112
MEMLEKETİM BERLIN Charlottenburglu Türk kökenli göçmenlerin başarı hikayeleri Charlottenburger Bürger türkischer Herkunft erzählen ihre Erfolgsgeschichten

berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

  • Upload
    others

  • View
    10

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

MEMLEKETİMBERLIN Charlottenburglu Türk

kökenli göçmenlerin başarı hikayeleri

Charlottenburger Bürger türkischer Herkunft erzählen

ihre Erfolgsgeschichten

Page 2: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

2

��������������� ���� ���

Wir bedanken uns für die Unterstützung beim BBWA – Bezirklichen Bündnis für Wirtschaftund Arbeit des Bezirksamts Charlottenburg-Wilmersdorf

Herausgeber: Türkisch-Deutsche Unternehmervereinigung Berlin-Brandenburg e.V.Türk-Alman İşadamları Birliği Berlin-BrandenburgKurfürstendamm 175 • 10707 Berlin • Tel: 030/88550000 • E-Mail: [email protected] 2013

Page 3: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

3

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Charlottenburg-Wilmersdorf İlçesi’nde yaklaşık 320 bininsan yaşamaktadır. Bunların 60 bini göçmen kökenlidir.Entegrasyonun genellikle başarılı olduğu; dünyanın dörtbir yanından buraya gelen ve yerleşen insanlara çok şeyborçlu olduğumuz malesef çoğu zaman gözden kaçırıl-maktadır. Daha açık söylemek gerekirse: Bu kültürel veetnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük birhazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır,ancak medya haberlerinde ve toplumsal tartışmalarda busorun çoğu kez tek taraflı olarak ele alınmaktadır.

30 Ekim 1961’de Federal Almanya ve Türkiye arasında iş-gücü alımı için bir anlaşma imzalandı. Böylece Türki-ye’den göç tarihi 50 yılı aşan bir süre önce başlamış oldu.Bu tarihten bu yana nesiller boyu sayısız başarılı entegras-yon örnekleri, sosyal olarak yükseliş, başarılı girişimcilikve kişisel başarılar yaşanmıştır.Bu kitapçık bunlardan bazılarını söyleşilerle çok etkileyicibir şekilde anlatmaktadır. Bu örnek kariyerlerlerin listesiçok uzun ve insanı şaşırtacak kadar çeşitlidir. Avukattangirişimciye, sendikacıdan psikoloğa, film ve tiyatro yönet-menliğinden ve oyunculuğa kadar uzanmaktadır.

Bu kitapçıkta ele alınan ve daha sonra gezici sergilerde su-nulacak olan bu biyografiler ile devam eden göç ve enteg-rasyon süreci daha kolay anlaşılabilecektir. Bu bilgilersemtimizde bulunan işletmeler ile ilk ilişkilerin kurulması,işletmeler ile semt sakinleri arasında güvenin sağlanma-sına da katkıda bulunacaktır. Bu ilişkiler ile yeni perspek-tifler, yeni fikirler ortaya çıkabilir, mahallelilik ve birliktelikduygusu doğabilir.

İlçemizin çehresini şekillendiren, şekillendirmeye devameden göçmenlerin çeşitli nesilleri kapsayan bu yaşam hikayelerinin gözler önüne serilmesi ile, kültürel ve etnikkökenden bağımsız olarak, iyi komşuluk ilişkilerinin geli-şeceğini, karşılıklı kabul ve birlikteliğin yükseleceğini ümitediyorum. Farklılıklar yanında, ortak yanlar daha kuvvetlibir şekilde öne çıkacak ve bu projeden önemli, olumluesinlenmeler doğacaktır.

In Charlottenburg-Wilmersdorf wohnen rund 320.000Menschen. Über 60.000 haben einen Migrationshinter-grund. Leider wird zu oft übersehen, dass Integration inden meisten Fällen gelingt und dass wir den Menschen,die aus aller Welt zu uns kommen und sich bei uns in derRegel auf Dauer niederlassen, viel verdanken. Um es deut-licher zu sagen: Diese kulturelle und ethnische Vielfalt istfür Berlin und insbesondere unseren Bezirk ein Schatz.Natürlich gibt es Integrationsprobleme, aber zu oft wer-den die öffentliche Berichterstattung und die gesellschaft-liche Diskussion davon einseitig dominiert.

Am 30. Oktober 1961 unterzeichneten die Bundesrepu-blik Deutschland und die Türkei einen Vertrag über dieAnwerbung türkischer Arbeitskräfte. Vor mehr als 50 Jahren begann damit die Geschichte der türkischen Ein-wanderung in Deutschland. Seitdem gibt es unzähligeBeispiele gelungener Integration, Beispiele von sozialemAufstieg über mehrere Generationen hinweg, erfolgreicheUnternehmensgründungen und persönliche Erfolgsge-schichten.Einige davon erzählt dieses Heft in beeindruckenden Texten und Interviews. Die Liste der eindrucksvollen Kar-rieren ist lang und erstaunlich vielfältig: Von der Rechts-anwältin über den Unternehmer, den Gewerkschafter unddie Psychologin bis zur Regisseurin und Schauspielerin.

Anhand der einzelnen Biographien, die in der Broschüreund auch in einer Wanderausstellung präsentiert werden,lässt sich der fortwährende Migrations- und Integrations-prozess nachvollziehen. Die Information kann auch dazudienen, erste Kontakte mit den Unternehmen im Kiez zuknüpfen und Vertrauen zwischen Unternehmerinnen undUnternehmern und Bewohnerinnen und Bewohnern zuschaffen. Daraus können sich neue Perspektiven und neueIdeen ergeben, ein Kiezgefühl und ein Gefühl der Zusam-mengehörigkeit können entstehen.

Ich erhoffe mir durch die Veranschaulichung der genera-tionsübergreifenden Lebensgeschichten der Migran -tinnen und Migranten, die das Gesicht des Bezirksmitgeprägt haben und weiterhin prägen, eine Erhöhungder Akzeptanz, eine Förderung des Zusammenhalts und

„Pioniere der Migranten“ “Göçmenlerin öncüleri”

Page 4: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

4

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Türk-Alman İşadamları Birliği’ne ve bu kitapçığın hazır-lanmasında katkısı olanlara tüm kişilere angajmanlarındandolayı teşekkür ederim.

gute nachbarschaftliche Beziehungen unabhängig von derkulturellen und ethnischen Herkunft. Neben den Unter-schieden werden die Gemeinsamkeiten stärker hervortre-ten, und von diesem Projekt werden wichtige, positiveImpulse ausgehen.

Ich danke der Türkisch-Deutschen Unternehmervereini-gung Berlin-Brandenburg e.V. und allen Beteiligten für ihrEngagement.

Ihr

Reinhard NaumannBezirksbürgermeister

Page 5: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

5

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Geçen yıl Türkiye’den Almanya’ya göçün 50. yılını kutla-dık. 1961 yılında iki ülke arasında yapılan anlaşma ile Tür-kiye’den çoğunlugu kırsal kesimlerden ilk misafir isçilergeldiler. O zamanlar ne bu insanlar, nede Alman toplumuve resmi makamları göçe hazırlıklı değildi. Gelecek on yıl-lar her iki taraf için de bir öğrenme süreci oldu. Uzun yıllar serbest çalışma hakkımız tanınmadı. Batı-Ber-lin’de yaşayan yabancılar olarak Wedding, Kreuzberg veTiergarten gibi semtlere taşınma yasağı yaşadık. Bu 50 yılzarfında önümüze konulan taşları, engelleri aşmaya çalış-tık. Göç Kanunu’nun henüz 2005 yılında kararlaştırılıp,yürürlüğe girdiği düşünülürse, politikanın değişen şartlarane kadar geç reaksiyon gösterdiği ve sürecin ne kadar zah-metli geçtiği anlaşılır. Bugün ise durum çok farklı. Berlin’de yaşayan her dört ki-şiden birisi göçmen kökenli. Hemen hemen doğan her ikiçocuktan birisinin anne veya baba tarafından göçmen kö-keni bulunmakta. Berlin çeşitli kültürlerin yaşadığı birdünya metropolü haline geldi. Yabancı kökenli işletmele-rin olmadığı bir Berlin düşünülemiyor artık. Berlin Sanayive Ticaret Odası’nın (IHK) verilerine göre 170 farklı ül-keden insan bu şehirde ticari faaliyette bulunuyor. Türkiye kökenli girişimcilerimizin hayat hikayeleri, çıkışkoşulları çok zor olmasına rağmen, bir başarı hikayesidir.Bugün Berlin’de 10 binin üzerinde Türkiye kökenli giri-şimci ve serbest çalışan bulunmakta. Bunların toplam yıl-lık ciroları yaklaşık 4 Milyar Euro’yu bulmakta ve 38 binkişi istihdam etmektedirler. Ekonominin her dalında faa-liyette bulunuyorlar.

Kökeninde göçmenlik bulunan veya göçmenliği yaşamışolan, bugün Berlin’i şekillendiren bu insanların hayat hi-kayelerini ve başarılarını ve bugüne bakışlarını zevkle oku-yacağınızı umuyorum. Bu projeyi destekleyen Charlottenburg-Wilmersdorf İl-çesi Belediye Başkanı Reinhard Naumann’a teşekkürlerimisunuyorum.Bunun dışında bu kitabın ortaya çıkmasında emeği gecenherkese, öncelikle büro yöneticimiz redaksiyon sorumlu-muz Mümtaz Ergün’e ve fotoğraflarla desteğinden dolayıHüseyin İşlek’e ve zamanlarını ayırıp bize söyleşi imkanıtanıyan girişimcilerimize ve diğer ileri gelen kişilere teşek-kür ederim.

Saygılarımla

Remzi KaplanTDU Başkanı

Letztes Jahr haben wir den 50. Jahrestag der Migration ausder Türkei gefeiert. 1961 kamen die ersten Gastarbeiter,überwiegend aus den ländlichen Gebieten der Türkei. Da-mals waren weder diese Menschen aus der Türkei nochdie deutsche Gesellschaft und Behörden darauf vorberei-tet. Die folgenden fünf Jahrzehnte wurden für alle zueinem Lernprozess.Lange Zeit durften wir nicht selbstständig arbeiten. Da-rüber hinaus erlebten wir als Ausländer Zuzugssperren fürdie Bezirke Wedding, Tiergarten und Kreuzberg. In denletzten 50 Jahren mussten wir immer wieder solche Stol-persteine aus dem Weg räumen. Das Zuwanderungsgesetzwurde erst 2005 verabschiedet. Man kann sich vorstellen,wie schwerfällig dieser Prozess verlaufen ist, und wie spätdie Politik auf die veränderte Entwicklung reagiert hat.

Heute hat jeder vierte Bürger in Berlin einen Migrations-hintergrund, fast jedes zweite neugeborene Kind hat mindestens einen Elternteil mit Migrationshintergrund.Aus Berlin ist eine Stadt der kulturellen Vielfalt geworden,eine Weltmetropole, aus der Gewerbebetriebe ausländi-scher Herkunft nicht mehr wegzudenken sind. Laut IHK-Angaben stammen die Inhaber der Berliner Betriebe aus170 verschiedenen Ländern der Welt.

Die Geschichte des türkischstämmigen Unternehmer-tums ist trotz schwerer Ausgangsbedingungen eine Er-folgsstory. Heute haben wir in Berlin über 10.000Unternehmer und Freiberufler türkischer Herkunft, diejährlich ca. 4 Milliarden Euro umsetzen, für über 38.000Arbeitsplätze sorgen und in fast allen Bereichen der Wirt-schaft tätig sind.Ich hoffe, Sie werden die Lebens- und Erfolgsgeschichtendieser Berlinerinnen und Berliner mit Migrationshinter-grund bzw. -erfahrung, die damals wie heute das StadtbildBerlins mitprägen, mit Interesse lesen.

Ich bedanke mich herzlich beim Bezirksbürgermeistervon Charlottenburg-Wilmersdorf Reinhard Naumann, fürdie Unterstützung dieses Projekts. Desweiteren gilt meinDank allen, die an der Entstehung dieses Buches beteiligtwaren: Unserem Geschäftsleiter Mümtaz Ergün für die re-daktionelle Leitung, Hüseyin Islek für das Bildmaterialund natürlich allen Persönlichkeiten, die für dieses Buchaus ihrem Leben erzählt haben.

Mit freundlichen Grüßen

Remzi Kaplan

Fünf Jahrzehnte Lernprozess 50 Yıllık öğrenme süreci

Page 6: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

6

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Bu kitapçık için Charlottenburg – Wilmersdorf İlçesi’ndeyaşayan veya işyeri olan toplam 14 Türk kökenli Berlinliile söyleşi yapıldı. Bunlardan 9’u çeşitli ekonomik alan-larda faaliyette bulunan girişimcilerden oluşmakta. Diğer-leri ise basın, sanat, sosyal çalışma, psikoloji ve gençlikalanlarında yaptıkları hizmetlerle toplumda saygınlık ka-zanmış ileri gelen kimseler. Söyleşileri kısa tutmak istiyordum. Ancak daha ilk söyle-şilerde yalnızca kişisel gelişim, başarı ve duyguların dilegetirilmediğini, Berlin şehrinin ve göçün tarihinin de an-latılarda yer aldığını gördüm. Bu nedenle söyleşiler birazdetaylı oldu. Girişimcilerimiz nasıl girişimci olduklarını,yükseldiklerini seve seve anlattılar. Gayret, çalışkanlık vetutarlılık başarıyıda birlikte getirmişti. Diğerleri ise hiz-metleri, sosyal angajmanları ile toplumsal birlikteliğebüyük katkılarda bulunmuşlardı. Bunların bu çalışmalarısonucu 1980’li yıllarda çocuk veya genç yaşta Türkiye’denailelerinin yanlarına buraya gelen `Bavul Çocukları´ diyeadlandırdığımız bir çok insanımız, bugün başarılı işveren-ler oldular.

Türk kökenli işletmelerin bugün geldikleri nokta göçünbaslangıç yıllarından çok farklı boyutlarda bulunuyor. Bu-gün modern işletmeleriyle ve iyi yetişmiş personelleriyleyalnızca ticaret ve gastronomi dallarında değil, giderekartan sayıda teknik ve bilimsel branşlarda faaliyet içindeler.İkinci, üçüncü nesil temsilcileri yalnızca bununla kalmıyor,birçok büyük şirketin, holding’in yönetim kademelerindeyer alıyorlar. Tiyatro yöneticisi, profesör, doktor, avukat,mühendis, gazeteci, sanatçı ve yazar olarak karşımıza çı-kıyorlar. Eyalet hükümetlerinde, parlamen tolarında yeralıyorlar. Mentaliteleri, kültürleri, sosya lizasyonları Ber-lin’le bütünleşmiş. Berlin’le birlikte büyümüşler. Toplu-mun bir parçası veya ayrılmaz bir parçası değil, çoktantoplumun içindeler. Böylede algılanmak istiyorlar.

Bu kitapçık bir çok bakımdan Berlin’in tarihine bir bakışsunuyor: Bazı okurlar için bu söyleşiler Charlottenburg-Wilmersdorf ’un tarihini yansıtıyor. Diğerleri ise göç ile ilgilendikleri için bu sayfaları merakla çevireceklerdir. Ba-zıları ise anne ve babalarının kuşağı hakkında daha fazlabilgi edinmek için ilgi duyacaklardır.

Zevkle okumanız dileğiyle

Mümtaz ErgünTDU Büro Yöneticisi

Für dieses Heft haben wir mit 14 Berlinern türkischerHerkunft aus dem Bezirk Charlottenburg – WilmersdorfInterviews geführt. Neun von ihnen sind unternehme-risch tätig, die anderen sind bekannte Persönlichkeitenaus den Bereichen Medien, Kunst, Sozialarbeit, Psycho-therapie und Jugend. Ursprünglich wollte ich die Interviews kurz halten. Ichmerkte aber schnell, dass meine Gesprächspartner mehrRaum brauchten, weil es nicht nur um persönliche Ent-wicklung, Erfolge und Befindlichkeiten ging. Stattdessensteckt in jedem der in diesem Heft geschilderten Lebens-wege auch ein Stück (Migrations) Geschichte der StadtBerlin. Ehrgeiz, Fleiß und Ausdauer wurden mit Erfolgbelohnt. Andere haben durch ihr soziales Engagementzum gesellschaftlichen Zusammenhalt beigetragen. Dankihres Einsatzes sind heute aus den sogenannten „Koffer-kindern“, welche in den 80er Jahren als Kinder oder Ju-gendliche ihren Eltern nach Deutschland gefolgt sind,erfolgreiche Persönlichkeiten geworden.

Die heutige Struktur des türkischstämmigen Unterneh-mertums ist völlig anders als in den Anfängen. Man istheute mit modernen Betrieben und Fachpersonal nebenHandel und Gastronomie auch zunehmend in techni-schen und wissenschaftlichen Bereichen tätig. Die Vertre-ter der zweiten und dritten Generationen entscheiden inChefetagen der großen Konzerne mit. Sie leiten Theater,haben Professuren, sind Ärzte, Anwälte, Ingenieure, Jour-nalisten, Künstler und Schriftsteller. Sie sitzen in Landes-regierungen und Parlamenten. Ihre Kultur, Mentalität undSozialisation sind mit Berlin verbunden. Sie sind mit derStadt zusammengewachsen. Sie sind nicht mehr nur einTeil oder Bestandteil dieser Gesellschaft, sondern sie sindlängst in ihrer Mitte angekommen. Und so wollen sie auchwahrgenommen werden.

Dieses Heft gibt in vielerlei Hinsicht einen Einblick in dieVergangenheit Berlins: Für manchen Leser mögen dieseInterviews ein Stück Charlottenburg-Wilmersdorfer His-torie widerspiegeln. Andere werden sich für das ThemaMigration interessieren und deshalb durch diese Seitenblättern. Und für einige geht es schlicht um die spannen-den Geschichten ihrer Elterngeneration.

Viel Vergnügen beim Lesen

Mümtaz ErgünTDU Geschäftsleiter

In der Mitte der Gesellschaftangekommen.

Çoktan toplumuniçindeler

Page 7: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

7

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Inhalt:Ahmet Külahçı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 08Journalist – Kolumnist, Hürriyet Tageszeitung / Gazeteci , Köşe yazarı – Hürriyet gazetesi

Serdar Yılmaz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16Suntrips GmbH – Reiseveranstalter / Suntrips Ltd. Şirketi – Turizm Tur Operatörü

Celal İrgi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24AC Eurogida GmbH – Lebensmittel Supermärkte / AC Eurogıda Ltd. Şirketi – Gıda Marketler Zinciri

Sema Yılmaz Karasu. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32Psychologin, Therapeutin / Psykolog -Terapist

Mustafa Bekiroğlu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40Emilio Santini – Haliteks GmbH, Herrenausstatter / Emilio Santini – Halıteks Ltd. Şirketi. Erkek Giyim

Macit Kazım. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 46Restaurant – Baba Angora / Restoran – Baba Angora

Sema Poyraz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 54Künstlerin, Regisseurin, Schauspielerin / Sanatçı, yönetmen ve oyuncu

Süreyya İnal . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 62Inal Steuerberatung / Mali Müşavirlik – Vergi Danışmanlığı

Zeynel Cihangir Can, Ümit Özdemir Can . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 70ACom PC-Tecniker GmbH / ACom PC-Tecniker Bilgisayar Ltd. Şirketi

Aylin Selçuk. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 76Studentin, Vorsitzende des Vereins DeuKische-Generation / Öğrenci, DeuKische-Kuşağı adlı gençlikderneğinin başkanı

Cengiz Gömüsay . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 84Ehemaliger Gewerkschaftler, Sozialarbeiter, Rentner / Eski sendikacı ve sosyal çalışman, emekli,

Hediye Erdem. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 92Rechtsanwältin / Avukat

Alemdar Dağlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 98PC SamedSyteme / SamedSysteme – Bilgisayar

Dilhan Görgün . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 104Orpedo Company KG Orthopädische Hilfsmittelhersteller – Gün Service Steuerberatung /Orpedo Ortopedik yardımcı malzemeler üretimi – Gün Vergi Danışmanlığı

Page 8: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

8

Page 9: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

9

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Ahmet Külahçı, Journalist und Kolumnist derTageszeitung Hürriyet. Er wurde 1950 in Dere-bucak/Konya geboren. Er machte in Beysehirsein Abitur und danach arbeitete er zwei Jahreals Lehrer in Derebucak. 1969 ging er nachStrasbourg /Frankreich um Medizin zu studie-ren. 1973 wechselte er nach Deutschland undstudierte bis 1980 an der Ruhruniversität-Bo-chum Publizistik, Kommunikationswissenschaf-ten, Politische Wissenschaften und AllgemeineSprachwissenschaften. Seit 1980 arbeitet er beider Tageszeitung Hürriyet. 1987–2000 war erVertreter des Bonner Büros der Zeitung. Seit2000 ist er Büroleiter von Hürriyet und DoganNachrichtenagentur in Berlin und seit 2010 Re-daktionsberater der Auslandsausgabe von Hür-riyet.

Ahmet Külahçı, Hürriyet gazetesi Avrupa Yayındanışmanı. Köşe yazarı. 1950 yılında DerebucakKonya’da doğdu. 1968–1969 yıllarında Kon-ya’nın Derebucak kasabasında öğretmenlik yaptı.1969 yılında tıp öğrenimi görmek üzere Fran-sa’nın Strasburg şehrine geldi. 1973 yılında Al-manya’ya yerleşti. 1973–1980 yılları arasındaAlmanya’nın Bochum kentinde Ruhr Üniversite-si’inde Basın-Yayın, Kommunikasyon Bilimleri,Politik Bilimler ve Dil Bilimleri dallarında yük-sek öğrenimini tamamladı. 1980 yılından itiba-ren Hürriyet gazetesinin çesitli bölümlerindegörev aldı. 1987–2000 yılları arasında Hürriyetgazetesi Bonn temsilcisiydi. 2000 yılından beriHürriyet gazetesi ve Doğan Haber Ajansı Berlinbürosunu yönetmektedir.

Ahmet Külahçı

„Ich bin in ein ganz anderes, vereintes Berlin zurückgekehrt“

“Birleşmiş, bambaşka bir Berlin’e geri döndüm”

Page 10: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Herr Külahçı, Sie zählen zu denen, die als Erste kamen.Wann und weshalb sind Sie nach Deutschland gekom-men?Ich bin seit 1969 im Ausland. Nach dem Gymnasiumhatte ich nicht die Möglichkeit, in der Türkei die Univer-sität zu besuchen. Ich habe dann beschlossen, in Frank-reich Medizin zu studieren. Einem Vater aus Konya daszu unterbreiten, war nicht ganz so einfach.Er meinte, studiere in Istanbul oder Ankara etwas Ande-res.Ich lehnte ab und er sagte daraufhin, fahr zur Hölle. 1969bin ich nach Frankreich gegangen und habe dort angefan-gen Medizin zu studieren. Als ich merkte, dass Medizinnichts für mich ist, bin ich 1973 nach Deutschland, Bo-chum gekommen und habe an der Ruhr-Universität Poli-tik und Kommunikationswissenschaften und AllgemeineSprachwissenschaften studiert.

Wann haben Sie angefangen als Journalist tätig zu wer-den?Als Journalist habe ich 1980 in Frankfurt, im europäischenHauptsitz der Hürriyet, angefangen. Zwischen 1983 und1985 leitete ich das Berliner Büro.Damals mochte ich Berlin allerdings nicht. Bin dann nachzwei Jahren wieder nach Frankfurt zurück. 1987 bin ichin die damalige Hauptstadt Bonn gewechselt.Bis zu meiner Rückkehr nach Berlin Anfang 2000 war ichdort Vertreter der Hürriyet.

Warum haben Sie Berlin nicht gemocht, als Sie damalskamen?Ich mochte das geteilte Berlin nicht. Dieses Geteiltseinhat mich sehr gestört. Als es zu der Wiedervereinigungkam und die Regierung Ende 1999 nach Berlin zog, binich schließlich im Jahr 2000 wieder nach Berlin gekom-men. Allerdings in ein ganz anderes, vereintes Berlin. Indie Hauptstadt Berlin. Ich bin zufrieden und genieße eshier zu sein.

Die Hürriyet ist in der Türkei sowie in Europa eine dermeist gelesenen Zeitungen, mit einer sehr hohen Auf-lage. Sie sind einer der dienstältesten Mitarbeiter imAusland. Wie kam die türkische Presse nach Europa?Das Anwerbeabkommen von 1961 zwischen beiden Län-dern ist ja kein Geheimnis.Die türkische Presse hat Deutschland so gegen 1969 ent-deckt. Damals war die „Aksam“ die erste Tageszeitung,die nach Deutschland kam. Für die auch Cetin Altanschrieb, ein sehr berühmter Politiker und Kolumnist. Die„Aksam“ hat aber nicht lange existiert.Im selben Jahr kam dann die Hürriyet nach Deutschlandund wurde als erstes in München gedruckt, ab 1971 dannin Frankfurt. Kurze Zeit später wurde in der Nähe von

„Die türkische Presse hat Deutschland so gegen1969 entdeckt.“

Sayın Külahçı, yurtdışına ilk çıkanlardan sayılırsınız.Ne zaman ve neden geldiniz?1969 yılından beri yurtdışındayım. Liseyi bitirdiktensonra Türkiye’de üniversiteye giremedim. Fransa’ya gidipTıp okumaya karar verdim. Konyalı bir babaya böyle biröneride bulunmak kolay değildi tabi. “İstanbul’da, An-kara’da başka bir şey oku” dedi. İtiraz edince “Cehennemindibine git” dedi. 1969 da Fransa’ya gittim. Bir süre Tıpokudum. Bana göre değildi, beceremedim. 1973 yılındaAlmanya’ya gelip, Bochum Üniversite’sinde Politik Bilim-ler ve Komunikasyon bilimleri okudum.

Gazetecilik hayatına ne zaman başladınız?Gazeteciliğe 1980 yılında Hürriyet’in Avrupa merkeziFrankfurt’ta muhabir olarak başladım. 1983–1985 yıllarıarasında Hürriyet’in Berlin Bürosu’nu yönettim. Ancako zamanlar Berlin’i sevemedim. İki sene sonra tekrarFrankfurt’a döndüm. 1987 yılında o zamanki BaşkentBonn’a geçtim. 2000 yılı başında Berlin’e dönünceye kadarBonn’da Hürriyet’in temsilcisi olarak görev yaptım.

Berlin’i neden beğenmediniz?O zamanlar Berlin’in bölünmüşlüğünü sevemedim. Bö-lünmüşlük beni rahatsız etti. İki Almanya birleştiktensonra, 1999 yılı sonlarında hükümet Berlin’e ta şınınca,2000 yılı başında Berlin’e geldim. Fakat bambaşka bir Ber-lin’e geldim. Birleşmiş bir Almanya ve birleşmiş bir Baş-kent Berlin’e döndüm. Çok memnunum ve bu şekilde bukentte zevkle yaşıyorum.

Hürriyet Gazetesi hem Türkiye’de, hem de Avrupa’datrajı en yüksek ve en çok okunan Türkçe günlük gaze-telerden bir tanesi. Siz de bu gazetenin yurtdışında eneski elemanı sayılırsınız. Türk basını Almanya’ya nasıladım attı.Bilindiği gibi Almanya’ya Türk işgücü göçü 1961 yılındaiki ülke arasında yapılan sözleşme ile başladı. Fakat med-yanın Almanya’yı keşfetmesi 1969 yılında oluyor. 1969 yı-lında, o zamanlar Çetin Altan gibi köşe yazarlarının yeraldığı Akşam gazetesi Almanya’ya ilk gelen günlük gazeteoluyor. Fakat tutunamıyor. Aynı yıl Hürriyet de Alman-ya’ya geliyor ve Münih’te basılmaya başlıyor. 1971 yılındaFrankfurt’a taşınılıyor. Bir süre sonra Frankfurt yakınla-rında Zeppelinheim kasabasında kendi matbaasını kuru-yor. 2000 yıllarına kadar da gazete o matbaada basıldı. Şuanda ise Mörfelden’deki kendi tesislerinde basılıyor.

Nasıl bir gelişme gösterdi.Ben Hürriyet’e 1980’de ilk başladığımda Hürriyet’in gün-lük traji 30 bin civarındaydı. Tabi başka günlük gazetelerde vardı. Bunlardan bir tanesi Tercüman Gazetesi idi. Hür-riyet hepsini geçti ve bir ara Avrupa da traji 120 binlere

“Medyanın Almanya’yı keşfetmesi 1969 yılında oluyor.”

10

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 11: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Frankfurt, in Zeppelinheim, der erste eigene Verlag eröff-net. Bis 2000 wurde die Zeitung dann dort gedruckt. Undzurzeit in Mörfelden, im jetzigen Verlagshaus.

Wie hat sich die Hürriyet entwickelt?Als ich 1980 bei der Hürriyet anfing, hatte sie eine Auflagevon ca. 30.000.Natürlich gab es auch andere Tageszeitungen. Eine davonwar die Tageszeitung „Tercüman“. Aber „Hürriyet“ hat alleüberlebt und eine Zeit lang sogar eine Auflage von ca.120.000 erreicht.Leider kann man aber in der letzten Zeit den systemati-schen Fall der Auflagenhöhe verfolgen.

Was ist der Grund für den Fall der Auflagenhöhe?Das hat natürliche einige Gründe. Das Zunehmen derMedienarten, die Vielfalt verschiedener Medienarten, In-ternetmedien, usw.. Eine wichtige Entwicklung ist auch,dass man festgestellt hat, dass Menschen mit türkischerHerkunft, speziell die Jugendlichen, die deutschen Me-dien vorziehen.Es ist in der Tat so, dass die türkischen Jugendlichen eherdie deutschen Medien, Radiosender und Fernsehpro-gramme verfolgen bzw. die lokalen Zeitungen lesen. Dasist ein Zeichen von Integration. Jemand, der in Köln lebt,liest die Kölnische Zeitung; jemand, der in Stuttgart lebt,

„Es ist in der Tat so, dass die türkischen Jugendlichen heute eher die deutschen Medien,Radiosender und Fernsehprogramme verfolgen,bzw. die lokalen Zeitungen. Das ist ein Zeichender Integration”

ulaştı. Fakat son zamanlarda trajinda sistematik olarakciddi bir düşüş var.

Trajdaki bu düşüşü neye bağlıyorsunuz?Bunun çok çeşitli sebepleri var tabi. Medya yayınlarınınçeşitliliği, çoğalması, internet yayıncılığı gibi. Bir önemligelişme de, yapılan kamuoyu yoklamaları Türk kökenliinsanların, özelliklede gençlerin Alman medyasını Türkmedyasından çok daha fazla kullandığını göstermektedir.Gerçekten de gençler büyük ölçüde Alman medyasından,radyosundan, televizyonundan yararlanmakta aynı za-manda yerel gazeteleri daha çok okumaktadırlar. ÖrneğinKöln de oturan Kölnische Zeitung dedikleri gazeteyi, Stut-gart’ta da oturan Stuttgarter Anzeige gibi gazeteleri tercihetmekteler. Belki doğru olan da budur. Bu da Almanya’dabazı çevrelerin uyumsuz dediği Türklerin en azından dilaçısından önemli ölçüde uyum sağladığını göstermektedir.Çünkü medya’da uyumun bir şekli, göstergesidir.

Bir de şimdi teknik bir soru sorayım. 1970–80’lerdegünlük bir gazetenin baskıya hazırlanması ile bugünarasında çok büyük bir fark var. O zamanlar nasıl hazır-lanıyordu gazete. Bugün nasıl?İlk gelen gazetelerin Almanya’da küçük bir büroları vardıama, gazete burada yapılmıyordu, yapılamıyordu. Gaze-teler Türkiye’de sayfa film olarak hazırlanıyor, akşam uçak

“Gerçekten de Türk kökenli gençler bugünbüyük ölçüde Alman medyasından, radyosun-dan televizyonundan yararlanmakta aynı za-manda yerel gazeteleri daha çok okumaktalar.Bu da uyumun bir şeklidir.”.

11

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 12: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

die Stuttgarter Anzeige. Vielleicht ist genau das die rich-tige Einstellung.Für einige, die behaupten, dass die Türken sich nicht an-passen können, ist das wohl einer der besten Beweisedafür, dass sie sich, zumindest was die Sprache angeht,bestens integriert haben. Denn das Verfolgen der lokalenMedien ist eine Art der Integration.

Mal eine technische Frage. Zwischen 1970 und 80 warja das Anfertigen einer Zeitung etwas anders als heute.Wie wurde sie damals gedruckt?Die ersten türkischen Zeitungen, die nach Deutschlandkamen, hatten kleine Vertretungen bzw. Büros. Die Zei-tungen konnten hier nicht sofort gedruckt werden. Siewurden in der Türkei als Entwicklungsfilmseiten gefertigt,abends dann per Flugzeug nach Frankfurt geschickt. DieKollegen in Deutschland nahmen die Seiten entgegen,setzten da noch einige lokale Berichte mit rein, und dannerst konnte die Zeitung gedruckt werden. Daher konnteman sie erst einen Tag später lesen. Die Fotos wurden al-lerdings hier in unserem Büro entwickelt. Die Berichtedazu hat man dann mit Telex versandt. Im Vergleich zudamals haben wir bzgl. der Technik eine unglaublich ge-waltige Entwicklung durchlaufen. Mittlerweile kann maneinen Artikel auf die Sekunde genau lesen, durch das In-ternet und die Satelliten hat man heutzutage die Technikauf seiner Seite.

Sie müssen ja aus zwei Ländern berichten. Keineleichte Aufgabe. Wie gehen Sie vor?

ile Frankfurt’a gönderiliyordu. Oradaki arkadaşlar yerelhaberlerle onu zenginleştirerek baskıya hazırlıyorlardı vebaskısı burada yapılıyordu. O nedenle haberler bir gün ge-cikmeli olarak okuyucuya ulaşıyordu. Buradaki arkadaşlarçektikleri fotoğrafları yetişmesi için kendileri banyo eder-lerdi. Fotoğrafları telefoto diye adlandırılan bir düzenekle,yazıları ise teleks ile gönderiyorduk. Büyük bir çağ atla-tıldı. Bugün artık Türkiye ile aynı zamanda aynı haberleriverebilecek durumdayız, çünkü internet sayesinde, uydu-lar sayesinde bu teknik imkanlara sahibiz artık.

İki ülkeden de haber vermek zorundasınız. İşiniz zor.Nasıl bir yöntem izliyorsunuz? Evet şimdi bizim için önemli olan tabiki ilk planda bura-daki okuyucuyu. Türkleri hem Türkiye’deki hem de Al-manya’daki, Avrupa’daki her türlü politik, ekonomik,kültürel, sanatsal, sportif gelişmelerden haberdar etmek.Hürriyet gazetesini açtığınızda Federal Meclisteki bütçegörüşmelerinden, Avro krizine, işsizliğe ve buradaki va-tandaşlarımızı direkt ilgilendiren her türlü politik, ekono-mik haberi bulabilirsiniz. Ayrıca vatandaşlarımızın hertürlü politik, ekonomik, inanç, kültürel, sanatsal, sportiffaaliyetlerini, dernek çalışmalarını duyuruyoruz, haber ya-pıyoruz. Buna çok önem veriyoruz.

Türkiye baskısı ile Almanya veya Avrupa baskısı farklı.Bazen Almanya ile ilgili bir haber birinci sayfada yer alı-yor. Neden?Tabi zaman zaman sadece Almanya da değil diğer Avrupaülkelerindeki gelişmeler de bizim okuyucularımız için

12

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Külahçı mit den ehemaligenBundespräsidenten

Richard von Weizsäckerund Johannes Rau,

Külahçı eski CumhurbaşkanlarıRichard von Weizäcker ve

Johannes Rau ile

dem früheren BundeskanzlerGerhard Schröder

und BundeskanzlerinAngela Merkel

eski Başbakan Gerhard Schröderve Başbakan Angela Merkel ile

Page 13: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

In erster Linie sind uns natürlich die Leser, die hier sind,wichtig. Sie sollen möglichst über alles aus beiden Ländern informiert werden. Über Politik, Wirtschaft,Sport, Kunst und Kultur. Wenn der Leser die „Hürriyet“aufschlägt, kann er über die Wirtschaftsplanung der deut-schen Regierung, über die Euro-Krise, über Arbeitslosig-keit, Politik und Wirtschaft Berichte lesen. Abgesehendavon, versuchen wir unsere Leser auch über die Arbeitenund Aktivitäten hiesiger Vereine sowie über verschiedeneVeranstaltungen zu informieren. Das ist uns sehr, sehrwichtig.

Die türkische Ausgabe weicht manchmal von der inDeutschland gedruckten Ausgabe ab. Kommt esmanchmal vor, dass ein Bericht aus Deutschland aufder Titelseite erscheint?Ja, von Zeit zu Zeit geht es nicht nur um Berichte ausDeutschland, sondern Berichte aus ganz Europa könnenwichtig für die Leser sein. Deshalb kommt es vor, dass,wenn auch nicht immer, die Titelseite abweicht, weil wirden Bericht als wichtiger einstufen, als die an dem Tag inder Türkei erschienene Titelseite.Wir haben in unserem Hauptsitz in Istanbul ein Team fürdie Europa-Ausgabe. Dieses Team wird immer von unsdarüber informiert, welcher Bericht dort im Vordergrundzu sein hat. Jeden Tag sind es ca. zwischen 6–8 Seiten, dieüber die Geschehnisse in Europa berichten. Das heißt, fürDeutschland und für Europa haben wir jeweils extra Aus-gaben.

Gibt es zwischen der türkischen und deutschen PresseUnterschiede?Ich sehe keine Unterschiede bis auf die Sachen, die ichzuvor erwähnt habe. All das, was die deutsche Presse alswichtig einstuft, ist für uns ebenso wichtig.Jede Zeitung denkt an ihre eigenen Leser. Der Interessens-schwerpunkt kann unterschiedlich sein. Das ist vollkom-men natürlich. Aber manchmal schreiben wir einenBericht zweimal. Einmal für die Ausgabe in der Türkeiund einmal für die Ausgabe in Deutschland.Neben den Berichten, die wir aus den anderen Presse-agenturen erhalten, sind die Berichte unserer Reporter inDeutschland in erster Linie die eigentliche Quelle für die„Hürriyet“ in der Türkei.

Wie viele Leute arbeiten hier mit den Reportern zu-sammen?Im Hauptsitz in Frankfurt, Hamburg, München, Köln undin Hannover sind es ca. 45 Kollegen. Aber es gibt ca. 70freiberufliche Reporter, die aus der Gegend, in der sieleben, ebenso Berichte zuschicken bzw. Reportagen ab-halten und an den Hauptsitz der „Hürriyet“ weiterleiten.Die Hürriyet hat hier ein sehr umfangreiches Netz.

belki ön plana çıkmakta. O nedenle gazetenin birinci say-fasına her ne kadar genelde sadık kalınsa da; Türkiye’dekibaskılarla eşit olsa da buradaki haberler ön plana çıktı-ğında bu haberlere öncelik tanıyoruz. Avrupa baskıları içinİstanbul merkezimizde bir ekibimiz var. Onlarla görüşü-yoruz, hangi haberlerin ön plana çıkması veya manşetealınması gerektiğini söylüyoruz. Hergün 6–8 sayfa ara-sında Avrupa’ya dönük haberler veriyoruz. Almanya içinbir ve diğer Avrupa ülkeleri için ayrı bir baskımız var.

Alman medyasından sizi ayıran bir fark var mı? Yukarıda söylediklerim dışında genelde bir fark görmüyo-

rum ben. Alman medyasının hemen hemen önem verdiğiher konu bizi de ilgilendiriyor. Her gazete kendi okuyu-cusunu düşünür. İlgi alanları farklı olabiliyor. Bu çokdoğal. Yalnız biz bazen bir haberi iki defa yazıyoruz. BirTürkiye, bir Avrupa baskıları için. Diğer ajanslardan alın-mış haberler dışında, genelde bizim buradaki muhabir ağı-mızın verdiği haberler Türkiye’de Hürriyet için esaskaynak teşkil eder.

Hürriyet Gazetesi’nde kaç kişi çalışıyor, muhabirlerleberaber?Hürriyet’in şu anda merkez Frankfurt başta olmak üzere,Hamburg, Münih, Köln, Hannover gibi bürolarında yak-laşık 45 arkadaş çalışıyor. Ama onun dışında şöyle 70kadar da serbest muhabiri var. Onlarda kendi bulunduklarıbölgelerden haberler, ropörtajlar veriyorlar. Hürriyet ga-zetesinin burada geniş bir ağı var.

Göç’ün 40–50 yıllık bir tarihi var. Neler değişti Türkiyekökenliler için. Neredeyiz şu anda?Almanya’daki Türk toplumunda gerçekten gözle görülenbir gelişme, yükseliş var. Yani sadece geri dönüş planındanvazgeçme gibi değil. Bir 20 yıl öncesiyle, 30 yıl öncesiylekıyaslarsanız kendi içerisinde çok büyük bir gelişme var.Sayısız sayıda Türk kökenli mühendisimiz, doktorumuz,

“Türk kökenli toplumu kendi içerisinde kıyas-larsanız çok büyük bir gelişme ve yükseliş var.Göç olgusunda 50 yıl o kadar da uzun bir süredeğil. Beklentilerimiz çok yüksek.”

13

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 14: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Es ist jetzt 40–50 Jahre her, dass die ersten Auswande-rer kamen. Was hat sich für die Türkischstämmigen ge-ändert? Wo stehen wir heute?Bei den Türkischstämmigen in Deutschland kann maneinen erheblich großen Fortschritt verzeichnen. Nichtnur, dass von einer Rückkehr abgesehen wurde: Wenn Sie20–30 Jahre zurück denken, können Sie den Fortschrittsehen. Wir haben unzählig viele türkisch stämmige Inge-nieure, Ärzte, Manager, Investoren, Akademiker. Damalswaren Gymnasiasten, die danach auf die Universität ge-gangen sind, sehr rar.Heute hat Deutschland ca. 35.000–40.000 türkischstäm-mige Studenten. Gymnasiasten mit türkischer Herkunft liegen heute etwa über 20%, das ist ein wichtiger Auf-schwung. Außerdem haben wir zwar die Auswanderungin unserer Geschichte, aber nicht die Tradition der Ar-beitskraftauswanderung. 50 Jahre sind für eine Migrationnicht viel. Unsere Erwartungen sind einfach zu hoch. Dasist ein Prozess.

Wie sollten die Medien zur Integration beitragen, bzw.was könnten sie für eine Rolle spielen?Die Mission der „Hürriyet“ ist nicht die Integration. Auchwenn es einen negativen Bericht über die Integration gibt,ist es ebenfalls unsere Aufgabe, auch darüber zu berichten.Dieser Bericht könnte die Anpassung gefährden, deshalbdrucken wir den nicht, diese Gedanken haben wir nichtim Kopf. Dieses Prinzip sollte es allgemein in der Nach-richtenberichterstattung nicht geben. Aber die türkischenals auch die deutschen Medien haben hier sehr wichtigeAufgaben. Wenn z.B. 4 ausländische Jugendliche einendeutschen Jugendlichen verprügeln, dann ist das kein Hassauf Deutsche, sondern eine Auseinandersetzung zwischenJugendlichen. Das sollte dann auch so betrachtet werden.

Wenn man Berichte recherchiert, sieht man, dass ab 1960die meisten Berichte über Türken Sensationsberichtesind. Also eigentlich negative Berichte.Was ist das Prinzip der Berichterstattung? Negative Berichte sind eigentlich die, die am meisten gelesen wer-den. Aber das gilt nicht immer. Besonders nicht im Bezugauf diese Gesellschaft. Denn diese Menschen aus unter-schiedlichen Kulturen leben hier und haben auch weiter-hin vor, hier zu leben. Man sollte daher dafür sorgen, inFrieden miteinander das Leben zu teilen.

„Wenn Sie die türkische Gesellschaft innerhalbihrer selbst vergleichen, werden Sie sehen, dasssie sich sehr positiv entwickelt hat. 50 Jahresind für eine Migration nicht viel. Unsere Erwartungen sind einfach zu hoch“

„Die meisten Berichte über Türken sind Sensa tionsberichte.“

menajerimiz, girişimcimiz, akademikerimiz var. Örneğino zamanlar liseyi bitiren, üniversiteye giden Türk kö -kenlilerin oranı çok çok düşüktü. Bugün Almanya da35.000–40.000’e yakın Türk kökenli yüksek okul öğrencisivar. Liseyi bitirenlerin oranı yüzde 20’nin üzerinde, yanibunlar önemli gelişmeler. Bir de şu var. Tarihte bir göç ge-leneğimiz var, ama işgücü göçü diye bir geleneğimiz yokbizim. Göç olgusunda 50 yıl o kadar da uzun bir süre değil.Beklentilerimiz çok yüksek olmamalı. Bu bir süreç.

Medya’nın entegrasyon veya ortak yaşama nasıl bir kat-kısı olabilir veya rolü ne olmalı?Hürriyetin misyonu tabiki uyum değil. Burada uyumsuz-lukla ilgili bir haber varsa, biz o haberi de vermek zorun-dayız tabii. “Aman efendim, bu haber uyumu engeller”diye de benim kafamın arkasında öyle bir şey yok. Bu ha-bercilikte olmamalı da.Ama burada hem Türk hemde Alman medyasına bir ko-nuda çok önemli görevler düşüyor. Şimdi bir okulda 4 tanegöçmen kökenli bir Alman öğrenciyi dövmüşse bu Almandüşmanlığı değildir. Bir grup gencin arasındaki sürtüşme-dir. Buna o gözle bakmak gerekir.

1960’lı yılların sonundan itibaren baktığınızda Türklerleilgili haberlerin çok büyük bir bölümü sansasyon haberler.Olumsuz haberler.Nedir habercilikte prensip? Genelde kötü haber iyi haber-dir ama bu her zaman böyle olmamalıdır. Özellikle bu top-lumda böyle olmamalıdır. Çünkü bu insanlar buradayaşamaktadır. Bu insanlar burada yaşamaya devam ede-cektir. Onun için barış içinde birlikte yaşamaya özen gös-terilmelidir .

“Türklerle ilgili haberlerin çok büyük bir bölümü sansasyon haberler”

14

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 15: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Was könnte man da machen? Was für eine Politik soll-ten die Medien verfolgen?Das ist natürlich nicht ganz so einfach. Als erstes sollteman den Menschen als Menschen ansehen. Man solltenicht einfach nur so Probleme in die Welt setzen, wie Dis-kussionen über die Beschneidung, Vermisstenanzeigen,die Erklärungen des Herrn Sarrazin. Solche Diskussionenentfernen beide Gesellschaften voneinander. Dadurchentstehen noch mehr Vorurteile als die, die die deutscheGesellschaft ohnehin schon hat. Es ruft bei anderen dasGefühl der Ausgrenzung hervor. Wir als Hürriyet habenz.B. bei den Erklärungen des Herrn Sarrazin sehr vorsich-tig reagiert.Kein Öl ins Feuer gegossen. Denn ich hoffe und weiß, dassein Großteil dieser Gesellschaft nicht so denkt wie ThiloSarrazin.

Gab es in den 40 Jahren Ihrer Karriere einen Bericht,den Sie besser nicht geschrieben hätten ? Oder hättenschreiben wollen?Nein, nicht dass ich mich erinnern könnte. Allerdings gabes da einen Satz, den ich gerne gedruckt hätte. Ich habemal den ehemaligen Bundespräsidenten Johannes Rau in-terviewt, seine Frau saß auch dabei. Es war die Zeit, alsdie Berichte über den damaligen amerikanischen Präsi-denten Bill Clinton durch die Medien gingen, dass er eineGeliebte hätte. Ich fragte Herrn Rau, was der Unterschiedzwischen ihm und dem amerikanischen Präsidenten sei.Er sagte: „Der amerikanische Präsident hat eine Geliebte,ich nicht“. Das hätte eine wunderbare Anekdote sein kön-nen. Ansonsten gibt es Nichts, wo ich sagen könnte,warum wir dies oder jenes nicht geschrieben haben.

„Man sollte nicht einfach nur so Probleme indie Welt setzen“

„Der amerikanische Präsident hat eine Geliebte, ich nicht“

Neler yapılabilir. Medya nasıl bir politika izlemeli?Bu tabi kolay birşey değil yani. Herşeyden önce insanainsan gözüyle bakmalı. Durduk yerde birtakım münase-betsiz sorunlarda yaratılmamalı. Sünnet tartışmaları, kayıpilanları, Sarrazin’in açıklamalari gibi. Tabi bu tür tartışma-lar 2 toplumu birbirinden uzaklaştırıyor. Çünkü Almantoplumunda var olan önyargıları artırıyor, diğer taraftandiğer insanlarda dışlanma duygusunu artırıyor. Örneğinbiz Sarrazin’in açıklamaları konusunda çok sağduyulu birtavır sergiledik. Yani yangına körükle gitmedik. Çünküben artık bu toplumun önemli bir bölümünün onun gibidüşünmediğini biliyorum, umut ediyorum.

