36
Bir avuç kömür için, bir ömür verenlere...

Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

Bir avuç kömür için, bir ömür verenlere...

Page 2: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014

İ Ç İ N D E K İ L E R ALİ ÖNAL / GENEL BAŞKAN

ASİM-SEN Çıkış Bildirgesi 1Madenci (Şiir) 26331 Sayılı İş Sağlığı ve GüvenliğiKanunu’nun İtibarı ve Yalnızlığı 3Gezi Ruhu ve çArşı 5YHS’sin Sen YHS Kal 6Emekçi Sağlığı ve Emek Güvenliği 7Geçici Süreli Görevlendirmeler 10Sendika Oyunları 11Hedefteki İş Güvencesi 13Yapılan Çalışmalarımız 15Basına ve Kamuoyuna 17Engelli İstihdamı 18İş Veren Temsilcilerinin Memur ve İşçi Sendika Temsilcilerine Yaklaşımlarıve İşyeri Sorunları 19Asim-Sen Marşı 20Adil Yargılanma Hakkı 21Soma 23Üyemizden SES 24Asim-Sen MYK’ya Mektup 24Kim İyi Sendikacıdır? 25Sevgiyle Çalışmak 26Sen Giderken (Şiir) 26Bir Yaşar Yaşamaz Hikayesi 27Barış Koyun Çocukların Adını (Şiir) 28Kadınların İş Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar 29Çocuklar ile İletişim 31Sanatsal Faaliyetler 32

Sevgili Dostlar Merhaba,2.5 milyon kamu emekçisinin sınırlandırılmış iş

güvencesinin kaldırılmasına yönelik haberlerin son günlerde fazlası ile dillendirildiği, performansa dayalı, 4 saatlik çalışma biçimi söylemleri ile torba yasalar ile kimsenin farkına varmadan kamu çalışanlarının isten-diği zaman işten çıkarılmasının önünü açacak ve taşe-ronlaşmayı daha fazla iş hayatının içerisine sokacak düzenlemeler yapılmaktadır.

Kamu iradesini, demokratik sendikal düşünceleri yok sayan hükümet, tek taraflı olarak belirlediği bu kanunların sorumluluğunu üstlenme konu-sunda ne yazıktır ki taraflarla istişare edip yandaş konfederasyonlarla birlikte sınıfına ihanet eden, iktidarlarla yan yana yürüyen zihniyetlerle yasa değişikliklerini yaparak sorumluluğu yine kamu çalışanlarının üze-rine atmaktadır.

Son 10 yıldır karşılaşılan ve her geçen gün artarak süren taşeronlaş-tırma, sözleşmeli, geçici süreli sözleşmeli, geçici mevsimlik gibi kamu ke-siminde farklı istihdam yapısı, parçalı ve eşitsizlik temelinde oluşturulan kamu yeniden yapılandırılmaktadır.

2023 Vizyoncularının oluşturmak istediği personel rejimi kamu istih-damında kuralsızlığı ve güvencesizliği artırmaktan sermayeye ucuz işçi-lik yaratmaktan başka bir şeye yaramayacağı bir gerçektir.

Bunun en açık örneği 13 Mayıs 2014 te yaşanan SOMA faciasıdır. Madende ölen ve yüzlerle ifade edilen emekçi kardeşlerimizin yaralarını saracağını söyleyen hükümet ne hikmetse vergi borçlarını silmek, borç-ları faizsiz tahsil etmek gibi aldatmacalarla çalışanların gözünün içine baka baka yalan söylemektedir. Burada yapılan sadece taşeronların, sermayedarların geriye yönelik borçlarını affetmektir. İşçi sınıfının emeği vardır. Parası yoktur, bu yüzdende emeğinin karşılığını alırken bordrosun-da otomatik olarak vergi kesintileri yapılır. Affedildiği yada ertelendiği söylenen borçlar sermayenin borçlarıdır. Yeni hazırlanan torba yasada gerçek budur.

Kamu hizmetlerinin her geçen gün piyasalaştırılarak tasfiye edilmesi-ne karşı ülkemizin “sosyal hukuk devleti” olduğunun hatırlatılması ve bu doğrultuda çalışmalar yürütülmesi kaçınılmaz bir gerçekliktir. Mücadele-miz Sosyal Hukuk Devleti kurum ve kurallarının işletilmesi yönünde ol-malı ve Sosyal hukuk devleti olmanın gereklerinden, olmazsa olmazların-dan hukuk, eğitim, sağlık gibi alanların rant piyasası haline getirilmesine, iş güvencesinin kaldırılmasına, performansa dayalı çalışma koşullarına karşı kamu çalışanlarının daha ciddi mücadele biçimi ortaya koyması, ayırt etmeksizin sağcısı-solcusu diye parçaladıkları yapıların mutlaka birlikte hareket tarzı gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Dostça kalın.

ASİM-SEN Adına Yayın Sahibi: Ali ÖNALSorumlu Yazı İşleri Müdürü: Şenay BABADAĞÜç ayda bir yayınlanır.Yayın İdare Merkezi ve İletişim Adresi:Asim-Sen Emeğin Sesi DergisiSümer 2 Sk. No: 39/12, 06420 Kızılay - AnkaraTel: (0312) 232 54 50 • Faks: (0312) 232 56 70Web: www.asimsen.org.trE-posta: [email protected]

Bu dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

Yayın Kurulu Üyeleri:Serpil TAŞTAN - İrfan ÖZSARI - Barış ÖZDEMİR - Deniz AKTAŞŞükrü METİN - Serhad POLAT - Atilla GÜL - Erdinç KURT -Hüseyin ÖZSEMERCİ

Tasarım Baskı Hazırlık: Mucize Rek. Matbaacılık Tasarım HizmetleriLibya Cad. No: 27/2Kolej-Çankaya - Ankara • Tel: (0312) 417 10 56Baskı: Başak Mat. ve Tan. Hiz. Ltd. Şti. Ankara • Tel: (0312) 397 16 17

Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın (Üç aylık)Basım Tarihi: Ağustos 2014

Page 3: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

1

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Biz askeri kurumlar-da çalışan memurlar olarak; farklı karar-

gah/ kurum/ okul/ fabrika/ hastane vb. yerlerde çalışan, farklı meslekler ve farklı sı-nıflara (YHS, THS, GİHS, SHS, EÖS vb.) mensup 657 sayılı devlet memurları ka-nununa bağlı ancak askeri

kanun ve yönetmelikler nedeniyle kurumun hiyerarşik yapısına hapsedilerek ‘’sivil memurlar’’a dönüştürülen memurlarız.

Belki de hepimiz farklı görüşlere inanıyor farklı siyasi partileri destekliyoruz.Ancak hepimizin ortak noktası ya-şamak için çalışmak, emek gücümüzü satmaktır. Hepimiz bir çok yerde rütbeli personel ile aynı koşullarda çalışıyor, birlikte üretiyor ancak aynı haklardan yararlanamıyoruz. Hatta kurumumuzun hiyerarşik yapısı nedeniyle çoğu za-man emeğimiz görünür de değildir.

Bizler kurumlarımızda kendimize yönelik kararları alabilecek ve bu kararların sorumluluğunu üstlenebilecek iradeye, iş tecrübesine, mesleğe, yeteneğe ve eğitimlere sahibiz. Kurumumuzda alınan kararlarda söz sahibi olabil-mek hak ve özgürlüklerimizi elde edebilmek ancak ve an-cak örgütlü mücadele ile yani sendika ile gerçekleşecektir. ‘’TSK’da memur olmak suya yazı yazmak gibi bir şey... Sendikal birlik ile emeğimizi görünür kılabiliriz.!’’

Bilindiği üzere askeri kurumlarda çalışan memurların sendika kurmasına engel olan 4688 Sayılı Kamu Görevli-leri Sendikaları Kanunu ‘’Sendika Üyesi Olamayacaklar’’ Bölümündeki 15. maddenin (g) bendi Anayasa Mahkemesi tarafından 12 Temmuz 2013 tarihinde ‘’İPTAL’’ edilmiştir.

PEKİ BU MADDENİN İPTALİ BİZE NE

KAZANDIRDI..

* Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) çalışan sivil memurlar ve kamu görevlilerinin Sendika kurmayı ve kurulmuş sendikalara üye olmayı,

* Kurulmuş olan sendikaların tüzel kişiliğinin tanınması ile birlikte, Merkez Yönetim, Denetim ve Disiplin Ku-rullarını Oluşturmasını, Şube ve Temsilciliklerin örgüt-lenme çalışmalarının başlatılmasını kazandırmıştır.

Kısaca; bu durum iş kolu çalışanlarının ekonomik, de-mokratik ve sosyal haklarının kazanımı yönünde çalışma-larının başlatılmasını gerektirmiştir

Bununla birlikte;İşkolunda kurulmuş olan sendikaların tamamen bürok-

ratik yapıda ve ranta dayalı örgütlenme anlayışının bizlere ters düşmesi nedeniyle; Demokratik merkeziyetçilik teme-linde;

* Savunma Hizmetleri işkolunu

* Çalışanların hak ve çıkarları

* Eşit işe-eşit ücret

* Mesleki ilerleme

* Fiili hizmet zammı gibi haklarımızın mücadelesini yapmak ve kazanma düşüncesi ile

* Sosyal ve Hukuk devletini savunan

* Rant peşinde koşmayan

* Makam sevdası bulunmayan

* Özelleştirme talebi olmayan

* KİT’lerin özerkleştirilmesinden yana tavır geliştiren

* Sigortacılık - Emlakçılık vb. ticari amaçlrı hedefleme-yen bir sendikanın kurulması düşüncesi ile toplantılar yapılmıştır.

VAR OLAN SENDİKALARIN ÖRGÜTLÜ, KOLEKTİF VE DEMOKRATİK

MÜCADELE ANLAYIŞINDAN UZAK

OLDUĞU VE BU NEDENLE.....;

Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadroları (Jandarma Genel komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) bünyesinde görev yapan memurlara yönelik Ekonomik, Demokratik, Sosyal hak ve taleplerini dillendirecek ve bu yönde çalışmalar yürütecek bir yapının eksikliği kendisini hissettirmiştir.

Bu eksikliğin giderilmesi için gerekli olan temel amaç ve ilkeleri üyelerinin talep ve beklentileri doğrultusunda politikalar üretecek ve bunlar, hayata geçirecek yeni bir sendikal yapıya ihtiyaç doğmuştur..

ASİM-SEN ÇIKIŞ BİLDİRGESİ(Askeri İş Yerlerinde Görevli Kamu Çalışanları Sendikası)

Page 4: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

2

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

1992 - 2002 YILLARI ARASINDA SAVUNMA HİZ-METLERİ İŞ KOLU TANIMLAMASI İLE EKMEK VE EMEK MÜCADELESİNDE YER ALMIŞ ASİM-SEN (ASKERİ İŞ YERLERİNDE GÖREVLİ KAMU ÇALI-ŞANLARI SENDİKASI) 14 HAZİRAN 2013’TE ÖR-GÜTLÜLÜK VE MÜCADELE TECRÜBESİYLE YENİ-DEN YOLA ÇIKMA KARARI ALMIŞTIR.

ASİM-SEN,4 İş kolu çalışanlarının yaptıkları işe,harcadıkları emeğe

uygun ve insanlık onuruna yakışacak şekilde yaşama-larını sağlayacak adil bir ücret almaları,

4 Dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep farkı gözetmeksizin bütün üyeleri arasında sendikal mücadelenin güçlendirilmesi

4 Kadın üyelerinin kadın olmaktan doğan özgün sorun-larının çözümlerini sağlayarak mesleki ve sosyal geli-şimlerinin önündeki engellerin kaldırılması,

4 Üyelerinin adil ve tarafsız atama, yer değiştirme ve mesleğinde ilerlemesi,

4 Üyelerinin sağlıklı ortamda çalışması, özürlü üyeleri-nin özel olarak korunup desteklenmesi,

4 Sınıf sendikacılığı çerçevesinde üyelerin ilkeli ve dik duruşundan taviz vermeden, iş saatlerinin kısaltılması, ücretlerinin yükseltilmesi ve çalışma koşullarının dü-zeltilmesi

4 İş kolunda ve ülke genelinde sendikal birliğin, halka eşit etkin ve ücretsiz kamu hizmetlerinin verilmesi,

4 Uzlaşmayı öngören ve temelinde de sömürüyü meşru hale getiren sendikacılık anlayışını reddedip, Sınıf ve Kitle Sendikacılığı ilkesi çerçevesinde Grevli Toplu Sözleşmeli Sendikal mücadelenin güçlendirilmesi

4 Her türden baskıcı yönetime karşı mücadele edilmesi,

Yolunda Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkarak, kültürel ve sosyal çalışmalarda bulunmak, üzere sendikal süreci başlatmaya karar vermiştir.....

ASİM-SEN OLARAK BİZLER !BİR KONFEDERASYONA ÜYE OLMAYACAĞIMI-

ZI ASLA SÖYLEMİYORUZ. SENDİKAMIZIN GE-NEL KURULUNDA ÜYELERİN ALACAĞI KARAR DOĞRULTUSUNDA BİR KONFEDERASYONA ÜYE OLABİLİRİZ. ANCAK MEVCUT YASA İLE BU SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. ASİMSEN 489 SAYILI YASA-DA BİR DEĞİŞİKLİK OLMADIĞI NOKTASINDA HİÇ BİR KONFEDERASYONA YASA GEREĞİ ÜYE OL-MAYACAKTIR.

AYRICA SİYASET YAPMAYACAĞIMIZI DA SÖYLE-MİYORUZ. BİZLER TEK BİR SİYASİ GÖRÜŞ VEYA İNANIŞ ÇERÇEVESİNE TAKILMADAN EKMEĞİ-MİZİN VE EMEĞİMİZİN SİYASETİNİ YAPACAĞIZ VE YAPMAKTAN DA ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ...

n BARIŞ ÖZDEMİR ASİM-SEN Ankara Üyesi

HEY SEN KARATAŞ İŞCİSİSURATINDAN KARA TER AKITANEVET SEN EMEKCİM SEN YEDİ KAT YERİN ALTINDA KAZMA SALLYAN GÜNEŞE HASRET KALAN HER GÜN ÖLÜMLE KOL KOLA DOLAŞAN EVET SEN EMEKCİM SENBAHTI KARA KARA ELMAS İŞCİSİTÜRKİYE GELECEĞİNİN ÇİZGİSİZOR İŞLERİN İŞÇİSİEVET SEN EMEKÇİM SEN HER GÜNÜN BİTİMİ İLE SEN BAYRAM HAVASI ESTİREN BUGÜNLERE DE ŞÜKÜR DİYEN EVET SEN EMEKÇİM SENEMEĞİ ÖDEŞİLMEZ OLANKAZMACISI, DOMUZDAMCISI, TAHKİMATCISI,TUMBACISI İLESEN MADENCİ KARDEŞEN BÜYÜKSÜN SEN

Madenci

Page 5: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

3

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Öncelikle yazımızı okuyan ve vaktini ayıran bütün çalışma arkadaşlarıma teşekkür eder sağlıklı ve güvenli bir çalışma hayatı dilerim. Malumunuz üzere geçtiğimiz günlerde yaşanan ve güzel Türkiye’mizin geçmişinde acı bir hatıra bırakan Soma faciasında hayatını kaybeden tüm işçilerimize Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifa ve kederli ailelerine sonsuz sabır sağlık ve afiyet dileriz.

Bu yaşanan kaza bir kez daha gösteriyor ki; yaşam kalitemizi arttırmak için yürürlüğe konmuş olan kanunlar-dan, işverenler tarafından sadece ama sadece çıkarlarına uygun olan işveren olarak sadece kendi yararına fayda sağlayacak kanunlar uygulanıyor. Bu yanlış davranışın dü-zeltilmesi için;

- Kanunların çalışanın yanı sıra özellikle işverene izah edilmesi,

- Kanunlar uygulandığında çalışan ile beraber işverene daha fazla katkı sağlaya-cağı,

- Özellikle tehlikeli ve çok tehlikeli işler-de daha güvenilir çalışmayı benimsediğini,

- Herhangi bir kazanın, makine, teç-hizat ile kullanılan her türlü malzemenin hem daha sağlıklı ve güvenli, hem de uzun ömürlü kullanılmasına olanak sağlayacağı-nın, tek tek anlatılması, ülkemizin daha hızlı ilerlemesine, can ve mal kaybının önüne ge-çilmesine ve en önemlisi insanların işlerini severek yaparak üretkenliğin artmasına ve güzel bir çalışma hayatı sağlayacaktır.

Soma faciasında herkes tarafından biliniyor ki, yapılan hatalar, göz ardı edilen hususlar ve yanlış uygulamalar gün yüzüne çıktı ve halen çıkmaktadır. Bu hususların gün yü-züne çıkmasında devletin bu konudaki kararlığı ve olayla-ra adil yaklaşılması en büyük beklentidir. Adaletin bu olay ile ilgili karar vereceği özellikle işverenlerin çalışma şartlarına verdiği önemi ve periyodik denetleme yapan iş güveliği uzmanlarının, personelin hangi şartlarda çalış-tırıldığının sorgulanması, yaşanan kazanın sebep olan kay-naklarına daha çabuk götürecektir.

Aynı şekilde askeri işyerlerinde de bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli faaliyetleri icra eden personelinde 6331 sa-

yılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu mütalaa edildiğini, bu kanunda yer alan kendisi hakkında aynen uygulanmasını isteme hakkına sahip olduğunu hatırlatalım. Bu tür kanun-ların emir komuta sistemiyle çalışma şeklini sürdüren iş-yerleri için uygulanması zor olmakla beraber, personelin isteklerinin yanlış anlaşılmasına sebep olmaktadır.

Kırıkkale ilinde bulunan MAAT (Mü-himmat Ayırma Ayıklama Tesisi) çok tehli-keli işler kapsamına girmektedir. Ocak 2012 tarihinde yaşanan kaza sonucu 4 işçi vefat etmişti. Kaza anından itibaren bu yana kaza-nın oluş şekli bilinmemekte ve hayatını kay-beden 4 personelimize hala şehitlik unvanı verilmemiştir. Aynı yıl içerisinde Afyon’da mühimmat deposunda yaşanan patlama son-rası 25 personelimiz hayatını kaybetmiştir. Herhangi bir denetleme esnasında sadece evrak üstünde eğitim verildiğinin ispat edil-mesi, ancak içeriğinde bu tür işlerde çalışa-cak personele detaylı eğitimin verilmemesi ve kanunlara aykırı bir şekilde çalışması-nın istenmesi sonucunda ortaya çıkan bu

elim kazaların tekrarlanmaması tek temennimizdir. Hali hazırda üyelerimizin de görev yaptığı aynı ilde bulunan MIGYEM (Mühimmat Islah Geliştirme ve Yenileştirme Merkezi) Müdürlüğü’nde çalışan personelinde kanunlara uygun çalışmadığını dile getirmesine rağmen üstlük ast-lık pozisyonlarından dolayı çalışanların yaptığı değerlen-dirme ve görüşlerine fazla önem verilmemektedir. En son bir üyemiz kanunlara aykırı olan emri yerine getirmediği için UYARMA cezası ile cezalandırılmıştır. Bu konunun ve buna benzer konularda durumun takipçisi olarak gerek-li mercilerde yasal başvurularımızı yaparak sonuna kadar hakkımızı arayacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

n YILMAZ UYAR Genel Sekreter

6331 Sayılı İş Sağlığı ve GüvenliğiKanunu’nun İtibarı ve Yalnızlığı

KANUNSUZ HER İŞ ÖLDÜRÜR…!Haklı olduğun hiçbir konu

karşısında susma, hakkını ara, çünkü biz sensiz bir eksiğiz.

Page 6: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

4

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Bu tür iş yerlerinde çalışan bakım onarım persone-linin de kesinlikle mühimmat ve patlayıcı madde ile aynı ortamda iken işlem yapmaması gerektiğini ve ısrar edilmesi neticesinde iş güvenliği uzmanına haber verilmesini, çalışılabilir onayının çıkmasına istinaden sorumlu kişilerden yazılı belge alınmasını veya tutanak tutulmasını önemle hatırlatırız. Bu konulara benzer yüksek gerilim hatları ile uğraşan elektrikçi persone-linde sorumluluk sahaları dışında çalışmaması gerektiği-ni, aynı şekilde yukarıda belirtilen hususları göz önünde bulundurarak önlem almasını, muhtemel oluşabilecek bir vakada kendilerini ispatlamaya imkan sağlayacaktır.

Özellikle can güvenliğinin ön planda olduğu işlerde çalışırken, kanunlar hakkında bilgi sahibi olmamız, çalışma arkadaşlarımızla sürekli fikir alış verişinde bulunmamız, talimatlarda olmayan ve afaki verilen görev-lerde, ilk önce çalışmaktan kaçınma hakkımızla ilgili de-ğerlendirme yapmamız ve yazılı belge ile onaylanmayan hiçbir görevi yapmamamız, geçtiğimiz günlerde ve yıllar-da meydana gelen kazaları da göz önünde bulundurarak düşündüğümüzde, hem çalışan için hem de işveren için daha uygun ve faydalı olacağını değerlendirmekteyiz.

Bir diğer konu ise iş güvenliği uzmanlarının yetkileri hakkında;

Herhangi bir işyerinde görev ve yetkisi bulunan iş güvenliği uzmanının icra edilen faaliyetleri göz önünde bulundurarak değerlendirmelerini adaletli bir biçimde yapması işverene sunması, yapılması ve alınması gereken bütün tedbirlerin yazılı olarak işverene talep etmesi tam anlamıyla görevini yerine getirmiş anlamına gelmemekte-dir. Bu talebin devamında yerine getirilmesi gereken ön-lemler, tedbirler ve alınması gereken teçhizatın alınması için verilen miatların takip edilmesi ve yerine getirilmeyen her önlemi yazılı olarak ilgili mercilere bildirmekle yü-kümlüdür. Özellikle askeri fabrika, bakım merkezi, diki-mevi, tesis vb. işyerlerinde iş güvenliği uzmanın yapacağı değerlendirmede amirlerin yani işveren gözüken makam-ların yanı sıra çalışanların birebir görüşlerinin ve istekle-rinin alınması daha sağlıklı ve daha güvenli çalışmayı pe-kiştirmesinin yanı sıra muhtemel oluşabilecek kazalarında önüne geçmesine en etken olacaktır.

