144

Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel
Page 2: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Bryan Turner

Bryan Tumer, Güney Avusualya'da, Flinders Üniversitesi'nde toplu�bilim profesörüdür.

Daha önce Aberdeen Üniversitesi Toplumbilim Bölümü'nde Öğretim Görevlisi olarak çalı§ırıı§tır. Yayınları arasında

§U kitaplar bulunmaktadır: The Darninanı ldeology Thesis (N. Abercrombie ve S. Hill ile birlikte), Ciıizrnship and

Capiıalism, Religion and Socitıl Theory ve The Body and Socie[J.

D

Page 3: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Tumer. Bryon Eş�lik

ISBN 975-7501·08-5/ TUtkçesi; Bohodır Sino Şener 1 Dost Kilobevi Yoy.nlon Ekim 1997,Ankoro, 144 sovfo.

Sosyofo;i-EJitlik Kavramı-Koynakça-Dizin

'

Page 4: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EşiTLİK

Bryan Tumer

Page 5: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

ISBN 975-750ı-08-5

Eqıuıliey BRYAN TURNER

© Routledge, ı 986 Editörlü�ünü Peter Hamilton'ın

yaptığı Key Ideru dizisinden,

Bu kitabın Türkçe yayım haklan ONK Ltd. Şti. aracılı�ıyla

Dost Kitabevi Yayınlan'na aittir. Birinci Baskı, Ekim ı 997, Ankara

İngilizceden çeviren, Bahadır Sina Şener

Ya,ırıa Hatırla,an, Berna Ülner Of><ı Haı:ırlık, Mehmet Dirican • Dost İTB

Ba.ıkı ve Cilı, Pelin Ofset

Dost Killlbevi Ya,mLın Karanfil Sofuık, 1914. Knıla, 06650, Arıkara

Tel: (0311) 418 87 71 Fax: (0311) 418 03 55

Page 6: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

İçindekiler

Ya)ına Hazırla)anın Önsözü 9 Önsöz 13 1- Eşitliğin ve Eşi[sizliğin Kökenieri 15

GİRİŞ 15

EŞİTLİK VE YURTTAŞ LIK 18 EŞİTLİK VE DEVRİM 22

EŞİTSiZLİK VE DİRENiŞ 26 KAPiTALiZMiN ÇELiŞKiLERİ 28 EŞİ1SİZLİGİN KAYNAKLARI 31

2- Eşitlik Tipleri 35

EŞİTLİGİN TANIMLANMASI 35 EŞİTLİGE KARŞI SAVLAR 38 İŞLEVSELCİ TABAKALAŞMA KURAMI 41 EŞİTLİK VE ADALET 45 EGiTiM DE EŞİTLİK 49 SİYASAL RADİKALLİK VE EŞİTLİK 52 ÖZET S5

Page 7: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

3- Toplumsal Tabakalaprıa MARX, SINIF VE EŞİTLİK

WEBER, GÜÇ VE EŞİTSiZLİK

YOKSULLUK

SOSYAL DEMOKRASi

REFAH KAPİTALİZMİNİN PARAMETRELERİ

EŞİTSiZLİK VE AYRlCALIK

4- Eşitsizlik İdeolojileri DiN VE EŞİTSiZLİK ·

DOGAL EŞİTSiZLİK

EKONOMİ POLİTİK

BiREYCiLİK

İDEOLOJİ

ADALETSiZLİK DUYGUSU

5- Eşitlik Deneyimleri ÜTOPiK TOPLUMSAL HAREKETLER

KİBBUTZ DENEYİMİ

KÖYLÜ DEVRİMLERİ

DEVLET SOSYALiZMiNDE T ABAKALAŞMA

DEGERLENDİRME

6- Eşitliğe Doğru EŞiTLiKÇiLİK

EŞİTLİGİN ÖNKOŞULLARI

EŞiTLiKÇi İNANÇLAR

EŞİTLİK AKIMI

SONUÇ

Kaynaklar Üzerine

Dizin

SB SB

62 67

7 1

74 75

79

m 85

m 92 98

100

102 102 105

107 1 1 1

1 17

120 120 123 124 116

132

135

139

Page 8: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Burjuvazi feodal kentlerde oluşurken, bu Ortaçağ zümresi modem bir sınıf haline gelirken, gölgesi proletarya da kaçınılmazcasına ona eşlik etmişti hep. Yine aynı şekilde, burjuvazinin eşitlik taleplerine proletaryanın eşitlik talepleri eşlik etti. Burjuvazi sınıf ayrıcalıklarının kaldırılması talebini ortaya attığı andan itibaren, bu talebin yanı sıra proletaryanın -önce ilkel Hıristiyanlığa dayanılarak, dinsel bir b;çim altında, daha sonra doğrudan doğruya burjuvazinin eşitlikçi kurarnlarından destek alınarak- sınıfların kendisinin kaldırılması talebi ortaya çıktı. Proleterler burjuvazinin sözüne güvendiler: Eşitlik sadece görünüşte, sadece devlet alanında geçerli olmamalıdır; aynı zamanda gerçek olmalı, sosyo-ekonomik alana da yayı lmalıdır.

F. Engels, Anıi-Duhring, Moskova, Foreign Publishing House, 1959, s. 146-14 7.

Page 9: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Yayına Hazırlayanın Önsözü

Bryan Tumer toplumsal tabakala§ma kuranuna yaptığı bu önemli katkıda, modern toplumlardaki toplumbilimsel e§itsizlik olgusu ile siyasal e§itlik isteği arasındaki gerilimi izlek edinir. E§itsizliğin toplumsal bakımdan genel geçer olduğunu söylemek beylik bir laf etmektir, ama böylesi beylik lafların toplumsal yapıların kalıcılığını ya da oldukları gibi kabul edilmele­rini dile getirdiğini teslim etmek de gerekir. Toplumbilimin yol gösterici ödevlerden birinin, ne kadar apaçık ve "doğal" görünüderse görünsünler, toplumsal ili§ki yapılarını yeniden üreten i§leyi§leri açığa çıkarmak oldu-ğunu ileri süreceğim. '

İlk bakı§ta, e§itliğin olanaklı bir §ey mi yoksa yalnızca istenen bir §ey mi

olduğu sorusu, kurgu!, felsefi, hatta sırf siyasal bir nitelik ta§ırmı§ gibi görünebilir. Bu soruya "bilimsel" ya da nesnel bir yanıt vermek, konunun karma§ıklığından ötürü bo§ ya da soru tümüyle değerlendirmeye dayandığı için kavramsal olarak hatalı bir i§ gibi görülebilir. Ama yine de bu tarz bir görü§ü benimsemek, önemli bir noktayı atlamak olacaktır.

Modem soi-disant [sözde) "demokratik" toplumlarda varlıksal e§itlik ("bütün insanlar e§it yaratılmı§tır" ) , siyasal yapılanmanın kutsadığı

Page 10: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

10 EŞiTLiK

hedeftir. Fırsat e§itliği ile §artlar da ve sonuçlarda e§itlik gibi diğer e§itlik­lerin sağlanması, toplumsal ve siyasal çatı§manın etrafında cereyan ettiği alanları olu§turur. Dolayısıyla, e§itliğin toplumsal ve siyasal amaç öbekleri olarak belirlenmesi, -ideoloji bu belirlenme çerçevesinde doğduğu, top­lumsal eylem bu çerçevede yapılandmidığı için- toplum ve siyaset kuram­cıla rının ilgi alanı haline gelmi§tir. 'E§itlik' sözcüğüne verilen çe§itli anlamları kavramadan, toplumsal farklıla§maya dair -sınıf, cinsiyet, ırk, kavim, ya§ vs. tabakala§malarına dair- herhangi bir temel tartı§mayı anlamak olanaksızdır.

Bryan Tumer'ın bu kitapta son derece açık biçimde gösterdiği gibi, e§itlik ile e§itsizliğe ve bunların deği§en tanımlarına ili§kin sorunlar ya kuramsal kavramla§tırmaların gizli gündemiolarak ya da eğitim fırsatlan nı, toplumsal hareketliliği veya endüstriyel çatı§mayı konu alan ampirik ara§­tırmalann bağiarnı olarak modern toplumbilimin çekirdeğini olu§turur.

Eğer e§itlik ve e§itsizlikle ilgili sorunlar -gerek kuram-üstü iziekler gerek özel ara§tırma konuları olarak- modern toplumbilirnde bu denli büyük bir yer tutuyorsa, bu durum, en azından kısmen, bütün kapitalist demokratik toplumların temelinde yatançeli§kinin bir sonucudur. Siyasal sistem yurtta§ların temel siyasal e§itlik talepleri üzerine kurulurken, eko­nomik sistem, rekabet ve maddi kaynakların kullanımındaki e§itsizlikle varlığını sürdürebilir ancak. Bu durumda bütün kapitalist demokrasiler, toplumsal refah ile ekonomik rekabeti bağda§tırma sorunuyla kar§ı kar§ı­yadır. Zenginlik yaratmak, demokratik toplumların bekası açısından ha­yati önem ta§ır, ama zenginliğin bölü§ümüyle ilgili sorunlardan da ayrıla­maz. Ekonomik büyüme ile gelir ya da zenginlik e§itliği birbiriyle bağda§­maz hedeflerdir belki de.

Ekonomik sorunlar e§itlikle ilgili tartı§manın merkezini olu§tursa da, tek sorun türü bu değildir. Elinizdeki çalı§manın en büyük erdemi, Profesör Tumer'ın, e§itsizliği çözümlemenin modern toplumbilimin bü­tün önemli izlekleriyle fiilen bağlantılı olduğunu kanıtlamasıdır. Örneğin, çe§itli e§itsizlik biçimlerinin ideolojik temelinin ele alını§ında, Weber'in din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum­sal e§itsizlik biçimlerinin özel ideolojik temellendirmelerine yöneldiğini görmek son derece öğreticidir. Egemen ideoloji tartı§masına dair yeni ve önemli bir çalı§manın yazarlarından biri olma sıfatıyla Bryan Tumer'ın, çalı§masının bu yönüne özel bir dikkat göstermesi §a§ırtıcı olmasa gerek. Tumer'ın bu özelliğinin, modem toplum dü§üncesine biçim veren bir ikilik olarak e§itlik/e§itsizlik ikiliğinin merkeziliğini göstermek gibi bir yararı da var.

Page 11: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

YAYINA HAZlRLAYANlN ÖNSOZU 1 1

Bryan Tumer, e§itlik dü§üncesinin toplumbilimsel sonuçlarını izlek edinmekle kendi değerlendirmesini, -kanımca- benzersiz bir biçimde, filozofların ya da siyasetbilimcilerin kalıpla§mı§ yakla§ımlanndan farklı kılabilmi§tir. Ba§arısı, e§itlik/e§itsizlik kavramlannın toplumsal katman­lannı, özellikle de bu kavramlan olu§turan öğelerin çeli§kili doğalarını göstermesinde yatar. Belli e§itlik biçimleri için verilen mücadelenin, bir ba§ka düzeyde toplumsal e§itsizliğe yol açı§ının ortaya konması, tabakala§­manın ve ideolojik tartı§malann yerle§tirileceği etkin bir çerçeve sağlar.

Bryan Tumer çağın olaylarını ayrıntılanyla ele almasa da, konuyu inceleyi§i -kitabı yazdığı sıra ( 1 986) Güney Afrika'da olduğu gibi-e§itlik için verilen mücadelelerin karma§ık yapılarını anlamamıza yardım edecek donanı mı sağlar. Bir disiplin olarak toplumbilim, böylesi karma§ık çatı§­malar kar§ısında yanıt kırıntıları vermekten öte bir §ey umamaz; bu kitap da, söz konusu sorunların netle§tirilmesine yardımcı olabilir ancak. Mo­dem kapitalist toplumların çeli§kili yapıları çerçevesinde e§itsizlikler, Bryan Tumer'ın ustalıkla gösterdiği üzere, ancak yurtta§lık haklarının geni§letilmesiyle azaltılabilir. Bugün bu sorun Güney Afrika'daki öncelikli sorundur; bu mutsuz ülkenin -toplum olarak- bir geleceği alacaksa, hal­ledilmesi gereken sorun budur. Profesör Tum er, Güney Afrika'nın bugün­kü durumuna doğrudan doğruya uygulanabilecek bir cümlesinde §öyle söylüyor:

Modem demokrasilerde sahip olduğumuz eşitlik biçimleri, bir ölçüde, bağımlı grupların daha hakkaniyetli bir zenginlik ve güç bölüşümü elde etmek için giriştikleri, radikal ya da şiddete dayalı eylemlerin semeresidir.

Peter Harnilton

Page 12: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel
Page 13: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Önsöz

Bu e§itlik incelemesi, toplumsal sınıf ve ideoloji açısından modem sanayi toplumlarının niteliğine ili§kin daha geni§ bir ara§tırmanın bir parçası olarak görülebilir. Söz konusu ge ni§ çaplı ara§tırma, Nicholas Abercrombie ile Stephen Hill'in dostluk ve yardımlarıyla gerçekle§tirilmi§ti. Bu ki§isel çalı§mamda e§itlik sorununu, kapitalizmde yurtta§lığın özel bir bile§eni olarak ele alıyorum. Evrensekilik ile yurtta§lığa ili§ kin ilk değerlendirme­lerime verdikleri destekten ötürü Flinder Üniversitesi'ndeki toplumbilim çalı§ma grubuna müte§ekkirim. Ayrıca, Avustralya toplumuna katılım sürecinde beni yüreklendiren Steward Clegg ve John Western'e de min­nettarım. Toplumbilim alanındaki geli§imim, çok uzun bir süre, büyük ölçüde Tom Bottomore, Ernest Gellner, John Urry, John Rex, Roland Robertson ve Bryan Wilson'dan aldığım destek ve önerilere dayandı. Ancak bu çalı§manın temelinde yatan varsayımların pek çoğu, Leeds Üniversitesi'ndeki ilk toplumbilim hocalarımırı a§ıladığı dü§üncelerdir aslında. Zihinsel ve duygusal yolda§lıkları için Mike Hepworth'a, Mike Featherstone ve Kare n Lane'e; ilk elyazmalarının düzeltilmesi sırasındaki

Page 14: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

sabrından ve te§viklerinden dolayı Peter Hamilton'a; kitabın daktilo edilmesindeki, sekreterlik i§lerindeki yardımlanndan ötürü Flinders Üni­versitesi'nden Ina Cooper'a ve Su e Manser'a te§ekkür ederim. Metindeki abartıların, kusurların ve hataların tek sorumlusu benim.

Page 15: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

1

E�itliğin ve E�itsizliğin Kökenleri

GİRİŞ

Toplumbilimcilerin e§itlikten değil e§itsizlikten söz etmeleri adettendir. Çağda§ kapitalizmde yaygın ve sürekli bir toplumsal e§itsizliğin apaçıklığı her yere öyle bir sinmi§tir ki, bar iz bir ara§tırma ve toplumsal politika alaru olup çıkar e§itsizlik. Oysa e§itlik üzerine yazılacak bir kitap, bazı temelien­dinneler yapmayı gerektirir. Elinizdeki e§itlik soru§turmasının savunusu ise §udur: E§itlikçilik, toplumsal deği§imadına giri§ilen toplumsal hareket­lerin ve modem siyasal mücadeleleri n temel ilkesidir. E§itliği görmezden gelmek, modem ko§ullarda reform gerçekle§tirmeye yönelik örgütlü top­lumsal hareketlerin bir ahlaki bile§enini ihmal etmek demektir. Toplumbi­limciler, mevcut özel mülkiyet, aile yapısı ve miras düzenlemelerinin doku­nulmadan kaldığı kapitalizmde anlamlı bir deği§im yaratma olanağı konu­sunda çoğunlukla kötümserdirler elbet. Toplumsaldeği§imlerin (sözgelimi, gelirde radikal bir yeniden bölü§ümün) olanaklı olduğundan ku§kulanmak toplumbilimsel imgelemin kaçınılmaz bir bile§eni olsa da, kötümserlik sosyal bilimlerin bir gereği değildir. Aslına bakılırsa, kökten kötümser bir tutum düpedüz tutarsızdır, zira inançlı millenaristler gibi inançlı kötümser­lerio de kitap yazmaması gerekir.

Page 16: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

16 EŞiTLiK

Daha güçlü bir toplumbilim savı da §udur: E§itsizliğin yaratılmasında ve sürdürülmesinde kapitalizmin rolüne özel bir önem veren kuramcılar, çoğu durumda,gizlidengizliye nostaljik bir tarih görü§ü varsaymak zorunda­dırlar. En azından, bu görü§ün bir uzanımı olarak, piyasanın egemen olduğu bir toplumun niteleyicileri olan alçaltıcı bir yoksulluk ile e§itsizliğin tanm­sal feodalizmde ya§anmaml§ olduğunu ileri sürerler. Öte yandan, gelecekte­ki sosyalist toplumun, özel mülkiyeri ve ki§isel ayrıcalığı kaldırarak kapitaliz­min e§itsizliklerini yok edeceği de ileri sürülür. Ne yazık ki bu iki bakı§ açısı da ikna edici olmaktan uzaktır. Kapitalizmde sınıfsal e§itsizlikler egemen olabilir, ama feodalizm de yasal zümrelere, dokunulmazlık haklarına ve katı statü hiyerar§ilerine dayanıyordu. Feodalizmdeki yasal bölünmelere bağlı e§itsizliklerin yerini, kapitalizmdeki ekonomik i§levin farklılığına dayanan e§itsizliklerin aldığı söylenebilir. R H. Tawney klasikle§mi§ e§itsizlik incelemesinde, yurtta§lığın ve fırsat e§itliğiyle ilgili dü§üncelerin, nesebe ve statüye dayanan yasal ayrıcalığın tarihsel çökü§üne e§lik ettiğini öne sürmü§tü1 • E§itsizliğin kapitalizmle özel bir ili§kisi olmadığını kabul etmek, kırsal toplulukları e§itliğin kadim kalesi sayan hatalı bir nostaljiden bizi kurtaracağı için önemlidir. Toplumsal e§itsizliği bir ölçüde gidermek, her zaman istenen, arada bir de mümkün olan bir §eydir.

Toplumbilimin sosyalizmle --çatı§malı ve belirsiz olsa da- yakın bir ili§kisi olmu§tur hep. Ondokuzuncu yüzyılda C. H. Saint-Simon, aynı anda hem Fransız sosyalizminin hem de toplumbilimin temellerini attı. Toplumbilimciler e§itsizliğin genel geçer olduğunu ileri sürerken, sosya­list kurarnlar kapitalizmin belli ba§lı kurumlan (yani piyasa, özel mülkiyet, aile mirası ve sınıf sistemi) yıkılıncaya, kökten deği§inceye ya da kollektif mülkiyet ve yönetim altına sokuluncaya dek gerçek e§itliğe ula§ılamayaca­ğını iddia ederler. Dolayısıyla, kapitalist toplumda i§leyen bir ilke olarak e§itliğe dair bir kitap yazmak, bu terimierin bir arada kullanılıyor olmasın­dan ötürü çeli§kili görülecektir. Daha teknik bir dille söylenecek olursa, bazı sosyalistler kapitalizmin --çalı§an sınıfın devlet kar§ısında seçim yengisi kazanmasıyla- içsel reforma tabi tutulamayacağını, sonuçta devlet devrim yoluyla ele geçirildiğinde ortadan kaldırılabileceğini savunurlar. E§itsizliğin kapitalizmle özel bir ili§kisi olduğunu ima etme eğilimi göster­mesinden ve kapitalist toplumların mevcut ko§ullarında ayrıcalıksızların yazgısını iyile§tirmenin değeri konusunda son derece kötümser olmasın­dan ötürü, bu sav da feodalizm nostaljisini andırır.

1 ) R. H. Tawney, Equaliıy, Londra, Alien & Unwin, 193 I. Ek bir yorum için bakınız: R. H. Tawney, The Aıı:ack and Oıhcr Papcrs, Londra, Alien & Unwin, 1953; R. H. Tawney, The Radical Tradiıion, Londra, Alien & Unwin, I 964.

Page 17: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTliGiN VE EŞiTSiZLiGiN KÖKENLERi 1 7

Sosyalist reformizm ele§tirisinde iki temel güçlük vardır. Birincisi, eğer kapitalizmin tek yaptığı feodalizmin yasal e§itsizlikleri yerine ekonomik ayrımiara dayalı e§itsizlikler getirmekse, bu durumda, (en azından Sovyet blokunda var olduğu biçimiyle) devlet sosyalizminin de, kapitalizmdeki ekonomik ayrımların yerine Partiyle bütünle§mi§ siyasal iktidan geçirdiğini ileri sürebiliriz. Devlet sosyalizmine dayanan bu yönetimler, siyasal sadakati, toplumsal e§itsizlikler yaratan ve mevcut e§itsizlikleri perçinleyen bir dizi siyasal ve ekonomik ayrıcalıkla ödüllendirmi§tir. İkincisi, ortodoks sosyalist çözümleme, batı kapitalizminde i§çi sınıfının, sava§ ·sonrası dönemde sağ­lanan sosyal yardımların ve toplumsal güvenliğin bir sonucu olarak elde ettiği reel iyile§meleri görmezden gelmek, yadsımaborunda kalır. Örneğin, refah kapitalizmi sistemiyle yönetilen İsveç, modem çağın toplumlan ara­sında bebek ölümü oranının en dü§ük, ya§am beklentisinin de en yüksek olduğu ülkedir; ayrıca e§itlikçi bir sağlık sistemi vardır İsveç'te2• Sosyalist kapitalizm ele§tirileri, ya§am ko§ullarında reel iyile§melerin olabilmesi için gerçek sosyalizmi beklemek gerektiğini söylemekle, statükonun ancak gele­cekteki devrimci eylemle deği§eceğini dü§ündüren muhafazakar bir tutum takın mı§ olur aslında. ݧçi sınıfıyla toplumun öteki ayrıcalıksız kesimlerinin, insaflı bir zenginlik yeniden bölü§ümü sayesinde ya§am ko§ullannda ortaya çıkac.ak reel iyile§melerden -uzak ve kesin olmayan bir devrim adına- ne diye vazgeçmeleri gereksin ki?

Elinizdeki çalı§manın son bir gerekçesi de §U: Demokratik refah kapita­lizminin e§itlikçi yönlerinin hem ilke hem de uygulama düzeyinde saldırı altında olduğu bir ekonomik durgunluk dönemi geçiriyoruz. İngiltere' de, Viktorya çağının Reform Yasaları'ndan e§itliği destekleyen yurtta§lık hak­larının yaygınla§tığı (ekonomik bir patlamanın ya§andığı) sava§ sonrası­nın refah devletine varılasıya geçen uzun süreçte elde edilmi§ toplumsal haklar, bugün, monetarist politikanın getirdiği sosyal kesintilerin, gelir e§itsizliğinin ve yüksek i§sizliğin me§rula§tırılmasında egemen değerler olarak bireyciliğin, rekabetin ve ba§arının yeniden canlandırılmasından ötürü tehdit altındadır. Bir uygarlık değeri olarak e§itlik adına verilen mücadele, siyasal çatı§manın merkezindedir gene. Öte yandan, siyasal süreçte refah ve yeniden bölü§üm beklentilerinin hala önemli olduğu bir toplumda, ağır e§itsizlikler kentsel §iddetin, ki§isel yabancıla§manın, toplumsal istikrarsızlığın artmasına neden olacağına göre, e§itliği savunmak -toplumbilim açısından- safdillik değildir. Machiavelli'nin izinden gidersek, yönetimlerin muhalefeti ya (daha fazla e§itlik tanıyarak)

2) E. Mumford, Medical Sociology, paıiencs, providcrs and poliıics, New York, Random House, 1983, s. 478-479.

Page 18: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

18 EŞiTliK

özüıniemek ya da (despotik §iddete ba§vurarak) ezmek zorunda oldukları­nı söyleyebiliriz; yani, "ne demokratik ne de totaliter olan bir rejim yapısı ve yüksek e§itsizlik düzeyi, siyasal istikrarsızlık reçetelerinin iki etkin bile§enidir"3• Parlamenter demokrasinin, hiçbir yutta§ın toplumsal kay­naklar üzerinde hak iddia etmekten geri kalmayacağı beklentisini destek­lediği toplumlarda, e§itlik sorunu da bölü§ümcü adaletle yakından ili§kili hale gelir4• Toplumbilimsel veriler, mevcut bölü§üm kalıplarında deh§etli bir haksızlık olduğuna ili§kin yaygın ve genel bir inancın bulunduğu yerde, toplumsal ve siyasal istikrarsızlığın beklenebileceğini ortaya koyar.

Toplumsal eşitlik sorunu, toplumsal istikrarın ko§ullarına ili§kin bir toplumbilim kuramma vardım bizi; ama e§itlikle istikrar arasındaki sıkı ili§ ki, basit bir ili§ ki değildir. L. R. Della-Fave, e§itlikçiliği desteklemenin, öznel bir keder duygusunu, e§itsizlikten bireyin değil toplumun sorumlu olduğu dü§üncesini, toplumsal e§itliğin farklıla§mı§ bir toplumda da insan doğasıyla bağda§abileceği inancını, e§itliğe ula§manın olanaklı ve arzula­mr bir §ey olduğu fikrini içeren bir "tabakala§ma inanç sistemi"ne bağlı olacağı.nı öne sürmü§tür5• Yoksunluk duygusunun açık bir hak gözetme anlayı§ıyla birle§ip birle§memesi, bir yere kadar, sözgelimi toplumsal e§it­sizliklerin bireysel farklılıklarla (beceri, güdülenme ve çalı§maya göre) açıklanmasını öneren telafi edici ideolojilerin varlığına bağlı olacaktır. Kısacası e§itlik tartı§ması, bir siyasal istikrar çözümlemesi aracılığıyla, modern toplumda ideoloji sorununa vardırır.bizi. Bu alanda kar§ıla§ılan meseleler (e§itliğin doğası, toplumsal istikrarın ko§ulları, ideoloji ve e§it­lik sağlamaya yönelik toplumsal hareketler) , elinizdeki ara§tırmanın belli ba§lı öğeleridir.

EŞİTLİK VE YURTTAŞLIK

E§itlik sorunu toplumbilim kuramında hatırı sayılır güçlüklere yol açmı§ olsa da, bu giri§ bölümünde savımı basit ve açık bir biçimde dile getirmeye çalı§acağım. Temelde e§itliğin modern ve ilerlemeci bir değer, bir ilke olduğunu dü§ünüyorum. Ku§kusuz e§itlik yüzyıllarca tartı§ılmı§tır; ancak bu konuda modern toplumların ayıncı özelliği, artık e§itsizliği veri olarak ya da insanların doğal hali olarak görmüyor olmamızdır. Modern top-

3) E. N. Muller, "Income inequality, regime repressiveness and political violence", American Sociıilogical Review, 50(1), 1985, s. 60.

4) L. Rainwater, \X'Iıaı Money Buys, New York, Basic Books, 1974. 5) L. R. Della-Fave, "On the structure of egalitarianism", Socicıl Pmblems, 22, 1 974, s.

199 -21 3.

Page 19: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiGiN VE E�iTSiZLiGiN KÖKENLERi 1 9

lumsal yurtta§lık ko§ ullarında ahlaki temellendirme gerektiren §ey, e§itlik değil e§itsizliktir6• Fransız ve Amerikan Devrimlerinden bu yana e§itlik ilkesi, bütün modem toplumsal deği§ıne biçimlerinin ve toplumların yenideri düzenlenınesine yönelik toplumsal hareketlerin ana pa yandala­rından biri durumuna gelıni§tir.

Gerçekten de e§itlik modem bir değer olmakla kalmaz; daha önemlisi, e§itliğin, gerçekte modem olmanın ve tüm modemle§me sürecinin bir ölçüsü olarak kullanılabilir olmasıdır. 'Qelenek'le kastettiğim, hiyerar§iye, özgüllüğe, deği§meyen toplumsal konumlara, saygı ile gücün bireylerin özgül ve atfedilmi§ özelliklerine göre dağıtılınasına dayanan bir toplumsal sistemdir. Özellikle de feodalizmdeki geleneksel toplum düzeni, özgüllüğe dayanan hiyerar§iyi, §eylerin doğal düzeninin ve toplumun doğal, sabit bir unsuru olarak alır. Modemle§meyse tersine, en ba§ta, ya§ ya da cinsel özelliklerden çok yetenek ve beceriye göre ba§arı ile toplumsal hareketlili­ğe öncelik verir. Bu nedenle, en azından siyasal e§itlikçilik biçimindeki e§itliğin, ulus devletin geli§imine e§lik eden, özü gereği modem bir ilke olduğunu ileri sürüyorum.

Toplumsal e§itsizlik, muhtemelen, insan toplumu kadar eskidir; aynı §ekilde e§itsizliğin doğası ve nedenleriyle ilgili tartı§ma da, toplum felsefe­sinin kadim konusudur. Klasik Yunan'da Aristoteles Politika'da üç toplum­sal sınıf ayırt etmi§, dahası köleler ile özgür insanlar ve kadınlar ile erkek­ler arasında ussallık ve yurtta§lık kapasiteleri bakımından önemli farklar saptamı§tı. Klasik metinlere göre eski Hint toplumunda dört ana kast ya da vama (rahipler-brahmanlar-, sava§çılar-ksatriya-, tüccarlar -vai§ya­ve köleler -§udra-) vardı. Konfüçyüs'ün Seçmeler'inde, Çin'in iki bin be§ yüz yıl önceki toplumsal yapısına ili§kin, Çin İmparatorluğu'ndaki çe§itli tabakaların i§lev ve niteliklerini gözler önüne seren açıklamalar buluruz. Özelde Konfüçyüs'ün meselesi, saray ya§amlarında, ussal ve ahlaki bir ya§am yönelimini örnekleyen bir ahlak idealini sergilemeleri beklenen soylulara ve §Övalyelere uygun toplumsal davranı§ları betimlemekti. Chaucer'in muhtemelen 1386' da kaleme aldığı Canterbury Hikayeleri'nde, Ortaçağ'ın belirli toplumsal rollerine ili§kin, toplumsal itibara ve onura göre toplumsal tabakaların nasıl bölündüklerini gösteren betimleyici bir açıklama buluruz. Chaucer'in kusursuz §Övalyesi, §Övalyelerin toplum­salstatüsünü tüccarlar ve pardoner'ler gibidiğer meslekgruplarından ayıra­caketik dıvranı§ ve cesaret eğitiminden geçilen bir toplumsal rolü yansıtan

6) I. Berlin, "Equality", Proceedings of the Ansıotelian Socieıy, New Series, 56, 1956, s. 301-326.

Page 20: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

ZO EŞilUK

ideal ölçütler dizisini ki§iliğinde toplamı§tır. Bu örnekleri çağaltmak mümkün; ama burada önemli olan, çe§itli e§itsizlik biçimlerinin bilinen bütün insan topumlarında var olduğunu görmek sadece. Toplumsal e§itsiz­lik, toplumsal ili§kilerde e§itsizliğin kaçınılmaz olduğunun dü§ünülmesine yol açacak kadar kalıcı v.e genel geçer dir. E§itsizliğin doğal ve kaçınılmaz ol up olmadığı so rus u, yüzyıllardır top! um felsefesinin ba§lıca uğra§ısı olagel­di. Toplumsal e§itsizliğin doğasının, Aristoteles ile Platon'un felsefelerinin merkezi olduğu açıktır; toplumsal e§itsizlik tartı§masının, modern bir disiplin olarak toplumbilimin doğu§una temel ol U§turduğu da söylenebilir 7•

E§itlik konusundaki felsefi tartı§ma kadim bir tartı§madır ku§kusuz; ama toplumsal e§itsizlik sorunu, modern yurtta§lığı olu§turan kurumlarla birlikte ortaya çıkan modem bir sorundur temelde. Toplumsal yurtta§lık haklarının yaygınla§ması, modern toplumda e§itliği sağlamaya yönelik toplumsal hareketlere ayrılmaz bir biçimde bağlıdır. Modern toplumlar belli doğal farklılık biçimlerinin varlığinı kabul etmeye hazır olmalarına rağmen, siyasal bakımdan toplumsal e§itlik meselesini, özellikle de fırsat e§itliğini ciddiye almaya zorlandılar. Modern siyasal ya§am ve modem siyasal kurumİar, emi k köken, cinsel kimlik ya da ya§ dikkate alınmaksızın fırsatların e§itlik gözetilerek yaygınla§tırılmasına yönelik toplumsal bas­kılarla kar§ıla§tı hep. Toplumsal e§itlik yönündeki siyasal baskı, toplum üyeliğinin belirleyici özellikleri olarak özgül nitelikleri temelden sarsan, reddeden evrensel değerlerin varlığını yansıtır. E§itlik, evrensel yurtta§lı­ğın modem sanayi demokrasilerinde siyasal ideolojinin ba§ niteliği haline gelmi§ olması bakımından, modern bir değerdir temelde.

Klasik Yunan dü§üncesinin siyaset kuramında yurtta§ olmanın ya da polis ya§amına katılmanın faydaları açıkça kabul edilmi§, fakat bu katılım Yunan toplumunun dar bir kesimiyle sınırlandırılmı§tı. Modern yurtta§lık anlayı§ı, hiyerar§ik toplum yapılarının egemenliğinin çökmesini ve ev­rensel terimlerle tanımlanan ki§iler arasında daha e§itlikçi yatay toplum­sal ili§kilerin doğmasını öngörür.

Yurtta§lık ilkesi, siyasal katıJımın -bireylerin belirli özgül niteliklerine bakılmaksızın- toplum üyeliğine dayalı olduğu ulus-devletlerin geli§mesi ve piyasanın büyümesiyle yaygınla§mı§tır. Evrensel yasal ili§kilere belli bir güvence sağlayan biçimsel hukuk da modern devletlerle birlikte geli§­mi§tir. Bu bakımdan, modern e§itlik çözümlemesinin tarihini, "özgürlük, e§itlik, karde§lik" sloganıyla ortaya çıkan 1789 Fransız Devrimi'nden

7) R. Dahrendorf, "On the origin of inequality among men", Essays in ıhe Tlıeory of Socieıy, Londra, Roudedge & Kegan Paul, 1 968, s. 1 5 1 - 1 78.

Page 21: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiGiN VE E�iTSiZLiGiN KÖKENLERi 2 1

ba§latmak olanaklıdır. Ba§langıçta Fransız Devrimi'nin, geleneksel aris­toktasiye kar§ı mülkiyet haklarından yana bir toplumsal hareket olduğu­na ku§ ku yoktur ve genel e§itlik isteyen sınıfsız bir hareket olarak yorum­lanması olanaksızdır8• Her ne kadar Fransız Devrimi siyasal alanla sınırlı kalmı§sa da, e§itlikçi bir temelde toplumsal katılımın: bir gereği olarak sivil hakların modern temelini sağlamı§tır. Modem yurtta§lık anlayı§ı, siyasal hakları ve toplumsal yükümlülükleri peki§tirmek üzere evrensel normlar ile laik bir değerler sisteminin öne çıkarılmasını ve belli bir e§itlik taahhütünü öngörür. Bu çerçevede toplumsal e§itsizlik, kaçınılmaz ve doğal bir §ey olarak görülmehen çıkmı§tır artık.

1 765'de Stamp Yasası'yla ba§layan ve Bağımsızlık Bildirgesi'yle sona eren Amerikan Devrimi, genel toplumsal katılıma dayanan bir siyasal ölçüt olarak e§itliğin geçirdiği modern evrimin bir ba§ka önemli veçhe ­siydi9• Gerçi Amerikan Devrimi'ne, mülkiyet yararına mülk sahipleri önderlik etmi§ti; ama yine de, her insanın, e§it bir temelde doğası gereği mutluluğa ve özgürlüğe sahip olduğu dü§üncesini yerle§tiren de gene bu devrim oldu. Yerle§ik rejimin geleneklerini ve adetlerini yıktı, temel bi­çimsel siyasal özgürlüğe zemin olu§turdu. A. de Tocqueville'in 1835'de yazdığı Amerika'da Demokrasi'nin hareket noktası, Fransa'nın feodal rejimi ile Amerikan toplumunun demokratik yapısı arasındaki bu kar§ıtlıktı. De Tocqueville, bireysel özgürlükler ile toplumsal e§itlikçilik arasındaki çatı§maya dair klasik bir çözümleme atmı§tı ortaya.

De Tocqueville'e göre toplumsal statüler arasındaki geleneksel ayrunlan sarsan e§itlik ilkesi, modem demokrasilerin ana meselesidir. De Tocqueville, e§itliğin yaygın uygulanımı sayesinde Amerikan toplumunun -kurumla­rında ve kültüründe- dönü§üme uğradığını ileri sürmekle birlikte, aynı zamanda bireysel özgürlüğün, "çoğunluğun tiranlığı" diye andığı kamu­oyunun tehdidi altında olduğunu da hissetmi§ti. E§itlik ilkesi geleneksel hiyerar§ileri ortadan kaldırmı§, ama de Tocqueville'in bireyselliğin özü saydığı bireysel farklılıkları da silmi§ti. Amerikan Devrimi, çoğunluğun fiziksel ve ekonomik olarak hakim sınıf tarafından sömürüldüğü feodal toplumun toplumsal e§itsizliklerini temellerinden sarsınasına kar§ın, de Tocqueville ''Amerika dı§ında, aklın gerçek bağımsızlıktan bu denli uzak, tartı§ma özgürlüğünün bu d�nli az olduğu ba§ka bir ülke görmedim" di­yordu10.

8) T. Skocpol, Sıaıes and Social Revoluıions, a comparaıive analysis of France, Russia, Ch ina, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1 979.

9) C. Brinton, T/ıe Anaıomy of Revoluıions, New York, Vintage Books, 1 965. 1 0) A. de Tocqueville, Democracy in America, Londra, Oxford Üniversitesi Yayınları,

1 946, s. 192.

Page 22: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

22 EŞiTLiK

1835 bahannda Amerika'da Demokrasi'yi okuyanj.S. Mill de demokratik e§itliğin yol açabileceği tehlikeleri hissetmi§ti. De Tocqueville'in çoğunlu­ğun siyasal egemenliğinin yaratacağı sorunlara ili§ kin açıklamaları, Mill 'i demokrasiden ne anladığını söylemeye (yani, "halkın iyi yönetim güven­cesine sahip olduğu bir toplumsal düzen" tanımını yapmaya) yöneltti. Ne var ki, böyle bir toplumsal düzene, azınlığın çoğunluğu yönetmesiyle ula§ılabilirdi ancak. Mill, evrensel oy verme hakkının inançta ve kılgıda bağucu bir tekbiçimiilik yaratabileceğini, bunun da İngiliz toplumunda bir toplumsal durgunluğun ortaya çıkmasına varabileceğini sezmi§ti. Mill Asya göreneğindeki despotizm ile modem bir sanayi toplumundaki kitle demokrasisinin sonuçları arasında ko§utluk görmü§tÜ. Demokrasi birey­selliği yok edebilir, zekayla eğitime dayanan siyasal önderlik biçimini devre dı§ı bırakabiiirdi ı ı .

EŞİTLİK VE DEVRİM

Modern e§itlik anlayı§ının, devrimci çatı§malar ve milliyetçiliğin ortaya çikı§ıyla yakından ili§kili bir biçimde geli§tiğini görüyoruz. Ayrıca, mo­dern e§itlik anlayı§ı, ki§isel özgürlüğü ve bireyin kültürlü olmasını olanaklı kılan ko§ullar adına ciddi kaygılar duyulmasına neden olmu§tur.

Modern e§itlik anlayı§ı yurtta§lığın evriminden ayrı tutulamaz. An­cak, yurtta§lık kavramının biraz aydınlatılması, açılması gerekiyor. R. H. Tawney'in e§itliğe, T. H. Marshall'ın da yurtta§lığa ili§ kin çalı§malarının izinden giderek, e§itlikçi yurtta§lığı üç temel boyutta kavramla§tıraca­ğımı2. Sivil yurtta§lık, yasalar önünde e§itliğe, ki§isel özgürlüğe, özel mül­kiyet hakkına ve dü§ünceyi dile getirme özgürlüğüne i§aret eder. İngilte­re'de siyasal aidiyetin bu sivil boyutu, esas olarak onsekizinci yüzyılda geli§mi§ti. Sivil haklar savunusu, bireylerin keyfi denetimden korunduğu ba§lıca alan olarak yasal mahkemelerin geli§mesine dayandırılmı§tı. Yurt­ta§lığın ikinci boyutu siyasal e§itliktir ve parlamenter kurumlara girme olanağıyla birlikte ortaya çıkmı§tır. Siyasal yurtta§lık, seçme hakkının geli§mesini ve halkın siyasal denetimi sağlayan kamu kurulu§larına girme olanağının varlığını gerektirir. İngiltere'de siyasal yurtta§lığı olanaklı kılan oy verme hakkı, gizli oy ve oylama, ondokuzuncu yüzyılda ortaya

ll) B. S. Turner, "The concept of social 'stationariness': utilitarianism and Maxism", Science and Socieıy, 38(1) , 1974, s. 3 - 18.

1 2) R . H Tawney, Class, Ciıizenslıip and Socuıl Development, Chicago ve Londra, Chicago Üniversitesi Yayınları, 1 977; ı: H Marshall, Tlıe Riglıı ıo Welfare arul Oılıer Essays, Londra, Heinemann, 198 1 .

Page 23: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiGiN VE E�iTSiZLiGiN KÖKENLERi 2 3

çıktı. Yirminci yüzyılda da, toplumsal yurtta§lığın -temel bir ekonomik ve toplumsal refah düzeyinin sağlanmasının amaçlandığı- bir ileri a§ama­sına varıldı. Toplumsal yurtta§lık, ekonomik ve toplumsal refah hakları­nın garantörü sıfatıyla sosyal devletin kurumsal aygıtlarının bulunmasını gerektirir. Bu bakımdan, e§itlik ilkesinin yurtta§lığın bir ba§ka boyutu olduğunu görebiliriz; bu noktada yurtta§lık hakları, özgül nitelikleri ne olursa olsun, ki§ilere e§it muamele edilmesi gerektiğini söyler. Dahası e§itliğin korunması, siyasal geli§menin ürünü olan (yasal mahkemeler, parlamento ve sosyal kurumlar gibi) bir dizi kuruma bağlıdır.

Modern toplumlar, en azından biçimsel olarak, modernle§menin yönü­nü ve niteliğini tayin edecek ölçütleri sağlayan evrensel, e§itlikçi muame­le değeri üzerine kurulmu§tur. Bu sav, §Unu kabul etmek demektir: Modem toplumlar ampirik olarak e§itliğe sahip olmasalar da, siyasal ya§am daha fazla e§itlik için verilen mücadele etrafında örgütlenir. E§itsizliğin piyasa kO§ullarındaki ampirik varlığı ile siyasal alandaki demokratik e§itlik mü­cadelesi arasında bir çatı§ma vardır. Eğer e§itlik siyasal modernle§menin bir ölçüsüyse, bu durumda, bir değer olarak e§itliğin hangi tarihsel ko§ul­larda ortaya çıktığını saptamak da mümkün olmalı. E§itlik için verilen tarihsel mücadele -ister demokratik ister komünist devrimlerle olsun­geleneksel toplumların dönü§türülmesiyle yakından ilintiliydi. Feoda­lizmin yıkılması, e§itlikçi siyaset biçimlerinin ortaya çıkmasının temel bir ko§ulu olarak görülebilir. Barrington Moore klasik yapıtı Social Origins of Dietatarship and Democracy 'de, demokratik siyasal sistemlerin ortaya çıkması için "birbirine bağlı §U üç §eyi gerçekle§tirecek uzun ve -ku§ku­suz- henüz tamamlanmamı§ bir mücadele" vermek gerektiğini ileri sür­mü§tür: " ( 1 ) Keyfi yöneticilerin denetlenmesi, (2) keyfi yasaların yerine adil ve ussal yasaların getirilmesi, (3) tabanın kuralların belirlenmesinde söz sahibi olması" 13• Demokratik süreci, modemlik öncesi siyasal mutlak­çılık ve despotizm biçimlerini ortadan kaldırma mücadelesi olarak görmek mümkündür; bu mücadele, kaçınılmaz olarak, aile içindeki ataerkil ili§­kileri, çocukların ekonomik yönden istismarını, süregelen eskil ve özgül ili§ki biçimlerini ve geleneksel hiyerar§ik tabiiyeti deği§tirme çabasını içerir. Demokratik modernle§me, sivil toplumun sınırlarını, yurtta§ları evrensel ve e§itlikçi bir temelde ku§atacak biçimde geni§letti. Feodal ili§kilerin tasfiyesine yol açan §iddete dayalı toplumsal sınıf mücadele­lerinin, e§itlikçi toplumsal ili§kilerin temelinin atılmasında ilerici bir

1 3) Barrington Moore, Social OriRins of Dicıaıorslıip and Democracy. Lord and peasanı in ılıe making of ıhe modem world, Hamıondsworth, Peregrine Books, 1969, s. 4 14.

Page 24: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

etkisi olmu§tur. Toplumbilimciler, sınıf formasyonunu ve sınıf çatı§ma­sını, toplumsal deği§menin ve modern bilincin olu§umunun ba§lıca bo­yutları olarak görmü§lerdir.

Bu çözümlemenin çerçevesini belli ölçüde Marx sağlamı§tır; Marx, kendi kendine yeten köylü sınıfının bütünlükten yoksun kavrayı§ları ile kapitalist giri§imlerdeki örgütlü i§çi sınıfının devrimci bilinci arasında bir kar§ıtlık kurmu§tur. Kapitalizmin çalı§ma, gözetim ve denetim ko§ulla­rına kar§ı çıkmasının bir sonucu olarak i§çi sınıfı, kapitalist ko§ullar kar§ısında güçlü bir muhalefet olu§turmak üzere kenetlendi. ݧçi sınıfının, egemen iktidar ve sömürü biçimlerine kar§ı sınıfsal konumunun ayıncı bilinciyle bir topluluk olarak harekete geçmesi, yaygın e§itlik taleplerinin gerçekle§mesinin zorunlu bir ko§uluydu. Kaldı ki, e§itlikle ilgili hakların artmasına duyulan öz! emin, sava§ döneminin çatı§ma ve toplumsal huzur­suzluk ko§ullarında ortaya çıkması tipik bir durumdur. Marksistler -mo­dem toplumların habercisi niyetine- neredeyse sadece sınıfmücadelesine odaklanmı§ken, batı toplumlarında i§çilerin toplumsal haklarında sağla­nan büyük ilerlemeler, ekseriyetle, sınıf mücadelesi-sava§ bile§iminin sonucu olmu§tu. Örneğin i§çi sınıfının hakları ile kadın haklarının yay­gınla§ması, Birinci ve İkinci Dünya Sava§larında kadınların i§gücüne katılmaları yla, i§ çi sınıfı erkeklerine sava§ sonrası dönemde daha iyi barın­ma ve eğitim ko§ulları sağlanacağı vaatleriyle yakından ili§kiliydi. Aynı biçimde barın ma, eğitim, sigorta, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinde­ki ilerlemeler, sava§ ko§ullarındaki yaygın devlet müdahalesinin himaye­sinde emek ile sermaye arasında geli§en pazarlığın bir parçasıydı. Sınıf mücadelesi gibi sava§ da, en azından otoriter ve fa§ist rejimiere kar§ı giri§ilen halk sava§larında olduğu gibi, vatanseverliğe dayalı bir birlik duygusu uyandırmanın yanı sıra muhalefeti ve direni§i harekete geçirir. Vatanseverlik ile i§çi sınıfı dayanı§masının olu§turduğu bile§ im, yurtta§lık haklarının elde edilmesinde etkili bir güçtür. Yaygın sınıf çatı§maları gibi halk sava§ları da, cinsiyete dayalı i§bölümündeki geleneksel kalıpları, aile içindeki ataerkilliği, temellerini mirasta ve toplumun töresinde bulan geleneksel statü ayrıcalıklarını ve dinin egemenliğini sarsmak gibi bir eğilim ta§ır 14•

Modern toplumsal deği§im örüntülerinin bir ba§ka boyutu da, göçün geleneksel aileyi, siyasal ve toplumsal ili§kileri a§ındırmak ve bozmakta etkili olmasıydı. İki göç biçimi ayırt etmek olanaklı. Birincisi, erkek i§çile­rin geleneksel kır kültüründen kopup göç etmesi ve göçmen i§çilerin,

14) R. T Tıtmuss, Essays on 'The Welfare Sıaıe', LDndra, Unwin Üniversitesi Yayınlan, 1 958.

