Upload
others
View
19
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ATATÜRKDİNDÜŞMANIDEĞİLDİ
PARAFYAYINLARI
PARAFYAYINLARI:222YakınTarih:38
Eser:AtatürkDinDüşmanıDeğildiYazar:AliKuzu
YayınKoordinatörü:AhmetÜzümcüoğluEditör:BurakFazılÇabukKapakTasarım:AliKocaİçTasarım:GülÇabukBaskı-Cilt:ÇalışOfsetMatbaacılıkTurizmSan.veTic.Ltd.Sti.DavutpaşaCad.YılanlıAyazmaSok.No:8Davutpaşa-Topkapı/İstanbulTel:02124828396
T.C.KültürveTurizmBakanlığıSertifikaNo:17265ISBN:978-605-5218-64-51.Basım:Kasım2013
©AliKuzu©ParafYayınları2013
BukitabınhertürlübasımhaklarıParafYayınları’naaittir...Yazarın,çevirmenin,derleyenin,hazırlayanınveyayayınevininyazılıveresmîizniolmadanbasılamaz,yayınlanamaz,kopyalanamazvedijitalkopyalardahilçoğaltılamaz.Ancakkaynakgösterilerekkısaalıntıyapılabilir.
ParafYayınlarıMareşalÇakmakMah.CanSok.No:5-AGüngören/İstanbul
Tel:02124834796Faks:02124834797
web:www.parafyayinlari.come-posta:[email protected]
ATATÜRKDİNDÜŞMANIDEĞİLDİ
AliKUZU
Sevgiliokuyucular,bazıgruplarvecemaatlerAtatürk’eveCumhuriyet’esaldırmakta,hattaAtatürk’üdindüşmanı,dinkarşıtıvedinsizgibigöstermektedirler.Bunlarınyalanveiftiraolduğunuşimdiyazıda
kaynaklarıylaokuyacaksınız...
BAŞLARKEN
Atatürk’ü, yaptığı işlerle tanımak güçtür; onu, yaşadığı hayat ve düşündüğüşeylerin maddi ölçülere sığmayan yüksek felsefesi ile tanımalıyız. O, gittikçefarkına varılan derin bir psikolog, fikirleri istediği kalıba döken bir mantıkçı,dünyaya yol gösteren bir terbiyeci ve nihayet filozofların düşündüğü BüyükİnsanModeli’dir!Biz bumodelimütevazı akıl teleskopumuzun objektifinde iyi seyretmeli ve
hazmetmeyeçalışmalıyız.ÇünküAtatürk,adetainanılmazölçüdeolumsuzkoşullariçinde,dünyanınen
güçlüdevletlerinekarşıbağımsızlıkbayrağınıaçmışveemperyalistgüçleridizegetirmiş,ülkesinitambağımsızlığakavuşturanmillibirkahramandı.Buniteliğiileo,esaretaltındakiAsyaveAfrikaülkeleriiçinbiryolgösterici,birümitışığıhalinegelmişti.Diğer taraftan o, istiladan kurtardığı ülkesinin bir daha aynı duruma
düşmemesi, canı ve kanı pahasına elde ettiği bağımsızlığını sonsuza kadarkoruyabilmesi için “muasır medeniyet seviyesine çıkma”, bir başka deyimleçağdaşlaşma yolunu açmış ve Türkiye’yi on beş yıl içinde, her bakımdantanınmayacakkadardeğiştirmiş,çağdaşbirdevlethalinegetirmişti.AyrıcabarışveistikraradayalıgerçekçibirdışpolitikaylaTürkiye’yidüşmanı
olmayanbirülkekonumundabırakmıştı.Eseriylemillibirkahraman,modernbirdevlet kurucusu, ileri görüşlü bir reformatör ve “Yurtta sulh, dünyada sulh”politikasınıngüvenilirbiruygulayıcısıolarakdünyanınsaygısınıkazanmıştı.İnsanları ve milletini onun kadar iyi tanıyan, başarıya onun kadar alışık,
yenilgiyeonunkadaruzakolanıgörülmedi.OMustafaKemal’di...
Nevar ki onu da yolundandöndürmek isteyenler oldu.Görünür düşmanlarıyanında, hayatıyla oynama hakkını kendinde bulan gizli düşmanları da vardı.Kimileri kişisel çıkarları için, kimileri Mustafa Kemal’in Türk Irkınınkökenleriniaraştırmasındanrahatsızoldukları için,kimilerikurulmayaçalışılancumhuriyet rejimiyle bağdaşamadıklarından, önlerinde engel olarak gördükleriMustafaKemal’iortadankaldırmayıamaçladılar...Onakarşı düşünsel, hatta zamanzamandaha ileri giderek fiziksel suikastlar
düzenlediler. Düşünsel suikastları bir yana bırakırsak, fiilen girişilen veyagirişimaşamasındaykenengellenenAta’yıöldürmeyeyöneliksuikastlarTürkiyeCumhuriyeti’ninkuruluşkronolojisindeönemlibiryertutar.BaşarılıistihbaratlarvebizzatAtatürk’ünilerigörüşlülüğüsayesindebertaraf
edilenbugirişimlerinenbilinenleriyaklaşıkbirdüzinecivarındadır.Ancaksonsuikast,Ata’nınenyakınından,engüvendiğiinsanlardangelmiştiveçoksinsicebaşlatılanbirsuikasttı.Atatürk,busuikastgirişiminindefarkınavarmıştıancakartıkçokgeçti...Atatürk’üdeMasonlarınöldürttüğükesin…Bunlarhepkonuşuluyor,zaman
zamanmedyayadayansıyor.ÇünküAtatürk’tebirsirozhastalığıçıkıyorvebirgecede ölüyor... Atatürk’ünMason localarını kapatmasından sonraMasonlarlasavaşyenidenbaşlıyor.AtatürköldüktensonraMasonlocalarıyenidenaçılıyor.Bu aşamadan sonra, Atatürk’ü kendi halkından soğutma çabalarının ağırlık
kazandığı görülüyor. Masonlar, kendilerini lağveden Atatürk’ten intikamalıyorlar.Atatürk’ümanendeyoketmekiçinçalışıyorlar.TürkiyeCumhuriyeti, o yıllarda İttihat veTerakki’nin kuruluşundakiMason
hâkimiyetini temizleyememişti. Yani Mahmut Esat Bozkurt’un, 1930 yılındabakankenmeclisteistifaederkenverdiğimesajdaçokönemlidir.Atatürk’ün Mahmut Esat Bozkurt’u çağırtıp bu Mason Locaları ile ilgili
gündemdışıkonuşmayapıp“hemenbunukapatmamızlazım”demesindensonraAtatürk’ünadetaidamfermanınasonimzaatılmıştır.Yunanistan’da yayınlanan 1 Ağustos 1948 tarih ve 685 sayılı “Laiki Foni”
gazetesine ve O gazetede ‘Atatürk’ü biz zehirledik’ diyen, zamanın kıdemlikomünisti 33. derece Mason Benaroysan’ın hayatına ulaşmak Atatürkçü birGenelkurmay için, TBMM için, Atatürkçülüğü kimseye bırakmayan emekligeneralleriçinhiçdezorolmasagerek...
Adamlar, Mason localarını kapattığı için Atatürk’ü biz öldürdük. Öncevurmayı düşündük, sonra başaramamaktan korktuk, onun çevresini kuşattık,güvenini sağladık, sonra da hedefimize ulaştık diyor; Atatürkçüler susuyor,pısıyor…AnlatılanlarhakikatiseyedidüveliyenenAtatürk,üçbuçukMason’unelinde
cançekişeçekişecanvermişveonuncanınıalanlardanhesapsorulmamış...Buayıp,bumilleteyeterdeartarbile…Yasonra?..Mason locaları,1948yılında,“İnönü’nün emri ve Celal Bayar’ın desteği ile” tekrar faaliyete geçtiler.Halkevlerinedevredilenmallarınıdagerialdılar...Peki, burada bitti mi?.. Hayır, bitmedi; bitecek gibi de görünmüyor…
Atatürk’ünbedeniniortadankaldıranlar,oklarınıonunilkelerinevefelsefesine,onun çok sevdiği milletine ve milletinin değerlerine tevcih ettiler…Üzülerekifade edelim ki bu bahiste de başarılı oldular… Lütfen, “Atatürk’ten, millidevletten, Lozan’dan vazgeçin” diyen ve “Şehitlik ve gazilik kavramlarıkaldırılsın” diyenler ile “Türkiye mozaiktir, millet değil, halklardır” diyenleredikkatle bakınız… Pek çoğunun yüksek dereceli Masonlar olduğunugöreceksiniz!..O, sömürge durumunda olan Doğu toplumlarının yakın bir gelecekte
özgürlüğe kavuşacaklarını, daha 1930’lu yıllarda, adeta kehanet sayılacak şusözlerleöngörür:“Şark’tan doğacak olan güneşe bakınız. Bugün, günün nasıl ağardığını
görüyorsam, uzaktan bütün şark milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum.İstiklâl ve hürriyetine kavuşacak çok kardeş millet vardır. Onların yenidendoğuşu şüphesiz ki terakkiye ve refaha yönelik olacaktır. Bu milletler bütüngüçlüklerevebütünmanilererağmenmuzafferolacaklarvekendilerinibekleyenistikbale ulaşacaklardır. Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yokolacak ve yerlerinemilletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyenyenibirahenkveişbirliğiçağıhâkimolacaktır.”Siyonizm Tapınağı Tarikatı’nın yüzlerce yıldır senaryosunu yazdığı ve
yönettiği Yeni Dünya Düzeni sonuçlanmakta, Birinci Dünya Savaşı’ndaİngiltere’nin hazırladığı “Asya Çemberi” projesi, Mustafa Kemal Atatürk veTürkMilleti’nin Kurtuluş Savaşı mücadelesi ile çember kırılmış başarısızlıklasonuçlanmıştır.
ŞimdikiAmerika’nınuygulamayaçalıştığı“BüyükOrtadoğuProjesi”deaynıprojedir. İblislerden oluşan ve şeytana tapan sapık topluluğun amacı, “tek din,tek dil, tek bayrak esasına dayalı, sınırların kaldırıldığı tek düzeyli dünyakrallığına sahip olmak.” Unutmayın! Dünyada Yahudi ırkından daha gizemli,daha ilginç, daha ölümcül bir ırk yoktur.Bu ırkın hakkından da yine o küçükgördükleriTürkırkıgelecektir.Atatürk, şuna inanıyordu; bir gün, eskisi gibi dünyaTürk’ün olacak.Adalet
ne,barışne,cennetne,insanlarozamangörecek.
İstemezükDedilerBinlerceÖlümOldu
Osmanlı Devleti döneminde, dinin devlet işlerine karıştırılmasıyla ortayaçıkan olumsuz sonuçları yansıtan belgeler devlet arşivlerindedir. Çağdaşlaşmahareketlerine karşı koyan tutucuların, bağnazların bu gibi hareketlerine ilişkinsomutbirolayakısacadeğinerek,Atatürk’ünlaikdüzengetirmesiyledeneleresetçekmişolduğunudahaiyianlayabiliriz:1831 yılında veba gibi korkunç ve öldürücü bir hastalık Türkiye’nin
sınırlarınadayanmıştır.Hükümet, bu öldürücü salgın hastalığa karşı halkı korumak için gemilerin
karantinaaltınaalınmasınakararverir.Fakattutucular:“Bu bir bid’attır; Karantina denilen şey Frenk âdetidir. Ehl-i İslam dininde
bunariayetcaizdeğildir.”diyebaşkaldırırlar.Devlet; sağlık, akıl, şeriat yollarının hepsine başvurduğu halde “İstemezük”
gürültüsünü bastıramamıştır. Tasavvur edilebilir mi ki bu yüzden tam 7 yılvapurlaravesalgınolanbölgelerekarantinauygulanamamıştır...Yanidevlet,kabakuvvetinkarşısındasinmiş,İstanbulhalkınıAzrail’inölüm
tırpanıylakarşıkarşıyabırakmıştır.Sonunda İstanbulbaştaolmaküzerebirçokşehirdebinlerceinsanvebasalgınındahayatınıkaybetmiştir.Tutucularkarantinayakarşıdirenişini sürdürdüğü içinhükümet1838yılında
Takvim-i Vekayi gazetesinde “Edille-i Şer’iye ve Akliye” yani Şer’i ve AklîDelillerbaşlıklıbiryazıyayınlatmıştır.Bualandadahapekçokörnekverilebilir.Fetva alınamadığı için matbaanın yurdumuza sokulması 300 yıl kadar
gecikmiştir. Aynı şekilde, paratonerlerin minarelere konulmasına da karşıçıkılmıştır.
İnkılaptarihihocalarımızdanProf.Dr.EnverZiyaKaral’ınbelirttiğihususlarkonumuzadahadaaçıklıkgetirecektir.“140 veya 150 yıl önce öğrenciler okullarda yere otururlardı. Okullara sıra
konuncahocalarkafiricadıdırdiyekıyametkoparmışlardır.BacaklarsallanarakKur’an-ı Kerim okunmasının günah olduğunu öne sürmüşlerdir. Sonunda,padişahın önünde hocaların ve çağdaş eğitimcilerin temsilcileri düşünceleriniaçıklamışlardır.Varılan uzlaşma şu olmuştur: Kur’an-ı Kerim dersinde öğrenciler sıraların
üzerine çıkıp bağdaş kuracaklar ve ders göreceklerdir. İşte din bu biçimdeyaşamın tüm konularına girmişti. Dine bağlanan âdet ve gelenekler, özgürdüşünceyidemirdenbirçembergibiçevirmişti.Herşeyidinebağlamakzihniyeticumhuriyetdevrinekadarsürdü.”Laiklik, bu bakımdan Türkiye’de yalnız din ile devletin ayrılması demek
değildir,özgürdüşünceylededüşünmekdemektir.
SoyuAnadoluTürk’ü
Mustafa Kemal’in babası Ali Rıza Efendi’nin dedeleri, Makedonya’nınOsmanlıDevleti’ninelinegeçmesindensonra,Osmanlı’nınBalkanlardakalıcılıksağlamapolitikasıgereğiAnadolu’danRumeli’yegetirilenTürkmenlerdendi.Ali Rıza Efendi’nin dedeleri, Konya-Karaman ya da Aydın Söke’den
göçürülerek,önceVidin,dahasonradaSerez’egelmişlerve3.Selim’inNizam-ıCedid düzenlemeleri döneminde, 1827 Osmanlı-Rus Savaşı’nı Osmanlı’nınkaybetmesiyle meydana gelen otorite boşluğundan yararlanarak ortaya çıkanBulgar, Yunan, Sırp eşkıya ve çetelerinin taşkınlıkları döneminde Selanik’eyerleşmişlerdir.ManastırVilayeti’ninDebre-iBalaSancağı’nınKocacıkNahiyesi’neyerleşen
aile,1830’lardaSelanik’egelmişti.AliRızaEfendi,1839yılında,birsonbaharakşamıdoğmuştu.AliRızaEfendi’ninbabası,KırmızıHafızAhmet’ti.AliRızaEfendi,Selanik
nüfusuna‘KarakocalılarYörüktaifesinden’olarakkaydedildi.Osmanlı’nıniskanpolitikası gereği Rumeli’ye göçürülen ve Ali Rıza Efendi’nin baba soyunuoluşturan‘KarakocalıTürkmenleri’Anadolu’daKonya-KaramanveAydın-Söketaraflarındayerleşikidiler.Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım ise 1857 yılında Selanik
yakınlarındakiLangaza’dadoğdu.ZübeydeHanım,güzelolduğukadar,zekivecesurdu.Türklüğüylegururduyardı.Batılıbirtarihçiyegöre:“ZübeydeHanım,damarlarındaki ilk göçebe Türk kabilelerinin torunları olan ve hâlâ TorosDağlarında özgür yaşamlarını sürdüren, sarışın Yörüklerin kanını taşıdığınıdüşünmektenhoşlanırdı.”ZübeydeHanım,budüşüncelerindehaksızdadeğildi.
O, gerçekten bir Yörük kızıydı. Zübeyde Hanım’ın ataları KonyaYörüklerindendi.Babasoyuolarak,Evlad-ıFatihan’dı.ZübeydeHanımsıksık:“Soyumuz Yörük’tür, Konya-Karaman yöresinden buraya gelmişiz. BabamFeyzullah Efendi’nin büyük amcası Konya’da kalmış, Mevlana Dergâhı’nagirmiş,oradaYörüklüğütutmuş.”der.Türkolmaktanayrıbirhazduyar,Türklükbilinciniçocuklarınadaaşılamaya
çalışırdı.MustafaKemal,dahaçocukyaşlardaTürkileYörükarasındakiilişkiyikavramış gibiydi. Kızkardeşi Makbule, bir gün Mustafa Kemal’e: ‘Yörük nedemektir?”diyesordu.MustafaKemal,gülerek;“YürüyenTürkdemektir.”cevabınıverdi.Zübeyde Hanım’ın ataları Konya-Karaman’dan Rumeli’ye gelen ve bundan
dolayıdaRumeli’dekidiğerYörükgruplarındanfarklıolarak“Konyarlar”adıylaanılanYörüklerdendi.Konyarlar, Konya-Karaman’dan Fatih Sultan Mehmet döneminde, 1466’da
Karamanoğulları etkisiz hale getirildikten sonra Rumeli’ye göçürülerek iskanedilmişlerdi.AileönceBatıMakedonya’dakiVodinİlçesi’ninbatısındakiSarıgölBucağı’nagetirilmişler,dahasonraiseSelanikdolaylarınayerleşmişlerdi.Zübeyde Hanım, son derece dindardı. Atalarının geleneksel inançlarına
bağlıydı.BeşvakitnamazkılanZübeydeHanım’ınendeğerverdiğiözeleşyalarıarasındaZemzemkabı,değişiktespihler,seccadelervebirKur’an-ıKerimgibidinîamaçlıeşyalarbaştagelirdi.
AnneveBabasınınOkulKavgası
Okul çağına gelenMustafa, büyükbir hevesle okumak istemekteydi.Ancakonunokulabaşlamak istemesi annesi ile babasının arasındaküçük tartışmalaranedenoldu.AnneZübeyde,oğlunumedreseyeyollamakisterken,babaAliRızaEfendi ise yeni usullerle ders işlenen Şemsi Efendi Mektebi’ne yazdırmakistiyordu.Aslında Osmanlı Devleti’nin o devirlerinde, okumak imkanları kıt ve
okuryazar oranı çok düşüktü. Okutulmasına karar verilen çocuklar için eğerçevreninimkanlarıvarsa,seçilecekikiyolgörünüyordu.Buyollardabiri,dermeçatmavehiçbiridevleteaitolmayan,sarıklıveçoğu
cahil hocalar tarafından idare edilen mahalle mektepleriydi. Bu yolun sonuverimsizleşmişbirmedresetahsilineçıkardı.Bu medreselerde ancak mahalle imamı ve müezzinler yetişirdi. Buradan
mezun olanlardan bir kısmı da daha ziyade İstanbul’da bulunan çöküntü veperişanlık içinde eriyen başkamedreselere giderlerdi.Oraları bitirenler ise dineğitimihocalığı,müftülük,kadılıkgibigörevlereyollanırdı.AnneZübeyde’ninoğluMustafaiçinseçtiğiyoldabuydu.Ooğlununsarıklı
hocalarelindekimahallemektebineverilerek,ileridesarıklıbirhocayahutâlimolmasını istiyordu. Sarıklı hocalar ve ilmiye sınıfı mensupları askerealınmazlardı.Bunlar mahalle veya köy mescitlerinde imam ve müezzinliklerinden, eğer
arkaları sağlamsa veya yetenekleri doğrultusunda müftülüklere, kadılıklara,müderrisliklerekadarçıkanbirtakımkademelerle,mütevazıfakatbelirliyollardahayatlarınıyürütürlerdi.
Bunlarınayaklarındamest,şalvarlı,kuşaklı,mintanlı,cübbeli,sarıklıvehepside daha delikanlılık yaşlarından itibaren sakal bırakan bu sınıfın halk içinde,görevlerine, kademelerine göre az çok itibarlı fakat aşırı imtiyazları olmayanmevkilerivardı.Mustafa’nınbabasıAliRızaEfendi’yegelince?Ooğlunundüzgünbir tahsil
yapmasını istiyordu. Onu okutmak, yetiştirmek, ona yüksek tahsil derecelerisağlamak emelindeydi. Bu güzel ve asil, takdir edebildiği bir şeyi, oğlununbaşarmasınıistemeksuretiyle,kendiruhundakibirözlemiaçığavuruyordu.Küçük Mustafa’yı annesi o zaman âdet olan dualar, ilahilerle mahallenin
harap, gerimektebine kaydettirmek arzusuna karşılık, babası da o zaman yeniaçılmış olan ve yeni usullerle dersler gösteren Şemsi Efendi Mektebi’neyazdırmak istiyordu. Bu iki ayrı istek, karı koca arasında aşırıya kaçmayantartışmalarayolaçtı.
İlahilerEşliğindeOkulaBaşladı
Sonundaeğitimişi,babanınustalıklıbirmanevrasıylahalledilmişoldu.ÇocukMustafa önce annenin istediği gibi ilahiler, dualarla mahallenin köhne iptidaimektebinekaydedildi,oradadersebaşlatıldı.Bunun belirli bir töreni vardı. Yeni elbiseler giydirilmiş ve boynuna, içinde
eskielifbaveammecüzü,hattaKur’an-ıKerimbulunansırmalıçanta takılmışçocuk,evindehazırolur.Sonraonundakatılacağıeskiusulilkokulunçocukları,sarıklıhocalarınidaresindeveçocuklarikişersıraolarakyeniöğrencilerinevininönünegelirler.Oradayeniöğrenciönegeçirilir.Yeni öğrencinin babası, büyükleri de kafileye katılırlar. Evin penceresinden
çocuğunannesivebütünmahallekadınlarıgözyaşları içinde,bukafileninevinönünden ayrılışını izlerler. Çocuklarına zihin açıklığı dileğiyle dualar okuyupçocukların ardından üflerlerdi. Sonra bu kafile, önceden belletilen ilahilersöyleyereksokaklardangeçer,halkdaonlarıdualarıylauğurlardı.Nihayet mektebe varılır. Çocuklar yerlerini alırlar. Yeni öğrenci, sarıklı
hocanınrahlesiönünedizçökerekönüneaçılaneskiusulalfabedenhocanınonaparmağıylagösterdiğiharfleritekrarlamaksuretiylehecelervetörenbiterdi.İşteçocukMustafaiçindebutörenaynenyapıldı.UzunyıllarsonraMustafa,çocukluğundakibudurumuşöyleanlatacaktır:“Çocukluğuma dair ilk hatırladığım şey, mektebe gitme meselesine dairdir.
Bundan dolayı annemle babam arasında şiddetli bir mücadele vardı. Annem,ilahilerlemektebebaşlamamıvemahallemektebinegitmemiistiyordu.Babam,ozamanyeniaçılan,ŞemsiEfendiMektebi’nedevametmemveyeni
usulüzerineokumamataraftardı.Nihayetbabamişimahiranebirsuretlehalletti.
Evvelamutatmerasimlemahallemektebinebaşladım.Bu suretle annemin gönlü yapılmış oldu. Birkaç gün sonra da mahalle
mektebinden çıktım. Şemsi Efendi Mektebi’ne kaydedildim. Az zaman sonrababamvefatetti…”
Kur’an-ıKerim’iOkuldaÖğrendim
ZübeydeHanım,atalarınıngelenekselinançlarınakörükörünebağlı,beşvakitnamazında sofu bir kadındı. Gerek kendi ailesi, gerek kocasının ailesi içindehacılarbulunmasıylaövünürdü.Mustafa’nındaonlarınyolunuizlemesini,hafızhattahocaolmasınıistiyordu.BununiçindeşimdidenmahallemektebinegidipdinibütünMüslümançocuklargibiKur’an-ıKerimilkelerineuygunbireğitimgörmeliydi.Ali Rıza Efendi’nin bu konuda oğluna bir yardımı oldu. Kendisi eğilim
bakımından sofuluğa karşı, açık görüşlüydü. Batıdan, özellikleMakedonya’yasızmakta olan yeni düşüncelere saygı beslediği için oğlunun Selanik’te yeniaçılan ve çağdaş eğitim uygulayan bir okula, Şemsi Efendi Özel Okulu’nagitmesiiçinısraretti.Mahallede bulunan Fatma Molla Kadın Okulu’na başlayacağı günü daha
sonraMustafaKemalşöyleanlatır:“Okula gideceğim sabah annem bana beyaz bir entari giydirmiş, başıma da
sırma işlemelibir sarık sararak süslemişti.Elimdeyaldızlı birdalvardı.Sonrahoca efendi, yanında bütün okul çocuklarıyla, evimizin yeşilliklerle bezenmişkapısınageldi.Duadansonraanneme,babamavehocayatemenniederekelleriniöptüm.Ardından yeni arkadaşlarımın alkışları arasında sevinçli bir alay halinde
şehrinsokaklarındangeçerek,camininyanındakiokulagittik.Orayavarışımızdahepbirağızdanyenidendualarokundu,sonrahocabenielimdentutupçıplakvekemerli bir odaya götürdü, Kur’an-ı Kerim’in kutsal kelamını orada banaaçıklamayabaşladı.”
Zübeyde Hanım’ın gönlü yapılmış, konu komşunun gözünde itibarıkorunmuştu. Mustafa da okula pek ses çıkarmadı ama bazı uygulamalarınyöntemlerinekarşıiçindeşimdidenbirçeşitirkilmedoğmayabaşlamıştı.MeselaArapça güzel yazı derslerinde, sınıfta çocukların bağdaş kurup yere
oturarak dizlerinin üzerinde yazmalarından hiç hoşlanmadı. Günün birindekalkıpayaktadurdu.Hocaoturmasınıemredincededizlerinintutulduğunuilerisürereksözünüdinlemedi.Diğerçocuklarındakendiyanındayeralmasıüzerine,okulunhocasıonunasi
hareketinin ileride öteki çocukları da etkileyeceğini, okulda disiplininbozulacağınıhissederekailesineşikayetetti.Baba Ali Rıza Efendi’nin istediği olmuştu ve bunu iyi değerlendirerek,
Mustafa’yımahallemektebindenderhalalarakŞemsiEfendiOkulu’nagönderdi.Zübeyde Hanım’ın başta istemediği bu okula daha sonraları ses çıkarmadı.Mustafayeniokulundaeğitiminioldukçabaşarılıbirşekildeilerletti.BabasıAliRızaEfendi,işlerinintersgitmesiüzerineçoksıkıntıyadüştüvebu
sıkıntı neticesi hastalandı. Üç yıl süren hastalığın ardından öldü. Bu olayMustafa için en acı dönemdi. O artık hiçbir zaman “Baba” diyeseslenemeyecekti.Bayramsabahları erkendenkalkıpbaba eli öpemeyecek, diğer çocuklar gibi
babasının elini tutup sokağa çıkmayacaktı. Anne Zübeyde Hanım da zordurumdakalmış,hastalıksüresinceeldeavuçtanevarsaharcanmıştı.BabasıAliRızaEfendi’ninölümüüzerineannesiZübeydeHanımtarafından
okuldanalınanMustafa, kızkardeşiMakbule ilebirlikteSelanikyakınlarındakiLangaza’dabulunandayısınınçiftliğinetaşındılar.
BenMedresedeOkumam
Mustafa Kemal’in çiftlikte de okumaya devam etmesini sağlamak için bazıteşebbüslerolur.MustafaKemalhatıralarındabunlardanbahsetmez.BuhusustabilgiyalnızMakbuleAtadan’ınhatıralarındadır.“Ağabeyimokumakistiyordu.BununüzerineannemÇalıçiftliğindebulunan
bir kilisedeki mektebe ağabeyimi gönderdi. Bir müddet bu mektebe devamettikten sonra da ‘Ben bu mektebe gitmem.’ diye tutturdu. Annem ‘Niçingitmiyorsun?’ diye sorunca, ‘Ben kilisedeki gavurmektebine gitmem.’ diyerekbumektebiterketti.”“Bu defa annem çiftlikte okuma ve yazması olan Arnavut yazıcı Kamil
Efendi’yionahocatayinetti.Buhocayaüçgüntahammületti.Sonra‘Benböylecahiladamlardandersalamam.’diyeisyanetti.BundansonrakomşumuzHaticeHanım’dandersaldı.Birmüddetsonradabenkadınlardandersalamam,mektepisterim,diyetutturdu.”BusağlıklıçiftlikhayatıMustafa’yayarıyordu.Kaslarıgelişmiş,güçlenmişti.
Yemekboldu,dayısıHüseyinBeyçok iyibir insandı.AncakbirmüddetsonraMustafa sıkılmaya başladı. Zekası uyanmaya başlamış, bir şeyler öğrenmeninsabırsızlığı her yerini kaplamıştı. Eğitim hayatını özlemiş, yaşıtlarından gerikalmanın acısını hissetmeye başlamış ve bu yüzden de hırslı bir yapıyabürünmüştü.KöydeöğretmenolarakyalnızbirMüslümanhoca ileköyünpapazıvardıki
bunların arasında da fazla bir fark yoktu. Mustafa’yı sırasıyla ikisine deyolladılar. AmaMustafa kendisine yabancı olan Rumcayı sevmedi, Hıristiyançocuklarınınsoğukdavranışlarıdagururunuincitti.
Kısa bir süre de hocaya gittikten sonra “Ben medresede okumam.” diyediretti.ZübeydeHanımonaözelbiröğretmenbulduamaüçgünsonraMustafa,adamın bilgisiz olduğunu ileri sürerek ondan ders almayı reddetti.Arkasındanbirkomşukadındersvermeönerisindebulundu.Mustafabunuda“Birkadındandersalmam.”diyegeriçevirdi.ÇaresizdurumdakalanZübeydeHanımartıkoğlunundoğrudürüstbireğitim
görmesi gerektiğini iyice anlamıştı. Mustafa’yı, Selanik’e teyzesinin yanınagönderdi. Zafer eninde sonunda çocuk Mustafa’nın olmuştu. Bu ömründekazandığı ilk ve devamları gelecek olan bir zaferdi bu. Mustafa, SelanikRüştiyesi’nedevametmeyebaşladıamaburadadauzunsürekalamadı.Bir gün çocuklar aralarında kavgaya tutuşmuşlardı; Arapça Öğretmeni
KaymakHafız,onuelebaşıyerinekoyarakfenahaldedövdüveyarabereiçindebıraktı.Mustafa,bunaadamakıllıiçerledi.Okulagitmeyireddetti.BüyükannesideonuntarafınıtutarakMustafa’yıokuldanaldı.
AskerDoğdum,AskerÖleceğim!
AslındaçocukMustafabuarada,neolmakistediğiniyavaşyavaşkestirmeyebaşlamıştı.Zatendışgörünüşünedüşkündü;şimdigiyinişineveüstününbaşınıntemizliğine daha da önem veriyordu. Öğrencilerin giymek zorunda olduklarışalvarlı,kuşaklıgelenekselgiysisinirinedokunmayabaşlıyordu.Oysasokaklardacakasatarak,azametlibirtavırlakılıçlarınıkaldırımtaşlarına
vurup şakırdatarak geçen askerlerin üniforması bunlara hiç benzemiyordu.Mustafa onların sorguçlarına, güvenlerine, üstün durumlarına, yabancılarınyoğun bir şekilde bulundukları bu şehirde, Türklüklerini ortaya koyuşlarınaözenerekbakıyordu.Ençokimrendiği,askerîrüştiyeyegidenveüniformasıylaçakasatanAhmet
isimli komşu çocuğuydu. Bu arada annesi de Selanik’e dönmüştü. Mustafa,askerî okula gitmek için ona yalvardı. Ama Zübeyde Hanım kabul etmedi.Oğlunun,Peygamber’inizindengitmesiniyürektenistemişti.AmaMustafa bunu yapamayacaksa, hiç olmazsa babasının başaramadığı işi
başarmalı,tüccarolmalıydı.ZübeydeHanımdaheranagibisavaştan,ölümdenve her askerin başına gelen bitmez tükenmez sürgünlerden korkuyordu. Heleolurdabirderütbealamazsa…Ancak Mustafa’ya söz dinletmek kolay değildi. İstediğini komşu çocuğu
Ahmet’in binbaşı olan babasına gizlice anlattı ve onun yardımıyla, annesinehabervermedenaskerîrüştiyeningirişsınavlarınakatılmayıbaşardı.Sınavaçoksıkıçalışmıştı.Girdivekazandı,böyleceZübeydeHanım’ıbiroldubittiilekarşıkarşıyabıraktı.Ama yine de okula yazılabilmesi için annesinin imzalı iznini alması
gerekiyordu. Mustafa hemen aklına, babasının onun doğumunda armağanederek, beşiğinin başucundaki duvara astığı kılıç geldi. Bunun tek anlamıolabilirdi,babasıonunbiraskerolmasını istemişti.Mustafabirkahraman tavrıtakınarakannesine,“Benaskerolarakdoğdum,askerolaraköleceğim.”dedi.
AnnesininGördüğüRüya
ZübeydeHanım,yumuşamayabaşlamıştı.Ensonundaonakararınıverdiren,tam zamanında gördüğü bir rüya oldu. Rüyasında oğlunun bir minarenintepesinde,altınbirtepsiiçindeoturduğunugörmüştü.Minareyedoğrukoşarkenkulağınabirsesgeldi,“Oğlununaskerokulunagitmesineizinverirsenhepböyleyüksektekalacak.Vermezsenyereatılacak.”diyordu.Oğlunuaskerlikteparlakbirgeleceğinbeklediğianayamalumolmuştu.Sabah
ilkişiMustafa’yıyatağındankaldırmakolduveonunisteğiniyerinegetireceğinisöyledi. Derhal gerekli olan kağıdı imzaladı. Mustafa büyük bir şaşkınlık vesaygı ile derhal annesinin elini öptü, annesi de ona hakkını helal etti.BöylecehayalinikurduğuSelanikAskerîRüştiyesi’negirmişoldu.
GünahlarımıAffetAllah’ım!
Mustafa Kemal daha Harp Okulu yıllarında, dinin gösteriş halinegetirilmesinden, istismaredilmesindenveçıkar amaçlıolarakkullanılmasındannefret ediyordu. Harp Okulu’na başladığı günlerde, dinin nasıl gösteriş aracıhalinegetirildiğiniaçıkçaortayakoyanbirolayyaşamıştı.O günAli Fuat ile birlikte, tüm arkadaşları gibi vakit namazlarından birini
kılmak için okul camisinde saf tutacaklardı. Harp Okulu’nda iki binden fazlaöğrenci vardı fakat okulda ancak yedi ya da sekiz su musluğu bulunuyordu.Öğrencilerin, hatta subayların hepsinin abdest alabilmesi, zaman bakımındanimkansızdı.MustafaKemalveAliFuaterkendavranıpbirsumusluğundasırayagirmişler
vevakitnamazıgelmedenabdestalmışlardı.MusluğunbaşındanayrılırkenAliFuat, dahiliye subaylarının öğrencileri bilerek abdestsiz namaza götürdüklerinigördü.AliFuatveMustafaKemalbudurumatepkikoydular.MustafaKemal,AliFuat’ınkulağınaeğilerek:“İslamdinindezorlamayoktur.
Oysa padişah aralıksız her gün beş vakit, cemaatle birlikte namaz kılmak içiniradeyayınlamıştır.Buzorlamadeğildenedir?Fuat,şunuaslaunutmakibirgündinin gösteriş haline getirilmesine son vermedikçe bu millet daha çok sıkıntıçeker;dahaçoksefilolur.”Bu konuşmanın ardındanMustafa Kemal ve Ali Fuat camide yan yana saf
tuttular.Tekbiralıpnamazabaşlayacaklarısırada,hemenyanıbaşlarındaduranöğrencilerden birinin ağzından şu sözler döküldü: “Abdestsiz namaza durdum,günahlarımıaffetAllah’ım.”
MustafaKemalAnlatıyor
MehmetçiğinÇanakkaleSavaşı’nıKazandıranYüksekKarakteriBombasırtıolayı(14Mayıs1915),çokönemlivedünyaharptarihindeeşine
rastlanmasımümkünolmayanbirhadisedir.Karşılıklısiperlerarasındakimesafe8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbirisikurtulamamacasınahepsidüşüyor.İkincisiperdekileryıldırımgibionlarınyerinegidiyor.Fakatnekadarimrenilecekbirsoğukkanlılıkvetevekküllebiliyormusunuz?
