için de sonun başlangıcı oldu; partiye kapatma

davası açıldı ve HEP Temmuz 1993’te kapatıldı. HEP milletvekilleri, HEP’in

kapatılma ihtimaline karşı kurulmuş olan Demokrasi Partisi’ne (DEP) geçtiler. DEP,

HEP’e göre daha radikal bir partiydi ve etnik parti kimliği daha aşikârdı (Watts,

1999: 638) Milletvekilleri Kürt sorununu daha yüksek sesle dile getiriyorlardı;

partinin başkanı olan Hatip Dicle yaptığı konuşmalarda PKK’nin haklı ve meşru

olduğunu söylemişti (Yurtsever, 1992). DEP’in radikal yönelimleri dolayısıyla daha

önce HEP’li milletvekilleri için mecliste bulunan dokunulmazlık fezlekeleri tekrar

gündeme getirildi. DEP’e geçen HEP’li vekillerin tamamı hakkında fezleke vardı

Page 98: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

88

ancak 7’sinin dokunulmazlığı kaldırıldı. DEP’li milletvekilleri TBMM bahçesinde

gözaltına alınıp tutuklandılar. DEP, Haziran 1994’te Anayasa Mahkemesi tarafından

kapatıldı.

Leyla Zana’nın TBMM kürsüsünde Kürtçe konuşması ve DEP’lilerin Meclis

bahçesinde gözaltına alınmaları Kürt sorununun Türkiye içinde geniş kitlelere

ulaşmasına da yol açtı. O zamana kadar Türkiye’nin batısında yaşayan insanlara Kürt

coğrafyasında cereyan eden çatışmalar, etnik niteliğe sahip olaylar olarak

gösterilmiyordu. Hem devlet yetkilileri hem de ana akım medya PKK’yi tek amacı

ayrılıkçılık olan bir şiddet örgütü olarak gösteriyordu. Birçok insan Kürt sorununun

varlığından ve Kürtlerin yaşadığı baskılardan habersizdi. Leyla Zana’nın Kürtçe

konuşması, ülkenin batısı için şok etkisi yarattı. Kürt sorununun varlığı ve yakıcılığı

Türkiye’nin batısında yaşayan geniş kitleler tarafından idrak edilir hale geldi. DEP’li

milletvekillerinin gözaltına alınmaları da Kürt sorununun hem Türkiye’nin batısında

hem de dünyada daha görünür hale gelmesine yol açtı.

HEP ve DEP, Kürt yasal siyasi hareketi açısından bir laboratuar işlevi gördü.

PKK’nin kitlelere ulaşma konusunda yaşadığı kısıtlılığın, kendisiyle aynı siyasi

ajandaya sahip olan yasal partiler tarafından ortadan kaldırılabileceği görülmüştü.

Diğer taraftan her iki partinin devlet tarafından maruz kaldığı baskılar, geniş Kürt

kitleleri tarafından tepkiyle karşılanmış ve kitleler, milliyetçi talepler doğrultusunda

mobilize olmaya başlamıştı. Bu dönemde ulusal bilincin harekete geçirilmesinin en

önemli araçlarından biri Newroz’lardı. Ortadoğu ve Orta Asya coğrafyasında

yaşayan halkların büyük bölümü tarafından bahar bayramı olarak kutlanan Newroz,

Kürt hareketi tarafından mitolojik bir Kürt destanına bağlanmış ve ulusal kimliğin

Page 99: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

89

birleştirici unsurlarından biri olarak politik bir kitle eylemine dönüştürülmüştü67

.

1992 ve 1993’teki Newroz’lara HEP milletvekilleri de katılmıştı. 1992’deki Newroz

gösterilerinde farklı kaynaklara göre 70 ile 100 arasında insan Türkiye’nin güvenlik

güçleri tarafından öldürülmüştü (Foggo, 2013).

Yasal partilerin ulusal kimlik inşası ve mobilizasyonu açısından işlevinin keşfedilmiş

olması Kürt yasal siyasi hareketinin partileşme konusunda kararlı olmasına yol

açmıştı, DEP’e kapatma davası açılması üzerine hareket yeni bir parti kurdu: Halkın

Demokrasi Partisi (HADEP).

HADEP, Kürt yasal partileri arasında en uzun ömürlü olan partidir68

. Parti, 1995

genel seçimlerine katıldı ancak %10 ülke barajını geçemediği için TBMM’ye

giremedi, büyük bir kısmı Kürtlerin yaşadığı Türkiye’nin güneydoğusundan olmak

üzere %4.17 oy aldı (1995 Yılı Genel Seçim Sonuçları, 2013). HADEP Meclise

giremese de kazandığı oylar, dikkate değer oranda Kürdün, Kürt ulusal hareketine

destek verdiğini gösteriyordu.

HADEP, selefleri HEP ve DEP gibi programında Kürt sorununa değiniyordu.

Programda Kürt sorununun devlet tarafından kabul edilmesi gerektiği, sorunun şiddet

yoluyla değil demokratikleşme yoluyla çözülebileceği belirtiliyordu. Ayrıca çözüm

için asimilasyon politikalarının sona ermesinin ve yerel yönetimlerin

güçlendirilmesinin şart olduğu dile getiriliyordu (HADEP Programı, 1994).

HADEP’in hem programı hem de faaliyetleri devletin öfkesini üzerine çekmesine yol

açtı. Programa ek olarak HADEP’in devletin ve paramiliter grupların tepkisini

67

Newroz sadece PKK ve HEP çizgisi tarafından değil, Kürt ulusal hareketlerinin hemen tamamı

tarafından bir ulusal bir gün olarak kabul edilip kutlanmaktadır. 68

HADEP, 1994-2004 arasında faal olmuş ve bu kadar uzun süre kapatılmadan durabilmiş tek Kürt

partisidir.

Page 100: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

90

çekmesine neden olan faktörlerden biri de partinin PKK’ye olan yakınlığının zaman

zaman dışa vurulmasıydı. 1996’da yapılan bir parti kongresinde Türkiye bayrağı

indirilerek yerine PKK bayrağı ve Abdullah Öcalan’ın posteri asıldı. Bunun üzerine

parti yöneticilerine davalar açıldı, 16 partili faili meçhul cinayetlerle hayatını

kaybetti, partiye kapatma davası açıldı (Barkey, 1999: 135).

Devletin güvenlik ve yargı güçlerinin HADEP’in üzerine gitmekteki gerekçeleri

partinin PKK’yle ilişkili olmasıydı. HADEP de HEP ve DEP gibi PKK’yle yakın

politik bir hatta ve ortak tabana sahip olmakla birlikte iki örgüt arasında organik

ilişki olduğuna dair kanıtlar yoktur. Bu ilişkiye dair bir parti yöneticisi şöyle demişti:

“Eğer PKK tarafından etkilenmiş bir Adıyaman sakini benim partime oy veriyorsa

ona ‘Bana oy verme’ diyemem. Hiçbir siyasi parti kendine verilen oyu reddetmez.”

(Barkey, 1999: 135).

HADEP’i destekleyen Kürtlerin büyük bir kısmı PKK’nin de silahlı faaliyetleri ve bu

faaliyetlerin arkasında yatan siyasi taleplerden etkilenerek ulusal bilinçleri artmış

insanlardı ve iki örgüt arasındaki ideolojik ve siyasi yakınlığın farkındaydılar.

Dolayısıyla partinin kongrelerinde, toplantılarında ve eylemlerinde PKK ve Öcalan

posterleri açılması bu olgudan yola çıkarak okunursa anlamlı hale gelecektir.

HADEP’in Genel Başkan Yardımcısı ve daha sonra milletvekilliği de yapacak olan

Osman Özçelik de bu bağı reddetmiyor ancak yasadışı olanla yasal olan arasındaki

ayrımın dikkate alınması gerektiğini düşünüyordu; Özçelik, PKK ile amaç

birliklerinin olduğunu ancak kendilerinin bir siyasi parti olduğunu ve öyle muamele

görmek istediklerini belirtmişti (Barkey, 1999: 136).

Page 101: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

91

HADEP, 1999’da birlikte yapılan genel ve yerel seçimlerden başarıyla çıktı. Genel

seçimlerde 1995’te olduğu gibi ülke barajını geçemese de oylarını arttırarak %4.75

oy aldı. Yerel seçimlerde ise 1’i büyükşehir, 6’sı il olmak üzere toplam 37 belediye

başkanlığı kazanmayı başardı (1999 Yerel Seçim Sonuçları, 2013).

HADEP ve seleflerinin etkin olduğu 1990’lar Kürt hareketi ve Kürtler açısından

trajedi yıllarıydı ama aynı zamanda Kürt ulusal bilincinin oluşum aşamasının

tamamlandığı bir dönem oldu. Hroch’un tarif ettiği üçüncü evreye, yani ulusal

bilincin geri dönülemez şekilde oluştuğu evreye geçiş, Kürtler için 1990’larda

gerekleşti. Bu süreç, PKK ve yasal partilerin paralel faaliyetleriyle gerçekleşti.

1990’ların sonunda cereyan eden bir olay hem genel olarak Kürt sorunu hem de Kürt

yasal siyasi hareketi açısından dönüm noktası oldu. 1999’da PKK lideri Abdullah

Öcalan Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye teslim edildi. Bu olay yeni bir dönemin

başlangıcıydı.

b. Çatışmasızlık ve Ulusal Kimliğin Krizi

Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra kısa süre içinde yargılanıp idama mahkûm

edildi. Ancak daha sonra TBMM tarafından kabul edilen bir yasayla idam cezası

kaldırıldı ve Öcalan’ın cezası müebbet hapis cezasına çevrildi. Öcalan cezaevine

girdikten sonra PKK’ye ateşkes çağrısı yaptı. PKK, bu çağrı üzerine ateşkes ilan etti

ve Kürt hareketi açısından yeni bir dönem başlamış oldu.

PKK’nin ateşkes ilan etmesi, yaklaşık beş yıl sürecek olan bir çatışmasızlık dönemi

başlattı. Bu çatışmasızlık dönemi içinde de Türkiye’de demokratikleşme süreci

Page 102: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

92

başlamıştı. Avrupa Birliği’ne tam üyelik müzakerelerine başlamak isteyen Türkiye,

AB’nin üyelik kriterlerini yerine getirmek için TBMM’den demokratikleşme yasaları

geçiriyordu. Meclisten geçirilen yasaların içinde Kürtlere kısmi haklar veren

düzenlemeler de vardı69

. Bu demokratikleşme süreciyle birlikte Türkiye’de insan

hakları ihlalleri ile yasaklı kitapların ve sivil toplum örgütlerinin sayısı azaldı,

1994’ten beri cezaevinde olan Kürt siyasetçileri serbest bırakıldı (Tezcür, 2010:

779). Ancak Kürt kimliğinin üzerindeki baskı tamamen kalkmadı, Kürt kimliği

anayasal güvenceye kavuşturulmadı ve Kürt sorununun çözümü için hayati

ölçütlerden biri olan yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ilkesi hayata geçirilmedi.

Çatışmasızlık ortamının Kürt ulusal hareketi üzerinde de etkileri oldu; ancak bu

etkilerin olumlu ya da olumsuz olduğunu belirleyebilmek için en güçlü ölçüt

seçimlerdir. Kürt yasal siyasi hareketi, 2002 genel seçimlerine, 1997’de HADEP’in

kapatılma ihtimaline karşı kurulmuş olan Demokratik Halk Partisi’yle (DEHAP)

girdi. DEHAP bu seçimlerde yasal Kürt partileri tarihinin en yüksek oy oranına

ulaşarak %6.14 oy aldı (Partiler ve Oy Oranları, 2013). Oy oranının 1999’a göre

yaklaşık 2 puan artmasında, 1990’lar boyunca ulusal kimlik bilincinin geniş Kürt

kitlelerine ulaştırılmış olmasının payı büyüktür. Kürt ulusal kimliğinin güçlenmesi ve

ulusal bilincin siyasete tahvil edilmiş olması, Kürt yasal siyasi hareketinin de

güçlenmesine yol açmıştı. 1990’lar bu açıdan Kürt milliyetçiliği için Hroch’un

üçüncü evresinin yaşandığı dönem oldu.

2004’te yapılan yerel seçimlerde ise Kürt hareketi başarısızlık yaşadı. 1999’da

HADEP tarafından kazanılan belediyelerin bir kısmı kaybedildi. DEHAP, 2004 yerel

69

Kürtlere verilen haklar, Kürtçe kursların açılmasına izin verilmesi gibi düzenlemelerdi ve oldukça

kısıtlıydı. Diğer yandan, yapılan düzenlemeler anonimdi, yani Kürtlere verilmiş oldukları açıkça

belirtilmiyordu. “Yöresel diller” benzeri ifadeler kullanılıyordu.

Page 103: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

93

seçimlerine SHP ile ittifak yaparak bu partinin çatısı altında girmişti. Kürt yasal

siyasi hareketinin 2004’te kaybettiği belediyelerin tamamını Adalet ve Kalkınma

Partisi (AKP) kazanmıştı. AKP, 2002 genel seçimlerinde de %34 oy alarak tek

başına iktidar olmuştu. AKP’nin İslamcı söylemi ve iktidarda olma avantajı yerel

seçimlerde Kürt coğrafyasında başarı elde etmesinin temel sebepleriydi. Kürtlerin

İslamcılıkla olan tarihsel bağları nedeniyle bu ideolojiye yakın partiler Kürtler

nezdinde her dönem kısmi de olsa başarılı oluyorlardı (Çakır, 2011).

AKP’nin başarısı, DEHAP’ın 2004 yerel seçimlerinde yaşadığı başarısızlığın bir

veçhesini oluşturur. Diğer veçhe Kürt ulusal hareketinin içine girdiği krizdir. Şiddet,

etnik kimlikler açısından kurucu bir etkiye sahiptir. Kendi etnik kimliğini asimile

etmeye ve ülkesini sömürmeye çalışan egemen güçlere karşı uygulanan şiddet, ezilen

grubun kimliğinin güçlenmesine yardım eder (Tezcür, 2010: 777). PKK’nin ateşkesi

ve Türkiye’de yaşanan kısmi demokratikleşme süreci, Kürt ulusal hareketinin

Kürtleri ulusal talepler doğrultusunda mobilize etme kabiliyetini azalttı. DEHAP’ın

yaşadığı seçim başarısızlığının bir nedeni de bu etkisizleşmedir.

PKK, 1 Haziran 2004’te ateşkesi bitirdiğini ilan etti. Bitirmenin iki gerekçesi vardı:

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonlara devam ediyor olması ve Abdullah

Öcalan’ın cezaevi koşullarının kötüleşmesi (Sezgin, 2004).