Bir diğer husus ise, bu tür çok tehlikeli işyerlerinde ça-lışan ve oluşabilecek kazayı ve patlamayı canı ile ödeme ihtimali olan personelin, normalde kanunlarda var olan hiçbir özlük hakkından yararlandırılmaması, çalışanın kendisini ve hayata bakış açısını değiştirdiğinde, psikolo-jisini olumsuz yönde etkilemesine ve icra ettiği faaliyetleri severek değil de zorla, istemeyerek yapmasına yani kısaca çalışanların haklarının verilmemesi ruh sağlığının bozul-masına, bu tür riskli işlerde görev yapan çalışanların ak-lında herhangi bir olumsuz düşünceye yer vermesi, dikkat dağınıklığına ve yaptığı işe gereken önemi vermesine en-gel olmaktadır. Bu yüzden bu tür çok tehlikeli işlerde çalı-şan personele verilmesi gereken özlük haklarının ve askeri kurumlarda görev yapan personelin aldığı tazminatların vb. örnekleri bulunan haklarının gözetilmesi, bu olumsuz etkiyi yok etmeye yardımcı olacaktır.

İnsan odaklı çıkarılmış olan bu kanunlara uyulması önce can güvenliğine devamında mal kaybının önüne geçilmesine ve ülkemizin milli servetine zarar vermemesine İmkan sağlamaktadır. Lütfen bu kurallara hem işveren hem de çalışan olarak uyalım, çünkü hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız ve bu ülke hepimizin…

Yazımıza son verirken bir kez daha önceki yaşanan iş kazalarında ve en son acımız olan ve büyük kayıp verdi-ğimiz Soma maden ocağında hayatını kaybeden masum insanlara, Allah’dan rahmet geride kalanlara sabır, sağlık ve huzurlu bir hayat temenni ediyoruz.

YAPTIĞIN İŞİN DOĞRU VEYA YANLIŞ OLDUĞUNU BİLMEZSEN; VE HERKES GODAMANSEN GARİBANSAN,YA CAN VERİRSİN, YA DA HAYATTA KALIRSANİÇERİ GİRERSİN…KANUNLARI BİL, HAKKINI ARA

NİYAZİ OLMA…!Kanunları bilmezsen, hakkını aramazsan; bütün mevki ve merciler NİYAZİ oldu derler...

MALİ BİLANÇO DUYURUSU

MADDE - 4 Sendikanın Çalışma İlkeleri:f) Sendikanın idari ve mali denetimleri tüm üyelere açıktır.Mali Bilançomuzu www.asimsen.org.tr adresinden inceleyebilirsiniz.

Page 7: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

5

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Beşiktaşlı olduğumuz için haksızlığa karşı olmuyoruz, haksızlığa karşı olduğumuz için Beşiktaşlıyız.

Evet böyle diyordu beşiktaşın şövalye ruhlu semt ço-cukları öyle sadece Türkiyede değil dünyanın neresinde bir haksızlık var, neresinde bir ezilen, hor görülen, dış-lanan, ötekileştirilen varsa çArşı onların yanında gücün güçlünün karşısındaydı. Herşeye hatta kendisine bile karşı olan çArşı Hasankeyfte bırakın hasan keyfine baksın diye-rek Hasankeyfin sular altında kalmasına sessiz kalmıyor Nükleer Santraller karşısında köylüden yana tavır alıyor, ırkçılık karşısında hepimiz etoyuz diyerek ırkçılığı ayaklar altına alıyordu. Filistinde tanka karşı taş savaşa karşı Beşiktaş diyor köy okullarına yardım yaparak, her fır-satta kızılaya kan bağışı kampanyaları yaparak ne kadar hümanist bir topluluk olduğunu her fırsatta tüm dünyaya gösteriyordu. Tüm bu söylemlerle ve eylemlerle dolu olan çArşı tarihi ve onun şövalye ruhlu semt çocuklarının gezi olaylarına tepkisiz kalmasını beklemek hayalden öteye git-meyecektir tabiî ki. Mayıs ayının sonlarına doğru AVM yapılmak için alanın nefes almak için tek kalan yeri olan gezi parkında yaşanan ağaç katliamı ve buna karşı gelen bir avuç gence yapılan ağır müdahale ve sabaha karşı san-ki düşman hattına saldırır gibi çadırlarının yıkılmasıyla devam eden olaylar ülke genelinde büyük tepkiler alıyor, parka her yaştan, her meslekten, her çevreden insanlar ağaç katliamına ve kullanılan orantısız güce karşı bir ara-ya geliyordu. Her geçen gün kalabalık artıyor gezi parkın-da başlayan tepkiler tüm ülke geneline yayılıyordu. Artık tepki sadece kesilen ağaçlara değil oluşturulmak istenilen ben yaptım oldu düşüncesineydi. Herkes kendisinden bir şeyler buluyor yaşam tarzına, özgürlüklerine, müdahale ol-duğunu düşünüyor kendi fikirlerinede saygı gösterilmesini

istiyordu. Tüm bu kargaşa, dağınık bir eylem görüntüsü organize olmayan tepkiler yaşanırken geldi çArşı alanlara ve parka. Binlerce taraftar semtte toplanıp geziye yürüyor-du her akşam sayıları her geçen gün artıyor artık sadece Beşiktaşlı değil her renkten takım taraftarları çArşının yanında çArşıyla beraber yürüyordu. Tüm ülkede takdir toplamış herkesin yükseleni olmuştu çArşı. Umutların ve direncin bitme noktasında bir umut olmuş kalabalıkların yalnız olmadıklarını hissettirmişti. Oysaki bir kısım med-ya siz taraftar grubusunuz ne işiniz var orada diyerek tepki veriyor çArşının siyasi tepki vermesini eleştiriyordu. Spo-ra siyaset sokuyor diye suçlanıyordu çArşı siyaseti spora sokanlar tarafından, çArşının kurucuları ve önderlerinden Cem Yakışkan tribünde taraftar sokakta halk oldukalrını oluşan haksızlıklara verdikleri tepkinin var olma sebepleri olduğunu söylüyordu. Haziran ayı sonuna kadar çArşı her gün binlerce kişiyle alanlara yürüyor alana vardığında coş-kuyla karşılanıyordu. Polisin kullandığı orantısız güç ve nedeni anlaşılamayan kin dolu tutumu onlarca gencin ölü-müne neden olacak daha sonra emri verenler paralel yapı mensubu olarak lanse edilip konu kapatılmaya çalışılacak-tı. Memlekette hak aramanın bedeliydi ölmek ve olağan bir şey olarak görülüyordu bazıları tarafından. Tek dertleri bu toprakta özgürce yaşamaktı oysa tek istekleri bizde varız bizde bu ülkenin evlatlarıyız bizimde bir fikrimiz vardı ka-bul etmeseniz bile saygı duymanız gereken. Ölmek, kör ol-mak, sakat kalmak bizim kaderimizde vardı nedense. Be-del ödemekten yorulsakta artık korku duvarı aşılmıştı nede olsa bir tek canımız kalmıştı verecek onuda veriyorduk, geride gözü yaşlı analar kalsada. Kısacası umut olmuştu çArşı kimsenin yıllarca uğraşsa yapamayacağı bir önderli-ği yapmıştıkendiliğinden elinden tutmuştu düşenin ezile-

nin abisi olmuştu Berkinlerin. Renklerin tek kay-nağının siyah ve beyazdan doğduğunu siyah olmaz-sa beyazın masumiyetinin beyaz olmazsa siyahın hüznünün farkında olunamyacağını göstermişti. Taraftarlığın sadece tribünde yapılmayacağını ha-yata karşıda taraf olmak gerektiğini hatırlatmıştı. Kısacası yeniden yazmıştı tarihi yeniden yazmıştı onurlu direnişin taraftar bölümünü. Beşiktaş Ha-yatsa Hayatta Beşiktaştı ve çArşı hayatın her alanında söyleyecek sözü olanlardı. Kaybettiğimiz tüm canları tekrar anarak geride bıraktıkları umut-larının özledikleri bir dünyanın var olduğunu ve bir gün o paylaşılmaya hazır hayatın bir yerinde bir gün buluşacağımız özlemiyle…

Gezi Ruhu ve

n ERDİNÇ KURT ASİM-SEN Kurucu Üye

Page 8: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

6

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

1992 yılında sendikal yaşamına başlayan ve 2001 yılında haksız yere kapatılan ASİM-SEN ile 2013 Temmuz ayında AYM’nin kararı ile yasal ola-rak yeniden örgütlenme sürecine girmesiyle tanış-tım. Kuruluş aşamasından beri içerisinde bulunduğum ASİM-SEN’e üye olmamın en büyük sebebi emeğe verdiği değerdir. Çünkü hepimiz çalışıyoruz üretiyoruz ve emek harcayan insanlarız. Emek ve sermaye savaşında emekten yana tavır alanların yanındayız.

TSK’ya 2003 yılında Yardımcı Hizmetler Sınıfı kadrosu ile başladım. Eminim tüm arkadaşlarımda TSK gibi bir ku-rumda işe başladıkları için benim gibi büyük bir sevinç ya-şamışlardır. Çünkü TSK ülkemizin en önemli kurumların-dan biridir ve TSK’da çalışmak hepimize gurur vermektedir.

Yaşadığımız ve karşılaştığımız olaylara bakarak TSK’da Devlet Memuru olarak mı yoksa Sivil Memur olarak mı ça-lışmaktayız bunu halen bilmiyoruz. Tabi hangi sıfatla çalış-tığını bilmediğin için birde YHS kadrosunda çalışıyorsan tam bir emir erine dönüşüyorsunuz. YHS kadrolarına hangi gözle bakıldığını tüm arkadaşlarımız çok iyi bilmektedir. Görev Tanımlarımız zaman içerisinde amirlerimizin istediği şekilde düzenlenmektedir. İşe gelirken bugün acaba nerede çalışacağım ve ne ile karşılaşacağım korkusu taşımaktayız. Görev alanının dışında herhangi bir yerde görevlendirmeleri sürekli yaşamaktayız. Peki bu haksız görevlendirmelerin taşıdığı kadronun getirdiği haklardan faydalanıyormuyuz? HAYIR, peki o kadronun sorumluluklarını ve yükünü omu-zumuza alıyormuyuz EVET.

Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan...

TSK’da çalışmamızın sıkıntılı taraflarından bir diğeri de yönetim kadrosunun 2-3 yılda bir değişmesidir. Bu da gelen yeni yönetim kadrosundaki amirler ile çalışanların karşılıklı yaşadıkları sorunlardır.

Yeni TMK hazırlanması ne hikmetse bir türlü bitirileme-miştir. Bunun için personel açıkları da tespit edilememekte-dir. Bundan sonar haksız ve usulsüz görevlendirmeler baş-lamıştır. Tabi bu görevlendirmeler bazı arkadaşlarımız için Kabul edilebilir olmuştur. Yapılan görevlendirme ile yaptığı iş kolay ve rahatsa bunu sorun etmemekte, oysaki senin işin zor ise kimsenin umurunda değilsindir. Garsonu kasada, çamaşırhanede, kathizmetlerinde, danışmada, mutfakta, bu-laşıkhanede çalıştıran zihniyet, GİHS sınıfında çalışan arka-daşımızı da kadrosuyla alakasız bir yerde çalıştırabilmekte ve çalıştığımız kadronun gerektirdiği kazanımları bizlere vermemekte ama sorumluluklarını yüklemektedir.

2010 yılında Orduevlerinden hiçbir altyapısı hazırlan-madan askerlerin çekilmesinden sonar sorunlar gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Askeri gerektiği zaman 24 saat bir fiil çalıştıran zihniyet aynı şeyi bize de yapmaya çalıştığı zaman dur denmesi gerekmektedir. Bizler Yardımcı Hizmetler Sı-nıfı’nda çalışan arkadaşlar çoğunlukla vardiyalı olarak ça-lışmaktayız. Dini Bayramları, Milli Bayramlar, resmi tatil günlerinde çalışmak zorunda kalıyoruz. Mesai saatlerimiz düzensizdir. Bu düzensizlik ailelerimize olumsuz yönde yansımaktar ve birçok arkadaşımızın psikolojisi bozulmak-tadır. Doktora gidip rapor aldığın zaman sana hangi gözle bakılmaktadır bir düşünün. Çünkü senin hastalanma ve raporalma gibi bir hakkın yoktur. Sen Yardımcı Hizmetler Sınıfı çalışanısın. “Ben seni istediğim yerde çalıştırırım”, “Ben emir veririm sen onu yapmak zorundasın”, “Sen yar-dımcı hizmetlersin” diyen amirlerle sürekli karşılaşıyoruz.

Yardımcı Hizmetler Sınıfı çalışanın en başta gelen so-runlarından biriside görevde yükselememe sorunudur. YHS olarak göreve başlayan fakat zaman içerisinde yüksek öğ-renimini, yüksek lisansını tamamlayan birçok arkadaşımız hala bu kadrolarda çalışmaktadır. Kadro ve unvan değişikli-ği, görevde yükselme gibi sınavlar yıllardır açılmamaktadır, açılsa bile 1-2 kişi alınmaktadır. GİHS kadrolarında çalışan arkadaşlarımıza yaptıkları işin kadrosu verilmemektedir. Yani “YHS’sin Sen, YHS Kal” denmiştir. Bizde kalmaya devam ediyoruz. Siz ne kadar okul okursanız, mesleğinizle ilgili yada farklı konularda kendinizi ne kadar geliştirseniz-de mevcut durum itibariyle bulunduğunuz sınıfın dışına çı-kamıyor, yükselemiyorsunuz.

Bunların yanında arkadaşlarımızın bazı birliklerde içti-maya çıkarılması, kadın personelin rütbelilerce fiziksel yada psikolojik şiddete uğramasına tanık oluyoruz. Peki ya iş ye-rinde uğradığımız mobbing! Bizlerde depresyon,hayattan ve yaptığın işten zevk almama gibi sonuçlar doğuruyor. Tüm bu baskı ve mobbing uygulamalarına karşı sınıf bilinciyle hare-ket edilmeli bu doğrultuda mücadele edilmelidir. Orduevleri ve Sosyal Tesisler de YHS kadrosunda çalışan arkadaşların yaşadıkları sorunlar günden güne giderek artmaktadır. Di-ğer kadrolarda çalışan arkadaşlardan bahsetmiyorum çünkü bizlere o kadar yabancılar ki.

Mevcut sendikaların YHS kadrolarında çalışan üyele-rinin sorunlarına daha fazla duyarlılık göstermeleri gerek-mektedir. Bizleri birer üye olarak değil de sorunlarının bir an once çözülmesi gereken birer insan olarak görmeleri gerek-mektedir. ASİM-SEN olarak tüm YHS sınıfını kapsayacak şekilde yapılan çalşmaların en kısa sürede sonuç vereceğine inanıyoruz. Güzel ve güneşli günlerin gelmesi umuduyla.

n BARIŞ ARIN ASİM-SEN Ankara Şube Disiplin Kurulu Üyesi

YHS’sin Sen YHS Kal

Page 9: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

7

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

n TUNCAY AYVAZ ASİM-SEN İzmir İşyeri Temsilcisi

Sevgili ASİM-SEN mensupları;

Sizlerle ülkemizdeki iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının genel hatlarıyla tanıtımı ve özellikle askeri işyerlerine odak-lanarak, kamu kuruluşlarındaki uygulama şekilleriyle ilgili görüşlerimi paylaşmaya çalışacağım.

İş sağlığı ve güvenliği konusuna girmeden önce sizlerle “mevzuat” ve “mevzuat hiyerarşisi”nin ne anlama geldiği üzerine birkaç paylaşımda bulunmak istiyorum.

Mevzuat, bir konu ile ilgili yasal çerçevenin belirtildiği dokümanlar zinciridir. Mevzuata dayanmayan hiçbir uygu-lama meşru değildir. Mevzuat hiyerarşisinde öncelik ülkenin varlık sebebi olan anayasadır. Sonra uluslararası anlaşmalar/ sözleşmeler gelir. Kanunlar uluslararası anlaşmalarla aynı değerde olmalıdır. Bunu sağlayacak olan da kanun koyu-culardır. Bu hiyerarşi kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik ve tebliğ olarak devam eder. Mevzuat hiyerar-şisinde, alttaki mevzuat üstteki mevzuata aykırı olmamalı, onunla uyumlu olmalıdır. Örneğin tüzük kanuna aykırı ol-mamalıdır.

Ancak maalesef yaygın kanı genelde direktiflerin uy-gulama bakımından öncelikli olduğu üzerinedir. Onlar sor-gulanamaz ve kayıtsız şartsız uygulanmak durumundadır-lar. Sorgulamaya başladığımız zaman istenmeyen kişi ilan edilme, baskı, yıldırma ve yasal yaptırımlarla karşılaşma olasılığımız yüksektir. Aslına bakarsanız bu durum, biraz da çalışanların özellikle hakları ve sorumlulukları nokta-sında bilinçlenmekten imtina etmesinden kaynaklanmak-tadır. Bilinçli olmayan çalışanların varolduğu bir işyerinde çalışanlar, işverenin inisiyatifine bağlı olarak hareket etmek durumunda kalırlar ki bu da insanca bir çalışma yaşamının önündeki en büyük engellerden birisidir. Örneğin çalışma saatlerine riayet edemeyen bir çalışan, işverenle iyi ilişki-ler kurarak kendisinin tolere edilmesini sağlayabilir. Böyle olunca da bu kişi, çalışma saatleri ile ilgili yasal mevzuata uymamasından ötürü işvereni sorgulayamaz. Çünkü ön-celikli olarak kendisi buna uymamaktadır. Dolayısı ile bu durum, çalışma saatlerinin mevzuata uygun olmadığı gerek-çesiyle hak iddia eden diğer çalışanlar açısından engelleyici bir faktör olarak ortaya çıkar. Bu açıdan yasal mevzuatın kişilere özel olarak uyarlanıp uygulanması, çalışanların hak mücadelesi sürecindeki en büyük engellerden biridir.

Şimdi gelelim iş sağlığı ve güvenliği konusuna…

Uluslararası sözleşmeler, AB uyum paketleri, kanun, yö-netmelik ve tebliğ gibi bir dizi dokümantasyondan oluşan ve

özellikle uygulamadaki aksaklıkları bakımından son derece problemli bir mevzuat olan iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı-nın en önemli parçası olan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güven-liği Kanunu, 30 Haziran 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi.

Maalesef üretim ve tüketime odaklanan ve çalışanı sa-dece işin bir girdisi olarak gören küresel sermaye, ILO ve WHO gibi uluslararası örgütlenmeler vasıtasıyla, çalışanla-rın hukukunu gözetiyormuş gibi gösterdikleri mevzuatların-da, sıkıştıklarında nihai yükü çalışanların sırtına bindirmek-ten geri durmuyor. Öyle ki; iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı, vahşi kapitalizmin hakim kılındığı, özellikle özel teşebbüs alanında sömürünün ve taşeronlaşmanın devamı noktasında engelleyici işlev olmaktan öte destekleyici işlev haline dönü-şebiliyor. Uygulamada iş sağlığı ve güvenliği, çalışanların lehine olarak emekçi sağlığı ve emek güvenliği noktasından epeyce uzakta, hatta işveren çıkarının güvenliği noktasında işlev gördürülen bir süreç olarak işletilebilmektedir. Özellik-le, alınmış gibi gösterilen tedbirler, verilmiş gibi gösterilen eğitimler, yapılmış gibi gösterilen analizler vs. yani sorum-luluklarının gereğini yerine getirmekten kaçan işverenlerin elinde, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmış gibi gösterildiği bir tabloyla karşı karşıyayız. Çalışanların da hakkını, huku-kunu aramaktan imtina etmeleri, sorumluluklarının ayırdı-na varmaktan kaçınmaları, tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor.

Kanunun “kapsam ve istisnalar” kısmına göz attığı-mızda; örneğin “ev hizmetleri” faaliyetlerinin kapsam dışı tutulduğunu görmekteyiz. “Ev hizmetleri” faaliyetlerinin aynı zamanda 4857 Sayılı İş Kanunu’nda da kapsam dışı tutulması, milyonlarca ev hanımının ve gerek 4857 Sayılı İş Kanunu, gerekse de 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa tabi olmayan faaliyetlerde görev yapan milyon-larca çalışanın nasıl bir risk ve baskı altında güvencesiz bir şekilde çalıştırıldıklarının anlaşılması bakımından dikkate değerdir. Böylelikle uygulama bakımından maalesef iş sağlı-ğı ve güvenliğini sağlamaktan ziyade, bunun belli bir sektör haline getirilerek pastadan pay kapma yarışına dönüştüğü, maksatın üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olarak ortaya çıktığı bir sürece tanıklık etmekteyiz. Ve yine maalesef ki, gelmiş olduğumuz nokta itibari ile iş sağlığı ve güvenliğine yönelik somut bir ilerleme sağlayamadığımız, her geçen gün daha da ayyuka çıkmakta…

İşverene tabi olarak çalıştırılan iş güvenliği uzmanları-nın bağımsızlığı ve tarafsızlığı da etik bir tartışma konusu

Emekçi Sağlığı veEmek Güvenliği

Page 10: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

8

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

olarak karşımızda duruyor. Bilindiği üzere Aralık 2013 dö-neminden önce iş güvenliği uzmanı olmak oldukça meşak-katli bir süreç gerektiriyordu ve piyasada ciddi bir iş güven-liği uzmanı talebi mevcuttu. Çıkarılan geçici bir düzenleme ile, Aralık 2013 döneminden itibaren Ağustos 2014 dönemi-ne kadar, yeterince iş güvenliği tecrübesi olmayan insanla-rın A sınıfı uzman olabilmelerinin önü açıldı. Böylece; piya-sadaki iş güvenliği uzmanı ihtiyacı belki göstermelik olarak giderildi ancak bu, iş kazalarının önünü kesmeye yetmedi.

Ülkemizde son dönemlerde yaşanan iş kazaları da gös-terdi ki; işverene tabi olarak çalıştırılan iş güvenliği uzman-ları, iş sağlığı ve güvenliğinden ziyade işverenin çıkarının güvenliğini sağlama konusunda araç olarak kullanılma nok-tasına gelmiş durumdalar. Ayrıca iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri “risk değerlendirmesi”nde ve rutin “emniyet ve kaza önleme toplantıları”nda yazılı hale getirmedikleri hususlardan ötürü, herhangi olumsuzluk durumunda direk adli sürecin içine çekilebiliyorlar. Yani işverenin çıkarının güvenliğini sağlayamayan birçok iş güvenliği uzmanı ve iş-yeri hekimi hapis tehdidiyle karşı karşıya istim üstünde bir hayat sürüyor.

Mevzuatın kamu kurumlarındaki uygulama tarzındaki en büyük sorunlarda bir diğeri, bazı kurumların, herhangi bir ana ihtisas kodu olmadığı halde “İş Güvenliği Uzmanı” kadroları tanımlayarak, sertifikası olmayan veya sözleşme yapmak istemeyen personelini bu kadrolara atamak sure-tiyle, herhangi bir ek ödeme yapmadan bir nevi zorla çalış-tırmak istemesi…Bu konuyla ilgili başlatılan yasal süreçte, maalesef halihazırda çalışan lehine herhangi bir olumlu so-nuç da alınabilmiş değil!

