68
KRONIK HASTALIKLARLA YAŞAMA REHBERI Özel dosya SAYI 40/İLKBAHAR 2016 HASTALIKTA VE SAĞLIKTA Sağlıklı yaşa! Doğru beslen hareket et Çocuklarda göğüs ağrısı hastalığın sinyali olabilir ALERJISI OLAN EVCIL HAYVAN BESLEYEBILIR MI? Kötü yaşam koşulları kalp sağlığımızı nasıl etkiliyor? BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI Küçük çocuklar

BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

KRONIK HASTALIKLARLA YAŞAMA REHBERI

Özel dosya

SAYI 40/İLKBAHAR 2016

H A S T A L I K T A V E S A Ğ L I K T A

Sağlıklı yaşa!Doğru beslen hareket et

Çocuklarda göğüs ağrısı hastalığın sinyali olabilir

ALERJISI OLAN EVCIL HAYVAN

BESLEYEBILIR MI?

Kötü yaşam koşulları kalp sağlığımızı nasıl etkiliyor?

BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI

Küçük çocuklar

01_MEDICANA KAPAK.indd 1 17.03.2016 16:17

Page 2: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

02_03_EDITOR_1.indd 2 17.03.2016 16:20

Page 3: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Sağlık sektörü her gün büyüyor. Yeni gelişmelere, buluşlara imza atılıyor. Türkiye de bu sektörün en önemli aktörlerinden. Tüm dünya ile yarışabiliyor. Avrupa, Ortadoğu, Afrika..

birçok ülkeden tedavi için ülkemizi tercih eden hastaların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu gurur verici bir tablo. Elbette, biz de Medicana Sağlık Grubu olarak, tedavi ettiğimiz yurtdışı hasta sayılarımızla bu gururdan haklı bir pay alıyoruz. Tedavisi uzmanlık ve beceri gerektiren, multidisipliner alanlarda başarılı uygulamalarımız yüzümüzü ağartıyor. Dergimizin ilerleyen sayfalarında, zor durumda uzun sure yaşamış, ülkemizde sağlığına kavuşan “vaka” haberlerini okuduğunuzda aynı mutluluğu hissedeceğinize eminiz.Medicana Sağlık Grubu özellikle multidisipliner tedavi alanında ön plana çıkıyor. Nüfusun yaşlanması ile artan kronik hastalıkların görülme sıklığı, bizi kronik hastalıkların tedavisinde tüm gelişmeleri yakından takip etmeye ve proaktif olarak kendimizi geliştirmeye yöneltti. Ülkemizin önde gelen hekimleri ile gelişmeleri yakından takip ediyor ve hasta ve hasta yakınlarımıza daha iyi sağlık hizmeti sunmak için çalışıyoruz.Başta kardiyovasküler hastalıklar olmak üzere diyabet, kanser, böbrek yetmezliğI vb. başlıca kronik hastalıklardan. Peki bu hastalıkları ne kadar tanıyoruz, önlenebilir risk faktörlerini, korunma ve tedavi yöntemlerini, ruh ve beden sağlığımız üzerindeki etkilerini yeterince biliyor muyuz? Kronik hastalıklarla yaşarken yaşam kalitesinin artırılması için neler yapılabilir? Bu hastalıkların yaşamımıza kısıtlama getirmesine izin mi vereceğiz? Tüm bu soruların yanıtlarını, uzmanlarımızdan sizin için aldıkDiğer haberlerimizin de ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Bir sonraki sayımızda görüşmek üzereSağlıklı, kaliteli ve güzel bir yaşam dileğiyle...

Kronik hastalıklarla savaşıyoruz

EDİTÖR

İ L K B A H A R 2016 • M E DI C A NA • 3

02_03_EDITOR_1.indd 3 17.03.2016 16:20

Page 4: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Dr. Ulvi Ünal Medikal DirektörProf. Dr. Hayati Öztürk OrtopediProf. Dr. Önder M. Özerbil Fizik Tedavi ve RehabilitasyonProf. Dr. Kurtuluş Özdemir KardiyolojiProf. Dr. Ali Sarıgül Kalp Damar CerrahisiProf. Dr. Kürşat Karadayı Genel CerrahiProf. Dr. Alpaslan Şenköylü Omurga CerrahisiProf. Dr. İlker Çetin Ortopedi ve TravmatolojiProf. Dr. Nurper Erberk Özen PsikiyatriProf. Dr. Remzi Sağlam ÜrolojiProf. Dr. Mehmet Lütfü Tahmaz ÜrolojiProf. Dr. Semih Ayan ÜrolojiProf. Dr. Hasan Fehmi Töre KardiyolojiProf. Dr. Erdal Anadol Genel CerrahiProf. Dr. Ünal Sakıncı Göğüs CerrahisiProf. Dr. Müjdat Yenicesu NefrolojiProf. Dr. Alev Leventoğlu NörolojiProf. Dr. Serdar Akgün Kardiyovasküler CerrahiProf. Dr. Mehmet Özerk Okutan Beyin, Sinir ve Omurga CerrahisiProf. Dr. Mustafa Gürelik Beyin ve Sinir CerrahisiProf. Dr. Mehmet Karaayvaz Çocuk AlerjiProf. Dr. Kadir Bahar GastroenterolojiProf. Dr. Hakan Erdem RomatolojiProf. Dr. Yusuf Üstün Kadın Hastalıkları ve DoğumProf. Dr. Neyyir Tuncay Eren Kardiyovasküler CerrahiProf. Dr. Ali Şafak Dağlı Kulak Burun Boğaz HastalıklarıProf. Dr. Bedreddin Seçkin ÜrolojiProf. Dr. Ayhan Koyuncu Genel CerrahiProf. Dr. Yaşar Mesut Pekcan Genel CerrahiProf. Dr. Alp Gürkan Genel CerrahiProf. Dr. Ömer Necip Aytuğ GastroenterolojiProf. Dr. Kayhan Öztürk Kulak Burun Boğaz HastalıklarıProf. Dr. Ali Erdem Bagatur Ortopedi ve TravmatolojiProf. Dr. Kaan Oysul Radyasyon OnkolojisiProf. Dr. Sait Şirin Beyin ve Sinir CerrahisiProf. Dr. Barış Diren RadyolojiProf. Dr. Tahir Karadeniz ÜrolojiProf. Dr. Cazip Üstün Kadın Hastalıkları ve DoğumProf. Dr. Fulya Tezok İç HastalıklarıProf. Dr. Hasan Taşçı Genel CerrahiProf. Dr. Hidayet Akdemir Beyin ve Sinir CerrahisiProf. Dr. Kaya Kanberoğlu RadyolojiProf. Dr. Levent Alımgil Göz HastalıklarıProf. Dr. Mehmet Salih Bilal Kardiyovasküler CerrahiProf. Dr. Muzaffer Sarıyar Genel Cerrahi (Transplantasyon)Prof. Dr. Nazlıhan Günal Pediatrik KardiyolojiProf. Dr. Sebahattin Ateşal KardiyolojiProf. Dr. Tanfer Kunt Kulak Burun Boğaz HastalıklarıProf. Dr. Erdem Diker Kardiyoloji

Prof. Dr. Süleyman Bülent Arman Göğüs CerrahisiProf. Dr. Necmettin Kutlu Plastik ve Rekonstruktif CerrahiProf. Dr. Sabri Acar Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıProf. Dr. Metin Çapar Kadın Hastalıkları ve DoğumProf. Dr. Haluk Alagöl Genel CerrahiProf. Dr. Yılmaz Tomak Ortopedi ve TravmatolojiProf. Dr. Ahmet Öcal Kalp ve Damar CerrahisiDoç. Dr. Tevfik Demir Çocuk KardiyolojisiDoç. Dr. Erkan Öztürk Genel CerrahiDoç. Dr. Zekeriya Öztemur Ortopedı ve TravmatolojiDoç. Dr. Öznur Öken Fizik Tedavi ve RehabilitasyonDoç. Dr. Hüseyin Turan Atay NörolojiDoç. Dr. Şınası Manduz Kalp Damar CerrahisiDoç. Dr. Türkan Örnek Gülpınar Kadın Hastalıkları ve DoğumDoç. Dr. Abdullah Altıntaş HematolojiDoç. Dr. Özkan Sayan HematolojiDoç. Dr. Bilge Tunç GastroenterolojiDoç. Dr. Ahmet Erdil GastroenterolojiDoç. Dr. Ali Osman Kaya OnkolojiDoç. Dr. Cengiz Kayahan Genel CerrahiDoç. Dr. Füsun Tokatlı Radyasyon OnkolojisiDoç. Dr. G. Faik Hobikoğlu KardiyolojiDoç. Dr. H. Gürdal İnal ÜrolojiDoç. Dr. İbrahim Tek Medikal OnkolojiDoç. Dr. Meryem Kaya Nükleer TıpDoç. Dr. Sabire Akın Fiziksel Tıp ve RehabilitasyonDoç. Dr. Selman Laçin Kadın Hastalıkları ve Doğum (Ivf)Doç. Dr. Şadan Ay Ortopedi, Travmatoloji ve El CerrahisiDoç. Dr. Fatma Laika Karabulut GastroenterolojiDoç. Dr. Gökhan Çakıroğlu PatolojiDoç. Dr. Arif Bahar Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıDoç. Dr. Hasan Ulusoy RomatolojiDoç. Dr. Ayla Gökmen HematolojiDoç. Dr. Murat Terzi NörolojiDoç. Dr. Ender Soydan HematolojiDoç. Dr. Mutlu Demiray OnkolojiDoç. Dr. Yavuz Aydın Kadın Hastalıkları ve DoğumDoç. Dr. Cenap Zeybek Çocuk KardiyolojisiDoç. Dr. Fevzi Balkan Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıDoç. Dr. Ö. Hakan Emmez Beyin ve Sinir CerrahisiDoç. Dr. Başar Sarıkaya Girişimsel RadyolojiDoç. Dr. Murat Zeytunlu Genel CerrahiDoç. Dr. Dilek Erer Kardiyovasküler CerrahiDoç. Dr. Mehmet Boyraz Pediatri&Çocuk EndokrinolojiDoç. Dr. Önder Sürgit Genel Cerrahi

SAĞLIK GRUBU DERGİ DANIŞMA KURULU

Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş. Adres: Eski Londra Asfaltı

No: 2 Bahçelievler / İstanbul [email protected]

Bu dergi Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.’ye ait Tempo Dergisi tarafından Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş. için hazırlanmıştır. Satılamaz ve dağıtılamaz. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz.

YAYIN YÖNETMENİ Kurtuluş Okutan (Sorumlu),

Medicana Kurumsal İletişim Direktörü

Tempo Dergisi: Trump Towers, Kule 2, Kat: 24, 34387, Şişli, İstanbul [email protected] Tel: +90 212 410 33 10

Baskı: Apa UniprintÖmerli Köyü, İstanbul Cad. No: 159 - 34555 Hadımköy/İstanbul Tel: 0 212 798 28 40 Faks: 0 212 798 20 63

İletişim: Cemal Subaşı:

Tel: 0 212 410 33 10 [email protected]

Görsel Yönetmen: Murat KarsSayfa Operatörü: Selim Gökçe

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜMeltem Depecik

YAYINA HAZIRLAYANDoğan Burda Dergi Yayıncılık A. Ş.

DA N IŞM A K U RU LU

4 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

04_05_ICINDEKILER_2.indd 4 17.03.2016 16:23

Page 5: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

14 Kronik hastalıklarla yaşama rehberi Her geçen gün görülme sıklığı artan kronik hastalıklar, ciddi oranda ölümlere ve sakatlıklara yol açıyor.

28 Canlı verici ile karaciğer nakli Medicana Ankara Hastanesi, karaciğer naklinde yeni ve deneyimli bir ekiple hizmet sunuyor.

32 Alerjisi olan evcil hayvan besleyebilir mi? Değişen yaşam koşulları nedeniyle alerjik hastalıklarda önemli oranda artış olduğu gözlemleniyor.

34 Kısırlık riskine karşı yumurta dondurma yaygınlaşıyor Kısırlık riskine karşı yumurta dondurma yöntemi kanser tedavisi gören hastaların imdadına yetişiyor.

36 RIRC yöntemi ile böbrek taşlarına elveda! RIRC yöntemi böbrek taşlarının tedavisinde oldukça etkili bir yöntem olarak uygulanıyor.

38 Kötü yaşam koşulları kalp sağlığımızı nasıl etkiliyor? Büyük kentlerde yaşam, iş stresi, yetersiz ve sağlıksız beslenme, özellikle kalp sağlığımızı olumsuz etkiliyor.

40 Ah şu hormonlar! Erkeklerde de görülmekle birlikte, hormonlara bağlı hastalıklar en çok kadınları etkiliyor.

42 İlkbaharda mide ve barsak rahatsızlıkları alevleniyor mu? Mevsimlerin değişmesi sadece psikolojik olarak değil fizyolojik olarak da bizi etkiliyor.

44 Gülüşünüz imzanız olsun! Doya doya gülümseyebilmek için öncelikle sağlıklı ve güzel dişlere sahip olmak gerekiyor.

46 Küçük çocuklar büyük mikroplara karşı Enfeksiyon, yetişkinlerde görüldüğü kadar çocuklarda da görülen ve en sık rastladığımız hastalık türlerinden.

52 Çocuklarda göğüs ağrısı hastalığın sinyali olabilir! Çocuğunuz sık sık “Göğsüm ağrıyor” diyorsa dikkat!

54 Kız çocuklarında ergenlik yaşı erkene mi kayıyor? Ergenliğin başlama yaşı kızlarda en erken 8, en geç 13 olarak kabul ediliyor.

56 Doğru beslen, hareket et, sağlıklı yaşa! Tüketmemiz ve uzak durmamız gereken besinleri iyi bilmeli ve günlük fiziksel aktivitemizi arttırmalıyız.

58 Koblasyon yöntemi ile kansız, ağrısız bademcik ameliyatı Hastalar, bademcik ameliyatından çok, ameliyat sonrası meydana gelen ağrılardan korkuyor.

60 Kulak çınlamasını ciddiye alın! Kulak çınlaması aslında bir hastalık habercisi olabilir.

62 PRP yöntemi ile diz ağrılarına son! PRP yöntemi, özellikle kas iskelet sistemi hastalıklarında dokuların tamirine olanak sağlıyor.

64 Şifa kaynağı kaplıcalar Dünyada sağlık turizminin önemi gün geçtikçe artıyor.

1454

32

38

İÇİN DEK İLER

İ L K B A H A R 2016 • M E DI C A NA • 5

04_05_ICINDEKILER_2.indd 5 17.03.2016 16:23

Page 6: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Medicana International Ankara Hastanesi hekimleri, kendi

aralarında gerçekleştirdikleri bir toplantı dizisiyle uzmanı oldukları branşlara ve sundukları sağlık hizmetine sanatın bir türüyle yorum getiriyor. Hekimler, yaklaşık altı aydır düzenli aralıklarla öğle aralarında hastanenin konferans salonunda bir araya gelerek, bölümlerinin yaptığı bilimsel çalışmaları ve sunduğu tıbbi hizmetleri hastanedeki diğer meslektaşları ile paylaşıyor. Medicana uzmanları, kendilerini müzikten resime, fotoğrafçılıktan sinemaya kadar sanatın çok geniş bir yelpazesinden seçtikleri tekniklerden biriyle anlatıyor. Örneğin Fizik Tedavi ve

Rehabilitasyon Bölümü hekimleri tarafından yapılan sunumda, ‘ağrı’ olgusu ünlü ressamların tablolarında yer alan figürlerin durumlarıyla örtüştürülerek paylaşılıyor. Sunumda, ünlü bir Nuri İyem ya da Frida tablosundaki karakter, bir anda bir ağrı tedavisi

hastası haline gelebiliyor. Ya da iç hastalıkları uzmanları, hastanede geçen bir günlerini kısa bir film ile meslektaşlarıyla paylaşırken; Göz Hastalıkları Bölümü, İstanbul fotoğrafları ve Orhan Veli şiirleriyle hem göze hem kulağa seslenen bir sunum yapıyor.

Hekim toplantılarına sanat eşlik ediyor

Medicana Bahçelievler Hastanesi, kanserde farkındalık yaratmak

için düzenlediği ‘Erken Teşhis Kendi Elinde’ etkinliklerinin bir bölümünü Kale Center Outlet AVM ve Florya Flyinn AVM’de düzenledi. Etkinlikte kanser panosuyla fotoğrafını çeken ve sosyal medyada paylaşan AVM ziyaretçileri ayın ‘Pembe Kadını’ seçildi. Etkinlikte, kanserde erken teşhisin önemi vurgulanırken düzenli muayene ve kontrollerle kanserin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunun altı çizildi.

Erken teşhis kendi elinde

Özel Medicana Çamlıca Hastanesi, sağlıklı bir bedene sahip olmanın ve sağlıklı bir şekilde yaşayabilmenin ne şekilde

mümkün olacağını konuşmak amacıyla Lundbeck Türkiye ile sağlık seminerinde bir araya geldi. 9 Şubat Salı günü düzenlenen seminerde, Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dyt. Yavuz Çelik’in ‘Dengeli Beslen Sağlıklı Yaşa’’ sloganı katılımcılara ideal beslenme planlarını nasıl oluşturmaları gerektiğini anlatırken, sağlıklı ve doğru beslenmenin yaşam kalitemizi nasıl etkilediğini bir kez daha vurguladı. Dr. Çelik ‘’Sağlık, hasta olmama durumu değil, kişinin bedenen ve ruhen iyilik halidir’’ diyerek sağlıklı yaşamanın nasıl mümkün olduğuna değindi ve başarılı öğünlerin sırlarına ilişkin tüyolar vererek katılımcılara sağlıklı beslenmenin hafifliğini yaşayabileceklerini anlattı.

Dengeli beslen sağlıklı yaşa

K ISA H A BER LER

6 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

06_11_KISA_HABER_5.indd 6 17.03.2016 16:24

Page 7: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Bilgisayar datasını gerçek nesnelere dönüştüren ve

bu nedenle de çağın en önemli icatlarından kabul edilen üç boyutlu (3D) yazıcılar, sağlık sektöründe de çığır açtı. Bu yazıcılar, modellemeler sayesinde tetkiklerde kullanılabildiği gibi tıbbi cihaz üretimiyle tedavi ve cerrahi aşamalarında da hekimler ve hastaları için büyük kolaylıklar getiriyor. Medicana International Ankara Hastanesi Omurga Cerrahı Prof. Dr. Alpaslan Şenköylü, üç boyutlu yazıcı teknolojiyle üretilen ve özellikle omurgaya implant yerleştirmenin zor olduğu olgularda kullanılan Smart Guide isimli bir cihaz geliştirerek, cihaz için patent başvurusunda bulundu. Dubai'de 25-28 Ocak tarihleri arasında düzenlenen dünyanın önde gelen sağlık fuarlarından ArabHealth‘in

cihazının tanıtımı için konuşmacı olarak davet ettiği Prof. Dr. Alpaslan Şenköylü, burada Harvard, Cleveland Clinic, Mount Sinai Hospital ve Cincinatti Children’s Hospital gibi önemli kurumlardan meslektaşlarıyla aynı platformda omurga cerrahisi alanında kullandıkları Smart Guide isimli cihazı tanıttı. Oturumlarda omurga

cerrahisinin yanı sıra karaciğer ameliyatları, açık kalp ameliyatları, plastik cerrahi ameliyatları ve doku mühendisliği gibi karmaşık tıbbi konularda üç boyutlu yazıcı kullanımı tartışıldı. Smart Guide'nin ilgi gördüğü toplantıda, üç boyutlu yazıcıların gelecekte tıpta kullanım olanakları ve bunların nasıl geliştirilebileceği de görüşüldü.

Üç boyutlu yazıcı teknolojisiyle omurga cerrahisi

K ISA H A BER LER

İ L K B A H A R 2016 • M E DI C A NA • 7

06_11_KISA_HABER_5.indd 7 17.03.2016 16:25

Page 8: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Özel Medicana Konya Hastanesi

onkoloji hastaları için sağlıklı yaşam buluşması semineri gerçekleştirdi. Sağlıklı Yaşam Buluşması kapsamında Özel Medicana Konya Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Tunç Güler, “Dünya Kanser Günü nedeniyle Medicana Konya Hastanesi Onkoloji Grubu olarak hastalarımızla ve hasta yakınları ile bir araya gelerek sorunlarını paylaşalım ve küçük birer seminer ile hastalarımızın bilgilerini tazeleyelim istedik. Hastalarımızın mutluluğu, memnuniyeti ve sağlığına kavuşması bizim en büyük mutluluk kaynağımız”

ifadelerini kullandı. Etkinlik kapsamında hastalık sürecinde sağlıklı beslenme ve psikolojik desteğin önemi üzerinde duruldu. Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dyt. Merve Sayın onkoloji tedavi sürecinde yaşanabilecek beslenme problemlerine değinirken düzenli beslenme süreci hakkında bilgi verdi. Psikolog Ebru soydaş da onkoloji hastalığının ortaya

çıkmasında psikolojik ve davranışsal faktörlerin rolünün araştırılması ve hastalıktan sonra ortaya çıkan ruhsal, sosyal, duygusal ve zihinsel sorunların tedavi edilmesi gerektiğini belirtti. Seminerin sonunda Türk Sanat Müziği konseri eşliğinde kokteyl verildi.

Sağlıklı Yaşam Buluşması Etkinliğine Özel Medicana Konya Hastanesi Onkoloji Bölümü hastaları ve hasta yakınları, Medikal Onkoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Tunç Güler, Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dyt. Merve Sayın, Psikolog Ebru Soydaş ve Medikal Onkoloji bölümü çalışanları katıldı.

Onkoloji hastaları sağlıklı yaşam için buluştu

Engelsiz Hayat Dayanışma Derneği, Türkiye genelinde yapmayı hedeflediği seminerlerin

ilkini Medicana International İstanbul Hastanesi ev sahipliğinde gerçekleştirerek önemli bir eğitim projesine daha imza attı. Medicana International İstanbul Hastanesi, Engelsiz Hayat Dayanışma Derneği, Beylikdüzü Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü işbirliğinde düzenlenen seminerde, engelli, engelli aileleri ve yatan hasta-hasta yakınları bir araya geldi. Bakan, bakılan kişilerde psiko-sosyal sorunlar ve çözümler, bası

ve yatak yaralarının önlenmesi ve tedavi yöntemleri, idrar yolu enfeksiyonlarının önlenmesi, medikal malzemelerin doğru kullanımının önemi, engelliler, yaşlılar ve otizmli bireylerde yanlış beslenme sonucu ortaya çıkan sorunlara çözüm önerileri gibi konuların ele aldığı seminer yoğun ilgi gördü. Plastik ve Estetik Cerrahı Prof. Dr. Necmettin Kutlu, Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Lütfü Tahmaz, Beslenme ve Diyet Uzmanı Serap Andaç Öztürk, eğitim ve evde bakım hemşirelerinin verdiği seminer engelli ve engelli aileleri tarafından ilgiyle dinlendi.

