Upload
others
View
8
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
5yıl
ARAZİ TOPLULAŞTIRMASINDAN
KIRSAL GELİŞİME...
Prof. Dr. Holger MAGELUluslararası Ölçmeciler Birliği (FIG) Başkanı
Münih Teknik ÜniversitesiArazi Mülkiyeti ve Gelişimi Bölüm Başkanı
6 Temmuz 2005Çarşamba Saat: 13:00
Ankara Serbest Muh. Mali Müş. OdasıToplantı Salonu
Kumrular Caddesi 5.Kat No:26 Kızılay / ANKARA
HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASITMMOB
İletişim Bilgileri
TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri OdasıSümer 1 Sokak No : 12/10 06430 Kızılay / ANKARA
Tel: 0312 232 57 77 (PBX)
Faks: 0312 230 85 74
www.hkmo.org.tr - [email protected]
Teknik Hazırlık & Baskı
Hermes Tanıtım Ofset Ltd. Şti.K. Karabekir Cad. 39/16 İskitler / ANKARA
Tel: 0312 384 34 32 - 391 01 97
www.hermesofset.com - [email protected]
ÖNSÖZ
Elinizdeki bu kitapcık, 6 Temmuz 2005 tarihinde Odamızca düzenlenen “Arazi Toplulaştırmasından Kırsal Gelişime” başlıklı Konferansın ses kayıt çözümlerini içermektedir. Bu Konferans, Münih Teknik Üniversitesi Arazi Mülkiyeti ve Gelişimi Bölüm Başkanı ve aynı zamanda Uluslararası Ölçmeciler Birliği (FIG) Başkanı da olan Sayın Prof. Dr. Holger MAGEL tarafından verilmiştir.
Meslek alanımızda önemli yeri ve toplumsal yaşama yansımaları bakımından kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkeler arasında önemli uygulama ve sonuç farklılıkları bulunan kırsal toprak düzenlemeleri konusunu çeren bu Konferansa, başta meslektaşlarımız olmak üzere, diğer bir çok meslek disiplininden de katılımlar olmuş, güncel mesleki ve sosyal bilgiler edinilmesinin yanısıra, bir tartışma ve paylaşım platformu yaratılmıştır.
İçerik olarak;
1. Arazi Toplulaştırmasından Kırsal Gelişime; Kırsal Toprak Düzenlemesi Gelişim Süreci
- Tüzel Dayanaklar (Yasa, Yönetmelik, Yönerge)
- Örgütsel Yapı, İnsangücü, Donanım
- Avrupa Ülkelerinde kırsal arazi planlama, uygulama, değerleme, derecelendirme yöntemleri (Genel İlkeler), projelerde yer alan uzman kişiler ve meslekleri
2. Avrupa Birliği'nin Kırsal Toprak Düzenlemelerine Bakışı (Genel Değerlendirme)
- Dünyada ve AB'de geliştirilen tarım politikaları,
- Tarımsal verim artışına yönelik önlemler,
- Ekolojik nedenlerle sürekli tarım yapılması,
- Karşılaşılan sosyal ve ekonomik sorunlar,
- Türkiye'ye öneriler,
olarak özetlenebilir.
Konu başlıklarının ele alındığı konferansın elinizdeki bu bant çözümlerinin, Ülkemizde arazi toplulaştırması/kırsal gelişme projelerinin ana politikalarının belirlenmesinde yararlanılabilecek bir kaynak olmasını dileriz.
Saygılarımızla.
TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
39. Dönem Yönetim Kurulu
3
4
5
6
HKMO Genel Sekreteri Cengiz DAĞDELEN: Sayın FIG Başkanım, Sayın Genel
Müdürüm, Sayın Oda Genel Başkanım, değerli meslektaşlarım ve sevgili konuklar,
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odamızca düzenlenen “Arazi Toplulaştırmasından
Kırsal Gelişime” konulu konferansımıza hoş geldiniz. Konferansımız aynı zamanda
Uluslararası Ölçmeciler Birliği Başkanı da olan, Münih Teknik Üniversitesi Arazi
Mülkiyeti ve Gelişimi Bölüm Başkanı Sayın Prof. Dr. Holger Magel tarafından
verilecek olup, meslek alanımızda da önemli bir yeri bulunan toplumsal yaşama
yansımaları bakımından kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkeler arasında önemli
uygulama ve sonuç farklılıkları gözlenen kırsal toprak düzenlemeleri konusunda
meslektaşlarımız ve diğer katılımcıların güncel ve sosyal bilgiler edinmesi
hedeflenmiştir. Sayın Magel'in sunuşunun ardından saat 15.00'te bir alt katta çay
arası verilecektir. Konferansın ikinci bölümü 15.30'da başlayacak olup, bu bölümde
Sayın Magel siz katılımcıların sorularını yanıtlayacaktır.
Prof. Dr. Müh. Holger Magel 3 Mayıs 1944 yılında Almanya'nın Neuburg, Donau
kentinde doğdu. 1963-68 yılları arasında Münih Teknik Yüksek Okulunda Jeodezi
eğitimi gördü. Meslekle ilgili ilk deneyimlerini Graz'da yeminli bir mühendislik
bürosunda edindikten sonra Yukarı ve Aşağı Bavyera bölgelerinde arazi
toplulaştırması alanında uzmanlaştı. 1975'te Münih Teknik Üniversitesinde yeni
kurulan Kırsal Gelişim ve Arazi Toplulaştırması Bölümüne girdi. 1977'de doktor
mühendis, 1978'de Ziraat ve Gıda Orman Bakanlığında köy yenilemesi, çevre
koruma planları ve arazi düzenlemesi ile mevzi imar planlarının hazırlanması
konusunda çalıştı. 1944 yılında Bavyera Kırsal Alanlar Akademisi Başkanı, 1995
yılında Kırsal Planlama ve Arazi Yönetimi Genel Müdürü, 1999'da FIG İkinci Başkanı,
2003 yılında FIG Başkanı oldu. Halen Münih Teknik Üniversitesi Arazi Mülkiyeti ve
Geliştirme Bölüm Başkanı olan Holger Magel evlidir. Şimdi sunuşunu yapmak üzere
Sayın Magel'i kürsüye davet ediyorum.
Prof.Dr. Holger Magel: Herkese iyi günler. Konuşmamı rahat takip edebilmeniz
için çok yavaş ve açık konuşmaya çalışacağım ve umuyorum ki tercümanlar teknik
terimlerle ilgili herhangi bir sorun yaşamayacak. Benden sizlere iki konu hakkında iki
bölümden oluşan bir konuşma yapmam istendi.
7
Bunlardan ilki bugünlerde çok gündemde olan bir konu; Türkiye'nin Avrupa
Birliğine üyeliği konusunda gelecekte yapılacak toplantıların ve görüşmelerin
çerçevesinde kırsal alanlara ve kırsal gelişime ilişkin Avrupa politikası. Bence bu
konu çok ilginç ve Odanızın da bu çok önemli konu hakkında bir toplantı
düzenlemeye karar vermiş olması çok iyi. Toplantıların ve müzakerelerin neler
getireceğini hep birlikte göreceğiz; her ne olursa olsun Türkiye Avrupa'ya
yakınlaşacaktır. Bu açık. Bana göre, yalnızca bunun ne şekilde olacağı açık değil. Bu
nedenle sizin kırsal alanlarla ilgili böyle bir strateji politikası için iyi hazırlanmış
olmanız son derece önemli. Bu birinci konu.
İkincisi, sizin için bana göre daha açık ve net olan bir konu; Türkiye daha çok
kırsal özelliklere sahip bir ülke, İstanbul ya da Ankara gibi bazı büyük şehirler olsa
da, ülkenin kalbi, ruhu kırsal alanlarda yer almaktadır. Bu yüzden, tüm insanların
şehirlere göç etmesini engellemek için elinizden geleni yapmalısınız. Eğer bu olursa,
şehirler artık güzel yerler olmayacak, boğulacaklardır. Eğer tüm insanlar şehirlerde
yaşarsa, şehirler canlı olamaz, çok korkunç bir görüntü olur. Avrupa'nın kırsal alanlar
için daha fazla şey yapmaya karar vermesinin arkasında yatan neden budur. Bu
konuşmanın ilk kısmı olacak, çay arasından ve tartışma kısmından sonra ise benden,
kırsal gelişim politikasının önemli bir aracı olan arazi toplulaştırması ile ilgili ikinci bir
konuşma yapmam istendi. Bu bir araç ve bence arazi toplulaştırması, özellikle de
Türkiye'de, çok sıcak bir konu. Bu konu, kadastro ve her türlü harita ve kadastro ve
GIS (Coğrafi Bilgi Sistemleri) konularıyla yakından ilişkili.
Benim memleketimde, Bavyera'da arazi toplulaştırma kurumu, arazi
toplulaştırma zamanında kadastro kurumudur. Yani hepimiz aynı eğitimden geçeriz,
örneğin ben kadastro kurumuna gitmeyi de tercih edebilirdim, ancak ben arazi
toplulaştırmaya, kırsal gelişime gitmeye karar verdim. Yani bu gerçekten ortak bir
ilgi ve ortak bir alan. Peki, iki konuşmamız var ve ben ilkiyle başlayayım.
Tabi bundan önce geçmişimi bilmeniz gerekir, CV'min bir kısmını az önce
duydunuz. Bu benim şu anki akademik kariyerimin geçmişi. Bölümümün kapsadığı
alanları görebilirsiniz, yalnızca kırsal alanlar değil. Aynı zamanda şehirler de var,
8
kentsel alanı da içeriyor. Çünkü bizim bakış açımıza göre hepsi bir arada bulunuyor.
Şehirler kırsal alanlar olmadan, kırsal alanlar da şehirler olmadan varlıklarını
sürdüremezler. Biz de bu yüzden ikisini birleştiriyoruz. Bu benim harita ve kadastro
mühendisliği eğitimi ve jeodezi eğitimine ilişkin normal akademik alanım; daha
sonra üniversiteye geçtiğimde, yeni bir İngilizce Uluslararası Master Programı
oluşturdum. Buradan da okuyabileceğiniz gibi, Arazi Yönetimi ve Arazi Zilyetliği
Yüksek Lisans Programı. Her sene, en azından lisans derecesinde olan ve bazen de
kentsel planlama alanında yüksek lisans derecesi olan Türk master öğrencilerimin
olmasından büyük mutluluk duyuyorum. Şimdi de bu öğrenciler arazi yönetiminde
yüksek lisans yapmak için çalışıyorlar. Bütün Türk öğrenciler ülkenizdeki
gecekondular ve resmi olmayan yerleşimler gibi sorunlardan bahsediyorlar ve hepsi
de bu durumu değiştirmeye yardımcı olmaya hevesli. Sonuç olarak bu çok başarılı bir
program ve uluslararası odaklı.
Geçmişimin üçüncü alnına bakarsak; FIG. Az önce de duyduğunuz gibi aynı
zamanda sizin de Başkanınız olma sevincini yaşıyorum, çünkü Türkiye de bir FIG
üyesi. FIG çok güçlü bir global birlik. Şu anda 110'dan fazla ülkede varlığımızı
sürdürüyoruz, tıpkı küçük bir Birleşmiş Milletler gibi. 110 ülke. FIG aynı zamanda
tüm dünyanın deneyimlerini bünyesinde toplamıştır ve bizim bugün öğleden sonra
konuşacaklarımız da çoğunlukla bu 7. Komisyonun alanında yoğunlaşmaktadır. Oda
başkanlarıyla bir toplantı yaptık ve Türkiye ile FIG arasındaki mücadele ve
işbirliğinden söz ettik. Bu 8. Komisyon da çok önemli çünkü mekansal
planlama da ülkenizde çok gündemde olan bir konu, özellikle de kentsel-
kırsal ilişkiler açısından. 9.'su değer tespiti ve mülk yönetimi. İşte bu
benim geçmişim, artık başlayalım.
Bu hepimiz için bir sorun ve güçlük: değişim her gün gerçekleşiyor. Kimse olduğu
yerde kalamaz, hiç kimse görkemli geçmişe geri dönemez. Değişim oluyor, bu
yüzden değişime hazırlıklı olmalıyız; bu özellikle şu anda sizin ülkenizde karşılaşılan
bir sorun; değişimi izlemeliyiz, değişime hızlı bir şekilde ayak uydurmalıyız vs. Çok
zor olan da, bazen değişimden zevk almalıyız. Hükümet idarelerde bir reform
yapacak olsa, kimse gerçekten memnun olmaz. Bu sizin ülkenizde de oluyor, bizim
9
ülkemizde de oldu, nerde olursa olsun önemi yok. Değişikliklerle yüzleşmeye
çalışmalıyız. Bazı Avrupa ülkeleri bu güçlüklerle, bu değişimlerle yüzleşmek
durumunda kaldı.
Bu haritaya bir bakın, Almanca yazıyor ama önemli değil, Avrupa Birliğini
görüyorsunuz ve bunlar da Avrupa Birliğine henüz geçen yıl katılan yeni üye ülkeler.
Kıbrıs da dahil olmak üzere on yeni ülke. Bu on ülkenin de üyelik için çok sıkı bir
şekilde hazırlanması gerekti. Ben bu ülkelere defalarca gittim ve neye hazırlanmaları
gerek, hangi standartlar için hazırlanmaları gerek bunlardan konuştuk. Sonuç
olarak, değişimden zevk alabilmeleri için bu ülkelerin karşılarında duran bir
güçlüktü.
Görüyorsunuz, bu bir kitap ve üzerinde benim adım var. Bu muhtemelen şu anda
sizin bilmediğiniz bir dil, Türkçe değil. Yunanca değil. Macarca? Hayır, değil. Lehçe?
Kriz yaşıyoruz. Tartışmayı uzatmayayım. Bu Çek dili. O zamanlar Çekoslovakya hala
vardı ve benim ve şu anda Meclis Başkanı olan Bavyeralı ikinci ünlü politikacının
kitabını çevirdiler. Biz “Kırsal Yerlerin Geleceği” adında bir kitap yazdık. Ve
gördüğünüz gibi daha iyi bir şekilde hazırlanmak için bu kitabı çevirdiler ve bu
1990'da oldu.
Peki üyelik ne zaman gerçekleşti? 2004. On dört yıl sonra Çek Cumhuriyeti
Avrupa Birliğine üye oldu. Bütün uzmanlar felsefe, strateji ve somut önlemler
açısından en iyi şekilde hazırlanmıştı. Gördüğünüz gibi bu da başka bir Avrupa
haritası. İki ülkenin renkli olduğu olduğunu görüyorsunuz, bildiğiniz gibi bunlar
henüz Avrupa Birliği üyesi olmayan, ancak bir sonraki aday ülkeler, Bulgaristan ve
Romanya. Eski ülkelerin durumunda olduğu gibi Avrupa ile ilgili hususlarda hazırlıklı
olma sorumlulukları var ve gördüğünüz gibi, kırsal konularla ilgili tartışacak olsanız,
ülkelerdeki nüfus yoğunluğunun çok farklı olduğunu görürsünüz. Özellikle nüfus
yoğunluğunun çok fazla olmadığı Doğu Avrupa'daki yeni üye ülkeler daha kırsal. Bu
nedenle kırsal nüfus geçen sene 1 Mayıs'tan sonra artmıştır. Burada da gördüğünüz
gibi Hollanda gibi nüfus yoğunluğu fazla olan yerler var. Bunlar bilmemiz gerekenler.
10
Bu da sonuncusu, yine olası bir aday ülkeyi gösteriyor, bu hangi dilde? Biraz zor,
Hırvatça, Sırp-Hırvat dili. Eski Çekoslavya. Köy yenileme ile ilgili bir makalemi
çevirdiler. Görüyorsunuz Hırvatistan, Türkiye gibi somut bir tarihi yok, ancak Avrupa
politikası için hazırlanıyor, Avrupa standartları için hazırlanıyor. Yani yalnız değilsiniz.
Bu benim ilk mesajım. Bu doğru bir adım ve bu doğru adımı attığınız için de Odanızı
kutluyorum. Şimdi ikinci mesajıma gelelim: Eğer geçmişi bilmez, geçmişi
anlamazsanız, mevcut durumu da anlayamazsınız. Gelişimin nasıl olduğunu
bilmeden birden bire şimdiki zamana atlayamazsınız. Bu benim her zaman
öğrencilerime ve genç meslektaşlarıma verdiğim bir tavsiyedir; yabancı bir ülkeye
giderseniz, tarihini çalışmalısınız. Kültürünü anlamaya çalışmalısınız. Aksi taktirde
bir danışman olarak çalışamazsınız. Aynı şekilde Avrupa'daki kırsal gelişimin geçmişi
çok çok uzundur; hatta Bavyera'da daha da uzundur. Biz Bavyera'da 70'li yıllarda
başladık. Avrupa'da daha da uzun sürdü. Avrupa'nın tarım alanında çok başarılı bir
politikası olmuştur. 1959 Roma Sözleşmesi ile başlamıştır ve 1988'e kadar tarım ve
çiftçiler için çok başarılı bir politika gütmüşlerdir, 30 yıl sonra ilk kez yalnızca tarım ve
çiftçilerle ilgilenmenin yeterli olmadığını söylemişlerdir. Kırsal alanlar yalnızca
çiftçilerden çok daha fazlasıdır. Bunu bazen ben kızıma söylüyorum. Evde bir
akvaryumu var. Her zaman balıklara yem verir ama yine de balıklar ölürdü, ben de
yalnızca balıkları beslemenin yeterli olmadığını söylerdim ona. Çevreye bakmalısın,
suyun temizliğiyle ilgilenmelisin vs. Avrupa'daki yeni fikir de buydu;
yalnızca çiftçileri desteklemenin yeterli olmadığı. Kırsal alanlar yalnızca
tarımdan ibaret değildir. Bu, ilk “beyaz kitap”tı, '88 tarihli Kırsal Alanın
Geleceği. Şimdi ise bizim zamanımıza bakalım, 2005'teyiz. 1988'den
2005'e kadar on yedi yıl geçmiş. On yedi yıllık bir gelişme. İki adım öne,
bir adım geriye. İki adım öne, bir adım geriye. Bazı lobilerin direncine
bağlı olarak. Çiftçiler çok güçlü bir direnç göstermişlerdir. Tahmin
edebilirsiniz. Tarıma odaklanmayı bir kenara bırakan bu politikayı pek
sevmemişlerdi.
1990 yılında kırsal gelişimle ilgili ilk program başlatıldı. Bavyera ile
ilgili bir örnek getirdim yanımda. 94'ten 99'a kadar Avrupa Birliğinin
11
yapısal yardımı çerçevesinde kırsal alanların gelişimi planı. Northern
Westfehler ya da İspanya şehirleri, bölgeleri vs. ile ilgili diğer pek çok
program gösterebilirim. İlk kez Tarım Bakanları yalnızca çiftçilerden çok
daha fazlasını düşünmek zorunda kalmışlardı. Bu çok zor bir işti.
Brüksel'deki Tarım ve Kırsal Gelişimden sorumlu Komisyon üyesi olan
Avusturyalı Dr. Franz Fischler için bu daha kolaydı ve böylelikle 1996'da
İrlanda'nın Cork şehrinde kırsal alanlarla ilgili bir konferans düzenledi.
Çok ilham verici bir konferanstı. Benim bağlı bulunduğum kırsal alanlar
akademisi de davet edilmişti, ben de bu konferansa Genel Sekreterimi
gönderdim ve gördüğünüz gibi bir bildiri yayınlandı. Ben kırsal alanda
yaşıyorum ve toplantıdan çıkan en önemli sonuç birinci madde birinci
paragraftı, lütfen okuyun: Kırsal tercih. Bu şehirlere karşı bir savaş sinyali
gibiydi. Kırsal alanların önceliği vardı, şehirlerin değil. Bir sonraki:
bütünleşik yaklaşım. Üçüncüsü: çeşitlendirme, bu daha çok çiftçiler
içindi. Yalnızca çiftlik ürünlerinin yetiştirilmesi yetmiyordu, örneğin
dinlenme yerleri gibi daha fazlasının yapılması gerekiyordu. Ancak
bunlardan ikincisi en çok tartışılanıydı. Bütünleşik yaklaşım ne demek?
Çok hararetli bir şekilde tartışıldı. Çiftçi Birliği “hayır, bu bizim için para
kaybı demek. Eğer parayı yerel topluluklara, yerel yönetimlere
veriyorsanız, o zaman bu para bizim için değil” diyordu. Bu yanlış bir
düşünce. Ama birisinin yanlış düşünmesi hiçbir işe yaramaz, çünkü her
çiftçinin kırsal altyapıya ihtiyacı vardır. Kırsal alanda kalması gereken
çiftçi çocuklarının kamu altyapısına ihtiyacı var. Bu nedenle ikisini
ayırmak tamamen yanlış. Ama o zamanlar bunları bir araya getirmek
mümkün değildi. Resmi politika şöyleydi. Kırsal alanların gelişimi Avrupa
Topluluğunda öncelikli bir konudur. Bu resmi slogandı. Yine pek çok
konferans düzenlendi, gördüğünüz gibi İngiltere Ortaklığı Yıllık
Konferansı, Sürdürülebilir Kırsal Gelişim İçin Komisyon Ortaklığı… Sonuç
olarak, yalnızca kırsal gelişimden bahsetmek yeterli değildi, artık
bütünleşik ya da sürdürülebilir gelişimden bahsediliyordu. Bu aynı,
anlamsal olarak aynı.
12
Daha sonra Almanya Federal Hükümeti benden Rural21 adında dünya
çapında bir kongre düzenlememi istedi. 2000 yılında Potsdam'da
gerçekleşti. Bu tam olarak küresel toplumun kırsal alanlar konusunun
giderek daha çok hatırlatıldığı ve hatırlandığı bir dönemdi. BM'nin
raporlarını okursanız, ki okumalısınız, 21. yüzyılın kentlerin yüzyılı,
kentleşen dünya yüzyılı olduğunu görürsünüz. 2050 yılında dünya
nüfusunun yaklaşık % 60'ı şehirlerde yaşayacak. Ben her zaman onlara
şunu sordum; biz bunu kaçınılmaz bir gelişim olarak mı kabul etmeliyiz ya
da buna karşı ne yapabiliriz? Bütün insanların şehirlerde yaşaması
gerektiği doğru mu? Olamaz. Sonuç olarak bu çok önemli bir toplantıydı.
Gördüğünüz gibi FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) Genel Müdürü Jacques
Diouf da katıldı ve sürdürülebilir kırsal gelişim ile dünya gıda güvenliği
hakkında konuştu. Bu konu hakkında çok önemli bir mesaj da şu: kırsal
gelişimden bahsederken, gıda güvenliğini unutmamalıyız. Eğer çiftçilerin
kendileri hakkında konuşmama hatasını yaparsak başarısız oluruz. Bu
nedenle her ikisini de düşünmeliyiz. Kırsal gelişim bütünleşik bir bakış
açısıdır, aynı zamanda gıda sektörünü de güçlendirmek içindir. Özellikle
de nüfus artışı yaşayan ülkeler açısından ve Türkiye de bu ülkeler arasına
giriyor. Dünya Mimari Kongresindeki bir bildiride okuduğuma göre, 2020
yılında Türkiye, Avrupa'nın en fazla nüfusuna sahip olan ülke olacak. Şu
anda Almanya'dan sonra ikinci büyük nüfusa sahip ve artık siz birinci
olacaksınız. '99 yılı, Avrupa'da kırsal gelişim açısından çok önemli bir yıl
olmuştur. Fischler, gerçekten kırsal alanlara önem vermeleri gerektiği,
aksi taktirde kırsal alanların boşalacağı konusunda tüm Başbakanları ve
Devlet Başkanlarını ikna etmekte başarılı olmuştur. Bu pek çok Devlet
Başkanı için korkunç bir görüntüdür; özellikle de Fransa Cumhurbaşkanı
Chirac için, çünkü gerçekten Fransa'nın kalbinin kırsal alanlarda olduğu
bir gerçektir.
