24
30 Kasım 2012 — Sayı 5 Gemeinschaft. Community. Communauté. İslam Toplumu Millî Görüş » www.igmg.de “Bizler kardeşler topluluğuyuz” İslam Toplumu Millî Görüş Bölge Başkan- ları 17-18 Kasım’da Genel Merkez’de bir ara- ya geldi. Toplantıda, ekim ayı başında yapılan toplantıdan bu yana yapılan hizmetlerin bir değerlendirmesi yapıldı. IGMG Birimleri’nin de kendi hizmetlerini ve faaliyetlerini takdim ettiği toplantıda, birimler gelecekte yapacak- ları programları bölge başkanlarının bilgisine sundu. Toplantının açılış konuşmasını yapan Ge- nel Başkan Kemal Ergün, ayrıca toplantının ikinci gününde de, 1434. hicri yılbaşı dolayı- sıyla Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hicretin- den teşkilat olarak alınması gereken örnekler başlığında bir seminer verdi. Kurban kampanyası ve yardımlarımız gönül köprüsüdür Genel Başkan Kemal Ergün, IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene Kurban Kampanyası’nın ve diğer yardımların da bir değerlendirmesini yaparak “Bu bir gönül köprüsüdür, ümmet olma bilinciyle yapılan yardımlaşmadır” dedi. Ergün, kampanyayı şöyle değerlendirdi: “Biz böylece o insanlarla bir gönül köprüsü kuruyoruz. Her zaman ifa- de ediyoruz ki, bizim dağıttığımız bir kaç kilo et o insanların açlığına çözüm olmayacaktır. Ama bu, yeryüzünde adaletin ve hakkın ha- kim olması için bir gönül köprüsü olacaktır. Böylece, o insanların yanında olduğumuzu vurgulamak, Müslümanların birbirlerini unut- madıklarını, diğer insanları da unutmadıklarını göstermek istiyoruz. Biz sadece Müslüman- lara kurban eti dağıtmıyor; hangi dinden ve inançtan olursa olsunlar bu yardımları herkese yapıyoruz. Çünkü biz bütün insanlığı kardeş biliyoruz. Bunun için gece gündüz çalışarak kampanyaya destek veren tüm kardeşlerimi- ze, hayır sahiplerine teşekkür ediyorum.” Bosna halkına hizmetimiz sürecek IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, Onur- sal Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç ve Balkan Masası So- rumlumuz Edin Salkoviç’den teşekkül eden heyetin, 13-16 Kasım tarihlerinde gerçekleş- tirilen Bosna Hersek programı, toplantılar, ikili görüşmeler ve ziyaretlerle yoğun bir şekilde gerçekleşti. Kemal Ergün Başkanlığı’ndaki IGMG heyeti, Bosna’da yeni Diyanet İşleri Başkanı’nın görevi selefinden devralma töreni olan “Menšüre” programına katıl- mak, bir dizi siyasi ve sivil görüşmeler yapmak ve teşkilatımız tarafından yapılan çalışmaları yerinde görmek üzere Bosna Hersek’i ziyaret etti. Camilerimiz IGMG’nin kuruluşuna öncülük eden Braunschweig Hicret camii aile Bedensel ve zihinsel engel neyin engeli? s. 08 s. 10 s. 19 s. 06 s. 05 gençlik Gençlerden örnek proje: Bosna’da eğitime destek İlhan Bilgü Çeşitli faaliyet ve programların değerlendirildiği IGMG Bölge Baş- kanları Toplantısı Kerpen’de yapıldı. Toplantıya tüm bölge başkanları iştirak ederken, Genel Başkan Kemal Ergün, hicreti değerlendirdiği bir seminer verdi. IGMG İRşAD BAşKANI CELiL YALINKILIç iLE RöPORTAJ s. 16 Bosna ziyaretinin ilk durağı, Saraybosna’ya 30 km uzaklıkta bulunan Visoko şehrindeki Osman Efendi Recoviç Medresesi oldu. Med- rese Müdürü Cemal Salihspahiç tarafından karşılanan IGMG Heyeti yapılan görüşmelerin ardından medreseyi gezerek, medresede yü- rütülen çalışmalar hakkında bilgi aldı. ajanda notları 30 Kasım • Viyana – Interkulturelle Studentenvereinigung, Se- miner: Osmanlı Sarayı’nda Hayat, Sunum: Dr. Yılmaz Öztürk, Yer: Viyana Üniversitesi HS. 2.21, Saat: 18:00 01 Aralık • Kuzey Hollanda – Eğitim Kampı, Yer: Elspeet Hotel Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham- med Johari, Yer:Marburger Str. 222, 35396 Gießen, Saat: 10:00 02 Aralık • Rhein Neckar Saar – Sabah Namazı Programı, Yer: Ulu Camii (Theodor-Körner-Str. 4 66333 Völklingen, Saat: 07:00 04 Aralık • Köln – Gençlik ve Kadınlar Teşkilatı, Tefsir Dersleri, Su- num: İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, Yer: Köln Bölge Salo- nu, Merheimer Str. 229, 50733 Köln, Saat: 19:00 07 Aralık • Viyana – Interkulturelle Studentenvereinigung, Semi - ner: Osmanlı’da Harem, Sunum: Dr. Yılmaz Öztürk, Yer: Viyana Üniversitesi HS. 2.19, Saat: 18:00 08 Aralık • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham- med Johari, Yer: Marburger Str. 222, 35396 Gießen, Saat: 10:00 09 Aralık • Hamburg – Islamische Hochschulgemeinde, Seminer: Hz. İsa ve Meryem (Almanca), Sunum: Noha Abdel- Hady, Dr. Ali Özgür Özdil, Yer: Von Melle – Park 9, HWP, Saat: 14:00

“Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

30 Kasım 2012 — Sayı 5Gemeinschaft. Community. Communauté. İslam Toplumu Millî Görüş » www.igmg.de

“Bizler kardeşler topluluğuyuz”

İslam Toplumu Millî Görüş Bölge Başkan-ları 17-18 Kasım’da Genel Merkez’de bir ara-ya geldi. Toplantıda, ekim ayı başında yapılan toplantıdan bu yana yapılan hizmetlerin bir değerlendirmesi yapıldı. IGMG Birimleri’nin de kendi hizmetlerini ve faaliyetlerini takdim ettiği toplantıda, birimler gelecekte yapacak-ları programları bölge başkanlarının bilgisine sundu.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Ge-nel Başkan Kemal Ergün, ayrıca toplantının ikinci gününde de, 1434. hicri yılbaşı dolayı-sıyla Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hicretin-den teşkilat olarak alınması gereken örnekler başlığında bir seminer verdi.

Kurban kampanyası ve yardımlarımız gönül köprüsüdür

Genel Başkan Kemal Ergün, IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene Kurban Kampanyası’nın ve diğer yardımların da bir

değerlendirmesini yaparak “Bu bir gönül köprüsüdür, ümmet olma bilinciyle yapılan yardımlaşmadır” dedi. Ergün, kampanyayı şöyle değerlendirdi: “Biz böylece o insanlarla bir gönül köprüsü kuruyoruz. Her zaman ifa-de ediyoruz ki, bizim dağıttığımız bir kaç kilo et o insanların açlığına çözüm olmayacaktır. Ama bu, yeryüzünde adaletin ve hakkın ha-kim olması için bir gönül köprüsü olacaktır. Böylece, o insanların yanında olduğumuzu vurgulamak, Müslümanların birbirlerini unut-madıklarını, diğer insanları da unutmadıklarını göstermek istiyoruz. Biz sadece Müslüman-lara kurban eti dağıtmıyor; hangi dinden ve inançtan olursa olsunlar bu yardımları herkese yapıyoruz. Çünkü biz bütün insanlığı kardeş biliyoruz. Bunun için gece gündüz çalışarak kampanyaya destek veren tüm kardeşlerimi-ze, hayır sahiplerine teşekkür ediyorum.”

Bosna halkınahizmetimiz sürecek

IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, Onur-sal Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç ve Balkan Masası So-rumlumuz Edin Salkoviç’den teşekkül eden heyetin, 13-16 Kasım tarihlerinde gerçekleş-tirilen Bosna Hersek programı, toplantılar, ikili görüşmeler ve ziyaretlerle yoğun bir şekilde gerçekleşti.

Kemal Ergün Başkanlığı’ndaki IGMG heyeti, Bosna’da yeni Diyanet İşleri Başkanı’nın görevi selefinden devralma töreni olan “Menšüre” programına katıl-mak, bir dizi siyasi ve sivil görüşmeler yapmak ve teşkilatımız tarafından yapılan çalışmaları yerinde görmek üzere Bosna Hersek’i ziyaret etti.

CamilerimizIGMG’nin kuruluşuna öncülük edenBraunschweig Hicret camii

aileBedensel ve zihinsel engelneyin engeli?

s. 08 s. 10 s. 19

s. 06

s. 05

gençlikGençlerden örnek proje:Bosna’da eğitime destek

İlhan Bilgü

Çeşitli faaliyet ve programların değerlendirildiği IGMG Bölge Baş-kanları Toplantısı Kerpen’de yapıldı. Toplantıya tüm bölge başkanları iştirak ederken, Genel Başkan Kemal Ergün, hicreti değerlendirdiği bir seminer verdi.

IGMG İrşAD BAşKAnI

Celil Yalınkılıç ile röportaj

s. 16

Bosna ziyaretinin ilk durağı, Saraybosna’ya 30 km uzaklıkta bulunan Visoko şehrindeki Osman Efendi recoviç Medresesi oldu. Med-rese Müdürü Cemal Salihspahiç tarafından karşılanan IGMG Heyeti yapılan görüşmelerin ardından medreseyi gezerek, medresede yü-rütülen çalışmalar hakkında bilgi aldı.

AjAndA notlArı

ajanda notları

30 Kasım• Viyana – Interkulturelle Studentenvereinigung, Se-miner: Osmanlı Sarayı’nda Hayat, Sunum: Dr. Yılmaz Öztürk, Yer: Viyana Üniversitesi HS. 2.21, Saat: 18:00

01 Aralık• Kuzey Hollanda – Eğitim Kampı, Yer: Elspeet Hotel Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00• Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger Str. 222, 35396 Gießen, Saat: 10:00

02 Aralık• Rhein Neckar Saar – Sabah Namazı Programı, Yer: Ulu Camii (Theodor-Körner-Str. 4 66333 Völklingen, Saat: 07:00

04 Aralık• Köln – Gençlik ve Kadınlar Teşkilatı, Tefsir Dersleri, Su-num: İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, Yer: Köln Bölge Salo-nu, Merheimer Str. 229, 50733 Köln, Saat: 19:00

07 Aralık• Viyana – Interkulturelle Studentenvereinigung, Semi-ner: Osmanlı’da Harem, Sunum: Dr. Yılmaz Öztürk, Yer: Viyana Üniversitesi HS. 2.19, Saat: 18:00

08 Aralık• Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer: Marburger Str. 222, 35396 Gießen, Saat: 10:00

09 Aralık• Hamburg – Islamische Hochschulgemeinde, Seminer: Hz. İsa ve Meryem (Almanca), Sunum: Noha Abdel-Hady, Dr. Ali Özgür Özdil, Yer: Von Melle – Park 9, HWP, Saat: 14:00

Page 2: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger
Page 3: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

|

Bölgelerimizden“Gençliğe sahip çıkalım” – s. 14

nıF’e ziyaret – s. 14

köln’de bilgi yarışması – s. 14

ruhr-a Bölgesi Marl Şubesi 30 yaşında – s. 15

Hollandalı yöneticiler bir araya geldi – s. 15

Freiburg idarecileri buluştu – s. 15

mercek altındaCelil Yalınkılıç ile röportaj – s. 16

irşad Başkanlığı – s. 17

GençlikHannover’de genç idareciler için seminer – s. 18

Viyana Üniversitelileri buluştu – s. 18

Bosna’da eğitime destek – s. 19

k. ruhr’da Gek’in ikinci oturumu gerçekleşti – s. 20

kuzey Bavyeralı genç idareciler buluştu – s. 20

Güney Bavyera’da yatılı eğitim programı – s. 20

HaseneSuriye’de kurban kampanyası – s. 21

“Hasene Günü” – s. 21

kültür ve sanatYazıya Giydirilen elbise: tezhip – s. 22

Fotoğraflarla Faaliyetler – s. 23

03camia | 30 Kasım 2012

Bir hac mevsimini daha geride bıraktık. Elhamdülillah bu yıl da, hac ve umre yetkilile-rimiz herkesin takdirini kazanan bir organizeyi gerçekleştirdi. Hacılarımızın haccının mebrur olmasını dilerken, umre yapmak isteyenlerin de bir an önce gerekli başvuruları yapmaları konu-sunda acele etmelerini öneriyorum.

Geçtiğimiz haftalarda bizleri derin acı-lara gark eden vahim olaylara şahid olduk. Bir yanda Gazze saldırılarında, bir yanda Suriye’de, yine masum sivillerin şehadetleri-ne sahne oldu Ortadoğu. Bilhassa Suriye’de, bizzat kendi zalim yönetimi tarafından hayat-larına kasdedilen Müslümanların yürek burkan dramı, Kerbelâ vahşetinin yıl dönümünde, âdeta Kerbelâların son bulmadığını gösterir mahiyetteydi. Ümmet olma ve kardeşlik bilin-cinin gereği olarak teşkilatımız camilerimizde dua günü tertipledi. Yine bazı teşkilatlarımızda Müslümanların birliği ve akan kanın son bul-ması dualarıyla hatim merasimleri düzenlendi. Gerek sabah namazında kadın, erkek, çoluk çocuk, ailecek camilerimize gelerek dualara katılan, gerekse hatimler indiren siz kardeşleri-me şükranlarımı sunuyorum. Allah hepinizden razı olsun, sağolun, varolun.

İsrail’de yaklaşan seçimler öncesi, âdeta bir “Seçim yatırımı” mantığıyla Gazze’ye saldırı düzenleyen İsrail, kadın, çoluk-çocuk ayrımı yapmadan yine sivillerin üzerine ölüm yağdır-dı. Gazze’nin altyapısı büyük zarara uğratıldı. Bu trajedinin sonunda varılabilen ateşkesi ise buruk bir sevinç ile karşılayabildik sadece. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları Türkiye, Mı-sır ve Tunus gibi ülkelerin girişimleri olmasay-dı, belki de daha da büyük boyutlara ulaşa-caktı. Zira 2008 yılındaki seçimler öncesi yine Gazze’ye yapılan İsrail saldırısı hâlâ hafızala-rımızdan silinmiş değil. Filistin’de Müslüman-ların ikinci kutsal mekanı olan Mescid-i Aksa, kuşatma altındadır ve İsrail istediği zaman bu-raya girişleri yasaklamaktadır. Daha da vahim olan, işgale ve işgalci güçün Filistin toprakla-rına yönelik saldırına verilen ABD ve Avrupa ülkeleri desteğidir. Filistin’de varılan ateşkesin sürekli olması her iki tarafın da lehine olacak-tır. Ancak, bölgede barışın şartı, Filistin’in BM üyeliği ile bağımsızlığının tanınması ve İsrail işgalinin ve Gazze’deki ablukanın kalkmasıdır.

Öte yandan, 23 Kasım’da Almanya’da Mölln faciası 20. yılını doldurdu. Bu 20 yıl zarfında ırkçılıkla mücadele konusunda Almanya’da ciddi bir mesafe kaydedilmeme-si, bilakis bugünkü gelinen noktada konunun daha da çetrefilli bir hâle gelmesi ise üzüntü verici bir durumdur. Bu minvalde dileğimiz ve dualarımız, Almanya’da da ırkçılığın son bul-ması ve Mölln faciasının bir kez daha tekrar-lanmaması yönündedir.

Bir dahaki sayıda buluşmak duasıyla...

Kemal Ergün

Değerli Kardeşlerim

ımpressum | KünyeHerausgeber | YayıncıIGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V.İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Abteilung für Verbandskommunikation | Kurumsal İletişim BaşkanlığıMustafa Yeneroğlu (V. i. S. d. P.)Boschstr. 61-65 • D-50171 KerpenT +49 2237 656-0 • F +49 2237 656-555 • www.igmg.de • [email protected] | Adrescamia • Merheimer Str. 229 • D-50733 KölnT +49 221 942240-20 • F +49 221 942240-21Chefredakteurin | genel Yayın Yönetmeniİlknur Küçükredaktionsleiter | Yazı işleri müdürüİlhan Bilgüredaktion | [email protected] +49 221 942240-41/42/43 • F +49 221 942240-21Ilknur Küçük, Ilhan Bilgü, Rahime Söylemez

anzeigen | [email protected] • T +49 221 942240-41 • F +49 221 942240-21Werbung | [email protected] • T +49 221 942240-30 • F +49 221 942240-21distribution | dağıtı[email protected] • T +49 221 942240-30 • F +49 221 942240-21design • Satz • druck | tasarım • dizgi • Baskı99names communication GmbH Merheimer Str. 229 • D-50733 KölnT +49 221 942240-20 • F +49 221 942240-21auflage | tiraj51.650

Erscheint alle zwei Wochen Freitags.İki haftada bir cuma günleri yayınlanır.

Im Auftrag der IGMG durch 99names communication GmbH erstellt.IGMG adına, 99names communication GmbH tarafından hazırlanmıştır.

içindekiler

GündemdenHamburg eyaleti, Müslümanlar ve alevilerile Devlet antlaşması imzaladı – s. 04

almanya’da yabancı düşmanlığı – s. 04

Mölln faciasının 20. yılı – s. 04

Genel MerkezimizdenBizler kardeşler topluluğuyuz – s. 05

Hatice Şahin Bosna’da – s. 05

Bosna halkına hizmetimiz sürecek – s. 06

Sosyal Hizmetler Başkanları toplandı – s. 07

AileBedensel ve zihinsel engel neyin engeli? – s. 08 / 09

CamilerimizBraunschweig Hicret Camii – s. 10 / 11

Hayatın İçindenkardeşliğimizdir bizi biz yapan – s.12

kerbelâ’da kaybettiklerimiz! – s. 12

Fıkıh köşesi / Âdâb-ı muâşeret – s. 13

Page 4: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

camia | 30 Kasım 2012 |04 Gündemden

Hamburg eyaleti, Müslümanlar ve aleviler ile Devlet antlaşması imzaladı

Hamburg Eyaleti, Müslümanlar ile Alevile-rin dinî inançlarını anayasal koruma altına alan bir devlet anlaşması imzaladı. Anlaşma (Eyalet Başbakanı statüsündeki) Büyükşehir Beledi-ye Başkanı Olaf Scholz ile İslamî cemaatleri temsilen, Hamburg şura, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği, İslam Kültür Merkezleri Birliği ve Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu arasında imzalandı. Anlaşma, Eyalet Meclisi’nin onayı sonrasında yürürlüğe girecek

Hamburg Eyaleti’nin Müslümanlar ve Ale-viler ile yaptığı bu anlaşma Almanya’da Müs-lümanları muhatap alan, diğer dinî cemaatlerle hukukî olarak eşit statü öngören bir anlaşma olması bakımından da dikkat çekiyor. Ancak anlaşmaya tepkiler de var. Hamburg Hür Demokrat Parti (FDP) ile Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partileri anlaşmaya kısmen karşı çıkıyor. Hâlbuki, anlaşmayı ilk gündeme geti-ren parti Ole von Beust’un Belediye Başkanlı-ğı döneminde Hristiyan Demokratlar olmuştu.

Almanya’da Hamburg Eyaleti, Müslümanları dinî bir cemaat olarak tanıyan anlaşmayı imzaladı. Eyalet Meclisi’nin onayla-ması sonrasında anlaşma yürürlüğe girecek.

Müslüman cenahta ise, anlaşmanın Müslü-manlara yeteri kadar hak vermediği eleştiri-sinin yanı sıra, bu mukavelenin gayr-i İslamî olduğu iddiasında bulunanlar da yer alıyor. Ancak, Hamburg’ta yaşayan Müslümanla-rın çok büyük bir bölümü anlaşmayı tarihi bir adım olarak değerlendiriyor.

FDP anlaşmayı, çok yüzeysel ve her iki tarafın hak ve görevlerinin tam olarak tanım-lanmadığı iddiası ile, CDU da, kesin bir başör-tüsü yasağı getirmemesi ve süreci başlatan ve yöneten iradenin Millî Görüş ağırlıklı olduğu iddiasıyla reddediyor.

Hamburg Eyaleti, 900 yüzyıllık tarihi olma-sına rağmen kiliseler ile ancak 2005 yılında devlet sözleşmesi yapmıştı. 2006 yılında Ku-zey Almanya İslam Toplumu’na bağlı Ham-burg Merkez Camii’ndeki bir iftara katılan ve Başkan ramazan Uçar’ın “Hamburg’ta ikinci büyük dinî topluluk olan Müslümanların da devlet tarafından resmen muhatap alınması yönündeki isteğine CDU’lu Belediye Baş-kanı Ole von Beust olumlu cevap vermiş ve çalışmalara o zaman başlanmış idi. Musevi cemaati ile de 2007 yılında bir anlaşma im-zalanmıştı.

Hamburg şura Başkanı ve Kuzey Alman-ya İslam Toplumu Yönetim Kurulu Üyesi Dr.

Mustafa Yoldaş tepkilerin olabileceğini ancak, anlaşmanın 11 Eylül olayları faillerinin izinin Hamburg’a uzanması sebebiyle “11 Eylül sonrası, o menfur olay sonrası yaşanan tar-tışmaların gölgesinde” gerçekleştirilmiş olma-sına da dikkat çekiyor. Mustafa Yoldaş anlaş-mayı şöyle değerlendiriyor:

“Bu antlaşmanın Müslümanlar için ne ge-tirisi olacak? Aslında bu antlaşmanın içerdiği konular, bireysel hak ve hürriyetler açısından zaten Alman Anayasası’nda güvence altına alınmıştır. Bu antlaşmanın kıymeti, sembolik değerinden kaynaklanmaktadır. Alman tarihin-de ilk defa bir eyalet yönetimi, Müslüman top-luluğunu resmen tanımakla, bir dinî cemaat statüsüne kavuşturmuş oluyor. Aynı zamanda mevcut dinî cemaatlerle aynı statü veriyor ve eşit muhatap kabul ediyor. Bu anlaşma, ‘İslam Almanya’ya ait değildir!’ diyenlere de güzel bir cevaptır.”

Anlaşma, Müslümanları dinî bir cemaat olarak kabul edip dinî hayatı anayasal güven-ce altına alıyor. Okullarda İslam din dersleri, Aleviler için de Alevilik derslerinin ilgili cema-atler tarafından hazırlanıp verilmesini öngörü-yor. Ayrıca, ramazan ve Kurban Bayramları ile aşûre günü Müslümanlar ve Aleviler için resmî tatil günü sayılıyor.Hamburg Şura Başkanı Dr. Mustafa Yoldaş

almanya’da yabancı düşmanlığıislam’a odaklanmış durumdaAlmanya’da yabancı düşmanlığı giderek artış gösterirken, daha çok İslam düşmanlığı şeklinde tezahür ediyor. Friedrich Ebert Vakfı tarafından yapılan bir araştırma Müslümanların endişesini artırıyor.