40 yıllık gazetecilik hayatınızda keşke şu haberi verme-seydim veya çok öfkeyle verdiğiniz bir haber var mı?Yok, öyle bir şey hatırlamıyorum, ama belki keşke versey-dim diyebileceğim bir haber vardı, ama onu da veremedik.Eski Alman Cumhurbaşkanı Johannes Rau ile bir röportajyapıyordum. Tam da o günlerde Amerikan Başkanı BillClinton’un sevgilisi ile ilgili haberler gündemdeydi.Rau’nun yanında karısı da oturuyordu. “Amerika Başka-nı’ndan sizi ayıran özellik nedir?” diye sorduğumuzda“Amerikan Başkanı’nın sevgilisi var ama benim yok” diyebir espri yaptı. Bir espriydi onun için onu yazamadım. Ogüzel bir anekdot olabilirdi. Ama onun dışında habercilikolarak bunu niye yazdık, şunu niye yapmadık diye bir şeyolmadı.

“Amerikan başkanının sevgilisi var ama benimyok”

“Durduk yerde münasebetsiz sorunlar yaratıl-mamalı”

15

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 16: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde
Page 17: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Serdar Yilmaz: Inhaber und Geschäftsführer derSuntrips Reisen GmbH. Geb. 1963 inTokat/Türkei. Mit 7 Jahren kam er nach Berlin.Suntrips Reisen GmbH gehört mittlerweile mitfast 40 Mitarbeitern zu den führenden Asien-Reiseveranstaltern Deutschlands. Das Unterneh-men ist ein vom Berliner Senat ausgezeichneterBetrieb in den Ausbildungsbereichen Buchhal-tung, Web-Design, Touristikfachwirt und Büro-kommunikation.

Serdar Yılmaz: İşadamı, SunTrips Seyahat Şirke-ti’nin sahibi ve Genel Müdürü. 1963 Tokat/ -Türkiye doğumlu. Henüz 7 yaşında iken ailesininyanına Berlin’e geldi. SunTrips Seyahat Şirketi 40çalışanı ile Almanya’nın Uzak Doğu Asya ülkele-rine yönelik çalışan önde gelen şirketleri ara-sında bulunmakta. Turizm dalındaki başarılarınedeniyle çeşitli ülkelerden aldığı bir çok ödülyanında, Berlin Senatosu tarafından muhasebe,web-design, turizm ve büro iletişimi dalllarındaverdiği meslek eğitimi nedeniyle taltif edilmiştir.

„Fliege nach Singapur! Ich gebe Dir das Ticket,schau Dir mal das Gebiet an und entscheide Dich.“

“Singapur’a uç. Biletini ben vereceğim, o bölgeyi birgez, gör ve kararını ver.”

17

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Serdar Yılmaz

Page 18: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Herr Yilmaz. Sie haben Ihre Firma in kurzer Zeit zueiner der führenden Asien-Reiseveranstaltern Deutsch-lands gemacht. Wann kamen Sie und Ihre Eltern nachDeutschland?Meine Mutter ist 1968 zuerst gekommen. Ein Jahr späterkam mein Vater und das Jahr danach kamen meineSchwester und ich. Mein Vater hat bei Thyssen gearbeitetund meine Mutter war zunächst bei Osram, ist dann in einKrankenhaus gewechselt und hat als Krankenpflegerin ge-arbeitet. Ich bin am 30. Dezember 1970 nach Deutsch-land gekommen. Ich war damals 7 Jahre alt und hatte inIstanbul die erste Klasse angefangen. Diese musste ich hierin der Vineta-Grundschule in Wedding wiederholen. Ichhabe zwei Kinder.

Sie sind als Kleinkind nach Deutschland gekommen.Wie war Ihre Kindheit?Wir wohnten in der Demminer Straße im Ortsteil Ge-sundbrunnen. Die Wohnung lag in der dritten Etage, vonwo wir auf die Mauer und Grenze gucken konnten. DieHäuser waren noch zerschossen und baufällig. Es war einrichtiges Kiezleben. Wir sind dann, ich glaube 1976, nachSpandau umgezogen, in die Falkenseer Chaussee. Ich gingdann aufs Lily-Braun Gymnasium. Spandau war früher einRandbezirk. Da habe ich durch Zufall einen Jugendfreundaus der Grundschule wiedergetroffen: Die erste undzweite Klasse waren wir vorher in Wedding zusammen gewesen. Das war sehr, sehr schön, ich war nicht mehrganz allein. Gegenüber unserer Wohnung gab und gibt esimmer noch das Askanier Stadium. Das heißt, wir habensehr viel Sport gemacht. Wir waren sehr viel mit Fahrradunterwegs im Spandauer Forst. Meine Kindheit war ei-gentlich sehr schön. Es war eine sehr schöne Zeit.

Wie kamen Sie zu der Branche Tourismus?Ich habe 1982 das Abitur gemacht. Danach habe ich mitdem Studium an der FU Berlin angefangen, FachbereichPolitikwissenschaft und später Theaterwissenschaft. Leiderhabe ich das Studium nicht abgeschlossen. Ich ging damalszum Verein TÜBIKS, einem Kulturverein türkischer Stu-denten und Intellektuellen. Sie hatten ein Ladenlokal. Ir-gendwann gab es kein Geld mehr vom Senat. Sie konntendie Ladenmiete nicht mehr bezahlen. Dann habe ich denLaden übernommen. Das war glaube ich 1988. Und daraushabe ich dann ein Reisebüro gemacht. Die Firma hießBumerangtouristik (lacht). So bin ich quasi in die Touristikgekommen. Nach sechs Monaten waren wir zu zweit, dritt.Es lief zwei Jahre sehr gut. Wir hatten sogar eine Nieder-lassung am Kudamm. Dann mit der Krise in der Türkeiging alles bergab. Wir haben letztendlich das Geschäftaufgeben müssen.

„Meine Kindheit war sehr schön“

„Meine erste Firma hieß Bumerangtouristik“

Sayın Yılmaz, Şirketiniz Suntrip Seyahati kısa sayılabi-lecek bir sürede Almanya’nın Uzak Asya’ya çalışan sayılışirketleri arasına yükselttiniz. Başarılı bir işadamısınız.Aileniz, siz çocuklar ne zaman Almanya’ya geldiniz?İlk önce annem gelmiş 1968 yılında. Bir yıl sonra babamve bir yıl sonrada biz çocuklar. Ben ve ablam. BabamThysen şirketinde çalıştı. Annem ise ilk önceleri Osram’dadaha sonraları ise hastahanede hasta bakıcı olarak çalıştı.Ben ise tam tarihini söylemek gerekirse 30 Aralık 1970 yı-lında geldim. İstanbul’da ilkokula henüz başlamıştım. Bu-raya geldik. Burada tekrar başladım. Vineta İlkokulu’nagittim. İki çocuğum var.

Küçük bir çocukken Almanya’ya geldiniz. Çoçukluğu-nuz nasıl geçti?Berlin’in kuzeyinde o zamanlar Wedding ilçesinde, Ge-sundbrunnen semtinde Demminer Str. de oturuyorduk.Evimiz 3. kattaydı. Berlin duvarına ve sınıra bakıyorduk.O zamanlar Berlin’de evler delik deşik ve onarılması gere-ken durumdaydı. Ancak bir mahalle havası vardı. Mem-nunduk. Yanılmıyorsam 1976 yılında Spandau ilçesinetaşındık. Falkenseer Caddesinde oturuyorduk. Sonra Lily-Braun Lisesine başladım. Biliyorsunuz Spandau kenar birilçe. Ancak bir tesadüf sonucu ilkokul arkadaşlarımdan bi-riyle karşılaştım. Wedding’te birinci ve ikinci sınıfı birlikteokumuştuk. Çok sevindim. Yalnız değildim artık. Evimi-zin karşısında Askanier Stadyumu bulunuyordu. Bol bolspor yapıyorduk. Ayrıca Spandau Ormanı’nda da bisikletturları atıyorduk. Çocukluğum iyi geçti denilebilir. Güzelbir zamandı.

Turizm branşı ile karşılaşmanız nasıl oldu?1982 yılında liseyi bitirdim. Berlin Hür Üniversite’sindeSiyasal Bilgiler ve Tiyatro Bilimi dallarına devam ettim.Malesef bitiremedim. Öğrenciyken Türk öğrencilerin veentellerinin TÜBIKS adlı bir kültür dernekleri vardı.Oraya gidiyordum.Bir gün Berlin Senatosu derneğe maddi desteğini çekti vekira ödeyemeyecek duruma düştüler. Dükkanı ben dev-raldım. Sa nıyorum 1988 yılıydı. İlk seyahat acentasınıaçtım. “Bumerangturistik” (gülüyor). Turizmle ilk tanış-mam böyle oldu. 6 ay içinde üç kiçi olduk. Üç ortak. İkiyıl çok güzel yürüdü. Hatta Kudamm’da birde şube açtık.Türkiye’de kriz baş gösterince işlerimiz azaldı. Nihayet ka-patmak zorunda kaldık.

O zamanlar Uçuş Konsolide firmalarının en büyüklerin-

“Çocukluğum çok güzel geçti”

“Kurduğum ilk firmamın ismi Bumerang turizm idi.”

“Specialflight turizm şirketinde büro yöneticisiolarak işe başladım”

18

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 19: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Ich habe mich dann bei der Firma Specialflight als Büroleiter anheuern lassen. Damals war Specialflight einerder größten Flugkonsolidater in Deutschland. Flugkon-solidater bedeutet Flugtickethändler. Nach einem Jahrschon habe ich das Produkt Amerika übernommen, ichwar Produktmanager für New York und Florida. Ich habein der Zeit sehr, sehr viel gelernt. Und dann habe ich mich1994 mit meiner eigenen Firma Suntrips selbstständig ge-macht.

Seit 1994 veranstaltet SunTrips individuelle Reisennach Südostasien, Arabien und zu den Inseln im Indi-schen Ozean, Indonesien, Malaysia, Philippinen, Thai-land usw.. Wie kamen Sie dazu, Reisen nach Fernostund dem Arabischen Raum zu organisieren?Ich hatte seit meiner Zeit bei Specialflight einen sehrguten Kontakt zu den Fluggesellschaften. Ich kannte vieleManager, Verkaufsleiter und so weiter. Als ich auf die Ideekam, mich selbstständig machen, kam Peter Menkel, da-mals Verkaufsleiter der Singapur Airlines, zu mir undsagte: „Du musst das unbedingt machen. Fliege nach Sin-gapur! Ich gebe Dir das Ticket, schau Dir das Gebiet an.“So bin ich das erste Mal nach Singapur gekommen, nachBali, Lombok, den Indonesische Inseln und von dort ausnach Thailand, quer durch Malaysia. Es war eine großeTour. Ich war natürlich sehr beeindruckt. Ich kam zurück

„Ich habe dann angefangen, bei der Firma Specialflight als Büroleiter zu arbeiten“

„Du musst das unbedingt machen. Fliege nachSingapur! Schau Dir das Gebiet an. Ich gebeDir das Ticket“

den olan Specialflight şirketinde işe başladım. Uçuş Kon-solide demek, uçak bileti ticaretçisi demek. Bu firmada biryıl sonra Amerika ürününü üstlendim. New York ve Flo-rida Eyaletleri’nin ürün menajeri idim. Yıllar içinde oradaçok şey öğrendim. Tecrübe kazandım. 1994 yılında bu-günkü firmamı SunTrips’i kurdum ve tekrar serbest çalış-maya başladım.

SunTrips 1994 yılından beri Güneydoğu Asya, Arap ül-keleri ve Hind Okyanusu adalarına, Endonezya, Ma-lezya, Filipinler, Tayland gibi ülkelere seyahat organizeediyor. Neden Uzakdoğu ve Arap ülkeleri?Specialflight firmasında çalışırken, uçak şirketleri ile çokiyi ilişkiler içerisindeydim. Bir çok menejeri, müdürü vesatış yöneticilerini tanıyordum. O zamanlar Singapur Air-lines Hava Yolları satış yöneticisi ticarete atılacağımı du-yunca beni arayarak; “Sana bilet vereyim. Singapura git.Bölgeyi gez incele. Mutlaka gitmelisin” dedi. Böylelikle ilkdefa Singapur’a gittim. Daha sonra Bali, Lombok, Ende-nozya Adaları, Tayland ve Malezya’yı dolaştım. Büyük birtur oldu. Çok etkilendim. Geri döndükten sonra SingapurHava Yolları’ndan Peter Menkel’in verdiği biletleri, turlarısatmaya başladım. İşler gerçekten çok iyi gidiyordu.

Lietzenburger Str. de, bugün çamaşır yıkama salonu olanyerde başladık. 16 Mayıs 1994 tarihinde dükkanı tuttum.Hatta boya ve badana işlerinide ben yaptım (Kahkaha atı-

“Mutlaka yapmalısın. Biletini ben vereceğim.Oralara git , bölgeyi, Singapur’u gez incele”

“Bütün olay Lietzenburger Str. deki büro ilebaşladı”

19

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 20: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

und habe, je nach dem, was ich von Peter Menkel bekam,verkauft. Es lief wirklich sehr, sehr gut.

Wir hatten in der Lietzenburger Straße, wo heute die Wä-scherei ist, angefangen am 16. Mai 1994. Ich habe dieWände sogar selbst gestrichen (lacht). Nach einem Jahrwaren wir sieben Leute. Ich hatte ein bisschen Glück. Eswar eine sehr gute Zeit für Reisen: Asien war in. DieMauer war gefallen und viele Ostdeutsche nutzten dieneue Reisefreiheit: Sie wollten unbedingt in die großeweite Welt. 1997 war ja das Handover, also die Rückgabevon Hongkong an China. Jeder wollte irgendwie nachHongkong. Die Leute standen wirklich Schlange. Es wareine wirklich tolle Zeit. Wir wurden immer größer. ZumSchluss hatten wir noch die Etage über uns, also insgesamt500 m2. Unser Mitarbeiterbestand damals war ungefährwie heute: knapp 40 Leute.

Wo steht Suntrips heute in der Branche? Wie organi-siert man diese komplexen Sachen?Wir sind nun in Deutschland ein ziemlich bekannter undanerkannter Reiseveranstalter. Unsere Pakete sind einzig-artig. Zu meinen größten Kunden gehören Thomas Cook,TUI, Alltours, der ADAC. Ich habe deutschlandweit 5000Agenten, die unsere Produkte verkaufen. Wir haben mitt-lerweile 7 Produktmanager. Ein Produktmanager ist je-mand, der viel im Zielgebiet umherreist, auf allen Messenist, sich Hotels anschaut, mit Fluggesellschaften Preiseverhandelt usw. Er entscheidet z.B., wo das Hotel in un-serem Katalog platziert wird, und zu welchem Preis. Wieviele Zimmerkontingente wir haben, wie viele down pay-ments. Das ist eine schwierige Sache. Wenn man es mitTechnik verbindet, dann läuft das Ganze.

Sie schreiben, dass eine Ihrer Stärken die Kombinati-onsreisen sind! Das ist natürlich ein Effekt der Globalisierung und der In-ternetzeit. Fliegen ist einfach und günstig. Man kannheute wirklich in alle Richtungen fliegen. Der Kunden-wunsch hat sich auch mit der Zeit sehr präzisiert. Wennjemand über Bangkok nach Phuket fliegt, dann sagt erauch, hey stop, ich möchte mir auch Bangkok anschauen,zwei Tage hier ein Stop machen. Das ist das sogenannteStopover-Reisen. Wir arbeiten jetzt mit guten Fluggesell-schaften, die jeweils über ein Hub nach irgendwohin flie-gen. Ein Hub ist ein Drehkreuz. Wenn wir z. B. mitEmirairs irgendwo nach Südost-Asien fliegen, machen wireinen Stop in Dubai, mit Etihad in Abu Dhabi, mit Tur-kish-Airlines in Istanbul.

„Das Ganze hat in der Lietzenburger Straßeangefangen“

„Wir geben dem Kunden innerhalb einer Kombination sehr viel Freiheit“

yor). Bir yıl içinde 7 kişi olduk. Şansımda yaver gitti. Tu-rizm için iyi bir zamandı. Asya çok günceldi. Berlin duvarıyıkılmıştı. Doğu Alman’lar seyahat özgürlüğüne kavuş-muştu. Dünyayı tanımak istiyorlardı. 1997 yılında Hong-kong Çin’e devredilecekti. O nedenle herkes Hongkong’agitmek istiyordu. İnsanlar gerçekten kuyruğa girmişlerdi.Gerçekten turizm için çok elverişli bir zamandı. Gittikçebüyüdük. Dükkanı genişlettik. Son olarak üstümüzdekikatı da kiraladık ve 500 m2’lik bir yerimiz oldu. O zamankieleman sayımız hemen hemen bugünkü kadardı. Şu andayaklaşık 40 kişiyiz.

Bugün Suntrips’in sektörde yeri ne durumda. Bu kadarkompleks şeyi nasıl organize ediyorsunuz? Şu anda Almanya’da çok tanınmış ve kabul gören bir Se-yahat şirketiyiz. Paketlerimiz çok değişik. Kendine özgü.Thomas Cook, TUI, Alltours, ADAC gibi firmalar enbüyük müşterilerim arasında. Almanya genelinde 5 binacenta benimle çalışıyor. Şu anda 7 tane ürün menajerimbulunuyor. Ürün menajeri hedefimizdeki ülkelerde çokgezen kişidir. Bütün fuarlara katılır. Otelleri inceler, fiyatpazarlığı yapar v.s. Örneğin otelin kataloğumuzda nerdeyer alması gerektiğine, kategori ve fiyatlarına karar verir.Kaç oda kontenjanımız olduğunu bilir, fiyatlarda ne kadarucuzluk yapılabileceğini belirler. Çok zor bir görev. Bütünbunlar teknik ile birleşince organizasyon tamamlanıyor.

Kombine seyahatler güçlü alanlarınızdan birisi olarakbiliniyor!Evet, güçlü tarafımız. Bu kombine seyahatler küreselleş-menin ve internet çağının bir sonucu. Uçmak kolay veucuz. Bugün dünyanın her istikametine uçabilirsiniz.Müşteri istekleride çok daha belirgin hale geldi, öne çıktı.Bugün bir kimse Bangkok üzerinden Phuket’e uçmak is-terse, “hey dur, Bangkok’u da görmek istiyorum” diyor. İkigününü Bangkok da geçirmek istiyor. Bunlara stop seyahatdeniliyor. Biz SunTrips olarak bu şekilde Hub dediğimizbir şehre indikten sonra yoluna devam eden büyük uçakşirketleri ile çalışıyoruz. Örnegin Emirates ile GüneydoğuAsya’ya uçarsanız, Dubai da stop yapar. Etihad AbuDhabi’de, Türk Hava Yolları İstanbul’da v.s.

Müşteri kendi seyahat güzergahını kendisi mi belirli-yor?Müşterilere çok özgürlük tanıyoruz, ancak belirli bir kom-bine seyahat sunuyoruz. Bu güzergah içinde müşteri iste-diği gibi hareket edebilir. Gideceği yerleri tesbit edebilir.Bunun dışında kalacağı oteli, oda kategorisini kalacağı za-manı v.s. kendisi belirleyebilir. Bunun sektördeki adı “tay-lor made”.

“Kombine güzergah içinde müşterilerimize çoközgürlük tanıyoruz”

20

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 21: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Heißt das, dass der Kunde seine Reiseroute selbst be-stimmen kann?Wir geben den Kunden sehr viel Freiheit, aber wir gebeneine Reisekombination vor, innerhalb derer der Kundesich frei bewegen kann: welches Hotel, welche Zimmer-kategorie, wie lang der Aufenthalt usw. Der Fachbegrifffür diese Sorte Reisen heißt „taylor made“, also maßge-schneiderte Reisen.

Seit einigen Jahren fliegen Sie auch nach Nord zypernund Portugal?Portugal ist unser neuestes Baby. Wir haben vor acht Wo-chen mit Portugal angefangen. Wir sind sehr zu frieden mitdem Verlauf. Das machen wir auch mit einem Hub, alsowieder mit Stop. Wenn der Kunde sich wünscht, in Lissa-bon zwei, drei Tage zu verbringen, fliegen wir danach aufdie wunderschöne Insel Madeira und dann auf die vorge-lagerten Azoren. Nordzypern läuft bei uns wirklich sehr,sehr gut. Letztes Jahr waren wir sogar Marktführer in die-sem Land. Wir haben unser Ergebnis vom letzten Jahr ver-doppelt. Letztes Jahr hatten wir zum ersten Mal in derGeschichte von Nordzypern einen Katalog erstellt.

Was folgt als weitere Destination? Ihr nächstes Ziel?Unser nächstes Ziel ist die Türkei. Wir haben da noch nicht richtig angefangen. Wir erstellen nun einen Katalogmit 180 Seiten. Es gibt ja viele Türkeiveranstalter; wir wol-len natürlich das Rad nicht noch mal erfinden. Was wiraber machen werden, wo wir ein Potential sehen, ist imLuxussegment. Es gibt mittlerweile in der Türkei Hotels,die gibt’s so sonst nirgendwo, vielleicht in Dubai oder so.Da ist z.B. das Mardan Palace, die ganzen Rixos Hotels:Das sind wirklich 6 Sterne Hotels.

Sie waren bis vor kurzem zwei Jahre im Vorstand derTDU. Wo stehen wir heute in Berlin?Es gibt kaum ein anderes Land, in dem eine Minderheitso aktiv am politischen, kulturellen und wirtschaftlichenLeben teilhat wie die türkischstämmige in Deutschland.Es gibt kaum einen Wirtschaftsbereich, in dem meineLandsleute nicht drin sind. Es gibt ganze Straßenzüge,ganze Blöcke, unzählige Läden und Geschäfte, die unse-ren Landsleuten gehören. Gucken Sie es sich bei mir an.Ich habe 40 Leute hier. Davon sind 6–7 türkischer Her-kunft der Rest sind Deutsche, Serben, Chinesen usw. Dasist so ein Mix. Das ist der Schmelztiegel, der in Berlin sehrgut funktioniert. Ich fühle mich hier wohl, überhauptnicht fremd, ganz im Gegenteil.

„Es gibt kaum eine andere Minderheit in derWelt wie wir in Deutschland, die so aktiv amwirtschaftlichen, kulturellen und politischenLeben eines Landes teilnimmt“

Birkaç yıldır Portekiz ve Kuzey Kıbrıs’a da seyahat dü-zenliyorsunuz?Portekiz bizim en son bebeğimiz. Portekiz’e 8 hafta öncebaşladık. Çok memnunuz. Burada da stop yapılabilir.Müşteri isterse iki gün Lizbon’da kalabilir. Daha sonra Ma-dera Adaları’na oradan da Azor adalarına geçebilir. KuzeyKıbrıs seyahatlerimiz gerçekten çok çok iyi gidiyor. Geçenyıl Kıbrıs’ın en iyisi idik. Başbakan, Bakanlar taltif ettiler.Geçen yılki başarımızı bu yıl ikiye katladık. Kuzey Kıbrıstarihinde ilk katalog çıkaran şirket biz olduk.

Bir dahaki destinasyonunuz neresi. Hedefiniz de ne var.Bir sonraki hedefimiz Türkiye. Henüz tam başlamadık.Türkiye’ye gezi düzenleyen çok şirket var. Amacımız Ame-rika’yı tekrar keşfetmek değil. Lüks seyahatlarde büyük birpotansiyel görüyoruz. Türkiye’de gerçekten çok kaliteli vegüzel oteller var. Bunları çok az yerde bulabilirsiniz.Dubai’e veya başka bir kaç yerde. Örneğin Mardan Palaceveya Rixos Otelleri gibi. Gerçekten 6 yıldızlı oteller.

İki yıl TDU da Yönetim Kurulu’nda görev yaptınız. Du-rumumuz üzerine neler söylemek istersiniz?Dünyada bir azınlığın, politik, kültürel ve ekonomik ha-yata, Almanya’daki Türk kökenliler kadar aktif ka tıldığıhemen hemen başka hiçbir ülke yoktur. Yer al madığımızhemen hemen hiçbir ekonomik alan bulunmamakta. Her

“Türk kökenli azınlık gibi içinde yaşadığı top-lumun ekonomik, politik ve kültürel hayatınıpaylaşan başka bir azınlık bulamazsınız”

21

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 22: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Haben Sie eine Botschaft für Jugendliche der 3./4. Generation?Weil ich sehr lange hier bin, sehe ich mich nicht unbedingtals Türke. Ich sehe mich in erster Linie als Deutscher mittürkischen Wurzeln. Das ist auch sehr wichtig für diejunge Generation. Unsere Heimat ist ja hier. Ich gehörenoch zu denen, die in der Türkei geboren sind, wir sindaber hier beheimatet. Viele in meinem Freundeskreishaben deutsche Frauen oder deutsche Männer oder um-gekehrt: türkische Freundinnen oder Frauen. Zweitens, sie müssen die Initiative ergreifen. Nicht sitzenund warten, irgendwas wird schon mit mir passieren. Siesollen aktiv sein, ein kleines Handwerk erlernen. Vor allemsollen sie unbedingt eine Ausbildung machen. Wir habenhier jedes Jahr 4–5 Auszubildende. Wer eine Ausbildungmacht, der hat wirklich sehr, sehr gute Möglichkeiten imBerufsleben etwas zu finden.

Ihr Büro liegt in einer der bekanntesten Straßen vonBerlin und im Bezirk Charlottenburg. Was bietet IhnenCharlottenburg?Ich habe jahrelang im Süden von Lichterfelde gewohnt,jetzt wohne ich in Charlottenburg, in dem Lietzensee-Kiez. Ich muss sagen, das gefällt mir sehr gut. Wir sind oftam Lietzensee: einfach so spazieren gehen oder im Cafesitzen. Sehr, sehr schön. Man ist in der Natur und zugleichin der Stadt.

„Ich sehe mich in erster Linie als Deutscher mittürkischen Wurzeln“

yerde varız. Dükkanlarına, mağazalarına boydan boya va-tandaşlarımızın sahip olduğu caddeler, bloklar var. Sun-trips’e bakalım. Yaklaşık 40 kişi çalışıyor. Bunlardanyalnızca 6–7 tanesi Türk asıllı. Diğerleri Alman, Sırp, Çinv.s. Böyle içi çe, kaynaşmış durumdayız. Berlin’de bu çokgüzel yürüyor. Kendimi burada çok iyi hissediyorum. Ke-sinlikle yabancı hissetmiyorum. Tam tersine.

Üçüncü ve dördüncü nesil gençlere bir mesajınız varmı?Uzun senelerdir burada kaldığım ve burada büyüdüğümiçin kendimi Türk olarak görmüyorum. Kendimi daha çokTürk asıllı Alman olarak görüyorum. Bu genç nesiller içinçok önemli. Yurdumuz burası! Her ne kadar ben Türki-ye’de doğan bir nesile ait olsamda, biz buralıyız. Benim ar-kadaş çevremde bir çoğunun Alman kız arkadaşı veyakarısı var veya tam tersi Alman kocası veya erkek arkadaşıvar.İkincisi insiyatifi ellerine almalılar. Oturup beklemekle ol-muyor. Aktif olmalılar. Meslek öğrenmeliler. Biz her yıl4–5 meslek öğrencisi alırız. Mesleği olanların piyasada işbulma şansları gerçekten çok yüksek.

Büronuz Charlottenburg’un en tanınmış popüler cad-delerinden birinde, merkezi bir yerde bulunuyor. Char-lottenburg hakkında neler söylemek istersiniz?Yıllarca Berlin’in güneyinde Lichterfelde’de oturdum.Şimdi Charlottenburg’ta oturuyorum. Litzensee gölününbulunduğu mahallede. Litzensee gölü etrafında gezmek,

“Kendimi daha çok Türk kökenli bir Almanolarak görüyorum”

22

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 23: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Einige Worte über den Tourismussektor der Türkei?Die Türkei hat sich wirklich sehr, sehr gut gemacht. So-wohl im Service, als auch in der Organisation, den Hotel-bauten u.s.w.. Man hat natürlich sehr viel von denGriechen und Spaniern gelernt. Man ist sehr umsichtigmit der Umwelt. Wenn was Neues gebaut wird, wird allesintegriert, keine tausende von Bäumen werden mehr ab-geholzt. Sehr schonend. Natürlich gibt es viele negativeBeispiele. Aber wenn man durch Bellek, diese touristischeRoute. mal runter fährt, kriegt man nicht mal mit, dass esda so viele Hotels gibt.

Cafe’de oturmak çok zevkli. Hem tabiatın içinde, hemdeşehrin göbeğindeyiz. Çok memnunum.

Türkiye turizmi hakkında neler söylemek istersiniz.Türkiye gerçekten çok iyi. Hem servis, hem organizasyon,hem otel yapımında diğer turizm alanlarında. Yunanistanve İspanya’nın hatalarından çok iyi dersler çıkarmışlar.Yeni bir şey inşa edildiği zaman tabiat bozulmuyor. Çevrekonusunda dikkatliler. Örneğin Bellek güzergahında gitti-ğiniz zaman, kıyıdaki otellerin varlığını bile hissetmiyor-sunuz.

23

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 24: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

24

Page 25: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Celal Irgi: Unternehmer, Mitinhaber und Ge-schäftsführer der Lebensmittel-SupermarktketteEurogida. Geb. 1959 in Sarikamis/Kars. Nachdem Abschluss des Gymnasiums in der Türkeikam er 1979 nach Berlin um zu studieren. Denersten Eurogida Supermarkt eröffnete er 2000.Mittlerweile gibt es 10 Filialen der Eurogida –Kette in Berlin.

Celal İrgi: İşadamı, Eurogıda Supermarketler Li-mited Şirketi ortağı ve yöneticisi. 1959 yılındaKars’ın Sarıkamış İlçesi’nde doğdu. Lise me-zunu.1979 yılında Almanya’ya üniversite ögre-nimi için geldi. 2000 yılında Berlin’de ilkEurogıda Süpermarket’ini açtı. Eurogıda şirketi-nin bugün Berlin’de 10 şubesi bulunmaktadır.

„Für mich ist die schönste Branche die Lebensmit-telbranche“

“Bana göre gıda sektörü dünyanın en güzel işidir”

25

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Celal İrgi

Page 26: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Herr Irgi, Sie sind Gründer und Mitbesitzer der Euro-gida Lebensmittelsupermarktkette, die mittlerweile10Filialen in Berlin hat. Sie haben auch einen Hauptsitzim Großmarkt. Würden Sie uns ein wenig über sich er-zählen? Wann kamen Sie aus der Türkei? Nachdem ich 1979 in Izmir den Gymnasialabschluss er-langt hatte, bin ich als Student nach Berlin gekommen.Ursprünglich stamme ich aus der Stadt Sarikamis/Kars.Kurz nach meiner Ankunft in Berlin habe ich meine Fraukennengelernt und geheiratet. Ich bin Vater von zwei Kindern.In einer Ehe muss man sich um die Familie kümmern.Deswegen habe ich das Studium abgebrochen und ange-fangen zu arbeiten. Erst bei einer amerikanischen Firma.Nach ca. 8 Jahren Arbeit dort habe ich mich in diese Bran-che gewagt. 1995 bin ich mit meiner Familie nach Izmirzurückgekehrt. Nach einem 5 jährigen Aufenthalt kehrteich im Jahr 2000 nach Berlin zurück.

In einer so kurzen Zeit 10 Filialen zu eröffnen, ist schonein großer Erfolg. Wie haben sie sich entwickelt?Der Lebensmittelhandel war die einzige Branche, die ichkonnte. Den ersten Eurogida Supermarkt habe ich 2000in Rudow eröffnet. Nach zwei Jahren folgte der Nächstein Wilmersdorf in der Bundesallee. Später habe ich dannmit zwei alten Freunden, einem Mitarbeiter und meinemBruder mein Team zusammengestellt und wir legten los.Man könnte sagen, dass das Geschäft mit der Eurogidanach 2005 regelrecht boomte. Plötzlich hatten wir 6 Filia-len. Natürlich hatten wir schwere Zeiten und Probleme.Aber mittlerweile sitzt alles an den richtigen Stellen.

Könnte man die Eurogida als Familienunternehmenbezeichnen?Nein, nicht wirklich. Ich habe Partner, unter ihnen auchFamilienmitglieder, dennoch ist die Eurogida ein Unter-nehmen mit Gesellschaftern.

Früher gab es Tante Emma Läden, in denen Lebensmit-tel verkauft wurden. Die sind heute Geschichte. Danngab es eine Weile unsere Onkel Mehmet Läden. Diehaben auch an Interesse verloren. Heutzutage tretendie Türkischstämmigen mit Supermärkten auf. WürdenSie uns noch einiges über die Eurogida erzählen?Wir sind kein Discounter. Wir sind ein Supermarkt. MeinZiel ist es, ein Supermarkt wie Edeka, Reichelt oder Kai-ser’s zu werden. Und ich denke, wir haben das ein Stückweit erreicht. Wir haben alles, was auch die deutschen Su-permärkte haben. Es gibt viele Faktoren für unseren Er-folg. Einer davon ist, dass wir einiges anbieten, was diedeutschen Supermärkte nicht können und arbeiten be-wusst daraufhin. Wir verkaufen vieles aus den Herkunfts-ländern der Migranten in Berlin wie aus dem arabischem

„Mein Ziel ist es, ein Supermarkt wie Edeka,Reichelt oder Kaiser’s zu werden“

Sayın İrgi, bugün Berlin’in çeşitli semtlerinde gıda ala-nında 10 Süpermarket şubesi olan Euro Gıda Şirketi’ninkurucusu ve yöneticisisiniz. Birde burada toptancı ha-linde merkeziniz var. Kendinizden bahseder misiniz?Türkiye’den ne zaman geldiniz? İzmir’de 1979 da liseyi bitirdikten sonra Almanya’ya öğ-renci olarak geldim. Aslen Sarıkamış Karslı’yım. Geldiktenkısa bir süre sonra eşimle tanışıp evlendim. İki çocuğumvar. Evlilikte ev geçindirmek zorundasınız. Yüksek tahsilibıraktım ve çalışmaya başladım. Bir Amerikan firmasınagirdim. 8 sene orada çalıştıktan sonra, bu işe atıldım. 1995yılında ailece Türkiye’ye İzmir’e geri döndük. 5 Yıl İzmir’dekaldım. 2000 yılında tekrar Berlin’e geri döndüm.

Bu kadar kısa sürede 10 şube büyük bir başarı. Nasıloldu bu gelişme?Bildiğim tek iş gıda branşıydı. İlk Eurogıda’yı Rudow sem-tinde açarak işe giriştim. İlk şubemden iki yıl sonra Wil-mersdorf semtinde Bundesalle bulvarındaki yerimi açtım.Daha sonra eski iki arkadaşımı, yanımda çalışan bir ele-manı ve kardeşimi yanıma alarak yeni ekibimi oluşturdum.Birlikte yola çıktık. 2005 yılından sonra Eurogıda birden-bire deyim yerindeyse patladı. Şube sayımız 6 oldu. Tabiibüyük sıkıntılar çektik ve zor dönemlerimiz oldu. Ancakşu anda yerli yerine oturmuş durumdayız.

Eurogıda’yı bir aile şirketi olarak niteleyebilir miyiz?Pek diyemeyiz. Çünkü ortaklarım var. Ağırlıklı benimailem var ama Eurogıda bir şirket.

Eskiden Almanların ’Tante Emma Laden’ dedikleri’Emma Teyze’ yiyecek dükkanları vardı. Bunlar bugüntarih oldu. Bunların yerini bir süre bizim ’Onkel Meh-met’ dükkanları aldı. Onlarda önemini yitirdi. Bugünbunlar Türkiye kökenli Süpermarketler olarak karşı -mıza çıkıyor. Bize biraz Eurogıda’dan bahseder misiniz? Biz bir Discount değiliz. Biz bir marketiz. Benim önüm-deki hedefim Edeka, Reichelt, Kaiser’s gibi marketlerolmak. Bunuda belirli bir oranda başardığımıza inanıyo-rum. Alman marketlerinin sattığı hemen hemen her ürünbizde var. Yani başarımızda birçok faktör var şimdi. Bun-lardan bir tanesi Almanların yapamadığı bir çok şeyi su-nabiliyor olmamızda yatıyor. Biz ayrıca Berlin’de yaşayangöçmen kökenli değişik kültürlerin malını satıyoruz. Arap,Balkan ve Uzakdoğu gibi. Bugün çeşit olarak saydığımızzaman şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Birçok Alman süpermarketinden çok daha fazla çeşit var bizim şubelerimizde.Yiyecek konusunda 5500’ün üzerinde çeşidimiz var.Ancak bizim zayıf olduğumuz bölüm, marketin yapısın-dan kaynaklanan, kosmetik ürünleri ile içecek ürünlerindegüçlü değiliz. Ama yiyecekte, et de dahil belki Alman mar-ketlerinden daha güçlü olan bir yapımız var.

“Benim önümdeki hedefim Edeka, Reichelt’Kaiser’s gibi marketler olmak”

26

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 27: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Raum, dem Balkan, dem fernen Osten. Wenn man fragenwürde, wie viele Artikel wir haben, dann könnte mansagen: mit Sicherheit mehr als bei vielen deutschen Su-permärkten. Allein im Bereich Lebensmittel haben wirüber 5500 verschiedene Artikel. Nicht so stark sind wir inden Bereichen Kosmetikartikel und Getränke, was auf dieStruktur der Supermärkte zurückzuführen ist.Aber bei Lebensmitteln, dazu gehört Fleisch auch, sindwir stärker als viele deutsche Supermärkte.

Welchen Kundenkreis sprechen Sie an? Wir sprechen kurz gefasst jeden Berliner an. Jede Nationalität, jede ethnische Herkunft, Ausländer wieDeutsche. Mit dem Wissen über das Dasein von Men-schen anderer ethnischer Herkunft in Deutschland, ver-suchen wir sie auch möglichst viel anzusprechen. Wennman unsere Kunden nach ihrer kulturellen Identität grup-pieren darf, dann würde ich sagen, 30–40%, sogar bis zu70% haben wir deutsche Kunden. Es kommt auch auf denStandort der Filiale an. Es ist ein Unterschied zwischender Filiale in Steglitz im Gegensatz zu Wedding, wo vielemit Migrationshintergrund leben.

Wie viel Mitarbeiter und Umsatz haben Sie? Wir haben zurzeit 150–170 Mitarbeiter Die Mehrzahl bil-den die Mitarbeiter, die hier aufgewachsen sind. Wir bildenauch aus. Natürlich hat die Eurogida auch einen jährlichenUmsatz, der auch stetig steigt. Aber ich möchte jetzt keineZahl nennen.

„Wir bieten guten Service an und geben sogarKochrezepte weiter, daher kommt die Wärme”

Kimlere hitap ediyorsunuz? Müşterilerinizin büyük bölümü kimlerden oluşuyor?Berlin’de yaşayan her ulustan, etnik kökenden insana, göç-menlere ve Almanlara hitap ediyoruz.. Yani kısacası tümBerlinliler’e. Alman piyasasının etnik kökenli bir çok in-sanı bağrında taşıdığı, içinde bulundurduğu gerçeğini bilerek, onlara yönelik te çalışıyoruz. Müşterilerimizi Al-manlar ve yabancı kökenliler olarak sınıf landırırsak, müş-terilerimizin yüzde 30 ila yüzde 40’ı, dükkanına göreyüzde 70’i Almanlar’dan oluşuyor. Bu oran şubemizin bu-lunduğu semte göre değişiyor. Örneğin bir Steglitz ile ya-bancıların yoğun oturduğu Wedding semtindeki müşteriyapımız farklı.

Eurogıda’da şu an kaç kişi çalışıyor? Cironuz ne kadar?Yaklaşık olarak 150–170 kişi arasında çalışanımız var. Bu-rada büyüyenler çoğunlukta. Meslek eğitimi de yaptırıyo-ruz. Tabiki Eurogıda’nın belirli bir cirosu var. Sürekli deartan bir cirosu var, ama rakam olarak vermeyeyim.

Türk kökenli marketler hem satılan çeşitli yiyecekler,hem de görünüş olarak Alman Süpermarket’lerindenfarklı bir görünüme sahipler. Farklı ve değişik bir havasıvar. Örneğin dışarıda çok geniş bir meyve sebze tezgahı,yüksek sesle hizmet veren, hatta hal hatır soran satıcılar.Bir pazar havası var.Pazar havası demiyelim ona biz. Servisin sıcak samimi ol-ması diyelim. Bundan kaynaklanan insanların birebir ürü-

“İyi bir servis sunuyoruz. Marketlerimizdeyemek tarifi bile anlatıyoruz. Samimi ve sıcakhava oradan kaynaklanıyor”

27

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 28: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Die türkischen Supermärkte haben aufgrund ihrer ver-schiedenen Lebensmittelartikel und ihrem Aus sehenher, im Gegensatz zu normalen Supermärkten, ein an-deres Flair. Z.B. draußen ist ein riesengroßer Obst- undGemüsestand, an dem die Mitarbeiter laut werden undauch mal fragen, wie es einem geht, wie auf dem Basar.Besser, wir sagen nicht wie auf dem Basar. Es ist einfachder Service, die Wärme, die freundliche Atmosphäre. Wirhaben inzwischen die Basar Art auch satt. Früher gab esdie Marktschreier; 3 Kilo für 5 Euro usw. Heute ist das an-ders. Ich selbst versuche das zu minimieren. Es soll einewarme und freundliche Atmosphäre und die Dialogegeben, aber ohne Geschrei und Chaos. Kommt hinzu,dass wir aufgrund der vielen Artikel von und für Migran-ten viel erklären müssen. Unsere deutschen Kunden wol-len z.B. vieles wissen, weil sie die Artikel nicht kennen.Wir haben sehr gut ausgebildetes Personal. Sie erzählenalles. Wir geben auch Kochrezepte weiter.

Sie bringen auch jeden Monat eine Eurogida-Zeit-schrift heraus. Würden Sie uns darüber erzählen?Diese Zeitschrift hat eine Anekdote. Als ich eines Tageswieder meine Runde machte, fragte mich eine ältereDame nach Weizengrütze (Bulgur). Sie sagte: „Ich werdedamit Bulgur machen. Ich habe das mal in Istanbul geges-sen und möchte das hier kochen“. Dann sah ich, dass sienicht die Großkörnige, die dafür gedacht ist, genommenhat, sondern die Feine für Köfte (Bouletten). Meine Frauwar in Begleitung. Ich sagte zu ihr, sie hat die falsche Wei-zengrütze genommen, erkläre ihr das. Meine Frautauschte das Paket aus und erklärte ihr, wie man Bulgurkocht. Die Dame ging glücklich nach Hause. Am nächstenTag hatte ich die Idee zu der Zeitschrift. Wir haben dannnach einer intensiven Recherche angefangen, die Monats-zeitschrift herauszubringen. Wir haben dort Rezepte undauch Werbung drin. Sie hat eine Auflage von 20.000.Heute fragen die Kunden nach, wenn die Zeitschrift ei-nige Tage verspätet herauskommt. „Wo bleibt unsere Zeit-schrift?“ (lacht). Normalerweise müssten solche Arbeitenvom türkischen Ministerium für Tourismus gemacht wer-den. Wir als Supermärkte haben nur begrenzte Möglich-keiten.

Der frühere Finanzsenator Thilo Sarrazin hat ja in seineVorurteile die Obst- und Gemüseverkäufer mit einge-schlossen. Er sagte, dass Araber und Türken nichts An-deres können als Obst und Gemüse zu verkaufen. Wassagen Sie dazu?Also, es ist schon lange nicht mehr der Fall wie Thilo Sar-razin behauptet hat, dass die Menschen aus der Türkeiheute wie die Türken damals mit zwei Brettern und drei

„Mit unserer Zeitschrift komme ich bis in dieWohnungen der Menschen und kann die türkische Küche vorstellen“

nün tanıtım ve satımında etkin oldugu bir ortam diyelim.Pazarcılıktan bizim de dilimiz yandı. Eskiden dükkanlarınönünde 3 kilo 5 Euro v.s diye bağıran tezgahtarlarımızvardı. Bugün farklı. Bana sorarsanız bu durumu ben elim-den geldiğince kısıtlıyorum. Sıcak, samimi hava olsun, di-yalog olsun ama bağırış, çağırış, kargaşa olmasın. Birdegöçmen kökenlilere hitap eden mallarımız olduğu için,daha fazla açıklamak, anlatmak zorundayız. ÖzellikleAlman müşterilerimiz bazı yiyecekleri tanımadıkları içinçok fazla soruyorlar. Eğitimli elemanlarımız var. Anlatı-yorlar. Mesela isteyen müşterilerimize yemek tarifi bile anlatıyoruz.

Birde aylık dergi çıkarıyorsunuz. Onu da anlatır mısı-nız?O derginin bir anekdotu var. Bir gün yine dolaşıyorum,yaşlı bir Alman kadın bulgur istedi. “Pilav yapacağım. Benbunu İstanbul da yemiştim, burada kendim pişirmek isti-yorum” dedi. Baktım pilavlık değil köftelik ince bulguralmış. Yanımda eşim vardı. Eşime “yanlış bulgur almış izahet” dedim. Eşim hem bulguru değiştirdi, hem de bulgurpilavı nasıl yapılır anlattı. Yaşlı kadın sevinerek gitti. Ertesigün bir dergi fikri oluştu bende. Ciddi bir ön çalışma ya-parak dergi çıkarmaya başladık. Dergimizde hem yemektarifleri hem de reklamlarımız var. Aylık 20.000 adet bası-lıyor. Geç kaldığı zaman müşterilerimiz nerede kaldı diyesoruyorlar. (gülümsüyor). Aslında bu tip çalışmaları Tür-kiye’nin, Turizm Bakanlığının yapması lazım. Bizim mar-ketler olarak gücümüz daha büyük çalışmalara yetmiyor.

Eski Berlin Eyalet Maliye Senatörü Thilo Sarrazin’inönyargılarından biri de meyve ve sebzeciler oldu. Arap-lar ve Türkler sebzecilik ve meyvecilikten başka bir şeybilmezler dedi. Bu konuda da birşeyler söylemek istermisiniz?Türkiyeliler bugün ilk yıllarda olduğu gibi, eski Berlin Maliye Senatörü Sarrazin’in de iddia ettiği gibi üç tanerafla, bir iki tane tahtayla tezgah kuran kişiler değiller. Ba-karsanız ciddi anlamda yatırım yapan, bir dükkana 500bin–600 bin Euro harcayan insanlarız. Bunun neticesinderekabet gücü yüksek, ciddi yeni süper marketler oluşmayabaşladı. Ben ona sadece şunu tavsiye ederim. Sarrazin Eurogıdamarketlerimizi, Türk marketlerini bir gezsin, görsün ondansonra konuşsun. Bende geziyorum görüyorum. Ben ince-leyen gözlemleyen bir insanım. Türkiyelileri çok iyi ince-lemeden bu tür şeyleri yazmak bana göre yanlış. Bunlarıgözardı edip konuşuyorsa yanlış yapıyor. Önyargılı konu-şuyor.

“Bu dergimizle insanların evinin içine kadar girebiliyor, Türk mutfağını tanıtabiliyorum.”

28

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 29: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Regalen einen Laden eröffnen. Wenn man genau hin-schaut, sind wir Leute, die in so ein Geschäft 500–600Tausend Euro investieren. Dadurch entstehen konkur-renzfähige, starke, ernsthafte Supermärkte.Ich würde ihm Folgendes empfehlen; Er sollte sich die Eu-rogida-Filialen bzw. die türkischen Supermärkte mal an-sehen. Dann soll er sein Urteil abgeben. Ohne dietürkischstämmigen Geschäfte zu sehen, ohne intensiv zurecherchieren solche Sachen zu schreiben, finde ich falsch.Wenn er diese Tatsachen ignoriert, dann macht er einengroßen Fehler. Er verbreitet Vorurteile.

Sie halten mit Lidl, Aldi, Kaiser’s, mit all den Namen,die sich in Deutschland bzw. in ganz Europa einenNamen gemacht haben, mit. Wie schaffen Sie das?Das schafft man mit viel Arbeit und Disziplin. Es ist so,der Markt ist da und die Nachfrage auch. Man muss ernst-haft in dieses Geschäft investieren. Unsere Generationkann nur so viel. Ich bin mir aber sicher, dass die Genera-tionen nach uns solche Supermarkt-Ketten wie Reichelt,Edeka, Kaiser’s schaffen werden. Das wäre für mich zuviel, denn ich bin nicht mehr der Jüngste. Wir sind seit1960 hier und haben mittlerweile 50 Jahre hinter uns. Eswird mit Sicherheit in 50 Jahren deutschlandweit, sogareuropaweit Supermärkte mit ethnischer Herkunft geben.

Gibt es Konkurrenz zwischen den türkischen Super-märkten?Natürlich gibt es die. Wir senken oft unsere Preise. DieKalkulationen sind sehr hart. Es gibt da nicht so einegroße Gewinnmarge. Unsere Preise müssten eigentlich imDurchschnitt 10% höher sein. Daher gibt es manchmalauch Schwierigkeiten. Aber ich bin glücklich in Berlin.

Sie wachsen von Tag zu Tag. Finden Sie qualifiziertesPersonal?Wir haben da unsere Probleme. Wir finden kaum qualifi-ziertes Personal. Die Jugendlichen wollen nicht lernen,nicht ausgebildet werden. Wir hatten vor einigen Jahrenmit einer Berufsschule ausgemacht, dass wir einige alsFleischer ausbilden wollen. Es kamen 12 Jugendliche, vondenen zum Schluss 2 übriggeblieben waren. Die sind dannaber auch gegangen, das ist sehr tragisch.

