18
H H a a y y a a t t ý ý H H a a y y a a t t ý ý Mevlâna 30 Eylül 1207 yýlýnda bugün Afganistan sýnýrlarý içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh þehrinde doðmuþtur. Mevlâna'nýn babasý Belh Þehrinin ileri gelenlerinden olup, saðlýðýnda "Bilginlerin Sultaný" unvanýný almýþ olan Hüseyin Hatibi oðlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kýzý Mümine Hatun'dur. Sultânü'I-Ulema Bahaeddin Veled, bazý siyasi olaylar ve yaklaþmakta olan Moðol istilasý nedeniyle Belh'den ayrýlmak zorunda kalmýþtýr. Sultânü'I-Ulema 1212 veya 1213 yýllarýnda aile fertleri ve yakýn dostlarý ile birlikte Belh'den ayrýlarak Niþâbur gitmiþlerdir. Mevlâna burada küçük yaþýna raðmen Ferîdüddin Attar'ýn ilgisini çekmiþ ve takdirlerini kazanmýþtýr. Sultânü'I Ulema Niþabur'dan Baðdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe'ye hareket etti. Hac farîzasýný yerine getirdikten sonra, dönüþte Þam'a uðradý. Þam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niðde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaþý Emir Musa'nýn yaptýrdýklarý medreseye yerleþtiler. 1222 yýlýnda Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulema ve ailesi burada yedi yýl kaldýlar. Mevlâna 1225 yýlýnda Þerefeddin Lala'nýn kýzý Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nýn Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlý iki oðlu oldu. Yýllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliðini yaptý. Mevlâna'nýn bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlý iki oðlu ile Melike Hatun adlý bir kýzý dünyaya geldi. Bu yýllarda en parlak devrini yaþýyan Selçuklu Devleti'nin baþþehri Konya idi. Selçuklu hükümdarý Alâeddin Keykubâd, Sultânü'I-Ulema Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleþmesini istedi. Bahaeddin Veled sultanýn davetini kabul etti . Konya'ya 3 Mayýs 1228’de gelerek Altunapa (Ýplikçi) Medresesi'ne yerleþtiler. Sultânü'l-Ulema 12 Ocak 1231 yýlýnda Konya'da vefat etti. Sultânü'I-Ulema ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nýn çevresinde toplandýlar. Mevlâna 15 Kasým 1244 yýlýnda Þems-i Tebrizî ile karþýlaþtý. Mevlâna Þems'de "mutlak kemalin varlýðýný" cemalinde de "Tanrý nurlarýný" görmüþtü. Ancak beraber- h h a a y y a a t t ý ý v v e e e e s s e e r r l l e e r r i i 1 M M e e v v l l a a n n a a Hazreti

Berceste

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Edebiyat Dergisi

Citation preview

HHaayyaattýýHHaayyaatt ýý

Mevlâna 30 Eylül 1207 yýlýnda bugün Afganistan sýnýrlarý içerisinde yer alanHorasan Ülkesi'nin Belh þehrinde doðmuþtur.

Mevlâna'nýn babasý Belh Þehrinin ileri gelenlerinden olup, saðlýðýnda "BilginlerinSultaný" unvanýný almýþ olan Hüseyin Hatibi oðlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise BelhEmiri Rükneddin'in kýzý Mümine Hatun'dur.

Sultânü'I-Ulema Bahaeddin Veled, bazý siyasi olaylar ve yaklaþmaktaolan Moðol istilasý nedeniyle Belh'den ayrýlmak zorunda kalmýþtýr.Sultânü'I-Ulema 1212 veya 1213 yýllarýnda aile fertleri ve yakýn dostlarý ilebirlikte Belh'den ayrýlarak Niþâbur gitmiþlerdir. Mevlâna burada küçük yaþýnaraðmen Ferîdüddin Attar'ýn ilgisini çekmiþ ve takdirlerini kazanmýþtýr.

Sultânü'I Ulema Niþabur'dan Baðdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe'ye hareketetti. Hac farîzasýný yerine getirdikten sonra, dönüþte Þam'a uðradý. Þam'dan sonraMalatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niðde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler.Karaman'da Subaþý Emir Musa'nýn yaptýrdýklarý medreseye yerleþtiler.

1222 yýlýnda Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulema ve ailesi burada yedi yýl kaldýlar.Mevlâna 1225 yýlýnda Þerefeddin Lala'nýn kýzý Gevher Hatun ile Karaman'daevlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nýn Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlý ikioðlu oldu. Yýllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dulolan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliðini yaptý. Mevlâna'nýn bu evlilikten deMuzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlý iki oðlu ile Melike Hatun adlý birkýzý dünyaya geldi.

Bu yýllarda en parlak devrini yaþýyan Selçuklu Devleti'nin baþþehri Konya idi.Selçuklu hükümdarý Alâeddin Keykubâd, Sultânü'I-Ulema Bahaeddin Veled'iKaraman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleþmesini istedi.

Bahaeddin Veled sultanýn davetini kabul etti . Konya'ya 3 Mayýs 1228’de gelerekAltunapa (Ýplikçi) Medresesi'ne yerleþtiler.

Sultânü'l-Ulema 12 Ocak 1231 yýlýnda Konya'da vefat etti. Sultânü'I-Ulemaölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nýn çevresinde toplandýlar.

Mevlâna 15 Kasým 1244 yýlýnda Þems-i Tebrizî ile karþýlaþtý. Mevlâna Þems'de"mutlak kemalin varlýðýný" cemalinde de "Tanrý nurlarýný" görmüþtü. Ancak beraber-

hh aa yy aa tt ýý vv ee ee ss ee rr ll ee rr ii

1

MMeevvllaannaaHHaazz rr ee tt ii

likleri uzun sürmedi. Mevlâna Þems'in ölümün-den sonra uzun yýllar inzivaya çekildi.

Yaþamýný "Hamdým, piþtim, yandým" sözleriile özetleyen Mevlâna 17 Aralýk 1273 Pazargünü Hakk'ýn rahmetine kavuþtu. Mevlâna'nýncenaze namazýný Mevlâna'nýn vasiyeti üzerineSadreddin Konevî kýldýracaktý. Ancak SadreddinKonevî çok sevdiði Mevlâna'yý kaybetmeyedayanamayýp cenazede bayýldý. Bunun üzerine,Mevlâna'nýn cenaze namazýný Kadý Sýraceddinkýldýrdý.

Mevlâna ölüm gününü yeniden doðuþ günüolarak kabul ediyordu. O öldüðü zamansevdiðine yani Allah'ýna kavuþacaktý. Onun içinMevlâna ölüm gününe düðün günü veya gelingecesi manasýna gelen "Þeb-i Arûs" diyordu vedostlarýna ölümünün ardýndan ah, vah edipaðlamayýn diyerek vasiyet etmiþtir.

MMEEVVLLÂÂNNAA''NNIINN EESSEERRLLEERRÝÝMMEEVVLLÂÂNNAA''NNIINN EESSEERRLLEERRÝÝMMeessnneevvii

Mevlananýn tasavvuf anlayýþý içerenislam kültürünün en önemli eserlerindenbiridir. Altý cilt ve yaklaþýk 25.700 beyitten mey-dana gelen farsça eserine Mesnevi adýný ver-mesi, onun öncelikle kitabýn nazým þeklinedayanarak bir isimlendirmede bulunduðunugöstermektedir.

