70
AYLİK MİMARLIK. ŞEHİRCİLİK V E S Ü S L E M E SANATLARI DERGİSİ Güzel Sanatlar Akademisinin yanışı ınünasebetile. Y. Wiır.£v Zeki Sriyâr —- Gelibolu Orduevi. Y. Mimar Fethi Argını — Müstakil Ressamlar Sergisi. Küçüksu İskelesi. Proj2. Omcr Akbaş —• İsviçreuc okul binaları. Yeni sistem ilkokul binala- rı. «Teksas» da öğrenci apartmanı. Garajlar. S. Behlül Toy- gar — Kırıkkale Şt'hri. Y. Mimar Nezihe ve Pertev Taner — Mimar ve Mühendis dâvası. Halûk Togay — Meslekdaşlarla buluşmalar. Prof Oclsnev — İstenbuî, Zilimi Feı-an — Ber- gama. Eplıesos ve Friene Tiyatroları. Turhan Doyran — Yapı ve Yollar Talimatnamesi — Haberler — Bibliogrsfya. J XVII i n cl Yıl. 1 9 4 8 İ s t a n b u l . F l a t ı 2 5 0 k u r u ş

Arkitekt - 1948 Sayı 3 - 4

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Küçüksu İskelesi

Citation preview

Page 1: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

A Y L İ K M İ M A R L I K . Ş E H İ R C İ L İ K V E S Ü S L E M E S A N A T L A R I D E R G İ S İ

Güzel Sanatlar Akademisinin yanışı ınünasebetile. Y. Wiır.£v Zeki Sriyâr —- Gelibolu Orduevi. Y. Mimar Fethi Argını — Müstakil Ressamlar Sergisi. Küçüksu İskelesi. Proj2. Omcr Akbaş —• İsviçreuc okul binaları. Yeni sistem ilkokul binala-rı. «Teksas» da öğrenci apartmanı. Garajlar. S. Behlül Toy-gar — Kırıkkale Şt'hri. Y. Mimar Nezihe ve Pertev Taner — Mimar ve Mühendis dâvası. Halûk Togay — Meslekdaşlarla buluşmalar. Prof Oclsnev — İstenbuî, Zilimi Feı-an — Ber-gama. Eplıesos ve Friene Tiyatroları. Turhan Doyran — Yapı ve Yollar Talimatnamesi — Haberler — Bibliogrsfya.

J

X V I I i n cl Y ı l . 1 9 4 8 İ s t a n b u l . F l a t ı 2 5 0 k u r u ş

Page 2: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

L ' A R C H I T E C T E :

REVUE MENSUELLE D'A RC H1 T E C T U R E D ' U R B A N I S M E et de D E C O R A T I O N

PublHe par: Abidin Mor taş et Zeki Sayâr, Architectes

S O M M A I R E

No. 3-4 — i»48

— A propos de î'incendie de l'Academie des Beaux -Arts, d'lstanlml 53

Arch. Zeki Sayar

— La Maison de L'Armee â Gelibolu 55

Arch. Fethi Argını G. S. A.

— L' Exposition des peintres independants 59

— Les Maisons de l'mgenieur Mukbil Aykut 6] Archs. Saniiıi! Aktay ve Deıııirtaş Kamçil G. S. A

— Le Debarcadere de Küçüksu 64 Projet: Ömer Akbaş Dccorateur G. S. A

— Les Bâtiments d'Ecoles en Suisse 66 de (Das Werk)

— Le Nouveau systeme des bâtiments d'scoles pri-maires «Arch;1ectual Forum» 68

— Les Garages 70 traduir par Bchliil Toygar

— Le plan d'am«:p:.gment de la ville de «Kırıkkale» . . . 72 Arch. Nezihe et Pertev Taner

— Le Probleme de la collaboration eııtre le.- architectes et les ingenieurs 76

traduir par Arch. H. Togay

— Entrevue aver les collegues 79 Prof. G. Öelsner

Traduit par. Adnan Kolalan

— La Vil!.e d' istanbul (conference donııte par 39

Prof. lienri Prost Traduit par. Zühtü Feran

— Les Th^atras Ephesos. Priene ct Bergamos 8S Turhan Doyran

— Le Reglement öe construciion de la municipalite d'Is-tanbul, d'apres les 9 me et 4 me articles de la loi bâ-

timents et chausses 80 ;

— Nouvellcs, Bibliographies 93 I

— Liste des pri": de materiaux de construction

T H E A R C H I T E C 1 : MtONTHLY PUBLICATION ON ARCHITECTURE, C I T Y P L A N N I N G AND D E C O R A T I O N

Published by Abidin Mortaş and Zeki Sayâr, Aroh.

C O N T E N T S

No. 3-4 — 1948

— About the fire of the Academy of Fine Arts 53 By Zeki Sayâr, arch.

— Army house at Gelibolu 55

By Fethi Argun, arch.

— Exhibi'tion of tbe independent painters 59

— Ktftıses 'by Mukbil Aykut 61 By Samım Oktay and Demirtaş Kamçil arch.

— Landiııg stage Küçüksu S4 By Ömer Akbaş

— School buildings in Switzerland 66 «Das Werk»

— New lype of priroary school buildıngs GS «Architectural Forum»

— Garages ÎO Trans. by Behlül Toygar

— City planning of Kırıkkale 72 By Nezihe and Pertev Taner

—- Cooperafion pnd duties of arehiteets and engineers 76 Trans. by II. Togay. arch.

— Meetings wifh \vell known collegues 79-By Prof. Oeisner, arclı.

— The Tovvon of istanbul 82 By Prof. Henı-i Prost. arch.

— Tbeateiî of Bergama, Ephesos and Priene 86

By Turban Doyran

— A regulation by the Municipality of İstanbul 90

— Ncws, books, prices ete. 91

EN İYİ KAHVE, KAKAO ve SALEP KURUKAHVECI MEHMET EFENDİ MAHDUMLARI

ISTANBUL

Page 3: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

DUVAR VE DÖŞEME KAPLAMALARINIZIN GARANTİSİ İÇİN

M A R K A L I EN Y Ü K S E K K A L İ T E ÇİNİLERİ KULLANINIZ .

Uzun bir çalışma sonunda HOB Fabrikasının hususî çarklara tavsiye ettiği dört kenar ölçülerinde mili-metrenin onda biri kadar hata bulunmıyan « K A L İ B R E » evsafta fayansları, bilhassa meraklı inşaat sahipleriyle Mimar ve Mühendislerimizin

dikkatine ehemmiyetle arzederiz.

BİNDİRME ve F U G A L I T A R Z için İDEALDİR. Katalog- ve niimunelerimizi isteyiniz:

N. Z A L O N İ S T e l e f o n : 49331

Galata, Aslan Han, 4 / 7 Telgraf : Zalonis

AYDINLIK ELEKTRİK EVİ

HALİL İBRAHİM EftK

Elektrik Tesisat Müteahhidi

HER NEVİ ELEKTRİK, ELEKTRİK PROJE ve

MALZEMESİ HESABATI TANZİMİ

Beyazıt Üniversite Cad. No. 15.

İstanbul.

Telgr: Aydınlık - İstanbul. Telei: 21125

Y E N İ S İ S T E M AĞIRLIKSIZ, İPSİZ O L A R A K

kullanılan

P E N C E R E M A K A R A L A R I

A V R U P A MAMULÂTI

K A P İ ve P E N C E R E

TAKIMLARI GELMİŞTİR

K. MALHAS HIRDAVAT MAĞAZASI

TERSANE CADDESİ No. 19

Telefon : 41404

K Â ^ G İ B İ K A R renkli «SNOWCRETE» markalı İngiliz beyaz çimentosu tedricî surette donmakta olup, mozaik, cephe ve sıva işlerinde tercih edilmektedir. Her renkte ve açık tonlarda sıva yapmağa imkân verir.

Buna ilâveten mukavemeti çok yüksek olup supersiman ayarındadır.

N. Z A L O N İ S Telefon : 49331 Galata, Aslan Han, 4 / 7 Telgraf: Zalonis

Page 4: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

K O Ç T İ C A R E T T Ü R K A N O N İ M Ş T I .

S I H H İ T E S İ S A T V E

K A L O R İ F E R T E S İ S A T I M A L Z E M E L E R İ

V E H E R N E V İ İ N Ş A A T M A L Z E M E L E R İ

T İ C A R E T H A N E S İ

A N K A R A : Ulus Meydanı Telgraf: K.OÇ-ANKARA Telefon .• 3450 P. K.: 41

İ S T A N B U L : Fermeneciler 90 Telgraf: KOÇORTAK-tSTANBUL Telefon : 447o2

E S K İ Ş E H İ R : P. K.: 41 Telgraf: KOÇ-ESK.IŞEHİR Telefon : 370

S E R A T T A R

$

l l u u l h

Soğuğa, Sıcağa ve Sese Karşı

Tecrid Levhaları

A M E RI Cfl H U E U L I I I [ 0 .

Nikel, Krom v. s. kaplamal

Levha ve Çemberlikler

I t h a l â t - i h r a c a t T ü r k A n o n i m Ş i r k e t i

T e l e f o n : 2 1 7 1 9

T e l g r a f A d r e s i S E R A T T A R - İ s t a n b u l

Merkezi: Sirkeci Kayseri Han, 5 - 6 - 7

İ S T A N B U L

İnşaatta ve Sanayide Kullanılan

Her Nevi D e m i r v e S a ç

Koyun, Kuzu, Keti, Oğlak v. s. Deri İhracatı

Satış Mağazası: Galata. Mnmhane Caddesi No. I00

Telefon: 42699

mmmm ward a to.

Buz Dolabları

Radyolar

Elektrik SüpUrgelerl

Elektrik Ütüleri

Çamâşır Makinaları

Dikiş Makinaları v. s.

Page 5: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

r

ANKARA S İ G O R T A Ş İ R K E T İ

Sermaye, ve ihtiyatı : 1.240.500 T. L.

M a l l a r ı n ı z ı h e r i i i r lt i a f e t l e r e k a r ş ı e n y e n i k o m b i n e z o n l a r v e e n e h v e n ş a r t l a r l a

k o r u y a c a k mil l i b i r m ü e s s e s e d i r .

YANGIN

NAKLİYE

H A Y A T

KAZA

İNFİLAK, YILDIRIM, ZELZELE ve sair âfetleri

EMTİA, TEKNE, âdı ve harp vesair sigortları,

HER TÜRLÜ KOMBİNEZONLAR

OTOMOBİL, IŞ K A Z A L A R I , M A L I MES 'ULlYET vesaire.

istanbul, Yeni Postahane karşısı Erzurum Han.

Telefon : j Servisler : 2 0 5 4 1 Müdüriyet : 2 3 8 8 3

Buhar türbinleri Komple Elektrik santralları Gaz türbinleri

Şehir için büyük takatda su tulumbaları

Kimya sanayii için tulumbalar Hava kompresörleri Gaz kompresörleri Vanalar v. s. v. s.

Türkiye Mümessili:

HİLMİ NAİLİ BARLO

İ S T A N B U L Sirkeci Nur Han 33 - 35

Telefon; 21234 Telgr. Adr: NAİLİ

Üstünlüğü dünyaca tanınmış makina fabrikası

S O C I E T E R A T E A U - P A R I S Bilhassa şu tesisatda mütehassısdır:

Page 6: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

ÇELİK - BOYA T. A. §. SormayBsi: Tamamen ödenmiş 600.000 T. L.

GİBA BALE

Mensucat sanayiinde kullanılan lıas boyalar ve yardımcı maddeler.

ı Sentelik îndigo

t Plastik maddeler

ÇELIK-BOYA T.A.Ş. İstiklâl caddesi 471

Carda Apart. 4 cü kat İSTANBUL

Türkiye Mümessilleri J. EGOLF

Büyük Kardıcalı han 21/22 İ Z M İ R

T e l e f o n : 4 3 3 3 8 Te lefon : 2 2 4 4

ELEKTROMEKANİK ALİ NAKİ ERENY0L ESHAMLI KOMANDİT ORTAKLIĞI

Her Türlü Elektrik Makine ve Malzemesi

ithâli ve Satışı, Komisyon ve Taahhllt işleri,

Elektrikle Alâkalı Sanayi Tesisatı

Şehir ve Kasabaların Santral ve Şebeke Tesisatı

Fenni Projeler Tazmini, Elektrik

Sahasına ait Fenni istişare

Merkezi :

Istanbııl, Galata Karaköy Palas, Kat 4 No. 1

Telgraf: HTOMER

Telefon: 42780

Sicil ; 34455

r ~ ^ H A K İ K İ

T E C R İ D M A L Z E M E S İ

£ Vagon, çatıları, piloıılar, vesaireyi güneşin kesin ışınlarına, dış hava tesirlerine karşı iyi bir koruyucudur.

£ Bina cephelerini, yağmurlara ve rütubetten ileri gelen infiltrasyonlara karşı tecrit eder.

Q Deniz suyuna karşı, dayanıklı ve (mücerrit) yalıtkandır.

£ Beton ve madenleri, su ve toprak içinde, ve dış hava etkilerine (tesir) karşı korur.

Q Ondüle saçtan yapılmış çatıları en şiddetli iklimlerde bile koruyucudur,

Saüş yeri: ASFALT EVİ — İstanbul. Galata Mahmudiye Caddesi No. 77

Telefon: 41988. Telg.: ASFALTEVİ V J

E M Ü L Z E R - E : Tecrit ve elâstikî döşemeler için spesyal bilüm emülsyonıı.

E M Ü L Z E R - F : Sıva ilâcı. Çimento ve kireç harcına katılıp su ve rutubetin geçmesine kat'iyyen mâni olur.

E M Ü L Z E R - S : Anî sertleşme ilâcı. Çimento haremi 4 dakikada dondurur ve seılleştirir.

E M Ü L Z E R - C : Elyafh bitümlü izolasyon maddesi. Tecrübeli ve emniyetli bir malzeme-dir.

E M Ü L Z E R - M : Haricî sıvaların muhafazası için renksiz mücerrit.

Nlutahassıs Işcl ekiplerimiı vardır. Deruhte ettiğimiz işçilikler garanti edilir.

S a t ı ş y e r l e r i : İstanbul Ankara

A s f a l t E v i Nadir Nail Keçili Galata, Mahmudiye C. 77 Kınacı Han No. 12 Telf. 3243

Tel.: 4 1 9 8 8 — Talg. Asfaltevi. Telg s Nadir

Page 7: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

B İ N A L A R I N I Z I G Ü Z E L L E Ş T İ R M E K İ Ç İ N

m e ş h u r L İ O N m a r k a

B E Y A Z ve R E N K L İ Ç İ M E N T O L A R I N I K U L L A N I N I Z

Bilumum karosiman ve mozaik çini inulathanelerinde satılır

Telefon : 43429

" E M Ü L Z E R , , L ak B o y a l a r ı

W — Reçinesi?- olduğundan elâstikiyetini kaybetmez; Güneş ve yağmur tesirile çatlamaz, rengini aç-maz ve parlaklığı bozulmaz.

O — Ayni zamanda tazyikli sulara karşı mücerrit olarak kullanılabilir. Üç atmosfere müteham-mildir.

f| — Asit ve alkalilere mukavimdir, O — Her nevi satha (beton, çinko, demir, ve tahta-

ya yapışır. p) — Asfaltlı, ziftli ve kontralı satıh'arı dahi her ren-

ge boyar.

ASFALT EVİ: Galata Mahmudiye caddesi No. 17 Tel.: 41988

Telg. ASFALTEVİ

Y a p ı m a l z e m e s i v e m a d e n i y e t t i c a r e t h a n e s i

Yapılarınız için malzeme almadan bir kere mağazamıza uğramanız

menfaatiniz iktizasındandır.

ADRESE DİKKAT: MAHMUDİYE CADDESİ No. 15

KÜREKÇILER „ No. 14

TELEFON : 49407

TELGRAF : LUKEÇ

EMSALSİZ RENKLERILE EVİNİZİ W 4 | | KADİFE GÜZELLİĞİNDE TEZYİN EDER Gaiâta Fermeneciler 48.

YAĞLI BOYADAN Ü S T Ü N . BADANADAN KOLAY VE UCUZDUR. -' Bir kilosu, bir Odayı boyamaya kafidir.

Page 8: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

, , B İ R T E K

A N K A R A P U R O S U

Günün bütün yorgunluğunu giderir

TEKEL

/ / / / : ' YfJĞMURflv* RUTUBETTE KfiRS»

TECRİT MüSTflHZfiRHTİ İNCİLİ %

8İRI^LD_İMPERM0 h a t m ^ k M C S

â S R Î 5 !

H e r N e v i M o z a y i k Ç i n i

İ m a I â t h a n e s i

Ş. E R Z İ A N - M . K A R İ B Y A N

GALATA Kalafatyeri No. 12, Tel : 40916

AHMET YAPICI Banyo, Lavabo, Soba, Musluk,

Tulumba

Her renkte seramik ve Fayans TUtıol caddesi 53 ve Yenicatni caddesi 66 G a l a t a

Telefon: 40139.

«İMPERMO» tecrit tozu patenti, yüksek neticeli ve ekonomik evsafına binaen İngiliz Birleşik Çimento Fabrikaları tarafından satın alınmış olup, uluslar-

arası piyasalara hazır bir vaziyette satılan

«WATER-PROOFING CEMENT» ' e katılmaktadırlar.

RESMİ T A H L İ L R A P O R L A R I M I Z I ve REFERANS' larımızı isteyiniz.

N. Z A L O N İ S Telefon : 49331

Galata, Aslan Han, 4 /7 Telgraf : Zalonis

Page 9: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

E L İ K

Mİkf

A M E R İ K A N DÜZ, OLUKLU, PLASTİKLİ ÇELİK DAM ve YAN LEVHALARI, HUSUSÎ ÇELİK SAÇ, PLASTİK MADDE İLE KAPLI, ÜZERİ MİKA İLE ÖRTÜLÜ OLUP, BÜTÜN

HAVA ŞARTLARINA DAYANIKLIDIR,

H A L İ T R Ü Ş T Ü Satış yeri : Adahan Ha. 17 • Galata Telefon : 40303. Te lg ra f : ENGİN

Dekovil rayları, vagonetleri, makas, devvar tab-loları ve biitün malzemesi depodan verilir ve sipa-

rişler sür'atle teslim edilir.

r

AD. MiSCHLER MÜESSESESİ FRETİGNEY Franca.

SON SİSTEM

PANJUR - KEPENK -STOR

T A H T A D A N V E M A D E N İ

M Ü T E H A R R İ K V E O T O M A T İ K

TAFSİLÂT ALMAK İÇİN :

TÜRKİYE AGENTAMIZ :

ULTRAMAR - J. BARKİ,

M. B E N A R D U T v e ŞKİ. müracaat ediniz.

ADRES : Ce manya han No. '3 İstanbul

Telefon : 22516 KISA ADRES : ULTRAMAR

r . j

Yeni kontr - Plâk Ltd. Şirketi F a b r i k a s ı

Çarpılma, çatlama, kabarma ve saire gibi hiçbir arıza göstermez. Kontr plâklar bu gibi arızalara karşı garanti ile satılır.

KELEBEK marka K U R U S İ S T E M

* x * o r f r ö / > A LÎSJ5E *

K I Z I L , K A Y I N , K A R A A Ğ A Ç ' d a n m a m u l Kontr-plâklar stok olarak her zaman mevcuddur.

Uınumî satış yeri: İstanbul, Sirkeci, Mühürdarzade Han No. 28 YE İN İ K.ONTR-FLÂK Ltd. Şirketi. Tel. 22401

Page 10: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

r

İLLER BANKASI

Kapital : 1 0 0 . 0 0 0 . 0 0 0 . - T . L. İd are Merkezi : Ankara

1 — B A N K A İŞLEMLERİ : Banka ö z e l kanununun yetki verdiği bankcaılık iş-lemlerini yapar.

Resmî dairelere kıymet mukabili te-minat mektubu verir.

2 _ H A R İ T A , P L A N ve E T Ü D L E R : K ö y , Kasaba ve şehirlerin imarları için ge-reken harita, plân, proje, keşif ve etüdleri yapar.

3 _ Y A P I İŞLERİ: Özel idarelerle,' Belediye ve K ö y idarelerinin ve bu idare-lerin kuracakları birliklerin ve kurumların tesis ve yapılarını yapar.

4 _ FENNİ N E Z A R E T ve D E N E T -L E M E : Bankadan alınan kredilerle girişi-len işlerin fennî nezaret ve denetlemesini üzerine alır.

5 _ M A K İ N E ve A L E T L E R TEMİNİ Yukarıda yazılı İdare ve Kurumlarca maki-ne, âletler ve edevat, gereç ve eşyadan te-min edebildiklerini satar veya kiralar.

6 — A R A Ç ve O R T A K L I K : Yuka -rıda yazılı işlere ait gerekli tesisleri doğru-dan doğruya veya ortaklık suretiyle vücude getirir.

7 — S İ G O R T A İŞLERİ : Bu idare va Kurumların menkul ve gayri menkul mal-larını sigorta ettirir.

J

Page 11: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

G Ü Z E L S A N A T L A R A K A D E M İ S İ N İ N Y A N I Ş I M Ü N A S E B E T İ Y L E

Yazan : Zeki SAYÂR

r ^ i H Î I i n M 1 M A R L I K - Ş E H İ R C İ L İ K V E S Ü S L E M E S A N A T L A R I D E R G İ S İ

İMTİYAZ SAHİBİ s ZEKİ SAYAR U. NEŞRİYAT MÜDÜRÜ. ABİDİN MORTAŞ

A D R E S : A N A D O L U H A N N O : 33 E M İ N Ö N Ü İ S T A N B U L T E L : 2 1 3 0 7 S A Y I : 1 9 5 - 1 9 6 • S E R İ : IV. • Y I L : 1948

V J

M e s l e k P o l i t i k a s ı :

1. Nisan. 1948 gecesi Fındıklı'da, eski meb'usan mec-lisi binasındaki Güzel San'atlar Akademisi yandı.

Bu müessif yangın 64 yıllık Güzel Sanatlar ocağının, faaliyetini 'belki muvakkat biı- zaman için, haleldar edecek-tir.

Türlü münkaşalara, türlü tefsirlere yo! açan bu yan-gından maddî, manevî zararımız büyüktür.

Bir daha yerine konamıyacak bazı sanat dokümalarmı kaybettik. Bunların başında 15 yıldan beri, toplanmakta o -lan milli mimari röJöveleri gelmektedir. İçinde sivil mima-rîmizin artık mevcut olmayan bazı örnekleri de vardı.

Prof. Sedat Kldem 1000 - 1500 kadar olduğu tahmin edilen bu çalışmaları çok bilgili bir şekilde talebelerine toplattırmakta bu suretle sivil mimarî arşivinin ikmaline çalışmaktaydı. Bu kıymetli çalışmaların böyle 'bir akibsts uğrayarak, hemen hemen tamamen mahvolması büyük bir ziyandır.

Bu hususta bir mesuliyet varsa, bunu Akademi idare-cilerinden ziyade Millî Eğitim Bakanlığına atfetmek doğru olur. Akademinin kâığirleştirilmesi için senelerdenberi Ba-kanlığa müteaddit müracaatlar yapıldığını hepimiz biliriz. Bakanlık, Teknik Öğretim Müsteşarlığına milyonlar tahsis ederken, bir kaç yüz bin lira ile yapılabilecek bu işe, bir türlü ödenek tahsis etmemişti

Keza, sivil mimaıî dokümanlarından bir kısmını «Türk evi» adı ile Mimarlık Kolu Şefliği Bakanlığa gönderdiği halde m-etm yazısının Türkçesi iyi olmadığı bahanesiyl? bir türlü basılmamış, eser Şeflikle Bakanlık arasmda bir kaç defa gidip gelmişti.

Bundan dört, bsş yıl önce Birliğimiz mimarlığımızın inkişafı için sivil mimarî çalışmalarının basılmasını Bakan-

lıktan ehemmiyetle rica etmiş, her nedense bu istek müsait karşılanmamıştı (*)

Bakanlığın ilgisizliğine rağmen Akademi Müdürünün, bilhassa Yüksek Mimarlık Kolu öğretmenlerinin hiç ol-mazsa, kütüphane ile sivil mimarlık arkivini binanın müş-temilâtından olan, Ta.= mektebe veya heykel atölyesine na-kil etmemeleri bir basiretsizliktir. Bu hususta manen sorum-ludurlar. Her iki meselede eğer iyi hal edilmiş olsaydı yan-gından bu derecede muztarip olmıyacaktık.

Akademi, eski ismiyle Sanayii Nefise Mektebi .Alisi enderundan sonra, memleket mimarlığının beşiğidir. 64 yılık bir geçmişe sahib olup yurda G50 mimar yetiştirdik-ten maada bugünde, SOO e yakm mimar öğrencisi vardır.

Cumhuriyetle 'beraber, kalkman bu ocak, itiraf etme-liki, son yıllarda bakanlığın alâkasızlığı ve idarecilerinin birbirlerila anladı azlığı yüzünden buhran içindeydi.

Son senelerde bizleri bir hayli ilgilendiren ve üzen bu durum, bir tüllü düzelemiyor, meslekten olmayan Gü-zel San'atlar Umum Müdürleri, bu müessese ile gerektiği gibi meşgul olmuyorlardı.

Çoğalan öğrencileri, iyi bir şekilde yetiştirmek için, öğretmen ve asistan kadroları yetmediği gibi, tedris vası-talarda ödeneksizlik yüzünden temin edilemiyordu.