Yabancı düşmanlığı Almanya’da marjinal kesimlerden orta sınıfa doğru kayıyor. Öyle ki, orta sınıfın yüzde 50-60 gibi bir oranı İs-lam düşmanlığı sayılabilecek söylemleri onay-lıyor. Bu tesbitler, Friedrich Ebert Vakfı (FEV) tarafından yapılan “Orta Sınıfın Değişimi – Almanya’da Aşırı Sağcı Zihniyetler 2012” (Die Mitte im Umbruch - rechtsextreme Einstel-lungen in Deutschland 2012) isimli bir araş-tırma ile ortaya konuldu. İki yıl önce Friedrich Ebert Vakfı bu yöndeki eğilimleri araştırmış ve “Krizdeki Merkez: Almanya’da Aşırı Sağ An-layışlar” (Die Mitte in der Krise, rechtsextre-me Einstellungen in Deutschland 2010) adıyla kamuoyuna duyurmuştu. Bu araştırmada da Alman toplumunda İslam düşmanlığına kayan bir yön farklılaşmasının ortaya çıktığı tesbit edilmişti. Bu yöndeki bir başka araştırma ise yine geçen yıl Münster Üniversitesi’nden Din Sosyoluğu Prof. Dr. Detlef Pollack’ın, Alman toplumunu diğer komşu ülke toplumları ile karşılaştıran bir araştırmasında da tesbit edil-miş, toplumun giderek farklı kültür ve inanç-lara mensup olan kişilere karşı kısıtlayıcı ve ayrımcı tedbirler alınmasını istediğini ortaya koymuştu.

Araştırmayı yöneten Dr. ralf Melzer ülke-deki aşırı sağ eğilimlerin başarılı bir şekilde önlenmesi için hem okullarda hem de okul dışında sivil toplum inisiyatifinin önemine deği-

niyor. Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Oliver Decker, Johannes Kiess, Elmar Brähler gibi araştırmacılar, ülkedeki aşırı sağ eğilimin ulus veya ırk üstünlüğüne dayanan ırkçılıktan ziyade “Kültüralist” bir eğilime dönüştüğü uya-rısında bulunuyor. Buna göre; ırk üstünlüğüne dayalı aşırı sağ eğilim, diğer bir kültürün de-ğersizliği kategorisine doğru yönelmiş durum-da. Hatta öyle ki, bu tür eğilimler “Demokratik partiler”de görülebiliyor. Bu kültüralist yak-laşım “İslam’ı tehdit” olarak değerlendiriyor. Kültüralist bir yaklaşıma noktasal bir örnek ve-rilecek olursa, “Bir kadının başörtüsü takma-sı, İslami kültür çevresinden gelen insanların gericiliğini, geri kalmışlığını sembolize” ediyor.

Yabancı düşmanlığı sadece Müslümanları hedef almıyor. Aynı düşmanlık Yahudiler hak-kında da geçerli. Burada araştırmanın ortaya koyduğu korkutucu boyut ise, Almanların, Ya-hudilere olan düşmanlıklarını diğer yabancılara gösterdikleri kadar dışa vurmaktan çekiniyor olmaları. Dolayısıyla, Yahudi düşmanlığı, ka-muoyunda bilinenden daha fazla.

Friedrich Ebert Vakfı tarafından yapılan son araştırma yabancı, Yahudi ve İslam düş-manlığı eğilimlerinin giderek daha da arttığını gösteriyor. IGMG Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu ise araştırmanın özellikle siyasî çevreler için bir uyarı niteliği taşıdığı gö-rüşünde. Konuya ilişkin olarak yaptığı açık-

lamada, araştırmanın, İslam düşmanlığının Müslümanların daha az yaşadığı bölgelerde daha yüksek seviyede olmasını, “şahsî tec-rübelere” değil “Ön yargılara” dayandığını gösterdiğini söyleyen Yeneroğlu, bu artışın önlenmesinde devlete önemli görev düştüğü-nü bildirdi: “Devlete düşen en önemli görev, insanları bilinçlendirmek ve sivil toplumun aşırı sağcılığa karşı güçlendirilmesini sağlamaktır.”

Daha fazla bilgi için:www.igmg.de | www.fes-gegen-rechtsextremismus.de/pdf_12/mitte-im-umbruch_www.pdf

23 Kasım 1992 tarihinde Almanya’nın Mölln kentinde meydana gelen faciada, iki aşırı sağcı Alman, Türk ailelerin otur-duğu iki evi kundaklamış ve 10 ve 14 yaşlarındaki iki kız çocuğu ve çocukla-rın 51 yaşındaki anneanneleri hayatını kaybetmişti. 20. yıl dönümünde faciayı unutturmamak için Mölln’de çeşitli ku-rum ve kuruluş temsilcilerinin katıldığı bir yürüyüş düzenlenirken, bazı camilerde ise olayın kurbanları için Kur’an-ı Kerim okundu. Yapılan açıklamalarda vurgula-nan ortak nokta, ırkçılığın Almanya’da 20 yıl öncesinde kalmadığı, tam tersine gün geçtikçe artarak daha da vahim bir hâle geldiği oldu.

Konuyla ilgili bir basın açıklama-sı yapan IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, 20 yıl önce dönemin devlet yetkililerinin böyle bir olayın bir daha tek-rarlanmaması için her şeyin yapılacağına dair verdikleri sözü hatırlattı. Üçünçü, ırkçı nSU örgütünün kanlı eylemleri-ne dikkat çekerek, “nSU örgütünün, Almanya’nın bir ucundan öbür ucuna kadar hiç dikkat çekmeden böyle bir kanlı izi nasıl bırakabildiği sorusunu hâlâ ve şaşkınlık içerisinde kendimize soru-yoruz. 20 yıl önce verilen o söz nerede kaldı?” şeklinde konuştu.

Möllnfaciasının 20. yılında ırkçılık hâlâ tırmanışta

Daha fazla bilgi için:www.igmg.de | http://www.igmg.de/nachrichten/artikel/2012/11/23/20-jahre-moelln-wir-werden-erinnern-immer-und-immer-wieder.html

Page 5: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

5camia | 30 Kasım 2012 |Genel Merkezimizden

“Bizler kardeşler topluluğuyuz”

IGMG Hac-Umre ve Seyahat şirketi or-ganizasyonu ile bu yıl 5410 hacıya hizmet verildiğini dile getiren Ergün, bu yıl ilk defa Estonya’dan bir hacı grubu olduğunu bildirdi.

Genel Merkez olarak bölgelerde kurula-cak olan çeşitli müesseselerin desteklene-ceğini ve önceliklere göre bir programlama yapılacağını bildiren Ergün, bu konuda önce-liklerin her zaman yeniden tespit edileceğini de söyledi.

Eğitim programlarına özel bir önem ver-diklerini kaydeden Genel Başkan, tüm böl-gelerin yılbaşı ve Paskalya tatili gibi tatillerde yatılı eğitim programları düzenlemesi gerekti-ğine de vurgu yaptı: “Eğitim Başkanlığımızın bu yöndeki programı mutlaka her bölgede icra edilecek, çocuklarımız bu programlara katılacaktır.”

Hicret yolumuzu aydınlatıyorPeygamber Efendimiz(s.a.v.)’in hicre-

tinin hatırlandığı ve yeni bir hicri yıla girildiği

şu günlerde hicretten önemli dersler alınması gerektiğini belirten Genel Başkan Kemal Er-gün hicretin bu anlamda bir göç olarak de-ğerlendirmesinin isabetli olmadığını da söyle-di. Ergün, hicretin örnekliğini şöyle anlattı:

“Hicret, davası için fedakârlık ve gönül-daşların sıkıntıya girdiği görüldüğünde, onla-rın sıkıntılarını gidermek ve onları korumaktır. Önce, Habeşistan hicretleri arkasından da Medine hicreti bu örneklerle doludur. Dikkat ediniz, Habeşistan’da Müslümanlar hakim değildir, Medine’de de Müslümanlar hakim değildir. Habeşistan’da adil bir hükümdar var-dır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye arkadaşlarını gönderirken, ‘şüphesiz Allah, sizlere güvenle oturacağınız bir yuva ve size sahip çıkacak bir kardeşler topluluğu ihsan eyledi’ dedi. Dikkat ediniz, güvenle oturulabi-lecek bir yurt ve size sahip çıkacak kardeşler topluluğu ifadesinin aslında bizleri tanımla-ması gerekir. Yani bizler de, birbirimize sahip

çıkacak kardeşler topluluğunu oluşturacağız. Böylece bu çalışmalarımız bizim bir barış el-çisi olduğumuzu ortaya koymalıdır. Ancak o zaman başarılı bir cemaat, başarılı bir teşkilat olabiliriz.

Hicretten alacağımız en önemli derslerin başında, üzerimize düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirdikten sonra Allah’a güvenmek

ve takdiri de O’na bırakmak gelir. Efendimiz (s.a.v.) Allah’ın koruması altında olmasına, O’nun elçisi olmasına rağmen bir insan ola-rak gerekli tedbirleri aldı. Ondan sonra Allah’a tevekkül etti. Bu tevekkül sonrasında Allah da resûlü’ne pek çok güzellik ve başarı ihsan etti.

Peygamberimiz hicret esnasında herkese görev verdi ve görevlerini bildirdi. Görevleri-ni alanlar ise bu görevi en iyi şekilde yerine getirdi. Hz. Ali (r.a.)O’nun yerine evinde kaldı, Hz. Ebu Bekir, Sevr’de ve yolda ona eşlik etti, Hz. Esma hamile olduğu halde onlara yiyecek getirdi, Hz. Abdurrahman çocuk olmasına rağmen kendilerine Mekke’deki gelişmeleri rapor etti.

Emin bir kimse olduğunu en zor şartlar altında göstermek, verilen söze uymak ve her zaman doğru, ama hikmetli konuşmak ve işi ehline vermek de hicretten alınacak dersler arasındadır. Abdullah bin Ureykıt bir müşrik olduğu halde kendisine görev verildi. Görev sonunda Peygamberimiz kendisine Müslü-man olmayı teklif etti, Süreka’nın atının başına gelenleri ve yolda hiç süt vermeyen keçinin süt vermesini gördüğü halde o, bu teklifi ka-bul etmedi. Yolda birisi Ebu Bekir’i tanıdı. Ebu

Bekir’e ‘Bu adam kimdir?’ dedi. Hz. Ebu Be-kir de ‘O, bana yol gösterir, benim rehberim-dir’ diyerek hem doğru sözden vazgeçmemiş hem de Efendimizi ifşa etmemiş oldu.

Kısacası, hicretin bize sunduğu temel ör-neklikler şunlar olmuştur: Beşerî planlamada bütün gücümüzü sarfedip elimizden gelen her şeyi yapacağız. Sebeplere değil, sebep-

lerin tamamının oluşması için gerekenleri yaptıktan sonra sadece Allah’a güvenece-ğiz. Ve her şeyin Allah’ın takdirinde olduğunu bileceğiz. Allah’a dua etmesini de bileceğiz. Ona yalvaracağız. Allah’tan istemeyi ve onun karşısında acziyetimizi de unutmayacağız. İrademiz dışında olan ne varsa Allah’ın kaza ve kaderine inanacağız, bunun için işlerimizin istediğimiz gibi gitmediğini görürsek, olmadı ise gevşemeyeceğiz. Gerçekleşmeyen bu ar-zularımızın ve işlerimizin de İslam ve Müslü-manlar için hayır olacağına inanarak çalışma-larımıza devam edeceğiz.”

Toplantıda Genel Merkez Birim Başkan-ları programlarını takdim ederek, yaptıkları hizmetleri değerlendirdi ve eksikliklerin nasıl giderilebileceğini müzakere etti.

Gençlik Teşkilatı’nın programını, Birim Başkanı ve Üniversiteliler Başkanı takdim ederken Kadınlar Teşkilatı’nın programını da, yine Birim Başkanı ve Kadınlar Gençlik Teş-kilatı Başkanı takdim etti. Bölge Başkanları Toplantısı’nda, Kurumsal İletişim Başkanlığı, Genel Sekreterlik, Eğitim Başkanlığı ve İrşad Başkanlığı’nın programlarının yanı sıra Mali İşler Başkanlığı’nın programları da sunuldu.

Genel Başkan Kemal Ergün

Hatice Şahin Bosna’daüniversitelilere seminer verdiKadınlar Teşkilatı Başkanı, Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da bulunan Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde (IUS) üniversiteli gençlere seminer verdi.

2003’de Eğitim ve Öğretimi Geliştirme Vakfı (SEDEF) tarafından kurulan, öğrenim dili İngilizce olan üniversitede talebelerin çoğun-luğunu Türkiyeli talebeler oluşturuyor.

Seminer Balkanlar Millî Görüş Derne-ği Genel Sekreteri ve Yurtlar Müdürü Adem Kasa ve öğrenci birliği “rosa Club” ın genç kızlar kolu tarafından organize edildi. 80’den fazla öğrencinin katıldığı seminerde Hatice şahin Avrupalı Müslüman gençliğin sorumlu-lukları konusunu ele aldı. Okuyan gençlerin, kendine karşı, dinine karşı, ailesine ve top-luma karşı olan sorumluluklarını hassas bir şekilde yerine getirmeleri gerektiğini hatırlattı. Gençlerin hedeflerini iyi belirlemelerini ve yük-sek tutmalarını, zirveye kilitlenirken gerçekçi olmalarını tavsiye etti.

Hatice şahin, Türkiyeli öğrencilerin Saray-bosna’da okumalarının bir ayrıcalık olduğu-nu, bununla birlikte burada okuyan gençle-rin Boşnak toplumuna karşı da sorumlukları olduğunu belirterek, bunun ilk adımının ise

Boşnak dilini öğrenmekten geçtiğini vurgula-dı. Özellikle okuyan Müslüman genç kızların, yaşamış oldukları toplumda, kaliteli çalışma-larıyla, bir artı değer teşkil ettiğini belirtti.

Hatice şahin seminerine şu cümlelerle devam etti: “Çalışın, kazanın ama sadece kendiniz için değil. Ümmete karşı olan so-rumluluğunuzu da yerine getirin. Uzmanla-şın, sahanızda bir numara olun, referans kişi olun. Tâ uzaklardan size gelsinler. Okuyun, kendinizi geliştirin. Hangi mesleği seçerseniz seçin, ama o mesleğin en iyisi olun, mesleği-nizde bir numara olun! Ve rabbimizin (c.c.) razı olup olmayacağına dikkat edin. Sanata karşı merakınızı artırın, duyarlı olun, inceleyin. Çevre kirliliğine karşı çözümler üretin. Kur’an ve Sünnete göre çevreciliği araştırın, incele-yin. İnsanlığa faydalı olacak çözümler sunun.”

Semineri dinleyen öğrenciler, IUS’e IGMG Genel Merkez’den gelen ilk hatibe olan Hati-ce şahin’i tebrik ederek, yol gösterici konuş-masından dolayı teşekkür ettiler. IGMG Kadınlar Teşkilatı Başkanı Hatice Şahin

Dikkat ediniz, güvenle oturu-labilecek bir yurt ve size sahip çıkacak kardeşler topluluğu ifadesinin aslında bizleri ta-

nımlaması gerekir.

Page 6: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

| camia | 30 Kasım 2012 06 Genel Merkezimizden

Bosna halkına hizmetimiz sürecek

IGMG’nin partner kuruluşu olan Osman Efendi recoviç Medresesi, aynı zamanda IGMG “ramazan yardımları” ve “Kurban Kampanyası” yardım çalışmalarında merkez olarak kullandığımız bir mekan. 1992’de sa-vaş başladığı bir dönemde açılan bu med-resenin kurulmasında ve geliştirilmesinde IGMG, zaman zaman nakdi yardımlarda da bulunarak kuruluşa destek oldu. Medresede halihazırda eğitim gören 250 talebenin hepsi yatılı olarak, medresenin yurtlarında kalıyor. Toplam talebe sayının yarısını kızların oluştur-duğu medrese, halk tarafından ciddi manada sahiplenilmiş durumda. Bosna’da medrese-ler bir bakıma Türkiye’deki imam hatip lise-leri statüsünde olup, buradan mezun olan talebeler istedikleri fakülteye hiç bir engel ile karşılaşmadan girerek, okuma şansına sahip. Toplamda 6 medresesi olan Bosna Hersek her yıl halkın arasına karışan medrese me-zunlarıyla geleceğe daha da umutla bakan bir topluma dönüştü.

Medrese ziyaretinin sonunda, medrese yetkililerine ev sahiplikleri dolayısıyla teşek-kür eden IGMG Heyeti aynı günün akşamı, Millî Görüş Erkek Öğrenci Yurdu’nu ziyaret ederek, öğrencilerle hasbihal etti. Öğren-cilerle sohbette, yurtlarda kalan Türkiye ve Balkanlar’dan gelen üniversiteli öğrencilerin kaynaşmasından memnuniyet duyulduğu ve

bunun çalışmalara güç kattığı ifade edilirken, gençlere çeşitli konularda nasihatlerde bulu-nuldu, öğrencilerin sorunları ve önerileri din-lendi.

IGMG Heyeti Bosna’daki ikinci gününde temaslarına, novi Grad Belediye Başkanı’na nezaket ziyareti ile devam etti. Yıllardır Sos-yalist Parti (SDP) tarafından yönetilen an-cak 1,5 ay önce yapılan yerel seçimlerde, Aliya İzzetbegoviç’in partisi olan SDA’nın yönetimini devraldığı novi Grad (Yeni şe-hir) Belediyesi’nde seçimleri kazanarak başkanlık mazbatasını bir gün önce devralan genç Belediye Başkanı Semir Efendiç ile sıcak bir ortamda bir toplantı gerçekleştirildi. Kemal Ergün, Semir Efendiç’i seçimlerdeki başarı-sından dolayı tebrik etti. IGMG’nin Bosna’da aşevi ve öğrenci yurtları kurmayı planladığı-nı anlatan Kemal Ergün, yapılacak yurtların arazisinin novi Grad Belediyesi sınırları için-de yer aldığını bu nedenle bu konuda Semir Efendiç’in desteğini beklediklerini belirtti. IGMG’nin yıllardır Bosna’da halkın yanında yer alarak, gerek insani yardımlarda gerek-se ülkenin kalkınmasına yönelik çalışmalarda bulunduğunu anlatan Ergün, Efendiç ile bu bağlamda tecrübelerini de paylaşmaya hazır olduklarını kaydetti.

Aynı gün görüşmelerin ikinci durağı Türkiye’nin bir kurumu olan TIKA Bosna Her-sek Koordinatörlüğü oldu. Kurumun Koordi-natörü Dr. Zülküf Oruç ile yapılan görüşmede kurumun ve IGMG’nin Bosna’da yapılan ve yapılması planlanan çalışmaları hakkında gö-rüş alış-verişinde bulunuldu.

IGMG Heyeti 2012 başında açılışı yapılan ve Boşnakça, Hırvatça ve Sırpça yayın yapan Anadolu Ajansı Balkanlar Bölge Müdürlüğü’nü de ziyaret etti. Bölge Müdürü’nden çalışma-ları ve yapılan yayınla ilgili bilgi alan heyetin Anadolu Ajansı’ndaki görüşmeleri yaklaşık iki saat sürdü. Karşılıklı bilgi alış verişlerinde bulunulduktan sonra Başkan Kemal Ergün,

Bosna Hersek ziyaretinin sebebini açıkladığı bir açıklama yaptı ve bu kayıt aynı gün Ana-dolu Ajansı tarafından yayınlandı. Bosna’nın IGMG’yi yakından tanıdığı vurgulanan görüş-mede Kemal Ergün şunları kaydetti: “Tarihsel olarak Bosna Müslümanları ile bir yakınlığımız var. IGMG olarak savaş yıllarından bu yana özellikle insani yardım noktasında Bosna’ya ciddi katkılarımız oldu. Bu bağlamda burada olan yardım kurumları ve sivil toplum kuruluş-

larına da yardımlar yaptık.”Anadolu Ajansı zi-

yaretinin ardından Ulus-lararası Saraybosna Üniversitesi’ne geçilerek, Üniversite rektörü Prof.Dr. Özer Çınar, rektör Yardımcısı Prof.Dr. İsma-il Kocayusufoğlu ve Yrd. Doç. Hasan Korkut ile

görüşüldü. Üniversiteye verilen önemi vur-gulayan Kemal Ergün önümüzdeki yıllarda üniversitenin uluslararası atmosferine katkıda bulunmak amacıyla, bu üniversiteye farklı ül-kelerden öğrenci getirilmesi konusunda bir-likte hareket edilebileceğini kaydetti. Kardeş iki kuruluş yetkililerinin yaklaşık iki saat süren görüşmesinde çalışmalarda daha fazla işbirli-ğine gidilmesi temennisi vurgulandı.

Bosna ziyaretinin diğer bir durağı da bir gençlik vakfı olan ve IGMG’nin Bosna’daki kardeş kuruluşu olan Miladi Müslümanî Vakfı oldu. Bosna’nın en köklü vakıflarından olan ve Bosna devletinin kurulmasında büyük katkısı olan Miladi Müslümanî Vakfı Başka-nı Edhem Baksıc ile görüşen Kemal Ergün, vakfın çalışmaları hakkında bilgi aldı. Baksıc, uzun yıllardan beri IGMG’nin de desteği ile Bosna’da eğitim, teşkilatlanma ve Müslü-man gencin kimlik oluşumu konusundaki çalışmalara devam edildiğini vurguladı. Vakıf Başkanı Edhem Baksıc ve yönetim kurulu ile yapılan görüşmelerde Kemal Ergün, Miladi Müslümanî Vakfı’nın çalışmalarının daha da geliştirilmesi için bir takım tavsiye ve temen-nilerini ifade etti.

14 Kasım’daki diğer bir görüşme ise,1992-1995 yılları arasında Bosna

Hersek’te cereyan eden savaşın yaşayan şahidi, dava insanı nimeta Yahiç ile yapıldı. IGMG yetkilileri Bosna’da, Yahiç ile buluşa-rak birlikte Balkanlar Milli Görüş Kız Yurdu’na geçti. Kız öğrencilerimiz ile yapılan sohbette son Osmanlı kadı eşi nimeta Yahiç kız öğren-cilere nasihatlerde bulundu. Sohbette öğren-cilerin görüş ve önerileri de alındı.

IGMG temsilcileri 15 Kasım’da 1882’den bu yana devam edegelen “Menšure” töre-nine davetli olarak katıldı. Yeni Diyanet İşleri Başkanı’nın görevi bir önceki Diyanet İşleri Başkanı’nından devralma töreninin 14.sü-nün gerçekleştiği “Menšure” programında yeni seçilen Diyanet İşleri Başkanı Huseyin Kavazović görevi Mustafa Cerić’ten devral-dı. Yeni seçilmiş olan Bosna Diyanet İşleri Başkanı’nın dünyaya tanıtılması amacıyla düzenlenen programa farklı ülkelerden üst düzey katılım gerçekleşti. Bosna Hersek’ te bulunan resmi ve sivil toplum örgütlerinin ta-mamının davet edildiği programda, Türkiye de Diyanet İşleri Başkanı düzeyinde temsil edildi.

Kemal Ergün ve beraberindeki heyet, Bosna Hersek’te yapılması planlanan aş evi, kültür evi, yurtlar ve kültür merkezinin inşaa edilmesi için gerekli bina ve arazi görüşme-lerinde de bulundu ve 16 Kasım tarihinde Saraybosna’dan ayrıldı.

tarihsel olarak Bosna Müslüman-ları ile bir yakınlığımız var. ıGMG olarak savaş yıllarından bu yana özellikle insani yardım noktasında Bosna’ya ciddi katkılarımız oldu. Bu bağlamda burada olan yardım kurumları ve sivil toplum kuruluş-

larına da yardımlar yaptık.

Menšure programı sonunda yeni seçilen Diyanet İşleri Başkanı’nı tebrik ederken

Semir Efendiç’e tebrik ziyaretinde bulunuldu Kemal Ergün ile Bosna Hersek Cumhurbaşkanı

Page 7: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

|

İslam Toplumu Millî GörüşCenaze Fonu

Boschstr. 61-65D- 50171 KerpenTel: +49 2237 656-313+49 2237 656-0 (Santral)Faks: +49 2237-656 555Mail: [email protected]

En acılı gününüzde7 gün 24 saatyanınizdayız

camia | 30 Kasım 2012 07Genel Merkezimizden

“adaletsizliklere ve haksızlıklara karşı çıktığımızı ortaya koyuyoruz”IGMG Bölge Sosyal Hizmetler Başkanları Kerpen’de toplanarak ramazan ayı ve sonrasında yapılan hizmetleri değerlendirdi.