Page 25: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiGiN VE E�iTSiZLiGiN KÖKENLERi 2 5

coğrafi ve toplumsal hareketlilik deneyimleri aracılığıyla radikalle§meleri. İkincisi, göç dalgalarıyla bir toplumun (yani beyaz yerle§mecilerden mey­dana gelen kapitalist toplumların) olu§ması. Toplumbilim incelemelerin­de ayrı göçlerin birbiriyle çeli§en özellikler ta§ıdığı da saptanmı§tır. Göç deneyiminin bir sonucu olarak göç edenlerin radikalle§mesi, göçün ne ­denlerine ve türüne bağlı olacaktır. Eğer göç ya§am standartını iyile§tirme özlemiyle, geleneksel ya§am kalıplarının deği§mesiyle ortaya çıkıyorsa, göçmenler ekseriyetle yenilikçi ve radikal bir topluluk olu§tururlar. Göç­men toplulukları azınlık grupları olarak toplumsal dı§lanmaya uğradıkla­rında, e§itlikçi katılımı talep eden yurtta§lık hakları adına mücadele edil­mesi için güçlü baskılar çıkabilir ortaya. Geleneksel değer ve kurumları korumak isteyebilecek muhafazakar göç biçimlerine sıkça rastlansa da, göç, toplumsal deği§menin radikalizm potansiyeli ta§ıyan bir öğesidir 1 5 • Fiilen göçle kurulan (Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Hong Kong toplumları gibi) toplumlar, tipik modern toplumlardır; çünkü kültürel çoğulculuk bireylere gösterilen muameledeki yerle§ik tutumu, seçiciliği, özgüllüğü a§ındırır çoğunlukla. Feodal geçmi§leri olmayan ve' göç dalgala­rıyla biçimlenen toplumlar, halkın e§itlikçiliğe bağlanma eğilimi gösterdi­ği toplumlardır; ki§ilerarası e§itlikçiliği te§vik eden popüler kültürün varlığı, ki§ilerarası ili§kilerdeki yerle§ik hiyerar§ileri ve dı§layıcılığı azaltır. Ama yerel toplumların varlığı, böylesi toplumların ilericilik boyutunu sınırlayabilir; bu toplumlarda ırklararası çatı§ma ırkçı ve tepkisel bir toplumsal ikiimin ortaya çıkmasına neden olur. Yerle§mecilerin olu§tur­duğu kapitalizm, çoğunlukla, sınıfsal ve ırksal tahakkümün §iddetinin artabil�ceği, ama bu §iddetlenmenin modern denetim araçlarının benimsenmesiyle maskelenebileceği bir sömürge durumu yaratır16• Sava§, sınıf çatı§maları ya da göç nedeniyle geleneksel hiyerar§ilerinde bir dönü­§Üm geçirmeden sanayile§meyi ba§aran toplumlar, e§itlikçi bir kültürden yoksun sanayi toplumları haline gelirler.

Özedenecek olursa, e§itlik modern bir fikirdir; bir değer olarak e§itlik, radikal toplumsal deği§menin ölçütü olarak alınabilir. Ayrıca e§itliğin geli§mesi, demokratik bir siyasal ya§amın geli§mesiyle yakından ili§kilidir. Demokratik toplumlar, sınıf çatı§ması, sava§ ve göçün etkisiyle feodaliz­min çökmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkarlar genelde. Modern top-

1 5 ) J. A Jackson (yay. haz.), Migra ıion, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1 969; W Petersen, "A general typology of migration", American Sociological Review, 23, 1 9 58, s, 256- 265,

16) S. Greenberg, Race and Sıaıe in Capiıalisı Devdopmenı, Compamıive Perspeccives, New Haven, Yale Üniversitesi Yayınları, 1980.

Page 26: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

lurnlar e§itlik ilkesine bağlıdırlar ve bu toplumlarda e§itsizlik kendiliğin­den haklı çıkarılabilir bir §ey olarak ya da doğanın veya ilahi gücün verdiği bir §ey olarak görülmez artık. Ku§kusuz, modern toplumlarda ampirik e§itsizlik hala sürüyor; ama bu e§itsizlik, zorunlu olarak me§ru ya da kaçınıl­maz addedilmiyor. Aslında bir siyasal norm olarak yurtta§lığın varlığı §U anlama gelir: Yönetimler varlıklarını, zenginlik üreterek ve bu zenginliği toplumun kıyısındaki ya da avantajsız konumdaki toplumsal gruplara hiç değilse bir ölçüde yeniden bölü§türerek haklı kılmaya mecburdurlar. Sava§ sonrasında endüstriyel bir temele sahip demokratik toplumların çoğu, siyasal otoritelerini ve bekalarını e§itlikçi bir yeniden bölü§üm ilkesine dayandırmaya çalı§mt§lardır; modern siyasal ya§am, öncelikle refah olgusu etrafında, dolayısıyla da -ister doğrudan ister dalaylı olsun­zenginliğin kısmi yeniden bölü§ümü etrafında dönmektedir. Sonuçta mo­dern toplumlar, bir yandan uygulamada e§itsizliğin sürdüğünü ortaya ko­yup diğer yandan da ilkece e§itliğe siyasal bağlılık gösterdikleri için, bir çe§it çeli§ki içerirler. Bu durumu daha incelikli terimlerle ifade edersek: Modern kapitalizm, piyasada e§itsizlik, devlet si yasası düzeyinde de siyasi e§itlik gibi iki çeli§kin sürecin varlığından ötürü kırılmaya uğrar. Ekono­mik sınıf ile yurtta§lık si yasası arasında kaçınılmaz bir çeli§ki vardır.

EŞİTSiZLİK VE DİRENiŞ

Ancak, toplumsal aidiyetin, dolayısıyla yurtta§lığın temeli olarak yeni bir e§itlik ideolojisinin var olmasına rağmen e§itsizliğin uygulamada de­vam ediyor olması, modern toplumların kendine has bir özelliğidir. E§it­sizlik genel geçerdir, yaygındır ve uygulamada hatırı sayılır bir e§itlik yaratmayı hedefleyen toplumsal politikalara direnç gösterir. Aslına bakı­lırsa e§itsizlik, sadece yoğun bir gelir ve servet e§itsizliğinin var olduğu kapitalist �oplumlardadeğilciddi bir ekonomik zenginlik yeniden-bölü§ü­münün gerçekle§tirildiği ve piyasanın devlet tarafından düzenlendiği modern sosyalist toplumlarda da varlığını hissettiren, kaçınılmaz bir olgudur. E§itsizlik çok boyutludur ve e§itsizliğin bir veçhesinin ortadan kaldırılması, çoğu durumda, diğer toplumsal, siyasal ve kültürel e§itsizlik veçhelerinin büyümesine yol açar. Toplumbilimin diliyle if�de edilirse: Tüm insan toplumları, sınıf, statü ve iktidara göre olu§ffiU§ bir toplumsal tabakala§ma biçimiyle nitelenir.

Bu çalı§ ma, temelde, modern toplumun genel bir değeri olarak e§itlik ile bütün insan toplumlarının ampirik bir gerçeği olarak e§itsizlik arasın­daki çeli§kiyle ilgilidir. Elinizdeki çalı§manın önemli, ayıncı bir özelliği,

Page 27: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiGiN VE E�iTSiZLiGiN KÖKENLERi 2 7

insanların e§itliğe ula§mak, mevcut e§itlik düzeyini korumak ve sürdür­mek, yeni e§itsizliklerin dayatılmasına direnme k için mücadele verdikle­rini dile getirmesidir. Kısacası, insanların e§itsizlikleri modern toplumun me§ru bir özelliği olarak kabul ettikleri görü§ünü reddedi yorum; insanlar, toplumsal e§itsizliğe normarifbir anlam vermeye çalı§an egemen ideolo­jiyle kolayca bütünle§mezler 17• Bu sav, toplumsal bireylerin toplumsal eğitim ve ko§ullandırmaya büyük dirençgösterdikleri dü§üncesine dayan­maktadır; dolayısıyla bu bakı§ açısı, insanların tamamen toplumsalla§mı§ varlıklar oldukları görü§üne kar§ı çıkmaktadır18• Toplumsal ruhbilime göre, toplumsal özneler olarak insanlar, etkin biçimde çevrelerini ve top­lumsal muhitlerindeki rollerini anlamaya çalı§ırlar 19 Bireyin bir inanç sistemine bağlanması, düpedüz grubun olumlama ve ödüllendirmelerinin eseri olmakla birlikte, bireylerin deği§ime büyük direnç gösterdikleri de bir gerçektir20• Dahası, insanların bir toplumsal sistem içinde toplumsal­la§tırılması asla bütünüyle ba§arılı olamaz21•

İnsanlar kültürel ko§ullandırmalara direnider ve bilinçli bir biçimde muhalif toplumsal yapı görü§leri geli§tirirler. Kendi çıkarlarını savunmak ve gerçekle§tirmek amacıyla, modem siyasal kurumlarda örtük ya da açık olarak var olan e§itlik kavramını. kullanırlar. Ayrıca e§itliği hakkaniyet diye dü§ünmenin, günlük toplumsal alı§veri§lerin ve toplumsal kar§ılıklı­lığın temel yapısından kaynaklanan öncelikli bir ilke olduğunu öne süre­ceğim. Ya§am dünyasında, günlük ya§amlarımızdaki sonsuz, sayısız toplumsal alı§veri§lerimizden doğan içkin bir e§it alı§veri§ ve toplumsal kar§ılıklılık değeri vardır. Günlük ya§ am da, simgesel ve hesaba dayanan alı§veri§lerin kalıcı döngüsünden çıkarılan bir oranlılık normu söz konu­sudur. E.§itsizlik toplumsal ya§amın kalıcı özelliği olabüir; ama toplumsal ili§ kilerdeki temel kar§ılıklılıktan da bir adalet duygusu türer. E. Durkheim Toplumda İ�bölümü'nde §U görü§ü dile getirmi§ti: Yaygın bir toplumsal i§bölümünün var olduğu modern toplumda, kar§ılıklı alı§veri§in doğası ,

ı 7) N. Abercrombie, S. Hill ve B. S. Turner, Tlıe Darninanı Ideology Thesis, Londra, Alien & Unwin, ı 980.

ı8) D. H. Wrong, "The oversocialized canception of man in modern sociology", American Sociologiciıl Review, 26, ı 96ı, s. ı8J-ı93; A. Dawe, "The two sociologies", Bıiıislı]ou.nuıl of Sociology, 2ı (2), ı970, s. 207-2ı8; A Giddens, The Coruıiıu.ıion of Socieıy, Oxford, Polity Press, ı984, Birinci bölüm; N. Abercrombie, S. Hill ve B. S. Turner, "Determinacy and indeterminacy in the theory of ideology", New Lefı Review, Sayı: ı42, ı 983, s. 5 5-66.

ı 9) E Heider, Tlıe Psyclıology of Inıerpersoıuıl Relıııions, New York, Wiley, ı 958. 20) J. T Borhek veR. E Curtis, A Sociology of Belief, New York, John Wiley, 1975. 21) N. Abercrombie, Clıı.ss, Sıru.cıu.re and Knowledge, Oxford, Bıackwell, ı980, s. ı 5 9 ve

devamı.

Page 28: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

toplumsal istikrarın gerçek temelini olu§turur ız. Bu durum, e§itsizlik deneyimlerimiz ile e§it alı§ veri§ konusundaki ahlaki değer duygumuz ara­sında sonu gelmez bir çatı§ma yaratır. Toplumsal e§itsizlik, toplumsal ili§kilerdeki çatı§manın ve istikrarsızlığın bir kaynağıdır.

KAPiTALiZMiN ÇELiŞKiLERİ

Tüm bunlardan ötürü, modem toplumun bir değeri ve süreci olarak e§it­likle uğra§an toplumbilim incelemesi, toplumbilimin geleneksel sorusuna -çağda§ toplumlarda toplumsal düzen ve istikrarın nasıl açıklanacağı sorusuna- bir katkt olarak gö�ülmelidir. Kapitalist toplum, çoğunlukla, toplumsal zenginlik ve kaynaklann denetimini tümüyle ele geçirme müca­delesi veren ayrı bireyler arasındaki yalın, rekabetçi bir çatı§ma olarak görulür. Bu nedenle Robinson Crusoe, modemsanayi toplumunda ya§a­yan bireyin kusursuz bir imgesi olarak sunulur. Bu savın daha incelikti bir yorumunda, mülkiyetçi bireyciliğin kapitalistsanayi toplumunun ba§­lıca ideolojisi olduğu ileri sürülürz3• Kapitalist toplumu rekabete dayalı bir yarı§a benzeterek dü§ünürsek, bir ideoloji olarak bireyciliğe, fırsat e§itliği ilkesi ve yeteneklere açık toplum dü§üncesi e§lik eder. Yeteneğe açık bir toplum da e§itliğin olmadığı bir toplumdur elbet; çünkü açık bir rekabette herkes yarı§ı kazanamaz. Ekonomi kuramında bu rekabetçi bireycilik, giri§imin ve ba§arı güdüsünün ekonominin i§leyi§i için ta§ıdığı önem vurgulanarak dile getirilir. Fırsat e§itliği kurumlarıyla birle§mi§ bir kapitalizm ve serbest piyasa, bir ekonomik artığın varlığına kar§ın kökten e§itsiz bir toplum yaratır.

Ne ki, kapitalist ili§kiler aleyhine i§leyenler ya da bir bütün olarak toplumun kar§ısında marjinal kalanlar, kendilerine daha iyi fırsatlar ve daha yüksek bir ya§am standartı sağlamak amacıyla, rekabetin ko§ullarını deği§tirmek üzere bir araya gelirler -tipik bir örgüdemnedir bu. Demokra­tik toplumlarda, toplumsal protesto hareketleri, sendikal hareket, i§çi demekleri ve ayrıcalıksız grupların kurduğu birlikler, bölü§üm kurallan­nın deği§mesi için, böylece de artık yalın rekabetten zarar görmemek için, yönetimi etkilerneye yönelik bir bash olu§tururlar. Kısacası bu top­lumsal gruplar, toplumsal yapının deği§mesi için, §artlar da e§itlik ve gelir

22) E. Durkheim, The Division of Labour in Socieıy, Londra, Collier-Macmillan, 1 964, Üçüncü bölüm.

23) C. B. Macpherson, Tlıe Poliıical Tlıeory of Possessive lndividualism, Hobbes to Locke, Oxford, Ciarendon Press, 1 %2; D. E Tu eker, Marxism and lndivıdualism, Oxford, Black well, 1 980.

Page 29: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTliGiN VE E�iTSiZliGiN KÖKENLERi 29

e§itliği normları aracılığıyla baskı uygularlar. Saygın mesleklere, eğitim sistemine, modern toplumlardaki nüfuz ve denetim alanlarına daha fazla sayıda kadının girmesi için, kadınlar lehine bir olumlu ayrımcılık programı ortaya koymaya çalı§an feminist hareket, bu durumun iyi bir örneğidir. Bu nedenle modern toplumu, (monetarist ekonomiyle bağıntılı olarak) bireycilik ve fırsatlar ile (Keynesçi ekonomi ya da refah sosyalizmiyle bağıntılı olarak) §ardarda ve sonuçlarda e§itlik arasındaki bir mücadele olarak görebiliriz. Daha kesin bir ifadeyle kapitalizm, -e§itsizliğin temel düzeneği olarak- tabakala§ma ve piyasa güçleri ile -e§idiğin ba§lıca ifadesi olarak- yurtta§lık ve siyasal demokrasi arasındaki istikrarsız bir ili§kiyi temsil eder24•

Kapitalizm, siyasal yapısı için asıl olan e§itlik ile ekonomik sisteminin temelini olu§turan e§itsizlik arasındaki çeli§kili ili§kiye dayandığından, görece istikrarsız ve tutarsız bir toplumsal sistemdir. Çoğu zaman ya§am standartında bir yükseli§ beklentisiyle bütünle§en, §ardarda ve gelirde daha fazla e§itlik istediğini dile getiren bir talebin var olmasından ötürü, kapitalizmin ikilemi §iddetlenir. Yurtta§lık söylemini kullanan modem toplumsal hareketler, vergi ve miras sisteminde deği§iklik yapılarak zen­ginliğin yeniden bölü§türülmesini talep ederler. Ama bir de, ya§am stan­dartının iyile§tirilmesi talebi vardır. Zenginlik daha e§it bölü§türülmeli, ama aynı zamanda artınimalıdır da. Modern kapitalizm, e§itsizliğinden ve doğal çevreyi sömürmesinden ötürü ele§tirilse de, devlet sosyalizmiyle kar§ıla§tırıldığında, ekonomik büyürnede ilerleme sağlamak üzere yeniden yatırıma yönlendirilen_ bir ekonomik artık olarak zenginlik yaratmakta görece daha ba§arılı olmu§tur. Marx'ın sık sık belirttiği gibi, kapitalizm tarihte ortaya çıkmı§ en devrimci ekonomik sistemdir; sürekli teknik ve örgütsel deği§iklikler yaparak muazzam bir ekonomik artık üretir. Ne ki, piyasanın egemen olduğu yerde, mülk sahiplerinin ya da ekonomik mül­kiyede yakın bağı olan toplumsal sınıfların elinde biriken bu zenginlik e§it bölü§ülmez. Modem kapitalizm, zenginlik, mülkiyet ve gelir bakımın­dan e§itlikten son derece uzak bir toplumsal sistemdir.

Kapitalizmde yaratılan ekonomik zenginlik ile daha yüksek ya§am standartı ve e§itlik isteyen siyasal talepler arasında, bir çeli§ki olmasa bile bir gerilim vardır. Modem kapitalist toplumlarda hükümetler, halkın zenginliğin yeniden bölü§türülmesi ve daha fazla eğitim fırsatı yaratılması için kurumsal deği§iklikler yapılması talebiyle kar§t kar§ıyadır; çünkü varlıklarını sürdürmek için seçim desteğine ihtiyaçları vardır. Ayrıca,

24) T. H. Marshall, Tlıe Righı ro Welfare and Oılıer Essays, Londra, Heinemann, 1 98 1 .

Page 30: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

sağlık hizmetlerinde ve genel sosyal yardımlarda iyile§tirıneler yapılması yönündeki taleplere kar§ı da duyarlıdırlar. Hükümetler sosyal kurumla­rına sağladıkları parasal desteği vergi yoluyla yükseltıneye çalı§ırlar; ama kapitalist için vergi, kara yönelik bir tehdit ve ekonomik üretim üzerinde bir yük demektir. Hükümetlerin dayattığı vergi sistemi ile kapitalistlerin kar arayı§ı arasında ciddi gerilimler vardır. Birçok toplum dü§ünürü, vergi ve kazanç arasındaki bu çeli§kiyi, modern yönetimlerin içine dü§tüğü ­siyasal sistemde belli bir istikrarsızlık ya§anmadan çözülemeyecek- mali bunalımın önemli bir veçhesi olarak görmü§tür25•

Sava§ sonrası dönemde, tek tek hükümetlerin artık ekonomi üzerinde yeterince denetim kuramamalarından ötürü, yurtta§ların taleplerini kar gereksinimiyle uzla§tırma sorunu §iddetlenmi§tir. Bu durum, çok uluslu §irketlerin öneminin artmasıyla birlikte kapitalist ekonominin küresel­le§mesinin bir sonucu olarakortaya çıkmı§tır. İngiltere gibi bir toplumun, artık, ekonomik temeli üzerinde, seçilmi§ yönetimi eliyle gerçekle§tirilen kayda değer bir siyasal denetimi yoktur; çünkü İngiliz ekonomisi uluslar­arası ekonomik çıkariara tabidir. Avrupa'nın sanayi toplumları için bir de, 1970'lerde ya§anan göreli ekonomik gerileme sorunu vardır; çünkü ekonomik güç Japon ekonomisine ve bir ölçüde Pasifik havzasına kaymı§­tır. Bir yandan ekonomik pasta küçülse de, bu hükümetler hala, mevcut ya§am standartlarının korunmasına, olanaklı olduğu noktada da iyile§ti­rilmesine yönelik güçlü seçmen taleplerine hedef olmaktadır. Bu çeli§kili baskılar, İngiliz hükümetlerinin ekonomi politikalarının monetarizmle Keynesçilik arasında gidip gelmesini kısmen de olsa açıklamaktadır.

Dolayısıyla, e§itlikle ilgili bu toplumbilim çalı§ması, siyasal süreçte ifadesini bulan e§itlik talebi ile kapitalist toplumdaki piyasa mekanizma­sından doğan e§itsizlik olguları arasındaki gerilimlerle ilgilidir. Ancak yeniden bölü§türülecek zenginliğin bulunmadığı yerde, e§itlik talebi de bo§tur. E§itlikçi yurtta§lık ilkesinin, zenginlik üretecek, dahası -ya§am standartının yükselmesi gibi bir siyasal talebin olduğu toplumlarda- gide­rek geni§leyen bir zenginlik üretecek bir ekonomi sistemiyle birle§mesi gerekir. Ne ki kapitalist toplumların tarihsel deneyimine bakılırsa, özel mülk sahipliği sistemindeki hızlı ekonomik büyüme .dönemleri, ya§am standartındaki genel yükseli§e rağmen, göreli e§itsizliğin arttığı dönem­lerdir.

25) ]. O'Connor, The Fiscal Crisis of ıhe Sıaıe, Londra, St James Press, 1 97 3; J. Ha hermas, Legiıimaıion Cris is, Londra, Heinemann, 1974.

Page 31: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞİTSİZLİGİN KAYNAKLARI

Onsekiz ve ondokuzuncu yüzyıllarda birçok toplum filozofu, e§itsizliğin kaynakları, yani tarihsel kökenieri meselesine eğilmi§tir. Bu tartı§maya en anlamlı katkılar, J. J. Rousseau, A. Ferguson ve J. Millar gibi yazarlardan gelmi§tir. Genelde modern toplumbilimcilerse e§itsizliğin tarihsel kaynak­ları meselesiyle ilgilenmezler pek; ama "İnsanlar Arasındaki E§itsizliğin Kaynağı Üzerine" denemesinde, kökleri Rousseau'nun -toplum sözle§me­sinin niteliğine ve e§itsizliğin kaynaklarına ili§kin- ünlü çözümlemesine uzanan bir sorunla uğra§an R. Dahrendorf, bu tartı§maya önemli ve değerli bir katkıda bulunur26. Rousseau'yu izleyen Dahrendorf, doğal ve toplumsal farklılıklar arasında bit ayrım yapar; ardından da değerlendirmeli bir derecelenme (rank) getiren e§itsizlikler ile böyle bir derecelenme getirme­yen e§itsizlikleri birbirinden ayırrnamız gerektiğini ileri sürer. Bireylerin, doğal özellikler ve doğal yetenekler bakımından birbirlerinden farklı oldukları açık ve tartı§ılmaz bir gerçektir. Bazı insanlar uzun boyludur, bazılarıysa kısa; kimilerinin siyah kimilerinin sarı saçları vardır. Bunları türü n doğal farklan olarak görebiliriz, ama bunun yanında doğal dereeelen­me farkları da olacaktır. Yani bazı insanlar diğerlerinden daha hızlı ko§ar­lar, bazıları da uzağı daha iyi görebilirler. Göz rengi doğal bir farktır, ama uzağı görme yetisi bir doğal derecelenme sorunudur.

Tür farklan ile derecelenme farklan arasındaki ayrım toplumsal bakım­dan da geçerli olabilir. ilkin, zorunlu olarak herhangi bir değerlendirmeli ayrım gerektirmeyen bir toplumsal rol farklıla§ması olduğunu saptamamıi gerek. Toplumsal farklıla§ma, rol belirlenimi fikrinin e§değeridir; rol belir­lenimi, "nötr bir biçim alan ayrımlara" göre, "yani, (örneğin babalık gibi) belli bir toplumsal konuma bağlanrnı§, değerlendirme ve kıyaslama ta§ımayan hak ve sorumluluk belirlemeleri ne ya da (örneğin kadın, erkek vs. gibi) bir toplumsal tipe verilmi§ sıfat ve niteliklere" göre tanımlana­bili.r27. Bütün toplumlarda, o toplumdaki farklı konumlara verilmi§ farklı görev ve sorumluluklar olacaktır, ancak bu farklıla§manın toplumsal taba­kala§ma içermesi gerekmez. Toplumsal tabakala§ma,. saygınlık, statü ve zenginliğe göre yapılan değer sıralamasıyla birlikte toplumsal farklıla§ma demektir. Yani toplumsal tabakala§ma, toplumsal konumlar arasında, say­gınlık ve zenginlikle ilgili bir hiyerar§iler öbeğine göre yapılan bir derece­lenme düzenini gerektirir. Toplumbilimciler e§itsizliğin doğasını ele alır-

26) R. Dahrendorf, a.g.e. Ayrıca bkz.: R. Dahrendorf, Essays in ıhe Theory of Socieıy, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1 968.

27) M. M. Tumin, "On inequality", American Sociological Review, 28(1), 1963, s.l4.

Page 32: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

ken, öncelikle, toplumsal ayrımla§manın bu sonu! biçimiyle, yani toplum­sal konumların derecelenmeye göre tabakala§masıyla ilgilenirler. Doğal ve toplumsal e§itsizlik arasında olumsal olanın dı§ında bir ili§ki kabul etmez toplumbilimciler. Dahası, böyle bir ili§kinin olanaklı olmasıyla özel olarak ilgilenmezler de. Haklı olarak, e§itsizliğin doğada var olduğu iddia edilen bağlıla§ımlarına ya da kaynaklarına bakmaksızın, toplumsal e§itsizliğin niteliğiyle ilgilenirler. Toplumbilimciler doğanın kendisinin de bir toplumsal kategori olduğunu ve 'doğa' teriminin insani deneyimle­rin düzenlenmesine yönelik özel söylemin bir parçası olduğunu ileri sür­meye niyetlenebildiklerine göre, insanların 'doğa' sözcüğünü kullanırken kastettikleri §ey son derece sorunludur. Örneğin insan bedeni doğanın mı yoksa toplumun mu bir parçasıdır? Bedenin sonu gelmez toplumsal kılgıların ürünü olduğuna inanmak için sağlam nedenler vardır-28• Top­lumbilimciler, toplumların toplumsal e§itsizlikleri -bütün e§itsizliklerin bireyler arasındaki doğal e§itsizliklerden kaynaklandığını öne sürmekle­doğaya göndermede bulunarak temellendirrneye ve açıklamaya çalı§tıklan gerçeğini belirtıneden geçmezler ku§kusuz. Bu konulan dördüncü bölüm­de ele alacağım.

Toplumbilimciler için e§itsizliğin kaynakları sorunu, e§itsizliğin doğal kökenieri sorunuyla kar§ıtlık arz eden bir toplumsal sorundur. Biz, e§itsiz­liğin belidi bir toplumun toplumsal kurumlan ve süreçlerinden nasıl doğduğunu anlamakla uğra§ıyoruz. Dahrendorf'un e§itsizliğin toplumsal kaynaklarına ili§kinaçıklaması, Durkheim ve T Parsons geleneğine daya­nır ve insan toplumunun ahlaki bir topluluk olduğu dü§üncesini öne çıkarır. Toplum düzeninin en azından bir bölümü, ölçüderin ve normların varlığına bağlıdır. Bir toplumsal rol, toplumdaki bir konurula ilgili, bu konumları i§gal eden insanların davranı§larını düzenleyen bir beklentiler dizisi olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, bir toplumsal rol, belli etkinlikie­rin onanabilir gerçekle§tirilme biçimlerini belirleyen normlara göre ta­nımlanabilir. Toplumbilim kuramında bir toplumsal rolün üç bile§eni vardır: Rol, davranı§ hükümleriyle tanımlanır; toplumsallıkla belirlenir; bireyler için bağlayıcıdır29• "Öğretmen"lik, bir öğretmene uygun davranı§­ları düzenleyen hükümleri içeren bir toplumsal konumdur. Toplumsal normların ve toplumsal rollerin varlığı, zorunlu olarak, toplumsal sap­maları da içerir. Yani bir öğretmenin ampirikdavranı§ları, zaman zaman

28) B. S. Tumer, The Body and Socieıy, exploraıions in Social Theory, Oxford, Black well, 1984, Onuncu bölüm.

29) R. Dahrendorf, Homo Sociologicus, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1973.

Page 33: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞITLIGIN VE EŞITSIZLIGIN KOKENLERI ��

bu toplumsal konumu tanımlayan normlardan sapar. Bu tür ölçüderin bulunduğu her yerde, bunlardan sapmalar da olacaktır; me§ h ur "suç yasayı değil yasa suçu yaratır" savının asıl anlamı budur. Sapmanın olduğu yerde de değerlendirme olacaktır; çünkü sapma, böylesi davranı§ ve icraat değer­lendirmelerinin bir ürünüdür.

Bu savın e§itsizliğe ili§kin soru§turmamız açısından önemi §udur: Bütün toplumlarda zorunlu bir e§itsizlik ,biçimi yaratan §ey, bu sapma değerlendirmesidir. Davranı§ların yerle§ik normlara uygunlukianna göre onaylanmasından kaynaklanan bir derecelenme e§itsizliği olacaktır. Top­lumsal e§itsizlik, toplumsal ili§kilerdeki onaylamaların, normların ve gücün ürünüdür. Dahrendorf'un konuyla ilgili denemesinden aktararak §Unu savlayabiliriz: "Toplumsal konumlar ile bu konumların mecburi gelir ya da saygınlık derecesi sıralaması ve değerlendirmeli farklıla§ma, ancak toplumsal davranı§ın normatif beklentilere göre onaylanmasının sonucu olabilir. Normların var olmasından ötürü, insan davranı§ları ara­sında uyumu sağlamak için onaylamanın gerekli olmasından ötürü, insan­lar arasında derecelenme e§itsizliğinin de olması gerekir"30• Bu anlamda, toplumlann kurulu§unda bulunduğu için, toplumsal e§itsizliğin kaçınıl­maz olduğunu ileri sürebiliriz.

Toplumbilim ortaya çıktığından beri toplumbilimciler toplumsal e§it­sizliğin doğasını anlamaya çalı§mı§lardır. Aslında toplumbilimin merke­zini, toplumsal e§itsizliğin güç, statü ve sınıfa göre tanımlanmı§ kaynak­ları, özellikleri ve sonuçlarıyla ilgili bir soru§turma olarak tanımlamak olanaklıdır. Yukarıda toplumbilimc�lerin e§itlik duygumuzun kaynakları sorununu nadiren ele aldıklarını söylemi§tik. Biz toplumbilimciler bu görüngüyü, öncelikle, e§itsizliğin ampirik kaçınılmazlığıyla çeli§kili bir ili§kisi olmasından ötürü anlamaya çalı§malıyız. E.§itlik duygumuzu, tam da -insanlar arasındaki alı§veri§ aracılığıyla tasarlanan- etkile§im teme­linde bulabileceğimizi belirtmi§tim. Ayrıca, eğer e§itsizlik topluma içkin­se, e§itlik duygumuzun tam da toplumsal ili§ kilerin dokusundan doğduğu­nu belirtmemiz gerekir. Kar§ılıklılık konusundaki önemli bir bakı§ biçimi Durkheim toplumbiliminden çıkmı§tır. Çalı§masının sonlarına doğru §unları söyler Durkheim: "Eğer i§bölümü dayanı§ma yaratıyorsa, bunun nedeni sadece -ekonomistlerin dediği gibi- her bireyi bir alı§veri§çi kıl­ması değil, insanlar arasında, onları kalıcı bir biçimde bir araya getiren tüm bir haklar ve görevler sistemi yaratmasıdır . . . i§ bölümü, ayrı§an i§lev­ler arasında barı§çıl ve düzenli bir birliktelik sağlayan kurallar çıkarır

30) R. Da hrendorf, a.g.e., s. 1 72.

Page 34: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

ortaya . . . ama kuralların var olması yeterli değildir, bunların adil olmaları da gerekir; bunun için dı§sal rekabet ko§ullarının e§it kılınması zorun­ludur"3 1 .

E§itlik duygusunun toplumsal ili§kilere içkin olduğunu ileri sürerken, kar§ılıklılık anlayı§larımızın hazcı, hesapçı ve bireysel olmaktan çok top­lumsal olduklarını belirten Durkheim ve Parsons geleneğini izleyeceğim. Günlük i§ler dünyasındaki toplumsal alı§veri§ler, temel niteleyicilerinden biri adalet duygumuz olan ortak değerlerin payla§ılmasını gerektirir. Bütün toplumsal etkile§imler (ister simgesel nenler ister ticari mallar söz konusu olsun) alı§veri§i gerektirir ve bu bi timsiz alı§veri§ süreci, alı§veri§i norma­tif ölçüdere göre düzenleyen bir kültür içinde ortaya çıkar. Adalet normu günlük ya§amdan kaynaklanır, ama aynı zamanda günlük ya§amı yapılan­dım, ona kılavuzluk eder. Adalet duygumuzgünlük alı§veri§lerin yoğunlu­ğundan doğar; kar§ılıklılık duygumuz da e§itlik ve hak tanırlıkla ilgili daha geni§ bir yasal normlar kültürüyle öğrenilir.

E§itsizlik kaynağını, toplumsal eyleme kılavuzluk eden normlarda bulur. Sınıfsal e§itsiilikler kapitalist toplumun özünde var olsalar da, e§itsizliğin kapitalizmle özel ve ayrıcalıklı bir ili§kisi yoktur. Günlük ya­§amdaki kar§ılıklılıklardan bir e§itlik duygusu çıkar. Ne ki, geni§ bir tarih­sel çerçevede alındığında, toplumsal e§itliği üretmeye ve sürdürmeye çalı­§an kurumların ortaya çıkması, modern uygarlığın ortaya çıkı§ının bir parçasıydı sadece. Bu sav, ampirik derecelenme ve statü e§itsizliğinin yanında e§itliğin de günlük ya§amın temeli olarak görülmesini sağlayan bir çerçeve sunduğu için önemlidir. E§itsizlik kaçınılmaz olsa bile, hak gözetme, kaqılıklılık ve adalet fikri de, içinde ya§adığımız toplumsal ger­çeklik dokusunun bir parçasıdır. Hak gözetme duygumuz ile dünyevi e§it­sizlik gerçeği arasındaki çatı§ma, toplumsal dünyamızın temel biçimlerini olu§turur. Bu gerilim hem açıklanınayı hem de temellendirilmeyi bekle ­mektedir.

3 1 ) E. Durkheim, a.g.e., s. 406-407.

Page 35: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

2

Eşitlik Tipleri

EŞİTLİGİN T ANIMLANMASI

Kapitalizm ile e§itsizlik ya da siyaset ile ekonomi arasındaki ili§kiyle ilgili tartı§ma, e§itlik fikrine verdiğimiz anlama sıkı sıkıya bağlı olacaktır. Bu savı derinle§tirmeden önce e§itliği tanımlamak gibi karma§ık bir sorunu ele almamız gerekiyor. Bütün modern siyasal yapılanmaların temel yasalan­na kazınmı§ belli bir e§itlik fikri vardır; her önemli modern siyasal kuramın, toplumsal e§itlikçiliğindoğası ve uygulanabilirliğiyle ilgilitartı§maya bir kat­kısı olmu§tur. Ne ki sonuçta, e§itliği net bir biçimde tanımlamanın, neredey­se, siyasal olarak e§itliği sağlamak kadar güç bir i§ olduğu görülmü§tür. Yine de, e§itliğinölçüleceği ölçü birimleri hakkında belli bir uyla§ım da yok değil.

Genellikle dört e§itlik tipi belirlenir. Birincisi, varlıksal e§itlik ya da ki§iler arasındaki özsel e§itliktir. İkinci olarak, istenen amaçlara ula§mada­ki fırsat e§itliği gelir. Üçüncüsü §ardarda e§itliktir, söz konusu toplumsal grupların ya§am ko§ullarının e§it kılınınasma çalı§ıldığı yerde ortaya çıkar. Dördüncüsü de sonuçlarda e§itliktir1•

1) Antony Flew, "The procrustean ideal: libertarians v. egalitarians", Encounıer, 50(3) , 1978, s. 70-79.

Page 36: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

İnsanlar arasında varlıksal e§itlik olduğu fikri, belirli dinlerde ve ahlak geleneklerinde rastlanan bir özelliktir. Tipik biçimi, Tanrı önünde ki§ile­rin e§it olduğu savıdır; örneğin Hıristiyanlıkta Tanrının babalık vasfı kar§ısında bütün insanların e§it olduğu fikri vardır. Bu gelenek Ortaçağ toplumunda, zaman zaman, insanların insan olma sıfatıyla özce e§it olduk­larını ileri süren doğal hukuk görü§üyle birle§mi§tir. Ki§ilerin varlıksal e§itliğini dile getiren bu dinsel görü§ler, modern dünyada, laikle§menin ve buna ko§ut olarak doğal hukukun insan doğasıyla ilgili tartı§manın ahlaki çerçevesi olma niteliğini yitirmesinin bir sonucu olarak önemsiz hale gelmi§lerdir2• Yine de insanların özce e§it oldukları fikrinin modern bir biçimini Marksizmin felsefi insanbiliminde bulmak olanaklıdır. Bu Marksist gelenekte, bütün insanların praxis'le tanımlandığı, yani bütün insanların bilme yetisine sahip, bilinçli, kılgılı özneler oldukları ileri sürülmektedir. Bütün insanlar geçim araçlarını ve kendi türlerini yeniden· üretmek için, üretici bir biçimde emek harcamak zorundadırlar. Bu bakı§ açısından hareketle, "insan [ın) , özü gereği, doğa kar§ısındaki egemenliği­ni daha da artırmaya, daha genel bir etkile§ime, özerkliğe, bilince ula§maya yönelik öz-etkinliğiyle kendi kendini biçimlendiren, evrensel ölçekte özgür bir varlık" olduğu öne sürülür3• R. H. Tawney gibi yazarlar, sık sık, toplumsal e§itlik vaatlerine dinsel bir temel kazandırmak için sosyalizm ile Hıristiyanlığı birle§tirmi§lerdir4• Gerek geleneksel Hıristiyanlık gerek hümanist Marksizm, modern toplumsal dü§üncenin -insan doğasını be­lirli kültürlere ve toplumsal sistemlere özgü sayan- son derece relativist biçimlerinin itirazlarıyla kar§ıla§mı§tır. Bu göreci bakı§ açısı çerçevesinde, tüm insan ırkınin evrensel olarak payla§abileceği özel bir insani nitelik görüp seçmek güçtür. Gerçekten de insan türünün sahip olduğu ortak herhangi bir nitelik belirlemek eni konu sorunlu bir i§tir. Modern e§itlikçilikte varlıksal e§itlik savlarına pek az rastlanır.

Batının demokrasi geleneğindeki en yaygın e§itlik savı, firsat e§itliği ile §artlar da e§itliktir. Fırsat e§itliği dü§üncesini anlamakgörece daha kolaydır. İlkece, önemli toplumsal kurumlara girme hakkının herkese tanınması ve evrensel esaslara (özellikle ba§arıya ve yeteneğe) bağlı olması anlamına gelir. Yeteneğe açık kariyer fikri, Fransız ve Amerikan Devrimlerinin önemli

2) R. Dahrendorf, "Liberty and equality, reflections of a sociologist on a classical theme of politics", Essays in ıhe Theory of Socieıy, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1 968, s. 179-214.

3) G. Markus, Marxism and A nıhropology, Assen, van Gorcum, 1978, s. 47-48. 4) R. Terrill, R. H. Tawney and his Times , Cambridge, Mass., Harvard Üniversitesi

Yayınlan, 1 973.

Page 37: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiK TiPLERi 3 7

bir mirasıydı; toplumdaki temel idari ve mesleki konumların, neseplerine ve toplumsal kökenierine bakılmaksızın, yetenekli ki§ilerce daldurulması gerektiği savlanmaktaydı. Fırsat e§idiği tartı§ması, özellikle, terfinin ve ba§arının, kuramsal olarak-ailevi ve sınıfsal kökenler dikkate alınmaksızın­zekaya, beceriye ve yeteneğe dayandığı modern eğitim kurumlarının geli§­mesi açısından önemliydi. Eğitim kuramının bu özelliği, modern toplum kuramında önemli bir anlayı§ın ortaya çıkmasını sağlamı§tır: Meritokrasi. Meritokraside, bir toplumun meslek yapısında var olan konumlar, ya§, cinsiyet ya da zenginlik gibi atfedilmi§ niteliklere değil, ki§isel meziyet temelinde, evrensel ba§an ölçütüne göre doldurulacaktır 5•

Fırsat e§idiği kavramı, §ardarda e§itlik fikriyle yakından ili§kilidir ve .-bir yere kadar-§ardarda e§idikten ayrı tutulamaz. Fırsat e§idiği, yetenek­li olanları ve rekabet ortamında becerilerini ki§isel ba§arı için kullanmaya hazır olanları ödüllendirir. Ne ki, ailenin sahip olduğu üstünlükleri ço­cuklarına aktarabildiği yerde, ba§arı yarı§ının ba§lama noktasında e§itlik yoktur; çünkü, sözgeli§i i§çi çocukları, ailelerinden miras kalan eksiklikler­le yarı§a ba§layacaklardır. Aksanın ve toplumsal mevkinin, toplumsal ba§an ve kabul görme açısından önemli olduğu İngiliz toplumunda, çocuk­lara devredilen önemli e§itsizlikler vardır. Kültürel sermaye dü§üncesini kullanan kimi toplumbilimciler, eğitimdeki ba§arının, esas olarak bireyle­rin egemen kültürü özümseme ölçülerince ya da sahip oldukları kültürel sermaye miktarınca belirlendiğini ileri sürmü§lerdir6• Fırsat e§idiğinin anlamlı bir içeriğe sahip olabilmesi için, §ardarda e§idiğin, yani yarı§a katılanların aynı noktadan ve abartısız engellerle yarı§a ba§lamalarının sağlanması zorunludur.

Son olarak, en radikal e§idik fikri, sonuçlarda e§idiktir. Burada amaç, ba§lama noktasına ve doğal yeteneğe bakmadan, yasarnayı ya da diğer siyasal araçları kullanarak sonuçlarda e§idiği sağlamaktır. Bir sonuçlarda e§idik programı, ba§langıçtaki e§itsizlikleri bir netice olarak toplumsal e§idiklere dönü§türmeye çalı§acaktır. Kadınlar, çocuklar ya da etnik azınlıklar gibi avantajsız ya da ayrıcalıksız gruplar lehine olumlu ayrıcalık güden toplumsal programlar, sonuç e§idiğini güvenceye alacak anlamlı bir fırsat e§idiği yarat­mak için §ardardaki önemli e§itsizlikleri gidermeyi amaçlarlar.

Özet olarak, varlıksal e§idik, ahlaki ya da dinsel sistemlerle, özellikle geleneksel Hıristiyanlık ya da daha yakın zamanlarda hümanist Marksizmle yakından ili§ k ili bir savdır. İnsaniann özlerigereği e§it olduklarına inanma k,

5) M. Young, The Rise of ıhe Meriwcracy, Londra, Thames & Hudson, 1 958. 6) P. Bourdieu, "Culrural reproduction and social reproduction", R. Brown (yay. haz.),

Knowledge, Educaıion and Culıural Change, Londra, Tavistock, 1 973, s. 7 1 - 1 1 2.

Page 38: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

kültürel görelilik anlayı§ımızı çiğneyebilecek güçlü bir ahlaki temellendir­me gerektirir. İnsanlar arasındaki e§itliğin mutlak bir temeli olduğu fikrine ya da dahası insaniann olanaklarının e§it olduğu fikrine, toplumsal e§itliği destekleyen çağda§ uslamlamalarda rastlanmaz pek. Liberal ve demokratik geleneklerde fırsat e§itliği ve §ardarda e§itlik dü§üncesi, genel eğitim sistemi aracılığıyla yetenek ve beceri edindim1enin modern refah programlarının önemli bir özelliğini olu§turması durumunda, yurtta§lığıngeli§mesine temel olmu§tur. Bu e§itlik biçimleri, vergi reformu, sosyal yardımlar ve ba§ka toplumsal iyile§tirme biçimleri aracılığıyla zenginliği yeniden bölü§türmek üzere tasarlanan siyasal programlarla birlikte geli§mi§tir. Son olarak sonuç­larda e§itlik, rekabete ve piyasaya özgü e§itsizlikleri gidermeyi amaçlayan pek çok sosyalist politika programının bir parçası olmu§tur.

EŞİTLİGE KARŞI SAVLAR

E§itliğin geleneksel anlamına ili§kin bu genel özetten sonra, e§itliğe kar§ı yaygın savlardan bazılarını ele alacağız §imdi. Toplumsal e§itlik kar§ıtı tartı§ma, sınırlı bir çerçevede yürütülmü§tü; bu nedenle söz konusu sav lar, görece basit bir biçimde dile getirilebilir. İlk sav §udur: E§itliğin farklı bile§enleti, çoğu zaman, kar§ılıklı bağda§mazlık gösterir. Örneğin fırsat e§itliği ve §ardarda e§itlik, sonuçlarda e§itsizlik yaratma eğilimindedir. Toplumu rekabete dayalı bir yarı§ diye dü§ünelim; burada rekabet kaçınıl­maz olarak sonuç e§itsizliğine varacaktır, çünkü yarı§ı herkes birden kaza­namaz. Fırsat e§itliği fikri liberalizme özgüdür ve bazı liberalizm yorumla­rında, sonuçlarda e§itsizliğin egemen olduğu bir toplumsal durumu kabul etmeye rıza gösterilir. Dolayısıyla, e§itliğe kar§ı getirilen savlardan biri, felsefi tutarsızlıkların ya da en azından modern toplumsal e§itlik öğretisi­nin çe§itli nitelikleri arasındaki uyu§mazlıkların üzerinde durur7•

E§itliğe kar§ı ikinci ve daha ilgi çekici bir savda, toplumsal e§itliği sağlayacak bir siyasal programın uygulanabilir olmayacağı, çünkü §ardarda ve sonuçlarda köklü bir e§itlik yaratmanın devlet tarafından -totaliter ve otoriter bir rejimin doğruasma yol açacak- yoğun bir toplumsal ve siyasal düzenleme yapılmasını gerektireceği ileri sürülür. Anlamlı olacak bire§itlik olu§turmanın bedeli, bireysel yeteneği ve ba§arıyı ikincil kılacak bir siyasal despotizmdir. Ki§iler arasında ve sonuçlarda köklü bir e§itlik, totaliter bir düzenleme sistemi gerektirir; ama bazı siyaset ve toplum kuramcıları, totaliterliğin uygulanabilir bir §ey olmadığını söyleyccekler-

7) W Letwin (yay. haz.), Againsı Equaliıy, readin�s on cwnonıic and mcial {mlicy, Londra, Macmillan, 1 983.

Page 39: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTliK TiPlERi 3 9

dir. Pratikte totaliter adı verilen rejimler, insan topluluklarını bütüncül bir düzenleme altına almayı hiçbir zaman ba§aramamı§tır; çünkü, insan­lar böylesi mutlak yönetimlere direni§ gösterirler, hiçbir zaman hiçbir otoriter sistem bireyleri tümüyle totaliter bir ya§am biçimine tabi kılama­mı§tır8. Dramatizm dozu azaltılarak söylenecek olursa, sonuçlarda e§itlik programının gerektireceği bürokratik düzenleme ve toplumsal ara§tırma düzeyini, yoğun bir ekonomik ve siyasal çatı§ma ya§anmaksızın sürdür­mek, toplum için zor bir i§ olacaktır. E§itsizlikleri ortadan kaldırmaya yönelik bütün toplumsal ve siyasal giri§imlere rağmen belli ölçüde so­nuçlarda e§itsizliğin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Felsefi içeriği bir yana, mutlak e§itlik dü§üncesi, toplumbilim açısından sorunlu bir dü§üncedir.

E§itliğe kaqı üçüncü sav da §udur: Bazı köktenci e§itlik biçimleri istenecek §eyler değildir; çünkü, e§itliğin sağlanması ba§ka istenir değer­lerle bağda§mayabilir. Örneğin e§itliğin ki§isel özgürlükten daha az istenir bir §ey olduğu ya da en azından e§itlik ile özgürlüğün birbirini bir ölçüde dı§ladığı çok sık dile getirilir. Sözgelimi ekonomik ve toplumsal ya§amda, §artlar da ya da sonuçlarda e§itlikyaratmak için gerekebilecek bir düzenle­me, bazı ki§isel özgürlükleri sınıriayacak ve güçlü bir özgürlük öğretisiyle çatı§acaktır.