Mesnevinin ne zaman yazýlmaya baþlandýgýkonusunda kesin bilgi bulunmamaktadýr.Mevlana sadece ikinci cildin yazýmýna 662 rece-binin 15. günüden itibaren devam ettiðini vebirinci cildin bitmesinden sonra yazýlmasýný birsüre durakladýðýný bildirir.

Hüsameddin Çelebiye irticalen yazdýrýlanMesnevide muhteva ve þekil açýsndan sistem-atik bir yöntem takip edilmemiþtir. EserdeMevlananýn telif sürecinde bazan sabaha kadarsöylediði ve Süleyman Çelebinin bu yüzdenuykusuz kaldýðý, hatta bazan geceli gündüzlübir kaç gün hiç durmadan söylediðini, bazan daaylarca sustuðunu belirtir.

Mesnevi aruzun remel bahriyle (failatünfailatün failün vezniyle) yazýlmýþtýr. Mevlanamesnevinin lafýz, vezin, þiir, hikayeden ibaretbulunmadýðýný asýl amacýn mananýn muhatabaulaþtýrýlmasý olduðunu söyleyerek surete takýlýpkalýnmamasý için uyarýlarda bulunmuþtur.

2

Mesnevinin muhtevasý bir bütünün küçükbirer parçasý olan temsili hikayeler vasýtasýylaokuyucuya aktarýlýr. Hikayeler insana içindeyaþadýðý manevi gerçekliði kavrama konusundayol gösterir.

DDiivvaann--ýý KKeebbiirrDîvân, þairlerin þiirlerini topladýklarý deftere

denir. Dîvân-ý Kebîr "Büyük Defter" veya "BüyükDîvân" manasýna gelir. Mevlâna'nýn çeþitli konu-larda söylediði þiirlerin tamamý bu divandadýr.Dîvân-ý Kebîr'in dili de Farsça olmakla beraber,Dîvân-ý Kebîr içinde az sayýda Arapça, Türkçe veRumca þiir de yar almaktadýr. Dîvân-ý Kebîr'inbeyit adedi 40.000’i aþmaktadýr. Mevlâna,Dîvân-ý Kebîr'dek bazý þiirlerini Þems Mahlasý ileyazdýðý için bu dîvâna, Dîvân-ý Þems dedenilmektedir.

MMeekkttuubbaattMevlananýn deðiþik sebeplerle kaleme aldýðý

mektuplardan oluþur. Baþta Selçuklu hükümdar-larýna ve devrin ileri gelenlerine nasihat için,kendisine sorulan ilmi konularda ise açýklayýcýbilgiler vermek için yazdýðý 147 adet mektup-tur.

FFiihhii MMaa FFiihhMevlana'nýn saðlýðýnda oðlu Sultan Veled

veya bir baþka müridi tarafýndan kaydedilensohbetlerinin vefatýndan sonra derlenmesindenmeydana gelen eserdir. Fihi Ma Fih adýyla taný-nana eser "Ýçindeki, içindedir." gibi bir anlamtaþýr.

Yazma nüshalarýna göre farklýlýk göstereneserde altýsý Arapça, diðerleri Farsça olmaküzere yaklaþýk yetmiþbeþ bölümden oluþur.Bölümler bir ayet yada hadisin yorumuyla yahutMevlana'ya sorulan bir sual ile baþlar ve konuy-la ilgili bilgiler verir.

MMeeccaalliiss--ii SSeebb''aa Mecâlis-i Seb'a (Yedi Meclis), adýndan da

anlaþýlacaðý üzere Mevlâna'nýn yedi meclisi'nin,yedi vaazý'nýn not edilmesinden meydanagelmiþtir. Mevlâna'nýn vaazlarý, ÇelebiHüsameddin veya oðlu Sultan Veled tarafýndannot edilmiþ, ancak özüne dokunulmamak kaydýile eklentiler yapýlmýþtýr.

hh aa yy aa tt ýý vv ee ee ss ee rr ll ee rr ii

Asýrlar öncesinden yaktýðý kandille genç nesillerin karanlýk ufuklarýný aydýn-latabilmek…. Þüphesiz ne ulvi bir duygu, nadir insana nasip olabilen önemli birhaslet… Ýnsanlarýn cüzdanýndaki meblað oranýnda itibar kazandýðý, menfaatbataklýðýnda riyakar yüzlerin sergilendiði bir çaða "Þems ile Mevlana"nýndostluðundaki hikmetleri taþýyabilmek.. Ne çetin, ne anlamlý bir meþgale…

Gurbeti en iyi yaþayan, hasret denilen ateþi en iyi taþýyanlar bilir ki yalnýzlýkmahbuptan bir esintinin bile gelmediði diyarlara verilen isimdir. Ýþte Mevlanadünya denilen bu edna diyarda, bir gurbet akþamýnda, hüznü ve hasretiyüreðinde duya duya, doya doya çekenlerdendi.

"Bin bilsen de dildaþýn yoksa dilsizsin." sözünün hakikatine vasýl olmuþ birmünzevi olarak bir uzlet köþesinde uzaklardan muþtulu bir haber beklemek.

Mesnevisi'nin baþkahramaný olan ney gibi inlemek; yanan gönlüne su, artandertlerine deva aramak... Ayrýlýklardan þikâyet etmeden yüreðindeki depreþenduygulara gem vurarak gönlünü aydýnlatacak güneþi, "Þems"ini, beklemek…Ýsyaný sabýr kazanýnda eritmek, karanlýklarda kalan ruhunu nura gark etmek…

Öyle, bir "Þems" ki onda, "ikide bir olmanýn" hazzýna varmýþ, ondankendisini ayrý düþünemez olmuþ. Týpký mesnevisinde anlattýðý "ÞaþýÇýrak" hikâyesinde olduðu gibi. Hani bir usta, bir de çýraðý varmýþ. Ustasý çýraðý-na demiþ ki:

-Oðlum! Evde bir kristal avize var git onu al, gel.…"Þaþý Çýrak" bir solukta eve varmýþ fakat ustasýnýn istediði kristalden iki tane

mm aa kk aa ll ee

3

DDost'tan PPosta*

YYürüyenlerMMeehhmmeett AArrkkýýnn ~~ EEddeebbiiyyaatt ööððrreettmmeennii

*Post: Þeyhlik makamý

olduðunu görmüþ. Hemen ustasýna koþup evdeiki tane kristal olduðunu, hangisini getirmesigerektiðini bilmediðini söylemiþ. Ustasý evindebir tane kristal olduðunu, kendisinin yanlýþgördüðünü ifade etmiþ. Fakat Þaþý Çýrak birtürlü ikna olmamýþ ve bu diyalog usta býkýncayakadar devam etmiþ. Nihayetinde usta daha fazlatahammül edemeyip çýraða kristallerden birisi-ni kýrmasýný saðlam kalan diðerini alýp gelmesi-ni söylemiþ. Tabiî ki Þaþý Çýrak kristallerdenbirisini kýrýnca ikisi de ortadan kaybolmuþ. Buhikâyedeki cam kristaller fenafillah yolundakesreti vahdete çeviren bu iki benliði, þaþýderviþ ise Mevlana ile Þems'i iki ayrý beden, ikiayrý ruh olarak algýlayan kalp gözü kapalý olaninsanlýðý temsil etmekteydi. Mevlana, yazdýðýþiirlerde mahlas olarak biricik dostunun, gönül-daþýnýn ismini kullanacak kadar onunlahemhaldý. Çünkü ona göre Þems, hasretinçölünde kavrulduðu bir gün batýmýnda diyarlarötesinden, sýladan esintiler getiren kutlu birulaktý. Çünkü onun için þems, yokluk ülkesin-den Dar-ý Beka'ya açýlan, aydýnlýk bir kapý;maþukun, mahbubun diyarýna kanat çýrpmayýöðreten usta bir öðretici idi.