Bilhassa son yıllar içinde Akademiye gayesile müte-nasip olmıyan «Arts appliques» mahiyetindeki bazı şubelerin katılması, Akademinin seviyesini düşürmekten başka bil-işe yaramamıştır. Eski yazı, tszhip, minyatür, moda, afiş üâh... gibi şubelerin Akademinin içinde değil, belki civa-rında ayrı bir okul halinde bulunması gerekirken, bazı

(*) T. Y. Mimarlar Birliği muhaberat dosyası 193 Sayı:

Page 12: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

ilgililer bunları bir kazanç gibi telâkkî ederek Akademi kadrosu içine sokmuşlardı.

Bu kofiarm mevcudiyetinden Mimarlık, Resim ve Hey-kel kolları, hiç bir şey (kazanmadığı halde, onları eskisi gibi yürüten kuvvetin ancak kendi varlıkları olduğunu, son yıl-larda pek hatırlayan yoktu.

Bu hava içinde 7 - 8 yıldanberi Akademinin durumunu endişe ile takip etmektsydik, Akademinin son yıllardaki anarşiden kurtulması fikrinde daima toplanmaktaydık.

Bu fikir mimarlık kolunun bağımsız veya İstanbul Üni-versitesine bağlı bir fakülte haline gelmesini temenniye ka-dar ileri gitmiştir. Akademinin durumu bizi, başka memle-ketlerdeki mimarlık öğretim sistemlerini incelemeğe sevk etti. Cermen sisteminden ziyade, Anglo - Sakson memle-ketlerindeki sistemleri şayanı dikkat bulduk.

Bu sırada, son yıllarda Teknik Öğretim Müsteşarlığı-na bağlanan Yüksek Mühendis Okulu Mimarî Kolu maddî her türli; imkânlara sahip olarak sür'atle geliş-mekteydi, Teknik Üniversitenin kuruluşundan sonra mimarlık fakültesi memleketin iftihar edeceği bir seviyeye erişmek için maddi imkânlar gibi manevî imkânları da temin etmekte, hoca kadrosunu kuvvetlendirmektedir.

Müessif yangın bu mes'elenin ortaya atılmasına bir vesile olmuştur. Bazılarımızın zihinlerindeki istifham çözülmeli, her şey açıklanmalıdır,

iki ayctanberi mimarlar, Akademi için toplantılar yap-tılar, tartıştılar. Akademide Y. Mimarlık Kolu kalmalı mı? yoksa Teknik Üniversiteye mi nakledilmelidir? gibi mü-talâalar yürüttüler.

•Şimdi, çarpışan bu iki fikirdir. Bakanlığın fikrini henüz bileniyoruz. Fakat, devletin, kararını mimarların fikrini al-dıktan sonra vermesini temenni ederiz.

Yüksek Mimarlık Kolunun Akademide eskisi gibi kal-masını isteyenlere hak veriyoruz. Bir yangın vesilesile 64 yıllık geleneği oian bir ocağın sönmesine, mimarlık kolu-nun henüz yeni teşekkül etmekte olan Teknik Üniversite-ye geçmesine acınmamak kabil değildir.

Öğrencisi, öğretmen kadrosu bütçede ödeneği olan, yal-nız binasını kaybeden, bu müessese için Bakanlık el-bette ya eski binayı yaptıracak veya başka bir bina gös-terecektir. Mesele yalnız bu değildir. Dâva, Akademinin yeni binasına geçerken, son yıllarda kaybettiği hakikî hüviyetini yeniden kazanarak kurulmasıdır.

Şüphesizki Akademide Yüksek Mimarlık. Kolu kalma-lıdır. Tenik Üniversite Mimarlık Fakültesine temin edilen bütün maddî ve manevî imkânlar Akademi Mimarlık ko-luna da verilmek şartile bu müessese hakikî bir inkişafa mazhar kılınmalıdır.

Bu hususta yetkili meslekdaşların fikirlerini burada sı-ralamak fdded-en hali değildir. Sedat Eldem son on yıl-danberi çekmiş olduğu idarî müşkilât itibariyle, şayet mi-marlık kolu eski şekliyle kurulursa hiç bir semere vermiyeceğt kanaaüni taşımaktadır. Diğer mimarî öğret-menlerinin fikri, - belki bir kaçı müstesna - bu merkez-dedir.

S. Eldem, Y. Mimarlık eğitiminin ancak İst, Üniversite-sine bir fakülte halinde bağlandığı takdirde inkişafa maz-har olacağı kanaatindedir.

Yakinen bildiğimize göre, son senelerde Yüksek Mimar-

lık kolunun inkişafı için Akademi Müdürlüğünden ayrıl-ması zaruret halini almıştı.

Millî Eğitim Bakanlığına, bu kolun İstanbul Üniversi-tesine bir fakülte halinde bağlanmasındaki faidelar bir rapor halinde belirtilerek verilmişti.

Akademi için, Birliğimizin yaptığı toplantıda, Teknik Üniversite Mimarlık Fakültesi Dekanı Emin Onat'a tevcih ettiğimiz bir suale, şu cevabı almıştık;

— Biz, Teknik Üniversitede; Mimarlık Fakültes-ini ku-rarken mimarlığın teknikle olan sıkı alâkasmı düşünmüş, tıpkı Cermen memleketlerinde olduğu gibi, bu yolu seç-miştik. Fakat son yıllarda, mimarlığın daha ziyade sosyal ilimlerle olan sıkı münasebeti daha iyi anlaşıldığından, mimarlık tahsilinin üniversitelerde yapılması fikri bugün hâkimdir.

Ankara'da Prof. P. Bonatz ile yaptığım görüşmede, onunda bu hususdaki kanaatini Öğrenmiş bulunmaktayım. Prof, Bonatz aynen şunları söyledi:

— Mimarlık Kclu Akademi'nin belkemiğidir. Onsuz Akademi alelâde bir san'at okulu seviyesine düşer. Diğer taraftan Akademide Yüksek mimarlık tahsilinin mevcudi-yeti Teknik Üniversite ile yapacağı meslekî yarışmalarda memleket san'atınm gelişmesi ve yükselmesi için şarttır.

Bu üç kıymetli fikir ve görüşe hak vermemek kabil değildir. Sedat Eldem'in Akademi için ne kadar uğraş-tığını onu lâyık olduğu itibar ve seviyeye ulaştırmak için sarfettiğı gayretleri biliyoruz. Dâvasını anlatmamak hususun-daki talihsizliğine inanmaktayım. Emin Onat'ın sualime, bir öğretim uzmanı =ıfatiyle, başka türlü cevap vermesine ce-vaz yoktu. Mimarlık öğretimi hakkında günümüzün tema-yüllerini bilmemesi imkânsızdı. Bonatz'm fikrine, Akade-mide esen san'ai atmosferini takdir edemiyenlerden ol-madığınız için iştirak ederim. Ancak, Profesörün iki mü-essese arasında, tahayyül ettiği güzel yarışma, her şeyde olduğu gibi eşit şartlarla yapılabüir.

Otonomisini kazanmış bir üniversite karşısında, lakayt bir Güzel San'atlar Umum Müdürlüğüne, dolayısiyle Aka-demiye idareten bağlı, Yüksek Mimarlık Kolunun maddî imkansızlıklar içinde gelişmesi kabil değildir.

15 yıllık tecrübe bunu göstermiş, mimarlık Akademide moda, minyatür, seramik ve ilâh... giui ana san'at olmayan kolların arasında Bakanlık tarafından gereken ilgiyi görme-miştir.

Bütün bunları gözden geçirdikten sonra, mimarlık eği-timinin umumî durumunu açıklamış oluyoruz. Memleketi-mizde mimarlık eğitimi, 64 yıllık geleneğe sahip Akademi ile, henüz şahsiyet kazanmaya başlayan beş yaşındaki İs-tanbul Teknik Üniversitesinde yapılmaktadır.

Birincisi, yıllardan beri ihmal edilmesine, türlü idarî entirikalara sahne olmasına mukabil, sırf yarım yüz yıldan fazla geçmişinden ve san'at atmosferinden aldığı, kuvvet ve ilhamla, menhus yangına kadar dayanabilmiştir. İkincisi, bugün dekanının da, mimarhk eğitimi hakkında değişik bir mütalâada bulunmasına rağmen san'at ve sosyal ilim-ler muhitinden uzak, yalnız teknik, ve dinamik bir âlemde gelişmek gayretindedir.

— Devamı 58 nci sahifede —

Page 13: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

imıiFniii

G E L İ B O L U O R D U E V İ

Y . Mimar Fethi A R G U N

Ordu mensuplarının toplanmalarını, istirahat ve eğlencelerini tek bir çatı altında temin etmek üzere yapılan bu bina geniş bir programla ele alınmıştı.

Gel ibolu Orduevi , bir taraftan şehrin hâkim te-pesi; Cumhuriyet meydanı, diğer taraftan boğazın karşı yamaçlarına kadar uzanan güzelliklerle dolu, dik bir sahil kenarına inşa edilmiştir. Esas yo l v e meydan tarafından iki katlı gözüken bina; deniz cephesinde dört kat yüksekliğindedir.

inşaat sahasının hususiyetine v e programın ih-

tiva ettiği piyeslere göre tanzim edilen katlarda

şunlar vardır :

Zemin katta, antre ve kabul holü, yemek sa-lonu, açık teıas, okuma salonu ve sair servisler, bu-lunmaktadır. Katlan dahileri iki ayrı merdiven bir-birine bağlamaktadır,

Birinci katta; geniş bir hol ile merasim salonu, ayrıca bir apartman dairesi, otel odaları banyoları , yatak odaları of is ve diğer servis mahalleri mevcut-tur. Meydan tarafındaki esas yo l seviyesinden ön bahçeye iki ayrı yan merdiven yapılmış ve buralar-dan asma kat ile b o d r u m kata servis ve sinema m e d -halleri temin edilmiştir.

A s m a katta; seyirciler için balkon, fuayye, ar-

tist odaları, spor salonu, büyük mutfak ve depolar

bulunmaktadır.

Bodrum katında; sinema parteri, sahnesi ve

iuayyesi, dershaneler, çamaşırhane ve ütü dairesi,

kalorifer, elektrik v e havalandırma dairesi, kömür-

lük ve hademe odaları bulunmaktadır.

Orduevi binası; zeminin muhtelif gerilmeler ar-

Page 14: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Gelibolu Orduevinin denizden iki görünüşü.

Page 15: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4
Page 16: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

zeden tfılyik şekillerine karşı o ldukça müşkül bir Muhtelif inşaat kısımlarında, detay ve tesisler; temel sistemi üzerine betonarme karkas olarak in- mevcut imkânlardan azamî derecede istifade edile-şa edilmiştir rek yapılmıştır.

Başyazıdan devam

Mimarlık eğitimi için, en iyi muhitin Akademi olduğu iddiasmda olanlar vardır. Eğer bu hakikat ise, o halde 64 yıllık bir müessese dururken, niçin Teknik Üniversitede bir fakülte kurulmuştur? Akademi, ıslah ve icap eden imkânlar bahşedilerek esaslı bir reforma mazhar edilemez miy-di? Teknik Üniversitede Mimarlık Fakültesinin ku-rulmasına ait, statü Talim Terbiye Hey'etin rj e, tam bir yıl elden ele dolaşmış bu hey'ette bu işlerde mü-tehassıs üye olmadığı için, teklif bir kerrede Akademiye sorulmadan, hatta halberdar edilmeden uygun görülmüş Akademiciler ancak bu teklifin Büyük Millet Meclisinde kanuniyet kesbedeceği sırada, Bakanlığa baş vurmuşlar ve bir defada bizi dinleyin demişlersede - aklınız neredeydi! bu proje tam bir yıl Talim ve Terbiye hey'etinda elden ele dolaşt! denmiş, fakat Toprak ile Eldem, - bize Jıaıber verdiniz midi? bile diyemeden dönmüşlerdi. (Bu suretle, Oııat'm toplatıdaki beyanatının aksine olarak, Teknik Üni-versite Mimarlık Fakültesi emri vaki olarak kurulmuştu.

Fakat, bugün çok iyi çaltşoıakta olan bu fakülte mem-leket için bir kazanç olmuştur, Maalesef memleketimizde

çok rastlanan ocakçılık ve zümrecilik zihniyetinden uzak, sırf memleket menfaatlerini düşünerek, her nerede olursa olsun, yurda iyi mimar yetiştirecek müesseselere ihtiyaç olduğunu düşünmeliyiz. Yabancı memleketlerin mimralık eğitimini incelersek orada da çeşitli öğretim sistemlerine rastlanmaktadır. İngiltere'de mimarlık, kolejlerde, üniver-sitelerde, akademilerde yapılmaktadır. Tedris usullerinde ve programlarında bazı değişiklikler bulunmasının ehem-miyeti yoktur.

Birer yüksek Öğretim müessesesi olan bu teşekküllerin kıymetleri ve yekdiğerlerine rüçbanları, öğretim ailelerinin kuvvet ve kudretinde aranır. Üniversite veya Akademilere şöhreti, profesörleri yaparlar ve yarattıkları mimarî ekol etrafında zümreieşirler ve aralarındaki yarışma bu suretle memleket san'atı için faideli olur.

Akademi için T.Y.Mimarlar Birliğinin, eski Millî Eğitim Bakanına yaptığı müracaatta sıcak ve vaitkâr bir cevap el-de edilemediğinden, mimarlar, Dolmabalıçe'de Cumhur-başkanını ziyaret ettiler. Her memleket dâvasmda oldu-ğu gibi, Sayın inönü'nün Akademiye, dolayısile memleket san'atma gösterdikleri yakın alâkadan cesaret alarak, dâ-valarını bir kerre de kendilerine arzettiler.

Zeki SAYÂR

Page 17: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Boıımcr.ti'de kar manzarası E r c ü m e n t K A L M U K

M Ü S T A K İ L R E S S A M L A R S E R G İ S İ

Bu Ilkbahaı Isianbul zengin resim sergilerine sahne oldu. Kısa fasılalarla resim dernekleri ve mü-teaddit ressamlar sergiler açtılar.

Zeki Faik izer, Eren ve Bedri Rahmi Eyuboğlu, A . Safi ve Naci kalmukoğlu gibi sanatkârlar muhte-lif lokallerde sergilerini açtıkları gibi, beş altı yı ldan-beri faaliyet göstermeyen müstakil ressamlar ve hey-keltraşlar derneği d e nihayet taksimde Fransız K o n -solosluğundaki salonda 26 ncı sergisini açtı.

Zeki Kocamemi 'n in kuvvetli bir karakter i fade eden kadın portresi, çiçek natürmortu sergideki güzel eserlerindendir. Zeki , bilhassa konstrüksiyona ehem-miyet veren bir sanatkârdır. Kemal Zeren ' in (Mu-ratpaşa camii) ile bambaşka bir zihniyetle araştırıl-

mış (Hamur açan kadın) ı, Ercüment Kalmık'ın ç o -cuk portresi ve ( B o m o n t i d e kar) peyzajı bu sanat-kârların kudretlerini göstermektedir. Fuat İzer canlı renklerle yaptığı peyzaj larda şahsiyetini göstermek-tedir. îlhami Demirci, Ankara peyzaj ında ve balıklar natürmortunda siyah ve sarı tonların ahengini çok güzel «aksetmiştir. Z iya Keseroğlu ahenkli ve yumu-şak peyzajlarında İstanbulu hissederek duyurmak-tadır. Bilhassa Bomont i ve Bostan manzaraları çok güzeldir. Şemsi Arel ' in Harb Okulu, Sabiha Bozca-adalı 'nnı Fransa sahillerinden sulu b o y a bir peyzajı ile Eren'in sulu b o y a natürmortu gözü çeken güzel eserlerdir.

Müstakillerin yeni sergilerini bekler ve sanat-kârlara yeni başarılar dileriz.

Page 18: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Absiraksiyon Hamur açan kadın K e m a l Z E R E N

Natürmort balıklar İ l h a m i D E M İ R C İ

Bostandan bir manzara Z i y a K E S E R O G L U

Page 19: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

r

Bir menazır

Y . M Ü H E N D İ S M U K B İ L A * Y K U T E V L E R

Y.M. Saminı OK ' i A Y ve Demirtaş K A M Ç I L G . S . A .

Bu evler Yeş i lköy 'de Mukbil Aykut 'a ait arst. için düşünülmüş b i - avan projedir . Arsa Yeş i lköy 'de çamlık önünde ve yo l zemininden takriben 2 m, yük-sektedir.

Evle in inşaat malzemesi Bakırköy taşı, tuğla betondur. Yazlık oluşları dolayısile cam satıhları ge-niş tutulmuştur. Oturma odası ayni zamanda yemek ve misafir kabul odasıdır. Evin diğer kısımlarında da asgarî eb'at aranmıştır. A tipi müstesna, diğer tipler-de yatak odaları aynca tepeden havalandıtılabilmek-tedir.

Page 20: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4
Page 21: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4
Page 22: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

K Ü Ç Ü K S U İ S K E L E S İ

Proje : Ömer AKBAŞ Yüksek - Dekoratör G. S. A

D. Deniz Yolları Boğaziçi seferlerini Şirketi Hayr iye 'den devir aldıktan sonra, iskelelerde geniş bir onarma ve yenileme hareketine başlamıştır. Dört beş yıldaııberi Boğaz da bir çok iskeleler tamir edil-diği gibi. bir ç o k küçük ve güzel yeni iskelenin yapıl-dığına şahit olduk. Bilhassa A n a d o l u sahilinde, Vani -köy , Kandilli ve Kücüksu iskeleleri bu köylerin kü-çüklüğü ile mütenasip ahşap ve zarif birer istasyon teşkil ediyorlar. Bu sayıda Deniz Yolları fen heyetin-den Ömer Akbaş ' ın projesini tanzim ettiği Küçüksu plâj iskelesini sahifalarımıza geçiriyoruz.

Ahşap kazıklarla kurulmuş olan iskelenin üzeri-

Page 23: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Yeni Küçüksu plâjı iskelesi

ne, yine ahşaptan bilet memuru odası, bir bek leme salonu ve çıkış sundurmasından ibaret olarak, gayet ölçülü nisbetlerle asgarî ihtiyaca göre tertiplenmiş o -

lan bu iskele, bulunduğu yeri süsleyen ve büyük bir madd î külfete sebeb olmayan mâkul bir eser olmuş-tur.

Page 24: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Zürich' de küçük 'bir okul binası Mimar : Fritz METZGER B. S. A.

İ S V İ Ç R E ' D E . O K U L B İ N A L A R I

s D as W e r k » den

Son yıllarda İsviçre okul binalarını yenileştir-mekle meşguldur. Okulların şehir ve kasabalarda şe-hircilik bakımından yerleri incelendiği gibi, yapıları da, pedago j ik cihetlerden ıslah edilmektedir.

Bu mesele ile İsviçre'nin her tarafından uğraşıl-maktadır. Bilhassa <Geneve» d e bir komisyon etüd-ler ile meşguldür. Bu sahifalarda, okuyucularımıza «Zür i ch» te yapılmış küçük iki okul tipini vermekte-yiz. 4er sınıflı olan bu okulların ayrıca birer açık te-neffüshaııesi vardıı Plân ve mimarî itibarile, bu ya-pılar güzel ve ileri birer örnek teşkil etmektedir.

Vaziyet ve kat plânları

oocıonoüa craonot» •ansa' -j Gaussa

Page 25: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4
Page 26: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Birleşik Amerika'da :

Okulun plân ve kesiti

Kuzey Amerikanın batı kıyılarında mutedil bir iklimde yapılmış olan ve halen tevsi edilmekte bu-lunan bu yeni okul bo l ışıklı sınıflar esasına dayan-maktadır. Okulun ana unSıru sınıftır.

Öğretmen ve öğrenciler sabahleyin doğrudan doğruya antresiz, holsüz ve koridorsuz sınıfa girerler. Yanlardan v e üstten bo l ışık alan bu geniş sınıfta be -raberce okullar, oynarlar, resim yaparlar. İyi hava-larda bahçeye çıkıp ders ve oyunlarına burada de-v a m ederîeı .

İnşa sistemi ve konforu itibarile memleketimiz-deki ölçülere göre yüksek bir maliyeti o lmakla bera-ber bu okullar konsepsiyon itibarile son derecede iktisadîdh. Hiçbir lüzumsuz piyesi yoktur. Bizde yan pılan ilk okul binalarında, holler, koridorlar, kışlık

Aıchitectural Forum'dan.

/•v'v-'V

Page 27: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

« T E K S A S » D A Ö Ğ R E N C İ A P A R T M A N I

Mimarları : Southerland a Page

«Ai'clıiteCtııral Record'un» şubat 1948 sayısından

Birleşik Amorikada, Teksas şehrinde üniversite öğrencileri için yapılan bu apartman iki kişilik birer odadan ibaret daireleri havidir. Her dairenin birer ofisi ile helası vardır, İklimin müsait olmasından, bu

dairelerin girişleri açık bir koridor üzerindedir. İki katlı olan bu apartmanın zemin katının bir kısmı öğ-rencilerinin otomobil leri için garaj ~larak yapılmış-tır.

teneffüs yevleri, muhtelif idare odaları, konferans sa-lonları g:b", büyük kısımlar sınıfların iki, hattâ üç mis-li yer işgel etmekte okul inşaatını muazzam bir kül-fet haline getirmektedir. Okul binalarımızda yeni ve

ileri bir zihniyetle sistem değişikliği yapmamız gerek-mektedir. Memleketimizin bir ç o k yerleri bu yeni sis-teme çok müsaittir.

Page 28: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

M i m a r İ ı k N a z a r i y a t ı !

G A R A J L A R

Tiirkçeye çeviren : S. Behllil TOYGAR

Ev plânlarında garaj tertibatına da yer veril-melidir. Hattâ orta gelirli halk tabakası arasında bi-le o tomob i l veya motosiklet kullananların sayısı gittikçe artmakta ve bunun neticesi olarak, halka ait evlerin civarında ve kolaylıkla faydalanabilecekleri kapalı yerlere ihtiyaç, duymaktadırlar. Motörsiklet-ler; hususiyle sepetsiz olanlar; bir mesele teşkil et-mezler.

Şskül: 1 en büyük tipte salon otoları müstes-na, her lip otomobi l i istiab edebilecek eb 'adı ver-mektedir. 1 6 ayak dahilî uzunluk, ve en aşağı 8 ayak genişlik vermek elverişlidir. Bu ölçü banklara yer vermediği gibi, ancak mahdut miktarda orta b o y bir insanın başı üstüne gelecek rafları ihtiva edebi -lir. Garaja girerken çarpmamak için zemine rapte-dilmiş bir takoz faydalıdır. Bir pencere yapılması da tavsiyeye şayandır. Pencerenin mevkii, civarın-daki binaların yakınlığına tâbi olup, garajın kapı-dan maada kısmına ışık verebilecek bir yerde o lma-sı lâzımdır. Elektrik kullanılması kabil o lduğu tak-dirde, ampıı' takriben şekilde gösterilen yere aşıl-malı ve ayrıca fiş d c bulunmalıdır.

Dışar. doğru açılan kapıların iki kanatlı yerine, dört kanatlı olması daha elverişlidir; çünkü açık iken daha az yer tutarlar. İçeriye doğru açılan kapı-ların kanatları, zarurî olarak, dar olmalıdır. Zemini düz olan garajların önü; su toplanmasına manî ol-mak için meyilli olmalıdır.

Büyük ev lerde ; fasadın imkân verdiği haller-d e ; garaj, evle birlikte yapılmış olabilir. Bu takdir-d e : garaj evden ayrı bir yapı, evin bir kısmını teş-kil edecek şekilde ve yahut eve bitişik olarak ya-pılabilir. Şo för kullanılıyorsa; hususiyle garajın üs-tünden istifade edildiği hallerde; garajın evden ayrı bir yerde bulunman; fakat orta gelirli tabakada umumiyetle rastlandığı gibi, o tomobi l i sahibi idare

(The Architeets Handbook'clan)

( s**

U PL Oft 0 \ / '

f i tı r I ( s**

U PL Oft 0 \ / '

( s**

U PL Oft 0 \ / '

ı-i ( PJnlU H Ut» 8. 5 « l ' t H

T

( s**

U PL Oft 0 \ / '

7

^ I N

h" r

T

ö >

<c

£ ^ I

N h" r

T

ö 0 f t 0 Jl K fl 4 T T t N _

T

ö 1

T

\ a l f t d n f l r ı v t Poin >0 M S FnK p L A N -...on »i

Özel bir garaıj tipi

ediyorsa, garajın eve çok yakın ve tercihan antre ci-varında bulunması tavsiye edilir. Binaya bitişik ola-rak yapılan garajkıida, ihtiyaç halinde, garajın üs-tünü ç ıkmak suretiyle fazla yatak odası için yer te-min edilmiş olur.

Bununla beraber, bu hallerde, ateşe mukavim bir döşeme ve eğer mümkünse, benzin dumanına dayanıklı malzeme kullanmak lâzımdır. Şayet garaj, evin duvarları içinde yapılmış ise, bir çok mahallerde doğrudan doğruya geç ide müsaade edi lmemektedir ; fakat asıl ev ile garaj arasında vantilâsyona tâbi tu-tulmuş bir aralık bırakmak mümkündür. Her halde benzin deposundan çıkacak yangma karşı koyacak tedbirler aljnmalıd?ı. Evden ayrı olarak, fakat bina-ya yakın yapılan garajların damları yangının yayıl-

Page 29: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

masını gec ikt irecek şeki lde yapılmalıdır . A ğ ı r ben -zin v e d u m a n kokusunu dışarı atmak için yüksek seviyedeki vant i lâsyondan m a a d a aşağı sev iyede van-tilâsyon da bulunmalıdır.