IGMG Sosyal Hizmetler Başkanlığı Böl-ge Sosyal Hizmetler Sorumluları Toplantısı Kerpen’de yapıldı. ramazan ayı ve sonrasın-da yapılan Sosyal Hizmetler Birimi faaliyetle-rinin görüşüldüğü toplantıya Genel Başkan Kemal Ergün de katılarak bir konuşma yaptı. “Genel Merkez üyeliği sıradan bir üyelik de-ğil, bu camiaya mensup olmayı gösteren bir aidiyet ve mensubiyet bilincinin sembolüdür” diyen Ergün, teşkilatın sosyal hizmetler çalış-malarını hem bir ibadet etme hem de “Üm-met olma” şuuru ile gerçekleştirdiğine işaret etti. Ergün “Yaptığımız yardımların, mazlum, mağdur ve ihtiyaç sahibi insanların dertlerini gideremediğini çok iyi biliyoruz” dediği ko-

nuşmasında, “Müslümanlar olarak bir ümmet olma ve insanlığın da kardeşliği ilkesinden hareketle, Müslüman olsun gayri Müslim ol-sun o insanlara gönlümüzle gidiyoruz. Onların yanında olduğumuzu, dertleri ile dertlenmek istediğimizi gösteriyoruz. Adaletsizliklere, haksızlıklara karşı çıktığımızı ortaya koyuyo-ruz” şekline konuştu.

Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Çiftçi de toplantıda bir değerlendirme yaptı. Çiftçi, “Bu teşkilat Allah’ın bizlere bir lütfu ve ikra-mıdır. Ve bütün yaptıklarımız da bu teşkilat mensuplarının desteği ile olmaktadır” dedi-ği konuşmasında, özellikle teşkilatta görev yapmış olan teşkilat mensuplarının, eleştiri

ve tekliflerine önem verdiklerini, yardım ça-lışmalarının yanı sıra, zekât, fitre ve hac gibi ibadetlerin yerine getirilmesine yardımcı ol-duklarını söyledi.

IGMG Sosyal Hizmetler Başkanı Ali Bozkurt ise ramazan ayında ve sonrasında gerçekleştirilen hizmetlerin bir değerlendir-mesinde bulundu. Bu hizmetlerin yerine ge-tirilme sürecindeki olumlu ve olumsuz yön-leri değerlendirdi. Bölgelerden katılan sosyal hizmetler başkanları da, bölge ve cemiyet-lerdeki süreçler ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak, bu hizmetlerin daha etkin bir şekilde artarak devam edebilmesi için çeşitli önerilerini sundu.

Hakkı Çiftçi

Page 8: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

|08 Aile

Bedensel ve zihinsel engel neyin engeli?

camia | 30 Kasım 2012

• Çocuğunuzun durumunu kabul edin ve sorunlar ile yüzleşin. Bunu ne kadar çok ertelerseniz, o kadar çok enerji kaybına yol açacaktır. Kaçtığınız veya ertelediğiniz sürece hem siz hem de çocuğunuz daha çok üzülecektir.

• Çocuğunuzu gözlemleyin. Erken teşhis ve rehabilitasyon için bu önem arz eder.

• Çocuğunuzun engeli ile alakalı bilgi sahibi olun ve çevrenizi de bilgilen-dirin. Kafanızda bir soru işareti kal-masın. Bu alandaki terminolojiyi ve tedavi imkânlarını araştırın.

• Çocuğunuzla birlikte geçirdiğiniz zaman sizi kendiniz için vakit ayır-maktan alıkoymasın. Kendinize gü-nün yorgunluğunu atabileceğiniz kü-çük anlar ayırın.

• Duygularınızı saklamayın. Sizi ra-hatsız eden konuları diğer aile birey-leri ile paylaşın.

• Tüm sorumluluğu üzerinize alma-yın. Aile içerisinde paylaştırın.

• Duygularınızın dilini öğrenin. Öfkeli ve kızgın anınızda ne yapmanız ge-rektiğini ve bunları nasıl kontrol ede-bileceğinizi öğrenin.

• Çocuğunuza ve kendinize acımak-tan vazgeçin. Hayata olumlu bak-mayı ve küçücük gelişmeler dahi olsa mutlu olmayı bilin.

• Sizin durumunuzda olan birçok aile var. Yalnız olmadığınızı bilin! Neden ve niçinleri bırakıp hayatın size sun-duğu nimetlerin farkına varıp halinize şükretmelisiniz.

• Diğer çocuklarınıza, eşinize, sev-diklerinize ve hobilerinize de zaman ayırmayı unutmayın.

Altın öğütler

rahime Söylemez

Çocuk bekleyen aileler doğal olarak sağlıklı bir çocuk ümit ederler. Engelli bir çocuklarının olma ihtimalini dahi maalesef düşünmezler. Dolayısıyla aileler doğum öncesi, sonrası ve-yahut da çocukluğun herhangi bir döneminde çocuklarının engelli olacağını duyduklarında büyük üzüntü yaşarlar. Bu yeni durum, onlar için hiç de kolay olmaz. Bir duygu karmaşası içerisine girer, bunu, şaşkınlık, öfke, bunalım-lar, üzüntü takip eder. Böylesi zor zamanlarda, ailenin tüm fertleri birbirine daha çok destek vermelidir. En önemli-si de eşlerin birbirlerine destek olmasıdır. Birbir-lerine destek olan eşler “kabul sürecini” ancak karşılıklı anlayış ve daya-nışma ile kolaylıkla atla-tabilirler. Dolayısıyla aile bireyleri çocuğun bazı alanlarda engel teşkil eden durumunu kabul etmelidirler ki, ileride en-geli olan çocuk kendisi ve engeliyle barışık bir hayat yaşayabilsin.

Engel derken tam olarak neyi kastettiği-miz de önem arz ediyor. Birçok engel duru-mu vardır. Örneğin ortopedik engelli, işitme engelli, görme engelli, zihinsel engelli, felçli çocuk vs.

Engelli çocuğu olan ailerin maalesef düş-tükleri birçok hatalar var. Bu hatalardan birisi ve diğer çocuklar açısından en önemlisi ise, ebeveynlerin engelli çocuklar ile aşırı ilgilen-mek suretiyle, engelli ve engeli bulunmayan çocukları arasında adaletsiz davranmalarıdır. Aileler engelli çocuğa çok fazla ilgi gösterdik-lerinden dolayı, engeli bulunmayan çocuğu veya çocukları ihmal edebilmektedir. Engelli çocuğun sadece alanları sınırlıdır ve bu se-beple daha çok ilgi ve bakım gerekebilir. Tabii ki, diğer evlatlara karşı adaletli olma ve onları ihmal etmeme şartı ile...

Bir çok aile bir taraftan yapıcı olayım der-ken diğer yandan da yıkıcı duruma düştüğü-nü fark edemiyor. Hatta bazen daha da ileri gidip engelli çocuğun bakımı ve ihtiyaçlarının karşılanması için diğer çocuklarını sorum-lu tutabiliyorlar. Elbette ki, engeli olmayan çocuklara da sorumluluk vermek önemli ol-makla birlikte her iki tarafın psikolojisini de dikkate almak gerekir. Eğer, engelli çocuk, kendisini değersiz ve hiçbir işe yaramayan biri olarak hisseder, engeli bulunmayan ço-cuk ise kendine büyük haksızlık yapıldığını ve anne babasının onu sevmediğini, bilakis onu bebek bakıcısı olarak gördüğünü düşünürse problemler başlar. Bu sebeple anne-babalar, diğer çocuklarına da mutlaka zaman ayırmalı ve gereksinimlerini dikkate almalıdır.

Yapılan hatalardan bir diğeri ise, ailenin engelli çocuktan utanması ve onun sosyal-leşmesi yerine pasifleşmesine gayret gös-termesidir. Aileler, engelli çocuklarını dışarıya karşı izole etmemeli, çocuğun çevre ile ile-tişim kurmasına ve kendisini geliştirmesine imkân ve ortam sağlamalıdır.

Ortopedik engelli çocuğu olan ailelere önerilerAile, çocuğun bedensel gelişimini sağ-

layacak ortamı sunmalı ve her alanda ona destek olmalıdır. Aksi takdirde, çocuk anla-şılmadığını zanneder. Destek olurken dikkat edilecek husus; anne-babaların çocuklarına vereceği bu desteği orantılı bir şekilde sun-maları hususudur. Aileler, çocuk, leb deme-den leblebiyi vermemelidir.

Bedensel yetersizliğinden kaynaklanan durumundan dolayı çocuğu çevreden dışla-

mamak gerekir. Zira, en-gelli çocuğun da çevre-siyle, akranları gibi ilişki kurmaya ihtiyacı vardır. Bu ilişkinin kurulabil-mesi için ona yardımcı olunmalıdır. Aileler, “Sen yapamazsın, düşersin” deyip onun isteklerini yabana atmamalılardır. Örneğin yapabileceği herhangi bir iş ona yap-tırabilirler. Çocuğun dav-ranışlarında küçük bir gelişim dahi olsa bunu

ciddiye almalı ve çocuğu bu konuda motive etmelidir. Bu ilgi ve değer verme engelli ço-cuğa güven verir ve cesaretli bir birey olarak yetişmesine yardımcı olur.

İşitme engelli çocuğu olan ailelere önerilerAnne-babalar işitme engelli çocukların

kendi aralarında dahi fark olabileceğini unut-mamalı. Örneğin işitme kaybının derecesi, işitme kaybının başlangıç yaşı ve varsa kul-landığı işitme cihazı ve cihazı kullanma yaşı, okula gitme yaşı vs. İşitme kaybı olan çocuk-ların çevreleri de çok önemlidir ve aile, çocu-ğun bireysel özellikleri ile dış faktörleri de dik-kate almalıdır. Çocuğun konuşma becerisinin gelişmesi için eğitim programı düzenli bir şe-kilde uygulanmalıdır. Eğitimin yalnızca evde veyahut da okulda olduğu düşünülmemeli. Aile bu konuda çocuğun dikkatini birçok yere çekebilir. Örneğin, çocuk arkadaşlarıyla be-raber hayvanat bahçesine gidip oradaki hay-vanların nasıl ses çıkardıklarını eğlenceli bir şekilde öğrenebilir. Çocuğun konuşabilmesi için ilk etapta işitme kaybının erkenden fark edilmesi ve ona göre çocuğa uygun bir cihaz seçilmesi gerekir. Çocuğun işitme engeli ai-leler tarafından ne kadar erken fark edilirse, gerek tıbbî teşhis ve tedavisi gerekse, dil eği-timi o kadar verimli olur. Çocuğun engeli tes-pit edildikten sonra, işitsel becerilerine ve dil gelişimine uygun ortam sağlanmalıdır. Unut-mamalıdır ki, işitme engelli çocuklar verilen iyi bir eğitimle konuşma becerisini kazanabilirler.

Görme engelli çocuğu olan ailelere önerilerGörmeyen çocuk, gören çocuk kadar sağ-

lıklıdır ve onlar da, gören çocuklar gibi bazı dav-ranış farklılıkları gösterebilirler. Dolayısıyla aile bu durumu çocuğun görmemesine bağlamamalı ve telaşa kapılmamalıdır. Önce, çocuğun geli-şim özellikleri ve basamakları ciddi bir şekilde öğrenilmeli. Karşılaşılan herhangi bir sorunda/

güçlükte çocuğun görme engelli olduğu baha-nesi üretilmemelidir. Her sorunda bunun arkası-na da sığınılmamalıdır.

Görme engelli çocuğa, dokunma duygu-su etkin bir şekilde öğretilmelidir. Engelli doğ-muş olan bebeklere çocuk oyunları, elleri ve ayaklarını kullanarak öğretilmelidir. Böylelikle çocuk kendi vücudunu daha iyi tanır, el ve di-ğer uzuvlarını da kullanma becerisini geliştirir. Dokunma duygusunu geliştirmek için çocu-ğa küçük yaştan itibaren çeşitli kumaşlardan yapılmış kıyafetler giydirilmelidir. Çocuk sa-dece penye giysiler ile sınırlandırılmamalıdır. Dokunma duygusunu daha iyi geliştirebilmek için, farklı cisimlerle doldurulmuş (fasulye, pirinç, nohut vs.) yastıklar verilmeli veyahut da evde bulunan eşyaları vererek, dokuna-rak eşyanın ne olduğunu bulmasına yardımcı olunmalıdır. Bu, bir oyun şeklinde yapılabilir. Çocuğun, evin içerisinde daha rahat hareket edebilmesi için batıcı ve yaralayıcı olan nes-neler toplanmalı, bu şekilde çocuk güvende olduğunu hissetmelidir. Çocuk, oyun parkları-na da götürülmeli ve kendi başına kaymasına, sallanmasına izin verilmelidir. Bunlar çocuğun bağımsız hareket etmesine yardımcı olacak-tır. Çocuğa bir şeyi öğretirken mutlaka aşa-malı bir şekilde öğretmelilmesi gerekir. Gören çocuklar nesneleri bir bakışta görür ve gör-düklerini algılarlar. Görme engelli çocuk ise önce eline alır, dokunur ve parça parça algı-lar. Sonradan bütün parçaları birleştirir. Evi ve algılamayı, dokunmayı çekici kılabilmek için evdeki eşyaların yerleri değiştirilebilir. Böyle-likle çocuk yeni bir dünya keşfetmiş olacaktır. (Bu bağlamda görmenin farklı bir teknikle öğ-retildiği “Mit den Ohren sehen” (Kulaklarınızla görün) belgeselini izlemenizi tavsiye ederiz. )

Zihinsel engelli çocuğu olan ailelere önerilerEğer çocuğunuz zihinsel engelli ise an-

ne-baba olarak size pekçok iş düşmektedir. Çocukta öğrenme problemi var ise haliyle konuşma ve konuşanı anlama problemi de olabilir. Bu sebeple, çocuğun dil gelişimi desteklemeli. Örneğin iyi bir dinleyici olmak-la işe başlanabilir. Çocuğu dinlemek, onun açısından fark edilmek demektir. Bu da ço-cuğu konuşmaya teşvik edecektir. Yapılan herhangi bir iş hakkında konuşulmalı ve ba-sit talimatlar vererek çocuğun neyi yapması gerektiği öğretilmeli. Burada dikkat edilmesi gereken husus, çocuğun yapması istenilen işin çocuk tarafından anlaşılıp anlaşılma-dığının tesbit edilmesidir. Çocuklar, bazen istenileni yapmayabilirler. Bunun sebebi ise istenilen o şeyi anlamamış olmalarıdır. Ço-cuğun bildiği kelimeler ile öğretilmek iste-nen kelimeler harmanlanarak net bir şekilde kullanılmalı, gerekirse tekrarlanmalıdır. Yanlış telaffuz ettiklerinde kırıcı olmadan düzel-tilmelidir. Buna ek olarak, kaba hareket ve ince hareket becerilerinin gelişimi desteklen-melidir. Bir uzmandan örneğin ergo ve fizyo terapistlerden yardım alınabilir. Ayrıca, gör-me ve işitme becerileri de desteklenmelidir. Örneğin, şekil tahtasına göre şekilleri yerleş-tirme oyunu oynanabilir. Eşyaları renklerine ve büyüklüklerine göre ayırma deneyleri ya-pılabilir. Aynı şekilde, ses ayırımı, sesler ara-sındaki farkı tanıyabilmeleri için değişik hay-van sesleri kullanılabilir. Hangi seslerin aynı, hangilerinin farklı olduğu sorulabilir. İletişim becerilerini geliştirebilmek için evcilik oyunla-rı, taklit oyunları, cümle tamamlama oyunları oynanabilinir. Örneğin, Yemeğimi ... yerim! Suyumu ... içerim! gibi.

Yapılan hatalardan bir diğeri ise, ailenin engelli çocuktan utanması ve onun sosyal-leşmesi yerine pasifleşme-sine gayret göstermesidir. Aileler, engelli çocuklarını dışarıya karşı izole etmeme-li, çocuğun çevre ile iletişim kurmasına ve kendisini ge-liştirmesine imkân ve ortam

sağlamalıdır.

Page 9: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

| 09Ailecamia | 30 Kasım 2012

Hicretin gizli

kahramanı kim?

IGMG Çocuk Kulübü’nün aylık olarak yayınlanan Gökkuşağı

dergisinin yeni sayısı çıktı.

Gökkuşağı’nda bu ay hicretin gizli kahramanı tanıtılıyor. Örümcek

ağındaki mühendislik harikaları öğretiliyor. Paylaşmanın önemi çiz-

gi romanla minik üyelere anlatılıyor. Fıkralarıyla meşhur nasreddin

Hoca, “Beni tanıyor musun?” sayfasında tanıtılıyor. Gezgin Gül

abla tişört baskısını anlatıyor ve farklı deney ve bilmecelerle ço-

cuklara dinî ve kültürel eğitim cazip hale getiriliyor.

Gökkuşağı bu ay ilk kez Almanca ve Fransızca hikayelerle

yerel dilde de üyeleriyle buluşuyor.

Üyelik için irtibat:IGMG Çocuk Kulubü • Boschstr. 61-65 • D-50171 Kerpen • Tel.: 0049 (0) 2237 656 331 Fax: 0049 (0) 2237 656 555 • E-Mail: [email protected] • www.igmgcocuk.de

Giriş işe ve daha iyisini yap

Tam İstihdamlı Tasarımcı/ Dijital Tasarım ve Matbaa (E/K) İş tecrübesi, tasarım, tipografi

Kreatif ajanslarda çalıştın ve iş tecrübesine sahipsin, konsepsiyonel bir yaklaşımla düşünüyor ve bir girişimcinin bakış açısıyla çalışıyorsun. Klasik ve interaktif ya-yımcılık alanında sıra dışı fikirler geliştirebiliyorsun. Ayrıca ekip ve müşterilerimizle rahatlıkla iletişim kurabilmeni sağlayacak derecede Türkçe diline hakimsin.

Yapılacak İşler:

-Her türlü yayın ürünlerinin tasarım işlemleri

-İlanların tasarımı

-Görüntü işleme ve retüş

-Üretimin zaman planlanması, yönetilmesi ve çıkarılan dergilerin kalite kontrolü açısından sorumluluk .

Gerekli Şartlar:

-Medya ve iletişim/Medya tasarımı alanında üniversite mezunu olmak veya bu alanda meslek eğitimi yapmış olmak

-Adobe Creative Suite yazılımını kullanabilmek

-Kreatif olmak, kendi başına çalışabilmek, itinalı çalışma tarzına sahip olmak ve acil durumlarda da bu çalışma tarzını sürdürebilmek

Azimli ve profesyonel bir çalışma ekibi modern çalışma ortamı ve donanıma sahip olan cazip bir işyerinde senin desteğini bekliyor.

Başvuru belgelerini tahayyül ettiğin maaş bedelini belirtmek kaydı ile personel şu-bemize posta yoluyla veya aşağıdaki e-posta adresine elekronik posta aracılığı ile ulaştırmanı rica ediyoruz.

[email protected]

Page 10: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

| Camilerimiz10

hum Dr. Yusuf Zeynel Abidin bey yapar. Yeni açılan bu camide teşkilat yapısında bazı de-ğişikliklere gidilir. Yeni yapılanmada cemiyet başkanlığına Selman Özçalışkan, teşkilatlan-maya Hasan Damar ve muhasebeyede Ah-met Çiftçi getirilir.

Braunschweig’da bir cami açılması ye-terli değildir. Müslüman “İşçi”lerin ve Müslü-man öğrencilerin bulunduğu diğer yerlerde camilerin açılması gerekmektedir. Bunun için Müslümanların yoğunlaştığı Münih, Köln, Frankfurt, Berlin gibi kentlere programlar düzenlenir, oralarda da camilerin açılması organize edilir ve tecrübeleri aktarılır. İşte bu gayretli çalışmalar neticesinde Müslümanlar camilerine kavuşacaklardır.

1976 yılında yapılan kongre ile cemiyet idaresinde değişikliğe gidilir. Cemiyet baş-kanlığına necati Kopaç gelir ve idare heyetin-de İsmet Üçgül, merhum İsmet Yüksel, Halil İpekçi, Ali Toklu, Merhum nail Er ve Ahmet Çiftçi yer alır. Bu heyet 3 yıl boyunca idareyi yürütür. Eğitim, teşkilatlanma, gençlik ve ka-dın kolları bu dönemde aktif bir çalışmaya gi-rer. Faruk Er, Mehmet Ali Çavaş, Ali Bayram Kaya, Ali Ayaz, Sezai Arıcı ve onlarca genç bu devirde hem yetişir hem de aktif görevler yapar.

Kuruluşun 10. Yılında re-benring 2, adresine taşınılır. Cemaat çoğalır ve gençlik çalışmaları yoğunlaşır. Hilal Gençlik adıyla spor kulübü kurulur ve gençler bu çalışma altında birleşir. 20. kuruluş yıl dönümünde Halil Arıcı baş-kanlığında yeni bir idare seçilir. Hamza Ocakdan, nihat Güner, Ali Toklu, İsmet Üçgül, Sezai Arıcı, Abbas Karahan, Hamdi Mavitaş, Kısmet Toklu ve Ad-nan Güner’den oluşan idare heyeti hâlâ takdir ve minnetle anılan hizmetlere imza atar. Bir yıl sonra ise İsmet Üçgül baş-kanlığında yeni bir idare heyeti oluşturulur. Mükremin Akali, nevzat Gölcü, Adnan Güner, ramazan Demir, Tahsin Barut ve Mehmet Özkaya da bu yeni idareye katılır. Bu dönemde en az iki ayda bir Bürgerpark ya

da üniversitede seminerler ve konferanslar serisi başlatılır. Mehmet Özkaya’nın Gençlik Başkanlığı döneminde Vahdet Spor kurulur. Bu dönemde cemaatten her yıl en az 30-35 kişi hacca gider ve çeşitli ülkelerdeki mazlum ve mağdurlar için yardım kampanyalarına yo-ğun bir katılım olur. Bayramları bayram olarak yaşayabilmek için bayram ve çocuk şenlikleri bu dönemde başlar. Başkan İsmet Üçgül, içinde cami ve eğitim merkezlerinin de olaca-ğı bir külliye kurmaya karar verdiğinde cema-at bu kararı coşkuyla karşılar ve bu amaçla kullanılmak üzere bir tasarruf hesabı açılır. Bu karar, 1999 yılında Eğitim Merkezi’nin alın-masını sağlar.

Bu dönem gençlik ve kadınlar teşkilatı-nın da özellikle hizmetleri ile takdir topladığı dönemin başlangıcı olur. Mehmet Özkaya ve Saadet Üçgül hanımefendi pek çok örnek çalışması ile Braunswcheig Müslümanlarının her zaman takdirle anacağı hizmetlere imza atar. Her iki başkan da yeni hizmetlere ufuk açarlarken, yeni idarecilerini de yetiştirir. Ce-miyetten ayrı bir binada Gençlik Lokali açılır. 1997 yılında İsmet Üçgül görevini yeni idare-ye bırakmak ister. Her ne kadar cemaat bu isteği kabullenmese de, yeni başkan Ham-

• Sinan Filizer• Hamza Ocaktan • İlhan Bilgü

13 üniversite öğrencisi bugün Batı Avrupa ülkelerindeki en önemli İslamî cemaat olan İslam Toplumu Millî Görüş’ün te-mellerini Braunschweig’da, üniversitede atarlar. Üniversite odaları yetmeyince de şehirde bir cami açarlar. Fakat, diğer şehirlerde de camiler açmak için geceli gündüzlü çalışırlar. Braunschweig Hicret Camii aslında onların hikayesidir.

