1
KADER SEVİNÇ- CHP Avrupa Birliği Temsilcisi, Avrupa Sosyalist Partisi (PES) Yönetim Kurulu Üyesi Avrupa Parlamentosu’nun Mayıs 2014 se- çim sonuçlarının açıklanmasının ardından pek çok analiz yapıldı:“Avrupa’nın sonu”, “Avrupa batıyor!” veya “Avrupa Nazilerin pençesinde” başlıklarıyla öne çıkan haberler ve analizler ise bir tek ülkede, Türkiye’de çok rağbet gördü. AB’nin ekonomik gücü, toplumsal refahı, teknolojik rekabet üstünlükleri, turizm sektörü ve başta ABD, Japonya ve Çin tüm dünya ile sıkı ekonomik bağları dikkate alındığında temelsiz bir abartma bu tür yorumlar. Aynen Euro’nun yönetim krizinde olduğu gibi. AB ekonomisinin yüzde ikisini oluşturan Yunanistan’daki ekono- mik yönetim yolsuzlukları ve finansal kriz sanki Euro’nun sonu gibi takdim edildi Türk medyası- nın bir bölümünde. Hâlbuki Euro ne değer kay- betmekte, ne de dünya ekonomisinde tedavül- deki en önemli para niteliğini kaybetmekteydi. w BATI KARŞITLIĞI MI? Avrupa ile ilgili hemen her gelişmenin yo- rumlanmasında benzer bir sapmanın gözlem- lenmesinin temelinde ne tür sosyal ve psikolojik nedenler olduğu incelenmeye değer bir konu. Duygusal veya dogmatik bir Batı karşıtlığı soru- nu mu? İlk başlarda nesnel olmayan Batı hay- ranlığının daha sonra Batının eksiklikleri ile yüzleşmeler sonucunda yarattığı duygusal sav- rulmalar mı? Yoksa egemen siyasi gücün kendi gün- demini etkili olduğu medya ve diğer kaynak- larla topluma yayma operasyonun, toplumun geri kalanını da etkisi altına alması mı? Tür- kiye’de muhalif kesimler içinde Batı karşıtlı- ğında gelecek arayan bazı kesimlerin şikâyet- çi oldukları Avrupa şüpheci ve aşırı sağcı gruplardan siyasi söylem olarak pek de farklı olmadıklarını görüyoruz. w GENÇ İŞSİZLİK Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Avru- pa’daki merkez sol ve merkez sağ yelpazeye ya- yılan ulusal partileri Avrupa Birliği düzeyinde şemsiye partiler temsil etti: Sosyal demokratlar, muhafazakârlar, liberaller, yeşiller, … Bu parti- lerin ortak adaylarının yürüttüğü kampanyala- rın odağında genç işsizliği, Avrupa’nın geleceği senaryoları ve Avrupa düzeyinde daha verimli çalışan, küresel düzeyde daha etkili ve yurttaş odaklı bir model arayışı vardı. Seçim sonuçları ise hepimizce nesnellik içinde analiz edilmesi gereken önemli bir siyasi mesaj ortaya çıkardı. Toplumlar, temsili ve kısmen katılımcı demok- rasi ile yetinmek istemiyorlar. Doğrudan de- mokrasi talebi dünyanın her yerinde olduğu gi- bi Avrupa’da da yükseliyor. Bunlar yurttaşların siyaset ile kurduğu ilişkinin evrimine bakınca Türkiye için de ge- çerli talepler. Gezi hareketi de siyasetin ihti- yaç duyulan çözümleri üretememesine karşı bir yönüyle doğrudan demokrasi talebi olarak ortaya çıktı. Batı kamuoyu, seçimlere düşük katılımı ve aşırı sağın yükselmesini “demokrasi açığı” ve “yurttaşlarla zayıf iletişim” gibi sorunlar etrafın- da tartışırken, bizde bu tartışmanın “Avrupa’nın batması” ya da “Naziciliğin” yükselmesi gibi kav- ramlar etrafında yapılması bilgi temeline dayan- mayan analizler yapıldığını gösteriyor. Avru- pa’da ayrımcılık ve yabancı düşmanlığında yaşa- nan artışı genel bir Batı karşıtlığı ve AB üyeliğine katı muhalefet için kullananların Türkiye’de ay- rımcılık ve ırkçılığın geldiği noktayı hep gözler- den uzak tuttuğunu gözlemliyoruz. Hatta bu kesimin görünüşte “Batılı yaşam biçimine sahip” ama toplumu Batı düşmanlığı- na yönlendiren kamuoyu sözcülerinden bazıla- rının anti-semitik, ayrımcı, nefret söylemi içeren kampanyaların da baş aktörü olduğunu görüyoruz. Avrupa’da çe- şitli etkenlerin etkisiyle aşırı hare- ketlerin zemin bulmasını Türki- ye’de Avrupa karşıtlığına tahvil etmek için ülkemizde iştahla çalışanların şikâyetçi görün- dükleri bu aşırı sağ ya da sol kişilikler ile ruh ikizi olduk- larını da zaman zaman göz- den kaçırabiliyoruz. w TÜRKİYE TABLOSU Türkiye’deki durum bir başka yazının konusu olabilir an- cak somutlaştırmak gerekirse: Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği’nin (GYODER) yaptırdığı araştırmaya göre Türkiye’de vatandaşla- rın yüzde 65’i yabancıların