54

Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Citation preview

Page 1: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi
Page 2: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

ŞAİRE AÇIK MEKTUP

Hazırlayan: Mercan İpek Öngün

Şiirin Prensi,

Öğretmenimin önerisiyle şiir okumaya başlayarak girdim dünyanıza. Her seferinde bana ne kadar ünlü bir şair olduğunuzu söyler dururdu. Merakıma yenik düşerek aldım elime şiirlerinizi ve okumaya başladım. Zamanla içime yerleştiniz. Sizinle birlikte dinledim İstanbul’u, sucuların hiç durmayan çıngıraklarını… Hafiften esen

rüzgarı sizinle hissettim. Bakakaldım giden gemilerin ardından sizinle beraber farklı gözlerle. Bir elinde cımbız, bir elinde ayna olan insanları sizinle fark ettim. Siz ağladınız, ben mısralarınızda sesinizi duydum, gözyaşlarınıza ellerimle dokundum. Bedava yaşadığımızı anladım. Havanın, bulutun, derenin, tepenin, yağmurun, çamurun, otomobillerin dışının, sinemaların kapısının, peynir ekmeğin değil ama acı suyun bedava olduğunu anladım. Kapalıçarşı’nın ne kadar güzel olduğunu sizinle fark ettim. İşte o an anladım ki şiir okumak, şairle aynı duyguları paylaşmak gibi bir şeymiş. O an anladım ki yazmak dünyadaki en güzel eylemmiş… Ayrılış Bakakalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlayamam.

"Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa

orada güneş batıyor demektir."

Bedava

Bedava yaşıyoruz, bedava;

Hava bedava, bulut bedava;

Dere tepe bedava;

Yağmur çamur bedava;

Otomobillerin dışı,

Sinemaların kapısı,

Camekanlar bedava;

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

Kelle fiyatına hürriyet,

Esirlik bedava;

Bedava yaşıyoruz, bedava.

Davet

Bekliyorum

Öyle bir havada gel ki,

Vazgeçmek mümkün olmasın.

Page 3: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

İÇERİK *Sessiz Yayın Grubu *

Balçova Anadolu Lisesi Adına Sahibi

Murat KARABUDAK

Genel Yayın Yönetmeni

Nursen ÇITIR

Tasarım ve Düzenleme

Deniz GÖR

Kübra OĞURTANI

Bilişim Teknoloji

Baran TAYLAN

Emrah KAPTAN

Kapak Fotoğrafı

Cansu KÖKEN

Kapak Tasarım

Burak Çağrı BARCIK

Onur Mahallesi Eren Sk. No:9 Balçova

Tel: (0232) 259 65 82

Faks: 278 49 93

Web Adresi

balcovanodolulisesi.meb.k12.tr

Dergi

www.sessizdergisi.net

* İçindekiler *

Felsefe Olimpiyatı…………………………3 Felsefi Sohbet……………………………….7 Aşk Sorguda…………………………………10 Şiir Köşesi……………………………………..11 Şaire Açık Mektup……………………….13 Şiirli Bir Gün………………………………..14 Bir Günden Bende Kalan…………….16 Bizden Biri…………………………………..18 Kilim……………………………………………19 Libyalı………………………………………….20 Annem………………………………………..21 Psikolojik Hikayeler……………………..22 Kötü Bir Ruh Halinin Üstesinden Nasıl Gelinir?..........................................23 Kırmızı Kar…………………………………..24 Senden Benden Bizden………………..26 Sonbahar…………………………………….27 İroni…………………………………………….28 Ansa Adını……………………………………29 Büyük Gün Batımı Senfonisi………….30 Kim Bilir……………………………………….31 Ayna……………………………………………32 Yenilen Bir Sonbahar Yaprağı……….33 Çevre…………………………………………..34 Uzay Mekiği Arkası Yazılar……………36 Eğlenceli Matematik…………………….37 8 Sorulu Zeka Testi……………………...38 Okul Efsaneleri…………………………….40 Küçük Yalanlar…………………………….41 9/D’den Sevdiğimiz Şarkı Sözleri….43 Duygusal Zeka Ölçeği…………………..45 Benimle Oynar Mısın?...................48 Başarılarımız ve Eğlenceli Matematik Cevapları…………………………………….50 Zeka Testi Cevapları………………..….51

Page 4: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

15. ULUSAL FELSEFE OLİMPİYATI

Barış Deniz SANAL (İzmir Balçova And.Lis.)

Derece: 17

‘’Adalet amaçların ölçütü ise, araçların ölçütü de hukuka uygunluktur.’’

Walter Benjamin

ADALET GÜNEŞİ

İnsanoğlu, toplumsal bir varlık olduğundan beri adalet, hukuk,

eşitlik gibi tümel kavramlar hakkında yorumda bulunmuştur.

Toplumsal oluşumlar sonucunda karşımıza doğal olarak çıkan bir

fenomen olan sınıfsal oluşumların başlamasıyla da bireyler, toplumda

kaybolmamak için adalete ve hukuka daha çok ihtiyaç duymuşlardır.

Bunun sonucunda da bireyler, eylemlerini belirli hukuk kurallarının

çerçevesinde gerçekleştirmeye başlamışlardır. Ancak kavramsal

indirgemelerden kaçamayan adalet ve hukuk kavramlarının, bireylerin

içi boşaltılmış kavramlar arasındaki bilinçsiz arayışında yer

bulamadığı açıktır. Pusulasını kaybetmiş bir kâşif kadar çaresiz olan

birey, kavramların sert birer dalga gibi çarptığı okyanusta, küçük

teknesiyle yolunu nasıl bulacaktır? Birey, pusulasını bulmak için

kavramların alt yapılarını yeniden mi doldurmalıdır? Ya da pusulasını

hiçbir zaman bulamayacağı inancıyla kendisini kısırlaşmış kavram

okyanusunun soğuk sularına mı bırakmalıdır?

Adaletin ve hukukun olabilirliğine önemli vurgular yapan Walter

Benjamin, bu konuda en önemli noktanın ‘’amaç-araç’’ ikilisiyle ‘’adalet-

hukuk’’ ikilisi arasında kurulacak olan düzgün bir ilişki olduğunu

savunmuştur. Eğer bu ilişki düzgün sağlanamazsa, şiddet

kaçınılmazdır. Şiddetin olduğu bir yerde de adaletten ve hukuktan

FELSEFE

Page 5: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

asla söz edilemez. Ona göre, birey bir topluma ait olduğunu inkâr

etmemelidir. Çünkü bireyin toplumu reddetmesi, onu toplumsal

fenomenlerin reddine kadar götürecek ve onu ‘’bulantı’’ haline

sokacaktır. Eğer birey toplumsal bağlamda varoluşunu sürdürmek

isterse bunun yolu, bireyin eylemlerindeki kriteriumun telos olarak

adaleti, araç olarak da hukuku gözetmesidir. İnsanlar toplumda

adaleti isterler, bu toplumların biricik maxime’idir. Ancak soyut

olarak her yöne savrulabilen adaleti uygulanma aşamasında –bir araç

olarak- hukuka bağlamak akıllıca bir harekettir. Hukukun aracılığıyla

adaletle iletişime geçebilen birey ve toplum, artık adalet inancını

rahatlıkla koruyabilecektir.

Analitik Felsefe’nin öncülerinden olan Bertrand Russell’a bu noktada

değinmek gerekli olacaktır. Russell’ın pozitivist anlayışından

kaynaklanan metodolojik şüphesi, kendisini onun politik fenomenlere

bakışında gösterir. Adaletin ve hukukun, ayrıca da eşitliğin

gerekliliğini her zaman savunmuş olan Russell’ın, I. Emperyalist

Paylaşım Savaşı’na karşı çıkması, Vietnam Savaşı’nın sorumlularının

yargılanması için mahkemeler kurması onun adalete duyduğu derin

sevginin sadece birkaç somut örneğidir. Onun, dayanaksız olan

önermelere inanılmaması gerektiğini savunması da onun bilime, insana

verdiği değerle çağdaş aydınların en önemlilerinden birisi olmasını

açıklamaya yeterli olacaktır.

19. yy’ın, hatta Felsefe Tarihi’nin görüp görebileceği en aykırı

filozoflardan birisi olan Nietzsche’nin adalete ve hukuka bakışı, pek

tabii olarak nihilist bir perspektiften olacaktır. Yunan Mitolojisi’ne

yoğun bir ilgisi olan Nietzsche için adalet, Adalet Tanrıçası

FELSEFE

Page 6: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Themis’in insanları birbirlerine düşürmek için uydurduğu bir

kehanetten daha ötesi değildir. İnsanoğlu Themis’in lanetinden

kaçmak istiyorsa, sürüden uzaklaşarak ‘’übermensch’’e doğru yol

almalıdır. Nietzsche’nin insanların eşit olmadığını vurgulaması, insanın

üst-insan’dan her zaman bir adım geride olacağını belirtmesi onun

felsefesinin temel yapı taşıdır. Güç istencinden en büyük ölçüde pay

almış olan ‘’übermensch’’ insanları sürü ahlakından kurtarıp, efendi

ahlakına geçirecek olan biricik kahramandır. Kavramların sürekli

değişken olduğunu vurgulayarak üst-insan’ın, sıradan insanları

yönetebilmek için bu kavramsal relativizmi retorikle çözeceğine

inanan Nietzsche’de, Sofistler’in –özellikle Gorgias’ın- etkisi

rahatlıkla gözlenebilmektedir. Buraya kadar mükemmel gibi görünen

Nietzsche felsefesi, aslında birçok yönüyle eleştiriye oldukça

uygundur. Adaleti, hukuku vb. kavramları yok sayan birey, nihilizmi bu

kadar ileriye götürmüşken neden kendisini ‘’üst-insan’’ gibi bir telosa

bağlasın? Ya da üst-insan nasıl belirlenecektir? Nihilizmin pençesine

düşmüş bireyi hayata bağlayan biricik telos, ‘’übermensch’’ kılıfıyla

sunulmuş olan başka bir bireyin boyunduruğuna girmekse, bunun

bireye katkısından ne ölçüde söz edilebilir? Bu noktada yardıma

yetişen eleştiri Bertrand Russell’ın ‘’İktidar’’ adlı kitabının ‘’İktidar

Felsefeleri’’ bölümündeki Nietzsche eleştirisidir: ‘’ Nietzsche’nin

übermensch felsefesine hayran olan okuyucu, doğal olarak kendisinin

‘kahraman’, buna karşılık namussuzca entrikalarla geride kalmış olan

falancanın da ‘işe yaramazlardan birisi’ olduğu inancındadır. Ancak

aynı felsefeyi o falanca da okur ve hayran kalırsa, o zaman ‘kahraman’

hangi yolla belirlenecektir? Pek tabii savaş yoluyla.’’

Bir toplumda adaletin asla sağlanamayacağını insanın doğasındaki

egoizme bağlayan Hobbes, insanların ‘’bellum omnium contra omnes’’

aşamasından asla tam anlamıyla kurtulamayacağı inancındadır.

FELSEFE

Page 7: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Devletin en temel telosu, güvenliktir. Zaten insanlar da güvenli bir

ortamın sağlanabilmesi için çeşitli özgürlüklerini feda ederek,

toplumsal sözleşme aracılığıyla devleti oluşturmuşlardır. Böylece

insan ‘’status naturalis’’ halinden ‘’status civilis’’ haline geçmiştir.

Ancak Hobbes’a göre devlet bile adaleti sağlayamaz. O zaman devlet,

hukuk kurallarını sadece güvenliği sağlayacak şekilde düzenlemelidir.