PKK’nin görünürdeki gerekçeleri bunlardı ancak ateşkesin bozulması için başka

nedenler de öne sürülebilir. Bunlardan biri, görece yumuşama ortamıyla birlikte

PKK’nin ve yasal Kürt hareketinin Kürtler nezdindeki temsiliyetinin sorgulanır hale

geldiği düşüncesi; bir diğer neden ise ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesiyle birlikte

Page 104: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

94

Kuzey Irak’taki Kürtlerin lideri olan Mesut Barzani’nin güçlenmesi ve Kürtlerin

ulusal liderliği konusunda Abdullah Öcalan’la içinde olduğu rekabette güçlenmesi.

PKK’nin tekrar silaha sarılması iki şeyi göstermesi açısından oldukça önemliydi:

Birincisi, yumuşama ve demokratikleşme süreçleri her zaman şiddetin bitmesi için

yeter şart olmadığı ortaya çıktı; hatta bu süreçler kısa ve orta vadede şiddetin

artmasına bile neden olabilirdi (Tezcür, 2010: 786). İkinci olarak ise, 1999’dan sonra

yasal siyasi yollardan ilerleyen Kürt ulusal hareketi tekrar silahlı mücadele ve siyasi

mücadelenin paralel ilerleyeceği bir yola girmişti ki, bu da siyasetin yeniden

kurgulanması demekti.

PKK’nin silahlı eylemlerine tekrar başlamasının ardından Abdullah Öcalan’ın

çağrısıyla yeni bir parti kuruldu. Yeni kurulan parti, siyasal programı ve ajandasının

büyük kısmı Öcalan’ın cezaevinde ürettiği fikirlere dayanan Demokratik Toplum

Partisi’ydi (DTP). DTP, programı itibariyle o zamana kadarki yasal Kürt partileri

arasında Kürt sorununa en çok değinen partiydi, diğer taraftan Öcalan’ın fikirleri

doğrultusunda sorunun Türkiye sınırları içinde çözülmesine de en çok vurgu yapan

parti oldu.

DTP’nin Türkiyelileşmeye yaptığı vurgu, sosyoekonomik bir dönüşüme de işaret

etmektedir. 1990’larda başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin çeşitli büyük

şehirlerine göç eden Kürtlerin bir kısmı bulundukları yerlerin ekonomik ağlarının

içine girmiş ve entegre olmuşlardı. Orta sınıf sayılabilecek bu Kürtler hem ulusal

bilinçlerini sağlam tutuyorlar ama bir taraftan da ekonomik entegrasyon içine

Page 105: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

95

girdikleri için ayrılıkçı fikirlere yakın durmuyorlardı. Kürt ulusal hareketinin

yaşadığı siyasi dönüşümde bu demografik dönüşümün etkileri olduğu söylenebilir70

.

DTP’nin programında Türk ve Kürtlerin tarihsel ilişkilerinden, Türkiye

Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki ortak rollerinden ve 1921 Anayasası’nın çoğunlukçu

niteliğinden söz ediliyordu (DTP Programı, 2005). Bunun yanında Kürt sorunu geniş

şekilde ele alınıyor ve sorunun çözümü için çeşitli öneriler sıralanıyordu. Bu öneriler

başında Kürt kimliğinin anayasal güvenceye kavuşturulması geliyordu71

. Anadilinde

eğitimin önündeki engellerin kaldırılması, Kürtçe televizyon ve radyo yayınlarının

serbestleştirilmesi, yeni ve demokratik bir anayasanın yapılması, seçim sisteminin

değişmesi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi önerilen diğer düzenlemelerdi (DTP

Programı, 2005).

DTP, 2007 genel seçimlerine bağımsız adaylarla katıldı. Beklenti daha yüksek olsa

da Bin Umut Adayları ismi altında seçime giren bağımsız adaylardan 22’si

TBMM’ye girmeye hak kazandı (2007 Genel Seçimi Sonuçları, 2013). Kazanan

milletvekilleri DTP’ye geçtiler ve Kürt yasal siyasi hareketi 1995’ten beri ilk defa

Mecliste tekrar temsil edilir hale geldi.

DTP esas seçim başarısını, 2009 yerel seçimlerinde kazandı. Mart 2009’da yapılan

seçimlerde DTP biri büyükşehir olmak üzere toplam 8 ilde belediye başkanlıklarını

kazandı. DTP’nin bu seçim başarısı, 2004’ten beri tehdit teşkil eden temsiliyet

70

Ancak tek faktörin demografik dönüşüm olduğunu söylemek doğru değildir. Uluslararası

konjonktürün değişmesi, Ortadoğu’daki gelişmeler vs. de PKK ve Kürt yasal siyasi hareketinin

ayrılıkçılıktan daha adem-i merkeziyetçi bir çizgiye gelmesinde etkili olmuştur. Abdullah Öcalan’ın

hem nüfus hareketlerini ve ekonomik dönüşümleri hem de uluslararası gelişmeleri takip ederek

fikirlerini formüle ettiğini söyleyebiliriz. 71

Kürt yasal siyasi hareketinin DTP’ye kadar olan partilerinin programlarında anayasanın hiçbir

kimliğe referans vermemesi gerektiği yazıyor ve etnik referanslardan arınmış bir yurttaşlık tanımı

yapılması öneriliyordu. DTP programında ise Kürt kimliğinin, Türk kimliğiyle beraber anayasada

olması savunuluyordu. Kürt ulusal hareketi için bu yeni bir durumdu.

Page 106: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

96

krizinin de sona ermesi anlamına geliyordu. DTP’nin bu başarısı iktidarda olan

AKP’nin de Kürt sorununun çözümü için yeni yönelimler içine girmesine neden

oldu. AKP, 2009 yazında Kürt Açılımı olarak adlandırılan süreci başlattı (Çakır,

2011: 10). Kürt açılımı, anadilin öğrenilmesi hakkı, coğrafi yer isimlerinin iadesi gibi

Kürt sorununun çözümü için AKP’nin önerdiği bir dizi düzenlemeden oluşuyordu

(Kürt Açılımı Netleşti, 2009). Ancak bu öneriler ne PKK ne de DTP tarafından

yeterli bulunmamıştı. Hatta her iki örgüt de süreci Kürt ulusal hareketinin tasfiye

çabası olarak nitelendiriyorlardı. (Çakır, 2011: 11).

Kürt açılımının gerçek bir demokratikleşme süreci değil, PKK ve Kürt yasal siyasi

hareketinin tasfiyesine yönelik bir operasyon olduğu şüphesine 2009 yerel

seçimlerinden sonra başlayan siyasi tutuklamalar kaynaklık ediyordu. KCK72

operasyonları olarak anılan operasyonlarda birçok DTP yöneticisi ve üyesi

tutuklanarak cezaevine kondu. KCK operasyonlarının dalgalar halinde devam etmesi,

açılımın geleceği konusunda meselenin taraflarını endişeye sevk etmişti; nitekim

2009’un Aralık ayında DTP’nin kapatılması, süreçle ilgili iyimserliğin neredeyse

tamamen bitmesine neden oldu. Kapatılan DTP’nin en etkili isimlerinden olan eş

genel başkanlar Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk’ün milletvekillikleri düşürüldü ve bu

iki siyasetçiye 5 yıl boyunca siyasi partilerde siyaset yapmama cezası verildi (DTP

Kapatıldı, 2009).

DTP ve DEHAP, Kürt ulusal kimliğinin tahkim edilmesinde yeni bir anlayışı temsil

eden partilerdi. Kürt ulusal hareketinin 1980’lerden 2000’lere kadar temel amacı,

Kürt ulusunun sınırlarını, siyasi birimle çakıştırmaktı, yani bağımsız bir Kürt devleti

72

Açılımı: Koma Civakên Kurdistan (Kürdistan Topluluklar Birliği). KCK, PKK’yi ve o çizginin

diğer hareketlerini kapsayan bir çatı yapılanması olarak formüle edilmiştir. Başkanı Abdullah

Öcalan’dır.

Page 107: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

97

kurmaktı. Bu anlamda dışlayıcı bir kimlik tahayyülü olduğu söylenebilir. Ancak

2000’lerin başından itibaren Kürt ulusal kimlik tahayyülü, dışlayıcı olmayan ve diğer

ulusal, dinsel, cinsel kimliklerle birlikte yaşayan, bağımsızlıktan çok kültürel

özerkliği arzulayan bir kimlik olarak tezahür etmeye başladı. DEHAP ve DTP’nin

hem programları hem de faaliyetleri bu yöndeki çabaların ürünüydü. DEHAP ve

DTP, başarıp başaramadıkları şüpheli olsa da, Türkiyelileşme çabası içinde olan

partilerdi73

. Bu dönüşümde Abdullah Öcalan’ın cezaevine girdikten sonra geçirdiği

düşünsel dönüşüm ve ürettiği yeni fikirlerin oldukça büyük payı vardı74

. Diğer

taraftan her iki partinin de kapsayıcı bir siyasi dil kullanıyor olmasına rağmen hem

DEHAP hem de DTP esas olarak Kürt sorununa odaklanan, Kürt sorununu siyasi

ajandalarının ilk sırasına koyan ve bu yönde faaliyet yürüten, desteklerinin çok

önemli kısmını da Kürtlerden alan partilerdi. Bu anlamda ikisinin de etnik partiler

olduğu söylenebilir75

.

DTP’nin, görece yumuşak bir siyaset izlemesine rağmen kapatılması, Kürt

hareketinde de sertleşmeye neden oldu. PKK ve TSK arasındaki çatışmalar 2010’dan

sonra üst düzeye çıktı. 2010’lar, Kürt ulusal kimliğinin tahkim edildiği ve ulusal

bilincin mobilize edildiği yıllar olarak başladı. Hem çatışmalı ortam hem de

sonrasında başlayacak olan müzakere süreci Kürt ulusal bilincinin zirve noktasına

çıkmasına ve bu bilincin ulusal talepler doğrultusunda harekete geçirilmesine yol

açtı. Bu tahkim ve mobilizasyon faaliyetlerinin en önemli aktörü ise DTP’nin

73

Çalışmanın ilerleyen kısımlarında bu konu daha ayrıntılı ele alınacaktır. 74

Abdullah Öcalan düşüncelerini, savunmaları ve avukatları aracılığıyla dışarıya aktarabiliyordu.

Görüşme notları olarak geçen bu metinlerin topluca bulunduğu bir kaynağa erişim imkanım olmadı.

Ancak internette yapılacak bir aramayla Öcalan’ın görüşme notlarının önemli bir kısmına ulaşılabilir. 75

DTP’nin Türkiyelileşme çabası ve etnik parti olup olmadığıyla ilgili kapsamlı ve değerli bir çalışma

için bkz: Kavak, Şeref (2010). The Democratic Society Party as a ‘Party for Turkey’: Official and

Grassroots Politics of a Changing Identity (2005-2009). Boğaziçi Üniversitesi: Yayınlanmamış Tez.

Page 108: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

98

kapatılma ihtimaline karşı kurulmuş olan ve DTP’li milletvekillerinin geçtiği Barış

ve Demokrasi Partisi’ydi (BDP).

2. KÜRT ULUSAL KİMLİĞİNİN TAHKİM EDİLMESİ VE BDP

BDP, 2008’de kuruldu. BDP’yi DTP’ye yakın isimler kurmuştu; nitekim DTP

kapatıldıktan sonra bu partide siyaset yapan belediye başkanları ve milletvekilleri

BDP’ye geçtiler (BDP Meclis’te Grup Oldu, 2009).

BDP, ulusal kimliği inşa aşamasında gerekli olan aşamalar selefleri tarafından büyük

ölçüde yerine getirildiği için daha çok kimliğin güçlendirilmesi ve ulusal bilincin

milliyetçi talepler doğrultusunda mobilize edilmesi noktasında işlev gören bir

partidir. Walker Connor’ın, milliyetçi fikir ve taleplerin elit ve dar bir gruptan

kitlelere taşınması halinde bir halkın tam anlamıyla ulus olabileceği tezi Kürt

hareketine uygulandığında bu taşıma işinde BDP’nin çok önemli bir rolü olduğu

söylenebilir.

Partinin bu işlevi ne düzeyde yerine getirdiğini görmek için programına,

yöneticilerinin konuşmalarına ve siyasi faaliyetlerine bakmak faydalı olacaktır.

BDP’nin programı büyük ölçüde DTP’nin programıyla benzerlikler göstermektedir,

ancak BDP’nin programında Kürt sorununa daha fazla yer ayrılmış ve çözüm

önerileri daha ayrıntılı ele alınmıştır. Programda Kürt kelimesi 21 defa geçmekle

beraber birçok yerde Kürtlerin maruz bırakıldığı baskı ve asimilasyon politikaları,

Kürtçenin üzerindeki engel ve yasaklar ile Kürtlerin yaşadığı yerlerin

statüsüzlüğünden söz edilmekteydi (BDP Programı, 2013).

Page 109: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

99

BDP Programında Kürt sorununun ancak demokratik yollarla çözülebileceğinin altı

çiziliyor ve bunun için 1921 anayasasının çoğulculuğunu referans alacak yeni bir

anayasanın yapılmasının gerekli olduğu belirtiliyordu:

“(...)Türkiye’de demokrasinin ve toplumsal barışın gerçekleşmesi öncelikle Kürt

sorununun çözümüne bağlıdır. Çözümde şiddete dayalı politikaların ve şiddet eksenli

kurumların (koruculuk, özel tim vb.) sonlandırılması çözümün birinci aşamasını, 25

yıllık çatışmalı sürecin yarattığı çok yönlü tahribatın teşhis ve tedavisi ikinci

aşamayı; evrensel ve ulus üstü hukuk ilkelerine uygun olarak siyasal ve idari alt

yapının oluşturulması ve hukuksal güvenceye kavuşturulması da üçüncü aşamayı

oluşturacaktır. Bu anlamda partimiz, 1921 Anayasası’nın çoğulcu ve merkeziyetçi

olmayan yapısına gönderimde bulunarak, 21.yüzyılın toplumsal ihtiyaçlarını, etnik,

dinsel, mezhepsel, fikirsel ve cinsiyet ile cinsel yönelim farklılıkları da dâhil her

türlü çoğulcu yapıyı temel alarak, etnik referanslardan arınmış, milliyetçi-devletçi-

merkeziyetçi zihniyetten, resmi ideolojiden uzak duran, ileri-demokratik bir anayasa

yapılmasını amaç edinmektedir. “ (BDP Programı, 2013).

Programın bu bölümünde etnik referanslardan arınmış bir anayasadan söz edilirken

bir başka bölümünde Kürt kimliğinin anayasal güvenceye kavuşturulmasının

gerekliliği vurgulanıyordu (BDP Programı, 2013). Çelişkili gibi görünen bu durum,

Kürt ulusal hareketinin ve özel olarak BDP’nin etnik parti olma ile daha geniş tabanlı

bir kitle partisi olmak arasındaki salınımının göstergelerinden biridir. Ancak bu

salınımda ibre, Kürt yasal siyasi hareketinin diğer partilerinde olduğu gibi olduğu

gibi BDP’de de etnik partiden yana kayıyordu. Hem parti programı hem de partinin

faaliyetleri temel olarak Kürt sorununun çözümüne ve Kürt kimliğinin baskı ve

Page 110: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

100

asimilasyondan kurtularak ulusal bir kimlik olarak yeniden inşasına ve mobilize

edilmesine odaklanıyordu.