Türkiye’de ev alma- sına karşı. Açık Toplum Vakfı’nın 2006 yılında yaptığı ‘Türkiye’de Farklı Olmak’ adlı araştırması da ortaya koymuştu ki, vatandaşların yaklaşık % 24’ü farklı mezhepten, % 28’i Kürt, % 39’u Ya- hudi, % 42’si Ermeni ve % 43’ü Rum komşu is- temiyor. German Marshall Fund düşünce kuruluşu- nun yaptığı bu yıl onikincisi yayımlanan “Tran- satlantik Eğilimler Araştırması”nda göçün eko- nomik ve kültürel etkileri de ölçülmüş. Bu yılki sonuçlara göre Türkiye’de göçmenlerin ulusal kültür için tehdit olduğunu düşünenler arasın- da ise yüzde 61 ile Türkiye, anketin yapıldığı ül- keler arasında en üst sırada yer alıyor. AB ve ABD örneklerinde ise yanıt verenlerin yaklaşık % 70’i göçmenlerin ülke kül- türüne katkısı olduğunu düşün- düklerini belirtiyor. Türklerin % 75’i göçmenlerin işlerini ellerin- den aldığına inanıyor. Bu oran AB’de % 50, ABD’de ise % 35. Aynı şekilde Türkiye’de göçmenlerin sosyal hizmetler için yük olduğunu düşünen- lerin oranı % 69 iken bu so- runun AB’de karşılığı % 50 iken, ABD’de % 57. Bu göstergeler Türki- ye’nin de Batıdaki bu olumsuz eğilimlerden bağımsız olmadı- ğını ve hatta bir çoğunda çok da- ha kötü durumda olduğunu göste- riyor. Bilgi temelli düşüncenin yıkıl- dığı bir toplumu her kesimden fırsatçı- nın yönlendirmesi çok daha kolay hale gelir. Türkiye’de toplumumuzun Avrupa’yı bilgi te- melli değerlendirememesi de Avrupa’nın nok- sanları ve içerdiği fırsatları doğru analiz edeme- mesine yol açar, kendimize zarar veririz. w TÜRKİYE NELER YAPMALI? Bu yeni dönemde ülke olarak acilen yapma- mız gerekenleri şu şekilde özetlemek mümkün: Türk kurumları Avrupalı platformlarda, Avrupalı paydaşlar olarak etkili olmalı. ETUC üyesi olan sendikalarımız, Business Europe üyesi TÜSİAD ve TİSK, Eurochambres üyesi TOBB, UEAPME üyesi Türkonfed ve Avrupa Sosyalist Partisi PES’in üyesi CHP ve BDP gibi kurumlarımızın Avrupalı platformlardaki etkin- liği ve derinliği önemli. Ancak bu kurumların, ciddi bir demokratik açığı kalmamış, reformlar- da hızla ilerleyen, toplumsal mutabakatı tekrar sağlamış bir Türkiye’nin varlığında etkili olabi- leceği unutulmamalı. Avrupa Parlamentosu ile ilişkiler yeniden yapılandırılmalı. Avrupa Parlamentosu (AP) ile ilişkileri istişare ile görevli bir komisyonun öte- sinde kurumsallaştırmak gerekiyor. 2009-2014 döneminde TBMM-AP Karma Parlamento Komisyonu çalışmaları partizanlaşmış ve verim- siz geçmiştir Türkiye’nin AB üyelik müzakere başlıklarına paralel olarak TBMM ve AP’deki ilgili komisyonlar arasında doğrudan işbirliği bağları tesis edilmelidir: Örneğin adalet, çevre, finans, içişleri, enerji… Türkiye’de müzakerelerin yönetim mo- deli yenilenmeli. Meclisteki AB Uyum Ko- misyonu’nun işlevinde değişikliğe gidilerek çoğulcu bir sistem kurulmalı. Daha önce mecliste CHP’nin önerdiği gibi yalnızca si- yasetçilerden oluşmayan geniş tabanlı, ço- ğulcu bir Ulusal Komite kurulabilir. Türkiye’de yeni bir Avrupa hareketi ya- ratılmalı. Bugün Avrupa fikrine en fazla sa- hip çıkılması gereken, Türkiye’nin içinde bulunduğu otoriterleşme sürecinin de çözü- münün daha fazla Avrupa, daha fazla de- mokrasi olduğunun bilinciyle yeni girişimler tasarlanmalı. Özellikle medya, sivil toplum ve akademi odaklı ve somut temelli bir ha- reketlenmeye gereksinim var. Hem Avrupalı değerlerin yeni ülkelere taşınması hem de yeni bir Batı’nın inşası için tarihi bir dönemeçteyiz. Avrupa’da yıl- lardır gelişen “Çemberler Avrupası tartış- maları yakından takip edilmeli ve katkı ve- rilmeli. Euro Bölgesinin çekirdek, geniş bir AB’nin ise esas çemberi oluşturacağı bir ye- ni Avrupa düzeni Türkiye açısından belirle- yici bir etken olacak. Değişen ve yenilenen bir Avrupa’nın içinde güçlü bir Türkiye ola- rak yer almanın yolu da bu “yeni” olanın iç- eriğini belirleyecek tartışmalara etkili bir katkı vermekten geçiyor. Güncel 22 Haziran 2014 Pazar 15 Çocuk gelinler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri 5. sınıflardaki kız çocuklarına nasıl “iyi gelin” olacaklarının öğretildiği ortaya çıktı. Sosyal Bilgi- ler dersi için öğretmenlere