87
“İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler gibi değil ki dua ve zikirden ibaret olsun. İslam‟ın siyaseti diğer hükümleriyle birliktedir. Ve ben de siyasi müdahalede bulunuyorum.” 2014

“İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

1

“İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler

gibi değil ki dua ve zikirden ibaret olsun. İslam‟ın

siyaseti diğer hükümleriyle birliktedir. Ve ben de

siyasi müdahalede bulunuyorum.”

2 0 1 4

Page 2: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

2

Page 3: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

3

Siyaset, kök itibariyle s-y-s kökünden geliyor. Emir,

nehiy, gütmek, terbiye etmek, eğitmek, anlamlarına

gelir. Seyis de oradan gelir. Bir şeye yön belirlemek, yol

belirlemek anlamlarına da gelir .İslam fıkhında siyaset

önemli bir yer tutar. Fûkaha:

”Siyaset; insanları dünya ve ahirete kurtulacakları yola

irşat etmek, onların salah ve menfaatlerine çalışmaktır.”

tarifini esas almışlardır.

İbn-i Abidin,”Siyaset ağır bir şeriat olup, iki nevidir.

Siyaset-i zalime: Halkın haklarına zıt olan siyasettir ki,

şeriat bunu haram kılmıştır. Siyaset-i adile: Halkın

haklarını zalimlerin ellerinden kurtaran, zulüm ve

fenalıkları defeden, fitne ve fesat ehlini men eden

siyasettir ki, şeraitten sayılır.” (İbn-i Abidin-Reddü‟l

Muhtar Ale‟d Dürri‟l Muhtar-İst.,1983 C: 8 Sh:186)

Yunancada politika; çok yönlülük, çok yüzlülük veya

Polis kontrolündeki siyasi güç olarak açıklanır.

Siyaset İslami bir kavram politika ise batı menşeli bir

kavramdır. Bu tanımlamalardan yola çıkarak siyasetin

politika ile aynı ve eşit manada olmadığını ama

birbirlerine benzediğini söyleyebiliriz. İslami perspektifte

politikanın tarifi , çok yüzlülüğün karşılığı münafıklıktır.

Müslümanlar siyasetten değil politikadan uzak

durmalıdır-karışmamalıdır. Yani politikacı değil ama iyi

Page 4: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

4

bir siyasetçi olmalıdır. Siyaseti bilmeyen bir müslüman

ins-i şeytanların tuzağına düşmekten kendini alıkoyamaz.

Sakınılması gereken siyaset aslında siyaset-i zalimedir.

Yani şeytanileşen siyasettir. Örneğin Üstad Bediüzzaman

bu siyaseti şöyle açıklamıştır:

"Bir şeytan senin fikrine yardım etse rahmet

okutacaksın. Senin fikr-i siyasiyene muhalif bir melek

olsa lânet edeceksin", euzu billahi mine'ş-şeytani ve's-

siyase (Şeytandan ve siyasetten Allah‟a sığınırım)

diyerek, şeytanîleşen siyaset anlayışı ve ortamından

Allah'a sığınmıştır. (Bkz. Hutbe-i Şamiye, s. 52, Hâşiye)

Siyaset bir tavır ve davranış sözcüğüdür. Hiçbir şeye

karşı tavır koymayan, duruşu-çizgisi olmayan insan

siyasetle uğraşmıyordur. Ama Üstad yaşamı boyunca bir

duruş sahibiydi. Ama siyaset-i zalimeden- politikadan

yani hile ve entrika-yalan-dolanın karıştığı bir siyasetten

Üstad beridir.

Page 5: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

5

İslami devletlerde kanunların kaynağı-temeli-genel

çerçevesi Kur‟an ve sünnete dayandırılmalıdır. Kuran ve

sünnette bir hükmün açıklaması yoksa içtihat edilerek

hüküm verilmeye çalışılır. Bu aşamada salim akıl

devreye girer. Müçtehitler akli yanılmanın en az olduğu

uzman kişilerdir. Bu alimler ilimde derinleşmişlerdir.

Fakihler hüküm verirken gerçeğe-doğruya en yakın

olmak için çaba harcar-gayret sarf ederler. Böylece ilahi

kanunlar-hükümler-prensipler belirlenerek, insanların

yönetimdeki yasama ihtiyaçları karşılanmış olur. İlahi

kanunlar uygulama alanına koyulduğunda insanlar daha

mutlu ve huzurlu olacaktır. Yoksulluk, adaletsizlik gibi

kavramlar kendiliğinden silinmeye-yok olmaya yüz tutar.

Bu aşama ile ilahi adalet yeryüzünde tecelli eder.

Beşeri sistemlerde ise; yasanın kaynağı-dayanağı insan

tecrübeleridir. Bu sistemlerde hakimiyet genelde maddi

olarak güçlü olan kişilerin elinde olduğu için yasalar bu

kesimin çıkarları-menfaatleri temel-eksen alınarak

yapılmaktadır. Manevi değerlerden soyutlanan tamamen

maddiyat üzerine kurulan bu sistemler adeta adaletsizlik-

zulüm-haksızlık-yoksuzluk-ahlaksızlık üreten bir yapıya

bürünerek bozulmaya ortam hazırlar.

Seyfullah PUTKIRAN kainatta var-geçerli olan kanunlar

hakkında şunları söylemektedir:

“Hallak-ı mutlak ve hakim-i mutlak olarak olarak,

yoktan var ettiği mahlukatını, Allahu Teala islam iki türlü

Page 6: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

6

kanun ile idare etmekte, ahenk ve nizamlarını

sağlamaktadır. Biri: tekvini kanun ki kainat ve tabiat

dediğimiz varlıkların tümü , bu ilahi kanun ve nizama

tabidir. Büyük bir tenasüp, güzellik, teavün, huzur,

disiplin, ahenk ve intizam müşahade edilmekte, en küçük

bir, fesad, anarşi, karışıklık, zıtlık, inhidam ve

izmihlal… görülmemektedir. Diğeri teşrii kanun ki insan

hayatını idareye yönelik, ilahi emirler-yasaklar ve

prensipler manzumesidir. Buna : islam dini, şeriat

hükümleri ve ilahi kanunlar denir. İşte insan

toplumlarının da huzuru, sükunu, saadeti, tesanüdü,

tenasübü, tealisi, terakisi, kemali, nizamı ve ahengi

yalnız ve yalnız bu ilahi kanuna, semavi hükümlere,

islam nizamına ve şeriata tabi olması ve itaat etmesi ile

mümkündür. Aksi takdirde; anarşi, kargaşa, vahşet,

cinayet, felaket insan oğlunu kasıp-kavurur ve insani

değerlerin tümü toz gibi eritip havaya savurur. Bugün

müşahade ettiğimiz ve içerisinde ( maalesef) yaşamakta

olduğumuz, gayri islami, beşeri ve tağuti düzenlerin ve

bunlara tabi olan toplumların duçar oldukları felaketler,

musibetler bunun bariz örnekleri olmaktadır. Koca

kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk

karşısında : şu basit, aciz ve sinek gibi cılız insan

toplumunun ika ettiği fecaat, vahşet ve tağavet, sadece

teşrii (ilahi) kanunlardan ve hükümlerden uzak

olmasından ve habis beşeri düzenlere adapte olarak

erimesinden kaynaklanmaktadır.”

Page 7: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

7

Yeryüzündeki tüm olumsuzlukların-bozulmaların-

yıkımların nedeni insan oğludur. Dünyadaki kaynaklar

hiç kuşkusuz tüm insanlık için yeterlidir.Ama insanların

bir kısmı aç-susuz-perişan iken diğer kısmı bolluk-refah-

lüks içinde firavunca yaşamaktadır.Bunun nedeni nefis-

heva ve hevestir. İlahi yasaların uygulanması bu tür

olumsuzlukların önünde engel olduğundan dünyayı

yöneten küçük azınlık beşeri sistemler oluşturarak

çarklarının devam etmesini istemektedir. Kulluk görevi

tam olarak yapılsaydı bu tür insi şeytanlar, insanlara bunu

dayatamaz-kandıramazdı. İnsanlar islamda bu

güzelliklerin olduğunu bilip, Allah‟a gereği gibi-tam

itaat etse bu sistemlere mahkum olmazdı. İslam hem bu

dünyanın hem de ahiret hayatının mutluluğunu sağlamak

için vardır-çalışmaktadır. Tüm olumsuzluklar, yüzümüzü

Allah‟a dönmememiz başı boş divane gibi farklı

mecralara dönmemizdir-yönelmemizdendir.

Bu konuda Seyfullah PUTKIRAN şöyle demektedir:

“Yüce rabbimiz, hakimiyet (kayıtzız-şartsız) mutlak

surette sadece Allaha aittir.(enam:6, Yusuf:40,67) derken

ve bunun tahakkukunu da samimi gerçek müminlerden

beklerken, insan hayatına (ferdi, ailevi, içtimai ve benzeri

sahada) Allahın kanunlarının dışında kalan ve zıddı olan

hükümlerin hakim olması ve yön verici durumda

bulunması, beşeri ideolajilerin insanlık insanlık hayatını

zehirlemesi ve kasıp-kavurması Allah‟a kul olmanın

şuurunda olan hizbullahi Müslümanlar için hüzün verici

Page 8: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

8

ve utanç vesilesi olmaktadır. Şu fani dünyada sadece

Allah‟a kul olmak maksadıyla gönderilmiş bulunan

insanın asli görevini ve yaradılış gayesini ihmal etmesi

ne kadar acı verici ve ne kadar hazindir. Her şeyin

fenaya ve zevale maruz kaldığı bir dünyada, insanın bu

zeval ve firak seline kendini kaptırması, ebedi hayatı elde

etmek için çaba sarfetmemesi divanelikten başka ne

olabilir ? bütün mahlukatın, hatta cansız varlıkların ve

hayvanatın bile, yaradılış gayesine uygun hareket

etmeleri karşısında; eşrefi mahlukat mesabesinde

bulunan insanın, bu çizgiden çıkması, Allaha kulluk

görevini ihmal etmesi, hele beşeri ve tağuti rejimlerin

tasallutu altında yaşamaya razı olması, mutlak bir sukut

ve elim bir vahşetten başka ne ile izah edilebilir?...

Allaha savaş açmış tağuti rejimlerin himayesi-vesatei

altında zilletle yaşamaktansa, allaha gerçek kulluğun

ispatı sadedinde bu habis güçlere her türlü savaşlar

vererek „izetle‟ ve şerefle ölmek ve böylece „saadeti

ebediyeye‟ rıza-i bari‟ye ve huzurullaha kavuşmak

daha evla değil midir?”

Allahı tüm kainatın Rabbi olarak kabul edip, dünyaya

müdahale etmesini kabul etmemek-karşı gelmek büyük

bir akıl tutulmasıdır. Allah‟ın kanunlarını-emirlerini

kabul etmemek şeytani geleneğin ürünüdür. Bu ilahi

dergahtan kovulmaya neden olur. Sevmek tabi olmayı

beraberinde getirmiyorsa, bu sevgi kendini aldatmaktan

başka ne ile izah edilebilir ki? Allah‟tan başka kim daha

Page 9: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

9

iyi-isabetli hüküm verebilir ki? Ama nefs-i emmarenin

esareti altında azgınlaşan insan, kulluk vazifesinden

sıyrılarak-nefsi‟nin telkinlerine kendini bırakarak büyük

bir küstahlıkla kendini hüküm sahibi bilmektedir. (Haşa!)

Allah‟a kafa tutan bu tür bir anlayışın-hareketin sonucu

yeryüzü şeytanın tasallutu altına girmiştir. Böylece

dünyada mustazaflar denilen büyük bir yığın inim inim

inlerken, müstekbirler denilen küçük- elit bir kısım

insansa tüm kaynakları büyük bir israfla tarumar

etmektedir. Şeytanın tasallutu altına girilen bir dünyanın

bu tür bir durum ile karşı karşıya gelmesi gayet doğal-

tabii ve normaldir.

Bu konuda Seyfullah PUTKIRAN şöyle diyor:

“Halbuki yeğane hüküm koyucu Allahu Teala‟dır.

(en‟am57,62; Yusuf 40,67). İnsanın uyacağı, itaat

edeceği ve hayatı için yegane düstur ve prensip edineceği

görüşlerin, emir ve yasakların (hükümlerin) en iyisi ve

yegane hak olana, elbette Allah-u Teala‟nın ilahi

hükümleridir. İnsan, bu ilahi hükümlere göre bir görüşe,

itikada, bakış açısına ve hayat tarzına sahip olmakla ve

islam‟ı hayatının her safhasına hakim kılmakla ve ona

uymakla mükellefdir. Gerçek insanlık, bununla tahakkuk

eder ve gerçek anlamını kazanır. Hürriyet ise, ancak o

zaman söz konusu olabilir! Şu halde; hayatını ve

yaşayışını, Allaha ve onun hükümlerine göre değil de;

insanlara ve insanların kendi uydurdukları kanunlara,

fikirlere-görüşlere, ahlakı (!) anlayışlara ve modalara

Page 10: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

10

göre ayarlayan, onlara kendini bağlı ve bağımlı kabul

eden bir insanın „hür‟ olması ve „hürriyetin‟ içerisinde

bulunması elbette iddia edilemez!...

Gerçek adaleti, hüüriyeti ve insaniyeti temsil eden

ilahi hükümler, insan hayatının mutlak kurtuluşunu ve

ebedi saadetini tazammun etmektedir. Fakat; aşağılık

kompleksi ve „kölelik‟ psikolojisi içerisinde bulunanlar,

elbette bu kudsi ve lahuti gerçeği anlayamazlar!...”

Bir ülke halkı İslami devlet kurmayı istemeli ve talep

etmelidir. Ya da zorla İslami devlet kurulamaz. Halkın

ezici çoğunluğu böyle bir talepte bulunmadığında

dayatma ile kurulan bir devletin bağlayıcılığı olmaz.

Dinde zorlama yoktur. Yapılması gereken tebliğ

faaliyetleriyle insanlar ikna edilmelidir. Tüm

peygamberlerin gayreti-faaliyetleri-tebliği bu amaca

yönelikti. Bu arz-talep ilişkisidir. Proje halka arz edilir

halk ya kabul eder yada etmez. Baskı ve zorlama söz

konusu değildir. Ama kabul edilsin veya edilmesin ikna

çalışmalarından hiçbir zaman vazgeçilmemelidir.

Gönlümüzde-kalbimizde her zaman İslami bir devlet

kurmak olmalıdır. Velev ki bu bir asır sonra da olsa bu

amaca-isteğe ulaşmada bir tuğla olmalıyız. Gelecekte bir

gün kurulacak olan İslami bir devlette bizimde tuzumuz

olmalıdır. Bu konuda Seyyid Hasan Nasrallah‟ın

duyguları şöyledir:

Page 11: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

11

“Seyyid Hasan Nasrallah, mantıklı olmak ve kendine

karşı dürüst olmak adına, Hizbullah‟ın ideolojik olarak

teoride bir İslâm cumhuriyeti kurma düşüncesinde

olduğunu gizlemiyor. Hizbullahîlerin, yalnızca İslâmî

hükümetin toplumun sorunlarını –bu toplum Lübnan gibi

azınlıklardan oluşan çok sesli bir cemiyet olsa da-

çözebileceğine inandıklarını ekledikten sonra, İslâm

cumhuriyetinin zorla benimsetilmesinin Hizbullah‟ın

düşüncesinde yer almadığını, yöneticiyi seçecek olanın

halk olduğunu, bunun da yüzde elli bir çoğunluk ile değil

de “ezici çoğunlukla”, mesela yüzde doksan oyla

belirlenmesi gerektiğini, dolayısıyla İslâm cumhuriyeti

kurulması düşüncesinin şu anda gündemlerinde

olmadığını vurguluyor. “(Direniş‟in Dli Bilinmeyen

Yönleriyle S.Hasan Nasrallah kitabı s.37)

Gerçeklik ilkesi hiçbir zaman göz ardı edilmemeli-

unutulmamalıdır. Hayal dünyasında yaşamanın da hiçbir

faydası yoktur. Var olan durum iyi analiz edilerek ileriye

dönük planlamalar yapılarak faaliyetler ona göre

yapılmalıdır. Çaba bizden gayret Allah‟tandır.

Peygamberimiz Mekke döneminde tebliğ dışında bir

faaliyeti yoktu. Kureyş despotları işi zora koşmasalardı

kendilerine yönelik herhangi bir fiili müdahale de

olmayacaktı. Çünkü İslam savaş değil barış dinidir. Ama

muhatap özgürlüklerin önüne ket vurur, baskı-engelleme-

saldırı seçeneğini masaya koyduğunda zorunlu olarak

Müslümanlar savunmaya-silaha sarılmışlardır.

Page 12: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

12

Düşman, hür ve özgür bir ortam oluştuğunda kendilerinin

basit-kokuşmuş ideolojilerinin yok olmaya mahkum

olacağını iyi biliyor. Böyle bir baskı-istibdat olmasaydı

hicret olayı ve savaşlar yaşanmaz-olmazdı. Hizbullah‟ta

Lübnan‟da hiçbir zaman şiddete başvurmadı-

başvurmayacak. Seyyid Hasan Nasrallah ülke içinde

tebliğ faaliyetinin dışında başka bir seçenek olmasını

istemiyor. Halklar fıtraten islama meyillidir-eğimlidir.

Sorun dinimizi en güzel şekilde sunulmasındadır. Bu

konuda Hizbullah epey mesafe kat etmiş ve halkların

kalbini kazanmıştır. Bu hareketin başarıları islamın

haznesine yazılacak ve bir gün islamın hakimiyeti

sağlanacaktır.

Peygamber efendimiz Mekke döneminde var olan siyasi

konjoktürden bağımsız bir siyaset izlemiştir. Sistemin-

rejimin içinde değil karşısında yani alternatif olarak

durmuş- tavır koymuş-hareket etmiştir. Mekke

müşriklerinin çok cazip tekliflerine rağmen asla tavizli

ve şartlı bir iktidarı kabul etmemiştir.

Page 13: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

13

“Birgün, Kureyş kabilesi ileri gelenlerinden Utbe bin

Rebîa, bir grup müşrike, „Ey Kureyşliler! Muhammed'in

yanına gidip konuşsam ve kendisine bazı tekliflerde

bulunsam, nasıl olur? Umulur ki, o bu tekliflerden

bazılarını kabul eder, biz de arzusunu yerine getiririz.

Böylece kendisi de belki bize karşı yaptıklarından

vazgeçer" diye teklif etti. Topluluk tarafından teklif kabul

edildi.

Bunun üzerine Utbe, o sırada yalnız başına Mescid-i

Haramda bulunan Nebiyy-i Zîşan Efendimizin yanına

vardı ve sözüne şöyle başladı:„Ey kardeşimin oğlu!