Sie haben 10 Filialen und eine Zentrale im Großmarkt,also 11 Geschäfte. Wie kriegen Sie das hin? Können Siemir einen Tagesablauf schildern?Früher begann mein Tag um 2 Uhr morgens. Heute be-ginnt er morgens um 6 Uhr und geht bis 18–19 Uhr. Mor-gens bin ich zwischen 7–13 Uhr in der Hauptfiliale.Kümmere mich um bürokratische Dinge wie Buchhal-tung, Eingang, Ausgang, Rechnungen usw. Nach 13 Uhrbesuche ich jeden Tag 4–5 Filialen und versuche heraus-

„In 50 Jahren wird es gewiss deutschlandweitSupermärkte mit ethnischer Herkunft geben“

Bugün Lidl, Aldi, Kaiser’s gibi Almanya, Avrupa, hattadünya çapında faaliyette bulunan süpermarketlere karşırekabet ediyorsunuz. Kolay bir şey değil? Bunu nasılbaşarıyorsunuz?Bu çok çalışmak ve iş disiplini ile oluyor. Şöyle söyleyeyimpiyasa var, ihtiyaçta var. Buna ciddi yatırım yapmak gere-kiyor. Bizim yapabildiğimiz bu. Ben inanıyorumki bizdensonra gelenler Almanya’da bir Reichelt gibi, bir Edeka,Kaiser’s gibi bir zincir oluşturacaklardır. Bu beni aşar.Çünkü benim yaşım buna müsait değil. Bizim burada1960’lardan başlayan, 50 yılını doldurmuş bir geçmişimizvar. 50 yıl sonra mutlaka Almanya, hatta Avrupa çapındaetnik kökenli marketlerimiz olacak.

Türk marketleri arasında bir rekabet var mı?Var tabi. Hakikaten fiyatlarımızı çok kırıyoruz. Kalkülas-yonlar çok sıkı. Öyle büyük kazanç yok. Fiyatlarımızınbugün olduklarından ortalama yüzde 10 daha yukarıdaolması gerekiyor. Bu nedenle sıkıntılar da yaşanıyor. Amaben Berlin’de mutluyum.

Sürekli büyüyorsunuz. Kalifiye eleman bulabiliyor mu-sunuz? Çok sıkıntı yaşıyoruz. Kaliteli eleman bulamıyoruz. Genç-ler yetişmek, öğrenmek istemiyorlar. İş disiplinleri eksik.Örneğin bir meslek eğitim okuluyla kasap yetiştirelim diyegirişimde bulunduk. 12 genç başladı, 1–2 kişi kaldı. Onlarda yapmadı bu işi. Bu acı bir şey.

“50 yıl sonra mutlaka Almanya çapında şube-leri olan etnik kökenli marketlerimiz olacak”

29

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 30: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

30

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

zufinden, was dort noch fehlt oder gebraucht wird. Beob-achte die Kunden. Je nach Wunsch und Bitte der Mitar-beiter versuche ich alles bis ins kleinste Detail zuverwirklichen. Ich habe in jedem Laden einen verantwort-lichen Leiter.

Die Generation nach Ihnen, also unsere Kinder, hat an-gefangen auch in der Wirtschaft tätig zu sein. Was wür-den Sie ihnen raten?Wenn sie diszipliniert sind und sich fortbilden, dann wer-den sie viel weiter kommen als wir.Hier haben wir die Jugendlichen, die hier aufgewachsensind, deren Deutsch perfekt und besser als ihre Mutter-sprache ist. Ich habe einen Sohn und eine Tochter. Man muss offen reden. Die Kapazität unserer Gene rationreicht nicht aus, um sich mit der deutschen Bürokratieauseinanderzusetzen. Wir kommen den neuesten Tech-nologien auch nicht immer nach. Aber die Generationennach uns werden das alles schaffen. Wir haben 50 Jahredamit verbracht uns zu integrieren, nach erneuten 50 Jah-ren wird es die Deutschen geben mit Türkeiherkunft, diekein Türkei-Problem mehr im Kopf haben. Daher denkeich, dass sie ernsthafte Investitionen tätigen werden.

„Es wird in Zukunft Deutsche mit Türkeiher-kunft geben, die kein Türkei-Problem mehr imKopf haben“

10 Şubeniz ve bir de toptancı halinde merkeziniz var.Nasıl idare ediyorsunuz. Örneğin bana bir gününüzüanlatabilir misiniz?Geçmişte benim günüm gece saat 2.00 de başlıyordu.Şimdi sabah 6.00 da başlıyor akşam 18.00–19.00’a kadardevam ediyor. Sabah 7.00’den 13.00’e kadar burada mer-kezde oluyorum. Muhasebesiyle, girişiyle çıkışıyla, öde-mesiyle ilgili bürokratik işleri yapıyorum. Saat 13.00’tensonra da mutlaka hergün en az 4 veya 5 şubemi gezip ora-daki eksikleri, ihtiyaçları, talepleri tesbit ediyorum. Müş-teriyi gözlemliyorum. Arkadaşlarımın bana verdikleribilgiyi de hiç göz ardı etmeden en ufak ayrıntısına kadardeğerlendirip, dükkanlarda hayata geçirmeye çalışıyorum.Her dükkanda sorumlu bir yöneticim var.

Sizden sonra gelen yeni nesil çocuklarımız da ticaretegirmeye başladılar. Onlara da birşeyler söylemek istermisiniz? Başarılı olmak için neler yapsınlar.Eğer disiplinli olur ve kendilerini yetiştirirlerse, bizden çokdaha iyi yerlere gelebilirler. Burada büyümüş, okumuş; Al-mancası ana lisanından çok daha ileri olan gençlerimiz var.Benim bir oğlum, bir kızım var. Şimdi açık konuşmaklazım. Bizim kuşağın kapasitesi Alman bürokrasisiyle bi-rebir, içiçe olmaya yetmiyor. Teknolojik gelişmelere depek yetişemiyoruz. Ama gelecek nesiller mutlaka bunu dabaşaracak. 50 yıl entegre olmak için çaba harcadık ama ge-lecek 50 yıl sonra Türkiye kökenli Almanlar oluşacak ve

“İleride Türkiyeli Almanlar oluşacak ve bunla-rın Türkiye diye bir sorunları da kalmayacak.”

Page 31: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

31

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Wann werden Sie eine Filiale in Charlottenburg eröff-nen?Ich werde in Kürze in Charlottenburg eine Filiale eröff-nen. Mein Ziel ist, die Filialzahl auf über 15 zu erhöhen.Wobei ich das auch erwähnen möchte, dass für mich eineder schönsten Branchen die Lebensmittelbranche ist. Egalin welches große Kaufhaus Sie gehen, auch ins KaDeWe,Sie werden sehen, dass der Bereich der Lebensmittel dervollste und bestbesuchte Bereich ist. Egal wohin Siegehen, es ist überall gleich. Denn die größte Notwendig-keit eines Menschen ist Essen. Wenn man den Menschen einen guten Service anbietet,dann werden sie glücklich. Der Anbieter wird geschätztund ebenso erfreut.

artık bunların Türkiye diye bir dertleri de kalmayacak.Onun içinde onların daha ciddi yatırımlar yapacaklarınainanıyorum.

Charlottenburg’ta şubenizi ne zaman açacaksınız? Charlottenburg’a çok yakında gireceğim. Hedefim Şubesayısını 15’in üzerine çıkarmak. Şunuda söylemek istiyo-rum. Bana göre dünyanın en güzel işlerinden bir tanesigıda işi. Bugün hangi mağazaya gitseniz, KaDeWe’ye degitseniz en kalabalık yeri gastronomi ve yiyecek bölümü-dür. Nereye giderseniz gidin durum aynıdır. Çünkü insan-ların en büyük ihtiyacı yiyecektir. Bu sektörde iyi birsunumla, iyi bir servisle insanlari mutlu edersiniz, takdiredilirsiniz. Kendinizde mutlu olursunuz.

Page 32: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

32

Page 33: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Sema Yilmaz Karasu: Diplom-Psychologin, Psy-chotherapeutin und Psychoanalytikerin. Gebo-ren 1948. Studium der Psychologie an derIstanbuler Universität. Seit 1980 in Berlin. Siegilt als „Frau der ersten Stunde“ in der psycholo-gischen Versorgung der Migrantenfamilien tür-kischer Herkunft in Berlin. Sie war viele Jahre inder Erziehungs- und FamilienberatungsstelleBerlin-Wedding tätig. Neben ihrem beruflichenEinsatz zeichnet sie sich auch durch ihr langjäh-riges und vielfältiges ehrenamtliches Wirken aus.Sie wurde 2012 für ihr besonderes Engagementmit dem Bundesverdienstkreuz geehrt. Seit 2004hat sie ihre eigene psychologische Praxis.

Sema Yılmaz Karasu: Psikolog ve Psikiyatrist,1948 doğumlu. İstanbul Üniversitesi PsikolojiBölümü mezunu. 1980 yılından beri Berlin’deyaşıyor. Uzun yıllar Wedding ilçesinde eğitim veaile danışmanı olarak çalıştı. Berlin’de Türk kö-kenli göçmen ailelerin psikolojik sorunlarıyla il-gilenen, çözüm arayan ilk psikolog sayılır.Meslek hayatının yanında, sosyal angajmanı iletanınmakta.2004 yılında bugünkü özel muayenehanesiniaçtı. Hizmetlerinden dolayı 2012 yılında kendi-sine Almanya Özel Hizmet Nişanı verildi.

„Wir wurden als Blume, als Pflanze genommenund in eine andere Erde eingepflanzt…“

“Biz bir çiçek, bir bitki gibi alındık, bir başka bir toprağa ekildik.”

33

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Sema Yılmaz Karasu

Page 34: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Frau Karasu, würden Sie sich bitte kurz vorstellen?Warum kamen Sie nach Berlin?Zunächst einmal bin ich erst eine Charlottenburgerin,dann Istanbulerin. Ich habe Psychologie an der IstanbulerUniversität studiert und danach habe ich 8 Jahre in der be-rühmten Nervenklinik in Bakirköy-Istanbul gearbeitet.Ende 70er hatten wir dort eine Archiv recherche an dentürkischen Patienten durchgeführt, die aus Deutschlandkamen und bei denen Schizophrenie diagnostiziert wor-den war. Und wir kamen zu einem interessanten Ergebnis.Obwohl diese Patienten später nicht mit Medikamentenbehandelt wurden, hat man bei ca. 50% eine Genesungverzeichnen können. Und bei den anderen stellten wirfest, dass sie nach einer kurzen Behandlungsphase ebensogeheilt wurden. Das nennt man in der Fachliteratur das Heimwehsyn-drom. Um dieses Syndrom genauer zu studieren, bin ichseitens des Gesundheitsministeriums der Türkei 1980nach Berlin geschickt worden. Ich habe 2 Kinder. Beidesind hier aufgewachsen und zur Schule gegangen. Einerist Arzt, der andere Ingenieur.

Sie gelten als „Frau der ersten Stunde“ in der Versor-gung der türkischen Familien mit psychologischenProblemen. Mit was wurden Sie konfrontiert, als Siedamals nach Berlin kamen?Es gab große Probleme. Es gab keinen türkischen Psychologen. Ich war nur für ein Jahr gekommen, aberman brauchte dringend Psychologen mit türkischer Her-kunft! Insbesondere für die Kinder und Jugendlichen. Da-mals haben ca. 82 % der Eltern in Fabriken gearbeitet unddie Kinder waren meistens allein zu Hause. Einige hattenihre Kinder in die Türkei geschickt. Daher wurde ich imBezirk Wedding als Familientherapeutin sofort eingestellt.Ich habe dort 23 Jahre gearbeitet. Ich wurde aber zudemauch immer wieder von anderen Stellen angefordert wievon Gerichten, Krankenhäusern, Nervenkliniken. 2004habe ich dann diese Praxis eröffnet.

Man weiß ja inzwischen, dass einige Faktoren wieHeimweh, Fremdsein, Verlust des Status Ursachen fürpsychologische Probleme bei Migranten sein können.Wie sehen Sie das? Um das seelische Wohlbefinden zu gewährleisten, mussals Erstes das Zugehörigkeitsgefühl existieren. Die Gesell-schaft, in der wir leben, sollte unsere Identität angenom-men haben und wir müssten dieses auch so fühlen. Wir

„Weil es damals in Berlin keinen türkischen Psychiater gab, bin ich von einem Ort zum an-deren gehetzt worden“

„Wir wurden als Blume, als Pflanze genommenund in eine andere Erde eingepflanzt… DieErde, in die wir eingepflanzt werden, sollte unsannehmen…”

Sayın Karasu kısaca kendinizi tanıtır mısınız?Önce Charlottenburg’luyum sonra İstanbullu. İstanbulÜniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra 8 yıl Bakırköy Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastahanesi’nde çalış-tım. Orada yaptığımız bir araştırma vardı. Almanya’dan şizofreni teşhisiyle gelen hastalar üzerinde yaptığımız arşivçalışmasında ilginç bir durumla karşılaştık. Gönderilen buhastalara ilaç vermediğimiz halde yüzde 50’sinin iyileş -tiğini, büyük bir kısmının durumununda kısa süreli bir tedavi ile düzeldiğini gördük.Bu litaratüre ’Heim weh/Vatan Hasreti Sendromu’ olarakgeçmişti. Bunu araştırmak üzere Sağlık Bakanlığı tarafın-dan 1980 yılında Berlin’e gönderildim. 2 çocuğum var. İki-side burada okudular ve buraya yerleştiler. Birisi doktor,birisi makine mühendisi oldu.

Berlin’in Türk kökenli en eski psikoloğu sizsiniz. Ber-lin’e gelince nasıl bir durumla karşılaştınız?Geldiğimde sorunların çok büyük olduğunu gördüm. HiçTürk psikolog yoktu. Bir yıllığına gelmiştim. Psikoloğa okadar gereksininim vardı ki! Özellikle çocuklar ve gençleriçin. O dönemde anne ve babaların yüzde 82’si fabrika-larda çalışıyordu. Çocuklar ise evlerdeydi ve genellikle yalnızdı. Bir kısım ailelerde çocuklarını Türkiye’ye gön-dermişlerdi. O nedenle Wedding semtinde ’Eğitim ve AileDanışmanı’ olarak hemen işe alındım. Burada 23 yıl çalış-tım. Bu arada her tarafa çağrılıyordum. Mahkemelere bi-lirkişi veya kliniklere teşhis ve tedaviye yardım amaçlıçağrılıyordum. 2004 yılında şu anda bulunduğumuz mua-yenehanemi açtım.

Göçmenlerde vatan hasreti, yabancılık çekme, statükaybı gibi bir çok faktörün psikolojik bozukluklarasebep olduğu biliniyor. Kısaca toparlarsak nedir bun-lar?Ruhsal sağlığımızın iyi olması için birinci sorun `ait olma´duygumuzun olmasıdır. Yerleştiğimiz toplumun bizimkimliğimizi kabul etmesi ve bizim o toplumda kabul gör-düğümüzü hissetmemiz gerekir. Biz bir çiçek, bir bitki gibialındık. Başka bir toprağa ekildik. O toprağın verimli ol-ması, o çiçeği kabul etmesi lazım. Birincisi, bizim insanla-rımız buraya geldiğinde bu kabulü göremediler. İkincisi,hepimizin önümüzde bir deneyimimiz yoktu. Göçle ilgilibir deneyimimiz yoktu. Üçüncüsü, bizim insanımız bu-raya hazırlanmadan gönderildi. Geldiği yeri bilmiyordu;dilini bilmiyordu. Bu insanlara sadece işgücü olarak ba-kıldı. Onlar da nasıl olsa 2 sene sonra, 5 sene sonra döne-ceğim diye geldi buraya. Ve bu 2 seneler, 5 seneler hepdevam edip durdu.

“Berlin’de o zamanlar hiç Türk psikiyatrisi ol-madığı için her tarafa koşturuyordum.”

“Biz bir çiçek, bir bitki gibi alındık. Başka birtoprağa ekildik. Ekileceğimiz toprağın o çiçeğikabul etmesi lazım.”

34

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 35: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

wurden als Blume, als Pflanze genommen und in eine an-dere Erde eingepflanzt. Diese Erde sollte fruchtbar sein,um die Pflanze anzunehmen.Erstens haben unsere Landsleute dieses Annehmen nichterlebt. Zweitens hatten sie zuvor keine Erfahrung mit Migration gehabt. Drittens kamen unsere Landsleuteohne Vorbereitung hierher. Sie wussten nicht, wohin siekamen. Sie konnten die Sprache nicht.Man hat sie nur als Arbeitskräfte angesehen. Viele vonihnen kamen angeblich nur für 2–5 Jahre, weil sie dieRückkehr im Sinn hatten, aber diese 2–5 Jahre verlänger-ten sich immer wieder.

Welche Auswirkungen hat dieses Gefühl der Nichtzu-gehörigkeit, der Vorläufigkeit, des Gastseins auf uns ge-habt? Man hat sich in der Tat als Gast betrachtet. Deshalb warensie, anstelle sich hier einzuleben, auf Rückkehr fokussiert. Aber genau damit entstand das größte Problem. Es ent-standen gespaltene Familien. Der Mann oder die Frauwaren hier; die Kinder waren in der Türkei. Wenn wir dieKinder von damals betrachten, sind 70% der problemati-schen Kinder diese sogenannten Kofferkinder.

„Es entstanden zerteilte Familien”

„Diese Kinder haben die Unterdrückung ihrerEltern erlebt. Sie haben das Gefühl des Verlustesund der Trennung erlebt. Sie haben die Gewaltin der Familie gesehen“

Bu ait olamama, geçicilik, misafirlik duygusunun biz-lerde ne gibi etkisi oldu?İnsanımız kendini burada misafir gibi gördü. O bakımdanyerleşmek yerine, bir an önce kalkıp gidecekmiş gibi dü-şündü. Ama en büyük zorluk zaten burada yaşandı. Par-çalanmış aileler oluştu. Kendi geldi. Karısı, kocası, çocuğuTürkiye’de kaldı. O dönemin çocuklarına baktığımızda so-runlu çocukların yüzde 70’nin ’Koffer Kinder – Bavul Ço-cukları’ dediğimiz bu çocuklar olduğunu görüyoruz.

Almanya’da üçüncü, dördüncü nesli yaşıyoruz, vatanhasreti gibi göçmenlikten kaynaklanan bazı şeyler öne-mini yitirdi artık. Nedir yeni sorunlar? Bizler birinci neslin vatanları vardı.? Bizler Türkiye’ye ait-tik. Anamız, babamız, akrabamız orada idi. İkinci, üçüncünesil burada doğdu, burada okula gidiyor. Buraya yerleşi-yor. Bunlar için durum farklı.Peki bunlar niye problemli? Bunun birkaç nedeni var. Birtanesi bu neslin çocukluklarında ayrılıkları ve kayıpları ya-şamış olmaları. İkincisi anne ve babalarının ezilmişliklerinigördüler bu çocuklar. Bir kısmı aile içi şiddet dediğimizşeyi yaşadılar. Çocuk bunları hissederek büyüdü. Bu ço-cukların bir kısmı büyüyünce kendi aile düzenlerini doğrukuramadılar. Peki ne yaptılar? Aileler bu sefer Türkiye’deneşler getirdiler. Bunlara ’Göçmen Eş’ veya ’İthal Gelin –

“Parçalanmış aileler oluştu”

“Anne babalarının ezilmişliklerini gördüler buçocuklar. Ayrılıkları kayıpları yaşadılar. Aileiçi şiddet dediğimiz şeyi hissettiler”.

35

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 36: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Wir sind mittlerweile in der 3./4. Generation angekom-men. Viele Probleme wie Heimweh haben ihre anfängliche Bedeutung verloren. Was für welche Pro-bleme gibt es heute?Wir, die 1. Generation, hatten eine Heimat. Wir gehörtenzur Türkei. Unser Vater, unsere Mutter, unsere Verwand-ten waren dort. Die 2./3. Generation ist hier geboren undzur Schule gegangen. Sie haben ihre Wurzeln hier geschla-gen. Für sie ist es etwas anders. Warum haben sie immernoch Probleme? Das hat einige Gründe. Zum einen habendie Kinder dieser Generationen den Verlust und die Tren-nung erlebt. Zweitens haben sie gesehen, wie ihre Elternunterdrückt wurden. Einige von ihnen haben Gewalt inder Familie erlebt. Deshalb konnten später viele vondenen selbst ihre eigenen Familien nicht richtig führen.Was hat man gemacht? Die Familien haben dann Ehe -partner aus der Türkei kommen lassen. Man nennt dieseExportbraut, –bräutigam oder Migrantenpartner. Diemeisten der Fälle, die wir behandeln, haben mit diesen Ex-port-Ehepartnern zu tun.

Haben Sie viele Patienten?All meine Kollegen sind ausgebucht. Neue Termine kön-nen wir erst für einige Zeit später vergeben. Mittlerweileist der Bedarf so hoch. Ich möchte eins unterstreichen,dass sich bei unseren Landsleuten in diesem Punkt ein Bewusstsein entwickelt hat. Inzwischen rufen sie selbstan und sagen: „Bitte geben Sie mir einen Termin, ich brau-che Hilfe.“ Vorher war das nicht so, die Probleme wurdennie nach außen getragen. Man hat versucht, das innerhalbder Familie zu lösen. Heute ist das nicht mehr so. UnsereMenschen sind bewusster geworden, was das Hilfeanneh-men von außen betrifft.

İthal Damat’ diyoruz. Şimdi bize gelen vakaların büyükbir çoğunluğu bu ithal eşlerle ilgili.

Çok hastanız var mı? Bütün psikolog arkadaşlarım dolu. Randevuları çok ileritarihlere verebiliyoruz. Şimdi insanların bu konudaki ge-reksinimi öylesine büyüdü ki! Şunu da belirtmek isterim.İnsanlarımız öyle bilinçlendi ki. Artık kendisi arıyor. “Neolur bana bir termin verin, yardıma ihtiyacım var” diyor.Eskiden problemler dışarıya yansıtılmıyordu. Sorun aileiçinde çözülmeye çalışılıyordu. Bugün öyle değil. Bugündışarıdan yardım alma konusunda çok daha bilinçli insa-nımız.

Bir konuşmanızda “Göç bitti ama göçmenlik bitmedi”demişsiniz. Ne zaman bitecek bu göçmenlik sizce?Göç bitti tamam ama bizim ruhumuzda göç devam ediyor.Hep içimizde bir duygu var. Döneceğim duygusu. Emekliolanlarımız var. Herşeyimiz var ama ne burası bizim içintam bir vatan ne orası. Enteklektüelimizde, işçimizde,bütün halkımızda bir duygu var. Biraz burada, biraz oradayaşamak. Ve yolda ölüyoruz. Göç bitti ama göçmenlikruhu devam ediyor.

İkinci nesil içinde geçerli mi bu?Tabii öğreniyorlar. Üçüncüde de geçerli olacak. Evet ba-kıyorsunuz onlarda tatillerini Türkiye’de geçiriyorlar.Şimdi çingene ruhu deriz. Göçmenlik devam eder. Bazıözellikler aile içinde 6 nesil devam eder. Bir tanesi de göç-men ruhudur.

İçinde yaşadığımız toplumun bizlere pozitif etkileri ol-muyor mu?Var tabi olmaz mı? Her kültürün kendi içinde bir sistemivardır. İster istemez geniş olan kültür, az olan kültürü et-kiler. Tabi bunların pozitif yanları da var üzerimizde.Mesela düzenliyiz, dakikiz. Biz belki Almanya’ya ilk gel-diğimizde aman 10 dakika geç gitsem ne olur diyorduk.Ama şimdi demiyoruz. Yani bizde biçimlendik. Onun içinbiz Türkiye’de yabancıyız. Burada 20 sene, 30 sene yaşa-mış bir insan Türkiye’ye gittiğinde hemen farkediliyor.Size hemen “Almancı” diyorlar. Çünkü biz bu kültürün po-zitif yanlarını da alarak biçimlendik.

Bizim toplumumuzun da çok olumlu özellikleri var.Nelerdir bunlar?Şimdi bakın dünyada bütün literatürler taranmış `mutlu-luğun 7 tane nedeni` ni bulalım diye.Birinci bulunan şu: Aile içi ilişkilerinin düzenli olması.

“Göçmenlik 6 nesil devam eder. Buna çingeneruhu deriz”

“Biz keyif insanıyız”

“Göç bitti ama göçmenlik bitmedi”

36

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 37: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

In einer Ihrer Reden sagten Sie: „Die Migration ist zuEnde, aber das Migrantsein nicht“. Wann wird wohlIhrer Meinung nach dieses Migrantsein zu Ende sein?Obwohl die Migration zu Ende ist, haben wir eine Migra-tion in der Seele. Ständig haben wir dieses Gefühl derRückkehr. Es gibt viele Rentner. Wir haben hier zwar alles,aber weder hier noch dort ist unsere richtige Heimat.Jeder trägt dieses Gefühl mit sich rum. Unsere Intellektu-ellen, Arbeiter, unsere ganze Community hat dieses Ge-fühl. Ein bisschen dort leben, ein bisschen hier. Und wirsterben unterwegs. Die Migration ist zu Ende, aber dieseelische Migration geht weiter.

Gilt das auch für die zweite Generation?Natürlich, sie lernen es. Bei der 3. wird es auch so sein.Die machen auch ihren Urlaub dort. Man sagt dazu Zigeunerseele. Die Migration geht weiter. Manche Eigenschaften überdauern 6 Generationen. Eins davon istdie Migrantenseele.

Haben wir auch Vieles von der deutschen Gesellschaftübernommen?Selbstverständlich. Jede Kultur hat ihr eigenes System undes ist eine Tatsache, dass die Mehrheitskultur die anderenbeeinflusst. Das hat natürlich positive Auswirkungen aufuns. Wir sind z.B. ordentlicher, pünktlicher geworden. Alswir neu nach Deutschland kamen haben wir gesagt, machtnichts, wenn ich 10 Minuten später auf der Arbeit bin.Aber heutzutage sagen wir das nicht mehr, weil wir dieseForm angenommen haben. Deshalb sind wir Fremde in der Türkei. Jemand, der hier20–30 Jahre gelebt hat, fällt dort sofort auf. Man nennt siedann „Deutschländer“. Denn wir haben die positiven Seiten dieser Kultur angenommen. Haben uns formatiert.

Die türkische Gesellschaft hat ja auch viele positive Eigenschaften. Was wären diese?Es wurde auf der ganzen Welt jegliche Literatur durch-forstet, um die 7 Gründe des Glücks zu finden. Der ersteGrund ist: gepflegte Familienverhältnisse. Harmonie. Wirhaben in unserer Kultur, in unserer Gesellschaft die Groß-familie. Hat das Kind Probleme, dann bleibt es mal bei derTante oder dem Onkel.Wir sind Genussmenschen. Nur wegen des Vergnügenssind wir am Wochenende eher mit Freunden zusammenals auf einem Konzertbesuch. Wir können lachen. Wir alsKultur haben eine positive Interaktion. Die deutsche Gesellschaft hat sehr früh mit der Industrialisierung, mit

„Wir sind Genussmenschen“

„Migration überdauert 6 Generationen. Wirnennen das Zigeunerseele“

„Die Migration ist zu Ende, aber die seelischeMigration geht weiter“

Uyumlu olması. Bizim geldiğimiz toplumumuzda, kültü-rümüzde büyük aile vardır. Çocuğun problemi olur, giderteyzesinde kalır, dayısında kalır. İkincisi biz keyif insanıyız. Keyif için belki bir konserdendaha çok, bir hafta sonu birlikte eşle dostla olabiliyoruz. Gülebiliyoruz. Bizim kültür olarak biraradaki pozitif etki-leşimimiz var. Bu toplum endüstrileşmeye, makinalaşmaya daha öncebaşlamış. Makinalaşmış ve bireysel olarak gelişmiş. Bizböyle değiliz. Daha açık, daha canlı bir toplumuz. Misa-firperveriz. Bunlar hep rahatlatıcı şeyler, siboplar. O stresimize sibop-lar buluyoruz. Bizim külltürümüzün pozitif yönlerindenbir diğer yanı da bu.

Size geçenlerde hizmetlerinizden dolayı “Almanya ÖzelHizmet Nişanı” verildi. Törende yaptığınız konuşmada“Rengarenk bir toplum” isterim dediniz! Nasıl bir top-lum bu?Bir toplumun renkli olabilmesi için; bütün kültürlerin kay-naşması lazım. Bu mozaiktir. Biz burada, Berlin’de 160 ül-keden insanlarız. Ve her birinin bu topluma katkıları var.Kültürel katkıları var. Eğer biz bu renkliliği, güzel bir şe-kilde muhafaza edersek, kombine edersek; ortaya harikarenkli bir resim çıkar. Benim arzu ettiğim toplum biçimibu. Birtek burada Berlin’de değil bütün dünyada böyle ol-malı.

Bize biraz sizin yaşadığınız Charlottenburg’tan bahse-der misiniz?

“Dayanışma çoktur bu ilçede. Bir de biz sarayaalışığız. Osmanlı’dan kalma bir miras bu”

37

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 38: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

der Maschinerie angefangen. Sie haben sich so individuellentwickelt. Wir sind nicht so. Wir sind offener, lebhafter,gastfreundlicher. Das sind wohltuende Dinge, Ventile. Wirfinden Ventile für unseren Stress. Das ist eines der positi-ven Dinge unserer Kultur.

Sie wurden kürzlich mit dem „Bundesverdienstkreuz“geehrt. Und haben in Ihrer Rede gesagt, Sie möchteneine „kunterbunte Gesellschaft!“ Was meinten Sie da-mit?Damit eine Gesellschaft kunterbunt sein kann, müssenalle Kulturen miteinander verschmelzen. Das ist ein Mo-saik. Wir sind hier in Berlin Menschen aus 160 Ländern.Und jeder dieser Menschen trägt dieser Gesellschaft aufkulturelle Weise etwas bei.Wenn wir dieses Kunterbunte bewahren können, kombi-nieren können, dann würde ein wunderbar buntes Bildentstehen. Die Gesellschaftsform, die ich mir wünsche, istso eine. Nicht nur hier, sondern das sollte auf der ganzenWelt so sein.

Würden Sie uns etwas über Charlottenburg erzählen?Ich wohne seit 1981, also 31 Jahre, in Charlottenburg.Meine ganzen Erinnerungen sind von hier. KlausenerPlatz ist die Gegend, in der ich wohne. Wir haben 1980die ganzen Hausbesetzungen hier miterlebt. Haben denAtatürk-Kindergarten, den „Nachbarschaftsverein“ ge-

„Die Hilfsbereitschaft in diesem Bezirk ist groß.Wir sind auch an Schlösser gewöhnt. Das istein Erbe von Osmanen und hier haben wir einSchloss“

Aşağı yukarı 1981’den beri. 31 senedir Charlottenburg’taoturuyorum. Bütün anılarımın olduğu yer burası. Otur-duğumuz yer, Klausener Meydanı. 1980’lerde ev işgalleriniburada yaşadık. ’Atatürk Çocuk Yuvasını’, “Komşuluk Der-neğini’ burada kurduk. Birlikte yollara çiçekler diktik. Birmaç sonrası Türk kökenli manavımızı döven nazilere karşıAlman’ı, Türk’ü birlikte karşı koyduk. Korkmadan karşıçıktık. Dayanışma çoktur bu semtte. Gölüyle, parkıyla,yeşilliği ve sarayı ile çok seviyorum Charlottenburg’u. Birde biliyorsunuz biz halk olarak sarayları severiz. Osman-lı’dan kalma bir gelenektir bu. Charlottenburg’umuzda datarihi bir sarayımız da var.

Peki, göçmen kökenli ailelere tavsiye edebileceğinizneler var? Özellikle çocuklarına yönelik neler önerirsi-niz.Göçmen kökenliler hiçbir şekilde birbirlerini suçlamasınlaröncelikle. Göç’ten herkes nasibini alıyor. Herşeyin başısevgi, anlayış ve onun yerine kendini koyabilmek. En bü-yük tedavi; birincisi aile içinde ilişkilerin güzel olması. Enbüyük şey aile içi güven.İkincisi çocuklara daha doğumlarından itibaren sevgiyleyaklaşmak. Dayakla, iteliyerek, tehditle değil. Yanlış yap-tığı zaman reddetmek yerine ona nasıl yardım edebilirimdiye düşünmek gerekli. Okullarında, eğlencelerinde on-lara her yerde arkalarında olduğumuzu göstermek zorun-dayız.Üçüncüsü açık aile olmaları. Yani; bu toplumda yaşıyorsakdilini öğrenmek zorundayız. Kültüründen yararlanmak

“Göçmen kökenliler hiçbir şekilde birbirlerinisuçlamasınlar. Göçten herkes nasibini alıyor”

38

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Karasu bei der Verleihung desBundesverdienstkreuzes mit

Bezirksbürgermeister vonBerlin-Mitte Christian Hanke

und dem ehemaligenGeneralkonsul Mustafa Pulat

Karasu Almanya Özel HizmetNişanı alırken.

Mitte İlçesi Belediye BaşkanıChristian Hanke ve eski

Başkonsolos Mustafa Pulat ile

Page 39: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

gründet, gemeinsam Blumen gepflanzt. Wir haben uns alsTürken und Deutsche gemeinsam gegen die Nazis ge-wehrt, die nach einem Fußballspiel unseren Obstverkäu-fer verprügelt haben. Die Hilfsbereitschaft ist sehr groß indiesem Bezirk. Mit seinen Parks, seinem See, seiner Grün-fläche liebe ich diesen Bezirk sehr. Schließlich wissen Sieja, dass wir als Volk Schlösser mögen. Das ist eine Tradi-tion der Osmanen. Wir in Charlottenburg haben auch einaltes Schloss.

Was würden Sie Familien mit Migrationshintergrundempfehlen? Hauptsächlich deren Kindern?Als Erstes sollten sich die Migranten nicht gegenseitig dieSchuld geben. Jeder bekommt die Migration auf dieseoder jene Weise zurück. Es hängt alles von Liebe und Ver-ständnis ab.Besser noch sich an die Stelle des anderen einfühlen. Diebeste Therapie: ist erstens, dass die Familienverhältnissegeordnet sind. Das Größte ist das Vertrauen innerhalb derFamilie.Zweitens sollte man sich den Kindern ab ihrer Geburt nurmit Liebe nähern. Nicht mit Prügel, Drohungen und Ab-stoßung. Wenn es Fehler gemacht hat, dann nicht gleichan Bestrafung denken, sondern: Wie kann ich ihm helfen?Wir müssen ihnen zeigen, dass wir immer hinter ihnenstehen. In der Schule, auf Feiern, usw.Drittens sollte man als Familie offen sein. Also, wenn wirin dieser Gesellschaft leben, dann müssen wir ihre Spra-che lernen.Viertens sollten wir uns nicht davor scheuen, bei Schwie-rigkeiten Hilfe zu suchen. In Berlin finden sie überall Psychologen.

„Keiner der Migranten sollte sich gegenseitig dieSchuld geben. Jeder bekommt die Migration aufdiese oder jene Weise zurück“

zorundayız. Kendi içimizde kapalı yaşamak yerine açık ol-mayı, açık yaşamayı tercih etmeliyiz ki, daha sağlıklı ne-siller yetiştirebilelim. Dördüncüsü gerektiğinde lütfen yardım almaktan çekin-meyelim. Her yerde çalışan Türkiyeli psikolog arkadaşlarvar. Berlin’de görev yapan, yardımcı olacak arkadaşlar var.

39

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 40: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde
Page 41: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Mustafa Bekiroglu, Unternehmer, Geschäftsfüh-rer und Inhaber der Emilio Santini HaliteksGmbH – Herrenbekleidung. Geboren 1969 inKastamonu/Türkei. 1996 nach Berlin gekom-men. Die Firma stellt ihre eigenen Modelle herund ist im Einzelhandel und Großhandel tätig.

Mustafa Bekiroğlu, İşadamı, Emilo Santini Halıtex Erkek Giyim ltd. şirketinin sahibi. 1969 yılında Kastamonu’da doğdu. 1996 yılında Ber-lin’e geldi. Hem toptancılık, hem de parekendesatış yapıyor.

„Sich Kleiden oder Anziehen sind zwei verschiedene Sachen”

“Giyinmek ve örtünmek farklı şeyler”

41

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Mustafa Bekiroğlu

Page 42: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Herr Bekiroglu, Sie sind in einer wirtschaftlich sehrschwierigen Branche tätig, der Textilbranche, speziellHerrenbekleidung. Würden Sie sich kurz vorstellen?Ich bin 1969 in Kastamonu in der Türkei geboren. MeineEltern sind nach Istanbul gezogen, als ich 4 Jahre alt war.Ich bin in Istanbul, Sisli, im Ortsteil Halide Edip aufge-wachsen. Dadurch, dass ich so vernarrt in Fußball war, binich nach der Realschule nicht mehr weiter zur Schule ge-gangen. Ich habe mit der Fußballmannschaft Karagüm-rükspor eine Zeit lang Fußball gespielt. Mein Vater warnicht besonders glücklich damit. Später habe ich dann an-gefangen in der Textilbranche zu arbeiten. Man könntesagen, ich habe alles von Grund auf (von der Pike auf) ge-lernt. Nach dem Militärdienst habe ich auch eine Weile inder Gastronomie gearbeitet. Ich bin 1992 nach Amerikaausgewandert. Zunächst war ich in Hotels beschäftigt.Dann habe ich auf Reiseschiffen, die sich Cruiseliner nen-nen, als Kellner gearbeitet. 4 Jahre lang bin ich an verschie-denen Küsten Amerikas, der Karibik und Jamaikasherumgereist. 1996 bin ich kurz vor der Geburt meinesersten Sohnes nach Berlin gekommen.

Wie kam es dazu, dass Sie aus den USA nach Berlinkamen?Meine Frau ist Berlinerin. Sie ist in Berlin geboren undaufgewachsen. Wir haben uns in der Türkei kennengelerntund geheiratet. Eigentlich wollte ich in Amerika leben,aber sie nicht, weil ihr ganzer Freundes- und Verwandten-kreis hier ist. Zuerst habe ich mich dagegen gesträubt, habdann aber nachgegeben und bin schließlich nach Berlingekommen. Hier habe ich zunächst in verschiedenen Ho-tels gearbeitet und bin abends zur Sprachschule gegangen.Nach einer Weile habe ich mit einem Freund einen Kioskeröffnet, diesen aber aufgegeben, weil wir uns nicht mehrverstanden haben. Bis 2004 habe ich dann Zigaretten-großhandel betrieben. Ich habe zwei Söhne, einer ist 16und der andere 11 Jahre alt.

Wann fingen Sie mit Ihrer heutigen Herrenbeklei-dungsfirma an?Ich habe Freunde in Amerika, die ich aus der Türkeikenne, die sich in der Textil-Branche betätigen. Mit derenUnterstützung und Beharren sozusagen habe ich 2004damit angefangen. Zunächst mit dem Großhandel miteinem Laden in der Pestalozzi Straße hier in Charlotten-burg. In den ersten Jahren habe ich Anzüge für Bräuti-game, Hemden und Westen vertrieben. 2007 bin ich indas heutige Geschäft in der Kantstraße umgezogen. Hierbetreiben wir neben Großhandel auch Einzelhandel. Wirhaben im Keller ein sehr großes Lager. Wir sind einekleine Firma und deshalb machen wir alles von A–Z sel-ber. Meine Frau kümmert sich um die bürokratischen Sa-chen und Buchhaltung. Wir versuchen, unsere Mitarbeiter

„Wir sind eine kleine Firma. Wir machen allesvon A–Z selber“

Sayın Bekiroğlu, Ticaretin çok zor olduğu bir alanda,Tekstil branşında ve erkek giyim alanında faaliyet gös-teriyorsunuz. Kendinizi tanıtır mısınız?Türkiye’de Kastamonu’da doğdum. Babamlar ben 4 yaşın-dayken İstanbul’a göç etmişler. İstanbul’da Şişli HalideEdip mahallesinde büyüdüm. İlk ve ortaokulu bitirdiktensonra, futbola olan sevdam nedeniyle okula devam ede-medim. Okulu bıraktım. Karagümrük spor’da top koştur-dum bir süre. Babam çok kızardı top oynamama. Dahasonra tekstil işinde çalışmaya başladım. Yani çekirdektenyetişme birisiyim.Askerden sonra bir ara gastronomi de çalışmaya başladım.1992 yılında Amerika’ya göç ettim. Amerika’da ilk önceotellerde çalıştım. Daha sonra ingilizce ’Cruise ship de-dikleri seyahat gemilerinde garson olarak çalışmaya baş-ladım. 4 yıl boyunca Amerika kıtasının bütün kıyılarını,Karayipler, Jamaika gibi adaları dolaştım. 1996 Kasımayında büyük oğlumun doğumundan bir ay önce Berlin’egeldim.

Berlin’e gelişiniz nasıl oldu?Eşim Berlinlidir. Yani doğma büyüme Berlinlidir. Kendi-siyle Türkiye’de tanışıp evlendim. Aslında Amerika’da yaşamak istiyordum. Eşim Amerika’ya gelmek istemedi.Bütün çevresi buradaydı. Çok direndim. Sonunda mecbu-ren ben geldim Berlin’e. Kısmet böyleymiş. Geldiktensonra burada da çeşitli otellerde çalıştım. Akşamları dilkurslarına devam ettim. Bir büfe açtım. Ortağımla anlaşa-madık ayrıldık. Sigara toptancılığı yaptım. 2004 yılınakadar bu böyle sürdü. Büyüğü 16 yaşında, küçüğü 11 ya-şında iki oğlum var.

Bugünkü Tekstil işine nasıl atıldınız.Amerika’dan tanıdığım, Türkiye’de bu alanda çalışan ar-kadaşlarım vardı. Onların ısrarı ve desteğiyle tekrar tekstilişine girdim. 2004 yılında Pestalozzistrasse’de toptancılığabaşladık. İlk yıllarda damatlık gömlek ve yelek satıyordum.2007 de bugünkü yerime yani Kantstrasse’ye taşındım.Burada hem toptan hem parekende satış yapıyoruz. Bod-rum katında geniş bir depomuz var. Küçük bir firmayız.A’dan Z’ye her işimizi kendimiz yapıyoruz. Eşim bürokra-tik işlere bakıyor. Ayrıca kendi elemanımızı kendimiz ye-tiştirmeye çalışıyoruz. Bir gencimiz meslek eğitimini yenibitirdi ve firmamızda kaldı. Şu anda meslek eğitimi yapanbir genç kızımız var.

Neden Emilio Santini? Nereden geliyor bu isim?İtalya’da Coma kentinde birlikte çalıştığımız dizayn ofisivar. Emilo Santini ismi oradan kaynaklanıyor. Modelleri-miz onların tasarısı. Kumaşı Türkiye’de piyasada bildiğim

“Küçük bir firmayız. A’dan Z’ye bütün işleri-mize kendimiz koşturuyoruz”

“Müşterilerimizin bizi yönlendirmesi ile geliştik“

42

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 43: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

eigenständig auszubilden. Ein Jugendlicher hat vor kur-zem seine Ausbildung bei uns beendet und arbeitet jetztbei uns. Z.Zt. haben wir eine Auszubildende und einenPraktikanten.

Warum Emilio Santini? Woher stammt der Name?In der Stadt Coma in Italien gibt es ein Designer-Büro, mitdem wir zusammenarbeiten. Der Name Emilio Santinistammt von dort. Unsere Bekleidungsstücke sind derenKreationen. Den Stoff kaufe ich bei guten, bekannten Fir-men in der Türkei. Die Herstellung findet in Istanbul statt.Nach den Vorgaben und Wünschen unserer Kundenhaben wir unser Sortiment laufend erweitert. Mittlerweilelassen wir neben Anzügen und Hemden, Westen, Krawat-ten sogar Schuhe anfertigen. Wir können jemanden vonKopf bis Fuß einkleiden. So sollte es auch sein. Ansonstenkönnten wir mit den größeren Unternehmen nicht mit-halten.

Warum wäre das Mithalten nicht möglich?Unsere Mitstreiter sind teilweise 80–100jährige Unter-nehmen. Die haben logistische Unterstützung und keinefinanziellen Probleme. Sie sind imstande, ihre Ware miteiner langen Rückzahlungsfrist zu verkaufen. DerenStrukturen sind aufgebaut. Dazu kommt die konservativeHaltung des europäischen Marktes. Viele wollen nicht mitneuen Firmen im Großhandel zusammenarbeiten. Siewollen guten Service haben. Auch wenn man günstig unddennoch qualitativ gut ist, ziehen sie große Unternehmenvor. Zudem wird der Markt von Tag zu Tag schwieriger:Aus China, Bangladesch und Indien kommt billige Wareauf den Markt. Menschen, die nicht so gut verdienen, grei-fen darauf zurück. Man kann ja nicht am Essen sparen.Zudem kommt hinzu, dass der Mittelstand verschwindetund das reelle Einkommen von Jahr zu Jahr abnimmt. Dasist auch ein Problem. Natürlich wirkt sich das Ganze auchauf uns aus.

Was ist Ihre Stärke? Erstens, wir haben unsere Kreationen, unsere Modelle,Schnitte und die gute Qualität unserer Stoffe. Wir benut-zen erstklassige Stoffe. Bei Baumwolle ist es wichtig, inwelcher Stärke sie gewebt worden ist. Je dichter sie gewebtwird, umso dünner wird der Stoff, er bekommt eine hohe

„Anhand der Wünsche und Vorgaben unsererKunden haben wir uns weiterentwickelt“

„Dieser Markt ist ein sehr schwieriger Markt.Europa ist in allem satt und zudem sehr kon-servativ. Die Steine sitzen bereits an den richti-gen Stellen“

„Wir haben im Gegensatz zu den größeren Un-ternehmen eine individuelle Beratung und einbequemes Ambiente“

çok iyi firmalar var, onlardan alıyorum. Üretimi Türkiye’deİstanbul’da yaptırıyorum. Müşterilerin bizi yönlendirmesiile çeşitlerimizi artırdık. Bugün gömlek, yelek yanındatakım elbise, kravat, hatta ayakkabı bile yaptırıp, satıyoruz.Bir insanı baştan aşağı giydirebilecek durumdayız. Öylede olması gerekiyor. Başka türlü dev şirketlerle başetme-miz mümkün değil!

Neden mümkün değil?Rakipleriniz 80–100 senelik firmalar. Lojistik desteklerivar, ekonomik sıkıntıları yok. Uzun vadeli ödemeli mal ve-rebiliyorlar. Sistemlerini oturtmuşlar. Bir de bunlara Av-rupa tutuculuğu ekleniyor. Toptanda yeni firmalarlaçalışmak istemiyorlar. Servisinize bakıyorlar. Ucuz ve ka-liteli olsanda büyük firmaları tercih ediyorlar. Piyasa güngeçtikçede zorlaşıyor. Çünkü şimdi Çin, Bangladeş, Hin-distan gibi ülkeler piyasaya ucuz mal sürüyorlar. Geliribiraz düşük insanlar giyecekten tasarruf etme yoluna gi-diyorlar. Yiyecekten tasarruf etmeleri mümkün değil. Tabiibizlerde bundan etkileniyoruz. Gelir seviyesi de yıldanyıla düşüyor. Orta sınıf kayboluyor. Bu da bir sorun.

Bu dev firmalara karşı nasıl rekabet edebiliyorsunuz?Güçlü tarafınız ne?Birincisi kalite ve kalıplarımızın farklı oluşu. Yüksek kali-

“Bu piyasada iş yapmak çok zor. Avrupa herşeye doymuş bir pazar ve tutucu bir pazar. Taş-lar yerli yerine oturmuş durumda.”

“Büyük mağazalarda bulamadığı servis ve danışmanlığı veriyoruz. Rahat bir ortam sunu-yoruz”

43

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 44: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Qualitätsstufe und somit einen Hauch von Seide. Die Be-zeichnung dafür ist unter anderem 130s, 150s usw. Daserzählen wir den Kunden. Zweitens, unser Service. AlsBeispiel: Die Herren, die vorhin kamen, haben 5 Anzügevon mir gekauft. Aber das hat eine Vorgeschichte. Dasletzte Mal, als sie hier waren, habe ich mich stundenlangum sie gekümmert. Wir bieten ein bequemes Ambiente.Es kommt auch hin und wieder vor, dass wir zusammenTee oder Kaffee trinken und uns einfach nur unterhalten.

Der Kunde sagt uns den Anlass und dementsprechend beraten wir ihn vom Anzug über Hemd und Krawatte biszu den Schuhen. Wir stellen das alles zusammen. Wirhaben auch einen Schneider, bei dem wir sofort Änderun-gen vornehmen lassen können. Unsere Preise sind er-schwinglich. Die Anzüge, die wir hier im Einzelhandel für350–400 Euro verkaufen, finden Sie sonst nirgends zu die-sem Preis.

Wie setzt sich Ihr Kundenkreis hier zusammen?Unsere Kunden sind meistens Stammkunden oder solche,die über Empfehlung zu uns kommen. Die Herren vonvorhin waren Kunden aus den Botschaften Ghana undKamerun. Also Botschaftsangehörige, Diplomaten, Un-ternehmer, einfache Menschen, die auf Bekleidung sehrachten, kommen zu uns. Unweit von hier befindet sich dasAmtsgericht: Es kommen Richter und Staatsanwälte. Wirhaben ein reichhaltiges Sortiment an Bräutigamanzügen.Die Jugendlichen, die heiraten wollen, kommen auch zuuns.