Ayrıca bu, Tony Blair ile Chirac arasında bir kargaşaya da neden oldu,
hatta siz de okumuştunuz. Bu özellikle Chirac'ın kendisine verilen
13
desteğin kırsal alandan geldiğini bilmesinden kaynaklanıyordu,
çiftçilerinden vazgeçemezdi. '99, Avrupa'daki kırsal gelişime ilişkin ilk
düzenlemelerin doğum günüydü. Bu zamandan beri Avrupa'da bir kırsal
gelişim politikasından resmi olarak söz edebiliyoruz. Bunun Avrupa
politikasının ikinci ayağı olduğu söylendiği için bazı eleştirilerde
bulunanlar vardı; ilki çiftçilik desteğine yönelik stratejik olanıydı, ikincisi
ise kırsal gelişim idi. Bazıları ise finansman çok düşük olduğu için bunun
küçük bir ayak olduğu yönünde eleştiriyordu; ancak para bazen az, bazen
çok olur, bu bir sorun değil. Asıl konu, bizim gerçekten ayrı bir kırsal
gelişim planımızın olmasıdır. Eğer Türkiye Avrupa Birliğine girer ya da Çek
Cumhuriyeti ve Polonya gibi ülkelerde katılım öncesinde olduğu gibi ilk
yardımları alırsa, siz de bu ayaktan finansman sağlayacaksınız, yani
kırsal gelişimden. Ancak neler olup bittiğini anlamak için, 1999 yılında
ortaya atılan bu Kırsal Gelişim politikasını okumalısınız. 33. maddeyi
okuyabilirsiniz; Almanya'da her arazi toplulaştırma mühendisi, her
planlamacı, her politikacı bu 33. maddeyi bilir ve yalnızca bu maddeden
konuşurlar. Siz de bu maddenin ne olduğunu bilmelisiniz. Çok açık ve net,
herkes 3. maddenin içeriğinin ne olduğunu bilir.
3. maddede şunlar yer almaktadır; arazi ıslahı, yeniden parselleme,
yani arazi toplulaştırması, daha sonra bir çiftlik yardımının oluşturulması,
kaliteli tarım ürünleri ve işte bu çok ilginç; kırsal ekonomi ve kırsal nüfus
için temel hizmetler. Bu noktada temel hizmetin ne olduğunu tartışamaya
başlayabilirsiniz? Bilerek belirsiz bırakılmış ki bunu doğru bir şekilde
yorumlayabilmek için yaratıcı ve yenilikçi olabilesiniz. Daha sonra
köylerimizin yenilenmesi ve geliştirilmesi geliyor, bu bizim köy yenileme
yöntemimiz. Tarımsal faaliyetlerin çeşitlendirilmesi. Tarımsal su
kaynakları yönetimi; Türkiye'deki arazi toplulaştırması türüne ve
ülkenizdeki problemlere bakınca, bu konu Türkiye için çok çok önemli.
Tarımın gelişmesi ile bağlantılı olarak altyapının geliştirilmesi ve
iyileştirilmesi. Turizm ve zanaatkarlık faaliyetlerinin teşvik edilmesi.
14
Bütün bunlar, konunun tarımdan çok daha fazlası olduğunun açık bir
göstergesi.
Çevre ve tarımsal üretimin korunması, doğal afetlerden
kaynaklanacak potansiyel hasar, ki bu konu şu anda oldukça gündemde
olan bir konu, çünkü afetler giderek büyüyor. Pazartesi günü bütün
İstanbul sular altındaydı, aynısı Almanya'da da oldu ve dünyanın her
yerinde de oluyor, çok ani ve çok ciddi bir şekilde. Şimdiye kadar olan
politika bu şekilde. Bir Avrupa ülkesinde arazi toplulaştırmasına başlasak
referans olarak alacığımız şey şudur: 33. madde arazi toplulaştırması için
bir referanstır. Köy yenilemesi yapacak olsak yine bu madde referans
olarak alınacaktır ya da altyapı veya başka bir faaliyete. 33. maddenin bir
çerçeve olduğunu bilmeniz yeterli, şimdi bazı teknik ifadelere değinelim;
modern köy yenileme. Metin Birbudak birkaç yıl önce Manisa ilinin
Bergama ilçesine bağlı Kadıköy'de ortak bir arazi toplulaştırma projesine
başladığımızı biliyor. Pardon, İzmir'deydi. Ama Manisa'daki kurum
tarafından yönetiliyordu. Arazi toplulaştırması ve köy yenilemeye ilişkin
ortak bir proje başlattık ve ne yazık ki başarılı olamadık, bu yüzden tekrar
başlamamız gerek.
Çin'de başarılı olduk ve şimdi büyük bir ülke olan Çin, tüm ülke
çapında büyük bir dalga gibi arazi toplulaştırma projelerine ve köy
yenilemesine başlama kararı aldı. Gördüğünüz gibi bu, Komisyon üyesi
yani Avrupa Bakanı tarafından köy yenilemenin bir tanımı; “Köy
yenileme, yalnızca basit bir güzelleştirme politikası değil; kapsamlı,
ekonomik temeli olan ve geleceğe odaklı bir stratejidir”. Gördüğünüz gibi
köy yenileme gerçekten bir kente yönelik uygulaması ile birlikte tıpkı bir
nazım plan gibidir. Benim memleketim olan, 12 milyon nüfusa sahip ve 70
milyon km2'lik yüzölçümü olan Bavyera'da yaklaşık 2000 köy, köy
yenileme kapsamında yer almakta. Bu Bavyera'daki en popüler program.
Başbakan'a ya da Bakanlara soracak olsanız, hepsi de bunun ülkemizdeki
insanlara yönelik en başarılı program olduğunu söyleyeceklerdir. Fonlar
15
da o kadar yüksek değil üstelik. Bu aslında insanlara ilham veren bir
program, çünkü insanlar daha iyi bir gelecek için kendi fikirlerini
söyleyebiliyor ve katkıda bulunabiliyorlar. Politikacılara ihtiyacınız var.
Yalnızca uzmanlar arasında bu konuların tartışılması yeterli değil.
Politikacıları, karar vericileri etkilemelisiniz.
Muhtemelen önümüzdeki haftalarda Alman Parlamentosundan
çıkacak çok önemli bir mesajı okuyabilirsiniz. Bu mesaj, şu anki
koalisyonun kararıdır; sosyal demokratlar ve Yeşillerin, muhtemelen
artık iktidarda olmayacaklar. Ama önemli değil, herhangi bir farkı yok. Bir
ülkenin tarımsal ve kırsal gelişiminin, arazi zilyetliği ile ilgili konulardan
önemli ölçüde etkilendiğini dile getirdiler. Böylece politikacılar ilk kez açık
ve net bir şekilde esas konunun arazi zilyetliği hususları olduğunu ifade
etmiş oldular. Arazi toplulaştırması yaptığınızda arazi zilyetliğini
değiştirmiş olursunuz.
Ancak hepsinin temeli kadastrodur. Hepsinin temeli tapu sistemleridir
ve bu nedenle de Almanya'da arazi toplulaştırması, kırsal gelişim, köy
yenilemesi; arazi zilyetliği, kadastro ve tapu konuları ile derin bir şekilde
ilişkilidir. Hepsinin uzman olması gerekir. Eğer bu gerçekleşirse sizi neyin
beklediğini göstermek istiyorum; kırsal gelişim programları
hazırlamalısınız. Her Avrupa ülkesinin kendi gelişim programını
hazırlaması ve bu programın da, parayı ödeyen, yani başkan olan, Avrupa
Komisyonu tarafından onaylanması gerekmektedir, bu kadar basit. Evet,
Avrupa Komisyonu gerçekten ülke programlarını onaylıyor, pek hoş değil
ama gerçek. Sizler de gururlu insanlarsınız, ama Brüksel'de birilerinin
sizin programınız hakkında karar verecekleri gerçeğini kabul etmelisiniz.
Haklıyız demek işe yaramaz. Güçlü olan onlar, onların “Bu yeterli değil.
Yanlış yoldasınız, çok tarım ağırlıklı olmuş, yeterince kapsamlı değil” gibi
şeyler söylemeye yetkileri var. Ama genellikle çok iyi uzmanlar var ve
yalnızca yeşil bir masa üzerinde karar vermiyorlar. Ülkeye gelip yoğun
incelemeler yapıyorlar. Ayrıca orada bazı Türkler de var, bu bir şans. Evet,
16
bunlar mevcut programlar, kısaca Almanya'nın önceliklerine bir göz atın.
Almanya'da 16 tane eyalet var. İki farklı aşamadan bahsedebiliriz, federal
yani ulusal olan ve eyalet düzeyi. Böylelikle iki kademeli bir programımız
var ve ben sizlere önce Almanya programını göstereceğim, yalnızca
öncelikleri görmek için.
Şimdi görüyorsunuz 1 numaralı öncelik: kırsal yapıların iyileştirilmesi.
Bu Alman Eyalet yönetimlerinin açık bir siyasi isteğidir, kırsal yapıların
iyileştirilmesi. İkinci öncelik: üretim ve pazarlama yapılarının
iyileştirilmesi. Üçüncüsü: sürdürülebilir tarım. Dördüncüsü: ormancılık.
Gördüğünüz gibi Almanya çok açık bir şekilde insanların kırsal alanlarda
kalmalarını sağlamak için tüm insanlar için bir şeyler yapamaya karar
vermiştir. Çünkü Almanya'da da, özellikle eski komünist Doğu
Almanya'da, göçten etkilenen kırsal alanlarımız var. Çok derin sorunlar
var. Sizin ülkenizden hiç de farklı değil, hem de hiç. Tek fark, sizin
insanlarınız daha çok büyük şehirlere gidiyor ve gecekondu, resmi
olmayan yerleşimler yapıyorlar. Böyle bir durum Almanya'da söz konusu
değil. Bu Almanya'da olamaz. Ben Almanya'da resmi olmayan tek bir
konut bile bilmiyorum. Bu durum gerçekten sizin ülkenize ve birkaç
başka ülkeye özgü bir durum.
Şimdi de sizlere Bavyera'nın aldığı kararlardan bahsedeyim, Bavyera
her zaman için özel bir bölge olmuştur. Ben Bavyeralıyım. Bavyera,
öncelikleri arasında yapısal iyileştirmeyi, tarımsal-çevresel önlemleri ve
daha sonra da kırsal gelişimi sıralamıştır. Şimdi bu konu üzerinde
durabiliriz; her bir bölge '99 yönetmeliğini esas alarak belirli bir çerçeve
dahilinde kendi önceliklerini belirleyebilir. Yanımda Acranet'in bir
makalesini getirdim, nerede yayınlandığını bilmiyorum, çok ilginç bir
makale… “İrlanda'nın patlayan kırsal ekonomisi çiftçilik sanayisini gölgeye
düşürdü”. İlginç, bunu anladınız mı? İrlanda, bir zamanlar Avrupa'nın en
fakir ülkesiydi ve tüm İrlandalılar Amerika'ya giderdi; bu yüzden İrlanda
kökenli pek çok Amerikalı vardır; örneğin John F. Kennedy İrlandalıydı.
17
Şimdi ise İrlanda tüm Avrupa ülkelerinin önünde geçti ve artık listenin
başında yer alıyor. Şimdi de “patlayan kırsal ekonomi çiftçilik sanayisini
gölgeye düşürdü” deniyor. Yani, yalnızca çiftçilik odaklı politikalarını
başarılı bir şekilde çeşitlendirilmiş kırsal ekonomiye çevirdiler. Bu
gerçekten en iyi uygulamalara bir örnek, bunun üzerinde durmalısınız. Bu
kadar kötü bir başlangıç noktasından bu nasıl mümkün oldu?
Postdam'daki Rural21 Dünya Kongresinden bahsetmiştim; bundan üç yıl
sonra yine FIG'nin çabaları sayesinde 2003 Birleşmiş Milletler ECOSOC
oturumunda kırsal alanların çok uzun bir süredir ihmal edilmiş olduğu
doğrulanmıştır. Buradan da okuyabilirsiniz: “Bir ihmal döneminden sonra
kırsal gelişimin geri getirilmesi”. Bu gerçekten dünyadaki tüm ülkelere kırsal
konuları tekrar gündeme getirmelerine yönelik bir işaret ve hatta bir
taleptir. Yalnızca kent merkezlerine odaklanmak yeterli değil. Ne yazık ki
biz insanları ayırdık. Yalnıza kentler için çalışanlar var ve yalnızca kırsal
alanlar için çalışanlar var. Birbirleriyle iletişim kurmuyorlar, bu da sorun
yaratıyor. Sorunları ortaklaşa çözebilmek için bir araya gelmemiz gerek.
Almanya'da ters bir etkiyle karşı karşıyayız; artık büyük şehirler insan
kaybediyor. Münih her yıl insan kaybediyor, giderek küçülüyor. Ancak
insanlar kırsal alanlara değil, banliyölere taşınıyorlar. Bu yüzden bizim
şöyle bir sorunumuz oluyor; boş şehir merkezleri, ardından çok zengin
şehir çevreleri ve kırsal alanlar. Çılgınca. Gördüğünüz gibi bunu artık BM
de söylüyor. Çok başarılı bir Avrupa Komisyonu üyesi olan Fischler;
kendisi dağlarda çiftçilik yapan bir Avusturyalının oğludur, çok güçlü bir
iradesi vardır, asla pes etmez; görevinden ayrılırken, bir çeşit miras
bırakır gibi şöyle demiştir; görevimden ayrılmadan önce (kendisi on yıl
boyunca Komisyon Üyesi olarak çalışmıştır), bir çeşit miras bırakmak
istiyorum. '96 Cork Konferansını hatırlayacaksınız, buna benzeyen, kırsal
geleceğe yönelik ikinci bir Avrupa Kongresi düzenlemiştir. Ben de bu
konferansa raportör olarak seçilme şansına sahip oldum ve bu sayede
tam olarak merkezi bir konumda olabildim ve Fischler ile münazaralar
18
yaptık ve bildiriyi ben yazdım. Konferans 2003'te düzenlenmişti ve yeni
ülkelerin katılımı da 2004'teydi. Tüm aday ülkeler; Polonya, Baltık
ülkeleri, Macaristan vs.; toplantıda vardı ve tartışmalara o kadar zekice
katkılarda bulundular ki biz eskiler, yaşlı uzmanlar gerçekten çok
şaşırmıştık. Aynı kefedeydik. Bu gerçekten, o ülkelerin çok ciddi hazırlık
yaptıklarının açık bir kanıtıydı ve gerçekten de bu tartışmalara en iyi
uzmanlarını göndermişlerdi. Asla “bunlar daha fakir olan ülkeler, siyasi
nedenlerden ötürü onlara yardım etmeliyiz” gibi bir izlenim yoktu. Asla.
İlk toplantıdan itibaren izlenimimiz, gerçekten uzman oldukları
yönündeydi. Neyi tartıştıklarını çok iyi biliyorlardı. Artık bu geleceğin
planını yapmak zevk veriyor. Gördüğünüz gibi kırsal gelişimin tohumları
ekiliyor. Şimdi size bildiriyi göstereyim. Çünkü artık zamanı geldi, Türkiye
ile Avrupa Birliği arasındaki müzakerelerin asıl önemli olduğu konu.
“Salzburg esaslarını şu şekilde belirlemiştir”. Bu tür bildirilerin klasik
olarak başlangıcı böyledir. Size sonuçları göstereyim. Başlıca mesajlar
neler?
Bu, Cork'takinden bir adım öteye gidiyor. Cork'ta yedi yıl önce kırsal alanın
sadece çiftçilerden daha fazlası olduğunu duymuştuk. Kırsal alanlarda yaşayan
herkesi etkiliyor. Şimdiki mesaj ise, kırsal alanların kentlerde yaşayan herkesi
etkilediği. Bu nokta, mali etki ve mali katkılar hakkında kentlerle yapılacak
müzakereler için çok iyi bir temel oluşturuyor. Gördüğünüz gibi bir sonraki de,
Avrupa'nın kırsal kesimlerinin çeşitliliğini korumak ve çok fonksiyonlu tarım
tarafından sunulan hizmetleri teşvik etmek. “Çok fonksiyonlu” diye bir terim
duydunuz. Bazen İngilizce'de “çok amaçlı” olarak da kullanılıyor. Bu terimi
biliyorsunuz. Bu, çeşitlendirilmiş tarım anlamına geliyor. Bir sonraki kırsal gelişim
politikasının, genişleyen Avrupa Birliğinin tüm kırsal alanlarında uygulanması
gerekiyor, kırsal aktörler olarak çiftçilerin güçlüklere karşı koyabilmesi vs. için.
Sonuç olarak üç temel mesajdan bahsedebiliriz: kırsal gelişim aynı zamanda
kentsel nüfusun, kent toplumunun da bir sorunudur; ikincisi, tarım çok amaçlı
olmalıdır ve üçüncüsü, kırsal alanlar hepimiz için bir hazinedir ve biz bu hazineye iyi
19
bakmalıyız. Tek fonksiyonlu bir tarımla ya da ormancılıkla veya madencilikle
hazinelerimizi mahvetme riskini göze alamayız. Bu, arkeologlar, tarihi eser
koruyucuları, doğa koruyucuları gibi insanlara yönelik bir mesajdır. Yani bu pek çok
farklı disiplinin arasında köprü oluşturmaktır. O zaman onları dost olarak yanına
alabilirsiniz, rakip olarak değil karşınıza değil. Bizim ülkemizde bu gerçekten
böyledir; bu insanlar arazi toplulaştırmasının muhalifleri olmaktan ziyade bizim
ortaklarımız haline gelmişlerdir, çünkü bunun çevreyi ve doğayı bozmasından
korkuyorlar.
Şimdi de ilk konuşmamı bitirmeden önce birkaç konuya kısaca değineceğim.
Gördüğünüz gibi bu Almanya'nın bir haritası. Bazılarınız daha önce Almanya'da
bulunmuş, bu yüzden benim geldiğim şehir Münih'in nerede olduğunu eminim
biliyorsunuzdur, güneyde ve burası da Northern Westfehler, Berlin ve bunlar da
Almanya'nın birleşmesinden sonra katılan diğer bölgeler. Hiç kimse, bizim geç bir
şekilde öğrendiğimiz gibi, bu durumun bu kadar kötü olduğunu bilmiyordu. “Çok
geç” demiyorum, çünkü başka seçenek yoktu. Birleşmeyi istedik ve bu tarihi bir
şanstı, ancak kimse zihinlerde ve gerçekte olan hasarın boyutlarını gerçekten
bilmiyordu. Ben, yeni katılan beş eyalette kırsal gelişimden sorumlu Avrupa Birliği
danışmanıydım ve en büyük sorun ve güçlük gerçekten düşünce şekliydi. Kırk yıl
süren komünist rejim bağımsız düşünmeyi öldürmüştü. Bu yüzden bu kadar uzun
zaman alıyor, bu yüzden önümüzdeki seçimlerde muhtemelen yaklaşık yüzde on oy
alacak bir siyasi partimiz var; PDS, eski komünist parti. Çünkü hala düşünce yapısını
değiştiremeyen, konuşmanın en başında söylediğim değişimle yüzleşemeyen çok
fazla insan var. Başarılı bir şekilde yüzleşemedikleri için geriye bakıp “komünist rejim
ne kadar güzeldi, oysa şimdi ne kadar kötü” diyorlar. İşte sorun bu. Ama gençleri
görüyorsunuz, yaptıkları şeyden şikayet etmiyorlar, hayatlarına devam ediyorlar.
Burada mavi olarak gördükleriniz en kötü yerler. Bunlar nüfus kaybedecek olan
bölgeler.
Gördüğünüz gibi Berlin hariç, bunların hepsi mavi ya da koyu mavi. Bavyera'da
bile mavi renkli olan bölgelerimiz var. Bu, tüm politikacılar için bir alarm sinyali.
Sadece buna odaklanıyorlar; ne yapabiliriz, ne yapmamız gerekiyor, bu bölgede
20
gelecek seçimleri kaybeder miyiz, seçmenlerimizi mi kaybediyoruz? Çok zor bir
durum. Bir sonrakine bakalım, bu çok eski bir slayt. Hatta bunu en son geldiğimde
göstermiştim sanırım ama değiştirmiyorum, çünkü Broknos tarafından yapılmış.
1993 yılında, 2010 yılının trendleri üzerine hazırlanmış. Burada hangi alanlarda
büyüyeceğimizi, hangi alanlarda kayıp yaşayacağımızı görüyorsunuz. En büyük
kaybımız madencilikte, gördüğünüz gibi, tüm bölgelere bakarsanız, bunun
belirtilerini görebilirsiniz, her yerde. Northern Westfahler'de yeni yönetim en
sonunda kömür sanayisini kapatmaya karar verdi. Tarım da aynı şekilde. On yedi
yılda % 45, bu çok yüksek bir rakam gibi görünüyor.
Şimdi de sizlere mevcut istatistikleri göstereyim, Almanya 2003-2004.
Burada görüyorsunuz, bir yıldan diğerine - % 4 gerileme var. Bunu 17
yılla çarpın, önceki verdiğim rakamdan daha bile fazla. Bavyera'da her yıl
5000 çiftçi, çoğunlukla yaştan dolayı ve varisleri olmadığı için mesleğine
son veriyor, hatta genç insanlar bile. Ancak sorun şu ki, genç çiftçiler
dışarıda iş bulamıyor; tıpkı o görkemli 60'larda ve 70'lerde olduğu gibi.
Bu nedenle pek çok çiftçi çiftçilik işinde kalıyor. Bu karanlık bir işsizlik gibi.
Çünkü işsiz insanlar olarak görülmek istemiyorlar. Yani onları da
sayarsanız, rakam olduğundan daha da fazla. Bunlar gerçekten sorun.
Peki Almanya, Avrupa çerçevesine nasıl yanıt veriyor? Bizim 2004- 2007
çerçeve planımız var. Biz şimdi 2005'teyiz. Bu, tüm Alman kırsal gelişim
uzmanlarına yönelik temel bir çerçeve. Hatta ben üniversitede bile
bundan biraz bahsediyorum, tabi ki idari düzenlemeleri anlatmıyorum
ama ana fikri ne, eleştirmeli mi eleştirmemeli mi, bunlardan
bahsediyorum. Bu hepimiz için zorunlu olan çerçeve ve gördüğünüz gibi
birinci sırada bütünleşik kırsal gelişim kavramlarının oluşturulması
geliyor. Almanya'daki her arazi toplulaştırma projesi, her köy yenileme
projesi ya da diğer altyapı projelerinin böyle bir bütünleşik kırsal gelişim
kavramı üzerinde temellendirilmesi ve yerleştirilmesi gerekiyor. Bu
gerçekten hassas bir konu. Yani hiçbir belediye başkanı gelip “Ben bunu
tam olarak biliyorum, bu yolu inşa etmelisiniz, finansman sağlayın”
21
diyemez. Biz ona “dur” diyebiliriz. Öncelikle bizim genel bir kavrama
ihtiyacımız var. Çünkü tek bir önlem, eğer genel bir kavrama
oturtulmuyorsa, çok yanlış olabilir. Bu yüzden lütfen bunu dikkate alın,
çünkü bu Türkiye için de zorunlu bir önkoşul olabilir.
Avrupa Komisyonu, bugün öğlen arasından sonra konuşacağımız arazi
toplulaştırması gibi somut önlemlerinize başlamadan önce bu kavrama
ihtiyacımız var demektedir. Hatta gördüğünüz gibi içeriğin ne olması
gerektiği bile açıklanmış. Ve sizler hoca olarak,Oda olarak uzmanlarınızı
bunu yapabilecek şekilde hazırlamalısınız. Planları kim yapıyor? Bunu
yapabilecek, kapsamlı düşünebilen, bütünleşmiş bir şekilde düşünebilen
ve gerçekten disiplinler arası iş yapmaya istekli, diğer bakanlıklarla
konuşabilen insanlar bulmalısınız. Bu konu pek çok ülkede en büyük
sorundur; bakanlıklar birlikte çalışmaz. Hatta birbirleriyle rekabet
ederler. Bu yeni bir sorun.
İkincisine gelelim, bu aralar çok popüler. O kadar popüler ki içeriğini ve
tasarımını bile tartışıyoruz; bölgesel yönetim terimi ile gerçekte ne
anlatılmak isteniyor? Bölgesel yönetim bir çeşit kılavuzluk anlamında
kullanılıyor. Eğer bu projeye başlarsanız, “tamam, şimdi durun,
yönümüzü biraz değiştirmeliyiz, şimdi değerlendirme yapalım,
başlangıçtaki hedeflerimize ulaştık mı, izleme konusunda ne deniyor…”
diyecek birilerinin aracı, uygulayıcı, rehber olması gerekecektir. O halde,
bölgesel yönetim proje yönetimine çok çok yakın bir kavramdır.