Şeki l : 2 evlerle birlikte garajların tipik m e v -kilerini göstermektedir . Şeki lden d e anlaşılacağı gi-bi, eğer ev v e garaj , fasadın bütün genişliğini işgal ed iyor ; ve garaj ev le ayni fasat üzer inde bulunu-yorsa arka kapıya geçit yoktur . Bu sebeple ev, garaj ve yo lun müşterek genişliklerine müsavi bir fasat ıemin e tmek icab eder. Noktalarla gösterilen alter-nativler, arka b a h ç e y e evin iç inden v e y a gara jdan başka geçit bulunmadığı hal lerde, garajı arka b a h -çenin gerisine a lmak ; v e y a kapı arka d u v a r d a o l d u -ğu takdirde, arka kapıya kâfi d e r e c e d e geçit vere -b i lmek için garajı arka duvarın gerisine a lmak m a k -fiadile yapılır.

Garaj ların, umumiyet le önünde , biı y ıkama yeri bulunması zarurîdir ; fakat yer müsait ve kapı -lar kâfi ise, y ıkama yeri garajın arkasında v e g ö z ö -nünden uzakça bir m e v k i d e bulunabilir. Beton d ö -şenmiş y ıkama yeri en az 8 X 1 6 ayak ö l çüsünde bu-lunmalıdır. Arabanın altını y ıkayab i lmek için be ton döşel i sahanın ortası yine b e t o n bir çukuru ihtiva etmelidir. Su tesisatının soğuk h a v a d a d o n m a m a s ı için garajın iç inde bulunması v e bir lâstik b o r u kul-lanılması kolayl ık temin eder . G a r a j a giriş yo lunun genişliği 7.5 ayaktan aşağı düşmemel id ir .

Orta büyüklükte bir o tomob i l in , giriş yo luna ı ıazaıan, dönüş nısıf kutru 2 0 ayak o l d u ğ u n d a n dar mahal lerde düz pasajlar şarttır. M ü t e m a d i tamirin önüne geçeb i lmek için garaja g iden pasaj ın iyi ya -pılmış o lması su akıntısını temin eden kanallara ih-titmam edilmiş olması lâzımdır.

B • G A P. A G E i OH INTER.NAL PL0T5

Küçük evler ve hususiyle cepheleri dar o lan binalar için garaj lar ; evlerin umumî plânlariyle ilgili o larak ; yer yer, gurup hal inde inşa edilmiş olabilirler. Bu suretle o tomobi l l er , sahiplerinin evler inden uzak o lmayan bir yerde , garaja çeki lmiş olacakları g ib i ; garajların evlerle irtibatı da temin edilmiş olur.

Şekil : 3 gıırup hâlindeki garajların iki muh-telif tipini göstermektedir . « A » d iyagramı bunları

a - E s o t d o s u . F ' PUNT 110 DİL G< &,\!UGES

...J ! ^ L T t u u r ; t | o o THÖ I ı

t

l]

t . »ı -

- t

1

— f

Sakil 3

Şekil : 2

c a d d e üzerine almış; « B » d iyagramı ise c a d d e y e kendi hususî ghiş v e çıkış pasajları bulunan bir iç sahaya çekmiştir. Bu garajların eb 'ad ı Şekil : 1 deki gibi o imalı fakat y ıkama yeri, garaja ko layca giriş v e çıkış imkânı v e r m e k için, 18 ayaktan aşağı düşmemel idir . Beş ve altıdan fazla garaj bir sırada bulunduğu takdirde giriş yo lu c e p h e d e d e d e v a m et-meli v e her iki k ö ş e d e genişlik 10 ayak olmalıdır . « B » d iyagramında gösterildiği gibi garajların aded i çoksa, giriş v e çıkış için muhtelif yol lar bulunması faydal ıdır . Giriş yo lu 10 ayaktan aşağı düşmemel i -dir : fakat o t omob i l l e r garaj b lokuı ıa girmek ve ç ık-mak için ayni yo lu kullanıyorsa bu genişlik en az 1 6 ayak olmalıdır . Bu yo lun uzunluğu ana c a d d e d e n 1 00 ayak içerde, ise y ine 1 6 ayak genişlik b ı rakmak lâzımdır.

Gara j lar ; iç sahanın her iki tarafına dizilmiş ise giriş yo lunun genişliği 2 0 ayaktan aşağı düşmemel i -dir. « B •> lipi umumiyet le c a d d e l e r e karşı kapalı bu-lunduğundan bir üstünlük göstermektedir . Su ihti-yac ı için kolayl ıklar bulunması , Ön sahanın döşenmiş olması v e akıntısına gereken ihtimamın göster i lme-si de ayrıca arzu edilir.

(Devam edecek)

Page 30: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Ş e h i r c i İ l k i

K I R I K K A L E Ş E H R İ

Y. Mimar NEZİHE ve Pertev TANER

Kesin inıar plânı izah notu Şehrin coğraf i vaziyeti:

Ankara vilâyetine bağlı Kırıkkale kazası 4 4 , 2 2 6 arz ve 3 7 , 2 1 0 tul dereceleri arasında bulunmaktadır. Kasabanın kuzey, güney ve doğu tarafları 8 0 0 ilâ 1200 metre yüksekliğindeki tepelerle çevrilmiştir. Kasaba Kızılırmak nehrine 4 Km. mesafede kurul-muş ve şehrin civarında Özdere ismi ile bir dere akmaktadır. Kasaba Ankara-Sivas demiryolu üzerin-de bulunmakta ve şose ile Ankara 'ya ve Keskine bağlanmaktadır.

Şehrin nüfus ve mesaha vaziyeti : Şehirdeki nüfus artışı, senelere göre aşağıdaki

vaziyettedir-1935 4 ,599 1940 11 ,804 1945 14 ,423 Şehıin halihazırdaki meskûn kısmı 63 hektardır.

Nüfusun artmasına fabrikaların kurulması âmil o l -muştur. Kuskkalede nüfusun senelere göre bu derece sür'atle arlişı normalin fevkindedir ve Türkiyenin di-ğer şehirlerindeki nüfus artışı ile kabili kıyas değildir. İstikbalde kasabanın nüfusunun artışı doğrudan d o ğ -ruya yeni kurulacak fabrikalara tabi şehrin 50 sene soraki nüfusunu mürekkep faizle sarih olarak tahmin etmek bir az güç olacağından şimdilik imar plânında halihazırın iki misli olan i 33 hektarlık bir inkişaf sa-

hası ilâv<i etmekteyiz. Bu suretle imar plânı hali ha-zır saha ile beraber 196 hektar tutmaktadır.

Şehrin ana yolları : Kırıkkale şehri üç ana yolla harice bağlanmıştır. a — Kayseriye giden y o l ; b — Ankaraya giden yo l ; c — Keskin'e giden y o l ; Bu yol lardan Ankara - Kayseri şosesi şehrin

merkezinden geçmektedir. Bu yolun istikbaldeki tra-fik önemi nazarı itibare alınarak şehir dahilindeki kıs-mı imar plânında 14,5 metre olarak gösterilmiştir. Bu yolun hükümet ve demiryolu istasyonunun önün-den geçmesi de yola ayrıca bir önem vermektedir.

Keskin kasabası tarafından gelen yol , belediye meydanı civarında ikiye ayrılarak Ankara - Kayseri şoseleri ile birleştirilmiştir. İmâr plânında bu üç yol birinci derece olarak alınmıştır.

ikinci derece yol lar : Fabrika amelelerinin fabrikalara gidiş geliş yo l -

ları şehir dahilinde özel bir hususiyet taşımakta ve aynı zamanda birinci derecede yolların yükünü ha-fifletmekledir. Bu bakımdan plânda görüldüğü veç -hile bu yollar ikinci derece yol olarak belirtilmiştir.

Üçüncü derece yol lar : Bu yollar inkişaf sahasında adalar arasındaki

yollardır. Bunlar açılırlarken her kartiyenin önemi

Page 31: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Kırıkkalenin umumî görünüşü.

güneş v e rüzgâr vaziyeti ve arazinin meyli nazarı iti-bare alınmıştır.

Bu yol lardan beşka kasabada yeşil yollar da dü-şünülmüştür.

Şehrin meydanları : Şehirde iki önemli meydan vardır: a — Cumhuriyet meydanı ; b — Belediye meydanı ; Cıımhuıiyet meydanı : Hükümet binası inşa edilirken resmî günlerde

yapılacak merasimler için binanın önünde bir mey-dan düşünülmemiştir. Bu de fa yapılan imar plânında bu eksiklik nazarı itibare alınarak, resmî toplantılara en uygun ver mevcut ilk ve orta okulların önündeki boş saha cumhuriyet meydanı olarak tanzim edilmiş-tir. Bu meydanın ihatası için batı tarafa bir resmî bi-na yapılırsa meyden, okullar, hükümet ve postane binaları ve bu yeni yapılacak resmî bina ile ihata e-dilmiş olacaktır. Merasimlerde sükûnetin ihlâl edil-memesi içııı meydanın yollara gelen ciheti ağaçlandı-

rılmıştlr. Zemini parke taşla döşenirse bu meydan millî bayramlarımızda mühim bîr ihtiyacı karşılamış olacaktıi'.

Belediye meydanı : Bugünkü be lediye binasının karşısında haftalık

emtia pazatmın kurulduğu meydandır . Meydanın dört tarafı kapalı o lduğundan tamamen bir mekân teşkil etmektedir. Kasabanın haftalık pazarı burada kurulduğundan zeminin parke taş ile döşenmesi dü-şünülmüştür. A n a yollar bu meydandan geçtiğinden burasını şehrin nüvesi olarak kabul etmek lâzımdır. Onun için belediye binası, hâl ve cami bu meydanın etrafına konulmuştur.

Bölgeler : Bu günkü mevcut ikamet bölgesini iki kısma a-

yırabiliriz. Bunlardaı, birincisi, fabrikalar kurulduğu zaman fabrika müstahdemleri için plânla inşa edilmiş ikamet bölgesidir ki, bu kısım yeni imar plânında ay-nen muhabıza edilmiş ve hiç bir onarmaya tabi tutul-mamıştır.

tîasabanm idare binalarının görünüşü

Page 32: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4
Page 33: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

ikinci kısım ikamet bölgesi şehrin nüvesini teşkil eden kısımdır. Kırıkkale'nin müstakbel inkişafı göz önünde tutularak burada icap eden onarmalar yapıl-mıştır. imar plânı 50 sene için yapıldığından burada-ki onarmalar zamanla tamamlanacaktır.

Yeni ikamet ve inkişaf sahası şehrin doğusuna, batısına ve kuzeydeki tatlı meyilli sırtlara alınmış-tır. Arazinin meylinden istifade edilerek açılan bu yeni yollara 1 :1 0 0 0 mikyaslı plânlarda bina kütlele-ri de konu'muştur.

Çarşı bö ig c ' i birinci ve ikinci derece yollar üze-rinde tevsi edilmiş ayrıca yeni inkişaf sahalarının merkezi kısımlarında müteaddit dükkân yerleri göste-rilmiştir.

Resmî binalar: Kırıkkale 'de halen mevcut hükümet binası ve

bunun yanında yeni inşa edilmekte olan P .T .T . bina-sı vardır. Bunlar esaslı şekilde inşa edildiğinden, ol -dukları yerde bırakılmış ve bunların yanında inhisar-lar, Banka ve diğer resmî binalar için yer ayrılmıştır.

Okullar: Kı ı ıkkale 'de bir ilk v c bir de orta okul o lmak

üzere iki okul vardır. Bu binalar okul olarak inşa e -diklerinden imar plânında aynen muhafaza edil-miş, fakat bu okul bu günkü durumda bile şehrin ihtiyaçlarım karşılayamadıklarından yeni imar plâ-nında her 800 ilâ 1000 metrede bir okul yeri ayrıl-mıştır.

Küçük sanayi: a — Dahilde küçük sanayi: Ateşle meşgul ol -

mayan sanat erbabı için ayrılmış olan mıntakadır. Burada ayakkabıcılar, terziler, marangozlar, v.s. gi-bi küçük san'at erbabı yer almaktadır. Bunlar imar plânında ça»şı kısmında oldukları yerde bırakılmıştır.

b — Haricî küçük sanayi: Bu mıntakada ateş-'e çalışan sanat erbabı bulunur. Demirciler, bakırcı-lar, nalbantlar, kalaycılar ateşle çalıştıklarından şeh-rin havas ın bozmakta ve zaman zaman yangın çık-masına sebep olmaktadırlar. Bu düşüncelere binaen, imar plânında şehrin güneyinde bunlar için bir yer ayrılmıştır.

Hanlar: Kırıkkale en fazla harice Ankara ve Keskin şo-

seleri ile bağlıdır. Onun için bu yolların şehre giriş noktalarına birer han yeri ayrılmış ve bunların karşı-sına da semerciler, eğerciler, tuzcular v.s. için bir kaç dükkânla birer çeşme meydanı gösterilmiştir.

Pazarlar:

Hayvan, odı ın-kömür ve zahire pazarları için şehrin doğu kısmında yer ayrılmış, haftalık emtia pa-zarı için de belediye meydanının tanziroi düşünül-müştür.

Park ve yeşillikler:

Tren istasyonu karşısındaki mevcut park yerin-de bırakılmış, bundan başka şehirdeki selyatakları ve civarı ağaçlandırılarak yeşillik olarak istifade et-mek için plânda görüldüğü veçhile tanzim edilmiştir.

Çocuk bahçeleri :

Halen kasabada maksada uygun bir şekilde tanzim edilmiş çocuk bahçesi mevcut değildir. Yeni imar plânında uygun yerlere çocuk bahçeleri konul-muştur.

Spor alanı:

Kırıkkale 'de fabrika tesislerine ait bir spor ala-nı mevcuttur, bununla beraber halk ve okullar için ayrıca bir spor alanı tanzim edilmiştir.

Page 34: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

M İ M A R V E M Ü H E N D İ S D Â V A S I İ Ş B İ R L İ Ğ İ V E V A Z İ F E L E R İ

Yazan : Aııdre BOLL

Tereüme eden : Y, Mimar Halûk TOGAY

Biııa mevzuunda, büyük sanayiden tamamiy-1c sarfı ııazar edersek, bu vazifeyi kimin deruhte edeceği suali varit olmaktadır. Sadece bina işlerinde çalışan an'anevî topluluk mu?

Bu tahakkuku imkânsız bir düşüncedir.. . A n ' a n e v î inşaat mesleği topluluğu senelik me-

saî ve normal vazifeler esası üzerine teşkilatlandırıl-mıştır. O n senelik çalışma buhranı, bu topluluğu ta-katten düşürmüş, mevcudiyetlerin telefine sebep ol-muştur.

Bugün, tesadüfün otoriteye tevdi ettiği program hudutsuz v c beklenilmeyen bir vüs'attedir. Bina in-şa mesleği topluluğu yalnız başına, bu hacimdeki ça-lışmaları ssğlıyacak durumda değildir. Bu suretle yardımcı bir verim kudretinden, hattâ büyük sanayi-den faydalanmak zarureti husûle gelmektedir.

Bir taraftan mimarların meslekî toplulukları böy l e bir sergüzeşte hazırlanmamışken, diğer taraf-tan kendi çerçevele]'! içinde büyük sanayi de böy le bir problemin vaz edileceğinden bihaberdir.

Biiyiik sanayide bu prob lem vaz edildiği andan itibaren bir hamlede, mucitler zuhur edecek, müna-sebetler kurulacak, ilk nümuneler yaratılacak, tashih ve tecrübe edilecek ve seri halinde imâline karar ve-rilecektir.

Mimarinin inş?. edilen programlardaki imtizaç-sızlık, kır ve şehir nizamlarında hüküm süren inti-zamsızlık ile uyuşmuş o lduğu sırada, muhakkak su-rette yaratıcı kuvvetlerden faydalanması mevzuba-histir.

Zaten bu saha mimarlar için yabancı değildir. Uzun zamandanbeı i seri halinde hazırlanan inşaat un-surları, normlaştırılmış tuğla ve karolar, kapı, pence-r e . . . v.s. binaları tertiplemek için kullanmaktadırlar. Bununla beraber bugünün ihtiyaçlarına azçok uygun bir şekilde gerek plân teknisyenleri ve gerekse inşa-atçılar müşterek bir nizam (statü) la hareket etme-mişlerdir. Bugünkü durum inşaatçıları, vazifelerini

gerçekleştirebilmek için zarurî bir esas olarak, yeni bir müşterek nizam hazırlamayı icbar ettirmektedir.

Bu müşterek nizam (statü) ne olabilir? Bu st?.tü başlıca iki esas taksimata uğramakta-

dır : a ) P'ân teknisyenleri: şehircilik, mimarlar, mü-

hendisler. metrör ler . . . b ) Fiilî inşaatçılar: müteahhitler, ustalar, ame-

leler. . . Bütün inşa edilen bina, hem insan şuurunun bir

aksi ve hem de malzemenin mukavemet ve muvazene-tinin bir ifadesidir; bütün inşa mevzuları namütenahi değişik münasebetlerle insanı tanıma bilgisi ile mal-zeme bilgisi - mimar ve mühendis - yardımından fay-dalanır. Bu iki fiil, insanların, çalışmalarının, müesse-selerinin ve fikirlerinin barmaklariyle fazla olarak ta münasebetlerini tetnin eden, seyrüseferle alâkalıdır. Yani, beşerî faaliyetlerin büyük bir kısmı bağlı oldu-

Page 35: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

ğu inşaat hey'eti umumiyesi üzerinde tesir icra etmek-tedir.

Fikir barınakları: mabet, kütüphane, tiyatro, müze, konser salonu v . s . . . .

Müessese barınakları: Belediye, vilâyet, sendi-ka ve mesıekî teşkilât merkezleri, hükümet makamla-rı v . s . . , .

İnsan barınakları: İkametgâhlar, okullar, ii-nıversıtele1. V.s

Çalışma barınakları: Bürolar, atölyeler, fabri-kalar, imalâthaneler v.s

Seyrüsefer: Kara, deniz ve hava yollarıdır. Zarurî ihtiyaçların doğurduğu bu geniş program

artık tek bir zihin hâkimiyetinden sıyrılır. Bu muhte-lif kısımların herbirinde, san'at ve teknik vahdet için-de birbirinden ayrılmaz bir şekilde birleşmiştir. Fa-kat bu iki kıymetin miktarı mütehavvildir. Bazan ta-mamiyle icat ve san'atten bazan da topyekûn hesap-tan faydalanabilir.

Zekâların ve kabiliyetlerin yapılışı namütenahî değişiktir, bazıları plâstiğin ve ahenk nizamının en âsil menselerine ehemmiyet verirken, diğerleri mal-zeme bünyesinin değişik inceliklerine ehemmiyet ve-rir. Hisleri ve zekâları mevzubahis olan esere göre, istifade edebi lme imkânları nisbetinde ahenkleştire-rek seferber etmeli ve böy l e ce başarılacak vazifenin tahakkuku sırasında kabiliyetlerin tayini ifa edilmeli-dir.

Böylece inşaatçının takip edeceği yo l bütün vüs ati ve vahdetiyle, sırf mimar ile sırf mühendis faaliyeti arasında tertiplenir, bu iki had nokta zaten fikir spekülâsyonları dahilinde birleşirler.

Antikiteden yakın zamanlara kadar, tatbikî he-sabın makina ve verimlerinde birdenbire kullanılma-lından önce inşaatçı ancak şahıs olabilirdi. Bunun çoğunluğun kendisini ezmediği, zarar vermediği me-selelere hâkim olması mümkündü. Hey 'et i umumiye-yi basit tekniklerle idare edebil iyordu. Bu suretle ba -zı büyük zekâlar, kabiliyet ve yaratma kudretlerini çok yükseklere çıkartmışlardır. Bunlar bütün m e s u -liyeti deruhte edebilirlerdi.

Fakat makina medeniyeti her.şeyi değiştirmemiş midir?

Yapı san'atı tarihindeki bu yeni durum karşı-sında. mimar ve mühendis sahaları tespit edilmelidiı-ki, vazifelerin adilâne taksimi ile mes'uliyet, kaybo-lan gerçeklieini ve elzem kudretini tekrar bulabilsin.

Bir insan ancak vâkıf o lduğu bir husus üzerinde mes'uliyetli mevkiye düşebilir. Mes'uliyetlerin taksi-mi ancak tek bir şahsiyetin himayesinde tatbik edile-bilir. Bu şahıs bundan b ö y l e eserin sahibidir.

Eğer yukarda zikredilen prensip doğru olarak kabul edilirse, yani bütün inşaatlar namütenahî deği -şik münasebetlerle, insanı tanıma bilgisi ve malzeme

bilgisinden faydalanırsa, işin icrası tatbik sahasına çı-karmada iştiraki olar: bütün unsurları sürükliyecektir.

Bütün inşaatlar; ikametgâh, müessese. . . v.s. sa-halarından, bir dereceye kadar ehemmiyetli olan bunların teçhiz edilmesi ve binaları birbirine bağlı-yan yollara kadar çeşitli kollara ayrlur.

Bu inşaatlarda, hem maddeleri çıkaran amele-lerden, çalışma guruplarının en ince eşyalarını imâl eden zanaatkarlardan, eserin hey'eti umumiyesini gü-zelliğin ifadesi irakânlariyle nasiplendirecek olan ar-tist* e (ressam ve heykeltraş) kadar şualanan bir fa-aliyet mevzubahistir. Bu gerçekleştirici vazi feye mü-teahhit, atölye ve imalâthane personeli, ustalar karı-şacaktır.

Müteahhit iyi inşa, mühlet, fiyat ucuzluğu ci-hetlerini gözeterek plânların inşa ile gerçekleştirme mes'uliyetını taşıyandır. Şantiye, atölye ve imalâtha-ne personeli ,ustabaşı, usta, amele gibi bir meratip sil-silesi takip eden ekiplerdir. Kontrolörler ; şantiye sürveyanlan v e tetkik memurlarıdır. Ustalar umumi-yetle yapının icrasın; üzerlerine alaıı, ve inşaatta bazı kısımların idıaklerine terk edilen kimselerdir. Bunlar bazan biitün icra imkânlarım kullandıktan el emeği kadar makinalarda da çalıştıktan sonra, gerçekleştir-meyi sağlarlar.

Dernek inşa san'atı, meslekleri meratip sırasına göre dizilen birçok tatbikatçı ile işbirliği eder.

Bu suretle karakterlerin, istiapların, enerjilerin, kabiliyetlerin, mizaçların hey'eti umumiyesinden fay-dalanmak kabil gibi görünmektedir .

Bu seçme ameliyesi nasıl vücûde getirilecektir? Henüz gençken, reşit olup şahsî düşüncelerin

başladığı, istidadın tebeyyün ettiği yaşta, birbirini ta-kip eden hamleler halinde, imkânlarının idrakini ele alarak kendini yetiştirmeğe başlamalıdır.

Bu yaştan itibaren malzeme ağırlık, nesiç ve kendisine has hususiyetiyle genç ustaların ellerine tev-di edilecektir. Bazıları hemen harekete doğru, kuv-vetlerin verimine, dinamiğe temayül edeceklerdir : Makinacılnr, diğerleri insanın daha yakın ihtiyaçlarına cevap vermek üzere, inşa edilene, bağlıyana, kurula-na temayül edeceklerdir. Bir kerre cihetleri tebeyyün ettikten sonra malzemenin menşeine göre vasıtalarını derinleştireceklerdiı. Burada da guruplar teşekkül edecektir. Ağır ve kudretli şeyleri kullanmayı seven-ler, elâstik ve narın şeyleri tercih edenler; bir taraf-ta dülgerler, diğer tarafta ahşap ve demir işçileri.

Başka bîr gurup daha husule gelecektir. Teşki-lâtlandırmayı sevenler, işleri kül haline getirenler, in-şa etmeği arzulıyanlar. inşaatçılar gurubu. Fakat bu-rada bile zevkler ayrılır; malzeme kuvvetlerine has-sas olanlar: Mühendisler: v e beşerî hassasiyetin aksi-ni bulduğu, inşaatlarda beşerî zevkin incelik ve müte-

Page 36: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

nevviliğini v.s, kaydettirdiler, vaziyetleri okumasını, düzenlemeyi, şekillendirmeyi, kararlaştırmayı, ku-manda etmeyi bilen mimarlar. Bundan başka mimar-ların hususi kabiliyetleri vardır. Plâstik hâdiseleri id-rak etme, lirizm ve şiir duygusu, mülâhaza doğrulu-ğu, nizam zevki, hakikî bir güzellik düşkünlüğü, mu-vazene ve ahenk nizamının yorulmak bilmez takibine sevk eden endişe, ıstırap ve ruh zenginliği.

Bu gurupun içinde dahi birçok farklar husule gelir. En akîî plândan en lirik plâna kadar değişen hassasiyet ve kabiliyetler.

Dava diğer bir plân üzerinden de tetkik edile-bilir. Bu inşa edilecek mevzulara göre tetkiktir. Bu dâvanın Oltasında insan barınakları, bir yanda mü-essese ve fikir barınakları, diğer yanda çalışma barı-nağı ile seyrüsefer rabıtaları bulunur.

İnşaatın modern iktisadiyatı, eskisiyle mukaye-se edilemez. Daha yakın bir mazide, mimar veya in-şaatçı mesleği aynı istidadın içinde karışıyordu. Böy -le bir vahdet bundan böy le imkânsızdır, İnsan zekâ-sı ç o k sayıdaki teknikler içinde hudutlarına rast gel-mektedir. Artık ihtisasın önünde boyun eğmek gerek-mekledir.