Engelsiz bir hayat için bir araya geldiler

K ISA H A BER LER

8 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

06_11_KISA_HABER_5.indd 8 17.03.2016 16:25

Page 9: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Medicana Sivas Hastanesi Kalp Damar Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Şinasi Manduz tarafından,

Doğa Koleji öğrencilerine kalp sağlığı uygulamalı bir şekilde anlatıldı. Dana kalbi ile kalbin cerrahi anatomisi, kapakların birbirlerine komşulukları, venöz sistem ile olan komşulukları, sinir sistemi dalları ile komşulukları hakkında öğrencilere önemli bilgiler sunan Manduz, kalp cerrahisi ile ilgili anatomik yapıdan kaynaklanan engelleri de anlattı. Doğa Koleji Konferans salonunda ortaöğretim öğrencilerine yönelik gerçekleştirilen eğitim toplantısında dana kalbini kesen öğrenciler, kalp içindeki kulakçık, karıncıklar ve yapısını gözlemleme fırsatı buldu. Kalbin anatomisi, fizyolojisi, patolojisi, kalp ile akciğeri teorik ve pratik olarak anlatan Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Şinasi Manduz’a Doğa Koleji yetkilileri ve öğrencileri günün anısına plaket verdi.

Kolej öğrencilerine uygulamalı kalp sağlığı

Özel Medicana Konya Hastanesi çalışanları ve hastanede tedavi görenlerin yakınları Türk

Kızılay'ına kan bağışında bulundu. Medicana Konya Hastanesi Genel Müdür Yardımcısı ve Başhekim Dr. Mustafa Demirel, kan bağışı kampanyasının ülkemizdeki hastaların kan ihtiyacını karşılamada tek kurum olan Kızılay ile Konya Medicana Hastanesi'nin ortak bir çalışması olduğunu söyledi. Amaçlarının son dönemde artan kan ihtiyacının karşılanmasına yönelik kan bağışına duyarlılık oluşturmak ve farkındalık yaratmak olduğunu belirten Dr. Demirel, kan bağışlarının belli aralıklarla tekrar yapılacağını, Konya Medicana Hastanesi olarak üzerlerine düşen görevi yerine getireceklerini vurguladı.

Medicana’dan Kızılay’ın kan bağışı kampanyasına destek

Bakırköy Belediyesi ve Medicana Bahçelievler Hastanesi işbirliğiyle düzenlenen ‘Prostat Kanserinde Erken Teşhisin

Farkında Ol’ konulu seminere Bakırköy halkı yoğun ilgi gösterdi. Kanserde erken teşhis ve tedavinin önemini vurgulamak, farkındalık yaratmak ve halkı bilinçlendirmek için ‘Korkmuyorum farkında mısın’ projesiyle bu yıl seminerlerine başlayan Medicana Bahçelievler Hastanesi, seminerin ilkini  Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdi. Seminere Bakırköy Belediye Başkanı, başkan yardımcıları, meclis üyeleri, Medicana Bahçelievler Hastanesi yöneticileri, doktorları, Yunus Emre Kültür Merkezi yetkilileri ve Bakırköy halkı katıldı. Medicana Bahçelievler Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Semih Ayan, prostat kanserinin erken teşhis ve tedavisinin önemini anlatırken, katılımcılar semineri ilgiyle dinledi.

Üroloji kanserleri seminerinde buluştular

K ISA H A BER LER

İ L K B A H A R 2016 • M E DI C A NA • 9

06_11_KISA_HABER_5.indd 9 17.03.2016 16:25

Page 10: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Türkiye'nin ilk ve tek Latin Caz Flüt Virtüözü Mihriban Aviral, 5 Şubat 2016 Cuma akşamı Bilkent Senfoni Orkestrası Konser Salonu'nda Medicana sponsorluğunda bir konser verdi. Medicana Ankara Genel Müdürü Op.

Dr. Gülçin Türkmen Sarıyıldız'ın ev sahipliğinde gerçekleşen konsere, başta hekimler, iş dünyası ve sanatseverler olmak üzere kalabalık bir davetli kesimi katıldı. Sarıyıldız, konser sonunda sanatçıya plaketini takdim ederken, toplumların gelişmişlik düzeyi ile sanatçılara ve sağlıkçılara verdikleri değerin bağlantılı olduğunu ifade etti.

Flüt sanatçısı Mihriban Aviral Medicana sponsorluğunda sahne aldı

4 Şubat Dünya Kanser Günü nedeniyle Medicana International İstanbul Hastanesi ve Beylikdüzü

Belediyesi işbirliği ile onkoloji hastalarına moral ziyareti düzenlendi. Etkinlikte hastaların sorunları dinlendi ve istekleri soruldu. Ayrıca hastalara tek tek hediyeler takdim edildi. Ziyaretin ardından onkoloji hastaları ve doktorların katılımıyla her biri farklı kanseri temsil eden renkli balonlar dileklerle havaya uçuruldu. Etkinlikte kanserin farkındalığına dikkat çekildi. Tedavi gören onkoloji hastaları belediye yetkilileriyle sohbet ederken dağıtılan hediyeler karşısında duygusal anlar yaşadı. Moral ve motivasyona dikkat çeken onkoloji hastaları, etkinliğin sonunda hastane önünde, Beylikdüzü Belediyesi yetkilileri, Medicana International İstanbul Hastanesi yönetimi, doktorları ile birlikte sağlık dilekleri ve umutlarıyla kanseri temsil eden farklı renkli balonları gökyüzüne uçurdular.

Kanseri yenmek için gökyüzüne umut balonları uçurdular

K ISA H A BER LER

10 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

06_11_KISA_HABER_5.indd 10 17.03.2016 16:25

Page 11: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Güney Afrikalı bir kadından bahsediyoruz: Judith

Çubukçu. İstanbul’da yaşıyor, bunun sebebi bir Türk ile evli olması. İngilizce öğretmeni, hatta öğretmenin de eğitmeni. 46 yaşında ve 15 yaşında bir erkek çocuğa, Savarona’da uzun yıllar çalışan kaptan bir eşe sahip.

ACIM VARDIJudith Çubukçu, bütün samimiyetiyle kanser hikâyesini anlattı: “Şikayetim olmasaydı belki de hiç gitmezdim, mememde bir acı hissediyordum, ağrı vardı. Kalp ya da göğüs ağrısı sandım öncelikle. Ekim 2015, hastaneye ilk gidişim. İstanbul’da özel bir hastanede muayene oldum. İlk muayenede kist olduğu fakat korkulacak hiçbir şey bulunmadığı söylendi ve ağrı kesicilerle hastaneden ayrılmak zorunda kaldım. Ağrılarım devam ediyordu. Yakın dostlarımın da yönlendirmesiyle Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Sevim Kuşlu Çiçek ile tanıştım. Muayeneyi tekrarlamak zorunda kaldık. Dr. Çiçek, yaptığı ultrasonlu muayeneyle yüzde 90 kanser şüphesi ve yapılan biyopsiyle meme kanseri olduğumu doğruladı ve hemen ameliyat kararı aldık.Genetik faktörler önemliydi ama geçmişte kanser öyküm olmamasına rağmen kanserdim. Hiç korkmadım, endişelenmedim. Kalbimin bir an acıdığını hissettim, uzun yıllar beraber olduğun sevgiliden ayrılmak gibi. Ama yenebilirim dedim. Eşim, çocuklarım ve ailemle paylaştım. Sakin olun, sakın korkmayın, grip

gibi 1 aya kalmaz iyileşirim dedim ama annemi ikna edemedim. Endişesini, korkusunu yürekten hissettim. Kansere espriyle yaklaştığım doğrudur. Kansersin dediklerinde ilk aklıma gelen mememin alınmasıydı. Yaşamımı riske atıyorsa neden kalsın ki? Teşhis sonrası tüm hastalarda olduğu gibi Medicana International İstanbul Hastanesi’nde tümör konseyi toplandı. Alınan kararla tedaviye başlandı. Metastazı zor bir kanser tümörü olmadığı için şanslıymışım. Ameliyatta tümörle beraber 4 lenf alındı.

ÜZÜLDÜMTedavi sırasında saçlarımın dökülmesi kaçınılmazdı. Saçlarım avuçlarımda kaldı. İçim buruldu, üzüldüm tabii. Ama ‘Yine gelir elbet hem de daha gür, daha güzeli gelir’ dedim. Şimdi daha güzel, mor renge bile boyattım. En ağır kemoterapi aldığımda bile işten asla kopmadım. Günlük 5 saat trafikte geçirmeme rağmen yoğun iş temposuna rağmen bırakmadım. Tedavi sırasında doktorun her dediğine uydum, özellikle şekeri ve fast food’u bıraktım.”

HEMEN KABULLENDİJudith Çubukçu’nun ameliyatını gerçekleştiren Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahı Op. Dr. Sevim Kuşlu Çiçek, Çubukçu’nun ameliyatı hakkında şu bilgileri verdi: “Hasta, sol memede hissedilen ağrı sebebiyle Eylül 2015’te doktora gitmiş, yapılan tetkiklerle birlikte 17*15 mm. çaplı bir kist olduğu söylenmiş. Hasta bize geldiğinde ise 5-6 cm. çapa büyümüştü. Tetkikler ve biyopsi sonucunda sol meme kanseri tanısı aldı.

Basit bir kist olduğunu düşünüp kanser tanısını öğrendiğinde ilk an zorlandı ama hemen kabullendi ve sol meme koruyucu ameliyatı yapılıp medikal onkolojiye kemoterapi için yönlendirildi.”ENERJİSİ YÜKSEKTİTedaviyi Takip Eden Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Mutlu Demiray, tedavi boyunca Judith Çubukçu’nun enerjisinin yüksek olduğunu, kemoterapilerde hiç sorun yaşamadıklarını belirti ve şunları ekledi: “Biz

doktorların ilaç olarak kabul etmediği içsel enerji herhalde en önemli ilaçtı. Judiht’i ayakta tutan ve kemoterapiyle oyun oynamasını sağlayan enerji. Kemoterapilerin yan etkilerini azaltmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek üzere Judith’e özel bir tüm vücut hipertermi yöntemi de uyguladık. Bununla birlikte vitamin C tedavileri kemoterapileri daha iyi geçirmesine ve yan etkilerin belirgin azalmasına neden olsa da en temel nokta Judith’in enerjisiydi.” 

BAMBAŞKA BİR KANSER HİKÂYESİKanseri nasıl mı alt edebilirsiniz? Bu hikâye size yol gösterebilir.

BİZDEN H A BER LER

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 1 1

06_11_KISA_HABER_5.indd 11 17.03.2016 16:25

Page 12: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Konya'da beyin tümörü sebebiyle 3 defa ameliyat

olan 49 yaşındaki Gülistan Ural, Medicana Konya Hastanesi'nde uygulanan fizyoterapi ile ayağa kalktı. Gülistan Ural’da, 1996 yılında geçirdiği baygınlık üzerine yapılan tetkikler sonucunda epidermoid kist olduğu anlaşıldı. Kist teşhisi üzerine iki ameliyat geçiren Ural, 24 Kasım 2015'te Medicana Hastanesi'nde üçüncü ameliyatına alındı. Burada ameliyatı gerçekleştiren Beyin ve Sinir Cerrahi Bölümü Prof. Dr. M. Özerk Okutan, ameliyat sonrasında tedavi sürecinin iyi devam etmesi için fizyoterapi tedavisinin uygulanması gerektiğini belirtti.

AYAĞA KALKTIYürüyemeyen Ural, fizyoterapi tedavisine başladı. Uygulanan fizyoterapi tedavisi ve egzersizler sonucunda ayağa kalkmayı başardı. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Doktoru Prof. Dr. M. Önder Özerbil, "Hasta iki ay önce üçüncü defa beyin tümörü nedeniyle beyin ameliyatı oldu. Beyin cerrahlarımız

başarılı bir ameliyatla tümörü temizlediler" dedi.

YÜRÜYEBİLİRHastanın daha önceden de yarım felci olduğunu belirten Doktor Özerbil, "Tümör çıkarıldıktan ve hasta kendini toparladıktan sonra süratle rehabilitasyona başladık. Kuvvetlendirme egzersizleri

ve yürüme eğitimi şeklinde rehabilitasyonumuzu halen de gerçekleştirmekteyiz. Bir buçuk ay içinde bir hayli yol aldık. Tamamen bağımsız bir yürüme söz konusu olamaz ama yardımcı cihazlarla ev içinde kendine bakım aktivitelerini yapabilecek bir şekilde yürüyebilir.” ifadelerini kullandı.

Beyin tümörü nedeniyle üç kez ameliyat olan hasta, fizyoterapi ile ayağa kalktı.

Başarılı beyin ameliyatı sonunda fizyoterapi ile ayağa kalktı

En anlamlı sevgililer günü hediyesi3 kız çocuğuna sahip Mehtap – Ahmet Genç çiftinin 14 Şubat

Sevgililer Günü hediyesi günün en anlamlı hediyesi olarak herkese örnek oldu. Mehtap Genç’in böbreğini eşine bağışlaması ile eşinin yaşama yeniden tutunmasını sağlayan Ahmet Genç, eşi sayesinde hayata aşkla yeniden bağlandı. Mehtap Genç; “Eşim ancak sağlıklı olursa 3 kızımızı beraber büyütebiliriz, benim böbreğim eşimde olmalı’’ diyerek ailenin birçok üyesi böbrek verebilecek iken herkesten önce verici oldu. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Alp Gürkan ve ekibi tarafından gerçekleştirilen böbrek nakli operasyonunun ardından Ahmet Genç; eşinin her zaman yanında ve desteğiyle hayata bambaşka bir boyut kazandırdığını, dünyanın en özel, en anlamlı hediyesini aldığını ve eşi sayesinde hayata daha da bağlandığını söyleyerek mutluluğunu dile getirdi.

1 2 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

BİZDEN H A BER LER

12_13_VAKALAR.indd 12 17.03.2016 16:24

Page 13: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Nadir olarak görülen omurilik içerisinde damar yumağı

hastalığı teşhisi konulan Iraklı 10 yaşındaki Luay Abed Ahmed, Türkiye'de gördüğü tedaviyle iyileşiyor. Medicana International İstanbul Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Hidayet Akdemir, yaptığı açıklamada, Luay'a, doğumundan 4 ay sonra ayaklarını kullanamamasına bağlı, dünyada nadir olarak görülen omurilik içindeki damar yumağı hastalığı teşhisi konulduğunu söyledi. Ailenin, çocukları için Irak'taki tedaviden uzun zaman yanıt alamaması üzerine Irak Sağlık Bakanlığı aracılığıyla kendisiyle iletişime geçtiğini belirten Akdemir, şu bilgileri verdi: "Irak Sağlık Bakanlığı’ndan çocukla ilgili gelen belgeleri

inceledik. Burada ameliyatını yapabileceğimize karar verdik. Luay Türkiye'ye geldi. Hastanın her iki ayağında da yürüyemeyecek derecede felç, his kayıpları olduğunu gördük. Ayrıca, idrar ve dışkı kontrolünü yapamıyordu.

Ayaklarında felce bağlı yaralar oluşmuştu. Omuriliğinde sırt omurgasından başlayıp bel omurgasına kadar uzanan yüksek akımlı damar yumağı tespit ettik."Luay'daki hastalığın milyonda 3 ya da 5 kişide görülebildiğine dikkati çeken Akdemir damar yumağının kanama riskinin fazla olmasından dolayı Luay'a öncelikle ön tedavi uyguladıklarını ifade etti. Uygulamanın olumlu geçmesinin ardından küçük çocuğun 8 saatlik bir ameliyata alındığını, ameliyat sonrasında felçli ayaklarında iyileşmeler gözlendiğini aktaran Akdemir, "Hastamızın fizik tedavi ve rehabilitasyonu devam ediyor. Luay, 3 hafta öncesine göre iyileşmeye başladı. İnşallah zamanla tamamen iyileşecek" diye konuştu

Kilo vermenin temel basamağı inanmak“34 yaşında Konya’nın bir

ilçesinde ikamet eden ev hanımıyım. Çocukluktan beri yemek yemekten mutluluk duyuyordum ve yedikçe daha da çok yiyesim geliyordu. Zaman ilerledikçe hem kilom arttı hem de artık yemek konusunda kendimi kontrol edemez oldum.

158 KİLOYDUMKonya’ya geldiğimizde akrabalarımızın ısrarıyla Medicana Konya Hastanesi’nden Diyetisyen Merve Sayın ile görüşmeye karar verdim. Kendisiyle ilk görüştüğümüzde Merve Sayın, 'Öncelikli olarak kilo verme sürecini sizin istemeniz ve ardından da verdiğiniz bu kiloyu koruyacağınıza inanmanız lazım' dedi. Bu çok doğruydu. Çünkü kendime de, diyet yapabileceğime de inanmayarak gitmiştim. 158 kiloydum ve bu durum beni artık her yönüyle rahatsız etmeye başlamıştı. Merve Sayın en başta kilo ölçümü yaptı, benim diyet

hakkında isteklerimi ve beklentilerimi sordu. Uyku saatim, yeme düzenim ve alışkanlıklarımı öğrendikten sonra diyet listemi oluşturdu. Bir kibrit kutusu kadar peynir beklerken gayet doyurucu bir listeyle karşılaştım ve bu durum beni gerçekten çok şaşırttı. Her görüşmeye geldikçe kendimde olan değişikliklere ben bile inanamadım.

60 KİLO VERDİMKilolar gittikçe insan kendine daha çok inanıyor, diyete daha sıkı sarılıyormuş, bunu gördüm ve şimdi 60 kiloyu geride bıraktık. Hem onun bana vermiş olduğu güven hem de kilo verdikten sonra tekrar kazandığım özgüven ile kalan yolu da güzel bir şekilde devam ettireceğimizi biliyorum. Dyt. Merve Sayın’a beni sağlıklı bir şekilde kilo verebileceğime inandırdığı, sorularımı hiç yanıtsız bırakmadığı, tekrar sağlığıma kavuşturduğu için sonsuz teşekkür ediyorum.”

Luay'ın hastalığına Türkiye'de çare bulundu

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 1 3

BİZDEN H A BER LER

12_13_VAKALAR.indd 13 17.03.2016 16:24

Page 14: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K RON IK H A STA LIK L A R

14 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 14 17.03.2016 16:21

Page 15: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K RON IK H A STA LIK L A R

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 1 5

HASTALIKLARLAYAŞAMA REHBERI

Kronik Her geçen gün görülme sıklığı artan kronik hastalıklar, ciddi oranda

ölümlere ve sakatlıklara yol açıyor. Başta kardiyovasküler hastalıklar olmak üzere diyabet, kanser, böbrek yetmezliği başlıca kronik hastalıklardan. Peki, bu hastalıkları ne kadar tanıyoruz, önlenebilir risk faktörlerini, korunma ve tedavi yöntemlerini, ruh ve beden sağlığımız üzerindeki etkilerini yeterince biliyor muyuz? Kronik hastalıklarla yaşam kalitesinin artırılması için neler

yapılabilir? Tüm bu soruların yanıtları dosyamızda…

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 15 17.03.2016 16:21

Page 16: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

16 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

K RON IK H A STA LIK L A R

Yavaş ilerleyen, 3 ay ve daha uzun süreli, birden fazla risk faktörünün neden olduğu, genellikle komplike bir seyir gösteren ve kişinin yaşam

kalitesini etkileyen hastalıklar kronik hastalıklar olarak tanımlanıyor. Bu hastalıklar tüm dünyada, gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin tümünde, ölüm nedenlerinin başında yer alıyor. Sağlık harcamalarının büyük bir kısmı (yüzde 60-80) bu hastalıkların tedavisi için yapılıyor. Görülme sıklığı hızla artan kronik hastalıklar, dünyada ölüm ve sakatlıkların en önemli sebeplerinden. 2008 yılında dünya çapında meydana gelen 57 milyon ölümden 36 milyonu yani yaklaşık üçte ikisi; kardiyovasküler hastalıklar, kanserler, diyabet ve kronik akciğer hastalıklarını içeren bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklandı. Hipertansiyon, şeker hastalığı, koroner kalp hastalıkları, kronik akciğer hastalıkları, böbrek hastalıkları ve kanserler kronik hastalıkların başlıcaları olarak sayılabilir. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre kronik hastalıklar dünyada tüm ölümlerin yüzde 63’ünden (57 milyon kişi) sorumlu. Bu ölümlerin 36 milyonu kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, kanser ve kronik solunum yolları hastalıklarına bağlı olarak meydana geliyor. Kronik hastalıkları olan kişilerin yüzde 80’i düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşıyor. Ölümlerin yüzde 50’si 70 yaş ve altındaki kişilerde gerçekleşiyor.Bu hastalıkların görülme sıklığı ve ölüm oranları kadın ve erkeklerde eşit oranda görülüyor. Kardiyovasküler ve diyabete bağlı ölümlerin yüzde 80’i, KOAH’a bağlı ölümlerin ise yaklaşık yüzde 90’ı düşük ve orta gelirli ülkelerde oluyor. 2008 yılında dünyadaki ölümlerin yüzde 30’u (17,3 milyon) kalp hastalıklarına bağlı olarak meydana geldi. Bunların 7,3 milyonu koroner kalp hastalığı, 6,2 milyonu ise inme nedenli. Dünyadaki ölümlerin yüzde 16,5’i (9,4 milyon) hipertansiyona bağlı olarak gerçekleşiyor. Dünyada 347 milyon diyabetli hasta var. 2004 yılında yaklaşık 3,4 milyon kişinin diyabet nedeni ile öldüğü tahmin ediliyor. 2004 yılında yaklaşık 64 milyon dünyalının kronik obstriktif akciğer hastalığı olduğu ve 2005 yılında dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 5’inin (3 milyondan fazla) KOAH nedeni ile olduğu biliniyor. Türkiye’deki rakamlar da hiç iç açıcı değil: Hipertansiyon hastası 15 milyon kişi, diyabetli 4 milyon kişi, KOAH hastası 3 milyon kişi ve koroner kalp hastalığı olan 2 milyon kişi var.Medicana Konya Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Bülent Koçer, kronik hastalıkların risk faktörlerini şöyle sıralıyor: “Değişmeyen risk faktörleri olarak yaş en güçlü etmen (erkeklerde ≥45, kadınlarda ≥55 ). Bir diğer risk faktörü de erken menopoz. Her 10 yıl

yaşlanma kronik hastalıklar riskini 1.8 kat arttırıyor. Cinsiyet olarak erkeklerde daha sık görülüyor. Değişebilen risk faktörlerini ise sigara, hipertansiyon, hiperkolesterolemi, diyabetes mellitus, obezite, hareketsiz yaşam, serebrovasküler veya periferal hastalık hikayesinin olması şeklinde sıralayabiliriz.”

Önlenebilir risk faktörleriEn sık görülen kronik hastalıklardan hipertansiyona (40 yaş üstünde yüzde 15-20) kadınlarda daha sık rastlanıyor. Aşırı tuz kullanımı yaşamsal organlarda bozukluğa yol açıyor (kalp ve böbrek yetmezliği, koroner kalp hastalığı, görme bozukluğu gibi). Tuz kısıtlaması ve yaşam tarzı değişiklikleri kan basıncının kontrol altına alınmasında çok etkili. İleri olgularda ilaç tedavisi tercih ediliyor. Kronik hastalıkların en önemli özelliği, aile hikayesi ve genetik temel gibi bazı değiştirilemez etkenlerin dışında altta yatan nedenlerin birçoğunun tamamen önlenebilir risk faktörleri olması. Bu risk

faktörlerinin önde gelenleri sağlıksız beslenme, tütün kullanımı, yetersiz hareket ve obezite. Dünya Sağlık Örgütü kan basıncı, obezite, kolesterol ve sigara kullanımının kontrolü ile kalp ve damar hastalığı görülme sıklığının yarıya indirilebileceğini bildiriyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre sigara kullanımı, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam ve aşırı alkol tüketimi gibi risklerin ortadan kaldırılması durumunda kalp hastalıkları, inme ve tip 2 diyabet vakalarının yüzde 80’i, kanser vakalarının ise üçte birden fazlası önlenebilir.

