132
EDİTÖR Dergimizin bu sayısında; kent, kent olgusu, insana sağladıkları ve yaşama alanlarına iyi davranmamanın vereceği zararlar anlatılıyor. “Kentsel Dönüşüm” ise bu derginin ana konusunu oluşturuyor. Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğan Bayraktar olmak üzere, farklı tarafların görüşlerini ve eleştirilerini aldık, sizlerle paylaştık. İstanbul, İzmir, Bursa ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanları hayata geçirdikleri örnek projeleri ve kentsel dönüşüme nasıl baktıklarını aktardılar. Yılların deneyimine sahip usta ve saygın bir şahsiyet olan Mimar Aydın Boysan masalsı bir anlatımla geçmişten bugüne kent yaşamını anlattı Kentlerin önemli bir parçası olan ve insanla yaşlanan kapı kilitleri Yrd. Doç. Dr. Ahmet İmançer’in deneyimleriyle sunuldu. Ahşabın demirle buluşma sanatına da yer verdik. Türk kültürünün örneği kapı tokmakçılığını değişen kültürlere inat yaşatmaya devam eden Mustafa Demirci kapı tokmağı ustalığından örnekleri okurlarımıza anlattı. Dünyanın en büyük müteahhitlik firması listesine giren firmalarımıza başarı plaketlerini Ekonomi Bakanımız Sayın Çağlayan takdim etti. Müteahhitlerimiz dünyaya Türk markasını taşımaya devam ediyor. Dergimizin bu sayısında başarıyla sonuçlanan AB Projemizin kapanış toplantısını ve mesleki yeterliliklere yönelik çalışmalarımızı da sizlerin nazik dikkatlerine sunuyoruz. Çalışmalarımızı bir sonraki sayımızda spor, gençlik ve gelecek olarak sürdüreceğiz. Hoşça kalın...

Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

EDİTÖR

Dergimizin bu sayısında; kent, kent olgusu, insana sağladıkları ve yaşama alanlarına iyi davranmamanın vereceği zararlar anlatılıyor.

“Kentsel Dönüşüm” ise bu derginin ana konusunu oluşturuyor.

Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğan Bayraktar olmak üzere, farklı tarafların görüşlerini ve eleştirilerini aldık, sizlerle paylaştık.

İstanbul, İzmir, Bursa ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanları hayata geçirdikleri örnek projeleri ve kentsel dönüşüme nasıl baktıklarını aktardılar.

Yılların deneyimine sahip usta ve saygın bir şahsiyet olan Mimar Aydın Boysan masalsı bir anlatımla geçmişten bugüne kent yaşamını anlattı

Kentlerin önemli bir parçası olan ve insanla yaşlanan kapı kilitleri Yrd. Doç. Dr. Ahmet İmançer’in deneyimleriyle sunuldu.

Ahşabın demirle buluşma sanatına da yer verdik. Türk kültürünün örneği kapı tokmakçılığını değişen kültürlere inat yaşatmaya devam eden Mustafa Demirci kapı tokmağı ustalığından örnekleri okurlarımıza anlattı.

Dünyanın en büyük müteahhitlik firması listesine giren firmalarımıza başarı plaketlerini Ekonomi Bakanımız Sayın Çağlayan takdim etti. Müteahhitlerimiz dünyaya Türk markasını taşımaya devam ediyor.

Dergimizin bu sayısında başarıyla sonuçlanan AB Projemizin kapanış toplantısını ve mesleki yeterliliklere yönelik çalışmalarımızı da sizlerin nazik dikkatlerine sunuyoruz.

Çalışmalarımızı bir sonraki sayımızda spor, gençlik ve gelecek olarak sürdüreceğiz.

Hoşça kalın...

Page 2: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

2

İÇİNDEKİLER

6 Dosya Yeniden doğan kentler

8 İntes öneriyor;“Güvenilir ve özgün kentler” için kentsel dönüşümü fırsata çevirelim...

14 Yeni kentler, yaşanabilir mekânlarErdoğan BAYRAKTAR,Çevre ve Şehircilik Bakanı

18 Bursa’da örnek projeler hayata geçiyorRecep ALTEPE, Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı

100 Kültür-sanat Kapı kilitlerinin diliAhşabın Demir ile Buluşma Sanatı

66 Analiz

Dönüşüm ama nasıl? Nurhan YöNEzER,NeSS İletişim

90 Mali Bakış

KDV tevkifatı ve servis taşıma hizmetleri uygulamasıFiliz ULUGöL, SMMM Ser&Berker Bağımsız Denetim ve YMM AŞ Vergi Müdürü

20 İstanbul küresel yatırımcıların gözdesiKadir TOPBAŞ,İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı

22 Dönüşüm insan odaklı olmalı Aziz KOCAOĞLU, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı

24 Kocaeli’de umutlar dönüşüyor İbrahim KARAOSMANOĞLU, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı

26 Rant amaçlı dönüşüm, toplumsal barışı zedeler Taner YüzGEÇ, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı

30 tecrübelerden ilham alınmalı Prof. Dr. Polat GüLKAN, Çankaya üniversitesi öğretim üyesi

34 Kentleşme uygarlığı Aydın BOYSAN, Türk Mimar ve Gazeteci

36 Değişim her zaman fırsattır Prof. Dr. Anlı ATAöV, Ortadoğu Teknik üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi

38 Kentsel dönüşüm toplum yararına olmalıdır Prof. Dr. Süha özKAN, Ortadoğu Teknik üniversitesi Mimarlık Bölümü öğretim üyesi

40 Marka kentler-özgün kimlikler Yrd. Doç. Dr. Güncel öNKAL, TC Maltepe üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü

44 türkiye’de neoliberal kentleşmenin kıskacında kentsel dönüşüm Ar. Gör. Dr. Eylem BAL, Dokuz Eylül üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü

132

12 17 26

Page 3: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

3

94 toplantıİNTES-DSİ camiası Geleneksel İftar Yemeği'nde buluştu

106 AB Proje

Bir AB projesi, başarı hikâyeleri ile sona erdi

Almanya deneyimleri, İNTES MYM teknik uzmanlarıyla paylaşıldı

AB projesi çıktıları sektöre katkı sağladı

6 78 Hukuk

İhale mevzuatımız-fIDIc sözleşmeleri ve mücbir sebep

Ali Rıza YüCEL, İnş. Müh.-Hukukçu AYDINER İnş. AŞ

Avrupa Birliği'nin kamu alımları ve sektörel alımlara ilişkin direktiflerinde değişiklik çalışmaları

Ayhan AKYAzI, Kamu İhale Kurumu Grup Başkanı

116 Meslek standartları 118 Akreditasyon 120 Haberler 124 Yeni Yayınlar 126 summary

99 Haberler

32 34

İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi M. Şükrü KOÇOĞLU Sorumlu Müdür H. Necati ERSOY Yayına Hazırlayanlar Ercan DEVA Demet SOMUNOĞLU Yönetim Yeri 4. Cadde 719. Sokak No: 3 Yıldız / Çankaya-Ankara Tel: 0312 441 43 50 (pbx) Faks: 0312 441 36 43 e-mail: [email protected] www.intes.org.tr "İnşaat Sanayii Dergisi ® 556 Sayılı KHK Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından Tescile Bağlanmıştır" İNTES Kuruluş Tarihi 5 Şubat 1964 Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu üyesidir. İnşaat Sanayii Dergisi Ocak-Şubat 2004 tarihinden itibaren hakemli dergidir.

İNTES İnşaat Sanayii Dergisi'nin adı da dâhil olmak üzere tamamı üzerindeki telif hakları İNTES'e aittir. Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez. Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı olup, İNTES'ten yazılı izin alınarak ve kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir. ISSN: 1303-8028 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın Ücretsizdir İki ayda bir yayımlanır, abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. Yapım Tokdemir Ajans Prodüksiyon-Organizasyon-Yayıncılık Ltd. ŞtiTuran Güneş Bulvarı 4.Cad. 712. Sok. No: 1/3 Yıldız / Çankaya-Ankara Tel: 0312 440 87 07 Faks: 0312 440 12 92 e-mail: [email protected] Basım Dumat Ofset Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Bahçekapı Mah. 2477. Sk. No: 6 Şaşmaz / AnkaraTel: 0312 278 82 00Faks: 0312 278 82 30 [email protected]

Basım Tarihi ve Yeri

1 Kasım 2012 / ANKARA

68 etkinlikTürk müteahhitleri dünyayı inşa ediyor: Hedef dünya birinciliği

Page 4: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

M. Şükrü KOÇOĞLUYönetim Kurulu Başkanı

BAŞYAZI

Kimliğimi kaybettim, hükümsüzdür!Kimliğini kaybetmek?

Sosyal alanda ‘hiçliği’ temsil eden ‘kimliğini kaybetmek’ geçmişte gazetelere verilen ilanla geri kazanılırdı...

İlanların metni ise belliydi:

“Kimliğimi kaybettim, hükümsüzdür!”

İlan verildikten sonra Nüfus Müdürlüğüne gidilir ve yeniden kimlik kazanılırdı!

Artık bu ilanları vermek gerekmiyor...

Kaybedilen kimlikler, ilansız da yeniden kazanılabiliyor...

Hem de kısa süre içinde...

Ama artık kentler veriyor bu ilanı...

Sessizce “Kimliğimi kaybettim, hükümsüzdür!” diyorlar...

Bazen duyarlı kentliler, bu sese kulak veriyorlar ama kentlerin kimliğini kaybetmesi insanlarınki gibi değil maalesef!

Kentler için kimlik kaybı, geri gelmeyecek bir kişilik kaybı da yaratıyor çünkü...

Tarih bu ülkenin gerçek kimliği belki de...

Tarih ve doğa...

Gelin görün ki, muhteşem yapıtları

ile tarihten geleceğe ödünç olarak kullanımımıza sunulan kent sülietleri kimi rant kaygıları ile kurban ediliyor.

Ankara, tarihi yarımada İstanbul, Mardin, İzmir ve birçok kentimiz buna örnek olarak içimizi sızlatıyor.

Diyorlar ki, “Leonardo Da Vinci Floransa’da yaşadığı eve, bugün gelmek istese aynı sokaklardan aynı meydanlardan geçerek ulaşabilir... Hem de hiç zorluk çekmeden!”

Demek ki bazı ülkeler için kimliğin korunması mucize değil!

Türkiye için neden mucize o zaman?

Oysa yapılacak şey, kurduğumuz yeni kentin, mevcut kentin ruhuna uygun projelendirilmesinden başka bir şey değil!

Bunun için herkese ama herkese görev düşüyor...

İlke ise belli:

Kentlerde özgün çevre, özgün kültür!

Unutmayalım, tarihi ve kültürel mirasımıza sahip çıkmak kendimize sahip çıkmaktır!

Sağlıcakla kalın.

Page 5: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem
Page 6: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

JAPONYA

Berlin-ALMANYA

Toledo-İSPANYA

Bordeaux-FRANSA

İSPANYA

St. Petersburg

Page 7: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

YE

NİD

EN

DO

ĞA

N K

EN

TL

ER

Malmö-İSVEÇ

Melbourne-AVUSTRALYA

DANİMARKA

Trafalgar-İNGİLTERE

Glasgow-İSKOÇYA

ALMANYA

Guangzhou Pearl Nehri-ÇİN

Bogota-KOLOMBİYA

Dublin-İRLANDA

Page 8: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

8

DOSYA

“Kentlere tek tip üniforma giydirmeyelim”

Kentsel Dönüşüm hem Türkiye hem de inşaat sektörü için yeni bir dönemin başlangıcı... Sürecin yasal zeminin tamamlanması ve kararlılıkla başlaması sektör için umudu artıran unsurlar... İNTES olarak, bu dönemin en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Türkiye dönem dönem kentsel dönüşümü tartıştı... Bu konuda birtakım adımlar da atıldı. Maalesef, bu girişimlerin sonu gelmedi. Ancak atılan bu kararlı adımın son olacağına ve Türkiye’nin, Cumhuriyetin 100. yılına kentsel dönüşüm tartışmalarını bitirmiş olarak gireceğine inanıyoruz.

Kentsel dönüşüm süreci, başından itibaren bilinçli, ayrıntılı ve uzun vadeli planlanmalıdır. Günü kurtarmaya yönelik projelerle dönüşümün başarılı olması beklenemez. Kentsel dönüşümün 3 temel ayağı var; kamu, özel sektör ve vatandaş. Dönüşümün, öncelikle “kamu-özel sektör-vatandaş barışı” içinde uygulanması gerekir. Aksi takdirde risk büyür.

Bir taraftan Türkiye’nin artan konut talebi karşılanırken, diğer taraftan da sağlıklı dönüşüm gerçekleştirilmesini hedefleyen kapsamlı projeler oluşturulmalıdır.

Dönüşümde deprem riski olan kentlerin öncelikli olacağı da düşünüldüğünde hızlı ama planlı hareket etme gerekliliği de

kendiliğinden ortaya çıkıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kentsel dönüşümle ilgili olarak hazırladığı çalışma, “önlem alınmazsa” yaşanacaklar konusunda karamsar bir tabloyu önümüze koyuyor. Bu tabloya göre; 60 milyon nüfus, 12 milyon konut ve 400 milyar dolarlık altyapı ve makine parkı deprem riski altında. Bu bahsedilen rakamlar umarız ki hep senaryo olarak kalır ve korkulan senaryo hiçbir zaman gerçeğe dönüşmez.

Ancak deprem gerçeğini göz ardı edemeyiz. Nitelikli, sağlam, dayanıklı, güvenilir konutlara, yapılara ihtiyacımız var. Ama dayanıklı, sağlam yapılar yapacağız diye birbirine benzeyen kentler yaratmamaya özen göstermemiz gerekiyor. Dolayısıyla kentsel dönüşüm, güvenli kentler yaratmak için büyük bir fırsat ama aynı zamanda riskleri de barındırıyor.

Hızlı şehirleşme, hızlı nüfus artışı, hızlı para kazanma hırsı, rant telaşı kentlerimizi maalesef bugünlere getirdi. Ama şimdi önümüzde çok iyi değerlendirilmesi gereken bir dönem bulunuyor. Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem de bu ülkenin vatandaşları için bir fırsat niteliğinde. Çünkü Türkiye’de 19,5 milyon olan konut stokunun önemli bir bölümü kentsel dönüşüm çalışmalarından etkilenecek.

“Müteahhit kriterleri kentsel dönüşüm için çok önemli”

Kentsel dönüşüm çalışmalarında müteahhitlik kriterleri hayati öneme sahip... Türkiye’nin

geleceğini şekillendirecek bu büyük ve maliyetli projede yer alacak müteahhitlerin kriterlerinin ‘açık bir şekilde’ belirlenmesi inşaat sektöründen önce Türkiye’yi ilgilendiriyor.

Verilecek kararlarda inşaat sektörü ve yapı denetim firmalarıyla birlikte hareket etmek kentsel dönüşümde izlenecek en önemli yol olacaktır. Bu hem sektörün yaratacağı katma değeri artıracak hem de “geleceğe yatırımın” en rasyonel şekilde gerçekleştirilmesine yol açacaktır.

“Dönüşümü fırsata çevirelim”

Dönüşümde amaç sağlam, güvenilir, nitelikli yapılara sahip olmaktır. Ancak kent estetiği de en az bu özellikler kadar önem taşıyor. Şehircilikte “estetik ve kimlik” olmazsa olmaz koşul olmalı! Kent kimliği, kente ait olan, o kenti diğerlerinden farklı kılan ve o kente değer katan, o kente özgü unsurların oluşturduğu bir bütündür. Diğer bir deyişle o kentin anlamıdır.

Başta İstanbul olmak üzere, her kentimizin ayrı bir hikâyesi, ayrı kültürel, tarihsel dokusu var. Her kentin yıllara meydan okuyan, bugün bile gıptayla baktığımız yapıları var... Çarşılar, evler, meydanlar, camiler, köprüler... Kentle bütünleşmiş tarihimizi ve kültürümüzü yansıtan günümüze kadar gelmiş nice yapı. Antakya’dan İstanbul’a, Mardin’den Bolu’ya, Adana’dan Tekirdağ’a Türkiye’nin her bölgesinin, her kentinin geçmişten getirdiği nice değeri var.

İNTES ÖNERİYOR;“Güvenilir ve Özgün Kentler” İçin Kentsel Dönüşümü Fırsata Çevirelim...

Page 9: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

9

Türkiye’de 1945’le beraber başlayan şehirleşme, 1980’lerden sonra farklı bir sürece girdi. Bu süreçteki politikalar, gecekondulaşmayı da beraberinde getirdi. Türkiye şehirlerinin mirasına sahip çıkamadı.

Kentlerimizin mirasının korunması, kendilerine özgü bu kimliklerini kaybetmeden daha da güzelleştirilerek, dokusu korunarak, modern malzeme ve teknoloji de kullanılarak, kentsel dönüşümün fırsata çevrilmesi mümkün.

Hedef; kentlerimizin kimliklerini kaybetmesine izin vermeden vatandaşları çağdaş, güvenilir, sağlam konutlara kavuşturmak olmalıdır. Biz bu konuda çok büyük bir hassasiyet taşıyoruz. Kentleri dönüştürürken ‘tek tip’, estetikten yoksun yapılar yerine şehrin tarihi ve kültürel dokusuna uygun yapıların inşasının da hayati bir önem taşıdığına, bunun ülkemizin geleceğine karşı bir sorumluluk olduğuna inanıyoruz. Aksi takdirde “tek tip giydirilmiş kentlerle” yaşamaya mahkûm olacağız.

“Dünyada yeniden doğan kentler örnek olmalı”

Dünya üzerinde savaşlardan, yıkımlardan veya sosyoekonomik dönüşümlerden sonra “yeniden doğan” sayısız kent var. Peki, onlar bunu nasıl başarmış?

Dünyanın kültürel olarak dikkat çeken başkentlerinden Berlin, 2. Dünya Savaşı’nda yaşadığı yıkıma karşın geçmişinden kopmayan mimarisinde direndi ve buna göre yeniden kuruldu. Berlin bugün kentsel dönüşümün başarılı örneği olarak gösterilen bir şehir.

Yine Polonya’nın tarihi yapılarıyla dikkat çeken başkenti Varşova, 2. Dünya Savaşı'nın ardından yerle bir olduktan sonra aynı mimariye bağlı olarak yeniden inşa edilmiştir.

Fransa’nın Bordeaux kenti de bugün başarılı kentsel dönüşüm çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Tarihsel yapılarını da koruyan kent, konutları, yaya bölgeleri ve toplu taşıma sistemiyle 21. yüzyıla uyum sağlamış durumda.

Sözün kısası, dünyadaki örneklerini de dikkate alarak kentsel dönüşüm ile hem güvenilir, depreme dayanıklı hem de kültürümüzü, kentin ruhunu yansıtacak estetik yapılarla donatılmış kentler oluşturmalıyız.

“Kent estetiği komisyonları kurulmalı”

İNTES olarak, kullanılmayan konut stokunun fonksiyonel hale getirilmesi için mutlaka ciddi ve gerçekçi bir çalışma yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Kentsel dönüşüm sürecindeki kentlerde belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu “Kent Estetiği Komisyonları” kurulmasını öneriyoruz. Bu komisyon, o kentin kimliğine özgü dış cepheleri de belirlemeli... Bu komisyonun onayından geçmeyen hiçbir yapıya izin verilmemeli! Şehirleri güzel ya da çirkin yapan yapıların dış cepheleridir. Binalar inşa edilirken, şehrin tarihi ve kültürel dokusuna uygun tasarlanmalı, estetik dış cepheler şehri güzelleştirmeli...

İyi bir planlama ve doğru bir politika ile kentsel dönüşüm süreci pek çok açıdan kazanç sağlayabilir... Artık, Türkiye’nin bir kuruşunu bile toprağa atmamalıyız...

Kentsel dönüşümde önemli bir aktör olan inşaat sektörü, başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve TOKİ olmak üzere kamudan “birbirinin aynı olmayan kentler” oluşturulması konusunda öncülük bekliyor. Hep beraber güvenilir ama aynı zamanda özgün kentler oluşturabiliriz.

Kentlerimiz o zaman ekonomik ve sosyal açıdan çağdaş, doğal güzellikler açısından yaşam kalitesini yakalamış kentler haline gelir. Kentsel dönüşüm ortak aklın ve sağduyunun bir eseri olmalı.

Bunun için ortak bir bilinç oluşturmamız gerekiyor. Yerel yönetimler, üniversiteler STK’lar, inşaat sektöründe yer alan şirketlerimiz ve halkımız hep birlikte örnek bir kentsel dönüşüme imza atabiliriz.

Kentlerimizin özgün ve tarihi dokusu içinde dönüştürülmesi, Türkiye’nin gelecek nesilleri için de büyük önem taşıyor. Bu, bizim gelecek nesillere büyük sorumluluğumuz.

Çünkü biz, atalarımızdan bize kalan gururla, keyifle seyrettiğimiz yüzyıllara meydan okumuş nice sağlam, estetik yapıya sahibiz. Geçmişimizle bütünleşip, geleceği kucaklamalıyız. Gelecek vizyonumuzu birlikte oluşturmalı, yüzlerce, binlerce yıl ayakta kalacak hem sağlam hem de estetik yapılar yapmalıyız.

İNTES olarak çağrımız; “Kentleri tek tip üniformalara mahkûm etmeyelim. Her kenti tarihiyle, kültürüyle, özgünlüğüyle birlikte dönüştürelim.”

Gelecek kuşaklara, bugünün teknolojisini geçmişimizle bütünleştiren, nitelikli ama estetiğe sahip, “ruhu olan kentler” bırakalım!

Bu süreçte tüm gücümüzü ve birikimimizi ortaya koyarak, iş birliği yapmaya, üzerimize düşeni yerine getirmeye hazır olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz! Gelin hep birlikte “GÜVENİLİR ve ÖZGÜN KENTLER” İÇİN KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ FIRSATA ÇEVİRELİM...

Page 10: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

10

DOSYA

Dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan, farklı nedenlerle işlevlerini yitiren kentler, bilinçli ve geniş katılımlı “kentsel dönüşüm” uygulamalarıyla yeniden doğdular. Yeni oluşturulan kentlerin dokularında tutarlılık ön plana çıktı. Uygulamalar, kamu-özel katılımın ve halkın iş birliğinin olumlu sonuçlara yol açtığını gösteriyor. Halktan ve genç nesillerden görüş alma, kent konseyi oluşturma gibi yaklaşımların önemi ortaya çıkıyor. Hassas bir SİT alanında nasıl bir yenilikçi anlayış uygulanabileceğinden, yapı kültürünün bir kentin ekonomisini ve konumunu nasıl değiştirebileceğine kadar ilginç örnekler var. Olumlu ve kalıcı sonuçları nedeniyle, Türkiye’deki kentsel dönüşüm uygulamaları açısından bu örnekler yol gösterici ve yönlendirici olabilir.İşte, dönüşümle yeniden doğan kentlerle ilgili ilginç örnekler:

DÖNÜŞÜMLE YENİDEN DOĞAN KENTLER...1

Hiroşima-Danbara-JAPONYA

Hiroşima şehrine 6 Ağustos 1945’te, dünyanın ilk atom bombasının atılması 140.000 kişinin ölümü ve 13 kilometrekarelik bir alanın tamamen yerle bir olmasına sebep olmuştur. Böylesi bir yıkım

1- NESS İletişim Danışmanlık Editörü Selda Oğuz tarafından derlenmiştir.

Page 11: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

11

bölgeyi kaçınılmaz bir yeniden yapılandırmayla karşı karşıya bıraktı. Hiroşima kentsel dönüşüm projesi, dünyanın en güzel ve endüstriyel olarak üretici şehrini yaratmak için uygulanmıştır. Yeşillikleri, nehirleri ve kültürü ile dünya barışına hizmet verecek örnek bir yerleşim yeri oluşturulmak istenmiştir.

Danbara yeniden gelişim projesi, şehrin en eski bölgelerinde çok iyi planlanmış, yaratıcı ve etkin bir tarzda gerçekleştirilen küçük ölçekli bir yeniden doğuş hareketinin başlangıcıdır.

Danbara projesi, bölgeye sadece fiziksel ve çevresel gelişim değil, aynı zamanda endüstriyel ve kültürel bir gelişim sağlamak için planlanmıştır. Bölgeyi yeniden yaşamak ve çalışmak için çekici hale getirmek amaçlanmıştır. Proje, kamu, özel sektör ve yerel halk iş birliği ile gerçekleştirilmiştir.

Bordeaux-FRANSA

Kentin Roma zamanına kadar uzanan zengin mimarlık mirasının farkında olan Bordeaux Kent Yönetimi, 1996’dan bu yana nitelikli bir dizi kamusal proje gerçekleştirerek kente yeniden önem kazandırmayı hedefleyen bir program başlattı. Bu programın en önemli taşlarından birini, 2000’de tamamlanan ve Richard Rogers tarafından yapılmış Adliye Binası (Tribunal de Grande Instance) oluşturdu. Bu bina hem kamusal bir simge oluşturuyor hem de çevredeki tarihi dokuyu zenginleştiriyor. Bunun yanı sıra, 2007 yılı itibarıyla kent yaklaşık 43,7 kilometrelik ve üç hatta çalışan bir tramvay sistemini devreye sokmayı hedefliyor. Kültürel mirasa zarar vermemek amacıyla gücünü ray sisteminden alan ve

yukarıda tellere sahip olmayan bu tramvay sistemi Avrupa’da bir ilke imza atıyor. Kentin bazı bölgeleri yayalaştırılıyor, bazı bölgelerinde ise bahçeler, konutlar ve eğitim yapıları geliştiriliyor. Tüm bu açılardan Bordeaux, iyi tasarımın kentin onur ve güvenini artırmak konusundaki rolünü çok iyi bir şekilde örnekliyor.

Berlin-ALMANYA

Berlin kent merkezinin yeniden inşa edildiği proje bütününde, yüksekliklerin belirli bir sınırda tutulması, sokak genişliklerinin belirlenmesi, tüm binaların yüzlerinin sokağa dönmelerinin sağlanması ve kamusal alana açılmaları şartı getirilmesi, yeni oluşturulan kent dokusunda tutarlılığı sağlıyor. Pek çok kentte modern gelişime çözüm olarak yüksek binaların kullanıldığı günümüzde, Potsdamer Platz bölgesi örneği, kamusal mekânların oluşturulmasında genel bir tutarlılığa sahip olunmasının bireysel mimari ifadelerden daha önemli olduğunu göstermesi açısından önem kazanıyor.

Melbourne-AVUSTRALYA

1980’lerde diğer birçok şehir gibi Melbourne da alışveriş merkezlerinin istilası, konut alanlarının kent dışına kayması ve neredeyse yaşamayan tek işlevli bir ticaret kenti haline gelmesi sonucunda gerileme dönemine girdi. Bunun üzerine hükümet tarafından 1985 yılından itibaren kenti yeniden canlandırmak için kentte yaşamayı teşvik edecek birtakım vergi indirimleri sağlandı ve konut gelişiminin kent içine çekilmesi için imar ve planlama yönetmeliklerinde çeşitli değişikliklere gidildi. Ayrıca kent yönetimi, mevcut yapı stokunun

değerini göstermek için bir dizi binayı dönüştürdü. Ayrıca sokak mobilyaları, ağaç düzenlemeleri ve genişletilmiş kaldırımlar aracılığıyla sokak yaşantısı da zenginleştirildi. Melbourne örneği hem kent ve kentliler açısından ciddi toplumsal kazanımlar getirmesi hem de merkeze odaklanma sonucunda yaşama alanlarından hizmetlere ulaşmanın kolay olması nedeniyle enerji tasarrufu sağlayarak çevresel kazanım getirmesi açısından önem kazanıyor.

Glasgow-İSKOÇYA

İskoçya’nın Glasgow kentinde, 1954 yılından bu yana beş farklı uydu kente dağılma politikasının ardından, konsantrasyon sağlayarak toplamak amacıyla yaya-araç ulaşımının yeniden düzenlenmesi projesinde, bir ticaret kenti haline gelen Glasgow’un çalışılabilir ve yaşanabilir bir kent merkezine sahip olması için projeler gerçekleştirildi. Kentin merkezinde yaşayan nüfus, dağılma politikasının başlamasından bu yana 1 milyon kişiden 700 bine kadar düştü. Bu kapsamda, yeni bir kamusal alan programı devreye sokularak, bazı yollar sadece yayaların kullanımına ayrılırken, Grant Sokağı kent merkezinde bir kentsel kasaba haline getirildi. Özellikle 1968 yılında kentte yaşanan kasırga felaketinde, kentin içindeki geleneksel taş binaların sağlamlığı gözler önüne serildikten sonra, kent merkezinin yıkılıp yeniden yapılmasının yerine bir yenilemeden geçmesi kararına varılması, bu programın en önemli nedenlerinden biri oldu. Bu proje bir kentin kendine güven duyarak merkezinde yaşayan kentlilere nitelikli tasarım müdahaleleri sonucunda yeniden kamusal alanlarını vermesi konusunda önemli bir örnek.

Page 12: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

12

Malmö-İSVEÇ

Ekonomisi gemi inşası üzerine 1973 yılında kurulan Malmö’nün en büyük tersanesi Kockum 1980 yılında kapandı ve buradaki iş gücünün %25’lik bir kısmı olan 40 bin kişi işsiz kaldı. Kent, kendine yeni bir tanım getirmek durumuyla karşılaştı. Bunun ilk adımları olarak Malmö’den Kopenhag’a inşa edilen bir köprü aracılığıyla kent Danimarka ile daha yakın bir şekilde ilişkilendirildi. Kent merkezini geliştirmek için bir kentsel gelişim projesi kapsamında genel bir planlama anlayışı dâhilinde farklı mimarların yapılarından oluşan sürdürülebilir bir yerleşim birimi oluşturuldu. Bu projenin Avrupa’nın en önemli kentsel gelişim projelerinden biri olduğu ifade ediliyor.

Temple Bar / Dublin-İRLANDA

Dublin’deki Temple Bar bölgesinin yeniden düzenlenmesi 1990 yılında bu konuda açılan bir yarışmayla başladı. Bunun öncesinde, neredeyse bir kör nokta halinde

olan bu bölgeye bir otobüs terminali yapılması öngörüldü. Bu proje gerçekleştirilmeden önce geçiş döneminde buradaki binalar sanatçılar ve öğrencilere düşük ücretlerle kiralandı. Zamanla canlanma potansiyeli fark edilen bu bölgedeki kentsel dokunun korunması ve kültürel kimliği güçlenen bölgeye yeni kültürel işlevler verilmesi fikri benimsendi. Dublin kentindeki bu bölge, konutların kiralanması yoluyla belirli bir kesimin kent merkezine çekilebileceğini ve ayrıca yaratıcı insan toplulukları için ilgi çekici etkinlikleri bu alana yaymanın kent merkezlerini canlandırabileceğini gösteriyor.

Bogota-KOLOMBİYA

Bogota’da 1998 yılından beri gerçekleştirilen bir dizi kentsel yenileme ve toplu taşım projesi sonucunda kent yaşamındaki kalitede ciddi anlamda bir yükselme gözlemlendi. Kentin yüksek suç oranı olan çöküş bölgesinde belli bir alandaki binalar yıkılarak, yeni

bir plaza oluşturulmasının ardından elde edilen kamusal alan kente yeni bir nefes alma mekânı sağladı. Ayrıca, günün yoğun saatlerinde araç kullanımı sınırlandırıldı ve haftanın referandumla belirlenen bir günü araçsız gün ilan edildi. Araç kullanımının azaltılmasını teşvik etmek için hızlı bir otobüs transfer sistemi geliştirildi ve bisiklet yolları yapıldı. Kentteki yaklaşık 1200 reklam panosu kaldırılarak, görsel kirlilik azaltıldı. Tüm bu düzenlemelerin yanı sıra, kentteki düşük maliyetli konutların yenilenmesi, 48 yeni okul inşa edilmesi, üç büyük kütüphane yapılması gibi girişimlerle sosyal ve kültürel altyapı da geliştirildi.

Holmbladsgade / Kopenhag-DANİMARKA

Kopenhag’ın sosyal sorunların yaşandığı bir çöküntü alanı olan Holmbladsgade bölgesinde koşulları iyileştirmek için 1990 yılından bu yana gelişmiş bir toplu taşıma sistemi, kamusal mekânlar, kültür ve spor tesislerini katalizör olarak kullanmaya dayalı olan bir proje yürütülüyor. Güzel bir peyzaj ve mimarlığı sosyal programlarla birleştirmeyi amaçlayan proje kapsamında inşa edilen yeni bir metro istasyonu, eski bir binanın yenilenmesiyle elde edilen yeni bir kütüphane ve bahçeler, spor alanları, paten alanı ve amfi tiyatro gibi kamusal alanlar kentin bu bölgesindeki yaşama canlılık verdi. Ayrıca, bölgedeki kamusal alana yapılan yeni düzenleme bir rekreasyon alanı olarak öne çıktı. Tüm bu projelerde halkın ve gençlerin katılımı için bir gençlik kurulu kurulması programın özgün yanını oluşturdu.

Vauban / Freiburg-ALMANYA

Avrupa’da demir perde döneminin bitişinin ardından Fransa Silahlı

Page 13: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

13

Kuvvetleri’nin Freiburg kentinden ayrılmaya karar vermesi ve yaklaşık 6 bin kişilik bir kuvvetin yer değiştirmesi sonucunda kentteki askeri yapıların büyük bir bölümü tamamen kullanım dışı kaldı. Almanya Federal Devleti’nin mülkiyetine geçen bu alan, 1992 yılında Freiburg Kent Konseyi tarafından satın alındı. Buradaki askeri alanı yeniden kent dokusuna kazandırmak ve sürdürülebilir bir yerleşim yeri kazanmak üzere 1994 yılında bir proje yarışması açıldı. Ardından, yeni altyapı projelerinin de desteğiyle Freiburg kenti yeni bir modern yaklaşıma doğru yol aldı. Yeni düzenlemelerde özellikle sıkı imar kuralları getirilmesi ve kamu yönetiminin öncülüğüyle iyi tasarımın desteklenmesi, bu kentsel dönüşüm projesini örnek hale getiriyor.

Bilbao-İSPANYA

Demir ve çelik endüstrisine dayalı ekonomisinin 1980’li yıllarda çöküşüyle yalnızca kendi metropoliten alanı değil, aynı zamanda bölgesel ekonomisi de ciddi anlamda zarar gören Bilbao kenti hem kendini yeniden şekillendirme hem de endüstriyel geçmişinden gelen imajını yeniden çizme zorunluluğu duydu. Geleceğe yönelik master plan 1989 yılında kabul edildi. Hizmete dayalı bir ekonomiye geçiş yapan kentin nehir kıyısındaki bant boyunca yeni bir gelişim stratejisi izlenmesine dayalı olan plan kapsamında inşa edilen Guggenheim Müzesi bir yandan kent için sembolik bir imge oluştururken, diğer yandan da ziyaretçiler için bir çekim merkezi olmasıyla kent yaşamını canlandırdı. Böylece, yapı kültürünün bir kentin ekonomisini ve bölgesel konumunu nasıl değiştirebileceğini örnekleyen başarılı bir proje ortaya çıktı.

Toledo-İSPANYA

İspanya’ya 1560’lı yıllara kadar başkentlik yapan Toledo, yaklaşık 60 bin kişilik bir nüfusa sahip olmasının yanı sıra, günübirlik gelen ve altyapıya oldukça yük getirmesine karşı kent ekonomisine fazlaca gelir getirmeyen yılda yaklaşık 1 milyon ziyaretçiye sahip. Bu yoğunluk kentte ciddi bir tıkanıklığa yol açtı. Tarihi kent merkezindeki yoğunluğu azaltmak için yapılan bir dizi düzenlemeden en önemlileri, tarihi alanın girişine yaklaşık 110 araçlık bir otopark yapılması ve bu alana giriş için yürüyen merdivenden oluşan yeni bir sistem yapılarak araç girişinin kısıtlanması olarak özetlenebilir. Böylece Toledo şehri hassas bir tarihi sit alanında nasıl yenilikçi bir yaklaşım izlenebileceğini örnekliyor.

Sankt Hans Meydanı / Kopenhag-DANİMARKA

Kopenhag’ın tarihi bölgesinin dışında kalan ve uzun yıllar işçi sınıfının konut alanı olarak kullanılan Nørrebro bölgesi, fiyatlar açısından uygun yaşam koşulları nedeniyle gençler ve öğrencilerin yaşadığı bir yerdi. Bu bölge, tüm tarihi boyunca çekici kentsel mekânlardan yoksun kalmış bir konumdaydı. Sankt Hans Meydanı ise 1993 yılında kentin genelinde uygulanan bir kentsel yenileme programı kapsamında Nørrebro’da yenilenerek yaşam kalitesini yükselten ilk kamusal alan niteliğini kazandı. Trafiğin yeniden düzenlenmesi ve granit taş kaplama ve sanatsal nitelikteki sokak elemanları gibi küçük müdahalelerle meydan yeniden hayat buldu. Bu örnek, iyi tasarlanmış bir kamusal alanın bütün bir yerleşim biriminin yeniden canlanması için nasıl katalizör görevi gördüğünü ve kentin yeniden doğuşunun bir simgesi haline gelebildiğini

göstermesi açısından önemli bir örnek oluşturuyor.

Trafalgar Meydanı-İNGİLTERE

Trafalgar Meydanı, Londra’nın en hareketli ve bilinen kamusal alanlarından biridir. 1805 yılında Trafalgar Savaşı’nın anısına yapılmış olan meydan, günümüzde politik toplantılar, yeni yıl kutlamaları, sivil toplum örgütlerinin çalışmaları gibi çeşitli aktivite ve organizasyonların yapıldığı bir odak noktası haline geldi. Trafalgar Meydanı'nın trafik yollarıyla çevreli bir ada gibi düzenlenmiş olması, her zaman yaya geçişlerini ve meydanla kentlinin ilişkisini engelleyici bir unsur oldu. Mekânın tüm yayalar tarafından kolay erişilebilir ve tüm mekânlarının belli ölçüde kullanılmasının sağlanması, yıl içinde meydanın Londralılar ve ziyaretçiler tarafından kullanılması ve meydana gelecekte onun kullanımından çıkarım sağlayacaklar için yeterli sayıda mekânın bulunması için kentsel dönüşüm projesi hazırlandı.

Guangzhou Pearl Nehri-ÇİN

Guangzou kenti, kentleşme hızı dünyadaki her yerden çok daha fazla olan Pearl Nehri deltasının merkezinde yer alır ve dünyadaki birçok endüstriye ev sahipliği yapar. Bu endüstrileşmiş bölgeye doğru hızlı bir dönüşüm oluştu. Bu dönüşümün sonucunda kentte arazi kullanımı ve çevresel kaynaklar açısından büyük bir baskı ortaya çıktı. Bu baskıya karşılık devlet burada bölgesel bir planlamayı zorunlu gördü. Böylece, deltanın gelişiminin daha iyi koordine edilmesi sağlandı. Bu safha sonucunda kentin güneydoğusunda 370 kilometrekarelik bölgede 65 kilometre uzunluğundaki Pearl Nehri boyunca tarım alanları, köyler, tarihi bölgeler ve adalar oluşturuldu.

Page 14: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

14

DOSYA

Erdoğan BAYRAKTARÇevre ve Şehircilik Bakanı

Yeni kentler, yaşanabilir mekânlar

alanı olmakla birlikte, nüfusun yarısına yakını (%45) bu bölgede yaşamaktadır. Birinci ve ikinci derece deprem alanı içinde yaklaşık 50 milyon insanımız bulunmaktadır.

Ülkemizde I. derece deprem kuşağında, 81 ilin 35’i bulunurken, II. derece deprem kuşağında ise 23 il bulunmaktadır.

Türkiye’de son 60 yılda meydana gelen doğal afetlerin yol açtığı yapısal hasarların oranlarına bakılacak olursa;

%61 depremler,

%15 heyelanlar,

%14 su baskınları,

%5 kaya düşmeleri,

%4 yangınlar,

%1 çığ, fırtına ve diğerleri olarak görülmektedir.

Ülkemiz yeryüzünün aktif deprem

kuşaklarından biri olan Alp-

Himalaya kıvrım sisteminin Akdeniz

deprem kuşağında yer almaktadır.

Türkiye’nin coğrafi olarak yarısına

yakını (%42) birinci derece deprem

Page 15: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

15

Türkiye’de başarılı kentsel dönüşüm yapan belediyeler bulunmaktadır. Bu yeterli olmamakla beraber Türkiye’de belediyeler 160 riskli alan haricinde kentsel dönüşüm projeleri uygulamaktadırlar. Belediyeler 5393 sayılı Belediye Kanunu kapsamında kentsel dönüşüm yapmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkeleri salaş, kaçak ve mühendislik hizmeti almamış yapılardan kurtarmak için kentsel dönüşüm yasası olarak da bilinen “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun” çıkarılmıştır.

Kentsel dönüşüm çalışmaları, Kanun’un yürürlük tarihi olan 31 Mayıs 2012 tarihinden itibaren başlamıştır. Dönüşüm öncelikle 1’inci derece deprem kuşağında yer alan ve nüfus yoğunluğu fazla olan illerden başlayacaktır. Dolayısıyla deprem bölgesi derecesi önemli bir etken olarak ele alınmaktadır. Bu kapsamda, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa ve İzmir gibi illerimiz birinci derece deprem kuşağında bulunmaları ve nüfus yoğunlukları nedeni ile öncelikli iller safında yer almaktadırlar. Fay hatları, sel ve heyelana maruz

veya ağır hasar gören riskli yapılar belirlenecektir.

Riskli alan çalışmalarına ise, önemine ve önceliğine binaen, evvela birinci derece deprem bölgelerinde yer alan iller ile ikinci derece deprem bölgelerinde yer almakla beraber, bu bölgelerin acil risk taşıyan mahallerinden başlanacaktır.

Kentlerimizin yeniden imarında öncelikle envanter çalışmasının önemi benimsenmiştir. Bu kapsamda Bakanlığımızca 25.08.2012 tarihinde 81 il valiliğine bir yazı yazılmış olup, bu yazı ile tüm illerimizdeki afet riski altında bulunan ve buna ilaveten çarpık yapılaşmış alanların tespit edilerek Bakanlığımıza iletilmesi istenmiştir. Bunun yanı sıra 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ile de yine 81 ile yazılan bir yazıyla il dâhilinde rezerv yapı alanı olarak kullanılabilecek alanların tespit edilmesi istenmiştir.

Bu çalışmalar kentlerimizin afet odaklı olarak yeniden planlanması için bir envanter

bölgeler gibi afet risklerinin fazla olduğu alanlar tespit edilecek ve uygulamalara bu tespitler doğrultusunda başlanacaktır. Uygulama aşama aşama ülke sathına yayılacaktır. Türkiye’de kentsel dönüşüm süreci 1, 2, 5, 10 ve 20 yıllık eylem planları dâhilinde yaklaşık 20 yıl olarak planlanmaktadır. Yaklaşık 19 milyon adet konut stoku olan Türkiye’de riskli yapılar belirlendikten sonra, yaklaşık 6,5 milyon konutun dönüşmesi planlanmaktadır.

Afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemeler yapılacaktır.

Kanun kapsamında, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alanlar ile ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma

Türkiye’de yaklaşık 6,5 milyon

konutun dönüşmesi planlanıyor.

Page 16: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

16

DOSYA

ve altlık oluşturulması amacıyla yapılmaktadır. Bakanlığımızın yetkileri arasında olan Çevre Düzeni Planları çalışmalarında da bu veriler değerlendirilecek, üst ölçekten alt ölçeğe kadar tüm planlarda kentlerimizin afet riski göz önünde bulundurularak planlama yapılacaktır. Bahsi geçen çalışmalar ile afete dayanıklı, sağlıklı ve güvenli yaşam alanları oluşturulacaktır.

Bu kapsamda Bakanlığımızca başlatılması düşünülen ve Kalkınma Bakanlığına teklif edilen bir proje ile 2013 yılından itibaren tüm binaların envanteri çıkarılacak, riskli binalar tespit edilecek ve yıkımı sağlanacaktır.

Kentlerimizin yeniden yapılanması artık kaçınılmaz bir gerekliliktir. Hızlı nüfus artışı ve göçlerle birlikte kentlerimiz, plansız ve çarpık olarak gelişmiş olup, bu kentlerimizdeki yapı kalitesi çok düşüktür. Özellikle 1999 yılında meydana gelen körfez depreminden önce inşa edilen yapıların büyük bir kısmı riskli olarak değerlendirilebilmektedir. Başta deprem olmak üzere birçok afet yaşanan ülkemizde can ve mal kayıplarının en aza indirgenmesi için yapı stokumuzun ve konuyla ilgili kentlerimizin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Yapı

eksiklik bulunmaktadır. Ancak gerçekleştirilecek kentsel dönüşüm uygulamaları ile sağlıklı altyapı, ulaşım sistemi çerçevesinde yeterli sosyal donatıları olan yaşanabilir kentler oluşturulacaktır.

Bu, devletin tek başına yürütülebileceği bir süreç değildir. Toplumun tüm kesimlerinin desteği, sürecin amacına ulaşabilmesi için mutlak suretle gereklidir. Sağlam yapılar ve düzenli kentlerin gerekliliği vatandaşa iyi anlatılmalı ve devlet zoruyla değil, kendi istekleriyle yapılarını bizatihi vatandaşların kendilerinin dönüştürmesi teşvik edilmelidir. Bu işin temeli candır ve bizim buradaki temel amacımız da vatandaşlarımızın can güvenliğini korumaktır. Özel sektör de bu süreçte etkin olarak rol alacak ve devletin üstündeki yükü paylaşacaktır. Tüm paydaşların desteği ve özverisi ile kentlerimizin daha yaşanabilir mekânlar olması sağlanabilecektir.

stokumuz yenilenirken bütüncül ölçekte, planlı olarak ele alınması büyük önem taşımakta olup, ulaşım bağlantılarıyla, altyapısıyla, donatı alanlarıyla, sosyal tesisleriyle insanımızın refah içerisinde yaşayabileceği yaşam alanları oluşturulmalıdır. Bu süreçte öncelikle vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi ve sürecin kamu ve vatandaş tarafından birlikte yürütülmesi büyük önem taşımaktadır. Söz konusu süreci devletin tek başına gerçekleştirmesi mümkün olmayıp toplumun tüm kesimlerinin desteğiyle yürütülmesi gerekmektedir.

Günümüzde kentlerimizin sorunlarından öncelikli olanlar; sağlıksız altyapı ve ulaşım sistemi, yetersiz sosyal donatı alanları ile yetersiz yeşil alanlardır. Plansız ve çarpık kentleşme, şehirlerimizin beton yığınları halinde gelişimi sonucunu doğurmuştur. Bu meyanda sağlıklı bir kent yaşamı için en temel gerekliliklerden olan ‘donatı alanları’ hususunda büyük bir

2013 yılından itibaren tüm

binaların envanteri çıkarılacak, riskli

binalar tespit edilecek ve yıkımı

sağlanacaktır.

Page 17: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

17

ve bu bölgelerde kentsel dönüşüm faaliyetlerine başlanacaktır. Yerleşmelerin, tehlike haritaları ve risk değerlendirmesi yapılacaktır. Kentlerin denetimsiz ve plansız gelişmesi sonucunda; günümüzde düzensiz, sağlıksız, afet riski bakımından güvenli olmayan, kentsel teknik ve sosyal altyapıdan yoksun kentsel alanlar ve yapı stoku ortadan kaldırılacaktır. Bu bağlamda, özellikle ülkemizde yaşanma olasılığı yüksek olan deprem, sel gibi doğal olayların şehirlerimiz üzerindeki etkisi en aza indirgenmiş olacaktır.

Çevre ve şehircilik alanında geniş bir görev yelpazesine sahip olan Bakanlığımız, halkın hayat kalitesini sağlıklı ve planlı bir biçimde arttırmayı ve çevresel şartlar konusunda refahı en üst seviyelere taşımayı amaçlamaktadır. Bu sebeple yaşanabilir çevre, marka şehirler, kentsel dönüşüm uygulamaları, yapı stokunun iyileştirilmesi ve afete duyarlı bir Türkiye oluşturmak temel hedeflerimizdendir.

Ayrıca sosyal donatılarla bezenmiş, meydanları, rahat ulaşımı olan, doğal afetlere dayanıklı, modern hayatın gerektirdiği şehirler oluşturulmasını hedeflemekteyiz.