BDP’nin faaliyetleri, 1990’larda güçlü bir biçimde oluşmuş olan ancak 2000’lerde

kısmi bir krize girmiş olan Kürt ulusal kimliğinin tahkim edilmesi ve kimliğin tam

bir güvenceye kavuşması için gerekli olan siyasi statünün elde edilmesine

odaklanıyordu. Abdullah Öcalan’ın cezaevinde Kürt sorununun çözümü için formüle

ettiği demokratik özerklik, demokratik konfederalizm ve demokratik cumhuriyet

tezleri BDP programında da yer alıyordu76

(Çakır, 2011: 17).

BDP programının bir başka önemli başlığı anadilinde eğitim başlığıydı. Ulusal

kimliğin inşa edilip sürekliliğinin sağlanmasında dilin hayati öneminin farkında olan

BDP, Kürt yasal siyasi hareketinin daha önceki partilerinde olduğu gibi bu konuya

özel bir önem atfetmektedir. Programda ayrı bir bölüm olarak ele alınan anadilinde

eğitim konusuyla ilgili şu satırlar yer almaktadır:

“Anadilinde eğitimin önündeki tüm yasaklar kaldırılacaktır. Anadilleri

kültürel birer miras olarak ele alınacak, toplumun sanat, edebiyat ve

eğitiminin geliştirilmesi için gerekli koşullar yaratılacaktır. Yoğun talebin

olduğu Kürt dili ile eğitim, konuyla ilgili uzman eğitimcilerin önerileri

ışığında ve anadilinde eğitimin uygulandığı ülkelerin tecrübelerinden de

faydalanılarak bir programa kavuşturulacaktır. İhtiyaç duyulan bölge,

şehir ve mahallelerde Kürtçe anadili ile eğitimin koşulları

76

Bu üç kavramı kısaca şöyle açıklanabilir: Demokratik özerklik, Kürt sorununun çözümü için

önerilen idari bir modeldir ve Türkiye’nin özerk bölgelere ayrılacak biçimde yeniden idari bir

düzenlemeye tabi tutulmasını önermektedir. Demokratik Cumhuriyet, Türkiye’de yaşayan bütün

halklar ve kimlik grupları için yeni bir demokratik düzen kurulmasını; demokratik konfederalizm ise

Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bölgeler arasında kurulacak olan ancak bağımsızlık

içermeyen bir yönetim biçimidir. Bu üç modelin de içi henüz tam olarak doldurulmamıştır.

Akademisyenler, gazeteciler ve sivil toplum kuruluşları bu kavramlar üzerinde halihazırda çalışmalar

yapmaktadırlar.

Page 111: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

101

sağlanacaktır. “77

(BDP Programı, Eğitim Hakkı ve Anadilinde Eğitim,

2013).

BDP programında yer alan bir diğer başlık, Kürt sorununun çözümünde temel

yöntemlerden biri olan yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusudur. Yerel

yönetimlerin güçlendirilmesi daha önceki partilerin programlarında da ele alınıyordu

ancak hiçbirinde BDP programı kadar ayrıntılandırılmamıştı. Programda yerel

yönetimlerle ilgili bölümde merkezden yerel yönetimlere geniş ölçüde yetki devri

yapılması öngörülmüş ve yetki devrinin neleri kapsayıp neleri dışarıda bırakacağı

ayrıntılarıyla verilmiştir:

“Yerel yönetimler mali açıdan merkeze bağlı olmaktan çıkarılacak,

merkeze bağımlı olan yerel yönetimlerin haksız, adaletsiz ve ayrımcı

uygulamalara maruz kalmasına son verilecek, bu açıdan yerel

yönetimlerin kendi kaynaklarını kendilerinin yaratması esas alınacak,

yerel ölçekte vergi toplamaları, merkezi hükümetle eş güdüm içinde vergi

oranlarını belirlemelerine olanak tanınacak, idari ve mali yönden özerk

hale gelmeleri sağlanacaktır. (...) Genel güvenlik, ulaşım, gümrük ve dış

ilişkiler dışındaki tüm hizmetler merkezi yapıdan, yetki devri ve

paylaşımı yöntemiyle yerel yönetimlere devredilecek, bununla birlikte

gerekli kaynak, yetki ve sorumluluk tanınacaktır. Sağlık, eğitim, sosyal

güvenlik, konut ve çevre gibi alanlarda merkezi hükümet makro hedefleri

ve genel standartları belirleyecek, kamu hizmetlerinin sunulması ise yerel

yönetimlere bırakılacaktır.” (BDP Programı, Yerinden Yönetim, 2013).

77

BDP programında sadece Kürtçe değil, Türkçe dışındaki diğer dillerde de anadilinde eğitim talep

edilmektedir.

Page 112: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

102

BDP programı, Türkiye’nin farklı ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlarına da

odaklanıyor olmakla birlikte temel olarak Kürt sorununa odaklanan ve Kürt ulusal

kimliğinin korunup geliştirilmesi ve Kürt bölgesi için statü öngören bir programdır.

Partinin bu niteliği ve amaçları yalnızca programdan değil, yöneticilerinin çeşitli

mecralarda yaptıkları konuşmalardan da anlaşılabilir.

BDP’nin yöneticileri, sıklıkla Kürt sorununun çözümü için anadilinde eğitim ve

özerkliğin gerekli koşullar olduğunu dile getirmektedirler. Partinin eş başkanlarından

Selahattin Demirtaş bir konuşmasında yerel yönetimlerin güçlendirilmesi halinde

kendi sorunlarını çözebileceğini belirtmiştir. Demirtaş konuşmasında yerel

yönetimlerin önemini şu cümlelerle dile getirmiştir: “Ankara merkezli bir yönetim

yerine yetkiyi yerel yönetimlere versinler. Ve halktan aldıkları vergiyi de halka

bıraksınlar. Biz kendimizi de kentlerimizi de yönetebiliriz” (Demirtaş: Biz

Kentlerimizi Yönetebiliriz, 2013).

Demirtaş gibi partinin diğer eş başkanı Gültan Kışanak da sorunun çözümünün yerel

yönetimlerin güçlendirilmesinde olduğunu, doğrudan özekliği de telaffuz ederek dile

getirmiştir: "Bizim çetrefilli, anlaşılması zor bir yolumuz yok. Dümdüz bir yolumuz

var. O da demokratik cumhuriyet, özerk Kürdistan'dır.” (Kışanak: Dümdüz Bir

Yolumuz, 2013).

Partinin eş başkanları gibi diğer yöneticilerinin de bu yönde pek çok demecini

bulmak mümkündür. BDP’nin Kürt sorununun çözümü için özerk Kürdistan

Page 113: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

103

talebinde bulunması, ulusal birimin siyasi birimle kısmen de olsa çakıştırılması

amacından kaynaklanmaktadır (Gellner, 1992)78

.

BDP’nin siyasi ajandasında ibreyi Kürt sorunundan yana çevirmesinin ve Kürtlerin

ulusal taleplerini güçlü bir şekilde dile getirmesinin başlıca nedenlerinden biri Kürt

ulusal kimliğinin, hak mahrumiyetleri ve statüsüzlük sonucu yeniden yaşayabileceği

krizdir.

3. BDP, KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ VE ULUSAL KİMLİĞİ

BDP’nin etnik parti olup olmadığını bu çalışmanın birinci bölümünde tartışmış ve

partinin bir etnik parti olarak kategorize edilebileceğini belirtmiştim. Partinin hem

destek tabanı, hem seçmenlere ilettiği mesajlar hem de yöneticilerinin etnik

kimlikleri açısından bakıldığında BDP’nin etnik parti tanımına uyduğu görülmüştü.

BDP’nin milliyetçi olup olmadığı, partinin yöneticilerinin beyanlarından dolayı

tartışmalı bir konu olarak görülmektedir. BDP ve selefleri, sıklıkla milliyetçi

olmadıklarını, bir ulus devlet kurma amacında değil, demokratikleşmiş bir

Türkiye’de diğer halklar ve kimlik gruplarıyla eşit biçimde yaşama amacında

olduklarını belirtiyorlar(Aykırı sorular, 2013). Kürt yasal siyasi hareketinin sıkça

milliyetçi olmadıklarını belirtme ihtiyacı hissetmesi, milliyetçiliğin hem Türkiye’de

hem de dünyada kazandığı olumsuz içerik ve sıklıkla şiddetle paralel bir ideoloji

78

Gellner, milliyetçiliği ulusal birimle siyasal birimin çakıştırılması faaliyeti olarak tanımlarken

siyasal birim olarak bahsettiği yapı bağımsız ulus devlettir (Gellner, 1992). Kürt yasal siyasi hareketi

ise bağımsız devlet kurmak amacında olmadıklarını defaatle dile getirmiştir. Bu durumda benim

yorumumda bir çelişki olduğu düşünülebilir ancak ben siyasal birimi sadece ulus devlet olarak değil

bir gruba özgü olarak oluşturulan her türlü siyasal statü biçimi olarak formüle etmeyi tercih ediyorum.

Ulus devlet, bir ulusal grubun elde edeceği siyasal statülerden biridir ve hiyerarşide en başta

durmaktadır. Ulus devlet dışındaki statüler de siyasal birim olarak değerlendirilebilir.

Page 114: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

104

olarak görülmesidir. Oysa bu çalışmanın birinci bölümünde de anlatıldığı üzere

milliyetçilik bir ulus inşa projesi olarak ele alınıp nesnel bir değerlendirmeye tabi

tutulursa her durumda yıkıcı bir işleve sahip olmayabileceği, bazen eşitleyici bir rol

oynayabileceği görülecektir. Dünyadaki farklı örneklerde bu durum gözlenebilir.

Başka ulusların baskısı altında yaşayan uluslar, milliyetçi hareketler yoluyla

haklarını elde edebilirler. Kürt ulusal hareketi de başka kimlik gruplarını baskı altına

alıp asimile etmek değil, bir eşitlik tahayyülüne sahip bir milliyetçi hareket olarak

değerlendirilebilir. Ancak yine de milliyetçilik kavramının tartışmalı içeriği

dolayısıyla BDP’yi milliyetçi bir parti olarak değil, ulusal kimliğin inşa, tahkim ve

mobilize edilmesi için mücadele eden bir parti olarak tanımlamak daha faydalı

olacaktır.

BDP, siyasi ajandasının en başına Kürt sorununun çözülmesini ve Kürtlerin siyasi ve

yurttaşlık haklarının verilmesini koyan bir partidir. Bu açıdan bakıldığında ulusal

ajandaya sahip bir partidir. BDP ve selefleri sıklıkla Türkiye partisi olmak

istediklerini belirtseler de nesnel kısıtlar nedeniyle bunu başaramadıkları

görülmüştür. Türkiye partisi olmaktan kasıt, sadece Kürtleri değil, Türkiye’deki

bütün kimlik gruplarının haklarını savunan ve tüm Türkiye’yi kapsayan bir siyasi

perspektife sahip olmaktır. Kürt yasal siyasi hareketi açısından Türkiyelileşme

çabasının en yoğun olarak görüldüğü dönem, DEHAP ve DTP dönemidir. Her iki

partinin programlarında da bu çabanın görülebileceğini önceki kısımlarda

anlatmıştım. Ancak bu partilerin Türkiyelileşme çabasının seçmenleri nezdinde

olumlu bir sonuç vermediği ortaya çıkmıştır. 2010 yılında yapılan bir araştırmada

görüşülen DTP seçmenlerinin önemli bir kısmı partiyi bir Kürt partisi olarak

algıladıklarını belirtmişlerdi (Kavak, 2010).

Page 115: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

105

Türkiyelileşme çabası BDP yetkilileri tarafından da sıkça dile getirilen bir durumdur.

Ancak Türkiyelileşme söyleminin BDP açısından da havada kaldığı söylenebilir.

Nitekim BDP yöneticileri sıklıkla BDP’nin Kürtlerin tek meşru temsilcisi olduğunu

dile getiriyorlar. Partinin yöneticilerinden Emine Ayna, 2008’de yaptığı bir

konuşmada AKP’den aday olan Kürtlerin gerçek Kürt olmadıklarını, esas temsilcinin

kendileri olduğunu belirtmiştir (İpek ve Sağsöz, 2008).

BDP’nin programında da Kürt meselesi en çok yer ayrılan konudur. Yukarıda da

anlatıldığı gibi programda Kürt sorunu ayrıntılı olarak ele alınıp sorunun çözülmesi

için öneriler sıralanmaktadır. Kürt ulusal kimliğini koruyup güçlendirecek öneri ve

eylemler yine partinin siyasi ajandasının üst sıralarındadır.

BDP’nin hem seçmen kitlesi hem de seçimlerde aldığı siyasi pozisyon da partinin

ulusal hareket kimliğini ortaya koymaktadır. Örneğin parti 2011 genel seçimlerinde

Türkiye’nin tamamında değil, çoğu Kürt coğrafyasından olmak üzere toplam 61

bağımsız adayla seçime girdi. Partinin kazandığı milletvekillerinin 33’ü Kürt

coğrafyasından, 3 tanesi ise İstanbul’da Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları

bölgelerdendi.

BDP’nin ulusal karakterini ortaya koyan bir başka durum ise 2013 yılının Ekim

ayında kurulan Halkların Demokratik Partisi’dir (HDP). 2011 yılında kurulan

Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) partileşme kararı almasıyla kurulan

HDP’nin en güçlü bileşeni BDP’ydi. Nitekim BDP’nin dört milletvekili partilerinden

istifa ederek HDP’ye geçtiler79

. BDP tarafından yapılan açıklamada 2014’ün Mart

ayında yapılacak olan yerel seçimlere Kürt coğrafyasında BDP ile girileceği ancak

79

HDP’ye geçen BDP’li milletvekilleri Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder ve

Levent Tüzel’dir. Bu isimlerden Tuncel dışındakiler Türkiye sosyalist hareketinin tanınmış

aktivistleridirler ve 2011 seçimlerinde BDP’nin desteklediği bağımsız adaylar arasındaydılar.

Page 116: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

106

diğer bölgelerde HDP’nin destekleneceği belirtilmiştir. HDP’nin BDP’nin desteğiyle

kurulmuş olması, BDP’nin Kürt coğrafyasıyla ve büyük ölçüde Kürt seçmenlerle

sınırlı olduğunun güçlü göstergelerinden biridir.

BDP’nin, nesnel ölçütlerle bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda, Kürt ulusal

kimliğinin inşa, tahkim ve mobilize edilmesi işlevini gören bir etnik parti olduğu

sonucuna varmak mümkündür.