600 milyon kişi hipertansiyon hastasıYrd. Doç. Dr. Bülent Koçer kronik hastalıklar ile ilgili önemli bilgiler verdi. “Kronik hastalıklar, normal fizyolojik fonksiyonlarda yavaş ve ilerleyici bir sapmaya, geri dönüşümsüz değişikliklere neden olan, yaşamın uzun bir dönemini kapsayan, sürekli tıbbi bakım ve tedavi gerektiren hastalıklar. Örneğin hipertansiyon, hemen hemen tüm dünya ülkelerinde oldukça sık görülen kronik bir hastalık. Dünyada 600 milyon hipertansiyonlu kişi var. Kronik hastalığa bağlı olarak fiziksel ve zihinsel sınırlılıklar, sakatlıklar bireyin

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 16 17.03.2016 16:21

Page 17: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 17

K RON IK H A STA LIK L A R

bağımsızlığını azaltıyor, uzun süreli bakım gereksinimi, sağlığın algılanmasını ve sosyal etkinlikleri kısıtlıyor. Ayrıca kronik bir hastalığın olması, hastalıkla beraber yaşama süresini arttırarak uyumu bozuyor, fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Yaşamı destekleyen birçok teknolojik gelişmenin, yeni ilaçların, alternatif tedavi ve bakım yaklaşımlarının sağlık hizmetlerinde kullanılması sonucu yaşamı korumak, yaşam süresini uzatmak mümkün olurken, bu gelişmelerin yaşama olumlu ya da olumsuz etkilerinin kapsamlı olarak değerlendirilmesi gerekliliği daha fazla hissedilmeye başlandı. Hipertansiyon tedavisinde de antihipertansif ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri bireyin yaşam süresini uzatmakla birlikte yaşamında değişikliklere yol açıyor. Yaşam kalitesini etkileyen en önemli faktörlerin hastalık süresi, tedavi tipi, hastalığa özel semptomların deneyim sıklığı, hastalığa uyum ve hastalığa ilişkin verilen eğitim olduğu belirtiliyor. Yaşam biçiminin değiştirilmesi, düzenli ve kontrollü olduğu sürece hipertansiyon hastalarının yaşam kalitesinin yükselmesi sağlanabilir.”

Erken tanı çok önemliKoçer, kronik hastalıkların belirli kontrol aralıkları ile takip altında olması gerektiğini söylüyor. Özellikle diyabet hastaları için yılda bir kez göz ve nörolojik muayene, yine üç ayda bir rutin kan tahlilleri ve kardiyak testlerin yapılması gerekiyor. Kronik hastalıların tedavisinde yaşam tarzı değişikliklerinin de altını çizen Yrd. Doç. Dr. Bülent Koçer, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Kronik hastalıklarda ilerlemeyi durdurmanın en önemli özelliği yaşam tarzı değişiklikleri olmalı. Hasta sigara, alkol almamalı, düzenli egzersiz yapmalı, beslenme ve uyku düzenini ayarlamalı. Çağımızın hastalıkları olan koroner arter hastalıkları, kanser, hipertansiyon ve pek çok diğer hastalıkta erken ve doğru tanı, hem yaşam süresi, hem de kalitesi açısından son derece büyük önem taşıyor. Ayrıca hiçbir belirti vermeden ve hastada hiçbir şikayete neden olmadan yıllarca sinsice seyreden; öte yandan beyin, kalp, böbrekler gibi hayati organlara da zarar veren hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıklarda da yine erken tanının ve düzenli tedavinin önemi çok büyük.”

Yrd. Doç. Dr. Bülent Koçer

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 17 17.03.2016 16:21

Page 18: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

1 8 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

K RON IK H A STA LIK L A R

Kanserin kronik hastalıklar içindeki yerini değerlendiren Medicana International İstanbul Hastanesi Medikal Onkoloji Bölümü’nden

Doç. Dr. Mutlu Demiray genetik faktörler önemli olsa da temelde yaşam biçimimizin hastalıkların belirlenmesinde çok daha önemli olduğunu belirtiyor. Sigara, alkol tüketen birinin genetik riskleri konuşarak kanserden korunmaya çalışmasını basit bir ironi olarak değerlendiren Demiray, konu ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Kanseri kronik hastalıklar içerisinde değerlendirebilir miyiz? Genetik faktörlerin kronik hastalıkların oluşumunda önemli bir etken olduğunu söyleyebilir miyiz?Esasen kronik hastalık derken tedavisinde başarımızın kısıtlı olduğu ancak semptomlarını kontrol

edebildiğimiz hastalıları tanımlıyoruz. Yani hastalık süreğen olsa da hastanın yaşam kalitesini idame ettirecek tedavilerin uygulanması. İşte kanserdeki hedefimizde bu; kanser hastalarını da bir şeker hastası veya tansiyon hastası gibi ilaçlarla yaşam kaliteleri bozulmadan uzun yıllar yaşatabilmek. Bunu kısmen başarmış olabilsek de ciddi bir grup hastada halen başaramadık Mesela metastatik meme kanserli bir hastayı sadece hormonoterapi ile uzun yıllar yaşam kalitesi bozulmadan tedavi etme şansımız varken ciddi bir grup hastada hızla hastalık ilerliyor ve tedaviler başarısız oluyor. Kanserde genetik faktörler rol alır ancak bunun oranı sadece yüzde 5-6’dır. Kanserin temel nedenleri daha çok sigara, beslenme, enfeksiyonlar ve çevresel faktörler olarak sıralanabilir. Bu dört

“Kanserde genetik risklerden çok yaşam biçimi etkili”Kronik hastalıklar arasında yer alan kanserde genetik faktörler sanıldığı kadar etkili değil. Asıl belirleyici olan sigara, sağlıksız beslenme, enfeksiyonlar ve çevresel faktörler. Yani yaşam biçimimizi değiştirdiğimizde kanseri ciddi oranda kontrol etmemiz mümkün.

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 18 17.03.2016 16:22

Page 19: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 1 9

K RON IK H A STA LIK L A R

madde neredeyse kanserin yüzde 90'ından sorumludur. Yani yaşam standartlarımızı düzelttiğimizde kanseri ciddi oranda kontrol edebiliyoruz. Sigarayı bırakmak, sağlıklı beslenmek ki bunun temelinde karbonhidratlardan uzaklaşmak gelir, kanseri büyük oranda engeller. Kanserde genetik faktörler riski ne kadar arttırıyor?Ailesinde kanser olan kişilerde kanser olma olasılığı artmaz. Ancak belirli kanser tiplerinde genetik geçiş önemlidir. Yumurtalık kanserlerinin yaklaşık yüzde 10'unda genetik geçiş vardır. Ayrıca ailesinde meme kanseri hikayesi olan kişilerde meme kanseri riski, olmayanlara göre 2 kat fazla. Ailede genç yaşta kanser görülmesi veya 3 kuşakta benzer kanserlerin görülmesi ailesel riskleri arttırır. Bunun yanında ailede birden fazla kanser görülmesi de ailesel olmayabilir. Bu noktada önemli olan taramaların dikkatli ve zamanında yapılmasıdır. En çok hangi kanser türlerinde genetik faktörler etkili?

Meme kanseri, yumurtalık kanseri, barsak kanserleri özellikle ailesel geçiş gösterir. Ancak bu kanserlerin yüzde 90’dan fazlasının ailesel özellik taşımadığı da unutulmamalı.Ailede bir kanser hikayesi var. Bu, ömür boyu riskli grupta olduğumuz anlamına mı geliyor?Böyle bir yargı çok yanlış. Öncelikle mevcut kanserin gerekli testlerinin yapılarak ailesel geçiş gösterdiğinin tespiti gerekli. Bu noktada temelde önemli olan ailesinde kanser olan bireylerin mutlaka danışmanlık almaları ve taramalarını titizlikle yaptırmaları. Bu konuda önleyici ne gibi tedbirler

alınabilir?Genetik olarak kanser riskiniz saptansa bile esasen yapacaklarınız standart. Sigara, alkolden kaçınmak, sağlıklı beslenmek ve spor. Genetik risk faktörünüz yoksa da bunları yapmanız gerekiyor. Ancak ailede erken yaşta meme kanseri varsa ve diğer bireylerde de genetik danışmanlık sonrası kanser riski yüksekse koruyucu operasyon planlanabilir. Ancak bu da çok zor bir karar.

Doç. Dr. Mutlu Demiray

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 19 17.03.2016 16:22

Page 20: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K RON IK H A STA LIK L A R

20 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Diyabet, dünyada hızlı büyüyen bir sorun ve tanı almış veya almamış tüm diyabetlilerin dünyanın en kalabalık üçüncü ülkesini

oluşturabilecek kadar çok olduğu tahmin ediliyor... Ülkemizde ise orta yaşlıların yüzde 17'si, yaşlıların ise yüzde 30’undan fazlası diyabetik... Kontrol edilmediği takdirde önemli sağlık sorunlarına yol açan bu hastalık ile yaşam bazı tedbirler gerektiriyor. Ancak diyabet, yaşamaya da yaşamdan keyif almaya da engel değil... Peki uzmanların bu "kalabalık ülkenin" insanları için önerileri ve uyarıları neler?Medicana International Ankara Hastanesi

Endokrinoloji ve Metabolik Hastalıklar Uzmanı Dr. Yavuz Selim Demir, diyabetin dünyada hızla büyüyen bir sorun olduğunu ve 2014 verilerine göre diyabetik 387 milyon kişiye 2035'te 205 milyon kişinin daha eklenmesinin beklendiğini kaydetti. Dr. Demir, "Hastaların yüzde 43.3'üne tanı konmadığının da not düşmekte fayda var" diye konuştu. Demir'in verdiği bilgiye göre; obez veya kilolu (BKİ'si 25 kg/m2 ve yükseği) ve özellikle santral obezitesi (bel çevresi kadında 90 cm ve üstü, erkekte 96 cm ve üstü) olan kişilerde, 40 yaşından itibaren üç yılda bir tercihen APG ile diyabet taraması yapılmalı. Ayrıca BKİ'si 25

yaşamdan keyif almaya engel değil

Diyabet Önemli kronik hastalıklardan biri olan diyabet kontrol edilmezse böbrek yetmezliği, kalp ve damar hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları gibi başka ciddi hastalıklara da yol açabiliyor. Diyabet tedavisinin temel taşı ise sağlıklı beslenme.

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 20 17.03.2016 16:22

Page 21: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K RON IK H A STA LIK L A R

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 2 1

kg/m2 ve yükseği kişilerin risk gruplarından birine mensup olmaları halinde, daha genç yaşlardan itibaren ve daha sık araştırılması gerekli. Türkiye'de tip 2 diyabet görülme sıklığının 10 yılda yüzde 100 artarak yüzde 13.7 olduğunu belirten Uzm. Dr. Yavuz Demir, "Hastalığı kabullenememe hastalarda en sık karşılaştığımız sorun" dedi. Kontrol edilmezse diyabetin böbrek yetmezliği, kalp ve damar hastalıkları, sinirlerde harabiyet, ciddi enfeksiyon hastalıkları ve cinsel işlev bozuklukları gibi sonuçları olabildiğine işaret eden Demir; erişkin yaştaki diyabette en önemli körlük nedeni olan diyabetik retinopatiye de dikkat çekti.

Yapay pankreas 2017'de bekleniyorUzm. Dr. Yavuz Selim Demir, diyabet tedavisinin beslenme, egzersiz, ilaç tedavisi, cerrahi tedavi ve alternatif tıptan oluştuğunu söyledi. Diyabet tedavisinin kişiselleştirilmesinin önemini vurgulayan Demir, yapay pankreasta bağlantı sorununun çözümüne çalışıldığını, bununla birlikte cihazın 2017 yılında günlük kullanıma girmesinin beklendiğini de ekledi.Tıbbi beslenme tedavisinin diyabet tedavisinin temel taşı olduğuna işaret eden Medicana Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülçin Ergazi “Beslenme, diyabet tedavisinin temel taşıdır. Çünkü kan şekerini oluşturan asıl kaynak besinlerdir. Tırmanmadan yükselemiyor ve ıslanmadan yüzemiyorsanız, sağlıklı bir beslenme programı olmadan da şekerinizi kontrol edemezsiniz” dedi ve şunları ekledi: "Diyabetliler için tek bir beslenme programı yok. Her kişi birbirinden farklı olduğu için beslenmeleri de farklılık gösterir. Doğru planlanmış bir tıbbi beslenme programı ile diyabete bağlı oluşabilecek hastalıklar önlenebilir ya da geciktirilebilir. İnsüline olan gereksinim azaltılarak kan şekeri normale yakın düzeyde tutulabilir, hipo

ve hiperglisemi önlenebilir. Yeterli ve dengeli bir beslenme alışkanlığı sonucu ideal vücut ağırlığının sağlanması kolaylaşır. Yaşam süresi ve kalitesi yükselir."

Öğün sayısı arttıkça şişmanlık azalıyorSağlıklı beslenmek için, vücudun ihtiyacı olan besin öğelerini içeren besinleri gün içinde yeterli miktarda ve dengeli bir şekilde tüketmek gerektiğine işaret eden Ergazi, "Diyabetin varlığı sevilen yiyeceklerden uzaklaşmak anlamına gelmez. Besinlerin çeşidi, miktarı ve zamanı konusunda belirli bir denge olması yeterli. Diyabeti olsun olmasın tüm insanların sağlıklı bir yaşam için yemeleri

gereken yiyecekler aynı. Bu beslenme şekli sağlıklı ve kaliteli bir hayatın en önemli kuralı ve ilk adımı. Besinlerin zamanında ve önerilen miktarlarda tüketilmesi insülinin daha dengeli kullanılmasını ve insüline olan ihtiyacın azalmasını sağlar. Uzun aralıklarla düzensiz saatlerde yemek yenilmesi hipo ve hiperglisemiye yol açar, kilo sorunlarının ortaya çıkışını kolaylaştırır. Günde iki öğün tüketen kişilerde

Uzm. Dr. Yavuz Selim Demir

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 21 17.03.2016 16:22

Page 22: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

2 2 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

K RON IK H A STA LIK L A R

şişmanlık görülme oranı yüzde 69 iken, öğün sayısı 6 olanlarda bu oran yüzde 17’ye düşüyor" dedi.

Yaşam boyu kontrol şart"Tanı almış ve almamış tüm diyabetlilerden bir ülke olsaydı, bu, Çin ve Hindistan'dan sonra 415 milyon nüfus ile dünyanın en kalabalık üçüncü ülkesi olurdu" diyen Medicana International Ankara Hastanesi Diyabet Eğitim Hemşiresi Sevilay Sungur, "Diyabet yaşam boyu süren, kontrol altında tutulabilen, kontrol altında tutulmadığında ise hayati organları etkileyerek yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren bir sağlık sorunudur" şeklinde konuştu. Sevilay Sungur, diyabet hastaları için dikkat edilmesi gereken konuları şöyle sıraladı: Evde kendi kendini izlem: Diyabetli bireyler evde de kendi kendini izler. Bu nedenle; kan şekeri ölçüm cihazının kullanımı, ölçüm sırasında dikkat edilecek konular, hedef değerler, atıkların ayrıştırılmasını öğrenirler.Egzersiz: Diyabetliler egzersize başlamadan önce kan şekeri ölçümü yapmalıdır. Eğer kan şekeri 100 mg/dl altında, 240 mg/dl üzerinde ise egzersiz yapmamalıdır.100mg/dl altında ise egzersiz sırası veya sonrasında hipoglisemi (kan şekerinin 70mg/dl altına düşmesi) söz konusu olabilir. Eğer kan şekeriniz 240 mg/dl üzerinde ise kan şekeriniz daha da yükselebilir. Egzersiz ana öğünlerden birinden yaklaşık bir saat sonra; en az haftada 3 gün ve en az 30 dakika yapılmalıdır. Diyabetli kişi böbrek, göz veya kalp-damar hastalığı açısından değerlendirilmelidir. Eğer bu organlarda sorun varsa ağır egzersizlerden kaçınmalıdır.İnsülin uygulama: Hastalar insülin uygulama tekniği, bölgeleri, taşıma- saklama, yemekle ilişkisi ve seyahatte insülin kullanımı konularında bilgilendirilirler. Ayak bakımı ve muayenesi:Diyabetlilerde ayak bakımı önemlidir. Diyabet ayaklardaki damar ve sinir yapısını etkiler ve bozar. Ayak sağlığını korumanın ilk koşulu iyi bir diyabet

kontrolü ve iyi ayak bakımıdır. Bu nedenle diyabetli birey günlük ayak bakımını öğrenmek ve uygulamak durumundadır.Rutin kontroller: Muayene sonuçlarına göre sıklığı değişebilir. Yıllık muayene önerisi normal bulunan sonuçlar içindir. Rutin kontroller; düzenli aralıklarla evde yapılan ölçümlerin diyabet ekibi ile paylaşılması, üç ayda bir doktor muayenesi (özel durumlarda daha kısa veya uzun aralıklarla muayene), her yıl bir kez gözdibi muayenesi, her yıl bir kez mikroalbumin testi (böbreklerle ilgili), her yıl bir kez grip aşısı, yaşam boyu bir kez pnömoni aşısı, her yıl bir kez ayak muayenesi olarak sıralanabilir.

Gebelikte diyabete dikkat!Medicana Ankara Endokrinoloji ve Metabolik Hastalıklar Uzmanı Dr. Yavuz Selim Demir, diyabet ve

gebeliğin anne ve bebek için sorunlar taşıyan bir konu olduğuna işaret ederken, şunları kaydetti: "Diyabetle gelmiş bir gebede bu durum gebelik esnasında meydana çıkmış bir durumsa buna 'gestasyonel diyabet', diyabetik kadının gebeliği ise buna da 'pregestasyonel diyabet'

denir. Gebeliğin erken döneminde hormonlardaki değişikliklerden dolayı yüksek insülin düzeyleri mevcuttur. Kan şekerlerinde düşmeler gözükebilir. İleri dönemlerde de insülin direnci gelişir. Tokluk kan şekerleri yükselir. Anne diyabeti kanda oksijen salınımını bozduğundan kan dolaşımını da bozar. Gebeliğin 24 -28 haftalarında 50 gr glikoz ile tarama testi yapılır. Kan şekeri 140 mg/dl ve üzerinde ise gebeye 100 gr glikoz ile yükleme testi yapılır. 0. dakika kan şekeri 95, 1. saat kan şekeri 180, 2. saat kan şekeri 155, 3. saat kan şekeri 140 mg/dl ve üzerinde iki değerin olması diyabet tanısını koydurur."Diyabetik gebede hangi riskler artar?Düşükler artar, ölü doğum sıktır, preeklampsi ve idrar yolu enfeksiyonu riski artar, iri doğum olabilir.Gebelikte diyabet gelişiminde riskli gruplar hangileri?

Uzm. Dyt. Gülçin Ergazi, Uzm. Dr. Yavuz Selim Demir, Diyabet Eğitim Hemşiresi Sevilay Sungur.

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 22 17.03.2016 16:22

Page 23: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 2 3

K RON IK H A STA LIK L A R

Obezitesi olanlar, daha önce gebeliğinde gestasyonel diyabeti olanlar, glikozürisi olanlar, ailesinde diyabet olanlar, polikistik over hastalığı olanlar.Tedavi nasıl olmalı?Diyabetin kontrolü ve tedavisine gebelik öncesi başlanmalı. Aşırı kilo alınması önlenmeli. 17. haftaya kadar açlık kan şekeri 90 mg/dl, tokluk kan şekeri 120 mg/dl altında olmalı. İdeal kiloya göre diyet ayarlanmalı. Karbonhidratlar yüzde 45'den az olmamalı; folik asit ve kalsiyum desteği verilmeli. Gebelik süresince 10-12 kg ağırlık artışı önerilir. Üç ana ve üç ara öğün yemek yenmeli. Gebelikte egzersiz kan şekerini ayarlamak açısından çok yararlı. Diyet ve egzersiz ile kan şekerleri hedef değerlerde seyretmezse günde dört kez insülin enjeksiyonu veya insülin pompası ile kan şekeri regüle edilir. Gebelik sonrasında hastaların yüzde 25-30’unda diyabet kalıcı oluyor. Diyabetik gebelerin çocuklarında da diyabet gelişimi yüksek.

BİLİYOR MUYDUNUZ?• Her üç saniyede bir kişi diyabet tanısı alıyor.• Her on saniyede bir kişi diyabete bağlı nedenlerle hayatını kaybediyor.

• Her yirmi saniyede bir diyabete bağlı böbrek yetmezliği ve felç gelişiyor.• Diyabetlilerin kalp-damar hastalığına yakalanma riski dört kat daha yüksek.• Diyabet nedeniyle her 30 saniyede bir kişi bacağını kaybediyor.

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 23 17.03.2016 16:22

Page 24: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K RON IK H A STA LIK L A R

2 4 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Medicana Çamlıca Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum, Tüp Bebek, Jinekolojik Minimal İnvaziv Cerrahisi

Uzmanı Op. Dr. Ömer Faruk Vanlıoğlu, kronik hastalıklara sahip anne adaylarının yakın takip ve tedavileri düzenlendikten sonra gebe kalmalarında sakınca olmadığını söylüyor. Ancak gebelik takip sıklığının diğer gebelere göre daha fazla ve daha özellik göstermesi gerektiğinin altını çiziyor.

Kalp hastalıkları yaşayan anne adaylarıGebelik 9 ay boyunca metebolizmanın değiştiği bir süreç. Gebe kalmadan önce anne adayının rutin tetkikleri yaptırması gerekiyor. Ancak bunu uygulayan anne adayı maalesef çok az. Özellikle kardiyak problemleri olan anne adayları yakın takibe alınmalı,

çünkü gebelik başlı başına kalbi yoran bir süreç. Bu süreçte kan volümü artar ve kalp daha fazla kan pompalamaya maruz kalır yani kalbin iş yükü artar. Özellikle 5. gebelik ayından sonra kalp daha fazla yorulur. Önceden kalp krizi geçirmiş anne adaylarının gebelik planlamadan önce kardiyoloji ve kadın doğum uzmanına başvurarak, her iki doktorun vereceği karardan sonra gebelik planı yapması uygun olur.Kalp ameliyatı, özellikle kalp kapakçığı operasyonu geçirmiş anne adaylarının da yine gebelik öncesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurarak kardiyoloji ile ortak konsultasyonunun yapılması gerekir. Özellikle kalp kapakçığı, metal kapakçık ile değiştirilmiş anne adayları ömür boyu kan pıhtılaşmasını engelleyici ilaç kullanmak zorundalar. Gebe kaldığında ise kanı sulandıran ilacın dozunun ayarlanması gerekli. INR

Kronik hastalıklara sahip anne adayları ne yapmalı?Kalp ameliyatı olmuş, kalp krizi geçirmiş kemoterapi almış, böbrek nakli geçirmiş ya da diyabetli anne adayını nasıl bir gebelik dönemi bekliyor?