Toplumbilimin bakı§ açısıyla dü§ünüldüğünde, bu e§itlik kar§ıtı savın bazı yönleri sorunludur. Örneğin e§itlik ile özgürlüğün kaqılıklı bağda§­mazlık gösterdiğini dile getiren liberal sav, ki§isel çıkar ile toplumsal gereklilikler arasında kaçınılmaz ve zorunlu bir çatı§ma olduğunu varsay­mak durumundadır. Liberalizm, birey ile toplum arasında sahte bir ikilik öngörür. Ki§isel doyuma ula§mak ancak devlet destekli bir toplumsal çevrede olanaklı olduğundan, böyle bir felsefi görü§ toplumbilim açısın­dan tartı§malıdır. Örneğin bireyin eğitimle yetkin bir bilinç düzeyine yükselmesi, ancak toplumun eğitim lururularını herkese açtığı yerlerde olanaklı olabilecek uzun bir eğitim tarihini gerektirir. Öz bilince, dü§ünü­me sahip, eğitimli bir birey olmak, esas olarak toplumsal bir süreçtir (dolayısıyla, ki§i ile toplum arasındaki liberal kar§ıtlık tartı§malıdır) . Toplumsal yurtta§lık, e§itlik ve bireysel geli§me arasındaki köklü ili§kiyi de bu sayede değerlendirebiliyoruz. Modern toplumlarda bireysel olanak­ların artması, yurtta§lık haklarının evrensel düzlemde yaygınla§masıyla olanaklı olmu§tur ve bireyin eğitimini ilerietme özgürlüğü, devletin zen­ginliği genel eğitimi olanaklı kılacak biçimde yeniden bölü§türmek üzere i§e karı§masını gerektirir. Dahrendorf'un da açıkça belirttiği gibi, "top-

8) L. Schapiro, Toralirarianism, Londra, The Pall Mali Press, 1 972.

Page 40: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

lumsal farklıla§ma hiyerar§isinde daha elveri§siz konumda bulunanlara özgürlük §ansını ancak yurtta§ lık hakları" verdiği için, özgürlük ile e§itlik arasında kaçınılmaz bir çatı§ma yoktur9• Ki§isel özgürlük ve toplumsal e§itlik olanaklarına ili§ kin geleneksel felsefi tartı§ma, geç kapitalist toplu­mun özel ko§ullarında bu zıtlığın toplumbilimsel boyutunu hesaba katma­yı ba§aramaz. Ki§isel özgürlük ile toplumsaldüzenlemearasındakiçatı§ma, piyasadaki rekabetçi ekonomik mücadele ile devlet düzeyindeki siyasal demokrasi süreci arasındaki yapısal farklılığı yansıtmaktadır. Piyasa ola­nakları açısından ki§isel ba§arı ile yalın ekonomik mücadelenin anar§ik etkilerini en aza indirmeyi amaçlayan ekonomik ve siyasal düzenlemenin toplumsal gerekleri arasında bir çeli§ki vardır.

Ekonomiden kaynaklanan ekonomik e§itsizlikler ile toplumsal e§itli­ğin -oy verme ve seçim gibisiyasal süreçlerin zorunlu kıldığı- demokratik gerekleri arasında bir çatı§ma görülür. Hükümetler bir yandan ekonomi­nin rekabetçi ve yayılınacı tarzıyla i§lemeye devam etmesini sağlarken, bir yandan da sosyal yardımlar ve toplumsal iyile§meler sağlayarak seç­menlerden oy isternek zorundadır. Modem yönetimin sorunu, ekonomiyi desteklerneyi sürdürürken, açık demokratik bir süreçte yurtta§ların gerek­sinimlerini kar§ılamaktır. Özel mülkiyet sisteminde yatırımın karlılığı, demokratik değerlerin yön verdiği bir siyasetin öngördüğü yeniden bölü§ü­mün gerekleriyle çatı§ır.

E§itliğe kar§ ı getirilen geleneksel savları incelerken, esas olarak, e§itliği tutarsız, uygulanamaz ve istenemez bir §ey sayan belirli felsefi gelenekiere değindim. E§itliğin felsefi ele§tirisi, temelde e§itlikçilik idealindeki belirli kavramsal ve terminolojik sorunlarla ilgilenir. E§itlik sorununun aslında toplumbili,msel bir sorun olduğunu öne sürmekle, toplumsal e§itlik konu­sunun yeni bir boyutunu, yani siyasal ve ekonomik süreçler arasındaki ili§ki boyutunu irdelemeye ba§lamı§ oldum. Toplum felsefesi sık sık tam e§itlik olanağını sorgulamı§ olsa da, e§itsizliğin toplumsal bir anlamı olduğunu savunan ya da doğrudan doğruya, toplumsal tabakala§manın, toplumsal sistemlerin sürekliliğinin sağlanmasında ciddi bir i§levsel kat­kısı olduğunu ileri süren önemli bir toplumbilim geleneği de vardır. ݧlev­selci tabakala§ma kuramı olarak bilinen bu toplumbilimsel temellendirme, T. Parsons, K. Davis ve W E. Moore'un toplumbilimsel bakı§ açısıyla yakından ili§kilidir 10•

9) R. Dahrendorf, a.g.e., s. 2 12 . 10) T. Parsons, "An analytical approach to the theory of soc ial strat ification", Anıericem

Journal of Sociology, 45, 1 970, s. 841 -862. K. Davis ve W. E. Moor�. "Sonıc principles of stratification", American Sociological Review, 10, 1 945, s. 242-249

Page 41: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

iŞLEVSEL Cİ TABAKALAŞMA KURAMI

ݧlevselci toplumsal tabakala§ma kuramının temel unsurlarını kısa yoldan §U biçimde ifade etmek olanaklı: Herhangi bir toplumda belli toplumsal konumlar, bütün toplumsal sistemin süreklilik ve devamının sağlanmasın­daki önemli katkılan bakımından diğer konumlardan i§levsel olarak daha önemlidir; dolayısıyla bu i§levlerin yerine getirilmesi özel beceriler gerekti­rir. Bir toplumda bu toplumsal i§levlerin yerine getirilmesi için gereken becerilere ve yeteneklere ancak sınırlı sayıda insan sahiptir; bu yetenekierin eğitimden geçirilip söz konusu i§! evsel konumlara uygun toplumsal beceri­lere dönü§türülmesi çok zaman alır. Yetenekierin bu becerilere dönü§türül­mesi, belli bir eğitim dönemini ve bu eğitimden geçenlerin özveride bulun­masını gerektirir. Yetenekli ki§ileri bu eğitim süresince özveride bulunmaya te§vik etmek için, bu i§levsel konumlann, toplumda farklı bir yere sahip olmaya dayanan, ayncalıklan ve kıt ödüllerden fazlaca pay almayı kapsayan hatırı sayılır bir ikna edicilik ta§ıması gerekir. Mesleki konumların i§levsel hiyerar§isine bağlı bir haklar ve öngereklilikler hiyerar§isi vardır ve bu haklar söz konusu eğitimden geçenler için önemli ödüller içerir. Bir toplu­mun ana ödüllerinden yararlanma konusunda ortaya çıkan farklıla§ma, çe§itli toplumsal tabakaların sahip olduğu saygınlık ve onur farklıla§masına kar§ılık gelir. Kısacası, toplumlar insanlan özveride bulunmaya ikna eden hak ve ödüllere göre, zorlayıcı olmanın yanında ödüllendirici de olan top­lumsal rollerin eğitimine göre tabakala§ır. Bundan §U sonuç çıkar: Farklı toplumsal tabakalar arasındaki toplumsal e§itsizlik, toplumun devamı ve korunmasıaçısından olumlu bir i§lev görür; ama aynı zamanda, toplumsal rol farklıla§masının olduğu bütün toplumlarda kaçınılmazdır da1 1 •

Gerçi toplumsal konumlar, her zaman doğrudan doğruya i§levsel önemlerine göre ödüllendirilmezler, ama bu konumların yetkin toplumsal özneleri kendilerine çekebilmeleri için yeterince ödüllendirici olmaları gerekir. Buna ko§ut olarak i§levselci tabakala§ma kuramının iki yönü vardır: Bu kuram, ilkin, mesleklerin toplumsal sistemlerin devamı ve korunmasındaki i§levsel katkılarına göre derecelenmesine ili§kin bir ku­ramdır; ikinci olarak da bir toplumsal güdülenme kuramıdır -bu güdülen­me, i§levsel olarak zorlayıcı toplumsal rollerin, eğitim ve bağlanma açı­sından gerekli özveriyi göstermek üzere ki§ileri kendine çekecek kadar ödüllendinci olmasını sağlar.

l l ) G. A. Huaco, "The functionalist theory of stratifıcation: two decades of controversy", lnquiry, 9, 1 966, s. 2 1 5-240. M. M. Tuınin (yay. haz.), Readin!(s on Social Sıraıificaıion, Englewood Cliffs, N. J., Prentice Hall, 1 970.

Page 42: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Son olarak bu kuramın §öyle bir yan anlam içerdiğini belirtmemiz gerekir: ݧlevsel tabakala§ma, bütün toplumsal sistemlerin genel bir özelli­ğidir; dolayısıyla toplumsal e§itsizlik giderilemez bir §ey olmakla kalmaz, toplumsal ya§amın sürekliliği açısından fiilen gereklidir de. ݧlevseld tabakala§ma kuramı büyük tartı§malara yol açmı§tır12 •

Bu kuram, bireylerinbirtakımödül ve ayncalıklar kar§ılığındasöz konu­su konumlara gelmeye ikna edilmelerinin gerektiği sabit bir toplumsal rol derecelenmesi öngördüğü için, aslında fırsat e§itliğiyle ilgili bir kuramdır. Bu nedenle tabakala§ma kuramı, §ardarda e§itlik ve sonuçlarda e§itlik dü­§Üncelerinin ortaya çıkardığı sorulara yanıt veremez. Bu kura m, toplumsal konumlar için girilen rekabete dayalı yarı§ın e§itlikçi bir çıkı§ noktasından ba§ladığını varsaymaktadır; oysa §ardarda e§itlik olmazsa, bu varsayım da ku§ kul udur. ݧin doğrusu, bu kuram, kültürel sermayenin mirası olan, kura­ma ay kın durumları hesaba katmaz. Toplumsal konumlar için girilen reka­betçi yarı§, §artlar da e§itlik olmazsa e§it bir yarı§ olmaz. İkinci olarak, top­lumsal tabakala§ma kuramı döngüsel dir; çünkü, bu ödülü büyük konumlar i§levsel olarak önem ta§ırlar ama hangi konumların i§levsel bakımdan önemli olduklarına ödüllendirilme düzeylerine bakarak karar veririz. Tıp tarihinden bir örnek alalım. Sıhhiyecilerinin toplumsal sisteme doktorlar­dan daha önemli bir i§levsel katkıları olduğunu dile getiren güçlü bir sav vardır; ama sıhhiyecüikle kar§ıla§tınlırsa, doktorlar para ve saygınlık açısın­dan daha fazla ödüllendirilmektedir. Toplumsal konumlara dü§en ödüller, i§levsel önemden çok iktidar çatı§malannın ve toplumsal kapalılığın urÜnü de olabilir pekala. Üçüncüsü, mesleki konumların saygınlığı, çoğu zaman, belgelemecilik (credentialism) ve toplumsal kapalılıkla sürdürülür; bu ndaki amaç, i§levce önemli konumlara gelmeyi az sayıda aday için olanaklı kılarak geleneksel avantajları korumaktır. Dolayısıyla toplumsal tabakala§manın bir toplumsal sistemin idamesi açısından i§levsiz olduğu söylenebilir. Dör­düncüsü, gözden çıkanlan kazanç, i§e girildiğinde görece süratle yerine konulabileceğinden, saygın bir meslek için göze alınan eğitimin büyük bir özveri olduğu pek de doğru değildir. Ayrıca olağan olan, öğrencilerin ho§ bir üniversite ortamında bu mesleklerin eğitimini görmesine, ana babanın ve/veya devletin katkıda bulunmasıdır. Be§incisi, bu sav, e§itlikçi bir toplumdaki alternatif mesleki yerle§tirrne, güdülenme ve ödül sistemlerini değerlendirrneyi ba§aramaz. Toplumsal konumlar, kazandırdıkları gelirin dı§ında ve ötesinde, toplumsal saygınlık ve içkin ödüllere bağlı olarak da ödüllendinci olabilirler. Hem§irelik gibi birtakım toplumsal roller, dü§ük gelirlerine ve bu rolleri dolduran ki§ilerindoğrudan para ödülünün olmadığı

12) D. Wrong, Skepıical Sociology, Londra, Heinemann Educational Books, 1 977.

Page 43: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

ahlaki ya da dinsel uslamlamalar tarafından güdülenmi§ olmalan na rağmen, toplumsal bakımdan önemli görülebilirler. Son olarak, bu kuram, i§levsel­cilik için olağan bir dizi sorundan mustariptir; en ba§ta da yalınkat değer uyla§ımı anlayı§ıyla maluldür. Sanayi toplumlarında ödüller ve mesleki saygınlıkla ilgili değer yargıları konusunda büyük çatı§malar ya§anmı§tır, ama tabakala§ma kuramı mesleklerin saygınlık derecelenmesi ile ödül sis­temleri konusundaki uyla§ımsızlığı açıklamamaktadır. Mesleklerin saygın­lık dereceleriyle Ügili bu çatı§malann, toplumlardaki e§itliğin ve hakkaniye­rin doğasına ili§ kin temel bir fikir aynlığını yansıttığı açıktır; yani çeki§me­ler, zor ya da tehlikeli görevlere verilecek ödüller e ili§ kin hakkaniyet mesele­leri etrafında kopan çatı§malarla nitelenir. ݧin ücreti, normalde piyasada i§verenler ile sendikalar arasındaki çatı§malarla belirlenir; ödül dereceleri, eni konu istikrarlı ve açık endüstriyel çeki§melerin bir ürünüdürn.

Ekonomik ko§ullardaki e§itsizliğin, gerek toplum gerek özel toplumsal gruplar için birtakım önemli toplumsal i§levlere sahip olduğunu ileri süren, göz önüne almamız gereken ba§ka birçok sav var. Örneğin, müreffeh bir toplumda "pis i§ler"in görülmesini dü§ük ücret ve buna e§lik eden yoksul­luğun sağladığı söylenebilir. Görevleri ne olursa olsun eğer bütün insanlar aynı ücreti alırlar sa, pis ya da alçaltıcı i§ler asla görülmez. Refah ele§tirileri bu savın yanı sıra §U tipik savı da ileri sürer: Belirli ekonomik etkinlik biçimlerinin dü§ük ücretle yapılmasını sağlamak için, sosyal yardımların piyasadaki kazanç rayiçinin altında olması gerekir: Yani eğer sosyal yardımlar dü§ükgelir seviyesinin üstüne çıkarsa, i§ aramakiçingerçek bir sa ik kalmaz14• Yoksulların damgalanmas ının, insanları çalı§maya ve genel üret.ime katkıda bulunmaya zorlamak gibi önemli bir ekonomik i§levi vardır.

Bir ba§ka sav da §udur: Zenginlik e§itsizlikleri, üst ve orta sınıfların ya§ am standartlarının -bu sınıfların ya§ayı§ını daha rahat, daha ho§ kılmak üzere-sübvanse edilmesi açısından önemlidir. Öte yandan, kamu sektörünü dü§ük ücretiiierin beslediği de bir gerçektir; çünkü dü§ük ücretiiierin ödedi­ği vergi, -muhasebe hizmetlerinden yararlanarak, bazı i§leri için vergi indiri­mi isteyerek-vergi vermekten kaçınan daha varlıklı sektörlere göre, gelide­ri nin daha büyük bir kısmınıolu§turur. Aynı zamanda, nüfusun i§siz, muhtaç ve dü§ük ücretle çalı§an kesiminin, "devlete bağımlı" damgasını ta§ımamak için, sosyal ödenek talep etmemesi gibi genel bir durum da vardır 15•

IJ) S. Hill, Compeıi ıion and Canırol aı IXork, ı/ıe new indu.sırial sociology, Londra, Heinemann, 198 1 .

14) F. F. .Piven ve R. A . Coward, Regulıııing ıhe Poor, New York, Pantheon Books, 1 97 1 . 1 5 ) P Spicker, Sıignııı and Social iX'elfııre, Beckenham, Croom Helm, 1 984 ve C . I.

Waxman, The Sıigma of Poverıy, New York, Pergamon Press, 1 977.

Page 44: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Ayrıca yoksulların, doktorlar, sosyal hizmetleri görenler, kamu i§çileri ve din görevlilerinin istihdamına katkılarından ötürü de i§levsel bir önem ta§ıdıklarını öne süren birtakım kinik savlar vardır. Yoksullar bu grupların ba§lıca mü§ terileri olduğundan, bu meslek gruplarına -bu arada rehinci­lere ve genelevlere de- i§ sağlamak gibi bir i§lev ta§ırlar. Bunun yanında, yoksulların bayat yiyecekleri, kullanılmı§ giysiler ile kötü kalite araba ve konutları kullanarak bunların ömürlerini uzattıklarını söyleyen ekono­mik savlar vardır. Gelir e§itsizliğini ve ekonomik e§itsizliği destekleyen bu savlara kar§ı H. ]. Gans More Equality'de, yoksulluğun bu i§levlerinin yerini, ahlaki bakımdan daha kolay kabul edilebilir durum ya da davranı§­ların almasını sağlayabilecek bir dizi alternatif getirir. Örneğin pis i§ler otomasyon ve bilgisayarla§mı§ hizmetlerin devreye sokulmasıyla yapıla­bilir; Gans, aynı zamanda, ekonomiye ciddi bir zarar verilmeksizin temel ama pis i§lerin yüksek ücretiere bağlanabileceğini dü§ünür16•

Genelde toplumbilimciler (ister zenginlik, ister güç, ister saygınlık bakımından olsun) belli ölçüde e§itsizli�in kaçınılmaz olduğunu ileri sürmü§lerdir. Toplumbilimciler toplumsal e§itsizliği tartı§ır ya da betim­lerken, "istenir olma" kavramını kullanmazlar genelde, ancak toplumsal sistemlerin sürekliliği ya da korunması açısından e§itsizliğin etki ve so­nuçlarını ele alırken.i§levselciliğin dilinden yararlanmı§lardır. E§itsizliğin toplumsal sistemlere katkısının ne olduğu konusunda derin bir anla§maz­lık bulunmaktadır ve bu katkının nasıl ölçülebileceğine dair bir görü§ birliği yoktur. E§itsizlik kaçınılmaz olsa bile, asıl sorun son kertede e§itsiz­liğin derece ve ölçüsüyle ilgilidir. Yani e§itsizliğin hiç olmadığı ya da toplumsal ve ki§isel ili§kilerin her düzeyinde kendini duyurduğu bir top­lumsal sistem tasadamak zordur. Tartı§ma, e§itsizliğin varlığı ya da yoklu­ğundan çok kaynakların bölü§ümü ve yoğunluğu sorunu etrafında dönmektedir. Tüm toplumsal sistemler çe§itli ,toplumsal tabakala§ma ve e§itsizlik biçimleriyle nitelense de, e§itsizliğin yoğunluk derecesi büyük deği§kenlik gösterir; bunun sonucu olarak e§itlikle ilgili tartı§malar, top­lumsal sistemlerin bölü§urn süreçlerindeki hakkaniyete ili§kin sorunlara doğru kaymaeğilimindedir 17• E§itsizlik kar§ıtı uslamlama da, güç, ayrıcalık ve zenginliğin yoğunla§ma alanıyla ilgili bir tartı§ma biçimini almak durumundadır. Toplumbilim açısından akla uygun olan, bütün e§itsizlik biçimlerinin tümden ortadan kaldırılmasına ili§kin ütopik sorular ortaya

1 6) H. J. Gans, More Equaliıy, New York, Vintage Books, 1 968. 17) J. H. Turner ve C. Starnes, lnequaliıy, privilege and poverıy in America, Santa Monica,

California, Goodyear, 1 976.

Page 45: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiK TiPLERi 45

atmaktan çok, zenginliğin daha e§it bölü§ülmesini ve daha az yoğunla§ma­sını sağlama olanaklarını ara§tırmaktır. Bu sorunun ba§ka bir boyutu da §udur: Bir toplumsal sistemde toplumsal hareketlilik için yeterli bir alanın var olması ko§uluyla, belli ölçüde e§itsizliğin kabul edilebileceği ileri sürülür. Yani insanlar, yetenek ve beced aracılığıyla toplumsal yükselme, ilerleme ve hareketlilik fırsatlarının olması ko§uluyla, belli ölçüde e§itsiz­liği kabullenebilirler. Dolayısıyla e§itlik sorunu, hak gözetme, hakkaniyet ve adaletle ilgili bir soruna dönü§ür sonuçta.

Adaleti, basitçe, herkese hakkını vermek ya da e§it insanlara e§it davranmak diye tanımlayabiliriz. Bir prosedür olarak adalet, insanlara, herkes için geçerli belirli kamu kurallarına göre, tarafsız biçimde davran­mak olarak yorumlana bilir. Adalet prosedürü, kamu kurallanna gereğince uyulup uyulmadığının belirlenmesi için, kurallar ile usullerin kamuya bey�mını gerektirecektir. Daha ilgi çekici bir yol tutularak adalet, içerikçe, toplumda hak ve kazançların herkesin avantajlarını azamile§tirmek üzere dağıtılınasını öngören bölü§türücü bir ilkenin getirilmesi diye de tanımla­nabilir. Dahası, böyle bir bölü§üm ilkesi aynı zamanda, mevcut adaletsiz­liklerin zenginliğin yeniden bölü§türülmesiyle dengelenmesi ya da mev­cut e§itliklerin belli bir bölü§üm biçimiyle azamile§tirilmesi gerektiğini öne sürecek bir yeniden bölü§üm ilkesi de olabilir. Yeniden bölü§üm ilkesi, piyasa güçlerini adalet yararına etkisizle§tirmek üzere tasarlanmı§ belli tasarruf sigorta ve vergi politikalarını gerektirir. Hak gözetme olarak adaletin, (adil bir yasal kurumlar sistemi, dava açma hakkı, kamu kural­larına uyulmasını sağlayan siyasal bir sistemin ve yasal ilkeleri gözeten kamu kurumlannın varlığı gibi) kurumsal gerekleri görece daha belirgin­dir18. Adaletin yeniden bölü§üm ilkeleri karma§ıktır ve devlet ile ekonomi arasında bir dizi sorunlu ili§ki barındırır.

EŞİTLİK VE ADALET

J. Rawls A Theory of ]ustice adıyla yayımladığı denemelerinde, liberal yurt­ta§lık geleneğini toplumsal bir ekonomik zenginlik anlayı§ıyla uzla§tıracak bir toplumsal adalet kuramı belirlemeye çalı§ını§tır. Ra w ls adil toplumun, ki§inin özgürlüğünün ba§kalarının özgürlüğüyle çatı§madığı, e§it temel özgürlüklerin azamile§tirildiği bir toplum olduğunu savunur; toplum­sal ve ekonomik e§itsizlikler konusunda bir adalet ve hak gözetme anla-

18) K. V. Friedman, Legiıimaıion of Social Righıs and ılıe Wesıem Welfare Sıaıe, a Weberian perspecıive, Chapel Hill, Kuzey California Üniversitesi Yayınları, 1 98 1 .

Page 46: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

yı§ının yerle§mesini sağlayacak bir dizi öneri ortaya koyar. Bu e§itsizlikler, en fazla yararı en az avantajltiara sağlayacak biçimde düzenlenmelidir; bir toplumdaki görev ve konumların, fırsat e§itliği ko§ullarına göre, her­kese açık olması gerekir 19• Rawls'ın toplumsal adalete ili§ kin genel dü§ün­cesi §udur: Bütün temel toplumsal mallar -bunların e§itsiz bölü§ümü toplumun en az kayırılan üyelerinin yararına olmayacaksa- herkes arasın­da e§it bölü§türülmelidir. İlke §udur: Adalet açısından, gelir ortalamasının üzerindeki e§itsizlik, ancak gelir ortalamasının altındaki mevcut e§itsiz­liklerin azaltılmasına yardımcı olduğunda toplumsal bakımdan istenir bir §eydir.

Rawls'un adalet kuramı, toplumsal e§itsizlikle ilgili gerek siyasal gerek ekonomik dü§üncenin geli§mesi açısından etkili ve önemli olmu§tur. Kuramın ilginçliği, kısmen, faydacı ussalcılığı -bir toplumsal yeniden bölü§üm ilkesiyle birlikte- azami ki§isel özgürlük düzeyiyle uzla§tırmaya çalı§masından kaynaklanır. Bu çerçevede e§itlik, hak gözetmeyi destek­leyen ahlaki savlar var olduğu için ve bu özgül adalet ilkesi, toplumun bütün üyelerinin -ama özellikle en az kayırılmı§ olanların- yararını artır­dığı için, istenir bir §eydir. Rawls'un gözetme ilkesinden yararlanarak §U ek savı ileri sürebiliriz: Bir siyasal demokraside e§itlik, kamu politikaları­nın üretimine -bu süreçleri açıklanabilir, etkin ve etkili kılmak üzere­katılma ve bu üretimi tartı§ma fırsat ve yetisine sahip, eğitimli ve ussal bir seçmen kitlesinin ortaya çıkmasının temelidir. Siyasal katılım siyasal bilincin ve güvenin geli§mesine katkıda bulunduğuna göre, bu anlamda yurtta§lıkta e§itlenme ki§inin kendini gerçekle§tirmesini sağlar. Daha önemlisi, toplumsal e§itliğin, siyasal ve toplumsal istikrar için temel bir ko§ul olduğu ileri sürülmü§tür. Bu bakımdan, toplumsal ve ekonomik e§itlik, yurtta§lar arasındaki siyasal e§itlikten muhtemelen daha önem­lidir. E§itsizliklerin azaltılması, toplumsal çatı§ma ve gerilim düzeyini dü§ürür, toplumsal gruplar arasındaki i§birliğini te§vik eder, toplumda yaygın bir me§ruiyet duygusunun geli§mesini sağlar. Yurtta§lık, toplumsal sistemde siyasal gerilim ve §iddet düzeyini dü§ürmc i§levi görür20• T. H Marshall'ın yurtta§lık anlayı§ına göre, sendikalara ve siyasal etkinliğe yanıt olarak devletin yaptığı müdahaleler aracılığıyla toplumsal refahın artması, piyasadaki ödül ve mülk sahipliği e§itsizliğinin yarattığı sınıf çatı§malarının azalmasını sağlar.

19) J. Rawls, A Theoı-y of ]u.stice, Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınlan, 1971 , s. 302. 20) D. F. Thompson, The Democratic Citizen, social science ıınd demomıtic ıheory in ıhe

twentieth century, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, ı 970, s. 1 53- ı 55.

Page 47: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiK TiPLERi 4 7

Ekonomik ve toplumsal yoksuniuğu azaltmanın, daha köklü bir adalet duygusu yaratacağım, bunun da toplumsal çatı§mayı ve siyasal §iddeti en aza indirmek gibi bir sonucu olacağını dile getiren kurama, demokratik sanayi toplumlarının çoğunun son derece e§itsiz olduğu, ama bunun önemli bir siyasal ya da toplumsal §iddete yol açmadığı gerekçesiyle kaqı çıkmak olanaklıdır. ı 949' da İngiltere'de nüfusun en tepedeki yüzde onu, (vergi kesilmezden önce) toplam gelir bölü§ümünde yüzde otuz üç paya sahipti; oysa ı977'de bu_ yüzde on, (gene vergisiz) gelirin yüzde yirmi sekizini aldı. Ne ki bu gözle görülür yeniden bölü§üm, nüfusun en altta yer alan yGzde otuzluk kesiminde önemli sayılabilecek bir iyiye gidi§ yarat­madı, çünkü bu yeniden bölü§ümden esas olarak orta sınıflar yararlandı. Amerika'da da aynı durum görülür; ı947'de en tepedeki yüzde yirmi, (vergi kesilmezden önce) gelirin yüzde kırk altısına sahipti. Bu rakam ı 972'de yüzde kırk dörde geriledi. Bütün bu dönem boyunca en alttaki yüzde yirmilik kesime dü§en pay da hiçbir deği§iklik olmadı21 • Sosyal politi­kalara rağmen, (eğitim ve sağlık gibi) öteki imkanlardaki e§itsizlikler de olduğu gibi kalmı§tı. Bu süregiden e§itsizlikler bazı yazarların §U sonuca varmasına yol açmı§tı: Reformizmin temel sınırları vardır; çünkü tüm demokratik sanayi toplumlarının ayıncı özelliği, reformist yasalann çıka­rılmasına rağmen varlığını sürdüren e§itsizliktir22•

Rawls'un adalet kuramma göre, gelir e§itsizliğindeki süreklilik, top­lumdaki görev ve konumların tarafsız bir yetenek ve beceri sınavından geçen herkese açık olması kaydıyla, gene de haklı görülebilir. Kısacası toplumsale§itsizlik, hızlı ya da açık bir toplumsal hareketliliğin var olması ko§uluyla me§ru sayılabilir. Toplumsal hareketlilikle uğra§an yarumcula­rın çoğu, toplumsal hareketlilik olmaksızın adalet, demokrasi ve yurtta§lı­ğın olanaksız olduğunu, modern sanayi toplumlarının istikrarının, top­lumsal ilerlemenin yolu olarak kitlesel eğitimin var olmasına dayandığını ileri sürmü§tür. İngiltere'de toplumsal hareketlilik konusundaki tartı§ma, karma§ık, sert, cephele§mi§ bir tartı§ma oldu. Toplumsal hareketliliğe ili§kin ünlü bir ara§tırma, ı949'da D. Glass yönetiminde yapılmı§tır23• Glass, §U üç sonuca varmı§tır: İngiltere' deki hareketliliğin büyük bölümü kısa erimlidir; kol emeğin e dayalı olan ve olmayan kesimler ayrımı toplum-

2 1 ) A. B. Atkinson, The Economics of Inequaliıy, Oxford, Ciarendon Press, 1975, s. 5 1 -53.

22) ]. M. Mara vali, "The limits of reformism: parliamentary socialism and the Marxist theory of the state", Briıish Journal of Sociology, 30(3 ), 1 979, s. 267-290.

23) D. V. Glass (yay. haz. ) , Social Mobiliıy in Briıain, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1 954.

Page 48: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

sal hareketliliğin önündeki engeldir; son olarak da, üst sınıflar yeni üyele­rini büyük oranda yine kendilerinden sağlamaktadırlar. Marksist toplum­bilimciler Glass'ın ara§tırmasını büyük memnuniyetle kar§ılamı§lardır; bu e§itsizlik biçimlerini Marx'ın kapitalizmdeki sınıflada ilgili çözümle­mesinin doğrulanması olarak görerek, bu verileri sosyal bilimlerde sınıf­sızlık söylenin in sonunda ortadan kalkı§ının göstergesi diye yorumlamı§­lardır24. Glass'ın bulgularının, toplumsal katılımın sınırlarının geni§lemesi ve e§itlikçi bir toplum için gerekli ko§ullann yaratılmasıyla birlikte top­lumsal yurtta§lığı toplumsal ya§amın önemli bir özelliği durumuna geti­ren bir toplum görüntüsü sunan İngiltere'yle uyu§madığı açık bir olgudur.

Ne var ki, İngiltere'de toplumsal hareketlilik üzerine yakın dönemde yapılan ara§tırmalar, Glass'ın ilk bulgularını ciddi biçimde tartı§maya açmı§ ve İngiltere' de tamamen farklı bir e§itlik görü§ünün ortaya çıkması­na temel olu§turmu§tur. Oxford Hareketlilik Soru§turması denen ara§tır­mada]. Goldthorpe ile meslekta§ları, 1972 'de İngiltere ve Galler' de yeti§· kin erkeklerden olu§ma bir örnekleme dayanarak, Glass'ın soru§turması­nın getirdiği sonuçlara büyük ölçüde ters dü§en birtakım sonuçlara var­mı§lardır25. Goldthorpe'un ara§tırmasının sonuçları, İngiltere'de görece yüksek bir toplumsal hareketliliğin olduğunu ve sınıfsal yapılardaki birey­sel konumların doğu§tan belirlenmediğini göstermi§tir. İngiltere'de hatırı sayılır bir kısa erimli hareketliliğin yanı sıra, alt sınıflardan üst sınıflara doğru dikkate değer bir uzun erimli hareketlilik vardır. Yüksek "görev"le­re ve ara sınıflara üyelik dü§ünüldüğünden daha kolaydır. A§ağıdan çok yukarıya doğru bir hareketlilik söz konusudur; çünkü, meslek sahibi, hiz­metli ve yan-meslek sahibi sınıfların, özellikle de devlet istihdamındaki sınıfların geli§mesinden ötürü, "tepe"de daha fazla yer vardır26. Çe§itli gerekçelerle Goldthorpe'un ara§tırmasını ele§tirmek olanaklı olmakla birlikte, İngiltere'de sava§ sonrası dönemdeki hareketlilikle ilgili alan ara§tırmaları, İngiltere'nin -e§itliğin olmadığı bir toplum olmayı sürdürse de- kısmen beyaz yakalıların istihdamındaki artı§ ve orta sınıfın geni§le­mesiyle bağlantılı olarak, hatırı sayılır bir toplumsal hareketliliğe sahip olduğunu gösterir27•

24) ]. Westergaard ve H. Resler, Class in a Capiıaisı Socieıy, a sıudy of conıemporary Briıain, Londra, Heinemann, 1975.

25) J . H. Goldthorpe, Social Mobiliıy and Class Sırucıure in Modem Briıııin, Oxford, Ciarendon Press, 1 980.

26) ]. H. Goldthorpe, "On the service class, its formatian and fıınıre", A. Giddins ve G. Mackenzie (yay. haz.) , Social Class and ıhe Division of Labour, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1 982, s. 1 62- 185 .

27) A. Heath, Social Mobiliıy, Londra, Fontana, 1 98 1 .

Page 49: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiK TiPLERi 4 9

EGİTİMDE EŞİTLİK

Fırsat e§itliği, ba§ka §eylerin yanı sıra, toplumsal hareketliliği kolayla§tır­mak üzere herkesin eğitim kurumlarından e§it olarak yararlana bilmesine bağlıdır. Bazı yazarlar eğitim ba§arısının, (örneğin IQ testleriyle ölçülen) zihinsel kabiliyeri yansıttığını ileri sürseler de, toplumbilim ara§tırmaları, IQ deği§mediğinde bile, eğitimdeki ba§arı açısından toplumsal gruplar arasında önemli deği§iklikler olduğunu göstermektedir. Sözgelimi The Home and the School'da ]. W B. Douglas, kabiliyer düzeyi deği§mese de farklı toplumsal sınıflardan gelen "kabiliyetli" öğrencilerin sınavlarda son derece farklı sonuçlar aldıklarını ortaya koymu§tu. Douglas, i§çi sınıfı çocuklarının, orta sınıf çocuklarına nazaran okulu çok daha önce bıraktık­larını bulgulamı§tı28; orta öğretimin iki düzeyindeki bu kaybı "kabiliyet ziya nı" diye anmı§tı. ݧçi çocuklanndaki bu yetenek ziyan ını, kötü barınma ko§ullarından, yetersiz kültürel çevreden, ba§arı düzeyi dü§ük okullara devam etmekten, okullardakiakımlara kapılmaktan ve ana babadan des­tek görememehen ötürü yoksunlukların biriktiği bir sürecin. sonucu ola­rak açıklamı§tı. Bu yoksunluklar toplamındaki en önemli etmen, çocuğun okuldaki ba§arısı konusunda ana babanın gösterdiği ilginin derecesidir.

Douglas'ın ara§tırmasındaki bulgular, sonradan İngiltere'deki eğitim toplumbilimince de doğrulanıp irdelenmi§tir. Sınıf içindeki etkile§imleri inceleyen bir ara�tırma geleneği, çocukların toplum içinde ya§adıkları yoksunluğunsınıfortamında yeniden üretildiğinigöstermi§ti29• Bu ara§tır­malarla, okullarda resmi müfredatın yanı sıra -çocukları, toplumsal dene­timleri, toplumdaki yerlerini ve e§itsizliğin doğal, kaçınılmaz olduğu var­sayımını kabul etmeye yönelten- gizli bir müfredat daha olduğu ileri sürülmü§tür. Okullardaki baskın bakı§ biçimi, çocuklara kalıpla§ffiı§ "ye te ­n ekli"-"yeteneksiz" sınıflamasını kabul etmeyi öğreten ayıncı altkültürler yaratmaktadır. Bu sistem içinde, öğrencilerin eğitim ba§arıları, sırfzekanın değil, sınıf ta ki ve okuldaki toplumsal düzenlernelerin sonucu olmaktadır.

İngiltere'de olduğu kadar ba§ka yerlerde de eğitim toplumbiliminin vardığı genel sonuç §Udur: Okul ile aile, toplumdaki sınıf sisteminin toplumsal e§itsizliklerini yeniden üretme eğilimindedir. Örneğin B. Bernstein, konu§ma kodlarındaki sınıfsal farklılıkların, okul ve eğitim ba§arısındaki deği§kenliği kısmen açıkladığını öne sürmü§tür. Orta sınıf

28) J. W B. Douglas, The Home and ıhe School, a sıudy of abiliıy and aııainmenı in ıhe Primary School, Londra, MacGibbon & Kee, 1964.

29) M. Hammersley ve P. Woods (yay. haz.), The Process of Sclıool, a sociological reader, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1976.

Page 50: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

50 E�iTL.iK

çocukları evlerinde, okulda geçerli olan dilsel kalıplarla son derece uyum­lu, özenli bir konu§ma kodu edinirler30• Oysa i§çi sınıfı çocuklarının ko­nu§ma kodu kısıtlıdır; dü§ünsel serbestlik ve genellikle değil yalınlık ve doğrudanlıkla nitelenen kısıtlı bir konu§ma kodu söz konusudur: Bu kısıt­lı kod, okul çevresinde belirgin bir dezavantajdır.

Kültürel yoksunluk kuramı, eğitimde yeteneğin aynı kaldığı durumlar­daki ba§arı farklılıklarının açıklanmasında önemlidir, fakat (en azından sonuçlar düzeyinde) tüm kabahati çocuk ve aileye yüklemesinden ötürü ele§tirilmi§tir. Toplumsal seçkinler ve onlara hizmet eden eğitim sistemi bu kurarndaki ele§tirinin dı§ında kalır3ı . R. Boudon, kültürel yoksunluk ve sınıf içi etkile§im kuramiarına yanıt olarak §Unu söyler: Çocuklar okuldaki altkültürlere maruz kalmasalardı da, genel tabakala§ma sistemindeki yerle­rinin bir sonucu olarak gene dezavantajlı olurlardı32• Boudon'un vardığı sonuç da §Udur: Eğitimdeki fırsat e§itsizliği, ancak toplum tabakalı yapısın­dan ya da okul sistemi aynmcılıktan tümüyle kurtulursa yok edilebilir. Batılı toplumlar için bunların ikisi de pek olası görünmediğine göre, eği­timdeki ve mesleki hareketlilikteki mevcut e§itsizlikler sürecektir. Toplum­sal e§itsizlik, sınıf farklılıklarını okul sistemine, sınıftaki altkültürlerin kalıcılığına ve evde ortaya çıkan kültürel beklentilere bağlayan i§! evsel bir döngü tarafından korunup sürdürülmektedir33•

İngiliz toplumundaki yeni akımları değerlendiren A. H. Halsey, fırsat e§itliğinin sava§ sonrası dönemdeki durumu hakkında benzer, kötümser bir görü§e varmı§tır. Eğitim hizmetlerinin yaygınla§tırılmasına ve stan­dartların iyile§tirilmesine rağmen,

ulusal miras.ın dahaeşit koşullarda paylaşılmasına yönelik beklenti gerçekleşme­miştir. qiklerin yükseltildiği açıktır, devlet himayesindeki ücretsiz orta öğretim yaygınlaşmıştır. Ancak devletin zorunlu eğitimden sonraki eğitim fırsatlannı geliştinneye yönelik çabası, en azından 1960'larda, avantajlı sınıfsal koşullarda doğmuş olanlar tarafından oransızca gaspedilen ek fırsatlar yaratmıştır.34

30) B. B. Bernstein, Class, codes and Conırol . Londra, Routledge & Kegan Paul, 3 cilt, 197 1 , 1 973 ve 1975.

31) R. W Connell, D. J . Ashenden, S. Kessler ve G. W Dowsett, Making ıhe Difference, schools, families and social division, Sydney, Alien & Unwin, 1982; W. Labov, "The logic of non-standard English", P. P. Giglioli (yay. haz.), Language and Social Conıexı, Harmondsworth, Penguin Books, 1972, s. 1 79-2 1 5.

32) R. Boudon,. Educaıion, Opporıuniıy and Social lnequaliıy, New York, John Wiley, 1974. 33) M. E D. Young (yay. haz.) . Knoı.vledge and Conınıl, Londra, Collier-Macmillan, 1971 . 34) A . H Halsey, Change in Briıislı Socieıy, Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınları, 1978,

s . l30.

Page 51: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�ITLIK TIPLERI !l l

Sonuç, mesleki hiyerarşinin başarılı üniversite öğrencilerini ödüllen­dirmesi, böylelikle de doğuştanavantajlılık ile üniversite diplaması aracı­lığıyla sağlanan toplumsal hareketlilik arasındaki ilişkinin pekişınesi ol­muştur. İngiltere'de her on erkek üniversite mezununun dokuzu, idari ve meslek sahibi sınıfiara katılmayı başarmıştır. Bu sonuçlar bölüm ün başın­daki savı (şartlarda eşitlik olmaksızın fırsat eşitliğinin anlamsız olmasın­dan ötürü, eğitim fırsatlannın yaygınlaşmasının toplumsal eşitliğin de zorunlu olarak yaygınlaşması anlamına gelmeyeceği savını) açıkça des­teklemektedir. Dahası, fırsat eşitliğinin sonuçlarda eşitlikle çelişkili bir ilişkisi de olabiliyor.

Buna ek olarak İngiltere'de muhafazakarlar, eğitimi devletin sağlaması konusundaki temel kabulleri, özellikle de yaygın orta öğretimin bedelini sorgulamışlardır. Eğitim hizmetlerindeki devlet hakimiyetini eleştirrnek isteyen toplumsal gruplar, özel sektörün genişlemesi için devletten parasal destek sağlamak üzere, okul konusunda özgür seçim, ana baba otoritesi ve çoğulculukla ilgili liberal bakış açısını harekete geçirmişlerdir. Bu gelişmeler özellikle de din okullannın artmasının temel etmeni olmuştur. Okullaşmayı özelleştirme akımı, okul sistemindeki ve geniş ölçekte toplumdaki mevcut eşitsizlikleri perçinierne eğilimi gösterir. Kapitalist sanayi toplumlannda hükümet ve diğer seçkinler üyelerini büyük oranda özel okullardan devşirir. İngiltere'de ı950'lerden, 60'lardan beri toplumbilimin verileri, muhafazakar kabine üyelerinin, yargıçların, büyükelçilerin ve Merkez Bankası yönetici­lerinin yüzde yetmiş ila yüzde seksen· yedisinin bağımsız özel liselerden, özellikle Eton'dan, Harrow'dan ve Winchester'dan çıktığını ortaya koy­muştur3;. Özel lise mezunlarının herkese açık sınavlada devlet hizmetine girenler arasındaki oranında bir düşme görülse de ( ı 909- ı 4 arası yüzde seksenden, ı956-63 arası yüzde elli bire) , ı944 Eğitim Yasası'ndan sonra özel okul eğitiminde görülen büyük gelişme göz önüne alındığında, bu düşüşün pek de önemli olmadığı ortaya çıkar36• Avustralya'daki durumla karşılaştırılacak olursa: Avustralyalı eğitimli seçkinlerin yüzde kırk üçünü, ı 9 30 ve 40'larda eğitim veren yirmi üç okuldan mezun olanlar oluşturmak­taydı. ı975'de bu okullardanonsekiziAvustralya'daki Bağımsız Özel Okul­lar Birliği'ne üyeydi. Bu on sekiz okul, Avustralya'nın eğitimli seçkinlerinin üçte birini sağlamaktaydı37• Seçkin sınıfa katılıma ilişkin araştırmalar şu genel savı doğrulamaktadır: Evrensel başarı standartları temelinde biçimsel

35) W L. Guttsman, T/ıe Briıish Poliıical Eliıe, Londra, Heineınann, 1 963. 36) R. K. Kelsall, Higlıer Civil Servanıs in Briıain , Londra, Routledge & Kegan Paul, 1955. 37) J. Higley, D. Deacon ve Don Sınart (R. G. Cushing, G. Moore ve J. Pakulski'nin

katkılarıyla), Eliıes in Ausıralia, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1 979, s. 87.

Page 52: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

üye alımı ölçütünün geli§mesi, hakim iktidar sistemi ile tabakala§ma sistemi içinde ek deği§iklikler yapılmazsa, e§itsizlik kalıplarında köklü dönü§ümler yaratmayacaktır38•

SİYASALRADiKALLİK VE EŞİTLİK

İnsanların bir toplumsal sistem kar§ısında ciddi bir doyumsuzluk ve yaban­cıla§ma duyup duymamaları, nesnel e§itsizliğin varlığından daha karma§ık ko§ullara bağlıdır. İnsanların nesnel ayrıcalıksızlık olgusuna verdiği kar§ı­lıklann önemli bir veçhesini ideoloji olu§turur. Toplumbilimde, e§itsizli­ğin güçlü me§rula§tırıcı kültürler tarafından kabul edilebilir hale getirildi­ği konusunda bir uyla§ım vardır. "Sağduyu" düzleminde kendi ba§ansızlık­larından toplumun değil bireyin kendisinin sorumlu olduğunu telkin etmesinden ötürü firsat e§itliği ideolojisinin mevcut e§itsizlikleri me§ru­la§tırdığı ileri sürülmü§tür. Bu görü§e kar§ı da §U sav getirilmi§tir: Toplum­daki etkin ki§iler, me§ruiyet ideolojilerinin kurduğu sistemle -toplumsal yapı'{a ili§kin inançlada uğra§an toplumbilim dalında öne sürüldüğü ölçü­de- bütünle§mezler39• E§itsizlik kar§ısındaki toplumsal tutumların tarihi hakkında benim görü§üm §udur: E§itsizlik, normarif olarak kabul edilen bir olgu olmaktan çok bağımlı toplumsal grupların gönülsüzce katlan­dıkları bir olgudur. Genelde, A. J. Gurevich'in dile getirdiği §U görü§ü son derece ikna edici buluyorum: Ortaçağ'da

dinin talepleriyle içsel bir uzlaşım kurma gereği, kamusal davranışları bu taleplerle açıkça çel�en soylular arasında derinden hissedilen bir şeydi. Soylu­lar, yoksullara nazaran kurtuluşlarından pek emin olmadıklıı.rından, ahlaki doyumu toplumsal üstünlüklerinden duydukları p�manlıkta bulan, toplu­mun pek de övgüye değer olmayan tabakasını oluşturmaktaydılar.40

Köylülerin feodal ayrıcalıklara kar§ı çıkı§lanmn tarihi, soya dayalı toplum­sal derecelenmenin me§ruluğuna normatif bir bağlılık gösterildiğini dü­§ündürmez. Ben, i§çilerin sanayi toplumlarında var olan toplumsal e§itsiz­lik kalıplarına kar§ı geli§tirdikleri tutumlara ili§kin çağda§ toplumsal ara§tırmalardan da aynı sonuçları çıkardım.

38) A. Shostak, J. van Til ve S. van Til, Privilege in America: an end w inequaliıy ? , Englewood Cliffs, N. J . , Prentice-Hall, 1 973.

39) J. R. Kluegel ve E. R. Smith, "Beliefs about stratification", Annual rel'icw of Sociology, 7, 1 981 , s. 29-56.

40) A. J. Gurevich, Caıegories of Medieval Culıure, Londra, Routl�dgc & Kcgan Paul, ı ?84, s. 2 7 1 .

Page 53: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiK TiPLERi 5 3

Toplumsal hareketliliğin öznel ve nesnel olarak olanaklı olduğu ko§ul­larda, insanların belirli bir toplumsal e§itsizlik düzeyini kabul etmelerini beklemenin akla uygun olduğunu öne sürmü§tüm. Bu anlamda, bugünkü e§itsizlik gelecekteki bir iyile§me ve hareketlHik beklentisiyle ho§ görüle­bilir. Ne ki, toplumsal e§itsizliğin "kabul edilmesi''yle ne kastedildiğini daha açık bir biçimde ortaya koymamız gerekiyor. Bu çalı§manın bütünün­deki sav §udur: İnsanlar toplumsal e§itsizliği nadiren me§ru ve adil bir §ey olarak kabul ederler; toplumsal ya§am kar§ısındaki tutumları pragma­tik bir kabullenmedir daha çok. İnsanların adalet ve adaletsizlik konusun­da keskin bir bilinçleri vardır; dolayısıyla, toplumsal e§itsizliğin otoritesi­ni me§ru saymazlar, ama -gerçekçi seçeneklerin yokluğunda- genellikle anlamlı deği§iklikler yaratamadıklan bir statükoyu pragmatik olarak kabul etmeye zorlanırlar.