Haset dolu yüreklerden bunalan Þems'inbiricik dostunu yalnýz býrakýp meçhule karýþtýðývakit Mevlana'nýn yanan yüreðini anlayabilmekiçin ya içli bir ney olmak ya da nefessiz kalmakgerekiyordu. Hani yalancýlýðýyla ünlü bir adamMevlana'ya gelir: "Ey Hazret! Müjdemi isterim,Þems ufukta göründü, buraya gelmektedir." der.Mevlana hiç tereddüt etmeden, bütün mal var-lýðýnýn bu adama verilmesini emreder. Çevresin-dekiler bu yalancý adamýn sözüne itimatetmenin yanlýþ olduðunu ve bunca malý hebaetmemesi gerektiðini salýk verince cevabý çokmanidardýr: "Biz bu haberin yalanýna bile bütünmal varlýðýmýzý veririz. Gerçeðine canýmýz fedaolsun." Belki de bu tavrýyla, bu cevabýyla kita-plara geçecek bir dost tanýmý yaptýðýnýn farkýn-da bile deðildir. "Aþký, yaþayanlar anlatmýyor;anlatanlar yaþamýyor." sözünden hareketle onunsözlerinin yüreðinde kopan fýrtýnayý, volkanlarýifade etmede kifayetsiz kaldýðýný hiç tereddüdedüþmeden söyleyebiliriz.

Ýþte "Mevlana Yýlý" etkinliklerinin sayýsýnýn

4

hat safhaya çýktýðý þu günlerde basket pota-larýnýn gölgesinde özden uzak sema gösteri-lerinin yapýldýðý; Mevlana'yla ilgili kliþe sözlerin,bayaðý sloganlarýn sarf edildiði; dostluðun cüz-dan ile kalp arasýnda sýkýþtýðý, aþkýn bitpazarýnadüþtüðü bir ortamda o mümbit iklimden esintil-er taþýyabilmek… Ýhata ettiði kemiyete raðmenkeyfiyetten uzak etkinlikler… Görselliðin hatsafhaya ulaþtýðý ama özün ýskalandýðýfaaliyetler… Bundan daha vahimi Mevlana'yýanlama ve anlatma adýna yapýlan bu faaliyetlerinonu belirli imajlarýn ve sloganlarýn sýðlýðýnahapsetmesi… Ýþte bütün mesele bu!

Çöl, suya ne kadar muhtaçtýr bilemem amainsanlýk Mevlana'nýn abýhayat bahþeden öðreti-sine hiç bu kadar muhtaç olmamýþtý. Çaðýmýzinsanýnýn aþký, arkadaþlýðý ve dostluðu taným-layabilmesi için bir empati mekanizmasýylaMevlana olup Þems'i algýlamasý gerekmektedir.Hakk'a doðru giden kutlu ve çetin yolda, dünyaçilehanesinde Þems gibi bir dosttan, bir manive-ladan uzak kalmak insanlýðý bir felaketin eþiðinegetirmiþtir. Týbbýn, teknolojinin ýþýkla yarýþtýðý,her derdin bir devasýný olduðu günümüzde;insanlýk manevi yaralarýný bir kangreneçevirmekle, dostlar birbirinin kuyusunu kaz-makla meþgulken, akranlar birbirini daraðacýnaçekmenin telaþý içerisindeler. ÝnsanlýkMevlana'ya sýrt dönmekle, Mesnevi'ye kulaktýkamakla onlarýn beslendiði o kutlu kaynaktanistifade edebilme þansýný da kaybetmekte. Aþkkavramýnýn içinin boþaltýldýðý bu ortamda bazýdüþünceleri yerine oturtabilmek; bir günümüztelakkisinden ve Mevlana bilgeliðinden vere-ceðim þu iki örneði kavramakla daha mümkünhâle gelecektir:

Kayda deðer tiraja sahip bir gazetenin birüçüncü sayfa haberini ve bu haberin hemensaðýnda bulunan resmi asla unutamam. Haberegöre daha ömrünün baharýný yaþamakta olan birgenç kýza delikanlýnýn biri onu ne kadar çoksevdiðini ve onun için canýný bile feda edebile-ceðini söylermiþ. Bir gece yarýsýnda sahil yolun-da beraberce giderken kaza yaparlar. Genç kýzaðýr yaralý, bilincini kaybetmiþ bir vaziyette ikendelikanlý ne yapacaðýný bilemez ve bir panikhavasý içerisinde oradan kaçar. Uðrunda canýnýverebileceði genç kýz ise aþýrý kan kaybýndan

mm aa kk aa ll ee

ölür.Bu trajik olayýn bir benzeri de

Mevlana döneminde yaþanýyor: Birgün yalancýlýðýyla ün salmýþ bir adamMevlana Hazretleri'nin huzurunagelir. Ufukta Þems-i Tebriz'ingörüldüðü, çok kýsa bir süre sonrayanlarýnda olacaðý müjdesini verir vebahþiþini ister. Dostunun hasretiylekavrulmuþ olan bu naif yürek, buadama bütün mal varlýðýnýn ver-ilmesini söyler. Kendisine bu adamýnyalancý olduðunu söyleyen ve buhaberin asýlsýz olduðu ikazýnda bulu-nanlara Mevlana'nýn verdiði mesajise günümüz insanlýðýna manevi birrota çizecek niteliktedir: "Biz buhaberin yalanýna bile bütün mal var-lýðýmýzý veririz. Yoksa gerçeðinecanýmýz feda olsun." Bu iki örneðikýyaslamak suretiyle günümüzeabýhayat niteliðinde mesajlar taþýya-biliriz.

Mevlana geçtiði çölleri yeþertenmümbit bir ýrmak, etrafýna nurlarsaçan parlak bir aydýr. Ama unutma-mak gerek ki ona bu ýþýðý verenÞems (güneþ)'tir. Þemsi tanýmadanMevlana'yý anlamak, Þems- Mevlanamodelini esas almadan insanlarlasaðlýklý iliþkiler kurmak mümkündeðildir.

mm aa kk aa ll ee

5

Ýnsanlýða ahlaký,ilmi,hikmeti,sevgiyi öðreten Hz.

Mevlânâ'nýn hayatýndan ibretlik bir hadise….