İş sağlığı ve güvenliği uygulamaları, çalışanlar açısın-dan daha bir hilkat geribesine dönüşmüş durumda! İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı, devletin işveren ile çalışan arasında dengeleme işlevi gördüğü bir anlayış üzerine kurulmuştur. Ancak işveren devletin kendisi olunca bu dengeleme işlevi, işverenin (devletin) lehine bozulmuş oluyor.

Küresel sermayenin tüketim kaynağı olarak gördüğü ülkemizde ne kadar modern kanun yapılırsa yapılsın, ka-nunların vatandaşlarda oluşturduğu algı, hakların tespitin-den ziyade bir tehdit algısından öteye geçemiyor. Öyle ki; ülkemizde kanunlardan, hak, hukuk ve sorumluluklarından bi haber, kendi iç dünyalarına kapanmış, bir yandan üzerle-rine gelen tehditleri bireysel olarak karşılamaya çalışırken, diğer yandan her seferinde kaybedenlerin kendilerinden ola-cağı makus talihini kabullenmiş vaziyette yaşamını devam ettiren birçok çalışan var. Onarlın içinde bir nebze bilinçli olanları da, ülkedeki adalet olgusunun zedelenmiş olmasını gerekçe göstererek kanunların kendilerine tanıdığı haklar-dan ziyade, getirdiği sorumlulukların tehdidini hissederek pasifize olmayı tercih etmekteler. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının uygulama sürecinde çalışanlar üzerinde oluş-turulmaya çalışılan algı da bir bakıma böyle…

Mevzuata askeri kurumlar açısından bakıldığında çap-raşıklığın daha da üst seviyelerde olduğu görülüyor. Örne-ğin; kanunun istisnalar kısmında belirtildiği üzere “Fabrika, bakım merkezi, dikimevi ve benzeri işyerlerindekiler hariç Türk Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk kuvvetleri ve Milli İs-

tihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının faaliyetleri.” iş sağlığı gü-venliği mevzuatının kapsamı dışında tutulmuş. Böyle olunca da; çalışan, işveren ve işten ötürü ortaya çıkan ve insan ile çevre faktörü ön plana alınarak yerleştirilmeye çalışılan iş sağlığı ve güvenliği kültürü de ciddi biçimde zedeleniyor. Neden mi? Öncelikli olarak bir kanunda “ve benzeri” şek-linde bir ifade kullanılması, “ve benzeri” nin neyi kapsadı-ğının belirtilmesine ihtiyaç duyar. Özellikle emir-komuta zincirinin hakim olduğu ve sorgulanmadan icra edilen as-keri faaliyetlerde, sınırları “ve benzeri” olarak belirlerseniz ortaya bir dizi sıkıntı çıkar.

Ayrıca farklı statüde personelin (işçi, memur, subay, ast-subay, uzman erbaş, erbaş, er, alt yüklenici-taşeron) çalıştı-rıldığı askeri işyerlerinde karmaşa daha da artıyor. Sivil Me-murlar ve Emeklileri Derneği (SİMED) 6331 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasının a bendinde yer alan “ve benzeri” ibaresinin detaylandırılması için Çalışma Bakan-lığı’ na bir yazı yazıyor. Yazıyı okurken “mevzuat hazırla-nırken uyuyormuydunuz kardeşim!” diyesi geliyor insanın... Yazıda “ve benzeri” detaylandırılmamış aslında. Örneğin çok tehlikeli ve ağır iş kolu olan ve iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına tabi olması gereken askeri hastanelerin mevzu-ata tabi olup olmadığını anlamak ne mümkün! Mevzuat ve Bakanlığın cevabı beraber değerlendirildiğinde; kapsama dahil işyerleri sadece fabrikalar, bakım merkezleri ve di-kimevleri gözüküyor. Mevzuata göre bu birimlerde çalışan asker, sivil tüm personel yasaya tabi. Bakanlığın yanıtındaki ekstra ise fabrikalar, dikimevleri ve bakım merkezleri dışın-daki askeri işyerlerinde sadece sivil personelin (berber, büro memuru, kaloriferci vb.) yasaya tabi olduğunun belirtilmesi.

Bu durumda askeri hastanelerde çalışan sivil personel yasaya tabi, askeri personel tabi değil mi olacak? Mevzuatta bu açıklamayı destekleyecek bir ibare bulunmadığı gibi tam aksine işyerinin bütünlüğünün esas alınacağı vurgulanmak-ta!

“Askeri faaliyetler” in kapsam dışı tutulması, yapısında sivil personel bulunmayan fakat sivil personelin görevi ge-reği gitmek durumunda olduğu işyerlerinde de karmaşıklığa sebep oluyor. Bunun en dikkat çekici örneklerinden biri ge-miler. Örneğin yasaya tabi bir çalışan yasaya tabi olmayan bir askeri gemiye bakım onarım faaliyeti için gittiğinde, üze-rinde çalıştığı sistem/ cihaz iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı kapsamında değerlendirilmeyecek ama görevli sivil perso-nel mevzuata tabi olacak. Böyle bir durumda bir iş kazası meydana geldiğinde; iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına tabi olmayan bir cihazla çalışırken gerekli tedbirleri almadığın-dan ötürü, mevzuat kapsamındaki sivil çalışana sorumluluk yüklenmeyeceği nerden belli? Bunu kim, neye göre, nasıl belirleyecek ve önleyici tedbir alacak? İşyeri Hekimliği veya İş Güvenliği Uzmanlığı sınavlarında bu konularla ilgili so-rulacak sorular da bu manada tartışmalı hale gelecek. Özetle gerek mevzuat, gerekse de Bakanlığın bu cevabı tatmin edici olmaktan uzak!

Mevzuattan kaynaklanan bir diğer açık ise “yürürlük ta-rihi”…Kanunun 38 nci maddesi şu şekilde : “Bu Kanunun; 6 ve 7 nci maddeleri; 4857 sayılı İş Kanununun mülga 81 inci maddesi kapsamında çalışanlar hariç kamu kurumları ile

Page 11: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

9

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyer-leri için 1/7/2016 tarihinde yürürlüğe girer.”

Kanunun 6 ncı maddesi “Mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsa-yacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için işveren; çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirir.” şeklinde başlıyor. İş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi olmadan iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri verilemeyeceğine göre; kamu kurumlarında halihazırda bu maddenin yürürlükte olmama-sı şu anlama geliyor : Kamu kurumlarında mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışma-ları da kapsayan iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri 1 Temmuz 2016 tarihine kadar verilemeyecek. Bu durumda kanunun, özellikle eğitim ve sağlık gözetimi ile ilgili diğer maddeleri-nin yürürlükte olması çok da bir anlam taşımıyor.

Yani anlaşılacağı üzere, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı kamu personeli nezdinde; uygulamanın yerlerde süründüğü, iş güvenliğinin sadece kişisel koruyucu donanımlarla sağ-lanmaya çalışıldığı, onların bile yeterince sağlanamadığı, birçok çalışanın sağlık gözetimine tabi tutulmadan ve ge-rekli güvenlik önlemleri alınmadan çalıştırıldığı başlıbaşına bir tehlike kaynağı niteliğinde…Hele hele bu işyeri askeri bir kamu kuruluşu ise durum çok daha vahim! Devlet kendi güvenliğini koruyan askeri personelini iş sağlığı ve güvenli-ği mevzuatının dışında tutuyor fakat aynı personeli işveren vekili olarak iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına tabi çalışan-ların yöneticisi yapıyor. Öyle ki; kamuda işveren ile çalı-şan ayrımı, özel sektör kadar net olmadığından; iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı, askeri işyerlerinde sivil personelin işveren vekili konumundaki askeri personele karşı bir hak ve güvence arama mücadelesine dönüşme riski taşıyor ki, bu çapraşıklık iş barışını olumsuz etkileyebileceği gibi, işveren vekili pozisyonundaki askeri personelin kafasının karışma-sına neden olmakta ve bu da çalışanlar üzerinde ve kamu yararı açısından ciddi riskler doğurabilmektedir..

Bir de işverenin, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak için kişisel koruyucu donanım kullanımını öncelikli olarak tercih etmesi uygulamada karşılaştığımız diğer önemli bir problem..Kişisel koruyucuların kullanımı, iş sağlığı ve gü-venliğini sağlamada en son tercih edilen yöntem olması ge-rekir. Çünkü çalışanların kişisel koruyucuyu kullanmaları hem rahatsızlık verici olabilir, hem de kullanılıp kullanıl-madığının denetiminin yapılması zordur. Ayrıca kişisel ko-ruyucu donanım kullanımı; tehlikenin kaynakta ve ortamda önlenmesine nazaran riski ortadan kaldırmada daha az etkili bir yöntemdir. Görüldüğü üzere risk yönetiminde kişisel ko-runma en son tercih edilmesi gereken ve en az etkili yöntem iken, kanunun yaptırımına muhatap olan işveren, riskleri öncelikli olarak çalışandan başlayarak tespit etmeye yelte-nir. Çalışan kazadan ötürü belki bir uzvunu kaybetmiştir, belki hayatını kaybetmiştir, belki de meslek hastalığına ya-kalanmıştır, çok da önemli değil! İşveren, çalışanın bilerek isteyerek kendisine zarar verdiği, yönetimin uyarılarını din-lemediği veya kişisel koruyucu donanım kullanmadığı gibi gerekçelerle çalışan üzerinde bir baskı mekanizması işlete-biliyor ve bu ve benzeri sebeplerden ötürü ilk sorgulama ça-lışana yapılabiliyor. İkinci öncelikli sorgulama ise faaliyetin

gerçekleştirilmesinden sorumlu olan ekip veya posta başları veya mühendislere yönelebiliyor. Hele hele işveren devletse ve oklar işvereni göstermeye başlayınca “devlet suçludur” algısı oluşturmamak adına üçüncü sorgulama halkası iş gü-venliği uzmanlarına doğru kaymaya başlar. Ancak proble-min ortaya çıktığı gerçek durum hiçbir zaman kamuoyunun vicdanını rahatlatacak şekilde çözülemez. Ölenlerin ailele-rine şehit denebilir, yüklü tazminatlar ödenebilir ve “katil” devlet algısı “yardımsever” devlet algısı ile yer değiştiriliebi-lir. Kaza/olaylardan sonra ilk gözaltına alınanlara potansiyel suçlu gözüyle bakıldığı için, asıl suçlular zamanaşımından ötürü kamuoyuna lanse edilmez bile… Dolayısıyla sistem iş güvenliği yönetiminden ziyade iş güvenliği algısının yöneti-mi şeklinde işletilir.

Son olarak mevzuattan kaynaklan diğer bir risk olan maddi yaptırımlar konusuna değinmek istiyorum. Bilindi-ği üzere 4857 sayılı kanun kapsamında çalışmakta olan işçi personel, işverenin 6331 sayılı kanun çerçevesinde verdiği talimatlara uymadığı takdirde, maddi yaptırımlara maruz kalabilmekte... Konu ile ilgili uzmanlar, 6331 sayılı kanun kapsamındaki maddi yaptırımların işçi personele uygulanıp memurlara uygulanmamasının mevzuatta bir boşluk oluştur-duğu ve bu boşluğun giderilmesi gerektiği noktasında görüş ifade etmektedirler. Yani İleriki süreçte bu tarz kesintilerin memurlara da uygulanması yönünde kararlar alınabilecektir.

Sevgili ASİM-SEN mensupları; Hakkımızın ve hukukumuzun sadece çıplak bir yasa-

dan medet umarak yerine getirileceğini düşünüyorsanız büyük bir yanılgı içerisindesiniz demektir. Yasa koyucular ve uygulayıcılar hakkımızı ve hukukumuzu dikkate alıyor-muş gibi görüntü verebilirler. Ancak; işin ucu kendi varlık sebeplerini tehdit etmeye başladığında geri adım atacaklar ve kolaylıkla tersi bir işlevi hayata geçirebilecekler. Çalı-şanları da biat anlayışlarını kabule zorlayabilecekler ve ça-lışanlar hakları için mücadele etme yolunda oldukça geriye düşmüş olabilecekler! Bunun için yasal bir kazanım olan sendikaya üyelik, çalışanların kolaylıkla yerine getirebile-ceği önemli bir adımdır. Böylelikle çalışanların, hakları-nı ve hukuklarını sendikal zeminde gündeme getirmeleri, bunlara yönelik süreci takip etmeleri ve problemlerimizin çözümü için gönüllü olmaları son derece önemli ve gerekli bir hal tarzıdır.

Sendikalar da çalışanların bu yasalardan kaynaklı hak kayıplarını sürekli olarak gündeme taşımalı ve çalışanların tabi oldukları yasa hükümlerini kendilerine bedel ödetme noktasından çıkartılması için dişe dokunur önlemler alın-ması için işveren ve devlet ile iletişim konusunda girişimci olmalıdırlar. Özellikle, çalışanların görev tanımlarının net-leştirilmesi, görevleri dışında çalıştırılmalarının önlenmesi ve çalışma sürelerine keyfi olarak müdahale edilmesi nokta-sında, gerek 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, gerekse de 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunundan kaynak-lanan çalışan haklarının takipçisi olmalıdırlar.

Sağlıklı günler ve güvenlikli işler dilerim…

Page 12: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

10

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet Memurları 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında Geçici Süreli görevlendirilmektedirler. Ancak mevzuat açısından bu gö-revlendirmelerin esas ve usulleri ile ilgili farklı uygulamalar olmakta ve kadro, unvanları dışında yeterli eğitime, bilgi ve tecrübeye sahip olamadan verilen yeni görevlerin yerine ge-tirilmesi bizlerden beklenmektedir. Çoğu zaman memurun isteği dışında yapılan geçici süreli görevlendirmeler sosyal ve psikolojik olarak da memurların mağduriyet yaşamalarına da sebep olmaktadır. Bu çalışmanın amacı Devlet Memurlarının Geçici Süreli Görevlendirmeleri hakkındaki usul ve esasların yanı sıra, şekil açısından açıklamaktır.

Devlet Memurlarının öncelikle atama görev yerinde çalışması esastır. (Dayanak: 657 sayılı kanunun 45. Maddesi)

Ancak memurlar, kamu yararı ve hizmet gerekleri sebe-biyle ihtiyaç duyulması hâlinde kurumlarınca, atamaya yet-kili amirin onayı ile, Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü alınarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarında 6 (altı) aya kadar, kurum içinde ise 1 (bir) aya kadar geçici süreli ola-rak görevlendirilebilirler. (Dayanak: 6111 sayılı torba yasada yayınlandı)

Kurum/ Birliğin görev alanı içinde yer alan belli bir hiz-meti yürütmek amacıyla o hizmetle ilgili konuda uzmanlaş-mış kamu görevlilerinin kadroları üzerinde kalmak koşulu ile belirli bir süre ile geçici görevlendirilmesi kanunen mümkün bulunmaktadır. Geçici süreli görevlendirmelerde memurun hizmetine duyulan ihtiyaç somut olarak ortaya konulmalı ve görevlendirmenin ne kadar süreyi kapsayacağı açıkça belirtil-melidir. Kanun koyucu idareye geçici süre görevlendirmeyle ilgili takdir yetkisi vermekle birlikte bunun bazı şekil ve şart-ları olması gerekmektedir. Bu takdir yetkisi idarece hizmetin gerekli kıldığı durumlarda kullanılmalı sürenin belirli olma-sı ve hizmetin ifası için öngörülen sürenin sonunda ilgilinin kadro görevine döndürülmesi gerekmektedir. Kurum/Birlik-lerce memurların zaruri, acil ve önem arz eden durumlarda, kısa bir süreye münhasır olmak koşuluyla, atandığı kadro dı-şında bir başka görevde istihdamı, hizmetin devamının esas olması yönünden mümkün olabilirse de; bunun hiçbir zaman “daimilik” arz etmemesi gerekmektedir.

Ancak aşağıdaki hallerde bu görevlendirmeler yapılabilir.a) 5 ve daha yukarı bir dereceden göreve ilişkin boş bir

kadronun bulunması, b) Kurum içinden bu görevi yürütecek elemanın kısa sü-

rede sağlanamaması,

c) Görevin, yetenekli ve iyi yetişmiş personele ihtiyaç gösteren işlerden olması, hallerinde geçici süreli görevlendir-me mümkündür.

Geçici Süreli Olarak Görevlendirilecek Personele İlişkin Şartlar:

a) Görevin gerektirdiği şartlara sahip olması ve yapılacak işin mesleği ile ilgili bulunması,

b) Bu görevde çalışmayı kabul etmesi, c) Çalıştığı kurumdaki kadronun 5 ve daha yukarı dere-

celerde olması, hallerinde geçici süreli olarak görevlendiri-lebilir.

Aylık ve Diğer Haklar: Geçici süreli olarak görevlendirilen memur, görevlendi-

rildiği kadronun aylığını alır ve bu kadronun diğer mali ve sosyal haklarından yararlandırılır.

Geçici Görevlendirmede Sürea) Kurumlar arası geçici görevlendirme de süre 6 (altı)

aya kadar. Kurum içinde ise 1 (bir) ayı geçemez.b) Geçici süreli görevlendirmenin, memurların göreviyle

ilgili olması şarttır.c) Geçici süreli görevlendirmede memurun muvafakati

aranır.ç) Geçici süreli olarak görevlendirmede sürenin bitimi

ilgili kuruma ve memura bildirilir. Memur asıl görevine döner. Kurum/Birliklerde boş bulunan kadroları kural olarak

görevlendirme suretiyle doldurulamaz. Sürekli bir hizmetin görülmesi naklen atamayı gerektirip, geçici görev yoluna bu durumda başvurulması hukuken mümkün değildir. İdare ge-çici görevlendirme sonunda anılan hizmete ihtiyaç duyuyorsa görevlendirme süresi içinde personelin geçici görevlendiril-diği kadroya intibak atamasını teklif etmelidir. Geçici görev-lendirildiği yerde bir kadro ile ilişkilendirilmemiş ise kadro açılmasını ve ilgili personelin atanmasını ivedilikle atamaya yetkili makama talep edilmesi gerekmektedir. Aksi halde Anayasanın 128 ve 129 ncu maddelerinde düzenlenen “me-mur güvencesi” zedelenmiş olmakla birlikte ve bu statü temi-natsız bırakılmış olacaktır.

Dolayısı ile Memurun atandığı görev yeri dışında bir baş-ka kadroda daimi surette görevlendirilmesi hukuka aykırı bir işlem (Dayanak: AYİM 20.06.1995 tarihli 1995/310 sayılı kararı) olmakla birlikte aynı zamanda bu durum Anayasanın 128 ve 129. maddelerinde düzenlenen memur güvencesinin de ihlali sonucunu doğurmaktadır.

n ŞENAY ÇATAK ASİM-SEN Ankara Şube

GEÇİCİ SÜRELİGÖREVLENDİRMELER

Page 13: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

11

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

n GÖKSAL YEĞİN Araştırma Görevlisi

Sendikanın sözlük anlamı “İşçilerin veya işve-renlerin iş, kazanç, toplumsal ve kültürel konular bakımından çıkarlarını korumak ve daha da ge-liştirmek için aralarında kurdukları birlik”der.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çalışan biz Kamu ça-lışanları 21 yıllık mücadele sonucunda sendika hak-kımızı kazanmış bulunmaktayız.

Sendikal hakkımızın kazanımı ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde SİME-SEN ve SAV-DES-SEN “01 Büro ve Bankacılık” iş kolunda örgüt-lenmek üzere kurulmuş ve çalışmalarına başlamışlar-dır.

ASİM-SEN ise biz bu ifadenin genel bir ifa-de olduğundan hareketle, 21 yıllık mücadele-mizin başka platformlara kaymaması amacıy-la; “01 Büro ve Bankacılık” iş kolu üzerinde yaptığımız değerlendirme neticesinde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde çalışan personeli bu iş ko-lunun tam olarak ifade etmediğinden hareketle, ASİM-SEN Genel Kurulu kararı ile sendika tüzü-ğünün Sendikanın Faaliyet Kapsamı başlıklı 5’inci maddesindeki “Millî Savunma Bakanlığı, Genelkur-may Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, De-niz Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komu-tanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı karargâh ve bağlılarında görev yapan kamu görevlilerini kapsar” hükmü değiştirilmeden örgütlenme çalışmalarına başlamıştır. Bu ASİM-SEN’i diğer sendikalardan ayıran en önemli özelliklerden sadece bir tanesi-dir. Amaç; 4688 sayılı Sendikalar Kanunu’na 12’nci İş Kolu olarak yaptığımız işin niteliğini karşılayacak SAVUNMA HİZMETLERİ İŞ KOLUNUN eklen-mesi yönünde gerekli mücadelenin verilmesi için ya-sal zemini hazırlamaktır.

Türk silahlı Kuvvetleri’nde görevli kamu çalışan-larının haklarını korumak için kurulan sendikalardan biri olan SAVDES-SEN Tüzüğünün SENDİKANIN AMACI başlıklı 4’üncü Maddesinde “Üyelerinin ortak ekonomik, sosyal, kültürel, mesleki hak ve menfaatlerini korumayı ve geliştirmeyi temel amaç

sayar, demokrasinin korunup yerleşmesine, sos-yal ve toplumsal adaletin ve barışın tesis edilmesi-ne ve gerçekleşmesine yardımcı olmayı amaçlar.” hükmüne amirdir.

Ancak madde içeriğinde yazılı olan “Üyelerinin; mesleki hak ve menfaatlerini korumayı ve geliştirmeyi temel amaç sayar” hükmünü görmez-den gelerek ve hiçe sayarak kendi hak ve menfaatle-ri doğrultusunda sendikasını ve yetkilerini kullanan Sendika Yöneticilerinin yaptıklarını ortaya koymak ise; ASİM-SEN tüzüğünde SENDİKANIN AMAÇ-LARI maddesine yer alan “Tüm maddi değerlerin yaratıcısı emek...” hükmüne istinaden ASİM-SEN’in görevidir.

Millî Savunma Bakanlığı tarafından 22 Nisan 2014 tarihinde yayımlanan MİY.:23567820-1230-257-14/Per.Bşk.Me.ve İşçi D.Me.Atm.Ş. sayılı ve “Görevde Yükselme Sınavına İlişkin İşlemler” ko-nulu yazısı ile Millî Savunma Bakanlığı Karargahı ve Bağlı birimlerde görevli memurlar için 2014 yılı görevde yükselme sınav duyurusu yapılmıştır.

Sendikaların birinci amacı olan işverenin yapa-cağı uygulamalarda üyelerinin haksızlığa uğrayıp uğramadığını tespit etmesi çalışmaları kapsamında ASİM-SEN’in konuya yönelik yaptığı çalışmalar ne-ticesinde; bazı kadroların şahsa münhasır olduğu tes-pit edilerek sınava yönelik yürütmenin durdurulması için dava açmıştır.

