Upload
dinhquynh
View
230
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
BAZI ANESTEZİKLERİN ANTİMİKROBİYAL
ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI
Merve Eylül BOZKURT
FARMASÖTİK MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. Ahmet AKIN
2011- ANKARA
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
BAZI ANESTEZİKLERİN ANTİMİKROBİYAL
ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI
Merve Eylül BOZKURT
FARMASÖTİK MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. Ahmet AKIN
2011- ANKARA
ii
İÇİNDEKİLER
Kabul ve Onay i
İçindekiler ii
Önsöz iv
Simgeler ve Kısaltmalar v
Şekiller viii
Çizelgeler ix
1. GİRİŞ 1
1.1. Tarihçe 2
1.2. Anesteziyolojiye Giriş 5
1.3. Genel Anestezi ve Anestezikler 8
1.3.1. İyi Bir Genel Anestezikte Aranan Özellikler 9
1.3.2. Genel Anestezinin Dört Amacı 9
1.3.3. Anestezi Derinliği 11
1.3.4. Uygulama Yönünden Anestezi Safhaları 12
1.3.5. Genel Anestezi Uygulamaları 12
1.3.5.1. İnhalasyon Anesteziklerinin Etkileri 13
1.3.5.2. İnhalasyon Anestezikleri 13
1.3.5.2.1. Gaz Anestezikler 13
1.3.5.2.2. Volatil Anestezikler 14
1.3.5.3. İntravenöz Anestezi 14
1.3.5.3.1. İntravenöz Anesteziklerin Sınıflandırılması 14
1.3.5.3.2. İntravenöz Anestezikler 15
1.4. Premedikasyon 17
1.5. Lokal Anestezi ve Anestezikler 17
1.5.1. İyi Bir Lokal Anestezikte Aranan Özellikler 17
iii
1.5.2. Lokal Anesteziklerin Yapıları 18
1.5.3. Lokal Anesteziyi Etkileyen Faktörler 19
1.5.4. Lokal Anesteziklerin Sınıflandırılması 20
1.5.4.1. Lokal Anesteziklerin Etki Sürelerine Göre Sınıflandırılması 20
1.5.4.2. Lokal Anesteziklerin Aromatik Grup ve Ara Zincir Arasındaki Bağa Göre Sınıflandırılması 20
1.5.5. Lokal Anesteziklerin Etki Mekanizmaları 21
1.5.6. Lokal Anestezik İlaçlar 23
1.5.6.1. Ester Yapılı 23
1.5.6.2. Amid Yapılı 23
1.5.7. Lokal Anesteziklerin Uygulama Yolları 27
1.5.8. Lokal Anesteziklerin Yan Etkileri 28
2. GEREÇ ve YÖNTEM 30
2.1. Bakteri Kökenleri 30
2.2. Kullanılan Besiyerleri ve İçerikleri 30
2.3. Kullanılan Çözelti, Ayıraç ve Boyalar 36
2.4. Kullanılan Anestezikler ve Antibiyotikler 39
2.5 Yöntem 40
2.5.1. Biyokimyasal Testler 41
2.5.2. Anesteziklerin Antimikrobiyal Etkilerinin Araştırılması 48
3. BULGULAR 50
4. TARTIŞMA 62
5. SONUÇ VE ÖNERİLER 71
ÖZET 73
SUMMARY 74
KAYNAKLAR 75
ÖZGEÇMİŞ 84
iv
ÖNSÖZ
Cerrahi müdahalelerden önce bedenin tümünün ya da belli bir bölümünün ağrıya duyarsız hale gelmesini sağlayan anesteziklerin acı kontrolü yanında bakteri hücreleri üzerinde antimikrobiyal etkileri olduğu belirlenmiştir. Biz de çalışmamızda bazı anesteziklerin Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus, Klebsiella pneumoniae, Candida albicans mikroorganizmalarının standart suş ve klinik izolatları üzerindeki etkisini araştırmayı amaçladık.
Tezimin hazırlanması sırasında bilgi ve tecrübeleri ile bana yardımcı olan, desteğini hep yanımda hissettiğim değerli danışmanım Prof.Dr.Ahmet Akın’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Deneysel çalışmalarım sırasında bilgi ve yardımlarını esirgemeyerek bana yol gösteren değerli hocam Prof.Dr.Sulhiye Yıldız’a çok teşekkür ederim.
Manevi desteğini hiçbir zaman esirgemeyen değerli hocam Prof.Dr.Nurten Altanlar’a çok teşekkür ederim.
Klinik izolatların toplanması ve anestezik temininde bana yardımcı olan Dr.Murat Yıldız’a, çalışmamda yardım ve destekleriyle yanımda olan canım arkadaşlarım Banu Kaşkatepe, Dilek Kınık Bingöl ve Filiz Bakar’a teşekkürlerimi sunarım.
Kalpleriyle beni destekleyen, sözleriyle cesaretlendiren ve sevgilerini hep üzerimde hissettiğim bir tanecik Anne ve Babama, canım İroş’uma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
v
SİMGELER ve KISALTMALAR
α Αlfa
ATCC Amerikan Tipi Kültür Koleksiyonu (American Type Culture Collection)
C.albicans Candida albicans
Ca Kalsiyum
cc Kübik Santimetre (Cubic Centimeter)
cfu Koloni Oluşturan Birim (Colony Forming Unit)
CLSI Klinik ve Laboratuvar Standartları Enstitüsü (Clinical Laboratory Standart Institute)
Cm Minimum Konsantrasyon (Minimum Concentration)
CO2 Karbondioksit
oC Derece Santigrat
dk Dakika
DNA Deoksiribonükleik Asit
E.coli Esherichia coli
EDTA Etilen Diamin Tetra Asetik Asit
EEG Elektroansefalografi
EMB Agar Eosin Methylene Blue Agar
EMLA Eutectic Mixture of Local Anesthetics
g Kütle Birimi, Gram
HCl Hidroklorik Asit
H2O Su
H2O2 Hidrojen peroksit
H2S Hidrojen Sülfür
IASP Uluslararası Ağrı Araştırma Teşkilatı
vi
IV İntravenöz
K Potasyum
Kg Kilogram
K2HPO4 Dipotasyum fosfat
KOH Potasyum Hidroksit
K.pneumoniae Klebsiella pneumoniae
MAK Minimum Alveolar Anestezik Konsantrasyonu
MCA Mac Conkey Agar
μg Mikrogram
mg Miligram
MHA Mueller Hinton Agar
MİK Minimum İnhibisyon Konsantrasyonu
ml Mililitre
MRSA Metisilin Dirençli Staphylococcus aureus
MSSA Metisilin Duyarlı Staphylococcus aureus
MR-VP Metil Red- Voges Proskauer
Na Sodyum
NaCl Sodyum klorür
N.cuneatus Nucleus cuneatus
NH3 Amonyak
N2O Nitröz Oksit
O2 Oksijen
PA Alveolar basınç
PABA Paraamino Benzoik Asit
P.aeruginosa Pseudomonas aeruginosa
pH Hidrojenin Gücü (Power of Hydrogen)
pKa Asit Disosiasyon Sabiti Logaritmik Ölçeği
vii
P.mirabilis Proteus mirabilis
RSKK Refik Saydam Hıfzıssıhha Türk Tipi Ulusal Kültür Koleksiyonu
S.aureus Staphylococcus aureus
SDA Sabouraud Dextrose Agar
SG Substansia gelatinosa
S.pneumoniae Streptococcus pneumoniae
S.pyogenes Streptococcus pyogenes
SSS Santral Sinir Sistemi
S.viridans Streptococcus viridans
T Transmisyon hücresi
TSA Tryptone Soy Agar
TSB Tryptone Soy Broth
TSI Triple Sugar Iron Agar
VRE Vankomisin Dirençli Escherichia coli
viii
ŞEKİLLER
Şekil 1.a. Nöron.
Şekil 1.b. Beyin.
Şekil 1.c. Medulla spinalis.
Şekil 1.d. Kapı kontrol teorisine göre ağrılı uyaranların iletimi.
Şekil 2.1. EMB agarda röfle oluşumu, MacConkey agarda laktoz pozitif üreme.
Şekil 2.2. İndol negatif, pozitif sonuç.
Şekil 2.3. Sitrat testi.
Şekil 2.4. TSI agarda üreme.
Şekil 2.5. S.aureus koagülaz pozitif test sonucu.
Şekil 2.6. C.albicans germ tüp oluşumu.
Şekil 2.7. Kanlı agar, S.aureus.
Şekil 3.1. S.aureus, K.pneumoniae, P.aeruginosa disk difüzyon sonucu.
Şekil 3.2. Sodyum tiyoglikolat ile sırasıyla 1/1 ve 1/10 oranında sulandırılmış ketamin
emdirilmiş disklerle yapılan disk difüzyonun S.aureus ATCC ve klinik izolat,
P.aeruginosa ATCC ve klinik izolat sonuçları.
Şekil 3.4. C.albicans 0, 30, 60, 120, 180, 240. dakikalarda koloni oluşumları.
Şekil 3.4. K.pneumoniae citanest (koruyucusuz) 0, 30, 60, 120, 180, 240. dakikalarda koloni
oluşumları. C.albicans 0, 30, 60, 120, 180, 240. dakikalarda koloni oluşumları.
ix
ÇİZELGELER
Çizelge 3.1. Ketamin Disk Difüzyon Zon Çapları (mm) (Koruyuculu)(Kİ: Klinik İzolat)
Çizelge 3.2. Koruyucu Nötralize Edilen Ketamin Disk Difüzyon Sonuçları (mm)
Çizelge 3.3. Citanest (koruyuculu) dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Çizelge 3.4. Citanest (koruyucusuz) dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Çizelge 3.5. Marcaine dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Çizelge 3.6. Jetmonal dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Çizelge 3.7. Ketalar (koruyuculu) dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Çizelge 3.8. Ketalar (koruyucusuz) dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Çizelge 3.9. Propofol dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Çizelge 3.10. Chirocaine dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
1
1. GİRİŞ
Anestezi, genellikle cerrahi müdahalelerden önce uygulanan, bedenin tümünün ya da belirli
bir bölümünün ağrıya duyarsız hale gelmesini sağlayan işlem, bir başka deyişle duyumsama
yokluğu demektir (Kayaalp, 2000). Kelime latince kökenli olup “estezia = duyu, his”
kelimesinin başına “an” olumsuzluk eki getirilerek türetilmiştir (Yılmaz ve Kocaman, 1994).
Ağrı ile insanın uğraşının yaradılış ile başladığı göz önüne alındığında anestezinin tarihinin
çok eski zamanlara dayandığı görülmektedir. Tarihin ilk evrelerinden beri insanlar, cerrahi
girişimlerde bulunmaktaydı (Yılmaz ve Kocaman, 1994). Bu cerrahi girişimler anestezi
uygulaması olmadığından çok az sayıda ve birkaç dakikalık süre ile son çare olarak
uygulanmaktaydı (Wikipedia, 2010-a). Fiziksel ağrıya karşı insanların verdiği bu savaş,
yaşam süresince devam ederek önemli bir yere sahip olmuştur. Geçilen dramatik süreç
sonunda anesteziklerin keşfi ile bugün gelinen nokta pek çok deneyimin ve ayrı ayrı
kazanılmış zaferlerin tümü olarak adlandırılmaktadır (Alkış, 2000).
Yapılan bazı çalışmalarda anesteziklerin, acı kontrolü yanında bakteri hücreleri üzerinde
antimikrobiyal etkileri belirlenmiştir. Bu etkiler; üremenin durdurulması, yaşama
yeteneğindeki hücrelerin sayısının azaltılması, protoplastların lizizi, geçirgenlik değişimleri,
karakteristik ultrastrüktürel değişiklikleri ve zara bağlı enzimatik aktivitelerin
durdurulmasını içermektedir. Lokal anesteziklerin bakteriyel üremeyi durmasına yönelik ilk
inceleme 1909 yılında Jonnesco tarafından rapor edilmiştir (Aydın ve ark., 2001; Wachowski
ve ark., 1999).
Mikroorganizmaların hastalık oluşturabilmeleri için organizmaya belli bir giriş kapısından
girmeleri gerekmektedir. Başlıca giriş kapısı engeli deridir. Derideki ter, yağ salgıları, yağ
asitleri ve çeşitli enzimler mikroorganizmalar üzerinde olumsuz etki yaparak onları engeller
(Bilgehan, 2005). Cerrahi müdahaleler sırasında bu engelin ortadan kaldırılmasıyla, insan
vücudunun enfeksiyona açık hale geleceği (Stemed, 2010) ve enfeksiyon dahil olmak üzere
çeşitli olumsuzlukların; hastanın cilt florasından, operasyon ortamına hava akımları ile
taşınan oluşumlardan, operasyon sırasında cerrahi aletlerden bulaşan patojenlerden, anestezi
süresince veya sonrasında anestezistin kulak, burun, boğaz florasından kaynaklanabileceği
bildirilmiştir (Aydın ve ark., 2001; Stemed, 2010).
2
Çalışmamızda, bazı genel ve lokal anesteziklerin çeşitli enfeksiyonlara neden olabilecek
mikroorganizmalar üzerinde antimikrobiyal etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır.
1.1. Tarihçe Milattan önce ve sonraki yıllarda tokmakla kafaya vurma, boğazı sıkarak çocukları nefessiz
bırakıp bayıltma, bitki kökenli doğal uyuşturucu/uyku verici kullanımı (ibrik otu, kenevir
buharı vb.), şarap, kanyak içirilmesi gibi anestezi yöntemleri denenmiştir (Eroğlu, 2009).
1700'lü yıllardan itibaren sinirin üzerine mekanik bası uygulamak, alkol-afyon içirmek,
vücuda buz uygulayarak soğutmak gibi yöntemlerin uygulandığı görülmektedir (Yılmaz ve
Kocaman, 1994).
Gerçek anestezi tarihi 1774 yılında Joseph Priestley’in oksijeni (O2) tanımlamasının
ardından 1776 yılında nitröz oksidi (N2O) keşfetmesi ile başlamıştır (Alkış, 2000). Aynı
yıllarda Sir Thomas Beddoes İngiltere’de eter ile oluşturulan derin uyku halini rapor etmiştir.
1799’da Humphrey Davy nitröz oksidi “güldürücü gaz” olarak tanımlayıp cerrahi girişimler
sırasında kullanımının avantajından bahsetmiştir (Vincent, 1993). 1821 yılında mesmarizm
yani hipnotizma ile acısız majör operasyonların gerçekleştirildiği belirtilmiştir (Sykes, 1982).
Crawford Williamson Long 1842 yılında ilk kez eter anestezisi altında cerrahi girişimler
gerçekleştirmiştir (Alkış, 2000).
1844 yılında diş hekimi Horace Wells diş çekimi sırasında ilk kez nitröz oksidi kullanarak
ağrısız diş çekimini gerçekleştirmiştir (Alkış, 2000).
30 Eylül 1846 tarihinde diş hekimi William Thomas Green Morton eter kullanarak acısız diş
çekimi gerçekleştirmiş, bu olayın gazetelerde olumlu eleştiri alması üzerine Boston’da cerrah
olan Henry Bigelow eter anestezisinin adını duyurma amaçlı 16 Ekim 1846’da
Massachusetts General Hospital’da bir gösteri düzenlemiştir. Bu gösteride 52 yaşında bir
erkek hastanın boyun bölgesindeki bir tümörün Dr. John Collins Warren tarafından
çıkarılması sırasında Morton, “dietil eter” kullanarak başarılı bir genel anestezi uygulamıştır
(Eroğlu, 2009; Wikipedia, 2010-b).
3
Bu olay başta Dr. Warren olmak üzere izleyenler tarafından tıpta devrim diye
nitelendirilmiş ve yöntem 2 yıl içinde Amerika ve Avrupa’da yaygın olarak uygulanmaya
başlamıştır (Eroğlu, 2009; Wikipedia, 2010-b).
Gerçek anlamda yaşamını ve kariyerini anesteziye adamış ilk hekim John Snow’dur. Snow,
eter ve kloroformun cerrahi anestezik olarak kullanımında ilk dozaj hesaplama çalışmasını
yapmıştır. Anestezi uygulamasının yanında eter kullanımını kolaylaştıracak bir inhaler
geliştirmiştir. Ayrıca hastada oksijen eksikliğinde sorunlar çıkabileceğini, karbondioksitin
(CO2) ortaya çıkarabileceği sorunları vurgulamıştır. 1847 yılında Snow tarafından “On the
Inhalation of The Vapour of Ether” adı ile anestezide ilk araştırma belgesi yazılmıştır (Alkış,
2000).
1848 yılında inhalasyon anesteziği olarak ilk kez Meksika-Amerika savaşında yaralı
askerlerin cerrahi girişimleri sırasında kloroform kullanılmıştır (Alkış, 2000).
1884 yılında Carl Koller kokain ile kornea ve konjuktivada topikal anestezi oluşturmuş ve
uygulamaya koymuştur. Böylece lokal anestezi dönemi başlamıştır (Alkış, 2000).
1885’de William Halsted kokain ile sinir bloğunu gerçekleştirmiştir. Aynı yıl bir nörolog
olan Leonard Corning köpeklerde spinal sinirlerin anestezisini denemiş ve başarmıştır.
Böylece ilk kez epidural anestezi tarif edilmiştir (Alkış, 2000). Anestezinin gelişimi, cerrahi
girişim sırasında hastanın vital fonksiyonlarının takibi ve güvende kalmasını sağlamakla
direkt ilgili olmuştur (Vandam, 1985). Karl Connell, 1913 yılında “Anesthesiameter” adı
verilen yeni bir anestezi makinesi geliştirmiştir. Bu makine bugünkü anestezi makinelerine
en benzer ilk modern anestezi makinesidir. Çünkü gaz ve buhar basınçlarını ölçebilmekte,
karıştırmakta ve insanda narkoz oluşturmaya yetecek eter buhar basıncını göstermektedir
(Alkış, 2000).
Anestezi ile ilgili ilk kitap 1. Dünya Savaşı sırasında “Anesthesia” adı ile 1914’te basılmıştır.
1916’da Flagg tarafından “The Art of Anesthesia”, 1920’de Guedel tarafından “Sign of
Anesthesia” yazılmıştır (Alkış, 2000).
4
İntravenöz anestezinin gelişimi, 1903 yılında kısa etkili - suda eriyen barbituratların sentezi
ile başlamış ve ilk kez 1927’de John Lundy tarafından intravenöz anestezi
gerçekleştirilmiştir (Alkış, 2000).
1950’lerde modern inhalasyon anestezikleri sentez edilip kullanılmaya başlanmıştır.
Halotanın klinik kullanıma girmesiyle yeni anesteziklerin araştırılması hız kazanmıştır ve bu
alandaki araştırmalar hala devam etmektedir (Alkış, 2000).
Ülkemizde ise anestezi ile ilgili yayınlar ilk olarak Miralay Dr. Ahmet Bey’in 1871’de “Tıp
Müfredatı” adlı kitabında eter kullanımını anlatmasıyla başlamış, 1882'de Münif Bey’in
“Kloroforma Dair” adlı yazısının “Vekayi-i Tıbbiye”; kokainle ilgili yazısının “Ceride-i
Tıbbiye-i Askeriye” dergisinde yayınlanmasıyla devam etmiştir (Güzeldemir, 2010).
Journal de Constantinpole adlı gazetenin 28 Temmuz 1848 tarihli nüshasında, Türkiye'de
“Kloroform” kullanılarak ilk anestezi uygulamalarının, 1847-1848 öğretim yılında
Galatasaray'daki Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'de yapılan operasyonlarda kullanıldığı
bildirilmektedir (Güzeldemir, 2010).
Eter anestezisi Türkiye'de ilk defa Gülhane Askeri Tatbikat Okulu’nu kurmak üzere
Almanya'dan davet edilen Riedar Paşa tarafindan 1898’de uygulanmıştır. 1930 yılına kadar
yurdumuzda kloroform, eter, azot protoksit ve rejyonal anestezi kullanılmıştır. 1948’de
İstanbul Tıp Fakültesi 1. Cerrahi Kliniğine ilk kapalı sistemle azot protoksit anestezisi
uygulama olanağı veren cihaz alınmıştır (Güzeldemir, 2010).
1950’li yıllarda anestezinin sadece bu konu ile görevli hekimler tarafından yapılması ve
konunun tıp fakültelerinde bağımsız bir uzmanlık dalı haline gelmesi gereği ortaya atılmış,
1956 yılında Anestezi Uzmanlık Tüzüğü çıkarılmış ve bu tarihten başlayarak Sağlık
Bakanlığı ve üniversite tıp fakülte hastanelerinde uzmanlık ünvanları verilmiştir.
Üniversitelerde 1961’de cerrahi bölümlere bağlı olarak, 1963’de bağımsız olarak
anesteziyoloji enstitüleri kurulmuştur. Bu enstitüler 1966 yılında anesteziyoloji ve
reaminasyon anabilim dallarına dönüştürülmüştür (Güzeldemir, 2010).
5
1.2. Anesteziyolojiye Giriş
Uluslararası Ağrı Araştırma Teşkilatı (IASP) tarafından yapılan tanımlamaya göre ağrı;
gerçek veya potansiyel doku hasarı ile birlikte olan veya böyle bir hasar gibi tanımlanan,
nahoş bir duyusal deneyimdir (Karaman, 2006).
Vücudumuz beyin ve omuriliğimizle (spinal kord, medulla spinalis) bağlantılı milyonlarca
sinir hücre (nöron) ve ağından oluşmuş mükemmel bir iletişim şebekesine sahiptir. Bu
şebeke sayesinde ağrılı uyaranlar beyne iletilir, ağrı duyulur (Alman Hastanesi, 2010).
Şekil 1.a. Nöron (Sakshat, 2010)
Şekil 1.b. Beyin (Strongpunch, 2010)
6
Şekil 1.c. Medulla spinalis (Theodora, 2010)
Ağrı duyusu diğer duyulardan farklıdır; çünkü ağrının amacı, beyni uyaranın niteliği
hakkında bilgilendirmek değil, uyaranın fiziksel olarak zararlı olduğuna işaret etmektir. Ağrı
hoşlanılan bir duygu olmasa da koruyucu bir mekanizma olarak hayatımızda yer tutar,
herhangi bir dokuda hasar oluştuğunda ortaya çıkar ve kişiyi ağrılı uyarandan uzak tutar
(Ağrı Fizyolojisi, 2010).
Ağrının fizyolojisi hakkındaki en ünlü teori “kapı kontrol teorisi”dir. 1965 yılında Patrick
Wall ve Ronald Melzack tarafından geliştirilmiştir (Kantor, 1980; Ağrı Fizyolojisi, 2010).