E§itsizliğin me§ru görülmediği dü§üncesi, ilk olarak The Dominant Ideology Thesis'de ortaya koyduğumuz bir dizi savdan kaynaklanmaktadır. 1970'lerde İngiltere'de yapılan birtakım önem\i ara§tırmalar, i§çi sınıfı insanının mevcut zenginlik bölü§ümünü adil ve hakkaniyetli bu lmadığı­nı, ayrıca gelir bölü§ümünü yönetici ve meslek sahibi sınıfların yetenekle­rinin, becerilerinin yansıması saymadığını göstermi§tir41 • Üstelik, i§çi sınıfının kapitalist sistemin adalet anlayı§ı kar§ısındaki tutumuyla ilgili birkaç kar§ıla§tırmalı ara§tırma da, bağımlı sınıfların içinde bulunduklan ko§ullara normatif bir anlam atfetmekten çok bu ko§ulları pragmatik yoldan kabul ettikleri sonucunu desteklemektedir42• Ücret düzeylerinde bir adaletsizlik olduğu duygusu, sanayi sektöründeki çeki§me ve çatı§ma­larda sık sık dile getirilir, bu da kapitalistsanayi toplumlanndaki zenginlik bölü§ümünün temelde reddedildiğini gösterir. Ne var ki, reel ya§am stan­dartlarını yükselterek sanayi sektöründeki çatı§maları gidermek müm­kündür; sanayi toplumlarının çoğunda sava§ın hemen ardından ger­çekle§tirilmi§tir bu. Adaletsizlik duygusu dikkate alınmaksızın, kapitalist toplumdaki yüksek tüketim düzeyinin, toplumsal yapının pragmatik düz­lemde kabul edilmesine yönelik bir te§vik olduğu da söylenebilir43•

41 ) H. F. Moorhouse, "The political incorporation of the British working class: an interpretation", Sociology, 7 (3) , 1 973, s. 341 -359; H. F. Moorhouse ve C. Chamberlain, "Lower class attitudes to property", Sociology, 8(3) , 1974, s. 387-405.

42) C. Chamberlain, Class Consciousness in Ausıralia, Sydney, Alien & Unwin, 1983; H. F. Moorhouse, "American automobiles and workers' dreams", The Sociological Review, 3 1 (3), 1983, s. 403-426.

43) D. Rose, C. Vogler, G. Marshall ve H. Newby, "Economic restructuring: The British Experience", Annuals of ıhe American Academy of Poliıical and Social Science, 4 75, 1984, s. IJ7-157 .

Page 54: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Ancak kar§ıla§tırmalı bir bakı§ açısıyla değerlendirildiğinde, Avrupa i§çi sınıfının diğer kesimlerine göre İngiliz i§çilerin pek de radikal olmadık­ları, İngiliz i§çilerinde sınıf bilincinin pek de keskin olmadığı dü§ünülür genelde44• Fransız i§çileriyle kar§ıla§tırılacak olursa, bu iki grup arasında, e§itsizliğin, yukarıya yönelen sınırlı toplumsal hareketlilik biçimlerinin, belirgin sınıfsal kapalılık özelliklerinin ve toplumsal kaynaklardan sınırlı bir biçimde yararlanmanın kapitalist toplumun ayıncı nitelikleri olduğu konusunda genel bir görü§ birliğine vanldığı görülür. Ne var ki, söz konusu iki i§çi sınıfının bu ko§ullar kar§ısındaki tutumlannda belirgin farklılıklar vardır. Fransız i§çiler siyasal sistem kar§ısında yoğun bir yabancıla§ma, üstleri kar§ısında da sınıfsal bir hınç duyar, sergilerler. Dahası bu ko§ullan radikal ve devrimci eylemlerle deği§tirmeye yönelik köklü önerileri benim­serler. Oysa İngiliz i§çiler edilgenlik, uysallık gösterme eğilimindedirler, e§itsizliklerin varlığı ile bu e§itsizlikleri azaltacak önlemler konusunda kadercidirler45• E§itsizliğin kabulündeki bu farklılıklar, toplu pazarlığın var­lığı, sanayi sektöründeki çatı§maların kurumsalla§mı§ olması, hükümetin i§çilere kar§ı tutumu, radikal bir sendikacılığın varlığı ve solcu siyasal par­tiler aracılığıyla siyasal seçenekler geli§tirilmesi gibi etkenlerle ili§kilidir46•

Radikal Fransız geleneği ile İngiltere'deki istikrarlı sınıfsal ili§kilerin köklerini, Birinci Dünya Sava§ı'nın çe§itli Avrupa toplumlarının toplum­sal yapılarında ve yönetimlerinde yarattığı sonuçlara dayandırmak müm­kündür. Çe§itli yazarlar, yirminci yüzyılda sava§ın, i§çi sınıfının toplumsal ko§ulları ve tutumlannda, dahası geni§ ölçekte Batının sanayidemokrasi­sini olu§turan bütün kurumlar üzerinde esaslı bir etkisi olduğuna dikkati çekmi§lerdir47• Yirminci yüzyılda sava§, devlet ve kamu yönetimi usullerin­de yoğun siyasal dönü§ümler getirecek ko§ulları yaratmakla, devletin -sadece ekonomiye değil- bir bütün olarak topluma müdahalesinin büyük

44) W. G. Runciman, Relaıive Deprivalion and Social]usıice, a sıudy of aııiıudes ıo social inequaliıy in ıwenıieıh cenıury England, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1 966.

45) R. Scase, "Conceptions of the class structure and political ideology: some observations on attitudes in England and Sweden", E Parkin (yay. haz.), The Social Analysis of Class Sırucıure, Londra, Tavistock, 1 974, s. 149-1 77.

46) D. Gallie, Social lneqıuıliıy and Class Radicalism in France and Briıain, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Ya)�nları, 1983; S. Lash, The Miliıanı \'<brkeı; class and radicalism in France and America, Londra, Heinemann, 1 984.

47) A Maıwick, The Deluge: Briıish Socieıy and ıhe Firsı \'<brld \'<'<ır, Londra, 1 965; G. Therborn, "The rule of capital and the rise of democracy", Neu• Lefı Review, Sayı 103, s. 3·4 1 ; R. Titınus, Essays on 'The Welfare Sıaıe', Londra, Unwin Üniversitesi Kitaplan, 1 958, Dördüncü bölüm; ]. Urry, The Anaıomy of Capiıalisı Socieıy, ı he econonıy, c ivil socieıy and ıhe sıaıe, Londra, Macmillan, 198 1 , s. 14 7 ve devamı.

Page 55: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiK TiPLERi S S

ölçüde artmasına yol açtı. İkinci olarak, sava§tan kaynaklanan geni§ ölçek­li hareketlilik, geleneksel örgütlenme ve davranı§ biçimleri kar§ısındaki toplumsal tutumlarda bir dönü§üm yarattı. Üçüncü olarak, bütüncül sa­Va§, büyük ölçekli kollektif i§birliği ve katılımın sava§ durumundaki öne­mini ve rolünü ortaya koydu. Son olarak da, asker alımı, halk arasında sağlık bakımından büyük e§itsizlikler olduğunu gösterdi; erkek i§çi sınıfı nüfusunun etkin ve sağlıklı bir sava§ gücü sağlayamayacak ölçüde hastalık­lı olduğu fikrini peki§tirdi48•

Birinci Dünya Sava§ı'nda Fransa'nın uğradığı yıkım, İngiltere'dekinden çok daha büyük bir yıkımdı; i§çi sınıfı erkeklerinin uğradığı kayıp diğer Avrupa toplumlarında ya§anmayan bir hınç birikimi yarattı. Öte yandan Fransız yetkililerin beceriksizliği yalnız sava§ sırasında değil -daha önem­lisi- sava§ sonrası dönemde de tescillendi; çünkü Fransız i§çi sınıfına damgasını vuran hınç duygusunu giderecek ya da dönü§türecek önemli h�rhangi bir toplumsal reform gerçekle§tirmeyi ba§aramadılar. Fransa'da­ki kapitalist sınıfın ve yönetimin uzla§maz tavrının bir sonucu olarak, sava§ sonrasında sınıfsal dü§manlıklar yoğunla§tı. Dolayısıyla, İngiliz ve Fransız radikalliği arasındaki farklılık, sanayile§me ve kitlesel sava§ hali ko§ullarında ya§anan uzun vadeli toplumsal ve siyasal deneyimlerdeki farklılıkların sonucu olarak görülebilir.

ÖZET

Tüm bunlardan ötürü, modern toplumlarda e§itsizlik sorununun gelip dayandığı yer siyaset ile ekonomi arasındaki karma§ık ili§kidir. İnsanlar modern yasal deği§iklikler sonucunda e§itliğin eskiye göre daha çok göze­tildiği bir toplumsallığa ula§salar da, saygınlık, zenginlik ve güç bakımın­dan temel bir e§itsizlik sürmektedir hala. Tarafsızlık, hak gözetme ve §effaf yönetim gibi kamu ilkelerine dayanan demokrasilerdeki siyasal sistem ile süregelen e§itsizlik -özellikle de ekonomik bakımdan, kapitalist bir ekonomik temelin e§liğinde süregelen e§itsizlik- arasında bir çeli§ki vardır. Kapitalist toplumlar -gerek aileden geçen mirasın gerek mesleki yapılanmadaki bireysel ba§arının bir sonucu olarak- zenginlik bölü§ü­münde yoğun bir e§itsizliğe yol açsalar da, üretken temellerinin özgür emek, serbest pazar ve -modern satın alma yollarıyla- metalara engelsiz ula§abilme gereksinimi üzerinde yükselmesi bakımından ilericidirler.

48) B .S. T urner, "The government of rhe body: medical regimcns and rhe rarionalisation of dier", British Journal of Sociology, 33(2), 1 982, s. 254-269.

Page 56: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Modern demokrasiler, modern yurtta§lığın yarattığı, siyasal e§itlik ile ekonomik e§itsizlik arasındaki bu çatı§madan ötürü göreli bir tutarsızlık eğilimi gösterirler. İnsanlar, demokrasilerin -hele ki fırsatlar bakımından­aslında açık, özgür ve e§it olduğunu söyleyen siyasal sloganların bombardı­manına tutulmalarına kar§ın, bireysel düzlemde ekonomik bakımdan e§itliğin olmadığı bir toplumda ya§arlar. Hükümetler, seçmenierin deste­ğine muhtaç oldukları için, refah ve yeniden bölü§üm taleplerini göz ardı edemezler; ama serbest kapitalist ekonominin gereklerini de dikkate almak zorundadırlar. Kapitalist demokrasiler için sorun, rekabetle refahın nasıl bir araya getirileceğidir49• Bölü§türücü adalet denen §eye ili§kin güçlük §udur: Halkın çoğunluğunun ya§am standartında iyile§tinne yarat­mak için, bölü§türülecek bir ekonomik artığın var olması gerekir. Ekono­mik yeniden bölü§ümden yana savların çoğu, ne yazık ki, yüksek ekono­mik büyüme düzeyininnasıl sürdürüleceği konusunda bir açıklama geti­remez.

Kapitalist toplumsal geli§menin ko§ulları, yasal-siyasal bile§en ile tüketim-refah bile§eni arasındaki çeli§kiler çerçevesinde kırılmaya uğrar. Halkın temel e§itsizliğe dayanan bir toplumsal sisteme göstereceği ho§gö­rünün derecesi, bu iki ayrı boyutun, yani siyasal özerklik - ekonomik refah bile§iminin bir i§levi olacaktır. Bu bölümde, bireylerin bu bile§enler­den birini diğer bile§enle takas etmeye hazır olabileceklerini öne s ür düm. Bireyler, tüketimin görece yüksek bir düzeyde olması ve herkesin saygınlığı yüksek mevkilere gelebilmesi halinde toplumsal e§itsizlikleri kabule hazır olabilirler. Dahası, siyasal sistemin görece açık, hakkaniyetli ve yansız kalması durumunda, kötü ekonomik ko§ulları kabul etmeye de hazır olabi­lirler. Ekonomik ili§kilerin uluslararasıla§tığı göz önüne alınırsa, modern ulusal yönetimler için sorun, yurtta§lığın siyasal ve ekonomik bile§enleri­nin aynı anda korun up sürdürülebileceği bir modem demokraside siyasal programlar geli§tinnenin güç olmasından kaynaklanır. Kapitalist toplum­lar, siyasal ve ekonomik süreçler arasında büyük ayrılıklar olmasından ötürü tutarsızdırlar; ancak halk kitlesi için yeterince sosyo-ekonomik ödüllendirmenin var olduğu siyasal bütünlüğün orta noktasında bir uyla­§ım yaratabilm i§ olmalarından ötürü varlıklarını sürdünnektedirler. Güç­lü sanayi toplumlarının 1980'lerin ba§ında geçirdiği sarsıcı ekonomik gerilemenin böylesine büyü.k bir siyasal sorun ortaya çıkarını§ olmasının

49) T. Scirovsky, IX'elfare and Conıpeıiıion, Homewood, Illinois, Richard D. lrwin Ine., 197 1 ; T. Scirovsky, Papers on Welfare and Growıh, Sranford, California, Sranford Üniversitesi Yayınları, 1 964.

Page 57: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞITliK TIPLERI � 1

nedeni de budur. Toplumsal e§itsizlik kaçınılmazdır, ama e§itsizliğin kabul görüp görmeyeceği, e§itsizliğe e§lik eden (tüketim düzeyi, toplumsal hare­ketlilik, kamu ve devlet yönetiminin yansızlığı gibi) bir dizi ko§ula bağlı olacaktır. Yurtta§lık sınıfsal e§itsizliği azaltabilir; ancak reformcu yönetim­ler, e§itsizliği -özellikle de gelir e§itsizliğini- asla yok edememi§lerdir. Ne var ki, sonuçlarda e§itsizlik, sava§ sonrası dönemde fırsat e§itliğini destekleyen çe§itli kurumlar sayesinde ho§ görülebilir hale gelmi§tir.

Page 58: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

3

Toplumsal Tabakala�ma

MARX, SINIF VE EŞİTSiZLİK

E§itliğe dair toplum felsefesi incelemeleri, doğal yetenekierin ki§isel ba§a­rıdaki yeriyle ilgili sorular sorarak, toplumdaki birey sorunuyla i§e ba§lar genelde. Bu nedenle, e§itlik ve hakkaniyetle ilgili toplum felsefesi, çözüm­lerneyi tek tek bireyler üzerinde yoğunla§tırma eğilimindedir. Toplumbi­limciler e§itliğe ili§kin felsefi tartı§mayla ilgilenirler ku§kusuz, ama toplum felsefesi e§itsizliği ve e§itliği farklı bir dilde, farklı bir bakı§ açısıyla ele alır. Toplumbilimci, e§itsizlik denen §eyin doğasıyla -felsefeciye göre­daha az ilgilidir; e§itsizliğin ve onun toplumsal sonuçlarının açıklanma­sıyla uğra§ır daha çok. Dolayısıyla toplumbilim buyurucu değil betimleyt­cidir. Ayrıca toplumbilim, e§itsizliği, ki§ilerin bir özelliği olmaktan çok toplumların yapısının temel bir özelliği olarak çözümlerneye çalı§ır. Top­lumbilim için e§itsizlik, toplumsal grupları, toplumsal tabakaları ve top ­lumsal sınıfları niteleyen bir ili§kiler dizisidir; bireylerin e§itsizliği, top­lumsal yapı içindeki toplumsal konumlarının bir sonucudur.

Çağda§ toplumbilimin toplumsal tabakala§manın çözümlenmesi ko­nusundaki yakla§ımında hala Marx ve Weber'in etkisi hakimdir. Marx,

Page 59: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

TOPLUMSAL TABAKAL.AŞMA 5 9

sınıfı, insanların sermaye sahipliğiyle ve üretim araçlarıyla ili§kisine göre tanımlamı§tır. Kapitalizmde dolaysız üretime el koyma ve kapitalistin müdahalesi olmaksızın, kendi adiarına üretimde bulunamayan kol i§çile­rinden olu§an bir toplumsal sınıfın yaratılması söz konusudur. Üretim araçlarının özel mülkiyeti, yatırımdan kar sağlamak için i§çileri sömüren kapitalist sınıfın elinde toplanır. Bu durumda kapitalizmin ayırt edici özelliği, emek gücünün bir meta haline gelmesidir1 • Sonuç, toplumsal yapının ikiye bölünmesidir, kapitalizmin iki temel sınıfının, yani burjuvazi ile -üretim araçlarının sahibi olmamasıyla tanımlanan- proletaryanın ortaya çıkmasıdır. Daha basit bir dille söylenirse, i§çi sınıfı emek gücünü, bir ücret kar§ılığında, üretim araçlarının sahibi olan ve üretim sürecinden elde edilen karın bir sonucu olarak ortaya çıkan kapitalist sınıfa satmaya zorlanır. Marx'ın, toplumbilim görü§ünde, orta sınıfın kendi küçük öl­çekli i§inde çalı§an üyelerini küçük burjuvazi diye anmasıyla, kapitalizmin sınıf sisteminin görünümü karma§ık bir hal aldı. Marx bir de, erken dönem kapitalizminin hırsızlarından, serserilerinden ve dı§lanan yoksullarından qlu§an bir lümpen proletarya saptamı§tır. Ayrıca, geleneksel köylü sınıfı­nın Fransız toplumundaki önem ve sürekliliğinin de farkındaydı Marx. Geleneksel olan bu sözde-sınıflar Marx'ın ikili sınıf modeliyle çeli§iyor gibi gözükseler de -Marx'ın sınıfın tarihsel olu§umu ve dönü§ümleriyle uğra§tığını hatırlayacak olursak- bunların birer sorun diye görülmeleri gerekmez. Marx, sık sık, kapitalizmde sınıfların içkin bir yoksulla§ma ve kutupla§ma eğilimi gösterdiklerinden söz etmi§tir; bu eğilim, zamanla, bir dü§manlık ili§kisinde iki ana sınıfın ortaya çıkmasına neden olur. Bu da Marx'ı, "kendinde-sınıf" ile "kendisi-için-sınıf"tan söz etmeye götür­mü§tür. Marx bu ayrımı yapmakla, i§çi sınıfının, siyasal ve ekonomik mücadele aracılığıyla, kapitalist toplumdaki konumu ve çıkarları konu­sunda giderek bilinçlendiği gerçeğini göstermeye çalı§mı§tır.

Marx'ın e§itlik tartı§masıyla ilgili çözümlemesi §öyle bir sonuç yaratır: Marksist toplumbilim tasarısında e§itsizlik, ki§isel eksikliklerin ya da ahlaki kusurların ürünü değildir. E§itsizlik, temelde bireylerin bir niteliği değil bir bütün olarak toplumun bir özelliğidir. Bireyler, e§itsizliği yapıla­rında ta§ıyan ili§kiler tarafından toplumsal olarak yapılandırılmı§ top­lumsal rolleri üstlenmek zorundadırlar; bu anlamda bireyler e§itsizliğe zorlanırlar. Marx, burjuvazinin ideolojisi olarak gördüğü §eyi, yani e§it­sizliğin -özellikle tembellik ve tutumluluk gibi- ahlaki özelliklerin bir etkisi olduğu görü§ünü reddetmi§tir. Marx'a göre kapitalizmde zenginlik

1) A. Corrrell, Social Cimses in Marxisı Tlıeory, Londra, Roudedge & Kegan Paul, 1984.

Page 60: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

60 E�iTLiK

ve ki§isel ba§arı, "damlaya damlaya göl olur söyleni"yle anla§ılamaz. Marx için kapitalizm ruhunun erdeinteri (çok çalı§ma, sebatetme ve kanaatkar­lık), kapitalizm içindeki bireylerin irade ve isteklerinden bağımsız olarak var olan toplumsal sınıfları -doğası gereği- e§it ödüllendirmeyen kapita­lizmin yapısında asla köklü bir dönü§üm yaratmazlar.

Marx kapitalizmdeki sömürüye ili§kin yıkıcı bir ele§tiri getirir, ama tarih görü§ü, kapitalizmin içinde ilerici bir rol oynadığı bir ·toplumsal geli§me anlayı§ı barındırır. Marx'a göre kapitalizm, doğasındaki devrimci­likten ötürü feodalizmdeki toprak sahipliği sisteminin hiyerar§ik yapısını tasfiye etmekle, modernlik öncesi toplumun adet ve geleneklerinin zemi­nini ortadan kaldırır. Daha geni§ bir tarihsel bakı§ açısıyla dü§ünülürse, kapitalizm, bireyin bütün ki§isel özgürlüklerden yoksun olduğu, sadece bir üretim aracı olduğu kölelikle kar§ıla§tırıldığında ilericiydi. Aynı §ekil­de Marx, köy ya§amının yüceltilmesini gerçeğe aykırı sayıp reddederek, feodal toplumun durağan gelenekçiliğin i de ele§tirmi§ti. Marx'a göre köy­lü sınıfı toplumsal bilinçten yoksundu ve geleneksel toplum yapılarına kar§ı radikal bir direnç göstermemi§ti. Köklü bir gelenek dönü§ümü ancak kapitalizmde ortaya çıkabilirdi; tarih ancak kapitalizmle devrimci bir toplumsal e§itlik dü§üncesinin geli§ebileceği bir biçimde kurulabilirdi.

Konuya bu tarihsel bakı§ açıyla yakla§an Marx, kapitalist üretim tarzının ilerici olduğunu dü§ünmü§tü. Kapitalizm i§çileri ve köylüleri sömürürken, Asya tipi toplumun ve feodalizmin ayıncı özelliği olan hiyerar§ik kast ve toprak mülkiyeri yapılarını da ortadan kaldırmı§tı. Kapitalizm, kabileciliği, ataerkittiği ve kendi kendine yeten üretim biçiminin eski köy sistemini yok etmi§ti. Bireyler arasındaki ili§kiler artık soy ve kan bağı ili§kilerince belirlenmiyordu; kapitalizm ki§ilerarası ili§kileri, bir bakuna köklü bir e§itlik ili§kisigetiren parasal ili§kiye indirgemek suretiyle basitle§tirmi§ti2• İnsanla­nn artık yalın parasal terimlerle, yani ürettiklerine ve tükettiklerine göre değerlendirilmesi gerekiyordu. Bireylere, geleneksel statü ve saygınlığa göre değil yeni parasal değer ölçütüne göre davrarulmaktaydı. ݧçi piyasada emeği­ni, kaç para ederse o kadara sannakta "özgür"dü; feodalizmin ve ataerkilliğin geleneksel baskısından bağımsızdı. Ancak bu ekonomik özgürlük, sınıf Üi§kileri bakımından paradoksal bir e§itsizlik yaratıyordu. ݧçi emek gücünü kapitaliste sannakta "özgür"dü, bunun altematifiyse aç kalmaktı. Dolayısıy­la i§çi sınıfı, ideoloji, din ya da geleneksel kültürden çok "günlük ili§kilerin köreltici zorlaması"nın denetimi altındaydı; zira i§çi, karnını doyurmak için çalı§mak zorundaydı.

2) M. Berman, All tlıat is Solid Melts imo Air, the experience of modemity, New York, Simon & Schuster, 1982.

Page 61: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Kapitalist toplumda toplumsal ili§kilere, Marx'ın parasal ili§kiler dediği, bütün ya§amın para alı§veri§lerinin ve ekonomik hesabın konusu haline geldiği ili§kiler egemendir. Parasal ili§kilerde her hizmet, her §ey salt bir meta ya indirgenebilir. Marx'ın toplumbiliminde toplumsal ya§am, kullanım değerinden çok deği§im değerinin egemenliği altındadır. Kapita­lizmde insanlar, kendi kullanımları için değil piyasadaki ba§ka metalada deği§ tirrnek için bir §eyler üretirler. Bunun sonucunda da Marksistkuram­da kapitalizmin, hem (insanları feodal toplumun kısıtlamalarından kur­tarmasıyla) özgürle§tirici hem de (e§itliğin olmadığı bir sınıfsal ili§kide i§çilerin emek gücünü soğurmasıyla) sö mürücü olduğu için, karma§ık bir yapısı vardır. Marx'a göre insani e§itlik ve insani gereksinimler sorunu ancak sosyalizmin geli§iyle tam anlamıyla halledilebilir.

Her ne kadar Marx ile Engels "sosyalizm i§çi sınıfının mücadelesiyle yaratılmalıdır" gerekçesiyle sosyalizmi uzun uzadıya anlatmaktan kaçın­dılarsa da, yine de sosyalizmin, burjuva toplumunun tipik sorunlarını ­yani bireysel özgürlük, toplumsal e§itlik ve gereksinimierin kar§ılanması gibi konulan- nasıl halledeceğine ili§kin açık bir fikre sahiptiler. Marx'ın "komünist toplumun en yüksek evresi" dediği noktada, özel mülkiyet kurumu ile sınıf çatı§maları ortadan kalkacak ve bt� toplumsal çatı§ mala­rın yok olmasıyla devlet de çaptan dü§ecek, böylelikle kapitalizme niteliği­ni veren ekonomik ve siyasal e§itsizlikler son bulacaktır. Sosyalizm tam komünist ilkelere giden yolda bir evredir sadece; F. Engels' e göre bu evrede:

a§ırı üretim sefalet yaratmak yerine, herkesin gereksinimlerini kar§ılamak üzere toplumun temel gereklerinin ötesine geçecektir; yeni gereksinimler ve aynı zamanda da bunları kar§ılayacak araçlar yaratacaktır bu sanayi geli§imi herkesin gereksinimlerini kar§ılamaya yetecek bir ürün kitlesini topluma sunacaktır ... böylelikle toplumun, farklı ve birbirine dü§man sınıflara bölünmesi gereksiz hale gelecektir. Aslında bu bölünme gereksiz olmakla da kalmayacak, yeni toplumsal düzenle bağda§mayacak bir §ey olacaktır.3

Marksist kurarn e§itliği, devrim sonrası toplumun bu iki evresirte (sosyalizm ile komünizme) kar§ılık gelen iki türe ayırmı§tı. Toplumsal yeniden in§anın ilk evresindeki ilke, "herkesten yeteneğine göre, herkese yaptığı i§ kadar" ilkesidir. Geçi§ halindeki toplum kapitalizmin belli unsurlarını hala muhafaza edeceğinden, bu yeniden bölü§üm ilkesi, tam ya da adil bir e§itlik sağlamayacaktır. Ama komünizmde bu ilke, "herkesten yeteneğine göre, herkese gereksindiği kadar" haline gelecektir.

3) E Engels, Principles of Communism, Pekin, Foreign Languages Press, 1 977, s. 18.

Page 62: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E§it olmayan gereksinim çe§itliliğinin e§lik ettiği e§it olmayan insanlara tam anlamıyla e§it davranmak, ancak tümden komünist bir rejimde ger­çekle§ecektir. Komünizmde, toplum herkese yeterli geç im olanağı sağlaya­cağından ve artık önemli güç, saygınlık ve itibar hiyerar§ileri olmayaca­ğından, bireysel mülkiyet uğruna giril§ilen bitmez tükenmez çabaların sonu gelecektir. Marksizme göre ba§arı güdüsü ve edinimcilik, insan doğa­sının evrensel özellikleri değil, belli tarihsel ko§ulların özel sonuçlarıdır. Yeni üretim tarzı toplumsal ili§kilerde bir dönü§üm yaratacağında n, Mark­sist kurarndaki komünist e§itlik ve gereksinimierin tam kar§ılanması hedefi ütopik olmayan gerçekçi bir beklentidir4•

Toplumbilimciler Marx'ın sınıf görü§ünü ele§tirmeye kalkı§tıklarında, komünizmdeki e§itlik, toplumsal gereksinim ve birey sorunlarıyla fazla ilgilenmezler genelde. Ele§tirilerini daha çok, doğrudan doğruya, Marx'ın tabakala§ma çözümlemesine yöneltirler. Toplumbilimciler Marx'ın sınıf toplumbilimi kar§ısında bir seçenek sunarken, çoğu zaman Weber'e, özel­likle de sınıf, statü ve parti arasındaki ayrıma ba§vururlar. Weber, toplumsal sınıfları, statü gruplarını ve siyasal partileri, bir topluluktah gücün üç ayrı boyutu olarak tanımlamı§tı; ama uygulama açısından elinizdeki toplumsal tabakala§ma incelemesinde, siyasal parti çözümlemelerine görece daha az önem veriyoruz. Dolayısıyla, bu incelemede esasolarak Weber'in toplumsal sınıflar ve statü gruplarıyla ilgili görü§lerini ele alacağım.

WEBER, GÜÇ VE EŞİTSiZLİK

Alman toplumunda, zümre [ler] anlamına gelen sözcükle (Stiinde) , soylu­lar, meslek sahipleri ve zanaatkarlar gibi geleneksel statü grupları kastedi­lirken, 'sınıf'ın kar§ılığı olan sözcük (Klasse) burjuvazi ve proletaryayı tanımlamakta kullanılırdı. Daha sonra ortaya çıkan beyaz yakalı i§çiler için de Mittelstand terimi kullanıldı. Weber Stand terimini, toplumsal yapıda benzer bir statü konumunu dolduran herkese i§aret edecek biçim­de, statü grubunu belirtmek amacıyla kullandı. Statü konumu, halkın ya§amının özel bir toplumsal onur payı biçilerek belirlenen öğesini ifade ediyordu. Weber'in görܧÜ, ortak bir ya§am tarzı ve tüketim kalıbıyla nitelenen gerçek topluluklar olarak statü gruplarını öne çıkartmasından ötürü önemliydi. Statü gruplannın, rakipleri dı§lamak ve topluluk içinde özel bir statüyü tekellerine almak üzere tasarlanmı§ çe§itli toplumsal kapalılık stratejileriyle korudukları ortak bir ya§am tarzları vardı.

4) A Heller, The Tlıeory of Need in Marx, Londra, AHison & Busby, 1974.

Page 63: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Weber, iki sınıf tipi ayırt etmi§ti: Mülk sahibi sınıf ve edinirnci sınıf. Mülk sahibi sınıf, mülk sahipliğinin getirdiği ekonomik farklıla§mayla belirlenirken, edinirnci sınıf piyasadaki hizmet sunma fırsatlarından yararlanmaya göre belirlenir temelde5• Özet olarak Weber, sınıfları, piyasa açısından son derece benzer fırsatiara ve ya§am §anslarına sahip karma§ık gruplar olarak ele almı§tır.

Toplumsal sınıf çözümlemesi bakımından Marx ile Web er arasında bir­çok önemli fark vardır. Weber'in tabakala§ma toplumbilimi, bölü§üm, tüke ­tim ve piyasa olgularını öne çıkartırken, Marksist kurarnlar daha çok üretime ve üretim ili§kilerine önem verirler. Bunun sonuçlarından biri de, W eber'in modelinde, iki sınıfa bölünmü§ bir tabakala§ma sisteminin değil bir sınıflar çoğulluğunun saptanmasıdır. Weber'in piyasayla bağıntılı ya§am §ansını ön plana aldığı dü§ünülürse, bir sınıfı diğerinden ayırt etmenin açık bir yolunu bulmak olanaksızdır. Dahası, ya§am §anslarının dağılımı belirgin kopmaların olmadığı bir süreklilik olu§turur6• Weber'in tabakala§mayı ele alı§ı, güç ve saygınlık farklılıklarının, mülkiyet ve ekonomik zenginlik farklılıkianna indirgenemeyeceğini de dü§ündürmektedir. Buradan §U so­nuç çıkar: Weber için toplumsal çatı§ma, hiçbir zaman yalın bir sınıf çatı§­ması değildir; sınıflar, statü gruplan ve partiler arasında, hem piyasa hem de üretim sistemi açısından kaynak ve ayrıcalıkların tekelle§tirilmesine yönelik yoğun bir mücadele demektir. Weber'e göre toplumsal e§itsizlik ile toplumsal çatı§ma, belirli bir üretim tarzından doğan basit ekonomik görün­güler değildi. Sınıflar ve statü grupları arasındaki toplumsal e§itsizlik, top­lum denen §ey için genel geçer bir olguydu; bu nedenle Webeı; sosyalizm ile kapitalizm arasındaki ayrımı toplumbilim açısından anlamlı saymamı§tı. Hatta bu toplum tipleri arasında bürokrasinin sürekliliğine ko§ut bir sürek­lilik olduğunu vurgulamı§tı. Weber'in modem topluma ili§kin toplumbilim görü§üne göre ussalla§tirma süreci, bürokrasinin birey üzerinde giderek artan bir egemenlik kurmasına yol açmı§tır; sosyalizm de planlı bir toplum olacağı için, söz konusu egemenlik, bürokrasi seçkinlerinin toplum üzerinde giderek artan bir egemenlik kurmasına neden olacaktır.

Weber'in toplumsal tabakala§ma çözümlemesi, toplumsal sınıfların sınırlarını açıkça belirleyemediği için ve e§itsizlik ili§kileriyle ilgili çözüm­leyici bir kurarn olmaktan çok toplumsal bölünmeye dair betimleyici bir açıklama olduğu için, Marksist bakı§ açılarından sık sık ele§tirildi. Mark­sist bakı§ açısına göre Weber'in kuramı, temeldeki nedenlerden çok yüzey-

5) M. Weber, Economy and Socieıy, 3 cilt, New York, Bedrninster Press, 1 968. 6) N. Abercroınbie ve j. Urry, Capiıal, Labour and ılıe Middle Classes, Londra, Alien &

Unwin, 1 983.

Page 64: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

deki görüngüleri ele alır. Ne ki, yakın dönem toplumbiliminde Marx ile Weber arasındaki farkiara daha az değinilmekte, yakınsamalanna daha fazla yer verilmektedir7• Modern Weber yorumunun bir ba§ka özelliği de, Alman fllozofF. Nietzsche'nin Weber üzerindeki etkisinin vurgulanması­dır; çünkü her iki yazar da insan ili§kilerinde hınç izleğine ve grup içi çatı§maların tarihsel önemirie büyük yer vermi§lerdir8• Nietzsche gibi Weber de insanın tarihini, insanın yapıp ettiklerinde §iddet ile hıncın gerçek rolünü maskelemi§ me§rula§tırıcı ideolojilere neden olan, bitmez tükenmez grup içi-grup dı§ı çatı§ masının kesintisiz gelgiti olarak görmü§­tür. pin toplumbiliminde Web er dinsel görü§leri, topluluktah ayrıcalıklı ve ayrıcalıksız toplumsal tabakaların ifadesi olarak değerlendirmi§tir. Ay­rıcalıklı sınıflar bir kurtulu§ öğretisine nadiren gereksinme duyarken, ayrıcalıksız gruplar için din, hem yoksunluklarını telafi ediyordu hem de hınçlarına yüceitici bir ton katıyordu9• Weber, Yahudilik ile daha kalabalık putperest topluluklar arasındaki çatı§mayı, asalak bir halk ile yurdun sahibi olan topluluk arasındaki bir çatı§ma olarak -dinsel bakımdan, temizlik ile murdarlık arasındaki bölünmeye göre tanımlanmı§ bir çatı§ma olarak- görmü§tÜ. Weber'in siyaset toplumbiliminde toplumsal ya§am, bölü§üm üzerindeki tekelci denetimi korumak ya da bu denetimi ele geçirmek üzere örgütlenmi§ toplumsal gruplar arasındaki -kıt kaynakları elde etmeye yönelik-bitmeyen bir mücadele olarak görülmü§tür. Toplum­sal sınıflar bölünerek çoğalan, karma varlıklark en, toplumsal statü grupla­rı, piyasada ve kültürel kaynaklar alanında denetim ve çatı§ma yaratmak üzere örgüden mi§ tutarlı ortakla§malardır. Statü gruplarının güçlü kültü­rel kimlik duyguları vardır ve özel hedeflerine ula§mak için seferber olma­ya toplumsal sınıflardan daha yatkındırlar.

Weber, statü grupları arasındaki çatı§mayı, tüketim mallarının üretim ve bölü§ümünün görece istikrarlı olduğu toplumların tipik özelliği olarak görmü§tür; oysa ekonomik sınıf çatı§ması, hızlı ve §iddetli teknolojik, ekonomik dönü§ümlerden geçen toplumlarda görülür daha çok. Ekono­mik tabakala§manın gerilediği yerlerde statü çatı§ması ve statü tabaka­la§ması büyür, güçlenir. Bunun yanında Weber'in topumbiliminden çıkan bir sonuç da §udur: Statü grupları, toplumsal sınıflardan da toplumsal sınıflar olmadan da ortaya çıkabildikleri için, statü grubu kimliği sınıf üyeliği duygusunu ve sınıf bilincini zayıflatır. Dolayısıyla, bir komünist

7) E Par kin, Max \)?eber, Chichester, Ellis Horwood ve Londra, Tavistock, ı 982. 8) B. S. Tumer, "Nietzsche, Weber and the devaluation of politics: the problem of state

leı,>itimacy", The Sociological Review, 3 (3), ı 982, s. 367-39ı . 9 ) M . Weber, Tlıe Sociology of Religion, Londra, Methuen, ı 966.

Page 65: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

ya da sosyalist toplumun istikrarlı ko§ullarında da, ya§am tarzları, tüketim malları ve saygınlık konusunda abartılı bir güç çatı§ması çıkabilir ortaya. Ekonomik sınıfın ortadan kalkması, bir toplumdaki statü ve saygınlık e§itsizliklerini artıracaktır. Bunun sonucu olarak Weber, toplumsal kapalı­lık ve gasp stratejisi bakımından saygınlık ve statü etrafında kopan müca­deleyi, insan toplumları için evrensel bir olgu olarak değerlendirmi§tir.

Toplumsal gruplar, kıt kaynaklar üzerindeki denetimlerini sürdürmek ve artırmak amacıyla ba§kagruplarıdı§lamaya çalı§ırlar. Toplumsal kapalı­lık uygulamasının en iyi örneklerinden biri, kast sisteminin saflığını ku§atan çatı§malardır; kast sisteminde egemen kastlar ritüeller aracılığıy­la konumlarının saflığını korumaya çalı§ırken, kast sistemi içinde konum­larını iyile§tirmeye bakan alt gruplar da "sanskritle§me" olarak bilinen süreçte üst grupların uygulamalarını taklit eder10•

Çalı§mayan sınıf adı verilen sınıftaki statü farklılıkları, gösteri§li tüke­tim ve israfta ifadesini bulur; böylece seçkinler, bo§ zamanı ve serbestiyi vurgulayan abartılı ya§am tarzlarıyla ve gösteri§le, toplumsal olarak kendi­lerini rakiplerinden ayınrlar 1 1 • Buna kar§ın yeni zenginler, evlilikle, eği­timde edinilenleri e, üst sınıfların davranı§ ve standartlarını taklit yoluyla çalı§mayanlar sınıfına sızmaya çalı§ırlar. Modern toplumun statü yapısı, ba§kalarını dı§lamak suretiyle konumlarını korumaya ve gasp yoluyla konumlarını iyile§tirmeye çalı§an toplumsal grupların bitimsiz yayılma alanı olarak dü§ünülebilir. Özellikle de belgelemecilik ve diplama saplan­tısı, evrensekiliğin ve ba§arı normlarının nitelediği bir toplumda toplum­sal yükseli§in ve saygınlığın canalıcı öğeleri haline gelir. 1 2

Weber'e göre e§itsizlik bütün insan toplumlarının bir niteliğidir; çün­kü toplumlar, gruplar ve bireyler arasında kıt kaynaklariçin verilen müca­deleye dayanır. Weber'in toplumbiliminde e§itsizliğin ana boyutunu güç olu§turur, ama bu boyut çe§itli biçimlerde dile gelebilir. Weber'in toplum­sal yapı ve e§itsizlik incelemesindeki temel ayrım, toplumsal sınıf ile toplumsal statü grupları arasındadır. Statü grupları, rakipleri kar§ısında toplumsal mevkilerini korumak ve üst konumda olanlara göre konumla­rını iyile§tirmek için kesintisiz bir mücadele verirler. E§itsizlik sosyalist toplumlarda da devam edecektir; çünkü ekonomik sınıf farklılıkları azalsa ya da ortadan kalksa bile, özellikle parti bürohasisi içinde statü ve saygın-

10) M. N. Srinivas, Ccısıe in Modem lnduı, Londra, Asia Publishing House, 1 962. l l ) T Veblen, The Theory of ılıe Leisure Class, an economic sıudy of insıiıuıions, Londra,

Alien & Unwin, 1 925. 1 2) E Parkin, Marxism and Class Theory, a bourgeois criıique, Londra, Tavistock, 1979; R.

Dore, Tlıe Dip/oma Disease, Londra, Alien & Unwin, 1976.

Page 66: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

lık için yoğun bir mücadele olacaktır. Marx'taki parasal ili§kinin yerine Weber' de güç ili§kisi geçer; sıı:ı.ıf çatı§malannın yerini de bürokratik çatı§­malar alabilir pekala. Marx'taki "i§çinin üretim araçlarına yabancıla§ma­sı" fikri, Weber'de ussalla§tırma sürecinin bir anıdır sadece; bu süreçte toplumun bütün üyeleri maddi ve zihinsel üretim araçlarından kopar. ݧçi, ekonomik üretim araçlarından kopar; asker, askeri §iddet araçların­dan kopar; üniversitedeki aydın, zihinsel üretim araçlarından kopar. Marx'ın anladığı anlamda yabancıla§ma, Weber'in daha kapsamlı ussalla§­tırma görü§ünün basit bir yorumu ya da veçhesidir.

Weber'in toplumdaki güç ili§kisine getirdiği vurgu, e§itsizlik ile bürok­rasi arasındaki ili§ki açısından ilgi çekici bir paradoksa yol açar. W eber'in liberalizminde devlet bürokrasisinin büyümesi, toplumda belirli bir tek­tiple§me yaratır; çünkü yurtta§lar, halk olarak ta§ıdıkları özgül nitelikle­rine bakılmaksızın, evrensel temelde muamele görürler. Herkese benzer biçimde davranıldığı için, sonuçta herkes birbirine benzer. Weber için bürokratik düzenleme, her zaman, tahakküm demekti; bu tahakküm ün bir sonucu da, bireysel farklılıkların devletin giderek yayılan denetimi altında silinip gitmesiydi. Bu yeni bürokratik denetim biçimleri, karizma­tik otorite ile geleneksel hükümranlık kalıplarını yava§ yava§ a§ındırmı§­tır; karizmatik etkinin azalmasıyla birlikte, bürokratik düzenleme, halkın belli ölçüde yeniden e§itlenmesini sağlamı§tır. ݧ modem toplumu berim­lerneye geldiğinde, Weber, içinde bütün bireylerin, bürokratik yönetim ile denetimin düzenlemeleri altında, aynı biçimde muamele gördüğü "de­mir kafes" eğretilemesine ba§vurur. Weber'in toplumbilimi, mekanik eğre­tilemeler etra6nda kurulmu§tur; modern, yönetilen toplum içindeki in­sanları da, makinadaki basit di§lilere benzeterek sürdürür eğretilemeleri. Bürokrasi e§itlik yaratmı§tır -ama birey, dolayısıyla da farklılık ve bireysel hiyerar§i pahasına. Ne ki bürokrasi, özünde, memuriyetlerden olu§an hiyerar§ik bir örgütlenmedir; bürokrasi toplumu tektiple§tirirken, aynı zamanda kendi hiyerar§ik güç biçimlerini de dayatır ve bu sayede yeni, otoriter e§itsizlik biçimleri getirir. Bürokrasinin nesneleri sıfatıyla e§itle­nirken, bu yeni, bürokratik devlet örgütlenmeleri içinde, otorite ve güç bakımından e§itlikten uzakla§ırız. Weber, sosyalizmin yalnızca bir ba§ka düzenleme biçimi olacağını, üstelik insanlığa daha da bürokratik bir ege­menlik dayatacağını dü§ündüğü için, sosyalist toplumda güç e§itsizlikle­rinin sıradan, hatta baskın bir olgu olacağını ileri sürmü§tür.

Weber ile Marx'ın toplumsal tabakala§ma konusundaki benzerlik ve farklılıklarını anlamaya çalı§ırken, kendi dönemlerinde kavramaya ve berimlerneye çalı§tıkları toplum tiplerini akılda tutmak gerek. Marx'ın

Page 67: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

olgunluk dönemi yazıları, Viktorya Çağı ingil teresi'ndeki rekabetçi kapi­talizme göndermede bulunur, onunla mücadele eder. O dönemde ekono­mik sınıf ili§kileri, Marx'ın onlara yüklediği özellikleri -yani, belirli bir sınıfkutupla§ması ve yoksulla§masını- ta§ır görünüyordu. Devletin eko­nomik sürece müdahalesinin en alt düzeyde olduğu, kar§ıt ekonomik sınıfiara göre örgütlenen bu ikili toplum, F. Engels'in 1 844 'de İngiltere'de İ�çi Sınıfının Durumu'nda klasik ifadesini bulmu§tur13• Engels' e göre, kapi­talist sınıf ile i§çi sınıfı arasındaki ekonomik ve kültürel uçurum Viktorya döneminde öyle uç noktalara varmı§tı ki, Engels bu iki sınıftan iki ayrı kabileymi§ gibi söz ediyordu.

Oysa Weber, Bismarck yönetiminin birle§tirdiği Alman !!Oplumunda yazıyordu. Alman kapitalizmi, yukarıdan dayatılan bir kapitalizm (yani, ba§langıcından beri yoğun bir devlet müdahalesine dayanan bir kapita­lizm) olarak betimlenebilir. Weber'e göre Almanya'da kapitalist burjuva sınıfının siyasal hakimiyeti yoktu, i§çi sınıfı da siyasal bakımdan az geli§­mi§ti. Almanya'ya, toplumsal sistemin siyasal ya§amını denetim altında tutan geleneksel toprak sahibi]unker'ler egemendi. Alman toplumunun özel nitelikleri, W eber'in -temelde bürokrasi ve liderlik arasındaki ili§kiyle uğra§tığı- siyaset toplumbilimine yansımı§tı1�. Marx'ın toplumbiliminin özellikle ekonomik ili§kilerdeki sömürü sorununa odaklandığını, Weber'in toplumbilimininse kapitalist toplumda egemenlik sorununu, dolayısıyla toplumdaki, devletteki güç ve otorite e§itsizliklerini merkeze aldığını söyleyebiliriz.

Toplumsal tabakala§mayla ve e§itsizlikle ilgili çağda§ toplumbilim kurarnlarında Weber ile Marx'ın mirası, modern toplumların toplumsal yapılarının belli ba§lı boyutları olarak sınıfa, statüye ve güce yapılan vurgu da da görülmektedir. Weber'in ve Marx'ın mirası görülür görülmeye ama çağda§ tabakala§ma ve e§itsizlik kuramları, ondokuzuncu yüzyıldan ve yirminci yüzyıl ba§ından bu yana köklü deği§imler geçirmi§ bir toplum­sal yapıyla yüzle§mek durumundadır.

YOKSULLUK

Rekabetçi kapitalizm ko§ullarında e§itsizlik, esas olarak parasal ili§kiler tarafından belirlenmekteydi. Yoksulluğun nedeni büyük ölçüde i§sizlikti; i§sizliğe de, büyük ölçüde, hastalık ya da ya§lanma ve ekonomik döngünün

13) F. Engels, Tlıe Condir:ion of ılıe Enıı/is/ı WoTI<ing Class in 1844, Londra, Alien & Unwin, 1920. 14) A Giddens, Poliıics arııl Socidogy in ılıe Tlıouglu ofMax Weber, Londra, Macmillan, 1972.

Page 68: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

yapısal özellikleri (ini§ çıkı§lar) neden olmaktaydı. Yirminci yüzyılda i§Çi ile i§veren arasındaki ili§ki, belirgin bir §ekilde devletin piyasaya getirdiği düzenlernelerin etkisi altına girdi. Bu geli§me, en azından kısmen, i§Çi sınıfının sendikal hareket aracılığıyla verdiği siyasal mücadelenin bir sonucu olarak gerçekle§IDi§ti. Yurtta§lık haklarının yayılmasıyla i§Çi de artık tümüyle ekonomik ili§kilerin denetiminde olmaktan çıktı. Bunun sonucunda e§itsizlik ve yoksulluk, bu yapısal deği§ikliklere ko§Ut, önemli bir deği§ikliğe uğradı.