Sürecin temelinde yerel yönetimler ve özel sektör yer almalıdır. Özel sektör de bu süreçte etkin olarak rol almalı ve devletin üstündeki yükü paylaşmalı, yerel yönetimler hem koordinasyon hem de uygulama safhasında aktif rol oynamalı, lokomotif görev yürütmelidir. Tüm paydaşların desteği ve özverisi ile süreç başarıya ulaşacak, kentlerimizin daha yaşanabilir mekânlar olması sağlanabilecektir.

İNTES’in “Güvenilir ve Özgün Kentler İçin Kentsel Dönüşümü Fırsata Çevirelim” önerisi kanımca da kesinlikle büyük bir fırsattır ve mutlak suretle değerlendirilmelidir. Kentsel dönüşüm sadece binaların yıkılarak yerine yeni binalar yapılması şeklinde algılanmamalıdır. Kentsel dönüşüm ile bütünlük içerisinde kentlerin tarihi, kültürel, doğal değerlerinin ortaya çıkarılması, estetik ve özgün kentler oluşturulması sağlanacaktır. Günümüzde birçok tarihi ve kültürel yapımız, kentlerimizde beton yığınlarının arasında kalmış olup, bunları yeniden ortaya çıkarmamız ve değerlendirmemiz için üzerinde durduğumuz bu proje büyük bir fırsattır. Kentsel dönüşüm, kentlerimize tarihi, kültürel ve sosyal olarak büyük kazanımlar getirecektir. Hep birlikte bu hacimli

fırsatı değerlendirmemiz büyük önem taşımaktadır. 

Son olarak şunu ifade etmek isterim ki ekonomik olarak belli bir seviyeye ulaşan ülkemizde kişi başına düşen milli gelirimiz 10 bin doları aşmıştır. Türkiye’de teknik eleman, müteahhitlik, inşaat sektörü, inşaat malzemeleri ciddi anlamda gelişmiştir. Kentsel dönüşüm sürecinde %90 yerli inşaat malzemeleri kullanılacaktır.

Kentsel dönüşüm sırasında yerli malzemede kalitenin artacağı, yaklaşık 200 sektörde ekonomik canlanma olacağı ve yeni iş imkânlarının doğacağı düşünülmektedir.

Ülkemizde çarpık yapılaşma ve düzensiz yerleşmelerden planlı, sağlıklı ve güvenli yerleşmelere geçişin bir aracı olan kentsel dönüşüm ihtiyacı, önem ve öncelik arz etmektedir.

Bu kapsamda tüm şehirlerimizde afet riskli alanlar tespit edilecek

İNTES’in “Güvenilir ve Özgün Kentler

İçin Kentsel Dönüşümü Fırsata Çevirelim” önerisi büyük bir fırsattır

Page 18: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

18

DOSYA

Recep ALTEPEBursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı

Bursa’da örnek projeler hayata geçiyorTürkiye’nin birçok bölgesi birinci derece deprem kuşağı üzerindedir. 17 Ağustos 1999’da Gölcük’te meydana gelen deprem ve ardından geçen yıl Van’da meydana gelen iki büyük deprem ciddi can kayıplarıyla sonuçlandı. Bunlar yakın tarihimizde meydana gelen iki önemli depremdir. İstanbul veya Bursa gibi metropollerde meydana gelebilecek olası depremlerin sonuçlarının çok üzücü olabileceği gerçeğini biliyoruz. Özellikle Van depreminden sonra hükümetimiz tarafından kentsel dönüşüm çalışmalarının hızlandırılmasına karar verildi.

Kentsel dönüşüm; kentsel gelişmenin, toplumsal, ekonomik ve mekânsal olarak yeniden ele alındığı ve kentteki sorunlu alanların sağlıklı ve yaşanabilir hale getirilmesi için yıkıp yeniden yapma, canlandırma, sağlıklaştırma veya yeniden yapılandırma için proje üretilmesi ve uygulama yapılmasıdır. Özetle bir kentin dokusunu bozan sorunların giderilmesi olarak tanımlanmaktadır.

Ülkemizde özellikle 1980`lerden itibaren göçle birlikte yaşanan çarpık kentleşme ile birlikte gelen plansız şehirleşmeden ve bu plansızlığın getirdiği olumsuz

etkilerden kurtulmak için kentsel dönüşüm süreci önemli bir araçtır.

İyi analiz edilmiş, dikkatli planlanmış ve sonuçları hesap edilerek uygulanan kentsel dönüşüm projeleri şehirlerimizi bu olumsuzluklardan kurtaracak, vatandaşlarımıza daha sağlıklı koşullarda yaşama fırsatı sunacaktır.

Ancak kentsel dönüşüm, eski binaların yıkılıp yerlerine yeni ve modern binaların yapılmasından çok daha geniş bir değişim sürecidir.

Kentsel dönüşüme gidilen yol üzerinde geniş nüfus hareketleri, son derece önemli sosyal dönüşümler ve şehir hayatının her alanında büyük sonuçlar yaşanmaktadır.

Bütün bu nedenlerden ötürü kentsel dönüşümün daha sağlıklı işleyebilmesi için inşa sürecinin yanı sıra, siyasi, ekonomik, kültürel ve özellikle de sosyal sonuçlarının da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Kentsel dönüşüm projelerinin konut inşa etme, çevre düzenlemesi ve insanları yeni konutlarına yerleştirmekle sınırlı kalmaması gerekmektedir.

Kentsel dönüşüm uygulama alanları ve önceliklerinin bilimsel ve teknik yöntemlerle belirlenmesine ilişkin ilkelerin oluşturulması, projelerin uygulanmasına, gerçekçi maliyet ve getiri tahminleri ile finansman gereksinimlerinin belirlenmesine dayalı yapılabilirlik analizleri esas alınarak karar verilmesi gerekmektedir.

Dönüşüm projelerinin kamu-özel sektör iş birliği ilkesiyle gerçekleştirilmesi, her dönüşüm alanı için hazırlanan modelin uygulama yönetmeliği ile birlikte hayata geçirilmesi, tüm hak sahipleri için eşit koşullarda anlaşma olanaklarının sağlanması gerekmektedir.

Page 19: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

19

Depremler, plansız göç, atıl alanların kazanımı gibi konularda gerekliliği ortaya çıkan kentsel dönüşüm projeleri, bir anlamda şehirlerimizin yarınlarının yeniden inşası demektir.

Bugün Türkiye’de 12 milyon konutta yaklaşık 60 milyon nüfus deprem riski altında. Aynı zamanda 400 milyar dolarlık altyapı ve makine parkı da bu riski taşıyor.

1903 yılından günümüze kadar hasar oluşturan 130 depremde 110 bin kişi yaşamını yitirdi, 2 milyon ev kaybedildi. Sadece İstanbul’da olası 7 ve üzeri bir depremde 50 bin ile 100 bin insanın hayatını kaybedebileceği belirtiliyor. Bu veriler ışığında diyebiliriz ki, kentsel dönüşüm projeleri şehirlerimizin sağlıklı bir şekilde geleceğe taşınması için olmazsa olmaz çalışmalardır.

Sonuç olarak, ülkemizde her kent aynı kentsel dönüşüm sorunlarına sahip değildir. Her kentin ve her dönüşüm projesinin kendi sorunları ve bu sorunların çözümünde kullanılabilecek değerleri ve kaynakları mevcuttur. Bu kaynakların doğru tespit edilebilmesi ve bunların kentsel dönüşüm stratejileri ve politikalarında kullanılması gerekmektedir.

İNTES’in “Güvenilir Kentler için Kentsel Dönüşümü Fırsata Çevirelim” önerisi bizim de yerel yönetimler olarak hali hazırda uygulamaya çalıştığımız bir temennidir. İNTES’in bu duyarlılığını, kentsel dönüşüm projeleri uygulayan

şehirlerimizin yerel yönetimleri tarafından dikkate alınacak bir öneri olarak görüyorum.

Kentsel dönüşüm konusunda ilimizde önemli çalışmalar yürütülmektedir. Öncelikle belirtmeliyim ki Bursa, tarihi dokusu itibarıyla Türkiye’nin en müstesna şehirlerinden biridir. Bursa’da yapılacak her değişiklik bu şehrin sadece mimari dokusunu değil, sosyal ve kültürel dokusunu da etkilemektedir. Biz, kentsel dönüşüm projelerimizi şehrimizin bu hassasiyetini göz önünde bulundurarak uyguluyoruz.

Şu anda, birinci derece deprem bölgesinde yer alan Bursa’da risk altında bulunan binalar Büyükşehir Belediyesi’nin, yol, spor tesisi, park, çocuk oyun alanı gibi projeleri için kamulaştırılarak yıkılmaktadır. Böylelikle yıkılma riski bulunan binaların bulunduğu yerler, yoğun yapılaşmadan uzak, rekreasyon alanları ve yollar olarak kente kazandırılmaktadır.

Göç ve hızlı nüfus artışına paralel olarak kent merkezindeki yoğun yapılaşma nedeniyle birçok mahalle sosyal donatı alanından mahrum kalırken, Büyükşehir Belediyesi olarak kentin daha yaşanabilir ve sağlıklı olması amacıyla bu tesisleri kamulaştırma yoluyla mahallelere kazandırıyoruz. Kent merkezindeki ulaşım sorununu çözmek amacıyla Ankara yoluna paralel Soğanlı 30 metrelik imar yolu projesini sürdürüyoruz. Yol güzergâhında kalan 245 binadan 200’ünü yıktık. Bu sayede olası bir depremde zarar görme ihtimali olan binalar ortadan kaldırılmış oldu. Kalan 45 binanın yıkım çalışmaları da sürüyor.

Bunun yanında mahallelere spor tesisleri, çocuk oyun alanları, parklar yapmak için uygun alan bulmakta zorlanan Büyükşehir Belediyesi, çözümü sağlıksız binaları kamulaştırmakta buldu. Bu projeler için geride kalan 3 yılda 700’ün üzerinde bina kamulaştırılarak

yıkıldı. Son 8 yılda kamulaştırılan bina sayısı da 2 bin 300’ü aştı.

Ülkenin en önemli gündem maddelerinin arasında yer alan kentsel dönüşüm konusunda da Türkiye’ye model olabilecek örnek uygulamaları Bursa’da hayata geçiriyoruz.

Bursa’da 350 bin bina olduğu varsayılırsa bunun yüzde 15’inin acil yenilenmesi gerekli ve bu da 50 bine yakın bina demek. Biz Bursa’da 4 mahalleyi kaldırarak önemli bir dönüşümü gerçekleştirdik. Bunun yanında heyelan nedeniyle göçen İntam bölgesinde hak sahipleriyle anlaşmaya varıyoruz, önümüzdeki günlerde burada da örnek bir dönüşüm başlayacak. Biz planlarda olan ancak uygulamada bulunmayan çalışmaları hayata geçirerek de önemli bir dönüşüm yapıyoruz. Neredeyse her gün bir bina yıkıyoruz.

Tabii ki kentsel dönüşümde en önemli görev vatandaşlarımıza düşüyor. Vatandaşlar çocuklarının, torunlarının oturacağı konutların sağlıklı olmasını istiyorsa dönüşüm konusunda talepte bulunmalı. Vatandaşımız, “Devlet gelsin bana âdeta cenneti vaat etsin, güzel teklifler sunsun. Ben de ayak direteyim. Nasıl olsa istediğini verecekler!” anlayışından kurtulmalı ve ortak projelerle belediyelere destek vermelidir.

Biz Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak sivil toplum kuruluşlarının kent yönetiminde söz sahibi olması noktasında önemli girişimlerde bulunduk. Şehrimizin kentsel dönüşümüyle ilgili konularda, başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere görüş sahibi olan herkesi dinliyoruz.

Başta da söylediğim gibi Bursa, Türkiye’nin 1. derece deprem kuşağı üzerindedir. Böyle riskli bir şehirde yöneticilik yapmanın sorumluluğuyla, kentsel dönüşüm projelerinin ülkemizin birçok şehri için gerekli ve acil olduğunu düşünüyorum.

İNTES’in “Güvenilir Kentler İçin

Kentsel Dönüşümü Fırsata Çevirelim” önerisi bizim hali

hazırda uygulamaya çalıştığımız bir

temennidir.

Page 20: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

20

DOSYA

transferi, imar artışına dayalı kentsel dönüşüm modeli, yerinde dönüşüm, uygun fiyat ve ödeme koşullarıyla halkımıza sunduğumuz yeni kentler başarıyla uyguladığımız modeller.

İstanbul’da 10 ilçede tespitler yaptık. Bir anlamda deprem riski açısından kentin röntgenini çektik. Deprem odaklı kentsel dönüşüm projeleri hazırladık. Bu açıdan Sümer Mahallesi hem yerinde dönüşüm adına hem de vatandaşlarımızın projeye gönüllü desteğinin alınması adına örnek bir model oldu. Şimdi 17 hektarlık bir alanın dönüşmesi için birlikte çalışıyoruz. Yine geliştirdiğimiz Fikirtepe Modeli ile 131 hektarlık alanda kentsel dönüşümü gerçekleştiriyoruz. Burada vatandaşlarımıza imar artışı tanıyoruz. Bu sayede vatandaşlarımız dayanıklı, sağlıklı, otoparkı olan, belki bittiğinde eskisinden 2 kat daha fazla değerli bir gayrimenkule sahip olacak.

Bu aynı zamanda bu bölgelerdeki kentsel dönüşümün hızla tamamlanmasını da sağlayacak.

İstanbul, uzun yıllar plansız ve deprem riski göz ardı edilerek gelişmiş bir kent. Bir sanayi merkezi olarak kurgulandı. Bu hatalı yaklaşımdan da büyük zarar gördü. Aşırı göç aldı. Plansız gelişme neticesinde su havzaları, orman alanları, eşik bölgeler yerleşim baskısı altında kaldı. Denizleri, havası kirlendi. Ayrıca mevzuat, İstanbul’u 1998 yılına kadar 2. derece deprem bölgesi olarak kabul etti. Bu yüzden kent genelinde yapı stoku depreme karşı dayanıklı değil. Düşünsenize, 1 milyon 600 bin binanın %70’i imara aykırı. Bu çok büyük bir rakam. Bir afette oluşturacağı zararla kentin, hatta ülkenin geleceğini ipotek altına alıyor. Bu sebeple biz, İstanbul’da kentsel dönüşümü belli başlıklar altında planladık. Deprem odaklı, stratejik ve tarihi mirasın korunmasına yönelik kentsel dönüşüm projeleri hazırladık. Bunları yaparken vatandaşlarımızın dönüşümün içinde yer alması için çalışıyoruz. Yasal zorlamalarla insanları baskı altına almak yerine geliştirdiğimiz araçlarla onları kentsel dönüşüme katılmaya teşvik ediyoruz. İmar

Ayrıca kendi yapılarını güçlendirmek isteyen vatandaşlarımıza da izin veriyoruz. Bunlar yerinden dönüşüm için çok önemli fırsatlar. Taşıma değil, yerinde dönüşüme önem verdiğimiz için bu konuyu özellikle vurguluyorum.

İstanbul’da iki yeni şehir projesi

Bu proje kentin değer kazanmasına büyük katkı sağlayacaktır. Merkeze olan baskının azaltılmasını hedefleyen bu projelerin hayata geçmesi ile başta deprem riski olmak üzere ulaşım, altyapı, kentsel dönüşüm ve istihdam gibi konularda birçok sorunun çözümünde çok büyük mesafeler alınacaktır. Tabii bu süreç ciddi bir ekonomik hareketlilikle birlikte diğer yatırımların da önünü açacaktır.

Zaten hareketli olan inşaat sektörü ve buna bağlı olarak emlak sektörü bir süredir en canlı dönemini yaşıyor. Yerli ve küresel piyasaların gözünün İstanbul’da olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü inşaat, ekonominin lokomotif sektörlerindendir. Kendi ile birlikte elektrikten mobilyaya, cam sektörüne kadar yüzlerce sektörü de harekete geçiriyor. Birçok sektörü besliyor ve milyonlarca insana istihdam sağlıyor. Zaten

Kadir TOPBAŞİstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı

İstanbul küresel yatırımcıların gözdesi

Page 21: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

21

dev ekonomileri sallayan küresel krize rağmen Türkiye’de istikrarın korunmasında inşaat sektöründeki hareketliliğin sürmesinin önemi büyüktür.

BM’ye bağlı kurumların hazırladığı raporlarda Avrupa’da önümüzdeki sürece damga vuracak kentler listesinin başında İstanbul’un yer alması boşuna değil. Uluslararası emlak sektörünün tepe yöneticilerinin İstanbul’u yatırım ve geliştirme alanlarında en üst sırada gördüğünü dış basından okuyoruz. Gerek kentsel dönüşüm projelerimizde gerekse KİPTAŞ eliyle yürüttüğümüz konut projelerimizde yerli ve yabancı özel sektörle yapacağımız iş birliğini önemsiyorum. Yerli ve yabancı yatırımcılarla bu alanda iş birliğine açık olduğumuzu beyan ediyorum.

Stratejik dönüşüm projeleri

İstanbul’u yeniden inşa ederken eski hatalara düşmemek için stratejik kentsel dönüşüm projeleri hazırladık. Bu projeleri kademeli

olarak hayata geçiriyoruz. 2012 oldukça verimli geçiyor. 2013 yılı ise birçok projenin hazır hale geldiği yıl olacak. Onlarca projemiz devam ediyor. Biz, gelinen bu noktayı daha ileri taşımak için Kartal, Cendere, Ayamama, Dragos’ta büyük stratejik dönüşümlere hazırlanıyoruz. Bu, toplamda 800 hektarı aşkın bir alanda dev bir dönüşüm demektir. Bir anlamda kentin çehresini değiştiriyoruz. Örneğin İstanbul’a Silikon Vadisi kazandırıyoruz. Yine Kartal ve Silivri’de de alt merkezler oluşturuyoruz. Kentin tek merkezli yapısını dönüştürüyoruz. Bu alanlarda yapacağımız uygulamalar o bölgelerin çevresini de etkileyecek. Bu da o bölgelerde daha geniş bir alanda dönüşümün hız kazanması demektir. Bu da kente değer katacak. Ayrıca Süleymaniye, Beyoğlu, Haydarpaşa gibi bölgelerde tarihi mirasın korunmasına yönelik kentsel dönüşüm çalışmalarımız var. Bu alanlarda bir yandan tarihi eserleri restore edip yeni fonksiyonları ile İstanbul’un hizmetine sunarken, diğer yandan da tarihi İstanbul’u yeniden kazanıyoruz. Bu sayede unutulan özgün Türk Mahallesi yeniden İstanbul ile buluşacak. Bütün bunlar stratejik projelerdir. Zaten son 8 yılda yaptığımız toplam 52 milyar TL tutarındaki yatırımla İstanbul’un değeri sürekli artmakta. Bu sayede eskilerin “Taşı, toprağı altın” sözüyle anlattığı İstanbul, bugün küresel yatırımcının gözdesi haline geldi.

TOKİ ile iş birliği

İBB olarak gerek kendi kuruluşumuz KİPTAŞ ile gerekse Başbakanlığa bağlı TOKİ ile ortak çalışmalarımız devam ediyor. Kentsel dönüşümü hızlı ve planlı bir şekilde sonuca ulaştırmak için böylesi çözüm ortaklıklarını önemsiyoruz. Farklı alanlarda ve yeniden inşa süreçlerinde TOKİ gibi tecrübeli kurumların birikiminden faydalanıyoruz.

KİPTAŞ ve TOKİ’nin ortaklaşa yürüttüğü çalışmalarla birçok yerde kentsel dönüşüm süreçlerini başlattık. Ayrıca bu kapsamda çok alternatifli bir pazarlama stratejisi izleyerek, halkımızı kaliteli konut edindirmeye devam ediyoruz.

Galataport projesi

Galata, zaten liman anlamını taşıyan bir kelimedir. Cenevizlilerden bu yana tarihi boyunca liman olarak kullanılmıştır. Şu anda var olan bölgenin daha sağlıklı ve turizme daha iyi hizmet eder hale gelmesini arzu ediyoruz. Sayın Başbakanımız da buranın İstanbul’un giriş kapısı olarak hazırlanmasını arzu ediyor. Dünyanın yükselen yıldızı olan İstanbul bunu hak ediyor. Ayrıca sadece Galata için değil, İstanbul’un farklı noktalarında yeni rıhtımlar inşa etmeliyiz. Yakın zamanda başkanı bulunduğum UCLG toplantısı için İtalya’nın Napoli kentindeydim. Napoli’de imrendiğim ve biraz da kıskandığım, cruise gemilerinin sürekli turist getirmesiydi. Geminin biri geliyor, biri gidiyor. İstanbul’da ise sadece Galata rıhtımı var ve ancak 2,5 gemi yanaşabiliyor. Yeni rıhtım yapmak için belirlediğimiz noktalar var. Ancak bir an önce inşa etmemiz gerekiyor. Bu kapsamda kruvaziyer liman sayısını arttırmayı hedefliyoruz. Salıpazarı, Haydarpaşa ve Zeytinburnu limanları kruvaziyer liman olarak hizmet verecek. Kartal’da kruvaziyer liman oluşturulacak. Çalışmalarımız devam ediyor.

Biz, ayrıca aydınlatma projelerine önem veren bir belediyeyiz. Bu çerçevede Şehzâdebaşı ve Süleymaniye Camisi ile Beyazıt Kulesi ile Bozdoğan Kemerleri gibi tarihi eserlerimizi aydınlatma projelerini hayata geçirdik. Benzeri çalışmalarımız devam ediyor.

Projelerde yerli ve yabancı özel sektörle

yapacağımız iş birliğini önemsiyorum.

Page 22: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

22

DOSYA

Kentsel dönüşüm veya yenileme, büyük büyük binalar dikip, kent merkezindeki insanları da bu binalara taşımaktan ibaret değildir. Bizim anlayışımıza göre kentsel dönüşüm, insanlarımızı yerlerinden-yurtlarından etmeden, yıllardır yaşadıkları komşuluk, akrabalık, kentlilik bağlarını güçlendirdikleri, kültür ve ilişkilerini geliştirdikleri, kendi muhitlerinde yaşamlarını sürdürmeye olanak verecek şekilde planlanmalıdır. Yeşil alanları, kültürel, sosyal, spor ve eğitim tesisleri ile ülkemizin depremsellik gerçeklerini de dikkate alan projelendirme ve bunlara uygun bir yapılaşma politikası oluşturulmalıdır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak yukarıda özetlemeye çalıştığım anlayış doğrultusunda kentsel dönüşüm projelerimizi hazırladık. 1973 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile “heyelan bölgesi” ilan edilen tarihi Kadifekale çevresindeki mahallelerde oturanların güvenli konutlara yerleşimleri konusunda önemli bir projeyi yaşama geçirdik. Vatandaşlarımızı TOKİ’den satın aldığımız konutlara yerleştirdik. Bölgedeki sağlıksız konutları yıktık, önümüzdeki süreçte söz konusu bölgede ortaya çıkan 41 hektarlık alanda rekreasyon projemizi yaşama geçireceğiz. Bölgede ağaçlandırma çalışmalarına başladık. Yine Gürçeşme semtimizdeki heyelan bölgesinde çok sayıda yapıyı kamulaştırıp, yıktık.

Önümüzdeki süreçte uygulamayı planladığımız projelerimizi ve çalışmalarımızı ise şöyle sıralayabilirim:

“Yerinde dönüşüm”

Bayraklı ilçemizdeki “dönüşüm” çalışmaları için hemşehrilerimizi bilgilendirmek amacıyla “Bayraklı Kentsel Dönüşüm Projesi İletişim ve Tanıtım Merkezi”mizi açtık. Merkezimiz, projeden etkilenecek vatandaşlara doğrudan ulaşarak yerinde ve doğru bilgilendirme

Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikamızın “İnşaat Sanayi-İNSAN” Dergisi'nin, ülkemizdeki kentleşme olgusunu, özellikle de milyonlarca insanımızı ilgilendiren bir konuyu ele almasını son derece önemsiyorum. “Kent ve Yaşam” başlığı, “insan merkezli” olması gerektiğini ısrarla vurguladığımız ve tam da İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak bizim kentsel dönüşüm ve kentsel yenileme projelerine bakışımızı özetliyor. Sosyal demokrat bir yönetim olarak kentsel dönüşüm

projelerinin insan odaklı olması gerektiğini düşünüyoruz çünkü olayın insani, sosyal, kültürel ve ekonomik boyutları vardır. Konu, rant kaygısını öne çıkaran bir yaklaşım ile çözülemez, böylesi bir yaklaşım ile güvenilir ve özgün kentler oluşturulamaz. Rant kaygısının öne çıktığı projeler kentin tarihini, kültürünü, özgünlüğünü koruyamaz. Kaldı ki, bir sosyal kültürel dönüşümü de sağlayamaz.

Dönüşüm insan odaklı olmalı

Aziz KOCAOĞLUİzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı

Page 23: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

23

yapacak. Ayrıca merkez aracılığıyla, bölgenin sosyal altyapısının güçlendirilerek halkın beklenti ve taleplerinin belirlenmesi ve bu sayede planlama ile projelendirmeye katkı sağlanması, alana özgü projeler üretilmesini hedefliyor.

Kent dönüşümünün sadece “mekânsal ve fiziki” değişim olmadığından hareketle ve “katılımcı demokrasi” anlayışıyla Alpaslan Mahallesi’ndeki 300 metrekarelik ofiste, vatandaşların proje alanı, gelişimi ve uygulamasına ilişkin sorularına yerinde ve anında yanıt verme şansı bulacağız.

Bayraklı Belediyemiz tarafından belirlenen, Çanakkale-İzmir Otoyolu ile Altınyol arasındaki Cengizhan, Fuat Edip Baksı ve Alparslan mahallelerinin yer aldığı 60 hektar büyüklüğündeki alana ilişkin Meclis kararı sonrasında harekete geçip, İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak, söz konusu alan ve çevresini kapsayan toplam 310 hektarlık bölgede ulaşım ve jeolojik etüt çalışmalarını tamamladık. Ardından 16 Mart 2012 tarihinde ihale gerçekleştirdik.

İhalemiz, kentsel dönüşüm uygulanacak alana ilişkin değerleme, planlama, kentsel tasarım ve mimari projelerin üretilmesi ile uzlaşma modellerinin belirlenmesine yönelik hizmet alımını kapsıyor. Kentsel dönüşüm projelerinin tamamlanmasıyla, bölgede yerinde dönüşümü hedefleyen uygulama sürecine başlanacak.

Gaziemir’e Kentli Merkezi

Gaziemir’in Aktepe ve Emrez bölgelerinde de 122 hektarlık alanda “kentsel dönüşüm” projesi uygulamak için çalışmalarımızı tamamladık ve 2011 yılından bu yana Bakanlar Kurulundan “onay” bekliyoruz. Kadifekale ve Bayraklı’da olduğu gibi burada da bölge halkı için “Kentli Merkezi” açıyoruz. Gaziemir Belediyesinden tahsisi yapılan 130 metrekarelik alana

kurulan 2 katlı merkezde tadilat çalışmaları önümüzdeki günlerde başlayacak. Kentli Merkezi hem Cennetçeşme Kentli Merkezi’nde olduğu gibi vatandaşlara yönelik çeşitli kurslar ve bilgilendirmeler düzenleyecek hem de kentsel dönüşüm projesi hakkında merak edilen sorulara yanıt verecek.

Bakanlar Kurulundan onay bekliyoruz

Heyelan bölgesinde bulunan Kadifekale’de 1914, Gürçeşme’de ise 90 binayı kamulaştırarak yıktık, Yeşildere’de yer alan 153 yapının yıkılması çalışmalarına devam ediyoruz.

1/25.000 ölçekli İzmir Kentsel Bölge Nazım İmar Planı revizyonuyla 18 adet proje alanı belirledik. Bakanlar Kurulunda onay bekleyen projelerin hayata geçmesiyle birlikte İzmir’de 30 bin adet sağlıklı ve dayanıklı konut üretilmesini planlıyoruz. Bayındır ve Torbalı proje alanlarıyla, Gaziemir Aktepe-Emrez bölgelerini kapsayan 122 hektarlık dönüşüm projesi Bakanlar Kurulunun onayı ile 5 Ağustos 2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bakanlar Kurulunda onay bekleyen diğer projelerimiz ise şöyle:

Örnekköy projesi

18 hektarlık alanda uygulanacak ve 1500 konutu kapsayacak. 26 Temmuz 2011 tarihli yazıyla Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere İzmir Valiliğine gönderildi.

Ege Mahallesi projesi

7 hektarlık alanda uygulanacak ve 1000 konutu kapsayacak. Arazi tespit ve zemin üstü envanter çalışmaları tamamlandı. 18 Ekim 2011 tarihli yazıyla Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere İzmir Valiliğine gönderildi.

Ballıkuyu projesi

48 hektarlık alanda uygulanacak ve 5000 konutu kapsayacak. 18 Ekim 2011 tarihli yazıyla Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere İzmir Valiliğine gönderildi.

Uzundere projesi

32 hektarlık alanda uygulanacak ve 4000 konutu kapsayacak. Arazi tespit çalışmaları tamamlandı. 11 Kasım 2011 tarihli yazıyla Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere İzmir Valiliğine gönderildi.

Cennetçeşme projesi

47,6 hektarlık alanda uygulanacak ve 3000 konutu kapsayacak. Jeolojik ve jeoteknik etütleri tamamlanan bölgede, zemin ve zemin üstü envanter çalışmaları da yapılarak bölge halkıyla anket çalışmaları yürütüldü. Ayrıca bölgede 2009 yılında, yaklaşık 300 metrekare büyüklüğünde “Kentli Merkezi” açılarak çeşitli kurslar düzenlenmeye başlandı. 11 Şubat 2011 tarihli yazıyla Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere İzmir Valiliğine gönderildi.

Menemen

Hükümetin Roman açılımı kapsamında Menemen Ahıhıdır Mahallesi’nde 8 hektarlık alanda uygulanacak ve 515 adet yapıyı kapsayacak proje, 11 Şubat 2011 tarihli yazıyla Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere Mahalli İdareler Genel Müdürlüğüne gönderildi.

Bakanlar Kurulundan onay bekleyen

projelerin hayata geçmesiyle İzmir'de 30 bin adet sağlıklı

ve dayanıklı konut üretilmesini

planlıyoruz.

Page 24: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

24

DOSYA

Kentsel dönüşüm ülkemizin en önemli sorunlarından biri. Ancak bizim için çok daha önemli bir konu. 1999 Marmara Depremi'nde maddi ve manevi olarak ağır kayıplara uğramış olan Kocaeli’de; halkımızın ekonomik ve sosyal durumlarının iyi olmadığını da dikkate alarak, Erenler-Cedit Mahallesi’nden başlayarak Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi başlatmış olduk.

Kentimizdeki mevcut yapıları tek tek kontrol ettik.

Burada kentsel dönüşüm yapmaya mecburduk. İnsanlarımıza bu çağın şartlarına uygun yaşayabilecekleri, insanca huzurlu bir hayat sürecekleri mekânlar tesis etmek adına bu dönüşümü başlattık ve çok önemli mesafeler katettik.

Kentsel dönüşüm alanındaki depreme dayanıksız, mimari ve statik açıdan yetersiz, kaçak ve ruhsatsız, birbirine çok yakın veya bitişik, aşırı yıpranmış, eskimiş, bakıma, onarıma muhtaç, ayrıca; dar ve dik sokaklardan dolayı yangın riski olan itfaiyenin

Kocaeli’de umutlar dönüşüyor

İbrahim KARAOSMANOĞLUKocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı

Page 25: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

25

giremeyeceği, güneş görmeyen, altyapısı yetersiz, ulaşımı elverişsiz, yeşil ve sosyal donatı alanlarından mahrum bölgelerindeki binaları sağlıklı yapılara dönüştürdük.

Kocaeli Büyükşehir Belediyemiz yürüttüğü başarılı kentsel dönüşüm projesi ile göz kamaştırır hale geldi. İzmit’in merkezini gecekondu görüntüsünden kurtarmak için kolları sıvayarak ekibimizle yıllardır bir kangren halinde olan ve geçmiş dönemlerde de yapılması gündeme geldiği halde cesaret edilemeyen Kentsel Dönüşüm Projesi birinci etabını, 3 Şubat 2006’da ilk tapuyu vatandaştan alarak başlattık.

Pazarlık usulü ve en önemlisi de gönül rızası kazanılarak bu çalışmalar gerçekleştirildi. Bunun ardından Kentsel Dönüşüm Projesi çok kısa sürede başarıya ulaştı.

Kentlerin özgün yapısının korunması konusuna gelince...

Özellikle hızla gelişen iletişim imkânları ve batı tarzı yaşam kalıplarının hayatımızda daha fazla yer bulmasıyla birlikte kentlerimiz de bundan etkilenmeye ve benzeşmeye başladı.

Biz bu yanlışa düşmemek için derhal özgün projeler üzerinde çalışmaya başladık. Kocaeli sivil mimarisine yönelik akademik çalışmaların

yanı sıra tarihi verilerden de yararlandık.

Yeşil alanları gayet geniş olarak kullandık. Dairelerimizi birbirlerinin ışığını kesmeyecek şekilde tasarlıyoruz.

Mesela hemen aklıma gelen bir örneği vermek isterim.

Karamürsel ilçemizde inşa ettiğimiz Gazanfer Kent Konakları projemizde Selçuklu mimarisi kullandık. Buradaki dairelerimiz özgün Türk konut anlayışını modern bir çizgi ve anlayışla sunuyor.

Büyükşehir Belediyesi olarak ilimizde kentin tarihi dokusuna uyumlu, özgün mimarisini yansıtan ve doğal imkânlarını kullanarak konutlar inşa ediyoruz.

Örneğin, Arslanbey Taçyaprak Evleri’nde kentimizin doğal mimarisinin en önemli unsurlarından biri olan Kandıra taşını kullandık.

Peyzajda şehrimizin doğal bitki örtüsünü ve yöremize özgü tasarımları değerlendiriyoruz.

Elbette; kentsel dönüşümle birlikte insanlarımız, hak ettikleri ancak hayal dahi edemedikleri konutlarda yaşam imkânına da kavuşmuş oldular.

Şehrin ufku olarak tanımlayabileceğimiz Kentsel Dönüşüm Projesi ile bir hâkim veya savcı ile bir işçinin, hatta seyyar satıcılık yaparak geçimini temin eden bir vatandaşımızın çocuğu aynı bahçede oyun oynama imkânına kavuşmuş oldu. Geleceğimiz olan ve varoş olarak nitelenen semtlerde yaşayan çocuklarımıza bir umut ve geleceğe güvenle bakacak bir ideal verdik. Artık çocuklarımız "İleride ben de avukat olabilirim, doktor veya hâkim olabilirim!" diye düşünüyorlar.

Büyükşehir olarak "Kent-Konut" marifetiyle sadece binaları değil, insanların umutlarını da dönüştürdük ve büyütmüş olduk.

Kentsel Dönüşüm Projesi ile bölgenin değeri arttığı gibi hak sahibi olan vatandaşların da gayrimenkulleri değerlenmiş oldu.

Kısacası herkes kazandı...

Kentin tarihi dokusuna uyumlu, özgün

mimarisini yansıtan ve doğal imkânlarını kullanarak konutlar

inşa ediyoruz.

Page 26: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

26

DOSYA

Taner YüzGEÇTMMOB İnşaat Mühendisleri OdasıYönetim Kurulu Başkanı

Rant amaçlı dönüşüm, toplumsal barışı zedeler

nedeniyle konut açığını, konut hakkını, hatta kimi zaman nadiren de olsa konut fazlalığını gündeme getirmiş, bu durum kent ve konut politikalarının revize edilmesi zorunluluğunu doğurmuştur.

Soruna çözüm getirilememesinin temel nedeni, merkezi ve yerel yönetimlerin sosyal, toplumsal, yönetimsel, ekonomik, hukuki, siyasi ve mühendislik gibi birçok alanın harmanlanmasıyla çözüm üretilebilecek olan sorunu tüm yönleriyle ele alma becerisini gösterememesinden kaynaklanmaktadır.

Çarpık kentleşme ve sağlıksız yapılaşma nedeniyle ülkemizdeki mevcut yapıların önemli bir bölümü afet riski altındadır. Risklerin ortadan kaldırılması ve afet zararlarının en aza indirilmesi için önlem alınması gerektiği tartışmasız bir gerçektir. 2000’li

1960’lı yıllarda sanayi hamlesiyle

başlayan ve 1980’li yıllarda neo-

liberal politikaların benimsenmesi

ile artış kaydeden kırdan kente

göç olgusu, izlenen politikaların

kapsayıcı bir perspektifi olmaması

Page 27: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

27

yılların başından bu yana devlet özellikle TOKİ eliyle yürüttüğü kentsel dönüşüm projeleriyle sorunu aşmaya çalışmaktadır. Ülkemizde kentsel dönüşüm acil bir gerekliliktir. Ancak bu dönüşümün halkın ihtiyaç, hak ve yararları öncelik sayılarak gerçekleştirilmesi önem taşımaktadır. Merkezi yönetimin bugüne kadar yürüttüğü halkı yanına almayan, belli kesimlere siyasi ve ekonomik rant sağlama hedefli kentsel planlama ve kentsel dönüşüm anlayışının, sorunu giderme yerine derinleştirdiği görülmüştür.

Ayrıca, konut sorununa salt konut ihtiyacı yönünden bakıldığında, genel olarak sorunu bir matematiksel alana hapsetme söz konusudur. Örneğin TOKİ genellikle ürettiği konut sayısı ile enforme edilmektedir. Konutların kalitesi, yaşanabilir bir çevre sunup sunmadığı, kentin kimliği ve mimarisiyle uyumu gibi kriterlerinden neredeyse hiç söz edilmemektedir.

Devlet-özel sektör-bireyler sağlam yapıların, düzenli kentlerin temellerini oluşturacak ana aktörlerdir. Ancak ülkemizde vatandaşların kente ilişkin kararların oluşturulmasında ve hayata geçirilmesinde çok aktif rol aldıkları söylenemez. Vatandaşlarımızın kent yönetiminde belirleyici olamama durumu kuşkusuz kendi seçimleri değildir. Daha ziyade yöneten ve yönetilen ilişkisinin tanzim edilmesinde tercih edilmiş bir konumdur. Kent yönetimine müdahil olma kültürünün henüz gelişmemiş olması ise kentlerin gelişim sürecini olumsuz etkilemektedir.

Sağlıklı kentler ve sağlıklı konut politikası için sorunun tüm bileşenlerinin, payına düşen çalışmaları eksiksiz yapması önemli ve gereklidir. Yerel ve merkezi yönetimler, konumları itibarıyla sorunun çözümünde koordinatör rolünü üstlenmek zorundadır. Kentleşme politikasının ana eksenleri belirlendikten sonra, yukarıda ifade etmeye çalıştığım hassasiyetler göz önünde

Konut sorununun bir boyutunu da mevcut yapı stokunun belirsiz durumu oluşturmaktadır. Resmî rakamlara göre yaklaşık 19-20 milyon yapı stoku bulunmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın verdiği bilgilere göre 8-8,5 milyon yapı bir süre daha idare edilebilir durumdadır ancak 7 milyon civarındaki yapının mutlaka yıkılması gerekmektedir.

Ülkemizin konut sorununa ilişkin ilk elden yapılacak çalışmalar; sorunun sosyal boyutunu göz ardı etmeksizin, yeni konut alanları ve mevcut konut alanlarının bütüncül planlaması, nitelikli ve güvenli konut üretiminin temini ve mevcut yapı stokunun yerinde yenileme ve iyileştirme çalışmaları gibi birden fazla eksende yürütülmesi gereken çalışmalardır.

“Afet Riski Altındaki Alanların

Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” beklentilerimizi karşılamaktan

uzaktır.

Page 28: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

28

olması bir yana kamusal değerlerin hoyratça tahrip edilmesine, rant amaçlı satış ve yıkımlara neden olabilecek hükümler içermektedir.

Rantsal amaçlara kurban edilen bir kentsel dönüşüm ise telafisi güç sonuçlar yaratmaya ve toplumsal barışı zedelemeye adaydır.

Çıkarılan uygulama yönetmeliğine rağmen yasanın nasıl uygulanacağı, riskli alanların ve revize alanların hangi kriterlere göre tayin edileceği belirsizliğini korumaktadır. Yasanın öncelikle deprem riski yüksek olan illerde pilot uygulamayla hayata geçirilecek olması olumlu bir girişimdir. Ancak yasa ile kentin tüm imar ve yapılaşma faaliyetlerinin yeniden düzenlenecek ve kentin rant değeri yüksek olan alanlarının özellikle seçim dönemlerinde siyasi ve ekonomik rant elde etmek için kullanılabilecek olması bizleri kaygılandırmaktadır. Öte yandan yasa ile orman alanları, kıyılar, meralar, kültür ve tabiat

bulundurularak gerekli mevzuat oluşturulmalı ve politikaları hayata geçirme noktasında önemli bir pozisyonda olan özel sektör de üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çıkarılmıştır

Odamız yıllardır Türkiye’nin deprem gerçeğinden hareketle deprem sorununu sık sık gündeme getirmekte ve merkezi yönetimin soruna dair çözümlerini dikkatle takip etmektedir. Van depreminin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Benim iktidarıma da mal olsa bu düzeni değiştireceğim. Salaş, kaçak ve depreme dayanıksız yapıları Türkiye’den söküp atacağım.” demeci bizleri umutlandırmıştı. Ancak Başbakanın iddialı söylemine karşılık çıkarılan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” beklentilerimizi karşılamaktan uzak

varlıkları, tarım arazileri ve zeytinlikler gibi özel koruma altında olan alanların da yapılaşmaya açılabilecek olması kaygılarımızı arttırmaktadır.

Mülk sahiplerini mağdur etmeden, barınma hakkını yok saymadan, çevreye zarar vermeden, tarım, mera ve orman alanlarımızı betonlaştırmadan, su kaynaklarımızı ve doğayı koruyarak, kamu yararını ön plana çıkararak, başta deprem olmak üzere her türlü afete dayanıklı binalar ve kentsel dönüşüm yapmak mümkündür.

Bunun için mevcut kent planları başta deprem olmak üzere diğer afet riskleri de göz önünde bulundurularak bütüncül yaklaşımlarla revize edilmeli; sağlıklı ve güvenli yaşam çevreleri oluşturmak için iyileştirme ve yenileme çalışmalarında öncelikler planlaması yapılmalıdır.

Yasanın asıl amacı sağlam ve afetlere dayanıklı binaların yapılması olmalıdır. Bunun yanı sıra sürdürülebilir, yeşil alan dengesi kurulmuş, ulaşım altyapısı oluşturulmuş, diğer bütün kentsel altyapı yetersizlikleri çözülmüş, enerji tasarrufu sağlayan, dengeli ve sağlıklı kentler oluşturulabilmelidir. Bu yasa; ülkemizin kronik sorunu olan çarpık yapılaşma ve yanlış kentleşmenin zamana yayılarak düzeltilebilmesi adına önemli bir fırsat olarak değerlendirilebilmelidir.

Sağlıklı kentler, yaşam alanları ve yapılar için mutlaka sorunun tüm paydaşlarıyla birlikte hareket edilmeli, çözüm arayışları birlikte olgunlaştırılmalıdır. Bu anlamda Odamızın ve TMMOB’ye bağlı diğer

Page 29: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

29

olarak tanımlayan, bu mekanik etkileşimi içine veya üzerine yapılan yapı ile birlikte yorumlayan, sadece doğal durumda değil, yapı inşaat ve sonrasında işletme aşamasındayken zeminin bu yapı ile birlikte nasıl davranacağını analitik yöntemlerle belirleyen inşaat mühendisliği uzmanlık alanıdır. Ülkemizde ise yapılan bir yönetmelik değişikliği ile zemin etüdüyle ilgili çalışmalarda inşaat mühendislerinin önemi yok sayılmış, jeoloji ve jeofizik mühendisleri öne çıkarılmıştır. Söz konusu zemin çalışmalarının yapı statiği ve dinamiği ile çeşitli yapı sistemlerinin davranışlarını ve yapı sistemlerinin analiz yöntemlerini öğretmeyen programlardan mezun olmuş meslek mensuplarınca yapılmasının uygulamada telafisi güç sorunlara yol açtığını ve değiştirilmediği sürece de yol açmaya devam edeceğini ifade etmek gerekir.

İNTES’in “Güvenilir ve Özgün Kentler İçin Kentsel Dönüşümü Fırsata Çevirelim” şeklinde bir önerisine ilişkin olarak şunları ifade edebilirim: Başta deprem riski yüksek olan illerimiz olmak üzere tüm kentlerimizin kapsamlı bir dönüşüme ihtiyacı vardır. Son yıllarda doğal afetler ve çarpık kentleşmenin yol açtığı insani ve maddi yıkımlar dikkate alındığında elbette kentsel dönüşüm hayati

bir boyut kazanmaktadır. Ancak şu ana kadar yürütülen çalışmalar, kentleri kimliği ve özgünlüğüyle dönüştürmekten ziyade, doğru örnekleri olmakla birlikte, daha çok bazı kesimlerin rant devşirdiği projelere dönüştürülmüştür. Bu yönlü yürütülen kentsel politikalarda ısrar edilirse bırakalım çözüm üretmeyi, aksine yeni sorun alanları yaratılacağını düşünüyoruz.

Dünyadaki kentsel dönüşüm projelerine bakıldığında, projelerin planlama ve uygulama aşamalarına bölge halkının dâhil edildiği görülür. Halka rağmen bir kentsel dönüşüm anlayışı yerine, halkın beklenti ve istekleriyle harmanlanmış projeler hayata geçirilmektedir. Böylelikle kentsel dönüşümün kültürel, sosyolojik yönü ile bölge halkının ekonomik durumu göz ardı edilmemektedir.

Ancak ülkemizdeki örnekler pek iç açıcı değildir. Sulukule, Tarlabaşı, Armutlu, Gazi Mahallesi, Dikmen Vadisi gibi projelere yakından bakıldığında bölge halkının bırakalım dönüşüm projelerine dâhil edilmelerini genellikle kent merkezinden uzak; altyapısı ve ulaşım sorunları çözümlenmemiş; eğitim ve sağlık merkezlerine uzak alanlarda yaşamaya zorlandıkları görülür. Haliyle insan faktörünü göz ardı eden bu gibi projelerin başarılı olma şansı yoktur.

Özetle, başarılı kentsel dönüşüm projeleri bölge halkının ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını da dikkate alan, kentin tarihi ve dokusuyla uyumlu, gerekli mühendislik hizmeti almış projelerin hayata geçirilmesiyle mümkündür. İNTES’in önerisi ancak çalışmaların bu çerçevede yürütülmesi durumunda anlam kazanacaktır.

odaların, yasanın eksiklikleri ile ilgili yaptıkları eleştiriler dikkatle incelenmelidir.

Ülkemizde yapıların inşa edilmesinde zemin etütleri analizlerinin değerlendirilmesi de sağlıklı yapıların inşa edilmesinde önemlidir. Zemin üzerine inşa edilen her türlü yapı, yüklerini zemine aktarır. Bu nedenle mühendislik yapılarının tasarımı ve inşası sürecinde, yapı yüklerinin zemine aktarılması için uygun temel sisteminin seçimi ve projelendirilmesi, taşıma gücü, toplam ve farklı oturma analizleri, sıvılaşma analizleri, zemin-yapı ve yapı-zemin etkileşimi ve benzeri bilgilere ihtiyaç duyulur.

Parsel bazında zemin etütleri, imar planına esas etüdü yapılmış ve yapılaşmanın genel kriterleri belirlenmiş alan içerisinde, yapı inşa edilecek parseli ilgilendiren çalışmalardır. Bu etütler, yapının ve yapı temelinin güvenli ve ekonomik tasarımına esas teşkil edecek zemin verilerinin araziden toplanması amacıyla, yeterli sayıda sondaj açılarak yerinde ve laboratuvarda deneylerin yapılması, deneyler sonucu elde edilen veriler, zemin-yapı etkileşimi göz önünde bulundurularak yapılan taşıma gücü, oturma, sıvılaşma analizleri, değerlendirmeler ve önerilerin yer aldığı bir çalışmalar bütününü içerir. Yapılan çalışmalar statik projeye esas teşkil edecek şekilde hazırlanır ve “Zemin ve Temel Etüt Raporu” olarak adlandırılır.

Yeri gelmişken bir konuya değinmekte fayda var.

Tüm dünyada geoteknik mühendisliği, zeminlerin mekanik tepkilerini yük ve zamana bağlı

Yönetmelik değişikliği ile zemin

etüdüyle ilgili çalışmalarda inşaat

mühendislerinin önemi yok sayılmış, jeoloji ve jeofizik mühendisleri öne

çıkarılmıştır.