Bu lıusus hesap sahasında (mühendisl ik) nor-mal olarak sınıflandığı halde, mimarî sahasında ka-rışıklıklara maruz kalmaktadır.

Mimar tek başına, modern bir binada birleşmiş olan muhtelif tekniklere hâkim olamaz. Eğer tercih ve karar mimara verilirse, ancak hakem olarak ara-daki anlaşmazlıkları halleder, bu şekilde mimar e-serin sahibidir.

Diğerleri kimlerdir? Bunlar mütehassıslardır, fonksiyon, bünye ve

teşkilât mütehassısları. Bu mütehassıslar kimlerdir? (Mukavemet he-

sapçıları, ses, hava, ışık, emniyet, hıfzıssıhha v . s . , , . teknisyenleri) . Bu mütehassıslar ekseriya teahhüt fir-malarına bağlıdır. Bugünkü teamül böyledir ve çok kötüdür. Sadece ihtilâf doğurduğundan dolayı değil fakat israf yolu açtığından da.

Demek mimarın mes'ul olduğu vazifelerin şefi olabilmesi için, mütehassıslar hey'eti -mühendisler hey'eti- nden faydalanması gerekmektedir. Mes'uli-yetleriıı bu şekilde tevzii teahhüt edilmiş binada sa-dece bir emniyet getirmiyecek, fakat mimar istidadı-

nı da ihtısaslaştıracak ve kabiliyetlerin mütenevvili-ğiyle tam bir ahenk kuracaktır:

— İkâmetgâh ve alâkalı binalarla (okul, spor binaları v.s ) meşgul olacaklar..

— Çalışma mahallerini, atölyeler, müesseseler, imalâthaneler inşa edecekler.

— Seyrüseferin lüzumlu, gar, istasyon, hava garı, yolcu salonu binalarına nezaret edecekler.

— Köprüleri ve o tomobi l yollarının bütün tertip-lerini yapacaklar.

— Kıs:» ikâmet binalarını, deniz ve kara otelleri-ni (şehir seyyahları veya turizm seyyahları) , has^ahaneleri yapacaklar.

— Hususî veya umumî idareler için bürolar yapa-caklar.

— Mağazalar yapacaklar. — Müze, tiyatro, konser salonu ve sinema inşa

edecekler. — Klist, âbide v.s v.s bina edecekler.

M o d t * n hayatın zarurî mütehassıslarını, inşaat-çılarını ki*n yetiştirecek? Kim tayin edecektir?

Bugün kadar an'anevî okullar dâvanın an-cak bir kısmına temas ediyorlardı, bu şekilde mimar inşaatın ır.u:.lak sefi yani eserine hâkim şahıs olarak d e v a m ede gelmekte olan eski bir kaideden ilham alınıyordu. Bugün kifayetsiz olan bu okullar, in-şaatçıların mukadderatım tehlikeye düşürmektedir.

Diğer taraftan, mühendis okulları, bazan bi-hakkın ihtisasa dalarak inşa san" atı tarafından vaz e-dilmiş ehemmiyetli dâvaları bir köşede bırakmakta-dırlar. Bugün sadece teknikle meşgul olan bu okul-lar da inşaatçıların mukadderatını tehlikeye dü-şürmektedir.

Plân teknisyenleri (şehirci, mimar, mühendis v.s ) , plân icraatkârlaıı (müteahhit, usta, işçi, ma-kinacı ) , okullarda öğretmen, şantiye v e atölyelerde usta topluluğu, büyük inşaatçı işbirliğini teşkil eder.

İşbirliği bir tanedir, ve Fransa'nın inşa sahasına müdahelesînde ki vazifesi vahdet ve ahengi hâkim kıldırmaktır.

Bu makale 1 942 yılında Dunod Kitabevi tarafın-dan neşredilen ve A n d r e Boll ' ın yazmış o lduğu « H a -bitation Moderne et. Urbanisme» adlı eserin 8 3 - 9 0 in-ci sahifeleı inden tercüme edilmiştir.

Page 37: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

T A N I N M I Ş M E S L E K D A Ş L A R L A B U L U Ş M A L A R

Yazarı : Prof. Oelsner

Türkçeye çeviren : Adnan KOLATAN

Meslek hayatıma ait bir kaç hikâye yazıyorum. Bunlar hiç hatırımdan çıkmamıştır. Belki sizlerden de okuyup düşünceyc dalanlar bulunur.

Birincisi çok erkidir. Takriben elli yıl önce biz, Münih Y. Mühendis Mektebinin son sınıfına yaklaş-mış bir kaç talebe üstat Auguste Thiersch ile birlik-te, yukarı Bavyeıa 'nın köy evini ç izmek için Alplere gitmiştik. F-rederich von Thiersch ile Auguste Thi-ersch iki tuhaf kardeştiler. Tıpkı, Gerhard Haut-mann ile, kardeşi Kari gibi birbirlerine benzerlerdi. Bu iki kardeşten biıincisi şatafatlı, gösterişli iri yarı, ikincisi ise fikir ve ruh itibarile dalla asıl, kendilerine yaklaşıldıkça yükseklikleri daha ziyade anlaşılan in-sanlardı. Auguste Thiersch, Merih seyyaresi hakkın-da değerli tetkikler yapmıştır. Dağlar arasındaki T e -gernsec kenarında Post ismindeki lokantada oturmuş kahve altı yapıyorduk. Yağmur sicim gibi yağıyordu. Halbuki, bizim daha ne kadar çok çizilecek, planla-nacak işlerimiz vardı.

Üstat, vekarlı ve peygamberane başını eline dayamış oturuyor, derin derin düşünüyordu. A c a b a Merihi mi? Hayır ! 4Bu soğuk ve ıslak havada, bay -lar bir ikinci fincan kahve daha içseler m i ? » diye dü-şünüyormuş; Yarabb i ! aman yaıabbi Bu küçük sahne pek ehemmiyetsiz gibi görünüyor. Fakat böy l e bir rabbani düşünüş, son on senenin Almonyasındu sanki artık yer yüzünden kalkmıştı. Halbuki, hiç ol-mazsa üniversite hocalarında bu, kalmalı idi. 1900 yılında bir devle! mükâfatı mahiyetinde olarak İtai-yaya gönderilmiştim. Pompei de daima Sıragüza Mü-zesinin Müdürü Orsi ile birlikte A l b e r g o del Stolte otelinde otururdum. ince ruhlu, son derece bilgili bir ad amdı. Bir kaç yıl sonra Maarif Nazırı olmuştu. O sıralarda, Bosko ıka le 'de meşhur Freskler bulun-muştur, A l m a n İmparatoru bunları 6 0 0 . 0 0 0 marka satın almıştı. İtalya hükümeti büyük müttefikinin ha-tırı için, bunların ihracına rıza göstermişti.

Berlin Müzesi U m u m Müdürü Kekule fon Stra-donitz nakil işini temin için Pompe iye geldi. Orsi'nin ise bu işe heı ne suretle olursa olsun, engel olması

lâzım geliyordu. Neticede ne derece muvaf fak oldu-ğunu bilmiyorum. Fakat Pompei 'dek i gözcüler mun-tazaman rapor ediyorlardı. Yaman bir italyan: «Sa-at dördii çeyrek geçe, fon Stredonitz i 00 numaraya gitti.» diye raporuna yazmış. Sonradan Gestaponun yüz kızartıcı metodlarını işittikçe. Pompei 'deki bu fahrî gözcüyü hatırladım. Verilen emirleri nekadar büyük bir gayret ve dar kafalılıkla yapıyordu. Dün-yada işlerin en bedhahları akilsiz insanlarla yapılan işlerdir.

Meşhur Paul allot ismindeki mimara, sonun-cu ihalesi yapılmış olan Raiştak binasında idim. On-dan evvelki mimar Fritz Schumacher idi, Va l l o t be -ni Raiştak başkanlık yapısına götürdü. O zaman ç o k itibarda olan Kont Ballestrem ismindeki başkanla görüştük, ihtiyar kont dedi ki: «Büyük merasim sa-lonunun tamamen beyaz olmasını istiyorum, sadece biraz yeşil bulunsun 1 Çünkü, biliyorsunuz ben avcı-yım. Birkaç tane de sarı yaldızlı çizgi kâfidir. Nasıl bu suret!-; güzel bir şey olacağını tahmin etmez misi-niz? , bay müşavir. O salonu ben çizmekte idini. » V a l -lot hemen cevap ve ıd i : «Hayır hayır, güzel olabile-ceğini hiç zannetmem. Wal lo t özü sözü doğru bir adamdı, imparatoru da daima böy le doğruyu söyle-yerek kızdırırdı.» Boşkan Ballestrem hiddetle şöyle söyledi : (••'Fakat ben ressam istemiyorum! Onların hepsi terbiyeleri noksan adamlardır. Sadece çıplak kadın resmi yapmaktan başka bir şey bilmezler.» Ha-kikatta kullandığı ise başka bir kelime idi, ve Venüs Kolipigos 'u meşhur etmiş bir vücut kısmının ismidir. İşte Silezyalı koca asilzadenin bilgi seviyesi bu idi. Halbuki esas itibarile hakikaten gayet kibar bir in-sandır. Zaten Elbe nehrinin doğusundaki sahanın vüngelerinin ekseıiyesinin bilgi seviyesi de ancak bu kadar yükselmişti. Hindenburg büyük bir saffetle teğ-menlik yaşlarından biri büyücek bir kitap okumadığı nı söylerdi!

Staj devremin son safhasını Max Hasak ismin-deki mükemmel yapı memurunun yanında geçirdim. Dâhiyane konstrüksiyonları ile meşhurdu. Onun ma-

Page 38: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

iyetinde olarak. Berlindeki Caiser Frederich müzesi-nin inşaatım sevk ve idare ettim. Hasak yaptığı bir ç o k kilise ve Reichbank binalarında tercihen tuğla kullanmıştır. A lmanca buna fırınlanmış taş denir. Bir gün bana dedi ki: «Bakınız, Oelsner, fırınlanmış taş bir kaç. bin yıldanberi Mezopotamya ve eski Mısır de-virlerindenberi değerini ispat etmiştir. Tıpkı ekmek gibi. Hakikaten fırınlanmış taş, bilginin taşıdır.» O sı-ralarda Hasak hariç o lmak üzere, A lmanyada bir çok kiliseler tuğla Gothik tarzının lügatlarını ve gra-merini alıp tatb'k ediyorlardı, fakat ruhunu kavra-yan yoktu. 25 sene sonra Flöger ismindeki mimar meşhur Chile Haus denilen binayı inşa etti. Tuğla ya-pıda tam bir hokkabaz hüneri gösterdi. Herkes koştu geldi, mimarlıktaki bu marifeti seyretti.

Hamburg 'daki Chile Haus şimdi yarı yıkılmış bîr halde bulunsa gerektir, v e seyredenlere herhangi bir harabe karşısında duyduğumuz bir acıma hissi ver-mektedir.

Unutulmuş gibi idi.. Hasak' ın: «fırınlanmış taş, bilginin taşıdır.» sözüne karşı şöyle cevap vermiş-tim: «Goethe 'n in Faust'undaki şu sözleri hatırlar mı-sınız? Eğer bilginin taşı sizde olsaydı, taş bilginsiz kalırdı.-> Beni cevapsız bıraktı. Fakat az sonra ben-den çalışma odasındaki kokunun nereden geldiğipi araştırmamı rica etti. Bulamadım. Nihayet radiatö-ıün üstünde bir su kabı gördüm. Yarım Lituanyalı o -lan oda hizmetçisi Simoneit 'den odanın havasını de -ğiştirmeğe mahsus olan bu kaba suyu nereden k o y d u ğunu sordum. Biraz endişe ile bana bir kova göster-di. T e m b e l adam pis su kullanıyordu. Buna rağ-men asıî kabahat Hasak'ta idi.

Naturalia non sut turpia Takriben bundan kırk yıl evveldi. Pölzig, Bres-

lavda A k a d e m i Müdürü bulunuyordu. Berge. ise Y a -hrhunderthalle ismindeki «asrın holü» adı verilen bi-nayı inşa etmekte idi. Bir kaç değerli genç mimar kendilerini tamamen işe vermiş uğraşıyorlardı. Bun-lar arasında, sonradan Frankfurt şehrinin Belediye inşaat müşaviri olaı, May ile yine böy le meşhur olan Schmittheımer d e vardı. Ben Y. Mühendis Mektebi inşaatını idare ediyordum, ve sonra Breslav şehri be-lediye idaresine geçtim. Nürberg'deki şehir inşaat-çılığı kongresine Berg ile birlikte iştirak ettik.

G e c e yarısında sessiz cadde lerde yürüyordum, Berg sabahleyin Lorenz kilisesini gezmiş, rönesans tarzında bir rölief bütün benliğini sarmış. G e n ç bir kadının, güzel sırtının kurtlar tarafından didiklenerek delik deşik edildiğini görmüş: «Bakınız, d iyordu; iş-te o parlak devir A lmanyada böy le idi! Dürer bakır üzerine oyırıa resimlerini pazar yerinde bir kaç kuru-şa satıyordu, fakir bir a d a m ! Fakat sonra İtalyada

kendisini bir prens gibi yüksek hissetmiştir. Yüksek burunlu Pirkheimer gerçi bu vaziyeti bir az düzelt-mişti, fakat onu İtalyadaki sanat koruyucuları olan Mediciler, papalar, kolonnalar vesaire ile kat ' iyyen mukayese demeyiniz- Güzel sesiyle birlikte titriyen heyecanı bende çok derin bir tesir bırakmıştı . . . Son-radan değişti. Yaptığı Yahrhunderthalle binasında nasional sosyalizmi mimarlık bakımından, zuhurun-dan evve! temsil etmiş olduğunu keşfetti. İşte o za-mandaııberi, bir giın Pölzig' in bana Yahrhulderthalle hakkında söylemiş o lduğu şu sözü kendimde kabul etmiş bulunuyorum» şu berbat şeyi görmeye taham-mül edemiyorum.»

Müsaade buyurunuz da kibar bir meslektaşımla vuku bulan bir buluşmadan bahsedelim, hakat ken-disi 360 sene evvel ölmüştür. 19! 5 senesinin ilkba-harında ilk defa olarak Budapeşteye geldim. H a m a m -lardan birini görmek istiyordum. Belediyeye ait bu-lunan «Rudaf Füredö» hamamım seçtim. Eski bir Türk hamamıdır. Tesisin ortası kocaman bir kubbe yapısı idi, rengârenk camları vardı. - memleketimiz-de bu camlar kırıldıkça yerlerine tek renkli camların takılması haksızlıktıı. - Alt ında yuvarlak su sathı üzerinde buğular birikmişti, etrafında iri yarı Macar subavlan toplanmıştı, güneş ışığı vücutlar üzerin-de kubbenin altında oynaşıyor, parlak altın rengi de -metler halinde yanındaki masaj yerlerinin üzerine yatmış insanlara dökülüyordu. Bütün bu manzara üzerimde büyük, adeta efsanevî bir tesir bırakmakta idi. Bu ışığın zaferi idi! Fakat vücutsuz bir ışık deği l ! İkisi bir arada. Bu hakikî mimarî idi. En asillerin mi-marisi îdi, çünkü zamanla bağlı o lmayan büyük - şe-kil - in mimarisi idi. Derin bir heyecan içinde dışarı çıktığım zaman iç imde şu mısralar geç iyordu:

G e c e ananın elinden eski rütbesi olan yerini • kapmağa çalışan.

Mâmur ışık! Takat muvaf fak olamıyor, çünkü uğraştıkça cisimlere yapışıp kalıyor. Vücutlardan fışkırıyor, vücutları giizelleştiriyor, bir vücut onun yolunu kesiyor. Bu sözler Göethe 'nin Faust'unda en yüksek bir akıl eseri olarak durmaktadır. Fakat, şa-ir bunları Mefisto'ya. sövletiyor. Bunun için şeytan-dan tahriokârlığın negatifini dinliyoruz.

«Umar ım ki çok sürmiyecektir. Vücutlarla birlikte mahfo lup gidecektir.»

O zamanlar bu hamamı gördüğüm vakit, henüz Türkiye hakkında hiç bir şey bi lmiyordum, fakat her halde Kanuni Süleyman ile beraber oraya gitmiş ol -duğunu tahmin ettiğim büyük Türk meslekdaşım, ar-tık daima minnettar hatıramda kalmıştır. Orada ge-çirdiğim bir saat bana bütün inkişaf senelerimde kin-den fazla bir şey vermiştir. 1924 senesi başlarında Almanyanın Al tona şehrinde idim. Hoşlanmadığ ım

Page 39: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

bir zamandı. Schumacher beni teselli etti. Hamburg-ta bulunduğu vakit bir sene sadece seyredeceğini, hiç bir soy çizim plânlamıyacağını, hiç bir mes'uliyet altına girmiyeceğini kendi kendine kararlaştırmış. Buna rağmen bir kaç ay sonra cesareti kırılmış ve bıkkın bir hale gelmiştir. Bir ikindi vakti bizim, A l t o -nadaki bö lgemizde Elbe nehri kenarında eski Rithor birahanesine gidip oturuyor. Kocaman ve yüzlerce senelik gürgen ağaçları arasından Llbe görünür. Bir kısmı görünen bir sahnede imiş gibi dev cüsseli gemi-ler geçip giderler. Bir gemi nehirden süzülüp gider-ken yanındaki masîıda bulunan bir bayan S - E - T - H - E diye harfleri okurlar. Schumacher Nevv-York'ta d o ğ -muştur. A lmanyada tahsil etti. Sekiz sene sonra aile si Avrupaya oğullarını görmek üzere geldiler. Sethe ismindeki ayni gemi ile gelmişlerdi. Kendi bunu uğur getirecek bir tesadüf saydı. Yeniden cesaret buldu ve anlattığına göre bana d a . . . hepimizin önünden böy l e nice. uğurlu gemiler geçerdi, ç ok de fa gözleri-mizi açmayız. Bir akşam Berlinde Wi lmersdor f ' de (W.C.Behrendt ' in bizi davet ettiği masada oturu-yorduk. Davetliler arasında Salvisberg Belling, Taut da vardı. Yine 1924 yılı idi ben duvarlara resim as-mak hakkındaki düşüncelerimi anlat ıyordum.) Ön -ceden tayin edilen mimarî bir çerçeve içinde o lma-dıkça duvarlara resim asmamalıdır. Eski aile resimle-ri saygı bakımından bundan müstesnadır.

O zamanlar daha bu fikir Lanınınamıştı. (Graf ik haritaya yakışır, iyi yağlı b o y a tablolar galeri tarzın-daki özel yerlere konmalıdır. Çorba içip kızartma yerken değerli bir tabloya lokanta çalgısı rolü oynat mak yaz-knr. ) Evir. bayanı ve başkaları dehşetli pro-testo ettiler. Taut birdenbire ayağa fırladı, bir çatal-la masanın Şam atlasından olan örtüsünü delmiye savaştı.

Ev sahibinin ödü kopmuştu. Taut çatalın ucu ile örtüyü de lmek üzere iken durdu ve (gördünüz mü? Duvara bir çivi çakmak üzere idim! Halbuki masa örtünüzü korumaklığım lâzım geliyor. Öelsner ' -j n tamamen hakkı var ! ) Dedi . 1927 - 28 senelerinde Taut ile • birlikte Ho l landa 'da dolaştım. Hollandalı mimarlar ile sabahları Leydschen Plein kenarında kahvaltı ediyor L e y d e ' d e öyle yemeği yiyor akşamla-rı Rotherdam da karar koyuyorduk, orada Avrupa -mn son zamanlarda yetiştirdiği mimarların en iyile-rinden bili olan Oud bize şeref veriyordu. Müşterek soframızdan hiç kimse erken kalkıp gitmiyordu, bu göze çarpan bir şeydi, şayet birisi böy l e yaparsa ö -tekiler buna itiraz ederlerdi. Rönesans devrinin Flo-ransa'sında Bramante Raffael , Sangallos, Peruzi ' le-

. rin vaktinde de her halde böy l e imiş, fakat muhak-kak ki memleketin en iyi mimarlarının muntazaman

bir araya gelip toplanmalarında haset edilecek vardır! Birbirlerini mütekabilen ileriye götürmüşlerdir. Son zamanlarda Hol landa mimarisinin şahane çiçekler vermesinde âmil olt,n sebeplerden biri de bu olsa ge-rektir. Berlage Deklere, Oud, Dudok , Wi ls ve saire gibi başka başka çapta insanların yanyana çalışmala-rına imkân bırakmıştır, nihayet yapılan şeyleı sadece tenkit olarak kalmış şahsî düşmanlık halini almamış-tır. Pölzig Hamburg 'a geldiği zaman sonlara doğru ekseriya Halali barda otururduk, iyi bir lokaldi, ge-ce yarısına doğru artık çok konuşmaz, sessiz içerdik. Şuııu nasıl buluyorsun dedi. Salonun üzentili zengin oymalı ahşap mimarisini kast ediyordu «pek acıklı d e d i m » öy le ama ahşaptır. A ğ a ç insanlarındır. Taş yahut kârgir değil. Vücudumuz soğuk malzemeden hoşlanmaz. Tahtaya yaslanabiliriz. Fena şekillerle bi-le yapışmış olsa iyi süslenmiş kârgirden daha iyidir!» dedi. kere haklı idi. A l m a n y a d a Reisenbirge deni-len dağlık b ö l g e d e sade, fakat göniile hoş gelen şa-hane otel ve han binaları vardır. Bunların pek çoğıı ahşaptır, sıcaktır, sıhhidir, yalnız bir tanesi taştandır, rutubetli duvarlarından sular sızar.

1928 senesi Pariste beynelmilel şehircilik kon-gresinde Sorbonda toplanıyoruz. Ayn i zamanda bü-yük bir k.ipalı salonda toplanmakta olan beynelmilel sosyal yardım kongresine gelmiş olan bir arkadaşı görmeğe gidiyorum. Bana çok tuhaf geldi, salona gi-rer girmez iarkettim, burada her şey başka türlü idi. Mutadın aksine olarak hatip konuşuyor, ötekiler bir-birlerile görüşüyor, veya gazete okuyorlar ve yahutta uyumakta değildi. Herkes dinliyordu. A c a b a buna se-bep ne idi. Kelimeler ne kadar güzel duyuluyordu. Sa-lonun akustiği gayet güzeldi. Bu salon Salle de Pleyl idi. Bu noktanın üzerine düşüp araştırmağa vaktim ol -madı. Fakat bir kaç ay sonra tekrar Paris'e gittiğim zaman hemen o ıaya koştum, binanın iskele ile çevril-miş olduğunu fark ettim. Yangın binayı harab etmiş-ti. Asıl bu sefer merakım daha ziyade arttı. Bu salon için tekraı 3 ay sonra Paris'e gittim. Bay Pleylin, Chopin filimindeki zat o lmamakla beraber, tıpkı o -nun Chop in ' e hasredecek vakit bulamayışı gibi be -nimle meşgul olacak zamanı yoktu, fakat oğlunu ya-nıma kattı. Bu nazik adam bana babasının bu efsane-vî akustiği elde edebi lmek için ne kadar ç o k zahmet ve para harcadığını anlattı. Önümüzdeki yıllarda î^enç meslekdaşlarımız ışığın ve bedenin optik görü-nüşlerine olduğu kadar iher halde akustik meseleleri-ne de ehemmiyet verceklerdir. Işık mimarlığınızın şekillerini doğurmuştur.

Ses onlara ruh verir, Pleyel ismini saygı ile anıyo-

(Devamı 85 inci sayfada. )

Page 40: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Ş e h i r c i l i k ;

İ S T A N B U L

Konferansı veren : Mimar Prof. Henri Prost Fransa Akademi üyelerinden

Tercüme eden : Zühtü FERAN Belediye Merkez Mütercimi

istanbul Belediyesi Şehircilik Mütehassısı Bay Prost bir kaç ay önce memleketine yaptığı seyahatte Paris'de İs-tanbul hakkında aşağıdaki şayanı dikkat konferansı ver-miştir.

Değerli arkadaşımız Bay Zühtü Feran tarafından dili-mize çevrilen bu konferansı okuyucularımıza sunuyoruz.

C o ğ r a f i v a z i y e t — İstanbul, Napoli, ve -ya Madıit gibi ayııi arz dairesi üzerinde bulunmak-tadır. İskaıi mıntakaları Boğazın güney müntehasın-da, Anado lu Rumeli sahillerinde olduğu gibi, Mar-mara adalarında da inkişaf ve tevessü etmiştir.

Boğazın veçhesi bir nehir mecrasına müşabih o -lup, Ki ra Deniz ile Marmara arasında irtibît'i temin etmektecıiı. Eski çoğlarde .Rumeli ile Anado lu yakasının birbıııne bitişik olduğu zaman, Boğaz bir deprent neticesi toprak k1.5iM.1n yarılmasını intaç etmiştir. Her sahi-lin bir çıkıntısı diğer sahilde bir koya tekabül etmek-tedir.

Boğazın uzunluğu takriben y irmi /edi kilomet-redir. En dar yerinde sekiz yüz metre olup, bazı yer-lerde de iicbin ikiyüz metroyu bulmaktadır. Maıına-ra tarafındaki mansap kısmında da iki kilometredir.

Boğaza hâkim olan yamaçların yükseklikleri pek mülebarızdır Rumeli cihetinde bu irtifa yüz met-leyi geçmektedir.

A n a d o l u yakasında da bu iki tepe zirveleri ınii-tekabilen 230 ve 260 metreyi bulmaktadır.

Bu kıeımda tabiî ve düz hiçbir saha mevcut de-f i d i r .