Zeynep Temel ~ 10 D

ÞÞ UU AA LL TT II NN LL AA RR IIÞÞ UU AA LL TT II NN LL AA RR II

ÇÇ AA MM UU RR AA AA TT II NNÇÇ AA MM UU RR AA AA TT II NN

Günlerden bir gün devrin Selçuklu

Sultanlarýndan biri kabul etmesini arzu ederekHz. Mevlâna'ya birkaç kese altýn göndermiþti.Hz. Mevlâna'nýn talebelerinden biri altýnlarý alýpHz. Mevlâna'ya arz edince, Hz. Mevlâna talebe-sine döndü ve 'Beni gerçekten seviyorsanýz; bualtýnlarý dýþarýdaki çamurun içine atýnýz!'buyur-du. Talebesi, Hz. Mevlâna'nýn bu isteðini emirtelâkki edip, hiçbir sual dahi sormadan yerinegetirdi. Bu olaya þahit olan bazý kimseler,çamura atýlan altýnlarý toplamak için hiç vakitkaybetmeden çamurun içine dalmýþlardý. Fakatkýsa süre sonra üstleri, baþlarý, yüzleri çamur-dan görünmez hâle geldi. Hz. Mevlâna, tale-belerine, onlarýn bu vaziyetlerini göstererek; 'Bualtýnlar, þu gördüðünüz dünya ehlinin üstünübaþýný batýrdýðý gibi ahiret ehli olanlarýndakalbini kirletir. Çeþitli günahlara sevk edipibadetlerden alý koyar. Bunun için dikkatedilmesi geren nokta; hýrs ve tamah yapmadankanaat üzerinde bulunmaktýr. Dünyada, ahiretsaadeti için çalýþmalý, kazanmalýdýr. Çünkü3slam, insanlara faydalý olmayý emreder.Dünyadaki saadetlerden biri de helâl kazanmakve bu kazancýný hayýr ve hasenat yaparakahrete göndermektir. Asýl sermaye ise ilim,amel, ihlâs ve güzel ahlak sahip olmaktýr.'buyurdu.

Hz. Mevlâna Konya’ya geldikten sonra Tebrizli Þemsve kuyumcu Selahaddin adýyla bilinen iki önemli þah-siyette yakýn dostluk kurmustu. Önce Þems in Konya'dan

ayrýlýþý; ardýndan Selahattin'in vefatý Hz. Mevlâna'yýçok üzmüþtü. Allah, çok geçmeden onabir dost daha gönderdi. Bu kiþi ÇelebiHüsamettin idi Mesnevinin meydanagelmesine o vesile olacaktý.

Çelebi Hüsamettin, Konyamedreselerinde hocalýk yapýyordu.Hz. Mevlâna ya baðlandýktan sonraaralarýnda büyük bir yakýnlýk doðdu, Hz.Mevlâna o güne kadar gazel türü þiirler

yazýyordu. Bunlar büyük bir kitabý doldu-racak kadar çoðalmýþtý. Çelebi Hüsamettinonun daha büyük bir eser yazacak durumageldiðini hissetmiþti. Bu konuda onu teþviketmeyi düþünüyordu.

Bir gün Konya'nýn Meram baðlarýndageziyorlardý Hz. Mevlâna þiirler söylüy-ordu. Çelebi Hüsamettin tamzamanýndýr diyerek düþüncesini söyledi

-Efendim dedi bu güne kadar gazeltarzýnda pek çok þiir söylediniz. Sizi seven-

ler, sizden yeni bir eser bekliyorlar. Böyle bir eseryazsanýz da sizi sevenler bunu okuyarak doysalar.Hz. Mevlâna aslýnda buna hazýrdý. Sarýðýnýn kývrýmlarý arasýndan bir

kâðýt çýkartarak Hüsamettin'e uzattý. Bu kâðýtta, Mesnevi'nin ilk beyitleriyazýlýydý.

Hüsamettin'e :-Oku, diye buyurdu. Çelebi Hüsamettin, Mesnevi'nin giriþinde bulunan ilk

on sekiz beyiti büyük bir coþkuyla okudu. Tam da arzu ettiði gibi bir eserdi.Okuyup bitirdikten sonra Hz. Mevlâna'nýn ellerine sarýldý.

-Efendim, dedi, gönülden dilerim ki bu þiirin devamýný da söyleyin. Hz. Mevlâna: -Bir þartla dedi. Sen yazmayý kabul esersen ben de söylerim. -Buna hazýrým, dedi Hüsamettin. Hz. Mevlâna, 19. beyitten itibaren söylemeye baþladý. Çelebi Hüsamettin de

kaleme aldý. Kitap bittiðinde cilt sayýsý altýya beyit sayýsý 25.618'e ulaþmýþtý

6

Mesnevi’nin yazýlmaya

baþlamasýnýn hikayesi

SS ee nn YY aa zz mm aa yy ýý KK aa bb uu ll EE dd ee rr ss ee nnBB ee nn dd ee SS öö yy ll ee rr ii mmZeynep Temel ~10 D

Bir bülbül idi sýladan ayrý. Uzaklardan bihaber, çaresiz ve sessizçýðlýklarýnda boðulan. Çýðlýklarýnda gömdüðü feryadýný da herkaçýþýnda yanýnda götüren. O'nu arýyordu; umudun tükendiði,kurþunlarýn kalbe hedef alýndýðý ve yakan hasret çöllerinde neyiaradýðýný bilmediði yerde…

Yaðmurlarýn dünyaya sitem ettiði, güneþin küsüp, arþa saklandýðýbir zamanda Konya'ya yolu düþtü bülbülün. Sonsuzluða kanat açar-casýna, dertten örülü hýrkasýna bürünmüþ, suskunluðunda uçuyordu.Bir ara yorulup, damýn birine suskunluðunu bozmak için kondu.Aðlýyor, haykýrýyor ama sesini duyuramýyordu. Ümitsizliðinpençesinde, umudu cam kýrýklarýna dönmüþken kendisini bir avucuniçinde, merhametli sahibinin karþýsýnda buldu. Suskundu. Gözlerimerak içinde etrafý süzüyor, kalbi kavruluyordu. O bülbüle biraz suve ekmek kýrýntýlarý ikram edip, yiyip içmesini istedi. Kana kana içtisudan. Kavrulmuþ kalbine çare etmedi ama kuruyan dili ferahaermiþti. Tam bülbül ona kim olduðunu soracakken o anlatmayabaþladý.

"Canýnda bir can var,o caný ara.Beden daðýnda mücevher var, madenini ara.A yürüyüp giden sûfi, gücün yeterse ara.Ama dýþarýda deðil, aradýðýný kendinde ara." dedi.