Page 30: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

30

DOSYA

Konut sorununa geniş bakış

Nüfusu artan, hızla sanayileşen ve şehir kesimleri çehre değiştiren Türkiye’nin konut tedarik zincirinde hâlâ iyileştirmesi gereken ana başlıklar vardır. Bu yazıyı sadece tenkitleri sıralamak amacıyla kaleme almadım. Amaç, insanlarımızın barındığı mekânların daha kaliteli ve afetlere dayanıklı hale getirilmesinde ve yakın çevrelerindeki yaşam şartlarının iyileştirilmesinde atmamız gereken adımları saymaktır. Kısa bir yazı olduğu için itiraza yol açabilecek bazı genellemelerin karşınıza çıkabileceğini şimdiden belirtmek isterim. Genellemeleri sadece konutlardan bahsederek daha da yoğunlaştıracağımı ifade etmek isterim. Burada ileri sürülen kimi durumların da Yapı Denetim Mevzuatı’nın yürürlüğe girmesiyle azaldığını çoğumuz bilmekteyiz.

Prof. Dr. Polat GüLKANÇankaya ÜniversitesiÖğretim Üyesi

tecrübelerden ilham alınmalı

Page 31: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

31

Ülkemizde inşa edilen konutların barındırdıkları insanlara konfor sağlama ve afetlere (daha doğrusu depremlere) dayanıklı bulunma açısından yetersiz olduğu kabul gören bir gerçektir. Güvenilir bina istatistikleri elde olmadığı için üzerinde mutabakat sağlanmayan bir başlık Türkiye’de kaç bina bulunduğudur. Bu sayıya 14 milyon diyelim. Bina stoku en iptidai usulle inşa edilmiş basit binalardan başlayıp, her türlü konforu haiz yüksek katlı binalara kadar hepsini içine alır. Bunların çoğunun yaşının 30 yıldan daha az olduğunu düşünebiliriz. Binaların inşa edilmesi süreci uzun bir sosyal ve ekonomik yolu tarif eder. İnsanların barınma ihtiyacının karşılanmasında uyulan genel kurallar imar mevzuatı ile açıklığa kavuşturulmuştur. Bu süreçte rol oynayan “aktörler” mal sahipleri, mimarlar, mühendisler, plancılar, belediye görevlileri, malzeme tedarikçileri, müteahhitler, işçiler ve son yıllarda artan sayıda denetçilerdir. Dikkat edilirse çoğu batı ülkesindeki durumun aksine ülkemizde henüz bankacılık ve sigorta sektörlerinin temsilcileri ortalama vatandaşın bina

edinmesindeki zincirin herhangi bir yerinde fazla boy göstermezler. Eğer insanlar çoğu zaman yapıldığı gibi peşin para ödeyerek (veya ona yakın) bir şekilde ömürlerinin en önemli yatırımını yapıyorsa o zaman nihai ürünün en düşük maliyette olması, gözetilen hedeflerin başına geçer. Kalite, konfor ve afete dayanıklılık ekonomi ile çoğu zaman bağdaşmaz. Eğer konutların sakinleri borç aldıkları parayı geri ödeyinceye kadar mülklerin gerçek sahipleri finansör kuruluşlar değilse o zaman mülkün kaliteli yapılması için bankalar tarafından devreye sokulacak sigorta sektörünün bir menfaati olmaz. Sonuç zaten hukuk açısından pamuk ipliğiyle devrede bulunan tarafların hiçbirinin mali ve cezai sorumluluğunun olmamasıdır ki sayıca yeterli olsa dahi riskli bir bina stokunun

ortaya çıkması işin tabii sonucu olmaktadır. Bugün ülkemizin hangi şehrine gidilirse gidilsin mimarisi pek sıradan tasarlanmış, bünyesi zayıf, betonarme çerçeve tarzı inşa edilmiş 5-6 katlı binlerce bina görmemek imkânsızdır. Bunların zemin katları ticarethane, üst katları da konut olarak görev yaparlar. Afetler açısından problem buradadır.

Sigorta poliçesi temin edememe durumu, hasar görme ihtimali çok yüksek binalar için geçerli olacaktır. Eğer binada ipotek, dolayısıyla bir bankanın maddi riski varsa o banka borç verdiği binanın kalitesinin iyileştirilmesi için gerekli sistemi kurmak isteyecektir. Bu durumda maliyetlerin artması fakat kalite ve can güvenliğinin iyileştirilmesi gerçekleşecektir.

zemin etütlerinin önemi

Bazı satılık dairesi olan binaların önündeki satış ilanı panolarında “Zemin etüdü yapılmıştır.” ibaresini çoğumuz görmüşüzdür. Yani “zemin etüdü yapılınca bina sağlam olur” iması müteahhit tarafından müşterilere verilmektedir. Zemin etüdü hizmeti sağlayan kişiler, belediyeler, kimi medya mensupları da zemin etüdü olursa her şeyin düzeleceği inancını pekiştiren ifadeleri kullanmaktan geri kalmamaktadır. Acaba öyle midir? Eğer, işe sadece şartname açısından bakacak olursak zeminin Z2 veya Z3 ve hatta Z4 sınıfına girmesi, binanın taşıması istenen kuvvetlerin tayininde sadece 2,5 faktörü ile çarpılarak elde edilen spektrumun sabit kısmını uzatmak, dolayısıyla daha uzun periyotlardaki eşdeğer kuvvetlerin ve yer değiştirme taleplerinin artmasını sağlamakla sonuçlanır. Bina yıkma

ülkemizdeki binaların zemin katlarının ticarethane, üst

katlarının da konut olarak görev yapması

afetler açısından problemdir.

Page 32: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

32

olsun bütün betonarme binalarda mutlaka belirli oranların altına düşmeyecek miktarda betonarme perdelerin bulundurulmasının şart koşulması, tedbirlerin arasında olmalıdır. Yalnız ülkemizin insanı sadece “sağlam” binada yaşamaya mahkûm edilmemelidir. Temiz, sağlıklı, yeşil alanı bol, toplu ulaşımı kolay, enerji israf etmeden ısıtılabilen, otopark meselesi halledilmiş mekânlarda yaşamak herkesin elde edebileceği bir konum olmalıdır. Demek ki yalnızca afet güvenliği sağlanmış binalar işi halletmiyor; mimari estetiğe sahip, sadece dünün değil, yarının da toplu ihtiyaçlarına karşılık verebilecek çevreye sahip olmak bir mühendisin hesabını iyi yaptığı binayı ortaya koymakla elde edilemiyor. Buna ilaveten mimarlık, plancılık ve yönetim bilimi de gelmek zorunda. Toplumun sahip olduğu eğitime dayalı görgü ve güzellik duygusu ne kadar yüksekse yaşanan çevre de o kadar cazip olur. Burada en önemli görev mahalli idarelere düşmektedir.

Afet riski taşıyan alanların dönüştürülmesi

Riskli olarak adlandırılan bina kompleksleri, vuku bulması muhtemel sayılan depremlere maruz kaldıkları takdirde hayati kayba yol açabilecek binalardır. Bütün deprem şartnameleri bina göçmesini önlemeye yarayan hükümleri içinde bulundurur. Buna rağmen her deprem sonrasında maalesef ülkemizin binalarında bu performansı görememekteyiz. Zaten irisinden ufağına kadar hangi şehri ziyaret edersek edelim, ilk göze çarpan şey mimarinin yeknesaklığı ile binaların mimari ve teknolojik benzerliğidir. Halkımızın çoğunun yaşadığı bina tipi 5-7 katlı,

potansiyeline sahip olan kuvvetli yer hareketlerinde binalar elastik sınırın çok ötesinde taleplere maruz kalacağına göre elastik kuvvetlerde dizayn sırasında yapılan marjinal artışların binaların bekasını garanti etmeyeceği ayan-beyan bir mekanik gerçektir. Binanın depremde ayakta kalma performansı ona kazandırılan kapasite ve elastik sınır ötesi devirsel yükleme sırasındaki enerji yok etme kabiliyeti ile tayin edilir. Zemin etüdü yapılıp yapılmadığı burada tali bir konudur. Zemin etüdü ve “mikrozonlama” işlerinin bu kadar her derde deva olarak gösterildiği başka hiçbir ülke yoktur. Atlarla arabaların yerleri değişirse kimse yerinden kımıldayamaz.

Sağlam yapılmış düzenli şehirler

Şehirlerimizin deprem afetine daha dayanıklı hale getirilmesi toplumsal bir mutabakat ile mümkündür. Ekonomik gerçeklerin insan hayatındaki tayin edici rolünü bilmekteyim. İleri bir tarihte, o da belki vuku bulacak bir afetin bugünkü kararları kökten değiştirmesi kimsenin razı olacağı şey değildir. Demek ki afet güvenliğinin temini için üstü örtülü tedbirleri devreye sokmalıyız. Bu tedbirler, yaşanan tecrübelerden ilham almalıdır. Tipi, türü ne olursa

İnsan sadece sağlam binalarda yaşamaya mahkûm

edilmemeli.

Page 33: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

33

betonarme çerçeveli, mekânlarının arası ve dış çeperi dolgu duvarları ile örülü, kolonları ince, perde bulundurmayan bir yapısal tiptir. Bunları yazlık sayfiyelerde, tabiatın cömertçe en güzel taraflarının görünmesini engelleyecek tarzda dahi inşa etmekteyiz. Bu, riskli bir yapı tipidir. Buna rağmen belediyelerimiz ancak bunların inşa edilmesine müsait alanlar tarif etmekte, amansız rekabet şartları içinde faaliyet gösteren mimarlarımız birbirinden farksız binaları tasarlamakta, mimarlarımızın tasarımları da müteahhitlerin istekleri doğrultusunda mühendis tarafından “en az” maliyetle bitirilip, mal sahibine verilmektedir. Deprem olduğunda şanslılar kurtulmakta, bazı binalar da ya yıkılmakta ya da bir daha iflah olmayacak derecede hasar görmektedir. Teorik olarak bütün mülklerimizin DASK garantisinde olması gerekliyse de hakikatte global sigortacımız,

hâlâ cömert devlettir. Binalar yıkılıp millet çadır kentlere yerleştirildiğinde kanun bir tarafa itilip “hak sahiplerine” konutlar (son zamanlarda TOKİ marifetiyle) en kısa zamanda inşa edilip, teslim edilmektedir.

Kentsel Dönüşüm Kanunu ve riskli binaların kamu eliyle teşhis edilip yıktırıldıktan sonra onların yerine mal sahiplerine afete daha dayanıklı konutlar vermeyi hedefleyen düzenleme, devletin yukarıdaki kısır döngüden kurtulmak amacıyla kurguladığı bir düzendir. Denmek istenen şey, şehirlerimizin tedricen de olsa çehrelerinin düzenlenmesi ve en azından daha sağlam binalardan meydana gelmesini temin etmek için kamu-özel ortaklığının şart olduğudur. Üstü kapalı olarak ifade edilen düşünce, araziye karşı afet güvenliğinin değiş tokuşudur. Yasal düzenlemenin beraberinde devasa meseleleri getirdiği meçhul değildir. Riskli binaların ötekilerden doğru ve önceliklere uygun tarzda

ayrılması, olur olmaz hukuki müdahalelerin bertaraf edilmesi, yolsuzluk ve suistimallerin yol açması mukadder olan toplumsal homurdanmaların asgariye çekilmesi ve gerekli kamu-özel sermayenin tedariki kolay işler değildir. Son 90 yılda inşa edilmiş bunca kusurlu binanın önümüzdeki 15-20 senelik süre içinde ortadan kaldırılarak yerlerine yukarıda saydığım özellikleri taşıyanları ikâme etmek Cumhuriyet tarihinin belki de en muhteris ve maliyetli projesidir. Yasanın eleştirisi yapılabilir fakat doğru yönde atılmış bir adımı temsil ettiği bellidir. Ben yasanın bir fırsat olduğunu düşünenlerdenim. Toplumsal mutabakat böylesine geniş hedefli milli projelerde temin edilmezse başarıya ulaşmak pek zor hale gelecektir. Ümit ederim ki ileride bu kanuni düzenlemeye “belediyeler eliyle arsa rantı aleti” yaftası yapıştıranlara aksinin gerçekleştirildiğini gösterecek siyasi irade devamlılığı elde edilebilir.

Ya tarihi ve kültürel karakterin korunması?

Şüphesiz şehirlerimizi sadece sağlam ve estetik tarzda şekillendirmek yeterli değildir. Yaşanan her mekânın bir de geçmişi vardır. Tarihi ve kültürel varlıkları muhafaza ederek şehircilik biliminin gereklerini yapmak, herhalde imkânsız değildir ki Avrupa ve Japonya bunun en önde gelen örneklerini ortaya koydular. Gereken tecrübe ve bilgiye sahip insanların ülkemizde var olduklarını bilmekteyim. İnsan kaynaklarımızı kullanmayı bilirsek o meseleyi de aşacağımız tabiidir. Maddi kaynaklarımızın yeterli olup olmayacağını ise zaman gösterecek.

Page 34: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

34

DOSYA

Planlı kent ve/veya sağlıklı kent deyimlerinden ne anlam çıkarmak gerektiğini düşününce, tereddütlere kapılıyorum.

Ben İstanbul’un, kenar mahallerinde doğmuş ve yerleşmiş bir kişiyim. Doğduğumda Osmanlı İmparatorluğu daha resmen batmamıştı ama resmen... Son İmparator (Padişah) hâlâ tahtında oturuyordu. Yıl 1921 idi.

Ömrümün ilk 15 (on beş) yılını, o zamanın İstanbul’unun kenar mahallelerinde yaşadım. Çöplerimizi tek atlı çöp arabaları toplar ve denize boşaltırdı. Evlerimizde akarsu ve elektrik cereyanı yoktu.

Ama oturduğum Samatya’nın Narlıkapısı’nda, tiyatromuz vardı... O tiyatroda Shakespeare ve Moliére oyunları temsil edilirdi.

Ömrümün ilk yıllarında İstanbul'un ciddi bir şehir imar planı da yok idi. Yok idi ama şehrimizde ev kuracak insanlar, birbirinin manzarasını kesecek acımasızlıkları yapmazlardı.

Kentleşme uygarlığı

Aydın BOYSANTürk Mimar ve Gazeteci

Page 35: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

35

Çünkü vicdanları çalışırdı, kanun ve nizam şart değildi.

1927 nüfus sayımında bütün şehirlerimizin toplam nüfusu 2 (evet sadece iki) milyondur.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında şehrimizde kaçak inşaat yapılmayışı, elbette önce tenhalık ve ekonomik güçsüzlükten de doğuyordu ama sebep sadece bunlar değildi. Önemli bir faktörün de ayrıca ve elbette, kanunlara ve düzene saygı geleneğinden doğduğu kesindir.

İstanbul’un (ve sanırım ülkemizin) ilk kaçak yapılaşmaları Zeytinburnu semtinde başladı. Bu tarih 1946 yılıdır.

Adına pek ilginç ve edebiyat karıştırılmış (!) diliyle “Gecekondu” denen binalar, ilk olarak Zeytinburnu’nda başladı. Daha sonra da “sâri hastalık” gibi, bütün ülkemizi, bütün yapı türleri ile sardı gitti.

İskân edilmiş kaçak binaların, “kanun hükümlerine göre yıkılmaz” olması gibi bir dayanak, Zeytinburnu gecekonduları ile başladı... Bu başlangıç “sari hastalık” gibi günümüze kadar yayıldı.

Bugün yaşadığımız bazı alanlara kent denip denemeyeceği sorusu, sevimli görünür ama gerçekçi değildir.

Kent adının bir toplum yaşam biçimine verilip verilmeyeceği sorusu, hemen hatırlamak gerekir ki “zorunlu” olduğu içindir. Bütün insanlar, kim olursa olsun insanların birlikte yaşadıkları mekânlara kent diyorlarsa, başka ad takılması mümkün olmadığı içindir. Yani bir kentte münasebetsiz işler yapılan sokaklar varsa, orasının da “kent”ten başka adı olmaz. Böylesi ad konmalara, dünyada da alışılmamış bulunuyor.

Geçmiş kentlerimizden Bursa’yı ailemin geçmişi nedeniyle iyi tanımıştım. Daracık sokakları, bahçeler içindeki ahşap bir-iki katlı evleri, hatta sıra evleri ile anıtları ve çarşı gibi toplu yaşama mekânları ile de eski (evet eski) Bursa şehrimizi iyi tanımıştım. Hatta yaşama biçimi sahnelerini de hâlâ ve hiç unutmadım.

Eski Bursa komşuluklarında ilişkilerin, çok yakın ve candan olduğunu da unutmadım. Hanımların Çekirge Kaplıcaları’na komşularla birlikte gittiğini, erkeklerin de teravih namazına komşularla birlikte 20-30 kişi gittiğini unutmadım. Komşuluk ilişkileri yalnız Bursa’da değil, bütün şehirlerimizde akrabalık ilişkileri kadar yakın olurdu.

Bu ilişkiler bilirim ki bütün şehirlerimizde, tıpkı birbirine benzerdi.

15 yaşına kadar yaşadığım Samatya Narlıkapı Çıkmazı’ndaki komşularımızdan 10 ailenin bütün bireylerini, adları ve çehreleri ile hâlâ çok iyi hatırlıyorum. Hem de oradan ayrılıp da İstanbul’un başka semtlerine göçtükten 77 (evet yetmiş yedi) yıl sonra.

İstanbul’daki hemşehriliğimi daha sonra Yeşilköy, Laleli ve Nişantaşı semtlerinde de sürdürdüm.

Şimdi ise artık 1966 yılından beri, 46 yıldır Etiler’de oturuyorum. Evim 12 daireli bir apartmanda. Şimdi lütfen, belirtecek olduğum gerçeğe dikkat buyrulmasını istirham ederim.

Şimdi 2012 yılında ben, bunca yıldır tek evim olarak oturduğum 12 daireli apartmanda 6 (altı) dairede saygıdeğer komşularımın, yüzünü bile görebilmek zevkine varmış değilim.

Ne yazıktır ki bu gerçek, yalnız benim yaşadığım bir durum değildir. Bizim toplum yaşamımızda da bireylerin birbirine yaklaşma alışkanlıkları, kaybolup gitme yoluna girmiş bulunuyor.

Ne yazık ki!...

Page 36: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

36

DOSYA

Kentlerin sağlıklı bir şekilde değişmesi, büyümesi ve/veya küçülmesi denildiğinde kente yaşayan ve sürekli değişen bir organizma olarak bakılıyor demektir. Organizmaya uygulanacak bir müdahale biçimi de bu bağlamda ele alınmalıdır. Bu ele alışa en yakın yaklaşım, sistem yaklaşımıdır ve bu açıdan hemen hemen bütün disiplinlerdeki teorisyenlerin yaygın ilgisi belli bir düzeydeki örgütlenme dinamiğini, benzer birimlerin toplamının ortak hareketi olarak çalıştıran sistemi anlamaya odaklanmıştır. Hâlbuki bu bakış açısı; genelde bütünü oluşturan parçaların işleyiş biçimine, diğer parçaların işleyiş biçiminden ve tüm parçaların bütünle etkileşiminden bağımsız ele almayla sonuçlanmaktadır. Politikalar ve uygulamalar ise çoğu zaman daha da bağımsız ve parçacıdır.

Midesi ağrıyan bir hastaya sadece mideyi tedavi edici ilaçlar vermek hastayı bir

Değişim her zaman fırsattır

Prof. Dr. Anlı ATAÖVOrtadoğu Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi

Page 37: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

37

süreliğine iyileştirecektir ancak hastalığı ortaya çıkaran asıl sorunu gidermeyecek, hastalığın tekrarlaması engellenmeyecektir. Dolayısıyla meseleye nasıl baktığımız ve ortaya çıkmış durumu nasıl ele aldığımız önemlidir. Sağlıklı kentlerde var olan organizmanın sorunlarını çözmek mi, engellemek mi istediğimiz öncelikli belirlenmesi gereken konudur. Sorunu çözmek üzere hareket edeceksek bütüncül mü, parçacı mı yaklaşacağımıza karar vermeliyiz. Bütüncül yaklaşımı tercih ediyorsak bütünü oluşturan parçalara birbirinden bağımsız mı birbiriyle etkileşimli mi baktığımız, müdahalelerin sonuçlarını tahmin edebilmemiz açısından belirleyicidir. Organizmanın sürekliliği, örgütlü bir devinimin kendine yeter şekilde değişmesine bağlıdır. Bu da hiyerarşik bir düzen içerisinde farklı ölçek, mekân ve organizasyon yapılarının birbirini kollayarak, besleyerek ve birbirinden beslenerek birlikte çalışması anlamına gelir. Bu bağlamda, sağlıklı bir kent oluşturma ana hedefi olan bir planlama müdahalesinin ve ilgili kentleşme politikalarının aynı kentsel organizma bütününde farklı ölçek,

mekân ve örgütlenme biçimlerinin birbirleriyle etkileşimiyle değişen bir olgu bağlamında ele alınması gerekmektedir.

Bu anlayışa göre, Türkiye’deki kentleşme politikaları ve uygulamalar yetersiz kalmaktadır. Politikalarda bütüncül bakış açısı yakalanmaya çalışılırken, parçalara birbirinden bağımsız ve uygulamanın dışından bakıldığı için uygulamaya geçme konusunda sıkıntılar çekilmektedir. Bu anlayış dev bir sistemi örgütleme anlamına gelmemektedir, yapılacak en ufak bir müdahale ile bile, kentsel devinime saygılı ve bilginin pratiğin içerisinden üretilmesi yönünde ele alındığı zaman organizmayı sağlıklaştırma yönünde çok büyük adımlar atılabilir.

İNTES’in “Güvenilir ve Özgün Kentler için Kentsel Dönüşümü Fırsata Çevirelim” önerisine gelince, değişim her zaman bir fırsattır! Önemli olan değişim sürecine müdahale ederken var olanla

gerektiği kadar empati kurabilmek ve var olanın ilerlemesine ve yükselmesine yönelik girdileri sağlayabilmektir. Hiçbir şey mekândan bağımsız olmadığı gibi, mekân da hiçbir şeyden bağımsız değildir. Dolayısıyla, kentsel dönüşüm muhakkak insan ve ekolojik süreçlerle ve bu süreçlerin birikimleriyle birlikte ele alınmalıdır. Bu; tarih, kültür, ekonomi gibi ilgili konuları sadece sundukları bilgiler doğrultusunda ele almaktan farklıdır. Müdahaleyi, ilgili bu tür konulara yönelik insan ve ekolojik süreçleri ile birlikte ele alan bir değişim anlayışıdır. Bu ele alış biçimiyle ilgili olarak, bugün insanoğlunun ve bilim dünyasının ürettiği en etkin yol, deneyimin zenginliğini kullanma yoludur. Bu da otomatik olarak özgünlüğü doğurur ve yaşatır. Bunu yapabilmenin en temel yöntemsel ilkeleri arasında, özetle süreçlerinin toplumsal değişim süreci olarak planlanması ve yönetilmesi, müdahale edenin toplumdan biri olarak sürece katkı sağlaması ve gelecek bilgisinin bilimsel çalışmalar ile pratik bilginin ilgili grupların kolektif olarak harmanlaştırması ile üretilmesi sıralanabilir.

Türkiye’deki kentleşme politikaları ve

uygulamalar yetersiz kalmaktadır.

Page 38: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

38

DOSYA

Kentsel dönüşüm toplum yararına olmalıdır

değerlendirmesini tarihe bırakmak en sağlıklı tutum olacaktır.Yukarıda kısaca değindiğimiz gerçekte bitmez tükenmez kaçırılmış fırsatlardan sonra, yeni kentsel dönüşüm olgusu bir yeni başlangıç ya da “beyaz sayfa” olarak düşünülüp nitelikli projelerle gerçekleştirilerek, gelecek yirmi otuz yılda yepyeni sağlıklı kentsel ortamlar gelişebilir. Çünkü kentleşmenin temel bileşeni olan kent toprağının, kitlesel olarak düzenlenmesi olanağı belirmiştir.Bu alanların kentsel dönüşüm ile yeniden yapılanacağı süreçteki temel insancıl ilkeler basit olsa da uygulamalar dirayet ister ve alınacak ekonomik riskler toplum yararına olmalıdır. Şöyle ki:1. Bu alanlarda yaşayan insanların değişimden zararlanmamaları ve değişim sürecinde rahatsızlık çekmemeleri gerekir.2. Değişim süreci sonunda yararlanan paydaş olmaları şarttır.Bu ortamların gelişmesi için önemli olan, geçmiş yanlışları tekrarlamamak ve var olagelen çözümlerin olumlu yanlarını kullanmaktır.Kent ortamına kamunun aczi ve büyük kapitalin ilgisizliği ile biçimlenen “gecekondu + yap-sat” kentsel oluşumun potansiyel değerlerini iyi incelemek gerekir.Şimdi kamu hâlâ niceliksel ve sayısal değerlerle kendini savunmakta

Türkiye’de kat mülkiyeti ve veraset bölünmeleri nedeni ile kentsel gayrimenkul sahipliliğinin son yarım yüzyıl içinde oluşan çok parçalı mülkiyet durumu; değişim ya da yeni yatırım gibi kent gelişiminin doğal evrimi olan müdahaleleri tümüyle bir açmaz konumuna sokmuştur.Ayrıca 1960’lardan bu yana politik erkin oy kaygısı ile kamu toprağını tapulu mal olarak yasa dışı emrivaki olarak işgal edenlere dağıtması, kent ortamı ve çevresinde var olagelen kamu mülkiyetini eritmiştir. Oysa kentsel ortama uygun konut arzı sağlayamayan politik erk, bu boşluğu dolduran gecekonduculara süreli mülkiyet (leasing) vererek koruyabilirdi. Böyle bir çözümde, verilecek 30 yıllık sahiplilik, kentsel yaşamda gelecek arayan bir nesli, 50 yıl ise iki nesli geçici ortam olan gecekonduda barındırır, dönem sonunda kent toprağı yeniden “devlet”in olurdu. Oysa tapu vererek kısa vadede sempatik görünme ve oy toplama uğruna, kamunun kendi malını ve gelecek nesillerin umudu olan kent toprağını çok büyük ölçüde elinden çıkarmıştır. Büyük kentlerin en yakın çevresinde yer alan geçici yerleşme alanları olmaları beklenen gecekondu alanları “tapu + yeni imar hakları” formülü ile değerlenmiş ve kente sığınıp kentsel yaşamda emek karşılığı gelecek kurmayı amaçlayan insanlar “arsa

spekülatörleri” oluvermişlerdir. Bu alanlara sözde sağlıklılaştırma gibi görünen apartmanlaşma ile daha doğal ve uyumlu hatta yumuşak olan gecekondu alanları, kısa zamanda akıl almaz çirkinlikte bir yapılaşma ile küçük kapital sahibi ellerde anlamsız beton yığınlarına dönüşüverdiler.Ne yazık ki kamu eliyle yapılaşmanın %50’si olan arsa payının ücretsiz verildiği toplu konut çözümlerinde de sonuç farklı olmadı. Gecekondu alanların sağlıksız betonlaşmasına paralel aynı duyarsızlıkta uçsuz bucaksız kuleler tüm kentlerimizin çevresini sarıverdi. Kısacası Türkiye kentleri, özensiz yap-sat ve gecekondu gibi kentsel oluşun hastalıklarından yakınırken, kimliksiz kültürel değerlerden yoksun, tekdüze, üstelik çirkin, sanki çözümmüş gibi inşa edilen yapı blokları ile bir kez daha cezalandırıldı.Oysa bu tür projelerin çözüm olmadığı özellikle eli ağır komünist rejimlerde denenmişti. Çin’de, Rusya’da hatta Mısır’da olanlar kültürel değerlerden yoksunluğu ile eleştirilen yeni çarpık kentleşme değil miydi? Günümüzde gerçekleşen kule konutlara oranla çok daha iyi kentleşme örneği olan 1970-80’lerin ürünü olan Batıkent (Ankara) bile batılı çevrelerde hep “Yeni Moskova” diye ironik ve eleştirel bir “lakap” kazanmıştı. Son yıllarda gerçekleştirilen kamu konutlarının

Prof. Dr. Süha ÖzKANOrtadoğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi

Page 39: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

39

ve yaptığı kentsel tahribi umursamamaktadır. Özel kesim ise artık kentsel dönüşümlere ilgili ve iştahlıdır. Ama yoğun teknolojik çözümlerle hitap ettikleri ortam varlıklı kesimdir. Rant çıkarlı ve tek elden yapılması kaçınılmaz olan lojistik alanlar, limanlar vb. alanlarda varlık gösterirken konut ve brüt alanlarını küçük girişimcilerle paylaşmaları ve tüm planlanan ortamlarda kesin işlevsel karışımı düşünmelidirler. Çünkü alt gelir grupları o alanlarda yaşamasalar da o ortamın sağlayacağı eğlence, yeme içme ve alışverişten yararlanabilir ve o ortamlara yaşam getirirler.Yapılmaması gereken “içe yönelik (introvert) AVM’ler yerine, sokak kültürünü canlandıran dükkân sistemi ile küçük girişimcilere kentte var olma ve o alanı sahiplenme şansı tanımaktır. Kısacası kentsel dönüşüm projeleri monopolistik, büyük kapital ile kurgulanmış katılımı engelleyen otoriter yapılanma olmamalı, tersine kentlerimizi onlarca yıldır biçimlendiren “yap-sat” usulü katılım elveren küçük kapital ve düşük teknolojiyi kullanan yapılanmalar olmalıdır. Çünkü temelinde konut türü yapılaşmalar ağır ve aşırı teknoloji gerektirmez. Yeni konut ve büro arzında yapılan en büyük yanlış “kuleleşmiş” çözümlerdir. Oysa tüm Avrupa kentlerinde artık konutlar “az katlı-yüksek yoğunluklu” düşünülmektedir. Çünkü tüm amaç konut ve çevresi ile yaya erişimi sağlamaktır. Yaya; insan, insan; orada varoluş, o da kentsel yaşam demektir. İnsan olmadan, kentsel yaşam olamaz. Bugünlerde yapılan en büyük yanlış insanı güvenlik gerekçesi ile içine sokmayan, orada yaşamayanlara kapatılmış alanlardır.Geçtiğimiz yıllardaki kentleşmenin yap-sat sistemi ile sağlıksız

kentsel değerlerdir. Geliştirilip, kullanılmalıdır. Gecekondu ortamında var olan etnik ve kültürel bağlar ne yazık ki konutların “çekiliş” ile dağıtıldığı kamu ortamlarında yoktur. Ailelerin coğrafi ve kültürel geçmişlerinin varlığı kentsel ortamdaki dayanışmanın ve güvenin temel unsurlarıdır. Şu anda kentlerimizde oturanların aralarındaki sosyal etkileşim bağları yürümeye değil, uzak mesafeleri kateden ziyaretlere bağlıdır. Gecekondudan alınacak esin ve konutlarla birlikte sosyal yapılanma daha sağlıklı kentsel yaşamlar sağlayacaktır.Buraya kadar söylenenler, konut ve küçük ölçekli büro alanları için geçerli olan saptamalardır. Temelinde olagelen yapılaşma dinamiklerimizi irdeleyip, olumlu olanları esin ve potansiyel olarak görüp, geliştirilme ilkelerini savunmamız gerekir. Oysa kentlerimizin merkezi iş alanları da kentsel dönüşümden payını, belki de “aslan payını” alacaktır. Çok yüksek yapı yoğunluklarının, yüksek teknolojinin kaçınılmaz olduğu bu alanlarda temel ilke kent yaşamında kentlinin varlığı olmalıdır. Bunun gerçekleşmesi için iş merkezlerindeki işlevsel kullanım karışımında değişik gelir düzeylerindeki kentlilerin edinebilecekleri konut sağlanması önemlidir. Avrupa’nın birçok kentine kent merkezlerindeki iş alanları sağlanırken, kullanılabilir yapı alanının üçte birinin konut (hatta sosyal konuta) verilmesi zorunluluğu geçtiğimiz otuz yılda birçok kent merkezinin sahiplenilmesini sağlamış ve ciddi bir biçimde daha güvenli kentsel ortamlar oluşturmuştur. Bugün salt iş yeri kullanışlarına adanmış kentsel alanların geceleri nasıl terk edilmiş, yalnız ve güvensiz olduğu ortadadır.Kısacası kentlerimizdeki yapı stoklarını sağlamış süreçleri değerlendirerek o erişimleri kaynak olarak görüp, kamu ve büyük kapitale farklı işlevler ve toplumsal sorumluluklar yükleyecek oluşumlar, eldeki yasal düzenlemeyi bir fırsatlar ve gelişim sürecine sokacaktır.

gerçekleşmesinin nedeni kentsel standartlardan yoksun imar planları ya da bu planların hiç olmamasıdır. Ayrıca geri çekme ve yol kavramları çevresinde oluşmuş imar planları hep ilkel ve kentsel ortama ilgisiz olagelmişlerdir. Oysa kentsel alanların yaşanabilirliği kentsel mekânların çokluğu ve çeşitliliği ile tanımlanır. Son yarım yüzyıldan uzun bir süre yol, kavşak ve yapı adası üçlüsü ile tanımlanan imar planları kentlerimizi anlamsızlaştırdığı kadar çirkinleştirmiştir de. Kısacası kentsel dönüşüm projeleri bildiğimiz anlamsız imar planları ile değil, kentsel yaşama değer veren kentsel tasarım projeleri ile biçimlendirilmelidir. Bu süreç içinde küçük kapitale ve yaratıcı girişimciliğe olanak ve kredi sağlanmalıdır. Böyle bir süreçte karşısında sorumlu muhatap bulabilecek ev sahipleri, gayrimenkul edinme sürecine katılabilecekleri gibi kazanılan mali değerin daha yaygın bir tabana yayılmasını gerçekleştireceklerdir. Yeni kentsel yapılanmalarda gecekondu olgusundan da öğreneceğimiz çok olumlu yönler vardır. Öncelikle kırsal ortamın görgüsü ve düşük teknoloji zorunluluğu ile biçimlendiğinden toprakla yakın ilişkisi vardır ve açık alanlar ve serpiştirilmiş yeşil alanların verdiği doku ile huzur veren ortamlardır. Bunlar erişilmiş olumlu

Gecekondudan alınacak esin ve

konutlarla birlikte sosyal yapılanma

daha sağlıklı kentsel yaşamlar sağlayacaktır.

Page 40: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

40

DOSYA

Yrd. Doç. Dr. Güncel ÖNKALTC Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü

Marka kentler-özgün kimliklerdüşündükçe dallanıp budaklandığını, hızlı ve ayrıntıları planlanmamış, insan faktörünü yeterince içermeyen kentsel dönüşümlerin özgünlüğü yitirmek açısından hangi tehlikelere yol açabileceğini okuyucuya hissettirmek niyetindeyim. Böylece bu yazı şu temel bilinci işlemektedir: Kentsel dönüşümün sadece görünen yüzüyle, başka deyişle peyzajıyla ilgilenmek “dönüşüm”ü uzun vadede sağlayamamak ve özgünlüğü görüntü uğruna yitirmek demektir.

Her anı bir “unutma” eylemini, her unutma “yeni”yi olduğu gibi kabullenmeyi ifade eder. Unutmak ve unutturmak ise alttan alta bir tür kırılganlığı işaret eder. Sosyolojik açıdan bakıldığında, kent mekânları oldukça kırılgandır. Felsefi anlamda ise kentli kimliği daha da kırılgandır. Görüntü kurtarılırken yitip-giden kimlikler, yeri doldurulamaz- geri getirilemez biçimde tarihin tozlu yapraklarına doğru yol alırlar. Yararcı, neoliberal ve kapitalist politikaların gün geçtikçe “yaşam biçimi” olarak zihnimize kazınması postmodern rüzgârları da arkasına alarak, âdeta yokuş aşağı giden freni patlamış bir kamyon gibi değerleri ezip geçmektedir.1

Kentsel dönüşümün kentleri ve kentte yaşayanları nasıl dönüştürdüğü ve ne türden değişim(ler)e yol açtığı mimarlık sorunu olduğu kadar, kenti kent yapan bireylerin insan olma haklarının korunması açısından bir felsefe sorunudur da. Sadece kentsel dönüşümün gündemimizde bulunmasıyla ilgili değil, insanın doğayla ilişkisinin değişmeye/dönüşmeye başladığı “sanayileşme” olgusu olması bakımından da “kentleşme” ve “kentlileşme” tarihsel göndermeleri olan, başlı başına varoluşsal, etik ve estetik sorusudur. Kent yaşamı, bireylerin

ve bireylerden oluşan toplumların mekânlarla kurdukları ilişkinin ipuçlarını bizlere verir. Başka deyişle, “yer”i kendisine “mekân”, “yaşam alanı” kılan insanın gündelik yaşam tarihinin bir bütünüdür kentlerimiz.

Bu yazıda, kentlerin insanlık tarihi açısından önemini hatırda tutarak, yaratılmak istenen marka kentleri ve kentsel dönüşüm modellerini, kentleşmeyi sağlarken kentlileşmeyi amaçlama yetkinlikleri açısından değerlendirmeyi hedefliyorum. “Marka Kentler-Özgün Kimlikler” başlığının, bir buzdağının görünmeyen kısmı gibi, üzerine

Page 41: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

41

çıkaran kişisel şehir teorisi.2 İşte, bu iki şehir teorisinin karşıtlığı bizlerin yaşadığımız kentlerimizle ilişkilerimizi -bazen de farkında olmaksızın- hangi kavramsallaştırmaya dayalı olarak kurduğumuzu gösterir. Kurumsal şehir teorisi kenti kurum merkezli olarak oluştururken, kurumları, seçkinleri ve sermayedarları merkeze, alt sınıfları çevreye (banliyölere) yerleştirir. Kişisel şehir teorisinde ise durum farklıdır ve günümüz modern sonrası sistemin ilk basamağını oluşturmuştur. Merkezde eski konutlarda, anıları ile yaşayan yaşlılar, şehrin doğma büyüme sakinleri ve alt sınıfın mensupları yer alırken, görece üst sınıf şehrin merkezini sadece ihtiyaçlarını gidermek için, “kurumlara ulaşmak” için kullanır; ancak yaşam alanlarını kent stresinden uzak çevre alanlardaki “yeni” kentlere kaydırır.

Salt kurumsal bakış, kenti dönüştürmekte ve kentin dokusunu yaşatmakta, merkezi oluşturan bireyleri sınıf çatışmalarına, hizmet farklılıklarına (kimi kentlerde merkezle beldesi arasında vergi, elektrik, su, gaz birim fiyatlarında farklılık uygulaması gibi...) ve yenilenmeye iterken; kişisel bakış, bireyin, özne olarak kent üzerindeki hakkının nerede başladığı/nerede bittiği konusunda karmaşa yaratmaktadır. “Kent hakkı” olarak tanımlanan, kentte yaşayan bireyin, o kentte yaşıyor olmasından dolayı kendisine tanınan hak ve yükümlülükler topluluğu bu anlamda postmodern kentleri açıklamakta; kentlerin kurumları ile sakinlerini birleştirmek amacı taşımaktadır.

Kentte yaşayanı “özne” olarak kabul etmekte yaşanan sıkıntılar, kent hakkı tartışmalarının temelini oluşturmaktadır. Örneğin, uzun vadelerde borca girip, çoluk-çocuk büyük heves ve beklentilerle edindiğiniz, “yeni” yaşam biçiminiz olacak, güvenlikli, çevreci, yeşil alanlı, çocuk oyun ve eğlence

Bizi biz yapan, belleğimizi gözler önüne seren, tarihsel varlık alanımızı ve değerler dünyamızı yansıtan mekânlarımızı, kentlerimizi dönüştürürken, özgünlüğü korumak uğruna neler yapmalıyız? Nasıl dönüştürmeliyiz ki değiştirirken izleri silmeyelim, özü tahrip etmeyelim? Daha doğru bir ifadeyle, nasıl bir felsefi-etik perspektifle bakalım ki, mimarlar/mühendisler/inşaatçılar/sektör uzmanları olarak kente hizmetimiz olduğu kadar insanlığa da hizmetimiz olsun? Bu soruların yanıtları kentlinin bir özne, kentin ise bir yaşam biçimi olduğunu doğru biçimde kavrayarak elde edilebilir.

Sosyal bilimlerin dile getirdiği temenniler, genellikle mühendislik ve doğa bilimleri tarafından “soyut”, “gerçekleşmesi mümkün olmayan”, “uçuk” fikirler olarak değerlendirilirler. Oysaki sosyal bilimler ve tüm bilimlerin kendisinden ayrılarak bağımsızlaştığı, bilimlerin anası felsefe, olanı eleştirel biçimde ele alırken, olması gerekeni kurgulamaya ve geliştirmeye yönelik sorgulayıcı, ufuk açıcı, aydınlatıcı bir tavır sergiler. Kentlerin gelişimi, kentliliğin tarihsel evreleri ve günümüz açısından kentte yaşayan insanın dramını, beklentilerini, hizmet sistemi ve mekân belirlenimleri arasında düşünmenin kuşkusuz dönüşüm uygulamalarında çokça olumlu etkileri olacaktır.

Kentliden ayrı düşünülemeyen kentlerle, kentlerinden ayrı düşünülemeyen kentlileri barıştırmak, yeni dönüşümün başlıca

ilkesi olmalıdır. Lakin kenti felsefi içerik kurmaksızın dönüştürmek, kenti ve değerlerini oluşturan kent sakininin kimliğini yok etmek, kenti dönüştürürken “yıkıp”/”dökmek” değil, salt renovasyon ve detayları önemsemeyen restorasyona tabi tutmak demektir. Tarihsel yapıtlara gösterilen özen, kentsel dönüşümlerde mahallelere, caddelere, adı bilinmeyen ama tarihi olan sokaklara, hatta dükkân ve simge yapılara da gösterilmelidir.

Kentsel dönüşümlerin ya da kente doğru dönüşmekte olan mahallelerin kültürel değişim/dönüşüm hikâyelerinin ardında, bireyin konumunun, demokrasi algısının, toplum ve devletle kurduğu ilişkinin neliği sorunsalları yer almaktadır. Sokak eylemlerinden, bireysel vergi ödemelerine, toplu taşıma araçlarının kullanımından ortak alanlardaki sosyal-kültürel faaliyetlere kadar kullanılan ya da kullanılmayan kent hakkı, yurttaşlığın görünür olduğu ve meşru kılındığı hem kamusal hem de bir o kadar özel bir alandır.

Ne yazık ki, kamusal ortak alan özelliği olan kent mekânları, tüketime yönelik motivasyon merkezi kılınması noktasında, bireyselliğin hedefini satın alma davranışını sağlama odaklı olarak saptırırken bireyi, kentin geleceği ve dönüşümü konularında karar alma mekanizmalarına aynı derecede katmamaktadır.

I. Kurumsal kentlerden, kişilerin kentlerine sosyal dönüşüm

Toplumbilimci Max Weber, modern kentlerin oluşumunun sosyal bilimlerce ele alınmasında iki ana teorinin çatıştığını söylediğinde gayet somut bir karşıtlığa işaret etmektedir. Bir yanda sanayileşme ve ticaret etkisiyle Avrupa’da oluşan Roma’da kökenlerini bulduğumuz kurumsal şehir teorisi, diğer yanda modernizm rüzgârı ile büyüyen ve ortak aklın bir göstergesi simge şehirleri ortaya

Kentliden ayrı düşünülemeyen

kentlerle, kentlerinden ayrı düşünülemeyen

kentlileri barıştırmak yeni dönüşümün

başlıca ilkesi olmalıdır.

Page 42: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

42

DOSYA

çok, moda olanın tüketildiği ve gündelik yaşam pratiğinde bireylerin kendi kimliklerini ispat ve tanınma arzularını ortaklaşa giderdikleri “moda” tüketim mekânları (places) haline gelmektedirler.5

Modern hayatın kentlisi, kent doğumlu ya da kent kültürünün oluşturucu öğelerinin farkında olarak kenti yaşayan değil, kentte tüketen ve kenti tüketen birey anlamına gelmektedir. Kentin otantik kentlisi ise kentin içerisinde kendisini romantik duygulara bırakarak, kentin aurasını6 halen solumaya çalışan, avare7 olarak tanımlanmaktadır.

Kentin gelişimi ile değişimi arasında bir denge kurulabilmesi için gerek kentin gerek kentlinin aidiyet duygusuyla ilgili felsefi bir bakışı hatırda tutmamız gerekir:

Yitirilmiş aidiyet duygusu üzerinden, kent planlayıcılarının, karşısında durulamayan değişim rüzgârlarının yönünü ve hızını ayarlamak için felsefi bir bakışla, düşünceyle, kavramsallaştırmalara dayalı olarak değişim ile dönüşüm arasındaki hassasiyeti kentten ve insandan yana kullanacak bir tutumla, modernist ve aydınlanmacı bilinçle davranmaları beklenmektedir. Eğer kenti oluşturan, o kenti o kent yapan kimlikten hareket edilmez de kenti oluşturan eski ve yeni kimliklerin kapital ortaklığı şemsiyesi altında birleşmeleri üzerine işlev kazandırılan bir kente doğru dönüşüm yaratılırsa; bu durumda, kentin dönüşümü onu oluşturan kimlikler açısından özgürlüğün yitimi ile sonuçlanabilir.8

III. Özgünlüğü bozmadan dönüştürebilmek

Ülkemizde kentsel dönüşüm başlığı altında güdülen temel yanlış (veya indirgemeci tavır), sosyal koşulların fiziksel doku değişimi ile düzelebileceğine duyulan yersiz inanç ve kararlılıktır.9 Yerel yönetimler kent dokusunu/

sembolüdür. Modern kentlerin hümanistik değerleri sunduğu kanısına karşılık, hepimizin bildiği gibi, kentler yoksul insanların, suçun her türlüsünün ve kapitalist yalnızlığın merkezleridir. Bu çarpıcı gerçeklik çok iyi bilinen bir temel bağlantıyı sarsmaktadır: Bir metropol olarak kent, aydınlanmanın ve demokratik modern dünyanın bir kavramıdır!

Güncel çerçeveden bakıldığındaysa kentler artık kozmopolitizmin sembolüdür ve ayrık bireysel yaşam biçimlerinin kamusal/ortak tüketim alanlarında kısa süreliğine/geçici olarak karşılaşmalarından ibarettir. Nitekim bu karşılaşma alanları kentlerin tüketim pratiklerini belirlemek açısından oldukça önemli kılınmıştır. Küreselleşme etkisi altında çeşitli standartlarda buluşmaya çalıştırılan kentlerin soylulaştırma ve uydu kent oluşturma projeleri yerel aktörlerin, uluslararası firmalarla kurdukları ortaklıklarla gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla günümüzün modern-ötesi mekânsal düzenlemeleri geçmişin rasyonel planlamalarından çok ayrıksı olarak tüketim ve kullanımı özendirici yeni anlamların, kentlilerin kimliklerini sergilediği kolektif mekânların oluşturulması bağlamını taşımaktadır.4 Kent üzerine çalışmalarında gündelik yaşam biçimlerini ele alan toplumbilimci Henri Lefebvre’in eleştirisine göre, kolektif kent mekânları sosyal ihtiyaçların giderildiği yer (space) sayılmaktan

alanları bulunan “lüks” dairenize, bir o kadar da “akıllı” binalardan oluşan sitenize taşındığınızı düşünelim. Ne yazık ki siteler kendi içlerindeki ortak kullanım alanlarında da ruhu olan ve paylaşılan “mekân” kültüründen çok, yalıtılmış ve kişiselleştirildikçe değer vaat eden egoist ve hegemonik yapılara dönüşmüşlerdir.3

Bu siteye taşınmak için kent merkezindeki dairenizin yıkılmasını isteme hakkınız var mıdır? Kentsel dönüşüm adına, Mimoza Sokağı’na adını veren mimoza ağaçlarının kesilmesini, yüzyılı bulan yaşlı taşların yerine granitin döşenmesini isteme hakkınız var mıdır? Yenilik uğruna çocukluğunuzun geçtiği binanın tarihe gömülmesini “geleceğe yatırım” amacıyla isteme hakkınız var mıdır? “Herkes gidiyor” diyerek, kent merkezine uzak, “korumalı” sitede oturarak “kenti dışlama” hakkınız var mıdır?