Söz konusu sınava yönelik yürütmenin durdurul-ması çalışmaları yapılırken sadece sendika üyeleri-mizin hak ve mağduriyetleri değerlendirilmemiş, tüm Milli Savunma Bakanlığı Personelin haklarının korunması ilke edinilmiştir.

Örgütlülüğü Millî Savunma Bakanlığında fazla olan SAVDES-SEN yazının yayınlanması ile birlikte üyelerine sınava yönelik eğitime teşvik etmek üzere Karadeniz Akademi Dershanesi ile anlaşma yapmış ve üyelerine ücreti karşılığı dershaneye yönlendir-mişlerdir. (Dershaneden sadece SAVDES-SEN’e ka-yıtlı üyeler faydalandırılmış. Başka sendika üyelerini

SENDİKA OYUNLARI

Page 14: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

12

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

veya sendikalı olmayanları dershaneye kabul edil-memiştir. Başka dershanenin yayımı alınarak üzerine etiket yapıştırılmak suretiyle sendikalarına üye olma-yanlara ücret karşılığı satılmıştır.)

Ayrıca yapılan bu yanlışı görmeyen SİME-SEN’de başka bir dersaneye üyelerini yönlendirmiştir.

Sınav iptal olmasına rağmen SAVDES-SEN ne dershanenin eğitimini ileri bir tarihe ertelemesini ta-lep etmiş, nede üyelerin mağduriyetini idareye bil-dirmek gibi bir girişimde bulunmuştur. Bu konuya dershaneye kayıt olan üyelerin tepkisiz kalması ve hatta sendikadan ücretlerini talep etmemeleri de ayrı bir soru işaretidir.

Türkiye devletinin kurucusu, ulu önder Mus-tafa Kemal ATATÜRK’e sahip çıkarak diğer sendikaların tüzüğünden farklı olarak tüzü-ğümüzün Sendikanın Amaçları başlıklı ikinci

madde 7’inci paragrafında “Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkarak, kültürel ve sosyal çalış-malarda bulunmayı amaçlar” mantığından hareketle ASİM-SEN olarak emek peşinde meydanlarda hak, özgürlük ve emek mücadelesi verirken Başka müca-dele içinde olan, tüzüklerinin özellikle (b) fıkrasında belirtilen; “Ortak çalışma ilişkilerinde ekonomik, sosyal, kültürel, mesleki hak ve menfaatlerinin korunmasını ve geliştirilmesi”, (c) fıkrasında be-lirtilen; “Milli ve manevi değerlerini gözeterek, toplum ve çalışma barışını sağlama” ve (ç) mad-desinde belirtilen; “İşyerinden başlayarak tüm alanlarda, demokratik işleyişin sağlanmasını ve korunması” vb. ilkeleri boşa sayan; Savdes-Sen ve Sime-Sen üyelerini dershanelere yönlendiren, üye-lerinin dershaneye zaman ayırıp paralarını verirken kendisinin aynı yazının birinci grup birinci sıra, üçüncü grup birinci sıra, dördüncü grup üçüncü sıra kadroları şahsa münhasır olduğu görülmekte.

2.GRUP başlıklı;

En acısı ise bu kadronun SAVDES-SEN Genel Başkanına ait olduğudur. ASİM-SEN olarak tabii ki üzerimize düşen görevi yaparak Danıştay Başkan-lığına Görevde Yükselme Sınavına İlişkin İşlemler konulu emir için “YÜRÜTMENİN DURDURUL-MASI” davamızı açtık. Fakat anılan sendikaya üye arkadaşlarımızın da maddi ve manevi kayıpları dü-şünüldüğünde bu olayı bilmeleri haklarıdır düşünce-sindeyiz.

Her personelin bir sendikaya üye olması yönün-deki düşüncemiz nedeniyle yukarıda yazmış olduğu-muz olay ve uygulamalar bir kurum ya da kuruluşu eleştirmek amacı gütmemek ile birlikte Sendika ola-rak bunları dile getirmek ve bilgilendirmek çalışan emekçi arkadaşlara karşı sorumluluğumuzdur. Bun-

dan sonra yayımlanacak görevde yükselme ve benze-ri özlük hakları hakkındaki yayım ve uygulamalarda bu tür haksızlıkların takipçisi olacağız.

Kuruluşumuzdan bugüne kadar olduğu gibi bun-dan sonrada Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuv-vetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Ko-mutanlığı karargâh ve bağlılarında görev yapan tüm personelin hizmetinde olduğumuzu ve yapılan her haksızlığa karşı duruşumuzu hiç bozmadan Tüzüğü-müzde belirttiğimiz şekilde Atatürk ilke ve devrim-lerine sahip çıkarak, kültürel ve sosyal çalışmalarda bulunmaya devam edeceğimizi bildiririz.

S.NU DAİRESİ ŞUBESİ ÜNVANI KADRO NİTELİKLERİ KADRO MİKTARI

1 İNŞ.EML.VE NATO GÜV.YAT.D.BŞK.

EMLAK GRUP BAŞ-KANLIĞI PROT.VE SATIŞ İŞL.YNT.Ş.MD.

MÜDÜRHarita ve Kadastro Tekni-keri olup, 4 yıllık fakülte mezunu olmak

1

Page 15: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

13

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Son yıllarda sadece Türkiye’de değil, en ge-lişmiş kapitalist ülkelerde bile emekçilerin sahip olduğu en temel haklar birer birer ellerinden alı-nıyor. Bir taraftan satın alma gücü istikrarlı bir şekilde düşerken, ekonomik ve sosyal haklar başta olmak üzere, önemli hak kayıpları yaşanı-yor. Tüm toplumu yakından ilgilendiren parasız eğitim ve sağlık hakkı, sosyal güvenlik vb gibi kamu hizmetleri alanlarında yaşanan yoğun ti-carileştirme uygulamalarına paralel olarak, bu hizmetleri sunan kamu emekçilerinin iş güven-cesinin kaldırılması konusu hükümetin öncelikli gündemleri arasında.

Geçtiğimiz 12 yıl içinde günlük hayatın her alanında olduğu gibi, çalışma yaşamına yönelik olarak da çok sayıda yasal düzenleme yapıldı. Kamu ve özel sektör çalışma ilişkilerinde güven-cesizleştirme, kuralsızlaştırma ve emeğin aşırı sömürülmesini öngören düzenlemeler birbiriyle iç içe geçmiş bir şekilde, “iki adım ileri, bir adım geri” taktiği uygulanarak hayata geçirildi.

Kamu hizmetleri alanında uzunca bir süredir yurttaşlıktan müşteriye doğru ilerleyen dönüşüm süreci, zaman içinde “iş güvencesi” açısından özel istihdama göre daha “avantajlı” durumda olan kamu emekçilerini ve onların göreceli ola-rak daha “güvenceli” olan çalışma statülerini te-mel hedef haline getirdi.

‘Günün şartlarına uygun memur’

AKP hükümeti için iki önemli metin olan “2023 vizyonu” ve “2014 hükümet programı” kamu personel sisteminde yapılmak istenen de-ğişikliklerde asıl hedefin iş güvencesi olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Bunun için Anaya-sa’nın 128. maddesinde ve 657 sayılı DMK’da

yapılacak değişikliklerle “memur” tanımının değiştirilmesi planlanıyor. İş güvencesi çalışır-ken göstereceği bireysel performansa bağlı olan, angarya çalışmaya yatkın, çok yönlü olarak ça-lıştırılabilecek, kendisine verilen görevleri itiraz etmeden yerine getirecek “günün şartlarına uy-gun memur” istihdamını temel alan bir yönetim anlayışı oluşturulmak isteniyor.

Kamu emekçilerinin haklarını ellerinden al-mak için bugüne kadar önemli adımlar atıldı. Erken emeklilik, yeni personel almama, taşeron-laştırma, geçici süreli sözleşmeli personel çalış-tırma, 4-b, 4-c, 50-d, çakılı sözleşmeli çalışma, geçici-mevsimlik işçilik vb gibi uygulamalarla istihdamın yapısı önemli ölçüde esnek ve güven-cesiz bir hale getirildi.

Yıllardır tartışma konusu olan iş güvencesi konusunda hükümet basın üzerinden kamuoyu desteği almak için çeşitli girişimlerde bulundu. Gazetelerde “Görevini iyi yapmayan memur iş-ten çıkarılabilecek”, “Memurun verimliliği de ölçülecek”, “Çok çalışan çok, az çalışan az maaş alacak” vb gibi uygulamayı destekleyici haberler üzerinden yoğun bir propaganda yürütüldü.

Temel hedef güvencesiz istihdam

Kamu personel rejiminde yapılmak istenen değişiklikler, ana hedefinde güvencesiz çalışma olan ve işgücünü koruyucu herhangi bir düzen-lemenin olmadığı, sermayenin dönemsel ihtiyaç-larına uygun, esnek ve güvencesizlik temelinde bir istihdam rejimi oluşturulmak istendiğini gös-teriyor. Kamu istihdamının günümüz piyasacı yönetim anlayışına uygun bir şekilde “yeniden yapılandırılması” ve kamu emekçilerinin büyük bölümünün herhangi bir yasal ya da anayasal gü-

hedefteki iş güvencesin Dr. ERKAN AYDOĞANOĞLU

Page 16: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

14

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

14

vence olmadan çalıştırılması öncelikli hedefler arasında.

Bugüne kadar yaşanan uygulamalara ve ya-pılan hazırlıklara bakıldığında yeni personel sisteminin iki temel mantık üzerine kurulacağı söylemek mümkün. Birincisi; kamu emekçileri açısından işin, işyerinin, mesai saatinin, ücretin, yapılan işin ve çalışma süresinin belirsiz hale gelmesi. Başka bir ifade ile kamu istihdamın-da kuralsızlığın kural haline getirilmesi. İkinci nokta ise başta iş güvencesi olmak üzere çalışma düzeni ve koşullarının büyük ölçüde idarenin ve amirlerin insafına bırakılacak olması.

Ne yapılmalı?1965 yılında çıkarılan 657 sayılı Devlet

Memurları Kanunu’nda (DMK) bugüne ka-dar 700’ün üzerinde madde değişikliği yapıldı. Torba yasalarla ve çoğunlukla başka yasal dü-zenlemeler ile birlikte her dönemin ihtiyacına göre yapılan değişikliklerle kamu istihdamında esnekleşme, kuralsızlaştırma ve güvencesiz ça-lışma uygulamalarını yaygınlaştırmanın zemini oluşturuldu.

Sermaye artık yasal güvenceye sahip, hakları olan bir işgücü istemediği için kamu personel re-jiminde değişiklik yapılarak, kamu istihdamının özel sektöre benzetilmesini istiyor. Sendikalar, özellikle kamuda örgütlü olanlar, standart çalış-manın yaygın olduğu eski yapı üzerinden örgüt-lenme modelleri benimsediklerinden yeni duru-ma, yani esnek, kuralsız ve güvencesiz istihdam

biçimleri karşısında özellikle örgütlenme çalış-malarında ciddi bocalamalar yaşıyorlar.

Genel olarak bakıldığında 657 Sayılı DMK’nın savunulacak bir yanını bulmak müm-kün değil. Bu nedenle kamu emekçilerinin iş güvencesini savunurken, 657 sayılı DMK’yı savunmak büyük bir hata olur. Bu aşamada ya-pılması gereken, geçmiş yıllarda olduğu gibi sa-dece mevcut “memur statüsünün” savunulması değil, her türden kuralsız ve güvencesiz çalış-ma biçimlerine karşı işçi, memur, sözleşmeli, taşeron, 4-c’li ayrımı yapmadan topyekun bir mücadelenin örgütlenmesi olmalı. Bu aşamada yürütülecek mücadelede kamu-özel ayrımı yap-maksızın herkese güvenceli istihdam ve taşeron çalışmanın/çalıştırmanın yasaklanması talebi, kamu emekçilerinin iş güvencesi mücadelesi ile taşeron işçilerin kadro mücadelesini birleştiren bir işlev görebilir.

Kamuya yönelik kapsamlı saldırıların son halkası olan kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırma girişimleri, sadece kamu emek-çilerini değil, kamu hizmetinden yararlanan ge-niş halk kesimlerini de yakından ilgilendiriyor. Kamu hizmetlerinin paralı hale geldiği ve herke-sin bu hizmetlerden eşit koşullarda yararlanama-dığı bir ortamda, herkese eşit, nitelikli ve ulaşı-labilir kamu hizmetini ısrarla savunmak, ülkenin dört bir yanında bu hizmetleri yürütenlerin ve kamu hizmetlerinden yararlananların ortak tep-kisini örgütlemek bugün her zamankinden daha önemli hale gelmiş durumdadır.

Page 17: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

15

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

1. ÖRGÜTLENME FAALİYETLERİ:

Adana, İstanbul, Balıkesir, İzmir, Gaziantep, Diyarba-kır, Çorlu, Çanakkale, Muğla, Kırıkkale, Aksaz, Marma-ris, Merzifon, Niğde, Ardahan, Gelibolu il ve ilçelerinde işyeri ziyaretlerimiz ve bilgilendirme toplantılarımız de-vam etmektedir.

Adana Asker Hastanesi Baştabipliğinde aramıza yeni katılan arkadaşlarımızın ve İzmir Tersane Komutanlı-ğında üyelerimizin yapmış oldukları anket çalışmasıyla bizlere ulaştırdıkları fikirlerle daha da güçlenerek devam ediyoruz.

2. KOMİSYON FAALİYETLERİ:

MYK Kadın Sekreteriniz Özlem IŞIK’ın başkanlığın-da toplanan Sağlık Komisyonu çalışmalarını tamamlamış olup MYK’ya raporunu sunmuştur. Rapor web sitemizde www.asimsen.org.tr adresinde yayımlanmıştır.

3. EĞİTİM FAALİYETLERİ:

9-10-11 Mayıs 2014 tarihinde yapmış olduğumuz Baş-kanlar Kurulu toplantısına katılan il/ilçe temsilcilerimize ve 4 Temmuz 2014 tarihinde Ankara İş Yeri Temsilcileri-ne sendika konusunda eğitim verilmiştir.

4. BASINDA ASİMSEN:

24 Temmuz 2014 tarihinde ASİMSEN Genel Başkanı Ali Önal ve SİMED Genel Başkanı Mehmet

TUNCER tarafından yapılan basın açıklamasında TSK ve MSB bağlılarında çalışan işkolu arkadaşlarımızın; çalışma koşullarındaki haksızlıklara yönelik yapılacak eylemlerde işkolundaki diğer bağımsız sendikalara ortak çalışma davetinde bulunmuşlardır.5. NÖBET HİZMETLERİ:

Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet yönetmeliğinin 282’nci maddesinde 30 Mayıs 2013 gün ve 28662 sayılı Resmi gazetede yayımlanan değişiklik ile “sivil memur-lardan 24 hizmet yılını dolduranlar nöbet hizmetlerine dahil edilemez” hükmü gereği tüm kurumlara yazı yazı-larak nöbet hizmetlerinin kanunlar gereği düzenlenmesi için girişimlerde bulunulmuştur.6. İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ:

Memurlarımız, askeri kurumlarda, farklı karargâh, kurum, okul, fabrika, hastane vb… yerlerde çoğu işçi personel ile aynı ortamda ancak farklı statü ve sınıflarda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında hizmet vermektedirler. 6331 sayılı yasa gereği; işyerinde iş sağ-lığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü ön-lemleri almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyu-lup uyulmadığını denetlemek, çalışanları karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gereken tedbirler yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimi vermek zorunda olduğu ve İLKYARDIMCI bulundurulması için gerekli girişimlerde bulunulmuştur.

YapılanÇalışmalarımız

n ASİM-SEN

Balıkesir Asker Hastanesi • 18 Temmuz 2014

Başkanlar Kurulu Toplantısı • 9-11 Mayıs 2014

Page 18: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

16

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

7. SKOPİ KULLANIMI:

Sendikamız üyesi Röntgen Teknikeri veya Teknisyeni olarak Ameliyathane, Kalp Damar cerrahisi, Radyoloji ve benzeri skopi kullanılan birimlerde çalışan üyelerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için yazışmalar yapılmış-tır.

8. HESAP SORUMLULUĞU:

Türk Silahlı Kuvvetleri Kara, Hava ve Deniz Kuv-vetleri Komutanlıklarında “hesap sorumlusu” unvanı adı altında görev yapan devlet memurlarının yaptıkları işlere karşı Sayıştay denetimine tabi tutulan ünitelerde bulun-ması, kurum içinde ayrıca hesap teftişi vermesi, başta mali sorumluluk, iş güçlüğü, iş riski ve temininde güçlük gerektiren birimler olduğu bilinmektedir. Mali işlerde ça-lışan memurlarımızın mali ve özlük haklarının iyileştiril-mesine yönelik yazışmalar yapılmıştır.

9. MEMURLARIN ATAMA VE GÖREVLENDİRMELERİ:

Devlet Memurlarının atandıkları kadrolarda çalıştırıl-ması, gerek kanun gerekse yönetmelikler doğrultusunda atama ve görevlendirmelerin yapılmasının uygun olacağı, çalışanların kuruma karşı aidiyet duygusunun, moral ve motivasyonun attırılmasına yönelik uygulamaların yapıl-ması için gerekli girişimlerde bulunulmuştur.

10. DİSİPLİN KURULLARINDA GÖREVLENDİ-RİLECEK SENDİKA TEMSİLCİSİ:

Devlet memuru hakkında disiplin soruşturması yü-rütülmesi halinde ilgili memurun üyesi olduğu sendika-nın temsilcisinin de disiplin kurulunda yer alması koşulu getirilmiş olup, bunun dışında söz konusu Yönetmelikle belirlenen şartlara uyulması kaydıyla merkez disiplin ku-rulu ile yüksek disiplin kurullarının teşkilinin kurumlar tarafından yapılacağı hükme bağlanmıştır. Bu itibarla, kurulların oluşumunda yalnızca Yönetmelikte belirlenen koşullara uyulup uyulmadığı hususunun dikkate alınma-sının gerektiği, bunun dışında bulunduğu görev itibariyle zorunlu olarak kurul üyesi olan kişinin aynı zamanda sen-dika üyesi olma hususunun kurulun tarafsızlığının zede-leyeceği şeklindeki görüşte sendikal mevzuat açısından hukuki uyarlık bulunmadığı mütalaa edilmektedir. Disip-lin ve yüksek disiplin kurulunda sendika temsilcisi olma-dan verilen ceza geçersiz olduğu ve disiplin kurullarında sendika temsilcisi bulundurma zorunluluğu nedeniyle ya-zışmalar yapılmıştır.

11. ATAMA VE YER DEĞİŞTİRME YÖNETMELİĞİ:

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Yer Değiş-tirme Suretiyle atama başlıklı 72’nci maddesine Ek fıkra (6/2/2014-6518/10 md) “ilgili uyarınca verilecek rapora göre kendisi, eşi veya birinci derece kan hısımlığı bulu-nan bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri engelli olan memurların engellilik durumlarından kaynaklanan yer

değiştirme taleplerinin karşılanması için düzenlemeler yapılır” hükmü eklenmiştir. Sendikamız tarafından ge-rekli yazışmalar yapılmıştır.

12. GÖREVLENDİRMELER HAKKINDA:

Gerek kanun, gerekse yönetmeliklerde memurların atama ve yer değiştirmeleri açıkça belirtilmesine rağmen, Komutanlık, kurum ve karargâhlarda halen memurların yer değiştirmeleri birlik kurum ve karargâhlarda görevli komutanlar tarafından boş kadroları değerlendirmek, per-sonel zafiyetini gidermek için kullanılmakta, bu durumda memurlar arasında kuruma olan aidiyet duygusunu derin-den sarsmaktadır.

Hukuka aykırı görevlendirmelerin yapıldığı birlikler-de görevli işkolu arkadaşlarımızın müracaatı üzerine kişi-sel girişimler yapılmakta olup söz konusu görevlendirme-lerle ilgili işveren konumundaki MSB,Kuvvet Komutan-lıkları,Genkur ve görevlendirmelerin yapıldığı birliklere konuyla ilgili gerekli yazışmalar yapılmıştır.13. MUVAFAKAT VERİLMESİ:

Memurların çalışma hakkı olduğu gibi atama ve mu-vafakat alma hakkının da olduğu gerçeğiyle memurların yer değiştirmesinde kolaylığın sağlanması, yasal düzen-lemelerin yeniden yapılması için gerekli girişimlerde bu-lunulmuştur.14. NÖBET ÜCRETİ:

Nöbet hizmetleri ve fazla mesai ücreti ödenmesine yö-nelik kurumlara dilekçeler yazılmış olup, bünyesinde Dö-ner Sermaye olan kurumların nöbet ücreti ve fazla mesai ücreti ödenmesi, ayrıc; Hastanelerin diyaliz ve ameliyat-hane birimlerinde görev yapan çalışanların Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu görüşü gereği % 50 artırımlı nöbet ücretinin Toplu Sözleşmenin “Nöbet Ücreti” alt başlıklı 7’inci maddesi uyarınca yoğun bakım, acil servis ve 112 acil sağlık hizmetleri yanında diyaliz ve ameliyathane birimleri içinde geçerli olduğu ve yapılacak ödemelerde 01 Ocak 2014 tarihi itibariyle yürürlük kazandığının göz önünde bulundurulması gerektiğine karar vermiştir.

15. MALTEPE ORDUEVİNİN MEMUR MİSAFİRHANESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ:

İstanbul’da bulunan Maltepe orduevinin memur mi-safirhanesine dönüştürülmesi, hem TSK içinde aile birli-ğinin sağlam ve güvenilir olmasını pekiştirecek, hem de başka illerden İstanbul’a görevli olarak gelen personelin yer sıkıntısı yaşamadan, daha güvenilir bir ortamda kal-masına ve İstanbul’da görev yapan personelin yer sıkıntısı yaşamadan aynı Ankara’da bulunan misafirhanede oldu-ğu gibi sosyal faaliyetlerini icra etmesine olanak sağla-yacaktır.

16. DOĞUM SONRASI NÖBET VE GECE VARDİYASI:

657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 101’nci mad-desinde yapılan değişiklik, halen TSK’da görevli memur-

Page 19: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

17

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

lara uygulanmak istenmemektedir. Gebe ve Engelli per-sonelin iki yıl nöbet ve gece çalışmalarından muaf tutul-ması için yazışmalar yapılmıştır.

17. SERVİS ARAÇLARI:

Doğu ve Güneydoğu bölgemizde görevli memurlar güvenlik nedeniyle servis araçlarından yararlanamamak-ta, maddi kayba uğramaktadırlar. Servis aracı çıkarıl-ması veya toplu taşıma araçlarından faydalanmaları için girişimlerde bulunulmuştur.