Artık i§çi çalı§mak ile aç kalmak arasında bir seçim yapmakzorunda değildir. Devletin piyasaya müdahalesinin pek çok biçimi vardır, ama bunların h�psinde a§ağıdaki önemli öğeleri bulmak mümkündür: 1965 ile 197 1 arasında İngiltere' de, hükümete sendikaların ücret taleplerini ve malların fiyatlarını düzenlemenin yolunu açan fiyat ve gelir politikası ortaya atıldı. Elbette ücret politikası, muhafazakar Margaret Thatcher hükümeti dönemindeki sendikal hareketin siyasal eylemlerinin bir sonu­cu olarak, i§gücü çerçevesindeki önemli farklıla§maları koruyordu; ayrıca monetai:ist bir fiyat-ücret yakla§ımına kayılıyordu. Ama serbest piyasa ko§ulları denen ko§ullarda bile ücretler, nadiren sırfekonomik süreçler ce belirlenmekteydP;. Üstelik İngiltere'de, refah devletinin ortaya çıkma­sıyla birlikte i§sizlere, yoksullara ve hastalara çok çe§itli hizmetler sunul­maya ba§lanmı§tı. Sava§ sonrasında, piyasa etkisi kar§ısında kurumsal bir tampon olu§turan Aile Yardımı Yasası ( 1945) ile Çocuk Yasası ve Ulusal Yardım Yasası'nın ( 1948) , yoksulların ve i§sizlerin durumlarının iyile§tiril­mesine büyük katkısı oldu. Ku§kusuz bu sosyal yardımlaryoksulluğun orta­dan kaldırılması anlamınagelmiyordu; yoksulluğun boyutları, toplumbilim ara§tırmalan tarafından dönem dönem yeniden ke§fedilmi§tir16•

S. Rowntree'nin ilk çalı§malarında yoksulluk, temel gereksinimierin kar§ılanması gibi sabit bir temele dayanılarak hesaplanmı§tır17• Rowntree, beslenme, giyim, sağlık ve barınma tablolanndan yararlanarak ya§amın sürdürülmesini sağlayacak asgari ihtiyaçların nesnel ölçüsünü bulmaya

ı 5) P Hirst, "The division of labour, ineames policy and industrial democracy", A. Giddins ve G. Mackenzie (yay. haz. ) . Social Class and ıhe Division of Labour, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınlan, ı982, s. 248-264.

.

ı6) B. Abd-Smith ve P. Townsend, The Poor and ıhe Pooresı, Üceasianal papers on Social Administration, Sayı ı 7, Beli & Sons, Londra, ı 965; K. Coates ve R. Silburn, Povzrry: The Forgoııen Englishmen, Londra, Penguin Books, ı970; P. Townsend, The Social Minoriıy, Londra, Alien Lane, ı973; D. Wedderbum (yay. haz.), PoverıY: lnequııliıy and Class Sırucıure, Londra, Cambridge Üniversitesi Yayınları, ı 97 3.

ı 7J S. Rciwntree, Poverıy: a Sıudy of Toum life, Londra, Macmillan, ı 90 ı ; Poverry and Progress, Londra, Longmans, ı94 ı ; Poverry and ıhe Welfare Sıaıe, Londra, Longmans, ı951 .

Page 69: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

TOPlUMSAl TABAKAI.AŞMA 0'1

çalı§mı§tır. Bu ölçütler, esnek olmadıkları ve bilimsel standart yanılsama­sının ardına sığınıp ya§am için "zorunlu" olan §eylere ili§kin toplumsal uyla§ımlara katıldıkları gerekçesiyle ele§tirilmi§tir18• Ortada mutlak bir yoksulluk varken, göreli yoksulluğun varlığını kabul etmek de önemlidir. Rowntree'nin yoksulluğun ölçülmesi konusundaki yakla§ımı pek dar gö­rü§lü bir yakla§ım olsa da, vardığı sonuçlar, yoksulluğun ana belirleyicileri­nin ki§isel acizliklerden çok, (hastalık, kaza, ailenin büyüklüğü ve ekono­mik gerileme dönemlerindeki i§sizlik gibi) toplumsal ko§ullar olduğunu göstermesi açısından önemliydi. Rowntree, bir i§çinin ya§amında yoksun­luk dönemleri ile görece bolluk dönemlerinin birbirini izlemesiyle olu§an bir "yoksulluk döngüsü" tespit etmi§tir. Ki§i, medeni durumuna, hane yapısına ve ya§ına bağlı olarak ya§am döngüsünün birkaç noktasında yoksulluğa batıp çıkabilir. Dolayısıyla aileler arasındaki e§itsizlikler, bu ailelerin yoksulluk döngüsündeki özgül yerlerinin bir i§levi olacaktır.

Sanayi toplumlarında yoksulluğun nedenlerinde önemli deği§iklikler meydana gelmi§tir. Rowntree'nin dar bir yoksulluk tanırnma dayanan ara§tırması §Unu göstermi§tir: 1 899- 1936 arasında İngiltere'de yoksullu­ğun en büyük nedeni yetersiz ücretler iken, 1950'lerde yoksulluğun en önemli belirleyicisi ya§lılık olmu§tur. Ancak daha incelikli bir göreli yoksulluk ölçütünden hareket eden B. Abel-Smith ile P. Townsend, The Poor and The Poorest'da, refah devletinin geli§iyle yoksulluğun hakkından gelinmediğini ortaya koydular; dahası, Çalı§ma Bakanlığı verilerini yeni­den çözümleyerek, yoksulluğun ba§lıca nedeninin, ailenin büyüklüğüne göre ücretierin yetersiz kalması olduğunu da gösterdiler. Yoksullukla bağ­lantılı ko§ullar, ücret, vergi e§ikleri ve aile yardımları bakımından hükü­met politikaları içinönemlisorunlar yaratır. Örneğin, İngiltere'deki yok­sulluk ve e§itsizliğin bir veçhesi, yoksulluk tuzağıdır. Birle§ik Krallık'ta bir takım tazminatların hak edilip edilmediği ara§tırılır; bazı durumlarda bir gelir artı§ı, (vergi indirimi ve kira yardımı gibi) bu türden tazminatla­rın kesilmesine yol açabildiği gibi, ücret artı§ı da gerçek ya§am standartla­rının gerilemesiyle sonuçlanabilir. Gelir ile sosyal tazminat dengesi ara­sındaki tuzak, ekonomideki enflasyon kaynaklı baskılar yüzünden daha da ciddile§ebilir. Dolayısıyla geliri vergi e§iğine yakın olan aileler, bireysel çabalarla, tutumlulukla, iyi ev idaresiyle yoksulluktan kurtulamazlar. Yok­sulluk tuzağıyla ili§kisinde o kıymetli fırsat e§itliği ilkesinin sorunlu bir ilke olduğu açıktır; çünkü bireysel ba§arı bu toplumsal ikil em için çözüm değildir. Yoksulluk tuzağından kurtulmak, en azından, toplumun vergi

18) P. Townsend, Poverty in rlıe United Kingdom, Londra, Alien Lane, 1979.

Page 70: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

70 E�iTliK

yapısında önemli deği§iklikler yapılmasını, sosyal güvenliğin yeniden düzenlenmesini, mutlak yoksulluğun kar§ıtı göreli yoksulluğun ortadan kaldınlmasına yönelik daha gerçekçi bir programın geli§tirilmesini ve emeklilik tazminatının yeterli kılınmasını gerektirecektir.

Bu genel sosyal yardım ve gelir sınırlamaları içinde, toplumun demo­grafik yapısı ile hane yapısı, yoksulluk ve e§itsizliğin düzenleni§inde özel bir önem ta§ır. Gördüğümüz gibi ya§lılık, yoksulluğun nedenleri arasında üst sıralara yükselmi§tir; bu durum önemli demografik deği§ikliklere ve erken emekliliğin öneminin arttığına i§aret etmektedir. Bu demografik ko§ullarda büyük aile, yoksulluğun önde gelen belirleyicilerinden biri olma özelliğini yitirmi§tir. Modern e§itsizliğin bir diğer özelliği, dü§ük gelirde ve sosyal tazminatlann dağıtımında tekki§i (ebeveynlerden biri) tarafından geçindirilen ailelerin önem ta§ımasıdır. Amerika ve İngilte­re'de yapılan bazı ara§tırmalarda, aile yapısının gelirin belirlenmesi ve diğer e§itsizlik biçimlerindeki rolü vurgulanmı§tır; çoğu zaman tek ki§i tarafından geçindirilen ailelerin istihdama katılımları engellenir ve dev­lete bağımlı olmaya zorlanırlar19• Avustralya'da da benzer bir durum görü­lür; 1970'lerin sonlarında, tek ki§ilik gelir birimlerinin yüzde elli yedisinin ba§lıca gelir kaynağı devletin verdiği emeklilik aylığıdır20•

E§itsizliğin üçüncü büyük belirleyicisi, etnik kimlik ve göçmen statü­südür. Modem demokratik ülkelerin birçoğunda ırk ayrımcılığı, gelirdağı­lımının hassas bir yönüdür. Örneğin 1972'de Amerika'da beyaz olmayan ailelerin ortalama gelirleri, beyaz ailelerin gelirlerinin üçte ikisinden az dı. Aynı biçimdeAvustralya'da göçmen statüsü ve etnik kimlik, gelirin, sağlığın ve toplumsal saygınlığın ba§lıca belirleyicilerindendir1 •

Çağda§ kapitalizmde toplumsal ve ekonomik e§itsizliğin dördüncü önemli belirleyicisi, cinsel kimliktir. Erkekler, yüksek vasıflı ve mesleki beceri isteyen görevlerde yoğunla§ırken, kadınlar daha az beceri isteyen, dü§ük statülü ve dü§ük ücretli i§lerde çalı§ır. Kadınlar, gıda, temizlik ve diğer ki§isel hizmet alanianna hakimdirler; söz konusu i§lerde çalı§anlann yakla§ık yüzde seksenini kadınlar olu§turur. Cinsel e§itsizlik özellikle mes­leklerde kendini belli eder; kadınlar, mesleki hiyerar§ide görece alt seviyede kalan i§! erde yoğunla§maktadır. Örneğin 197 1 'de İngiltere' de hem§irelerin

ı9) A. B. Atkinson, The Economics oflnequaliıy, Oxford, Ciarendon Press, ı975, Onuncu bölüm.

20) A. Bums, G. Bottomley ve P. Jools (yay. haz. ) . The Family in ıhe Modem World, Sydney, Alien & Unwin, ı 983, s. 202.

2ı) J. S. Westem, Social lnequaliıy in Ausıralian Socieıy, Melbourne, Macmillan, ı 983; R. A. Wild, Social Sıraıificaıion in Ausıralia, Sydney, Alien & Unwin, ı 978.

Page 71: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

TOPLUMSAL T ABAKA�MA 7 1

yüzde doksan biri kadındı, ama uzman hekimler arasındaki oranlan sadece yüzde dokuzdu22•

SOSYAL DEMOKRASi

Yoksulluğu açıklamak kaçınılmaz olarak karma§ık bir i§ tir. Ana hatlarıyla bakılacak olursa, modern toplumbilirnde sanayi toplumlarında yoksullu­ğun kalıcılığıyla ilgili üç genel açıklama vardır23• Öncelikle, bir yoksulluk alt kültürünün, tarihte yoksullukla ilgili geleneksel tepki biçimi olarak ortaya çıkmı§ değerleri yeniden üreterek yoksulluğu devam ettirdiğini ileri süren bir görü§ vardır. Bu tepki biçimi, i§çi sınıfının ve öteki bağımlı grupların toplumsal yoksunluklar kar§ısındaki kaderciliğini, tevekkülü­nü, boyun eği§ini içerir. Yoksulluk kültürü tezinin ele§tirisi, yoksulluğun yaygınlığına ve kalıcılığına neden olan §eyin, aslında bir dizi konumsal kısıtlama olduğu fikrine ula§tı. Yoksullar, kötü konudan, dü§ük geliri ve yetersiz eğitimi içeren çevre ko§ulları tarafından kısıtlanırlar. Her iki bakı§ açısına da kar§ı çıkan, bu iki açıklamanın yoksulluğun kökenierini değil sürekliliğini dikkate aldığını iddia eden bir üçüncü görü§ vardır. Yoksulluk, daha geni§ bir e§itsizlik çözümlemesinde, yani bir toplumsal tabakala§ma yorumu çerçevesinde anla§ılabilir ancak. Bu kitabın savına göre, bir toplumdaki e§itsizliğin doğası (dolayısıyla yoksulluğun nüfusa dağılımı) , sosyo-ekonomik yurtta§ lık hakları ile kapitalist piyasanın bölücü etkisi arasındaki ili§kinin bir i§levi olacaktır. Kısacası bir sosyal demokrasi sorunu olacaktır. İsveç sosyal demokrasisinin yakın dönem tarihini kısaca ele alarak bu bakı§ açısına açıklık getirebiliriz.

Birinci bölümde, genel bir toplumsal değer olarak bir e§itlik anlayı§ı­nın geli§mesinin, evrensel yurtta§lığın geli§mesini gerektirdiğini ortaya koymu§tum. Evrimci modernle§me görü§üne kar§ı çıkılırken, toplumsal yurtta§lığın köklü ve çoğu zaman §idd•:t içeren toplumsal deği§ikliklerin ürünü olduğu ileri sürülmü§tür. Modern yurtta§lığın, (ki§ilerin evrensel değerine ili§kin dinsel-ahlakigörü§le birlikte) üç hazırlayıcı ko§ ulu olduğu söylenir: Sınıf çatı§ması, sava§ dönemlerindeki halk mücadeleleri ve göç. Bu görü§, toplumdaki e§itsizlik örüntüsünde önemli bir deği§ikliğin ortaya çıkması için, toplumsal yapının sarsıcı bir §Ok geçirmesi gerektiği sonucu-

22) L. Murgatroyd, "Gender and occupational stratification", The Sociological Review, 30(4). 1982, s. 574-602; C. Middleton, "Sexual inequality and stratification theory", F. Parkin (yay. haz.), The Social Analysis of ıhe Class Sırncıure, Londra, Tavistock, 1 974, s. 179-203.

23) M. Haralambos, Sociology, � and perspecıives, Slough, University Tutarial Press, 1980.

Page 72: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

na varır. C. ]eneks Amerika'daki gelir e§itsizliğiyle ilgili klasik inceleme­sinde §U sonuca varmı§tır: "Gelir bölü§ümünü hatırı sayılır ölçüde deği§­tirmek için, Büyük Kriz ya da İkinci Dünya Sava§ı gibi bir felaket olması gerekir. Liberal ya da muhafazakar bir ba§kanın seçilmesi gibi siyasal deği§ikliklerin, çok zengin ve çok yoksul olanlar üzerindeki etkisi dı§ında, pek önemli bir etkisi yoktur"24• Marksist terimlerle söylenecek olursa, toplumdaki zenginlik ve güç dengesinde gerçek bir dönü§üm sağlamak için, mevcut mülkiyet ili§kileri sisteminin -sınıf mücadelesi aracılığıyla­devrimci yoldan ala§ağı edilmesi gerekir.

Bu bakı§ açısı çerçevesinde İsveç önemli bir aykırı örnektir, çünkü sosyalizme giden biricik yol olarak görülen devrimci siyaset modelinden ayrılmaktadır. Modern İsveç'in ekonomik ve siyasal düzenlemelerinde i§çi sınıfı, ülke tarihinde sınıf mücadelesi, sava§ ya da yıkıcı bir göç ya§an­madan büyük bir ilerleme kaydetmi§tir. İsveç onsekizinci yüzyılda birçok uluslararası çatı§maya girdi, ama 18 14'ten beri hiçbir önemli askeri çatı§­ma görmedi. İsveç Sosyal Demokrat Partisi, 1932'den 1976'ya kadar ikti­darda kaldı, kısa bir muhalefet döneminden sonra, 1982 Eylülünde yeni­den iktidara geldi. İsveç'in emek gücü, (yakla§ık yüzde seksen be§le) sanayi dünyasının en yüksek sendikala§ma düzeyine sahip emek gücüdür. Sosya­lizm döneminde, devletin temel hizmetlerde yaptığı düzenlemelerle birlik­te ilerici bir sosyal güvenlik sistemi olu§turuldu. Yönetim i§çi kooperatifle­rini destekledi. Ücretli fonları olu§turularak i§çilerin §irketlerin sahibi olmasını sağlayacak yasal düzenlemeler yapıldı25• Sosyalist hükümet tam istihdam politikası izledi, kamu sektörü sendikala§masının önündeki yasal engelleri kaldırdı, i§gücünün pazarlık gücünü artırdı ve çalı§anların sermaye sahiplerine bağımlılıklarını azalttı. Bu deği§iklikler, İsveç top­lumunda ilerici bir sürecin ortaya çıktığını, emek gücünün meta olmaktan kurtarıldığını akla getirmektedir; düpedüz kapitalizm kar§ıtı bir eğilimdir bu. Toplumsal yurtta§lık açısından emeğin bu dönü§ümü, sosyal demokra­sinin yerini ekonomik demokrasinin aldığını gösterir.

Yakın dönem İsveç tarihine ili§kin bu yorum birtakım ele§tirilerle kar§ıla§mı§tır. Sosyalizmin seçimlerdeki ba§arısına ve sosyalist yönetimin devamlılığına rağmen, İsveç'te zenginlik konusunda büyük bir dönü§ü­mün ya§anmadığını göstermek olanaklıdır. Ki§isel zenginlik, özellikle

24) C. )eneks, Inequaliıy, a rel!ssessmenı of ı he effecı o {family and schooling in America, New York, Basic Books, ı 972, s. 209-2ıO.

25) W Korpi, The Working Clllss in Wel{are Capiıalism, work, unions and poliıics in Su•eden, Londra, Routledge & Kegan Paul, ı 978; W Korpi, Tlıe Democraıic Class Sıruggle, Londra, Routledge & Kegan Paul, ı 983; ]. Stephens, The Transiıion from Capiıalism w Socialism, Londra, Macmillan, ı 979.

Page 73: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

TOPLUMSAL TABAKAI..A'jMA 73

sanayi sektöründeki hakimiyetini sürdürmektedir. 1970'lerde, özel sektör­deki emek gücünün yakla§ık yüzde ellisini çalı§tıran iki yüz §irket, ağırlıklı olarak on be§ aileyle iki anonim §irketin elindeydi26• Wallenberg ailesi, İsveç'teki iki yüz seksen büyük firmanın yüzde on be§ini denetlemektey­di27. İsveç'in sanayi hanedanları, ülke içi ekonomideki egemenliklerinde önemli hiçbir a§ınmaya uğramaksızın yarım yüzyıllık sosyal demokrasi yönetimi süresince varlıklarını sürdürdüler28• 1970'lerde sanayideki dev­let mülkiyeti, yüzde be§ gibi önemsiz bir oranda kaldı. Kısacası İsveç örneği, kapitalist bir çerçevede ortaya çıkan reformizmin hem gücünü hem de sınırlarını ortaya koymaktadır29• Reformizmin savunusun un, ba§­ka seçeneklerin ya toplumbilimsel nedenlerle tam anlamıyla uygulanabi­lirlikten uzak olmasına ya da bireysel özgürlüklerle ilgili ahlaki savlar açısından istenir §eyler olmamasına dayandınlması gerekir. Hiçbir top­lumsal ko§ullar bütününde e§itliği kaldırmak kolay olmadığına göre, olası sonuçları ne denli sınırlı olursa olsun, reform konusunda ısrarcı olmak için sağlam nedenler vardır.

Ancak, İsveç deneyiminden alınacak daha sınırlı bir ders de vardır; zıt uluslararası ekonomik eğilimlerden ötürü reformist hedeflere ula§manın zorla§masıyla, ülke ekonomileri üzerindeki dı§sal kısıtlamaların artan öne ­mi yle ilgili bir derstir bu. Sosyal demokrat reformlaı; emeği meta niteliğin­den kurtarınayı ba§ardığı noktada özel sektörün karlılığını tehdit etmek durumundadır; özel sektörün kar sağlama alanı, yaygınla§mı§ refah devleti­nin meta haline gelmemi§ hizmetleri sağladığı alandır. İsveç ekonomisi giderek uluslararası ekonomik güçlere tabi hale geldiğinden, bu sosyal hiz­metler, devletin refah kapitalizminde içine dü§tüğü mali bunalımı daha da azdınr. Dı§sal kısıtlamalar, yönetimin, paranın değerini durmadan a§ındıran enflasyon baskısı da olmaksızın tam istihdam sağlama vaadini tutmasını güçle§tirir. Modern yönetimler için temel güçlük, denedenemeyen dı§sal süreçler ekonomik büyürneyi belirlemeye ba§ladığında, ekonomi üzerinde -ülkenin ve reformist hedeflerin çıkarına olacak- bir denetim kurmayı ba§armaktır30• İsveç ve reformizmle ilgili yakın dönem kaynaklarını tarayan J. Pontusson, ekonomik süreçlerin uluslararası hale gelmesinin toplumsal reform için tümden yeni bir çerçeve olu§turduğunu belirtir:

26) R. E Tomasson, Sweden, proımype of modem socieıy, New York, Randam House, 1970. 27) R. Scase (yay. haz.), Readings in ılıe Swedislı Clıı.ıs Sırucıure, Londra, Pergamon Press, 1976. 28) J. Scorr, Corpomıions, Classes· and Capiıalisın, Londra, Hurchinson, 1 979. 29) J. M. Mariivall, "The limirs of reformism: parliamenrary socialism, and rhe Marıdsr

rheory of rhe srare", The Briıish ]ou.mal of Sociology, 30(3), 1 979, s. 267-290. 30) R. Vernon, Sooereignıy aı Bay, New York, Basic Books, 1971 .

Page 74: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Büyük Kriz, bir "düşük tüketim krizi" olarak betimlenebilir \'e bu haliyle, yaygıntüketimi teşvik etmeye dayanan reformist bir siyasal tepki için elverişli bir örnektir; oysa bugünkü kriz, her şeyden önce, bir aşırı sermaye birikimi ve yetersiz kar payı krizi gibi görünmektedir31

Mevcut durumda ekonomik ko§ullardaki bu deği§iklik, §ardarda e§itlik sağlamaya yönelik en ılunlı çabanın bile, elveri§siz dı§sal ko§ullar tarafından sürekli engellenebileceği anlamına geliyor. 1950'lerde sava§ sonrasının ye­niden in§a hükümetlerinin ülkede daha yetkin bir e§itlik sağlamaya yönelik toplumsal arayı§ lan, uygulamaya k onabilir arayı§lardı; ama 1980'lerin refor­mizmine zemin olu§turamaz bunlar. E§itliğin nesnel ko§ulları uluslararası­dır, çünkü yerel e§itsizlikler-ülke içindeki tabakala§manın ürünü olduklan açıkça ortada olsa da- ekonomik gerileme, sanayisizle§tirme ve bağımlılık gibi makro süreçlerle bağlantılıdır.

REFAH KAPİTALİZMİNİN PARAMETRELERİ

Ondokuzuncu yüzyılda sınıfsal e§itsizliğe egemen olan parasal ili§kilerin, genel Keynesçiekonomi çerçevesindeki sosyal politikalarının ortaya çık­ması, devletin müdahalesi ve yurtni§lığın yaygınla§ması kar§ısında deği­§ikliğe uğradığını öne sürmü§tüm. Refah devletinin ortaya çıkmasına rağmen, göreli yoksunluk ve yoksulluk sorunu varlığını sürdürdü; ancak e§itsizliğin belirleyicilerinden birçoğunun ekonomik sınıfla ancak dalaylı bir ili§kisi vardır. Gelir e§itsizliğinin, öncelikle, ya§la, hane yapısıyla, etnik ve cinsel kimlikle, yani esas olarak toplumdaki atfedilmi§ statülerle yakından ili§kili olduğunu söylemi§tim. Bu özellikler toplumsal sınıflarla ilintilidirler, ama e§itsizliğin belirleyicilerinin daha çok saygınlık ve atfe­dilmi§ toplumsal rollerin bile§enleri oldukları çok açıktır. Weber'in ege­menliğin doğası ve statü grupları konusundaki belirlemeleriyle kar§ıla§tı­rıldığında Marx ile Engels'in ekonomik sınıf üzerinde duran görü§lerinin çağda§ toplumla ilimisi zayıftır.

Modem toplumdaki e§itsizliğin çözümlenmesi, toplumsal çatı§manın ve toplumsal kapalılığın, i§levselci bir çerçevede çalı§an toplumsal taba­kala§ma kuramının ya da Marksist bir ekonomik sınıf çözümlemesinin bakı§ açısıyla değil çatı§ına kuramının bakı§ açısıyla vurgulanmasını ge­rektirir. Bu nedenle Weber'in toplumu, sınıflar, statü grupları ve meslek

3 1 ) J. Pontusson, "Behind and beyand social deınocracy in Sweden", New Lefı Review, sayı 1 43 , 1984, s. 93.

Page 75: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA 7 5

kurulu§ları arasında -zenginlik, güç ve saygınlık kaynaklarını seferber etmeye, bu kaynaklar üzerinde tekel kurmaya yönelik toplumsal kapanma stratejileri aracılığıyla- verilen bitmez tükenmez bir mücadele olarak tasarlaması, modern e§itsizlik incelemesinde dikkate değer bir haklılık kazanmaktadır.

Kitlesel örgütlenmede güçlük çeken toplumsal gruplar, toplumun kıyı­Ianna itilirler, damgalanıp dı§lanırlar. Modern kapitalist toplumda ya§lıla­rın durumu, bu damgaianma süreciyle açıklanabilir. Toplumsal ya§lanma süreci ya§lıları ya§am döngüsüne bağımlı hale getirir; toplumla alı§veri§­ten mahrum olmak, ciddi ayrımcılık ve mağduriyet biçimleriyle bağlantılı bir ya§lılık damgası yaratır32• Ya§lıların kendi çıkarlarını temsil edecek etkin siyasal gruplar olu§turmaktan aciz olmaları, toplumsal ve ekonomik durumlarında kayda değer iyile§tirmeler yapabilme yeteneklerini de sınır­lamaktadır. Genel ifadeyle, kadınların, ya§lılann ve etnik azınlık grupları­nın, onları kültürel gettolara tıkan ve e§itlikçi yurtta§lığaözgü kazanımlar­dan tam anlamıyla yararlanma olanaklarını sınırlayan bir toplumsal dı§­lanmaya maruz kaldıklarını söyleyebiliriz.

EŞİTSiZLİK VE A YRlCALIK

Buraya kadarında, e§itsizliğin toplumbilimsel tabakala§ma kuramiarı çer­çevesinde ele alını§ında, yoksulluk, yoksunluk ve dü§ük saygınlık üzerin­de duruldu. E§itsizlik sorunu, hiç ku§ku yok ki, aynı zamanda ayrıcalığın doğasıyla da ili§kilidir. Toplumbilim kuramında ayrıcalık, tabakala§mayla ilgili belli ba§lı metinlerde nedense göz ardı edilmi§ bir konudur33• E§itsiz­lik, sadece yoksulluk ve yoksunlukla değil, önemli ölçüde zenginlik ve ayrıcalıkla da ili§kilidir. Örneğin mesleklerin ayncalıkları, belgelemecilik ve diplama sapiantısı yoluyla meslek sahibi grupların piyasa içindeki meslekiayrıcalığınıgüçlendiren mesleki kapalılıkla korun ur; meslek ayrı­calığı, ekonomik ödüller ve saygınlık ödülleri üzerindeki denetimini sür­dürür. Meslekler, saflarına katılacak olanlar için, mesleki görevlerin yerine getirilmesiyle pek az ilgisi olan, ama toplum içindeki statü ve ayrıcalıkları bakımından büyük öneme sahip eğitim §artları koyarlar. Meslekçiliğin -

32) E. S. Johnson ve J. B. Williamson, GrO\ving Old, ılıe social problems of aging, New York, Holt, Rinehart & Winston, ı 980; A. Walker, "Dependency and old age", Social Policy arul Adıninisıraıion, ı 6(2), ı982, s. ı ı S · l 35; C. Phillipson, Capiıalism and ılıe Cansırucıion of Old Age, Londra, Macmillan, ı 982.

33) D. Portwood ve A. Fielding, "Privilege and the professional", The Sociological Re11iew, 29(4), ı98 ı , s. 749-769.

Page 76: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

sistematik bilgi bütünleriyle görece zayıfbir ili§kisi olsa da- eğitim imkan­ları ve üye alma yoluyla mesleki ayrıcalıkların idame ettirilmesiyle ve denetim yoluyla mesleki hakimiyetin, piyasa denetiminin sağlanmasıyla yakından ili§kisi vardır3� . Çalı§ma alanlarıyla uğra§an toplumbilim ve meslek toplumbiliminde toplumsal e§itsizliğin açıklanması, büyük ölçüde Weber'in toplumsal kapalılık çözümlemesine dayalı olmakla birlikte, -görece uzak bir biçimde olsa da- Marx'ın ekonomik sömürü ve ekonomik toplumsal sınıflada ilgili görü§üne de bağlıdır.

Modem kapitalist toplumların doğasında, Weber ile Marx'ın yazıların­daki toplumsal e§itsizlikle ilgili ilk görü§lerden pek çoğunu ku§kulu hale getiren önemli deği§iklikler olmu§tur, ama Weber'in toplumsal kapalılık kavramı, modern refah kapitalizmindeki e§itsizlik olgusunun anla§ılması açısından hala değerlidir. Bu toplum tipindeki e§itsizlik, ayrıcalıksızlık ve yoksulluk, hala önemli ölçüde toplumsal kimliğin atfedilmi§ özellikle­rinin etkisi altındadır. Ne var ki e§it haklara ula§mak, toplumsal gruplan n, toplumdaki statülerine getirilen kısıtlamaları ortadan kaldırmak üzere harekete geçip ba§arılı olmaları ko§uluna bağlıdır. Statü e§itsizlikleri, birkaç bakımdan modem kapitalizmin sınıf yapısındaki önemli deği§iklik­lerle yakından ili§kilidir. Birincisi, i§çi sınıfının büyüklüğünde önemli bir gerileme söz konusudur. 191 1 ile 1971 arasında İngiltere'de kol i§çileri sınıfının çalı§an nüfus içindeki oranı, yüzde seksenden yüzde elli sekize dü§mܧtür. Buna kar§ılık üst meslek sahiplerinde yüzde birden üçe, alt meslek sahiplerinde de yüzde üçten sekize bir yükselme olmu§tur. Yine beyaz yakalı din görevlilerinin istihdamında önemli bir artı§ görülmü§, yirminci yüzyılın ilk yarısında ruhbanın çalı§an nüfus içindeki oranı yüzde be§ten yüzde on dörde çıkmı§tır. Beyaz yakalıların sendikala§ma düzeylerinin yükselmesi, sendika üyesi kol i§çilerinin sayısınınsa görece aynı kalması, sınıf yapısındaki bu deği§ikliklerin yansımasıdırl5• Bu deği­§ikliklerin, geleneksel ağır sanayinin gerilemesi ve bilgisayarla§mı§ üreti­min geli§mesiyle yakından ili§kisi vardır.

Nüfus hatırı sayılır ölçülerde vasıfsızla§mı§, i§lerin teknik doğasında meydana gelen deği§iklikler hem kol i§çilerinin sayısının azalmasına yol açmı§ hem de beyaz yakalıların istihdamını artırmı§tır. Her ne kadar D. Beli gibi toplumbilimciler, sınıf yapısındaki bu deği§iklikleri endüstriyel üretkenlikte ortaya çıkan geli§menin bir sonucu olarak görmü§lerse de,

34) T. J. Johnson, Professions and Power, Londra, Macmillan, 1972; B. S. Tumer, "Knowledge, skill and occupational strategy", Communiıy Healı/ı Sıudies, 9( 1 ) , 1 985, s. 38-47.

35) R. Price ve G. S. Bain, "Union growth revisited", Briıis/ı Journal of lndusırial Relaıions, 14, 1976, s. 339-355.

Page 77: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

TOPLUMSAL TA�MA / /

sanayisizle§meyle ilgili yakın döneme ait kuramlar, bu deği§iklikleri kötü ekonomik icraatlann sonucu olarak değerlendirmektedirler; bu anlamda sanayisizle§me, ekonomik dönü§ümün değil ekonomik gerilemenin bir sonucu olarak görülmektedir36• Bazı toplumbilimciler vasıfsızla§ma ve sanayisizle§meyle birlikte bu deği§iklikleri, geleneksel i§çi sınıfının orta­dan kalkması biçiminde yorumlamı§lardır37• 1970'lerde i§sizlik oranında görülen belirgin artı§, İngiltere'nin gerilemesinin ve sanayisizle§menin bir göstergesidir. İngiltere'de resmi i§sizlik oranı, 1979 ile 1981 arasında yüzde altıdan yiizde on bire yükselmi§tir. Aynı dönemde Birle§ik Devlet­ler'de bu oran yüzde altıdan yüzde sekize çıkmı§tır38• İngiltere'de 1985'ten beri bu oran yüzde on üçe yükselmi§tir.

E.§itsizlik açısından sanayisizle§menin toplumsal sonuçları görece daha açıktır. İngiltere' de, devletin aile harcamalarıyla ilgili ara§tırmalar, 1979' da on bir buçuk milyon insanın, 1983 'te de on be§ milyon insanın yoksulluk sınırında ya§adığını göstermi§tir. Nüfusun bu yeni i§siz ve yoksul kesimle­ri, neredeyse tamamen devletin desteğine bağlıdırlar, çünkü ya emekli ya da daimi i§sizdirler. Ancak, nüfusun çalı§an kesimi, 1970'lerin sonunda reel ya§am standartlarında önemli iyile§tirmeler görmü§tür. Dolayısıyla çalı§anlar ile i§sizler arasındaki ayrım, İngiltere' deki gelir ve refah e§itliği­nin önemli bir özelliğidir; fakat e§itsizliğin modern toplumdaki durumu, basit bir istihdam ve vergi sorundan çok daha karma§ık bir durumdur aslında. İngiliz toplumundaki yeni ayrı§malar, kuzey ile güney, çalı§anlar ile çalı§mayanlar, devlet tazminatlarından yararlananlar ile yoksulluk tuzağına yakalanmı§ olanlar, kadınlar ile erkekler arasındaki ayrı§malar, ya§ grupları arasındaki ayn§malar ve son olarak da vasıflı emek piyasasının farklı kesimleri arasındaki ayrı§malardır. Refah kapitalizminde toplumsal e§itsizliğin niteliğini belirleyen çok sayıda çatı§ma vardır, çok yönlü bir sorundur bu; ama bu karma§ıklık, Weber'in statü gruplan arasındaki çatı§­malara ve toplumsal kapalılığa ağırlık vermesinin değerini ortaya koyar.

Bu çok boyutlu e§itsizlik biçiminin siyasal sonuçlarından biri, "sürekli çatı§manın, sanayi sektöründeki dü§manca ili§kilerin ve sanayinin iki yakası arasındaki i§ birliğini her zamankinden daha kaypak kılan bir ikli­min" belirlediği bir toplumda, halkın, "siyasetçilerin, piskoposların ve prensierin azarlamalarına kulak tıkayarak" itaat etmez hale gelmesi ol-

36) D. Beli, The Coming ofPosı-Indusırial Socieıy, Londra, Heinemann, 1 974; E Blackaby (yay. haz. ) . De-indusırialisaıion, Londra, Heinemann, 1979.

37) A. Gorz, FareweU ıo ıhe \tbrking Class: an essay on posı-indusırial Socialism, Londra, Pluto, 1 982.

38) N. Harrs, Of Blood and Guns, Harmondsworth, Penguin, 1983.

Page 78: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

mu§tur. "Grev, böyle durumların mu tat özelliğidir ve dönem dönem emek ile devlet arasında büyük ve istikrarsızla§tırıcı zıtla§malar biçimini alır"39• Zenginliğin bölü§ümüne ili§kin bu birbirinden ayrı, yalıtılmı§ çatı§ma biçimlerinin, daha planlı, köktenci bir siyasal eyleme varıp varmayacağı, belli ölçüde, e§itsizliğin me§ru görülüp görülmediğine ve e§itlikten uzak zenginlik bölü§ümünün, gerçekte sınırlı kaynakların adil bir bölü§ümü olup olmamasına bağlı olacaktır. Uygulanabilir ve istenir bir toplumsal hedef olarak §ardarda e§itliğe bağlılık, büyük ölçüde, özerk ahlaki birey ve bireysel sorumluluk kavramının ideolojik etkisine da yanacaktır. Top­lumsal bir ilke olarak e§itlikçiliğin ba§arısızlığı ya da ba§arısı da, -gelecek­teki- siyasal demokrasi ile uluslararası ekonomik piyasa arasındaki belir­siz ili§kiye baglı olacaktır.

39) R. Miliband, Capitalisı Democracy in Briıain, Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınları, 1982.

Page 79: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

4 Eşitsizlik İdeolojileri

Biz toplumbilimcilerin e§itsizlikle ilgili üç görü§ü göz önünde bulundur­mamız gerektiğini belirtmi§tim. Birincisine göre,-tamda toplumsal norm ve yaptırımların varlığının bir sonucu olarak- bireyler aralarında çe§itli düzlemlerde tabakala§tıklarından, e§itsizlik bütün insan toplumları için geçerli evrensel bir özelliktir. İkincisi, hak gözetme duygusunun bir sonu­cu olarak e§itsizliğe kar§ı direnç göstermenin, tüm toplumsal gerçekliğin temelindeki kaqılıklılık esasına dayalı olan bütün toplumsal ili§kiler için genel geçer ve temel bir olgu olduğu ilerisürülmü§tür. Üçüncü olarak da, e§itsizliğin toplumda, bütün e§itsizlik biçimlerinin zorunlu ve me§nı olduğunu açıklamaya çalı§an çe§itli ideolojik sistemlere ba§vurularak me§rula§tırıldığını ileri sürmü§tüm. Bu bölümde e§itsizliği me§rula§tıran üç sistemi, yani dinsel, doğal ve ekonomik açıklamaları ele alacağım.

Ki§iler arasındaki e§itsizliği me§rula§tıran geleneksel ideoloji biçimleri­nin çoğu dinsel niteliktedir; ama ben, toplumsal ve ki§isel e§itsizliğin bir me§rula§tırıcısı olmak bakımından dinin belirsiz bir rolü olduğunu ileri süreceğim. Din ile e§itsizlik arasındaki ili§kiye ili§kin bu sorun, aynı zaman-

Page 80: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

da, kar§ıla§tırmalı bir tarzda, belli dinsel geleneklerin ba§ka dinsel gele­nekiere nazaran e§itsizliği me§rula§tırmaya daha yatkın oldukları dü§ün­cesiyle ilgisinde ele alınmalıdır. Din ve e§itsizlik sorununun, Weber'in din toplumbilimi çerçevesinde ele alınması uygun olur.

DİN VE EŞİTSiZLİK

Weber'in din toplumbilimi, modern toplumun ortaya çıktığı ko§ullara ili§kin kar§ıla§tırmalı bir inceleme olarak görülebilir; modern toplumlar, dü§ünsel sistemlerinin ussalcılığı, bireysel özerkliğe verdikleri önem ve bürokratik bir toplumsal denetim aygıtı geli§tirmeleriyle nitelenirler. Weber'in kar§ıla§tırmalı din toplumbiliminde, modemizmi kolayla§tıran dinsel sistemler (Kalvinci Protestanlık) ile modernle§me sürecine kar§ı koyan dinsel gelenekler (Weber'in Asya tipi dediği dinsel sistemler) ara­sında bir süreklilik vardır. Weber'in Hinduizm, Konfüçyüsçülük ve Budacı­lık açıklamasında, Asya tipi dinlerin, bir kültürlü seçkinler grubuna, bir eğitim dönemi ve saflığı sağlayan ritüellere bağlılık yoluyla, özel bir bilgi türünün (gnosis) aktarılmasını gerektirdiği savıyla kar§ıla§ıyoruz. Asya dinleri, dinsel bir e§itsizlik anlayı§ına dayanmaktaydı.

Hinduizm konusunda Weber'in savı §uydu: Bir Hintlinin bir kastın üyesi ve bir kast üyesinin de bir Hintli olmaması olanaksızdır. Bu anlamda Hinduizmin e§itsizlik olgusu tarafından, yani kastlar arasındaki e§itsizlik tarafından kurulduğu öne sürülebilir1 • Yine Weber, birer dinsel sistem olarak Konfüçyüsçülük ve Budacılığın, ritüel uzmanlarının (virtuosi) üstünlüğü ile dinin gereklerini tam anlamıyla yerine getirerneyen sıradan insanlar arasındaki temel bir e§itsizliğe dayandığını görmü§tÜ. Özellikle Konfüçyüs­çülük, okur yazarların ki bar gereksinimlerini kar§ılamak amacıyla geli§tiril­mi§ bir dindi ve alt sınıfiara kar§ı son derece a§ağılayıcı bir tutumu vardı. Weber dini, genelde, ayrıcalıklı ve ayrıcalıksız özgül grupların, ya§amlannın anlamı sorusuna verdikleri kültürel bir yanıt olarak görmekteydi2•

Özelde Weber, dinsel inanç sistemlerinin çe§itli teodise biçimleri, yani toplumdaki adaletsizliğin niteliğini doğaüstü bir ki§iye ya da doğaüstü bir gerçekliğe dayanarak açıklayan dinsel ideolojiler sunduğunu öne sürmü§tür. Bu teodise izleği, çoğu toplumun iki zıt teodise, yani zenginler için ayrı yoksullar için ayrı birer teodise içerdiğini ileri süren P. L. Berger

1) M. Weber, The Religion of lnduı: a sociology of Hinduism and Buddhism, Glencoe Free Press, 1 958; B. S. Turner, For \X�ber, essays of ıhe sociology of faıe, Bostan, Routledge & Kegan Paul, 1 98 1 , Dördüncü bölüm.

2) M. Weber, The Sociology of Religion, Londra, Methuen, 1968.

Page 81: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�ITSIZLJK IDEOLOJILERI B 1

tarafından çağda§ din toplumbiliminde yeniden ele alınmı§tır3• Mutluluk teodisesi, ayrıcalıklı sınıfların zenginlik ve saygınlıklarını, bu dünyada yükseldikleri ve üstün ruhsal geli§imlerinin bir i§areti olan statüyü ahlaki ve tinsel bakımdan hak ettiklerini söyleyerek me§rula§tırır. Çile teodisesi ise, yoksulların sefaletini, günahlarının bir sonucu olmasından ötürü yoksulluklarının me§ru olduğunu, fakat toplu ve bireysel geli§me yoluyla öte dünyada rahata ereceklerini söyleyerek açıklar. Berger'in görü§üne göre bu teodiseler e§itsizliği ve zenginliği me§rula§tırmakla toplumsal sisteme istikrar kazandırır lar; ama aynı zamanda, bireylere bir anlamian­dırma biçimi sunar, böylelikle de kuralsızlı k ve yersiz yurtsuzluk duyguları­nın en aza inmesini sağlarlar.

Berger'in din toplumbiliminde Hinduizm, kast sisteminde ifadesini bulan toplumsal e§itsizliği me§rula§tıran ve ona otorite kazandıran teadi­selerin en açık örneğini sunar. H in du öğretisinin, toplumsal tabakalardan olu§ma bir sistemin temel me§ruiyetini sağlayan üç veçhesi vardır: Dhar­ma, karma ve samsara. Bu dinsel terimierin Hinduizmde merkezi birer rolü vardır; örneğin dharma, kökence kendine yetmek anlamına gelen Sanskritçe bir sözcüktür, ama daha geli§kin bir düzeyde evrensel yasa ya da norm manasını ta§ır. Kast sistemine göre her vama ya da bstın, bu toplumsal grupların üyeleri için uygun davranı§ları tayin eden kendi özel ahlak yasası -dharma'sı- vardır.

İkinci kavram karma ise, bireysel ve toplumsal eylemlerin sonuçları anlamına gelir, ama kast bağlamında karma geçmi§ ya§amlardan birindeki bir davranı§ın sonucudur; dolayısıyla ki§inin o günkü toplumsal statüsü, bu önceki ahlaki eylemin sonucu olarak görülür.

Son olarak samsara'nın düz anlamı "gezinmek"tir; ama dinsel bağlam­da, bir renkarnasyon sisteminde bir ya§amdan ötekine geçilen doğum­ölüm sürecini imler.

Bu üç kavramın bile§imi, mevcut toplumsal e§itsizliğin, bireyin önceki ya§amındaki ahlaki karakterine dayanılarak açıklanmasını sağlar. Sonuçta yoksulluktan ve zenginlikten sorumlu olan toplum değildir; doğum-yeni­den doğum döngüsüyle dü§ünüldüğünde, mevcut toplumsal statüsünden tamamen bireyin kendisi sorumlu tutulur. Weber ile Berger'i bir araya getiren geleneğe göre dharma/samsara/karma teodisesi, e§itsizliğin en: tu­tarlı, en bütüncül dinsel açıklamasını verir, ayrıca yoğun saygınlık ve zenginlik e§itsizliklerine dayanan bu yapıya ahlaki bir temellendirme de sağlar.

3) P. L. Berger, The Social Realiıy of Religion, Londra, Faber, 1 969; B. S. Tumer, Religion and Social Theory, a maıerialisıic perspecıive, Londra, Heinemann, 1 983, s. 80 ve devamı.

Page 82: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Weber, Hindu dini ve daha genel bir çerçevede .Asya tipi dinler kar§ı­sında Hıristiyanlığı, Batının bireysel sorumluluk, toplumsal evrensekilik ve e§itlik anlayı§larmın döl yatağı olduğu için ilerici bir toplumsal öğreti olarak görmü§tür. Weber, Hıristiyan topluluğunun dayanağı olarak imana verdiği büyük önemle Hıristiyanlığın, geleneksel toplumların olu§umun­da kan ve akrabalık ili§kilerinin etkisini azalttığını öne sürmü§tür. Yani ilk Hıristiyan kilisesindeki ili§kilerin toplumsal temeli, soy ve kabile bağı aracılığıyla bir toplumsal öndere bağlanmak yerine, İsa'nın §ahsına (ya da daha dalaylı biçimde bir dinsel önermeler sistemine ya da bir akideye) gösterilen bağlılıktı. Bu geli§menin sonuçlarından biri, Avru­pa'da kentlerin, aile ve kabile bağları yerine genel bir yurtta§lık anlayı§ına dayanmaları oldu4• Bu dinsel gelenek içinde bütün yurtta§lar Tanrı katın­da e§it olduklarınd{ln, aynı siyasal kurum kar§ısında da e§ittiler.

Genel olarak İbrani kökenli denen tüm inanı§larda (Yahudilik, Hıristi­yanlık ve İslamda) böylesi evrenseki özellikler vardı; ancak Weber'e göre radikal bir e§itlik öğretisi sadece Protestan Hıristiyanlıkta son sınırına kadar geli§ebilmi§ti. Protestan Hıristiyanlık, Hıristiyan müminin bireyci­lik anlayı§ını, bütün inananların toptan e§itliğini savunan öğretiyle bir­le§tirebilmi§ti5. Hıristiyan mümin, -dua ve ayinlerin desteği olmasa­Tann kar§ısında tamamıyla yalnızdı; ama aynı zamanda birey bütün öteki bireylerle radikal bir biçimde e§itti, çünkü Tanrı mutlak ve uzaktı. Protes­tanlığın bireycilik vurgusu, bireyci kapitalizmin ortaya çıkı§ıyla birlikte geli§mi§tir ve Protestan dininin bu özelliği, Protestanlığın kalıtsal zengin­likler konusundaki tutumu açısından ilgi çekicidir.

Çileciliği öne çıkartan Protestan Reformu, zenginlik, birikim ve tüke­tim üzerindeki geleneksel etik denetimierin çoğunu çökerterek, parayı "temizledi". Çok çalı§arak, çabayla elde edilen para, temiz paraydı; iç dünyanın saflığının ve erdemin bir simgesi ya da göstergesi haline gelmi§ti aslında6• Zenginliğin nefsten feragat ve çalı§makla elde edilmi§ olması kaydıyla, servet e§itsizliğinin varlığı, Protestan zihniyetinin pek kolay kabul edebileceği bir §eydi. Kısacası, Protestan bireycilik, fırsat e§itliğini ve yeteneğe açık bir toplumu önemseyen bir ahlaki seçi§i destekleme eğilimi gösteriyordu. Öte yandan Protestan ilahiyatçılar, geleneksel aris­tohasinin kalıtsal zenginliğine -birey tarafından kazanılması olanaksız olduğu için- tümüyle kar§ıydılar. Kalıtsal zenginliği reddeden tutumuyla

4) M. Weber, T/ıe Ciıy, New York, Free Press, 1958, s. 102-103. 5) T Parsons, "Christianity and modern industrial society", E. Tiryakian (yay. haz.),

Sociological Theory, Values and Socioculıure Change, New York, Free Press, 1963, s. 33-70. 6) M. Weber, The Proıesıanı Eı/ıic and The Spiriı of Capiıalisnı, Londra, Alien & Unwin, 1930.