BDP, bir etnik parti olarak 21. yüzyılın ilk çeyreğinde Kürt ulusal kimliğinin tahkim

ve mobilize edilmesi için yoğun faaliyetlerde bulunmaktadır.

Walker Connor, ulus inşa süreçlerinin geri çevrilebilir süreçler olduğunu ve oluşmuş

bir ulusal bilincin tekrar kaybolabileceğini belirtir (Connor, 1972). Ulus inşası, söz

konusu grubun bir ulus devlete sahip olması durumunda geri çevrilmesi zor bir

süreçtir ancak grubun başka bir ulusun egemenliğindeki bir devlette yaşaması

durumunda ulusal kimlik krizler yaşayabilir. Kürtler açısından böyle bir krizin var

olup olmadığı sorusunun cevabı bu çalışmanın sınırını aşacak olmakla birlikte Kürt

ulusal hareketinin 2010’dan sonra ulusal kimliğin tahkimi ve mobilizasyonu için

büyük bir hamle yapması, hareketin bir kimlik krizi algılaması olarak yorumlanabilir.

BDP, seleflerinin hepsinden daha etkili ve kitlesel olacak şekilde ulusal bilincin

arttırılması ve bu bilincin siyasi hedefler doğrultusunda mobilize edilmesi için

faaliyetlerde bulunmuştur.

BDP, 2011 yılının başlarında Demokratik Toplum Kongresi (DTK)80

ile birlikte bir

dizi talep içeren sivil itaatsizlik eylemlerine başlayacağını açıkladı (Yavuz ve Sunar,

2011). Talepler şunlardı: Anadilinde eğitimin serbest bırakılması, siyasi tutukluların

80

DTK, 2007’de kurulmuş olan ve Kürt ulusal hareketinin legal kuruluşlarını kapsayan bir çatı

örgütlenmesidir. Kürt yasal siyasi hareketinin partileri de kongrenin bileşenleri arasındadır.

Page 117: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

107

serbest bırakılması, seçim barajının düşürülmesi ile askeri ve siyasi operasyonların

durdurulması (Çakır, 2011: 18).

BDP, 2011 başlarından itibaren ulusal bilincin tahkim ve mobilize edilmesi için bir

dizi eylemliliğe girişti. BDP’nin sivil itaatsizlik eylemleri ve bunlarla paralel olarak

gerçekleşen diğer eylemlilikleri ulusal bilincin tahkim ve mobilize edilmesi için

kullanılan enstrümanları anlamak açısından önemlidir. BDP’nin sivil itaatsizlik

eylemleri birkaç temel başlıktan oluşuyordu: Okul boykotları, sivil cuma namazları,

BDP’li belediyelerin faaliyetleri ile kitlesel miting ve protestolar.

a. Okul Boykotları ve Dil Kampanyaları

Kürt yasal siyasi hareketi, başından beri anadilinde eğitime özel bir ihtimam

gösteriyordu. Çünkü ulus devletlerin, farklı grupları asimile etmek için en efektif yol

olarak eğitimi kullandıklarını biliyorlardı. Hem programlarında hem de siyasal

faaliyetlerinde anadilinde eğitim talebi sıklıkla dile getiriliyordu. BDP, anadilinde

eğitim talebini ilk defa yaygın olarak kitlelere taşıyacak faaliyetlerde bulunan parti

oldu.

BDP ve DTK, 2010-2011 eğitim-öğretim yılının başında anadilinde eğitim talebinin

yerine getirilmesi için Kürtlere bir haftalık okul boykotu çağrısı yaptı. BDP’nin

gençlik meclisi, anadilinde eğitimin hayata geçirilmesi ve ırkçı-faşist olarak

tanımladığı Andımız’ın81

kaldırılması için boykota destek vereceklerini açıkladı

(Zaman, 15.09.2013) Çağrı bazı şehirlerde fazla karşılık bulmazken Hakkari, Şırnak

81

Andımız, bütün ilkokullarda her sabah öğrencilere okutulan ve Türk milliyetçisi öğeler barındıran

bir şiirdir. 2013 Ekim ayı itibariyle kaldırılmıştır.

Page 118: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

108

ve Diyarbakır gibi şehirlerde yüksek oranlarda olumlu karşılık buldu; BDP’li

milletvekilleri de boykota katılarak çocuklarını 1 hafta okullara göndermediler.

(Gönültaş, 2010).

BDP’nin 1 haftalık okul boykotu çağrıları 2013 itibariyle hala devam etmektedir.

Boykotun amacı devlete anadilinde eğitim talebini güçlü bir şekilde iletmenin yanı

sıra Kürtlere de dillerine sahip çıkma çağrısı yaparak ulusal bilincin güçsüzleşmesini

önlemektir. Dilin korunup geliştirilmesi için de BDP toplu dilekçe vermek, protesto

gösterisi düzenlemek gibi eylemler yapmakta ve çeşitli kampanyalar

düzenlemektedir (Anadil Kampanyası, 2013).

b. Sivil Cuma Namazları

Kürt ulusal kimliğinin inşasında din kurucu bir unsur olmasa bile 20. yüzyılın

başındaki ulusal hareketlerde ve isyanlarda önemli bir hareketlendirici güç olmuştu.

Kürt toplumunun İslam diniyle kurduğu ilişki Osmanlı Devleti’nin merkezileşme

hareketinden sonra değişmişti. Feodal beylerden boşalan iktidar boşluğunu

Nakşibendi şeyhleri doldurmuştu; şeyhlerin etkisinin üst seviyelere çıkması,

beraberinde Kürt toplumunda dinselleşmenin artmasını da getirdi (Bruinessen, 2003).

Öyle ki, Şeyh Said isyanının kitleselleşmesi için bir şeyhin lider olarak seçilmesi

gerekmişti.

Kürtlerdeki güçlü dini itikat, din referanslı partilerin de her zaman Kürt coğrafyasına

özel bir ilgi göstermesine ve Kürt kimliğinin din yoluyla bastırılması çabalarına yol

açmıştı (Çakır, 2011). AKP de Kürt coğrafyasındaki PKK ve BDP etkisini kırmak

Page 119: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

109

için camileri ve Cuma hutbelerini araç olarak kullanıyordu82

. Ayrıca AKP, PKK ve

BDP’yi müslüman olmamakla ve Kürtleri Zerdüştleştirmeye çalışmakla itham

ediyordu (Dini Zerdüştlük Olanın, 2011).

BDP dinin bir asimilasyon aracı olarak kullanılmasına karşı din ve ulusal kimliğin

uzlaşması olarak okunabilecek bir hamle yaparak 2011 yılının başlarında sivil cuma

namazları olarak bilinen eylemi başlattı. Halk, devlet tarafından yönetilen camilerde

ve devletin atadığı imamların arkasında değil, sokakta, yerel imamların83

arkasında

namaz kılmaya çağrıldı (Başer, 2011). BDP ve DTK’nın çağrısı halkta olumlu yanıt

buldu ve birçok Kürt şehrinde insanlar sokaklarda cuma namazı kılmaya başladı.

Sivil cuma namazlarında Kürtçe hutbe okunuyor ve Kürt sorununun barışçıl yollarla

çözüme kavuşturulması için dua ediliyordu (BDP’liler Cuma Namazını, 2011).

Kürtlerin, Osmanlı da dahil olmak üzere devletle kurdukları bağın önemli bir

veçhesinin din olması, sivil cuma namazlarını kritik bir noktaya yerleştiriyor. Bu

eylem yoluyla BDP, Kürtlerin devletle olan en güçlü bağlarından birini koparmış

oluyor ve ulusal bilincin milliyetçi talepler doğrultusunda mobilize edilmesinde ciddi

bir aşama kaydetmiş oluyordu.

c. BDP’li Belediyelerin Faaliyetleri

Türkiye’de yürürlükte bulunan seçim sisteminde %10 ülke barajının bulunması

nedeniyle Kürt yasal siyasi hareketi TBMM’ye girmekte her zaman sıkıntı

82

Ayrıca Türkiye’deki güçlü dini cemaatlerden biri olan Fethullah Gülen hareketi de bölgeye yönelik

özel bir ilgi göstermekte ve her şehirde özel okullar ve dersaneler açmaktadır. Cemaatin bölgeye

yönelik ilgisi zaman zaman PKK ve BDP’nin sert tepkisine de neden olmaktadır. 83

Bu imamlar, bölgede Kürtçe mele olarak adlandırılırlar ve medreselerde yetşen geleneksel din

adamlarıdırlar. Bölgede sivil Cuma namazlarından önce de halk resmi imamlar yerne mele’lerin

arkasında namaz kılmayı tercih ediyordu.

Page 120: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

110

yaşamıştır. BDP ve selefleri için meclise girmenin tek yolu başka partilerle seçim

ittifakı yapmak ya da bağımsız adaylarla seçime girmekti. Nitekim Kürt ulusal

hareketinin mecliste temsil edildiği dönemlerin ikisi (2007 ve 2011 genel seçimleri)

bağımsız adaylar, biri de başka partilerle yapılan ittifaklar (1991 genel seçimleri,

HEP-SHP ittifakı) sayesinde olmuştu. Genel seçimlerdeki ülke barajı uygulaması

nedeniyle Kürt yasal siyasi hareketi, belediyeler yoluyla temsiliyet elde etme yoluna

gidiyordu. DEP tarafından boykot edilen 1994 yerel seçimleri dışında Kürt yasal

siyasi hareketi, HEP’ten bu yana bütün yerel seçimlere girmiştir. Yıllar içinde sayı

artmalar ve azalmalar gösterse de Kürt ulusal hareketi her seçimde birkaç il

belediyesi ve çokça ilçe ve belde belediyeleri kazanmıştır.

Kürt yasal siyasi hareketi, elinde bulundurduğu belediyeleri, ulusal kimlik inşasında

efektif olarak kullanmıştır. Örneğin birçok belediye hizmet dili olarak Kürtçe’yi

kullanma girişiminde bulunmuştur. Çok dilli belediyecilik adı altında yürütülen bu

faaliyetler zaman zaman belediye başkanlarının yargılanmasına ve mahkum

edilmesine hatta görevden alınmalarına neden olsa da (Üstündağ, 2007) Kürt

kimliğinin tahkim edilmesinde önemli rol oynuyorlardı.

Çok dilli belediyeciliğin yanı sıra Kürt yasal siyasi hareketinin elinde bulunan

belediyelerce Kürt kültür ve tarihine dair çalışmalar yapılmakta, Kürtçe sanatsal

etkinlikler düzenlenmekte (Oyunlarımız, 2013) ve park, cadde, sokak gibi yerlere

ünlü Kürt şahsiyetlerinin ismi verilmektedir (Orhan Doğan Kent Parkı, 2013)

Ulusal düzeyde temsiliyet elde edemediği dönemlerde Kürt yasal siyasi hareketi için

belediyeler çok önemli işlevler gördü. Bu işlev, hareketin 2007’den sonra TBMM’de

bulunmaya başlamasından sonra da azalmadı. Belediyeler hem Kürt ulusal

Page 121: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

111

hareketinin halkla yönetim düzeyinde temas etmesini sağlıyor hem de hedeflenen

özerkliğin bir provası işlevini görüyor.

d. Kitlesel Mitingler ve Protesto Gösterileri

Kitlesel toplanmalar, kimlik gruplarının mobilize edilmesi için en etkili yollardan

biridir. Mitingler, kitlelerin ortak ruh haline kavuşması ve aynı amaca hedeflenmeleri

açısından önemlidir. Ulusal bilincin de geniş yığınlara taşınması ve ulusal kimliğin

tahkim edilmesinde mitingler yaygın bir yol olarak kullanılırlar. Bu açıdan mitingler

milliyetçi taleplerin de güçlü şekilde dile getirildiği mecralardır. Kürt yasal siyasi

hareketi, 1990’ların başından beri kitlesel mitingler düzenleme yoluna başvurmuştur.

Özellikle Newroz bayramlarında toplanan kalabalıklar hem ulusal kimliğin inşasında

hem de ulusal taleplerin iktidar sahiplerine duyurulmasında oldukça önemli bir işlev

görüyorlardı. BDP de mitingleri bir siyasi enstrüman olarak kullanmaya devam etti.

Özellikle Abdullah Öcalan ve AKP hükümeti arasında barış müzakerelerinin

başladığı 2012 yılı sonlarından itibaren düzenlenen mitingler isim itibariyle de ulusal

taleplere işaret ediyordu; mitingler verilen isim “Öcalan’a Özgürlük, Kürdistan’a

Statü” idi (Öcalan’a Özgürlük Kürdistan’a Statü, 2013). Siyasal statü, ilk defa bu

kadar açık olarak dile getiriliyordu. Mitinglerde yapılan konuşmalarda en çok

vurgulanan konular yapılacak anayasal ve yasal düzenlemelerle Kürtlerin yaşadığı

bölgelerin siyasal statüye kavuşması ve Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarının ve

sağlığının Kürtler için önemiydi.

Kitlesel mitingler gibi kitlesel protesto gösterileri de ulusal bilincin mobilize

edilmesinde önemli yere sahiptirler. Grubun kimliğini ve çıkarlarını tehdit ettiği

Page 122: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

112

düşünülen kişi ya da kuruluşlara ve bunların eylemlerine yönelen tepki, grubun

kimliğin tahkim edilmesine yardımcı olur. Kürt yasal siyasi hareketi de bu amaçlarla

protesto gösterileri düzenleyegelmiştir. İktidar sahiplerine ve onların uygulamalarına

karşı yapılan gösteriler zaman zaman devletin orantısız şiddetiyle karşılaşmış ve bu

şiddet sonucu siviller hayatını kaybetmiştir. Devletin şiddetli tepkisi de kimliğin

güçlenmesinde etkili bir faktördür.

e. Kürt Sorununun Çözüm Süreci ve BDP

Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin Kürt sorununun çözümü için zaman zaman

girişimleri olmuştur. Bu çözüm girişimlerinin bir kısmı şiddetin arttırılması şeklinde

tezahür ederken bir kısmı ise sorunu barışçıl yollarla çözme niyeti gösteriyordu.

1980’lerden sonra PKK Kürt sorununun mütemmim bir parçası haline geldiğinden,

hükümetler, gizli yollarla da olsa, doğrudan PKK’yle iletişim kuruyorlardı. Bu

girişimlerden en ciddi olan 1990’ların başında dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal

tarafından başlatılmıştı (Çandar, 2011). Ancak Özal’ın girişimi başarıyla

sonuçlanmadı ve 90’lı yıllar Kürt sorunu açısından şiddetin doruğa çıktığı yıllar oldu.

2002’de Türkiye’de iktidara gelen AKP, 2009’dan itibaren sorunun çözümü için

girişimlerde bulunmaya başladı. 2009’da demokratik açılım adıyla başlatılan ilk

süreç kısa zamanda başarısız oldu ve şiddet eylemleri yeniden tırmanmaya başladı .