Op. Dr. Ömer Faruk Vanlıoğlu

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 24 17.03.2016 16:22

Page 25: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K RON IK H A STA LIK L A R

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 2 5

denilen laboratuvar testi yapılarak, bu ilacın dozajı ayarlanmalı. Gebelik, kan pıhtılaşmasını arttırıcı bir süreç olduğundan çoğu zaman cilt altından yapılan enjeksiyonlarla gebeliğin sonuna kadar bu enjeksiyonların yapılması gerekli.Kalp krizi geçirmiş bir anne adayı için ana problem, gebelik esnasında artan kalp yükünün taşıyıp taşımayacağına karar verilmesidir. Bu amaçla stres testleri yapılarak gebeliğe izin verilebilir, bazen uygun olmayan ve kalp yetmezliği gelişen ileri yaş anne adaylarında gebeliğin oluşmasına izin verilmeyebilir. Yapılan testler bu konuda yol gösterici olur.

Kanser hastası ya da kanser geçmişi olan anne adaylarıKemoterapi uygulaması, kanser hücrelerinin kemoterapi ilaçları kullanarak kanser hücrelerinin hücre bölünmesini durdurmak ve azaltmak amacıyla kullanılır. Ancak kullanılan ilaçlar diğer vücut hücreleri üzerine de negatif etkiye sahiptir. Yumurtalık dokusu da bu olumsuz etkilenen organlardan birisidir. Erken yaşta herhangi bir nedenle uygulanan kanser ilaçları yumurtalık dokusunda azalmaya ve erken dönem menopoz bulgularının ortaya çıkmasına neden olur. Bunu önlemenin yolu, seçilen kemoterapik ilaç ve dozuna bağımlı olarak değişebilir ancak ideali ve kabul göreni; kemoterapi başlamadan önce yumurtalık dokusunun dondurulması seçeneğidir. Bu gibi kanser nedeniyle kemoterapi alacak hastalara yumurtalık dondurulması işlemi yapılmalı. İki yolla bu işlem yapılabilir: • Laparoskopi yöntemi ile yumurtalıktan doku alınması ve bunun sonradan kullanılmak üzere saklanması,• Tüp bebek tedavisi yapıyormuş gibi yumurtalık hücrelerinin uyarılması ve vaginal yoldan sedasyon anestezisi altında ultrasonografi eşliğinde uygun iğne ile girilerek yumurtalık hücresinin alınması ve daha sonrasında kullanılmak üzere dondurulması.Kemoterapi yapılacak hastalarda kemoterapi başlamadan önce bu işlemleri uygulamak, sonrasında yumurtalıkların işlevini kaybetmesi gibi üzücü olan sonuçlarla karşılaşmamak için önerilir. Kanser hastalarında kemoterapi yanında radyoterapi uygulaması da yapılır. Yalnızca radyoterapi uygulaması yapılacak anne adayı kanser hasta gurubunda, yukarıda anlatılan yöntemlerden farklı olarak laparoskopik

olarak yumurtalıkları radyoaktivite verilecek alandan uzaklaştırma operasyonu planlanabilir. Bu işlemin adı 'laparoskopik ovariyan transpozisyon' operasyonudur. Özellikle pelvis dediğimiz bölgenin radyoterapisinde yumurtalıklar laparoskopi yöntemi ile rahime tutan bağdan kurtarıp ama ana damardan beslenmesini sağlayarak karın içinin daha yukarı ve radyoaktivitenin uygulanmadığı yere dikilir. Böylece yalnızca radyoaktivite uygulanacak anne adaylarının yumurtalık rezervleri korunmuş olur.

Böbrek nakli olan anne adaylarıGebelik annenin kalbini yorduğu kadar böbrekleri üzerine de ek bir yük bindirir. Herhangi bir nedenle böbrek nakli olmuş anne adayının gebelik istemi halinde böbrek fonksiyon testleri normal ve nefroloji ve

transplant cerrahi uygunluk vermesi koşuluyla gebeliğin oluşmasına izin verilebilir. Gebelik özellikle beşinci aydan sonra yakın takip edilmelidir. İlerleyen gebelik haftasında rahim büyümesi nedeniyle transfer edilen böbreğin idrar yolunda basıya bağlı değişiklikler olabilir. Ultrasonografi ile sıkı kontrolü gerekir. Aynı zamanda böbrek fonksiyon testleri de sık aralıklarla yapılmalıdır. Böbrek nakli olmuş gebelerde gebeliğe bağlı hipertansiyon, idrar yolu enfeksiyonu daha sık görülür. Uygun tedavisi zaman geçirmeden yapılmalıdır.

Diyabetli anne adaylarıDiyabeti olan bir anne adayının gebe kalmasında herhangi bir sakınca yok. Ancak diyabetin anne adayı

üzerinde organ etkilenmesi varsa öncelikle en çok etkilenen organlar olan kalp, göz ve böbrek incelemesi yapıldıktan sonra gebelik oluşumuna izin verilmeli. Anne adayı diyabetik ilaçlarını gebe kalınca doktoru tarafından değiştirilmeli ve ağızdan alacağı ilaç yerine insülin dediğimiz cilt altı iğnelere başlanmalı. Gebelerde insülin kullanımının bebek üzerine yan etkisi yok. Anne, doğumdan sonra ağızdan aldığı ilaçlarına tekrar başlayabilir. Gebelik esnasında kan şekeri ölçümleri düzenli yapılmalı ve yüksek kan şekerine bebeğin maruz kalmasına engel olunmalı. Yüksek kan şekeri erken gebelik haftalarında fetus üzerinde beyin ve organ gelişimi üzerine istenmeyen etkileri mevcut. Bu nedenle yüksek kan şekeri bebek tarafından kompanse edilemediğinden istenmeyen sağlıksız bebeklerin gelişimine yol açabilir.

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 25 17.03.2016 16:22

Page 26: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K RON IK H A STA LIK L A R

2 6 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Medicana International İstanbul Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uzman Dr. Emel Kurt, kronik hastalığı olan ya da ailesinde

bu tür hastalıklar bulunanların yaşadığı psikolojik sorunları anlattı. Kişinin kendisinde veya yakınlarında herhangi bir kronik hastalığa sahip olmasının ruhsal sağlık üzerine çeşitli etkileri bulunuyor. Kronik hastalıklar kimi zaman bir bakım verici tarafından bakılmayı gerektirebileceği gibi, kimi zaman da gündelik yaşantıyı belirgin düzeyde etkilemeyerek kişinin kendi ihtiyaçlarını bir başkasına ihtiyaç duymaksızın da yürütebildiği hastalık süreçleri olarak yaşanabilir. Kronik hastalıklar günden güne artıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada halen birincil ölüm sebebi kronik hastalıklar. Bu hastalıklar sıklıkla kalp-damar hastalıkları, kanser, solunum hastalıkları ve diyabet olarak sıralanabilir. Kronik hastalıklar bakım ve tedavi masrafları düşünüldüğünde ciddi düzeyde maddi bir yük ve birey için stres etkeni. Bu stres etkeni kişide birçok psikososyal sorunlara yol açabilir. Bunlar; üzüntü, öfke, çaresizlik, sürekli ağlama, ümitsizlik, endişe, aile ve iş yaşantısında rol kaybı, kendine güvende azalma, ölüm korkusu ve sosyal içe çekilme olabilir. Her türlü stres etkeni karşısında kişi kendine özgü çeşitli başa çıkma yolları ile karşılaştığı duruma uyum sağlayabilmekle ilgili bir süreçten geçer. Ancak kimi zaman bu süreç ruhsal uyumla sonuçlanmaz ve kişide çeşitli ruhsal hastalıklar ortaya çıkabilir. Bu uyum süreçlerinde etkileyen faktörler kişilik özellikleri, sosyal destek unsurları, kişinin yaşantısındaki diğer stres etkenleridir diyebiliriz. Bu süreçlerdeki ruhsal hastalıklar arasında en sık anksiyete bozuklukları ve depresyon ile karşılaşıyoruz.

Anksiyete bozukluklarıKronik hastalıklarla ilişkili anksiyete bozukluklarında kişinin kendi sağlığı, yakınlarının sağlığı, hastalığın seyri, hastalığın getirdiği işlevsellikte azalmaya bağlı statü yitimi ve ölüm ile ilgili kaygılar olduğunu söyleyebiliriz. Kronik hastalığı olan kişide genel olarak iki türlü davranış biçimi ortaya çıkar. Bunlardan birisi daha çok kaygılı kişilik özelliklerinde görülebilecek türden bir tutumdur. Bu durumda kişi kronik hastalığın tedavi süreçleri sırasında hastalığı ile

Ya hasta olursam, ya ölürsem!Kendimizin ya da ailemizden birinin kronik hastalığa sahip olması ve beraberinde gelen ölüm korkusu ruhsal sağlığımızı da olumsuz etkileyebiliyor. En sık rastlanan psikolojik rahatsızlıklar ise anksiyete bozuklukları ve depresyon.

Dr. Emel Kurt

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 26 17.03.2016 16:23

Page 27: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K RON IK H A STA LIK L A R

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 2 7

ilgili hemen her türlü tıbbi bilgiye sahip olmak ister. Hastalığın yinelemesi ya da ilerlemesine yönelik hastalık kaygıları (sağlık endişesi) ile ilişkili olarak, hastalığın belirtilerine odaklanmaya, gerekli görülenin ötesinde sık doktora başvurmaya, hastalık belirtilerini yakalayabilmek amacıyla kendisini adeta muayene edercesine takip etmeye başlar. Bu durum kişinin hemen her zaman huzursuz, tedirgin ve kaygılı hissetmesine yol açar ve bu duygu hali ile ilişkili olarak da çeşitli fiziksel kaygı belirtilerinin (çarpıntı, terleme, nefes darlığı, titreme, uykusuzluk, iştahsızlık, kas ağrıları gibi) ortaya çıkmasına yol açar.

Yas reaksiyonu ve depresyonDiğer bir tutum ise kronik hastalığın adeta bir yas reaksiyonu gibi yaşanmasının ardından, ruhsal uyum sırasında başlangıçta doğal kabul edilebilecek sürecin uzaması ve depresif bir tutum ile devam etmesi olarak tarif edebiliriz. Kronik hastalık kişinin sosyal rolünü, ilişkilerini, işlevselliğini etkileyebilir. Bu durumlarda ilk olarak kişi artık yaşamın kendisi için eskisi gibi olmayacağı gerçeği ile karşılaşır. Bu farklılık başa çıkılabilir olarak yaşanır ise kişiyi çok etkilemeyebilir. Ancak başa çıkılamaz hissedildiğinde birçok olumsuz duygu ve düşünceyi de beraberinde getirir. Kimi zaman bu hastalığın ortaya çıkması nedeniyle kendisini çaresiz, suçlu, cezalandırılmış, yalnız, haksızlığa uğramış olduğunu düşünebilir ve mutsuz, umutsuz, öfkeli hissedebilir. Bu duygular tedavi beklentisinin azalmasına, tedavi ile ilgili çabaların ortadan kalkmasına, ölüm beklentisine, sosyal iletişimin azalmasına ve sosyal olarak içe kapanmaya, hemen her şeye karşı tepkili olmaya, kendini ihmal etmeye (öz bakımı azaltma, gelecek planı yapmama gibi), kimi zaman da yaşamı sonlandırma isteğine yol açabilir. Ortaya çıkan bu durum bir depresyondur ve depresyon kronik hastalık tedavisinin başarısını da azaltabilir.

Yoğun ölüm korkusuKronik hastalıkların ruhsal etkileri, ölüm riskinin daha yüksek olduğu bazı hastalıklarda daha yüksek oranda ve daha ciddi düzeyde olabilir. Bu hastalıkların en bilinen örnekleri kanser ve kalp krizidir. Ölüm korkusu yaşamın başladığı andan itibaren var olan ve insanın davranışlarının bilinçli ya da bilinçsizce ölümden kaçınmak amacı çerçevesinde etkilediği bir korkudur. Ölümü değerlendirme biçimi kişinin kültürel ve dini yaşantısıyla ilişkili olarak kişiden kişiye değişir. Ölümü bir son, hiçlik, yok oluş, kişiliğin sona ermesi olarak görenler için ölüm, yaşamı sonlandıran bir düşman gibi değerlendirilebilir. Ölüm düşüncesi, insanda kaygı

yaratırken, beraberinde onu yaşama bağlayan, varoluşunu anlamlandıran bir nedendir

de. Yaşamı ölümle birlikte bir bütün olarak değerlendirmek ölüm

korkusunu azaltır. Varoluşçu psikoterapiye göre ölümlü

olduğunu bilmek, insanı, var olan günlerini daha iyi değerlendirmeye, yaşamını zenginleştirmeye iter. Bir başka deyişle ölümcül

hastalıklarda kişinin iyileşme dönemlerinde,

hastalığın yineleyeceğine dair beklenti kaygısına

odaklanmak yerine yaşantısının olağan akışı

içindeki alanlarına yönelmesi, bu alanlarda kendini ortaya koyması, üretmesi, insan ilişkilerini artırması

korkularını azaltır. Kronik hastalıklarda psikososyal

uyum süreci yakından takip edilmeli. Psikososyal

uyum aşamalarında kişinin yaşam deneyimleri, ilgileri, hafızası, öğrenme kapasitesi, davranış biçimleri, sosyal ilişkileri ve problem çözme davranışları uyum sağlamasına yardım eden kişisel faktörler. Kronik hastalıklar psikososyal uyumun takibinde kişinin kendi özelliklerini, hastalığın özelliklerini, kişinin yaşamının koşullarını birlikte değerlendirmek; uyum sürecindeki ruhsal etkilenmeyi en aza indirebilmek için önem arz eder. Gerektiğinde kişinin uyumu kolaylaştırabilecek pozitif yönlerinin açığa çıkarılması, sosyal destek unsurlarının devreye sokulması, hazza yönelik etkinliklerin artırılması ruhsal uyum sürecini kolaylaştırır.

Yas reaksiyonu ve depresyonDiğer bir tutum ise kronik hastalığın adeta bir yas reaksiyonu gibi yaşanmasının ardından, ruhsal uyum sırasında başlangıçta doğal kabul

uzaması ve depresif bir tutum ile devam etmesi

ilişkilerini, işlevselliğini

farklılık başa çıkılabilir olarak yaşanır ise kişiyi

Ancak başa çıkılamaz hissedildiğinde birçok olumsuz duygu ve düşünceyi de beraberinde getirir. Kimi zaman bu

yaratırken, beraberinde onu yaşama bağlayan, varoluşunu anlamlandıran bir nedendir

de. Yaşamı ölümle birlikte bir bütün olarak değerlendirmek ölüm

korkusunu azaltır. Varoluşçu psikoterapiye göre ölümlü

iyileşme dönemlerinde, hastalığın yineleyeceğine

dair beklenti kaygısına odaklanmak yerine

yaşantısının olağan akışı içindeki alanlarına yönelmesi, bu

alanlarda kendini ortaya koyması, üretmesi, insan ilişkilerini artırması

korkularını azaltır. Kronik hastalıklarda psikososyal

uyum süreci yakından takip

14_27_KRONIK_HASTALIKLAR_YENI_14.indd 27 17.03.2016 16:23

Page 28: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

GEN EL CER R A HI

2 8 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Doç. Dr. Murat Zeytunlu, karaciğer yetmezliğinde umut olan ve günümüzde

bilinen tek küratif tedavi seçeneği karaciğer nakli hakkında merak edilenleri anlattı.Karaciğer, büyük bir bölümü alınsa bile kendini yenileyebilme ve büyüme özelliğine sahip tek

organımız. Karaciğerin yüzde 70’i alınsa da fonksiyonları normal kalıyor. Kalan karaciğerin kendini yenilemesi hemen başlıyor ve birkaç hafta içerisinde karaciğer normal boyutuna ulaşıyor. Bu yüzden karaciğer nakli gerçekleştirildiğinde, vericide kalan parça ve alıcıya konulan

parça hızlı bir şekilde orijinal boyutlarına geri geliyor.Yunan mitolojisinde anlatılan bir efsane, karaciğerin yenilenme özelliğinin 2700 yıl önce bile bilindiğini gözler önüne seriyor. Efsaneye göre; Prometheus’un kendisini aldatmasına kızan Zeus, Prometheus’u Kafkas

Canlı verici ile karaciğer nakliMedicana International Ankara Hastanesi Karaciğer Nakli'nde Genel Cerrahi Uzmanları Doç. Dr. Murat Zeytunlu ve Op. Dr. Zafer Önen ile Rekonstrüktif Mikro Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Alper'den oluşan ekiple oluşan ekiple yola devam ediyor.

28_31_KARACIGER_NAKLI_3.indd 28 17.03.2016 16:20

Page 29: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

GEN EL CER R A HI

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 2 9

Dağları’na zincirler ve bir kartalı da Prometheus’un ciğerini yemesi için başına musallat eder. Kartal her gün Prometheus’un yanına gelir ve karaciğerini yer oysa ertesi gün karaciğer yeniden oluşur.Vücut ağırlığımızın yüzde 2’sini oluşturan ve vücudun en büyük solid organı olan karaciğer, büyük çoğunluğunu hepatositlerin oluşturduğu fonksiyonel ünitelerin birleşmesinden oluşur. ‘Metabolik hemostaz’ olarak nitelendiren vücut için hayati öneme sahip sentez, depolama, detoksifikasyon ve

nutrisyonel elementlerin (karbonhidratların, proteinlerin, yağların ve vitaminlerin) yeniden yapılandırılmasından sorumludur. Mitolojik çağlardan beri bilinen ve asırlar boyunca mekanizmasının temelleri araştırılan karaciğerin inanılmaz rejenerasyon yeteneği, ölümle yüz yüze olan son dönem karaciğer yetmezliğindeki hastalar için günümüzde bilinen tek ve

küratif tedavi seçeneği olan karaciğer naklini yeni bir umut ışığı haline getirdi. Basite indirgemek gerekirse karaciğer nakli, bütün karaciğerin nakil edildiği kadaverik karaciğer nakli ve canlı vericilerden alınan karaciğerin bir kısmının nakil edildiği canlı vericili karaciğer nakli olmak üzere ikiye ayrılıyor. Canlı vericili karaciğer naklinin, kadaverik karaciğer nakline nazaran belirgin avantajları mevcut. İlk olarak alıcılar için direkt ulaşılabilecek organ sayısını artırarak, kadaverik nakil için bekleme süresini belirgin şekilde kısaltıyor. Geçmişte

olduğu gibi günümüzde de uygun kadaverik donör bulma ve bekleme listesindeki sürenin uzunluğu halen en önemli sorunların başında geliyor ve gün geçtikçe bu ikilem büyüyor. Böylece hem alıcıların bekleme listesindeki zamanını kısaltmış hem de kadaverik vericiden nakil yapılan alıcıda (hayatta kalma konusunda) iyileşme elde edilebiliyor. Çoğu alıcı için karaciğer nakli, acil şartlarda yapılan kadaverik karaciğer nakillerine göre tüm imkânların sağlanabildiği elektif koşullarda gerçekleştirilerek daha az morbidite ve mortalite oranları sağlanması mümkün.

KARACİĞER NAKLİNDE TARİHÇEİlk canlı vericili karaciğer nakil girişimi, Aralık 1988'de Brezilya’dan Dr. Rai ve ekibi tarafından gerçekleştirilmişse de ilk başarılı nakil haberi 1989 yılında Avustralya‘dan Dr. Strong ve ekibine ait. 1994 yılında Dr. Lo ve ekibi tarafından canlı vericili karaciğer nakli erişkinlere uygulanabilir hale geldi. Günümüzde ülkemiz ve Japonya gibi beyin ölümüne bağlı kadaverik vericilerin nadir olduğu ülkelerde, canlı vericili karaciğer nakli rutin olarak uygulanan bir işlem.Cerrahide, anestezide ve immunsupresyondaki gelişmeler, alıcı ve vericilerin preoperatif hazırlığı, organ koruma metotları ve nakil zamanlaması gibi birçok teknik konunun zamanla daha iyi anlaşılması ile birlikte 1 yıllık organ ve hastanın hayatta kalma oranı yüzde 90’ların üzerine çıktı. Bu sonuçlarla canlı vericili karaciğer nakli dünyada çoğu merkezde rutin uygulanabilir hale geldi. Canlı vericili karaciğer nâkilinin en önemli ve etik açıdan tartışmalara konu olan noktası

Doç. Dr. Murat Zeytunlu

28_31_KARACIGER_NAKLI_3.indd 29 17.03.2016 16:20

Page 30: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

GEN EL CER R A HI

30 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

ise vericinin güvenliği. Herhangi bir operasyona gereksinimi olmayan tamamen sağlıklı bireyler olan vericileri morbiditesi hatta mortalitesi bulunan bir operasyona maruz bırakmak hem etik, hem de tıbbı açıdan sorgulanıyor. Türkiye’de karaciğer nakli 1988 yılında başladı. Ülkemizde organ nakli ve organ bağışı ile ilgili kanunun 1979 yılında yasalaşmasına rağmen ulusal organ paylaşım sisteminin kurulması 2000 yılına kadar uzadı.

ORGAN VERENİN GÜVENLİĞİ Canlı vericili karaciğer naklinde başarıya ulaşmanın temelinde, tüm nakil merkezlerince de öncelikle üzerinde durulan, vericinin güvenliği konusu. Ocak 2002’de ABD’de verici ölümünün arkasından ülkedeki canlı vericili karaciğer nakli sayıları dramatik biçimde azaldı. Bu sorunun üstesinden gelmek amacıyla geçmişten günümüze tüm merkezlerde vericinin güvenliğini maksimuma çıkarmak için tüm olası seçenekler itina ile kullanılmaya başlandı. Helsinki önergesinde ifade edildiği gibi her bireyin kendi başına özgürce düşünme ve karar verme özgürlüğü, kararından ve ameliyattan kendi açısından manevi kazancın dışında hiçbir beklentisi olmayan verici adaylarına en üst düzeylerde sağlanmalı. Vericiler, dışarıdan hiçbir baskı altında kalmadan hür iradeleri ile verici olma konusundaki isteklerini dile getirmeli. Canlı verici olmanın pozitif ve negatif bir takım etkileri bulunuyor. Belki de tek ve en önemli pozitif etki, son şansı karaciğer nakli olan ve yapılmadığı takdirde ölümle yüz yüze kalan alıcılara yeni yaşam

verme umudu. Bu da vericilerin en büyük kazancı sayılabilir. Negatif etkileri ise oldukça fazla. Hiçbir operasyona ihtiyacı olmayan verici adayının, majör travmaya maruz kalması, hayati tehlikesi bulunan operasyonun vericinin kendisi, ailesi ve alıcı üzerindeki baskısı, operasyon öncesindeki hazırlık aşamasında ve sonrasındaki maddi sorunlar, operasyon sonrasındaki dış görünüşteki değişlikler (kilo

kaybı, yara izi) gibi birçok negatif etki sıralanabilir. Verici adayları değerlendirme basamaklarının herhangi bir döneminde hatta operasyon günü bile verici olmaktan vazgeçebilirler. Potansiyel verici adayının 18 yaşını doldurmuş ve 55 yaşından küçük olması gerekiyor. Önemli medikal sorunları bulunmamalı. Alıcı ile arasında benzer veya en azından uyumlu (ABO) kan grubuna sahip olmalı. Peki, potansiyel vericiler kimler olabilir? Öncelikle hukuksal olarak 4. dereceye kadar akrabalar kabul ediliyor. Ek olarak boy, kilo, medikal, psikososyal ve cerrahi tarihçe

not alınıyor. Serum elektrolit, kan grup tayini, kan hücre sayımları, karaciğer fonksiyon testleri, hepatit serolojisi tetkikleri şayet verici yukarıdaki kıstaslara uygunsa yapılıyor. Hipertansiyon, hiperkolestorolemi, obezite ve geçirilmiş majör cerrahi gibi eşlik neden medikal sorunları bulunan rölatif kontrendikasyon taşıyan verici adayları programın en başında eleniyor.Verici eleme basamaklarındaki

ikinci faz; potansiyel verici adayının medikal, cerrahi ve psikolojik olarak verici olmaya uygun olup olmadığının araştırıldığı basamak. Klinik uygulamamızda ilk basamaktan geçen verici adaylarına diğer tetkikleri yaptırmadan önce psikiyatri konsültasyonu isteniyor. Verici adayı psikiyatri konsültasyonu sonrasında verici olmasında sakınca bulunmazsa hazırlıklarına kaldığı yerden devam ediliyor. Şayet verici adayı tam gönüllük ilkesine uyuyorsa, cerrahi ve anestezik açısından değerlendiriliyor.