Biliyorsun ki, sen aramızda şeref ve soy sop üstünlüğü

bakımından bizden daha hayırlısın ve ilerisin. Ancak sen

kavminin başına büyük bir iş açtın. Bu işle onların

birliğini dağıttın, akılsız olduklarını söyledin. Tanrılarını

ve dinlerini kötüledin. Onların gelmiş geçmiş baba ve

atalarını kâfir saydın.‟Şayet beni dinleyecek olursan,

sana bazı tekliflerim olacak. Bunlar üzerinde düşünüp

taşınmanı istiyorum. Belki bazılarını kabul edersin!"

Resûl-i Ekrem Efendimiz, „Söyle ey Velid'in babası! Seni

dinliyorum" deyince, Utbe tekliflerini sıralamaya

başladı:

„Sen ortaya attığın bu mesele ile şayet mal ve servet elde

etmek gayesinde isen, mallarımızdan sana hisse ayıralım,

hepimizin en zengini olasın. Eğer, bir şeref peşinde isen,

seni kendimize reis yapalım. Yok eğer bu sana gelen,

görüp de üzerinden atmaya kuvvetin yetmeyen bir evhâm,

cinlerden, perilerden gelme bir hastalık ve sihir ise,

Page 14: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

14

doktor getirtelim, seni tedâvi ettirelim. Seni kurtarıncaya

kadar mal ve servetimizi harcamaktan geri

durmayalım."( . İbni Hişâm, Sîre, 1/313-314; Taberî,

Tarih: 2/225)

Tavizli ve şartlı partisel hareketi meşru gören sözde

Müslümanların kulağı çınlasın. Sünnet çizgisinin dışında

kendilerine bir yol-çizgi belirleyerek hareket etmeyi

sünnet görenler, bidat yolun yani cehennemin yolcusu

olduklarını iyi bilsinler. Haşa kendilerince peygamber

efendimizden daha akıllı daha isabetli davranıyorlar.

Kendilerini 1400 yıl önceye ışınlasak peygamberimize

teklif edilen reislik-başkanlığı değil dar‟ul nedve

(parlemanto)‟deki bir kabile başkanlığına (parti başkanı)

bile balıklama atlarlardı.

Siyasi bir hareket nebevi çizgiden bir an bile sapmamaya

dikkat etmelidir.Siyasi hareket uçurumun kenarında

yolculuk gibidir.Bir anlık gaflet onarılamaz sıkıntılara

neden olur.Müslüman bir kimsenin Allah‟ın kanunları

dışında hiçbir kanuna evet deme şansı yoktur.Vardır

diyen yada ima etmeye çalışan imansızlık ediyor ,bu

hakikat güneş gibi açık-net ve kesindir.

Velev ki partisel bir hareket kuruldu ve belirli bir oy

alındı. Parlementoda belirli sayıda koltuk kazanıldı. İş

yasa yapmaya gelindiğinde ilahi yasalar çıkarıldı. Bu

aşama dünya egemenleri tarafından asla kabul

edilmeyecektir. Çünkü ilahi yasaların kabulü

Page 15: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

15

sömürücülerin aleyhinedir. Cazayir de Müslümanlar

bunu denediler. Cezayir'de 26 Aralık 1991'de

gerçekleştirilen genel seçimlerin birinci turunda oyların

resmi kaynaklara göre % 55'ini, İslami Selamet Cephesi

(FIS) kaynaklarına göre ise % 80'ini İslami Selâmet

Cephesi almıştı. Ancak bütün kaynaklara göre söz

konusu cephe, seçimlerde ezici bir çoğunluğun desteğini

kazanmış ve iktidarı garantilemişti. Ne var ki, İslâmi

Selamet Cephesi'nin bu başarısından endişelenen Batı'nın

da tahrikleri ile Cezayir ordusu, 16 Ocak 1992 tarihinde

yani seçimlerin ikinci turunun yapılacağı tarihe beş gün

kala gerçekleştirdiği darbe ile yönetime el koyarak

seçimlerin ikinci turunu iptal etti ve genel başkan Prof.

Abbasi Medeni başta olmak üzere FIS ileri gelenlerinin

çoğunu tutuklattı. Cunta yönetimi daha önce mahalli

seçimleri kazanarak işbaşına gelen İslami Kurtuluş

Cephesi'ne mensup belediye başkanlarını ve belediye

meclisi üyelerini de görevden aldıktan sonra pek çoğunu

tutuklattı. İlk tutuklama kampanyasında tutuklanan FIS

mensuplarının sayısı altı bini aştı. Bunların pek çoğu 45

derece sıcaklık altındaki toplama kamplarına gönderildi.

Sonraki dönemlerde ortaya çıkan bazı olaylar ve birtakım

provokasyonlar vesilesiyle de çok sayıda FIS mensubu

tutuklandı. Cunta Mart ayında da, FIS'ı tamamen

kapattığını açıkladı.

Filistin de HAMAS seçimleri yine ezici bir çoğunluğun

oylarıyla kazandı.Sonuçta batı bu sonucu tanımadı.Bu

gibi hareketler iktidar olduğunda halkın isteği olan İslam,

yasanın kaynağı olacaktı.Bu ise müstekbirlerin -insi

şeytanların kabul edeceği bir durum değildir.Müstekbir

devletler benim putlarıma el sürmedikçe reis-başkan

Page 16: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

16

olamazsın demektedir.Yani şartlı-tavizli-çizgisiz

olunmadığı sürece seçime katılma-parlementoya girme

ve hükümet etme kabul edilmemektedir.

Darun nedve denilen parlementoda sadece beşeri yasalar

çıkarılıyordu. Müşrikler kendilerine muhalif olan

Müslümanları da sisteme entegre etmek için bazı

tekliflerde bulundular. Peygamberimize partisel hareket

kurup Mekke site devletinin yönetimini dönüşümlü

olarak yönetme teklifini yaptılar. Bu günkü sözde İslami

partilere böyle bir teklif yapılsa hiç kuşkusuz

düşünmeden evet derler. Bakalım bu sözde cazip teklife

peygamberimizin yanıtı nasıl olmuştur:

“Yapılan her teklif Resûl-i Ekrem Efendimiz tarafından

reddedilmesine rağmen, müşrikler yeni yeni teklifler

bulup ileri sürüyorlardı.

„İleri gelenleri, birgün Resûl-i Ekreme,

„Sana, içimizde en zengin adam olacak şekilde mal

verelim. İstediğin kadınla evlendirelim. Yeter ki sen,

ilâhlarımızı kötülemekten vazgeç' dediler. Sonra da şöyle

konuştular:

"Eğer, bu dediğimizi kabul etmez ve yapmazsan sana

yeni bir teklifimiz var. Hem senin için, hem bizim için

hayırlı olan bir teklif?" Resûl-i Ekrem, „Nedir, o hayırlı

teklif?‟ diye sordu. Kureyş ileri gelenleri,

„Sen bizim tanrılarımız olan Lât ve Uzza'ya bir yıl tap,

biz de senin İlâhına bir yıl tapalım" dediler.( İbni Hişâm,

Page 17: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

17

Sîre: 1/388; Taberî, Tarih: 2/225-226)

Bu hadisedenin hemen akabinde Kafirin suresinin inmesi

meselenin özünü açıkca izah etmektedir.. Allah‟tan başka

kimse Rab-terbiye edici olamaz ve O‟ndan başkasına

kulluk edilemez. Peygamberimiz ilahları (beşeri sistemin

hayat kaynağını-özünü-temelini-kanunlarını)

eleştirmekten vazgeçmedi.

Medine döneminde ise peygamberimiz genel çerçevesini

kendisinin çizdiği bir sistemde bizzat aktif olarak siyaset

yapmıştır. Hudeybiye anlaşmasıyla da bu devlet resmi

bir statü kazanmıştır.

Peygamberimiz Mekke döneminde de Medine

döneminde de bir siyaset adamıydı. Yani her iki dönemde

de peygamberimizin siyasi bir duruşu vardı. Farklı olan,

Mekke döneminde şartlardan dolayı İslami bir devlet-

yönetim kurulamamıştı ama Medine de bu imkan-ortam

vardı. Mekke‟de beşeri bir sistem vardı ve temeli zulüm

üzerine kurulmuştu. Böyle bir sitemden imtina-istiaze

edilmeliydi-karşı durulmalıydı ve bundan dolayı siyasi

tavır konuldu. Allame Fadlullah yine bu konuyla ilgili:

“Davet ve hareket metodunun değişik şekil ve biçimleri

vakıanın gerçekleştiği merhalenin değişik hallerine göre

biçimlenmektedir. Mekke ile Medine arasındaki metod

farklılığı, en çarpıcı bir örnek olarak önümüze

çıkmaktadır. Metod olayı tevkifi teşrii ve teabbüdi bir

Page 18: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

18

olay değil, ancak vakıanın yaşandığı ortamlardan doğan

bir olaydır.”diyor.( El Hareketü‟l İslamiyye, s:86-87)

Allame Fadlullah özet olarak şöyle diyor:

“Şartların, ortamların doğurduğu ihtiyaca binaen

Rasulullah‟ın (s.a.v) metodu şekilleniyordu. Çünkü

metod, vakiaya göre değişir. Gerek davet çizgisinde ve

gerekse siyasi çalışma hareketinde, metod donmuş

çizgiler değil, hayatın akışı gibi hareket halinde olup

değişebilmektedir. Tıpkı giyim, tabir ve ifadeler gibi…

Ama metodun genel hatları göz ardı edilmemelidir.

İnsan, vakıa ortamının doğurduğu ihtiyaca binaen

metodlardan herhangi birine göre hareket etme

hürriyetindedir.”

(Meccelletü‟l Alem, 8 Eylül 1990,

sayı:343)

Diğer bir eserinde,

“Hareketin çalışma sisteminde metodların değişikliği,

davetteki ifade metodlarının değişikliğine

benzetilmektedir. Muayyen bir metod üzerinde durulmaz.

Hayatın değişim sürecine tabi olmaktadır. Ama şeriat

hükümlerinin belirlediği sınır ve genel çizgiler

çerçevesinde hareket edilmelidir.

(El Hareketü‟l

İslamiyye, s:81, Allame Fadlullah, Kum)

Allame Fadlullah, daha sonra şöyle diyor:

Page 19: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

19

“İşte anlaşılıyor ki, gerek davet düzeyine olsun ve ge-

rekse hareket düzeyinde olsun, İslami çalışma sisteminde

herhangi muayen bir metod belirlenmemiştir. Ancak

vakanın ihtiyacına göre seçilebilir.”( Age, s:89)

Peygamberden sonraki halifeler de devlet adamı-

siyasetçiydiler. Bu halifeler devlet yönettiler.

Sahabelerden hiçbir kimse de devlet adamlığına-siyasetçi

olmaya kötü bir göz ile bakmadılar. Üzerinde durulması

gereken ilahi hududlar-sınırlar içinde bir yol-yöntem

izlenip-izlenmediğidir. Yani siyasetin dinin hizmetinde

kullanılıp kullanılmadığıdır.

Siyasetten nefret psikolojisinin temelinde dinin siyasete

alet edilmesi yatmaktadır. Böylece halkın dini duyguları-

hassasiyetleri suistimal edilerek basit siyasi çıkarlar-

kazanımlar sağlandı. Bu kullanılmışlık hali insanları

siyasetten uzak kalmasına-soğumasına-güvenlerinin

azalmasına neden oldu. Böylece siyaset yalan-hile ile

eşdeğer görüldü. Siyaset-i zalime denilen kavramın içi-

aslı budur. Kendi çıkarlarını halkın çıkarları üstünde

görme ve hiçbir ilahi sınır-hudud tanımama, hedefe-

Page 20: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

20

amaca-çıkara ulaşmak için her vasıta meşru görülmesi

gibi bir yöntemin izlenmesidir. Yani siyasetin

şeytanileşmesidir. İslam alimleri bu tür bir siyasetten

imtina etmişlerdir-Allah‟a sığınmışlardır. Ama bir alimin

İslam siyasetinden uzak kalması büyük bir gaflettir-

ihanettir. Batı emperyalist devletler siyasetin kendi

adamlarının tekelinde olması için bilinçli olarak siyaseti

yalancılık ile eşdeğer gösterme-tanımlama gayreti içinde

olmuşlardır. Bu konuda İmam Humeyni şöyle

demektedir:

"... O adam(genaral Pakravan), ben hapishanede iken

önüme dikildi. Ve benimle birlikte.../...

Ağa-yı Kumî orada idik. Dedi ki: 'Siyaset; yalancılık-

kötülük, vs. vs., kısaca hinoğlu hinlikten ibarettir; bunu,

bize bırakın!' Doğru söylüyordu. Siyaset bunlardan ise,

onlara mahsus olur. Siyaseti olan İslam, siyasete sahip

olan müslümanlar, kulları siyasetle yöneten Hidayet

İmamları, siyasetten, onun söylediğinden başka bir

anlamı kasdeder...

O, bizi kandırmak-iğfal etmek istiyordu. Bu konuşmadan

sonra gitti ve gazetede şöyle bir bildiri yayımladı: 'Din

adamları ile, siyasete karışmamaları konusunda anlaşma

yapıldı!' dedi. Biz de, serbest bırakıldıktan sonra,

camide, minberden onun söylediği bu sözü yalanladık.

Dedik ki: '...Yalan söylenmektedir. Humeynî veya başkası

böyle bir söz söylerse, onu dinî merkezden çıkartırız!'

Bunlar, evvelden beri zihninize siyasetin yalancılık veya

benzeri kötü işler anlamında olduğunu işlemeye

uğraştılar ki, sizi ülke işlerinden soğutsunlar.../...

Page 21: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

21

Becerikli üstadları, bu planları, bu düzenleri

hazırlamışlardır. İngiliz Emperyalistleri, üçyüz yıl

önceden 'Şark' ülkelerine nüfuz etmişlerdir ve her

yönüyle bu ülkeleri tanımakta ve haber almaktadırlar. Bu

planları hazırlayanlar da onlardır. Sonraları da

Amerikan Emperyalistleri ve başkaları İngilizlerin

yolunu tuttular, onlarla işbirliği yaptılar ve programın

yürütülmesinde ortak oldular.../... (İslam Fıkhında

Devlet: 173-174)

Şah‟ın rejimi beşeri bir sistemdi ve temeli zulüm üzerine

kurulmuştu. İmam Humeyni sistemin içinde değil

dışında, yanında değil karşısında yani nebevi bir metod

ile hareket ediyordu. İmam, partisel bir hareketin içine

girseydi böyle bir yöntem ile hareket etseydi rejim O‟na

bu kadar baskı yapmayacak-gözünde büyütmeyecekti.

Çünkü siyasi partiler anayasa‟nın çizdiği hududlar-

sınırlar içerisinde teşkilatlanırlar-hareket ederler. Bu

hududlar zorlandığında-aşıldığında partiler kapatılır ve

parti mensupları hakkında yasal işlem yapılır. Hiçbir

parti anayasal hududları çiğneyemez. Böylece partilerin

sisteme rahatsızlığı önlenmiş ve sistem kendini

sigortalamış olmaktadır. Beşeri sistemlerin içinde olan

hiçbir parti islamı hakim kılma gibi bir hedefe-amaca

ulaşamaz. Bunun aksini söyleyen sadece tabanını

kandırmak-uyutmak-aldatmak-kontrol etmek için hile

yapmaktadır. Eğer bir sistem kerih-nahoş görülüyorsa

yine o sisteme entegre olarak sisteme alternatif

üretilemez. Müslümanların beşeri sistemlere alternatif bir

tezinin-modelinin olması gerekmektedir. Kısacası sistem

içinde sistem olmaz-oluşturulamaz.

Page 22: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

22

Beşeri sistemler partiler aracılığıyla kendilerine muhalif

olan herkesi sisteme entegre ederek pasif-etkisiz hale

getirerek ehilleştirirler. Partisel hareket sistemi kabul-

tasdik-biad etme anlamına gelir. Zaten sistem anayasada

kendini sigortalamış-garanti altına almıştır. Anayasanın

kırmızı çizgileri-değiştirilemez maddeleri-eleştirilemez

yönleri var oldukça diğer maddelerdeki oynamalar-ayar

çekmelerin hiçbir etkisi yoktur. Yani iskeleti on şiddetine

dayanabilen bir yapıya üç-dört-beş-altı-yedi şiddetindeki

deprem ne yapabilir ki? Böyle bir yapının sahibi yedi

şiddetinde bir depremden „ki çok sarsıcıdır‟ hiçbir

tedirginlik duymaz-uykuları kaçmaz-rahatı bozulmaz.

Ama avam-halk bunu bilmiyor, dünyanın yerle bir

olduğunu-olacağını-çok şeylerin değişeceğini

zannediyor.

Sisteme-rejime-hakim düzene entegre olmayan önderler-

hareketler ise mal-makam-kürsü-dünyevi şeyler ile satın

alınıp etkisiz hale getirmesi gerekiyor. Beşeri sistemler

bu yolla kilit noktadaki insanların-önder ve lider

konumda olanların satıl alınması için ayrı bir plan-

programı vardır. Bu kesimin hepsi veya hemen hemen

hepsi satın alınmadığında tehlike devam eder. Çünkü

halkı uyandıracak bir alimin olması ve kral çıplaktır

demesi tüm planların bozulmasına neden olur. Şah alim-

müctehit-devrimci denilen büyük bir kesimi, herkesin

zaafına göre bir şeyler vererek satın almıştı. Ama bir

devrimci-alim daha vardı ve O‟nun da tuzağa çekilmesi

gerekiyordu.Bu kişi Nevvab Safevi‟ydi.Tahran Cuma

imamı Seyyid Hasan İmami,Şah‟ın elçisi olarak Nevvab

Safevi‟ye gönderildi.Şah‟ın tekliflerini içeren mesajı

Nevvab‟a sundu:

Page 23: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

23

“Memleketin siyasi işlerine karışmaması şartıyla,Nevvab

Safevi‟nin fazl ve kereminden dolayı Şah,Meşhed‟deki

İmam Rıza‟nın hareminin idaresini ve bütün gelirlerini

kendilerinin hizmetine vermektedir.Nevvab Safevi bu

gelirleri istediği gibi şer‟i hizmetlerde kullanma hakkına

sahiptir.Ayrıca her alanda Şah‟ın desteğine sahip

olacaktır.”

Teklife şiddetli tepki gösteren Nevvab Safevi cevabını

verdi:

“Amcaoğlu!Gayret sahibiysen,adamsan benim bu

mesajımı o Pehlevi köpeğine götür ve ona deki:”Sen

benem mal ve makamla satın alacağın insanlardan biri

olduğumu mu sanıyorsun?Ya seni öldürüp cehenneme

göndereceğim ya da senin beni öldüreceğine ahd

etmişim.Böylece beni cennete göndereceksin?Her iki

durumda da kazanan ben olacağım.Sağ oldukça hiçbir

şekilde senin isteklerine boyun eğmeyeceğim.Sessizce bir

kenara çekilip seni rahat bırakmam asla mümkün

olmayacak.”