Bu teoriye göre, ağrı medulla spinalise küçük sinir lifleri ve büyük sinir lifleri ile taşınan iki
bilgi arasındaki dengenin bir fonksiyonudur. Küçük çaplı sinir lifleri nosiseptif bilgi taşırken,
büyük çaplı sinir lifleri non-nosiseptif bilgi taşırlar (Ağrı Fizyolojisi, 2010). Bu lifler Rexed
tarafından 10 laminaya ayrılan gri cevher içine çeşitli seviyelerden girerek laminalar arasında
ilerlemektedir (Paksoy, 2006).
Şekil 1.d. Kapı kontrol teorisine göre ağrılı uyaranların iletimi (SG: Substansia gelatinosa T: Transmisyon hücresi) (Paksoy, 2006).
7
Kapı; kalın ve ince çaplı liflerin rölatif aktivitesince kontrol edilmektedir. Kalın çaplı lifler
(A beta) SG hücrelerini uyararak iletimi inhibe etmekte (kapıyı kapatmakta), ince çaplı lifler
(A delta ve C) ise SG hücrelerini inhibe ederek iletimi kolaylaştırmaktadır (kapıyı açmakta).
T hücreleri ağrı hakkında bilginin iletilmesinde en önemli görevi yapmaktadır. Dokunma ve
ısı duyularını taşıyan kalın çaplı lifler, hem SG hem de T hücrelerini uyarır. Bu şekilde
uyarılan SG hücreleri T hücrelerini inhibe eder, dolayısıyla T hücrelerinin doğrudan
uyarılması kısa sürer. Aksine ağrılı uyaranları taşıyan ince çaplı lifler SG hücrelerini inhibe
ederken, T hücrelerini uyarır. Bu uyaranlar daha şiddetli olup, uzun sürer. Ağrının periferik
sinir stimülasyonu bu teorinin direkt sonucu olup amaç, ağrının yukarı iletilmesini önleyici
kalın çaplı lifler boyunca uyarıları arttırmaktır (Paksoy, 2006).
Ağrı ileten sinir yolları üzerinde iletimin değişik seviyelerde engellenmesi anestezi
oluşturmaktadır (Alman Hastanesi, 2010).
Anestezi: Ağrı ve diğer uyarıcıların merkezi sinir sisteminde algılanmasının engellendiği
geri dönüşümlü ve kontrol edilebilir bir durumdur (Pekcan, 2009).
Bilinçli hastada ağrının azaltılması veya ortadan kaldırılması analjezi; bilincin deprese
edildiği ancak kişinin kendi solunumunu, hava yolu açıklığını devam ettirebildiği ve fiziksel
stimulus veya verbal komutlara uygun yanıt verdiği durum sedasyon; koruyucu reflekslerin
kısmen kaybolduğu spontan solunumun sürdüğü ancak daha yoğun fiziksel stimulus ve
verbal komutlara yanıt alınan durum derin sedasyon olarak tarif edilir (Eriş, 2010).
İletimin engellendiği seviyelere göre genel ve lokal anesteziden bahsedilmektedir (Alman
Hastanesi, 2010).
Genel anestezi; derin sedasyonun bir sonraki aşaması olup, bir anlamda yapay olarak
yaratılan uyku halidir (Eriş, 2010). Duyumsama fonksiyonunun bütün duyu çeşitlerini içine
almak üzere tüm olarak ortadan kalkmasını ifade eder (Kayaalp, 2000). Bilinç kaybı ve
reflekslerin baskılanması yanında kas gevşemesi de genel anestezinin önemli bir komponenti
olup, üçü birlikte Genel Anestezi Triadı’nı oluşturmaktadır (Tosun, 2010).
8
Lokal anestezi; bilinç kaybı olmaksızın, belirli bir bölgede duyunun kalkması durumudur. Bu
bölge çok küçük ya da geniş bir alan olabilmektedir (Tosun, 2010).
Başlangıçta anestezinin amacı, sadece cerrahi ağrıyı ortadan kaldırmak iken, günümüzde
bunun dışına çıkılmış ve ağrı tedavisi, yoğun bakım ve reaminasyon üniteleri, ameliyathane
dışı anestezi uygulamaları gibi uğraş alanları da doğmuştur (Tosun, 2010).
1.3. Genel Anestezi ve Anestezikler
Genel anestezi, sedasyonun daha fazla derinleştirilmesiyle elde edilen kontrol altındaki
bilinçsizlik durumudur (Önçağ, 1994). Genel anestezi sağlayan ilaçlara genel anestezikler
denir ve bunlar santral sinir sisteminin spesifik olmayan genel depresanlarıdır. Ancak
bunların yaptığı depresyon, ilacın vücuttaki konsantrasyonuna göre genellikle belirli bir
sıraya uyarak oluşur. Kanda artan genel anestezik miktarı ile paralel olarak önce ağrı duyusu
ve şuur kaybolur; daha sonra kasların tonusu kalkar, solunum ve dolaşım mekanizmaları
depresyona uğrar. Her genel anesteziğin, hayati fonksiyonlarda depresyon meydana
getirmeden genel anestezi oluşturduğu uygun bir kan konsantrasyon seviyesi mevcuttur
(Kayaalp, 2000; Sunam, 1982).
Genel anestezikler, yeterli derecede yüksek konsantrasyonlarda, sinir hücrelerinden başka,
tüm uyarılabilir hücreleri de (çizgili kas, kalp kası ve düz kas hücreleri gibi) belirgin şekilde
deprese ederler ve bu etki kortikal ve psişik merkezler, bazal gangliyonlar ve serebellum,
medulla spinalis, medular merkezlerde aşağıya doğru inen ilerleyici bir depresyon şeklinde
ortaya çıkar (Puralı, 2000).
Belirli nöronların ve nöron yolaklarının genel anesteziklere duyarlılıkları farklıdır. Örneğin;
omurilikte substantia gelatinosa’da ağrı impulslarının uyarılması ile ilgili nöronların genel
anesteziklere oldukça duyarlı oldukları kabul edilmektedir (Kızıltepe Uludağ, 2006).
Genel anesteziklerden etkilenen maddelerin deprese olma özellikleri; yapıdan geçen kan
miktarı, lipit içeriği, sinapsların güvenlik marjı ve metabolik mekanizmalar arasındaki
dengenin değişikliğe dayanma derecesi ile bağlantılı olarak farklılık gösterir (Kayaalp,
2000).
9
Anestezik ilaçlar etkilerini esas olarak nöronal membranlar üzerinde gösterirler. Hücresel ve
moleküler düzeyde meydana gelen bu değişiklikler santral sinir sisteminde nöronal
transmisyonu etkilemektedir. Mikroskobik açıdan ele aldığımızda anestezikler sinaptik
fonksiyonu etkileyerek; nörotransmitter salınımı ve sinaptik kanallardaki iyon akımını
değiştirmektedirler. Membranın fizikokimyasal özellikteki değişiklikleri protein yapılarını
indirekt olarak etkilemektedir. Anestezikler, iyon kanalları ve modülatör proteinler gibi
proteinlere direkt olarak bağlanarak fonksiyonları olumsuz yönde etkileyebilir. Bu durum
nörotransmittere bağlanma yeteneğini değiştirir (Karadenizli, 2010).
1.3.1. İyi Bir Genel Anestezikte Aranan Özellikler
İdeal bir anestezik ilaç genel anestezinin ana amaçlarını gerçekleştirmenin yanında; bilincin
yumuşak ve hızlı kaybına sebep olmalı, ilacın verilişi durdurulduktan sonra çabuk
iyileşmeye izin vermeli, geniş güvenlik aralığına sahip olmalı, organ toksisitesi olmamalı ve
olumsuz etkilerden yoksun olmalıdır. Şu anki kullanılabilir anestezik ajanlardan hiçbiri bu
etkilerin tümünü göstermediğinden birden fazla genel anestezik ajan kombine olarak
kullanılmaktadır (Katzung, 2010).
1.3.2. Genel Anestezinin Dört Amacı
John Snow, 1850'lerde kloroform veya eter anestezisi verilen hastalarda anestezi derinliğinin
belirlenmesine yardımcı olacak bazı belirtiler tanımlamıştır, 1920'de Guedel bunları daha da
geliştirerek genel anestezi sırasında 4 safha tanımlamıştır: 1 Analjezi ve amnezi safhası, 2
Deliryum veya eksitasyon safhası, 3 Cerrahi anestezi safhası, 4 Medüller depresyon safhası
(Doğru, 2010).
1. safha: Analjezi ve disoryantasyon oluşur (Puralı, 2000). Anesteziye başlandıktan sonra,
bilinç kaybından önce omurilikte arka boynuzun substantia gelatinosa’sındaki birinci ağrı
nöronunun akson uçları ile spinotalamik nöronlar arasındaki sinaps ile ilgili nöronların
inhibisyonu ile analjezi meydana gelmektedir (Kızıltepe Uludağ, 2006). İndüksiyonla
başlayıp, şuur kaybının başlamasına kadar sürer (Puralı, 2000).
10
2. safha: Eksitasyon veya deliryum dönemidir. Çırpınma, kusma, yutkunma ve öksürme
olabilir. Şuur kaybından spontan solunuma dek sürer (Puralı, 2000).
3. safha: Cerrahi anestezi dönemidir. 3 alt bölüme ayrılmıştır: 1. Hafif anestezi (göz küresi
sabitleşene kadar), 2. orta anestezi (interkostal kas felcinin artması) ve 3. derin anestezi
(diyafragmatik solunum) (Puralı, 2000). Çizgili kasların gevşemiş olmasının, somatomotor
reflekslere neden olmaksızın insizyon yapabilmek ve başta karın olmak üzere vücudun çeşitli
kısımlarında yapılan cerrahi girişimler sırasında cerrahın çalışmasını kolaylaştırmak için kas
tonusunu azaltma bakımından önemi açıktır (Kızıltepe Uludağ, 2006). Genel anesteziklerin
yaptığı çizgili kas gevşemesi, omurilikteki ara nöronlar üzerine olan etkisi (santral kas
gevşetici etki) ile ilgilidir. Bu etkiyi nispeten yüksek konsatrasyonlarıyla oluştururlar (Puralı,
2000).
4. safha: Aşırı dozda anestezi dönemidir (Puralı, 2000). Cerrahi girişim sırasında cilt ve
derin dokuların kesilme, sıkılma ve diğer şekillerde zedelenmesi veya ellenmesi çizgili
kaslarda somatik refleks hareketlere, kalp, solunum yolları ve damarlar gibi yapılarda
otonomik reflekslerin uyarılmasına neden olur. Genel anestezikler, santral etkileri ile
somatik reflekslerin yanında otonomik refleksleri de azaltır (hiporefleksi) veya ortadan
kaldırır (arefleksi) (Kızıltepe Uludağ, 2006). Diyafragma felci ile başlayıp apne ve
vazomotor kollaps ile sonuçlanabilir. Anesteziye son verildikten sonra uyanma dönemi
çeşitli yapılardaki değişikliklerin kaybolması ve normale dönüşü ile olur (Puralı, 2000).
Bu safhalar, çok yavaş gelişen ve her değişikliğin sıra ile izlenebildiği eter anestezisi için
tanımlanmış olup günümüzde pratik önemini büyük ölçüde yitirmiştir (Doğru, 2010).
11
1.3.3. Anestezi Derinliği
Genel anestezide hasta, tam bilinç yokluğu ve tüm motor fonksiyonlarının tam ya da kısmi
geçici paraliziyle her türlü operasyona hazırdır. Hastanın anestezideki depresyonunun
derinliği anestezik maddenin dozu ile ayarlanır (Dökmeci, 2007).
Vücudun ağrılı uyaranlara duyarsız hale getirilmesini amaçlayan genel anestezinin yeterli
derinlikte olması gerekir. Minimum Alveolar Anestezik Konsantrasyonu (MAK), en çok
kullanılan etkinlik ifadesi olup, bir MAK; insan ya da deney hayvanlarının yarısında, bir
atmosfer basıncında, ağrılı uyaranlara hareket şeklinde bir yanıt oluşmasını engellemek için
oluşturan minimum alveolar konsantrasyondur (Tosun, 2010; Karadenizli, 2010). Alveolar
basınç (PA), beyin ile denge halindedir. Bu nedenle MAK beyindeki parsiyel basıncı yansıtır
(Karadenizli, 2010). Anestezinin derinliği anestezik dozu ve cerrahi baskılama arasındaki
dengeye bağlıdır. Optimal anestezi derinliği vital organ fonksiyonundan ödün vermeden
bilinçsizlik yaratıp devam ettirebilecek yeterli miktarda anestezik gerektirmektedir (Kent
Christopher ve Domino Karen, 2009). Klinik uygulamalarda olguların en az % 95’inde
hareket şeklindeki yanıtın önlenmesi amacıyla MAK değerinin 1.2 – 1.3 katının kullanılması
gerekir (Karadenizli, 2010). Yeterli anestezi sağlamak için gerekli yoğunluk 0.5- 2 MAK
arasında değişir (Tosun, 2010).
Anestezinin fazla yüzeyel veya derin olması sakıncalıdır. Derin anestezi; vital fonksiyonları
deprese ederek hatta bulber merkezlerin depresyonu ile koma ve ölüme neden olabilirken
yüzeyel anestezi; ağrılı ve zararlı uyaranları, bunlara verilen nöroendokrin ve refleks
yanıtları yeteri kadar önleyemediği için zararlı olabilmektedir (Doğru, 2010).
Anestezi derinliğini değerlendirmede klinik belirtiler (Tosun, 2010):
- Kirpik, kornea ve konjuktiva refleksleri
- Pupil büyüklüğü ve ışığa reaksiyonu
- Göz yaşarması, göz küresi hareketleri
- Kan basıncı, nabız, cilt insizyonuna kardiyovasküler ve solunumsal yanıt
- Solunum düzeni, derinliği ve hızı
- Terleme, iskelet tonusu
- Air-way’i tolere edebilmesi, yutkunma vb.
12
Buradaki önemli ölçü, cerrahi kesinin bu belirtilerde yol açtığı değişikliklerdir (Karadenizli,
2010). Bahsedilen klinik değerlendirmenin yanı sıra günlük uygulamada;
elektroansefalografi (EEG), serebral fonksiyon monitörü ve oditor uyarılmış yanıtlardan
anestezi derinliğinin izlenmesinde yararlanılmaktadır (Tosun, 2010; Karadenizli, 2010).
1.3.4. Uygulama Yönünden Anestezi Safhaları
Uygulama açısından genel anestezide indüksiyon, idame ve uyanma olmak üzere 3 safha
bulunmaktadır.
Anestezi indüksiyonu: Anestezinin başlatılmasıdır.
Anestezinin devamı (idame): İndüksiyondan sonra, anestezinin cerrahi girişim boyunca ve
yeterli derinlikte sürdürüldüğü safhadır.
Anestezinin sonlandırılması: Cerahi girişim sonunda kullanılan anesteziğin etki hızına
bağlı olarak anestezik ajan kapatılmasıyla başlayan uyanma safhasıdır. Kullanılan ajana ve
hastanın durumuna bağlı olmak üzere değişen sürelerde hastalar, hava yolu açıklığını
koruyabilecek duruma gelirler (Doğru, 2010).
Ekstübasyon: Herhangi bir vücut boşluğu veya kanala iletilen tüpün çıkarılması; özellikle
endotrakeal tüpün çıkarılmasına denir (Medicenet, 2010). Yeterli solunum, oksijenasyon ve
kardiyovasküler stabilite sağlandıktan sonra hasta ameliyathaneden derlenme odasına alınır
(Doğru, 2010).
1.3.5. Genel Anestezi Uygulamaları
Genel anestezik maddeler hastaya sıklıkla gaz veya buhar halinde inhale ettirilerek ya da
intravenöz enjeksiyonla verilir. Daha az olmak üzere de intramüsküler oral veya rektal yol
kullanılır (Doğru, 2010).
13
Genel Anestezi
a. İnhalasyon Anestezisi
b. İntravenöz Anestezi
• Nörolept anestezi
• Disosiyatif anestezi
c. Dengeli Anestezi
d. Kombine Anestezi (Karadenizli, 2010).
1.3.5.1. İnhalasyon Anesteziklerinin Etkileri:
Anesteziklerin klinik dozlardaki etkileri bizim için önemlidir. Genel anestezikler santral sinir
sistemi (SSS)’nin özgün bölgelerinde nöronal aktiviteyi değiştirerek etki oluşturabilirler.
İnhalasyon anesteziklerinin klinik dozları serebral korteks, olfactory cortex, Nucleus
cuneatus (N.cuneatus) ve hipokampusta eksitatör aşırımı baskılar. Medulla spinalis boyunca
olan ileti inhibe edilir. Anestezik maddenin oluşturduğu sinaptik blok; ya nörotransmitter
salıverilmesi veya postsinaptik membrana nörotransmitterlerin bağlanması safhasında oluşan
değişikliklerle gerçekleşir. Bunun dışında beyin metabolizma hızını azaltırlar. Vasküler
rezistansı azaltarak serebral kan akımını arttırırlar. Bu da intrakraniyal basınçta artışa yol
açar. Azot protoksit düşük anestezik potansiyele sahip olmakla birlikte belirgin analjezik ve
amnezik etkiye sahiptir. Birçok inhalasyon anesteziği arter kan basıncını orta derecede
düşürür. Solunum hızı inhalasyon anestezikleri ile artarken, tidal volum ve dakika
ventilasyonu azalır ve arteryal karbondioksit basıncı artar. Bazı anesteziklere uzun süre
maruz kalma durumda ise toksik etkileşimler meydana gelebilir (Tosun, 2010 ).
1.3.5.2. İnhalasyon Anestezikleri (Yılmaz ve Kocaman, 1994):
1.3.5.2.1. Gaz Anestezikler:
- Azot Protoksit (N2O)
14
1.3.5.2.2. Volatil Anestezikler:
- Halotan (Fluotan)
- Metoksifluran (Penthrane)
- Enfluran (Ethrane)
- Siklopropan ve eterler
- İzofluran (Forane)
- Sevofluran
- Desfluran
1.3.5.3. İntravenöz Anestezi
Genel anestezi indüksiyonu, erişkinlerde intravenöz yolla uygulanabilen bazı ajanlarla
sağlanır (Morgan, 2002). Bunlara intravenöz anestezikler adı verilir (Mycek ve ark., 1998;
Karakaş ve Demiryürek, 2000). İntravenöz anestezikler; kısa girişimlerde tek başına,
inhalasyon anestezikleri ile dengeli anestezi olarak veya opioidlerle birlikte total intravenöz
anestezi şeklinde kullanılabilirler. Başlıca etkileri, doza bağlı olarak santral sinir sistemi ile
oluşan sedasyon ve hipnozdur. Etkileri hızlı başlar çünkü yağda erirliği fazla ve serebral
perfüzyon oranı yüksek ilaçlardır (Bozkırlı, 2010).
1.3.5.3.1. İntravenöz Anesteziklerin Sınıflandırılması:
a. Hızlı etkili: İndüksiyonda kullanılan intravenöz anestezikler
- Tiyobarbitaller; tiyopental sodyum, tiamilal sodyum, tiyobarbital sodyum
- Metilbarbitüratlar, eugenoller, altezin ve etomidat
b. Yavaş etkili: Temel hipnotikler
- Fensiklidinler; ketamin
- Trankilizanlar; diazepam, midazolam
- Butirofenonlar; nöroleptik anestezi
- Barbituratlar; pentobarbital
15
Çok kısa ve kısa etkili terimleri vücutta hızlı yıkılan ve hızlı uyanmanın redistribüsyona
bağlı olmadığı ilaçlar için kullanılmaktadır. SSS’de hızla yüksek derişimlere
ulaşabildiklerinden iv anestezikler genellikle 1-2 kan dolaşım süresinde anestezik etki
oluşturur. Lipitte erirlikleri yüksek olduğundan tüm biyolojik membranlardan ve kan-beyin
bariyerlerinden geçişleri hızlıdır. Kalp debisinin oldukça büyük bir kısmı beyne ulaştığı için
hastaya iv olarak verilen anesteziğin büyük bir kısmı da SSS’ye dağılır. Klinikte kullanılan
tüm iv anestezikler erken dağılım özelliği gösterir (Karakaş ve Demiryürek, 2000).
1.3.5.3.2. İntravenöz Anestezikler (Yılmaz ve Kocaman, 1994)
Çalışmamızda kullandığımız intravenöz anesteziklerden biraz bahsedecek olursak;
- Propofol (Diprivan):
Kimyasal adı: 2,6-diizopropilfenoldür. Yan etkileri ve toksisitesi oldukça az olan bir
intravenöz anesteziktir (Karakaş ve Demiryürek, 2000). Oda sıcaklığında bir sıvı yağdır ve
% 1’lik emülsiyon şeklinde anestezide kullanılır (Kayaalp, 2000). Hafif viskoz, beyaz süt
görünümündedir, ışığa duyarlı değildir (Reves ve Glaus, 1990; Bassels ve ark., 1997). Etkisi
uygulandıktan 40 saniye içinde yumuşak biçimde ortaya çıkar (Mycek ve ark., 1998).
Hastaların % 95’inde anestezi oluşturacak doz 2.5 miligram/kilogram (mg/kg)’dır. Bu ilaç
dengeli ve günübirlik anestezide yaygın olarak kullanılmaktadır (Katzung, 2010). Propofol
SSS’yi baskılar ancak yüksek plazma konsantrasyonları eksitasyona neden olabilir.
Miyokardı etkilemeden kan basıncını düşürür, kafa içi basıncı azaltır (Mycek ve ark., 1998).
16
- Ketamin (Ketalar, Ketaject):
Kimyasal adı: rs-2-(2-klorofenil)-2-(metilamino)-siklohekzano hidrokloriddir. Fensiklidinin
yapısal bir analoğudur. Molekül ağırlığı 274.2’dir. Suda ve alkolde çözünür. Beyaz toz
olarak sentez edilir ve şeffaf solüsyon olarak kullanıma sunulur. pH değeri 3.5-5.5’tir (Kress,
1997; Finck ve Ngai, 1979). İntravenöz enjeksiyon sonucunda kısa sürede kan beyin
bariyerini aşıp beyinde yoğunlaşır. İntravenöz 2 mg/kg dozda etkisi 30-60 saniye içinde
başlar. Uyanma süresi 10-15 dakika kadardır. Etkinin kısa sürmesinin nedeni, beyin
dokusundan hızlı bir şekilde kanlanması bol olan diğer dokulara dağılmasıdır (Larsen, 1995;
Miller, 2000; Doenicke ve ark, 1995; Morgan ve Mikhail, 2006). İntravenöz veya
intramüsküler enjekte edildiğinde disosiyatif durum denilen, çevreden kopma durumu
oluşturur. Hasta uyanık gibi görünür; fakat bilinç kaybolmuştur, hareketsizdir, analjezi
nedeniyle ağrılı uyarılara cevap veremez ve amnezi içindedir (Kayaalp, 2000). Santral
sempatik uyarı çıkışını arttırarak kalbi stimule eder, kan basıncı ve kardiyak debinin
artmasına neden olur. Aynı zamanda plazma katekolamin seviyesinde yükseltir, kan akımını
arttırır. Bu nedenle dolaşımın olumsuz etkilenmesinin istenmediği durumlarda ketamin tercih
edilir. Özellikle çocuklarda ve gençlerde kısa süreli girişimlerde kullanılır (Mycek ve ark.,
1998).