Bomba, şarapnel, kuşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadaröleceğinibiliyorveenufakbirçekinmebilegöstermiyor.Sarsılmayok.Okuma bilenler Kur’an-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor.
BilmeyenlerseKelime- iŞahadetgetiriyorveezanokuyarakyürüyorlar.Sıcak,cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyleçarpışıyor.Ölüyor,öldürüyor. İştebuTürkaskerindekiruhkuvvetinigösterendünyanın
hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız kiÇanakkalemuharebelerinikazandıranbuyüksekruhtur.
AllahTürkMilletineBağışladı
Atatürk, bütün hayatı boyunca, ölümden korkmayan ve ölüme meydanokuyan, tabir yerindeyse gözünü budaktan esirgemeyen bir kahramandı.Hakkında çıkarılan idam kararlarına, düşman kurşunlarına aldırmayan,cephedeki savaşı karargahtan yöneten bir komutan, savaş meydanlarında enönde, bazen de siperlerin içinde Mehmetçik’le omuz omuza nöbet tutan,kurşunlarakarşıgöğsünüsiberedenbiraskerdi.Düşmanın bir kör kurşununa saati siperi olmuştu da Allah (CC) Atatürk’ü
Türkmilletinebağışlamıştı...Atatürkbuhadiseyişöyleanlatıyor:“Ölüme doğru en çok atılanlardan birisiyim… Kurşun ve gülle yağmuru
altında birçok muharebelere iştirak ettim… Hatta ölüm bir defa kalbiminüstünden geçti. Kalbimin üzerinde bir cep saati vardı. Ve bu saat şarapnelparçasınınşiddetinikırdı.”RuşenEşref,hadiseyişöyleanlatıyor:“Ortalık açıldıktan sonra idi ki düşman hakikatenConkbayırı’nı cehenneme
çevirmişti…Denizden,karadan,büyükçaplıtoplarınmuhtelifcinstenmermileriConkbayırısemasındabitmeztükenmezyıldırımlarvücudagetiriyordu.”Burayakadarmuhaveremizi,sakinbirvaziyettedinleyenYüzbaşıCevatBey;
paşanınyaveri,kalın,sertliğihoşagidenbirsesle:“Buşarapnelmisketlerindenbirtanesidepaşanıngöğsünüokşamıştı!”dedi.“Nasıl?”dedim.“Bulunduğumuz yer, tamamen hücum edenlerin arası idi. Paşa da ilerleyen
etrafımızı seyrederken, göğsüne bir şeyin gayet kuvvetle çarptığını duymuştu.Evet, sağ tarafta, ceketinde bir kurşun yeri gördüm. Yanımda bulunan zabit:
yayılırsa askerlerimizin kuvve-i maneviyesi üzerinden yapacağı menfi tesiridüşündüm.Elimilezabitinağzınıkapattım.“Sus!”dedim.CevatBeydevamla:“Birşarapnelmisketigöğsününsağtarafınatamsaatinbulunduğucebeisabet
etmişti.Saatparçaparçaoldu…Fakatodarbepaşanıngöğsündehafifbir lekebırakmaktanbaşkailerigeçmemiştir.”dedi.“Pekiyi, siz bu yaranızla uğraştığınız esnada, askerleriniz ne yapıyordu?
Hücumladevamediyormuidi?”“Tabi. O kahramanlar, başlarında fedakâr zabitleri olduğu hâlde,
durdurulamazsaldırışlarıileilkdüşmanhattınıboğdular.Bundanbaşka,önlerinetesadüfeden, imdadagelenbütündüşmankıtalarınıperişanettiler.Hattabizimmünferitkısımlarımızboşbulduklarıistikametlerdendenizekadargitmişlerdir.”
AtatürkDinDüşmanıDeğildi
Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da, Samsun’da Anadolu topraklarına çıkarakbaşlattığı Milli Mücadele’nin ilk mitingi de Samsun Havza’da yapılacaktı.Mustafa Kemal, bu ilk mitingin bir camide düzenlenmesini istemişti. Bu ilkHavzamitingininilginçbiröyküsüvardır.Samsun’açıktıktanbirhaftasonraHavza’yagidenMustafaKemal,Belediye
BaşkanıİbrahimBey’iyanınaçağırtarakkendisineözetleşunlarısöylüyordu:“Halkın sesini çıkarması zamanı gelmiştir. Ondan önce bu halka yol
göstermek icap eder. Bu yüzden önümüzdeki cuma günü, namazdan sonraBüyük Cami’de mevlit okutunuz. Mevlit bitince dışarıda fişek atılarak işaretverilsin.Böylece her üç camiden halk ellerinde bayraklarla ve tekbir getirerekalaylaçıkıpmitingyerindetoplansın.”MustafaKemalPaşa’danbuemrialanHavzaBelediyeBaşkanıİbrahimBey,
dahasonraşunlarıanlatıyor:“MustafaKemalPaşabirazdüşündüktensonra‘Dur’dedi.Buaradayapılması
gereken bir iş daha var. Camide mevlit bittikten sonra, hitabeti kuvvetli birarkadaşınız, halka silahlanmak lazım geldiğinden, zira düşmanların elinde esirbulunanpadişahtanbirmedet ummanınmanasızolacağındanbahislebir nutukiradetsin.”BuemrialdıktansonraPaşaHazretlerinesordum:“Mitingyerindekiminsözsöylemesinimünasipgörüyorsunuzefendim?”Çenesiniavuçlayıpbirandüşündüktensonra:“Birhocaefendi.”dedi.Bu durum karşısında arkadaşları toplayarak gerekli hazırlıklara başladık.
Civar köylerden birinde bulunanHoca Sıtkı Efendi’ye haber gönderdik. Artıkher hazırlığımız tamamdı. Cuma günü geldi çattı. Namaz kılındı ve ardındanmevlit okundu. Şeker bulunamadığından, cemaate külahlar içinde çekirdeksizkuruüzümdağıtıldı.Sıra mitinge geldi. Halk toplanmış, sahayı doldurmuş, tam nutuk
başlayacak…Fakat bu işememur ettiğimiz hoca efendiyi koydunsa bul! Sağasolaadamkoşturduk,nafile!Yok,yok!Paşadaoturduğuyerden,sinirlendiğinibelirtenbirhallebizigözetliyor,halk
sabırsızlanıyor,hemenpaşanınyanınagittim.“Efendim,buyurunuz.İcapedenşeylermitingmahallindesöylenecektir.”Hiç sesini çıkarmadan yerinden kalktı. Ben elimde bir bayrak, en önde,
Havza’nınenbüyükŞeyhiAliBabailediğerbütünhacılar,hocalar,dervişlerdeağır ağır beni takip ediyorlar. Ortalık tekbir sesleriyle uğulduyor. Diğercamilerden çıkanlar da sokak başlarında bize katılıyorlar. Fakat halka hitapedecekHocaSıtkıEfendihâlâortalıktayok.Bizibirtelaşaldı,neyapacağızdiyedüşünüyoruz.O sırada Mustafa Kemal Paşa’nın mahiyetinde bulunan Doktor Refik Bey
(Saydam) önüme çıkarak bir an önce bir şeylerin yapılmasını istedi. Sonuçtabenimle birlikte bir iki arkadaşımız kürsüye çıkarak halka konuştuk. Halkındesteğitamdı.AncakMustafaKemalPaşamemnunkalmamıştı.”O bumitingin, bu kutsal yolculuğun, kurtuluşmücadelesininmuhakkak bir
din âliminin halka hitap ederek, Kur’an-ı Kerim okunarak ve tekbirlerle,ilahilerlebaşlamasınıistiyordu.(Atatürk’edinsizdiyenlerearzedilir.)Mustafa Kemal, belediye başkanına memnuniyetsizliğini belirterek, bu
mitingin haftaya tekrar edilmesini istedi. Paşanın bu isteğine uyularakHavza’dakimitingbirhaftasonra tekrarlandıvebukezgerçektengörkemliveheyecanlıbirbiçimdegerçekleştirildi.İlk mitinge gelemediği için oldukça eleştirilen hatip Hoca Sıtkı Efendi, bu
olayışöyleanlatmaktadır:“Havza’danBayramBey’in bana gönderdiği haberi çok geç aldımve ‘Sıtkı
Hoca korktu da gelemedi’ şayiasını duyunca beynimden vurulmuşa döndüm.Hemen cübbemi sırtıma alınca, doğru Havza’ya koştum. ‘Ben korkak adam
değilim.Neleremrediyorsanızedin,derhalyapayım.’dedim.“Önümüzdeki cuma günü miting tekrar edilecek ve sen çıkıp halka hitap
edeceksin,dediler.Hazırım,cevabınıverdim.Güngeldi.Camiler, sokaklar,meydanlar, her tarafbağrı yanıkhalkladoldu.
MustafaKemalPaşaHazretlerideşimdibelediyebinasıolanAliBabaOteli’ninpenceresindenbizebakıyordu.TekbirlerveLâ ilâhe illallâhdiyerek,meydanavardık.Birhışımdaçıktığım
kürsüde şunları söyledim: “Ey cemaat, düşmana karşı koymak için elde sopalazımdır.Gücüyetmeyen, en fakirMüslümanveTürkbilebugünden teziyok,birer sopa olsun edinmelidir. Buna da iktidarım yok diyebilen kimse var mı?Varsa,odaevindekikazmayı,keseri,bıçağı,odayoksayumruğunuhazırlasın.Artık zamanı gelmiştir. Hazreti Allah da Peygamberimiz Efendimiz de böyleemrediyor.”Böylece mükemmel bir miting yapıldı. Dualar edildi ve tekbirlerle dağıldı
halk.BirazsonraMustafaKemalPaşa,BelediyeReisiİbrahimBey’içağırttı:“Memnun oldum. İstediğimiz gibi bir miting yapıldı. Hoca efendi de pek
güzelkonuştu.Artıkbenimdeburadavazifemtamamoldu.Daimasizinleirtibathalinde olacağım. Müsterih olun. Ben de sizin gibi bir fert olarak, İnşallahkazanacağımız zafere kadar beraber, el ele çalışacağız.” diyerek vedalaştı veertesigünAmasya’yaintikaletmeküzereburadanayrıldı.MilliMücadele’nin ilkmitingiMustafaKemalPaşa’nın emriyleSamsun’un
Havzailçesindeişteböyletekbirlerveilahilerilegerçekleştirilmişti.Mustafa Kemal, zaferden sonra 20 Eylül 1924’te yeniden Samsun’a gittiği
zaman, belediyede onuruna verilen yemekte yaptığı konuşmada şunlarıanlatmıştı:“Düşmanlar İzmir’e çıktığı ve bütün vatanı parçalamaya karar verdikleri
günlerde idi ki İstanbul’dan çıkarak, Samsun’a gelmiştim. Bu güzel şehirdeyabancıaskerlerdolaşıyordu.Halkınmerkezilebağlılığı,Merzifon’dabulunanyabancıaskerlertarafından
kesilmişti. Karadeniz’e açık olan bu şehir ve onun vatanperver halkı düşmandonanmasınıntehdidialtındabulunuyordu.Fakat bunlara rağmen ben Samsun’u ve Samsunluları gördüğüm vakit,
memleket ve millete ait bütün tasavvurlarımın, kararlarımın her halde kabili
istihsal olduğuna bir defa daha kuvvetle kani oldum. Samsunlularınvaziyetlerinde gördüğüm, gözlerinde okuduğum vatanperverlik ve fedakârlıkbenimüspetkanaateulaştırmayakâfigelmiştir.”Haydi, şimdi Mustafa Kemal Atatürk’e dinsiz yaftası yapıştıranlar sormak
lazım.Buadammıdinsizvedindüşmanı?Lengidinoradansoytarılar, sizdegayet iyibiliyorsunuzamaparavenobel
ödülü alma uğruna, sahiplerinizin önünüze attığı kemiği yalamak uğruna,MustafaKemalAtatürk’übazalarakasılamacınızınTürkMilleti’nindeğerleriniyoketmekistediğinizicümleâlembiliyor.Ancaksizşunubilmiyorsunuz?EğerTürk toprakları sizin önünüze kemik atan sahiplerinizin eline geçerse, bunuzararını siz de görürsünüz. O zaman önünüze atılan kemiği yalayacak birkulübenizdahiolmayacaktır.
Hz.Muhammed’iRüyasındaGörmesi
İstiklal Harbi günlerinde, Sakarya Meydan Muharebelerinin en kritikdönemlerinde,topseslerininAnkara’danduyulmayabaşlandığıveBüyükMilletMeclisi’nin Kayseri’ye nakledilmesinin bile düşünüldüğü günlerde, Atatürk,günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarakdeğerlendirilenAnkaraTren İstasyonu’ndaki evde, bir sabah erkenkalktığı birsıradaÇavuşAliMetin’e:“Acele olarak Fevzi Paşa’yı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini
söyle.”diyor.Ali Metin, Fevzi Paşa’yı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa da
Atatürk’ün yanına gelmek üzere, hemen evden çıkmakta olduğunu söylüyor.FevziPaşa,Atatürk’ünyanınagirince,Atatürkonabirkağıtkalemuzatıp:“Bugüngördüğünrüyayıyazvebanaver.”diyor.Kendisi de bir kağıt kalem alıp aynı şekilde o gün gördüğü rüyayı, Fevzi
Paşa’yavermeküzereyazmayabaşlıyor.Yazmaişibittiktensonra,herikipaşada karşılıklı olarak yazdıklarını alıp okuyorlar ve okuma işi bittikten sonrabirbirlerinebakıpsevinçlegülümsüyorlar.HerikisinindeyazdıklarınıkendikağıtlarındanokuyanÇavuşAliMetin,her
ikikağıttadaşurüyanınyazılmışolduğunugörüyor:Hz.Peygamber(SAV)Efendimiz,HacıBayram-ıVeli’yediyorki:“Mustafa’yasöyle,korkmasın,sonundazaferonlarınolacak.”Bilindiğigibi,aynıgecederüyalarındaHz.Peygamber(SAV)Efendimiz,Hacı
Bayram-ıVeli’yebusözlerisöylerkengörenoikimuzafferkumandanınogünküisimleri,“MustafaKemal”ve“MustafaFevzi”dir.
Atatürk’eMasonSuçlaması
Atatürk,yoğunbirşekildeTürkırkınınkökenleriniaraştırırken,DünyaMasonTeşkilatı onun bu çalışmalarından fazlasıyla rahatsızlık duyuyorlardı. AncakAvrupa’da ortaya çıkan savaş tehlikesi ve ekonomik krizler onların müdahaleetmesinigeciktiriyordu.AslındaTürkiye’de bulunanMason teşkilatı adım adımülkede faaliyetlerini
yaygınlaştırıyor ve ekonomiyi ellerine geçiriyorlardı. Atatürk’ün çok yakınınayerleştirdikleri adamları zaten onu çembere almışlardı. Fakat bir şeydikkatlerinden kaçıyordu. Atatürk de onların attığı her adımı izliyordu. Bukarşılıklıizlenmenezamanveneredepatlayacaktı?Bu hengame içinde, Yahudiler lobi faaliyetlerini Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluşunu tamamlamasından sonra da yoğun bir şekilde sürdürdüler. Bufaaliyetlerde öne çıkan isimlerden biri Türk milliyetçiliğinin teorisyenlerindenolanMunisTekinalpidi.Tekinalp, Sabetaycılar kesimine mensup bir ailedendi ve asıl adı Mois
Kohen’di.Kohen’lerDönmeler içinde tanınmışbirailedir. İşteMoisKohendebuaileyemensuptu.Belirttiğimizüzere,bukişi,Türkmilliyetçiliğiideolojisininfikir babalarındanolduğundandolayıTürkiyeCumhuriyeti’nin resmî ideolojisiüzerindedeönemlitesirivardı.Çünkü kurulan yeni cumhuriyet bir milli devlet niteliği taşıyordu ve
milliyetçiliğideresmîideolojiolarakbenimsemişti.MoisKohen,aynızamandaMustafaKemal’inözeldoktorlarındandı.BudönemdeöneçıkanYahudi lobicilerindenbirideyineMustafaKemal’in
özeldoktorlarındanolanAbravayaMarmaralı’ydı.BukişiaynızamandaMeclis-
iMebusan’amilletvekiliolarakgirmişti.Öne çıkan bir diğer Yahudi lobici de yedinci dönem milletvekillerinden
Avram Galanti’ydi. Avram Galanti, Osmanlı döneminde de İttihat ve TerakkiCemiyeti’nin aktif ve ileri gelen elemanlarından biriydi. TürkiyeCumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde Yahudilerin Avrupa’daki nüfuzlarındanyararlanmakistedi.BuamaçlaTürkiye’dekiYahudilerinilerigelenlerineveözellikledeOsmanlı
Devleti’nin parçalanmasını hızlandıran hareketlerde rol almış olanlara çeşitliyetkilerverdi.CumhuriyetyönetimiYahudilerdenithalat,ihracatalanlarındavedışarıdanborçbulmakonusundadayararlanmakistedi.Cumhuriyetyönetimi,bazıYahudilerinekonomikalandailerlemelerinevebu
alanda önemli birtakım pazarları kapmalarına da fırsat tanıdı.Ayrıca siyasi vesosyal alandaki bazı reformlar ekonomik alanda atak yapmaya çalışan bazıYahudilerinişlerinikolaylaştırdı.Örneğin, önceleri İstanbul’un Mahmutpaşa semtinde ve Kapalıçarşı’da
tezgahtarlıkyapanVitaliHakko,ŞapkaKanunusayesindebüyükkazançlareldeetmişvebugüntekstilvekonfeksiyonsanayisialanındabirdevhalinegelmiştir.Çünkü Şapka Kanunu çıkarılınca, Vitali Hakko, Has Şapka markalı bir
şapkayı piyasaya sürdü. Şapka Kanunu’na göre erkeklerin şapka giymelerizorunlu kılındığından, Vitali Hakko’nun Has Şapka’sı da büyük satışlargerçekleştirdivebusayedeobüyükkazançlarıeldeedebildi.Yahudiler, cumhuriyetin kuruluşu aşamasında ve ilk yıllarında yürüttükleri
lobi faaliyetleriyle önemli köşebaşlarını tutmayı başardılar. Bu köşebaşlarınıtutmalarıonlarınsonrakidönemlerdekilobifaaliyetlerinikolaylaştırdı.Tabii bu arada, Avrupa ülkeleri nezdinde elde etmiş oldukları siyasi
kazançlarını ve elde ettikleri statüleri de Türkiye’deki konumlarınısağlamlaştırmak için çok iyi değerlendirmişlerdir. Bu çalışmaları onlarınekonomikalandakigüçleriniarttırmalarınadaimkansağlamıştır.TürkiyeYahudilerininveDönmelerin,Cumhuriyetdönemindeherzamançok
rahat oldukları da söylenemez. Cumhuriyetin ilk yıllarında bazı Dönmelerleyönetimarasındabirtakımproblemlerdeyaşanmıştır.ÖrneğinII.Abdülhamid’inhal’indensonraişbaşınagelenhükümetinMaliye
BakanıCavidBey,MustafaKemaldönemindeidamedilmiştir.Busürtüşmenin
sebebiMasonların veDönmelerin kontrolü tümüyle ellerine alma çabası içinegirmişolmalarıdır.
CHP’ninİçineSızdılar
Halkevleri,KöyEnstitüleriveMasonikÖğretininKitlelereEmpozeEdilmesiCumhuriyetin kurulmasının ardından Masonlar, CHP kadroları içinde
örgütlenmeye başladılar. Atatürk, 1935 yılında, bu Masonik örgütlenmeninfarkınavararaklocalarıkapatmakararıaldı.Ancak yine deMasonik felsefe yaşamaya ve dahası döneminHalkevleri ve
Köy Enstitüleri gibi kurumlarıyla kitleselleşmeye devam etti. Halkevlerininkuruluşundatümyetki,birçokmasuminsanınasılmasındansorumluolanAnkaraİstiklal Mahkemesi’nin Mason Reisi Dr. Reşit Galip’e verilmişti. Dr. Galip,Halkevlerinin açılışı ile ilgili TBMM’de yapmış olduğu konuşmada İslamdinininTürkiyeiçinyolgöstericiolamayacağınıiddiaetmişti.Halkevlerinin açılmasında adı geçen bir diğer tanıdık isim, Mason İçişleri
Bakanı ŞükrüKaya’ydı. Behçet Kemal Çağlar, 1935Halkevleri adlı kitabınınönsözünü Kaya’ya ayırmıştı. Şükrü Kaya, Halkevlerini şöyle anlatıyordu buönsözde:Halkevlerinin kültürel, sosyal ve ekonomik bakımlardan az zamanda
yaptıkları tenvir, irşat hizmetlerini anlamak için kitaptaki yazılar ve rakamlarsağlamca şahittir. Halkevleri vatandaşların medeni, bedii irfan ve zevkihtiyaçlarınıtatminedecekmüesseselerdir.Heryurttaşoradabildiğini öğretir, bilmediğini öğrenir.HerTürkmünevveri
bilgisini istidadından ziyade bumilletin onu yetiştirmek için sarf ettiği emeğiborçludur.Hiçbirmakam,hiçbirmemuriyet,hiçbireserbuborcutamödeyemez.1934yılınagelindiğinde,Halkevlerininsayısı103’eçıktı.Üyesayısı55bini
bulan Halkevlerinde, 2 milyondan fazla kişi “eğitim”den geçirilmişti bu süre
zarfında.
KahrolsunYahudiUşakları!
İşte,HalkevlerindeyapılananMasonikçalışmalarvebuaradaufuktagörünenİkinciDünyaSavaşı tehlikesi,Atatürk’übir tedbiralmayaveMason localarınıkapatmaya zorlamıştı. Batı devletleriyle ve uluslararası Mason örgütleriylegereksizyeresürtüşmeninanlamıyoktu.BuyüzdendöneminbüyüküstadıİstanbulEmlakBankasıDirektörüMuhittin
Osman Omay’dan, Mason localarını kapatması “lisan-ı münasiple” istendi.Gerçektendeyapılanaçıklamayauygunolarak,Masonlocalarıkısasüreiçindebirerbirerkapandı.Böylece yabancıların Türkiye içindeki elleri değilse bile parmakları kesildi.
Ayrıca Mason localarının malı mülkü de Halkevlerine devredilerek, faaliyetgösterecekmaddiimkanlardanmahrumkılındı.Ertesi hafta Parti Genel Sekreteri Recep Peker, meclis kürsüsüne çıkıp şu
müjdeyiverdi:“Arkadaşlar!.. Bugünden itibaren Türkiye’de Masonluk kalmamıştır. Bütün
localarkapanmıştır!..”Bu sözler üzerine meclis salonunda bir kıyamettir koptu. Alkışlar, sevinç
çığlıklarıve“KahrolsunYahudiuşakları!..”nidalarıtavanlarıçınlattı.1935 yılında, Atatürk,Mason localarını yerinde bir kararla kapattığında ise
Masonlar kendilerine ilginç bir teselli buldular. Ülkedeki en yüksek dereceliMasonlardan biri olan İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Mason localarınınkapatılmasıkararınıbasınaaçıklarken,HalkevlerininMasonlocalarınınişleviniyerine getirdiğini ve bu yüzdenMason localarının kapatılmasında bir sakıncagörmediklerinisöylüyordu.
Üstad-ıAzamKemalettinApak,“Türkiye’deMasonlukTarihi”adlıkitabındaKaya’nınbuyaklaşımını şöyleanlatıyor:Bu33derecelikardeşin toplantısındaŞükrüKayabirader,MasonluğunistihdafeylediğisosyalvekültürelfaaliyetlerinbirmüddettenberiHalkevleriveHalkOdalarıtarafındanyapılmaktabulunduğugöz önünde bulundurularak Masonluğun artık faaliyetlerini tatil etmesi lazımgeldiğine partice karar verilmiş olduğunu, hükümetin de bu kararı tatbikmevkiinekoymakzorundaolduğunubildirdi.Mason Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Köy Enstitülerini Masonik
felsefeyi topluma empoze etme aracı olarak kullanmak istiyordu. Yani ŞükrüKaya’yagöreMasonlukileHalkevleriaynıfelsefenintemsilcileriydi.Halkevleriprojesiilerleyenyıllardageliştirilmişve“KöyEnstitüleri”adıyladahadagenişvekapsamlıbirprogrambaşlatılmıştı.Mason Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in yönetiminde kurulan Köy
EnstitülerideaynıHalkevlerigibiMasonikfelsefeyi toplumaaktarmaamacınayönelikti.Bufelsefeniniçeriğikısasüredeortayaçıktı.Locaların kapatılmak istenmesi üzerine Atatürk’ü ikna etmek için
cumhurbaşkanlığı konutuna çıkan Mason heyeti, Atatürk’ün büyük tepkisiylekarşılaşmıştı. Dönemin Van Milletvekili İbrahim Arvasi anılarında bu tarihîgerçeğişuşekildeanlatıyor:“MasonlarınBüyükÜstadıMimKemal,Reis-iCumhur’ahitaben:‘Efendimiz, biz zaten maiyet-i devletindeyiz fakat siz Maşrık-i Azam’ımız
olursanız,birpervanegibietrafınızdadönüpdolaşırız.’demiş.Reis-iCumhurda;‘Peki,birşeysoracağım,banacevapverinizdesonra...SizAvrupa’dahangi
locayabağlısınızvemektebinizinisminedir?’diyesormuş.MasonÜstadıMimKemal:‘Biz Cenova’ya tabiyiz ve Reisimiz Barca Mişon’dur.’ diye cevap verince,
küplerebinenMustafaKemalPaşa:‘Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin. Yahudi uşakları! Benim
milletimbanakahraman sıfatı verdi.Ben sizingibi bir çiftYahudi’yeuşakmıolacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye’deki bütün locaları kapatmadığınıztakdirde,yarınteşkiledeceğimDivan-ıHarb-iÖrfi’yehepiniziverirveastırırım.Haydidefolunkarşımdan!’diyerekMasonlarıkovdu.
İbrahimArvasi’ninanlattığınagöre;‘Atatürk’tenağırhakaretişiterekkovulanMasonlar, o gece adeta yıldırımhızıyla durumu İzmir, İstanbul veAdana’dakilocalara bildirirler. Sabah olmadan Türkiye’deki bütün locaların kapanmakararlarını aldırıp, ilgili belgeleri daha sabah kahvaltısı sofrasından kalkmayanAtatürk’ünönünekoyupderinbirnefesaldılar.’
MasonLocalarınınKapatılışı
10 Ekim 1935’te, gazeteler, Türk Mason Cemiyeti’nin “TürkiyeCumhuriyeti’ndeki terakkilerinazar-ı itibaraalarak”faaliyetlerinearaverdiğiniduyuruyordu!.. Kendisi de Mason olan Dahiliye Vekili Şükrü Kaya ise,“Masonların hükümetin programındaki esasları inceleyince, kendi idealleriningerçekleşeceğini gördüklerini, bu yüzden kendi kendilerini feshettiklerini”açıklıyordu!..İşiniçyüzütamamenfarklıydı...Bu olaydan kısa bir süre önce, Atatürk, Mahmut Esat Bozkurt’u yanına
çağırtmış, ona Masonlar hakkında bir kitap vererek incelemesini ve mecliskürsüsündenMasonlarahücumedenbirkonuşmayapmasını istemişti.MahmutEsatBeyçokiyibirhatipti.Hazırlanmışveşöylebirkonuşmayapmıştı:“Biz, atalarımızın mensup olduğu tarikatları kapattık. Masonluk da kökü
dışarıda, bir Yahudi tarikatından başka bir şey değildir. Onu da kapatmamızgerekir.”Zaman kötüydü... Dünya 1930’ların krizini henüz atlatmaya başlamışken,
İtalya veAlmanya’da hırslı diktatörlükler oluşuyordu. Basiret gözü açık olan,tarihten ders almasını bilen veGeneralMcArthur’la yaptığı sohbette “yeni birsavaşın kaçınılmaz olduğunu ve Alman hücumunun nereden ve nasılbaşlayacağını” dahi büyük bir isabetle söyleyen Atatürk, böyle bir durumdayabancılarakörükörünebağlıbircemiyetinülkedefaaliyetgöstermesineelbettekiizinvermezdi!..Atatürk,Masonluğunneolduğunuçokiyibiliyordu!-NizipbozgununufırsatbilenMustafaReşithainininülkeekonomisini1838
TicaretAnlaşması’ylanasılipotekettiğini,- Paris Anlaşması’yla Avrupalı sayılmanın bedeli olarak ilan edilen 1856
IslahatFermanı’nınnasılgayrimüslimhegemonyasıyarattığını,- Katil Hüseyin Avni Paşa’nın 1875’te İngiltere’ye gidip, talimat aldıktan
sonra Kayserili Ahmet ve Mithat Paşaların desteği ile Abdülaziz’i nasıl şehitettiğini,- Rum Scalieri namussuzunun Türk ekmeği yiyip, sonra Bizans devleti
kurmayaçalıştığınıbiliyordu!..Hemdeçokiyibiliyordu!- Atatürk Masonları iyi tanıyordu! Ayrıca kendisi hariç bütün arkadaşları
Mason olduğu için Selanik’teki Yahudi evlerinde ülke aleyhine süren ihtilaltoplantılarını,- İttihatçıların yabancı oyununa gelip ülkeyi nasıl Birinci Dünya Savaşı’na
soktuklarını,-MustafaSuphiolayını,-ÇerkezEthem’inisyanını,-İzmirsuikastını,-Hilafetinkaldırılmasınınİngilizlerinişineyarayışınıbizzatyaşamıştı.İş bununla da bitmemişti... Atatürk’ün nasıl çetin bir ceviz olduğunu sezen
Batılıülkeler,kendisinedeçengelatmış,1908’degerçekleştiremediklerini1925yılındasağlamakistemişlerdi.İngiltere’deki İskoç büyük locası, Atatürk’e “zahmetsiz yol”dan 33. Derece
Masonlukve“rithâkimliği”unvanıverilmesinikararlaştırmış,bukararTürkiyeMasonları Yüksek Şurası’na dikte edilmişti!.. Şuranın dileği de Dr. Fikret veMehmet Cemal Uybadın beyler tarafından Atatürk’e iletilmişti. Atatürk’üncevabıkısavekesinolmuştu:“Böylebirteklifiduymamışolayım!..”Atatürk,yenicumhuriyetinbaşınagelenhermusibetinarkasındayabancıların
eli olduğundan, bu elin ucunda da Mason parmağı bulunduğundan elbette kihaberdardı. 1924’te Lozan’da Musul’u kaybetmemiz, Kürt isyanları gibisıkıntılar, hep Türk devletinin ne yapacağını Mason uşaklarından öğrenenyabancı devletlerin, duruma daha önceden hâkim olmasından kaynaklanmıştı.Türkiye çok sıkıntılı anlar yaşamıştı. Atatürk biliyordu ki iyi Mason ancak“MasonluğunuunutanMason’dur!”Buolayınamacıveönemi,kendisidebirMasonolanYunusNaditarafından
cumhuriyetgazetesinde14Ekimgünüşöyledilegetirilmişti:
“Bu suretle İtalya, Almanya ve Rusya’da olduğu gibi memleketimizde deMasonteşkilatıkülliyenilgaedilmişoluyor...Masonlukşimdikihaldeİngiltere,Fransa,Belçika,Amerika,İsviçregibimemleketlerdefaaliyethalindedir...”“Bu teşkilatın kaldırılmasını icap ettiren sebep, CHP programında ‘kökü
dışarıda teşekküllerin memleketimizde yer bulamayacağına dair olanhükümdür.”Atatürk’ünbuönemlikararı uygularkendünyakonjonktürünügözönündetuttuğunu,yanibazıülkelerdeyasaklanmasınıfırsatbildiğinivepekçokvatanperverMason’unbukararagönüldenuyduğunubelirtmekgerekir...Ne var ki bazıları, büyük ihtimalle dışarıdan aldıkları direktif ve menfaat
bağlarının kopmasının yarattığı tepki ile tıpkı katliamdan kaçan TemplarŞövalyelerigibiyeraltınainmişlervemelanetlerinioradasürdürmüşlerdir.Haydi,utanmadanAtatürk’ühâlâMasondiyesuçlayın!
“TürkMilleti dahadindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum.Dinime,bizzathakikatenasılinanıyorsam,bunadaöyleinanıyorum.”
MustafaKemalAtatürk
DinineBağlıBirLider
BilindiğiüzereMustafaKemalAtatürk’ünmodernTürkiye’nininşasındaayrıvemüstesnabir yeri bulunmaktadır.Atatürk,modernTürkdevletini, önündekibütün düşünsel ve pratik problemleri büyük bir ustalıkla ve ileri görüşlülükleçözerekkurmuştur.O,bir taraftanİslamideğerleridevlete temelyaparken,diğer taraftançağdaş
medeniyetler seviyesine ulaşabilmek için köklü reformlara girişerek devletkurumlarını reorganize etmiştir. Bunu yaparken milli ve manevi mirası aslareddetmemiş, bilakis bu değerleri Batı dünyasını yakalama gayretine ivmekazandıranbirunsurolaraktelakkietmiştir.Bir önder olan Mustafa Kemal Atatürk, Türk toplumunu çağdaş uygarlık
istikametine doğru dönüştürmek için giriştiği inkılaplarında öncelikli olarakTürkmilletininköklümanevideğerlerinedayanmıştır.Onunbelirginolarakgözeçarpan başarısı, dini doğru bir şekilde anlaması ve ondan ülkenin dirilmesi vekalkınmasıiçinhakkıylayararlanmasıdır.Söylevvedemeçlerinebaktığımızda,sürekliolarakİslamiyet’eaitkavramlara
atıfta bulunduğunu görmekteyiz. Bir konuşmalarında Kur’an ayetlerinereferanstabulunmuş,Hz.Muhammed’inhadislerinizikretmişveİslam’ınçeşitlimeseleleriyleilgilibakışınıbelirtmiştir.Bukonuşmalardan,Atatürk’ündininebağlıbirlider,İslamiyethakkındageniş
ve zengin bilgisi olan bir kimse olduğunu anlıyoruz. Konuşmaları dikkatlicetahliledildiğinde,onundinanlayışınınçağınınmevcutbirikimininçokötesindeolduğunugörüyoruz.Dinîtaassubunçokyaygınolduğu,dinadınasoftalarınhalküzerindetesirve
nüfuzeldeettikleri,Osmanlı’dankalmamedresegeleneğininhâlâdirençgücünesahipolduğubirdönemdeaşağıdatafsilatıylavermeyeçalışacağımızfikirleriyleAtatürk,dinalanındadaçağdaşgörüşleresahipolduğunuortayakoymuştur.Çünküonun1920’lerinkoşullarında söyledikleri, aradanbuncayıl geçtikten
sonra bile bugün ülkemizin ilahiyatçılarının birçoğu tarafından İslam’ın sahihyorumuolarakilerisürülmektedir.Konuyudahafazlauzatmadan,buradaAtatürk’ündinkonusundadilegetirmiş
olduğuvemuhtelifkaynaklardayerverilensözlerinden tespitedebildiklerimizizikretmekyerindeolacaktır:“Türkmilletidindarolmalıdıryani,bütünsadeliğiyledindarolmalıdırdemek
istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum... Dinşuuramuhalif,ilerlemeyeengelhiçbirşeyihtivaetmiyor.”“Bizimdinimizentabivemakuldindirveancakbundandolayıdırkisondin
olmuştur.Birdinintabuolmasıiçinakla,fenne,ilmevemantığauygunolmasılazımdır.Bizimdinimizbunlaratamamenuygundur.”“EyArkadaşlar!Tanrıbirdir, büyüktür.Adalet-i İlahi’ye,O’nun tecellilerine
bakarakdiyebilirizkiinsanlarikisınıfta,ikidevredemütalaaolunabilir,ilkdevirinsanlığınçocuklukvegençlikdevridir.İkincidevir,insanlığınkemaldevridir.”“Ey millet! Allah birdir, şânı büyüktür. Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı
üzerinize olsun. Peygamberimiz EfendimizHazretleri, Cenab-ı Hak tarafındaninsanlara dinî hakikatleri tebliğe memur ve resul olmuştur. Koyduğu esaskanunlarcümlemizcemalumdurkiKur’an-ıazimuşsândakihusustur.İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir, temel dindir. Çünkü
dinimiz akla mantığa hakikate tamamen uyuyor. Eğer aklı mantığa, hakikateuymamışolsaydıbununladiğerilahivetabikanunlararasındaaykırılıklarolmasıgerekirdi.ÇünkübütünkanunlarıyapanCenab-ıHak’tır.”“Din,birvicdanmeselesidir.Herkesvicdanınemrineuymaktaserbesttir.Biz
dinesaygıgösteririz.Düşüncevetefekkürekarşıdeğiliz.Bizsadecedinişlerini,millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz, kasta ve fiile dayananbağnazhareketlerdensakınıyoruz.Gericilerefırsatvermeyeceğiz.”“Efendiler… Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler
yapılmak lazımgeldiğinidüşünmek,danışmak içinyapılmıştır.Millet işlerindeherkişininzihnininbaşlıbaşınaçalışmasılazımdır.