Şah‟a bu teklifi verince, sisteme entegre olmayan bu

devrimci insan rejim tarafından kurşuna dizilerek şehit

edildi. Halbuki rejimi yargılamayıp-eleştirmeyip sadece

sussaydı balın safını yer ,ipeğin hasını giyerdi.Susmak

tasdik etmektir.Bu alim bunu iyi biliyordu.Allah‟ın

hududlarının çiğnenmemesi için kendi hududlarını

çiğnetti-feda etti.Ama yeryüzünde fitne ve fesat

çıkarıldığında sadece sussaydı kendisi en iyi şekilde

Page 24: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

24

ağırlanırdı.Adi bir suçlu gibi bir ağaca bağlanıp kurşuna

dizilmezdi.Nevvab, hayatının baharında bir gençti, Hz.İsa

çarmıha geremeyenler O‟na bunu yaptılar.Biz

Allah‟ın,tüm peygamberlerin,gökteki meleklerin

Nevvab‟a aferin aferin sana sesini kalbimizde işitiyor ve

hissediyoruz.Tıpkı dedesi Hz. Hüseyin gibi Allah‟ın

hududlarının çiğnenmesine kendisi hayatta olduğu sürece

sessiz kalmayacağını gösterdi.Hayatı pahasına bir İslam

dışı bir hükme bile tahammülü olmayacağını haykırdı.

Mümin bir insan sadece Allah‟a kulluk eder. Mümin

insanla Allah arasında başkası olamaz. Mümin bir insan

Allah‟ın hükmünden başka bir hükme hem bireysel

olarak hem de toplumsa-içtimai alanda razı olamaz. Eğer

sahibimiz Allah ise, kendimize O‟na göre ayar

çekmeliyiz, O‟nun kanunlarına uymalıyız. Başka bir

kimsenin kanunlarına boyun eğme o kişiye kulluktur. Bir

insan hem Allah‟a hem de başkasına kul olamaz. Bazen

Allah‟ın bazen başka kanunlara boyun eğme-itaat etme

Kuran‟ın bir kısmına iman bir kısmını red-kabul

etmemedir. Bu konu hakkında Seyyit Kutub şunları

söylüyor:

“İslam‟ın görevi ,insanları kula kulluktan yalnızca

Allah‟ın kulluğuna götürmektir.Böylece Allah‟ın

alemlerin Rabbi olduğunun genel tebliği,insanların

toplucu kurtuluşu gerçekleşmiş olur.Hem İslam

düşüncesinde, hem de bilimsel düşüncede ,ibadet

Page 25: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

25

yalnızca Allah‟a yapılabilmesinin,sadece İslami bir

düzende gerçekleşebileceği su götürmez bir

gerçektir.Allah‟ın bütün kulları,hakimi-mahkumu, siyahı-

beyazı,şereflisi-alçağı,fakiri-zengini için yasalar koyduğu

ve hepsinin eşit şekilde bunu uyduğu tek düzen bu

düzendir.Diğer düzenlerde ise insanlar kullara ibadet

etmektedir.Çünkü onlarda uluhiyetin özelliklerinden olan

yasama ile olan hususları kullardan almaktadırlar.Her

kim ki insanlara yasama hakkını kendinde görürse;fiilen

ilahlığını iddia etmiş olur.İster bunu söylemiş

olsun,isterse de söylemesin.Başka bir insanda,bu hakkın

o insanda bulunduğunu kabul ederse,bunun adını koysun

ya da koymasın,onun ilahlık hakkının bulunduğunu kabul

etmiş olur.”(Yoldaki İşaretler s.95)

Seyyid Kutup bu düşüncesiyle var olan beşeri sisteme

entegre olamayacağını-olunamayacağını açıkça izah

etmiştir. Beşeri sistemleri kabul etmeyi-oy vermeyi kula

kulluk olarak tarif etmiş-nitelemiştir. Aslında fikri

düzeyde düşüncelerini belirten Seyyid rejim tarafından

tutuklanıp hapsedilmiştir. Halbuki fikir hürriyetinden

bahsedilir. En bozuk fikirleri gündeme getiren-yazan-

çizen kesim hiçbir zaman bu tür-böyle bir muameleyle

karşılaşmamıştır. Eyleme başvurulmadıkça her fikri

teorik olarak gündeme getirmek suç değilken, Seyyid‟e

karşı temelsiz-kasıtlı-keyfi uygulamalar yapılmış ve

düşüncesinden dönülmediği görülünce idam edilmiştir.

Cumhur başkanı Cemal Abdunnasır Seyyit Kutup şehit

edilmeden önce kendisine şu teklifte bulunur :

Page 26: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

26

"Şimdiye kadarki söz ve hareketlerinde yanıldığını beyan

ederek Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır‟dan özür

dilediğin taktirde idam hükmünü bozacak ve seni serbest

bırakacaktır "

Seyyit Kutup bu teklif karşısında şu cevabı verir:

"Eğer idamı hak etmiş olarak hakkın emri ile ipe

çekiliyorsam buna itiraz etmek haksızlıktır eğer batılın

zulmune kurban gidiyorsam batıldan merhamet dileyecek

kadar alçalamam"

Seyyit Kutub‟un bu sözleri onu ebedileştirdi ve tüm

islam aleminde örnek ve önder bir mücahit olarak

tanınmasına vesile oldu.Mahkeme heyeti onu idama

mahkum ettiğinde Kutub'un ağzından şu sözler

dökülmüştü:

“Eğer kanunu ile mahkum edilmişsem ben Hakk'ın

hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkum

olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip

olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet

dilemem.Allah 'a şükürler olsun ki on beş sene cihad

ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben yolunda

yaptığım iş için asla özür dilemem. Namazda Allah'ın

birliğine şehadet eden parmağım asla bir tağutun

hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır.”

“Biz,fikir ve sözlerimiz uğruna ölsek de,o fikir ve sözler

ruhlu birer vucud olarak kalacak,yahut da onları

kanlarımızla sulayıp canlılar,ruhlular arasında

yaşatacağız…”

Page 27: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

27

“Kalem sahibi kimseler birçok büyük

işler.Ancak,fikirlerinin yaşaması pahasına kendilerini

feda etmeleri şartıyla…fikirlerinin,kan ve canları

karşılığında feda etmeleri şartıyla…‟Hak‟ bildikleri şeyin

‟Hak‟ olduğunu fütur etmeden söyleyip,gerekirse bu

uğurda başlarını vermeleri şartıyla…”

"Mü'minler arasında öyleleri var ki, Allah'a verdikleri

sözde dururlar. Kimileri sözünü yerine getirip o yolda

canını vermiştir; kimileri de şehitlik beklemektedir.

Onlar hiç sözlerini değiştirmediler."(Ahzab,23)

Seyyid Kutub gibi İslam kahramanları şu sözün

kendilerinde tecelli ettiği güzide insanlardandır:

“Mümin rüzgarda eğilen fidan gibi değil, fırtınada dik

duran asırlık çınar gibidir”.

Seyyid Kutub İslam siyasetini özümsemişti. Ne için göz

kırpmadan öleceğini iyi biliyordu. Çünkü bu fikirler

milyonların dirilişine neden olacaktır. O kendi kanıyla

karaya vurmuş, işlevsiz hale getirilmek istenen İslam

gemisini tekrar harekete geçirdi. Tağutların korkulu

rüyası yani islamın teorikte, askıda kalma fikri çürütüldü.

Ümmet siyasi analiz gücüne kavuşmuştur. İlahi ahkamın

tekrar dönüşünün kıpırtıları, belirtileri oluşmaya

başlamıştır. Bu İran İslam İnkılabının etkisiyle daha bir

tetiklenmiştir. Bu nur patlamasıyla tağutlar şoka

girmiştir.

Page 28: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

28

Müslümanlar İslami bir düzen kurana kadar sistem

dışında siyasi bir çizgi takip etmelidir. İslam dışı

sistemlerdeki toplumlar cahiliye toplumlarıdır. İslam,

cahiliye düzenine muhalif bir dindir. Müslüman cahiliyye

ait her şeyi red eden kişidir. Müslüman Allah‟a-O‟nun

kanunlarına teslim olandır. Bir insanda nasıl iki kalp

bulunmuyorsa, iki zıt ideoloji birlikte-cem de olamaz.

Bundan dolayı peygamber efendimiz cahiliye

toplumundan imtina etti-beri oldu. Peygamberin

sahabeleri cahiliye toplumuna-bu ideolojiye karşı aktif

olarak tavır koydular. Ama, kendilerini

peygamberimizin varisi bilen günümüz sahtekar hocaları,

televizyon sahnelerinde baldırı çıplak-boyalı kadınlarla

göz-göze, yan-yana sözde manevi sohbetler yapıyor,

ağlıyor ve ağlatıyorlar. Nebevi metod bu olsa gerek!(?)

Sarhoşun namazı nasılsa bu da böyle bir islamdır.

Sağlıksız bir ortamda manevi bir haz alınmaz. Haram ile

helal bir arada olamaz. Bunların topluma sundukları

İslam değil, bilakis şeytanın sağdan yanaşmasıdır. Bunlar

hoca-alim-şeyh değil insi şeytanlardır ve nas suresi bu

şeytanlar için inmiştir. Bunların şerrinden Allah‟a

sığınmamız gerekiyor. Rabbimiz, malikimiz, ilahımız

sesimizi duysun ve bizi bu süfyan komitesinin şerrinden

korusun. Tüm bu musibetler, idam sehpalarına götürülen

alimlerimiz-rehberlerimize bağlı olmadığımızdan, onlara

Page 29: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

29

yapılan haksızlıklara-zulümlere sessiz kaldığımızdandır.

Eğer bugün bu haldeysek bunun sebebi kendi ellerimizle

işlediğimiz günahlarımızdan dolayıdır. Ama ne yazık ki

bize sunulan İslam cahiliyye‟nin ta kendisir. Cahili

toplumlar sosyal ve siyasal hayattan islamın soyutlandığı

ya da sadece siyasal hayattan islamın izale edildiği-

dışlandığı toplumdur.Cahili toplum, helal ve haramın,

hak ile batılın, sevap ile günahın..vs. birlikte cem olduğu-

eşdeğer olduğu tepkisiz-hissiz-duygusuz-duyarsız-

çizgisiz toplumdur.

Seyyit Kutub bu konu hakkında şunları söylüyor:

“Biz bugün,İslâm-öncesi cahiliyenin tıpkısı,hatta ondan

daha koyu bir cahiliye içerisinde bulunuyoruz.

Çevremizdeki her şey cahiliye damgası taşıyor.İnsanların

düşünceleri, inançları,âdet ve gelenekleri,kültür

kaynakları,sanat ve edebiyatları,yasa ve hukukları..hatta

İslâm kültürü,İslâm kaynakları,İslâm felsefesi ve İslâm

düşüncesi olarak kabul ettiğimiz şeylerin çoğu bu cahilî

özellikler taşımaktadır…Evet bütün bunlar bu cahiliyenin

ürünüdür!”

“Sonra bu cahiliye toplumunun baskılarından, cahiliye

düşünce,gelenek ve öncülüğünden kurtulmamız

gerekiyor…Özellikle de kendi içimizde bunlardan

kurtulmamız gerekiyor…Bizim görevimiz,bu cahiliye

toplumunun pratiği ile uzlaşmak ya da onun dostluğunu

kabul etmek değildir.O bu özellikte iken,cahiliye

niteliğini korurken,onunla uzlaşmamız imkân

dışıdır.Bizim amacımız,daha sonra bu toplumu

değiştirebilmek için öncelikle kendi içimizde bir değişim

Page 30: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

30

gerçekleştirmektir.Ondan sonra ilk görevimiz,bu

toplumun cahilî gerçekliğini değiştirmektir…Evet ilk

görevimiz,İslâmi yöntem ve bakış açısıyla temelden

çelişen,zorla ve baskıyla Allah‟ın istediği gibi

yaşamımıza engel olan bu cahiliye toplumunun pratiği

kökünden değiştirmektir.”(Yoldaki İşaretler,s.17-19)

“İslâm, yalnızca iki tür toplum tanır:İslâm toplumu ve

cahiliye toplumu.İslâm toplumu, inanç,

ibadet,yasa,sosyal düzen,ahlak ve davranış bakımından

içinde İslâm‟ın egemen olduğu bir toplumdur.Cahiliye

toplumu ise içinde İslâm‟ın uygulanmadığı,İslâm

inancının, İslâm düşüncesinin, İslâmî değer

yargılarının,İslâmî ölçülerin, İslâm düzeninin İslâm‟a

özgü hukuk sisteminin,İslâm ahlâk ve davranış biçiminin

hükmetmediği toplumdur.

İslâm toplumu, Allah‟ın şeriatının kanun olarak

benimsemediği halde kendilerine Müslüman sıfatını

yakıştırmış olan insanların oluşturduğu toplum

değildir.Bu toplum ister namaz kılsın,oruç tutsun ve

Beytü‟l-Haram‟ı ziyaret etsin.İslam toplumu birtakım

kimselerin Allah‟ın belirlediği ve

Peygamberimizin(s.a.v.)‟in açıkladığı ilkeler sistemi

dışında keyiflerine göre uydurup „modern İslâmiyet‟ adı

altında ortaya koydukları şey de değildir!

“Cahiliye toplumu,hepsi ortak özellikleri sahip olmak

üzere çeşitli şekillerde kendini gösterebilir.Bu

toplum,Allah‟ın varlığını tanımayan,tarihî diyalektik ve

meteryalist açıdan yorumlayan ve sosyal düzen olarak

‟bilimsel sosyalizm‟ adını verdiği bir modeli uygulayan

Page 31: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

31

bir toplum olabildiği gibi ;bazen da yüce Allah‟ın

varlığını inkâr etmeyen,fakat onu yeryüzü

egemenliğinden azlederek yalnız göklerdeki egemenliğini

onaylayan,böylece hayat düzeninde Onun şeriatının

uygulamayan ve insan yaşamı için değişmez olduğunu

buyurduğu değerleri geçerli saymayan, havralarda,

kiliselerde ve camilerde ibadet etmeyi insanlara mübah

görürken sosyal yaşamda Allah‟ın şeriatının egemen

olmasını istemeyi yasaklayan bir toplum olarak da

karşımıza çıkabilir.Kuşkusuz bu toplum böylece Allah‟ın

yeryüzü üzerindeki egemenliğini ya inkâr etmekte ya da

askıya almaktadır.Oysa Yüce Allah,aşağıdaki âyet-i

kerime ile bu egemenliğin kesinliğini bildirmektedir:

“O gökte de,yeryüzünde de ilah olandır”(Zuhruf,84)

Bu yüzden söz konusu toplum,aşağıdaki âyetin belirlediği

„Allah‟ın dini‟ içinde değildir:

“Egemenlik yalnız Allah’a özgüdür.O sırf kendisine

kul olmanızı emretti.Dosdoğru din budur.”(Yusuf,40)

“Bu toplum, her ne kadar Allah‟ın varlığını tanısa da,her

ne kadar insanların havralarda,kiliselerde ve camilerde

ibadet etmelerini serbest bıraksa da,sözü edilen

nedenlerle cahiliye toplumudur.İslâm toplumu bu niteliği

tek uygar-ileri toplumdur.Cahilî toplumlar ise tüm

çeşitleriyle geri kalmış toplumlardır.Bu büyük gerçeğin

aydınlığa kavuşması gerekmektedir…”(A.e.,s.105-106)

“İslam, gerek düşünce açısından, gerek bu düşünceye

dayanan uygulama ve koşullar bakımından cahiliye ile

Page 32: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

32

ortaklaşa çözümlere girişmeyi kabul etmez.Ya İslâm,ya

cahiliye.Ortada İslâm‟ın kabul edip hoşnutlukla

karşılayacağı,yarısı İslâm,diğer yarısı cahiliye olan iki

arada bir derede kalmış bir toplum düşünülemez.Hakkın

tek olup birden fazla olamayacağı,hakkın dışında kalan

her şeyin sapıklık olduğu hususunda İslâm‟ın bakış açısı

açıktır.Bunların birbirine karıştırılması, birbirine

kaynaştırılması mümkün değildir.Ya Allah‟ın hükmü,ya

cahiliyenin hükmü.Ya Allah‟ın yasası,ya nefislerin

yasası.Bu konudaki ayetler,hayli kabarıktır: ‟Ve onların

aralarında Allah‟ın indirdiğine dayanarak hüküm

ver.Onların keyfi arzularına uyma.Allah‟ın sana

indirdiklerinin bir kısmından seni alıkoymalarından

sakın.(Maide,49)

“Bunlar,üçüncüsü olmayan iki şıktırlar.Ya Allah‟ın ve

Rsûlü‟nün çağrısına uymak ya da nefsin arzularının

peşinden gitmek…)(A.e.,s.149-150)

“Yeryüzünde egemenliği Allah‟a ve ilahî yasalara

vermek,insanın ve beşerî yasaların egemenliğini ortadan

kaldırmak,otoriteyi gaspçıların elinden alarak sırf

Allah‟a vermek…evet bütün bunlar sadece tebliğ ve

vaazla gerçekleşemez.Çünkü kulların enselerine

binenler,yeryüzündeki ilahî yetkinin gaspçıları,egemen

zorbalar, sırf tebliğ ve bildiri gibi şeylerle

egemenliklerinden vazgeçmezler.Böyle

olmasaydı,Allah‟ın dinini yeryüzüne yerleştirmek için

uğraşan peygamberlerin işi ne kadar kolay olurdu.Oysa

peygamberler tarihi,nesiller boyu süren bu dinin tarihi

bunun tersini göstermektedir.

Page 33: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

33

“Sırf Allah‟ın ilah olduğu ve O‟nun bütün evrenin Rabbi

olduğunu ilan ederek yeryüzünde insanı Allah‟tan başka

her türlü otoritenin egemenliğinden kurtarmanın evrensel

bildirisi teorik,felsefî ve edilgen olmamıştır.Tersine

o,eyleme dönük,pratik ve faal bir bildiri

olmuştur.Allah‟ın şeriatını yeryüzünde gerçekleştirmek

ve insanları kullara kulluktan Allah‟a kulluğa yükseltmek

isteyen bir bildiridir bu.O yüzden „bildiri‟ yanında

„hareket‟in de var olması gerekmektedir…Bütün

boyutlarıyla „realite‟ile karşılaşabilmek için bu

şarttır.”(A.e.,s.60-61)

Ehlibeyt imamları ve O‟nların takipçileri-öğrencileri-bu

kaynaktan ilim alanlar İslam hükümlerinin tam-hepsinin

Page 34: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

34

uygulanmadığı yönetimlere karşı her zaman muhalefette

kalmışlardır.Bu sistemlerde görev almamış ve kabul

etmemişlerdir.Bazen imamların yönlendirmesi ve planları

doğrultusunda strateji gereği şahıs bazlı-gizli olarak

görevler almışlardır.Bu da sadece mektebe ve

mensuplarına gelecek olası tehlikeleri önlemek için

yapılmıştır.Bu planlardan bazen halifeler haberdar oluyor

ve bu göreve gelenler en vahşi şekilde şehit ediliyorlardı.