Tutarlı bir absolutizm olan Hobbes felsefesi, adaleti yok sayarak

modern devlet anlayışından zıt bir çizgide ilerlemiştir. Ancak bu

felsefeye şu soruları yöneltmek okuyucunun en doğal hakkıdır:

‘’Devlet, bireyin ihtiyaçlarını yadsıyıp, sadece güvenliği sağlayacaksa

devletin ordudan farklı bir yönü kalır mı?’’, ‘’Adaletin olmadığını

savunmasına rağmen güvenlik için hukukun şart olduğunu söyleyen

Hobbes felsefesi, kendi içerisinde ne ölçüde tutarlıdır?’’

Adaletten ve hukuktan yoksun bir toplumda, şiddetin mutlak

egemenliği kaçınılmaz bir sondur. Toplumsal çöküşün çanlarını çalmak

için sinsice bekleyen zangoçun gölgesi, adalet ve hukuk güneşinin

olmaması halinde toplumu karanlığa mahkûm edecektir. İnsan, bu

mahkûmiyetten kurtulmak için adalete ve hukuka sarılmalıdır. Ancak

bu şekilde zangoçun gölgesi, aydınlığın eşsiz parıltısına yenik

düşecektir.

FELSEFE

Page 8: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

SÖYLEŞİ

Barış Deniz Sanal, yıllardır derslerdeki başarılarıyla tanıdığımız, birinci

sınıftan beri okul birinciliğini elinde tutan arkadaşımız. Şimdi de Felsefe

Olimpiyatları’nda listenin hatırı sayılır bir sırasında yer aldı. Üstelik de

üniversitede felsefe okumayı hedeflediğini duyduk. Dedik ki gelecek planlarında

başköşeye koyduğu bu felsefe nasıl girdi hayatına, ona neler kattığını düşünüyor,

kendisinin bu alanda söyleyecek bir sözü var mı ya da olmasını mı umuyor vs . vs.

vs. Biz sorduk, Barış söyledi.

-Felsefeyle tanışman nasıl oldu?

-Açıkçası felsefeyle ilgilenmemdeki

öncelikli sebep, felsefenin belirli bir

havasının olmasıydı. Ancak 9. sınıftaki

bu izlenimimle girdiğim felsefe

kulübünde, felsefenin hayata olan

etkilerini ve bireysel gelişime büyük

ölçüde katkı sağladığını öğrendim.

Filozofların çeşitli görüşlerini de

öğrenmeye başladıkça, bu görüşlerden

çoğunun benim zihnimde de oluştuğunu

fark ettim. Bu farkındalık bana,

çevreme eleştirel bir gözle bakma ve

özgür düşünme gibi özellikler kazan-

dırdı. Bu özelliklerin yararını gördükçe

de, felsefeye olan ilgim giderek arttı ve

bir çıkar ilişkisiyle başlayan felsefe

maceram, yoğun bir keşfetme isteğiyle

şu anda da devam ediyor.

-Felsefeyle birlikte hayatında ne gibi

gelişmeler oldu?

- Felsefe, öncelikle başımın belası bir

ders olan matematiği düzeltmemi

sağladı. Ömrüm boyunca matematik-

ten ve özellikle geometriden nefret

etmiştim. Ancak felsefe tarihi

hakkında bilgi edindikçe öğrendim ki,

filozofların çoğu aynı zamanda birer

matematikçiymiş. Sonra felsefe ve

matematik arasındaki bağlantıları

görmeye başladım. İkisi de soyut

düşünme ve yaratıcılık gerektiriyordu.

Bunları öğrendikçe de kafamda şu

düşünce oluşmaya başladı: ‘’İnsanlar

matematiği öğrenmişler, uygulamışlar,

hatta bununla da kalmayıp yeni

kuramlar üretmişler. Bense kalkmış

‘Matematiği yapamıyorum!’ diye

mızıklanıyorum. Eğer onlar yapabil-

diyse, elbet ben de yapabilirdim. Belki

onlar gibi kuramlar üretemezdim; ama

var olan kuramları çok iyi öğrenip

uygulayabilirdim.’’

Felsefe, öncelikle başımın belası

bir ders olan matematiği

düzeltmemi sağladı.

Artık şunun farkındayım: İstediğim takdirde her şeyi başarabilirim.

Page 9: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

SÖYLEŞİ

Bu düşüncenin gelişmesiyle birlikte

matematiğe ve geometriye daha çok

çalıştım. Her kuramın ne işe yaradığını

öğrendim. Bunları öğrenirken, aynı

zamanda olaylar arasındaki mantıksal

bağları yakalamamdaki çeviklik hızla

artmaya başlamıştı. Çevremi

sorgulayıcı bir bakışla gözlemliyordum.

Bu çabalarımın başarıya ulaştığını

gördükçe de sınırlarımı zorladım ve

hala zorluyorum. Artık şunun

farkındayım, istediğim takdirde her

şeyi başarabilirim.

-Felsefe tarihindeki filozoflardan hangi-

lerini, hangi yönleriyle beğeniyorsun?

- Benim bir numaralı filozofum Ludwig

Wittgenstein’dır. Onun dil felsefesine

bakışı, matematik ve mantık alanındaki

çalışmaları beni büyüledi. Ayrıca man-

-

-

- tıksal çalışmalarıyla önemli bir yere

sahip olan Bertrand Russell da benim

idollerimdendir. Beni felsefeyle tanış-

tıran sıra dışı filozof Nietzsche’yi de

mutlaka söylemeliyim. Onun eserleri ve

düşünceleri beni hayata bağlayan ve

bana yaşama gücü veren biricik kaynak-

tır. Ayrıca Thomas Hobbes’un devlet

görüşü de oldukça ilgimi çekmişti.

Aforizmalarını çok beğendiğim Arthur

Schopenhauer’i de sevdiğim filozoflar

içerisinde sayabilirim.

- Felsefeyle ilgilenmek isteyenlere

önerebileceğin kitaplar nelerdir?

- Felsefeye başlangıç için Platon’un

‘’Devlet’’ ve ‘’Sokrates’in Savunması’’

önerebileceğim eserleridir. Düşüne

düşüne kitap okumak isteyenlere,

okuyucusunu da aktif hale getiren,

ancak kafa yorucu bir kitap olan

Nietzsche’nin ‘’İyinin ve Kötünün

Ötesinde’’ eserini önerebilirim. Siyaset

felsefesine ilgisi olan arkadaşlara

Bertrand Russell’ın ‘’İktidar’’ adlı

kitabını kesinlikle öneriyorum. İnsanın

psikolojik yönüne meraklı olanlar için

Sartre’ın ‘’Bulantı’’sını, Franz Kafka’nın

‘’Dönüşüm’’ünü ve ‘’Dava’’sını, Camus’nün

‘’Yabancı’’sını ve ‘’Veba’’sını söyleye-

bilirim. Özlü sözleri seven arkadaşlar,

Schopenhauer’in ve Nietzsche’nin

Page 10: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

SÖYLEŞİ

‘’Aforizmalar’’ını kesinlikle okusunlar.

İnsanlığın oluşumuyla ilgili tarihsel ve

felsefi bir inceleme olarak ‘’İnsan Nasıl

İnsan Oldu?’’ (M. İlin – E. Segal) adlı

kitabı tavsiye ederim. Felsefe tarihi

hakkında akademik bir kitap isteyen-

lere de kesinlikle Macit Gökberk’in

‘’Felsefe Tarihi’’ni öneririm.

- İlerdeki yaşamında felsefenin yeri

nasıl olacak?

- Ben aslında felsefe okumaya

başlayarak kendime güzel bir hobi

edinmek dışında, gelecekteki mesleğimi

de bulmuş oldum. Çünkü ben felsefeyi

gerçekten çok seviyorum ve ileride de

çok sevdiğim bir işi yaparak para

kazanmak istiyorum. Bana göre

dünyanın en şanslı insanları, hobisini

bir meslek olarak edinmiş insanlardır.

Ben de felsefeyi bir hobi olarak devam

ettirirken, aynı zamanda akademik

olarak da ilerletmeyi istiyorum. Beni

felsefeyle tanıştırarak, yaşamımın

geri kalanını nasıl yaşayacağımı bana

gösteren sevgili felsefe öğretmenim

Z. Nilgün Demirhan’a çok ama çok

teşekkür ediyorum. İyi ki sizin gibi bir

insanla tanışmışım; yoksa sıradan bir

avukat, savcı veya iktisatçı olacaktım.

Artık ne istediğini bilen bir filozof

adayı olarak, çizdiğim yolda emin

adımlarla ilerleyeceğim.

Page 11: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

AAnnllaattaammaayyıızz bbaazzeenn,, aağğllaassaakk sseessiimmiizzii dduuyymmaazzllaarr mmııssrraallaarrddaa…… HHeerr şşeeyyii ssööyylleemmeenniinn

MMüümmkküünn oolldduuğğuu yyeerrlleerr uuzzaakkttıırr oollaabbiillddiiğğiinnee…… AAnnllaattssaakk nneeyyee bbeennzzeettiirrddiikk ppeekkii??

AAşşkkıı aannllaattaabbiillssee,, nneelleerr ssööyylleerrddii 99//DD??....

YYaasseemmiinn:: PPaahhaa bbiiççiilleemmeeyyeenn bbiirr mmüücceevvhheerree bbeennzzeettiirrddiimm..

KKüübbrraa:: GGööllggeessiinnddee şşiiiirrlleerr uuyyuuyyaann,, hheerr ssaattıırr ççeevvrreessiinnii mmuuttlluu eettttiiğğii iiççiinn yyaazzaann ffaakkaatt

yyaazzddııkkççaa ttüükkeenneenn,, hheerr hhaarrffttee bbiirraazz ddaahhaa kkııssaallaann aannccaakk nnee kkaaddaarr kküüççüüllüürrssee kküüççüüllssüünn

aassllaa yyookk oollaaccaakk kkaaddaarr zzeeddeelleenneemmeeyyeenn,, mmeellaannkkoolliiyyllee aayynnıı rreennkkttee bbiirr kkuurrşşuunn kkaalleemmee

bbeennzzeettiirrddiimm..

VViillddaann:: KKeelleebbeeğğee bbeennzzeettiirrddiimm.. RReennkklleennddiikktteenn bbiirr ggüünn ssoonnrraa ööllüürrddüü..

BBeettüüll:: MMaassuumm oolldduuğğuu vvee ppeemmbbeeyyii aannıımmssaattttıığğıı iiççiinn ppaammuukk şşeekkeerree bbeennzzeettiirrddiimm..

CCaannssuu:: YYeennii yyııkkaannmmıışş ççaammaaşşıırrllaarrıı aayyııkkllaammaayyaa bbeennzzeettiirrddiimm.. ÇÇoorraabbıınn tteekkiinnii bbuulluurrssuunn,,

tteekkiinnii bbuullaammaazzssıınn…… BBuullaammaazzssaann rreezziill oolluurrssuunn,, bbuulluunnccaa bbiirr şşeeyy kkaazzaannmmaazzssıınn..