Ve aðýr adýmlarla gitti. Bülbül þaþkýndý. Onu savuran rüzgâr umu-runda deðildi. O; bu adamýn sözlerinde yanmayý sevmiþti. Peki, amakimdi bu adam? Ertesi sabaha kadar soðuða aldýrýþ etmeden onungelmesini bekledi. Zaman geçiyor, bülbülse söylenen sözlerinahenginde arýyordu benliðini. Haftalar geçti gelmedi, aylar geçtiyoktu. Bülbül yýlmadý, bekledi... Fakat sabrý tükenmiþti ve uzaklarakanat açmaya karar verdi. Ama olmadý. Bir adým öteye gidemedenbir koku duydu derinden. Ömründe ilk defa hissettiði, kalbine birnefeste güzellikler bahþeden bir kokuydu. Kondu yapraklarýna

dd ee nn ee mm ee

1

GGüüll--ii RRâânnââyyýý KKookkllaarr ##kkeennAAccýý VVeerrmmeezz ÂÂþþýýkkaa DDiikkeennSafiye Nur ATASEV ~ 11 H

güzelin. Sordu: "Sen kimsin?", "Ben gülüm." dedi güzel. Bülbül hayranlýkiçinde gözlerini bir an ayýrmadan bakarken, kanayan ayaklarýna aldýrýþdahi etmiyordu. Caný acýyordu. Güzelin dikenleri ayaklarýndan kanlarakýtýyor ama bülbül, yanýk kalbini bir kez daha ateþe atan bu güzeleyandýðýný gizleyemiyordu. Ýçinde daha da alevlenen bir derdinpençesinde eriyordu. Karar verdi, tekrar o çatýnýn üstünde aylarcagelmese de bekleyecekti ve tükenmez saatler geçmek bilmeyen zamanadostluk ediyordu. Bülbül bitap düþmüþtü. Ellerini açtý, baþýný göðekaldýrdý ve neye yalvardýðýný bilmeden onun gelmesini diledi. O sýradaruhunu okþayan ama bir tokat hüznünde duydu sesini. "Ey ellerini semayakaldýrmýþ yalvaran gafil! Rabb'in sana; 'Þah damarýndan daha yakýným.'diyor, sen gökte ne ararsýn?" dedi. Ýrkildi ama anlayamýyordu söyledikleri-ni. Bu sefer onu býrakmamaya kararlýydý. Peþinden gitti. Konuþmuyordu.Baþý eðik, gelen selamlarý tatlý bir edayla kabul ediyor ama utangaçtavrýndan vazgeçmiyordu. Defalarca bülbülün sormasýna karþýlýk cevapvermediði sorularýna ilk defa durup yanýt verdi. "Ýsmim MuhammedCelaleddin (Hz. Mevlana)"dedi. Dünyalar onun olmuþtu. O, bülbüleyakarýþlarý içine gömmeyi, çaresizliðe sýðýnmayý deðil onunla mücadeleedip beklemeyi, yýlmamayý, sabrý öðretti. Zaman geçiyordu. Bülbül gülünaþkýndan ve içini kavuran ateþten divaneye dönmüþtü. MevlanaCelaleddin Rumi, ona ilahi aþký arz etti, anlattý, yüreðine sular serpti.Caný cananda aramayý, Allah aþkýnýn kavurduðu çöllerdeki güneþin serinoluþunu, içini kanatan acýnýn aslýnda tatlý oluþunu öðretti. Bülbül mahcup

cesaretine sýðýnarak bu seferde güle olan özlemini anlat-tý. O; "Her kim, aþk ile yanýp tutuþmamýþsa, o uçmayankanatsýz kuþ gibidir. Çünkü aþk; sevdiðinin uðrunda

baþ vermektir. Haydi, var bakalým sevdiðininyanýna." dedi. Vardý güzelin yanýna.

Gül bülbülün sesine, bülbül gülünkokusuna yandý. Ayaklarýný kanatan diken-lerin sevdiðinden olduðunu bildiði için, bül-bül acýyý gülde sevdi. Ama gülü koparttýlar,bülbülü kafese kapattýlar. Adýný da "aþk" koy-dular. Savrulup geldi bu aþk bugüne.Mevlana çaldý gönül kapýlarýný. O da öðrendiaþký bülbülden. Ve dudaklarýndan dökülen

bülbülün asi sitemini iþte bu sözlerle anlattý: "Gül bahçesinde bülbülüm, baykuþluða kalkýþýr-

sam ayýptýr bana. Onun gülþeninde fidaným, diken-lik edersem yazýktýr bana…" Son demlerinde Ýlah-i aþk

bu sözlerle yaktý gülü, kavurdu ateþe attý bülbülü. OnlarYaradan'ýna kavuþmanýn huzuru içinde bekliyor olsa gerek, mahþer

gününü. Mevlana bulsa gerek, bülbül gibi yandýðý gülünü…

dd ee nn ee mm ee

2

M e v l a n aVerdin a leme ýþ ýk , Büyük a l im Mevlana. Oldun Mevla 'na aþ ýk , 'Mevlam' der im, Mevlana.

Ham iken piþt im, yandým; Bu sevda bitmez sandým, Semazen gibi döndüm, Duramadým, Mevlana.

Durmaktansa e l g ibi , Coþtum, taþt ým sel g ibi , B i r d ivane yel g ibi , Esemedim, Mevlana.

Ustadýn Þems- i Tebr iz , O umman, sen bir deniz , Sana varan bir dehl iz , Olamadým, Mevlana.

Türbesi var Konya 'da,Mis l i yoktur Dünya 'da , Seni b ir kez rüyada,Göremedim, Mevlena.

Mesnevi 'n i okudum,Ondan hikmet dokudum;Bülbül g ibi þakýdým, Susamadým, Mevlana.

Hikmet dolu her iþ in ,Hakt ýr hayal in , düþün; Var mý c ihanda eþ in?Bulamadým, Mevlana.

MMeevvlleevv ii ss ýý ffaatt ýýnnaa,,MMüüddiirr ll iikk ssaannaatt ýýnnaa,,SSeenniinn ggöönnüüll ttaahhtt ýýnnaaEErreemmeeddiimm,, MMeevv llaannaa,,

Eremedim Mevla 'ma,Sen kul o ldun Mevla 'na,Senin türbende dua,Edemedim, Mevlana.

þþ ii ii rr

3

M.Tarýk Ablak ~ 9 A

""BBiirr iisseenn iikkiilliiggii tteerrkkeett bbiirrlliiggii mmaakkaamm ttuutt.."" Mevlana

Kâinatýn mayasý sevgidir. Ýnsan yaratýlýþýnda, incilerden en büyükhikmet, sevgidir. Sevgi, varlýðýn sebebi, özü ve varlýklarý birbirine

baðlayan en güçlü bir baðdýr. Ýnsan, sevdiði nisbette insandýr.Müsamaha da diyebileceðimiz hoþgörü, insanlarý engince

kucaklama, sýmsýcak karþýlama, kusurlarýný görmeme ve hepaffedici olma anlamlarý taþýmaktadýr. Hoþgörü; herkesi kendikonumunda kabul etme, herkese baðrýný açma; herkesi kucak-lama ve Yunus'un ifadesiyle, "Yaradan'dan ötürü yaratýlaný

sevme"dir.Coþkulu bir sema meclisinde bir gün bir sarhoþ dalar içeri.Saða sola, bu arada Mevlana'ya da çarparak geçer. Dostlarýhemen kenara çekip hýrpalamak isterken Mevlana; "durun"

der, "Þarabý o içmiþ sarhoþluðu siz gösteriyorsunuz." Þirazlý Örfî diyor ki;

" Ýyi ile kötü ile öyle geçin ki Mecusiler seni yakmak, Müslümanlar senizemzemle yýkamak istesinler."