İmam, hükümeti gasıp bilip hükümet işlerine müdahalede

bulunmadığı halde kendisini siyasetin dışında da

tutmuyordu. İmam'ın (a.s) günün siyasetiyle irtibatı ve

ondan haberdar olmasının numunelerinden biri,

ashabından Ali Bin Yaktin'in kendisinin izniyle Harun

Reşid'in sarayında bulunmasıdır.

İmam Musa bin Cafer (a.s) siyasi mücadeleyi düzene

sokmak ve Ehl-i beyt güçlerini savunmak için

oluşturduğu program çerçevesinde güvenilir, çalışkan ve

bilinçli kişileri hükümetin içerisindeki kilit noktalara

yerleştirdi. Onların faal olanlarından biri Ali Bin Yaktin

idi. Ali bin Yaktin, defalarca İmam'a başvurup hükümette

yüklendiği sorumlulukları terk etmek için izin istemişti.

Ancak İmam (a.s), gerekli izni vermeyip şöyle buyurdu:

“Belki de Allah Teala senin vasıtanla muhaliflerin

dostlara yönelik fitne ateşini söndürür.” Diğer bir yerde

de şöyle buyurur: “Allah Teala'nın zalimler arasında

velileri var, bunlar vasıtasıyla salih kullarını

korumaktadır. Sen de Allah'ın evliyasındansın” İmam

Page 35: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

35

Musa Kazım'ın (a.s) emriyle Ali Bin Yaktin'in yüklendiği

görevler:

- Saraydan İmam'a haber ulaştırmak: Merhum Meclisi bu

konuda şunları yazmaktadır: “Şehid Hüseyin Feq'in

kıyamı bastırıldığı zaman, öldürülenlerin kafaları bazı

esirlerle birlikte Abbasi halifesi Mehdi'nin oğlu Musa'ya

gönderildi. O, esirlerin öldürülmesini emretti. Ardından

Alevilerin isimlerini saymaya başladı, sıra İmam Musa

bin Cafer'e gelince şiddetli şekilde öfkelendi ve ağzından

şu kelimeler boşaldı: “Hüseyin onun emriyle kıyam etti.

Zira o, o ailenin vasisidir. Eğer onu yaşatırsam Allah

canımı alsın.” Bu esnada Ali bin Yaktin, durumu yazılı

halde bildirip, İmam'ı bu karardan haberdar etti. İmam

ehlibeytini ve bazı taraftarlarını huzuruna çağırtıp

konuyla ilgili meşverette bulundu. Onlar, bir müddet

gizlenmesini teklif edince İmam (a.s), Abbasi halifesi

Musa'nın ölüm haberinin müjdesini verdi.

- Taraftarlarına mali destek: Numune olarak zikredilecek

olursa, Merhum Keşi, Rical kitabında şöyle zikreder:

“Ali bin Yaktin, güvenilir iki kişiyi bol miktarda mal ve

bir mektupla birlikte İmam'a gönderdi. Görüşme

Medine'nin dışında “Batn er-Remeh” isimli yerde gizlice

gerçekleşecekti. İmam (a.s) kararlaştırılan mekâna gitti.

Gönderilen şeyleri teslim aldı.” Bu olay, Ali bin

Yaktin'in İmam'a (a) mali destekte bulunduğunu da

göstermektedir. Aynı zamanda İmam (a.s) ile Ali bin

Page 36: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

36

Yaktin arasındaki derin siyasi ve teşkilati tedbiri de

göstermektedir. Bununla birlikte Ali bin Yaktin, Ehl-i

beyt taraftarlarına ekonomik yardımda bulunmak ve

onları desteklemek için bir kısmını her yıl kendi

tarafından hacca gönderirdi. Bu bahaneyle onlara büyük

miktarda para öderdi.

Ehlibeyt imamlarının hepsi öldürülerek veya zehirlenerek

şehit edildiler. Ehlibeyt mensupları zalimlere itaat

etmediği için hapsedildiler, sürgün edildiler, katledildiler.

Ama hiçbir zaman zulüm sistemlerine itaat etmediler-

entegre olmadılar. Zalime itaat bu dinin bu mektebin

kitabında yoktur. Hz. Yahya (as) zalim krala İslam dışı

bir fetvasını onaylamadığı için en korkun-acı şekilde

boğazlanarak kıvrana kıvrana şehit edildi. İslam alimleri

sözde İslami sistem olduklarını iddia eden kralların-

meliklerin kadılık teklifini kabul etmediği için canlarını

feda ettiler. Peygamberlerin, ehlibeyt imamlarının ve

alimlerin hareket tarzı böyleydi. Değil İslam dışı

düzenler, İslami olduğunu iddia eden sistemlerde bile

kralın keyfi için bir İslam dışı bir hüküm verilmez. Kral

zalimse O‟nun kadısı olmak zalimliği-hukuksuzluğu

peşinen kabullenmek demektir.

Emevi ve Abbasi melikleri, Ehlibeyt imamlarına kadılık-

makam teklifinde bulunmaya cesaret bile edemiyordu.

Ne ehlibeyt imamları ne de onların takipçileri-öğrencileri

İmam Malik-Şafii-Ahmed b. Hanbel ve Ebu Hanife kadı

oldu. İslamın özünü özümsemiş bu fakihler bu tavırları

Page 37: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

37

nedeniyle tek tek öldürüldü-şehit edildiler. Zalimlerin

kırbaçları üzerlerinden eksik olmadı. Ne olur bir hüküm

olsa taviz versek ve canlarımızı kurtarsak, demediler-

diyemediler. İslam dışı verilen bir hükmün cezasının

cehennem olduğunu biliyorlardı. Örneğin Ebu Hanife‟nin

ölümü-şehadeti şu nedenden dolayı olmuştur:

“Ebu Hanife'nin, halife Ebu Cafer el-Mansur'un kadılık

teklifini kabul etmeyince kırbaçlandığı ve hapse atıldığı

kaynaklarda zikredilmektedir. Fakat onun hapisteyken

mi, yoksa hapisten çıktıktan sonra mı öldüğü ihtilaflıdır.

Bazı kaynaklarda hapisteyken gördüğü aşırı işkenceler

sonucu güçsüz düştüğü ve vefat ettiği bildirilmektedir.

Ebu Hanife'nin hapisten çıktıktan sonra, zehirlenerek

öldürüldüğü hususunda da rivayetler vardır. Hatib el-

Bağdadi: "Sahih olan onun hapisteyken öldüğüdür"

diyor. Bağdadi'den bir buçuk asır önce yaşamış, Ebu'l-

Arab Muhammed ibnu Ahmed ibni Temim et-Temimi

(Ö. 333), Kitabu'l-Mihen adlı eserinde, Ebu Hanife'nin

zehirlenmesiyle ilgili şu bilgiyi verir: "Bana bildirildiğine

göre, Ebu Hanife, Ebu Cafer el-Mansur'un talebi üzerine

yanına gitti, içeri girdi. Mansur onun için zehirli bir süt

hazırlatmıştı. Ebu Hanife yanına oturunca Mansur sütü

getirterek içmesini istedi. Ebu Hanife yaşlılığından dolayı

sütün midesine dokunacağını söyleyerek içmek istemedi.

Mansur içmesi için ısrar etti. Ebu Hanife sütü içti, sonra

izin almadan Mansur'un yanından kalktı. Mansur nereye

gittiğini sorunca, Ebu Hanife: "Senin gönderdiğin yere"

Page 38: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

38

cevabını verdi ve oradan ayrıldı. Kısa bir zaman sonra o

süt yüzünden zehirlenerek öldü." (Benzer bir rivayet

Saymeri, sh. 93'de geçer) Bu değişik rivayetler yüzünden

Ebu Hanife'nin ölüm sebebi konusunda kesin bir hüküm

verilemiyor.

Bütün teklif ve tehditlere rağmen, İslam'ı yönetim

işlerinde geri plana iten bir yönetimin maşası olmaktan

kaçınan bu büyük imam, yaşarken cahiliye karşısında yer

aldığı gibi, vefatından sonra da bu görevini değişik bir

tavırla yerine getirmeyi ihmal etmez. Her gün gördüğü

işkencelerin hayatının sona ermesine yol açacağını

anlayınca, sultanın gasbetmediği ve sahiplik iddiasında

bulunmadığı bir yere defnedilmesini vasiyet eder.”

(Mezhepler Tarihi, sh. 236)

Allah‟ın hükmüyle amel etmeyenler fasık-zalim ve

kafirlerin ta kendileridir. İslam hiçbir zaman zalimlerin

oyuncağı olacak fakihler yetiştirmemiştir. Bu fakihler

islamın onur ve iftiharlarıdır.

Bazı alimler, İslam dışı yönetimlere oy vermeğin caiz

olduğuna dair fetvalar vermekteler. Allah‟ın

hükümlerinin uygulanmadığı-dışlandığı-kaale alınmadığı

beşeri sistemlere biat etme-oy verme büyük bir gaflet-

delalet ve saptırmadır. Ama bu oyun öyle bir sinsilikle-

şeytanlıkla yapılmaktadır ki müslümanlar tuzağa

Page 39: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

39

düşmektedir. Kelim oyunu, kavramların içini boşaltma-

yer değiştirme büyük bir ustalıkla yapılıyor.Örnek olarak

ehven-i şer kavramı ele alınabilir.

Ehven-i şer ne demektir?

Mecelle‟nin 29. maddesinde (Ehven-i şerreyn ihtiyar

olunur) buyuruluyor. İki şerden en az zararlısı tercih

edilir. Yani iki zararlı şeyden birini tercih etmek

mecburiyeti hasıl olursa, daha az zararlı olanı tercih

edilir. (Müminin başına iki bela gelirse, hafifini

seçsin!) hadis-i şerifine benzeyen mecelle maddeleri de

şöyledir: (Şiddetli zarar, en az, en hafif zarar ile

önlenir.) [m. 27] (Birbirine zıt iki zarardan büyük

olanınkinden kurtulmak için az zararlı olanını tercih

etmek gerekir.) [m. 28]

İslami bir kavram olan ehven-i şer‟in kelime manası

yukarıdaki gibidir. Ama mecburiyet, zaruret olmadığı

zaman bu kaide geçerli değildir.

Bu kavramın-kaidenin yeri değiştirilerek saptırma-yön

değiştirme yapılmaktadır. Bu kaide ameli-icrai-fıkhi

konular hakkındadır yoksa ideolojik-itikadi-siyasi

konularla alakası yoktur.

İdeolojik olarak bir Yahudi ile müşriğin farkı yoktur ama

fıkhi boyutta bu iki arasında fark vardır.İdeolojik-siyasi

olarak Amerika ile Çin arasında bir fark yoktur.Ama

fıkhi boyutta mesela evlenme-yiyeceklerin yenilip

yenilmemesi noktasında ehl-i kitapla bir mişrik arasında

fıkıhta fark vardır.Ama ehven-i şer kaidesini biz itikadi-

Page 40: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

40

ideolojik olarak değerlendirmeye tabi tutup Komünizm-

Kapitalizm-Sosyalizm sistemlerinden-şerlerden hangisi

daha ehven deyip tercih edersek bunun adı düpe düz

irtidat olur.

Bu kavrama fıkıh literatüründen örnekler verirsek:

Mesela, mekruh vakitte ve abdest sıkıştırırken de namaz

kılmak mekruhtur. İkindi, abdest sıkışık vaziyette

mekruh vakit girmeden kılınacak olsa, sıkışık kılındığı

için namaz mekruh olur. Abdest alıp kılınacak olunca

mekruh vakit girecekse, bu ikisi arasında daha hafif

olan tercih edilir. Daha hafif olan ise, ikindinin mekruh

vakte kalmasıdır. Abdestin sıkışık olması, biraz daha

kerihtir. Onun için, namaz mekruh vakte de girse, sıkışık

kılmamak için abdest alıp rahat kılmalıdır. İki şerden

birini yapmak zorunda kalan da hafif olanı yapar. Yaralı

bir adamın, .secdeye gidince yarası akıyorsa ima ile

oturarak kılar. Çünkü secdeyi terketmek namazı abdestsiz

kılmaktan daha hafif bir zarardır. Bir adamın tavuğu

başkasının değerli bir incisini yutsa, incinin sahibi

tavuğun parasını verip onu kesebilir, diğeri vermemezlik

edemez. Hamile bir kadın öldüğünde, çocuğunun canlı

olduğu umuluyorsa kadının karnı yarılıp çocuk çıkarılır.

Etrafa yayılmasından endişe edilen bir yangını

söndürmek için gerekirse itfaiye birisinin evini yıkabilir.

Susuzluktan ölmek üzere olan birisi, şaraptan değil de

biradan ölmeyecek kadar içer. Bu konuda örnekleri

çoğaltabiliriz.

Page 41: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

41

Bu kavramı ameli-icrai-fıkhi alandan alıp siyasi-

ideolojik-itikadi alana koyarak beşeri sistemlere

katılmaya-oy vermeye-entegre olmaya kılıf biçilmek

isteniliyor. Böylece İslami hareket-taban parçalamak-

birliğini bozmak ve etkisiz hale getirilmek isteniliyor. Bu

oyuna gelen büyük kesim sistemin çarkları içinde

ehilleştirilerek-yok edilerek etkisiz hale getirilir.Var olan

inançlı-tavizsiz azınlık kesim de böylece tabanını yok

etmiş-dışlanmış vaziyette kalacaktır.Halk tabanından

yoksun bir hareket hiçbir zaman somut başarıya

ulaşamaz. Müslüman halklar uzun yıllar bu yolla

etkisizleştirildi. Bu acı tecrübeler müslümanların

uyanması için yeter artar bile. Mesele bu kadar açık-net

iken hala saf alim-hoca olan kişilerin kafa karışıklığı

gerçektende içler acısı bir durumdur. Bu ihlaslı hocaların

tek sorunu bu alana hakim olamamalarıdır. Yani siyasi

bilinçten yoksun olmalarıdır. Ama kendilerinin bu

konuda cahil olduklarının farkında değiller.

Uyandırılmaları ve halkı uyandırtmaları gerekiyor. Yoksa

bu kesim hem kendilerini hem de Müslüman halkı

uçurumdan yuvarlayacaklar. Ne yazık ki beşeri-tağudi

rejimler-devletler bu kavram çarptırılması sayesinde

kendilerini meşrulaştırmışlardır. Allah‟ın kullarını insi

şeytanların ağına düşürerek şer‟e eğilimli bir hale

getirmektedir. Böylece süreç Allah‟a kulluktan, kula

kulluğa doğru bir hale-kıvama getirilmiş oluyor. Bir

ülkenin %90-95‟i Müslüman ise, Müslümanların şer‟le-

beşeri sitem-ideolojilerle işi olmaz-olmamalıdır.

Müslümanların ezici çoğunlukta olduğu bir ülkede kendi

ilahi sistemlerini kurmaları en büyük farzdır. Çünkü

buna güçleri-imkanları-takatları vardır. Sorumluluk

sahibi her Müslüman, Rabbine en iyi şekilde kulluk

Page 42: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

42

yapabilmek için ilahi sistemi düşünmeli-çalışmalı-gayret

sarfetmelidir. Böylece ilahi sistemin gölgesi altında tüm

kötülüklerin kökünü kazıtmak-kurutmak mümkün hale

gelir. Allah nurunu tamamlayacağını vaat ediyor.Allah‟ın

nuru ilahi sistemlerle yeryüzünde tamamlanır-tecelli

olur.Yoksa beşeri sistemler ile bu nurun tecelli etmesini-

tamamlanmasını beklemek boş hayalden-avuntudan

başka bir şey değildir. İmam Humeyni'den (r.a) :

“İslami ülkede Allah‟ın kanunu egemen olmalıdır ve

Allah‟ın kanunundan başka hiçbir şeyin egemenliği

yoktur.”

Bazı müfessirlerin ayetleri tefsir etmede yanlışa

düşmeleri de suistimalkar insanlara malzeme

vermektedir. Örneğin Rum suresini inceleyelim:

“Elif, lam, Mim.Rumlar yenildiler, en yakın bir yerde,

onlar, bu yenilgilerinden sonra üstün gelecekler, küsür

yıda.”

“İş önünde sonunda Allah‟a aittir, o gün müminler

sevinecektir.”(Rum 1-4)

Bazı müfessirler durumu, şöyle yorumlarla birbirine

bağlamışlardır: Rumlar İranlılar‟ı yendiğinde, doğuluları

yendiklerinde müminler sevinirler, çünkü Rumlar

Hiristiyanlar, ehli kitaptırlar, İranlılarsa Zerdüşti. O halde

Rumların yenmesi daha iyidir. Yani dünya yönetiminde

ehli kitabın söz sahibi olması müminler için daha iyidir.

Yani ehli kitap müşriklere göre daha ehvendir, yani

ehven-i şerdir. Önce tefsir etmede hata yapılıyor. Sonra

Page 43: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

43

bu olay ehven-i şer olarak tanımlanarak ikinci bir yanlış

daha yapılıyor. Üçüncü aşamada kıyas devreye girerek

bir çok olayda bu mesele mihenk taşı yapılarak yanlış

üstüne yanlışlar yapılıyor. Örneğin bu aşamaların hepsi

katledildikten, mesele aslından çok uzaklaştırıldıktan

sonra seçimlerde bu kalıp kullanılabiliyor. Şöyle

deniliyor: efendim sistem beşeri‟dir, bu beşeri sistemdeki

şu iki parti de hiç kuşkusuz şerdir, ve bu partilerden en

ehveni şu partidir. Böylece muvahhid müslümanlar

rejime entegre ediliyor. Bu tuzağa havasta-avamda

düşüyor.

Şimdi de rum suresini gerçek-asıl-doğru tefsirine

bakalım. Bir de bu bakış açısını test edelim. Mekke

döneminde sistemle her türlü ilişkisini-bağını kesen bir

grup muvahhid müslüman vardır. Bu azınlık grup her

türlü akıl almaz işkenceler çekmektedir. Darun nedve

mensupları her yol ve yöntem deneyerek bu azınlığı

kendilerine bağlayamadı-entegre edemedi. Bu azınlığın

isteği Mekke semalarında tevhid bayrağını

dalgalandırma, putları yıkmak-kırmak (ideolojilerini

silmek)‟tı. Yani İslami bir devlet ve yönetim kurmaktı.