II. Modern hayatın kentlisi olmak

Kişi kentlerine doğru evrildiği düşünülen kentsel dönüşüm modelleri, modern hayatın kentlisini de tarif etmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin şehirleri, kendisinden kaçınılamayan “gelişme” politikalarının etkisi altında hunharca dönüşüme tabi tutulmaktadır. Şehirlerin vahşi dönüşüm süreci gökdelen plaza inşaatları, aslından uzaklaştırılarak yenileştirilen otantik alanlar ve şehrin uzak banliyölerine gönderilen şehir sakinlerinin “yeni şehir” rezidanslarıyla ultra-modernizmin yüzünü teşkil etmektedir. Dolayısıyla şehirlerin dönüşümü ne safçadır ne de gerçek bir gerekliliktir; yaratılmış bir ihtiyacın parçasıdır.

Modern kentlerin yiten otantik silüeti aynı zamanda kentin öznelerinin (yani özgün kentlilerin) de kayboluşunu temsil eder. Gezegenimizin kentleri yalnızca sanayileşen yaşam biçiminin doğal bir parçası değil, ayrıca doğal yaşam biçimimizin bittiğinin

Türkiye’nin kentleri, çılgın yapılaşmanın ve kimliği olmayan sıradan binaların

değil, otantik kültürü modern biçimde yansıtan simge silüetlerin birlikteliği olarak dönüştürülmelidir.

Page 43: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

43

Notlar ve Kaynakça: 1. D. Harvey, Postmodernliğin

Durumu, (çev.) S. Savran, İstanbul: Metis, 2010.

2. M. Weber, Şehir: Modern Kentin Oluşumu, (çev.) M. Ceylan, İstanbul: Yarın Yayıncılık, 2010, s. 61-63.

3. B. Öktem (2009) “İstanbul’da Kapalı Sitelerin Gelişimine İlişkin Bir Değerlendirme”, Konut Sempozyumu Bildirileri Kitabı, 3-4 Aralık 2009, TMMOB Mimarlar Odası, İTÜ, Taşkışla- İstanbul, s. 422.

4. M. Meder, Z. Çiçek, “Çağdaş Toplumda Kent ve Kentsel Mekanların Tüketimi”, Sosyo-Kültürel Farklılık ve Alaşım Mekânları: Kent ve Kentler, (eds.) N. Sam, R. Sam, İstanbul: Ezgi, 2012, s. 291-292.

5. H. Lefebvre, The Production of Space, (çev.) D. N. Smith, USA: Blackwell, 1991, s.71-73.

6. Bknz: Aslanoğlu, Kent, Kimlik ve Küreselleşme, Bursa: Ezgi Kitabevi, 1998.

7. “Flanör”. Walter Benjamin’in Pasajlar adlı yapıtında tanımlanan avare-gezgin “flâneur” (fr.), kenti tam bir kentli olma bilinciyle gezen/yaşayan, kültür ve sanat tüketimi ile kenti bir tutan, kentli olmanın tüm medeni inceliklerini haiz birey tipi olarak anlatılmaktadır. Flanör, 19. yüzyılda Paris’in kent olarak metropole dönüşme macerasında yitip giden değerleri, yalnızlaşan insanların dramını, kentin estetik silüetinin dönüştürülmek uğruna tahrip edilmesini temsil eder.

8. G. Önkal, “Dönüşen Kentlerde Değişen Kimlikler: Toplumsal Bellek ve Özgürlük Yitimi”, Mimar-İst, Yıl:12, Sayı: 43, Bahar 2012, s. 102.

9. Z. Aygen, “Kentlerin Tarihi Dokusu Korunmalı mıdır?”, Cogito: Kent ve Kültürü, Sayı: 8, İstanbul: YKY, 1996, s. 46.

10. T. Paquot, Şehirsel Bedenler: Beton ile Asfalt Arası(nda) Hassasiyetler, (çev.) Z. Bengü, İstanbul: Everest: 2011.

özgünlüğünü oluşturan çekirdeklerin tarihi koşullarını yansıtan yapılar yerine “yeni”liği ve dönüşümü gösteren modern silüeti ısrarla tercih etmektedir. Dolayısıyla yıkıp yerine yapmak değil, yıkıp yerine başka bir şey yapmak söz konusudur. Ancak çok açıkça gözlemliyoruz ki, “yıkmak” dönüştürmenin önkoşuluymuş gibi anlaşılmaktadır.

Dünya çapındaki kentleşmenin dayattığı tekdüzelik; kent kimliklerini, o kentlerde yaşayan kentlileri tehdit etmektedir. Standartları yakalamak adına, kendi tarihselliğine, kendi değer ve ihtiyaçlarına yabancılaşarak dönüşen kentlerin özgünlüğü nasıl sağlanacaktır? Bu konuya küreselleşme ve kentleşme açısından yanıt henüz bulunamamıştır. Daha doğrusu bu sorunsala verilecek yanıtlar ancak kendi özgünlüğümüz çerçevesinde oluşturulabilir. Dahası, bu sorunsala yanıt verememek küresel tüketim çılgınlığı içinde dönüşürken, kentlerimizi marka kentler olarak yaratmak adına duygusuzlaşmak, duygusuzlaşırken değer ve özgürlük kaybına uğramak, yalnızlaşmak ve ruhsuzlaşmak ile karşı karşıya kalabiliriz. Dönüşümün “insandan yana” nasıl gerçekleşebileceğine kafa yoran şehir felsefecisi Thierry Paquot’ya göre insanın kendi beden hareketlerinin şehrin kolektif akışı içerisinde farklılaşması (mesela otobüse binmenin, metroda ilerlemenin, parkta yürümenin insan doğasında olmayışı gibi) insanın kendi bedenine yabancılaşması ile sonuçlanmıştır. Böylelikle bireysellik, kentli hal ve hareketlerimizde birbirine “bulaşmamak”, birbirinden “uzak” durmak gibi medeni(!) bir hale sokulmuştur. Şehir yaşamı, insanın doğal hareketlerini dönüştürür; insanlar da kentleri birlikte yaşamak değil, kendi başına tüketebilmek amacıyla dönüştürmektedir.10 Herkes kendine tapar ve kendini özel görür hale getirilmiştir. Her özellik özgürlük değildir!

Sözün özü, dönüşüm teması özgünlük anlamına gelen kimliğin korunması noktasında mimari olduğu kadar felsefi açıdan da sorunlar içermektedir. “Tartışmaların yeniden tartışılması” anlamına gelen postmodern durumda, kente ve kentlilere bakmak eskisinden daha zordur. Devletin, yerel yönetimlerin ve vatandaşlığın dönüşüme uğradığı küresel dünya düzeninde, dönüşüme karşı durulamayacağı gibi değişimi de dışlamak olanaklı değildir. Ancak postmodern durum bize dönüştürürken kimliğinin özgünlüğünü ortaya koymak gibi bir misyonu da yüklemektedir. Ülkemiz adına konuşursak, zengin tarihsel birikimi, insan anlayışı ve misafirperverliği ile Türkiye’nin kentleri, markalaşmak adına çılgın yapılaşmanın ve kimliği olmayan sıradan binaların değil, otantik kültürü modern biçimde yansıtan simge silüetlerin birlikteliği olarak dönüştürülmelidir. Bunu yapacak olan inşaat sektörünün aktörleriyse yarattıkları mekânların özneler tarafından kullanılacağını ve daha iyi bir insanlığa miras bırakmak adına çalıştıklarını akıldan çıkarmamalıdırlar. Bu türden felsefi-etik bakış açısıyla dönüşüm sürecinde değerlerin erozyonuna karşı durulabilir. Özgünlüğün, küreselleşme ve dönüşüm rüzgârları karşısında, bizleri özgür kılan motif olduğu kentsel dönüşüm felsefemize yansıtılmalıdır.

Page 44: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

44

DOSYA

Ar. Gör. Dr. Eylem BALDokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık FakültesiŞehir ve Bölge Planlama Bölümü

Türkiye’de neoliberal kentleşmenin kıskacında kentsel dönüşüm

kentin olduğu, yalnız mekânsal değil, ekonomik, politik, hukuksal, yönetsel ve sosyolojik unsurları bir arada içeren çoklu bir yapıya sahiptir. Kent, geçmişten bugüne kapitalist gelişmenin temel öznesi konumundadır. Bu nedenle kentsel dönüşümün arka planına baktığımızda kaçınılmaz olarak daha derinlerde, kapitalizmle kent arasındaki ilişkiyi görmekteyiz. 1970’lerden sonra ise kapitalizmin bir nevi kabuk değişimine karşılık gelen neoliberalizmle birlikte neoliberal yeniden yapılanmanın etkin olduğu en temel kulvarlarından biri kent ve kentsel politikalardır. Kentler, neoliberalizmin kendisinin ardı arkası kesilmeyen yeniden yapılanması, değişimi ve yeniden üretiminin artan bir şekilde merkezi olmuştur (Brenner&Theodore, 2002, s. 375). Dolayısıyla bu durum neoliberalizm ve kent arasında oldukça güçlü bir ilişki biçiminin varlığına işaret etmektedir. Neoliberal politikanın stratejileri, müdahaleleri ve

Neoliberalizm, kent ve dönüşüm

Kentler neoliberal yeniden yapılanma süreçlerinin hayat bulduğu en temel alanlar olarak öne çıkmakta ve yeniden yapılanmanın hâkim kurgusu, aktörleri ve araçları tarafından dönüştürülmektedir.

Bu kapsamda kentsel dönüşüm, neoliberal kentleşmenin kentler üzerinde dayattığı en temel müdahale biçimi olarak öne çıkmaktadır.

Kentsel dönüşüm, odağında yaşayan bir mekanizma olarak

Page 45: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

45

uygulamaları kaçınılmaz olarak kent mekânı üzerinde cereyan etmekte ve neoliberalizm kenti yeniden yapılandırmaktadır. Kentsel dönüşüm, neoliberalizmin kenti yapılandırma süreçlerinde odağa yerleşmekte ve güncel bir kavram haline gelmektedir.

2000’li yıllarda Türkiye’nin neoliberal kentleşme evresinde kentsel dönüşüm

Bu kapsamda doğrudan Türkiye’ye bakacak olursak, Türkiye’nin neoliberal politikalar eksenindeki ilk evresini 1980 yılında başlayan birinci neoliberal dalga oluşturmaktadır. Bu dönem Türkiye’de neoliberalizmin köklerinin oluşturulduğu çok önemli bir sürece karşılık gelmektedir. 1980 yılı ile birlikte ithal ikameci ve dışa kapalı kalkınma politikalarından vazgeçilerek, ülke kapılarının dışarıya açıldığı, global liberalizasyon politikalarına geçiş yaşanmıştır. Bu dönemin ekonomik ayağını 24 Ocak kararları, siyasal ayağını ise 1980 darbesi oluşturmuştur. Sürecin siyaset sahnesindeki hâkim figürü ise ANAP iktidarı olmuştur. Türkiye ANAP iktidarı döneminde neoliberalizmin Türkiye’ye özgü bir bileşimini içeren politikaların hayata geçirilmesine sahne olmuş ancak neoliberal politikaların tıkanması nedeniyle 1980’lerin sonları ve 1990’ların başında ANAP iktidarı Türk siyasetindeki hegemonik rolünü kaybetmiştir. Bu durum neoliberalizmin hegemonyasının da zayıflaması anlamına gelmiştir (Ataay, 2008).

Türkiye’de neoliberal politikalardaki ikinci evreyi ise, 2000’li yıllardaki ikinci neoliberal dalga oluşturmaktadır. Neoliberalizmin 2000’lere kadar giderek prim kaybetmesi, neoliberal hegemonyanın yeniden güçlü bir biçimde ayağa kaldırılması ihtiyacını doğurmuştur. Bu noktada 2000’li

süreçte, hegemonik bir proje olarak ‘yapılandırıldığı’ erken neoliberal kentleşme evresi, ikinci dönem ise 2000’lerin başından günümüze kadar uzanan, neoliberalizmin ‘yeniden yapılandırıldığı’ ve erken neoliberal kentleşme evresinde üretmek isteyip tam olarak gerçekleştiremediği somut çıktıların tüm gerçekliği ile görünür hale geldiği esas neoliberal kentleşme evresi olarak adlandırılacaktır” (Bal, 2011, s. 109 ). 2000’li yıllardaki neoliberal kentleşme evresini bir önceki evreden ayrıştırmamızı sağlayan iki tane çok temel gösterge bulunmaktadır. Birincisi, devletin piyasanın önündeki engelleri kaldırma ve piyasanın önünü açma temelinde gerekli düzenlemeleri yapma yönündeki yeni düzenleyici rolüne paralel olarak, 2000’li yıllarda kente ilişkin neoliberal mekanizmaları hayata geçirmek üzere çıkarılan çok sayıda yasal düzenlemedir. İkincisi ise, 2000 sonrası süreçte kentsel mekâna baktığımızda son derece görünür hale gelen somut mekânsal değişimlerdir (Bal, 2011). Bu kapsamda kentsel dönüşüm, neoliberal kentleşme evresinin güçlü yasal düzenlemelerle gündeme gelen en belirgin somut mekânsal değişimlerinden biri olmaktadır. Söz konusu sürecin ana aktörleri devlet ve sermaye olurken, bu süreçte devletle piyasanın uyumlu bir iş birliği içinde çalıştığı dikkati çekmektedir.

Türkiye’deki kentsel dönüşüm projelerine ilişkin 2010 yılında Göksu ve Bal (2010) tarafından yapılan çalışmada elde edilen bulgulara göre: Türkiye’de 81 ilin %54’ünde kentsel dönüşüm projesi bulunmaktadır. Ülkenin batısında doğusuna göre daha fazla dönüşüm projesi yer almaktadır. Kentsel dönüşüm projelerinin sayıca yoğunlaştığı iller ise Ankara ve İstanbul’dur. İstanbul’daki sayı Ankara’ya göre azdır ancak bu

yıllar neoliberalizmin yeniden yapılandırıldığı yeni bir aşamadır. 1990’ların sonunda Türkiye ile neoliberal politikaların en önde gelen uluslararası üst kurumu olan IMF arasında 10 yıllık kesintisiz bir yakın izleme anlaşması yapılmıştır. Söz konusu İzleme Anlaşması, Türkiye iktisat tarihindeki Türkiye-IMF ilişkileri açısından en uzun dönemli ilişkinin başlangıcını oluşturmaktadır. Bu, 2000’li yıllardaki neoliberal politikalara yön çizecek olan çok temel bir gelişme olup, neoliberal reçetenin kesintisiz bir biçimde uygulanması anlamına gelmektedir. 2000’li yıllarda neoliberalizmin hâkim hegemonyasını yeniden üretecek olan siyasi aktör ise, neoliberal ikinci kuşak yapısal reformları kararlılıkla hayata geçiren AKP hükümeti olmuştur. 2002 genel seçimleriyle birlikte günümüze kadar gelişen süreç içinde AKP, siyasetin hâkim bir figürü haline gelmiş ve neoliberalizmin hâkim hegemonyasını yeniden üretmeyi başarmıştır (Ataay, 2008).

Türkiye’deki kentleşme süreçlerinin dönemsel bir analizi yapıldığında, literatürde genel olarak karşımıza, 1923-1950, 1950-1980 ve 1980 sonrası olarak üç temel dönemleme çıkmaktadır. Ancak tüm göstergeler 2000’li yıllarla birlikte neoliberalizmin hegemonyasının yeniden diriltildiği; yeni bir döneme açıldığımıza işaret etmektedir. “Bu noktada ilk dönem; neoliberalizmin temellerinin atılarak, 1980’den başlayıp 2000’lere kadar uzanan

Kentsel dönüşüm, neoliberal kentleşme

evresinin güçlü yasal düzenlemelerle

gündeme gelen en belirgin

somut mekânsal değişimlerinden

biridir.

Page 46: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

46

projelerin gücü, şiddeti ve etkisi daha yüksektir. Sayı bakımından öne çıkan diğer illerin ise Trabzon, Bursa, Gaziantep, Samsun, Antalya ve Adana olduğu görülmektedir. Kentsel dönüşüm projelerinin ülke genelinde ulaştığı oran “... kentlerde birbirinden bağımsız düzenlemeler olarak öngörülen dönüşüm örneklerinin, temelde, ulusal ölçekte genel ve kapsayıcı bir dönüşüm gerçekliğinin içinden türediğini göstermektedir” (Göksu ve Bal, 2010, s. 261).

2000’li yılların ilk çeyreğinden itibaren mevcut hükümetin kentsel dönüşüm başlığıyla tek başına bir yasa çıkarma konusunda önemli ölçüde çaba harcadığı ancak bu alandaki güçlü toplumsal muhalefet nedeniyle bunu tek başına bir kanun olarak yürürlüğe koyamadığı bilinmektedir. Nitekim bu yönde hazırlanan kanun tasarısı tüm çabalara rağmen yasalaştırılamamıştır. Ancak hükümet bu konudaki kararlılığını sürdürmüş ve aynı amaca yönelik farklı bir yöntem izleyerek, mevcut yasaların içine maddeler eklenmesi, konuya ve yere özgü yasalar çıkarılması yönünde bir tutum izlemiştir. Nitekim 2004 yılında çıkarılan 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu, yere özgü olması açısından son derece dikkat çekicidir. Bu noktada, iktidarın ısrarlı çabaları sonucu kentsel dönüşüm, 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 73. maddesiyle gündeme gelmiş ancak süreç içinde bu maddenin kapsamı yeterli bulunmayarak

Bu kapsamda, söz konusu meşrulaştırma söylemlerinin arkasındaki ana senaryoyu görmek önem taşımaktadır. Bunun arkasında, Türkiye’de 2000’li yıllarda neoliberal kentleşme evresinde, kent toprakları üzerinden sermaye birikimi yaratma hedefi yer almaktadır. Yasal düzenlemelerle güçlendirilen, devlet ve piyasa iş birliğinde yürütülen kentsel dönüşüm, bu kapsamdaki en güçlü araç haline gelmektedir. Kentsel dönüşümün yönünü çevirdiği temel alanlar, kent merkezinde ya da merkez çeperinde kalan rant değeri yüksek, özellikle toplumdaki alt gelir gruplarının yaşadığı gecekondu alanları ve tarihsel alanlar olmaktadır. Ancak yakın dönemde çıkarılan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’la, kentsel dönüşümün kapsamı, risk taşıyan alanlar başlığı altında çok daha geniş bir düzenlemeye taşınmış durumdadır.

Kentsel dönüşüm yalnız fiziksel bir müdahale olmayıp bu yolla, aslında iki temel alan olan mekân ve insan birlikte dönüşmekte/dönüştürülmektedir. Kuşkusuz mekânda yaşanan dönüşüm daha görünür ve somuttur. Dönüşüm projeleriyle, mekânda yaşayan belirli bir kültürel ve sosyal grup yerinden edilmekte, bu şekilde, yalnız mekânsal bir çözülme değil, aynı zamanda mülkiyet ilişkileri, ortak yaratılmış kültürel değerler, alışkanlıklar ve tüm o derin ilişkilerden oluşan bir yaşam biçimi de tarihten silinmektedir. Mevcut alan yok olmakta, bu alana yeni bir mekânsal yapılanma ve toplumsal grup gelmekte, mevcut alandakiler yeni bir alana gitmekte ve yeni bir yaşam biçimi oluşmaktadır. Bu noktada, genellikle dönüşüm alanındakilerin transfer edildiği bölgeler tartışılmakta ancak boşalan alana ne olduğu, ne tür kullanımların getirildiği

yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. 2010 yılında yürürlüğe giren 5998 sayılı Belediye Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile Belediye Kanunu’nun 73. maddesinde yapılan değişiklikle kentsel dönüşüm süreçlerinin önü çok daha açık hale getirilmiştir. 2005 yılında çıkarılan 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun, tarihsel alanlara müdahalede oldukça önemli bir araç niteliğindedir. Öte yandan TOKİ’nin kentsel dönüşüm konusundaki yetkilerinde de önemli düzenlemelere gidilmiştir. Nitekim son olarak 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, hükümetin kentsel dönüşüm alanındaki ısrarlı tutumunun çok net bir ifadesi niteliğindedir.

Günümüzde kentsel dönüşüm projelerinin ve ilgili yasal düzenlemelerin bu projeleri meşrulaştırmaya yönelik söylemlerle gündeme getirildikleri görülmektedir. Plansız ve kontrolsüz gelişmenin kentli yoksul sınıflar açısından olumsuz barınma ve yaşam koşulları yarattığı ve kentsel dönüşüm projeleriyle bu sınıflar için nitelikli yaşam çevreleri yaratılacağı söylemi yaygınlık kazanmaktadır. Diğer taraftan kentsel dönüşüm alanları suçla özdeşleştirilmekte, bu alanlara müdahale edilmesi durumunda, toplumsal hafızaya suçun organizasyonun bozulacağı, kentsel şiddetin azalacağı yönünde olumlu anlamlar yüklenmektedir (Kurtuluş, 2007). Bu meşrulaştırma zeminine son yasal düzenleme ile afet riskleri de eklenmiş olup, afet riskli alanlara dönüşüm yoluyla müdahalede bulunulması düşüncesi, kentsel dönüşümün yöntemini ve arka planını sorgulamaksızın zihinsel alanlarımızda olumlamalar yapmamıza neden olmaktadır.

Kentsel dönüşüm projeleriyle, kültürel değerler, alışkanlıklar

ve tüm derin ilişkilerden oluşan bir yaşam biçimi de

tarihten silinmektedir.

Page 47: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

47

yerine çözümsüzlük yarattığı ortadadır. O halde artık henüz tam anlamıyla denenmemiş olanı denemenin ve bu alanları insanca yaşam koşullarına kavuşturarak, vatandaşların kendi yaşam çevrelerinde kalmasına olanak tanıyacak gerçek çözümleri gündeme taşımanın zamanıdır. 2000’li yılların neoliberal kentleşme pratiği açıkça şunu söylemektedir: “Kentteki yaşam hakkı, o yerin bedelini ödeyebilenlere aittir.” Ancak unutulmaması gereken temel nokta şudur ki: “Kent hepimizindir” ve gerçek dönüşüm öncelikle bu farkındalığa ulaşmakla ve bu yönde çözümler üretmekle başlayacaktır.

Kaynaklar

Ataay, F. (2008). Neoliberalizm ve Muhafazakâr Demokrasi 2000’li Yıllarda Türkiye’de Siyasal Değişimin Dinamikleri. Ankara: De ki Yayınları.

Bal, E. (2011). “Türkiye’de 2000 Sonrası Neoliberal Politikalar Çerçevesinde İmar Mevzuatındaki Değişimler ve Yeni Kentleşme Pratikleri: İstanbul Örneği”, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.

Brenner, N. & Theodore, N. (2002). Cities And The Geographies Of Actually Existing Neoliberalism. Antipode, Volume 34, (3), 349-379.

Göksu, E. ve Bal, E. (2010). “Türkiye’de Neoliberal Mekânsal Gelişim Stratejisi Olarak Kentsel Dönüşüm Projeleri”. (Der: Dilek Özdemir). Kentsel Dönüşümde Politika, Mevzuat, Uygulama: Avrupa Deneyimi, İstanbul Uygulamaları İçinde (256-284). Ankara: Nobel Yayınevi.

Kurtuluş, H. (2007). Kentsel Dönüşüme Modern Kent Mitinin Çöküşü Çerçevesinden Bakmak, Planlama, (2006/2), s. 7-11.

tartışması daha geri planda kalmaktadır. 2000’li yıllarda bu alanlara yaygın olarak tam da neoliberal kentleşmeye uygun olarak, kapalı konut siteleri, AVM’ler, rezidanslar, özel okullar, özel hastaneler gibi kullanımların getirildiğini görmekteyiz. Bu kullanımlar süreç içinde etrafını da dönüştürmekte ve dönüşüm sadece proje alanıyla sınırlı kalmamaktadır. Bu durum, kentsel dönüşümün, kent toprakları üzerinden sermaye birikimi yaratmaya yönelik bir araç olduğunu net olarak gözler önüne sermektedir. Yerinden edilenler ise yaşadıkları az katlı, daha insani ilişkilerle örülü yaşam çevrelerinden, çok katlı, kibrit kutularına transfer edilirken, kentin gözden uzak bölgelerine gönderilen bu gruplar birçok mahrumiyetle ve bütçelerini aşan ulaşım ve konut giderlerini ödemek gibi sorunlarla karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Bu noktada getirilen çözüm ile müdahaleye neden olarak gösterilen gerekçenin, objektif bir biçimde karşılaştırılması gerekmektedir. “Üretilen çözümler gerçekten insani, yaşanabilir ve maliyetleri karşılanabilir yaşam çevreleri üreten çözümler midir?”, sorusunun yanıtı büyük önem taşımaktadır.

Sonuç Yerine: Nasıl Bir Kentsel Dönüşüm?

Günümüzde kentlerin bir büyüme problemiyle karşı karşıya olduğu, özellikle toplumdaki alt gelir gruplarının büyük bir bölümünün sağlıklı barınma koşullarına ve yaşanabilir kentsel çevrelere sahip olmadığı ve kentlerin önemli bir

bölümünün afet riski taşıyan alanlar üzerinde kurulu olduğu temel gerçeklerdir. Bu noktada kent elbette dönüşecektir ve dönüşmelidir. Ancak burada hayati olan nokta, söz konusu dönüşümün nasıl olması gerektiğidir.

Günümüzdeki kentsel dönüşüm süreçleri içinde, planlamanın en temel ilkesi olan kamu yararı ilkesi aşınmaktadır. Kamu yararı, toplumun tüm sınıflarını kucaklaması gereken bir ilkeyken, kentsel dönüşüm projelerinde izlenen yöntemle toplumun varlıklı ve güçlü sınıflarının yararı haline indirgenmektedir. Kentsel dönüşüme konu olan alanlarda yaşayan vatandaşlara, neoliberal politikalar ve bu eksendeki yasal düzenlemeler şöyle demektedir: “Bir zamanlar bizim için gerekliydiniz ama artık sizleri görmek istemiyoruz!” Bu kapsamda, nasıl bir kentsel dönüşüm sorusuna verilebilecek üç temel yanıt şöyle sıralanabilir:

Birincisi, dönüşüme konu olan alanlarda yaşayanların mevcut yaşam çevrelerinde ve koşullarında yaşamalarına seyirci kalmak ve dönüşümü tümüyle kendi iç dinamiklerinin akışına bırakmak.

İkincisi, bugünün neoliberal kentleşme pratiğinde olduğu gibi, kentsel dönüşümü meşrulaştırıcı söylemler eşliğinde kentsel topraklar üzerinden sermaye birikimi elde etme aracı olarak kullanmak.

Üçüncüsü, dönüşüme konu olan alanlardaki vatandaşların mevcut yaşam alanlarında kalması sağlanarak, bu alanların insanca yaşanabilir hale getirilmesi yönünde politikalar üretmek ve toplumun tüm sınıflarının bir aradalığına olanak verecek insancıl, paylaşımcı çözümlere gitmek.

İlk iki seçeneğin bugüne kadar denendiği ve aslında çözüm olmak

Vatandaşların kendi yaşam çevrelerinde kalmasına olanak tanıyacak gerçek

çözümleri gündeme taşımanın zamanıdır.

Page 48: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

48

DOSYA*

İsmet ERGüLAktürk Yapı AŞ Genel Müdürü

Aktürk, yaşam alanlarını dönüştürüyor

Nitelikli yapılar konusunda öncü olan Aktürk Yapı, bugüne kadar inşa ettiği yapılarda, huzurlu ve konforlu yaşamı, estetiği, doğanın korunmasını ve kentsel yaşama katkı sağlamayı ilke edinmiştir.

ParkOran Projesi özelinde baktığımızda, yaklaşık 150.000 m2 alanı ile Ankara’nın en büyük korunmalı sitesidir. 100.000 m2 yeşil alanı ve çok özel peyzajı ve peyzaj içindeki gölet ve su oyunları ile sizi şehrin karmaşasından uzaklaştırmaktadır. Park Club Sports Center, yetişkin ve çocuk yüzme havuzları, seyirci tribünlü tenis kortları, fitness alanları, sauna, spor yapanların tüm ihtiyaçları düşünülerek planlanmış soyunma odaları, kafeterya, çocuk kulübü, toplantı salonu, idari ofisleri ile kapsamlı bir spor merkezi olarak sağlıklı yaşama katkıda bulunmaktadır.

Proje kapsamında hayatı güzelleştirecek tüm detaylar düşünülmüştür. Gölet, çocuk oyun

alanları, amfi tiyatrolar, açık havada egzersiz imkânı sunan yürüyüş yolları site sakinlerinin kullanımı için öngörülmüştür.

Bununla birlikte proje kapsamında inşaatı yapılan Ticaret Merkezi konseptinde planlanan bankalar, restoranlar, kafeler ve ofisler ParkOran sakinlerinin hayatlarını kolaylaştıracak ve evlerinin hemen yanında hoş bir ambiyans sağlayacaktır.

ParkOran Konutları bünyesinde kurulmuş olan Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi, günlük 600 ton atık suyu arıtarak, Şehircilik ve Çevre Bakanlığının belirlemiş olduğu sulama suyu kriterlerinden daha yüksek kalitede çıkış suyu elde etmektedir. Bu sayede hem çevreye olan saygı vurgulanmış hem de peyzaj sulamasından ekonomi sağlanmıştır.

Zorlu Center ise, tek bir adada ve tek bir seferde yükselen, beşli karma kullanım özelliğine sahip

Aktürk Yapı, 34 yıllık deneyimleri ile inşaat sektörünün önde gelen ve marka değeri yaratmış firmaları arasında yer alıyor. Ankara’da Park Oran, İstanbul’da zorlu Center gibi konutlar ile prestijli projeler üreten Aktürk Yapı AŞ Genel Müdürü İsmet Ergül, lükste, konforda ve kalitede fark yaratan prestij projelerinin kent yaşamına katkılarını anlattı.

*Firma ismine göre alfabetik olarak sıralama yapılmıştır.

Page 49: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

49

proje olmasıyla sadece Türkiye’de değil, dünyada da bir ilktir.

Zorlu Center Projesi ile yeni bir kent merkezi ve yaşam alanı hedeflenmektedir. İstanbul’un kamusal mekân kurgusuna yeni bir halka olarak eklemlenecek proje, zengin, yarı açık alanlarla bildik alışveriş merkezlerinin yapısal ve sosyal normlarını kırmayı ve özgün bir kent meydanı tarifi yaratmayı amaçlamaktadır.

Zorlu Center Projesi’nde sosyal ve kültürel çalışmalar ön plana çıkmaktadır. Proje, konferans salonları, müze, kütüphane gibi sosyal ve kültürel yapıları içeren, Broadway Show’larının sergilenebileceği donanımda performans sanatları merkezinin yanı sıra otel, iş merkezi, alışveriş merkezi ve rezidansları ile gayrimenkul sektörüne yön vermeyi hedeflemektedir.

Kentsel dönüşüm, son günlerin moda kavramı ve en çok tartışılan konusudur.

Genelde kentsel dönüşüm, gecekonduların ve kuralsız yapıların yıkılıp yerlerine yenilerin yapılması olarak düşünülmektedir. Bu şekil, sadece mekânsal dönüşümdür ve son derece yanlıştır.

Kentsel dönüşüm projeleri, insani, toplumsal, ekonomik, mimari ve şehircilik boyutu olan projelerdir. Bu projeler yapılırken mimarlar, şehir plancıları, inşaat mühendisleri, toplumbilimciler, sosyologlar ve halkın temsilcileri birlikte çalışmalıdırlar. Projeler uzlaşma neticesinde çıkmalıdır, uzlaşma en önemli halkadır.

Projeler yapılırken, emsal, yapı yerleşimleri, yapı yükseklikleri, yapı

mimarileri, hastane, okul, kreş, spor tesisleri gibi sosyal donatılar, yeşil alan ve su görüntüleri doğru kullanılmalıdır, nitelikli konutlar yapılmalıdır.

Kentsel Dönüşüm Kanunu’nun doğru kullanılması halinde, büyük kentlerin çarpık ve yanlış yapılaşmış dokusu yeni bir çehreye bürünecektir. Bu Kanun, aynı zamanda sağlık kurallarına uygun, doğal, tarihi, kültürel, çevresel ve ekosistemleri koruyan, yaşatan ve geliştiren, afetlere dayanıklı, sürdürülebilen gelişme ve ekonomik kalkınma hedeflerine uygun yaşam alanlarının oluşturulmasını amaç edinmelidir. Aynı zamanda deneyimli proje ve tasarım gruplarının danışmanlıkları tariflenmeli, projeler şeffaf olmalıdır.

İnsanı ve çevreyi önemseyen yapılar inşa eden firmaların ülkemizde artmasının en büyük temennim olduğunu belirtmek isterim.

Page 50: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

50

DOSYA

Kamu binalarının dönüşümünde başarıya giden yol

Barış HAŞEMOĞLUHaşemoğlu İnşaat AŞYönetim Kurulu Üyesi

30 yılı aşkın bir süredir sektörde faaliyet gösteren bir şirket olarak, en temel prensibimiz insan kıymetini bilmek olmuştur. Zira işi yapanlar tabelalar değil, çalışanlardır.

Her kaliteli proje, yoğun bir bilgi ve tecrübenin sonucudur. Bilgi ve tecrübe de zamanla elde edilir. Dolayısıyla bir personelle

ne kadar uzun süre beraber çalışırsanız, o kadar çok verim alırsınız. Personeli ikinci planda görüp kıymet vermeyen ve bundan ötürü yıllık personel sirkülasyonu fazla olan firmalar, ne yazık ki iki adım ileri bir adım geri gitmekten kurtulamazlar. Bazen de geri adımları daha fazla olur ve batarlar. Zira her yeni gelen personelin firmayı ve sistemi tanıma zamanı ve intibak süreci vardır. Bu süreçte sisteme alışamamaktan ve acemilikten kaynaklı olarak yapılan hatalar, personel memnuniyetini sağlayarak sirkülasyon azaltmaya oranla çok daha maliyetlidir. Ayrıca çalıştığı işyerini ve çalışma şartlarını seven, huzurlu bir personel, mutsuz ve stresli bir personele oranla en az %50 oranında daha verimli çalışmaktadır. Biz, bunun önemini bildiğimiz için, her zaman önceliği çalışanlarımıza vermişizdir.

Haşemoğlu İnşaat AŞ başkentte Sayıştay Başkanlık Binası, TBMM Ek Hizmet Binası İnşaatı, Emniyet Genel Müdürlüğü Yeni Binası gibi önemli projeleri inşa etti. Bu önemli binaların Ankara'ya kazandırılması 30 yıllık bir deneyimin ürünü. Haşemoğlu İnşaat AŞ Yönetim Kurulu üyesi Barış Haşemoğlu firmasının ilkelerini aktardı.

Page 51: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

51

Bu bağlamda, firma personelimiz uzun yıllardır bünyemizde bulunan ve çoğu muhtemelen emekliliklerine kadar firmamızda çalışacak olan insanlardır. Her yeni proje ile artan ve arkadan gelen nesle de aktarılarak tabana yayılan bu kolektif tecrübe, bizim başarımızda birincil etkendir.

Bunun bir adım sonrası da bu tecrübe ve bilgiyi uygulamaya dökmek geliyor ki onda da süreç önemlidir. Bu süreç de planlama, ekip seçimi ve takım çalışmasını içerir. Zira en kabiliyetli futbolcular bile, belli bir plan dâhilinde bir takım oyunu oynamazlarsa, maçı kaybetmeleri haktır. Dolayısıyla işin başı planlama, ekip seçimi ve takım çalışmasıdır.

Biz, bir projeye başlayacağımız zaman ilk olarak hedefimizi tespit ederiz. Bu hedef, projeye

göre değişmekle beraber, genel ilke olarak en yüksek kaliteyi, en kısa zamanda ve en düşük maliyetle yapmak olur. Eğer bir taahhüt işi söz konusu ise müşteri memnuniyeti bu ilkelerin en başına geçer. Müşterilerimizin istek ve arzularını tespit eder, hedefimizi ona göre revize ederiz.

Sonrasında projeyi yürütecek olan proje ekibini kurmak gerekir. Bu ekibi kurarken de temel ilkelerimiz, “falanca işte 10 yıl tecrübeli adam” anlayışından öte, tecrübesi az ve yetersiz bile olsa, mesleğini geçimini kazanmak için değil de gerçekten sevdiği için yapan, öğrenmeye meraklı, çalışma disiplini olan, takım çalışmasına yatkın, özverili, yaptığı işin hakkını vermeyi kendine prensip edinmiş insanlarla çalışmaktır.

Akabinde belirlediğimiz ana hedefe göre bir bütçe belirler, bu bütçeye

uygun bir maliyet hesabı ve nakit akış planlaması yapar, buna uygun bir iş programı hazırlar ve buna göre planlamamızı yaparız. İmalatta kullanılacak olan ürünlerin seçim süreci, temin süreci, alt yüklenici firmaların seçimi, projenin hangi alanlarında, hangi tarihlerde, hangi işlerin, ne kadar iş gücü ve ne kadar malzeme/ekipman kullanılarak yapılması gerektiği, bu plana uygun bütçe hesabı, tüm sair detayları da kapsayacak şekilde ve iş programına uygun olacak şekilde yapılır.

Bu aşamadan sonra projenin hayata geçirilmesi ise sadece her akşam müdavimi olduğunuz ve kıvrımlarını, tümseklerini iyi bildiğiniz bir parkurda yürümek gibidir. Yılların bize kattığı tecrübe ise, böyle bir yolda önünüze beklemediğiniz taşlar çıksa da bunlara takılıp düşmeden hedefe ulaşabilmektir.

Page 52: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

52

DOSYA

zeynel Abidin ERDOĞANKoray Yapı End. ve Tic. AŞYönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdür

Gökdelenler modernitenin simgesi oldu

Görüldüğü gibi, globalleşen dünyamızda da ülke ekonomilerine büyük ivme kazandıran olguların başında inşaat sektörü gelmektedir. Yine dünyanın birçok ülkesinde çağın ekolojik olanaklarından yararlanarak High Tech yapıların ortaya çıktığını izlemekteyiz. Kentlerin kimliğini oluşturan gökdelenler, modernitenin önemli bir simgesi haline geldi. Bugün, biz de ülkemizi gökdelenlerle tanıştıran öncü şirketlerden biri olmanın gururunu yaşamaktayız.

Kuşkusuz, gökdelenlerin yer seçimi kentlerin silüetini etkilediğinden, yapının kent içindeki konumunun ve gabarisinin kentin silüetini olumlu etkilemesine, ayrıca yapıların kentlerin var olan tarihsel silüetini bozmamasına özen gösterilmesi her zaman kuruluşumuzun amaçlarından biri olmuştur. Yine üzerinde durduğumuz konulardan biri de bir gökdelenin yakın çevresiyle ilişkisidir. Bir yandan mimarlık etiği, öte yandan mimarlıkla ilgili örf ve geleneklerimizden kaynaklanan yapıların birbirlerine saygılı olması

Gökdelenler konusunda ülkemizin en önemli firmaları arasında Koray Yapı yer alıyor. Kentlerin mimari estetiğine sahip çıkan, çevreye duyarlı, inşaat sektörünün çağdaş yöntemleri ile Koray’ın gökdelenleri, rüya şehirler inşa ediyor. Sektörde engin bir birikime sahip olan Koray Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı zeynel Abidin Erdoğan gökdelenlerin kent silüetine katkılarını anlattı.

Page 53: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

53

gereği, gökdelenlerin de çevresine olumsuzluklar getirmemesi gerekir. Tasarım ve üretimde bu yukarıda değinilen iki önemli kriteri yerine getirme dışında büyük bir titizlik isteyen inşaat sürecinin de en çağdaş yöntemlerle gerçekleştirilmesi, kuruluşumuzun üzerinde durduğu başlıca hedeflerden biri olmuştur.

Sektörümüzü bugünlerde yakından ilgilendiren bir konu da kuşkusuz, kentlerimizi çağdaşlaştırma operasyonudur.

Hükümetimizin ve parlamentomuzun önemli icraatlarından biri de 16.05.2012 tarih ve 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında” başlıklı Kanun’u çıkarması ve uygulamaya sokmasıdır. Kanun “Kentsel Dönüşüm” Kanunu olarak da halk arasında adlandırılmıştır. Cumhuriyet tarihimizde “ilk kez” depremin yol açtığı felaketlere ciddi bir biçimde son vermek ve çarpık kentleşme sonucunda ortaya çıkan yerleşme alanlarını uygar bir topluma yakışır hale getirmek bu

Kanun'un yürürlüğe sokulmasıyla amaçlanmaktadır.

Kanun’un uygulanmasında bazı aksamaların olması beklense de bu aksamaların ortadan kalkması için hepimize, başta üniversitelerimize, meslek odalarımıza ve inşaat sektöründe çalışanlara büyük görevler düşmektedir. Kanun'un aksayan taraflarını bertaraf etmek için saydığım bu kuruluşlar elbirliğiyle ortak çalışmalıdırlar. Sağlıksız konutlardan, her zaman vatandaşlarımızın yaşamını tehdit eden deprem felaketinden bu Kanun'un sağlıklı bir biçimde uygulanmasıyla kurtulabileceğimize inanıyoruz.

Kuşkusuz, kentlerimizin daha yaşanabilir hale gelmesi inşaat sektörümüzün de daha iyi bir ortamda çalışacağının önemli bir işaretidir. Türk inşaat sektörünün daha kaliteli ürün vermesine neden olacak yaklaşım ve yöntemler, sektörün yalnız ülkemizde değil, dünyada da önemli bir marka olmasına yol açacaktır.

Page 54: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

54

DOSYA

Tarkan KULAKKulak İnşaat AŞYönetim Kurulu Başkanı

Çarpık şehirlerden güvenli yaşam alanlarına dönüşüm

Kentsel dönüşüm projelerinin şehirlere önemli katkıları bulunmaktadır. Bu tip projelerin şehirlerimize katkılarını şöyle sıralayabilirim.

Öncelikle bu projeler imar mevzuatlarına uygun yapıldıkları için çarpık yapılaşmayı önlemektedir.

Tüm yönetmeliklere (deprem vs. gibi) uygun yapıldıkları için son derece sağlam ve yaşam şartlarına uygun yapılar üretmektedir.

Konut kredileri kriterlerine uygun yapıldıkları için alımların imkân dâhilinde olmasını sağlamaktadır.

Tüm yapılarda yoğunluk faktörü kullanıldığı için gerekli metrekarelerde otopark ve yeşil alan yerleri kalmaktadır.

Altyapı sorunlarının daha çabuk ve pratik olarak çözülmesini sağlamaktadır.

Kulak İnşaat AŞ, kentsel dönüşüm alanında Adana’da ve Kayseri’de gerçekleştirdiği projelerle kentin silüetini değiştirecek işlere imza attı. Varoşlardan yeni bir kent yarattı. Kulak İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kulak, bu projelerin şehre katkılarını ve firmasının projelerin yürütümüne ilişkin ilkelerini aktardı.

Page 55: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

55

Bu tip toplu yerleşim projeleri toplu taşıma ve ulaşım işlerini daha kolay hale getirmektedir.

Bu projelerin gerçekleştiği alanlarda yaşayan insanlar, daha güvenli bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedir.

Çocuk parkı, yüzme havuzu, yürüyüş alanları gibi sosyal faaliyet hizmetleri daha rahat sunulmaktadır.

Kulak İnşaat, yapıları ile kent yaşamına uygun projeler üretmektedir. Kulak, ülkemizin en köklü firmaları arasında yer almaktadır. Firmamızın bu başarısında taviz vermediği ilkelerin bir ürünü yatmaktadır. Bu ilkelerimizi inşaat sanayi okurlarına aktarmak isterim:

En başta 65 senenin verdiği güven ve tecrübenin getirdikleri var. Bunu biraz açmak icap ederse:

İşimizi çok severek yapmamız,

Teknik personelimizin çok seçme ve kalifiye olması,

Sadece TSE garantisi olan malzemelerin kullanılması,

Müşteri memnuniyetinin önde gelmesi (hatta seneler önce teslim edilmiş yapılarda bile kullanımdan meydana gelen arızalar olması durumunda dâhil gerekli yardımların yapılması),

Verilen sözlerin değerinin çok kıymetli olması,

Taahhütlerde fenni ve özel teknik şartnamelere sadık kalınması, bunun dışına çıkılmaması,

Kanunlara ve yasalara son derece dikkat edilerek uyulması,

Personelimiz ve müşterilerimiz ile güzel bir uyum içinde çalışmamız ve son olarak önce insan kazanmak, sonra para kazanmak ilkesi ile işlerimizi sürdürmemizdir.

Page 56: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

56

DOSYA

Erhan BOYSANOĞLUMesa Mesken AŞYönetim Kurulu Başkanı

Şehir, medeniyetin damıtılmış göstergesidir

MESA 1969’da kurulduğu günden bugüne gerçekleştirdiği 70 bini aşkın konutla bu konudaki uzmanlığını kanıtlamış ve hak ettiği saygınlığı kazanmıştır. İlk günlerinden beri yeniliklere açık olmuş, sektördeki gelişmeleri yakından takip etmiş hatta bunlara öncülük etmiştir. Hayata geçirdiği çağdaş projelerinde çevre düzenleme ve sosyal donatıları ile bir bütün olan örnek yaşam alanları gerçekleştirmiş, bu alanların işletilmesi konusunda ülkemizde ilk site yönetim firmasını da kurarak hizmet vermiş ve sürdürülebilir projeleri hayata geçirmiştir. Bugünün şartlarında tüm bunlar olması gereken unsurlar olsa da yapıldığı dönem itibarı ile Mesa, önemli bir anlayış değişimini yaptığı projeler de gerçekleştirmeyi başarmıştır. Tüm projelerinde satış sonrası hizmeti ile müşterilerinin her zaman yanında olmak ve müşterilerini ailenin bir ferdi olarak görmek de Mesa’nın sektörde haklı bir yer edinmesine katkı sunmuştur. Hayata geçirdiğimiz projelerde, tasarımından başlamak üzere, beklentileri karşılayan hatta ötesine taşıyan, sosyal donatıları ve çevresi ile bir bütün, çağdaş ve yenilikçi anlayış, iyi yönetim,

teknolojinin kullanımı, malzeme seçimi ve detaylarda özen, sürdürülebilirlik ve projenin gerçekleştirilmesi ile ilgili ekonomik verilerin iyi harmanlanmasının Mesa’nın öne çıkmasındaki unsurlar olduğunu düşünmekteyim.Şehirlerimize gelince, ölçeği ile karşılaştırdığımızda biz hep o büyük ölçeğin küçük parçalarını yaparak, kimi zaman yaptığımız tekil binalar ile kimi zaman büyük konut projeleri ve onların kentsel mekânları ile katkı sağladığımızı söyleyebilirim.Kent silüeti denince aklıma Zeytinburnu gelir. Bugün Zeytinburnu’ndaki tarihi yarımada silüeti üzerine düşen gölge 1980’lerde başlayan çok katlı yapılaşma sürecinin neticesidir. Süleymaniye Camisi niye orada? Yani Mimar Sinan bunu rastgele yaptığı bir tercih neticesinde inşa etmemiştir. Sultanahmet niye orada? Topkapı Sarayı niye o şekilde yapılmış? Yani Mimar Sinan, Süleymaniye’yi ve Selimiye’yi yapan deha herhalde çok daha farklı binalar yapabilecek mühendislik ve mimarlık bilgisine sahipti fakat biz bunu göremiyoruz. Farklı bir anlayış var. Dolayısıyla burada şehirlerin ruhunu, kimliğini

Türkiye’de konut deyince akla ilk gelen markalar arasında Mesa yer alıyor. Mesa; sağlıklı, estetik, kent kimliğine uygun konutları ile kentsel mekânlara katkı sağlıyor. Mesa Mesken AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Boysanoğlu, Mesa Mesken AŞ’nin konut üretimi politikaları ve kentsel düzenlemelere ilişkin görüşlerini aktardı.