Ve hoþgörüyü doruklara taþýyan Yunus Emre, "Gelin tanýþ olalým,Ýþin kolay kýlalým,Sevelim, sevilelim,Dünya kimseye kalmaz "

davetini insanlýða yüz yýllar öncesinden haykýrarak bu milletinhoþgörüsünü dile getirmiþlerdir.Tüm dünyanýn uluslar arasý sevgi sözcüðü ve küresel sloganý olarak

kabul ettiði, "Gel, Gel, ne olursan ol, gel! Ýster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan

ol, gel! Bizim dergâhýmýz ümitsizlik dergâhý deðildir. Yüz kere tövbenibozmuþ olsan da yine gel!" çaðrýsýyla dil, din, ýrk, milliyet ayýrmadan insanoðluna seslenmiþtir. Mevlana; çatlamýþ, kurumuþ topraklara dönen, sevgiyi unutmuþ yürek-

lerimize "Ýçine dön, insan olduðunu ve insanýn þerefli bir mahlukolduðunu ve sevmeyi asla unutma" diyor… "Ýnsan yaratýlmýþlarýn en þere-

mm aa kk aa ll ee

4

HHOOÞÞGGÖÖRRÜÜDDiillaarraa DDeemmiirrccii ~~ 1100 FF

flisidir." düsturuyla her dilden, her dinden, her renkten insaný kucaklar. Mevlana sevginin,barýþýn, kardeþliðin, hoþgörünün sembolüdür. Mevlana'nýn insanlýða mesajýnda birlik, teklik, vahdet düþüncesi, sevgi ve hoþgörü vardýr.

Hoþgörü, teker teker insanlarýn veya toplumlarýn içinde barýndýrdýðý farklýlýklara raðmen, onlarýbütünlük içinde deðerlendirmenin ve kucaklamanýn en saðlamyoludur.

Beri gel, daha beri, daha beri.Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?Bu hýr gür, bu savaþ nereye dek?Sen bensin iþte, ben senim iþte.Ne diye bu direnme böyle, ne diye?…Sað soluna yan bakar, ne diye?Ýkisi de senin elin, ikisi de.Pekiyi, kutlu ne, kutsuz ne?Topumuz bir tek inciyiz, bir tek.Baþýmýz da tek, aklýmýz da tek.Ne diye iki görür olup kalmýþýz?…Ýnsanlarla bir oldun mu bir madensinBir ulu denizKendinde kaldýn mý bir damlasýn, bir daneDünyada nice diller var, nice dillerAma hepsinde de anlam birSen kaplarý, testileri hele bir kýrSular nasýl bir yol tutar giderHele birliðe ulaþ, hýr gürü, savaþý býrakCan nasýl koþar, bunu canlara iletir.

Mesnevisinde yer alan bir cümlesinde, bu olgunlaþma sürecinde her birimizin vicdanifarkýndalýðýnýn farklý seviyelerini renklere benzetir: "Ne vakit renksizlik mertebesine ulaþýrsan,orada Musa ile Firavun bir olur." der. O, yeryüzünde de gökyüzünde de basamak basamak yük-selen gizli merdivenleri çýkmaya çalýþan ve bocalayan, sendeleyen her insana kayýtsýz ve þart-sýz kucak açmýþtýr.

Dostlar, dostlarBirbirinizden ayrýlmayýnBaþýnýzdan kaçamak hevesleri atýnMadem ki hepiniz birsiniz, ikilik havasý çalmayýnVefa sultaný emrediyor;Vefasýzlýk etmeyin.

Yýkýlýþlarýn birbirini takip ettiði, nefretlerin, düþmanlýklarýn her geçen gün arttýðý þu sonasrýn fitne ve fesadýna karþý en faydalý ilâç, sevmeyi sevmek, nefretten nefret etmek, kin dolubir kâlbi sinede yük sayýp atmaktýr. Asrýmýz Mevlana'ca bir sevgiye muhtaçtýr.

mm aa kk aa ll ee

5

Hakk Rahmetinin insan gözünde damla damla olmasýdýrgözyaþlarý… Gönül pýnarýnýn sonuna kadar açýldýðý anýn beyanýdýrgözyaþlarý… Hakk'a giden yolun üzerindeki engelleri kaldýran, insanýRabbine bir adým daha yaklaþtýran, geçtiði yerleri yeþillikle kaplayanýrmaklar gibidir gözyaþlarý…Her gözyaþý götürmez ama Rabbime… Mevlana olmak gerekir git-

mek istenirse… Çünkü onun sevgisi saftýr ve durudur, durmak bilmezdaracýk bedeninde. Ve taþmýþtýr etrafýndakilere… Artýk açmýþtýr.Mevlana duymak istene; en saf gözyaþýndan bile saftýr onun sevgisi,biricik Rabbisine… Tek bir derdi vardýr Mevlana'nýn bilmek isteyen-lere; bir kerecik olsun görmektir Rabbisini dünya gözüyle. Göremezbelki Mevlana ama etrafýndakilere göstermiþtir, içten ve halis bir þek-ilde…Onun sayesinde bir çok insan kurtulmuþtur belki de cihan

üzerinde… Mevlana bir asýr deðil, binlerce asýrdýr tanýmak isteyene;Çünkü o yazarak anlatmýþtýr Rabbisini de kelimeler karþýlýkgelmemiþtir onun sevgisine…Ve Mevlana gözyaþlarýyla sulamýþtýr ektiði tohumlarý, Rabbi için

yetiþtirmiþtir gül fidanlarýný. Ýþte bu yüzden gözlerde yaþtýr Mevlana,durmak bilmeden damlyan iþte bu yüzden çaðlayan ýrmaklar gibidirMevlana, içinde taþ durdurmayan ve iþte bu yüzden Güneþtir Mevlana,etrafýný deðil, tüm cihaný aydýnlatan… Gönüllerde ukdedir Mevlana,diyarlarda Ozan, kalplerde püryandýr Mevlana, dillerde destan… Seninyolundan gitmeyi nasibeylesin herkese YARADAN… EY MEVLANA!Uðruna kurban olsun senin bu vatan!

dd ee nn ee mm ee

6

GGÖÖ ZZ YY AA ÞÞ LL AA RR II NN DD AA NN

MM EE VV LL AA NN AA '' YY AA Ali YILMAZ ~ 11 Ý

KKuuyyuummccuu

Adamýn biri bir kuyumcunun dükkânýnagitti:

-Bana terazini verir misin, altýn tozu tar-tacaðým, dedi.

Kuyumcu, adamýn bu isteðine karþýlýk:-Bende elek yok, sana elek veremem!

dedi.Adam þaþýrmýþ halde:-Sen benle alay mý edersin? Ben senden

elek deðil terazi istiyorum! dedi. Kuyumcubu defa da:

-Bende süpürge yok, sana süpürge vere-mem! dedi.

Adam iyiden iyiye þaþýrmýþ halde:-Yahu ben senden süpürge deðil terzi

istedim! dedi.Bunun üzerine kuyumcu þöyle dedi:-Bak babacýðým, sen ihtiyar bir adam-

caðýzsýn, altýnýn tozunu teraziyle tartmayaçalýþýrken ellerin titreyecek altýný döke-ceksin. Döktüðün altýn tozunu toplamakiçin gelip benden süpürge isteyeceksin. Sonrada bunlarý ayrýþtýrmak için gelipbenden elek isteyeceksin. Ýþte bu yüzden, benden en son isteyeceðin þeyidüþünüp,"bende elek yok" dedim.