Prof. Mehmet Alper, Doç. Dr. Murat ZeytunluOp. Dr. Zafer Önen

28_31_KARACIGER_NAKLI_3.indd 30 17.03.2016 16:20

Page 31: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

BIZDEN H A BER LER

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 31

79 YAŞINDA YENILENEN KALBIYLE IKINCI HAYATINI YAŞIYOR

Kalp krizini takiben kalpte yırtık teşhisi konan 79

yaşındaki Halil Aydoğan'ın, Sivas'tan Ankara'ya uzanan zamana karşı hayatta kalma mücadelesi mutlu sonla bitti. Aydoğan, yüzde 1-2 sıklıkla görülen ve hastaların genellikle birkaç saat içinde yaşamını kaybettiği bu rahatsızlığın ardından Medicana International

Ankara Hastanesi'nde geçirdiği acil bir operasyonla yaklaşık 8 ay önce ikinci hayatına "Merhaba" dedi. Halil Aydoğan, geçtiğimiz yazı hem organik sebze yetiştirdiği bahçesinde çalışarak hem de yüzüp torunlarıyla eğlenerek geçirdiğini anlattı ve "Yeniden doğmuş gibiyim" diye konuştu. YAŞAM MÜCADELESİVerdiği yaşam mücadelesini paylaşan Aydoğan, "Kriz anında dışarıda iken birden vücudumdan buharın çıktığını hissettim. Örneğin sırt ağrısı hissetmedim ve ne olduğunu anlayamadan eve

koşmaya başladım. İki kez anjiyo oldum. Krizin yan etkisi olarak kalpte delik oluşabiliyormuş. Öksürük şikayetim oldu, bunun üzerine tanıyı koydular" dedi. Bu kritik haberi alır almaz ambulans uçak için başvurduklarını ve Ankara'ya geldiklerini söyleyen Aydoğan’a Prof. Dr. Neyyir Tuncay Eren ameliyatın zorluklarını anlattı, risklerinden bahsetti.

İKİNCİ HAYATAilesinin ondan ümidi kestiğini belirten Aydoğan, mutluluğunu "Beş-altı saatlik ameliyatın ardından çok şükür yaşama döndüm. Şimdi ikinci hayatımı yaşıyorum" sözleriyle anlattı. ÇOK ŞANSLIAmeliyatı gerçekleştiren ekibin başında bulunan Medicana International Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Hastalıkları Profesörü Dr. Neyyir Tuncay Eren şunları kaydetti: "Halil Bey, sağlığına kavuştuğu için çok şanslı. Kendisi 79 yaşında ve daha önce

beyin ameliyatı geçirmiş bir hasta. Kalp hasarı nedeniyle ambulans uçakla hastanemize getirildi. Enfarktüste koroner damar tıkanmıştı ve o damarın beslendiği kalp dokularında canlılık kaybı yaşanıyordu. Bu kayıp bazen o kadar ciddi bir boyutta oluyor ki kalp içinde ya da dışında yırtılmalar meydana geliyor. Enfarktüsü takiben 2- 8 gün sonra ortaya

çıkıyor. Hastaların büyük kısmı ne yazık ki o an hayatını kaybediyor. Bu durumda ameliyatları da son derece riskli oluyor. Halil Bey'de de zamana karşı inanılmaz bir yarış verildi. Kendisini hemen ameliyata aldık. Hem tıkalı koroner damarlar için bypass ameliyatı yapıldı hem de kalbin iç ve dış duvarındaki yırtılmış, hasar görmüş yerler dolaşım dışı bırakılıp plastik bir operasyonla kalp yeniden şekillendirildi. Şimdi ikinci hayatını yaşıyor. Artık kalbi sağlam, içi rahat olsun. Kendisine nice sağlıklı yıllar diliyoruz."

79 yaşındaki hasta, hayata Medikana International Ankara Hastanesi'nde tutundu.

28_31_KARACIGER_NAKLI_3.indd 31 17.03.2016 16:20

Page 32: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

GÖĞÜS H A STA LIK L A R I

32 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Medicana Bahçelievler Hastanesi Göğüs Hastalıkları

Bölümü’nden Uzman Dr. Bülent Eriş, alerjisi olan ama evcil hayvan beslemek isteyenlerin dikkat etmesi gerekenleri

sıraladı. Vücudumuz zararlı ve toksik maddelere karşı çeşitli savunma mekanizmaları geliştirir. Aynı maddelerle yeniden karşılaşıldığında ise bu mekanizmalar hazır bir savunma sistemi oluştururlar. Alerjik insanlardaysa bu normal

ALERJISI OLAN EVCIL HAYVAN BESLEYEBILIR MI?

Değişen yaşam koşulları nedeniyle alerjik hastalıklarda önemli oranda bir artış olduğu gözlemleniyor. Ev içerisinde beslenen kedi, köpek, kuş gibi evcil hayvanlar da alerjik hastalıklara neden olabiliyor. Bu konuda dikkat etmemiz gereken önemli noktalar var.

Dr. Bülent Eriş

32_33_EVCIL_HAYVAN_2.indd 32 17.03.2016 16:20

Page 33: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

GÖĞÜS H A STA LIK L A R I

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 3 3

savunma mekanizması etkenin zararlı olup olmadığını ayırmadan hareket eder, yani vücuda toksik etkisi olmayan maddelere karşı da reaksiyon gelişir. Günümüzde gelişen yeni dünya düzeniyle birlikte, toplu yaşam alanlarında geçirilen zamanın fazlalaşması, gıda ve içeceklerin yüksek oranda katkı maddeleriyle hazırlanması, sigara, puro kullanımı, hava kirliliği ve ev içerisinde kedi, köpek, kuş gibi evcil hayvanların barındırılmasıyla alerjik hastalıklarda artış gözleniyor.Kaşıntı, kızarıklık, gözlerde yaşarma, burun akıntısı ve tıkanıklığı alerjinin en sık

belirtileri olarak ortaya çıkıyor. En sık rastlanan alerjik maddeler ise küf, toz, polen ve elbette ki hayvan tüyleri.

SIK SIK YIKAMAK ÇÖZÜM DEĞİLEvcil hayvan besleyen insanların ilgili tüylere karşı alerjileri bulunduğunda çözülmesi zor bir durum ortaya çıkıyor. Burada direkt temas ile sürekli alerjiyi uyarıcı maddeyle karşı karşıya kalınıyor ve bu durumda hastalığın kontrolü oldukça zor oluyor. Yapılan çalışmalar, evinde evcil hayvan besleyen alerjik bünyeli kişinin

şikâyetsiz, tamamen rahat bir hayat sürebilmesinin pek de mümkün olmadığını gösteriyor. En etkin yöntem hayvanın evden uzaklaştırılması, tüm ev eşyalarının da vakumlu temizleyiciyle tüylerden arındırılması. Hayvanın sık sık yıkanması alerjen miktarında azalma sağlamakla birlikte kesin çözüm olmuyor. Özellikle kedi alerjenlerini evden arındırmak için uzun haftaların gerektiği de çeşitli incelemelerle kanıtlanmış durumda.

YATAK ODASINA SOKULMAMALIEn etkin çözüm olarak önerdiğimiz evcil hayvanın evden uzaklaştırılması elbette birçok hasta tarafından kabul edilebilecek bir durum olmayabilir. Burada uygulanabilecek yöntem en azından evcil hayvanın evin yakın dışına, bahçeye vb. çıkartılması, bu mümkün gözükmüyorsa da kesinlikle yatak odasına sokulmaması. Alerjenden uzak durma prensibiyle çözümlenemeyen alerjik durumlarda tedavi olarak anti histaminik ve kortizon ilaçları uygulanıyor. Dirençli vakalarda ise alerjik maddenin küçük dozlarda vücuda verilmesi mantığıyla hareket eden aşı tedavisi ikinci bir seçenek olarak uygulanıyor.

32_33_EVCIL_HAYVAN_2.indd 33 17.03.2016 16:20

Page 34: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Kanser tedavisinde uygulanan kemoterapi ve radyoterapi işlemleri,

üreme sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Uzmanlar, kanser tedavisinin ardından çocuk sahibi olmayı düşünen kişilere tedaviye başlamadan önlemlerini almaları tavsiyesinde bulunuyor. Henüz bir yılı biraz aşkın süredir ülkemizde yasal hale gelen yumurta dondurma işlemi, bu kapsamda kanser hastası olan kadınlar başta olmak üzere sıkça tercih edilmeye başlandı.

KEMOTERAPIYE BAĞLI KISIRLIK YÜZDE 15-30Medicana International Ankara Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Tek, kanser sıklığının fazlalaştığı günümüzde tedavi amaçlı verilen kemoterapilerin, sağ kalımı uzattığını ve şifa oranını arttırdığını ancak özellikle genç yaştaki hastaların tedavi sonrası dönemlerinde kısırlığın önemli bir sosyal sorun oluşturduğunu aktardı. Tek, şunları söyledi: "Kemoterapi sonrası infertilite yani

Kısırlık riskine karşı yumurta dondurma yaygınlaşıyorKanserin yaygınlaştığı günümüzde kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler, sağ kalımı uzatıp şifa oranını artırırken özellikle genç yaştaki hastalar için tedavi sonrası dönemde kısırlığı önemli bir sosyal sorun haline getirebiliyor. Kısırlık riskine karşı yumurta dondurma yöntemi kanser tedavisi gören hastaların imdadına yetişiyor.

Doç. Dr. İbrahim Tek

ON KOLOJ I

3 4 • M E DIC A NA • I L K B A H A R 2016

34_35_YUMURTA_DONDURMA_2.indd 34 17.03.2016 16:19

Page 35: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

kısırlık sıklığı, alınan kemoterapi ilacına bağlı olarak yüzde 15-30 oranında görülebiliyor. Özellikle de kadınların tedavi öncesi dönemde bu açıdan dikkatli değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü erkek hastalarda sperm toplanması kolay olmakla beraber, kadınlarda geleneksel kurallar ve regl dönemi gibi nedenlerle yumurta toplanması işlemi için uzun süreç gerekebiliyor. Diğer yandan özellikle pelvis bölgesine radyoterapi verilmesi gereken durumlarda da bu tedavi, kısırlık sebebi olabiliyor." Medicana International Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları - Doğum Uzmanı ve Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Op. Dr. Osman Denizhan Özgün, "Kadının yumurtalıklarından toplanan olgun yumurtaların ileriki yıllarda çocuk sahibi olunabilmesi için çok özel dondurma yöntemleriyle dondurulup saklanması" olarak açıklanabilen dondurma işleminin, Eylül 2014'te Yardımcı Üreme Teknikleri Yönetmeliği’nde yapılan düzenleme ile ülkemizde yasal hale geldiğini kaydetti. Özgün, "Bu işlemin temel amacı kadınların üreme yeteneğinin korunmasıdır. Bu işlemle ilk bebeğin Avustralya’da doğmasından günümüze kadar geçen yaklaşık 30 senede yumurta dondurma teknikleri ve başarı oranları hızla gelişti. Günümüzde artık dondurulmuş yumurtaya uygulanan tüp bebek yöntemleriyle gayet başarılı gebelik oranları elde edilebiliyor" dedi.

TIBBI ZORUNLULUK HALLERI NELER?Yumurta dondurma işleminin gerçekleştirilmesine kanunen belirlenmiş belirli tıbbi zorunluluk hallerinde izin verildiğine işaret eden Op. Dr. Özgün, bu hallerin "Kemoterapi ve radyoterapi gibi

gonad hücrelerine zarar veren tedaviler görülecek olması, yumurtalıkların alınması gibi üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine yol açacak bir ameliyat geçirilecek olunması, düşük over rezervine sahip olunup henüz doğum yapılmamış veya aile öyküsünde erken menopoz hikayesinin bulunması" olduğunu belirtti. İşlemin mutlaka deneyimli Tüp Bebek Merkezlerinde yapılması gerektiğini vurgulayan Dr. Özgün, uygulamanın nasıl gerçekleştiğine

ilişkin ise şunları kaydetti: "Yardımcı üreme teknikleri konusunda sertifikalı kadın doğum uzmanı, hastanın yumurtasını belli bir takibin ardından 10-12 gün sonra toplar. Yumurtaların kadınların hormonal ilaçlar ile uyarılmış yumurtalıklarından vajinal ultrasonografi ile yumurta toplanması gerekir. Toplanan yumurtalara dölleme ve rahime transfer işlemi yapılmaz. Bunların yerine yumurtalar, antifriz görevi gören kimyasal solüsyonlar ile belirlenmiş süreler boyunca muamele edilir ve hastaya özel olarak hazırlanmış taşıyıcılarda -196 santigrad derecedeki sıvı azotu içeren tanklarda uzun süre muhafaza edilir. Dondurma işlemi, Tüp Bebek Merkezi'nin Embriyoloji

Laboratuarı'nda sorumlu embriyologlar tarafından yapılır."

CANLILIK ORANI YÜZDE 90-100Op. Dr. Özgün, yumurtaların vitrifikasyon denilen pratik olmasına rağmen ciddi tecrübe ve dikkat isteyen dondurma yöntemiyle dondurulduğunu söylerken, "Bu işlem, çok hızlı dondurma prensibine dayanır ve dondurma sırasında yumurtalara ciddi zararlar verebilen buz kristallerinin oluşmasını engellemek amaçlanır. Vitrifikasyon ile dondurulan yumurtalar çözüldüğünde, yumurta başına yüzde 90-100 canlılık oranları elde edilir. Çözülen her bir yumurta başına canlık oranlarında yüzde 5-10 düşme ihtimali mevcut" dedi. Yıllardır yasal olduğu için daha çok bilinen sperm dondurma işleminde ise sperm hücreleri canlılıklarını uzun süre koruyabilmek amacı ile dondurularak saklanabiliyor. Bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmalar, dondurulmuş ve çözülmüş hareketli spermler ile yapılan mikroenjeksiyon sonrasında döllenme ve gebelik oranlarının olumsuz etkilenmediğini gösteriyor. Şayet dondurma için iyi kalitede, yeteri kadar sperm elde edilebilmişse dondurulup-çözünmüş spermler kullanılarak mikroenjeksiyon düşünülebiliyor. Yardımcı Üreme Teknikleri Yönetmeliği’ne göre; dondurulmuş üreme hücreleri merkezlerde en fazla beş yıl süreyle saklanıyor. Daha fazla saklanması bakanlığın ve hücre sahiplerinin iznine tabi olup; saklanan numunelerin değerlendirmeleri, sayımları ve tekrar kullanılmasını engelleyecek şekilde imhası ilgili müdürlük bünyesinde kurulacak komisyon tarafından yapılıyor.

Op. Dr. Osman Denizhan Özgün

ON KOLOJ I

I L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 3 5

34_35_YUMURTA_DONDURMA_2.indd 35 17.03.2016 16:19

Page 36: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Ü ROLOJ I

3 6 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Böbrek taşı çok şiddetli ağrılara neden olabiliyor ve bu ağrılar hayatımızı

normal seyrinde sürdürmemizi ciddi ölçüde engelliyor. Böbreklerin içerisindeki çeşitli maddelerin taşlanması sonucu ortaya çıkan böbrek taşları; böbrekte sabit kalabiliyor, büyüyebiliyor ve mesaneye doğru ilerleyebiliyor. Kalıtsal faktörler, yetersiz ya da aşırı su tüketimi, çeşitli kimyasal maddeler böbrek taşlarının oluşmasına sebep olabiliyor. Gelişen teknoloji ile birlikte böbrek taşlarının tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar elde ediliyor. RIRC yani Retograd Intrarenal Cerrahi en etkili ve en son yöntemlerden biri olarak öne çıkıyor. Medicana International Samsun Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Op. Dr. Ahmet Gençbay konu ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Retrograd Intrarenal Cerrahi (RIRC) nedir?Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte böbrek taşlarının tedavisinde birçok alternatif tedavi seçenekleri ortaya çıktı. Böbrek taşlarının tedavisinde asıl amaç böbreğe en az zarar vererek maksimum taşsızlık sağlamak. Geçmişte açık cerrahi ile tedavi edilen böbrek taşları son yıllarda gelişen

teknolojiye paralel olarak Perkütan nefrolitotomi (PCNL),  Retrograd Intrarenal Cerrahi (RIRS)  ya da vücut dışından şok dalgaları ile taş kırma (ESWL) tedavisi gibi birçok alternatif metodla tedavi ediliyor.RIRC yöntemi nasıl uygulanıyor?Hastaların doğal anatomik boşluklarını kullanarak herhangi bir kesme veya delme işlemi yapmadan böbreğe ulaşıp, taşları lazer enerjisiyle kırıyoruz. Taşları kum taneciklerine dönüştürüyoruz. Kendiliğinden rahatça düşebilecek 3 milim ve altındaki büyüklüklere kadar parçalıyoruz. Bazı hastalara ameliyatın durumuna ve taşın büyüklüğüne bağlı olarak stent

konulabilir. Bu stent sayesinde hastalar taşlarını rahatlıkla dökebiliyor. Ertesi gün hasta taburcu olup normal hayatına dönüyor. Ameliyattan sonraki dönemde ağrı oldukça az oluyor. Retrograd Intrarenal Cerrahi'nin (RIRS) düşük komplikasyon ve yüksek başarı oranları ürolojide kullanımını hızlı bir şekilde

RIRC YÖNTEMI ILE BÖBREK TAŞLARINA ELVEDA!Böbrek taşı ülkemizde oldukça sık görülen bir hastalık. Erkeklerde kadınlara oranla üç kat daha fazla görülüyor. Şiddetli ağrılara yol açıyor ve hayatımızı zehir ediyor. RIRC yöntemi böbrek taşlarının tedavisinde oldukça etkili bir yöntem olarak uygulanıyor.

Op. Dr. Ahmet Gençbay

36_37_UROLOJI_2.indd 36 17.03.2016 16:19

Page 37: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Ü ROLOJ I

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 3 7

arttırdı. Bu tekniğin önemli bir avantajı da, böbreğinde doğuştan anomali (rotasyon anomalisi, at nalı böbrek, kalisiel divertikül vb) olanlarda, obezlerde, şişmanlarda, çocuklarda, her iki böbreğinde taş olanlarda ve kanama bozukluğu olan hastalara da rahatlıkla uygulanabilmesi.Bu yöntemin, geleneksel böbrek taşı cerrahisine göre avantajları

neler?Yeni nesil kıvrılabilir üreteroskopların ve holmium lazer gibi etkin ve güvenli taş kırıcıların geliştirilmesi ile Intrarenal Cerrahi (RIRS), taş tedavisinde önemli bir alternatif haline geldi. Günümüzde açık cerrahiye, perkütan nefrolitotomiye (PCNL) gereksinim duyulmadan Intrarenal Cerrahi (RIRS) ile

özellikle böbrek taşları başarılı bir şekilde tedavi ediliyor. Endoskopik taş cerrahisindeki deneyim ile böbrek içindeki 3 cm’e kadar olan taşlarda veya bazı özel endikasyonlarda, daha büyük boyutlu taşlarda; böbreğe karın duvarından delik açmaksızın, idrar kanalından girerek kıvrılabilen teleskop ve lazer ile taşlar tümüyle kırılıp temizlenebiliyor.

36_37_UROLOJI_2.indd 37 17.03.2016 16:19

Page 38: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K A LP

3 8 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Kötü yaşam koşuları kalp sağlığımızı nasıl etkiliyor?Büyük kentlerde yaşam, iş stresi, yetersiz ve sağlıksız beslenme, özellikle kalp sağlığımızı olumsuz etkiliyor. Uyarıları dikkate alarak, stresi en aza indirerek ve doğru beslenme alışkanlıklarına geri dönerek daha sağlıklı bir yaşama kavuşmamız mümkün.

38_39_KALP_2.indd 38 17.03.2016 16:18

Page 39: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K A LP

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 3 9

Medicana Çamlıca Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi

Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Öcal, olumsuz yaşam koşullarının kalp sağlığımızı nasıl etkilediğini ve nelere dikkat etmemiz gerektiğini anlattı. Kötü yaşam koşulları geniş bir tanım olsa da stresli ve yoğun kent yaşamı, beslenme hataları, yetersiz ve sağlıksız beslenme başta kalp hastalıkları olmak

üzere çok sayıda hastalığa çanak tutuyor. Bunun yanı sıra bozuk hijyen koşulları da romatizmal kalp hastalıklarının ana nedenlerinden biri olarak sayılabilir. Günümüzde biraz önü alınmış olsa da yıllardır romatizmal kalp kapak hastalıkları doktorları meşgul eden bir konu oldu. Son yıllarda yanlış beslenme tarzı toplumumuzda ve özellikle çocuk ve gençlerde obezitenin yaygınlaşmasına yol açtı. Günümüzün çocuk ve gençleri, erişkin yaşa geldiklerinde başta koroner kalp hastalığı olmak üzere,

tip 2 diabet ve metabolik sendrom gibi çok sayıda sağlık sorunu ile karşı karşıya kalacaklar. Bunun ekonomiye yapacağı olumsuz etkiler de sağlık sistemini hayli zorlayacak. Hala koroner kalp hastalığına ve diyabete bağlı ölüm (ve mağluliyet) ülkemizde ve dünyada en önemli ölüm sebeplerinin başında geliyor. Coğrafi değişkenliklerdeki farklılıklar giderek siliniyor ve kötü yaşam koşulları kentsel yaşamı olduğu kadar kırsal yaşamı da kapsıyor. Hazır ve genetiği değiştirilmiş

gıdaların artması ve bunların yaygın kullanımı durumu daha da kötüleştiriyor. Az gelişmiş bölgelerde ise kötü yaşam ve beslenme ögelerine bir de yetersiz beslenme ekleniyor. Çevre kirliliği de kötü yaşam koşullarına bir diğer örnek olarak gösterilebilir. Giderek çapları ve nüfusları artan megapollerde yukarıda saydığımız mevcut her türlü kötü koşul insanları ne yazık ki hastalıklara karşı korumasız kılıyor.Toplum sağlığı için, önleyici tıp ve sağlıklı diyet modellerinin hızla etkin bir politika olarak planlanması ve uygulanması gerekiyor. Buna kitle iletişim araçları ve lokal pratikler de

eklenmeli. Kişisel olarak var olan stresi en aza indirerek ve doğru beslenme alışkanlıklarına geri dönerek daha sağlıklı bir yaşama başlanabilir.