IGMG’nin kuruluşunaöncülük eden camii:

Braunschweig Hicret Camii

Üniversitenin mescidi dünyanın dört bir yanından gelen Müslüman öğrencilerin kur-duğu küçük bir odadır. “Klubhaus” olarak bilinen mescidin üst katında biraz daha ge-niş bir salon vardır. Bu salon artık bölgedeki Müslümanların toplanma, buluşma yeridir. Sohbetler, programlar, derken öğrenci ol-mayan Müslümanlar da üniversiteye gelin-ce cuma namazları öylesine kalabalıklaşır ki, idare ile problemler yaşanmaya başlanır. Probleme yeni bir çözüm bulmak için bir araya gelinir ve “Türk Birliği” adı altında bir dernek kurulur. Tarih: 2 Ekim 1969’u göste-rir daha. Bu derneğin başkanlığına da rüştü Banaz seçilir. Artık yeni bir hedef vardır ve mutlaka bir cami kurulacaktır. Onun için de her tarafa haber salınır cami yeri için. Fakat, çalışmalar durmaz. neredeyse her akşam bir fabrika yurdunda cemaatle namaz kılınır, sohbetler başlar. Günlük ilmihal bilgilerinin yanı sıra “Yaratılış gayemiz ve sorumluluk-larımız” başlıkları ile devam eden sohbetler, “İçinizden bir ümmet çıksın, iyilikle emretsin” emri mucibince devam ederken İslam’ın en önemli ibadetlerinden biri olan hac için bir sefer düzenleme kararı alınır. Dr. Mehmet şener Yücetürk bütün maddî imkanlarını se-ferber ederek, çoğunluğu üniversite öğren-cilerinden oluşan ve Ali Toklu’nun da arala-rında bulunduğu işçilerden oluşan kafile yola çıkar. Kabe’de Alemlerin rabbi olan Allah’a Avrupa’da İslam’ın yerleşmesi için dua edi-lir. Hac yolculuğu bu gençlerin dinamizmini ve azmini daha da artırır. Ve hac dönüşünde Hasan Damar da teşkilata dahil olur.

1970 yılı Mayıs ayına gelindiğinde ise Heidberg’te bir binanın altı cami olarak 750 DM karşılığı kiralanır. Caminin açılışını mer-

13 üniversite öğrencisinin daha yeni yeni oluşmaya başlayan İslam toplumunu hiç ol-mazsa namazlarda bir araya getirme gayret-leri sonucunda kurulur Braunschweig Hicret Camii. Bu cami aynı zamanda İslam Toplumu Millî Görüş’ün de Avrupa’daki temellerinin atıldığı yerdir. 13 genç önce, çeşitli fabrikalar-da çalışan ve o fabrikaların yurtlarında kalan “işçileri”mizi ziyaret ederler, onlarla din ve din-darlık üzerine sohbet ederler. Öyle ki, namaz kılmak için üniversitede bir oda ayarlarlar ve bu odada gönül sohbetleri de yaparlar. Hepsi gençtir ama, Müslüman olma sorumlulukları-nın da bilinciyle çevredeki Müslümanları bir araya getirme gayretine girerler.

Belki isimlerini bile hatırlamaz şimdi pek çoğumuz. Kimlerdi bu gençler diye. şimdi kendilerini görsek, onları tanımayız bile. Ama onlar bizim, tarihimizin temelleri ve öncüle-rimiz. Onların gayretleridir ki, bugün bizleri bulunduğumuz konuma getirmiştir. Dr. Meh-met şener Yücetürk, Dr. Yusuf Zeynel Abidin, Dr. Fazıl Uveyce, Dr. rüştü Banaz, Ahmet Ürkmez ve Mehmet Kozalı... Öğrencidirler, fakat dertleri Müslümanların da bir caminin olması ve bir cemaat olarak yerleşmelerini temin etmektir. Bu öğrencilerin çağrısı öyle-sine yankı bulur ki, üniversite neredeyse ar-tık o bölgedeki Müslümanların gözünde bir “İslam Merkezi”dir. Bu genç üniversitelilere işçiler”den de katılım olur: Münir Sayar, Sel-man Özçalışkan, Ahmet Çiftçi, Ali Toklu, Ali Yüksel,Tuncer Bedük, Yusuf şahin, nail Er, Hayati Yılmaz bunlar arasında yer alır.

camia | 30 Kasım 2012

Eğitim merkezinin ilk mezunları ilahi okuyor Camide her yıl düzenlenen İslam Haftası’nın geçen yılki açılışı.

Page 11: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

|Camilerimiz 11

za Ocakdan’ın idaresine tecrübesi ile katkı yapma sözüyle görevi devreder. Gerek Üçgül ve gerekse bir önceki başkan Arıcı, halen manevî başkan olarak tanınırlar, hizmetlere katkılarından vazgeçmezler.

Hamza Ocakdan’ın başkanlığa gelmesi ile hemen bir eğitim komisyonu kurulur ve 40 günlük bir çalışma sonrasında “Eğitim Müf-redatı” hazırlanır. 21 Aralık 1997 Pazar günü Eğitim Merkezi’nin ilk ders programı, Muhit-tin Aykaç hoca yönetiminde başlar. Gençlik Lokali ve camide 04-12 yaş gruplarında 41 öğrenci ile başlayan eğitim, kısa zamanda Osman İslamoğlu hocanın da katılımıyla Os-manlı usulü Kur’an eğitimini de kapsar. Sınıf usulü ile yapılan bu ilk eğitim programı 6 ay sürer. Bu ilk program da Abdülkerim Algül, Halil Arıcı, Sezai Arıcı, Mustafa Arıcı, Mustafa Başar ve Elif Ocakdan da fahrî görevler ya-par.

27 Haziran 1999 tarihi cemiyetimiz için tarihi bir gün olur. Zira, hem 30. yılımızı kut-layacak, hem de Eğitim Merkezimizin prog-ramı yapılacaktır. Ama en önemlisi, bu hayırlı hizmetlerin temellerini atan büyüklerimiz de aramızda olacaktır. Dr. Mehmet şener Yü-cetürk, rüştü Banaz, Hasan Damar, Münir

Sayar ve pek çok büyüğümüz eserlerinin meyvesini görmek üzere bu programımıza teşrif edeceklerdir. Onlar bizlere hayır duada bulunacak biz de onlara. Onlar bizleri bağrına basacak, bizler de onları.

1999 yılı sonuna gelindiğinde, eğitim hiz-metlerinin artık daha büyük bir yer gerektir-mesi sonucunda nihayet 5 metre kare alan içerisinde 1800 metre kare kapalı alanı olan yeni bina satın alınır. Yeni yerimiz, cemaatimi-zin de büyük bir heyecanla katıldığı tamirat ve düzenleme çalışmaları sonrasında ders-haneleri, cami, Gençlik Merkezi, çay ocağı, Dönerci ve marketiyle hizmete girer. Daha sonra büyük salon ve Kadınlar Teşkilatı’nın hizmetine verilen bölüm hizmete girer.

Bu yeni merkezimizde 10 yıl içerisinde pek çok sosyal ve kültürel proğramlar yapılır. Özellikle ilk yıllarda İbrahim Hocalar ve Ab-durrahman Saral’ın ve son yıllarda da Bilal Karaca hocamızın başkanlığındaki tanıtma komisyonumuzca 12 yıldır yapılan İslam Haf-tası programları düzenlenir. Bu vesile ile pek çok yazar, ilim adamı, sanatçı proğramları-mıza katılır, konuğumuz olur. Afet Ilgaz, Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, Vehbi Vakkasoğlu, Doç. Dr. Mustafa Karakaş, Prof. Dr. Bünya-

min Duran, Doç. Dr. Halit Ertuğrul, Sebahattin Uçar, Prof. Dr. Osman Öztürk, Senai Demirci, Sibel Eras-lan, Mahmut Toptaş, Prof. Dr. Ah-met Maranki, Cemil Tokpınar, Gey-lani Akan, Hüseyin Goncagül, Eşref Ziya Terzi, Mustafa Cihat, Bekir De-veli, Süleyman Erkişi bunlar arasın-da yer alan isimler olur.

Eğitim Merkezimiz üst düzey ziyaretlere de sahne olur. Braun-schweig Büyükşehir Belediye Baş-kanı sayın Dr. Gert Hoffmann iki defa ziyaretimize gelir ve yapılan faaliyet-lerden duyduğu memnuniyeti dile getirir. Alman komşularımız, öğret-menler ve öğrencilerin de ziyaretleri devam eder. Türkiye’den de ziyaret-çilerimiz olur. Diyanet İşleri Eski Baş-kanlarından Lütfü Doğan, Başbakan Yrd. Bülent Arınç, Adalet Eski Baka-nı şevket Kazan, Prof. Dr. numan Kurtulmuş, Hannover Başkonsolosu Tunca Özçuhadar ve Prof. Dr. Arif Er-soy bu isimlerden bazılarıdır.

camia | 30 Kasım 2012

Üniversite Mescidi

Hamza Ocakdan idaresi (1999)

İlk kurucularımız

Bugün Almanya ve Avrupa’da Müslü-manlara pek çok alanda örneklik etmiş olan Braunschweig cemiyetimizin hizmetlerine katılan çok sayıda ismi sıralamamız mümkün değil. O kadar takdirle anacağımız, büyükle-rimiz, gençlerimiz ve hanımlar var ki. Ve her şeyden önce bu hizmetlerde bizleri destekle-yen fedakâr ve vefakâr cemaatimiz. Ahirete

intikal edenlerimize Allah’dan rahmet diliyo-ruz. Bunlar arasında özellikle daha ilk yıllarda Dr. Yusuf Zeynel Abidin, Dr. Fazıl Uveyce, Dr. Mehmet şener Yücetürk ile Hasan Damar ve rüştü Banaz’a “Orada Müslümanları sahip-siz bırakmayın” vasiyetinde bulunan hocamız Prof. Dr. necmettin Erbakan’ı anmamız gere-kecektir. Allah rahmet eylesin!

Camide her yıl düzenlenen İslam Haftası’nın geçen yılki açılışı.

Page 12: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

| camia | 30 Kasım 2012 12 Hayatın İçinden

Kerbelâ adını duyduğumuzda ürper-meyenimiz var mıdır ki? Çoluk çocuğun hiç acımadan katledilmesinden mi, masumların açlık ve susuzlukla terbiye edilip biatlerinin istenmesinden mi, yoksa “Cennet gençlerinin efendi”lerinden birisinin kanının akıtılmasından mı ürkersiniz? Evet bunların hepsi insanı ür-kütüyor, ama en ürkütücü olanı her hâlde, bu vahşetin bir makam ve iktidar uğruna gerçek-leştirilmesidir. Bir tarafta dünya ve ahiret saa-deti vaad eden bir dine mensup olan insanla-rın bu dünya işlerini yüklenmek üzere “hilafet makamında” oturacaksınız, ama öbür taraf-dan da, o dinin reddettiği her şeyi yapacaksı-nız. Belki de Kerbelâ’da, Peygamberin (s.a.v.) torununun ve ailesinin katledilmesinden daha da büyük bir sapkınlıktır bu. nitekim Kerbelâ, acının, açlığın, susuzluğun, çaresizliğin; o gü-nün görünen galipleri ise zulmün ve fücurun temsilcileri olarak sembolleşmişlerdir.

Hz. Hüseyin o gün kanlar içinde ailesini, çocuklarını kaybettikten sonra bu dünyadan büyük bir şeref içinde giderken, bugün bile hepimizin gönlüne taht kuruyor. Ya Yezid? O, nefretimizin, öfkemizin temsilcisi haline geli-yor. Adının yanında onu hayırla yâd edebile-cek kaç kişi bulunur şu milyarlar arasında?

Kerbelâ vahşeti ki, İslam tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir vahşetin zulmün adı-dır. Ve dahi, bu vahşete direnişin, zulme razı olmamanın, zulme karşı çıkmaya söz verme-nin kavgasıdır bu. Öyle ya, o Yezid ki, İslam gibi her türlü fuhşiyât ve fücûrat ile mücade-le etmenin de adı olan bir dinde, ilk defa ve hem de alanen fuhşiyat işlemeyi göze alabi-len birisi olarak, Allah resûlu’nun (s.a.v.) ve O’nun ümmetine bu haliyle “halife” olacak da “cennet gençlerinin efendi”si buna razı ola-cak!? nitekim bunu Yezid’in babası Muaviye çok iyi bildiği için daha hayatta iken Yezid’ine biat sözü almak üzere kapı kapı dolaşacak, sonunda da vasiyet olarak “Oğlum! Sakın ha Hüseyin bin Ali’den biat almakta ısrar etme!” deme ihtiyacı duyarak uyarılarda bulunacaktır. ne var ki, Yezid, yezidliğini yapacak, babasına

bile saygı göstermeyecek, ilk iş olarak

Medine valisi Velid b. Ukbe’ye “Hüseyin’den mutlaka biat al” emri verecektir.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) torunu Hz. Hüseyin (r.a.) ise bunu reddedecektir. Zorla biat alınmak için askerler Medine’ye geldiyse de Hüseyin Mescidu’l Harâm’ın (her türlü bu-lunduğu kötülüklerin yasaklandığı yer) bulun-duğu Mekke’ye gidecek, umre yapacak ama haccı bekleyemeyecek. Çünkü her taraf, ih-ramlı olsalar bile, bu haram beldede kan akıt-mayı şeref sayabilecek sayısız katil adayları ile doludur. Derken Kûfe’den bir mektup gelir: “Ey Hüseyin! Gel! Emirimiz ol, dedenin tebliğ ettiği dine göre bize imamlık et!” Bunun üzerine Hz. Hüseyin Kûfe yoluna düşecektir. O zamanın önde gelenlerinden ve ilimleri ile tanınan 3 Abdullah’ın (Abdullah ibn Abbas, Abdullah ibn Ömer ve Abdullah ibn Zübeyr) gitmemesini is-teyecek. Kûfelilerin dillerinin Hüseyin’le, kalp-lerinin ise Yezid’le olduğunu söylediler ise de o gitmeye kararlı olacaktır. Hem de çoluğuyla ç o c u ğ u y -la. “Fakat” denilecek, “ Hiç değilse, şu çocukları bırak.” Hatta Peygamber Efendimizin hanımı Hz. Ümmü Seleme dahi yanına varıp “Ey oğulcuğum! Allah resûlünün yâdigârı, gitme!” derse de Hüseyin (r.a.) ka-rarlılığını koruyacaktır: “nereye gitsem beni öldürecekler. Kanım, bu haram mekanda bari akıtılmasın!”

Kûfe’ye doğru yola koyulduğunda ken-dilerine elçi olarak gönderdiği amca oğlu Müslim’in şehadet haberini alacak ve işte o an, Kûfeliler hakkında söylenenlerin gerçek ol-duğunu farkedecektir. Fakat, en azından yola çıkmış iken, şam diyarından uzak bir bölgede de yaşayabileceğini düşünecektir. ne de olsa o tarafdaki komutanlardan Ömer ibn Saad çocukluk arkadaşıdır. Onunla oynayıp büyü-müşlerdi ve dedesinin kendisini nasıl sevdiğini Ömer bizzat görmüştü.

Belki de Hüseyin, makam ve mevki hır-

sının insanları bu kadar alçaltabileceğini dü-şünmemişti de onun için yanılmıştı. Çünkü, Hüseyin’in en yakın çocukluk arkadaşı Ömer ibn Saad “Bırakın, en azından serhad ellere gideyim de sınırlarınızı koruyayım, ne Yezid beni ne de ben Yezid’i göreyim” feryadı ile sarsılsa da, Ubeydullah ibn Ziyad’dan şimr ibn zi’l Çevşen aracılığı ile gelen “Hüseyin’in başı ile İsfehan ve rey valiliği arasında bir se-çim yap!” teklifini daha câzib bulacaktır.

Yezidîlerin safında şimr ibn zi’l Çevşen gibi kurnaz komutanların yer aldığı bu vahşî savaşda, Hz. Hüseyin tarafında öylesine kah-ramanca savaşılacak ki, açlık ve susuzluk bile bunu engelleyemeyecek. Bu çaresiz du-rumda Hz. Hüseyin, savaşın şiddetlenmesini gördükçe kendisine tâbi olanlara, savaştan ayrılıp gidebileceklerini söyleyecektir. Hem de iki kere. Kendisi ise, zulme boyun eğmemeye kararlı olduğu için daha bir kaç yaşındaki ço-cuğunun hastalığına rağmen bu işten vazgeç-

meyecek-tir. Lâkin, sıcaktan, çatışma-dan ve susuzluk-tan buna-

lındığı bir anda, hiç değilse şu hasta yavrusu-na su verilmesi için öne çıkacaktır. Heyhât ki heyhât, kucağındaki bebeği su yerine okların hedefi olacak ve kucağında vefat edecek-tir. Artık iyice bunalan Kerbelâ, işte bundan sonra Hz. Hüseyin’in de şehadetine şahitlik edecektir. Yer gök feryâd u figân ile inleyecek ve nihayetinde Hüseyin’in başı bedeninden ayrılacak. Sonra, tüm bu vahşet yetmiyormuş gibi Kûfe valisi Ubeydullâh b. Ziyad’ın haka-retlerine maruz kalacak olan keşilmiş başı, ni-hayet, yeryüzünde zulmün fücûrun temsilcisi olan Yezid’e gönderilecektir.

Tarih: Hicretin altmış birinci yılı Muharrem ayının onuncu cuma günü öğleden sonrası. Koskocaman bir ordu, neredeyse savunma-sız bir ailenin önde gelenlerini katlettiği gibi, Peygamberin ailesinin kadınlarını bile çırılçıp-

lak soyacak kadar adileşecektir. Öldürdükleri yetmiyormuş gibi, kadınların ve kız çocukları-nın ziynet ve süs eşyalarını soymak bile kah-ramanlık sayılacaktır. Böylece, 23’ü Hz. Hü-seyin ailesinden olmak üzere 72 kişi şehid edilecektir.

Takdir-i ilahîdir ki, Hz. Hüseyin’in başı-nı keserek şam’a gönderen Ubeydullah ibn Ziyad’ın kafası, 6 yıl sonra bir 10 Muharrem günü bir başkası tarafından kesilecektir.

Yezid o sıralarda 35, Hz. Hüseyin (r.a.) ise 57 yaşındadır. Hüseyin bir kahraman, bir önder olarak Yezid’in değer verdiği dünyayı şehadet ile terkedecek, Yezid ise her zaman lanetle anılacak şekilde 3 yıl sonra ölecektir.

Yezid olup bitenlerin Müslümanları ne kadar üzdüğünü ve iktidarı için bunun prob-lem olacağını bildiği için Hz. Zeyneb’in de aralarında bulunduğu ehl-i beyt ahâlisini Hz. Hüseyin’in kesilmiş başı ile şam’a getirte-cek, göstermelik olarak da çok üzüldüğünü söyleyecektir. şam onun taht merkezi, itibar ve imtiyaz merkezi de olsa Yezid’i lanetleye-cek, Hz. Hüseyin’e rahmet okuyacaktır. Kûfe tüm bu olup bitenlenlere rağmen Hüseyin’e ağlayacaktır da, asıl ağlayanlar Medine’de olacaktır. Hz. Hüseyin’in ve ehlinden pek çok kişinin şehadet haberi gelince Medine’de bu-lunan, mü’minlerin annesi Hz.Ümmü Seleme bayılacak ve ağlayacak, bunu duyan Medi-neli kadınlar da feryâd edeceklerdir: “Eyvah Hüseyin’im! Eyvah rasûlüllâh’ın oğlu!” Hz. Ümmü Seleme ailenin büyüğü olarak taziye-leri kabul edecek, söyledikleri ile şam’ın tah-tını sallayacak ve bir kaç yıl sonra da şam’da sanki bir esir hayatı yaşayan ehl-beytin evlâdını Medine’ye alacaktır.

Evet Kerbelâ’da ne kaybettik? Hüseyin’i ve ailesini mi? Vereceğimiz cevap, Hüseyin ve ailesi ise, cevap yanlıştır. Çünkü, Hüseyin ve ailesi kay-bolmadı; dâr-ı bekâya dipdiri olarak irtihâl etti.

Yezid’i kaybetti iseniz... O, bâtılı temsil ediyordu, kaybolmaya mahkumdur. Onun kayboluşu zaten Hüseyin’in ve Hüseyin’i Hü-seyinleştiren inancımızın dirilişidir. Hüseyin’in de emeli buydu.

rabbimizin yarattıklarına bahşettiği nimetleri

sayılamayacak kadar çoktur. O, “şüphesiz mümin-

ler birbirleri ile kardeştirler” (Hucurât Sûresi, 49:10)

buyurarak, bizleri “Kardeşlik” ile de nimetlendirdi.

Böylelikle husumetin yerini uhuvvet aldı, ülfet nef-

retin, gıpta çekememezliğin önüne geçti.

Öyle muazzam bir nimet ki bu; ibadetlerimiz

kardeşçe bir hayata çağrı yapıyor, cemaat olmayı

zorunlu kılıyor, cemaatle yapılan ibadetlerin sevabı

misli misline veriliyor.

Kardeşliğimiz ibadetlerimizle oluşuyor ve ol-

gunlaşıyor, “Kulluk” ve “Kardeşlik” iç içe geçiyor,

kardeşliği bir ibadet bilinci ile yaşanır kılıyor.

Müslüman’ın amelleri kardeşliği öngörüyor.

İslam’ın hangi şartı, emri ele alınırsa alınsın kar-

deşlik boyutu, kardeşlik teması karşımıza çıkıyor.

Bazen “Oruçluya iftar ettirme”, bazen “Kurbanları

yoksulla paylaşma” bazen “Maddi varlığın şükrü-

nü eda etme” bazen “Tavaf etme” şeklinde çıkıyor

karşımıza kardeşlik. Bu ibadetler ise bir

bakıma, müminlerin kardeşliğini canlı ve dinamik

kılmanın hikmeti olarak farz kılınıyor.

Allah resûlü (s.a.v.) bir hadis-i şerifte şöyle

buyuruyor: “Bir müminin diğer mümin kardeşlerine

karşı ilgisi, birbirini bağlayıp destekleyen bir bina-

nın taşları gibidir.”

(Buhârî) İşte tıpkı bir

binayı oluşturan tuğ-

lalar gibi, kardeşlik

bilinci, ortak değer-

lerde buluşup, ortak

hedeflere doğru ka-

rarlı bir şekilde yürü-

yüştür. Bu bilinç, kardeşlik ortak paydasında hayatı

yeniden şekillendirmektir.

Kardeşlik bilinci; iman ve inanç bağının; kan,

dil, ırk ve toprak bağlarının önüne geçmesidir.

Kardeşlik bilinci, İslami bir zorunluluk. Kardeş-

lik bilinci, seviyeli bir İslam toplumunun olmazsa

olmaz şartıdır. Kardeşlik bilinci, bütünleşme, “Bir-

likte var olma” bilincidir. Sığ, bencil, kayıtsız bir

dünyadan, erdemli, seviyeli bir dünyaya değişimin

özlemidir. Bireyselleşmenin doyumsuzluğundan,

kardeşliğin kanaatkârlığına geçiştir.

Kardeşlik bilinci “Ben”i, “Biz”e dönüştüren,

“Biz”i anlamlı kılan-

dır. nefsaniyetten

kardeşlik mefhumu-

na irtihaldir. Yalnız

kendi için olmaktan

öte, başkaları için de

olabilmek, kendisi

için istediğini başka-

sı için de isteyebilmektir.

İslam’ın öngördüğü toplum kardeşler toplumu-

dur. Dolayısıyla kardeşler toplumunu tehdit eden

tehlikelerle mücadele etmek her Müslüman’ın so-

rumluluğudur.

“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine

acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibi-

dirler. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa,

diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz

kalır.” (Buhârî) buyurur, âlemlere rahmet olarak

gönderilen Peygamber Efendimiz. İşte bu kardeş-

likle; tıpkı Kerbelâ’da nasıl yaktıysa yüreklemizi

Hz. Hüseyin’in şehadeti, Gazze’de, Suriye’de,

Arakan’da, Afganistan’daki kardeşlerimizin şeha-

deti de öyle yaralar gönüllerimizi. İşte bu kardeş-

likle; komşumuz açken tok yatamaz, diğer Müslü-

manların sorunlarını, dertlerini kendi derdimiz biliriz.