- Tiyopental sodyum (Pentothal)
- Etomidat (Hipnomidat)
- Benzodiazepinler
Diazepam (Diazem)
Midazolam
- Narkotik Analjezikler (Opioidler)
- Spesifik Narkotik Antagonistler
- Kas Gevşeticiler
17
1.4. Premedikasyon
Hastanın preoeratif dönemde psikolojik olarak hazırlanması ve özel farmakolojik cevapları
ortaya çıkaracak şekilde seçilmiş ilaç veya ilaçların uygulanmasıdır. Günümüzde cesaret
iğnesi olarak bilinir. Hedefleri; anksiyeteyi azaltmak, sedasyon, analjezi, amnezi, antisiyalog
etki yaratmak, gastrik sıvı pH’ını arttırmak, gastrik sıvı volümünü azaltmak, sempatik sinir
sistemini baskılamak, anestezik ihtiyacını azaltmak ve alerjik reaksiyonlara karşı proflaksi
sağlamaktır (Pestilci Töz ve ark., 2010).
1.5. Lokal Anestezi ve Anestezikler
Lokal anestezi uygulandığı bölgede ağrılı uyaranların iletiminin geri dönüşümlü olarak bloke
edilmesidir. Sinir lifleriyle uygun konsantrasyonda temas ederek bu etkiyi yaratan ilaçlara
lokal anestezikler denir. Lokal anestezikler sadece sinir lifi membranını değil, uyarılabilir
tüm hücre membranlarını doza bağımlı olarak etkilerler (Kaya, 2010). Bu etkileri nedeniyle
sıklıkla küçük cerrahi uygulamalarda, bazen de ağrının semptomatik tedavisinde, bölgesel
ağrı hissini geçici olarak ortadan kaldırmak amacıyla kullanılırlar (Kayaalp, 2000).
Lokal anesteziklerin etkisi altında sinir lifinde uyarılma eşiği yükselir, uyarı iletim hızı
azalır, nihayet uygun konsantrasyondaki ilaçla iletim tam olarak bloke edilir. Lokal
anesteziklerin etki mekanizması kalsiyum (Ca++) iyonlarını bağlandıkları membran
reseptörlerinden ayırarak zar geçirgenliğindeki artışı önleme şeklindedir. Böylece Na+
iyonları içeri giremez ve iletim bloke olur (Karaman, 2006).
1.5.1. İyi Bir Lokal Anestezikte Aranan Özellikler
- Düşük yoğunlukta etkin olabilmeli,
- Dokulara iyi penetre olmalı,
- Etki başlama zamanı hızlı, etki süresi uzun olmalı,
- Düşük sistemik toksisitesi olmalı ve irritan olmamalı,
- Etkisi geri döndürülebilmeli ve kolay sterilize edilebilmelidir (Uyar, 2010).
18
1.5.2. Lokal Anesteziklerin Yapıları
Lokal anestezik ilaç moleküllerinde üç kısım ayırt edilir;
- Hidrofilik grup: Genellikle tersiyer bazen de sekonder bir amin grubudur.
- Ara zincir: Genellikle iki veya üç karbonlu bir alkol ya da karboksilli asit grubudur.
- Lipofilik grup: Molekülün diğer ucunu oluşturan aromatik gruptur; bazı ilaçlarda
paraamino benzoik asittir (PABA). Ara zincirin aromatik grup tarafındaki ucunda bulunan
bağ genellikle ya bir ester ya da amid bağıdır (Kayaalp, 2000).
Lokal anestezikler, genellikle bir benzen halkası olan lipofilik grup ile genelde tersiyer amin
olan hidrofilik grup ve bunları ayıran ester veya amid bağı içeren ara karbon zincirinden
oluşur. Lokal anesteziklerin tümü zayıf bazlardır. Ara zincirin yapısı, lokal anesteziklerin
ester ve amid grubu olarak sınıflandırılmasının temelini oluşturur. Lokal anesteziklerin
fiziko-kimyasal özellikleri; aromatik halkanın substitüsyonuna, ara zincirdeki bağın tipine ve
amin nitrojene bağlı alkil gruplarına göre belirlenir. Lokal anestezikler hem bazik, hem de
asidik yük taşıdıkları için amfoterik özellik gösterirler ve bu nedenle değişik pH değerlerinde
çözünme özelliğine sahiplerdir. Lokal anesteziklerin potensleri hidrofobik yapılara
penetrasyon yeteneğini belirleyen yağda çözünürlük özellikleri ile paraleldir ve moleküldeki
toplam karbon sayısına göre artar (Kocamanoğlu ve Sarıhasan, 2007).
Lokal anestezik ilacın etki başlama süresinde en önemli faktör ajanın asit disosiasyon sabiti
logaritmik ölçeği (pKa)’dir. pKa; baz (lipofilik grup) ile katyonik formun (hidrofilik grup)
eşit olduğu hidrojen iyon konsantrasyonu (pH) olup her ajan için farklıdır. Lokal anesteziğin
pKa’sı ne kadar fizyolojik pH’ya yakınsa etkisi o kadar çabuk başlar (Acar ve ark., 2009;
Uyar, 2010 Uyar, 2010). Genellikle lokal anestezik ajanların pKa değerleri 7.5-9 arasında
değiştiğinden dokusal lokal anestezikler daha çok katyon formunda bulunmaktadır. Lokal
anesteziklerin alkali solüsyonları sinir iletimini daha etkin biçimde bloke ederler. Ajanın
enjekte edildiği bölgenin pH’sı da bu olayı etkilemektedir. Enfekte bir bölgede pH’nın
azaldığı düşünülürse pKa ile aradaki fark artacağından diffüze olabilen miktar azalacaktır.
Ester türü lokal anesteziklerin pKa değerleri (8.5-8.9), amid türlerine (7.6-8.1) göre daha
yüksektir ve fizyolojik pH düzeyinde daha fazla iyonize olurlar (Uyar, 2010).
19
Lokal anesteziğin pKa değeri enjekte edildiği ortamın pH değerine ne kadar yakın olursa baz
formu o kadar çok olacak ve membrandan geçişi hızlı olacağından etkisi hızlı başlayacaktır
(Kocamanoğlu ve Sarıhasan, 2007).
Lokal anesteziklerin uygulandıkları yerlerden emilerek sistemik dolaşıma geçişlerini doz,
enjeksiyon yeri, vazokonstriktör maddelerin eklenmesi, ilacın fızikokimyasal ve
farmakalojik özellikleri etkiler (Cousins ve Bridenbaugh, 1982; Dudziak, 1980).
Vazokonstriktör ajanlar ile bölgesel kanlanma azaldığından lokal anesteziklerin emilimi
azalır ve nöronlar tarafından tutulumu artar (Dudziak ve Uihlein, 1978).
Lokal anestezik solüsyonları ticari olarak suda çözünen hidroklorid tuzları şeklinde
hazırlanır. Epinefrin alkali ortamda kararsız olduğundan bunu içeren lokal anestezik
solüsyonları daha asidik olurlar (Kocamanoğlu ve Sarıhasan, 2007).
Lokal anesteziklere; antioksidan olarak sodyum bisülfit ilave edilir (Kaya, 2010). Ayrıca
birçok kısa etkili lokal anestezik madde genellikle çok kuvvetli vazokontrüktör (vazopressör)
etkisi olan adrenalinle birlikte preparat halinde kullanılır (Akyol, 1994). Adrenalin, lokal
anesteziklere 1/200 000 oranında (1 ml = 5 mg) ilave edilir. Vazokontrüktör ilavesi
sayesinde uygulama yerinden yavaş emilim olacağından kısa ve orta etkili lokal
anesteziklerin hem etki süreleri uzar hem de kan pik konsantrasyonları yavaş yükselir. Uzun
etkili lokal anesteziklere ise kan pik konsantrasyonlarının yavaş yükselmesini sağlamak için
eklenmektedirler ancak uzun etkili ilaçlar vazokonstrüktör ilavesine bağımlı değillerdir
(İnönü Üniversitesi, 2009). Vazokonstrüktör ilaçlara ‘’fizyolojik ve kimyasal turnike’’ adı da
verilir. Terminal artioller ile beslendiğinden ve kalıcı beslenme bozukluğuna yol
açabileceğinden el ve ayak parmakları, burun, kulak memesi gibi bölgelerde vazokonstrüktör
içeren lokal anestezikler kullanılmaz (Uyar, 2010).
1.5.3. Lokal Anesteziyi Etkileyen Faktörler
Sinir lifi boyunca impuls iletimini bloke edebilecek minimum lokal anestezik
konsantrasyonuna minimum konsantrasyon (Cm) denir. Lokal anesteziğin konsantrasyonu
Cm’den düşük olursa iletimi durdurmak mümkün olmaz. Böylece Cm lokal anesteziklerin
etkinliğinde bir standart kabul edilir (Uyar, 2010).
20
Etki gücünün bu ölçümü sinir lifinin çapı, tipi, miyelinizasyonu, pH, kalsiyum
konsantrasyonu ve sinir stimülasyon hızı gibi bazı faktörlerden etkilenir (Kocamanoğlu ve
Sarıhasan, 2007).
Lokal anesteziğin etkisi lifler inceldikçe artmaktadır. Solüsyonun pH’ı artıkça Cm
azalmaktadır. Lokal anestezik potensi doku ortamın kalsiyum konsantrasyonu ile ters
orantılıdır ve yüksek uyarı hızlarında lokal anestezik ajanların potenslerinde artış olmaktadır
(Morgan ve Maged, 2004; Önder ve Çelebi, 1994; Korfalı ve ark., 2003).
1.5.4. Lokal Anesteziklerin Sınıflandırılması
1.5.4.1. Lokal Anesteziklerin Etki Sürelerine Göre Sınıflandırılması (Karaman, 2006):
1.5.4.2. Lokal Anesteziklerin Aromatik Grup ve Ara Zincir Arasındaki Bağa Göre
Sınıflandırılması:
Aromatik grupla ara zincir arasındaki bağın ester veya amid olmasına göre lokal anestezikler
ikiye ayrılır (Erengül, 1992).
Kısa etki süresi
{30-60 dakika(dk)}
Orta dereceli etki süresi
(60-120 dk)
Uzun etki süresi
(>300 dk)
Prokain
Klorprokain
Lidokain
Mepivakain
Prilokain
Artikain
Bupivakain
Levobupivakain
Ropivakain
Etidokain
21
- Ester yapılı lokal anestezikler
Kokain
Prokain
Klorprokain
Tetrakain
- Amid yapılı lokal anestezikler
Lidokain
Prilokain
Dibukain
Mepivakain
Etidokain
Bupivakain
Artikain
Ropivakain
Levobupivakain
İki grup arasında temel farklılıklar; kimyasal stabilite, metabolizma ve alerjik potansiyel
farklılıklarıdır (Cousins ve Bridenbaugh, 1982; Bonica, 1990).
Ester yapılı lokal anestezikler; plazma esterazları ile hidrolize olurlar, daha az kararlıdırlar ve
paraamino benzoik asit nedeniyle alerjik reaksiyonlar daha fazla görülür. Amid tipi lokal
anestezikler ise daha kararlı olup karaciğerde enzimler tarafından yıkıma uğratılırlar.
Klinikte daha çok amid tipi lokal anestezikler tercih edilmektedir (Kaya, 2010).
1.5.5. Lokal Anesteziklerin Etki Mekanizmaları
Sinir hücrelerinde ileti aksiyon potansiyeli oluşumları ile ilerler. Bir uyarı olmadığında sinir
hücresi membranının iki yüzü arasında elektriksel yük (potansiyel) farkı vardır. Bu fark
membran iç yüzünde negatif olmak üzere -70/-90 civarındadır. Buna negatif istirahat
22
membran potansiyeli adı verilir. Sinir hücreleri iyonların aktif transport ve pasif difüzyonları
ile istirahat membran potansiyelini korurlar. Sodyum-potasyum (Na-K) pompası sodyumu
hücre dışına atarken potasyumu hücre içine alır. Bu durum konsantrasyon gradienti (farkı)
yaratarak potasyumun ekstraselüler ve sodyumun intraselüler difüzyonunu kolaylaştırır
(Kocamanoğlu ve Sarıhasan, 2007).
Kimyasal, mekanik, termal veya elektriksel uyarım sonrası oluşan akım sinir aksonu
boyunca iletilir. Uyarının yayılması genellikle sinir membranının depolarizasyonu ile olur.
Depolarizasyon eşik değerini geçerse, membrandaki sodyum kanalları aktive olur, hücre
içine ani ve spontan sodyum iyon geçişi gerçekleşir. Sodyum geçirgenliğindeki bu yükselme
membran potansiyeline yol açan yüklü iyonlarda aşırı artışa neden olur. Sonrasında sodyum
geçirgenliğinde düşme, membranın istirahat potansiyeline dönmesini sağlar. Aksonal
membran potansiyelindeki tüm bu değişikliklere aksiyon potansiyeli adı verilir. Lokal
anestezikler özellikle periferik sinirlerde olmak üzere tüm uyarılabilir dokularda
depolarizasyon blokajı yaparak membran stabilizasyonu sağlar (Kocamanoğlu ve Sarıhasan,
2007). Blokaj da en çok kabul gören “spesifik reseptör teorisi”ne göre membranın iç
kısmındaki spesifik reseptörlere bağlanarak kanalların aktivasyonu ve membran
depolarizasyonuna bağlı sodyum geçişini engelleyerek sağlanır. Bu durum istirahat membran
potansiyelini veya eşik düzeyini değiştirmez fakat depolarizasyon hızını yavaşlatır. Aksiyon
potansiyeli ilerleyemez, çünkü eşik düzeyine asla ulaşamaz. Bazı lokal anestezikler ise
reseptöre bağlanmak yerine membrana penetre olup membranda genişlemeye ve kanalda
bozulmaya yol açabilir. Yüzey gerilim teorisine göre ise aksonal membranda lokal
anesteziklerin parsiyel penetrasyonu transmembran potansiyelini yükseltir ve
depolarizasyonu inhibe eder (Kocamanoğlu ve Sarıhasan, 2007).
Bazı lokal anestezikler, sodyum kanallarının yanında potasyum kanallarını da bloke
etmektedir, bunun için yüksek derişime ihtiyaç duyulur. Lokal anestezikler anestezi
pratiğinde; topikal anestezi, infiltrasyon anestezisi, intravenöz rejyonel anestezi, santral blok
(spinal anestezi, epidural anestezi, kombine spinal epidural anestezi), periferik sinir blokları
(pleksus blokları, sinir blokları), sempatik blok ve entübasyonda sempatoadrenal yanıtın
baskılanması amacıyla kullanılır. Anestezik etkilerinin yanı sıra; analjezik, antiaritmik,
antibakteriyel/antifungal, antitrombotik, antikonvülziv, nöroprotektif, antiinflamatuvar,
deoksiribonükleik asit (DNA) aşılarında DNA taşınması, anti tümör ilaçlardan sisplatinin
kullanımında hem etkinliği arttırma hem de nefrotoksik ve hemotoksik etkilerini azaltma gibi
etkileri de vardır (Kaya, 2010).
23
Ancak klinikte en çok istifade edilenleri; lokal anestezik, antiaritmik ve analjezik etkileridir
(Kaya, 2010).
1.5.6. Lokal Anestezik İlaçlar (Kayaalp, 2000)
1.5.6.1. Ester Yapılı
- Kokain
- Prokain
- Tetrakain
1.5.6.2. Amid Yapılı
Çalışmada amid yapılı lokal anesteziklerden;
- Lidokain (Xylocaine):
Kimyasal adı: N - dietilaminoasetil -2,6 – ksilidin hidroklorürdür (Kayaalp, 2000). Lidokain
lokal anestezik ve antiaritmiktir. Etkisi 30-90 saniye içinde başlar. Lidokain, hücre
membranındaki hızlı sodyum kanallarını bloke ederek nöronal depolarizasyonu değiştirir.
Depolarize olamayan membran aksiyon potansiyelini iletemez ve bu durum lidokainin lokal
anestezik etkinliğinin temelini oluşturur (Thomson ve ark., 1973). Lidokain vücut
dokularında yüksek oranda dağılır. İntravenöz yükleme dozunu takiben, böbrekler,
akciğerler, karaciğer, kalp gibi perfüzyonu yüksek olan dokularda erken ve hızlı bir plazma
konsantrasyonuna ulaşır. Kan-beyin bariyerini aşar ve plasentaya da geçer, ilaç aynı
zamanda süte de geçer. Plazma proteinlerine bağlanması değişkendir ve doza bağımlıdır
(Özdemir, 2006).
24
Lokal anestezik olarak kullanılan solüsyonlara vazokonstrüktör ilaç katılması mutlaka
gerekmez; çünkü ilacın belirgin bir vazodilatör etkisi yoktur. Buna rağmen birçok lidokain
müstahzarına genellikle 1/200 000 oranında adrenalin katılmıştır. Tek başına lidokain içeren
solüsyon doku içine enjekte edildiğinde etkisi, uygulanan konsantrasyona göre, 1 saat veya
daha fazla sürdüğü halde, adrenalin içeren solüsyonu uygulanırsa etkisi en az 2 saat
sürmektedir (Kayaalp, 2000). Enjeksiyon olarak kullanıldığında maksimum doz adrenalinli
preparatlarda 700 mg, adrenalinsiz preparatlarda 500 mg’dır (Akyol, 1994). Yüzeyel anestezi
için lidokainin % 2’lik (maksimum 10ml) veya % 4’lük (maksimum 5ml) solüsyonu;
infiltrasyon anestezisi için % 0.5 veya % 1’lik pomadları; sinir bloğu için % 1’lik solüsyonu
30 ml’ye veya % 2’lik solüsyonu 15 ml’ye kadar uygulanabilir (Kayaalp, 2000). Lidokainin
parenteral dozunun yaklaşık % 90’ı karaciğerde hızla metabolize olur. Dozun % 10’undan
azı idrarla değişmeden atılır. Ventriküler aritmilerde, enfartüste, kalp ameliyatı esnasında
oluşan tahrişlerde, kalp kateterizasyonu ve anjiyokardiyografi gibi diagnostik midahalelerde
endikedir. Lidokain kullanımına ilişkin sistemik yan etkiler kardiyovasküler ve santral sinir
sistemi üzerinde ortaya çıkmaktadır (Özdemir, 2006).
- Prilokain (Citanest):
Kimyasal adı: N – (2metilfenil) – 2 – propilamino – proponomidedir. Amid yapısında,
propiyonik asit ve amonyum içeren bir bileşik olan ksilenin reaksiyonu sonucu oluşan bir
anilindir. Stabil ve suda eriyen hidroklorür tuzu olarak piyasada bulunmaktadır. Plazma
proteinlerine % 40-55 oranında bağlanır. Isı, asit ve alkalilerden etkilenmez (Yeter, 2007).
Enjeksiyon şeklinde uygulanır. Etkisi 2 dakikada oluşur, 1 saat sürer. Adrenalinli,
adrenalinsiz şekilleri vardır, % 2’lik 20 kübik santimetre (cc)’lik flakonları bulunmaktadır.
Adrenalinli maksimal doz 1.5 flakon, adrenalinsiz 1 flakondur (Akyol, 1994). Atılımının
çoğu biyotransformasyon yoluyladır. Karaciğerde metabolize olur. Oluşan metabolitlerin
methemoglobinemiden sorumlu oldukları düşünülmektedir (Astra-Zeneca, 2001; Acar ve
ark., 2009).
25
Bu ilacın yaptığı methemoglobinemi geri dönüşümlüdür ve ortadan kaldırılması için süratle
kaldırılması için 1-2 mg/kg dozunda ve % 1’lik solüsyon halinde metilen mavisi intravenöz
olarak yavaşça enjekte edilir (Kayaalp, 2000) .
- Bupivakain (Marcaine):
Kimyasal adı: L.butil-ol-piperidin-2-karboksilik asit-2-6-olimetil anilid hidrokloriddir.
Aminoamid tipinde bir lokal anestezik olup R (+) ve S (-) enantiomerlerinden oluşan bir
rasemik ajandır (Kayaalp, 1990; Mather ve ark., 1998; Ekenstam ve ark., 1957) Yapıca
mepivakaine benzeyen uzun etkili amid tipi bir bileşiktir, ondan piperidin halkası üzerinde
metil grubu yerine butil grubu içermesi ile ayrılır (Collins, 1993).
pH’sı 4.5 – 6.5 (Collins., 1993), pKa’sı 8.1 olup (Şahin, 2006) yağda çözünürlüğü oldukça
yüksek, sistemik absorbsiyonu yavaş, plazma proteinlerine % 95 oranında bağlanabilen
potent bir lokal anesteziktir. Piyasada HCl tuzu olarak bulunur (Collins, 1993; Mather ve
ark., 1998).
Otoklavda sterilize edilebilir. Etkisi 5-10 dakikada başlar ve maksimal anestezi 15-25 dakika
arasında elde edilir, (Şahin, 2006) 5-10 saat sürebilir. En uzun etkili lokal anesteziklerden
biridir (Akyol, 1994). Uyarılabilir hücre membranlarında Na+ kanallarının açılmasını
engelleyerek hücre içine yönelik hızlı Na+ akımını doza bağlı bir şekilde azaltır. Doza bağlı
olarak kalpte Na+ kanallarını bloke ederek aksiyon potansiyelini uzatır ve miyokardın
kontraksiyonunu deprese eder. Bu etki, bupivakainde diğerlerine göre daha belirgindir
(Mather ve ark., 1998; Kayhan, 1997). Lidokain ve mepivakainden 4 kez, prokainden 8 kez
potenstir. Makismal dozu 2 mg/kg olup maksimal tek dozu 200 mg’dır. Adrenalin
kullanıcaksa bu doz 250 mg’ı aşmamalıdır (Şahin, 2006).
26
Maksimum plazma konsantrasyonları nadiren toksik seviyeye ulaşır ve toksik doz
konsantrasyonu 4-5 mikrogram/mililitre (μg/ml)’dir (Collins, 1993). Yalnız enjeksiyon için
kullanılır. % 0.5’lik 5 cc ampulleri vardır, maksimum doz 3 ampüldür (Akyol, 1994).
Uzun etkili oluşu, metabolitlerin inaktif olması, neonatal davranışlarda yan etki yapmaması
ve sensoryal sinir liflerine motor sinir liflerine oranla daha belirgin derecede seçici
(diferansiyel blok) yapması nedeniyle epidural anestezide tercih edilir. Kristaloid
solüsyonların (ringer laktat veya normal salin) bupivakainin oluşturduğu istenmeyen motor
bloğun süresini kısaltabilir. Rejyonel intravenöz anestezi, paraservikal bloklar için önerilmez
(Şahin, 2006).