İşkenceler altında inim inim inleyen bu muvahhid

Müslümanlara ise peygamberimiz dünya yönetiminden-

hakimiyetinden bahsediyor-müjdeliyordu. Annesi,babası

en korkunç işkenceler sonucu şehid olmuş ve şuurunu

bir an kaybetmiş Ammar‟a peygamberimiz dünya

hakimiyetinden bahsediyordu. Nefes almaktan bile aciz

hale olan Bilal‟e bu müjdeler veriliyordu. Yani Allah‟ın

resulü bu muvahhid gruba eğer bu beşeri-tağudi sistemi

kabul etmeyip bir gün kendi sistemimizi kurarsak, ki

kuracağız, dünyanın süper gücü Müslümanlar olacak ve

Page 44: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

44

kapılar bir bir yüzümüze açılacak. Peygamberimizin 30-

40 kişilik kadın ve erkek, güçsüz ve zayıf insanlara

vaadi-müjdesi buydu. Bir de o zamanın fotoğrafını

çekelim. Dünya‟ya iki kutba bölünmüş:İran ve Rum

imparatorluğu. İranlılar savaş alanına-bir cepheye

700.000 kişilik silahlı ordu gönderebiliyor. Rumlar da

buna bilmukabele mücadele edebilecek güçtedir. Savaşta

kullanılacak at, silah, zırhlı araçla, mancınıklar, kaleleri

döven topların haddi hesabı yok. Tüm arap savaşçıların

sayısı, imkanları bu gücün yanında komik kalmaktadır.

Ama peygamberimiz bu 30-40 kişilik bir avuç muvahhid

müslümana dünyanın süper gücü olmayı vaat ediyor.

Peki bu nasıl olacak? İşte işin mihengi noktasını rum

suresi açıklıyor-müjdeliyor-vaad ediyor. Dünyanın iki

süper gücünü devirmeniz imkan dışıdır. Bu açık olan bir

gerçekliktir. Ama bu iki dev bir biriyle savaşırsa şartlar-

koşullar değişir. Aslında savaşın kazananı olmaz-

olmamıştır. Savaşta kazanmak çok çok sınırların nispeten

değişmesinden ibarettir. Bu savaşlar sonucu nesiller yok

olmuş ve büyük güç kayıpları olmuştur. Bu iki süper güç

büyük bir deprem yaşamış, coğrafyaları yerle bir

olmuştur. Bu iki süper güç birbirlerini öylesine eziyor ve

kırıyor ki, zihni fesat, aşırılık uyuşma ve tahriflerin,

yeislerin ve güçsüzlüklerin etkisi, düzenlerinin, sosyal ve

sınıfsal bağlarının, idari kurumlarının ve askeri

morellerinin, içeriden kokuşmasına sebep oluyor. En iyi

kuvvetlerini, yıpratıcı savaş alanlarında yok ediyorlar ve

ileride bir güç konumuna gelen bu muvahhid

Müslümanları iki fiskeleriyle ortadan kalkmaya-

kaybolmalarına hazır hale-kıvama-duruma gelmiş

oluyor.Bu iki devin savaşları-güreşleri bir çocuk gibi

zayıf ve çelimsiz olan müslümanlara yaradı.Yorgun ve

Page 45: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

45

bitkin düşmüş bu imparatorluklar 3000 asker ve ellerinde

basit bir kılıç olan yalın ayaklı imanları bir dağ kadar

yüce ve sağlam Müslümanlar eliyle tarihin çöplüğüne

yuvarlandı.

“O gün müminler sevinecekler” ayeti böylece yerine

oturmuş olmaktadır. Müminler iki zalimden-

sömürücüden kurtulduklarında sevinirler.

Müminlerin kendilerine has-özel-orijinal bir tezleri-

ideolojileri vardır. Müminlerin model olacak bir yönetim

şekilleri kur‟an ve sünnette açık bir şekilde çizilmiş-

anlatılmıştır. Biz hiçbir zaman Rum veya İran

imparatorluklarının ideolojileri ile kendimizi avutamayız-

sevinemeyiz. Müslümanların gözünde Rum‟lar da

sömürücü-kan içici İran‟lılar da.Her iki imparatorluk da

dünya halklarının kanını emen vampirlerdir.

Bu meseleyi güncelleştirelim. Bir taraftan Amerika( ehl-i

kitap-dinli-kapitalist) diğer tarafta Rusya( ateist-dinsiz-

sosyalist).Bu iki devletten hangisi ehven-i şerdir? Bu iki

devlet dünyayı kendi aralarında paylaşmış baş belası iki

eşkiyadan ibarettir. Biz müminler Amerika‟dan mı yoksa

Rusya‟dan mı yana olalım? Hangi devletin kazanımı

bizim kazanımımız olarak hanemize yazılır? İran‟da

devrim olduğunda İmam Humeyni‟ye hangi seçeneği

tercih edeceği sorulmuş. Evet, bu dünyada varlığın

devamı ya Rusya ya da Amerika ekseninde-partnerinde

olmakla mümkün görülüyordu. Siyasi koşullar-şartlar bu

şekilde işliyordu. Ama İmam‟ın yaklaşımı böyle

değildi.İmam‟ın kitabında zalimden yana olmak-

pozisyon almak yoktu.İmam Salihlerin-mustazafların

Page 46: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

46

dünya hakimiyeti tezini savunuyor ve Allah‟ın vaadinin

bu doğrultuda olduğunu savunuyordu.İmam ,dünya

emperyalist devletlere yaklaşımı şöyledir:

“Amerika İngiltere‟den kötüdür,

İngiltere Amerika‟dan kötüdür,

Rusya her ikisinden kötüdür,

Hepsi bir birinden kötüdür, hepsi bir birinden necistir.”

Rum suresi bu kısa-özlü ve anlamlı sözle gayet güzel-net

ve açık bir şekilde tefsir edilmiş oldu.Yani:

“Rumlar İran‟lılardan kötüdür,

İranlı‟lar Rum‟danlar kötüdür,

Mekke müşrikleri hepsinden kötüdür,

Hepsi bir birinden kötüdür, bir birinden necistir.”

Böylece ayetleri hata üstüne hata yapıp, daha sonra bu

hataları cem ve kıyas ederek siyasi fetva çıkarmak

isteyenlerin çarpıklığı ortaya çıkmış olmaktadır. Öyle

kolayca efendim bundan dolayı bu ve bunlardan dolayı

da şöyle bir partiye oy vemek caiz-yerinde ve uygundur

diyorlardı. Şimdi hadi bakalım, İmam‟ın- her salim akıl

sahibinin itiraz edemeyeceği tespitini- kalıbını kullanarak

siyasi fetva ver bakalım. Nemrut şaşırıp-afallayıp kaldı.

Demek ki İbrahim misali alimler bu oyunu bozar. Ve bu

oyun-tahrif kesinlikle yenilgiye mahkumdur.

Page 47: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

47

İslam, kanunlar manzumesidir. Dinimizin bize

öngördüğü bir yönetim şekli-devlet yapısı vardır. Bu bir

tez olarak Kur‟an‟ da sunulmuştur. Ahkam ayetleri

uygulandığı zaman anlam kazanır. Bu ayetlerin

uygulanabilirliği de ancak İslami yönetim ile

mümkündür. Ayrıca Allah (cc) Kur‟an‟da Müslümanların

kime itaat edeceğini açıkça belirtmiştir. Nisa 59. Ayette

ulu‟l emre itaat edilmesi emri vardır. Rabbimiz kendisine

itaatın somut adımının ulu‟l emre itaatte olacağını

vurguluyor.Yani; ulu‟l emre itaat Allah‟a ve Resulüne

itaattir. Bu itaat Kur‟an ve sünnet çizgisi takip edildiği

sürece mutlaktır.

Ulu‟l emrin kim olduğu iyi tespit edilmediğinde-

belirlenmediğinde büyük bir sorun meydana gelir. 1400

yıldır bu makam zalim yöneticiler tarafından gasp

Page 48: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

48

edilmiştir. Bu ısırıcı sultanlar kendilerini ulu‟l emr

olarak Müslüman halka yutturmuşlar ve halkı

uyutmuşlar. Bu makamın sahibi kim olduğu doğru

belirlenmelidir.

İslami açıdan insanlar üç kısma ayrılır:

1-Günah işlemeyen, aklı-kalbi-vicdanı kirlenmemiş

insan

Bu kategoriye girenler peygamberlerdir. İyilik ve

doğruluktan şaşmayan-sapmayan, menfaat ve çıkar

endeksli hareket etmeyenler Allah‟ın elçileridir.

Günümüzde peygamberler yaşasaydı hiç kuşkusuz ülke

yönetimini ellerine alırlardı. Bu makam da hiç kuşkusuz

O‟nlara aittir. Peygamberler bu makamın sahibidir. En iyi

yöneten-yönlendiren ve ahkamın uygulanmasın da en çok

duyarlı olanlar da peygamberlerdir. Nisa 59 da

peygambere itaat mutlak olarak emredilmiş.

Peygamberler artık gelmeyeceğine göre peygamberin

görevi askıda kalmayacaktır. Peygamberlerin yokluğunda

müslümanlar rehbersiz-imamsız-yöneticisiz mi kalmalı?

2-Nispeten günah işleyen, aklı-kalbi-vicdanı az kirlenmiş

insan

Bu sınıfa hiç kuşkusuz peygamberlerin vasisi-naibi

alimler-fakihler-müçtehitler girmektedir. Nisa 59‟da

bahsedilen ulu‟l emr bunlardır. Alimler günah işler

işlemez tevbe eder ve secdeye kapanıp Allah‟a

Page 49: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

49

sığınırlar.Tabi alimlerin günah işlemesi avamın işlediği

günah gibi değildir. Alimler yaptıkları hatada-günahta

ısrarcı değildir.Ve bu alimler ilahi sorumluluklarını

yerine getirmekte oldukça duyarlıdır. Peygamberlerin

yokluğunda alimler imamlık-rehberlik yaparlar. Bu

alimlerin görevi ile peygamberlerin görevi-

sorumlulukları aynıdır. Halkı doğru yola iletmek-irşad

etmek-sapmalarını önlemek bu görevin en büyüğüdür.

Allah‟a ve peygamberlere itaat edildiği gibi bu alimlere

de itaat edilmelidir. Peygambere itaat mutlak iken

alimlere itaat şartlıdır. Bu itaat Kur‟an ve sünnete bağlı

olmaları şartıyladır.

İmam Humeyni velayet-i fakih doktrini ile ulu‟l emr

kavramını asıl mecrasına koymuş-oturtmuştur. Demek ki

ulu‟l emirden kasıt alimlerdir. Çok sayıda alimin

bulunduğu bir ülkede yönetim işinde en ehil-becerikli

olan takvalı-adaletli alim gelmelidir. Zaten peygamberi

en güzel bu sıfatlara sahip olan alim temsil eder. Bu alim

yönetim işinde hata ettiğinde diğer alimler onu uyararak

hata-yanlış oranı en aza indirgenir.Eğer, bu tavsiyeler-

uyarılar kulak ardı edilir ve hatada ısrar edilirse adaletten

düşme söz konusu olduğu için bu alim makamından

azledilir.

3-Günah işleyen, aklı-kalbi-vicdanı kirlenmiş olanlar

Bu sıfatlara sahip olan insanlara itaati Allah(cc)

emretmez. Ve bunlar velev ki yönetici dahi olsalar

Page 50: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

50

bunlara itaatten imtina edilmelidir. Hidayete muhtaç olan

insanların rehberlik yapması olacak iş değildir. Bu

siyasetçilerin öncelikleri arasında ilahi ahkamı

uygulamaktan ziyade menfaatleri-çıkarları gelmektedir.

Eğer bu ülke sömürge altında ise yöneticilerin en büyük

vazifesi efendilerine hizmet-kulluktur. Bu tür insanlara

rehber gözüyle bakılmamalı ve peşi sıra gidilmemelidir.

Tarihteki büyük felaketlerin baş rollerini hep bu insanlar

oynamıştır.Bu günahkarlar insanlığa hiçbir zaman mutlu

olacakları bir ortam sağlamamışlardır.

Müslüman ülke isimlerinin başında İslam ibaresi veya

siyasetçilerin İslamcı olmaları yeterli değildir. Bir ülke

dış -sulta güçlere odaklı-endeksli olup olmadığı

önemlidir. Yoksa bu ülkenin ismi-cismi-sıfatı ne olursa

olsun dışa bağımlı ve bu odakların hizmetindeyse

bağımsız değildir. Bu ülke Allah‟ın değil sömürgeci

güçlerin hizmetindedir. Bu ülke yöneticisi Allah‟ın değil

bağlı bulunduğu birimin kuludur.

Seyyid Nasrallah şöyle demektedir:

“Prensip olarak Amerikalılar yöneticinin İslamcı,

Komünist,Marksist,Leninist,Maoist veya Milliyetçi

olmasını umursamıyorlar.Bu onlar için önemli olan bir iş

değildir. İstediğin ideolojiye veya düşünceye sahip

olabilirsin. Önemli olan, senin siyasi programın ne?

İsrail‟e yönelik konumun ne? ABD‟ye yönelik konumun

ne?”

Page 51: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

51

Müslüman isminin önüne maalesef kasıtlı olarak siyâsî

sıfatlar koydular. Seküler Müslüman, laik Müslüman,

demokrat Müslüman, kapitalist Müslüman, sosyalist

Müslüman gibi birçok Müslüman sınıf oluşturdular. Bu

ideolojik ve kurumsal kavramları dikkatlice inceledikten

sonra, bu kavramların Müslümanlıkla bağdaşıp

bağdaşmadıkları ve Kur‟an‟ın öngördüğü adalete dayalı

yönetimi ile hangi açılardan ters-zıt olduğunu

belirleyelim.

Sekülerizim: Allah‟ı ve tüm ilâhî mesajlarını, ahireti,

ruhani konuları tamamen ret eden, yani etik olarak

tamamen dinden ayrıştırılmış bir

anlayışla dünya hayatına odaklanan yönetim şeklidir.

Seküler toplum oluşturma en büyük hedef olarak bilinir.

Maneviyata-dine dair her tür değerin yok sayıldığı bir

anlayışın İslam ile bağdaşmadığı ortadadır. İslam bu tür

bir anlayışla mücadele için gelmiştir.

Laiklik: Devletin dini ve ideolojik çeşitliliğini, din ve

vicdan özgürlüğünü tanıdığı, fakat herhangi bir dini veya

mezhebi özel olarak kayırmadığı, din, vicdan

özgürlüğünü ve dini inançların gereklerinin yerine

getirilmesinde herkesi güvence altına aldığı, dinler

karşısında tarafsızlığı, dinî kişi ve kurumların devletin

işleyişine ve devlet kurumlarına müdahale etmemesi,

Page 52: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

52

devletin de din işlerine karışmaması laikliktir. Bu

tarafsızlığın korunarak özgürlükçü-çoğulcu bir toplumun

yönetim anlayışıdır. Gerçi laikliğin uygulaması ülkeden

ülkeye değişiklik göstermektedir. Tarafsızlıktan söz

edilirken aksine dinsizliğe taraf eğilimdedir. Örneğin

başörtüsüne müdahale din ve vicdan özgürlüğünün neresi

ile açıklanabilir.

İslam, laikliği kesinlikle red eder. İslam kötülüklerin

kökünü kazımak için gelmiştir. Laik bir topluda isteyen

zina eder, faiz yer, tefecilik eder, içki içer, humar oynar

isteyen kapalı gezer isteyen de çırılçıplak gezer.

Bunlardan hiçbiri suç unsuru olarak görülmez. Her insan

istediğini yapmakta özgürdür ve sınırlama-müdahale söz

konusu değildir. Böyle bir yönetim ve toplum anlayışını

islamın kabul etmeyeceği açıktır.

Demokrasi: Gönüllü olarak bir arada bulunan ülke

halklarının tüm kesimlerinin, çoğulcu özgür iradeleri ile

katılımcı olarak yönetim ve denetim süreçlerine

doğrudan katıldığı, demokrasiyi tüm sivil kurum, kuruluş

kadroları ile var ettiği, çok kimlikli, değişik inançlı ve

çeşitli kültürlerin bir mozaik oluşturacak şekilde bir arada

yaşamasına imkân veren devlet yönetim şeklidir.

Demokrasi yönetimlerinde egemenlik halkındır ve halk

otoritelerin kaynağıdır. Halkın temsilcileri-milletvekilleri

yasa yapma hakkını halk adına-temsilen çıkarır. Bu

yönetimde çoğunluk hangi yönde ise o kesimin görüşü

kabul edilir ve artık itiraz hakkı olamaz. İslami açıdan ise

hakimiyet milletin değil Allah‟ındır. Allah‟ın isteği-

iradesi her şeyin üzerindedir. Halkın %99‟u zinayı hoş

görse de zina İslami açıdan kabul edilemez. Müslüman

Page 53: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

53

hiçbir zaman zina‟nın serbest olmasına razı olamaz-kabul

edemez-sessiz kalamaz.

Tolstoy; "Demokrasilerde seçim, eşeğin binicisinin

değişmesinden başka bir şey değildir." diyor. Demokrasi

burjuvasız olamamıştır. Yani zenginler-elit kesim

yönetimde her zaman söz sahibi olmuşlardır. Bir zengin

gider yerine diğeri gelir. Eğer devlet sömürge ise yöneten

dış odakların desteğini-onayını alanlar arasında dolaşır.

Seçim-oy-halkın isteği ise halkı kandırma-uyutma

yöntemi olarak işlev görür.

Yasamada demokrasi asla kabul edilemez. Bu İslam dışı

bir yöntemdir. Ama halkın temsilcileri-milletvekili

seçimi aşamasında halkın oylarının çoğu baz alınması

kabul edilebilir bir yöntemdir. Seçimde demokrasi bir

anlamda şura kavramına benzemektedir. Yine de yüzde

yüz bu kavramla aynı olduğu söylenilemez. Şurada her

zaman çoğunluğun görüşü kabul edilir gibi bir genel

geçerlilik yoktur. Bazen tüm görüşler alındıktan sonra

işin uzmanının görüşü belirleyici olmaktadır. Örneğin bir

köprü yapımında 98 kişinin görüşüne karşı 2 uzman

mühendisin görüşü daha isabetli olacağı her akıl

sahibinin tespitidir. Ama tüm katılımcıların aynı seviyede

olduğu bir seçimde çoğunluğun tercihinin kabul edilmesi

doğaldır-yerindedir-geçerlidir.

Burjuva: Köylü, işçi, fakir ya da soylu sınıfına dâhil

olmayıp, sosyal statüsünü ve gücünü, eğitiminden,

işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli

kişilerdir. Bu kimselerin oluşturduğu sosyal sınıfa

burjuvazi denir. Yahudi Protokollerinde Siyonistler şöyle

diyorlar:

Page 54: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

54

“Tarafımızdan, halk arasından kul ve köleliğe müsait

görüldükleri için idareciliğe seçilecek olanlar, memleket

idaresi için yetiştirilmiş kimseler olmayacaktır. Böylece

bunlar, çocukluk çağından itibaren bütün dünya işlerini

idare etmek üzere yetiştirilmiş bulunan

mütehassıslarımızın, en zeki ve bilgin müşavirlerimizin

elinde kolaylıkla oyunumuzun dama taşı durumuna

düşeceklerdir.”