ÇÇaağğddaaşş:: İİmmkkaannssıızzıınn hheerr vvuurrgguunnddaa aağğzzıımmaa ggeemm vvuurrmmaassııyyddıı aaşşkk.. HHeerr sseeffeerriinnddee

kkıırrbbaaçç,, ççıığğllııkkllaarrccaassıınnaa ffııssııllddaammaayyaa mmeeyyiilllleenneenn aağğzzıımmaa…… BBiirr ssüükkuutt kkiimmii zzaammaann ddaa……

Page 12: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Bugünü yaşamak varken, Yarına küsmek niye? Bugünle sen olmak varken, Geçmişe dönmek niye? Bırak hadi her şeyi bir kenara Sen sadece bugünü yaşa Yarın gelecek elbet unutma Geçmiş geçmişte kaldı Dünya mı dönüyormuş E kimin umrunda:) Sen sadece bugünü yaşa Ne ileriyi düşün çok fazla Ne de geçmişe takılıp kal Sen sadece bugünü yaşa Hayatın boyunca Mutluluk iki elinin arasında Bunu da sakın unutma:)

Deniz Gör

Şiir Köşesi

Küçüktüm, çok küçüktüm Sonsuz maviliklerde yaşıyordum Huzurlu sonsuz mavilikler Gözlerimin rengi gördüğümün rengiydi Dostlarım vardı Pollyanna mı dersin Kırmızı Başlıklı Kız mı? Külkedisi, Keloğlan mı? Güneş,yıldız,ağaçlar,gökyüzü

Deniz Özdemir Deniz Özdemir

Anladım Yumuşacık ellerinle Ellerimi tuttun Sessizliği anlatan gözlerinle Gözlerime baktın Tatlı sözlerinle kalbimi çaldın Aşık olamam sandım; Seninle olunca yaşadığımı Damla Kocaoğlu

Bambaşkadır Aile ♥

Sonsuz,saf ve temiz bir sevgi bağı.. Gibisi yok anne-baba kucağı. Yok öz kardeş gibi yürekten. Yok abla, abi gibi koruyup kollayan içten. Herkes olmuş

çıkarcı. Herkes biraz sahte. Sonsuz güvenebileceğimiz bir ailemiz kalmış. Aslında o hep varmış. Temeli sağlam bir yapıymış. Biz farkedememişiz. Çoğu zaman sırt çevirmişiz ama yok işte yok gibisi... Doğru yola sürükleyen tek kapı, tek çatı.. Hiçbir yer olmaz aile yuvası. Hiç kimse de bulunmaz ailenin derin sıcaklığı... ♥

D E N İ Z G Ö R

İnsan hayatı dolu dolu yaşamalı Arkasında bir iz bırakmalı Çünkü insan; Yaşadığı kadar canlı, Bıraktıkları kadar kalıcı…

Barış Azar

Aşk Üç harf tek hece

Uzun bir bilmece Hem gündüz hem gece Çok gürültülü Ama sessizce... Barış Azar

Page 13: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Şiir Köşesi

Bir martının kanadında Süzülsem sonsuzluğa Ya da yağmur olup karışsam Hırçın dalgalara Ilık rüzgar misali Dolaşsam sokaklarda Birkaç yorgun mısra olsam Dökülsem dudaklardan Bir çift sessiz damla olsam Süzülsem yanaklardan Bir garip tuku olsam Büyüsem sevdalarda Ben seninle sensiz olsam Uzansam yarınlara… Afra Gasgar

Geri Gel Kadın Bak sen gittin bütün evren sustu Herkes ağlıyor sırf beni bıraktığın için Gökyüzü bile günlerdir susmadı be kadın sıkıldı içim! Gelsen durulacak şu kara bulutlar Ne bu karamsarlık gel de bitir şunu gözlerinin feriyle Geçen her gün arasında hiçbir fark olmuyor artık Gülümset çizgi haline gelen dudaklarımı Ben sana hiç sarılamadan gittin Kokunu içime çekemeden ayırdın aşkımızı Madem gidecektin neden geldin ki? Her şeye rağmen keşke gelmeseydin diyemem Ama sayende hayatta mısın onu bile bilemem Fakat aşkın tadı gerçekten çok değişikti Önce tatlı geldi ama bittiğinde çok acı Nasıl meyve bu, bir de sarhoş ediyor sanırsam Yine de içinde sen varsan her defasında tadarım Şimdi son iki sorum var sana Seninle hiçbir şey yaşamayacak mıyım artık ben? Ve yaşamayacak mıyım artık? Tayfun Günay

Küçük Dünyam Küçük dünyamda yarattığım Küçük insanlarla dostum ben Küçük dediğime bakmayın Yürekleri o kadar büyük aslında Bakmayın böyle güldüğüme O gülüşün altında ne acılar saklı O acıları o küçük dostlarım görür sadece Onlar anlar beni Sizin anlayamadığınız beni Onlar elimden tutar Sizin tutamadığınız ellerimi Ve aslında onlar bilir beni Sizin bilemediğiniz beni

Ecem Akçalı

Duvar Duvarlarla örülü hayatımız Her aşmaya çalıştığımızda düşüyoruz umudun ellerinden Dört duvar bizi uçurumlara götüren Perde perde kapanmış yarınların baharı Ne seven ne sevilen yanımızda Hepsi uzak bir yoldan ibaret Çekip kürekleri boğulmaya dönüyor hayatım Anafor gibi kayboluyor boşluğunda mutluluklarım Hüzünleri, gözyaşlarını katıp bohçama Yalnızlığın ülkesine gidiyorum gülen günlerini Basit ve adsız yalanlara kuruyorum inançlarımı Savruluyorum rüzgarda kaderin alnımda buluştuğu yerde Kül olup bekliyorum siluetimde Duvara hapsolmuş beliğimi Sandığın en dibine gönderiyorum Defa kaldırıyorum gözlerimin Anmasın yürek her hissedişi Kurtulamıyorum bu kahredici pembe rüyalardan Çırpınışım fırtınada alabora oluyor Nefes almaya çalıştıkça dibine vuruyorum ölümün Son beste de gittikçe kelimelerim dudaklarımdan Bertaraf oluyor kırmızılar damarlarımdan… Merve Kandıralı

Page 14: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

ŞİİRLİ BİR GÜN

Okulumuzda bir şair konuğumuz olacaktı, şiir konuşulacaktı. Konuk-şairimiz Asuman SUSAM hakkında pek bilgi toplayama-mıştım. Sadece birkaç şiirini okumuştum. ‘Olsun, şiiri seviyorum ya’ diyerek kendimi rahatlatıp ben de katıldım bu etkinliğe.

Arkadaşlarımla okulumuzdaki misafir salonuna gittik. İlk gelenlerdendik. Zaten bir buluşmaya vaktinden önce gitmeyi seviyorum.

Yavaş yavaş kalabalık toplanmaya başlamıştı. Herkes yerini almıştı. Dikkatimi çeken, birkaç arkadaşımın elinde hazırladıkları soruların olmasıydı. Ben yanıma yaptığım araştırmayı almadığım için sıkılmıştım. Neyse ki bu sıkıntım devam etmeden Asuman SUSAM salona girdi. Sonunda merakla beklediğim –ilk defa bir şairle tanışıyorum.-şairimiz gelmişti. Doğruyu söylemek gerekirse ben Asuman Hanımı –nedendir bilmiyorum-sarışın, daha uzun boylu bir bayan olarak bekliyordum. Beklediğim gibi olmadığını görmek, zihnimde onunla aramıza koyduğum mesafeyi yok etti adeta. Samimiydi. Hedeflerine ulaşmayı seven, alımlı bir kadındı.

Page 15: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

ŞİİRLİ BİR GÜN

Masaya oturduktan sonra bize kendini tanıttı. Hayatında onu etkileyen düşünür, yazarlardan, onların fikirlerinden bahsetti. En arkada oturduğum için önümdekilerden şairimizi pek göremiyordum. İyi dinleyebilmem için de kesinlikle göz teması kurmalıydım ve bu yüzden çabaladım.

Şairimizin hayatından en etkilendiğim nokta AZMİ oldu; her şeye rağmen bırakmamak gerektiğini, hep bir umudun olacağını öğretti bana.

Daha sonra bize kendi şiirlerinden okudu. Yaşama dair kokular; siyasi, toplumsal olayların kokularını sezdim. Bu pek de alışık olmadığım bir şiir tarzıydı. Ama sevdim, şiire o güne dek farkında olmadığım bir kapıyı açıp bakmak gibiydi.

Aralarda bizim sorularımızı cevapladı. Bir arkadaşımın sorduğu soruyu nedense bir anda ben sormuşum gibi sahiplendim. Fikirlerimi söyleme isteği kabardı içimde. Ayağa kalktığımda, söyledim düşüncelerimi. İşte o zaman gerçek bir söyleşide olduğumu anladım. Sanki salonda şairle bir tek ben varmışım gibi hissettim.

Sorular sorarak, şiirler okuyarak koskoca iki dersi doldurduk. Bu sohbete bir şairle sohbet etmenin, tanışmanın zevkine varmak, bir şeyler öğrenebilmek için katılmıştım. İyi ki de katılmışım. Asuman SUSAM ile ilgili anlatabileceğim güzel anılarım oldu. *Damla KOCAOĞLU

Page 16: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Bilmem bilir misiniz? Geceleri

parkta yatan yaşlı adamlar,

inşaatlarda uyuyan küçük çocuklar,

cami avlularında hıçkıra hıçkıra

ağlayan minik bebekler, evlerinde

olsalar bile açlıktan uyuyamayan

insanlar vardır. Bu gece biz sahilde

yürürken parkın bir bankına karton

seriyordu yaşlı bir adam.

Kardeşimin oyun isteği üzerine

parka gittik. Yaşlı adam bize saati

sordu. Yanımızda annemin bir

arkadaşı da vardı. Durdu. Yaşlı

amcaya saati söyledi. Sonra döndü,

ona para verdi. Yaşlı amca o kadar çok utandı ki… Gözlerindeki

mahcubiyet gözyaşla-rına karıştı. “30 sene 6 ay evli olduğum

eşimi 2 sene önce kaybettim.” diyordu yaşlı amca. “30 sene 6 ay”.

Eşini çok sevmiş olacak ki ölümünden sonra böylesine dağılmış.

İki kızı varmış. İkisi de okuyormuş. Annemi kızlarından bir

tanesine benzettiğini söyledi. Masmavi gözleri doluverdi yeniden.

Üzerindeki ceketi, ayağındaki kahverengi ayakkabısı, pamuksu

beyaz saçlarının üzerindeki şapka, mavi gözleri, buruk

gülümseyişi 2 senedir ne yaşadığını anlatıyordu aslında. Gidecek

bir yeri olmadığını düşündüm. “Nerede kalıyorsun?” diye sorduk

ona. “Gezerim buralarda. Uyumam ben. Sevmem uykuyu.” diye

cevap verdi.

"Ölümle hiçbir zaman karşılaşmayacaksın. Ölüm varsa sen yoksun, sen

varsan ölüm yok. O halde ölümden korkmak ahmaklıktır."

BİR GÜNDEN BENDE KALAN *Mercan İpek Öngün

Page 17: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Konuşurken ünlü bir iş adamıyla aynı mahallede büyüdüğünü,

aynı oyunları oynadığını anlattı bize. Çocukluk arkadaşı şimdi çok

yüksek yerlerde ve rahat… Ama yaşlı amca parkta!

“İnsanlara ne kadar bağlanmalıyım?” diye düşündüm birden.

Yokluklarında bu kadar yıkılabilir miydim ben de? Çok bağlanma-

mak gerekir belki de. Ama o anı yaşarken bunu fark edemiyoruz.

Elimizde olmadan bağlanıyoruz ve kaybettiğimizde… İşte o

zaman tam bir CUMHUR AMCA oluyoruz.

“Ne oldum değil, ne olacağım?” demek gerekir belki de. Ya

da içinde bulunduğumuz durumdan memnun olmak gerekir. Bizden

çok daha kötü durumda olan insanların

bulunduğunu unutmamak gerekir.

Her ne kadar doğarken de ölürken de

“yalnız” olsak da tek başına yaşamıyoruz

hayatı. “Yalnız” kendimizi düşünerek

çıkmıyoruz sokaklara ve parklarda

“Cumhur Amcalara” rastladığımızda

aklımız kalıyor onların sıfatlarında.

Dışarıdan kötü bir görüntüsü olsa da

kalbi güzel bir insanla tanıştım bu

akşam.. Bugün babalar günüydü. İki

kızının da seni düşündüğünü biliyorum. İki kızının da seni çok

sevdiğini biliyorum. Bugün kalplerindeydin yanlarında olmasan da.

Bir daha yüzünü göremeyecek olsam da seni sevdim Cumhur

amca. Babalar günün kutlu

olsun CUMHUR AMCA!