Mamrara sahilleri, güneye müteveccih oldukla-rından sıcaktır. Halbuki Kara Deniz civarları ve Bo-ğazın bazı kısımları hiçbir manianın mevcut olmadı-ğı ve Rusya'dan gelen kuzey rüzgârlarile yalandığı cihetle ekseri zamanlar serindir.

Bu suretle büyük şehir haricinde küçük yazlık istasyonları ve ayrıcada, Boğazın sahillerinde balıkçı köyleri yerleşmiştir Biitün mevsimde de ikarnec ede-

bilmek gavesile Marmara kıyılarında malınız küçük iskân mın!.akaları teessüs etmiştir.

T a r i h î m a l û m a t : Milâddan evvel, VI -ırcı asırda halihazııdaki Sarayburnu'nda bir Yunaıı Kolonisi teessüs etmişti.

M i l â d ı n 1! i n c i a s r ı n d a d a : R o -malılar şehi*' ele geçirerek tahrib etmişler ve onu ye-niden inşa ederek büyük Sirki ( A t meydanı) nı ilâ-ve etmişlerdir.

I V ü n c ü a s ı r d a d a : Kostantin bura-da imparatorluğun Başkentini tesis ederek büyük sirk civarında:

Kraliyet Sarayı Forum Sena Hamamlar V e bir de büyük Bazilik Kilise

gibi hey'eti umumiyesi itibarile muhteşem binalar inşa etmiştir.

Şehir muazzam bir şekilde gelişti, İtalya ve Y u -nanistan'dan getirilebilen her 11e varsa, yeni şehrin tezyin ve güzelleşmesine hizmet etti.

5 3 0 S e n e s i n d e : ihtilâl, büyük Bazilik yandığından Justinien yeni bir şekilde baştan inşa et-ti.

Bu yeni mâbet A y a s o f y a " dır. Bin seneye karib Bizans mimarisi durgun yeni

ve muhteşem eserler verecek bir durumda değildir. Mozaik tezyini şeyler, ve bir kuyumculuk san'atı hâ-kimdir. Geniş mikyasta bir ibdai mimarî hareketi mevcut olmayıp, yalnız hoş ve parlak bir 9urette tezyin edilmiş küçük binalar inşa edilmektedir.

Page 41: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Haçlılar seferleri esnasında şehir yağma olmuş ve bir çok binalar tahrib edilmiş, sanat eserleri kıy-metli eşyalar Vened ik ' t e görüldüğü gibi başka taıaf-larada nakledilmiştiı.

Dokuz asırlık müfit bir mazisi olan hükümdar sarayı işe yaramaz bir hale geldiğinden Grekler şeh-ri yeniden işgal ettikleri zaman Kostantin Sarayından bir hayli uzak yerde, V lakende küçük bir Kraliyet Sarayı iıışa etmişlerdir.

Bundan sonra hilâl ve haç 'm mücadelesi başlar.

1 4 5 3 : Türkler 1453 d e şehri zaptettiler. Bu esnada

muhteşem bir mimaıî fikri ve tezyini çini san'at ve usullerini ortaya koydular.

ilk hedef şehrin nüfusunu arttırmak gayesile di-ğer şehir ahalisini merkeze çektiler. Eski İstanbul bir nevi kolonizüsyon şekline gelmiştir.

Bundan sonra fevkalâde bir mimarî rönesansına şahit oluyoruz.

İstanbıılun başlıca tepelerinde gerek içtimaî, ge-rekse dinî teşkilâtını haiz mühim binalar, calibi dik-kat bir mimarî kompozisyonunu i fade eder bir şekil-de ve bîr plân dahilinde inşa edilmiştir.

Bunlar meyanında, Camiler, Mektepler, Kütüp-haneler, Misafir evleri, imaret ve Medreseler yer al-mıştır.

Başlıca bin.r olan Cami bariz bir şekilde A y a -sofya 'nın ihtişamından mülhem olduğuna göre, bü-yük merkezî kubbe kemerlerle desteklenmiş olup, yarım kubbe ve diğeı muhteli! kubbe gurupları da mevcuttur.

İç avlu, şadırvan, mahallinden evvel gelen, ve pek ihtivatkârane bir surette çini ve camlarla tezyin edilen bu muhteşem binanın arkasında banisile aile-sinin türbeleri yer almaktedır.

B a ş l ı c a m o t i f l e r i :

Cami, :ç avlu v e türbelerdir. Bunların etrafı ge-niş ve serbest bir saha ile çevrildiğinden bir meydan halini almaktadır.

Yukarda mevzuubahis olan mektepler, kütüp-haneler, imaret, medreseler, gibi müesseselerde bu kül dahilindedir.

Her miislüman ve fakir kimseler camide bir mel-ce bulmaktfc olup, civar bitişik imaretlerden de lâzım olan gıdayı (emin edebi lmekte idiler.

Türk mimarları bu camiler için hususî bir este-tik ibda ederek, yüksek ve ince minareler yapmışlar-dır. A d e t a bunlar bir nevi mızrak gibi İstanbulun zeminine saplanmış basit fakat keskin siluetleıile müteaddit bir yığın halindeki kubbelere hâkim bir şekilde lezar teşkil etmektedir.

Burada mimarî öyle bir buluş vardır ki; İstanbul manzarasının karakteristiğidir. Demir kenetli taşlarla inşa edilen bu minaıeler hareketi arzlara mukavemet etmişlerdir.

İstanbul Avrupa ile Asya arasında bir ticaret merkezi halini alarak, geniş hanlar, kervansaraylar yapılmış ve buralarda kervanlar konaklarlardı.

Hususî surette yapılan uzun ve tonozlu galeriler-den büyük odalaıcîaıı müteşekkil olan muhteşem Pa-zarların çalısı altınde perakende ticnreti yer almakta idi.

Bütün bu dinî ve sivil binalar kârgir ve kesme taştan yapılıp, tuğla tonozlar da kurşun ile örtülü idi.

Bununla beraber evler ahşap olup oluklu Türk kiremidi kullanılmakta idi. Müslüman din ve an'ane-sinde aile ocağının mahremiyetini, mütecessis nazar-lardan s ıklamak için bu evler şahsî o lup komşu ve yo ldan tecrit edilmiş bir vaziyette idiler.

Bunl'i*- dar ve küçük olup cephe genişlikleri 5 ile 1 0 metre arasındr. idi. Ekseriya zemin dahil iki üç kattan müteşekkil olan bu evlerin arka tarafında da bir bahçe bulunurdu.

İstanbulun manzarası o zaman c iddî ve dar so-kaklarile bir yeşillik beldesi hissini vermekte idi. Kullanılan ahşap malzeme mamulâtr batr ve kuzey memleketlerinden farklı idi.

Burada dülgerlik sanatı gayet basitleştirilmiş bir tarzda Id: Bütün evlerin iskeleti çatma, çivili keres-te ile yap'.br ve mimarî şekilleri de muhtelif idi.

Revaklı cumbalı çatısı çıkıntılı şekillerile bütün bu küçük sokaklara kabili inkâr olmayan bir pitoresk veçhe vermekte idi.

Yamaçlara yerleşmiş ve birbirine dar bir surette yapışmış oi&n bütün bu evlerin üzerini yosunlanmış oluklu k'.remitler d e örtmekte idi. Cephelerinde kırmı-zı, yeşil, gri, renkleri solan bütün bu evler miislüman şehrine bağlık, bağçelik arasından tatlı bir görünüş vermekte olup, aradan büyük camilerin beyaz mima-risi bariz bir şekilde meydana çıkmakta idi.

Bütün bu küçük bağçeli evler yığını aralarında-ki mescitier, ve müteaddit minareler, ulû serviler bize bu mukaddes ve mütevazi yerde yatan toprak olmuş bazı dindar kimseleri hatırlatmaktadır.

Vaktiyle bo l su ve 'hamamlar, müteaddit çeş-meler halkı pek sıhhî bir şerait dahilinde yaşatırken bugün su daha az yangınlar İstanbulu harap etmiş, ahşap binaların yeniden inşası menedilmiş, küçük camiler harabe halini almış, serviler odun yerine ya-kılmakta olup mihaniki kiremitler bu fevkalâde ve yegâne manzarayı istilâ etmektedir.

Eski istanbul münhasıran yerli ve sırf müslri-manlar tarafından ikamet edilmekte olup. Avrupalı -

Page 42: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

lar da Galata, Beyoğlu ve Haliç 'in diğer kısımlarını işgal etmekte idiler,

Haliç geniş ve durgun bir su sathı olup, kuzey ve güney rüzgârlarından mahfuz tabiî bir limandır.

Bahri ticaretin mihveri, aynı zamanda da büyük ve geniş gemi inşaiye tezgâhlarının merkezidir.

Sarayburnundakı sultanların sarayları da meb-zul yeşil korular içinde müstesna bir manzara arzet-m ektedir.

İstanbulini İ9 uncu asır başındaki manzarası bu idi.

Bu asırda sultanlar Boğazın sahillerinde mermerden muhtelif saraylar yaptırttılar. Bu büyük fevkalâde parklar içinde saray ve binaların civarında memleketin müteaddit güzide şahsiyet ve ricali de hoş debdebel i daima cazip bir mimarî tarz ve şekli-ni arayarak inşa ettirdikleri ahşap yalı ve konaklara yerleştiler.

Bu saraylar ve yalılar Böğaz ' ın güzelliğine ve önem kazanmasına âmil oldular.

Buharla işleyen vapurların zuhuruna geçen as-rın ortalarına kadar muhteşem, büyük ve ahenktar sandallar yegâne nakil vasıtalarını teşkil etmekte idi.

1 9 0 7 Abdulhamit devrinde, A y a s o f y a hakkında hazırlamış o lduğum tez sıralarında, İs-tanbul hala müslüman dünyasının manevî bir mer-kezî idi.

Avrupalı lar serbestçe camileri, hanları, ve pa-zarları gezebi lmekte idiler.

\ 9 0 8 d e bir ihtilâl ç ıkıyor: Abdulhamit tahttan indirilerek âyân ve meb'usan meclislerile meşrutî bir hükümet kuruluyor.

Yeni serbest rejimin ilk hareketi İstanbulu asri-leştırmek arzusudur.

Muhtelif ve muvaffakiyetle başarılan sokakların genişletilmesi meyanında, eski ve meşhur Galata köprüsünün yeniden inşasıdır.

Şehrin pitoresk manzarasını ihlâl etmeden tramvaylar seyrüsefere başladılar. Fakat eski surla-rın yerinde büyük mikyastaki bulvar projesi büyük bir heyecan tevlit etti.

Bu surların büyük Larihî ehemmiyetinden baş-ka, binbesyiiz senelik bir mazisi olup, İstanbulun ka-rakteristik güzellik unsurlarından biridir.

İstanbulun münevver muhitleri bu pro jeye kar-şı isyankâr Dİr tavır aldılar. «İstanbul Muhibleri Ce-miyeti» teessüs etti, ve projenin tatbikine mani ola-rak, bütün binaların bilhassa fantazi şeklinde yapıla-cak olan inşaatın ortadan kaldırabileceği, hoş çeşme-lerin daha mütevakkiz bir tarzda muhafazasını sağ-lamak ödevini üzerine aldı.

1 9 1 2 de Balkan harbi başladı. V e bunu

Harbî Umumî takip etti. Türkiye on sene seferber bir durumda kaldı. Boğazlar müttefikler tarafından iş-gal edildi.

Anado lunun her kısmı da Yunan ordusunun kontrolü altına girdi, İşte o anda zannımca milletler tarihinde emsali görülmemiş bir hâdise vuku bulu-yor.

Bir fr.dam bir general, bir kaç silâh atkadaşı ile alelacele köylü ve kadınlardan müteşekkil bir ordu kuruyor.

Türkivenin kuzey dağlarından bir kasırga gibi inerek Anado lu işgal ordusunu hezimete uğratarak denize döküyor .

Bu general, Büyük A T A T Ü R K ' t ü . Ondan sonra İstanbula geliyor, müttefiklerle

şehrin tahliyesi hususunda müzakeıata geçiyor. Yeni Türkiye 'ni^ sınırları taayyün ediyor ve

Türkiye Cumhuriyet; teessüs ediyor.

Ankara hükümetin Başkent i oluyor. istanbul geniş imparatorluk v e büyük merkez

rolünü kaybediyor, ve yeni Türkiye'nin başlıca lima-nı kalıyor

içtimai inkilâplar birbirini takip ediyor. Padişahın Hindistandan tâ Fas hudutlarına ka-

dar müslüman dünyasında takip edegeldiği metbui-yet politikasını, yeni kurulan hükümet bir hamlede bırakmıştır.

Gerek müslüman, gerekse hıristiyan ve musevi-ler için dinî merasim elbiselerile gezmeyi sureti kat'-iyede men ediyor.

Türk dili derin bir inkılâp geçirmektedir. işti-kakları arapça ve farsçadan gelen bütün kelimeler, bir tarafa bırakılmış eski arap harfleri kaldırılarak yerine lâtiıı hurufatı kabul edilmiştir.

Türk dili tedrisatı rum, ermeni, musevî gibi, bütün ekaiiyetlere mecburî kılınmıştır. Nihayet eoıı yapılan inkılâbın şayanı hayret neticesi: A T A T Ü R K ' -ün kadınlaıın peçesini kaldırması ve bir daha kulla-nılmasını sureti kat ' iyede men edişidir.

Bu son inkilâp istanbulun şehircilik durumu ü-zerine icra ettiği tesir ve akisler hakikaten pek bü-yüktür.

Türk kadınları bundan böy le kafesli eski evleri-ni istememekte, servetlerin azolması, adam tedariki hususunda karşılaşılan müşkülât önünde, bazıları a-sansörlü, kaloriferli, ve her mevsimde sıcak suyu te-min edebilen apartmanları aramış, diğerleri de Mar-mara ve Boğaz sahillerinde, büyük bahçeler içerisin-de muhteşem villâlaı yaptırmışlardır.

Bu suıetle eski istanbulun, hali vakti yerinde o -lan halk-, Avrupaî mahallelere, Beyoğlu ve halihazır-da A n a d o ] . yakasında deniz kenarında ve adalarda

Page 43: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

günden güne terakki eden yeni semtlere taşındılar. Ekserisinin başka yerlere gitmesine rağmen, kad îm müslüman şehrinin eski İstanbulun eski ticaret ma-hallerinde, o lduğu gibi Haliç sahillerinde ve asrileş-mek üzer.3 bulunan kapalı çarşı da tüccarı hayat ve faaliyet irer zamankinden hummalıdır.

Yalnız, eski hanlar haıap olmakta, kervansaray-ların da zamanı geçtiğinden komisyonların buralara girebilmesi güçtür.

Tüccarı formül gayip olmakta, Türk san'atının pek karakteristik bir hususiyetlerinden olan bu geniş binaların muhafazası meselesinin hal çareleri başlı başına müşkül bir iştir.

Tücca ı î merkezlerin mevkileri değişmediğine göre Beyoğlu, Maçka, Haydarpaşa, Bostancıda, ika-met edenler her gün çalışmak için, eski tstanbulun

Galata köprüsü ile pazar yerine ve Haliç ' in iki sahil-lerine gelmek mecburiyetindedirler.

Bunun neticesinde, tramvay, otobüs, taksi, Boğaz 'dan A n a d o l u sahillerinden, Ada lar 'dan gelen vapurların hepsi Galata köprüsünde temerküz etti-ğinden tahayyül edi lemiyecek bir surette izdihamı mucip olmaktadır.

Bütün tamvaylar, taksiler Galata köprüsünden geçmekte ve bütün vapurlar Galata köprüsüne ya-naşmaktadır. Bu köprü hakikaten şehircilik nakil va-sıtalarının merkezî bir garıdır.

Şehhcilik imar ve tanziminde emsalsiz bir du-rum arzetmskle beraber sahillerin her iki tarafına da geniş çıkışlara müsait tadilâta ihtiyaç vardır.

(Devam edecek.)

(81 inci sayfadan devam.)

ıum 1937 senesinde Cleve land 'da mimarlar kongre-si vardı. Frank Lloyd Wrigiht 'tan konuşmasını İsrar ettiler. İhtiyar mimar söze kötü başladı, «mimar birlikleri toplantılarında olduğu kadar hiç bir yerde rahat uyuy^mazmış» kendisi de inşaat yapmış bir a-â a m olduğu için söz söylemeğe tabiî hakkı vardı. Bu hakkını parlak bir surette kullanmıştır. Sonunda eli-ni karnına vurarak « A n d now ' ı vvill have a g o o d n a p ! » şimdi güzel bir şekerleme yapacağım dedi . ö y l e uykusunu kongrenin toplandığı o te lde uyumak istiyordu.

Ben ihtiyarladıkça büyük adamların izlerini a-ramak arzusuna kendimi daha ziyade kaptırıyordum. Enteresan bir şey bulmuş o lmak için değil de - saygı gösterme - nin bana insanın en iyi kabiliyeti gibi gel-mesinden dolayı b ö y l e oluyor. Esasen dindarlığı ya-ratan şeyde hakikatte budur, işte böy l e ce iç imde Be-ethowen in d o ğ d u ğ u odayı , Goethe 'n in içinde kendi tabiri ile, dünya ışığını ilk defa gördüğü, şimdi hasa-ra uğramış evini, Mıchelengelo 'nun ömrünün bir çok yıllarını yaşadığı Floransa 'daki . binayı, Süleyman'ıye ve Selimiye gibi daha bir ç o k bizi gündelik hayat at-mosferinden alıp yükselten yerleri arayıp duruyor.

Saydıklarım atasında hiç şüphe yok ki ; Pölzig, Oud ve Wright büyük ehemmiyette şahsiyetlerdi, ya-ratıcı çalışmalarında asil insanlardı. Meslekdaşiarı-mızdan ik: tanesini, mesleğimizin birer şerefi olan August Perret ile T h e o d o r Fischer'i sadece »serlerin-den tanırım.

G e n ç yaşlarında her ikisine de adeta tapardım. T h e o d o ı Fischer'in 1935 senesinde öldüğü zaman propaganda nezareti onun ölümünü kaydetmeği ya-sak etti, ancak altı ay sonra bu yasak kaldırılmıştı. Şehircilik hakkındaki mükemmel makaleleri bu mec-muada Kemali Söylemezoğlunun tercemesi olarak yayınlan mistir. Asil mimarı o yazılar iyice tanıtmak-tadır.

Bir üçüncüsü neslimiz Avrupasının fikren yara-tıcı mimarlarının en asillerinden biri olan Schuma-cher ağır hasta o la ıek yatıyor. Bu hastalık ona şairler ve mütefekkirler diyarı olan Almanya 'n ın alçatılıp bir kale mertebesine indirildiği açlık zamanından kalmıştır. Bu son saydığım 3 kişi gibi adamların biz lerden olması mesleğimizi asilleştirmektedir. Evet, biliyorum. Şeref sayısına girecek zamanımızın daha bir ç o k isimleri vardır. Ben sadece kendilerine şahsî tanışıklık hattâ arkadaşlık ve minnet hâtıraları ile bağlı bulunduklarımı saydım.

Page 44: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

A R K E O L O J İ

B E R G A M A , E P H E S O S V E P R İ E N E T İ Y A T R O L A R I

Turhan DOYRAN

Modern tiyatro mimarisi, karşılaştığı bir çok mahzurları Önlemek ve halletmek için, son zamanlarda antik tiyatro mimarisinden istifade yoluna gitmektedir. Yunan ve Lâtin tiyatroları-nın arzettikleri imkânlar sayesinde, zamanımız tiyatrolarında Öteden beri rastlanılmakta olan gö-rüş mahzurları yavaş yavaş önlen ilmektedir. Bil-hassa «Meyil» ve sıraların dairevî tertiplenmesi gibi iki unsur son zamanlarda bol bol kullanılmak-tadır. Büyük modern tiyatro mimarları, daima an-tik tiyatroları göz önünde bulundurmakta ve on-dan istifade etmektedirler. Tiyatrolarda öteden beri karşılaşılan ve büyük bir ehemmiyeti haiz o-lan görüş mahzurlarını önlemek, rahat seyredilen tiyatrolar meydana getirmek istiyen herkes Antik tiyatroları göz Önünde bulundurmak zorundadır. Bunun çok şey kazadıracağı muhakkaktır. Nite-kim bugün modern mimarî tamamen Antik tiyat-roların tesiri altındadır.

Öteden beri bir çok tiyatrolara malik olan, fakat daima görüş mahzurlariyle karşılaşılan memleketler, yeni modern tiyatrolar yapmakta ve bu sayede görüş imkânsızlıklarını ortadan kaldır-maktadırlar. Eski tiyatroların aynını yapmak ar-tık muhakkak ki hatalı bir harekettir. Zira bu, eskiden beri görülen imkânsızlıkları devam ettir-mek demektir. Bazı memleketler de vardır ki, ya tiyatroları yoktur, ya da yok denecek kadar az-dır. Bunlar, tiyatro mimarilerinde bir yenilik yapmak değil, yeni olarak tiyatrolar kurmak zo-rundadırlar. Türkiye de bu memleketlerden biri-dir. Biz, tiyatro yapımına yeni başlıyoruz. Yeııi yeni tiyatrolar yapacağız. Bunu yaparken, muhak-kak ki eski tiyatroları taklit ederek, onlara ben-ziyen eserler meydana getirerek, öteden beri ge-len görüş mahzurlarını devam ettiremeyiz. Bugün yepyeni tiyatrolar yapılmakta, her türlü görüş mahzurları önlenmiye çalışılmaktadır. Bunda az veya çok muvaffak da olunmuştur. Bizim yapa-cağımız, bu gibi modern tiyatrolar olmalıdır. Bun-larda da, Antik tiyatrolar en büyük ilham kaynak-larıdır.

Modern tiyatro, Antik tiyatro mimarisinden istifade yoluna girdiği şu sırada, Antik tiyatrolar hakkında yapılacak bir tetkik gayet faydalı ola-caktır. Öteden beri bir çok tiyatrolara malik olan memleketler gibi, biz de bu modern ccreyanı tat-bik etmek zorundayız. Bunun için, bizde tiyatro-lar kurmak istiyen mimarların Antik tiyatroları iyi bilmeleri lâzımdır. Bu bakıma büyük bir avan-tajımız da vardır; Anadolunun bir çok yerlerinde Antik tiyatrolar bulunmaktadır. Bilhassa Batı A-nadoludalti tiyatrolar mühimdir. Banları tanımak ve tanıtmak, sadece basit arkeolojik tetkikler ve-ya Yunan-Lâtin âleminin aydınlatılması olmıya-cak, modern tiyatronun iscifade edeceği kaynak-lar olacaktır. Bu bakımdan batı Anadoludaki ti-yatroları incelemeyi ve onlar hakkındaki intiba-larımı anlatmayı faydalı buluyorum.

Burada Bergama.Ephesos ve Priene tiyatro larmdan bahsedeceğim. Bütün Anadoluda tiyatro bakımından en zengin yer muhakkak ki Bergama-dır. Bununla beraber hemen her Antik şehirde küçük de olsa bir tiyatro vardır.

Yunan ve Lâtin tiyatrolarından bahsederken her şeyden önce bu iki tiyatronun da ayni şey ol-madığını ve aradaki farkı zikretmek isterim. Lâ-tin tiyatrosu Yunan tiyatrosundan farklıdır. Bu farkları şu şekilde gösterebiliriz:

I — Yunan tiyatrosu bir tepe üzerine veya ta-biî başka bir meyil üzerine yapılırdı. Yani seyir-cilerin oturduğu meyil için bundan istifade edi-lirdi. Romalılar ise, tiyatrolarını düz bir araziye yaparlar ve meyil için sun'î dayanaklardan isti-fade ederlerdi.

II — Theatron, yani «Cavea», Romalılarda yarım daire şeklindedir. Yunanlılarda ise yarım daireyi aşar.

III — Orkestra da Lâtin tiyatrolarında ya-rım dairedir. Yunan tiyatrosunda ise, ya tam, ya da yarım daireden fazladır.

Bu ve bu gibi bir çok farklardan dolayı Yu-nan ve Lâtin tiyatroları farklıdır. Bergama, Ep-hesos ve Priene'de bu çeşit Lâtin tiyatroları yok-

Page 45: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

lur; veya biz görmediğimize göre henüz meydana çıkarılmamıştır. Ancak, Yunan tiyatroları üze-rinde Romalılar bazı değişiklikler yapmışlar ve onları kendi tiyatrolarına benzetmişlerdir. Roma-lılara ait sadece Bergamada «Amphitheâtre» gö-rülmektedir. Bu da tabiî asıl Romen tiyatrosu de-ğildir. Burada bir yanlışlığa meydan vermemek için, tiyatro ile «Amphitheâtre-Amphitheatrum arasındaki farkı belirtmek isterim. Yanlış olarak bir çok kimseler bütün Antik tiyatrolara birden «Amphitheâtre» demektedirler. Halbuki «Amphi-theâtre sadece bir Romen yapısıdır ve asıl Romen tiyatrosundan da ayrılmaktadır. «Amphitheâtre» demek, etrafı çevrili tiyatro demektir ki, bu da bugün bizdeki stadyumlara benzemektedir. Nite-kim «Amphitheâtre» 1ar mahiyet itibariyle de «Stadium» lara tekabül eder. Asıl tiyatro oynanan yerler ise Amphitheâtre'lar değildir.