Üniversitede öğrencilerimize öğrettiğimiz şey; proje yönetimi. Ancak
bölgesel yönetim bunun da ötesinde. Bölgesel yönetim, bir moderatörün,
gerçekte uzman olan ama planı kendisi yapmayan, ancak her zaman
antrenörlük yapan ilham verici bir insanın karışımıdır. Tıpkı bir koç ya da
bir futbol takımının antrenörü gibidir. Bu tamamen yeni bir kavram. Hatta
yeni bir mesleğin doğmuş olmasını bile konuşabiliriz. Harita ve Kadastro
Mühendisleri, şehir planlamacıları vs.nin yanı sıra yeni bir meslek olarak
22
bölgesel yöneticiler. Gördüğünüz gibi bağlam bu ve bunlar da somut
önlemler; köylerin yenilenmesi ve geliştirilmesi. Almanya'da çok önemli,
Türkiye'de de öyle ve Çin'de, Hırvatistan'da, Çek Cumhuriyetinde,
Polonya'da vs. her yerde. Altyapı önlemleri, bölgedeki kırsal arazi
holdinglerinin yeniden düzenlenmesi. Arazi toplulaştırmasının,
Türkiye'ye değiştirilen, aktarılan, uygulanan ya da adapte edilen Avrupa
politikasının önemli bir kısmı olacağından emin olabilirsiniz. Bu gayet
açık. O yüzden tek bir çözüm yolu var; hazırlanmaya başlamalısınız,
Avrupa'da neler olup bittiğini öğrenmelisiniz, yerinde çalışabilecek genç
insanlarınızı Avrupa'ya göndermelisiniz. Yabancı dil konuşabilen pek çok
genciniz var. Size, eski kırsal hizmet birimim ve eski arkadaşlarım
aracılığıyla da size destek vereceğime söz verebilirim. Bu mevcut durum;
şimdi ise dinamizm çok fazla. Bu program 2006'da bitiyor. Şu anda
Avrupa, Türkiye konusunun dışında 2007-2013 dönemini kapsayan yeni
yapısal fonu tartışıyor. Bu sizin zamanınız, sizin zamanınız olabilir,
umuyorum ki olacak.
Tartışmalar halihazırda başladı ve ben sizlere bir kez daha Brüksel'den
bir haber göstereceğim. Başlık şöyle; “Komisyon Kırsal Gelişime Yönelik
Stratejik Kılavuz İlkeleri Yayınladı”. Komisyon, Avrupa Komisyonu demek
oluyor, kırsal gelişime yönelik kılavuz ilkeleri yayınladı. Burada ilginç bir
yazı var: Kırsal nüfus geride kalıyor; Komisyon, Avrupa Birliği
topraklarının % 92'sinin kırsal özellikte olduğunu ancak… Avrupa'nın
% 92'si kırsal. Türkiye'de ne kadar? Ne düşünüyorsunuz? Ne kadar? Bilen
var mı? 40? O kadar az mı? Buna inanmıyorum. Bavyera'da % 85.
Ormanlar dahil olmak üzere Bavyera'nın % 85'i resmi olarak kırsal. Her
neyse, Komisyon Avrupa Birliği topraklarının % 92'sinin kırsal özellikte
olduğunu ancak, bu alanlarda yaşayan nüfusun % 56'sının kentlerde
yaşayanlara oranla pek çok ekonomik açıdan geri kaldığını vurguluyor. Bu
ne anlama geliyor? Avrupa nüfusunun %'50 sinden fazlası kırsal
kesimde. Kırsal alan olarak ise % 90'dan fazla. Bu rakam özellikle Polonya
23
ve Doğu Avrupa ülkelerinin katılmasından sonra artmıştır, çünkü bu
yerler oldukça kırsaldır, hatta fazla kırsal. Ancak şimdi bir açık var, kırsal
alanlarla kentsel alanlar arasında geçim kaynakları ve yaşam kalitesi
açısından bir boşluk var. Bavyera'da yok. Yaşam kalitesi neredeyse aynı.
Ancak diğer pek çok ülkede bu durum böyle. Sanıyorum Türkiye'de de
aynı şekilde. Pek çok genç, genelde iş nedeniyle olsa da, yaşam
kalitesinin düşük olmasından dolayı kırsal alanları terk ediyor. Amaç, bu
durumu iyileştirmek. Artık yeni yönetmeliği, 1999 yönetmeliğinin varisini
başlattılar. Eski yönetmelik yedi sene boyunca uygulandı. Bu da yedi sene
uygulanacak, 2007'den 2013'e kadar. Gördüğünüz gibi geçen sene
başladı, Temmuz 2004'te.
Benim mesajım şu: Şimdi sanıyorum bazılarınız bunu okuyabiliyordur,
Fransızca ve Almanca. Çünkü bunun yayınladığı yer Lüksemburg, küçük
bir ülke ve Lüksemburg'da Almanca ve Fransızca konuşuluyor. Avrupa
Birliğinin dönem başkanlığını yürüttükleri sırada bir konferans
düzenlediler, dönem başkanı Lüksemburg Başbakanı Juncker idi, ama
başarısız oldu. Blair ile Chirac'ı bir araya getiremedi. Bir STK olan
Ruralité, Environement, Developement Avrupa'daki yeni politika üzerine
bir konferans düzenledi ve aynısı benim Akademimde Bavyera'da da
gerçekleşti. Tüm sivil toplum olarak biz tartışıyoruz, münazara ediyoruz,
katkıda bulunuyoruz. Benim STK'mın, FIG'in değil Bavyera'da olanın,
başkanı olarak Bakan'a bir yazı yazdım ve bazı yeni fikirlerin tamamen
yanlış olduğunu söyledim ve bazı şeyleri değiştirebilmeleri için bunu
Brüksel'e iletmelerini rica ettim. Böylece Avrupa'daki diğer tüm STK'lar
katkıda bulunabildi. Biraz da başarılı olduk diyebilirim. Nerede başarılı
olduğumuzu anlatmak çok fazla detay olacak, ama başarılıydık
diyebilirim. Gördüğünüz gibi 27 Nisan'da, yalnızca iki ay önce, kırsal
gelişime yönelik yeni Konsey Yönetmeliği Taslağı yayınlandı. Şimdi ise
tartışmalar sürüyor. Bakanlar bu metin üzerinde anlaşmaya vardılar,
şimdi de Avrupa Parlamentosuna gidiyor ve ulusal hükümetler tarafından
onaylanması gerek.
24
Size ısrarla tavsiye edeceğim bir şey var; bu yeni politikanın içeriğini
mutlaka okumalısınız. Bu çok daha açık ve net, daha iyi bir şekilde
yapılandırılmış. Son olarak üç ana konudan bahsetmek istiyorum. Şimdi
herkes buradan takip edebilir, karşılaştırabilir ve hangisi kendi alanına
giriyor onu söyleyebilir. Kırsal gelişime destek şu hedeflere ulaşılmasına
katkıda bulunacaktır. Üç hedef var, bunlara “üç eksen” diyorlar. Birkaç yıl
önce “ayak” diyorlardı. Şimdi ise eksenlerimiz var, üç eksen. Gördüğünüz
gibi; tarım ve ormancılığın rekabet gücünün arttırılması. Gayet açık.
Şimdi Metin arazi toplulaştırması nerede diye soruyordur. Eksenin bu
kısmında mı? Yoksa ikinci eksenin bir parçası mı? Arazi yönetimine destek
yoluyla çevre ve kırsal alanların iyileştirilmesi ya da kırsal alanlarda
yaşam kalitesinin arttırı lması ve ekonomik faaliyetlerin
çeşitlendirilmesinde mi?
Şimdi kısaca bir husustan bahsetmek istiyorum; ben bu “arazi
yönetimi” terimine karşı çıktım. Çünkü FIG'in anlayışına göre arazi
yönetimi çok daha kapsamlı bir terim. Bu konuda başarılı olduk ki onlar
bunu değiştirecekler. Evet, birinci eksen. Bu Türkiye'deki tüm arazi
toplulaştırma uzmanları için. Türkiye'deki uzmanlar kim? Genelde ziraat
uzmanları mı? Ziraat okumuşlardır ya da bazen Harita Kadastro
Mühendisleridir. Ancak esas olarak Ziraat Mühendisleridir, değil mi? Bu
çok kapsamlı birinci eksenin bu kısmını buradan da okuyabilirsiniz.
Mesleki eğitim, bilgilendirme faaliyetleri vs., genç çiftçilerin iş kurması,
erken emeklilik… Görüyorsunuz, erken emeklilik getirilmiş; “lütfen
faaliyetlerinize bir son verin, lütfen emekli olun”, gerçekten çılgınca ama
danışmanlık hizmetlerinin çiftçileri ve orman sahipleri vs. tarafından
kullanılmış. Biz arazi toplulaştırmasını arıyoruz. Şu ana kadar bulamadık.
İkincisine gelelim; Fiziksel potansiyelin yeniden yapılandırılmasını ve
geliştirilmesini ve çiftçilik aracılığıyla yenilikçiliği teşvik etmeyi ve
ormanların ekonomik değerini arttırmayı vs. hedefleyen önlemler.
Buradan okuyabilirsiniz. Yeni ürünler, yeni teknolojiler, tarım ve
25
ormancılığın geliştirilmesi ve uyumlaştırılmasıyla ilgili altyapının
iyileştirilmesi ve geliştirilmesi. Bu bir çiftliğin yolu olabilir, altyapısı
olabilir, hatta sıhhi tesisatı ya da kanalizasyon sistemi bile olabilir. Yine
afet yönetimi. Hala arazi toplulaştırmasını bulamadık.
Şimdi diğerine geçelim; Kalite. Tarımsal üretimin kalitesi. Son derece
önemli. Bildiğiniz gibi Avrupa'da çok sıkı kalite kontrollerimiz var. Bunun
için ayrı bakanlıklar kurduk. Ayrıca Türkiye'nin de kalite kriterlerini
karşılaması çok önemli, aksi taktirde hiç kimse artık Türkiye'den domates
almayacak ya da antepfıstığı ya da diğer güzel ürünlerden almayacak.
Bazı özel yönetmelikler, geçici önlemler… Sanırım eğer birkaç yıl ilerisini
düşünürseniz, kırmızı bir Türkiye olabilir. En yeni, en genç üyeler için
geçici önlemler. Sistemi bir gecede değiştiremezsiniz, o yüzden bir çeşit
geçiş dönemine ihtiyacınız olacak. 19. maddede arazi toplulaştırmasını
henüz bulamadık. Ama şimdi size cevabı verebilirim. Hala birinci
eksendeyiz. Burada 28. madde var; tarım ve ormancılığın geliştirilmesi
ve uyumlaştırılmasıyla ilgili altyapı. 19. maddeye yönelik sağlanan
destek, ki bu oldukça uzun bir madde, özellikle çiftlik ve orman
arazilerine erişim, arazi toplulaştırmasını içerebilir. Artık buldunuz. Yani
arazi toplulaştırması bunun bir parçası. Çok zorlu bir savaştı bu. Çünkü
arazi toplulaştırmasına ihtiyacı olmadığını söyleyen bazı ülkeler vardı.
Fransa'nın yardımıyla biz bu değişikliği yapabildik. Gördüğünüz gibi
yönetmelikler otomatik olarak ortaya çıkmıyor. Bu canlı bir sistem.
Müdahale etmelisiniz, ittifak arayışlarına girmelisiniz. Hangi ülke daha
güçlü? Hangi ülkenin daha fazla nüfusu var? Hangi ülkenin Brüksel
bürokrasisinde daha fazla görevlisi var? Bunun gibi. Bu aslında hepimiz
için bir ödün, ama arazi toplulaştırmasının yeniden kapsama alınmış
olmasından çok mutluyuz.
Gördüğünüz gibi bu ikinci eksen; şimdi değiştirilmiş halini
görüyorsunuz, eskisi gibi “arazi yönetimi” denmiyor, artık “çevrenin ve
kırsal alanların iyileştirilmesi” deniyor. Bunlar bizim yeşil alanlar
26
dediğimiz yerler için, doğa koruyucuları için, flora fauna habitat insanları
için. Gördüğünüz gibi bu program aynı zamanda bu bilimlerin,
disiplinlerin, bu tarafların da ilgi alanlarına hitap ediyor. Lütfen diğer
disiplinlerden olan meslektaşlarınıza da bunu gerçekten okumaları
gerektiğini söyleyin. Bu yalnızca tarımla ilgili bir şey değil. Program hala,
bazı siyasi nedenlerden ötürü, tarım fonu çerçevesinde finanse ediliyor
ve bütçelendiriliyor. Ancak daha ziyade söylediğim gibi. Kırsal alanlar,
kısal gelişim hepimiz için. Burada görüyorsunuz doğal engel ödemeleri
var. Sanırım sizin ülkenizde doğal engelleri olan pek çok yer var. Bundan
sonra gelen ilk başlık, tarımsal arazinin ağaçlandırılması, bence bu sizin
ülkeniz için de çok önemli. Orman sorunu. Natura 2000 ödemeleri vs.
Hepsi de bu kısım için.
Şimdi de üçüncü eksene geldik, sonuncusu: Yaşam kalitesi ve
çeşitlendirme. Bu noktada özelliklerin iyileştirilmesi, köy yenileme, kırsal
altyapı ile; bunu lütfen okuyun; kırsal mirasın korunması ve restorasyonu
dahil olmak üzere altyapının iyileştirilmesi için bir dizi olası faaliyetleri
bulacaksınız. Çok çok önemli. Üçüncü ve sonuncusu ise felsefe. Bu nasıl
olmalı? Bu hırslı hedefleri nasıl uygulamaya koyabiliriz? Bunu ancak
insanlarla yapabiliriz. Yalnızca uzmanlarla yapılamaz, yalnızca devletle,
topluluklarla yapılamaz. İnsanlara ihtiyacımız var, bölge sakinlerine
ihtiyacımız var. Onlar paydaşlarımız. Onlar kendi geleceklerinden
sorumlu olan insanlar. Biz yalnızca kendilerine yardım edebilmeleri için
yardım ediyoruz, felsefemiz bu. Bu yüzden Avrupa Birliği ikincillik ilkesine
inanmaktadır. Umarım ikincillik ilkesini biliyorsunuzdur. Belki de çok
merkezi bir idare ile yönetilen ülkelerde bu biraz güç olabilir. İkincillik
ilkesi, sizin öncelikle kendinizden sorumlu olduğunuz anlamına geliyor.
Hepimiz kendi hayatımızdan sorumluyuz. Hayatınızın ilk yıllarında
ebeveynleriniz size bakıyor, ama siz kendinizden sorumlusunuz, hiç
kimse sizden sorumlu değil. Siz kendinizden sorumlusunuz. Hayatınızı
yönetmek durumundasınız ve eğer yardıma ihtiyacınız varsa, ikinci
27
aşama size yardım etme ya da etmeme kararının verilmesi olabilir. İşte
bu da ikincillik ilkesi. İlk olarak en alt düzey kendinden sorumlu olmalıdır.
Daha sonra eğer en alt düzey kendi kendine yapamıyorsa, bir üst düzey
ona destek sağlar. Bu, aşağıdan yukarıya doğru olan bir yaklaşımdır. Bu
yüzden Avrupa Birliği aşağıdan yukarıya doğru olan yaklaşımı teşvik
etmektedir ve bu, yerel eylem grupları tarafından devam ettirilmesi
gereken öncü bir fikirdir. Avrupa politikası ilgili yerlerde yaşayan
insanlara hitap etmekte ve size finansman sağlayarak ve kendi
geleceğinizi yönetebilmeniz için teşvik ederek size bir şans veriyoruz,
demektedir. Bu harika bir fikir. Komünist düşünce ise bunun tamamen
tersidir. Şimdi, eski komünist ülkelerin bu yaklaşımla ilgili ne gibi
sorunlarla karşılaştıklarını tahmin edebilirsiniz. Düşünce yapısını
değiştirmek zaman alıyor, davranışları değiştirmek zaman alıyor. Çünkü
önceden devlet her şeyi insanlar için yapıyordu. Bağımsız düşünmelerine
bile izin verilmiyordu. Şimdi ise biz gelip, siz her şeyden önce kendinizden
sorumlusunuz diyoruz. Yapın. Biz sadece teşvik ediyoruz. Biz sadece
kendinize yardım edebilmeniz için size yardım ediyoruz. İşte öncü bir
yaklaşım ve harika bir fikir ve bu gerçekten Avrupa kırsal gelişim
felsefesinin Türkiye'ye iletebileceği en önemli mesaj.
Bu da ara vermeden önce göstereceğim son slayt. Bunu
uygulayabilmek için doğru planlama süreçlerine ve uzmanlarına sahip
olmamız gerek. Doğru idari yapıya sahip olmamız gerek, baskıcı
ebeveynler gibi, her zaman doğrudan müdahale eden bir idareye değil.
Üçüncü olarak da doğru katılımcılık kültürü ve bu da konuşmamın ikinci
kısmında değinmek istediğim konu. Çok teşekkür ederim.
Arazi toplulaştırması hakkında konuşurken daha çok yasal ve daha idari konulara
değineceğiz, ama bundan önce, toplantının ev sahibi ile az önce görüştük ve 15
dakikalığına sözü size vermemiz gerektiğine karar verdik. Avrupa'daki kırsal gelişim
politikası hakkındaki konuşmamın ilk kısmı ile ilgili olarak ne gibi sorularınız var?
Sorusu olan var mı? Buyurun.
28
Enver Çetin : Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde Tarımsal Ekonomi Şube Müdürü
olarak görev yapmaktayım. Bundan bir ay önce bir toplantıya katıldım. Bu toplantı
da Türkiye'nin kırsal kesiminin iyileştirilmesine yönelik bir toplantıydı. Bu toplantının
amacı bu Avrupa Birliğine son üye olan 10 ülkede uygulanan kırsal kesimi ile ilgili
SAPARD programıydı. SAPARD'ta 15 tane tedbir var. Bu SAPARD'ın 15 tedbirinden
Türkiye'ye uyum sağlayacak tedbirler alınarak, sanıyorum 9 tedbiri alındı, bunun
ismi de IPARD oldu. Sizin bu birinci bölümde anlattığınız konularla aynı konular,
kırsal kesimin geliştirilmesine ilişkin konular. Bir ilişkiniz var mı SAPARD veya
IPARD'la? Bir bağınız var mı?
Prof.Dr. Magel: Size Avrupa Birliğindeki mevcut durumu anlattım. Benim amacım
buydu; yani en son aşama nedir, tüm Avrupa ülkelerindeki standart nedir, bunlar
hakkında genel bir fikir edinmeniz. Yeni ülkeler içinse hazırlık aşaması için ayrı
programlar var. SAPARD ya da Doğu Avrupa ülkelerinde PHARE vardı. Programın
bütününde biraz farklılıklar var. Size SAPARD ve PHARE'den bahsetmek istemedim,
çünkü bu sadece geçiş süreci için olan bir şeydi. Ancak nihai amaç; ki sizin
vizyonunuzun da bu olması gerek zaten; size gösterdiklerimdir. Yeni 2007
programını gördünüz, yeni üyeler için bir takım geçici önlemler vardı. Gördüğünüz
gibi bu, katılımdan önceki uzun ve yavaş bir süreç, SAPARD ya da PHARE, sonra
katılım geliyor, sonra da geçiş sürecine giriyorsunuz. Ama bundan sonra nihai amaca
ve tam çerçeveye ulaşmış oluyorsunuz. Amacın da bu olması gerekiyor zaten.
Örneğin 10.000 metrelik bir koşu yarışındaki amaç yarışın sonuna ulaşmak olacaktır.
Başlangıç noktasından bitiş noktasına kadar arada olanlarsa bir çeşit stratejidir ve
farklı bir durumdur. Sonuç olarak Türkiye'nin, sizin de belirttiğiniz gibi, karar vermesi
gerekecek, ancak her zaman bunun nihai bir amaç olduğunu, nihai hedef olduğunu
bilmeniz gerek.
Katılımcı: Diğer arkadaşlar için Türkçe konuşmam daha iyi sanırım. Benim sorum
çiftçi kayıt sistemi ile ilgili. Özellikle Avrupa'da çok yoğun olarak kullanılan ve sizin
anlattığınız konuyla da çok yakından ilgili. Bugünlerde Türkiye'de de bu çiftçi kayıt
sistemi oldukça güncel bir konu. Yalnız şunu fark ettik; Avrupa Birliğine aday
ülkelere kadastro altlığını vazgeçerek arazi parseli tanımlama sistemi denilen bir
29
sistemin daha hızlı kurulacağı öneriliyor, özellikle bu son zamanlarda. Yani
kadastronun sanki ihmal edilebileceği şekilde bir mesaj veriliyor, öyle algılanıyor
birçok toplantılarda, konularda.
Özellikle Brüksel'de yapılan birkaç toplantıya ben de katıldım. Böyle bir anlayış
var gibi geldi bana. Bu konuda ne diyorsunuz? Almanya'da ya da üye ülkelerde nasıl
bu durum? Bir, ikincisi kırsal gelişmenin, kalkınmanın en önemli ayağı orman
Türkiye'de. Türkiye'de %25'i orman, %25'inden fazlası orman ve buradaki orman
yapısı da devlete ait orman. Yani ormanın cinsi, orman olmasının yanında mülkiyeti
de devlete ait. Dolayısıyla kadastronun gelişimine, kısal gelişmeye en büyük engel
gibi görülüyor bu. Orman özel mülkiyette olabilir mi, olamaz mı? Bunun kırsal
gelişmeye katkısı nasıl olur?
Prof.Dr. Magel: Bunlar bizim ülkemizde genellikle politika bölümlerindeki sorumlu
kişileri etkileyen detaylar. Ben açıklamalarımı daha çok kırsal gelişimle ilgilenen
uzmanların, mühendislerin, harita ve kadastro mühendislerinin, ziraat
mühendislerinin bakış açısından yaptım. Eğer kişisel görüşümü bilmek istiyorsanız,
bu resmi bir görüş olmayacak. Olmayacak çünkü ben bu çılgın kayıt sistemine ne
olduğunu anlayamıyorum. Bu durumun temel nedeni, uzman kişilerin kadastro
uzmanı ya da harita ve kadastro mühendisi olmamasından kaynaklanıyor. Aksi
taktirde tamamen yeni bir sistem yapmazlardı. Kayıt sistemine ne oldu?
Yapılabilecek tek makul şey kadastro sistemine güvenmek olurdu, en azından
Almanya'da, çünkü buradaki kadastro son derece modern ve kesin bir sistem.
Ancak Avrupa'da durumun böyle olmasının nedeni, bazı Avrupa ülkelerinde
modern ve güvenilir bir kadastronun olmaması olabilir. Bu nedenle tamamen ayrı bir
sistem oluşturdular. Bavyera'da çok ilginç bir durum yaşandı. Bizim çok iyi bir
kadastro sistemimiz var. Ancak bakanlıklardaki sözde uzman olan kişiler ayrı bir
sistem kurmaya kara verdiler. Harita ve kadastro mühendisleri şöyle dedi; “Siz
delirdiniz mi? Hiç kadastro diye bir şey duydunuz mu ve ciddi anlamda finanse edilen
kadastro sistemimizi ve jeo-referans sistemlerimizi biliyor musunuz?”. En azından
başarılı oldular ve bir harita kadastro kurumu, yani bir kadastro birimi uzaktan
30
algılama ve birkaç başka araç yoluyla kayıt sisteminden sorumlu oldu. Çünkü bu
milimetrelik bir kesinliğe sahip değil. İşte bu, insanlar birbirleriyle konuşmazsa neler
olabileceğini gösteriyor. Herkes, duruma bağlı olarak kendi arzuları doğrultusunda
bir şeyler yapmak istiyor. Tüm harita ve kadastro mühendislerinin başkanı olarak
ben sadece oturup ağlayabilirim. Sadece bunu yapabilirim. Onların çok fazla parası
var.
Örneğin Bavyera'daki ormanların oranı yaklaşık 33. Topraklarımızın % 33'ü
orman ancak hepsi de devletin mülkiyetinde değil. Bizim çok geniş alanlara dağılmış
özel mülkiyette ormanlarımız var. Ülkemizdeki sorun, ormanlarda arazi
toplulaştırmasına ihtiyaç duymamızdır. Ancak orman sahipleri, genellikle çiftçiler,
orman arazisi toplulaştırmasını pek sevmiyorlar, çünkü ormanlar tıpkı özel bir banka
gibi görülüyor, her yıl meyve veren bir arazi gibi değil. Acil durumlar için kullanılan bir
şey. Ormancılar ormanlar hakkında gerçekten etkin bir şekilde düşünmüyorlar. Bu
nedenle orman arazisi toplulaştırmasında çok başarılı değiliz. Çok açık ki, ormanların
üçte birine devlet, üçte birine özel mülkiyet, üçte birine de yerel topluluklar sahip.