20.06.2010

"Ben sana bir elma versem, sen bana bir elma versen, bende bir elma,

sende bir elma olur. Ben sana bir bilgi versem, sen bana bir bilgi versen,

bende iki BİLGİ, sende iki BİLGİ olur."(KONFİÇYUS)

KISA ÖYKÜ KISA ÖYKÜ KISA ÖYKÜ

Page 18: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Bizden Biri

Okulumuzun eli, ayağı o…

Yeri gelir fotokopilerimizi çeker, yeri gelir bağrışlarımızı, bitmek

bilmeyen sohbetlerimizi duyar, yeri gelir hepimizle teker-teker uğraşır, okulu

sessiz sedasız çekip çevirir Metin amca.

2.5 yıldır okulumuzun her

derdine ortak olan emektar

Metin Amcamız bizi de pek

sever. Eee tabi biz de Metin

Amcamızı çok severiz. Bir

baba kadar sıcaktır bir o

kadar da sevgi dolu.

Saatlerce sohbet

edebilirsiniz bu sevecen

insanla.

Okula ilk geldiğimiz gün

Metin Amcamız karşıladı

bizi o güler yüzüyle. 2

senedir de aynı güler yüzle

hiçbir derdini bize belli

etmeden karşılıyor bizi her

sabah ve bundan sonra da

devam edecek… Yüzümüzü

güldüren, neşemize,

derdimize ortak olan Metin

Amcaya teşekkürler. Her

güne senin güler yüzünle

koşturun geç kalmayın

sözünle başlamak dileğiyle…

Onca işin altından

sessiz sedasız kalkar,

hepimizin kahrını çeker

de yinede şikayetçi

olmaz. Gıkını

çıkarmadan her yere

yetişmeye, her işin

üstesinden gelmeye

çalışır. Hepimizin

derdine yetişmeye, her

sorunu halletmeye çalışır

da yine de bana mısın

demez Metin amca.

Zaman zaman komik

mizacıyla hepimizi

güldüren, zaman zaman

şaşırtan o adama çok şey

borçluyuz aslında.

Başımız sıkıştığında

aklımıza ilk gelendir

Metin amca. Ve biz ne

istersek isteyelim ne

söylersek söyleyelim hiç

hayır demez.

Hazırlayanlar: Eda BALİN – Deniz YUTKUN

Muzip

Metin

Amca

Seni çok seviyor-uz

Karizmatik

Metin Amca

Page 19: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Kilim

Yün kilim yanağını gıdıkladı. Saatlerdir hissettiği ilk şey buydu. Korkarak da olsa

gözlerini açtı. Güneş gözlerini kamaştırdı. Ama o bundan hoşlandı. Saatlerdir

içini ısıtan bir şeyler vardı bu evde. Halıdan kalktı ve tuvaletin aynasına koştu.

Yüzünü dikkatle inceledi.

Evlendiğinde ince uzun sayılabilecek bir yüzü ve büyük, hafif çekik kömür karası

gözleri vardı. Parmakları o gözlere dokunmaya çalıştı, olmadı kan kendine ince

bir yol çizmiş, kaşının hemen altından burnunun da kenarından dudaklarına

ulaşıyor, oradan da daha da kalınlaşarak çenesinden yere damlıyordu. Önce

yüzünü yıkadı, sonrada yün kilimi.. Akşam için yemek yaptı. Kızı kaç kere

söylemişti polise haber ver diye. Ama bilmiyordu ki kızı, daha önce defalarca

polislere yalvardığını. “Evine git!” demişlerdi. O da gitmişti.

Saate baktı, akşam olmuştu. Yün halı kurumuştu, onu yere serdi. Sofrayı

hazırladı, korkarak beklemeye başladı. Kendini o kadar sıkmıştı ki yaraları tekrar

kanayacak diye korktu. Kapı kilidinin sesi duyuldu. O içeri girdi artık dişlerini o

kadar sert birbirine vuruyordu ki onu duymuyordu bile…

O, salona girdi. Yine çileden çıkmıştı. “Geçecek” dedi kendi kendine. Gözlerini

kapattı. Güneş yine doğacak kilim yine yanaklarını gıdıklayacaktı ama birden

karnında bir sıcaklık hissetti. Sonra bir daha, bir daha, bir daha… Artık hiç bir şey

hissetmiyordu. Sonsuz mutluluk, her yer Güneşti, o Güneşti. Sabah kızı annesine

ziyarete gitti. Kapıyı açtı. Kadın kilimin üzerinde hareketsiz yatıyordu her

yerinden bıçaklanmıştı. Kız çığlık attı ama annesini yüzü güneşten korunmak

ister gibi büzülmüştü. Bir saat sonra polisler gelmişti. Tüm mahalle kocasının

yüzünden bu halde olduğunu söyledi. Polis memuru ise; “bilmiyorduk” dedi.

Nilüfer Ayhan 12/C

Page 20: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

LİBYALI Libyalı olmak bir suç… Bu cümleyi üzerimden bombalar geçerken kuruyorum. Evet çok korkuyorum. Babamın özgürlüğümüzü kazanacağım deyip evden gidişin ardından iki hafta geçiyor. Henüz gelmedi. O da olmadığına göre evin büyük çocuğu olduğum için eve bakmak benim görevim. İlk başta babası gibiyim, kocaman adam oldum desem de artık kaldıramıyorum. Henüz 12 yaşındayım ve babayım. Bir an önce gelmesini istiyorum. Annem sürekli haber almaya çalışıyor. Geceleri sessizce ağlıyor. Evimizde yiyecek hiçbir şey yok. Bakkallar, marketler yağmalanmış. Bir şeyler alabileceğimiz bir yerde yok. Gerçi olsa bile paramız yok. Komşulara gidiyorum, gitmek zorundayım. Küçük kardeşim henüz 2 yaşında ve açlığa dayanamaz. Komşularımızda da durum aynı. Zaten çoğu da kaçmış. Keşke bizde kaçsaydık, diyorum; ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum. Çünkü evin babası benim ve babalar ağlamaz… Dışarı çıkmam gerekiyor. Belki bir şeyler bulabilirim. Annem izin vermiyor. Dışarıda ölürsün. Gizlice çıkmanın bir yolunu buluyorum. İçeride yaşananların hiçbir şey olduğunu anlıyorum. Dışarısı ölüm kokuyor. Her yerde cesetler. Babamı düşünüyorum. Hayır: Sadece annemi ve kardeşlerimi düşünmeliyim. Bakkala gidiyorum, camlar, her şey yerle bir. Eğilip yerde kalan birkaç şeyi topluyorum. Hiç yoktan iyidir, diyorum. Eve gidiyorum en azından un bulabildiğimi görünce sarılıp ağlıyorum. Daha önce bu anı hiç yaşamamıştım. Annem yiyecek bir şeyler hazırlıyor. Kardeşlerim, ben doyuyoruz. Ama idareli olmalıyız. Henüz özgür değiliz. Gece birlikte yatıyoruz. Bizi koruyacak birine ihtiyacımız var, korkuyoruz. Uzaktan bomba sesleri duyuluyor. Zaman geçtikçe sesler yakınlaşıyor. Daha sıkı sarılıyoruz. Ve kulaklarımızı patlatacak bir ses! Ölüyoruz. Kaddafi adını ilk defa kullanıyorum. Ve son defa. Her taraf alev alev. Annemin kolu vücudundan ayrılmış. Hepimiz ölüyoruz. Özgürlüğümüzü kazanamadan, haince ölüyoruz.

Seda AKIN 12/C

Page 21: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Annem Bugün ne anneler günü ne de annemin doğum günü. Bunları sadece içimden geldiği

için yazıyorum. Sırf annemi sevdiğim için o olmazsa yaşayamam dediğim için

yazıyorum. Belki size ”annem” kelimesi çok basit geliyor. Ama benim için bu evrenin en

sevgi dolu sözcüğü “annem “ sözcüğü. Bazen düşünüyorum o olmazsa ne yapardım

diye. Kim seni karşılıksız sever ki, kim tüm kaprislerine rağmen sana sabredebilir ki. En

basitinden,kim sen hasta olduğunda gece bile başında bekler. Kim sen ağlarken seninle

beraber o da ağlar. Kim her gece üstünü örtmeye gelir. Ya da daha basit bir şeyler: kim

sen okula giderken arkandan seni koruması için Allah’a yalvarır. Bir düşün sonra ona

“keşke olmasan” diyebil. Ama kötü sözü, bunları düşündükten sonra söyle. Sizi

bilmiyorum ama ben annemi öpüp , kokladığım zaman onun kokusu bir gül gibi tatlıda

âdeta bir çilekli pasta gibi. Sizde mi öyle hissediyorsunuz, yoksa bu koku ve tat sadece

benim anneme mi ait? Düşünüyorum ve annemin özelliklerine bir yenisini daha

ekliyorum. Annem beni benden daha çok seviyor. Ama gerçekten öyle. Sınavdan 1

aldığım zaman ben kendime kızıyorum ama annem ikinci,üçüncü sınavda düzeltirsin

diyerek bana yapabileceğimi söylüyor. Ha birde size unutmadığım ve her aklıma

geldiğinde içimden bir sızı koptuğu bir anımı anlatayım. Ben o zamanlar ikinci

sınıftaydım. Ufak tefek 1 metre boyundaki ben, ödevimi unuttuğum için bana 10 sayfa

yazı yazma cezası veren öğretmenime hâlâ içimden kızıyorum. O gün bir türlü bitmek

bilmemişti. O on sayfa ödev sanki 100 sayfa gibi gelmişti bana. Yazıyorum yazıyorum

ama bir türlü bitiremiyorudum. 5 sayfa yazmış sonra da yazdığım defterin üstünde,

elimde kalemimle uyuyakalmıştım. Sabah bir kalkıyorum sıcacık

yatağımdayım.Servisimin gelmesine on dakika var. Ama ben ödevimin yarısını

yapmadan okuluma gideceğim.Hiç ödeve falan bakmadan çantama doldurdum bütün

kitapları. Ha neden uyuyakalmışım onu da söyleyeyim. 5 sayfa yazının ardından tek

hatırladığım parmağımın şişliği ve o günkü korkum. Okula vardığım dakika sınıf

öğretmenim yanımda bitmişti. ”Ödevini yaptın mı yaramaz kız” tek hatırladığım

cümlesiydi o an için. Bu cümle karşısında sadece ”Şey! Ben…” diyebilmiştim. Yavaşça

ödevimi çıkardım. Masanın üzerine koydum ve öğretmenimin o kapkara gözlerine

bakakalmıştım. Öğretmenim”Aferin! Demek yaptın aferin sana tatlı kız” demişti. O

şaşkınlıkla sadece defterime bakmış ve âdeta beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Bu

olanlar ya mucizeydi ya da başka bir şeydi. Sonra düşündüm ve bu kalan 5 sayfayı

annemin yaptığını anladım. Anneme sevgim, hayranlığım ve şaşkınlığım o an 100 kat

artmıştı.İçimden sadece ”ANNEM” diyebilmiştim….

Ayşen ERÇELİK

Page 22: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Psikolojik Hikayeler

* Yaşamı seviyorum.

Zaman zaman çılgınca, kahredici

keskinlikte mutsuz oldum ve üzüldüm

ama tüm bunlara karşın yalnızca

hayatta olmamın bile başlı başına

muhteşem bir şey olduğunu biliyorum. Agatha Christie

Örneğin, bir vantilatörün yanında

oturduğunuzda boynunuzun tutulacağına

inanırsanız, bilinçaltınız boynunuzun

tutulmasını sağlayacaktır. Bu rahatsızlığa

neden olan şey, vantilatörün yüksek

frekansta zararsız enerji molekülleri

yayması değildir, sizin düşüncenizdir.

Vantilatör zararsızdır.

İş yerinizde biri hapşırdığı için soğuk

algınlığına yakalanacağınızdan

korkarsanız, korktuğunuz zihninizin bir

hareketi haline gelerek beklediğiniz,

korktuğunuz, inandığınız şeyi yaratır.