İştebizdeburadadinvedünyaiçingeleceğimizveistiklalimiziçinveençokmilli egemenliğimiz için neler düşündüğümüzümeydana koyalım. Ben yalnızkendi düşüncelerimi söylemek istemiyorum, hepinizin düşündüklerini anlamakistiyorum. Milli ülküler, milli irade yalnız şahsın düşünmesinden değil, tümmilletfertlerininülkülerinintoplamıylayaratılır...”“Milletimizdilvedingibikuvvetliikihazineyesahiptir.Bufaziletlerihiçbir
kuvvetmilletimizinkalpvevicdanındançekipalamayacaktırvealamaz.”“Minberlerinhalkınanlayacağıbirdilleruhvedimağahitapolunmaklaİslam
ehlinin vücudu canlanır, iman kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur. Fakat bunanazaranhatiplerinhaizolmalarılazımgelenözellikyetenekvedünyanıngidişinibilmeleriçokönemlidir.”“Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin ahkâmını eşit olarak
öğrenmeliyiz. Her fert dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yeremuhtaçtır,orasıdamekteptir.”“Bu başarının, kutsal topraklarımızı düşman istilasından büsbütün olarak
kurtaracakolankesinzaferinhayırlıbirbaşlangıcıolmasınıTanrı’nınlütfündendilerim.”
DevletLaikOlmalı
Atatürk çıkarcıların, cahillerin ve yobazların elinde bir kazanç aracı, birhurafeler,batılinanışlardolabıhalinegelmiş,yüzyıllardırhertürlüileriatılıma,ileridüşünceyeengelolandininçürümüş,bozulmuşzevahiriilesavaştı.Atatürkdinledeğil,dinadınaoynanantrajediiledinadınaulusumedeniyetdünyasındanayıran, ulusu cahil bırakan, geri bırakan, yoksul bırakan kafa ile düşünce ileinanışlasavaştı.Tanzimatve ıslahathareketleriniyebaşarılı olamadı!Çünkü teokratik temel
vedüzenüzerineBatımedeniyetikurulmakistendi.Buikikarşıtkutupbirbiriylebirleşemezdi,kaynaşamazdı.Tanzimatkurumlarındaheralandakiikilikburadangeliyordu.İşetemelitemizlemeklebaşlamalıidi.Atatürk’ündediğigibi:“Fikirlermanasız,mantıksızsafsatalarladoluolursa,ofikirlerhastadır.Keza
içtimai hayat, akıl ve mantıkla ilgisi olmayan faydasız ve zararlı birtakımakideler ve ananelerle dolu olursa felce uğrar. Evvela fikir ve içtimaiyatkuvvetlerininkaynaklarınıtemizlemekleişebaşlamaklazımdır.”Başarılmasıgerekendavabuidi.Busebepledinvedünyaişlerininbirbirinden
ayrılması, dinin asla devlet ve dünya işlerine karıştırılmaması ve herkesininanışında serbest olması lazımdı. İşte laiklik bu idi ve hiç vakit kaybetmedendevletinlaikolmasıgerekti.Bu bakımdan cumhuriyetin en büyük eseri laiklik devrimidir.
Cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik,milliyetçilik, devrimcilik ancak laik birdüşüncenintemelleriüzerindeyükselebilir.“Bütün yurttaşların kanun karşısında eşit tutulması” demek olan halkçılık
ancaklaikliklemümkündür.Çünküiçindeçeşitlidinlerebağlıuyruklarıtoplayan
birdevlet,dinvedünya işlerini tamamıylabirbirindenayırmayacakolursa,herdinmensubuiçinayrıayrıkanunlaruygulamakzorundakalacaktırkibudurum,bütün fertlere kanun karşısında eşit muamele yapmayı imkansız kılacağı gibidevletinsiyasibütünlüğünüdetehlikeyedüşürecektir.“Memleketimizde geri kalmış hayat düzeninin tasfiyesi ve yerine ileri
medeniyet kurumlarının konması” demek olan devrimcilik de ancak laikliklemümkündür.Ümmet zihniyetinindeğişmezve taşlaşmış akidelerine sıkı sıkıyabağlıbirdevletnasılolurdadevrimciolabilirdi.Hangikuvvetşer’ihukukunyerinemedenihukukugetirebilir,harfdevrimini,
şapkadevriminiyapabilir,tekkelerikapatabilirdi.Yalnızcaİslamibirmilliyetçiliğikabuledenbirdininetkisialtındabulunanbir
devlet,gerçekmilliyetçiliğenasılyerverebilirdi!Bütündevrimlerimizintemeliolanlaiklikzedelendiğianda,butemelüzerine
kurulmuşolanbütündevrimdüzenimizbüyükbirçöküntüyeuğrayacaktır.Sonuç olarak diyebiliriz ki laiklik yani fikir ve vicdan hürriyeti, bütün
devrimlerimizintemeli,ruhu,özühattakaynağıdır.Laikolmayanbirdevlet,demokratolamazçünküdemokrasininilkşartı,fikir
vevicdanhürriyetidir.Laikolmayanulusunbağımsızlığınındabiranlamıyoktur.Çünkübayrağıhür
fakat fikir ve vicdanı tutsak bir ulus, acınacak bir topluluktan başka bir şeydeğildir.Helelaikolmayanbirulusunhürriyetiisetartışmakonusubileolamaz.Orada
hürriyet,korkunçvetehlikelibirkelimedenbaşkabirşeydeğildir.Şu halde memleketimizin selameti ve yürüdüğümüz olumlu yolların
korunmasıvedahadaileriyegötürülmesiadına,aslatavizdebulunmayacağımızbirprensipvarsa,odalaikliktir.Türkulusununhürvebağımsız,medeniveileribir memleket olabilmesi ancak bu prensibe sıkı sıkıya bağlı kalmasıylamümkündür.Laiklikprensibinden şuyadabudüşünce ile enküçükdeolsaherhangibir
sapmadabulunmak,memleketiuçurumaveölümesürüklemekolur.“Tanrı ile kulun arasına girilmez.” atasözümüz, laikliğin Türk ruhundaki
özlülüğünüveköklülüğününegüzelbelirtmektedir.
LaiklikDinsizlikDeğildir
Atatürk’ün baştanbaşa kahramanlıklar, başarılar ile dolu hayatında, mutlakakötüleyecek bir tarafı keşfetme çabasında bulunanlar, onun laiklik hususundagösterdiği titiz tutumdan dolayı rahatsızlık duyarlar. İslam’ın ruhunun laikliğeuygun olmadığını söyleyenlerin bir bölümü teokratik zihniyetteki aşırıtutuculardır.Diğerleriise,dinveİslam’akarşıolandüşünceyesahipolanlardır.Çağının daima ilerisinde olan Atatürk’ün düşünceleri, İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra uluslararası belgelerde açıktan yer almaya başlamıştır. DinayrımınınkaldırılmasıvedinözgürlüğününsağlanmasıhususundaİnsanHaklarıEvrenselBeyannamesi’nin18.maddesişöyledir:“Her şahsın fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır. Bu hak, din veya
kanaatdeğiştirmehürriyetini,dininiveyakanaatinitekbaşınaveyatopluca,açıkolarak veya özel surette öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmehürriyetini gerektirir.” Bu ilkelerin uygar toplumlarda gerçeklik kazanması,yüzyıllarboyuncasürenbirfikirsavaşısonundakazanılmışbirbaşarıdır.Yüzyıllar boyunca her şeye dinsel açıdan bakmaya alışık bir Doğu
toplumunun laikliğe yönelivermesi kolay değildir. Bu nedenle Atatürk, gericitavırveeylemlerkarşısındakesinifadelerlekonuşmuşveTürkiyeCumhuriyetiilkelerinebağlı olanherkesindedisiplinle böyle hareket etmesini istemiştir.Oşöyleder:“Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyidlerin, çelebilerin, babaların emirlerin
arkasından sürüklenenve falcılara, büyücülere, üfürükçülere,muskacılara talihvehayatlarınıemaneteden insanlardankurulubir toplumauygarbirulusgözüilebakılabilirmi?Ulusumuzungerçekgörünüşüyanlışanlamdagösterebilenve
yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi unsurlar ve müesseseler, yeni Türkiyedevletinde,TürkiyeCumhuriyeti’ndesürüpgitmelimiydi?Bunaönemvermemek,ilerlemeveyenileşmeadınaenbüyükvedüzeltilmesi
imkansızbirhataolmazmıydı?Bizhervasıtadanyalnızveancakbirbakımdanfaydalanırız. O da şudur: Türk ulusunu uygar dünyada, layık olduğu mevkieçıkarmakveTürkiyeCumhuriyeti’nisarsılmaztemelleriüzerindehergündahaziyadekuvvetlendirmek…Vebunun içinde istibdat fikriniöldürmek.” (BüyükSöylev’den)
NedenDinDevletiDeğil?
Mustafa Kemal, kurulacak devletin şekliyle ilgili toplumun her kesimindeninsanlarla görüşmeler yaparken, sıra mollalar, şeyhler ve din büyüğü geçinenkişileregelir.MustafaKemal,bunlarahabergönderirvekendileriylebukonuyugörüşeceğini ancak konuşmalarının bir temeli olarak katılacak olan herkesinBakaraSuresi’nin288.ayetinekadarokumalarınıricaeder.Toplantı günü gelip çattığında, Mustafa Kemal kürsüye çıkar ve sorar:
“Arkadaşlar, buraya gelmeden önce hepinizden Bakara Suresi’ni 288’e kadarokumanızıricaetmiştim.KimlerokuduBakara’yı288’ekadar?”Salondakibütünelleristisnasızolarakburicayıyerinegetirdiklerinibelirtmek
içinhavayakalkar.BununüzerineMustafaKemalsözlerinedevameder:“Beyler işte, kuracağımız devletin neden din temeline dayanamayacağının
açıklamasıortadadır,BakaraSuresiyalnızca286ayettir.”
MeclisDualarlaAçıldı
Mustafa Kemal Paşa, Türkiye BüyükMilletMeclisi’nin açılacağı 23 Nisan1920 cuma günü, yurdumuzun her köşesinde milli ve dinî törenler yapılmasımaksadıyla uzun bir program hazırlamış ve bu büyük tarih olayının bütünmilletimize yüksek bir heyecanla duyurulması hususunda bir tamimyayınlamıştır.Yayınlanan bu tamimde,meclisin açılışının, özellikle kutsal gün olan cuma
günü yapılacağı, manevi bir güç sağlaması bakımından Hacı Bayram VeliCamii’nde kılınacak cuma namazını müteakip Kur’an-ı Kerim okunup dualaryapılacağıvebilaharemeclisegidilerekduaokunupkurbankesileceği,meclisegidilmeden önce hatim okunacağı ancak hatimin son bölümünün meclisinönünde okunacağı, yurt sathında da Kur’an-ı Kerim ve hatim okunacağı veSalavat-ı Şerife getirileceği, ayrıca cuma namazından önce uygun suretlemevlid-işerifokunacağıbelirtilmiştir.Butamimgereğincede23Nisan1920cumagünü,Ankara’nınUlussemtinde,
HacıBayramVeliCamii’ndekılınancumanamazındansonraPeygamberimizinSancak-ıŞerif-iveSakal-ıŞerif-itaşınaraktekbirlerle,salat-uselamlarla,şimdiUlusMeydanıaltındamüzeolanmeclisbinasınagelinmiş,kesilenkurbanlardan,yapılandualardansonrasaat13.45’tenenyaşlıüyeolanSinopMilletvekiliŞerifBeyin başkanlığında 120 milletvekiliyle Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıptarihîgörevinebaşlamıştır.
BüyükMilletMeclisiI.Dönem
3.YasamaYılıAçışKonuşmaları1Mart1922MilletMeclisiTutanakDergisiD.1,C.18,Sa.2Şeri’yeVekaletimizin(dinişleriniyürütenbakanlık)yıllıkçalışmalarınıbüyük
birönemle inceledim.Varılansonucu takdire layıkbuldum.Teşekkürve tebrikederim. Din işlerinin yürütülmesi konusunda görüş açıklamaya aslında gerekyoktur.Çünkübu konuKur’an ile açıklık kazanmıştır.Yalnız akla gelebilecekolanbirnoktayısöylemedengeçemeyeceğim.Efendiler,Camilerin kutsal minberleri halkın ruhani, ahlaki gıdalarına en yüksek, en
verimlikaynaklardır.Bunedenlecamilerinvemescitlerinminberlerindenhalkıaydınlatacakveyol
gösterecekkıymetlihutbeleriniçeriğininhalkçaanlaşılırolmasınısağlamakyüceŞeri’yeVekaleti’ninönemlibirgörevidir.(Şiddetlialkışlar,bravosesleri)Minberlerdenhalkınanlayabileceğidilleruhvebilincehitapolunmaklaİslam
topluluğunun vücudu canlanır, zihni saflanır, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaretbulur.(Alkışlar)Fakat diğer yandan, hutbeyi yapanların sahip olmaları gereken bilimsel
nitelik, özel yeterlik ve dünyadaki olayların durumunu anlama yeteneği önemtaşımaktadır.Bütün vaiz ve hatiplerin bu bilince yararlı olacak surette yetiştirilmesine
Şeri’yeVekaleti’ningüçharcayacağınıumarım.
NedenTürkçeHutbe?
Bilindiği gibi hutbe, cuma namazının edasının şartlarından biridir. Cumanınfarzındanönceokunur,Müslümanlaranasihatveduadanibaretolmaküzereikikısımdır.CumahutbesininArapçaokunmasıdinîbirzorunlulukdeğildir.Öncelikle nasihat kısmının hitap edilen toplumun konuştuğu dille olması,
ondanbeklenenfaydanınsağlanabilmesi içinbirzorunluluktur.FakatTürklerinİslamiyet’ikabulündenitibarenhutbelerArapçaokunmuş,budurumOsmanlılardönemindededevametmiştir.Arapçahutbeninmaksadıtemindenuzakolduğu,insanlarınanlamadıklarıbu
hutbeyi belirli ölçüler içerisinde dinlerken sıkıldıkları, çoğu defa uyukladıklarıdikkatiçekmişfakatuzunyüzyıllarboyuncabukonuçözümeulaştırılamamıştır.Ancakçokazsayıdakimerkezîcamilerdebulunanve“KürsüŞeyhi”şeklinde
isimlendirilen vaizler, cuma hutbelerini namaz bitimindeki vaazları sırasındacemaate“telkinveizah”etmişlerdir.Bu alandaki sıkıntı Osmanlı Devleti’nin son döneminde 19. yüzyılın son
çeyreğinden itibaren yer yer dile getirilmiş, hatta bu yolda muhtelif örnekler,bugün ülkemiz sınırları içerisinde bulunan veya ayrı düştüğümüz eski vatantopraklarındakibirkısımcamilerdeortayakonmuştur.1-BualandaKazanbölgesindeönemliveöncüçalışmalaryapılmışolduğunu
dabuvesileylehatırlamamızyerindeolacaktır.2-HutbelerinTürkçeyeçevrilerekbugünhâlâokunmaktaolanşeklinialması
iseCumhuriyetdönemindegerçekleşmiştir.Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 Mart 1922’de TBMM’de yaptığı konuşmada,
hutbe ve hatipler konusuna temas ederek bu alanda esaslı düzenlemeler
yapılmasını istediğini görüyoruz. Atatürk aradan bir sene geçtiğinde (7 Şubat1923) Balıkesir Zağnos Paşa Camii minberinden halka bir konuşma yaparak(hutbe okuyarak) hutbelerin gerek muhtevaları ve gerekse Türkçe olmalarıkonusundakiısrarınıdilegetirmiştir.CumhuriyetöncesiilkTürkçehutbe,22Kasım1922tarihindeİstanbulFatih
Camii’nde KırşehirMilletvekiliMüfit Kurutluoğlu tarafından okunmuştur. Buhutbede Allah’a övgü, Peygamber’e de dua kısımları hariç hepsi Türkçeokunmuştur.21 Şubat 1925 tarihinde de TBMM’de Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi
görüşülürken, hutbelerin Türkçe okunması konusunda konuşmalar yapılmıştır.1927yılındahutbelerinTürkçeokunmasıemriniM.RıfatBörekçizadevermiş,1932 yılından itibaren de Türkiye’de tüm camilerde hutbeler Türkçeokutulmuştur.Özelliklecumhuriyetinilkyıllarında,yaygındineğitimikonusunda,eğitimde
benimsenenmillilik ilkesininvedindeaydınlanmagirişimlerinindebirsonucuolarakhutbelerinhalkınanlayabileceğibirdildeveçağıngereklerineuygunbirşekildehazırlanmasıistenmekteydi.Günümüzde ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nca hutbelerin hazırlanması,
incelenmesivecemaatesunulmasıaşamalarındaeniyisonucaulaşabilmekiçinbaşkanlık merkezinde bir başkan yardımcısının, il ve ilçelerde ise ilgilimüftülerin başkanlığında “Hutbe Hazırlama Komisyonu” oluşturulmuştur. Buhutbeler çeşitli incelemelerden ve güncellemelerden sonra Diyanet AylıkDergisi’ninekiolarakveyaDiyanet’ininternetsayfasındayayınlanmaktadır.
Atatürk’ünTürkçeHutbesi
MustafaKemalAtatürk’ün 07 Şubat 1923 tarihindeBalıkesir Zaganos PaşaCamii’ndevermişolduğuhutbeninmetni:“EyMillet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah’ın esenliği, sevgisi ve iyiliği
üzerinizeolsun.PeygamberimizEfendimizHazretleri, Cenab-ıHak tarafından insanlara dinî
gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Temel kanunu hepimizcebilinmektedir ki yüce Kur’an’daki manası açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyzruhuvermişolandinimiz,sondindir.Enmükemmeldindir.Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor.
Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiatkanunlarıarasındaçelişkiolmasıgerekirdi.ÇünkütümevrenkanunlarınıyapanCenab-ıHak’tır.Arkadaşlar!Cenab-ı Peygamber çalışmasında iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri
kendievi,diğeriAllah’ıneviidi.MilletişleriniAllah’ınevindeyapardı.HazretiPeygamber’in mübarek yolunda bulunduğumuz bu dakikada milletimize;milletimizin bugününe ve geleceğine ait hususları görüşmek maksadıyla bukutsal yerdeAllah’ın huzurunda bulunuyoruz.Beni buna eriştirenBalıkesir’indindarvekahramaninsanlarıdır.Bundandolayıçokmemnunum.Bufırsatilebüyükbirsevapkazanacağımıümitediyorum.Efendiler,camiler
birbirimizinyüzünebakmaksızınyatıpkalkmakiçinyapılmamıştır.Camileritaatve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunudüşünmek, yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır.Millet işlerinde
herkişininzihnininayrıayrıfaaliyettebulunmasızorunludur.İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz ve bağımsızlığımız için,
özellikle egemenliğimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Benyalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşündüklerinizianlamakistiyorum.Milli amaçlar, milli irade yalnız bir kişinin düşünmesinden değil, milletin
bütünkişilerininarzularının,emellerininsonuçlarından ibarettir.Bundandolayıbendenneöğrenmek,nesormakistiyorsanızserbestçesormanızıricaederim.Hutbeler hakkında sorulan sorudan anlıyorum ki bugünkü hutbelerin şekli,
milletimizin duygusal fikirleri ve lisanı ile medeni ihtiyaçlarıyla uygungörülmektedir.Efendiler,hutbedemektoplumahitapetmek,yanisözsöylemekdemektir.Hutbeninmanasıbudur.Hutbedenildiğizamanbundanbirtakımkavramvemanalarçıkarılmamalıdır.
Hutbeyi söyleyen hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki HazretiPeygamber’inhayattaolduğumutludönemlerdehutbeyikendisisöylerdi.Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek dört halifenin hutbelerini okuyacak
olursanız görürsünüz ki gerek Peygamber’in, gerek dört halifenin söylediğişeyler o günün sorunlarıdır, o günün askerî, idari, mali ve siyasi, sosyalkonularıdır.İslamtoplumununçoğalmasıveİslamülkelerigerilemeyebaşlayınca,Cenab-ı
Peygamber’in ve dört halifenin hutbeyi her yerde bizzat kendilerininsöylemelerine imkan kalmadığından halka söylemek istedikleri şeyleribildirmeyebirtakımkişilerimemuretmişlerdir.Bunlar herhalde en büyük ve ileri gelen kişiler idi. Onlar camilerde ve
meydanlarda ortaya çıkar, halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için birşartlazımdı.Odamilletinlideriolankişininhalkadoğruyusöylemesi,halkıdinlemesive
halkıaldatmaması!Halkıgeneldurumdanhaberdaretmeksondereceönemlidir.Çünküherşeyaçıksöylendiğizamanhalkınbeynifaaliyethalindebulunacakiyişeyleriyapacakvemilletinzararınaolan şeyleri reddederek şununveyabununarkasındangitmeyecektir.Ancak millete ait olan işleri milletten gizli yaptılar. Hutbelerin halkın
anlayamayacağı bir lisanda olması ve onların da bugünün gereklerine ve
ihtiyaçlarımıza temas etmemesi, halife ve padişah sıfatını taşıyan despotlarınarkasından köle gibi gitmeye mecbur etmek içindi. Hutbeden amaç halkınaydınlatılmasıveonayolgösterilmesidir,başkaşeydeğildir.Yüz,ikiyüz,hattabinyılöncekihutbeleriokumak, insanlarıcahillikveçağıngerisindebırakmakdemektir.Hatiplerinnormalolarakhalkıngünlükkullandığıdililekonuşmalarıgereklidir.GeçenyılMilletMeclisi’ndesöylediğimbirnutuktademiştimki“Minberler
halkın akılları, vicdanları için bir ilim irfan kaynağı, ışık kaynağı olmuştur.”Böyleolabilmekiçinminberlerdesöyleneceksözlerinbilinmesiveanlaşılması,ilimvefengerçeklerineuygunolmasılazımdır.Hutbeyi verenlerin siyasi olayları, sosyal ve medeni olayları her gün
izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış aşılamalaryapılmışolur.Bunedenle,hutbelertamamenTürkçevegününgereklerineuygunolmalıdır.Veolacaktır.
Elhamdülillah,HepimizMüslüman’ız
Atatürk hiçbir zaman dine karşı olmamıştır. Onun mücadele ettiği, dinmaskesialtındainsanlarınsömürülmesi,dinikullanarakkendinemakam,mevkiveçıkarsağlayarakdiniyozlaştıranlardır.Onungerçekanlamdannedenşikayetçiolduğuhususu,16Mart1923’teAdana’daTürkOcağı’ndaesnafvesanatkarlarlayaptığıkonuşmasındaortayaçıkmaktadır:“Biziyanlışyolasevkedenhabisler,bilirsinizkibüyükölçüdedinperdesine
bürünmüşler, saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir.Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden,harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir.Onlarhertürlühareketidinlekarıştırdılar.Halbuki elhamdülillah, hepimizMüslüman’ız, hepimizdindarız.Artıkbizim
dininicabınıöğrenmekiçinşundanbundanderseveakılhocalığınaihtiyacımızyoktur. Analarımızın babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler, bizedinimizinesaslarınıanlatmayakafidirler.Buna rağmenhafta tatili, dinemugayirdirgibihayırlı ve akla,dinemuvafık
meseleler hakkında, sizi iğfal ve idlale çalışan habislere iltifat etmeyin.Milletimizin içinde hakiki ve ciddi ulema vardır.Milletimiz bu gibi ulema ilemüftehirdir.Onlar, milletin emniyetine ve ümmetin itimadına mazhardırlar. Bu gibi
ulemaya gidin: Bu efendi bize böyle diyor, siz ne diyorsunuz deyiniz. Fakatsuret-iumûmiyedebunadaihtiyaçyoktur.Bilhassabizimdinimiziçinherkesinelindebirmiyarvardır.Bumiyarlahangi
şeyinbudineuygunolupolmadığınıkolaycatakdiredebilirsiniz.”
MauricePerno’yaVerdiğiMülakat
ÜnlüFransızgazeteciMauricePerno,GaziMustafaKemalPaşaileicraettiğimühim bir röportajı “Revue de Monde” dergisinde aşağıda olduğu şekildenaklediyor:Mustafa Kemal Paşa, bütün eşyası bir kanepe, iki koltuktan ibaret olan bu
küçükodadaelinimasayadayamış,ayaktaduruyordu.Banaelini uzattı, oturmak içinyergösterdivebir sigaraverdi, nazikanebir
tavırlabenidinlemeyehazırolduğunusezdirdi.Derhal mevzuya geçerek; evvela Türk hükümetinin Türkiye’de
mekteplerimizin,lisanımızın,nüfuzumuzuninkişafınamaniolacaktedbirittihazedeceğini,sonraTürkmilliyetperverleriningüyaecnebidüşmanıolduklarınıilerisürdüler.Buikinoktahakkındabanaaçıklamalardabulunabilirlermi?MustafaKemalPaşabirsaniyedüşündügözleriuzaklaradaldı,dediki:“Mektepleriniz için bu, biraz da eski bir hikayedir. Fransızmektepleri Türk
milletine büyük hizmetler etmiştir. Biz, hepimiz Fransa’nın hars (kültür)membaından (kaynağından) içtik. Ben bile çocukken bir müddet Fransızmektebinegittim.Fakat bazan ecnebi mekteplerinin vazife hudutlarını geçtiğini, rollerinden
çıktıklarını, gayri fennî propaganda gayeleri takip ettiklerini ve bunun içinhalkımızınTürkolmayanunsurlarınaistinatettiklerinigördük.”Peki,Merzifon’dakiAmerikanmektebini kapattığınız için kimsenin size bir
diyeceğiyoktur.FakatTürkiye’debirFransızmektebinekarşıgereksiyasigerekdinîherhangibirpropagandaisnatedildiğinibilmiyorum.Paşahafifçegüldüvecevapverdi:
“Fransız mekteplerinin ekserisi rahipler ve hemşireler tarafından idareedilmektedir. Şu halde mesleki bir mahiyeti vardır. Binaenaleyh dinî birpropagandada bulunduklarından endişe edebiliriz. Mamafih istiyoruz kimekteplerinizkalsın.Fakat Türkiye’de bizim mekteplerimizin bile hazır olmadıkları ayrıcalığa
ecnebimekteplerininmalikolmasıkabuledilemez.Müesseseleriniz,aynısınıftaTürk mekteplerine mevzu olan kanun ve nizamlarına riayet ettikçe bakikalabilir.”Busıradabirsessizlikoldu.MustafaKemalPaşasıcaktanbaşındakiastragan
kalpağı çıkardı. Karşımda büsbütün başka bir adam gördüğümü zannettim.Sarışınincesaçlarıkalpakaltındagöremediğimgenişvebiçimlenmişalnınıaçıkbırakıyordu.Kendi kendime karşımda bir Türk mü yahut bir Slav mı mevcut olduğunu
düşündüm. Yavaş yavaş evvela bilaihtiyar kapalı duran bu çehre canlandı,sestekigönülrahatlığıdeğişti.Paşadevametti:“Şubilinsinkibizecnebilerekarşıherhangidüşmancabirhisbeslemediğimiz
gibi onlarla samimi ilişkide bulunmak arzusundayız. Türkler bütün medenimilletlerindostlarıdır.Ecnebilermemleketimizegelsinler,bizezararvermemek,hürriyetlerimizimüşkülatçıkartılmasınaçalışmamakşartıylaburadadaimakabulgöreceklerdir.”MustafaKemalPaşa,yenibirsualeintizarediyordu.Dinîmeselehakkındaki
fikirlerinidinlemekmerakındaidim.Buvadidealınanbazıtedbirdennemaksattakipedildiğiniizahetmesiniricaettim.“İttihaz ettiğimiz (aldığımız) bütün tedbirler bir cümle ile hülâsa edilebilir
(özetlenebilir): Hakimiyet-i Milliye’yi ilan ettik. Kelimeler üzerindeoynamayalım.BugünküTürkhükümetiazçokcumhuriyettir.Bubizimhakkımızdır;fenalık
nerede? Menşelerimizi hatırlayınız. Tarihimizin en mesut devresihükümdarlarımızın halife olmadıkları zamandır.Bir Türk padişahı, hilafeti hernasılsakendisinemâletmekiçinnüfuzunu,itibarını,servetiniistimaletti.Busırfbirtesadüfeseriydi.Peygamberimiztilmizlerinedünyamilletlerineİslamiyet’ikabulettirmelerini
emretti, bu milletlerin hükümeti başına geçmelerini emretmedi.
Peygamberimizin zihninden asla böyle bir fikir geçmemiştir. Hilafet demek,idare,hükümetdemektir.Hakikaten vazifesini yapmak, bütün Müslüman milletlerini idare etmek
isteyenbirhalife,bunanasılmuvaffakolur?İtirafederimkibuşeraitdahilindebenihalifetayinetselerderhalistifamıverirdim...Fakattarihegelelim,gerçeğitetkikedelim,AraplarBağdat’tabirhilafettesis
ettiler fakat Cordou’da bir hilafet daha vücuda getirdiler. Ne Acemler, neAfganlılar,neAfrikaMüslümanlarıİstanbulhalifesiniaslatanımadılar.Bütün İslam milletleri üzerinde ulvî vazife-i ruhaniyesini ifa eden yegane
halifefikrihakikattendeğil,kitaplardançıkmışbirfikirdir.HalifehiçbirzamanRoma’dakipapanınKatoliklerüzerindekikuvvetveiktidarınıgösterememiştir.Son ıslahatımızın sebepolduğu tenkitler, gayr-ıhakikimevhumbir fikirden,
İslambirliğifikrindenmülhemdir.Bufikiraslahakikatolmamıştır.İlave edelim ki İslam âleminde Türkler halifenin maddi ihtiyaçlarını fiilen
teminedenyeganemillettir.Cihanşümûlbirhilafetiüzerlerinealanlar, şimdiyekadarher türlü iştiraktenuzakkalmışlardır.Ohaldene iddiaediyorlar?YalnızTürklerbumüesseseninyükünetahammületsinlerveyineyalnızonlarhalifeninnüfuz-uhâkimanesineriayetetsinler...Buiddiaaşırıdır.”ŞuhaldeyeniTürkiye’ninsiyasetindedineaykırıhiçbir temayülvemahiyet
olmayacakdemek?“Siyasetimizi dine aykırı olmak şöyle dursun, din nokta-ı nazarından eksik
bilehissediyoruz.”Zat-ıasilâneleri,düşündüklerinibendenizedahaiyiizahbuyururlarmı?“Türkmilletidahadindarolmalıdır,yanibütün sadeliği iledindarolmalıdır,
demek istiyorum. Dinimiz -bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyleinanıyorum-aklamuhalif,ilerlemeyemanihiçbirşeyihtivaetmiyor.HalbukiTürkiye’yeistiklâliniverenbuAsyamilleti içindedahakarışıkbatıl
inanışlardanibaretbirdindahavardır.Fakatbucahiller,buacizlersırasıgelinceaydınlanacaklardır.Eğer ışığa yaklaşamazlarsa kendilerinimahv vemahkum etmişler demektir.
Onlarıkurtaracağız.”MauricePerno(Akşam,11Şubat1924)
DiyanetBaşkanlığıKuruluyor
Atatürk’ü din dışı göstermek isteyenlerin rahatsız olacağı bu tür belgelerkasıtlıolarakyokedilmişveya saklanmıştır. İlkTBMM’nin337üyesinin53’üdinadamıdır.Onunmeclisbaşkanlığıdöneminde,3Mart1924tarihindeçıkarılan429Sayılı
Kanun’la Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuş, dinî müesseselerin, cami vemescitlerinyönetimi,müftü,vaiz,imam-hatipvemüezzin-kayyımlarıntayinveazilleributeşkilataverilmiştir.MilliMücadele’ye büyük hizmetler vermiş, idari tecrübeye sahip uzun süre
AnkaramüftüsüolanBörekçizadeMehmetRıfatEfendi,1Nisan1924tarihindeDiyanetİşleriReisliği’neatanmıştır.GaziM.KemalPaşa’nınbudurumaverdiğiöneminbirgöstergesiolarakda
protokoldeki saygın yeri ayarlanmış, diyanet reisine en yüksek devlet maaşıbağlanmıştır.Bakanlaraverilenkırmızıplakalımakamaracısağlanmıştır.Atatürk,Diyanetİşleribaşkanıileberaberhutbelerinkonularınıbelirliyordu.Hutbekonuları:
1-İmanveamel2-Allah’ınvePeygamber’inhayatverecekgörüşleri3-Allah’ısevmekvePeygamber’ineuymak4-Peygamberimizinhayatı5-Vatanmüdafaası6-Herkeskazancınabağlıdır7-Namazvehikmeti
8-Oruçvehikmeti9-İçkininkötülüğü10-Kumarınkötülüğü11-Kötühuylardansakınmak12-Dünyaveahretiçinçalışmak13-Askerliğinşerefigibivs.
Atatürk, “Her kişi kendi dinini, din işlerini, imanını öğrenmek için bir yeremuhtaçtır,orasıokuldur.”diyerek, imam-hatipokullarınıve ilahiyat fakültesiniaçmıştır.Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluşunun ikinci, yılında 21 Şubat 1925
tarihinde bütçe müzakerelerinde, “dinî neşriyat” üzerinde durulmuş, Kur’an-ıKerim meali ve tefsirinin, hadis-i şerif tercümelerinin devlet imkanlarıylayaptırılması kararlaştırılmış ve bu iki işin masrafları için o günün maddiimkansızlıklarıiçindeDiyanetbütçesine20binliralıkeködenekkonulmuştur.Neticesinde,ElmalıHamdiYazır’ınhazırladığı“HakDiniKur’anDili,Yeni
MealliTürkçeTefsir”adlı9ciltlikmealve tefsir ileAhmetNaimveProf.Dr.Kamil Miras’ın hazırladıkları “Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i SarihTercemesi” adlı 12 ciltlik hadis tercümesi ortaya çıkmış, tümmasraflar devletbütçesindenkarşılanmıştır.
Kur’an’ınTürkçeyeÇevrilmesininAmaçları
Gerçekleştirilen devrim yasalarının bir bir tahakkuk etmesinin ardından,toplumda ciddi bir okuma ve okunacak eser boşluğu doğdu. Bu boşluğundoldurulması içinmuhtelif gayretler olmuş fakat durumun nazikliğinden ciddibirmatbuatsözkonusudeğil.O zaman için yapılacak en makul çalışma meclis içinden olabilir. Bunun
idrakindeolanbüyükâlimKamilMirasbirgruparkadaşıyla,kimsenindeitirazedemeyeceği; Meal-Kur’an tefsiri ve Buhari’nin tercümesinin yapılması içinönergeverirler.Önergekabuledilir.ZatenAtatürk’egöredeKur’an-ıKerim’inTürkçeyeçevrilmesininamacının
da halkı aydınlatmak ve inançlımilletimizin bireylerini körü körüne bilmedentekrardankorumaktır.O,bugerçeğişusöylemleriylebelirtiyor:“Kur’an-ıKerim’in tercümeedilmesiniemrettim…İlkdefaolarakTürkçeye
tercüme ediliyor. Hz.Muhammed’in hayatına ait bir kitabın tercüme edilmesiiçindeemirverdim.Halk,tekrarlanmaktabulunanbirşeymevcutolduğunuvedin işleriyle ilgili kimselerin derdi ancak kendi karınlarını doyurup, başka birişleriolmadığınıbilsin.”Yine bu konuyla ilgili olarak: “Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar.