Page 57: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

57

görüyoruz. Osmanlı, İstanbul’a bu eserlere âdeta kendi ruhunu vermiştir. Şimdi bizim bunu göz ardı ederek, şehri bir rant, yatırım alanı olarak görerek, boş bulduğumuz her yere, sermaye ve para gücünü elinde bulunduran herkesin istediği projeyi yapacağı, istediği binayı dikeceği bir mekân olarak gördüğümüzde, İstanbul’a en büyük kötülüğü yapmış ve en büyük cezayı vermiş oluruz. Şehir, bir medeniyetin damıtılmış, süzülmüş, rafine olmuş görüntüleri, göstergeleridir. İstanbul da bizim medeniyetimizin, İslam medeniyetinin en son, en saf, en zarif şehridir, bir değeridir, bir kıymetidir. Bunu bu şekilde görmemiz lazım.Şehircilik kavramı en genel anlamıyla, “Şehirlerin kurulmasında, düzenlenmesinde, güzelleştirilmesinde kullanılacak, uygulanacak yöntemleri, şehirlerle ilgili toplumsal, ekonomik vb. sorunları konu edinen bilim dalı” olarak tariflenmektedir. Bu noktada şehir plancılığı ulusal bir yerleşme ve kalkınma planı çerçevesi içinde, bilimsel yöntemlere göre yapılan araştırmalara dayanarak, plan, program ve projelerin hazırlanmasını ve bu amaçla girişilecek çabaların gerçekleştirilmesini de kapsayan bir sanat ve bir çalışma alanıdır. Şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı kavramlarının şehir planlama disiplininin en önemli iki ayağı olan kuram ve uygulama alanlarındaki anlamlarıdır. Şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı, şehir planlama çatısı altında bir araya geldiklerinde, bağlı oldukları bu hâkim anlayışın somut belgelerini üretmektedirler. Günümüzde sermaye, kamu talep ve ihtiyaçlarındansa kendi çıkarları doğrultusunda kentleri şekillendiriyor ve kentsel mekânların nasıl kullanıldığına karar veriyor. O halde çift yönlü işleyen bu sürecin temel anahtarları konumundadırlar. Bu çift yönlü işleyen sürecin hassas bir dengede tutulması ne kadar zor olsa da bir o kadar da gereklidir. Kentsel düzlemde tüm kenti içine alan planlamalar mevcut olmakla birlikte özel mülkiyet alanları birbirlerinden kopuk bir şekilde tasarlanmaktadır.

Her yapı tek başına bir sanat eseri olarak değerlendirilmektedir. Yapının inşasında en az işlevsellik kadar estetik de dikkate alınsa dahi günümüzde, mimarlık, şehircilik ve peyzaj mimarlığı gibi disiplinler arasındaki sınırlar ortadan kalkmalı, kentsel ve mekânsal tasarımlar birlikte ele alınmalıdır. Mimarlıkta kentsel ve mekânsal tasarım, yalnızca iklim, topografya, yön gibi yerel özelliklerle değil, kullanıcı kimlikleri, ihtiyaçlar, estetik değerler gibi kültürel özellikleri de biçimlendirdiği unutulmayarak ele alınmalıdır.Günümüz kenti özellikle toplumsal sınıfların yaşamları arasında parçalanmıştır. Bu durum, kentsel yaşamın tüm mekânlarında karşılaşılabilen bir olgudur. İletişim ve ulaşım alanındaki teknolojik gelişmelerin etkisiyle kentte yaşayan bireyler diğerini görmeden yaşamını sürebilmektedirler. Böylece farklı toplumsal sınıflar arasındaki paylaşımlar minimuma indirilmektedir. Teknolojik gelişmeye bağlı olarak dünyanın herhangi bir noktasındaki olaydan anında haberdar olup, aradaki uzaklık farkına rağmen dünyanın öbür ucundaki kişilerle neredeyse anında iletişim kurabilme şansına sahip olabilen kent insanı, hemen yanındaki diğer kişilerle iletişim kuramamakta, kurmamaktadır. Birey, kendisi ile kendisi gibi olmayan diğerleri arasına gözle görülemeyen fakat aşılması oldukça güç duvarlar koymaktadır. İletişim çağında bir iletişimsizlik problemi yaşamaktadır. Dünyada yaşayan kişilerin, hızla kentlere göç ettiği ve büyük bir çoğunluğunun artık kentlerde yaşadığı düşünülürse yani dünyanın kentleştiği olgusu göz önüne alınırsa

kentsel mekânın yapılanmasının önemi daha iyi anlaşılacaktır. İletişim ve ulaşım teknolojilerindeki değişime paralel olarak zaman ve mekân algılamaları, dolayısıyla bireylerin dünyayı anlamlandırma tarzları da değişmiştir. Sürekli değişen dünyada, bu kaygan zeminde kültürlerarası çoğulculukla barışık, tüm değerleri bir arada yaşatabilme cesaretine sahip, yeni ve yaratıcı tasarımları bünyesinde taşıyabilen bir mimari anlayışa her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Önemli olan, kentlerde yaşayan kişilerin insana yaraşır mekânlarda yaşamaları ve kenti var eden kültürel zenginliği bünyelerinde barındırabilmeleridir. Kent mekânının yapılandırılma süreçlerinde, teknolojik gelişmelerin sağladığı avantajlardan yararlanarak oturma bölgeleri, iş bölgeleri, eğlence ve yaşam bölgelerini inşa etme yanında; kenti kent yapan farklı kişilerin bir arada bulanabilecekleri, ortak bir paylaşım sergileyebilme imkânlarına erişebilecekleri bir mimari anlayış da egemen olmalıdır. Unutulmamalıdır ki kent, yabancılarla birlikte olma, farklı kültürleri öğrenme, yabancılarla ortak bir şeyler paylaşma yeridir, yani toplumsal yaşamın yeridir. Birbirinden farklı kültürlerin bir araya geldiği mekân olduğu için kent, her zaman içinde belirli bir parçalanma potansiyeli taşıyacaktır fakat önemli olan bu farklı kültürleri bir arada yaşatabilecek ve ortak bir paylaşımda bulunabilecekleri kentler yaratmaktır. Bu noktada mimarinin üzerine oldukça önemli görevler düşmektedir.

Page 58: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

58

DOSYA

estetik ile dönüşen yapılar

Ahmet PELİTÖzçelik İmaj TanEş Başkanı

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; nitelikli konut üretiminin özellikle son 10-15 yıl içinde kazandığı ivme olağanüstü. Bu gelişmenin son kullanıcıya kazandırdığı en önemli sonuç; yüksek niteliklere sahip konutlarda yaşama olanağı bulmaları. Bu çok güzel bir gelişme. Artık güvenli inşa edilmiş binalarda yaşam kalitesini arttırmaya yönelik niteliklerle donatılmış hem de çevresi ile düşünülmüş pek çok kaliteli ürün bulma şansına sahipler. Bu gelişmeler rekabeti de beraberinde getiriyor elbette. Bu durum alıcılar için çok avantajlı bir sonuç doğuruyor. Biz, daha farklı mimari projeleri daha nitelikli ürünlere dönüştürmek için çalışıyoruz. Beklentileri en üst düzeydeki bu müşteri profilini, beklentileri ile hatta beklemediği bir kalite ile buluşturmayı hedefliyoruz.

Biz hep bir adım daha ileri gidip, beklenmeyeni de üretme ve sunma arayışında olduk. Konut alıcılarının

Ankara Çayyolu ve yakın çevrede yürütülen örnek projeler ile Özçelik-İmaj-Tan başkentin en önemli merkezlerinde marka binalar inşa ediyor. Kaliteden ödün vermeden, lüks konut üretimi alanında uzmanlaşan bir firmanın yöneticisi olarak Ahmet Pelit, nitelikli konutların kent yaşamına katkıları hakkındaki görüşlerini aktardı.

Page 59: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

59

karar vereceği anda hep bir adım önde olmanın koşulunun, fark yaratmak olduğunu biliyoruz.

Ürettiğimiz yapıların kentin mücevher yapıları içinde olması için çalışıyoruz. Sadece sahiplerine değil çevresine, o semtte yaşayanlara da bir anlam ifade etmesini, referans niteliği taşımasını istiyoruz.

Bu nedenle çevre kirliliği yaratmayacak, demode olmasını istemediğimiz, sahiplerinin gurur duyacağı yapılar üretme ülküsü taşıyor olmamız, daha iyi konumlandırılmamıza sebep oluyor.

Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Zaman artık çok daha hızlı dönüşerek ilerliyor. Yapılar, ama her türlü yapıdan söz etmek gerekir ki; dönemleri temsil etme kabiliyeti bakımından en güçlü ve hep göz önünde olan figürlerdir. Dolayısıyla 21. yüzyılı temsil ediyor olduğumuzu hiç unutmuyoruz. Bugün mimarinin hangi alanı olursa olsun yani iş merkezi, köprü, hastane veya kamu binası fark etmez. Hepsinin de bugünün hızı ve gereksinimleri ile yorumlanması gerekiyor.

Az önce belirttiğim gibi bugünün ritmine uygunluk öncül olmalı. Ardından şehrin kimliğine ve sonra semtin dokusuna uygun konseptler oluşturulmalıdır. Sonuçta bu yapıların sadece sahiplerine ve kullanıcılarına değil, kent sakinlerinin de sürekli göz teması kuracağı eserler olduğunu hiç unutmamak gerekir.

Ayrıca yapıların kurulduğu alanlarda kendi estetiğini ve doğasını getiren yapılar oluşturmak, bizlerin mutlak amacı olmalıdır. Bugün bayındır kentlerde yaşamak istiyorsak sadece betondan oluşan alanlar üretmememiz gerekiyor. Bu, sektörel sorumluluk olarak görülmesi gereken bir konudur. Özellikle büyük şehirlerde gittikçe değer kazanan arsaları, çevresi ile birlikte yaşanır kılmak artık kaçınılmazdır.

Daha önce de belirttiğim gibi her yerde pek çok kötü örneğe maruz kalıyoruz. İster ticari tesis, ister konut, ürettiğimiz tüm yapıların hedef kitlesi sadece alıcılar değil, “tüm kenti kullananlar” olarak değer bulur.

Bu yaklaşımın inşaat sektörü tarafından da benimsenmesini diliyorum.

Page 60: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

60

DOSYA

Cengizhan YüCEELSuta İnşaat ve Mühendislik Ltd. Şti.Yönetim Kurulu Başkanı

Organize sanayinin dönüşümü

Suta İnşaat AŞ ürdün’de ülkenin en büyük Organize Sanayi Bölgesini inşa ederek, Financial Times tarafından Ortadoğu’nun en iyi on yatırımcı bölgesinden biri seçildi. Suta İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Cengizhan Yüceel, Orta Doğu’da Organize Sanayi Bölgenin dönüşümünü anlattı.

Page 61: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

61

ürdün’de ülkenin en büyük organize sanayi bölgesini inşa ediyoruz.

Suta İnşaat Ürdün’de ülkenin en büyük organize sanayi bölgesini inşa etti. Yabancı ortaklarımız ile birlikte yarattığımız sinerjinin bu başarının temelini oluşturduğunu söyleyebilirim. Bunun haricinde yeni iş fikirlerini ciddiyet ile ele almak konusunda kararlı olmamızın da faydasını gördük.

Yeni iş fikirleri diyorum çünkü Ürdün’deki sözleşmemiz inşaat işleri ile birlikte sanayi parkının yönetimi ve Akabe Özel Ekonomi Bölgesinin yerli ve yabancı yatırımcılara tanıtılmasını da kapsıyor.

Ürdün projesi öncesinde yaptığımız Orta Doğu çalışmalarımızda ana iş kolumuz olan inşaat sektörü ile ilgili fırsatları değerlendirirken, aynı zamanda yeni iş kollarında da arayışlarımız vardı.

Bildiğiniz gibi, değişen pazar şartları şirketleri çeşitlilik yaratmaya zorluyor. Bizim gibi 1970’lerde kurulmuş şirketler için bu çok kolay

değil. Bu anlamda, işin başında OSB yatırımımızın bu kadar katma değer yaratacağını bizler de bilmiyorduk. Parkımıza gelen yerli ve yabancı yatırımcıların büyük çoğunluğuna çok kapsamlı rehberlik hizmetleri veriyoruz. Bunun sonucunda birçok farklı iş kolunda çok değerli bilgi ve deneyimlere ulaşmamız mümkün oluyor. Bu tecrübe sayesinde birçok sektöre eskisine kıyasla çok daha yakınız. Bu da bundan sonrası için yaratmak istediğimiz iş çeşitliliğine önemli bir zemin oluşturuyor.

Financial Times’ın değerlendirmesine gelince, Ürdün’ün en büyük sanayi bölgesi seçilmiş olmaktan ziyade, Ürdün’ün en iyisi seçilmiş olmanın verdiği keyif daha büyük.

Biraz önce bahsettiğim gibi bu proje bize gerek bölgesel gerekse yerel anlamda çok önemli deneyim kazandırdı. Bu tecrübeyi bölgede faal olmak isteyen iş adamlarımız ile paylaşmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim.

Page 62: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

62

DOSYA

Gökhan USYapı Merkezi İnşaat AŞYapı Konut Genel Müdürü

Ulaşımda çözüm: Raylı sistemler

Koca bir kent...

Bir dolu yaşam...

İstanbul...

Sabahları, geçmişle geleceğe, kavgayla barışa, sorunla çözüme, eğlenceyle monotonluğa açmak gözleri... Karşıtlıklar arasında var olan o ince çizgiyle büyük uçurumun farkındalığına vara vara bitirmek günü...

Yaşam kentlerde zor.

Ama İstanbul’da daha zor.

İstanbullular her gün zamanı yakalamaya çalışırken, yaşamın nimetleri ve zorlukları arasında sıkışıp kalıyor. Her yeni günde kendini büyük bir keşmekeş içinde buluyor, her yerde olduğu gibi. Bu büyük kentte de bilindik beklentiler ortak; ulaşım, eğitim, çalışma, barınma, eğlence, alışveriş... Kısaca iyi bir yaşam sürdürebilmek.

Bu beklentilerin karşılanması için 47 yıldır çalışan mühendislik ve inşaat kuruluşu var.

Yapı Merkezi, 1965 yılından bu yana, “İnsanlığa mutluluk ortamı yaratarak hizmet edecek çağdaş yapı projelerini üretmek ve inşaatlarını gerçekleştirmek” amacıyla hizmet ediyor.

Kentte yaşam söz konusu olduğunda özellikle ulaşım, “tarihe saygı” olarak adlandırdığımız restorasyon ve barınma konuları öne çıkıyor.

Ulaşım

“Ulaşım” kelimesinin akla getirdiği ilk olgu; zaman kaybı, enerji ve iş gücü israfı ve de çevre kirliliği. Yaşamı olumsuz etkileyen ulaşım sorunu 14

Page 63: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

63

milyon nüfuslu bu mega kentte nasıl çözülebilir? Sorunun cevabı basit. Tüm kentlilerin ortak fikri; raylı sistemler...

Dünyanın en eski üçüncü metrosunu (tünel-1871) yapan ve toplu ulaşımı önce atlı tramvaylarla, daha sonra elektrikli tramvaylar ile çözmeye çalışan İstanbul, ne yazık ki 1960’lı yıllarda ulaşımda tramvayı kaldırarak, lastik tekerlekli araçlar kullanmaya başlamıştır. Sanayileşme ile birlikte göç alıp kontrolsüz büyümesi ve mevcut yollarının ulaşım sorununa cevap verememesi ile ulaşım, İstanbulluların en büyük sorunu haline gelmiştir.

Şirketimiz; 1970’li yıllarda, o güne kadar edindiği bilgileri şehir içi raylı sistemler konusunda dünyadaki gelişmeleri de takip ederek raylı ulaşım konusunda kendini geliştirmiştir.

1980 yılında, Türkiye’deki ilk metro projesi olan Ankara Metrosu’nun tasarımını yapmıştır. 1980’li yılların ortalarında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) açtığı Aksaray-Esenler LRTS ihalesini İsveçli ABB firması ile birlikte kazanmıştır. Bu proje, tramvayların 1960’larda kaldırılmasının ardından gerçekleştirilen ilk şehir içi raylı sistem projesi olmuştur.

Daha sonraki yıllarda, şirketimiz İstanbul’un çeşitli semtlerinde tramvay hatları, Nostaljik Beyoğlu Tramvayı, hafif raylı taşıma sistemleri (LRTS), metro, funiküler sisteminin tasarım ve uygulamasını başarı ile tamamlamıştır. Bu projeler bugün İstanbulluların hizmetindedir.

Yeterli mi? Yeterli olsaydı bugün ulaşım problemlerinden bahsediyor olmazdık. Dünyanın benzer büyük metropolleri, bu konuyu 140 yıl önce masaya yatırıp uzun süreli planlamalar ile şehir içi raylı sistemlerini geliştirmiş ve geliştirmeye devam etmektedir.

İBB de bir plan dâhilinde yeni raylı sistem ihaleleri açmaktadır. Ulaşımda, raylı sistemlerin kent yaşamına olumlu katkısı elbette ki tartışılmaz.

Hızı, ekonomik ve çevre dostu olması bu katkıların başında geliyor. Gelecekte ulaşımın büyük bir kısmının raylı sistemler ile çözülmesi ve kentlinin bu sorununa çare bulunması en büyük dileğimizdir.

Yapı Merkezi, raylı sistem ulaşım projeleri konusunda yalnız İstanbul’da değil, Türkiye’nin birçok ilinde de hizmet vermiştir. İzmir Metrosu, Dünya Raylı Sistemler Birliği tarafından en iyi sistem ödüllerine layık görülen Kayseri Tramvayı ve Eskişehir Tramvayı, Bursa Metrosu, Antalya Nostaljik Tramvayı, Konya Tramvayı bunlardan sadece birkaçı.

Ayrıca, uluslararası ulaşım projelerinden Dubai Metrosu’nu başarıyla gerçekleştirmiş, Dünya Raylı Sistemler Birliği tarafından 2012 yılının en iyi raylı sistem projesi olarak seçilen Casablanca Tramvayı ve Medine Hızlı Tren İstasyonu gibi projelerin de inşasını sürdürmektedir.

“Tarihe saygı” Restorasyon

Yapı Merkezi’nin İstanbul’a ilk armağanı kuruluş aşamasında gerçekleştirildi. Bugün İstanbul’un simgesi olan en önemli eser Galata Kulesi restorasyonudur. Bugün İstanbul denince akla gelen ilk tarihi yapılardan olan Galata Kulesi, 1965 yılında başarılı bir restorasyon ile İstanbul silüeti içindeki önemli yerini almıştır.

Bilgi işlemedeki ve estetik tutum sergilemedeki maharetini her geçen gün arttıran Yapı Merkezi bugüne kadar, İTÜ Taşkışla Binası, Four Seasons Beşiktaş Boğaz Oteli, Adile Sultan Sarayı, Yerebatan Sarayı ve Topkapı Sarayı Darphane Binaları restorasyonlarını gerçekleştirmiştir. Şehrin tarihi değerli yapıları, dünya standartlarına uygun bir şekilde korunmuştur ve kent ile birlikte yaşamaktadır.

Gelişmiş ülkelerin tarihi yapılara nasıl sahip çıktığı hepimizin bildiği bir konu. Doğru yapılmış korumacılık ve restorasyon çok değerlidir ve bulunduğu kente değer katar. Ayrıca turizmin gelişmesini de sağlayarak,

kentliye ekonomik anlamda katkı sağladığı da bir gerçektir.

Yapı Merkezi de tüm faaliyetlerinde ülkesine ve uygarlığa katkı sağlamayı amaç edinmiş, aynı zamanda kentlinin sorunlarını çözmeye de odaklanmıştır.

Şehirleşme ve Konut

“Gayrimenkul Geliştirme” alanında faaliyet gösteren Yapı Konut da, grubun inşaat sektöründeki bilgi birikimini gayrimenkul sektörüne katarak kaliteli, konforlu ve güvenilir yapılar üreterek kentlinin beklentilerini yerine getirir.

Yapı Konut, kent yaşamıyla uyumlu, doğal hayatı koruyan, geleceğin kentsel sorunlarını bugünden çözümleyen projelerle; “mutlu yaşam mekânlarından üretken toplumlara ulaşılacağı” inancı ile sadece araziye değil, semte, bölgeye, kente ama asıl insana yatırımı hedefler.

Çünkü mega kent, içindeki insanlar ve onların yaşamlarıyla İstanbul’dur, İstanbul insanlarıyla güzeldir ve bu kentte yaşama tutunan herkes mutlu olmayı hak eder.

Yapı Merkezi 47 yıldır bunu bilir ve felsefesini zamanın ötesine taşır;

“Mutluluk inşa ederek mutlu oluruz”

Page 64: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

64

DOSYA

M. Tevfik YARDIMCIYardımcı Grubu Yönetim Kurulu Başkanı

Kentsel dönüşüm rant alanları olmamalı

Toplu konut konusundaki ilk deneyimimiz 1970’li yıllarda Seyit Ömer projesi ile başladı.

Bu projenin içeriği, bugünkü kentsel dönüşüm projelerine de örnek olacak şekildedir. Projenin anlamı; önce köylülerle birebir görüşülerek onların yerleşim yerlerinin değiştirilmesi konusunda ikna edilmiş, daha sonra onların yaşam koşullarına uygun kentsel değişim projesi uygulanmıştır. Buradaki tek amaç, alışmış oldukları yaşam tarzlarını daha iyi sosyal imkânlarla sürdürmelerini sağlamaktı. Bu ilke ve amaçlar doğrultusunda firmamız tarafından birçok sosyal konut (Bingöl deprem konutları, Aksaray emlak konutları, Sopalı Çiftliği sosyal konutları vs.) gerçekleştirildi.

İzmit Yahya Kaptan konutları teknolojik olarak ilkleri uyguladığımız projelerimizden biridir. 1980’li yıllarda Türkiye’de henüz kullanılmaya başlayan tünel kalıp sistemi ve hazır

beton bu konutlarda kullanıldı. Konutlar bir toplu konut projesi olmasına rağmen yapılan işçilik ve kullanılan malzemeler açısından ihale makamı tarafından teşekkür belgesi almamızı sağladı. Örneğin bütün konutlarda fayans karo gibi malzemeler kullanmak yerine mermer kullanılmış, elle dökülen beton yerine hazır beton

Yardımcı İnşaat tarafından İzmit’te gerçekleştirilen konutlar depremde hasarsız ayakta kalarak inşaat sanayinin örnek yapıları arasında yer aldı. 1980’li yıllarda hazır beton ve tünel kalıp gibi yapıda gelişmiş sistemlerin ilk örnekleri bu konutlarda uygulandı. Yardımcı Grup Yönetim Kurulu Başkanı M. Tevfik Yardımcı, ilklerin uygulandığı toplu konut deneyimlerini ve bugünün kentleşmesini anlattı.

Page 65: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

65

kullanılarak daha kaliteli konutlar inşa edilmiştir.

Toplu konut olarak yaklaşık 5000’in üzerinde konut inşa ettik, bunun %80’i deprem bölgesindedir. Meydana gelen büyük depremlerde hiçbir sıkıntı yaşanmamıştır. Bu da bizim en büyük gurur kaynağımızdır.

Bu projeleri uygularken temel

ilkemiz “Hem kendi vicdanımıza hem de yasalara uygun, gerekirse bedel ödeyerek dahi doğru bildiğimiz yolda hareket etmektir.”

Türkiye genelinde çarpık kentleşmenin önüne geçilebilmesi ve hayata geçirilen kentsel dönüşüm projelerinin yürütülebilmesi için en başta yapılaşma izni veren imar düzenlemelerinin siyaset ve ticaret düşünülmeden çok sağlıklı bir şekilde yapılması gerekmektedir.

Yeni kentsel dönüşümlerde belediyelere daha fazla sorumluluk düşmektedir. Belediyeler bununla ilgili bütün konuları enine boyuna düşünmeli ve gereken müdahaleleri yapmalıdır. Projelerin hayata geçirileceği bölgenin tarihi, kültürel ve doğal özellikleri dikkate alınarak dönüşüm uygulanabilmelidir. Proje ile bölgenin dokusuna uygun olmayan ve risk taşıyan binaların yıkılıp, yeşil alanların arttırılması ve yeni binaların yapılması hedeflenmeli, bölgede var ise tarihi

ve turistik yerlerin restorasyonları da gerçekleştirilmelidir.

Dönüşüm projeleri trafik problemlerinin uzun yıllar yaşanmaması için gerekli düzenlemeleri içinde bulundurmalı, yolları ile açık ve kapalı otoparkların projeleri başlangıçta düşünülmelidir. Yapılacak düzenlemelerde alanların tespitinde parsel veya adalar bazında düşünülmemeli, bölgeye ait kentsel dönüşüm haritası çıkarılarak uygulamaya başlanmalıdır.

Kentsel dönüşüm projeleri ile ilgili olarak insanların bilgilendirilmediğini düşünmekteyim.

Bu proje kapsamında gerek bakanlığın gerekse belediyelerin afet riski taşıyor gerekçesiyle vatandaşlara ait gayrimenkuller üzerinde diledikleri tasarrufta bulunma yetkisinin de doğru ve adil kullanılması gerektiğine dikkat edilmesi inancındayım.

Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında, dönüşüm alanı olarak seçilen yerler gerçekten dönüşüme ihtiyaç duyulan yerler olmalı, rant alanları olmamalıdır.

Kentsel dönüşüm projelerinde planlama aşamasının çok sağlıklı yapılması kadar, projelerin devamında gerekli kontrollerin yapılması, kontrol mekanizması kişi, kurum ve kuruluşların da yeterli bilgi ve deneyime sahip olduğu tespit edilmeli, verilecek eğitimlerde de projelerin yürütülmesi ve denetiminin uzmanlarca yapılmasının sağlanması gerekmektedir.

Sonuç olarak halkın mutlu olacağı, amacına uygun olarak hayata geçirilecek “Kentsel Dönüşüm Projeleri” olmasını temenni ederim.

Page 66: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

66

ANALİZ

Türkiye, tarihinin en kapsamlı kentsel dönüşümüne hazırlanırken, belki de sorulacak ilk soru şu olmalı:

“Dönüşüm ama nasıl?”

Ama geçmişe dönmeden gelecek kurulmadığına göre kentsel

dönüşüm kavramının ilk çıkış tarihine göz atmakta yarar var.

Aslında yeni değil! Hatta 19’uncu yüzyıla dayanıyor. Avrupa’da kentlerin büyümeye başlaması bazı bölgelerin yıkılıp, yeniden yapılmasını gerekli kılmış. Sanayi Devrimi sırasında işçi sınıfının son

Dönüşüm ama nasıl? Nurhan YÖNEzERNeSS İletişim

Page 67: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

67

derece sağlıksız koşullarda yaşaması ise ilk kentsel dönüşüm fikrinin doğmasına yol açmış. Tabii toplumcu düşünürlerin yönlendirmesiyle...

Günümüze gelene kadar kentsel dönüşüm de dönüşüme(!) uğramış doğal olarak... Sanayinin dönüşümü, göç, doğal afetlerle birlikte dönemlere göre farklı kentsel dönüşüm modelleri ortaya çıkmış.

Bugüne kadar dünyadaki uygulamalara bakıldığında, kentsel dönüşümün 9 türden oluştuğunu söylemek mümkün:

• Yenileme

• Sağlıklaştırma

• Koruma

• Yeniden canlandırma

• Yeniden geliştirme

• Düzenleme

• Temizleme

• Boşlukları doldurarak geliştirme

• Tazeleme

Bu yöntemler uygulanırken, kentsel dönüşüm, en önemli dönüşümünü(!) proje alanında yaşayan halkın, projeye hem planlama hem de uygulama aşamalarında katılımı ile gerçekleştirmiş. En başarılı projeler, karar alıcıların ve uygulayıcıların yetkilerini bir açıdan yerel halkla paylaşmalarıyla ortaya çıkmış.

Kontrolsüz silüetler!

Türkiye’de ise 1950’li yıllar milat sayılabilir. Bu yıllarda sanayi sektörüne verilen önem ve görece makineleşme kırsal bölgelerden kente göçü hızlandırmış, kontrolsüz ve öngörüsüz büyüyen kentlerin ilk silüetini ortaya çıkarmaya başlamış. Zaten gecekondu kavramının kent yaşamında yerini alması da aynı yıllara rastlıyor... Bu kentlerin,

Ankara, İstanbul, İzmir olduğunu söylemeye gerek var mı?

1980’li yıllar ise ikinci milat sayılabilir... Konut projelerinin ‘altın çağını’ yaşadığı o yıllarda şehir planlamasına gerekli önemin verilmemesi ve ülkenin deprem kuşağında olduğu gerçeğini reddeden bir anlayış, gecekondular kadar çağdaş(!) konutların da ‘sorunlarıyla beraber’ artmasına neden olmuş.

Bugüne kalan asıl miras da daha çok o yılların eseri gibi durmuyor mu zaten?

Aynı yıllar hem kent merkezlerinde hem de gecekondu bölgelerinde dönüşüm hareketinin başladığı yıllar... Konuyla ilgili ilk yasa, 1984 tarihli Gecekondu Islah Yasası... Sadece fiziksel amaca dayanan bu yasanın uygulama aşamasının gerçek bir dönüşümü temsil ettiğini söylemek pek mümkün

Page 68: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

68

üzere büyük kentleri ilgilendirirken, daha sonra özellikle sanayi ya da turizm kentleri olarak öne çıkan Anadolu’daki birçok ilin bu eğilime ayak uydurduğu gözleniyor. Üst gelir grubunun bu döneme damgasını vuran başka bir girişimi ise tarihi konutların restorasyonu ile ilgili...

Rant olgusu

Bütün bu fotoğrafın detayları arasında dolaştığınızda ise Türkiye’de kentsel dönüşümün en önemli dayanaklarından birinin hatta baş dayanağının ‘rant’ olgusu üzerinde yükseldiğini görebiliyoruz. Bir de ‘çirkin yapılar...’

Özellikle 1990’lı ve 2000’li yıllar ülkede ‘serbest piyasa ekonomisinin kutsandığı’ aşikâr... Bu durumun her konuda ve durumda, planlamadan uzaklaşılması gerektiği kanısının güçlendirmesi ise belki de en fazla kentleri ‘kötü’ etkiledi... Sadece kâr güdüsü ve ‘plansızlık ekonomisi’ olarak algılanan piyasa ekonomisi, sınıf ayrımını körükleyen kentleşmeyi normalleştirirken(!), ülkenin jeolojik, tarihsel, kültürel, ekonomik özellik ve ihtiyaçlarını da görünmez kıldı!

17 Ağustos depremi aslında bu konuda ‘gerçek kaygıları arttıran’ en önemli felaket oldu ama arkasından gelen yıllarda, deprem ülkesi özelliğine yönelik düzenlemeler tam olarak yapılamadı çünkü planlama hâlâ ‘istenmeyen’ sözcüktü...

Sorun da çözüm de devasa!

2012’ye gelindiğinde fay hatlarında yapılan ‘sağlıksız binalar’, sokaklarına ambulans giremeyen kent içleri, hapishane görünümlü

değil... Daha sonraki yıllarda ise başrol artık belediyelerin... Ankara Dikmen Vadisi Projesi belediyelerin üstlendiği kentsel dönüşüm projelerinin ilk örneği...

Piyasa ekonomisi ve kentsel dönüşüm

Bütün bu uygulamaları anlamak için izlenen ekonomik rejimleri hatırlamakta yarar var; 1983 yılından sonra uygulanan serbest piyasa ekonomisi tüm olguları etkilerken kent, konut, dönüşüm kavramlarının hem birbirleriyle hem de piyasa ekonomisi ile daha sıkı bir etkileşim içine girmesi tesadüf değil elbette...

2000’li yıllara yaklaşılırken, gecekonduların yasal hale getirildiğini ve bu sayede pazarlanabilirliklerinin arttığını görüyoruz. Bu dönem gecekonduların apartmana dönüştüğü dönem olarak da anılabilir... Toplu Konut İdaresi (TOKİ)’nin dönüşümde başrole

çıktığı bu dönemde Türkiye Emlak Bankası'nın toplu konut uygulamalarını hatırlamadan geçmek olmaz.

2000’li yıllarda sosyoekonomik gelişmelerin kaynağını biraz da inşaat şirketlerinin uluslararası pazarlarda yer alması ve inşaat sanayisinin gelişmesinde aramak gerekiyor. Teknoloji-sanayi birlikteliğini atlamadan tabii... Bu yılların en önemli kentsel dönüşümü ‘yenileme’ olarak karşımıza çıkıyor. Gecekonduların belediyeler tarafından yıkılıp, yerine yeni binaların yapılmasına artık herkes ‘aşina’ olurken, alt ve orta gelir gruplarının sahip olduğu apartmanların ‘iyileştirme’ dönemi de aynı yıllara rastlıyor.

Bir başka dönüşüm ise kent dışları için geçerli... Kent dışındaki görece doğal çevrelerde, yeni sitelerle kendi kentlerini(!) kurmak isteyen orta ve üst gelir gruplarının girişimleri İstanbul başta olmak

Page 69: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

69

tek tip konut yapıları, gereksiz yayılan kentler, verimsiz kullanılan kamu kaynakları, suç oranlarının yükseldiği yaşam alanları, kültürel, tarihi, doğal güzellikleri tahrip eden inşaat anlayışının yarattığı sorunların devasallığı, çözümü de zorunlu olarak devasalaştırdı. Ve Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve maliyetli projesini gündeme getirdi.

Bütün bunlar gösteriyor ki, bu ülkede 50 yıldır kentsel dönüşüm yaşanıyor ama ne yazık ki sorun üreterek... Uzmanlar bunun en önemli nedeninin, dönüşümün sadece fiziksel olarak algılanması olduğunu söylüyorlar...

Oysa kentsel dönüşüm bir bütün... Parçalarını ise toplum, ekonomi, çevre oluşturuyor. Bütünsellikle yaklaşılmaz ve yerel ortakların katılımı ve rasyonel bir planlama ile desteklenmez ise başarıya ulaşmıyor. Çünkü sadece ‘gayrimenkulü’ gözeterek, toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısını ve kentlerin kimliklerini göz ardı eden yaklaşımlar kentsel dönüşüm kapsamına girmiyor!

Vizyon ve eylem!

Kent kimliklerinin karşılığının bu ülkede sadece ‘gayrimenkul’ olarak algılanması yeterli olsaydı günümüzde kentsel dönüşümün tanımı da herhalde şöyle olmazdı:

“Kentsel sorunların çözümünü sağlayan ve değişime uğrayan bir bölgenin ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel koşullarına kalıcı bir çözüm sağlamaya çalışan kapsamlı bir vizyon ve eylem.” (Thomas, 2003).

Demek ki, kentsel dönüşüm bir vizyon istiyor... Çünkü insanların

geleceklerini ve geleneklerini etkiliyor! Vizyonun parametreleri de belli: Kentlerin geleneğini yaşatmak ve yaşam alanına giren insanların fiziksel, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını estetik kaygılarla gözetmek...

Peki böyle bir vizyon sadece gücü elinde bulunduranların ya da karar vericilerin(!) tekelinde olabilir mi?

Cevap “Hayır” ise sosyologlar, ekonomistler, mühendisler, mimarlar, plancılar, peyzaj mimarları, inşaat sektörü temsilcileri, yerel halk ile gerçek bir iş birliği yapmanın tam zamanı! Çünkü yaşam alanlarındaki ihtiyaçlarını en iyi bilen insanlar yerel halk, kentsel dönüşümün ‘gerçek disiplinini’ oluşturacak ve kentin ve yaşayanlarının geleceklerini akılcılık-estetik-kültür-gelenek çerçevesi içine oturtacak

olanlar ise bu disipline sahip olanlar...

Kaldı ki her kent aynı dokuya sahip değil, hem ihtiyaçlar hem sorunlar hem de kaynaklar, her kente göre değişiyor. O zaman tarihin en büyük projesini bütünsellik ve çeşitliliğin kardeşliği(!) ile yürütmek gerekiyor...

Zor görünüyor değil mi?

Neyse ki imkânsız değil!

Kaynaklar

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı çalışmaları

Türkiye’de kentsel dönüşüme yöntemsel bir yaklaşım

Anlı ATAÖV ve Sevin OSMAY

Page 70: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

70

ETKİNLİK

Uluslararası inşaat sektörü dergisi Engineering News Record (ENR)’in dünyanın en büyük 225 müteahhitlik firması sıralamasına giren 33 Türk firmasına plaketleri törenle verildi.

28 Ağustos tarihinde Ekonomi Bakanlığı organizasyonuyla Hilton Otel’de “Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetleri” ödül töreni düzenlendi. Törene İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye Müteahhitler Birliği Başkan Vekili Edip Yenigün ve çok sayıda İNTES üyesi katıldı.

Törende Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Engineering News Record (ENR) dergisinin 2011

yılında dünyanın en büyük 225 müteahhitlik firması sıralamasına giren 33 firmaya plaketlerini verdi.

İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Koçoğlu törende yaptığı konuşmasında, dünyada yaşanan ekonomik ve siyasi bütün olumsuzluklara rağmen inşaat sektörünün başarısına katkıda bulunan meslektaşlarını yürekten kutladığını dile getirerek Çağlayan’a ve hükümete sektöre verdiği desteklerden dolayı teşekkür etti.

İnşaat sektörü olarak dünyanın birçok ülkesinde iş yaptıklarını, bu başarının tesadüf olmadığını vurgulayan Şükrü Koçoğlu, “Türk müteahhitleri olarak bugün

dünyada haritada yerini bulmakta zorlandığınız yerlerde iş yapıyoruz. Kongo, Fildişi Sahili, Uganda, Nijerya, Bangladeş, Venezüella sadece birkaç örnek...” dedi.

Arap Baharı nedeniyle olumsuzluklar yaşanmasaydı inşaat sektörünün yurt dışındaki payına ilişkin rakamların çok daha fazla olacağını anlatan Koçoğlu, Libya konusunda Fransızların ihtiraslı davranmasının Türkiye’nin işlerini zorlaştırdığını kaydetti.

Sektörün başarılarına yenilerini ekleyebilmesi için halledilmesi gereken birkaç konu olduğunu dile getiren Koçoğlu, özellikle bazı ülkeler ile sosyal güvenlik anlaşması

türk müteahhitleri dünyayı inşa ediyor: Hedef dünya birinciliği

Page 71: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

olmadığı için çifte vergilendirmeye tabi olduklarını ve bunun değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinden aldığı payın %3,5 olduğunu belirten Koçoğlu, bu payın arttırılması gerektiğini ifade ederek, “İş hacmindeki artış, kârlılıktaki artış ve dünya piyasasından aldığımız pay düşüncenin aksine bazen daha çok sayıdaki firma ile mümkün olmamaktadır. ENR dergisi verilerine göre bahse konu 225 şirket toplam 453 milyar dolarlık yurt dışı müteahhitlik hizmeti üretmiştir. Çin 62,7 milyar dolar ile ciroda da birinci durumdadır. 225 firma cirosundan %13,8’lik pay almaktadır. Ülkemizin seçkin temsilcileri müteahhitlerimiz ise cirodan aldığı 15,8 milyar dolar, %3,5 pay ile 10’uncu sırada bulunmaktadır. Arzum, üyelerimize desteğin artmasıdır. Daha yüksek cirolu ve daha kârlı işler almalarına vesile olmalıyız. Bu konuda daha çok çaba sarf etmeliyiz.” dedi.

Büyük işlere imza atan İNTES üyesi firmaların yaş ortalamasının 35 olduğuna dikkat çeken Koçoğlu, “Bugün bizleri gururlandıran bu firmalarımızın yaş ortalamasına baktığımızda 33 yıl olduğunu,

yine yurt dışında ve yurt içinde büyük işlere imza atan İNTES üyesi firmalarımızın yaş ortalamasının ise 35 olduğunu görüyoruz. Onların kaybedecek çok şeyi vardır! Bunca yıllık marka değerleri, mühendislik altyapıları, onları hep doğru işler almaya zorlamaktadır. ‘Avansı alalım işi nasıl olsa yaparım ya da çok zor durumda kalırsam bir daha gelmem, olur biter!’ şeklindeki bakış açıları sadece sektöre değil, ülkemize de zarar vermektedir!” diye konuştu.

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da yaptığı konuşmada, 2011 yılında dünyada ekonomik ve siyasi istikrarın mumla arandığı bir ortamda Türk müteahhitlerinin başarısından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bu başarının ilk defa karşılaşılan bir durum olmadığını belirten Çağlayan, Türkiye’nin 2010 yılında 31 firma, 2011 yılında ise 33 firma ile Çin’in ardından ikinci sırada yer aldığını ve dünyada ilk 100 inşaat firması içinde 6 Türk firması olduğunu hatırlattı.

Alsim Alarko-Ayhan Yavrucu Ant Yapı İnşaat-Hasan Yılmaz Atlas Grup-Bumin Gazi

71

Page 72: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

72

Beta Tek-Heval zeliha Yüksel Çalık Enerji-Ahmet TaçyıldızCengiz İnşaat-Ekrem Cengiz

“Sektörümüze dünya şampiyonluğu yakışır” diyen Zafer Çağlayan, “Bugün Türk müteahhitleri 96 ülkede iş yapıyor. Önümüzdeki yıllarda Çin’i de geride bırakıp, birinci sırada yer alacağımıza inanıyorum. Sektörden beklentimiz artmıştır.” şeklinde konuştu.

Konuşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tebriklerini de ileten Çağlayan, “Ümit ediyorum ki sektör, Türkiye’nin elde etmiş

olduğu siyasi ve ekonomik istikrar ve başarılarla beraber önümüzdeki yıllarda Çin’i de geçip dünya şampiyonu olacağı günleri de bizlere gösterecektir.” dedi.

Dünyanın birçok ülkesinde katıldığı toplantılarda Türk müteahhitlik firmaları ile iftihar ettiklerini anlatan Çağlayan, sektörün dünyanın birçok ülkesinde yaşanan ekonomik ve siyasi olumsuzluklara rağmen geldiği noktanın önemine

dikkati çekti. Türk müteahhitlik sektörünün dünyaya açıldığı 1972 yılından 2002 yılına kadar geçen 30 yılda 44 milyar dolarlık taahhüt gerçekleştirdiğini anlatan Çağlayan, 2002 yılından sonraki sürede ise Türkiye’nin 180 milyar dolarlık daha ilave taahhüt üstlendiğini söyledi.

Türkiye’nin hizmet ihracatında Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamlarına ulaştığını belirten Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan,

Page 73: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

73

Gama İnşaat-Ergil Ersu

Kontek İnşaat-M. Kayhan Çizmecioğlu

Doğuş İnşaat-Gönül Talu

GAP İnşaat-Ahmet Taçyıldız

Limak İnşaat-Ebru Özdemir

Enka İnşaat-Mustafa Gecek

IC Holding-Fırat Çeçen

Makyol İnşaat-Mehmet Ali Çebi

Eser Taahhüt-İlhan Adiloğlu

geçen yıl Türkiye’nin 39 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini, aynı yıl dünyadaki toplam hizmet ticaretinin 4,1 trilyon dolar olduğunu hatırlattı. Bu yıl ihracat gelirlerinin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,6 arttığını ve 15,9 milyar dolara çıktığını ifade eden Çağlayan, bu rakamın Cumhuriyet tarihindeki en yüksek ilk 6 aylık rakam olduğunu vurguladı.

Page 74: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

74

Nurol İnşaat-Erol Çarmıklı

Rasen İnşaat-Kerim Şengir

Onur Taahhüt-İhsan Çetinceviz

Rönesans İnşaat-Hüseyin Esenergül

Polimeks İnşaat-Erol Tabanca

STFA-Hasan Tahsin Bağcı

Mapa İnşaat-Güven Balkan Metag İnşaat-İdil Fırat Nata İnşaat-Namık Tanık

Page 75: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

75

Summa İnşaat-Osman Özkan

Tekfen İnşaat-ümit Özdemir

Taca İnşaat-Aykut üreten

Tepe İnşaat-Süleyman Son

Yenigün İnşaat-Fikret Yenigün

TAV Holding-Sani Şener

Yapı Merkezi İnşaat-Erdem Arıoğlu

Yüksel İnşaat-Cihan Candemir

2012 yılında dünyada inşaat sektörü hasılasının 7,2 trilyon dolara ulaştığını dile getiren Bakan Çağlayan, 2020’de bu rakamın 12 trilyon dolara ulaşmasının öngörüldüğünü söyledi. Çağlayan, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin 2020’de inşaat sektöründeki paylarının yüzde 55’e çıkmasının beklendiğini belirtti.

Türk müteahhitlerinin, kimsenin gidemediği yerlere gitme başarısını gösterdiğini ifade eden Çağlayan, “Dünyanın her yerinde olmak önemli. Elbette elde etmiş olduğumuz pazarları sonuna kadar tutacağız ama şimdi artık yeni pazarlara yönelme zamanı geldi.” dedi.

Page 76: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

76

Suudi Arabistan, Hindistan gibi ülkelerin yeniden yapılanma yoluna gittiğini vurgulayan Bakan Çağlayan, bu ülkeler başta olmak üzere trilyonlarca dolarlık alt ve üst yapı çalışmalarının dünyanın birçok ülkesinde yapılacağını dile getirdi. Çağlayan, “İnşallah artarak devam eden bu performansımız yeni ülkeleri dikkate alarak çok daha fazla gelişecektir.” diye konuştu.

Türkiye’nin 2011 yılında 458 proje aldığını ve bu projelerin toplam değerinin 18,5 milyar dolar olduğunu dile getiren Çağlayan, bu yılın ilk 7 ayında ise toplam değeri 13,5 milyar dolara ulaşan 140 proje alındığını söyledi.

Türkiye Müteahhitler Birliği Başkan Vekili Edip Yenigün de törende yaptığı konuşmada, 2003 yılında dünyanın en büyük 225 müteahhitlik firması arasında sadece 8 Türk firması bulunduğunu

belirterek, son yıllarda bu rakamın 31 ve üzerinde seyrettiğini söyledi.

Yenigün, Libya gibi Türkiye’nin önemli bir pazarında yaşanan sıkıntılara rağmen elde edilen başarının çok önemli olduğunu vurguladı.

Açılış konuşmalarının ardından Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, dünya sıralamasına giren 33 firmanın temsilcilerine plaketlerini takdim etti.

Ekonomi Bakanlığınca plaketle ödüllendirilen 33 firmanın isimleri şöyle:

Page 77: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

77

2012 Sırası 2011 Sırası Firma

56 59 Polimeks İnşaat Taahhüt ve San. Tic. AŞ

81 69 Rönesans İnşaat AŞ

88 110 Tekfen İnşaat ve Tesisat AŞ

94 75 GAMA Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj AŞ

95 88 Enka İnşaat ve San. AŞ

100 131 Ant Yapı İnşaat San. ve Tic. Ltd.Şti.

106 114 TAV Holding

120 122 Yüksel İnşaat AŞ

129 * Çalık Enerji Sanayi ve Ticaret AŞ

132 146 Cengiz İnşaat San ve Tic. AŞ

135 189 Alsim Alarko Sanayi Tesisleri ve Ticaret AŞ

136 169 Onur Taahhüt Ticaret Ltd. Şti.

142 130 MAPA İnşaat ve Ticaret AŞ

143 140 Yapı Merkezi İnşaat ve Sanayi AŞ

148 139 NATA İnşaat Tic. ve San. AŞ

154 120 Nurol İnşaat ve Ticaret AŞ

160 161 Kayı İnşaat San. ve Tic. AŞ

162 166 Tepe İnşaat Sanayi AŞ

165 211 GAP İnşaat Yatırım ve Dış Ticaret AŞ

168 209 IC İbrahim Çeçen Yatırım Holding AŞ

173 194 Metag İnşaat ve Ticaret AŞ

175 199 Rasen İnşaat ve Yatırım Ticaret AŞ

178 192 Doğuş İnşaat ve Ticaret AŞ

179 * Yenigün İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ

181 217 Limak İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ

191 * TACA İnşaat ve Ticaret AŞ

193 210 Summa Turizm Yatırımcılığı AŞ

198 * Eser Taahhüt ve Sanayi AŞ

201 117 STFA İnşaat Grubu

202 157 Atlas Grup

211 223 Beta Tek İnşaat Tesisat ve Ticaret Ltd. Şti.

213 * Kontek İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ

214 224 Mak-Yol İnşaat Sanayi Turizm ve Ticaret AŞ

Page 78: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

78

HUKUK

Bunlar;

a. Doğal afetler,

b. Kanuni grev,

c. Genel salgın hastalık,

d. Kısmı veya genel seferberlik ilanı,

e. Gerektiğinde Kurum tarafından belirlenecek benzeri diğer haller.

Süre uzatımı verilmesi, sözleşmenin feshi gibi durumlar da dâhil olmak üzere, idare tarafından yukarıda belirtilen hallerin mücbir sebep olarak kabul edilebilmesi için yükleniciden kaynaklanan bir kusurdan ileri gelmemiş olması, taahhüdün yerine getirilmesine engel nitelikte olması, yüklenicinin bu engeli ortadan kaldırmaya gücünün yetmemiş bulunması, mücbir sebebin meydana geldiği tarihi izleyen yirmi gün içinde yüklenicinin idareye yazılı olarak bildirimde bulunması

4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri

Yasası’nın “Mücbir Sebepler” başlıklı

10. maddesinde; mücbir sebep

olarak kabul edilebilecek haller

belirtilmiştir.