Sie sind ja zugleich auch Großhändler. Wer ist Ihr Ab-nehmer?Deutschlandweit haben wir ca. 100 Großkunden. Auf derKarte an der Wand sind unsere Kunden eingezeichnet.Alle 3 Monate statten wir denen einen Besuch ab. Wir stel-len unsere neuen Kollektionen vor. Wir sind immer inKontakt mit den Kunden. Wir möchten deren Meinungbzw. Beschwerden wissen. Einmal im Jahr sind wir auf derBekleidungsmesse in Essen. Abgesehen davon ist Ver-trauen im Großhandel sehr wichtig; dieses bieten wir un-seren Kunden an.

Warum werden bekannte Modemarken aus der Türkeiin Europa zu keiner Marke? Manche sehr gute Firmenaus der Türkei, die ihre eigenen Marken haben, habenversucht, hier mit eigenen Filialen Fuß zu fassen. Aberes hat nicht geklappt. Sie haben sich nicht lange haltenkönnen. Für mich sind Sarar, Kigili, Damat Tween, Beymen große

„Je nach Anlass beraten wir vom Anzug bis zuden Schuhen“

„Um eine Marke zu werden, braucht es sehr vielZeit. Das geht nicht in 3–5 Jahren”

teli kumaş kullanıyoruz. Yün kumaşların hangi sıklıkta do-kunduğu önemli. Kumaş ne kadar sıklıkla dokunmuşsa okadar incelir, kalitesi yükselir ve ipeksi bir hava alır. Bunlar130s, 150s gibi rakamlarla sınıflandırılıyor. Müşteriye bun-ları anlatıyoruz. İkincisi servisimiz. Örneğin biraz evvelgelen beyler benden 5 takım elbise aldılar. Ama öncesi var.Geçen geldiklerinde saatlerce ilgilendim kendileriyle.Rahat bir ortam sunuyoruz. İcabında çay veya kahvesiniiçip bizimle sohbet edebiliyor.

Şöyle bir yere gideceğim diyor. Gideceği yere göre kendi-lerine tavsiyede bulunuyoruz. Burada takım elbisesindengömleğine, kravatından ayakkabısına kadar kendisine birkombinasyon sunuyoruz. Terzimiz var. Kısaltma, dü-zeltme işlerini hemen yaptırabiliyoruz. Fiyatlarımız çokuygun. Bizim burada parekende olarak 350–400 Euro’yasattığımız takım elbise, dışarıda, başka yerde bu fiyata bul-manız mümkün değil.

Müşterileriniz kimlerden oluşuyor?Müşterilerimiz genelde devamlı veya tavsiye üzerine gelenmüşterilerimizden oluşuyor. Biraz evvel gelenler Kamerunve Gana Büyükelçiliği’nden gelenlerdi. Büyükelçilik men-supları, diplomatlar, işadamları, giyime önem veren insan-lar. Çok yakınımızda mahkeme binası var. Hakimler,savcılar gelip alıyor. Damatlık takımlarımız çok zengin. Ev-lenecek gençlerimiz alıyor.

Aynı zamanda toptancılıkta yapıyorsunuz. Kimlere malveriyorsunuz? Almanya genelinde 100’e yakın toptan firma müşterimizvar. Duvarda asılı haritada müşterilerimiz işaretli. Her üçayda bir bütün müşterilerilerimizi dolaşıyoruz. Yeni ko-leksiyonumuzu tanıtıyoruz. Sürekli ilişki içerisindeyiz.Onların görüşlerini alıyoruz. Varsa şikayetlerini dinliyo-ruz. Yılda bir kere Essen Giyim fuarına katılıyoruz. Birdetoptancılıkta güven çok önemli.

Avrupa’da neden markalaşamıyoruz? Türkiye’den me-sela büyük firmalarda geldiler ve şube açtılar ama tutu-namadılar. Benim için Sarar, Kiğili, Damat Tween, Beymen bunlarTürkiye içinde büyük markalar. Ancak Avrupa’ya çıkıncayok bu markalar. Bunları sadece sen ve ben biliyoruz. BirAvrupalı Boss, Versace, Armani, Dolce & Gabbana gibimarkaları bilir. Avrupa çok zor bir piyasa. Markalaşmakiçin yatırım yapmak gerekli. Markalaşmak üç beş senedeolacak bir şey değil. 40–50 sene zaman alacak, uzun vadelibir çalışma gerektiriyor. Birde Avrupa’da birlikte çalışacak

“Giyineceği yere göre takım elbisesinden, ayak-kabısına kadar kendisine tavsiyelerde bulunu-yoruz”

“Markalaşmak için uzun vadeli yatırım gerekli.Üç beş senede olacak bir iş değil”

44

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 45: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Namen in der Türkei. Aber in Europa gibt es diese Markennicht. Diese Marken kennen Du und ich. Der Europäerkennt Namen wie Boss, Versace, Armani, Dolce&Gab-bana usw. Der europäische Markt ist ein schwierigerMarkt. Um eine Marke zu werden muss man gezielt inves-tieren. Das geht nicht in 3–5 Jahren. Man muss lange ar-beiten, ca. 40–50 Jahre. Wenn man zurückblickt, stelltman fest, dass die Türkei bisher keine Weltmarke hervor-gebracht hat.

Mode ist etwas, dass sich sehr schnell ändert. Wird dieMode von den Menschen befolgt?Die Bekleidung der Menschen ändert sich je nach Ge-schmack, Alter oder den wirtschaftlichen Verhältnissen.Es gibt einen Spruch im Deutschen: Kleider machenLeute. Also man hinterlässt einen Eindruck mit seinerKleidung, beeinflusst andere, das ist sehr wichtig. Wennsich jemand anzieht um sich zu bedecken, dann ist dasetwas Anderes als Anziehen. Man kann, um satt zu wer-den, etwas für 3 Euro essen, aber auch in ein wunderbaresRestaurant gehen und für 70–80 Euro essen, dann abermit Genuss. Jemand im Alter von 45–50, der gut verdient,möchte, dass eine Jacke gut aussieht, chic ist, gut sitzt,zudem auch bequem ist. Z.B. werden nächstes Jahr die Jacken etwas kürzer sein, die Kragen etwas dünner, die In-nentaschen etwas schwungvoller. Aber 90% unserer Kun-den wünschen sich, dass die Jacken vor allem bequemsind. Wir achten darauf.

Warum haben Sie Charlottenburg gewählt?Der Grund, warum wir Charlottenburg gewählt haben, istder, dass wir jeden ansprechen möchten. Wenn unserLaden in Kreuzberg oder Wedding wäre, dann wäre esschwierig, die Menschen mit guten Einkommen anzu-sprechen. Abgesehen davon ist die Kantstraße eine derbesten Strassen in Berlin, zudem nah am Kudamm.

Haben Sie Botschaften für Jugendliche?Ja, und zwar dies: Die Zeiten des Geldverdienens ohnehartes Arbeiten, ohne Anstrengung, sind vorbei. Auchwenn sie selbstständig werden wollen, müssen sie sich gutausbilden. Sie müssen eine Ausbildung haben, an der siesich festhalten können. Im Handel gibt es gute Zeiten,schlechte Zeiten, Höhen und Tiefen. Das muss manimmer im Hinterkopf haben. Heute will ein Jugendlichermit 20 Jahren ein nagelneues teures Auto fahren. Das wirdnicht gehen…

„Sich Kleiden und Anziehen sind zwei verschie-dene Sachen”

kaliteli insan bulamıyorlar. Baktığımız zaman bugün Tür-kiye tekstilde bir dünya markası yaratamamış.

Moda çok değişken bir şey oldu. İnsanlar modayı takipediyorlar mı?İnsanların giyimide, insanların zevkine yaşına ve ekono-mik durumuna göre değişiyor. Almanca’da bir deyim var:’Elbise insanı adam eder’ diye (Kleider machen Leute).Yani giyiminizle karşınızdakini etkiler, bir intiba bırakır-sınız, bu çok önemli. Adam örtünmek için giyiniyorsafarklı bir şey. Giyinmek için giyiniyorsa farklı bir şey. Yanikarnınızı 3 Euro’ya da doyurabilirsiniz veya nezih bir res-torana gidip güzel bir ortamda zevk alarak 70–80 Euro’yada. 45–50 yaşında bir insan ekonomik durumu iyiyse, üze-rindeki ceketin şık olması, iyi oturması yanında, rahat ol-masını da ister. Gelecek sene örneğin ceketlerin boylarıkısalacak, yakalar daha ince olacak, iç cepler biraz dahaeğimli olacak. Ama bizim müşterilerimizin yüzde 90’nıyine elbisesinin rahat olmasını ister. Biz bunlara dikkatediyoruz.

Neden Charlottenburg’u seçtiniz? Charlottenburg’u seçmemizin nedeni her kesimden in-sanlara hitap edebilmemiz. Dükkanımız Wedding’te veyaKreuzberg’te olsaydı, Almanlara, ekonomik durumu iyiolan veya orta halli olan insanlara hitap etmemiz zorolurdu. Bir de Kantstr. Berlin’in sayılı caddelerinden birisi.Ku’Damm’a yakınlığı önemli.

Gençlere söyleyeceğiniz bir tavsiyeniz var mı?Şunu söylemek isterim; Çok çalışmadan, mücadele etme-den para kazanma zamanı bitti. Ticarete de atılsalar, mut-laka iyi bir eğitim almalılar. Ellerinde bir meslek olmalı.Tutunacakları bir dal olmalı. Ticaret inişli ve çıkışlıdır. Bizim nesil çok zorluklardan ge-çerek bu duruma geldi. Bugünkü nesil 20 yaşında altımdayepyeni son model araba olsun diyor. Yok böyle bir şey….

“Giyinmek ve örtünmek farklı şeyler”

45

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 46: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde
Page 47: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Macit Kazim: Gastronom. 1962 in Bingöl-Türkeigeboren. Besitzer des Restaurants Baba Angorain Charlottenburg. Lebt seit 1990 in Berlin.Er hat in Istanbul in renommierten Restaurantsund Gaststätten als Kellner und Koch gearbeitet.Diese Erfahrungen fließen in seinen Betrieb ein.

Macit Kazım: Gastronom, 1962 Bingöl doğumlu. Charlottenburg’da bulunan Baba Angora adlı restoranın sahibi, 1990 yılından beriBerlin’de yaşıyor.Istanbul’un tanınmış restoranlarında garson veaşçı olarak çalıştı. Bu tecrübelerin izlerini bu-günkü işletmelerine görmek mümkün.

„Das Zubereiten unserer Gerichte braucht Geduldund Zärtlichkeit“

“Bizim yemeklerimizin hazırlanışı sabır ve şevkat istiyor”

47

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Macit Kazım

Page 48: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Herr Kazim, Sie betreiben eines der beliebtesten tür -kischen Restaurants in Berlin. Wann sind Sie nachDeutschland gekommen?Ich wurde 1962 in Bingöl geboren. Als ich zwei Jahre altwar, sind meine Eltern nach Istanbul gezogen. Seit 1964leben sie in im Stadtteil Kadiköy-Istanbul. Nach der Heiratmit meiner Frau kam ich 1990 im Rahmen der Familien-zusammenführung nach Berlin. Ich war damals 28 Jahrealt. Ich habe zwei Kinder im jugendlichen Alter.

Was haben Sie in Istanbul gearbeitet?Ich habe in Istanbul bei einigen der bekanntesten Restau-rants der Stadt wie Kulüp 29, Alageyik und FenerbahceKulübü als Kellner und Koch gearbeitet. Bevor ich hierherkam, habe ich zuletzt im Restaurant Güray gearbeitet.Diese Restaurants waren und sind immer noch einige derwichtigsten Locations in Istanbul.

Ist Angora Ihre erste Selbstständigkeit?Nein! Ich hatte einen kleines Imbiss-Restaurant in derTürkei. Nicht aber in diesem Ausmaß. Bevor ich 2002 An-gora übernahm, habe ich in Berlin in verschiedenen Res-taurants gearbeitet, zuletzt im Restaurant Halikarnas.2002 bot sich dann diese Gelegenheit. Ich habe meine Er-sparnisse zusammengetan und den Laden von dem Vor-besitzer Muzaffer Demir übernommen.

Woher kommt der Name Angora? Angora nannte man ca. 2000 Jahre vor Christus das Ge-biet von Anatolien um die heutige Stadt Ankara. DasReich der Hethiter entstand damals in dieser Region. An-gora ist zugleich der alte Name der Stadt Ankara. MeineVorgänger Muzaffer und Sami eröffneten dieses Restau-rant 1988. Das Innendesign wurde von dem damals inBerlin lebenden, in der Türkei sehr bekannten BildhauerMehmet Aksoy gemacht. Die Hethiter-Reliefs an denWänden sind seine Werke. Wunderschöne Sachen. Wirhaben im Design nach der Übernahme einige kleine Än-derungen vorgenommen.

Warum Baba Angora?Seit meiner Kindheit nennt man mich Baba (Vater)Kazim. Scheinbar weil ich ein besonnener, toleranter undruhiger Mensch bin. Als wir es übernommen haben, hießes nur Angora und wir haben nur noch das Baba hinzuge-fügt.

In Berlin leben ca. 200 000 Menschen mit türkischerHerkunft. Wir leben seit ca. 50 Jahren hier. Aber merk-würdigerweise gibt es nicht allzu viele qualitativ hoch-wertige Restaurants wie das Ihre. Viele sind als

„Es genügt nicht, dass nur das Essen qualitativgut ist. Dazu gehört auch ein perfekter Service,ein freundliches, herzliches, sauberes Ambiente“

Sayın Kazım, Berlin’in en seçkin birkaç Türk restora-nından birisinin hem sahibisiniz, hem işleticisisiniz. Nezaman geldiniz Almanya’ya?1990 yılında geldim. Almanya’ya geldiğimde 28 yaşnday-dım. 1962 yılında Bingöl’de doğdum. Ben iki yaşındaykenailem İstanbul’a göç ediyor. 1964 yılından beri İstanbul’dayaşıyorlar. İstanbul Kadiköy’de oturuyordum. Evlendiktensonra Almanya’ya geldim. İki çocuğum var.

Türkiye’de ne iş yapıyordunuz?Türkiye’de aşçılık ve garsonluk yapıyordum. İstanbul’untanınmış, önemli restoranları, Kulüp 29, Alageyik ve Fe-nerbahçe Spor Kulübü’n de çalıştım. Buraya gelmedenönce de son olarak Güray restoranda çalışıyordum. Bu ça-lıştığım yerler her dönem İstanbul’un en önemli yerleri ol-muştur.

Ticarete atılmanız Baba Angora Restoran ile mi oldu?Hayır! Türkiye’de de küçük bir işletme açmıştık. Ancakbu boyutta değildi. Berlin’de çeşitli restoranlarda çalıştım.Son olarak Halikarnas restoranda çalışıyordum. 2002 yı-lında böyle bir imkan doğdu. Birikimlerimizi değerlendir-mek istedik ve Angora’yı eski sahibi Muzaffer ağabeydendevir aldım.

Bize Angora hakkında bilgi verir misiniz?Angora MÖ. 2000 yıllarında kurulan Hitit Krallığı’ndankalma. Hitit Krallığı o zamanlar Ankara ve çevresinde ku-ruluyor. Angora şu andaki mevcut Ankara şehrinin eski is-midir. Sami ve Muzaffer beyler bu restorantı 1988 yılındaaçıyorlar. O zamanlar daha çok Berlin’de yaşayan, Tür-kiye’nin tanınmış heykeltraşı Mehmet Aksoy iç dizaynınıhazırlıyor. Duvarlarda gördüğünüz hitit rölyefleri onuneserleri. Çok güzel şeyler. Dizayn’da bizde ufak tefek de-ğişiklikler yaptık.

Neden ismi “Baba” Angora?Küçüklüğümden beri bana baba Kazım diye hitap ederler.Belki sıcak ve hoşgörülü ve ağırbaşlı bir insan olduğumdandolayı. Burayı aldığımızda ismi Angora idi. Biz buna birde baba ilave ettik ve Baba Angora oldu.

Berlin’de 200 bin civarında Türkiye kökenli yaşıyor. 50yıldır Berlin’de yaşıyoruz. Ancak sizin gibi ortalamanınüstünde hizmet veren kaliteli restoran sayısı bir elinparmakları kadar az. Gastronomi işletmelerimizinbüyük bir çoğunluğu yarı restoran, yarı büfe karışımıişletmeler. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?Şimdi bu türlü hizmet vermek biraz zor. Biraz feda karlıkçaba ve itina istiyor. Kaliteli yemek ve ortam sunuyoruz.Rahatlık sunuyoruz. Temiz bir ortam sunuyoruz. Perso-

“Yalnız yemeğin kaliteli olması yetmiyor, sa-mimi, rahat ve temiz bir ortam, güleryüz ve iyibir hizmet gerekiyor”

48

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 49: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Imbiss-Restaurants konzipiert. Was ist Ihrer Meinungnach der Grund dafür?Nun, es ist schwierig, diese Art von Service zu gewährleis-ten. Es fordert Hingabe, Eifer und Fleiß. Wir bieten qua-litativ gutes Essen und eine qualitativ gute Location an.Unser Personal, unsere Kellner müssen stets freundlichsein, aufrichtig servieren und dafür sorgen, dass der Gastsich wohlfühlt. Der freundliche Abstand zu den Kundenmuss bewahrt werden. Also man kann überall essen, umsatt zu werden. Ebenso kann man auch qualitatives Essenvielerorts finden. Man kann im Stehen kurz etwas zu sichnehmen, nur ein Snack und ein Sandwich essen. Aber dasEssen und der Service in einem Restaurant sind etwasganz Anderes. Nur die Zubereitung des Essens alleinereicht nicht aus, es braucht auch die richtige Präsentation,das Ambiente, den Service, die Hygiene. Wenn all das zu-sammenkommt, dann ist es sehr schön. Daher sollte mandiese Art von Service nicht mit den andersartigen Ortenvergleichen.

Sprechen wir mit unserem Essen den Gaumen der Eu-ropäer nicht an?Ich denke nicht so. Wenn man es richtig macht und dietürkische Küche einen bestimmten Standard aufweist,dann sind wir definitiv geeignet. Einer unserer Problemeist, dass wir keinen übersichtlichen Standard haben. Als

„Einer unserer Probleme ist, dass wir keinen bestimmten Standard halten“

nelinizin, garsonunuzun güler yüzlü olması, samimi hiz-met vermesi, müşteriyi rahat ettirmesi gerekir. Gerekli mesafeyi koruması lazım. Karnınızı her yerde doyurabi-lirsiniz. Yemeği, hatta kaliteli yemeği de her tarafta bula-bilirsiniz. Ayaküstü bir yerde, evdede yiyebilirsiniz, birsandviçte yiyebilirsiniz. Ama restoranda yapılan sunumve yemekler daha farklı. Yalnız yemek yetmiyor buradasunum lazım. Ortam lazım. Hizmet lazım, temizlik lazım.Bunlar hepsi bir araya gelince bu iş güzelleşiyor. İnsanınmidesine, kalbine ve gözüne hitap ediyorsunuz. Burayı on-larla kıyaslamamak lazım. Onlar işin kolayına ve basite ka-çıyorlar.

Avrupa damak tadına hitap edemiyor muyuz? Ben öyle düşünmüyorum. Eğer iyi, düzgün yapılıyorsa,Türk mutfağının olması gereken standartlarını yakalaya-bilirsek, bence hitap ediyoruz. Bizim buradaki sıkıntıları-mızdan birisi de standartlarımızın bir olmaması. Meselabir örnek vereyim Burada Adana kebap yapıyoruz. Kreuz-berg veya Wedding semtlerine gidin orada da Adanakebab yapanlar vardır, ama hiç biri birbirine uymuyor.Herkes farklı hazırlıyor. Bir standard yok. Ama bir pizzafungi istiyorsan hangi İtalyan restoranına gidersen git aynı.Üzerine koyulan karışım bellidir. Hani birisi büyüktür, bi-risi küçüktür, az kızarmıştır, hamuru kalındır, incedir, amakarışım aynıdır.

“Sıkıntılarımızdan bir tanesi de belirli bir standartımızın olmaması”

49

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 50: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Beispiel nehmen wir den Adana Kebab. Wir haben denauch. Er wird in vielen Restaurants in Kreuzberg, in Wed-ding ebenso angeboten, aber er schmeckt überall anders,weil jeder ihn anders zubereitet. Es gibt keinen Standard.Aber wenn man eine Pizza Funghi bestellt, egal in wel-chem italienischen Restaurant, findet man denselbenStandard. Die Zutaten sind die gleichen. Ob groß, klein,zu wenig gebacken, dicker oder dünner Teig, die Zutatensind gleich.Die anatolische Küche ist eine der Küchen, die eigentlichziemlich umfangreich ist.

Die chinesische, französische und türkische Küchewerden ja als gleichwertig verglichen. Was sind die Ei-genschaften unserer Küche?Die türkische Küche ist sehr reich an Gerichten, ist aberauch eine sehr schwierige und zeitaufwändige Küche.Man braucht viel Zeit, Geduld und Zärtlichkeit. Wir ar-beiten mit frischem Gemüse und Fleisch. Das Rollen vongefüllten Weinblättern ist z.B. sehr mühsam. UnsereKüche ist eher für die Hausmannskost (zuhause) geeignetals für das Restaurant. Daher ist sie sehr aufwändig. Beieiner Familie mit 4–5 Personen kann die Mutter den gan-zen Tag mit Kochen verbringen. Aber in einem Restaurantist das nicht möglich.

„Unsere Gerichte sind sehr zeitaufwändig; esdauert etwas, bis man sie zubereitet hat. Manbraucht Geduld und Zärtlichkeit”

Anadolu mutfağı aslında çok geniş bir mutfak. Dünya-da’ki en zengin mutfaklar arasında sayılır. Çin, Fransız,İtalyan mutfağı ile birlikte anılır. Bizim mutfağın özel-liği nelerdir? Türk mutfağı çok geniş, yemek çeşitleri açısından çok zen-gin ama aynı zamanda zor bir mutfak. Diğer mutfaklar bi-zimki kadar tefarruatlı değil. Bizim yemeklerin hazırlanışıçok zaman alıyor. Biraz sabır ve şevkat lazım. Taze sebzeve et ile çalışıyoruz. Bir yaprak sarma örneğin çok zah-metli. Bizim mutfağımız restorantlara değil, evlerde yapı-lan yemeklere dönük olduğu için biraz teferruatlı oluyor.Yani 4–5 kişilik bir ailede, anne bütün gününü bir yemekiçin harcayabiliyor. Ama restoranda bu mümkün değil.

Örneğin İtalyan mutfağını ele alırsak, aynı makarnayı10–15 ayrı çeşit sosla sunabiliyorlar. Çinli’lerde öyle. Ön-ceden hazırlanmış malzemeleri kullanarak yemeği çabukhazırlıyor. Ancak bizde öyle değil. Örneğin bizde bir mu-sakka yemeği var. Onu musakka olarak sunuyoruz. Başkabir sosla sunamıyoruz. Halbuki bayağı zahmetli, onun eti-nin hazırlanması, sebzesi lazım, patlıcanı lazım vs.

“Yemeklerimiz teferruatlı. Hazırlanışı çokzaman alıyor. Biraz şevkat ve sabır lazım”

“Ayrıca bir yemeği başka bir yemek çeşiti içinkullanamıyoruz.”

50

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 51: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Als Beispiel könnte man die italienische Küche nehmen.Die können ein und dieselbe Nudelart mit 10–15 ver-schiedenen Soßen servieren. Bei den Chinesen ist dasauch so.Mit zuvor vorbereiteten Sachen können sie sofort ein Ge-richt zubereiten. Bei uns ist das nicht so. Den Gemüseauf-lauf mit Hackfleisch (Musakka) z.B. kann man nicht mitirgendeiner anderen Soße servieren. Obwohl es ein müh-sames Gericht ist: das Fleisch, das Gemüse, die Aubergi-nen usw.

Aus welchen Regionen der Türkei werden Gerichte beiIhnen angeboten? Wie viel Personal beschäftigen Sie?Aus jedem Gebiet Anatoliens. Wir haben auf unsererKarte Fischarten aus dem Schwarzen Meer, aus dem Süd-osten den Kebab und Künefe oder auch das Tandir ausKonya. Aus der Mittelmeergegend und der Ägais unsere Vorspei-sen – Meze. Wir bieten im Allgemeinen ein Mosaik dertürkischen Küche. In unserem Restaurant arbeiten 16 Personen. Seit 2004 bieten wir auch Ausbildungsplätzean.

Haben Sie Schwierigkeiten, fachlich gutes Personal zufinden? Wir versuchen hier dem qualitativen Standard der Türkeigerecht zu werden. Um das Essen noch fantasievoller zugestalten, eine noch höhere Qualität zu erreichen, brau-chen wir Koch und Personal aus der Türkei. Man gibt unsaber leider nicht die Möglichkeit, unseren Koch aus derTürkei zu bringen. Die Türkei ist ein großes Land, hat esaber bisher nicht geschafft, mit den deutschen Behördendieses Problem zu lösen. Ein Gastronom aus Nepal darfseinen Koch aus Nepal bringen. Aber wir nicht.

Könnte man nicht die Jugendlichen in Berlin für dietürkische Küche ausbilden lassen? Man kann nicht jemanden einstellen, der sich nur in derdeutschen Küche auskennt. Dieser würde dementspre-chend arbeiten. Man müsste ihnen die türkische Küchebeibringen. Es müsste geduldiges und lernfähiges Personalsein. In dieser Hinsicht haben wir Probleme. Die Jugendlichen arbeiten maximal 3 Monate bis 1 Jahr,dann wird es ihnen langweilig und sie gehen einfach.Darum könnte sich eigentlich das Ministerium für Tou-rismus in der Türkei kümmern. Man könnte die Jugend-lichen von hier dort im Fach der Gastronomie und des

„Wir bieten ein Mosaik der türkischen Küchean“

„Wir dürfen keinen Koch aus der Türkei bringen“

„Außerdem können wir ein und dasselbe Gericht nicht für etwas Anderes verwenden“

Hangi yörenin yemeğini sunuyorsunuz? Kaç elemanı-nız var ?Anadolunun her yöresinden. Mönümüzde Karadeniz’denbalık çeşitlerini, Güneydoğu’dan kebabı, künefeyi veyaKonya yöresine ait bir tandırı da bulabilisiniz. MezelerimizAkdeniz ve Ege bölgesine ait. Yani genel olarak Türkiyemutfağının bir mozayiğini oluşturuyoruz. Restoranımızda16 kişi çalışıyor. 2004 yılından beri meslek eğitimi de ve-riyoruz.

Kaliteli eleman bulabiliyormusunuz?Burada Türkiye deki standartlara yakın bir şekilde hizmetetmeye çalışıyoruz ama yeterli değiliz. Bir nedeni de bu-rada yeterince kaliteli eleman bulamıyoruz. Buradaki ar-kadaşlar yeterli değiller.Daha fantastik, daha değişik oluşumları kurmak için, birkaliteye ulaşmak için, değişik elemanlara ihtiyacımız var.Ama bize Türkiye’den kaliteli aşçı getirtip, mutfağımızındetaylı inceliğini sunma imkanı vermiyorlar. Türkiyebüyük ülke ama Alman makamlarıyla oturup konuşup buişi bir türlü halledemedi. Örneğin bir Nepallı elemanınıülkesinden getirebiliyor. Biz getiremiyoruz.

Almanya’da aşçılık eğitimi almak isteyen gençlerimizi

“Türkiye mutfağının bir mozayiğini sunuyoruz”

“Türkiye’den kaliteli personel ve aşçı getiremi-yoruz”

51

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 52: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Kochens ausbilden. Oder diesen Unterricht hier anbieten.Aber das müsste geplant sein.

Was ist das für ein Gefühl, Gastronom zu sein?Ein Gastronom, ein Restaurantbesitzer oder Koch zu sein,ist sehr spannend, braucht aber auch viel Geduld. Wir sindz.B. heute morgen hierher gekommen und haben gearbei-tet. Aber die Arbeit von heute hat keine Auswirkung aufmorgen. Morgen muss man wieder mit demselben Eifer,derselben Geduld alles erneut machen. Das Personal mussdenselben Eifer spüren. Ein Koch z.B., wenn er die Pfanneschwenkt, eine Gemüseart mit einer anderen kombiniert,eine Soße hinzufügt, muss von seiner Arbeit begeistertsein. Solches Personal zu finden ist schwierig. Sorgfalt,Sauberkeit und Hygiene sind sehr wichtig. Als Gastronomspricht man den Magen, das Herz und das Auge des Gas-tes an.Man kann 100 tolle Sachen machen, keiner erinnert sichdaran. Aber sobald ein Gericht nicht gut genug ist oderder Gast mal nicht gut behandelt wird, das wird nie vergessen und das wird weitererzählt. Nur ein einzigesschlechtes Gericht kann alles Gutgemachte ruinieren. Soist Gastronomie .

„Man muss jeden Tag mit derselben Aufregung, demselben Eifer und der Geduldarbeiten“ … „Ein einziger schlechter Servicewird nie vergessen”

„Man erlebt bekannte Personen aus den Medien, Fernsehen, Politik, Sport usw. hautnah“

yetiştirseniz olmaz mı? Yani sadece Alman mutfağında yetişen birini alamayız. OAlman mutfağına göre çalışır. Ancak Türk mutfağında ye-tiştirmeniz lazım. Öğretecek elemanların olması lazım. Birde öğrenecek sabırlı öğrenciler. O konuda da biraz sıkıntıvar. Gençler bir sene ya da üç ay çalışıyorlar, ondan sonrasıkılıp kaçıyorlar. Bu konuya Turizm Bakanlığı el atabilir.Buradaki gençleri alıp Türkiye’de aşçılık ve gastronomieğitimi verilebilir. Veya bu eğitimi burada hayata geçire-bilir. Ama bunun da planlı programlı olması lazım.

Gastronomluk nasıl bir duygu? Gastronomluk, restorancılık aşçılık hem çok zevkli hemde çok sabır ve itina gerektiren bir iş. Öyle bir şey ki! me-sela burada sabah geldik çalıştık Ama bugün yaptığımızçalışmaların yarına hiç bir etkisi olmayacak. Yarın tekraro sabırla, o zevkle ve o heyacanla yapmak lazım. Bir fabrikaişi gibi değil. Elemanların da o heyacanı duyması lazım.Mesela bir aşçı da yemek yaparken, tavayı sallarken, birsebzenin diğer bir sebzeyle uyuşmasını sağlarken, sos ilaveederken bir heyecanı tatması lazım. Bunları hissedebile-cek, sunabilecek insanları bulmak zor. Bir de itina istiyor.Temizlik, hijyenlik çok önemli. Şimdi burada 100 tane iyibir şey yapın, çokta fazla akılda kalmazsınız. Ama bir günkötü bir yemek yapın veya iyi davranmayın, hemen akıldakalırsınız. Yani kötü bir yemek siler atar hepsini. Bu yemekişi gastronomi işi öyle birşey.

“Hergün aynı heyacan, aynı zevk ve sabırlayemek hazırlamak gerekir. Bir kötü hizmetinizakıllarda kalır”

52

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 53: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Was sind die guten Seiten des Gastronomseins?Wenn man diese Arbeit mit Lust und Liebe macht, dannhat es auch sehr schöne Seiten.Hierher kommen Staatspräsidenten, Minister, Abgeord-nete, Journalisten, Künstler, Unternehmer, Sportler; Menschen, die man im normalen Leben nie kennenlernenkönnte. Z.B. der ehemalige Bundespräsident Horst Köhlerund die ehemalige Bundestagspräsidentin Dr. Rita Süss-muth waren unsere Kunden. Diese Menschen zu bewir-ten, ist ein wunderbares Gefühl. Man wird sehr glücklich.

Die Politiker möchten eine neue Hygiene-Ordnunghervorbringen, demnach sollen Betriebe je nach Sau-berkeit farbige Plaketten bekommen, z.B. grün, gelb,rot usw.Ich finde das gut, es würde eine bestimmte Ordnung herr-schen. Hygiene ist hier sehr wichtig, das A und O. Wennkeine Hygiene vorhanden ist, dann gibt es auch den Stan-dard nicht.Bei uns kamen die Herrschaften vom Gesundheitsamtfrüher alle 2–3 Monate, mittlerweile haben sie Vertrauenund kommen alle sechs Monate einmal.

Wir haben gehört, dass Sie dabei sind, ein neues Res-taurant zu eröffnen. Erstmal alles Gute dazu. Was wirddas für ein Restaurant sein?Ja, in Schöneberg, ca. 350 qm groß. Das Gebäude ist 107Jahre alt und denkmalgeschützt. Es wurde vor kurzem res-tauriert. Es werden separate Bereiche sein wie Restaurantund Bar. Die Küche des Mittelmeers wird im Vordergrundstehen. Es wird ein reichhaltiges Vorspeisenmenu geben.Wir werden das selbe Konzept haben wie hier. Wir wer-den versuchen, der Geschichte des Gebäudes gerecht zuwerden.

Gastronomluğun zevkli tarafları neler?Bu işi zevkle yaparsanız çok güzel tarafları var. Örneğinburaya Cumhurbaşkanı’ndan bakanlarından, milletvekil-lerinden, gazetecilere; sanatçılara, işadamlarına, sporcu-lara kadar herkes gelir. Sıradan insanlar gelir. Normalhayatta tanıma olanağına kavuşamayacağınız, yalnız ba-sında, televizyonlarda gördüğünüz, politikacılarla, tanın-mış kimselerle tanışırsınız. Örneğin eski CumhurbaşkanıHorst Köhler, eski Meclis Başkanı Prof. Dr. Rita Süss-muth. Türkiye’den Bakanlar bizim müşterilerimizdir. Lis-teyi uzatmak mümkün. Onlara hizmet etmek te çok güzelbir duygu. İnsana çok mutluluk veriyor.

Hükümet yeni bir Hijyen yasası çıkarıp, restoranları hij-yenliklerine göre sınıflandırmak istiyor. Mesela, yeşil,sarı, kırmızı plaket gibi.Bence iyi bir şey daha düzgün olmasını sağlar. Yani hijyençok önemli burada. Herşeyin başı. Hijyen olmadı mıolmaz, gerekli standartlar da olmaz. İnsan sağlığı çokönemli. Mesela bize denetleyici doktor eskiden 2–3 aydabir gelirdi, şimdi 6 ayda bir geliyor. Çünkü artık bizi dahaiyi tanıyor ve güveniyor.

Yeni bir restoran açmak üzere olduğunuzu öğrendik.Önce hayırlı olsun diyelim. Nasıl bir yer olacak?Evet Schöneberg semtinde. Yaklaşık 350 metrekarelik biryer. Tarihi ve koruma altına alınmış 107 yıllık bir bina.Yeni restore edildi. Restoran ve bar kısmı olacak. Konsep-timiz hemen hemen aynı. Akdeniz mutfağına yönelik ola-cak. Anadolu mutfağının mezelerini daha zengin sunaca-ğız. O binanın tarihi yapısına uymaya çalışacağız.

“Günlük hayatta yalnızca televizyonlarda gör-düğünüz, medyadan izlediğiniz tanınmış in-sanlarla karşılaşırsınız”

53

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 54: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde
Page 55: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Sema Poyraz, Schauspielerin, Filmregisseurin,Drehbuchautorin. Geboren 1950 in Zonguldak,Türkei. Kam 1961 als Kind nach Deutschland.Sie hat an der Deutschen Film- und Fernsehaka-demie Berlin (DFFB) Regie studiert. Sie hatzahlreiche Dokumentarfilme für das Fernsehengemacht. Ihr Abschlussfilm „Gölge“ (1980) giltals Beginn eines sogenannten deutsch-türki-schen Kinos. Sie hat in vielen bekannten Serienund Spielfilmen der TV-Sender ARD, RTL,SAT1, NDR als Schauspielerin mitgewirkt.

Sema Poyraz, oyuncu, film yönetmeni ve senaryo yazarı. 1950 Zonguldak/Türkiye doğumlu. 1961 yılında çocuk yaşta Almanya’yageldi. Berlin Alman Film ve Televizyon Akade-misi, Yönetmenlik Bölümü mezunudur. Çok sa-yıda belgesel filmi bulunmaktadır. Öğrenci ikenmezuniyet filmi olarak hazırladığı “Gölge”(1980) isimli filmi Alman-Türk Sinemasının başlangıç filmi sayılır. Alman Televizyon Kanal-ları ARD, RTL, SAT 1 ve NDR’ın dizi filmleri yanında bir çok sinema filminde de çeşitli rol-lerde oynamıştır.

„Mir fehlt in Charlottenburg eine Kulturinstitutionwie das Ballhaus Naunynstrasse in Kreuzberg“

“Charlottenburg’ta, Kreuzberg’te bulunan BallhausNaunynstrasse gibi bir kültür kurumunun eksikli-ğini hissediyorum”

55

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Sema Poyraz

Page 56: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Frau Poyraz, ich glaube, ich darf Sie als erste studierte,türkischstämmige Filmemacherin in Deutschland be-zeichnen. Sie sind als Darstellerin, Schauspielerin nochsehr aktiv. Sie kamen mit 11 Jahren nach Deutschland,als noch sehr wenige Menschen aus der Türkei inDeutschland waren. Wann genau kamen Sie nachDeutschland? 1961 bin ich hierher gekommen. Mein Vater war ein aben-teuerlustiger Mensch. Er war Trainer für’s Ringen. Er war1960 schon in Deutschland und trainierte eine schwäbi-sche Ringergruppe in der Nähe von Stuttgart. Er hat dannmeine Mutter, meine Schwester und mich nachkommenlassen. Wir als Kinder fanden es sehr spannend und woll-ten kommen, meine Mutter nicht. Sie wollte nach einemJahr schon wieder zurück in die Türkei. Aber meine Elternsind 20 Jahre geblieben und wir beiden Geschwister sindimmer noch hier und wohnen in Berlin-Charlottenburg.

Wo sind Sie in die Schule gegangen, in Berlin? Nein! Die Grundschule habe ich in Istanbul besucht.Meine gymnasialen Jahre waren in Baden-Württemberg:Ich bin aufs Elly Heuss-Knapp-Gymnasium in Bad-Cann-statt, in der Nähe von Stuttgart gegangen. 1970 habe ichdort mein Abitur gemacht. Danach war ich fast ein Jahr inOxford. Ich habe da Engländer kennengelernt, die besserTürkisch sprachen und die Türkei besser kannten als ich.Ich habe mich so geschämt. Daraufhin habe ich in Mün-chen 3 Semester Turkologie an der Maximilian Universi-tät, Fachbereich Orientalistik und Theaterwissenschaften,studiert. Es war stinklangweilig.

Sie wechselten dann 1973 nach West-Berlin und studierten an der Deutschen Film- und Fernsehakade-mie DFFB Berlin. Wie kamen Sie zum Filmstudium?Eine Freundin von mir aus der Schulzeit studierte in Ber-lin Jura und meinte zu mir: „Du bist ja an Filmen interes-siert, hier in Berlin gibt es eine sehr gute Filmakademie.Komm doch mal nach Berlin“. So bin ich 1973 nach Berlingekommen. Ich habe Regie studiert und meinen Ab-schluss 1980 an der DFFB gemacht. Es hat ein bisschenlang gedauert, weil ich mein Studium über vier Jahre un-terbrochen und als Sozialarbeiterin gearbeitet habe. Da-nach habe ich mich sehr gefreut, dass ich den Schritt inRichtung Film getan habe. Zu dem Zeitpunkt war ich an der Akademie die einzigeStudentin mit türkischen Wurzeln. Deshalb ist bei mir derWunsch hochgekommen, Filme zu machen, in denen dieSituation der Migranten das Thema sein sollte. Ich dachte,ich kann Brückenfunktionen übernehmen. So habe ichspäter für Fernsehsender viele Dokumentationen ge-macht.

„Ich dachte, ich kann Brückenfunktionen über-nehmen“

Sayın Poyraz, sizi Almanya’da film dalında yüksek öğ-renim görmüş ilk Türk kökenli film yönetmeni olaraktanımlayabilirim herhalde. Oyuncu ve aktör olarak halaçok aktifsiniz. Türkiye’den insanlarımızın henüz tek tükgelmeye başladığı bir dönemde 11 yaşında bir çocuk-ken Almanya’ya geldiniz. Gelişiniz nasıl oldu?Almanya’ya 1961 yılında geldim. Babam güreş antrenö-rüydü ve maceracı bir insandı. Kendisi 1960 yılında Al-manya’ya gelmiş, Stuttgart yakınlarında bir gruba güreşöğretiyordu. Bir yıl sonra annemi, beni ve kız kardeşimiyanına çağırdı. Annem gelmek istemedi. Ancak biz kar-deşler çok çekici ve heyacan verici bulduk, gelmek istedik.Annem bir yıl içinde döneceğini söylediyse de 20 yıl Almanya’da yaşadılar. Biz iki kız kardeş ise hala buradayızve Berlin-Charlottenburg’ta yaşıyoruz.

Berlin’de mi okula gittiniz?Hayır! İlkokulu İstanbul’da bitirdim. Ortaöğrenim yılla-rım Baden-Württemberg Eyaleti’nde geçti. Stuttgart ya-kınlarında Bad-Cannstatt ilçesinde Elly Heuss-KnappLisesi’nden 1970 yılında mezun oldum. Daha sonra bir yılOxford’da yaşadım.Burada benden iyi Türkçe bilen, Türkiye’yi tanıyan İngi-lizlerle tanıştım. Çok utandım. Kültürümü öğrenmeliy-dim. Almanya’ya dönünce Münih Maximilian ÜniversitesiOryantalistik ve Tiyatro Bilimleri bölümünde Türkolojiokudum. 3 Sömester devam edip ayrıldım. Çok sıkıcıgeldi.

1973 yılında o zamanki Batı-Berlin’e geldiniz ve AlmanFilm ve Televizyon Akademisi’nde (DFFB) okudunuz.Neden film ve televizyon okumayı istediniz?O sıralarda Berlin’de hukuk okuyan bir arkadaşım sebepoldu. Bana “Sen filmlere çok ilgilisin. Berlin’de çok tanın-mış bir film akademisi var. Buraya gel!” dedi. Böylelikle1973 yılında Berlin’e geldim. Akademi’de (DFFB) yükseköğrenime başladım. 1980 yılında Film Yönetmeliği Bölü-mü’nden mezun oldum. Öğrenimimin biraz uzun sürme-sinin nedeni, öğrenime ara verip, 4 yıl sosyal çalışmanolarak çalışmamdan kaynaklandı. Daha sonra öğrenimimifilm üzerine yapmış olmak beni çok mutlu etti. Güzel birkarardı. O zamanlar ben Akademi’de öğrenim gören tek Türk kökenli öğrenciydim. Bundan dolayı içimde göçmenlerinsorunlarını içeren filmler yapma arzusu çok güçlüydü. Birköprü vazifesi görebilirim diye düşünüyordum. Sonralarıçeşitli televizyon kanalları için bir çok belgesel film yap-tım.

“Bir köprü vazifesi görebilirim diye düşünüyor-dum”

“Gölge” ile Türk-Alman Sineması başlamışoldu”

56

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 57: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Sie haben 1980 den Spielfilm „Gölge – Zukunft derLiebe bzw. Schatten“ gemacht. Der Film gehört zu denersten Spielfilmen des sogenannten deutsch-türkischenKinos. Worum geht es in dem Film?Einfach um die Alltagsbeschreibung einer türkischen Fa-milie in Berlin-Kreuzberg und ihrer jungen Tochter Gölgesowie deren innere und äußere Konflikte. Der Film war inder Filmakademie mein Abschlussfilm. Gölge war der Be-ginn deutsch-türkischer Filme in Deutschland. Das wis-sen die wenigsten. Das Deutsche Historische Museum hatden Film letztes Jahr gezeigt.

Sie haben viele Dokumentarfilme und Kurzfilme ge-macht. Aber man sieht Sie eigentlich als Darstellerin,Schauspielerin. Wollten Sie keine Filme mehr machen?Mein Unglück war, sage ich jetzt mal, dass ich aus der Tür-kei bzw. türkischstämmig bin. Als Filmemacherin wurdeich in die Ausländerecke gedrängt, nur weil ich am Anfangfreiwillig zu diesen Themen, über Ausländer und Migran-ten, Filme gemacht habe. Es hieß dann, sie kann das, sieweiß, wie es geht. Also immer nur Filme über Migranten.Ich hatte die Schnauze voll und bin dann als Seiteneinstei-gerin in die Schauspielerei gekommen. Sie ist in den letz-ten 15 Jahren mein Hauptberuf geworden. Ich machekeine Filme mehr.

„Gölge war der Beginn deutsch-türkischerFilme in Deutschland“

„Als Filmemacherin wurde ich in die Auslän-derecke gedrängt“

1980 yılında “Gölge” isimli bir sinema filmi yaptınız.Filminiz şu anda Alman-Türk sinemasının ilk filmlerin-den biri olarak kabul ediliyor. Filmin konusu neydi? Berlin Kreuzberg’te yaşayan bir Türk ailesinin günlük ya-şamını ve genç kızları ’Gölge’ nin iç ve dış dünyasındakiçatışmaları konu ediyor. Gölge filmi benim Film Akade-misi’ndeki mezuniyet filmimdi. Alman Tarihi Müzesigeçen sene filmi gösterime sundu.

Bir çok belgesel ve kısa metrajlı filminiz var. Ancak sizidaha çok oyuncu ve aktris olarak görüyoruz. Nedenfilm yapmıyorsunuz?Şöyle diyeyim. Talihsizliğim Türkiyeli olmam veya Türkkökenli olmamdan kaynaklanıyor. Başlangıçta gönüllü ola-rak yabancılara ve göçmenlere yönelik filmler yapınca, ka-falarda yabancılar köşesine atıldım. Hep söylenen Semabu işi güzel yapar, bu konudan iyi anlıyor şeklindeydi. Tek-lifler hep göçmenler üzerine gelmeye başladı. Oyunculuğasonradan girdim ve 15 yıldır esas mesleğim oldu. Filmyapmıyorum artık.

“Klinik Alex”, Yarışan domuzcuk Rudi Rüssel, “KaraBiber Çekirdekleri”, “İyi Zamanlar, Kötü Zamanlar”veya Dr. Ketel gibi tanınmış Alman Televizyon Kanallarının hem dizi, hem de televizyon filminde oy-namanıza rağmen, hala aynı hisleri taşıyor musunuz?

“Film yapımcısı olarak yabancılar köşesine sıkıştırıldım”

“Başörtüsü kelimesini artık duymak istemiyo-rum”

57

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 58: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Obwohl Sie an vielen Fernsehfilmen, Serienfilmen wie„Klinik Alex“, „Rennschwein Rudi Rüssel“, „Die Pfef-ferkörner“, „Gute Seiten Schlechte Zeiten“ oder Dr.Ketel usw. mitgespielt haben. Haben Sie immer nochdieses Gefühl? Ich bin mittlerweile 62 und was für Rollen kriege ich! Z.B.die türkische Mutter zu spielen. Es ist ja nicht schlecht.Aber immer nur die türkische Mutter mit Kopftuch,immer nur die unterdrückten, sprachlosen Mütter. DiesesKopftuch ist also immer ein Thema. Ich kann das Wortnicht mehr hören! Manchmal denke ich mir, ich habe die-sen Text doch schon gesagt und dann fällt mir ein, dass esin der letzten Serie war. Immer dieselben Dialoge, die mandann aufsagen muss.

Auch bei der ARD Serie „Rennschwein Rudi Rüssel“oder der SAT 1 Serie „Klinik Alex“ haben Sie das Pro-blem gehabt?Bei „Rennschwein Rudi Rüssel“ konnte ich ein wenig beider Konzeption mitarbeiten. Wir haben eine sehr liebe-volle türkische Familie entwickelt. Aber auch da haben siegesagt, ich soll Kopftuch tragen. Nach langen Diskussio-nen habe ich durchgesetzt, dass ich kein islamistisches

„Ich kann das Wort Kopftuch nicht mehrhören“

„Dann hieß es, die Frau ist eine Alewitin“

Şimdi 62 yaşındayım, oynadığım roller kimler. ÖrneğinTürk bir anne! Kötü bir şey değil. Ama hep aynı şey. Başıörtülü Türk annesi. Hep ezilen, ağzını açamayan annerolü. Başörtüsü hep bir konu. Kelimeyi duymak bile iste-miyorum artık. Bazen bir oyunda ben bu metni söylemiş-tim diye düşünüyorum. Sonradan aklıma bir önceki dizideolduğu geliyor. Hep aynı klişe diyaloglar.

ARD kanalında oynadığınız dizi film “Yarışan Domuz-cuk Rudi Rüssel” veya SAT 1 kanalındaki “Klinik Alex”te de aynı sorunları yaşadınız mı?Yarışan Domuzcuk Rüssel’de az da olsa konsept hazırlan-masında da çalışma olanağım oldu. Çok sevimli bir Türkailesi yarattık. Ancak başörtüsü taşımamda ısrar edildi.Uzun tartışmalardan sonra islami başötüsü türban değilde,esarp taşımamı kabul ettiler. “Klinik Alex” serisinde gerçekten güzel bir rolüm vardı.Kalb rahatsızlığı olan, ameliyat olmaktan korkan bir Türkkadınını canlandırıyordum. Dizide kadının yeğeni olan kızdoktordu. Ancak yine türban taşımam istendi. Canlandır-dığım kadın alevi olduğu için türban olmazdı. Basit bireşarp taktım. Sorun televizyon kanallarını finanse eden-lerde. Kafalarında bir Türk fotoğrafı oluşmuş, atamıyor-lar.