BununiçinKur’anTürkçeolmalıdır.”ve“Türk,Kur’an’ınarkasındankoşuyor.Fakatonunnedediğinianlamıyor,içindenevarbilmiyorvebilmedentapınıyor.Benim maksadım, arkasından koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın.”demektedir.Atatürk, inançlı milletin, zamanı geçmiş ve Kur’an-ı gölgeleyen yorum ve
açıklamalardankurtulmasıiçin,TürkçeyeyeniKur’ançevirileriveyenitefsirler
yapılmasıistediğinişöylevurguluyor:“... Milli terbiye ile geliştirmek ve yükseltilmek istenen genç beyinleri, bir
taraftan da paslandırıcı, uyuşturucu, hayali fazlalıklarla doldurmaktan dikkatlesakınmaklazımdır.HocaEfendibufikriniaçıklamakiçin(Kur’an-ıKerim’den)“Vettini vezzeytuni, ilah” ayetini kendince yorumladılar. İncir ve zeytinçekirdeğindenilkeçıkardılar.Birindekiçokluğa,diğerindekibirliğeişaretettiler.Ayetinanlamıbumudur,değilmidirbirşeydiyemeyeceğim.Yalnızbu seyahatimsırasında, rastlantı sonucu,buayetinanlamınıdiğerbir
hoca efendiden sormuştum. Bunun için yarım saat kadar irdelemeye ihtiyacıolduğunusöyledi.Ömrünümedreselerdedinbilimininöğrenimiveöğretimiylegeçirenbirkişi,birkitabın,(Kur’an-ıKerim)birsatırınıTürkçeifadeedebilmekiçinböylebirihtiyaçbelirtirse,milletinbireylerinedesin?Onuniçinefendiler,gençkuşağınbeyniniyormadan,onunher şeyikabuleve sindirmeyeyeteneklikıvrımları,hakikatizleriylesüslenmelidir.(Samsunöğretmenleriylekonuşmasından,22Eylül1924)Atatürk, Türk ulusunun dinini, öz kaynağından öğrenmesi için Kur’an-ı
Kerim’in çeviri ve tefsirini (yorumunu) yaptırmıştır. Kur’an’ın tefsir vetercümesi için TBMM’de yapılan görüşmeler sonucunda bu iş için bütçeye20.000 lira ek bir ödenek konuldu. Günün koşullarına göre oldukça yüklümiktardaolanbuödenek,TBMM’dekabuledildi.BugörevbizzatAtatürktarafındanMehmetAkifErsoy’aveElmalılıHamdi
Yazır’averilmiştir.AncakMehmetAkifErsoy,Kur’an’ınTürkçeyeçevrildiktensonra ibadette de Türkçe olarak uygulamaya konulacağı endişesi veçevredekilerin baskısıyla bu görevinden istifa etmiştir. Bunun üzerine her ikigörevdeAtatürktarafındanElmalılıHamdiYazır’averilmiştir.Kur’an’ınTürkçeyeçevirisikonusundaAtatürk’esunulanbirbaşkaçeviride
Cemil Said’in çevirisidir. Cemil Said, Atatürk’e bu konudaki görüşleriniaçıklarken, gerekli olan eklemeleri yaptığını ancak bunu yaparken birmahkemede çeviri yaptığını düşündüğünü söyleyerek objektif bir çalışmayaptığınıönesürmüştür.Yine hatadan masum olamayacağının bilincinde olarak değişik çeviri ve
tefsirleredebaktığınıancakherhangibirinitercihedecekkadaryeterlidüzeydeolmadığıiçinisteyeninistediğitefsirebaşvurabileceğinibelirtmiştir.
Atatürk’ünbaşlattığıbuhareketsonucundabugündeçokdeğerlikabuledilenHakDiniKur’anDiliMealliTürkçeTefsiradlıçalışmasıylaMuhammedHamdiYazır’ın eseri ortaya çıkmış ve bundan sonra camilerde ve bizzat kendihuzurundaokunması sürmüştür.Atatürk’üngirişimiyleonunçokdeğerverdiğiKur’ançeviriçalışmalarıböyleliklehızkazanmıştır.Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkan, devlet kurumlarının henüz yeni
oluşturulduğu,birçokmaddisıkıntılariçerisinde,Atatürk’ünemriyleTBMM’ninKur’an tefsiri ve 12 ciltlik hadis tercümesinin yapılmasına karar alması,Türkiye’dedinhizmetleriiçintarihselbiradımdır.Günümüzekadarulaşanbueserbirçokbilimselvedinîaraştırmayapanbilim
adamıiçinkaynakkitapolmaözelliğinikorumaktadır.Prof.Dr.KamilMiras,Sahih-iBuhariMuhtasarıTecrid-iSarihTercümesi’nin
4.cildininönsözündeşugörüşleridilegetirmiştir:“Şimdişükranvesilesiolmaküzereasılkaydedilmesimillivedinîbirgörev
olanbiryönkalmıştırkiodabueserinherşeydenevvelBüyükMeclis’infikirsahibi olarak milletimize sunulan bir fazilet armağanı olmasıdır. Bu sebepleYüce Meclis’imize üstün başarılar dilerken, Türk Milleti’nin büyük başbuğuAtatürk’üderinsaygılarlaselamlarım.”
Atatürk’ünİslamİçinYaptığıHizmetler
Aslında Kur’an-ı Kerim ilk kez Türkçeye 1338 yılında Çağatay lehçesiyleçevrilmiştiancakbuçeviriOsmanlıTürklerininihtiyacınıkarşılamaktanoldukçauzaktı.Cumhuriyet dönemine kadar gerçek anlamda bir Kur’an tercümesi
yapılamadı. Osmanlı Devleti döneminde, Kur’an çevrisi yanında uzun süreKur’an tefsiri de hazırlanmamıştı. 1875 yılındaki Tefsir-i Züptetü’l Ahtar,1841’deki Tefsir-i Ayıntabi ve 1865 yılındaki Tefsir-i Mevahip gibi tefsirçalışmalarıdabilimselliktenuzakvehurafelerledoluydu.Türk toplumunun bilimsel bir bakışla gerçekleştirilecek Kur’an tefsir ve
tercümesineolan ihtiyacınıgörenAtatürk,bukonudahiçbirdönemdeolmadığıkadarciddiçalışmalarbaşlattı.1924 yılında Cemil Said’in Kur’an çevrisi ile Hüseyin Kazım ve
arkadaşlarınınhazırladığı“Nuru’lBeyan”adlıtercümeyeterligörülmemişti.1926 yılında, Süleyman Tevfik’in tercümesi de anlaşılır bulunmamıştı.
Özellikle 1927 yılından sonra Kur’an çevrilerinin sayısında artış görülmüştü.OsmanReşitvebirheyettarafındanbirçeviriyapılmışfakat1927yılındaİsmailHakkıİzmirli’nintercümesidahafazlabenimsenmişveyaygınlaşmıştı.Cumhuriyetin ilk Kur’an tefsiri, Atatürk’ün isteğiyle hazırlatılan, Konyalı
MehmetVehbiEfendi’nin“Hülasatü’lBeyanTefsir’lKur’an”adlıeseriydi.Ayrıca, yine Atatürk’ün isteği üzerine ElmalılıMuhammed Hamdi Yazır’ın
“Hak Dini Kur’an Dili” adlı eseri, 1924 yılında meclis kararından sonrahazırlanmaya başlanmış ve 1936 yılında basılmıştı. Bu eser, 8 ciltlik 6433sayfalıkdevbireserdi.Bueser,odöneminDiyanetİşleriBaşkanlığıtarafından
Türkiye’ninheryerineücretsizolarakdağıtılmıştı.Yukarıda adı geçen eserler başta olmak üzere, cumhuriyetin ilk 15 yılında
Kur’an-ı Kerim’in tefsir ve tercümesi ile ilgili 9 eserin yazılıp yayımlandığıgörülmektedir.Atatürk’ün İslam’ın temel kaynağı Kur’an-ı Kerim’i Türkçeye tercüme
ettirmiş olması, Kur’an’ınmantığına da uygundur. AtatürkKur’an’ı Türkçeyetercüme ettirerek, yüzyıllardır ihmal edilmiş bir Kur’an hükmünü, “Biz onuanlaşılsındiyeindirdik”iuygulamıştır.Üstelik o, bu konunun ne kadar önemli olduğunu bilerek Kur’an tefsir ve
tercüme görevini Elmalılı Hamdi’ye vermiştir ve Elmalı’nın yaptığı Kur’antefsiri bugün bile aşılamamış mükemmel bir tefsirdir. Prof. Dr. Yaşar NuriÖztürkbukonudaşudeğerlendirmeleriyapmaktadır:“Cumhuriyeti kuran irade (Atatürk), imparatorluğu içinden kemirerek yıkan
hurafenin(Kur’andışıuydurmadincilik)tabelalarınıdevirdiktensonra,engüzeldinin esasını kitleye tanıtmanın ilk ve en önemli adımını hayranlık verici birbasiret ve dirayetle atmıştır. O adım, çağın en büyük müfessiri (yorumcusu)Elmalılı Hamdi Yazır’a, TBMM’nin karar ve isteğiyle hazırlatılan Kur’antercümevetefsiridir.YanidokuzciltlikoaşılamamışElmalılıTefsiri.Atatürk,hepgörmezdengelinenamatemelçözümünhareketnoktasıolanbu
icraatında,sadeceaklındeğil,gönlünündeişiniçindeolduğunuvurgulamakiçintefsirinfinansmanınabizzatkatkıdabulunmuştur...Türkiye’de İslam konusunun her seviyede en güvenilir, en değerli başvuru
kaynağıhâlâElmalılıTefsiri’dir.Elliyılıaşkındır,amansızbirdinsömürüsüileülkenin anasını ağlatanpolitikalar ve engizisyona tas çıkartmanoktasınagelen“Din Ticareti”, sövüp durdukları devir ve kişilerin vücuda getirdiği, o, dokuzciltlikeserindeğilyerine,yanınabilekoyabileceğimizbirşeyüretilememiştir.”Atatürk,TürktoplumununİslamdininidahaiyianlayabilmesiiçinKur’an’ın
yanında sağlam bir hadis kaynağına olan ihtiyacı da görmüş ve bu konudakiçalışmalarlaiseAhmetNaimEfendi’yigörevlendirmişti.AhmetNaimEfendide titizbirçalışmasonundaBuhari’ninhadiskaynağını
Türkçeye tercüme etmiştir. İlk üç ciltten sonra eser, Kamil Miras tarafındantamamlanmıştır.1932yılındabastırılanbukerimeser,Türkiye’ninher tarafınaücretsizolarakdağıtılmıştır.
Atatürk;İslam’ıntemelkaynaklarınıTürkçeyeçevirtmeklekalmamış,bunlarıbastırarakgenişhalkkitlelerineulaştırılmasınıdasağlamıştır.O,Türkiye’debirbakıma dinsel aydınlanma başlatmıştır. İslam’ın temel kaynakları üzerindeyaptırdığıçalışmalarlaTürk-İslamdünyasındauzunzamandırihmaledilmişbirkonuüzerineeğilmeihtiyacıduymuştur.Çoksayıdadinîkitapbastırarak,halkınkulaktandolma,yanlışveeksikİslam
bilgilerini, kitabi bilgilerle düzeltip, din konusuna daha bilinçli yaklaşmasınaçalışmıştır.1924yılından1950yılınakadar,352.000(üçyüzelliikibin)takımdinîkitapbastırılmışvebunlarAtatürkdönemindenbaşlayarakyurdunenücraköşesinekadardağıtılmıştır.BuKitaplarınDağılımıŞöyledir:1-45.000(kırkbeşbin)adetKur’an-ıKerim tercümeve tefsiri (ondokuzar
cilt).2-60.000adetBuhariHadisleritercümeveizahı(onikişercilt).3-247.000adet(ikiyüzkırkyedibin)dinkültürüeserleri.Bütün bu rakamlar, Atatürk döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin dine karşı
kayıtsızkaldığını,“negatif”yaklaşımlarsergilediğiniilerisürenlere,anlamlıbircevapniteliğindedir.Atatürk Türkiye’sinin “dinsel aydınlanmayı” bu icraatlarını görmezlikten
gelenzihniyetsahipleri,OsmanlıDevleti’nde15.yüzyıldanitibarenbasılandinîeserlerinsayısınımerakediparaştırma ihtiyacıduymuşolsalardı,gençTürkiyeCumhuriyeti’niveAtatürk’üdahaiyianlayacaklarvetakdiredeceklerdi.OsmanlıDevleti’nde,1400ila1730yıllarıarasında;yaniyaklaşık300yıllık
bir dönemde, telif olarak 14 tefsir, 48 fıkıh, 25 akaid ve kelam, 11 ahlak vesadece1 tanedehadisle ilgili,yanikısacadinî içerikliolmaküzere toplam99eseryazılmıştı.“Fünun-iAliye”ibaresindendinînitelikliolduklarıbilinen30vesayıları belirsiz en az 14 çalışma yapıldığı görülmekteydi. Toplam 234 telifeserden143dinînitelikliidi.Bu tablo,OsmanlıDevleti’nin 300 yıllık sürede dinî eser yazımı ve basımı
konusunda oldukça kısır olduğunu ortaya koymaktadır. 300 yıllık zamansüresinde hadisle ilgili sadece bir çalışmanın yapıldığı Osmanlı Devleti’nekarşılık, Atatürk’ün genç Türkiye Cumhuriyeti, 10 yıllık kısa bir sürede çokönemlihadisçalışmalarınaimzaatmıştır.
Ayrıca, Osmanlı Devleti’nde dinsel alandaki kitabi çalışmaların azlığıyanında, bu çalışmaların halka ulaşmasının da ne kadar güç olduğu tahminedilebilir. Osmanlı Devleti, 1727 yılındamatbaayla tanışmasına rağmen, çıkaramaçlıgericizihniyet, İslam’ınkitabınınhalkaulaşmasına,yanimatbaadadinîkitapbasımınakarşıçıkmıştı.Bundandolayı,Osmanlıhalkınınzatensınırlıolandinselyapıtlarlatanışmasıneredeyseimkansızlaşmıştı.İşte bu eksikliği fark eden Atatürk, İslam’ın temel kaynakları başta olmak
üzer, birçok dinsel nitelikli eseri tefsir ve tercüme ettirerek, dinî konulardakikitabibilgieksikliğinigidermeyeçalıştı.İslam dinini gerçekten bilen pek çok yerli ve yabancı bilim adamına göre
Atatürk, Hz. Peygamber’den sonra İslamiyet’e en büyük hizmetleri yapankişidir.Atatürk’ün İslam dinine yaptığı hizmetleri özet olarak şu şekilde
sıralayabiliriz:1- Kur’an’ı, ilk kez Türkçeye çevirtti, bastırdı ve ücretsiz dağıttırdı. “Ben
Müslüman’ım diyenTürk insani dinini anlamaya başladı. (1927, İsmailHakkıİzmirli’ninçevirisi.)2- Kur’an’ın bilimsel tefsirini yaptırdı, bastırdı ve ücretsiz dağıttırdı. (Hak
DiniKur’anDiliismiile1936yılındaElmalılıHamdiYazır)3- İmam Buharı’nın sağlam hadislerinin çevrisini yaptırdı ve ayni şekilde
halkaulaşmasınısağladı.(1932,AhmetNazım,KamilMiras)4- Arapça okunan ve dinleyenin anlamadığı, hutbe okuma işini Türkçeye
dönüştürdü.(1932)5-Camilerin din görevlisi ihtiyacını karşılamak için “İmam-HatipOkulları”
açtı.
Diyanet’inKurulmasınınArdından
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasının ardından, Atatürk, din hakkındagerekli bilgilere sahip olmayan kimselerin dinî konularda yorumlardabulunmalarınakarşıçıkmayadevametti.Atatürk’ün “bizim dinimiz” diye sahiplendiği, yüce dinimizin zaman zaman
cahil ve ehliyetsiz kişilerin elinde kaldığını üzülerek belirtir, dinimizin böylekimselerinelindenkurtarılmasıgerektiğineişaretederdi.O,herfırsattacehalete,bağnazlığa,hurafelere, din istismarcılarınakarşı olduğunubildirir, İslam’dabugibidurumlarınyerininolmadığınısöylerdi.Ehil kimselere ve gerçek din adamlarına büyük görev düştüğünü belirten
Atatürk, döneminde medrese eğitimi almış ancak din konusunda görüş beyanedenlerleilgiliolarakbirtoplantıdaşugörüşleridilegetirmiştir:“Cumhuriyet hükümetimizin bir Diyanet İşleri makamı vardır. Bu makama
bağlı müftü, hatip, imam gibi görevli birçok memurları bulunmaktadır. Buvazifelikişilerinilimvefaziletlerininderecesibilinmektedir...Vazifeliolmayanbirçokinsanlardagörüyorumkiaynıkıyafetigiymektedevametmektedirler.Bugibileriçindeçokcahil,hattaokumasıyazmasıolmayanlararastladım.Özelliklebugibibilgisizler,bazıyerlerdehalkıntemsilcileriimişgibionların
önüne düşüyorlar. Halkla doğrudan doğruya ilişki kurmaya adeta engel olmasevdasında bulunuyorlar. Bu gibilere sormak istiyorum. Bu tutum ve yetkiyikimdenalmışlardır?Millete hatırlatmak isterim ki bu kayıtsızlığa müsaade etmek asla doğru
değildir.Herhaldeyetkisahibiolmayanbugibikişilerin,görevliolankimselerleaynı elbiseyi taşımalarındaki sakınca bakımından hükümetin dikkatini
çekeceğim.”Atatürk, İslam dininin emir ve yasaklarının sadece din bilginlerinden değil,
herkesin kendi imkan ve gayretleriyle olması gerektiğini, anlaşılmayanmeselelerinisedinbilginlerinesorulmasınıistemiştir.DinbilginlerininhalkıdinîbakımdanaydınlatmagöreviniüstlendiğinedikkatçekenAtatürk,bukonudaşugörüşlerisavunmuştur:“Her şeyden önce şunu en basit bir dinî gerçek olarak bilelim ki bizim
dinimizde özel bir sınıf yoktur. Ruhbanlığı reddeden bu din, dinde tekelciliğikabuletmez.Meseladinbilginleri,mutlakaaydınlatmavazifesidinbilginlerineaitolmadıktanbaşka,dinimizdebunukesinlikleyasaklar.O halde biz diyemeyiz ki bizde özel bir sınıf vardır. Diğerleri dinî yönden
aydınlatmahakkındanyoksundur.Böyledüşünecekolursakkabahatbizde,bizimcahilliğimizdedir.Hocaolmakiçinyanidinîgerçeklerihalka telkinetmekiçin,mutlakahocaelbisesişartdeğildir.Bizim yüce dinimiz her erkek ve kadınMüslüman genel olarak araştırmayı
farz kılar ve her erkek ve kadın Müslüman, toplumu aydınlatmaklayükümlüdür.”Atatürk, gerçek din bilginleri ile cahil din adamlarının karıştırılmaması
gerektiğineişaretetmiştir:“Efendiler, bir fikri daha düzeltmek isterim.Milletimizin içinde gerçek din
adamları, din adamlarımız içinde de milletimizin hakkıyla iftihar edebileceğibilginlerimiz vardır. Fakat bunlara karşı hoca elbisesi altında gerçek ilimdenuzak, gereği kadaröğrenmemiş, ilimyolundagereği kadar ilerleyememişhocagörünüşlücahillerdevardır.Bunlarınikisinibirbirinekarıştırmamalıyız.Seyahatlerimdebirçokgerçekaydındinbilginlerimizletemasettim.Onlarıen
yeni ilmi terbiyeyi almış, sanki Avrupa’da tahsil etmiş seviyede gördüm.İslamiyet ruhu ve hakikatlerini çok iyi bilen din adamlarımızın karşısındaimansızvehaindin adamları davardır fakat bunları onlarla karıştırmakdoğruolmaz.”
BazıBilgilerSıralayalım
3Mart1924’te,29yerdeİmam-HatipOkuluaçıldı.Aynıyıl9yerdeKur’ankursuaçıldı.21Nisan1924’te,DarülfünuniçindeİlahiyatFakültesiaçıldı.(DahasonraadıİslamTetkikleriEnstitüsüoldu.)1928’de, Fuat Köprülü başkanlığında hazırlanan ve içinde “camilere sıra
konulup orada oturulsun; ayakkabıyla girilsin, ibadet müzikle yapılsın” gibiönerilerinbulunduğudinreformuMustafaKemaltarafındanreddedildi.28 Ekim 1930’da, ilkokulların 5. sınıf öğrencilerine perşembe günleri din
dersiverilmesiuygulamasıbaşlatıldı.İki yıl sonra, 12 yaşından büyük her Türk vatandaşına Diyanet İşleri’nden
izinlibazıhocalarındersvermesiserbestbırakıldı.Bir ara imam-hatipler kapatıldı tekrar açıldı.Okullaradindersleri kaldırıldı,
tekrarkonulduvs.AmaKur’ankurslarıhepoldu.Şöyleki:-1925-1934yıllarıarasında14Kur’ankursuaçıldı.-1934-1945:14-41-1945-1950:41-127-1950-1996:127-5949-1996-20005949-3305Şimdibusayıtekrar8bineçıktı...Peki,bütünbunlardannedemekistiyoruz?Bizşusözlerekatılıyoruz:“Nasıl ki her hususta yüksekmeslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek gerekli
ise, dinimizin gerçek felsefesini inceleyecek, araştıracak bilimsel ve teknik
olarak telkin kudretine sahip olacak seçkin ve gerçek din ilim adamlarını dayetiştirecekyükseköğrenimkurumlarınasahipolmalıyız.”
MustafaKemal
Diyanet:İlkHadisÇalışmasınıAtatürkYaptırdı
DiyanetVakfıYayınKuruluBaşkanıProf.Dr.Yeprem,TürkiyeCumhuriyetikurulduktan kısa bir süre sonra Atatürk’ün Meclis kararıyla özel bir bütçeayırarakKur’antefsirivetercümesiilehadisçalışmasıyaptırdığınısöyledi.Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun, Kur’an ve hadis
çalışmasınınAtatürk’ünprojesiolduğunuaçıklaması,kamuoyundayankıbuldu.Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Saim Yeprem,Bardakoğlu’nun sözlerine açıklık getirdi. Yeprem, Atatürk’ün 1920’lerin sonu1930’ların başında Kur’an tefsiri ve tercümesi ile hadis çalışması yaptırdığınıbelirterek,Atatürk’ünprojesininİslamdininitemelikikaynağındandöneminensonşartlarınagöreTürkhalkınasunmakolduğunubelirtti.Atatürk’ünherikiçalışmaiçinmecliskararıçıkartarak,özelbütçeayırdığını
söyleyen Yeprem, şunları anlattı: “Kur’an tefsiri için Elmalılı Hamdi Efendi,Kur’antercümesiiçinMehmetAkifErsoy’u,hadisçalışmasıiçiniseBabanzadeAhmetNaimBey’igörevlendirdi.AncakMehmetAkifErsoytercümedenvazgeçince,ElmalılıHamdihemtefsir
hemtercümeyiyaptı.Hadisçalışmasını3yılsürdürenBabanzadeAhmetNaimBeyvefatedince,yarımkalançalışmayıKamilMirasyürüttü.Kur’antefsirivetercümesi, ‘Hak Dini Kur’an Dili’ adında 9 ciltlik tefsir ve tercüme olarakyayınlandı. Hadis çalışması ise ‘Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecridi SarihTercümesi’adıylayayınlandı.Bu iki tefsir1935yılında10binnüshabasıldı.Döneminhayattaolanbütün
ilimadamlarınadağıtıldı.Biri debanadedemden intikal etti.Üzerinden50yılgeçtikten sonra o güne kadar Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basılıp
dağıtılanKur’antefsirleri,ElmalılıHamdiBey’invarisleritarafındanbasılmayabaşlandı. Hadis tercümesi ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en çok baskısınıyaptığıeserlerinbaşındageldi.”Atatürk’ten sonra bir daha böyle bir şeye teşebbüs edilmediğini belirten
Yeprem, “Oysa dil ve günün şartları çok değişti. Bu nedenle Diyanet İşleriBaşkanlığı‘KonuluHadisÇalışması’adıaltındabirprojebaşlattı.İddiaedildiğigibiyapılan‘ılımlıİslamyadahadisayrıştırmak’değil.Atatürk’ün projesinde olduğu gibi İslam dinini temel iki kaynağından
dönemin şartlarına ve diline göre halka anlatmak. Bu yıl sonundatamamlanmasınıplanlıyoruz.Atatürkdönemindensonrayapılan,hattakapsamıolarakcumhuriyettarihindebirilktir.”dedi.
PatrikhanelerKapatılmalıdır
Mustafa Kemal, gerek savaş yılları ve gerekse cumhurbaşkanlığı sırasında,azınlık faaliyetlerini çok yakından takip etmiş ve geçmişte onlara verilenimtiyazların kaldırılması ve onların da Türkler gibi hak ve vecibelerde eşitvatandaşhalinegetirilmesiiçingayretsarfetmiştir.20Kasım 1922’den 24 Temmuz 1924’e kadar yaklaşık iki yıl süren Lozan
Konferansı sırasında da baştaMustafaKemal olmak üzere Türk idarecilerininkesinkararı,hemazınlıkmeselesiniyurtiçindeveyurtdışındamilletlerarasıbirstatüyekavuşturmak,hemdeazınlıklaraaitpatrikhane,hahamhane,kilise,havrave yabancı mektepler gibi müesseselerden, hilafet müessesesinde olduğu gibipatrikhanelerivehahamhaneyiortadankaldırmaktı.YerlikamuoyubunahazırdıvebuhususuMustafaKemalyabancıkamuoyuna
dailanetmekmaksadıyla,Lozangörüşmelerinindevamettiğisırada,NewYorkHerald Gazetesi muhabiriyle 4 Mayıs 1924 tarihinde yaptığı mülakatta bunuaynenşöyleifadeetmişti:“Hilafetle beraber Türkiye’de mevcut olan Ortodoks ve Ermeni kiliseleri,
Patrikhaneleri ile Musevi Hahamhanelerinin ortadan kalkması lazımdır...Patrikhanelerin hiddetini tahrik etmeden usul-i tedrisimiz tebdil edilemezdi.Bunlarmuavenetmaksadıyladaimaecnebihükümetleremüracaatediyorlardı.Asırlardan beri Rusya, İstanbul Rum Patrikliği üzerindeki hegemonyası
sayesinde işlerimiz üzerinde muzır bir nüfuz sahibi oldu. Rum Ortodoks veErmenipatrikhanelerivasıtasıyla idareusulümüz,diğerkilise idareleri ihdasınıelzem kıldı. O vakit Rum-Katolik Patrik’ini ve Yahudilerin hahambaşılarınıtasdikemecburolduk...Türkiye’demekteplervekiliselertahrikatınocağıidi...”
Lozan’da hahamhane ve patrikhaneler kaldırılamamış ama hiç olmazsaTürkiye’deki azınlıklara tanınmışolan imtiyazlarkaldırılabilmiştir.Yine ırkvedin esasına göre yapılan düzenlemede, Müslümanlar gibi Müslümanolmayanlara, azınlıklara kamu hizmetlerinde kanun önünde tam eşitliksağlanmıştır.Ayrıca Türkiye’de bu esaslara aykırı olabilecek hiçbir mevzuatın
yapılamayacağı ve uygulanamayacağı belirtilmiştir. Bütün bunların yanı sıratarihin hemen her devrinde, belki de biraz cömertçe, gördüğümüz “AfBeyannamesi’niveya“Aff-ıUmumîyi’TBMMkabuletmiştir.Bunagöre,savaşsırasında, isyan, ihanet eden, düşmanla işbirliği yapan, Türklere karşı savaşanazınlıklardanErmenilerveRumlardadahilbütünazınlıklaraffedilmiştir.Lozan’da hahamhane ve patrikhaneler kapatılamamıştır ama bunların
faaliyetleri sadece din işleriyle sınırlı tutulmuş, dünyevi işlerle, siyasetleuğraşmaları,ideolojikçalışmalardabulunmalarıyasaklanmıştır.Yine yapılan inkılaplarla, azınlıkların aile hukukunu kendi ananelerine göre
düzenlemeleri hususunda farklılıklar ortaya çıkınca da 15 Eylül 1925’teYahudiler, 17 Ekim 1925’te Ermeniler ve 27 Kasım 1925’te de Rumlar bufarklılığın kaldırılması için müracaat etmişler ve ülkede ayrı muameleye tabiolmakistemedikleriniifadeetmişlerdir.Lozan’daErmenistanvePontushayalleriyıkılanErmeniler,Rumlarveonları
destekleyenBatılılarınyanısıraOsmanlıDevleti’ndenayrılmışolanBulgaristan,Yunanistan, Suriye, Irak ve Kafkaslardaki Ermeniler ve Rumlar, burukluğuortadankaldırmakamacıylafaaliyetegeçmişlerdir.
BizimDinimizKusursuzdur
Atatürk, gerçek dindara karşı değildi. O, kendi çıkarları yararına dinisömürenleri,araçolarakkullananlarıortadankaldırmakistiyordu:“Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine
bürünmüşlerdir.Safve temizhalkımızıhep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir.Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir edenyıpratankötülüklerhepdinkılıfıaltındaküfürvealçaklıktangelmiştir.Onlarherhayırlıdavranışıdinlekarşılarlar.Halbuki hamdolsun, hepimiz Müslüman’ız, hepimiz dindarız, artık bizim
diningereklerini,dininyasaklarınıöğrenmek için şundanbundanderseveakılhocalığınaihtiyacımızyoktur.Analarımızın, babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile bizim
dinimizin esaslarını anlatmaya kafidir... Bilhassa bizim dinimiz için herkesinelinde bir ölçü vardır. Bu ölçüyle hangi şeyin dine uygun olup olmadığınıkolaycatakdiredebilirsiniz.Hangişeykiakla,mantığa,ulusunyararına,İslamlığınyararınauygunsa,hiç
kimseyesormayın,oşeydindir.Eğerbizimdinimizakla,mantığauygunbirdinolmasaydı,kusursuzolmazdı,dinlerinsonuncusuolmazdı.Atatürk Ankara’da ulus egemenliğini temsil eden Türkiye Büyük Millet
Meclisi’ne gölge düşürebilecek kasıtlı hareketlerden dolayı endişelerini şöyleaçıklamaktadır:“Asırlarboyuncavebugündekavimlerincehilvetaassubundanfaydalanarak
binbir türlü siyasi ve şahsi menfaat temini için dini alet ve vasıta olarakkullanmak teşebbüsündebulunanların iç ve dışta varlığı yüzündenbu zeminde
olanlarısöylemektenkendimizialamıyoruz.Beşeriyette din hakkında bilgi ve duygular her türlü hurafelerden tecerrüt
ederekhakikiilimnuruiletemizleninceyekadardinoyunuaktörlerineheryerdetesadüfolunacaktır.”“İnanıp bağlanmakla, mutlu olduğumuz İslam dinini, yüzyıllardan beri
alışageldiği gibi bir siyaset aracı haline düşmekten kurtarıp yüceltmenin pekgerekliolduğugerçeğinigörüyorvebiliyoruz.Kutsal ve tanrısal olan inançlarımızı ve vicdan işlerimizi karışık ve değişik
olup her türlü çıkarlarla hırsların kıpırdanışlarından bir an önce ve kesinliklekurtarmak ulusun bu dünyada olduğu gibi öteki dünyada da mutluluğunungerektirdiğibirsorumluluktur.Ancakböylelikleİslamdinininyüceliğibelirmişolur.”“Laiklikprensibindeısrarediyoruz.Çünkümilliiradenin,insanlığamâlolmuş
değerlerin belki de en mukaddesi olan da özgürlüğü ancak laiklik prensibinebağlanmaklakorunabilir.”Atatürk, laik devletin pozisyonuna ve laik tutum ve anlayışa bir diğer
açıklamadadahabulunur.“Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün
yurttaşlarınvicdan, ibadetvedinhürriyetini tekeffületmekdemektir.Onagöredüzeltiniz.”Düşünce ve inanç özgürlüğü demek olan laiklik ilkesi, Atatürk’ün dünya
görüşünün kilit önemindeki ögesi, bütünüyle Atatürk devriminin genelkarakterinibelirleyenözelliğidir.Bilimvesanatıngelişmesi,bilimseldüşünüşüntoplumun yönetimine egemen kılınması, kadın haklarının tanınıpgerçekleştirilmesiancaklaikbirortamdaolabilir.Kutsal sayılan konularda inanç ve düşünce farklılıklarının dünya işlerinde
dayanışmaveişbirliğiniengellememesiortamıdemekolanlaikliğin,buniteliğiile demokratik bir toplumsal ve siyasal düzenin de vazgeçilmez gereği olduğuaçıktır.Bütünbunları,derindenvebütünkapsamıylakavramışolduğuiçindirkiAtatürkşunlarısöylüyordu:“Tekkeleringayesihalkımeczupveaptalyapmaktır.Oysakihalkmeczupve
aptal olmaya karar vermemiştir.Biz dünya uygarlık ailesi içinde bulunuyoruz.Uygarlığınbütüngerektirdikleriniuygulayacağız.”(31Ağustos1925)
“Efendilerveeymillet, iyibilinizkiTürkiyeCumhuriyetişeyhler,dervişler,müritler ve meczuplar ülkesi olamaz. En gerçek, en doğru tarikat uygarlıktarikatıdır.Uygarlığınemirvegerekleriniyapmak, insanolmakiçinyeterlidir.”(1Eylül1925)Atatürk, gerici tavır ve eylemler karşısında kesin ifadelerle konuşmuş ve
TürkiyeCumhuriyeti ilkelerine bağlı olan herkesin de disiplinle böyle hareketetmesiniistemiştir.Oşöyleder:“Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyidlerin, çelebilerin, babaların emirlerin
arkasından sürüklenenve falcılara, büyücülere, üfürükçülere,muskacılara talihvehayatların,emaneteden insanlardankurulubir toplumauygarbirulusgözüilebakılabilirmi?Ulusumuzun gerçek görünüşü yanlış anlamda gösterebilen ve yüzyıllarca
göstermişolanbugibiunsurlarvemüesseseler,yeniTürkiyedevletinde,TürkiyeCumhuriyeti’ndesürüpgitmelimiydi?Bunaönemvermemek,ilerlemeveyenileşmeadınaenbüyükvedüzeltilmesi
imkansızbirhataolmazmıydı?Bizhervasıtadanyalnızveancakbirbakımdanfaydalanırız. O da şudur: Türk ulusunu uygar dünyada, layık olduğu mevkieçıkarmakveTürkiyeCumhuriyeti’nisarsılmaztemelleriüzerindehergündahaziyadekuvvetlendirmek…”“Uygarlık tarikatı Türkiye; şeyhler, dervişler memleketi olamaz. Ölülerden
yardımummakuygarbirtoplulukiçinlekedir.Ortadabulunantarikatlarıngayesikendilerine bağlı olan kimseleri dünyevi ve manevi hayatta mutlu kılmaktanbaşkaneolabilir?Bugün ilmin, fennin bütün şümûlü ile uygarlığın göz kamaştırıcı ışığı
karşısında filânve falanşeyhin irşâdiylemaddîvemanevimutluluğuarayacakkadar ilkel insanların Türkiye uygar topluluğunda var olabileceğini asla kabuletmiyorum...
DinsizMilletinDevamınaİmkanYoktur!