Ancak bu noktada sorunların nereden kaynaklanabileceğini sizlerle paylaşmam
gerek. Ormanları kırsal alanlarda bir kaynak olarak, örneğin bir dinlenme kaynağı
olarak, su kaynağı olarak, su depolama alanı olarak ve koruma alanları oluşturmak
amacıyla kullanmamız sorun yaratabilir. Ama bu oluyor. Benim ülkemde ormanların
kırsal gelişimde bir sorun yarattığını söyleyemem. Hatta devletin bu konuda öncü
olması gerek. Ormanların özel sahipleriyle ise çok ciddi tartışmalarımız oluyor ve
hatta bazen arazi toplulaştırma projelerinde anlaşmalara varıyoruz; örneğin,
ormanlarda genellikle dinlence-eğlence amaçlı olmak üzere bisiklet yolları açıyorlar,
yürüyüş yolları yapıyorlar. Su kaynaklarına yönelik kamu talebi ise genellikle özel
şirketler tarafından ya da, Almanya'da suyun idaresi şehirlerde olduğu için, yerel
yönetimler tarafından yapılıyor. Çiftçilerle kendi sözleşmelerini yapıyorlar ve çok
fazla para ödüyorlar, ilgili bölgelerde ve orman içinde gübre kullanmıyorlar. Yani
bunu tartışmamız gerek, sorun ne? Hatta genelde ormanların sahibinin devlet
olması bir avantajdır. Çünkü devletin, iyi davranış ve sürdürülebilir kullanım için
örnek teşkil etmesi gerekir.
31
Bahri Yıldırım: Öncelikle herkese merhabalar. Benim de şu şekilde bir sorum
olacak. 2005'te kapatılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nde çalışıyordum,
Sulama Dairesi Başkanlığında. Tabi bu seminerin konusu arazi toplulaştırması
olduğu için bizi çok yakından ilgilendiriyordu. 15 yıldır bu alanda çalışıyorduk. Şunu
artık çok iyi biliyoruz biz; artık bizim ülkemizde arazi toplulaştırması yapan bir kurum
yok. Bu alana yatırım da artık Avrupa Birliği uyum yasaları ve IMF'nin dayatmalarıyla
kaldırıldı. Bizim bildiğimiz 8,5 milyon hektar sulanabilir alan ülkemizde var. 26 milyon
hektar tarım arazisi var. 4,5 milyon hektar sulamaya açılmış, bir o kadar da açılacak
alan var. Bütün bu alanlarda şu anda kırsal alanda bir düzenleme artık yapılmıyor,
yapılmayacak da. Ve şunu görüyoruz, Avrupa Birliği süreci ile birlikte, uyum yasaları
ile birlikte bize yansıyan şeyleri, yani pratikte yaşadığımız şeyleri söylüyorum, artık
ne kırsal alan düzenleniyor, ne üretimin arttırılması isteniyor, çok stratejik ürünlerin
bile ekilmesi sınırlanıyor. Yani şeker pancarı gibi, sanayi ürünleri gibi. Ve şöyle bir
süreci yaşıyoruz. Çok güzel tablolar bu tür seminerlerde çizilebiliyor, fakat ülkemizin
gerçekleri bunun tam tersi. Bu işleri yapacak kurumlar lav edilirken, bu alana
yapılacak yatırımlar yok edilirken, ülke kaynakları daha çok IMF'den alınan faizlere
verilirken, Avrupa Birliği uyum yasaları ile birlikte tarımsal alanda özellikle birçok
alan sınırlanırken, bu tür şeylerin bizde iyimser durumları yaratmadığını görüyoruz.
Tabi ki dostlarımız çok. Onların güzel tavsiyeleri ve önerilerini güzel karşılıyoruz,
teşekkür ediyoruz. Ama böyle de bir gerçekliği var ülkemizin. Teşekkür ediyorum.
Prof.Dr. Magel: Bu soruya bir sonraki konuşmamda cevap vermek istiyorum.
Çünkü genel olarak arazi toplulaştırması ile yakından ilgili. Bu şikayet
politikacılarınıza iletilmeli.
Ramazan İlboy: Burada söyleyeceklerim kişisel görüşümdür. Ben Tarım Bakanlığı
Birinci Hukuk Müşaviriyim. Tarım Bakanlığının da kuruluş görevleri ve bağlı
kuruluşları var. Burada da arazi toplulaştırmayla ilgilenen, sulama alanlarıyla
özellikle, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü var. Şimdi tabi ki oradaki söyleyen kişinin
kendi kişisel görüşleridir ama Bakanlığımızda yine Arazi Koruma Kanunu ve
Toplulaştırma daha Pazar günü meclisten geçti ve bu konuda da hükümler koyduk.
Yani Tarım Bakanlığı bu konuda hiçbir şey yapmıyor değil, devam ediyor.
Takdirlerinize arz ederim.
32
Prof.Dr. Magel: Ülke içi konularınızı tartışmak istemiyorum. Yalnızca danışman
olmam istendiğinde bunu yaparım. O farklı. Ancak şu anda ben bir danışman olarak
burada bulunmuyorum; Türkiye'ye gönderme yapmadan, tamam biliyorum bazen
ülke içi konulara olmamak kaydıyla gönderme yaparak, konu ile ilgili bir sunum
yapmak üzere misafir olarak geldim. Sizinki gibi bir görevdeyken kendi zamanımdan
da çok iyi biliyorum bunu, bazen tüm siyasi konuları değerlendirmek güç olabiliyor.
Ancak şimdi ben yeni konuma geçmek istiyorum; arazi toplulaştırmasının esası
nedir? Konuşmamın bu kısmını, ülkenizdeki durumun nasıl olduğunu, ilgi çekici olan
yerlerin hangileri olduğunu, Türkiye için ülkemizdeki durumu gerçekten nasıl
kullanılabileceğinizi, global finansmandan neler talep edilebileceği gibi konular
üzerinde düşünerek ele almalısınız; Dünya Bankası ve IMF giderek gerçek siyasi
güçler haline gelmektedir. Artık arazi toplulaştırmasının yeni dostları olan.
Dünya Bankasının bazı çalıştaylarına katıldım. Eskiden Dünya Bankası arazi
toplulaştırması ile ilgilenmezdi. “O da ne?” derlerdi. Ancak şimdi Doğu Avrupa'nın
hasar görmüş ülkelerinin toparlanabilmesi için arazi toplulaştırmasının bir önkoşul
olduğunun farkına vardılar ve bu benim için çok güzel bir olaydı, Dünya Bankasının
Budapeşte'de düzenlenen bir toplantısına başkan olarak katılmıştım. Amerikalılarla
Avrupalılar arasında arazi toplulaştırmasının doğru yöntemi konusunda hararetli bir
tartışma yaşanmıştı. Hatta bazen USIAD'dan gelenler arasında bile anlaşmazlık
çıkmıştı; onlar Doğu Avrupa'nın fakir ülkelerinin, çevresel, ekolojik, kültürel fikirler
olmadan sadece ekonomik bir yol izlemeleri konusunda ısrar etmiş ve bu yönde
ilerlemişlerdi, ama ben bunun olamayacağını söyledim. Avrupa'nın 100 yıllık
deneyimlerini unutamayız. Arazi toplulaştırmasında çok derin deneyimlere sahibiz
ve bizim şu anda konuştuklarımız çok uzun bir deneme yanılma döneminin
meyveleridir. Benim kişisel görüşüme göre, arazi toplulaştırması siyasi kararlarla
yakından ilişkilidir, kamunun arazi toplulaştırması hakkında ne düşündüğü ile
yakından ilgilidir ve arazi toplulaştırmasının halk tarafından hoş karşılanmadığı pek
çok ülke vardır. Çünkü bazen yanlış şekilde kullanılmıştır, yalnızca yukarıdan aşağıya
doğru baskı yoluyla. Çekoslavya'da durum böyleydi mesela. Bu nedenle
Hırvatistan'da ve Slovenya'da arazi toplulaştırmasından bahsedemezsiniz. İnsanlar
33
dehşetle, “Korkunç! Artık arazi toplulaştırması istemiyoruz. Bu çok kötü” diyorlar.
Almanya'da olduğu gibi diğer ülkelerde ise arazi toplulaştırmasının neredeyse
sonunun gelmesi gibi büyük bir tehlike vardı; çünkü politikacılar, insanların arazi
toplulaştırmasını sevmediklerini, bunun bölgeyi mahvettiğini, manzarayı yok
ettiğini, doğal kaynaklara zarar verdiğini söylüyorlardı. İşte bu yüzden arazi
toplulaştırması insanların görüşleriyle çok yakından ilişkilidir ve o nedenle de arazi
toplulaştırmasına yönelik kamu oyunu kazanabilmek için elinizden geleni yapmak
durumundasınız.
30 yıldan fazla bir süredir bu alanda çalışıyorum. Halkla ilişkilerden
sorumluydum. Bakanlıkta doğa korumadan, köy yenilemesinden sorumluydum.
Neredeyse her gazetecinin bana neden, “Siz arazi toplulaştırma mühendisisiniz, ne
kötü! Sizinle konuşmak istemiyorum” dediklerini biliyorum. Bu aynı zamanda o
bölgenin ne yönde geliştiğine de bağlı. Eğer tarımın, çiftçiliğin artık herhangi bir rolü
yoksa, o zaman insanlar neden arazi toplulaştırmasına ihtiyaç duyalım, derler. İşte o
zaman arazi toplulaştırmasının, tıpkı kırsal gelişim gibi, çiftçilikten çok daha fazlası
olduğunu açıklamanız gerek.
Son yıllarda, özellikle de şu anda FIG Başkanı olarak öğrendiğim bir şey var ki o
da, mülkiyet haklarının dünya çapındaki önemi, zilyetlik sistemlerinin, zilyetlik
düzenlemelerinin ve zilyetlik güvenliğinin dünya çapındaki önemi. Eğer küresel
anlamda bakacak olursanız bir Dünya İskan Bakanlığı olan BM Habitat Ofisinin arazi
zilyetliği konusunu keşfettiğini görürsünüz. Önceki yerleşimlerde sizin karşılaştığınız
bir sorundu bu arazi mülkiyeti sorunu. Dün Dünya Mimarlar Kongresinde bununla
ilgili bir tartışma yaptık. Zilyetlik hakları, mülkiyet haklarıdır. Güvenli
zilyetlik için global kampanya. BM Habitat'ın FIG ile işbirliğiyle bu kadar
çok ilgilenmesinin nedeni de budur. Çünkü Harita ve Kadastro
Mühendisleri, mülkiyet hakları uzmanları olarak görülüyor. Arazi
toplulaştırmasından bahsedecek olursanız, o da mülkiyet konusuna girer.
Mülkiyeti düzenliyor ve değiştiriyorsunuz. Bunu asla unutamazsınız. Tıpkı
bir Noter gibisiniz, çünkü mülkiyetin garanti altında olduğunu garanti
ediyorsunuz. Yani bu çok onurlu bir görev.
34
Burada da gördüğünüz gibi az önce Dünya Bankasından
bahsetmiştim. Bu yeni bir Dünya Bankası politika araştırma raporu. Bu
rapor, dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan dört bölgesel çalıştayın sonucu.
Budapeşte'deki Avrupa içindi; Kamboçya, Phnom Penh'deki Asya içindi;
Gana'daki Afrika ve Meksiko'daki de Amerika içindi. Bu da büyüme ve
yoksulluğun azaltılmasına yönelik elde edilen nihai arazi politikalarının
sonucudur ve burada verilen mesaj şu olmuştur; güvenli mülkiyet
olmadan, yatırımcılar gelmeyecektir. Bu, Doğu Almanya'yla yeniden
birleştikten sonra yaşanılan bir sorundu; hiçbir yatırımcı gelmiyordu,
çünkü “bu benim mülkiyetimde mi yoksa değil mi bilmiyorum” diyorlardı.
Bu aynı zamanda geçiş sürecinde olan pek çok ülkede yaşanan bir sorun.
Sonuç olarak; arazi toplulaştırması bütün bu konunun tek bir parçası.
Eğer arazi toplulaştırmasından bahsediyorsak, her devletteki, en azından
her demokratik devletteki en yüksek değerden bahsediyoruz demektir;
yani mülkiyet. Bu Alman Anayasasının 14. maddesi. Her çocuk bu
maddeyi okulda öğrenir. 14. maddede mülkiyetin güvende olduğu
belirtilmektedir. Buradan okuyabilirsiniz, “mülkiyet ve miras hakkı
garanti altına alınacaktır”. Yani her kamulaştırma faaliyeti bir istisnadır.
Normal bir durum değildir.
Pek çok ülkede devlet, arazi toplulaştırması gibi diğer seçenekleri
dikkate almak yerine çok hızlı bir şekilde kamulaştırma gerçekleştiriyor.
Bu nedenle de arazi toplulaştırması İngilizce'de arazi politikası dediğimiz,
Almanca karşılığı ise Boden Recht olan terimle yakından ilişkili.
Örneğin Bonn'da çalışıyorsanız, Almanya bir kentsel Boden Recht ya da
kentsel arazi politikası merkezi açar. Sonuç olarak anayasamızda bile, ki
sanırım Türkiye'de de böyle, mülkiyet hakkı, mülkiyetin garanti altına
alınması yer alıyor. İlgili kanun ise Alman Medeni Kanunudur. Bildiğiniz
gibi Medeni Kanun, Fransızların, 1789 Fransız İhtilali sonucunda ortaya
çıkardıkları Code Civil'den geliyor. Bu da özel mülkiyet kavramı
beraberinde getirmiştir. Türkiye'de biraz daha sonra sona eren feodal
35
sistem, Avrupa'da 1789 yılında sona ermiştir. Bunun sonucunda da Code
Civil ortaya çıkmıştır ve burada da gördüğünüz gibi mülkiyetin esası
oluşturulmuştur. Bir malın sahibi, kanuna ya da üçüncü tarafların
haklarına karşı olmadığı müddetçe, söz konusu malı istediği şekilde
kullanabilir ya da elden çıkarabilir. Ancak, az önce anayasada belirtildiği
gibi sosyal bir bağlayıcı unsur söz konusudur.
Sonuç olarak mülkiyette olan şey, her zaman için özel çıkarlar ile
kamusal talepler arasında dengenin sağlanmasıdır. Her yerde bu
böyledir. Şimdi, bu dengenin nasıl sağlandığı ilginçtir. Eğer Çin'e
giderseniz; Çin'le yaklaşık 20 yıldır danışman olarak çalışıyorum,
yalnızca misafir konuşmacı olarak değil. Çinlilerin işlerinin derinlerine
inmem gerekti. Çin'de yetkililer kamulaştırma konusunda çok hızlı.
Aslında resmi olarak kamulaştırma yok, çünkü özel mülkiyet yok. Her şey
halkın mülkiyetinde, komünist sistem. Ancak insanlar başlangıçta bir yıl,
daha sonra beş yıl, sonra on yıl ve şimdi ise otuz yıllık bir süre için
mülklerini kiralamış malikler oluyor. Yani kiralama gibi bir şey. Sonra
devlet yeni bir yol yapmalıyız, yeni bir baraj inşa etmeliyiz, yeni bir su
deposu yapmalıyız diyor ve çiftçiler karşı mı çıkıyor, tamam
kamulaştıralım. Kurtulun onlardan. Bu Çin'de her gün karşılaşılan bir
uygulama. Şimdi ise biz bunun böyle olamayacağını tartışıyoruz. Farklı
seçenekleri konuşmalısınız. Aynı değerde olan bir yerle başka bir yeri
değiştirmeyi tartışabiliriz, arazi toplulaştırmasının ilkesi olarak
adlandırıyoruz bunu vs. ya da satın alma, kiralama ve diğerleri. Sonra biz
geldik ve arazinin yeniden düzenlenmesi sistemini tartıştık. Bu
Almanya'daki sistem. Almanya'da her şeyin en iyisine sahip olduğumuzu
söyleyen biri değilim. Ama bu konuda, bunu gerçekten söylüyorum.
Gerçekten arazinin yeniden düzenlenmesi seçeneklerine yönelik harika
bir çerçevemiz ve sistemimiz var. Gördüğünüz gibi, özel sistemden;
kiralama, satın alma, satmadan, daha kamusal olanına kadar. Yapı
kuralları çerçevesinde görüyorsunuz, buna kentsel arazi toplulaştırması
36
diyoruz. Bu da kırsal arazi toplulaştırması. Sizin arazi toplulaştırması
dediğiniz bu. Biz Harita ve Kadastro Mühendisleri için, kentsel ve kırsal
arazi toplulaştırması Almanya'da Harita ve Kadastro Mühendislerinin
elindedir. Kentsel ve kırsal arazi toplulaştırmasından onlar sorumludur.
Gördüğünüz gibi, en yumuşak çözümle başlıyorsunuz, kullanım hakkında
uzlaşma ya da kiralama veya satın alma gibi. Sonra da daha kamusal
çözümlere gidebiliyorsunuz.
Son olarak da arazinin yeniden düzenlenmesine ilişkin en son ama en
kötü seçenek olarak kamulaştırma yer alıyor. Bu da arazi politikasının bir
parçası. Ancak en kötü durum ve en son başvurulacak çözüm, ilk değil.
İşte bu, benim şu anda Çinli ortaklarımızı, özellikle de önümüzdeki
Pazartesi günü kalabalık bir delegasyonu Bavyera'ya gönderen Bakan
Yardımcısını ikna etmeye çalıştığım husus. Ben, Almanya'daki arazinin
yeniden düzenlenmesi sistemini inceleyen üst düzey Çinli Müdürlerle
ilgileniyorum. Bakan Yardımcısı daha önce bir sene Almanya'da kalmış ve
hatta Almanca da biliyor, yani Almanya'nın bir dostu. Onlara Almanya'ya
gitmeleri gerektiğini söylemiş, Hollanda'ya ya da başka bir yere değil.
Yani özel ilişkilere de bağlı biraz. İşte bu iki aşamalı Boden Ordnung
kavramı, bu Almanca bir terim, Boden Ordnung kötü bir İngilizce'yle
“arazinin yeniden düzenlenmesi” anlamına geliyor. İki aşamalı, peki
neden iki aşamalı?
Siz bir uzmansınız ve bir köye gidiyorsunuz ve oradaki arazi ile ilgili
durumu iyileştirmeniz gerekiyor. İlk yapacağınız iş kadastroyu ya da tapu
kayıt bilgilerini sormak olur, tabi böyle güzel sistemleri varsa, ya da
kadastro yoksa diğer belgeleri istersiniz. Bu parsellerin sahibi ya da
kullanıcısını bulabileceğim belgeler nerde? Bir sonraki adım parsellerde
ne olduğunu sormak olacaktır, ilgili kayıtta neler var? Üzerinde kredi var
mı? Borç var mı? Bunları genellikle kayıtlarda bulabilirsiniz. Biz buna
arazinin yeniden düzenlenmesinin statik şekli diyoruz. Artık mevcut
durumun ne olduğunu biliyorsunuz. Şimdi değişiklilere başlıyorsunuz,
37
planlar yapıyorsunuz ve sonra da yeni bir arazi yeniden düzenlemesi
yoluyla bu planları uygulamaya çalışıyorsunuz; buna da arazinin yeniden
düzenlenmesinin dinamik kısmı adını veriyoruz. Dinamik kısım bittikten
sonra tekrar yeni bir statik kısma geçiyorsunuz, çünkü şimdi de yeni
belgelere işlenmesi için bu yeni durumu kadastroya ve tapu kaydına
bildirmeniz gerekecek. Sonra da bir saniye sonra ya da bir gün sonra ya
da bir hafta sonra değişim tekrar başlar. Sürekli değişiyor, canlı bir
sistem. Ama biz bu sistemi çok kesin bir şekilde statik ve dinamik olarak
ayırıyoruz. İşte bu nedenden dolayı kadastro, arazinin yeniden
düzenlenmesinin bir parçası ve kadastro aynı zamanda arazinin yeniden
düzenlenmesinin bir sonucu. Bu ikisinin arasında bizim plan yapmamız,
tartışmamız vs. gerek. Hatta inşa etmemiz gerek. Peki neler oluyor? Olan
bitenlerin hepsini anlatamam, sadece birkaç ana konuya değineceğim.
Kırsal arazi kullanımının dinamikleri. Bu Hollanda'dan bir slayt,
arkadaşım Adrien Van Den Brinken tarafından hazırlandı. Bunu
gösteriyorum çünkü Hollanda çok ilginç bir örnek. Çok yüksek baskı
altında olan bir ülke, o kadar insan o kadar küçük bir ülkede yaşıyor. Tek 2 2
1 m üzerinde o kadar çok plan var ki, 1 m için üç kez, dört kez plan
yapılıyor. Bu yüzden sürekli anlaşmazlıkları çözmek durumundalar.
Çatışma yönetimi orada çok çok önemli. Peki sonuç olarak ne oluyor?
Gördüğünüz gibi, klasik kırsal arazi kullanımı, patentler baskı altında ve
giderek daha fazla değişiyor. Sonra da tarım amaçlı olmayan arazi
kullanımı iddiaları geliyor ki bu özellikle Hollanda'da görülen bir durum,
Bavyera'da da var. Örneğin birileri daha iyi rantı olduğu için, daha iyi para
getirdiği için yeni bir golf sahası yapmak istiyor. Halk da bir dinlenme
tesisi ya da yüzme havuzu veya eğlence merkezi kurmak istiyor. Doğa
koruyucuları bir koruma alanı oluşturmak istiyor ya da yeni bir yol
yapılması isteniyor. Yani bu giderek daha da artıyor. Pek çok yeni aktör,
paydaş halihazırda kırsal alanda yaşıyorlar. Ayrıca giderek daha fazlası da
kentlerden geliyor. Şehirlerden gelen yatırımcılar arazi arıyor. Artık
38
şehirlerde bulamadıkları için kırsal alanlara geliyorlar ve çoklu arazi
kullanımına ihtiyaç duyuyorlar. Bu sadece bir kısmı.
2002 yılında FAO bana “Üniversitenizde bir konferans düzenleyebilir
misiniz?” diye sordu. İşte konferans buydu. Hedef Orta Avrupa ve Doğu
Avrupa ülkelerinde arazi toplulaştırmasıydı. Türkiye için belki biraz
erkendi, aksi taktirde davet edilmiş olurdunuz. Tüm aday ülkeler
Münih'te benim bölümümde toplanmıştı.
Bu konferansın amacı, FAO'nun, tartışmalar ve sağlanan girdileri esas
alarak, arazi toplulaştırması için yeni bir kılavuzun yayınlaması idi. Arazi
toplulaştırması için yeni bir kılavuz. Ve bu yeni kılavuz yayınlandı, eğer
hala bilmiyorsanız mutlaka istemelisiniz. FAO Arazi Zilyetliği Çalışmaları,
gördüğünüz gibi FAO, yani Gıda ve Tarım Örgütü, arazi toplulaştırmasıyla
ilgileniyor, arazi zilyetliği konularıyla ilgileniyor. Paul Munro-Faure
tarafından başkanlığı yürütülen ayrı bir bölüm var. Söylemekten büyük
bir gurur duyuyorum; kendisi FIG 7. Komisyonunun eski başkanıdır.
Güçlü bağı görüyorsunuz, bu yüzden Odanızın FIG üyesi olması anlamlı,
çünkü bu faydalı bağlantılardan yararlanabilirsiniz. Benim için Roma'dan
Paul'u arayıp, “Paul, benim şuna ihtiyacım var” ya da “sana bir aylığına bir
öğrenci gönderiyorum, senin bölümünde çalışmak istiyor” gibi şeyler
söylemek hiç de zor değil. Hatta genç profesyoneller Moğolistan ya da
Laos'ta çalışmak için bazı teklifler bile alıyor, dünya büyük. Bu yayını
almalısınız ya da sipariş etmelisiniz, çok ilginç.
İlginç bulduğum bir maddeyi göstermek istiyorum. Çünkü bu
Almanya'da, Avusturya'da, İsviçre'de vs. çok uzun süre tartışılan bir
konu. Arazi toplulaştırması, yalnızca çiftçilerin durumunu iyileştirmeye
yönelik daha spesifik bir hale getirilmiş bir önlem mi? Yoksa bunun
ötesinde mi? Ya da daha çok kırsal gelişim hakkında duyduklarımız gibi
bir anlamda mı? Bu bir soru. Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi
Almanya'da da iki taraf vardı; bir tarafta arazi toplulaştırmasının, çok
39
fazla farklı unsuru dikkate almadan ve hesaba katmadan yalnızca
çiftçilerin durumunu iyileştirmeye odaklanması gerektiğini söyleyenler,
diğer tarafta ise arazi toplulaştırmasının başlı başına bir araç olduğunu,
arazi üzerindeki kamu taleplerinin ve özel taleplerin son derece düzgün
bir şekilde karşılanması için ideal bir araç olduğunu söyleyenler ve bu
sayede mülkiyetin garanti altına aldığını. İşte politikacılara bunu
söylemeniz gerek; arazi toplulaştırması mülkiyeti garanti altına alır.
Genellikle bu fikri arazi toplulaştırması ile bağdaştırmazlar. Politikacılar
mülkiyetin ne kadar hassas bir konu olduğunu biliyor ve hiçbir politikacı
bunun sorun yaratmasını istemez.