“Onlar kendi parti organlarını takip ettiklerini tahayyül

edecekler, hakikat halde ise, bizim, kendileri için

diktiğimiz sancağın altında yer alacaklardır.”

“Biz halkları dört yılda bir seçimlere sokarız. Onların

kendi hükümetlerinin seçmesine müsaade ederiz, fakat

sonunda hangi parti kazanırsa kazansın hakikatte

kazanan bizler oluruz. ”

Aristokrasi: Bir azınlık idaresidir. Bir azınlık idaresi

olan monarşi yani saltanat ile eş anlamdadır ve

demokrasinin zıddıdır. İmtiyazlı ve genellikle soya bağlı

zengin soylular topluluğunun ekonomik ve siyâsi gücün

elinde bulunduğu sınıfın yönetim biçimidir.

1400 yıldır ümmet bu azınlıklar tarafından yönetildi. Bu

krallar-melikler kendilerini kanunların üstünde görürler.

Velev ki İslami bir devletin başında bile olsalar İslami

hüküm-kurallar bunlar için geçerli değildir. Bu kesim

kendilerinin menfaatlerine-saltanatlarına en ufak bir

ihtimal bile olsa zarar dokunacağını hissetiği anda ne

Page 55: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

55

kardeşlerini ne de babalarını ne de oğullarını tanırlar-

tanımışlar. Gerektiğinde kardeş katline fetva çıkararak

kundaktaki bebekleri öldürür, gerektiğinde babalarını

öldürür-hapseder-tahtan indirir, gerekir ise oğullarını

boğazlarlar. Protestoya-eleştiriye tahammülleri bile

yoktur. Protesto amaçlı bir yumurta paytonlarının

tekerine değdi diye suçlu-suçsuz o ortamda bulunan her

kesi en vahşi şekilde göz kırpmadan öldürmüşler-

öldürürler. Saltanatları için milyonların ölümüne göz

yumarlar. Duyarlılık ölçüleri-kırmızı çizgileri Allah‟ın

kanunları değil bilakis kendi istikballeri-tahtlarıdır. Allah

bu insi şeytanların şerrinden insanları korusun bunlara

fırsat vermesin. İslam dini, böyle elitlerle-zalimlerle

mücadelesi her zaman olmuştur-olacaktır.

Kapitalizim:Büyük ölçüde biriken sermaye artışı,

kar gayretine bağlı olarak gelişen teşebbüs zihniyeti,

teknolojik gelişmeler, kredi ve sermaye piyasasıdır.

Kapitalizmde servet birikimi, hudutsuz kazanç ve sömürü

hırsı, insanlık tarihinin her devrinde mevcut olmuştur.

Avrupa‟daki büyük coğrafi keşiflerin yapılmasını

müteakip Ticaret Kapitalizmi başlamıştır. Büyük kâr hırsı

gözünü bürümüş devlet istilacılığı gelişerek sömürgecilik

devri başlatılarak bir kuruluş hâline getirilmiştir. Bu

zalim kapitalizmin sömürgeciliği18. Yüzyılın ikinci

yarısına kadar resmen sürmüştür .Böylece küçük bir

azınlık-para babaları piyasadaki paranın %90‟nın elinde

tutar, halkın çoğu ise geçim derdiyle kıvranıp durur.Bu

azınlık kaymağı ve yoğurdu yer,yoğurdun altındaki

suyun halka verip vermemede de kararsızlardır.Mümin

bir insan kapitalist olamaz böyle bir anlayışa-sisteme

karşıdır. İslamda sosyal adalet, zekat, sadaka, vakıf

Page 56: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

56

kavramaları vardır ve bunlar dinimizde önemli yer

tutmaktadır. Dinimiz fakirlikle ve aşırı zenginlikle

mücadele etmektedir. Komşusu açken kendisi tok olma-

keyif sürme-duyarsız kalma bizim kültürümüzde-

ideolojimizde yoktur.

Liberalizm: Özgürlüğü birincil politik değer olarak ele

alan bir ideoloji, politika geleneği ve düşünce akımıdır.

Bireylerin ifade özgürlüğüne sahip olduğu, din, devlet ve

kimi zaman kurumların gücünün sınırlandırıldığı,

düşüncenin serbest bir şekilde dolaştığı, toplumsal hayat

düzenini hedefler açık ve adil olduğu iddia edilen bir

seçim sistemi ile birlikte tüm vatandaşların kanun önünde

eşit olduğu ve fırsat eşitliğine sahip olduğu bir sistemdir.

Özel teşebbüse olanak sağlayan serbest piyasa

ekonomisini ve hukukun üstünlüğünü geçerli kılan şeffaf

bir devlet modelidir.

Dinimizde ise özgürlüklerin sınırını Allah ve resulü

belirlemektedir. Kanunlar her şeyin üstündedir. Hür-

özgür insan Allah‟a kul olandır. Ne bireye sınırsız bir

özgürlük ne de özgürlükleri tamamen sınırlama anlayışı

islamda yoktur. Birey ve toplumun menfaatleri

çakışmayacak ve mağduriyetlerin olmadığı orta yol takip

edilmelidir.

Komünizm:Toplumsal örgütlenme üzerine yapılanan

bir sistemdir. Tüm malların ortak mülkiyetine dayalı

politik harekettir. Ortakçılık olarak da bilinir. Tek işveren

devlettir. Sınıfsız bir toplum yaratma amacındadır. 20.

yüzyılın başından beri dünya siyâsetindeki büyük

güçlerden biri olarak modern komünizm, genellikle Karl

Page 57: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

57

Marx'ın ve Friedrich Engels‟in kaleme aldığı Komünist

Parti Manifestosu‟nun yaşam düzeni yapılmasıdır.

Dinimiz böyle bir ideoloji-felsefeye karşıdır. Aile

mefhumuna bile yok etmeye yönelik uygulamalara

teşebbüsler, fıtrata ters olan girişimlerinden dolayı kısa

sürede uygulanamayacağını ispatlamış ve tarihin

çöplüğüne yuvarlanmış-yıkılmıştır. Dinimizde ailenin

dokunulmazlığı-mahremi, güven ve huzuru esastır. İslam

ahlakın kemale ermesini , ahlaklı insan-toplum

oluşturmayı en büyük gaye bilir.

Sosyalizm:Özel mülkiyeti reddeden, kolektif mülkiyeti

tercih eden, iktisadi tarafı ağır basan bir sistemdir.

Sosyalizm, kapitalizme bir antitez olarak gelişmiştir.

Sosyalizmi tarihin ilk çağlarına kadar götürmek

mümkündür. Ferdiyetçiliği reddeden

Yunanlı filozof Eflatun aristokratik sosyalizmi

savunmuştur. Toplumların tamamına yayılma eğilimi

göstermemiştir

Böyle bir iktisadi sistem adalet mefhumuna ters düşer.

Adalet her kese hakkettiğini vermektir. Dinimizde ise

özel mülkiyet vardır. Hatta karı koca arasında bile şahsi

bir mülkiyet vardır. Her şeyin ortak kullanıldığı ve

devlete ait olma durumu devleti yönetenlerin

firavunlaşmasına kadar gitmiştir. Bu sistem dünya

halkları tarafından kabul edilmemiş ve çok uç-

uygulanamaz olduğunu göstermiştir. Devlet ekonomik

olarak ülkenin belkemiği konumunda, halk iskelet

sisteminin diğer uzuvları konumunda olmalıdır.

Page 58: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

58

Müslümanların yönetim şekliyse İslam cumhuriyetidir.

Ne bir kelime fazla ne de az. Şimdi bu sistemi

irdeleyelim.

İslam: Anayasanın temel dayanağıdır. Kanunlar ve

kurallar dinimizin temel prensiplerine ters olamaz.

Cumhuriyet:Halkın kendi kendisini yönetmesidir.Yani,

biat-oy verme işlemi hükümetin meşrutiyetinin

göstergesidir.İlk halifeler döneminde de halife adayları

halkın biatleri-oyları baz alınarak meşrutiyet

kazanmışlardır.Bu biat işleri her ne kadar da bir şehir ile

sınırlı olmuşsa da bu ideal olanı değildir.Ama günün

koşulları göz önüne alındığında bunun bir zorunluluk

olduğu da bir gerçekliktir.Günümüzde ise hükümetlerin

meşrutiyeti, imkanlarda el verdiğinden , tüm halkın biatı-

oyu ile belirlenmelidir.Ama bu hükümet de her istediği

gibi hareket etme serbestliğine sahip olmamalıdır.Bu

hükümetin üstünde alimlerden oluşan ve çıkan kanunları

islama uygunluğunu belirleyen bir kurumun olması

gerekmektedir. Alimler komitesinden yoksun bir

yönetimin demokrasiden farkı kalmaz. Bu alimlerden her

alanda kendini iyi yetiştirmiş-çok yönlü olan bir fakih

ülkenin genel siyasetini belirlemelidir. Hükümet ile bu

fakih arasında uyum-düzen-bilgi alış-verişi iyi olmalıdır.

Hükümet bu fakihin yönlendiriciliği sayesinde

yetenekleri nispetinde ülkeye-dine hizmet etmelidir.

Fakihler kuran-sünnet ve içtihat sıralamasına göre

hükümleri-kanunları belirlerler. Bunlar her kanunun

Page 59: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

59

mihenk taşı olur. Peygamber efendimiz dönemindeki

fakihlerin konumu ile günümüz fakihleri arasında görev

itibariyle fark yoktur. Örneğin :

“ Yemen ülkesinde valiliğe gönderilen Hz. Muaz,

Medine'den ayrılacağı sırada Peygamber Efendimiz ona,

"Sana halli için herhangi bir dava getirildiği zaman nasıl

ve neye göre hüküm verirsin?" diye sordu.

Hz. Muaz, "Allah'ın kitabındaki hükümlerle hüküm

veririm"dedi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, "Eğer Allah'ın kitabında

onunla ilgili bir hüküm bulamazsan neye göre hüküm

verirsin?"diyesordu.

Hz. Muaz, "Resûlullahın sünnetine göre hüküm veririm"

dedi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz bu sefer, "Resûlullahın

sünnetinde de onunla ilgili bir hüküm bulamazsan, ne

yaparsın?"diyesordu.

Hz. Muaz, "O zaman, kendi görüşüme göre içtihad eder,

hükümveririm"dedi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz bundan son derece memnun

oldu. Bu memnuniyetini şöyle ifade etti:

-Allah'a hamdolsun ki, Resûlullahın elçisini, Resûlullahın

razı olduğu şeye muvaffak kıldı." (Tabakât, 3:584;

Müsned, 5:230; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:199.)

1400 yıldır İslami bir yönetimden Müslümanlar

yoksundu. İmam Humeyni velayeti fakih kavramını

Page 60: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

60

gündeme getirerek önce bir tez ortaya koydu. 11 Şubat

1979 tarihinde İran‟da halk devrimi gerçekleşti. Şahlık

rejimi (monarji) yıkılıp yerine İslam Cumhuriyeti

kuruldu. Böylece İran‟da beşeri ideoloji yıkılıp yerine

ilahi sistem kurulmuştur.8 ay içinde Kuran ve hadisler

incelemeye tabi tutularak anayasa hazırlandı. Ve

hazırlanan anayasa halk oylamasına sunuldu. İran halkı

referandumla %98.2 oy oranı ile anayasayı kabul etti,

İslami sistemi istediğini belirtti. 24 Ekim 1979‟da

anayasa kabul edildi. Kabul edilen anayasa 3 Aralık

1979‟da yürürlüğe girdi . Böylece halkın isteği-tercihi-

iradesi İran coğrafyasında şeytanın-tağudun hakimiyetine

son vermek ve Allah‟ın hakimiyeti kurmak yönünde

olmuştur.

İran da iki meclis vardır: Hubregan( alimler) meclisi ve

halk meclisi. Hubregan meclis üyelerindeki alimler, her

şehirde halkın oyunu alan alimlerden oluşur. Halk meclis

üyeleri de yine her şehirde halkın oyunu alan

milletvekillerinden oluşur. Hubregan meclisine seçilmiş

alimler ülke yönetimini en iyi şekilde yönlendirecek

takvalı fakihi belirlerler. Halkın seçtiği milletvekilleri de

mecliste oylama yaparak cumhurbaşkanını ve diğer

yetkilileri belirlerler. Velayet-i fakihin tasdiki ile

hükümet görev yapmaktadır. Velayet-i fakih hükümeti

gözetler, genel politikanın çerçevesini çizer ve hükümette

ülkeye en iyi şekilde hizmet yarışına girer. Hubregan

meclisi ise velayet-i fakihi gözetler ve islama ters bir

durum söz konusu olduğunda uyarılarda bulunur.

Sistemin çarkları böyle işler. Böylece yönetim işleyişinde

hata oranı sıfıra indirgenmeye çalışılır. Gerçekten de bu

sistem ideal olanıdır. Bu güne kadar buna alternatif olan

yeni bir tez ortaya konulmamıştır. İtiraz sesleri yönetimin

Page 61: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

61

İslami olması değil İslami olmasıdır ki bu odaklarda batı

eksenli insanlardır. Bunun olması kadar doğal bir şey de

olamaz.

Müslümanların yaşadığı bir ülkede islam kanunların

belirleyicisi olmasını kadar doğal bir şey yoktur. Ama

bunu hazmedemeyen ve istibdat olarak gören insanlar

bulunmaktadır. İslamın kanunların ana belirleyicisi

olmasını Müslümanların istibdadı, velayet-i fakihi ise

Salihlerin istibdatı olarak gören Kenan ÇAMURCU gibi

insanlar hasetlerinden çatlasın. Bunlar islami yönetimleri

hazmedemeyen insanlaradır. Sormak gerek, İslam

anayasadan çıkarılır ve alimlerin yönlendiriciliği olmazsa

bu yönetimin İslamiliği kalır mı? Bu düşüncede iyi niyet

aranmaz. Bu tür eleştiriler de gösteriyor ki, İslam

kesinlikle anayasada belirleyici olmalı ve yönetim salih

fakihlerin gözetiminde olmalıdır. Düşmanın saldırıları en

can alıcı noktalaradır. Hevesleri kursaklarında kalır

inşallah.

İslami siyaset çizgisi-metodu bazen çok radikal-kesin

bazen de esnektir. Peygamberimizin darun nedve

temsilcilerinin teklifini reddetme sebebleri-nedenleri iyi

incelenmelidir-irdelenmelidir-analiz edilmelidir. İslami

siyaset metodu belirlenirken öyle basma kalıp olarak-en

ince ayrıntısına kadar analiz etmeden olayları

yorumlamaz ve kendisine böylece yöntem belirlemez.

Tarihteki meselenin özünün ne olduğu iyi araştırılmalıdır.

Page 62: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

62

Bir de “Örfi, siyasi, içtimai hükümler zaman ve

mekana göre değişir.” şeklinde fıkhı bir kaide de göz

ardı etmemeliyiz.

Öncelikle peygamber efendimizin koruyucusu

konumunda olan Ebu Talib‟in darun nedve de bir

ağırlığı-etkinliği olduğunu unutmamak gerekiyor. Ebu

Talib‟in iman ettiğine dair kuvvetli deliller bulunmakla

beraber bu konumuz dışındadır. İman etmiş veya

etmemiş.Ebu Talip siyasi bir şahsiyetti. Darun nedve‟ye

üyeliğinin en büyük hedefi kuşkusuz yeğenine karşı

yapılacak komploların-saldırıların önünü almaktı. Ebu

Talip hayatta olduğu sürece bu görevini en iyi şekilde

yaptı ve başarılı da oldu.Ebu Talib‟in siyasi menevraları

ve etkinliği sayesinde-gölgesinde peygamberimiz ve

iman edenler rahat nefes alabiliyordu.Ebu Talibin vefatı

ile peygamberimiz o yılı, hüzün yılı olarak addetmesi

gayet düşündürücüdür.Hüzün yılı nitelendirilmesi

meselenin önemine binaendir.Evet, Ebu Talip siyasi bir

karakterdi. Bu siyasetçi peygamberimizi seviyor ve

peygamberimiz tarafından seviliyordu, peygamberimizi

koruyup kolluyordu. Ebu Talip gibi bir siyasi karakter

komploların önünde en büyük engeldi.

Bugün ki ülkelerin çoğunda sistem-rejimler aynen

peygamberimizin zamanındaki gibi benzerlik

göstermekte bazen de farklılık arz etmektedir. Bazen var

Page 63: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

63

olan sistem içi hareketleri kula kulluk bazen de böyle bir

vasıflandırma dışı tutmalıyız.

Eğer peygamberimiz dönemindeki gibi şartlı ve tavizli

bir yaklaşım-ön şart koşularak siyasi parti kurmaya izin

verilmesi söz konusuysa bu kabul edilemez-tasvip

edilemez bir durumdur.Ki peygamberimiz de zaten bu

durumla karşılaştığında kesin-net-açık tavrını koymuştur.

Şartlı-tavizli siyaset kula kulluktan başka bir şey

değildir. Bu tür bir siyaset anlayışı boşa kürek çekmekten

başka bir faydası yoktur. Sistemin kendi şartlarını

dayatması kendini sigorta etmesi demektir. Yani sistemi

elinde tutan-tasarlayan benim felsefeme-ideolojime ters

hareket edemezsin, demektedir. Halbuki Müslümanların

kendi ideolojilerinden vazgeçmesi ve başka bir ideolojiyi

eksenli hareket etmesi kabul edilen-caiz olan bir metod

değildir.

Ebu Talip sistem içi mücadele ediyordu. Ehli beyt

imamlarına bağlı bir çok serdengeçti-fedakar insan

sistem içi mücadele veriyordu. Bu ehlibeyt takipçileri-

siyasetçileri bir çok komployu aldıkları tedbirler sonucu

boşa çıkarıyorlardı. Tüm bunlar çok işler

başarmışlardır.13 yıl peygamberi tehlikelerden korumak

ve islamın filizlenmesine ortam hazırlamak siyasi

manevralar-taktikler ile mümkün oldu. Bu durumda

göstermektedir ki beşeri sistemlerde var olma amacı

böyle bir İslami maslahata binaendir. Ebu Talip,

Haşimilerin büyüğü konumundaydı ve iman eden-

Page 64: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

64

etmeyen tüm aile bunu onaylıyordu. Peygamberimiz de

bu durumu kabul ediyordu. Peygamberimiz, Ebu Talip‟i

kabilesinin büyüğü olarak görüyor ve ona saygı

gösteriyordu. Ebu Talip kabilesinin büyüğü olarak-

oylarını almış biri olarak daru nedve‟de kabile reisi-

siyasetçi olarak koltuk sahibiydi. Bu da göstermektedir ki

beşeri sistemlere katılmak hareket olarak değil de kişi

bazlı şahıslar için maslahat icabı caiz olabilir. Ama hiçbir

maslahat yok bilakis zarar söz konusuysa kesinlikle bu

caiz olmaz-haramdır- günahtır. Muvahhid alimler böyle

bir durumu bu kavramlarla nitelemiştir.