1930yılınınTemmuzayında,AnkaraHalkevi’ndetoplananBirinciTürkTarihKongresi’ninsongünlerinde,Darülfünunprofesörleri,liselerin,ortamekteplerinhocalarıbukongreyedavetedilmişlerdi.Toplantıbirhaftasürmüştü.Kongreyekatılandavetlileryenitezler,fikirlerve
müşahedelere dayanarak ortaya çıkmışlar, birçok kitap ve kaynak meydanakoymuşlardı.BukongredeAvramGalanti,SamihRıfat,RaşitGalip,ZekiVelidiveSadriMaksudi arasında hayli tartışmalar olmuş, birçok hakikatlermeydanaçıkmıştı.Atatürk’ünetrafınısarmışolanhocalargelişigüzelsorularlaAtatürk’üadetabirbaskıaltınaalmışbulunuyorlardı.SorulantümsorularacevapverenMustafaKemalAtatürk’e,toplantıyakatılan
birbaşkamuallimdeşöylebirsorusormuştu:“Paşam!Dinlüzumlubirşeymidir?Hilafetinkaldırılmasıiyimiolmuştur?”Atatürkbusoruyagayetsakinbirtavırlahemenşucevabıvermişti:“Evet,din lüzumlubirmüessesedir.Dinsizmilletindevamına imkanyoktur.
Yalnız şurası vardır ki; din, Allah ile kul arasındaki kutsal bir bağlılıktır.Softalarındinsimsarlığınamüsaadeedilmemelidir.Dindenmaddimenfaatteminedenlermenfurkimselerdir.İştebiz,buvaziyete
müsaadeetmiyoruz.Bugibidinticaretiyapankimseler,safvemasumhalkımızıaldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz, bukimselerdir.”Hilafetegelince;“İşin garibi bazı arkadaşlardan bilhassa hariçten bana hilafet teklifi vaki
olmuştur. “Siz halife olunuz.” demişlerdi.Ben bu teklife daima gülerek cevap
verdim.Hilafet lüzumsuzvehattazararlıbirmüessesehalinegelmişti.Bundanbeklenilengayetahakkuketmemiştir.Birinci Cihan Harbi’nde gördük; Müslümanlar halife ordusuna karşı harp
ettiler! Suriye’de arkadan vuranlar olmuştur. Bunlar halifeye bağlı Türkaskerlerini şehit etmişlerdir. Hilafet faydalı halini muhafaza etmiş olsaydı,Müslümanâlemininbunauygunhareketetmeleriicapederdi.Dinlehilafetibirbirindenayırtetmeklazımdır.Birincisinekadarfaydalı ise,
ikincisiokadarlüzumsuzbirhalalmıştır.Hilafetilağvettiğimizgündenbugünekadar kimsenin buna sahip çıkmaması, Müslüman dünyasının halifesiz deyürüyeceğineveyürümekteolduğunaengüzelmisaldeğilmidir?”Atatürkyinedinimizleilgilişumükemmelaçıklamayıyapıyor:“Bizderuhbanlıkyoktur.Hepimizeşitizvedinimizinbuyruklarınıeşitolarak
öğrenmeyemecburuz.”“Herfertdinini,diyanetini,imanınıöğrenmekiçinbiryeremuhtaçtır.Orasıda
okuldur.”“Nasılkiherhusustayüksekmeslekveihtisassahipleriyetiştirmeklazımise,
dinimizingerçekfelsefesinitetkik,bilimselvefenitelkinkudretinesahipolacakgüzide ve gerçek büyük âlimler dahi yetiştirecek yüksek kurumlara malikolmalıyız.”İslam’ı Batılı devletlerin elinden kurtarmak konusunda o kadar inançlı olan
Atatürk,dinvemezheplerkonusundabakınnelerdiyor;Dinvardırvelazımdır.Dinlüzumlubirmüessesedir.Dinsizmilletlerindevamınaimkanyoktur.Allah birdir, şanı büyüktür. Peygamberimiz, Efendimiz Hazretleri Cenab-ı
Hak tarafından insanlara hakayik-i diniyeyi tebliğe memur ve resul olmuştur.Kanun-i Esasi’si, cümlenizcemalumdur ki Kur’an-ı Azimüşşan’daki husustur.İnsanlarafeyzruhuvermişolandinimizsondindir.Ekmeldindir.Çünküdinimizakla,mantığavehakikatetamamentevafukvetetabukediyor.
Eğer akla,mantığa ve hakikate tamamen tevafuk ve tetabuk etmemiş olsaydı,bununla diğer kavanini tabiiye-i ilahiye beyninde tezat olması icap ederdi.Çünkübilcümlekavanin-ikevnineyiyapanCenab-ıHak’tır.Bizimdinimizenmakulvetabiibirdindirveancakbundandolayıdırkison
din olmuştur. Bu dinin tabi olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması
lazımdır.Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.Müslümanların toplumsalhayatında,hiçkimseninözelbir sınıfhalindemevcudiyetinimuhafazayahakkıyoktur.Kendilerindeböylebirhakgörenlerdinîemirlereuygunharekettebulunmuş
olmazlar.Bizde ruhbanlıkyoktur.Hepimizeşitizvedinimizinhükümlerinieşitolaraköğrenmeyemecburuz.Herfertdinini,dinduygusunu,imanınıöğrenmekiçinbiryeremuhtaçtır.Orasımekteptir.Milletimizin, memleketimizin darül irfanları bir olmalıdır. Bütün memleket
evladıkadınveerkekaynısuretteoradançıkmalıdır.Fakatnasılkiherhusustaâlimeslekveihtisassahipleriyetiştirmeklazımise
dinimizin hakikat-ı felsefiyesini tetkik, tetebbu ve telkin kudret-i ilmiye vefenniyesine tehasüp edecek güzide ve hakiki ulemayı kiram dahi yetiştirecekmüessesatıaliyeyemalikolmalıyız.Camilerinmukaddesminberleri,halkın ruhi, ahlakigıdalarınaenyüksek,en
verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beynehitap olunmakla Müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanıkuvvetlenir,kalbicesaretbulur.Fakatbunakarşılıkhutbeokuyanlarıntaşımalarıgerekenilmiözellikler,özelliyakatvedünyadurumunuanlayıpbilmeönemlidir.Minberlerden aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması ve hakayi-ki
fenniyeveilmiyeyemutabıkolmasılazımdır.Hutebayıkiramınahval-isiyasiye,ahval-iiçtimaiyevemedeniyeyihergüntakipetmelerizaruridir.Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinat verilmiş olur. Binaenaleyh
hutbelertamamenTürkçeveicabatızamanamuvafıkolmalıdırveolacaktır.(Bukonuşmaorijinalşeklindedir.Sadeleştirmeyapılmadı.)
Atatürk’ünMevlanaSevgisi
Atatürk dini istismar aracı olarak kullanan kimselere karşı olan samimi birMüslüman’dı.Bazıyerlerde,Atatürk’ünMilliMücadeleyıllarıesnasındahalkıngüveninikazanmakveplanladığıhedeflereulaşabilmek için İslamideğerlerinebağlımütedeyyinhalka şiringörünmekveonları ateşlemek için İslamiyet’i veİslamPeygamberi’niövenkonuşmalaryaptığını, vaazvenutuklarverdiğinivebunutamamenhalkıarkasınaalabilmekadınayaptığınıiddiaedenlervardır.Halbukidurumhiçdeöyledeğildir.ZiraAtatürk, sadece İstiklalSavaşı’nda
değil cumhuriyetin ilan edildiği tarih olan 1923 ve sonrasında da mevcutçizgisiniveduruşunuhiçbirzamandeğiştirmemiştir.Gerçekten düşmanı memleketten uzaklaştırdıktan ve iktidarı ele geçirdikten
sonratamtersimihareketetmiştir?Hayır,DahasonrakiyıllardadaAtatürk’ünfikirlerinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Buna yaşanmış birçok örnek vermekmümkündür.Cumhuriyetin ilanından sonra, dini istismara zemin hazırlaması, şer ve
sömürüyuvasıolmasıaynızamandagelişmevekalkınmanınönündeengelteşkiletmesinedenleriiletekkevetürbelerinkapatılmasıhazırlıklarıyapılıyordu.Bu dönemde Atatürk, Başbakan İsmet İnönü’ye “Mevlana Dergâhı ve
türbesininkapatılmayarakkendieşyasıilebirliktemüzeolarakdüzenlenmesiveziyarete açılması” emrini vermiştir. Bir süre sonra, BakanlarKurulu kararı iledergah,müzehalinegetirilmiştir.Değerli tarihçiCemalKutay’ınifadelerinegöre,MustafaKemal’eemrindeki
yardımcılarının “Paşam Hz. Mevlana’nın makamını müze haline getirmenizüzerinehalkburayaakınetmeyebaşladı.Bubirsakıncadoğurmasın.”demeleri
üzerineAtatürk’ünverdiğicevapilginçtir:“Eğer, Hz. Mevlana’yı hakkıyla tanımak ve benimsemek için ziyarete
gitmekteolduklarınainansamötekidergâhlarındaaçılmasınısağlardım.ÇünküHz. Mevlana’yı tanımak ve anlamak zaten diğer tüm tehlikeleri de ortadankaldırmaktadır.”der.AyrıcayinebudönemdeAtatürk’üntekkelerinkapatılmasındangüçalarakHz.
Mevlana’ya dil uzatan bir devlet erkanını sofrasından kovması da en çarpıcıörneklerindenbiridir.
PeygamberimizeHakaretEdenlereTepkisi
Bir başka çarpıcı örnek de 1931 yılında yaşanır. Bu tarihte TürkiyeCumhuriyetiDevletikurulmuştur.Atatürk,cumhurbaşkanıdıramafikirleriyinedeğişmemiştir. İslam düşmanı bir şarkiyatçının Hz. Muhammed hakkındayazdığıbirkitabıtercümeedenbiryazar,eseriniAtatürk’etakdimeder.Kitapikicihanserverini,yakınlarınıntelkiniylehareketeden,sönükşahsiyetli
birdervişgibigöstermektedir.AtatürkkitabıincelediktensonratarihçiProf.Dr.ŞemsettinGünaltay’ıçağırtırvekitaphakkındafikrinisorar.Günaltay’ıncevabı:“Elealınacakbirşeydeğil,birfaciaolurpaşam.”Atatürk, Günaltay’ın sözünü bitirmesini beklemeden yerinden fırlar ve
yanındabulunanBaşvekilİsmetPaşa’yadönerek:“Bu paçavrayı toplatın ve tercümeyi yapanı da devlet hizmetinde
kullanılmamaküzerehükümetkapısındanuzaklaştırın.”der.BundansonrasınıMuhittinNalbantoğlu’nunkalemindentakipedelim:“Hz.Muhammed’i bana cezbeye tutulmuş, sönük bir derviş gibi tanıttırmak
gayretinekapılanbugibicahiladamlar,onunyüksekşahsiyetinivebaşarılarınıaslakavrayamamışlardır.Hz. Muhammed, Uhud Harbi sonunda çevresindekilerin direnmelerini
yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak galip düşmanı takibekalkışmışolsaydı,bugünyeryüzündeMüslümanlıkdiyebirvarlıkgörülemezdi.”
AtatürkSamimiBirMüslüman’dır
Atatürk’ün düşünceleriyle, Türk ulusuna duyurularını öğrenmek için, baştabüyükNutukolmaküzere,belgelenmişolansöylevvedemeçler,orijinalkaynakolarakelimizdebulunmaktadır.Bu kaynaklar incelendiğinde, onun tarih, hukuk, ekonomi, siyaset, askerlik,
sanat, dil ve din gibi pek çok konu üzerinde konuştuğu, yurdun çeşitlisorunlarınaışıktutanaçıklamalardabulunduğugörülür.Tümbubelgeleriçerisinde,Atatürk’ünlaikanlayış,dinvevicdanözgürlüğü
üzerindeki aydınlatıcı sözleri yanında onun, inanç sömürücülüğüne (dininistismarına)yadagerici(irticai)eylemgirişimlerinekarşıbüyükbirhassasiyetleulusunuuyanıktutmakistediğiaçıkveseçikolarakanlaşılır.Atatürk’ün aşağıdaki sözleri, bu gerçekleri tüm açıklığıyla bildiğine gayet
güzelbirbelgedir:“Din,birvicdanmeselesidir.Herkesvicdanınınemrineuymaktaserbesttir.Biz
dine saygı gösteririz. Düşünüş ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece dinişlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamağa çalışıyoruz. Kaste ve fiiledayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsatvermeyeceğiz.”Gerçekten de hem Hıristiyanlık hem de İslam tarihini inceleyecek olursak,
dindepolitikçıkar,yadamaddikazançsağlamak isteyenlerdaima toplumlarıninançlarınısömürmüşlerdir.Ayrıca,karacehaletiçerisindebırakılanhalk,gerçekdinilkelerindengittikçe
uzaklaştırılmış, ilkel anlayış içerisinde kaba kuvvet gösterileri dindarlık olarakgösterilmiştir.Butürolaylarayüzyıllarboyusiyasaltarihbilgileriiçindepeksık
rastlanır.
DinineGönüldenBağlıBirLider
Büyük Önder Atatürk, TürkMilleti’nin dindar olmasını ve dinî değerlerinimuhafazaetmesini, “Din lüzumlubirmüessesedir.Dinsizmilletlerindevamınaimkan yoktur.”, “Din vardır ve lazımdır.” sözleriyle teşvik etmiştir. Milletini,batılinanışlardanarındırıp,gerçekdineyöneltmeyiamaçlamıştır.Bunun için de Kur’an’ın kolay bir şekilde okunup anlaşılmasını sağlamak
amacıylaTürkçeyeçevrilmesiemrinivermiştir.MustafaKemalbukonuylailgiliNutuk’taşunlarısöylemektedir:“Sonra Kur’an’ın tercüme ettirilmesini emrettim. Bu da ilk defa olarak
Türkçeye tercümeediliyor.Hz.Muhammed’inhayatına ait bir kitabın tercümeedilmesiiçindeemirverdim.”Kur’an’ınTürkçeyeçevirtilmesiemriniverirken,Atatürk’ünisteğiMüslüman
milletininimanınıngüçlenmesidir.Bunuifadeettiğisözlerişöyledir:“Camilerinmukaddesminberlerihalkınruhi,ahlakigıdalarınaenyüksek,en
verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beynehitap edilmekle Müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanıkuvvetlenir,kalbicesaretbulur.”Büyük Önder, gerçek dinin temelini ve Müslümanların konuyu hangi
kıstaslara göre değerlendirmeleri gerektiğini 7 Şubat 1923 tarihinde,Balıkesir’dekiPaşaCamii’ndeverdiğihutbedekendisinidinleyenlereşöyleifadeetmiştir:“Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti, sevgisi üzerinize olsun.
PeygamberimizEfendimizHazretleri,Allahtarafındaninsanlaradinîgerçekleriduyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce
bilinmektedir ki Yüce Kur’an’daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyzruhuvermişolandinimizsondindir.Enmükemmeldindir.Çünküdinimizakla,mantığa,gerçeğetamamenuyuyorveuygundüşüyor.”Atatürk,İslamdininintamamenilmevemantığauygunbirdinolduğunubir
başkasözündedeşöyleifadeetmiştir:“Bizimdinimizenmakulveendoğalbirdindir.Veancakbundandolayıdırki
son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığauygunolmasıgerekir.Bizimdinimizbunlaratamamenuygundur…İslam’ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını
sürdürmehakkıyoktur.Kendilerindeböylebirhakgörenlerdinîkurallarauygunharekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz vedinimizinkurallarınıeşitolaraköğrenmeyemecburuz.”Büyük Önder Atatürk, TürkMilleti’nin dindar olmasını ve dinî değerlerini
muhafaza etmesini de sıklıkla vurgulamıştır. Ayrıca, Atatürk’ün OsmanlıDevleti’nin çöküşünü dine bağlayan Türk düşmanlarına yanıtı ise kesin birşekildeolmuştur:“Düşmanlarımız, bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla itham ediyor,
duraklamamızıveçöküşümüzübunabağlıyorlar;bubirhatadır.Bizimdinimizhiçbirvakitkadınların,erkeklerdengerikalmasınıtalepetmemiştir.Allah’ın emrettiği şey,Müslüman erkekle,Müslüman kadının beraberce din
öğrenerek eğitilmesidir. Kadın ve erkek bu ilim ve eğitimi aramak ve neredebulursaorayagitmekveonunlamücehhezolmakzorundadır.İslamveTürktarihi incelenirsegörülürkibugünkendimizibintürlükuralla
bağlanmışzannettiğimiz şeyyoktur.Türk sosyalyaşantısındakadınlarbilimselyöndeneğitimveöğretimgörmektevediğerkonulardaerkeklerdenkatiyengerikalmamışlardır.Belkidahailerigitmişlerdir.”
Atatürk’ünAmansızMücadelesi
Atatürk’ün karşı olduğu şey, her konuda olduğu gibi dinde veya eğitimindeolantaassupluk,yanibağnazlıktır.Onunbütünilkeveinkılaplarındahedef,heptutuculuktanmilletikurtarmakolmuştur.Bu nedenle dinin en temel kaynağı olan Kur’an söz konusu olduğunda,
oldukça titiz davranan ve Kur’an öğretimi için büyük çabalar harcayan veinkılaplar yapan Atatürk, birçok yerde değişik nedenlerle hep şu sözüsöylemiştir:“Mukaddes mihrabı, cehlin elinden alıp ehlinin eline vermek zamanı
gelmiştir.”Atatürk,dinevedininkutsaldeğerlerine,baştadaKur’an’asaygıgöstermiştir
ancako,bağnazlığavedinistismarcılığınasavaşaçmıştır.Sonuç olarak o, hiç kimsenin dinine, inancına karışmamıştır ve din
özgürlüğünenedenlideğerverdiğinişusözleriyleaçıkçaaçıklamıştır:“TürkiyeCumhuriyeti’ndeherreşitdininiseçmektehürolduğugibi,muayyen
birdininmerasiminideuygulamaktaserbesttir.Yaniayinhürriyetikorunmuştur.Tabiatıylaayinlerasayişveumumiadabaaykırıolamaz;siyasinümayişşeklindedeyapılamaz.”Atatürk’ünKur’an’ınkötüamaçlıistismaredilmesineverdiğitepkivetarihsel
örnekler:Atatürk,İslamtarihindeyaşanmışbiracıörnekvererekbakınKur’an’ınnasıl
kötüamaçlaistismaredildiğinedikkatçekiyor:“Görevi, İslamdünyasındaKur’anhükümlerininuygulanmasınısağlamaktan
ibaretolanhalife,mızraklarınaKur’ansayfalarıgeçirilmişEmeviyeordusunun
karşısındamuharebeyikesmeyemecburoldu.Zorunluolaraktaraflarhakemlerinvereceğikararauymayasözverdi...Hazreti
Osman’a gelince: Kaçınılmaz olan üşüşme içinde kanını Allah’ın kitabına(Kur’an-ıKerim)akıtarak,dünyayıterkeyledi.”(HilafetinkaldırılmasıesnasındaTBMM’deyaptığıkonuşmasından,1Kasım
1922)YineKur’an’ınkötüamaçlıistismaredilmesiyleilgiliolarakverdiğibaşkabir
örnekteise:“Vakta ki Muaviye ile Hz. Ali karşı karşıya geldiler. Sıffin vakasında
Muaviye’nin askerleri Kur’an-ı Kerim’i mızraklarına diktiler ve Hz. Ali’ninordusunda bu suretle tereddüt ve zaaf husule getirdiler. İşte o zaman dinebozgunculuk, İslamlar arasında birbirine nefret girdi. Ve o zaman hak olanKur’anhaksızlığıkabulevasıtayapıldı...”(Konyagençleriylekonuşma,20Mart1923)demektedir.Atatürk, dini emellerine alet ederek çıkarlarını sürdürenleri başka bir
konuşmasındaelealarakşuşekildeeleştirmiştir:“Adi ve alçak hilelerle hükümdarlık yapan halifeler ve onlara dini alet
yapmaya tenezzül eden sahte ve imansız âlimler tarihte daima rezil olmuşlar,rezil edilmişler ve daima cezalarını görmüşlerdir. Dini, kendi ihtiraslarına aletyapan hükümdarlar ve onlara yol gösteren hoca namlı hainler hep bu sonucasürüklenmişlerdir.”Sonuçolarak,yineAtatürk’ünaçıkçabelirttiğigibi“dinperdesiilehalkımızı
aldatmak”, İslam dininde “riya (gösteriş)” olarak ele alınmıştır. Zira YüceYaradan, Kur’an’da birçok ayetlerde, Hz. Muhammed de birçok hadislerinde“riya”yıyermişveyasaklamıştır.
AtatürkveHz.Muhammed
Atatürk’ün, İslamiyet’ten ve Hz. Peygamber’den övgüyle ve hürmetlebahseden, Müslümanlığından dolayı iftihar ettiğini dile getiren pek çok sözüvardır. Milli Mücadele’nin kazanılmasından sonra, çıktığı yurt gezilerininbirinde, 07.02.1923 tarihindeBalıkesir Zağanos PaşaCamii’ndeAtatürk halkaşuhutbeyiiradeder:“Ey millet! Allah birdir, şânı büyüktür. Allah’ın selâmeti, âtıfeti ve hayrı
üzerinize olsun. Peygamber Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafındaninsanlaradinîhakikatleritebliğememurverasûlolmuştur.Kanun-ı esâsî, cümlenizce malumdur ki Kur’an-ı azîmüşşândaki naslardır.
İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir, ekmel dindir. Çünküdinimizakla,mantığa,hakikatatamamentevafukvetetabukediyor.Eğer akla,mantığa ve hakikat tevafuk etmemiş olsaydı, bununla diğer ilahi
doğal kanunlar arasında tezat olması icap ederdi. Çünkü bilcümle kevnikanunlarıyapanCenâb-ıHak’tır.Arkadaşlar! Cenâb-ı Peygamber, mesaisinde iki dâra yani iki haneye sahip
bulunuyordu.Biri kendi hanesi, diğeriAllah’ın evi idi.Millet işleriniAllah’ınevinde yapardı. Efendiler, amiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıpkalkmakiçinyapılmamıştır.Camiler,tâatveibadetileberaberdinvedünyaiçinneleryapmaklazımgeldiğinidüşünmek,yanimeşveretiçinyapılmıştır…”
MeclisAçılışındaPeygamberSevgisi
Atatürk’ünTürkiyeBüyükMilletMeclisi’ninaçılışduyurusu,onunİslamiyetve Peygamberimizle ilgili düşüncelerinin izlerini taşır. Atatürk bu duyurudaTBMM’nin,gününkutsallığındanfaydalanmak,milletvekilleriyleHacıBayramCamii’nde cuma namazı kılmak,Kur’an ve namazın nurlarından faydalanmakiçin23Nisancumagünüaçılacağınıbildirmiştir.Açılışdolayısıylavaliliklerdehatim,Buhari,Muhayirişerifokutulmuş,dualar
ettirilmiştir. Hatim okutup, cumanın feyzinden yararlanmak istemesi yanındaPeygamberimizin sözlerinden oluşan “Buhari” adlı hadis kitabını okutması daPeygamberimizeduyduğusevgininsonucudur.30.10.1922tarihlimeclismüzakerelerinde,Atatürkşöyleder:“… Hz. Muhammed, çocukluk ve gençlik günlerini geçirdi. Fakat henüz
peygamberolmadı.Yüzünûranî,sözürûhânî, rüşd-i rü’yettebedelsiz,sözündesadık,hilm-ümürüvvetçebaşkalarınaüstünolanMuhammedMustafa,evvelâbuhususivasıflarıylakabilesiiçinde‘Muhammed’ülEmin’oldu.Ondan sonra ancak kırk yaşında nübüvvet ve kırk üç yaşında risâlet geldi.
Fahr-i âlem efendimiz sonsuz tehlikeler içinde, sonsuz mihnetler karşısındayirmiseneçalıştıveİslamdininikurmayaaitvazifesiniifayamuvaffakolduktansonravefatetti.”
OnunPeygamberliğininDelili
Dolmabahçe Sarayı’nda, tercüme bir kitabın kendisine arz edildiği birmecliste,Atatürkşusözlerisarfeder:“Hz.Muhammed’in bir avuç imanlıMüslüman’la mahşer gibi kalabalık ve
alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesindekazandığızafer,fâniinsanlarınkârıdeğildir,onunpeygamberliğininenkuvvetlideliliiştebusavaştır.”Atatürk’ün, çeşitli vesilelerle açıkladığı İslamiyet ve Peygamberimizle ilgili
görüşleriapaçıkortadadır.Bununüzerineyorumyapmayabilegerekyoktur.Sonolarakpeygamberimizileilgilisarfettiğişusözüdikkatleokuyalım:“O, Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca
insanyürüyor.Benim,seninadınsilinirfakatsonucakadaroölümsüzdür.”
Diyanet:Atatürk’tePeygamberSevgisi
Diyanet Dergisi’nin Kasım ayı sayısında, ‘Atatürk’te Peygamber Sevgisi’anlatıldı. Yazıda, yaşanan olaylarlaAtatürk’ünHazretiMuhammed’e duyduğusevgivesaygıanlatılıyor.Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün Hazreti
Muhammed’eolansevgivesaygısı,yaşananörnekolaylarlabirkeredahagözlerönüneserildi.DiyanetİşleriBaşkanlığıtarafındançıkarılanDiyanetDergisi’ninKasım ayı sayısında emekli öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. A. Vehbi Ecer’in,‘Atatürk’tePeygamberSevgisi’başlıklıyazısında,yaşananolaylarlaAtatürk’ünHazretiMuhammed’eduyduğusevgivesaygıanlatılıyor.“Beğenilen, değer verilen, önemli görülen şey sevilir.Atatürk’ün beğendiği,
saygı duyduğu, değer verdiği, takdir ettiği en büyük insan PeygamberimizHazreti Muhammed idi.” ifadesinin yer aldığı yazıda, Atatürk’ün HazretiMuhammed’in büyüklüğüne dil uzatanları affetmediğine dikkat çekilerekyaşananşuolayayerveriliyor:“Allah ve Peygamber konuları ulu ortaAtatürk’ün yanında tartışma konusu
yapılamazdı. Bir gece, sofrada, sohbet sırasında Peygamber’i tenkit ederekAtatürk’e yaranacağını zanneden birisinin konuşmasını kızgın bir şekilde elinimasaya vurarak, keser ve “Bu konuyu kapatın... Peygamber’i küçültmekisterseniz,kendinizküçülürsünüz!”der.Atatürk’ün,1926yılındayaptığıbirkonuşmadaHazretiMuhammed’inadının
unutulmayacağınıvurguladığıbelirtilerek,konuşmasında,“O,Allah’ınbirinciveenbüyükkuludur.Onunizindenbugünmilyonlarcainsanyürüyor.Benim,seninadın silinir fakat sonuca kadar o, ölümsüzdür.” ifadelerini kullandığına dikkat
çekiliyor.Atatürk’ün 1 Kasım 1924’te yaptığı konuşmada, Hazreti Muhammed’in
kabilesi tarafından sevilen bir kişi ve nasıl peygamber olduğunu anlattığıbelirtilerek,konuşmadanşuörnekcümlelerveriliyor:“Son Peygamber olan Muhammed Mustafa, 1394 sene evvel Rumi nisan
içinde rebiülevvel ayının on ikinci pazartesi gecesi sabaha doğru tan yeriağarırken doğdu... HazretiMuhammed eyyam-ı sabavet (çocukluk günleri) veşebabeti(gençliği)geçirdi.Fakat henüz peygamber olmadı. Yüzü nuranî (ışıklı, saygı uyandıran) sözü
ruhanî, reşit, rüiyette bibedel (görünüşte emsalsiz), sözüne sadık ve halim,mürüvvetçe (iyilikseverlikte) saire faik (başkalarına üstün) olan MuhammedMustafa, evvela bu evsaf-ı mahsusa (özel nitelik) ve mütemayizesiyle(sivrilmesiyle...) kabilesi içinde Muhammed’ül-Emîn (güvenilir Muhammed)oldu.Muhammed Mustafa, peygamber olmadan evvel kavminin muhabbetine,
hürmetine, itimadınamazharoldu.Ondansonraancak40yaşındanübüvvetve43yaşındarisalet(peygamberlik)geldi.Fahr-iâlemEfendimizsonsuztehlikeleriçinde, tükenmez mihnetler ve meşakkatler karşısında 20 sene çalıştı ve din-iİslam’ı tesiseaitvazife-ipeygamberisini ifayamuvaffakolduktansonravasıl-ıala-yıilliyyin(cennetinenyüceyerineerişen)oldu.”
1930YılındaYayımlananKitap
1930yılındaHazretiMuhammed’iküçükdüşürmeyeyönelikifadeleri içerenbirkitapveyazarhakkında,Atatürk’ünşuaçıklamayıyaptığıkaydediliyor:“Muhammed’i bana, cezbeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak
gayretinekapılanbucahiladamlar,onunyüksekşahsiyetinivebaşarılarınıaslakavrayamamışlardır.Anlamaktandaçokuzakgörünüyorlar.Cezbeye tutulmuş bir derviş, Uhud Muharebesi’nde en büyük komutanın
yapabileceği bir planı nasıl düşünür ve tatbik edebilir? Tarih, gerçeklerideğiştirenbirsanatdeğil,belirtenbirilimolmalıdır.Buküçükharptebileaskerîdehası kadar siyasi görüşüyle de yükselen bir insanı cezbeli bir derviş gibitasvireyeltenenserseriler,bizimtarihçalışmamızakatılamazlar.Hz.Muhammed,buharpsonundaçevresindekilerindirenmeleriniyenerekve
kendisinin yaralı olmasına bakmayarak galip düşmanı takibe kalkışmamışolsaydı,bugünyeryüzündeMüslümanlıkdiyebirvarlıkgörülemezdi.”İslam dininin dünya insanlığı için büyük bir inkılap olduğunu ifade eden
Atatürk’ün,HazretiMuhammed’invefatınınyıldönümüdolayısıyla1930yılındayaptığı bir konuşmada da İslam dininin insanlık için bir inkılap oluşunu vekorunmasıgerektiğinişucümlelerleaçıkladığıkaydediliyor:“Büyük bir inkılap yaratan Hz.Muhammed’e karşı beslenilen sevgi, ancak
onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli etmek gerekti.Peygamber ölür ölmez düşünülecek şey, bir an evvel onu toprağa tevdi etmekdeğilyaratmışolduğuinkılabıemniyetaltınaalmaktı...”İslam dinini iyi anlayan ve İslam peygamberinin büyüklüğüne, eşsizliğine
hayran olan, ona iftira edilmesine razı olmayan ve izin vermeyen Atatürk’ün
dinevepeygamberinekarşıolmadığıanlatılanyazıda,Atatürk’ünyanlışvebatılinanışlariledininistismarınakarşıolduğunaişaretediliyor.(Bubilgileribizsizleredahaöncevermiştik.Tekraryazmamızınnedeni,bize
inanmayanlar için Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayın organı olan DiyanetDergisi’nindeaynıbilgilerivermesinianımsatmakistedik.)
Hz.MuhammedTürkMü?
Atatürk’ün Türk Tarih Kurumu’nun İkinci Dil Kurultayı’nda yaptığıkonuşmada şunları söylerken ileriye doğru bir mesaj vermek istemiş olabilirmiydi?“Arkadaşlar; asırlık işleri yıllara sığdıran Türk İnkılabı kendi mihrabının
bizzatgüneşolduğunubulmuştur.TarihyolculuğundaGüneş’inilhamizlerineençok biz Türkler tesadüf ediyoruz. Türk ırkı kültürünü öyle bir yerde buldu kioradaGüneşonaenverimlioldu.İlk yurttan ayrılmaya mecbur olan Türkler başlıca göç yolları için yine
Güneş’inkılavuzluğundanistifadeetti.Doğuvebatıellerineyayıldılar;ogenişülkelerde yüksek varlıklarının ebedi vesikalarını bıraktılar. Öz yurdumuzAnadolu’nunilkkültürünükurancetlerimizGüneş’isembolizeetti.”Güneş, Anadolu uygarlıkları içinde Hititlerin sembolüydü. Hititler de Türk
ırkındandılar. Bu uygarlığın en büyük kralı ‘Güneş Kral’dı. Hititlerin GüneşKralı öldüğü vakit Ankara’nın en yüksek tepesi olan ve şimdi Anıtkabir’inbulunduğuyerdebirhöyükiçinegömülmüştü.KralHöyük’üdenilenbuyerdeşuanMustafaKemalAtatürkyatmaktadır.Çünküo, sonveenbüyükTürkKralıidi.Atatürkşunainanıyordu;birgün,eskisigibidünyaTürk’ünolacak.Adaletne,
barışne,cennetne,insanlarozamangörecek.Hz.Muhammed’inTürkolduğuteziniilerisürüpbunusavunanAtatürk’tür!Ayrıca yine bazı tarih araştırmacıları, Hz. Muhammed’in de Sümerlerle
bağlantısındanyolaçıkarakTürkolduğunusöylemektedirler!MU-hammed
MU-saveİb-RA-him ayrıca ismini daha hatırlayamadığım birçok peygamberin adı
aslında öz ve öz Türkçedir. İb-RA-him deki RA’yı soracak olursanız MUkıtasındaki insanlar gök tanrılarınaRA-MU demektedirler!Kur’an-ıKerim’dedebirçoksureTürkçedir.TA-HAYA-SİNveyineisminiunuttuğumbirçoksureözveözTürkçedir!Atatürk’ün o dönemde dilimize çevirttiği J. Churchward’ın kitapları bugün
Anıtkabir’deAtatürk’ünkitaplarınınbulunduğubölümdesaklanmaktadır.
SağElimi,MustafaKemal’eUzattım
Libya’nın ulusal kahramanlarından ve din âlimlerinden Şeyh SunusîHazretleri bir gece Peygamberimizi rüyasında görmüş ve koşup elini öpmekistemiş. Peygamber kendisine sol elini uzatmış, buna şaşıran ve mahzun olanşeyh,Peygamber’ehitaben:“Ya Resulullah niçin sağ elinizi vermediniz?” diye sual edince şu cevabı
almış:“SağelimiAnkara’daMustafaKemal’euzattım.”Gördüğü rüyayıbir türlüunutamayanŞeyhSunusiHazretleri, dahaönceden
Libya’dasilaharkadaşlığıyaptığıMustafaKemal’ederhalbirmektupyazarak,gördüğürüyayıanlatırvekendisininyanındaKurtuluşSavaşı’nakatılarakşehitdüşmeyiarzuladığınıbelirtir.Mektubu alan Mustafa Kemal’in gözleri dolar. Manevi dünyası en üst
seviyeye çıkmıştır. Derhal bir karşı cevap yazarak, Şeyh Sunusi Hazretlerinidaveteder.
HediyeKur’an-ıKerim
Mustafa Kemal, Trablusgarp cephesindeki görevi sırasında tanıştığı ŞeyhSunusi’nin kendisine hediye ettiği el yazması küçük Kur’an-ı Kerim’i Sofyaateşemiliterliği görevine gidene kadar sürekli üzerinde taşımış, İstanbul’danayrılırkenannesineemanetetmişti.(Bu Kur’an, Kurtuluş Savaşı boyunca Zübeyde Hanım’ın sürekli hatim
indirdiğinisöylediğiKur’an’dır;ZübeydeHanımvefatındanöncekızıMakbuleHanım’averdiveoradandaHalilNuriYurdakul’unailesineintikaletti...)
İslamÂlemi’niTürklerKurtarır
Milli Mücadele’nin kazanılmasında din adamlarımızın önemli hizmetlerivardır.ŞeyhSunusi veÖzbeklerDergahı’nınkahraman şeyhiAtaullahEfendi,bunlararasındailkaklagelenlerdendir.Dinâlimlerimizinyapmışolduğuönemlihizmetleri, dönemin İngiliz Gizli Servis yetkilisi Harron Armstrong şöyleanlatmaktadır:“Eldeettiğimizmalumatvekarşılaştığımızhakikatlerbizlerihayretedüşürdü.