Peki asıl konu; “Arazi toplulaştırması nedir?”. FAO'nun ve
konferansımızın cevabı şuydu, ilk olarak; “Arazi toplulaştırması bazen,
parçalanmanın etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla yalnızca parsellerin
yeniden tahsis edilmesi şeklinde basit bir uygulama olduğuna dair yanlış
bir şekilde yorumlanıyor”. İlk cümle bu. İkilem, yanlış anlama. Daha
sonra da bazı olası durumlar açıklanıyor.
Şimdi de Almanya'daki deneyimlerimden yola çıkarak benim mesajımı
göstermek istiyorum. Bunu görüyorsunuz. Kırsal gelişimin en etkin
güçlendirme aracı kapsamlı arazi toplulaştırmasıdır. Ancak bazı
durumlarda basitleştirilmiş toplulaştırma, gönüllü grup toplulaştırması
ve bireysel toplulaştırma girişimleri gibi diğer yaklaşımlar da faydalı
olabilir. Sonuç olarak arazi toplulaştırmasının yapılmasında çeşitli
olasılıklar mevcuttur. Bu tıpkı yeni arabanız hakkında karar vermeye
benziyor. Mercedes 600 de alabilirsiniz, Fiat Uno 500 de. Her iki araba da
gidiyor ve çalışıyordur. Ama konfor ve ekipmanları farklıdır. Arazi
toplulaştırmasında durum böyle.
Çok basit bir arazi toplulaştırma istiyorsanız, gerçekten çok hızlı bir
şekilde sonuç alabilmek için iki ya da üç çiftçi arasında sadece yeniden
parselleme söz konusu olacaksa, o zaman tüm disiplinleri ve tüm
40
bakanlıkları çağırıp, lütfen bize isteklerinizi söyleyin, planlarınızı anlatın,
her şeyi bir araya getirmek istiyoruz, demek hiç de anlamlı olmayacaktır.
Bu çok saçma olur. Ancak eğer kapsamlı bir iyileştirmeye ihtiyacınız
olduğunu biliyorsanız, o zaman bütünleşik, kapsamlı bir arazi
toplulaştırmasına karar vermeniz gerekecektir, aksi taktirde planlanan
başarıyı elde edemezsiniz. Bu çok açık. Öğrencilerime ve genç
meslektaşlarıma da bunu söylüyorum, bu karar vericilerin vereceği bir
karar. Bu gerçekten akademik bir iş; durumun nasıl olduğunun
öğrenilmesi, bu durumu nasıl çözebileceğimiz, kapsamlı ve bütünleşik bir
kırsal gelişim yapmak doğru mu yoksa adım adım daha yumuşak bir yolla
mı başlamak daha iyi, çünkü insanlar birden bire atılan büyük bir adımı
kabul etmezler. Sonuçta bu gerçekten çok zor bir karar. Buna ne kadar iyi
hazırlanmış olursanız, planlama araçlarını ve kararlarını ve hazırlık
araçlarını o kadar iyi kullanır, o kadar iyi ve güvenilir çözümler
bulursunuz. Biz yanlış arabayla yola çıkarak kötü deneyimler yaşadık.
Fiat Uno'larla başladık. İnsanlar şöyle dedi, “Siz delirdiniz mi? Biz daha iyi
bir çevre istiyoruz, daha iyi altyapı istiyoruz, köy yenileme istiyoruz” vs.
O zaman basit bir arazi toplulaştırması ile devam edemezsiniz. Ya da
Mercedes 600'le başladık ve insanlar dedi ki, “Siz delirdiniz mi? On ya da
on beş yıl beklememiz gerekecek, bu çok uzun. Biz hemen sonuç almak
istiyoruz”. Bu çok önemli ve itiraf etmeliyim ki gerçekten çok kötü
deneyimlerimiz oldu, çünkü bazı meslektaşlarımız bu karar için yeterince
hazırlık yapmamıştı. Başlayalım ve görelim dediler. Bu, Franz
Beckenbauer'in sloganı. Meşhur Franz Beckenbauer'i biliyorsunuzdur.
Onun felsefesi “görelim, bakalım ne olacak” şeklindedir. Ama kimse Franz
Beckenbauer gibi değil. Doğru kararı verebilmek için çok çalışmalıyız.
Ama biliyorsunuz, benim amacım bu, FAO kapsamlı arazi
toplulaştırmasından bahsediyor ve sizin de gördüğünüz gibi bu, kırsal
gelişim felsefesine çok yakın. Bu yüzden Bavyera'da, kırsal gelişim ile
arazi toplulaştırması terimlerini bazen karıştırıyoruz, neredeyse aynı
anlama geliyor. Doğru değil ama halk kullanımında neredeyse aynı.
41
Çünkü kapsamlı arazi toplulaştırması, kırsal gelişimi iyileştirmeye
yönelik bir dizi önlemle birlikte yeniden tahsisi içerir. Bu tür faaliyetlere
örnek olarak köy yenileme, topluluk esaslı tarımsal işlemeye destek,
kırsal yolların inşa edilmesi, sulama drenaj sistemlerinin yapılması ve
yenilenmesi, erozyon kontrol önlemleri, çevresel koruma ile doğal
koruma alanlarının belirlenmesi ve spor tesisleri ile diğer kamu tesisleri
dahil olmak üzere sosyal altyapının oluşturulmasını içerecek şekilde ıslah
faaliyetleri sayılabilir. Bu bütün bir hayat zaten.
Peki bir sonraki sonuç ne? Bu şu anda Almanya'da gerçekten var olan
bir durum, özellikle de Bavyera'da; arazi toplulaştırması kırsal gelişimdir,
yerel toplumun kalkınmasıdır. Bu yüzden modern arazi
toplulaştırmasındaki ilk ortaklarımız belediye başkanlarıdır, çünkü
belediye başkanları yerel toplulukları temsil ediyor, ya da belediyeler
deyin, hangi terimi kullanmak istiyorsanız. Şimdi size Alman
yönetmeliğini göstereyim, 2004-2007'nin ilk kısmında kırsal gelişime
ilişkin az önce gördüklerimiz. Bu yönetmeliklerde başlıca aktör olarak
hitap edilen, özellikle de kapsamlı, bütünleşik bir kırsal gelişim kavramı
kapsamında hitap edilen taraf topluluklardır. Bu gerçekten duyarlılığın bir
göstergesi. Bunun çiftçilerden topluluğa doğru kayması neredeyse 20 yılı
aldı. Bunu herhangi bir sorun yaşamadan çok açıkça anlatabilirim, çünkü
bu fikri defalarca ben ortaya attım. Çünkü köylerimizdeki çiftçilerin
azaldıkça, artık daha çok azınlık haline geldiklerini gördüm ve hiç kimse o
kadar çok paranın çiftçilere verildiğini bilmiyordu. Bu çatışmayı çözmek
için her zaman belediye başkanlarına, yerel topluluklara gitmemiz
gerektiğini söyledim. Çünkü belediyeler tüm nüfustan sorumlu. Yerel
nüfus da çiftçilerden, çiftçi olmayan ticaretle uğraşanlardan,
zanaatkarlardan vs. oluşuyor. Bu konu uzun süre tartışıldı, şimdi
istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz. Yeni Alman koalisyonu, Yeşiller bu
bakış açısını değiştirdi. Yeşillerden bir Bakan olan Ms Kühnast şöyle dedi,
“Ben geleneksel yolu takip etmeyeceğim, yeni bir bakış açısı getirmek
42
istiyorum, topluluklar arazi toplulaştırmasının ve kırsal gelişimin başlıca
ortaklarıdır”. Bu gerçekten çok ilginç, hatta belki sizin ülkeniz için
neredeyse inanılmaz. İlginç olan şey de, aynı zamanlarda Tarım,
Balıkçılık ve Kırsal Gelişimden sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Franz
Fischler'in de aynı düşünceyi dile getirmesi olmuştur. O da, “Kırsal gelişim
yalnızca çiftçiler için değildir, tüm insanlar içindir” dedi, tıpkı Salzburg
Bildirisinde ifade edildiği gibi, ve şöyle söyledi, “Topluluklara kırsal
gelişim için ne yapabileceklerini sormalıyız, çiftçiler için ne yapabilirler;
çiftçilere ve insanlara da kırsal topluluk için ne yapabileceklerini
sormalıyız”. Çok önemli olan bir şey var, arazi toplulaştırması en azından
Almanya'da ve eğer yanılmıyorsam İsviçre'de, yeni bir etiket getiriyor.
Arazi toplulaştırması kırsal topluluklar için bir program. Sorunları neler?
Görüyorsunuz Almanya'da, Türkiye'ye kıyasla, kırsal alanlarda iş açığı,
düşen tarım faaliyetleri, mali güçsüzlük vs. var. Bu, kırsal belediye
başkanlarının cevapları. Sizin sorunlarınız ne?
Ben kendi bölümümde her ilkbaharda “Münih Kırsal Gelişim Günleri”
adını verdiğimiz bir toplantı düzenliyorum. Pek çok belediye başkanı bu
konferansa katılıyor, bu sene katılım 270 idi, iki günlük bir konferans.
Onlar bu sorunları dile getirdiler, bu bir liste, neredeyse on yıllık. Hiçbir
şey değişmedi. Hatta daha da kötüye gitti, tabi ki Türkiye'ye kıyasla,
nispeten. Ama bunu Almanya'daki durumla kıyaslıyorlar, Avrupa'daki
durumla kıyaslıyorlar. Biz bu durumu nasıl iyileştirebiliriz? Çünkü şu anda
Avrupa'da çok ilginç bir gelişim söz konusu. Meşhur politikacılar Bill
Clinton, Tony Blair ve Schröder'i biliyorsunuz değil mi? Onlar sözde
soldan gelen şahıslardı ve “üçüncü yol” dedikleri bir oluşum yarattılar. Hiç
“üçüncü yol” diye bir şey duydunuz mu? Üçüncü yol, devletle vatandaşlar
ve ekonomi arasında sorumlulukların yeni bir şekilde dağılımıydı ve sonuç
olarak bunların hepsi insanların kendileri için daha çok sorumluluk
üstlenmeleri fikrinde birleşiyor. Buna, bir tarafta “aktif hale getiren
devlet”, diğer tarafta da aktif demek, gerçekten gidiyorsunuz demek. Bu
43
yeni bir oyun. Devlet giderek daha fazla çekiliyor ve vatandaş kırsal
gelişimden, kendi sağlık sisteminden, emekli sandıklarından sorumlu
oluyor. Bunların hepsi şu anda Almanya'da olanlar. İnsanlar “mümkün
mü?” diyor. Sosyal demokratlar bu reformu getirdi ama şimdi sorun
yaşıyorlar. Seçime gitmek istiyorlar ve şimdi de yaptıklarının tam tersini
söylüyorlar. Ama olacak.
“Üçüncü yol” yeni bir dağılım demek ve bu yolda, giderek daha fazla
sorumluluk yerel düzeye veriliyor. Yerel belediyelerin daha fazla
sorumluluk aldığını BM'nin raporlarında, Avrupa Birliğinin tüm
raporlarında okuyabilirsiniz. Bu büyük bir sorun. Yerel yönetimlerin daha
fazla sorumluluk aldıklarını gördünüz, idarelerini modernize etmeleri
gerekiyor, aktif sivil toplumu ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaları
gerekiyor, bilgi toplumu fikri ile, iletişim, planlama ve katılım süreçlerinin
getirdiği imkanlar ve sonuçlarıyla baş etmeleri gerekiyor. Çünkü bu
süreçlerle de bir araya gelince, artık vatandaşlar devlet idarelerinin
söylediklerini otomatik olarak kabul etmiyorlar, en azından Almanya'da,
Avrupa'da böyle. Belki sizin ülkenizde hala durum farklıdır. Ancak yeni
duruma göre, vatandaşlar o kadar kendilerine güveniyorlar ki,
yönetimlerin kendileri hakkında planladıkları şeyleri kabul etmiyorlar.
Yeni sivil toplumun katılımı olgusu bu. Bu nedenle ilerlemek ve yerel
topluluklara yardım etmek durumundayız.
Şimdi bu biraz teorik ama umuyorum ki genellikle Avrupa Komisyonu
vs.nin resmi raporlarında yazılmayan bazı bilgileri duymak ilginizi çeker.
Bunlar daha sosyal, siyasi konular. Paris'teki Ecole National D'Administration
(Ulusal İdare Okulu) ENA gibi ünlü bir İdare Üniversitesi olan
Almanya'daki Speyer'den Prof. Hill, 21. yüzyılın yerel toplulukların yüzyılı
olacağını söylemiştir. Bu, benim az önce söylediğim şeyi doğruluyor. Bu
nedenle yerel topluluklar modern arazi toplulaştırmasının ve kırsal
gelişimin en önemli müşterileri ve ortakları haline gelecektir. Bu artık
resmi yönetmeliklerde de yazılmaktadır.
44
Şimdi kendi ülkenizle bir kıyaslama yapın. Bu bir gelişimdir. Bu önceki
devlet baba modeli. Her şeyle o ilgilenir. Bu da daha sonra, ben Kırsal
Hizmet İdaresinde Genel Müdür iken, yeni slogan “müşterilerimiz var,
vatandaşlar müşteri ve biz de girişimcileriz” şeklindeydi. Bizler hizmet
sağlayıcılarıyız. Aynı şey belediyeler için de geçerli. Vatandaş, belediye
başkanına gelen bir müşteri ve belediye başkanı, ne istiyorsunuz, bunun
için ne kadar ödüyorsunuz diye soran girişimci. Artık bu yeni paradigma.
Vatandaş artık bir ortak. Gördüğünüz gibi bu bir oluşum ve bu oluşumda
herkes eşit; kasaba, ilçe yöneticisi, vatandaşlar, STK'lar ve yerel
yönetim. Bu Almanya'da şu anki mevcut paradigma. Ben bununla ilgili
bazı kitaplar yazdım. Hiç şüphesiz gelecek bu olacak ve şimdi bizim bunu
uygulamamız gerek ve hala eski görkemli günlerin hayalini kuran
insanları ikna etmemiz gerek. Burada da görüyorsunuz, aktif vatandaş
toplumlarının ya da sivil toplumun diyelim, bu kötü bir İngilizce oldu, iki
ayağı var; kendisi ve diğerleri için sorumluluk alıyor ve küçük oluşumlar
daha baskın olmak üzere hayatın her alanında ikincillik ilkesini
gerçekleştiriyor. Bu, şu anda Bavyera'da iktidarda olan partinin felsefesi.
Ve eğer bu parti Berlin'de Eylül ayında iktidara gelirse, o zaman bu
Almanya'nın resmi paradigması olacak. Kendine güvenen vatandaş kendi
işlerinin sorumluluğunu alır, aile işlerinin, komşularının ve daha sonra
tüm köylerin sorumluluğunu alır, İstanbul'da bütün şehir için bu biraz zor
ama, tüm komşularının, mahallelerin sorumluluğunu alır. Bu ilginç çünkü
belli bir süre sonra aynı durumun sizin ülkenizde de yaşanacağından
eminim. Bu, gelişimin bir sonucu. Bir ülke ne kadar gelişmiş olursa, bu
fikirler o kadar çok ortaya çıkacaktır.
Sonuç olarak; bu durumu Avrupa ile karşılaştıracak olursanız, çok açık
bir şeklide şunu görürsünüz; bir ülke ne kadar gelişmiş olursa, bu olgu da
o kadar yerleşmiş olacaktır. Örneğin kuzey Avrupa'ya bakın, bu fikirleri
bulacaksınız. Güney kısmında ise, Yunanistan, İspanya'da biraz daha
fazla zaman alıyor. Bunlar daha ataerkil ülkeler. Ama olacak. Arazi
45
toplulaştırma prosedürlerinin geçmişi böyle. Vatandaşları, malikleri,
ortaklarımızı dikkate almadan arazi toplulaştırma prosedürlerine
başlayamazsınız. Onlar müşteri değil; bizim emrimizde olan kişiler,
hizmetkarlarımız değil; onlar ortaklarımız. Bu yüzden doğru prosedürleri
uygulamalısınız.
Daha önce de belirttiğim gibi bu, Almanya'daki arazi toplulaştırma
çerçevesi. Bir kez daha belirtmek gerekirse, öncelikle arazi
toplulaştırmasına başlamadan önce bu bütünleşik kavramı
oluşturmalıyız. Sizlere bu kavramları ve bölgesel yönetimi göstermek
istiyorum. Önlemleri buradan okuyabilirsiniz, yerel yönetimler ve yerel
yönetim birlikleri; bunlar aynı zamanda aktörlerdir. Onlar tüm bu
süreçten sorumlu olan kişiler. Peki bizim idealimiz ne? Kapsamlı arazi
toplulaştırması hakkındaki benim kişisel idealim ne? Şimdi kapsamlı
olanından bahsedebilirim. Bütün resim bu şekilde. Bu bence Türkiye'de
de aynı. Merkezde insan var, çevresi ve evi ile birlikte, bu onun hayatının
merkezi. Eğer disiplinleri soracak olursanız, bütün bu unsurları
görebilirsiniz; tarım ve ormancılık, trafik yolları, kültürel çevre, biyosfer,
gelenekler ve halk sanatları, atık yönetimi, pazarlama, enerji vs… Bunlar
bütünleşik kırsal gelişimin ya da arazi toplulaştırmasının farklı kısımları.
Ya da buna bakarsanız, biz Almanya'da genellikle ikisini birleştiriyoruz.
40-50 yıl önce sadece kırsal ölçümleri yapardık, köylerin durumunu
iyileştirmeden yalnızca tarlaların arazi toplulaştırmasını yapardık. Sonra
köylüler geldi ve neden köy yenilemesi yapmadınız, bizim köylerde daha
iyi yollara ihtiyacımız var, dediler. Çiftçiler köylerdeki yeni binalar için
daha iyi parselleri alamadıklarından şikayet ettiler. İşte o zaman köy
yenileme faaliyetlerine başladık. İlk olarak, daha önce arazi
toplulaştırması yapılmış olan yerlerde başladık. Şimdi ise genellikle
ikisine birden başlıyoruz, her zaman köy ve kırsal alan bir arada. Çünkü
bu en iyi sonucu getiriyor. Ayrıca köyler arasında, yapılı alanlar ile boş kır
alanları arasında arazi takası yapabilirsiniz; bu da farklı değerlerdeki
46
araziler anlamına geliyor, bu çok açık. O halde bunu göz önünde
bulundurmak durumundasınız. Ama bu işe yarıyor ve Arazi Toplulaştırma
Kanunumuz da buna izin veriyor. Farklı alanlar arasında, örneğin çiftlik
alanı ile yapılı alan arasında takas yapabiliyoruz. Almanya'daki tüm
eyaletlerin kendi arazi toplulaştırma birimleri var, hepsinin. Hiçbirisi
kapatılmamıştır. 10 yıl içerisinde iki reform yapıldı. Değişim her zaman
olur, bu benim ilk slaytımdı. Benim zamanımda 96'da çok güçlü bir reform
yapıldı ve geçen sene de ikinci reform gerçekleşti. Her zaman için, arazi
toplulaştırmasına ihtiyacımız var mı, kırsal gelişime ihtiyacımız var mı…
diye sorular sorulur. Hep aynı sonuç çıkar, personel sayısını azaltırız, ama
azaltılan personelin daha çok çalışması gerekir, bu gayet açık, ve daha
çok özeleştirme.
Özel Harita ve Kadastro Mühendisleri, özel planlamacılar kırsal gelişim
ve arazi toplulaştırması alanında daha fazla şeyler yapmaya zorlandılar.
Devlet otoritesi için hiç şüphesiz pek keyifli olmayan şey ise, planlamayı
yapmak yerine, yalnızca daha idari olan bir yönetim görevine çekilmeleri
gerektiği olmuştur, planlama ve uygulamanın daha çok özel kişiler
tarafından yapılması gerekmektedir. Ancak sizin içinse, bunu daha ilk kez
dün duydum, ofislerinizde neler olduğunu… Almanya'da bu gerçekten çok
yoğun bir şekilde tartışıldı. Ama her yerde cevap, politik cevap şu
olmuştur; arazi toplulaştırma birimlerine ya da kırsal gelişime ihtiyacımız
var. Kırsal gelişim terimine alışsanız iyi olacak, benim idaremin adı “kırsal
gelişim” ve arazi toplulaştırması yapıyor, ama adı kırsal gelişim.
Politikacıların cevabı şuydu: daha fazla kırsal gelişime ihtiyacımız var,
ancak sadece çiftçiler için değil, tüm müşterilerimiz için, kamu ve özel
kesimin tüm talepleri için. Almanya'da bulunan çözüm buydu. Türkiye
için farklı olabilir ama, eğer biz bunun çiftçiler için olduğunu söyleseydik,
politikacılar hayır derdi, o zaman biz bunları kapatalım. Sonuç olarak,
eğer gerekiyorsa, tüm halkın, tüm vatandaşların oynayacağı bir rol
üzerinde daha fazla durmanız gerektiğini gerçekten düşünmelisiniz.
47
Sonra da halkın desteğini almalısınız, medyanın desteğini almalısınız,
doğa koruyucuları gibi daha önce size muhalif olan grupların desteğini
almalısınız vs. Bunlar gerçekten bizim deneyimlerimiz. Zor bir iş. Şimdi
de size yönetimin, konseyin vardığı sonucu göstereceğim. Bavyera
yönetimi bu kavramı onayladı, 1996'da oldu bu. Geçen sene aynı metin
içerisinde yer aldı ve gördüğünüz gibi Bavyera eyalet yönetimi, kırsal
alanların bir sanayi yeri; daha doğrusu sanayi yanlış bir terim oldu, daha
çok zanaatkarların çalışma ve yaşama alanı; olarak güçlendirilmesine ve
geliştirilmesine büyük önem veriyor. İşte bu yüzden Bavyera kırsal
gelişim idaresi geldi ve komplike sorunların çözümünün yanı sıra yapısal
değişimi kontrol altına almak için kendi spesifik özel yetkinliklerini ortaya
koyacak. Pek çok durumda endişeler mülkiyet hakkı ile ilgilidir, bakın
görüyorsunuz mülkiyet hakkından bahsedilmiş; bunun yanı sıra arazi ve
toprakla ilgili endişeler de var. Kırsal gelişim Bavyera'daki kırsal alanların
geleceğinin güvence altına alınmasına ciddi katkılarda bulunmaktadır. O
yüzden bu çok önemli.
Daha sonra Kanunumuzda spesifik bir yeri olan ikincillik ilkesinden
bahsediliyor. Katılımcılar kurulunun kendinden sorumlu olması. Ben
şimdi neyden bahsettim? Biz arazi sahiplerine, kendi arazi
toplulaştırmanızı kendiniz yapın diyoruz. Çılgınca bir fikir değil mi?
Çılgınca bir fikir. Ama gerçekten etkili. Bütün arazi sahiplerine, hadi
başlayalım diyoruz. Diyelim hepimiz aynı köyden gelen köylüleriz. Her
birimizin arsa ya da parseli var, o yüzden siz hepiniz otomatik olarak arazi
toplulaştırmasının bir katılımcısı oluyorsunuz ve arazi toplulaştırmasına
başladığımızda, bizler “katılımcılar kurulu” denilen bir çeşit kamu kurumu
haline geliyoruz. Bu katılımcılar kurulu, yani hepimiz, arazi
toplulaştırmasından sorumlu oluyoruz. Bu nasıl olabilir? Hepimiz
amatörüz. Belki bazılarımız mühendis vs. ama hiç kimse gerçek bir
uzman değil. Almanya'daki, özellikle de Bavyera'daki yapı, fikir şu
şekilde: Bavyera; katılımcılar kuruluna, siz sorumlusunuz, diyor; planları
48
siz yapacaksınız, yeniden düzenlemeyi siz yapacaksınız, yeni siz yolları
yapacaksınız ve sonuç olarak hepsini siz ödeyeceksiniz, tabi ki devlet
tarafından finanse edilecek. Bu sayede ikincillik ilkesi ve kendinden
sorumlu olma fikri de hayata geçirilmiş oluyor. Mali kısmın dışında devlet
tarafından yapılan tek yardım uzman olan bir mühendisi katılımcılar
kuruluna göndermesidir; bu uzman katılımcılar kurulu ile birlikte bütün
bir prosedürü gerçekleştirir. İnsanların kendilerinin arazi
toplulaştırmasından sorumlu olmaları fikrini açıkladığımda, bunu
Parlamentoda açıkladığımda, ki o zaman bu konuda tartışmalar vardı;
“Arazi toplulaştırmasını bitirmeli miyiz? Buna bir son mu vermeliyiz?