rehber olmak üzere hazırlanan 2012-2013 Pasifik Yayınları'na ait öğretmen kılavuz kitabında “ kına- nın gelin olacak kızın yeni evine bağlı kalaca- ğını sembolize etmek üzere yakıldığını, geli- nin gerekirse koca- sına kurban olacağı” ifade edilmektedir. Abartı olmaksızın, AKP’nin kız çocuklarına dolayısıyla da kadına bakış açısı yukarıdaki ifade- lerden de anlaşılacağı üzere, İŞİD’le benzer özel- likler göstermektedir. Hatırlarsanız, İŞİD Musul’u işgal ettikten sonra bu yasaklara uyacaksınız diye yayınladığı listenin başında kadınların evden çık- maması emri var. Görüldüğü gibi ve tekrar belir- tecek olursak, AKP’nin iktidarında yayınlanan yardımcı kitapta kadınlara biçilen rol ile İŞİD’in bakış açısı aynı. Bu bakış açısının temeli erkek egemen bir toplum inşa etmek ve yaygınlaştır- maktır. İŞİD’ci zihniyetle ortak paydada buluşan AKP iktidarı ve Erdoğan, aslında çocuk gelinle- rin artacağının sinyallerini neo liberal/İslamcı ge- rici 4+4+4 Eğitim Yasası'yla vermişti. Yasanın ardından “küçük gelin” tartışması yaşanmış, yeni sistemin “Küçük Gelin’ler yaratacağı iddiaları uzun süre gündemi meşgul etmişti. Gerçekten uzun süre geçmeden yasa etkile- rini göstermeye başladı. Türkiye İstatistik Ku- rumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu toplumsal vakada, çocuk ge- linlerin sayısının 181 bini aşmış olmasıdır. İsta- tistiklere göre, 2013 yılında çocuk yaşta resmi nikahla evlendirilenlerin oranı yüzde 3’dir. 2013 yılında kız çocuklarının yüzde 69’u kendisinden 6 ve daha büyük yaşta bir erkek ile evlendirildi. Yine, Türkiye Barolar Birliği Kadın Komisyonu, ailelerin çocuklarının yaşlarını büyük gösterip ev- lenme izni alabilmek için mahkemeye başvurma oranında yüzde 94 artış olduğunu açıklıyor. Bütün bu veriler ne anlama geliyor? Çocuk gelinin reşit olmayla ilgisi var. Psikolojiyle ilgisi var. Henüz çocukluk döneminde olan, henüz cinsel birlikteliğin gerektireceği davranışlara fizik- sel ve duygusal olarak hazır olmayan kız çocuk- ları bu dönemlerinde istismara uğruyor. Böyle bir çocuk sağlıklı olabilir mi? Karakter gelişimini sağlayabilir mi? Elbette, AKP ve Erdoğan’ın çocuk gelinler ve dolayısıyla kadınlara bakış açısı önemlidir. As- lında, Başbakan Erdoğan, siyasete başladığı Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi'nde kadın- ların üyeliğe kabul edilmediği biliniyor. Erdoğan işte bu gelenekten gelmektedir. Yine Erdoğan erkeği önceleyen, kadını ikinci planda gören ce- maatlerde yetişmişti. Başka bir ifadeyle, aslında kadının toplumsal yaşamda yeri olmadığını savu- nan cemaatlerde yetişmişti. Kuşkusuz, konunun başbakanla ilgisi kadar, bugünlerde gündemde bulunan cumhurbaşkan- lığı seçimi ile de ilgisi bulunmaktadır. CHP kur- maylarının ifade etiğine göre, CHP ve MHP’nin ortak adayı Ekmelleddin İhsanoğlu kadınların toplumsal yaşamda yer almaları taraftarıymış. Bu anlamda İhsanoğlu olumlanabilir. Ancak İs- tanbul Üniversitesi'nde İhsanoğlu’nun bir dönem başında olduğu Türk Bilim Tarihi kısmında çalı- şan TKP Eski Genel Başkanı Erkan Baş’ın açık- lamaları da ilginçtir. Erkan Baş, İhsanoğlu’nun Osmanlıcı ve Amerikancı olduğunu ileri sürmek- tedir. Anlatılanlar doğruysa, Ekmelleddin İhsa- noğlu'nun adaylığının doğru tespit olup olmadığı tartışılmalıdır. [email protected] KONUK YAZAR Hasan Güneş KADER SEVİNÇ KİMDİR? KADER Sevinç uluslararası siyasetçi, sosyal girişimci ve şairdir. Brüksel’de Avrupalı sosyal demokrat partilerin şemsiye partisi PES’in başkanlık divanı üyesi, CHP Avrupa Birliği Temsilcisi ve Washington’daki Johns Hopkins Üniversitesi/SAIS’in akademi üyesi olarak çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca Brüksel’de bir düşünce kulübü olan Türk Kahvesi Brifingleri ve eğitim gir- işimi Sınıf 1B’yi kurdu. Daha önce Akd- eniz Üniversitesi AB Araştırmaları Merkezi, özel sektör ve Avrupa Parla- mentosu’nda danışman olarak görev yaptı. 