2012 yılının sonlarında AKP ve Abdullah Öcalan arasında yürütülen görüşmeler

sonucunda yeni bir müzakere süreci başlatıldı. BDP, kurulduğu zamandan beri

sorunun çözümünde muhatap olarak Öcalan’ın alınması gerektiğini söylüyordu

Page 123: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

113

(Selahattin Demirtaş: Muhatap Öcalan’dır, 2012) ancak kendilerinin de tamamen

devre dışı kalmaması gerektiğini belirtiyorlardı.

Abdullah Öcalan’la yürütülen müzakerelerde BDP halihazırda önemli bir işlev

üstlenmiştir. Öcalan ve PKK arasındaki iletişim, Öcalan’ı sık sık cezaevinde ziyaret

ederek görüşmeler yapan BDP aracılığıyla kurulmaktadır (BDP’den İmralı

Açıklaması, 2013). Ayrıca Öcalan’ın çözüm sürecini başlatan ve PKK’nin ateşkes

ilan ederek sınır dışına çekilmesini isteyen mektubu 21 Mart 2013’te, Diyarbakır’da

iki BDP’li milletvekilleri tarafından okundu (Öcalan’ın Mesajı, 2013).

BDP’nin çözüm sürecindeki işlevi yalnızca aracılık düzeyinde kalmamaktadır. Parti,

sürecin sağlıklı ilerlemesi için hem siyasi partilerle hem de toplumun farklı

kesimleriyle temas kurmaktadır. BDP, Kürtlerin yoğun olarak yaşamadığı Karadeniz

bölgesi dahil olmak üzere Türkiye’nin farklı bölgelerinde çözüm sürecini anlatmak

üzere ziyaretler düzenlemektedir. BDP’nin ziyaretleri zaman zaman milliyetçi

tepkilerle karşılansa da parti sürecin Kürtler dışındaki kesimlere de anlatmanın hayati

önem taşıdığını vurgulamakta ve bu yönde çalışmalar yürütmektedir (BDP’li

Buldan’dan Türklere Çağrı, 2013).

Türkiye devleti ile PKK arasında süren müzakere sürecinin başarıya ulaşması ve

Kürt sorununun kısmen de olsa çözüme kavuşması durumunda yasal siyasetin

önünün daha da açılacağı ve BDP’nin ilerleyen zamanlarda siyaseten daha çok öne

çıkacağı öngörülebilir.

Page 124: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

114

SONUÇ

Dünyanın büyük bir kısmında 19. Ve 20. yüzyıllar boyunca hakim olan ve kitleleri

yönlendiren ideoloji milliyetçilik olmuştur. Uluslararası sistemin temel birimi, etnik

homojenleşmeyi hedef alan ulus devletlerdir. Ancak dünyadaki etnik grup sayısı,

ulus devlet sayısının birkaç katıdır (Somersan, 2004). Bu durum, hemen hiçbir ulus

devletin murat ettiği homojenleşmeye varamaması sonucunu getirmiştir. Ulus

devletler homojenleşmeyi sağlamak için gönüllü asimilasyondan soykırıma varan

yollara başvursalar da birçoğu amacına ulaşamamıştır (Mann, 1999). Etnik

heterojenlik ve ulus devletlerin baskı mekanizmaları birçok devlette farklı etnik

grupların ulusal kimliklerini inşa etmek ve kendi siyasal statülerine sahip olmak için

isyan etmelerine yol açtı. Halen dünyanın birçok yerinde etnik çatışmalar devam

etmektedir.

Bu çalışmada, bir ulus devlet sınırlarında yaşayan ancak hakim etnik grubun baskısı

altında yaşayan ve bu baskıya son vermek için mücadele eden iki örnek ele alındı:

Birleşik Krallık’ta yaşayan İrlandalılar ve Türkiye’de yaşayan Kürtler. İki grubun da

kimlik inşa süreçleri ve ulusal hareketleri uzun bir tarihsel döneme yayılmaktadır. Bu

çalışmada tarihsel süreçlerle ilgili kısa bilgiler verilmişse de esas odak noktası yasal

siyasi partilerdir: Sinn Fein ve BDP.

Çalışmanın birinci temel sorusu, etnik partilerin ulusal kimliğin inşa, tahkim ve

mobilize edilmesindeki rolleridir. Bu rolleri anlamak için Sinn Fein ve BDP’nin

siyasal metinleri, seçim manifestoları ve eylemleri incelenerek bir sonuca varmaya

çalışılmıştır.

Page 125: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

115

Sinn Fein, kuruluş yılı olan 1905’ten beri İrlandalı ulusal kimliğinin inşa edilmesi ve

güçlenmesi için mücadele etmiş, İrlanda adasının güneyinde bağımsız bir İrlanda

Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1921’den sonra ise siyasal ajandasına birleşik bağımsız

İrlanda’nın kurulmasını da eklemiştir. Sinn Fein, 1970’lere kadar milliyetçi

taleplerini yaymakta pek başarılı olamadıysa da ideolojik olarak fazla sapma

yaşamamış ve birleşik bağımsız İrlanda’yı savunmaya devam etmiştir. 1970’lerden

sonra ise Sinn Fein Kuzey İrlanda siyasetinin etkin aktörlerinde biri haline gelmiştir.

Kuzey İrlanda’da Katolik İrlandalıların eşit yurttaşlık hakları için 1960’ların sonunda

başlattıkları yurttaş hakları hareketinin Britanya güçleri tarafından yoğun şiddetle

karşılanması ve gösterilerde birçok insanın hayatını kaybetmesi İrlandalı ulusal

kimliğinin canlanmasında ve Sinn Fein’in IRA ile birlikte önemli bir aktör haline

gelmesinde etkili olmuştur. Katolik İrlandalıların en düşük düzeydeki hak

taleplerinin bile şiddetle karşılaşıyor olması Sinn Fein’in bağımsızlıkçı siyasetinin

kitlesel destek bulmasına yol açan faktörlerden biridir.

1981’de IRA mahkumlarının başlattıkları ve 10 IRA’lının hayatını kaybettiği Açlık

Grevi’nin sonrasında kuruluşundan beri yürüttüğü boykotçuluk siyasetini terk eden

Sinn Fein, hem Westminster’a hem de Kuzey İrlanda Parlamentosu’na gönderdiği

temsilcilerle yasal alanda da güçlü bir pozisyon elde etmiştir. Açlık grevleri

esnasında Sinn Fein’in yürüttüğü propaganda faaliyetleri sayesinde İrlandalı ulusal

kimliği Kuzey İrlanda’da yeniden canlanmış ve ulusal talepler doğrultusunda

mobilize edilmesi sağlanmıştır.

Sinn Fein’li parlamenterler, Westminster’da ve Kuzey İrlanda parlamentosunda etkin

bir siyasi muhalefet yürüterek Kuzey İrlanda sorununun hem Britanya kamuoyunda

Page 126: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

116

hem de dünyada dikkat çekmesini sağladılar. Sinn Fein’in siyasi etkinliği Kuzey

İrlanda sorununun çözüm sürecinde de partinin temel aktörlerden biri olmasını

sağlamıştır. Partinin çözüm sürecinde etkin bir rol oynayabilmesi, Kuzey

İrlanda’daki milliyetçi İrlandalılardan aldığı desteğin 1980’lerden itibaren

yükselmesidir. Sinn Fein’in, Kuzey İrlanda sorununun çözümünün ancak birleşik ve

bağımsız İrlanda’nın kurulmasıyla gerçekleşebileceği fikri, milliyetçi İrlandalılar

arasında yoğun destek bulmuştur.

Sinn Fein, kurulduğu yıllarda İrlanda milliyetçiliğinin geniş kitlelere yayılmasında

etkili olmuş, 1970’lerden sonra ise İrlandalı ulusal kimliğinin canlanmasında ve

İrlandalılık bilincinin milliyetçi talepler doğrultusunda mobilize edilmesinde IRA’yla

birlikte en önemli iki aktörden biri olmuştur. Dolayısıyla Sinn Fein’in, Walker

Connor’ın girişte belirtilen ulus olma halinin ancak ulusal bilincin kitlelere sirayet

etmesiyle mümkün olabileceği tezi doğrultusunda, İrlandalı ulusal bilincinin ortaya

çıkmasında ve geliştirilmesinde çok önemli işlevler üstlendiğini söylemek

mümkündür.

Çalışmanın ikinci örneğiyse Türkiye’deki Kürt sorunu ve bu sorunun temel

aktörlerinden biri olan Barış ve Demokrasi Partisi’dir. BDP, 1990’da HEP’le

başlayan Kürt yasal siyasi hareketinin günümüzdeki tezahürüdür. Kürt yasal siyasi

hareketi, kuruluşundan bugüne parti programları, üye ve yöneticilerinin açıklamaları

ve eylemlilikleri itibariyle siyasi ajandasının ilk sırasına Kürt sorununun çözülmesini

koymuştur. Harekete göre sorunun çözümü, Kürt ulusal kimliğinin tanınması,

Kürtlere ulusal haklarının verilmesi ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları yerlere

siyasi statü verilmesine bağlıdır. HEP’ten başlamak üzere Kürt yasal siyasi

hareketinin bütün partileri, Kürt ulusal kimliğinin canlandırılması ve ulusal bilincin

Page 127: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

117

milliyetçi talepler doğrultusunda tahkim ve mobilize edilmesi için mücadele

etmişlerdir. Kürt yasal siyasi hareketi, Kürt sorununun çözümü için kitleleri çeşitli

yollarla siyasete dahil etmeye çalışan bir harekettir. 1990’larda hareketin partilerinin

mitingleri, seçim çalışmaları ve kongreleri milliyetçi taleplerin dile getirildiği

mecralar olmuştur.

Kürt ulusal hareketinin silahlı kanadı olan PKK’nin 1999-2004 arası dönemde

eylemsizlik içinde olması, yasal siyasi partilerin de etkinliğini arttırmıştır. 2000’lerde

etkin partiler olan DEHAP ve DTP’nin hem Türkiye kamuoyu hem de Avrupa

Birliği ve dünya kamuoyu nezdinde yaptığı çalışmalar Kürt sorununun daha görünür

olmasına yol açtı. Bu görünürlük, sorunun çözümü yönünde olumlu etkiler yarattı.

Bu çalışmanın Kürt sorunu kısmının ana örneği olan BDP’ninse Kürt sorunu

konusundaki yeri ayrıdır. Çünkü BDP, Kürt yasal siyasi hareketinin tarihi boyunca

en etkin olan partidir. BDP’nin Kürt ulusal bilincinin milliyetçi talepler

doğrultusunda mobilize etmek için yaptığı faaliyetler hem Kürtlük bilincinin yeniden

canlanmasına hem de Kürt sorununun çözümü için zorlayıcı bir faktör olarak devreye

girmesine yol açmıştır. Bu faaliyetlerden özellikle sivil Cuma namazları ve anadil

kampanyaları kimliğin canlanmasına ve mobilize edilmesine çok büyük katkılar

yapmıştır. Kürt toplumsallığının belirleyici unsurlarından biri olan dinin ve onun

ritüellerinin ulusal bir içerikle yeniden kurgulanması hem devletin bölgeye din

yoluyla müdahale etmesinin önünü kapatmak için önemli bir adım olmuş hem de dini

inancın ulusal kimliğin tahkim edilmesinde yardımcı bir öğe olmasını sağlamıştır.

Sivil Cuma namazları, bazı örneklerde birbiriyle çatışan dini kimlikle ulusal kimliğin

uzlaştırılması ve kimlikler hiyerarşisinde ulusal kimliğin en üste çıkarılması

açısından oldukça önemli bir hamledir.

Page 128: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

118

Sivil Cuma namazlarının yanı sıra BDP’nin düzenlediği anadil kampanyaları da

ulusal kimliğin tahkim edilmesi açısından önemlidir. Ulusal kimliğin temel kurucu

unsurlarından biri dildir. Asimilasyona tabi tutulan grupların kimliklerinin baskı

altına alınan ilk unsuru da dildir. Ulusal kimliğin devamlılığının sağlanması için dilin

korunması, geliştirilmesi ve grup içinde yaygınlaştırılması hayati önemdedir.

BDP’nin de bu olgunun farkında olduğu düzenlediği anadil kampanyalarından

anlaşılabilir. BDP’nin düzenlediği okul boykotları, dil kampanyaları ve BDP’li

belediyelerin dil faaliyetleri anadilinin ulusal bilincin tahkim edilmesi ve ulusal

talepler doğrultusunda mobilize edilmesi açısından dikkat çekicidir. BDP’nin

düzenlediği kampanyalar, yaptığı eylem ve boykotlar geniş kitleleri kapsamış ve bu

kitlelerin ulusal taleplerini dile getirmelerini sağlamıştır. Tüm bu açılardan

bakıldığında BDP’nin Kürt ulusal kimliğinin tahkim ve mobilize edilmesinde çok

önemli işlevler üstlendiği söylenebilir.

Hem Sinn Fein’in hem de BDP’nin ulusal kimliklerin tahkim ve mobilize

edilmelerinde oynadıkları rol yalnızca partilerin özgün başarılarıyla ilgili değildir.

Hem Kuzey İrlanda hem de Kürt sorununda devrede silahlı örgütler de vardır. IRA

ve PKK, İrlandalıların ve Kürtlerin ulusal kimliklerinin canlanmasında çok önemli

işlev görmüşlerdir. Ancak silahlı mücadele, doğası gereği çeşitli sınırlılıklar

barındırır. Silahlı örgütlerin kitlelerle doğrudan bağ kurmaları zordur. Örgütlerin

muhatapları olan kitleler de egemen devletin baskıları nedeniyle silahlı hareketlerle

bağ kurmak konusunda çekingen davranabilirler. Yasal siyasi partilerin ise kitlelerle

bağ kurması daha kolaydır. Hukuki düzen içerisinde hareket eden siyasi partiler,

yasal olmanın verdiği olanakları kullanarak kitleleri, ulusal hareketin talepleri

Page 129: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

119

doğrultusunda mobilize edebilirler. Sinn Fein ve BDP örneklerinde de görüldüğü gibi

bunu yasal mitingler, kongreler, kampanyalar gibi yollarla yaparlar.

Miroslav Hroch’un C evresi olarak adlandırdığı, Connor’ın da ulus olmanın öncelikli

şartı olarak gördüğü dönem, yani ulusal bilincin kitleselleştiği evrede, Sinn Fein ve

BDP örneklerinden yola çıkarak, etnik partilerin kritik roller oynadıklarını söylemek

mümkündür.

Bu çalışma, Sinn Fein ve BDP’den örneklerinden yola çıkarak etnik partilerin ulusal

kimliklerin inşasında ve sonrasında kimliğin canlandırılması ve milliyetçi talepler

doğrultusunda mobilize edilmesinde önemli roller üstlendikleri sonucuna

varmaktadır.