BELİRTİLERE DİKKAT!Özellikle kalp hastalıklarına ait uyarıcı belirtiler göğüste aniden hissedilen ve boyna, çeneye, sırta ve mideye kolay yayılan ‘yanma baskı hissi’ diye tanımlayabileceğimiz göğüs ağrısıdır. Bu, koroner kalp hastalıklarının ana belirtisidir. Çoğunlukla efor yapmakla ortaya çıksa da atipik de olabilir. Genelde dinlenmeyle 2-3 dakika içinde geçer ve soğuk terlemeyle beraber görülür. Bu hissedilince mutlaka kardiyolojik bir check-up’tan geçilmesi gerekir.Kalp kapak hastalıklarında en önemli ilk bulgu yine eforla ortaya çıkan nefes darlığı ve çabuk yorulmadır. Yaygın kalp hastalıklarından hipertansif kalp hastalığında da genel olarak yaygın ense ve baş ağrısı, çarpıntıyla göğüste hissedilen baskı hissi uyarıcı olmalıdır. Bu belirtilerde mutlaka doktora başvurmak hayat kurtarıcıdır. Artık kötü yaşam koşulları ve yanlış beslenme alışkanlıklarının artmasıyla kalp hastalıklarının neredeyse gençlik dönemlerinde bile ölümcül sonuçlara yol açtığı akıldan çıkarılmamalıdır. Son olarak gereksiz ve kontrolsüz ağır sporların genel vücut sağlığını riske edebileceğini ve kalp hastalıklarına davetiye çıkaracağını da vurgulamak gerekir. Yüzme, kardio denen hızlı yürüme dışında ağır sporların gereksiz ve tehlikeli olduğunu söyleyebiliriz. Bununla beraber bilimsel dayanaktan yoksun zayıflama diyetlerinin, hızlı kilo verme programlarının da son derece ölümcül sonuçlarına karşı da uyarmak gerekir.

Prof. Dr. Ahmet Öcal

38_39_KALP_2.indd 39 17.03.2016 16:18

Page 40: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

EN DOK R INOLOJ I

4 0 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Hormonlar ve sağlığımıza etkileri hakkında önemli bilgiler veren Medicana

International İstanbul Hastanesi Endokrinoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Fevzi Balkan, özellikle kadınlarda adet düzensizliğine kilo artışı ve tüylenme artışı eşlik ediyorsa mutlaka bir endokrinoloji uzmanına başvurulması gerektiğini vurguluyor.

Vücudumuzdaki hormonlar bizi nasıl etkiliyor?İç salgı bezleri tarafından salgılanan, kan yoluyla da çevre dokulara ve organlara etki gösteren salgılara hormon adı veriliyor. Bunlar, vücudumuzdaki yeme-içme, büyüme, gelişme, üreme, bazı metabolik olayların sağlanması ve vücudun dengeli görev yapmasını sağlayan kimyasal habercileri. Aslında hormonlar daha kaliteli bir hayat sürmemiz için bize yardımcı oluyor. Hormonların belli sayısı yok. Bilimsel gelişmeler arttıkça yeni hormonlar tanımlanır. Temel olarak hipotalamus, hipofiz, tiroid, pineal bez, pankreas, sürrenal (böbreküstü) bezi, yumurtalık ile testislerde yapılır ve salgılanırlar.

Bundan başka yağ dokusu, beyinde, barsaklarda da hormon üretimi olur. Tüm hormonlarımız hipotalamus ve hipofiz bezi tarafından dengede ve kontrol altında tutulur.

Hormonlar en çok kadınları mı etkiliyor?Kadın ve erkekte aslında temel olarak aynı hormonlar salgılanıyor ama belli hormonların düzeyi cinsiyete göre farklı olabiliyor. Örneğin erkeklerde daha çok testosteron hormonu yüksek

seviyelerde iken kadınlarda östrojen hormonu daha yüksek seviyelerde bulunur ve cinse özgü farklılaşmayı oluşturur. Prolaktin hormonu kadınlarda emzirme döneminde süt salgısı için fizyolojik olarak yükselirken erkeklerde yüksekliği genellikle hipofiz bezinde ‘adenom’ adını verdiğimiz iyi huylu tümörlere bağlı artar. Hormon bozukluklarının bazıları kadınlarda daha sık görülür. Örneğin hashimoto hastalığı kadınlarda erkeklerden 15 kat daha sık görülür, tiroid nodülü ve tiroid kanseri de maalesef kadınlarda daha sık görülür. Polikistik over sendromu 15-30 yaşındaki kadınlarda sık görülen adet düzensizliği, tüylenme artışı, sivilce, kilo artışı, saç dökülmesi ile seyreden önemli hastalıklardan biridir.

Hormonlar hangi hastalıklar ya da rahatsızlıklar üzerinde etkili?Hormon hastalıkları temelde 3 şekilde olur: Hormon yapım fazlalığı, yapım azlığı ve direnci durumları. Hormon yapım fazlalığı bir hormonun aşırı salgılanmasıdır.

AH ŞU HORMONLAR!Erkeklerde de görülmekle birlikte, hormonlara bağlı hastalıklar en çok kadınları etkiliyor. Peki, nedir bu hormonlar, ruh ve beden sağlığımızı nasıl etkiliyorlar?

Doç. Dr. Fevzi Balkan

40_41_HORMONLAR_2.indd 40 17.03.2016 16:18

Page 41: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

EN DOK R INOLOJ I

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 41

Bu durum genellikle hormon salgılayan bezlerde aşırı hücre büyümeleri sonucu gelişen iyi huylu tümörlere bağlı olarak gelişir. Hormon azlığı ise bezin harabiyeti veya bezin ameliyatla alınması sonucu hormon yapacak bezin kalmaması, bağışıklık sistemi tarafından bezin harabiyeti, hormon yapımında kullanılan maddelerin gıdalarla az alınması gibi sebeplerle gerçekleşir. Hormon direncinde ise hormon kanda yeterince olduğu halde hücre düzeyinde etki oluşturamaz.

Sık görülen hormon hastalıkları hangileri?Büyüme hormon eksikliği: Yetişkinlerde büyüme hormon eksikliğinde karında yağ toplanması, kas kitlesinde azalma, güçsüzlük, egzersiz kapasitesinde azalma, enerji azlığı, kendini kötü hissetme, depresyon, sosyal izolasyon, ince ve kuru bir cilt görülür. Çocuklarda boy kısalığı ve gelişme geriliği oluşur.TSH (Tiroid stimüle edici hormon) eksikliği: Tiroid yetmezliği belirtileri görülür. Örneğin kişide soğuktan hoşlanmama, kabızlık, halsizlik, iştah azalması, kilo alma, ses kalınlaşması, depresif değişiklikler gözlemlenir.Prolaktin hormon yüksekliği: Kadınlarda memeden süt gelir,

adet azalır ya da hiç olmaz. Ayrıca sıcak basması kısırlık, tüylenme, kilo artışı görülür. Erkeklerde ise memelerde büyüme, sperm sayısında azalma, tüy artışı ortaya çıkar.Tiroid bezinin az çalışması: Tiroid hormon yetersizliğinde vücudun tüm metabolik olaylarında yaygın yavaşlama görülür. Bu sebeple vücudun dengesi altüst olur. Metabolik bozuklukların yanı sıra kişi, ruhsal çöküntü, unutkanlık, hareketlerde yavaşlama ve uykusuzluk yaşar. Hamilelik döneminde tedavi edilmeyen tiroid yetmezliği bebeklerde zekâ geriliğine sebep olabilir.Tiroid bezinin fazla çalışması: Çarpıntı, sinirlilik, aşırı heyecanlanma, uyku bozuklukları, sıcaktan hoşlanmama, ufak bir yürüyüşle bile yorulma, nefes darlığı, susama, ağız kuruması, adette azalma, kilo kaybı ve iştah artışı yaşanır.

Böbrek üstü bezinin fazla çalışması: Kişide şişmanlık, şeker hastalığı, tüylenme, tansiyon yüksekliği, ciltte morarma, kas tutulması ve hafif kemik erimesi bulguları vardır.Paratiroid hormonunun yüksekliği: Kalsiyum yüksekliği ve tekrarlayan böbrek taşı ile beraber yorgunluk, eklem ağrıları, halsizlik, iştah kaybı, hafif depresyon, konsantre olamama gözlenir.Paratiroid hormonunun eksikliği: Parmak uçları ve ağız çevresinde uyuşma ve karıncalanma, ağrılı olabilen kas krampları meydana gelir. Nefes borusunda kasılmalar yaşanır.

Özellikle kadınlar nelere dikkat etmeli, ne gibi önlemler almalı?Tiroid hastalığı açısından tiroid ultrasonografisi ve TSH hormonlarına baktırmalılar, normal çıkarsa 3 yılda bir kontrol ettirmeliler. Şeker hastalığının ve obezitenin sıklığı giderek artıyor. Ülkemizde her 7 kişiden birinde şeker hastalığı, 3 kadından birinde obezite görülüyor. Kadınlar kilo almamaya gayret göstermeli, açlık kan şekerini kontrol ettirmeliler. Adet düzensizliğine kilo artışı ve tüylenme artışı eşlik ediyorsa mutlaka bir endokrinoloji uzmanına başvurmalılar.

40_41_HORMONLAR_2.indd 41 17.03.2016 16:18

Page 42: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

GA ST ROEN T EROLOJ I

4 2 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

ILKBAHARDA MIDE VE BARSAK RAHATSIZLIKLARI ALEVLENIYOR MU?Mevsimlerin değişmesi sadece psikolojik olarak değil fizyolojik olarak da bizi etkiliyor. Özellikle bahar aylarında mide ve bağırsak hastalıklarında artış gözleniyor.

42_43_GASTROENTEROLOJI_2.indd 42 17.03.2016 16:17

Page 43: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

GA ST ROEN T EROLOJ I

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 4 3

Son yıllarda gıda alerjileri ile birlikte bahar mevsiminin insan psikolojisi üzerindeki

etkileri değerlendiriliyor. Medicana International İstanbul Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Laika Karabulut konu ile ilgili bilgiler verdi. İlkbahar mevsiminin gelişini ilk hissedenler genellikle alerjik astım veya alerjik rinit gibi problemler yaşayanlar oluyor. Gastrointestinal sistem (mide barsak sistemi) üzerine baharın etkisi 19. yüzyılın başlarından beri biliniyor. Özellikle on iki barsak ülseri ilkbahar ve sonbaharda alevleniyor.

20. yüzyılın sonunda bu tip ülserlerde ‘helikobakter pılori’ isimli bakterinin etken olduğunun tanımlanması ile birlikte artık bu bilgi eskilerde kaldı.

GIDALARA DİKKAT!Beslenme değişikliği yani bahar ve yaz meyve ve sebzelerine geçiş de mide, barsak sisteminde fonksiyonel değişikliklere yol açıyor. Örnek verecek olursak, bahar mevsiminde artmış seratoninler ve gıdalara bağlı olarak sistemde eozinofil adını verdiğimiz alerji sistemini yöneten hücrelerin artması; mide asidinin yükselmesi, huzursuz bağırsak sendromunun ve gastroözafageal reflu bulgularının artmasına yol açabiliyor. Yakınmaları belirgin derecede artan, gıda alerjisinin değerlendirilmesi gereken hastalarda endoskopik biopsilerin yapılması önem taşıyor. Ayıca toplumda 100.000/10-15 oranında görülen iltihabı barsak hastalarının alevlenme sıklığı da bahar aylarında artış gösteriyor. Semptomlar (bulgular) sosyal yaşantıyı etkileyecek şekilde ise gastroenteroloji uzmanları tarafından değerlendirilmesi gerekiyor.

Doç. Dr. Laika Karabulut

42_43_GASTROENTEROLOJI_2.indd 43 17.03.2016 16:18

Page 44: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

DIŞ

4 4 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Gülüşünüz imzanız olsun!Doya doya gülümseyebilmek için öncelikle sağlıklı ve güzel dişlere sahip olmak gerekiyor. Gülüş tasarımı yüz hatlarınıza ve diş yapınıza en uygun gülüşü kazanmanızı sağlıyor.

44_45_DIS_2.indd 44 17.03.2016 16:17

Page 45: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

DIŞ

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 4 5

Gülmek; sevincin veya psikolojik açıdan rahatlamanın bir ifadesi

olarak dişler görünecek biçimde yüzün gerilmesidir. Hafif derecede olanına tebessüm yüksek sesle olanına kahkaha diyoruz. Gülmek her insanın güncel hayatının bir parçasıdır adeta. Dikkat çekici ve estetik bir gülüş, gerek normal yaşantımızda gerekse iş hayatımızda ilk izlenim olarak en az kılık kıyafet kadar önem taşır.Bembeyaz inci gibi dişlere, estetik bir gülüşe sahip olmak

şüphesiz herkesin hayali. Ancak diş eksikliklerinden, diş rengine, diş diziliminden formlarına, diş etlerinin sağlıklı görünümünden kalınlığına, uzunluğuna kadar birçok etken gülüş görünümü açısından belirleyici unsurlar. Böyle bir görünüme sahip olmak ise gülüş tasarımı ile mümkün oluyor. Medicana Bahçelievler Diş Hastanesi’nden Diş Hekimi Enis Yardımcı gülüş tasarımının bazı diş sorunlarını da ortadan kaldıracağını söylüyor.

Gülüş tasarımı nedir?Diş hekimliğini estetik ve sanatın birleşimi olarak tanımlayabiliriz. Gülüş tasarımını da, diş hekiminin doktor ve sanatçı özelliklerini bir arada kullanarak, kişiye özel diş estetiği ve ideal gülüşün tasarımının planlanması ve uygulanması olarak adlandırabiliriz.

Her gülüş tarzı her hastaya uygulanabilir mi?Gülüş tasarımı yaptırmak isteyen hastaların kendilerine özel

tasarlanan en uygun gülüşe sahip olmaları mümkün. Gülüş tasarımı kişinin kendi yüz hatlarına, ağız ve diş yapısına en uygun, en güzel gülüşü kazanmasını sağlar. Gülüşünden, diş estetiğinden memnun olmayan herkesin bu konuda uzman bir hekime başvurması yeterli.

En çok yakışacak gülüş estetiğini belirleyen faktörler• Cinsiyet• Yaş

• Yüz hatları• Gülüş simetrisi• Çene ucu–burun ucu çizgisi, orta hat• Dudak yapısı ve şekli• Dişlerin rengi, şekli, dizimi, simetrisi, yüzey yapısı, dişler arasındaki mesafeler• Dişeti sağlığı, seviyesi, kalınlığı, uzunluğu• Ten rengi.

Gülüş tasarımı hangi sorunları ortadan kaldırır?Diş rengiyle ilgili sorunlar,

dişetlerindeki bozukluk ve şekilsizlikler, diş dizilimindeki bozukluklar, dişler arasındaki düzensiz boşluklar, dişlerdeki kırıklar çatlaklar, diş boylarındaki uyumsuzluklar eksik dişler sonucunda dudaklar ve yüz bölgesindeki çökmeler, şekil deformasyonları, dişler üzerindeki doğumsal renk değişiklikleri ortadan kalkar.

Gülüş tasarımı uygulamalarıGünümüzde porselen laminalar, kompozit restorasyonlar, bonding (diastema kapatma),

diş beyazlatma (bleaching), diş eti seviyelendirmesi (laserle), diş eksikliklerinde implant uygulamaları, porselen ve zirkonyum kronlar, dişeti porseleni, çene kemiklerine cerrahi müdahaleler, ortodontik tedaviler, belirgin olmayan dudakları daha belirgin hale getirebilmek için botoks uygulamaları vb gibi diş hekimliğinde kullanılan son teknoloji ve tekniklerle hayalini kurduğunuz gülüşe sahip olmanız mümkün.

Diş Hekimi Enis Yardımcı

44_45_DIS_2.indd 45 17.03.2016 16:17

Page 46: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ÇOCU K H A STA LIK L A R I

4 6 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Küçük çocuklarBÜYÜK

MİKROPLARA KARŞI

Enfeksiyon, yetişkinlerde görüldüğü kadar çocuklarda da görülen ve en sık rastladığımız hastalık

türlerinden. “Eyvah çocuğum enfeksiyon kaptı, mikrop aldı” gibi cümleleri ebeveynlerin ağzından sık sık duyarız. Peki nedir bu enfeksiyonlar, tedbiri

var mı, beslenme faktörü önemli mi? Medicana Bahçelievler doktorları sizin için özetledi.

46_51_COCUK_HASTALIKLARI_YENI_6.indd 46 17.03.2016 16:16

Page 47: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ÇOCU K H A STA LIK L A R I

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 47

46_51_COCUK_HASTALIKLARI_YENI_6.indd 47 17.03.2016 16:16

Page 48: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ÇOCU K H A STA LIK L A R I

4 8 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

46_51_COCUK_HASTALIKLARI_YENI_6.indd 48 17.03.2016 16:16

Page 49: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ÇOCU K H A STA LIK L A R I

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 49

Özellikle ilk 4 yaş, çocukların sık enfeksiyona

yakalandıkları bir dönem. Kreş ve anaokulu döneminde çocuklar mikropları sürekli olarak birbirlerine bulaştırırlar. Üst solunum yolu enfeksiyonları, nezle, grip, bronşit, bronşiyolit, zatürre, rotavirüs ishalleri ve diğer ishalli hastalıklar bu dönemde sıkça görülür. Medicana Bahçelievler Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı Dr. Önder Yiğit çocuklarda sık görülen enfeksiyon hastalıklarını şu şekilde ifade etti: “Döküntülü ve çoğu virüslerle bulaşan çocukluk hastalıkları, bazı istisnalar dışında çoğunun aşı ile önüne geçilebilen ve hastalığın bir kez geçirilmesiyle,

ömür boyu bağışıklık kazanılan hastalıklardır. Kızamık, kızamıkçık, suçiçeği bu gruptandır. Farklı olarak kızıl bir bakteri infeksiyonudur ve A grubundan kanı eriten bir streptekok ile bulaşır. Aşısı yoktur, penisilin veya benzeri antibiyotiklerle tedavisi mümkündür.”

KIZAMIKÇIĞIN GEÇİRİLDİĞİ DÖNEME DİKKAT!Kızamıkçık çocukluk çağında geçirildiğinde tehlikeli değildir, fakat gebeliğin ilk 3 ayında anne bu enfeksiyona yakalanırsa bebek, kalp, göz, karaciğer ve dalak gibi organlarda ciddi hasarlarla doğabilir veya anne düşük de yapabilir.

ÇOCUKLAR DA AŞILANMALI ANNE DEBu hastalığın önlenmesinde çocukların aşılanması kadar, zamanında aşılanmamış anne adaylarının buluğ çağında aşılanması da önemlidir. 5. ve 6. hastalık, el-ayak-ağız hastalığı virüslerle bulaşan, genellikle hafif seyirli ve aşısı olmayan bir hastalık grubunu oluşturur. Kawasaki hastalığı, etkenin bir solunum yolu virüsü olduğu düşünülen, ani yüksek ateşle başlayan ve tedavi edilmediği takdirde kalp hastalıklarına yol açan bir diğer çocukluk çağı hastalığıdır. Kızamık ve suçiçeği damlacık yoluyla yayılan son derece bulaşıcı hastalıklardır. Kızamıkta hastalık ilerlerse orta kulak ve beyin

Dr. Önder Yiğit

46_51_COCUK_HASTALIKLARI_YENI_6.indd 49 17.03.2016 16:16

Page 50: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ÇOCU K H A STA LIK L A R I

5 0 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

iltihabı, zatürre gibi öldürücü tablolar görülebilir. Suçiçeğinde ölüm çok nadiren görülür.

ORTAK ALANLAR MİKROP SAÇIYOR!Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Çiğdem Eliaçık, Türkiye de çocuk oyun parkları, evcil hayvan sahipleri tarafından kedi ve köpekleri için gezi alanı

ve tuvalet ihtiyacını giderdikleri alanlar olarak kullanılmasının da çocuk sağlığı açısından büyük risk taşıdığını söyledi. Kedi ve köpek dışkıları ile bulaşabilecek birçok enfeksiyon hastalığının olduğunu belirten Eliaçık konu ile ilgili şunları söyledi: “Bu alanlar aynı zamanda çimenlik alanlardır ve buralarda keneler de bulunabiliyor. Bu açıdan da

hastalık bulaşmaması için dikkatli olmak gerekiyor. Çocuklar bu alanlarda oynadıktan sonra vücutlarını herhangi bir ısırık olup olmadığına dair dikkatli bir şekilde bir gözlemlemek gerekiyor. Enfeksiyon kapmaması için çocuklarımızı parka götürmeyelim mi diye bir soru aklınıza gelebilir. Çocuklarımızın zihinsel ve bedensel gelişimini göz önünde bulundurduğumuzda tabii ki götürmeliyiz. Ancak ailelerin parka giderken özellikle gribal enfeksiyon sezonunda kendilerine ve çocuklarına maske takmalarını, ellerini sabunla yıkamadan çocuğa herhangi bir yiyecek vermemelerini, park dönüşü çocuklarının ellerini mutlaka yıkamalarını, vücut temizliğine dikkat etmelerini ve parkta üzerlerinde olan giysileri değiştirmelerini hatta mümkünse duş aldırmalarını öneriyoruz. Ayrıca, çocuğunuzun vücudunda sıyrık, yara ve uçuk gibi

Dr. Çiğdem Eliaçık

46_51_COCUK_HASTALIKLARI_YENI_6.indd 50 17.03.2016 16:16

Page 51: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ÇOCU K H A STA LIK L A R I

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 51

enfeksiyona açık alanlar varsa bu alanlar iyileşinceye kadar parklara götürmemek daha uygundur.”

BAĞIŞIKLIĞI BESİNLERLE GÜÇLENDİRİNSoğuk havalarla birlikte her geçen gün hasta insan sayısı artıyor. Sadece soğuk değil aynı zamanda bakteriyel ve virütik salgınların da varlığı çocuklarımızın sağlığını tehdit ediyor. Özellikle okul çağındaki çocuklarda daha dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü aynı ortam içerisinde uzun süre kalan çocuklarda hastalığa yakalanma riski artıyor. Peki çocuklarımızı hastalıklardan korumak için nelere dikkat etmeliyiz? “Öncelikle dikkat etmemiz gereken şey çocuklarımızın bağışıklık sistemini korumak” diyen Medicana Bahçelievler Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülen Ecem Kalkan,bağışıklık sistemini güçlendirmek için sağlıklı ve dengeli beslenmenin çok büyük önem teşkil ettiğini belirtti: “Ana öğünlerin tam yapılması, yeterli proteinin alınması ve mevsiminde sebze meyve tüketiminin günlük olarak doğru miktarda alınması dengeli beslenmenin önemli koşullarından.” Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülen Ecem Kalkan, bağışıklık sistemimizi güçlendiren besinleri de sıraladı…

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZİ GÜÇLENDİREN BESİNLERProbiyotikler: Probiyotikler barsak floramızdaki yararlı bakterilerdir. Ve bağışıklık sisteminin korunmasında çok önemli rolleri vardır. Bu sebeple probiyotik içeren besinlerin tüketimi özellikle bu dönemlerde çok önemlidir.