Bu din adamları münhasıran telkinlerle ve maneviyatı yükseltmekle iktifaetmemişler, fiilî olarak da mukavemet teşkilatı içinde vazife almışlardı. Halküzerinde tesirleri fevkalade olduğundan, üzerlerine aldıkları vazifelerimuvaffakiyetleifaetmişlerdi.”ŞeyhAhmetSunusiveSunusiler,Mısır’asaldıranİngilizlerileTrablusgarp’a
saldıranİtalyanlarakarşıMustafaKemalgibigençOsmanlısubaylarıylabirliktekahramancamücadele vermişlerdir. Hatta Sunusiler’le başa çıkmakta zorlananİngilizler, Şeyh Sunusi’ye; “Tarafsız kalırsanız, Sunusileri Libya’nın meşrusiyasi iktidarıolarak tanırız.AyrıcasizeMısır’ınBatıÇölü’ndekibazıvahalarıveririz.” teklifindebulunmuşlardır.FakatŞeyhSunusi,bu teklifi elinin tersiyleitmiştir.Şeyh Ahmed Sunusi, Türk Milli Mücadelesi’nin müstesna şahsiyetlerden
biridir. Şeyh Sunusi Afrika’da, özellikle Sahra ve Sudan bölgesinde geniş birnüfuzasahipolanSunusilerinönderidir.SudanveLibya’da,MustafaKemal’ingerillaeğitimiverip teşkilatlandırdığı
veTürkordusununyanındayeralmasınısağladığıSunusilerinlideriolan,dahasonradaTeşkilat-ıMahsusa’nınbüyükleriarasındayeralanŞeyhAhmetSunusi,
KurtuluşSavaşısırasındadaKuva-yiMilliyehareketinidestekledi.Anadolu’yugezerekvaazlarverdi.İslamdünyasınınAnadoluhareketinedestekvermesiiçinçalıştı.Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’nun birçok yerini gezerek, Kuva-yi
Milliye’ye vaazlarıyla destek olmuştur. Sunusi Efendi, rengi, dili, kültürü, ırkıfarklı olduğu halde, Türk’ün, İslam’a yapmış olduğu ve daha da yapacağınainandığı büyük hizmetler dolayısıyla,Afrika’nın kızgın çöllerinden, daha öncehiçgörmediğiAnadolu’yakoşmuş,MilliMücadele’mizekatılmıştır.OMilli Mücadele ki aç, çıplak, silahsız ama imanlı bir milletin, kendisine
sırtlancasaldıran,emperyalistyedidüvelimağlupedişinintakendisidir.ŞeyhAhmet Sunusi, bembeyazmahalli kıyafetiyle gittiği her yerde, verdiği
vaazlarla, herkesi Milli Mücadele’ye çağırıyordu. Onu bu topraklara çekenkuvvetinneolduğunu,şusözlerindenanlıyoruz:“Bugünİslammilletleriarasındaenkuvvetlivehaşmetlisivedinîvahdetve
idare yönünden en ümit vericisi Türk Milleti’dir. Binaenaleyh, bütün İslamihareket ve dayanışmanın kuvvet merkezi Türkiye olmalıdır. Kahraman TürkMilleti’nibuyakınalakaveyardıma,dayanışmayavebuçokmühimvazifeyeehilkılanbirçoktarihîvestratejikimtiyazlarıvardır.”Kurtuluş Savaşı sonunda BüyükMillet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa,
mecliste Şeyh Sunusi’nin onuruna bir davet verdi. Mustafa Kemal Atatürk,konuşmasında şeyhi şöyle takdimediyordu: “Bütün âlem-i İslam’ın hürmet vemuhabbetini hakkıyla kazanmış olan bu tarikatı ve onunmümtazmümessilini,riyasetinde bulunduğum Büyük Millet Meclisi namına hürmetle selamlar vekendisine davamıza gösterdikleri necip alaka ve bizi bu yolda mücadeleyedevamhususundavakiteşviklerindendolayıminnetleanarız.Afrika’nın en tabii reisini, en salâhiyettar hükümdarını ve bize mazideki
emsalsizmücadeleleriyle rehberolmuşSunusilerideburadakalbimizdengelenenbüyüktakdirvetakdishisleriylealkışlarız.”KurtuluşSavaşıdönemiöylebirdönemdirkivatanhainleriilevatanseverlerin
saflarıbelliolmuştur.ŞeyhSunusi,KuzeyAfrika’dangelip,TürkMilleti’ninbuazizmücadelesinebizzatiştiraketmiştir.Şeyh Sunusi, “Türkiye’nin ve İslam Âlemi’nin kurtuluşu Allah-ü Teâlâ’nın
izniyle, ancak Müslüman Türk Milleti sayesinde mümkün olabilir ve böyle
olacaktır.”diyerek,birdavaadamınayakışantavrısergiliyordu.
PeygamberimiziSavunanTürkPaşa
Yıl1918...BirinciDünyaSavaşı’nıkaybetmeküzereyiz.Suriye,Irak,Filistin,Arabistan cephelerindeki ordularımız, İngilizler karşısında çökmek üzere.İngilizler, Arapları çil çil altınlarla satın almış. Araplar, Türk ordusunu,dindaşlarınıarkadanvekalleşçevuruyor.Ekim 1918... Bu cephelerde on binlerce şehit veren Osmanlı yenilmiş,
Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış, antlaşma uyarınca ordular teslimoluyor.Peygamberimizin Ravza-i Mutahhara adıyla bilinen mezarı, kutsal Medine
kentinde.KomutanlığınıFahrettinPaşa’nınyaptığıMedineGarnizonu,aylardanberi Araplar ve İngilizler tarafından korkunç bir kuşatma altında. Açlık,susuzluk,silahsızlık,herşeyfelaket.ÇaresizkalanFahrettinPaşaordusunaemiryayınlıyor:“Evlatlarım,çekirgeleritavadapişiripyiyin.Benyiyorum,çokgüzeloluyor.”Fahrettin Paşa, Arap ihanetini ve olacakları önceden görüyor, Medine’nin
elden çıkacağını anlıyor. Peygamberimizin mezarına Osmanlı tarafındanarmağan edilen bütün değerli eşyaları son trenlerden birine birmuhafız kıtasıeşliğindeyükleyipİstanbul’agönderiyor.İştebazıları:-HazretiOsman’ınceylanderisineelyazmalıKur’an’ı,-PırlantaveincilerlePeygamberimizinadıyazılılevhalar,-Pırlantalı,inciliveamberlitespihler,-KevkebiDürriadlı4parçabüyükelmas,-Herbiri50kilolukaltınşamdanlarvedahaniceleri.Medine, demiryolunun son durağı. Demiryolu, cephelerdeki ordumuzun tek
candamarı.Araplarbuhattasüreklisabotajdüzenleyipasker,yiyecek,cephanesevkiniengelliyor.İngilizaltınlarıdoğrusuçokişeyarıyor!Mondrosimzalanıyor,devletteslimoluyor.FakatFahrettinPaşateslimolmayı
reddediyor.AylarboyuMedine’deArap-İngilizkuşatmasınadireniyor.Haçlı-Suudiişbirliği,Türkordusunakarşısürüpgidiyor.İstanbulhükümeti,AdliyeNazırı(AdaletBakanı)HaydarMolla’yıMedine’ye
İngiliz zırhlısıyla gönderip, direnen Fahrettin Paşa’dan teslim olmasını istiyor.Paşayinereddediyor.Verdiğiyanıthepaynı:“Ben Peygamberimizin mezarını bunlara bırakmam. Al bayrak burada
dalgalanacak.”Dünya askerlik tarihinde böyle bir olay yaşanmadı. Devlet teslim olmuş,
Fahrettin Paşa 3 ay dahaMedine’de direniyor. İngilizler ve işbirlikçi Araplar,Medine’yibirtürlüelegeçiremiyor.Ocak 1919... Sonunda olan olur. Bir sabah erken saatlerde paşa,
Peygamberimizin mezarında namaz kılarken, teslimden başka çıkar yolkalmadığını savunan bazı subaylar onun üzerine atılır ve yaka paça yakalar.Fahrettin Paşa, tabancasıyla kılıcını Peygamberimizin mezarına bırakır vekuşatmacılaraesirdüşer.Fahrettin Paşa, bir süre Mısır’daki esir kamplarında kalır. Sonra bütün
yurtseverlergibiİngilizlertarafındanMaltaAdası’nagönderilir.Esirliğiboyuncaçizmeleriniveüniformasınıbirgünolsunüzerindençıkarmaz.İki buçuk yıl sonra serbest kalınca, 1921 yılında İtalya-Almanya-Rusya-
Batum-Karsyoluylayurdagirer,vatantoprağınıöperveKazımKarabekirPaşaordusuylaBatıcephesinegidipİstiklalHarbi’nekatılır.Ankara’daMustafaKemal Paşa, Fahrettin Paşa için “Daha sağlığında adını
tarihealtınharflerleyazdırmışkumandanımızdır.”der.“Çöl Kaplanı” ve “Medine Kahramanı” olarak bilinen, düşmanlarının bile
hayranlıkla söz ettiği Fahrettin Paşa, 1922 yılında Mustafa Kemal PaşatarafındanAfganistan’a,KabilBüyükelçisiolarakatanır.Afganistan,oyıllardadabizimiçinçokönemli.Yenirejimitanıyanbirkaçülkedenbiri.FahrettinPaşa,sonrakiyıllarda“Türkkan”soyadınıalıyor.Hakkındayazılmış
ikinefiskitapvar. İkisinindeadı“MedineMüdafaası.”Birininyazarı,paşanınpersonel subayı Naci Kâşif Kıcıman, öteki ise Kızılay görevlisi Feridun
Kandemir.HerikisideMedine’dePaşailebirliktegörevyapmışlar.Aradanyıllargeçiyor,KandemirbirgünFahrettinPaşa’yasokaktarastlıyorve
kendisinden,anılarınıyazmasınıistiyor.Yanıtınıkitaptanaynenaktarıyorum:“Evladım,herkesvatanakarşıborçluolduğuvazifeyiyaparveoradaişbiter.”Fahrettin Türkkan, 1948 yılında vefat etti. Ebedi uykusunu İstanbul’da,
RumelihisarıMezarlığı’ndauyuyor.FahrettinPaşaolayı,dünyadaeşiolmayanbiribretbelgesidir.İngilizlerlepara
uğruna işbirliği yapan dindaşımız Arapların ihanetine uğrayan, devlet teslimolduğuhaldePeygamberimizinmezarınıonlarakaptırmamakiçinkellekoltukta,açsusuzdirenengerçekbirMüslüman’ınöyküsüdür.
İslamiyetOrtadanKalkmalı!
Fahrettin Paşa ve bir avuç Türk askerinin canlarını ortaya koyaraksavunduklarıMedine,sonundaVahabilerinidaresindekiSuudilereterkedilmişti.AncakVehhabiinancıaltındakiSuudiidaresiemirlerinegirdikleriİngilizlerindetelkinleriylekutsalyerleritektekyıkmayabaşlamışlardı.İngilizlerin buradaki amacı İslamiyet’i ortadan kaldırmak, bu yüzden de
İslam’ın tüm izlerini silmek. Dört kutsal dini temsil eden peygamberlerdenüçünün mezar yeri belli değildir. Bunlardan sadece İslam Peygamberi Hz.Muhammed’inmezarıbellidir.Bu olay hem Yahudileri hem de Hıristiyanları oldukça rahatsız etmektedir.
YüzyıllardanberidünyanındörtbirköşesindekiMüslümanlar,hacıolmaküzereMekke’ye gelmekte buradanMedine’ye hareket ederek Hz.Muhammed’in veSahabilerinmezarlarınıziyaretederekhacıolmaktadırlar.Bu kutsal olay, tüm Müslüman âlemini birleştiren en büyük harekettir.
İslamiyet’i bir din, Hz. Muhammed’i ise peygamber olarak kabul etmeyenMusevi ve Hıristiyan dünyası, İslam dünyasını birleştiren bu konuyu ortadankaldırmanındaimapeşindeolmuştur.Fırsatdaşuanellerinegeçmiştir.Vehhabi yöneticileri emirleri altına alan İngilizler, planlarını uygulamaya
koymakta gecikmediler. Bu plana göre önce Sahabilerin mezarları, ardındanİslamPeygamberiHz.Muhammed’inmezarınıortadankaldırmakveensonundadaKabe’yiyıkmak.Busayedeİslamdünyasınıbirleştirenbudinintümizlerinisilmek.
Hz.Muhammed’inKabriYıkılacaktı!
Yıllar sonra,bukonuyla ilgilibelgeler tek tekortayaçıkmayabaşladı.2008yılınınsonaylarındaTürkkamuoyunda,ortayaçıkartılmayan,dahadoğrusubazıçevreler tarafından saklanan bir belge konuşulmaya başlandı. Mustafa KemalolmasaydıHz.Muhammed’inmezarıyıkılırmıydı?Evet,sonzamanlardaProf.Dr.NevzatYalçıntaş’ınortayaattığıbuiddiatartışılmayabaşlandı.Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Atatürk’ün Peygamberimiz Hz. Muhammed’in
mezarınıyıkılmaktansonandakurtardığını iddiaetti.Yalçıntaş’agöreMustafaKemal, Vehhabilere sert bir nota vererek yıkımı durdurmuş. Ata’nın notasıdışişleriarşivindemevcutveaçıklanmaktançekiniliyor.Prof.Dr.Yalçıntaşşunlarıkonuylailgilisöylüyor:“...Vehhabilik’temezarziyaretigünahsayıldığıiçinSuudilerbütünmezarları
yıkmaya başlamışlar. Sıra Hz. Muhammed’in mezarına gelmiş. ÜlkedekilerMustafaKemalAtatürk’tenyardımistemişler.Atatürk bu olayı duyunca tümmanevi duyguları kabarmış ve Suudi kralına
Hz. Muhammed’in değil mezarına, türbesinin bir taşına dahi dokunulursabedelinin çok ağır olacağını bildirennota niteliğindebir yazı göndermiştir.Buvesikadışişleriarşivlerindemevcutamayıllardıraçıklanmıyor.”
EmperyalizmeMüsaadeEtmeyeceğiz
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın gündeme getirdiği bu konunun izlerinisürdüğümüzde, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına dinsiz diyen bazı çevreleriniddialarına son verecek olan ve suratlarına şamar gibi inecek bu belgenin birtanesi, İçişleri Bakanlığı Matbuat Umum Müdürlüğü başlıklı ve 20 Ağustos1937tarihinitaşıyor.Dönemin İçişleri Bakanı ŞükrüKaya, Cumhurbaşkanlığı’na hitaben yazdığı
önsunuşyazısında‘BombayChroniclegazetesinin27.8.1937tarihlinüshasında‘Filistin’eel sürülemez,KemalPaşaAvrupa’ya ihtarediyor’başlığıaltındabiryazı intişar etmiştir. Bu yazının Türkçe örneği ilişik olarak sunulmuştur. Buvesileilesaygılarımıtekrarlarım’diyor.Belgeden anlaşıldığına göreMustafa Kemal Atatürk’ün mecliste yaptığı bu
konuşmayı, önce, Ankara’da Türkçe yayınlanan Hakimiyet-i Milliye Gazetesiyayınlamış. Hindistan’da yayınlanan Bombay Chronicle Gazetesi de buaçıklamayıHakimiyet-iMilliyeGazetesi’ndenalmış.AslıAnkara’daMilliArşiv’de“0301026679325”numaralıdosyada saklı
tutulanbelgeyegöre,MustafaKemalAtatürk’ünKutsalTopraklarlailgiliolarakmeclisteyaptığıbukonuşmanıntammetnişöyledir:Bubelge27.7.1937’deAtatürk’ünTBMMdeyaptığıkonuşmaileilgilidir.
KanımızıDökmeyeHazırız
BirinciDünyaSavaşıyıllarında,İngilizlerinverdiğialtınlarsonucuMüslümanTürkaskerleriniarkadanvuran,Hıristiyanlarlabirlikolupİslamâleminin liderive halife olarak bilinenOsmanlı padişahına bile isyan eden, SuudiArabistanlıidarecilersonyıllardaişidahadaazıtmışlardı.PetrolünkokusunualanAvrupalıdevletlerinoyuncağıolanSuudiArabistan’ı
idare eden idareciler, para uğruna mukaddes toprakları parsel parsel Avrupalıemperyalist devletlerin hizmetine sunmaları üzerine, Mustafa Kemal AtatürkTBMM’de önemli bir konuşma yapar. Bu konuşma sadece Suudi Arabistan’ıidare edenlere karşı değil, tüm Avrupalı devletlere de bir ikaz ve sert notaşeklindeydi.Atatürkokonuşmadabakınözetlenelersöylemiş:“Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip sözde istiklal kelimesine
inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esirkıldıkları çok şayanı teessüftür. Arapların arasında mevcut olan karışıklığı vehoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplardanuzakkaldık.Fakat şimdi kendimize kâfi derecedegüvenip ve kudretimizi bildiğimiz için
İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzununaltına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki;buralarınAvrupaemperyalizmininoyunsahasıolmasınamüsaadeetmeyeceğiz.Cedlerimizin,Selahaddin’inidaresialtında,uğrundaHıristiyanlarlamücadele
ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında)bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah’ın
inayetiilekuvvetliyiz.Avrupabumukaddesyerlere temellüketmekiçinyapacağı ilkadımdabütün
İslamâlemininayaklanıpicraatageçeceğineşüphemizyoktur.Bizşimdiyekadardinsizveİslamiyet’elakaytolmaklaithamedildik.Fakat bu ithamlara rağmen peygamberin son arzusunu yani, mukaddes
toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugünkanımızıdökmeyehazırız.”Selametle...BukonuşmanınardındanişinpeşinibırakmayanMustafaKemalAtatürk’ebir
bilgi daha gelir. O bilgiye göre Suudi Arabistan’ı yöneten Vehhabiler,Peygamber Efendimiz zamanında ve ondan sonra yaşamış İslam büyüklerininmezarlarınıtektekortadankaldırmayabaşlamışlardı.Raporun son bölümünü okuyan Mustafa Kemal Atatürk, hırsından deliye
döner. Çıldırmış bir vaziyette odasında dolaşan Mustafa Kemal, odanın birkenarındabekleyenyaverinesinirlibirseslederhalFevziPaşa’yıçağırmalarınıemreder. Acil davet üzerine derhal köşke gelenGenel Kurmay Başkanı FevziÇakmak’aelindekiraporileilgilibilgiverir.Bu konulara karşı çok hassas olan Fevzi Paşa’dan, Türk Ordusu’nun son
durumuhakkında bilgi alanMustafaKemalAtatürk, ordunun ne kadar süredeharekatahazırolacağını sorar.GenelKurmayBaşkanıFevziÇakmak’ın ‘Orduher an göreve hazırdır’ cevabı üzerine, biraz rahatlar ve kendisinden emirbeklemesinisöyleyerek,GenelKurmayBaşkanıFevziÇakmak’ıyolcueder.Ardından masasına oturarak önündeki Cumhurbaşkanlığı başlıklı kağıda el
yazısıileacilkoduileşunlarıyazar;
SertBirNota
SuudiArabistanKralıHaşmetliAbdülazizİbnissuudHazretleri,MekkeKral hazretleri, son zamanlarda yüksek şahsınızın idaresi altında bulunan
İslamiyet’in mukaddes topraklarında, İslam uğruna canını vermiş olanlarınmezarlarınakarşısaldırılarınyapıldığınıvemezaryerlerininortadankaldırıldığıhakkındabilgisahibiyiz.Vahabilik adı altında yapılan bu hareketler, başta ben olmak üzere tüm
Müslüman Türk halkını oldukça rahatsız etmekteyken, en son gelen bilgilersıranın İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in mezarının bulunduğu Türbeyegeldiğiveoranındayıkmateşebbüsündebulunulduğuöğrenilmiştir.Haşmetli Abdülaziz İbnissuud Hazretleri, İslam Dünyası’nın sizlerin
emanetine bıraktığı bu mukaddes topraklarda, Hz. Muhammed’in değilmezarına,türbesininbirtaşınadahidokunulursabedeliçokağırolacaktır.İslamiyet’in kılıcı olan Müslüman Türk ordusu, daha önce idaresi altında
bulunan bu toprakları tekrar koruması altına almaktan ve kanını akıtmaktançekinmeyecektir.BaştaMüslümanTürkMilleti’ninvetümİslamÂlemi’ninmukaddessaydığı
bu toprakları korumak uğruna değil Avrupa devletleri, bütün dünyanınordularına karşı da canımızı feda etmekten çekinmeyeceğimizi gerek yüksekşahsiyetinizevegerekveliaht’ınızabildiririm.TürkiyeCumhuriyetiCumhurbaşkanı-KemalAtatürk-1937/AnkaraNot:İşteTürkvedünyakamuoyundansaklanannotanınmealibuşekildedir.
Yukarıdakitelgraftayazılanlar,Atatürk’ünyakınçevresitarafındanbildirilmiştir.Dışişleri’ndeorijinalisaklanmaktadırvebiranönceaçıklanmalıdır.
Atatürk’ünYaptırdığıCamii
TürkİstiklâlHarbi’ndebozgunauğrayanYunanordusu,kaçarkenAnadolu’yudayıkıpgeçmişti.Eskişehir’inMihalıççıkilçesindekiAşağıCamidebunlardanbiriydi.Olay,Atatürk’e,Mihalıççık’lıEmireriAliMetinaracılığıileiletildi…Atatürk ise hiç düşünmeden o zamanın parasıyla 5000 lira gönderdi. Tarihe
önemli bir ışık tutan araştırmayı ŞenerYılmaz yazdı. ErzurumKongresi’ndenitibarenAtatürk’ünyanındabulunmuş,hizmetiniyapmış…Ali Çavuş, bilahare soyadı da Atatürk tarafından verilen Ali Metin,
Eskişehir’le ilgili bir anıyı anlatıyordu: 1930 yılında, Mihalıççıklı askerarkadaşları, Ankara’ya kendisini ziyarete gelirler. Milhalıççık’ta harap bircamidenbahsedipyapımıiçinAtatürk’tenyardımalıpalamayacaklarınısorarlar.AliMetin,birkaçgünsonraYaverMuzafferKılıç’labirliktekonuyuAtatürk’e
iletirler.Onunanlatımıyla,Atatürk,TürkİstiklâlSavaşı’ndaEskişehiryöresinindurumunu çok iyi bildiği için, hemen Milhalıççık’a 5000 lira gönderir. Buparaylacamiyapılır.Camininyenidenyapılması,Atatürkvesilaharkadaşlarınadiluzatanyobaz,
örümcek kafalı, cahil güruhuna da vurulacak bir şamar olur! Tarihî cami,Milhalıççık’taKabirMahallesi’ndeki,“AşağıCami”idi.Tarihî kaynaklara göre cami, 1886 yılında Sivrihisarlı Hacı Süleyman
tarafındanyaptırılıyor.YunanlılarMihalıççık’ıyakıpyıkıyor.Buaradacamideharapediliyor,kullanılmazhalegeliyor.Birtek,Yunanaskerininkarargaholarakkullandığıbinaayaktakalıyor.Milhalıççıklı fakir. Maddî güçleri camiyi yeniden yaptırmaya müsait değil.
Onun içinAtatürk’ten yardım istiyorlar.HemşerileriAliMetin aracılık ediyor.
Atatürk de durumu ve şartları çok iyi bildiği için cami yapımı için paragönderiyorve1930’dacamiyenidenyapılarakhizmetegiriyor.AncakAtatürkkendi cebindenbuparayıAliÇavuş’a teslimederken tekbir
şart ileri sürüyor; Yeniden yapılan camiye kesinlikle benim adımı vermeyekalkmayın.Adıyine‘AşağıCamii’olarakkalsın.
NedenDinDevletiDeğil?
Mustafa Kemal, kurulacak devletin şekliyle ilgili toplumun her kesimindeninsanlarla görüşmeler yaparken, sıra, mollalar, şeyhler ve din büyüğü geçinenkişilere gelir. Mustafa Kemal, bunlara haber gönderir ve gelecek haftakendileriyle bu konuyu görüşeceğini ancak konuşmalarının bir temeli olarakkatılacak olan herkesin Bakara Suresi’ni 288. ayetine kadar okumalarını ricaeder.Toplantıgünügelipçattığında,MustafaKemalkürsüyeçıkarvesorar:“Arkadaşlar,burayagelmedenöncehepinizdenBakaraSuresi’ni288’ekadar
okumanızıricaetmiştim.KimlerokuduBakara’yı288’ekadar?”Salondakibütünelleristisnasızolarakburicayıyerinegetirdiklerinibelirtmek
içinhavayakalkar.BununüzerineMustafaKemalsözlerinedevameder:“Beyler işte, kuracağımız devletin neden din temeline dayanamayacağının
açıklamasıortadadır,BakaraSuresiyalnızca286ayettir.”
HerSarıklıyıHocaSanmayın
EskiBeykozİmamıHafızEfendi,Ankara’dabulunduğusırada,tarihinbüyükadamlarının dinî inanışlarından bahsedilen bir toplantıda şu anekdotuaçıklıyordu:HafızEfendi:Sırası gelmişken, sizlere bütün ömrümce unutamayacağım bir hatıramı
anlatayımdadinleyiniz.Büyükinkılaplarınbirbiriniizlediğigünlerdeydi.BenozamanBeykozCamii’ndeimamlıkyapıyordum,sarıklarınyalnızvazifebaşındasarılacağıbildirildiğiiçincamidençıkıncaşapkagiyiyorduk.Bir ikindi vakti iskelenin yanındaki kahvede oturuyordum. Bir an kahvenin
önünde birkaç otomobil birden kurdu. En önde duran otomobilden, o zamanakadar hiç karşılaşmamış olduğum fakat görür görmez tanıdığımAtatürk çıktı.Sevincimdenşaşkınadönmüştüm.OnungeldiğihaberiokadarçabukyayılmıştıkibütünBeykozlularbiranda
etrafınısardılar.Bendekendimitoplayarakkalabalığınarasınakarıştım.Halkınsevinç nidaları uğultu halinde yükseliyor ve herkes biraz daha ileriyeyaklaşmaya çalışıyordu. Atatürk etrafına baktıktan sonra halkı sükûta davetederek:“Beykoz imamı burada mı? Gelsin konuşalım.” dedi. Zaten tam
karşısındaydım.Kalabalıktanayrılarakileriçıktım.“Buyurpaşam.”dedim.Atatürk,solavucundaduranüzümleribanagöstererek:“Hoca,buhelâldebununsuyuniçinharam?Bizeanlatsana.”dedi.Birdenbire şaşırmıştım. Bu güç suale ben nereden cevap bulacaktım?.. Bir
müddet düşündüm, aklıma bir şey gelmiyordu… Allah’tan bir imdatbekliyordum!Biraranasıloldubilmem,aklımagelenbircümledudaklarımdandöküldü:“Paşam,karımızbizehelâldekızımızniçinharam?”Atatürk bu sözümü işitince hafifçe gülümseyerek yüzüme baktı ve başını
sallayarak;“Hoca, sen âlimsin; ben softaları arıyorum… Yarın saraya gel de seninle
konuşalım.”dedi.Ertesi günü saraya gittim, beni karşısına oturttu, saatlerce bana Kur’an’dan
ayetlerokutarakkendisitefsiretti.HacıbayramCamii’ndeokunanyatsıezanınınsedalarıgelirkenHafızEfendisözlerinibitirmişti…“Oçokbüyükadamdı,Allahrahmeteylesin!”diyemırıldanıyor,gözlerinden
dökülenyaşlar,beyaztopsakalındansüzülüyordu.“Hersarıklıyıhocasanmayın.”
YetişGaziDeğil,AllahDersiniz
Atatürk’ün dar çerçeveli din anlayışına, din sömürücülüğüne, taassuba veyobazlığakarşıtavıraldığı,ulusumuzubunlarakarşıuyanıktutmakistediğiaçıkveseçikbirşekildebunlarakarşıanlaşılmaktadır.Bunun yanı sıra Atatürk’ün dinin pratiklerini yerine getirmeye de karşı
olmadığı,göreviniaksatmamakkaydıylaherkesindinîvecibelerinidilediğigibiyerinegetirebileceğiniistediğianlaşılmaktadır:Bir gün Atatürk’ün yakın arkadaşı Necip Ali, kendisine, müşterek dostları
Münir Hayri Egeli’nin namaz kıldığını söyler. Münir Bey’i sevmeyenler budurumkarşısındakovulacağınıdüşünürler.AncakAtatürk onlara: “Batmak üzere olan bir gemide bulunsanız, herhalde
‘YetişYaGazi!’demez, ‘Allah!’dersiniz.Bundandaha tabiineolabilir?..”derve Münir Bey’e de dönerek: “Dünyadaki işlerine zarar vermemek şartıylanamazınıkıl,heykelyap,resimde.Çünküçalışmakdaibadettir.”cevabınıverir.
BalMahmut,HatıralarındaAnlatıyor
Bir günKılıçAli’nin evinde,RefikKoraltan, ‘Paşam, dedi, itimat buyurun,Anadolu’nun en ücra köşesinde bir çobanın kalbini açtığınız zaman oradaMustafaKemalyazar.Buböyledir,Paşam.’Atatürk şu cevabı verdi: ‘Beyefendi, Anadolu’nun ücra köşesinde bir
köylünün, bir çobanın kalbini açtığınız zaman oradaMustafaKemal yazdığınıben de zatı âliniz kadar biliyorum. Amma benim kadar sizin de bilmeniziistediğimbirşeyvardırveodaşudur:Oradabirçobanınbulunduğuyerinondakikailerisindekibirköyimamıgelip
o ismi oradanondakikada siler. İsterse istediği bir başka ismi yazar.Bunudasizinbenimkadarbilmeniziisterim.’
NamazKılanSubay
Bu olayı aktaran Dumlupınar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. AliSarıkoyuncu,Atatürk’ün, gammazcı vekil hakkında, “Bu adamnamaz kılmayıkendiaklıncasuçgörüyor.”dediğinisöylüyor.DiyanetİşleriBaşkanlığı’nınyayınladığıaylıkDiyanetdergisinin2008Nisan
sayısında‘Atatürk,DinveDinAdamları’konusunaayrılmış.DosyayıhazırlayanProf.Dr.AliSarıkoyuncu,Atatürk’ündinvelaiklikhakkındakigörüşlerinin‘enazbilinenveençokistismaredilen’yönüolduğunusöylüyor.Atatürk’ün dini toplumsal hayattan çıkarmak ya da dinin özüne dokunmak
gibi bir amacının olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, MustafaKemal’inhurafelerevedinistismarınakarşıolduğunusöylüyorveekliyor:“Budadindüşmanlığıdeğildir;gerçekdindarlıktır.Busebeplelaiklikasladinsizlikolmadığıgibi,Atatürkdedinsizdeğildir.”diyor.YazıdaAtatürk’ündinadamlarınavedinîvecibeleriniyerinegetirenlerekarşı
son derece saygılı olduğu, yaşanmış bir örnekle anlatılıyor. Prof. Dr.Sarıkoyuncu’nunanlattığınagöreolayşöylegerçekleşiyor:Atatürk, 1930 yılında Fevzi Çakmak’la birlikte trenle yurt gezisine çıkar.
Kompartımanında ülke sorunlarını konuşurlarken bir milletvekili içeri girip,Atatürk’ün kulağına bir şeyler söyler.Atatürk’ün kaşları çatılır, Fevzi Paşa’yadönerek;“Paşam, lütfen beni takip ediniz, arkadaşlar bir haber getirdi, inceleyelim.”
der.Hep birlikte diğer vagona geçtiklerinde, yüksek rütbeli bir subayın kanepe
üzerindenamazkıldığınıgörürler.Atatürk,mareşaledönerekşöyleder:“Paşam,
bu adamın (gammazcıyı işaret ediyor) biraz evvel kulağıma gizli bir şeylersöylediğini gördünüz. Bu adam muhafız kıtasına mensup yüksek rütbeli birsubayınnamazkıldığınıgammazladı.Buadamnamazkılmayıkendiaklıncasuçgörüyor.Durumusizegöstermekiçinburayakadarzahmetettirdim.”der.Atatürk ilk istasyonda milletvekilini trenden indirir ve gelecek dönem de
milletvekiliseçilmesinideengeller.
Makbule,RamazanGeliyor
RamazanayındaDolmabahçeSarayı’nagelenveoruçtutanmisafirlerineözelilgigösterir,iftarsofrasıylabizzatilgilenir,ibadetetmekisteyenlerebüyüksaygıgösterirvebukonudagerekentümkolaylıklarısağlardı.Atatürk’ünkızkardeşiMakbuleHanımşunlarısöylemektedir:“…HerRamazan’ınbirgünüveekseriyetleKadirGecesibanaiftaragelirdi.
Ogün imkanbulabilirse oruçda tutardı. İftar sofrasını tameski tarzda isterdi.Oruçluolduğuzaman,iftarabaşlarkenduaederdi.”“Ramazangeliyor,annemizehatimokutmayıihmaletme!”diyehatırlatmada
bulunup, hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere bir zarf içinde paraverdiğibilinmektedir.HafızZekiÇağlarman,Atatürk’ünbuyönünüşöyleanlatmıştır:“Atatürk’ünkızkardeşiMakbuleHanım’lauzunyıllarkomşulukyaptık.Her
yılRamazanayıyaklaşıncaAtatürkkızkardeşine;“Makbule,Ramazangeliyor,annemize hatim okutmayı ihmal etme.” der ve hatim okuyacak hafıza hediyeedilmeküzerebirzarfiçerisindeparaverirdi.”Atatürk Ramazan’da oruç tutan Müslümanlara karşı saygılı davranırdı.
Milletin yüzüne baka baka su içmez, bazı davranışlarından vazgeçerdi. HafızYaşar Okur da Atatürk’ün Ramazan aylarındaki davranışlarını şöylegözlemlemişti:“RamazanlarınAtamiçinçokbüyükbirönemivardı.Ramazangelirgelmez,
ince saz heyeti Çankaya Köşkü’ne giremezdi. Kandil geceleri de sazçaldırmazdı. Sadece beni huzurlarına çağırır, Kur’an-ı Kerim’den bazı surelerokuturdu.
Ben okurken gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu içinde dinlerdi.RamazanlardabiraymüddetleHacıBayram-ıVeliveZincirlikuyuCamilerindenşehitlerin ruhunaHatm-iŞerifokumamıemrederlerdi.Ogünlerdecivarkasabaveköylerdengelenlerlecamihıncahınçdolardı.”İlk Cumhurbaşkanı Atatürk, kendisini o makama getiren Türk halkının
inancınaişteböylesaygıgösterirdi.Atatürkoruçtutmasabile,oruçtutanhalkınibadetine çok önemverir, çok saygı gösterirdi.Dine, dindara veMüslüman’ınibadetinesaygılıydı.Atatürk her yönüyle olduğu gibi dindarlığıyla da milletine en güzel örnek
olmuştur.UluÖnder,dindarkişiliğininbirgöstergesiolarakdinadamlarınakarşıherzamansamimibirşekildehürmetkarolmuşvesaygıduymuştur.Cumhuriyet’inilkDiyanetİşleriBaşkanıRıfatBörekçi,Atatürk’ünkendisine
duyduğusaygıvehürmetişöyleanlatmıştır:“Ata’nın huzuruna girdiğimde beni ayakta karşılardı. Utanır, ezilir, büzülür,
“Paşam beni mahcup ediyorsunuz” dediğim zaman “Din adamlarına saygıgöstermekMüslümanlığınicaplarındandır.”buyururlardı.Atatürk,şahsiçıkarlarıiçin kutsal dinimizi siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi.”AtatürkKur’anokutulmasınadasondereceönemvermiştir.