Çalışmanın örnekleri olan Sinn Fein ve BDP, ulusal hareketlerin yasal unsurları

olarak çeşitli benzerlikler ve farklılıklar taşımaktadırlar.

İki partinin ilk benzerlikleri, ikisinin de silahlı örgütlerle olan bağlarıdır. Sinn Fein,

Kuzey İrlanda milliyetçiliğinin Cumhuriyetçi kanadının en büyük silahlı örgütü olan

IRA’yla ilişki içerisindedir. Partiye sıkça IRA’yla doğrudan organik bağ içinde olma

suçlamaları yöneltilmiş ancak partinin yöneticileri organik bağ iddiasını reddetmiştir.

Sinn Fein’le IRA arasında ideolojik ve siyasi yakınlık bulunmaktadır, destek

tabanları da büyük ölçüde örtüşmektedir; bu durum Sinn Fein tarafından da

reddedilmemektedir. Her iki hareketin de nihai amacı Kuzey İrlanda’daki Britanya

varlığına tamamen son vermek ve birleşik ve bağımsız İrlanda’nın kurulmasını

sağlamaktır. Sinn Fein’in yöneticilerinden olan Martin McGuinness, eski bir IRA

militanı olduğunu kabul etmiştir. Partinin lideri Gerry Adams’ın da IRA’yla organik

Page 130: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

120

ilişkiler içerisinde olduğuna, hatta örgütün merkez yöneticilerinden biri olduğuna

dair iddialar bulunmaktadır.

Sinn Fein, 1980’lerin başına kadar IRA’nın kontrolünde gibi görünmekle beraber

1980’lerden sonra siyasi mücadelenin öneminin de kavranmasıyla beraber partinin

rolü artmıştır. Özellikle Gerry Adams’ın 1983’te başkan olmasıyla birlikte Sinn Fein

Kuzey İrlanda’nın kurtuluşu mücadelesinde IRA’dan daha etkin bir aktör olma

yolunda ilerlemiştir. 1998’de imzalanan barış antlaşmasının ardından IRA 2005’te

silah bırakarak denklemden tamamen çıkmış ve Sinn Fein Cumhuriyetçi hareketin en

güçlü temsilcisi haline gelmiştir.

BDP ve Kürt yasal siyasi hareketinin diğer partileri de sıkça PKK’yle

ilişkilendirilmektedir. Hareketin ilk partisi olan HEP kurulduğunda PKK partiye

kuşkuyla yaklaşmış olsa da zamanla iki hareket birbirine yaklaşmış ve aradaki

ilişkiler gelişmiştir. HEP’ten sonraki partiler de Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ve

yargı tarafından PKK’yle organik ilişki içinde olmakla suçlanmış ve partilerin

tamamı bu ilişki suçlamasıyla kapatılmıştır. Bu partiler de, Sinn Fein’in IRA

konusundaki tutumuna benzer şekilde, PKK’yle organik bir bağı hiçbir zaman kabul

etmemekle beraber ideolojik yakınlığı ve destek tabanlarının ortaklığını

reddetmemişlerdir. Kürt yasal siyasi hareketinin partilerinin mitinglerinde,

kongrelerinde ve toplantılarında PKK bayrakları ve Abdullah Öcalan resimlerinin

asılması alışıldık bir durumdur. HEP’ten sonraki partilerin hepsi gibi BDP’nin de

programı PKK’nin siyasi hedefleri ve Abdullah Öcalan’ın fikirleriyle paralellik

taşımaktadır. Bu çalışmanın BDP bölümünde de değinildiği üzere BDP’nin

programının iskeleti, Öcalan’ın cezaevinde geliştirdiği fikirler ve çözüm modelleriyle

oluşturulmuştur.

Page 131: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

121

BDP ve PKK arasındaki ilişki, Kürt sorununun çözümü için 2013’ün başında

Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetkilileriyle Abdullah Öcalan arasında başlayan

müzakere sürecinden sonra daha da belirginleşmiştir. BDP yöneticileri PKK ile olan

siyasi yakınlıklarını bu süreçte de dile getirmiş ve örgütün lideri olan Abdullah

Öcalan’ın kendilerinin de dahil olduğu Kürt toplumunun siyasi lideri olduğunu

belirtmişlerdir.

Hem Sinn Fein hem de BDP, ulusal hareketlerinin silahlı kanatlarıyla her zaman

ilişki içinde olmuşlardır. Sinn Fein ve IRA arasındaki ilişki daha açık ve belirgin

olmakla beraber BDP ile PKK arasında da siyasi hedefler ve destek tabanı açısından

bir yakınlık olduğu söylenebilir (Barkey, 1999). Sinn Fein, IRA’nın silah

bırakmasından sonra gelişen barış sürecinde önemli rol oynamış ve antlaşmadan

sonra hızla büyümüş ve Kuzey İrlanda’nın en güçlü siyasi partisi haline gelmiştir. Bu

örnekten yola çıkarak Türkiye’de yürümekte olan müzakere sürecinin başarıya

ulaşması durumunda BDP’nin daha etkin ve güçlü bir parti haline gelebileceği öne

çıkan bir ihtimaldir.

Sinn Fein ve BDP arasındaki ikinci benzerlik, iki partinin de sol/sosyalist ideolojiye

olan yakınlıklarıdır. Sinn Fein 1960’tan sonra sol siyasete yaklaşmış, Kürt yasal

siyasi hareketi ise başından beri sol eğilimli bir hareket olagelmiştir. İki partinin de

sol eğilimli olmasının benzer nedenleri vardır.

Sinn Fein, Kuzey İrlanda sorununu bir sömürgecilik sorunu olarak Birleşik Krallık’ı

ise emperyalist bir güç olarak kodlamaktadır. Sinn Fein’in bu tahlili, dünyada

1950’lerden sonra gelişen anti kolonyal hareketlerin etkisiyle oluşmuştur. Sosyalist

doktrin, milliyetçiliğe uzak olmakla birlikte emperyalistlere karşı verilen ulusal

Page 132: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

122

mücadelelerin meşru olduğunu söylemektedir. Sinn Fein’in de kurduğu emperyalist-

sömürge dikotomisi sosyalist doktrine ve anti kolonyal hareketlerin ruhuna uygundu.

Kürt ulusal hareketi de başlangıcında Kürt sorununu bir sömürge sorunu olarak

görmüştür. PKK, kuruluş bildirgesinde Türkiye’nin sömürgeci bir devlet,

Kürdistan’ın da sömürge olduğunu, yani sorunun ekonomik temelli olduğunu öne

sürmüştür. Kürt yasal siyasi hareketi de sorunu böyle algılamıştır.

1990’lardan sonra dünyada sosyalist rejimlerin ortadan kalkmasıyla beraber hem

Sinn Fein hem de Kürt yasal siyasi hareketi analizlerini revize etmiş olsalar da

partilerin sol yapısı devam etmiştir. Hem Sinn Fein hem de BDP sadece ulusal

kimliklere değil, sınıf çelişkilerine, farklı kimlik gruplarının eşitlik mücadelelerine

destek verdiklerini ilan etmişlerdir. Özellikle Kürt yasal siyasi hareketi Türkiye’deki

sol parti ve gruplarla sıkı ilişkiler kurmakta ve seçim ittifakları yapmaktadır.

Sinn Fein ve BDP arasındaki üçüncü benzerlik, bu bölümün başında da belirtildiği

gibi, ulusal kimliklerin inşa, tahkim ve mobilize edilmesindeki işlevleri ve kendi

coğrafyalarındaki sorunların çözüm süreçlerinde aldıkları rollerdir. Bu benzerlik

yukarıda ele alınmıştır.

Sinn Fein ve BDP arasında benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da vardır. Partiler

arasındaki farklılıklar bulundukları coğrafyalardan, tarihsel gelişmelerinden ve

siyaset yaptıkları toplumsallıkların farklılığından ileri gelmektedir.

İki parti arasındaki farkların birincisi milliyetçilik konusunda geliştirdikleri

söylemlerdir. Sinn Fein açıkça milliyetçi bir parti olduğunu ve temel meselesinin

İrlanda ulusunun geleceği olduğunu söylemektedirler. 1998 yılında Kuzey

İrlanda’nın siyasal statüsünü belirleyen antlaşmada İrlanda’daki siyasi gruplar açıkça

Page 133: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

123

Milliyetçiler ve Birlikçiler olarak ayrılmıştır (The Northern Ireland Peace Agrrement,

1998); Sinn Fein Milliyetçi gruptadır. BDP ise hem programında hem de

yöneticilerinin demeçlerinde milliyetçi bir parti olmadığını, Türkiye’deki bütün

toplumsal grupların temsilcisi olduğunu belirtmektedir. Bu farkı ortaya çıkaran olası

nedenler şunlardır: Birincisi, Kuzey İrlanda ve Kürt coğrafyası arasındaki

demografik dağılım farklılığıdır. Kuzey İrlanda’nın hemen hepsi İrlandalıyken Kürt

coğrafyasında başta Araplar olmak üzere farklı etnik ve dinsel gruplara mensup

birçok insan yaşamaktadır. Milliyetçi bir söylemin farklı gruplar açısından dışlayıcı

olacağı düşünülmektedir. Ayrıca BDP, Kürt sorununun çözümünün Türkiye’de

demokrasinin gelişmesiyle mümkün olabileceği tahlili yaptığından demokrasi

söylemini milliyetçi söyleme terci etmektedir. Söylem farklılığının ikinci sebebiyse

milliyetçilik kavramının Türkiye’de kazanmış olduğu tarihsel pejoratif anlamdır.

Milliyetçilik özellikle Kürtler nezdinde dışlayıcı ve asimilasyonist devlet

politikalarını çağrıştırdığı için BDP bu kavrama uzak durmaktadır.

Sinn Fein’le BDP arasındaki bir diğer önemli fark da birincisiyle

bağlantılandırılabilecek bir farktır: Sinn Fein’in etnik parti olma ölçütleriyle

BDP’ninkiler farklılıklar göstermektedir. Çalışmanın birinci bölümünde etnik parti

olmanın ölçütleri belirtilmişti: Partilerin seçmenlerine ilettikleri mesajlar, destek

tabanlarının dağılımı ve üye ve yöneticilerinin etnik aidiyetleri. Destek dağılımı ve

etnik aidiyet ölçütleri her iki parti açısından geçerliyken seçmenlere iletilen mesajlar

arasında aynı bezerlik tam olarak söz konusu değildir. Sinn Fein, seçmenlerine

milliyetçi bir parti olduğunu ve temel amacının birleşik bağımsız İrlanda’nın

kurulması olduğunu açıkça iletirken BDP ilettiği mesajlarda doğrudan Kürtlerin

Page 134: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

124

temsilcisi olduğunu söylememektedir. BDP’nin neden böyle bir yol izlediğini

yukarıda belirtmiştim.

Sinn Fein ile BDP arasındaki bir başka fark, ulusal kimlik kurgusunda dinin iki parti

açısından tuttuğu yerdir. İrlandalı ulusal kimliğinin inşasında Katolik mezhebinin

önemli bir yeri vardır. Bu çalışmanın ikinci bölümünde de anlatıldığı üzere

İrlandalıların üzerinde kurulan baskının din temelli olması, kimliğin oluşmasında da

dini önemli bir unsur haline getirmişti. Sinn Fein, sol bir parti olsa da seçmen

kitlesinin hemen hepsinin Katolik olması nedeniyle din, partinin siyasetinin

belirleyenlerinden biridir. Örneğin Sinn Fein, Katoliklerin tabularından biri olan

kürtaj konusunda tam bir özgürlüğü savunma konusunda çekinceler göstermektedir

(BBC, 28.11.2012). BDP ise Sinn Fein’in aksine dinin ulusal kimlikte kapladığı

yerin en aza indirilmesini savunan bir partidir. Kürt ulusal kimliğinin inşasında din

başlangıçta önemli bir yer tutsa da özellikle 1970’lerden sonra, Kürt ulusal

hareketinin sosyalist hareket içinde yeniden canlanması nedeniyle bu hareketler

seküler yapıdaydılar. Hem PKK, hem de BDP, dinin devlet tarafından Kürt ulusal

kimliğini asimile etmek için kullanıldığını öne sürerek Kürt coğrafyasında dinin

etkin hale gelmesine karşı çıkmaktadırlar. Sinn Fein ve BDP’nin din konusundaki

farklı politikaları, ulusal kimliklerinin oluşum aşamasında dinin tuttuğu pozisyondan

kaynaklanmaktadır. Britanya, İrlandalılar üzerinde baskı uygularken temel

motivasyonlarından biri mezhep farklılığıydı. Dolayısıyla Britanya’nın politikalarına

verilen tepkilerle şekillenen İrlandalı ulusal kimliğinde din (Katoliklik) önemli bir

unsur haline geldi. Kürt milliyetçiliğinde ise din kurucu bir unsur olmaktan çok

araçsal bir rol oynamıştır. 20. yüzyıl başında Kürt ulusal kimliğinin yaygınlaşması

için faaliyet gösteren örgütler büyük ölçüde sekülerdi. 1960’lardan sonra Türkiye’nin

Page 135: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

125

dini Kürt ulusal kimliğinin mobilize edilmesini önleyecek bir araç olarak kullanması

da Kürt ulusal hareketini, Kürt kimliğini dinsellikten arınmış biçimde inşa etmeye ve

canlandırmaya yönlendirmiştir. BDP’nin öncülük ettiği sivil cuma namazları,

kimliğin dinselleşmesi değil, devlet eliyle uygulanan dinselleşmenin engellenmesi

girişimi olarak okunmalıdır.

Sinn Fein ve BDP, sorunlarının ve mücadele yöntemlerinin benzerliği nedeniyle

dayanışma içinde de olan iki partidir. Sinn Fein lideri Gerry Adams, Time dergisinin

her yıl yaptığı Dünyanın En Etkili 100 Kişisi listesine 2013 yılında giren Abdullah

Öcalan’la ilgili dergiye, Öcalan’ın Kürtler için mücadele eden barışçı bir lider

olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından serbest bırakılması gerektiğini belirtti.

Adams, Türkiye’den bir gazeteciye verdiği röportajda da Kürt sorununun çözüm

sürecine bu konuda deneyimli bir siyasetçi olarak destek verdiğini belirtmiştir.

Bu çalışmada, birbiriyle bağlantılı iki temel sonuca ulaşılmıştır. Sonuçlardan

birincisi, etnik partilerin ulusal kimliklerin inşasında, girdiği krizlerden çıkarılarak

yeniden canlandırılmasında ve milliyetçi talepler doğrultusunda mobilize

edilmesinde aldıkları rolün kritik olduğudur. Başka bir ulusal grup tarafından

baskılanan etnik grupların kendi ulusal kimliklerini inşa etmeleri için etnik partilerin

yasal alanda verdikleri mücadele ulus inşa sürecinin en önemli unsurlarından biridir.