İhale mevzuatımız-fIDIc sözleşmeleri ve mücbir sebep

Ali Rıza YüCEL İnşaat Mühendisi - Hukukçu AYDINER İnşaat AŞ

Page 79: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

79

ve yetkili merciler tarafından belgelendirilmesi zorunludur, denilmektedir.

Yapım İşlerine Ait Tip Sözleşme Md. 18.1’de, yukarıda belirtilen mücbir sebep halleri sayılmaktadır.

18.1.1. Mücbir sebepler nedeniyle süre uzatımı verilebilecek haller aşağıda sayılmıştır:

a. Doğal afetler,

b. Kanuni grev,

c. Genel salgın hastalık,

d. Kısmi veya genel seferberlik ilanı,

e. Gerektiğinde Kamu İhale Kurumu tarafından belirlenecek benzeri diğer haller.

18.1.2. Yukarıda belirlenen hallerin mücbir sebep olarak kabul edilmesi ve yükleniciye süre uzatımı verilebilmesi için mücbir sebep olarak kabul edilecek durumun;

a. Yüklenicinin kusurundan kaynaklanmamış olması,

b. Taahhüdün yerine getirilmesine engel nitelikte olması,

c. Yüklenicinin bu engeli ortadan kaldırmaya gücünün yetmemesi,

d. Mücbir sebebin meydana geldiği tarihi izleyen yirmi gün içinde yüklenicinin idareye yazılı olarak bildirimde bulunması,

e. Yetkili merciler tarafından belgelendirilmesi zorunludur, denilmektedir.

Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nde “İşin süresi ve sürenin uzatılması” başlıklı 29. maddede mücbir sebep nedeni ile süre uzatımından söz edilmektedir.

Yani ihale mevzuatımızda mücbir sebebin neler olabileceği belirtilmekte ancak mücbir sebep kavramından, tanımından bahsedilmemektedir.

Kuşkusuz, hukuki bir kavramın önce ne olduğu, neyi ifade ettiği kısacası tanımı verilir, ondan sonra bu kavramın muhtevası doğrultusunda somut olaylarla illiyet bağı kurulabilir.

O nedenle, “mücbir sebep” tanımı yapılmadan, aşağıdaki haller mücbir sebep olarak kabul edilebilecek demenin mantığının, dayanağının olamayacağı açıktır.

Basit bir mantık kuralıdır, büyük önerme ortada yok iken, olmayan bir önermeden yola çıkarak küçük önermeye ve ardından sonuca ulaşmaya çalışmak mantık hatasına neden olur.

Örneğin; mücbir sebep “öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır” dersek bu büyük önermedir.

Doğal afetlerin öngörülmesi ve onlara karşı konulması mümkün değildir, küçük önermedir. O halde doğal afetler mücbir sebep sayılır sonucuna varmak mümkün olacaktır.

Aksi halde, mücbir sebep tanımı yapılmadan yasada sayılan doğal afetler, kanuni grev, genel salgın hastalık vs. için mücbir sebeptir demenin mantığı olamaz. Bunlar için, “süre uzatımı gerektiren haller” dersiniz ve işin içinden çıkarsınız.

Esasen ihale mevzuatımızda; mücbir sebep hali sadece süre uzatımını gerektiren bir husus olarak ele

alınmış, bu kavramın gerek borçlar hukukumuzda gerekse evrensel hukuktaki sonuçları yeterince ve detaylı olarak dikkate alınmamıştır.

Kaldı ki, ihale mevzuatımızda yer alan; “Gerektiğinde kurum tarafından belirlenecek benzeri diğer haller” cümlesinde yer alan “benzeri diğer halleri” nasıl ve neye göre tespit edebileceksiniz?

İşte tüm bunların sonucunda; ihale mevzuatımızda mücbir sebep kavramına, tanımına yer vermenin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Esasen hukuki usul de budur.

Nitekim, ihale mevzuatımızın yeniden düzenlenmesi aşamasında yararlandığımız Avrupa Birliği ve uluslararası ihale uygulamalarına kaynak oluşturan FIDIC sözleşmelerinde(1) mücbir sebep (Force Majeure) kavramının önce tanımı verilmekte ve mücbir sebep halleri belirtilenlerle sınırlı olmamak kaydıyla sayılmaktadır.

Buna göre; mücbir sebebin tanımı;

a. Bir tarafın kontrolü dışında olan;

b. Bu tarafın sözleşmeyi imzalamadan önce makul olarak öngöremeyeceği;

c. Bir kez olduktan sonra sözü edilen tarafın makul olarak kaçınamayacağı ya da üstesinden gelemeyeceği;

d. Önemli ölçüde diğer tarafa atfedilemeyecek; olağandışı bir olay ya da koşul anlamına gelmektedir.

Mücbir sebep, yukarıda belirtilen (a)’dan (d)’ye koşulları geçerli olduğu sürece, aşağıda sıralanmış olan olağanüstü olayları veya ortamları içerebilir fakat bunlarla sınırlı değildir;

Page 80: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

80

Taraflardan herhangi biri, bir mücbir hal nedeniyle sözleşmeye bağlı yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getiremiyor veya getiremeyecek ise bunu diğer tarafa ihbar ederek mücbir hali oluşturan olay ve koşulların bilgisini verecek, bu mücbir halin hangi yükümlülükleri ile çalışmalarını engellediğini ya da engelleyeceğini bildirecektir. Mücbir halden etkilenen taraf, ilgili mücbir hali oluşturan olay ya da koşulları belirlediği ya da belirlemiş olması gerektiği tarihi izleyen 14 gün içinde durumu karşı tarafa ihbar edecektir.

Mücbir halden etkilenen taraf, bu ihbardan sonra, mücbir halin yükümlülüklerini yerine getirmesini engellediği süre içerisinde bu

i. Savaş, düşmanlıklar (savaş ilanı olsun veya olmasın), işgal, yabancı düşmanların hareketleri,

ii. Ayaklanma, terörizm, isyan, kargaşa, askeri darbe veya iç savaş,

iii. Yüklenici personeli veya yüklenicinin veya alt yüklenicilerin diğer çalışanlarının dışındaki kişiler tarafından çıkarılan isyan, karışıklık, düzensizlik, grev veya lokavt,

iv. Ülkede savaş gereçleri, patlayıcı maddeler, iyonlaşan radyasyon veya radyoaktif kirlenme (bu gereçlerin, patlayıcıların, radyasyonun veya radyoaktivitenin yüklenici tarafından kullanılması hariç).

v. Deprem, kasırga, tayfun veya volkanik faaliyet gibi diğer doğal afetler.

yükümlülüklerini yerine getirmekten muaf tutulacaktır.

Mücbir haller, bu maddenin diğer hükümlerine bakılmaksızın, taraflardan herhangi birinin bu sözleşme uyarınca diğer tarafa ödeme yükümlülükleri için geçerli olmayacaktır.

Görüldüğü üzere FIDIC sözleşmelerinde bir olayın mücbir sebep sayılabilmesi için o olayın öngörülemez, karşı konulamaz, kaçınılamaz ve üstesinden gelinemez olağanüstü bir olay olması gerekmektedir.

Türk borçlar hukukunda mücbir sebep kavramı ve tanımı

Mücbir sebep, önceden öngörülemeyen ve sorumlu kişinin işletmesi veya faaliyeti dışında kalan, karşı konulamayacak şiddetle kendini gösteren olağanüstü bir olaydır.(2)

Mücbir sebep ve fevkalade haller dolayısıyla borçlu borcunu ifa edemezse, borçtan kurtulur (Bkz. eski md. 117, yeni md. 136). Ancak mücbir sebep veya fevkalade hal kavramları birbirinden farklı anlamlar taşır. Her ikisi de borçlunun kusursuzluk halidir. Bir görüşe göre, borçlunun kusursuzluk halleri bunlara münhasırdır: Mücbir sebep veya fevkalade hal dışında kusursuzluk hali yoktur. Başka bir görüşe göre, mücbir sebep veya fevkalade hal dışında bir kusursuzluk sebebiyle borçlu borcunu ifa edemezse kusursuzluğunu ispat suretiyle sorumluluktan kurtulur. Borcun ifa edilememesi mücbir sebepten veya fevkalade halden ileri geliyorsa,

Page 81: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

borçlu bu hallerin mevcudiyetini ispatla yetinir.

Mücbir sebep veya fevkalade hal kavramları ayrı ayrı anlamlar taşıdığı gibi, borçlunun sorumluluktan kurtulması yönünden de farklı hükümler doğurur.

Mücbir sebep, fevkalade hal deyimine oranla daha dar bir anlam taşır. Her mücbir sebep, bir fevkalade haldir fakat her fevkalade hal, bir mücbir sebep teşkil etmez. Mücbir sebepten söz edilebilmesi için gerekli olan unsurlar;

1. Bir olay mevcut olmalıdır. Bu olay tabii, sosyal, hukuki veya siyasi nitelikte olabilir. Fakat bu olay; borçlunun şahsına ilişkin fiziki veya ruhi bir olay olamaz.

2. Olayın haricilik niteliği bulunmalıdır.

3. Olayın sonuçlarından mutlak bir şekilde kaçınmaya imkân olmamalıdır.

4. Borçlunun olayın meydan gelmesini önceden görememesi gerekir.

Bu şartlar altında mücbir sebepten söz edilir. Borçlunun mücbir sebep dolayısıyla sorumluluktan kurtulabilmesi için olayın borcun ifasına mani olması, olay ile sözleşmenin ihlali arasında illiyet bağının olması gerekir.(3)

Mücbir sebep kavramı ile ilgili bazı yargıtay karaları:

- Mücbir sebep, sözleşmenin yapıldığı sırada öngörülmesi olanağı bulunmayan ve yüklenilen borcun yerine getirilmesini engelleyen bir nedendir.

- Mücbir sebep, umulmadık halin yoğunluk gösteren bir şeklidir. Mücbir sebep, genellikle önceden görülmeyen sorumlu kişinin işletmesi ve faaliyeti dışında kalan ve karşı koyulamayacak şiddetle kendini gösteren olağanüstü bir olay olarak tanımlanmaktadır.

- Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak olarak kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Mücbir sebep, sözleşmeden doğan sorumlulukta, borçlunun borcunu yerine getirmemesinin kusurundan ileri gelmediğini gösteren; sözleşme dışı sorumlulukta da illiyet bağını kesen ve dolayısıyla zarar vereni veya borçluyu sorumluluktan kurtaran bir sebeptir.

Mücbir sebep kavramı ile ilgili bazı kamu ihale kurumu kararları;

- Borçlar Hukuku'nda mücbir sebep; sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak olarak kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Ancak yüklenici kendi kusuru ile mücbir sebebe konu olaya maruz kalmış ise bu durum yüklenicinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Mücbir sebepteki önlenemezlik unsuru, borçlu dâhil herkes yönünden mutlak ve objektif olarak önlenemez bir nitelik taşımalıdır.

- Söz konusu halin mücbir sebebin unsurları olan kaçınılmazlık ve öngörülemezlik unsurlarının her

ikisini de taşıması halinde anılan durumun mücbir sebep olarak kabul edilmesinin hukuken mümkün olduğu değerlendirilmektedir.

O halde Türk Borçlar Hukuku’nda mücbir sebebin en önemli unsurları;

• Kaçınılmazlık,

• Öngörülemezlik,

• Karşı konulamazlık,

• Meydana gelen olayın üstesinden gelememek,

• Olağanüstülük,olarak karşımıza çıkmaktadır.

O nedenle; mücbir sebep için, önceden öngörülemeyen ve sorumlu kişinin işletmesi ve faaliyeti dışında kalan ve kendi kusurundan kaynaklanmayan, kaçınılamaz, karşı konulamaz ve üstesinden gelinemez şiddette kendini gösteren olağanüstü bir olaydır, demek olanaklıdır.

Sonuç: Yapılması gereken, en azından Yapım İşlerine Ait Tip Sözleşmede ve Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nde “mücbir sebep” tanımına yer vermek suretiyle bu hukuki boşluğu doldurmak ve bu suretle FIDIC sözleşmelerine paralel bir uygulamaya gitmek olacaktır.

(1) TMMMB- FIDIC İnşaat İşleri İdari Şartnamesi

(2) Prof. Dr. Ahmet KILIÇOĞLU (Borçlar Hukuku Genel Hükümleri)

(3) Prof. Dr. Ali BOZER (Borçlar Hukuku Genel Hükümleri)

Page 82: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

82

HUKUK

Giriş

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu 3 Mart 2010 tarihinde, AB’nin akıllı, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme için 2020 yılı hedeflerini belirleyen “Avrupa 2020 Stratejisi: Akıllı, Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Büyüme için Avrupa Stratejisi” başlıklı yeni strateji belgesini kabul etmiştir. AB 2020 stratejisini üç temel ayak üzerine oturtmuş olup bunlar:

»» Bilgi ve yenilik üzerine kurulu bir ekonomi geliştirmek (akıllı büyüme),

»» Düşük-karbonlu, kaynak-etkin ve rekabetçi bir ekonomiyi desteklemek (sürdürülebilir büyüme),

- Sosyal ve bölgesel uyumu sağlayan yüksek-istihdama sahip bir ekonomiyi teşvik etmek (kapsayıcı büyüme).

Avrupa Birliği'nin kamu alımları ve sektörel alımlara ilişkin direktiflerinde değişiklik çalışmaları

Ayhan AKYAzI Kamu İhale Kurumu Grup Başkanı

Page 83: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

83

AB’nin 2020 hedeflerinin gerçekleştirilmesi için belirlemiş olduğu araçlardan biri de kamu alımları ve sektörel alımlar (su, enerji, ulaşım ve posta hizmetleri sektörleri) alanıdır. AB mevcut kamu ve sektörel alımları direktiflerinin, AB 2020 hedeflerine daha uygun hale getirilmesi amacıyla gözden geçirilmesi ve modernize edilmesi gereği ortaya konulmuş olup, AB Komisyonu 13 Nisan 2011 tarihli “Tek Pazar Yasası: Büyümeyi ve Güveni Arttırmak İçin On İki Araç” başlıklı tebliğde 2012 yılı bitmeden AB kurumları tarafından benimsenecek on iki temel öncelik eylemi arasında, ihalelerin verilmesini daha esnek hale getirmek ve kamu sözleşmelerinin AB’nin diğer politikaları desteklerken daha iyi kullanılmasına imkân tanımak için gözden geçirilmiş ve modernize edilmiş bir kamu alımları yasal çerçevesinin geliştirilmesi yer almaktadır. Kamu alımlarında daha fazla esnekliğe imkân tanınması ve kurallarda sadeleştirme sonucunda; verimliliğin arttırılması, paranın karşılığının alınması, rekabetin arttırılması, çevrenin korunması, büyümenin sürdürülebilmesi ve sosyal kaygıların giderilebilmesi hedeflenmektedir.

AB temel ilkelerini belirleyen Roma Antlaşması’nın kamu alımlarına uygulanmasını düzenleyen direktiflerin ilki 1971 yılında yayımlanan 71/305/AET sayılı direktif olup, sonraki yıllarda yapılan güncellemeler sonucunda en son 2004 yılında yayımlanan 2004/17/EC ve 2004/18/EC sayılı direktifler, AB'nin halen yürürlükteki kamu alımları ve sektörel alımlara

ilişkin direktifleridir.

AB kamu alımları direktifleri temel olarak, 1957 tarihli Roma Antlaşması’nın; vatandaşlığa dayalı ayrımcılık yapılmaması, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı, yerleşme ve hizmet sunma özgürlüğü ilkelerinin kamu alımları alanına uygulanmasını düzenlemektedir. Bu anlamda kamu alımları direktifleri bugüne gelindiğinde hedeflerine önemli ölçüde ulaşmış olmakla birlikte, konunun paydaşları kamu alımlarında verimliliğin, etkinliğin ve esnekliğin arttırılması amacıyla direktiflerin gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu doğrultuda 2011 yılında “Kamu alımları alanında Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi” ve “Su, enerji, ulaşım ve posta hizmetleri sektörlerinde faaliyet gösteren kuruluşların alımları alanında Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi” önerileri hazırlanarak AB Parlamentosu ve Konseyine sunulmuştur. Öneri direktiflerin 30 Haziran 2014 tarihinden itibaren 2004/17/EC ve 2004/18/EC sayılı direktiflerin yerine yürürlüğe girmesi planlanmaktadır. Diğer yandan savunma alımlarına ilişkin 2009/81/EC sayılı ve uyuşmazlıkların çözüm yollarına ilişkin 89/665/EC sayılı direktifler uygulanmaya devam edecektir.

Bu makalede, kamu alımları ve sektörel alımlara ilişkin mevcut AB direktiflerinin yerine yürürlüğe girmesi planlanan öneri direktiflere genel bir bakış yapılmakta ve mevcut direktiflere göre ne gibi yenilikler öngörüldüğü incelenmektedir.

Kamu Alımları Alanında Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi Önerisi

2004/18/EC sayılı direktif yerine önerilen Öneri Direktif genel olarak incelendiğinde, ihale usulleri ile ilgili bazı sadeleştirme ve esneklikler öngörüldüğü anlaşılmakta olup, getirilen bazı önemli değişiklik konuları aşağıda özetlenmektedir:

Öneri Direktif ile getirilen önemli bir değişiklik; “merkezi hükümet makamları” (central government authorities) dışındaki idareler için “alt-merkezi idareler” (sub-central contracting authorities) tanımı getirilerek, merkezi hükümet makamları düzeyinin altında bulunan, yerel ve bölgesel idareler gibi idareler için sadeleştirilmiş bir satın alma düzeni sağlamaya yönelik düzenlemeler getirilmesidir. Örneğin; alt-merkezi idareler ön ilan yapmaları durumunda; ayrıca bir ihale ilanı yayımlamaları gerekmemekte ve teklif vermeye davet sürelerini istekliler ile karşılıklı mutabakat ile daha esnek bir şekilde belirleyebilmektedirler.

İhale usullerine bakıldığında Öneri Direktifte; “yenilikçi ortaklık usulü” (innovation Partnership) ve “pazarlıklı rekabetçi ihale usulü” (competitive procedure with negotiation) adı ile iki yeni ihale usulünün belirlendiği görülmektedir. Ancak Öneri Direktif bu iki yeni usulü ulusal hukuklarına aktarma bakımından üye devletleri serbest bırakmaktadır. İhale usulleri bakımından mevcut 2004/18/EC no'lu direktif ile Öneri Direktifin bir karşılaştırılması Tablo-1’de verilmektedir.

Page 84: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

84

Tablo 1- İhale usulleri

İhale usulleri Mevcut direktif2004/18/EC

Öneri direktif

Açık ihale usulü (Open Procedure) + +

Belli istekliler arasında ihale usulü (Restricted procedure) + +

İlanlı pazarlık usulü (Negotiated procedure with prior call for competition)

+ -

İlansız pazarlık usulü (Negotiated procedure without prior publication) + +

Pazarlıklı rekabetçi ihale usulü (Competitive procedure with negotiation)

- +

Rekabetçi müzakere (Competitive dialogue) + +

Yenilikçi ortaklık (Innovation Partnership) - +

Öneri Direktifte 2004/18/EC sayılı direktifte yer aldığı üzere; kamu alımlarında, çerçeve anlaşmalar, dinamik satın alma sistemleri, elektronik eksiltmeler, elektronik kataloglar, merkezi satın alma kurumları ve ortak satın alma araçlarının kullanılmasına devam edilmektedir. Bununla birlikte mevcut direktiflerle karşılaştırıldığında bu alım araçlarında bazı iyileştirilmeler ile elektronik satın alma araçları ile uyumun sağlanmasına ilişkin bazı düzenlemeler getirilmiştir.

Öneri Direktifte; ihalelerde insan unsurundan kaynaklanan hata ve iş gücü kaybını azaltıp verimliliği arttırmaya yönelik olarak e-satın alma yöntemlerinin kullanımını teşvik edici birtakım yeni düzenlemelere de yer verilmiştir. Bu amaçla, Öneri Direktif elektronik iletişimi, ilanların zorunlu olarak elektronik aktarımını ve ihale dokümanlarına elektronik olarak erişilebilirliği öngörmektedir. Bu hedefe ulaşılması için ise iki yıllık bir geçiş dönemi öngörülmektedir.

Öneri Direktifte başvuru ve tekliflerin verilmesi için gerekli asgari sürelerde bazı kısaltmalar söz konusudur. 2004/18/EC sayılı direktifte ve Öneri Direktifte ihale usullerine göre başvuru ve teklif verme süreleri Tablo-2 ve Tablo-3’te verilmektedir.

Page 85: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

85

Tablo 2- Mevcut direktifte (2004/18/EC) ilan süreleri (gün)

İhale usulü Temel süre + Ön ilan yapılmış ise

+ İlan elektronik araçlarla yapılmış ise(-7 gün)

+ Dokümana elektronik ortamda erişim mümkün ise (-5 gün)

Acil durumlar1

Açık ihale usulü 52 36 29 24 -

İki aşamalı ihale usulleri-başvuru süreleri

37 30 15/102

İki aşamalı ihale usulleri-teklif süresi 40 36 31 10

1- Belli istekliler arasında ihale usulü ve ilanlı pazarlık usulü için geçerlidir.2- Elektronik araçlarla ilan edilmişse 10 gün

Tablo 3- Öneri direktifte ilan süreleri (gün)

İhale usulü Temel süre + Ön ilan yapılmış ise

+ e-teklif sunulmasına izin verilmişse (-5 gün)

Acil durumlar

Açık ihale usulü 40 20 15 20

Belli istekliler arasında ihale başvuru süreleri 30 15

Belli istekliler arasında ihale teklif verme süreleri* 35 15 10 10

Pazarlıklı rekabetçi usul başvuru süresi 30 15

Pazarlıklı rekabetçi usul teklif verme süreleri 30 15 10

Rekabetçi müzakere başvuru süresi 30

*- Belli istekliler arasında ihale usulünde alt-merkezi idareler tekliflerin alınmasına ilişkin süreyi, istekliler ile anlaşarak belirleyebilirler. Tekliflerin alınmasına ilişkin süre konusunda bir anlaşmaya varmanın mümkün olmadığı hallerde, idare teklif vermeye davet tarihinden itibaren 10 günden daha az olmayan bir süre belirleyebilir.

Page 86: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

86

Öneri Direktifte, AB eşik değerleri yeniden tespit edilmekte ve iki yılda

bir güncellenmesi öngörülmektedir. Öneri Direktifte eşik değerlerin mevcut

değerlere göre biraz daha aşağıya doğru çekildiği görülmekte olup, Tablo-

4’te alım ve idare türlerine göre eşik değerler gösterilmektedir.

Tablo 4- Öneri Direktifte eşik değerler (Euro)

Alım türüİdare türü

Merkezi idareler

Diğer idareler

Yapım işi 5.000.000 5.000.000

Mal ve hizmet alımları 130.000 200.000

Belirli bazı sosyal ve diğer spesifik hizmetler 500.000 500.000

Öneri Direktifte; ihalenin verilmesi kriterlerinin yaşam döngüsü maliyetleri üzerine kurulmasına imkân verilmektedir. Bilindiği üzere “yaşam döngüsü maliyeti” (life cycle cost) ihale konusu alımın ilk alım maliyeti, kullanım ömrü boyunca oluşan maliyetler (işletme-bakım ve onarım vb. maliyetler) ile yok etme maliyetlerinden oluşmaktadır. Yaşam döngüsü maliyetinin hesaplanmasında doğrudan parasal harcamaların yanında, paraya tedavül edilebilir ve doğrulanabilirlerse harici çevresel maliyetler de dikkate alınabilecektir. Öneri Direktifte yaşam döngüsü maliyetlerinin hesaplanması için ortak bir AB metodolojisinin geliştirilmesi de öngörülmektedir.

AB 2020 stratejisinde; akıllı, sürdürülebilir ve kapsamlı bir büyüme için araştırma ve yenilik önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle kamu alımlarında idarelere yenilikçi ürünler ve hizmetler satın alma imkânı tanınmaktadır. Öneri

Direktifte bu amaçla, performans kriterlerine uymak koşuluyla, yenilikçi ürünlerin, yapım işlerinin ve hizmetlerin geliştirilmesi için yeni bir özel ihale usulü olan “yenilikçi ortaklık usulü” (innovation partnership) öngörülmektedir.

Öneri Direktifte dikkate değer diğer bir husus, üye devletlerin, direktiflerin izlenmesinden, uygulanmasından ve denetiminden sorumlu tek bir yetkili makam (“ulusal gözetim kurumu”) belirlenmesini öngörmesidir. Böylelikle AB kamu satım politikasının işleyişi ve ulusal mevzuat ve uygulamadaki potansiyel zaaflar konusunda anında geri bildirim sağlanması, böylece çözümlerin hızlı belirlenerek satın alma usullerinin iyileştirilmesine katkıda bulunulması hedeflenmektedir. Ayrıca üye devletlere, satın alma usullerinin hazırlanmasında ve yürütülmesinde idarelere, yasal ve ekonomik tavsiye, yönlendirme, eğitim ve yardım sunan destek yapılar kurma

zorunluluğu getirilmektedir. Kamu alımlarında rüşvet ve kayırmacılığa karşı mücadeleyi desteklemek amacıyla, idarelerin 1.000.000 euroyu aşan mal ve hizmet alımları ile 10.000.000 euroyu aşan yapım işlerine ilişkin sonuçlandırılan ihale sözleşmelerini gözetim kurumuna gönderme zorunluluğu getirilmektedir. Gözetim kurumu bu şekilde bu sözleşmeleri inceleyebilecektir.

Öneri Direktifin 39’uncu maddesinde idarelerin ihale öncesi hazırlık çalışmalarına ilişkin bazı düzenlemeler yer almakta olup “hazırlık niteliğindeki pazar istişareleri” adı altındaki düzenlemede, idarelere alım konusu pazarın yapısını, becerilerini ve kapasitesini değerlendirmek ve müteşebbis/iktisadi işletmeleri satın alma planları ve gereklilikleri konusunda bilgilendirmek amacıyla pazar istişareleri yürütebilme imkânı getirilmekte, bu amaçla idarelerin üçüncü taraflardan veya sektörden tavsiye alabilmeleri sağlanmakta ve bu prosedürün uygulanmasında rekabetin engellenmemesi, ayrımcılık yapmama ilkesinin zedelenmemesi ve şeffaflığın sağlanması için bazı kurallar getirilmektedir.

Öneri Direktifte getirilen en önemli yeniliklerden biri de 57’nci maddede yapılan düzenleme ile ihaleye katılan isteklilerin ihaleye katılımlarını engelleyen veya ihale dışı bırakılmalarını gerektiren durumlarda olmadıklarına ilişkin beyanları ile 56’ncı madde uyarınca belirlenen seçim kriterlerine uygun olduklarına ilişkin beyanlarının (“self-declarations”) ihaleye katılım için yeterli kabul edilmesidir. Öneri Direktifte bu düzenlemenin

Page 87: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

87

amacının: birçok müteşebbis/iktisadi işletmenin, özellikle de KOBİ’lerin, ihale dışında bırakılma ve seçim kriterleri ile ilgili çok sayıda sertifika veya diğer doküman sunma zorunluluğunun kamu alımlarına katılımı zorlaştırmasının önüne geçilmesi olarak ifade edilmektedir. Öneride ayrıca 55’inci maddede belirtilen ihale dışı bırakılma durumlarının kontrolü amacıyla 30.6.2016 tarihinden itibaren elektronik ortamda işletilecek olan “Avrupa Satın Alma Pasaportu” (European Procurement Passport) öngörülmektedir.

Ülkemizde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki kamu alımlarında da önemli bir problem olan “aşırı düşük teklifler”e ilişkin olarak Öneri Direktifin, mevcut direktiflere göre daha somut kriterlere yer verdiği ve aşırı düşük sınır değerinin bir hayli aşağıya çekildiği görülmektedir. Öneriye göre, bir teklifin aşırı düşük kabul edilebilmesi için aşağıdaki koşulların bir arada sağlanması gerekmektedir:

(a) Diğer tekliflerin ortalamasından %50 daha düşük olması,

(b) İkinci en düşük tekliften %20 daha düşük olması,

(c) İhaleye en az beş teklif sunulmuş olması.

Ancak öneride yukarıda belirtilen durumlar dışında da idarelere aşırı düşük teklif sorgulaması yapabilme konusunda takdir yetkisi verilmektedir.

Su, enerji, ulaşım ve posta hizmetleri sektörlerinde faaliyet gösteren kuruluşların alımları alanında Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi önerisi

Su, Enerji, Ulaşım ve Posta Hizmetleri Sektörlerinde Faaliyet Gösteren Kuruluşların Alımlarını (sektörel alımlar) düzenleyen mevcut 2004/17/EC sayılı direktifin yerini alması önerilen direktifte de yukarıda kamu alımlarına ilişkin Öneri Direktifte olduğu gibi; satın alma usullerinin sadeleştirilmesi ve esnekleştirilmesi, e-satın almanın desteklenmesi, başvuru ve tekliflerin sunulması için geçerli sürelerin, daha hızlı ve daha etkin bir satın almaya imkân tanımak üzere kısaltılması, ekonomik açıdan en avantajlı teklifin belirlenmesinde yaşam-döngüsü maliyetinin dikkate alınabilmesi, çerçeve anlaşmalar, dinamik satın alma sistemleri, elektronik eksiltmeler, elektronik kataloglar,

merkezi satın alma kurumları ve ortak satın alma yöntemlerinin kullanılabilmesi, ulusal gözetleme ve destek kurumları kurulması, ihale öncesi hazırlık niteliğindeki pazar istişareleri yapma imkânı konularında düzenlemeler yer almaktadır. Ancak sektörel alımlara ilişkin Öneri Direktifte, kamu alımları direktifinden farklı olarak, ihaleye katılımda istekli beyanı (self-declarations) ve Avrupa Satın Alma Pasaportuna (European Procurement Passport) ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Sektörler direktifinde, kapsanan sektörler açısından büyük ölçüde değişim yapılmamıştır. Ancak petrol ve gaz arama amacıyla yapılan alımlar, bu sektörde varılan yoğun rekabet nedeniyle, direktif ile disipline edilme gereği duyulmadığından, direktif kapsamı dışına çıkarılmıştır.

Sektörel alımlara ilişkin Öneri Direktifte de başvuru ve tekliflerin verilmesi için gerekli asgari sürelerde bazı kısaltmalar söz konusudur. 2004/17/EC sayılı Direktifte ve Öneri Direktifte ihale usullerine göre başvuru ve teklif verme süreleri Tablo-5 ve Tablo-6’da verilmektedir.

Page 88: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

88

Tablo 5- Mevcut direktifte (2004/17/EC) ilan süreleri (gün)

İhale usulü Temel süre

+ periyodik ön ilan yapılmış ise

+ İlan elektronik araçlarla yapılmış ise (-7 gün)

+ Dokümana elektronik ortamda erişim mümkün ise (-5 gün)

Karşılıklı anlaşma

Açık ihale usulü 52 22-36 15-29 15-24 -

İki aşamalı ihale usulleri-başvuru süreleri

22-37 15-30 -

İki aşamalı ihale usulleri-teklif süresi 24 >10

Tablo 6- Öneri direktifte ilan süreleri (gün)

İhale usulü Temel süre+ Periyodik ön ilan yapılmış ise

+ e-teklif sunulmasına izin verilmiş ise (-5 gün)

Karşılıklı anlaşma

Acil durumlar

Açık ihale usulü 40 20-40 35 - 20

İki aşamalı ihale usulleri-başvuru süreleri 15-30 - - - -

İki aşamalı ihale usulleri-teklif süresi >10

Öneri direktifte sektörel alımlara ilişkin eşik değerler ise Tablo-7’de verilmektedir.

Tablo 7- Eşik değerler (Euro)

Alım türü

Yapım işi 5.000.000

Mal ve hizmet alımları 400.000

Belirli bazı sosyal ve diğer spesifik hizmetler 1.000.000

Page 89: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

89

Sektörel alımlarda; kamu alımlarında olduğu gibi yenilikçi ortaklık (innovation partnership) usulünün ihale usulleri arasına dâhil edildiği görülmektedir. İhale usulleri bakımından mevcut 2004/17/EC no'lu Direktif ile Öneri Direktifin bir karşılaştırılması Tablo-8’de verilmektedir.

Tablo 8- İhale usulleri

İhale usulleri Mevcut Direktif2004/17/EC

Öneri Direktif

Açık ihale usulü (open procedure) + +

Belli istekliler arasında ihale usulü (restricted procedure) + +

İlanlı pazarlık usulü (negotiated procedure with prior call for competition) + +

İlansız pazarlık usulü (negotiated procedure without prior publication) + +

Yenilikçi ortaklık (innovation partnership) - +

Bilindiği üzere, ülkemizin Avrupa Birliğine (AB) üyelik müzakere fasılları arasında yer alan “kamu alımları faslı”nın 2010 yılında açılmasını takiben Türk kamu alımları sisteminin AB Kamu Alımları Direktifleri'ne uyumlaştırılması açısından yapılması gereken değişiklik çalışmalarına başlanmıştır. Bu çerçevede, AB’nin kamu alımlarına ilişkin direktiflerinde öngörülen değişikliklerin kamu alımları paydaşları tarafından yakından takip edilmesinde fayda görülmektedir.

KAYNAKLAR:

1) Avrupa 2020 Stratejisi: Akıllı, Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Büyüme için Avrupa Stratejisi Özet Bilgi Notu, AB Genel Sekreterliği Sosyal, Bölgesel ve Yenilikçi Politikalar Başkanlığı

2) 2004/17/EC ve 2004/18/EC sayılı AB direktifleri http://ec.europa.eu/internal_market/publicprocurement/rules/current/index_en.htm

3) Öneri direktiflerhttp://ec.europa.eu/internal_market/publicprocurement/modernising_rules/reform_proposals_en.htm

Page 90: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

90

MALİ BAKIŞ

I. Giriş

KDV tevkifatı konusuna ilişkin 117 seri no'lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği 14 Nisan 2012 tarihli ve 28264 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış, anılan Tebliğ 1 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tebliğ ve akabinde tebliğe ilişkin açıklama ve örneklerin bulunduğu 63 no'lu KDV sirküleri ile tevkifat konusunda yeni bir dönemin başladığını söyleyebiliriz.

Bu yazımızda KDV tevkifatı konusunu irdeleyip, tevkifat kapsamına alınan hizmetlerden biri olan Servis Taşıma Hizmeti üzerinde duracağız.

II- KDV tevkifat uygulamasının genel esasları

1. KDV Tevkifat Uygulaması

Bilindiği üzere, KDV tevkifatı uygulaması, teslim veya hizmet

bedeli üzerinden hesaplanan verginin, teslim veya hizmeti yapanlar tarafından değil, bu işlemlere muhatap olanlar tarafından kısmen veya tamamen vergi sorumlusu sıfatıyla beyan edilip, ödenmesidir.

KDV tevkifatı ihtiyari bir uygulama olmayıp, Maliye Bakanlığınca tevkifat uygulaması kapsamına alınan işlemlerde alıcılar tarafından tevkifat yapılması zorunludur. Diğer taraftan, Maliye Bakanlığınca tevkifat kapsamına alınmamış işlemlerde alıcılar tarafından tevkifat yapılması mümkün değildir.

“Tam tevkifat” işlem bedeli üzerinden hesaplanan verginin tamamının işleme muhatap olan alıcılar tarafından beyan edilip ödenmesi; “kısmi tevkifat” ise hesaplanan verginin Maliye Bakanlığınca belirlenen kısmının,

KDV tevkifatı ve servis taşıma hizmetleri uygulaması

Filiz ULUGÖL, SMMMSer&Berker Bağımsız Denetim ve YMM AŞVergi Müdürü

Page 91: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

91

işleme muhatap olan alıcılar tarafından, diğer kısmının ise işlemi (teslim veya hizmeti) yapan tarafından beyan edilip, ödenmesidir.

2. KDV tevkifatında beyan

Tevkifat kapsamındaki işlemlere ilişkin KDV’nin beyan dönemi, KDV Kanunu’nun 10. maddesine (vergiyi doğuran olay) göre tespit edilecektir.

Bu kapsamda, işleme ait fatura veya benzeri belge izleyen ay içinde düzenlense dahi sorumlu sıfatıyla beyan, işlemin vuku bulduğu dönemin beyan süresi içinde yapılacaktır. Kısmi tevkifat uygulamasında satıcının mükellef sıfatıyla 1 no'lu KDV beyannamesi ile beyan edeceği kısım da aynı dönemde beyan edilecektir.

Hizmet işlemlerinde, hizmetin ayın sonunda tamamlanması halinde de fatura izleyen ayda düzenlense dahi bu şekilde işlem yapılacaktır. İşlem bedelinin ödenmemesi, işleme ait faturanın süresinde düzenlenmemesi, alıcıya geç gelmesi veya hiç gelmemesi tevkifatın yapılıp yukarıda belirtilen süre içinde sorumlu tarafından beyan edilmesine engel değildir.

3. İndirim

Tevkifat uygulayan alıcının KDV mükellefiyetinin bulunması ve tevkifat uyguladığı teslim veya hizmeti indirim hakkı tanınan işlemlerde kullanacak olması halinde, sorumlu sıfatıyla beyan edilen tutar, beyanın yapıldığı ay içinde verilmesi gereken 1 no'lu KDV beyannamesinde indirim konusu yapılabilecektir. Bu indirimin dayanağı 2 no'lu KDV beyannamesidir.

4. Tam tevkifat uygulaması

Bu bölüm kapsamındaki işlemlerde, işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV’nin tamamı, mal veya hizmetin alıcıları tarafından tevkifata tabi tutulacaktır.

Tam tevkifat uygulanacak işlemler, aşağıdaki gibidir;

»» ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayanlar tarafından yapılan işlemler

»» serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler

»» kiralama işlemleri

»» reklam verme işlemleri.

5. Kısmi tevkifat uygulaması

Kısmi tevkifat uygulaması kapsamında KDV tevkifatı yapmak üzere sorumlu tutulabilecekler aşağıda iki grup halinde sayılmıştır.

a) KDV mükellefleri (sadece sorumlu sıfatıyla KDV ödeyenler bu kapsama dâhil değildir.)

b) Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın):

- 5018 sayılı Kanun’a ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar, il özel idareleri ve bunların teşkil ettikleri birlikler, belediyelerin teşkil ettikleri birlikler ile köylere hizmet götürme birlikleri,

- Yukarıda sayılanlar dışındaki, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları,

- Döner sermayeli kuruluşlar,

- Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,

- Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları,

- Bankalar,

- Kamu iktisadi teşebbüsleri (Kamu İktisadi Kuruluşları, İktisadi Devlet Teşekkülleri),

- Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar,

- Organize sanayi bölgeleri ile menkul kıymetler, vadeli işlemler borsaları dâhil bütün borsalar,

- Yarıdan fazla hissesi doğrudan yukarıda sayılan idare, kurum ve kuruluşlara ait olan (tek başına ya da birlikte) kurum, kuruluş ve işletmeler,

- Payları İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören şirketler,

- Kalkınma ve yatırım ajansları. Ancak okul aile birlikleri ve Sağlık Bakanlığına bağlı aile hekimliği kurumları bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

Belirlenmiş alıcıların birbirlerine karşı yaptıkları teslim ve hizmetlerde (şirketleşenler dâhil profesyonel spor kulüplerince yapılanlar hariç), KDV tevkifatı uygulanmayacaktır.

5018 sayılı Kanun’a ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşların tevkifat uygulaması kapsamındaki alımlarına ait bedellerin, genel bütçe ödenekleri dışındaki bir kaynaktan ödenmesi tevkifat uygulamasına engel değildir.

5.1- Kısmi tevkifat uygulanacak hizmetler

Kısmi tevkifat uygulanacak hizmetlere ilişkin eski ve yeni tevkifat oranları aşağıdaki gibidir.

Page 92: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

92

Katma Değer Vergisinde Sorumluluk ve Tevkifata Tabi Mal veya Hizmetler

Yeni Tevkifat Oranları

Eski Tevkifat Oranları

Tevkifat Yapacak Olanlar

İş gücü temin hizmeti 9/10 9/10 Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Özel güvenlik hizmetleri 9/10 4/5

Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın) yalnızca özel güvenlik sistemlerinin kurulması, bu kapsamda tevkifata tabi değildir. Ancak bu kurulumun Tebliğ'in (3.2.1.) bölümünde açıklanan yapım işlerinin özelliklerini taşıması halinde, bu kapsamda tevkifat uygulanacaktır.

Pamuk, tiftik, yün ve yapağı ile ham post ve deri teslimleri

9/10 9/10 Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Yemek servisi ve organizasyon hizmetleri 5/10 1/2 Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Fason olarak yaptırılan tekstil ve konfeksiyon işleri, çanta ve ayakkabı dikim işleri ve bu işlere aracılık hizmetleri

5/10 1/2 Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Yapı denetim hizmetleri 9/10 1/2 Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Turistik mağazalara verilen müşteri bulma/götürme hizmeti

9/10 2/3 Tüm KDV mükellefleri (sadece sorumlu sıfatıyla KDV ödeyenler bu kapsama dâhil değildir)

Temizlik, çevre ve bahçe bakım hizmetleri 7/10 1/2 Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar

(KDV mükellefi olsun olmasın)

Yapım işleri ile bu işlere ilişkin mühendislik mimarlık ve etüt-proje hizmetleri,

2/10 1/6 Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Makine, teçhizat, demirbaş ve taşıtlara ait tadil, bakım ve onarım hizmetleri,

5/10 1/3 Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Etüt, plan-proje, danışmanlık, denetim ve benzeri hizmetler 9/10 1/6 Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Profesyonel spor kulüplerinin yayın, reklam ve isim hakkı gelirlerine konu işlemleri

9/10 - Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Servis taşımacılığı hizmeti 5/10 - Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Her türlü baskı ve basım hizmetleri 5/10 - Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Külçe metal 7/10 9/10

Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın) hurda metallerden elde edilenler dışındaki bakır, çinko ve alüminyum külçelerinin ithalatçılar ve ilk üreticiler (cevherden üretim yapanlar) tarafından yapılan teslimlerinde tevkifat uygulanmayacak, bu safhalardan sonraki el değiştirmelerde ise tevkifat uygulanacaktır. Hurda metalden elde edilen külçelerin ithalatçıları ve üreticileri tarafından tesliminde de tevkifat uygulanacaktır.

Page 93: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

93

Bakır, çinko ve alüminyum ürünlerinin teslimi 7/10 9/10

Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın) bunların, ilk üreticileri (cevherden üretim yapanlar) ile ithalatçıları tarafından tesliminde tevkifat uygulanmayacak, sonraki safhaların teslimleri ise tevkifata tabi olacaktır.

Hurda ve atık teslimi 9/10 9/10 Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt ve cam hurda ve atıklardan elde edilen hammadde teslimi

9/10 9/10 Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

Ağaç ve orman ürünleri teslimi 9/10 - Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar

(KDV mükellefi olsun olmasın)

Büyük ve küçükbaş hayvan etlerinin (sakatat ve bağırsak dâhil) teslimleri

117 seri no'lu Genel Tebliğ ile yapılan düzenlemede tevkifat kaldırılmıştır.

1/2 Alım yapan gerçek usulde KDV mükellefleri ve sorumlu tayin edilen kuruluşlar

İthalatçılar, rafineriler, akaryakıt dağıtım firmaları ve akaryakıt bayileri dışında kalan satıcılar tarafından yapılan akaryakıt ürünleri teslimleri

117 seri no'lu Genel Tebliğ ile yapılan düzenlemede tevkifat kaldırılmıştır.

9/10 Hizmet alan tüm KDV mükellefleri ve belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın)

5.2- Kısmi tevkifat uygulamasında sınır

Kısmi tevkifat uygulaması kapsamına giren her bir işlemin KDV dâhil bedeli 1000 TL’yi aşmadığı takdirde, hesaplanan KDV tevkifata tabi tutulmayacaktır. Sınırın aşılması halinde ise tutarın tamamı üzerinden tevkifat yapılacaktır.

III- Servis taşımacılığı hizmeti KDV tevkifat uygulaması

Yukarıda 5’inci maddede saydığımız kısmi tevkifat uygulaması kapsamında KDV tevkifatı yapmak üzere sorumlu tutulan KDV mükellefleri ve KDV mükellefi olsun veya olmasın belirlenmiş alıcıların personel, öğrenci, müşteri ve benzerlerinin belirli bir güzergâh dâhilinde taşınması amacıyla ihdas ettikleri servis hizmetlerine

ilişkin olarak yaptıkları taşımacılık hizmeti alımlarında (5/10) oranında KDV tevkifatı uygulanacaktır.

Hizmetin, tahsis edilmiş özel plakalı araçlar ile yapılması tevkifat uygulamasına engel değildir.

Servis hizmetinin, personel veya öğrencilerin (veya velilerin) kendi aralarında anlaşmak suretiyle doğrudan taşımacı ile sözleşme yapılması/anlaşılması suretiyle sağlanması halinde, esas olarak hizmete ait faturaların servis hizmetinden yararlanan personel, öğrenci (veya velisi) adına düzenlenmesi gerektiğinden, tevkifat uygulanmayacaktır. Ancak faturanın tevkifat yapmakla sorumlu tutulanlar adına düzenlenmesi halinde tevkifat

uygulaması kapsamında işlem tesis edilecektir.

63 no'lu KDV Sirküleri ile 5018 sayılı Kanun’un ekli cetvelinde yer alan kuruluşlar dışında herhangi bir kurumun servis taşımacılığını yapan firma eğer bu işi aracı firma gibi alt yüklenicilere yaptırıyor ise aracı firma tarafından kuruma kesilen fatura aracılık hizmet faturası gibi düşünülerek KDV tevkifatı yapılmayacaktır.

Bu şekilde uygulama yapılabilmesi için sorumlu firmaya taşımacılık ihalesini alan firmanın düzenlediği faturada “fatura muhteviyatı taşımacılığın alt taşeronlara yaptırıldığı için tevkifat uygulanmadığı” şeklinde bir ibare yazılması ve bununla ilgili tutarın da ayrıştırılması firma yararına olacaktır.

Page 94: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

94

İntes-Dsİ camiası Geleneksel İftar Yemeği'nde buluştu

TOpLANTI

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu iftar sonrası yaptığı açıklamada, müteahhitlik sektörünün dünyada ikinci sıraya yükseldiğini ve Türk müteahhitleri ile her zaman gurur duyduğunu belirterek, “Bizler de sizlere

İNTES’in her yıl Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü camiası ile düzenlediği iftar programı bu sene 31 Temmuz tarihinde DSİ 5. Bölge Müdürlüğünde yapıldı. Toplantının onur konuğu Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu oldu.

yardımcı olmak üzere her zaman hazırız. Müteahhitler bizim karşımızdaki kişiler değil. Bizimle beraber aynı hedefe koşan, hatta bizim önümüzde yol açan, bizim ailemizin bir ferdi.” ifadesini kullandı.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak zamanla yarıştıklarını dile getiren Eroğlu, DSİ Genel Müdürlüğünün çalışmalarını da överek, 1128 tesisin tamamlanarak hizmete açıldığını, bunların içinde 206 barajın da bulunduğunu ve 11 milyon dekarlık arazinin modern sistemlerle sulandığını anlattı.

Şu ana kadar 49 şehrin içme suyu meselesinin kökünden çözüldüğünü belirten Eroğlu, “Vatandaşına yeterli miktarda sağlıklı su vermek devletin en önemli vazifesidir. Hedefimiz 2040 asgari 2050, 2060... Hatta İstanbul’da

Page 95: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

95

2070 yılına kadar su ihtiyacını karşılayacak her şeyi planladık.” diye konuştu.

Bu yılın sonuna kadar 2 milyon 400 bin hektarlık bir alanın ağaçlandırılacağını da kaydeden Eroğlu’nun, önümüzdeki aylarda yaş haddinden emekliye ayrılması beklenen Orman Genel Müdürü Mustafa Kurtulmuşlu’ya dönerek, “Bu yıl sonunda Genel Müdürüm diyor ki ‘Eğer 2 milyon 400 bin hektarı tamamlayamazsam beni emekli et!’” demesi salonda gülüşmelere neden oldu.

Tıbbi ve aromatik bitkilerin ihracatından şu anda 300 milyon dolar gelirin yakalandığını ifade eden Eroğlu, bu alanda 2015 yılında 1,5 milyar dolarlık ihracat hedeflediklerini vurguladı.

Meteoroloji Genel Müdürlüğünün çok geniş bir coğrafya üzerinde hava durumunu verecek hale geldiğine de değinen Eroğlu, hava

tahminlerinde ise %90’ın üzerine çıkıldığını belirtti.