Ev yapımı yoğurtların tamamı probiyotik içeriği yoğun gıdalardır. Kefir de yoğurt gibi tüketilebilen ve probiyotik bir gıda ve aynı şekilde kışın çoğunlukla tükettiğimiz turşular da probiyotiklerden zengindir.C Vitamini: Hepimizin bildiği gibi hasta olmadan önce korunmak için ve hasta olduktan sonra da dinç kalabilmek için C vitamini çok önemli. Portakal, mandalina, kivi gibi meyvelerin içeriğinde bolca C vitamini bulunur. Bu sebeple

posasının da alınabilmesi için çocukların yeterli miktarda taze meyve tüketmesine dikkat edilmeli.Ceviz, fındık, badem: Ceviz, fındık ve badem yararlı yağlardan oldukça zengin ve çinko içeriği yüksek besinlerdir. Çinko proteinlerin enerjiye dönüşmesi için çok önemlidir. Ve bu sayede de bağışıklık sistemimiz için çok faydalıdır. Bu nedenle her gün en az 1 avuç ceviz, fındık ya da badem çocuklarımızın günlük beslenmesinde bulunmalıdır.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülen Ecem Kalkan

46_51_COCUK_HASTALIKLARI_YENI_6.indd 51 17.03.2016 16:16

Page 52: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ÇOCU K

52 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Çocuklarda göğüs ağrısı nadiren ciddi bir sistemik hastalık ve kalp hastalığını

gösterir. Kız ve erkeklerde eşit oranda olmak üzere, 13 yaşları civarında özellikle sık görülüyor. Sıklıkla neden bulunamasa da (yüzde 85’e varan oranlarda) genellikle göğüs kafesi kemikleri, göğüs kafesi kaslarında gerilme ve travma sonrası, akciğer problemleri rastlanıyor. Medicana Çamlıca Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Tevfik Demir, “Her zaman için kalp kaynaklı nedenlerin nadir (yüzde 4) ama

ciddi olduğu, ayrıca 12 yaşından sonra da psikolojik nedenlerden kaynaklanabileceği unutulmamalı” diyor.

KALP DIŞI NEDENLER• Göğüs kafesi problemleri (iltihabi ve yapısal bozuklukları)• Göğüs kafesi travmaları• Öksürüğe bağlı kas yorulması• Solunum yolu hastalıkları (egzersize bağlı astım, zatürre, akciğer etrafında su toplanması, akciğerden hava kaçağı, grip sonrası vb)• Sindirim sistemi hastalıkları (reflü, ülser, yemek borusu ve mide

iltihabi hastalıkları, fıtık, safra kesesi iltihabi hastalıkları)• Psikolojik • Diğer (meme ağrıları, zona hastalığı).

KALP KAYNAKLI NEDENLER• Yapısal kalp hastalıkları (kapak darlıkları, kalp kası kalınlaşması)• Mitral kapak prolapsusu (yaylanması)• Koroner arter hastalıkları• Uyuşturucu bağımlılığı• Aorta’nın anevrizması (marfan hastalığı vb.)

ÇOCUKLARDA GÖĞÜS AĞRISI HASTALIĞIN SINYALI OLABILIR!Çocuğunuz sık sık “Göğsüm ağrıyor” diyorsa dikkat! Çocuklarda görülen göğüs ağrıları nadiren de olsa başta kalp hastalıkları olmak üzere ciddi bir hastalığın belirtisi olarak karşımıza çıkabiliyor.

Doç. Dr. Tevfik Demir

52_53_COCUK_GOGUS_AGRISI_2.indd 52 17.03.2016 16:15

Page 53: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ÇOCU K

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 5 3

• Kalp ameliyatı sonrası• Kalp zarı iltihabi hastalıkları• Kalp kası iltihabi hastalıkları• Ritim bozuklukları

HANGİ DURUMLARDA KALP DIŞI NEDENE BAĞLI AĞRI OLDUĞU DÜŞÜNÜLMELİ?• Pozisyonla değişen ağrı• Soluk alıp verme ile değişen ağrı• Göğüs kafesine hafif bastırmakla artan ağrı• Çok fazla öksürük sonrası• Aşırı egzersiz bittikten sonra (egzersiz esnasında değil)

• Astım öyküsü olması• Yemeklerle ilişkili ağrılar• Yabancı cisim yutma öyküsü olması• Ciddi psikolojik sarsıntı sonrası başlaması vb.

KALP NEDENLİ AĞRILAR NE ZAMAN DÜŞÜNÜLMELİ?• Noktasal olmayan ve boyun, çene ve kola yayılan• Derinden hissedilen• Baskı tarzında olan• Boğulma hissi ve sıkışma hissi veren

Diğer taraftan kalp kaynaklı ağrıların egzersiz, soğukta kalma, stres ve çok yemek yeme sonrası oluşabileceği de akılda tutulmalı. Birkaç saniye ile birkaç dakika süren ağrılar genellikle bir hastalığı düşündürmez. Yine küçük çocukların ağrı diye ifade ettikleri şikayetin ağrı olmadığı düşünülerek, anneler tarafından durum dikkatli bir şekilde değerlendirilmeli. Sonuç olarak, çocuklarda göğüs ağrıları nadiren ciddi hastalıkları düşündürür. Devam eden şikayetler olduğunda mutlaka bir uzmana başvurulmalı.

52_53_COCUK_GOGUS_AGRISI_2.indd 53 17.03.2016 16:15

Page 54: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Son yıllarda, özellikle kız çocuklarında ergenlik yaşının düştüğü ve erken

ergenliğin yaygınlaştığı görüşü ileri sürülüyor. Sorularımızı yanıtlayan Medicana International Ankara Hastanesi’nden Çocuk Endrokrinolojisi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Boyraz konu ile ilgili ayrıntılı bilgiler verdi. Birçok anne, özellikle kız çocuklarını yeni çıkmaya başlayan tüylerinden ya da normal sayılabilecek yaştaki meme tomurcuklanmasından endişe ediyor. Sanki birkaç hafta içinde çocuğun adet göreceği ya da ileride kanser olacağı paniği ile çocuk endokrin uzmanlarına başvuruyorlar. Bu endişenin artmasının bir nedeni 6-9 yaş arasındaki kız çocuklarında meme

gelişimi başlama sıklığının yüzde 5’den yüzde 10’a çıkması. Ama esas nedenin internetteki bilgi kirliliği olduğunu söyleyebiliriz.

ERGENLIĞE NE ZAMAN VE NASIL GIRILIR? Çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemi olan ergenlikte, kızlarda memelerin büyümesi ve genital bölgede kıllanma, kadınlara özgü yağ dağılımı; erkeklerde testislerin ve penisin büyümesi ile birlikte genital bölgede kıllanma gibi cinse ait görünür değişikliklerin yanı sıra üreme yeteneğinin kazanılması ve hızlı boy uzaması gibi önemli gelişmeler olur. Ergenliğin sonuna doğru kızlarda adet kanamaları, erkeklerde ejakülasyon başlar ve bunlar olduktan bir süre sonra da boy

uzaması durur. Ergenliğin başlama yaşı kızlarda en erken 8, ortalama 10.5, en geç 13; erkeklerde en erken 9, ortalama 11.5, en geç 14 olarak kabul ediliyor. Veriler çocukların yüzde 95’inin bu yaş aralıklarında ergenliğe gireceği anlamına geliyor. Burada normal ile ortalamanın farklı kavramlar olduğu, ortalama ile en erken ve en geç yaş arasındaki dönemlerde ergenlik başlamasının da normal sınırlarda  kabul edilmesi gerektiği akılda tutulmalı.Bilimsel olarak kızlarda 8 yaşından önce meme büyümesinin olması ‘erken ergenlik’ olarak kabul ediliyor. Bununla beraber bazı kız çocuklarında beyindeki ergenlik merkezi çalışmaya başlamadan, yani yumurtalıklarda büyüme ve ergenliğe ait diğer bulgular

Kız çocuklarında ergenlik yaşı erkene mi kayıyor?Ergenliğin başlama yaşı kızlarda en erken 8, en geç 13 olarak kabul ediliyor. Ama çocuğunuz ergenliğe erken girdi diye hemen telaşa kapılmayın. Kız çocuklarında görülen erken ergenlik vakalarının büyük bir kısmında herhangi bir hastalık saptanamıyor.

ÇOCU K EN DOK R İNOLOJ İ

5 4 • M E DIC A NA • I L K B A H A R 2016

54_55_COCUK_ENDROKRONOLOJI_2.indd 54 17.03.2016 16:15

Page 55: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

olmadan tek başına meme gelişimi olabiliyor. Bu vakalar için erken meme gelişimi veya “normal erken ergenlik” tanımı kullanılıyor. Bu vakaların çoğunluğunda ergenliği başlatan hormonlar aktive olmadan yani ergenlik hormonlarından bağımsız olarak meme gelişimi oluyor. Son yıllarda daha çok hızlı kilo alan kızlarda genital bölge veya koltuk altında tüylenmenin erken başlaması ve buna çoğu zaman yağ dokusu ile karışık meme gelişiminin eşlik ettiği gözleniyor. Bir başka önemli nokta da meme gelişimi ile adet görme zamanı arasındaki ilişki. Genel olarak 10.5 yaş civarında meme gelişimi olan kızlarda yaklaşık 2 yıl sonra adet görme başlıyor. Buna karşın bir hastalığa bağlı olmadan görülen meme gelişiminin erken

olduğu durumlarda, meme gelişimi ile adet görme arasındaki zaman uzuyor yani adet görme daha erkene kayıyor.Kızlarda ergenlik yaşının erkene kayması ve yine kızlarda erken ergenlik sıklığının artması konularında, son 15 yıldır çocuk endrokrinolojisi alanında bir tartışma sürüyor. ABD’de meme gelişimin erkene kaydığını ileri süren araştırmalarda adet görme yaşı, daha önceki araştırmalara benzer bulundu, yani adet görme yaşında bir erkene kayma saptanmadı. Avrupa ülkelerinde yapılan araştırmalar da meme gelişimi yaşında bir erkene kayma olduğunu ama adet görme yaşının erkene kaymadığını ve  meme gelişiminin erken olmasının boy uzamasını olumsuz etkilemediğini gösteriyor. Ülkemizde yapılan araştırmalarda da adet görme yaşı baz alındığında, ergenlik yaşında bir erkene kayış olmadığı görülüyor. Kızlarda 8-10.5 yaş arasında ve 8 yaşından önce meme gelişimi başlama sıklığında bir artış olsa bile bunun adet görme yaşını etkilemediği, bir hastalığa bağlı olmayan erken meme gelişimi ve/veya erken ergenlik durumlarında otomatik olarak boy kısalığı ve erken adet görme endişesi duymaya gerek olmadığını söyleyebiliriz. Ülkemizde ailelerin endişe ile hastanelere getirdikleri çocukların büyük  çoğunluğunu, 6-9 yaş arasındaki tek başına  genital tüylenme  veya meme gelişimi olan kızlar oluşturuyor. Bu çocukların ergenlikleri yavaş ilerliyor, çoğu normal zamanda adet görüyor ve boyları da genetik potansiyellerine

uygun oluyor.Kızlarda erken ergenliğin ilk belirtisi meme gelişimi olmakla birlikte buna boyda hızlı uzama, genital bölgede kıllanma, ter kokusunun ağırlaşması ve ergenliğe özgü ruhsal değişiklikler eklenir. Bu nedenle meme gelişiminin erken olduğu durumlarda ergenliğin diğer belirtileri varsa ve hızlı bir ilerleme söz konusu ise bu; erken ergenlik ihtimalinin yüksek olduğu anlamına gelir. Aksi durumda

erken meme gelişiminden söz edilebilir. Kızlarda 6-8 yaş arasındaki erken ergenlik vakalarında bir hastalık olma ihtimali yüzde 2 civarında olduğunu söyleyebiliriz. Genel olarak hormon düzeyleri, kemik yaşı tayini,

ergenlik bulgularında ilerleme hızı, over ve uterus boyutları ve gerekli vakalarda beyin MRI incelemesi ile birlikte değerlendirilerek tedavi kararı verilmeli. Hiç kuşku yok ki bir patolojiye bağlı erken ergenlik vakaları tedavi edilmeli. Bir nedene bağlı olmayan vakalarda ve 6 yaşından sonra başlayan ergenlik vakalarında, tedavi kararı ergenliğin ilerleyici olup olmadığına ve diğer parametrelere göre verilmeli. Bu vakalarda erken meme gelişiminin, erken adet görme anlamına gelmediği ve tedavinin boy kazanımı üzerinde hissedilir bir etkisinin olmadığı unutulmamalı. 8-10.5 yaş arasındaki meme gelişimi bir hastalığa bağlı değilse genel olarak tedavi gerektirmediğini söyleyebiliriz.

Doç. Dr. Mehmet Boyraz

ÇOCU K EN DOK R İNOLOJ İ

I L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 5 5

54_55_COCUK_ENDROKRONOLOJI_2.indd 55 17.03.2016 16:15

Page 56: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

BESLENME

5 6 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Doğru beslenme ve düzenli fiziksel aktivitenin kalp hastalıkları, obezite,

yüksek tansiyon, diyabet, osteoporoz, kemik erimesi ve kanser riskini azalttığını söyleyen Medicana Avcılar Hastanesi’nden Diyetisyen Devrim Hamamcı Açıkgöz, konu ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

Sağlıklı bir beslenme düzeni nasıl olmalı?Günlük enerji ihtiyacımız; kadınlar için günlük 1800–2000, erkekler için ise 2000–2500 kaloridir. Bu kalorilerin yüzde 50–55’ini

karbonhidratlardan, yüzde 12-15’ini proteinlerden, yüzde 25-30’unu da yağlardan alırsak, sağlıklı, dengeli ve yeterli bir beslenme düzenini kendimiz için sağlamış oluruz. Bu bakımdan besinleri süt ve yoğurt grubu, et grubu, unlu gıdalar, sebzeler ve meyveler olarak beş grupta toplayabiliriz. Günlük beslenme düzenimizde meyveleri öğünler arasında tüketmeye özen göstermeliyiz. Geriye kalan 4 grup besini her öğünde beraber tüketmemiz sağlıklı beslenme düzeninin ön koşuludur. Neyi ne kadar

tüketeceğimiz ise bireysel farklılıklara göre değişir. Günlük beslenmemizi 3 ana 3 ara öğün olarak planlamalıyız. Tükettiğimiz her öğünü takiben 1—1.5 saat içerisinde emilim en üst seviyeye ulaşır, 3.5-4 saat içinde kan şekerimiz artık normal sınırın altına düşmeye başlar. O zaman öğünler arası sürenin 4 saati aşmaması önemlidir. Aşan sürelerde vücut yoksunluk sendromuna girer.

Hangi besinleri tüketmeli hangilerinden uzak durmalıyız? Dengeli beslenmede tüm besin

DOĞRU BESLEN, HAREKET ET, SAĞLIKLI YAŞA!Yiyip içtiklerimize dikkat eder ve yeterince hareket edersek hastalıklardan uzak, sağlıklı bir yaşam sürmemiz mümkün. Bunun için de tüketmemiz ve uzak durmamız gereken besinleri iyi bilmeli ve günlük fiziksel aktivitemizi arttırmalıyız.

56_57_BESLENME_2.indd 56 17.03.2016 16:14

Page 57: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

BESLENME

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 57

gruplarının beslenme örüntüsünde yer alması esastır. Bunun dışında;• İşlenmiş gıdalardan uzak durmalıyız (şarküteri -yarı pişmiş gıdalar-salamura).• Besinleri doğal haliyle tüketmeye çalışmalıyız.

• Tuz tüketimini kısıtlamalıyız. Günlük tuz tüketimi 1,5-2

gramı geçmemeli.• Basit karbonhidratları hayatımızdan

çıkarmalıyız (şeker-beyaz un ve ürünleri).• Kompleks karbonhidratlar dediğimiz bulgur, tam

buğday, baklagiller tüketmeliyiz.• Sebze ve meyveleri

mevsiminde tüketmeye özen göstermeliyiz.• Yaz aylarında mandalina-

portakal kış aylarında ise karpuz-çilek vb

yememeliyiz.• Uygulanan pişirme teknikleri besin kalitesini bozabilir. Yağda kızartma ve mangal tipi ızgara uygulamalarından uzak durmalıyız (kanserojen özellik gösterir).• Haşlama -ızgara -kısık ateşte pişirme-buğulama gibi yöntemleri tercih etmeliyiz.• Gazlı içecekler ve hazır meyve suyu tüketmemeliyiz.• Günlük su tüketimi 2 litrenin altında olmamalıdır.• Alkol tüketimini kısıtlamalıyız.• Günlük 25-30 gr lif içeren besinleri tüketmeye özen göstermeliyiz.• Doymuş yağların tüketiminden kaçınmalıyız (margarin vb).• Zeytinyağı-fındık yağı-kanola yağını tercih etmeliyiz.

Fiziksel aktivite konusunda nelere dikkat etmeliyiz?Hareketsiz yaşam, modern toplumun en önemli problemlerinden biri. Teknolojinin

hayatımızı kolaylaştırıcı bütün etkileri beraberinde ev dışı aktivite oranını azaltıyor. Sonuçta fiziksel aktivite yetersizliği kaçınılmaz oluyor ve bunun negatif etkilerinden biri de vücut ağırlığında yaşanan artışlar olarak ortaya çıkıyor.12-18 yaş grubu için hedef; günde 60 dakika, orta şiddetten başlayarak yüksek şiddete ilerleyen aktiviteler yapmak olmalı. Bu yaş grubunda yoğun ağırlık içeren sporların yapılması sağlığa zarar verebilir. Kemik sağlığının ileri yaşlarda korunması için sıçrama aktivitelerinin yer aldığı ip

atlama, voleybol, basketbol gibi sporlara özellikle teşvik edilmeli. Egzersizlere yavaş başlanmalı. Haftada 3-4 gün 30 dakikalık egzersize doğru ilerlenmeli.Yetişkin her birey için haftalık en az 150 dakika orta şiddette egzersiz öneriliyor. Bu egzersizlerin büyük kas kitlelerini içeren, yürüyüş, hafif koşu, bisiklet veya yüzme gibi dayanıklılık aktivitelerinden oluşması, her bir egzersiz seansının en az 30 dakika olması ve haftanın en az 3-5 gününe yayılmış olması tercih edilmeli. İşe, alışverişe gidip gelirken mümkün olduğunca yürüyerek gitmek, arabayı daha uzağa park ederek veya ulaşım

araçlarından erken inerek yolun bir kısmını yürümek, bisikleti tercih etmek gibi aktiviteler hareketli bir yaşam için yapabileceğimiz önemli değişikliklerden.

Hangi vitamin takviyelerini kullanmalıyız?Vitamin desteği almak ancak yetersizlik söz konusuysa anlamlıdır. Vitamin desteği almak için mutlaka laboratuvar değerleri doğrultusunda uzman hekim tavsiyesi ile karar verilmeli. Günlük C vitamini ihtiyacımız 75-100 mg. Eğer sigara içiliyorsa 30-50 mg daha ek yapılabilir. Günlük dozun 1500-2000 mg’ı geçmemesi önerilir. Eğer yeteri kadar portakal, mandalina, taze biber vb... tüketiyorsanız, doğal yollarla C vitamini ihtiyacınızı sağlıyorsunuz demektir. Günlük E vitamini ihtiyacı 15 mg civarındadır ve ¼ fincan ay çekirdeği veya 10 adet fındık tüketimi bu ihtiyacı karşılar. Haftada 2-3 kez balık yemek omega-3 ihtiyacını karşılar. Dengeli beslenen kişilerde B12 yetersizliği beklenen bir durum değildir. Fakat 50 yaş üstü kişilerde enzimatik yetersizliklerden dolayı emilimi bozulur. Bu tip durumlarda kan değerlerinin ışığında B12 takviyesi yapılması uygun olur.

Doğru beslenme ve düzenli fiziksel aktivite bizi hangi hastalıklardan korur ve nasıl bir yaşam vaat eder?Kalp hastalıkları, obezite, yüksek tansiyon, diyabet, osteoporoz, kemik erimesi ve kanser riskini azaltır. Daha enerjik hissetmemize, daha canlı, hareketli ve huzurlu olmamıza neden olur. Dayanıklılığımız ve esnekliğimiz artar, bu da hayat kalitemizi arttırır. Fiziksel aktivitenin hormonlar üzerindeki etkinliği ile pozitif bir ruh hali oluşturduğu da biliniyor.

Diyetisyen Devrim Hamamcı Açıkgöz

56_57_BESLENME_2.indd 57 17.03.2016 16:14

Page 58: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K BB

5 8 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Medicana Konya Hastanesi KBB Bölümü’nden Yrd.

Doç. Dr. Bahri Gezgin, koblasyon yöntemi ile gerçekleştirilen bademcik ameliyatı sonrasında daha az doku hasarı oluştuğu için ağrıların azaldığını ve hastanın daha konforlu bir yaşam sürdüğünü söylüyor.Koblasyon yönteminin faydaları nelerdir? • Ameliyat esnasında kanama yok denebilecek kadar az oluyor,• Ameliyat süresi kısalıyor,• Fiziksel ve kimyasal tahrişler azalıyor,• Bademcik yatağı, kas lifleri ve çevre dokular az hasar görüyor,• Oral alımı çabuklaştırdığı için beslenme düzeliyor,• Ameliyat sonrası ağrılar azalıyor,• Koblasyon yöntemi hastaların günlük aktivitelerine dönüşü hızlandırıyor.Koblasyon yöntemi hangi ameliyatlarda kullanılıyor?Bademcik ameliyatının yanı sıra horlama cerrahisinde, yumuşak damak ve küçük

dil ameliyatlarında, burun eti ameliyatlarında ve diğer yumuşak doku ameliyatlarında bu yöntem kullanılıyor.Yeni bademcik ameliyatı tekniklerinden biraz bahseder misiniz?Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Baş ve Boyun Cerrahisi bölümünde sık yapılan ameliyatlardan birisi bademcik ameliyatı. Ancak ameliyat sonrası erken dönemde sıklıkla ağrı ve daha nadir kanama gibi sorunlar gözlenebiliyor. Bu sorunları azaltabilmek için birçok yeni bademcik ameliyatı teknikleri ve cihazları geliştiriliyor. Klasik soğuk diseksiyon (bıçakla) tekniği yanında uygulanan bu teknikleri, bipolar elektrokoter, harmonik bıçak, kısmi bademcik alınması, lazer, koblasyon ve plazmakinetik cerrahi olarak sıralayabiliriz.Koblasyon yöntemi ile bademcik ameliyatı sonrası meydana gelen ağrılar azalıyor mu?Ağrı bademcik ameliyatı sonrası hastayı ve ailesini etkileyen önemli bir problem, erişkinlerde daha şiddetli oluyor. Ağrının

sebebi, bademcik yatağında olan fiziksel ve kimyasal tahrişler, sinirlerin uyarılması, ödem ile sinirlerin gerilmesi, bademcik yatağının enfeksiyonu, yutak kaslarının spazmı, mukoza yırtıkları olabiliyor. Ağrı ile birlikte oluşan yutma zorluğu hastalarda beslenme bozukluğu, sıvı kaybı ve psikolojik problemlere neden olabiliyor. Ayrıca ağrı sonucunda yutak kas aktivitesinin kısıtlanması ile bademcik yatağının temizlenmesinin azalması enfeksiyona ve kanamalara neden olabiliyor. Bu sebeple geliştirilen bademcik ameliyatı tekniklerinde ortak amaç bademcik yatağı ve çevre dokulara olabildiğince az hasar oluşturmak.