Çalışmanın vardığı ikinci sonuç ise, Sinn Fein ve BDP’nin, bazı temel farklılıklar arz

etseler de, etnik parti kavramının içinde değerlendirilebilecekleri ve İrlandalı ve Kürt

ulusal kimliklerinin inşa, tahkim ve mobilize edilmesinde oynadıkları rollerin hayati

önemde olduğudur. Sinn Fein ve BDP’nin ulusal kimlik inşasındaki rolleri, en az

IRA ve PKK kadar önemlidir.

Page 136: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

126

KAYNAKÇA

KİTAP VE MAKALELER

Aktoprak, E. (2010). Devletler Ve Ulusları Batı Avrupa'da Milliyetçilik Ve Ulusal

Azınlık Sorunları. Ankara: Tan Kitabevi.

Anderson, B. (2009). Hayali Cemaatler Milliyetçiliğin Kökenleri Ve Yayılması.

(İ. Savaşır, Çev.) İstanbul: Metis.

Aykol, H. (2010). Bölüne Bölüne Büyümek: Türkiye'de Sol Örgütler. Ankara:

Siyasal Kitabevi.

Bajalan, D.R. (2010). Jön Kürtler: Birinci Dünya Savaşı’ndan Önce Kürt

Hareketi 1898-1914. (B. Yalçınkaya, Çev.). İstanbul: Avesta.

Banton, M. (2007). Max Weber on 'ethnic communities': A Critique. Nations and

Nationalism. ss. 19-35.

Barkey, H. (1998). The Peoples Democracy Party (Hadep): The Travails of a Legal

Kurdish Party in Turkey. Journal of Muslim Minority Affairs. 18(1). Ss: 129-138.

Doi: 10.1080/13602009808716397

Barth, F. (ed.). (2001). Etnik Gruplar ve Sınırları. (A. Kaya, S. Gürkan, Çev.).

İstanbul: Bağlam.

Bartlett, T. (2010). Ireland: A History. New York: Cambridge University.

Barton, B. (2009). The Northern Ireland Question The Peace Process And The

Belfast Agreement. Hampshire: Palgrave Macmillian.

Page 137: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

127

Bean, K. (2007). The New Politics of Sinn Fein. Liverpool: Liverpool University.

Bozarslan, H. (2005). Türkiye’de Kürt Milliyetçiliği: Zımni Sözleşmeden İsyana

(1919-1925). Vali (ed.). Kürt Milliyetçiliğinin Kökenleri (ss. 35-62). (F. Adsay, Ü.

Aydoğmuş, S. Kılıç, Çev.). İstanbul: Avesta.

Broin, E. O. (2009). Sinn Fein and The Politics of Left Republicanism. Londra:

Pluto.

Bruinessen, M. V. (2002). Kürtlük, Türklük, Alevilik: Etnik ve Dinsel Kimlik

Mücadeleleri. (H. Yurdakul, Çev.) İstanbul: İletişim.

Bruinessen, M.V. (2003). Ağa, Şeyh, Devlet (B. Yalkut, Çev.). İstanbul: İletişim.

Bruinessen, M.V. (2005). Ehmedê Xanî’nin Mem û Zîn’i ve Kürt Milli Uyanışının

Ortaya Çıkışındaki Rolü. Vali (ed.). Kürt Milliyetçiliğinin Kökenleri (ss. 63-82).

(F. Adsay, Ü. Aydoğmuş, S. Kılıç, Çev.). İstanbul: Avesta.

Bruinessen, M.V. (2010). Kürdistan Üzerine Yazılar. (N. Kıraç, B. Peker, L.

Keskiner vd., Çev.). İstanbul: İletişim.

Connor, W. (1972). Nation-Building or Nation Destroying?. World Politics, 24(3).

Ss: 319-355. http://www.jstor.org/stable/2009753

Connor, W. (2004). The Timelesness Of Nations. Nations and Nationalism, 10

(1/2). Ss.35-47.

Cott, D. L. (2005). From Movements To Parties in Latin America: The Evolution

of Ethnic Parties. New York: Cambridge University.

Page 138: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

128

Cottrell, R. C. (2005). Northern Ireland and England: The Troubles.

Philadelphia: Chelsea House.

Curtis, E. (2002). A History Of Ireland From Earliest Times to 1922. Londra:

Routledge.

Demir, E. (2005). Yasal Kürtler. İstanbul: Tevn.

Donnelly, J. S. (2004a). Encyclopedia Of Irish History And Culture Volume 1.

New York: Thomson Gale.

Donnelly, J. S. (2004b). Encyclopedia Of Irish History And Culture Volume 2.

New York: Thomson Gale.

Duverger, M. (1974). Siyasi Partiler (E. Özbudun, Çev.). Ankara: Bilgi.

Elias, A. (2008). Minority Nationalist Parties and European Integration: A

Comparative Study. New York: Routledge.

Enloe, C. (1996). Religion and Ethnicity. Smith ve Hutchinson (ed.). Ethnicity. (ss.

197-2002). Oxford: Oxford University.

Eriksen, T. H. (2006). Etnisite ve Milliyetçilik: Antropolojik Bir Bakış. (E. Uşaklı,

Çev.) İstanbul: Avesta.

Feeney, B. (2002). Sinn Fein A Hundred Turbulent Years. Dublin: The O'brien.

Frampton, M. (2009). The Long March: The Political Strategy of Sinn Fein,

1981-2007. Hampshire: Palgrave Macmillian.

Page 139: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

129

Gellner, E. (1992). Uluslar ve Ulusçuluk. (B. E. Behar, G.G. Özdoğan, Çev.)

İstanbul: İnsan Yayınları.

Hechter, M. (1975). Internal Colonialism: The Celtic Fringe in British National

Development 1536-1966. Berkeley: University of California.

Hechter, M. (1976). Max Weber on Ethnicity and Ethnic Change. American

Journal of Sociology, 81 (5). http://www.jstor.org/stable/2777563

Hobsbawm, E. (2006). Gelenekleri İcat Etmek. Hobsbawm ve Ranger (ed.).

Geleneğin İcadı. (M.M. Şahin, Çev.) İstanbul: Agora.

Hobsbawm, E. J. (2010). Milletler Ve Milliyetçilik: Program, Mit, Gerçeklik. (O.

Akınhay, Çev.) İstanbul: Ayrıntı.

Hope, M. (2007). The Europeanization of Nationalist Parties?. Nationalism and

European Integration. Karolewski ve Suszycki (ed.). New York: Continuum.

Horowitz, D. (1985). Ethnic Groups in Conflict. Berkeley: University of California.

Howe, S. (2000). Ireland and Empire Colonial Legacies In Irish History and

Culture. New York: Oxford University.

Hroch, M. (2011). Avrupa’da Milli Uyanış: Toplumsal Koşulların ve

Toplulukların Karşılaştırmalı Analizi (A. Özdemir, Çev.). İstanbul: İletişim.

Jwaideh, W. (1999). Kürt Milliyetçiliğinin Tarihi Kökenleri ve Gelişimi. (İ.

Çeken, a. Duman, Çev.). İstanbul: İletişim.

Kanchan Chandra (2005). Ethnic Parties and Democratic Stability. Perspectives on

Politics. ss: 235-252. doi:10.1017/S1537592705050188.

Page 140: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

130

Kearney, H. F. (2007). Ireland Contested Ideas Of Nationalism And History.

New York: New York University.

Keating, M. (2002). Plurinational Democracy Stateless Nations in a Post-

Sovereignty Era. New York: Oxford University.

Kelleher, M., O’leary, P. (ed.) (2006). The Cambridge History of Irish

Literature. Cambridge: Cambridge University.

Kienaly, C. (2002). The Great Irish Famine: Impact Ideology And Rebellion.

New York: Palgrave Macmillian.

Kutschera, C. (2001). Kürt Ulusal Hareketi. (F. Başkaya, Çev.). İstanbul: Avesta.

Laffan, M. (2004). The Resurrection of Ireland: The Sinn Fein Party, 1916-1923.

Cambridge: Cambridge University.

Lenin, V.I., (1998). Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı (M. Erdost, Çev.). Ankara:

Sol.

Mac Manus, S. (1907). Sinn Fein. The Nort American Review, 185(621). ss: 825-

836. http://www.jstor.org/stable/25105964

Maillot, A. (2005). New Sinn Fein: Irish Republicanism in the Twenty-first

Century. Oxon: Routledge.

Malesevic, S. (2004). The Sociology of Ethnicity. Londra: Sage.

Mann, M. (2005). The Dark Side Of Democracy: Explaining Ethnic Cleansing.

New York: Cambridge University.

Page 141: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

131

Marcus, A. (2009). Kan ve İnanç: PKK ve Kürt Hareketi. (A. Alkan, Çev.).

İstanbul: İletişim.

McAllister, I. (2004). ‘The Armalite and the ballot box’: Sinn Fein’s electoral

strategy in Northern Ireland. Electoral Studies, 24. ss: 123-142.

doi:10.1016/j.electstud.2003.10.002

Mcauliffe, M., Katherine, O., Leeann, L. (2009). Irish History. New York: Palgave

Macmillian.

McNally, M. (2007). Easter Rising 1916 Birth of the Irish Republic. Oxford:

Osprey.

Minorsky, V., Bois, T. (2008). Kürt Milliyetçiliği. İstanbul: Örgün.

Mitchell, C. (2006). Religion, Identity and Politics in Northern Ireland:

Boundaries of Belonging and Belief. Belfast: Ashgate.

Moerman, M. (1965). Ethnic Identification in a Complex Civilization: Who Are the

Lue?. American Anthropologist, New Series, 67(5). Ss: 1215-1230.

http://www.jstor.org/stable/668364

Mulholland, M. (2002). Northern Ireland A Very Short Introduction. New York:

Oxford University.

O’Hegarty, P.S. Sinn Fein.

http://www.gutenberg.org/catalog/world/readfile?fk_files=1928474 ‘den erişildi. (Özgün

eser 1919 tarihlidir.)

Page 142: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

132

Özcan, N.A. (1999). PKK (Kürdistan İşçi Partisi) Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi.

Ankara: Asam.

Özkırımlı, U. (2008). 21. Yüzyılda Milliyetçilik. İstanbul: Bilgi Üniversitesi.

Özkırımlı, U. (2009). Milliyetçilik Kuramları Eleştirel Bir Bakış. Ankara: Doğu

Batı.

Özoğlu, H. (2005). Osmanlı Devleti ve Kürt Milliyetçiliği. (N.Ö. Gündoğan, A.Z.

Gündoğan, Çev.). İstanbul: Kitap.

Pelling, N. (2003). Anglo-Irish Relations 1798-1922. Londra: Routledge.

Ruane, J., Todd, J. (2000). The Dynamics of Conflict in Northern Ireland: Power,

Conflict and Emancipation. Cambridge: Cambridge University.

http://books.google.com.tr/books?id=RnJSk74sSWUC&printsec=frontcover&hl=tr&source=

gbs_ge_summary_r&cad=0#v=onepage&q&f=false ‘den erişildi.

Smith A., Hutchinson, J. (1996). Ethnicity. Oxford: Oxford University.

Smith, A. D. (2002). Ulusların Etnik Kökeni. (H. Kendir, S. Bayramoğlu, Çev.)

Ankara: Dost.

Somersan, S. (2004). Sosyal Bilimlerde Etnisite ve Irk. İstanbul: İstanbul Bilgi

Üniversitesi.

Sweeney, G. (1993). Irish Hunger Strikes and The Cult of Self-Sacrifice. Journal of

Contemporary History, 28 (3). Ss: 421-437. http://www.jstor.org/stable/260640

Page 143: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

133

Tezcür, G.M. (2010). When Democratization Radicalizes: The Kurdish Nationalist

Movement in Turkey. Journal of Peace Researches, 47(6). Ss: 775-789.

Doi: 10.1177/0022343310386156

Tunaya, T.Z. (1986). Türkiye’de Siyasi Partiler (Cilt: 1-2). İstanbul: Hürriyet

Vakfı.

Vali, A. (2005). Kürtlerin Soykütükleri: Kürt Tarih Yazımında Ulus ve Ulusal

Kimliğinin İnşası. Vali (ed.). Kürt Milliyetçiliğinin Kökenleri (ss. 83-134). (F.

Adsay, Ü. Aydoğmuş, S. Kılıç, Çev.). İstanbul: Avesta.

Weber, M. (1978). Economy and Society. Londra: University of California.

Yeğen, M. (2009). Devlet Söyleminde Kürt Sorunu. İstanbul: İletişim.

ELEKTRONİK KAYNAKLAR:

1832 General Elections.

http://www.historylearningsite.co.uk/1832_General_Election.htm ‘den

15.05.2013’de erişildi.

1841 General Elections.

http://www.historylearningsite.co.uk/1841_general_election.htm ‘den 15.05.2013’de

erişlidi.

1961 Anayasası. http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa61.htm ‘den 15.11.2013’de

erişildi.

Page 144: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

134

1995 Yılı Genel Seçim Sonuçları.

http://www.konrad.org.tr/secim/ayrinti.php?yil_id=12 ‘den 15.11.2013’de erişildi.

1999 Yerel seçim Sonuçları.

http://www.yerelnet.org.tr/basvuru_kaynaklari/secim_sonuclari/index.php?yil=1999

‘den 15.11.2013’de erişildi.

2007 Genel Seçimi Sonuçları. http://www.konrad.org.tr/secim/ayrinti.php?yil_id=15

‘den 20.11.2013’de erişildi.

2011 Seçim Sonuçları. http://secim.haberler.com/2011/ ‘den 25.11.2013’de erişildi.

Alonso, S. (2005). Enduring Ethnicity: The Political Survival Of Incumbent Ethnic

Parties in Western Democracies.

http://www.wzb.eu/sites/default/files/personen/alonso.sonia.312/enduring-ethnicity.pdf ‘den

10.05.2013’de erişildi.

Anadil Kampanyası. (24.09.2013). http://www.aktifhaber.com/anadil-kampanyasi-

30-bin-dilekceye-ulasti-858206h.htm ‘den 25.11.2013’de erişildi.

Assembly Election Manifesto (2011).

http://www.sinnfein.ie/files/2011/AssemblyManifesto2011.pdf ‘den 15.05.2013’de

erişildi.

Aykırı Sorular. (23.09.2013).

http://tv.cnnturk.com/video/2013/09/18/programlar/aykiri-sorular/bdp-mileltvekili-

sebahat-tuncel-enver-ayseverin-sorularini-yanitladi-aykiri-sorular-17-09-2013/2013-

09-17T2045/index.html ‘den 25.11.2013’de erişildi.

Page 145: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

135

Başer K. (3.6. 2011). Diyarbakır’da Sivil Cuma.

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/06/110603_election_baser_blogs10.shtm

l ‘den 25.11.2013’de erişildi.

BDP Meclis’te Grup Oldu. (24.12.2009).

http://www.radikal.com.tr/politika/bdp_mecliste_grup_oldu-970969 ‘den

20.11.2013’de erişildi.