18. KREŞ AÇILMASI:

Kanun ve Yönetmelik gereği işyerlerinde kreş açıl-ması, kreş açmanın mümkün olmadığı yerlerde merkezi kreşlerin açılması ve söz konusu merkezi kreşlere birlik/kurumlar tarafından servis hizmetinin sağlanmasına yö-nelik yazışmalar yapılmış olup kurumdan gelecek cevaba göre çalışmalar devam edecektir.

19. CEZALAR VE SAVUNMALAR:

Farklı Karargah ve kurumlarda görevli üyelerimizin savunmaları istenmiş, ceza almamalarına yönelik 297 di-lekçe yazılmış ayrıca verilen cezaların disiplin kurulunda görüşülmesi içinde 9 dilekçe yazılmıştır.

20. AÇILAN DAVALAR:

* Memurların Görevde Yükselme Sınavları için yürüt-meyi durdurma,

* Sosyal tesisler, kamplar, orduevleri vb… kurumlardan memurlarında yararlanması için yönetmelik değişikli-ğine yönelik dava açılmıştır.

* Üyelerimizden iki arkadaşımızın muvafakat alması için dava açılmıştır.

* Teknisyen ve Teknikerlerin sınıfı dışında iş yapmala-rından dolayı dava açılmıştır.

* Resepsiyonistlerin Genel İdari Hizmetler Sınıfına (GİHS) geçirilmeleri için dava açılmıştır.

* Devlet memurluğundan çıkarılan bir memurun, me-murluğa dönmesi için dava açılmıştır.

Toplumsal hafızamızda silinmeyecek izler bırakan depremler ve Soma faciası bizlere göstermiştir ki vatandaşların, çalışanların can güvenliklerine yönelik tedbirler alınmadığı takdirde ortaya çok trajik tablolar çıkmaktadır.

Bizler, sivil memurlar adına da aynı endişeleri yaşamaktayız. Bu se-beple atacağımız adımları ve devletin anayasal ödevini yetkililere ve tüm kamuoyuna ifade etmek adına bu açıklamayı yapmayı her şeyden önce bir vatandaşlık görevi addediyoruz.

Kabul edileceği üzere Birinci ve İkinci dünya savaşları insanlık tarihinin en çok can kayıplarına neden olmuştur. Bilhassa İkinci dünya savaşında yaklaşık yetmiş üç milyon insan hayatını kaybetmiştir. Ancak bu dehşet verici sayıyı daha dehşetli kılan gerçek ise bu sayının yaklaşık kırk iki milyo-nunun sivil insan kaybı olduğudur. Bu trajik tablo ve her geçen gün gelişen silah teknolojisi; dünya devletlerini savaşın insanlık dışı bir boyuta getirilme-mesi ve en azından sivil can kayıplarını önlemek adına Cenevre Sözleş-meleri’ni yapmaya teşvik etmiştir. Son günlerde yurt ve dünya kamuoyunu meşgul eden ve insanlık adına bir utanç vesikası olarak tarihe kazınacak İsrail-Filistin savaşında da görüldüğü üzere bu insanlık ayıbını ayıp yapan en büyük gerekçe Filistinli sivillerin katledilmesi gerçeğidir. İsrail’in çoluk-çocuk demeden önüne gelen her Filistinliyi katletmesi, Cenevre Sözleşmeleri’ni ihlal ederek hastaneleri dahi hedef gözetmeksizin vurması “savaş suçu” gerçeğini bir tokat gibi tüm insanlığın yüzüne vurmaktadır. Bu vesileyle ölen tüm Filistinlilere Allah’tan rahmet diler, Ortadoğu’da tez zamanda barış ikli-minin sağlanmasını en kalbi duygularla temenni ederiz.

Ülkemizin de taraf olduğu Cenevre Sözleşmelerine göre savaş sıra-sında siviller, askeri bölgeler içerisinde bulunmamalıdır. Bilindiği üzere Ana-yasa Mahkemesi’nin 1 Aralık 2012 tarihinde 28484 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kararında sivil memurlar asker şahıs tanımından çıkarılmış, yıllardır süren asker-sivil bilmecesi sivil tanımlaması ile son bulmuştur. Ay-rıca sivil memurların Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında olmadığını, resmen ve hukuken Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli olmadığını önemle hatırlatmak isteriz.

Hali hazırda sivil memurlar askeri bölgelerde, askeri personel ile fiziksel ve hiyerarşik olarak birlikte çalışmaktadır. Olası bir savaş durumunda ise

sivil memurların can güvenliği bulunmamaktadır. Yaşanan terör saldırıla-rında şehit olan askeri personeller olduğu gibi yaralanan, zarar gören sivil memurların olduğunu bilmekteyiz. Olası bir savaş durumunda bu gerçeğin çok daha korkunç bir hal alacağını tahmin etmek zor değildir.

Cenevre Sözleşmeleri gereği bu sözleşmeye taraf olan her devlet, kendi sivil vatandaşlarının askeri bölgelerden uzaklaştırılması ve güvenli yerlere sevk edilmesi hususunu taahhüt etmiş; bu taahhüte aykırı bir du-rum söz konusu olduğunda sorumluluğun her devletin kendisinde olduğu-nu hüküm altına alınmıştır. Ülkemizin mevcut şartlar altında bu hususta ted-bir almaması durumunda savaş suçu işleme riski ile karşı karşıya olduğunu önemle hatırlatmak isteriz.

Anayasa Mahkemesince sivil memurların sendika kurma yasağını kal-dıran ve 12 Temmuz 2013 tarihinde 28705 sayılı Resmi Gazete’de yayım-lanarak yürürlüğe giren kararda, Sivil Memurlar için; “Asker kişi sayılmayan ve silah kullanımını gerektirmeyen kimi teknik ve lojistik hizmetleri yürüten sivil personel…” ifadesi kullanılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin bu isabet-li tanımlamasına uygun, askeri bölge tanımlaması içerisinde olmayan ve askeri personel ile fiziksel-hiyerarşik olarak ayrı, elverişli bir ortamda görev yapmak tüm sivil memurların hakkıdır. Bu elverişli çalışma koşullarının sağ-lanması da devletin anayasal görevidir. Devlet, bu koşulları gerçekleştirene kadar gerekli geçici kanuni düzenlemeleri yaparak tüm sivil memurlara aynı ya da benzer işleri yaptıkları askeri personelin sosyal hak ve tazminatların-dan faydalanma hakkını sağlamalıdır. Asker şahısların muhatap olacakları işlerle, sivil şahıs olan personelin muhatap olacakları işlerin ayrımını net şekilde düzenlemek idarenin üstüne düşen en önemli görevlerden biridir.

Özet olarak bu hukuki çerçevede gerek gerçek kişiler gerekse tüzel kişilikler olarak yaptığımız başvurular idare tarafından olumsuz cevaplandı-rılmış ve sonuç olarak bizlere dava açma hakkı doğmuştur. Başlatacağımız yargısal mücadelemizin gerek yetkili makamlarca, gerek Türk adaletince ve gerekse kamu vicdanınca müspet görüleceğine inanıyor, bu haklı talepleri-mizin karşılığını alana kadar davamızın sonuna kadar takipçisi olacağımızın herkesçe bilinmesini istiyoruz.

Basın Açıklaması • 24 Temmuz 2014

Basına ve Kamuoyuna

Page 20: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

18

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Bir engelli gözüyle degerlendir-diğimiz zaman, bu sorunlar engel gruplarına göre farklılıklar göster-mektedir.

Günümüzde bütün engellilerin en büyük sorunu, istihdam sorunudur. Çünkü bir engelli bir taraftan enge-linin zorluklarıyla uğraşırken diğer taraftanda maddi imkansızlıkların

olması engelli kişiyi en çok etkileyen faktörlerden birisi olarak nitelendirilebilir. İşte bu bağlamda düşündüğümüz zaman en-gellinin durumu açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Öncelikle maddi imkanları sağlayarak insanları sosyal bir statüye soka-bilirsiniz. Maddi olanaklar verilmeden insanlara sosyal im-kanların sunulması, hiçbir anlam teşkil etmez. Günümüzde maddi olanaklar olmadan hiçbir şeyin yapılamayacağı açık ve nettir. Bir noktada sağlığımızla ilğili bir sorunda dahi, maddi imkanınız kadar sağlık hizmeti alabiliyorsunuz.

İşte bunun içinde engellilere ayrılmış olan kadroların, tam olarak doldurulması ve gerekli denetim mekanizmalarının daha aktif hale getirilerek engelli kadrosunda istihdam sağla-mayan işverene ağır müeyyideler uygulanmalıdır. Yeterli olma-yan engelli kadroları artırılıp engelli bireylere mesleki eğitim verilerek meslek sahibi birer birey olmaları sağlanmalıdır. Bu şekilde bir çalışma yaparak engelli bireylerin topluma kazandı-rılarak istihdamı konusunda kısmi bir çözüm sunulabilir. Tabi bu çözümler sadece yaşadığımız zaman içindir. Bunun için daha verimli projeler geliştirerek ilerleyen zaman dilimi içinde daha köklü ve daha etkili çözümler bulunmalıdır.

Engelliler için bir sorunda eğitim sorunudur. Eğitim konu-sunda engelli olan kişilere yeterli eğitim olanaklarının sağlan-maması engelli insanları oldukça zor durumda bırakmaktadır. Çünkü eğitimin olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. İnsanlar eğitim alsın’ki bazı konularda gerçekleri görebilsin kendine güvenebilsin. Hala günümüzde engelli kişileri dışlayan eğitim-cilerin olması ve bu gibi haberlerin medyada çıkması oldukça üzücü ve düşündürücüdür.

Engelli insanlara sosyal etkinliklerin sunulmaması veya yeterli sosyal faaliyet olanaklarının verilmemeside ayrı bir so-run olarak karşımızda durmaktadır. İnsanlarla ve kendimizle barışık bir hayat yaşayabilmek için insanların bir araya geldik-leri sosyal etkinliklerin düzenlenmesi engelliler için çok önem-lidir.

Diğer taraftan her zaman gündeme gelen konu çevre dü-zenlemelerinin engelli insanlara uygun olarak yapılmaması, engelliler için ayrılmış otoparklara engelli olmayan bireylerin araçlarını park etmesi, Alışveriş merkezlerinin engelli kişilere uygun olarak dizayn edilmemesi, engelliler konusunda hem en-gelli insanları hemde toplumumuzu bilinçlendirecek semi-nerlerin çok az olması.

İşte burada yapılması gerekenleri ihtiyaç önceliğine göre değerlendirilerek engellilere bu olanakların sunulması, engelli insanların hayatını önemli ölçüde kolaylaştıracaktır.

Şunuda unutmamak gerekir ki, her engelli de diğer insanlar gibi duygular yaşamaktadır.

Toplumumuz engelli bireylere acıyarak, dışlayarak veya görmezden gelerek hiçbir yere varamaz.

Engelliyiz fakat engelimizle olan mücadelemizi en onurlu şekilde vermeye de kararlıyız. Toplumumuzun bir önyargısı mevcuttur. Zira bir engelli olarak toplumumuzun bu önyargısı-nı ortadan kaldırmakta bizlerin gayretiyle olacaktır. İşte burada bizim istediğimizde şudur; biz engellilere fırsat verilsin, ondan sonra bir değerlendirme yapılsın. İnsanlara hiçbir hak tanınma-dan sadece kendi düşüncelerimizle olayları önyargılı biçimde yorumlamak bana göre haksızlıktır. Diğer taraftan engelli in-sanlara hiçbir işe yaramayan insan gözüyle bakmakta etik bir davranış değildir. Halbuki burada birçok engelli arkadaşımızın normal insanlardan daha başarılı olduğu bilinmektedir. Burada konu fırsat verilmesine dayanıyor.

Toplumumuzun engelliye bakış açısının bu kadar umutsuz olması, biz engellilerin önündeki en büyük engellerden birisi-dir. Toplumumuzun sorunu olan engelli sorununa, insanların bu kadar atıl kalması da ayrı bir tartışma konusudur. İşte burada engellinin kendisini topluma ifade edememesi, toplumdan ken-disini uzaklaştırarak kendi kabuğuna çekilmesi, kendisine olan özgüvenini yitirmesinin en büyük nedeni, toplumumuzun en-gelliye bakış açısının olumsuz olmasından kaynaklanmaktadır.

Unutmayalım ki; her sağlam insanda bir engelli olabilir. İşte o zaman insanlar bizi daha iyi anlarlar. Lakin bizi anla-masalar da kesinlikle hiçbir insanın bizi anlaması için, engelli olmasını istememizde asla söz konusu değildir. Burada sadece bizi anlamak istemeyen kişiler için bir durum değerlendirilmesi yapılmıştır.

Bir düşünün en sevdiğiniz insan engelli ve toplum ona acı-yan gözlerle bakıyor. Acaba ne hissederdiniz?

Veya kendinizi bir engelli olarak düşünün! Top-lum size umutsuz gözle baksa ne hissederdiniz? işte sorunun temel noktası da burasıdır. İnsanla-rımız bir konuyu değerlendirirken sadece kendi-

lerine göre değerlendiriyorlar. Birde karşımızdaki insanın yeri-ne kendimizi koyabilsek ve konuya o gözle bakabilsek, sanırım sorunun büyük bir kısmı çözülecektir.

Hayatımızda keşkeler olmaması için konuyu daha geniş açı-dan değerlendirerek, yaşadığınız toplumdaki engelli insanlara gerekli desteği vermek bütün toplumumuz için önemlidir. Zira yarın kimin ne olacağı hiç belli değildir.

Engelli İstihdamın OSMAN TIBIKOĞLU Üye / TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi

Page 21: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

19

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Aynı kurumda beraber çalıştığımız işçi arkadaşlarımız birer sendika üyesiydiler işçi arkadaşların bu örgütlü hareketlerine on yıllar boyu gıpta ile bakan biz memurlarında bir gün sendikalı olarak, beraber hareket edecekleri günlerin ne zaman geleceğini düşünüp, uğramış olduğumuz haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı sendikalı olarak mücadele etme hayalleri ile yaşardık.

ASİM,SEN’le uzun uğraşlar, on yıllarca süren mücadele so-nucu 23 Temmuz 2013 tarihinde sendikayı yeniden kurduk.

6331 sayılı İş Sağlığı ve güvenliği kanununda;İşveren: Çalışan istihdam eden gerçek veya tüzel kişi yahut

tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşları Çalışan: Kendi özel kanunlarındaki statülerine bakılmaksı-

zın kamu veya özel işyerlerinde istihdam edilen gerçek kişiyi,İşyeri: Mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve

olmayan unsurlar ile çalışanın birlikte örgütlendiği, işverenin iş-yerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim yerleri ve avlu gibi diğer ek-lentiler ve araçları da içeren organizasyonu

Çalışan temsilcisi: İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışma-lara katılma, çalışmaları izleme, tedbir alınmasını isteme, tek-liflerde bulunma ve benzeri konularda çalışanları temsil etmeye yetkili çalışanı olarakifade eder

Memur sendika işyeri temsilcisi bulundukları işyerinde ça-lışanlarca seçilir . Sendikayı iş yerinde işverene, sendikayı üye-lere, üyeleri sendikaya yönelik temsil eden kişidir. Hal böyle olduğu halde aynı işyerinde işçi sendikası olması doğal olarak işveren vekilinde kafasını karıştırmakta senelerin vermiş olduğu alışkanlıklar kolay terk edilerek memur sendikasının varlığının kabul edilmesinde zorluklar yaşanmaktadır.

Memur sendikalarının kurulmasında yaşanan problemler şimdide temsil ve söz alma konusunda sıkıntılara sebep olmakta-dır. 4857 Sayılı iş kanununa göre kurulması zorunlu olan iş yeri kurullarında memur temsilcilerininde görev yapmaları gerektiği halde işveren temsilcileri bu durumu fazla dikkate almadıkları, memur sorunları hakkında kendilerinin almış oldukları kararların yeterli olduğunu düşünmekteler.

Çalışma hayatında memurların özellikle sivil memur olarak adlandırılan bizlerin üretmiş olduğumuz işler ve hizmetlerimiz-yok sayılmakta emeğimizin ve gayretlerimizin karşılığını alama-makta moral ve motivasyonumuz düşmekte maruz kalmış oldu-ğumuz haksızlıklar karşısında duramamakta ve kurtuluşu başka kurum ve kuruluşlara geçmekte buluyoruz. Sistem içerisinde bütün çalışanların bir aile olduğu söylenmekte ama iş icraata gel-diği zaman ayrıma tabi tutulmakta kimsenin yapmak istemediği işlere arzumuz ve isteğimiz dışında görevlendirilmekteyiz.

İş veren vekilinin kamu görevlileri sendikalarına yaklaşımı-da bu yönde olmakta ayrımcılığa tabi tutulmaktayız işçi sendi-

ka temsilcilerine sendika temsilci odası tahsisi edildiği halde bu özen memur sendika temsilcilerine gösterilmemekte çalışanlar arasında oluşan problemlerde memur sendika temsilcilerinin gö-rüşleri dikkate alınmamakta yok sayılmakta, her zaman olduğu gibi ikinci sınıf insan muamelesi görmekteyiz.

Problemleri dile getirdiğimiz zaman bizlerin çözüm maka-mı olduğumuz sanılarak en ufak sorunların çözümünde bile iş yokuşa sürülerek baskı oluşturulmaktadır. Bir çalışan olarak bizler hata veya yanlışlık yaptığımız zaman ise iş veren vekil-lerinin birer amir oldukları akıllarına gelmekte, her türlü kanun ve mevzuatın kendilerine vermiş olduğu yetkileri sonuna kadar kullanmakta, çekinilmemekte ama mahiyetlerinde çalışan biz memurlarında kanun, yönetmelik ve tüzüklerlesahip olduğu hak-ların çalışma hayatına geçirilmesi ve uygulatılmasından sorumlu olduklarını unutmaktadırlar.

Görev yaptığımız iş yerlerinde ve kurumlarda işverenler ta-rafından bütün çalışanlar olarak bir aile olduğumuz söylenmekte birlik, beraberlik ve iş yeri huzurundan bahsedilmekte, aynı işleri yapan aynı düzeyde eğitim alan çalışanlar arasında asker, memur, işçi ayrımı yapılarak çalışanlar arasında ayrımcılığa neden olun-maktadır. Bu ayrımcılığın sebepleri sorulduğu zaman ise devlete maliyetleri öne sürülmekte kadro ve ihtisasların bu çerçevede ih-tiyaçlara göre dizayn edildiği söylenmekte, ama aynı çatı altında, farklı odalarda çalışan bu kişilerin birer insan oldukları, her bi-rinin yaşama ve çalışma hakkı olduğu unutulmakta aynı mesleki bilgilere sahip kişiler arasında çatışma çıkarılmaktadır.

İşveren vekilinin işçi sendika temsilcilerine yaklaşımları biz-lere yaklaşımlarından daha farklı olmakta sorun ve problemlerin çözümünde kendi aralarında oluşan ikili ilişkilerini kullanmakta, memur sendikalarını ve temsilcilerini herhalde yılların vermiş olduğu alışkanlıklardan dolayı varlıklarını kabul edememekte-dirler. 4688 sayılı sendikalar kanununa göre sendika kuran ve bu sendikaya üye olan Askeri İşyerlerinde Görevli biz devlet me-murlarının da çalışma hayatında sorunlarını dile getirmeleri ve çözümlerinde söz sahibi oldukları bilinmelidir.

Üretimin ve çalışmanın hiçbir acıya ve kesintiye yol açma-dan yürütülmesi önemlidir. Sürprizlerle karşılaşmadan yaşamı ve üretimi sürdürebilmek kendiliğinden olmaz. İş yerinin tasarımın-dan, kuruluşuna makinelerin yerleştirilmesinden üretim süreci-nin başlatılmasına kadar birçok aşamada öngörü sahibi olmayı gerektirir. İnsan Kaynakları Yönetiminin esas faktörüne dikkat edilerek “Önce İnsan” düşüncesinin işveren tarafından önem-senerek işyerinde sadece asker ve işçi personel olmadığı biz memurlarında aynı ortamda bulunduğu sorun ve problemlerin çözümünde memurların, memur işyeri temsilcilerinde görüş ve önerilerinin dikkate alınmasını gerekmektedir. Çünkü bir konu hakkında tek başına karar verici konuma girmek cesaret ister her kesin katılımının sağlanarak görüş birliği ile sorun ve problemle-rin ortaya konulması hem ayrımcılığı ortadan kaldırılacak, aynı işleri yapan değişik statüdeki çalışanlar arsındaki çekişmelere son vererek çalışma hayatındaki barışı yaratacaktır.

İş Veren TemsilcilerininMEMUR VE İŞÇİ SENDİKA TEMSİLCİLERİNEYaklaşımları ve İşyeri Sorunları

n ERDAL ACER ASİM-SEN Ankara İşyeri Temsilcisi

Page 22: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

20

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Siz değerli üyelerimize layık ola-bilmek adına; dik duruşu, cesaretli ba-kış açısı ve tabandan gelen sese kulak vermeyi şiar edinen ilkeli yaklaşımı ile askeri işyerlerindeki kamu çalışanları-nın sesi olmaya namzet sendikamızın kurumsal kimliğini geliştirmeye devam ediyoruz. İşte askeri sendikacılıkta bir ilk olarak, dünya sendikacılık tarihinde eşine az rastlanan bir proje ile karşınız-dayız. İzmir Tersanesi’ ndeki yol arka-daşlarımızın katkıları ile gerçekleştirdi-ğimiz ve sendikamızı oturmuş kurumsal kimliği ile geleceğe taşıyacağına inan-dığımız ASİM-SEN Marşı’ nın sözlerini sizlerle paylaşmaktan onur duyarız. Bu vesile ile; üyelerinin hakkını, hukukunu savunmak ve ko-rumak adına; bilindik ezberci, kolaycı sendikacılık anlayışı

ile çalışanlarn hak kaybına uğramasına asla müsamaha göstermeyen, daha önce denenmemiş olan tüm meşru yolları il-keli yaklaşımını koruyarak denemekten imtina etmeyen ve belli güç odakları ta-rafından mücadele gücünü zayıflatmak adına önüne açılmaya çalışılan sahte ge-niş kapılar yerine, biz çalışanlardan al-dığı güç ve inançla açtığı dar kapılardan geçmeyi yeğ tutan bir sendikanın üye-si olmaktan gurur duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz. ASİM-SEN marşının çalışmaları sürerken bizden desteklerini esirgemeyen değerli sanatçımız Ali AS-

KERin sendikamızı ziyaret etmesi bizleri sevindirmiş ve onurlandırmıştır.