Page 83: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTSiZLiK iDEOLOJiLERi 83

Protestanlık, bireyciliğin, ba§arının ve çileciliğin, yani modern kapitaliz­min köklerinde de bulunan erdemierin öne çıkmasını sağlamı§tır.

Bu çerçevede Hıristiyanlık, "Tanrı Baba" öğretisi ve bireysel erdeme getirilen ahlaki vurgu aracılığıyla varlıksal e§itlik ve fırsat e§itliği dü§ün­cesinin geli§mesi açısından önem ta§ımaktaydı. Oysa tersine Katoliklik, "büyük varlık zinciri" anlayı§ından yanaydı7• Ortaçağ teodiseleri, insanla­rın ve toplumların çe§itliliğiyle, farklılığıyla ve e§itsizliğiyle ilgili dinsel açıklamalardı. Hıristiyan teodisesi, sonuçta, Avrupa felsefe tarihinde güç­lü bir toplumsal eğretilemenin ("va rol u§, büyük bir varlıklar zinciri biçi­minde düzenlenmi§tir" eğretilemesinin) dağınasına neden olmu§tu. Bu eğretilemeyle, hayvanlardan meleklere değin dünyadaki bilinçli ya§amın bütün düzeylerinin, bir zincirdeki sonsuz sayıda halkayla Tanrıya bağlı oldukları belirtilmekteydi. Bu büyük zincir eğretilemesinde evren sonsuz bir zenginlik olarak görülmekle birlikte, bu karma§ık bütünlüğün her öğesi hiyerar§ik bir düzene aitti. Akıl ve duygu sahibi ya§am, alt sıradaki cansız dünyaya nazaran Tanrıya daha yakınken, melekler ve insanların tinsel düzeylerinin Tanrıyla çok yakından ili§kisi vardı. Bu zincirde bir kopma söz konusu değildi; dolayısıyla gerçekliğin her cüzü nihai olarak Tanrıyla ili§kiliydi, çünkü zincire özelliğini veren §ey, tam bir süreklilikti. Bu eğretilemenin kaba bir yorumunda §öyle denmektedir:

Zengin §atosunda, Yoksul kulübesinde; Tanrı koydu onları öyle Birini üste ötekini alta; Sıraya uydurdu evlerini de.

Hinduizm dhanna öğretisiyle bir kast teodisesi geli§tirirken, Katalik Orta­çağ Hıristiyanlığı da, e§itsizlik hiyerar§isini haklı çıkaran bir dizi eğretile­meyle dile getirilen, toplumsal e§itsizliğin adilliğine ve uygunluğuna ili§kin benzer bir görü§e sahipti.

İbrani kökenli inanı§ların radikal e§itlik öğretileri getirmelerine kar­§ın, Hıristiyanlık, Tanrı Baba dü§üncesine özel bir önem vermek suretiyle, özgül toplumsal e§itsizlik kurarnları da yaratabilmi§ti. Hıristiyanlık için canalıcı tarihsel sorunlardan biri kölelikti. Aynı durum İslam için de geçerliydi; zira İslam, evrenseki bir inanı§a bağlı olmakla birlikte, İsitım

7) A. O. Lovejoy, The Greaı Chflin of Being: a sıudy of ıhe hiswry of "" i.lı·ıı. ( :aınl • ı u lı:<". Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1 938.

Page 84: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

imparatorluğunun tüm askeri yapısının bir parçası haline gelen toplumsal kölelik kurumu aracılığıyla geli§mi§ti8•

Gördüğümüz gibi, Weber gibi toplumbilimciler Kalvinciliği, geleneğin, hiyerar§inin ve hurafenin modernizm tarafından yıkılmasına katkıda bulunan, toplumsal bakımdan radikal bir öğreti olarak ele almı§lardır; ancak Weber, Kalvinci dinin kölelik kurumunun me§rula§tırılmasındaki ya da en azından kabul görmesindeki rolü hakkında bir yorumda bulun­mamı§tır. Weber İslamın köleliği veri olarak kabul ettiğini ileri sürmesine kar§ın, Batıda köleliğin ya zorunlu bir kötülük ya da (özellikle sömürge­lerde) önemli ekonomik üstünlükler sağlayan, tümüyle temellendirilmi§ ve temellendirilebilir bir toplumsal ili§ki biçimi olarak kabul görmesinde Kalvinciliğin rolü, ara§tırılması gereken ilgi çekici bir konudur. Örneğin on yedinci ve onsekizinci yüzyılda Hollanda'nın Doğu Hint Adaları'ndaki sömürgelerinde, etnik kimliğe göre tabakala§mı§, özel, köleci bir toplum ortaya çıkmı§tı9• Doğu Hint Adaları'ndaki ırksal sıradüzen Yeni Hollan­da'da [Avustralya] ortaya çıkan sıradüzene ko§uttu; onyedinci yüzyılın özgür doğmu§ Hallan dalılarını yeni sömürgelere çekmenin olanaksızlığı­nın anla§ılmasından ötürü, Yeni Hollanda'da kölelik ekonominin zorunlu bir parçası haline gelmi§ti. Birkaç istisnayla, reform görmü§ ruhbanın büyük çoğunluğu, Hıristiyanlık öğretisi ile kölelik arasında -tanrıbilimsel ya da ahlaki-herhangi bir uyu§mazlıkolmadığınıdü§ünmü§lerdir. Aslında Kalvincilik köleyi bir günahkar olarak gördüğünden, köleliğin bu a§ağı ırk için uygun bir toplumsal durum olduğu dü§ünülmekteydi. Sonuçta Hallandalı Kalvinci ruhban, köleyi kirli, kara, tembel ve murdar biri olarak be timler hale geldi. Kölelik, bu doğu§tan günahkarlar için adil bir cezaydı ve Hollanda sömürgelerinde katı bir etnik yapıya dayalı yoğun bir e§itsizlik ortaya çıkmı§tı10• Apartheid politikasının dinsel haklılığını Hollanda Reform Kilisesi'nin öğretilerinden aldığı Güney Afrika'nın bu­günkü bunalımında, bu ideolojilerin mirasını açıkça görmek mümkündür.

Hıristiyanlar, kölelerin ruhlarını kurtarmak gibi bir görevleri oduğunu dü§ündüler, ama bu durum kölelik kurumununsorgulanmadan kalmasına neden oldu. Hıristiyanlıktaki bu geli§meler, toplumlarda tabakala§manın kaçınılmaz olması gibi daha genel bir sorunun bir örneği olarak görülebilir. Hıristiyanlık Tanrı kar§ısında bütün insanların e§it olduğunu kabul etmekle

8) D. Pipes, Slave Soldiers and Islam, ılıe genesis of ll miliıary system, New Haven ve Londra, Yale Üniversitesi Yayınları, ı 98 ı .

9 ) C. R . Boxer, T/ıe Du.ıclı Seabome Empire, Londra, Hutchinson, ı 965. ı O) G. L. Smith, Religion andTrade in New Neıherland, Du.ıch origins andAmerican development,

lthai:a ve Londra, Cornell Üniversitesi Yayınları, ı 97 3.

Page 85: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTSiZLiK iDEOLOJiLERi BS

birlikte, bu kabullenme sapmaları olanaklı hale getiren normarifbir sistem de yarattı. Hıristiyan öğretisinde bu sapmalara günah denir ve günahın varlığı, zorunlu olarak, hiyerar§ik ve e§itliğin olmadığı bir toplumsal yapı, günahkarlar ile günahsızlar arasında bir bölünme yaratır. Günahın bir sap­ma olarak var olması sadece bir farklıla§ma sorunu değildir, daha önemlisi Tannsal ruhla dolu olanlar ile hala Adem'in ruhuyla dolu olanlar arasında yeni bir dinsel tabakala§maya da meydan verir. Bu nedenle zencilerin köle­liği, evrensel kurtul u§ görü§üne bağlı olunmasına rağmen, -zencilerin insa­nın kötülüğünün cisimle§mesi olduğu gerekçesiyle- temellendirilebilmi§­tir. A§ağı denen ırkların bu biçimde tanunlanması Kalvincilikle yakından ili§kili olsa da, aynı (ya da en azından benzer) temellendirme, Hıristiyanlığın öteki kollarında da ortaya çıkmı§tır. Sonuçta kölelerin özgürle§meleri, belirli Hıristiyan toplumlarının özgül hedefi haline geldi ku§kusuz, ne var ki yirminci yüzyılda bile, ırklar arasındaki e§itsizliği temellendirmenin ideolojik dayanağını Hollanda Kalvinciliğinden alan toplumlar hala mev­cut - Güney Afrika en önemli örneğidir bunun 1 1 •

DoGAL EŞİTSiZLİK

Kapitalist sanayi toplumlannın laikle§mesiyle birlikte, tabakala§manın dinsel yoldan -gerek büyük varlık zincirigerek günah dü§üncesiyle-me§­rula§tırılması da toplumsal bakımdan önemini giderek yitirdi. Ondoku­zuncu ve yirminci yüzyıllarda ırksal ve ekonomik e§itsizliğin me§rula§tı­rılması i§ini, din yerine toplumsal Darwincilik, biyolojizm ve eugenics [insan ırkının soyaçekim yoluyla ıslahına çalı§an bilim dalı] gördü. Ondo­kuzuncu yüzyılda toplum kuramı, belirgin bir biçimde Ç Darwin'in ( 1 809-1882) biyoloji kuramından etkilendi.

Darwin'in kendisi, insan toplumlarının uyarianma ve evrim süreçleri aracılığıyla geli§mesi sorunuyla özellikle ilgilenmemi§ olmakla birlikte, evrimsel geli§medeki doğal seçilime ili§kin dü§ünceleri, toplum filozoflan ve toplumbilimciler, özellikle H Spencer gibi yazarlar tarafından kolayca benimsendi 12• Toplumsal Darwincilik, evrim ve doğal seçilim anlayı§ının insan toplumlannın tarihsel geli§mesine uygulanmasıydı; "en uygun olanın hayatta kalması" fikrine özel bir anlam ve önem vermekteydi. Darwin'in biyoloj i alan'ındaki görü§lerinden bariz §ekilde ayrılan toplumsal

l l ) J. Rex, Race Relaıions in Sociological Theory, Londra, Weidenfeld & Nicolson, 1 970. ·IZ) J. Howard, Darwin, Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınları, 1 982; J. D. Y. Peel,

Herberi Spencer, ı he emluıion of a sociologisı, Londra, Heinemann, 197 ! .

Page 86: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Darwincilik, ondokuzuncu yüzyıl sanianna doğru özellikle de Amerika'da popüler hale geldi, emperyalizmin ve ırkçılığın gerekçelendirilmesinde kul­lanıldı. Toplumsal Darwincilere göre, hayvan ve bitki toplulukianna etkiyen doğa güçleri gibi, insan toplumlarına etkiyen temel ve kar§ı konulamaz biyolojik güçler vardı. Dolayısıyla toplumsal Darwincilik, bilimsel hakikat ve mükemmellik ideolojisine bağlı bir toplum için pek çekici bir kurarn dı. Söz konusu toplumsal güçler, bitmeyen çatı§malar, uyarianmalar ve hayatta kalma süreçleriyle, en nitelikli ve en zeki ya§am biçimlerinin evrim sürecin­de üstün gelip ortaya çıkmalannı sağlayacak evrimsel bir ilerleme yaratırlar. En iyi uyum sağlayan toplumsal gruplar, toplumsal gruplar ile çevreleri arasındaki bu bitmeyen çan§madan sağ çıkmı§ olanlardır; bunun sonucunda da bir bütün olarak toplumun evrilme kapasitesi, bir farklıla§ma ve bütün­le§me süreciyle artmı§ olur.

Toplumsal Darwinciliğin gruplar arasındaki çatı§maya yaptığı vurgu ile -i§çi ve i§veren arasındaki çatı§maya dayanan bir toplum olarak­erken dönem rekabetçi kapitalizmin özellikleri arasında doğal bir ili§ki vardı. Kuzey Amerika'da toplumsal Darwinciliğin ayrı bir cazibesi oldu; toplumsal ili§kilerin geli§ip evrilmesinin en iyi yolunun denetimsiz çatı§­malar olacağı gerekçesiyle devletin toplumsal ili§kilere karı§maması ge­rektiğini ileri süren laissez-faire' ci toplumsal politikaları aklamakta kulla­nıldı. Toplumsal Darwinciler için, beyaz ır kın öteki ırk grupları kar§ısın­daki doğal üstünlüğü, Darwin'in "en uygun olanın hayatta kalması" görü­§Ünün geçerliliğinin kanıtı ydı; bu evrim mantığını etkilerneye ve denetim altına almaya yönelik herhangi bir giri§im, mutlaka biyolojik bir kazaya yol açardı. Siyah ır klar, doğanın mantığının bir sonucu olarak toplumsal bakımdan a§ağıydeve bu ırklada karı§mak, beyaz ır kın doğal üstünlüğünün temellerini a§ındırırdı 13•

Toplumsal Darwincilikte, eugenics'te ve biyolojizmde, ırk ili§kilerini ve genelde toplumsal e§itsizliği, doğal geli§me ile seçilimin deği§meyen yasalarının kaçınılmaz bir sonucu olarak açıklayan ve me§rula§tıran bir toplumsal ideoloji buluruz; dahası, geli§menin bu sözde-doğal yasalarının, insan türünü korumak ve en becerikli, en uygun ve en zeki olanların evrimden ba§arıyla geçmesini kolayla§tırmak gibi yararlı bir sonucu var­dır. Bu ko§ulları deği§tirmek ya da düzeltmek üzere tasarlanmı§ bütün politikalar, en güçlü , en uygun ve en zeki toplumsal grupların nesiinin gerilemesine neden olacağı için, yanıltıcı görülmü§lerdir.

13 ) J. W Burrow, Evoluıion and Socieıy, a sıudy in Vıcıorian social ılıeory, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınlan, 1 966; R. Bierstedt, Power and Progrcss, essays on sociological ıheory, New York, McGraw-Hill, 1 974, Altıncı bölüm.

Page 87: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTSiZLiK iDEOLOJiLERI 87

E§itsizliği me§rula§tıran bu Darwinci kuramlar, insanların e§itsizliğine dayanan fa§ist kuramlarla birle§mi§tir sık sık; ortaya çıkan §ey, ırksal safla§tırma ve imha politikalarını aklayan bir siyasal görü§tür. Irksal belir­lenme anlayı§ının geli§mesi, İnsan Irklarının Eşitsizliği Üzerine bir Dene­me 'nin ( 1 85 3- 1 85 5) yayıncısı A. de Gobineau'ya ve Ondokuzuncu Yüzyılın Temelleri 'nin ( 1899) yazarı H S. Chamberlain'e çok §ey borçludur. Gobineau ile Chamberlain'in kuramları, ileride Nazizm haline gelecek §eyin dayanaklarının pek çoğunu koydu ortaya; N�zi ideolojisi anti-semi­tik ve ırkçı görü§ler kadar bu kurarnlardan da beslendi. Nazizm, Ari ır kın diğer ırklardan üstün olduğu görü§üne, anti-semitizm anlayı§ına ve Al­man askeri gücünün üstünlüğü dü§üncesine dayanan fa§izmin genel özel­liklerinden pek çoğunu payla§mı§tır.

Toplumsal Darwincilik, toplum kuramında ciddi ele§tirilere uğradı14• Spencer'ın laissez-faire politikalarına bağlılığının, devletin sanayi toplum­larının toplumsal örgütlenmesine giderek daha fazla karı§tığı bir dönemde ortaya çıkmı§ olması bir paradokstur. Evrim kuramı, yoğun, ele§tirel bir itirazla kar§ıla§tı; biyolojinin toplumbilimsel dü§üncenin geli§mesine katkıda bulunabileceğigörü§ü de ciddiele§tirel incelemelere konu oldu 15• Bu biyolojik belirlenim savlarına yönelik temel ele§tiri §udur: Irk kavra­mının bilimsel geçerliliği olduğu ku§kuludur; ayrıca biyolojik süreçlerin ve yapıların -toplumsal görüngüler için eğretilemeli bir dil sağlamanın dı§ında- toplumsal gerçeklik üzerinde herhangi bir etkisi olduğu görü§ü açık bir hakikat olmaktan çok uzaktır. Darwinciliğe ve evrimciliğe yönelik bu dü§ünsel ele§tirilere rağmen, ırkçı ideoloji, modern sanayi toplum­larında ırksal e§itsizliğin me§rula§tırılmasında önemli bir rol oynamaya devam etti. Örneğin bugün Singapur'da siyasal otoriteler, orta sınıftaki dü§ük doğurganlık düzeyinin, Singapur toplumunu olu§turan insan nesii­nin niteliğini bozmasından endi§elenmektedirler.

EKONOMİ POLİTİK

Toplumsal e§itsizliği temeliendiren iki ideolojik geleneği (dinsel gelenek ile toplumsal Darwinciliğin toplum felsefesini) ele aldık. Laikle§me süreci­nin, -ondokuzuncu yüzyılda yerini Darwin'in evrime ili§ kin biyoloji görü­§ünden çıkma bir dizi öğretiye bırakan- dinsel e§itsizlik ideolojilerinin önemini azalttığını belirtmi§tim. E§itsizliği temellendirebilecek, sanayi

14) R. Hofstadter, Social Darwinism in American Tlıoughr, Boston, Beacon Press, 1 944. I S) M. Sahlins, Tiıc Use cınd Abuse of Biology, an amhropological criıique of sociobiology,

Londra, Taviswck, 1977.

Page 88: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

kapitalizminin ortaya çıkı§ıyla yakından ili§kili ve laikliğin baskın olduğu üçüncü bir gelenek daha vardır. E§itsizlikle ilgili bu üçüncü görü§, faydacılıkla ve modem kapitalizmin klasik ekonomi politiğiyle bağlantılıdır. Bu ekono­mik mücadele görü§ü, temelde mülkiyetçi bireycilik, ba§arı ve inisiyatif anlayı§ıyla da birle§ir. Faydacılıkla bağlantılı ekonomik e§itsizlik öğretisi, kapftalist toplumun genel kültürünün temelidir. E§itsizlikle ilgili siyasal kurarnlar ile piyasadan doğan e§itsizliğe ili§kin klasik ekonomik çözümle­rneyi birbirinden ayırmak zordur. Siyasal açıdan bakıldığında, mülkiyetçi bireycilik anlayı§ı, e§itsizliği, tam da toplum tanımının, yani "mülkiyetçi piyasa toplumu"nun bir parçası olarak görür. C. B. Macpherson'ın Hobbes ve Locke'la ilgili klasik çalı§masında belirttiği gibi, mülkiyetçi toplum, bütün bireylerin faydayı ussal olarak azamile§tirmeye çalı§tığı, ama bazı bireylerin sahip olduklarından daha büyük bir faydayı arzuladıkları, ayrıca bazı bireylerin piyasadaki ba§ka insanlardan daha fazla enerjiye, beceriye ya da mülke sahip olduğu bir toplum olarak tanımlanmı§tı16•

Örneğin, Locke mülkiyeri ve değeri ele alırken, insanın emeğinin kendi mülkü olduğunu ve mülk sahibinin mülkünden kaynaklanan değe­rin karına da sahip olması gerektiğini ileri sürmü§tü. Ne var ki Locke, mülk sahipleri ile mülk sahibi olmayanlar arasındaki ayrımı, emeğini kendi toprağında harcayan mülk sahibinin zenginliğine haklılık kazandır­mak üzere, doğal bir ayrımsaymı§tı. Locke'un siyasal sav ları, e§itsiz iyeliğin doğal bir hak olduğu varsayımına dayanmaktaydı. Locke'un savının, mülk sahipliğinin beraberinde bir toplumsal yükümlülük getirdiği görü§ünü ortadan kaldırması mümkündü. Locke'un kuramında sınıf ayrımla rı, top­lumun doğal düzeninin bir parçası haline gelir kolayca.

Mülkiyetçi bireyciliğe ili§kin bu siyasal anlayı§lar, özellikle A. Smith'in yazılannda ( ı 723- ı 790) , klasik ekonomi dü§üncesinin de önemli bir parçasıydı aynı zamanda. Smith fiyat çözümlemesinde, herhangi bir malın fiyatının, doğal kaynak giderlerini, emekçinin ücretini ve malın üretilme­si ile piyasaya getirilmesinde sarf edilen stok karını kar§ılamak için öden­mesi gereken fiyat olduğunu ileri sürmü§tü. Bir mal, "doğal fiyatı"na bu ko§ullarda satılır17• Smith, bir malın piyasa fiyatı bu ko§ullara uymazsa, ekonomik rekabet güçlerinin piyasa fiyatını doğal fiyata uyduracağını dü§ünmü§tü. Daha yeni ekonomi kurarncıtarının denge adını verdikleri bir dizi ko§ulu yaratacak olan §ey, ekonomik rekabetti. Smith'in savının

16) C. B. Macpherson, The Poliıical Theory of lndividualism. Hobbes ıo Locke, Oxford, Ciarendon Press, 1962, s. 54; E. K. H u nt, Properıy and Propheıs, ıhe evoluıion of economic insıiıuıions and ideologies, New York, Harper & Row, 1 98 1 .

1 7) A . Smith, The Wealıh of Naıions, Londra, Methuen, 1 96 1 , cilt I , s . 62.

Page 89: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTSiZLiK iDEOLOJiLERi 89

§öyle bir sonucu oldu: Rekabetin ko§ullarını deği§tirecek herhangi bir yönetim ya da toplu eylem, malların doğal fiyatları ile piyasa fiyatlarının dengeye ula§amayacağı bir yapay ekonomi durumuna neden olacaktır. Piyasanın rekabetçi niteliğine karı§mak, Smith' e göre, toplumsal bakım­dan kabul edilebilir bir §ey değildir; çünkü böyle bir müdahale yapay fiyatlar yaratır. Toplumsal i§lerin düzenlenmesi, kapitalist piyasanın "gö­rünmez eli''ne bırakılmalıdır.

Smith'in piyasa modelinde, üç önemli toplumsal sınıf varsayılıyordu: Karı alan sermaye sahipleri, ranta bağlı toprak sahipleri ve ücrete bağlı i§çi sınıfı. Bu sınıf ayrımından yola çıkan Smith, herhangi bir toplumsal olu§umdaki ücret düzeylerini açıklamakla uğra§mı§tı temelde. Asgari üc­ret düzeyinin, gıda ve barınma gereksinimlerinin kar§ılanması sayesinde emek gücünün yeniden yerine konması ve devamının sağlanması için gereken düzey olduğunu varsaymı§tı. Asgari düzeyin üzerindeki ücretlerin, i§çi ve i§verenin göreli pazarlık yetenekleri, ekonomik etkinlik düzeyi ve emeğin mevcudiyeti tarafından belirleneceğini öngörmü§tÜ.

Smith zaman zaman, Essay on the Principle ofPopulation'da nüfus arzını denerleyecek ba§ka adımlar atılmazsa, emek gücünün mevcut doğal kaynak arzına oranla büyümesinin açlık ve hastalıklara yol açacağını ileri süren T. R. Malthus'un ( 1766- 1 834) geli§tirdiği görü§ü benimsemeye çok yakla§­mı§tır. Malthus, daha fazla emek arzına yol açacağından, bu da eninde sonunda a§ırı kalabalıkla§maya ve salgın hastalıklara neden olacağından, ücretleri artırmanın bir hata olduğunu ileri sürmü§tÜ. Malthus'a göre ücret düzeyleri üzerinde güçlü birnüfus baskısı vardı. Smith, gelir e§itsizli­ğiyle ilgili açıklamalarında zaman zaman benzer bir görü§ü benimsemekle birlikte, ekonomik gerileme ticretlerde bir azalmaya yol açarken, ekono­mik geni§lemenin ücretierin yükselmesine neden olacağını dile getiren daha genel bir sav atmı§tı ortaya. Ekonomik gerileme ve durgunluğun ekonomik büyümeye göre daha yüksek olasılıklı olduğunu varsaydığından, ücretierin asgari seviyede tutulması gerektiği kabulüne varmı§tı. Bu ne­denle Smith'in desteklediği ahlaki değer, " kıtlığa kar§ı tedbirli olmak"tı18•

Smith'in ekonomi öğretisinde, yasama yoluyla piyasa güçleri dengele ­nerek yoksulluğun toplumsal olarak iyile§tirilmesine yer yoktu. Oü§ük ücretierin ekonomik dengeyi sağlayacağı ve piyasanın görünmez elinin herkesin kar§ılıklı yararına olacağı ekonomik durumlara -haliyle-seyrek rastlandığına göre, bu tür iyile§tirme politikalan önem ta§ıyacaktır. Smith'in ekonomi kuramında e§itsizlik, sadece kaçınılmaz değil aynı zamanda te­mellendirilebilir bir §eydir de.

1 8) S. S. Wolin, Poliıics and v\sion, Londra, Alien & Unwin, 1 96 1 , s. 330.

Page 90: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Smith'in ekonomi çözümlemesinden ayrılan çok sayıda klasik, yenikla­sik ekonomi kuramı bulunmakla birlikte, Smithçi ekonomi, piyasa güçleri­nin çözümlemesi için temel bir kavramsal çerçeve sunmu§ ve e§itsizliğin -özellikle de gelir e§itsizliğinin- serbest piyasaya dayalı açıklamalarına temel olu§tumm§tur. Smith'in savının çekiciliği, bireysel ussal seçim dü§ün­cesini, piyasanın görünmez eliyle yaratılan ekonomik eylemin amaçlanma­mı§ sonuçlanna ili§kin bir görü§le birle§tirmesiydi. Yani bireysel ussallık, eylemin amaçlanmamı§ sonuçları aracılığıyla toplumsal istikrarı sağlıyordu.

Görünmez ele (yani benmerkezci ussalcılığın toplumsal istikrarla uzla§­masına) ili§ kin bu Smithçi kabuller, A. Marshall'ın ( 184 2- 1924) çalı§ ma­ları aracılığıyla çağda§ ekonomi dü§üncesinde de kendine bir yer bulmu§­tur. Marshall, çalı§malarında, toplumsal ve ekonomik ili§kilerin istikrarını "doğal düzen" varsayımına dayanarak açıklamı§tı hep. Her ne kadar Marshall, esas olarak arz ve talep aracılığıyla mikro-ekonomik fiyat açık­lamaları yapmakla ilgilenmi§se de, aynı zamanda ekonomik ya§amın top­lumsal sonuçlarıyla, yani yoksulluğun nedenleriyle de uğra§mı§tır. Ne var ki ekonomik süreçlerle ilgili incelemesi, onu, devletin asla piyasanın i§leyi§ine karı§maması gerektiği sonucuna, öncelikle de sosyalist sosyo­ekonomik reform programiarına kar§ı çıkmaya götürmü§tür. Sosyalist müdahale, diğer §eylerin yanı sıra giri§imci etkinliği geriletmesinden ötürü, ekonomik ilerleme açısından yıkıcı sonuçlar yaratabilir di. Marshall ayrıca sosyalizmin, "ya§amdaki özel ve mahrem ili§kiler" adını verdiği §eye ciddi biçimde müdahale edeceğini dü§ünmü§tÜ 19• Marshall ekonomik piyasa sistemini -kapitalizmdeki tekel tehlikesi bir yana- modem toplu­mun zararsız bir kurumu olarak tanımlamı�tı.

Toplumsal istikrara ili§kin ekonomik çözümlemelerdeki güçlüklerden biri, bu çözümlemelerde ussal ekonomik davranı§ın sonuçlarına ili§kin bazı sorunların ortaya çıkmasıdır. Bu varsayımların klasik ele§tirisi, T. Parsons'ın The Structure of Social Actif:m'ında bulunabilir20• Parsons eylem kuramı aracılığıyla -Durkheim'ın, Pareto'nun, Weber'in ve Marshall'ın yapıtiannaözel göndermeler de yaparak- toplumbilim ve ekonomi kuramın­daki bireyciliğe ve pozitivizme ili§kin bir ele§tiri ortaya koyar. Parsons'ın savı büyük ölçüde karma§ık ve teknik olmakla birlikte, pozitivizm kar§ıtı tezinin çekirdeği göze batacak kadar basittir. Ekonomik öznelerin amaçla­rına ula§ırken ussal davrandıkları kabul edilirse, bu durumda bu ekonomik öznelerin hile ve güç kullanmaları da tamamen ussal olur. Kısacası, ben­merkezci ussallıktan özgeci sonuçlar çıkacağını varsaymanın sağlam bir

19) A. Marshall, Principles of Economics , Londra, Macmillan, 196 1 , s. 7 13. 20) T Parsons, The Sırucıure of Social Acıion, New York, McGraw-Hill, 1937.

Page 91: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTSiZliK iDEOlOJiLERi 9 1

gerekçesi yoktur. Güç ve hileye ba§vuran ekonomik davranı§, i§birliğine dayalı ya da istikrarlı bir toplumsal sistem yaratamaz. Toplumsal sistemin istikrarı, en azından, değerler, amaçlar ve izlenecek i§lemler konusunda belli bir uyla§ım seviyesini tutturmalıdır. Örneğin bir toplumsal sistem, hırsızlık ve hileyi ussal ve me§ru ekonomik eylemlerden saymayan yasal normlar hakkında görü§ birliğine vanlmasını gerektirir. Piyasanın istik­rarı, bireysel ekonomik eylemlerin amaçlanmamı§ sonuçlarının bir serne­resi olabilir, ama toplumsal istikrar sadece ekonomik denge temeline dayanılarak açıklanamaz. Kısacası, ekonomik eylemi olanaklı kılacak be ­lirli bir toplumsal istikrar düzeyine ula§mak için, serbest piyasanın i§leyi­§İne toplumsal ve siyasal müdahalelerde bulunmak zorunludur. Serbest piyasa toplumsal anar§iye yol açar; toplumsal anar§i de, ekonomik giri§i­min i§lemesini zora sokar. Farklı bir biçimde ifade edilirse, serbest piyasa ussallığının topluma maliyeti, benmerkezci bireyciliğe dayalı giri§imcili­ğin sağlayacağı bütün kazançlara ağır basabilir kolayca.

Smith çi ve Marshalkı ekonomi politikaları çok ele§tirildi; ama modem dönemde M. Friedman ve E A. Hayek gibi, kurarnları -monetarizm genel ba§lığı altında- yakın dönem Amerikan ve İngiliz stratejilerinin geli§me­sinde önemli rol oynamı§ ekonomi kurarncılan tarafından serbest piyasa öğretisi yeniden canlandınlmı§tır. Monetaristler, sava§ sonrası dönemde devletin artan müdahalesinin, karlılıkta, giri§imcilikte ve ekonomik yeni­den geli§mede ciddi bir gerilerneye yol açtığını ileri sürerler. Refah düzeyi çalı§ma dürtüsünü azaltmı§ ve -kısmen para arzının denetlenemez hale gelmesinden ötürü-enflasyonu kabul edilemez seviyeye çıkartmı§tır. Mone­taristler, karlılığı artırmak için, kamu yatırımlarını elden çıkarmaya, piyasayı devletin denetiminden kurtarmaya ve para arzını denetim altına almaya çalı§mı§lardır. Bu yakla§ımda, kısa vadede gelir e§itsizliğinde bir artı§, zen­ginliğin bölü§ümünde bir dengesizlik olacağı, ama uzun vadede bu deği§ik­liklerin, ya§am standartındaki genel artı§ın bir sonucu olarak, kabul edilebi­lir hale geleceği varsayılır. Monetarizme kar§ı uygulamada geli§tirilen sav lar­la, küçük ve yeni sanayileri deniz a§ın rekabete kar§ı korumak için yapılan devlet müdahalesi de dahil olmak üzere, yeterli devlet müdahalesi olmaksı­zın piyasagüçlerinin i§lemeye'ceği ileri sürülür. Yönetim, ekonomikkaynak­ları çekip tüketen bir aygıt olmaktan ziyade, kamu yatırımlarıyla talep yaratmak suretiyle ekonomik etkinliği uyaran bir aygıt olarak görülür. Bu, ݧ döngüsünün istikrarsızlığının devlet denetimindeki bir kamu yatırımlan politikasını gerektirdiğini ileri süren Keynesçi ve yeni-Keynesçi kuramın bir veçhesidir; kamu harcamalan, çarpan etkisiyle [multiplier effect] talebi artırır, bu talep de arzı te§vik eder. Ekonomik gerileme dönemlerinde Key-

Page 92: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

nesçi ekonomi politikaları, tüketimi artıracak istihdam artı§ını sağlamak için, talep yaratırlar. Modern monetaristler Keynesçi savları reddetmi§ ve devlet sektöründeki büyümenin, -örneğin, emek maliyetlerinin karı büyük ölçüde sınırladığı ve yatırımiann geleceğini belirsizle§tirdiği batılı sanayi toplumlarında- modem ekonomik gerilemenin önemli bir özelliği olduğu­nu belirtmi§lerdir.

Bu ekonomik savlann teknik zorlukları olmakla beraber, temelde yatan önem1eler dizisinde haklılık payı da yok değildir. Ekonomi kuramı, bize bir seçim sunar. Serbest piyasa, kısa vadede, a§ırı gelir ve zenginlik farklılıklan dahil olmak üzere, yoğun bir istikrarsızlık yaratır; ama uzun vadede, ya§am standartında genel artı§a katkısı olan bir ekonomik büyüme sağlar. Mone­tarizm ele§tiiisinde, devlet müdahalesinin çekilmesiyle, küçük giri§imlerin tasfiyelerinin yüksek oraniara varacağı, ardından da i§sizlik düzeyinde artı§ olacağı ileri sürülür. Sonuç, i§sizler için yapılan sosyal harcamalann hızla artmasıdır, bu da ciddi bir vergi yükü anlamına gelir. Eğer i§sizleriçin yapılan harcamalar azalırsa, bunun sonuçlarından biri, toplumsal ili§kilerdeki, suç oranındaki artı§la -özellikle de konut soygunlarındaki, intiharlardaki ve ailelerin dağılmasındaki artı§la-açığa çıkanciddi bozulmadır. Monetarizm ele§tirilerinde, ayrıca, belli toplumsal i§lev ve yardımlann, piyasa açısından her zaman ekonomik olmasalar da, son derece istenir §eyler oldukları ileri sürülmektedir. Örneğin, çocuklar için park ve oyun sahalan yapmak ekono­mi açısından yersiz olabilir, ama bunun toplumsal önemi büyüktür. Ayrıca, (estetik cerrahi gibi) belirli sağlık hizmetleri özel piyasada kar§ılanabilir, ama (ya§lılara, yoksullara ve kronik hastalığı olanlara verilecek hizmetler gibi) bazı sağlık hizmetlerinin kamusal düzlemde sağlanmalan gerekir. Son olarak, monetarizmi ele§tirenler, bugünkü dünya ekonomisinde, kamu poli­tikalan aracılığıyla devletten koruma ve te§vikalmayan yerel ekonomilerin, gerek çok uluslu büyük §irketler gerek daha güçlü ülkelerin ekonomileri kar§ısında ezileceklerini belirtirler. Uluslararası piyasada, korumacılığın, en azından yeni ve yenilikçi giri§imler için önemli olduğu öne sürülür.

BiREYCiLİK

Bu bölümde, toplumsal e§itsizliği me§rula§tıran iki laik öğretiyi, toplumsal Darwincilik ile mülkiyetçi bireyciliği ele aldım. Bu iki görü§, geleneksel ve dinsel me§rula§tınna biçimlerinin geri! ediği modem toplumlarda etki­li olmu§lardır. Ekonomik piyasayla ilgili görü§leri birbirine ko§ut olduğun­dan, Darwincilik ile bireyciliğin pek çok ortak yanları olduğu açıktır. Darwinciler, ekonomik piyasayı, en uygun olanın mücadele yoluyla hayatta

Page 93: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

kaldığı bir cangıl diye görmü§lerdir. Klasik ekonomistlerse piyasayı, ben­merkezci ussal aktörlerin mücadele alanı olarak görm:ü§, ama ekonomik rekabetin hayırlı olduğunu ve ilerleme yaratacağını ileri sürmü§lerdir. Bireycilik öğretisine özel bir önem verilmesi, bu öğretiye bağlılık gösteril­mesi, e§itsizliğin bu iki me§rula§tırılma biçiminin ortak özelliğidir. Top­lumbilimde, bireyciliğin aslında rekabetçi kapitalizmin egemen ideolojisi olduğu belirtilir; dolayısıyla, Darwincilik ile faydacı ekonominin, temel bir öğretinin-yani mülkiyetçi bireycilik dü§üncesinin- sadece birer yoru­mu olduğunu söyleyebiliriz. Bu bakı§ açısına göre, kapitalizmin e§itlikten çok, bireycilik, rekabet ve e§itsizlikle alakası vardır.

Ayrıca, daha derin, felsefi bir düzeyde, özgürlük ile e§itlik arasında zorunlu bir çeli§ki olduğu, özgürlüğün bireycilikle, e§itliğin de toplumsal müdahaleyle bağlantılı olduğu ileri sürülür genelde. Bu ikilikte, e§itsizliği ortadan kaldırmaya yönelik herhangi bir giri§im, ko§ulları e§itleyecek ve var olan ayıcalıkları kaldıracak belirgin bir devlet müdahalesini ya da toplumsal müdahaleyi gerektirir; ancak böyle bir müdahale, özgürlüğün bireysel ya da özel uygulanımlarına karı§mak demektir. Ussalcı varsayım §udur: Hiçbir birey, e§itliğin olmadığı bir toplumda sahip olduğu zenginlik ve ayrıcalıklardan isteyerek vazgeçmeyecektir; dolayısıyla toplumsal e§it­liği amaçlayan programlar, bireyin demokratik hakianna müdahale etmek zorundadır. Müdahale kar§ıtları, kendi özel gereksinim ve çıkarlarını an­cak bireyin kendisinin bilebileceğini, kendisinin dile getirebileceğini ileri sürerler; dolayısıyla devletin ya da ba§ka herhangi bir yapının, sıradan yurtta§ın ya§am ve özgürlüğüne kan§ması uygunsuzdur. Müdahale yanlıla­rı ysa, bu savı, toplumsal e§itsizliğin sürmesinden umulan temel çıkar� maskeleyen, salt ideolojik bir sav olarak görme eğilimindedirler. Sosyalist­ler bireyciliği tepkisel bir öğreti olarak kabul ederlerken, liberaller de bireyin sosyalizm tarafından çekip çevrilmesini totaliter bir politika biçimi olarak görürler.

Bu bölümde, özgürlük kar§ıtı geleneksel e§itlik tartı§masındaki sorun­lardan birinin, bireycilik kavramının -önemli bir kuramsal değer ta§ıya­mayacak kadar- ilkel ve azgeli§mi§ olması olduğunu öne sürmek niyetin­deyim. Daha yetkin bir birey ve bireycilik anlayı§ı olu§turmak için, üç bireycilik türünü birbirinden ayırmakta fayda var. ilkin, onyedinci ve onsekizinci yüzyıllarda ortaya çıktığı biçimiyle klasik bireycilik öğretisi söz konusudur. Klasik bireycilik, (özellikle mülkiyet bakımından) bireyin hak ve yükümlülüklerini ön plana çıkartan, geleneksel feodalizmin ve hiyerar§ik toplumsal ili§kilerin bir ele§tirisini yapmasından ötürü de mu­halif bir öğretiydi. Gördüğümüz gibi Protestanlık, bireyin dünyevi bir

Page 94: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

me§gale aracılığıyla Tanrı ya kar§ı sorumluluğunu yerine getirdiğini vurgu­lamakla, bireyin özerklik ve ayrılığına özel bir önem atfetmi§ oluyordu. Ekonomik biçimiyle bireycilik, yenilikçi bireyi ekonomik deği§menin katalizörü olarak görerek, zenginliğin üretiminde ba§arı ve giri§imin öne­mini vurgulamı§tı. Ekonomik bireycilik, özel mülkiyete dahaönceki felse­felerin vermediği bir önem atfetmi§ti. Bu görü§, kalıtsal zenginliğe getirdiği ele§tiriye ko§ut bir radikallik ta§ıyordu. Örneğin Smith, hiçbir ekonomik risk almadan, kirayla ya§ayan büyük toprak sahiplerinin üretken olmama­larını §iddetle ele§tirmi§ti. Siyasal biçimiyle bireycilik, bireyin kendi çı­karlarını gözetmek üzere siyasal eylemlerde bulunma hakkını vurgular; ama Locke'un liberal felsefesinde bu siyasal hakların temel özelliği, sadece mülk sahibini korumalarıydı.

Erken dönem kapitalizmin egemen ideolojisi olarak bireycilik, gele­neksel kollektif varolu§ ve kılgı biçimlerini a§ındıran bir inanç sistemiydi. Rekabetçi kapitalizmin kültür sisteminde çileci Protestan, klasik ekono­mi kuramındaki Robinson Crusoe'nun bir devamıydı. Özetle bireycilik, (din, siyaset, ekonomi ve hukuk gibi) çe§itli düzlemlerde ifade edilebilecek bir bireysel haklar öğretisi olarak görülebilir. Bu öğretinin tarihsel kaynağı, dinsel kurumların yerine bireyin vicdan muhasebesini koyarak, vicdan ve davranı§la ilgili geleneksel görü§lerde devrim yaratan Kalvinci Protes­tanlıkta bulunabilir2 1 •

İki bireycilik biçimi ayırt etmek olanaklıdır: Hazcı ve ahlakçı bireyci lik­ler. Bireyin özerkliği öğretisi, toplumsal eylemi -ba§ka bireyler için yarataca­ğı sonuçlar ne olursa olsun-en fazla doyumu almak için ussallıkla hesaplayan benmerkezci ve hazcı birey temel alınarak kavramla§tırılabilir. Hazcı ussal birey hepten asosyaldir; ba§kalarının çıkar ve isteklerine kar§ı kayıtsızdır. Hazcı birey, esas olarak, bireyi hazcı hesaplarına göre anlamaya çalı§an J. Bemham gibi ilk faydacı yazarlada bağlantılıdır. Oysa ahlakçı bireycilik, I . Kant - E. Durkheim - T Parsons felsefi geleneğinden doğar. Bu gelenekte birey, özü gereği toplumsal bir varlıktır; ki§isel eğilim ve istekleri ancak i§ birliğine dayalı bir toplumsal ili§ki çerçevesinde tam anlamıyla kar§ılana­bilir. Özelde Durkheim, bireyciliğin -köklerini H Spencer'ın çalı§maların­dan alan- faydacı ve hazcı biçiminin, toplumsal düzen açısından yıkıcı olduğunu, ondokuzuncu yüzyıl sonunda Fransız toplumundaki kuralsızi benmerkezci öz-yıkımın giderek §iddetlenmesinin hiç değilse bir veçhesi olduğunu dü§ünüyordu. Durkheim organik dayanı§ma çözümlemesiyle,

2 1 ) B. Nelson, "Conscience and the making of early modem cultures: the Protestant Ethic beyand Max Weber", Social Research, 36(4), s. 4-2 1 ; M. Hepworth ve B. S. Turner, Corıfession, studies in deviance and religion, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1 982.

Page 95: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

modem toplumun toplumsal gerekleriyle uyu§abilecek bir inanç ve kılgı biçimi olarak bir ahlakçı bireycilik anlayı§ı geli§tirmeye çalı§mı§tır; bu ahlakçı bireycilikte toplumsal dayanı§ma ile bireysel geli§menin gerekleri yetkinlikle bağda§tırılmı§tır.

Protestanlıktan, siyasal liberalizmden ve klasik ekonomiden geçen bu bireycilik akımı, fırsat e§itliğinin gerekleriyle de tamamen uyu§ur; aslında bu gelenekte bireycilik, bireyin genel toplumsal ko§ullarının zorunlu bir öğesi olarak, mesleklerin yetenekli insanlara açık olması fikrinin ön plana alınmasını gerektirir. Bireycilik toplumu, son derece farklı yetenek ve beceri­leri olan bireysel öznelerin bir toplamı olarak görür. Rekabetin ve rekabet ili§kisinin ahlaki yararını vurgulama eğilimindedir. Dolayısıyla rekabetçi bireycilik, farklı yetenekierin verimliliğini azamile§tirmek için fırsat e§itli­ğinin kurumsal olarak düzenlemesini gerektirir. Ne var ki radikal bireyeili k, §ardarda e§itliğin önemini savunamaz; çünkü bu e§itlik türü rekabetin saldırganlık niteliğini yok etmek ya da en aza indirmek eğilimindedir. Şart­larda e§itlik, rekabetin bireyler üzerindeki etkisini azaltır; bu nedenle, kaba bireycilik diyebileceğimiz §ey, toplumsal müdahalenin ya da düzenlemenin olmadığı yalın rekabeti yeğler. Sonuç olarak ussalcı bireyciliğin, fırsat e§itliği, özel mülkiyet, toplumsal e§itsizlik ve serbest piyasa kapitalizmiyle tamamıyla uyu§tuğunu söyleyebiliriz. Aslında, daha önce de değindiğim gibi, yoğun toplumsal e§itsizliğin kurumsalla§mı§ fırsat e§itsizliği bağlarnındaki bireyci­lik öğretisiyle birle§mesini bekleyebiliriz. Toplumsal özelliklerin bireyeilikle böyle birle§mesi, aynı zamanda güçlü bir yansızlık, hakkaniyet ve yasallık biçimi de gerektirecektir; çünkü bu ko§ullar, yetenek ve becerinin rekabetçi bir mücadele aracılığıyla ortaya çıkabilmesi açısından zorunludur.

Bu bireycilik biçimlerini, bireysellik dü§üncesinden ayırt etmemiz gerekir; "bireysellik"ten, ki§isel duyarlık, beğeni ve bilincin geli§mesi sorununa odaklanan, romantik bir öznel birey kuramını anlıyorum. Ro­mantik bireysellik dü§üncesi, e§itsizlik, özellikle de kahraman birey ile kitle arasındaki e§itsizlik üzerinde durur. Aristokrat bireysellik, sürü zih­niyeti ile tamamen bireyselle§mi§ ki§inin inceliği arasındaki keskin ayrımı vurgular. F. Nietzsche'nin felsefi yazılarında özgün ki§ilik, onun geleneksel ahlaki ölçütleri a§manın önemine ili§kin görü§ünün odak noktasıydı. Bu bireysellik görü§ü, burjuva ölçütlerinin bir ele§tirisi olmakla birlikte son derece seçkinciydi ku§kusuz. Nietzsche, burjuva kültürünün ana mec­rasından ayrılan, sadece ki§isel ölçütleri[ne] göre ya§ayan, soyutlanmı§ ve yabancıla§mı§ aydın dü§üncesine özel bir önem vermi§ti. Nietzsche'nin etiğinde üzerinde d urulan üst insan, Weber'in toplumbiliminde, karizma­tik önderin otoritesi dü§üncesinde bir yer bulur kendine. J. S. Mill, S.

Page 96: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Kiekegaard ve T. Cariyle'ın eserlerinde de alternatifbir bireysellik yorumu bulmaktayız. Bu yazarlarda, bireyselliğin, eğitim, tinsel geli§me ve ki§isel ahlaki terbiye yoluyla geli§tirilebileceği dü§üncesi vardı. Bu yazarlar, "yoz­la§mamı§, engellenmemi§, bozulmamı§ bireysellik" görü§ünü muhafaza etmekle birlikte, en azından, ki§isel mücadeleyle herhangi bir ki§inin de bireyselliğini geli§tirmesinin olanaklı olduğunu kabul etmi§lerdir. Kısa­cası, birey ile kitle arasında a§ılmaz bir uçurum görmemi§lerdir22•

Modern toplum dü§üncesinde, yücelmi§ bireyin biricikliği, felsefi ifa­desini M. Heidegger'in eserleri ile ]. P. Sartre'ın varolu§çuluğunda buldu. Sanat ve tiyatro dünyasında A. Artaud'nun tuhaf/trajik ki§isi, bireyin kendisini ku§atan kültürden ve toplumdan varolu§sal soyutlanması.dü­§Üncesinin en iyi örneğidir belki de. Artaud'nun vah§et tiyatrosunda usdı§ılığı kutsaması, "döneminin yerle§ik dü§üncelerine kar§ı mücadele eden yalnız dahi" geleneğinin geli§imindeki özgün Fransız çizgisini temsil eder. Tam bireyselliğin vurgulanı§ına, usdı§ılık ve deliliğin de e§lik ettiğini söylemek gerek. 'Budala' (idiot) sözcüğü, kökence Yunanca'daki "gözden ırak ki§i" sözcüğünden, tek-lik ve özgünlük dü§üncesinden gelir. Bu an­lamda budala, bireysellik açısından tam anlamıyla geli§mi§, kendine özgü ki§idir. Bu aristokrat bireysellik anlayı§ları, fırsat, §art ya da sonuç e§itliği kavramiarına hepten aykırıdır. Aristokrat bireysellik, varlıksal bir fark ve varolu§sal bir ayrılma vaaz eder. Bu öğretiler, refah devleti ve ilgili toplumsal düzenlernelerin geli§imine tümden ters dü§er.