2013 yılında Diplomatik Courier Dergisi ve küresel lider kuruluşu YPFP tarafından dünyadaki en etkili genç dış politika liderleri arasında seçildi. Eğitim yaşamında Akdeniz Üniversitesi’nde Jean Monnet Avrupa Entegrasyonu programını tamamladı ve turizm işlet- meciliği bölümünden onur derecesiyle mezuniyeti sonrası CERIS/Paris XI Üniversitesi uluslararası ilişkiler yüksek lisansınından onur derecesi ile mezun oldu. Brüksel’de yayımlanan “Dizelerle Avrupa Anayasası” siyasi şiir kitabına şiiri ile katkı sağladı ve Şiirden der- gisinin yazı kurulu üyesidir. 2014 yılında “%100 Brüksel” tiyatro göster- isinde rol aldı, “Kırık Ülke” şiir kitabının yanı sıra “Nehirler Boyu Yalnızlık” adlı Türkçe ve İngilizce caz ve şiir albümü yayınlandı. (www.kadersevinc.com). Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinden sonra Türk medyasın- da “Avrupa batıyor, dağılıyor” ve “Avrupa nazilerin pençesinde” gibi başlıklara çokça rastlandı. Bunlar AB'de yaşanan gerçek du- rumu yansıtmaktan uzak başlıklardı. Daha çok Türkiye'de bilgi temelli düşünmenin eksikliğinden kaynaklanan yaklaşımlardı. AP seçim sonuçları hepimiz için nesnellik içinde analiz edilmesi gereken önemli bir siyasi mesaj ortaya çıkardı. Toplumlar, temsili ve kısmen katılımcı demokrasi ile yet- inmek istemiyorlar. Doğrudan demokrasi talebi dünyanın her yerinde olduğu gibi Avrupa’da da yükseliyor. 4 4 Türkiye’de her geçen gün artan anti-demokratik gelişmeler Türkiye karşıtlarının işini kolaylaştırırken Türkiye yanlısı siyasetçileri de yalnızlaştırdı. Türkiye’nin üyeliğine geleneksel olarak partiler üstü bir desteğin olduğu ülkelerden her geçen gün artan oranda aynı şikâyeti duyuyoruz. Türkİye açısından Avrupa’daki GELİŞMELERİN ANLAMI BU yeni dönem, Avrupa Parlamentosu’nda hem aşırı grupların güçlen- mesi hem de Türkiye’nin iç meselelerle fazlasıyla meşgul olarak Avrupa’- daki gelişmeleri idrak edememesi nedeniyle dikkatli yönetilmesi gereken bir süreç. Sorunun sadece aşırı gruplar ol- madığını aynı zamanda ana akım partiler içinde de Türkiye ile ilgili tartışmaların farklı bir yöne savrulduğunun farkında olmalıyız. Yakın zamana kadar Türkiye’nin üyeliğine karşı gerekçelerini din/kültür/coğrafya gibi zayıf gerekçeler üz- erine kuran Avrupa’nın aşırı grupları, şüphe- cileri, Türkiye karşıtları 2008/2009’dan bu yana söylemlerini değiştirdiler. Çok daha güçlü bir gerekçe olan “demokrasi sorun- ları”nı kullanmaya başladılar. Türkiye’de her geçen gün artan anti- demokratik gelişmeler Türkiye karşıtlarının işini kolaylaştırırken Türkiye yanlısı siyasetçi- leri de yalnızlaştırdı. Türkiye’nin üyeliğine ge- leneksel olarak partiler üstü bir desteğin olduğu ülkelerden İspanyol, Portekizli, İn- giliz, İsveçli siyasetçilerden her geçen gün ar- tan oranda aynı şikâyeti duyuyoruz: “Türkiye’de olanlar bizi Türkiye’nin üyeliğini savunamaz du- ruma düşürüyor”.” Türkiye’nin üyeliğini destekleyenler mevcut hükümet ile Türkiye toplumu arasındaki ayrımı daha net bir biçimde ortaya koymaya başladılar. Türkiye’nin üyeliğini gönülden destekleyen bu siyasilerin Türkiye karşıtları- na Türkiye’deki dinamik toplumu işaret ettik- lerine ve giderek otoriterleşen hükümetin Türkiye’yi tanımlamakta tek belirleyici ol- mayacağını söylediklerine de sıkça tanık oluyorum. CHP, tarihi rolünün bilinciyle, Brüksel’de Avrupa Birliği Temsilciliği kurarak Avrupa’da demokratik Türkiye’yi destekleyenlerle çalış- mayı sürdürüyor. Brüksel’de Türkiye’den gel- erek etkinliklere katılan parti temsilcilerim- izin emeklerinde, AB kurumları nezdindeki girişim, yasa ve siyaset önerilerimizde, ka- muoyu oluşturma çalışmalarımızda, Türkçe/İngilizce Avrupa Birliği yayınlarımızda CHP’nin bu girişimlerinin yansımaları görülebilir. Bugün Avrupa fikrine en fazla sahip çıkılması gereken, Türkiye’nin içinde bulun- duğu otoriterleşme sürecinin de çözümünün 'daha fazla Avrupa, daha fazla demokrasi' olduğunun bilinciyle yeni girişimler tasarlan- malı. Özellikle medya, sivil toplum ve akademi odaklı ve somut temelli bir hareketlenmeye gereksinim var. AVRUPA BATIYOR MU AVRUPA BATIYOR MU AVRUPA BATIYOR MU AVRUPA BATIYOR MU AVRUPA BATIYOR MU AVRUPA BATIYOR MU AVRUPA BATIYOR MU ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? 22YRT15T_Layout 1 21.06.2014 17:31 Page 1