ASİM-SEN MARŞIn TUNCAY AYVAZ İzmir Tersane Komutanlığı İşyeri Temsilcisi

ASİMSEN Askeri İşyerlerinde Görevli Kamu Çalışanları SendikasıAtatürk ilke ve devrimlerinin ışığındaAy-yıldızlı bayrağını al da gelASİMSEN’e el verinSendikan olsun diyeMücadeleye girinHakkın aransın diyeHakkını arar yineASİMSEN ASİMSENHaydi elele verinSöz yetkin olsun diyeMücadeleye girinHakkın aransın diye

Mücadele Dolu Yıllar TanığımdırEngeller hep yolum olduYolum olduAnam, bacım, arkadaşlar tanığımdırBaskılardan gülüm solduGülüm solduİşçi memur emekçiler tamığımdırYasak gelip beni bulduASİMSEN’e katıl sen birlik olalım dersenHakkını arayalımAsker değilsinki senASİMSEN’de birleş senEmekten yana isenHakkını arayalımKöle değilsinki sen

ASİM-SEN MARŞI

Veli Başaran Kurucu Üye / Ali Asker (Sanatçı)

Page 23: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

21

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı; kanunla kurulmuş, ba-ğımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, makul bir süre içerisinde, aleni ve hakkaniyete uygun olarak yargılanma şeklinde tanımlanmaktadır. Askeri Mahkemeler, Anayasa-da ve ilgili kanunlarda düzenlenmiştir. Anayasanın 36’ncı maddesinde, herhangi bir ayrım yapılmaksızın, adli, idari ve askeri yargılama bakımından herkesin adil yargılanma hak-kına sahip olduğu ifade edilmiştir.

Anayasada 145’nci maddesine istinaden çıkarılan 353 Sa-yılı Kanunun 9’uncu maddesinde askeri mahkemelerin gö-rev ve yetkileri “Askeri mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların as-ker kişiler aleyhine (İptal ibareler: Anayasa Mah:15/03/2012 tarih 2011/E,2012/36 K.) (...) (...) yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak iş-ledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler.” şek-linde düzenlenmiştir.

353 sayılı Kanunun 9’uncu maddesi uyarınca askeri mah-kemeler; asker kişilerin, as-keri olan suçlarına, asker ki-şilerin asker kişiler aleyhine işledikleri suçlarına ve asker kişilerin askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak iş-ledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler.

Hemen belirtmek gerekir ki asker kişiler tarafından iş-lenmiş olsa bile “Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar” adliye mah-kemelerinde görülmektedir. Anayasada 145 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 3/2’nci maddesi uyarınca, Askeri mahkemelerin savaş hali haricinde, as-ker olmayan kişileri yani sivilleri yargılama görevi bu-lunmamaktadır. Anayasada 145/3’üncü maddesinde Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili olduklarının kanunla düzenleneceği be-lirtilmiştir. 353 sayılı Kanunun 14’üncü maddesinde, Askeri Mahkemelerin savaş halinde hangi kişiler ve suçlar hakkın-da görevli olduğu düzenlenmiştir.

Anayasa mahkemesinin 13 Temmuz 2013 tarihli kara-rında “Asker kişilerin kim olduğu, 353 sayılı Kanun’un 10. maddesindeki “ASKER KİŞİLER: Bu Kanunun uygulanma-sında aşağıda yazılı olanlar asker kişi sayılırlar:

– (Değişik bent: 29/06/2006-5530 S.K./2.mad) Muvazzaf askerler; subaylar, astsubaylar, askerî öğrenciler, uzman jandarmalar, uzman erbaşlar, erbaş ve erler,

– Yedek askerler (Askeri hizmette bulundukları sürece), – Milli Savunma Bakanlığı veya Türk Silahlı Kuvvetleri

kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel, (mülga)– Askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan

işçiler, – Rızası ile Türk Silahlı Kuvvetlerine katılanlar,” hükmü

ile belirlenmektedir. Anayasa Mahkemesi tarafından ve-rilen karar ile 353 sayılı kanunun 10/c fıkrasındaki sivil personele ilişkin hükümler iptal edilerek bu kişilerin as-ker kişi tanımından çıkarılmasının gerektiği belirtilmiş-tir. 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu’nun Türk Silahlı

Kuvvetlerini tanımlayan bi-rinci maddesi de “Türk Silahlı Kuvvetleri: Kara (Jandarma dahil), Deniz ve Hava Kuv-vetleri subay, askeri memur, astsubay, erbaş ve erleri ile askeri öğrencilerden teşekkül eden ve seferde ihtiyatlarla ik-mal edilen, kadro ve kuruluş-larla teşkilatı gösterilen silahlı Devlet kuvvetidir.” hükmü ile de TSK’nın oluşumunda sivil memurlar askeri kişi olarak sayılmamıştır.

TSK’da görevli memurları, Anayasada 145 ve 5271 sayılı Ceza Mahkemeleri Kanunu-nun 3/2 maddesi gereği askeri mahkemelerin asker olmayan sivilleri yargılama hakkı bulunmamaktadır. Ancak halen memurların birçok davası Askeri Yüksek İdari Mahkeme-sinde görülmekte, İdari ve Disiplin suçlarından dolayı me-murlarınız Askeri Mahkemelere sevk edilmektedir.

31.5.2011 tarihinde AİHM 2’nci Dairesi tarafından veri-len ve 28.11.2011 tarihinde Büyük Daire Kararı özetle; Ülke hukukundaki bazı hükümler nedeniyle MSB ile TSK kad-ro ve kuruluşunda çalışan sivil personel, asker kişi olarak değerlendirilmekte ise de; Avrupa İnsan Hakları Mahke-mesi’nce söz konusu sivil personelin asker kişi olarak kabul edilmediği, aksine bunların sivil kişi olarak kabul edildiği, ülke hukukunda MSB ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personeli asker kişi olarak tanım-layan hükümlerin, söz konusu sivil personeli normal mah-

ADİL YARGILANMA

HAKKIn İLHAN TAN Genel TİS ve Hukuk Sekreteri

Page 24: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

22

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

kemelerde yargılanan sivillerden farklı bir pozisyona soktu-ğu, bu farklı pozisyon nedeniyle söz konusu sivil personelin aşırı/ağır yaptırıma maruz kaldığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince iç hukuk kuralları ile düzenlenmiş olsa bile, askerî mahkemelerin siviller üzerinde yargı yetkisine sahip olmasının, sivillerin askerî mahkemelerin bağımsızlık ve tarafsızlığı ile ilgili besledikleri şüphelerin objektif olarak haklı olduğunun kabul edilmesi temelinde, Sözleşme’nin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasına aykırı olduğu tespitinde bulunulduğu için bu tespitin, TSK kadro ve kuruluşunda ça-lışan sivil personele askerî mahkemede yargılanmasında da

geçerli olduğu, sadece iç hukuk kuralla rının “TSK kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personelin askerî mahkemelerde yargılanması için yeterli bir neden teşkil etmediği” sonucuna varıldığı belirtilmiştir. TSK’da görevli bir sivil personelin, ordu mensubu hâkimler tarafından askerî ceza mahkemele-rinde yargılanmasının adil olmadığı kanaati vurgulanarak, sivil kişi olarak kabul edilen sivil personelin, bu mahkeme-lerin bağımsızlığına ve tarafsızlığına duyduğu şüphe nede-niyle, askerî mahkemelerin sivil kişileri yargılama yetkisi-nin AİHS’nin 6/1’inci maddesindeki adil yargılama ilkesine aykırı olduğu kabul edilmiştir.

İşyerinde yaşanan sorunlarda ne yapmalıyız?

* İşyeri Temsilcisi olmadığı durumlarda öncelikle şube hukuk sekreteri ile iletişime geçebilirsi-niz. Şubeleşmediğimiz yerlerde ise direk MYK Hukuk Sekreterimizi arayabilirsiniz.

** Dava açma yetkisi MYK yetkisinde olup sorunlarla ilgili Birlik/Kurumlara yazılacak yazılar MYK tarafından yazılacaktır.

İŞ YERİNDE SORUN YAŞADIK

İŞ YERİ TEMSİLCİSİYLE GÖRÜŞÜN(*)

İŞ YERİ TEMSİLCİSİ SORUNU ÇÖZEBİLDİ Mİ?

ASİM-SEN ŞUBE HUKUKSEKRETERİNE SORUN AKTARILACAK

ASİM-SEN MYK HUKUKSEKRETERİNE KONU AKTARILACAK

SORUN ÇÖZÜLDÜ

DAVA / DİLEKÇE **

İŞYERİTEMSİLCİSİYLE

GÖRÜŞÜN*

SORUNÇÖZÜLDÜ

E

H

H

E

SORUNÇÖZÜLDÜ

ŞUBE HUKUKSEKRETERİ SORUNU

ÇÖZEBİLDİ Mİ?

Page 25: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

23

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

13 Mayıs 2014 günü de diğer günler gibi sıradan olabilirdi. Ancak o gün ve sonraki günlerde yaşananlar Soma’yı Türkiye’nin

ve dünyanın gündeminin tam merkezine oturttu. O gün Soma’dan gelen haberleri aldıktan sonra şu sorular bugüne kadar çoğu insanın kafasını meşgul etmekte: Ülkemizde insan hayatını korumak ve önlemler almak için muhakkak bir facia mı yaşanması gerekir? Hatta felaket yaşandıktan sonra dahi gerçekten ders alınıyor ve buna yönelik önlem alınıyor mu? Sadece kader diyerek bu sorumluluktan kaçmak doğru mudur? Gerçekten kader midir? Esas önemli olan gerekli tüm önlemleri aldıktan sonra işi kadere bırakmak değil midir?

Soma’da yaşanan facia, yeraltındaki, gözden ırak olduğu için bilinmeyen/bildirilmeyen, duyulmayan/duyurulmayan, görülmeyen/gösterilmeyen dramı tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiş, 21. yüzyılda yaşanan ortaçağı bize göstermiştir.

Para hırsıyla yapılan işler, yetersiz denetimler bu facianın yolunu açan etmenler arasındadır. Önemli olan, olay olduktan sonra vaatlerde bulunmak değil, önlem almaktır. İş kazalarının oluşumunu önlemek bir takım yasalar ve bu yasaların uygulanmasını sağlayacak yaptırımlar sayesinde zor olmasa gerektir. Özellikle son yıllarda gerek tersaneler, gerek inşaat sektörü ve gerekse madenlerde yaşanan ölümle sonuçlanan kazalar Türkiye’de iş güvenliğinin vahametini göstermektedir. Alınan önlemler ve yasalar kâğıt üzerinde kalıyor gibi görünmektedir. 1861’de Osmanlı döneminde yürürlüğe giren ilk maden nizamnamesinden sonra1 1867, 1887 ve 1906’da yürürlüğe konan tüzüklere bakıldığında da temel amacın üretimi artırmak olduğu göz önüne alındığında2 o günden bugüne sanki çok da fazla bir değişiklik olmamıştır.

Dünya madencilik tarihinin en büyük kazalarından biri olarak kayıtlara geçen Soma faciası3 ise gözlerden ırak olarak yeraltında yaşanan dramı gözler önüne sermiştir. Normal standartlarda iş güvenliği önlemleri bir yana işçilerin yeraltında çalıştıkları yerlerde tuvalet ihtiyaçlarını giderecekleri bir yerin bile olmadığını, kendi yemeklerini kendilerinin götürdüklerini, işçilere küflenmiş oksijen maskeleri verildiğini, bu maskelerle ilgili doğru dürüst bir eğitim bile verilmediğini, zehirli gazı önceden haber veren sensörlerin üretim yavaşlamasın diye devre dışı bırakıldığını ve daha birçok skandalı televizyonlardan izledik, gazetelerden okuduk.4

Bugün, bu tür kazaların en aza indirildiği Avrupa’da ve Amerika’da görüyoruz ki bugünlere kolay ulaşılmamıştır. Özellikle Sanayi Devrimi sayesinde kömürün yıldızının parladığı 1800’lü yıllardan itibaren yaşanan olaylardan alınan dersler ve çalışanların talepleri sonucunda bugünün çalışma koşullarına ulaşılmıştır.

1 KÜÇÜK, İlkay, “Kömürün Kara Hikayesi Soma”, Derin Tarih, S:27, İstanbul, Haziran 2014, s.32

2 YILDIRIM, Kadir, “Yukarıda Devlet, Aşağıda Ölüm”, Tarih, S:01, İstanbul, Haziran 2014, s.32

3 www.aljazeera.com.tr/gorus/soma-faciasi-ve-temel-bir-sorun-olarak-guvenligi4 http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/75451/Soma_da_Herkesin_Bildiği_Sirlar

Biz ise millet olarak olanları çok çabuk unutuyoruz. Bugün Soma bile unutulmaya yüz tutmaktadır. Kısa bir süre sonra birçok bellekten tamamen silinecek ve hayatını kaybeden işçi yakınları ve kurtulan işçiler bu olayın yükünü tek başlarına omuzlamış olarak yalnız kalacaklardır. Ve ta ki yeni bir maden faciası meydana gelene kadar olay hafızalardan silinmiş olacaktır. Dolayısıyla, gündemin bu kadar kolay değiştiği, hafızaların çok zayıf olduğu bir ortamda talepler de güçlü olamayacaktır. Örgütlü olmak, sendikalaşmak bunun için önemlidir. Soma’da sendikanın maden işçilerinin haklarını korumaktan ziyade işveren tarafında yer aldığını gördük. Bu da işçilerin tepkisini çekmiş ve Türkiye Maden İşçileri Sendikasının (Maden-İş) Ege Bölge Yönetimi işçilerin protestolarının ardından istifa etmiştir.5

Osmanlı maden işçilerinin 1863’te Zonguldak’ta, 1895’te Ereğli madenlerinde ücretlerinin uzun süre ödenmemesi nedeniyle greve gittiklerini görüyoruz. Hatta Meşrutiyet’in ilanından sonra örgütlenmeye ve sendika kurmaya yöneldikleri görülmektedir. O zaman da şikâyetlerin çalışma ve yaşam şartlarının iyileştirilememesi veya gelir anlamında başka bir alternatif olmayışı bugünden pek bir fark olmadığını göstermektedir.6 Devlet tarafından yapılan denetimlerin ise çok sıkı yapılmadığını, uygun denetimler gerçekleştirilmediğini gördük.

Sonuç olarak, madencilikte daha kat edilecek çok yol var gibi görünmektedir. Bu bağlamda Soma bir milat olur mu, bundan sonrası için ders alınır mı bilinmez, bekleyip göreceğiz.

KAYNAKLARwww.aljazeera.com.tr/gorus/soma-faciasi-ve-temel-bir-sorun-olarak-guvenligihttp://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/75451/Soma_da_Herkesin_Bildiği_Sirlar_.html;http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26449359.asp;http://dergi.aljazeera.com.tr/2014/05/30/soma-madensiz-ne-yapar/;http://www.sabah.com.tr/Gundem/2014/06/16/soma-ile-ilgili-sok-gercek;http://www.sabah.com.tr/Gundem/2014/05/29/somada-yeni-skandalhttp://www.sabah.com.tr/Gundem/2014/05/26/somada-ilk-istifa KÜÇÜK, İlkay, “Kömürün Kara Hikayesi Soma”, Derin Tarih, S:27, İstanbul, Haziran 2014.YILDIRIM, Kadir, “Yukarıda Devlet, Aşağıda Ölüm”, Tarih, S:01, İstanbul, Haziran 2014.

5 http://www.sabah.com.tr/Gundem/2014/05/26/somada-ilk-istifa6 YILDIRIM, Kadir, “Yukarıda Devlet, Aşağıda Ölüm”, Tarih, S:01, İstanbul, Haziran 2014,

s.33

n SERHAN BOĞAZ ASİM-SEN Üyesi

Page 26: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

24

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Sözlerime “sendika” diyerek tırnak içerisinde başlamak isterim. TSK da 17 nci yılındayım bu zaman zarfında bir çok bölümde görev yaptım halende görevimi ifa ediyorum. Tabi ki biz sivil memurlar TSK çatısı altında Subayı, Astsubayı, Uzm.Erbaşı ve Erbaşıyla birlikte görev yapıyoruz görev yaptığımız sürece bizler hep işin yükünü en çok çekenler azimle yüreğimizi ortaya koyarak çalışanlarız. Daima kamera arkası kahramanları olarak TSK da görev yapıyoruz, anlatmak istediğim emeğimizi fazlasıyla katıyor takdiri teşekkürü başkalarına havale ediyor ettiriliyoruz.

Subayı Astsubayı rahat hareket ederken bizler sabahlara kadar tüm benliğimizi ortaya koyuyoruz. Ananelerimiz, atalarımız hep bizlere hakkaniyetli ve doğruluğun yolunda ilerlememiz için öğütler nasihatler vererek bir fidandan ağaç olana hatta çürüyüp kesilene kadar bu ilkeden ayrılmamızı yıllarca dile getirmişler ve bizlerde bu yolda mücadelemizi vermekteyiz. Haksızlığın hep önünde oldum tırnak içerisinde başladığım sözüme şöyle devam etmek istiyorum.

“Sendika” bizler TSKda çalıştığımız süre zarfında yıllarca bu terime uzak kalmış kişileriz bu hak taki bizlere tanınıncaya kadar, amaç sendika adı altında sağlıklı çalışma ortamı ve yaşanan iş yerlerindeki sıkıntılarımızı, özlük haklarımıza yönelik hukuk mücadelemizi elde etmek ve bu yolda hak arayışımızı sağlamaktır.

Şahsım adıma sendikadan çok büyük bir beklenti amacıyla üye olmadım. ASİM-SENi tercih ettim çünkü adım gibi eminim ki diğer sendikalardan çok daha farklı en aşağısından en

tepesindekine kadar dişiyle tırnağıyla mücadele edip üyelerin haklarını nasıl daha iyi savunuruz ve bu özveriyle alıştıkları kanaatini taşımaktayım.

Sonuna kadar haklarımızı en iyi en doğru kişilerle yürütmek ve doğruluk ilkesinden ayrılmadan bu mücadele uğrunda varlığınızı her an ensemde hissetmek isterim. Kısacası sendikanın özgüveni şahsımın özgüveni kadar sağlam olmasını temenni ederim. Bir tek kalp, bir vücut olarak bu yola hep beraber el ele gönül verelim.

Sendikanın amacı; Her bir üyeye mavi boncuk dağıtarak sakın diğer üyelere söyleme diyerek üyelerin genel olarak toplandığı bir yerde mavi boncuk kimdeyse en çok o üye gözümüzde, nazarımızda değerlidir diyerek herkesin içinde ohh ne güzel en çok bana değer veriliyor demelerini sağlamak amacı içerisinde olmak asla ve asla bu zihniyetle yaklaşmak olmamalı, çiçek ve benzeri gibi hediyelerle üyelerimizi diğer sendikaların yaptığı göz boyama taktikleri içerisinde olmadığımızı bilmeleri, asıl amaç en alt kısımdan en üst kısmına kadar herkesin en değerli olduğunu insanların bunu benimsemesini hissettirmek ASİM-SEN’in bir ilkesi olmasını temenni ederim.

Sendikaya Önerim; Kitleleşmiş grupların sıradan bir sendika politikası zihniyeti içerisinde olmasını, asla istemem. ASİM-SEN’in ayrıcalığını her üyenin hissetmesini ve özel olduklarını bilmelerini, yapılan toplantılarda resmi bir hava içerisinde değil bir aile ortamı gibi sohbet, fikir alış verişi ve karşılıklı fizibilite ile sorunların çözülmesi noktasında ilerlemesini daima ön planda tutmasını canı gönülden dilerim.

n ERTUNÇ KEÇELİ ASİM-SEN Adana Üyesi

n YETER ÖZTÜRK ASİM-SEN Adana Üyesi

02 Ocak 1997 tarihinde Deniz Kuvvetlerinin açtığı sı-navı kazanarak İskenderun Asker Hastanesi’nde hemşire olarak göreve başladım. 17 yıl orada görev yaptıktan sonra hastanemizin kapanması dolayısıyla zorunlu olarak Ada-na Asker Hastanesi Başhemşirelik emrine atandım. Halen burada hemşire olarak görev yapmaktayım. Fakat halen ikamet ettiğim yer Hatay İskenderun’dur.

TSK’da görev yapmaya başladığımdan bu yana Su-bay-Astsubaya ait hiçbir sosyal tesise girmedim. Ancak; 2 yıl önce benim gibi hemşire olarak çalışan arkadaşlar artık kamplara, ordu evlerine günübirlik kabul edildiğimizi ve buna istinaden bir yazı çıktığını ve kendilerinin rahatlıkla kamptan faydalanacağını söylediler. Bunun üzerine ben ve küçük oğlumla Ankara’dan gelen hemşire arkadaşı-mı ziyaret için İskenderun Uluçınar Özel Eğitim Merkez Komutanlığı kampına gittim. Yalnız arkadaşımda hemşire olup, eşide özel bir dershane de öğretmendir. 2 gündür gü-nübirlik kamptan faydalanıyordu.

Kamp girişinde kimlik taramasında kampa girmeye benim hakkım olmadığı söylendi. Bende sağlık sınıfı per-sonelin yararlandığını söyledim. Öyle bir yazı olduğunu fakat bu yıl (2014) güncellenmediği söylendi. Sonra ben

arkadaşımı aradım ve kendisinin nasıl girdiğini sordum. Eşinin babası yani kayınpederi astsubay emeklisi olduğu için astsubay oğlu ve gelini olarak girdiğini söyledi. Bu defa ben daha çok sinirlendim. Kapı görevlisi uzman ça-vuşla gerginlik yaşadım. Sonra bana kendisinin misafiri olduğumu ve girebileceğimi söyledi. Arkadaşım ve ben çouklarımızın yanında daha fazla polemik yaşamamak için girdik.

Kampa girdiğim zaman İskenderun ahalisinden TSK ile hiçbir bağlantısının olmadığını bildiğim bir çok kişi gördüm. 17 yıldır görev yaptığım TSK’da 3. sınıf mua-melesi görmek beni gerçekten rencide ediyor o gün çocu-ğumun yanında siz giremezsiniz dendiğinde çocuğumun gözyaşlarına tüm kamplar değer bu artık benim için bar-dağı taşıran son damla oldu 24 saat nöbet tuttuğum subay doktora, sabahlara kadar birlikte çalıştığım astsubay arka-daşlara bu sırada zarar vermiyorsam orada da zarar ver-mem herhalde.

Bu konuda itibarı iade ve ne haklarım var ise araştır-mak istiyorum mağduriyetimin giderilmesini bu hususta devreye girilmesi gerekiliyorsa sendika olarak telebim bu dur.

ASİM-SEN MERKEZ YÖNETİM KURULU’NA

Üyemizden SES

Mektup

Page 27: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

25

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Kim ‘iyi sendikacı’dır?n YILDIRIM KOÇ

“Kim işinde iyidir?” sorusunun yanıtı, genellikle zannedil-diğinden daha zordur.