Ofisteki diğer kişilerin hasta

olmadığını görürsünüz, çünkü onlar

buna inanmamışlardır. Sağlıklı

olacaklarını düşünmüşlerdir.

Büyük tenor Enrico Caruso bir keresinde sahne

korkusu yaşamıştı. Yoğun korkunun neden olduğu

spazmlar boğaz kaslarını sıkıyordu. Ses telleri felç

olmuş, kullanılmaz hale gelmişti. Kostümü giymiş bir

halde, yüzü ter içinde, sahnenin arkasında

dikiliyordu. Oysa o dakikalarda sabırsızca bekleyen

binlerce kişilik seyircinin önüne çıkıp şarkı söylemesi

gerekiyordu. Titreyerek, “ Şarkı söyleyemem. “ dedi.

“Bana gülecekler. Kariyerim bitecek. “ Soyunma

odasına gitmek üzere geri döndü. Sonra birden durup

bağırdı. “ Küçük Ben, içimdeki Büyük Ben’i boğmaya

çalışıyor !” Yeniden sahneye doğru döndü ve dimdik

durdu “ Çık buradan ! “diye emretti, Küçük Ben’i

kastederek. “İçimdeki Büyük Ben şarkı söylemek

istiyor.” Bilinçaltı buna içindeki yaşamsal güçleri

serbest bırakarak karşılık verdi. Caruso çağrısının

karşılığını alınca sahneye çıktı ve şarkısını şahane bir

biçimde seslendirdi. Dinleyenler büyülenmişlerdi.

Ünlü bir doktorun arkadaşının küçük kızı

hem insanı sakat bırakabilen romatoid

artrite hem de görüntüyü bozan ve acı

veren bir cilt rahatsızlığı olan sedef

hastalığına yakalanmıştı. Birçok tedavi

denenmiş ama doktorların yaptığı hiçbir

şey işe yaramamıştı. Adam umutsuzluğun

eşiğindeydi. Kendine ve arkadaşlarına

durmadan aynı şeyleri söylüyordu : “

Kızımın iyileştiğini görmek için sağ

kolumu verirdim. “ Bir gün bu aile

arabayla gezmeye çıkmıştı. Arabaları

başka bir arabaya çarpmıştı. Babanın sağ

kolu omzundan kopmuştu. Hastaneden

eve döndüğünde, kızının artritinin ve

sedef hastalığının iyileştiğini

görmüştü…Unutmayın, bilinçaltınız

esprileri anlamaz. Sadece sözünüzü

dinler…

aaaaaaaaaaaaaaaaa

Ecem KESKİN - Deniz GÖR

Page 23: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

* KÖTÜ BİR RUH HALİNİN

ÜSTESİNDEN NASIL GELİNİR *

Günde birkaç kez sabah, öğlen ve gece yatmadan önce

kendi kendinize şunları tekrarlayınız : Bugünden

itibaren daha keyifli olacağım. Neşe mutluluk ve keyif

zihnimin normal halleri olacak. Her gün daha sevimli ve

anlayışlı oluyorum. Çevremdekilerin neşe ve iyi niyet

merkezi olacağım, kendi iyi duygularımı ve keyfimi

onlara da bulaştıracağım. Bu mutlu,keyifli,neşeli ruh

hali benim normal zihinsel durumum olacak.

Minnettarım.

Düşüncelerinizi

değiştirirseniz

kaderinizi de

değiştirebilirsiniz.

Siz ruhunuzun kaptanısınız.

Unutmayın, seçme

yeteneğiniz var. Hayatı

seçin ! Sevgiyi seçin !

Sağlığı seçin ! Mutluluğu

seçin !

Ecem KESKİN

Page 24: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Kırmızı Kar

Gizli saklı zaman aralıklarından bakar gözlerim, ne yana dönsem bir yerde

hüzün yakalar bakışımı. Deli yalnızlıklara düşman satırlarım. Üşür mü sanırsın

buzlara sarılı güllerimi, onlar bülbül sesiyle sevişip buzları eritmedi mi?

Kalem karası parmak uçlarım, satırlarıma katranını katmadan hüzünden

arınamam. Biliyorum kızarsın, içten içe üzülürsün şu halime. Satır satır nakış gibi

işliyorum seni, bedenim hasretinin narında. Yağmurum, yangınım sönmez uzağında.

Duvarlarımda asılı duruyor yokluğun, ceylan bakışların olmadan renklenmez

dünyam. Karanlıklarda ateş üzerinde yürüyorum, temelsiz ahşap evler kadar

yorgunum, özlemine alışamadım.

Sensiz ıssızım, yokluğunun gizeminde prangalanmış sürgündeyim. Sönmüş bir

yıldızın göz kırpan anına muhtacım, rüzgârın sesi ile söyleşiyor, saçlarıma değen

ellerine sarılıyorum. Avutuyorum kendimi çiçeklerle. Papatyaların sarı yüzlü

hüznünde, vuslata gün sayan özlemin sarar beni. Söyle kar çiçeğim vuslat yakın mı?

Yağmurun türküsünde düştün sazıma

Dinle sesimi yol almasın mesafeler

Sen içinde söylen turnalara

Sakın ha

Kanma ayrılıklara

Yorgun bekleme bu, kara kış baharı teninin altında saklıyor, sobelendim,

yalnızlık beni bırakmıyor. Lalezar hangi mevsim renklenecek, hangi sabah gözlerim

seni görecek. Bahar çiçeğim uyan beyaza yenilmeyelim.

Kırmızı kar

Kaç yakamozlu gecenin sırrını saklar

Gözlerinde pusuya yattım

Kalbimde hasretinin mayınları patlar

Dalgalarla yarış yapan martıları izliyorum, düşlerimi asıyorum kanatlarına,

gagalarına veriyorum türkülerimi, ödünç tebessüm olup dönüyorlar dudağıma.

Sazımın teli, sesine dokunabildin mi?

Page 25: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Ben seni hep güneşe benzettim, gecemde bile yüzümde hissettim.

Gölgelerde üşüdüm ateşimi sana gönderdim… Isındım, can buldum, seninle hayata

karşı durdum. Kalbim ağrıyor, sol yanımda adın sancılı kanıyor. Hayat sensin,

gitmişsen bu ten bu yürek nefesi ne yapsın. Sevdiğim sensiz nasıl yaşanır

öğretmeden gittin. Kanadı kırık serçeden yok farkım, güneşim seni çok özledim.

Bir tutsan ellerimden

Ki

Kanayacak şarkılar

Anıların izini sürüp gider rüzgâr

Gözlerin duruyor gözlerimde

Sakın ha

Gözlerini ağlatma

Özlemini çektiğim kadın, kapı açık çık gel yalnızım. Yaralı ellerime değsin

yüreğin, öp avuçlarımda vuslatı. Bir mektubun yok sinemde uyutayım, sızı bırakır

sesin. Sevdalı gözlerin durur aklımda kirpiğimden bir akıtsan hasret zehrini, kapat

benim de gözlerimi. Kelebeğim, kefenini ver giyeyim.

Gün batımı yine ağıtlarım başlayacak, Her seferinde ‘derinleşmeyeceğim’

diyorum, uçurumlardan hep derinlere düşüyorum. Anla uçurum kenarında

yürüyorum. Serin bir hisle düşeceğim bir gün, ayaklarının dibinde büyük sevdamla

nefessiz kalacağım. ‘Seni seviyorum, seni seviyorum” demek istiyorum…

Beyaz başlı serçe gagasında

Öpüş gönderdim vuslat tadında

Sakın

Sakın ha

Serçeleri vurma

Nevim Karahan

Page 26: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Sen bana rüyalarımla gelendin, rüyalarımda vaat edilen. İçimi yakan

bakışlarınla beni içine çeken kıyamette gelen kurtarıcıydın aslında. Annemin

masallarındaki pamuk prensesin prensinden, Rapunzel’in kurtarıcısından

farklıydın sen sevgilim. Aslında sen herkesten farklıydın, her kahramandan,

çocukluğumdaki tek kahramanımdan, babamdan da başkaydın sen.

Uçurumumda buldun beni ama diğerleri gibi değildin onlar gibi elimden tutup

çıkarmadın beni çıkmazlarımdan, düştüğüm cehennem çukurlarından çıkmayı

öğrettin bana. Bazen seni gösterdin, bazen sensizliği; bazen sevgini tattırdın

çocuk yüreğime, bazen acıyı gösterdin olgunlaşsın diye. Ama ben hep bildim

sevgilim canımı acıttığın her an sen dipsiz kuyulara atıldın, alev alev yandın ve

kara toprağa girmeden çektin kabir azabını. İşte bu yüzden sen herkesten

başkasın. İşte bu yüzden seviyorum seni. İşte bu yüzden seni bulduğum

günden beri yaşama isteği sürdürüyor bedenim senden habersiz. Tek bir

hücrem dahi kalmadı sevgilim aslında ben senleştim, seninle bütünleştim.

Deniz Yutkun

Kış

Benim için kış kar yağdığında sadece pencereleri görünen evler,

sobaların üstünde pişen kestaneler, beyaz evlerin bacasından tüten siyah

dumanlar, kartopu oynayan çocuklardır. Yağmurda açılan şemsiyeler,

kalın giyinip sokağa çıkan insanlardır. Su birikintisine bırakılan gemiler….

Soğuklarda sisten önümüzü görememektir. Hasta olunca içilen sıcak

çorba, alnımıza konulan ıslak bezdir. Benim için kış sadece bir mevsim

değildir!

İsa Aksöz

Senden Benden Bizden

Page 27: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Sarı yapraklar,hüzünlü ağaçlarla birbirini tamamlar.

Ölecekse sonbaharda ölmeli, gidecekse bu şehirden, bu

ülkeden sonbaharda gitmeli insan.. İzmir ayaklarının

altındayken veda etmeli, sonbahar mevsimi varken,

bütün güzellikler onunlayken gitmeli. Bir şehrin

güzelliğini sonbahar yansıtır insana çünkü sonbaharda

her insan gibi yalnızdır aslında.. Bizim gibi yalnızdır. Hafif

bir rüzgar, her adımda kuru bir yaprak. Hatıralar,

yaşanmışlık kokusu.. Hüzünler ve yalnızlık.. Bütün

güzelliğiyle sonbahar.. Sonbahar İzmir'de güzeldir. İzmir

denizinde.. Alsancak'ta,kordonda güzeldir sonbahar..

Deniz,hüzün ve yalnızlık.. Aşk biter sonbaharda. Sevgi

biter. Her güzel şey gibi sonbaharda biter zaten..

SONBAHAR

Sinhal CEYLAN

Page 28: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Özlüyorum.

Karanlığa ve

sana rağmen

özlüyorum seni.

Belki bencillik bu!

Ve evet belki de sonum

bu. “Bitti” kadar vurucu

bir son belki! Özlemek…

Ve demir hançerler batırmak

kalbinin tam ortasına. Özledim

diye bağırmak isterken

dudaklarından dökülen “elveda”

sözcüğü kadar ironik bir durum. Ve

hayatı siyahlar için gören insan kadar

üzücü bir son belki de bu “son”.

Sonsuzluğunu hayal ederken sonla

karşılaşmak! Hayatı hep uçlarda yaşamak kadar

gülünç bir durum… Fark etmeden sana gelmek ve

hissettirmeden soğumak bu hayattan belki de…

Keskin yamaçlarda yürümek kadar tehlikeli bir durum…

Sevdiğini başkaları ile görmek. Senin ruhun hala “o” anın

yasını tutarken “o”nun ruhu bir istek dalgasıyla titreşir belki

de! Ve belki de bir daha düşünür insan sonun nasıl olacağını!

Ölüm kapıyı çalarken aklından geçen tek düşüncenin “o”nu bir

daha görememek olması ne ironi aslında! Zira o çoktan başka

bedenlerde kol gezmekten “yorgun” düşmüşken!