Kimi zaman gözleri önünde çocuğu açlıktan ölen

Somalili annenin derdi olur derdimiz, kimi zaman

yerinden yurdundan edilen Arakanlı, Filistinli mülte-

cilerin derdi...

İslam kardeşliğidir aynı zamanda din kardeşine

mutlak güvenmeyi, gerektiğinde gönül almayı da

ve güçbirliği yapmayı da zorunluluğu kılan. Din kar-

deşliğidir kalplerde kin, kırgınlık, dargınlık bırakma-

yan. Ve dahi kardeşliktir İslam ümmetini “ümmet”

yapan, ümmeti ayakta tutan...

Kardeşliğimizdir bizi biz yapan

Kerbelâ’da kaybettiklerimiz!

Kerbelâ vahşeti ki, İslam tarihinde eşi benzeri gö-rülmemiş bir vahşetin zulmün adıdır. Ve dahi, bu vahşete direnişin, zulme razı olmamanın, zulme

karşı çıkmaya söz vermenin kavgasıdır bu.

“Müminler birbirlerini sevmekte, birbir-lerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa, diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır.”

Page 13: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

|camia | 30 Kasım 2012 13Hayatın İçinden

Sebahat ÖzcanM.Hulusi Ünye

Fıkıh Kösesi Âdâb-ı Muâseret

1- Hac için maddî açıdan imkanı bulunan bedensel engellilerin şahsen hac etmesi şart mıdır?

“Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır” ayetinde hac ibadetinin hac yapmaya gücü yeten insanlar üzerine farz olduğu bildirilmiştir. Ayette geçen “istitaat/gücü yetmesi” kelimesinin anla-mı ve tarifinde müctehid alimlerimiz farklı anlayışlar ortaya koymuş olmalarına rağmen genelde varılan netice şu şekilde olmuştur:

İstitaat/gücü yetmek, bedenî, malî ve yol emniyeti açısından elverişli olmak anlamına geldiği ifade edilmiştir. Buna göre yatalak hasta, kör, felçli, iki ayağı kesik, binit üzerinde kendi başına duramayan yaşlı kimse ve mahpuslar üze-rine haccetmek farz olmaz. nitekim Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de, “Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar” buyuruyor. Ancak şafiî mezhebinde kendisine yol gösterecek ve yardım edecek birisi bulunursa gör-me engelli birine hac farz olur denilmiştir. Ancak her şeye rağmen akıllı, bulûğ çağına ermiş ve hür olan engelli bir Müslüman hacca gider ve haccını eda ederse, farz olan haccını yerine getirmiş olur.

2- Zihinsel engelliler maddî bir ibadet olan zekât ve fitreden mü-kellef midir?

Hanefi mezhebinde, zihinsel engelli olanlarla çocuklar, ibadetleri yerine getirmekle mükellef olmadıkları için, mallarından zekâtın verilmesi gerekmez. Cumhur-u ulema dediğimiz çoğunluk müctehidlere göre hem çocukların hem de zihinsel engelli Müslümanların mallarından zekâtın verilmesi gerekir. “Yeti-min malını yöneten kişi, onunla ticaret yapsın, zekâtın yeyip bitirmesine müsa-ade etmesin”; bir başka rivayette “Yetimin malı ile ticaret yapınız ve artırınız, ta ki zekât yeyip bitirmesin” hadislerini delil olarak ileri sürerler. Böyle engelli olan zengin insanların mallarından zekâtın verilmesi fakirlerin maslahat ve menfaa-tini gözetmeye ve onların ihtiyacını gidermeye vesile olduğundan, bu son gö-rüşle hareket etmek daha iyidir.

3- Anne karnındaki çoçuğun bedensel yada zihinsel engelli olduğu tıbben tespit edilmiş ise kürtaj caiz midir?

İslam’da temel haklara sahip olmada ve onları kullanmada engelli insan-larla engelli olmayan insanlar arasında fark yoktur. Yani engelliler de temel hak ve hürriyetlerin tamamına sahiptirler. Bu haklar doğumdan önce de doğumdan sonra da iptal edilemez. Bir insanın yaşama hakkı da en önde gelen hakların-dandır. Günümüzde teknolojik imkânlar ile bazı fizikî ve zihnî engeller, anne karnında iken tespit edilebilmektedir. Fizikî engellerin tespiti daha kolay olma-sına rağmen zihnî engeller genel olarak tahminlere dayanır. Buradan hareket eden bazı kimseler engelli bir çocuğa sahip olmamak için kürtaj yolunu tercih ederler. Bu asla doğru değildir. Çünkü temelde annenin hayatını kurtarma gibi kesin bir tıbbî zaruret olmaksızın çocuğun düşürülmesi veya aldırılması caiz değildir. Dolayısı ile bir çocuğun engelli olacağı kesin olarak tespit edilse bile kürtaj yapılarak alınması caiz olamaz. Doğduktan sonra sakatlanan bir çocuğu öldürmek cinayet olduğu gibi, henüz doğmamış ama ana rahminde yaşamak-ta olan bir çocuğu öldürmek de öyle cinayet olur ve caiz değildir.

Engellilerlemünasebetlerimiz

Hayat rehberimiz Kur’an-ı mubîn, insanları muhatap alırken engelli-engelsiz hiçbir ayırım yapmamış herkesi insan olarak değerlendirmiştir. Bununla birlikte engellileri kendi durumlarına göre bazı görevlerden muaf tutmuştur. Yani, Allahu Teâlâ (c.c.) bedenen veyahut zihnen bir engelin varlığında insanların bu durumlarına göre sorumluluk yükünü hafifletmek-tedir. Onların bu muafiyetlerine rağmen sevaplarından ise bir şey eksilme-mektedir. Kısacası engelli ve engelsiz insanın arasında değerli oluş veya olmayış bakımından hiçbir fark yoktur.

Fakat toplumsal hayatta engelli insanlar tarih boyunca her zaman farklı muamele görmüşlerdir. Hatta bazı toplumlarda engelli insanlardan kurtulma yolları aranmıştır. Engeli olmayan insanların, engeli olanlara yap-tıkları bu muamele gerçekten de korkunç ve insanlık dışıdır. Hangimiz aklımızın veya bedenimizin bedelini ödeyerek garantiye aldık ki, bir insan kendinde, başka bir insana yüksekten bakma hakkını görüyor?

Zihin ve beden sağlığı, yaratıcımız Allah (c.c.) tarafından yaratılana muazzam bir lütufdur, nimettir, karşılıksız bir hediyedir. Hediye eden is-ter verir, ister vermez veyahut isterse verdiğini yine alır. Engellerilerin de rabbi olan Allah’ın ne Yüce Zâtında, ne de yaptıklarında kusur vardır; fakat insanın hem yaptıklarında, hem düşündüklerinde kusurlar sıkca ortaya çıkmaktadır. Mesela bir ailede engelli bir yavrunun doğmasının musibet olarak görülmesi başlı başına kusurlu bir düşüncedir. Çünkü, aslında engelli yavrularının ve onların ana ve babalarının ahirette ne gibi ödül alacakları hayretle merak edilmesi gerekmektedir. Engelli insanların, başkalarını ibret gözüyle bakmaya sevk ettiklerini, onların terbiyelerine ve-sile olduklarını ve böylelikle toplumun eğitildiğini unutmamalıyız. Engelliler belki de, engeli olmayanlar için Allah’ın kendilerine ihsan ettiği nimetlerin kadru kıymetini bilmelerine vesiledirler. Kısacası, Allah her insanı ayrı bir güzellikte yaratmıştır. Bunda şüphe olmadığı gibi O’nun yaptığı her şeyde hikmetler saklıdır. Ve her insan başkalarına bir şekilde muhtaçtır.

Dolayısıyla yaratılış gereği olarak el ele vermeli, engellilere eğer fark-lı muamelede bulunulacaksa, bu ancak onların ve ailelerinin hayatlarını kolaylaştırma, yüklerini hafifletme şeklinde olmalıdır. Aynı mekanları pay-laşmaya yüksek gayret göstermeli, eğer bir engeli bulunan tanıdığımız aile var ise, onlara acıyarak değil, güç ve sabırlarından dolayı imrenerek bakmalı ve cennetteki yerlerini düşünmeliyiz. Yardımcı olmak için yapa-bileceğimiz bir şey var ise, sorup öğrenmeli ve en önemlisi toplum ta-rafından dışlananları elimizden geldiği kadar sevindirmeye gayret etmeli ve topluma dahil etmeliyiz. Tıpkı resulullah Efendimiz’in (s.a.v.) görme özürlü olan Abdullah ibn Ümmi Mektûm’a davrandığı ve değer verdiği gibi. Ensar’dan bir hanım sahabi anlatıyor: “Bize ilk hicret eden kimseler Mus’ab bin Umeyr ile İbn Ümmi Mektûm’dur. Bunlar (Medîne’de) halka Kur’an öğretiyorlardı” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 46). Aynı zamanda bu görme özürlü olan sahabi, Bilal-i Habeşî ile birlikte müezzinlik yapmıştır. Efendimiz şehir dışına çıktığında da Abdullah’ı cemaate namaz kıldırması için tam on üç kere kendisine vekil olarak bırakmıştır. Efendimizin engelli sahabileri Abdullah ibn Ümmi Mektûm örneğinde olduğu gibi samimi ve doğal bir şekilde topluma dahil ettiğini bir çok örnekte görürüz.

rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de asıl engelli olarak manevî engellileri ad-landırmaktadır: Kur’an’da sıkca “sağırdırlar” ve “kördürler” tabirleri ge-çerken, burada Allah’a iman etmekten mahrum olan insanlardan bahse-dilmektedir, bedenen veya zihnen engeli olanlardan değil. Yani dinimiz, insanları ayırt etmeden dünya ve ahiret saadetini gaye etmekteyken, bizlere de fıtratımız gereği insanca, Müslümanca düşünüp davranmak düşmektedir.

1 Al-i İmran, 3/972 Bakara, 2/286

3 Dr. Vehbe Zuhayli, El-Fıkhu’l İslami ve Edilletuhu, 3/27-294 Dr. Vehbe Zuhayli, El-Fıkhu’l İslami ve Edilletuhu, 3/37

5 El-Mecmu‘, 5/297; Nasbu’r Raye, 2/331 ve devamı6 Dr. Vehbe Zuhayli, El-Fıkhu’l İslami ve Edilletuhu, 2/739-740

7 Dr. Vehbe Zuhayli, El-Fıkhu’l İslami ve Edilletuhu, 2/740

Page 14: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

| camia | 30 Kasım 2012 Bölgelerimizden14

“Gençliğine sahip çıkmayan, cemiyetini ayakta tutamaz”

Hollanda’da koruyucu aileliknıF’in de gündeminde

Hollanda İslam Fedarasyonu Oss Mescidi Cuma Cemiyeti 9 Kasım’da rutin Üyeler Toplantısı’nı yaparak hem üyelerini dinledi hem de çalışmalar ile ilgili üyelerine bilgiler verdi. Toplantının ağırlıklı konusu gençlik çalışmaları oldu.

Yaklaşık 45 üyenin katıldığı toplantıda cemiyet birim başkanları birimleri hakkında bilgilendirmede bulundular. Eğitim Başkanı ve şuan Başkan Vekili Ali Çetin, çocuklara verilen eğitimin hız kesmeden devam etti-ğini söylerken bazı çalışmalar ve toplantılar yüzünden eğitime verilen arayı en aza indir-meye çalıştıklarını belirtti. Sosyal Hizmetler Başkanı Eyüp Çetin biten bir hac sezonu sonrası, ara vermeden yeni sezon çalışma-larının başladığını duyurdu. Hasene derneği yardım çalışmaları çerçevesinde yapılan su kuyusu, yetim projesi ve katarak projeleri ile alakalı detaylı bilgiler verdi.

Gençlik Başkanı Fatih şahin birimiyle il-gili bilgi verirken, sözlerine Peyami Safa’dan alıntıladığı cümlelerle başladı. şahin şöyle konuştu: “Gençlik bir toplumun umut ışığıdır. İstismar edilirse söner, doğru yönlendirilmez-se hayatı yaşanmaz hale getirir. Gençlik bir toplum için en büyük güçtür. Her toplumun ömrünü sürdürebilmesi, yarınlarda kendi var-lıklarının mücadelesini verebilmesi ve idealin-de kurmuş olduğu bir dünyayı gerçekleştire-bilmesi için bazı dinamiklere ihtiyaç hisseder. Bu ihtiyaçlar temin edilmeden hayat ve ge-lecek adına bir düzenlemeye girişilemez. Bu noktada elzem olan dinamiklerden en önem-lisi şüphesiz ki gençliktir. Gençlik; duygu, ha-reket, güçlülük ve gayret açısından bir toplu-mun en dinamik unsuru olup, geleceği inşa edecek en önemli değerdir. Bunun için yanlış

Adnan şahin

Toplantıya cemiyet üyeleri katıldı

Yarışmaya 25 hanım katıldı

veya doğru, her toplum ve fikir gençliğe hitap edip bu dinamiği kazanmaya çalışır. Her ha-yat görüşü, planlarının en önemli noktasına gençliği yerleştirmektedir. Çünkü hiçbir top-lumun gençliğe sahip çıkmadan cemiyetini ayakta tutması düşünülemez.”

Tüm konuşmasında gençliğin önemsen-mesi gerektiğinin altını çizen Fatih şahin, gençlere yönelik çalışmaların devam ettiğini söyledi. Bu sezon gençlere güzel bir ortam-da bir eğitim kampı düzenleyeceklerinin müj-

desini veren şahin, bu konuda çalışmaların devam ettiğini belirtti.

Toplantının gündem dışı genç konuşma-cıları olan Oktay Akın ve Enes Çetin, kurban gönüllüsü olarak gittikleri nijerya ve Burma Arakan’da yaptıkları çalışmaları, çektikleri resimler eşliğinde üyelere anlattılar. Çok il-ginç hikâyelerle nijerya’dan dönen Akın ve Çetin Genel Merkezin nijerya’da yapmayı planladığı bir yurt projesinin olduğunu da sözlerine ekledi. Burma Arakan’da çok kısıtlı

imkânlarla yardım çalışmaları yapabildiklerini belirten Enes Çetin bu ülkede halen durumun çok vahim olduğunun altını çizdi. Budistler tarafından çeşitli bahanelerle engellenmeye çalışılan kurban çalışmalarının güçlükle ve gizlice yapılabildiğini söyledi.

Federasyon adına toplantıya katılan Eği-tim Başkanı Hüseyin Yanmaz’ın kısa bir de-ğerlendirme konuşması yaptığı toplantıda, üyeler de dilek ve temennilerini dile getirdiler.

rotterdam kentinde “Koruyucu aile” ko-nulu bir panele gözlemci olarak katılmak üzere Hollanda’da bulunan Yurt Dışı Türkler ve Akra-ba Toplulukları Başkanlığı (YTB) çalışanları kısa adı nIF olan Hollanda İslam Federasyonu’nu ziyaret ederek yetkililerle görüştüler. Hollanda’da yaşayan bazı sorunlu ailelerin ço-cukları Gençlik Daireleri tarafından mahkeme yoluyla ellerinden alınarak, çoğu kez Müslü-man olmayan ailelere veriliyor. Buna karşılık koruyucu aile olma konusunda Müslümanlar da yeterince duyarlı davranmıyorlar. Bu konu-da düzenlenen seminerler ve panellerden biri de 7 Kasım’da rotterdam’da gerçekleştirildi.

YTB’nin de desteklediği paneli izlemek için rotterdam’da bulunan kurum çalışanların-dan bir grup panelden sonra 9 Kasım günü, geniş bir tabanı ve altyapısı olan Hollanda İs-lam Federasyonu ile görüşmek üzere rotter-dam’daki merkez binasını ziyaret ettiler. YTB görevlileri Başkan Mehmet Yaramış, Eğitim Başkanı Hüseyin Yanmaz ve Kadınlar Teşkilatı Başkanı Bedia Karademir ile bir süre görüş-tü. Görüşmede hem koruyucu aile ve ailelerin karşılaştığı sorunlara ilişkin konularda, hem de çocuklara verilebilecek Türkçe eğitimin daha

da yaygınlaştırılması konusunda neler yapıla-bileceği üzerinde fikir alış verişinde bulunuldu.

Mehmet Yaramış, Türkçe dil eğitimi konu-suyla ilgili olarak, kendilerine bağlı olan cami-lerde zaten uzun zamandır çok sayıda çocuğa çeşitli konularda derslerin verilmekte olduğunu ve bunun yanı sıra Türkçe dersinin de verile-bileceğini belirterek bu konuda bir proje su-nabileceklerini söyledi. Yaramış, Hollanda’da koruyucu aile konusunun çok önemli bir sorun olduğunu kaydererek, gerek Türkçe dil eğitimi konusunda gerekse koruyucu ailelik konusun-da YTB’den gelecek önerilerin ciddi bir şekilde ele alınıp incelenebileceğini söyledi.

Görüşmede Hollanda’da çocukları bir şekilde ellerinden alınan sorunlu aileleri tespit ederek, onların bir araya getirilip dinlenmeleri konusunda bir çalışmanın yapılması gerekti-ğine de değinildi. Aynı zamanda bir koruyucu aile olan Eğitim Başkanı Hüseyin Yanmaz ko-ruyucu aile konusunda söylenecek çok şeyin olduğunu belirterek, “Koruyucu aile olmak önemli ancak daha da önemlisi ilgili kurumlar-ca bu ailelerin ciddiye alınmasıdır” dedi. Yan-maz, bazı Müslüman koruyucu ailelere, talep ettikleri halde, bir takım bahanelerle çocuk ve-rilmeyişinin, olayın bir başka endişe verici bo-yutunu ortaya koyduğunu dile getirerek bunun da ayrıca araştırılması gerektiğine işaret etti.

Adnan şahin Zeynep Ceylan

köln’de hanımlarbilgide yarıştı

Köln Bölgesi Kadın Teşkilatı, bölgeye bağlı şubeler arasında bilgi yarışması düzenlendi.

Köln Bölgesi salonunda düzenlenen ya-rışmada Köln Kadınlar Teşkilatı Başkanı Ya-semin Bakşiş, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) “İlim bizim ve diğer Peygamberlerin mirasıdır. Kim de bana mirasçı olursa cennette benim-ledir.” hadisini okuyarak, ilmin önemi üzerine kısa bir konuşma yaptı.

Kasım ayının ilk haftasonunda yapılan yarışmada yarışmacılar tanıtıldıktan sonra jüri üyeleri Sema Dönmez ve Fahriye Dündar hoca hanımlar 120 sorunun içinden seçtikleri

30 soruyu sorarak yarışmanın kuralları anlattı-lar. Akabinde başlayan yarışmanın katılanlım-cılarının genelini ev hanımları oluşturdu. Çok başarılı bir yarışma ortaya koyan 25 yarışmacı arasında jüri birinci, ikinci ve üçüncü yarışma-cıyı seçmede oldukça zorlandı.

Yarışmanın sonunda birinci Bruhl şubesi’nden Fatma Özdemir, ikinci Finnent-rop şubesi’nden Beşire Karataş, üçüncü Eitörf şubesi’nden Gönül Yılmaz oldu. Yarış-mada dereceye girenlere hediyeleri takdim edildikten sonra Genel Merkez Kadınlar Teş-kilatı Hatibesi Zehra Dizman yarışmacılara ve gelen konuklara bilgi yüklü bir seminer verdi. Kapanış Kur’an-ı Kerim’i okunduktan sonra program sona erdi.

Page 15: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

15|camia | 30 Kasım 2012 Bölgelerimizden

Toplantıya teşkilatlanma başkanları katıldı

recep Soysal

Ali Atik

ruhr-a BölgesiMarl Şubesi 30 yaşındaIGMG Ruhr-A Bölgesi Marl Şubesi güzel bir programlakuruluşunun 30. yıl dönümünü kutladı.

rinin, Marl ve çevresinde faaliyetlerini sürdü-ren sivil toplum kuruluş temsilcilerinin, kilise ve cami yetkililerinin katılımları ile görkemli bir şekilde gerçekleşen programa; IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün,T.C. Münster Kon-solosluğu Din Ateşesi Suat Altunkuş, IGMG ruhr-A Bölge Başkanı Özcan Kuri, Paulus Kilisesi temsilcisi roland Wanke, ruhr-A Böl-ge eski Başkanı İsmet Çataklı, rAG Auguste Viktoria Sendikası Başkanı norbert Maus, Gi-resun Valisi Dursun Ali şahin katılarak selam-lama konuşmaları yaptılar ve programın hayırlı olması temennilerini iletirken, daha nice 30. yıl kutlamaları temennilerinde bulundular.

Cemiyet kız ve erkek öğrencileri koro ha-linde sahne alırken, Grup Say okudukları ila-hilerle programa ayrı bir renk kattılar. Çocuk-ların eğlencesi içi programa katılan palyaço çocuklara bayram havası yaşattı.

Marl Camii Tanıtma Başkanı Celal roma-noğlu tarafından başarı ile sunulan programa IGMG Avrupa Kur’an-ı Kerim Tilavet birincile-rinden Enes Çiçek’in Kur’an ziyafeti ile devam edildi.

Dop dolu bir programla gerçekleşen 30. kuruluş yıl dönümü kutlamasında Cemiyet İmam Hatibi Mehmet Ali Özbay, Marl Uyum Meclisi Başkanı nazife Güner, CİAG yetkilisi Abdulkadir Erdağ mikrofona gelerek birer ko-nuşma yaparak katılımcıları selamladılar.

Cemiyet öğrencilerinin tiyatro, skeç, ila-hi ve marşları ile yer yer farklı desenler alan bu anlamlı günün sonunda eski başkanlara, kurucu üyelere ve 25 yıllık üyelere teşekkür plaketleri takdim edildi. Değerli hediyelerin çekilişle talihlilerini bulduğu programda, Türk ve Alman mutfağının leziz yiyecekleri cemiyet yararına satışa sunuldu.

11 Kasım’da yoğun bir katılımla gerçek-leşen program Kur’an-ı Kerim okunması ile başladı. Marl Cemiyeti’nin kuruluşundan bu-güne kadarki görüntülerini içeren bir sineviz-yon gösterisi ile devam eden bu anlamlı gün, Cemiyet Başkanı Ali Özbay’ın yaptığı selam-

lama konuşması ile devam etti. Özbay konuş-masında, tüm misafirlere hoş geldiniz derken, katılımlarından dolayı çok teşekkür etti.

Programa katılanlar arasında bulunan Marl’ın sevilen Belediye Başkanı Werner Arndt da mikrofona davet edildi. Arndt yaptı-ğı selamlama konuşmasında karşılıklı diyalog, birlikte çalışma ve dostluk mesajları verdi.

Bazı resmi kurum ve kuruluş temsilcile-

• recep Demiray • Civan Başyiğit• Yussuf Bayate

Hollandalı yöneticiler bir aradaKuzey Hollanda Bölgesi, Hollanda’nın Amersfoort şehrinde, Rahman Edu-catief Centrum’da, Genişletilmiş Bölge Yönetim Kurulları (GBYK) ve Geniş-letilmiş Şube Yönetim Kurulları (GSYK) Toplantısı’nı ve icra etti. Toplantıda ümmet olma ve kardeşlik konuları üzerine konuşuldu.