Koblasyon yöntemi ile kansız, ağrısız bademcik ameliyatıHastalar, bademcik ameliyatından çok, ameliyat sonrası meydana gelen ağrılardan korkuyor. Ağrı ile birlikte oluşan yutma zorluğu, beslenme bozukluğu, sıvı kaybı ve psikolojik problemlere neden olabiliyor. Koblasyon yöntemi ile bu sorunların hiçbiri yaşanmıyor. Yrd. Doç. Dr. Bahri Gezgin

58_59_BADEMCIK_AMELIYATI_2.indd 58 17.03.2016 16:14

Page 59: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K BB

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 5 9

Koblasyon, yumuşak doku cerrahisinde yeni bir teknik. Bu teknikte, sodyum iyonlarından oluşan plazma üretimine neden olan normal serum fizyolojik ortamı kullanılarak, daha düşük frekansta radyofrekans akımı geçiren bipolar elektrik akımı kullanılır. Bu akımla çalışma alanında sodyum iyonları oluşuyor. Bu iyonlar hücreler arası bağları kırarak yaklaşık 60 ºC sıcaklıkta dokular vaporize edilir (buharlaştırılır). Böylece bademcik boşluğunda, kas liflerinde ve sinir uçlarında çok az hasar oluşur. Plazmakinetik cerrahi tekniğinde ısı hasarını azaltmak için plazma ortamı kullanır. Koblasyon bademcik ameliyatı

tekniklerinden birisi olan plazmakinetik cerrahide, oluşan 60-80 ºC ısıda çevre dokulara klasik soğuk tekniğe göre daha az hasar oluşur. Bu da ameliyat sonrası dönemde oluşan ağrıyı azaltır. Ayrıca bademcik boşluğuna bademciği çıkarmak için uygulanan kuvvet azalır ve daha az doku hasarı oluşur.Plazmakinetik bademcik ameliyatı tekniği, koblasyon bademcik ameliyatı tekniğinin en yeni teknolojisidir. Plazmakinetik cerrahi, altın standart yöntem olarak kabul edilen soğuk disseksiyon (bıçakla) yöntemine göre özellikle erken ameliyat sonrası dönemde daha az ağrıya neden olur. Ağrının az olması oral

alımı çabuklaştırır, hastaların günlük aktivitelerine dönüşü hızlandırır.Koblasyon yönteminin diğer avantajları neler?Son dönemin gözde tekniği olan koblasyon yöntemiyle yapılan bademcik ameliyatları esnasında kanama hiç yok denebilecek kadar az olur. Ameliyat süresi kısalır, minimum doku hasarı sayesinde oluşacak ağrının daha az olmasıyla ameliyat sonrası beslenme, günlük aktivitelere dönüş süresi kısalır ve hasta konforu artar. Ayrıca koblasyon tekniği; horlama cerrahisinde, yumuşak damak ve küçük dil ameliyatlarında, burun eti ameliyatlarında ve diğer yumuşak doku ameliyatlarında kullanılabilir.

58_59_BADEMCIK_AMELIYATI_2.indd 59 17.03.2016 16:14

Page 60: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K BB

6 0 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Kulak çınlaması her zaman sandığımız kadar masum bir durum olmayabilir.

Bazı ciddi hastalıkların belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Medicana International Samsun Hastanesi KBB Bölümü’nden Op. Dr. Selami Yavuz kulak çınlamasının nedenlerini ve tedavisini anlattı.

Kulak çınlaması (tinnutus) nedir?Dışarıdan hiçbir ses veya elektriksel uyarı gelmediği halde kulakta veya başta işitilen çınlama, uğultu veya gürültü gibi her türlü sese tinnutus yani kulak çınlaması denir. Kulak çınlaması çoğunlukla işitme sinirlerinin mikroskopla görülebilecek kadar

küçük olan uçlarında meydana gelen hasarlardan ötürü gelişir. Bu sinir uçlarının sağlıklı olması kesin duymayı sağlar ve bunlarda oluşan hasar işitme kaybı ve çınlamaya yol açar. İlerleyen yaşla birlikte sinir uçlarında oluşan dejenerasyon da çınlamaya neden olur. Kulak kiri, orta kulakta sıvı birikimi, orta kulak enfeksiyonları, iç kulak kanalındaki tümörler ve bazı ilaçlar kulak çınlamasına sebep olabilir.

Kulak çınlaması neden olur? Kulak çınlamasının başlıca nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

• Stres, yoğun iş aktivitesi - İç kulak bölgesinde sesi algılayan hücrelerin hasarı - Sesin beyne taşınmasını sağlayan sinirlerde olan sorunlar• Psikolojik nedenler, depresyon, anksiyete - Beyin içinde işitsel bölgelerde elektriksel aktivite bozuklukları - Vücutta bazı vitamin, mineral eksiklikler - Kadınlarda hormonal değişiklikler - Tiroid bezi (guatr) anormallikleri - Patlamanın şok dalgası işlemi gibi kuvvetli ses travmasına maruz kalma - Gürültüye bağlı işitme kaybı

KULAK ÇINLAMASINI

ciddiye alın!Kulağımız çınladığında “Herhalde birisi beni anıyor” diye düşünürüz. Oysa kulak çınlaması aslında bir hastalık habercisi olabilir. Her 5 kişiden birinin yaşadığı kulak çınlaması ve uğultusu zamanında tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor.

Op. Dr. Selami Yavuz

60_61_KULAK_CINLAMASI_2.indd 60 17.03.2016 16:13

Page 61: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

K BB

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 6 1

(Müzisyenler, gürültülü fabrika veya iş ortamında çalışanlar) - Hafıza ve konsantrasyon ile ilgili sorunlar - Çene eklemi problemleri - Burun tıkanıklıkları - Orta kulak kemikçiklerinin kireçlenmesi - Kulak zarı delikleri - Kulak ve sinüs enfeksiyonları - Kalp veya kan damarları hastalıkları - Beyin tümörleri - Baş dönmesi ile karakterize bazı hastalıklarda beraber olabilir (Meniere hastalığı) - Kulak kirleri - Bazı gıdalar kulak çınlamasını tetikleyebilir. Kırmızı şarap, tahıl bazlı içkiler, peynir ve çikolata,

yüksek yağlı beslenme, yüksek tuz tüketimi kulak çınlamasını kötüleştirebilir.• Ayrıca tinnutus bazen yaşlı kişilerde işitme kaybının ilk işareti olabilir. İlaçlara bağlı bir yan etki olarak da ortaya çıkabilir. 200'den fazla ilacın kulak çınlamasına neden olduğu biliniyor.

Tedavi yöntemleri hakkında da biraz bilgi verir misiniz?Tedavide iç kulak üzerinde yatıştırıcı etki gösteren ve iç kulak kan akımını arttıran ilaçlar kullanılabilir fakat nadiren faydalı

olurlar. Son yıllarda tinnutus için ‘soft laser’ adı verilen alternatif bir tedavi yöntemi geliştirildi. Dış kulak yolu ve orta kulaktan geçerek iç kulağa ulaşan lazer ışınları, iç kulaktaki kan dolaşımını düzenler ve hücresel enerji seviyesini yükseltir. Böylece iç kulaktaki kısmi hasar görmüş sinir hücreleri tedavi edilebilir. Yöntem özellikle uzun geçmişi olmayan kulak çınlamalarında başarılıdır. Uygulama 10 seanstan ibarettir ve her bir kulak için 5 dakikadan başlayarak 30 dakikaya kadar artan sürelerle uygulanır.

60_61_KULAK_CINLAMASI_2.indd 61 17.03.2016 16:13

Page 62: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ORTOPEDI

62 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

Diz eklemi, vücudumuzun en hareketli ve en çok yük taşıyan bölümüdür.

Yürüme, koşma, merdiven çıkma, oturup kalkma sırasında dizin bükülmesi eklem binen yükü arttırmakta ve sürekli binen yük eklemde tahribata yol açar. Bununla birlikte ileri yaş, fazla kilo gibi etkenler de eklem kayganlığına ve kıkırdak yapımında azalmaya, kemik yapıda bozulmalara yol açar. Bu bozulmalar da dizde ağrı ve hareket kısıtlılığına neden olur. Diz ağrıları, erken dönemde kolay tedavi edilebilir. Son yıllarda vücudun kendi kendini tamir mekanizmaları üzerine yapılan araştırmalar önem kazandı. Bu araştırmalar sonucunda kas iskelet sistemi hastalıklarında PRP yönteminin dokuların tamirine olanak sağladığı tespit edildi. Medicana Sivas Hastanesi Ortopedi Bölümü’nden Dr. Turan Taş, PRP tedavisinin çağımızın en önemli sağlık sorunlarından olan diz kireçlenmelerinin tedavisinde,

geleneksel yöntemlere güçlü bir alternatif olduğunu vurguladı.

PRP nedir?PRP (Plasma Reach Plasma) ya da

diğer adıyla ‘trombositten zengin plazma’, kişinin kendi kanından hazırlanan ve tıbbın birçok alanında iyileşmeyi uyarmak ve düzenlemek için kullanılan bir yöntem.

PRP nasıl elde edilir?Hastadan damar yolu ile yaklaşık 10-60 ml kan alınır. Alınan bu kan tek kullanımlık özel kitler ve santrifüj cihazları ile ayrıştırılarak

istenmeyen kısımları uzaklaştırılır. Santrifüj işleminden sonra kanın trombosit dışındaki hücreleri tüpün dibine çöker ve üzerindeki trombositten zengin 2-6 ml sarı renkli bir plazma sıvısı kalır. Bu sıvının milimetre küpünde 1-2 milyon trombosit vardır. Enjektöre çekilerek uygulamaya hazır hale gelir.

PRP nasıl etki eder?Trombosit, temelde kanın pıhtılaşmayı sağlayan hücresi olup içerisinde onlarca büyüme faktörü ve bazı doğal koruyucu maddeler içerir. PRP yöntemi ile trombositten zenginleştirilmiş plazmaya eklenen ilaç ile trombositler aktive edilir. Bu sıvı doğal bir ilaç gibi

PRP yöntemi, özellikle kas iskelet sistemi hastalıklarında dokuların tamirine olanak sağlıyor. PRP, diz ağrılarının tedavisinde başarıyla uygulanıyor.

yöntemi ile diz ağrılarına son!PRP

Dr. Turan Taş

62_63_PRP_DIZ_AGRILARI_2.indd 62 17.03.2016 16:12

Page 63: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ORTOPEDI

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 6 3

etki gösterir. Yaralanmanın olduğu tendon ve kıkırdak gibi yapıların hücrelerini uyararak o bölgedeki iyileşmeyi hızlandırır. PRP’nin özellikle diz kireçlenmelerinde görülen kıkırdak zedelenmeleri ve aşınmaları üzerine iyileştirici etkisi gösterildi. Bu gibi durumlarda PRP yavaş ortaya çıkan ama kalıcı tedavi sağlayabiliyor.

PRP nasıl ve kimlere uygulanır?Diz kireçlenmelerinde, diz eklemi içine steril şartlarda birer ay arayla üç kez uygulanır. Etkisi enjeksiyondan sonra birkaç hafta içinde yavaş başlar ve iyileşme süreci 3 ay ile 12 ay arasında devam eder. PRP enjeksiyonu sonrası hızlı ağrı azalması olmaz.

Ağrı yavaş yavaş geçer. Tedavi, diz egzersizleri ve kilo verme programları ile desteklenmelidir. Hastanın kıkırdak harabiyeti fazla değilse, yaşı çok ileri değilse PRP tedavisi uygun bir seçenektir. Yapılan araştırmalar 65 yaş altında ve erken evre kireçlenmelerde PRP tedavisinin ileri yaşlara göre daha etkili olduğunu gösteriyor. PRP tedavisi uygun vakalarda, cerrahi sonrası (atroskopi sonrası) iyileşmeyi hızlandırmak için uygulanabilir.

PRP’nin yan etkisi var mıdır?PRP ilaç değildir. Kişinin kendi kanı dışında başka madde içermez. Yan etkisi yoktur. Yalnızca yapıldığı bölgede geçici ağrı ve

hafif şişlik yapabilir. Bu etki birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. Bu durumda buz uygulama ve kısa süreli ağrı kesici (paracetamol grubu) kullanılabilir. Bu doğal tedavi yöntemi ile ilgili veriler henüz çok fazla olmasa da sonuçlar umut vaat ediyor. PRP tedavisi ile ilgili devam eden araştırmalar olumlu sonuç veriyor ve uygulama alanları giderek artıyor. Kendi klinik uygulamalarımızdan kazandığımız tecrübelerimiz PRP tedavisinin çağımızın en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelen diz kireçlenmelerinin tedavisinde, erken dönemde geleneksel yöntemlere güçlü bir alternatif yöntem olduğunu gösteriyor.

62_63_PRP_DIZ_AGRILARI_2.indd 63 17.03.2016 16:12

Page 64: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

Maden sularından yararlanmak amacıyla kaynarcaların

çevresinde kurulan tesislere kaplıca ya da ılıca deniyor. İnsanlığın eski çağlardan bu yana şifalı sulardan yararlandıkları biliniyor. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki kaplıcaların Yunan ve Roma dönemlerinden beri işletildiğini gösteren tarihi kalıntılara rastlanıyor. Sıcak, madensel yeraltı sularının tedavi edici etkilerinden banyo şeklinde yararlanılmasına kaplıca tedavisi ya da balneoterapi deniyor. Kaplıca tedavisinin başlıca amacı vücut direncini arttırmak, hastanın genel durumunu düzeltmeye yardımcı olmak, şikayetlerini azaltmak, kalıcı hasarları önlemek.

SİVAS KANGAL BALIKLI KAPLICASI

Deri ve sedef hastalıklarının tedavisinde ün yapan

Kangal Balıklı Kaplıca’nın önemi suyun kimyasal özelliklerinden ve içinde yaşayan balıklardan geliyor. Tahriş olmuş durumdaki veya herhangi bir enfeksiyondan oluşmuş cilt dokusundaki yaralar, egzama, cerahatli sivilceler ve sedef gibi cilt hastalıklar 2-10 cm. büyüklüğündeki ‘beni balığı’ ve ‘garra rufa’ türündeki balıklar tarafından iyileştiriliyor ve izleri kayboluyor. Dişleri olmayan bu

balıklar, 36-37 derece sıcaklıktaki suyun yumuşatmış olduğu kabarık yara kabuklarını yavaş ağız hareketleriyle acıtmadan ve kanatmadan kopararak cilt pürüzsüz hale gelinceye kadar temizliyor.

BALIKESİR GÖNEN KAPLICALARI

Suyun sıcaklığı 52-72 derece olan kaplıcada, su banyosu, içme

suyu ve buğu banyosu olarak üç farklı tedavi yöntemi uygulanıyor. Romatizma, kireçlenme, ürolojik

hastalıklar, mide, karaciğer ve safra yolları hastalıklarından şikayetçi olanlar Gönen Kaplıcaları’nı tercih ediyor.

BURSA KÜKÜRTLÜ KAPLICA

Bursa’nın Çekirge semti yakınındaki kaplıcanın suyu

kükürtlü, doğal termomineral şifalı su. Kükürtlü kaplıcaların 600 yıllık geçmişi var. Romatizmal ve ortopedik hastalıklar, cilt ve yumuşak doku hastalıklarının tedavisinde yararlanılıyor.

KAPLICALARSağlık turizminin önemi gün geçtikçe artıyor. Sağlık turizminin başlıca dallarından olan kaplıcalar da sıkça ziyaret edilen yerlerin başında geliyor.

Şifa kaynağı

K A PLIC A L A R

6 4 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

64_65_KAPLICA.indd 64 17.03.2016 16:12

Page 65: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

ÇANAKKALE KESTANBOL KAPLICALARI

Ülkemizde sadece birkaç kaplıca suyu yeterince radon gazı

içeriyor. Kestanbol yöresi, jeolojik yapısı itibariyle suyunun ötesinde, bölgenin toprağında da var olan yararlı radyoaktivite düzeyi ve yaklaşık 20 gr/litre gibi inanılmaz mineral içeriği ile eşsiz bir kaplıca ünvanına sahip. Gençlik suyu olarak da bilinen radonlu sular, hücre yenilenmesini arttırıyor, hücre tamir mekanizmalarını ve iyileşme

sürecini tetikliyor, ayrıca ağrı kesici ve sinirleri teskin edici özellikte olduğu da biliniyor.

YALOVA ARMUTLU KAPLICALARI

Armutlu merkezine 3 kilometre uzaklıkta yer alan kaplıcanın

suyu; sülfat, bikarbonat, klorür kalsiyum ve sodyum içeren, karbondioksitli ve radyoaktivitesi yüksek bir su. Kadın hastalıkları, mide-barsak hastalıkları, karaciğer ve cilt hastalıklarına iyi geldiği biliniyor.

AFYON SANDIKLI KAPLICALARI

Suyun içerisinde potasyum, amonyum, magnezyum,

demir, alüminyum, klorür, nitrat, hidrokarbonat bulunuyor. Romatizma, siyatik, sinir ucu iltihapları, eklem kireçlenmeleri, kas ağrıları, barsak hastalıkları gibi pek çok hastalığın tedavisinde yardımcı rol oynuyor.

AYDIN ALANGÜLLÜ KAPLICALARI

Germencik’teki Alangülü Kaplıcaları’nda su sıcaklığı

65-78 derece. Sodyum klorür, bikarbonat, kükürtlü su içeriyor. Romatizma ve cilt hastalıklarının tedavisinde faydalanılıyor. Kaplıca bölgesindeki İl Özel İdaresi’ne ait Bozköy Alangüllü Termal Tesisleri’nde fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi, iki adet kapalı termal havuz, engelliler havuzu, çamur tedavi merkezi ve tarihi bir hamam da bulunuyor.

İZMİR BALÇOVA KAPLICASI

Agamemnon Kaplıcası olarak da bilinen Balçova

Kaplıcası’nda sıcak su ve çamur banyosu yapılabiliyor. Suyun sıcaklığı 63 derece. Kaplıca suları daha çok üst solunum yolu

iltihapları, romatizmal sendromlar, metabolizma bozuklukları ve deri hastalıklarının tedavisinde yararlı oluyor.

KÜTAHYA GEDİZ KAPLICASI

45-48 derece sıcaklığındaki kaplıca suyu; sülfat, bikarbonat,

sodyum ve magnezyum içeriyor. Romatizmal hastalıklar, mide, barsak, karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıkları, eklem ağrıları, kireçlenme ve metabolizma hastalıklarının tedavisinde olumlu etkileri görülüyor.

MANİSA KURŞUNLU KAPLICASI

Bahçecik Köyü yakınında orman arazisi içinde olan Kurşunlu

Kaplıcası’nın, sodyum bikarbonat ve karbondioksit içeren suyu, romatizmaya, solunum yolları ve cilt hastalıklarına iyi geliyor. Salihli Belediyesi tarafından işletilen kaplıca tesisinin 270 kişilik yatak kapasitesi var.

RİZE AYDER KAPLICALARI

Kaplıca suyu sodyum, kalsiyum, magnezyum,

demir, alüminyum, sülfat, klorür, hidrokarbonat, nitrat yönünden zengin olup birçok hastalığın tedavisinde fayda sağlıyor.

ANKARA HAYMANA KAPLICALARI

Kaplıca suyu; bikarbonat, kalsiyum, sodyum,

magnezyum ve karbondioksit içeriyor. Banyo ve içme kürlerine elverişli sular; romatizmal ve sinirsel hastalıklar, kalp ve kan dolaşımı bozuklukları, kas, solunum yolu tedavisi için öneriliyor. İlçe merkezindeki Haymana Belediyesi Merkez Kaplıcası, geleneksel kaplıca kullanımı ile öne çıkan bir termal otel.

K A PLIC A L A R

İ L K B A H A R 2016 • M E DIC A NA • 6 5

64_65_KAPLICA.indd 65 17.03.2016 16:12

Page 66: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

OK U R A N K ET I & A BON E FOR MU

MEDICANA HASTALIKTA SAĞLIKTA DERGİSİ ABONE FORMU VE OKUR ANKETİ

Aşağıdaki bilgileri doldurun(*), ‘Hastalıkta Sağlıkta’ dergisine ücretsiz abone olun. Dergimiz hiçbir ücret ödemeden adresinize ulaştırılsın. www.medicana.com.tr

6 6 • M E DIC A NA • İ L K B A H A R 2016

✍ Adı Soyadı: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Doğum Tarihi: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

✍ Doğum Yeri: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Mesleği: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Dergi Teslim Adresi: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ✍ Semt: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Posta Kodu: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ✍ Şehir: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Tel: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ✍ GSM: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ E-Posta: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

✍ İş/Ev Adresi: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Hastanemizi ilk nereden duydunuz?

Dergimizde görmek istediğiniz konular:

En sık hizmet aldığınız bölümler:

Dergimizde eklenmesini arzu ettiğiniz konular:

YÖNETİM MERKEZİ Adres: Tekstilkent Koza Plaza Oruç Reis Mah. Tekstilkent Cad. No: 12 A Blok Kat: 23, 34235 Esenler/İstanbulTel: +90 850 460 63 26 Fax: 0212 438 23 51

İstanbul içi kod çevirmeden

ALO MEDICANA0850 460 63 34 Tüm Medicana hastanelerinin e-posta adresi:

* Formu doldurup, Medicana hastaneleri, hasta danışma birimlerine teslim edebilirsiniz.

[email protected]

En sık hizmet aldığınız hastanemiz:

MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİTel: 0 312 292 92 92 Fax: 0 312 285 69 62Söğütözü Cad. 2165 Sok. No: 6 Söğütözü/Ankara (ATO yanı)

MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL HASTANESİTel: 0212 867 75 00 Fax: 0212 872 12 36Adres: Beylikdüzü Cad. No: 3 Beylikdüzü/İstanbul

MEDICANA AVCILAR HASTANESİTel: 0212 695 48 30 Fax: 0212 695 48 30 Adres: Marmara Cad. Şamlı Sokak No: 32, 34310 Avcılar/İstanbul

MEDICANA BAHÇELİEVLER HASTANESİTel: 0212 449 14 49 Fax: 0212 555 80 09 Adres: Adnan Kahveci Bulvarı No: 2, 34180 Bahçelievler/İstanbul

MEDICANA ÇAMLICA HASTANESİ Tel: 0216 522 60 00Fax: 0216 335 86 36 Adres: Alemdağ Cad. No: 85 34764 Üsküdar/İstanbul

MEDICANA HAZNEDAR HASTANESİTel: 0212 449 14 49Adres: Bağcılar Cad. No:1 Bahçelievler/İstanbul

MEDICANA KONYA HASTANESİTel : 0332 221 80 80Fax : 0332 221 65 56Adres: Musalla Bağları Mah. Gürz Sok. No: 1 Selçuklu/Konya

MEDICANA ANNE ÇOCUK MERKEZİTel: 0216 522 61 00Fax: 0216 521 39 01Kısıklı Mah. Alemdağ Cad. No: 103 Üsküdar / İstanbul

MEDICANA DİŞ BAHÇELİEVLERTel: 0212 506 00 00 Fax: 0212 506 06 20Adres: İzzettin Çalışlar Cad. Nurettin Paşa Sok. No: 2 / 34310 Bahçelievler/İstanbul

MEDICANA INTERNATIONAL SAMSUN HASTANESİ Tel : 0362 311 05 05Fax : 0362 240 20 42Adres: Yeni Mahalle Şehit Mesut 1. Caddesi No: 85 Canik/Samsun

MEDICANA SİVAS HASTANESİTel: 0346 215 05 55 Fax: 0346 215 05 65Adres: Kızılırmak Mah. Şehit Fethi Akyüz Cad. No: 8 Sivas

66_68_ABONE_1.indd 66 17.03.2016 16:11

Page 67: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

66_68_ABONE_1.indd 67 17.03.2016 16:11

Page 68: BÜYÜK MIKROPLARA KARŞI · Nöroloji Prof. Dr. Serdar Akgün . Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Mehmet Özerk Okutan . Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi ... Prof. Dr. Metin Çapar

66_68_ABONE_1.indd 68 17.03.2016 16:11