Page 29: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

ne zaman ansa adını

dost sıfatlılardan biri

kararır ardından

yüreğimde büyür gözleri

içim acır

uzaktan tüfek sesi gelir

rüzgar başlar

yağmur düşer serçeyle bir

ne zaman ansa adını

karanlığa küser gece

ağlar mehtap

sırrını kaybeder bilmece

bu yalnızlık

cesareti çalar ellerimden

bu kalem

susar sen anlatılırken

Page 30: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Güneşin batımıydı benim

hayatım. Boydan boya kızıllık

hakimdi dünyama. Ne tam

anlamıyla sarının masumiyeti

vardı hayatımda ne de

kırmızının hırsı… Bir kızıllık

vardı hayatımda.

Kimine göre muhteşem bir renk

cümbüşüydü hayatım. Kimine göre tapılacak bir hayat. Ama

bilmedikleri bir şey var. Benim hayatım gün batımı! Her şeyin ve

herkesin sustuğu, teker teker ellerimden bir su misali kayıp gittiği

bir gün batımı… Bir günün, bir ömrün sonu aslında... İnkârlarla ve

haksızlıklarla dolu bir hayatın sonu! Gün batımı…

Sonsuza uzanan ve belki de bir daha doğmayacak olan Güneş’in

batımı. Bu muhteşem kızıllığın ardından gelecek olan felaketi

göremeyen ve hala gün batımının muhteşemliği ile mutluluğa

kavuşmayı hedefleyen insanoğlu!

O kızıllığın ardından gelecek olan dipsiz karanlığı görmeyen ve

görmemekte ısrarcı olan insanoğlu!

Hayatı hep uçlarda yaşayan ve gittikçe de sonsuz karanlığa

çekilen insanoğlu!

Gün batımındaki bu kızıllığın muhteşemliğin sadece bir anlık

olduğunu anlamayan, bu gösterişin ardından gelecek olan koyu

karanlığı görmekten aciz, gözünü renk cümbüşüne dikmiş insanoğlu!

Bu işte asalet yok! Hırs ve masumiyet yok! Olan tek şey

ellerimizden kayıp giden hayatlar… Uçurumun kenarındaki insanlar

ve karşımızda duran büyük gün batımı senfonisi!

Page 31: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Denize küsmeyi göze

alabilmekti en büyük

cesaret…

Kederi de sürüklüyormuş

peşinden paçavra gibi,

öğrendim…

Kalbin dile getirdiklerini

saklayıp dökebilmekmiş

delicesine…

Deli olmak lazım gelir çünkü,

Bir kez daha

görmeyebilirken,

Çığlıklarcasına fısıldamak

kalbi…

Seni seviyorum der gibi,

Diyememek…

Karnın ağrımaz dedikleri

gibi… Öyle kalbin çıkmaz;

savaş olmadıkça… Ellerin de

buz kesmez. Sadece…

Ağlamak istersin. Evet!

Sonsuza dektir, kimi

zaman… Kimi zaman,

saklanmak hayattan… Kim

bilir? Aşk işte… Teni soğuk,

üşümüş, saklanmış bir çocuk

gibi… Buruşturup attığım bir

kâğıt… Ağlarsın hep…

Sonsuza dektir kimi zaman…

Kimi zaman saklanmak

hayattan… Kim bilir?

Page 32: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Gözyaşım… Ne zaman ağlayışımın

sebebini açıklayabilecek bir

bahanem olsa, ne zaman hayat

yaslanacak bir omuz sunsa; ihanet

etti bana. Akmadı. Belli ki karanlık

yastıklarda titremeye alışmıştı.

Yağmura sığınıp dökülmeyi

öğrenmişti. O bile kabul etmişti

yalnızlığı. Fazla direnmeden

haykırmıştı yenilgisini. Yorgun

yanaklarda yuvarlanıp bir fotoğrafı

soldurmak hoşuna gitmişti, kim

bilir?

Uykusuz, soğuk bir gecede;

tatlı, sıcak süte eşlik ederek düştü

bir defasında. Gözyaşı hariç

herkes, kısa süreliğine de olsa,

sıyrıldı büründüğü rolden. Eylül,

sert bir rüzgâra teslim etti yazdan

kalmışlığını. Penceremden süzülen

bitkin şehir ışıkları tüm

sahteliklerini alıp kayboldu gözden.

Hemen karşımdaki manzara,

doğallığını bozmak isteyen bir şehir

insana rağmen, içten gülümsedi…

Yudum yudum hafifleyen fincan,

tereddüt etmeden, uykunun

kollarına bıraktı beni, kısa süre

sonra.

Gecenin bir yarısı, ürpererek,

sağır bir gürültüyle ayrıldım

rüyalarımdan. Uzaklardan gelip

bahçeme konan bir bulut; saatlerce

kan kusmuş, ancak durulmuştu.

Ürküp köşesine sinen dolunaya,

yılgın bedeniyle öylece duran

toprağa baktım… Onların

taşıyamadığı bir yükü nasıl

kaldırırdı zayıf omuzlarım? Nasıl

karşısında kalınırdı bu yağmurun?

Titrek parmaklarımla duvardaki

aynayı kavrayıp biraz cesaret

aradım gözlerimde; bulamadım…

Karar verdim o an; sen yoksan, ben

cesur olmayacaktım.

Page 33: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Yaprakların oyunu mu bu? Önce

yazın muhteşem ışıltısıyla

doldurmak tüm benliği, oksijenle

yeşilin en parlak rengini almak ve

ardından sonbaharla sararıp

solmak... Bıkmak bu hayattan! Ve

ardından vazgeçmek seni bu

zamana kadar hayata bağlayan

dallardan! Koparmak kendini

ağaçlar dan! Rüzgârın en hafif bile

esintisiyle bu zamana kadar aldığı

tüm oksijeni bir anda vermek

dışarı… Ve yavaş yavaş kaybetmek

benliğini! Yitirmek ruhunu!

Önce hafifçe sarılırsın sözleriyle

tıpkı rüzgârda sallanan bir

sonbahar yaprağı gibi!

Kabullenirsini sindirirsin bazı

şeyleri. Gerçek dersin. Bu sonbahar

da gerçek… Bu yaprak dökümü de

bitecek ve ben bu sonbahardan

gülümseyerek ayrılacağım. Tıpkı

sonbaharın hain oyunlarına

kanmayıp dökülen bir yaprak

gibi…

Ama daha sonra fark edersin

gerçeği; doğanın kanunudur! Karı

koyamazsın bazı şeylere. Sen ne

kadar inatçı olursan doğa da o

kadar inatçı olur sana karşı

aslında! Tutunamazsın bu zamana

kadar seni hayata bağlayan ağaca,

dala; yavaşça kayarken bu hayattan

bir yıldız misali… Artık elinden

gelen tek şey son kez senin için esen

o hain rüzgârın tadını çıkarmak.

Gülümsemek son kez, delicesine…

Ve toprakla buluşmak yeniden bir

sonbahar yaprağı misali...

Page 34: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Doğası gereği bencildir insanoğlu. Bu

hep böyle olmuştur, bir insan ben bencil

değilim diyorsa, aynı zamanda yalancıdır

da. Bencilliğimiz sadece çevremize değil,

kendimize de zarar verir ama her şeyi çok

biliyoruz ya; ”Yok öyle bir şey” deyip

kestirip atarız. Malum bencilliğimizin yanı

sıra çok biliriz her şeyi.

Biz insanlar şanslı mahlûklarız

aslında fakat değerini bilmeyiz. Düşüne-

bilen tek canlı biziz ama en çok zarar da

hep bizden çıkar. Mesela şu vazgeçeme-

diğimiz arabalar… Çok güzel bir buluş

olmasıyla birlikte çokta zararlı. Aaa ama

bizim işimize yarıyor ya gerisi boş. Tabi bu

görünen kısmı işin, peki ya o egzozdan çıkan

iğrenç gaz ne oluyor? Durun söyleyeyim;

sevgili ciğerlerimiz zehir doluyor.

Yeteneğimiz olmasına rağmen düşünmeye

çabalamıyoruz görmüyoruz bize zarar

verdiğini, sadece bize mi peki, tabi ki hayır!

O çok sevdiğimiz hayvancıklarda bundan

nasibini alıyor

Peki ya şu ağaçları kesip yerine

binalar yapma işine ne demeli? O2

kaynağımız, çevreyi süsleyen o güzelim

ağaçları geleceğimiz düşünmeden kesilip

atılıyor. Telefonlarımızın yaydığı

radyasyonu söylemiyorum bile, bu hepimizin

bildiği bir sorun. Zavallı arıcıklar yayılan

radyasyon yüzünden intihar ediyorlar.

Onları değerlendirme fırsatımız varken

yaptığımız tek şey katletmek.

ÇEVRE ÇEVRE ÇEVRE Didem DOĞAN

Page 35: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Demek istediğim şu arkadaşlar, düşünmek yani aklımızı kullanmak gibi mükemmel bir özelliğimiz var ve biz bunu sadece zarar vermek için kullanıyoruz. Bunu yapmayalım… Belki bir araba için, uçak için bir şey yapamayabiliriz ama ağaç dikerek, dikilmiş olan ağaçları koruyarak, en basitinden çöplerimizi gereken yerlere yani çöp kutularına atarak, bitmiş pilleri birçok yerde bulunan atık pil kutularına atarak ve daha birçok şey yaparak çevremize dolayısıyla hayatımıza katkıda bulunabiliriz.

* Ekolojimize zarar

verilmesin, her canlı yuvasında

rahatça nefes alabilsin.

ÇEVRE ÇEVRE ÇEVRE Didem DOĞAN

Page 36: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

--GGeezzeeggeenniinnddee ookkssiijjeenn yyookkssaa ggüüzzeelliimm,,

ssoorruunn ddeeğğiill bbeenn ttüüppllee ddee ggeezzeerriimm..

--NNeeppttüünn mmeerrkkeezz,, ddoollaaşşaammaazz hheerrkkeess..

--İİsstteeddiimm vveerrmmeeddiilleerr,, sseenn kklloonnllaannmmıışşssıınn ddeeddiilleerr..

--YYeerrççeekkiimmii ddeeddiiğğiinn nneeddiirr kkii ggüüllüümm,,

bbeenn sseenniinn iiççiinn uuzzaayy bbooşşlluuğğuunnddaa ööllüürrüümm..

--OOkkssiijjeennssiizzlleeşşttiirreemmeeddiikklleerriimmiizzddeenn mmiissiinniizz??

--PPllüüttoonnuunn bbaahhttıı kkaarraa,, uuffoonnuunn ggöönnllüü yyaarraa..

--SSeenniinn aaşşkkıınn ddaa ““PPllüüttoonn””iikkmmiişş..

--HHaayyaalliimm üüçç kkeelliimmee oo ddaa şşööyyllee:: UUzzaayyddaa FFuuttbbooll OOyynnaammaakk..

--JJüüppiitteerr ggöözzllüümm..--SSaattüürrnnlleeeeeeeexxDDéééé--TTeekk rraakkiibbiimm SS..HH..YY

((SSaammaann HHaavvaa YYoollllaarrıı))..

--GGaammee oovveerr ggüüzzeelliimm,, bbiinn uuffoommaa ggeezzeelliimm..

--AAyyaa bbaakkttıımm sseennii ggöörrddüümm,, ssaannaa bbaakkttıımm aayyıı ggöörrddüümm..

--KKoollllaa bbeennii yyöörrüünnggee ddeeğğiişşttiirriiyyoorruumm..--HHaattaallıı ssoollllaammaa

bbeeddeenniinnii kkaarraaddeelliiğğee yyoollllaammaa……

--YYöörrüünnggeennllee yyaaşşaammaaddıımm kkii aasstteerrooiiddiinnllee öölleeyyiimm..

--TTaamm ddookkuuzz yyüüzz yyiirrmmii ddöörrtt,,

iissyyaannkkaarr MMeerrkküürr....