“Alevi kadını canlandıracağım söylenince, türbanı çıkardık”

58

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 59: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Kopftuch trage, sondern ein einfaches. In der Serie „KlinikAlex“: Es war wenigstens eine richtige Rolle. Das war ganzgut. Ich war da eine herzkranke Frau, die operiert werdensoll, die aber Angst hat. Die Nichte ist die Ärztin in derSerie. Aber natürlich sollte ich wieder Kopftuch tragen.Dann hieß es, die Frau ist eine Alewitin, die ich darstellensoll. Ich meinte dann, warum soll sie dann ein Kopftuchtragen wie eine islamistische Sunnitin. Das gibt es nicht,meinte ich. Dann durfte ich ein lockeres Kopftuch aufset-zen.Das Problem sind die Geldgeber für die Fernsehsender.Sie haben ein Türkenbild und das wollen sie behalten.

Was würden Sie einem werdenden jungen Filmema-cher mit Migrationshintergrund raten? Im Hinblick da-rauf, was Sie eben erzählt haben?Ich kann wirklich nach 51 Jahren Erfahrung in Deutsch-land sagen, solange die Türkischstämmigen immer nurFilme über Türken, Kurden und Migranten machen,haben sie es schwer Karriere zu machen. Auf der anderenSeite denke ich, dass man sich natürlich mit der eigenenVergangenheit auseinandersetzt; man kennt diese Ge-schichten am besten und man will darüber etwas erzählen.Man sucht also die eigenen Wurzeln und Geschichten.Das ist schon wichtig. Aber wenn Filmstudenten zu mir

„Sie sollen nicht nur immer Filme über Migran-ten machen“

Mesleğe yeni başlayan göçmen kökenli genç film ya-pımcılarına bu anlattıklarınızı gözönüne alarak nelertavsiye edersiniz?Almanya’daki 51 yıllık tecrübelerime dayanarak şunu söy-leyebilirim. Türkiye kökenliler yalnızca Türkler, Kürtlerveya göçmenler üzerine film yaptıkları sürece, kariyer yap-maları çok zor. Diğer taraftan insanın kendi geçmişiyleyüzyüze gelmesi, hikayeleri kendi yaşantısından tanımasıve bunları anlatması güzel bir şey. Yani insan kendi kökle-rini ve hikayesini arıyor. Bu önemli. Bana film okuyan öğ-renciler gelip benimle sohbet ettiklerinde, göçmenlerüzerine hiç film yapmamalarını tavsiye ediyorum.

Nasıl bir filmde oynamayı isterdiniz?Ben 1960’li, 70’li yılları yaşadım. 1968’li yılların öğrenciolaylarını yaşadım. Böyle devrimci bir geçmişi olan nineyioynamak isterdim. O devri dansıyla, devrimci rüyalarıyla,aşk ütopyalarıyla oynamak isterdim. Biraz topluyum, amabu yaşıma rağmen, bugünün bir çok gencinden daha iyidans edeceğime de eminim. (gülüşüyoruz)

“Devrimci bir nineyi oynamak isterdim”

“Hep, yalnızca göçmenler üzerine film yapma-sınlar”

59

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 60: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

kommen und sich mit mir unterhalten, ist mein Rat gleich,dass sie keinen Film über Migranten machen sollen.

In was für einem Film würden Sie gerne spielen?Ich habe die 60er, 70er Jahre, die ganze Studentenrevoltemiterlebt. Ich war 1968 18 Jahre alt. Also ich würde gerneeine Oma spielen, aber eben mit dieser Vergangenheit.Mit einer revolutionären Vergangenheit, mit all diesemTanzen, revolutionären Träumen, Liebes-Utopien usw.Ich bin zwar ein bisschen dick, kann aber bestimmt bessertanzen als viele Jugendliche von heute. (lacht)

Sie spielen auch in Theaterstücken: In welchem Stückwerden wir Sie demnächst erleben?Ich spiele ja seit einem Jahr Theater im Ballhaus Naunyn-strasse. Letztes Jahr haben wir das Stück „Pauschalreise –Die 1. Generation“, von Lukas Langhoff gespielt. DasStück hat Hakan Savas Mircan geschrieben, der noch ander Akademie studiert. Das Stück hat auch einen Preis be-kommen.Zurzeit gehen die Proben für ein politisches Stück los undda spiele ich mit. Das Stück behandelt die NSU-Serien-Morde. Die Regie wird wieder Lukas Langhoff führen. Ichfreue mich sehr, wieder mit ihm arbeiten zu können. Ichbin sehr gespannt, weil es ein politisch wichtiges Themaist und ich bin gespannt, wie wir das umsetzen werden.

„Ich würde eine revolutionäre Oma der 68erJahre spielen“

Sizin Tiyatro oyunculuğunuzda var. Gelecekte sizi hangioyunda göreceğiz?Bir yıldır Kreuzberg’teki Ballhaus Naunynstrasse de oy-nuyorum. Geçen yıl Lukas Langhoff ’un “Paket tur. 1.Nesil” (Pauschalreise – 1. Generation) adlı oyununda oy-nadım. Yazarı Hakan Savaş Mircan isimli genç bir akademiöğrencisi. Oyun ödül aldı. Şu anda Neonazi terör gurubu, NSU’nun seri cinayetlerinikonu alan bir oyunun provasını yapıyoruz. Yine LukasLanghoff ’un bir oyunu. Kendisiyle çalışmaktan çok mut-luyum. Önemli siyasi bir olay olduğu için çok heyecanlı-yım.

Türkiye’de de çok aktifsiniz. Son olarak hangi filmderol aldınız?Kısa bir süre önce ikibuçuk ay İstanbul’da kaldım. Birfilmde başrolü oynadım. “Eylül” adlı son filmiyle bir çoködül alan Cemil Ağacıklıoğlu’nun ikinci yapıtı. Filmin ismi“Özür dilerim” ve beyin özürlü yetişkin bir oğlu olan biraileyi el alıyor. Çok güzel bir deneyim.

Berlin’e ayak bastığınızdan beri 40 yıldır Charlotten-burg’ta oturuyorsunuz. Neler söylemek istersiniz semthakkında.Kreuzberg’i seviyorum. Ama çalışmalarımı bitirdiktensonra, buraya gelince kendimi mutlu hissediyorum. Char-lottenburg’u daha samimi ve hoş buluyorum. Güneşli ha-

“Charlottenburg’u daha hoş ve samimi buluyorum”

60

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Poyraz bei dem Theaterstück„Pauschalreise –

die 1. Generation“

Poyraz ‘Paket tur – 1. Nesil’tiyatro oyununda

Page 61: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Sie sind auch in der Filmszene der Türkei aktiv. Washaben Sie da zuletzt gespielt?Ich war gerade zweieinhalb Monate in Istanbul. Da hatteich die Hauptrolle in einem Kinospielfilm gehabt. Diezweite Regierarbeit von Cemil Agacikoglu, der letztes Jahrmit seinem Film „Eylül“ sämtliche Preise in der Türkeikassiert hat. Es war eine wahnsinnig tolle Erfahrung.Der Film heißt „Özür Dilerim“. Es handelt von einer Fa-milie mit einem erwachsenen Sohn, der geistig behindertist.

Sie wohnen ja seit Ihrem Ankommen in Berlin vor 40Jahren in Charlottenburg. Wie finden Sie Charlotten-burg?Ich finde Charlottenburg einfach gemütlicher. Ich bingerne in Kreuzberg. Aber ich bin glücklich nach getanerArbeit wieder hier zu sein. Ich denke auch, dass in Char-lottenburg die Integration besser gelungen ist. Ich magauch die Mischung im Bezirk. An sonnigen Tagen sitzeich oft im Cafe und da kommen Politiker, Künstler, Yup-pies, ganz normale Bürger… Ich finde unseren Marktplatzhier viel netter. Auch mein Film für meine Abschlussarbeit„Gölge“ wurde hier in Charlottenburg gedreht.

Haben Sie irgendwelche Botschaften?Was ich gerne hätte, muss ich jetzt ehrlich sagen, vielleichtist es sogar ein Anreiz: In Charlottenburg fehlt so etwaswie z.B. ein Ballhaus Naunynstrasse in Kreuzberg. So eineKulturinstitution, wo junge Migranten und Deutsche zu-sammen etwas auf die Beine stellen wie eben das BallhausNaunynstraße, wünsche ich mir für Charlottenburg.

„Mir fehlt in Charlottenburg eine Kulturinstitu-tion wie das „Ballhaus Naunynstrasse“

„Ich finde Charlottenburg gemütlicher“

valarda cafe de oturup, gelip geçenleri, politikacıları, sa-natçıları, yuppileri, ortalama vatandaşları seyretmek göz-lemlemek çok güzel. Pazarımız çok hoş. Benim filmim“Gölge” de burada çekildi. Anılarım var.

Herhangi bir mesajınız var mı? Ne isterdim, açıkca söyleyeyim. Belki bu cazip bir teşvikolur. Charlottenburg’ta Kreuzberg’teki Ballhaus Naunyns-trasse gibi bir kültür kurumu yok. Genç göçmenlerinve Almanların birlikte güzel şeyler ortaya koydukları Ball-haus gibi bir yer arzu ediyorum Charlottenburg’ta.

“Kreuzberg’te bulunan Ballhaus Naunyns-trasse gibi bir kültür kurumunun eksikliğinihissediyorum”

61

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 62: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde
Page 63: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Süreyya Inal, Steuerberaterin und Geschäftsfüh-rerin vom Steuerbüro Inal. Geboren 1965 in An-takya/ Türkei. 1980 kam sie nach Berlin zu ihrenEltern. Studium an der Fachhochschule für Wirt-schaft in Berlin (FHW), seit 1993 selbstständigeTätigkeit als Wirtschaftsberaterin und Buchhal-terin, seit 2002 zugelassene Steuerberaterin. Siehat ca. 20 Mitarbeiter. Seit einigen Jahren unter-hält sie ein Büro in Istanbul für Investoren ausder Türkei in Deutschland bzw. aus Deutschlandin der Türkei.

Süreyya İnal, Mali Müşavir, İnal Mali MüşavirlikBürosu yöneticisi ve sahibi. 1965 yılında Antakya/Türkiye’de doğdu, 1980 yılında Berlin’eailesinin yanına geldi. Berlin Ekonomi YüksekOkulu (FHW) mezunu. 1993 yılında İnal Eko-nomik Danışmanlık ve Muhasebe bürosunu açarak, serbest çalışma hayatına atıldı. 2002 yı-lında mali müşavir oldu. Bürosunda 20 kişi çalışı-yor. Süreyya İnal’ın birkaç yıldan beri İstanbul’daTürkiye’den Almanya’ya veya Almanya’dan Tür-kiye’ye yatırım yapmak isteyen kişi ve fırmalaradanışmanlık hizmeti veren bir bürosu bulunmak-tadır.

„Die Ausbildungsleiterin von Karstadt verändertemeine schulische Laufbahn in einem 10 Minuten-gespräch“

“Karstadt mağazası meslek eğitimi bölümü yöneti-cisi 10 dakikalık bir konuşma sırasında öğrenim yörüngemi değiştirdi”

63

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Süreyya İnal

Page 64: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Frau Inal, Sie sind erst mit 14 Jahren nach Berlin zuIhren Eltern gezogen und heute sind Sie eine erfolgrei-che Unternehmerin mit einem eigenen Steuerbüro? Ich bin im September 1980 nach Berlin gekommen. Ichgehöre zu den sogenannten „Kofferkindern“. Meine Elternkamen 1970 nach Berlin um zu arbeiten. Wir sind vier Ge-schwister. Wir Kinder sind alle bei der Oma großgewor-den. Meine Eltern sagten jedes Jahr zu uns, wir solltennoch ein Jahr bei der Oma bleiben. Nach zehn Jahrenhaben wir gesagt, das nimmt kein Ende. Meine beiden äl-teren Schwestern waren bereits 16–17 Jahre alt. Omawollte auch nicht mehr die Verantwortung übernehmen.So kamen wir alle nach Berlin.

Wir wissen, dass Sie und Ihre Schwestern eine erfolg-reiche Laufbahn hinter sich haben. Aber als Sie hierherkamen, konnten Sie kein Wort Deutsch. Wo haben Siemit der Schule angefangen? Meine Eltern wohnten damals in Tempelhof. Ich hatte die8. Klasse in der Türkei hinter mir, d.h. Mittelschulab-schluss. Hier bin ich zunächst auf einer Hauptschule ineine sogenannte Regelklasse aufgenommen worden, inder nur türkische Jugendliche ohne Deutschkenntnissewaren. In dieser Klasse sollte ich ein Jahr Deutsch lernen.Aber ich hatte nach einigen Monaten einen Unfall. Ichhatte mir das Fußgelenk gebrochen und bin zweimal ope-riert worden. Während meines Krankenhausaufenthaltesim Sankt-Josef-Krankenhaus hatte ich zwei ältere Zimmer-genossen, fast 80 Jahre alt. Die hatten Langeweile undhaben mir Deutsch beigebracht. Nach zwei Monatenwurde ich zum Übersetzen genommen. (lacht)

Sind Sie wieder in diese sogenannte Regelklasse zu-rückgegangen, wo ausschließlich türkische Schülerwaren?Nein, wir waren mittlerweile umgezogen nach Neukölln.Dann habe ich meinen Eltern gesagt, dass ich nicht mehrin die türkische Klasse möchte. So kam ich auf die Kepp-ler- Oberschule in der Sonnenallee. Da wurde ich noch-mal in die 8. Klasse eingestuft. Ich hatte sehr engagierteLehrer. Mein Deutschlehrer Herr Metzka hat mir wirklichviel geholfen. Nach drei Jahren hatte ich mit einem sehrguten Notendurchschnitt den erweiterten Hauptschulab-schluss mit einer Zusatzbescheinigung erlangt, der eigent-lich dem Realschulabschluss entsprach. Trotzdem habensie mich nochmal einer Prüfung unterzogen. Sie wolltentesten, ob ich wirklich innerhalb von drei Jahren so gutDeutsch gelernt habe. Ich habe die Prüfung bestanden. Sohab ich von der Hauptschule den Realschulabschluss be-kommen.

„Zwei alte Zimmergenossen im Krankenhaushaben mir Deutsch beigebracht“

Sayın İnal 14 yaşında Berlin’e ailenizin yanına geldiniz.Bugün kendi mali müşavirlik bürosu olan başarılı birişkadınısınız. Kendinizden bahseder misiniz?1980 yılında Berlin’e geldim. ’Bavul Çocuklar’ diye adlan-dırdığımız çocuklardan biriyim. Annem babam 1970 yı-lında Berlin’e gelmişler. Dört kız kardeşiz. Bizleri ninembüyüttü. Annem babam her izine geldiklerinde bize, biryıl daha ninenizin yanında kalın diyerek avuturlardı. 10yıl bu böyle devam etti. Sonuçta artık bu böyle devamedemez dedik. Ninem de “Çocuklar 16–17 yaşına bastılar.Genç kız oldular, artık sorumluluk almak istemiyorum”dedi. Böylece Berlin’e geldik.

Sizin gibi diğer kız kardeşlerinizinde çok başarılı birgrafik çizdiğinizi biliyoruz. Buraya geldiğinizde hiç Al-manca bilmiyordunuz. Okula başlamanız nasıl oldu? O zamanlar Tempelhof semtinde oturuyorduk. Türkiye’de8. sınıfı, ortaokulu bitirip gelmiştim. Buraya gelince, ilk-öğretim okulunda Almanca bilmeyen Türk öğrencilerinbulunduğu sınıfa verildim. Bu sınıfta bir yıl Almanca öğ-renecektim. Okula başladıktan birkaç ay sonra bir kaza ge-çirdim. Ayak bileğim kırıldı. İki kez ameliyat oldum. St.Josef Hastahanesi’nde yatarken, hemen hemen seksen yaş-larında iki oda arkadaşım vardı. Canları sıkılıyordu. BanaAlmanca öğretmeye başladılar. O kadar faydalı oldu ki, ikiay sonra hastahanede tercümanlık yaptırmaya başladılar(gülüşüyoruz).

Hastahaneden çıktıktan sonra, tekrar yalnızca Türk öğ-rencilerin olduğu sınıfa mı döndünüz?Hayır! Bu arada Neukölln semtine taşınmıştık. BabamaTürk sınıfına gitmek istemediğimi söyledim. Sonnen alleebulvarında bulunan Kepler İlköğretim Okulu’na yazıldım.8. sınıfa kaydettiler. Çok angaje öğretmenlerimiz vardı. Al-manca öğretmenim bay Metzka’nın bana gerçekten çokyardımı oldu. Üç yıl sonra İlköğretim Okulu’nu pekiyi de-rece ve orta öğretim diploması demek olan, ek bir diplomaile bitirdim. Üç yıl içinde bu kadar iyi Almanca öğrenmişolmama tam inanmadılar. Bu nedenle tekrar sınava tabituttular. Sınavı başarıyla verdim. Böylelikle orta öğretimdiploması almaya hak kazandım.

Orta öğretim diploması ile liseye nasıl gittiniz? Bu dip-loma normal olarak yeterli değil“Bu arada meslek eğitim yeri arıyordum. Çok yere müra-caat ettim. Almancam yeterli olmadığı için yapılan yetkin-lik testlerini başaramıyordum. Sonunda Karstadtmağazasına büro yardımcısı mesleği için müracaat ettim.Başvuru konuşmasında mağazanın meslek eğitim yöneti-

“Hastahanede iki yaşlı oda arkadaşım banaAlmanca’yı öğrettiler”

“Karstadt Mağazası meslek eğitimi bölümü yöneticisi 10 dakıkalık bir konuşma sırasındaöğrenim yörüngemi değiştirdi”

64

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 65: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Sie machten später Abitur, obwohl Sie Realschulab-schluss hatten?Danach suchte ich einen Ausbildungsplatz. Ich habe vieleBewerbungen geschrieben. Bei Eignungstests bin ichimmer durchgefallen, weil mein Deutsch halt doch nichtso gut war. Schließlich habe ich mich bei Karstadt bewor-ben als Bürogehilfin. Beim Bewerbungsgespräch sagte dieAusbildungsleiterin zu mir: „Du hast ein sehr gutes Zeug-nis, warum machst Du nicht Abitur? Du kannst Fachabi-tur machen. Dann brauchst Du nur ein Praktikumsplatzüber ein Jahr. Den können wir Dir geben“. Das war dieFrau, die meine Schullaufbahn innerhalb von 10 Minutenveränderte. So habe ich auf der Fachoberschule mein Abi-tur und bei Karstadt mein Praktikum gemacht.

Die Arbeit bei Karstadt war sehr eintönig. Ich wollte wegvon Karstadt. Ich wollte irgendwohin, wo ich noch dazu-lernen konnte. Am Hermannplatz neben Karstadt war einReisebüro. Eines Tages habe ich bei denen einfach an dieTür geklopft und gefragt: „Habt Ihr ein Praktikumsplatzfür mich?“ Sie waren sehr interessiert und haben mir zu-gesagt. Das war einfach ein sehr guter Verknüpfungs-punkt:Über die Beiden kam ich in die Volleyballgruppe von Ana-doluspor. Da waren viele türkische Studentinnen, das hatmir die Vision für ein Studium geöffnet. Die beiden Her-ren waren Kenan Kolat, der heute Bundesvorsitzender

„Ich kam in die Volleyballgruppe türkischerStudentinnen“

„Die Ausbildungsleiterin von Karstadt verän-derte meine Schullaufbahn in 10 Minuten“

cisi kadın bana “notların çok iyi neden meslek lisesinedevam etmiyorsun. Liseye devam edersen, sadece staj yap-man yeterli. Bu imkanıda sana sağlarız” dedi. Bu bayanbenim öğrenim yörüngemi 10 dakikalık bir konuşma sı-rasında değiştirmişti. Ekonomi Meslek Lisesine kaydol-dum. Karstadt mağazasında da staja başladım.

Karstadt mağazasında stajım çok monoton geçiyordu. Ay-rılmak istiyordum. Mağazanın bulunduğu Hermannplatzmeydanında bir seyahat bürosu vardı. Bir gün kapılarınıçalıp, “Benim için bir staj yeriniz var mı?” diye sordum.Çok ilgilendiler. Benim için çok iyi bir bağlantı oldu.Onlar üzerinden Anadoluspor kız voleybol grubuna gir-dim. Çok sayıda üniversite öğrencisi ile tanıştım. Bubenim yüksek öğrenim vizyonumun oluşmasını sağladı.Bu iki kişiden birisi, bugün Almanya Türk Topluluğu(TGD) Başkanı olan Kenan Kolat, diğeride yine sosyalangajmanı olan Mehmet Alpbek idi. Almanya’da ilk beşyılıma böyle tesadüfler yön verdi.

3–4 yıl içinde Almanca öğrenmeniz, orta öğretimi ba-şarmanız, liseye girmeniz doğrusu büyük bir başarı. Sı-rayla hepsini geride bıraktınız. Çok zor olmadı mı?Benim en zor yıllarımdı. Bir hesaplaşma idi. Bütün bun-ların yanında bir de İngilizce öğrenmek zorundaydım.Ekonomi meslek lisesinde diplomalar dağıtıldığı gün sınıfarkadaşlarım bana: “Süreyya gelmiyor musun? Okula kay-dolmaya gidiyoruz” diye sordular. Ben tam da kavrayama-dan “Bekleyin geliyorum” dedim. Hep birlikte EkonomiYüksek Okulu’na (FHW) kaydımızı yaptırdık. Böylelikle

“Türk üniversite öğrencilerinin Voleybol grubuna girdim”

65

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 66: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

der Türkischen Gemeinde in Deutschland (TGD) ist undMehmet Alpbek, ebenfalls ein sozial engagierter Mensch.Ja, so waren die ersten fünf Jahre meines Lebens inDeutschland bestimmt durch Zufallsorientierungen.

Innerhalb von 3–4 Jahren Deutschlernen, Realschulab-schluss schaffen, dann Abitur! Das ist schon eine großeLeistung. Sie haben eins nach dem anderen geschafft.War es schwierig für Sie?Das waren meine schwierigsten Jahre. Es war eine Heraus-forderung. Vor allem musste ich auch Englisch lernen. Andem Tag, an dem die Abi-Diplome verteilt wurden, frag-ten mich meine Klassenkameraden: „Süreyya, kommstDu mit? Wir lassen uns immatrikulieren.“ Und ich sagte:“Wartet, ich komme mit.“ So kam ich zum BWL-Studiuman der Fachhochschule für Wirtschaft FHW. MeinSchwerpunktthema war Marketing. Ich wollte eigentlich Steuerwesen studieren, aber in derFachrichtung war ein strenger Professor, der mal gesagthat: „Jemand, der die deutsche Sprache nicht so gut be-herrscht wie seine Muttersprache, sollte mit Steuerrechtgar nicht anfangen“. Die ausländischen Studenten habensich nicht getraut, bei ihm zu belegen.

Sie haben an der Uni als Schwerpunkt Marketing ge-habt. Wie kamen Sie dann zur Steuerberatung?Während meines Studiums brauchte ich Geld. Da habeich in einem Buchhaltungsbüro einen Job gefunden. Dawurde alles zu Fuß gemacht, also keine EDV benutzt. Eshat mir nicht so gut gefallen. Nach einem Jahr habe ichmich woanders beworben. Der Geschäftsführer fragtemich: „Was können Sie?“ Ich habe gesagt: „Ich kann vieles zu Fuß! Ich kann auchvieles nicht. Ich kann von Vorne angelernt werden.“ Erfragte mich, ob ich Steuerberaterin werden wolle. Ichsagte: „Ja.“ Dann hat er mich richtig gefördert. Von einemLehrgang zum anderen geschickt. Er war wirklich meinMotor. Er war ein großer Visionär. Die Bezahlung war sehrgut. Ich habe mein Studium davon finanziert.

Wie kam es zur Selbstständigkeit?Um Steuerberaterin zu werden, muss man nach einemkaufmännischen Studium 3 Jahre Praxis nachweisen. Da-mals war die Marktlage gut. Ich habe 3 Jahre in verschie-denen Büros gearbeitet. Es war nicht so schön wie beiihm. Damals war mein Kind Mete 3 Jahre alt. Ich hab mirzum Schluss gesagt: „Du hast ein Kind. Mach Dich selbst-ständig. Du kriegst das gleiche Geld und hast mehr Zeitfür Dein Kind.“ Ich habe bei der Sparkasse 20.000 MarkKredit aufgenommen und in der Liegnitzer Straße inKreuzberg mein erstes Büro angemietet. Es war 50 m2klein. Es lief sehr gut. Ich hatte bald 3 Mitarbeiter. Nacheinem Jahr musste ich in ein größeres Büro umziehen. Da-nach habe ich 7 Jahre in der Karl-Marx-Straße und weitere8 Jahre in der Rudi-Dutschke-Straße mein Büro gehabt.Und seit einem Jahr bin ich hier am Kudamm.

işletme iktisadı okudum. Ağırlıklı alanım pazarlama idi.Aslında maliye ve vergiler bölümünü okumak istiyordum.Ancak bu bölümde, Almanca’yı ana dili gibi bilmeyenlerbenim bölümüme başlamasın diyen bir profesör vardı. Onedenle yabancı öğrencilerin hiçbiri o bölümü seçmezdi.

Ağırlıklı alanınız marketing olmasına rağmen maliye vevergiler alanına nasıl geçtiniz?Öğrenimim sırasında paraya ihtiyacım vardı. Bir muha-sebe bürosunda iş buldum. PC kullanılmıyordu. Herşeyelle yapılıyordu. Bir yıl sonra bir mali müşavirlik bürosunamüracaat ettim. Sahibi vizyon sahibi bir kişiydi. Bana “Neyapabilirsiniz” diye sordu. “Temelden öğretilirse herşeyiyaparım” dedim. “Mali müşavir olmak ister misiniz?” diyesordu. “Elbette” diye karşılık verdim. Beni çok teşvik etti.Benim motorumdu. Beni bir seminerden diğer bir semi-nere gönderdi. Çeşitli kurslara katılmamı sağladı. Ücretimde dolgundu. Öğrenimi de böylece finanse ediyordum.

Serbest çalışma hayatına nasıl atıldınız?Vergi müşaviri olabilmek için öğrenimdem sonra üç yıl ça-lışmış olmak gerekiyor. Üç yıl çeşitli bürolarda çalıştım.Oğlum Mete üç yaşındaydı. Kendi kendime “Çocuğunvar. Serbest çalış. Çocuğuna daha fazla zaman ayırabilirsin.Aynı parayıda kazanırsın” diye telkinde bulundum. Spar-kasse Bankası’ndan 20.000 Mark Kredi alarak işe ko -yuldum. İlk büromu Kreuzberg’te Liegnitzer caddesiüzerinde açtım. Büyüklüğü 52 metrekareydi. İşler kısa za-manda büyüdü. Yanıma 3 kişi daha işe aldım. Bir yıl sonradaha büyük bir yere taşındım. Daha sonra 7 yıl Karl-Marxcaddesi ve 8 yılda Rudi Dutschke caddesi üzerinde büro-larım oldu. Bir yıldır da burada Ku’damm bulvarındayım.

Kalifiye eleman sıkıntısı çekiyor musunuz?Mali müşavirlik piyasasında eleman sıkıntısı her zamanvar. Normal olarak 3 meslek eğitimi yerimiz var. Bir tanesibile dolu değil. Meslek eğitimi yaptıracak genç bulamıyo-ruz. Buna ek olarak özel bir problemde kaliteli Türk kö-kenli elemanlar, Türk kökenli işverenlerin yanındaçalışmak istemiyorlar. Aynı parayı aynı şartları sağlasakta,sahibi Alman olan vergi müşavirlik bürolarını tercih edi-yorlar.Aynı şekilde bazı Türk kökenli müşterilerde Almanmali müşavirliklerini tercih ediyorlar. Alman vergi müşa-virlerinin kendilerini maliyeye karşı daha iyi temsil ede-ceğini varsayıyorlar.

Kaç çocuğunuz var?İki oğlum var. Büyük oğlum iktisat okuyor. Ağırlıklı alanı vergi ve denetim bölümü. Küçük oğlum liseyi bitiriyor.

“Girişimci olmak ek bir meslek edinmek demektir. Öğrendiğiniz meslekle kalmıyor. Girişimcilik ile ek yetenekler edinme ihtiyacıdoğuyor”

66

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 67: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Leiden Sie auch unter Fachkräftemangel?Auf dem Markt der Steuerberater gibt es generell Fach-kräftemängel. Ich habe normalerweise drei Ausbildungs-plätze zu besetzen. Zurzeit ist keiner besetzt. Zusätzlichhabe ich generell die Schwierigkeit, dass die guten tür-kischstämmigen Mitarbeiter oder aber auch die deutschennicht bei einem türkischstämmigen Arbeitgeber arbeitenwollen. Auch wenn man die gleichen Bedingungen anbie-tet, ziehen sie ein deutsches Steuerbüro vor. Auch beimanchen Mandanten ist das der Fall. Viele türkischstäm-mige Unternehmer denken immer noch, wenn sie zueinem deutschen Steuerberater gehen, können sie vordem Finanzamt besser vertreten werden.

Wieviel Kinder haben Sie?Zwei Kinder. Mein älterer Sohn studiert Betriebswirt-schaftslehre mit Schwerpunkt Steuerwesen und Prüfungs-wesen. Der jüngere macht Abitur.

Sie haben ja von Anfang an viele türkische Geschäfts-leute als Klientel gehabt. Ihre Diplomarbeit haben Sie1992 über „Die Motivation der türkischstämmigen Un-ternehmer zu Investitionen und Personalpolitik“ ge-schrieben. Eine empirische Arbeit. Dabei haben Sie100 Unternehmer türkischer Herkunft befragt. MeineFrage: Man hört immer wieder, dass Unternehmer mittürkischer Herkunft mit bürokratischen Sachen sehrfahrlässig umgehen. Ist es tatsächlich so? Was ist IhrEindruck?Ich mache ja diesen Job seit 20 Jahren, vom kleinsten Un-ternehmen an bis zum Mittelstand. Ich habe eins gesehen:Die türkischstämmigen Unternehmer haben genau diegleichen Eigenheiten und Eigenschaften wie Unterneh-mer aus irgendeiner anderen Ecke der Welt. Bloß, wenndas Unternehmen neu ist, muss man das Wissen dafürhaben. Man erlernt ein Beruf, man wächst da rein undman wird immer besser. Unternehmer zu sein ist eine zu-sätzliche Qualifikation für einen Menschen. Nicht der er-lernte Beruf wird ausgeführt, sondern ein weitererQualifikationsbedarf kommt hinzu. Dies ist der Grund,warum neue Unternehmer meistens nicht damit umgehenkönnen! Sie können nicht einschätzen, wo sie ihrenSchwerpunkt legen sollen. Am Anfang denken sie, dassihre Aufgabe nur darin besteht, immer mehr zu produzie-ren und immer mehr zu verkaufen.

„Unternehmersein ist eine zusätzliche Qualifi-kation für einen Menschen. Nicht der erlernteBeruf wird ausgeführt, sondern ein weitererQualifikationsbedarf kommt hinzu“

Meslek hayatına atıldığınızdan beri çok sayıda Türk kö-kenli müşteriniz oldu. Üniversite’de tez çalışmanızı1992 yılında Türk kökenli işletmelerin motivasyonuüzerine yaptınız. Deneysel bir araştırma. Türk kökenli100 işletmeyi sorguladınız. Türk kökenli işverenlerinbürokratik işleri önemsemedikleri, ihmal ettikleri söy-lenir. Doğru mu? Sizin izlenimleriniz ne?20 yıldır bu işle meşgulüm. En küçük işletmeden orta öl-çekli işletmelere kadar hepsi müşterim. Şunu söyleyeyim:Türk kökenli işletmecilerde, dünyanın herhangi bir yerin-deki işverenden farklı değiller. Aynı özellikliklere sahipler,aynı vasıfları taşıyorlar. İşletme yeni ise, bilgileri birliktegetirmeniz gerekir. Girişimcilikte bir meslek gibi başlıyor-sunuz, bilgileriniz, tecrübeniz artıyor, gittikce pişiyorsu-nuz. Girişimci olmayı öğreniyorsunuz. Yeni bir vasıfediniyorsunuz. Yeni işletmelerin bürokratik işlemlerin üs-tesinden gelememesinin nedeni bu. Nereye ağırlık vere-ceklerini bilemiyorlar. Başlangıçta vazifelerinin yalnızcadaha fazla üretmek ve satmak olduğunu zannediyorlar.

Yeni kurulan bir işletmede ilk zorluklar ne zaman başgösteriyor?Satış birinci sırada önemli. Ancak bir süre sonra satın al-manında bir o kadar önemli olduğu anlaşılır. Satın almakkonusunda bizim insanımız genetik olarak güçlü. Problemyok. Zorluk ilk eleman alındığı zaman başlıyor. Personalpolitikası kendini dayatıyor. İşverenin tecrübesi yok.Kontrol edemiyor, hangi işi vereceğini bilemiyor. İnsanyönetmek kolay değil. Zaman daralıyor. Bürokratik işleriçin zaman kalmıyor. Artan iş hacmini, siparişleri nasıl kar-şılarım diye düşünüyor. Bu durumda sık sık bana gelirler.

“Bir girişimci personal yönetimi ve işletme yönetimi vasıflarına sahip değilse, henüz giri-şimci olamamış demektir.”

67

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 68: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Wann fangen die ersten Schwierigkeiten bei den neuenUnternehmern an?Der Absatzmarkt ist erstrangig. Da merkt man irgend-wann, dass der Beschaffungsmarkt genauso wichtig ist.Hier, beim Einkauf, sind unsere Leute genetisch gut.Schwierig wird es bei ihnen, wenn die ersten Mitarbeitereingestellt werden und Personalpolitik hinzukommt.Darin sind sie völlig unerfahren. Sie können nicht dele-gieren, nicht kontrollieren. Die Menschen sind nicht ein-fach. Dann wird die Zeit knapper. Für die Bürokratiehaben sie keine Zeit mehr. Sie versuchen nur, immer mitder größer werdenden Auftragslage klar zu kommen. Öf-ters sagen sie mir: „Frau Inal, ich habe eine Bürokauffraueingestellt. Sie muss es doch können.“ Ich sage: „Nein! Dumusst sie einarbeiten und ihr konkret sagen, was sie ma-chen soll!“

„Unternehmer werden noch nicht zum Unternehmer, wenn die Ergänzungsqualifika-tionen in Personalführung und Unternehmens-führung fehlen“

„Bei türkischen Unternehmern taucht ein zu-sätzliches Problem beim Personalwesen auf. Siemüssen immer jemanden haben, dem sie100%ig vertrauen können: und das ist derCousin, die Cousine, Neffe, Tochter oder Sohn.Das scheitert natürlich, weil da ganz andereBeziehungen eine große Rolle spielen“

“Sayın İnal ben bir büro elemanı işe aldım. Onun bilmesigerekir” diyorlar. Bende onlara “hayır” diyorum. İşi onagöstermeniz lazım. Somut olarak ne yapması gerektiğinisöylemeniz lazım diyorum.

Berlin’nin küçük ve orta büyüklükteki işletmelerdenoluşan ekonoomik yapısını da dikkate alarak, yeni iş-verenlere neler tavsiye edersiniz? Yönetim ve personal politikası teorik bölümlerdir ve okul-larda öğretilir. İşverenler bu iki alanı kurslara katılarak öğ-renmeliler. Nerede takıldıklarını genelde bilmiyorlar. Bubölümlerde ana bilgileri eksik olduğundan hep hüsranauğruyorlar. Bu bölümleri eleman alarak satın almaya çalı-şıyorlar. Ancak bu iş parayla olacak iş değil. Yabancı biri-sini işe aldığınızda, görevlerinin ne olduğunusöylemelisiniz. Bu da benim başarımın bir dalı. Gelişmeyeaşık olan işletmelerin sahiplerini bu konuda başından ay-dınlatıyorum ve danışmanlık hizmetleri veriyorum.

Coaching hizmeti de veriyor musunuz?Tam anlamıyla Coaching yapıyorum. Hep söylerim.Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler kendilerine özel biravukat, danışman, bankacı tutamazlar diye. Bunların ko-ordine edilmesi gerekir. Biz işte bu hizmeti veriyoruz. Ko-

“Türk kökenli işletmelerde bir diğer sorunda,hep yüzde yüz güvenebilecekleri kişileri işealmak isterler. Bunlarda genellikle kuzendir, ye-ğendir veya çocuklardır. Bu da bir yanlışlık.Çünkü akrabalar arasındaki ilişkiler çok farklıilişkiler.”

68

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 69: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Was empfehlen Sie diesen jungen Unternehmern? Ge-rade vor dem Hintergrund, dass die Berliner Wirtschaftklein- und mittelständisch strukturiert ist?Die beiden Bereiche Verwaltung und Personalpolitik sindtheoretische Bereiche, die in der Schule gelernt werden.Die Unternehmer sollten diese Bereiche durch zusätzlicheLehrgänge vertiefen. Und das machen sie meistens nicht.Sie merken meistens nicht, woran es ihnen mangelt. Siescheitern immer wieder, weil ihnen die Grundlagen inPersonalführung und Unternehmensverwaltung fehlen.Sie versuchen im mer wieder, die beiden Aspekte einzu-kaufen. So was kann man nicht einkaufen. Wenn sie einenFremden einstellen, haben sie ein Problem mit der Ar-beitsplatzbeschreibung. Das ist auch mein Erfolgskonzept.Diesbezüglich berate und betreue ich die Unternehmer,bei denen von Anfang an Aussicht auf Wachstum besteht.

Sie machen also eine Art von Coaching?Genau, ich mache Coaching. Ich sage immer wieder, einKleinunternehmer und ein Mittelständler kann sich keinPrivatanwalt, Privatberater, Privatbanker usw. leisten. Dasmuss irgendwie koordiniert werden. Und das machen wir.Als Unternehmensberatung ergänzen wir auch die Koor-dinierung, indem wir sagen, hier brauchst du eine Fach-kraft für die verwaltende Buchhaltung. Ich schau mir dieFachkräfte an und sage, hier ist eine und die wird von unseingearbeitet. Dann sagen wir, dein Mahnwesen, offenePosten kannst du automatisieren usw.

Sie sind auch ein sozial sehr aktiver Mensch. Sie sind inden Vorständen von einigen Vereinen. Jetzt bin ich nur noch im Vorstand von der „Stiftung Bil-dung – Egitim“. Ich habe gesagt, mehr schaffe ich nicht.

Sind Sie zufrieden in Charlottenburg bzw. am Kudammzu sein?Ich mag Charlottenburg. Ganz anderer Umgang. Was derKudamm vor der Wende für uns war, ist er immer noch.Wir fühlen uns hier auf der Straße wie zuhause. Die Man-danten halten viel vom Kudamm, auch die Investoren ausder Türkei. Man kriegt hier viel schneller Mitarbeiter.

ordinasyonu sağlıyoruz. İşverene artık bir muhasebeciyeihtiyacın var diyoruz. Vasıflı eleman buluyoruz. İşe alıştı-rıyoruz. Ödenmemiş alacaklar ve ihtar gibi kalemleri oto-matikleştirmen gerekiyor diyoruz. v.s.

Bir çok derneğin de yönetici kademelerinde görev yap-yorsunuz. Hangileri bunlar?Şimdi yalnızca “Bildung –Eğitim” Vakfı yönetim kuruluüyesiyim. Ötekilerden ayrıldım. Zamanım yok.

Ku’damm’da olmaktan memnun musunuz?Charlottenburg’u seviyorum. Değişik bir çevre. Bizim içinKu’damm duvar yıkılmadan önce ne ise, bugün de aynıönemde. Burada kendinizi evinizde gibi hissediyoruz.Müşterilerim ve Türkiye’den gelen yatırımcılar için deKu’damm’ın ayrı bir yeri var. Bir de büronuz böyle yerdeolunca, daha çabuk eleman bulabiliyorsunuz!

69

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 70: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

70

Page 71: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

71

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Zeynel Cihangir Can und Ümit Özdemir Can:Unternehmer, geboren 1969 und 1972 in Polatli/Ankara. Sie zogen erst 1980 zu ihren Eltern nach Berlin. Vorher lebten sie bei denGroßeltern. Beide sind Inhaber und Geschäfts-führer des Computergeschäftes ACom PC-Tech-nikcenter GmbH. ACom PC-Technikcenter hataußer dem Hauptsitz drei Filialen in Berlin, näm-lich in Charlottenburg-Wilmersdorf, Steglitz undTreptow-Adlershof. Sie beschäftigt 34 Mitarbei-ter und bietet auch einen umfangreichen On-line-Shop.

Zeynel Cihangir Can ve Ümit Özdemir Can:1969 ve 1972 Polatlı/Ankara doğumlular. Öncebüyükanne ve büyükbabalarının yanında Türkiye’de büyüyen kardeşler, 1980 yılında anneve babalarının yanına Berlin’e geldiler. İki kardeşbilgisayar ve diğer digital aksesuarlar satanACom PC-Technikcenter Ltd. Şirketi’nin sahibive yöneticisiler. ACom PC-Technikcenter Şirke-ti’nin, Berlin’in gözde semtleri olan Charlotten-burg-Wilmersdorf (Ana merkez), Stegliz veTreptow-Adlershof olmak üzere üç şubesi var.Toplam 34 çalışanı olan ACom PC müşterilerinegeniş bir online-shop servisi de sunmakta.

„Die Internetbranche ist eine Verdrängungs -branche und es herrscht eine große Konkurrenz“

“İnternet branşı ötekini yok etme branşı ve büyükbir rekabet var.”

Zeynel Cihangir Can, Ümit Özdemir Can

Page 72: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Herr Zeynel und Ümit Can, Sie sind Brüder und führendas Geschäft ACom PC-Technikcenter seit über 17 Jah-ren mit Erfolg. Seit ca. 20 Jahren sind Sie im Geschäft.Sind Sie gebürtige Berliner? Wo sind Sie groß geworden?Ümit: Nein, sind wir nicht. Wir sind in der Kreisstadt Po-latli-Ankara geboren. Wir beide kamen 1980 nach Berlinund wurden in die Reinickendorf-Kolumbus-Grundschuleeingeschult. Zuvor waren wir bei unseren Großeltern. Ichwar damals 8 Jahre alt und mein Bruder 11. Ich sollte ei-gentlich in die 3. Klasse kommen, kam aber in die ersteKlasse. Dadurch habe ich 2 Jahre verloren.

Haben Sie auch 2 Jahre verloren, Zeynel? Konnten SieDeutsch, als Sie hier ankamen?Zeynel: Ich war in der Türkei in der 5. Klasse. Ich musstedann auch die 4. Klasse nochmal wiederholen. Ich habealso auch zwei Jahre verloren. Wir konnten null Deutschund wurden in die normale Klasse übernommen. UnsereSchule war aber eine gute Schule. Die Lehrer und dieSchulleitung waren um uns, um die Schüler sehr bemüht.Damals haben die Schüler viel besser gelernt als heute.

Warum konnten die Schüler damals besser lernen?Zeynel: Ich weiß es nicht! (überlegt) Da müsste man diePolitiker fragen!

Was haben Sie dann weiter gelernt?Zeynel: Ich habe die Realschule besucht, danach meinFachabitur gemacht. Mit dem Studium habe ich bei derTFH angefangen, Fachbereich Elektrotechnik. Durch die-sen Eigenhandel habe ich mein Studium nicht zum Ab-schluss gebracht. Ümit: Ich habe den Realschulabschluss und danach habeich eine Ausbildung gemacht.

Wann kamen Ihre Eltern nach Deutschland?Zeynel: Unsere Mutter ist seit 1972 hier, ein Jahr späterfolgte ihr unser Vater. Mein Vater war in der Türkei Ober-schullehrer für Geschichte. Er hatte in Ankara Geschichtestudiert. Mein Vater hat hier kurze Zeit auch als Lehrergearbeitet.Ümit: Meine Eltern sind ja zuerst nicht nach Berlin ge-kommen, sondern nach Hildesheim. In der Türkei warmein Vater Lehrer und meine Mutter Hebamme. Mutterhat bei Blaupunkt angefangen zu arbeiten, dann hat sie beiSiemens gearbeitet. Sie war kurze Zeit auch im Kranken-haus als Hebamme beschäftigt.

Leben Ihre Eltern in Berlin?Zeynel: Teilweise. Wie viele ältere Menschen sind sie

„Damals haben die Schüler viel besser gelerntals heute“

„Unser Vater war Oberschullehrer in der Türkei“

Sayın Zeynel ve Ümit Can, kardeşler olarak şu andaBerlin’de tanınan ACom PC-Technikcenter firmasını17 yıldır başarıyla yürütüyorsunuz. 20 yıllık ta bir tica-ret hayatınız var. Berlin’de mi doğdunuz? Nerede büyü-dünüz? Ümit: Hayır! Berlin’de doğmadık. Ankara’nın Polatlı İl-çesinde dünyaya geldik. Annem ve babam 1980 yılındabizi yanlarına aldılar. Daha önce Türkiye’de dedemlerinyanındaydık. Berlin’e geldiğimizde ben 8, ağabeyim 11 ya-şındaydık. Gelir gelmez Reinickendorf İlçesinde Kolum-bus İlköğretim Okuluna başladık. Burada 3. sınıfa gitmemgerekirken, tekrar birinci sınıftan başlattılar. Bu nedenle 2yıl kaybım oldu.

Zeynel bey sizinde kaybınız oldu mu? Geldiğinizde azçok Almancanız var mıydı?Zeynel: Polatlı’da 5. sınıfa gidiyordum. Buraya gelince 4.sınıftan başlattılar. Yani benimde iki yıl kaybım oldu. Al-mancamız sıfırdı. Alman sınıflarına başladık. Okulumuzçok iyiydi. Öğretmenlerimiz ve okul yönetimi bizimle çokilgilendiler. O zamanlar öğrenciler daha iyi yetiştirili-yordu!

O zamanlar öğrenciler sizce neden daha iyi öğreniyor-lardı? Zeynel: Bilmiyorum. (duraklıyor) Politikacılara sormaklazım.

Daha sonra hangi okullara gittiniz, nereden mezun ol-dunuz? Zeynel: Ortaokulu bitirdikten sonra meslek lisesinedevam ettim. Liseyi bitirdikten sonra Berlin Teknik Yük-sek Okulu’na başladım. Elektroteknik bölümüne. Ancakticarete atılınca yüksek öğrenimimi bitiremeden, ayrıldım. Ümit: Ben ortaokulu bitirdim ve meslek eğitimi yaptım.

Aileniz ne zamandır Almanya’da yaşıyor.Zeynel: 1972 yılında ilk önce annem gelmiş. Bir yıl son-rada babam. Babam Türkiye’de Lise Öğretmeniydi. DilTarih ve Coğrafya Fakültesi mezunu. Kısa bir süre buradada öğretmenlik yaptı. Ümit: Annem ve babam ilk önce Hildesheim’a gelmişler,oradan Berlin’e geçmişler. Türkiye’de annem ebe, babamda öğretmenlik yapıyordu. Annem ilk önce Blaupunkt şir-ketinde çalışmış, daha sonra ise Siemens’te. Kısa bir sü-rede hastanede ebe olarak çalıştı.

Anne ve babanız Berlin’de mi yaşıyorlar?Zeynel: Kısmen!. Diğer yaşlı insanlar gibi kışın buradalar,yazın Türkiye’deler.

“O zamanlar öğrenciler daha iyi yetiştirili-yordu”

“Babam Türkiye’de lise öğretmeniydi”

72

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 73: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

über den Winter hier und im Sommer drüben in der Türkei.

Sind Sie verheiratet? Haben Sie auch Kinder?Zeynel: Ja, wir sind auch verheiratet. Haben beide jeweils2 Kinder. (beide lachen)Ümit: Wir haben auch eine Schwester. Sie hat kurz beiuns gearbeitet. Sie ist auch verheiratet.

Zeynel, Sie haben 1992 mit der Selbstständigkeit ange-fangen. Wie war der Anfang? Ich war damals Student. Ich habe mit einem Freund an-gefangen, Computer zu kaufen und zu verkaufen. Damalswaren Atari und Commodore richtig in Mode. Dann kamdie PC-Schiene hoch, IBM, XT, X286, 386 usw. (lacht).Da haben wir halt über die Zweite Hand gekauft und ver-kauft. Wir haben gemerkt, dass man dadurch sein Studiumfinanzieren und sich was leisten könnte. Es ging auch ganzgut. Dann hat sich die Möglichkeit ergeben, einen Ladenin Neukölln zu übernehmen. Wir haben dann den Ladenin der Sonnenallee zu einem Computerladen umgebaut.Das ging dann 2 Jahre, zwischen 1993–95, bis sich Un-stimmigkeiten mit dem Vermieter ergaben. 1995 zogenwir dann hier in die Uhlandstrasse um.

Wie ging es dann weiter? Wie wurde ACom größer?Zeynel: Wir waren damals 4 Leute. Mein Bruder, ich undnoch 2 weitere Mitarbeiter. Es ging dann relativ schnellaufwärts. Wir hatten erst einen kleinen Laden, eine ehe-malige Bäckerei. Das PC-Geschäft wurde immer größer.Wenn man nicht so viele Mitarbeiter hat, dann arbeitetman auch ganz anders. Wir haben uns alle ins Zeug gelegtund hatten schön viel zu tun. Bald haben wir viele Kundengehabt. Wir haben 2–3 neue Leute eingestellt. Es gabPlatzprobleme. Wir mussten immer wieder unsere Räum-lichkeiten vergrößern und neue Räume dazu mieten. Jetzthaben wir auf drei Etagen ca. 700 m2. Die erste Etage istausschließlich Lager und Werkstatt. Ümit: Es waren gute Zeiten. Wir mussten sogar ein Call-center gründen, um Fragen zu beantworten und Aufträgeannehmen zu können. In Spitzenzeiten hatten wir da ca.8 Leute sitzen, weil es pausenlos klingelte. Heutzutagegehen die Leute ins Internet. Das Fax stand damals auchnicht still. Das waren halt andere Zeiten.