Sunuculuğunu Bölge Tanıtım Başkanı şükrü Ekici’nin yaptığı programda ilk olarak Kuzey Hollanda Bölge Başkanı Oktay Dalmaz kürsüye gelerek, “Bütün müminler kardeştir-ler. Ancak ve ancak kardeştirler. Kardeşleri-nizin arasında bir anlaşmazlık olduğu zaman onu ıslah ediniz. Ancak bunu yaparsanız olur ki rahmete erişirsiniz. Allah’ın rahmeti sizi bu-lur” ayeti kerimesi ile söze başladı. Dalmaz, tüm katılımcıların geçmiş Kurban Bayramı’nı kutladığı konuşmasında şunları dile getir-di: “Cenab-ı Hak bütün kendisine inananları kardeş ilan etmiştir. Bu kardeşliğin en mutlu en tatlı en huzurlu günleri, bay-ram günleridir. Cenab-ı Allah bayram günlerini insanlara neşeli olsunlar, sevinsinler, eğlensinler, meşru ölçüler içerisinde huzurlu ol-sunlar, birbirleriyle tanışsın-lar, kaynaşsınlar, bir araya gelsinler diye hediye etti. Efendimiz Aleyhisalatü vesselam Mekke’den Medine’ye hicret etti-ğinde yerli halkın bay-ram yaptıklarını görünce, ‘Sizin bundan sonra bay-ramlarınız bunlar değildir. Allah bunların yerine size iki tane bayram hediye etti, ramazan Bayramı ve Kur-ban Bayramı’ buyurararak

Ümmeti Muhammed’in kendine, kimliğine, duruşuna has, bayram günlerini hediye et-miştir. O günden bu güne müminler ramazan orucunu tuttuktan sonra bayram yaparlar bir de zilhicce ayında hacıların Arafat dönüşünde memleketinde olan insanlarla aynı günlerde zilhiccenin onunda bayram yaparlar.”

Daha sonra kürsüye gelen Kadınlar Genç-lik Teşkilatı Başkanı Tuba Özcan da bayram içerikli bir konuşma yaparken, Türkiye’de olan Kadınlar Teşkilatı Başkanı Ayfer Topal’ın da gönderdiği mesaj okundu. Bütün idarecilerin katıldığı sezonun en geniş katılımlı toplantısın-da, iki adet sunum yapılarak idarecilere eğitim verildi. İlk sunumu IGMG Teşkilatlanma Baş-kan Yardımcısı Mehmet Ateş yaptı. Ateş, teşkilatımızın önemini ve yaptığı faaliyetleri anlatarak, tüm çalışmalarda ümmet bilinci ile hareket edildiğinin altını çizdi.

İkinci sunumu ise Bölge Hatibi ve Sosyal Hizmetler Başkanı Hüseyin Bündar yaptı. Bündar konuşmasın-da; “Bu teşkilatın Kur’an ve Sünnet ekseninde kurulduğunu ve yürütül-düğünü anlattı. Konuşmasının ek-

seriyetini teşkilatlanma yapısının korunmasının gerekliliğine ayıran Bün-

dar, katılımcıların sonuna kadar bu davaya hizmet-te olmalarının onlar büyük kazanç olacağını belirtti. Toplantı, okunan Kur’an-ı Kerim ve yapılan ikramın ardından sona erdi.

Freiburg idarecileri buluştuIGMG Freiburg Bölgesi’nin Balin-gen’de düzenlediği “İdareciler Eğitim Kampı”na 71 idareci iştirak etti.

Balingen Gençlik Evi’nde 10-11 Kasım tarihlerinde yatılı olarak yapılan kampa IGMG Genel Merkezimizden Mustafa Mullaoğlu, ra-mazan Başlık ve İsa Erdener katıldı.

Cumartesi günü başlayan programda bir konuşma yapan Bölge Başkanı Ahmet Ölmez, katılımcılara iştirakten dolayı teşekkür ederek, tüm idarecilerden var güçleriyle topluma hiz-met etmelerini istedi.

Mustafa Mullaoğlu, dava çalışmalarının

nasıl olması gerektiğini sahabelerden verdiği örneklerle anlatırken, ramazan Başlık “İdare-cinin temel esasları” ve İsa Erdener ise “Muha-sebenin görevleri” konulu seminerler verdiler.

Kampta seminerler haricinde Freiburg Bölgesinden kurban gözlemcisi olarak gö-revli gidenler gittikleri ülkelerdeki karşılaştıkları manzaraları ve anılarını da anlattı. Kamp pazar günü ev sahibi Balingen Cemiyeti’nin idareci-lere ikramı ile son buldu.

Page 16: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

16 | Mercek Altında

İlhan Bilgü

camia | 30 Kasım 2012

Bir insan kendi dinî değerleri-ni, yaşam iddiasını ortaya ko-yarken, söz ile değil, fiili ile, ameli ile bu iddiasını ortaya

koyacaktır.

konuya azınlık fıkhı açısın-dan değil, yeni sorunlara yeni çözümler bulmak şeklinde

yaklaşıyoruz.

Müslüman kimliğimizihâlimizle ve ahvalimizleortaya koymalıyız!

İslam Toplumu Millî Görüş İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç ile İrşad Başkanlığı üzerine konuştuk. Yalınkılıç, bu çerçevede İslam anlayışı, azınlık fıkhı ve

Avrupa’da imam yetiştirme gibi konulardaki görüşlerini anlattı.

- Bir Müslüman olarak, diğer insanlar-la ilişkilerimizin tamamı, aslında “İrşad” kavramı altında değerlendirilebilir. Müslü-manların azınlık olarak yaşadığı Avrupa’da İslam Toplumu Millî Görüş İrşad Başkan-lığı dediğimizde, irşad hizmetlerini nasıl değerlendirmemiz gerekiyor?

- Öncelikle sizlere, camia ekibine teşek-kür ediyorum. Teşkilatımızın dinî bir cemaat olması hasebiyle toplumdaki tüm insanları muhatap olarak kabul etmek ve dinî bir has-sasiyetle ilişkilerimizi sürdürmek durumun-dayız. Özelde, en azından kendi cemaatimiz söz konusu olduğunda, azınlık olarak yaşa-dığımız bu ülkelerde, kendi inanç değerleri-mizi muhafaza edebilmenin, Müslümanca var olabilmenin ve kendi genç ve gelecek nesillerimize kendi kimliğimizi aktarabilmenin sorumluluğunu üstleniyoruz. Bu bakımdan irşad deyince bu toplumda “Biz irşadı nasıl anlamalıyız?” sorusuna da muhatap olmak durumundayız. şüphesiz bizim temel örne-ğimiz Peygamber Efendimizdir. O’nun (s.a.v.) hayatına baktığımızda Mekke ve Medine’deki bütün çalışmaların irşad çalışması olduğunu görüyoruz. Bizim açımızdan bakıldığında da Efendimizin, hususiyetle Medine’de farklı din mensupları ile birlikte, bir bakıma çoğulcu bir toplumda birlikte yaşa-yabilme noktasında bir tecrübe ortaya koydu-ğunu görüyoruz. Bura-daki en önemli faktör şudur: Bir insan kendi dinî değerlerini, yaşam iddiasını ortaya koyar-ken, söz ile değil, fiili ile, ameli ile bu iddiasını ortaya koyacaktır. Yani, fiilî olarak davranışları, yaşantısı, hareketleri, kendi inançları ile örtüşmek zorundadır. Do-layısıyla biz, irşad deyince inançlarımıza göre yaşayabilme istidadı kazandırmayı anlıyoruz. Mensuplarımıza şunu ifade etmek isteriz ki, bizler Müslümanlar olarak bu topluma söy-leyecek bir sözümüz varsa, bu sözümüzü, kendi inançlarımızla çelişir bir hayatla değil,

amelimizle, eylemimizle, ahlakî davranışları-mızla örtüşen bir Müslüman birey yaşantısı-na sahip olarak ortaya koymak durumunda-yız. Bir bakıma burada Müslüman kimliğimizi hâlimizle, ahvalimizle ortaya koymak ve Müslüman varlığımızı muhafaza edip, örnek olacak bir kişilikle temsilci olmamız gerekiyor. Dolayısıyla bizim öncelikle irşad çalışmaları bağlamında insanlarımıza ifade etmeye çalış-tığımız şey, örnek bir Müslüman birey olmak ve Müslümanlığımızı Peygamber Efendimizin örnekliğinden hareketle ortaya koymaktır.

- İrşadın temel ilkesi, ayet-i kerimede belirtildiği gibi, hikmetle anlatmaktır. İçin-de yaşadığımız toplumlarda bir dini veya o dinin mensuplarını, inançlarını eleştirirken sınırların aşıldığı, insanları rencide edildiği durumlar söz konusu oluyor. Bu anlamda hikmetle anlatma meselesini teşkilat ola-rak nasıl ortaya koyuyorsunuz?

- Hikmet kavramını, bir büyük, “Kişinin, muktezay-i hâle (ortamın gerektirdiği duru-ma) göre davranmasıdır” şeklinde tanımlar-ken, bir başkası da, “Gediğinden düşmüş olan taşı, ama aynı taşı, o gediğe koymaktır” diye ifade ediyor. O itibarla, hikmet ve bizim de irşad çalışmalarımızda ortaya koymaya çalıştığımız usul, insanlara Allah’ın dinini hik-metle anlatmak, onları kırmadan, onları ren-cide etmeden kişisel haklarına saldırmadan, başkasının dinî değerlerini rencide etmeden

bizim kendi inanç de-ğerlerimizi o insanlara aktarmak şeklindedir. Bunu yaparken, uygun bir uslü p ve güzel bir mevize (öğüt olabile-cek her şey) ile anlat-maktır. Ayet, Allah’ın dinine en güzel sözle davet edilmesini istiyor. Mücadele olacak ise

bile, bu mücadelenin çok güzel bir şekilde öğütler halinde yapılmasını istiyor. Elbette, Müslümanlar olarak, bizim kendi temel de-ğerlerimiz ve bir inanç sistemimiz var, vaz-geçilmezlerimiz var. Ama bu, karşımızdakine hakaret etmeyi gerektirmez. Bizce doğru bil-diklerimizi insanlara aktarırız. İnsanların ina-nıp inanmama noktasındaki yaklaşımları da kendilerinin bileceği bir iştir. Yani, hem sözün

doğrusunu bilmek ve bulmak, bunu doğru bir biçimde ifade edebilmek, sonra da bunun sonuçlarına katlanabilmektir, hikmet.

- Günümüzde Müslümanlar Avrupa’da yerleşik toplum hâline gelseler de bir azın-lık durumunda yaşıyor. Bu yüzden, İslam dünyasında “azınlık fıkhı” diye bir tabir or-taya çıktı. “Fıkhın bir kısmını, farklı bir şe-kilde yorumlayalım” diyen görüşler serde-diliyor. Bu anlamda, azınlık fıkhı diye bir fı-kıh gerekli mi? Siz, bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Azınlık fıkhı tanımlamasından ziyade, öncelikle fıkhın bir tanımlamasını yapmak gerekiyor. Kadîm klasik kitaplarımızda fıkıh, kişinin leh ve aleyhinde olan durumları bilme-si ve buna göre hareket etmesi şeklinde tarif ediliyor. İslam’ın belirli sabitelerinin olduğunu bildiğimize göre, bu sabiteler hakkında de-ğiştirme anlamında bizim bir yorum yapma-mız söz konusu olamaz. İslam’ın temel esas-ları, iman ve ibadet esasları ile ilgili konularda Kur’an ile, nas ile sabit olan konuları farklı yorumlamamız mümkün olamaz. Ancak, ya-şadığımız ülkelerin durumları, yani yep yeni farklı durumların ortaya çıkması ile, İslam fık-hının esneklik özelliğini dikkate almamız da gerekiyor. Yeni durumlara, belki yeni ictihad-lar, yeni fetvalar gerektiği gibi, yeni çalışmaları gerektiren durumlar da söz konusu olabiliyor. Ama bunu, azınlık fıkhı tabiri ile ifade etmek doğrusu çok da doğru olmuyor. Bir tarafta çoğunluk, öbür tarafta da azınlık fıkhı gibi bir fıkhın olması, meseleyi doğru bir şekilde or-taya koymaz. ne var ki, biz Müslümanlar ola-rak, yaşadığımız çağın getirmiş olduğu yeni sorunlara elbette yine İslam’ın kendi temel esas ve prensiplerinden hareketle yeni çö-zümler bulmak durumundayız. Kaldı ki, bizim Din İstişare Kurulu çalışmalarımız da, temel sabitelerimizden hareketle, yeni meselelere yeni cevaplar bulma çabasındandır. Konuya azınlık fıkhı açısından değil, yeni sorunlara yeni çözümler bulmak şeklinde yaklaşıyoruz. Ama hep o değişmez sabitelerimizden hare-ket ediyoruz.

- Din İstişare Kurulu’na pek çok so-

rular geliyor. Bu sorular içerisinde gıda maddeleri ve katkı maddeleri ile ilgili so-rular önemli yer tutuyor. İslam dünyasın-da yaşayan fıkıhçıların verdiği kararlarla, sizin kararlarınızda farklılıklar oluyor.

- Meselenin iki boyutu var. Birinci boyutu fıkhî boyut. İkinci boyut ise, helal-haram kav-ramlarının dejeneras-yona uğrayarak İslamî kimliğin muhafazasının zorlaşması boyutudur. Din İstişare Kurulumuz gıda maddelerindeki katkı maddeleri üzerine

pek çok müzakere yaptı, gıda ve kimya uz-manlarını dinledi. Çünkü fıkıh işin uzmanlarına büyük önem verir. Daha geçenlerde de jela-tin meselesini görüştük. Mesela jelatin ile ilgili olarak, aslen haram olan veya İslamî usüllere göre kesilmemiş olan hayvan kaynaklı jelatin-lerin durumunu derinlemesine tartıştık.

Örnek olarak söylüyorum, katkı madde-leri bir değişime uğradıktan, tamamen ken-di ana vasfını kaybettikten sonra, buna caiz diyenler vardır. Ama meselenin ikinci yönünü de göz önünde bulundurmak zorundayız.

- Bir şey caiz olabildikten sonra mese-lenin ikinci yönünü nasıl izah ediyorsunuz?

- Bizim yaşadığımız bu toplumlarda İslamî kimliğin muhafaza edilmesi, haram kavramı-nın dejenerasyona uğramak suretiyle ortadan kalkabilecek bir sonuca götürmemesi gibi bir durum söz konusu. Biz de Din İstişare Kuru-lumuzda “Helal gibi gözükse de, tam olarak helal diyebilir miyiz?” sorusunu tartıştık. Dün-yanın neresinde yaşarsak yasayalım, nerede olursak olalım helal-haram kavramlarının hep canlı, diri tutulması gerekiyor. Üstelik Pey-gamberimiz aleyhisselâm, “Haramlar bellidir, helaller bellidir. Siz bunların arasında yer alan şüphelilerden kaçınız” buyurmaktadır. Dikkat ediniz, haram olduğu için kaçınınız demiyor. şüpheli olduğu için kaçınınız, diyor. Dolayı-sıyla Müslüman olarak, bu sünneti de canlı tutmak durumundayız. Her şeyi helalleştire-cek gibi bir duruma düşmek de büyük bir kimlik bunalımına götürebilir. Bunun içindir ki, helal-haram hassasiyetinin ortadan kalkması gibi bir endişeyi de göz önünde bulundur-mak durumundayız.

Page 17: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

17| İrşad Başkanlığı Mercek Altındacamia | 30 Kasım 2012

Her şeyi helalleştirecek gibi bir duruma düşmek de büyük bir kimlik bunalımına götürebilir. Bunun içindir ki, helal-haram hassasiyetinin ortadan kalkması gibi bir endişeyi

de göz önünde bulundurmak durumundayız.

düşürme gibi bir hak görmüyoruz. namazlar mutlaka günde 5 defa kılınarak eda edilmeli-dir. Bunun için de, bu yerlerdeki Müslüman-ların vakitlerden kaynaklanan sorunlarının da farkında olarak namaz vakitlerini tesbit edi-yoruz.

- İrşad Başkanlığı deyince bazı kesim-lerde sadece imamların görevlendirilmesi ve imamları organize eden bir birim gibi bir anlayış var. Bu birimin başkanı olarak İrşad Başkanlığı’nı nasıl tanımlıyorsunuz?

- Ben de imamlıktan gelen bir kişiyim. Bu konudaki eksik algıyı da iyi biliyorum. Biz, dinî bir cemaat, teşkilat olduğumuza göre, imamların tayin, tesbit ve organizesi sadece teknik bir boyut olarak kalıyor. İrşad Başkan-lığı deyince, cemaatimizin İslam algısı, Avrupa bağlamında hem kuruluş hem de fert bazında İslam’ın nasıl temsil edileceği, insanlarımızın dinî, ahlaki, itikadî alanlardaki eksikliklerin gide-rilmesi, yeni nesillerimizin İslamî bir kimlikle ye-tişmeleri, yeni imamların yetiştirilmesi gibi daha pek çok alanda görevimiz var. Kur’an’ı anla-ma, Kur’an okuma, Kur’an tilavet yarışmaları, Kur’an’ın toplumla buluşturulması, insanların

İslam’a yakınlaştırılması ve buna giden bütün vesilelerin, vasıtaların inşa edilmesi, bu vası-taların bulunması gibi konular bizim aslî iştigal alanlarımızdır. Dolayısıyla, dinî hayatın tamamı bizim çalışma ve görev alanımızdadır. Erkek-kız genç nesillerimizin, kadınlarımızın dinîn ge-rektirdiği bir şekilde yetiştirilmesi gibi konular da bu bağlamda değerlendirilmelidir.

İmamlarımız, camilerin mihrâplarında ve kürsülerinde, hayatımızın merkezinde olan ca-milerimizde hep önde olduğu ve bu görevle-rin icrasında bulundukları için böyle bir algı da olabilir.

- İmamlar meselesi açılmışken, artık Avrupa ülkelerinde İslam din derslerini verecek, imam olarak görev yapacak ki-şilerin yetiştirileceği akademik kurumların açıldığı bir aşmaya gelindi. Siz de mev-cut imamların eğitimlerini geliştirecek tekâmül programları yapıyorsunuz. İmam yetiştirme projeleriniz var. Ayrıca imam-ların, her hangi bir yerde yetiştirilmeleri veya eğitimlerini belirli dillerde almaları gibi tartışmalar var. Siz bu konuda nasıl bir usul benimsiyorsunuz?

- Biz bu konunun bir ülkeye veya böl-geye bağlanması gibi bir yaklaşımı doğru bulmuyoruz. İmamın nerede değil de nasıl yetiştirildiği meselesini daha önemli buluyor ve bunu önceliyoruz. Yani, “İmamlarımız, bizim cemaatimizin ihtiyaçlarına cevap vere-bilecek bir donanımda mı yetişiyor?” soru-suna cevap arıyoruz. Elbette ki, imamlarımız bulunduğu yerin toplumsal, siyasal, kültürel değerlerini, önceliklerini çok iyi bilecekler. Bu ortamda cemaatini yetiştireceğine göre, bu donanımı nerede ve hangi dille alırsa al-sın problem olmaz. Ama, Arapça dili, İslamî bilgilerin ana kaynağı ve Kur’an da Arapça olduğuna göre nerede olursa olsun mutla-ka Arapça’yı bilmelerini önemsiyoruz. Temel sabitelerimiz konusunda birikimli imamlar olarak yetiştikten sonra, Mısır olsun, Türki-ye olsun, Almanya veya Fransa’da yetişmiş olsun fark etmez. İslam’ı temsil konusunda insanlarımızın, çocuklarımızın eğitimi konu-sunda tam bir donanımı yoksa eksiklik olur. Hadis, fıkıh, tefsir gibi alanlarda asgarî do-nanımı olmadığı müddetçe, imamın yetiştiği yerin bir anlamı olmayacaktır.

irşad Başkanlığıİslam Toplumu Millî Görüş bir dinî bir ce-

maat olarak, İslam’ı bütün hayatı kapsayan ve hayatın her alanında insana ve topluma yön vermeyi amaçlayan bir din olarak görür. İrşad Başkanlığı bu anlayışı kapsayan her alanda faaliyet gösteririr. Cemaate ve içinde yaşadığımız toplumlara İslam’ı izah ederek, Müslüman olmanın beraberinde getirdiği so-rumluluğu hatırlatır ve dinin pratiğe dökülme-sinin yollarını gösterir.

Bir taraftan modern hayatın getirdi-ği şartlar, diğer taraftan ise Müslümanların bu şartlara uygun hareket edememe zaaf-larından dolayı Müslümanlar arasında da “dünyevîleşme” gibi bir olgu ile karşı karşı-yayız. Dünyevîleşmenin getirdiği problemle-rin çözümü de önemlidir. Bunun için, İslamî inancın güçlenmesi, itikadın bilinçle buluşma-sı, manevî ihtiyaçların karşılanması ve nefsin terbiye edilmesi gerekmektedir. İman, itikad, ibadet ve nefsin terbiye edilmesi şuuru irşad hizmetleri ile mümkün olabilmektedir. IGMG İrşad Birimi bu alanda, Müslümanlara, dinî rehberlik eder ve hayatın her alanında dinin yönlendiriciliğine vurgu yaptığı gibi Müslü-manların günlük yaşamlarında inançlarına göre yaşamını kolaylaştırma, bir başka deyiş-

le “günlük yaşam fıkhını” geliştirme çabasın-dadır. Din İstişare Kurulu’nun görevleri özel-likle bu alandadır.

Öte yandan Müslümanların dinî ve kültürel çoğulcu toplumlarda yaşam tecrübeleri ta ilk dönemlerden beri mevcuttur. Ancak bu tec-rübe, kollektif zihinde aktüel değildir. Böyle bir aktüelleştirme/güncelleştirme temel İslamî kaynaklardan ve temel İslamî ilkelerden hare-ketle gerçekleştirildiğinde kabul görecektir. Bu bağlamda, İrşad görevlilerinin Avrupa top-lumlarını, tarihî, toplumsal ve siyasal süreçle-rini kavrayabilmeleri ve Müslüman toplumu yönlendirmeleri önem arzetmektedir. İmamlar için düzenlenen “Tekamül Kursları” veya yeni “İmam yetiştirme projeleri” bu ihtiyaçların da giderilmesine matuf bir programdır.

Müslümanların bu ülkelerde kalıcılığının göstergelerinden birisi de çocuklarının ve yeni nesillerinin buralarda doğup, eğitimlerini bu-ralarda tamamlayarak hayata atılmalarıdır. Bu bağlamda İslam inancının, İslam kültürünün gelecek Müslüman nesillere aktarılması za-rurettir. Bizzat camilerde ya da cami dışında İslam din dersleri, İslamî dinî eğitim ve irşad programları doğrudan İrşad Başkanlığımız bünyesinde icra edilmektedir.

Camiler ve İslamî EğitimCami, Müslümanlar için hayatın merkezi-

dir. namazlar gibi ibadetlerin yerine getirilme mekanı olmasından öte dinî eğitim ve öğreti-min de merkezi durumundadır. Cuma ve bay-ram namazı gibi namazların yanında, ayrıca toplumsal meselelerin dinî olarak değerlendi-rildiği vaaz ve hutbeler çoğunlukla camide olur. Dolayısıyla İslamileşme, Müslüman olma şuuru camilerle diri tutulur. Kur’an-ı Kerim’in öğrenil-mesi, ezberlenmesi, toplumun Kur’an ile ya-kınlaşması ilk adımda camiden başlar.

Din İstişare KuruluMüslümanların günlük yaşamlarında kar-

şılaştıkları meselelerin fıkhî açıdan cevaplandı-rılması Din İstişare Kurulu’nun (DİK) görevidir. Müslümanların Avrupa’daki tecrübeleri nisbe-ten yeni bir tecrübedir. Bunun için ortaya çıkan konuların, problemlerin değerlendirilmesi için yeni bir metodoloji geliştirilmekte, dinî ilimler-de uzman kişilerin yanı sıra sosyal bilimcilerin, zaman zaman da diğer ilimlerde uzmanların görüşlerine baş vurulmaktadır. Beklenildiği gibi bugüne kadar en fazla helal gıda, evlenme-boşanma, kredili alış-veriş konularında sorular sorulmuş durumdadır. DİK günlük soruların yanında, karşılaşılan ya da karşılaşılması muh-temel konularda da araştırmalar yapmaktadır.