Bergamada bir Amphitheâtre bulunmaktadır. Ephesos ve Prienne'de ise yoktur: Şimdilik tama-nıiyle meydana çıkarılmamış olan bu Amphithe-âtre 50.000 kişi alabilmektedir. Kazılar bitip ta-mamiyle meydana çıkarılınca daha iyi tetkik et-mek mümkün olacaktır. Bununla beraber bir hay-li harap olduğu anlaşılmaktadır Zira yuvarlak şekil bir hayli bozulmuştur ve uzaktan bir <ı Aqüaeductus» u andırmaktadır.

Yunan ve Lâtin tiyatrolarını tetkik ederken gene işaret etmek zorunda olduğumuz bir nokta var. Amphitheâtre derken, bunun asıl tiyatro gös-terilerine tahsis edilmediğini daima hatırdan çı-karmamak lâzımdır. Buna rağmen Amphitheâtre-lara tiyatro demek bir dereceye kadar doğrudur. Zira tiyatro, yani Yunaııcası «Theatron», ı The-omâi) fiilinden gelmektedir ki, bu da bilindiği gi-bi (Görmek, seyretmek) demektir. Bu bakımdan orada da ayni şey yapılmaktadır. Ancak seyredi-len şey başkadır. Bunlar spor gösterileri, gladiatör oyunları v.s. dir. Bunun için Yunanlıların «Sta-dion» hırı vardı. Burada atletizm ve spor yapılır-dı. «Stadion» da sadece Ephesos'ta görülmektedir. Bu stadion, «Odeon» ve tiyatroyla beraber 1863 te hafriyata başlıyan Wood tarafından meydana çıkarılmıştır. Selçuk kasabasından harabelere gi-den yolun solunda, kalıntılar halinde görülmek-tedir. Oldukça harap bir vaziyettedir ve dışarıdan «Stadion» olduğu pek belli olmamaktadır. Halbu-ki vaktiyle Antikitenin en büyük stadionu idi ve 76.000 kişi alırdı.

Yunan ve Lâtin tiyatroları arasında gördü-ğümüz farkı; yani meyli verebilmek için tabiî şey-lerden istifade etmek veya sun'î olarak dayanak-lar meydana getirmek meselesini «Amphitheâtre» lar ve «Stadion» 1ar arasında da görüyoruz. ((Am-

phitheâtre» ların Lâtin tiyatroları gibi, yani sun'î dayanaklardan istifade edilerek kurulmalarına karşılık, «Stadion» larda tabiî meyilden, yani a-raziden istifade edilirdi. Burada «Stadion» lardan bahsederken, «Gymnasium» lara da temas ede-lim. Bunlar stadionlardan farklıdır. Bunlarda ya-rışma gayesi olmadan beden hareketleri yapılırdı. Stadionlarda ise yarışma, müsabaka ve seyirci vardır. Gymnasiumlarda seyirciye yer ayrılma-mıştır.

Bergama, Ephesos ve Piene'de sadece Yunan tiyatrosunu tetkik edebilmek imkânı vardır. En çok tiyatroya malik olan Bergamada Amphithe-âtre'la beraber beş tiyatro vardır ve bunların al-dıkları seyirci mecmuu 100.000 i bulmaktadır. Bunlardan Akropolis üzerindeki tiyatro, Ephesos tiyatrosiyle beraber Antiktenin sayılı tiyatrola-rındandır. Diğer üç tiyatrodan biri «Gymnasium» da, biri «Asklepion» da, biri de Viran Kapı ya-nında bulunmaktadır. Gymnasium'daki 1.000 ki-şilik olup, gençleri hitabete alıştırmak için yapıl-mıştır. Hususî bir maksatla yapıldığı için tabiî ö-tekilerden farklıdır ve bir «Odeon» a benzemek-tedir. Viran Kapının yanındaki tiyatro hakkın-da fazla bir şey söyliyemiyeceğim. Çünkü onu sadece uzaktan görmek imkânını elde edebildik. Burada sadece 30.000 kişilik olduğunu kaydede-yim. Daha fazla tetkik imkânını bulduğumuz ti-yatro «Asklepion Tiyatrosu» oldu. Bilindiği gibi bu tiyatro son zamanlarda (Restaurer) edilmiştir. Bizim Bergamaya gidişimiz «Kermes» zamanına rastladığı için ayrıca bu tiyatroda temsil seyret-mek imkânını da bulduk. Ancak şunu söylemek lâzım ki, haddinden fazla kalabalıktan ve onun bir Yunan tiyatrosu gibi kullanilmamasmdan dolayı, tiyatrodaki görüş, imkânlarım yakından görmek ve anlamak kabil olmadı. Yoksa bu gayet iyi bir fırsat olacaktı. Burada «Restauration» un iyi mi, kötü mü olduğunun münakaşasını geçiyorum. Bu, ayrıca ele alınacak bir meseledir. ,

Asklepion tiyatrosu mermerden yapılmış o-lup 3.500 kişiliktir. Yunanlılar şifa yerinde nasıl tanrılardan, sudan, temizlikten nasıl sağlık bekle-mişler ve onları buraya sokmuşlarsa, tiyatrodan da öylece medet ummuşlar ve o da öylece Askle-pion'a girmiştir. Bugünkü restore edilmiş haliyle theatrondan sıraların vaziyeti iyice belli olmakta-dır. Restorasyon için taş kullanılmış olup kalan mermer kısımlar bu arada belli olmaktadır. Tiyat-ronun en iyi kalan kısmı ön, yani proedrik sıra-lardır. Orkestra yarım daire şeklindedir. Skene ise fazla harap olmuştur. Paradoslar restore edil-miştir. Skene içinse, önce tahtadan bir restoras-yon yapmak, o uygun görülürse esaslı bir resto-

Page 46: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

rasyon işine girişilmek düşünülüyormuş. Resto-rasyon Bergama'nın öteki tiyatrolarında ve Ephesos, Priene tiyatrolarında yoktur. Bunlarda bazı montaj ve yıkılmayı önleyici tedbirlere rast-lanıyor. Temizleme ameliyesi ise, hepsi için mev-zuu bahistir.

Bergamanın en enteresan tiyatrosu, Akropo-lis üzerindeki tiyatrodur. Taşıdığı bazı hususiyet-ler; bilhassa diklik bakımından Antikitenin de en enteresan tiyatrolarmdaııdır. Biz tiyatroya yuka-rıdan, mahzen gibi bir yerden girdik. Gene yuka-rıda, daha ileride muazzam giriş kapısı yükseli-yor. Bu kapı çok uzaklarda, ovadan da gözükmek-tedir. Hemen bütün tiyatroda olduğu gibi, tam ortadaki dar merdivenin de taşları oynamaktadır. Bu merdivenin pek kullanışlı olmadığı muhakkak; çünkü pek dardır.

Tiyatronun en mühim hususiyeti Antikitenin en dik tiyatrosu olmasıdır. Bu dik vaziyetin dere-cesi eldeki bir resimden de kolayca görülebilir. Ayrıca dar bir tiyatrodur da.. Yani Yunan tiyat-rolarında görülen yarım daire veya yarım daire-den biraz fazla olan şekil burada yoktur. Tiyatro yarım daireyi bulmamıştır. Bu şüphesiz tiyatronun araziye uymak zorunda olmasındandır. Bu darlı-ğın zarurî neticesi olarak da gayet uzundur. Bu üç unsur; yani diklik, darlık ve uzunluk, onu öteki tiyatrolardan ayırmaktadır. Tiyatro 15.000 kişiliktir ve orkestrası yarım daire şeklindedir. Skene tiyatronun karakteristik kısımlarından biridir. Sütunlu uzun bir teras seyircilerin tam karşısına kurulmuştur. Gayet uzun olan bu te-ras hem skene vazifesini görmekte, hem de ile-rideki Dioııysos mabedine giden yol olarak kul-lanılmaktadır. Temsil zamanı skene olarak kul-lanılıyor; sair zamanlarda da buradan mâbede gidiliyordu. Böyle olunca, Yunan tiyatrolarında gördüğümüz kısımlar burada kaybolmuş vazi-yettedir. Dionysos mabedi ise, dediğimiz gibi sahnenin yan tarafında, sağındadır.

Tiyatro yüksekte olduğu için büyük bir sa-hayı görebilmektedir. Görülen saha dağlardır. Belki ehemmiyetsiz görülecek ama, hiç de ehem-miyetsiz olmıyan bir nokta var; böyle geniş sa-haları gören tiyatrolarda, halkın zaman zaman oyunu unutarak buralara bakması, oyunu takip etmek bakımından iyi bir şey değildir. Bu üzerin-de durulacak bir meseledir.

Tiyatro umumiyetle iyi kalmış olmakla bera-ber, «Analemma» denilen dış duvar, skene ve sü-tunlu kısım tamamen yıkılmıştır. Taşlar da sallan-maktadır. Maamafih bu kadarını tabiî görmek lâzımdır.

Bergama, beş tiyatrosiyle (biri Amphithe-

âtre) Anadoluııun en zengin şehridir. Ephesos gi-bi Antikitenin en muazzam şehirlerinden birin-de bile bu kadar tiyatro görülmez. Ephesos'un bir tek muazzam tiyatrosu ve «Odeon)) u vardır. Bu-gün harabelerde rastlanılan yalnız bunlardır.

Ephesos (.1) tiyatrosuna Stadion'dan mermer bir caddeyle gidilmektedir. Bu yol henüz tama-miyle meydana çıkarılmamıştır. 24.500 kişi alan bu tiyatro bugün oldukça kötü bir vaziyettedir. Tiyatro meydana çıkarılmakla beraber tam ma-nasiyle ortada değildir. Daha üzerinde çok çalış-mak ve temizlemek lâzımdır. Uzaktan oyuk vazi-yeti belli olmakta; tiyatro olduğu zor farkedilmek-tedir. Cephe denize karşıdır. Tabiî bugün için de niz gerilediğinden denize bakıyor diyemeyiz. Ti-yatro daha sonra Romalılar tarafından da tamir edilmiş ve bir hayli değiştirilmiştir.

Theatron (Koilon), Orkestra ve skenenin vaziyeti gayet iyi belli olmaktadır. Koilon ağaç-larla, otlarla bir hayli örtülmüşse de, «Diazoma» gayet iyi görülmektedir. Orkestra yarım daire-den biraz fazladır. Yanda yağmur sularının geç-mesine mahsus bir kanal, yani bir «Aquaeductus bulunmaktadır (Buna Aquaeductus» dememe iti-raz edenler var. Aquaeductus'un ne olduğu ma-lûm. Fakat buraya da ayni ismi veriyorlar). Bu kanal ta skenenin altına kadar giriyor. Oldukça iyi bir vaziyette kalmıştır.

Skeneye gelince; Ephesos tiyatrosunda en iyi kalan bu kısımdır. «Hyposkenion» un sütunları ayakta durmaktadır. «Logeion» yıkılmıştır. Buna rağmen «Hyposkenion» ve «Logeion» burada ga-yet iyi görülmektedir. Hyposkenion'daki bir ka-pıdan skenenin altındaki galerilere gidilmektedir. Skenenin yukarı kısmında, Logeionun gerisinde büyük odalarla çevrilmiş odalar vardır. Bunlar, aktörlerin soyunma, giyinme yerleri olabileceği gibi, ambarlar, dekorların saklandığı yerler, v.s. de olabilir. Bunların üst kısmı şimdi açık vaziyet-tedir. Koilonun biraz yukarılarına çıkıldı mı, böl-meler gayet iyi görülmektedir.

Ephesos tiyatrosu bize Antik tiyatrolar hak-kında oldukça iyi malûmat verecek durumdadır. Bergama ve Priene tiyatrolarından daha çok klâ-sik şekle uygundur. Bu bakımdan Ephesos tiyat-rosiyle Antik tiyatro mimarisi hakkında daha iyi bilgi edinmek kabildir.

Priene (2) tiyatrosu da, Antikitenin sayılı ve karakteristik tiyatrolarından biridir. «Tiyatro yo-

(1) Ephesos harabeleri İzmir civarında, Selçuk kasaba, sından bir kilometre mesafededir.

(2) Priene harabeleri Söke'den bir saat mesafede, Gül-ltibahçe deııen köyün civarındadır.

Page 47: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

lu veya caddesi» diyebileceğimiz uzunca bir yol-dan sonra tiyatroya gidilmektedir. Priene tiyatro-su Bergama ve Ephesos tiyatrolarından daha iyi bir vaziyettedir. Şehrin nüfusuna uyarak küçük, üç dört bin kişiliktir. Bununla beraber taşıdığı hu-susiyetler mühimdir. Bunlardan en mühimmi «Thymele» nin bulunduğu yerdir. Bilindiği gibi, «Tİıymele» Orkestranın tam ortasında bulunur-du. Halbuki Priene tiyatrosunda proedrik sırala-rın, yani «Proedria» ların oturdukları yerlerin teşkil ettiği yarım dairenin ortasında bulunmakta-dır. Bu istisnaî bir haldir ve öteki tiyatrolarda gö-rülmez. İkinci hususiyet proedrik sıralarda görül-mektedir. Bilindiği gibi Koilonun ilk sıraları <iProedria» lara ayrılırdı. Priene tiyatrosunda ise, proedrik sıralar bu ilk sıralar değil; ilk sıralardan sonra bir diazoma ile ayrılan ayrı bir sıra halin-dedir. Bunlar ilk sıralar olup, sahnenin ilk vazi-yetine göre yapılmıştır. Daha «Logeion» teşekkül etmemiş, aktörler de Orkestra seviyesindeki «Proskenion» da oynuyorlardı. Bu vaziyette pro-edrik sıralardan seyretmek gayet kolay oluyordu. Fakat Logeion teşekkül edip de, aktörler bu yük-sek kısımda oynayınca, seyretmek güçleşti. Hal-buki onlar en iyi yerler görmeliydiler. O zaman, görüş imkânı daha iyi olan yukarı kısımda ve tam sahnenin karşısında onlar için yer ayırdılar. Bu-gün, bu iki yer de gayet iyi kalmış ve gayet iyi görülmektedir.

Priene tiyatrosunda hemen bütün kısımlar gayet iyi görülmektedir. Bilhassa skene, diğer ti-yatrolardan daha iyidir. Tiyatro, üç bin kişilik kü-çük bir tiyatrodur. Theatron (Koilon) bir diazo-ma üzerine yapılmış, beş «Kerkides» ten ibaret-tir. Orkestra yarım daire şeklindedir, ve etrafını beş koltuktan ibaret olan proedrik sıralar çevir-mektedir. Skene epeyce harap olmasına rağmen gayet iyi durumdadır. Logeion yıkılmıştır; fakat dayandığı sütunlar ayaktadır ve «Hyposkenion» da üç kapı görülmektedir. Bunlardan alt galerile-re gidilmektedir. Aktörlerin giyindikleri arka kı-sımlar yakılmıştır.

Priene tiyatrosunun mimarî bakımdan orta-ya attığı bazı mahzurlar vardır. Onu da burada işaret etmek isterim. Bunların en ehemmiyetlisi yukarıda da söylediğim gibi, ilk proedrik sıralar-daki görüş imkânsızlıklarıdır. Logeion teşekkül edince, yani aktörler yüksekte oynayınca proed-rik sıralarda görüş imkânsızlaştı. Bu sıraların ye-rine yukarıda yerler ayrıldı ve bu mahzur önlen-di. Fakat ön sıralarda oturanlar için ayni şey mev-cuttu. Esasen bu ilk sıralarda, Logeion teşekkül etmeden önce de görüş mahzurlariyle karşılaşılı-yordu. Çünkü öndeki proedrik yerler onlara mani oluyordu.

Tiyatronun bugünkü durumuna gelince; he-men hemen Prieııe'nin en iyi kalmış yapısıdır di-yebiliriz. Bazı taşlar yerinden oynamıştır. Fakat bunu da tabiî görmeliyiz. Umumiyetle Antik tiyat-rolar hakkında da oldukça iyi bilgi vermektedir.

Bergama, Ephesos ve Priene'de Romen tipi tiyatroya rastlanmıyor. Yalnız Ephesos tiyatrosu bazı değişikliklere uğramıştır. Bir de «Amphithe-atrum» u zikredebiliriz. Umumiyetle seyir için toplanılan yerleri ikiye ayırıyoruz: birincisi doğ-rudan doğruya sanat gösterilerine tahsis edilen yerler, tiyatrolar (Yunan ve Romen tipi) ve Ode-onlardır. İkincisi ise spor, at yarışları, oyunlar v.s. gibi gösteriler için yapılan yapılardır ki bunlar-dan da AmphitheâtreTarı, Stadionları ve «Ecc-Iesiasterion»u v.s. yi zikredebiliriz. Bergama, Ep-hesos ve Priene'deki tiyatrolardan bahsettik. Ode-on ise yalnız Ephesos'ta; Bülbül dağı ile Panayır dağı arasındaki vâdide bulunmaktadır. Odeon; bi-lindiği gibi müzik müsabaka ve gösterilerine tah-sis edilmiştir. Bunun zamammızdaki tam karşı-lığı «Opera» lardır. Ephesos'taki Odeon 1,400 ki-şilik olup bugün gayet iyi vaziyettedir. Bilhassa ön kısımlar tamamen kalmıştır. Üzerinde biraz daha çalışılırsa Ephesos'un en iyi eserlerinden bi-ri olacağı muhakkaktır.

İkinci çeşit yapılardan Amphitheâtre ve Ode-onlardan bahsettik. Sonra Priene'de gayet iyi gö-rülen «Ecclesiasterion» lan zikretmeliyiz. Burada aile reisleri toplanır, devlet memurlarını seçerler-di. Bir dikey dörtgen şeklinde, fakat kısa bir ke-narı bulunmıyan Ecclesiasterion'u bir «Stadion» a benzetebiliriz. Yalnız dairevî olan kısımlar bu-rada köşelidir.

Priene'deki Ecclesiasterion şehrin ihtiyacına göre yapılmıştır, ve 640 kişi alabilmektedir. Tabiî tiyatro gösterilerine elverişli değildir. Greko-Lâ-tin âleminin karakteristiği olan «Meyil» burada da vardır.

Bergama, Ephesos ve Priene, gerek tiyatrola-rının çokluğu, gerekse bu gibi yapılan çeşiti ba-kımından gayet zengindir. Yukarıda bahsettiğimiz yapılar, tamamiyle meydana çıkarıldığı zaman muhakkak ki daha iyi görülecek ve Antik tiytro-lar hakkında da daha geniş malûmat elde etmek kabil olacaktır. Yalnız bu üç şehrin tiyatroları bi-le bize Antikite hakkında pek çok şey öğretmek-tedir. Bunlar, modern ve ileri tiyatro mimarisi bakımından büyük istifade kaynaklarıdır.

Bütün dünyada Antik mimarinin bir kaynak edilişi bize örnek olmalıdır. Ayrıca biz onları bol bol tetkik etmek, göz önünde bulundurmak imkân-larına da fazlasiyle malikiz. Onlardan yapılacak istifade, görüş mahzurlarını azamî derecede or-tadan kaldıracaktır.

Page 48: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Yapı ve Yollar Kanununun 9 uncu VE 4 üncü maddelerine göre istanbul Belediyesince tanzim kılınan

T A L İ M A T N A M E

Madde 1 — B i t i ş i k b i n a y a p i l a c a K y e l l e r d e :

Bina yükseklikleri ve kat sayıları mevkiin ehemmiyet ve hususiyetine ve aynı adada evvelce yapılmış olan bina-lara göre aşağıdaki azami miktarı geçmemek şartile imar müdürlüğünce tayin ve teshil olunur.

B i n a y ü k s e k l i k l e r i : Bir kal bina yapılacak yerlerde bina yüksekliği eıı fazla

4.00 m. iki i 5> 2> 7.00 D

Ü Ç H » 11.00 n Dört » » 14.50 » Beş ıı » 17.50 .» Altı D » 21,00 » K a t s a y ı l a r ı : 6 metreden 9 metreye kadar olan yollardan en. fazla

İki kat 9 » 12 » (9 dahil) en fazla üç kat

12 » 14.50 » (12 dahil) » dört kat 34.50 s 20.00 i. (14.50 dahil) en fazia beş kat 20 metre ve daha fazla sokaklarda en fazla altı kat Bu yükseklikler, yolun yüksek tarafındaki bina kenarı

hizasına müsadif yaya kaldırımı seviyesinden saçak altına veya saçaksız binalarda atika duvarı üstüne kadar olan şakulî mesafedir.

Bodrum yüksekliği bir metreden fazla olmamak üzere bu gabariyaya dehildir. Plânı henüz ikmal edilmeyen bölge-lerde 9,5 metreden az genişlikte olan sokaklarda binanın ö-nündeki sokak genişliği imar müdürlüğü tarafından tayin edi-lscek yoi mihverinden itibaren 4,75 metreden az olmamak üzere imar müdürlüğünce tesbit edilecek h i z a y a k a -d a r g e r i ç e k i l m e k ş a r t i l e .

İ n ş a a t a m ü s a d e e d i l e b i l i r . Madde: 2 — Köşe başına müsadif arsada yapılacak bi-

naya verilecek yükseklik, geniş sokak cephesindeki irtifaya tabidir. Bu yükseklik dar sokakda y i r m i m e t r e d e n f a z i a temadi edilmiyecektir, ve her halde komşu hu-dutlarından üç metre evvel dar sokak arzına uyulmuş ola-caktır. Bu sokaklarda seviye farkı bulunduğu takdirde, dör-düncü madde hükmüne tabi olacaktır.

Madde 3 — Köşe başından maada iki sokağa yüzü olan binaların cn ve arka cepheleri, bulundukları sokak için tes-b" edilmiş olan yüksekliğe göre irtifa alırlar. Binanın yük-sek kısmının derinliği alçak kısmından iki irtifa arasındaki fark kadar geride yapılır.

Madde 4 — Yol meyilli olduğu takdirde bu yollar üze-rindeki blok veya ikiz binaların iki başlarındaki kaldırım seviyesi arasında 2.00 m. den fazla yükseklik farkı bulun-maması halinde ideale veya atika duvarı aynı seviyede de-

vam edebilir. Bu fark iki metreden fazla ise blok saçağın-dan veya atika duvarından yol meyline ve parsal taksima-tına ve mimarî icaplara göre mümkün mertebe eşit mesafeli ve eşit irtifalı bir veya bir kaç kademe teşkil olunur, iki tarafta muntazam binalar yapılmış olduğu takdirde, bu ta-limatname ile tayin edilen gabariyi geçmemek şartiyle bun-ların parapet çizgilerine uyulmalıdır.

Madde 5 — B i t i ş i k b i n a l a r ı n a r k a c e p h e l e r i :

a) Bir bloku teşkil eden arsaların boş olması veya imar plânma uygun binaya itifa etmemesi halinde bu blokun ar-ka cephe çizgisi arsaların ortalama derinliğine güre yekne-sak olarak 20.00 metreyi geçmemek üzere imar müdürlüğün-ce tesbit clunur

Yapı yollar tüzüğünün 15 inci maddesine göre yapılacak üstü açık balkonlar bu derinlikten hariçtir.

b) B r̂ bloku teşkil eden arsaların bir veya birkaçı üze-rinde imar plânına gorc muhafaza edilecek bina mevcut bu-lunması halinde bu blokta yeniden yapılacak binaların arka çizgileri bu arsaların iki tarafındaki bina derinlikleri ara-sında mümkün olduğu kadar ikişer metrelik kadsme teşkili suretile imar müdürlüğünce tesbit olunur.

c) Ticaret bölgesinde olan bir adariııı bütün parsellerin-d'>ki zemirı katları gece ve güııclüz ikamete tahsiz edilmeyip yalnız mağaza olarak kullanılacak olursa, bu zemin katların arsa derinliğine kadar yapılması caizdir.

d) imar plânı ile yeniden teşekkül eden adalardaki par-sellerde yapılacak binaların arka çizgileri, o jsokakta plân VP talimatnamenin müsaade ettiği azamî yüksekliğin yarı-sından az olmamak üzere en az üç metrelik bir boşluk bıra-kılmak üzere çizilir.

Madde 6 — Bina her iki yüz çizgilerinin plânda göste-rilen istikamet çizgilerine intibak ettirilmesi ve tesbit edil-miş olan nizamda yapılması mecburidir.

Madde 7 — A r k a b a h ç e l e r : a) Binaların rrkslarmda bırakılacak bahçelerin orta-

lama derinliği bina arka cephe yüksekliğinin yarısından az olmayacaktır.

b) Arka cephe ile müştemilât binası veya komşu hudu-du. arasındaki mesafe hiç bir noktadan 3 metreden az oî-mıyacakti!'

o) Bir bloku teşkil edeıı arsaların bir veya birkaçı üze-rinde imar plânına göre muhafaza edilecek bina mevcut bu-lunması halinde bu nokta yeniden yapılacak binaların arka çizgileri yukarı ki (b) fıkrasındaki kayıtlara riayet edilmek şartiyle 5 ci maddenin (b) fıkrasına göre imar müdürlüğünce tesbit olunur,

Page 49: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Madde 8 — A y d ı n l ı k l a r : Koridor, banyo, helâ. merdiven mahallerinin aydınlık-

ları Yapı ve Yollar Kanununun 29 cu maddesi hükümlerine tâbidir. Bunlardan gayri piyeslere mahsus olarak yapılacak aydınlıklar en küçük dılı üç metreden az olmamak üzere iki katlıya kadar binalarda 9 metre kareden üç ve daha fazla katlı binalci'da Î2 m 2 den az olmayacaktır.

Madde f! — B i n a l a r ı n ı ı e v ' i v e c i n s i : Apartmanlar dahil olmak üzere bütün umumi binaların

tam kârğir olması şarttır. Hususi meskenler, yarım kârğir olabilecektir. Bitişik bina bölgesinde kârğir ve yarım kârğir-den başka bina inşaatına izin verilemez.