Beşeri sistemlere katılmanın ikinci aşaması ise hareket

bazlı katılımlardır. Şahıs bazlı katılımlar daha çok tavizli-

şartlı durumlar için söz konusu iken, hareket bazlı

katılımlar şart ve taviz olmadığı durumlarda olabilir-

benimsene bilir. Eğer sistem ön şartsız kabule razı ise

sisteme katılmak maslahata uygun ise düşünülebilir.

Rejimin inançlara müdahale etmiyor-tebliğin önünde

durmuyor-fikir özgürlüğüne ket vurmuyorsa böyle bir

arkadaşlık kabul edilebilir-düşünülebilir. Bu durumda ne

hicrete ne de tebliğ dışı yöntemlere ihtiyaç vardır. Bu

düşmanlığa-ayrışmaya-safların kesinleşmesine neden

olmaz. Fikir dayatmasının olmadığı durumlarda diyalog

kapısı açıktır. Her siyasi hareket-parti böylece kendi

çizgilerini açık olarak topluma sunar-tebliği faaliyetlerini

yapar ve taban kazanma yoluna gider. Putlara el sürme-

ideoloji dayatma söz konusu olmadığı sürece bu metod

Page 65: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

65

caiz olabilir. Lübnan‟ın konumunu böyle bir

görünümdedir. Her mezhep-inanç-din-millet değerlerini-

kültürlerini yaşama-yaşatma hakkının olması bu ülkedeki

en belirgin durumdur. Böyle şartların olduğu yerlerdeki

siyasi katılımlar hiçbir zaman kula kulluk yapmak olarak

vasıflandırılamaz. Bilakis burada siyasi atmosferin içinde

olunmalı ve şartları-kuralları koymada aktif rol

oynanmalıdır. Bu ortamda pasif kalma yok olma ile

eşdeğerdir. Pasif kalındığında var olan kazanımlarında

elde gitmesine neden olur ki bu caiz olmayan-tasvip

edilmeyen bir durumdur. Irak‟ın durumu da buna örnek

gösterebiliriz. Amerika işgal ile tüm ipleri-hükümeti ele

geçireceğini düşünüyordu. Müslümanların askeri direniş

göstereceğini ama siyasi bir direnişin olmayacağını

tahmin ediyorlardı. Siyasi direniş olmadığında sadece

askeri direnişle başarı şansı çok azdı. Her iki sahada da

mücadele verilmeliydi. Ehlibeyt taraftarları her iki alanda

da aktif rol alarak ABD‟nin planlarını boşa çıkardı.

Siyasi başarı hiç kuşkusuz en az askeri başarı kadar

etkileyici oldu.İslami hareket ipi ucunu eline alarak

şartları kabul eden değil şartları-yazan-çizen-belirleyen

oldu.Böylece Irakta İslami hükümler icra edilmesi

sağlandı, anayasanın rengi yeşile boyandı.Müslümanların

maslahatı bu yol-metod ile sağlandı.Bu konuda Seyyid

Hasan Nasrallah şöyle diyor:

Amerika‟nın Irak‟tan Çekilişi

Page 66: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

66

Amerika‟nın Irak‟tan askerlerini çekmesi, tam anlamıyla

Irak halkının gerçekleştirdiği bir zaferdir.Bunu

abartmadan söylüyorum.Irak halkı, direniş ve Amerikan

iradesine boyun eğmeyen Irak siyasi güçlerin iradesi

sayesinde bu zaferi gerçekleştirmiştir.

Bu zafer, bölgedeki direniş ve karşı koyuşun bir

parçasıdır. Bu, Irak halkının siyasi iradesinin ve

direnişinin yanında duran Irak‟ın, Amerika‟nın ağzındaki

lokma haline gelmesini engelleyen herkesin zaferidir.

Amerikalılar, Irak‟ta tarihi bir hezimet yaşadılar. Bunu

ben söylemiyorum. Bu savaşı yapanlar

söylüyor.Cumhuriyetçiler, şu an bunları kendileri itiraf

ediyor.İtiraflarında Irak‟ta tarihi yenilgi yaşadıklarını

başta İran olmak üzere bir çok düşmanın bu savaşta

galip geldiğini belirtiyorlar. Irak halkına, direnişinden

dolayı tebriklerimi sunuyorum.Şehitler, hala

hapishanelerde olan esirler, bu savaşta verdikleri

kurbanlardı.Irak hükümetinden en yakın zamanda bu

esirleri serbest bırakmasını istemekteyiz.Eğer Irak,

Amerika için mutlu oldukları bir ülke olmuş olsaydı,

Obama ve diğerleri, Amerikan askerlerini Irak‟tan

çekmek zorunda kalır mıydı? Tabi ki hayır! Orada kalır

ve orada askeri birlikler oluştururdu.

Direniş,Amerikalıları Irak‟a dar etti.Amerika‟nın Irak‟ta

vermiş olduğu kaybın haddi hesabı yok. Buna hiçbir

şekilde katlanmaları mümkün değildi.Ekonomik,

,insani,psikolojik kayıplar yaşadılar.

Page 67: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

67

İkinci olarak Irak halkı şiddet yanlısı akımlar sebebiyle

bir çok kurban verdi.Irak‟ta verilen kurban, daha az

olabilirdi. Bu akımlardan bazılarının direnişe

katıldıklarını inkar etmiyorum. Ama onlar,bütün

eforlarını direniş için sağlasalardı o zaman daha büyük

daha hızlı ve daha az kaybı olan bir zafer gerçekleşmiş

olurdu.İnsaflı olmamız gerekiyor.

“Siyasete atılım mı yoksa silahlı mücadele mi?”

sorusu,Irak‟ta sürekli tartışma konusu olmuştur. Biz

arkadaşlarımıza her zaman şunu söyledik: Bu ikisinde de

bulunmalıyız. Hem direnişte hem de siyasi arenada,

varlığımızı sürdürmeliyiz. Siyaseti bırakırsak ülkeyi

Amerika‟ya tabi siyasi partiler ele geçirecek.Bu hükümet,

Pentagon, CIA, Amerika Dışişleri Bakanlığı‟na bağlı

olacaktır.Arap ülkeleri, bu tür hükümetlerle dolu.Iraklı

asil siyasi güçlerin, siyasi arenada mücadele vermeleri,

doğru olanıdır.

Maliki Yönetimi Bağımsızdır

Bazıları onları tekfir etse de şuan Irak‟taki Millet

Meclisi, Irak hükümeti ve Irak yönetimi, Amerika

yönetimine boyun eğmemektedir. Sadece Irak halkının

maslahatını gözetmektedir. Çünkü, ortada seçimler

var.Parlamentoyu halklar oluşturmaktadır. Çünkü

hükümet, halk tarafından seçilmiştir. Hükümetin tek

görevi, halkın iradesini gözetmesidir.

Page 68: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

68

“O halde bu tarihi zafere ulaştıran unsur nedir?”

Cevabı: “Direniş ve siyasi katılımdır.” Bu katılım,

samimi olup tüm bağımlılıklardan uzaktır. Bazı devletler

Irak halkına,direnişine, siyasetine kucak açtı ve onu

siyasi katılıma teşvik etti. Aynı zamanda Irak‟tan kaçan

mültecilere de kucak açtı. Bu olay, Amerikan projesinin

bölgede uğradığı hezimetin başlıcalarındandır.

İsrail, nasıl Lübnan‟dan çıkmak zorunda kaldıysa aynı

şekilde Amerika da Irak‟tan çıkmak zorunda

kalacak.Amerika, Irak hükümetiyle güvenlik

anlaşmasının uzatılması noktasında çaba sarfetti.Ama

Iraklılar bunu reddettiler.”Bu anlaşmayı bitirdik”

dediler. Yeni söylemler geliştirdiler.Amerika,

müzakereler sırasında, Irak‟ta 50 000 askerini bırakmak

için çabaladı. Bu kabul edilmedi. Sonra 30 000‟e daha

sonra da 10 000‟e indirmeye çalıştı. Büyükelçiliği‟nin

Konsolosluğu‟nun müsteşarların korunması için bu

askerlerin kalması gerektiğini iddia ediyordu. Ama bu

kabul edilmedi.

Şimdi, pazarlığın 3 000‟e çekildiği ve bunların müsteşar,

uzman ve antrenör olduğu söylenmekte.Bu konuda,

Irak‟taki kitleler, ihtilaf içerisinde. Irak hükümeti, eğer

500 ya da 1000 askere Irak‟ta kalma izni bile verse

bununla alakalı şartlar koyacak. Ve Amerikan

yönetiminin bu şartların dışına çıkması mümkün değil.”

Maliki yönetimi-hükümeti tüm dünya sistemlerine model

Page 69: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

69

olacak yeni bir sistem oluşturmuştur. Hükümet tüm

halkların yönetimde görev almasına ortam hazırlanmış,

çoğulcu bir yönetimdir. Nuri Maliki hükümeti de halkın

çoğunluğunun oyuyla iş başındadır. Buna rağmen

parlementoda grubu olan bütün parti ve çevreleri

hükümete dahil etmiş, muhalif partilerle bakanlıkları

paylaşmıştır. Halbuki Türkiye‟de bırakın muhalif

partilere bakanlık ve bakanlık bünyesinde müdürlükler

vermeyi kamu sektöründeki bütün organlara iktidar

partisinin adamları yerleştirilmektedir. Böylece kurulan

hükümet halkın desteği ve adalet üzerine bina edilmiştir.

Böylece dış odakların fitnesi bir anlamda kesilmiş ve

halkları kışkırtma sebepleri yok edilmiştir.

Bu konuda Taklidi mercilerin görüşü şöyledir:

“Ayetullah uzma Hamaney

Sosyal ve siyasi işleri üstlenmek için aday olmuş Milli

meclislerin adaylarına oy vermek meşrudur ve (bu

bağlamda) bir engel yoktur. Bu bağlamda Müslüman ve

Müslüman olmayan adaylar arasında fark

bulunmamaktadır.

Ayetullah uzma Mekarim Şirazi

Müslümanların ve Ehlibeyt (a.s.) takipçilerinin

güçlenmesine neden olan yerlerde oy kullanmak iyidir.

Ayetullah uzma Safi Gülpaygani

Page 70: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

70

Bu ülkelerde seçimlere iştirak etmekte İslami

maslahatlar mülahaza edilmelidir.

Ayetullah Mehdevi Hadevi

Eğer oyunuz İslam’ın gelişmesine ya İslami hü-

kümlerin icra edilmesine veya dindar Müslümanların

seçilmesine yardımcı oluyor ise seçimlere iştirak ediniz.

Ama eğer iştirak etmeniz İslam’ın zayıflanmasına veya

Müslümanların şartlarının ağırlaşmasına veya İslam

düşmanlarının güçlenmesine neden oluyor ise oy

kullanmanız haramdır.”

(IslamQoest sitesi tarafından Adı geçen müçtehitlerin

bürolarından sorulmuştur.)

Taklit merciler şu noktaların altını özellikle çizmektedir:

Başka ülkelerde yapılan seçimlere iştirak etmek eğer

Müslümanların maslahatına ters ise veya İslam

düşmanlarının güçlenmesine neden oluyor ise caiz

değildir. İslam ve Müslümanların maslahatını peşi

sıra getiriyor ve onların güçlenmesine neden oluyor

ise seçimlere iştirak edip oy kullanmak uygundur. Bu

durum dışında oy kullanmak mubahtır. Mükellefin

ihtiyarine bağlıdır. İsterse iştirak eder isterse iştirak

etmez.

Son cümleyi biraz daha netleştirirsek:

Page 71: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

71

Allame Fadlullah da metod mes‟elesinin bir mes‟el-i

mevzuiyye olduğunu, davetçilerin o konuda hür

olduğunu, müctehid fakihle alakasının olmadığını, ancak

uzmanlık işinin olduğunu kendi eserinde sarih bir şekilde

belirtmektedir.( El Hareketü‟l İslamiyye, s:233)

Allame Fadlullah, aynı eserin bir başka yerinde de şöyle

diyor: “Müslümanlar, veliyy-i fakihin vilayet sahasına

girmeyen bölgelerde veya hakkında vilayeti bir hüküm

sadır olmayan mes‟ele-i mevzuiyyede metodu seçme

hürriyetine sahiptir.”( Age, s:83)

Salim akılın menfaati-faydayı islamın lehine açık-beyan

gördüğü bir durumda oy kullanmak caizdir. Hatta bu

olumlu atmosferde-fırsatta oy kullanmamak telafisi

mümkün olmayan durumlara neden olur. Ehlibeyt

taraftarları hamdolsun ki bu fırsatları kaçırmadılar.

Lübnan ve Irak tecrübeleri bu verilen fetvaların ne kadar

da yerinde olduğunu ispatlamıştır.

Siyaset her zaman şeffaf olmayabilir. Düşmanın büyük

bir gizlilikle siyasi manevra yaptığı bir durumda

bilmukabele mücadele yapılmalıdır. Siyaset bazen savaş

alanı gibi taktik savaşına dönüşür. Düşmanını alt etmek

birçok taktik-hamle mümkün olabilmektedir. Bazen de

her şey açık ve nettir. Demek ki metodu şartlar

belirlemektedir. Ama Müslüman siyaseti kerih görme-

uzak durma gafletine hiçbir zaman düşmemelidir.

Page 72: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

72

İmam‟ın dediği gibi: dinimiz siyaset, siyasetimiz

dindir.

Anayasa değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi

edilemez hükümlerin-maddelerin olması önşart-tavizli

siyasi katılıma örnek verilebilir. Sistem kendini garantiye

almak için ön şartlarını koymaktadır. Bir anlamda benim

şartlarımı kabul eder ve sözümden çıkmazsan

arkadaşlığını kabul edebilirim demektedir. Böyle bir

arkadaşlıktan-siyasi katılımdan Müslümanların

maslahatını beklemek saflıktan-cehaletten başka ne ile

izah edilebilir. Her koşulda kendisi karlı çıkacak bir ticari

ortaklık kölelikten başka nedir? Yani, putlarıma el

sürecek, aleyhinde konuşmayacak, sömürüye-zulme

itiraz etmeyeceksin dayatması kabul edilemez. Bu sınırı-

çizmeyi aşma, haddini bilmemek yani tağutlaşmaktır.

Müslüman ise tağudu red etmek ile mükelleftir. Bu kula

kulluk etmekten başka bir durumla izah edilemez. İşte

Page 73: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

73

alimlerin sakının dediği-tehlikeli gördüğü siyasi katılım

bu şartlar altında yapılan tavizleri siyaset yöntemidir.

Yani sistem-rejim bir anlamda bir şirket patronu gibi şu

şu şartlara imza atıyor ve taşıyorsan kabulümsün,

demektedir. Yani bana en iyi hizmet edecek şekilde

dizayn edildikten sonra yani ehilleştirildikten-sistemin bir

kolonu-tuğlası haline gelirsen hay hay demektedir. Bu

durumda rejim açısından reis-başbakan-bakan-vali olman

tehlike olarak görülmeyecek bilakis rejim

meşrulaştırılmış olacaktır. Şartlarını kendin belirlediğin

bir muhtarlık şartlı başbakanlıktan daha iyidir. Veya

hiçbir makam kabul etmeyip muhalefet etmek hatta üç yıl

ambargoda kalıp aç perişan bir şekilde Ebu Talip

vadisine hapsedilmek daha ehvendir-iyidir-yerinde bir

harekettir.

Beşeri sistemlerde şartları koyan-belirleyen Müslümanlar

olmalıdır. Yani Müslümanlar kendilerini ilgilendiren

konularda söz sahibi olmalıdır. Kanunlar-hükümler

Müslümanların mukaddeslerine saygıyı göz önünde

tutarak hazırlanmalıdır. Yusuf peygamber gibi bir çizgi

takip edilmelidir. Hz.Yusuf kardeşi Bünyamin‟i

tutuklamak için tasarladığı plan Yakup peygamberin

şeraiti eksen alınarak yapılmıştı. Bu olayda hüküm kralın

kanunlarına göre verilmemiş şeriat esas alınmıştır. Yusuf

peygamber sistem içinde sistem oluşturmuştu. Kralın

kanunları ve Hz.Yusuf‟un belirlediği kanunlar-hükümler.

Yusuf peygamber kendi değerlerini-kültürünü açık olarak

Page 74: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

74

ortaya serdi. Kral onu bu şartlarına rağmen kabul etti.

Böyle bir ortamda Hz.Yusuf bu fırsatı kaçırmadı.Yusuf

peygamberin krala islamı din olarak kabul edecek ve

İslam hükümlerini uygulayacaksın, demesi olası değildir.

Hiristiyan-Yahudi bir topluma İslami hükümlerin

uygulanmasını talep etmek ne konumda ise bu kralın

toplumuna da bu şartı getirmek aynı mesafededir.

Peygamberimiz elinin güçlü olduğu Medine döneminde

bile Yahudilere böyle bir dayatmada bulunmamıştır.

Demek ki beşeri bir sistemde ne şartla bir hareket-cemaat

liderinin bulunacağı bir nebze olsun anlaşılmış

olmaktadır. Verilen veya kazanılan bir makamda şeriat

dışı hüküm verme, şeraitten sapma olmadığı ve adalet

şartı yerine getirildiği sürece sorun yoktur. Bir de şeriatın

uygulanması için Tevhid inancının olduğu insanların

olması gerekmektedir. Ya da bu makam kullanılarak

böyle bir toplum oluşturulmalıdır.

Mekke de sıkıntılar-zulümler hat safhaya ulaştığında bir

grup Müslüman Habeşistan‟a hicret-göç ettiler. Gittikleri

ülkede adil bir kral vardı. Mekke‟nin reisleri bu

müslümanları kendisine teslim etmesi için Amr b. As‟ı

krala çeşitli hediyelerle gönderdiler. Kral karar vermek

için Müslümanları yanlarına çağırttı. Amr, kralı tahrik

etmek için bu Müslümanların dininde sizin İsa-Meryem

figürleri farklı bir şekilde algılanmakta-kabul

edilmektedir, diyor. Müslümanların sözcüsü-lideri Cafer

b.Tayyar kendi inançlarını açık bir şekilde ayetlerle ifade

Page 75: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

75

ediyor. Kral çevresindeki ülke yönetiminde etkili

kişilerin tahrikini önlemek için meseleyi yumuşatarak

kendi inancı ile Müslümanların inancı arasında fazla bir

farkın olmadığını belirterek Amr‟ın teklifini geri

çeviriyor. Halbuki Hiristiyan ve Müslümanlar nezlinde

Hz.İsa ve Hz. Meryem inancı arasında dağlar kadar fark

var, büyük uçurumlar bulunmaktadır. Böyle keskin bir

farkın olduğu açıktır. İslam dininin özü tevhid‟dir. Bu

konuda hiristiyanlar şirk‟e düşmektedir. Yani bir

anlamda müşriktirler. Mümin ve müşrik arasında farkın

olmadığını söylemek meseleyi çarptırmaktan başka bir

anlam taşımamaktadır. Ama Necaşi tepkileri yaptığı

siyasi manevra ile basite indirgemeyi başardı. Sonuç

olarak, Müslümanlara kendi değerlerini inkar etme

yönünde bir baskı uygulanmadı. Müslümanlar kendi

inançlarını yaşamada herhangi bir engelle

karşılaşmadılar.