Kur’an Yarışması/Mâide-i Kur’anKur’an, İslam’ın temel kaynağıdır. namaz

gibi kimi ibadetler, ancak Kur’an’dan ayetlerin okunması ile gerçekleşebilmektedir. Bu açıdan Kur’an öğrenimininin yanı sıra, Kur’an öğre-nimini teşvik etmek için Avrupa Kur’an-ı Ke-rim Tilavet Yarışması yapılmaktadır. Bu sene Kur’an-ı Kerim Tilavet Yarışması’nın 25.cisi düzenlenmektedir. Cemaatin geniş çaplı ola-rak katılımının gerçekleştiği ve Kur’an’ın ken-dine has okuyuşunun yapıldığı Mâide-i Kur’an (Kur’an Sofrası) programları da bu amaca yö-neliktir.

İmamlarİmamlar, namaz kıldırma görevlerinin yanı

sıra irşad hizmetlerinin tamamında aktif görev yapmaktadırlar. Dolayısıyla gerekli vasıflara haiz imamların tesbit edilmesi, ilgili cami ve cemiyetlerle buluşturulması, duruma göre görevlendirilmesi, yer değişimleri ve özlük haklarının korunması gibi çalışmalar da ge-rekli olmaktadır.

Tekamül Kurslarıİmamların, gerek kendi bilgi ve tecrübe-

lerinin geliştirilmesi gerekse, Avrupa ülkelerin-deki tarihî, dinî, toplumsal, kültürel ve siyasal değişiklik ve farklılıkların güncel bir şekilde takip edilebilmesi ve böylece kültürel altyapı-sı da farklılaşan Müslümanların ihtiyaçlarına cevap verebilmeleri için her zaman bilgilerini taze tutmaları gerekmektedir. Bununla birlikte, Tekamül Kursları’nda, farklı ortamlarda görev yapan imamların karşılıklı olarak birbirlerine tecrübe aktarmaları da mümkün olmakta-dır. Mevcut imamların çoğunluğu, Avrupa’da görev yapmak amacıyla eğitim görmedikleri için cemaatin dinî ihtiyaçlarının görülmesinde problemler yaşanmaktadır. Bunun içın İrşad Başkanlığı İlahiyatçı Yetiştirme Projesi başlat-mış durumdadır. Bu projelere katılanlar daha sonra, imam/hatip, din dersi öğretmeni, irşad görevlisi olarak çalışabilecek ya da bu alanda akademik çalışmalar yapacaklardır.

- Aynı şekilde namaz vakitleri mese-lesi de var. İslam dünyasından bir fetva alındığında, yaz ve kış aylarında vakitlerin sürekli olarak tesbit edilebildiği yerlerde yaşayan alimlerin bir kısmı, “Vakit girmi-yorsa namaz kılınmaz” diyor. Ya da insan takâtını aşan vakitler ortaya çıkıyor. Ama bizim cemaatinizin önemli bir bölümü, fıkıh kitaplarında tarif edilen vakitlerin oluşmadığı yerlerde yaşıyor. Bu konuda da farklı görüşleriniz ortaya çıkıyor.

- Her şeyden önce 5 vakit namazın, vakitleriyle birlikte farz olduğunu biliyoruz. Kur’an’da her bir vakitle ilgili müstakil ayetler var, aslolan namazın vaktinde eda edilmesi-dir. Ancak, özellikle kuzey kesimlerde vakitle-rin girmediği, çıkmadığı yerler var. Buralarda namazların nasıl kılınacağı ile ilgili çeşitli gö-rüşler var. Biz, aslolan namazın günde 5 defa mutlaka eda edilmesi görüşünü benimsiyo-ruz. Alimlerin bir kısmı, bu yerlerde, en ya-kın yere göre veya Mekke’nin Ummu’l Kura (şehirlerin anası) olması itibariyle oradaki va-kitlere göre kılınması gerektiğini söylüyor. Biz, buralarda vakitler oluşmadı diye namazları

Hizmet alanları

İrşad Başkanlığı toplantı yaparken İmamlar Tekamül Kursu

Page 18: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

18 | Gençlik camia | 30 Kasım 2012

Bilal Erden

Hannover’de gençidareciler için seminer17-18 Kasım’da Gençlik Eğitim Başkanlığı tarafından organize edi-len Gençlik İdareci Eğitim Semineri’ne 60 genç katıldı.

IGMG Hannover Bölgesi Gençlik Teş-kilatı Bölge ve şube idarecilerinin ve Yıldız Kursları ile beraber yapılması münasebeti ile de Yıldız Gençlerinin katıldığı, Gençlik İdareci Eğitim Seminerlerinin (GİES) bu sezonki ilk buluşması gerçekleşti. Hannover’de toplam üçüncü kez düzenlenen GİES’e bu kez 60 genç katıldı.

Seminere hatip olarak IGMG ruhr-A Böl-ge Hatibi Cevat Karabacak, IGMG Hannover Bölge İrşad Başkan Yardımcısı Mustafa Ya-

vuz ve IGMG Hannover Bölge İrşad Başkanı Abdulhalim Öner katıldılar.

“En büyük ibadetlerden birisi olan in-san yetiştirmek bizim görevimizdir” sözleri ile açılış konuşmasını yapan Bölge Gençlik Başkanı Hasan Ali Durhan’dan sonra misafir hatip Cevat Karabacak “Ergenlik Dönemi” başlığı altında ilk iki seminerini verdi. Üçüncü seminerini evlilik hakkında sunan Cevat Ka-rabacak bu konuda dikkat edilmesi gereken hususlara vurgu yaparak ve misaller vererek gençlerin ufkunu açtı.

İlk günün son dersi “Kerbelâ ve Hz. Hüse-

yin” diğer bir hatip Mustafa Yavuz tarafından ele alındı. “Yeryüzünde sizin zekâtlarınızla, sizin fitrelerinizle, kurbanlarınızla kimsenin tanımadığı, kimsenin bilmediği üç beş kişi-nin aracılığı ile dünyanın her tarafına yardım yapan, Hz. Hüseyin gibi yapan, siz Hüseyin-ler varsınız” şeklinde gençleri motive eden Yavuz’un seminerinin ardından sosyal aktivi-te bölümüne geçildi. Bu bölümde gençlerin hem dinlenmeleri hem de eğlenmeleri amaç-lanarak ilahiler söylendi, oyunlar oynandı ve aktivitenin zirvesini oluşturan küçük bir gü-reş turnuvası düzenlendi.

Böylelikle birinci günü bitiren gençler ikinci güne sabah namazı ardından kahval-tı ile başladılar. Akabinde Abdulhalim Öner hafta içi hicri yılbaşı olması vesilesi ile “Hic-ret” konulu seminerini verdi. Öner, hicretin geçmişte kalmış bir olay olmadığını ve bugü-nümüzde de muhacir olma imkanı olduğunu ifade etti. Son seminerci Abdulhalim Öner’in iki saatlik dersinden sonra GİES’in ikinci gününü de geride bırakan gençler evlerine döndüler.

Viyana Üniver-sitelileri buluştu

Viyana İslam Federasyonu Üniver-siteliler Teşkilatı ISV (Interkulturelle Stu-denten Vereinigung), Viyana Üniversitesi nIG Sosyal Birimler Fakültesi’nde Üyeler Toplantısı’nı gerçekleştirdi. Katılımın yük-sek olduğu toplantıya pek çok akade-misyenin yanısıra, JUWA Gençlik Teşkilatı Başkanı Süleyman Boynukara, Kadınlar Teşkilatı Başkanı Dilek Korkut ve ISV’nın eski başkanları da katıldı. Açılış Kur’an-ı Kerim’inin okunması ve ISV Başkanı Fatih Vural’ın selamlama konuşmalarının ardın-dan, sırasıyla ISV Teşkilatlanma, Eğitim ve Tanıtım Birimleri’nin, akabinde ise Viyana Üniversitesi, Teknik Üniversitesi, Ekonomi Üniversitesi şubeleri’nin sunumları yer aldı. Bu sunumlarda birim ve şubeler yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi vermekle birlikte, hedeflerini de üyelerle paylaşmış oldular.

Yapılan sunumların ardından, ISV Eği-tim Birimi’nin iki ayrı yaş gurubunda or-ganize ettiği makale yarışmasının ödülleri takdim edildi. Makale yarışmasında 16-19 yaş gurubunda “Bir yol gösterici olarak Kur’an”, 20 yaş ve üzerinde ise “Kur’an ve kimlik” konularında düzenlenmişti. Ödül takdiminden sonra toplantının önemine binaen, “Üniversiteli Millî Görüşçü gençlik nasıl olmalı?” konusunda Mag. Dr. Musta-fa Yıldız, ISV üyelerine hitap etti. ISV Teş-kilatlanma Birimi’nin organize ettiği Üyeler Toplantısı, farklı içeriği ile dikkat çekerken, katılımcılardan tarafından beğeni topladı.

Page 19: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

19camia | 30 Kasım 2012 |Gençlik

Gençlerden örnek proje:Bosna’da eğitime destekHollanda İslam Federasyonu (NIF) Kadınlar Gençlik Teşkilatı, Bosna-Hersek’te bir okulu tamir etti.

• Esra Yılmazer • Özlem Köklü

Doboj Belediyesi’ne bağlı Klokotnica köyündeki ilkokulun tamiratında nIF Kadın-lar Gençlik Teşkilatı’nın 40 gönüllüsü hazır bulundu. Bu 40 gönüllü, sınıfları boyadı, du-varları resim ve diğer motiflerle donattı. nIF Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın gönüllüleri ara-sında Başkan Özlem Köklü de yer aldı. Öz-lem Köklü okulun tamir edilmesi ilgili ziyaret-lerini şöyle anlatıyor:

“Otobüsümüz, rotterdam şehrinden Til-burg şehrine doğru yola çıkıyor. Oradan da sonraki durağımız Bosna Hersek’e hareket ediyoruz. Hedefimiz Bosna Hersek’in Klokot-nica köyünde bir ilkokulun tadilatını yapmak. 40 gönüllü bismillah deyip yola düşüyoruz. Heyecanlı ve yorucu bir 23 saatlik yolculuğun sonunda Bosna Hersek gümrüğüne ulaşı-yoruz. şaşkınlık ve merak içerisinde Bos-na sınırlarına giriyoruz. Her bir köşesinde Osmanlı’dan izler taşıyan, doğal güzellikleri, caddeleri, sokakları, camileriyle İstanbul’u anımsatan bu güzel memleket, hem güzel-likleriyle hem de savaşın halen silinmeyen iz-leriyle kalbimize dokunuyor. 40 kişilik grubu-muz ile Balkanlar’daki kardeşlerimizin diyarı Bosna Hersek’teyiz artık. İlk uğrak yerimiz na-mazlarımızı kılmak için bir cami oluyor. Daha sonra tekrar otelimizin bulunduğu Gračanica şehrine doğru yol alıyoruz. Orada bizi, bize bir hafta boyunca eşlik edecek olan Edina Suljkanovic karşılıyor. Edina Suljkanovic, Uluslararası Dayanışma Formu “Emmaus”un koordinatörlüğünü yapıyor. Otelimizin hemen 50 metre yakınında bulunan camide her gün sabah namazlarımızı kılıyoruz. Caminin ima-mı ve cemaati çok sıcak bir şekilde karşılıyor bizleri. Teyzeler namazdan sonra caminin hemen yanında bulunan medresede meşhur Boşnak kahvesi içmek üzere davet ediyorlar. İlk günden itibaren Gračanica halkı tarafından sevildiğimizi hissediyoruz.

Okulun tadilatına başlamadan önce Başkent Saraybosna’ya bir ziyaret yapıyo-ruz. Savaş esnasında Boşnaklara büyük imkanlar sağlayan Igman dağlarının eteğin-deki tüneli, Cumhurbaşkanı merhum Alija İzzetbegovic’in kabrini ziyaret ediyor, Gazi Hüsrev Beg Camii’nde namaz kılıyoruz.

Doboj Belediyesi’ne bağlı Klokotnica kö-yünde, bizim okulumuz diyebileceğimiz oku-la yaklaştığımızda gördüğümüz ilk manzara unutulmaz bir manzara oluyor: Minik minik heyecanlı bakışlar, sabırsızlıkla bizleri bekli-

yor. Öğretmenler ve müdür bizleri sa-mimi bir şekilde karşılıyor ve hemen işe koyuluyoruz. Bir görev dağılımı ile, gruplara ayrılıyoruz. Bir grup boya alışverişi yaparken, bir kısmımız da çocuklarla oynuyor. Diğer bir kısmı-mız ise, sınıfları boşaltmaya başlıyo-ruz. Müdürün ve öğretmenlerin göz-lerindeki tedirginlik görmemezlikten gelinecek gibi değil. Çünkü acemi-liğimizden her şey anlaşılıyordu. Üs-telik hiç birimiz daha önce eline fırça alıp badana bile yapmamıştı. Ama, yine de, boyalar gelince ‘Bismillah’ deyip işe koyulu-yoruz. İlk önce gruplara ayrılıp, sınıfların te-malarını seçiyor ve duvarlara yansıtacağımız görüntülerin tam olarak yerlerini belirliyoruz. Hayatında eline fırça almamış kızlar işe koyu-lurken, bir yandan da minik öğrenciler ‘Türk ablaları’ eşliğinde oyunlar oynuyor. En büyük problemimiz dil diye düşünürdük. Ama yanıl-mışız. El-kol hareketlerimiz ve yüzümüzdeki gülümsemeler ter-cümanımız olmuş, aradığımız kardeşlik dilini böylece bul-muştuk. Saatler 17.30’u gösterdi-ğinde duvarların te-mel boyaları atılmış bir şekilde yorgun argın otobüsümüze binip, vakıfta ye-meklerimizi yiyor, otele doğru yol alıyoruz. Görevli kızlarımız bir sonraki günün progra-mını yaparken, bizler dinlenmeye çekiliyoruz. Yapmamız gereken daha çok işimiz var.

Ertesi gün, yağan yağmur az da olsa en-dişelendiriyor bizi. Zira, çocukları oynatabile-ceğimiz yer sadece okulun bahçesiydi. şimdi yağmur yağıyordu ve yağmurda çocukları oynatmamız mümkün olmayacaktı. Biz, oku-lumuza geldiğimizde köylülerin buna da bir çözüm bulduğunu görüyoruz. Okulumuzdan 100 metre uzaklıkta bir yerde çocukları oy-natacak bir salon sunuluyor bize. Çocuklar bir kızımızdan diş sağlığı hakkında bilgi alır-ken, sınıflarda da yavaş yavaş ince çizimlere geçiliyor. Acaba yetişecek mi kaygısı hepi-mizi meşgul ediyor. Gün içerisinde bir çok ziyaretçimiz oluyor. Köylüler ve çocukların velileri her gün bizleri ziyaret ediyor. Bugün bizim için önemli bir ziyaretçimiz daha vardı. Doboj Belediye Başkanı bizi ziyarete geliyor, çalışmalarımızdan dolayı teşekkürlerini sunu-yor. Bu günün sonunda heyecanımız ve mo-

rallerimiz en üst seviyede, okulumuzun kapısını kapa-tıyoruz. Evet, yarın son gün ve bizim daha kat etmemiz gereken uzun bir yol var.

Sabah okula gelir gel-mez, hemen işe koyuluyo-ruz. Bugün her şeyin bit-mesi gerekiyor. Canla başla herkes elinden geleni yapı-yor. Çizimler bitiyor ve bo-yanıyor. Büyük bir temizlik-ten sonra sınıflarımız sevinç içinde süsleniyor, balonlar bayraklar asılıyor. Masalar, sandalyeler yerlerine koyu-

luyor. Masaların üzerlerine sponsorlarımızın ve yakınlarımızın hazırladıkları kalem kutuları, defterler ve şekerler yerleştiriliyor. Sınıfların kapısından girip bakıldığında görünen so-nuç içimize huzur veriyor. Biz başardığımıza emindik. Ama, asıl önemli olan çocuklar bu yeni okullarını nasıl bulacaktı. Yorgun, ama bir o kadar da mutlu bir şekilde okuldan ayrı-lıp otelde son akşam bütün ekibimizle bir de-ğerlendirme toplantısı yapıyoruz. Görevimizi

yapmanın manevî huzuru ile dinlen-meye çekiliyoruz. Yarınki büyük günü; okulun açılışını heye-canla bekliyoruz.

Sabah erkenden odalarımızı boşaltı-yoruz. Önce savaşta büyük bir psikolo-jik yıkıma uğrayan

mağdurların rehabilitasyonunun yapıldığı re-habilitasyon merkezine uğrayacağiz. Burada savaştan sonra yalnız kalan yaşlılar, yetimler, kadınlar ve aklını kaybeden insanlar kalıyor-du. Gördüğümüz manzara bizi çok etkiliyor. Her insanın kendine ait bir hikâyesi vardı. Geçmişte çoğu acı şeyler yaşamış olmalarına rağmen hâlâ hayata tutunabiliyorlardı. Birço-ğu kendilerine sunulan el beceri kurslarından faydalanıyordu. Küçük bir kısmı devlet tara-fından madden desteklenen bu merkez, asıl gönüllü insanların yaptığı bağışlarla ayakta duruyordu. Gözyaşları içerisinde merkezimiz-den ayrılıp merkez okula kalan kalem kutula-rını, okul malzemelerimizi ve şekerlerimizi da-ğıttıktan sonra bütün gün beklediğimiz yere doğru gidiyoruz.

Ve okula yaklaştığımızda gördüğümüz manzara, hepimizin gözyaşlarının sel olup akmasına sebep oluyor. Geldiğimizden beri göremediğimiz köylüler, bugün sanki diğer günlerin acısını çıkarır gibi hepsi bir araya gelmiş çocuklar ve öğretmenlerin Turkska (Türkler) bağrışmaları ve alkışları arasında bizleri karşılıyor. Onların ‘Turkska!’ haykı-rışlarına bizler de ‘Bosna!’ diye haykırarak karşılık veriyoruz. Otobüsten indiğimizde köylülerin bizleri bağrına basması, bizlere sa-rılmaları gönlümüzü okşuyor. Yöresel müzik-ler ve sevinç gözyaşları arasında heyecanla dolaşıyoruz. Kendimizi sıradan hissederken bu insanlar bize kahraman gibi davranıyor. Hiç tanımadığımız bu insanlarla hemen sar-maş dolaş olmamız Müslümanlar arasındaki kardeşlik bağının, dil, ırk gözetmeksizin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Biz sevin-cimizin en üst seviyesine ulaştık derken asıl sürpriz bizi okulun arka bahçesinde bekliyor. Orkestra eşliğinde İstiklal Marşımız gözyaş-

larımız arasında okundu, Boşnak Marşı’ndan sonra ilahiler, Türk/Boşnak folklor oyunları ortamı bayram yerine çeviriyor. Daha sonra okulumuzun müdürü bütün şehitlerin ruhuna fatiha ile sözlerine başlıyor. Teşekkür konuş-masından sonra bize sandık içindeki Bosna bayrağı ve çok eskilere ait olan bir Kur’an-ı Kerim hediye ediyor. Teşekkür belgeleri de alındıktan sonra proje sahibi Hollanda İslam Federasyonu, Kadınlar Gençlik Teşkilatı adı-na Sosyal Hizmetler Başkanı Esra Yılmazer bir konuşma yapıyor. Konuşmasında köy halkına, okul müdürüne ve okul çalışanla-rına gösterdikleri ilgi ve misafirperverlikten dolayı teşekkür ediyor. Çocuklardan da, bu yapılanları bir bayram hediyesi olarak kabul etmelerini istiyor. Okulumuzun açılış kurde-lasını, Esra Yılmazer ve Okul Müdürü birlikte ‘Bismillah’ diyerek kesiyor.

Sonrasındaki manzara görülmeye de-ğerdi. Minik çocuklar, çocukların velileri ve köylülerin meraklı bakışları arasında sınıfları geziyoruz. Çoğu gözlerine inanamıyor. Buz gibi duvarlarda rengârenk balıklar, sirk çadırı ve kocaman bir dünya küresi çizilmişti. Cam-lar, yeni perdeleriyle ayrı bir şekil kazanmıştı. Bu güzel sınıfların üstüne bir de masalardaki kalem kutuları ve defterler çocukların yüzün-deki gülümsemeyi bütünleştiriyor. İste bu gü-lümsemeleri görmemiz bütün yorgunluğumu-zu alıp gidiyor. Biz onlara iki sınıf bir koridor boyamıştık ama onların bize verdiği mutluluk bundan çok daha kıymetliydi. Artık yavaş ya-vaş ayrılık vaktinin yaklaştığının sinyalleri veri-liyordu. Köylülerin hazırladığı büyük ziyafetin ardından son hatıra fotoğrafları çekiyoruz. Gözyaşları içerisinde verilen pozlar, adresler bu projenin ne kadar başarılı olduğunun kanı-tıydı. Köylülerin teşekkürleri ve bizleri kucak-lamaları, bir haftadır kahrımızı çeken abimiz, okulun hademesi Memo ve ailesinin gözyaş-ları, kızlarımızı da hüzünlendiriyor.

Maalesef artık mutlu sona sadece daki-kalar kalmış bulunuyor. Minik minik çocuklar otobüsün içine kadar girip tek tek bizlere sa-rılıyor, teşekkür ediyor. Ve otobüsün kapıları kapandığında hüznümüz göz yaşlarımızla boşalıyor. Otobüs veda düdüğünü çaldığında gözlerinden yaş dökülenler sadece biz değil-dik. Müdür, öğretmen ve ögrenciler ve... köy-lüler. Otobüsün içinde de durum farklı değil. Kızlarımız gözyaşları içinde son defa okulu-muza bakıyor, el sallıyor.

Hollanda’ya geri dönmek için yorucu bir 20 saatlik yolculuk vardı. Ama gönlümüz hâlâ oradaydı. Biz Bosna’ya 40 yürekle gelmiştik ama, bizler yüreğimizin yarısını Klokotnica’da bırakıyoruz. Ve bu yarım yüreklerimize yüzlerce kardeşimizin yüreğini ekleyerek geri dönüyoruz. Yorgunduk, ama yorgunluk hissetmiyoruz.”

en büyük problemimiz dil diye düşünürdük. ama yanılmışız. el-kol hareketlerimiz ve yüzümüz-deki gülümsemeler tercümanı-mız olmuş, aradığımız kardeşlik

dilini böylece bulmuştuk.

Page 20: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

20 | Gençlik

Elif Karaman

Elif Bayram

Kadınlar Gençlik Teşkilatı (KGT) Üniversiteliler Komisyonu 2012/2013 yılı çalışma takviminin ilk Üniversiteliler Yatılı Eğitim Semineri’ni (UniYES), “Ulustan Avrupa’ya ve Benim Vizyonum” teması çercevesinde 2 - 3 Ka-sım 2012 tarihlerinde Kerpen’de Genel Merkez binasında gerçekleştirdi.

Tegernsee’de yapılan yatılı eğitim programında, ashab-ı kiramın hayatı ve Allah Resûlü’nün uyguladığı eğitim me-todlarının anlatıldığı seminerlerin yanı sıra, hat ve çeşitli el sanatlarının uygulamalı olarak öğretildiği kısımlar yer aldı.

IGMG Kadınlar Gençlik Teşkilatı (KGT) Kuzey Bavyera Bölgesi Nürnberg Merkez Camii’nde genişletilmiş Bölge ve Şube Yönetim Kurulu Toplantısı’nı düzenlendi.

10-11 Kasım tarihindeki Gençlik Eği-tim Kursu (GEK)’nun ikinci oturumunda 2012/2013 sezonunun GEK Talebeleri, “Mek-ke ve Medine döneminde İslami hareketler” konusunda bilgi sahibi oldular.