- Levobupivakain (Chirocaine):
Kimyasal adı: S-1-butil-N-(2-6 dimetilfenil) piperidin-2-karboksamiddir. Bupivakain
molekülünün sadece S(-) enantiomerinden oluşturulmuş uzun etkili amid grubu lokal
anesteziktir (Becker ve Reed, 2006). pH’sı 4-6.5, yüksek oranda plazma proteinlerine
bağlanır (% 97) (McCellan ve Spencer, 1998; Foster ve Markham, 2000).
Levobupivakain nöronal membranlarda voltaj sensitif iyon kanallarının blokajıyla sinir
impluslarının geçişini önleyerek etki gösterir. Na+ kanallarının açılmasını azaltarak lokalize
ve geri dönüşlü anestezi oluşturur (McCellan ve Spencer, 1998; Howe, 1997; Gristwood ve
Greaves, 1999; Aberg, 1972).
Levobupivakainin etkisi bupivakaine benzerdir. Hayvan çalışmalarında levobupivakain ve
bupivakain için duyusal ve motor blok sürelerinin benzer olduğu gösterilmiştir (McCellan ve
Spencer, 1998; Gristwood ve Greaves, 1999; Aberg, 1972).
27
Klinik çalışmalarda epidural ve levobupivakainin bupivakaine kıyasla daha uzun süreli bir
duyusal blok yaptığı ve levobupivakainin düşük dozlarda da daha fazla vazokonstriktör etki
yaptığı ileri sürülmüştür (Foster ve Markham, 2000), 7.5-5-2.5 mg/kg; 10 ml ampuller
halinde bulunmaktadır (Lilac,2010). Erişkinlerde yapılan epidural levobupivakain
uygulamalarında sensoriyal blok süresinin 200 mg’a yakın dozlarda 9 saate kadar sürdüğü
gösterilmiştir (Foster ve Markham, 2000).
- Mepivakain (Carbocaine)
- Ropivakain
- Etidokain (Duranest)
- Kartikain (Artikain)
- Dibukain (Nupercaine)
- Diğer Lokal Anestezikler
Bu ilaçlar arasında benzokain, butilaminobenzoat, butesin pikrat bulunur. Kapsaisin
(zostrix), biberin acı tadını veren tahriş edici bir alkaloiddir. Sinir lifi membranı üzerinde
lokal analjezik etki oluşturur. Gerçek bir anestezik değildir. Sadece ağrı duyusunu ortadan
kaldırır, diğer duyu modalitelerine dokunmaz (Kayaalp, 2000).
1.5.7. Lokal Anesteziklerin Uygulama Yolları:
- Yüzeyel Anestezi: Burun, ağız, bronş ağacı, kornea, idrar yolunda etkilidir. Lidokain,
tetrakain, benzokain ve kokain kullanılır. Yüksek konsantrasyonlarda ve geniş alanlarda
kullanıldıklarında sistemik toksisite riski mevcuttur (Süzer, 2008).
- İnfiltrasyon Anestezisi: Sinir dalları ve uçlarına ulaşmak için lokal anestezik doğrudan
enjekte edilir. Küçük cerrahilerde hemen hemen tüm lokal anestezik ilaçların kullanımı
uygundur. Genellikle vazokonstriktör olarak adrenalin eklenir. Yüksek dozda sistemik
toksisite riski ortaya çıkar (Süzer, 2008).
28
- İntravenöz (İntraarteriyel) Rejyonel Anestezi: Lokal anestezik turnike uygulanan
ekstremitenin distaline enjekte edilir ve dolaşım yeniden sağlananan kadar etkin kalır.
Ekstremite cerrahisinde kullanılır. Özellikle lidokain ve prilokain kullanılır. Turnike erken
açılırsa sistemik toksisite riski vardır. Basınç en az 20 dakika uygulanırsa ve kontrollü olarak
düşürülürse risk oldukça azdır (Süzer, 2008).
- Rejyonel Sinir Bloğu: Lokal anestezik periferik duyu kaybı, pleksus ve motor blok
oluşturmak için, sinir liflerinin yakınına enjekte edilir. Cerrahi, diş hekimliği ve analjezi
amaçlı kullanılır ve lokal anestezik ilaçların hemen hepsinin kullanımı uygundur.
İnfiltrasyon anestezisinden daha az lokal anestezik gerekir. İğnenin doğru yerleştirilmesi
önemlidir (Süzer, 2008).
- Spinal Anestezi: Lokal anestezik spinal kökler veya kanal üzerinde etkili olması için
subaraknoid boşluğa enjekte edilir. Karın pelvis ve alt ekstremite cerrahisinde kullanılır.
Özellikle lidokain, tetrakain, bupivakain, prilokain ve artikain kullanılır. En önemli riskleri
total spinal blok, sempatik bloğa bağlı bradikardi ve hipotansiyon, frenik sinir veya solunum
merkezi depresyonuna bağlı solunum arrestidir. Bu durumlar lokal anesteziğin yukarı
seviyeler çıkmasını engellenerek önlenebilir (Süzer, 2008).
- Epidural Anestezi: Lokal anestezik epidural boşluğa enjekte edilir ve spinal kökler bloke
edilir. Spinal anestezinin kullanıldığı yerlerde, postoperatif analjezi ve ağrısız doğum için
kullanılır. Özellikle lidokain, bupivakain tercih edilir. İstenmeyen etkiler spinal
anestezininkine benzerdir (Süzer, 2008).
1.5.8. Lokal Anesteziklerin Yan Etkileri
- Sistemik toksik reaksiyon: İntravasküler enjeksiyon veya yüksek doz uygulaması ile
ilacın yüksek kan seviyelerine ulaşması görülür. Özellikle kardiyovasküler etkiler baskındır
(Süzer, 2008).
- Kardiyovasküler sisteme ait yan etkiler: Lokal anesteziğin enjekte edildiği yerden
sistemik dolaşıma geçmesiyle daha çok vazokonstriktör kullanılmayan preparatlarda
miyokardiyal depresyon, vazodilatasyon hipotansiyon, aritmi gözlenir. Prilokain
29
vazodilasyon yapmaz, kokain ve tetrakain ise vazokonstriksiyon yapar. Bupivakain en fazla
kardiyotoksik olandır. Etidokainin kardiyotoksisitesi de bupivakaine yakındır (Süzer, 2008).
- Santral sinir sistemine ait yan etkiler: Lokal anesteziğin santral sinir sistemine yüksek
konsantrasyonlarda ulaşması durumunda ve daha çok spinal anestezide gözlenir: ajitasyon,
konfüzyon, tremor, konvulsiyon, solunum depresyonu, koma. Spinal anestezide özellikle
hiperbarik solüsyonlar kullanılırsa lokal nörotoksisite görülebilir (Süzer, 2008).
- Hipersensitivite reaksiyonları: Özellikle esterlerde görülebilir. Alerji bu ajanların p-
aminobenzoik asit metabolitlerine karşı gelişir. Amid grubunda hipersensitiviteye hemen hiç
rastlanmaz. Prokain penisilinle görülen anaflaktik reaksiyonlar prokain komponentine bağlı
olabilir (Süzer, 2008).
- Diğer yan etkiler: Prilokain ve lidokain methemoglobinemi yapabilir. Kokain ve dibukain
mukozal irritasyon yapabilir. Kokain bulanık görmeye yol açtığı için korneada lokal
anestezik olarak kullanılmamalıdır. Lidokain ve mepivakain malign hipertermi yapabilir
(Süzer, 2008).
30
2. GEREÇ ve YÖNTEM
2.1. Bakteri Kökenleri
Ankara Etlik Lokman Hekim Hastanesi Laboratuvarı’na 2009 – 2010 yılları arasında
başvuran hastaların çeşitli klinik örneklerinden izole edilen Escherichia coli (E.coli),
Pseudomonas aeruginosa (P.aeruginosa), Candida albicans (C.albicans), Klebsiella
pneumoniae (K.pneumoniae), Staphylococcus aureus (S.aureus) bakterilerinin her birinden
20’şer adet olmak üzere, toplam 100 izolat toplandı. İdentifikasyonları yapıldıktan sonra
çalışmaya alındı. Kontrol kökeni olarak E.coli Amerikan Tipi Kültür Koleksiyonu (ATCC)
25922, P.aeruginosa ATCC 27853, C.albicans ATCC 10231, K.pneumoniae Refik Saydam
Hıfzıssıhha Türk Tipi Ulusal Kültür Koleksiyonu (RSKK) 574, S.aureus ATCC 25923
suşlarından yararlanıldı.
2.2. Kullanılan Besiyerleri ve İçerikleri
Tryptone Soy Agar (TSA) (LAB M)
Besiyeri İçeriği (g/l);
Tryptone 15 g
Soy peptone 5 g
Sodium chloride 5 g
Agar No.2 12 g
pH: 7.3 ± 0.2
Besiyeri karışımından 37 gram (g) tartılıp 1000 ml distile suda ısıtılarak erimesi sağlandı ve
pH 7.3’e ayarladıktan sonra 121 derece santigrat (oC)’ta 15 dakika otoklavda sterilize edildi.
47oC’ye soğutulduktan sonra 90 mm steril petrilere döküldü. Besiyerleri donduktan sonra
37oC sıcaklıkta etüvde bekletilerek sterilite kontrolleri yapıldı.
31
Tryptone Soy Broth (TSB) (LAB M)
Besiyeri İçeriği (g/l);
Tryptone (casein digest U.S.P) 17 g
Soy peptone 3 g
Sodium chloride 5 g
Dipotassium hydrogen phosphate 2.5 g
Dextrose 2.5 g
pH: 7.3 ± 0.2
Besiyeri karışımından 30 g tartılıp 1000 ml distile suda ısıtılarak erimesi sağlandı ve pH
7.3’e ayarladıktan sonra 121oC’de 15 dakika otoklavda sterilize edildi.
Eosin Methylene Blue Agar (EMB) (OXOİD)
Besiyeri İçeriği (g/l);
Peptone 10 g
Lactose 10 g
Dipotassium hydrogen phosphate 2 g
Eosin Y 0.4 g
Methylene blue 0.065 g
Agar 15 g
pH: 6.8 ± 0.2
Besiyeri karışımından 37.5 g tartılıp 1000ml distile suda ısıtılarak eritildi ve pH 6.8’e
ayarlandıktan sonra 121oC’de otoklavda sterilize edildi. Otoklavdan çıkan besiyeri 45-
50oC’ye soğutulduktan sonra 90 mm steril petrilere 25-30 ml döküldü. Petrilerdeki
besiyerleri donduktan sonra 37oC sıcaklıkta etüvde bekletilerek sterilite kontrolleri yapıldı.
32
Mac Conkey Agar (MCA) (DIFCO)
Besiyeri İçeriği (g/l);
Bacto - peptone 20 g
Proteose – peptone 3 g
Bacto - lactose 10 g
Bacto – bile salts No.3 1.5 g
Sodium chloride 5 g
Bacto – agar 15 g
Bacto – neutral red 0.03 g (% 1’lik den 3 ml)
Bacto – crystal violet 0.001 g (% 1’lik den 0.1 ml)
Distile su 1000 ml
pH: 7.1
Besiyeri karışımından 50 g tartılıp 1000 ml distile suda ısıtılarak erimesi sağlandı ve pH
7.1’e ayarladıktan sonra 121oC’de otoklavda sterilize edildi.
İndol Besiyeri
Besiyeri İçeriği (g/l);
Triptofan 1 g
Sodyum klorür (NaCl) 5 g
Buyyon 8 g
Distile su 1000 ml
pH: 7.2
Tartılan maddeler 1000 ml distile suda ısıtılarak eritildi. pH 7.2’ye ayarlandıktan sonra
tüplere 2-3’er ml dağıtılarak 121oC’de otoklavda sterilize edildi.
33
Simmons Citrate Agar (OXOID)
Besiyeri İçeriği (g/l);
Magnesium sulphate 0.2 g
Ammonium dihydrogen phosphate 0.2 g
Sodium ammonium phosphate 0.8 g
Sodium citrate, tribasic 2 g
Sodium chloride 5 g
Bromothymol blue 0.08 g
Agar 15 g
pH: 7.0 ± 0.2
Besiyeri karışımından 23 g tartılıp 1000 ml distile suda eritildi, pH 7.0’a ayarlandıktan sonra
tüplere 3-5 ml bölünerek 121oC’de otoklavda 15 dakika sterilize edildi. Otoklavdan
çıkarıldıktan sonra yarı yatık halde donduruldu.
Triple Sugar Iron Agar (TSI) (OXOID)
Besiyeri İçeriği (g/l);
Lab-Lemco’ powder 3 g
Yeast extract 3 g
Peptone 20 g
Sodium chloride 5 g
Lactose 10 g
Sucrose 10 g
Glucose 1 g
Ferric citrate 0.3 g
Sodium thiosulphate 0.3 g
Phenol red 0.024 g
Agar 12 g
pH: 7.4 ± 0.2
34
Besiyeri karışımından 65 g tartılıp 1000 ml distile suda eritilerek çözülür. pH 7.4’e
ayarlandıktan sonra tüplere 3-5 ml bölünerek 121oC’de otoklavda 15 dakika sterilize edildi.
Otoklavdan çıkarıldıktan sonra yarı yatık halde donduruldu.
Sabouraud % 2 Glucose Agar (SDA) (FLUKA)
Besiyeri İçeriği (g/l);
Special peptone 10 g
D(+)-glucose 20 g
Agar 17 g
Distile su 1000 ml
pH: 5.6 ± 0.2
Besiyeri karışımından 47 g tartılıp 1000 ml distile suda ısıtılarak erimesi sağlandı ve pH
5.6’ya ayarladıktan sonra 121oC’de 15 dakika otoklavda sterilize edildi.
Hareket Besiyeri
Besiyeri İçeriği (g/l);
Sığır eti özütü 3 g
Jelatin pankreatik hidrolizatı 10 g
NaCl 5 g
Agar 4 g
Distile su 1000 ml
pH: 7.3
Besiyeri içeriği karıştırılıp ısıtılarak eritildi. Tüplere 5’er ml dağıtılıp 121oC’de 15 dakika
otoklavda steril edildi. İncelenecek bakterilerden iğne öze alınıp batırma yöntemi ile
besiyerine ekim yapıldı. Ekim yapılan tüpler 37oC’de 24-48 saat inkübasyona bırakıldı.
Bulanıklık görülen tüplerde test pozitif kabul edildi.
35
Metil Red – Voges Proskauer (MR-VP, Clark-Lubs) Besiyeri (DIFCO)
Besiyeri İçeriği (g/l);
Polypeptone 7 g
Glucose 5 g
Dipotasyum fosfat (K2HPO4) 5 g
Distile su 1000 ml
pH: 7.5
Maddeler hafifçe ısıtılarak suda eritildi, soğuduktan sonra pH’ı 7.5’e ayarlandı. Besiyeri
tüplere 5’er ml dağıtılarak 121oC’de 15 dakika otoklavda steril edildi. Daha sonra 37oC’de
24 saat etüvde bekletilerek sterilite kontrolü yapıldı.
Mısır unu-Tween 80 Agar
Besiyeri İçeriği (g/l);
Mısır unu 40 g
Agar 15 g
Distile su 1000 ml
Mısır unu 500 ml distile suya konarak karıştırıldı, eritildi ve süzüldü. Sonra içine 500 ml
distile suda ayrıca eritilmiş olan agar katılarak iyice karıştırıldı, süzüldü. Ortama, % 1
Tween-80 ilave edildi ve otoklavda 121oC'de 15 dakika sterilize edilip, tüplere taksim edildi.
Mueller Hinton II Agar (MHA) (BBLTM) ve Kanlı Agar
Besiyeri İçeriği (g/l);
Beef extract 2.0 g
Acid hydrolysate of casein 17.5 g
Starch 1.5 g
Agar 17.0 g
pH: 7.3 ± 0.1
36
Besiyeri içeriğinden 38 g tartılarak 1000 ml distile su içerisinde homojen olarak çözüldü. pH
7.3’e ayarlandıktan sonra 121oC’de 15 dakika otoklavda steril edildi. Otoklavdan çıkan
besiyerinin 45 oC’ye kadar soğuması beklendi ve içerisine 50 ml insan kanı konarak kanlı
besiyeri elde edildi. Besiyeri petrilere 90 mm kalınlığında döküldü ve 37oC’de 24 saat etüvde
bekletilerek sterilite kontrolü yapıldı.
2.3. Kullanılan Çözelti, Ayıraç ve Boyalar
Fizyolojik Tuzlu Su Çözeltisi (% 0.9)
NaCl 9 g
Distile su 1000 ml
9 g NaCl tartılarak 1000 ml distile suda çözüldü, 121oC’de 15 dakika otoklavda steril edildi.
Sodyum Tiyoglikolat Çözeltisi
Sodyum Tiyoglikolat 0.5 g
Distile su 1000 ml
0.5 g sodyum tiyoglikolat tartılarak 1000 ml distile suda çözüldü, 121oC’de 15 dakika
otoklavda steril edildi.
Kovaks Ayıracı (MERCK)
p-Dimetilaminobenzaldehit 5 g
Amil veya butil alkol 75 ml
Hidroklorik asit (p = 1.18 g) 25 ml
37
Metil Red Ayıracı
Metil red 0.04 g
Etanol 40 ml
Distile su 100 ml
Αlfa (α) -Naftol Çözeltisi
α-Naftol 5 g
Saf etil alkol 100 ml
Potasyum Hidroksit (KOH) Çözeltisi
KOH 40 g
Distile su 100 ml
Nessler Çözeltisi
Potasyum iyodür 16 g
Civa (II) iyodür 24 g
Potasyum hidroksit 75 g
Distile su 500 ml
Oksidaz Ayıracı
Tetrametil p-fenilendiamin hidroklorür 0.1 g
Distile su 10 ml
38
% 3’lük H2O2 Çözeltisi
Bactident® Coagulase, Rabbit Plasma with Etilen Diamin Tetra Asetik Asit (EDTA)
(MERCK)
% 15-20’lik Gliserin Çözeltisi
Ringer solüsyonu
Tween 80
Metilen Mavisi Boyası
Metilen Mavisi 1 g
% 95’lik alkol 50 ml
Glasiyal asetik asit 50 ml
Distile su 1000 ml
Lugol Eriği
İyot kristalleri 1 g
Potasyum iyodür 2 g
Distile su 300 ml
Kristal Viyole Eriyiği
Kristal viyole ya da Gentiana viyole 1 g
Asit fenik kristal 2 g
% 96’lık etil alkol 10 ml
Distile su 100 ml
39
Safranin Sulu Eriyiği
Safranin 0.25 g
% 96’lık etil alkol 10 ml
Distile su 100 ml
2.4. Kullanılan Anestezikler ve Antibiyotikler
- Jetmonal % 2 (ADEKA) 5 ml steril ampul
Lidokain hidroklorür 20 mg/ml
Sodyum klorür 4.6 mg/ml
Enjeksiyonluk su 1 ml
- Marcaine % 0,5 (ASTRAZENECA) 20 ml steril solüsyon
Bupivakain hidroklorür 5 mg
Sodyum klorür 8 mg
Enjeksiyonluk su Yeteri kadar
pH: 4.0-6.5
Solüsyonun pH’ı sodyum klorür ile ayarlanmıştır.
- Citanest % 2 (ASTRAZENECA) 20 ml steril solüsyon
Prilokain Hidroklorür 20 mg/ml
Metilparahidroksi benzoat 20 mg
Sodyum klorür 8 mg
Enjeksiyonluk su Yeteri kadar
pH: 6.8-6.9
40
Solüsyonun pH’ı sodyum klorür veya hidroklorik asit ile ayarlanmıştır.
- Propofol % 1 (FRESENIUS) 20 ml steril solüsyon
- Chirocaine % 0.5 (ABBOTT) 10 ml steril solüsyon
Levobupivakain hidroklorür
Sodyum klorür
Enjeksiyonluk su
pH: 4.0-6.5
- Ketalar % 0.5 (PFIZER) 10 ml steril solüsyon
Ketamin hidroklorür 50 mg
Benzetonyum klorür (koruyucu)
- Tetrasiklin 30 µg (BIOANALYSE®)
- Amfoterisin B 100 µg (BIOANALYSE®)
2.5. Yöntem
Ankara Etlik Lokman Hekim Hastanesi Laboratuvarı’ndan temin edilen klinik izolatların
teyidi klasik identifikasyon testleri ile sağlandı.
41
2.5.1. Biyokimyasal Testler
MCA ve EMB Agara Ekim
Alınan örneklerin bir kısmının MCA’da oluşturdukları kırmızı ya da sarı kolonilere bakılarak
laktoz pozitif ve negatif olarak değerlendirilmesi yapıldı. Pembe renkte koloni oluşumu
laktoz pozitif, sarı renkte koloni oluşumu ise laktoz negatif olarak kabul edildi. Daha sonra
EMB’ye ekilen bakterilerin, besiyerinde röfle vermelerine bakıldı ve bakteriler diğer
biyokimyasal testleri yapılmak üzere ayrıldı.
Şekil 2.1. EMB agarda röfle oluşumu (Microbelibrary, 2010), MacConkey agarda laktoz pozitif üreme (Microbiology, 2010).
İndol Testi
Testin amacı, başta Enterobacteriaceae olmak üzere bakterilerde ürettikleri triptofanaz
enzimi ile triptofan aminoasitinden indol oluşumunu gözlemektir (Bilgehan, 2002).
Triptofanaz enzimi pridoksal fosfat koenzimi varlığında triptofanı indol, pirüvik asit ve
amonyağa deamine eder (Murray ve ark., 1999).
İncelenecek olan bakteri indol besiyerine ekilerek 18-24 saat 35oC’de inkübasyona bırakıldı.
Süre sonunda Kovaks ayıracı tüp kenarından akıtıldı, besiyeri üzerinde birkaç saniye içinde
parlak kırmızı bir halka oluşumu pozitif sonuç olarak kabul edildi (Winn ve ark., 2006).
42
Şekil 2.2. İndol negatif, pozitif sonuç. (Teste ait fotoğraf Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik
Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda çekilmiştir.)
Metil Kırmızısı Testi
Test, bakterilerin glukozu fermente etmeleri esnasında oluşan laktik, asetik, formik ve
süksinik asit gibi ürünlerden ortam pH’ının 4.4’e düşmesi temeline dayanır. Testin
indikatörü metil kırmızısıdır (Murray ve ark., 1999).
Hazırlanan Clarck Lubs besiyerine saf kültürden ekim yapılarak 35oC’de 48 saat inkübe
edildi. Süre sonunda kültür içine 5-6 damla metil kırmızısı ayıracı damlatıldı. Kırmızı renk
pozitif sonuç olarak kabul edildi (Winn ve ark., 2006).
Voges Proskauer Testi
Test, butilen glikol fermentasyon yolu ile bakterilerin glukozu fermente ederek ara ürün
olarak asetoin oluşturması temeline dayanmaktadır (Murray ve ark., 1999).