GöklereÇıktınMustafa
SabihaGökçennaklediyor:10–11yaşında idim.Bursa’dakievimizAtatürk’ünköşküneçokyakındı.Bir
günAtatürkBursa’yışereflendirmiş,köşkünbahçesindedolaşıyordu,bendeonuyakından görmek arzusu ile kıvranıyordum. Yine bir gün bahçede dolaştığısırada yerimden fırladım, ona doğru koştum. Beni yolumdan çevirenlereağlamaklakarşıkoymayaçalışıyordum,birdenbirsesişittim;“Bırakınonu!”diyordu,“Bırakıngelsin.”KoşarakAta’nınyanınagittim,ellerinesarıldım.Atatürksordu:“Çocuk,senokulagidiyormusun?”Harpler sebebiyle okulumu yarıda bırakmıştım ve bir yatılı okula alınmamı
istedim.“Benseniyanımaalayım,gelirmisin?”diyesordu.“Abime sorayım” dedim. Kabul ettiler, derhal çağırtarak onunla konuştu,
anlaştılar.BöyleceÇankaya’yageldim.Uzun zaman ayrı kaldığım okuluma yeniden başlamanın sevinci içinde
memnundum.ÇankayaKöşkübahçeleri içindeki eskibir seyis evidüzeltilerekokul haline getirilmişti. Köşkte çalışanların, yaverlerin ve diğer hizmetlilerinçocuklarıilebirliktebendebuokulagitmeyebaşladım.Birsabah,Ata’nıneliniöpmeküzereyanınagirdim. İşleri ilemeşguldü.Bir
süreayaktabekledimbirden,derinbiriçgeçirdive“Allah!”dedi.(O,sıksıkbuşekilde yapardı.) Atatürk hakkında evvelce çok şeyler duymuştum, bu tesirleolacak bir hayli şaşırdım. Onun ağzından Allah kelimesini duymak beni
şaşırtmışveheyecanlandırmıştı.Ata’nın yüzüne şaşkın bir şekilde bakmış olacağım ki “Sen dindarmısın?”
diyesordu.Ben de ailemden aldığım din terbiyesi ile “Evet, dindarım.” dedim ve bu
cevabımı nasıl karşılayacağını anlamak için ürkek ürkek yüzüne baktım.Cevabımhoşunagitmişti.“Çokiyi...Allah,büyükbirkuvvettir.Onadaimainanmaklazımdır.”dedive
bukonudauzunuzunizahatverdi.BendeozamananladımkiAtatürkhakkındasöylenenlerinaslıyokturveAta,bütünsöylenenlerinhilafınadindarbirinsandır.Kimsenin inancına karışmaz, dindar kişilere saygı gösterir, yobazlara,
softalara çok kızar, din kavramının sömürülmesine izin vermezdi. Allah vePeygamberimiz hakkındaki konular, Atatürk’ün yanında tartışma konusuyapılamazdı...Kadirgecelerimevlitdinlediğideolurdu.HafızYaşarBey’inmevlidinisaygı
ile dinlerdi. Mevlidin miraç bölümünde, “Göklere Çıktın Mustafa” denincegözleriyaşarırdı.Ozamanhemenkolonyagötürürdük,inanışısamimiidi.Öyle“Allah”derdikiyalnızkalınca,onungibikimsediyemez.Herkesçekilip
yapayalnız kalınca gökyüzüne bakar, kendi kendine “Allah” derdi. Bir günsofrada çevresindekilere, “Bana Allah’ın büyüklüğünü anlatır mısınız?” diyesordu.KonuklarbirerbirerAllah’ınasılanlayabildiklerinianlattılar.Atatürkhepsini
dikkatledinledi.BiryazakşamıDolmabahçeSarayı’ndakadınlı erkeklibiryemekvardı.8-9
saatsürenyemeksonaererkensalonunbüyükkapısınınparmaklıklarıarasındangüneş doğuyordu. Atatürk’ün bir işaretiyle manevi kızlarından Nebile Hanım,sandalyesininüzerineçıktı.Sabahezanıokumayabaşladı.Ahenklibirsesgenişsalondayankılandı.Atatürk başını yukarı doğru kaldırmış, kendinden geçmiş bir halde ezanı
dinliyordu.Birangeldi,yanaklarındanyaşlarsüzülmeyebaşladı.
YalanaÇokKızardı
Ülküanlatmayadevamediyor:Annemi Zübeyde Hanım büyütmüştür. Onun anneme anlattığı bir anıyı
aktarayım.Atatürk, 25Ağustos’taKocatepe’ye çıktığı zaman orada şöyle duaediyor: ‘Allah’ım senin bana verdiğin fikir ve zeka ile ben bütün planlarımıgerçekleştirdim.Bundansonrasıartıkseninmukadderatın…O, Allah’ına inanan bir insandı. Paşa, Ramazan’da, Dolmabahçe’de veya
Çankaya’da olduğunda anneme “Vasfiye oruç tutuyormusun?” diye sorarmış,annem“Tutuyorum.”dediğindeçokmemnunkalırmış.Banahastalandığımdaduaettirirdi,kendideederdi.Çokiyihatırlıyorum;tifo
geçiriyordum, çok üzülmüş beni kurtarması için Allah’a dua etmiş. AnnesiZübeydeHanım da çok dindarmış. Anneme daha 7 yaşındaykenKur’an dersialdırmayabaşlamış.KızkardeşiMakbuleHanım’ındadevamlınamazkıldığınıbiliyorum.”Atatürk’ünçocuklaravemilletinekarşıbir“psikolog”gibidavrandığınıdile
getirenAdatepe;onun,çocukruhundançokiyianladığınıbelirtmiştir.“Ben yanındayken, sürekli şefkatle yaklaşıp bir şeyler öğretmeye çalışırdı.
Atatürkyalanaçokkızardı.‘Ülkü,yalanbütünkötülüklerinbaşlangıcıdır.’derdi.Kızveerkekçocuklarınıeşitgörürdü.Manevievlatlarınıhepkızçocuklarındanseçerek,toplumaönemlibirmesajverdi.Çocukların, gençlerin sevdikleri mesleklerde ilerlemesini isterdi. Onun için
SabihaGökçen’i ilk harp tayyare pilotu yaptı. Öğretmen olanAfet Hanım datarih profesörü oldu. Benim de müziğe karşı yeteneğimi bildiği için balerinolmamıçokistedi.
Manevi kızlarına daima ‘Kendinizi beğenmeyin, başkaları sizi beğensin.’derdi.Florya’dabanayüzmeyiöğretirken,denizegirerken,halklaiçiçeolmayıçokseverdi.Korumalarıhalktı,sevgiçemberidehalktı.
Bana,HerZamanDuaOkusunlar
Atatürk’ün, ölümle ilgili bir olayına tanık olan çok yakın arkadaşlarındanMünirHayriEgeli,Atatürk’learalarındageçenbiranısınışöyleanlatmaktadır:Mevsim sonbahardır. Ankara’da, Orman Çiftliği’nde idare ortasındayız.
Çiftlik müdürü Tahsin Bey, yanında Alman mimarı ile birçok yeni inşaatprojelerihakkındaizahatveriyorlar…Çiftliğinbüyütülmesiplanlarıelealınıyor,sıra karşıdaki bir tepeciğe geldi. Orasının bilmem hangi cins tavuklar için birtesisyapılmasıdüşünülmüş,Atatürkdurdu,sonra:“Olmaz.Butepeiçinbenimbaşkabirdüşüncemvar.”dedi.Sonrabanadöndü:“Benimiçinnasılbirmezardüşünüyorsunuz?”diyesordu.Hepimizindilitutulmuştu,zannedersemAfetHanımsözeatıldı:“Böyle güzel bir günde, böyle şeyler nasıl aklınıza geliyor?” gibi bir cümle
söyledi. Atatürk, güldü. O gün bilhassa neşeli, yüzü sıhhat ışıklarıylanurlanmıştı:“Ölümbeşeriyetindeğişmezkaderidir.Marifetunutulmamaktır.”dedi.Sonra
uzunbirsürepenceredendışarıbakarakilaveetti:“Şutepeyebanaküçükvegüzelbirmezaryapılabilir,dörtyanıveüstükapalı
olmasın!Esenrüzgarlarbanayurdumunheryanındanhabergetirirgibikabriminüstündedolaşsın.Kapısınagençliğehitabemyazılsın.O,tepeninolduğuyeryoluğrağıdır.Hergeçen,herzamanduaokusun!”Orada bulunan herkes susuyordu…Kimsenin bir kelime söyleyecekmecali
kalmamıştı.Almanmimardaönünebakıyordu…Atatürk: “Mamafih bütün bunlar benim fikrim. Türk milleti elbet bana
münasipgöreceğişekildebiryeryapar…”diyerekhüzünlükonuşmayıbitirdi.Aradanyıllargeçti,otepeninadıhatıralartepesiolaraköylecebomboşkaldı.
Türk milleti ebedî atasını layık olduğu Anıtkabir’e gömdü (…) İnsanihtiyatsız… Acaba diyor, Hatıra Tepesi’ne de bir taş dikilip üstüne GençliğeHitabe’siyazılsa…
ÖlümHakkındakiDüşünceleri
1-“Orasınıkendime;üstüaçık,küçük,sadebirmezaryeridüşünmüştüm...”2-“Şutepeyebanaküçükvegüzelbirmezaryapılabilirdi.Dörtyanıveüstü
kapalıolmasın!Esenrüzgarlarbanayurdumunheryanındanhabergibikabriminüstündedolaşsın.Kapıyagençliğehitabemyazılsın.”3-“Ölümbeşeriyetindeğişmezkaderidir.Marifetunutulmamaktır.”4- “Ben gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine
canımıvereceğim.”5- “Büyükölülerematemgerekmez, fikirlerinebağlılıkgerekir.Beninnaçiz
vücudumelbetbirgüntoprakolacaktır.”6- “Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla
ayrılmayacağınaeminim;bununlagönlümrahat!”7- “Beni milletim nereye isterse oraya gömsün fakat benim hatıralarımın
yaşayacağıyerÇankayaolacaktır.”8-“Benimmüstesnaolduğumadairbirkanunyoktur.”9-“Benimgözümdehiçbirşeyyoktur;benyalnızliyakataşığıyım”
AnnesininMezarTaşı
Annesi için yaptırılanmermer sandukalı ve uzun kitabeli kabrin fotoğrafınıgördüktenvekitabede“TürkiyeBüyükMilletMeclisiReisiMustafaKemalPaşaHazretleri’ninvalide-imuhteremleriZübeydeHanımefendi’nin...”diyebaşlayancümleyiokuduktansonraGenelSekreteriHasanRızaSoyak’asöyledikleri:“İlkfırsattaİzmir’egidersin,busandukayıvekitabeyikaldırtırsın;dağdaniki
büyükveuzun taş getirtirsin, birini olduğugibi bir temel üzerine tespit ettirir,diğerini baş tarafına diktirirsin ve bunun bir yerini biraz düzelttirerek“Atatürk’ünanasıZübeydeburadagömülüdür”diyeyazdırırsın,altınadaölümtarihinikoydurursun,yeter.”
BirTarihParçasıÖlüyor
1938 yılında hastalığı oldukça ilerleyen ve tüm tedavilere rağmen gündengüne eriyen Atatürk’ün yakınlarıyla son görüşmesi 6 Kasım’dadır. Atatürk,yataktan sonolarakkalktı.AfetHanım ileyanındahizmet edenleronunayağakalkmasınayardımettiler.Omuzları incelmiş, kemikleri fırlamıştı. Yalnız elleri o güzel biçimini
kaybetmemişti. Hepsine teker teker elini uzattı, onlar da bunu bir dahayapamayacaklarınıiyibilerek,bueliöptüler.DahasonraAtatürk,AltemurKılıçBey’inbüyükannesinehabergönderir;“Ben herhalde sonsuza gidiciyim. Benim için bu gece bir zahmet Yasin
okusun.”der.Ertesi gün doktorlar, bir ponksiyon daha yaptılar ve yine çok miktarda su
aldılar. Bundan sonra canı enginar istedi. İstanbul’da bu mevsimde enginarbulunmadığı için Hatay’dan ısmarladılar. Ancak enginar gelince Atatürk’eyemekkısmetolmadı.Aradan çokgeçmeden, şiddetli bir nöbetten sonra, ‘Allaha Ismarladık.’ diye
mırıldandı.Sonkomayagirdi.Görünüşebakılırsasakinverahattı.8Kasım’datekrarağırbirkomayagirer.Saat19dolaylarındabaşlayankoma
gittikçe ağırlaşır. Bu rahatsızlıkta Atatürk’ün midesi bulanmış ve kusmayaçalışmıştı. Sürekli istifra etmeye çalışanAtatürk, bu sıradaHasan Rıza Bey’e(Soyak) bakarak “Saat kaç?” diye birkaç kez sormuş, Hasan Rıza Bey hersoruşunda“Saat7efendimiz.”diyerekcevapvermişti.BusıradakendisinehaberverilenNeşetÖmerBeydegelmişti.Abravayaile
Atatürk’egerekentedavileriyapıyorlarvebazıönlemleralıyorlardı.NeşetÖmer
Bey bir ara “Dilinizi göreyim efendim.” diye seslendi. Atatürk dilini yarıyakadar dışarı çıkardı. Neşet Ömer Bey “Biraz daha uzatınız efendim.” diyeseslenince,Atatürk,NeşetÖmerBey’ebakarak;“Ve aleykümüsselam.” diyerek gözlerini kapattı. Atatürk son kez komaya
girmişti.Ertesigüngeceyarısınadoğru,krizenyükseknoktasınavarmıştı.Artıkson
anlarınıyaşadığıbellioluyordu.Doktorlardanbiriağlıyor,ötekiikisiayaklarınıovuyorlardı. Hasan Rıza, Kılıç Ali ve İsmail Hakkı, asker gibi yatağınayakucundahazırolvaziyetindeduruyorlardı.HasanRıza,KılıçAli’ye:“Bak,”dedi,“birtarihparçasıölüyor.”Yüzündehiç
renk kalmamıştı. 9 Kasım gecesini rahatsız geçiren Atatürk, artık derin biruykudagibiyatıyorveölümübekliyordu.CumhurbaşkanlığıGenelSekreterliği tekrarresmîbildiriyayınlamayabaşlar.
9Kasım 1938’de saat 24’te yayınlanan bildiride “umumi durumunun tehlikelibirhalaldığı”vurgulanır.10 Kasım 1938 günü saat 8 gibi bir ara gırtlağından “Hı. Hı. Hı.” sesleri
çıkarmıştı.10Kasım1938sabahı,saatdokuzubirazgeçe,gözleriniaçtı.Bugözler,biran
için yine her zamankimavi ışığıyla, kendini bilmeden, çevresindekilere doğruparıldadı,sonrakapandı.Başıyastığınüzerinedüştü.SevgiliAtatürk,kendisinitedavi etmeye çabalayan hekimlerinin gözyaşları arasında, saat 9.05’te hayatavedaeder.TürkMilletininKurtarıcısıGaziMustafaKemalAtatürkölmüştü.
TürkHalkıAğlıyor!
Haber duyulduğu an, İstanbul neye uğradığını anlamamış gibi acı birsessizliğe gömülmüştü.Çocuklar başlarındaki fiyonkları, kordelaları çıkardılar.Sokaklardakadınlarağlaşıyor,Ata’nınsiyahtüllerebürünmüşresimleriönündedua ediyorlardı. Naaşı tahnit edilerek, merasimle Dolmabahçe Sarayı’ndakimuayedesalonunun,avizelerisöndürülmüşyaldızlıkubbesialtınakonuldu.Abanoz ağacından yapılmış tabutu, Türk bayrağına sarılmıştı. Tabutu, altı
meşale aydınlatıyor; Kara, Deniz, Hava Kuvvetlerinden dört subay, yalınkılıç,katafalkınçevresindenöbettutuyorlardı.Üçgün,üçgeceböylekaldı.Busüreiçinde,yüzbinlerceİstanbullu,bitiptükenmezbirinsanselihalinde,
önünde sessizce, saygıyla eğilerek geçiyor, yavaş sesle, “Atam... Atam...”diyerekölmüşAtalarıiçindualarmırıldanıyorlardı.Aziznaaşı,19Kasım1938’ekadarDolmabahçeSarayı’ndakatafalktakaldı.
İstanbulhalkı,Songece,sabahakadarsokaklardakaldılar.Uzuncenazealayınıgörebilmek için kaldırımları doldurmuş, ağaç dallarına çıkmış, camilerinkubbelerine, minarelerine tırmanmışlardı. Atatürk için son vazifeler yerinegetirilirken,dinîşartveörfleritinavehassasiyetleyerinegetirilmiştir.Cenaze namazının bir camide kılınıp kılınmama yolunda dinen ne gerektiği
konusunda, Makbule Atadan Hanımefendi Cumhurbaşkanlığı Genel SekreteriHasan Rıza Soyak’a danıştı, İlahiyat Fakültesi Kelam İlmi ve İslam FelsefesiOrdinaryüsProfesörlerindenMehmedŞerafettinYaltkaya’nınfikrialındı.Dinâlimi,cenazenamazlarınınmuhakkakcamilerdekılınmasıyolundakesin
birkayıtolmadığınıbildirmişvedahaçokmakam,kıdemvesalahiyetiolarak,birdeDiyanetİşleriBaşkanlığı’nıngörüşlerininalınmasınıtavsiyeetmiştir.
Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı Mehmed Rıfat Börekçi’nin fikrisorulmuştur.MilliMücadele’ninmeşruiyetine dair Anadolu uleması fetvasına,ilk imzakoyandinadamı,“Onuncenazenamazı, tertemizhalegetirdiğibütünvatanda, bu farizanın yerine getirilebildiği her yerde kılınabilir.” fetvasınıvermiştir.Atatürk’ün cenaze namazını, Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Ord. Prof.
MehmetŞerafettinYaltkayakıldırmıştır.
Atatürk’tenKısaKısaDinîGörüşler
Atatürk’ün,-Dahaçocukkenannesininyönlendirmesiylealdığıdinîeğitimin,-KüçükyaştaKur’anokumayıvenamazkılmayıöğrenmesinin,-Selanik’teakrabalarınıntekkelerinegiderekkatıldığıdinîayinlerin,-Askerîokuldanamazkılmakistediğizamanlardasubulunmadığındaçektiği
sıkıntıların,- Çanakkale’den yakın dostlarına kan ve barut kokuları arasında yazdığı
mektuparalarınasıkıştırılmışolandinselifadelerin,-MilliMücadeleyıllarındayüksekbirdinkültürününgöstergesiolanİslami
söylemlerinin,-İslamdiniveİslamtarihihakkındaokuduğuçoksayıdakitabın,-DolmabahçeSarayı’ndaözelhafızınaokutupdinlediğiKur’annağmelerinin-Çanakkaleşehitlerinianmayıldönümlerindeokuttuğumevlitlerin,-AnnesininmezarıbaşındaAllah’ayeminetmesinin,-AnnesininyıldönümündeokuttuğuKur’anvemevlitlerinve-Tarihinsayfalarındagizlenmişgerçeklerinkamuyamâl edilmesinin, var olanAtatürk sevgisini daha da pekiştireceğine
tambirinançiçindeolmalıveonagöredavranmalıyız.Ayrıca, İslamkültürünedair enginbilgisiveKur’an’ı tercümeedecekkadar
Arapçaya hâkim olması gibi meziyetleriyle Atatürk’ün liseler için yazdırdığıtarih kitaplarındaki “İslam Tarihi” bölümünü bizzat kendisinin yazdığını dabelirtmektefaydavardır.
AtatürkhemdindardıhemdeiyibirMüslüman’dı...
Çünkü Atatürk, evrenin bir yaratıcısı olduğuna inanırdı. Nitekim onun “Şuâlemde insanüstü bir kuvvet vardır. Siz istersenizO’naAllah, isterseniz tabiatdeyiniz. Fakat O’nu asla inkar etmeyiniz.” şeklindeki sözleri bu inancın birikrarıdır.
AtatürkdebizimgibiAllah’asığınıpduaederdi.
AfyonKocatepe’de,Atatürkbir taşınüstündeotururkenbirdenbaşlayan topatışlarıylaayağakalkıpşöyleyalvarıyor.“EyRabbim,Yunanlıların kazandığını gösterme bana, onlar kazanacaksa şu
gökkubbe benim başıma yıkılsın daha iyi. Türklüğün,Müslümanlığın düşmanayaklarıaltında,esaretzincirindekalmasınamüsaadeetme.Anacığımbizeduaet.”
AtatürkzamanzamanKur’anokurdu...
“BenKur’anokumak istediğimdeçokdefaYasinSuresi’niokurum.”sözlerionaait.ObazenmanevikızıNebile’denYasin-iŞerifdinlerdi.
AtatürközelhafızınaKur’anokutupdinlerdi...
Atatürk’ünhafızıYaşarOkurhatıralarındaşöyledemektedir.“RamazanlarınAtatürkiçinçokbüyükönemivardı.Ramazanayıgeldiğinde
incesaz heyeti Çankaya Köşkü’ne giremezdi. Kandil geceleri de sazçaldırmazlardı. Sadece beni huzuruna çağırır, Kur’an-ı Kerimden bazı surelerokuturlardı.Benokurkengözleribirnoktaya takılır,derinbirhuşu iledinlerdi.Ruhençokmütelellizolduğuherhalindenanlaşılırdı.”
Atatürk,orduiçinKur’an-ıKerimokutulmasınıemretmiştir...
1932yılınınRamazanayındaAtatürk,SaadettinKaynak’ı,ordumüfettişlerineKur’an-ıKerimokumasıiçingörevlendirmişti.SadettinKaynakşöylediyor:“… Bir çeyrek saat içinde hazırlandım. Tamam, haberini verdim. Mecliste
masabaşındaAtatürk’üntamkarşısınadüşenbiryerseçtim.Atatürk’ün iki tarafında ordumüfettişlerinden şunlar, şunlar ve diğer birçok
misafirler vardı.Ali İmranSuresi’nin 169,Enfal Suresi’nin de 45., 60. ve 66.ayetleriniokudum…Bu arada Atatürk ayetlerde geçen ifadelerin Kur’an-ı Kerim’in ne denli
önemli bir kitap olduğunu gösterdiğini, “Kur’an’da neler varmış, bunlardanbizimhiçhaberimizyoktu.”diyerekalçakgönüllübirbiçimdedilegetirmişti.”
AtatürkherfırsattaKur’an’asaygıgösterirdi...
ŞimdideEnverBenhanŞapolyo’yudinleyelim.“Atatürk,AnkaraDilTarihFakültesi’ninönündetoplanandinbilginlerinintek
tekelinisıktıvekendisiniAnkara’yadavetedenMüftüRıfatBörekçi’ye iltifatetti.Seymen alayının idarecilerinden Güvençli İbrahim, bir elinde bayrak, diğer
elindealtın işlemelibirpalaolduğuhaldealayınönündeduruyordu.Göğsündebir hamayıl Kur’an-ı Kerim asılı idi. Mustafa Kemal, kendisine yaklaşarakKur’an-ıKerim’lebayrağınucunuöpüpbaşınakoydu…”Kendisine 1923 yılında armağan edilen küçük bir Kur’an’ı alınca Atatürk
şöylededi:“Bencekıymetini takdire imkanolmayanbuhediyeyienderinvehürmetkar
dinîduygularımlamuhafazaedeceğim.”
ÖlümündenÖnce...
Atatürk’ün, ölümünden kısa süre önce yayınladığı son mesajında da şuifadeleryeralmaktadır:“Bütün dünya Müslümanları, Allah’ın son Peygamberi Hz. Muhammed’in
(SAV)gösterdiğiyolutakipetmeliveverdiğitalimatlarıtamolaraktatbiketmeli.
Bütün Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareketetmeli, İslâmiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira insanlarancakbuşekildekurtulabilirvekalkınabilirler.”
Atatürk’ünezandinlerkenağladığıolurdu...
MithatCemalKuntay,“Atatürk’ünDolmabahçeSarayı’ndaverdiğibiryemekdavetinin sabahında manevi kızı Nebile’ye bir sandalye üzerine çıkıp sabahezanını okumasını işaret etti. Bir aralık baktım ki Gazi Mustafa Kemalağlıyordu.”diyor.
AtatürkRamazanayınabüyükönemverirdi...
Atatürk’ünkızkardeşiMakbuleHanımşunlarıkaydediyor.“…HerRamazan’ınbirgünüveçoğunluklaKadirgecesibanaiftaragelirdi.
İftar sofrasını eski tarzda isterdi. Oruçlu olduğu zaman iftara başlarken duaederdi…”
Atatürkdinbilginlerinesaygıgösterirdi...
İlkDiyanetİşleriBaşkanımızmerhumM.RıfatBörekçianlatıyor:Ata’nın huzuruna geldiğimde beni ayakta karşılardı. Utanır, eğilir, büzülür.
“Paşam beni mahçup ediyorsunuz...” dediğim zaman “Din adamlarına saygıgöstermekMüslümanlığınicaplarındandır.”buyururlardı.
Atatürk,heryılÇanakkaleşehitleriiçinmevlitokuturdu...
HafızYaşaranlatıyor:1932yılındaAtatürk’ünemriyleŞehitMehmetÇavuşAbidesiönündemevlit
okunması uygun görüldüğünden beni huzurlarına çağırdı. Bu senekimerasimebaşkanlıketmemisöyledivedurumİstanbulMüftüsüHafızFehmiEfendi’yedeDolmabahçeSarayı’ndantelefonlabildirildi.
Etrafıdindarlarladoluydu...
Atatürk’ün ibadet ve inanç özgürlüğüne verdiği önemin en açık kanıtı,döneminde çevresinde bulunan yüksek memurlar ve önemli kişiler arasındaoldukça dindar, beş vakit namazını aksatmayan kişilerin olmasıydı. Atatürkhiçbir zaman bu kişileri dindarlıklarından dolayı küçümsememiş ve onlaraherhangibirbaskıdayapmamıştır.Hatta ibadet edenleri çok defa takdir etmiştir. Profesör Kemal Karpat’ın
deyişiyle Atatürk, Fevzi Çakmak’a dindarlığından ötürü aşırı saygı göstermiş,genelkurmaybaşkanıolaraktutmuşveyanındahiçbirzamaniçkiiçmemiştir.
BuİnsanmıDinsiz?
EsasenAtatürkdelaikliğidinsizlikolarakalgılamamış,böylealgılayanlarıdaçeşitlivesilelerlekınamıştır.Nitekimo:“Laik hükümet tabirinden dinsizlikmanasını çıkarmaya yeltenen fırsatçılara
fırsatvermemeklazımdır.”diyerekbukonudakitutumunaaçıklıkgetirmiştir.Atatürk’ün“Laiklikyalnızdinvedevletişlerininbirbirindenayrılmasıdemek
değildir. Laiklik bütün vatandaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetini tekeffületmektir.”demesinerağmen,hernehikmetsebirtakımkafalarkendidinsizliğineonuörnekgöstermeyeyeltenmektedirler.Buoyunagelmemekgerekir.Şimdi bir soralım kendi kendimize, dine karşı olan bir kimsenin onun
anlaşılmasıiçinbukadargayretsarfedermi?Pekidininanlaşılmasıiçinböyleköklüveetkilitedbirleralanbirkimsehangivicdanladinkarşıtıgösterilebilir?İşte dikkatli ve basiretli olmamız gereken husus budur. Eğer Atatürk, din
karşıtı birisi olsaydı Kur’an meal ve tefsirine, hadislerin açıklanıp şerhedilmesine,hutbelerinTürkçeokunmasınabukadarönemverir,bunlariçinözelödenekayırırmıydıhiç?Bunlarıdüşünmemizgerekir.Onuniçindeokumamız,araştırmamızvehersöylenenekulakasmamamızgerekir.
HakaretEdenlere!
Aşağıdaki meclis konuşmalarını bilhassa bilgilerinize sunuyoruz. Bazıçevreler tarafından Atatürk hakkında ortaya atılan: Alkolikti, dinsizdi, kadındüşkünüydü, içki masalarında devleti idare etmeye çalışırdı, manda sürüleriniYunan askeri sanırdı, ekonomi bilmezdi, yabancı devlet adamlarına hakaretederdi, iç vedış siyasetten anlamazdı, bir avuç çeteciyledarbeyapmıştır, ülkeidaresindenanlamazdıvs.gibibirçok ipe sapagelmezhakaretlerle saldıranlarabircevapolsundiyeTBMM’deyaptığıbukonuşmayıkitabakoymamecburiyetiduyduk.Yorumsizeait.TürkiyeBüyükMilletMeclisiI.Dönem3.YasamaYılıAçışKonuşmaları1Mart1922MilletMeclisiTutanakDergisiD.1,C.18,Sa.2Başkan Mustafa Kemal Paşa Hazretleri - Efendiler, bu gün ikinci yasama
yılımızı tamamlayarak üçüncü yasama yılına giriyoruz, Bu erişmeden dolayıBüyükTanrı’yaşükürlerederim.Bugeçenyıliçindeyücemeclisçe,milletçeveordutarafındangösterilenözveriliçalışmayıdasaygıileanarım.Pekçeşitliolaylarladoluolanbumücadeleyıllarıbirbiriniizledikçe,askerve
millet arasında bağımsızlık ruhunun ateşli taraftarları çoğalmaktadır.Geçirdiğimiz ikinci yasama yılının göze batan niteliği, iş ve ordu saflarındaçalışan halk ve askerlerin, dayanılmaz baskılar altında kalarak içine zorlaitildiğimizbukanlımacerayaalışmalarıvebunanedenolanelimzorunluluklarıanlamışbulunmalarıdır.Sözleriminbaşındaülkeninenkutsalunsurlarıolanhalkımızveaskerlerimizle
ilgili övgülerimi tekrarladıktan sonra, iç, dış ve genel siyasi durumumuz
konusundakigörüşlerimiaçıklamayageçiyorum:Efendiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin iç yönetimde ve
politikasındaki genel kural,Teşkilat-ıEsasiyeKanunumuzun (Anayasa) birincimaddesiyleMisakıMillimizin (Milliantlaşma)birincivebeşincimaddelerindekesinveaçıkolarakgösterilmiştir.Buna göre yönetimimiz, kayıtsız şartsız egemenliğine sahip olan halkın
geleceğini kendi eli ile ve fiili olarak yönetme esasına dayanmaktadır. YüceMeclislerine sunulmuş olan umumi müfettişlik, il özel idareleri ve yasakbölgeler tasarıları bu ruhu kapsamaktadır, kanunlaşacaklarına inanıyorum. Bukanunlarlabirliktegörüşülmekteolanbakanlarkurulunungörevvesorumluluğuileilgilitasarıkanunlaştığıtakdirde,genelyönetimimizdeönemliaçıklıkortayaçıkacaktır.Efendiler; Türkiye halkı, ırk, din ve kültür yönünden tek vücut, birbirlerine
karşıkarşılıklısaygıveözveridoluduygularıtaşıyanveyazgısıileçıkarlarıaynıolan bir topluluktur. Bu toplulukta ırk haklarına, sosyal haklara ve çevreşartlarınauymak,içpolitikamızınönemlinoktalarındandır.İçyönetimimizdebuönemli noktanın, halk yönetiminin geniş anlamda uygun bulunan en yüksekdüzeyeçıkarılması,politikamızıngereklerindendir.Ancakdışdüşmanlarakarşısonsuzadekbirlikvedayanışmaiçindebulunmak
zorunluluğu vardır. Türkiye halkı içinde bulunup, azınlık durumunda olanHıristiyan unsurların haklarının, dünyanın en medeni ülkeleri içinde yaşayanazınlıklaradaverilmesi,İtilafdevletleriiledüşmanlarıvebazıortaklarıarasındakararlaştırılan anlaşma hükümlerinde yer alması nedeni ile diğer yabancıülkeleresığınanMüslümanhalkındaaynıhaklardanyararlanmasınınsağlanmışolmasıeniçtendileğimizdir.Azınlıklarla birlikte bütün halkın varlık ve mutluluğunun ve kanunların
verdiği her türlü hak dokunulmazlığının sağlanması ve memlekette kanunhâkimiyetinin kurulması iç yönetim ve politikada değişmez genel kuralımızolmuştur.Geçenyılkiiçdurumuözetlesunabilmekiçinbazınoktalarıanlatmakistiyorum.Buyılülkemizinbütünyörelerindegenelolarakbağımsızveolaysız,sakinbir
biçimdegeçmişolupgüvenliksürdürülmüştür.BazıaldatmalarsonucuöncekiyılKoçgiri’de meydana gelen olay alınan önlemlerle bastırılmıştır. Aldatılanlar
hakkında da hükümetçe gereken işlemler adalete uygun biçimde yerinegetirilmiştir.Yunanlıların kışkırtması ve düzenlemesi ile ihtilâle benzer girişimlerde
bulunanlarındaamaçladıklarıolaylarsonuçsuzbırakılmıştır.İçişlerindegüvenlikyürütülmesinde en önemli ve maddi araç olan jandarma teşkilatı, önemlibirliklerineklenmesiilekuvvetlendirilmişvebirçokjandarmaokuluaçılmıştır.Efendiler, ulusumuzu güven içinde yaşatmak amacımız olduğu gibi onun
sağlığına özen göstermek ve olanaklarımızın elverdiği oranda sosyal acılarıdindirmek de hükümetimizin görevlerindendir. Bu cümleden olmak üzereülkemizin doktor ihtiyacı olanakların elverdiği oranda karşılanmaya çalışıldı.1920yılındaikiyüzaltmışdoktorgörevliidi.Busayı,bugeçenyılzarfındaüçyüz on ikiye yükseltildi. Elli doktor daha bulunup, doktorsuz ilçeleregönderilmeleridüşünülmektedir.Buyılbulaşıcıhastalıklarınyayılmasıönlendi,başgösterenhastalıklarderhal
sıhhiönlemleralınarakbulunduklarıyerdeyokedildi.Bulaşıcıhastalıklarakarşıen kesin önlem olan aşılar, artık tümüyle ülkemizde yapılmaktadır. Üçmilyondan fazla kişiye yetecek çiçek aşısının Sivas’ta yapılmış bulunduğunubelirtmeklebukonudagereklibilgiyivermişoluyoruz.Efendiler, hükümet ülkede kanunu egemen kılmak ve adaleti iyi bir şekilde
dağıtmakla yükümlüdür. Bunun için adalet işi çok önemlidir. Bundan dolayıadalet politikamızı açıklamayı faydalı buluyorum. Adalet politikamızdaizlenecek amaç, önce halkı yormaksızın süratle, kanuna uygun ve güvenlibiçimdeadaletidağıtmaktır.Bununyanısırasosyalkurullarımızınbütündünyaileilişkilerinisürdürmeleri
degereklidir.Bununiçinadaletdüzeyimizibütünuygarülkelerleaynıdüzeydetutmakzorundayız.Buamacıyerinegetirmekiçinelimizdekikanunveusulleribugörüşegöredüzeltiyor,canlandırıyorveyeniliyoruz.Vebunadevamedeceğiz.Buçalışmalardaülkemizingenişliği, seriaraçların
eksikliği ve buna benzer engeller ve güçlüklerden başka, bazı yörelerin sosyalhayatlarınınözellikleridegözönünealınmaktadır.Efendiler, adli politikamızdan sonra, milli yaşamımızın en çok ilgili
bulunduğu ekonomik durumumuz hakkındaki düşüncelerimi de arz edeceğim.Bu konuya girmeden önce görüşümü açıklamak için yüce heyetinize ve bütün
dünyayabirsorusormamaizinveriniz.Türkiye’nin sahibi ve efendisi kimdir? (Köylüler sesleri) Bunun cevabını
derhal birlikte verelim: Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üreticisiolan köylüdür. (Şiddetli ve sürekli alkışlar) O halde herkesten çok bolluk,mutlulukvevarlığahakkazananvebunalayıkolanköylüdür.(Süreklialkışlar)Bundandolayı,TürkiyeBüyükMilletMeclisiHükümeti’ninekonomikpolitikasıbuönemliamacınınsağlanmasınayöneliktir.Efendiler, diyebilirim ki bu günkü felaket ve yoksulluğun tek nedeni bu
gerçeği ihmal etmiş olmamızdır.Doğrusu yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitliyörelerine gönderilerek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarındabıraktığımız ve yedi yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp gereksiz yereharcadığımızvebunakarşılıkdaimaonurunukırdığımızvehorgördüğümüzvebunca özveri ve iyiliklerine karşılık nankörlük, küstahlık ve zorbalıkla uşakdurumuna indirmek istediğimiz bu ülkenin gerçek sahibi huzurunda bugünbüyükutançvesaygıilegerçekdurumumuzualalım.(Şiddetlialkışlar)Efendiler,artıkengelsizvebağımsızbirhayataatılanTürkiyeiçin,ekonomik
yaşamı boğmakta olan kapitülasyonlar yoktur. (Şiddetli alkışlar) Ve olamaz.Ekonomik yaşamımızın belirli amaçlara yöneltilmesi ve süratle gelişmesi veyükselmesi için alınacak önlemler içine ülkemizde Avrupa rekabeti yüzündenyokedilmişveşimdiyekadargelişmemişolan tarımsalsanayimizigüçlendirip,modern ekonomik araçlarla donatmayı önemle göz önünde bulunduracağız.(İnşallahsesleri)Gerek tarım, gerek memleketin varlık ve genel sağlığı konularında önemi
kesin olan ormanlarımızı da modern önlemlerle iyi duruma getirmek,genişletmekveenyüksekfaydayısağlamakdaönemlikurallarımızdanbiridir.Ekonomik politikamızın önemli amaçlarından biri de genel yararı doğrudan
doğruya ilgilendirecek kurumlar ve iktisadi teşebbüslerinmali kudretimizin veteknolojimiziniznioranındadevletleştirilmeleridir.Özetolarak,topraklarımızınaltındakullanılmadanduranmadenhazinelerinin
kısa sürede işletilerek milletimizin yararına sunulması da ancak bu yöntemlemümkündür. Bununla birlikte, sadece ekonomik yararlanma amacı ile gerekmadenlerimizde, gerek diğer ekonomik konularda, bayındırlık hizmetlerindeçalışmak isteyen sermaye sahiplerine hükümetimizce her türlü kolaylığın
gösterileceğişüphesizdir.Efendiler, bugünkü mücadelemizin amacı tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın
tamsağlanabilmesiiseancakmalibağımsızlıkilemümkündür.Birdevletinaslıbağımsızlıktanyoksunoluncaodevletinbütünhayatıbölümlerindebağımsızlıksakatdurumdadır.Çünküherdevletorganıancakmaliyeileyaşar.Malibağımsızlığınkorunması
içinilkşartbütçeninekonomikbünyeileuygunluğuvedenkolmasıdır.Bundandolayı devlet yapısını yaşatmak için dış ülkelere başvurmadan ülkeyi gelirkaynaklarıileyönetmekçözümveönlemlerinibulmakgereklidirvebulunabilir.Efendiler,milliprensibimiztutumolmalıdır.(Şiddetlialkışlar)Bundandolayı
maliyöntemimiz,halkınbaskıaltındatutulupezilmesindenkaçınmaklabirlikteelden geldiğince dışarıya ihtiyaç göstermeden ve gereğinden çok harcamadanmevcut gelirle yetinmek prensibine dayanmaktadır. Şimdiki durumdayararlanılamayan gelir kaynaklarından yararlanmak ve halkın vergi yükünüazaltmakiçinbazımaddelerüzerindetekelkonulmasıgerekmektedir.Efendiler, buraya kadar değindiğim konular milletin maddi kudretini
geliştiren,devamınısağlayanönerilerdir.Bununlabirlikteinsanlaryalnızmaddideğilözellikle;bumaddikudretiçindeyeralanmanevikuvvetlerinetkisialtındabulunanülkelerdeböyledir.Manevikuvvetiseözelliklebilimveimanileyücebirbiçimdegelişir.Bundan dolayı, hükümetin en verimli ve önemli görevi eğitim işleridir. Bu
görevde başarılı olabilmek için öyle bir program uygulamak zorundayız ki oprogrammilletimizinbugünküdurumuilesosyalveyaşamınihtiyaçlarıileyerelşartlarlaveçağıngerekleriiletamanlamıyladenkveuygunolsun.Bunun için büyük, hayali ve anlaşılması güç görüşlerden tamamen arınarak
gerçeklere en iyi bir biçimde yaklaşmak gereklidir. Yapılacak girişimin nelerikapsadığıancakbusuretlekendiliğindenaçığaçıkar.Efendiler, yüzyıllardan beri milletimizi yöneten hükümetler eğitimi
genelleştirmedileğinibelirtmişlerdir.AncakbudileklerineulaşmakiçinDoğuveBatı’yı taklit etmekten kurtulamadıklarından, sonuç milletin cahilliktenkurtulamamasınanedenolmuştur.Buhazingerçekkarşısındabizimuygulamakzorundaolduğumuzeğitimpolitikamızınanahatlarışöyleolmalıdır:Demiştim ki bu ülkenin gerçek sahibi ve sosyal yapımızın gerçek unsuru
köylüdür. İşte bu köylüdür ki bugüne kadar eğitim nurundan yoksunbırakılmıştır.Bundandolayı,bizimuygulayacağımızeğitimpolitikasınıntemeliilköncevarolancehaletiyoketmektir.Ayrıntıyagirmektençekinerekbudüşüncemibirkaçkelimeileaçıklamakiçin
diyebilirimkigenelolarakbütünköylüyeokumak,yazmakvevatanını,dinini,dünyasınıtanıtacakkadarcoğrafyatarih,dinveahlakileilgilibilgilervermekvedörtişlemiöğretmekeğitimprogramımızınilkamacıdır.(Bravosesleri)Efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri eğitim sınırı
neolursaolsun,enönceveherşeydenönceTürkiye’ninbağımsızlığıiçinkendibenliğine ve milli geleneklerimize düşman olan bütün unsurlarla mücadeleetmekgereğiöğretilmelidir.(Alkışlar)Uluslararasıdünyanınbugünküdurumunagöre,böylebirsavaşıngerektirdiği
mücadele ruhunu taşımayan insanlara ve bu nitelikteki insanlardan kurulutopluluklarayaşamavebağımsızlıkhakkıyoktur.(Bravosesleri)Efendiler,birsosyaltopluluğunortakvegenelduygularıvedüşüncelerivardır.