Avrupa mı batıyor Türkiye'de bilgi temelli düşünce mi ? Yurt Gazetesi, Kader Sevinç

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Avrupa mı batıyor Türkiye'de bilgi temelli düşünce mi ? Yurt Gazetesi, Kader Sevinç 22 Haziran 2014

Citation preview

Page 1: Avrupa mı batıyor Türkiye'de bilgi temelli düşünce mi ? Yurt Gazetesi, Kader Sevinç

KADER SEVİNÇ- CHP Avrupa BirliğiTemsilcisi, Avrupa Sosyalist Partisi(PES) Yönetim Kurulu Üyesi

Avrupa Parlamentosu’nun Mayıs 2014 se-çim sonuçlarının açıklanmasının ardından pekçok analiz yapıldı:“Avrupa’nın sonu”, “Avrupabatıyor!” veya “Avrupa Nazilerin pençesinde”başlıklarıyla öne çıkan haberler ve analizler isebir tek ülkede, Türkiye’de çok rağbet gördü.

AB’nin ekonomik gücü, toplumsal refahı,teknolojik rekabet üstünlükleri, turizm sektörüve başta ABD, Japonya ve Çin tüm dünya ile sıkıekonomik bağları dikkate alındığında temelsizbir abartma bu tür yorumlar. Aynen Euro’nunyönetim krizinde olduğu gibi. AB ekonomisininyüzde ikisini oluşturan Yunanistan’daki ekono-mik yönetim yolsuzlukları ve finansal kriz sankiEuro’nun sonu gibi takdim edildi Türk medyası-nın bir bölümünde. Hâlbuki Euro ne değer kay-betmekte, ne de dünya ekonomisinde tedavül-deki en önemli para niteliğini kaybetmekteydi.

w BATI KARŞITLIĞI MI?

Avrupa ile ilgili hemen her gelişmenin yo-rumlanmasında benzer bir sapmanın gözlem-lenmesinin temelinde ne tür sosyal ve psikolojiknedenler olduğu incelenmeye değer bir konu.Duygusal veya dogmatik bir Batı karşıtlığı soru-nu mu? İlk başlarda nesnel olmayan Batı hay-ranlığının daha sonra Batının eksiklikleri ileyüzleşmeler sonucunda yarattığı duygusal sav-rulmalar mı?

Yoksa egemen siyasi gücün kendi gün-demini etkili olduğu medya ve diğer kaynak-

larla topluma yayma operasyonun, toplumungeri kalanını da etkisi altına alması mı? Tür-kiye’de muhalif kesimler içinde Batı karşıtlı-ğında gelecek arayan bazı kesimlerin şikâyet-çi oldukları Avrupa şüpheci ve aşırı sağcıgruplardan siyasi söylem olarak pek de farklıolmadıklarını görüyoruz.

w GENÇ İŞSİZLİK

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Avru-pa’daki merkez sol ve merkez sağ yelpazeye ya-yılan ulusal partileri Avrupa Birliği düzeyindeşemsiye partiler temsil etti: Sosyal demokratlar,muhafazakârlar, liberaller, yeşiller, … Bu parti-lerin ortak adaylarının yürüttüğü kampanyala-rın odağında genç işsizliği, Avrupa’nın geleceğisenaryoları ve Avrupa düzeyinde daha verimliçalışan, küresel düzeyde daha etkili ve yurttaşodaklı bir model arayışı vardı. Seçim sonuçlarıise hepimizce nesnellik içinde analiz edilmesigereken önemli bir siyasi mesaj ortaya çıkardı.Toplumlar, temsili ve kısmen katılımcı demok-rasi ile yetinmek istemiyorlar. Doğrudan de-mokrasi talebi dünyanın her yerinde olduğu gi-bi Avrupa’da da yükseliyor.

Bunlar yurttaşların siyaset ile kurduğuilişkinin evrimine bakınca Türkiye için de ge-çerli talepler. Gezi hareketi de siyasetin ihti-yaç duyulan çözümleri üretememesine karşıbir yönüyle doğrudan demokrasi talebi olarakortaya çıktı.

Batı kamuoyu, seçimlere düşük katılımı veaşırı sağın yükselmesini “demokrasi açığı” ve“yurttaşlarla zayıf iletişim” gibi sorunlar etrafın-da tartışırken, bizde bu tartışmanın “Avrupa’nınbatması” ya da “Naziciliğin” yükselmesi gibi kav-ramlar etrafında yapılması bilgi temeline dayan-mayan analizler yapıldığını gösteriyor. Avru-pa’da ayrımcılık ve yabancı düşmanlığında yaşa-

nan artışı genel bir Batı karşıtlığı ve AB üyeliğinekatı muhalefet için kullananların Türkiye’de ay-rımcılık ve ırkçılığın geldiği noktayı hep gözler-den uzak tuttuğunu gözlemliyoruz.

Hatta bu kesimin görünüşte “Batılı yaşambiçimine sahip” ama toplumu Batı düşmanlığı-na yönlendiren kamuoyu sözcülerinden bazıla-rının anti-semitik, ayrımcı, nefret söylemiiçeren kampanyaların da baş aktörüolduğunu görüyoruz. Avrupa’da çe-şitli etkenlerin etkisiyle aşırı hare-ketlerin zemin bulmasını Türki-ye’de Avrupa karşıtlığına tahviletmek için ülkemizde iştahlaçalışanların şikâyetçi görün-dükleri bu aşırı sağ ya da solkişilikler ile ruh ikizi olduk-larını da zaman zaman göz-den kaçırabiliyoruz.

w TÜRKİYE TABLOSU

Türkiye’deki durum birbaşka yazının konusu olabilir an-cak somutlaştırmak gerekirse:

Gayrimenkul Yatırım OrtaklığıDerneği’nin (GYODER) yaptırdığıaraştırmaya göre Türkiye’de vatandaşla-rın yüzde 65’i yabancıların Türkiye’de ev alma-sına karşı.