Böyle bir tarihi vakıa karşısında Müslümanların duruşu-

hareketi bizim için ölçü olmaktadır. Müslümanlar,

Necaşi‟ye sen müşrik-kafir ve tağutsun demediler. Seni

ve kanunlarını red ediyoruz-tanımıyoruz da demediler.

Azınlık olduklarında dolayı sadece kendi inançlarını

rahat bir şekilde yaşadıkları için Alllah‟a şükrettiler. Bu

Müslümanlar için bir nimettir. Böyle bir kral adil ve

yönetimi meşrudur. Bu yönetime baş kaldırmak-

savaşmak-silah çekmek zulümdür. Müslümanlar,

Habeşistan‟da oldukları sürece Necaşi‟nin güvenini boşa

Page 76: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

76

çıkarmadılar. Kendilerini ülkelerinde misafir eden bu

göçmenler hoşgörülü ev sahiplerinden memnundular.

Habeşistan‟a göç eden Müslümanlar yönetim ile

kurdukları sıcak ilişki kendileri açısından artı puan

kazandırdı. Necaşi yapılan tebliğ sonucu Müslüman oldu.

Şimdi azınlık olunan bölgelerde siyasi katılım olur mu

olmaz mı? Bizim bu vakıadan çıkarımımız ne olacaktır?

Tabi ki de Müslümanların maslahatı mihenk taşımız

olmalıdır. Eğer siyasi katılımla her aşamada artı puan

kazanılıyorsa bu göz ardı edilmemeli ve fırsatlar

kaçırılmamalıdır. İslamın gelişmesi, inanç serbestliği gibi

kazanımlar için planlı-programlı hareket edilmelidir.

Avrupa‟da yaşayan Müslümanların konumları ve hareket

şekilleri bu çerçevede değerlendirilebilir.

Avrupa gibi ülkelere demokratik harekete müsamaha ile

bakılabilir. Bu yöntemin burada kullanılması azınlıklar

için zarurete binaen caiz olabilir. Zaruretin ölçüsü hiçbir

zaman göz ardı edilmemelidir. Bir taraftan böyle bir

yönteme küfür gözüyle baktığımız diğer taraftan caiz

olarak gördüğümüzün nedeni şartların

zorunluluğundandır. Tıpkı domuz etinin haram ve caiz

olma durumu gibidir. Su hastanın durumuna göre bazen

zehir bazen şifa olur. Boğazda kalan bir cisim olduğunda

ve su da bulunmadığı ortamda, şarap içerek boğulmayı

önlemenin caiz-yerinde bir eylem olduğu gibi bir durum

söz konusuysa bu yapılabilir. Allame Fadlullah demok-

ratik metod üzerinde konuşurken özet olarak şöyle diyor:

Page 77: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

77

“Matlub neticeye ulaşmak veya idari mekanizmayı ele

geçirmek veyahut ta devrimci hareketin ileriye doğru

bazı adımlar atması için kullanılan vakıa metodları gibi,

demokratik metodun kullanılmasında da ilke olarak

herhangi bir mani görmüyoruz.”( El Hareketü‟l

İslamiyye, s:47)

İslam dışı sistemlere katılım değişik şartlar ve koşullar

göz önüne alınarak analiz-tahkik edildi. Bu sistemlerde

yasamada demokrasi ve yargı konusu çok hassas

alanlardır. Bazen hareket olarak sistemin karşısında yer

alınırken, kişi bazlı sistem içinde olunabilirken bazen de

hareket bazlı sistem içi mücadele edilir. Kişi bazlı-gizli

olarak- sistem içi mücadelenin amacı İslami hareketi

olası tehlikelerden korumak, hareketin gelişmesine

olanak sağlamak için yapılır. Hareket eksenli sistem içi

mücadele de ise; her kesimin eşit olarak var olduğu ve

sistemde ağırlığın koyulması için yapılan mücadele

şeklidir. Değişik etnik-mezhebi-dini bir nüfus yapısına

sahip bölgelerde her kesimin kendi değerlerini korumak

için mücadele ettiği yerler olabilir. Medine döneminde

peygamberimizin siyasi atmosferde aktif olarak yer

alması bu amaca binaendir. Medine‟de ne Müslümanlar

Kur‟an hükümlerini Yahudilere ne de Yahudiler tevratın

hükümlerini Müslümanlara dayatma gibi bir durum söz

konusuydu. Her din mensubu kendi inançlarını

yaşamakta hiçbir engelle karşılaşmamıştı.

Peygamberimiz Medine döneminde siyasi harekete aktif

Page 78: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

78

olarak katılmasaydı, Abdullah ibni Selul‟ün kontrolü ele

geçirme girişimleri büyük olasılıkla başarılı olacaktı. Bu

aşamada İslami hareket büyük bir darbe yiyecek-

avantajını kaybedecek ve yok olmaya zemin hazır hale

gelecekti. Böyle ortamlarda dört dörtlük bir durum

beklentisi içinde olmamak gerekir. Var olan şartlara göre

metod belirlenmeli buna göre hareket edilmelidir. Siyasi

hayattan beri olmak yok olmaktır. Lübnan ve Medine

dönemi birçok yönden bir birine benzer bir yapı arz

etmektedir. Medine döneminde peygamberimiz

Yahudilerle saldırmazlık anlaşması yaptı. Çünkü Mekke

müşriklerini büyük bir tehlike olarak ortadaydı. Lübnan

„da Müslümanlar diğer topluluklarla aynı şekilde

saldırmazlık-arkadan vurmama-düşmana karşı birlik

anlaşmasına ciddi şekilde ihtiyaç bulunmaktadır.

Siyonistler , Mekke müşriklerinden daha ciddi bir tehlike

arz etmektedir.

Bu genel değerlendirmeden sonra meselenin ikinci

önemli noktası olan, zalim yönetimlerde çalışmak konusu

da tahkik edilmelidir. İslami veya İslam dışı

yönetimlerde çalışmak uygun mu? Yönetim İslami

,yönetici zalim veya yönetim İslam dışı, yönetici zalim

sistemlerde çalışmak caiz midir? Suud veya Katar‟daki

zalim yönetimlerde çalışmak zalime yardımcı olmakla

eşdeğer midir? Bu konuda İmam Seyyid Ali Hamaney

şöyle demektedir:

Zalim Devlette Çalışmak

Page 79: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

79

Soru 265 : İslâmî olmayan bir devlette görev alıp

çalışmak caiz midir?

Cevap: Bunun caiz olması alınan görevin özü itibariyle

caiz olmasına bağlıdır.

Soru 266: Arap ülkelerinden birinde trafik dairesinde

çalışan birisi trafik kurallarını çiğneyenlerin

dosyalarını imzalayarak onları cezaevine sevk

etmekle sorumludur; eğer dosyayı imzalayacak olursa

trafik kurallarını çiğneyen kişi cezaevine girecektir;

acaba bu görevde bulunması caiz midir? Bu işi

karşılığında devletten aldığı maaşın hükmü nedir?

Cevap: Kamu düzenini ilgilendiren kurallar gayri İslâmî

bir devlet tarafından koyulmuş olsa da her yerde onlara

uymak farzdır ve helâl bir iş karşılığında maaş almanın

da sakıncası yoktur.

Soru 267:Müslüman birinin Amerika veya Kanada

uyruğuna girmesinden sonra orduya katılması ve

polis olması caiz midir? Ve acaba belediye gibi devlet

dairelerinde ve devlete bağlı kurumlarda çalışması

caiz midir?

Cevap: Bu iş fesada, bozgunculuğa yol açmaz, haram bir

işi yapmayı ve farz bir ameli terk etmeyi de

gerektirmezse sakıncası yoktur.

Page 80: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

80

Soru 268: Zalim bir hükümdar tarafından atanan

hâkimin yargılaması ve hüküm vermesinin meşruiyeti

var mıdır ve buna binaen ona itaat farz mıdır?

Cevap: Bütün şartları haiz olan müçtehitten başkasının –

atama hakkı olan bir kimse tarafından atanmamışsa –

hâkimlik ve yargı makamını üstlenip insanların

arasındaki davaları halletmeye kalkışması caiz değildir.

Halkın ona müracaat etmesi de caiz değildir ve onun

vereceği hüküm de geçerli değildir. Ancak zarurî haller

müstesnadır. (Ehl-ibeyt Fıkhına Göre Sorular ve

Fetvalar-II Kevser Yanınları, Ayetullah Uzma Hameneî)

Müçtehid kanun ve kuralları en iyi bilen kişidir.

Müçtehid bir insan ehliyet sahibi hakimi ataması

gerekiyor. Ya da ehliyet sahibi hakim yerine ehliyetsiz

bir insanın o makama gelmesi durumunda vereceği

hükmün isabet etme derecesi-geçerliliği tartışmalı olur

yada hiçbir geçerliliği olmaz. Demek ki hakim, yargı erki

tarafından ataması yapılmalıdır. Böyle bir durum

müçtehitlerin etkin olduğu sistemler için söz konusudur.

Müçtehitlerin etkin olmadığı İslami yönetimlerde ise

zaruri bir durum söz konusudur. Burada hakimin hükmü

İslami ise kabul edilir değilse kabul edilmez. Hakimin

hükmü kuran ve hadise uygun olduğu sürece geçerlidir.

Page 81: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

81

Yasama ve yargı işlerinin dışında çalışmak ise işin özüne

bağlıdır. Eğer yaptığımız iş haramla iştigali

gerektiriyorsa haram değilse mubahtır. Ama yapılan iş

zalim yöneticinin güçlenmesine ve zulmün artmasına

neden oluyorsa böyle bir işte çalışmak kabul edilemez.

Halkı aldatmak-kandırmak-sömürmek ve İslami harekete

darbe vurmak için var olan işlerde çalışmak kabul

edilemez. Özellikle alim-önder kişilerin zalim

yönetimlerden ve kişilerden uzak durması gerekiyor.

Alimlerin bu yönetimlerde çalışması-bulunması o

yönetimin meşru görülmesine-tasdiklenmesine neden

olur. Şöyle bir kıssa anlatılır:

HALİFENİN SOFRASI

Şerik bin Abdullah Nahdi, hicri ikinci asrın tanınmış

fakihlerindendi. İlim ve takvasıyla bilinirdi. Abbasi

halifesi Mehdi bin Mansur‟un, kadılık makamını, Şerik‟e

devretmeye çok alaka ve isteği vardı. Fakat Şerik bin

Abdullah, kendisini zülmün tezgahından kurtarmak için,

bu yükü yüklenmiyordu. Halife, onlara hocalık

yapmasını arzuluyordu. Şerik ise bu işi kabul etmiyor,

sahip olduğu hür ve fakirane yaşamına kanaat ediyordu.

Bir gün halife onu istedi ve: “Bu gün, şu üç işten, birini

kabul etmen gerekir. Ya kadılık makamının sorumlusu

olursun, ya çocukların talim ve terbiyesini kabul edersin

veyahut da bugün öğle yemeğinde benimle olur

soframızın başında oturursun dedi:

Page 82: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

82

Şerik, kendi kendine düşündü ve: Şimdi bu üç işten birini

yapmak zorunda olduğuma göre üçüncüsü benim için de

daha kolaydır, dedi.

Bunun yanı sıra halife, mutfak müdürüne bu gün Şerik

için yemeklerin en lezizini”hazırla diye emretti. Beyin,

nebat ve balla hazırlanmış, rengarenk yemekler

hazırladılar ve sofrayı getirdiler. O zamana kadar,

böylesine bir yemek görmemiş ve yememiş olan Şerik,

sonsuz bir iştahla, karnını doyurdu.

Sofracı başı halifenin kulağına “Allah‟a yemin ederim ki,

artık bu adam, kurtuluş yüzü görmeyecek” dedi.

Uzun zaman sürmedi ki Şerik‟in, halifenin çocuklarını

talimi görevini aldığını, kadılık makamını da kabul

ettiğini ve Beytülmaldan kendisine muayyen bir maaş

tayin edildiğini gördüler.

Bir gün Mutemetle arasında bir tartışma oldu. Mutemet;

ona “bize buğday mı sattın ki bu kadar diretiyorsun?”

diye sordu.

Şerik: “Size buğdaydan daha değerli bir şey sattım, o da

dinimdi” dedi.(Müruc al-Zeheb, Mes‟üdi, c. 2, Halet-i

Mehdi Abbasi)

Page 83: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

83

Bulunulan ortamın, siyasi görüşlerin renginde etkileyici

olduğu su götürmez bir gerçeklik olarak karşımızda

durmaktadır. Bu kalıp kırılmadığı sürece sağlıklı bir

karar verilemeyecektir. Allah insanlardan neden verilen

aklı kullanmadı diye hesap soracaktır. Her türlü ihtimal

göz önünde bulundurularak eleştiriye açık olmak

bilinçlenmemizde, daha sağlıklı karar vermemizde

etkileyici olacaktır. Akıl başkalarının cebine koyulur ve

askıya asılırsa kölelik süreci başlamış olacaktır. Hür-

özgür insanlar akıl nurunu söndürmeyen, bağımsız

düşünen-gören-karar veren kişidir. Dünyadaki tüm

Müslüman-mustazafların en belirgin-temel sorunu budur.

Başkası bizim yerimize düşünüp karar vermemelidir.

Allah (cc) bizi hür yaratmıştır. Boynuna zincir takıp

ucunu başkasının eline veren bağ-bahçe koruyucusu-

kollayıcısı olmaktan öte bir değeri yoktur. Bu tür insanlar

hiç kuşkusuz hem bu dünyada hem de diğer dünyada

kördürler. Bu anlayış-bağımlılık kırılmadığı sürece

insanların aydınlanmaları ve güzel bir gelecek inşa

etmeleri imkansızdır. Haklı ve haksız her konuda itaat

etme-hüsnü zan etme ve kafayı kuma görme kokuşmuş

sistemlerin ömrünü uzatmaktadır. Her koşulda itaatin

karşılığı iradesiz köle olmaktan öte bir anlam ifade

Page 84: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

84

etmemektedir. Tercihlerimizde fikirler belirleyici

olmalıdır. Kişi bazlı düşünme alkol-uyuşturucu

bağımlılığından daha kötü-yerilmiş bir anlayıştır.Bu

konuda Atasoy Müftüoğlu şöyle demektedir:

“İslam toplumlarında, bütün İslamî yapıların,

cemaatlerin, düşünce ve kültür adamlarının, cemaat

liderlerinin, statükonun çizdiği sınırlar içerisinde hareket

etmek, bu sınırları takdis etmek gibi yapısal bir sorunu

var. Her durumda ve her duruma itaat

geleneğinin/zihniyetinin eleştiriye ve muhalefete

tahammülü yok. Bunun yanında “ehven-i şer” tercihi

gibi ilkesizliği, politikasızlığı, ikiyüzlülüğü meşrulaştıran

bir başka geleneğimiz olduğunu da kaydedelim. Bu

durum biz Müslümanları gerçek bir var oluşa sahip

olmaktan alıkoyuyor. Sözünü ettiğimiz gelenekler/

zihniyetler sebebiyle, hiçbir şekilde bilinçli bir

farkındalık oluşturamıyoruz. Fikirlere değil de, kişilere

odaklandığımız için, her durumda kendimizi dar bir

alana kapatıyoruz.”

Böylece gücü-fırsatı eline geçirenler halkın bu zaaflarını

kendileri için fırsata dönüştürüyor. Hocamız-ağamız ne

diyorsa bir hikmeti vardır, kanalımız-gazetemiz-

yazarımız ne haber verirse o doğru, kabile büyüğünün

tercihi tercihimiz mantığı ile bir tutam yol alınamaz.

İslamın sosyal hayatta tekrar söz sahibi olması ve eski

günlerine dönmesi için özgür insanlara ihtiyaç vardır. B u

kör tassaub daha nereye kadar sürecek? Bu konuda

Atasoy Müftüoğlu şöyle demektedir:

Page 85: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

85

“Medya tiranları, finans tiranları, dini hayata musallat

olan bütün tiranlar ufkumuzu kapatıyor, bu nedenle de

karşı karşıya bulunduğumuz olaylarla ilgili olarak

eleştirel bir duruş gerçekleştiremiyoruz, özgür bir vizyon

oluşturamıyoruz. İslam algısı/tasavvuru bugün maalesef,

milliyetçilik-sağcılık-muhafazakârlık-gelenekçilik-

görenekçilik-hizipçilik-mezhepçilik-polülizm-hamaset-

köylülükle malul hale gelmiştir. Çok daha vahim, çok

daha beter bir durum dikkatlerimizden kaçıyor. Cemaat-

hizmet olarak anılan topluluk Amerika‟da Siyonist ve

Evangelist lobilerin talepleri/beklentileri/önerileri

doğrultusunda hareket edebiliyor. Bu çok kirli ilişki

biçimi Neonurcu akımın kötü yola düştüğünü

gösteriyor.”

Atasoy Müftüoğlu‟nun yukarıda belirttiği görüş yerinde

olmakla beraber bazı sakıncaları da içinde

barındırmaktadır. Bazı kalıpların kırılması adına

kendimizi tamamen egonun-nefsin esaretine de

bırakmamalıyız. Bu öyle ince bir çizgidir ki hür olma

adına bazen ben eksenine girerek kölelikten beter bir

duruma gelme riskini de taşımaktadır. Kulluk bazen

Allah‟a secdede bazen de Allah‟ın emriyle Hz.Adem‟e

secdededir. Kur‟an ve sünnet ve salim akıl çizgisi üzere

hareket etmeliyiz. Her sözü-görüşü bu üç mihenge

vurmalıyız. Özgür veya köle olmamız bizim

tercihlerimize göre şekillenecektir. Böylece ya Allah‟a

yada kullara kul olacağız. Halklar Zer (altın, iktisadi güç-

meta-kapital), Zor (zorba iktidar ve baskı) ve Tezvir

(halkı uyutma-kandırma) imtihanıyla karşı karşıyadır.

Page 86: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

86

Kurtlar puslu havayı severmiş. Sisli-puslu siyasi ortamda

kurtlara av olmayanlara selam olsun. Ne zalimin sopası

ve silahı korkutur beni; ne de dünyanın zevk-u sefası

kandırır beni…! diyenlere selam olsun.

Page 87: “İslam siyasetten ayrı değildir. İslam diğer dinler · kainat aleminin gösterdiği, nizam, intizam ve ahenk karısında : u basit, aciz ve sinek gibi cılız insan toplumunun

87