Sadece birkaç çiftçi için bu kadar çok para” deniyordu. Bizim çok
kapsamlı bir amacımız olduğunu ve daha bir sürü başka şeylerden
sorumlu olduğumuzu bilmiyorlardı. O zaman onlara sordum, “Bu
sistemin nasıl işlediğini biliyor musunuz?”. Sonra da bu fikri anlattım,
şaşkına döndüler. Bütün siyasi partiler, “Bavyera'da gerçekten böyle mi
yapılıyor? Biz bunu bilmiyorduk. Bu, Arazi Toplulaştırma Kanununa ne
zaman dahil edildi?” diye sordular ve ben de “İlk olarak (şimdi çok
şaşıracaksınız) 1922 yılında” diye cevap verdim.
1922'de bu ikincillik ilkesi Arazi Toplulaştırma Kanununda yer aldı. Bu
benim kendi görüşüm, en siyasi mesajlardan bir tanesidir. Çünkü
inanıyorum ki Türk siyasetçileri bile, ki Avrupa'da neler olup bittiğini çok
iyi biliyorlar, siz de öyle. Ama biliyorsunuz her yerde devlet geçmiş
yıllarda olduğu gibi çalışamıyor. Devletin yetki devri yapması gerek,
merkeziyetçiliği bırakması gerek. Fransızlar bile merkeziyetçiliği
bırakmaya başladılar. Fransa, Avrupa'daki klasik merkezi devlet
modeliydi ve onlar da başladı artık.
Devletin çekilmesi, yerindenlik ilkesi, yetki devri daha çok
sorumluluğun insanlara yüklenmesi gerektiği anlamına geliyor. Eğer
doğru cevabı verirseniz, gerekli yapınız varsa, insanlar kendi işlerini
yapacak, kendi gelecekleri için çalışacaklardır. O zaman siz görünmez
49
olacaksınız, politik olarak görünmez olacaksınız. Yönetimin önceliği
neydi, görüyorsunuz, çok klasik bir cevap. Çünkü Bavyera Almanya'daki
en fazla tarımsal özelliğe sahip bölgedir. Bu yüzden her şeyden önce
çiftçiliğin etkin olması gelir, ayrıca tüm iş alanlarının desteklenmesi,
sonra da artık kırsal altyapı olarak adlandırdığımız kamu yapılarının
gelmesi gerekir. Sonra da çatışmaların çözülmesi. Biz çatışmaları çözen
kişileriz demelisiniz, çatışma yönetimi uzmanları olmalısınız. Bu giderek
en önemli konulardan biri haline gelmektedir. Bu nedenle “arazi
yönetimi” terimi kullanıyoruz. Arazi yönetimi, çatışma yönetimini de
içeriyor. Köyleri ve doğa alanlarını görüyorsunuz. Hepsi de çok memnun.
Şimdi ise doğa koruma ve çevre bakanlıklarının idareleri arazi
toplulaştırma birimine geliyor ve biyosferler, biyotoplar vs.ye yönelik
yeni, özel düzenlemeler yapmak için özel arazi toplulaştırması talep
ediyorlar. Ya da hidroloji mühendisleri, biliyorsunuz bizde çok fazla sel
oluyor; bu aslında yeni bir global ve ulusal boyut; afet yönetimi, selden
korunma. Sonuç olarak araziye ihtiyacınız var, selden korunmak için
araziye ihtiyacınız var. Hidroloji Mühendisleri bize geliyor ve soruyorlar.
İşte bu bizim Arazi Toplulaştırma Kanunumuz.
Şimdi şaşıracaksınız; 1976'dan beri hiçbir şey gerçekten
değiştirilmedi. Bu birinci madde o kadar iyi bir paragraf ki her şeyi
kapsıyor. Avrupa Birliğinin getirdiklerini, Yeşillerin ya da pek de çiftçi
dostu olmayan, daha çok başka tarafların dostu olan sosyal demokrat
yönetiminin getirdiklerinin hepsini kapsıyor, hepsi bu maddede. Biz buna
teknik dilde “arazi geliştirme” diyoruz.
Burada ise “arazinin geliştirilmesi” olarak adlandırılmalı. Burada üç
görev var; öncelikle, tarihi olarak bu şekilde gelişmiş zaten; tarım ve
ormancılık, daha sonra doğru alan kullanımı ile ilgili endişeler geliyor.
Avrupa'da çiftçilere verilen büyük sübvansiyonlar siyasetçiler tarafından
sadece manzarayı korumaları açısından haklı gösteriliyor. Köylüler,
vatandaşlar, kentlerde yaşayanlar; tamam, biz bu tür doğa alanlarını
seviyoruz ve hafta sonları bu manzaranın keyfini çıkarmak istiyoruz, o
50
yüzden de çiftçilerin sübvansiyon almalarında bir sakınca yok, diyorlar.
Kimse ürünlerle ilgilenmiyor, yalnızca biyolojik olanlar hariç. Diğer
ürünler Türkiye'den ya da Yeni Zelanda'dan veya Şili'den ya da Güney
Afrika'dan geliyor, gerçekten kimse ilgilenmiyor. Sizin ülkenizle olan en
büyük fark bu.
Peki gelecekte ne olacağını biliyor musunuz? Ülkenizde neler oluyor?
İnanılmaz olan bir şey var ki o da, bu konunun o kadar da önemli olmayan
bir konu haline gelebileceği. Ama yirmi sene önce bizim insanlarımız da
aynı şekilde düşünüyordu.
Ben 1978 yılında Bakanlıkta çalışmaya başladığımda Ziraat
Mühendisleri tarımın sonsuza dek süreceğinden eminlerdi. Devlette
önemli olan şey oydu. Dünya Savaşının yarattığı bir etki vardı, insanlar
açtı. Ülke kalkındıkça, ilgi azalıyordu. Kalkınma türüne bağlıydı. İşte
benim sistemim böyle. Üç amaç var ve bu da önlemler arasındaki ilişkinin
türü. Gördüğünüz gibi bunlar yalnızca parsellerin yeniden
düzenlenmesine yönelik önemler. Daha sonra da çok geniş çaptaki teknik
önlemler geliyor. Her yıl binlerce kilometrelik yollar yapıyoruz. Su
yönetiminden, arazi ve toprak ıslahından, toprak korumasından, erozyon
kontrolünden; ki bu çok önemli; manzaranın korunmasından, köy
yenilemesinden ve giderek daha fazla olmak üzere turistik ve eğlence
tesislerinden sorumluyuz. Gördüğünüz gibi tüm amaçlar farklı yoğunluk
derecelerinde ilişkili. Bunu çok net bir şeklide açıklayabilirsiniz.
Şimdi de son yıllarda neler olduğuna dair bazı rakamlara değinmek
istiyorum. Para her zamanki şekilde verilmemiş, herkesin paradan
tasarruf etmesi gerekmiş. Ama görüyorsunuz burası Bavyera. İçeriden
elde edilen bilgilere göre 2004 sonuçları. 30.000 hektarlık arazi yeniden
düzenlenmiş. Ben Bakanlıkta çalışırken bir rekor kırmıştık; 100.000
hektar, bu bizim için dünya rekoru gibi bir şeydi. Şimdi 30.000 hektara
düşürdük. Bu, insanlarımızın tembelleştiği anlamına gelmiyor, bu parayla
51
ilgili bir durum, ama en çok da insanlarla uzlaşmanın çok zor
sağlanmasından kaynaklanıyor. İnsanlar daha dirençli, dirençli derken
olumsuz anlamda söylemiyorum, katılmak istiyorlar ve bu da çok fazla
zaman alıyor. Gördüğünüz gibi yol ıslahı, 1000 tane kamuya açık yol ve
orman yolu, yollar için arazi temini, 50 hektar vs. Eğer ilgilenen varsa
biyotop şebekesi için 300 hektar sağlanmış. Tüm Bavyera'nın bir biyotop
şebekesinin olmasına yönelik bir hedefimiz var. Resmi hedeflerimizden
birisi olarak bu fikri desteklememiz gerekiyor.
Bu da en çok tartışılan soru: Arazi toplulaştırmasının etkileri neler?
Aynı cevabı vermelisiniz. Benim de, sizin de cevap vermemiz gerekir.
Cevap o kadar da basit değil. Çünkü bazılarını çok açık ve net bir şekilde
sayabilirsiniz. Bazıları ise soyuttur, daha çok yumuşak faktörlerdir.
Örneğin çalışma saatlerinin azaltılması, sorunların azaltılması vs. ile
çiftçilerin faydasına olan şeyleri net bir şekilde sayabilirsiniz, bunu
açıklamayacağım, zaten çok iyi biliyorsunuz. Yirmi yılı aşkın bir süredir
arazi toplulaştırması yapıyorsunuz. Sizin için yeni olan bir şey değil. Belki
de sizin için yeni olan şey; en azından Metin'le ve Manisa'daki diğer
meslektaşlarla konuşmamda öyleydi; politikacılara karşı, vatandaşların
kamusal çıkarlarını korumak zorunda olduğumuza dair gerçekten net bir
talebimizin olmasıdır. Bu, Türkiye'de şimdiye kadar pek de açık olmayan
bir husus. Her köylü için yapmalıyız, kentli insanların çıkarları için
yapmalıyız ve trafiğin geliştirilmesi, köy yenilemesi, manzara planlaması,
doğa koruma ve çok çok yeni olmak üzere selden korunma vs. önlemleri
yoluyla kültür ve gelişime yönelik avantajları gösteriyoruz.
Şimdi sistemimiz hakkında kısa bir açıklama yapayım. Ben yalnızca
Bavyera'dan bahsedeceğim, çünkü Almanya'da 16 tane eyalet var ve her
eyalette sistem farklı. Neredeyse her yıl değişiyor, ama Bavyera'da değil,
çünkü iktidardaki parti hep aynı, ufak tefek değişiklikler olsa da.
Gördüğünüz gibi arazi toplulaştırma ya da kırsal gelişim idaresi bu,
Tarım ve Orman Bakanlığı.
52
Ayrıca kırsal gelişim için ayrı bir bölüm var, burası benim çalıştığım
yerdi. Bunun altında Kırsal Gelişim Müdürlükleri adını verdiğimiz yedi
tane bölgesel arazi toplulaştırma ofisimiz ya da idaremiz var. Sadece yedi
tane, Bavyera'nın her şehrinde birer tane. Ayrıca bu, katılımcı
kurullarının kendi kendilerine yardım etmeleri türünde bir şey.
Bavyera'daki katılımcı kurullarını görüyorsunuz, o kadar üst düzeyde
sorumlulukları var ki, tıpkı bir kurum niteliğindeler. Neredeyse bir kurum
gibiler. Çünkü çok güçlü sorumlulukları var. Geçici bir süre için kurum
niteliğindeler. İşlerini bitirdiklerinde, dağılıyorlar. İşimiz bittiğinde, hep
birlikte işimize son veriyoruz.
Bunun dışında bir Harita Kadastro İdaremiz var, Devlet Harita
Kadastro Ofisi ve bazıları da haritalama için olan birimler, birlikte
çalışıyoruz. Başka ortaklar da var; demiryolları, su yolları, vs. ancak
ilginç olan bu yapı.
Bu, Almanca olan tek slaydım, çevireceğim. Bu Bavyera Arazi
Toplulaştırma Kanunu. Almanya'da Federal bir Arazi Toplulaştırma
Kanunumuz var, ancak her eyalet bu alanlarda, Federal Kanunun izin
verdiği ölçüde, kendi ek toplulaştırma kanunlarını yapabilir. Yani,
katılımcı kurulunun sorumluluğu açısından Federal Kanun, her eyaletin
istediğini yapabileceğini söylüyor. Bavyera bu kurula çok fazla
sorumluluk yüklemeye karar vermiştir ve bu, burada da yazıyor. Burada;
katılımcılar kurulunun, özellikle arazi yeniden düzenlemesi yapmak, tüm
koruma alanlarını düzenlemek ve söz konusu arazinin yeniden
düzenlenmesini gerçekleştirmek için tüm önlemleri almak amacıyla alanı
düzenlemek durumunda olduğu yazıyor. Ben buna bazen “Kralın disiplini”
diyorum. Her arazi toplulaştırmasında Kral'ın disiplini, arazinin yeniden
düzenlenmesi oluyor. Çünkü tüm çıkarları dengelemek çok zor bir iş, öyle
değil mi? Ama artık bu yazılı; katılımcılar kurulu şu maddelere uygun
olmak kaydıyla kurumun başka görevlerini yapabilir vs. Bu da,
katılımcılar kurulunun yalnızca arazinin yeniden düzenlenmesinden
53
sorumlu olmadığı, aynı zamanda yeni yolların planlaması, biyotopların
planlanması, su koruma alanlarının planlanması vs. için de sorumlu
oldukları anlamına geliyor.
Örneğin Northern Westfehler'e gidecek olursanız, bunun katılımcılar
kurulunun değil, kurumun görevi olduğunu görürsünüz. Sanırım
Türkiye'de de durum aynı, kurum tarafından yapılıyor, katılımcılar kurulu
tarafından değil. Takip edebiliyor ya da edemiyor olabilirsiniz, sorun
değil. Benim size göstermek istediğim şey, benim görüşümün geleceğe
odaklı olduğu. Giderek daha fazla özel girişime, daha fazla kamu özel
sektör ortaklığına ihtiyaç duyulan bir topluma yöneliyoruz. Ve eğer bu
yeni ideale uygun bir çözüm önerisi getirebilirseniz, o zaman her
müzakereye iyi hazırlanmış olursunuz. Bu çok açık. Size sadece kırsal
gelişimle ilgili olarak söylediklerimi ve prosedürün böyle olduğunu
göstermek istedim.
Program planlama, görüşme ve resmi başlangıç olan arazi
toplulaştırması emrinden oluşan bu kısım, bu hazırlık safhası artık en
daha önemli, hatta en önemli kısım haline geldi. Eskiden o kadar da
önemli değildi. Yalnızca tek bir soru vardı: Başlamalı mıyız, başlamamalı
mıyız? Çiftçiler bunu seviyor mu, sevmiyor mu? Verimlilik getiriyor mu,
getirmiyor mu? Oysa şimdi, resmi başlangıçtan sonraki kısım için çok
dikkatli bir şekilde hazırlanmak durumundayız. Bütünleşik kırsal gelişim
kavramı kapsamında söylediklerimi hatırlayacak olursanız, bu konu artık
bu aşamaya dahil. Gelecekte ya da mevcut durumda genel kavramla yola
çıkıyoruz ve söz konusu kavram bize şu yanıtı vermeli; “Evet, bir arazi
toplulaştırma projesi ile başlıyoruz, çünkü çiftçiler açısından mantıklı
geliyor” yada “çünkü kamusal ihtiyaçlar açısından mantıklı” ya da “…
açısından mantıklı” vs. Ya da diyelim ki kavrama göre, herhangi bir
şekilde mantıklı değil. Arazi toplulaştırması yerine gönüllü bir tane yapın
ya da başka projeler yapın. Bu da olabilir. Bu gerçekten tamamen yeni bir
olgu ve devlet bunun, eskisinden daha iyi olduğunu söylüyor, çünkü bu
54
aşamanın sonunda, köylülere sormuş ve onları aktif hale getirmiş
oluyoruz. Başlamadan önce fikirleri sorulmuş oluyor, görüşleri neyse,
istekleri neyse söylemeliler.
Bu kavramın sonunda tabi ki bir bütçenin olması gerek. Maliyetler
neler? Nasıl finanse edilmeli? Bütün bunlar masaya yatırıldığında da,
hepimiz tartışabiliriz. Bu yeni durumda, topluluklara özellikle fikirleri
soruluyor, çünkü onlar yeni resmi ortaklarımız. Halk kuruma geliyor ve
“Biz bu projeyi istiyoruz, lütfen Mercedes 600 olsun” ya da “Fiat veya
BMW istiyoruz” diyorlar. Halk geliyor ve bu talepte bulunuyor. Kurum da
diyor ki, “Bütçe nasıl? Paramız var mı? İnsan gücümüz var mı?” Çünkü
katılımcılar kurulu ile çalışan bu uzmanların arkasında fotogrametri,
kadastro ve GIS vs. uzmanlarından oluşan bir ekip var. Ya da şöyle
diyorlar; özel Harita ve Kadastro Mühendislerine soralım, işi onlar
yapmalı. Her şey tamamsa, başlayabiliriz ya da başlamayız. Geçmiş
yıllarda çok fazla eleştiri olduğu için, çok uzun zaman alıyordu. Ne kadar
sürmesi gerektiğini, kaç yıl olması gerektiğini bile bir görev olarak
söylememiz gerekiyordu.
Sonuç olarak artık daha sonraki aşamalardan ziyade ilk aşamada efor
sarf etmeleri gerektiği konusunda pek çok meslektaşımızın düşünce
yapısını değiştirmek durumunda kaldık. İlk safhada köylülerle birlikte
çalışmak gerçekten bir düşünce tarzı değişikliğiydi. Ancak şimdi çok açık
bir şekilde görülüyor ki bu, başarının önkoşulu. Çünkü eskiden biz
başlıyorduk ve sonra insanlar bunu istemediklerini söylüyorlardı. Giderek
daha fazla şikayet ediyorlardı ve her adımdan sonra değer tespitine karşı,
yeni yollara karşı, yeniden düzenlemelere karşı şikayetler alıyorduk. Ama
onlara önceden sormuş olsaydık ve kendi hedeflerini oluşturma
konusunda aktif olsalardı, neredeyse hiç kimse gelip de bu benim fikrim
değildi, demezdi. O zaman biz de onlara “katıldınız mı, katılmadınız mı?”
diye sorardık. Aslında bu tıpkı başarının bir garantisi gibi. Sonuç olarak bu
sistemi tavsiye edebilirim. İsterseniz bitireyim. Bunlar bizim ilkelerimiz.
55
Bir kez daha siyasi konulara değiniyorum. Gördüğünüz gibi ben
oldukça fazla siyaset odaklıyım. Üniversitedeki bazı profesörler bana, sen
profesör değilsin, politikacısın, diyorlar. Benim geçmişim bu, bakanlıktan
geliyorum ve sorunları biliyorum. Politikacıları ikna edemezseniz, bir
uzman olarak başarılı olamazsınız. Bu gayet açık. Hatta para sağlamak
için bile politikacılara ihtiyacınız var. İkna olmazlarsa parayı nasıl verirler?
O yüzden her zaman için önde gelen politikacıların ne düşündüklerini
kontrol etmelisiniz. Örneğin bizim köy yenileme projeleri ile ilgili hiçbir
sorunumuz yok. Muhafazakarlarla, sosyal demokratlar ya da yeşiller
arasında hiçbir fark yok bu anlamda. Hepsi de köy yenilemenin
ülkemizdeki en iyi program olduğunu söylüyor. Çok da küçük bir bütçesi
var. Eğer yol yapımı, su yönetimi, sosyal sektör ve eğitimle kıyaslarsanız,
bunlarda şikayet vardır. Ancak köy yenilemenin yıllık bütçesi yalnızca 100
milyon Euro'dur ve gayet başarılı bir öyküsü ve gördüğü destek vardır.
Arazi toplulaştırması da her zaman için tartışılmıştır. “Gerçekten buna
ihtiyacımız var mı? Neden ihtiyacımız var? Yalnızca birkaç çiftçimiz kaldı,
neden onlar için arazi toplulaştırmasına ihtiyaç duyuyoruz? Arazi
toplulaştırması doğaya karşıdır. Daha önce manzaramızı mahvettiniz,
şimdi de köy yenilememizi bozmak istiyorsunuz…”. Cevaplardan bazıları
bunlardı. Yani arazi toplulaştırması geçmişinden dolayı oldukça ağır bir
yük taşıyor.
Gazeteleri okuduğunuzda bile görüyorsunuz. İşte ilk o zaman isminin
değiştirilmesi gerektiğine karar verdim. Gazetede şöyle bir şey
okumuştum; “Milosevic Sırbistan'da etnik arazi toplulaştırması yapıyor”.
İşte bunu okuduğumda, artık bunun adını değiştirmenin zamanı geldi,
demiştim. Etnik arazi toplulaştırması, bazen bunu yasal arazi
toplulaştırması olarak da görebilirsiniz. Bazen insanlar bir şeyin kaotik
olduğunu ima etmeye çalışıyorlar, bunu düzgün bir şekilde yapmanız
gerek, o zaman da arazi toplulaştırması terimine ihtiyacınız var. Burada
arazi, yer anlamında değil, düzenleme anlamında kullanılmalı. O nedenle
56
biz, duygusal unsurları da beraberinde getirdiği için, kırsal gelişim
terimini kullanmaya karar verdik. Kırsal dediğimizde, dengeyi sağlamak
için kentin yanı sıra kırsala da ihtiyaç duyduğumuza yönelik politik bir
etkiyi yaratıyor. Hatta bu, kırsalın her şeyin başlangıcı olduğu fikrini bile
doğruyor. Kırsal ayrıca bizim insanlarımızın kökeni, ruhu. Başbakanımız
“Ülkemizin ruhu kırsal kesimdedir” diyor. Resmi olarak söyledi bunu.
Ülkemizin ruhu kırsal kesimdedir. Çok ilginç, gerçekten. Biliyorsunuz,
bizim büyük şehirlerimiz de var. Sonuç olarak kısal gelişim ifadesini
kullandığınızda güvendesiniz. Üstelik bu eski moda bir ifade de değil. İşte
ilkelerimiz bunlar ve oldukça siyasi konular bunlar.
Türkiye'de hangi arazi politikası, hangi arazi zilyetliği daha yaygın, bununla
başlamalıyız. Bu hepsinden önce geliyor. Almanya'nın arazi politikası vizyonu ile
başlayamam ya da Fransızlarınkiyle. Türkiye'deki arazi politikası sistemi ile
başlamalıyım. Daha sonra arazi idaresinin şeklini tartışabiliriz. Bu uluslararası
anlamda arazi idaresi olarak adlandırılıyor, temel olarak tapu ve kadastro. Daha
sonra da arazinin yeniden düzenlenmesi hakkında tartışabiliriz; kentsel ve kırsal
olarak. Kırsal olanı zaten açık. Türkiye'de kentsel arazinin yeniden
düzenlenmesinden kim sorumlu bilmiyorum. Harita ve kadastro mühendislerinin
arazinin yeniden düzenlenmesinden sorumlu olmadıklarını duymuştum. Belediye
olabilir belki, ama onların da uzmanlara ihtiyaçları var. Pekala, şimdi de arazi
yönetimi konusuna geldik. Bu, danışmanlık, planlama, yapı, inşaat ve düzenlemenin
bir bütünü. Neye ihtiyacınız olduğunu görüyorsunuz. Ayrıca GIS arazi değer tespiti,
vergilendirme, arazi işlemleri, kredi sistemini de görüyorsunuz. Hatta arazi
bankacılığından bile bahsedebilirim, çünkü Romanya gibi pek çok ülkede, insanların
çok küçük arazileri olduğu için arazi toplulaştırması bir işe yaramıyor. Çok küçük
parselleri var, bir parsel ya da beş parsel gibi, bu çok az. O zaman da arazi bankacılığı
gibi farklı seçenekler sunmalısınız. Sonuçta mekansal planlama ve katılıma yönelik
oldukça oturmuş bir sitemi görüyorsunuz. Arazi bankacılığı vs. gibi. En sonunda da
tekrar statik- dinamik-statik sistem geliyor. Yeni bir kadastro, tapu ve arazinin
yeniden düzenlenmesi ile yeni bir arazi idaresi bu. Çok fazla akademik konuştuğum
57
için özür diliyorum ama eğitimimin en başında öğrendiğim kadarıyla iyi bir teoriden
daha faydalı bir şey yoktur. Uygulama içinse iyi bir teoriden daha iyisi yoktur. O halde
hepimizin iyi uygulayıcılar olabilmesi için iyi bir teoriye ihtiyacımız var. Çok teşekkür
ederim.
Mehmet Ali Candaş : Ben uzun süren bir uykudan bizi uyandırdığı için Holger
Magel'e teşekkür ediyorum. Çünkü biz yıllardır Avrupa Birliği'ne gireceğiz diye
beklerdik. Fakat bugün burada gördük ki; kırsal gelişimi yapmayan bir Türkiye'nin
Avrupa Birliğine girmesi çok hayal. Hatta hatta Çekoslovakya'nın kendisinin yazmış
olduğu kitabı tercüme ettikten 14 yıl sonra Avrupa Birliğine girdiğini düşünürsek, biz
sanıyorum kitabını daha elde edemedik. Evet, bir de Türkiye'de “Kadıköy”
uygulaması var. “Kadıköy” uygulamasının sorunları olduğunu ama aynı paralelde
Çin'de yapılan uygulamaların daha ileri düzeyde olduğunu söyledi. Bu anlamda
yasalarda mı eksiklik var yoksa uygulayıcılarda mı? Yoksa mal sahiplerinin direnci mi
çok fazla? Teşekkür ediyorum.