“HES’ler konusunda çok yalan var”

HES’lerin Türkiye’nin sigortası olduğunu ancak bu konuda çok büyük bir tepki oluştuğunu kaydeden Eroğlu, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlı olduğuna,

enerjisinin %73’ünü dışarıdan temin ettiğine dikkati çekti.

Eroğlu, “Bu bizim yerli kaynağımız. Suyu kontrol ediyoruz. Netice itibarıyla onu kontrol etmezsen taşkına sebep oluyor. HES’lerin suyu yutması söz konusu değil. Fakat o kadar yalan söyleniyor ki ‘Efendim HES’ten çıkan su zehirli, sizin çay bahçelerini kurutacak!’ Kuyruklu

Page 96: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

96

yalan. Veyahut da ‘HES’lerin suları firmalara satıldı, siz bu suyu para ile alacaksınız.’ Yani HES su tüketmiyor ki. Bu da ikinci büyük kuyruklu yalan. Bunun gibi maalesef çok yalanlar var.” dedi.

Şirketlerin de halkı bilgilendirme konusunu tamamen Orman ve Su İşleri Bakanlığına bıraktığını

belirten Eroğlu, bu konunun hep birlikte halka anlatılması gerektiğini dile getirdi.

Birlik, beraberlik ve kardeşliğin pekiştirilmesi ile Türkiye’nin daha da ilerilere gideceğini kaydeden Eroğlu, “21. asrın bizim milletimizin asrı olacağına ben inanıyorum.” ifadesini kullandı.

İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu Geleneksel İftar Yemeğinde yaptığı konuşmada, “Hep söylüyoruz! Hep söylüyorsunuz! Su kaynaklarımız kısıtlı... Maalesef ülkemiz ‘su zengini’ bir ülke değil. Üstelik mevsimlerin değişmesi ile su ihtiyacımız da giderek artıyor. Ne kadar çok suyumuz olsa da

Page 97: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

bir damla suyumuz bile boşa gitmemelidir.” diye konuştu.

Koçoğlu, 2011 yılı sonu itibarıyla işletmeye açılan 290 adet HES projesinin toplam kurulu gücünün 17 bin 40 megavat, elektrik üretim kapasitesinin yılda ortalama 61 milyar kilowatsaat olduğunu belirterek “Bu, toplam hidroelektrik potansiyelimizin ancak %38’ini oluşturuyor. Suyun toprakla buluşması ve enerjiye dönüşmesi için ülkemizin büyük ölçekli yatırımlarının hızla tamamlamasının gerekliliği açıktır. Bu bilinçle hükümetimiz de somut çalışmalar yürütüyor; bunu biliyoruz.

Hafızalarımızı tazeleyelim ve bugünün kıymetini anlayalım.” dedi.

İNTES Başkanı Koçoğlu, sekiz-on yıl öncesine kadar tarımsal

altyapı projelerinin 30-35 yılda, enerji projelerinin ise 15-20 yılda tamamlanabildiğine dikkati çekti ve devlet yatırım bütçelerinde yer alan ödeneklerin kimi zaman bitirilemediğine değinerek “Son 10 yıllık dönemde yönetim başarısı, bütçe disiplini, kaynakların verimli kullanılması ile bu başarının sağlandığı açıktır. Evet; bütçede ödeneklerimiz rahatladı! Hak edişlerimizi zamanında alabiliyoruz. Ancak şunun da altını çize çize sürekli vurguluyorum. Artık dünyada klasik bütçe anlayışı uygulanmıyor. Bu yüzden enerji gibi büyük ölçekli altyapı yatırımlarının tamamıyla devlet bütçesinden karşılanmasını beklemek doğru bir bakış açısı değildir. Kaldı ki, artık ülkemizde birçok şirket büyük ölçekli projelere her tür katkıyı sağlayacak seviyeye ulaştı. Bu bağlamda özellikle HES projelerinde devletin aktif rol aldığı kamu-özel sektör ortaklığı projelerinin yaygınlaşması ile suyun enerjiye dönüşmesi hızlanmıştır. Devletimizin risklere, kâra veya zarara ortak olması, projelerin finansman temininde kolaylıklar sağlaması yatırımları daha da hızlandıracaktır.” diye konuştu.

Page 98: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

98

Konuşmasında aşırı düşük teklifler ve ihale şikâyetlerine de değinen Koçoğlu, ihalelerde hesapsız kitapsız verilen aşırı düşük tekliflerin büyük firmaların birçoğunun iş alamamasına ve

DSİ ailesinden uzaklaşmasına yol açtığını, bu nedenle DSİ camiasının portrelerinin giderek değiştiğini ifade ederek; “DSİ sektörün teknik okuludur.” dedi. Bu okulda kimi firmaların mezun oluşunun 15-20

hatta 25 yılda mümkün olduğunu vurgulayan Koçoğlu, işlerdeki teknik uyumun bu süreçlerle mümkün olmadığını günümüzde herhangi bir iş bitirme belgesi ile ve aşırı düşük fiyatlarla DSİ ailesine bir günde giren firmaların oluşmakta olduğunu belirterek isteklilerin mesleki ve teknik yeterliklerinin belirlenebilmesi için gerekli olan en önemli belgeler arasında iş deneyim belgelerinin yer aldığını ve iş deneyim belgelerinin alınır satılır hale geldiğini vurguladı. Koçoğlu, müteahhitliğin artık mühendislik bilimi temeline dayalı ciddi bir meslek olduğunun herkes tarafından kabul edilmesinin önemine dikkat çekerek kamuya iş yapan müteahhitlerin sadece deneyime değil, alınıp satılamayan bir sisteme kavuşması gerektiğini ifade etti.

İmar Kanunu’nda 5940 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle müteahhitler için yetki belgesi zorunluluğu getirildiğini, bunun olumlu bir gelişme olduğunu vurgulayan Koçoğlu, “Müteahhidin yetki belgesine sahip olabilmesi için ilgili müdürlüğe; belirlenen başvuru formunun doldurularak, bağlı olduğu meslek odasına kayıt belgesini, şirket sözleşmesinin yayınlandığı Ticaret Sicil

Page 99: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

99

Gazetesi’nin aslı ile birlikte vermesi kayıt için yeterli görülmektedir.” dedi. Bu yönetmeliğin, sadece kayıt tutmak, numara verilmesi ve müteahhidin sorumluluğunun belirtilmesinden ibaret olduğunu, müteahhitlik kriterlerinin belirlenmesine yönelik bir açılım getiremediğini belirten Koçoğlu, “Bu nedenledir ki acilen inşaat sektöründe eser üretenlerin hangi kriterlere ve standartlara sahip olmaları gerektiği belirlenmelidir. Bugün yıllarca eleştirdiğimiz müteahhitlik karnesini arar hale gelmiş bulunuyoruz.” diye konuştu.

Koçoğlu, yetenekli olmayan müteahhitlerin, aşırı düşük teklifler ve ihalesi sonrasında şikâyet başvuruları ile 2-3 yılda bitecek bir işin başlamasını 1-2 yıl geciktirdiklerini, geciken işin en pahalı iş olduğunu ve aşırı düşük fiyatlarla “fen ve sanat” kurallarına uygun eser üretmenin mümkün olmadığını kaydetti.

Toplantıda Devlet Su İşleri Genel Müdürü Akif Özkaldı da bir konuşma gerçekleştirdi.

Page 100: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

100

KÜLTÜR-SANAT

“Elazığ’da doğdum; yaşadığımız çevredeki eski kapılar bu proje için ilk ilham kaynağım oldu. Fotoğraf için dolaştığım her yerde bazen birilerinin kapılarını çalıp fotoğraf çekmek için izin istediğimiz anlar olur. Tabii, bunların hepsinde kapıyı açan insanlarda farklı bölgelere

göre farklı tutum ve davranışlar görüyordum. Kapıyı her açan kişinin yüz hatlarında korku, sevinç, mutluluk, hüzün gibi duyguları hissedebilmenin yanı sıra, kapının suratınıza kapatılması gibi olaylar da yaşayabiliyorsunuz. Evin içindeki yaşanmışlıklarla ilgili birçok şeyi,

kapıyı açan kişide gözlemliyorsunuz. Türkiye’de ve yurt dışındaki tüm gezdiğim yerlerde kapı kilitleri belgesel fotoğraf çalışma düşüncesi bende hep vardı. Buradaki temel amaç, kentsel bölgelerde daha çok yeni kapılar değil, üzerinden yıllar geçmiş kapıları anlatmaktır

Ege üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Fotoğrafçılık ve Grafik Anabilim Dalı Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet İmançer yurt içinde ve yurt dışında sokak sokak dolaştı. Kapı kilitlerini resmetti. İmançer “Kapı Kilitlerinin Dili” ismini verdiği fotoğraf sergisinde, kilitlerin de hikâyelerinin olduğunu gösterdi. İmançer’in sergisi bu konuda hikâyelerin bütününü oluşturuyor. Hayatımızın her anında, farkında olmadan yanımızda bizimle birlikte yaşlanan kapı ve onun üzerindeki kilitler ile hayatın yaşandığını aktaran İmançer, "Kapı Kilitlerinin Dili" sergisinin öyküsünü ve İnşaat Sanayi’nin Kent ve Yaşam sayısı nedeni ile kentsel yaşam konusundaki görüşlerini aktardı:

Kapı kilitlerinin dili

Yrd. Doç. Dr. Ahmet İMANÇEREge Üniversitesi İletişim FakültesiFotoğrafçılık ve Grafik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Page 101: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

101

ve bu nedenle de fotoğraf serisinde farklı farklı kapıların kendi yaşanmışlık dokuları bir göstergeydi. Her kilidin arkasında kişilerin ve yaşanmışlıkların bir sorgulanması vardır. Türkiye’de ve yurt dışında kapı kilitlerinin farklı bölgelerdeki benzerliklerini görmek beni mutlu etti; gerçekten üstümüze her gün kapattığımız kapılar kendi yaşamlarımızda bizleri hangi duygularla bütünleştirdiği; dışarıdan bakanlara ise nasıl yansıttığı hep bir soru olarak kalmıştır. Artık, gittiğim her yerde kapılar ve üzerlerindeki kilitler, sergimin konusunu belirledi.

URLA

BOzCAADA

Page 102: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

102

BOzCAADA

BİRGİ

Page 103: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

Dolaştığım her yerde ve çektiğim her karede bazen kimsenin haberi olmadan çekmek bazen de kapının üstündeki görsellerde sevgiyi, aşkı, terk edilmişliği, mesleki kariyeri, renk duygusunu, kapının yaşını, kapıda kullanılan ağacı, kilit ustasını görmek mümkündür. Bazı kapı kilitlerinin kilitlenmediğini gördüm. Anahtarının sürekli üzerinde olduğu bu kapılar, bana güvenliği ve hırsızlık ya da kötü olaylarla ilgili hiçbir düşünce olmadığını anlattı. Kapı kilitlerini çekerken onlara anlamlar yüklendiğini gördüm. İnsanların evde olup olmadıklarını, o evde evlenecek yaşta kızın olup olmadığını, babanın otoriter olduğunu hep kapılardan anlayabilirsiniz. Mesela, yaşlı teyzenin, kimsesi olmadığı için kapıyı kilitlemeyip sürekli açık tutması, yardım bekleyenlerin sürekli kapıyı açık tuttuklarını ortaya koyuyor.

2012 yılı Mayıs ayında açtığım Kapı Kilitlerinin Dili sergim sanatseverler ile buluştu. Sergideki eserler Türkiye’nin çok farklı mekânlarında çekildi. Safranbolu, Kula, Elazığ, Bozcaada gibi geniş bir coğrafyada çekim yapıldı. Bozcaada, Urla, Elazığ, Safranbolu, Kula, Birgi kapı kilitleri konusunda beni etkileyen yerler oldu.

Mesleğim dolayısıyla farklı kent yaşamlarına tanık oldum. Gördüm ki, kentlerin özgün kimlikleri süreç içerisinde bazen birileri tarafından yok ediliyor; bu yok edilişlerde sivil toplum örgütleri de çok etkili olamadıkları için suskunluk içerisinde kalıyor ve buralar hep yıkılıyor. Biz fotoğrafçılar kentin görsel belleğini oluşturuyoruz. Kentteki tarihi dokunun korunması gerektiğini farklı projelerle duyurmak önemlidir. Yurt dışında tüm turistler daha çok kentlerin

özgün kimliklerini gösteren mekân ve dokuları tercih etmektedirler. O mekânlardaki yaşamlarına devam etmeleri, ilgiyi daha da çoğaltmaktadır ve kentte boğulan insanlar zamanla buralara olan özlemlerinden dolayı oralarda yaşamlarını devam ettirmek istiyorlar. İzmir’de yaşayan bir fotoğrafçı olarak kentin tarihi dokusunu yaşatarak gelecek kuşakların bu kültürlerle tanışabilmelerine şans vermek gerektiğini düşünüyorum. İktidar ve yerel yönetimlerin birliktelikleri ile bu tür yerler korunmalı veya restorasyonlarına katkı sağlanmalıdır.

Güvenilir ve özgün kentler için bazı yerlerde kentsel dönüşüm fırsattır ama her kent kendi tarihi, kültürü, özgünlüğü ve dokusu ile dönüştürülmeli ve o yaşam alanları yeni nesillerle buluşturulmalıdır.

BOzCAADASANTORİNİ BİRGİ

Page 104: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

104

KÜLTÜR-SANAT

“Kapı tokmakçılığı eskiden Ermeni, Türk ve Rum ustaları tarafından itina ile yapılmaktaydı. Kemaliye kapı tokmaklarını yapan ustalar yaptıklarının en iyisi olması için ellerinden gelen mahareti ortaya koyar ve birbirlerini kesinlikle taklit etmeden kendi dizaynlarını bir eser olarak hayata geçirirlerdi.

Akıp geçen zamanda kapı tokmakları kopyalanmaya başlandı ve yapılan işler ucuzlatılarak ölme noktasına geldi. Diğer taraftan bu el emekleri talep görmemeye başlayınca kapı üzerindeki tokmaklar da sökülüp atıldı. Aynı zamanda kapı tokmaklarının kıymeti bilinemeyince, günümüze kadar kapı tokmağı yapan usta pek kalmadı.

Ben 1956 yılında doğdum. Çocukluğumuz bu sanatın içinde geçti, 5. kuşak demirciyim. Soy ismimiz Demirci’dir. Sözüne ettiğim gibi kopyalama başladığı için kapı tokmakçılığı bitti. Babam da az da olsa kapı tokmağı yapardı.

1996 yılında Eski Devlet Bakanlarından Sayın Hasan Gemici ilçemiz Kemaliye’ye gelmişti. Eski evlerin üzerindeki kapı tokmaklarına hayran kalmış ve bizim de bunları yaptığımız kendisine söylenmişti. Ardından Kaymakamlık vasıtasıyla 20 takım kapı tokmağı siparişi verildi. Bu eski kapı tokmaklarını

otantik olarak yapmayı arzuluyordum, bu vesile ile otantik Kemaliye kapı tokmaklarını yapmaya başladık.

Bu sanatı 3 oğluma gururla uzun zaman uğraşarak öğrettim. Babamın “Yaptığın işten zarar da etsen temizini yapacaksın” tezinden esinlenerek çocuklarıma bu sanatın inceliklerini öğrettim.

Şu anda öğrencim yok. Erzincan Hacı Ali Akın Meslek Yüksek Okulu Restorasyon Bölümü öğrencilerine kapı tokmağı ödevleri verildiği zaman onlara bu işin inceliklerini anlatıyorum. Hayalim bu işin Kemaliye’de bir sektör haline gelmesi ve her bir kapı tokmağının özgün dizaynlarla, kopyalamadan üretilmesidir.

Peki, bu kapı tokmaklarının üretim hikâyesi nasıl işliyor? Kapı tokmağı yapılacak sac üzeri skoçlu zımparalar ile silinir. Motif sacın üzerine çizilir. Bizim yaptığımız keskiler ile vurularak kesilir. Kesme işlemi bitince keski izleri özel eğelerle tesviye edilerek motifler düzeltilir ve tekrar zımparalanır. Bu aşama çok zamanımızı alır. Daha sonra bütün detayların köşeleri egelerle pahlanır. Çivi delikleri matkapla delinir ve havşalanır. Tokmak kısımları ocakta ısıtılarak dövme demir olarak yapılır, sonra

Kapı tokmak ve halkaları kültür varlıklarımız içerisinde önemli bir yere sahip. ülkemizin farklı bölgelerinde, farklı özellikleri ile üretilmiş kapı tokmakları Anadolu’nun zengin kültürünün önemli örneklerini oluşturuyor. Ancak zamanla pek çok el sanatı gibi kapı tokmakçılığı da kalan az sayıdaki temsilcileri ile var olma savaşı veriyor. Anadolu kültürünün önemli bir parçası olan bu sanatı Kemaliye’de Mustafa Demirci, oğulları Tacettin, Harun ve Ali Demirci ailesi Türk mitoloji hatlarına uygun olarak tam beş kuşaktır sürdürüyor. Demirci, bu otantik sanatı gelecek nesillere aktarıyor.Ahşap kapı tokmakçılığı ustası Mustafa Demirci, Kemaliye kapı tokmaklarını şöyle anlattı:

Ahşabın Demir ile Buluşma Sanatı

Page 105: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

105

parlatılarak üzerine vernik sıkılır veya kromaj yapılabilir. Ama bunun en iyisi tokmağın zamanla paslanarak değer kazanmasıdır.

Kemaliye kapı tokmaklarına sadece sanatsal değer olarak bakılmamalıdır. Kapı tokmaklarının kökleri Orta Asya’ya dayanan büyük kültürel değer taşır. Her kapı tokmağı geçmişten günümüze mesajlar vermektedir. Bunların akademik çalışma yapılarak incelenmesi ve anlatılması gerekmektedir.

Tokmağın sanatsal değerini yapan usta biçer, bunlara kimse fiyat biçemez. İş ancak makine işi olursa kolaylıkla fiyat biçilebilir. Biz yaptığımız tokmaklara, üzerinde çalıştığımız kadar fiyat biçiyoruz. Eskiden kalan kapı tokmaklarına fiyat biçmek ise mümkün değildir.

Hiçbir ürünümüzü birbirinden ayırt etmeden aynı itina ile yapıyoruz. Eserlerimiz; fuarlarda,

gazetelerde, dergilerde yayınlandı, sergilendi. İstek üzerine internette ilgilenenlerin beğenilerine sunduk. Stokumuz yoktur, sipariş üzerine özel itinayla yapılır. Motiflerine göre bu otantik kapı tokmaklarının kolaylıkları ve zorlukları değişiyor. Fiyatlandırmalarımızı da bu motiflere göre belirliyoruz. Bunların yanı sıra çok güzel kapı kilidi de

yapıyoruz. Ürünlerimizin kimi müze kapılarını süslüyor, kimi ise Avrupa ülkelerine götürülerek özel binaların kapılarını süslüyor.

Amacımız başta tarihi binalarımız olmak üzere ürettiklerimizle kapıları güzel bir görünüme kavuşturmaktır. Bir de bilgilerimizi nesilden nesle yayarak bu kültür mirasımızın yok olmasını engellemek istiyoruz.”

Page 106: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

106

Bir AB projesi, başarı hikâyeleri ile sona erdi

İNTES tarafından 22 Mart 2012-21 Eylül 2012 tarihleri arasında yürütülen “İnşaat Sektöründe Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Projesi” kapanış toplantısı 18 Eylül’de Sheraton Otel’de yapıldı. İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu, Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı Bayram Akbaş, Merkezi Finans ve İhale Birimi Başkanı Muhsin Altun, Proje Koordinatörü Aslı Karatekin’in konuşmacı olduğu ve çok sayıda İNTES üyesinin katıldığı toplantının onur konuğu, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış oldu.

Toplantının açılışında konuşan AB Bakanı Egemen Bağış, Türkiye’nin AB süreci ile önemli kazanımlar elde ettiğini belirterek, “Demokrasimiz giderek gelişiyor.

Bu ülkede, bazı vatandaşlarımız 30 yıl önce ‘Kürdüm’ demeye çekinirken, bugün bunu rahatlıkla ifade edebiliyorlar. 112 yıl sonra Akdamar Adası’nda ibadet yapılmasında da AB sürecinin önemli bir payı var. Bizim AB sürecini, sonucundan daha çok önemsememiz gerekiyor.” dedi.

Avrupa Birliği’nin esasen savaşlarla, kavgalarla harabeye dönüşmüş olan Avrupa coğrafyasında bir barış ve kardeşlik binası olarak tasavvur edildiğini hatırlatan Bağış, bugünün vizyonsuz siyasetçileri tarafından o değerli binanın hor bir şekilde kullanılarak temelinin aşındırılmaya çalışıldığını vurguladı. Bu proje vesilesiyle Türkiye’den Avrupa Birliği’nin temelini aşındırmaya çalışanlara

bir kez daha meydan okunduğunu kaydeden Bağış, “Avrupa coğrafyasında inşa etmeye çalıştıkları kaçak binalara izin verilmeyeceğini buradan ilan etmek istiyorum. Avrupa’da yeni nefret duvarları yükseltmek isteyenler, o duvarın altında kalır. Avrupa Birliği’nin harcını ırkçılık ve nefret çimentosuyla karmak isteyenler, inşa ettikleri o sanal binaların altında kalır. Türkiye Avrupa’daki bu çarpık yapılaşma çabalarına geçit vermeyecek kudrete ve öz güvene artık sahiptir.” diye konuştu.

“En büyük yatırım demokrasiye”

Hükümet olarak son 9,5 yılda en büyük yatırımı demokrasiye yaparak ekonomide de istikrar ve güven zeminini tesis ettiklerine

AB pROJE

Page 107: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

107

dikkat çeken Bağış, öncelikle demokrasi binasının temelinin sağlamlaştırıldığını ve bunun üzerine âdeta bir gökdelen inşa edildiğini vurgulayarak “Ekonomimizi terk edilmiş köhne bir bina görünümünden çıkardık, modern yapıya kavuşturduk ve o binanın da üzerine yeni katlar çıktık. Yıllarca ötelenen, ötekileştirilen, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören farklı etnik gruptan vatandaşlarımızı da harabe yaşam koşullarından, moloz yığınlarından çıkarmayı kendimize bir vazife olarak gördük. Avrupa’da Romanlar, farklı etnik ve inanç gruplarından insanlar sınır dışı edilirken biz ülkemizde Romanları ve farklı etnik kökenden vatandaşlarımızı en modern yaşam standartlarına kavuşturduk, kavuşturuyoruz.” dedi.

Türkiye’nin bugün Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisi durumunda olduğunu da dile getiren Bağış, kalkınma ve altyapı yatırımlarının hızla devam ettiğine işaret etti.

Cumhuriyet tarihi boyunca, 6 bin 100 kilometre duble yol yapıldığını hatırlatan Bağış, şunları söyledi:

“Biz 9,5 yılda 16 bin kilometrenin üzerinde bölünmüş yol inşa ettik. Aynı dönem içerisinde sadece TOKİ aracılığıyla 500 bin konut yaptık. Türkiye’nin bu ekonomik başarısının arkasında ülkemizin yüz akı konumunda olan müteahhitlik sektörümüzün çok büyük bir payı ve emeği var. Bugün dünyanın en büyük 225 müteahhitlik firması arasında Türkiye, Çin’in ardından ikinci sırada yer alıyor. Yurt dışında bayrağımızı gururla dalgalandıran müteahhitlerimiz âdeta dünyayı da yeniden barış temeli üzerinde inşa ediyorlar.”

Toplantının açılışında İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu da bir konuşma gerçekleştirdi. Koçoğlu “İnşaat Sektöründe Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme” projesi ile inşaat

sektörünün ihtiyaçlarına uygun mesleki donanıma sahip iş gücünün yetiştirilmesini amaçladıklarını söyledi. Proje ile eğitim ve istihdam arasındaki ilişkiyi güçlendirmek, sürdürülebilir bir ölçme-değerlendirme ve belgelendirme sistemi oluşturulması hedefi ile yola çıktıklarını, İNTES’in AB projeleri ile ilgili ilk adımı 26 Eylül 2004 tarihinde attığını belirten Koçoğlu, İNTES tarafından yürütülen ilk projenin “Eğiticilerin Eğitimi” projesi olduğunu, bu projede ortak olarak mesleki eğitim alanında dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olan Almanya’yı seçtiklerini ifade etti.

İNTES olarak, projeler ile belirlenen hedefleri yerine getirdiklerini anlatan Koçoğlu, uygulamaya alınan sekiz proje ile yarı ve tam zamanlı olmak üzere toplam 178 kişinin istihdam edildiğini söyledi. Koçoğlu, inşaat sektörünün öncelikli meslekleri arasında yer alan ahşap kalıpçısından, betonarme demircisine, alçı uygulayıcısından, boyacıya, kaynakçıya kadar farklı mesleklerden; 2643 kişinin ölçme değerlendirmesinin gerçekleştirildiği, 477 işçiye eğitim verildiği, işçiler dışında “Eğiticilerin Eğitimi” programı kapsamında 230 mühendis ve 256 idari kadro personeline eğitim programları uygulandığı,

Page 108: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

108

yürütülen sekiz projeden bugüne kadar toplam 3240 kişinin faydalandığı bilgilerini verdi.

Meslek Standartları ve Belgelendirme Sistemi'ni kurmak ve çalıştırmak konusunda devlet, işçi ve işveren kesimini temsil eden kuruluşların, 17 Eylül 1992 tarihinde “Meslek Standartları Milli Protokolü”nü imzalayarak genel bir uzlaşmaya vardıklarını belirten Koçoğlu, bu kapsamda Meslek Standartları Komisyonu oluşturulduğunu anlattı. Bu dönemde Dünya Bankası ile Hazine Müsteşarlığı arasında imzalanan kredi anlaşması ile istihdam ve eğitim projesi yapıldığını, bu proje çerçevesinde 250 meslek

dalında meslek standartları üretildiğini, sınav ve soru bankaları oluşturulduğunu kaydeden Koçoğlu, “İş ve İşçi Bulma Kurumunun genel koordinatörlüğünde, Meslek Standartları Komisyonu (MSK) ve bu Komisyona teknik destek vermek üzere kurulan Araştırma ve Teknik Hizmetler Birimi (ATHB) tarafından yürütülen projede İNTES de yer almıştır.” dedi.

Türkiye’de de giderek çağın ihtiyaçlarını karşılaması açısından nitelikli iş gücünün öneminin anlaşıldığını belirten Koçoğlu, inşaat sektöründe 9 Temmuz 2008 tarihinde İNTES ve Mesleki Yeterlilik Kurumu arasında ilk protokolün imzalanarak ulusal meslek

standartlarının belirlenmesi için 29 meslekte çalışma başlatıldığını ancak sektörün ihtiyaçlarını karşılamakta bu 29 mesleğin yeterli olmayacağının görülmesi ile kapsamın genişletilerek 55 meslekte standartların belirlenmesi çalışmalarının sürdürüldüğünü ifade etti ve çalışmaları tamamlanarak bugünlerde yayımlanması beklenen 36 ulusal meslek standardının Resmî Gazete’de yayımlandığını açıkladı. Koçoğlu; İNTES’in, standardı hazırlanan mesleklerin ulusal yeterliliklerini de belirlemek üzere MYK tarafından 8 Aralık 2009 tarihinde görevlendirildiğini hatırlatarak 22 mesleğin ulusal yeterliliğinin MYK Yönetim Kurulu tarafından onaylandığı bilgisini verdi.

Çalışmaların uluslararası boyutunun da olması amacıyla kısa adı İNTES MYM olan Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi İktisadi İşletmesinin kurulduğunu ifade eden Koçoğlu, merkezin Türkiye’de uygunluk değerlendirme kuruluşlarına akreditasyon hizmeti sunan tek kurum olan TÜRKAK’tan akredite olduğunu ve bu kapsamda başlangıçta 3 meslekten akredite edildiğini aktararak şu açıklamayı yaptı: “Bugün aramızda bulunan TÜRKAK yetkililerinin bize verdiği güzel müjde ile 15 mesleğin daha akredite

Page 109: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

109

olduğunu öğreniyoruz. Hedefimiz standartları tamamlanacak olan 55 meslekte akredite olmaktır. Böylece, İNTES MYM tarafından verilen tüm belgelerin uluslararası boyutta geçerliliği olacak.”

Akreditasyon süreci öncesinde pilot uygulamalarla işçileri, mesleki yeterlilik tespit sınavlarına tabi tuttuklarını, 2009 yılı sonundan bugüne kadar 196 sınav gerçekleştirdiklerini kaydeden Koçoğlu, “4552 kişiyi yeterliliklerini tespit etmek üzere ölçme değerlendirme sınavlarına tabi tuttuk.” dedi.

Ulusal Yeterlilik Çalışmaları tamamlanan 18 meslekte 2298 soru hazırlandığını anlatan Koçoğlu, İNTES’in nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi yolunda gerçekleştirdiği bu çalışmalarında Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi gibi üniversiteler, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye İş Kurumu ve sivil toplum örgütleri ile iş birliği içerisinde olduklarını ifade ederek sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Bu projeleri niye yaptık, bu eğitimleri niye yaptık, kim kazanıyor? Öncelikle çalışanlarımız kazanıyor. Mesleğini yaparken profesyonellik ile ulusal ve uluslararası yetkinlik kazanıyorlar.

Sonra iş dünyamız kazanıyor. Daha profesyonel, eğitimli, verimli, nitelikli iş üretme şansına sahip oluyoruz. Ama en önemlisi Türkiye kazanıyor. Daha sağlam, güvenilir bir inşaat, sağlam, güvenilir bir ülkenin oluşabilmesi veya bu sürecin daha ileriye gidebilmesi için Türkiye kazanıyor.”

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı Bayram Akbaş da projenin açılış toplantısına olduğu gibi kapanışına da katıldı. Mesleki Yeterlilik Kurumunun kurulduğundan bugüne gelinen noktanın önemini vurgulayan Akbaş, 2008 yılında faaliyete geçen

kurumun eğitimle istihdam ilişkisini kurmayı, bunu sağlayabilmek için de ulusal yeterlilik sistemi oluşturmayı ve işletmeyi amaçladığını ifade etti. Akbaş, Ulusal Yeterlilik Sistemi'ni kurarken yapılan eğitimler sonucunda verilen belgelerin Avrupa Birliği düzeyinde ve dünyada kıyaslanabilir, tanınabilir belgeler olacak şekilde tasarlanması, kurulması ve işletilmesinin hedeflendiğini belirtti.

Kurumun kurulduğu ilk günden itibaren, 1992 yılında başlayan meslek standartları hazırlamaya ilişkin çalışmalardan alınan birikim

Prof. Dr. Metin Arslan Prof. Dr. Yılmaz Aruntaş

Page 110: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

110

ve deneyimle hızlı bir şekilde ulusal meslek standartlarını iş dünyası aktörleriyle birlikte yapmaya başladıklarını ve ilk iş birliği protokolünü 2008 yılında, faaliyete geçtikten sonra İNTES’le imzaladıklarını belirten Akbaş, protokol kapsamında, İNTES’in koordinasyonunda ve önderliğinde inşaat alanına ilişkin meslek standartları taslaklarının hazırlandığını ifade ederek “Kurum olarak diğer alanlardaki çalışmalarımızla birlikte, Mükerrer Resmî Gazete’de yayınlanan 19 standardımızla birlikte 329 ulusal meslek standardına ulaştık. Bu, gerek Türkiye’de yapılan değerlendirmelerde gerekse paydaş kuruluşlarımızın Avrupa’da yaptığı değerlendirmelerde tam da bir başarı öyküsüdür. Burada sayı önemlidir ama ondan daha

önemli bir husus var ki, biz bu standartların hiçbirini, devlet olarak, MYK olarak tek kuruş vermeden, bizzat işin yapıldığı yerde, işi temsil eden işçi, işveren ve meslek kuruluşlarıyla akademisyenlerle, eğitim dünyasıyla birlikte hazırladık ve tam bir uzlaşıyla uygulamaya koyduk. Standartlarımız bu anlamda çok güzel. Ancak anlamlı olabilmesi için eğitim ve öğretimin bu standartlara göre veriliyor olması gerekir.” dedi.

Akbaş, Resmî Gazete’de yayınlanan bir ulusal meslek standardının, en geç bir yıl içerisinde eğitim müfredatlarına yansıtılacağını, bunun izleme komitesi bulunduğunu, ayrıca Bakanların ve ilgili kurum ve kuruluşların en üst düzey yetkililerinin katıldığı toplantılarda izlenip, değerlendirildiğini belirtti.

Standardın hazırlanıp eğitim hayatına girmesinden sonra ikinci bir aşaması olan sınav ve belgelendirmenin belli kurallar dâhilinde yapılacağını ve bunun çok daha önemli olduğunu ifade eden Akbaş, standartları hazırlamada ne kadar hızlı yol alındı ise sınav ve belgelendirme çalışmalarının da aşamalı bir şekilde ilerleyeceğini, merkezi sınav ve belgelendirme merkezi yapılabilmesi için Türk Akreditasyon Kurumundan akredite olmuş, şeffaf, güvenilir, ehil bir sınav merkezinin olması gerektiğini kaydetti.

Türkiye’de bu kapasite olmadığı için kurumun oluşturulmasıyla eş zamanlı olarak Avrupa Birliği’nden sağlanan yaklaşık 11 milyon avroluk hibe ile Mesleki Yeterlilik Kurumu ve Türkiye’de Ulusal Yeterlilik Sistemini Güçlendirme Projesi'nin hazırlandığı bilgisini veren Akbaş, sürecin çok meşakkatli olduğunu Merkezi Finans ve İhale Birimi ve Avrupa Birliği delegasyonu ile müzakerelerden sonra projeyi hayata geçirmenin mümkün olduğunu vurgulayarak “İşte bugün kapanışını yaptığımız proje, o çerçeve proje içerisinde hibe sağlanmış, seçilmiş ve uygulamaya konulmuş bir projedir. Bunun amacı, sınav merkezi kurmak ve işletmektir. Gelinen nokta itibarıyla projede hedeflenen inşaat alanına ilişkin yeterlilikler hazırlanmış, uygulamaya konulmuş ve sınav yapacak merkez, projenin bir koşulu olmamakla birlikte,

Mehtap Şahin Ali Helvacı Tunay Doğrudil

Page 111: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

111

proje kapsamında hazırlanan sınav merkezi, İNTES Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi, TÜRKAK’tan akredite olmuş ve Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yetkilendirilmiş bir kurum haline gelmiştir.” dedi.

Merkezi Finans ve İhale Birimi Başkanı Muhsin Altun ise projenin, Türkiye’de Mesleki Yeterlilik Kurumunun ve Ulusal Yeterlilik Sisteminin Güçlendirilmesi Programı’nın “hibe” bileşeni altında desteklendiğini, bu program için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Komisyonu arasında imzalanan 2007 yılı Finansman Anlaşması ile yaklaşık 10,8 milyon avro tahsis edildiğini söyledi. Bu amaçla, DİLO International liderliğindeki konsorsiyum ile 3,7 milyon avro bedelli bir teknik yardım sözleşmesi imzalandığını belirten Altun şöyle konuştu:

“Tedarik bileşeni altında 507 bin avro tutarında yazılım, donanım ve

ofis ekipmanı sağlanarak Mesleki Yeterlilik Kurumuna teslim edildi ve kurulumu gerçekleştirildi. Bu hibe bileşeni için finansman anlaşması ile belirlenen orijinal bütçe tutarı 6 milyon avro idi. Birimimizin önerisi ve AB delegasyonunun onayı ile teknik yardım ve tedarik

bileşenlerinden artan yaklaşık 620 avro tutarındaki bakiye hibe bileşenine aktarıldı. Böylece daha fazla projenin desteklenmesi de mümkün olabildi.”

Aktarma sonucunda toplam bütçesi 6.619.698 avroya ulaşan hibe programı kapsamında imzalanan

Selin KalınFatih Mehmet KaynakYücel Kılıç Kaplan

Hatice ÇağırıcıFatih UlutaşDoğu Çetin

Page 112: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

112

26 sözleşmenin toplam bedelinin 6.618.993 avro olduğunu aktaran Altun, tahsis edilen fonun tamamının dağıtılmış olduğunu vurgulayarak, VOC-TEST merkezleri hibe programı kapsamında birime 110 proje başvurusu yapıldığını, bunlardan 26’sı ile hibe sözleşmesi imzalandığını açıkladı.

Başarılı bulunan projelerden birinin İNTES’in yararlanıcısı olduğu 242,230 avro bedelli İnşaat Sektöründe Mesleki Yeterlilik, Sınav ve Belgelendirme Projesi olduğunu kaydeden Altun “18 ayda tamamlanan bu proje ile ülkemizde TÜRKAK ve MYK tarafından sınav ve belgelendirme merkezi olarak akredite edilen ilk kurum İNTES’tir ve bu yönüyle diğer hibe faydalanıcılarına örnek teşkil etmelidir.” dedi. Altun, 2004 yılından bu yana elde ettiği hibelerle proje hazırlama alanındaki deneyimini geliştirerek bilgi birikimini güçlü, mali ve idari

yapısıyla her yeni projeye aktarma başarısını göstermesi nedeniyle İNTES’i kutladı.

Altun, Türkiye’de inşaat sektörünün daha çok vasıfsız iş gücüne istihdam sağlayan bir sektör olarak tanındığını, İNTES’in başarıyla tamamlanan projesi ile benzeri projelerin inşaat sektöründe çalışmaya ilişkin yaygın algıyı değiştirmesini, özellikle yurt dışı müteahhitlik hizmetleri alanında Türkiye’nin rekabet gücünü arttırmasını beklediklerini de belirtti.

Proje Koordinatörü Aslı Karatekin ise toplantının sonunda proje faaliyetleri çerçevesinde gerçekleşen hedefler hakkında bilgi verdi.

Projenin hedeflerinin, hibe rehberinde tanımlanan amaçlara uygun olarak ‘inşaat sektöründe Avrupa yeterlilikler çerçevesiyle uyumlu, etkin ve sürdürülebilir sınav

ve belgelendirme sistemi kurmak ve işletmek’ üzerine kurgulandığını söyleyen Karatekin, bu doğrultuda inşaat sektöründe öncelikle talep gördüğü belirlenen ahşap kalıpçı, betonarme demircisi, tünel kalıpçı, panel kalıpçı, endüstriyel boru montajcısı, inşaat boyacısı, iş sağlığı güvenliği elemanı, seramik karo kaplamacısı, sıvacı, mesleklerinde mesleki yeterlilik sisteminin bileşenleri olan meslek standartları ve ulusal yeterlilikler hazırlamak, pilot sınav uygulamaları yapmak, yeterlilikleri esas olan sınav materyalleri geliştirmek ve ilgili kurumlardan sınav ve belgelendirme yetkisi almak üzere gerekli altyapıyı oluşturmanın projenin özel hedefleri olarak belirlendiğini kaydetti.

İlk adım olarak adı geçen mesleklere ait meslek standartlarının ve ulusal yeterliliklerin hazırlanması, yeterliliklere dayalı teorik ve uygulamalı soru bankalarının geliştirilmesi, mesleki yeterlilik

Ali Atakan İbrahim Özkan Ahmet İcik

Çetin Çelik Yard. Doç. Dr. Hanifi TokgözDoç. Dr. Salih Yazıcı

Page 113: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

113

tespit sınavlarının yürütülmesi konularında destek almak için meslek uzman kadrolarının oluşturulduğunu belirten Karatekin, her meslek alanında kendi dalında uzman teknik eğitmen, akademisyen, mühendis, teknikerden oluşan geniş kadrolardan proje faaliyetleri süresince destek alındığını aktardı.

Yüze yakın meslek uzmanının katıldığı eğitimlerin Ankara, İstanbul ve Mersin illerinde düzenlendiğini anlatan Karatekin, meslek uzman kadroları ve İNTES teknik ekibinin iş birliği ile hazırlanan tüm proje meslek standartlarının Resmî Gazete’de yayınlandığını, ulusal yeterliliklerde tanımlı sınav metotlarına uygun olarak yazılı ve uygulamalı soruların geliştirilmesi çalışmaları yürütülmesi sonucunda meslek uzmanlarından 2600’e yakın soru teslim alındığını söyledi.

Karatekin, MYK’nın yayınladığı Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Yönetmeliği

gereklerine uygun olarak proje mesleklerinin tamamında belgelendirme yetkisi almak üzere proje hedefleri geliştirildiğini kaydetti ve bu amaçla, İNTES Yönetim Kurulu üyelerinin öngörüsü ile 2010 yılında kurulmuş olan İNTES Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi İktisadi İşletmesinin akreditasyon ve yetkilendirme sürecinin başlatıldığını belirtti.

İNTES MYM’nin, yürüteceği mesleki yeterlilik sınavlarına rehber oluşturduğunu, hazırlanan İNTES MYM Kalite El Kitabı'nda yer alan belgelendirme prosesi, prosedürü, sınav yönergelerinin bu deneyimlerin üzerinden geliştirildiğini kaydeden Karatekin, sistemin sektöre sağladığı katma değeri arttırmak amacıyla ulusal yeterlilikleri referans alan ders notları hazırlatılarak İNTES web sayfasında tüm işçilerin kullanımına açıldığını vurguladı. Karatekin, eğitim dokümanları ile eğitim

programlarının Gazi Üniversitesi akademik kadroları tarafından hazırlandığını, eğitimlerin ise Mersin Özel Bilim Teknik Meslek Edindirme Okulu tarafından yürütüldüğünü belirterek “İnşaat sektöründe Avrupa yeterlilikler çerçevesiyle uyumlu, etkin ve sürdürülebilir sınav ve belgelendirme sistemini kurma ve işletme hedefini gerçekleştirmiş bulunmaktadır. Sektörde sürdürülebilirliğin en doğal yaşanacağı projenin bu olacağı düşüncesindeyiz.” dedi.

Toplantı, projeye destek veren uzmanlara verilen teşekkür belgesi ve projede çalışan İNTES uzmanlarına verilen başarı belgelerinin takdimi ile sona erdi.

Bakan Egemen Bağış, Bayram Akbaş ve Muhsin Altun’a toplantıya katılımları anısına ağaçlandırma ve erozyon kontrol seferberliği kapsamında bağışta bulunulduğuna dair sertifikaları verildi.

Muhammet ÖztürkGamze EvciAslı Karatekin

İlkay AçıkgözNecati AkbaşGülesen Kuru Bal

Page 114: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

114

Almanya deneyimleri, İntes MYM teknik uzmanlarıyla paylaşıldı

AB üyesi ülkelerde sertifikasyon konusunda iyi uygulama örneklerini izlemek, tecrübeleri paylaşmak adına 3 Mart’ta proje iştirakçi kuruluşu Avrupa İnşaatçılar Konfederasyonu’nun Brüksel’deki ofisinde Konfederasyon üyesi ülkelerle toplantı gerçekleştirilmiş idi. Bu toplantıda İngiltere ve İspanya temsilcilerinden İş Sağlığı ve Güvenliği alanında sertifikalandırma yöntemlerine ilişkin önemli bilgiler edinildi. Ardından, Almanya’da mesleki yeterlilik, mesleki eğitim ve belgelendirme süreci ile ilgili güncel durum ve deneyimlerin paylaşılması

amacıyla teknik bir toplantı düzenlendi.

Uzmanları bir araya getiren toplantıların farklı bir ayağı ise Ankara’da gerçekleşti. 25 Temmuz’da İNTES Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıya Almanya Güney Baden İnşaat Meslek Okulu Genel Müdürü Michael Hafner ve İNTES MYM sınav ve belgelendirme sürecine destek veren teknik uzmanlar katıldı.

Hafner, toplantıya katılan teknik uzmanlara 1999 yılında Almanya’da yayınlanan eğitim yönetmeliğinin içeriğinden bahsetti. Mesleki eğitimlerde, işletmelerde çalışma ağırlığının getirildiğini, yeni sisteme göre %50 işletmelerde, %25 okullarda, %25 işletme üstü eğitim merkezlerinde uygulamalı eğitimin devam ettiğini anlatan Hafner, mesleki sınavları yürüten sınav kurullarının yapısından ve görevlerinden bahsetti.

Almanya’nın temel probleminin, genç nüfusun azlığı olduğunu vurgulayan Hafner, Türkiye’nin hali hazırdaki genç nüfustaki işsizlik probleminde mesleki eğitimi teşvik etmenin çözüm yolu olabileceğini anlattı.

Toplantıda proje koordinatörü Aslı Karatekin de İNTES tarafından yürütülen Meslek Standartları çalışmaları ve Ulusal Yeterliliklerin geliştirilmesine yönelik çalışmalar ve İNTES MYM’de gerçekleşen yeterlilik sınavlarına ilişkin faaliyetleri aktardı.

Page 115: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

115

22 Mart 2011 tarihinde başlayan “İnşaat Sektöründe Mesleki Yeterlilik, Sınav ve Belgelendirme” projesi 21 Eylül 2012 tarihi itibarıyla son buldu.

Projenin faaliyeti altında yürütülen çalışmalar neticesinde proje kapsamına alınan mesleklerin tamamının meslek standartları ve yeterlilikleri hazırlandı.

Ahşap Kalıpçı Meslek Standardı (Seviye 3) (Referans Kodu / 11UY0011- 3) (MYK 26/04/2011 tarih ve 2011/31 sayılı karar)

Betonarme Demircisi Meslek Standardı (Seviye 3) (Referans Kodu / 11UY0012- 3) (MYK 26/04/2011 tarih ve 2011/31 sayılı karar)Endüstriyel Boru Montajcısı Meslek Standardı (Seviye 3) (Referans Kodu / 11UY0013- 3) (MYK 26/04/2011 tarih ve 2011/31 sayılı karar)

İnşaat Boyacısı (Seviye 3) (Referans Kodu / 11UY0023-3) (MYK 19/10/2011 tarih ve 2011/67 sayılı karar)

Tünel Kalıpçı (Seviye 3) (Referans Kodu / 11UY0025-3) (MYK 19/10/2011 tarih ve 2011/67 sayılı karar)

Sıvacı (Seviye 3) (Referans Kodu / 11UY0024-3) (MYK 19/10/2011 tarih ve 2011/67 sayılı karar)

Panel Kalıpçı (Seviye 3) (Referans Kodu /12UY0050-3) (MYK 30/05/2012 tarih ve 2012/43 sayılı karar)

İş Sağlığı ve Güvenliği Elemanı (Seviye 3) (Referans Kodu / 12UY0052-4) (MYK 30/05/2012 tarih ve 2012/43 sayılı karar)

Seramik Karo Kaplamacısı (Seviye 3) (Referans Kodu / 12UY0051-3) (MYK 30.05.2012 tarih ve 2012/43 sayılı karar)

AB projesi çıktıları sektöre katkı sağladı

Sınavlarda kullanılmak üzere soru bankası geliştirme çalışmaları gerçekleştirildi. Her mesleğe ait ulusal yeterliliklerde tanımlı birimler, öğrenme çıktıları ve başarım ölçütlerine göre soru ihtiyacı tespit edilerek soru siparişleri verildi. Denetimden geçen sorular, veri tabanına kaydedildi.

Diğer yandan Sınav ve Belgelendirme Merkezi (VOC-TEST) olarak faaliyet gösteren ve Ocak 2010 tarihinde kurulan

Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası Meslek Yeterlilik ve Belgelendirme İktisadi İşletmesi (İNTES MYM)’nin 17024 TS EN ISO/IEC usul ve esaslarına uygun olarak TÜRKAK’tan akredite edilmesi ve MYK tarafından yetkilendirilmesi için gerekli idari ve teknik altyapı çalışmaları tamamlandı.

Bu kapsamda, 17024 TS EN ISO/IEC Personel Belgelendirme standartlarına uygun İNTES MYM’ye ait kalite sistemi kuruldu, Kalite El Kitabı hazırlandı. 5 Ocak 2011 tarihinde TÜRKAK'tan Akreditasyon Sertifikası alan İNTES MYM, Eylül ayı itibarıyla proje mesleklerinin tamamından belgelendirme yapma yetkisine sahiptir.

Yetkin Adaylar Belgeleniyor

Projenin sürdürülebilirliği amaçlanarak ulusal yeterliliklere dayalı mesleki yeterlilik tespit sınav uygulamaları sürdürülüyor. Bugüne kadar Türkiye çapında 500’den fazla aday sınava alındı. Adayların seçiminde İNTES üyesi firmalar başta olmak üzere, üretici firmalar önemli destek verdiler. Sınavlar sonucunda ulusal yeterlilik esaslarına göre başarılı bulunan adaylara tespit belgesi verildi.

Tüm proje faaliyetleri hedeflenen zaman planına uygun sürede yürütülerek, taahhütleri başarı ile yerine getirildi.