Sie haben außer der Uhlandstrasse noch zwei Filialen.Wie kam es dazu? Zeynel: Wir hatten immer vor eine Filiale zu eröffnen, ineiner Passage, um zu sehen, wie es wird. 2007 haben wirdie Filiale in Steglitz aufgemacht, im „Forum Steglitz“.2010 haben wir die Filiale in Adlershof, im „Wissen-schafts- und Technologiepark“ eröffnet. Das ist in Schö-

„Wir hatten immer vor, eine Filiale zu eröffnen.Jeder Laden hat seine eigene Werkstatt undService“

Sizlerde evli misiniz? Çocuklarınız var mı?Zeynel: Evet evliyiz. İkimizinde ikişer çocuğu var. (gü-lüşüyorlar).Ümit: Bir de kız kardeşimiz var. Birara bizimle birlikte ça-lıştı. O da evli.

Zeynel bey, 1992 yılında ticaret hayatına atıldınız. Baş-langıç nasıl oldu?Zeynel: Üniversite öğrencisiyken bir arkadaşım ile bir-likte başladık. O zamanlar Atari ve Commodore gibi oyunbilgisayarları çok modaydı. Daha sonra PC dediğimiz IBM

Bilgisayar’ları çıkmaya başladı, IBM, XT, X286, 386 gibi(gülüşüyorlar). İkinci el veya uygun fiyatlı bilgisayarlaralıp satmaya başladık. Bu işle hem öğrenimimizi finanseedebiliyor, hemde elimizde başka şeyler almak için parakalıyordu. Çok güzel yürüyordu işlerimiz. Daha sonraNeukölln’de Sonnenallee bulvarı üzerinde bir dükkanalma imkanı doğdu. Dükkanı kiralayıp, bilgisayar dükkanıhaline getirdik. 1993–95 yılları arasında iki yıl işlettik.Sonra ev sahibi ile uzlaşmazlıklar çıkınca bugünkü yeri-mize taşındık.

ACom sonra nasıl gelişti? Büyüme nasıl oldu?Zeynel: Başlangıçta 4 kişiydik. Ben kardeşim ve iki ele-man. Gelişme çok çabuk oldu. İlk dükkanımız çok kü-çüktü. Eski bir pastahane. Öyle başladık. PC-Bilgisayarsatışları hızla yükseldi. Çok fazla çalışanınız olmazsa, dahasıkı çalışma oluyor. Hepimiz kolları sıvayıp işe koyulduk.Müşteri sayımız kısa sürede çoğaldı. İki üç kişi daha işealmak zorunda kaldık. Yerimiz dar geldi. Boşalan dükkan-ları kiralayarak, genişledik. Bugün 3 katta 700 metrekare-lik bir alana sahibiz. Birinci katımız da yalnızca depo veatölye bölümümüz bulunuyor.Ümit: Çok iyi zamanlardı. Hatta soruları yanıtlayabilmek,siparişleri alabilmek için bünyemizde bir Callcenter bilekurduk. Telefonlar, faks hiç durmuyordu. Yoğun zaman-larda 8 kişi telefonlara bakıyordu. Bugün insanlar bu işi in-ternet üzerinden yapıyorlar.

73

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 74: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

nefeld, wo das Forschungsgebiet ist. Jeder Laden hat seineeigene Werkstatt.

Sie bieten ja so ziemlich alles an, was Computer und di-gitale Welt angeht. Was ist Ihr Kerngeschäft?Zeynel: Ja, Computer, PC-Systeme, Workstations undZubehör. Unser Kerngeschäft ist sowieso Hardware,Workstation und alles was dazu gehört. Wenn es umBüros und Ähnliches geht, dann machen wir auch die Ver-netzung. Jeder Laden hat seine eigene Werkstatt.Ümit: Anfangs hatten wir eine Preisliste, das war eineDIN A4 Seite, mittlerweile ist es ein Katalog von fast 50Seiten geworden.

Multimedia ist ja ein Bestandteil unserer Gesellschaftgeworden. Weltweit haben 2,4 Mrd. Menschen einenInternetanschluss. 600 Millionen Webseiten. Das On-line-Shopping gerade in Ihrer Branche nimmt zu. Wiesehen Sie sich in der Zukunft?Zeynel: Besorgt! Die Internetbranche ist eine Verdrän-gungsbranche und da herrscht eine große Konkurrenz. Esist ja die Frage, ob man eine persönliche Beratung möchteoder alles über das Internet abwickelt. Als Fachhandelwird es für uns auch schwierig, wenn es um die Preisegeht, weil unsere Ladenmiete teurer ist als wenn man nureine Halle anmietet. Viele Gewerbe haben deswegen ge-schlossen. Fachgeschäfte gibt es so gut wie gar nicht mehr.So richtig in die Zukunft sehen kann eigentlich keiner.

„Unser Kerngeschäft ist Hardware, Worksta-tion und alles was dazu gehört“„Mittlerweile haben wir ein Katalog von fast50 Seiten“

„Die Internetbranche ist eine Verdrängungs-branche und es herrscht eine große Konkurrenz“

„Die Eltern sollten ihren Kindern ein Zeitlimitgeben. Denn es geht um unsere Gesellschaft“

Şu anda buradan başka iki şubeniz var. Nasıl oldu?Zeynel: Şube açmayı hep arzuluyorduk. Özellikle bir alış-veriş pasajında açıp, bir görelim diye düşünüyorduk. 2007yılında Steglitz’te ilk önce eski Hertie’nin olduğu pasajdaaçtık. Daha sonra ’Forum Steglitz’ dediğimiz pasaja geçtik.2010 yılında da bilimsel çalışma ve araştırmalar yapan fir-maların yer aldığı tanınmış Adlershof ’Teknoloji ve BilimParkı’nda Schönefeld semtinde, havaalanınına giden yolunüzerinde bir şube daha açtık. Her şubemizin kendi atölyesive servisi var.

Bilgisayar ve dijital dünya ile ilgili hemen her şeyi enazından online olarak sunuyorsunuz. Ağırlıklı alanınızhangisi?Zeynel: Evet, Bilgisayar, Notebooks, PC Sistemleri,Workstation ve yan aksesuarları ile parçaları ağırlıklı ala-nımız. Esas alanımız Hardware ve Workstation ve bunlarlailgili olan bütün parçalar, hizmetler. Ayrıca bürolarda bil-gisayar sistemleri kuruyoruz. Ümit: İlk başladığımızda bir DIN A4 sayfası büyüklü-ğünde fiyat listemiz vardı. Bugün 50 sayfalık bir kataloğu-muz var.

Multimedya artık yaşamımızın bir parçası haline geldi.Şu anda dünyada 2,5 milyar insan internet kullanıyor.600 Milyon’un üzerinde internet sitesi bulunmakta.Özellikle sizin branşta Online-Shopping olarak adlan-dırılan internet üzerinden alışverişler günden güne ar-tıyor. Nasıl bir gelişme bekliyorsunuz?Zeynel: Endişeliyiz! İnternet üzerinden satış diğerleriniyok etmeye yönelik, kıyasıya rekabetin olduğu bir alan.Soru kişisel danışmanlık, hizmet istiyor muyum istemiyormuyum? Bizim gibi işletmeler için zorluk ise, fiyatlar ko-nusunda ortaya çıkıyor. Zira bizim kiralarımız şehir dı-şında tutulan bir hangarın fiyatlarının çok çok üzerinde.Bu nedenle de bir çok dükkan kapatmak zorunda kalıyor.Uzman dükkan sayısı gittikçe azalıyor. Ancak geleceğikimse tahmin edemiyor.

İnternetin bir de öteki yüzü var. İnternet üzerindenkötü şeylerde yayılmaya çalışılıyor. Örneğin poker veşans oyunları, faydasız, zararlı veya ahlak dışı şeyler.Bunların bir kısmı insanları bağımlı da yapabiliyor. Ço-

“Bir pasajda şube açmayı hep arzuluyorduk.Her şubenin kendi servisi ve atölyesi var”

“Ağırlıklı alanımız Hardware, Workstation vebununla ilgili her türlü hizmet”“Şu anda 50 sayfalık bir kataloğumuz var”

“İnternet branşı ötekini yok etme branşı vebüyük bir rekabet var. ”

“Anne babalar çocuklara bir zaman sınırı koymalılar“

74

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 75: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Es gibt auch viel Mieses, das durch das Internet ge-schleust wird, z.B. Pokerspiele, Wettspiele oder vielenutzlose, schädliche und unmoralische Dinge. Manchedavon machen auch süchtig und sind gefährlich. Waswürden Sie Kindern bzw. Jugendlichen empfehlen, wieman sich davor schützen könnte?Zeynel: Na, den Jugendlichen nicht, aber man sollte El-tern empfehlen, dass sie beispielsweise ihren Kindern einZeitlimit geben. Sonst hängen sie tatsächlich nur noch vordem PC rum. Ich kenne das von meinem Sohn, 11 Jahrealt. Wenn man den lassen würde, der würde ja nur nochYoutube und Videos angucken. Das ist schon gefährlich.Ich finde, es ist eigentlich die Aufgabe der Politiker, dasssie gewisse Gesetze diesbezüglich erlassen, denn es gehtum unsere Gesellschaft.Ümit: Bei Windows 8 gibt es neuerdings so ein Zeitlimit-system, das kann man als Eltern einrichten. Eine be-stimmte Stundenanzahl für die gesamte Woche, z.B. 5Stunden. Oder die Eltern können über gewisse Aktionenbenachrichtigt werden, wie Statusmeldungen oder ähnli-ches, über die man Schlechtes sperren kann.

In so einer kurzen Zeit gab es eine enorme technischeEntwicklung in der IT-Branche. Selbst das Internet gibtes seit erst 20 Jahren. Wo sehen Sie die Entwicklung inden nächsten 10 Jahren? Zeynel: Die IT-Branche und die großen Konzerne habennatürlich auch ihre Probleme. Die Erwartungen steigenimmer höher. Wenn etwas, was gut ist, bereits auf demMarkt ist, wird es schwieriger, das zu übertreffen. Aber zurFrage: Irgendwann bekommt man wahrscheinlich einenChip eingepflanzt und dann braucht man keine Abwehrmehr. Alles ist gleich im Kopf und dann braucht man auchkeine Computer mehr (wir lachen).

Was können Sie über den Bezirk Charlottenburgsagen ? Zeynel: Nur Gutes, es sind sehr kultivierte Leute unter-wegs. Sehr menschlich. Die Charlottenburger kann mannur hoch loben. Wir haben sehr nette Kunden.Sehr viele Akademiker gibt es hier. Das Bildungsniveauist sehr hoch. Alles ist in der Nähe und es ist halt ein In-vestitionsbezirk. Die Kaufkraft ist hoch.

Haben Sie eine Botschaft?Özdemir: Wir haben früher von öffentlichen Dienstenviele Anfragen und Aufträge erhalten. Jetzt sind sie sehrrückläufig geworden. Wir haben gehört, dass sie eher mitGroßkonzernen Direktverträge haben. Wir wünschen,dass sich das ändert und der Einzelhandel im Bezirk un-terstützt wird.

„Ein beliebter Bezirk“

„Die Öffentliche Hand soll den Einzelhandelunterstützen“

cuklara veya gençlere bu konuda ne tavsiye edersiniz?Kendilerini nasıl koruyabilirler?Zeynel: Çocuklara, gençlere değil de, anne ve babalaratavsiyede bulunmak lazım. Çocuklarına bir zaman sınırıkoysunlar. Yoksa gerçekten bütün zamanlarını internetbaşında geçiriyorlar. Oğlumdan biliyorum. 11 yaşında.Bıraksam bütün gün ’youtube’ ve ’video’ bakacak. Çokteh likeli. Aslında bu politikacıların vazifesi. Yasalarla önlemalmalılar. Zira söz konusu olan toplumumuz.Ümit: Yeni Windows 8 programında böyle bir sistem var.Anne ve babalar zamanı belirleyebiliyorlar. Ör neğin haf-tada 5 saat gibi. 5 saat dolunca internet otomatikman ka-panıyor. Ayrıca ebeveynleri bazı aksi yonlardan haberdaredecek bir sistemde var.

İnternet tarihinin henüz 20 yıl olduğu düşünülürse, ITbranşında kısa bir zaman diliminde muazzam bir ge-lişme olduğu gözüküyor. On yıl sonra nerede olacağız?Zeynel: Bu branştaki dev şirketlerinde bu konuda zor-lukları var. Beklentiler sürekli yükseliyor. Piyasaya sürül-müş olan iyi bir ürünün daha iyisini yapmak, her zamankolay olmuyor. Bu bakımdan yanıtlamak çok zor. Her-halde bir gün kafamıza chip yerleştirecekler herşeyi yük-leyecekler. Bilgisayarada ihtiyacımız kalmayacak busayede. (gülüşüyoruz)

Charlottenburg-Wilmersdorf hakkında neler söyle-mek istersiniz? Zeynel: Yalnızca iyi şeyler. Kültürlü insanlarla karşılaşı-yorsunuz. Çok nazik müşterilerimiz var. Çok sayıda aka-demikeri olan, eğitim seviyesi yüksek bir yer. Sevilen birsemt. Charlottenburgluları insan yalnızca övebilir. Herşeyyakında, elinizin altında. Yatırımların yapıldığı bir semt.

Son bir mesajiniz var mı?Ümit: Eskiden resmi dairelerden, kamu kuruluşlarındançok sipariş alırdık. Şimdilerde gittikce azalıyor. Duyduğu-muz kadarıyla büyük konsernlerle direkt anlaşmalar yapı-yorlar. Bu durumun değişmesini diliyoruz. Belediye kendibölgesindeki dükkanları yaşatmak için desteklemeli.

“Sevilen bir semt”

“Kamu kuruluşları, resmi daireler bizleri desteklemeliler”

75

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 76: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

76

Page 77: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Aylin Selcuk, Studentin, geboren 1989 in Berlin,studiert Zahnmedizin an der Charité-Universi-tätsmedizin Berlin. Gründerin und Vorsitzendedes Vereins „Die DeuKische Generation“,* dersich für die Interessen von deutsch-türkischenJugendlichen einsetzt. Der Verein wurde 2007gegründet. Ihr Engagement sorgte bisher für eingroßes Medieninteresse. Sie nahm an zahlrei-chen Fernsehauftritten, Talkshows, Konferenzenusw. teil, u.a. dem Integrationsgipfel der Bundes-regierung. Sie wurde 2008 mit dem „GoldeneBild der Frau – Award“ ausgezeichnet.

Aylin Selçuk, Öğrenci, 1989 yılında Berlin’dedoğdu. Berlin Humboldt Üniversitesi’nde DişHekimliği okuyor. “Die DeuKische Generation*”adlı gençlik derneğinin kurucusu ve başkanı.Dernek Türk kökenli gençleri ilgilendiren konu-larda çalışmalar yapıyor ve kamuoyunu bilgilen-diriyor. Aylin Selçuk Federal Hükümet’indüzenledigi Uyum Zirveleri’ne katıldı. Angaj-manı ve fikirleriyle medyanın büyük ilgisiniçekti. Bu çalışmalarından dolayı 2008 yılında Avrupa’nın en büyük kadın dergisi “Bild derFrau” dergisinin “Goldene Bild der Frau” adlıbüyük ödülüne lâyık görüldü.

77

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

„Ich wollte als Aylin wahrgenommen werden“ „Heute guckt man nicht mehr schief, wenn mansagt ‚“Ich bin Deutsche“

“Aylin olarak algılanmak istiyordum”“Bugün ben Almanım deyince ters bakılmıyoruz”

Aylin Selçuk

Page 78: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Frau Selcuk, Sie sind in Berlin geboren und vertretendie junge Generation. Können Sie über Ihre Kindheitetwas erzählen?Ich bin in der Paul-Eipper-Grundschule in der Münster-sche Strasse in Wilmersdorf eingeschult worden. Jetzt istdie Schule umbenannt worden. Bis ich sechs Jahre alt war,habe ich in Moabit gelebt. Meine Eltern wollten nicht,dass ich in Moabit zur Schule gehe und deswegen sind wirgenau zu dem Zeitpunkt nach Wilmersdorf umgezogen.Ab der 5. Klasse bin ich auf das Hildegard-Wegscheider-Gymnasium gegangen. Das war in Grunewald.

Sie haben ein gutes Elternhaus. Können Sie uns etwasüber Ihre Eltern sagen? Meine Mutter ist Bankbetriebswirtin und arbeitet bei derSparkasse und mein Vater ist Journalist bei der türkischenTageszeitung Hürriyet. Meine Mutter ist mit 16 hierher-gekommen und mein Vater mit 17, um zu studieren.Meine Mutter zog 1980 zu den Eltern nach Berlin, die hierarbeiteten. Sie hat über Abendschule das Abitur gemachtund dann über die Berufsakademie hier studiert. Siemusste sich also Schritt für Schritt hocharbeiten und dieAbschlüsse nachholen.

Sie haben auch einen Bruder, der Fußballer ist!Ich habe einen ein Jahr jüngeren Bruder, Cihan. Ich warin Moabit zur Vorschule gegangen und er hier in Wilmers-dorf. Mein Bruder ist ein sehr Lebendiger gewesen, alsoHyperaktiver, und damit er ein Ausgleich hat, hat er schonmit vier angefangen Fußball zu spielen. Jetzt ist er 23 Jahrealt und spielt bei der Berliner Union in der zweiten A-Mannschaft, also in der Regionalliga. Vor kurzem hat ersein Wirtschaftsstudium an der HWR Berlin (Hochschulefür Wirtschaft und Recht) abgeschlossen.

Wie war Ihre Schulzeit? Haben Sie wegen Ihrer Her-kunft irgendwelche Ausgrenzung oder Anderssein ge-spürt? Ja, es kam ab und zu vor. Ich hatte eine sehr, sehr strengeGrundschullehrerin. Wir hatten in der Klasse eine weiteretürkischstämmige Schülerin, die eher ausgegrenzt wurde.Als bei einem Klassenausflug keine Mutter mitkommenkonnte, weil keiner von denen Zeit hatte, hat unsere Klas-senlehrerin sie angemeckert und gemeint, “Du bist dochTürkin, Deine Mutter ist doch eh den ganzen Tag zu Hause,warum kommt sie denn nicht mit?” Obwohl ihre Mutterhalbtags gearbeitet hat. Solche Sachen kamen halt vor.

Im Diktat habe ich aus Prinzip nie eine 1 bekommen, son-dern immer eine 2 Plus. Der Grund, den die Lehrerinnannte, war, dass ich ja türkischstämmig bin und daher

„Ich hatte eine Gymnasialempfehlung, habeeine Klasse übersprungen, habe ein gutes Abi-tur gemacht – aber ich musste halt immerkämpfen, schon ab der ersten Klasse“

Sayın Selçuk, Berlin’de doğdunuz ve genç nesli temsilediyorsunuz. Çocukluğunuzu anlatır mısınız?6 yaşına kadar Moabit ilçesinde oturuyorduk. Annembabam yabancı ve göçmen kökenlilerin yoğun yaşadığıMoabit’te okula gitmemi istemediler. Okula başlayacağımyıl Wilmersdorf ilçesine taşındık. Wilmersdorf ilçesindePaul-Eipper ilkokulu’nda okula başladım. 5. Sınıf ’tan iti-baren Grunewald semtinde bulunan Hildegard-Wegschei-der Lisesi’ne kaydoldum ve oradan mezun oldum.

İyi eğitimli bir aileden geliyorsunuz. Ailenizden bahse-der misiniz?Annem bankacı ve Sparkasse Bankası’nda çalışıyor. Babamise gazeteci ve Hürriyet gazetesinde çalışıyor. Annem 16yaşında 1980 Berlin’de çalışmakta olan anne ve babasınınyanına, babam ise üniversite öğrenimi için 17 yaşında Ber-lin’e gel mişler. Annem güç koşullar altında burada AkşamLisesi’ni tamamladıktan sonra Bankacılık Meslek Akade-misi’nde okuyup mezun oluyor. Yani adım adım mücadeleederek başarıya ulaşıyor.

Futbolcu olan bir de kardeşiniz var değilmi?Erkek kardeşim Cihan benden bir yaş küçük. Ben anaoku-luna Moabit’te gittim. O ise Wilmersdorf ilçesinde. Kar-deşim çok canlı ve hiperaktiv bir insan. Bir denge sağlansındiye futbola başladı. Şu anda 23 yaşında Berliner Uniontakımının Mahalli Lig’de mücadele eden A takımında topkoşturuyor ve kısa bir süre önce Berlin Ekonomi veHukuk Yüksek okulunu bitirdi.

Okul yıllarınız nasıl geçti. Kökeninizden dolayı küçükgörülme, horlanma veya dışlanma ile karşılaştınız mı? Bazen oluyordu. Sınıfta benim dışımda Türk asıllı bir kızöğrenci daha vardı. Ötekileştirme veya küçük görülme iledaha çok o karşılaşıyordu. Çok sert bir ilkokul öğretme-nimiz vardı. Sınıf gezilerinde mutlaka bir annenin olmasıgerekirdi. Bir gezi öncesi çalıştıkları için geziye katılacakanne bulunamayınca sınıf öğretmeni o öğrenciye dönerek“Sen Türksün. Annen zaten evde oturuyor, neden gelmi-yor” diyerek çıkıştı. Halbuki kızın annesi yarım gün birişte çalışmaktaydı. Bu gibi şeylerle karşılaşıyorduk.

Örneğin dikte yazım dersinde ne kadar da iyi olsam, hiçbirzaman en iyi not olan 1 alamıyordum. Öğretmenim hep+2 veriyordu. Sebep olarak, benim Türk asıllı olmamı vebu nedenle iyi Almanca bilemeyeceğimi öne sürüyordu.Bunu kötü niyetle söylemiyordu. Benim iyiliğim için söy-lediğine inanıyordu. Bu nedenle öğleden sonraları ek Al-manca teşvik derslerine katıldım. Halbuki ben annem vebabam çalıştığı için, yuvaya gitmiş, anaokuluna devametmiş bir çocuktum ve Almancam çok iyi idi.

“5. Sınıf ’ta lise için referans aldım. Çok başarılıbir öğrenciydim. Bir sınıf atladım. Liseyi çok iyidereceyle bitirdim. Ancak 1. sınıftan beri hepmücadele etmek zorunda kaldım.”

78

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 79: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

nicht so gut deutsch sprechen kann. Sie hat das nie bösegemeint, sie dachte, sie tut mir einen Gefallen damit. Ichbin halt auch immer zum Förderunterricht gegangen. Ob-wohl ich gut Deutsch konnte. Ich war in der Krippe, imKindergarten, in der Vorschule und da wurde nur deutschgesprochen. Aber meine Lehrerin hatte halt ein Vorurteilim Kopf und das hat sie einfach durchgezogen.

Haben Sie sich deshalb damals als Italienerin bezeich-net?Das kam erst später. Als ich in der fünften Klasse war, habeich damit angefangen. Es war eine Abwehr, da ich michimmer rechtfertigen musste. Z.B. im Politikunterrichtwurde über Migranten gesprochen. Alle Pfeile wurdendann auf mich gerichtet und dann hieß es: „Warum inte-griert Ihr Euch nicht?. Warum tragen die Frauen ein Kopf-tuch? Warum werden die Frauen unterdrückt?“ Wennman in der fünften Klasse mit solchen Fragen konfrontiertwird, dann weiß man nicht, wie man damit umgehen soll.Also ich musste mich halt immer rechtfertigen und ir-gendwann hatte ich keine Lust mehr. Ich wollte als Aylinwahrgenommen werden und nicht als türkischstämmigePerson. Klar gehört es auch zu mir und ich bin glücklichdarüber, aber meine Person ist wichtiger als meine Her-kunft.

„Ich wollte als Aylin wahrgenommen werdenund nicht als türkischstämmige Person“

Çocukluğunuzda bir süre ben İtalyan’ım demişsiniz!Sebeb bu muydu?O daha önceleriydi. 5. sınıfa devam ederken söylemeyebaşladım. Kendimi hep savunmak zorunda kaldığım içinbir korunma içgüdüsüydü. Bir örnek vereyim. Politikadersinde göçmenler konusu gündeme gelince bütün oklarüzerime çevrilirdi. “Neden entegre olmuyorsunuz? Nedenkadınların başı kapalı, kadınlar neden eziliyorlar?” gibi so-rular bana yöneltilirdi. 5. sınıftaki bir çocuk olarak, bu so-rularla karşılaşınca, ne diyeceğinizi bilemiyorsunuz.Kendimi hep haklı çıkarmak, savunmak zorunda kalıyor-dum. Artık bıkmıştım. Türk asıllı birisi olarak değil, Aylinolarak algılanmak istiyordum. Tabiki bu da benliğimin birparçası ve bundan da mutluyum ama kişiliğim dahaönemli.

Okulda olumlu neler yaşadınız?Elbette çok olumlu ve güzel yanları da vardı okulun. Oku-lumuz kaliteli ve iddiali okullardan biriydi. Beni çok teşvikettiler. Hiç unutmam İngilizce öğretmenim bayan Held ozamanlar Türkiye’yi Eurovision Şarkı Yarışması’nda temsileden Athena Gurubu’nun hayranıydı. Almanca öğretme-nim Türkçe öğreniyordu. Çok iyi bir diyaloğumuz vardı.Bana Almanca’daki vurguları anlatırken, Türkçe’deki vur-gularlarla kıyaslayarak açıklardı.

“Türk asıllı bir kişi olarak değil, Aylin olarakalgılanmak istiyordum”

79

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 80: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Gab es auch positive Erlebnisse in der Schule?Ja, auf jeden Fall. Ich hatte eine supertolle, engagierteSchule. Ich wurde auch richtig gut gefördert. Meine Eng-lischlehrerin Frau Held war ein richtiger Fan von der tür-kischen Musikband Athena, die zu dem Zeitpunkt bei derEurovision teilgenommen hatte. Oder meine Deutschleh-rerin damals hatte Interesse an der türkischen Spracheund mir erklärt, wie man im Deutschen betont im Ver-gleich zum Türkischen.

Vor 5 Jahren haben Sie mit Ihren Freunden den Verein„Deukische Generation“ gegründet. Sie waren feder-führend bei der Gründung. Was hat Sie dazu veranlasst?Der erste Grund war, dass ich es satt hatte mit den Vorur-teilen. Ich hatte keine Lust mehr, dauernd gegen Vorur-teile zu kämpfen und habe gemerkt, irgendwas muss getanwerden. Da waren auch die Gewalt-Vorfälle in der Rütli-Schule sehr aktuell.Und an jenem Abend im September 2006, als ich denFilm „Wut“ sah, der im ARD-Fernsehen lief, hat es bei mirrichtig geknallt. Dieser Film war so klischeebehaftet undgruselig. Ich habe Angst bekommen und war geschockt.Ich habe mich so sehr aufgeregt, dass ich an mein Com-puter gegangen bin und an meine Freunde geschriebenhabe:„Hey Leute, ich habe die Faxen dicke. Ich habe keineLust mehr, mich immer rechtfertigen zu müssen. Ich binauch ein Teil Deutschlands. Ich bin gebürtige Berlinerin.Ich möchte einfach nur so behandelt werden wie jeder an-dere. Weder bevorzugt noch benachteiligt. Geht es Euchauch so? Lasst uns an dem und dem Tag in der TDU tref-fen und einen Verein gründen und gemeinsam was dage-gen tun!“

Habt Ihr Eure Ziele in den fünf Jahren erreichen kön-nen?Auf jeden Fall! Es sind ja jetzt schon fast sechs Jahre. Alsman vor sechs Jahren als Türkischstämmige gesagt hat„Ich bin Deutsche“, wurde man schief angeguckt. Aberheutzutage erwähnt sogar Kanzlerin Angela Merkel, dasswir Deutsche mit Migrationshintergrund sind. Auch inder türkischen Community wurde man schief angeguckt,wenn man gesagt hat„Ich bin Deutsche“. Auch da hat sichviel getan. In der Bildung hat sich auch eine Menge getan.Es gibt keine Hauptschulen mehr in Berlin. Das war einesunserer Hauptforderungen. Unter den Jugendlichen hatsich viel getan. Das Schönste an dieser Sache ist, dass esnoch viele andere Jugendvereine gibt. Es gibt das YoungVoice beim TGD, es gibt jetzt die Neuen Deutschen. Die

„Als ich den Film „Wut“ gesehen hatte, bin ichan mein Computer gegangen und habe anmeine Freunde geschrieben“

„Heute guckt man nicht mehr schief, wenn mansagt „Ich bin Deutsche“

Bundan 5 yıl önce “Deukische Generation” adlı der-neğin kuruluşuna öncülük ettiniz. Neden kurdunuz?Nasıl oldu anlatır mısınız?İlk sebep toplumdaki önyargılardan bıkmış olmam diye-bilirim. Bunlara karşı sürekli mücadele etmek istemiyor-dum artık. Ancak bir şeylerin de yapılması gerekiyordu.Olaylar üstüste gelmeye başladı. Neukölln’de göçmen kö-kenli öğrencilerin büyük çoğunluk teşkil ettiği Rütli İlk-öğretim Okulu şiddet nedeniyle gündemdeydi. Okulöğretmenleri okuldaki şiddete karşı çaresiz kaldıklarınıEğitim Senatörlüğü’ne bir yazı ile bildirmişlerdi. Dahasonra 2006 yılının Eylül ayında devlet kanalı ARD Tele -vizyonu’nda “Öfke” isimli filmi görünce patladım. Bu filmkorku vericiydi. Basmakalıp, önyargıları güçlendirici birfilmdi. Şoke oldum. Çok kızdım ve Bilgisayarımın başınageçerek arkadaşlarıma şöyle bir mesaj yazdım.“Hey arka-daşlar. Artık dayanamayacağım. Hep kendimi haklı çıkarmaktan, savunmaktan bıktım. Doğma büyüme Ber-linliyim. Almanya’nın bir parçasıyım. Herkes gibi eşitmuameleye tabi tutulmak istiyorum. Ne daha iyi, ne dahakötü? Sizlerde bunları hissediyor musunuz? Şu tarihteTDU’da (Türk-Alman İşadamları Birliği Berlin- Branden-burg e.V) buluşalım ve bir dernek kurup, birlikte birşeyleryapalım!”

Deukische Derneği olarak 5 yıl içerisinde amaçlarınızaerişebildiniz mi?Elbette! Dernek kurulalı hemen hemen 6 yıl oluyor. Altıyıl önce Türk asıllı bir kimse olarak “Ben Almanım” dedi-ğinizde kuşkulu kuşkulu bakılırdı. Ama bugün ŞansölyeAngela Merkel dahi bizleri “Göçmen asıllı Almanlar olarakniteliyor. Türk topluluğu da eskiden “Almanız” dediği-mizde bizlere yan yan bakıyordu. Onlarda da büyük ge-lişme oldu. Artık öyle görmüyorlar. Okul eğitiminde debüyük değişiklikler oldu. Bizim de şiddetle karşı olduğu-muz Hauptschule dediğimiz ilköğretim okulları kaldırıldı.Berlin’de bu sorunlu ilköğretim okulları kalmadı. Gençlerarasında da büyük değişiklikler oldu. En güzelide bizimgibi gençlik derneklerinin ortaya çıkması oldu. TGD bün-yesinde ’Young Voice, Neue Deutschen’ (Yeni Almanlar)gibi gençlik kuruluşları aktif ve etkin olmak istiyorlar.

“Televizyon’da „Öfke” filmini izledikten sonra,bilgisayarımın başına geçip, arkadaşlarımayazmaya başladım”

“Bugün ben Almanım deyince kuşkulu kuşkulubakılmıyoruz artık”

“Elbette eksiklikler çok! Ama bunların üzerinebirlikte gitmeliyiz. Bütün dünya bize karşıdeğil!”

80

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 81: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Jugendlichen wollen jetzt aktiv sein, weil sie gesehenhaben, man kann was bewirken.

Sie haben mal gesagt „Weg vom ständigen Klagen undJammern!“ Was meinten Sie damit? Klagen die Migran-ten viel?Als ich mit meinem Vater öfter zu den Treffen von Mig-ranten gegangen bin, habe ich oft eine Meldung aus demPublikum erlebt, die sagte: „Ich habe diesen und diesenAbschluss und ich bin so toll und ich kann so vieles, aberniemand will mich“. Das habe ich halt satt. Klar, mancheStrukturen sind schlecht und wir müssen sie einfach allegemeinsam bekämpfen. Man darf aber nicht alles persön-lich nehmen. Jammern, Klagen und Heulen bringt nichts.Damit muss aufgehört werden. Wichtig ist, selbstbewusstan die Sache ranzugehen. Es gibt Steine auf dem Weg.Man kann darüber stolpern, sich hinsetzen und weinenoder die Steine nehmen und ein Haus bauen. Man mussproduktiv und konstruktiv sein.

Als Deukische Generation fordert ihr, dass Migrationin den Schulfächern als ein Thema behandelt wird.Auf jeden Fall sollte es. Im Englischunterricht lernen wirdie Problematik in Amerika, in England. Wir kriegen alsSchüler beigebracht, dass es da Menschen verschiedenerHerkunft gibt und warum sie da leben. Aber weder im Ge-schichtsunterricht, noch im Sozialkundeunterricht, nochim Politikunterricht, noch im Deutschunterricht wirdüber die Geschichte der Migration in Deutschland ge-sprochen. Schüler wissen besser über die Migration inEngland und Amerika Bescheid, als über die in Deutsch-land. Das ist ein Kapitel Deutschlands, als hätte es nichtexistiert. Es muss bald geschehen! Auch Lehrer müssendazu ausgebildet werden.

Sie studieren gerade Zahnmedizin an der HumboldtUniversität Berlin. Ein ziemlich schweres Fach. Auf deranderen Seite sind Sie politisch sehr aktiv. Seit Jahrenstehen Sie im Interesse der Medien. Was zieht Sie mehran, Politik oder Ihr Beruf?Ich möchte schon seitdem ich fünf bin Zahnärztin wer-den. Nach meinem Studium will ich auch mein Traum -beruf ausüben. Aber ich denke jeder Mensch hat dieVerpflichtung sozial aktiv zu sein. So habe ich es in meinerReligion beigebracht bekommen.Mein Opa, der Imam ist, hat immer gesagt; „Wir müssenanderen Menschen helfen“. Aber in die Politik möchte icheigentlich, trotz vieler Anfragen nicht. Alles was ich tue,mache ich immer mit Herz und Seele und nur deshalb

„Klar, es gibt Defizite und man muss da ge-meinsam anpacken. Aber nicht die ganze Weltist gegen uns“

„Das ist ein Kapitel Deutschlands, als hätte esnicht existiert“

“Sürekli şikayet ve sızlanmadan kurtulmalıyız” gibi birsözünüz var. Bununla neyi kastediyorsunuz? Göçmen-ler çok mu sızlanıyorlar? Babamla birlikte göçmenlerin düzenlediği toplantılara git-tiğimizde hep dikkatimi çekmiştir. Göçmen kökenli biri-leri kalkar, “benim şu, şu diplomalarım var. Ben şöyleiyiyim, böyle iyiyim. Ancak istenmiyorum, iş bulamıyo-rum” gibi sızlanırdı. Bunları kastediyorum. Bunlardan bık-tım. Elbette eksiklikler, yanlışlıklar var, bunlara karşı hepbirlikte mücadele etmeliyiz. Her olumsuzluğu kişisel almamalıyız. Şikayet, sızlanma,ağlama birşey getirmiyor. Bu artık bitmeli. Önemli olankendinden emin bir şekilde yanlışların üzerine gitmek. Yolda taşlar var. Ancak bu taşlara takılıp, oturup ağlamak ye-rine, bu taşları toplayıp bir ev yapalım. Üretici ve yapıcıolmalıyız.

DeuKische Generation Derneği olarak, göçün okul ki-taplarında bir bölüm olarak ele alınmasını talep edi -yorsunuz! Neden?Kuşkusuz! Örneğin İngilizce derslerinde Amerika’yı, İn-giltere’yi sorunlarını öğreniyoruz. Öğrenciler olarak bu-ralarda çeşitli etnik kökenlerden gelme insanlar olduğunu,nedenlerini öğreniyoruz. Ama ne tarih, ne sosyal bilgiler,ne politik bilgiler, ne de Almanca dersinde göç üzerine,Almanya’ya göç üzerine konuşulmuyor. Öğrenciler Ame-rika ve İngiltere’ye göçü biliyorlar, ancak Almanya’ya göçüzerine hiçbir bilgileri yok. Almanya tarihinin bir bölümü

hemen hemen hiç yaşanmamış gibi. Bu eğitim programınaçok yakın bir zamanda alınmalı. Öğretmenlerede bu ko-nuda eğitim verilmeli.

Şu anda Berlin Humboldt Üniversitesi’nde Diş Hekim-liği okuyorsunuz. Zor bir bölüm. Diğer taraftan, siyasialanda çok aktifsiniz. Yıllardır medyanın ilgi odağısınız.Sizi hangisi daha çok çekiyor, politika mı, mesleğinizmi?5 yaşımdan beri diş hekimi olmak isterim. Üniversiteyi bi-tirince hayal ettiğim arzuladığım mesleğim de çalışmak is-tiyorum. Ama her insanın sosyal olarak aktif olması

“Almanya tarihinin bir kısmı, hiç yaşanmamışgibi davranılıyor”

81

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 82: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

klappt es so schön und ist erfolgreich. Das geht aber alsPolitikerin nicht.

Sie haben an dem Integrationsgipfel Deutschlands teil-genommen und dabei die Bundeskanzlerin AngelaMerkel kennengelernt. Was für einen Eindruck habenSie von ihr? Es war ein gutes Gespräch mit ihr möchte ich sagen. Vieletürkischstämmige Menschen haben ja auch Vorurteilegegen Frau Merkel, weil sie aus der CDU kommt. Aberwas ich richtig schön fand, war, dass sie gesagt hat, „Wis-sen Sie was, Frau Selcuk? Ich verstehe genau, was Sie füh-len, weil ich Ostdeutsche bin und genau diese Problemehatte ich hier auch“. Diesen Satz werde ich nie vergessen.

Ein Zitat vom französischen Schriftsteller und Philo-soph Jean-Paul Sartre: „Die Jugend hat Heimweh nachder Zukunft.“ Wonach sehnen Sie sich?Ich mache mir immer wieder Gedanken über die Zukunft,aber was mich am meisten beschäftigt ist, wie schnell dieZeit vergeht. Unter anderem auch durch das Internet. DasSchöne, was ich in meiner Kindheit hatte, war, dass ichjedes Jahr zu meinem Opa ins Dorf gereist bin. Dort tickt

„Wissen Sie, Frau Selcuk, ich verstehe genauwas Sie fühlen“

„Ich sehne mich deshalb ein bisschen in die Ver-gangenheit und nicht in die Zukunft“

gerektiğine de inanıyorum. Dedem imamdı ve bana hep’İnsanlara yardım etmeliyiz’ diye nasihat ederdi. Böyle ye-tiştim. Çok soru ve teklif aldığım halde, politikaya girmekistemiyorum. Bugün herşeyi düşündüğüm gibi, çekinme-den bütün kalbimle dile getiriyorum, yapıyorum. O ne-denle de iyi ve başarılı işler çıkıyor ortaya. Ancak birpolitikacı olsanız çok şeye dikkat etmek zorundasınız.

Federal düzeyde “Uyum Zirvesi”ne katıldınız. OradaAlmanya Şansölyesi Angela Merkel’i tanıma olanağıbuldunuz. Nasıl bir izlenim elde ettiniz?Kendisiyle çok iyi ve faydalı bir görüşme yaptığımıza ina-nıyorum. Sayın Merkel Hristiyan Demokrat Parti’den(CDU) olduğu için, Türk asıllı insanların ona karşı ön -yargıları olduğunu biliyorum. Ancak bana söylediği çokdoğru ve güzel bir sözü aktarayım: “Bayan Selçuk, sizinduygularınızı çok iyi anlıyorum. Doğu Alman olduğumiçin aynı sorunları bende yaşadım”. Merkel’in bu sözünühiç unutmuyorum.

Ünlü Fransız yazar ve filozofu Jean-Paul Sartre’den biralıntı. “Gençlik geleceğe hasret içinde”. Siz nasıl birözlem içindesiniz?Gelecek üzerine her zaman düşünüyorum. Ancak beni en

“Merkel bana bayan Selçuk sizin duygularınızıçok iyi anlıyorum” dedi

“Geleceği değil, biraz geçmişi özlüyorum”

82

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 83: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

die Uhr wirklich anders. Dort gibt es noch die zwischen-menschlichen Beziehungen, die mir hier in Berlin, in derGroßstadt, einfach fehlen. Die reduzieren sich z.B. durchdie dauerhafte Benutzung des Internets sogar auf demHandy. Ich sehne mich deshalb ein bisschen in die Ver-gangenheit und nicht in die Zukunft.

çok düşündüren zamanın ne kadar çabuk akıp gittiği.Özellikle İnternet çıktıktan sonra. Çocukluğumun güzelbir yanı, her yıl tatilde dedemin köyüne giderdik. Oradasaatler gerçekten daha değişik ilerliyor. Berlin gibi büyükşehirlerde hasretini çektiğimiz, insanlar arasında ilişkilerhalâ var. Burada insanlararası ilişkiler internetin süreklikullanılmasıyla cep telefonlarına indirgenmiş durumda.Bu nedenle ben geleceği değilde, birazcık geçmişi özlüyo-rum.

83

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 84: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde
Page 85: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Cengiz Gömüsay: ehemaliger Gewerkschaftler,Ausbildungs- und Berufsberater, Karikaturist.Geboren 1943 in Balikesir-Türkei. Abschluss derOberschule für Handwerksberufe in Balikesir.1964 nach Deutschland gekommen. Lebt seit1969 in Berlin. Abschluss der Akademie für So-ziale Wissenschaften der IG Metall. 2008 inRente gegangen.

Cengiz Gömüsay: Eski sendikacı, meslek öğre-nimi danışmanı, karikatürist. 1943 Balıkesir doğumlu. Balıkesir Erkek Sanat Okulu mezunu.1964 yılında Almanya’ya geldi. 1969 yılındanberi Berlin’de yaşıyor. IG-Metal Sendikası’nınSosyal Bilimler Akademisi mezunu. 2008 yılındaemekli oldu.

„Wir sind Menschen sowohl des Orients als auchdes Okzidents. Das muss man als kulturellenReichtum ansehen“

“Hem Doğu, hem de Batı insanıyız. Bunu bir kültü-rel zenginlik olarak algılamalıyız”

85

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Cengiz Gömüsay

Page 86: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Herr Gömüsay, es gibt in Berlin kaum jemanden, derSie nicht kennt. Es sind viele alte Schüler von Ihnenunter den heutigen Unternehmern. Sie waren aktiverGewerkschaftler, SPD-Mitglied. Sie sind sozial enga-giert und künstlerisch aktiv. Wie hat Ihre Reise nachDeutschland angefangen?Ich bin in der Stadt Balikesir geboren. Dort habe ich dieOberschule für Handwerksberufe mit SchwergewichtMaschinenmechanik abgeschlossen. Nachdem ich 2 Jahreals Ersatzoffizier in einem Dorf in Sivas (Zagra) als Lehrergearbeitet hatte, stellte ich 1964 einen Antrag beim Ar-beitsamt in der Türkei, um in Deutschland zu arbeiten. Ineiner Woche wurde meinem Antrag entsprochen. Dannbin ich vom Bahnhof Sirkeci in Istanbul mit dem Zug nachMünchen gefahren. Von dort aus wechselte ich nachHamburg. Ich habe da bei der Firma MAN in der Abtei-lung Motoren für Schiffe 2 Jahre als qualifizierter Mitar-beiter gearbeitet. Damals gab es keine Arbeitslosigkeit.Die Arbeit hat uns gefunden, so zu sagen, und manmochte uns sehr.

Wann sind Sie nach Berlin gekommen?Ich zog 1967 ins damalige West-Berlin. Ich habe zuerst inder Sophie-Charlotten-Straße gewohnt. Seitdem bin ichdem Bezirk Charlottenburg treu geblieben. 1972 habe ichmeine jetzige Frau Eva geheiratet. Wir haben zwei erwach-sene Kinder. Meine Tochter hat an der Freien Universitätin Berlin studiert. Sie ist Lehrerin. Mein Sohn hat denFachbereich Kommunikationswissenschaften an der Kö-niglichen Universität in Amsterdam abgeschlossen. Er istin derselben Universität geblieben und arbeitet dort alsLehrkraft. Und ich habe zwei Enkelkinder.

Was für ein West-Berlin fanden Sie damals vor, als Siehierher kamen?Man konnte alle Spuren des Krieges sehen. Es mangeltean Wohnungen. Es gab zerstörte Häuser, teilweise zurHälfte eingestürzt, ohne Bäder und Innentoiletten.Auf meiner Etage waren drei Wohnungen. Ich habe mitzwei anderen deutschen Familien die Toilette, die imTreppenhaus war, teilen müssen. Zum Baden gingen wirin öffentliche Badehäuser. Man warf Geld in einen Kastenein und erst dann floss Wasser. Die Leute, denen es gutging, gingen in die Schwimmbäder oder wir duschten aufArbeit. Meine Nachbarn waren sehr nett. Es waren ältereMenschen, die den Krieg überlebt hatten. Sie luden michöfter zum Essen ein. Ich gab ihnen meinen Schlüssel.Diese schönen Menschen gibt es heute nicht mehr, siesind verschwunden.West-Berlin war ein Industriegebiet. Siemens, AEG, Tele-funken, Osram waren alle in Berlin. Allein bei Siemens ar-beiteten 40.000 Leute. Sowohl die Arbeitgeber als auch

„West-Berlin war ein Industriegebiet. Allein beiSiemens arbeiteten 40.000 Leute, darunter1000 unserer Landsleute“

Sayıın Gömüsay, sizi Berlin’de tanımayan yok gibi. Birçok işadamı sizin eski öğrencileriniz. Aktif bir sendika-cılık hayatınız ve SPD üyeliğiniz var. Sosyal angaje birkişiliğiniz ve sanatçı yanınız var. Nasıl başladı bu yolcu-luk?Balıkesir Sanat Okulu’nun makine teknisyenliği bölü-münü bitirdim. Yedek subay olarak iki sene Sivas’ın Kan-gal İlçesi, Akgedik Beko köyünde öğretmenlik yaptıktansonra 1964 yılında Almanya’ya gelmek için müracaatettim. Bir haftada onayladılar. İstanbul Sirkeci Gar’ındantrenle Almanya’ya Münih’e geldim. Oradan Hamburg’ageçtim. MAN Gemi Motorları bölümünde iki yıl kalifiyeeleman olarak çalıştım. O zamanlar işsizlik diye bir sorunyoktu. İş bizi buluyordu. Çok seviliyorduk.

Berlin’e ne zaman geldiniz?1967 yılında o zamanki Batı-Berlin’e geldim. İlk olarakSophie Charlotte caddesinde oturdum. O günden beri sa-dık bir Charlottenburgluyum. 1972 yılında bugünkü eşimEva ile evlendim. İki yetişkin çocuğum var.Kızım Berlin Hür Üniversitesi’ni bitirdi. Öğretmenlik ya-pıyor. Oğlum ise Amsterdam Kraliyet Üniversitesi’ninKommunikasyon Bilimleri bölümünü bitirdi. Aynı Üni-versite’de kaldı. Öğretim görevlisi olarak çalışıyor. İki tanetorunum var.

Nasıl bir Batı-Berlin buldunuz geldiğinizde? Savaşın bütün izlerini görmek mümkündü. Büyük birkonut sıkıntısı vardı. Yarı yıkık, bakımsız, binalar, banyo-suz, tuvaleti dışarda olan evler vardı. Örneğin benim kattaüç daireydik. İki Alman aile ile merdiven sahanlığında bu-lunan tuvaleti ortak kullanıyorduk. Evlerde duş yoktu. Yı-kanmak için paralı özel banyo yerleri var. Para atardın birkutuya ve su akmaya başlardı. Para bitince su kesilirdi.Biraz hali vakti iyi olanlar yüzme havuzlarına giderlerdi.Veya çalıştığımız iş yerlerinde duş alırdık. Komşularım çokiyiydi. Savaşı yaşamış yaşlı insanlardı. Beni yemeğe davetederlerdi. Anahtarımı onlara verirdim. Bu güzel insanlarşimdi yok oldu gitti. Batı-Berlin bir sanayi kentiydi. Siemens, AEG, Telefunken,Osram Berlin’deydi. Yalnız Siemens’te 40.000 kişi çalış-yordu. Hem işverenler hemde çalışanlar Bonn merkezi hükümeti tarafından teşvik ediliyordu. Batı-Berlin’e yerle-şenlere yardım veriliyordu. Çalışanlar için aldığın ücretinbelirli bir oranında Berlin Yardımı (Berlin-Zulage) denilenaylık ek ödeme yapılıyordu.

Siz Siemens’te aynı zamanda tercümanlıkta yaptınız.Almanca’yı nerede öğrendiniz?Almanya’ya ilk ayak bastığımdan beri ilk önceleri kendikendime, daha sonra akşam kurslarına giderek öğrendim.1969 yılında Siemens’te tercüman aradılar. Müracat ettim.