Açık Toplum Vakfı’nın 2006 yılında yaptığı‘Türkiye’de Farklı Olmak’ adlı araştırması daortaya koymuştu ki, vatandaşların yaklaşık %24’ü farklı mezhepten, % 28’i Kürt, % 39’u Ya-hudi, % 42’si Ermeni ve % 43’ü Rum komşu is-temiyor.

German Marshall Fund düşünce kuruluşu-

nun yaptığı bu yıl onikincisi yayımlanan “Tran-satlantik Eğilimler Araştırması”nda göçün eko-nomik ve kültürel etkileri de ölçülmüş. Bu yılkisonuçlara göre Türkiye’de göçmenlerin ulusalkültür için tehdit olduğunu düşünenler arasın-da ise yüzde 61 ile Türkiye, anketin yapıldığı ül-keler arasında en üst sırada yer alıyor. AB ve

ABD örneklerinde ise yanıt verenlerinyaklaşık % 70’i göçmenlerin ülke kül-

türüne katkısı olduğunu düşün-düklerini belirtiyor. Türklerin %

75’i göçmenlerin işlerini ellerin-den aldığına inanıyor. Bu oranAB’de % 50, ABD’de ise %35. Aynı şekilde Türkiye’degöçmenlerin sosyal hizmetleriçin yük olduğunu düşünen-lerin oranı % 69 iken bu so-runun AB’de karşılığı % 50iken, ABD’de % 57.

Bu göstergeler Türki-ye’nin de Batıdaki bu olumsuz

eğilimlerden bağımsız olmadı-ğını ve hatta bir çoğunda çok da-

ha kötü durumda olduğunu göste-riyor. Bilgi temelli düşüncenin yıkıl-

dığı bir toplumu her kesimden fırsatçı-nın yönlendirmesi çok daha kolay hale gelir.Türkiye’de toplumumuzun Avrupa’yı bilgi te-melli değerlendirememesi de Avrupa’nın nok-sanları ve içerdiği fırsatları doğru analiz edeme-mesine yol açar, kendimize zarar veririz.

w TÜRKİYE NELER YAPMALI?Bu yeni dönemde ülke olarak acilen yapma-

mız gerekenleri şu şekilde özetlemek mümkün:

Türk kurumları Avrupalı platformlarda,Avrupalı paydaşlar olarak etkili olmalı. ETUCüyesi olan sendikalarımız, Business Europeüyesi TÜSİAD ve TİSK, Eurochambres üyesiTOBB, UEAPME üyesi Türkonfed ve AvrupaSosyalist Partisi PES’in üyesi CHP ve BDP gibikurumlarımızın Avrupalı platformlardaki etkin-liği ve derinliği önemli. Ancak bu kurumların,ciddi bir demokratik açığı kalmamış, reformlar-da hızla ilerleyen, toplumsal mutabakatı tekrarsağlamış bir Türkiye’nin varlığında etkili olabi-leceği unutulmamalı.

Avrupa Parlamentosu ile ilişkiler yenidenyapılandırılmalı. Avrupa Parlamentosu (AP) ileilişkileri istişare ile görevli bir komisyonun öte-sinde kurumsallaştırmak gerekiyor. 2009-2014döneminde TBMM-AP Karma ParlamentoKomisyonu çalışmaları partizanlaşmış ve verim-siz geçmiştir Türkiye’nin AB üyelik müzakerebaşlıklarına paralel olarak TBMM ve AP’dekiilgili komisyonlar arasında doğrudan işbirliğibağları tesis edilmelidir: Örneğin adalet, çevre,finans, içişleri, enerji…

Türkiye’de müzakerelerin yönetim mo-deli yenilenmeli. Meclisteki AB Uyum Ko-misyonu’nun işlevinde değişikliğe gidilerekçoğulcu bir sistem kurulmalı. Daha öncemecliste CHP’nin önerdiği gibi yalnızca si-yasetçilerden oluşmayan geniş tabanlı, ço-ğulcu bir Ulusal Komite kurulabilir.

Türkiye’de yeni bir Avrupa hareketi ya-ratılmalı. Bugün Avrupa fikrine en fazla sa-hip çıkılması gereken, Türkiye’nin içindebulunduğu otoriterleşme sürecinin de çözü-münün daha fazla Avrupa, daha fazla de-mokrasi olduğunun bilinciyle yeni girişimlertasarlanmalı. Özellikle medya, sivil toplumve akademi odaklı ve somut temelli bir ha-reketlenmeye gereksinim var.

Hem Avrupalı değerlerin yeni ülkeleretaşınması hem de yeni bir Batı’nın inşasıiçin tarihi bir dönemeçteyiz. Avrupa’da yıl-lardır gelişen “Çemberler Avrupası tartış-maları yakından takip edilmeli ve katkı ve-rilmeli. Euro Bölgesinin çekirdek, geniş birAB’nin ise esas çemberi oluşturacağı bir ye-ni Avrupa düzeni Türkiye açısından belirle-yici bir etken olacak. Değişen ve yenilenenbir Avrupa’nın içinde güçlü bir Türkiye ola-rak yer almanın yolu da bu “yeni” olanın iç-eriğini belirleyecek tartışmalara etkili birkatkı vermekten geçiyor.