Ulusal Yeterlilikleri Hazırlanan Meslekler:

Page 116: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

116

MESLEK STANDARTLARI VE YETERLİLİKLER

İNTES yürüttüğü meslek standartları çalışmaları için bugüne kadar gerek Ankara’da gerekse Ankara dışında gerçekleştirdiği sayısız toplantılarda; yeterlilik sistemi, sektöre katkıları üzerine bilgilendirme sunumları yaptı. Ayrıca İNTES, başlatmış olduğu meslek standartları ve yeterlilik çalışmalarında verimliliği arttırmak, bilimsel katkı sağlamak, sektörde iş birliğini teşvik etmek adına çeşitli kurum ve kuruluşlarla işbirliği protokolleri imzaladı. Sayısız teknik kadronun desteği ile hazırlanan meslek standartları ve ulusal yeterlilikler inşaat sektöründe mesleki yeterlilik sisteminin önemli bir bileşeni oldu.

İNTES, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) ile imzalamış olduğu 09.07.2008 tarihli “Meslek Standartları Hazırlama İş Birliği Protokolü” kapsamında inşaat sektöründe talep gören öncelikli mesleklerde standart hazırlama çalışmalarını sürdürdü. Protokol 12.05.2011 tarihi itibarıyla yenilendi. Eylül ayı itibari ile Resmî Gazete’de yayınlanan meslek standardı sayısı 36 oldu. 26 Eylül’de ise Yükleyici Operatörü ve Kiremit Çatı Kaplayıcısı mesleklerinin standartları MYK sektör komitesinde değerlendirildi.

İNTES, standardı hazırlanan mesleklerin ulusal yeterliliklerini de belirlemek üzere MYK tarafından 8 Aralık 2009 tarihinde görevlendirildi. Eylül 2012 itibari ile 22 mesleğin ulusal yeterlilikleri MYK Yönetim Kurulu onayından geçti. İNTES meslek standardını hazırladığı mesleklerin yeterliliklerini düzenlemeye devam ediyor.

Ulusal yeterliliği onay alan her meslek için ise soru bankaları hazırlama çalışmaları sürdürülüyor. Meslek uzmanlarının iş birliği ile yürütülen bu çalışma sınav ve belgelendirme sürecinin önemli bir parçası.

İNTES’in sürdürmüş olduğu meslek standartları ve ulusal yeterliliklerle ilgili son durum, www.intes.org.tr sayfasından takip edilebiliyor.

Mesleki Yeterlilik sistemi çalışmaları sektöre katkı sağlıyor

Meslek Standartları Çalışmalarında Son DurumEylül 201219.09.2009 Tarih ve 27354 Sayılı Resmî Gazete’de Yayınlanan Meslekler;

• Kule Vinç Operatörü (Seviye 3)

• Endüstriyel Boru Montajcısı (Seviye 3)

• Panel Sistem Demiryolu Ustası (Seviye 4)

11.12.2009 Tarih ve 27429 Sayılı Resmî Gazete’de Yayınlanan Meslekler;

• Ark Kaynakçısı (Seviye 3)

• Tünel Kalıpçı (Seviye 3)

• İş Sağlığı ve Güvenliği Elemanı (İnşaat) (Seviye 4)

• Beton Santral Operatörü (Seviye 3)

• Beton Pompa Operatörü (Seviye 3)

12.05.2010 Tarih ve 27579 Sayılı Resmî Gazete’de Yayınlanan Meslekler;

• İnşaat Boyacısı (Seviye 3)

16.07.2010 Tarih ve 27643 Sayılı Resmî Gazete’de Yayınlanan Meslekler;• Ekskavatör Operatörü

(Seviye 3)• Dozer Operatörü

(Seviye 3)• Greyder Operatörü

(Seviye 3)• Silindir Operatörü

(Seviye 3)• Ahşap Kalıpçı (Seviye 3)• Betonarme Demircisi

(Seviye 3)

21.03.2011 Tarih ve 27881 sayılı Resmî Gazete’de Yayınlanan Meslekler;• Ses Yalıtımcısı (Seviye 3)• Su Yalıtımcısı (Seviye 3)• Yangın Yalıtımcısı

(Seviye 3)• Isı Yalıtımcısı (Seviye 3)• Serici (Finişer) Operatörü

(Seviye 3)• Sıvacı (Seviye 3)• Alçı Levha Uygulayıcısı

(Seviye 3)

03.11.2011 Tarih ve 28104 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de Yayınlanan Meslekler;• Asfalt Üretim Tesisi

Operatörü (Seviye 4)• Alçı Uygulayıcısı

(Seviye 3)• Duvarcı (Seviye 3)• İskele Kurulum Elemanı

(Seviye 3)

21 Mart 2012 Tarih ve 28240 Sayılı Resmî Gazete Yayınlanan Meslekler; • Mobil Vinç Operatörü

(Seviye 3)

Page 117: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

117

• Panel Kalıpçı (Seviye 3)• Seramik Karo Kaplamacısı

(Seviye 3)

• Betoncu (Seviye 3)

15 Eylül 2012 Tarih ve 28412 Sayılı Resmî Gazete'de Yayınlanan Meslekler; • Öndökümlü Beton Eleman

Üretim Hattı Elemanı (Seviye 3)• Öndökümlü Beton Eleman

Montajcısı (Seviye 3)• Öndökümlü Beton Eleman

Kazancısı-Kürcüsü (Seviye 3)• Öndökümlü Beton Eleman

Öngörme Ustası (Seviye 3)• Panel Çatı Kaplamacısı

(Seviye 3)

• Kartonpiyerci-(Seviye 3)

26 Eylül 2012 Tarihli MYK İnşaat Sektör Komitesinde Değerlendirilen Meslekler;• Kiremit Çatı Kaplamacısı

(Seviye 3)• Örtü Tipi Çatı Kaplamacısı

(Seviye 3)• Yükleyici/Kazıcı-Yükleyici

Operatörü (Seviye 3)

MYK İnşaat Sektör Komitesinde Değerlendirilecek Meslekler;• Yapısal ve Endüstriyel Çelik

Konstrüksiyoncusu (Seviye 3) • Yapısal ve Endüstriyel Çelik

Konstrüksiyoncusu (Seviye 4)• İş Makineleri Bakım ve

Onarımcısı (Seviye 4)• Doğal ve Yapay Taş Döşemecisi

(Seviye 3)

Çalışmaları Devam Eden Meslekler;• Asfalt Beton Kazıma Operatörü

(Seviye 3)• Delme Makinesi Operatörü

(Seviye 3)• Kırma-Eleme Tesisi Operatörü

(Seviye 3)• Distribütör Operatörü

(Seviye 3)

• Hidrolog (Seviye 3)

• Konkasör Operatörü (Seviye 3)

İNTES Ulusal Yeterlilik Çalışmalarında Son DurumEylül 201228 Nisan 2011 Tarihinde MYK Yönetim Kurulu Tarafından Onaylanan Meslekler; • Ahşap Kalıpçı (Seviye 3)• Betonarme Demircisi (Seviye 3)• Endüstriyel Boru Montajcısı

(Seviye 3)

21 Ekim 2011 Tarihinde MYK Yönetim Kurulu Tarafından Onaylanan Meslekler; • Sıvacı (Seviye 3) • İnşaat Boyacısı (Seviye 3) • Tünel Kalıpçı (Seviye 3)

04 Kasım 2011 Tarihinde MYK Yönetim Kurulu Tarafından Onaylanan Meslekler; • Ekskavatör Operatörü

(Seviye 3)• Greyder Operatörü (Seviye 3)• Dozer Operatörü (Seviye 3) • Silindir Operatörü (Seviye 3)

26 Nisan 2012 Tarihinde MYK Yönetim Kurulu Tarafından Onaylanan Meslekler• Duvarcı (Seviye 3)• Betoncu (Seviye 3)• Panel Kalıpçı (Seviye 3)• İş Sağlığı ve Güvenliği Elemanı

(İnşaat) (Seviye 4)• Seramik Karo Kaplamacısı

(Seviye 3)

15 Mayıs 2012 Tarihinde MYK Yönetim Kurulu Tarafından Onaylanan Meslekler:• Isı Yalıtımcısı (Seviye 3)• Ses Yalıtımcısı (Seviye 3)• Su Yalıtımcısı (Seviye 3)• Yangın Yalıtımcısı (Seviye 3)

• İskele Kurulum Elemanı (Seviye 3)

• Alçı Uygulayıcısı (Seviye 3)• Alçı Levha Uygulayıcısı

(Seviye 3)Çalışması Devam Eden Meslekler; • Beton Pompa Operatörü

(Seviye 3)• Beton Santral Operatörü

(Seviye 3)• Doğal ve Yapay Taş Döşemecisi

(Seviye 3)• İş Makineleri Bakım ve

Onarımcısı (Seviye 4)• Yükleyici / Kazıcı-Yükleyici

Operatörü (Seviye 3) • Öndökümlü Beton Eleman

Üretim Hattı Elemanı (Seviye 3)• Öndökümlü Beton Eleman

Montajcısı (Seviye 3)• Öndökümlü Beton Eleman

Kazancısı-Kürcüsü (Seviye 3)• Öndökümlü Beton Eleman

Öngörme Ustası (Seviye 3)• Yapısal ve Endüstriyel Çelik

Montajcısı (Seviye 3) • Yapısal ve Endüstriyel Çelik

Montajcısı (Seviye 4)• Asfalt Beton Kazıma Operatörü

(Seviye 3)• Distribütör Operatörü

(Seviye 3)• Delme Makinesi Operatörü

(Seviye 3)• Kırma-Eleme Tesisi Operatörü

(Seviye 3)• Panel Çatı Kaplamacısı

(Seviye 3)• Kiremit Çatı Kaplamacısı

(Seviye 3) • Panel Sistem Demiryolu Ustası

(Seviye 3) • Kule Vinç Operatörü (Seviye 3)• Serici (Finişer) Operatörü

(Seviye 3)• Asfalt Üretim Tesisi Operatörü

(Seviye 4)

• Kule Vinç Operatörü (Seviye 3)

Page 118: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

118

AKREDİTASYON

İNTES Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi 3 meslekte almış olduğu belgelendirme yetkisi kapsamını

genişletmek üzere TÜRKAK’a başvuruda bulundu. İNTES MYM, 15 meslekte daha belgelendirme yetkisine sahip

oldu.

İNTES MYM ulusal yeterlilikleri İNTES tarafından hazırlanan söz konusu 15 meslekte sınav ve belgelendirme

yapmak üzere Mesleki Yeterlilik Kurumu ile Kurum tarafından yayınlanmış Mesleki Yeterlilik, Sınav ve

Belgelendirme Yönetmeliği gereklerine uygun olarak ön yetkilendirme sözleşmesi imzaladı. Ardından Türk

Akreditasyon Kurumuna 17024 personel belgelendirme standartlarına göre dokümante edilmiş sistemin

akreditasyonunu sağlamak için başvuruda bulunuldu. TÜRKAK tarafından 14-19 Haziran’da gerçekleştirilen

dokümantasyon ve saha denetiminin ardından 17 Eylül itibari ile aşağıda adı geçen mesleklerde akredite belge

verme yetkisine sahip oldu.

Kapsam genişletme denetimleri sonuçlandı

Page 119: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

NO MESLEK ADI ULUSAL YETERLİLİK REFERANS KODU

1 Ahşap Kalıpçı (Seviye 3) 11UY0011-3

2 Betonarme Demircisi (Seviye 3) 11UY0012-3

3 Endüstriyel Boru Montajcısı (Seviye 3) 11UY0013-3

4 Alçı Levha Uygulayıcısı (Seviye 3) 12UY0055-3

5 Alçı Sıva Uygulayıcısı (Seviye 3) 12UY0054-3

6 Betoncu (Seviye 3) 12UY0049-3

7 Duvarcı (Seviye 3) 12UY0048-3

8 İnşaat Boyacısı (Seviye 3) 11UY0023-3

9 İskele Kurulum Elemanı (Seviye 3) 12UY0056-3

10 İş Sağlığı ve Güvenliği Elemanı (Seviye 4) 12UY0052-4

11 Panel Kalıpçı (Seviye 3) 12UY0050-3

12 Seramik Karo Kaplamacısı (Seviye 3) 12UY0052-4

13 Sıvacı (Seviye 3) 11UY0024-3

14 Tünel Kalıpçı (Seviye 3) 11UY0025-3

15 Isı Yalıtımcısı (Seviye 3) 12UY0057-3

16 Su Yalıtımcısı (Seviye 3) 12UY0058-3

17 Ses Yalıtımcısı (Seviye 3) 12UY0059-3

18 Yangın Yalıtımcısı (Seviye 3) 12UY0060-3

Akredite olduğumuz meslekler,

Page 120: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

120

Bakan Argenbaeviç: "Büyük ölçekli yatırımlar ile türk firmalarını bekliyoruz."

Kırgızistan Cumhuriyeti Ekonomi ve Rekabet Politikaları Bakanı Temir Sariev Argenbaeviç Ekonomi Bakanlığı Anlaşmalar Genel Müdürü Daire Başkanı Hüsnü Dilemre’nin yönlendirmesi ile 16 Ağustos 2012 tarihinde İNTES Genel Merkezi’ni ziyaret etti.

Ziyarette İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Koçoğlu, Bakan Argenbaeviç ve beraberindeki heyeti karşıladı. Koçoğlu, 2000 yılından beri dış ticaretin artış sürecine girdiği Kırgızistan ile inşaat sektörüne yönelik yatırımların arttırılmasına yönelik iş birliği olanaklarına ilişkin bilgi verdi.

Koçoğlu, Türk müteahhitlik firmaları olarak başkent Bişkek’te eskimiş yapıların yeniden inşası, enerji projeleri, köprü inşaatları

gibi potansiyel projelerde Türk firmalarının ülkede istihdam ve katma değer sağlayan yatırımlar ile iş üstlenmeye hazır olduklarını ifade etti.

Bakan Argenbaeviç ülkedeki altyapı projelerinin Dünya Bankası, Asya Bankası gibi kuruluşlar tarafından bütçelendirilebildiğini aktardı.

Ülkenin altın, kömür, demir gibi doğal kaynaklar açısından zengin olduğunu ve bu doğal kaynakların yatırımlara yönlendirilebileceğini ifade eden Argenbaeviç, devlet bütçesinden ise yatırımlara 550-600 milyon dolarlık kaynak aktarılacağını ifade etti.

Çinli yatırımcıların yabancı yatırımcılar arasında üst sırada yer aldığını aktaran Argenbaeviç,

Türk yatırımcıların bugüne kadar küçük ölçekli yatırımlar ile ülkede bulunduğunu, bugüne kadar dostça yürütülen siyasi ve sosyal ilişkilerin ticarete yansımasını da umut ettiklerini, ülkede 5000 Türk vatandaşı yaşadığını ve daha çok küçük ölçekli firmaların faaliyet gösterdiğini belirterek, İNTES üyesi gibi Türkiye’nin uluslararası ölçekte faaliyet gösterme kapasitesine sahip önemli firmalarını ülkelerinde yatırım yapmaya davet etti.

Baraj ve HES alanında 115 büyük proje olduğunu aktaran Argenbaeviç, Türk yatırımcılara kredi kolaylıkları sağlanabileceğini aktardı.

Argenbaeviç, ülkesinde işlerin %30-35 kâr marjı ile yapıldığını, Çin Hükümeti'nin yatırımların

HABERLER

Page 121: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

121

finansmanında destek olduğunu, bu nedenle iş üstlenmede avantaj elde ettiğini ancak tüm işlerin Çinli firmalara verilemeyeceğini, Rus-Çin-Türk firmalarının ortaklığı ile işlerin yürütülmesine hükümet olarak sıcak baktıklarını, böylece yabancı sermayenin ülkede dengeli dağılmasını tercih ettiklerini ifade etti.

Yatırımların Türk-Kırgız ortaklıkları ile gerçekleştirilmesinin iki ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacağını aktaran Argenbaeviç, karşılıklı iki devletin hükümetlerinin bir yatırım fonu oluşturabileceğini

eğer firmalara kredi kolaylıkları sağlanırsa Türk firmalarının ülkede yatırım yapma olanağının artacağını söyledi.

Argenbaeviç, elektrik enerjisine ilişkin ise şu açıklamaları yaptı: “Elektrik enerjisi üretimi Kırgızistan’daki temel endüstrilerden biridir. Ülkenin hidro enerji potansiyeli 160 milyar kWh seviyesindedir. Bu potansiyelin ancak 15 milyar kWh’si kullanılabilmektedir. Hükümet mevcut kapasiteyi ihracata da yöneltmektedir. Kırgızistan elektriği iç piyasada 1,8 sent/kWh’tan

satarken, Çin Halk Cumhuriyeti’ne 6 sent/ kWh’tan elektrik ihracatı gerçekleştirmektedir.”

Asya tarafında yatırım yapmayı öneren Argenbaeviç, başkent Bişkek’te 30 milyon dolarlık üniversite tesisi kurulacağını, bu önemli yatırımlara Türkleri beklediklerini aktardı.

Argenbaeviç, Kırgız Cumhurbaşkanı Almanbek Atambayev'in Türkiye ile sıcak ilişkiler yürütmek istediğini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile sıcak ve dostane ilişkiler içinde olduğunu ifade ederek, bu ilişkilerin ticari ilişkilere de yansımasını istediklerini vurguladı.

Page 122: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

122

Jean Monnet burs programı

2013-2014 akademik yılı için bursiyer sayısını 130’a çıkarttı

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi çerçevesinde, AB alanında uzmanlaşmış personel sayısının arttırılması ve müktesebatın etkin bir biçimde uygulanabilmesi için gerekli idari kapasiteyi oluşturmayı hedefleyen Jean Monnet Burs Programı’nın 2013-2014 Akademik Yılı için başvuru duyurusu yayınlandı.

Jean Monnet Burs Programı; AB tarafından finanse edilen, 1990 yılından beri yürütülen, bugüne kadar yaklaşık 1400 kişinin faydalandığı, AB alanında uzmanlaşmış personel sayısının arttırılması ve müktesebatın etkin bir biçimde uygulanabilmesi

için gerekli idari kapasitenin oluşturulmasını amaçlayan, kamu görevlileri, üniversite öğrencileri, üniversitelerin akademik ve idari personeli ile STK ve özel sektör çalışanlarının faydalanabildiği, hali hazırda Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından yürütülen prestijli bir burs programıdır.

Jean Monnet Burs Programı, AB ile ilgili konularda yüksek lisans veya araştırma yapmak isteyen kamu görevlilerine, üniversite öğrencilerine, akademik ve idari personele, STK ve özel sektör çalışanlarına AB üyesi ülkelerde eğitim imkânı sağlıyor ve AB alanında uzmanlar yetiştirmeyi hedefliyor. Bugüne kadar yaklaşık 1400 kişinin faydalandığı program, AB tarafından finanse ediliyor ve Avrupa Birliği Bakanlığınca yürütülüyor.

Avrupa Komisyonu tarafından aday ülkelerde yürütülmekte olan en başarılı projelerden biri olarak gösterilen Jean Monnet Burs Programı’nın bütçesi arttırıldı. Bugüne kadar her akademik yılda 100 kişiye burs veren program, 2013-2014 Akademik Yılı için 130 kişiye burs vermeyi hedefliyor. Bursun %60’ı kamu sektörüne, %30’u üniversitelere, %10’u ise sivil toplum kuruluşları ve özel sektöre tahsis edilecek.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Jean Monnet bursiyerlerinin Avrupa Birliği sürecinin vazgeçilmez takım oyuncuları olduklarını kaydederken “Kamu kuruluşları, yerel yönetimler, özel sektör kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları gibi farklı alanlarda çalışan ve AB alanında uzmanlaşmak isteyen herkesi Jean Monnet Burs Programı’na başvurmaya davet ediyorum.” dedi.

Program kapsamında bursiyerler, AB alanında en az 3, en fazla 12 aylık dönemde AB üyesi ülkelerdeki bir üniversitede veya üniversiteye eş değer bir kuruluşta araştırma veya yüksek lisans yapma hakkı kazanıyor. Türkiye’nin AB’ye katılım müzakereleri önceliklerine bağlı olarak çalışma alanları her yıl yeniden belirleniyor ve burs desteği AB müktesebat başlıklarına sağlanıyor.

Kimler Başvurabilir?

ØTC vatandaşları

ØEn az 4 yıllık lisans derecesine sahip olmak koşuluyla halihazırda Türkiye’de

»» Kamu sektörü çalışanları (Kamu tüzel kişiliğini haiz meslek kuruluşları, odalar ve yerel yönetimler-Belediyeler, İl Özel

Page 123: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

123

İdareleri-Kalkınma Ajansları vb. kuruluşlarda çalışanlar dâhil)

»» Sivil toplum ve özel sektör çalışanları

»» Üniversitelerde akademik veya idari personel olarak çalışanlar

ØTürkiye’deki üniversitelerde lisans düzeyinde son sınıf veya lisansüstü (yüksek lisans veya doktora) öğrencileri

ØBaşvuru yapılacak AB Resmî dillerinden biri için gerekli dil yeterliliği belgesini sunanlar (örneğin TOEFL, IELTS, Goethe Zertififat, TestDaF, DELF, DALF, DELE, ELI, CILS, vb.)

Ø40 yaşından gün almamış olanlar (Kamu sektöründen başvuranlar hariç)

ØLisans süresince 4.00 üzerinden en az 2.50, 100 üzerinden en az 65 not ortalamasına sahip olanlar (Ancak, not ortalaması

belirtilen puanların altında kalanlar AB Müktesebatı ile ilgili konularda en az 36 ay iş deneyimine sahiplerse burs başvurusunda bulunabilirler).

Kimler başvuramaz?

ØTürkiye’deki herhangi bir kamu kurum ve kuruluşu, özel sektör ve sivil toplum örgütü kuruluşu veya üniversite ile ilişiği bulunmayanlar.

ØDaha önce Jean Monnet Bursunu kullanmış olanlar.

ØHerhangi bir AB üyesi ülke veya AB kurumları tarafından finanse edilen başka bir burs programı kapsamında yüksek lisans veya doktora yapmış olanlar.

ØBurs başvurusunda bulunacakları dönemde yurt dışında çalışan, yurt dışında lisans veya lisansüstü (yüksek lisans/doktora) programına devam edenler.

ØLisans düzeyinde, Dil Eğitimi Öğretmenliği, Mütercim Tercümanlık ile Dil Bilimi ve Edebiyatı bölümlerinden mezun olanlar.

Ø2 yıllık ön lisans mezunu olanlar.

ØStajyerler ve aday memurlar.

Ne zaman başvuru yapılabilir?

Jean Monnet Burs Programı’nın duyurusu yılda bir kez sonbahar döneminde yapılmakta olup; ayrıntılı bilgi için ilgili web sayfalarının yakından takip edilmesi gerekmektedir. 2013 -2014 Akademik Yılı için son başvuru tarihi 19 Kasım 2012’dir.

Jean Monnet Bursu Programı’na ilişkin detaylı bilgiler www.ab.gov.tr, www.cfcu.gov.tr, www.avrupa.info.tr, www.jeanmonnet.org.tr internet sitelerinde yer alıyor.

Page 124: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

124

YENİ YAYINLAR

Yeni ticaret Kanunu cep Kitabı

Yaklaşım Yayınları yoğun istek üzerine Ticaret Kanunu’nu cebe sığdırdı.

Ticaret Kanunu’nun 1.535 maddesini kolayca yanımızda taşıyabilmek artık çok kolay.

Son değişiklikler çerçevesinde revize edilen YENİ TİCARET KANUNU CEP KİTABI Yaklaşım Yayınları tarafından yayımlandı... 6335 ve 6353 sayılı Kanun ile güncellenen son şekli ile Yeni Ticaret Kanunu iş dünyasının hizmetine sunuldu.

Kitapta; 1535 madde kolayca okunabilecek şekilde fihristlendirilmiş, okuma ve bulma kolaylığı sağlanmıştır.

Ticari işletmelerin, tüm çalışanlarının, edinmesinde fayda olduğunu düşündüğümüz bu kitabı temin etmek için www.yaklasim.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Yaklaşım Dergisi Ekim ayında özel bir sayı ile okuyucusu ile buluşacak...

Yaklaşım Dergisi Ekim 2012 sayısını Ticaret Kanunu özel sayısı olarak çıkarıyor.

Başta Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şükrü KIZILOT olmak üzere ülkenin ileri gelen akademisyen ve bürokratları, Ticaret Kanunu ile ilgili tüm detayları Yaklaşım Dergisi Ekim özel sayısında yorumladı.

Kitabın temini için:

Yaklaşım Yayınları Marmara Bölgesi

[email protected]

Tel: 0 216 344 17 90

Page 125: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

125

Bir Amerikalı Diplomatın İstanbul Anıları (1885-1887)

İçimizdeki sessiz Katiller

Samuel Sullivan Cox, Amerikalı bir Kongre üyesi ve diplomat. Birleşik Devletler Temsilciler Meclisi’nde Ohio ve New York’u temsil etti., ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nda Birleşik Devletler’in temsilcisi olarak hizmet etti. Cox, Columbus Ohio’da yayınlanan Devlet Adamı adlı gazetenin sahibi ve editörü oldu. Yeni Dünya’nın temsilcisi Cox, Osmanlı payitahtında iki yıl görev yaparak ülkesine ve siyasete geri döndükten sonra İstanbul’da geçirdiği dönemi geniş hacimli bir kitaba dönüştürdü. Kitapta, o dönem İstanbul’unun sosyal hayatına ve gündelik yaşamına dair ayrıntılı gözlemlerle, anılar baş rolü alıyor. Harem, köleler, nazırlar, esnaf, arabacılar, çarşı pazar, giyim kuşam ve meşhur sokak köpeklerine kadar ilginç gözlemler... Osmanlı ülkesine ve padişahına beslediği hayranlığı gizlemeyen Cox, uğradığı eleştirileri de açık yüreklilikle kitapta aktarıyor. Yeni Dünya’nın Eski Dünya’ya bakışı, sıra dışı bir kalemden Türkçe ilk kez yayımlanıyor. Kitabın yayımlanmasını sağlayan Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin, “Bu eserle, ne kadar önemli ve dünyanın kaderini tayin eden kadim bir coğrafyada yaşadığımızı, okyanus ötesindeki genç bir ülkenin diplomatının anılarından okuma fırsattı bulduk.” diyor.

Kardiyovasküler hastalıklar; kalp hastalıkları ve damar hastalıkları olarak iki grupta toplanıyor.Kalp krizi, bir kalp hastalığı. Felç ise bir kalp damarları hastalığı. Kardiyovasküler hastalıklara teslim olmak zorunda değiliz. Kitapta, “Sessiz Katiller” diye tanımlanan öncül diyabetin, diyabetin, kolesterolün ve yüksek tansiyonun kardiyovasküler hastalıklarla ilişkisi inceleniyor. Beslenme biçimi ve seçilecek besin desteklerinin yaşam tarzında yapacağı değişikliklerin, bu tür hastalıkların önlenmesine nasıl yardımcı olacağı aktarılıyor.Doktor Bruce Miller’in New York Üniversitesi’nde yürütmüş olduğu çalışmalar, yaşı ilerlemiş insanlardaki beslenme sorunlarıyla ilgili klinik araştırmaları kapsıyor. Sertifikalı bir beslenme uzmanı ve Amerikan Beslenme Koleji’nin üyesi olan Dr. Miller, Amerikan Beslenme Akademisi’nin Araştırma Bölümü Başkanı olarak görev yapıyor. Kitapta, kardiyovasküler risk değerlendirmesinden, kalp ve dolaşım sistemine, öncül diyabet, diyabet, kolesterol ve yüksek tansiyona, faydalı besinlerden, şifanın yıldızlarına kadar önemli bilgiler yer alıyor. Sessiz katilleri saldırıya geçmeden yakalamak istiyorsanız, bu kitabı okumalısınız.

Samuel Sullivan CoxÇeviren: Gül Çağalı Güven.Türkiye Tekstil İşverenleri SendikasıTürkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Dr. Bruce MillerÇeviren: Seda ÇıngayArıtan Yayınevi

Page 126: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

126

SUMMARY

Urban Transformation marks the start of a new era for both Turkey and the construction industry. We, at İNTES, feel that this period has to be used in the best way possible. Urban transformation process has to be planned in intricate detail, starting with its first steps, for the long term. Urban transformation has three separate aspects; since it involves the public and private sectors as well as the general public. Transformation process has to be carried out in harmony among those three parts of the equation.While meeting the ever-increasing housing demand in Turkey, comprehensive projects have to be devised in order to ensure the realization of a sound transformation process. Since towns at higher earthquake risk are to be given priority, prompt and well-planned efforts are called for. A population of 60 million people, 12 million housing units as well as US$400bn-worth of infrastructure and machinery are currently facing earthquake risk, according to a study on urban transformation carried out by the Ministry of the Environment and Urbanization. Therefore, earthquake is a reality that we cannot disregard. Our buildings have to be of good quality, strong and dependable. However, we also need to make sure that our efforts to produce strong buildings do not result in our towns looking identical. Urban transformation is a great opportunity for both the construction industry and the people of this country. It is also of critical importance that criteria for contractors that can take part in urban transformation projects be defined. One of the keys to a healthy urban transformation process will be acting in harmony with the construction industry and structure auditors.

The main purpose of the transformation is to have a strong and reliable stock of high-quality buildings. However, urban aesthetic is just as important. Urban identity is an undeniable element of urban living. Our towns can be transformed with modern materials and technology without sacrificing their unique characteristics. The goal should be providing people with strong, reliable and modern buildings without losing their urban identity. Instead of constructing “identical” buildings with no aesthetic value, historical and cultural heritage of a town should be reflected in the architecture. İNTES strongly maintains that we need to make realistic efforts to find solutions to the dysfunctional housing stock.We propose setting up an “Urban Aesthetics Commissions” consisting of municipalities and NGOs in towns that are undergoing urban transformation processes. Such commissions should describe the facades that can reflect the unique urban identity of each town. Consequently, all building licences should be subjected to the approval of those commissions. Construction industry, one of the leading actors of the urban transformation process, expects the public sector, led by the Ministry of Environment and Urbanization and TOKİ, to take steps in creating towns that are not identical. Only then can our towns become places where we can talk about improved quality of life as well as economic and social development. We can create an exemplary urban transformation by the joint efforts of local administrations, universities, NGOs, construction companies and our general public. Let us use this urban transformation opportunity to make our towns more dependable and more authentic.

FILE: URBAN LIVING LET’S MAKE URBAN RENEWAL A GOLDEN OPPORTUNITY FOR CREATING “DEPENDABLE AND AUTHENTIC CITIES,” PROPOSES İNTES

Page 127: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

127

The law on the “Transformation of Areas under Disaster Risk” was devised to eliminate derelict, illegal and unprofessional buildings in our country.

Urban transformation efforts started as of 31 May 2012, the day the law came into effect. Transformation is to take place primarily in densely populated cities such as İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa and İzmir, which are in first degree earthquake zones. Areas where fault lines are, along with areas with high risks of natural disasters such as floods and landslides, are to undergo the urban transformation process throughout Turkey. Total scope of the Urban Transformation effort in Turkey has been estimated to take about 20 years. Turkey currently has a housing stock of 19 million housing units. After the assessment of risky buildings, it is expected that 6.5 million units will be subjected to the transformation process.

Risky buildings will be identified, as the law demands. Buildings in areas with natural disaster risk, as well as some other land and buildings that are not in such areas, will undergo transformation.

Building stock has to be inspected in order to minimize loss of life and material throughout Turkey, where major earthquakes as well as several other types of natural disasters have occurred. While renovating the building stock, habitation areas where people can live in prosperity with good transportation connections, infrastructure and social facilities should be created. During this process, it is

essential that the awareness of the general public be increased in order to enlist their cooperation.

The proposal put forward by İNTES to use urban transformation as an opportunity for more dependable and more characteristic towns is of great significance. Bringing out the historical, cultural and natural heritage of towns during the transformation process will result in unique towns with aesthetic values. Many historical and cultural buildings are currently disappearing in the concrete jungle, and it is important that we rediscover and make use of them.

 Moreover, 90% of all construction material used in the urban transformation process will come from Turkish producers. The process is expected to inject new blood into approximately 200 sectors and create employment opportunities for many.

The need for urban transformation as a tool for creating planned, healthy and dependable habitations by replacing the existing unplanned housing units is of critical importance in Turkey.

Areas under risk will be pointed out in all our towns; and urban transformation process will be initiated. The areas will be assessed in terms of hazards and risks. All areas that lack technical and social infrastructure as well as those that pose health hazards and are under risk will be eliminated. Therefore, we will minimize the impact of earthquakes, floods and other natural disasters on our towns in Turkey.

Erdoğan BAYRAKTAR, Minister of the Environment and Urbanization New Cities, Habitable Locations

Page 128: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

128

SUMMARY

A large part of Turkey is located on first degree earthquake zones. Urban transformation efforts have gathered new momentum particularly after the recent earthquake in Van. Urban transformation can be described as eliminating the problems that have a negative impact on urban fabric. Urban transformation is a great tool to get rid of the adverse effects of unplanned urbanization in Turkey.Properly studied, carefully planned and well-implemented urban transformation projects will help our towns to eliminate the negative effects. However, urban transformation is so much more than pulling down old buildings and replacing them with new and modern buildings. Each town has its own urban transformation problems in Turkey. Similarly, each town has its own values and resources that can be used in overcoming the specific problems of its own urban transformation process. Those resources have to be established well and they should be channelled to be used in urban transformation strategies and policies.The proposal put forward by İNTES to use urban transformation as an opportunity for more dependable and more

authentic towns is a desire that Bursa Metropolitan Municipality wishes to implement. The awareness raised by İNTES has to be noted by the local administrations of all our towns that are undergoing the urban transformation process. Major efforts are being made in our city in terms of urban transformation. Each change that takes place in Bursa has an impact not only on its architectural make-up but also on its social and cultural fabric. Buildings currently under risk in Bursa, which is on a first degree earthquake zone, are being expropriated by the Metropolitan Municipality to be utilized for public projects such as roads, sports facilities, parks and playgrounds. Therefore, areas with higher degree risks are offered to the people of the town as recreational areas in order to ensure that they do not become heavily populated.As a result of the migration our city receives and rapid population growth, several downtown areas lack social facilities. However, we have been able to offer such facilities by means of expropriation.

Recep ALTEPE, Mayor, Bursa Metropolitan Municipality

İstanbul was a city that went on expanding in an unplanned manner without taking the earthquake factor into consideration for many years. It was, in fact, regarded as a second degree earthquake zone up until 1998. Consequently, the building stock of the city is not earthquake-proof in general. Of the 1.6m buildings in the city, 70% were not constructed with proper licences. Therefore, the urban transformation projects we have designed in İstanbul all have earthquake as their focal point and aim at preserving the strategical and historical heritage. People of İstanbul are being encouraged to take part in these urban transformation projects.

İstanbul Metropolitan Municipality has carried out surveys in 10 districts and prepared urban transformation by keeping earthquake in the centre of attention.

In order to avoid the same old mistakes while rebuilding İstanbul, strategical urban transformation projects have been designed. These projects are being implemented in stages. Dozens of projects are already underway. Major strategical transformation processes are about to take place in Kartal,

Cendere, Ayamama and Dragos in order to increase the momentum of the initiative. A total of over 800 hectares of land is undergoing transformation, which is certainly colossal. The city is experiencing a major change. For instance, İstanbul is about to have its own Silicon Valley. Similarly, alternative centres are being created in Kartal and Silivri. Current structure of the city, which is established around a single location, will be eliminated. The changes that are taking place are going to have an impact on the surrounding areas as well. Furthermore, historical zones such as Süleymaniye, Beyoğlu and Haydarpaşa are undergoing transformation in order to preserve our cultural heritage. While historical monuments are being restored and being offered to the public in their new capacities, the city is being revitalized in its original format. People in İstanbul will be able to experience the long forgotten traditional Turkish neighbourhood way of life once again. All these are strategical projects. Each day İstanbul is becoming even more valuable thanks to the TL53bn of investment that has been made over the last 8 years.

Kadir TOPBAŞ, Mayor, İstanbul Metropolitan Municipality

Page 129: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

129

Urban transformation projects should have people as their focal point because such initiatives have human, social, cultural and economical dimensions. Dependable and authentic cities cannot be created by keeping financial gains at the heart of the matter. Such projects would fail to address the historical and cultural integrity of a town.

Urban transformation cannot be seen as the construction of high-rise buildings in town centres and moving people into those. Urban transformation should be planned in a way to allow people continue their traditional way of life with their neighbours and families in the same areas where they have lived for years and developed their urban ties and cultures.

İzmir Metropolitan Municipality has designed its urban transformation projects by respecting this particular issue. Kadifekale was declared landslide zone in 1973 by the Council of Ministers. A major rehabilitation project was conducted for the area and residents of the area moved into safe housing units bought from TOKİ by the municipality. Buildings posing a hazard in the area were demolished. A total of 41 hectares of land in the

area has been designated to be used as a recreational area. Aforestation is already underway in the area. Similarly, a number of buildings in Gürçeşme district in İzmir were expropriated as they were located in another landslide zone. Yet another project carried out by İzmir Metropolitan Municipality was the Bayraklı Urban Transformation Projects Contact and Information Centre, established to provide people in Bayraklı with detailed information regarding the transformation efforts. Furthermore, initial steps have been completed to carry out “urban transformation” projects in 122 hectares of land in Aktepe and Emrez districts in Gaziemir. A total of 1,914 buildings in Kadifekale and 90 buildings in Gürçeşme were expropriated and demolished while 153 buildings in Yeşildere are currently being pulled down. A total of 18 project zones have also been established with the revisions in the city master plan. After the approval of the Council of Ministers, we plan to produce 30,000 well-constructed modern housing units in İzmir.

Aziz KOCAOĞLU, Mayor, İzmir Metropolitan Municipality

Urban transformation is one of the chief issues in Turkey. Kocaeli suffered severe loss of life and material in the 1999 Marmara Earthquake. Moreover, there is a large population with economical and social problems in the area. Therefore, urban transformation and development efforts were initiated at Erenler-Cedit district. Transformation efforts were initiated in order to create contemporary habitation units where residents could lead peaceful lives; and significant headway has been made so far.

The city was full of unlicensed structures constructed illegally in areas where fire brigades could not reach in the event of a fire because of the narrow streets, with many houses never receiving any sunlight at all, lacking infrastructure and social facilities. The urban transformation project conducted by Kocaeli Metropolitan Municipality has created a sparkling city. The project has rapidly yielded very successful results since its start on 3 February 2006.

Recent developments in communication systems and general tendency for a more Western style of life had an impact on cities, resulting in identical towns. In order to avoid this problem, we encouraged authentic projects. In addition to academic studies on civilian architecture in Kocaeli, historical data were put into use. Kocaeli Metropolitan Municipality has constructed buildings that reflect the historical fabric of the city, reflecting its authentic architectural elements and utilizing its natural resources. For instance, Kandıra stone, a major element in the city’s architecture, was used in Arslanbey Taçyaprak Houses project.

Urban Transformation efforts have had a positive impact not only on the value of real estate in Kocaeli but also on the general standard of the region.

İbrahim KARAOSMANOĞLU, Mayor, KOCAELİ Metropolitan Municipality

Page 130: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

130

As a result of unplanned urbanization, a significant portion of the existing buildings in Turkey are under risk in terms of natural disasters. The state has been conducting urban transformation efforts, particularly through TOKİ, to overcome this problem since the early 2000s. Urban transformation is an urgent need in Turkey. However, it is of critical importance that the needs, rights and benefits of the public be given priority while conducting these efforts. Urban transformation policies conducted by the central government so far aimed at generating political and economical benefits for certain groups without including the general public; and therefore, failed to address the problems but instead made them even worse.Another aspect of the housing problem is lack of information regarding the existing building stock. According to official figures, the current building stock is about 19-20 million units. Mr Erdoğan Bayraktar, the Minister of the Environment and Urbanization, has pointed out that about 7 million units will have to be demolished. Social aspect of the issue should not be disregarded when dealing with the housing problem in Turkey. Primary efforts to address the issue should aim at a holistic approach in planning for both new and existing residential areas, as well as constructing

safe and good quality buildings while renovating and improving the existing ones. The views of the Turkish Chamber of Civil Engineers regarding the proposal put forward by İNTES to make urban transformation a golden opportunity for creating dependable and authentic cities can be listed as follows: Urban transformation has acquired a vital meaning in recent years as a result of the natural disasters as well as loss of life and material caused by unplanned urbanization. Urban transformation efforts throughout the world have always included the people in the process. Rather than carrying out projects in spite of the people, successful projects address the expectations and desires of the local people. Consequently, cultural and social aspects of urban transformation as well as the economic status of the local people have been taken into consideration in those good practices. The projects in Turkey force people to live in the outskirts of towns, in areas with infrastructural problems lacking education and healthcare facilities. Only by taking economic and social demands of local people, respecting the historical fabric of the area and providing competent engineering services can successful urban transformation projects be achieved.

Taner YüzGEÇ, President, Turkish Chamber of Civil Engineers

I have my misgivings when I think about what meaning I should attribute to the term “planned town and/or urbanization.” I spent the first 15 years of my life in districts which were then on the outskirts of İstanbul. Maybe İstanbul did not have an urban plan in the current sense but people would never consider constructing houses in a way to block their neighbours’ view.

They had their own conscience to listen to, they required no law or regulation.

No illegal houses were built in İstanbul in the early years of the Republic. It may have partly been because of the lack of economic means and abundance of land but there were other reasons as well. There certainly was a tradition of deep respect for law and order.

The first attempts at constructing unlicensed buildings in İstanbul took place in Zeytinburnu. It was 1946. The type of housing that would later be called as “gecekondu” was first seen in Zeytinburnu. Afterwards, it spread throughout the country like a virus.

I had a chance to get to know Bursa in those days because of my family background. I remember distinctly that it had narrow streets, one or two-storey wooden houses with gardens around them, even row houses and monuments as well as social facilities such as a shopping

district. In fact, I can still picture scenes from their life styles. I also remember how close neighbourhood relations were. The ladies would visit the baths in Çekirge regularly in large groups and the gentlemen would go to the mosque in groups of 20-30 in the evenings during Ramadan. Neighbours used to be important not only in Bursa but in all our cities; in fact, they were almost as important as relatives. And I know this characteristic was not unique to Bursa; all cities were like that.

I still remember clearly each and every member of all the 10 neighbouring families we had in Samatya Narlıkapı Street where I lived until I was 15, even though it has been 77 years since we moved away. Since then, I lived in Yeşilköy, Laleli and Nişantaşı; and have been living in Etiler since 1966. I live in a flat, which is in a building with 11 other flats. As of 2012, in this small building, I have never had the pleasure of seeing who lives in 6 of those flats. And I know, unfortunately, this is not a phenomenon that is unique to where I live. Individuals do not have the habit of making contact with one another anymore in our modern way of life.

Aydın BOYSAN/ ArchitectURBANIzATION CIVILIzATION

Page 131: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

131

In the award ceremony held by the Ministry of Economy for “Overseas Contracting Services” on August 28th at the Hilton Hotel, Mr Zafer Çağlayan, the Minister of Economy, gave plaques to 33 Turkish contracting firms listed among the top 225 contractors in 2011 in the world by Engineering News Record (ENR).

In his address Mr Çağlayan pointed out the significance of the achievements of Turkish contractors in 2011, when the world was seeking economic and political stability. He added that it was not the first time they reached success. He reminded that Turkey was in the second position after China in the world with 31 companies in 2010 as well. He also stated that of the top 100 construction companies in the world, 6 were from Turkey. Mr Çağlayan reported that Turkish contractors undertook projects in 96 countries in the world and he expected them to reach the top position, leaving China behind in the coming years.

Talking about the history of the Turkish contracting sector, Mr Çağlayan reported that in the 30 years from 1972 when Turkish contractors started undertaking international projects to 2002, projects for a total value of US$44bn were completed. Then in the period since 2002, projects for a total value of US$180bn have been undertaken by Turkish contractors.

The Minister for the Economy stated that Turkey has been achieving record figures in terms of service exports and that Turkey exported US$39bn of services last year when the overall service trade in the world was recorded as US$4,100bn.

He also added that the figures had risen by 1.6% compared with the same period last year, reaching the highest figure for the first half of any year in Turkish history with US$15.9bn.

The revenues for global construction industry in 2012, as Minister Çağlayan stated, was

US$7,200bn, and the figure was expected to have risen to US$12,000bn by 2020. Çağlayan reported that a number of developing countries like Turkey were expected to increase their market share in the global construction industry to 55% in 2020.

Mr Çağlayan also emphasised the fact that Turkish contractors went to places where other contractors did not dare to go. “It is critically important to operate throughout the world. We will certainly keep the markets we already have but now it is time to venture into new markets as well.”

Talking about global trends, the minister pointed out to the restructuring initiatives in countries like Saudi Arabia and India; and stated that thousands of billions of dollars of projects were to be carried out throughout the world in the near future. While the total number of projects undertaken by Turkish contractors in 2011 was 458 for a total project value of US$18.5bn, this year so far in the first seven months, a total of 140 projects have been undertaken for a project value of US$13.5bn, as reported by Mr Çağlayan.

İNTES Chairman Mr Şükrü Koçoğlu also delivered a speech in the meeting and reminded that the events occurring during the Arab Spring had a negative impact on their momentum and Turkish contractors would have reached much higher figures if it had not been for the dampening effect of the situation. Mr Koçoğlu also emphasised the needs of the sector, and pointed out that Turkey only had a 3.5% share in the global overseas contracting sector and in order to keep achieving the same good results and to undertake more profitable projects, he requested increased support from the state.

ACTIVITY: Engineering News Record Award Ceremony

Page 132: Başta Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğanintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/intes_132_icler_web.pdf · Kentsel dönüşüm hem inşaat sektörü için hem

132

The conclusion meeting of the project entitled “Occupational Qualifications, Examination and Certification in the Construction Industry” carried out by İNTES between 22 March 2012 and 21 September 2012 was held at the Sheraton Hotel on September 18th. The guest of honour at the meeting was Mr Egemen Bağış, the Minister for EU Affairs and Chief Negotiator.

Mr Bağış pointed out that Turkey has made major developments during the EU accession process and that they were of greater significance than the actual results of the process. Mr Bağış stated that the government made its biggest investment in democracy, which resulted in stability and reliability in the economy as well. Mr Bağış also reminded that the fastest growing economy in Europe was that of Turkey, and gave his assurance that the investments in development and infrastructure would continue.

Mr Bayram Akbaş, the president of the Vocational Qualifications Authority, participated in the closing meeting as well. Mr Akbaş emphasised the significant progress that was made since the establishment of the Vocational Qualifications Authority; and stated that national qualifications system aimed at providing certificates that are accredited by EU countries as a result of the training programs conducted consistent with national qualifications.

Akbaş also reported that occupational standards for 45 professions were published in the Official Gazette as a result of the efforts carried out in cooperation with İNTES and that the second stage would be the examination and certification conducted consistent with certain rules and regulations, which would be even more important.

Mr Muhsin Altun, President of the Central Finance and Contracts Unit, stated that Vocational Qualifications Authority (VQA) and national qualification system received support

within the framework of grants and for this particular program, the financing agreement signed between the Republic of Turkey and the EU in 2007 provided about €10.8m.

Mr Altun pointed out that İNTES was the beneficiary of €242.230 for Occupational Qualifications, Examination and Certification in the Construction Industry Project; and added that İNTES was the first organization accredited by TÜRKAK and VQA as an examination and certification centre.

In his opening address İNTES Chairman M. Şükrü Koçoğlu stated that the Occupational Qualifications, Examination and Certification in the Construction Industry Project aimed at preparing workforce equipped with the necessary occupational skills in order to meet the demand of the construction industry.

Sharing the figures concerning the eight projects that have been undertaken so far, Mr Koçoğlu said that a staff of 178 was employed in fulltime or part-time capacity, while 2,643 people had undergone testing for various professions from wooden form worker to concrete worker and from plasterer to welder. Moreover, 477 workers received training while 230 engineers and 256 administrative staff members underwent the “training the trainers” program, bringing the total of the people the projects benefited to 3,240.

Mr Koçoğlu reminded that the state, as well as the organizations representing the workers and employers joined their efforts in order to set up national occupational standards and certification system, and signed the “Occupational Standards National Protocol” on 17 September 1992, and that İNTES had been involved in the process from the very beginning.

In conclusion, project coordinator Ms Aslı Karatekin shared with the participants the targets the project managed to achieve.

Occupational Qualification Exams and Certification in Construction Industry