Clarck Lubs besiyerine saf kültürden ekim yapılarak 35oC’de 24 saat inkübe edildi. Süre
sonunda 0.6 ml α-naftol ayıracından ve hemen arkasından 0.2 ml KOH ayıracından ilave
edildi ve 10-15 dakika sonunda kırmızı renk oluşumu pozitif sonuç kabul edildi (Winn ve
ark., 2006).
43
Sitrat Testi
Testin amacı, bakterilerin tek karbon kaynağı olarak sitratı kullanma yeteneklerinin
belirlenmesidir (Çetin, 1973).
Sitrat besiyerine saf kültürden ekim yapılarak 35oC’de 24 saat inkübe edildi. Süre sonunda
besiyerinin rengini maviye dönüştüren bakteriler sitrat pozitif kabul edilirken, renk değişimi
gözlenmeyen tüplerdeki bakteriler sitrat negatif kabul edildi (Winn ve ark., 2006).
Şekil 2.3. Sitrat testi. (Teste ait fotoğraf Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda çekilmiştir.)
Triple Sugar Iron (TSI) Agara Ekim
Test, Gram negatif bakterilerin glukoz, laktoz ve sükroz üzerindeki etkilerini ve hidrojen
sülfür (H2S) oluşturup oluşturmadıklarını araştırma temeline dayanır (Bilgehan, 2002).
TSI besiyerine saf kültürden ekim yapılarak 35oC’de 24 saat inkübasyon sağlandı. Glukozu
fermente eden bakteriler oluşturdukları asit ile fenol kırmızısı ayıracını etkileyerek sarı renk
oluştururlar. Bakteriler dipteki zayıf oksijenlenen bölgede glukozu fermentasyonla
parçaladıklarından daha fazla asit oluştururlar. Bu alkali ürünler besiyeri yüzeyindeki
glukozdan oluşan asitleri nötralize ederler. Bu nedenle glukozu fermente edip, laktoz ve
sukrozu parçalamayan bakteriler dipte sarı yatıkta kırmızı renk oluştururlar (Bilgehan, 2002).
Laktoz, sukroz ya da her ikisini de fermente eden bakteriler bol miktarda asit
oluşturduklarından oluşan alkali ürünler, ne dipteki ne de yatık bölgedeki asiti nötralize
etmeye yetmezler. Bu nedenle laktozu, sukrozu veya her ikisini de fermente edebilen
bakteriler hem dipte hem de yatıkta sarı renk oluştururlar (Bilgehan, 2002).
44
Sarı renk oluşumu gözlenen tüplerdeki bakteriler, glukoz, laktoz ve sukroz pozitif kabul
edildi (Bilgehan, 2002).
Şekil 2.4. TSI agarda üreme (Diatek, 2010).
Oksidaz Testi
Bu test mikroorganizmalar tarafından sentezlenen ve intraselüler olan oksidaz enziminin
(sitokrom C oksidaz) varlığını ortaya koymada kullanılır (Arda, 2000).
% 1’lik tetrametil-p-fenilendiamin dihidroklorid solüsyonu bir parça steril filtre kağıdına
emdirilir, üzerine öze ile incelenecek olan kolonilerden bir miktar sürülür ve 10 saniye
içerisinde oluşan koyu mavi veya mor renk testin pozitif olduğunu gösterir (Bilgehan, 2002).
Üreaz Testi
Bu test, mikroorganizmaların üreyi hidrolize eden üreaz enzimini saptamak amacıyla
yapılmaktadır. Reaksiyon sonunda amonyak (NH3), karbondioksit (CO2) ve su (H2O)
meydana gelir (Arda, 2000). Besiyerinde amonyağın meydana gelmesi pH’ın yükselmesine
sebep olur. Amonyak oluşumu indikatör boya ve Nessler ayıracı ile ortaya konur (Bottone ve
Janda, 1994).
45
Hazırlanan besiyerine ekilen mikroorganizma 37oC’de 24 saat inkübe edilmiştir. Besiyeri
renginin pembeye dönmesi ile testin pozitif olduğu anlaşılmıştır.
Katalaz Testi
Bu test, hidrojen peroksiti (H2O2), su ve oksijene ayrıştırmaya yarayan katalaz enziminin
varlığının tespiti için yapılmaktadır (Arda, 2000).
İçerisinde kan bulunmayan bir besiyerinde üretilmiş bakteri kolonilerinden öze ile alınıp
lamın üzerine bırakıldı. Üzerine 1-2 damla % 3’lük H2O2 damlatıldı. Kürdanla karıştırma
esnasında gaz kabarcığı oluşumunun gözlenmesi testin pozitif olduğunu gösterdi (Bilgehan,
2002).
Koagülaz Testi
Koagülaz testi S. aureus suşlarını diğer stafilokoklardan ayırmada kullanılan bir testtir. Bağlı
koagülazın araştırıldığı lam, serbest koagülazın araştırıldığı tüp deneyi olarak 2 ayrı test
yapılabilmektedir. Bağlı koagülaz faktörünün eksikliğinde suşlar genellikle serbest koagülaz
faktör ürettikleri için, lam koagülaz testi negatif olan her suşa tüp koagülaz testi de mutlaka
uygulanmalıdır. Hem tüp koagülaz testi hem de lam koagülaz testi için tercih edilen,
EDTA’lı tavşan plazmasıdır (Ulusoy, 2003).
Çalışmamızda tüp testi uygulanmıştır. Bir tüp içerisine sulandırılmış 1 ml plazmaya, 1 ml
stafilokokların taze buyyon kültürü ilave edildi. Belirli aralıklarla kontrol edilerek 1, 3, 6 ve
24. saatlerde pıhtılaşma olup olmadığına bakıldı. Pıhtılaşma olması sonucun pozitif
olduğunu gösterdi (Ulusoy, 2003).
46
Şekil 2.5. S.aureus koagülaz pozitif test sonucu. (Teste ait fotoğraf Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda çekilmiştir.)
Germ Tüp Testi
Candida albicans’ı diğer kandidalardan ayırmak amacıyla yapılan testtir. Saf kültürden bir
öze dolusu koloni materyali serum içerisinde süspanse edildi, etüvde 2 saat bekletildikten
sonra mikroskopta 40 x büyütmede incelendi. Tomurcuklanma gösteren bakteriler için test
sonucu pozitif kabul edildi (Aydın, 2004).
Şekil 2.6. C.albicans germ tüp oluşumu. (Teste ait fotoğraf Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Merkez Laboratuvarı’nda çekilmiştir.)
Hemoliz Testi
Bakterinin 24 saatlik kültüründen % 5 insan kanı içeren TSA’lara steril koşullarda çizgi ekim
yapılmıştır. Etüvde 37oC’de 24 saat inkübasyondan sonra, ekim alanı etrafında oluşan şeffaf
zonlar testin pozitif olduğunu göstermiştir.
47
Şekil 2.7. Kanlı agar, S.aureus. (Teste ait fotoğraf Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda çekilmiştir.)
Alınan klinik izolatların öncelikle koloni morfolojisi incelendi. Ardından Gram boyaması
yapıldı ve Gram pozitif kok olanlara katalaz testi uygulandı, katalaz testi pozitif olanlara
koagülaz testi yapıldı, pozitif sonuç verenler ve kanlı agarda beta hemolitik zon oluşturanlar
S.aureus olarak tanımlandı.
Gram negatif basillerden MCA’da laktoz pozitif olan, EMB agarda röfleli koloni veren,
sitratı tek karbon kaynağı olarak kullanmayan, TSI’de asit özellik gösterip hareketli olan,
indol, metil red testlerinde pozitif, voges proskauer testinde negatif sonuç verenler E.coli
olarak tanımlandı.
MCA’da laktoz pozitif olup, sitratı kullanan, TSI’de asit veya alkali özellik gösteren,
hareketsiz, indol, metil red testleri negatif, voges proskauer testi pozitif, üreaz testi pozitif,
Gram negatif basiller K.pneumoniae olarak tanımlandı.
Gram negatif basillerden oksidaz testi pozitif, sitrat testi pozitif, TSI’de alkali özellik
gösteren, hareketli, besiyerinde ürediğinde piyosiyanin pigmenti açığa çıkaran ve 42oC’de
üreyebilen bakteriler P.aeruginosa olarak tanımlandı.
Gram/Metilen mavisi ile yapılan boyama sonrasında maya hücreleri görülen, SDA
besiyerinde tipik koloni veren, mısır unu-tween 80 besiyerinde klamidospor oluşumu
gözlenen ve germ tüp testine pozitif sonuç veren mikroorganizmalar C.albicans olarak
tanımlandı.
48
2.5.2. Anesteziklerin Antimikrobiyal Etkilerinin Araştırılması
Çalışmamızda Klinik ve Laboratuvar Standartları Enstitüsü (CLSI) önerileri doğrultusunda
Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemiyle (Gür, 2009), bazı anesteziklerin antimikrobiyal
aktiviteleri araştırıldı. E.coli ATCC 25922, S.aureus ATCC 25923, K.pneumoniae RSKK
574, P.aeruginosa ATCC 27853, C.albicans 10231 standart suşlarının yanında her bir suştan
20’şer adet olmak üzere Ankara Etlik Lokman Hekim Hastanesi’nden temin edilen toplam
100 adet klinik izolat kullanıldı. İzolatların klasik identifikasyon yöntemleri ile kontrolleri
sağlandı ve klinikte kullanımı önem arz eden anesteziklerden lidokain (jetmonal % 2),
bupivakain (marcaine % 0.5), levobupivakain (chirocaine % 0.5), prilokain (citanest % 2),
ketamin (ketalar) ve propofolün (propofol % 1) ticari solüsyonlarının bu izolatlara etkileri
araştırıldı. Kontroller C.albicans için amfoterisin-B ve diğer bakteriler için tetrasiklin ile
sağlandı.
- Disk Difüzyon Yöntemi:
Çalışılacak olan mikroorganizmaların 24 saatlik taze pasajlarından, 5 ml TSB içerisine 0.5
McFarland bulanıklığa ayarlanarak bakteri ekimi sağlandı. Kullanılacak anestezikler, 0.02
ml kapasiteli boş antibiyotik disklerine steril flakonlar içerisinde emdirildi. Hazırlanan
bakteri solüsyonuna eküvyon batırılarak Mueller Hinton agar besiyerine ekim yapıldı ve
daha önceden anestezik emdirilen diskler besiyeri üzerine yerleştirildi. Anestezik disklerinin
yanında kontrol diskleri de besiyeri üzerine yerleştirildikten sonra 16-20 saat 37oC’de
inkübasyona bırakıldı ve oluşan zon çapları kontrol edildi.
Aydın ve ark. larının (2001) çalışmalarında kullandığı yöntem modifiye edilerek yapılan bir
diğer uygulamada ise 1 ml anestezik solüsyonu içerisine 0.5 McFarland bulanıklığında
bakteri ekimi dansitometre kontrolü ile sağlandı. 0., 30., 60., 120., 180., 240. dakikalarda 100
μl solüsyonlardan alınarak 0.9 ml serum fizyolojik içerisine aktarıldı ve yine serum
fizyolojik içerisinde 1/10 000 konsantrasyona kadar sulandırılarak her bir tüpten 10 μl olmak
üzere kanlı agara ekim yapıldı. Serum fizyolojik içerisine aktarım sayesinde anesteziğin olası
antimikrobiyal aktivitesi durduruldu ve bu sayede çalışılan zaman parametrelerinde
anesteziğin etkisi daha net saptandı. 37oC’de 16-20 saat inkübasyon sağlandı ve oluşan
koloniler sayıldı.
49
Bu yöntem başta standart suşlar olmak üzere her bir suşun klinik izolatından 2’şer adet
olmak üzere toplam 15 bakteri üzerinde denendi. Klinik izolatlar disk difüzyon yöntemiyle
tetrasikline duyarlı zon çapı oluşturan izolatlar arasından seçildi.
50
3. BULGULAR
Çalışmamızda klinikte kullanımı önem arz eden anesteziklerden lidokain, bupivakain,
levobupivakain, prilokain, ketamin ve propofolün ticari solüsyonlarının antimikrobiyal
aktivite kontrolleri Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemiyle araştırıldı. İki kere tekrarlanan
deney sonucunda ketamin dışında hiçbir anesteziğin zon oluşturmadığı gözlendi.
Şekil 3.1. S.aureus, K.pneumoniae, P.aeruginosa disk difüzyon sonucu. (Teste ait fotoğraf Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda çekilmiştir.)
Hammadde olarak ketamin içeren ketalar aynı zamanda benzetonyum klorür içermektedir.
Koruyucu maddelerin antimikrobiyal aktivite gösterdiği göz önünde bulundurularak
ketaminin oluşturduğu zonun benzetonyum klorüre bağlı olabilme olasılığının kontrolü,
koruyucu maddenin etkisinin ortadan kaldırılması ile sağlandı. Öncelikle ringer
solüsyonunun içine Tween 80 ilavesiyle oluşturulan nötralizanın aktivitesi (Griffiths, 1997)
koruyucu maddede denendi. Benzetonyum klorür üzerinde nötralizanın etkisiz olduğu
saptandı. Daha sonra anesteziğin, sodyum tiyoglikolat ile 1/1 ve 1/10 oranında
sulandırılmasıyla koruyucunun etkisi ortadan kaldırıldığı saptandı ve sonuçlar bir de bu
şekilde değerlendirildi.
51
Çizelge 3.1. Ketamin Disk Difüzyon Zon Çapları (mm) (Koruyuculu)(Kİ: Klinik İzolat) Pseudomonas
aeruginosa
Esherichia
coli
Candida
albicans
Staphylococcus
aureus
Klebsiella
pneumoniae
ATCC - - 17 mm 9 mm -
Kİ 1 - - 13 mm 19 mm -
Kİ 2 - - 14 mm - -
Kİ 3 - - 12 mm 12 mm -
Kİ 4 - - 12 mm - -
Kİ 5 - - - 10 mm -
Kİ 6 - - 12 mm 18 mm -
Kİ 7 - - 13 mm 14 mm -
Kİ 8 - - - 14 mm -
Kİ 9 - - 14 mm 13 mm -
Kİ 10 - - 14 mm 12 mm -
Kİ 11 - - 12 mm 12 mm -
Kİ 12 - - 12 mm 15 mm -
Kİ 13 - - 13 mm 14 mm -
Kİ 14 - - 16 mm 14 mm -
Kİ 15 - - 12 mm - -
Kİ 16 - - 15 mm - -
Kİ 17 - - 14 mm 10 mm -
Kİ 18 - - 11 mm 8 mm -
Kİ 19 - - - - -
Kİ 20 - - 13 mm 15 mm -
Şekil 3.2. Sodyum tiyoglikolat ile sırasıyla 1/1 ve 1/10 oranında sulandırılmış ketamin emdirilmiş disklerle yapılan disk difüzyonun S.aureus ATCC ve klinik izolat, P.aeruginosa ATCC ve klinik izolat sonuçları. (Teste ait fotoğraf Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda çekilmiştir.)
52
Çizelge 3.2. Koruyucusu Nötralize Edilen Ketamin Disk Difüzyon Sonuçları (mm) Sodyum tiyoglikolat + ketamin
1/1
Sodyum tiyoglikolat + ketamin
1/10
P.aeruginosa ATCC - -
P.aeruginosa klinik izolat 1 - -
P.aeruginosa klinik izolat 2 - -
E.coli ATCC - -
E.coli klinik izolat 1 7 mm -
E.coli klinik izolat 2 - -
K.pneumoniae ATCC - -
K.pneumoniae klinik izolat 1 - -
K.pneumoniae klinik izolat 2 - -
S.aureus ATCC 15 mm 9 mm
S.aureus klinik izolat 1 8 mm 6 mm
S.aureus klinik izolat 2 9 mm 7 mm
C.albicans ATCC 11 mm 9 mm
C.albicans klinik izolat 1 9 mm -
C.albicans klinik izolat 2 6 mm -
Disk difüzyon yöntemi sonucunda ketamin dışındaki anesteziklerin zon oluşturmaması
üzerine öncelikle standart suşlarda ve sonrasında her bir bakterinin klinik izolatından 2’şer
adet olmak üzere toplam 15 bakteride denenmek üzere belirlenen yeni yöntem sonucunda
koloni oluşumu, sayılarak kontrol edildi.
Şekil 3.4. C.albicans 0, 30, 60, 120, 180, 240. dakikalarda koloni oluşumları. (Teste ait fotoğraf Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda çekilmiştir.)
Kullanılan anesteziklerin zamana göre oluşturdukları kolonilerin koloni oluşturan birim
cinsinden sonuçları tablolar halinde aşağıda gösterildi.
53
Çizelge 3.3. Citanest (koruyuculu) dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Citanest (Koruyuculu)
Koloni oluşturan birim/ mililitre (cfu/ml), 10-4 konsantrasyonda
Mikrooganizma 0´ 30´ 60´ 120´ 180´ 240´
Staphylococcus aureus ATCC 25923
S.K.Ç. S.K.Ç. 1.81 x105 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Staphylococcus aureus 1 (Klinik suş)
2.10 x105 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Staphylococcus aureus 2 (Klinik suş)
6.10 x105 1.62 x105 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Escherichia coli ATCC 25922
S.K.Ç. 1.62x105 6.38x105 5.70x104 Ü.Y. Ü.Y.
Escherichia coli 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. 8.19x105 4.76x104 1.90x104 Ü.Y.
Escherichia coli 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. 1.81 x105 2.45 x106 4.48 x105 1.20 x106 7.71 x105
Klebsiella pneumoniae RSKK 574
S.K.Ç. 6.29x105 7.62x104 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Klebsiella pneumoniae 1 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Klebsiella pneumoniae 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. 5.43x105 1.14x105 Ü.Y. Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853
S.K.Ç. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. 9.52 x103 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Candida albicans ATCC 10231
4.48x105 5.33x105 3.14x105 7.62 x105 2.76x105 Ü.Y.
Candida albicans 1 (Klinik suş)
2.29 x105 2.67 x105 5.14 x105 2.95 x105 2.38 x105 1.24 x105
Candida albicans 2 (Klinik suş)
2.57 x105 3.43 x105 4.95 x105 2.76 x105 4.38 x105 2.38 x105
54
Çizelge 3.4. Citanest (koruyucusuz) dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Citanest (Koruyucusuz)
cfu/ml, 1/10 oranında sodyum tiyoglikolatla sulandırılmış citanestin 10-4
konsantrasyon sonuçları Mikrooganizma 0´ 30´ 60´ 120´ 180´ 240´
Staphylococcus aureus ATCC 25923
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Staphylococcus aureus 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Staphylococcus aureus 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Escherichia coli ATCC 25922
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Escherichia coli 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Escherichia coli 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Klebsiella pneumoniae RSKK 574
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Klebsiella pneumoniae 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Klebsiella pneumoniae 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Pseudomonas aeruginosa 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Pseudomonas aeruginosa 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Candida albicans ATCC 10231
9.91 x105 5.45 x105 6.52 x105 4.38 x105 4.64 x105 3.39 x105
Candida albicans 1 (Klinik suş)
5.80 x105 4.46 x105 2.41 x105 1.88 x105 4.11 x105 3.84 x105
Candida albicans 2 (Klinik suş)
6.96 x105 5.27 x105 2.32 x105 2.95 x105 2.77 x105 3.13 x105
55
Şekil 3.4. K.pneumoniae citanest (koruyucusuz) 0, 30, 60, 120, 180, 240. dakikalarda koloni oluşumları. C.albicans 0, 30, 60, 120, 180, 240. dakikalarda koloni oluşumları. (Teste ait fotoğraf Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda çekilmiştir.)
Prilokainin ticari solüsyonun (Citanest) içerdiği metilparahidroksi benzoatın etkisi sodyum
tiyoglikolat ile ortadan kaldırıldığında, prilokainin C.albicans dışında hiçbir
mikroorganizmaya etkili olmadığı anlaşıldı.
56
Çizelge 3.5. Marcaine dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Marcaine cfu/ml, 10-4 konsantrasyonda Mikrooganizma 0´ 30´ 60´ 120´ 180´ 240´
Staphylococcus aureus ATCC 25923
S.K.Ç. 8.96 x105 2.76 x105 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Staphylococcus aureus 1 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Staphylococcus aureus 2 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Escherichia coli ATCC 25922
S.K.Ç. S.K.Ç. 2.12x106 1.68x106 5.90x105 1.52x105
Escherichia coli 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 2.69x106
Escherichia coli 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 2.14 x106
Klebsiella pneumoniae RSKK 574
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Klebsiella pneumoniae 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 3.81 x105 4.57 x105 4.48 x105
Klebsiella pneumoniae 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 1.19 x105 7.43 x105
Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Pseudomonas aeruginosa 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Pseudomonas aeruginosa 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Candida albicans ATCC 10231
5,90x105 2,67 x105 2,19 x105 5,90 x105 3,24 x105 3,81 x105
Candida albicans 1 (Klinik suş)
2.67 x105 2.38 x105 8.38 x105 3.05 x105 6.10 x105 4.10 x105
Candida albicans 2 (Klinik suş)
2.67 x105 1.14 x105 4.76 x105 1.33 x105 3.81 x105 1.05 x105
Marcaine içinde Pseudomonas aeruginosa’nın 10-5 konsantrasyonları denenmiş olup 120.
dakikanın sonunda 2.29 x106, 180. dakikanın sonunda 2.57 x106, 240. dakikanın sonunda
5.71 x106 cfu/ml sonuçları elde edilmiştir.
57
Çizelge 3.6. Jetmonal dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Jetmonal cfu/ml, 10-4 konsantrasyonda Mikrooganizma 0´ 30´ 60´ 120´ 180´ 240´
Staphylococcus aureus ATCC 25923
5.33 x105 8.57 x105 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Staphylococcus aureus 1 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Staphylococcus aureus 2 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Escherichia coli ATCC 25922
S.K.Ç. S.K.Ç. 8.48x105 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Escherichia coli 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. 1.10x106 3.90x105 5.33x105 1.90x105
Escherichia coli 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 8.67 x105 2.10 x105 2.38 x105
Klebsiella pneumoniae RSKK 574
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 5.33x105 5.71x104 2.86x103
Klebsiella pneumoniae 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. 3.52 x105 5.71 x104 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Klebsiella pneumoniae 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. 2.16 x106 1.81 x106 2.19 x105 2.95 x105 Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853
S.K.Ç. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. 1.90 x104 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. 5.33 x106 2.29 x105 5.71 x104 Ü.Y.