Güncel22 Haziran 2014 Pazar 15Çocuk gelinler veCumhurbaşkanlığı

seçimleri5. sınıflardaki kız çocuklarına nasıl “iyi gelin”olacaklarının öğretildiği ortaya çıktı. Sosyal Bilgi-ler dersi için öğretmenlere rehber olmak üzere

hazırlanan 2012-2013 PasifikYayınları'na ait öğretmen

kılavuz kitabında “ kına-nın gelin olacak kızınyeni evine bağlı kalaca-ğını sembolize etmeküzere yakıldığını, geli-nin gerekirse koca-sına kurban olacağı”ifade edilmektedir.

Abartı olmaksızın, AKP’nin kız çocuklarınadolayısıyla da kadına bakış açısı yukarıdaki ifade-lerden de anlaşılacağı üzere, İŞİD’le benzer özel-likler göstermektedir. Hatırlarsanız, İŞİD Musul’uişgal ettikten sonra bu yasaklara uyacaksınız diyeyayınladığı listenin başında kadınların evden çık-maması emri var. Görüldüğü gibi ve tekrar belir-tecek olursak, AKP’nin iktidarında yayınlananyardımcı kitapta kadınlara biçilen rol ile İŞİD’inbakış açısı aynı. Bu bakış açısının temeli erkekegemen bir toplum inşa etmek ve yaygınlaştır-maktır.

İŞİD’ci zihniyetle ortak paydada buluşanAKP iktidarı ve Erdoğan, aslında çocuk gelinle-rin artacağının sinyallerini neo liberal/İslamcı ge-rici 4+4+4 Eğitim Yasası'yla vermişti. Yasanınardından “küçük gelin” tartışması yaşanmış, yenisistemin “Küçük Gelin’ler yaratacağı iddialarıuzun süre gündemi meşgul etmişti.

Gerçekten uzun süre geçmeden yasa etkile-rini göstermeye başladı. Türkiye İstatistik Ku-rumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’nin karşıkarşıya bulunduğu toplumsal vakada, çocuk ge-linlerin sayısının 181 bini aşmış olmasıdır. İsta-tistiklere göre, 2013 yılında çocuk yaşta resminikahla evlendirilenlerin oranı yüzde 3’dir. 2013yılında kız çocuklarının yüzde 69’u kendisinden6 ve daha büyük yaşta bir erkek ile evlendirildi.Yine, Türkiye Barolar Birliği Kadın Komisyonu,ailelerin çocuklarının yaşlarını büyük gösterip ev-lenme izni alabilmek için mahkemeye başvurmaoranında yüzde 94 artış olduğunu açıklıyor.

Bütün bu veriler ne anlama geliyor? Çocukgelinin reşit olmayla ilgisi var. Psikolojiyle ilgisivar. Henüz çocukluk döneminde olan, henüzcinsel birlikteliğin gerektireceği davranışlara fizik-sel ve duygusal olarak hazır olmayan kız çocuk-ları bu dönemlerinde istismara uğruyor. Böylebir çocuk sağlıklı olabilir mi? Karakter gelişiminisağlayabilir mi?

Elbette, AKP ve Erdoğan’ın çocuk gelinler vedolayısıyla kadınlara bakış açısı önemlidir. As-lında, Başbakan Erdoğan, siyasete başladığı MilliNizam Partisi ve Milli Selamet Partisi'nde kadın-ların üyeliğe kabul edilmediği biliniyor. Erdoğanişte bu gelenekten gelmektedir. Yine Erdoğanerkeği önceleyen, kadını ikinci planda gören ce-maatlerde yetişmişti. Başka bir ifadeyle, aslındakadının toplumsal yaşamda yeri olmadığını savu-nan cemaatlerde yetişmişti.

Kuşkusuz, konunun başbakanla ilgisi kadar,bugünlerde gündemde bulunan cumhurbaşkan-lığı seçimi ile de ilgisi bulunmaktadır. CHP kur-maylarının ifade etiğine göre, CHP ve MHP’ninortak adayı Ekmelleddin İhsanoğlu kadınlarıntoplumsal yaşamda yer almaları taraftarıymış.Bu anlamda İhsanoğlu olumlanabilir. Ancak İs-tanbul Üniversitesi'nde İhsanoğlu’nun bir dönembaşında olduğu Türk Bilim Tarihi kısmında çalı-şan TKP Eski Genel Başkanı Erkan Baş’ın açık-lamaları da ilginçtir. Erkan Baş, İhsanoğlu’nunOsmanlıcı ve Amerikancı olduğunu ileri sürmek-tedir. Anlatılanlar doğruysa, Ekmelleddin İhsa-noğlu'nun adaylığının doğru tespit olup olmadığıtartışılmalıdır.

[email protected]

KONUK YAZAR

Hasan Güneş

KADER SEVİNÇ KİMDİR?KADER Sevinç uluslararası siyasetçi,sosyal girişimci ve şairdir. Brüksel’deAvrupalı sosyal demokrat partilerinşemsiye partisi PES’in başkanlık divanıüyesi, CHP Avrupa Birliği Temsilcisi veWashington’daki Johns HopkinsÜniversitesi/SAIS’in akademi üyesiolarak çalışmalarını sürdürüyor. AyrıcaBrüksel’de bir düşünce kulübü olanTürk Kahvesi Brifingleri ve eğitim gir-işimi Sınıf 1B’yi kurdu. Daha önce Akd-eniz Üniversitesi AB AraştırmalarıMerkezi, özel sektör ve Avrupa Parla-mentosu’nda danışman olarak görevyaptı. 2013 yılında Diplomatik CourierDergisi ve küresel lider kuruluşu YPFPtarafından dünyadaki en etkili genç dış

politika liderleri arasında seçildi. Eğitimyaşamında Akdeniz Üniversitesi’ndeJean Monnet Avrupa Entegrasyonuprogramını tamamladı ve turizm işlet-meciliği bölümünden onur derecesiylemezuniyeti sonrası CERIS/Paris XIÜniversitesi uluslararası ilişkiler yükseklisansınından onur derecesi ile mezunoldu. Brüksel’de yayımlanan “DizelerleAvrupa Anayasası” siyasi şiir kitabınaşiiri ile katkı sağladı ve Şiirden der-gisinin yazı kurulu üyesidir. 2014yılında “%100 Brüksel” tiyatro göster-isinde rol aldı, “Kırık Ülke” şiir kitabınınyanı sıra “Nehirler Boyu Yalnızlık” adlıTürkçe ve İngilizce caz ve şiir albümüyayınlandı. (www.kadersevinc.com).