AAtteeþþ ee AAtt ýý llaann ÇÇooccuukk

Zamanýn birinde Yahudiler arasýndan zalim bir padiþah çýktý. Ýsa dinindeolanlara zulme baþladý. Büyük bir ateþ yaktýrarak yanýna bir put dikti ve putasecde etmeyeni ateþe atmaya baþladý.

Kucaðýnda çocuðuyla bir kadýný ateþin baþýna getirdiler. Çocuðu kadýnýnkucaðýndan alýp ateþe attýlar. Kadýna da."Eðer bu puta secde etmezsen senideatarýz!" dediler.

Kadýn puta yaklaþtý. Ancak tam secde etmek üzereyken ateþe atýlan çocuk.Ateþin içinden seslendi:

hh ii kk aa yy ee

1

H Ý K A Y E L E R MM EE SS NN EE VV ÝÝ ’’ DD EE NN

-Anne sakýn bunu yapma, puta secde etme! Ben burada çok rahatým, Allah'ýn nimetlerinenail oldum. Her ne kadar görünüþte bu bir ateþse de, aslýnda bir gül bahçesi, Yüce Allah'ýn cen-neti.

Bunun üzerine baþta çocuðun annesi olmak üzere halk kendiliðinden art arda ateþe atla-maya baþladý. Bunu gören padiþahýn yaptýðý iþten dolayý içi daraldý; çünkü halk böylece imanýnadaha sýký sýkýya baðlanmýþtý.

AAnnaass ýýnn ýý ÖÖll ddüürreenn AAddaamm

Adamýn biri bir gün anasýný hançerleyerek öldürdü. Bunun üzerine halk baþýna toplanýp "Ananýniçin öldürdün, sen ne hayýrsýz evlatsýn!" diyerek, onu lanetlemeye baþladýlar.

Adam cevap verdi:-Anam çok çirkin bir iþ yaptý, onun için öldürdüm. Günahýný toprak örtsün.Bunun üzerine halk: "Anneni öldüreceðine ona musallat olan adamý öldürseydin, ananý neden

öldürdün?" dediler.Adam:-Her gün baþka birini öldüreceðime sadece bir kiþiyi öldürürüm, dedi.Adam bununla "Kötülüðün kaynaðýný kuruttum." Demek istedi.Bil ki, bu misalde geçen kötü huylu ana, fesadý her tarafta açýk olan nefsindir…

MMiinn ii kk KKuuþþuunn ÖÖ ððüüddüü

Avcýnýn yakaladýðý küçük kuþ birden konuþmaya baþladý:-Ben minicik bir kuþum, etim diþinin kovuðunu bile doldurmaz. Eðer serbest býrakýrsan iþine

yarayacak üç öðüt veririm. Dinle, birinci öðüdüm þu: "Olmayacak bir söz duyarsan asla inanma!" Avcý þaþýrmýþtý. Ýkinci öðüdü isteyince küçük kuþ:-Beni býrak, ikinci öðüdümü þu duvarýn üstünde vereceðim, dedi.Avcý kuþu býraktý. Bir anda uçup dama konan kuþ:-Dinle, dedi. "Geçip gitmiþ þeyler için asla üzülme." olan olmuþ biten bitmiþtir çünkü. Bak

benim karnýmda on dirhem aðýrlýðýnda bir inci vardý. Çok kýymetli bir inciydi bu. Ne yazýk kielinden kaçýrdýn.

Avcý daha çok þaþýrmýþ, kuþu serbest býraktýðýna piþman olmuþtu. Ah vah etmeye baþladý.Kuþ: -Ne oldu? diye sordu. Niçin dövünüp duruyorsun? Ben sana, olmayacak söze asla inanma

dememiþ miydim? Sen karnýmda inci olduðunu duyunca bu öðüdü hemen unuttun. Kendisi üçdirhem gelmeyen kuþun karnýnda on dirhemlik inci olur mu hiç? Üstelik ikinci öðüdümü deunutmuþu benziyorsun. Hani elden kaçýrdýðýn þeyler için asla üzülmeyecektin!

Avcý utanmýþ baþýný yere eðmiþti.-Üçüncü öðüdünü ver bari! diye inledi.Küçük kuþ duvardan uçup yüksekçe bir aðacýn dalýna kondu ve oradan gökyüzünün

boþluðuna doðru süzülürken þöyle baðýrdý:-Behey sersem avcý, sen verdiðim iki öðüdü tuttun mu ki üçüncü öðüdü istiyorsun?..

Kaynak: Þenyýldýz yayýnevi 2005-Topkapý Ýstanbul-Ragýp güzel

2

hh ii kk aa yy ee

2

MEVLANA

Karanlýk güneþin ýþýðýný kapladýysaÝnsanlar yalnýzým diye haykýrýyorsaVe vakit çýðýrýndan zaten çýktýysaDua etmeye baþlýyor sokak kenarýndaki amcaBir an önce tut ellerimden Allah'ýmHani diyor ya, Mevlana.

Daha yeni yeni tanýyorken seniHiç çalýþmadýðým halde ezberledim tüm sözleriniYýllardýr giderdim memleketime amaAnlamazdým bir þey, almazdým tat halbukiKalbim senin için çarpmýyorsa da Biliyorum ayný amaçta çarpýyor Mevlana.

Ben küçük bir çocuk, ya da bir putperestBir divaneyim ben, bedeviyim belki de suya hasret.Geldim sonunda ama kalmadý ki bu 'ben' de metanetGelse de pek korkmuyorum artýk kýyametVe biliyorum doyamayacaðým seninle etmeye muhabbetSeni bunca sevmek daha yeterli deðil ki Mevlana.

Aþk nedir diye sormayacaðým ben sanaYa sen olup bileceðim aþký her damlasýnaYa da ben kalýp aðlayamayacaðým hiç doyasýyaYa sen olup aþký yazacaðým satýrlaraYa da ben kalýp her zamanki gibi buradaSeni anlatmaya çalýþacaðým Mevlana.

þþ ii ii rr

3

Merve Büþra Bozcu~ 9 C

MEVLANA’ da

Ölüm bir baþka doðumdur. Mevlana'ya göreölüm ayrýlýk ve 'yokluk' deðildir. Ölüm ve hayataynýdýr. Aslýnda hepimiz bir 'varlýk denizi' içindeyüzmekteyiz ve ölüm sadece, bir varlýk âle-minden diðer bir varlýk âlemine bir yolculuktur.

Kur'ân-ý Kerîm'de "Her canlý ölümü tadacak-týr. Sonunda bize döndürüleceksiniz." (Ankebût s.)âyetiyle ölümün her canlý varlýk için kaçýnýlmazolduðu belirtilir. "Biz Allah'a aidiz ve yine O'nadöneceðiz." (Bakara s.) ayeti de ölümü bir yok oluþdeðil; insanýn aslýna dönmesi, Allah'a kavuþ-masý, gerçek hayatý ve ebedîliði kazanmasýolarak niteler. Hz. Peygamber'in: "Müminlerkatiyen ölmezler ancak fânî bir âlemden bakîbir âleme intikâl ederler." hadisi de ayný anlam-dadýr. Bu yüzden Mevlâna, ölümü ayrýlýk ve birson deðil kavuþma ve sevinç olarak niteler.