Candida albicans ATCC 10231
3.90 x105 3.05 x105 3.14 x105 8.57 x104 1.52 x105 5.74 x104
Candida albicans 1 (Klinik suş)
1.90 x105 3.05 x105 5.14 x105 3.14 x105 3.71 x105 2.10 x105
Candida albicans 2 (Klinik suş)
2.40 x106 4.67 x105 5.71 x104 1.62 x105 3.90 x105 6.19 x105
58
Çizelge 3.7. Ketalar (koruyuculu) dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Ketalar (Koruyuculu)
cfu/ml, 10-4 konsantrasyonda
Mikrooganizma 0´ 30´ 60´ 120´ 180´ 240´
Staphylococcus aureus ATCC 25923
9.52 x103 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Staphylococcus aureus 1 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Staphylococcus aureus 2 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Escherichia coli ATCC 25922
1.91x103 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Escherichia coli 1 (Klinik suş)
2.86x104 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Escherichia coli 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. 2.10 x105 1.62 x105 7.62 x104 Ü.Y. Ü.Y.
Klebsiella pneumoniae RSKK 574
7.62x104 9.52x103 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Klebsiella pneumoniae 1 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Klebsiella pneumoniae 2 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa 1 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa 2 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Candida albicans ATCC 10231
9.52 x102 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Candida albicans 1 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Candida albicans 2 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
59
Çizelge 3.8. Ketalar (koruyucusuz) dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Ketalar (Koruyucusuz)
cfu/ml, 1/10 oranında sodyum tiyoglikolatla sulandırılmış ketaların 10-4
konsantrasyon sonuçları Mikrooganizma 0´ 30´ 60´ 120´ 180´ 240´
Staphylococcus aureus ATCC 25923
1.34 x105 5.36 x104 6.25 x104 8.93 x103 1.79 x104 Ü.Y.
Staphylococcus aureus 1 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Staphylococcus aureus 2 (Klinik suş)
Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Escherichia coli ATCC 25922
1.79x105 1.79x104 1.79x104 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Escherichia coli 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 1.93 x106
Escherichia coli 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 2.26 x106 1.53 x106 9.73 x105
Klebsiella pneumoniae RSKK 574
S.K.Ç. 1.46 x106 7.59 x105 1.52 x105 1.79 x104 8.93 x103
Klebsiella pneumoniae 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. 6.25 x105 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Klebsiella pneumoniae 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. 1.56 x106 5.09 x105 8.93 x103 Ü.Y. Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853
2.23 x105 8.04 x104 3.57 x104 8.93 x103 8.93 x103 Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa 1 (Klinik suş)
1.49 x106 1.16 x106 3.39 x105 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Pseudomonas aeruginosa 2 (Klinik suş)
8.30 x105 4.82 x105 4.46 x104 8.93 x103 8.93 x103 Ü.Y.
Candida albicans ATCC 10231
3.48 x105 3.57 x104 8.93 x103 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
Candida albicans 1 (Klinik suş)
3.39 x105 1.34 x105 2.68 x104 1.79 x104 Ü.Y. Ü.Y.
Candida albicans 2 (Klinik suş)
2.41 x105 4.46 x104 Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y. Ü.Y.
60
Çizelge 3.9. Propofol dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Propofol cfu/ml, 10-4 konsantrasyonda Mikrooganizma 0´ 30´ 60´ 120´ 180´ 240´
Staphylococcus aureus ATCC 25923
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Staphylococcus aureus 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 2.69 x106 2.29 x106
Staphylococcus aureus 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 2.47 x106
Escherichia coli ATCC 25922
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 1.99x106 1.33x106 1.05x106
Escherichia coli 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 4.48x105 1.61x106
Escherichia coli 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Klebsiella pneumoniae RSKK 574
1.00x106 2.38x106 1.30x106 1.53x106 1.36x106 4.10x105
Klebsiella pneumoniae 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Klebsiella pneumoniae 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. 2.48 x106 2.48 x106 1.72 x106 2.67 x105
Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Pseudomonas aeruginosa 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Pseudomonas aeruginosa 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Candida albicans ATCC 10231
3.52 x105 9.52 x104 2.38 x105 1.90 x105 1.90 x105 1.24 x105
Candida albicans 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. 6.48 x105 2.19 x105 1.17 x106 8.57 x105 3.81 x104
Candida albicans 2 (Klinik suş)
1.62 x105 3.05 x105 1.24 x105 2.48 x105 2.86 x105 1.71 x105
Propofol içinde P.aeruginosa’nın 10-4 konsantrasyonunun kanlı agarda sayılamayacak kadar
çok koloni vermesi üzerine 10-5 konsantrasyonları denenmiş olup, oluşan koloni sayısının
sayılamayacak kadar çok olduğu belirlenmiştir.
61
Çizelge 3.10. Chirocaine dakikalara göre koloni oluşturan birim sonuçları. (S.K.Ç.: Sayılamayacak kadar çok koloni oluşumu, Ü.Y.: Üreme yok.)
Chirocaine cfu/ml, 10-4 konsantrasyonda Mikrooganizma 0´ 30´ 60´ 120´ 180´ 240´
Staphylococcus aureus ATCC 25923
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Staphylococcus aureus 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Staphylococcus aureus 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 2.48 x106
Escherichia coli ATCC 25922
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 2.47x106 2.89x106 2.50x106
Escherichia coli 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 2.76x106
Escherichia coli 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. 2.22 x106 8.67 x105 6.10 x105 2.34 x106
Klebsiella pneumoniae RSKK 574
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Klebsiella pneumoniae 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Klebsiella pneumoniae 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 2.63 x106 1.58 x106
Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853
S.K.Ç. S.K.Ç. 2.73x106 3.11x106 6.10x105 1.29x106
Pseudomonas aeruginosa 1 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. 2.32 x106
Pseudomonas aeruginosa 2 (Klinik suş)
S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç. S.K.Ç.
Candida albicans ATCC 10231
1.71 x105 1.71 x105 2.38 x105 1.81 x105 2.86 x104 3.05 x105
Candida albicans 1 (Klinik suş)
6.76 x105 6.10 x105 2.95 x105 1.52 x105 1.05 x105 8.57 x104
Candida albicans 2 (Klinik suş)
5.81 x105 3.14 x105 2.10 x105 3.33 x105 1.71 x105 2.86 x105
62
4. TARTIŞMA
Günümüzde genel anesteziklerin antimikrobiyal aktiviteleri ile ilgili araştırmalar sınırlı
sayıda kalmışken lokal anestezikler ile ilgili çalışmalar yapılmaya devam etmektedir.
İnsan cildi en önemli enfeksiyon engelidir. Yapılan bir cerrahi müdahale ile bu engel yok
edilirse, insan vücudu mikroorganizmaların hedefi haline gelir (Stemed, 2010). Enfeksiyon
dahil olmak üzere çeşitli olumsuzluklar; hastanın cilt florasından kaynaklanan patojenler,
operasyon ortamında hava akımlarınca taşınarak gelen oluşumlar, operasyon sırasında
yapılan insizyonlara doğrudan ulaşan cerrahi aletlerden bulaşan patojenler ya da anestezi
süresince veya sonrasında anestezistin kulak, burun, boğaz florası sonucu ortaya
çıkabilmektedir (Aydın ve ark., 2001; Stemed, 2010). Lokal anestezik enjeksiyonunun
yapıldığı alandaki bakteriyel kolonizasyonun, inokülasyona ve takip eden proliferasyon ve
oportunist patojenlerin yayılmasına neden olduğu bildirilmiştir (Birn ve Winther, 1967; Graf,
1965; Streitfeld ve Zinner, 1958; Winther ve Praphailony, 1969).
Geçmiş yıllar içersinde invitro ve invivo birçok çalışmada, cerrahi alan enfeksiyonlarının
önlenmesinde lokal anesteziklerin etkili bir rolü olduğu kanıtlanmıştır (Johson ve ark.,
2008).
Lokal anesteziklerin antimikrobiyal etkilerinin ilk araştırılması Jonesco’ya dayanır, Jonesco
(1909) novokain benzeri lokal anesteziklerin antiseptik özellik taşıyorlarsa sterilize
edilmelerine gerek olmadığını vurgulamıştır.
Aydın ve ark. (2001) bupivakain (% 0.5, % 0.25, % 0.125, % 0.625), lidokain (% 5, % 2, %
1, % 0.5) ve prilokainin (% 2, % 1, % 0,5, % 0.25), farklı konsantrasyonlarının S.aureus
ATCC 25923, P.aeruginosa ATCC 27853, C.albicans ATCC 10231 ve E.coli ATCC 25922
suşları üzerinde antimikrobiyal etkilerini araştırmışlardır. 2 ml lokal anestezik içerisine
bakteri ekimi ile oluşturdukları süspansiyonu 0, 30, 60, 120, 240 dakika oda sıcaklığına
maruz bırakmışlardır. 1/1000 oranında serum fizyolojik ile sulandırılan süspansiyondan kanlı
agara ekim sonrası oluşan koloni sayısını incelemişlerdir. % 0.5 ve % 0.25 bupivakainin
P.aeruginosa’nın yaşayan hücrelerini azalttığı, % 2 prilokain ve % 5, % 2 lidokainin tüm
mikroorganizmaların yaşayan hücrelerini azalttığı saptanmıştır.
63
Çalışmamızda ise prilokainin % 2’lik koruyucu içeren ticari solüsyonun 1/10.000
konsantrasyonda 120. dakikada S.aureus, P.aeruginosa’ya; 180. dakikada K.pneumoniae’ye
bakterisidal etkili olduğu; E.coli ve C.albicans üzerinde ise üremeyi azaltıcı etkiye sahip
olduğu saptanmıştır. Prilokainin sodyum tiyoglikolat ile 1/10 oranında sulandırılarak
hazırlanan koruyucusuz solüsyonunun ise S.aureus, E.coli, K.pneumoniae, P.aeruginosa
üzerinde etkisinin olmadığı; C.albicans üzerinde ise yaşayan canlı hücre sayısını azalttığı
(Çizelge 3.4.) gözlemlenmiştir.
Batai ve ark. (2009) 25 mg lidokain ve 25 mg prilokain içeren, koruyucu içermeyen EMLA
(Eutectic Mixture of Local Anesthetics) % 5 kreminin antimikrobiyal aktivitesini kommensal
flora üzerinde araştırmışlardır. 5 g‘lık tüpün yarısını sağ, yarısını sol ele sürüp steril bir bez
ile kapatarak 1, 2, 3, 4, 5, 6. saatlerde eküvyon ile örnek alıp ekim yaparak
mikroorganizmaların koloni oluşturan birimleri arasındaki farkı kontrol etmişlerdir. Sonuç
olarak EMLA’nın E.coli ve P.aeruginosa’ya bakterisidal etkili olduğunu, Micrococcus sp.,
S.aureus ve MRSA üzerinde 1 saatte anlamlı bir değişim oluşturduğunu saptamışlardır.
Lokal anesteziklerin antimikrobiyal etkilerine dair daha fazla kanıt Rosenberg ve Renkonen
(1985) tarafından öne sürülmüştür. Bu araştırıcılar, bupivakainin farklı konsantrasyonlarını
denemiş (0.5, 1.25, 2.5, 5 mg/ml) ve yüksek klinik konsantrasyonların (% 0.25<) çeşitli
bakteri ve mantar organizmalarının (E.coli, S.aureus, S.epidermidis, S.pneumoniae,
S.pyogenes, E.faecalis, B.cereus, C.albicans) gelişimini baskıladıklarını ispatlamışlardır.
Agar dilüsyon metoduyla yapılan çalışma sonucunda % 5 bupivakainin P.aeruginosa
üzerinde etkisi olmadığını, E.coli, S.aureus ve C.albicans üzerinde etkili olduğunu rapor
ederek, % 0.25 bupivakainin mikroorganizmalar üzerinde etkisi olmadığını bildirmişlerdir.
Bizim çalışmamızda bupivakainin % 0.5’lik ticari solüsyonunun 120. dakikada S.aureus için
bakterisidal etki gösterdiği saptandı. Aynı solüsyonun P.aeruginosa’ya etki göstermediği,
180. dakikada K.pneumoniae üzerinde ve 240. dakikada E.coli üzerinde üremeyi azaltıcı
etkiye sahip olduğu gözlendi. Lidokainin % 2’lik ticari solüsyonun ise 60. dakikada S.aureus
ve P.aeruginosa’ya bakterisidal etki gösterdiği saptandı. E.coli, K.pneumoniae ve C.albicans
üzerinde aynı solüsyonun üremeyi inhibe edici etkiye sahip olduğu gösterildi.
64
Zaidi ve Healey (1977) % 4 lidokainin S.aureus suşları üzerinde bakterisidal olduğunu aynı
zamanda % 0.5 bupivakainin broth dilüsyon metoduyla E.coli ve P.aeruginosa üzerinde
etkili olduğunu rapor etmiştir.
Noda ve ark. (1990) çalışmalarında S.aures ATCC 25923 ve P.aeruginosa NTCC 10490
suşları üzerinde bupivakain ve lidokainin antibakteriyel aktivitesi olup olmadığını minimum
inhibisyon konsantrasyonu ile araştırmış ve her iki anesteziğin de klinik konsantrasyonlarda
bakterisidal etkili olduğunu saptamışlardır. Aynı konsantrasyonun koruyucu içeren, ticari
solüsyonlarının saf anestezik solüsyonlarına oranla daha fazla antibakteriyel aktivite
gösterdiğini belirtmişlerdir.
Sedef Göçmen ve ark. (2008) % 5 lidokain merheminin klinik dozlarda antibakteriyel
etkisini S.aureus, P.aeruginosa ve E.coli suşları üzerinde disk difüzyon metoduyla
araştırmıştır. Anesteziğin S.aureus üzerinde antibakteriyel etkiye sahip olduğunu ve bu
etkinin doza bağımlı olduğunu belirtmiştir.
Sakuragi ve ark. (1996) bakteriyel üremede inhibisyon başlangıcını analiz etmişlerdir.
Yaptıkları çalışmada metisilin dirençli S.aureus suşlarını, % 2 koruyucu içeren ve içermeyen
lidokain, % 0.5, % 0.25, % 0.125 bupivakain, % 2 mepivakaine 1, 3, 6, 12 ve 24 saat oda
sıcaklığında maruz bırakmışlardır. Bu süspansiyonları serum fizyolojikle 1/1000 oranında
sulandırılmış ve agar plaklarında 24 saat oda sıcaklığında kültüre ettikten sonra koloni
oluşumunu incelenmişler, 3 saat ya da daha uzun süre % 0.5 bupivakaine maruz bırakma
sonucunda kolonilerin azaldığını gözlemişlerdir.
İzleyen çalışmalarında Sakuragi ve ark. (1998) koruyucu içermeyen bupivakainin (% 0.125,
% 0.25, % 0.5, % 0.75) bakterisidal aktivitesini MRSA, metisilin duyarlı S.aureus (MSSA),
E.coli ve S.epidermidis üzerinde denemişler ve bu patojenleri 1, 3, 6, 12, 24 saat oda
sıcaklığında ve 37oC’de bupivakaine maruz bırakmışlardır. Bupivakainin artan
konsantrasyonlarını düşük koloni oluşumuyla ilişkilendirilmişler ve sıcaklığın da oda
sıcaklığından 37oC’ye arttırılmasıyla % 0.5 bupivakain ile S.aureus üreme inhibisyonunun %
81’den % 96’ya 24 saat içerisinde ulaştığını saptanmışlardır. 24 saat sonunda E.coli ve
S.epidermidis üremesi görülmemesini bupivakainin bakterisidal aktivitesine S.aureus’tan
daha duyarlı olmalarına bağlamışlardır.
65
Feldman ve ark. (1994) agar dilüsyon tekniğini kullanarak, koruyucusuz lidokain ve
bupivakainin, 7 farklı bakterinin 64 suşunda antimikrobiyal etkisini olumlu bulmuşlardır. %
2 lidokain ya da % 0.5 bupivakain içeren agarda 18-20 saat 35oC’de inoküle edilen
bakteriyel izolatlarda herhangi bir üreme gözlenmemiştir. İzolatlar % 1 lidokain içeren
agarda inoküle edildiğinde izolatlarda % 56 oranında üreme olmadığı saptanmıştır.
Hodson ve ark. (1999) çalışmalarında epidural enjeksiyon kaynaklı bakteri bulaşmasında
bupivakain ve levobupivakainin antibakteriyel aktiviteleri arasındaki farklılıkları belirlemek
amacını gütmüşlerdir. % 0.75’lik birer ampul bupivakain ve levobupivakaini % 0.5, % 0.25
ve % 0.125’lik olmak üzere üç farklı konsantrasyon oluşturmak için kullanmışlardır.
Anestezikleri E.faecalis, S.aureus, S.epidermidis üzerinde TSB ile karıştırılarak
denemişlerdir. Tüm test solüsyonları 5 ml hacimde, 0.5 McFarland’a göre ayarlamış, serum
fizyolojik ile 10-6 konsantrasyonuna kadar sulandırarak kanlı agara ekmişlerdir. 24 saat,
37oC’de inkübasyondan sonra koloni oluşumunu kontrol etmişler ve % 0.5 bupivakain ve
levobupivakain solüsyonunda hiçbir bakterinin üremediğini saptamışlardır. % 0.25
bupivakainde tüm bakteriler için koloni oluşumu gözlemlenmezken, % 0.25
levobupivakainde tüm bakterilerde kontrol grubuna göre koloni sayısında 5 log10 oranında
azalma saptamışlardır. % 0.25 levobupivakainin S.aureus ve S.epidermidis için
antibakteriyel etki göstermediğini, % 0.125’lik bupivakain ve levobupivakainin her üç
bakterinin koloni sayısında 6 log10 oranında azalma gösterdiğini bildirmişlerdir. Hodson ve
ark. (1999) bu çalışma sonucunda bupivakain ve levobupivakainin her ikisininde
antimikrobiyal aktiviteye sahip olduğunu ancak bupivakainin etkisinin daha güçlü olduğunu
ortaya koymuşlardır.
Bizim yaptığımız çalışmada ise levobupivakainin % 0.5’lik ticari solüsyonunun S.aureus,
K.pneumoniae üzerinde etkisiz olduğu saptandı. P.aeruginosa ve E.coli’ye ancak 180.
dakikada, C.albicans’ta ise 0. dakikadan itibaren üremeyi inhibe edici etki gösterdiği
gözlemlendi.
Pina-Vaz ve ark. (2000) çalışmalarında 20 Candida suşu üzerinde minimum inhibisyon
konsantrasyon yöntemiyle benzidamin, lidokain ve bupivakainin aktivitesini belirlemeyi
amaçlamışlardır. Minimum inhibisyon konsantrasyonu (MİK) değerlerini sırasıyla
benzidamin için 6.25-50.0 μg/ml, lidokain için 1.25-40.0 μg/ml, bupivakain için 2.5-
10 μg/ml olarak saptamışlardır. Epiflorasan mikroskobisi altında yaşayabilen hücre sayımı
66
ile üç ilacı analiz ederek, düşük konsantrasyonlarda test edilen ilaçların fungistatik, yüksek
konsantrasyonlarda doğrudan sitoplazmik membranına etkilerinde fungisidal olduklarını
bildirmişlerdir.
Murphy ve ark. (1955) % 0.5 tetrakainin Pseudomonas’a toksik etki gösterdiğini bildirmiştir.
Schlegal ve Swan (1966) oftalmolojide kullanılan bir lokal anesteziğin (benoksinat)
kullanıldıktan sonra artan kısmının haftalarca ağzı açık şişelerde steril kaldığını bildirmiştir.
Aynı zamanda Kleinfeld ve Ellis (1966) tetrakain ve kokainin farklı Gram pozitif ve negatif
bakterilerin üremelerini inhibe ettiklerini rapor etmişlerdir.
Mullin ve Rubinfeld (1997) farklı konsantrasyonlarda tetrakain, kokain ve proparakain
emdirdikleri kağıt diskleri P.aeruginosa ve S.aureus ekilen Mueller Hinton agar üzerine
yerleştirmiş 24 saatlik inkübasyon sonrasında oluşan zon çaplarını ölçmüşlerdir.
Proparakainin tüm konsantrasyonlarda (% 0.5, % 0.25, % 0.125) S.aureus’u inhibe ettiğini
(17 mm, 17 mm, 16 mm), % 0.5, % 0.25’lik konsantrasyonlarda P.aeruginosa’yı inhibe
ettiğini ( 10 mm, 8 mm) belirlemişlerdir. Tetrakainin S.aureus’u % 0.5’lik konsantrasyonda
(10 mm), P.aeruginosa’yı ise % 0.5, % 0.25’lik konsantrasyonlarda (9 mm, 7 mm) inhibe
ettiğini saptamışlardır. Kokainin S.aureus üzerine etkisi olmadığını bildirirken,
P.aeruginosa’nın % 4’lük konsantrasyonunda (8 mm) bir inhibisyonun söz konusu olduğunu
belirtmişlerdir.
Sculley ve Dunley (1980) yaptıkları çalışmada P.aeruginosa, E.coli, K.pneumoniae,
Neisseria, Streptococcus pyogenes (S.pyogenes), Streptococcus viridans (S.viridans),
Streptococcus pneumoniae (S.pneumoniae), Corynebacterium, S.aureus, Proteus mirabilis
(P.mirabilis) üzerinde epinefrin içeren ve içermeyen ksilokainin antimikrobiyal aktivitelerini
araştırmışlardır. Epinefrin içeren ve içermeyen % 2’lik lidokain solüsyonlarının ikisininde
inhibe edici etkiye sahip olduğu ancak 1/100 000 epinefrin içeren solüsyonun daha sidal
olduğu saptanmışlardır. P.aeruginosa, E.coli, K.pneumoniae, Neisseria, Corynebacterium,
P.mirabilis üzerinde bakterisidal aktiviteye sahipken, S.pyogenes, S.viridans, S.pneumoniae
üzerinde bakteriyostatik etkiye gösterdiğini ve S.aureus’un ise bu anesteziğe dirençli
olduğunu belirtmişlerdir.
67
Parr ve ark. (1999) ise epinefrin içeren ve içermeyen lidokainin klinikte kullanılan
konsantrasyonlarını S.aureus, E.faecalis, E.coli, P.aeruginosa, metisilin dirençli S.aureus
(MRSA), vankomisin dirençli E.coli (VRE) üzerinde broth makrodilüsyon metoduyla
denemişlerdir. E.coli’nin lidokaine en duyarlı mikroorganizma olduğunu saptamış ve 0, 1, 2,
4 g/ml’lik konsantrasyonların hepsinde lidokainin dikkate değer öldürme etkisini
bildirmişlerdir. S.aureus’un 4 g/ml’lik lidokain konsantrasyonunda sadece koloni sayısında
azalma olduğu saptamış ve lidokaine en az duyarlı mikroorganizma olarak S.aureus’u
belirlemişlerdir. E.faecalis’in 4 g/ml’lik lidokain konsantrasyonunun koloni sayısında
dramatik bir azalma gösterirken P.aeruginosa’nın 2 ve 4 g/ml’lik lidokain
konsantrasyonlarının ikisininde koloni sayısında belirgin bir azalma olduğunu
belirtmişlerdir.