Prof. Dr. Magel: Bu bir soru muydu? Çin neden mi daha başarılı oldu? Şu anda
cevap vermek çok zor. Aynı zamanda tehlikeli de. Türkiye'deki kimseyi gücendirmek
istemiyorum. Kadıköy projesinin neden tamamlanamadığını gerçekten bilmiyorum.
Bu soruya Metin daha iyi cevap verebilir. Yalnızca arazi toplulaştırması alanı ile ilgili
olarak, benim itirazım, itirazım değil de yorumum demek daha doğru, teknik
prosedür düzeyindeydi. Türk tekniğinde bir sorun yok. Ama bana başka neyin
yapılması gerektiği sorulsaydı ya da başka bir şekilde yapılması, ki biliyorsunuz her
zaman ekolojikti. Ekolojik bir yöntemdi. Çiftçiler de ekolojik önlemleri kabul etmeye
pek istekli değildirler. Hatta belki de bu mühendislerin de isteği değildi. Her
halükarda, arazi toplulaştırmasını çiftçilerin isteklerine karşı bir şekilde
yapmayacağız. Sonuçta bu mükemmel bir hidroloji mühendisliği sistemi, yeniden
parsellemenin çok etkin bir yolu, ancak eğer bu yeniden parselleme Almanya'da
yapılıyor olsaydı, çok büyük bir tartışma olur ve çok fazla eleştiri gelirdi; manzaranın
tekdüzeleştirilmesinden dolayı, manzaranın daha monoton, daha az yeşil ve çok
daha az estetik ve ekolojik bir hale gelmesinden dolayı.
58
Köy yenilemesine gelince; bu muhtemelen arazi toplulaştırma mühendisleri
açısından tamamen yeni bir kavramdı ve kurumlar arasında bazı anlaşmazlıklar
oldu. Liderliği kimin üstleneceği belli değildi, özel bir fon yoktu, özel bir program
yoktu ve herhangi bir kurum tarafından bunu bir Türkiye modeli olarak görmeye dair
açık ve net bir istek gelmemişti. İşte bu Çin'le olan en büyük fark. Çin'de en başından
beri yönetimin çok açık bir isteği vardı; “Model oluşturacak bir proje başlatmak
istiyoruz”. İlk olarak yalnızca tek bir il yönetimiydi ya da Shandong diyebiliriz.
Shandong Çin'deki 20 ilden bir tanesi, ama çok güçlü ve zengin bir il, fakirler de 2
giderek zenginleşiyor. 150.000 km 'lik bir alan içerisinde yaklaşık 85 milyon nüfusa
sahip. Bu yönetim, Bavyera'nın köy yenileme ve arazi toplulaştırması konularında
lider olduğunu duyduklarını söyledi. Gelmek istediler ve en başından beri bunun il
yönetimi tarafından desteklendiğini biliyordum. Meslektaşlarımla işe ilk başladığım
zaman, köyler tarafından ortaya atılan fikir bütün evlerin kaldırılması olmuştu. Köy
yenileme fikri buydu. Tıpkı çocuklar gibiydiler, “yenileme dediniz, o zaman bütün
evleri kaldırın”. Ben de bunun çok kötü bir fikir olduğunu söyledim. “Eski yapıyı
korumak istiyoruz. Hiç köy tarihini okudunuz mu? Bu köyü kim kurmuş? Özelliği
neymiş?...”. Çok zor bir işti. Bir sürü yenilgi ve başarısızlıklarla karşılaştık ve bazen bir
daha asla Çin'e, bu korkunç ülkeye geri gelmeyeceğim, dedim. İnişli çıkışlı bir
durumdu. Ama sonra, yaklaşık 10 yıl sonra, başarılı olacakmış gibi geldi. Diğer
köylerden bu köyü görmeye geliyorlardı. Neler olduğunu görmeye geliyorlardı.
Hatta ilk arazi toplulaştırmasını bile yaptılar. Bu arazi toplulaştırmasına
başladığımızda ilginç bir şeyi keşfettik. Aslında size bütün gece bir sürü hikaye
anlatabilirim, ama bundan bahsetmem gerek. Çok ilginç bir şeyi keşfettik. Arazi,
mülkiyet açısından ortak. Tüm insanlar resmi olarak arazinin sahibi. Sonra onlara
kadastro nerede diye sorduk. Tabi ki kadastro yoktu. Peki haritanız var mı, dedik.
Böylece birisinin harita çizmesi gerektiğini söyledik. Haritaya ihtiyacımız vardı.
Ayrıca bu haritaları renkli yapmaları gerekti, hangi ailenin hangi parseli var, vs. Bu
statik arazi yeniden düzenlemesine yönelik bir haritamız oldu. Sonra, komünist
sistemlerde söylendiği gibi tüm insanların eşit paya sahip olmadığını gördük. İlginç
bir şekilde, köy yöneticisi gibi güçlü kişiler ve arkadaşları en iyi parsellere sahipti; en
59
yakın olanlar, en iyi topraklar. Diğer aileler ise çok dışarıdaydılar. Sonra biz bunu
tartıştık. İşe başladığımızda, bir ailenin bütün alana dağılmış parselleri vardı ve bu
hiç de etkin olmuyordu. Bunları bir araya getirmemiz gerek, yeniden parselleme
yapmamız gerek, dedik. Güçlü olan aileler, hayır, dediler, bu çok etkin bir sistem. Biz
de, evet sizin için çok etkin olabilir ama diğerleri için öyle değil, dedik. O yüzden
aslında biz küçük bir devrim yaptık diyebiliriz. O zamanlar her yıl sistem
değişiyordu. Her yıl aileler yeni dağıtılmış parsellerini alıyorlardı. Ama her
yıl aynıydı. Güçlü aileler her yıl en iyi olanı; en az nüfuzu olan aileler ise en
kötü olanını alıyordu. Biz de işe koyulduk. Hikayenin sonuna gelecek
olursak: yaklaşık 10 yıl sonra, yönetim benden Pekin'e gitmemi istedi.
Merkezi yönetime gider misiniz? Çin'de merkezi yönetime gitmek nasıl bir
şeydir tahmin edebilirsiniz. Bu, kırsal kesim insanlarının gözünde
İmparator'un huzuruna çıkmak gibi bir şey. Yeni imparatorlar da
komünist liderler. Hayal bile edilemezdi. Ama ben merkezi yönetime
gittim. Bayındırlık, tarım bakanlıkları gibi çeşitli bakanlıkları ziyaret
ettim. Hepsi de bana, “Siz neden bahsediyorsunuz? Köy yenilemesi, arazi
toplulaştırması mı? Nerede? Nerede bu, Shandong'da mı?, Shandong
nerede?” diye sordular. Sonra Çin'in kocaman haritasına bakıp “Çok
uzakmış” dediler. “Sizinle bu konuyu konuşmalıyız”. Oldukça yüksek
düzeyli görevlilerden bir tanesi, “Sn. Magel bu iyi bir fikir olabilir ama
Çin'de 800.000 köy var; 800.000 köyde köy yenilemesi yaptığınızı hayal
edebiliyor musunuz?” diye sordu. Ben de “Neden olmasın?” dedim.
Pekin'e yapılan bu ilk ziyaretten pek bir sonuç çıkmadı. Daha sonra bir
konferans düzenledik ve gelmek durumundaydılar ve gerçekten de
geldiler. O zaman iyi bir şey oldu. Yeni bir bakan yardımcısı atanmıştı ve
kendisi daha önce Almanya'da öğrenci olarak bulunmuştu. Almanca
biliyordu ve yayınlanan makalelerimi orijinal dilinde okumuştu.
Kendisiyle tanıştığımda bana “Sn. Magel, daha teknik anlamdaki arazi
toplulaştırması ile daha ekolojik anlamdaki arazi toplulaştırması
arasındaki fark nedir?” diye sordu. Almanca'da bu terimler anlamsal
60
açıdan birbirine çok yakındır. Ben de ona kendisinin gerçek bir uzman
olduğunu söyledim. Daha önce yurt dışında hiç böyle bir soruyla
karşılaşmamıştım. Bu bir başlangıç noktasıydı ve ister inanın ister
inanmayın, geçen yıl 8 kez Çin'e gittim ve arazi toplulaştırması ile kırsal
gelişim için yetkili bir merkez ile tüm Çin çapında ulusal bir yetkinlik
merkezi, eğitim merkezi ve araştırma merkezi açtık. Benden de eğitim
planlarını vs. yapmamı istediler. Ayrıca adı geçen bakan yardımcısı, bu
projenin Çin'deki 800.000 köy için bir model oluşturduğunu resmi olarak
beyan etti. Gördüğünüz gibi, vizyonlara ihtiyacınız var. Türkiye'deki kırsal
gelişim vizyonunuz ile başlayın. Eğer vizyonlara inanırsanız, harekete
geçirici bir güç haline gelirler. Vizyonunuz olmazsa, sadece kötü
durumdan şikayet ederseniz, çok üzgün olursunuz ve sadece kendi
kendinize ağlamış olursunuz. Vizyonlar çok önemli, Türkiye'nin kırsal
gelişim vizyonu.
Katılımcı: O halde ben küçük bir soru sorabilirim. Beni duyabiliyor musunuz? Miras
yoluyla taşınmazların bölünmesini engelleyen özellikle Almanya'da ve Avrupa
Birliği'nde herhangi bir düzenleme var mı? Bir de harcanan kaynakların geri dönüşü,
özellikle politik açıdan anlatabilmek için faydalarını ve maliyetleri, harcanan
kaynakların geri dönüşü konusunda neler söyleyebilirsiniz? Nasıl ipuçları
verebilirsiniz bize?
Prof.Dr. Magel: Çevirmen gayet başarılıydı. Bizden bir alkış almalı. Kısa bir cevap
vereyim. İlk olarak, kırsal mirasın korunması köy yenilemenin bir parçası. Artık
kullanılmayan ama milli açıdan korunması gereken eski binaları düşünün. Biz
bunlara yeni bir kullanım alanı bulmaya çalışıyoruz, bu aslında giderek daha fazla
köy yenileme programlarının bir parçası haline geliyor. Kamusal ihtiyaçlara cevap
verecek bir müze haline getirmek gibi yeni tarım-dışı ya da resmi kullanım alanlarına
bakıyoruz. Ama her yeri müze yapamazsınız. O yüzden bu mirasın özelliklerini
koruyarak modern yaşam koşullarına uyumlaştırmanın yollarını aramalısınız. Bu son
derece zor. Bu konuyla nasıl baş edeceğiniz duruma göre değişiyor. Çok iyi ortaklara
ihtiyacınız var. Bu ortaklar tarihi eser korumacıları ya da idaresi. Bu insanlar bizden
61
nefret ederlerdi. Daha önceleri gerçekten bizden nefret ederlerdi. Onların en büyük
düşmanlarıydık. Çünkü kırsal mirası yok eden bizdik. Şimdi ise en iyi dostlarımız.
Çünkü onlardan rica ettim; “Lütfen katkılarınız için hazırlık yapın. Genel olarak neyin
korunmasının kötü olacağını ve neyin miras olduğunu erkenden keşfedebilmemiz
için bize ne türden bir kılavuzluk, bir çeşit anket, bir çeşit planlama süreci
sağlayabilirsiniz?”. Özellikle konu manzara olduğunda, bazen kimsenin neyin miras
olduğunu bilmediğini görürsünüz. Örneğin Almanya'da eski zamanlarda 8. yüzyılda
Fransız-Alman İmparatoru Charles Mann tarafından kullanılan arazi örneği var. Bu
imparator üç alanlı ekonomi denilen kavramı geliştirdi. Her ziraat mühendisinin
öğrenmesi gereken bir kavram bu, üç alanlı ekonomi. Bu sistemi tam olarak bugün
bile görebiliyorsunuz. Bu alanlarda arazinin yapısını dikkate almadan arazi
toplulaştırmasına başlarsanız, yine bir kırsal mirası yok etmiş olursunuz. Şimdi ise
tıpkı bir sigorta sistemi gibi tarihi eser koruyucularımız var; bizim tarafımızdan çok
erken bir zamanda o bölgede bir arazi toplulaştırması ya da köy yenileme projesi
başlatacağımız hakkında bilgilendiriliyorlar. Onlara, “Elinizde herhangi bir bilgi var
mı? Bu bölge için hazırlık yapabilir misiniz? Sizin unsurlarınızı dikkate almak için en
iyi şekilde hazırlanıyoruz” diyoruz. Bu sistem mükemmel bir şekilde işliyor. Eğer
ilginizi çekerse size tarihi eser koruyucularının bakış açısından veri koleksiyonu
olarak adlandırdığımız bilgileri gösterebilirim.
İkinci sorunuzun ise cevabı çok uzun. Bütçeyle ilgili bazı rakamlar var elimizde
ama kısaca cevap vermek gerekirse, bundan zaten bahsetmiştim. Köy yenileme için
yıllık yaklaşık 100 milyon Euro'luk bir bütçemiz var, bazen daha az, bazen daha çok.
Arazi toplulaştırması içinse toplamda 120-130 Euro'luk bütçelerimiz oldu, ama
şimdilerde daha az, çünkü bakan her zaman bu kalemler arasında kaydırma
yapabiliyor.
Örneğin eğer çiftçiler için daha fazla paraya ihtiyacınız varsa, “Bunu biraz
kaydırabilir miyim, seneye geri alacaksınız” diyor. Toplamda ise hala yeterli. En
kötüsü, ki böyle anlaşılmışsa konuşmam ciddi şekilde yanlış anlaşılmış demektir, bu
konu parayla ilgili değil. En azından Almanya'da, en azından Avrupa'da konu para
değil. Belediye başkanlarına soracak olursanız, insanlara soracak olursanız, hepsi
62
63
para için ağlıyordur, insanın doğasında var. Ama konu bu değil. Asıl konu şu;
insanların geleceğe uyum sağlamaları için katkıda bulunuyoruz. Geleceğe daha iyi
hazırlanmalarını, bunu başarabilmelerini ve buna yetkin olmalarını sağlıyoruz. Bu da
geleceğe karşı duydukları korkularının üstesinden gelmelerine yönelik konuşmalarla
başlıyor. Almanya'daki genel izlenim hepsinin de daha iyi bir durumda oldukları
yönünde. Asya'ya bakacak olursanız, Çinliler de daha iyi durumda. Bu da Çinlilerin
gücüyle Avrupa arasındaki fark. Amerika'ya giderseniz Amerikan yönteminin en iyisi
olduğu söylenir, ayrıca demokrasiden bahsedilir, Başkanlarının her zaman ne
söylediğini biliyorsunuz, hatta belki de inanıyorsunuz. Ama bu farklı. Geleceğe daha
iyi bir şekilde hazırlanabilmek için zihinleri açmalıyız, düşünce tarzlarını
değiştirmeliyiz. Elimizde olanlar bunlar. Eğer vermeniz gereken para varsa, bazı mali
destekler ya da bazı teşvikler olabilir, ama asıl konu bu değil. Bu yüzden ben
para konusunu tartışmak istemiyorum. Herkes parayı sever. Ama asıl
önemli olan bu değil. Pekala. Son soru.
Öncelikle tercümanımıza teşekkür etmek istiyorum. Tebrik ederim. Çok
teşekkürler. Çok çalıştınız.
İrfan Girgin : Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama
Bölümünde hocalık yapıyorum. Yaklaşık 40 yıldır bu mesleğin içerisindeyiz ve
buradaki kardeşlerimin bazı konuşmalarına şahit oldum ve ben üzüldüm, gerçekten
üzüldüm. Bu ülkede pek çok şey de yapılmıştır. Bu yapılan şeyleri başkalarının
önünde de tartışmayı ben arzu etmiyorum. Profesör Magel'e ben çok çok teşekkür
ediyorum. Bizi aydınlattınız. Kırsal kalkınma konusunda, arazi toplulaştırması
konusunda son gelişmeleri ve Almanya'daki gelişmeleri, bununla birlikte Çin örneği
ve Doğu Avrupa ülkeleri örneklerinden bahsettiniz. Gerçekten çok çok teşekkür
ediyorum. Son bir konuya geldiniz land management konusuna. Bu sanıyorum ki
buradaki arkadaşlarımızın çoğu bunu 40 yıldan beri Tarım Bakanlığı bünyesi
içerisinde veya diğer çiftçi birlikleri olarak uygulamaya çalışıyorlar. Tabi bir sistem
meselesi, bir organizasyon meselesi. Her ülkenin kendi koşulları, kendi şartları kendi
imkanları. Ben fazla devam etmeyeceğim. Bir soru soracağım. Yalnız bir şeyleri
hatırlatmaya çalışıyorum.
64
Bu nedenle bugün Almanya'nın gelmiş olduğu yaklaşık 1600'lü yıllardan itibaren
bugüne kadar gelirken geçirdiği bir sürü aşamalar var. Bizim de geçirdiğimiz
aşamalar var. Bu aşamaları her zaman göz önünde bulundurmak gerekir. Elbetteki
köylerin yenilenmesi, kentlerle köyler arasında ya da kırsal yerleşimler arasında
ilişkilerin kurulması kırsal kalkınma planlama anlayışı içerisinde, sistem anlayışı
içerisinde belli bir noktaya götürülebilir geleceği görmek açısından. Elbetteki bu
gelecek de ne kadar görülebilir bu hızlı değişim içerisinde?
Benim Prof. Dr. Magel'den sormak istediğim şey şu: Doğu Avrupa ülkelerindeki
uygulamaların sonuçlarını sosyal, ekonomik ve fiziki açıdan kısaca tartışabilirler mi?
Doğu Avrupa ülkelerinde uyguladıkları projelerde FAO'nun direktifleri altında
uygulanan bir takım projeler var. Bu projelerde elde edilen sonuçlar kısa olarak
nedir? Başarı şansı nedir? Ve bir şey daha söylemeden geçemeyeceğim, biz de
bütün buradaki kardeşlerim de hemfikirdir ki arazi toplulaştırması kırsal kalkınmanın
bir motivasyonu için araçtır. Biz araç olarak kullanırız bunu. Bunu da Prof. Magel'in
yakın arkadaşlarına ifade etmesinde ben yarar görüyorum. Farklı bir şey değil
konuştuklarımız, hep aynı şeyleri konuşuyoruz ve Doğu Avrupa ülkelerindeki başarı
şansını çok merak ediyorum. Teşekkür ediyorum kendisine.
Prof.Dr. Magel: Enver Sedat öldürüldüğünde Yugoslavya çok etkilenmişti. Çünkü
üçüncü dünya ülkelerinin kalkınmasında Yugoslavya ve Mısırın ortak bir çalışması
vardı. Gördüğünüz gibi komünizm zamanında toplulaştırma çalışmaları üzerine
konuştum. Gerçi şimdilik Çin de falan problem olmaz. Polonya'da da toplulaştırma
çalışmaları yapıldı. Fakat Çekoslovakya'da yapılmadı. Rusya'nın zaten ihtiyacı yoktu.
Bütün Doğru Avrupa ülkelerinde şu anda toplulaştırma üzerine çalışmalar yapılıyor.
Çekoslovakya'da, Polonya'da, Bulgaristan'da Romanya'da bütün değişimlerin
olduğu ülkelerde bu konu çalışılıyor. Nerede daha önce toprak sahipleri varsa bu
toprak sahipleri yeniden topraklarına sahip oldular. Nerede bu durum olmuşsa
toplulaştırmadan da söz edebiliriz. Buradaki Dünya Bankasının bu konulardaki
projeleri finanse etmesi yönündeki kararını etkiler duruma geldi. Ama Romanya'da
örneğin bir problem yaşadık, parçalar çok küçük parçalar haline gelmiş. Bunları
yeniden toplulaştırma sonucu bir araya getirdiğimizde yeniden toplulaştırmaya
65
uygun olmayan küçük parçalar oluşuyor. Belki de orada bir çok insana çiftçiliği
bırakın, toprağınızı bırakın şehre gidin dememiz gerekiyor. Belki de bunun adı toprak
bankası olabilir. Toprakla ilgilenen bir banka olabilir. Önce insan satın alır o banka
tarafından sonra da bildiğiniz şeyler. Bunun adı herhalde toprak bankası olur. Ama
bunu yapma hakkımız yok, çünkü mülkiyeti onlardadır. Toprak bir sınırla belirli bir
yapı değildir. Onun bir geçmişi vardır. Onun bir sosyal yapısı vardır O şekilde
düşünmek gerekir. Slovenya örneğinde olduğu gibi mesela komünizm döneminde
toplulaştırma biraz da zorla yaptırılmak istendiği için şimdi biz gittiğimizde tekrar
hayır diyorlar. Sanki biz zorla yaptıracakmışız gibi bir imaj bırakıyorlar. Bizim
öğrendiğimiz sadece toprağı bir sınırla parçalayıp bölmek değildir, bunu yaparken de
bir hissiyat vardır. Bunu yapmanın bir hissiyatı vardır. Biz bunu öğrendik. İkinci
sorunuz.
İrfan Girgin: Doğu Avrupa ülkelerinde projeler Avrupa Birliği tarafından mı finanse
ediliyor? Bu projelerden, programlardan kaç tanesi sonuçlandı bu güne kadar? 15
yıldan beri uğraşılıyor sanıyorum. Kaç tanesini bitirdiler ve bu projeler kırsal
kalkınmaya yönelik projeler mi yoksa sadece parsellerin düzenlenmesi veya yeniden
tarım işletmelerine dağıtılması şeklinde mi? Bildiğim kadarıyla biraz daha geniş
kapsamlı bir şey uygulanıyor.
Prof. Dr. Magel: Özellikle bu soru ülkeden ülkeye değişebilir. AB'ye giriş
sürecindeki ülkelere uygulanan bir program vardır. AB bunlardan bir takım şeyler
ister ve bu amaçla bu ülkeler çeşitli çalışmalar yapıyor. Örneğin Hollandalılar
Çekoslovakya'da toplulaştırma projeleri geliştirdiler, yaptılar. Ya da Amerikalılar gelip
orada Doğu Avrupa'da toplulaştırma gibi bir şeyi düşünemiyorlar. Projelerin büyük
bir kısmı Avrupa Topluluğu fonlarından yapıldı fakat aynı zamanda büyük para
babaları da bunu finanse etme yoluna girdiler. Gördüğünüz gibi bazı zengin olan
ülkeler özelikle Doğu Avrupa'daki bazı ülkelerin bu tür projelerini yürütmek için
finansman sağladılar. Ama oralara da yerleşmek istediler. Ben size sadece şunu
söyleyebilirim. Bir Bavyeralı olarak 1982 yılında Bavyera'da bu tür projeler
destekleniyordu çünkü Bavyera eyaletinin kendi çevresinde bulunan bütün ülkelere
yardım etme geleneği vardır. O zaman yine bir şans yakaladım Avusturya'ya,
66
Çekoslovakya'ya, Slovenya'ya ayrıca gittim. Ancak her yerde aynı ölçüde başarılı
olamadık. Çekoslovakya'da köy yenileme projelerinde başarılı olduk. Avusturya'da
da öyle köy yenileme projelerinde başarılı olduk ve aynı zamanda toplulaştırma
konusunda da. Toplulaştırma konusunda Avusturya'da mesela hiç başarılı olamadık
hala yapılması gereken çok şey var. Slovenya'da da başarılı olduk bizim
söylediklerimiz kırsal kesimdeki düzenleme onlarca güzel fikirler olarak algılandı.
Macaristan'da başarılı olduk. Kadastroda Macaristan çok çok başarılı oldu.
Macaristan genel olarak çok başarılı. İki tane komitesi var.
Hırvatistan'da tamamen bir yenilgiye uğradık diyebiliriz. Mesela orada
gittiğimizde toplulaştırma yapacağımız köyde beni fahri vatandaş olarak kabul
ettiler. Oradaki halk beni tanıdı bana yakınlık gösterdi aynı zamanda belediye
başkanı da yakınlık gösterdi. Yoksa insan şey olmaz. Neden başarılı olamadık?
Bakanlıklar bizim önümüzü kesti. Merkezi hükümet önümüzü kesti. Her şeyden önce
hükümet ve bakanlıklar bu sefer demokratik olarak sunduğumuz şeye karşı geldiler,
bunun düzenlemesine karşı geldiler.
Size şimdi bir hikaye daha anlatacağım. Herhalde bununla da bitiririz. Ben
oradayken bir sefer şunu fark ettim. Özelikle bakanlık ve hükümet düzeyinde bunun
yapılmaması için elinden gelen çabalar gösteriliyordu ve bu amaçla çalışılıyordu. Ve
sonra ben kendim düşündüm ve bakanın kendisine kendim gitmeye kara verdim.
Sonrada belediye başkanı benimle bakanın önüne çıktı. Bakana işte benim memnun
olmadığımı söyledi bu şekilde çalışmamı sürdüremeyeceğimi söyledi. Çünkü
hükümet bize destek vermiyordu. Bakan kendisi biraz panikledi. Öyle sanki bir boğa
yılanı gibi olmaya başladı. Hemen belediye başkanına dönüp Stefan dedi bu doğru
değil söylediklerin. Belediye Başkanı da Bakana profesörün haklı olduğu söyledi.