Sosyal toplulukların değerleri, uygarlaşma aşamaları, istek ve eğilimleri ancakbugenelduyguvedüşüncelerinbelirmevegörülmederecesiyleanlaşılır.Birsosyaltopluluğuyönlendirenveyöneteninsanlariçin,sosyaltoplulukların
sonuüzerindehükümvermekdurumundabulunandostlarveyadüşmanlar içinölçü,busosyaltopluluklarınkamuoyundananlaşılanyeteneğivedeğeridir.ŞeriyeVekaletimizin(dinişleriniyürütenbakanlık)yıllıkçalışmalarınıbüyük
birönemle inceledim.Varılansonucu takdire layıkbuldum.Teşekkürve tebrikederim. Din işlerinin yürütülmesi konusunda görüş açıklamaya aslında gerekyoktur.ÇünkübukonuKur’anileaçıklıkkazanmıştır.Yalnızaklagelebilecekolanbir
noktayısöylemedengeçemeyeceğim.Efendiler, camilerin kutsal minberleri halkın ruhani, ahlaki gıdalarına en
yüksek, en verimli kaynaklardır. Bu nedenle camilerin ve mescitlerinminberlerinden halkı aydınlatacak ve yol gösterecek kıymetli hutbeleriniçeriğinin halkça anlaşılır olmasını sağlamak yüce Şeri’yeVekaleti’nin önemlibirgörevidir.(Şiddetlialkışlar,bravosesleri)Minberlerdenhalkınanlayabileceğidilleruhvebilincehitapolunmaklaİslam
topluluğunun vücudu canlanır, zihni saflanır, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret
bulur.(Alkışlar)Fakat diğer yandan, hutbeyi yapanların sahip olmaları gereken bilimsel
nitelik, özel yeterlik ve dünyadaki olayların durumunu anlama yeteneği önemtaşımaktadır. Bütün vaiz ve hatiplerin bu bilince yararlı olacak suretteyetiştirilmesineŞeri’yeVekaleti’ningüçharcayacağınıumarım.Efendiler,dışpolitikamızdadostbirdevletinhukukunasaldırıyoktur.Ancak
hakkımızı,hayatımızı,ülkemizi,namusumuzukoruyoruzvekoruyacağız.(Evetsesleriveşiddetlialkışlar)Medenidünyanınuluslararasıilişkilerdedeortayaattığıyüce,asildüşünceve
arzununbirözetidemekolan“Hermilletinkendigeleceğinekendisininegemenolmasıhakkınıbizyeryüzündeyaşayanmilletlerinhepsine tanıyoruz.Bizimdebuhakkımızınkayıtsızşartsıztanınmasınıistiyoruz.”Bu meşru ve haklı isteğimizi tanımamak yüzünden akan ve akacak olan
kanların sorumluluğu şüphesiz sebep olanlara ait olacaktır. (Kahrolsun sebepolanlar sesleri) Bizi milli davamızı izlemekten yıldıracak hiçbir araç, hiçbirkuvvetdüşünülemez.(Alkışlar)Milli davamız bizim hayatımızdır. Hayatına son verilmek istenen en zayıf
yaratığın bile buharekete karşı isyanve nefretle, sonnefesine kadar kendisinikorumayaçalışmasındandahatabiibirşeyyoktur.(Bravosesleri)Kaldıkibizimulusumuzun kararlılık ve inancında, mücadele yeteneğinde ve kudretinde enküçükbirzayıflamayoktur.(Yoktursesleri)Tam tersine, her geçen gün sağlamlık derecesini artırmaktadır. (Şüphesiz
sesleri) Ülkemizin ekonomik kaynakları bütün dünyanın dikkatini çekecekverimevezenginliğesahiptir.Halkımızınçiftçiolması,topraklarımızındünyanınenbereketlitopraklarındanbulunması,maddihayatiçinkorkuduyulacakhiçbirkonubırakmamaktadır.Ordumuzhergünbirkatdahagelişmekte,varlığımızı,millibağımsızlığımızı
veülkemizigüvenlekorumayıüstlenmektedir.(Alkışlar)Düşmanlarımız bizi, zorlayıcı önlemler uygulayacakları tehdidi ile
bağımsızlığımızı güvenceye almayan şartlar içinde barış yaptırmayazorlayabileceklerinisanıyorlarsabundaçokaldanıyorlar.(Alkışlar)Düşmanlarımız,Türkhalkınınkutsal varlığını korumak için giriştiği savaşta
yorgundüştüğünüsanıyorlarsa,bundaçokaldanıyorlar.(Alkışlar,aslasesleri)
Düşmanlarımız,bizimşimdivesonratutsaklığadüşmemizenedenolacakşartvekayıtlarıreddetmededuraksamagöstereceğimizisanıyorlarsa,bundadahadaçokaldanıyorlar.(Süreklialkışlar)Düşmanlarımızınbugizliarzularındanhenüzkurtulamamaları, hâlâ çevrelerindeki gerçekleri görememelerindenkaynaklanıyor.Efendiler, İstanbul,büyükPeygamberimizinözel ilgigösterdiği,EbaEyyubi
Ensari Halid Hazretlerinin (Eyüp Sultan Hazretleri) on dört yüzyıldan berimezarınınbulunduğuvemanevigözetimialtındatuttuğubirşehirdir.Beşyüzyılboyunca Türkiye’nin başkenti olmuş bir şehirdir. (Yine olacaktır sesleri)Milletimizbugönülalanşehirdebeşyüzyılyücehilafetmakamınıkorumaktadır.İstanbulşehri,milletimizinsonsuzçalışmaözverisisonucuolarakeldeedilen
Allah’ınbir lütfudur.Doğrusumilletimizinmaddivemanevivarlığınıyüceltenanıtlarvekuruluşlarvemedenieserlerİstanbul’dayoğunlaşmıştır.Ulusumuz,ülkenin tümününzararınaolarak,bütünvarınıyoğunu, enbüyük
çaba ve yardımlarını can evi kabul ettiği bu şehirden esirgememiş ve hattagereksiz yere harcamıştır. Bundan dolayı İstanbul bizce çok değerlidir, çokönemlidir.Bunun içindir ki İstanbul şehrinin güvenliğinin her türlü bozulmadan
korunması ile ilgili ilke,Misak-ıMilli’mizindördüncümaddesindeenkuvvetliamaçlarımızdanbirinioluşturmaktadır.(Alkışlar)Bugün düşman işgali altında bulunmak felaketiyle ağlayan bu talihsiz şehir
halkının,bubizimazizkardeşlerimizin,millidavamızaolanilgiveilişkileriniveTürkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ne gönülden bağlılıklarını, hiçbirkuvvettenyılmayarakaçığavurmaktavekabulettirmektegösterdiklerimaddiveözelliklemaneviözveriyitakdirederekanarım.(Alkışlar)Bu değerli kardeşlere içinde bulundukları talihsiz günlerin, uzak olmayan
kurtulma günleri karşısında sonsuzluğa dek ölüme mahkum olacağınıhatırlatırım. (İnşallah sesleri) Bu noktada bir an duralamaya mecburum. Zirabütün millete, bütün dünyaya gerçek olan bir durumu bildirmek gereğinihissettim.Efendiler,meclisimizinikinciyasamayılıiçindekiçalışmalarınıdaözetolarak
milletearzetmekisterim.Bugünyüceüyeleredağıtılanyıllıkçalışmacetvelindebuaçıklamalarımınayrıntılarıyeralmaktadır.
Yücemeclisinbiryıldayaptığıbileşim167’dir.Bubirleşimlerde271’iaçıkve69’u gizli ve 19’u kısmen gizli, kısmen açık olmak üzere toplam 359 oturumyapılmıştır.Yücemeclisbugeçenyıliçinde177kanuntasarıveteklifinibirinciyasama yılından devir almıştır. İkinci yasama yılında da 355 kanun tasarı veteklifigeldi.10tanedetezkereveönergeolarakgeldiktensonrakanunişleminetâbitutuldu.Böylece 542 kanun tasarı ve teklifinden bu yıl içinde 94’ü kanunlaştı. 65’i
reddedildi. 30’u bakanlar kuruluna gönderildi. 15’i bakanlar kurulu veyasahipleri tarafından geri alındı. 18 kadarı ilgili kanunlarla birleştirildi. 6 adedikarar şeklinde kabul edildi ki toplam 228 eder, 1922 yılında yüce meclisçeişlemleri tamamlanankanun tasarıve tekliflerinin toplamıbudur.106 tasarınındakomisyonlarcaişlemitamamlanmışvegenelkurulagönderilmiştir.Gerikalan208tasarıveteklifkomisyonlardabulunmaktadırkibuyıltamamlanacaktır.Birinciyasamayılındaolduğugibi,ikinciyasamayılıiçindedemeclisüyesi
bulunan bazı arkadaşlarımız meclis dışında birtakım hizmetler ve önemligörevler yapmışlardır. Bu arada sayın arkadaşlarımızdan bir kısmı halenorduların ve birliklerin başında ve düşman karşısında savaşma göreviniyürütmektedirler.Bugünmeclistebulunanbazıarkadaşlarbilebubiryıliçindeyapılansavaşlara
fiilenkatılmışlardır.Arkadaşlardanbirkısmıönemlipolitikdışişlerigörevleriniyapmak üzere Doğu’ya ve Batı’ya gönderilmişlerdir. Bunlardan bir kısmıgörevlerini yaparak dönmüşler, bir kısmı henüz gittikleri yerlerdeçalışmaktadırlar. İncelemeve araştırmayapmaküzere bir kısımarkadaşlarımızmeclistarafındandoğubölgelerinegönderilmişlerdir.Ve birçok arkadaş savaşlardan sonrameclis ile ordu arasında ilişki kurmak
içinuğraşmışlardır.Ordunundurumuhakkındameclisebilgivermişlerdir.Yinebazıarkadaşlarımızönemliolaylarıincelemeyememuredilmişlerdir.Üyelerden bazıları yayınlarla kamuoyunu zararlı dış propagandaların
etkisinden kurtarmak için halkı aydınlatma ve yol gösterme amacı ile ülkededolaşmışlardır.Ordunun geri hizmetlerini gözetme ve yardım görevleri ile de bir kısım
arkadaşçeşitlibölgeleregitmişlerdir.Bunlardanbaşka,içtüzükdışındakurulanheyetler ve komisyonlar da meclis görevlerinden artan zamanda uğraşı
vermişlerdir. Birçok arkadaşımız çeşitli bölgelerde İstiklal Mahkemelerinikurarak büyük bir çaba ve uğraş vererek gerek vatan yararına gerek halkınhukukunukorumakiçinellerindengelençalışmayıgöstermişlerdir.Arkadaşlar,geçenyılbaşında350üyeileişebaşlamıştık.Bunlardandörtkişi,
görülen lüzumüzerine istifaederekmeclistenayrıldılar.Mevcutaçıklarnedeniileusulüneuygunolarakyapılan seçimler sonucundayıl içindearamızadokuzyeni arkadaş katıldı. Yine yıl içinde sayın arkadaşlarımızdan sekiz kişihayatlarını kaybederek (Allah rahmet eylesin sesleri) bu kutsal mücadelesırasındayücesavaşcennetliğioldular,buşekildeüçüncüyasamayılına347üyeilebaşlıyoruz.Geçen yılMalta’da bulunan arkadaşlarımızın da bu yıl başlarında aramızda
olmalarını bu arada özel olarak vurgulamak isterim. Yıl içinde vefat edenmerhumkardeşlerimizinadlarınıdaburadasaygıileanıyorum.İsmailFazılPaşa(Yozgat), Hamza Hayati Bey (Menteşe), Hasan Tahsin Bey (Mardin),Cemaleddin Çelebi Efendi (Kırşehir), Murad Bey (Kastamonu), Fuad Bey(Çorum),SalahaddinBey(İstanbul),HacıHayaliEfendi(Urfa).Bu yüce arkadaşlarımızla birlikte bağımsızlık uğrunda cephelerde şehit olan
bütünarkadaşlarımızınruhlarınaayaktaFatihalararmağanedelim.(HepbirlikteayaktaFatihaarmağanedildi)Efendiler, yeni bir döneme bezginlik ve uyuşukluktan arınmış olarak
giriyoruz. Sonsuz bir azim ve imanla dolu olarak giriyoruz.Bizim için yaşamateşigeleceknesilleriçinkurtuluşümidiolankutsalamacımızaboyuneğmedenyürüyeceğiz ve Allah’ın yardımı ile ne yapıp yapıp başaracağız.... (Süreklialkışlar,Bravosesleri)Ölmezbuvatanfarzımuhalölsedehatta.ÇekmezküreninsırtıbutabutucesimiMithat Cemal Kuntay’ın şiirinden bir mısra. “Ölmüş gibi düşünsek bile bu
vatanölmez,ziradünyanınsırtıbutabutunbüyüklüğünüçekemez.”(Yaşaseslerivesüreklialkışlar)
MUSTAFAKEMALATATÜRKKRONOLOJİSİ
1881yılındaSelanikkentindedoğdu.1896–1899yıllarındaManastırAskerîİdadi’sinibitirip,İstanbul’daHarpOkulu’ndaöğrenimebaşladı.1902yılındateğmenrütbesiylemezunoldu.HarpAkademisi’nedevametti.11Ocak1905’teyüzbaşırütbesiyleakademiyitamamladı.1905–1907yıllarıarasındaŞam’da5.Orduemrindegörevyaptı.1907’deKolağası(KıdemliYüzbaşı)oldu.Manastır’aIII.Ordu’yaatandı.19Nisan1909’daİstanbul’agirenHareketOrdusu’ndakurmaybaşkanıolarakgörevaldı.1910yılındaFransa’yagönderildi.PicardieManevralarınakatıldı.1911yılındaİstanbul’daGenelKurmayBaşkanlığıemrindeçalışmayabaşladı.1911yılındaİtalyanlarınTrablusgarp’ahücumuylabaşlayansavaşta,birgruparkadaşıylabirlikteTobruk
veDernebölgesindegörevaldı.22Aralık 1911’de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşı’nı kazandı. 6Mart 1912’deDerneKomutanlığına
getirildi.Ekim1912’deBalkanSavaşıbaşlayıncaGeliboluveBolayır’dakibirliklerlesavaşakatıldı.Dimetokave
Edirne’ningerialınışındabüyükhizmetlerigörüldü.1913 yılında Sofya ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi.
AteşemiliterlikgöreviOcak1915’tesonaerdi.BusıradaI.DünyaSavaşıbaşlamış,Osmanlıİmparatorluğusavaşagirmekzorundakalmıştı.MustafaKemal19.Tümen’ikurmaküzereTekirdağ’dagörevlendirildi.
1914yılındabaşlayanI.DünyaSavaşı’nda,MustafaKemalÇanakkale’debirkahramanlıkdestanıyazıpİtilafDevletlerine,“Çanakkalegeçilmez!”dedirtti.
18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’nı geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplarverinceGeliboluYarımadası’naaskerçıkarmayakararverdiler.
25Nisan1915’teArıburnu’naçıkandüşmankuvvetlerini,MustafaKemal’inkomutaettiği19.TümenConkbayırı’nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos1915’teArıburnu’ndatekrar taarruzageçti.AnafartalarGrubuKomutanıMustafaKemal9–10Ağustos’taAnafartalar Zaferi’ni kazandı. Bu zaferi 17Ağustos’taKireçtepe, 21Ağustos’ta II. Anafartalar zaferleritakipetti.
Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşıkorumasını bilmiştir. Mustafa Kemal’in askerlerin, “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyiemrediyorum!”emricepheninkaderinideğiştirmiştir.
MustafaKemal,ÇanakkaleSavaşlarındansonra1916’daEdirneveDiyarbakır’dagörevaldı.1Nisan1916’datümgeneralliğeyükseldi.RuskuvvetleriylesavaşarakMuşveBitlis’ingerialınmasını
sağladı.ŞamveHalep’tekikısasüreligörevlerindensonra1917’deİstanbul’ageldi.VeliahtVahdettinEfendi’yleAlmanya’yagiderekcephedeincelemelerdebulundu.Buseyahattensonra
hastalandı.ViyanaveKarllsbad’agiderektedavioldu.15Ağustos 1918’deHalep’e 7. OrduKomutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı
başarılısavunmasavaşlarıyaptı.MondrosMütarekesi’nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918’deYıldırımOrduları Grubu
komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelip HarbiyeNezareti’nde(Bakanlığında)görevebaşladı.
Mondros Mütarekesi’nden sonra İtilaf Devletleri’nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine,MustafaKemal,9.OrduMüfettişiolarak19Mayıs1919’daSamsun’açıktı.
22 Haziran 1919’da Amasya’da yayımladığı genelgeyle “Milletin istiklalini yine milletin azim vekararınınkurtaracağını”ilanedipSivasKongresi’nitoplantıyaçağırdı.
23Temmuz-7Ağustos1919tarihleriarasındaErzurum,4–11Eylül 1919 tarihleri arasındadaSivasKongresi’ni toplayarakvatanınkurtuluşu için izlenecek
yolunbelirlenmesinisağladı.27Aralık1919’daAnkara’daheyecanlakarşılandı.23Nisan 1920’de Türkiye BüyükMilletMeclisi’nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması
yolundaönemlibiradımatılmışoldu.Meclis ve Hükümet Başkanlığı’na Mustafa Kemal seçildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş
Savaşı’nınbaşarıylasonuçlanmasıiçingerekliyasalarıkabuledipuygulamayabaşladı.Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgali sırasında düşmana ilk kurşunun
atılmasıylabaşladı.10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması’nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu’nu
paylaşanI.DünyaSavaşı’nıngalipdevletlerinekarşıönceKuva-yiMilliyeadıverilenmiliskuvvetleriylesavaşıldı.
TürkiyeBüyükMilletMeclisidüzenliorduyukurdu,Kuva-yiMilliye-ordubütünleşmesinisağlayaraksavaşızaferlesonuçlandırdı.
MustafaKemalyönetimindekiTürkKurtuluşSavaşınınönemliaşamalarışunlardır:Sarıkamış(20Eylül1920),Kars(30Ekim1920)veGümrü’nün(7Kasım1920)kurtarılışı.Çukurova,GaziAntep,KahramanMaraşŞanlıUrfasavunmaları(1919-1921)BirinciİnönüZaferi(6-10Ocak1921)İkinciİnönüZaferi(23Mart–1Nisan1921)SakaryaZaferi(23Ağustos–13Eylül1921)BüyükTaarruz,BaşkomutanMeydanMuhaberesiveBüyükZafer(26Ağustos9Eylül1922)SakaryaZaferi’ndensonra19Eylül1921’deTürkiyeBüyükMilletMeclisiMustafaKemal’eMareşal
rütbesiveGaziunvanınıverdi.Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’yla sonuçlandı. Böylece Sevr
Antlaşması’yla paramparça edilen, Türklere 5–6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye topraklarıüzerindeulusalbirliğedayalıyeniTürkdevletininkurulmasıiçinhiçbirengelkalmadı.
- 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşumüjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunuhızlandırdı.
- 1 Kasım 1922’de hilafet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlıİmparatorluğu’ylayönetimbağlarıkoparıldı.
-29Ekim1923yılındacumhuriyetilanedildiveAtatürkilkcumhurbaşkanıseçildi.Anayasagereğince
dörtyıldabircumhurbaşkanlığıseçimleriyenilendi.1927,1931,1935yıllarındaTBMMAtatürk’üyenidencumhurbaşkanlığınaseçti.
-30Ekim1923günüİsmetİnönütarafındancumhuriyetinilkhükümetikuruldu.TürkiyeCumhuriyeti,“Egemenlik kayıtsız şartsızmilletindir.” ve “Yurtta barış, cihanda barış.” temelleri üzerinde yükselmeyebaşladı.
-29Ocak1923’teLatifeHanım’laevlendi.Birçokyurtgezisinebirlikteçıktılar.Buevlilik5Ağustos1925tarihinedeksürdü.
-SoyadıKanunugereğince,24Kasım1934’deTBMM’ceMustafaKemal’e“Atatürk”soyadıverildi.Çocukları çok sevenAtatürkAfet (İnan),Sabiha (Gökçen),Fikriye,Ülkü,Nebile,Rukiye,Zehra adlı
kızları veMustafa adlı çobanımanevi evlat edindi.Abdürrahimve İhsan adlı çocukları himayesine aldı.Yaşayanlarınaiyibirgelecekhazırladı.
1937yılındaçiftliklerinihazineye,birkısımtaşınmazlarınıdaAnkaraveBursabelediyelerinebağışladı.Mirasındankızkardeşine,manevievlatlarına,TürkDilveTarihKurumlarınapayayırdı.
Kitapokumayı,müzikdinlemeyi,dansetmeyi,atabinmeyiveyüzmeyiçokseverdi.Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük
keyifalırdı.Sakaryaadlıatıyla,köpeğiFox’açokdeğerverirdi.Zenginbirkitaplıkoluşturmuştu.Akşamyemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz vedüzenligiyinmeyeözengösterirdi.Doğayıçokseverdi.SıksıkAtatürkOrmanÇiftliği’negider,çalışmalarabizzatkatılırdı.FransızcaveAlmancabiliyordu.
10 Kasım 1938 saat 9.05’te, yanlış tedavi sonucu yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarakİstanbul’daDolmabahçeSarayı’ndahayatagözleriniyumdu.
Cenazesi21Kasım1938günütörenlegeçiciistirahatgahıolanAnkaraEtnografyaMüzesi’ndetoprağaverildi.Anıtkabiryapıldıktan sonranaaşıgörkemlibir törenle10Kasım1953günüebedi istirahatgahınagömüldü.
KAYNAKLAR
-A.Güler,SarıPaşaİnsanAtatürk,BerikanYay.,Ankara,2007.-A.TanerKışlalı,“Atatürk’eSaldırmanınDayanılmazHafifliği”,Cumhuriyet,19Mayıs1993.-Afetİnan,AtatürkHakkında,HatıralarveBelgeler,TürkiyeİşBankasıKültürYay.,1968.-AhmetGürtaş,AtatürkveDinEğitimi,DiyanetİşleriBakanlarıYay.-AliFuatBaşgil,“DinHürriyeti”Atatürk,DinveLaiklik,BelgelerleTürkTarihDergisiÖzelYayım,
1968.-AliFuatCebesoy,MilliMücadeleHatıraları,İstanbul,1953.-AliKuzu,Atatürk’üKimlerÖldürdü?,BilgeKarıncaYay.,İstanbul.-AliKuzu,KutsalYeminMustafa,KariyerYay.,İstanbul.-AtatürkDiyorKi!,MilliEğitimBakanlığıYay.,1980.-Atatürk’ünOkuduğuKitaplar,AnıtkabirDerneğiYay.-Atatürk’ünSöylevveDemeçleri,C.II,TürkİnkılapTarihiEnstitüsüYay.,Ankara,1952,s.94-95.-AvniAltıner,HerYönüyleAtatürk.-BernardLewis,ModernTürkiye’ninDoğuşu.-BülentDaver,TürkiyeCumhuriyetindeLaiklik,AnkaraÜniversitesi SiyasalBilgilerFakültesiYay.,
1955.-Doç.Dr.NedaArmaner,Atatürkçülük,GenelKurmayBaşkanlığıYay.,1984.-Dr.AliGüler,SarıMustafa’m.-Dr.UtkanKocatürk,Atatürk’ünFikirveDüşünceleri,Ankara,1971.-DücaneCündioğlu,TürkçeKur’anveCumhuriyetİdeolojisi,İstanbul,1998.-EminÇölaşan,FahrettinPaşa,HürriyetGazetesi,07.04.2002.-EmineŞeymaUsta,Atatürk’ünHazırladığıCumaHutbeleri.-EnverBehnanŞapolyo,AtatürkveMilliMücadeleTarihi.-EnverKartekin,DevrimTarihiveTürkiyeCumhuriyetiRejimi,İstanbul,1973.-EnverZiyaKaral,“DevrimVeLaiklik”,Atatürk,DinveLaiklik,BelgelerleTürkTarihDergisiÖzel
Yay.,1968.-ErcümentDemirer,Din,ToplumveKemalAtatürk,Ankara,1969.-FahrettinAltay,“DindarAtatürk”,Atatürk,DinveLaiklik,BelgelerleTürkTarihDergisiÖzelYayını,
1968.-FahriBelen,“AtatürkDevrimiveDin”,Atatürk,DinveLaiklik,BelgelerleTürkTarihDergisiÖzel
Yayını,1968.-FahriBelen,TürkKurtuluşSavaşı,Ankara,1973.-FalihRıfkıAtay,Çankaya,İstanbul,1998.-FehmiYavuz,DinEğitimiVeToplumumuz,1969.-FethiNaci,Atatürk’ünTemelGörüşleri,GerçekYay.,100SorudaKitapDizisi,1968.
-G.Tüfekçi,Atatürk’ünDüşünceYapısı.-HalideEdipAdıvar,TürkünAteşleİmtihanı,İstanbul,1962.-HayatAnsiklopedisi,C.1,S.305.-HilmiZiyaÜlken,Laiklik,A.Ü.İlâhiyatFakültesiYayını,Ankara,1975.-HüseyinBatuhan;LaiklikveDinîTaassup(Laiklik),TürkDevrimOcakları,İstanbul,1954.-KazımKarabekir,İstiklalHarbimiz,İstanbul,1969.-KeremYılmaz,DindarAtatürk.-LatifeUşaklıgil,TarihDünyası,S.2,1950.-M.HayriEgeli,Atatürk’ünBilinmeyenHatıraları.-M.TayipGökbilgin,MilliMücadeleBaşlarken,Ankara,1959.-MahmutBaler,Atatürk’tenAnılar,MilliyetGazetesi,9Kasım1970.-MehmetS.Aydın,“İrtica’yaİlişkinBazıDüşünceler”,DoğuBatı,1998,S.3,s.52-53.-MithatSertoğlu,“AtatürkVeİslâmiyet”,Atatürk,DinVeLaiklik,BelgelerleTürkTarihiDergisi,Özel
Yayını,1968.-MuallimCevdetMüderrisAhmedNaim,İstanbul,ÜlküMatbaası,1935.-MustafaBaydar,Atatürk’leKonuşmalar,VarlıkYay.-MustafaOral,ŞeyhSunusi’ninKemalistMisyonu,ToplumsalTarih,s.140.-MustafaÖzünlü,DiyanetAylıkDergisi,S.143,Kasım2002,s.12-16.-MustafaYıldırım,58Gün,ToplumsalDönüşümYay.,2004.-MuzafferSencer,DininTürkToplumunaEtkileri,İstanbul,1968.-NazımPoray,LaiklikHakkındaMisaliBirİnceleme(Laiklik),İstanbul,1954.-NedaArmaner,Laiklik;SürekliGüncel“Cumhuriyet”,9.3.1979.-NeşetÇağatay,LaiklikNedir?ŞeriatNedir?,TürkTarihKurumuYay.,1978.-NeşetÇağatay,Türkiye’deDinSömürüsüveLaiklik,Belleten,C.42,S.163,TTKBasımevi,1977.-NiyaziKarasar,Laiklik veBilimselTemelleri,AtatürkDevrimleri veEğitimSempozyumu,Ankara
ÜniversitesiEğitimFakültesiYay.-NiyaziKöymen,DinselBunalımdanGerçekHakYoluna.-NurullahKunter,HukukİleDin(Laiklik),TürkDevrimOcaklarıYay.,İstanbul,1954.-OğuzKalelioğlu,AtatürkveAtatürkİlkeleri.-ÖzerOzankaya,AtatürkveLaiklik,İşBankasıYay.,Ankara,1981.-Prof.Dr.AliDönmez,DağBaşınıDumanAlmış,ToplumsalDönüşümYay.,2005.-Prof.Dr.AliSarıkoyuncu,Atatürk,DinveDinAdamları.-Prof.Dr.AliSarıkoyuncu,DiyanetAylıkDergisi,2007Kasım,s.159.-Prof.Dr.E.RuhiFığlallı,AtatürkveDin.-Prof.Dr.İsmailYakut,AtatürkVeDin.-Prof.Dr.KemalKarpat,İslam’ınSiyasallaşması.-Prof.Dr.MeteTuncay,TürkiyeCumhuriyetindeTekPartiYönetimi.-Prof.Dr.OsmanZümrüt,“Atatürk’ünKur’an’aBakışı”(makale).-Prof.Dr.ReşatGenç,DiyanetAylıkDergisi,S.166,Ekim2004,s.32-35.-Prof.Dr.ToktamışAteş,BizDevrimiÇokSeviyoruz.-Prof.Dr.ToktamışAteş,DünyadaveTürkiye’deLâiklik.-RaufOrbay,CehennemDeğirmeni-SiyasiHatıralarım,Haz.SümerKılıç,İstanbul,1993.-SadiBorak,AtatürkveDin,İstanbul,1962.-SadiBorak,Atatürk,KırmızıBeyazYay.,2004.-SadiBorak,UtkanKocatürk,Atatürk’ünSöylevveDemeçleri,TürkİnkılâpTarihiEnstitüsüYayınları,
1972.
-SadullahSarı,www.dinibil.com.-SamiÖzerdim,DündenBugüneAtatürk,Atatürk’eSaygı,TDKYay.,1969.-SebahattinSelek,Anadoluİhtilali,Ankara,1986.
-SelahattinTansel,Mondros’tanMudanya’yaKadar,Ankara,1973.-SinaAkşin,İstanbulHükümetleriveMilliMücadele,İstanbul,1983.-SinanMeydan,AtatürkİleAllahArasında.-SinanMeydan,BeyazKule,ToplumsalDönüşümYay.,2004.-SinanMeydan,BirÖmrünÖtekiHikâyesi,ToplumsalDönüşümYay.-SuatSinanoğlu,LaikKelimesininEtymonuVeAnlamları (Laiklik),TürkDevrimOcakları, İstanbul,
1954.- Şerafettin Turan, “Türkiye Cumhuriyeti: ‘Yeni Devlet’ Temeli ve Nitelikleri”, Atatürk Yolu, S. 3,
Mayıs1989.-ŞevketSüreyyaAydemir,TekAdamMustafaKemal(1881-1919),C.1,İstanbul,1974.-T.B.M.M.ZabıtCeridesi.-Tekirdağ İlMüftüsüAhmetOkutan’ın17Kasım2007 tarihli “Atatürk’ünDinVeLaiklikAnlayışı”
konulukonferansı.-TurgutÖzakman,Cumhuriyet.-TurhanOlcaytu,DinimizNeyiEmrediyor?,AtatürkNeYaptı?,İstanbul,1971.
-www.ataturkinkilaplari.com/aod/35.-www.diyanet.gov.tr/turkish/sureliyayinoku.asp?.-www.sandikli.com/haber/2138/ataturkun-dine-bakisi.html-www.vahadergisi.wordpress.com/2007/02/17/babanzade-ahmet-naim-.-www.yenisafak.com.tr-07.05.2008.-YakupKadriKaraosmanoğlu,Atatürk,Ankara,1981.-YaşarNabi,TekYolAtatürkYolu,VarlıkYay.,1967.-Yrd.Doç.Dr.AbdurrahmanKasapoğlu,Atatürk’ünKur’anKültürü.-ZekaiGüner,OrhanKabataş,MilliMücadeleDönemiBeyannamesi.