--BBuu aakkşşaamm ööllüürrüümm bbeennii kkiimmssee ttuuttaammaazz..SSeenn bbiillee ttuuttaammaazzssıınn yyııllddıızzllaarr ttuuttaammaazz..

--HHaattaallııyyssaamm kkoozzmmoobbiiyyoonniikk ıışşıınn rreellaakkss eett……

AAddrreess;; ccff330000**11oo44

--MMüüssllüümm bbaabbaa ssıığğmmaazz İİppoodd’’aa……SSaağğllaammAAssttrroo dduurrmmaazz ddüünnyyaaddaa……

Page 37: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Eğlenceli

Matematik

- Ayakkabı numaranı 5 ile çarp

- Çıkan sonuca 50 ekle

- Tekrar çıkan sonucu 20 ile çarp

-Çıkan sonuca 1011 ekle

- Son olarak kendi doğum yılını çıkar

- 4 haneli bir sonuç çıkacak ilk 2 rakam ayakkabı numaran son 2 rakam ise yaşın olacak.

1089 Sayısının Gizemi

-Rakamları farkli üç basamaklı bir sayı seçin.

-Bu sayının tersini alın ve büyük olandan küçük olanı çıkarın.

-Şimdi çıkan sonucun tersiyle kendisini toplayalım.

-Sizde farklı sayılarla aynı işlemleri yaparak 1089 sayısını elde edebilirsiniz.

ÇAKMAKTAŞLAR Zeka Sorusu

Zeka Sorusu Kuralları

Anne baba ve iki çocuktan oluşan bir aile bir

tünelin başına gelmişler ve karşıya geçmeleri gerekiyor.

1. Tüm aile fertleri karanlıktan çok kurkuyor ve bu nedenle geçişler sırasında yanlarında mutlaka meşale olması gerekiyor.

2. Meşale sadece 12 dakika süreyle yanıyor dolayısla tüm fertlerin geçişi 12 dakikada tamamlanmak zorunda.

3. Tünelden aynı anda sadece iki kişi geçebilir.

4. Baba 1 dakikada karşıya geçebiliyor.

5. Anne 2 dakikada karşıya geçebiliyor.

6. Erkek çocuk 4 dakikada karşıya geçebiliyor.

7. Kız çocuk 5 dakikada karşıya geçebiliyor.

8. Tüm bireyler için gidiş ve dönüşler aynı sürede tamamlanıyor.

Bu şartlar altında aileyi karşı tarafa geçirebilecek misiniz bakalım....

ÜÇ ÇOCUKLU BARMEN

Bara gelen adam barmenin ikisi ikiz üç çocuğu olduğunu öğrenir.Yaşlarını sorar. Barmen çocukların yaşlarının çarpımının

72 olduğunu söyler. Adam bu yetersiz der. O zaman barın kapı numarasına bak çocukların yaşlarının toplamını göreceksin der barmen. Bakar gelir adam. Adam "Bu da yetersiz der" ve biraz daha ipucu

vermesini ister barmenden . "En küçük çocuğum dondurmaya bayılır" der barmen. Adam çocukların yaşlarını anlamıştır bu sefer. Siz de anladınız mı çocukların kaç

yaşında olduklarını...

Zeka sorularının cevapları derginin son

sayfalarında yer almaktadır.

Page 38: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

8 SORULU ZEKA TESTİ

Soru 1: Soru işaretli yere hangisi

gelmelidir?

A

B

C

D

Soru 2: Hangisi diğerlerinden

farklıdır?

A Canberra

B New York

C Viyana

D Madrid

Soru 3: İşaretli yere hangi sayı

gelmelidir. 144 121 100 81 64 ?

A 15

B 19

C 49

D 50

Soru 4: Soru işaretli yere hangi oyun

kartı gelmelidir?

A

B

C

D

Soru 5: Hangi domino taşı soru

işareti yerine gelirse sıralama

tamamlanır

A

B

C

D

Page 39: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

8 SORULU ZEKA TESTİ

Soru 6: “İçki ve araba kullanmak

birçok kazanın nedenidir.”

cümlesini hangisini açıklar?

A

insanlar çok fazla alkol almamalıdır.

B

aşırı hızla araba kullanılmamalıdır.

C

alkollü araba kullanırsak yüzde 20 kaza yapma

ihtimali vardır.

D

alkol, araba sürme becerisini azaltır.

Soru 7: Seriyi tamamlayın.

A

B

C

D

Soru 8: 12000 sayısının yarısının 1/5

nin çeyreğinin onda biri kaçtır?

A 1250

B 250

C 45

D 30

Testin cevapları derginin

son sayfasında yer

almaktadır.

Page 40: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Okul Efsaneleri

* Öğretmen bir gün derse girer ve öğrencilerine sınavda tek

bir soru sorar: Atatürk bu ülke için ne yaptı? Bütün

öğrenciler harıl harıl cevaplamaya koyulur. Kimi tek bir

kağıtla yetinmez. Yazar da yazar… Sınav sonuçları

açıklandığında sadece 1 öğrenci 100 puan alır. Öğrencinin

cevap kağıdında şu yazılıdır. “Ne yapmadı ki!”

* Öğrencilerini çok zorlayan bir öğretmen, dersinin final

sınavında sınıfa gelir ve sınav sorusu olarak tahtaya ”Risk

nedir?” diye yazar. Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını

şaşırırlar, sonra herkes bir şeyler yazmaya başlar. Yalnız 1

öğrenci sınavın ilk dakikasında kağıdını teslim eder. Sınıfta

herkes düşük notlar alırken, sadece bu öğrenci 100 puanı kapar.

Çünkü öğrenci cevap olarak sadece şu cümleyi yazar: “İşte risk

budur.” Her neyse bu efsane kulaktan kulağa yayılır ve aynı

öğretmen bir sene sonra öğrencilerine yine aynı soruyu sorar.

Öğrencilerin bir kaçı bu sefer boş kağıt verir. Sınav sonuçları

açıklandığında boş kağıt veren öğrenciler 0 puan alır. Öğrenciler

bunun nedenini öğretmene sorar. Öğretmen ise şu cevabı verir:

“Aynı şartlar altıda, aynı riski iki kere almak aptallıktır!”

[Type the author name]

B A L Ç O V A A N A D O L U L İ S E S İ

* Özel

üniversitede

okuyan bir

öğrenci okula ilk

gün Murat 131

ile gelir. Bunun

üzerine herkes

bu öğrenciyle

dalga geçer. Bu

duruma çok

üzülen öğrenci,

birkaç sene

sonra arkasında

“I Love Murat

131” yazan

kırmızı bir

Ferrari ile okula

gelir..

* 4 arkadaşın sınava geç kalmasının ardından

öğretmene "Dördümüzün birlikte geldik. Kör talih işte,

arabanın lastiği patladı, ondan geç kaldık." yalanını

uydurması ve bunun üzerine hocanın bu 4 öğrenciyi boş

bir sınıfa götürerek,4 öğrenciyi de birbirinden uzak

oturtup tek soru sormuştur.

Arabanın hangi lastiği patladı?

Bir felsefe sınavında

hocanın sandalyeyi

göstererek “Bana onun

olmayacağını anlatın tek

sorum bu.” demiştir. Cevap

olarak sadece “Hangi

sandalye?” diyerek 100

puanı yalnızca bir öğrenci

kapmıştır.

Page 41: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi
Page 42: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

KÜÇÜK YALANLAR

Seni düşünmekten bütün gece gözüme uyku girmedi.

Seni leylekler getirdi yavrum.

Vallahi sarıda geç-

tim memur bey.

Kilolarımla

barışığım ben

böyle mutluyum!

Bir arkadaşa bakıp çıkacağım, istersen kimlik bırakayım.

Arkasından değil,burada olsa

yüzüne de söylerim.

Su an 70 milyon

bizi izliyor.

Bu sene üniversite soruları çok

basitti, keşke sınava girseydim.

Page 43: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

KÜÇÜK YALANLAR

İhraç fazlası bunlar.

O elinizdeki tek kaldı, başka yok.

Bunun garantisi biziz abi.

Formu doldurun biz sizi ararız.

Belki biraz sıktı; ama hiç merak etmeyin kullandıkça açılır.

Ben hiç

yalan söylemem.

Ağlamıyorum... Gözüme bir şey kaçtı.

Seni anlıyorum.

Benim için önemli olan ruh güzelliği Kadınlar en çok kel erkeklerden hoşlanır.

Ben almayayım rejimdeyim.

Sayısaldan para çıksa, önce kimsesiz

çocuklara sonra da yaşlılara bağışlarım.

Haaa bi de okul yaptiriyim...

Page 44: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Mutluluk bile acı veriyor; çünkü sonu var, biliyorum…

(MaNga-Bitti Rüya)

Şarkı sözleri; Ferman Akgül, Özgür Öney, Haluk Kuruosman

Yarınım emellerime uzakken; ellerim al senin doğan güneş ve ben

yarına yoksun umutlarla var olandım şimdi sade sendeyim. Gel

senin kimseye uzatamadığın elinim ben…

(Sarp Palaur (ŞaNıŞer)-Sevgi Selinim)

Şarkı Sözleri: Sarp Palaur

Ne acı ne acı insan kendine ne kadar yenik. Bulunmadı

ihanetin ilacı yürek koca bir kara delik.

(Sezen Aksu-Ah İstanbul)

Şarkı sözleri: Sezen Aksu

Saatler durmuş gözümde, zaman yara çok derinde. Ellerim buz

gibi oldu bak, ateş tenimde nafile…

(Seksendört-Son Mektup)

Şarkı Sözleri: Seksendört

Page 45: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Her şey biter, herkes unutulur.Ben seni kaç kere sevdiğimi

unuttum…

(Özgün-Elveda)

Şarkı sözleri; Özgün Küçükcan

Sevmesen de beni özledim sesini. Git desem de yine gitmesen.

(İrem-Hayalet Sevgilim)

Şarkı sözleri: İrem

İzmir bilir ya, fallar çıkmaz ya, kimse bilmez ya,

bende kül oldum yandım..

(Aslı Güngör-İzmir Bilir Ya)

Şarkı sözleri: Aslı Güngör

Oyunun en güzel yerinde zil çalınca üzülürdük ya; öyleyim…

(Emre Aydın-Gülümse Şimdi)

Şarkı sözleri: Emre Aydın

Page 46: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

( ) Dugularımı tanıyorum.

( ) Duygularımı ifade edebiliyorum.

( ) Başkalarının neler hissettiğini

anlıyorum.

( ) Birisi konuşurken ne ima etmek

istediğini anlıyorum.

( ) Başkalarının hakkımda

hissettiklerini anlıyorum.

( ) Duygularımı kontrol

edebiliyorum.

( ) Eleştirileri dinliyor ve

değerlendirme yapıyorum.

( ) Hayal kırıklıklarından sonra

çabuk toparlanabiliyorum.

( ) Zorluklar karşısında olumlu,sakin

ve dikkatli olabiliyorum.

( ) Kendime değer veriyorum.

( ) Özeleştiri yapabiliyorum.

( ) Kendimi nasıl mutlu

edebileceğimmi biliyorum.

( ) Zorlukların üstesinden

gelebileceğimi biliyorum.

( ) Problemler üzerinde dikkatimi

yoğunlaştırabiliyorum.

( ) Kendimi baskı altında

hissettiğimde ne yapacağımı

biliyorum.

( ) Bir sorunum olduğunda

paylaşabileceğim kişiler var.

( ) Başkaları sorunları olduğunda

benimle paylaşabiliyor.

( ) Zorluklarla karşılaştığımda kolay

vazgeçmiyorum.

( ) Beraber olduğum insanlara

güveniyorum.

( ) İnsanları genel olarak seviyorum.

( ) Yaşama ait hedeflerimi gözümde

canlandırabiliyorum.

( ) Daima kendime yedek hedefler

seçiyorum.