Şimdi asıl can alıcı nokta geliyor. Sizin de bildiğiniz üzere Hırvatistan çok ilden
oluşuyor. Dünyaca ünlü Dalmaçya kıyılar var. Genellikle kırmızı şarap içerler. Güneş
bol Türkiye'deki gibi, Zagrep bölgesi vardır. Ayrıca savaşın sürdürüldüğü Bosna'ya
giden tarlalar vardır. Biraz daha yukarı kısımda daha sert mizaçlı insanlar yaşar.
İnsan kendi kendine güvenebilmeli orada. Bu durumu Avusturya Kralı ayrıca
defterine yazmıştır. Slovenyalılar Osmanlı devletinin sınırlarına gelmiştir. Şimdi kendi
67
kendinize düşünün Hırvatistan en uç noktada bir ülke. Şimdi tekrar düşünelim. Bir
Bakan Stefana Belediye Başkanına bu doğru değil diyor belediye başkanı dönüp
tekrar bakana bu doğrudur diyor. Hırvat olan Bakan Belediye Başkanına sitemde
bulunurcasına nasıl bunu söyleyebilirsin Stefan diyor sen de bir Hırvatsın.
Katılımcı: Şimdi biz Kadıköy projesinde başarılı olduk, olmadık değil ancak Köy
Hizmetleri olarak bizim sorumluluğumuzda olan bütün işleri yaptık. Kırsal alan
düzenlemesini yaptık. Köy imar planını çıkardık. Ve kırsal alanda sosyal ve kültürel
amaçlı bir sürü arazi ürettik. Bunların yerini ayırdık. Örneğin sanayi bölgesi, spor
tesisleri, kültürel alanlar için araziler ürettik. Ancak başarısızlık ne yazık ki,
Türkiye'deki bürokrasiyi hepimiz biliyoruz. Köy imar planını tasdik edecek bir merci
bulamadık. Ne yazık ki hazırladığımız 1/1000'lik köy imar planlarını tasdik
ettiremediğimiz için köy içinde yapmamız gereken kreş, sağlık merkezi, itfaiye binası
gibi tesisler için alanları ayıramadık. Yoksa kırsalda toplulaştırma ve diğer çalışmalar
tamamlandı. Ama köy gelişimi ile ilgili olan bölge maalesef kaldı. Hali hazırda
elimizde o 1/1000'lik haritalar. Ama ne yazık ki hala tasdik ettiremedik ve
uygulayamadık. Başarısızlık oradan geldi. İkincisi de kendisinin de ifade ettiği gibi
sonuçta bütçe olanaklarıydı bu. Örneğin Bayındırlık Bakanlığının yapması gereken
tesisleri Bayındırlık Bakanlığı yapmadı, bütçem uygun değil yatırım programıma
alamam şeklinde. Ne bileyim Milli Eğitim Bakanlığı okulu yapması gerekiyordu,
yapmadı. Bu nedenle bu projede başarısız olduk.
68
69
KONFERANS
SUNUMU
70
71
O. Univ. Prof. Dr.-Ing. Holger MagelCo-Director of Institute of Geodesy ,GIS and Land Management TUMFormer Director general of rural service in BavariaFIG President 2003-2006
Lecture at Ankara on 6 July 2005
Land consolidation principles
1. Principle of private profit
2. Principle of surrogating
3. Principle of subsidiarity
4. Principle of compensation of land of equal value
5. Principle of acceleration
6. Principle of time limited duration
7. Principle of socially and environmentally suitable land use as well as environmental planning
8. Principle of rule of law
72
GAK – Framework plan 2004 - 2007Principles for the Assistance of Integrated Rural Development
2. Assistance Objects
Eligible for assistance are expenses incurred for:
2.1 The formulation of integrated rural development concepts as preliminary planning within the meaning of section 1 paragraph 2 GAKG for the integration of sustainable agriculture and forestry in the process of strengthening regional economy, which on the basis of an analysis of regional strengths and weaknesses
• define regional development objectives• define spheres of activity• set out strategies to implement development objectives• describe priority development projects
Regions with specific development strategies can be assisted where the regions work out a development strategy tailored to their specific situations. The term “Region” is to be understood as an area with geographical and functional cohesion.In justified cases, concepts can be limited to major spatial and thematic points in the context of specific problems.
GAK – Framework plan 2004 - 2007Principles for the Assistance of Integrated Rural Development
2. Assistance Objects
Eligible for assistance are expenses incurred for:
2.2 Regional management for initiation, organisation and implementation of rural development processes by
• information, advice and activation of citizens,• identification and opening up of regional development potential,• identification and support of objective-oriented projects.
The formulation of integrated rural development concepts can also be undertaken in the context of regional management.
The recipients of assistance task agencies outside public administration with the implementation of regional management. Such agencies must show adequate qualification.
73
GAK – Framework plan 2004 - 2007Principles for the Assistance of Integrated Rural Development
2. Assistance Objects
Eligible for assistance are expenses incurred for:
2.3Investment measures as well as the preparation and support of such measures in the context of agricultural and forestry activities and the reorganisation of the latter as well as activities in rural areas in the following fields
2.3.1Renewal and development of villages in places which have a rural character (in the sense of section 1 paragraph 1 No. 1d) GAKG) with the aim of preserving and shaping the character of the village including the safeguarding and further development of common facilities to improve the living conditions of the village population as well as essential village development planning and concepts;
2.3.2Infrastructure measures compatible with the rural character, particularly in order to open up agricultural and tourist development potential in the context of incomes diversification in agriculture and forestry;
GAK – Framework plan 2004 - 2007Principles for the Assistance of Integrated Rural Development (IRD)
2. Assistance Objects
Eligible for assistance are expenses incurred for:
2.3.3Establishment of areas of protective planting and of comparable areas compatible with the landscape in connection with agriculture and forestry;
2.3.4Readjustment of rural land holdings and arrangement of rural areas (= land consolidation) to improve the agricultural structure in the context of land consolidation proceedings under the FlurbG and LwAnpG, including measures for ensuring a sustainable and effective ecosystem as well as projects for voluntary change of use;
2.3.5Cooperation of farmers and foresters with other partners in rural areas with the aim of income diversification or creation of additional possibilities of employment, as well as measures by agricultural and forestry enterprises to use their buildings for other purposes.
74
GAK – Framework plan 2004 - 2007Principles for the Assistance of Integrated Rural Development
3 Recipients of Assistance
3.1For measures in accordance with No. 2.1 and No. 2.2Local authorities and local authority associations as well as incorporated associations of different bodies with involvement of communities and local authorities associations. 3.2For measures in accordance with No. 2.3.1 - 2.3.33.2.1Local authorities and local authority associations,3.2.2Natural person and partnerships as well as juristic person of private law 3.3For measures in accordance with No. 2.3.4 and 2.3.1Body of participants, their associations, water and land associations and similar legal entities as well as individual people3.4For measures in accordance with No. 2.3.2 und 2.3.3water and land associations and comparable corporations3.5For measures in accordance with No. 2.3.5Natural person and partnerships as well as juristic person of private law.
formal land consolidation
planning(land consolidation act)
plan forcommon and public
facilities(§ 41 FlurbG)
Planning systema in village renewal in land development- methods, instruments and planning process -
state development programspecialized programs and plans according to Art. 15 BayLplG
regional plan
The integral process oriented village renewal plan containingpermanent citizen participation and interdisciplinaryexpert participation as well as local planning including green planning/ planning of village ecology with the modules
start up/preparation planning- overall concept study including SWOT-analysis- planning/ realisation demand- key aspects of activity- limitationconception- inventory taking (specialised SWOT-analysis)- concept with key aspects- formulation of overall concept- planning of measures
if necessary: deepening phase for sophisticated spatial and/orspecialized subjects
implementation of private measures(with attend to the building regulations,
the historic preservation right, the land consolidation act, the nature protection right, etc.)
loca
l pl
anni
ng
sup
ra-l
oca
l pl
anni
ng
op
erat
ion
alp
lan
ning
str a
tegi
cpl
ann i
ng
no
rma t
ive
pla
nni
n g
land use plan(§ 5 BauGB)
local development plan(§ 9 BauGB)
statute according to§ 34 Abs. 4 BauGB,preservation statute
according to§ 172 Abs. 1 BauGB
local building code(Art. 98 BayBO)
land regulation according to BauGB(reallocation of land,
adjustment of boundaries)§§ 45-84 BauGB
plan according to § 58 FlurbG with legalregulations and results of the land regulation according to the land
consolidation act
principles of reorganization(§ 38 FlurbG)
specific area expertisesdevelopment planning for agricultural structures
informal planningmunicipality, land consolidation, individuals
formal municipal planning
(building regulations)
urban development plan
informal planning
© Univ.-Prof. Dr.-Ing. Holger Magel, 2002 Chair of land readjustment and land development, TU München
75
Planning system in landscape planning in land development- methods, instruments and planning process -
state development scheme with landscape schemeregional plan with landscape framework plan (Art. 3 BayNatSchG)
specialized programs and plans (according to Art. 15 BayLplG, Art. 3 BayNatSchG)
c) continuation planning
loca
lpl
anni
ng
sup
ra-l
oca
lpl
anni
ng
op
erat
ion
alp
lan
ning
str a
tegi
cpl
ann i
ng
no
rma t
ive
pla
nni
n g
municipal landscape planning
(Art. 3 BayNatSchG)
integration of themunicipal landscape
planning in theland use plan (§ 5 BauGB)
green planning according to
Art. 3 BayNatSchG
integration in thelocal development plan
(§ 9 BauGB)
land regulation (reallocation of land,
adjustment of boundaries)§§ 45-84 BauGB
plan according to § 58 FlurbG with legallyregulations and results of the land regulation
plan covering thecommon and public
facilities(§ 41 FlurbG)
principles of reorganization(§ 38 FlurbG)
informal planningland consolidation
formal municipal planning
(building regulations,nature protection right)
formal land consolidation
planning(land consolidation act)
process oriented landscape planning in the rural developmentcontaining citizen participation und expert participation
as well as 3 steps
a) preparation planning
b) measures conception
urban development plan
informal planning
© Univ.-Prof. Dr.-Ing. Holger Magel, 2002 Chair of land readjustment and land development, TU München
(1) In the preparation and implementation of urban development measures account is to be taken of measures for the improvement of the agrarian structure, and in particular of the results of preliminary planning in pursuance of Section 1 para. 2 of the Law on Common Tasks in respect of the "Improvement of the Agrarian Structure and Coastal Defences". Where measures to improve the agrarian structure may be expected to exert effects on building development within the boundaries of the municipality, the municipality shall determine whether urban land-use plans [Bauleitpläne] should be prepared and whether any other urban development measures should be undertaken.
(2) In the course of preparing urban land-use plans, the farmland consolidation authority [Flurbereinigungsbehörde] shall examine whether any need exists in this context to initiate a procedure for the reallocation and consolidation of agricultural land holdings [Flurbereinigung], or for any other measures to improve the agrarian structure.
(3) The municipality shall involve the farmland consolidation authority, and any other departments which might be responsible for implementing a measure to improve the agrarian structure, in the preliminary stages leading to preparation of the urban land-use plans as early as possible.
Section 187 (BauGB) The Co-ordination of Measures; Urban Land-Use Planning and Measures for the Improvement of Agrarian Structure
76
(1) Where notification has been made by the farmland consolidation authority in a municipality of its intention to undertake the reallocation and consolidation of agricultural land holdings on the basis of the Farmland Consolidation Act [Flurbereinigungsgesetz], or where this has already been ordered, the municipality is obliged to prepare urban land-use plans in good time, unless such consolidation cannot be expected to exert any effect on building development within the boundaries of the municipality.
(2) The farmland consolidation authority and the municipality are obliged to co-ordinate their proposals for the territory covered by the municipality at the earliest time possible. Plans shall not be changed prior to completion of reallocation and consolidation except where agreement exists between the farmland consolidation authority and the municipality, or where compelling grounds exist for changes to be made.
Section 188 (BauGB) Urban Land-Use Planning and the Consolidation of Agricultural Land Holdings
Kind of Planning Planning Activities
Normative Planning Regional Planning
Strategic Planning
Operational Planning
Pre-planning
• ILEK
• „communal development concepts
• surveys
• local Agenda 21 concepts
• land use planning
• general principles (§ 38)
• village renewal plan
• landscape planning
• road and water resources plan (§ 41)
• Land consolidation plan (§ 58)
• planning (in it proper sense)
• approval of plan
• investigation on legal status
• land valuation
• surveying
• correction of public books
• final statement
Program planning
• mediation of interests, development of a common vision
Interrelationship between planning system and land consolidation
Univ.-Prof. Dr.-Ing. Holger Magel, TU München
77
Course of land consolidation procedureC
ON
CL
US
ION
L
AN
D R
EA
DJU
ST
ME
NT
E
XT
EN
SIO
N P
LA
NN
ING
C
ON
SU
LTA
NC
Y Programme Planning
HearingLAND CONSOLITATION ORDERReshaping principles
DRAWING UP OF THE PLAN (roads, water incl. Landscape and villagerenewal planning)
PLAN APPROVAL
ESTABILSHMENT OF COMMON FACILITIES
DETERMINATION OF LEGAL STATUS
VALUATION
SURVEYING
LANDCONSOLIDATIONPLAN
CONSTRUCTIONRECTIFICATIONOF PUBLIC RECIRDS (CADASTRE AND LAND REGISTER)
FINAL DETERMINATION
if necessary, continuation of the body of participants
- new plots (plot organisation) - change of possession- arrangement of legal status- determination of common and public matters
5 y
ears
2 –
4 y
ears
2–
4ye
ars
3–
6ye
ars
7–
14
years
sta
tic
BO
sta
tic
BO
dyn
am
icpart
Univ.-Prof. Dr.-Ing. Holger Magel,
TU München
AN OUTLINE OF SURVEYING AND LAND CONSOLIDATION IN BAVARIA
Land Consolidation Administration Survey Administration Special Branches
Bavarian State Ministry of Agriculture and Forestry
Bavarian State Ministryof Finance
Survey sections of Federal
Railway Offices (2)
Survey section of the Waterways
Office (1)
Municipal Survey Offices (3)
Independent Surveyors
Bodies of Participants(over 1.800)
State Survey Office
Regional Survey Offices (80)
national surveying
cadastral surveying
Regional Land Consolidation
Offices (7)
Bavarian Land Consolidation
Federation
Regional Land Consolidation
Associations (7)
Survey sections of District Offices
of Finance (5)
June 2005
78
Effects of Land Consolidation
Advantages in Business Management
resulting from measures to improve
• traffic development (village, fields and forest)
• land using (rearrangement of land holdings, soil conservation, preservation of soil fertility)
• farm development (traffic development, improvement of economic function, construction measures for residential and farm buildings, consideration of agricultural matters when developing the village)
• legal security (marking of plots, renewal of the land register, regulation of legal relations concerning property)
Advantages for Culture and Development of the Country
e.g. by measures of
• traffic development
• village renewal
• landscape planning
• nature protection and landscape conservation
• supplying land and rearrangement of land holdings for public purposes
• Rearrangement of land holdings for bui
Improvement in shape and size of agricultural property (reduction of costs for seeds, fertilizers and protection of plants, faster working, reduction of variable costs for machines, additional yield by reducing the length of the edges)
Reduction of field-to-farm and field-to-field distances
Improvement of road quality (higher driving speed)
Increase of gross proceeds
up to 274 DM/ha per year, respectively 46 %
on an average
119 DM (9 %) second occupation farms
84 DM (5 %) full-time farms
Reduction of working hours
up to 11 working hours/ha and year respectively 39 % of the working hours in the field
on an average
6 working hours (22 %) second occupation farms
4 working hours (5 %) full-time farms
Land Consolidation ActPart One
Basic Principles of Land ConsolidationSection 1
Under the provisions of this Act rural land holdings may be rearranged with a view to improving the production and working conditions in agricultural and forestry as well as promoting the general use and development of land (Flurbereinigung).
79
Measures to Promote the Development of the Country
Measures to Promote the Common Culture
of the Country
Measures to Improve Production and
Working Conditions in Agriculture and Forestry
Structure of § 1 FlurbG as regards content
Land Consolidation
Objectives Measures
Rearr
angem
en
t of ru
ral la
nd
hold
ings Improving the production
and working conditions in agriculture and forestry
Promoting the general use of land (Landeskultur)
Promoting the development of rural areas (Landentwicklung)
Land readjustment
Streets and access roads
Water management
Improvement of land/soil
Soil protection, erosion control
Landscape conservation
Village renewal
Tourism/ Recreation
80
Federal Building Code
Section 194 (Standardised) Market Values
The standardised market value is defined as the price which would be achieved in an ordinary transaction at the time when the assessment is made, taking into account the existing legal circumstances and the actual characteristics, general condition and location of the property or other object of assessment, without consideration being given to any extraordinary or personal circumstances.
Ways to the Market Value
Source: Kleiber , WertV 88
comparative appraisal procedure
capitalised value appraisal procedure
summation procedure
Comparison of pricesQuestion:What’s the price of a similar plot?
Yield calculationQuestion:What’s the yield because of rent, remaining service life and rate of interest?
Value of substanceQuestion:What’s the price of plot and building?
Comparative Value Yield Value Summation Value
Adaptation on the property market
Market Value
81
(1) Where the comparative appraisal procedure is applied reference is to be made to properties which correspond to a sufficient degree with regard to the factors affecting their value (Sections 4 and 5) to the property due to be valued (comparable properties). Should the area in which the property is situated not provide a sufficient number of purchase prices, reference may be made to equivalent propertieslocated in comparable areas.
(2) For the purposes of assessing land values, reference may also bemade to applicable guiding land values in addition to or in place of the prices of comparable properties. Guiding land values are to be considered applicable where they have been established with sufficient precision and in sufficient detail with regard to the local conditions, taking due account of location and state of development, the type and degree of use for building, the state of infrastructure provision and the predominant characteristics of properties.
The Comparative Appraisal ProcedureThe Basis of Assessment
(Section 13 Valuation Ordinance)
(1) Where the capitalised value appraisal procedure is applied, the value of physical structures, and in particular of buildings, is to be assessed independently of the land value on the basis of yield in accordance with Section 16 to 19.
(2) As a general rule the land value and the land value is assessed within the comparative appraisal procedure (Sections 13 to 14).
(3) The sum of the land value and the value of physical structures constitutes the yield value of the property in cases where this is not required to be assessed under Section 20.
The Capitalised Value Appraisal Procedure
Section 15
The Basis of Assessment
82
Summation ProcedureSection 21
The Basis of Assessment
(1) Where the summation procedure is applied, the value of physical structures such as buildings, land improvements and special operating facilities and the value of other structures are to be assessed independently of the land value on the basis of construction values.
(2) As a general rule the land value is assessed within the comparative appraisal procedure (Section 13 to 14).
(3) Under Section 22 assessment of the construction value of buildings is required to take account of their age (Section 23) and of any structural defects and damage (Section 24) or other circumstances which may affect their value (Section 25). Assessment of the construction costs of special operating facilities is to Sections 22 to 25 as applicable.
(4) The construction value of land improvements and other structures, where this has not already been included in the land value, is assessed by reference to empirical values or the customary construction costs. Section 22 to 25 apply mutatis mutandis.
(5) The summation value is the sum of the land value and the value of physical structures and other structures.
Körperschaft des öffentlichen Rechts
Körperschaften des öffentlichen Rechts sind mitgliedschaftlich verfasste, vom Wechsel der Mitglieder unabhängig bestehende Organisationen die durch einen Hoheitsakt (i. d. R. Gesetz oder Staatsakt) ihre Rechtspersönlichkeit enthalten.
Der Zweck einer öffentlichrechtlichen Körperschaft muss öffentlich sein, entsprechend verfügt sie auch über hoheitliche Befugnisse. Rechte und Pflichten ihrer Mitglieder regelt die Körperschaft mittels Satzung.
Körperschaften des öffentlichen Rechts sind z. B. Kreise und Gemeinden (als Gebietskörperschaften).
Quelle: www.rechtswoerterbuch.de, Juni 2005
83
Summation ProcedureSection 21
The Basis of Assessment
(1) Where the summation procedure is applied, the value of physical structures such as buildings, land improvements and special operating facilities and the value of other structures are to be assessed independently of the land value on the basis of construction values.
(2) As a general rule the land value is assessed within the comparative appraisal procedure (Section 13 to 14).
(3) Under Section 22 assessment of the construction value of buildings is required to take account of their age (Section 23) and of any structural defects and damage (Section 24) or other circumstances which may affect their value (Section 25). Assessment of the construction costs of special operating facilities is to Sections 22 to 25 as applicable.
(4) The construction value of land improvements and other structures, where this has not already been included in the land value, is assessed by reference to empirical values or the customary construction costs. Section 22 to 25 apply mutatis mutandis.
(5) The summation value is the sum of the land value and the value of physical structures and other structures.
Körperschaft des öffentlichen Rechts
Körperschaften des öffentlichen Rechts sind mitgliedschaftlich verfasste, vom Wechsel der Mitglieder unabhängig bestehende Organisationen die durch einen Hoheitsakt (i. d. R. Gesetz oder Staatsakt) ihre Rechtspersönlichkeit enthalten.
Der Zweck einer öffentlichrechtlichen Körperschaft muss öffentlich sein, entsprechend verfügt sie auch über hoheitliche Befugnisse. Rechte und Pflichten ihrer Mitglieder regelt die Körperschaft mittels Satzung.
Körperschaften des öffentlichen Rechts sind z. B. Kreise und Gemeinden (als Gebietskörperschaften).
Quelle: www.rechtswoerterbuch.de, Juni 2005
84
85
Technical equipment of rural service in Bavaria
Cadstre and land readjustment:
GIS DAVID (Ingenieurbüro Riemer, Bonn)
Hardware: Standard-PCs
Land valuation (field work):
DAVID PenGIS on Panasonic Toughbook CF-18 (Pen-Computer)
Planning and preparation of thematic maps:
ArcView on Standard-PCs
Review of the situation in landscape planning:
GISPad, ConTerra on Siemens-Fujitsu Pen-Computer
86
Section 187 (Federal Building Code)The Co-ordination of Measures; Urban Land-Use Planningand Measures for the Improvement of Agrarian Structure
(1) In the preparation and implementation of urban development measures account is to be taken of measures for the improvement of the agrarian structure, and in particular of the results of preliminary planning in pursuance of Section 1 para. 2 of the Law on Common Tasks in respec t of the "Improvement of the Agrarian Structure and Coastal Defences". Where measures to improve the agrarian structure may be expected to exert effects on building development within the boundaries of the municipality, the municipality shall determine whether urban land-use plans [Bauleitpläne] should be prepared and whether any other urban development measures should be undertaken.
(2) In the course of preparing urban land-use plans, the farmland consolidation authority[Flurbereinigungsbehörde] shall examine whether any need exists in this context to initiate a procedure for the reallocation and consolidation of agricultural land holdings [Flurbereinigung], or for any other measures to improve the agrarian structure.
(3) The municipality shall involve the farmland consolidation authority, and any other departments which might be responsible for implementing a measure to improve the agrarian structure, in the preliminary stages leading to preparation of the urban land-use plans as early as possible.
87
Section 188 (Federal Building Code)Urban Land-Use Planning and the Consolidation
of Agricultural Land Holdings
(1) Where notification has been made by the farmland consolidation authority in a municipality of its intention to undertake the reallocation and consolidation of agricultural land holdings on the basis of the Farmland Consolidation Act [Flurbereinigungsgesetz], or where this has already been ordered, the municipality is obliged to prepare urban land-use plans in good time, unless such consolidation cannot be expected to exert any effect on building development within the boundaries of the municipality.
(2) The farmland consolidation authority and the municipality are obliged to co-ordinate their proposals for the territory covered by the municipality at the earliest time possible. Plans shall not be changed prior to completion of reallocation and consolidation except where agreement exists between the farmland consolidation authority and the municipality, or where compelling grounds exist for changes to be made.
88
89
90
91
92
93
94
95
KURUM İSMİ KİŞİ SAYISI
HKMO 12 TKGM 19DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 7TRGM 7BELEDİYELER 4ÜNİVERSİTELER 4KHGM 4GAP 3TPAO 2BOTAŞ 2MİLLİ EMLAK GENEL MÜD. 2EİEİ GENEL MÜD. 2GENÇLİK SPOR GEN.MÜD 2TOKİ 2DLH 1TAU 1DİĞER (Özel Sektör – Emekli- Öğrenci) 11
TOPLAM 85 kişi
KATILIMCI KURUMLAR
96