Kursa katılanlar, IGMG Eğitim Birimi’nden ramazan Başlık’ın “Mekke ve Medine Döne-minde İslami Hareketler” konulu semineriyle, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yöneticiliği, organize yeteneği ve günümüz toplumunda uygulanılabilecek formülleri ve yöneticilikte ib-ret alınacak bazı faktörleri öğrendi.

Dolu dolu ve feyizli geçen günün gecesin-de GEK Talebeleri bir o kadar feyiz dolu bir

kuzey ruhr’da Gek’in ikinci oturumu gerçekleşti

Güney Bavyera’da yatılı eğitim programı

kuzey Bavyeralı genç idareciler buluştu

camia | 30 Kasım 2012

teheccüd gecesi geçirerek ve sabah namazı sonrası pazar sabahına, Kuzey ruhr Bölge-si Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı ve aynı zamanda sosyoloji öğrencisi olan Cennet Yılmaz’ın teori ağırlıklı semineri ile başladı. Sosyolojide temel teori olarak benimsenen Talcott Parsons’un “Değer Algıları”nı anlatan Cennet Yılmaz, sunumunun ikinci kısmında bu teoriyi bazı İslami değer algıları ile karşı-laştırıp teşkilatçılıkta hangi alanlarda uygula-nabileceği konusunda GEK talebelerine bazı örnekler verdi. Seminerin ardından ödevleri ve kitapları dağıtılan Gençlik Eğitim Kursu katı-lımcıları ikinci oturumun kapanışının ardından evlerine yol aldılar.

Kuzey ruhr Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın düzenlemiş olduğu Gençlik Eğitim

Kursu (GEK)’na, 20-21 Ekim tarihlerindeki ilk oturumla start verilmişti. Gençlik Eğitim Kur-su, başarılı geçen bir 2011-2012 sezonunun ardından yeni sezona, IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü’nün ve araştırmacı yazar Mu-rat Demiryürek’in seminerleriyle başlamıştı. IGMG Genel Sekereteri Oğuz Üçüncü semi-nerinde, “Dava şuuru” konusunu ele alarak, güncel meselelerden örnekler verdi ve Gençlik Eğitim Kursu öğrencilerinin dikkatini Müslü-manların Almanya ve diğer Avrupa ülkele-rinde karşılaştıkları sorunlara dikkat çek-ti. Murat Demiryürek ise “Gayrimüslim bir toplumda Müslüman olmak” adlı sunu-muyla, çoğunluğun gayri müslim olduğu bir toplumda Müs-lüman olarak yaşa-manın avantajları

ve dezavantajlarından bahsederek, bilhassa gençleri, Müslüman kimliklerinin bilincinde ol-maya sevk etti. Bunların yanı sıra KGT Eğitim Komisyonu’nun organize ettiği kitap tanıtım-ları, nasihat halkaları ve sosyal aktiviteler ile program içeriği süslenmiş ve Gençlik Eğitim Kursu talebeleri gerek yapılan etkinliklerden gerekse seminerler ve dağıtılan kitaplardan bir o kadar da memnun kalmışlardı.

Güney Bavyera Bölge Kadınlar Genç-lik Teşkilatı, Kasım ayının ilk hafta sonunda Tegernsee’de yatılı bir eğitim programı yaptı. Eğitim programında özellik ashab-ı kiramın hayatı ve onların hayatlarından çıkarılacak dersleri konu alan seminerler ile hat ve tez-hip sanatı workshopları (atölye çalışması) yer aldı. Eğitim programı kapsamında sonbaharın sona erdiği şu günlerde yaprakların döküldü-

Toplantıya IGMG KGT Başkanı Fatma Gündüz, Bölge Kadınlar Teşkilatı Başkanı, Bölge KGT Başkanı ve Yürütme Kurulu, şube KGT Başkanları ve şube Yönetim Kurulu’nda görev alan genç idarecilerimiz katıldılar.

Katılımcılar tarafından büyük ilgi ile karşı-lanan toplantının gündeminde Kadınlar Genç-lik Teşkilatı’nın tanıtımı ve KGT Kuzey Bavyera Bölgesi’nin 2010’dan bugüne kadar verdiği hizmetlerin ve faaliyetlerin anlatımı yer aldı.

KGT Bölge Başkanı Elif Bayram, katı-lımcıları motive ettiği konuşmasını Mevlana Celaleddin rumi’nin “Bazen bitmek bilme-yen dertler yağmur olur üstüne yağar, ama unutma ki, rengarenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar” sözü üzerine bina ederek, gele-ce ümitle bakılması gerektiğini vurguladı.

Ardından “İslami çalışmaları daha da güç-

ğü gibi insanların da bu dünyayı terkedeceği gerçeğinden hareketle ölümün tefekkür edil-diği bir gezi yapıldı.

İlk seminerde sahabelerin kimliği ve hayat-ları anlatıldı. Bu seminerin arkasından ise farklı sahabelerin hayatlarının sembolize edilerek çizildiği tablolar duvara asıldı. Her bir katılımcı sahabeyi nasıl anladığını çizdi.

Almanca olarak verilen ikinci seminerde ise Peygamber Efendimizin ashabını nasıl ve hangi usullerle eğittiği analiz edildi. Daha sonra ise, sahabelerin anlatılan bu özellikleri ile Pey-gamber Efendimiz tarafından eğitilmelerinin günümüze nasıl yansıtılabileceği anlatıldı.

Seminerler sona erdikten sonra ise başta hat ve tezhip olmak üze çeşitli el sanatlarının yapıldığı workshoplar gerçekleştirildi. Bu work-shoplarda önce teorik bilgiler verildi, sonra da bu bilgiler ışığında pratik uygulamalar yapıldı.

lendirmeliyiz” mesajını içeren bir selamlama konuşması ile, Kadınlar Teşkilatı Bölge Baş-kanı Hüsniye Bayram misafirleri selamladı.

Fatma Gündüz ise yaptığı konuşmada, IGMG tarihine değinerek, “Bizler Avrupalı Müslüman idareci gençleriz, ahlakımız, başa-rımız ve çalışma üslubumuz vasfımıza uygun olmalıdır. İslam Avrupa’nın bir gerçeğidir, öy-leyse bu gerçeğin yaşanılır olması için elimiz-den gelen gayreti gösterip, birlik oluşturup, birbirimizi destekleyip bu çalışmalara devam edeceğiz” dedi.

Elif Bayram İslami Buluşlar Yarışması’nda birincilik elde eden, seccade fonksiyonlu çanta ve gece lamba fonksiyonlu camdan Kâbe projesini ve Kısa Film Yarışması birin-cisi Hz. Zinnire (r.a.)’ın hayatını anlatan kısa filmi anlattı.

Elif Bayram daha sonra aktüel olarak planlanan “Bana mesleğimi sor, sana üniver-siteni söyleyeyim” sloganını taşıyan meslek

bilgilendirme projesini, “Ey Aşk….” başlıklı Allah sevgisinin anlatıldığı pro-jeyi, “Ancak müminler kardeştir” başlıklı kardeş şube günü projeleri hak-kında bilgi verdi.

Tüm katılımcılar ile üç aşamalı bir istasyon çalışması da gerçekleş-tirildi. Tara Sukhera’nın-yönetiminde her katılımcı aşama aşama istasyon-larda Bölge KGT ça-lışmalarını eksileri ve artıları ile değerlendirdi. İstasyon çalışmasının ar-dından bu çalışmanın genel değerlendirmesi gerçekleştirildi. Elif Bayram günün sonunda, “Yeterki azmimiz olsun, Allah’a yönelip ona tevekkül edip, gayemiz O’nun rızasını ka-

zanmak olduğu sürece aşamayacağız dert ulaşamayacağımız başarı kalmayacaktır” di-yerek günü özetlediği bir kapanış konuşması yaptı.

Fatma Gündüz seminerde

Ramazan Başlık seminer verdi

Melek Vural

Page 21: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

21|

Mesud Gülbahar

Partner kuruluş temsilcileri derneğimizdeydi

Suriyelilere kurban eti dağıtılırken

camia | 30 Kasım 2012 Hasene

Hasene kurban kampanyası’ylaSuriyeli mazlumların yanındaydı

Hasene Günü

IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene 64 ülke ve bölgede, 330 göz-lemcisiyle 2012 Kurban Kampanyası’nı 134 bin 496 hisse kurbanın kesim ve dağıtımını yaparak tamamladı. Kurban etlerinin dağıtımının yapıldığı ülkelerden birisi de iç savaşın hâlâ devam ettiği Suriye’ydi.

Geçtiğimiz hafta Hasene’nin 2012 Kurban Kampanyası’nda kurban eti dağıtımını Suriye içinde gerçekleştiren partner kuruluştan bir heyet Hasene’yi ziyaret etti. Heyetten Kurban Kampanyası ve Suriye içinde yaşayan maz-lum Suriye halkı hakkında şu bilgileri aldık:

Suriyeli halkın durumu içler acısı“Adıyaman, Kilis, Kahramanmaraş, Hatay

reyhanlı, Urfa, Gaziantep ve Osmaniye’ye yerleşen Suriyeli mülteci sayısı 170 bine da-

yanmış durumda. Suriye içerisinde ise daha vahim tablolarla karşılaştık. 300’ün üzerinde büyük baş hayvan Suriye’de dağıtılmak üze-re kesildi, kemiklerinden ayrıldı ve poşetlere kondu. Kesilen kurban etlerini Elazığ’daki de-polardan aldık. Paketlenmiş ve dondurulmuş etler, içerisinde dondurucu bulunan tırlarda muhafaza edilerek nakliyesi gerçekleştirildi. Akçakale sınır kapısı üzerinden 10 ton kurban etini Suriye’nin doğusundaki El rakka, Deri-sor ve çevresindeki muhtaç insanlara ulaştır-

dık. İkinci gün Kilis kapısından Halep ve çev-resindeki köylere 12 ton et dağıttık. Üçüncü gün Hatay Cilvegözü’nden 26 ton eti Humus, Hama, İdlib ve Batı Haleb’deki köylere ulaştır-dık. Böylece toplam 46 ton kurban eti, her biri 2,5 kiloluk poşetler halinde olmak üzere 18 bin 400 poşeti mazlumlara ulaştırdık. Derisor bölgesinde kimsenin giremediği, kimsenin ulaşamadığı mazlum ve mağdurlara ulaştık. İdlib’deki dağıtımları IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene’ye dua ederek başlattık. Hasene’ye ve tüm bağışçılarına mazlum Suri-ye halkının teşekkürlerini getirdik.

Ülkelerinde iç savaş süren Suriyeli halkın durumu içler acısı. Kimi insanların evleri yıkıl-mış; hatta kimilerinin aldıkları kurbanlık hay-vanlar dahi bombalar altında telef olmuş. Kimi

insanlar evlerini terketmişler ve daha güvenli yerlere çadır kurmuşlar. Sınır köylerde bir yı-ğılma var. İnsanlar her türlü yiyecek ve içece-ğe ayrıca giyecek eşyalaray ihtiyaç duyuyor. Kışın da gelmesi ile çadır, elbise, battaniye, ayakkabı gibi barınma ve giyim eşyalarına ih-tiyaç had safhada. Vicdan sahibi insanlar bu işe el atmalılar, yardımlarını devam ettirmeliler.

Suriye içindeki mazlumlar Müslümanlar-dan ilgi ve dua istiyorlar. Türklerin yoğunluklu olarak yardımlarını gördüklerini ifade ediyorlar. Çocuklar Türkiye bayrağını ve Suriye bayrağı-nı aynı karede boyuyorlar. Hasene önemli bir hizmeti yerine getirdi. Allah razı olsun bağış-çılarından ve yöneticilerinden. İnsanların ağ-zından ‘Türkiyeli Müslümanların yardımlarını unutamayız...’ cümlelerini duyduk.”

IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene 1 Aralık 2012 Cumartesi günü Duisburg’da “Hasene Günü” düzenliyor. Theater Am Marientor’da gerçekleşecek olan programa özel davetliler, Hasene bölge temsilcileri ve Hasene gözlemcileri de katılacak. Hasene Günü programını ve içeriğini Dernek Başkanı Mesud Gülbahar’a sorduk:

Hasene Günü nedir?Hasene Günü ile; proje ve kampanyaları-

mızda her geçen gün adım adım ilerlememize katkı sağlayan, ihtiyaç sahipleri için çalışmayı ibadet bilen, ülke gözlemcimiz statüsü ile maz-lum ve mağdur coğrafyalara giderek emanet-lerin sahiplerine ulaşmasında gayret sarfeden tüm kardeşlerimizle yıl sonunda bir araya gelip hasbihal etme imkanı bulacağız. Bunun yanısı-ra dereceye giren bölgelerin, şubelerin, şahıs-ların, iş adamlarımızın, medya mensuplarının ödüllendirildiği bir gün olacak Hasene Günü.

Hasene Günü programıyla neyi amaç- lıyorsunuz?

Hasene Günü’nü gelenekselleştirerek her yıl yapmayı düşünüyoruz. Yeryüzünün onlarca mağdur bölgesinde din, dil, ırk ayrımı gözet-meden yaptığımız yardımların görsel sunum-larının yapıldığı; gözlemcilerimizin, temsilcileri-mizin, medya mensuplarının ve çeşitli kurum başkanlarının katılımıyla geniş çaplı bir prog-ram yapmayı amaçlıyoruz. Kısaca bir sene

içerisinde yaptığımız çalışmaların aktarıldığı, güzelliklerin bir araya getirildiği bir çalışma ortaya çıkmasını istiyoruz. Böylece Hasene derneğimizin yardım çalışmalarında üstlendi-ği görevi anlatmak ve çalışmalarımızda emeği geçenlere teşekkür etmeyi amaçlıyoruz. Hasene Günü programının içeriğinden bahsedebilir misiniz?

Hasene derneğimizin yoğun faaliyet gös-termiş olduğu ülkelerden kurum başkanları ve siyasetçilerin katılacağı programın sunuculu-ğunu ekranlardan tanıdığımız Bekir Develi ya-pacak. Türkiye ve Bosna Hersek’den sanatçı-ların da katılacağı programda bir de sergimiz olacak. Progamı icra edeceğimiz salonun fuar alanında, partner kuruluşlarımızın bizlere he-diye ettiği yöresel eşyaların sergisi yapılacak; derneğimizin projelerinin tanıtılacağı standlar yer alacak. “Bana kurbanını göster” yarışma-sında dereceye girenlerin ödülü de Hasene Günü programında sahiplerini bulacak.

Page 22: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

camia | 30 Kasım 2012 22 | Kültür ve Sanat

Yazıya Giydirilen Elbise: TezhipDerviş mi Sanatçı mı?

Klasik sanatlarımız, insanın sabrı öğrendi-ği mektepler gibidir. Ahşap oymacılığından, tezhibe kadar bütün sanat dallarında olmazsa olmaz ilk şart, hiç bitmeyen bir sabır sahibi olmaktır. Derviş meşrep insanlar mı bu sa-nat dallarına meyilli olmuştur yoksa bu sanat dalları mı kendisine meyleden sanatseverleri derviş meşrep yapmıştır, orası bilinmez, ama bilinen bir şey vardır ki o sabırdan neşet eden sanat eserleri asırlardır medeniyetimizin baş tacı hükmünde varlığını sürdürmektedir.

Uzun yıllar “eski ve eskimiş” bir anlayışın kalıntısı olarak görülen klasik sanatlarımızın bugüne gelmesinde emeği geçen sanatçıla-rımızın hayatlarına baktığımızda aslında hep aynı şeyi görürüz; kendinden çok emin ve dünyevî hiçbir talebi olmayan mütevazi bir gayret ve hiç yitirilmeyen bir inanç. Kimse-nin rağbet etmediği bir işle meşgul olmak bu insanların inancını hiç etkilemez, onlar sanki yıllar sonrasını görür gibi işlerini yapmaya de-vam ederler. Bu muhtemelen, “çalışmak biz-den başarı Allah’tandır” anlayışının gönüllere

işlemiş olmasından alır gücünü; onlardan sa-dır eserlerin güzelliğinin ve ölümsüzlüğünün kaynağı da bu olsa gerektir.

Son dönem müzehhibelerimizden rikkat Kunt, geç başladığı tezhipten icazet aldığında kırk bir yaşındadır. Otuz üç yaşında tanıştığı tezhip sanatına ömrünün sonuna değin hiz-met eden sanatçı, tam elli yılını tıpkı kendi ho-caları gibi önce öğrenmeye sonra öğretmeye adamıştır.

Kunt’a göre “Tezhip, yazının giysisidir ve asla yazının önüne geçmemelidir”. Bu ilkeye çalışmalarında sıkı sıkıya bağlı kalmıştır. Gözü yormayan sade, ancak zarif, zengin ve insan ruhunu dinlendiren çalışmalarla karşımıza çı-kar.

Nedir Tezhip?Arapça zeheb (altın) kökünen türeyen

kelime süsleme, altınlama anlamına gelir ve bunu icra eden sanatçılara da erkekse mü-zehhip hanımsa müzehhibe denir. Gerçi tez-hip sanatının tarihi daha ziyade müzehhiplerle doludur, arada nadiren de olsa müzehhibe-lere rastlanır. rikkat Hanım da son dönem

müzehhibelerine bir örnektir. İlk örneklerine Orta As-

ya’daki duvar süsleme-lerinde rastlanan

tezhip sanatı klasik an-

l a m -

daki yerine İslamiyet sonrası dönemde eriş-miştir. Daha ziyade kitap süsleme sanatı olarak karşımıza çıkan bu uğraş, Müslüman-lar için kitapların anası olan Kur’an-ı Kerim’in süslemesinde özellikle önem kazanmış asır-lardır süren bir gelenek inşa etmiştir. Kur’an-ı

Kerim’in ilk ve son sayfası, sure başları, ayet durakları daima tezhiple süslenmiştir.

Anadolu’ya gelişi Anadolu Sel-çukluları sayesinde olmuştur. Bu

döneme ait tezhip örneklerinde kompozisyon genellikle geo-

metriktir ve motif olarak en çok kullanılan rûmî, büyük

ve sade bir şekilde uy-gulanmıştır. Osmanlı’da

sanata ve sanatçıya önem veren devlet adamlarıyla birlikte gelişimini sürdüren tezhip sanatı, en parlak dönemini Kanuni Sultan Süleyman dö-neminde yaşa-mıştır.

Tezhip sa-natında kulla-nılan renkler simgesel an-lamlar taşı-maktadır. Mavi renk sonsuz-luğu, altın gü-neşi, hatayî ve penç bitkileri, yuvarlak kom-pozisyonlar dün-yayı, motiflerin

kompozisyon için-deki devamlı tekrarı

da dünyanın sürekli-liğini ifade eder.

17. yüzyılda du-raklama devrine giren

tezhip sanatı, 18. yüzyıl-

da tamamen Fransız rokoko sanatının etkisi altına girmiş,19. yüzyıl sonuna kadar bu etki-den çıkamamıştır. Bu dönemde tezhip sana-tında klasik form tamamen kaybedilmiş, eski motiflerin yerini iri çiçekler, buketler, vazo, saksı veya sepet içinde buketler, kurdele ile bağlanmış çiçekler almıştır.

nihayet 1914 yılında, yazı ve yazıla ilgili sanatları öğretmek, tezhip, halı, cilt, ebru ve ahar gibi eski sanatların devamını sağlamak maksadıyla, “Medreset’ül Hattatin” mektebi açılmıştır. İsim değiştirerek devamlılığını sür-düren bu mektep, 1936 yılında Güzel Sanat-lar Akademisi’ne bağlanmıştır.

Tezhip Sanatının UstalarıBaba nakkaş15.yüzyılda yaşayan Baba nakkaş, Fatih

Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethin-den sonra nakkaşbaşılığa getirilmiştir.

Karamemi16. yüzyıl tezhip sanatçılarından olan Kara

Mehmet Çelebi, Kanuni Sultan Süleyman dö-neminde saray nakkaşhanesinde nakkaşba-şı olarak görev yapmıştır. Tezhip sanatında kendine özgü yorumuyla dikkat çeken Kara-memi, tezhipte natüralist üslubu kullanarak, bahar dalları, gülleri, sümbülleri, karanfilleri, hançeri yaprakları saray nakkaşhanesinde tüm ürünlerde kullanılmasını ve geniş ölçüde yaygınlaşmasını sağlamıştır.

Muhsin Demironat20. yüzyıl tezhip sanatının en önemli isim-

lerinden olan Muhsin Demironat klasik üslup-tan yola çıkarak tezhip sanatında birçok stili denemiş ve devrin hat ustalarınca yazılan gü-zel yazıları tezhiplemiştir. 1983’te hayata göz-lerini yuman Demironat, 48 yıllık sanat hayatı boyunca yaklaşık 2500 kadar eser vermiştir.

rikkat KuntHat ve tezhip sanatında erkek çoğunlu-

ğun yanında bayan tezhip ustası olarak öne çıkan Fatma rikkat Kunt, tasarımlarını daha çok zarif hatayî motiflerinden oluşturmuş, onun döneminde hatayî motifi altın çağını ya-şamıştır.

Bir Tezhip formu hatayî

Page 23: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger

23|Fotoğraflarla Faaliyetler

Kuzey Hollanda Bölgesi’nden bir ay önce du-

alarla kutsal topraklara uğurlanan hacıların son kafilesi 11 Kasım’da döndü.

200 kişilik Belçika İslam Federasyonu Hac

Kafilesi Brüksel Havaalanı’nda Bölge Başkanı

Mehmet Şenel’in de aralarında bulunduğu grup

tarafından çoşkuyla karşılandı.

Amsterdam Schiphol’e inen Kuzey Hollandalı hacıları, SchipholHavaalanı yetkilileri unutmayarak, onlara pasta ve çay ikram etti.

Hollandaca “Hacılar hoşgeldiniz” yazısı da gözlerden kaçmadı

Freiburg Gençlik Teşkilatı Frankfurt, Köln ve Kerpen’e yaptığı gezide IGMG Kitap Kulübü’nü de gezdi.

Hollanda İslam Federasyonu’nun gönderdiği 235 hacının son

kafilesi de 11 Kasım’da Amsterdam Havaalanı’na indi. Fede-

rasyon Başkanı Mehmet Yaramış ve Teşkilatlanma Başkanı Tahir

Karademir iki ayrı kapıda gelen hacıları güllerle karşıladı.

camia | 30 Kasım 2012

Vefat eden IGMGCenaze Fonu Üyelerimiz

Vefat eden CIMGCenaze Fonu Üyelerimiz

İsmi Vefat tarihi Şubesi

Recep Bulut 10.11.2012 Düsseldorf

İbrahim Çetin 12.11.2012 Harburg

Ahmet Küren 12.11.2012 Hamm - Hövel

Muammer Karagöz 13.11.2012 Duisburg - Marxloh

Ntoumous Ntoumous 13.11.2012 Freising

Mehmet Çoban 18.11.2012 Harburg

İsmet Dogaç 19.11.2012 Hamburg

Hasan Manavbası 23.11.2012 Salzgitter - Watten

İsmi Vefat tarihi Şubesi

Ibrahim Eskin 15.11.2012 Belfort

Musa Kazım Musul 17.11.2012 Montbelliard

“Muhakkak ki, biz Allah (c.c.)’dan gel-dik ve muhakkak ki, ona döneceğiz.”

Bakara [2:156]

Darul-bekâya irtihal eden merhum vemerhumelere Allah’tan rahmet ve mağfiret,

sevenlerine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz.

Hamburg Bölge Gençlik Teşkilatı 2. ŞBT ve 1. GİES çalışması, 90 kişilik bir katılım ile gerçekleştirildi.

Page 24: “Bizler kardeşler topluluğuyuz” · 2016. 5. 13. · Conferentieoord Mennorode, Saat: 09:00 • Hessen – Usûl-ul Fıkıh Semineri (Almanca), Moham-med Johari, Yer:Marburger