BDP’den İmralı Açıklaması. (15.09.2013).

http://www.haberturk.com/gundem/haber/877817-bdpden-imrali-aciklamasi ‘den

25.11.2013’de erişildi.

BDP’li Buldan’dan Türklere Çağrı. (04.03.2013).

http://www.internethaber.com/bdpli-buldandan-turklere-cagri-509617h.htm ‘den

25.11.2013’de erişildi.

BDP’liler Cuma Namazını. (1.04.2011).

http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/04/01/bdpliler.cuma.namazini.sivil.itaatsizlikl

e.kildi/611889.0/ ‘den 25.11.2013’de erişildi.

Biographies of Prominent People. (2013).

http://cain.ulst.ac.uk/othelem/people/biography/mcpeople.htm ‘den 15.07.2013’te

erişildi.

Blanket and No-Wash Protests. http://www.bbc.co.uk/history/events/blanket_no-

wash_protests_maze ‘den 20.06.2013’de erişildi.

Bloody Sunday. http://cain.ulst.ac.uk/events/bsunday/deadinj.htm ‘den

15.05.2013’de erişildi.

Page 146: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

136

Demirtaş: Biz Kentlerimizi Yönetebiliriz. (10.05.2013).

http://siyaset.milliyet.com.tr/demirtas-biz-

kentlerimizi/siyaset/detay/1706549/default.htm ‘den 20.11.2013’de erişildi.

Dini Zerdüştlük Olanın. (15.10.2011). http://siyaset.milliyet.com.tr/-dini-zerdustluk-

olanin-boyle-bir-derdi-olabilir-mi-

/siyaset/siyasetdetay/15.10.2011/1451167/default.htm ‘den 25.11.2013’de erişildi.

DTP Kapatıldı. (11.12.2009). http://www.ntvmsnbc.com/id/25030653/ ‘den

20.11.2013’de erişildi.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Seçim Beyannamesi. (2011).

http://www.ertugrulkurkcu.org/haberler/emek-demokrasi-ve-ozgurluk-bloku-secim-

beyannamesi/#.UpxcPtJdVNE ‘den 25.09.2013’de erişildi.

Enniskillen Bombing. http://www.bbc.co.uk/history/events/enniskillen_bombing

‘den 25.06.2013’de erişildi.

EU Election Manifesto. (2009).

http://www.sinnfein.ie/files/2009/EU09_ManifestoWeb1.pdf ‘den 15.05.2013’de

erişildi.

Foggo, H.Y. (20.03.2003) Newroz: 1991-2002 Neler Oldu?.

http://bianet.org/bianet/siyaset/17453-newroz-1991-2002-neler-oldu ‘den

15.11.2013’de erişildi.

Gönültaş, H. (31.08.2010). BDP Okul Boykotuna Gidiyor.

http://haber.gazetevatan.com/bdp-okul-boykotuna-gidiyor/326288/9/siyaset ‘den

25.11.2013’de erişlidi.

Page 147: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

137

Güçlü, İ. (04.03.2011). Türkiye Kürdistanı Demokrat Partisi.

http://www.kovarabir.com/ibrahim-guclu-turkiye%E2%80%99de-kurdistan-

demokrat-partisi-tkdp-ii/ ‘den 15.11.2013’de erişildi.

History of The Gaelic Athletic Association.

http://multitext.ucc.ie/d/History_of_the_Gaelic_Athletic_Association_GAA ‘den

15.05.2013’de erişildi.

Introduction to Sinn Fein & Irish Republicanism.

http://www.sinnfein.org/documents/intro.html ‘den 25.06.2013’de erişildi.

IRA Ceasefire Statement. http://cain.ulst.ac.uk/events/peace/docs/ira31894.htm ‘den

25.06.2013’de erişildi.

İpek, T., Sağsöz, O. (02.12.2008). DTP’li Ayna: AKP’den Aday Olan Kürt Değil.

http://www.radikal.com.tr/politika/dtpli_ayna_akpden_aday_olan_kurt_degil-911092

‘den 25.11.2013’de erişildi.

Kışanak: Dümdüz Bir Yolumuz. (10.2.2013). http://siyaset.milliyet.com.tr/kisanak-

dumduz-bir-yolumuz-var-ozerk-kurdistan-

/siyaset/siyasetdetay/10.02.2013/1667043/default.htm ‘den 20.11.2013’de erişildi.

Kürt Açılımı Netleşti. (12.05.2009).

http://www.sabah.com.tr/Siyaset/2009/05/12/kurt_acilimi_netlesti ‘den

20.11.2013’de erişildi.

Orhan Doğan Kent Parkı. http://www.siirt.bel.tr/h_sayfa_detay.php?no=1588 ‘den

25.11.2013’de erişildi.

Page 148: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

138

Oyunlarımız.

http://tiyatro.diyarbakir.bel.tr/tr/oyunlar/2010_2011_Oyunlar%C4%B1m%C4%B1z

‘den 25.11.2013’de erişildi.

Öcalan’a Özgürlük Kürdistan’a Statü. (09.10.2013).

http://www.yuksekovahaber.com/haber/ocalana-ozgurluk-kurdistana-statu-

114009.htm ‘den 25.11.2013’de erişildi.

Öcalan’ın Mesajı. (21.03.2013).

http://www.radikal.com.tr/turkiye/ocalanin_mesaji_en_cok_turkleri_sasirtacak-

1126099 ‘den 25.11.2013’de erişildi.

Partiler ve Oy Oranları.

http://www.bbc.co.uk/turkish/specials/1419_turk_elections/page3.shtml ‘den

20.11.2013’de erişildi.

PKK Kuruluş Bildirisi. http://www.serxwebun.org/index.php?sys=naverok&id=45

‘den 15.11.2013’de erişildi.

Policies. (2013). http://www.sinnfein.ie/policies ‘den 15.05.2013’de erişildi.

Renan, E. What is A Nation?.

http://ucparis.fr/files/9313/6549/9943/What_is_a_Nation.pdf ‘den 10.05.2013’de erişildi.

Results Of The Referenda. http://cain.ulst.ac.uk/events/peace/docs/ira31894.htm ‘den

25.06.2013’de erişildi.

Selahattin Demirtaş: Muhatap Öcalan’dır. (23.03.2012).

http://www.haberler.com/bdp-genel-baskani-demirtas-muhatap-kandil-ve-3474356-

haberi/ ‘den 25.11.2013’de erişildi.

Page 149: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

139

Sezgin, Ü. (17.06.2004). PKK Ateşkesi Neden Bozdu?

http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/274618.asp

Soner, A. (21.09.2013). Yetmişli Yıllar : http://www.ozgur-

gundem.com/index.php?haberID=84163&haberBaslik=Yetmi%C5%9Fli%20y%C4

%B1llar&action=haber_detay&module=nuce ‘den 15.11.2013’de erişildi.

Tbmm 24. Dönem Milletvekilleri. (2013).

http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/milletvekillerimiz_sd.sonuc?p_donem=24&ad

i=&soyadi=&il=&parti=BDP&kelime= ‘den 02.12.2013’de erişildi.

The 2010 Westminster elections. (2013). : http://www.ark.ac.uk/elections/fw10.htm

‘den 15.05.2013’de erişildi.

The Broadcast Ban on Sinn Fein. (2005.04.05)

http://news.bbc.co.uk/2/hi/4409447.stm ‘den 20.06.2013’de erişildi.

The Hunger Strikes of 1981. http://cain.ulst.ac.uk/events/hstrike/chronology.htm

‘den 20.06.2013’de erişildi.

The Irish Revival. http://www.askaboutireland.ie/learning-zone/primary-

students/looking-at-places/meath/fr.-eugene-ogrowney/the-gaelic-league/ ‘den

15.05.2013’de erişildi.

The Northern Ireland Peace Agreement. (10.04.1998).

http://peacemaker.un.org/sites/peacemaker.un.org/files/IE%20GB_980410_Northern

%20Ireland%20Agreement.pdf ‘den 15.05.2013’de erişildi.

Page 150: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

140

Unionist Charter. (05.2007). http://www.sinnfein.ie/files/2009/UnionistCharter.pdf

‘den 15.05.2013’de erişildi.

Üstündağ, E. (30.11.2007). Çok Dilli Belediyeye Hükümet Engeli Mahkemeden

Döndü. http://bianet.org/bianet/azinliklar/103269-cok-dilli-belediyeye-hukumet-

engeli-mahkemeden-dondu ‘den 25.11.2013’de erişildi.

Violence in The Troubles. http://www.bbc.co.uk/history/topics/troubles_violence

‘den 25.06.2013’de erişildi.

Yavuz, R., Sunar, S. (23.03.2011). BDP Sivil İtaatsizlik Eylemlerini Başlatıyor.

http://www.radikal.com.tr/politika/bdp_sivil_itaatsizlik_eylemlerini_baslatiyor-

1043849 ‘den 25.11.2013’de erişildi.

Youtube. (03.04.2012). http://www.youtube.com/watch?v=6J3yqY0EKVo ‘den

15.11.2013’de erişildi.

Youtube. (20.06.2011) http://www.youtube.com/watch?v=kcrZGzMxV04 ‘den

15.11.2013’de erişildi.

Yurtsever, A. H., (10.01.1992). http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Hatip%20Dicle/

‘den 25.11.2013’de erişildi.

Page 151: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

141

TEZ VE RAPORLAR

Çandar, C. (2011). Dağdan İniş – PKK Nasıl Silah Bırakır? Kürt Sorununun

Şiddetten Arındırılması. İstanbul: TESEV.

Kavak, Ş. (2010). The Democratic Society Party As a ‘Party For Turkey’: Official

and Grassroots Politics Of a Changing Identity. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans

Tezi). Boğaziçi Üniversitesi/Atatürk Institute for Modern Turkish History.

Aragüç, B. (2006). Sömürgecilik Sorunu Işığında İrlanda: “Azizler ve Âlimler”.

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Erzurum Üniversitesi/Sosyal Bilimler

Enstitüsü.

Çakır, R. (2011). 12 Eylülden 12 Haziran’a siyasi Partiler: Barış ve Demokrasi

Partisi (BDP). Ankara: SETA.

Page 152: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

142

PARTİ PROGRAMLARI:

BDP Parti Programı. http://www.bdp.org.tr/devam/17-bdp-program.aspx ‘den

10.11.2013’de erişildi.

DEHAP Parti Programı. (2003).

http://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/KUTUPHANEDE%20BULUN

AN%20DIJITAL%20KAYNAKLAR/KITAPLAR/SIYASI%20PARTI%20YAYIN

LARI/200707309%20DEHAP%20PROGRAM%20VE%20TUZUK%202003/20070

7309%20DEHAP%20PROGRAM%20VE%20TUZUK%202003.pdf ‘den

10.11.2013’de erişildi.

DTP Parti Programı. (2005).

http://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/KUTUPHANEDE%20BULUN

AN%20DIJITAL%20KAYNAKLAR/KITAPLAR/SIYASI%20PARTI%20YAYIN

LARI/200707129%20DTP%20PROGRAM%20VE%20TUZUGU%202005/200707

129%20DTP%20PROGRAM%20VE%20TUZUGU%202005%200000_0215.pdf

‘den 10.11.2013’de erişildi.

HADEP Parti Programı. (1994).

http://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/KUTUPHANEDE%20BULUN

AN%20DIJITAL%20KAYNAKLAR/KITAPLAR/SIYASI%20PARTI%20YAYIN

LARI/199600970%20HADEP%20PROGRAM%201994/199600970%20HADEP%2

0PROGRAM%201994.pdf ‘den 10.11.2013’de erişildi.

Page 154: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

144

ÖZET

Bu tez, ulusal kimliklerin inşası, tahkim edilmesi ve harekete geçirilmesinde yasal

siyasi partilerin oynadıkları rolü ele almaktadır. Tezin amacı Sinn Fein ve Barış ve

Demokrasi Partisi (BDP) örneklerinden yola çıkarak siyasi partilerin ulusal kimlik

mücadelelerinde tuttukları yeri çözümlemektir. Tezde Sinn Fein ve BDP için “etnik

parti” kavramı kullanılmıştır.

Tezin birinci bölümünde milliyetçilik literatürünün temel yaklaşım ve kavramları ele

alınmış ve kuramsal bir çerçeve çizilmiştir. Yine aynı bölümde etnik parti kavramı

farklı yaklaşımlardan yararlanılarak tanımlanmış ve Sinn Fein ve BDP’nin yapılan

yanıma uyup uymadıkları ele alınmıştır. Birinci bölümün sonunda etnik partilerin

ulusal kimlik inşasında oynadıkları rol, Miroslav Hroch ve Walker Connor’ın

çalışmaları bağlamında ele alınmıştır.

Tezin ikinci ve üçüncü bölümlerinde öncelikle İrlandalı ve Kürt ulusal kimliklerinin

ortaya çıkışı ve gelişmeleri incelenmiştir. Daha sonra Sinn Fein ve BDP’nin birer

etnik parti olarak İrlandalı ve Kürt ulusal kimliklerinin inşası ve ulusal talepler

doğrultusunda harekete geçirilmesinde oynadıkları roller değerlendirilmiştir. Bu

değerlendirme yapılırken partilerin resmi belgeleri, seçim manifestoları,

düzenledikleri eylem ve etknlikler ile parti yetkililerinin açıklamalarından yola

çıkılmıştır.

Tezin sonuç bölümünde, ikinci ve üçüncü bölümlerde elde edilen veriler ışığında

Sinn ve BDP arasında karşılaştırmalı bir değerlendirme yapılmıştır.

Page 155: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/26961/tez.pdf · Üçüncü bölümde ayrıca PKK’nin kuruluşu ve Kürt sorununda tuttuğu

145

ABSTRACT

This thesis deals with the role of the legal political parties in the process of

construction, consolidation, and mobilization of national identities. The main aim of

the thesis is to examine the role of Sinn Fein and Peace and Democracy Party (BDP)

in the struggles related to national identities. Sinn Fein and BDP are analyzed with

reference to the concept of ‘ethnic party’.

The first chapter introduces the main concepts of the literature on nationalism and

develops a theoretical framework for the subject matter. In this chapter, the notion

of ‘ethnic party’ is defined through different perspectives.It is scrutinized whether

Sinn Fein and BDP fit into these definitions or not. This chapter concludes with the

analysis of the role played by ethnic parties in the process of nation building with

reference to the studies of Miroslav Hroch and Walker Connor.

The second and third chapters scrutinize the emergence and development of Irish

and Kurdish national identities respectively. Then, the roles of Sinn Fein and BDP, as

ethnic parties, in the construction of Irish and Kurdish national identities and

mobilization of these identities for the national demands are assessed. Official

documents, election manifestos, activities of the parties and speeches of the party

officials are used in this analysis.

Finally, the concluding chapter makes a comparative analysis between Sinn Fein and

BDP through the discussion of the material collected in the second and third

chapters.