Madde 10 — Bitişik binalar mıntakasında binanın saçak-lı veya saçaksız olması civar bitişiğindeki binalarla mimari ahenk temin edilecek şekilde imar müdürlüğünce tayin olunur. Saçak genişliğide binanın yüksekliğine ve yanındaki bina-lara göre imar müdürlüğünce tesbit olunur. Çatıların meyli % 40 dar. fazla olamaz. Çatı gabarisi dahilinde kalmak şartile müştemilât kısımları yapılabilir.

Madde 11 — Arka zemini münhat olan arsalarda bodrum yüksekliği 2,85 m. yi geçtiği takdirde bu yüzdeki odalar tabii zemine 0,50 m. den fazla görülmemek şartiyle iskâna tahsis edilebilir.

Maddi 12 - - A y r ı k n i z a m d a y a p ı l a -c a k b i n a l a r ı n y ü k s e k l i ğ i :

Tasdikli imar plânı ve programında kat adetleri belir-tilmiş yerlerde yapılacak binalar bu plân ve programa tâ-bidir. Henüz imnr plânı yapılmamış veya kat adedi tesbit edilmemiş kısımlarda aşağıdaki esaslar tatbik olunur.

a) Sayfiye semtlerinde sokak genişliği ne olursa olsun iki kattaı, l'azla inşaata izin verilemez. Bir kat bina yapı-lacak yerlerde binr. yüksekliği en çok 4,50 m. iki katlı bina yapılacak yerlerde- bina yüksekliği en çok 8,00 m. diı-. Bu yükseklik binanır. kurulduğu tabiî zeminden ölçülür.

b) Şelııin sayfiye nizamına tâbi tutulmayan yerlerinde ayrık nizamda yanılacak binaların kat adedi ve bina yük-esklikleri bitişik binalar hakkında I nci madde de yazılan hükümlere tâbidir. Şu kadar ki sokak genişliği ne olursa olsun ayrık nizamda dörtten fazla kat yapılamaz.

Madde 13 — A y r ı k n i z a m d a k i b i n a -l a r d a ç a t ı m e y i l l e r i :

a) 12 ııci maddenin (a) fıkrasında yazılı binalarda çatı meyli % 60 dan fazla olamaz. Şu kadarki kule gibi kısım-ların örtüsü bu kayıttan müstesnadır.

b) 12 nci maddenin (b) fıkrasında yazılı binalarda çatı meyli % 40 dan. fazla olamaz.

Madck 14 — Ayrık nizamda bina yüz çizgisi, yol kena-rından normal olarak beş metre geride olacaktır. Hususi mahiyet gösteren yerlerde yüz çizgileri derinliği imar mü-dürlüğünün teklifi üzerine belediye daimî komisyonunca de-ğiştirilebilir. Komşu hudutlarından uzaklaşan miktarları bi-nanın cinai ve nev'ine göre kanunun 20 nci maddesine uyu-larak taym olunur.

Madde 15 — Bahçe duvarlarının yol üstüne isabet eden kısımlarının yükseklikleri, harpuşta dahil 0,75 metreyi te-cavüz edemez. Bıı duvarlar üzerine ayrıca parmaklık yapı-labilir. Bahçe duvarlarının sokak istikametine amut kısım-ları, bina hizasına kadar aynı şekil de devam eder, bunun haricinde yapılacak çevre duvarları da iki metre yüksekliği geçemez.

Madde 16 — ?.) Ayrık nizamdaki binaların cephe geniş-liği 25 m. den fazla olamaz.

b) Ayrık nizamda bina yapılacak bölgelerde 12.00 m. ye kadar cephe genişliğine haiz münferit bina yapılmasına mü-sait olmayacak derecede dar olan bitişik parsellerde ikiz ev sisteminin uygunlanmasma. imar müdürlüğü yetkilidir, ikiz evlerin döşeme ve saçak hizalarının ayın olması ve aynı mimarî karakter' haiz olması şarttır.

İkiz evlerin saçak seviyesi meyilli arazide yüksek taral-daki bina köşesine göre tayin olunur. İkiz evlerde yekdi-ğerinden noksan kat yapılamaz.

c) Asgarî komşu payı bırakıldıktan sonra yapılacak bina genişliği 0.00 metreden dar kalan parsellerde inşaata iziıı verilemez. Bu gibi parseller Belediye Yapı ve Yollar Kanu-nunun 20 inci maddesi hükümleri uygulanır.

Madde 17 — Biıır ön ve yan cephe katları haricindc zemin katlarda ic bir çıkıntı yapılmayacağı gibi ön bahçe-lerin seviyesi de kaldırım seviyesinden aşağı indirilemez. Ya-pı Yollar Tüzüğünün 15 inci maddesinin sözü geçen balkon-lar bu hükümden hariçtir.

Madde 18 — İ f r a z l a r : Yeni yapılacak ifrazlarda arza yüzleri ve satıhlar: a) Bitişik bina bölgelerinde yeni yapılacak ifrazlarda ar-

saların asgarî yüz genişliği arsaya yapılacak binanın bu ta-limatnameye göre tesbit edilen yüksekliğine eşit olacaktır.

b)Tek ev yapılacak bölgelerde, tasdikli imar plânı ve raporunda asgarî parsel eb'adı tayin edilmemiş olan yer-lerde yeniden yapılacak ifrazlarla asgarî yüz genişliği 15.00 m. ve asgarî 450.00 m. karedir.

c) Bir parselde aynı çatı altında yapılan ikiz evler, her .birinin cephesi yedişer metreden dar olmamak şartiyle in-şaattan sonra ifraz edilebilir.

Madde 19 •— Münferit binaların arkasında yapılacak müştemilât binaları (hususî garaıj, mutfak, çamaşırlık, kö-mürlük, bahçivan ocltsı v.s.) asıl binanın cadde cephesi arka tarafında bina cephesinden en az beş metre geride yapılır. Bu binanın sınırları bitişik yapılması caizdir. Esas bina ile müştemilât yapılarının satıh ölçüleri mecmuu arsa sathının % 25 şini tecavüz etmemelidir. Arsanın arkası yol veya de-niz olursa bu müştemilât binası yola amut istikamette ve yan sınırlarına bitişik olarak yapılır. Müştemilât binaların genişliği 1.00 metreden ve en yüksek noktası zeminden iti-baren 250 metreden fazla olmayacaktır.

Madde 20 — S a n a y i M ü e s s e l e r i : imar plânı ile sanayi bölgesi olarak ayrılmış olan yer-

deki mevcut sanayi müesseseleri, bulundukları yerde inki-şaf ve tevessü edebilmeleri daimi komisyonun kararma bağ-lıdır. Bu inkişaf sahası mevcut sahanın dörtte birini geçe-mez.

Yol arzından fazla yükseklik istiyen sanayi müesseseler1, en az fazla yükseklik nisbetinde olmak üzere daimi komis-yonca tesbit edilecek miktar kadar geri çektirilir.

Madde 21 — İ s t i s n a l a r : a) İmar plânları ile genişliği aynen muhafaza edilen so-

kaklarda mevcut muntazam binaların arasında ahenksizlik teşkil edecek yeni binaların yükseklikleri imar müdürlü-ğünce, mevcut binalarla ahenkli olacak şekilde düzenlenir.

b) Meskenlerden gayri binaların tahsis edeceği maksa* ve fennî icablara göre derinlik ve yüksekliklerinin arttırıl-ması için yukarda geçen takyidata tâbi olmıyarak imar mü-

Page 50: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

dürlüğünütı mücbiı- se'bebleri gösterir teklifi üzerine daimî komisyonca, icabına göre, kararlar verilecektir.

c) Bu talimatname ile verilen yükseklikler her hangi bir âbideyi veya muhafazası lâzım gelen tarihî ve mimarî bir eseri ve şehrin güzel manzarasını kapatacak olursa, yine imar müdürlüğünün göstereceği lüzum üzerine daimî komisyon k.ararile irtifa ve derinlikler eksiltilebilir.

d) İstanbul cihetinde 40 rakımından yüksek olup, âbi-deleri kapatan mmtakalarda en az üç katlı inşaata müsaade olunur. Bu mm takaların 40 rakımından münhat olan arsa-ları üzerine yapılacak binalara verilecek yükseklik 40 rakı-mmdaki bina irtifama tecavüz edemez. Bu gibi mıntakalar, imar müdürlüğünün teklifi üzerine umumî meclisce karar-laştırılacaktır.

Madde 22 — Yapı ve Yollar Kanununun 4 üncü madde-sinin B fıkrası mucibince imar plânlarına göre şehrin iskân sahası dışında yapılacak ifrazlar Wf:i) bin metre kareden az olmıyacaktır. Bu gibi yerlerde sıhhî ve estetik mahzur bu-lunmadığı takdirde daimî komisyon kararı ile bir ailenin ikametine mahsus en fazla iki katlı ev ile bu sahada yapı-lacak tarım ve eğlence gibi hususlara lüzumlu müştemilât binaları yapılabilir. Bunlar yol ve komşu hudutlarından en az 10 m. uzak olmalıdır.

Madde 23 — Yanındaki binadan daha yüksek yapılan binaların bu görünen cephelerinin sıvanması kalvaniz saç veya çinko ile kaplanması mecburidir.

Madde 24 — Mevcut binalara kat ilâvesi halinde yalnız ilâve katında bu talimatname hükümleri caridir.

Madde 25 — Her bina ikmal edildikten sonra projenin fennî ve .-sıhhî imar şartlarına muvafık olduğuna dair imar ve sıhhat dairelerinden seçilecek birer üyeden teşkil oluna-cak heyet, rapor vermedikçe binanın kullanılmasına izin ve-rilmez.

Madde 26 — Üç kattan fazla katta olan bina plânla-rında asansör yeri bırakmak mecburidir.

Madde 27 — Kaloriferli binalarda ayrıca da soba ve baca deliklerin/a yapılması mecburidir.

Madde 28 — İşbu talimatnamede yazılı hükümler imar plân ve raporunda aksine açıklama bulunmadığı takdirde uygulanacak aksi halde imar plân ve raporlarına göre mu-amele yapılacaktır.

Madde 29 — imar plânı ikmal edilmeyen (Burgaz, Kı-nalı ve Rumeli Boğaziçi gibi) sayfiye mmtakalarmda inşaat ayrık nizama tabi tutulur.

Madde 30 — Yeni yapılacak binaların imar plânı ve ra-porları ile ve bu talimatnamede gösterilen yükseklik ve kat nıikdarını haiz olmaları mecburidir. Ancak ayrık nizama ta-bi yerlerde tek veya aynı zamanda yapılacak ikiz binaların muvakkaten bir kat noksan yapumasına izin verilebilir.

Madde 31 — A) Şehir plânına göre bina yapılması uy-

gun olmayan yerlerde Belediye Yapı ve Yollar Kanununun 11 inci maddesinin sarahati veçhile inşaata ruhsat verilemez.

B) Bu maddenin şumulüne giren ve öteden beri,, bağ, bahçe ve bostan olarak kullanılan yerlerin istimlâk mua-melesi bu gayri menkullerin bulundukları mmtakalarda i -mar plâr.mm tatbiki sırasında yapılacak o zamana kadar istimal ve intifa tarzının değiştirilmesine müsaade edilmeye-cektir. Bu gayri menkullerin içindeki oinalar da bu hükme tabidir. Ancak tadilât yapılmaksızın tamir edilebilir.

C) Beş senelik imar programı dışında kalıpta istimlâk edilmemiş mahallerde aşağıda yazılı kayıt ve şartlara göre yapı inşaasına daim? komisyon kararı ile ruhsat verilir.

1) İmar plânında yeşil saha olarak ayrılan yerlerde bi-na arsalarında bir bodrum ve iki kata kadar inşaata iziıı verilir.

2) İm=ır plânında umumi müessesata ayrılan sahalar i-çiırde kalan arsalarda inşaat yapılabilmek için sahiplerin Belediyeye vaki alacak müracaatları üzerine, keyfiyet lelı- * leı-ine yer ayrılan müesseselere derhal bildirilir, bu müesse-seler üç ay zarfında üzerine inşaat yapılmak istenilen ma-halli istimlâk etmezlerse arsa sahiplerine bu arsalarda bir. bodrumla iki kata kadar inşaata izin verilir.

3) İmar plânında tasdik edilen yol ve meydanlar üze-rine rastlayan arsalarda ise aşağıdaki şekilde muamele ya-pılır.

E) Yolun gemşliği kadar kısım arsadan ayrıldıktan son-ra geri kalan kısım bir bina yapmıya kâfi ise yolun geniş-liğine .göre inşaatr müsait umumî hükümler dairesinde izin verilir.

h) Yol arsanrn ortasından geçerek iki tarafında kalan kısımlar inşaata müsait ise yukardaki (a) fıkrasındaki hük-me tâbi tutulur.

c) Yol, arsayı tamamile kaplayacak ve yanlarında ka-lacak kısımlar bina inşasına kâfi gelmeyecek şekilde geçi-yorsa inşaata müsaade edilmiyerek bu arsalar belediyece üç ay zarfında istimlâk edilir. Veya Yapı ve Yollar Kanunu-nun 6 ncı maddesi uygulanır. Aksı takdirde bu gibi arsalar-da bir bodrum iki kat inşaata izin verilir.

d) îmar plânına göre cadde yüzünde bahçe brrakrlması icap eden ve birinci beş senelik imar programında dahil ol-mayan yerlerde geri kalan arsa parçası üzerine mesken ya-pılması mümkün olmadığı takdirde Yapı ve Yollar Kanunu-nun 6 ncı maddesinin tatbiki cihetine gidilir.

Bu da mümkün olmazsa daimî komisyon kararile bir bodrum iki kata kadar izin verilir.

e) Sayfiye yerlerinde bir ticaret bölgesi olarak teessüs etmiş adalarda ayrık nizamda inşaat yapılması mümkün ve beş senelik programada girmiyen arsalarda Yapı ve Yollar Kanununun 6 ncı maddesine göre yeniden tevhit ve ifrazı yapılması mümkün olmadığı takdirde bitişik bina yapılma-sını belediyeler daimî komisyonlarınca karar vereıbilir.

Page 51: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

H a b e r l e r

6 Mayısta Ankara'da toplanan Birinci Türk Yapı Kongresi münasebetiyle;

TÜRK YÜKSKK MIMARLAR BIRLIĞI ADıNA BAŞ-KAN, HÜSEYIN KARA'NIN SÖYLEÎDIGÎ NUTUK : '

Saym Başkan, Saym Bakan, ve Sayın arkadaşlar Yurdumuzun bayındırlık dâvasında kuvvetli bir ham-

leyle işe başlamış bulunan Birinci Türk Yapı Kongresini Türk mimarları adına saygı ile selâmlarım.

Mimarlık ve yapı sahasında şerefli bir maziye malik olan büyük milletimizin, bugünden yarma devredeceği her çeşit eserde ayru mertebeye erişebilmesini sağlayacak esas-ların hazırlanması ödevini üzerine almış bulunan, tarihi kongremizin ağır olan vazife ve mes'uliyetini bütün ehem-miyetiyle idrak etmekteyiz. Böyle olmakla beraber, mem-leketin her tarafından koşup, -gelen, kıymetli meslek adam-larının, çalışma metotlarına samimî bir iş birliği ve ihtisas prensip! hâkim olduğu taktirde, değerli neticelerin elde edi-leceğine ve memleket yapı sahasında, feyizli bir devrin açı-lacağına kani bulunmaktayız.

Öteden beri üzerinde hassasiyetle durduğumuz, konu-ların halledilmesi maksadiyle, bu kongreyi tahakkuk etti-ren, Saym Bayındırlık Bakanına ve tertip hey'etine, Türk Yüksek Mimarları adına şükranlarımızı arz ederken büyük kongreye verimli başarılar dilerim.

T. Y. M i m a r l a r ı İ n ö n ü ' y ü z i y a r e t e t t i l e r

Birlik adına Z. Sayâr, S. Arkan, M. Güven, R. Gorbon 'Ş. Şahingiray, F. Aysu'dan ibaret bir heyet cumhurbaşka-nını ziyaretle Akademi Mimarlık Şubesinin ıslah edilerek kurulması temennisinde bulunmuşlardır.

B. M. Meclisi binasının meşe doğramaları 2.500.000 li-ra keşifle münakaşaya çıkarılmıştır,

T o p k a p ı S a r a y ı M ü z e s i : Pazartesi, çarşamba ve cuma günleri saat 13 den 17 ye

kadar ziyaretçilere açılmış olup giriş 53 kuruştur. B ü y ü k i h a l e l e r : Elâzığ - Van demiryolunun on birinci kısım inşaatı

21/6/1948 de ihale edilecektir. Keşif tutarı 7.500.000 liradır. B e t o n a r r n e k ö p r ü l e r i h a l e s i : Bayındırlık bakanlığı Uluabat, Karadere, Ağadeğirmeni,

Gönen köprülerinin beton arme olarak inşasını 2.094.300 liraya ihaleye çıkarmıştır.

A n k a r a T ı p F a k ü l t e s i : Ankara Tıp Fakültesinin 2 nci kısım inşaatı 9.432.444

lira keşifle eksiltmeye konulmuştur.

E l a z ı ğ - V a n d e m i r y o l u : Onuncu kısım 4.750.000 Lira keşifle eksiltmeye konul-

muştur.

Page 52: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

r A R K I T E K T İ N A B O N E Ş A R T L A R I

ÇİFT SAYISI : 2.60 Lira PRIX D'UN NUMERO 1.B Dolar ALTI AYLIĞI : 6.50 „ „ poıır 6 üf.OIS 4 „ YILLIĞI 12 00 „ „ „ UN AN B „

A r k i t e k t i n k o l l e k s i y o n l a r ı :

1931 ' 1932

1 ci seri 1933 beher ciltli ko:eksiyonu 20 Lira 3935

2 ci seri

3 cU seri

1936 1937 1938 1939 1940

1941-42 1943 1944 1945 1946

18

16

B U t i l n y a z ı i a r , r e s i m l e r , r o k l â m v e a b o n e b e d e l l e r i P o s t a i l e A R K l T E K T ' i n i d a r e y e r i n e g ö n d e r i l m e l i d i r , i s t e y e n l e r e R e k l â m t a r i f e s i g ö n d e r i l i r . A d r e s l e r i n i d e ğ i ş t i r e n a b o n e l e , s ü r a t l e b i l d i r m e l i d i r l e r . A k s i t a k d i r d e k a y b o l a n d e r g i l e r d e n

d o l a y ı m ü d ü r l ü ğ ü m ü z s o r u m l u d e ğ i l d i r

o u r t a u t p a i e - n e n t e t d e m a n r i e d e r e n s e i g n e m e l , a i n s q u e p o u r t o ı ı t e n v o i d e d o c u m e n t t e l s q u e p h o t o s , a r t i l c e 3 a n n o n c e s , b i b l i o g r a p h i e a i n s e r e r s ' a d r e s s e r â la D i r e c t i o n

N o . 3 3 A n a d o l u H a n , E m i n ö n ü İ s t a n b u l

Y a p ı i h a l e l e r i Türkiye Emlak ve Kredi Bankası Ankara'da Anıl -

Kabir civarında 151 adet evin inşaatını eksiltmeye koy-muştur. Eksilmeye en az 1.000.000 lira tutarında iş yapmış olanlar kabul edilecektir.

Valde - Bağı prevontoryumunda 300.000 liralık yapı işi eksilmeye konulmuştur.

i s t a n b u l Ü n i v e r s i t e s i n i n B e t o n -1, a ş t ı r ı 1 m a s ı :

Hukuk ve İktisat Fakültelerinin döşeme ve bölmele-rinin kâğir ve betona tahvili 890.177 lira keşifle ihaleye konmuştur.

T O P K A P I V E A N T İ K İ T E M Ü Z E L E R İ A Ç I L D I

Son harb yıllarında, kıymetli eşya kadırılarak ka-natılmış olan müzelerimiz açılmıştır. Son yıllarda Topkapı Sarayı Müzesinde yapılan onarım neticesi yeni da) • reler tanzim edilmiştir. Müzeciliğimizin 100 ncii yıl dönü-mü münasebetilc yapılan törenden sonra her iki müze de halka açılmıştır.

Bir kaç yıldanberi müzeleri gezmekten mahrum kalan halk büyük bir alâka göstermektedir.

P O R T E S

( K a p ı l a r ) Toplayan : Mimar L. RICCİ

Milano'da, Antonyo Vallardi kitaphanesi tarafından ya-pı elemanları için seri halinde çıkarılan eserlerden birini teşkil eden rKapılars- kitabı en basitinden en komplike olaıı tiplere kadar güzel nümuneleı- vermekte, Teknik ve Stan-dard ait misaller bulunmaktadır.

Ayrı ayrı plânlar halinde tertip ve toplanmış olan ki-tapdaki örnekler yalnız italya'ya ait olmayıp bütün mem-leketlerin en güzel eserlerinden faydalanılarak meydana getirilmiştir. Tavsiye ederiz : Bu eseri Beyoğlunda İtalyan kltaphanesinden tedarik etmek kabildir.

Eseri çıkaran : A N T O N Y O Y A L L A R D I - M İ L A N O .

B i b l i o g r a f y a :

C A S E ( E v )

Topiayaıı : Dr. Prof. Mimar A. Cassı Ramelli 135 muhtelif ikametgâh ve apartman tiplerini bir araya

toplayan bu eser uzun bir çalışmanın mahsuludur. Düny^ memleketlerinin mesken davası üzerindeki şayanı dikkat çalışmalarının güze! nümunelerini toplamıştır.

Avrupanın büyük merkezlerinde yapılmış olan mün-ferit veya kollektif apartman tipleri kitapta cepheleri ve piânlarile iyi bir şekilde tasnif edilmiş ve her eserin hü-lasa halinde izahatı verilmiştir. « A n t o n y o V a I -

1 a r d i :> kitaphanesiııin yapı dökümleri servisinden olan bu kitabı vmesken» konusu üzerinde mükemmel bilgi ver-mesi itibarile t a v.s i ve ederiz.

Çıkaran : A N T O N Y O V A L L A R D İ , M İ -L A N O .

B E T O N A R M E

Yazan : Y. Mühendis Turgan Sâ'bis

îst. Teknik Üniversitesi ve G. S. Akademisi Profesörlerinden Hem talebe için bir ders kitabı, hem de pratikteki mü-

hendis ve mimarlar için bir müracaat kitabı olarak hazır-lanmış oları, bu eserde betonarme inşaat elemanları, çi-mento, kum, çakıl, beton ve demir hakkında izahat veril-miştir. Betonarme mukavemet hesapları mufassalan gös-terilmiştir. Her bahiste nazariye ve tatbikat kısımları bir-birlerinden ayrılmış, pratikte hesap yapmak için lâzım olan betonarme cedvellerı kitaba konmuş ve her bahsin nihaye-tinde adedi irrfisaller lyapılmıştır. Ayı-ıca proje yaparken cedvellerin kullanılmasını kolaylaştırmak için ibunlar toplu bir halde kitabın sonuna tekrar dereolunmuştur.

Page 53: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Çimento İstanbul Fabrikaları: Fabrikada vagona teslim dökme Portland (kâğıt torba) Ton 47.00 L (Portland) Tonu 40 00 * (Süper siman) » » 43.70 »

Sivas Fabrikası mamulâtı N. Portland Fabrikada Y. dökme: 43.75

Ankpra fiatı 41.25 » V. E. torbalı: 57.50

(traslı) Sivas » V. dökme: 47.50 » » V. B. torbalı: 52.50

Yapı malzemesi piyasa cetveli Turla

B e y a z ç i m e n t o ( t n g i l i z ) T o n ( B e l ç i k a )

Por t l a nd .. ( Yıırıan )

230 T . L. 260 ., 130 ,.

Cini

Fayans,

düz mozaik tan M2 4.00 Renkli mozaik 6.50 çimentodan » 3.50

5.00 8.50 4.50

L. >

»

H. O. B. d. Rako d. İtalyan Seramik karo

46 kr. 45 kr.

32 kr. Kireç

Toz kireci To. L. M e r m e r k ireç i 8 0 . - *

Kömür kireci To. 28 S Çalı kireci To. — 38 L. (Sivas) Sümer kireci V. To. - 55 L.

Kiremit Bur=a 22 — 25 kş Eskişehir d. 23 — 26 >

Adapazar > 20 — 22 }

Siimerbank (Sivas) V. » 16,8 — > Ktinfe

Font boru Yerli (Kg.) 50 Kr. » » aksamı (Kg.) 55 Kr.

Mermer Yerl i fim3 2 sm.]

Im- 3 sm. Inr 4 sm.

Blok mermer M8

Küfeki taş Blok M» K a d e m e nı. t. Söve m. t. Yerli renkli M2

27 25—30 35—40

300 120

16.-9, -

7 5 - 9 5

L. > >

Büyükdere Prese Feriköy deliksiz

< delikli Kâğıtane

' deliksiz

ha. Bin ha. »

( ha. > | ha. *

Ateş tuğlası adedi

70

67

65

200 V. 67 V.

- V. - \.

220 77

75 73

45

L

kş.

30 kg. 40 kg.

Galvanizli saç

R u b e r o i t

İngiliz.... Top 27,00 L. » 35.- L.

| düz 200

oluklu ISO I Karfiçe Çinko Bakır tahta Kalay Kurşun boru Kurşun külçe

,, L e v h a Karpit

P e r a k e n d e

95 -140 —

ve yuvarlak

96 —

325 875

165 kş. i 70 190

57 Kr.

C a m F i y a t l a r ı :

T o p t a n

A d i — 5 00 4 .00 Lira

D u b y e 10.00 9.00 >

A r n u v o = 11.00 10.50

5 - in/ııı = 7.00 23.00

Is t l rye 12.00 11.00 •

Kristal = = 46.00 38.00 .