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinden sonra Türk medyasın-da “Avrupa batıyor, dağılıyor” ve “Avrupa nazilerin pençesinde”gibi başlıklara çokça rastlandı. Bunlar AB'de yaşanan gerçek du-rumu yansıtmaktan uzak başlıklardı. Daha çok Türkiye'de bilgitemelli düşünmenin eksikliğinden kaynaklanan yaklaşımlardı.

AP seçim sonuçları hepimiz için nesnellik içinde analizedilmesi gereken önemli bir siyasi mesaj ortaya çıkardı.Toplumlar, temsili ve kısmen katılımcı demokrasi ile yet-inmek istemiyorlar. Doğrudan demokrasi talebi dünyanınher yerinde olduğu gibi Avrupa’da da yükseliyor.4 4

Türkiye’deher geçen gün

artan anti-demokratikgelişmeler Türkiyekarşıtlarının işini

kolaylaştırırken Türkiyeyanlısı siyasetçileri de

yalnızlaştırdı. Türkiye’ninüyeliğine geleneksel olarakpartiler üstü bir desteğinolduğu ülkelerden her

geçen gün artanoranda aynı şikâyeti

duyuyoruz.

Türkİye açısından Avrupa’dakiGELİŞMELERİN ANLAMI

BU yeni dönem, AvrupaParlamentosu’nda hemaşırı grupların güçlen-mesi hem de Türkiye’niniç meselelerle fazlasıylameşgul olarak Avrupa’-daki gelişmeleri idrakedememesi nedeniyledikkatli yönetilmesi gerekenbir süreç. Sorunun sadece aşırı gruplar ol-madığını aynı zamanda ana akım partileriçinde de Türkiye ile ilgili tartışmaların farklıbir yöne savrulduğunun farkında olmalıyız.

Yakın zamana kadar Türkiye’ninüyeliğine karşı gerekçelerinidin/kültür/coğrafya gibi zayıf gerekçeler üz-erine kuran Avrupa’nın aşırı grupları, şüphe-cileri, Türkiye karşıtları 2008/2009’dan buyana söylemlerini değiştirdiler. Çok dahagüçlü bir gerekçe olan “demokrasi sorun-ları”nı kullanmaya başladılar.

Türkiye’de her geçen gün artan anti-demokratik gelişmeler Türkiye karşıtlarınınişini kolaylaştırırken Türkiye yanlısı siyasetçi-leri de yalnızlaştırdı. Türkiye’nin üyeliğine ge-leneksel olarak partiler üstü bir desteğinolduğu ülkelerden İspanyol, Portekizli, İn-giliz, İsveçli siyasetçilerden her geçen gün ar-

tan oranda aynı şikâyetiduyuyoruz: “Türkiye’deolanlar bizi Türkiye’ninüyeliğini savunamaz du-ruma düşürüyor”.”Türkiye’nin üyeliğinidestekleyenler mevcut

hükümet ile Türkiyetoplumu arasındaki ayrımı

daha net bir biçimde ortaya koymayabaşladılar. Türkiye’nin üyeliğini gönüldendestekleyen bu siyasilerin Türkiye karşıtları-na Türkiye’deki dinamik toplumu işaret ettik-lerine ve giderek otoriterleşen hükümetinTürkiye’yi tanımlamakta tek belirleyici ol-mayacağını söylediklerine de sıkça tanıkoluyorum.

CHP, tarihi rolünün bilinciyle, Brüksel’deAvrupa Birliği Temsilciliği kurarak Avrupa’dademokratik Türkiye’yi destekleyenlerle çalış-mayı sürdürüyor. Brüksel’de Türkiye’den gel-erek etkinliklere katılan parti temsilcilerim-izin emeklerinde, AB kurumları nezdindekigirişim, yasa ve siyaset önerilerimizde, ka-muoyu oluşturma çalışmalarımızda,Türkçe/İngilizce Avrupa Birliği yayınlarımızdaCHP’nin bu girişimlerinin yansımalarıgörülebilir.

Bugün Avrupa fikrine enfazla sahip çıkılması

gereken, Türkiye’nin içinde bulun-duğu otoriterleşme sürecinin deçözümünün 'daha fazla Avrupa,daha fazla demokrasi' olduğununbilinciyle yeni girişimler tasarlan-malı. Özellikle medya, sivil toplumve akademi odaklı ve somut temellibir hareketlenmeye gereksinim var.

AVRUPA BATIYOR MUAVRUPA BATIYOR MUAVRUPA BATIYOR MUAVRUPA BATIYOR MUAVRUPA BATIYOR MUAVRUPA BATIYOR MUAVRUPA BATIYOR MU???????????22YRT15T_Layout 1 21.06.2014 17:31 Page 1