Her mesleğin bu konuda ölçütleri vardır.“İyi tornacı”yı belirlemek kolaydır. İşten biraz anlıyorsanız,

kolayca karar verebilirsiniz.“İyi hekim”i belirlemek o kadar kolay değildir. Hekim bel-

ki sizi gereksiz yere ameliyat etmiştir; belki gereksiz yere ilaç yükleyerek, olumsuz yan etkilere yol açmıştır; belki sizi hızla ayağa kaldırırken savunma sisteminizi zayıflatıcı sonuçlara yol açmıştır.

Sendikacılık da böyle.Ne yazık ki günümüzde sendikacılık da genellikle bir mes-

lek, bir geçim kapısı olarak algılanıyor.O zaman bu mesleği iyi yapan kim, kötü yapan kim?

‘İYİ SENDİKACI’ NE YAPAR?Sendikacının görevi, üyesinin çıkarlarını korumaktır.Bu çıkarlar, işyerinde işçinin sağlığı ve güvenliğini de, ye-

diği yemeği de kapsar, bu üyenin parçasını oluşturduğu işçi sı-nıfının ve halkın sorunlarını da.

Bizde “iyi sendikacı” dendiğinde genellikle anlaşılan, hasta üyesi veya onun yakınına hastanede randevu ayarlayan, ameli-yatta kan bulan, üyesinin Ankara’da üniversiteye girmiş oğluna yurt sağlayan, üyesinin veya çocuğunun düğününe gidip altın takan, üyesinin veya yakınının cenazesinde tabutu taşıyan ve mezara toprak atan, üyesinin tayin sorununu çözen, işyerinde işlediği suç nedeniyle disipline verilmiş üyesinin disiplin kuru-lunda en az cezayla kurtulmasını sağlayan, toplusözleşmenin uygulanmayan maddelerinin uygulatan kişidir.

Bunlar tabii ki önemlidir; halkımızın dayanışma ve yar-dımlaşma geleneğinin “mesleki çıkarlar” gerekçesiyle de olsa sürdürülmesidir.

Ancak “iyi sendikacı” olmak için bunlar yeterli değildir.Kristal-İş’in Şişe Cam grevi ertelendi.Maden-İş’in grevleri hakkında önce durdurma kararı veril-

di; ardından bu grevler de ertelendi.

Hem de hukuka aykırı bir biçimde.“İyi sendikacı” bunlara ciddi tepki gösterir, ciddi bir tepki

gösterilmesi gerektiği konusunda kendi üye kitlesini de bilgi-lendirir, bilinçlendirir. Belki dayanışma amacıyla eylem bile yapar.

Özelleştirmeler hızlı bir biçimde sürdürülüyor.“İyi sendikacı” kamu kurum ve kuruluşlarının satılmasına

önceden karşı çıkar; eğitimin ve sağlığın özelleştirilmesine kar-şı tavır alır. Başka işyerleri özelleştirilirken sesini çıkarmayan, sesi ancak özelleştirme kendi kapısını çaldığında çıkartan sen-dikacı, görevini eksik yapmıştır.

TEK GIDA-İŞ’E BASKINA KARŞI ÇIKMAKTek Gıda-İş Sendikası Sütaş işyerinde örgütlendi. Sendika-

ya üye olan işçilerden bazıları işten çıkarıldı. Bunun üzerine Türkiye tarihinin belki de en başarılı tüketici boykotu gündeme geldi.

31 Temmuz günü polis Tek Gıda-İş’e baskın yaptı.Sütaş işyerinde uygulanan baskılara karşı sesini çıkarma-

yan, Tek Gıda-İş’in şubesi polis tarafından basılıp bazı malze-meye el konurken sessiz kalana, “iyi sendikacı” diyebilir misi-niz?

“İyi sendikacı”, Tek Gıda-İş’in şubesinin basılma haberi üzerine işini gücünü bırakıp oraya koşan, tepkisini gösteren, sendika bastıran işverene ve hükümete karşı açık tavır almaya cesaret edebilendir.

Tarihte öyle dönemler vardır ki, emperyalizme ve hükümet-lere yaslanarak ve yaranarak, temsil edilen işçi için bazı haklar sağlanabilir.

O dönemler geride kaldı.Eğer “iyi sendikacı” olmak istiyorsanız, öyle anılmak isti-

yorsanız, bilgi, cesaret, kararlılık gerekiyor.Gelecekte geriye dönülüp bugüne bakıldığında, emperya-

lizme, AKP’ye, F-tipi yapılanmalara karşı çıkma bilincini ve cesaretini gösterebilenler “iyi sendikacı” olarak anılacak.

Page 28: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

26

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Sevgiyle ÇalışmakSen Giderkenn RUKİYE DEMİR

ASİM-SEN Balıkesir Üyesi

Kuşkusuz, işimiz hayatımızın büyük bir bölümünü kapsar. Kimimiz, sevdiği işte çalışırken, kimimiz ise;kendisine başka bir seçenek sunulmadığını düşünerek mecburiyetten çalışır. İş, onun için hapistir, hayatı doyarak yaşamasını engelleyen bir zincirdir.

Ne olursa olsun,kesin olan bir şey var ki, o da; eğer işiniz kişisel değerlerinizle uyumlu değil ise mutlu ve başarılı ola-mayacağınızdır. Kişisel değer ve ilkelerinize uyumlu bir işte çalışmak bir çok şeye bedeldir. Çünkü; değer kültüründe, bir şey yaparken elinden gelenin en iyisini ve yaptığını zevk ala-rak, coşku ile yapmak esastır.Yaptığı işten heyecan duyan, ke-yif alan kişilerin yaşama dair endişelenmelerine gerek yoktur.

Eğer yaptığınız iş, size hobileriniz kadar keyif ve heyecan vermiyorsa mesainin bitmesini iple çekenlerin arasında yerini-zi alır, oyuncu değil, seyirci olursunuz.

Peki hobilerinizi işiniz yapmaya ne dersiniz?Yapmanız gereken şey,işinizin kurallarını değiştirmek de-

ğildir. İşinize değerlerinizi, hayallerinizi, heyecanlarınızı ve coşkunuzu, kısacası ruhunuzu ekleyerek ona anlam katmaktır. Şüphesiz, kişisel gelişiminde toplumsal gelişiminde anahtarı budur.Sanırım bunu yapabilirsiniz.

Halil Cibran’a kulak verin, gerisi kendiliğinden gelecektir nasıl olsa. Yazdıklarını yüreğinizle okuyun yeter, konuyu özet-ler gibi…

Sevgi ile çalışmak ne demektir?Bir kumaşı, sevdiğiniz kişinin giymesi için dokur gibi yüre-

ğimizden çıkardığınız iplikle dokumaktır.Bir evi, sevdiğinizin oturması için yapıyormuş gibi sevgi ile

inşa etmektir.Bir meyvayı, sevdiğinizin yemesi için yetiştiriyormuş gibi to-

humlarını şefkatle ekmek ve ürünü neşe ile toplamaktır.Tasarladığınız her şeye kendi ruhunuzdan bir soluk katmak-

tır.Ve kutsanmış bütün ölülerin,etrafınızda dolaşarak sizi izle-

diklerini bilmektir.ÇALIŞMAK, SEVGİYİ GÖZLE GÖRÜNÜR KILMAKTIR… Eğer severek değil, keyif almadan çalışıyorsanız, işinizi bı-

rakmanız, bir tapınak kapısında oturup neşe ile çalışanlardan sadaka almanız daha iyi olur. Çünkü; ekmeği katıksızca yapıyor-sanız, karın doyurmayan acı bir ekmek yaparsınız.

Üzümleri ezmek istemiyorsanız isteksizliğiniz, şarabınızın içine zehir katar.

Eğer melekler gibi şarkı söylüyor ama şarkı söylemeyi sev-miyorsanız, insanların kulaklarını gündüzün ve gecenin sesleri-ne tıkarsınız.

Yaşamda, yaptığı işten heyecan duyanlardan, benliğini ve yüreğini işine koyanlardan olmanız dileği ile…

Hani senin gittiğin gün vardı ya can tanemYapayalnız kimsesiz kaldık.Ankara ve ben…Önce yağmur yağdı, seninle dolaştığımızŞimdi sensiz gezindiğim parklara sokaklaraKokladığımız çiçekler ıslandı.Yağmurda mutlaka ıslanmıştır hani kül rengi kedimiz vardıAcaba nereye saklandı.Kara çeviriyor şimdi bak yüreğim gözlerimde ıslandıKabardı kabardı kabardı. Gökyüzü kabardı ben kabardım. Ben kabardım hava kabardı.İkimizde gidişine ağlıyorduk.Gökten inan saf beyaza da hüzün giydirdim.Seni bennnnnn çokkkkk özledim.Kar yağıyor Ankara’ya. Ankara’ya ve banaAnkara üşüyor ben üşüyorum.Sanki seni bulacakmış gibiArıyorum, ağlıyorum, ağlıyorum arıyorumSeni bulurdum belki.Anne derdin karlı havada dolaşma kayar düşersinYa da benimle çık. Ellerinden tutarım seninMerak etme sağdan yürüyorum, seni düşünüyorum.O tombul ellerini çok özlüyorum.Neşe veren, evimi dolduran, beni kalabalık yapan dillerini,O pembe pantolonunu almadım diye astığıno küskün yüzünü de özlüyorum.Ey Ankara nüfusundan bir eksildi belki ama Sende kimsesizsin benim gibiHatta çekirdek yediğimiz tahta masa, şelale dediğimiz akan su,Bakkal, örgücü kadın bile sensiz kaldı.Hasret dedikleri bu olsa gerekBaktığı her şeyde özlediğini, özlemlerini, sevdiğini görmek…Sensiz kar yağıyor Ankara’yaBembeyaz yavaş yavaş tane tane Kim bilir hangi köşeye konacak en özel taneSen bana kondun, ben de eridinHer gördüğüme beyaz hüzün giydirdimAnkara’da seni ben pek çok özledim.

2003-ANKARABir annenin lise çağındaki kızını başka bir ilde okuması için gönderdiğinde hissettikleridir.

n AYŞE KUŞ ASİM-SEN Ankara Üyesi

Page 29: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

27

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Evet, bu bir “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” hikayesi-dir. Malumunuz bu aynı zamanda meşhur bir Aziz Ne-sin romanıdır. İlk yazımızda sivil memur tanımının izafi olduğuna değinmiştik. Bu yazımızda sivil memur Yaşar Yaşamaz’ın hikayesini anlatırken sivil memur tanımına yeni bir anlam katacağız. En baştan uyarmakta fayda gö-rüyor ve dikkatinizi celbediyorum: Türkiye’nin bu puslu ve karanlık vadisinde anlatılan karakterler hayal , olaylar ise “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” tadındadır.

Yaşar Yaşamaz, bir yetimhane çocuğudur. Henüz kundakta bebekken anası tarafından cami avlusuna terk edilmiş, cemaat tarafından bulunup polise teslim edilmiş-tir. Bulunduğunda yüksek ateş, açlık ve bakımsızlıktan fevkalade muzdariptir ve karakolda bu bebek “yaşar”, “yaşamaz” şeklinde iddia konusu olmuştur. En nihayetin-de adı konmuş olur: “Yaşar YAŞAMAZ.” Anası-babası haliyle bulunamadığı için yetimhaneye iadeli taahhütlü gönderilmiştir, Yaşar YAŞAMAZ. İte kaka büyür Yaşar. Her geçen günün sonunda hayatın acımasızlığını, yetim-hanenin soğuk ranzalarında birkaç damla gözyaşıyla tec-rübe etse de içindeki iyi, temiz insanı özenle yaşatmayı bilmiştir; yaşamayan insanlığa inat. İyi kötü ilkokul-orta-okul-liseyi bitirir. Yaşı on sekiz olunca da yetimhaneden çıkışı verilir. Ne yapsam ne etsem derken bir inşaata girer çalışmaya başlar. Bir gün yine inşaatta çalışırken deprem olur inşaat olduğu gibi tepelerine yıkılır. Yaşar’ı iki gün sonunda göçükten yarı canlı çıkarırlar. Ve yine o kaderine kazınmış kendisine ad olmuş yaşamak ya da yaşamamak meselesi ortaya çıkar. Yedi gün yoğun bakımdan sonra hayatta kalır Yaşar. Tam olarak iyileştikten sonra taburcu edilir ve yine sokaktadır. Çalışmak lazımdır, yatacak yer lazımdır. Orada burada yatar-kalkarken yetimhaneden bir arkadaşının çağrısı üzerine Soma’ya gider Yaşar. Bu sefer de taşeron maden işçisi olur. Yine bir gün madende mola vermiş, kömür karası ekmeğinden bir ısırık alacakken bu sefer maden tepelerine çöker. (Hikayenin bu yerinde fon-da “Adaletin Bu Mu Dünya?!” çalıyor.) Allah’tan çıkışa yakın bir noktadadır ve onu hava kararmadan bulabilmiş-lerdir. Yine yaşamak yaşamamak davası başlar Yaşar için. Yine hayatta kalır. Yoğun bakım, yatakta tedavi derken taburcu edilir. Yemin eder, bir daha böyle riskli işlerde çalışmayacaktır. Askerlik çağı gelmiştir, yatacak yer, be-dava yemek aşkına koşar Askerlik Şubesi’ne. Ve nitekim gider askere. Komandonun dibi, Mehmetçiğin şahı olur. (Hikayenin bu yerinde fonda “Genç Osman” çalıyor.) Tes-keresine bir hafta kala gece nöbetteyken birliği baskın yer ve çatışmada yaralanır. Bayılmadan önce içinden bu kez isyan etmez, en azından şehit olacaktır. Dünyada kaybet-

se de ahirette kazanacaktır. Nitekim hayatta kalır Yaşar. Gözünü açtığında hastanededir. Komutanları onunla il-gilenirler. Hastaneden taburcu edilir ve gazi olarak tes-kere alır. Teskereden sonra devlet gaziliğinin yüzü suyu hürmetine Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı bir birime memur olarak atar Yaşar’ı.. Artık o sivil memur Yaşar YAŞAMAZ’dır. Hayatı garanti altındadır. Hayatında ilk defa takım elbise ve parlak rugan ayakkabılar giyer. Ha-yatında ilk defa birileri ona “Yaşar Bey” diye hitap eder. Memuriyetinin ilk gününde amiri odaya geldiğinde ayağa kalkmadığı ve kendisine “komutanım” demediği için azar yer. Sonra . İçinden “acaba beni sözleşmeli er olarak aldı-lar da benim mi haberim yok?” diye geçirir. Yetimhanede kendilerini üç öğün azarlayan arada da iki fiske sallayan memurlar aklına gelir. Oradaki memurlarla buradaki memurları kıyas eder. Yetimhane şartlarında burada me-murlar yetim, askerler memurdur. Yıllar yılları kovalar. Bu süreçte aslında iyiliğin ve kötülüğün insanların kıya-fetlerinde, rütbelerinde ya da makamlarında olmadığını yüreklerinde olduğunu anlar, Yaşar. Çok sevip saydığı askerlerde vardır, hiç hazzetmediği askerlerde. Ancak içinde bulunduğu sistem makam ve rütbe sahiplerine kötü olma esnekliğini veriyordur. Amir ya da askerlerin deyimiyle üst sorgulanamıyordur. Üstelik bir sivilin ne kadar iyi, işinde ne kadar yetkin olduğu sistemin umu-runda bile değildir. Sistem sadece sivillerin ya da askeri tabirle astların kötü ya da zayıf yanlarıyla ilgileniyordur. Ama yaşamakla yaşamamak arasında geçen ömrünün en yaşam dolu günlerindedir ve yaşamaya dair bu kaygılara hayıflanmak bile ona keyif veriyordur. Günler böyle ge-çerken Muz Cumhuriyeti için uluslararası anlamda gergin günler başlamıştır. Yurt ve dünya basını Muz Cumhuri-yeti’nin Patistan ile savaşmasının an meselesi olduğunu yazıyordur. Her gün televizyonlar karşılıklı sert söylem-ler ve hava sahası ihlallerinden bahsediyordur. Sivil me-mur Yaşar YAŞAMAZ’ın bulunduğu birlikte sınıra yakın bir noktada olduğundan kırmızı alarma geçmiştir. Mesai mevhumu gözetilmeksizin yazışmalar, güvenlik tedbirle-ri alınmaya başlanmıştır. Bu koşturmaca içinde bir gün bilgisayarında alel acele emir yazarken Patistan’a ait bir jetin karşı karargahı sağır edici bir gürültüyle bombala-dığını görmüştür Yaşar. Ortalık o anda adeta cehenneme dönmüştür ve mermi, bomba sesleri arasında ütülü takım elbisesi parlak rugan ayakkabılarıyla Yaşar, bilinçsizce koşmaya başlamıştır. Sonra ruhu bedenden ayıracak kor-kunç bir ses duymuştur, gerisi sonsuz bir karanlıktır. Ne kadar zaman geçmiş, ne olmuştur bir bilinmezin içindedir Yaşar. Bir karanlıktadır ama yabancı kelimeler geliyordur

Bir Yaşar Yaşamaz Hikayesin SERHAD POLAT ASİM-SEN Ankara Üyesi

Page 30: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

28

kulağına. Allah’ın katında resmi dilin yabancı olduğunu düşünür. Sonra bir elin alnına dokunduğunu hisseder. Yine hayatta kaldığını anlar Yaşar. Gülse mi, ağlasa mı bilememektedir. Gözlerini güçlükle açmıştır, bir sıhhiye çadırının içindedir. Her tarafı sargı içindedir. Patistanlı sağlık personeli yabancı bir şeyler soruyordur, Yaşar’ın anlamadığını görünce İngilizce sorular soruyordur fakat yine cevap alamıyordur. Şuursuz ve şaşkın geçen gün-lerin sonunda ayağa kalkacak duruma gelen Yaşar esir muamelesi görmeye başlamıştır. Onun gibi hayatta kalan ve esir düşen diğer arkadaşlarının dediğine göre sivil me-murlar uluslararası sözleşmelere göre er-onbaşı sınıfının içindedir ve buna göre muamele göreceklerdir. Aklına memuriyetinin ilk günü gelir Yaşar’ın. Meğerse gerçekten memur olarak değil, er olarak alınmıştır orduya. Fasulye-nin faydaları kısmına gelindiğinde bu durum çok acı bir şekilde tecrübe edilmiştir. Patistanlılar her türlü bedeni işleri onlara yaptırıyordur. Siper kazıyorlar, mühimmat taşıyorlar, dayak yiyorlar, aşağılanıyorlardır. Birlikte ça-lıştığı rütbeli askeri personellerde esir olmalarına rağmen uluslararası sözleşmelere göre rütbelerine göre muamele görüyordur. Savaş tüm çetin şartları ile devam ederken bir gün esir kampının üstünde NATO’ya ait jetlerin uçtuğunu görmüşlerdir. Ortalık bir anda cehenneme dönüşmüştür. İnsan sesleri, bomba ve kurşun seslerinin arasında bo-ğuluyordur. Yaşar YAŞAMAZ ve diğer esirler sağa sola kaçışırken bir kurşun keskin bir ıslık çalarak Yaşar’ın sağ şakağından girmiştir. Yaşar, nihayet yaşamıyordur. Ve ar-tık kimse onun hakkında “Yaşar” iddiasında bulunamaya-caktır. Bu iddia, bu yaşamak ve yaşamamak davası sona ermiştir. (Hikaye “Nem Kaldı” türküsüyle sona eriyor.)

Bu hikaye kurgudur, lakin duygusunu ve mantığını hayatın gerçeklerinden almıştır. 17 Ağustos’ta dünyamız başımıza yıkıldı, perişan olduk. 17 Ağustos’a kadar her-kes müteahhit, herkes gönlünce ve insafınca mühendisti. Ana hedef kar ve paraydı. Bu para hırsı, tabiatın yüzümü-ze deprem yoluyla bir şamarı gibi indi. Toplumsal hafıza-mızda deprem bir travmaya dönüştü. Deprem ülkemizde siyasi ve ekonomik krize yol açtı. Bununla alakalı bir dizi mevzuat hazırlandı deprem vergisi çıkarıldı (onlarında Van Deprim’inde duble yollar için kullanıldığını öğren-dik) ve hali hazırda uygulanmaktadır. Soma’da maden iş-çileri sırf patronları servetlerine servet katsın diye güven-cesiz, üç kuruşa maden ocaklarında yer kürenin dibine dibine kazma salladı; kazdıkları çukurlar mezarları oldu. Hem yüreğimiz yandı, hem dünya kamuoyuna rezil ol-duk. Neden? Çünkü insan hayatı hala çok ucuzdu burda. Şu sıralar burdada yıllarca imzalamamakta ısrar edilen ILO’nun “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi” ne imza atacağına dair haberler duymaktayız.

İmzalayacaklar mı???

BARIŞ KOYUN ÇOCUKLARIN ADINI

1 Eylül Dünya Barış Günü...

Oyunu sever bütün çocuklarbirdirbir, uzun eşek, körebebu yüzden anlamı aynıdır, değişmezoyun sözcüğünün halkların dilinde

OYUN KOYUN ÇOCUKLARIN ADINISavaşa karşıdır bütün çocuklarkışın: kar altında her sabahtükenip erise de solgun nefesiyazın: göğsü sırmalı fabrikalardaçarkları döndürse de yoksul alevisavaşa karşıdır bütün çocuklarnice ölümlerden geçmişlerdirnice rüzgarlar içmişlerdirgelincik tarlası çocuklar

EMEK KOYUN ÇOCUKLARIN ADINIGökyüzünün penceresinden şimdibir kuş havalansakanat çırpışlarındahayatın yağmalanmış sevinci- Kuş uçar rüzgar kalır

SEVİNÇ KOYUN ÇOCUKLARIN ADINIUzay denizlerinde şimdibir balık ağlasagözyaşı billurlarındayüz bin umut kıvılcımı- Alev uçar nazar kalır

UMUT KOYUN ÇOCUKLARIN ADINIÇocuk bahçelerinde şimdibir çiçek açsahüzün sevince dönüşürsevinç çiçeğe- Ölüm uçar çocuklar kalır

MUTLULUK KOYUN ÇOCUKLARIN ADINIBarıştan yanadır bütün çocuklarsabah: kuşatılmış bir toplama kampındaayrılığın tetiğini okşasa da elleriakşam: yıldızların mor orağıylasessizliği devşirse de yetim öksüz sesibarıştan yanadır bütün çocuklarnice çığlık emmişlerdirnice korku gezmişlerdiryürekten hisli sevmişlerdirgüvercin harmanı çocuklar

DEVRİM KOYUN ÇOCUKLARIN ADINIBarışı sever bütün çocuklarbeştaş, saklambaç, elim sendebu yüzden anlamı aynıdır, değişmezbarış sözcüğünün halkların dilinde

BARIŞ KOYUN ÇOCUKLARIN ADINIRefik DURBAŞ

Page 31: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

29

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

SOSYAL SORUNLARKendisini eve hapseden geleneksel rolünün dışında,

çalışma yaşamının kadına sunduğu,ekonomik özgürlük, yeni bir sosyal çevre, kendine güven ve kişiliğinin geliş-mesi, toplumsal statüsünün yükselmesi gibi etkenlerden kopmak istememesi, çalışma yasamı içerisinde olmak is-temesine en büyük etkendir.