Buzlu 12.00 11.00 • Katedra l 18.00 16.00

Boru fiyatları :

Par 1/2 3/4

1 1 1/2

2

O c a k taşı ( K a l k e r ) M 3

Kum - Y . M 3

Çakı l - Y . M 3

g a l v a n i z d e m i r 325 kr 190 410 • . 2 4 0 520 » - « 0 700 » 4 5 0 875 • 550

8.00 — 0 0 0 K u r u ş 950 kuruş

11.00

K e r e s t e : L i r a B e y a z kal ıp l ık ( Fabr ika ) 2 1 5 - 2 2 5 . 0 0

ı > ( B ı çk ı ) 1 9 5 » 1 ( 4 .m den kısa ) 1 8 5

» d ö ş e m e l i k ( i ş l e n m i ş ) 2 4 0 - 2 5 0

Çıralı » 2 2 5 - 2 4 0

K e l e b e k M a r k a U r a K o n t r pl;\k B. B 5 6 0

1 » B. 6 5 0 > > 3 B 5 0 0

l # » r e t l o r : Tr = Torba Kg = Kilogram Ou = Çuval V = Vagon t e s l i m i

Kereste fiatları

Çıralı ( d o ğ r a m a l ı k )

Karaağaç ( t o m r ı ı k ) C e v i z M e ş e „ K a y ı n parke ( A y a n c ı k ) M ' M e ş e parke Bir inci >

İkinci > Ü ç ü n c ü >

» » (Bulgar)

U r u

220 - 2 2 5 235 - 2 4 0 370 500 450

150c L ira 21 1 6 . 5 1 3 . 5 22 »

To - Ton Ka = Kantar

d = Ade1 Kr " Kuruş

Sk No Ha Y

santimetre kutur Numara Harmanda teslim Yapıda teslim.

Page 54: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

YAPİ MALZEMESİ F Î A T L A R 1

Yağlı boya malzemesi

Neft (Egribozl Bezir (Turan) Bezir ' Acli) Sülüğen (İngiliz) Uatübeç (Litopen) Üstübeç (kaba; Badana yeşili Badana çivit cnavi

Yağlı boya tozlan : Yeşil Kanarya sarısı Kırmızı Zencefre Siyah

Çimento boyaları : Kırmızı Sarısı (Oksit) Yeşil Mavi

Kuruş 150 .320 250 220

210 13

140 200

110— 110.— 117.— 85— Kuruş

85 1.Î0 180 350

Çimento künk (Büz) İşçilik - Mal. Ya-nız işçilik 50 40 30 20 15 10

0

<!> <i)

t

cm :Î>

m. t

»

» »

825 675 350 175 130 95

180 160 75 45 50 22

kr.

Mozayik (beyaz mermer) To. Mozayik (Renkli taş) To. Aspesl levhaları

30 Li. 75 Li.

Perakende kg. 90 kr. Toptan kg. 80 kr. Kontralit levhaları 4 m/m m2 4 — 5 m/m m- 5 —

Metal Deploye: (Amerikan) Ms 150 ( Yerli ) M- 125

Kalorifer malzemesi: Radyatör (Erel yerli,) çelik 27 Lira Radyatör M- .dökme 35.50-3800 Lira Ka7.n1 M- ıan_ onn Ti™ İUU — U\J\J t-lLLU

Yuvarlak ve dörtköşe demirler: (Karabük)

10 m/'m 12 » 14 » 1G » 18 — 22 »

Lama demirleri: 23 X 9 — 35 X 20 120 den yukarı

T.T. Lirası

620.— 540— 510.— 480.— 460—

Lira 495— 400—

M. Köşebentler; 50 X 5° G. M. Köşebentler; 50 X 4 0

100 X 75 I ve U demirleri; 8 — 1 0

30 — 38 T ve Z demirleri; Pikler Çelik Teller; 3 Katran (Yol) Zift (65) — 75 Katran (Ham) Yuvarlak: 6m/m 8 m/m

m/m (j) tel

C)

Su saati 1/2 par. Su saati 3/4 par.

Havagazi (ehauffe baine) aseot

60

60

480— 445.—

475.— 400—

90.— 200.—

950.— 50— 15— 72.50

62 61

Soğuk tutkal (süterkal) marka Kuruş 15 Kg. lık tenekelerde kilosu 240 .1 — 5 Kg. lık teneklerde kilosu 250 Sıcak tutkal (İrigliz) kilosu 170 (Hema.tekt) izolâsyon maddesi 140 EmüJzeı- (C) 150 Emülzer katranlı kâğıt top 325

Sıhhî tesisat malzemesi: Lira Alafranga helâ (hastane tipi) 36.— Alafranga helâ (normal) 40- 50— Alaturka hele (büyük) 60 X. 70 120— Alaturka helâ (küçük) 60 X 7 5 9 ° — Alaturka helâ (fontemaye) 50.— Lavabo 48X63 cm. 70.— Lavabo 56X76 cm. 66— Pisuvar 50.— Eviye (düz) 50.— Eviye (damlalıklı) 110 boy 210— Termosifon (Bakır) 31 $ (Baterili) 100— Termosifon (Bakır) 35 <j> (Rakorlu) 110.— Termosifon duş ve musluklu 40.— Dökme rezervuar (komple) 35.— Banyo baterisi (nikel) 53.— Banvo font emaye yuvarlak 260.— Banyo font emaye (kare) 290.— Yer 4sifonu dökme 15X15 2.—

20X20 2.25 Lavabo sifonu (pirinç-nikel) 7.50 Lavabo baterisi (nikel) Avrupa 40.— Banyo baterisi (nikel) » 85—

50- 60— 7 0 . —

275—

Page 55: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

P I t g p

Page 56: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Her işe uygun bıçak ve aleti ile d a i m a hazır bir vaziyette olan o y m a ka lemi keskinliğindeki X - ACTO ev modelleri, heykeltraşlık, ağaç , de-ri ve plâstik m a d d e l e r için mütehassıslar ın in-t ihap ve tercih ettikleri ma lzemedi r .

X-21 izahatlı Prospek-tüsü, Pos ta kutusu 1416 d a n isteyiniz.

Page 57: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

YAPI ve KREDİ BANKASI

İkramiyeli Aile Cüzdanı

1949 yılı ikramiye plâııı :

YAPI ve KREDİ BANKASI '; • • •'•• , •. "'. • V. • • ..•• . •• • ' • • .•' .. • , • •,• : ' . • , : "'. . . • v. ; '• . •

TÜRKİYE İŞ BANKASI 2ü inci ( a l ı p a Yıl ı

KÜÇÜK CARÎ HESAPLARI İKRAMİYE PLÂNI

ÇEKİLİŞLER : 1 Mart, 21 Nisan "Yalnız çocuk hesapları İçin,,

1 Haziran, 25 Ağustos, 30 Aralık, tarihlerinde yapılır.

1948 İKRAMİYELERİ 4 T a n e E V 4 A R S A 4 Tahsil sigortası 4 C ihaz sigortası 4 Yıırd i ç inde gezi I 5000 Liralık l 3000 4 9000

10 1000 2U 500 50 200

100 100 roo 50 50U 20 200 !0

Türkiye İş Bankasına para yatırmakla yalnız para biriktirmiş'va faiz almış olmaz, ayni. zamanda taliinizi de denemiş olur-sunuz.

r >

TÜRKİYE GARANTİ BANKASI A. O Merkezi : A N K A R A

Şubesi : İ S T A N B U L

Türkiyenin her tarafında, A v r u p a ve A m e -rikanın bellibaşlı şehirlerinde muhabirleri var-dır.

m

Her türlü bankacı l ık işlerinde müşterilerine en müsait şartlan teklif eder, kolaylıklar gösterir.

m

Küçük carî hesap mevduatlar ına her yıl bü -yük miktarda ikramiye dağıtır. A y r ı c a 2 0 0 , 0 0 ü lira değer inde A n k a r a a a bir apartmanın «iki d a -iresi» ile Istanbulda bir arsa hed iye eder.

Bl

Gişeler i : 9 . 3 0 — 18 .00 arası günün her sa-atinde müşterilerinin emrine açıktır.

BiRiNCi KEŞİDE 19 - M a y ı s - 1 9 4 8

En az 100lira vererek açtıracağımız

bir küçük cari hesap ile bu kişidede

kazanacağınız ikramiyeler:

1.500 Liralık ev eşyası

2 .000 Liralık nakid

ve

DÖŞENMİŞ BİR EV

Page 58: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

GÜVEN S İ G O R T A

Bütüıı emlâk sahiplerinin ve iş adamlarının güven kaynağıdır.

İş Merkezi : Galata, Sümerbank binası. Telg : Türkgüven Müdüriyet: 40630 Telf: Santral, 44610 Müdür: 40630

J

Ö D Ü N Ç P A R A

VAKIF PARALAR İDARESİ

Her türlü kolaylıkla, ehven ve müsait şart. larla kârğir binalara, Bitmemiş İnşaat ve

kıymetli arsalara ödünç para v ' i r .

VAKIF PARALAR İDARESİ

Sıkıntılı zamanınızda en kısa yoldan yardımınıza koşan müessesedir.

ADRES: Yeıılpostane karşısında, Valkle Han birinci kat — İSTANBUL

TELEFON: 23654

İ Z Z E T B A Y S A L va Kardeşi Koü. Şirketi

SIHHÎ TESİSAT ve KALORİFER R1ALZEIYIESİ

m

BANYO, LAVABO, HELÂ, TERMOSİFON REZERVUAR ve EMSALİ

jH Su, Gaz ve Kalorifer

9 Dökme ve kurşun borular

gj Radyatör, kazan ve malzemesi;

Igj Bateri ler , musıuk ve sifon çeşitleri1

Yangın hortumları ve teferruatı

B8

Mahmudiye caddesi No. 85 istanbul - Galata

TELEFON : 4 4 3 6 a TELGR. i İ B K O L

Page 59: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

Türkiye Umymt Mümessili

U N i V E R S A L Beyoğlu, istiklâl Caddesi

Yeni Han 320-324

Dünyanın en meşhur Duvar Kâğıtları Fabrikasıdır

Page 60: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

İ f ş f l mim

KBÜ <mm

fe'fg:

İş/£••'}]> l

m

" f i a M l İ r l i l l i l

- > "

3 İ M İ

P ' İT" ' ' ' ^

M İ y ; f #

Page 61: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

EREL Ç E L İ K R A D Y A T Ö R L E R İ N İ N

BEŞ MÜHİM VASFI VARDIR :

M 1,2 m.m. KALINLIĞINDA DEKAPE SAÇTAN İMAL EDİL-MEKTEDİR,

H SİPARİŞLER İSTENİLEN BÜYÜKLÜKTE GURUPLAR HA-LİNDE TESLİM EDİLMEKTEDİR.

(g YÜKSEK TAZYİKA DAYANIKLIDIR. SİPARİŞLER BOYALI OLARAK TESLİM EDİLİR.

• ŞEKİLLER MODERN BİR TESİRDE OLUP, 200X500 ve 200X600 m.m, DİR.

• BU ÜSTÜN EVSAFA MUKABİL İDHAL MALINDAN % 20 DAHA UCUZDUR.

E R E L , , Ç E L İ K E Ş Y A F A B R İ K A S I BÜRO: Karaköy Palas karşısı

Galata TELEFON: 42567

FABRİKA: Şişhane Yokuşu Tutsak sokak No. 25. Beyoğlu

TELEFON: 40177

Page 62: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

MÜTEAHHİT ve İNŞAAT SAHİPLERİNE

" C Ü Â P P E E , ,

Marka dünyaca meşhur

KALORİFER KAZAN ve RADYATÖR lerini

Resmi ve Hususi inşaatlarınız için piyasada aramakta ve kullanmakta tercih ediniz. Çünkü C H A P P E E fabrikası mamulâtı dökümleri tamiz, tip itibarile zevkinize ve fiatc^da menfaıtmıza en uygun kömür sarfiyatı bakı-mından da en idarelisidir. İnşaat mevsimi olduğundan sipa-riş için müracaatta acele ediniz. Siparişler en kısa zamanda kati olarak teslim edilir.

Türkiye Umumî Mümessili :

Galata Fermeneciler, Ali yazıcı sokak, Güı-aç Han 7/3.

Telgraf: K U T M A N K O - İstanbul. Tel. 40910

CELALEDDİN ÖZDEMİR

İnşaat Malzemesi Ticarethanesi

Doğrudan doğruya Devlet Orman işletmelerinden ge-tirtilen muhtelif kalite kerestelerimiz herkese uygundur.

İnşaatınızı ucuza mal etmek için betonluk, döşemelik ve temiz doğrama için de birinci kalite çıralı ve beyaz ke-

restelerimiz her zaman mevcuttur.

Yapılarınız için kereste almadan bir defa mağazamıza uğramanız menfaatiniz icabıdır.

«KAYIN» PARKE BULUNUR

A c l r e s : Kadıköy, İskele civarı Çarşı Tramvay durak meydanı

No. 25.

Telefon ; 69093

Telgraf: AYANZADE-Kadıköy

İSTANBUL EMNİYET SANDIĞI

Kuruluşu: 1888

MERKEZİ: Cağaloğlu

ŞUBELERİ: Ankara, Beşiktaş, Kadıköy, Eminönü

Hab - Kilim Mücevhcr Tahvil Emlak

Karşüığmda ödünç verir.

Para yatıranlara: En elverişli ve eşsiz kolaylıklar. İstanbuldaki emlâkin Ankaradan ve Ankaradaki-

lerin buradan ipoteği yapüır.

Dünyanın meşhur SIKA - Maddesinin muhterii olan ve bu sahada 30 senelik bir imalât tecrübesine sahip bu-lunan «Kaspar Winkler und Cie, Zürich, İSVİÇRE, Fabri-kası tarafından ?mai edilen:

B I N D A I VE

BINDA 4 Rutubete karşı tecrid maddeleri Rutubeti seçilmez,

zamanla bozulmaz.

Beton ve sıvada kullanılır, yağmur, deniz ve fabrika sularile muhtelif asidler ve kükürt ihtiva eden sulara karşı betonun mukavemet etmesini temin eder. Çimento harca üstün bi: sertlik verir, mukametini arttırır, hacminin büyüme ve küçülmesini ve rütubetli yerlerde mantar pey-da olmasını önler

LUKA KEÇECİOĞLU ve ORTAĞI

Galata — Mahmudiye Caddesi No. 15 Telefon : 49407

Page 63: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

SOĞUK TUTKAL

( SÜTEBKAL ) İle: Tayyare, Gemiler aksamına, Arabalara, Karoseri, Vagonlara, Mobilyalara, Kaplamalara, Bahçe Mobilya-larına, Tahta, Demir, Cam, Porselen, Taş; Beton, Mantar, Deri, Muşamba, Kâğıt ve bilcümle doğrama işlerini yapıştırır.

Suya karşı görülmemiş bir metanet, yüksek bir yapıştırma hassası en tasarruf-lu ve kullanılması ve hazırlanması en kolay bir madde. Slcnğa muhtaç değildir. Açıkta kullanılabilir. Tahtaları yapıştırmadan evvel ısıtmak lâzım değildir.

Emsalinden Daha Mükemmd ve Daha Ucuzdur.

Bursa Süttozu Fabrikası Kollektif Şirketi Kimyevi Sanayi

Şubesi «SOTERKAL» Soğuk Tutkal

Telgraf : SÜT — BURSA. Telefon : 2222 2223

Page 64: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

H . R U T T İ M A N N Dipl. Inş. Mühendisi

İNŞAAT M A L Z E M E T İ C A R E H ANESI

İstanbul - Galata - Voyvoda cadd. 28, Bahtiyar Han 51 Telgraf adresi : « SİKA » İstanbul - Telefon : 49239. Posta kutusu 1119

HER NEVİ İNŞAAT TECRİT VE MUHAFAZA MALZEMESİ

Her nevi Mühendislik ve Nafia inşaatı izolasyonu, bodrum, taraça, çatı, cephe ve dı ar rutubetleri tecridi. - Kimyevî tahallüllerefkarşı muhafaza. • Emaye vernik boyaları .- Bitümlü Emülsiyonlar.- Hususî yapıştırma maddelerde çatı kartonları .- Alüminyum boyaları .- Ahşap

muhafaza vesaiti .- Hususî taban döşemeler, ilâh.-

SIKA > SİKAPLAST • PLASTİMENT - İGOL - IGAS - SAUR1ERPASTA • FLINTKOTE • DUROMIT - SIEGLE ÇİMENTO BOYALARI . FRIKO VERNİK BOCALARI -

H 0 N 3 A L I N • HIYALIT - AVİTTA - ODAN -

İş hakkında teknik ve ihtisas danışmaları için para afınrraz.

Salih Sabri Karagöz M E R M E R T A Ş

tüccarı

Türkiyenm her yerinde, İstanbul ve Ankarada bir-

çok resmî ve hususî binaların mermer işlerini bilgi

ile yapan en ciddî ve en eski yegâne M E R M E R

T A Ş imalâthanesi.

MERKEZİ : Unkapanı, Beylik değirmeni yanında

No. 65. Tel: 22604.

Telgraf : MERTAŞ İSTANBUL

Ş U B E S İ : Ankara - İstanbul caddesi Akköprü-

başı No. 58. Tel: 3030.

AVNİ SASA » K E R E S T E İ V İ A G A Z A S !

@ B E T O N L U K

# D O Ğ R Â M A L I K

@ D Ö Ş E M E L İ K

S B E Y A Z ve Ç I R A L I

HER EBATTA KERESTE İŞLERİ

ADRES : UNKAPANI FENER

CADDESİ No. 34

İSTANBUL. TELEFON : 20198

Page 65: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

SOUTH WINDHAM, M A INE U.S. A .

Baker İce Machine C o j n c

BUZ FABRİKALARI

ir BALİK, ET, D O N D U R M A TESİSATI

B U Z F A B R İ K A L A R I

M E Z B A H A L A R D A SOĞUK DEPO

TESİSATI

* SOĞUK H A V U Z L A R V E VİTRİNLİ

SOĞUK D O L A P L A R

F R E O N V E A M O N Y A K L A

IŞI., E R G U R U P L A R

BİLUMUM GİDA MADDELERİ

M U H A F A Z A S I

TÜBKIYE MÜMESSILI .

GEREÇ TİCARET Ltp. ORTAKLIĞI BAHÇEKAPI ANADOLU HAN No. 27 EMİNÖNÜ. İSTANBUL TELF : 21529 TELGRAF : GEREÇ

L O R İ M E R Ü N Î V E R S A L KARA ve DENİZ MOTÜRLERİ ELEKTROJEN GRUPLAR!

4 zamirdi — 600 devirli 650, 1800, 2500, 6000 Wat Ağır Tip — Tam Dizel 110 ve 240 Volt Kara: 15, 0, 40 beygir Benzinle işler

Deni ; 20, 45, 55 beygir Alternatif cereyan verir

T E D İ Y A T T A KOLAYLIK GÖSTERİLİR

SATIŞ YERİ:

İ M A R Ltd. Ş İ R K E T İ t

Yenipostane arkası, İmar Han, kat 1, Telefon: 23176

Page 66: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

RECEP ÇETİNKAYA Hematekt Kimyevî Fabrika Galata, Azapkapı Tersane

caddesi No. 261

Telgraf Telefon Posta kutusu

Hem taş 40215 1554

Galata

HEMATEKT Saf bitumden mamul, çatı, taraça, cephe ve temellerde

katiyyen su ve rutubet geçirmez en emniyetli tecrit maddesidir.

Almanyadaki fabrikasının formüllerile imal etmekte olduğumuz H e m a t e k t tecrit maddesi, 15 senedenberi memleketimizde, Nafıa işlerile diğer bir çok resmî ve hususî müessesatın mühim tccrit iş-

lerinde ve vagon damlarında memnuniyetle kullanılmaktadır.

HEMATEKT Hariçten gelen cn birinci tecrit maddeleri ayarında Türkiyedc imal edilen yegâne tecrit maddesidir.

HEMATEKT

Memleketimi/, için bir varlıktır.

MUFASSAL MALÛMAT İÇİN BROŞÜRÜMÜZÜ İSTEYİNİZ.

r H A Z N E D A R

l ı i la , Ateş tuğlası, Kiremit Fabrikaları u Kireç Ocakları Ltd. Sir SERMAYESİ : 100.000 T. L.

En yüksek suhunet derecelerine mütehammil ateş tuğlaları

Memleketimizde fennî usuller ile çalışan yegâne ve birinci

fabrikadır.

DELİKLİ VE DELİKSİZ VE PRESE İNŞAAT TUĞLALARI MARSİLYA TİPİ ve MAHYELİK

KİREMİT

SÜZMELİK ve SIVA KİRECİ

FABRİKA

Haznedar Çiftliği civarında Tel: 16 - 71

Telgraf: Haznedar İstanbul

SATIŞ YERİ lllıami N. Pamiı- Ticaretevi

Osmanefendi Han No. 9 Eminönü

Tel: 21612

Page 67: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

caos itibarile Portland çimen-tosundan hazırlanmış o lup en iyi cins su geçirmez badana malzemesidir. Haricen ' S N O W C E M ' ile badana edilmiş bir satıha yag-snur tesir ve nüfuz edemez . ' S N O W C E M ' in kullanılmak için hazırlanması ve fırça ile sürülmesi pek kolaydır.

YAĞMURU BERTARAF EDİNİZ ' S N O W C E M ' sürüldüğü yere kaya gibi sert bir tabaka teşkil ederek yapışır. Fırça ile fırçalandığı zaman tozumaz, aşınmaz, kazın-maz pul pul dökülmez ve çatlamaz. Sürül-düg-ü sathı su geç irmez bir hale getirir. Yapılarının • yağmur, hararet gibi hava tesir-lerinden muhafaza eder. Her inşaatçı ve dekoratörün ' S N O W C E M ' hakkında malû-mat sahibi olması lâzımdır. Halihazırda sto-kumuz depomuzda mevcut o lup satışa hazırdır

MÜMESSİLİ s

G. ve A. BAKER r LTD. Prevuayonı Hon. Tahlokalo lıtonbu'

Talefon : 2 4 3 3 0 ;

İ t i Wmğ m

mm mm mm mM

Page 68: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

maiıy ırıîeket

nttâdeMri' tecrit l i »

n V M A i s mtmR »

1 v . t ; 1 1 !

RECEP ( : e t î

<L. VE DELİKSİZ VE PlMSt İNŞAAT .ArLARI MARSİLYA TiPİ ve MAKYEUK

KİREMİT

SÜZMELfK ye SIVA KİRECİ

FABRIKA

Haznedar Çifti® civarında-Tel: 1 6 - 7 1 .

Tel^raJ Haznedar JUtanbul

SATIŞ YERİ UUaml N. P a m i r T i care tev t

Ösmanefendi Han No. 6 Sminönü

Tel: 21612

Page 69: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

EKSKAVATÖRLER

Kamyonlu vinçler

K ö p r ü vinçler

E L E K T R İ K )

P O L A N Y A L A R

K A Y N A K

M A K İ N E L E R İ

E L E K T O T L A R

PXH Hiinher Makinesi sahibine daima zaman, sürat fazia istihsal dolayisiyle para kazandırır. Türkiye Umumî Vekili : 1 A T K O

A Ğ I R İ Ş K A M Y O N L A R I Yol istemez, Masrafınızı azaltır, İstihsalinizi çoğaltır.

Hafriyat projeleriniz için bizimle temas ediniz. Her türlü izahat için:

Türkiye Mümessili « T A T K O » otomobil ve makine

Ticaret T. O. Müracaat ediniz.

Taksim Bahçesi karşısında. İstanbul — Telf. 82240 — 82249. Telgr. TATKO.

Page 70: Arkitekt - 1948 Sayı 3 -  4

MÜKEMMEL BİR ASANSÖRÜN BUTUN EVSAEI

ACABA TEKLİENAMEDE MEVCUT MUDUR?

Bazı hususiyetler teklifnamede mevcutsa da bazıları değildir.

Asansörün kumanda tertibatı, kaldırabile-ceği sıklet, sürati, seyir yüksekliği ve ka-bin iç ölçüleri, yazılı olan şartlar mey a» nmdadır. Fakat, emniyet, memnuniyet ve-rici ve ekonomik bir işleme, uzun müddet dayanma gibi noktalar hiç bir teklifna-mede bulunmaz.

Schlieren asansörlerinin sahib olduğu şöh-ret bilhassa bu yazılı olmayan hususiyet-lerden doğmaktadır. Esasen, bir markanın prestijini yapan da bu gibi şartların mev-cudiyeti değil midir ?.... (Müteakip mesajlarımızda teklifnamede bulun• mayan hususiyetler hakkında tafsilât bulacaksınız)

veren

ASANSÖRLERİ FABrıiOUE SUISSE DE WAG0NS ET O'ASCENSEURS S. A., SCHLtEREN-ZURlCH

î MÜMESSİLİ : TÜRK RADYO VE ELEKTRİK LTD. ŞTİ.

GALATA - RIHTIM CAD.. KOZLUCA HAN - TEL. 4 4 0 3 2 t a at

ARKİTEKT Aylık yapı san'atı. şehircilik ve dekoratif sanat'ar dergisi. Imtiyass sahibî M. Zeki Sayâr - Neşriyat müdürü Abidin Mortaş - İdare yeri Anadolu han No. 33 Basıldığı yer Cumhuriyet Matbaa*. • İstanbul - Klişe Kenan - İstanbul.