Parr ve ark.’ın (1999) yaptıkları bu çalışma insanlarda nozokomiyal yara enfeksiyonundan
sorumlu olan çeşitli organizmalara karşı lidokainin inhibe edici bunun yanında bakterisidal
etkiye sahip olduğunu doğrulamaktadır. Bu özellik doza bağımlıdır ve lidokainin klinikte
kullanılan konsantrasyonlarında bulunmuştur.
Lidokainin MİK’e dayanan konsantrasyonlarının bakteri üremesini yüksek sıcaklık
derecelerinde inhibe ettiği bildirilmiştir. Taki ve ark. (1988) % 0.25 lidokainin eğer sıcaklık
37oC değil 40oC ise S.aureus ‘a bakterisidal etkili olduğunu çalışmasında belirtmiştir.
Birçok lokal anesteziğin antimikrobiyal aktivitesinin gösterilmesinin üzerine çeşitli tıp
alanlarının anesteziklerin bu özelliğini kullanacağı ifade edilmiştir. Otolaringolojistler
intranazal kokain ve lidokainin bakteriyal üremeyi inhibe ettiğini göstermiş (Aldous ve ark.,
1998) ve plastik cerrahlar açıktıkları keside lokal anesteziklerin enfeksiyonu engellemeye
yardımcı olduklarını belirtmişlerdir. (Craig ve ark., 1999)
James ve ark. (1976) epidural analjezi sırasında katater ve şırıngaların kontamine olma
sıklığına ek olarak bupivakainin bakteriyel üreme üzerine etkilerini araştırmışlardır. 101
örneğin 5’inde şırıngaların deri kommensal mikroorganizmalarıyla kontamine olduğu
saptanmıştır. Kontaminasyonun anesteziyi yapan personel tarafından olduğu düşünülmüş,
kateter uçlarının kontamine olmadığı saptanmıştır. Bu çalışmada % 0.25 bupivakainin
S.epidermidis ve Corynebacterium spp. üzerinde oda sıcaklığında değil ancak 37oC’de
bakterisidal olduğu kanıtlanmıştır.
68
Grimmond ve Brownridge (1986) agar dilüsyon metodu kullanarak bupivakain ve petidinin
artan konsantrasyonlarıyla artan mikrobiyal inhibisyon saptamışlardır. Klinik
konsantrasyonlarda bupivakainin test edilen 10 patojenden 8’ini, petidinin ise 6’sını inhibe
ederek lokal anesteziklerin antimikrobiyal potansiyellerini onayladığını bildirmişlerdir.
Goodman ve ark. (2002) çalışmalarında % 0.75, % 0.5 bupivakain ve % 5, % 2 lidokainin
seri dilüsyonlarını yaparak hangi konsantrasyonlarının S.aureus üremesini inhibe edeceğini
araştırmışlardır. Lokal anestezik solüsyonlarının her konsantrasyonuna, Mueller Hinton
broth ve S.aureus ilave ederek, 37oC’de 24-48 saat bekletmişlerdir. Her lokal anesteziğin en
düşük konsantrasyonu S.aureus’un üremesini inhibe ettiğini bildirmişlerdir. Williams ve ark.
(1997) ve Weinstein ve ark. (1975) yaptıkları çalışmaların sonucunda Goodman ve ark. ile
aynı sonuçları bildirmişlerdir.
Yapılan bazı çalışmalarda propofolün periferal venlere enjeksiyonu sırasında ağrı duyulduğu
saptanmıştır. Johnson ve ark. (1990) 22 hastadan 16’sının propofol intravenöz enjeksiyonu
sırasında acı duyduğunu, 19 hastadan 14’ünün ağrı hissettiğini belirlemişlerdir. Lidokain ve
propofolün birlikte kullanılmasıyla 22 hastadan hiçbirinin ağrı duymadığı saptanmıştır ve az
miktarda lidokain içeren propofol karışımlarının ağrı gideriminin yanında kontaminantların
hızla üremesini baskıladığını bildirilmişlerdir.
Sakuragi ve ark. (1999) % 2.5 tiyopental, % 1 propofol, % 1, % 2, % 4 lidokain ve % 0.5, %
1, % 2, % 4 lidokain ve propofol karşımlarının E.coli’nin bakteriyel üreme oranına etkilerini
araştırmışlardır. Anesteziklerin her birinden 5 ml alınarak içerisine 5x108 CFU/ml bakteri
ilave edilmiş ve belirli zaman parametrelerinde distile su ile 1/1000 oranında sulandırılarak
koloni oranlarını belirlemişlerdir. Tiyopentale maruz bırakma sonucunda herhangi bir
mikroorganizma üremesi görmezler iken, % 1 propofole maruz bırakma sonucunda zamanla
artan koloni oluşumu gözlemlemişler, lidokain ve propofol karşımlarının sonucunda oluşan
koloni sayısını bundan daha az oranda olduğunu bildirmişlerdir.
Postoperatif sepsis ve enfeksiyonların propofolün intravenöz kullanımı ile ilişkili olduğu
rapor edilmiştir (Carr ve ark., 1990). Bakteriyel kontaminasyonun öncelikle doğadan dış
kaynaklı olduğu, ikinci olarak da propofol ampülü açılırken ya da açıldıktan sonra oluştuğu
ortaya atılmıştır (McLeod ve ark., 1991; Zacher ve ark., 1991).
69
Yapılan bazı çalışmalarda propofolün bakteri ve mantarların üremesini teşvik edici etki
gösterdiği bildiriliken (Thomas, 1991) (Sosis ve Braverman, 1993), diğer çalışmalarda
propofol ile antimikrobiyal etkiye sahip başka bir anestezik ajanın karışım halinde
kullanılmasıyla oluşturulan solüsyonların mikroorganizma üremesini inhibe ettiği
saptanmıştır (Schmidt ve Rosenkranz, 1970; Rosenberg ve Renkonen, 1985) ve farklı
çalışmalar bu sonucu onaylarken (Sakuragi ve ark, 1999; Gajraj ve ark., 1998) kimi
çalışmalar da çürütmüştür (Wachowski ve ark., 1999).
Wachowski ve ark. (1999) bizim çalışmamıza benzer yöntemle yaptıkları araştırmada % 0.5
lidokain ve propofol karışımının 24. saatte S.aureus’un koloni oluşturan birim sayısını % 37
oranında arttırdığını, E.coli ve C.albicans’ın propofol emülsiyonu içerisinde 12-24 saat
içerisinde üremesinin arttığını ve propofolün P.aeruginosa dışında bazı mikroorganizmalar
için iyi bir üreme aracı olduğunu saptamışlardır.
Bizim çalışmamızda propofolün % 1’lik solüsyonunun üremeyi arttırıcı etkiye sahip
olduğunu gözlemlenmedi ancak; P.aeruginosa, K.penumoniae üzerinde etkisiz olduğu
saptadı. S.aureus ve E.coli üzerinde 240. dakikaya kadar etkisinin olmadığı; C.albicans
üzerinde az da olsa yaşayan hücre sayısını azalttığı saptandı.
Yaptığımız çalışmada koruyucu içeren ketaminin 0. dakikada K.pneumoniae,
P.aeruginosa’ya; 30. dakikada C.albicans ve S.aureus’a, 180. dakikada E.coli’ye
bakterisidal etki gösterdiği saptandı. Koruyucusu nötralize edilen ketaların S.aureus’a
bakterisidal etkili olduğu; 180. dakikada C.albicans’a, 240. dakikada P.aeruginosa’ya
bakterisidal etki gösterdiği; E.coli’de ise zamanla üremeyi inhibe edici etki gösterildiği
gözlemlendi.
Pelz ve ark. (2008) yaptıkları çalışmada anesteziklerin antimikrobiyal aktivitelerinin
yanında, içerdikleri koruyucuların antimikrobiyal etkilerini araştırmış ve bu etkinin ana
sebebinin koruyucular olmadığını, etken maddeler ile koruyucunun sinerjistik etki
gösterdiğini belirtmişlerdir.
70
Gocmen ve ark. (2008) bizim çalışmamızda kullandığımız ketaminin aynı ticari
solüsyonunun serum fizyolojik ile hazırladıkları 3 ayrı konsantrasyonunu (25, 12.5 ve 6.25
mg/ml) disk difüzyon metodu ile S.aureus ATCC 29213, S.epidermidis ATCC 12228,
E.faecalis ATCC 29212, S.pyogenes ATCC 19615, P.aeruginosa ATCC 27853 ve E.coli
ATCC 25922 üzerinde denemişlerdir. Ketaminin 500 ve 250 μg’ını içeren disklerin
siprofloksasin kadar etkili olduğu ve bakteriyel üremeyi inhibe ettiğini, 125 μg ketamin
içeren disklerin E.coli dışında diğer bakterilere antibakteriyel etkisi olduğunu saptamışlar,
aynı zamanda 6.25 μg ketamin içeren disklerin antibakteriyel etki göstermediği
belirtmişlerdir.
Gocmen ve ark. (2008) ketaminin S.aureus’ta oluşturduğu zon çapını 15 mm saptarken
bizim disk difüzyon yöntemi ile yaptığımız çalışma sonucunda aynı solüsyon S.aureus’un
farklı klinik izolatlarında 9–19 mm arasında zon çapı oluşturmuştur.
71
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bedenin tümünün ya da belirli bir bölgesinin ağrıya duyarsız hale gelmesini sağlayan
duyumsama yokluğuna anestezi denir. Yapılan bazı çalışmalarda anesteziklerin acı kontrolü
yanında bakteri hücreleri üzerinde antimikrobiyal etkileri belirlenmiştir.
Çalışmamızda yaygın olarak kullanılan 6 anesteziğin antimikrobiyal aktiviteleri
araştırılmıştır.
Yaptığımız çalışmada ketaminin koruyucu içeren ve içermeyen solüsyonlarının benzer sonuç
verdiği ve S.aureus üzerindeki etkisinin bakterisidal olduğu saptandı. Lidokainin % 2’lik ve
bupivakainin % 0.5’lik solüsyonundan da benzer oranda etkilendiği ve bu etkinin de
bakterisidal olduğu gösterildi. % 2 prilokainin koruyucu içeren solüsyonunda S.aureus’un
üremesi gözlenmezken, koruyucunun arındırılmasıyla oluşan kolonilerin sayılamayacak
kadar çok olduğu belirlendi. Propofol ve levobupivakainin ise S.aureus üzerine etki
göstermediği saptandı.
Koruyucu içeren ketamin E.coli üzerinde bakterisidal etkiye sahipken, koruyucu içermeyen
ketaminin üremeyi inhibe edici etkisinin olduğu saptandı. % 2 prilokainin koruyucu içeren
solüsyonu E.coli üzerinde bakterisidal etkiye sahipken, koruyucu içermeyen prilokainin
E.coli üremesini etkilemediği ve sayılamayacak kadar çok koloni oluşumuna izin verdiği
gözlendi. Lidokainin % 2’lik solüsyonunun E.coli üzerinde bakterisidal etkili olduğu;
bupivakain, levobupivakain ve propofolün ancak 240. dakikada üremeyi azaltıcı etkiye sahip
olduğu saptandı.
K.pneumoniae’nin ketaminin koruyucu içeren ve içermeyen solüsyonundan benzer oranda
etkilendiği ve bu etkinin bakterisidal olduğu saptandı. % 2 prilokainin koruyucu içeren
solüsyonu K.pneumoniae üzerinde bakterisidal etkiye sahipken, koruyucusu nötralize edilen
solüsyonun K.pneumoniae üremesini etkilemediği gözlendi. % 2’lik lidokain
K.pneumoniae’nin yaşayan hücre sayısını azalttığı, bupivakain ve levobupivakainin
K.pneumoniae üzerinde etkisinin 240. dakikada üremeyi azaltıcı şekilde olduğu ve
propofolün de üremeyi azaltıcı etkiye sahip olduğu saptandı.
72
P.aeruginosa’ya ketaminin koruyucu içeren ve içermeyen solüsyonları, lidokain ve
prilokainin koruyucu içeren solüsyonu bakterisidal etki gösterirken; koruyucu içermeyen
bupivakain, levobupivakain ve propofolün etki göstermediği belirlendi.
Ketaminin koruyucu içeren ve içermeyen solüsyonları C.albicans’a bakterisidal etki iken,
prilokain, bupivakain, levobupivakain, lidokain ve propofolün üremeyi azaltıcı etkiye sahip
olduğu saptandı.
Yapılan çalışmalarda anesteziklerin antimikrobiyal aktivitelerinin enjeksiyon sırasında
oluşabilecek kontaminasyon ve sonrasında gelişecek enfeksiyonlarda etkili oldukları ve bu
etkinin anesteziklerin konsantrasyonlarına bağlı olarak değiştiği belirlenmiştir. Bizim
yaptığımız çalışmada klinik konsantrasyonlarda üremeyi inhibe edici etki gösteren
anesteziklerin yanında bazı anesteziklerin belli zaman parametrelerinde baktersidal etki
gösterdiği saptandı.
Anesteziklerin klinik kullanımda uygulama esnasında oluşabilecek insan ya da ortam
kaynaklı kontaminasyonların engellenmesindeki rollerinin yadsınamayacak kadar önemli
olduğu, ancak bakteri üremesini azaltıcı etkiden çok bakterisid etkili anesteziklerin
bulunması konusunda araştırmaların derinleştirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
73
ÖZET
Bazı Anesteziklerin Antimikrobiyal Etkilerinin Araştırılması
Anestezi, genellikle cerrahi müdahalelerden önce uygulanan, bedenin tümünün ya da belirli bir bölümünün ağrıya duyarsız hale gelmesini sağlayan işlem, bir başka deyişle duyumsama yokluğu demektir. Anestezi yaratan maddelere anestezik denir. Yapılan çalışmalarda bazı anesteziklerin acı kontrolü yanında bakteri hücreleri üzerinde antimikrobiyal etkileri belirlenmiştir. Bu etkiler üremenin durdurulması, yaşama yeteneğindeki hücrelerin sayısının azaltılması, protoplastların lizisi gibi çeşitli aktivite değişimlerini içerir. Bu çalışmada, Ankara Etlik Lokman Hekim Hastanesi Laboratuvarı’ndan temin edilen ve identifikasyon testleri sonucunda Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus, Candida albicans, Klebsiella pneumoniae olduğu doğrulanan 100 klinik izolata karşı lidokain, bupivakain, levobupivakain, ketamin, propofol, prilokainin ticari solüsyonlarının antimikrobiyal aktiviteleri disk difüzyon yöntemiyle araştırıldı. Bu yöntemle ketamin dışındaki diğer anesteziklere karşı bir zon oluşmaması üzerine 1 ml anestezik içerisine 0.5 McFarland’a göre bakteri ekimi ile hazırlanan solüsyondan 0, 30, 60, 120, 180, 240. dakikalarda 100 μl alınarak serum fizyolojik içerisine 10 μl aktarılmış ve 1/10.000 konsantrasyona kadar dilüye edilmiştir. Kanlı agara yapılan ekim sonrasında oluşan koloniler sayılmıştır. Lidokain, koruyucu içeren ketamin ve prilokainin ticari solüsyonunun tüm bakterilerin canlı hücre sayılarını önemli miktarda azalttığı, bupivakainin P.aeruginosa dışındaki bakterilerin canlı hücre sayılarını azalttığı, propofolün E.coli, C.albicans, S.aureus’un canlı hücre sayılarını azalttığı, levobupivakainin S.aureus ve K.pneumoniae dışındaki bakterilerin canlı hücre sayılarını azalttığı saptanmıştır.
Anahtar Sözcükler: Anestezik, antimikrobiyal aktivite, koloni sayımı
74
SUMMARY
Investigation of Antimicrobial Effects of Some Anesthetics
Anesthesia, which is usually applied before surgical operations, is a process that makes a part or the whole body become unresponsive to pain. The substances that create anesthesia are called anesthetics. Studies about this subject determined that some anesthetics have antimicrobial effects on bacterial cells besides pain perception. These effects include activity changes like growth inhibition, reduction in the number of viable cells, lysis of protoplasts. In this study, antimicrobial activities of lidocaine, bupivacaine, levobupivacaine, ketamine, propofol, prilocaine’s commercial solutions against 100 clinical isolates, which had been provided from Ankara Etlik Lokman Hekim Hospital Laboratory and proved with identification tests to be Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus, Candida albicans, Klebsiella pneumoniae, are investigated by disc diffusion method. None of the anesthetics except ketamin awoke a zone, then 1ml anesthetic solution is prepared according to 0.5 MacFarland. 100 μl of this solution is taken at 0´, 30´, 60´, 120´, 180´, 240´, added to saline and diluted until 1/10000 concentration is reached. Colonies were counted after 10 μl inoculums taken from diluted suspencions were inoculated on blood agar. Lidocaine, ketamine with preservative and prilocaine’s commercial solutions reduced the viable cells of all microorganisms tested. Bupivacaine reduced the viable cells of all microorganisms tested except P.aeruginosa. Propofol reduced the viable cells of E.coli, C.albicans, S.aureus. Levobupivacaine reduced the viable cells of all microorganisms tested except S.aureus and K.pneumoniae.
Key Words: Anesthetics, antimicrobial activity, colony count
75
KAYNAKLAR
ABERG, G. (1972). Toxicological and local anaesthetic effects of optically active isomers of two local anaesthetic compounds. Acta Pharmacol et toxicol., 31: 273-286.
ACAR, A., GÜNÜŞEN, İ., KARAMAN, S. (2009). Lokal Anesteziklerin Klinik Kullanımı. Erişim : [anestezi.med.ege.edu.tr/sem/2010/28_LAKK.ppt]. Erişim tarihi: 13.12.2010.
AĞRI FİZYOLOJİSİ. (2010). Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Komitesi, Fizyoloji Öğrenci Notları. s: 132-136.
AKYOL, U. (1994). Kbb ve baş boyun cerrahisinde anestezi, b –lokal anestezi. K.B.B. ve Baş Boyun Cer Derg., 2(2): 170-171.
ALDOUS, W.K., JENSEN, R., SIECK, B.M. (1998). Cocaine and lidocaine with phenylephrine as topical anesthetics: antimicrobial activity against common nasal pathogens. Ear Nose Throat J., 77: 554-557.
ALKIŞ, N. (2000). Anestezi tarihi. Ankara Üniversitesi Dikimevi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Yıllığı, 1: 39-42.
ALMAN HASTANESİ. (2010). Anestezi ve reaminasyon bölümü. Erişim: [http://almanhastanesi.com.tr/anestezi.htm]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
ARDA, M. (2000). Temel Mikrobiyoloji. Ankara: Medisan Yayınevi. s: 294-314.
ASTRA-ZENECA. (2001). Citanest (prilocaine). Erişim: [http://www.rxmed.com]. Erişim tarihi: 12.02.2010.
AYDIN, M. (2004). Candida cinsi mantarlar (C.albicans). Eds: CENGİZ, MISIRLIGİL, AYDIN. Tıp ve Diş Hekimliğinde Genel ve Özel Mikrobiyoloji. Ankara: Güneş yayınevi. s: 1109-1118.
AYDIN, O.N., EYIGOR, M., AYDIN, N. (2001). Antimicrobial activity of ropivacaine and other local anaesthetics. Eur J Anaesth., 18: 687-694.
BATAI, I., BOGAR, L., JUHASZ, V., BATAI, R., KERENYI, M. (2009). A comparison of the antimicrobial property of lidocaine/prilocaine cream (EMLA) and an alcohol-based disinfectant on intact human skin flora. Anesth Analg, 108: 666-668.
BASSELLS, F., WYLLIE, R., KAY, M., STEFFEN, R. (1997). Use of conscious sedation for lower and upper gastrointestinal endoscopic examinations in children, adolescents, and young adults: a twelve-year review. Gastro Endosc., 45(5): 375-380.
BECKER, D.E., REED, K.L. (2006). Essentials of local anesthetic pharmacology. Anesth. Prog., 53: 98-108.
76
BIRN, H., WINTHER, J.E. (1967). Disinfection and surface anesthesia prior to injection in the oral cavity. Tandlaegebladet, 71: 279-285.
BİLGEHAN, H. (2002). Besiyerleri, Ayıraçlar ve Deneyler. Klinik Mikrobiyolojik Tanı. 3. Baskı. s: 649-712.
BİLGEHAN, H. (2005). Temel Mikrobiyoloji ve Bağışıklık Bilimi, Uygulama Konuları ile. İzmir: Barış Yayınları Fakülteler Kitabevi. 11. Baskı. s: 286.
BONICA, J.C. (1990). The Management of Pain. 2th ed. Philadelphia: Lea and Febriger. p: 1878-1883.
BOTTONE, E.J., JANDA, M. (1994). Vibrio. Clinical and Pathogenic Microbiology. Eds: HOWARD, B.J., KEISER, T.F., WEISSFELD, A.S., TILTON, R.C. St Louis: Mosby. 2nd Ed. p: 369-376.
BOZKIRLI, F. (2010). İntravenöz anestezikler. Erişim: [http://www.med.gazi.edu.tr/uploadimg/ akademik/anabilimdallari/anestezi/dersnot/fusun-intavenoz.pdf]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
CARR, S., WATERMAN, S., RUTHERFORD, G., MARTIN, R., FRANCIS, B., ALTAMIRANO, J. (1990). Postsurgical infections associated with an extrinsically contaminated intravenous anesthetic agent: california, illinois, maine and michigan. Morb Mortal Wkly Rep., 39: 426-433.
ÇETİN, E.T. (1973). Genel ve Pratik Mikrobiyoloji. İstanbul: Sermet Matbaası. s: 384.
GÜR, D. (2009). Clinical and Laboratory Standards Institute: Antimikrobik Duyarlılık Testleri için Uygulama Standartları. İstanbul: Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Yayını. 19. Bilgi Eki.
COLLINS, V.J. (1993). Local anesthetics. Principles of Anesthesiology. Philadelphia: Lea & Febiger. 3th Ed. p: 1232-1281.
COUSINS, M.J., BRIDENBAUGH, P.O. (1982). Neural Blokade. Philadelphia: J.B. Lippincott Company. 1th ed. p: 253-360.
CRAIG, S.B., CONCANNON, M.J., MCDONALD, G.A., PUCKETT, C.L. (1999). The antimicrobial effects of tumescent liposuction fluid. Plast Reconstr Surg., 103: 666-670.
DIATEK. (2010). Erişim: [http://www.diatek.com.tr/uploads/13_TSI.jpg]. Erişim tarihi: 10.12.2010.
DOENICKE, A., KETTLER, D., LIST, W.F., RADKE, J., TORNOW, J. (1995). Anaesthesiologie. Berlin, Heidelberg, New York, London, Paris, Tokyo, Hong Kong, Barcelona, Budapest: Springer Verlag. 7.Auflage. p: 70-76.
DOĞRU, K. (2010). Genel Anestezi Prensipleri ve Uygulama Yolları. Erişim: [http://tip.erciyes.edu.tr/Ders_Notlari/Cerrahi_Tip/Anesteziyoloji/Kudret_Dogru/Genel%20Anestezi.pdf]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
DÖKMECİ, İ. (2007). Sağlık Yüksek Okulları İçin Farmakoloji. İstanbul: İstanbul Tıp Kitabevi. s: 153-161.