Çalışma yasamı, bir yandan kadının ekonomik öz-gürlüğünü ve toplumsal değerini arttırırken diğer yandan geleneksel değer ve tutum-ların sürmesi nedeniyle bir-çok sorunu da beraberinde getirmektedir.

Dünya’nın birçok yerin-de olduğu gibi Türkiye’de de kadınların temel rolünü, anne, eş ve ev kadını olarak çizen genel görüş, kadının işgücüne katılımının sınır-larını da belirlemiştir.

Çocuk büyütme ve aile sorumlulukları, kadının istihdamını ve iste yük-seltilmesini engellemekte-dir. Pek çok kadın evlenip çocuk doğurduğu zaman islerini kaybetmekte veya terk etmektedir. Bir süre sonra ise geri dönse de va-sıf seviyesi düşük olmak-tadır. Kadın ailede ve evde rol çatışması yasamakta ve bundan ciddi olarak etki-lenmektedir.

Evlilik ve çocuk sahibi olma, kadınların çalışma yaşamında belirleyici rol oyna-maktadır.

Çocuk sayısındaki artışa rağmen kadının çalışmak zorunda olması, annenin fiziksel ve ruhsal olarak yıp-ranmasına, is veriminin düşmesine ve is kazalarına yol açabilmektedir. Evlilik ve doğum, kadın isçilerin isten ayrılma nedenlerinin %70’ini, işverenin isten çıkarma ne-denlerinin de % 20’sini oluşturmaktadır.

Türkiye’de çalışan kadına yönelik korumacı kanunlar, doğum ve doğum sonrası izin, süt emzirme izni ve kreş ve yuva sağlanabilirliğiyle sınırlıdır.

Yapılan araştırmalar, çalışma hayatında kadınların üçte birinin ekonomik olarak aktif iken, bu kesimin de ancak, üçte birinin gelir getirici bir iste çalıştığını göster-mektedir. SSK’lıların % 21’i, memur olarak çalışanla-rın % 33’ü kadın çalışanlardan oluşmaktadır.

Kadınların is hayatında yasadıkları zorlukların bir diğeri de kendilerini ispat edebilmek için erkeklere göre daha fazla çalışmak ve özveride bulunmak zorunda ol-malarıdır.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Kadının toplumda hak ettiği yeri alabilmesi, onları çalışma yaşamında deza-vantajlı konumdan çıkara-cak önlemlerin alınması, erkeklerle eşit fırsatların tanınması ve geleneksel zihniyetin kırılması ile mümkündür. Geleneksel aile yapısının eşitlikçi iliş-kilerle yenilenmesi ve kadı-na özcü mesleklerle ilişkin yargıların ortadan kaldırıl-ması gerekmektedir. Ayrı-ca, eğitim alanında ve med-yada da önemli değişimlere gerek vardır.

Kadınların daha fazla söz sahibi olabilmelerinin yolu eğitim, çalışma ve si-yasal kararlara katılımdan geçmektedir. Kadınlar, eği-tim seviyeleri ve çalışma

yaşamındaki durumlarına paralel biçimde karar alma me-kanizmalarında da yeterince temsil edilmelidirler. Bun-ların dışında; 4 İşyerlerinin ihtiyaçlarına göre kadınlara yönelik ola-

rak kısa süreli meslek kazandırma programları ve ak-tif istihdam tedbirleri geliştirilmelidir.

4 Eğitim sistemi ile işgücü piyasası arasında güçlü bağ-lantı kurulmalıdır.

4 Yasam boyu öğrenmeye ve kırdan kente göçenlerle genç işsizlerin eğitimlerine odaklanılmalıdır.

Kadınların İş HayatındaKarşılaştıkları Sorunlar

n ÖZLEM IŞIK MYK Kadın Sekreteri

Page 32: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

30

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

4 Fırsat eşitliğine dönük uygulamaların geliştirilmesi için sivil toplum kesimleriyle işbirliği gerçekleştiril-melidir. Bu bağlamda, erkeklerin bilinçlendirilmesine yönelik eğitim de fevkalade önem taşımaktadır.

4 Sivil toplum kuruluşlarının kadın istihdamındaki rolü son derece önemlidir. Ülkemizde artık her sonunun çözümünü devletten bekleme alışkanlığı terk edilme-lidir.

4 Kadın dernekleri dışındaki diğer sivil toplum kuruluş-larının da işbirliği ve koordinasyon içinde öngörülen ortak amaçlar doğrultusundaki faaliyetlerini artırma-ları gerekmektedir.

4 İşyerlerinde ayrımcılığa karsı yasalar konulmalı ve uygulanmalıdır.

4 Ücret eşitliği sağlanmalıdır.

Türkiye’de kadınların is hayatında karşılaştıkları so-runları irdelemeye çalıştık. Genel olarak görülmektedir ki kadın istihdamı ülkemizde gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça düşüktür.

Son yıllarda kadın istihdamına yönelik çalışmalar se-vindirici olmakla birlikte halen yeterli düzeyde değildir. Kamu ve özel sektör kuruluşları tarafından yürütülen ‘Haydi Kızlar Okula’, ‘Kardelenler’, ‘Baba Beni Okula Gönder’ gibi proje ve kampanyaların sadece sosyal ve kültürel değil, kadınların kariyerlerine ve işgücünün top-lam ekonomik verimliliğine de önemli katkılar sağlaya-

cak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Böylece kadın issizlik oranları da düşecektir.

Türkiye ekonomisinin hızlı ve sürdürülebilir büyüme-si için kadınların, işgücüne daha yüksek oranlarda katıl-ması gerekiyor. Kadınların ekonomik yönden bağımsız-lık kazanabilmesi için ise öncelikle toplumda buna engel olan geleneksel yapının öncelikle değiştirilmesi gerek-mektedir.

En az 3 çocuk yapın gibi söylemlere, çalışan kadınla-rın 3X2 yıl yıpranma aldatmacalarına karşı toplum bilinç-lendirilmelidir.

Ülkemizde fırsat eşitliğine yönelik yasal altyapının ge-lişmiş ülkeler seviyesinde olmasına rağmen, bu hakların kullanılması için gerekli kurumsal ve eğitsel altyapının yeterince gelişmediği görülmektedir. Bunun çözümü için; kadınların iyi eğitim, mesleki eğitim ve yeniden eğitim almaları ve bilgi teknolojilerine erişimleri sağlanmalıdır.

Sonuç olarak kadının kendini çalışma yaşamında var edebilmesi için cinsiyetçi yaklaşımın değişmesi, kadın-lara yönelik eşitlikçi politikaların üretilmesi gerekiyor.

KAYNAKhttp://eski.bianet.org/2004/10/21/45622.htmhttp://www.bilgisizler.net/haber-ve-guencel-olaylar-f59/%C3%87ali%-C5%9Ema-hayatinda- kadin-t47284.htmlhttp://www.bigglook.com/haber/kadinlargunu/ishayati.asphttp://www.nostaljim.org/B3/viewtopic.php?f=69&t=4353Lütfi _nciroglu, “Çalısma Hayatında Kadın”, http://www.lutfiincirog-lu.com/content/view/93/19/Araştırmacılar Seyida ERKEK – Hakan KARAGÖZ

MADDE- 2 Sendikanın Amaçları:Kadınların toplumsal yaşamın tüm alanların-

da katılımı arttırma amacına yönelik olarak ya-şadıkları sorunlara çözüm üretmek, yaşama ve çalışma koşullarını geliştirmeyi amaçlar.

MADDE- 3 Sendikanın Çalışma Biçimi ve Konuları:

Toplumsal yaşamın her alanda cinsiyet ay-rımcılığına karşı çıkarak eşitsizliği ortadan aldı-rılması için mücadele eder, kadınların toplum-sal yaşamın tüm alanlarında katılımını arttırma amacıyla kadınların kadın olmaktan kaynak-lanan sorunlarına çözüm üreterek yaşama ve çalışma koşullarını geliştirir.

MADDE- 4 Sendikanın Çalışma İlkeleri:e) Asim-sen, kadın üyelerinin yönetsel bi-

rimlerde yer alması yönünde pozitif ayrımcılık uygular. Kadın üyelerinin yönetsel birimlerde daha etkin bir biçimde yer almasını sağlar. Ka-dın sekreterliğini kadın yürütür.

SENDİKA GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU

MADDE- 23: Tanımı, Kuruluşu ve Toplantı Zamanı :Genel Başkan, Genel Sekreter, Genel Mali

Sekreter, Genel Örgütleme Sekreteri, Genel Eğitim-Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Sekreteri, Genel Toplu İş Sözleşmesi ve Hukuk Sekreteri, ile KADIN SEKRETERİ görevleri birer kişi tara-fından üstlenilir.

ASİM-SEN TÜZÜĞÜNDE KADIN

Page 33: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

31

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

Çocuklar ile İletişimİletişim sadece konuşma değildir.İletişim, aynı zamanda;– Ne söyleyeceğimizi bilmek,– Ne zaman söyleyeceğimizi bilmek,– Nerede söylenenin daha doğru olduğuna karar vermek,– En iyi nasıl söyleyebilirim,– Olayları basite indirgeyerek sunmak,– Çocukla göz kontağı kurarak konuşabilmek,– Akıcı bir dille konuşabilmek,– Dikkati yoğunlaştırabilmek ve karşımızdaki çocuğun

verilen mesajı alıp almadığını kontrol edebilmektir.İletişimde temel ilke kabul etmektir. Çocukları oldukla-

rı gibi kabul etmek, ilişkileri kuvvetlendirmede önemli bir etkendir. Ebeveynler karşılarındaki çocuğa gerekli anlayı-şı gösterip, kabul edici, hoşgörülü bir ortam sağlarsa, onun kendini güven içinde hissedip, kendi özüne uygun davra-nışlar içine girmesine fırsat verir. Böyle bir ilişkide çocuk olumlu yönde değişebilir, sorunları çözmeyi öğrenebilir, ruh sağlığı iyileşebilir, daha üretici, daha yaratıcı olabilir.

Başkasını olduğu gibi kabul etmek, onu gerçekten sev-mektir. Kabul edildiğini hissetmek sevildiğini de hissetmektir.

İletişimde kişiyi etkili kılan, insanlarla yapıcı olarak ko-nuşmasını öğrenmesidir.

İletişim sisteminin temel öğelerinden biride dinleme-dir.

a. Pasif edilgin dinleme.( Sessiz bir şekilde çocuğu yar-gılamadan dinlemedir.)

b. Kapı aralayıcı mesajlar.( Çocuklar bazen daha çok konuşup derdini anlatmak için ek yüreklendirme beklerler.)

c. Etkin ve katılımlı dinleme.( Sorumluluk çocuğa bı-rakılıp ebeveyn sadece çözüm bulma konusunda ona yardım eder.)

Not: Tüm çocuklar dikkat verilerek dinlenmeli, çocuğa önemli olduğu hissi verilmelidir.

ÖNERİLER:1. Çocuğu başka çocuklar ile karşılaştırmayın. Çocuk

anne ve babası tarafından önemsenmek değerli bir in-san olarak kabul edilmek ihtiyacındadır. Onun başka çocuklar ile karşılaştırılması kendisini değersiz ola-rak görmesine neden olacaktır. Çocuğun kendisinin bir birey olarak görülmesi ruh sağlığının temeli ola-caktır.

2. Çocuğunuza zaman ayırmanız önemlidir. Çocukla-rınız ile birlikte geçirdiğiniz zamanı asla boşa geçen bir zaman olarak değerlendirilmemelisiniz. Çocukla-

rınızı sevmek ona çok oyuncak veya pahalı oyuncak-lar almak demek değildir. Onunla ortak faaliyetler yapmak ve beraber bir şeyler paylaşmak onunla oyun oynamak ve ona zaman ayırmaktır onu sevmek. Ço-cuklarınızı sevmek onunla yaptığınız eylemlerle iliş-kilidir.

3. Çocuklarınızı aşağılamak, suçlamak, çocuk adına karar vermek doğru değildir.

Bunun yerine çocuklarınızı dinlemek gerekmektedir. Onların birer birey olduğunu unutmamak gerekir.

4. Çocuklarınızı dinleyin dinlendiğini düşünen çocuk sevildiğini ve kendisine değer verildiğini hisseder. Anne veya babanın kendisini dinlediğini gören ço-cuklar dolayısıyla duygularını ifade edebilme olanağı bulduğu gibi evet ben anlaşıldım duygusunu yaşarlar.

5. Çocuklarınız ile birlikte geçirdiğiniz zamanlarda dikkatinizi ona odaklayın ki (başka bir şeyle meş-gulken değil) kendinizi rahat hissettiğinizde anne ve baba olmanın keyfini çıkartabilin.

6. Çocuklarınıza karşı davranışlarınızda hep tutarlı olun. Kendi kendiniz ile çelişkili davranışlar içinde olmanız veya Anne ve Babanın çelişkili davranması çocuklarınızı olumsuz etkileyeceği gibi çocuğunuzun doğruyu bulması konusunda zorluk yaşamasına ne-den olacaktır.

7. Çocuklarınız ile göz kontağı kurmaktan çekinmeyin. Ona gülümseyerek kabul ettiğiniz hareketleri beden dili ile onayladığınızı belirtin. Bu şekilde kendisine saygı duyulduğunu düşünerek sizin ile sürekli iletişi-me girmek isteyecektir.

8. Çocuklarınız sizin ile iletişime geçmek istediğinde açık olan televizyon kapatılabilir, gazete ve dergi okunmasına bir süre ara verilebilir. Bu şekilde ço-cuklarınız kendisine değer verildiğini hissedebilir.

9. Çocuklarınızın sizin ile paylaşmak istediği özel ko-nular olduğunda onunla kimsenin olmadığı kendisini rahat hissedeceği yerlerde iletişime geçmeli ve sizin ile konuştuğu sürece sözünü kesmeden dinlemelisiniz. Çocuk için burada asıl önemli olan sizin ile konuştuk-larının aranızda kalacağını bilmesidir. Bu aranızda ki güveni taze tutacaktır.

10. Çocuklarınız ile konuşurken bir yetişkin ile konuştu-ğunuz ses tonu kullanılmalıdır. Böylelikle onun kişi-liğinin gelişmesinde yardımcı olursunuz.

11. Çocuklarda empati doğal olarak vardır. Çocukları-nıza hayatın içinden örnekler vererek başkalarının davranış ve düşüncelerini empati yolu ile anlamasını sağlamalısınız. Yapılan araştırmalarda müzik eğiti-mi ve evcil hayvan besleyen çocukların empati yete-neğinin daha fazla oluştuğu tespit edilmiştir.

n SEVDA DENİZ ÖZDEMİR Çocuk Gelişimi Uzmanı

Page 34: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

32

Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 • Sayı: 2

“Sanatsız Kalan Bir Milletin Hayat Damarlarından Biri Kopmuş Demektir” derken Mustafa Kemal ATATÜRK Bir ulusun yüksek uygarlık seviyesine çıkmasında Sanatın önemine değinmiştir. TSK da görevli kamu emekçilerinin TEK VE GERÇEK SESİ olan ASİMSEN olarak Sanata Karşı bir İktidar İSTEMİYORUZ. ASİMSEN olarak; Siyasi iktidarın kültür sanatı doğrudan yöneteceği, ticarileştirip kişiliksiz kılacağı hiçbir yasa tasarısını kabul etmeyen ve Sanat Mekanlarının kapatılmasına, onarım bahanesiyle karakol yapılmasına ve peşkeş çekilmesine karşı mücadelelerine devam eden sanat emekçilerine desteğe devam edeceğiz. ASİMSEN üyelerinden Gültekin SAĞIR ‘ında rol aldığı oyunda tüm sanatçı dostlarımıza teşekkür ediyoruz.

Ankara Kültür Sanat Kulübü (AKSAK)’nün hazırlamış olduğu Akün Sahnesinde 27-28 Haziran tarihlerinde sunulan gösteride ASİM-SEN üyelerimizinde yer aldığı halk dansları adımlarıyla beslenerek hazırlanan bu dans tiyatrosu, Türk edebiyatından ve Anadolu anlatılarından beslenerek, insanlık kadar eski olan AŞK duygusunu konu edinmiştir. ASİM-SEN üyesi arkadaşlarımızın sanatsal ve sosyal çalışmalarını her zaman destekliyoruz.

Sanatsal Faaliyetler

Sanatın ve Sanatçının Yanında Olmayan Sendika SENDİKA DEĞİLDİR!..

EMEĞE, EKMEĞE SAYGI!...

12. Çocuklarınızın çözemediği ve zorlandığı sorunlar olduğunda nasıl bu sorun ile başa çıkabileceğini öğ-retin. Örneğin, kendisini üzen veya tartışan bir arka-daşı için çocuğunuza arkadaşının yaptığı bu hareke-tinin kendisini üzdüğünü söylemesini öğretmek gibi.

13. Çocuklarınıza ben dili ile hitap edin. Örneğin devam-lı camı açan veya kapıyı açık bırakan çocuğunuza o kapıyı veya camı neden açık bırakıyorsun deyip ses tonunuzu yükseltmek yerine kapının veya camın açık bırakılması beni rahatsız ediyor diyerek hitap ediniz.

14. Çocuklarınıza duyguların zenginliğini anlatın. Duy-gularını tanımasında ona yardımcı olun. Öfke, kıs-kançlık, yetersizlik, hayal kırıklığı, özlem gibi duy-gular; heyecan, sevinç, sevgi, aşk, gurur gibi duygula-rın hayatta var olduğunu ve bunların yaşanabileceği-ni anlatın. Başkalarının duygularına değer vermesini öğretin.

15. Çocuğunuz gün içinde ne yapacağını bilmeli. Ne zaman yemek yiyeceğini, ne kadar TV seyretmeye izinli olduğunu, ne zaman yatması gerektiğini bilme-li. Bu programı birlikte hazırlayın.

16. Dürüstlük, saygı, nezaket gibi kavramları aile or-tamında kullanarak, örnekler vererek, hikayeler an-

latarak öğretin. Bu kavramları, tutarlılık ve devam-lılıkla pekiştirin. Örneğin, yalan söylemenin yanlış olduğunu öğretmek istiyorsanız, onarlın yanında yalan söylemeyin. Unutmayın, ahlaklı insan olmanın tohumları önce aile ortamında atılır.

17. İyi anne-baba olabilmek için sizin de huzurlu ve mut-lu olmanız şarttır. Mutlu yetişkinler çocuklarına, iyi örnek olurlar. Hobilerinize zaman ayırın, birbirinize değer verdiğinizi, sevgi ve saygınızı gördüklerinde onlar da sizinle mutlu olacak ve ileriki yaşlarında ise sizi taklit edeceklerdir.

18. ÇOCUKLAR: a) Sevgi ister, b) Eşitlik ister, c) Kabul görmek is-

ter, d) Cevap ister, e) Anlayış ister, f) Arkadaşlık ister, g) Yakınlık ister, ğ) Ciddiye alınmak ister, h) Önemsen-mek ister, ı) Destek ister, i) Tutarlılık ister.

UNUTMAYIN Kİ ÇOCUKLARINIZI ANLAYABİLMEK DÜNYAYI ÇOCUKLARINIZ GİBİ GÖREBİLMEKTEN GEÇMEKTEDİR.

Page 35: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

ASİM-SENGÖKKUŞAĞINDAN MektuplarÇocuklarınızı kendi devriniz içinde değil, Onların devirleri içinde yetiştirin...

ışığımsın ATATÜRK

Yıl 1881,Yavaş yavaş bir ışık doğuyor,Gözlerini açıyor dünyaya,Mavi, gökten mavi,Denizden mavi,Okyanuslardan mavi O’nun gözleri.Yıl 1919, O ışık iyice aydınlatıyor gökten bizi,Padişahın arkasından yükseliyor,O’nun sesiKonuştukça coşturuyor,Kurtuluş isteğimizi.Yıl 1923, O ışık tamamen kaplamış göklerimizi,Düşmanı atmanın,Sevinci sarmış hepimizi,Artık kimse alamaz elimizdenCumhuriyetimizi.Yıl 1938,O Işık da güneş gibi,Geliyor geçiyor elbet,Saat 9’u 5 geçeBin kıyametO yine rahat…Yavaş yavaş kapanıyor gözleri,O mavilik gidiyor, bırakıyor bizleri.O ışık bir kere geldi,Dünyada bulunmaz eşi. K.BarkınGÜCÜN

Ekin KODAMAN7 yaşında

İdil Bilgen12 yaşında

Nazlıcan ışık • 12 yaşında

Page 36: Bir avuç kömür için, bir ömür verenlereasimsen.org.tr/wp-content/uploads/2015/05/emegin-sesi-sayi-2-tümü.pdf · Yıl: 1 • Sayı: 2 • Temmuz-Ağustos-Eylül 2014 İÇİNDEKİLER

KAMUOYUNA DUYURULUR!

Değerli Askeriyede Çalışan Kamu Emekçisi Arkadaşlar;

SİME-SEN ve SAVDES-SEN tarafından bazı bölgelerde sendikal örgütlenme faaliyetlerinde ASİM-SEN’in kendileriyle birleşecekleri yalanı söylenmektedir.

SİME-SEN ve SAVDES-SEN’in tüzüğüylede altını çizdiği sendika ağalığı duruşu devam ettikçe birleşme söz konusu değildir.

Ancak sorunlarımızın çözülmesinde gerek SİMESEN gerekse SAVDES-SEN veya diğer sendikalarla eylem birlikteliği tabiki yapılacaktır.

ASİMSEN rant peşinde koşan, sendika ağalığı oluşturan ve iktidarların yanında yer alan hiçbir yapının içerisinde yer almayacaktır.

Bu söylentilere kulak verilmemesini istiyoruz.

ASİM-SEN ailesi olarak biz sınıf ve kitle sendikacılık anlayışla işkolu çalışanı arkadaşlarımızla yanyana hak ve özgürlüklerimizi alabilmek ve demokratik bir iş ortamı yaratabilmek için yola çıktık.

Tüm işkolu arkadaşlarımızı güzel ve güneşli günler için ASİM-SEN ailesine bekliyoruz.

Sensiz Bir Eksiğiz.ASİM-SEN MERKEZ YÖNETİM KURULU