( ) Hedefime ulaşmak için çeşitli

seçenekler üretiyorum.

( ) Hedefime ulaşacağım konusunda

kendime güveniyorum.

( ) Yaşamımın kontrolünün elimde

olduğunu düşünüyorum.

( ) İçsel huzurumun yerinde

olduğunu düşünüyorum.

( ) Övüldüğümde şımarmıyorum.

( ) Hiç kimseyi küçük görmüyorum.

( ) Kendimi sorgulayabiliyorum.

( ) Gerçeklerden kaçmıyorum.

( ) Korkularımı kontrol edebiliyorum.

( ) Ölümden sonrasını gerçekçi

değerlendirebiliyorum.

( ) Kendimle barışığım.

( ) Genelde pozitifim;ümitsizliğe

düşmüyorum.

( ) Çoğu zaman iyimserim.

( ) Duygularım çoğu zaman istikrarlı.

( ) Ne çok titizim ne de dağınığım.

( ) Başkalarının hakkına saygı

duyuyorum.

( ) Çalışma arkadaşlarımla uyum

içindeyim.

( ) Ailemle uyum içindeyim.

( ) Çalışmaktan zevk

alıyorum,tembelliği sevmiyorum.

( ) Para ve malı amaç olarak

görmüyorum.

( ) Cinsel arzularımı kontrol

edebiliyorum.

DUYGUSAL ZEKA ÖLCEĞİ

Az: 1 Orta: 2 Çok: 3

Çok sık: 4

Page 47: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

( ) Alçakgönüllü olduğumu

düşünüyorum.

( ) Bir haksızlığa uğradığımda

kusuru hemen başkasına atmıyorum.

( ) Haksızlığa uğradığımda önce

kendimi sorguluyorum.

( ) Karar verirken ve konuşurken

durup düşünüp sonra harekete

geçiyorum.

( ) Başkalarını düzelmek yerine

kendimi düzeltmeye çalışıyorum.

( ) Alışveriş yaparken durup

düşünüp sonra karar veriyorum.

( ) Öfkemi çoğu zaman kontrol

edebiliyorum.

( ) Aksine bir davranış görmedikçe

insanları dost kabul ediyorum.

( ) Kendime güveniyorum.

( ) Uykumu çoğu zaman

düzenleyebiliyorum.

( ) İdeal kilomu koruyabiliyorum.

( ) Problemler karşısında sorun

odaklı değil çözüm odaklı

düşünebiliyorum.

( ) Genelde planlı yaşadığımı

söyleyebilirim.

( ) Verici olmaktan,insanlara yardım

etmekten zevk alıyorum.

( ) Eğlenceye zaman ayırabiliyorum.

( ) Spora zaman ayırabiliyorum.

( ) Hayvanları seviyorum.

( ) Küçük şeylerden mutlu

olabiliyorum.

( ) Birisi beni suçladığında hemen

savunmaya geçmiyorum.

( ) Çok sık kıskançlık hissetmiyorum.

( ) Çabuk alınganlık göstermiyorum.

( ) Bencil olmadığımı düşünüyorum.

( ) Genelde aceleci ve sabırsız

değilim.

( ) Başkalarının yüz ifadesinden

düşüncelerini okuyabiliyorum.

( ) Kendimi kolayca başkalarının

yerine koyabiliyorum.

( ) Saçma sorularla beni rahatsız

edenlere sabırlı davranıyorum.

( ) Başkalarının duygularına kolayca

ortak olabiliyorum.

( ) İnsanları rahatlatmayı

başarabiliyorum.

( ) Başkalarını ikna ve inandırma

gücüm var.

( ) Genelde güler yüzlüyüm.

( ) Espiri yapabiliyorum.

( ) İnsanlar benim yanımda

kendilerini rahat hissediyorlar.

( ) İki yüzlü insanlardan hiç

hoşlanmıyorum.

( ) Dünyayı düzeltmek yerine

kendimi düzeltmeye çalışıyorum.

( ) Acıma duygusu yüksek,şefkatli

bir insanım.

( ) Yetinme duygusu olan,kanaat

edebilen bir insanım.

( ) İçten ve samimi bir kişi olarak

tanınıyorum.

Az: 1 Orta: 2 Çok: 3

Çok sık: 4

DUYGUSAL ZEKA ÖLCEĞİ

Page 48: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

SONUÇ Bütün sorulara verdiğiniz cevapları toplayıp ikiye

bölün. Puanınız;

1-40

arasındaysa tehlike işareti (Profesyonel yardım ihtiyacınız kesin)

40-80 arasındaysa sınırdasınız,yardım almalısınız.

80-120

arasındaysa

iyisiniz ama daha

gelişmelisiniz.

120 ve

yukarısındaysa

yüksek duygu

gücünüz var.Kararlı

ve tutarlı bir

biçimde devam

ederseniz model

insan olursunuz.

Ecem

KESKİN

Page 49: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Oyun Bitince Şah da Piyon Da Aynı Kutuya Konur.

BENİMLE OYNAR MISIN? UNUTULAN

YILAN OYUNU Malzemesi gazoz kapakları olan oyun kız, erkek birlikte oynanırdı. Eskiden ilginç oyunların gözdesiydi. Plastik olmayan bir gazoz kapağı alınır, kapağın dış yüzeyi parlatılır ve içine cam

macunu veya çamur koyularak ağırlaşması sağlanırdı. Eskiden bol bol görülen geniş kaldırımlarda oynanırdı. Her oyuncunun kendine ait gazoz kapağına 3 kere parmakla vurma hakkı vardı. Amaç bitiş çizgisine ulaşmaktı, bitişe ulaşılmamışsa vurma sırası diğer oyuncuya geçerdi. Eğer gazoz kapağı kenarlardan kayıp çizgi dışına çıkarsa baştan başlanırdı. Bitişe ilk varan daha önceden belirlenmiş sayıda gazoz kapaklarını kazanırdı.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

MORS (Üçgen)

2 ve daha fazla oyuncuyla toprak zeminde oynanan bu oyunda yere bir üçgen çizilir. Kaçar oynan-dığına karar verildikten sonra misketler, üçgenin köşelerine birer adet koyulur. Artan misketlerde üçgenin içerisine gelişigüzel koyulur. Üçgenden 3-4 m uzağa atış çizgisi çizilir. Üçgenin olduğu bölgeden atış çizgisine doğru oyuncular “dakka”larını (kafliklerini) fırlatır. Atış çizgisine en yakın olan oyuncu ilk atış hakkını kazanır. Sıralama çizgiye yakınlığa göre belirlenir. Amaç oyuncunun misketleri üçgenin içerisinden çıkararak bilye hazi-nesini arttırmasıdır. Çıkarttığınız her bilye sizindir. Atış sonrasında, atışın yapıldığı kaflik üçgen içerisinde kalırsa atışı yapan oyuncu “Mors” olur. Mors olduğunuz takdirde o zamana kadar kazandığınız misketleri tekrar üçgen içerisine bırakırsınız. Mors olmanın dışında; rakibinizin dakkasını mumdirek tekniği ile vurduğunuz zaman rakibinizi oyun dışına çıkarmış olursunuz ve rakibinizin o zamana kadar kazandığı bilyeleri de geri alırsınız. Üçgen içerisindeki bilyelerin oyuncular tarafından üçgen dışına çıkarılmasıyla veya bir oyuncunun rakiplerini oyun dışına vurarak atmasıyla el sona erer.

GA

Page 50: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

ÇAĞLARI TANIMAK ISTIYORSANIZ, ÇAĞLARIN ALKIŞLADIKLARINA BAKIN.

BENİMLE OYNAR MISIN? BİLİNMEYEN

KÖRLİNG

42 metre boyu, 4,3 metre eni olan buzdan bir pist (rink) üzerinde oynanan bir olimpik takım oyunudur.

Buz üzerine disk şeklinde iç içe çizilmiş üç halka hedefi, evi oluş-turur. Pistin iki ucunda olan

3,66 m çapındaki evin; oyun hattı, “hog”dan uzaklığı 6,4 m, birbirlerinde uzaklığı 34,7 m.’dir. Puan, ev’in merkezine karşı takımdan daha yakına taş atarak kazanılır. Hassaslık seviyesi ve kazanmak için ortaya konan stratejik düşüncenin karmaşık yapısı sayesinde curling “buz üzerinde satranç” olarak değerlendirilir.

Körlinge dair en eski kayıt; 1541 yılında İskoçya’da 4’er oyuncudan oluşan iki takımın mücadelesi olarak oynandığını göstermektedir. İlk kez 1924 Kış Olimpiyatları’nda bir olimpik spor olarak yer alan körling, 1998 Kış Olimpiyatları’ndan beri olimpiyatlarda resmî spor olarak yer almaktadır.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

ORYANTRİK

Oryantiringde sporcular kendilerine verilen yarışma bölgesinin haritasında belirtilmiş hedeflere (kontrol noktaları) sırasıyla ve en kısa sürede ulaşmaya çalışırlar. Kontrol noktalarında turuncu-beyaz bayraklar bulunur. Yarışmacılar bayrağın yanında bulunan zımbayı, ellerindeki fişe (kontrol kartı) basarak kontrol noktasına ulaştıklarını kanıtlarlar. Bazı yarışmalarda zımba ve kontrol kartı yerine elektronik bir sistem de kullanılmaktadır. İki hedef arasında hangi yolu izleyeceğine yarışmacı kendi karar verir. Amaç

hedefleri en kısa sürede tamamlamaktır. Tüm hedeflere ulaşamayanlar genellikle diskalifiye edilir. Yarışmacıların birbirini izlememesi için genellikle birkaç dakika arayla çıkış verilir. Yarışmacıların, parkur boyunca karşılaşsalar dahi birbirlerini izlemeleri yasaktır.

Page 51: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Scrabble(Sözcük Türetme Oyunu) Turnuvasında Okan GÖK birinci olmuş ve okulumuzu ilçe turnuvasında temsil etme

hakkı kazanmıştır.

“Balçova’nın Çağdaş Yüzü” konulu yarışmada birinci ve ikinci olan arkadaşlarımız notebook ve laptop, üçüncü olan arkadaşımız

fotoğraf makinesi kazanmıştır.

Çakmak TaşlarZeka Sorusu Cevabı:

* Önce anne ve baba karşıya geçer.

* Baba geri döner. (2 dakika)

* Kız ve erkek çocuk birlikte karşıya geçer. (3 dakika)

* Anne geri döner. (8 dakika)

* Baba ve anne karşıya geçer. (10 dakika)

* Aile karşıya geçmiş olur. (12 dakika)

Üç Çocuklu Barmen Zeka Sorusu Cevabı:

Çocukların yaşları 6,6,2. Neden mi? Önce çarpımları 72’yi veren üçlü sayı gruplarına bakın. Adam toplamlarını bildiği halde yetersiz dediğine göre aynı toplamı veren iki gruptan bahsediyor. Bunlar 8,3,3 ve 6,6,2. En küçük çocuktan bahsedildiğine göre geriye tek ihtimal kalıyor. 6,6,2…

*BAŞARILARIMIZ *

* Zeka Soruları Cevapları *

Fotoğraf Alanında

2. Ceylin Soner

3. Damla Kocaoğlu

Kompozisyon

Alanında

1. Kübra Oğurtanı

2. Ayşen Erçelik

Page 52: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

8 SORULU ZEKA TESTİNİN YANITLARI

1. sorunun cevabı: A şıkkı

2. sorunun cevabı: B / Newyork

3. soru: C şıkkı / 49

4. sorunun cevabı: A şıkkı

5. soru: C şıkkı

6. sorunun cevabı: D / Alkol araba sürme becerisini

azaltır.

7. soru: B şıkkı /

8. soru: D / 30

Page 53: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

Scrabble

Turnuvası

Page 54: Balçova Anadolu Lisesi Sessiz Dergisi

UZAY KAMPI