Son olarak, toplumsal düzenleme ve denetim uğruna ki§ilerin -idari ve bürokratik yoldan- ayırt edilip kimliklerinin saptanmasını dile getiren özel bir bireyle§me dü§üncesi vardır. Modem yönetim biçiminin i§ ba§ında olduğu bir toplumda, her yurtta§ ın bir adı, adresi, sigorta numarası, pasapor­tu, doğum belgesi, evlilik cüzdanı, sürücü belgesi, dahası bir kimlik kartı vardır. Bu etiketler, toplumsal düzenleme ve tekbiçimli muamele adına, herkesin tek tek kimliğinin saptanmasına yarar. Bürokrasi eliyle bireyle§me, merkezi otorite kar§ısında aynılığı ve e§itliği güçlendirir. Bazı modern top­lum ele§tirmenleri, bireyle§menin, toplumun idarile§mesi fikri yle, panopti­sizm dü§üncesiyle ve sonuçta Weber'in demir kafes kavramıylaortaya çıkan i§levlerine dikkati çekmi§lerdir23• Bireysellik farklılığın önemini vurgular; oysa bireyle§me, e§itliğin temeli olarak aynıla§mayı hedefleyen idari bir süreçtir. Bürokrasi ve bireyle§me olmasaydı, §ardarda e§itliği sağlamak ya da sonuç e§itliği yaratmak olanaksız olurdu.

22) A. L. Le Quesne, Carlyle, Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınları, 1982. 23) M. Jay, Adama, Londra, Fontana, 1983, s. 22; M. Foucault, Discipline and Punish, ıhe

birıh of ıhe prison, Hannondsworth, Peregrine, 1 979.

Page 97: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Bu nedenle bireyciler, bireyle§meyi, -onlara göre-bireyi ortadan kaldı­ran e§itlikçi programlarla ili§kilendirirler. Şartlarda ve sonuçlarda e§itliği kurumsalla§tırmak için bir b ürokrasi sistemine, merkezi idareye ve sosyal politikaların uygulanmasına yarayan yerle§ik aygıtiara sahip olmak esastır. Sonuçta bireyle§me, "e§it yurtta§ lığın zorunlu bile§enleri"nden biri olarak asgari toplumsal statülerin yaratılması açısından vazgeçilmezdir24• Bireyin eğitimle ve genel bir toplumsal terbiyeyle geli§tirilmesi için, ona asgari bir ya§am ve sağlık standartı sağlamak zorunludur. Yurtta§lık, bireylerin modem kapitalist bir çevrede yeti§tirilmesini ve eğitilmesini olanaklı kılan kurumsal çerçevedir. Bireyleri eğitimli. ve duyarlı ki§iler haline getir­meyi sağlayacak genel ko§ul düzenlemesinin temel öğesi sayabileceğimiz §ey, bireyi silen, sınırlayan bireyle§me değil bürokrasi ve yönetilmedir. Dolayısıyla yönetilmeye kar§ı çıkan romantik ele§tiri, yanlı§ ve düpedüz seçkinci bir ele§tiridir. Birey, asgarisosyal yardımlar olmadiğında, hastalı­ğa ve toplumsal yoksunluğa kar§ı savunmasızdır. Bu anlamda yurtta§lık özgürlüğü olanaklı kılar, örselemez.

Sonuçta bireyci e§itlik ele§tirisinin, küçük bir topluluk ve istikrarlı bir kültürel çevreyle kurulan geçmi§teki bir topluma romantizmle, nostaljiyle bakmak olduğu ortaya çıkıyor. Ondokuzuncu yüzyılda Almanya' da toplum dü§üncesi, toplumsal deği§meyi topluluktan (Gemeinscluıft) topluma ya da birliğe (Gesellscluıft) geçi§le kavramla§tıran F. Tönnies'in ( 1855 1935) etkisi altındaydı temelde25• Bir cemaat içinde bireyin, bir kar§ılıklı ili§ kiler sistemi olarak tasarlanan cemaatle ili§kisi, doğal, organik ve özseldir. Cemaat, güve­ne ve mahremiyete dayanır; oysa toplum yapay, mekanik ve kamusaldır. Toplum, kamu alanında ayn istemleri birbiriyle çatı§an birbirinden farksız bireylerin bir toplamıdır. Böyle bir toplumda bütün insanlar, benmerkezci ükelere göre, kendileri için ya§arlar. Alman toplum dü§üncesinde bu kar­§ıtlık, cemaat bağlarını ortadan kaldırdığı ve bireyleri ekonomik piyasanın saf güçlerine terkettiği için toplumsal deği§meyi özce gerici bulan romantik modem toplum ele§tirisinin temelini olu§turmaktaydı. Kamu ya§amı, çe­li§kili, yabancıla§tırıcı ve farklılıkları törpüleyici hale gelmi§ti. Bu nostaljik modernlik ele§tirisi, Weber'in demir kafes ·görü§ü ile G. Simmel'in modem yabancıla§ma ve farksızla§maya ü�kin çözümlemelerini etkilemi§ti. Simmel'e göre para ekonomisinin geli§imi -a'lı§veri§ler kesin olarak ölçülebildiği, nicelenebildiği için- bireylerin e§itlenmesini sağlamı§tı; ama

24) R. Dahrendorf, " Libeny and equality", Essays in the Theory of Societ)', Londra, Routledge & Kegan Paul, 1968, s. 197.

25) F. Tönnies, Communit)' and Association, Michigan, Michigan Devlet Üniversitesi Yayınları, 1 957.

Page 98: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

sonucu da, modern sanayi toplumunun niceliksel yığını içinde bireyin ortadan kalkması olmu§tu. Bir para ekonomisinin geli§mesi, düzenlenmi§ bir ekonomik yapıda bireyin yok olmasına neden oldu26• Ama para eko­nomisinin geli§mesi, özellikle hakkaniyet ve yansızlık bakımından e§it­liğin geli§mesini olanaklı kılar; çünkü insanın davranı§lan ile yapımılan tam ve yansız bir kesinlikle ölçülebilir. Sezgi ile anlık yargıların rolü önem­sizle§ir.

Romantik para ve Gesellscluıft ele§tirisi, güçlü bir bürokrasi ve standart­la§ma yadsıması getirir. Ekonomik ya§amdaki tekbiçimiilik bir yabancı­la§ma biçimi olarak görülebilir, ama bu ele§tiri yine de nostal jik ve roman­tiktir; çünkü, daha yansız, daha hakkaniyetli olmayı olanaklı kılan stan­dartla§mayı destekleyecek pozitif ahlaki savlar da vardır. Monetarist he­saplara dayanan bir para ekonomisi ile b ürokrasi olmadan, ek tazminatlar ya da sosyal yardımlar olanaksız olurdu. Weber'in bürohasiye bakı§ı, bi­reyselliğe duyduğu antipati yüzünden olumsuzdur genelde; ama bürokra­si, e§it yurtta§lığın geli§mesi ve sosyal yardım yasalarının sağladığı tazmi­natlardan yararlanılması için fiilen zorunludur. Bürokrasinin alternatifi, ya sırf ad hac kararlara dayanan, büyükölçüde keyfi bir bölü§üm sistemidir ya da cemaate -Gemeinschaft'a- geri dönü§tür; ama modern toplumun ekonomik, siyasal ve demografik yapısı dü§ünülürse, böyle bir geri dönü§ olanaksız ya da ütopik görünecektir. Köy, yerel yönetim, kilise ve aile gibi cemaat özelliği ta§ıyan kurumlar, modern sanayi kapitalizminin geli§me­siyle zayıfladı; gemeinclıaft'a geridönmedü§üncesi de tümden ütopik oldu. Ne olursa olsun, yurtta§lığın tam anlamıyla geli§mesi için gereken ku­rumlara, modern yönetim sistemlerine ve monetarist hesapların faziletle­rine ili§ kin daha olumlu bir değerlendirme lehine, Weberci toplumbilimin nostaljik öğelerinden vazgeçilebilir.

İDEOLOJİ

Bu bölümde, çe§itli toplumsal e§itsizlik biçimlerini, aynı anda hem açıkla­yan hem me§rula§tıran (dinsel ve laik) teodise çe§itlerini inceledik. Mo­dern dönemde e§itsizliğin, Da,ıwincilikte "en uygunun hayatta kalma­sı"yla, mülkiyetçi bireycilikte de "piyasa süreçlerinin görünü§teki doğallı­ğı"yla temellendirildiğini gördük. Ne ki toplumbilimciler, çoğu zaman yanılgıya dü§üp, tutarlı bir ideoloji belirlemek bu ideolojinin etkili ol­masını açıklamakla aynı §eymi§ gibi davranırlar. Bir ideolojinin, siyasal, ekonomik ve dinsel önderler tarafından geli§tirilmesinden ötürü, bu ide-

26) G. Sim m el, T/ıe Phdosopiıy of Money, Boston ve Londra, Routledge & Kegan Paul, 1978.

Page 99: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTSiZLiK iDEOLOJiLERi 99

olojiye tabi olanlarca kendiliğinden, kayıtsız §artsız kabul edildiğini varsa­yamayız. Örneğin, Darwinciliğin e§itsizliği me§rula§tırdığını söylemek, Darwinciliğin egemen bir ideoloji olduğunu söylemek değildir; bunu söy­leyebilmek için, Darwinci varsayımların günlük ya§amda kabul edildiğini, uygulandığını gösteren kanıtiara gerek duyulacağı açıktır. Sözgelimi, Spencer'ın toplumbilimsel Darwin yorum unun, Amerika Birle§ik Devlet­leri'nde büyük ölçüde benimsenmi§ken, İngiltere'de görece ba§arısız oldu­ğunu biliyoruz. Teodiselerin normatif kabul görüp görmedikleri, kısmen, mutad toplumsal ara§tırma i§lemleriyle yanıtlanabilecek ampirik bir soru­dur. Bir örnekle bakılacak olursa: Ampirik ara§tırmalar, Fransız i§ çi sınıfı­nın İngiliz i§çi sınıfından çok daha radikal olduğunu gösterir. Fransız i§çilerin neredeyse yüzde sekseni, gelir e§itsizliğini azaltmak için daha çok çaba harcanması gerektiği görü§üne katılır, oysa İngiliz i§çilerinin üçte birinden daha azı bu görü§ü payla§ır27•

İdeolojinin etkileri sorunu ampirik bir ara§tırma konusu olarak görü­lebilir se de, toplumsal e§itsizliğe direnmenin, kar§ı çıkmanın yaygın bir olgu olduğuna inanmak için kuramsal nedenler bulunduğunu ileri sür­mü§tüm. Toplumbilimciler, bağımlı toplumsal grupların e§itsizliği gönül rızasıyla kabul ettiklerini ısrarla vurgulasalar da, tarihte (özellikle hak gözetme ve kar§ılıklılık olarak) e§itlik ilkesine, toplumsalele§tiri ve deği§­menin temeli sıfatıyla ba§vurulduğunu da görmek gerekir. Feodal toplum­daki köylüdevrimleri, çoğu zaman İncil'in dilini ve mitolojisini kullanarak e§itlik dü§üncesine ba§vurmu§lardır; örneğin 138 l 'de ölen John Bali, köylü ayaklanmasına ili§kin vaazında §U küçük §iirden yararlanmı§tı:

Adem ekip Havva biçtiyse, Beyefendi kirndi peki?

Köylü ayaklanması sırasında varlıksal e§itlik dü§üncesinin, köylü muhale­fetini ruhban sınıf ile soyluların uyguladığı çe§itli sömürü biçimlerine kar§ı harekete geçirmekte önemli bir rolü olmu§tu28• Aynı biçimde, onye­dinci yüzyıldaki İngiliz İç Sava§ı'nda toplumsal ele§tiri, çoğu zaman ilk kilise kavramından çıkartılan komünal e§itlik dü§üncesine dayandırılmı§­tı; özellikle Püriten ordusunun radikal kanadı olan Leveller'ler, İngiltere'de

27) D. Gallie, Social lnequality and Class Radicalism in France and Britain, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1983, s. 70; S. Lash, The Militam IX'cırker, class and radicalism in France and Ainerica , Londra, Heinemann, 1 984; C. Tilly, L. Tilly ve R. Tılly, The RebeUious Century 1830- 1 968, Cambridge, Mass., Harvard Üniversitesi Yayınları, 1975; E. Shorter ve C. Tılly, Serikes in France /830- 1 968, Cambridge, Mass., Harvard Üniversitesi Yayınlan, 1 974.

28) E Engels, The Peasam IX'ar in Germany, Moskova, Progress Publishers, 1974.

Page 100: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

1 00 EŞITUK

toprağın ve mülkün tümüyle yeniden bölü§türülmesinden yanaydılar. Genel olarak, sömürüye kar§ı çıkan pek çok halk protestosunun teme­

linde adalet kavramının yattığını, özellikle mevcut toplumsal düzeni tinsel ya da doğaüstü araçlarla kökten ve toptan ortadan kaldırmaya çalı§an millenarist hareketler için vazgeçilmez bir kavram olduğunu ileri sürebiliriz29• Sömürüye kar§ı ilk protestoların ardında, "sömürgecilikle ve §iddet kullanılarak ihlal edilmi§ toplumsal sözle§me" fikri vardı genel­de. Toplumsal sözle§me dü§üncesi, en temel siyasal ili§ ki eğretilemelerin­den biridir; sözle§me, toplumsal ve siyasal i§lerdeki dengeyi, kar§ılıklılığı dile getirir. Nasıl uyla§ımlar sözle§melerin varlığıyla temellendirilip açıkla­nırsa, protesto ve isyanlar da, muhalefeti temellendirecek ilke olarak sözle§me eğretilemesini kullanırlar. Toplumsal sözle§me fikri, Yahudilere özgü Tanrı ile halk [İsrailoğu(iarı] arasındaki ahit fikriyle yakından ili§kili, eski bir siyasal dü§ünce biçimidir; halkın içinde bulunduğu sefalet, bu sözle§meden ayrıldıklarını gösteren günahkarlıklarıyla açıklanır. Hak gözetme, kar§ılıklılık ve sözle§me fikirleri, bütün toplumsal ili§kilerin dokusunu niteleyen alı§veri§ ili§kilerindendoğma hakkaniyet dü§üncesi­ni dile getirirler. E§itlik dü§üncesi toplumsal ya§ama içkindir; bu da, e§itlik dü§üncesinin protesto ve devrim hareketlerindeki önemini açıkla­manın bir yoludur.

ADALETSiZLİK DUYGUSU

Toplumbilimciler ara§tırmalarında, e§itsizliğin i§çi sınıfı ve diğer bağımlı gruplar tarafından kabullenildiğini pek sık, pek kolay söylerler. A§ağı sınıflar ve bağımlı tabakalar, Marksist toplumbilirnde ekseriyetle kapita­list bireycilik ve tüketim ideolojisi tarafından aldatılmı§ ve ku§atılmı§ olarak resmedilirler. Oysa i§çi sınıfının e§itsizlik temeline dayanan sömü­rüye kar§ı çıktığını gösteren yığınla tarihsel kanıt vardır. Sunduğum ör­nekler sayıca sınırlı, ama toplumsal isyanlarda adalet dü§üncesinin öne­mini göstermeye yetiyor. Kar§ılıklılık toplumsal ili§kilerin temeli oldu­ğundan, adaletduygusu bütün toplumsaletkile§imlerin temelinde vardır. İnsanın çilelerine ili§kin -haklı bir üne sahip- değerlendirmesinde B. Moore, herkesin payla§acağı bir duygu bulmakla uğra§ır ve §unları söyler:

Evrensel insani duyguların, adaletsizlik duygusu denebilecek genel bir taşıyı­cısı olduğunu gösteren sağlam kanıtlar var. Haklarında bir şeyler okuduğum bütün okuma yazma bilmez halklar, onları hem incitip hem de topluluklarının

29) E. J. Hobsbawm, Primiıive &bels, Manchester, Manchester Üniversitesi Yaymlan, 1959.

Page 101: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTSiZLiK iDEOLOJiLERi 1 0 1

ahlaki ilkelerini çiğneyenlere karşı bir tür infial duygusuyla tepki gösterme yetisine sahiptirler. Çoğu zaman okuma yazma bilmezlerden daha barbar olan uygarlarsa, bu tepkiyi nitelikçe farklılaştığı bir düzeye aktarabilirler. Öte yandan bu ikincilerin düpedüz benzer tepkileri de vardır. Sıradan komü­nist de sıradan Batılı da, polis şiddetinin kurbanı olmak ya da gece vakti merdivenlerde -hapishane veya toplama kampı anlamına gelen- posta! sesini işitmek istemez30•

Egemen sınıf ve siyasal otoriteler, tam rekabet, doğal seçilim ya da Tanrı iradesi ideolojileri aracılığıyla e§itsizliği kabul edilebilir hale getirmeye kalkı§abilirler, ama adalet dü§üncesinin insan ya§amının temeli olduğunu ileri sürmenin de toplumbilimsel gerekçeleti vardır; çünkü adaletin kökle� ri, toplumun dokusunun ta kendisi olan kar§ılıklılıktadır. Şayet evrensel bir duygu varsa, bu, masum un üstün güçler tarafından ezildiğini gördüğü­müzde ya§adığımız adaletsizlik duygusundan kaynaklanan infial olabilir pekala. Bu dü§ünceyi Berger da destekler; ayrıca, insanın çektiği acılar kar§ısında duyduğumuz infial ve adaletsizlik duygusunun, görecelile§tiril­mesi olanaksız a§kın bir deneyim olduğunu da söyler31 • Bu kar§ılıklılık duygusu, ahlaki eylemin özsel temelidir. Durkheim'ın belirttiği gibi, kar§ı­lıklılık toplumsal bir olgudur; yani bize ağır yükümlülükler getiren, davra­nı§larımızı denetleyen ya da düzenleyen ahlaki bir kurumdur. Bu kar§ılıklı­lık, "sana nasıl davranılmasını istiyorsan ba§kalarına öyle davran" gibi ahlaki önermelerde ve kısas maksiminde -yani "göze göz di§e di§"te­ifadesini bulur. Bu nedenle ahlaki davranı§ta kar§ılıklılık dü§üncesi, I. Kant'ın kategorik imperatifinin ("aynı zamanda evrensel bir yasa olmasını isteyebileceğin bir maksime göre eyle"nin) temel dayanağıydı. Bu ahlaki normlar, felsefi kurgunun soyut özellikleri değil günlük ya§amın temel yapılarıdır. Toplumbilim çerçevesinde, bu kar§ılıklılık normları, özellikle de "sözünde durmak, doğruyu söylemek, minnettarlık ve bağlılık" gibi normlar olmadan, günlük ya§amın olanaksız olacağını söyleyebiliriz32• Bu kar§ılıklılık normları çiğnendiğinde, bir öfke ya da infial duyarız; çünkü sapkın edimlerle çiğnenmi§ olan §ey, adaletin temel biçimleridir. E§itsizlik ve adaletsizlik, temel ve kaçınılmaz olabilir; ama bundan, aynı zamanda, e§itlik ve adalet duygumuzun da toplumsal dünyanın yapısının bir parçası olduğu sonucu çıkar.

JO) Barrington Moore, Jr., Reflecıions on ılıe Cııuses of Hu�an Misery and upon Cerıain Proposals w Eliminale Thenı, Londra, Alien Lane, 1970, s. 52.

J 1) P. L. Berger, A Rumor of Angels, New York, Doubleday, 1 969. 3 2) A. Heller, Everyday üfe, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1 984, s, 85.

Page 102: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

5

Eşitlik Deneyimleri

ÜTOPiK TOPLUMSAL HAREKETLER

Toplumlar herzaman e§itlikten uzak olsalar da, insanlık tarihi boyunca bina­ku-n e§itlik deneyimleri aracılığıyla e§itsizliği azaltmaya ya da ortadan kaldır­maya yönelik sayısız giri§imde bulunulmu§tur. Toplumsal hareketler ve gruplar, geleneksel topluma özgü güç, zenginlik ve saygınlık e§itsizliklerini azaltınanın ya da yok etmenin radikal yollannı arayan alternatif sistemler biçiminde örgütlenmi§lerdir. Modemite öncesinde millenarist hareketler, mevcut e§it­sizlik biçimlerinin yerini alabilecek ütopik bir sistem adına mevcut toplumsal yapıya meydan okumu§lardı. Ortaçağ' da bu millenarist gruplardan pek çoğu esinlerini, Hıristiyanlıktaki -inananlar arasında temel bir e§itlik olduğu farzedilen- "ük kilise" anlayı§ından almı§lardı. Reformdan once millenarist Hıristiyan öğreti, alt toplumsal tabakalar için, özellikle de kent toplumuna sürüklenmi§, dilencilik yapan, köklerinden kopmu§, mülksüz köylüler için çok çekiciydi 1 • Gelecekteki "e§itliğin sağlandığı di yar" fantezileri, bu gruplan toplumsal ko§ullannı deği§tirmek üzere harekete geçiren bir ideoloji sağlı­yordu.

1) N. Cohn, The Pursuiı of ılıe Millenium, Londra, Secker & Warburg, 1957.

Page 103: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTLiK DENEYiMLERi 1 03

Modernite öncesi toplurnlara birbiriyle çeli§en iki inanç biçiminin egemen olduğu söylenebilir: O günkü düzenin özünde istikrarsız olduğunu ileri süren inanç biçimi ile mevcut ko§ulların istikrarlı olduğunu öne süren bir dizi kar§ıt egemen inanç. K. Mannheim, yoksulların, mevcut toplumsal yapıyı ve kültürü, mevcut düzenin yıkılmasıyla kurulacak e§it­likçi bir toplum adına reddenneye yöneltilmesinde ütopyacı inançların önemli bir rolü olduğunu belirtmi§ti2• Bu millenarist hareketler, sömürüye kar§ ı çıkan ütopyacı muhalefetin çoğu zaman daha laik bir siyasal çatı§ma tarzınadönü§tüğü kederli kent toplumlannda, yoksullar arasında önemle­rini korudular3• Sömürge yönetiminin ve yeni sömürgeciliğir'ı ekonomik sömürüsünün etkisiyle temelleri zayıflayan ilkel toplumlarda bu millena­rist hareketler, kabile topluluklarını beyazlarınegemenliğine son vermeyi amaçlayan toplumsal protesto hareketleri olu§turmak üzere örgütleyen kargo külderi biçimini aldı. Bu kültler, umulan ganimetin hareketin bü­tün üyelerine yeniden bölü§türülmesiyle sağlanacak e§itliğin önemini de vurguladılar4•

Millenarist hareketlerin insanbilimsel çözümlemesi, etkin millenariz­min laiksiyasetiere ve sendikal örgütlenmelere kılavuzluk ettiğini göster­mi§tir. Kargo külderi geleneksel toplumlarda siyasal örgütlenmenin pro­totipini sağlar. Kargo kültünün beyazların muhalefetiyle yok edildiği yer­lerde millenarizm tipik bir edilgenlik, durağanlık ve bireyerlik haline gelir. Bu ara§tırmanın vardığı sonuç §udur: Ütopya cı toplumsal hareketler, güçlerini yitirmezden ya da alternatif toplumsal hareketlere dönü§mezden önce sınırlı bir ya§am süresine sahiptirler. Aynı sonuç, dinsel mezhepler, koruünler ve alternatif cemaatler açısından da söz konusudur.

Hıristiyalık tarihinde bir toplum tipi olarak mezhebin, dinsel örgütlenme ile dinsel bilincin geli§mesinde büyük bir etkisi olmu§tur5• Mezhep, biçimciliği, hiyerar§iyi, rahiphk otoritesini ve ilk kilisenin ideal­lerinden kopmayı reddetmek üzere yol Jnu kliseden ayırır. Bu dinsel mez­hepler, mülkiyetin yeniden bölü§ümü ve güç hiyerar§ilerinin kırılması bakımından e§itlikçi bir ideali benimsemi§lerdir genelde; ayrıca bazen de, radikal e§itlikçiliğin bir ifadesi olarak cinselliği komünal bir tarzda düzenlemeyi seçmi§lerdir. Onyedinci yüzyılda, İngiliz İç Sava§ı sırasında, toprak sahibi aristahasi ve ki bar tabakanın egemen olduğu bir toplum-

2) K. Mannheim, Ideology �nd Uıopia, Londra, Rourledge & Kegan Paul, 1936. 3) E. J. Hobsbawm, Primiıive Rebels, sıudies in arduıic forrru of social m011emenıs in ılıe 1 9ıh

and 20ıh cenıuries, Manchester, Manchester Üniversitesi Yayınları, 1959. 4) P. Worsley, The Trumpeı slıall Sound, Londra, MacGibbon & Kee, 1957. 5) E. Troeltsch, The Social 1caclıing of the Christian Churdıes,'New York, Macmillan, 193 1 .

Page 104: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

daki mevcut zenginlik bölü§ümüne kar§ı yükselen protestodan, (Levellers ve Fifth Monarclıy Men gibi) birtakım radikal dinsel mezhepler doğdu. Daha yakın bir tarihte, ondokuzuncu yüzyıl Amerikası'nda, alt tabaka Avrupalı göçmenlerin arasında çe§it çe§it ütopyacı mezhep ve alternatif komün çıktı ortaya. Bu ütopyacı cemaatler, küçük ölçekli alternatif toplulukların geli§mesine fırsat ve yer sağlayan "yeni dünya" Kuzey Amerika'da mükemmel bir toplum kurma pe§indeydiler. Rappites ve Ama­na Society, bireylerin kendi kurtulu§larını arayabilecekleri e§itlikçi ve mezhepçi bir toplum yaratmanın en iyi yolunun bu olduğunu dü§ünerek ayrı cemaatler kurdular. Hutterians ve Amishgibiba§ka gruplar da, fiziksel ve toplumsal dı§lama yoluyla geleneksel ya§am tarzını ve görenekieri korumaya çalı§tılar.

Bu ütopyacı mezheplerin en ilgi çekici ve önemli olanlarından biri, New York Eyaleti'neyerle§en Oneida Commurıity ofPeıfectionists idi6• Oneida cemaati, insanların mükemmelliğe, günahtan korunabilecekleri e§itlikçi bir toplum yaratarak ula§abileceklerini savunan cemaat çi [ congregatiorıalist] bir papazın, John Humphrey Noyes'in önderliğinde ortaya çıkmı§tır. Bu toplumda kutsal bir varolu§un temeli olarak tam bir komün hayatı geli§tiri­lecekti ve bu koruüncülük sadece mülkiyet bölü§ümünde değÜ aynı zamanda cinsel ili§kilerde de e§itlikçilik yaratacaktı. Oneida mükemmeliyetçiliği, özele§tiri ve kar§ılıklı öğüt uygulaması gibi, cemaat içi sapmaları denetleye­cek çe§itli kurumlar olu§turmu§tu. Oneida cemaati, iç gerilimler ve dı§ muhalefet cemaati ba§langıçtaki komüncülükten vazgeçmeye zorlayana dek, yakla§ık kırk yıl varlığını sürdürdü.

Din toplumbiliminde, toplumsal mezhep gruplarının pek kısa ömürlü olduğu, çoğunlukla ancak bir ku§ak ya§ayabildikleri belirtilir. Paradoks §udur: Mezhepler ba§arılı olduklarında, zorunlu olarak hem kalabalıkla§ır hem yaygınla§ırlar; bu geli§me de otorite, mülkiyet ili§kileri, iç disiplin ve biçimsel toplumsal kurumlardan olu§ma bir sistemi gerekli kılar. Mez­hep, kendisana yisini, öğretimini, Pazar okulunu ve tarikatiara özgü diğer yapıları geli§tirerek, bir muhalefet grubundan uyurucu [conformist] bir tarikata dönü§ür. Bu tarikatla§ma süreci, özellikle toplumu hıristiyanla§­tırmayı amaç edinmi§ "konversiyonist" denen mezhepler arasında yaygın­dır7. Bu dinsel gruplar hakkındaki incelemeler, toplumsal yapıdan yalıtıl­mı§, küçük ölçekli bir kurum içinde e§itsizliğin azaltılmasının ya da tasfi-

6) B. Wilson, Religious SecC5, Londra, Weidenfeld & Nicolson, 1970. 7) B. Wilson, "An analysis of sect development", American Sociological Review, 24, 1959,

s. 3 - 1 5.

Page 105: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiK DENEYiMLERi 1 05

yesinin olanaklı olabileceğini göstermektedir; ama e§itsizliğin böyle azal­tılması, tarihsel sınırlarnalara tabidir. Alternatif dinsel topluluklar, za­manla, bir otorite hiyerar§isi, cinsel ili§kilerle ilgili biçimsel bir düzenleme, mülkiyeti denerleyecek bir sistem ve toplumsal ödevlerin aksamadan yerine getirilmesi için bürokratik düzenlemeler geli§tirme eğilimi gös­terirler. Örneğin İngiltere' de genelde komünlerin geli§mesinin bir sonucu olarak, alternatif dinsel toplulukların sayısında önemli bir artı§ oldu; ancak bu toplulukların çoğu, birkaç yıldan fazla ya§ayamadı8• Bu alternatif koruünlerden bir kaçı, kurumsal karar alma.düzeneği ve otorite sorununu kendi e§itlikçi öğretilerine zarar vermeden çözmü§lerdir.

E§itlikçi toplumsal örgütlenme arayı§ı dinsel hareketlerle sınırlı değil­dir elbette; ondokuzuncu ve yirminci yüzyılın laik sosyalist geleneğinin de bir parçasını olu§turmu§tur. Örneğin İngiltere'de, toplumsal i§ bölümü­nü esnekle§tirerek zenginliğin e§itlikçi bir biçimde yeniden bölü§türülme­sini sağlamak için üretimin ve mülkiyetin doğasını deği§tirmeyi hedefle­mi§ toplumsal deneyimler ya§anmı§tır. R. Owen ( 17 71- 1858) New Lanark'ta i§çiler için, üretim araçlarındaki özel mülkiyeti toplumsalla§mı§ bölü§üm­le birle§tirmeye çalı§tığı bir örnek köy yaratmı§tır. Bu örnek köy, ortak tesisleri, toplumsal yardımla§mayı ve herkese açık bir eğitim sistemini içermekteydi. Benzer bir geli§me de, zanaat sanayisini öne çıkartarak ya§amın bütünselliği ile emeğin onurunun uğradığı tahribatı gidermeye çalı§an W Morris'in ( 1 834- 1896) esinlemesiyle ortaya çıkmı§tı. Yeni bir zanaat üretimi sisteminin geli§mesi, büyük bir toplumsal dönü§üm getire­cekti; Morris, kendini geleneksel zanaatkarlık ruhuyla el üretimine adamı§ i§çilerin kurdukları kooperatifleri ve ortak mülkiyeti kapsayan sosyalist bir reform politikasından yanaydı. Morris'in zanaat ideali, Ortaçağ'da var olan bir üretim dü§üncesine dayanmaktaydı ve bu ütopyacı zanaat­karlık anlayı§ı, sosyalizm ile İngiliz sanatı ve tasarımı üzerinde ciddi bir etkisi olan kültürel muhafazakarlığı bir araya getiriyordu.

KİBBUTZ DENEYİMİ

E§itlikçiliğin çok daha radikal bir biçimi, Avrupa genolarındaki gelenek­sel Yahudi ya§am tarzını deği§tirmek için Yahudi topluluklarını yeniden Filistin' e yerle§tirmeye yönelik si yasal bir hareket olan siyonizmin etkisiyle ortaya çıkmı§tır. Siyonizm, T. Herzel'in, Yahudilerin bir Yahudi devleti

8) A. Rigby ve B. S. Turner, "Findhorn Communiry, cenrre of lighr: a sociological srudy of new fonns of religion", A Sociological Yearbook of Religion in Briıain, 5, 1972, s. 72-86.

Page 106: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

kuracakları İsrail toprağına geri dönme ülküsünü te§vik etmek amacıyla birinci dünya siyonizm konferansını düzenlediği Basel'de, 1 897 yılında ba§lamı§tır. Siyonist hareket, nihai olarak, İsrail'deki Yahudi toplulukları­nın Arapların i§gücünden destek alınmadan kurulması gerektiğini ve bu toplulukların en yetkin ifadesini kibbutz idealinde bulan yeni bir e§itlikçi sosyalist sistem yaratmaları gerektiğini ileri sürmeye ba§ladı. Kibbutz, çocukların ortak bakımını ve korunmasını üstlenen bir sistemin ailenin yerini aldığı, üyelerine ait olan, birlikte çalı§ılan tarımsal bir yerle§medir. Bu komün özel mülkiyete kar§ı örgütlenmi§ti ve kafa emeği ile kol emeği arasındaki geleneksel ayrımı kaldırmak için toplumsal i§bölümünü en aza indirmeye çalı§ıyordu. Çocukları ortak etkinlik ve toplu çalı§ma ru­huyla, ortakla§a eğitmeye yönelik birçok deneme gerçekle§tirildi. Kibbutz deneyimi, toplumsal bakımdan bağımsız olmakla birlikte bir piyasa eko­nomisi içinde faaliyet gösterecek bir Yahudi yerle§me sistemi yaratmak üzere, ilk kez 1909'da İsrail'de ba§ladı.

Kibbutz sistemi, birtakım sosyalist yarumcular tarafından geli§mekte olan diğer ülkelerde de taklit edilebilecek önemli bir komün deneyimi olarak görülüp memnuniyetle kar§ılanmı§tı ba§langıçta9• Ne var ki kibbutz sistemi, aynı zamanda, bu deneyimin "gerçekten sosyalistçe" olduğu fikri­ni reddeden ağır ele§tirilerle de kar§ıla§mı§tı. Kibbutzun aslında, bölgede yerle§ik Arap halkının zararına olmak üzere Filistin'de askeri bir egemen­lik kurmayı amaçlayan bir kurulu§ olduğu ileri sürülmü§tÜ. Kibbutz, aslın­da Arap i§gücüne dayanan ve yerli Filistin halkını sömüren bir sömürge s istemiydi 10• Ayrıca, kibbutztaki kollektif aile yapısının zamanla zayıfladı­ğı ve yerini sıradan toplurnlara özgü tipik çekirdek aile yapısına bıraktığı ileri sürülmü§tü 1 1 • Bu ele§tirilerin önemli olan yönü, e§itlikçi deneyimle­rin daha gen i§ bir toplumsal bağlam içinde görülmeleri gerektiğini göster­mesidir. Kibbutz i§bölümünü esnekle§tirmenin olanaklı olduğu bir kuru­lu§tu; çünkü tefl\el hizmetler İsrail'in genel toplumsal örgütlenmesi tarafından kar§ılanıyordu .. Kibbutz üyeleri İsrail nüfusunun yakla§ıkyüzde üçünü olu§türur ve sosyalist deneyimleri genel toplumsal bağlam içinde süregiden e§itsizlikten beslenir12•

9) P. Worsley, The Third World, Londra, Weidenfeld & Nicolson, 1 968, s. 268. 10) M. Rodinson, lsrael, a colonial-seııler state?, New York, Monad Press, 1973. l l ) B. Bettelheim, Children of the Dream, New York, Macmillan, 1969; M. E. Spiro,

Kibbutz, venıure in Uıopia, New York, Shocken, 1963; Y. Talman, Family and Community in the Kibbutz, Harvard, Harvard Üniversitesi Yayınları, 1 972.

1 2) N. Davis, lsrael: Uıopia lncorporated, Londra, Zed Press, 1 977.

Page 107: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTLiK DENEYiMLERi 1 07

KÖYLÜ DEVRİMLERİ

Mezhepçi ve millenarist hareketlerin esas olarak, -çoğu zaman bir köy ya da boyun dünya kapitalist piyasa sistemine dahil edilmesinin bir sonucu olarak- geleneksel ya§am kalıplarında bozulmanın ba§ gösterdiği hızlı toplumsal deği§im dönemlerinde ortaya çıktıkları görülmektedir. Sık sık e§itliğin önemini vurgulayan bu protesto hareketleri, genel yozla§ma kalıplarına verilen kar§ılıklardı; geleneksel ya§am kalıplarını yeniden kurmak için gözlerini geçmi§e dikmelerinden ötürü de muhafazakar top­lumsal hareketlerdi. Çağda§ dönemdeyse, toplumsal e§itlik mücadelesi, çoğunlukla geleneksel köylü sınıfının modern devrimlerde siyasal bir etken olarak ortaya çıkı§ıyla bağlantılı olmu§tu13•

Genel olarak köylü devrimlerine yol açan üç ko§ul saptayabiliriz. Bi­rincisi, gıda üretimi ve halk hekimliğinde meydana gelen deği§ikliklerin bir sonucu olarak köylü nüfusunda ani bir artı§ın -ciddi bir ekonomik bunalım da yaratarak� nüfusun toprağa oranını deği§tirdiği nüfus bunalı­mıdır. İkincisi, köylünün topraktan yabancıla§masıyla ortaya çıkan, gele­neksel çiftlik içi üretim biçimini güçsüz kılan, piyasa için üretimin geli§­mesiyle bağlantılı olarak piyasanın egemenliğini artıran ekolojik buna­lımdır. Son olarak da, köy toplumunun geleneksel önderlerinin yerini, köyün geleneksel toplumsal yapısının bir parçası olmayan giri§imcilerin ve memurlann almasıyla ortaya çıkan bir otorite bunalımı vardır14• Köylü, köy toplumunun kabullerini anlamayan ya da payla§mayan yabancıların yeni sömürü modellerine tabi hale gelir. Geleneksel köylü sınıfı ahlakında kar§ılıklılık ve rızkını çıkarma deneyimi, alı§veri§ ili§kisinde e§itlik olarak adalet dü§üncesinin temelini olu§turur. Köylü toplumları, küresel kapita­list piyasa sistemi içine çekildiklerinde, geleneksel kar§ılıklılık ve hak gözetme anlayı§ları sarsılır; göreli yoksunluk duyguları, köylü bilincinin ve protesto hareketlerinin radikal niteliğinin §iddetlenmesine katkıda bulunur15• Marx köylü sınıfının modern devrimci hareketlerin olu§umu bakımından önemli olmadığını söylese de, Cezayir, Küba, Meksika ve Çin'deki devrim deneyimleri, önemli ölçüde, köylü sınıfı radikalliğinin evrilmesine ve köylülerin devrim sürecine katılmalarına dayanıyordu.

13) T. Shanin, The peasantry as a political f.ıcror", The Sociological Ret1iew, 14(1 ) , 1966, s. 5-27.

14) E. R. Wolf, Soru of ıhe Shaking Earıh, Chicago ve Londra, Chicago Üniversitesi Yayınlan, 1959; E. R. Wolf, Peasanı Wars ofıhe Twenıieıh Ceruury, Londra, Faber & Faber, 197 1 .

15) J . C. Scott, The Moral Economy of ıhe Peasanı, rebellion and subsisıence in Souıh-eası Asia, New Haven ve Londra, Yale Üniversitesi Yayınları, 1 976.

Page 108: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Çin'de Mao Çe-Tung önderliğinde komünizmin geli§mesinde en önemli rolü köylü sınıfının değerleri ve kurumları oynadı. Ma o'nun köylü devrimini, ancak Çin'in 1920'lerdeki halini kavradığımııda anlayabiliriz; o dönemde ekonomik bakımdan az geli§mi§ bir töplumdu Çin. Dolayısıyla, Çin'in toplumsal yapısında gerçek anlamda kentli bir proletarya bulun­muyordu; yani Komünist Partisi, devrim öncesinin en büyük toplumsal sınıfı. olmasından ötürü köylü sınıfına dayanmak zorundaydı. Ma o, Çin'in dönü§ümünde ağırlık merkezinin kırsal alan olduğunu, sosyalist Çin'in yaratılmasında etkin rolü köylü sınıfının üstleneceğini söylüyordu ısrarla.

Çin' de ondokuzuncu yüzyıl boyunca, köylü sınıfının toplumsal konumu­nunsarsılmasına, köylerin terk edilmesine, sulama sisteminin bozulmasına yol açan büyük bir ekonomik gerileme ya§andı. Bu dönem, aynı zamanda, gerek büyük ölçekli köylü ayaklanmaianna gerekse haydutluğa varan ciddi köylü protestolarının ve §iddetinin ya§andığı bir dönem olmu§tu. Köylüler giderek borca batıyor, toprak beyleri ile tüccarlann sömürüsü arttıkça artı­yordu. Yirminci yüzyılda Çin Komünist Partisi, bu yerel köylü protestosu geleneğine yaslanıp onu örgütlemeyi ba§ardı. Çin' de komünizmin geli§imi­nin dönüm noktası, Çin muhalefetinin dayanı§ması ve örgütlenmesi gibi amaçlanmamı§ bir sonuç yaratanJapon i§galioldu. Devrimin ba§langıçtaki amacı, köylüleri ve tanm emekçilerini zengin köylü! ere ve geleneksel toprak beylerine kar§ı birle§tirmek için toprağı-zenginlerden alıp yoksullara vere­rek- yeniden bölü§türmekti. Ne ki, toprak bireylere e§it hisse temelinde yeniden bölü§türüldüğünden, Komünist Partisi köydeki aileye dayalı düzeni bozdu, akrabalık ili§kilerini zayıflatarak yerel yönetim ile ulusal hükümet arasında dolaysız bir bağlantı kurduı6•

Maoculuğun niteliği konusunda büyük bir anla§ryıazlık bulunmakla birlikte, birçok yazar Çin komünizminin, gerçek kaynağı Çin'in kırsal ya§amı olan bir harekete Batılı Marksizmin dilinin dayatıldığı radikal bir köylü ütopyası sunduğu kanısındadır. Maa'nun dehası, Marksizm/ Leninizmi kırsal devrimle kayna§tırması ve Batının siyaset felsefesini bir köylü gerilla hareketinin gereksinimlerine uyarlamasıydı. Maa'nun belirttiği gibi, Çin'de devrimci hareket kentten kıra değil kırdan kente yönelmi§ti; bunun sonucunda da Mao, hem Marx'a hem Lenin'e kar§ı, devrimci bir unsur olarak köylü sınıfının önemini vurgulamı§tı 17 •

16) B. Moore, Social Origins of Dicıaıorship and Democracy, lord and peasanı i n ı he making of ıhe modem world, Londra, Alien Lane, 1967; S. R. Schram, The lbliıical Thoughı of Maa 1se-Tung, New York, Paeger, 1 969.

1 7) L. Kolakowski, Main Currenıs of Marxism, The Breakdown, 3 cilr, Oxf ord, Ciarendon Press, 1978, s. 494 ve devamı.

Page 109: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�ITLIK DENEYIMLERI lU'ıl

Maoculukta cemaat fikri önemli bir yer tutmaktaydı; devrimin amacı, geli§mi§ bir toplumsal i§bölümünü gerektiren uzmanla§maların, statü ve sınıfla ra özgü ayrımların olmadığı, ortak çalı§ ma ideallerine dayanan özel bir komünal ili§ki biçimi getim1ekti. Ahlaken kol emeği kafa emeğinden daha üstün görülüyordu; zihinsel emeğin kol emeğiyle birle§tirilmesi gerekiyordu. Temel köylü toplumu ve kütürünün var olması, ekonomik geli§menin temel ko§ulu olmak zorundaydı. Büyük toprak mülkleri yoksul köylüler yararına parçalanmı§tı; bazı özel sanayi biçimlerine dar sınırlar çerçevesinde göz yumuluyordu. Ancak, 1952' de sanayi ve tarımda merkezi planlamaya geçildi; 1955 'te de tarım, -köylülerin üretim için küçük özel topraklara sahip olmalarına izin verilmekle birlikte- kooperatifler ve sonuçta kamu mülkiyeti aracılığıyla kollektifle§tirildi.

Çin' desanayÜe§me çabalan ba§ta ba§ansızlığa uğradı ve 1958' de Maa'nun önderliğindeki Parti, üretkenlikte büyük bir artı§ı -ekonomik büyüme oranının yüzde yirmi be§ olmasını- öngören "büyük atılım" programını ilan etti. 196 1 'de "büyük atılım"ın ekonomik bir felaket olduğu ve köylü­lerin ya§am standartının önemli ölçüde gerilediği ortaya çıktı. Bunun üzerine Maa, 1960'ların kültür devrimine elveri§li, farklı bir siyasal strateji izledi; bu program, kitlelerin tutum ve zihniyetierini dönü§türmek üzere tasarlandı. Sonuç, büyük kentlerdeki gençleri Maa'yu ve Kültür Devri­mi'ni desteklemek üzere örgütlerneye çalı§an·Kızıl Muhafızlar ile bürok­rasiye sadık Parti üyeleri arasında yoğun bir çatı§manın patlak vermesi oldu.

Ma o için Kültür Devrimi sürekli devrim kuramının bir örnek uygula­masıydı sadece; çünkü Maoculuk, siyasal istikrarın toplumda kaçınılmaz olarak ayrıcalıklarıngeli§mesine ve yeni bir bürokrasi sınıfının dağınasına yol açacağını savunuyordu. Ayrıcalığa ve saygınlığa dayalı bir toplumsal tabakala§manın ortaya çıkmasını önlemek için, devrimci kitlelerin, üni­versiteler ve seçkin ci kurumlardan beslenen b ürokrasi ile diğer hiyerar§ik farklıla§ma biçimlerini dönem dönem tahrip etmeleri gerekiyordu. Üni­versitelere ve biçimsel eğitime yönelik bu husumet, Maoculukta köylü sınıfına verilen ağırlığı ve fiziksel emeğe gösterilen saygıyı yansıtıyordu. Maoculuk, Çin komünizminin e§itlikçilik idealinin ana veçhesini olu§tu­ran çalı§ kanlık ve kol emeği kullanımı aracılığıyla verilen ki§ ilik eğitimi� nin önemini vurgulamı§tı. Popülist bir köylü sınıfi önderi olarak Maa, kitaplada sağlanacak eğitimin bireyin ahlaki karakteri için zararlı olabile­ceğini ve üniversite eğitimi görmü§ aydınların dönem dönem köylerde çalı§tırılıp yeniden eğitilmeleri gerektiğini açıkça ifade etmi§ti. Kalıcı bir devrimde kafa ile kol arasındaki ayrımı yok edecek olan bu radikal

Page 110: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

e§itlikçilik idealinin gerisinde, köylülerin seçkinci kültüre ve eğitimli kentiiierin değerlerine kar§ı duyduğu geleneksel nefret yatmaktaydı.