Mesnevinin ilk beyitlerindeki "ney" sembolügibi, insan dünyada iken gurbettedir. Ölüm,onu asýl vatanýna ve sevgilisine kavuþturur.

Mevlâna'nýn ifadesiyle; insan, kamýþtankoparýlmýþ bir ney gibidir. Gerçek sahibindenuzaklaþtýðýndan dolayý da hep inlemektedir.Onun bu iniltisi, bütün bir hayat boyu devameder.

Ýnsan bir yolcudur. Ruhlar âlemindenbaþlayan yolculuðu, anne karnýna, dünyaya,çocukluk dönemine, gençlik çaðýna, yaþlýlýkhengâmýna, kabir ve derken cennet veya cehen-neme kadar devam eden bir yolculuktur. Amaacaba insan, bu yolculuðunun ne derece farkýn-dadýr? Eðer o, daima kendini bir yolcu gibigörse, yürüyüþünü zorlaþtýrmaktan baþka bir iþeyaramayacak olan dünyanýn çeþitli güzellikler-ine takýlýp sendelemeden yürüyüp gidecektir.Ýþte Mevlana'ya göre ölüm, bu meþakkatli yolunson bulmasý ve diyar-ý gurbetten asýl vatanadönüþ vesilesidir.

Hz.Mevlânâ için ölüm, sevgiliye kavuþmaktýr.

mm aa kk aa ll ee

4

Herkesi kû dûr mand ez aslý-ý hîþ

Bâz cûyed rûzgâr-i vasl-ý hîþ

"Aslýndan, vatanýndan uzaklaþmýþ olan kimse orada geçirmiþ olduðu zamaný tekrar arar."

ÖLÜMDÜÞÜNCESÝ

Emine Turanl ý ~ 10 DF.Tuðba Çoðalmýþ ~ 10 F

Bir gazelinde ölüm hakkýnda þöyle der:

Öldüðüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var

sanma...

Benim için aðlama, yazýk, vah vah deme;

Þeytanýn tuzaðýna düþersen, o zaman eyvah demenin sýrasýdýr,

Cenâzemi gördüðün zaman firâk, ayrýlýk deme,

Benim kavuþmam, buluþmam iþte o zamandýr,

Beni topraða verdikleri zaman, elvedâ elvedâ demeye kalkýþma,

Mezar, cennet topluluðunun perdesidir.

Batmayý gördün deðil mi? Doðmayý da seyret, güneþle aya gurûb-

dan hiç ziyân gelir mi?

Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda

þüpheye düþüyorsun?

Hangi kova kuyuya salýndý da dolu dolu çýkmadý? Can Yusuf'u

ne diye kuyuda feryad etsin?

Bu tarafta aðzýný yumdun mu, o tarafta aç

Zîrâ senin Hayy u Hû'yun, mekânsýzlýk âleminin fezâsýndadýr

Dünya geçicidir, ölüm ise gerçektir. Öyleyse ebedi dünyaya yolculukta dostun

yanýna eli boþ gitmemek gerekir.

"Hiçbir ölü, öldüðü için hasret çekmez. Ancak taatinin azlýðýna yanar.

Yoksa Ölen kimse; kuyudan ovaya çýkmýþ, zevk u safa meclisine ulaþmýþtýr.

Bu daracýk matem yurdundan ferahlayýp, geniþ bir ovaya göçmüþtür.

Orasý doðruluk yeridir, orada yalan yoktur. Ayranla sarhoþ olan has þarabý ne

bilsin?

Orasý öyle bir doðruluk yurdudur ki, Hak onlarla beraberdir. Su ve çamurdan

(bedenden) kurtulmuþ, nur ile dostturlar.

Bu hata için bir iki nefesin kaldý. Bari gayret et de ercesine öl"

Hz. Mevlana'nýn 30 Eylül 1207 yýlýnda Horasan'ýn Belh þehrinde dünyadakiyolculuðuna baþlayan Mevlana 17 Aralýk 1273 günü Konya'da Hakk'ýn rahme-tine kavuþmuþtur. Onun düþüncesinde ölüm hiçbir zaman yokluk olarak kabuledilmediði için ölüm gününe düðün günü veya kavuþma gecesi manasýndaki"Þeb-i Aruz" denilmiþtir.

mm aa kk aa ll ee

5

KK EE LL EE BB EE KK TT ÝÝ KK EE LL EE BB EE KK TT ÝÝ

ÖÖ MM RR ÜÜ NNÖÖ MM RR ÜÜ NNNurfidan Çerko ~ 9 D

Her þehirden güneþi göreyim diye, gönlünden kapýlar açmýþtýn korateþlerce, kanatlar takýyordun. Ýlkbahar mevsimi gibi topraða düþtünefesin. Ilýk yaðmurlar, gül kokularý, nasýl bir aþk ki gönlüne yaðdý. Birdað üfürtüsü, çay þýrýltýsý ömrü nasýl bileneyim ben. Bulutlar üstünekurup köprüler kül gibi telaþlýca nasýl uçup gidiyor kuþlar.

Ey Mevlevi,Kelebekçesine titrek yüreðin, ya Hayy, ya Kayyum ya Vedüd’ü ser-

perek kuþlarýn kanadýna, bir deli aþka açtýn ellerini. Bana nefesini üfle,üfle ki benim de kalbim önündeki yüzlerce çiçek gibi titrek titrek açýl-sýn o deli aþka. Ve içime ýlýk gül dallarý yürüsün. Bu yürüyüþ bir gün-batýmýnda simsiyah, kördüðüm benliðimi aralýksýz, aralýksýz vursun dataze gözyaþlarým dökülsün korkularýma. Artýk hiç korkmayayým deni-zler kudursa da. Güneþin ýþýklarý baþtan ayaða hüzün daðýtýyorsa,ardýmýza bakacak hiçbir iyi iþ yoksa, 'yaþam kökü, susuz yolculuklarladolu bir öykü olmadý mý' ey dünya diye baðýrmýyorsak… ya birik-tirdiðiniz nedir þu gözyaþlarý yerine diye fýsýldadýðýný duyar gibiyim.

Ey Mevlevi,Ey çevresindeki yýrtmak için kor ateþler gibi kanatlar takan ve

ayaðýný toprak ovadan, usulca gönül ovasýna çeken o kelebek benimömrüm diye diye þeb-i aruzdan. Her gül kokusu bütünün sýrlarýndansöz eder. Alemin çevresindeki perdeleri yýrtarak gider diyorsan , elbeko kokular bizi de bulacak deðil mi?

Dünya, inci gökler, gözlerimin üzerine dizilsin, senin gözlerininüzerine dizildiði gibi felekler Allah, yaratýcý kudretinin delillerini, göðsüaçýlan Peygamberimizin gönlüne nakþetmiþ, hikmetler senin nefesineüfürülüyorsa, ya insanlýk, tüm dünya neyi arýyor böyle?

dd ee nn ee mm ee

6