77
DUDZIAK, R., UIHLEIN, M. (1978). The solubility of local anaesthetics in cerebrospinal fluid and the dependency of the process on the hydrogen on concentration. Spinal Anaesthesia, 32-37.
DUDZIAK, R. (1980). Lehrbuch der Anesthesiologie. Main: FK Schattauer Verlag. p: 374.
EKENSTAM, B.A.F., EGNER, B., PETERSON, G. (1957). N-alkiyl pyrrolidine and N-alkylpiperidine carboxylic acid amines. Acta Chem Scand., 11: 1183-1190.
ERENGÜL, A. (1992). Lokal Anestezi. İstanbul: Nobel Tıp Yayınları. 2. Baskı. s: 16-48.
ERİŞ, O. (2010). Genel Anestezi. Erişim: [http://anestezi.med.ege.edu.tr/ders/5.pdf]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
EROĞLU, F. (2009). Anesteziyoloji Tarihi. Erişim: [shmyo.sdu.edu.tr /dersnotlari /fusuneroglu/Anestezitarihcesi.ppt]. Erişim tarihi: 10.12.2010.
FELDMAN, J.M., CHAPIN ROBERTSON, K., TURNER, J. (1994). Do agents for epidural analgesia have antimicrobial properties? Reg Anesth., 19: 43-47.
FINCK, A.D., NGAI, S.H. (1979). A possible mechanism of ketamin – induced analgesia. Anaesthesiology, 51(3): 35.
FOSTER, R.H., MARKHAM, A. (2000). Levobupivacaine: a review of its pharmacology and use as a local anaesthetic. Drugs, 59: 531-579.
GAJRAJ, R.J., HODSON, M.J., GILLESPIE, J.A., KENNY, G.N.C., SCOTT, N.B. (1998). Antibacterial activity of lidocaine in mixtures with diprivan. Br J Anaesth., 81: 444-448.
GOCMEN, S., BUYUKKOCAK, U., CAGLAYAN, O. (2008). In vitro investigation of the antibacterial effect of ketamine. Upsala J Med Sci., 113(1): 39-46.
GOODMAN, E.J., JACOBS, M.R., BAJAKSOUZIAN, S., WINDAU, A.R, DAGIRMANJIAN, J.P. (2002). Clinically significant concentrations of local anesthetics inhibit staphylococcus aureus in vitro. Int J Obstet Anesth., 11: 95-99.
GRAF, W. (1965). Disinfection site of intraoral injections. DDZ, 19: 491-496.
GRIFFITHS, P.A., BABB, J.R., BRADLEY, C.R., FRAISE, A.P. (1997). J. Appl. Microbiol., 82: 519-526.
GRIMMOND, T.R., BROWNRIDGE, P. (1986). Antimicrobial activity of bupivacaine and pethidine. Anaesth Intensive Care, 14: 418-420.
GRISTWOOD, R.W., GREAVES, J.L. (1999). Levobupivacaine: a new safer long acting local anaesthetic agent. Expert Opin Invest Drugs., 8: 861-876.
78
GÜZELDEMİR, M.E. (2010). Türkiye’de Modern Anestezinin Gelişimi. Erişim: [http://www. gata.edu.tr/cerrahibilimler/anestezi/web/tarihceturkiye.htm]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
HODSON, M., GAJRAJ, R., SCOTT, N.B. (1999). A comparision of the antibacterial activity of levobupivacaine vs. bupivacaine: an in vitro study with bacteria implicated in epidural infection. Anaesthesia, 54: 600-702.
HOWE, J.P. (1997). Local Anesthetics. Anesthetic Pyssiology and Pharmacology. Eds: MCCAUGHEY, W., CLARKE, R.J.S., FEE, J.P.H., WALLACE, W.F.M. New York: Churchill Livingstone. p: 83-100.
İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ. (2009). Lokal Anestezikler. Erişim: [http://web.inonu.edu.tr /~eolmez/lokalanestezikler.doc]. Erişim tarihi: 10.12.2010.
JAMES, F.M., GEORGE, R.H., NAIEM, H. (1976). Bacteriologic aspects of epidural analgesia. Anest Analg., 55: 187-190.
JOHNSON, R.A., HARPER, N.J.N., CHADWICK, S., VOHRA, A. (1990). Pain on injection of propofol: methods of alleviation. Anaesthesia, 45: 439-442.
JOHNSON, S.M., SAINT JOHN, B.E., DINE, P.A. (2008). Local anesthetics as antimicrobial agents: a review. Surg Infect., 9(2): 205-213.
JONESCO, T. (1909). Remarks on general spinal analgesia. Br Med J., 2: 1396-1401.
KANTOR, T.G. (1980). Physiology and treatment of pain and inflammation. Am J Med., 80: 3-9.
KARADENİZLİ, Y. (2010). Genel Anestezi ve İnhalasyon Anestezikleri. Erişim: [http://med.gazi.edu.tr/uploadimg/akademik/anabilimdallari/anestezi/dersnot/genelanstezi-yener.pdf]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
KARAKAŞ, Ş.E., DEMİRYÜREK, A.T. (2000). Genel Anestezikler. Türk Farmakoloji Derneği Farmakoloji Ders Kitabı. Eds: BÖKESOY, T.A., ÇAKICI, İ., MELLİ, M. Ankara: Gazi Kitabevi. s: 238-255.
KARAMAN, S. (2006). İnguinal Herni Ameliyatlarında İntratekal % 0,5 Levobupivakain ve % 0,5 Bupivakainin Etkilerinin Karşılaştırılması. Doktora tezi, T.C. Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi II. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği.
KATZUNG, B.G. (2010). General Anesthetics. Basic and Clinical Pharmacology. Chapter 25. Erişim: [http://www.accessmedicine.com/content.aspx?aid=4512659]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
KAYA, K. (2010). Lokal Anestezikler ve Klinikte Kullanımları. Erişim: [http://med.gazi.edu.tr/uploadimg/akademik/anabilimdallari/anestezi/dersnot/kadirkaya-lokal.pdf]. Erişim tarihi: 10.12.2010.
KAYAALP, S.O. (1990). Tıbbi Farmakoloji. Ankara: Feryal Matbaacılık. 5. Baskı. s: 1691-1714.
79
KAYAALP, O. (2000). Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji. Ankara: Feryal Matbaacılık. 1. Cilt, 9. Baskı. s: 725-803.
KAYHAN, Z. (1997). Lokal / Bölgesel Anestezi Yöntemleri. Klinik Anestezi. İstanbul: Logos Yayıncılık. 2. Baskı. s: 270-273.
KENT CHRISTOPHER, D., DOMINO KAREN, B. (2009). Depth of anesthesia. Curr Opi Anaesth., 22(6): 782-787.
KIZILTEPE ULUDAĞ, H.F. (2006). Düşük Akım Anestezisinde Sevofluran ve Desfluranın Nefrotoksisitelerinin Karşılaştırılması. Uzmanlık tezi, T.C. Bakırköy Dr. Sadri Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anestezi ve Reaminasyon Kliniği.
KLEINFELD, J., ELLIS, P.P. (1966). Effect of topical anesthetics on growth of microorganisims. Arc Ophthalmol., 76: 712-715.
KOCAMANOĞLU, İ.S., SARIHASAN, B. (2007). Lokal anestezikler: yeni bir lokal anestezik; levobupivakain. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Dergisi, 24(1): 27-36.
KORFALI, G., KAHVECİ, F., YILMAZLAR, A., BİLGİN, H., YAVAŞÇAOĞLU, B. (2003). Lokal anestezikler. Anestezide Temel Konular. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri. s: 117-129.
KRESS, H.G. (1997). Wirkmechanismen von Ketamin. Der Anaesthesist Suplement I. p: 8-19.
LARSEN, R. (1995). Anaesthetic. 5. Auflage München – Wien – Baltimore, Urban and Schwarzenberg. p: 221-245.
LILAC. (2010). Chirocaine. Erişim: [http://www.lilac.com/ilaclar/Abbott/CHIROCAINE.ampul. htm] Erişim tarihi: 10.12.2010.
MATHER, L.E., HUANG, Y.F., VEERING, B. (1998). Systemic and regional pharmacokinetics of levobupivacaine and bupivacaine enantiomers in sheep. Anesth and Analg,. 86: 805-811.
MCCELLAN, K.J., SPENCER, C.M. (1998). Levobupivacaine. Drugs, 56: 355-362.
MCLEOD, G.A., PACE, N., INGIS, M.D. (1991). Bacterial growth in propofol. Br J Anaesth., 67: 665-666.
MEDICENET. (2010). Extubation. Erişim: [http://search.medicinenet.com/ search/search_ results/default.aspx?Searchwhat=1&query=extubation&I1=Search]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
MICROBELIBRARY. (2010). Escherichia coli on EMB. Erişim: [http://www.microbelibrary.org /index.php/library/2-associated-figure-resource/2073-escherichia-coli-on-emb-enlarged-view]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
MICROBIOLOGY. (2010). Esherichia coli on MCA. Erişim: [http://inst.bact.wisc.edu/ inst/index.php?module=Book&func=displayarticle&art_id=140]. Erişim tarihi: 09.12.2010.
80
MILLER, R.D. (2000). Anesthesia. Philadelphia Pennsylvania: Churchill. Volume I. 5th ed. p: 240-245.
MORGAN, G.E. (2002). Clinical Anesthesiology. A lange medical book. New York. 3th ed.
MORGAN, G.E., MAGED, S.M. (2004). Klinik Anesteziyoloji. Ankara: Güneş Kitabevi. 3. Baskı. s: 234-241.
MORGAN, E., MIKHAIL, S.M. (2006). Clinical Anaesthesiology. New York: McGraw-Hill Companies. 4th ed. p: 192-197.
MULLIN, G.S., RUBINFELD, R.S. (1997) The antibacterial activity of topical anesthetics. Cornea, 16(6): 662-665.
MURPHY, T.J., ALLEN, H.F., MANGIARACINE, A.B. (1955). Preparation, sterilization and preservation of ophthalmic solutions. Arc Ophthalmol., 53: 63-78.
MURRAY, P.R., BARON JO, E., PFALLER, M.A., TENOVER, F.C., YOLKEN, R.H. (1999). Manual of Clinical Microbiology. Washington: ASM Press. 7th ed. p: 1666-1672.
MYCEK, M.J., HARVEY, R.A., CHAMPE, P.C. (1998). Anestezikler. Lippincott’s Illustrated Review Serisinden: Farmakoloji. Eds: OKTAY, Ş., BERKMAN, K., ONAT, F., GÖREN, Z. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi. 2. Baskı. s: 107-118.
NODA, H. SAIONJI, K., MIYAZAKI, T. (1990). Antibacterial activity of local anesthetics. Masui., 39(8): 994-1001.
ÖNÇAĞ, Ö. (1994). Çocuk Diş Hekimliğinde Genel Anestezi Gereken Olgularda İ.V. Propofol ve Ketamin Kullanımının Karşılaştırmalı Olarak Araştırılması. Doktora Tezi, T.C. Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
ÖNDER, M., ÇELEBİ, H. (1994). Spinal anestezide % 0,5 hiperbarik bupivakain ve bupivakainfentanil kombinasyonunun değerlendirilmesi. Türk Anest Rean Cem Mecmua., 22: 281-287.
ÖZDEMİR, F. (2006). Ekstübasyona Bağlı Hemodinamik Yanıtın Kontrolünde Lidokain, Esmolol ve Deksmedetomidin’in Etkinliğinin Karşılaştırılması. Uzmanlık Tezi, T.C. Sağlık Bakanlığı Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi II. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği.
PAKSOY, M. (2006). Kapalı Minör Ürolojik Girişimlerde Ağrı Tedavisi İçin Lornoksikam ve Tramadol Uygulamalarının Karşılaştırılması. Uzmanlık Tezi, T.C. Sağlık Bakanlığı Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Anestezi ve Reaminasyon Kliniği.
PARR, A.M., ZOUTMAN, D.E., DAVIDSON, J.S.D. (1999). Antimicrobial activity of lidocaine against bacteria assoxiated with nosocomial wound infection. Ann Plast Surg., 43: 239-245.
PEKCAN, Z. (2009). Deney hayvanlarında anestezi, analjezi ve ötenazi. Erişim: [http://www.toraks.org.tr/merkezi-kurslar-2009-ppt pdf/08_zeynep_pekcan_anestezi_ analjezi_konusma_metni.pdf]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
81
PELZ, K., WIEDMSNN-ALL-AHMAD, M., BOGDAN, C., OTTEN, J.E. (2008). Analysis of the antimicrobial activity of local anaesthetics used for dental analgesia. J Med Microbiol., 57: 88-94.
PESTİLCİ TÖZ, Z., ALPER, I., KOCABAŞ, S. (2010). Premedikasyon. Erişim: [anestezi.med.ege.edu.tr/sem/2010/13_prem.ppt]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
PINA-VAZ, C., RODRIGUES GONÇALVES, A., SANSONETTY, F., MARTIN EZ-DE-OLIVEIRA, J., FONESCA, A. F., MARDH, P.A. (2000). Antifungal activity of local anesthetics against candida species, Infect. Dis. Obstet. Gynecol., 8: 124-137.
PURALI, N. (2000). Lokal Anestezikler. Türk Farmakoloji Derneği Farmakoloji Ders Kitabı. Eds: BÖKESOY, T.A., ÇAKICI, İ., MELLİ, M. Ankara: Gazi Kitabevi. s: 256-260.
REVES, J.G., GLAUS, P.S.A. (1990). Non Barbiturate Intravenous Anestetics. Anesthesia. Eds: MILLER, R.D. New York: Churchill-Livingstone. 3rd Ed. p: 244-254.
ROSENBERG, P.H., RENKONEN, O.V. (1985). Antimicrobial activity of bupivacaine and morphine. Anesthesiology, 62: 178-179.
SAKSHAT. (2010). Simple neuron model - the HH neuron. Erişim: [http://sakshat.amrita. ac.in/VirtualLab/?sub=BIOTECH&brch=NEO&sim=NEURONAL]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
SAKURAGI, T., ISHINO, H., DAN, K. (1996). Bactericidal activity of clinically used local anesthetics on staphylococcus aureus. Reg Anesth., 21(3): 239-242.
SAKURAGI, T., ISHINO, H., DAN, K. (1998). Bactericidal activity of preservative-free bupivacaine on microorganisims in human skin flora. Acta Anaesthesiol Scand., 42: 1096-1099.
SAKURAGI, T., YANAGISAWA, K., SHIRAI, Y., DAN, K. (1999). Growth of escherichia coli in propofol, lidocaine and mixtures of propofol and lidocaine. Acta Anaesthesiol Scand., 43: 476-479.
SCHLEGAL, H.E., SWAN, K.C. (1966). Benoxinate (dorsacaine) for rapid corneal anesthesia. Arc Ophthalmol., 51: 663-667.
SCHMIDT, R.M., ROSENKRANZ, H.S. (1970). Antimicrobial activity of local anesthetics: lidocaine and procaine. J Infect Dis., 121: 597-607.
SCULLEY, P.D., DUNLEY, R.E. (1980). Antimicrobial activity of lidocaine preparation. Anesth Prog., 27(1): 21-23.
SEDEF GÖÇMEN, J., BÜYÜKKOÇAK, U., ÇAĞLAYAN, O., AKSOY, A. (2008). In vitro antibacterial effects of topical anesthetics. J Dermatolog Treat., 19(6): 351-353.
SOSIS, M.B., BRAVERMAN, B. (1993). Growth of staphylococcus aureus in four intravenous anesthetics. Anesth Analg., 77: 766-768.
82
STEMED. (2010). Asepsis. Erişim: [http://www.stemed.com/uploads/asepsis.pdf]. Erişim tarihi: 10.12.2010.
STREITFELD, M.M., ZINNER, D.D. (1958). Microbiologic hazards of local dental anesthesia. II. Pilot study of involuntary aspiration of bacteria into hypodermic needles and anesthetic cartridges after injection. J Am Dent Assoc., 57(5): 657-664.
STRONGPUNCH. (2010). Human brain - the weirdest of all. Erişim: [http://www.strongpunch.com/2010/09/human-brain%E2%80%94the-weirdest-of-all/]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
SUNAM, G. (1982). Genel Farmakoloji. İstanbul: Modern Röp.Ofset Basımevi.
SÜZER, Ö. (2008). Farmakoloji Ders Kitabı. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi.
SYKES, W.S. (1982). Essays on the first hundred years of anesthesia. Edinburgh: Churchill Livingstone. Vol III.
ŞAHİN, A. (2006). Kalça ve Alt Ekstremite Cerrahisinde Spinal Anestezi Tekniği ile Hiperbarik Bupivakain ve Ropivakain Kullanımlarının Karşılaştırılması. Uzmanlık Tezi, T.C. Sağlık Bakanlığı Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi II. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği.
TAKI, Y., SEKI, K., IKIGAI, H. (1988). Effect of temparature on antibacterial activity of lidocaine. Microbiol Immunol., 32: 429-434.
THEODORA. (2010). Human anatomy. Erişim: [http://www.theodora.com/anatomy/ the_spinal_cord_or_medulla_spinalis.html]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
THOMAS, D.V. (1991). Propofol supports bacterial growth. Br J Anaesth., 66: 274.
THOMSON, P.D., MELMON, K.L., RICARDSON, J.A., COHN, K. (1973). Lidocaine pharmacokinetics in advanced hearth failure, liver disease and a renal failure in humans. Ann.Intern Med., 78(4): 499-508.
TOSUN, Z. (2010). Genel anestezi prensipleri ve uygulama yöntemleri (dönem IV genel cerrahi stajı anestezi ders notu). Erişim: [tip.erciyes.edu.tr/.../Anesteziyoloji/ Zeynep_tosun/GENEL%20ANESTEZİ%20prensipleri-%20staj%20notu.doc]. Erişim tarihi: 08.12.2010.
ULUSOY, S. (2003). Metisiline Dirençli Staphylococcus aureus Suşlarında MecA Geninin PCR (polimeraz zincir reaksiyonu) Metodu ile Saptanması. Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
UYAR, M. (2010). Lokal Anestezikler. Erişim: [http://anestezi.med.ege.edu.tr/ders/7.pdf]. Erişim
tarihi: 12.12.2010.
VANDAM, L.D. (1985). Cardiac arrest: signal of anesthetic mishap. JAMA., 253-2451.
83
VINCENT, J.C. (1993). The History of Anesthesiology In Principles of Anesthesiology. Philadelphia: Lea & Febiger. p: 3-28.
WACHOWSKI, I., JOLLY, D.T., HRAZDIL, J., GALBRAITH, J.C., GREACEN, M., CLANACHAN, A.S. (1999). The growth of microorganisims in propofol and mixtures of propofol and lidocaine. Anesth Analg., 88: 209-212.
WEINSTEIN, M.P., MADERAZO, E., TILTON, R., MAGGINI, G., QUINTILIANNI, R. (1975). Further observations on the antimicrobial effects of local anesthetic agents. Curr Ther Res., 17: 369-374.
WIKIPEDIA. (2010-a). Anestezi. Erişim: [http://en.wikipedia.org/wiki/Anesthesia]. Erişim tarihi: 12.12.2010.
WIKIPEDIA. (2010-b). William Thomas Green Morton. Erişim: [http://en.wikipedia.org/ wiki/William_T._G._Morton]. Erişim tarihi: 12.12.2010.
WILLIAMS, B.J., HANKE, C.W., BARTLETT, M. (1997). Antimicrobial effects of lidocaine, bicarbonate and epinephrine. J Am Acad Dermatol., 37: 662-683.
WINN, W.C., ALLEN, S.D., JANDA, W.M., KONEMAN, E.W., PROCOP, G.W., SCHRECKENBERGER, P.C., WOODS, G.L. (2006). The Enterobacteriaceae. Koneman’s Color Atlas And Textbook Of Diagnostic Microbiology. 6th Ed. p: 224-249.
WINTHER, J.E., PRAPHAILONY, L. (1969). Antimicrobiological effect of anaesthetic sprays. Acta Odont Scand., 27: 205-218.
YETER, H. (2007). Rejyonel İntravenöz Anestezide Prilokaine Deksmedetomidin İlavesinin Etkileri. Uzmanlık Tezi, T.C. Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi I. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği.
YILMAZ, O., KOCAMAN, F. (1994). Kbb ve baş-boyun cerrahisinde anestezi, a- tarihçe, premedikasyon ve genel anestezi. K.B.B. ve Baş Boyun Cer Derg., 2:166-169.
ZAIDI, S., HEALEY, T.E.J. (1977). A comparision of the antibacterial properties of six local analgesic agents. Anaesthesia, 32: 69-70.
ZACHER, A.N., ZORNOW, M.H., EVANS, G. (1991). Drug contamination from opening glass ampules. Anesthesiology, 75: 893-895.
84
ÖZGEÇMİŞ
I- Bireysel Bilgiler
Adı Soyadı : Merve Eylül BOZKURT
Doğum yeri ve tarihi : Çorlu / 1985
Uyruğu : T.C.
Medeni Durumu : Bekar
İletişim Adresi : Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji ABD. Tandoğan / ANKARA
Telefon : 0 312 203 31 87
II- Eğitimi
2008- : Ankara Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji ABD. Tezli Yüksek Lisans
2003-2007 : Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Yabancı Dili : İngilizce
III- Ünvanı
2007 – : Biyolog
IV- Mesleki Deneyimi
2009- Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji ABD. / Araştırma Görevlisi
85
V- Proje / Staj / Seminer / Çalışmalar
Seminer:
Deney hayvanlarının kullanımında izlenen etik ilkeler, GATA Farmakoloji Araştırma Laboratuvarı Ankara, 2005.
Eubacteria, Özel MESA Hastanesi Laboratuvarı, 2006.
Sterilizasyon ve sterilizasyon teknikleri, Özel MESA Hastanesi Laboratuvarı, 2006.
Probiyotikler. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji ABD., 2010.
Bildiriler:
ERYILMAZ, M., BOZKURT M.E., YILDIZ M., AKIN A. Antibiotic Resistance of Urinary Escherichia coli Isolates, 9th International Symposium On Pharmaceutical Sciences, 23-26 June 2009, Ankara, Turkey.
Yayınlar:
- Çeşitli klinik örneklerden izole edilen Escherichia coli suşlarında genişlemiş spektrumlu beta laktamaz sıklığının araştırılması. Marmara Eczacılık Dergisi 14: 10-12, 2010.
- Antimicrobial Resistance of Urinary Escherichia coli Isolates. Tropical Journal of Pharmaceutical Research April 2010; 9 (2): 205-209.
- Probiyotiklerin İnsan Sağlığındaki Rolü. Eczacılıkta Yenilikler Dergisi, 2010.