“Batı-Berlin bir sanayi şehriydi. Yalnız Sie-mens’te 40 bin kişi çalışıyordu. Bunların 1000kadarını bizim işçilerimiz oluşturuyordu”

86

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 87: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

die Arbeitnehmer wurden von der Regierung in Bonn ge-fördert. Die Leute, die nach West-Berlin zogen, bekamenvon der Staatskasse Unterstützung. Je nach Gehalt bekamman noch die Berlin-Zulage jeden Monat dazu.

Sie haben bei Siemens auch als Dolmetscher gearbeitet.Wo haben Sie Deutsch gelernt? Anfangs habe ich versucht, es mir selbst beizubringen.Später bin ich dann zur Abendschule gegangen und habees dort gelernt. 1969 hat man bei Siemens einen Dolmet-scher gesucht, woraufhin ich mich dort beworben habe.Man hat einen Einstellungstest gemacht und ich wurdegenommen. So habe ich dort als Dolmetscher angefan-gen.

Würden Sie uns von dem damaligen Siemens und densogenannten Gastarbeitern erzählen?Bei Siemens gab es verschiedene Abteilungen, die nebenFernsehern, Radios, Telefonen, Funk –und Kommunika-tionsgeräten auch Schalter und Turbinen herstellten.Ca. 1000 unserer Landsleute arbeiteten dort, fast allesFrauen. Die meisten von ihnen waren in der Kommuni-kationsabteilung beschäftigt. Sie waren Aussortiererin,Entgräterin, Löterin, Justiererin und Montiererin. Ichselbst habe in dieser Abteilung 7 Jahre als Techniker ge-arbeitet und nebenbei übersetzt.

„Ich habe unsere Landsleute am TempelhoferFlughafen in Empfang genommen und sie inverschiedenen Heimen untergebracht“

Sınava tabi tutup, kabul ettiler. Böylece tercümanlığa baş-ladım.

Bize o zamanki Siemens’i ve ilk gelen işçilerimizi anlatırmısınız?Siemens’te televizyon, radyo, telefon, telsiz gibi haber-leşme araçları yanında, şalter ve turbin motorları üretenbölümler vardı. Hemen hemen hepsi kadın 1000’e yakınTürkiyeli işçimiz vardı. Bizimkiler haberleşme bölümündeayıklama, montaj, lehimleme, ayarlama gibi işleri yapıyor-lardı. Ben 7 sene haberleşme bölümünde teknisyen olarakçalıştım bunun yanında tercümanlık yaptım. O tarihlerde trenlerle değil uçaklarla gelinmeye başlan-mıştı. Ben işçilerimizi havaalanından alıp Siemens’inhaymlarına yerleştirirdim. Ertesi gün kadınlar doktormuayanesinden geçerlerdi. Bayan tercüman bulunama-yınca araya perde gerilir ve soruları perde arkasından so-rardım. Hamile misiniz diye mesela. Eğer hamileliği veyaönemli bir hastalığı ortaya çıkarsa geri gönderilirdi.

Ne gibi zorluklarla karşılaştılar ilk gelenlerimiz?Dili zaten hiç birisi bilmiyordu. Günlük hayatta çok zor-luklarla karşılaşıyorlardı. Ev bulmak imkansız gibiydi. Birkaç kişilik odalarda yurtlarda kalıyorlardı. Bir yıllık söz-

“Çorum’lu Kadriye hanım ustabaşının gırtla-ğına sarılmış bağırıyordu!”

“İşçilerimizi Tempelhof havaalanında karşılar,haymlara yerleştirirdim.”

87

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 88: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Damals kam man inzwischen mit Flugzeugen anstelle vonZügen nach Berlin. Ich habe unsere Landsleute am Tem-pelhofer Flughafen in Empfang genommen und sie dannin verschiedenen Heimen untergebracht. Am darauffol-genden Tag mussten die Frauen zur ärztlichen Untersu-chung, obwohl sie in der Türkei schon einmal untersuchtworden waren.Wenn man keine weibliche Person zum Übersetzen fand,hat man eine Gardine dazwischen gespannt und die Fra-gen stellte ich übersetzt dahinter. Z.B. sind Sie schwanger?Wenn jemand schwanger war oder eine ernsthafte Krank-heit hatte, wurde man zurückgeschickt.

Was für Schwierigkeiten hatten damals die ersten Land-leute von uns?Also die Sprache konnte sowieso keiner. Im alltäglichenLeben gab es viele Schwierigkeiten. Eine Wohnung zu fin-den war so gut wie unmöglich. Man teilte sich ein Zimmermit anderen. Sie kamen zunächst befristet für 1 Jahr. Damals hatte manden Anwerbestopp für Arbeitskräfte aus der Türkei nochnicht eingeführt. Die Ausstellung einer Bedarfsbescheini-gung nach Arbeitskraft durch die Werksleitung reichteaus. Und das lag meistens im Ermessen des Meisters. Ersollte bestimmte Formulare ausfüllen. Erst dann durftensie ihre Ehemänner oder -frauen und Kinder hierherholen. Ich möchte mal eine Anekdote erzählen. Eines Tages klin-gelte das Telefon und man sagte mir: „Komm sofort her,die Frau aus Corum, Kadriye erwürgt den Meister“. Kad -riye war 1,50 m groß und der Vorarbeiter 1,90. Ich bin so-fort dorthin. Kadriye hat ihre Hände um den Hals desVorarbeiters, der auf einem Stuhl saß, gelegt und schrieauf Türkisch: „Du Schweinemann, wann füllst Du endlichmeine Papiere aus?“ Ich bin dann dazwischen gegangenund habe übersetzt. Der Meister sagte: „Es tut mir leid.Ich wusste es nicht. Ich habe sie nicht verstanden. Ich fülledie Papiere sofort aus.“ Diesen Vorfall haben wir so ge-klärt. Zweitens musste man noch dazu laut Gesetz eineangemessene Wohnung nachweisen. Die Wohnungmusste je nach Anzahl der Familienmitglieder eine be-stimmte Größe haben. Somit mehrten sich die Immobi-lienhaie. Man musste immense Abstandsgelder bezahlen.

Gab es auch Probleme beim Arbeitsprozess zwischenden türkischen und deutschen Arbeitern?Es gab natürlich Probleme. Man musste z.B. im Akkordarbeiten. Unsere Landsleute arbeiteten schneller undschafften mehr Teile in der Akkordzeit, um beim Meistergut ankommen zu können. Als Folge davon wurde nacheiner Weile die Akkordstückzahl erhöht. Das fanden diedeutschen Arbeiter nicht so gut. Dann gab es einige Ab-teilungen, in denen es giftige, gesundheitsschädliche Gase

„Die Frau aus Corum, Kadriye, sie würgt denMeister und schreit”

leşme ile gelmişlerdi. O zamanlar Almanya’ya Türkiye’denişçi alımı henüz durdurulmamıştı. Burada çalışanların eş-lerini yanına getirebilmeleri için bir işletmenin “Bu işçiyeihtiyacım var” gibi bir istek formülünü doldurması gere-kiyordu. Genelde bu belgelerinin doldurulmasıda ustaba-şının insafına kalmıştı. Ustabaşı doldurduktan sonraişletme yönetiminin onaylaması gerekiyordu. Eşler Tür-kiye’den ancak bu belge ile gelebiliyorlardı. Daha sonradaçocuklarını yanlarına alıyorlardı.Şöyle bir anekdotumu anlatayım. Bir gün telefon geldi.“Çabuk gel, Çorum’lu Kadriye hanım ustabaşını boğuyor”diye. Kadriye hanım 1,5 metre, ustabaşı ise 1,90 boyunda.Acele gittim. Kadriye hanım sandalyede oturan ustaba -şının boğazına sarılmış, “domuzun herifi ne zaman dol -duracaksın istek kağıdını” diye Türkçe bağırıyor. Amaderdini anlatamıyor. Araya girdim tercüme ettim. Ustabaşı“Bilmiyordum. Anlamadım. Kusura bakmasın istek kağı-dını hemen doldurayım” dedi. Çözdük olayı. İkincisi aileyigetirebilmek için yasalar gereği kişinin evi de olmalıydı.Evlerin ailenin nüfus sayısına göre belirli bir büyüklükteolması gerekiyordu. Ev bulmak çok güçtü. Ev simsarlarıtüredi. Yüksek miktarlarda hava paraları verilmeye baş-landı!

Çalışma hayatında Türk ve Alman işçiler arasında negibi sorunlar yaşanıyordu?Akord çalışma sistemi vardı. Bizimkiler ustabaşının gö-züne girebilmek için daha hızlı çalışır, daha fazla parça çı-karırlardı. Bu nedenle akord parça sayısı sınırları bir süresonra yükseltilirdi. Bu durum Alman işçileri çok rahatsızederdi. Bir de bazı bölümlerde üretimde zehirli, sağlığa za-rarlı gazlar çıktığından pencerelerin belirli aralıklarla açılıphavalandırılması gerekiyordu. Bizimkiler hava ceryanındakalırız, üşütürüz korkusuyla karşı çıkarlardı. Alman bayanişçilerle bu yüzden aralarında çok tartışmalar olurdu.

Sendikacılık yaşamına nasıl başladınız?Benim geldiğim 60’lı yıllarda Türkiye’de sendikal haklar,sendikal mücadele çok günceldi. Etkilenmiştik. Gelir gel-mez IG Metal sendikasına üye oldum. Daha sonra işyeriişçi temsilcisi ve sendika temsilcisi oldum. Yüzlerce kişiyiIG Metal üyesi yaptım. Sendika yöneticilerin o kadar gö-züne çarpmışki, bana amacın ne diye sordular? Kızıl sen-dikacılık yaptığımı sandılar.

Berlin o zamanlar politik olarak çok hareketli dediniz?Nasıl bir ortam vardı?Avrupa’nın bir çok ülkesi gibi Berlin’de hareketliydi. 1968Öğrenci hareketlerinin olduğu yıllar. Bir gün tesadüfenbaktım bizim Türkler ellerinde bayraklarla yürüyorlar.Bende katıldım onlara. Vatandaşlıktan atılan öğrencilerin

“Kızıl sendikacılık yaptığımı sandılar”

“Birgün baktım bizim Türkler yürüyorlarbende onlara katıldım”

88

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 89: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

während der Produktion gab und man von Zeit zu Zeitzum Lüften die Fenster öffnen musste. Unsere Leute woll-ten nicht im Luftzug arbeiten, weil sie Angst hatten, krankzu werden. Daher gab es öfter mal mit den deutschen Ar-beiterinnen Auseinandersetzungen.

Sie waren auch aktiver Gewerkschaftler! Wie kamen Siedazu? Als ich hierher kam, waren die Gewerkschaftsrechte in derTürkei bzw. der Kampf um diese sehr aktuell. Kaum warich hier, bin ich Mitglied der IG-Metall geworden. Späterwar ich jahrelang als Betriebsrat und Vertrauensmanntätig. Ich habe Hunderte von Leuten zu Mitgliedern derIG-Metall gemacht. Mein Engagement fiel der Gewerk-schaftsleitung auf. Sie wurden sogar misstrauisch. Manfragte mich eines Tages, was meine Absichten wären. Mandachte, ich wäre ein roter Gewerkschaftler.

Sie sagten, Berlin sei zu der Zeit politisch sehr aktiv ge-wesen? Wie war es?Wie viele Städte in Europa war auch Berlin politisch sehraktiv. Es war die Zeit der Studentenproteste 1968. EinesTages sah ich zufällig Türken mit ihren Fahnen demons-trieren und lief dann mit ihnen mit. Sie liefen für dieRechte der türkischen Studenten, denen die Staatsbürger-schaft entzogen wurde. Sie protestierten gegen die Regie-rung in der Türkei. Während dieser Demo griffen uns dietürkischen Rechte an. Es gab einige Verletzte, u.a. auchmich. Einige Zeit war ich bei den Sozialisten aktiv. Späterbin ich dann zur SPD und habe dort meine politischenAktivitäten unter dem Dach der Partei fortgeführt. Ich binimmer noch ein aktives Mitglied.

Sie sind auch Berufsberater für Jugendliche. Wannhaben Sie mit der Berufsberatung angefangen?Als ich 1972 bei Siemens noch Betriebsrat war, bin ich ineine Kommission für Berufsberatung aufgenommen wor-den. Es war ein Ausschuss, in dem wichtige Entscheidun-gen bezüglich der Ausbildung getroffen wurden. Meineersten Erfahrungen diesbezüglich habe ich da gemacht.Nachdem ich Siemens 1976 verlassen hatte, bin ich 2Jahre auf die Akademie für soziale Wissenschaften der IG-Metall gegangen. Dort habe ich mein theoretisches Wis-sen erlangt. 1980 hat die deutsche Regierung Gesetzeverabschiedet, die eine Rückkehr in die Heimat förderten. Der damalige Berliner Innensenator Heinrich Lummerhat mit einem Dekret festgelegt, dass Jugendliche aus derTürkei nicht erst mit 18 sondern bereits mit 16 Jahrennachkommen durften. Das Resultat war, dass die Familiennach und nach ihre Kinder hierher holten.

„Sie dachten, ich wäre ein roter Gewerkschaftler“

„Ich sah unsere Türken demonstrieren und liefmit ihnen mit“

haklarını aramak için yürüyorlarmış. Türkiye’deki hükü-meti protesto ediyorlarmış. Birara dışardan gerici birgurup saldırdı. Bende dahil yaralananlar oldu. Böylecesosyalistlerin arasına katıldım. Bir süre orada faaliyet gös-terdim. Daha sonraları SPD’ye girdim ve politik çalışma-larımı bu partinin çatısı altında bugüne kadar yürüttüm.Şu anda da SPD’nin aktif bir üyesiyim.

Meslek Danışmanlığı’na nasıl başladınız?1972 yılında Siemens’te işyeri işçi temsilcisi iken meslekeğitimi ile ilgili komisyona girdim. Meslek eğitimi ile ilgiliönemli kararların alındığı bir bölümdü. İlk tecrübelerimibu komisyonda edindim. Siemens’ten 1976 yılında ayrıl-dıktan sonra iki yıl sendikanın Sosyal Bilimler Akade-misi’ne devam ettim. Burada da teorik bilgilerimi edindim.Alman Hükümeti 1980 yılında geriye dönüşü özendirenyasalar çıkardı. O zamanki Berlin İçişleri Senatörü Hein-rich Lummer bir yasayla, çocukların Almanya’ya geliş ya-şını 18’den 16’ya indirdi. Bunun sonucu aileler çocuklarınıkitlesel olarak buraya getirdiler.

Bunun üzerine 1980 yılında MBSE dediğimiz okullaraçıldı. Bu okullar Türk gençlerini meslek öğrenmeye ha-zırlama ve sosyal uyumlarını sağlama amacıyla kuruldular.Bu bir yıllık okulu bitiren gençlere çalışma müsadesi ve-rilirdi. Daha sonra meslek okullarına gidip meslek öğre-nirlerdi. Uzun yıllar MBSE’ okullarında ve GFBA meslek

“Lummer-Genelgesi sonucu aileler genç yaştakiçocuklarını yoğun olarak Berlin’e getirmek zo-runda kaldılar. Yalnızca Bopp Str.’deki okulda300’ün üzerinde Türk genci vardı.”

89

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 90: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Daraufhin wurden 1980 Schulen eröffnet, die man MBSE(Maßnahmen zur beruflichen Ausbildung und sozialenEingliederung) nannte. Diese Schulen wurden eröffnet,um den türkischen Jugendlichen eine Berufsausbildungzu ermöglichen und ihnen die soziale Anpassung zu ver-einfachen. Nach einer 1-jährigen Ausbildung wurde denJugendlichen die Arbeitserlaubnis erteilt. Dann durftensie eine Berufsausbildung beginnen. Ich habe mehrere Jahre in den MBSE-Schulen und imGFBA-Berufsverein als Sozialpädagoge und Berufsberatergearbeitet. Alleine in der Schule in der Boppstr. gab esüber 300 türkische Jugendliche. Viele von ihnen sind Un-ternehmer geworden.

Nachdem die Mauer gefallen war, änderte sich das Kon-zept. Mit Unterstützung des damaligen Regierenden Bürgermeisters Richard von Weizsäcker und Ausländer-beauftragten Barbara John haben wir mit ein paar Freun-den 1983 den Berufsberatungsverein: „Kumulus; Arbeitund Bildung“ gegründet. Bis zu meiner Rente 2008 habeich dort gearbeitet.

„Der Lummer-Erlass veranlasste die Familien,ihre jugendlichen Kinder hierher zu holen. Al-lein in der Schule in der Boppstr. gab es über300 türkische Jugendliche“

„Wir haben mit der Unterstützung der damaligen Ausländerbeauftragten BarbaraJohn KUMULUS gegründet“

kurumunda sosyal pedagog ve meslek danışmanı olarakçalıştım. O zamanlar sadece Bopp Str.’deki okulda 300 ci-varında genç Türk talebe vardı. Bugün bunların bir çoğuişadamı oldu.

Duvar yıkıldıktan sonra konseptler değişti. O zamankiBerlin Eyaleti Hükümet Başkanı Richard von Weiz -säcker’in de desteğiyle 1993 yılında Yabancılar SorumlusuBarbara John’la biraraya gelerek. birkaç arkadaşla birlikte’Kumulus, Arbeit und Bildung’ adlı meslek eğitim danış-manlığı derneğini kurduk. 2008 yılında emekli oluncayakadar orada çalıştım.

Charlottenburg’ta da çok çeşitli faaliyetleriniz oldu.Bunlardan da bahseder misiniz?Duvarlar açılmadan önce Charlottenburg semti Batı-Ber-lin’in merkeziydi. Charlottenburg’ta özellikle eşim Eva ilebirlikte iki dilli Atatürk Çocuk Yuvası’nın kurulmasındaçok aktif rol aldık. Aziz Nesin Okulu’nun Charlotten-burg’ta kurulması için çaba gösterdik. Burada yer bulma-dığımız için okul Kreuzberg’te kuruldu. Ayrıca 1980’liyıllarda ev işgalleri başladı. Bunun sonucu binalar hızlatamir ve modernize edilmeye başlandı. Ev işgallerininyoğun olarak gerçekleştiği bir yerde Charlottenburg’takiKlausener Meydanı oldu. Bizde bu sosyal olaylardan ol-dukça etkilendik.

“Yabancılar Görevlisi Barbara John’nun desteğiile KUMULUS meslek eğitim danışmanlığıderneğini kurduk.”

90

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 91: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Sie waren auch im Bezirk Charlottenburg sehr aktiv.Würden Sie uns etwas darüber berichten?Bevor die Mauer fiel, war Charlottenburg das ZentrumWest-Berlins. Wir haben mit meiner Frau Eva dafür ge-sorgt, dass der zweisprachige Atatürk-Kindergarten eröff-net wurde. Wir haben uns aktiv dafür eingesetzt, dass die Aziz-Nesin-Grundschule in Charlottenburg eröffnet wird. Da es aberkeinen geeigneten Platz gab, wurde die deutsch-türkischeAziz-Nesin Europaschule dann in Kreuzberg gegründet,wo sie noch heute ist. Außerdem fingen 1980 die Haus-besetzungen an. Man hat angefangen, die ganzen Gebäudeso schnell wie möglich zu renovieren bzw. zu modernisie-ren. Die meisten dieser Hausbesetzungen waren in Char-lottenburg am Klausener Platz, wo wir ganz in der Nähewohnen. Wir haben auch diese sozialen Ereignisse miter-lebt.

Sie zeichnen auch Karikaturen. In einer Ihrer Zeich-nungen steht „Wir hängen zwischen zwei Kulturen“.Würden Sie uns erklären, was damit gemeint ist?Das war positiv gemeint. Wir sind Menschen zweier Wel-ten. Wir sind Menschen sowohl des Orients als auch desOkzidents. Das muss man als kulturellen Reichtum anse-hen. Das Leben hier hat uns die Chance gegeben, zweiKulturen kennenzulernen. Ich liebe beide Kulturen, beidesind schön. Ich z.B. gehe mal an einem Abend in die Oper,einen anderen Tag spiele ich unser Volksmusikinstrument„Saz.“ Den einen Tag lese ich unseren Dichter Nazim Hik-met, den anderen lese ich Goethe. Wir sollten glücklichüber diesen kulturellen Reichtum sein.

Sie spielen wunderbar Saz und sind vernarrt in die tür-kische Volksmusik! Woher kommt das?Mein verstorbener Vater spielte Saz. Er war verliebt in dieMusik. Als ich Kind war, hatten wir ein Grammofon undSchallplatten. Ich liebte dieses Grammofon. Ich habe 1954mit 11 Jahren angefangen Saz zu spielen. Es war ein Segendass, ich nach der Schule in Sivas im Dorf Zara/Kangalals Lehrer arbeiten konnte. Die schönsten Volksliederhabe ich dort gelernt. Die legendären Volksdichter und -sänger wie Pir Sultan, Yunus Emre, Karacaoglan, Asik Vey-sel habe ich alle dort gelernt (er nimmt die Saz von derWand und singt uns Volkslieder).

„Ich habe die schönsten Volkslieder während derZeit als Lehrer in Sivas gelernt“

Karikatürlerinizden birinde “iki kültür arasında asılıkaldık” yazıyor. Bunu biraz açar mısınız?Olumlu anlamda kullandım. Yani biz iki dünyanın insanı-yız. Ben hem oriyentliyim, hemde oksidentli. Biz buradayaşarken her iki kültürü de öğrenmiş olduk. Ben her ikikültürüde seviyorum, iki kültürde güzel. Ben meselâ bir-gün operaya giderim, birgün saz çalarım. Bir gün Göthe’yi,birgün Nazım’ı okurum, Bundan memnun olmalıyız. Bubir zenginlik aslında. Bizim bu zenginliğimizin farkına var-mamız lazım.

Güzel saz çalıyorsunuz ve Türk Halk Müziği düşkünü-sünüz! Bu nereden geliyor?Babam rahmetli saz çalardı. Müziğe düşkündü. Küçükkentaş plaklarımız ve gramofunumuz vardı. Gramafonu çokseverdim. Ben saz çalmaya 1954 yılında 11 yaşındaykenbaşladım. Okulu bitirdikten sonra Sivas’ın Kangal İlçesi,Akgedik Beko köyünde yedek subay olarak öğretmenlikyapmam çok büyük bir şans oldu. En güzel türküleri oradaöğrendim. Efsanevi ozanlarımız Pir Sultan Apdal’ı, YunusEmre’yi, Karacaoğlan’ı ve Aşık Veysel’i orada öğrendim(duvardan asılı sazı alıp halk türküleri söylüyor).

“En güzel türküleri Sivas’ta öğretmenlik yapar-ken öğrendim”

91

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 92: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde
Page 93: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Hediye Erdem, Rechtsanwältin für Arbeitsrecht,Ausländerrecht, Familienrecht und Mietsrecht.Geboren 1974 in Hinis/Türkei. Sie kam mit 11Jahren nach Berlin. Sie studierte Rechtswissen-schaften an der Humboldt Universität Berlin. Siekandidierte 2006 für das Abgeordnetenhaus Berlin.Sie ist seit 2004 als selbständige Rechtsanwältintätig.

Hediye Erdem, avukat, ağırlıklı alanları çalışma,yabancılar, aile ve kira hukuku.1974 Erzurum/Hınıs doğumlu. 11 yaşında Berlin’e geldi. Berlin Humboldt ÜniversitesiHukuk Fakültesi mezunu. 1996 yılı Berlin EyaletParlamentosu seçimlerinde milletvekili adayı idi.2004 yılından beri serbest Avukat olarak çalış-makta.

„Ich war ein neugieriges Kind““Çok meraklı bir çocuktum”

93

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Hediye Erdem

Page 94: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Frau Erdem, Sie sind mit 11 Jahren nach Deutschlandgekommen. Heute sind Sie Rechtsanwältin. Wie wares?Ich bin in der Türkei geboren und dort aufgewachsen, ineinem Dorf der Kreisstadt Hinis, in der ost-türkischenProvinz Erzurum. Meine Eltern sind in den 60er Jahrenso wie viele andere damals als Arbeitsmigranten nachDeutschland gekommen. Mein Vater war 1961 erst nachBielefeld gekommen. Einige Jahre war er da und danachzog er nach Berlin. In den 70er Jahren sind meine Elternin die Türkei zurückgekehrt, weil mein Vater der Meinungwar: „Ich habe genug gespart”. Nach sechs Monaten kehr-ten sie wieder zurück, weil er das gesparte Geld ausgege-ben hatte. Es war eine Art Enttäuschung für sie.

Erst dann haben Ihre Eltern die Kinder geholt?Mitte der 80er Jahre haben meine Eltern die Entscheidunggetroffen, jetzt holen wir die Kinder nach. 1985 bin ichals 11-jähriges Kind mit meinen Geschwistern nach Berlingekommen. Ich hatte in der Türkei die Grundschule be-sucht und bin hier in die 5. Klasse aufgenommen worden.Ich habe hier noch mal 2 Jahre die Rossegger-Grundschulebesuchen müssen, in der sogenannten Regelklasse. An-schließend bin ich auf die Oberschule gegangen, die Carl-von-Ossietzky-Schule ist eine Gesamtschule in Kreuzberg.Inzwischen ist diese Oberschule mit der Aziz-Nesin-Grundschule so verbunden, dass die Kinder Glück haben,auf diese deutsch-türkische Europaschule gehen zu kön-nen.

Man sollte davor den Hut ziehen: Als Kind ohneDeutschkenntnisse gekommen und heute eine erfolg-reiche Rechtsanwältin!Ich meine, wenn man bedenkt, dass es eine Regelklassewar, haben Sie Recht. Die Klassen bestanden ausschließ-lich aus türkischen Schülern. Ohne Vorbereitung, ohneGrundkenntnisse sind wir in diese Klassen aufgenommenworden. Man konnte da gar nicht richtig lernen. Das hatdamals Kanzler Kohl eingeführt. Aber ich habe durchmeine Eigeninitiative relativ schnell irgendwie viel gelernt,darunter auch die deutsche Sprache. Ich war ein neugie-riges Kind. Ich habe, wenn wir z.B. auf dem Hof gespielthaben, deutsche Kinder angesprochen, obwohl ich über-haupt noch nicht Deutsch konnte. Ich habe auf irgendet-was gezeigt und meinte „Wie heißt das?“. Ich habe immerwieder nachgefragt, wie heißt das, wie heißt das, wie heißtdas (lacht laut). Einmal habe ich eine Nachbarstochter sogenervt, das kann ich nicht vergessen. Ich habe leider kei-nen Kontakt mehr zu ihr. Außerdem bin ich ja auch sehrgerne in die Bibliothek gegangen.

Wie war es in der Regelklasse? Waren die Lehrerdeutsch?Ja, ja die Lehrer waren deutsch, aber wir haben auch einen

„Ich war ein neugieriges Kind“

Sayın Erdem, 11 yaşında iken Almanya’ya geldiniz.Bugün başarılı bir avukatsınız. Biraz kendinizi tanıtırmısınız?Türkiye’de Hınıs ilçesi’nin bir köyünde doğdum. Erzurumiline bağlı bir ilçe. Orada okula gittim. 11 yaşında ikendiğer kardeşlerimle birlikte ailemin yanına Berlin’e geldim.Babam ve annem 1960’lı yıllarda diğer birçokları gibi Al-manya’ya çalışmak üzere geldiler. Babam 1961 yılında ilkolarak Bielefeld şehrine geliyor. Bir kaç yıl orada çalıştık-tan sonra Berlin’e geçiyor. 1970’li yıllarda yeteri kadar parabirikimleri olduğuna inanarak geri döndüler. Ancak birik-tirdikleri para 6 ay içinde bitince Almanya’ya tekrar gerigöç ettiler. Bir nevi hayal kırıklığına uğradılar.

Çocuklar olarak sizi ne zaman yanlarına aldılar?1980’li yılların ortasında annem babam çocukları Alman-ya’ya getirme kararı vermişler. Bizleri yanlarına aldılar. Beno zamanlar 11 yaşındaydım. Türkiye’de ilkokul 5. sınıftaidim. Buraya gelince ilkokulu iki sene daha tekrarlamakzorunda kaldım. Kreuzberg semtinde Rossegger İlkokulu.O zamanlar Regelklasse denilen, Almancası olmayan sa-dece yabancı çocukların devam ettiği sınıflara gittim. Dahasonra Carl von Ossietzky İlk ve Orta Öğretim okuluna ya-zıldım, okulun orta kısmına devam ederek liseyi aynıokulda bitirdim. Şimdi bu okul Aziz Nesin İlkokulu ile bir-leşti ve Türkçe’nin de ağırlıklı olarak öğretildiği, Alman-Türk Avrupa İlk ve Orta Öğretim okulu haline geldi.Çocuklar için güzel bir olanak doğdu. Bu birleşme bendensonra oldu.

Küçük yaşınızda, bir çocuk olarak hiç Almanca bilme-den buraya geliyorsunuz ve bugün başarılı bir avukat-sınız. İnsan şapka çıkarıyor!O zamanlarki Regelklasse denilen sınıflar göz önüne alı-nırsa haklısınız. Hiç bir ön hazırlık eğitimi olmadan, bu sı-nıflara doldurulduk. Sınıflar yalnızca Türk çocuklarındanoluşuyordu. Küçükken çok meraklı bir çocuktum. Bu me-rakım sayesinde bir çok şeyi, bu arada Almanca’yı da kendiçabamla çok çabuk öğrendim. Çok iyi hatırlıyorum, Al-manca bilmediğim halde, binanın avlusunda oynarkenAlman çocuklarıyla konuşmaya çalışırdım. Alman çocuk-lara, “buna ne denir?, buna ne denir?” diye ısrarla tekrar,tekrar sorardım. Hiç unutmuyorum bir keresinde komşu-nun kızını sorumlarımla çok kızdırdım. Malesef onunla şuanda irtibatım yok. Bir de kütüphaneye çok giderdim.

Regelklasse sınıfları nasıldı? Öğretmenleriniz Almanmıydı?Evet, evet öğretmenler Almandı. Ama bir tane de Türk öğ-retmenimiz vardı (gülüyor). Aktaş öğretmen. Derslerinbir kısmını Türkçe anlatırdı. Bu sınıflarda yalnızca Türkçocukları vardı. Bu sınıftan tahmin ediyorum yalnızca ikikişi liseyi bitirdi. Birisi de bendim.

“Çok meraklı bir çocuktum”

94

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 95: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

türkischen Lehrer gehabt (lacht): Herr Aktas, der auchteilweise türkisch unterrichtet hat. Die Klasse bestandeben nur aus türkischen Schülern. Von der Regelklassehaben, glaube ich, nur zwei Schüler das Abitur geschafft.Eine davon bin ich.

Es wird ja oft gesagt, wenn man die Muttersprache be-herrscht, ist das Erlernen anderer Sprachen einfacher.War es tatsächlich so, oder gilt es nur für Erwachsene?Ich weiß nicht, ob es wissenschaftlich belegt ist. Ich habein meinem Freundeskreis, Bekanntenkreis eben diese Er-fahrung gemacht: dass die Erfolgsquote der jenigen, dieeben damals aus der Türkei hierherge kommen sind, vielhöher war im Vergleich zu den Menschen, die hier gebo-ren und aufgewachsen sind.

Wie viele Geschwister haben Sie? Sind alle so erfolg-reich wie Sie?Wir sind sechs Geschwister. Alle leben in Berlin. Auchmeine Eltern sind in Berlin. Also eine Schwester vonmir studiert noch. Ein Bruder von mir hat ein Taxi -unternehmen, das 16 Mitarbeiter hat. Der andere Brudervon mir hat einen Laden, ist also selbstständig. Eine andereSchwester von mir ist eine promovierte Sozialpädagogin.Und die ältere Schwester arbeitet im Kindergarten.

Wann ist Ihnen eingefallen, dass Sie Juristin werdenwollten? Was waren die Beweggründe?Nach dem Abitur auf der Carl-von-Ossietzky-Schulewusste ich erst einmal nicht, was ich studieren sollte. DieSchule war eine Gesamtschule mit gymnasialer Ober-stufe. Die Rechtswissenschaften standen nicht an obersterStelle meiner Prioritätenliste. Ich habe erst einmal einigeSemester Politikwissenschaften studiert. Dann habe ichaber relativ schnell gemerkt, dass das eigentlich nichts fürmich ist. Jura, das hat mich zwar interessiert, aber es warjetzt nicht etwas, worauf ich Jahre vorher hingearbeitethätte. Als ich dann tatsächlich mit dem Studienfach Juraan der Humboldt Universität anfing, hat es mir großeFreude bereitet. Dadurch habe ich mein Studium in derRegelstudienzeit zu Ende geführt.

Sie waren politisch sehr aktiv. Sie waren 2006 Kandi-datin der SPD für das Berliner Abgeordnetenhaus. Siesind immer noch in der Politik. Ich bin in der SPD. Der Grund war ja, ich habe es eingangserwähnt, dass ich auf eine Gesamtschule gegangen binund dort mein Abitur gemacht habe. Die Gesamtschulewurde von der SPD ins Leben gerufen. Später, als ich stu-dierte, habe ich Bafög bezogen. Ich konnte mein Studiumfinanzieren. Das sind alles Errungenschaften der SPD ge-wesen. Deswegen bin ich, als ich zu studieren anfing, indie Partei eingetreten, in die SPD. Das ist jetzt fast 20 Jahreher. 2006 hat es sich dann ergeben, dass ich als Kandidatinfür das Abgeordnetenhaus aufgestellt wurde. Ich war Di-rektkandidatin in Kreuzberg. Die Wahlen haben wir als

Ana dilini iyi bilenin yabancı bir dili daha kolay öğren-diği söylenir. Çocuklar içinde geçerli mi bu tez sizce?Bilimsel olarak ne ölçüde kanıtlandığını bilmiyorum.Ancak arkadaş ve tanıdık çevremdem edindiğim bir izle-nim bu. O zamanlar Türkiye’den buraya gelen çocuklarınbaşarı oranı, burada doğup, büyüyen çocuklardan dahayüksekti.

Kaç kardeşsiniz. Diğerleride sizin gibi başarılı mı?6 Kardeşiz. Hepimiz Berlin’deyiz. Annem ve babam daBerlin’de yaşıyorlar. Bir kız kardeşim üniversite de okuyor.Bir erkek kardeşimin Taxi işletmesi var. Yanında 16 kişiçalışıyor. Diğer erkek kardeşimde ticaretle uğraşıyor. Birbaşka kız kardeşim Dr. sosyal pedagog. En büyük kız kar-deşim ise çocuk yuvasında çalışıyor.

Hukukçu olmaya ne zaman karar verdiniz? Neden hu-kukçu olmayı tercih ettiniz?Carl-von Ossietzky ilk ve orta eğitim okulunda liseyi bi-tirdikten sonra, ne okuyacağımı açıkçası düşünmemiştim.Yani hukuk çocukluğumun rüyası değildi. İlk önce bir kaçsömestir siyasal bilgiler okudum. Kısa sürede siyasalınbenim için olmadığı kanaatine vardım. Hukuk hep ilgimiçekiyordu, ancak yıllardır peşinde koştuğum bir dal de-ğildi. Hukuk fakültesine yazıldım. Humboldt Üniversi-te’sinde hukuk öğrenimine baş ladıktan sonra çok zevkalmaya başladım. Hukuk fa kültesini öngörülen süre içinde,hiç sömester kaybetmeden bitirdim.

95

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 96: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Partei gewonnen, aber als Direktkandidatin schaffte ich esnicht. Und bin aber nach wie vor aktiv in der Partei tätig.

Wie wichtig ist es, dass die Kinder der Migranten hierpolitisch aktiv werden?Ich denke, dass wir inzwischen zu dieser Gesellschaft ge-hören, deswegen sollten wir in der Politik aktiv werden.Unser Lebensmittelpunkt befindet sich hier in Berlin.Dazu gehört, als Bürger dieser Gesellschaft an jedem Le-bensbereich teilzuhaben. Teilhabe bedeutet natürlichauch, in den politischen Parteien aktiv mitzugestalten,dort in diesem ganzen politischen Prozess mitzuwirken.Deswegen ist es von großer Bedeutung, dass auch Men-schen mit Migrationshintergrund in den politischen Par-teien Mitglied werden und sich aktiv einbringen.

Sie sind auch ein sozial engagierter Mensch. Sind sieauch im Frauenverein aktiv?Ich habe da die Rechtsberatung gemacht. Ich habe bis vorkurzem die Rechtberatung ehrenamtlich angeboten. In-zwischen haben sie dort eine Beratung eingestellt. Weilich nicht mehr die Zeit habe. Ich bin zzt. Mitglied in eini-gen sozialen Vereinen.

Eines Ihrer Fachgebiete ist das Familienrecht. Mit wel-chen Fällen werden Sie am meisten konfrontiert? Wel-che familiären Probleme haben unsere Landsleute?Ich werde oft angesprochen, ob Migranten oder spezielltürkische Mandanten spezielle Probleme haben. Das istnicht so! Auch die türkischen Mandanten oder Frauenhaben wie alle anderen Frauen und Mandanten im Vorfeldder Scheidung Probleme in der Ehe. Also ich würde nichtsagen, dass türkischstämmige Mandanten jetzt speziellereoder andere Probleme haben als deutsche Mandanten, siewirken sich nur anders aus.

„Als Bürger dieser Gesellschaft sollten wir inallen Lebensbereichen teilhaben“

„Türkischstämmige Mandanten haben keinespezielle Probleme, sie wirken sich nur andersaus“

Politikada aktifsiniz. 2006 yılı seçimlerinde SPD’denBerlin Parlamentosu’na aday olmuştunuz. Politik ça-lışmalarınız devam ediyor mu?SPD üyesiyim. SPD üyesi olmamın nedeninin başında be-lirttiğim okulum. Carl-von Ossietzky okulu ilk ve orta eği-timin birleştirildiği bir okul. Yani liseyi de bu okuldabitirebiliyorsunuz. Bu sistem bana çok yararlı oldu. Bu sis-temi o zamanlar SPD önerdi ve yürürlüğe koydu. Üniver-site tahsilimi yaparken burs aldım. Kimseye muhtaçolmadan kendimi finanse ettim. Bunlar SPD’nin kazanım-ları. Bu nedenle üniversiteye başlar başlamaz, SPD’ye gir-dim. Hemen hemen 20 yıl oldu. 2006 yılında SPD’denKreuzberg ilçesinden direk aday olarak gösterildim. Partiolarak seçimi kazandık. Ama seçim bölgesinden direkaday olduğum için kazanmak çok zordu. Parlamentoya gi-remedim. Şu anda parti içinde eskisi gibi aktif olarak çalı-şıyorum.

Göçmen çocuklarının siyasal hayatta aktif olmalarısizce neden önemli?Bu toplumda yaşadığımıza ve bu topluma ait olduğumuzagöre siyasal alanda da aktif olmamız gerekir. Yaşamımızınodak noktası Berlin. Bu nedenle toplumun bir bireyi ola-rak hayatın bütün alanlarında görev almalı ve katılmalıyız.Katılım demek politik partilerde de aktif olmak, siyasi sü-reçleri etkilemek demektir. Bu nedenle göçmenlerin po-litik partilere girmesi ve aktif çalışması çok önemli.

Sosyal çalışmaları da olan bir kimsesiniz. Kadınlar der-neğinde çalışmalarınız sürüyor mu?Kısa bir süre öncesine kadar Kadınlar Birliği’nde düzenliolarak hukuk danışmanlığı yaptım. Gönüllü olarak. Zama-nım kısıtlı olduğundan bırakmak zorunda kaldım. Bunundışında sosyal faaliyette bulunan derneklerin üyesiyim.

Uzmanlık alanlarınızdan bir tanesi aile hukuku. Vatan-daşlarımız hangi problemlerle size geliyorlar. Problem-leri Alman ailelerinden farklı mı?Bu soruyla çok karşılaşıyorum. Türk kökenli müvekkille-rinizin problemleri farklı mı diye. Ancak öyle bir şey yok.Türk kökenli müvekiller ve kadınlarda diğerleri gibi bo-şanmadan önce evlilikte problemler yaşıyorlar. Türk mü-vekkillerimin ailevi problemlerinin Alman müvekkille-rimden farklı olduğunu söyleyemem. Ancak dışarıyayansıması farklı oluyor.

“Toplumun bir bireyi olarak hayatın bütünalanlarında görev almalı ve katılmalıyız.”

“Problemler aynı. Dışarıya yansıması farklıoluyor!”

“Genellikle vatandaşlarımız Türkçe konuşanTürk kökenli avukatlarda kendileri daha rahathissediyorlar.”

96

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 97: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Ziehen die türkischstämmigen Mandanten türkisch-sprechende Anwälte vor?Oftmals ist es so, dass Mandanten mit türkischer Herkunftsich bei einem türkischsprechenden Anwalt besser aufge-hoben fühlen. Ich denke, ich kann die kulturelle Eigenheitmeiner Landsleute besser nachvollziehen. Bestimmte Ent-scheidungen, die vorab getroffen worden sind, kann ichin meinen weiteren Entscheidungen, die ich ja treffe, wennich Klage einreiche, wenn ich die Schritte einleite, bessereinbringen. Da fühlen sich die Mandanten natürlich auchwohler. Aber die Probleme würde ich jetzt nicht unbe-dingt als völlig anders gelagert darstellen.

Ein Wort zu Charlottenburg. Haben Sie bewusst für IhrBüro diesen Bezirk gewählt? Es war eigentlich eher zufällig. Ich bin schon seit 9 Jahrenals Anwältin hier ansässig. Ich wohne nicht in Charlotten-burg, ich wohne in Kreuzberg. Die Lage für mich undauch für meine Mandanten ist hier sehr zentral: Von über-all her kann man Charlottenburg sehr gut erreichen, mitS-Bahn, U-Bahn und Bus. Charlottenburg liegt sehr zen-tral und hat auch einen guten Ruf. Also ich fühle michsehr wohl hier. Meine Mandanten kommen von überallher aus Berlin. Aber es gibt natürlich auch viele Charlot-tenburger, die zu mir kommen.

Sie wohnen in Kreuzberg. Die Mieten steigen daenorm. Die Bestandsbewohner, darunter auch Migran-ten, wehren sich dagegen, schlagen Zelte auf und pro-testieren. Haushalte mit geringem Einkommen müssendemnächst wegziehen oder sind bereits weggezogen.Was kann man dagegen rechtlich tun? Eigentlich gibt es da gar keine Handhabe. Das ist leiderso, dass diese Entwicklung in den letzten Jahren so zuge-nommen hat. Kreuzberg hat sich gerade sehr aufgewertet,wie z.B. der Bergmannkiez. Das Interesse der zahlungs-kräftigen Mieter an Kreuzberg ist gestiegen. Mieten sindlukrativ geworden, die Nachfrage ist groß. Vermieter ver-suchen eben die Mieter, die teilweise aus sozialschwäche-ren Schichten kommen und geringes Einkommen haben,aus den Wohnungen zu verdrängen, um sie danach teurerweiter zu vermieten. Rechtlich gibt es da leider wenigeMöglichkeiten, dagegen etwas zu tun.

Ist Ihre Miete auch gestiegen?Ich wohne jetzt seit einigen Jahren in meiner Wohnung.Meine Miete ist noch nicht gestiegen (lacht).

„Ich denke, ich kann die kulturelle Eigenheitmeiner Landsleute besser nachvollziehen“

Vatandaşlarımız Türk kökenli avukatları tercih ediyor-lar mı?Ben kültürümüzün özelliklerini bildiğim için, Türk kökenlivatandaşlarımızın dertlerini daha iyi anlayacağımı düşü-nüyorum. Daha önce alınan bazı kararları daha iyi tahliledebilirim. Dava açarken, dava süresince alacağım karar-larda, atacağım adımlarda bunları daha iyi değer -lendirebilirim. Bu nedenle müvekkillerimiz kendilerinidaha yakın hissediyorlar. Ancak sorunların Alman müve-killerden tamamen farklı olduğunu söylemek yanlış olur.

Charlottenburg ilçesi hakkında neler demek istersiniz?Büronuz semtin merkezinde!Daha çok tesadüf oldu. 9 yıldır bu bürodayım. Kreuz-berg’te oturuyorum. Charlottenburg’un konumu iyi. Hembenim, hem de müvekkillerim için merkezi bir yerde bu-lunuyor. Yeraltı ve yerüstü metrosu, otobüslerle her tarafaulaşmak mümkün. Bunun yanında bir de imaji iyi. Char-lottenburg da kendimi rahat hissediyorum. Kentin her ya-nından gelen müvekkillerim var.

Kreuzberg’te oturuyorsunuz. Bir kaç yıldır Kreuz-berg’te kiralar aşırı artmakta. Kreuzberg’in yerlileri, vatandaşlarımız bu durumu protesto ediyorlar. Kott-busser Tor meydanında kurdukları çadırlarda gece gündüz nöbet tutuyorlar. Biliyorsunuz oturanların ço-ğunluğu da göçmen kökenli. Geliri düşük kesimler il-çeden taşınmak zorunda kalıyorlar ve kaldılar. Bu du-ruma karşı hukuksal olarak neler yapılabilir? Yapabileceğiniz fazla bir sey yok. Malesef bu böyle. Bu ge-lişme son yıllarda çok arttı. Kreuzberg değerlendi. Berg-mann caddesi gibi bazı yerler çok rağbet görüyor. Maddidurumu iyi olan kimseler Kreuzberg’e taşınmak istiyorlar.Talep çok yükseldi. Kiralar bol kâr getirir hale geldi. Budurumda ev sahipleri sosyal durumları zayıf olan ailelerikira artışı ile çıkarmaya çalışıyorlar. Hukuksal olarak ya-pılabilecek şeyler çok sınırlı.

Sizin de kiranız yükseldi mi?Evimde henüz bir kaç yıldır oturuyorum. Hayır bir artışolmadı (gülüyor).

97

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 98: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

98

Page 99: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

99

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Alemdar Daglar, Unternehmer. Samed Systeme,PC-Services und ITK Shop am Kudamm. Gebo-ren 1972 in Istanbul. Als einjähriges Kind kam er1973 nach Berlin. Sein Dienstleistungsangeboterstreckt sich von Systemadministration, Netz-werktechnik, -und planung, Softwareeinsetzungbis zu der Installation und Konfiguration vonBetriebs- und Sicherheitssystemen.

Alemdar Dağlar, girişimci, IT Branşı – Samedsysteme PC-Services und ITK Shop,1972 yılında İstanbul’da doğdu. 1973 yılında biryaşındayken babasının yanına Berlin’e geldi. Hiz-met verdiği alanlar PC bakımından, sistem yöne-timi, network tekniği ve planlaması, softwarekurulumu, bilgisayar ve güvenlik sistemleri insta-lasyonu ve konfigurasyonuna kadar uzanmakta-dır.

„Eine Krise sollte man als Neuanfang nutzen““Krizi yeni bir başlangıç olarak kullanmalıyız”

Alemdar Dağlar

Page 100: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Herr Daglar, seit ca. 10 Jahren führen Sie Ihr Unterneh-men Samed Systeme. Ich kenne Sie persönlich seit2005, seitdem Sie bei uns, der TDU, alle PC-Systemeund TK-Anlagen betreuen. Sie haben schon damalssehr gute Arbeit geleistet. Ich möchte Sie als erstes überIhre Kindheit befragen.Ich wurde 1972 in Istanbul geboren. Mein Vater kam 1971als sogenannter Gastarbeiter nach Berlin. Er hatte eineStelle bei Siemens. Ich zog dann 1973 als einjähriges Kindmit meiner Mutter und meinem Zwillingsbruder zu ihmnach Berlin. Anfänglich wohnten wir im Heim. Ein Jahrspäter bezogen wir endlich eine eigene Wohnung in Moa-bit. Viele Jahre haben wir dort gewohnt. Übrigens möchteich mich an dieser Stelle bei der TDU, speziell bei Ihnenbedanken, dass Sie mich damals unterstützten und mir dieMöglichkeit gaben, mein Fachwissen zu erweitern. OhneSie hätte ich das nur schwer geschafft.

Sie konnten kein Wort Deutsch, als Sie eingeschultwurden? Das ist richtig. Ich bin auf die Moabiter Paul-Schule biszur 6. Klasse gegangen. Mein Umfeld war türkisch und zu-hause wurde ebenfalls nur türkisch gesprochen. Ich warauch niemals in einer Kita. Mein Vater wusste nicht, wiewichtig schon allein so eine Kindertagesstätte für das Er-lernen der deutschen Sprache ist. Er arbeitete bei Siemensam Band, wo Kühlschränke hergestellt wurden undmusste im Akkord arbeiten. Meistens kam er genervt vonder Arbeit nach Hause.

Wie viele Geschwister haben Sie?Soll ich die Wahrheit sagen? (lacht). Da meine Mutterund mein Vater bereits vorher schon mal verheiratetwaren, sind wir bei einer Gesamtzahl von 13 Geschwis-tern! 4 Töchter und 9 Söhne. Meine Mutter hat 4 undmein Vater 7 Kinder aus erster Ehe. Sie haben nur meinenZwillingsbruder und mich gemeinsam. Wir sind dieJüngsten.

Leben alle Ihre Geschwister in Berlin? Haben Sie da-mals alle in nur einer Wohnung gelebt?Bis auf ein Geschwisterteil leben und arbeiten alle mitihren Familien in Berlin. Manche sind ebenfalls Unter-nehmer wie z.B. mein Zwillingsbruder. Wir hatten zumGlück immer eine große Wohnung gehabt, aber meineHalbgeschwister sind ja alle erst nach und nach dazu ge-kommen. Auf der anderen Seite heirateten manche undzogen aus dem elterlichen Haus wieder aus usw. Es warsomit eine ständige Fluktuation. Wir waren nie vollzähligzusammen.

Hat Ihre Mutter auch gearbeitet?Nein sie hatte sich um uns Kinder gekümmert. Dazu hat-ten wir noch die Hauswartstätigkeit in unserem Haus. Siehatte damit genug zu tun.

Sayın Dağlar, yaklaşık 10 yıldır bilgisayar dalındaSamed Syteme adlı işletmeniniz var. Sizi şahsen 2005yılında tanıdım. TDU’ya telefon edip, TK telefon vePC-Sisteminin bakımını ücretsiz üstlenebileceğinizisöylemiştiniz. Sistemimizdeki bir çok eksiklik ve aksak-lıkları ortadan kaldırmıştınız. Size ilk sorumu çocuklu-ğunuz üzerine sormak istiyorum. Anlatır mısınız?1972 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. Babam 1971 yı-lında misafir işçi olarak Berlin’e Siemens’te çalışmayageldi. 1973 yılında annem ve ikiz kardeşimle birlikte ya-nına geldik. İlk yıllarda bir işçi yurdunda oturuyorduk.2–3 yıl sonra Moabit semtinde bir eve taşındık. Uzun yıl-lar o evde oturduk. Ayrıca TDU’ya ve özellikle size o za-manlar bana bu imkanı sağladığınız için burada teşekküretmek istiyorum. Böylelikle hem öğrendiklerimi uygu-lama hem de işverenlere açılma imkanım doğdu.

Okula başladığınızda hiç Almanca bilmediğinizi söyle-miştiniz! Hiç bilmiyordum. Evde Türkçe konuşuluyordu. ÇevremizTürkler’den oluşuyordu. Annem ev kadını olduğu içinçocuk yuvasına da gitmemiştim. O nedenle Almancamhemen hemen hiç yoktu. Moabit’te Paul İlkokuluna yazıl-dım ve 6. sınıfa kadar burada okudum. Babam çocuk yu-vasının Almanca öğrenmek açısından ne kadar önemliolduğunu bilmiyordu. Siemens’te buzdolabı üretim bölü-münde band da çalışıyordu. Akord çalışıyordu. O nedenleakşamları eve geldiğinde genellikle sinirli olurdu.

Kaç kardeşsiniz?Gerçeği söyleyeyim mi? (gülüyor). Annem ve babamınbirinci evliliklerinden olan çocuklarla birlikte toplam 13kardeşiz. 4 kız, 9 erkek. Annemin ilk evliliğinden 4 ço-cuğu, babamın ise 7 çocuğu var. İkiz kardeşim ve ben ortakçocuklarıyız ve ailenin en küçükleriyiz.

Bütün kardeşlerin Berlin’de mi yaşıyor? Küçüklüğü-nüzde hepiniz aynı evde mi kalıyordunuz?Bir tanesi dışında hepsi aileleri ile birlikte Berlin’de yaşı-yorlar ve çalışıyorlar. İkiz kardeşim gibi bazıları ticaretleuğraşıyor. Şansımıza evlerimiz hep büyüktü. Bütün kar-deşlerim aynı anda Berlin’e gelmediler. Aralıklarla geldiler.Ayrıca evlenip ayrılanlar oluyordu. O nedenle hiçbirzaman komple birarada aynı evde yaşamadık.

Annnen de çalışıyor muydu?Hayır bizlere bakıyordu. Bir de oturduğumuz binanın ba-kımını üstlenmiştik. O nedenle yeterli derecede işi vardı.

Tekrar okula dönelim. İlk yıllarınız nasıldı? Sınıfınızdayabancı kökenli çok öğrenci var mıydı?Ben ve ikiz kardeşim aynı sınıftaydık. Öğrenme isteğimizyoktu. Motive değildik. Sınıfimızda bizden başka bir Türköğrenci daha vardı. Öğretmenimiz çok sertti. Çocuklarsöylediklerine itaat etmedikleri zaman, dövdüğü bileolurdu. Klasik yaşlı bir Alman bayan öğretmendi. Zor bir

100

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 101: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Wir kommen zurück zur Schule. Wie waren Ihre erstenSchuljahre? Waren viele Schüler ausländischer Her-kunft in der Klasse? Mein Zwillingsbruder und ich waren in derselben Klasse.Außer uns gab es nur noch einen einzigen Schüler mit tür-kischer Herkunft. Meine Lehrerin war eine sehr strengeLehrerin ‚vom alten Schlag’. Im wahrsten Sinne des Wor-tes. Sie hatte uns geschlagen, wenn wir nicht spurten. Eswar nicht leicht gewesen mit der Frau. Sie hatte die Schü-ler schon nicht ernst genommen, wenn Federtasche oderSchulranzen nicht ihrer Vorstellung entsprachen. Undmein Vater wusste nicht, wie wichtig es ist, das richtigeSchulmaterial zu besitzen. Ich war somit in der Schulenicht so gut wie ich unter anderen Voraussetzungen viel-leicht hätte sein können und habe nur einen erweitertenHauptschulabschluss geschafft.

Sie haben mal gesagt, dass Sie die Kunst des Einzelhan-dels im Betrieb Ihrer Familie gelernt haben. Hat IhreFamilie einen Betrieb gehabt?Nachdem mein Vater erkrankte, hat er bei Siemens gekün-digt und sich ein paar Jahre später selbstständig gemacht.Er eröffnete einen Imbiss und verkaufte Döner und Ham-burger. Später folgten noch drei weitere solcher Imbisse.Ich war damals 13 Jahre alt. Nach der Schule mussten wirimmer meine Eltern mit unserer Arbeit dort unterstützen. 1994 habe ich mit einem meiner älteren Brüder den Fa-milienbetrieb übernommen, weil mein Vater eine längereZeit in der Türkei bleiben wollte. Da ich überzeugt war,dass eine Modernisierung notwendig war, um mehrKundschaft anzuziehen, konnte ich meinen Bruder davonüberzeugen. Das Ergebnis konnte sich sehen lassen. Wirhaben danach ein Vielfaches an Umsatz erzielt. Der Ladenlief besser, wir mussten aber auch viel mehr arbeiten. Fürmich war das Knochenarbeit. 14 Stunden am Tag ein-schließlich Wochenenden. Ich habe meinem Bruder vor-geschlagen, einen Mitarbeiter einzustellen. Er war mit denextra Kosten nicht einverstanden. Daraufhin habe ichmich 1996 von ihm getrennt.

Wie ging es weiter?Eine Weile habe ich mich ausgeruht, weil ich sehr müdewar von der vielen Arbeit. Dann habe ich beim Bezirksamtanderthalb Jahre als technischer Hausmeister gearbeitet.Sie wollten mich fest einstellen, da ich versiert war. Weildie Bezahlung sehr schlecht war, habe ich dort aufgehört.Und irgendwann habe ich mir gesagt: Du musst einenBeruf erlernen, der aktuell ist. Ich wollte in den IT-Be-reich. Dafür musste ich aber einen Realabschluss haben.Ich meldete mich 1997 an der Abendschule an. Während-dessen lernte ich meine Frau kennen. Wir heirateten und-bekamen zwei Kinder. Um meine Familie zu ernähren,musste ich zusätzlich einen Nebenjob annehmen. Die

„Ich sagte mir, Du musst einen Beruf erlernen,der aktuell ist.“

insandı. Kalemliği olmayan, sırt çantası olmayan öğrenciyiciddiye almazdı. Babam ise okul malzemelerinin ne kadarönemli olduğunu bilmiyordu. Okulda iyi olmadığım içinilköğretim okuluna tavsiye edildim ve genişletilmiş ilköğ-retim okulundan mezun oldum.

Ticareti aile işletmesinde öğrendiğinizi söylemiştiniz.Ailenizin işletmesi mi vardı?Babam hastalanınca Siemens’ten ayrıldı ve birkaç yıl sonraDöner ve Hamburger satan büyükçe bir dükkan açtı. Dahasonra üç tane daha küçük büfemiz oldu. O zamanlar 13yaşındaydım. Okuldan sonra annem ve babamlara dük-kanda çalışarak yardım ediyordum. Babam uzun süre Türkiye’de kalmak isteyince, ağabeyim-lerden birisiyle 1994 yılında dükkanı üzerimize aldık.Dükkan uzun yıllardır elden geçmemişti. Ağabeyimi iknaederek dükkanı onardık ve modernize ettik. Bu yatırımlarsonucu ciromuz birkaç misli arttı. Dükkan çok daha iyi iş-lemeye başladı. Çok daha fazla çalışmak zorunda kalıyor-duk. Yükümüz ağırlaştı. Hafta sonları da dahil günde 14saat çalışmaya başladık. Ağabeyime eleman alalım diyeöneride bulundum. Masraf olur diye kabul etmedi. Böy-lece 1996 yılında anlaşamayıp ağabeyimle yolları ayırdım.

Daha sonra neler yaptınız?Uzun yılların yorgunluğu vardı üzerimde. Bir süre dinlen-dim. Daha sonra birbuçuk yıl Belediye’de tekniker olarakçalıştım. Tekniğe yatkın olduğumdan, kadrolu yapmak is-tediler. Ücreti iyi değildi, ayrıldım. Kendi kendime ’gün-

“Kendi kendime‚ güncel olan bir meslek öğren-melisin” dedim.

101

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 102: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Familie hat darunter sehr gelitten, dass ich nie da war,immer gestresst und das Geld reichte vorne und hintennicht. Ich war damals sehr deprimiert, dass ich den Schul-abschluss nicht zu Ende machen konnte.

Es war die Zeit, als es an der Börse boomte. Ich hattemeine kleinen Ersparnisse in Aktien angelegt. Damals ent-stand der Neue Markt, die so genannte „New Economy“.Zunächst hatte ich in kurzer Zeit viel Geld verdient, weildie IT-Firmen noch hoch bewertet wurden. Aber ab Mitte2000 ging es wieder bergab. Zum Schluss fielen mancheAktien sogar von 100 Euro auf 50 Cent. Da war nichtsmehr zu machen. Nun dachte ich wirklich, es it alles vor-bei.

Wie kamen Sie in die IT-Branche?Ich hatte viel Geld verloren. Die Japaner sagen: „Die Krisesollte man als Neuanfang nutzen!“. So ging ich zu meinemArbeitsberater und fragte, was ich in der IT–Branche ma-chen könnte. Ich durfte an einer Feststellungsmaßnahmeteilnehmen. Damals war Gerhard Schröder an der Regie-rung. Mit dieser Maßnahme wurde jedem Jugendlichenohne Realschulabschluss die Chance gegeben, einen IT-Beruf zu erlernen. Ich hatte die Maßnahme sehr gut ab-geschlossen und eine Zusage bekommen, als Neueinstei-ger durch Fördermittel finanziert wurden.Danach habe ich bei der bbw Akademie für Betriebswirt-schaftliche Weiterbildung GmbH einen Eignungstest fürWeiterbildung als Fachinformatiker (Programmierer) ab-solviert und gleichzeitig bestanden.Weil es zu wenige Bewerber gab die einen Eignungstestbestanden hatten. wurde die Weiterbildungs-Maßnahmeals Fachinformatiker kurz vor Beginn von der Arbeits-agentur getrichen. Die Arbeitsagentur hat mir dann doch noch eine Ausbil-dung, eigentlich Weiterbildung, zum Lan-Spezialisten fürhete rogene Netzwerke angeboten.Als heterogener Netzwerkadministrator muss man dafürsorgen, dass Linux, Novell und Macintosh Systeme ineinem Netzwerk verbunden werden und miteinanderkommunizieren. Am Ende dieser einjährigen Ausbildungerhielt ich mit der Note 2 das Zertifikat ‚Microsoft Certi-fied Professional (MCP)’. Ich war nun wieder sehr moti-viert und bewarb mich überall als Administrator. Jedochnur Absagen, weil ich Quereinsteiger war. Die letzte undeinzige Möglichkeit, die mir noch blieb, war, mich selbst-ständig zu machen. Und wieder bekam ich eine Förde-rung seitens der Arbeitsagentur. Im Juli 2002 gründete ichmeinen PC-Service – das Unternehmen Samed SystemeBerlin. Endlich am Ziel…!

„Meine kleinen Ersparnisse hab ich an derBörse in IT-Firmen angelegt.“

„Eine Krise sollte man als Neuanfang nutzen.“

cel, geçerli olan bir meslek öğrenmelisin’ dedim. IT-Bilgi-sayar branşına girmek istiyordum. Bunun için ortaokuldiplomam olması gerekiyordu. Bu nedenle 1997 yılındaakşam ortaokuluna yazıldım. Bu arada evlenmiştim ve ikiçocuğum vardı. Aileye bakmak için bir de ek işte çalışıyor-dum. Aile düzenimiz bozulmaya başladı. Fazla dayanama-dım, okuldan ayrıldım. Okuldan ayrılmak zorunda kalmakbenim moralman çökmeme neden oldu.

Borsaların birdenbire yükselişe geçtiği bir dönemdi.Küçük tasarruflarımı borsaya yatırmaya başladım. O za-manlar „New Ekonomi”, yeni ekonomi denilen bir borsaoluşmuştu. IT branşında faaliyet gösteren firmaların hissesenetleri olduğundan çok yüksek düzeylerde değer kaza-nıyordu. Başlangıçta kısa zamanda çok para kazandım.2000 yılı ortalarında borsa tepe aşağı düşmeye başladı.Rüyam bitmişti. Kriz sonunda 100 Euro’dan değer görenhisseler 50 Cent’te düştü. Kabullenmekten başka yapacakbir şey kalmamıştı.

Bilgisayar ve komminikation IT branşına nasıl girdi-niz?Çok para kaybetmiştim. Japonların bir atasözü var; „Krizikendinize yeni bir başlangıç olarak kullanın” diye. Orta-okul mezunu değildim. Çalışma dairesine danışmanımagittim. IT Branşına nasıl girebilirim, ne yapmam gerekirdiye sordum. O zaman Gerhard Schröder Başbakan’dı veyeni programlar getirilmişti. Beni ’Feststellungsmass-nahme’ denilen bir kursa gönderebileceğini söyledi. Bukurs ile ortaokul diploması olmayan gençlere bilgisayardalında bir meslek öğrenme olanağı tanınıyordu. Bu kursakatılıp iyi derece ile başarıyla bitirdim. IT branşında çalış-tığım takdirde teşvik edileceğim sözü verildi. Bir süresonra ’uygunluk testini yeteri kadar başaran olmadığı söy-lenerek’ teşvik alamıyacağım bildirildi. Çalışma Dairesi’ne tekrar gittim. Bana alternatif olarak,’heterojen network’ eğitimi yapabileceğimi söylediler. He-terojen Network administratörünün vazifesi, Linux, No-vell ve Macintosh gibi sistemlerin birbiriyle uyum içindeçalısmasını ve iletişimini sağlamak. Bir yıllık bir eğitimdi.Bir yıl sonunda Microsoft Certified Professional (MCP)sertifikasını da alarak iyi derece ile mezun oldum. Moti-vasyonum çok yüksekti. Bir çok yere administratörlük içinbaşvurdum. Bu alanda yeni olduğum, sonradan öğrendi-gim için almadılar. Tek çarem kalmıştı, o da serbest çalış-mak. 2002 yılında bugünkü Samed Syteme adlı firmamıkurarak işe koyuldum.

Çok çaba sarfetmişsiniz. Bugün Kudamm’da bir dükka-nınız var. Dükkanı ne zaman açtınız?Bu dükkanı 2007 yılında açtım. Daha önceleri de bürom

“Krizi yeni bir başlangıç olarak kullanmalıyız”

“Küçük tasarruflarımı borsa da IT branşındafaaliyet gösteren firmalara yatırdım”

102

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 103: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Sie haben es also schwer gehabt. Sie haben ein Geschäfteröffnet. Seit wann ?Den Laden am Kudamm habe ich seit 2007. Vorher hatteich nur ein Büro. Als ich mir den Kinofilm von GabrieleMuccino ‚Das Streben nach Glück’ ansah, erinnerte ichmich an meine schwere Zeit, meine Anfänge im IT-Be-reich. Dieser Film ähnelt sehr meiner Vergangenheit, aberleider bin ich noch nicht Millionär geworden. Aber wasnicht ist, kann ja noch kommen, oder? (lacht)

Obwohl Sie Quereinsteiger sind, bieten Sie in vielenBereichen der IT Branche, angefangen von Systemad-ministration bis TK-Anlagen und Sicherheitstechnik,Service an. Ich weiß auch über unsere Mitglieder, dassIhre Kunden mit Ihnen sehr zufrieden sind. Sie habenviele Probleme schnell beheben können. Ich habe mich stets an Kundenwünschen orientiert, michimmer wieder fortgebildet. Mir fiel auf, wie viele ständigmit ihren TK-Anlagen Probleme haben. So habe ich michauch bei der berühmten Firma Agfeo, eine der ersten aufdem Markt, weiterbilden lassen. Auch Buchhaltungssys-tem, DATEV und vielerlei andere Seminare besucht. Ichkonnte schon immer gut verifizieren, weil mir der liebeGott eine gute Portion Logik geschenkt hat.

Sie haben viele Partnerschaften mit bekannten Firmen.Um welche Firmen handelt es sich? Ja, ich bin Partnerschaften eingegangen mit MicrosoftDeutschland, Tobit Software, Abus Security Center undTelenot Symantec GmbH, Lexware. Außerdem arbeite ichmit vielen Freiberuflern zusammen, welche genauso fairund fachkundig sind wie ich. Selbst gute Webdesignerkann ich vermitteln.

Sind Sie zufrieden in Charlottenburg? Ja, sehr! Ich habe inzwischen deutschlandweit Kunden.Ich fühle mich in Charlottenburg sehr wohl. Die Men-schen hier verhalten sich entspannt und es herrscht einrespektvoller Umgang untereinander.

vardı. Haklısınız! Çok gayret ettim. Başrolünü WillSmith’in oynadığı Gabriele Muccino’nun “Mutluluğaçaba” isimli filmini görünce hep IT branşına ilk atıldığımzamanlar gözümün önüne gelir. Bu filmin konusu benimgeçmişime çok benziyor. Bir farkla ben filmdeki gibi mil-yonlara ulaşamadım (Gülüyor).

Mesleğe çok sonradan atıldığınız halde sistem adminis-tratörlüğünden, TK telefon santrallerine, güvenlik ka-mera sistemlerine kadar IT branşının birçok alanındahizmet veriyorsunuz. Üyelerimizden duyduğum kada-rıylada, müşterileriniz sizden çok memnun. Bunu nasılbaşardınız?Kendimi müşteri isteklerine, arzularına göre yönlendiri-yorum. Birçok müşterimin TK telefon cihazları ile sorun-ları olduğunu gördüm. Agfeo adlı branşında en önde gelenfirmanın kurslarına ve seminerlerine katılarak kendimi ge-liştirdim. Almanya’da çok yaygın olarak kullanılanDATEV-Merkezi Muhasebe programının kurulum ve ba-kımını öğrenmem de yine aynı şekilde oldu. Hatanın ne-reden kaynaklanabileceği belirli bir mantık ve sistemiçinde düşünülürse, çok çabuk amaca ulaşılıyor. Bir de tan-rının bana bahşettiği bir yetenek diyebilirim.

Birçok büyük ve tanınmış IT firmalarıyle işbirligi an-laşmanız (Partnerschaft) var. Hangileri bunlar? Microsoft Almanya, Tobit Software, Abus Security Centerve Telenot Symantec GmbH ve Lexware firmaları ile iş-birliğı anlaşmalarım var. Ayrıca serbest çalışan güvendi-ğim, alanında iyi olan birçok kişi ve firma ile de birlikteçalışıyorum. Örneğin internet sayfasının dizaynını yaptır-mak isteyen bir müşterime, bu alanda iyi olan birisini bul-makta yardımcı olabilirim.

Charlottenburg İlçesi’nde olmaktan memnun musu-nuz?Almanya çapında müşterilerim var. Charlottenburg’ta,Ku’damm’da kendimi çok iyi hissediyorum. İnsanlarla iliş-kiler çok rahat ve güzel.

103

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Page 104: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde
Page 105: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

105

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Dilhan Görgün: Unternehmer, 1969 in Istanbulgeboren. Er ist 1973 nach Berlin gekommen undhier eingeschult worden.Görgün ist Inhaber und Geschäftsführer der Firmen Gün Service Steuerberatung und DIGI Consulting. Zudem Mitinhaber und Geschäfts-führer der von ihm 2001 gegründeten Firma Or-pedo Orthopedics Company KG und CenamedMedizintechnik, Orthopädietechnik, Praxisbe-darf . Er beschäftigt 18 Mitarbeiter.

Dilhan Görgün: İşadamı, 1969 yılında İstan-bul’da doğdu. 1973 yılında ailesinin yanına geldi.Berlin’de okula başladı. Gün Service vergi danış-manlığı ile DIGI Danışmanlık şirketinin sahibi-dir. 2001 yılında kurduğu ortopedik bandaj vemalzemeler üreten Orpedo Orthopedics Com-pany KG şirketinin ortağı ve genel müdürüdür.Bunun dışında tıbbi malzemeler pazarlayan Ce-ramed adlı bir firması da bulunmaktadır. Firma-larında Türk, Alman ve değişik ülkelerdengöçmen kökenli toplam 18 kalifiye eleman çalış-maktadır.

„Berlin bietet für die Geschäftswelt ideale Voraussetzungen. Die Stadt hat eine sehr gut ausgebaute Infrastruktur“

“Berlin iş dünyası için ideal olanaklar sunuyor.Çok güçlü bir alt yapısı var”

Dilhan Görgün

Page 106: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

106

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Herr Görgün, Sie sind in Berlin aufgewachsen. In wel-chem Alter kamen Sie nach Berlin?Als ich nach Berlin kam, da war ich 4 Jahre alt. Wir sindeine Handwerkerfamilie. Meine Eltern haben mich undmeine Schwester 1973 nachgeholt. Wir sind im BezirkNeukölln aufgewachsen. Ich bin ein Neuköllner. Ich habeerst die Konrad-Adenauer-Grundschule besucht undmein Abitur auf dem Albrecht-Dürer-Gymnasium in derEmser Strasse gemacht. Mein erster Job war Zeitunge-naustragen. Somit habe ich nebenbei Geld verdient.

Als was hat Ihr Vater gearbeitet? Wieviel Geschwisterhaben Sie? Mein Vater war Qualitätsprüfer bei BMW. Er hat dortlange gearbeitet und ist zum Schluss zur Rente gegangen.Er lebt schon seit 15 Jahren in der Türkei mit meiner Mut-ter. Meine Schwester ist mit einem Amerikaner verheiratetund lebt in den USA. Ich habe zwei Neffen, sie sind bi-na-tional. Ich bin von der Familie her alleine hier. Aber durchmeine Frau habe ich viel Verwandtschaft in Berlin. Ichhabe mittlerweile 3 Kinder. Seit vier Wochen ist die Num-mer 3 auf der Welt.

Sie haben mehrere Firmen. Die Gün Steuerberatung istIhre erste Firma? Wie kamen Sie zur Selbstständigkeit? Mein Vater war neben seinem Job bei BMW Großbestel-ler beim Otto Versandhaus. Er hat den Vertrieb gemacht.Als ich noch in der Schule war, habe ich ihm dabei viel ge-holfen wie beim Schreiben von Rechnungen, Gutschrif-ten, Reklamationen, Provisionsregelungen usw. Als ich 17Jahre alt war, hat der Bezirksleiter vom Otto Versand mirgesagt:„Dilan, Du machst das sehr gut. Hast Du nicht Lustim Außendienst aktiv zu werden?“ Ich habe erst den Füh-rerschein gemacht und bin dann dort eingestiegen. Nachder Schule war ich immer unterwegs. Nebenbei habe ichso gut Geld verdient. Ich habe die Bezirke Schönebergund Kreuzberg betreut, Kundenbestellungen angenom-men, Ware ausgeliefert usw.

Durch die Kundenkontakte habe ich viele Personen ken-nengelernt. Während dieser Arbeit habe ich ihnen viel ge-holfen wie beim Ausfüllen der Steuererklärungen oderFormblätter. Von denen sind später viele Selbstständigegeworden. Sie haben gesagt: „Dilan, mach bitte für uns dieBuchhaltung. Wir wollen bei Dir bleiben“. So ist der GünService vor 16 Jahren entstanden. Mittlerweile sind beimGün Service 8 Mitarbeiter beschäftigt und wir betreuenungefähr 190 Mandanten. Aber meine erste Firma war dieDIGI Consulting. Die gibt es seit 20 Jahren. Ich habe sie1991 gegründet. Dort mache ich Unternehmensberatung,Anlageberatung, Förderberatung und Coaching.

„Mach bitte die Buchhaltung für uns, wir wol-len bei Dir bleiben“

Sayın Görgün, küçük yaşta Berlin’e geldiniz. Berlin’debüyüdünüz. Kendinizden bahseder misiniz?Ablamla birlikte annemin babamın yanına geldiğimdehenüz 4 yaşındaydım. Zanaatkar bir aileden geliyorum.Neukölln semtinde büyüdüm. İlkokulu Konrad Adenauerokulunda, liseyi ise Emser Str. de bulunan Albrecht DürerGymnasium da tamamladım. İlk yaptığım iş abonelere ga-zete dağıtmak oldu.

Babanız nerede çalışıyordu? Kaç kardeşiniz var?Babam BMW fabrikasında kalite kontrolcüsü idi. Uzunyıllar orada çalıştı ve oradan da emekli oldu. Şu anda an-nemle birlikte Türkiye’de yaşıyorlar. Ablam bir Amerika’lıile evlendi ve Amerika’ya yerleşti. İki tane melez yeğenimvar. Kendi ailemi gözönüne alırsak, burada yalnız sayılı-rım. Ancak eşim üzerinden geniş bir akraba çevresine sa-hibim. Üç çocuğum var. 3 numara kısa süre önce dünyayageldi.

Bir kaç firmanız var. Yanılmıyorsam ilk firmanız GünService Muhasebe ve Mali Danışmanlık Şirketi. İş dün-yasına, serbest ticarete atılmanız nasıl oldu?Babam aynı zamanda katalog üzerinden satış yapan OttoVersandhaus firmasının toplu siparişçisi idi. Si parişleri alı-yor ve pazarlıyordu. Daha okula giderken babama sipa -rişlerin faturalarını yazmak, hesaplarını çıkarmak, hatalımalları geri göndermek, provizyonları hesaplamak gibikonularda yardım ederdim. 17 yaşında iken Otto Versand-haus firmasının ilçe sorumlusu bana “Dilhan çok güzel vedüzenli iş yapıyorsun. Dış servisimizde çalışmak ister mi-sin?” diye sordu. Bunun üzerine ilk önce ehliyetimi yaptım,daha sonrada Otto firmasında çalışmaya başladım. Okul-dan sonra hep yoldaydım. O zaman ki Schöneberg ve Kreuzberg semtlerine ben bakıyordum. İyi de para kaza-nıyordum.

Otto Versandhaus’ta çalışmak benim çok sayıda kişi ile ta-nışmama sebep oldu. Onlara vergi denkleştirmelerini dol-durmak, bürokratik işlerini halletmek gibi konulardayardımcı oluyordum. Bana alışmışlardı. Bunların bir kısmıdaha sonra ticarete atıldılar ve muhasebe işlerini benimyapmamı istediler. Muhasebelerini tutmaya başladım.Gün Service Muhasebe Bürosu 16 yıl önce bu şekilde or-taya çıktı. Şu anda 8 elaman çalışmakta. Ancak benim ilkfirmam DIGI Danışmanlık bürosu oldu. 20 yılllık birfirma. 1991 yılında kurdum. Yatırım, teşvik ve işletme da-nışmanlığı hizmetleri veriyor.

Büyüdüğün İlçe Neukölln’e dönelim. Bugün bu ilçedeönemli oranda göçmen kökenli yaşıyor ve sorunlu birilçe olarak nitelendiriliyor. Neukölln Belediye Başkanı

“Muhasebe işlerimizi yap, sende kalmak istiyoruz”

“Neukölln’de olumsuzluklar öne çıkarılıyor”

Page 107: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

107

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Sie sind in Neukölln groß geworden. Der gilt als Pro-blembezirk mit sehr hohem Migrantenanteil. Der Be-zirksbürgermeister Heinz Buschkowsky hat gerade einBuch herausgegeben „Neukölln ist überall“. Ist es wirk-lich so schlimm da? Wie ist Ihre Wahrnehmung?Ich bin lange raus aus Neukölln. Ich bin 1993 nach Char-lottenburg gezogen. Ich glaube, man sieht dort viele ne-gative Sachen. Diese werden hervorgehoben. Ich kenneviele Leute da. Sie wohnen seit etlichen Jahren da. Wennman sie fragt, es hat sich nicht viel ge ändert. Sie sind nachwie vor zufrieden.Es gibt Problembereiche, die dann schon problematischsind. Aber gut. Das ist halt so. Es hat sich so entwickelt.Wir haben damals im Neubaukomplex Mohrenstr., Kie-nitzerstr. gewohnt. Das waren Häuser mit roten undblauen Fensterrahmen. Wir waren in diesem Block damalszehn ausländische Haushalte von 150 Wohneinheiten.Mittlerweile hat es sich sehr drastisch gewandelt. 80%Ausländer schätze ich. Es waren damals schöne Zeiten.Wir haben viele schöne Freundschaften gehabt. Ich habeimmer noch Kontakte da. Wir haben nach vielen Jahrenwieder ein Klassentreffen gehabt.

Sie sind auch im Gesundheitsbereich tätig. Ihre andereFirma Orpedo stellt orthopädische Bandagen her?Ja, die gibt’s ja auch über zehn Jahre. Ursprünglich als Ein-zelunternehmen gegründet, habe ich dann zwei Partnerdazugenommen. Einen Orthopäden, einen Unfallchirur-gen und Wirtschaftsprüfer. Sie sind beide seit 2004 betei-ligt. Wir sind zu dritt. Wir produzieren orthopädischeHilfsmittel. Unser Schwerpunkt liegt bei Bandagen undOrthesen. Es gibt vier Gruppen: Bandagen, Orthesen,Prothesen, Epithesen. Orthesen haben immer einen me-chanischen Anteil z.B. eine Schiene drin. Wenn keineSchiene drin wäre, wäre es eine Bandage. Wir stellen auchorthopädische Hilfsmittel wie Therapiebälle, hochwertigeKopfkissen usw. her.

Wie kamen Sie zur Gesundheitsbranche?Durch einen sehr guten Freund von mir. Er hatte beieinem Sportunfall einen Bänderriss erlitten. Dann ist nochein Unfall passiert. Die ganze Sache ist dann immerschlimmer geworden. Ich habe mehrere Monate versuchtihm dabei zu helfen. Ich habe ihn zu vielen Ärzten ge-bracht und versucht, dementsprechende Hilfsmittel fürihn zu finden. Dabei habe ich festgestellt, dass die ortho-pädischen Produkte auf dem Markt entweder zu teuerwaren oder von der Funktionalität her nicht optimal. Daswar Anfang 2001. Ich fing an, meine Fachkenntnisse aus-zubauen, besuchte Schulungen, Messen. Dann habe ich

„Man hebt die negativen Sachen in Neuköllnimmer hervor.

„Begonnen hat es Anfang 2001 mit einerSportverletzung eines Freundes“

Heinz Buschkowsky’nin geçenlerde çıkan “Neuköllnher yerde” isimli kitabı bu durumu ele alıyor? Neuköllngerçekten de bu kadar kötü mü?Neukölln’den 1993 yılında taşındım. Ayrılalı çok oldu. Bir-çok olumsuzluklar görülüyor. Bunlar öne çıkarılıyor. Halabirçok tanıdığım var orada ve aynı yerde oturuyorlar, ha-yatlarından memnunlar. Elbette problemli bölgeler var.Ancak ne yapılabilir. Gelişme böyle oldu. Biz o zamanlarMohren ve Kienitzer caddeleri arasında yapılmış yeni binakomplekslelerinde oturuyorduk. Evlerin pencere çerçeve-lerinin boyasından dolayı kırmızı veya mavi pencerelievler diye adlandırıldı. O zamanlar 150 daireden yalnızca10 tanesinde yabancılar oturuyordu. Bugün bu durum ta-mamen değişti. Şu anda yüzde 80 yabancı kökenliler otu-ruyor. Çok güzel zamanlar geçirdim orada. Çok güzelarkadaşlıklarım oldu. Hala kontaklarım var. Geçenlerdeeski sınıf arkadaşlarımla biraraya geldik.

Sağlık branşında da ortopedik mamüller üreten bir fir-manız var: Orpedo ne üretiyor?Evet 10 yılın üzerinde bir geçmişi var. Ortopedik bandaj-lar ve yardımcı malzemeler üretiyoruz. Yalnız başıma kur-dum. 2004 yılında bir uzman kaza cerrahi doktor, birdemali müşavir firmaya ortak oldular. Şu anda üç ortağız.Ağırlıklı alanımız bandaj ve ortez. Ortopedide dört alanvar. Bandajlar, Ortezler, Protezler ve Epitezler. Bandajlarlaortezi ayıran özellik, ortezler de hep mekanik bir kısmınolmasıdır. Örneğin bir metal çubuğun veya çivinin bulun-ması gibi. Bunun dışında tedavi amaçlı toplar veya yüksekkaliteli yastıklar gibi yardımcı malzemeler ürünlerimiz ara-sında.

Page 108: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

108

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

investiert. Die Orpedo habe ich im November 2001 ge-gründet.

Wo stellen Sie Ihre Produkte her? Wir produzieren in der Türkei, also Istanbul und in derSchweiz. Forschungs- und Entwicklungsarbeit machenwir hier. Wir haben jetzt über 60 Artikel. Jetzt kommen 4ganz neue Produkte dazu. Als Prototyp sind sie schon da.Unsere Produkte sind alle nach dem neuesten Prüfverfah-ren geprüft und zertifiziert, weil wir ein junges Unterneh-men sind. Jetzt haben wir als Kunden 500 Sanitätshäuserund Apotheken bundesweit. Deutschland hat 22.000Apotheken und 2600 Sanitätshäuser. Da sieht man, dassviel Potenzial offen liegt, man kann da noch eine Mengemachen.

Exportieren Sie Ihre Produkte auch?Wir sind in Dänemark eingestiegen. Wir haben dortMarktanalysen gemacht und bereits einen Vertriebspart-ner gewonnen. Unser Ziel ist natürlich europaweit zu ex-pandieren. Aber in Deutschland gibt es immer noch soviele Möglichkeiten, so viel Potential. Es ist ein Riesen-markt. Wir haben einen Bruchteil davon erreicht. DerMarkt wächst jedes Jahr. Die Menschen werden älter.Immer mehr Menschen treiben aktive Sportarten, dieimmer gefährlicher werden. Sie verwenden Produkte pro-phylaktisch, also vorbeugend. Wir haben ja Produkte auchfür den Alltag, nicht nur für Verletzungen.

„Der Markt ist gigantisch. Unser Ziel ist euro-paweit zu expandieren”

Nasıl girdiniz bu alana? Nereden geldi aklınıza?Çok yakın bir arkadaşımın spor yaparken kaza geçirmesineden oldu bu işe başlamama. Lifleri kopmuştu. Arkasın-dan bir kaza daha geçirdi. Rahatsızlığı daha karmaşık halegeldi. 2001 yılının başıydı. Kendisine aylarca yardım et-meye çalıştım. Doktorlara götürdüm, ortopedik ürünleraraştırdım. Bunları araştırırken ortopedik yardımcı mal-zemelerin piyasada ya çok pahalı, yada işlevsellik açısın-dan optimal olmadığı kanısına vardım. Bu alana yatırımyapıp 2001 yılı Kasım ayında bugünkü Orpedo Orthope-dics Company KG şirketimi kurdum.

Nerede üretiyorsunuz?Araştırma ve geliştirme kısmını burada yapıyoruz. Üretimiİstanbul ve İsviçre’de yapıyoruz. Şu anda 60 çeşit ürünü-müz var. Yakında buna 4 ürün daha eklenecek. Genç birişletme olduğumuz için bütün ürünlerimiz en son yön-temlere göre kontroldan geçerek sertifika almışlardır. Şuanda 500’ün üzerinde eczane ve tıbbi malzeme satan ma-ğaza müşterimiz. Almanya’da 22.000 eczane ve 2600 tıbbimalzeme toptancısı olduğu düşünülürse, potensiyelin nekadar olduğu, ne kadar büyük olduğu görülür. Piyasa çokbüyük.

“Yakın arkadaşımın kaza yapması, benim or-topedik malzemeler üretimi işine girmemeneden oldu”

“Piyasa çok büyük. Amacımız bütün Avrupaçapında yayılmak”

Görgün mit demBezirksbürgermeister von

Charlottenburg-WilmersdorfReinhard Naumann

und dem ehemaligenGeneralkonsulMustafa Pulat

Görgün Charlottenburg-Wilmersdorf Belediyee Başkanı

Reinhard Naumann

ve Başkonsolos MustafaPulat ile

Page 109: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

109

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Sie sind im Verein Kudamm International sehr aktiv.Was macht der Verein? Wir versuchen durch verschiedene Aktivitäten denKu’damm nach oben zu bringen. Das ist eine Geschäfts-straßeninitiative. Da bin ich Vorstandsvorsitzender. Ichbeschäftige mich mit dem Kudamm schon sehr lange. Seit20 Jahren bin ich im Kiez. Bis vor kurzem wohnte ich auchhier. Wir unterstützen den Kudamm und die Seitenstra-ßen über das Bezirksamt und den Bezirksbürgermeister.Die nächste Organisation wird in der Uhlandstrasse sein,im August 2013. Es hilft, auch wenn der Beitrag klein ist.

Nach der Wende hat der Kudamm an Attraktivität ein-gebüßt. Vieles hat sich in Richtung Berlin-Mitte undFriedrichstrasse verschoben. Wann wird der Kudammseinen alten Ruf wiedererlangen?Der Kudamm ist seit fast 2–3 Jahren wieder im Kommen.Der Kurfürstendamm ist ein Weltstadtboulevard. Er zähltzu den 10 bekanntesten Straßen der Welt. Die Friedrich-strasse ist eine Einkaufstrasse. Abends ist sie tot. Hier amKudamm leben die Menschen, hier arbeiten die Men-schen. Hier gibt es Kultur, diverse Aktivitäten, Theater,Kino, viele Restaurants und Cafes. Die Friedrichstrasse istanders. Sie wird niemals den Kudamm ersetzen. Touris-mus kommt weiterhin hierher. Wir sehen ja, wie vieleTouristen hier sind. Kudamm ist immer belebt und wirdimmer belebt bleiben.

Sie sind auch ein musikalischer Mensch. Sie singen imChor der klassisch-türkischen Gesänge!Ja, das macht mir viel Spaß; es ist eine Abwechslung zuder vielen Arbeit. Seit 10 Jahren bin ich im Konservato-rium für türkische Musik in Berlin bei Nuri Karademirli.Und ich habe dort viele, viele Konzerte erlebt, mit vielenschönen Erlebnissen wie mit dem Rundfunkchor Berlin,dem RIAS Kammerchor und dem Sinfonieorchester. Alsoschon Weltchöre, mit denen wir da auf die Bühne gegan-gen sind. Es kommt von meinem Vater. Mein Vater hat inden 50er Jahren das Istanbuler Konservatorium absol-viert. In unserem Ferienhaus in der Türkei gab es immerwieder Abende mit vielen bekannten Musikern.

„Musik war bei uns Zuhause immer eine Leidenschaft. Mein Vater hat schon damals1962 in Istanbul im berühmten Bebek- Kasinogesungen.“

„Ku’damm ist immer belebt und wird auch belebt bleiben“

Ürünlerinizi ihraç ta ediyor musunuz?Danimarka’da piyasa araştırması yaptıktan sonra Dani-marka pazarına girdik. Şimdi pazarlayıcı bir firmayla çalı-şıyoruz. Amacımız tüm Avrupa çapında yayılmak. AncakAlmanya’da çok büyük bir piyasa var. İhtiyaç yıldan yılaartıyor. Yaşlı insanların oranı artıyor. Aktif spor yapanlarınsayısı gittikçe yükseliyor. Paralel olarak yaralanmalar artı-yor. Profilaktik önleyici spor malzemelerinin önemi gide-rek artıyor. Pazar çok büyük.

Berlin’in önemli bulvarlarından biri Ku’Damm Bulvarı.Sizde Ku’Damm International adlı dernekte aktif ola-rak çalışıyorsunuz. Derneğin amacı ne?Derneğin Yönetim Kurulu Başkanıyım. Çeşitli etkinliklerleKu’Damm’in çekiciliğini yükseltmeye çalışı yoruz. Bir gi-rişim. Ben yakın bir zamana kadar bu civarda oturdum.20 yıldır bu semtteyim ve Ku’Damm’la çok ilgiliyim. Be-lediye ile de ortak çalışarak, fikir geliştirerek Ku’Dammve yan caddelerini daha da canlandırmaya çalışıyoruz. Ge-lecek etkinliğimiz 2013 Ağustos’unda Uhland caddesiüzerinde olacak.

Duvarların yıkılmasından sonra şehir merkezi doğuyakaydı. Ku’Damm eski çekiciliğini kaybetti. Ku’Dammne zaman eski görkemli durumuna kavuşacak?Ku’Damm Bulvarı son iki üç yıldır büyük bir gelişme gös-teriyor. Dünyanın en tanınmış 10 bulvarı arasında yer alı-yor. Yani bir dünya bulvarı. Friedrichstr. ise bir alışverişcaddesi. Akşamları ölü. Ku’Damm da ise insanlar oturu-yor, yaşıyor. Burada kültürel etkinlikler, tiyatro, café ve restoranlar var. Ku’Damm’in yerini hiç bir cadde alamaz.Turizm buna rağmen buraya geliyor. Kısacası Ku’Dammcanlı ve canlı kalmayada devam edecek.

Siz aynı zamanda müziğe düşkün bir insansınız. BerlinKlasik Türk Müziği Korosundasınız? Enstrüman çalı-yorsunuz. Nereden geliyor bu müzik düşkünlüğü?Evet. Çok zevk alıyorum. Yorgunluğumu atıyorum. Ber-lin’de Nuri Karademirli’nin Türk Müziği Konservatu-var’ına 10 yıldır devam ediyorum. Birçok konsere katıldım. Dünyaca ünlü, Berlin Radyo Korosu, Rias OdaOrketrası Korosu, Berlin Senfoni Orchestrası ile sahneyeçıktık birlikte. Babam müzisyen. İstanbul Konservatuarımezunu. 50 yıldır şarkı söyler. 60’lı yıllarda ünlü BebekGazinosu’nda sahne almıştır. Eskiden beri özellikle Tür-kiye’deki yazlık evimizde birçok tanınmış müzisyen bira-raya gelir, müzikli güzel akşamlar geçirilirdi.

“Ailemiz müzisyen bir ailedir. Babam 1962 yılında o zamanın ünlü Bebek Gazinosu’ndasahne almıştır”

“Ku’Damm çok canlı ve canlı olmaya dadevam edecek”

Page 110: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

110

BERLIN MEINE HEIMAT | MEMLEKETİM BERLİN

Sie haben mal gesagt, Berlin bietet viel mehr Möglich-keiten?Absolut. Berlin bietet für die Geschäftswelt ideale Voraus-setzungen. Die Stadt hat eine sehr gut ausgebaute Infra-struktur.Die Stadt ist ja mit meiner Kultur verbunden. „Ich sagemal, wir sind sicherlich hier durch die vielen Jahre einge-deutscht, staatsbürgerschaftsmäßig auch. Aber das ist janicht alles. Sondern es geht darum, dass man mit denMenschen egal aus welcher Kultur, welchem Land, wel-cher Hautfarbe zusammenlebt und miteinander klar-kommt.“Deswegen habe ich ja auch 2008 diese Kampagne mitge-macht: „Be Berlin, Sei Berlin, Sei Bot schafter für Berlin“.Dafür bin ich vom Regierenden Bürgermeister Wowereitmit einem goldenen Orden belohnt worden. Ich bin froh,dass ich in dieser Kampagne zeigen konnte, dass ich alsBotschafter für Berlin etwas beitrage, hier wohne und lebe. Ich beschäftige gerne Menschen in meinen Firmen, dieverschiedene Nationalitäten haben. Ich habe auch einenMandantenkreis, der total Multi-Kulti ist.

Sind Sie noch anderweitig aktiv?Ich mache Sport. Bis vor zwei Jahren bin ich auch regel-mäßig Marathon gelaufen. Aber ich habe das jetzt durchden ganzen Kinderhaushalt ein bisschen vernachlässigt.Ich mache im KMU-Mentoringsprojekt der IHK und derHochschule für Wirtschaft und Recht aktiv mit. Da binich Mentor. Als Mentor betreue ich 12 Monate einenJungunternehmer, der seit drei Jahren auf dem Markt ist.

Sie haben einen vorbildlichen Werdegang. Was würdenSie den Kindern der 2. und 3. Generation raten, dieähnlich wie Sie Erfolg haben wollen?Ich würde am besten raten, sie sollten niemals Angsthaben bestimmte Schritte zu tätigen. Nicht gleich beimersten Mal aufgeben. Weiter kämpfen. Ich habe das Ganzeauch mit Schwierigkeiten aufgebaut. Aber gerade fürjunge Leute ist es sehr interessant zu versuchen, sich anden Menschen zu orientieren die Erfolg haben. Denenwas abzugucken. Offen zu sein für Neues. Nicht immerverschlossen sein. Man lernt ja nie aus. Man sammeltimmer wieder Erfahrung. Wenn ich an einem Tag eineneue Information bekommen habe, ist sie für mich wert-voll.

„Berlin ist ein wichtiger Teil meiner Kultur. Ichbin damit verbunden“

Berlin’in çok büyük imkanlar sağladığını söylemiştiniz. Kesinlikle. İş dünyası için ideal olanaklar sağlıyor. Alt ya-pısı çok güçlü. Her tarafa kolayca erişebilirsiniz. Ayrıcakültürümün oluştuğu yer. Bir sentezi, bir parçası.Yıllardır buradayız ve sembolik olarak söylenirse Alman-laştık. Alman vatandaşı olduk. Ama bunlar herşey değil .Önemli olan hangi kültürden, ülkeden, renkten olursaolsun insanların biraraya gelmeleri ve yaşamalarıdır.Bu nedenle 2008 yılında Berlin’i tanıtıcı “Be Berlin, seiBerlin” kampanyasında aktif olarak yer aldım. Berlin Hü-kümet Başkanı Klaus Wowereit bu kampanya ya aktif ka-tılmam nedeniyle altın nişan verdi. Berlin’in bir elçisiolarak Berlin’de yaşadığımı, Berlin’de oturduğumu, kültü-rümün burada oluştuğunu, kaynaştığını gösterebilmiş ol-maktan dolayı çok mutluyum.Yanımda çok çeşitli uluslardan insanlar çalışıyor. Bundanzevk alıyorum. Müşteri çevrem tamamen multi-kulti. Çokmemnunun”

Başka çalışmaların, hobilerin de var mı?Spor yapıyorum. İki yıl öncesine kadar Berlin Marato-nu’na düzenli olarak katılıyordum. Çocuklar nedeniylebiraz ihmal ettim. Ama her Pazar koşuyorum. Berlin Sa-nayi ve Ticaret Odası ile Ekonomi ve Hukuk Yüksek Oku-lu’nun birlikte düzenlemiş oldukları “Mentoring projesi”inde aktif görev aldım. 12 ay boyunca genç firmanın ha-misi, yol göstericisi olacağım. Tecrübelerimi aktaracağım.

Örnek bir kariyeriniz var. Sizin gibi başarılı olmak iste-yen ikinci , üçüncü nesil gençlere ne gibi tavsiyelerdebulunmak istersiniz.Bazı adımları atmakta çekinmesinler, korkmasınlar. Başa-rısız olunca hemen havlu atmasınlar. Mücadeleye devametsinler. Başarılı olmuş insanları kendilerine örnek alsınlar.Yeniliklere açık olsunlar. Öğrenmenin yaşı ve sonu yok.Yeniliklere açık olmak gerekir. İnsan sürekli tecrübe top-luyor. Günde bir enformasyon alırsam bu benim için çokdeğerli.

“Berlin kültürümün önemli bir parçası, bir sentezi”

Page 111: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

Herausgeber/Yayınlayan:TDU Berlin-Brandenburg e.V.

Redaktionelle Bearbeitung/Redaksiyon:Mümtaz Ergün

Interviews/Söyleşiler:Mümtaz Ergün, Seçil İşlek

Fotos/Fotoğraflar:Hüseyin İşlek

Lektorat/Editör:Andrea Mashofer

Technische Realisierung/Teknik:Samed Systeme

Gestaltung/Dizayn:Bahadır Gökmen|

Druck/Baskı:Concept Medienhaus GmbH

Page 112: berlin-buch- Layout 1 · etnik çeşitlilik Berlin ve özelliklede ilçemiz için büyük bir hazinedir. Entegrasyonla ilgili sorunlarımız elbette vardır, ancak medya haberlerinde

MEMLE-KETIMBERLINCharlottenburglu Türk kökenli göçmenlerin başarı hikayeleri

Charlottenburger Bürger türkischer Herkunft erzählen

ihre Erfolgsgeschichten