Maoculuğa yönelik ele§tirilerde, bir köylü sınıfı e§itlikçiliği ortaya çıkmı§ olsa da, planlama ve karar alma i§inin, siyasal bilgilenme tekelini kıskançlıkla koruyan küçük bir seçkinler grubunun denetiminde olduğu Çin' de, neredeyse hiç siyasal e§itlik olmadığı söylendi. Şartlarda e§itlik diğer e§itlik biçimlerini ortadan kaldırmı§tı ve Çin halkı inisiyatife ya da bireysel seçime pek yer bırakmayan bir idari yapının denetimi altına alınmı§tı. Kadınların ya§amlarında bir kez doğum yapmalarına izin veren bir doğum programının hazırlanması, Partinin günlük ya§am üzerindeki egemenliği olmaksızın uygulanamayacak Malthusçu bir düzenleme biçi­mini yansıtmaktaydı. Merkezile§meye ve kültürel tekbiçimliliğe verilen önem, çağda§ Çin'deki dinsel ve etnik azınlıklar açısından da son derece olumsuz sonuçlar yarattı 18• Ne ki, Çin deneyimine yakınlık duyan yorum­cular, ücret farklarını ekonomik saik olarak kullanmaksızın, idareci ve teknikerlerden olu§an seçkin grupların ortaya çıkmasına da geçit vermek­sizin toplumsal e§itliği sağlama çabasına dikkati çekmi§lerdir. Çin'de ko­münistler, kötü hasatlara ve ekonomik büyümenin ertelenip d urmasına rağmen, büyük nüfus ve üretim sorunlarıyla yüz yüze olan bir toplumda kıtlığa ve salgın hastalıklara son vermeyi ba§armı§lardır19•

Ne yazık ki Maa'nun kültürel tahakkümü altındaki Çin'de toplumsal ara§tırmalar te§vik görmediğinden, Çin'deki ba§arı ve ba§arısızlıkların kesin istatistiksel ölçümlerini yapmak zordur20• Elimizdeki sınırlı bilgiler, Kültür Devrimi'nin çok sert önlemlerine rağmen, Çin'de toplumsal taba­kala§manın yok edilemediğini göstermektedir21 • Üstelik Çin, son yirmi yıldır Vietnam ve Rusya'ya kar§ı Batılı devletlerle ittifak kurmaya niyetli olduğunu göstermekle dı§ politikasında köklü deği§iklikler yapmı§tır 22 • Daha önemlisi, 1 980'lerde Çin yönetimi, kısmen Batının serbest piyasa kapitalizmini örnek alan kökten farklı ekonomik ve siyasal stratejiler benimsemi§tir. Artık ücret farklılıklarına, bireyciliğe, giri§ime ve inisiya-

18) R. lsraeli, Muslims in Chiruı: a sıudy in culıural confromaıion, Londra, Curzon Press, 1980. 19) G. Da1ron, Econonıic Sysıenıs and Socieıy, capiıalisnı, conınıunisnı and ılıe Third \ıbrld,

Harmondsworth, Penguin Books, 1 974. 20) S. Wong, Sociology and Socialisnı in ConıenıJ:!orary Clıina, Londra, Rourledge & Kegan

Paul, 1979. •

2 1 ) J. L. Watson (yay. haz.) , Class and Social Sıraıificaıion in Posı-rewluıionary Clıina, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1984.

22) ]. Peck, "Why China 'Turned Wesr' ", The Socialisı Regisıer, 1972, s. 289-306; R. Medvede� "The USSR and China: confronrarion or derenre", New Lefı Review, sayı 142, 1 983, s. 5-29.

Page 111: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�ITLIK DENEYIMLERI ı ı ı

tife daha fazla önem verilmektedir. Ayrıca, Çin üniversitelerinin müfre ­da tın ı deği§tirmek üzere Batılı aydınlar çağırılmı§, -yüzeysel olarak- Batı­nın giyim ku§am ve ya§am tarzı benimsenmi§tir. Eğer Çin'de piyasayı geli§tirme te§vikleri böyle sürecek olursa, ücret farklılıklarının büyümesi­ni, sonunda da saygınlık farklılıklarının ve diğer kültürel e§itsizlik biçimle­rinin belirginle§mesini bekleyebiliriz. Yakın dönem Çin siyasal ya§amının ne denli kaypak olduğu dü§ünülecek olursa, hala Maocu bir devrim felsefe­sine bağlı olan Parti önderlerinin ve aydınların direni§iyle kar§ıla§maksı­zın bu geli§im çizgisinin daha ne kadar böyle gideceği belirsizdir.

DEVLET SOSYALiZMiNDE T ABAKALAŞMA

Çin'deki gelir, zenginlik ve saygınlık düzeylerini tam olarak belgelemek güç olsa da, Sovyet blokundaki, özellikle de Rusya'daki toplumsal tabaka­la§mayla ilgili pek çok net kanıt bulunmaktadır. 1917 Devrimi'nden sonra SSCB, Birinci ve İkinci Dünya Sava§larından, ciddi bir nüfus ve kaynak kaybıyla çıktı. ]. Stalin ( 1879- 1953) zamanında Rusya, iktidarca yönlendi­rilen bir kollektifle§me ve sanayile§me döneminden geçti. 1929' da Sovyet Parti ve Devleti'nin "tepede ki adam"ı olan Stalin, hızlı sanayile§me adına bütün toplumun denetlenmesine ve muhalefetin bastırılmasına dayanak sağlayan a§ırı bir siyasal merkezile§me süreci örgütledi. Sonuçta Stalinizm döneminde, yeni totaliter iktidar sistemi altında, önemli ayrıcalıklardan yararlanan bir grup Sovyet iktidar seçkini çıktı ortaya; ancak gerek SSCB' de gerek Sovyetler'in uydusu olan devletlerde e§itlikçi bir yeniden bölü§üm sürecinin ya§andığına dair kanıtlar da yok değildir.

F. Par kin, sosyalist geli§mede iki evre ayırt edebileceğimizi belirtmi§ti: Sosyalist yeniden in§anın ilk evresinde, zenginlik ve güç bakımından anlamlı bir yeniden bölü§üm gerçekle§ir, ama sonraki sanayile§me evresin­de se best piyasanın geli§mesiyle birlikte eski sınıf ve saygınlık e§itsizliği sistemi yeniden ortaya çıkar23• Partinin egemenliğinin artması ve üretim araçları üzerindeki denetimin yeniden bölü§ülmesiyle, bütün Doğu Avru­pa'da olanaklardan yoksun olanların ve ayrıcalıksızların ya§am standar­tında -refah, sosyal güvenlik ve vergi reformu aracılığıyla gerçekle§en­anlamlı deği§iklikler ortaya çıktı. Çe§itli çalı§anlar (kol i§çileri, beyaz yakalılar ve meslek sahipleri) arasındaki ücret farklılıkları, sava§ öncesi döneme göre önemli ölçüde giderildi. Örneğin Çekoslovakya'da, sava§

23) E Parkin, "Class srratification in sodalist societies", British Journal of Sociology, 20(4), 1 969, s. 355-3 74.

Page 112: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

sonrası dönemde kilise çalı§anları kol i§çilerinden ortalama yüzde yirmi daha az kazanıyorlardı. Benzer geli§meler Polanya ve Yugoslavya'da da ya§andı. Şartların e§itliğini çalı§an sınıf lehine deği§ tirrnek için getirilen bu olumlu ayrımcılık sisteminin sonucunda i§çilerin eğitim sistemine katılımlarında önemli iyile§meler oldu. 1949'da Macar üniversitelerinde okuyanların yüzde altını§ altısı i§çi ve köylü sınıflarından geliyordu; sosya­lizm öncesi dönemde bu oran yüzde on birdi. 195 1 ' de Yugoslavya' da üni­versitede okuyanların yüzde otuz be§i kol i§çisi kökenliydi, 1961 ' de Palon­ya'da yüksekokul ve üniversite öğrencilerinin yüzde kırk sekizden fazlası, i§çi ve köylü ailelerinden geliyordu. Genelde Doğu Avrupa'da meslekler arasındaki saygınlık sıralamasında önemli deği§iklikler gerçekle§ti; özel mülkiyet ve ticaretle ilgili mesleklerin toplumsal itibarları azalırken, vasıflı i§çilerin ve aydınların toplumsal statülerinde önemli iyile§meler oldu. Alt sınıflara verilen ödüllerdeki bu iyile§tirmeler, yeni yönetici sınıfın toplumdaki konumunu sağlamla§tırmaya, destekçilerini ödüllen­dirmeye yönelik siyasal gereksinimlerinden kaynaklanmaktaydı. Ne ki, Doğu Avrupa'da sanayiciliğin geli§mesiyle birlikte, sosyalist ideolojinin gerektirdiği ödül sistemi ile endüstriyel verimlilik ve piyasa ussallığının teknik gereksinimleri arasında giderek artan bir gerilim ortaya çıktı. Sana­yicilik, mühendis ve teknikerierin ücretlerinin yükselmesine neden oldu. Bu toplumlardaki gelir dağılımı e§itlikçilikten daha da uzakla§tı; ayrıca tüm Doğu Avrupa'da i§sizlik oranında bir yükselme oldu. 1950 ve 60'larda kol i§çisi Komüı:ıist Parti üyelerinin oranı dü§tü, buna kar§ılık vasıflı ve meslek sahibi i§çilerin oranı arttı.

Kapitalist ve sosyalist toplum arasındaki temel fark, ödüllerin dağıtı­mında siyaset ve ekonominin etkinliğinin farklı olmasıdır. Kapitalizmde, gelir, saygınlık ve istihdam e§itsizliğinden birinci derecede piyasa i§leyi§i sorumluyken, sosyalist toplumda toplumsal farkları açıklayan §ey siyasetti. Devlet sosyalizminde büyük sosyal tazminatlardan yararlanmanın ba§lıca ölçütü Partiye bağlılıktı. Kısacası, SSCB ve Sovyetlerin uydusu olan dev­letlerde toplumsal tabakala§manın niteliğini parasal ili§ kilerden çok güç ili§kileri açıklar. Sovyetler Birliği'nde toplumsal e§itsizliğin doğası ve derecesi büyük ölçüde biliniyor. Lüks mallar ve diğer tüketim malları arzı yetersizdir SSCB'de; ama süt, sebze ve ev e§yaları gibi temel mallar da kıttır. Bu durumda, makul bir aylığı olan üst düzey bir memur, gelirini harcamaha zorluk bile çekebilir aslında. Bundan ötürü, Parti üyeleri ve üst düzey memurlar için bir ödül sistemi olu§turan, istihkaklar yoluyla i§leyen bir bölü§üm sistemi geli§tirilmi§tir. Bu sisteme "Kremlin istihka­kı" veya "akademik istihkak" denir; ama belli ba§lı kentlerdeki "özel

Page 113: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiK DENEYiMLERi 1 1 3

dükkan" ya da "özel dağıtımcı"larda gerçekle§tirilen ba§ka yeniden bölü­§Üm biçimleri de görülür2�. Rusya'da -gerek nicelik gerek nitelik bakımın­dan- ağır bir konut bunalımı vardır. Dolayısıyla, Parti seçkinlerine daha iyi evler sağlanması; toplumun saygınlık sisteminin önemli bir görünü­müdür. Konutun yanında motorlu araç üretiminde de kısıtlamalar vardır ve bu tür araçlar edinip kullanmak, saygınlık dağılımında önemli bir göstergedir. Bölü§ümdeki e§itsizliğin diğer görünümleri arasında eğitim, özel sağlık hizmetleri, tatil olanakları ve dı§ geziler de sayılabilir.

Gelir, saygınlık ve diğer ödüllerdeki e§itsizlik, yeniden bölü§üm siste­mine siyasal olarak dahil olmakla ilgilidir; bu sistemdeki e§itsizliklerin açıklanmasında, Parti üyeliği-eğitimdeki ba§arı bile§imi hayati önem ta§ır. Sovyetler Birliği'nde e§itsizliğin, kır/kent farklılığını, cinsler arasın­daki farklılıkları, etnik ya da kültürel kökenle ilgili toplumsal e§itsizlik biçimlerini içeren ba§ka boyutları vardır. Özellikle de dinsel ya da ulusal kimlikten kaynaklanan e§itsizlik yaygındır25• Özetle bu devlet sosyalizm­lerinde temel toplumsal çatlaklar, öncelikle kentli i§çi sınıfı ile köylü sınıfı arasındaki bölünme, sonra kol i§çileri ile kol i§çisi olmayan emekçi sınıflar arasındaki ayrı§ma ve son olarak da Parti ile ayrıcalıklarını teknik ve idari bilgilerinden alan meslek sahibi tabakalar arasındaki ayrılıktır26•

Bu toplumlar arasında önemli farklar olduğu açıktır. Bazı yazarlar, Çin'in kamusal tartı§malara büyük ölçüde olanak tanıyan, daha açık, daha demok­ratik bir sosyalist deneyime sahip olduğunu ileri sürmü§lerdir27• Ayrıca, Batılı gözlemciler tarafından sanayi demokrasisinin önemli örnekleri ola­rak görülen Doğu Avrupa toplumlannın bazılannda endüstriyel üretimi i§çilerin denetlemesine yönelik ilginç giri§imler vardır8• Ne ki, genellene­cek olursa, devlet sosyalizmlerinin, ayrıcalık, güç ve saygınlığa göre tabaka­la§tıkları konusunda hemen hemen tam bir görü§ birliği vardır. İ yelik ve özel mülk sahipliği bakımından toplumsal sınıflar ortadan kalkmı§ olsa bile, ba§ka e§itsizlik ve tabakala§ma biçimleri sürüp gider. E.§itsizliği ortadan kaldırmak üzere çe§itli sosyalist önlemler almı§ toplumlarda toplumsal tabakala§manın devam ediyor olmasına türlü açıklamalar getirilir.

24) M. Marrhews, Privilege in ıhe Soviet Union: a study of elite lifestyles under communism, Londra, Alien & Unwin, 1978.

25) O. Can)e, Soviet Empire, the Turks of cemral Asia and Sralinism, New York, St. Martin' s Press, 196 7; G. Chaliand (yay. haz.), People IX'ithouı a Coumry, Londra, Zed Press, 1 980.

26) D. Lane, The E nd of lnequaliıy? Stratification under Swte Socialism, Harmondsworth, Penguin Bokks, 197 1 .

27) J . Gardiner, "Conflict, control and cleavage in the Chinese Peoples' Republic", R . Scase (yay. haz.), lndustrial Society: class cleavage and comro� Londra, Alien & Unwin, 1977, s. 191-202.

28) J. Kolaja, IX'cırkers' Councils, the Yugoslav experience, Londra, Tavistock, 1965.

Page 114: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Rus toplumunun temel özelliğinin tarihsel sürekliliği olduğu, bugünkü m er kez i Partinin kurduğu siyasal denetimin de kesintisiz bir despotizm tarihi­ni temsüettiğisöylenebilir. Birörnekleaçıklanacak olursa, K. Wıttfogel, "hidro­lik toplumsal sistem" adını verdiği özel bir toplum tipi tanımlamı§tı; bu toplumda devlet egemen toplumsal kurumdur, çünkü "sulamaya" dayalı üretim sisteminin düzenlenmesi için devlete gereksinim vardırz9• Devlet, bürokrasinin ve resmi toplumsal tabakaların devlet iktidarının denetimini ellerinde tuttukları bir toplumda, mülkün merkezdeki sahibi, me§ruiyet ve iktidarın bekçisi olarak çıktı ortaya. Böylesi "hidrolik" toplumlarda, bütün denetim aygıtları devlet elinde toplandığı için, bütüncül iktidara dayanan bir siyasal sistem geli§mi§tir. Wittfogel'ın "§ark despotizmi" kavra­mı, Marx'ın Asya tipi üretim tarzı kavramının bir yirminci yüzyıl yorumuy­du sadece. Marx ve Engels 1853'te, Çarlık Rusyası'nı "yan Asya tipi toplum" diye anmı§lardı. Engels 1877'de Anti-Dühring'te, komünlerin Rusya'nın köylü toplumundan soyutlanmasının, §ark despotizminin kurumsal temeli olduğunu iddia etmi§ti. Marx ve Engels'ten sonra Rus Marksizminde de, geleneksel Rus toplumunun niteliği konusunda uzun uzun tartı§ıldı. Köylü komününü bazı ele§tirmenler Rus mutlakçılığının kökeni olarak görürken, kimi yazarlar da sosyalist geli§menin dayanağı diye niteledüer. Sorunun düğüm noktası, Stalinizmin, -devletin baskın olduğu ve sivil toplum kuru­lu§larının geli§mediği-geleneksel Rus despotizminin kömünizmdeki yoru­mu gibi görünmesiydi. Bu bakı§ açısıyla dü§ünüldüğünde, modem Rusya'daki e§itsizliklerin, siyasal despotizmin özellikleri olduğu görülür; dolayısıyla devrimin yaptığı i§, geleneksel iktidar kaynaklarını yeniden konumlandır­maktır sadece.

Ayrıca, L. Troçki'yle ( 1879- 1940) ba§layan bir gelenek daha vardır; devlet sosyalizminde, toplumun asıl sömürücüleri olarak kapitalistlerin yerini alan sınıfın, yani bürokrasinin toplumdaki baskın rolüyle uğra§ılır bu gelenekte. Buna göre, ko§ulların bürokratik yönetim, düzenleme ve denetim tarafından belirlenmesi, sosyalist demokrasiyi temelden sarsmı§­tı. Devlet sosyalizmindeki bu bürokratik sınıf modeline ili§kin en çarpıcı açıklamalar, R. Bahro, M. Djilas ve M. Schachtman'ın çalı§malarında ortaya kondu30• Bazı ba§ka kuramcılar, sosyalist toplumlar ile kapitalist toplumların, belli ba§lı ekonomik kurumların yeni bir sınıfın denetiminde

29) K. Witrfogel, Orienıal Despoıism, a comparaıive sıudy of ıoıal power, New Haven ve Londra, Yale Üniversitesi Yayınları, ı 957.

30) R . Bahro, The Alıemaıive in Easıem Europe, Londra, NLB, ı978; M. Djilas, The New Class, an analysis of ıhe communisı sysıem, Londra, Alien & Unwin, ı 966; M. Djilas, The Unperfecı Socieıy, beyand ıhe new class, Londra, Methuen, ı 969; M. Schachtman, The Bureaucraıic Revoluıion, Londra, Donald Press, ı 962.

Page 115: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTliK DENEYiMlERi ı ı 5

ve idaresinde olduğu "yönetici devlet" e yönelmeleri açısından birbirlerine yakla§tıklarını ke§fettiler. Gerek kapitalizmde gerekse sosyalizmde devlet daha müdahaleci hale gelmekte, geleneksel mülk sahibi hakim sınıfın yerini, yeni bürokrasiler aracılığıyla toplumsal ve küresel egemenlik pe§i­ne dü§en yeni bir yöneticiler sınıfı almaktadır. Bu yöneticiler, eninde sonunda, üretim araçları üzerinde de siyasi denetim uygulayacak, ürünle­rin bölü§ümünde ayrıcalık kazanacaklardır. Bir bakıma, devlet, yönetici­lerin mülkü haline gelir. Sovyetler Birliği'nde bu yönetici sınıf, kapitalist dünyayı siyasal ve ekonomik bakımdan güçsüzle§tirmeye, kitlelere yöneti­min ideolojisini ve me§ruiyetini kabul ettirmeye, sonuçta da istihkaklara ve malların kıtlığına dayalı ayrıcalık sisteminin yönetimi için kitle içinde rekabet yaratmaya çalı§acaktır3 1 • Ba§ka yorumculara göre, seçkinler iktida­rının sürekliliğini açıklayan §ey, bürokrasi sınıfının iç tutarlılığından çok totalitarizme zemin olu§turan parçalanmı§ kitlelerdir32•

Devlet sosyalizmindeki e§itsizlikle ilgili bu farklı açıklamalarda, e§it­sizliğin siyasal belirlenimine -dolayısıyla kapitalizmdeki e§itsizlik söz konusu olduğunda da ekonomik piyasaya- ağırlık verilir. Bu nedenle, toplumsal e§itsizliğin farklı toplumsal sistemlerdeki belirlenimlerinde i§leyen siyasal süreçler ile ekonomik süreçler arasındaki karma§ık ili§ki sorununa geri dönmemiz gerekiyor. Batının kapitalist toplumlarında pi-'" yasanın düzenlemeden yoksun olması, e§itsizliğin -özellikle de gelir e§it­sizliğinin- ortaya çıkmasıyla yakından ilimili gibi görünüyor. Ku§kusuz bu açıklamaya, geleneksel ailenin zenginliğin miras yoluyla aktarılmasın­daki rolünü ve eğitim kurumlarının aile merkezli kültürel sermayenin etkisini peki§tirmedeki rolünü de eklemek gerekir. F. Parkin gibi yazarlar, sosyalist toplumlarda piyasaya yeniden yer verilmesinin, zorunlu olarak, daha büyük e§itsizliklere yol açacağını varsaymı§lardır.

Bu bakı§ açısı, I. Szelenyi gibi yazarlar tarafından, piyasanın tamamen farklı toplumsal ko§ullarda da aynı biçimde i§leyeceğinin varsayılamaya­cağı gerekçesiyle ele§tirilmi§tir; yani kapitalizm ko§ullannda ortaya çıkan piyasa e§itsizliğinin sosyalizm ko§ullarında da aynı toplumsal ve ekonomik i§leve sahip olacağını varsayamayız. Szelenyi Macaristan'daki konut piya­sasına ili§kin ara§tırmasında §öyle bir sonuca varmı§tır: Macaristan'da konutların üretimi ve bölü§ümünün bir serbest konut piyasasında gerçek­le§mesi, beklenenin tersine, konut e§itsizliğinin §iddetlenmesine neden olmayacak, e§itliğinartrnasını sağlayacaktır. Kapitalist toplumda emek piya-

31 ) ]. Bumham, The Managerial Revoluıion, Harmondsworth, Penguin Books, 1 945. 32) R. Aran, Progress and DisiUusion, ı he dialecıics of modem socieıy, Haımondsworth,

Penguin Books, 1 972.

Page 116: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

sası ana kurumdur, oysa devlet sosyalizminin yeniden bölü§üm sistemlerinin ba§lıca kurumu, piyasaya tabi olmayan emek ticaretidir. Kapitalizmdeki refah devleti, önce emek pazannda belirlenen geliri yeniden bölü§türme eğilimindedir; ama devlet sosyalizminde devlet, doğrudan devletin merkezi bütçesinde biriken ekonomik artığı yeniden bölü§türür. Sosyalizmde ba§lıca toplumsal dü§manlık (Sovyet blokundaki kurumla§ma biçiminde olduğu gibi) devlet aygıtı aracılığıyla zenginliği yeniden bölü§türen sınıflar ile dolaysız üreticiler arasındaki dü§manlıktırD. Kapitalizmde, demokratik sis­tem çerçevesindeki siyasal süreç yurtta§lık haklarını olanaklı kılarken, ekonomi büyük zenginlik ve gelir e§itsizlikleri yaratır.

Eğer Szelenyi'nin savını kabul edersek, devlet sosyalizmlerinde siyasal arena, toplumsal e§itsizlik arenası olan devlet adına hareket eden bir bürohatlar sınıfının egemenliği altındadır; ekonomide serbest piyasa sektörünün geli§mesi, muhtemelen, e§itlik ve ki§isel özgürlük düzeyini yükseltecektir. Yurtta§lık hakları geleneğinin bir burjuva geleneği diye görülmesinden ve ekonomide ki§isel özerkliğe pek dar bir etkinlik alanı aynimasından ötürü, Doğu Avrupa toplumlarındaki i§çi sınıfının siyasal ve ekonomik özgürlüğün ün görece az olduğu bir gerçektir. Sovyet uydusu toplumlar, son zamanlarda bu açıdan ele§tirilmektedir, çünkü:

Doğu Avrupa toplumlarında nüfusun çalışan çoğunluğu, kendi emeğinin koşulları, sonuçlan üzerinde, kendi emek süreci üzerinde denetime sahip değildir. Sadece üretimin teknik örgütlenmesine ya da üretim sürecine ilişkin kararlar değil, aynı zamanda, neyin üretileceğiyle ve gayrı safi milli hasılanın toplumsal olarak nasıl kullanılacağıyla ilgili bütün toplumsal-ekono­mik kararlar da, gerçekte kendi kendini atayan (froçki'nin ünlü formülünü kullanırsak, aslında iktidarın mirasçısı olma hakkını kullanan) bir seçici kurul mekanizmasıyla bünyesi durmadan yenilenen ayrı bir toplumsal gruba (bürokrasiye) kalrruştır. Üretimi yapanlar bu egemen grubaöylesine bağımlıdır­lar ki, ister bireysel ister toplu olsun, gayrı safi milli hasıladaki payları üzerinde hiçbir etkin ve dolaysız pazarlık güçleri yoktur.34

Kapitalist toplumlardaysa tersine, -halk mücadelelerinin, sendikal örgüt­lenmenin ve i§çi sınıfının piyasanın denetim dı§ı etkilerine direni§inin bir sonucu olarak- refah e§itliğindeki yurtta§lık haklarının geli§mesi için fırsat yaratan §ey, siyasetin ekonomiden görece özerk olmasıdır.

33) 1. Szelenyi, "Social inequaliries in srare socialisr re-disrriburive economics", lnıemarional Journal of Comparaıive Soeiology, 1 9 ( 1 -2), 1978, s. 63-83.

34) F. Feher, A. Heller ve G. Markus, Dicıaıorship Over Needs, an anıılysis of Sovieı socieıies, Oxford, Basil Blackwell, 1983, s. 45.

Page 117: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiK DENEYiMLERi 1 1 7

DEGERLENDİRME

Bu bölümde çe§itli e§itlik deneyimlerini ele aldım. Ritüellere, duaya ve büyüye ba§vurarak doğaüstü güçlerin i§e karı§masını sağlamaya ve bu sayede e§it bir toplum kurmaya çalı§an millenarist ve dinsel hareketler vardır. Ayrıca Kuzey Amerika' da, çoğunlukla toplumsal ve coğrafi olarak toplumun genelinden ayrılan, ideal bir topluma ve komünal bir varolu§ biçimine ula§maya çalı§an ütopyacı topluluklar da vardır. Bu ütopyacı mezhepler, toplumsal i§ bölümünü azaltarak, zenginliği yeniden bölü§türe­rek, komün olanaklarıyla aileyi ve cinsel ya§amı düzenleyerek e§itliğe ula§mayı kısmen ba§armı§lardır. E§itlik konusundaki sosyalist deneyimler, Owen'ın örnek köyü gibi tasarılarla, bir piyasa sosyalizmi yaratmaya ve böylelikle üretimi rekabetçi olmayan bir çevrede gerçekle§tirmeye çalı§­mı§lardır. Yirminci yüzyılda pe k çok gençlik hareketi, ki§ilerarası düzeyde cinsel ve toplumsal e§itlik açısından bir komün idealini uygulamaya koya­cak küçük koruünler kurarak, naifbir ya§am yalınlığına ula§maya çalı§tı­lar. Öte yandan, aileyi düzenleyen, kafa-kol emeği ayrımını törpüleyen, ortakla§a tarımsal üretimi ba§latan, genoların geleneksel güvensizortam­ları kar§ısında Yahudi topraklarını bir çözüm haline getirmeye çalı§an siyonist kibbutzlar sayesinde gerçekle§en -çok daha radikal-laik ve sosya­list e§itlik süreçleri de vardı. Bu toplumsal hareketler, sınırlı sayıda insanı doğrudan doğruya sosyalist deneyimlere katan görece küçük ölçekli hare­ketlerdi. Ama Çin ve Rusya'da olduğu gibi, milyonlarca insanı geri kalmı§ toplumların yeniden kurulu§una devrim yoluyla dahil eden, geni§ ölçekli e§itlik yaratma giri§imleri de olmu§tur. Çin'deki komünizm deneyiminde, komün temeline dayalı bir toplumsal geli§me ve ekonomik büyüme sağla­manın çaresi olarak köylü değerlerinin ve kurumlarının dayatıldığını gördük. Rus komünist devriminde ise, zorlamalı halk hareketleri ve kollek­tifle§me yoluyla hızlı bir sanayi!e§me yaratmaya yönelik merkezi bir giri§im söz konusuydu; bu devrim, ağır sanayi yatırımlan lehine olmak üzere, tüke­tim malları üretiminin ciddi biçimde kısıtlanmasını da gerektiriyordu.

Genelle§tirilirse, bu toplumlar ve toplumsal gruplarla ilgili toplumbi­limsel veriler, bu e§itlik deneyimlerinin tarihsel açıdan ba§arısız olduklan­nı ve büyüklükleri, ideolojileri, amaçları ve toplumsal bağlamlan ne olursa olsun, e§itsizliğin bu toplumsal grupları ve hareketleri niteler hale geldiği­ni göstermektedir. Mezhepler, zamanla, dindeki geleneksel papaz otorite ­sinin yeniden öne çıktığı tarikatiara dönü§tüler; ütopyacı komünler, ya karizmatik kurucuları öldüğünde çökmeye yüz tuttu ya da varlığını bir kurulun veya otoriter bir önderin resmi denetimi altında sürdürdü. Kibbutz

Page 118: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

da, İsrail toplumunun sömürgele§tirme hesaplarının askeri sınır karako­lundan ibaret kalmasından ötürü ele§tirilmi§ti. Çin devrimi, zenginliğin yeniden bölü§ümünün kalıcı olmasını sağlayamadı ve meslek grupları arasında geleneksel e§itsizlik yeniden ba§ gösterdi. Son olarak, Rusya'da ekonomik mülkiyete dayalı toplumsal zenginlik farklılıkları büyük ölçüde ortadan kalkmı§ olmakla birlikte, gelir, saygınlık ve ödül bakımından, bürokratik iktidara bağlı olarak ortaya çıkan yoğun bir e§itsizlik söz konu­sudur.

Toplumsal e§itsizlik, Weber'in güç toplumbiliminin de temel sorunları olan nedenlerden ötürü, kalıcı ya da ortadan kaldırılması güç bir olgu gibi görünüyor. Bütün toplumsal gruplar, kaynakların dağılımı, sapmaların göreceği muamele, grupların korunması ve uzun vadeli toplumsal hedefle­rin tayini konusunda kararlar almak zorundadır. Bu kararları demokratik ve e§it bir tartı§mayla almak da olanaklı olmasına rağmen, çoğu zaman çeki§me ve anla§mazlıkları demokratik bir uyla§ımla çözmek zor olduğun­dan, bazı merkezi karar alma usulleri ortaya çıkar. Toplumsal gruplar içinde sahici anla§mazlıklar çıktığında, kararların dayatılması gerekir. Dahası, topluluğun belli kesimleri eğitim ya da deneyimle diğerlerinden ayrılıp uzmanla§ır ve uzmanlık bilgisi belli bir ayrıcalıklı statü gerektirir. Grubun gerçek anlamda i§leyebilmesi için -me§ru görülse de görülmese de- bir otorite sisteminin olması gerekir. Dolayısıyla, kalıcı ve mutlak bir e§itliğe ula§mak son derece sorunlu bir i§tir; çünkü bütün insan ili§kilerinde, otorite ve güç sorunu çerçevesinde yava§ yava§ geli§en bir e§itsizlik ba§ gösterir. Bu güç ve otorite sorununun yanında, cinseiliğin düzenlenmesi, yeni nesillerin üretimi ve eğitimi, ailenin ve. hane yapısının denetimi gibi daha açık sorunlar vardır. Davis ve Moore'un toplumsal tabakala§ma kuramma yöneltilen ele§tirilere rağmen, toplumlarda kalıcı bir güdülen­me sorunu var gibi görünmektedir; yani bireyleri, tehlikeli, ağır, külfetli olabilecek toplumsal rolleri üstlenmeye ikna etmek gerekmektedir. Güdü­lenme sorunu sırfbir rekabetçi burjuva toplumu icadı değildir. İnsanların kaçınılmaz olarak ya§lanmalarıyla, emekli olmalarıyla, hastalık ve rahat­sıziıkiara daha yatkın hale gelmeleriyle ilintili ba§ka e§itlik sorunları da vardır. Ya§lılar, en elveri§li toplumsal ko§ullar altında bile, (ılımlı ya da dalaylı da olsa) damgalanır, horlanıdar genelde.

Bu nedenle e§itlik toplumbilimi, e§itsizliğin kaçınılmazlığı söz konusu olduğunda kötümser bir inceleme olma eğilimi gösterir. Pek çok toplum bi­limci, eninde sonunda Weber'in dile getirdiği §U sonuca varır: Güç e§itsiz­liği kaçınılmaz olmakla kalmaz, toplumun i§leyi§i açısından zorunludur da. Ne ki, ben bu kitapta biraz farklı sonuçlara vardım: Toplumlarda

Page 119: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiK DENEYiMLERi 1 1 9

e§itsizlik nüksedip dursa da, günlük ya§amın ana hatlarını belirleyen kar§ılıklılıktan doğan "doğal" bir hak gözetme ve adalet duygumuz vardır. E§itsizliğe kar§ı çıkmak, direnmek, e§itsizlikle uğra§mak, e§itlik kadar kaçınılmaz görünüyor. Bu nedenle biz toplumbilimciler için, zenginliğin, saygınlığın ve gücün e§itlikçi bir yeniden-bölü§ümünü gerçekle§tirmeye çalı§an toplumsal hareketlerin, grupların ve devrimierin sürekli yeniden ortaya çıkması beklenir bir durumdur. Bu devrimierin uzun vadede " ba§a­rısız" olacaklarını iddia etse k bile, bu, toplumsal deği§imi ya da yeniden bölü§ümü yadsıyan bir sav olmayacaktır. Toplumbilimsel verilerin söyledi­ği §udur: Ütopyacı mutlak adalet ve e§itlik anlayı§ları birer ütopya diye görülmelidir, ama e§itliği artırmaya yönelik bazı pratik önlemler, olanaklı ve ahlaken istenir §eyler olacaktır hep. Dinsel mezhepler, ütopyacı ko­münler, i§çi kooperatifleri ve büyük toplumsal devrimler, erkekler ile kadınlar, toplumsal sınıflar, ulusal gruplar ve kır/kent toplulukları arasın­daki e§itlik açısındanönemli ilerlemeler sağlamı§lardır. Bu insanlar ku§ak­lar boyu siyasal ve toplumsal e§itsizliğin nüksedi§ine tanıklık etmi§ olsa­lar da, ba§arılarını yadsımamamız, ba§arısızlıklarını da görmezden gelme­memiz gerekir.

Page 120: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

6

E�itliğe Doğru

EŞiTLiKÇiLİK

Toplumbilimin, insan topluluklarının temel yapıları hakkında betimleyi­ci bir açıklama sunan, değerlerden bağımsız bir sosyal bilim olduğu söyle­nir. Toplumbilim, incelenmek üzere seçilen konular hakkında ahlaki yo­rumlar yapmaz; ancak özel bir ara§tırma alanının seçilmesinde, belirli değerlerin güdümünde olan nedenler rol oynar elbet. Bu ayrım, 'değerler­den bağımsız' ve 'değerlerle bağıntılı' terimlerini kar§ıtla§tıran Weber'in sosyal bilim felsefesinin temelidir. Toplumbilimciler e§itsizliği değerler­den bağımsız bir biçimde ele al mı§ olsalar da, konunun ahlak tartı§maları ve toplum politikasıyla bağıntılı olmasından ötürü e§itsizlik üzerinde yoğunla§mı§lardır. Bu çalı§mada, B. S. Rowntree'nin incelemelerinden son dönemlerde R. M. Titmuss'un yaptığı çalı§malara değin İngiliz top­lumbilim geleneğinde yoksulluk ve e§itsizlik sorununun temel ara§tırma konularından birisayıldığını gördük. R. H. Tawneygibi toplum felsefecileri için itici gücün e§itlik sorunu kar§ısında duyulan ahlaki yükümlülük ol­masına kar§ın, modem toplumbilimcilerin e§itliği ve hak gözetme duygu­muzu açıklamayı önemli bir mesele saymamaları Üginçtir. Toplumbilimciler

Page 121: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTLiGE DOGRU 1 2 1

e§itsizliğin doğasını ele alırken, modern toplumlarda e§itlik ile e§itlikçi ideallerin nasıl ortaya çıktığını açıklamayı ba§aramamı§lardır genelde.

Bu toplumbilim incelemesinde, bütün toplumların e§itsiz olduklan öncülüyle ba§layarak, e§itlikçi kurum ve ideallere önayak olan belli tarihsel deği§meleri saptadım. E§itliğin artması, onsekizinci yüzyıldan itibaren Batı toplumlarında yurtta§lığın geli§mesiyle ortaya çıkan toplumsal katı­lım kavramının yaygtnla§masıyla bağlantılıdır. Modern zamanlarda bir öğreti olarak yurtta§lık, aristokrasinin ayrıcalıkianna kar§ı burjuvazinin toplumda daha fazla temsiliyet istemesiyle ba§lar. Yasal yurtta§lığın hedef­leri sınırlıdır; esas olarak bireyi keyfi yasal kısıtlamalardan kurtarınayı amaçlar. Yasal yurtta§lık, fırsatların yaygınla§masıyla, yani meslekler ve kamu yönetiminin yeterli eğitime sahip herkese açık olmasıyla bağıntılıy­dı. Şartlarda e§itliğin sağlanmasını hedefleyen hareketse, kentli ݧÇİ sınıfı­nın, burjuva demokrasisinin kurumlarını kullanarak kapitalist ekonomide belli düzenlemeler yapmaya yönelik geni§ siyasal programının bir parçasıy­dı. Toplumsal yurtta§lık, yasama yoluyla kapitalizmde reform yapmaya çalı§tı. Herkese temel eğitim, sağlık hizmeti ve sosyal güvenlik sağlanma­sında kaydedilen tedrici geli§me, §artlar da e§itliği gerçekle§tirrneye yöne­lik mütevazı bir giri§imdi. Sava§ sonrası dönemde refah devletinin geli§­mesi, 1870'lerde çıkarılmaya ba§lanmı§ sosyal yasaların bir uzanımıydı. Sosyal güvenlik ve sosyal sigortayla ilgili reformİst yasaların sonuçtaki etkisi, sermaye .ile emek arasındaki parasal ili§ kinin doğasını deği§tirmek olmu§tu. Asgari ücret, çalı§ma saatleri, yeti§kinlerin istihdamı, çalı§ma ko§ulları, ݧ güvenliği ve ݧ kazalarında tazminat gibi konularda çıkartılan yasalar -özellikle de uygulamada- asla tam anlamıyla ba§arılı olamadı; ama emek piyasasında salt bir meta konumunda olan çalı§ anların savun­masızlığını bir ölçüde giderdi. Şartlarda asgari e§itlik getiren toplumsal yurtta§lık yasalan, bir toplumsal sistem olarak kapitalizmin doğasını de­ği§tirdi.

Bu deği§iklikler, zenginliğe ki§ilerin el koyması bakımından kapitaliz­min temel ekonomik yapısında ciddi dönü§ümler yaratmamı§tır. A"ile, özel mülkün erkek çocuklara aktarılmasının toplumsal aracı olarak kaldı; ataerkil aile düzeni de, kapitalist ili§ kilerin temel payandası olmayı sürdür­dü. Zenginler çocuklarını -fırsat e§itliği sloganıyla- ticarette, uzmanlık alanlarında ve yöneticilikte önder olmaya hazırlansınlar diye özel okulla­ra gönderdiler. Çocukların eğitiminde ana babanın denetim hakkıyla ilgili ahlaki söylemi kullanıp yaygın eğitime kar§ı çıktılar. Zenginler, eski özgürlük ve serbestlik sloganiarına yaslanarak, özel mülkiyeti, konut sa­hipliğini, özel sigortayı ve özel sağlık hizmetlerini korudular. Bu durum,

Page 122: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

kapitalist toplumda ortaya çıkan, e§itlikçi yurtta§lık haklarının ilerici geli§imi ile sınıf, statü ve güç konusundaki de facco e§itsizliklerin süregidi§i­ni yan yana getirdiği için - Marshall'ın bakı§ açısını izleyerek- "ulama sistemi" [hyphenaced system] adını verdiğim paradokstur.

Tawney klasik çalı§masında, "özgürlük, e§itlik, karde§lik" ilkelerinin fabrikada da geçerli olmaya ba§lamasıyla e§itliğin gerçekanlamını bulacağını söylemi§ti. İsveç örneğinde de gördüğümüz gibi, (§ardarda e§itlik aracılığıyla toplumsal rekabetin ko§ullarını deği§tirmek üzere tasarlanmı§) ba§arılı bir toplumsal reform programı, toplumun güç ve zenginlik konusundaki temel e§itsizliğini olduğu gibi bırakabilir. Radikal bir toplumsal e§itlik har e­keti, ya özel mülkiyeri kaldırarak ya da büi:ün toplumsal hizmetlerin parasız olmasını sağlayarak toplumun ekonomik temelini deği§tirmek suretiyle sonuçlarda e§itliği gerçekle§tirmeye çalı§ırdı aslında. Böylece yurtta§lık, yasal ve toplumsal hakiann yanında ekonomik haklan da kapsamı§ olurdu. Bu hakiann odağında, üretim araçlannın denetiminde e§itlik ile üretime katılımda e§itlik yer alabilirdi. Sosyalist toplumsal dönü§üm de, toplumsal katılımın geni§leme süreci olarak yurtta§lık hareketinin mantıksal bir uzan­tısı olurdu. Şimdi bu ili§kileri dizelgeyle dile getirelim:

E§itlik Yurtta§lık Düzey Siyaset

fırsat yasal ki§i liberalizm §art toplumsal toplum reformizm sonuç ekonomik üretim sosyalizm

E§itlik ile yurtta§lık arasındaki ili§kiyi bu biçimde ifade etmekle, klasik liberalizmin, ki§iyi feodalizmdeki yasal kısıtlamaların boyunduruğundan kurtarmaya yönelik devrimci bir hareket olduğunu görebiliriz. Yeteneğe açık kariyer dü§üncesini yaratan klasik liberalizmdi. Reformizm, toplumsal ko§ulların yasayla düzenlenmesini sağlayarak kapitalizmde rekabetin ko§ullannı deği§tirmeye çalı§ml§tır. Okullarda ücretsiz yemek çıkarmak, toplumsal yurtta§lık konusundaki reformun, günlük ya§ama ait, açık bir örneği olabilir sözgelimi. Sonuçta sosyalizm, e§itsizliğin gerçek temeli gibi görünen §eyi, yani toplumun üretici temeli üzerindeki mülkiyeri ve denetimi deği§tirerek, sonuçlarda e§itlik yaratmaya çalı§ır. Bunu yaparken de e§itlik ve toplumsal yurtta§lık ilkelerinden vazgeçmez; bu temel hak sistemlerini öngörmek, içermek zorundadır sosyalizm.

E§itlik, özellikle sonuçlarda e§itlik, Durkheim, Weber ve Dahrendorf'un belirttiği nedenlerden ötürü, ula§ılması ve uzun süre korunması son dere­ce zor olgulardır. Ne ki, zorluk sorunu, bir ilkeye kaqı getirilen, çürütüle-

Page 123: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTLiG E DOGRU 1 2 3

meyecek bir sav olmasa gerek. Ku§kusuz burjuva liberaller, kariyeri yetene­ğe açmanın son derece zor bir i§ olacağı konusunda sürekli uyanlmı§lardı. Toplumbilimin verileri, uzun vadeli bir hedef olarak sonuçlarda e§itliğin gerçekle§ tirilmesi konusunda -haklı olarak- kötümser olmamıza yol açı­yor; ancak kötümserlik ile kadercilik arasında önemli bir fark vardır.

EŞİTLİÖİN ÖNKOŞULLARI

Toplumbilimciler e§itlikçi idealin ortaya çıkı§ını açıklama sorununu bü­yük ölçüde göz ardı etmi§ olsalar bile, siyaset toplumbiliminde, etkili bir demokratik siyasal geleneğin temeli olarak e§itlikçi bir toplumun önemi ve demokratik e§itliğin doğası tartı§ılmı§tır. Örneğin Amerikan siyaset biliminde e§itlikçiliğin geli§mesinin, modern sanayi kapitalizminin istik­rarı açısından hayati önem ta§ıdığı dü§ünülmü§tür ı. Ba§ka yazarlar, çocuk­larda ahlak kavramının, özellikle hak gözetme ve adalet kavramlarının ortaya çıkı§ını açıklamakla uğra§mı§lardırZ. Ayrıca bu çalı§mada, alı§ veri§ kuramma dayanan, e§itlik duygumuzun kökenine ili§kin önemli bir tar­tı§manın olduğunu da belirttim. Ne ki, e§itliğin modem toplumlar için ta§ıdığı önem dü§ünülürse, e§itlik konusunda bu kadar az ara§tırma yapıl­mı§ olması ve e§itliğin doğasına, kökenierinin açıklamasına yönelik ku­ramsal ilginin bu kadar kıt olması §a§ırtıcıdır. Aslında A. de Tocqueville, e§itlikçiliğin tam da kitle demokrasisinin bağrında yatan modem kökleri­ni ciddi bir biçimde ara§tırmı§ birkaç klasik yazardan biridir hal a3. Piyasa toplumlarının ki§isel Özgürlükler ve toplumsal e§itlik üzerindeki etkisine ili§kin tarih ara§tırmalarının, bizim ara§tırmamızı yakından ilgilendirdi­ğine ku§ ku yok4. Ne ki, doğrudandoğruyae§itlikçilik dü§üncesi ve e§itliğin ko§ullarıyla ilgili ara§tırmaların sayısının pek az olduğu da bir gerçek.

Bu ara§tırmada, gerek bir ilke gerek bir uygulama olarake§itliğingeli§­mesini, toplumsal yapıya yönelik -özgüllüğe dayalı ili§kiler ile hiyerar§ik ili§kilerin sorgulandığı- §iddet içeren ba§kaldırılarla ili§kilendirdim. Bu

1 ) D. Beli, The End of ldeology, New York, Free Press, 1 960; D. Apter, The Poliıics of Moderni�aıion, Chicago -.e Londra, Chicago Üniversitesi Yayınları, 1 965; S. M . Lipset, Poliıical Man, Londra, Mercury Books, 1 963.

2) J. Piaget, The Moral ]udgemenı of ıhe Child, Londra, Routledge & Kegan Paul, 19q8; K. Menzies, Talcoıı Parsons and ıhe Social Image of Man, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1 976, Altıncı bölüm.

3) A. de Tocqueville, Denıocracy in America, Londra, Oxford Üniversitesi Yayınları, 1946; I. Zeitlin, Liberıy, Equaliıy and Revoluıion in Alexis de Tocqueville, Bostan, Little, Brown & Co., 197 1 .

4 ) K. Polanyi, The Greaı Transfoımaıion, Bostan, Beacon Press, 1957.

Page 124: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

açıdan benim yakla§ımım ağırlıklı olarak Weber'e dayanmaktadır. E§itli­ğin tarihsel kökleri, ussal kapitalizmin geli§mesinin önko§ullarıyla -"ba­tılı kent"le, Roma Hukukuyla, monetarist alı§veri§ sistemiyle, devlet görevlilerinin yönetimiyle ve dünyevi-dini etikle- yakından ili§kilidir. E§itlik, hizmetlerin hakkaniyetle verilmesini gerektirir; istenen yeterlilik ve güvenilirlik ölçütlerinin sağlanması da bürokrasinin varlığını §art ko§ar. Weber'in izinden gidilerek, yurtta§lığın yaygınla§masının, toplum­sal sınıfların haklar için verdikleri mücadeleyle ili§kili olduğu da ileri sürülmü§tür; bu mücadeleler, dı§ dü§manlarla sava§ılan durumlarda daha etkili olmu§lardır genelde.

Weber, modern yurtta§lığın ortaya çıkı§ı ile askeri ili§kilerin niteliğin­dekideği§meleri açıkça bir araya getirmi§ti. 'Pleps', 'popolo' ve 'burgerscluıft' terimleri birbirlerinden çok farklıdır, ama üçü de "kahramanca bir ya§am aramayan yurtta§lar kitlesini imler"S. Demokratikle§me, yani e§itlikçi siyasal haklar, silah ta§ıma ayrıcalığıolanlar zümresinin toplumsal olarak gerilemesini gerektir. Dahası:

Demokratikleşmenin temeli, her yerde, nitelikçe tümüyle askeridir; demok­ratikleşme, disiplinli piyadelerin, Eski Çağ'ın hopliı'lerinin, Ortaçağ'da !onca ordusunun ortaya çıkmasına dayanır . . . Askeri disiplin demokrasinin zaferi demektir; çünkü toplum, aristokrat olmayan kitleler arasında işbirliği olmasını istemiş ve bu işbirliğini sağlamaya zorlanmıştır, bundan ötürü de silahlı siyasal gücün yanı sıra toplum da silahlanmıştır.6

Yirminci yüzyılda, silah altına alınmı§ sivillerin sava§tığı kitle sava§ları, halkın çoğunluğu için sınırlı bir §art e§itliği sağlayan toplumsal çerçeveyi hazırlamı§tır.

EŞİTLİKÇİ İNANÇLAR

E§itlikçi bir inanç sisteminin ortaya çıkmasının sosyo-psikolojik ko§ul­ları, L. R. Della-Fave'nin önemli makalesi "E§itlikçiliğin Yapısı Üzeri­ne"de ele alınmı§tı 7. Della-Fa ve, yazısının ba§ında ilgi çekici bir gözlemini dile getirir: Amerika e§itsiz bir toplumdur, ama yoksullar bile gelir dağılımının daha e§it olması gerektiği dü§üncesini desteklemezler. En alt gelir kategorisindeki siyahların ancak yüzde yi�mi yedisi, zenginliğin

5) M. Weber, General Economic Hiscory, New Brunswick, Transaction Books, 198 1 , s. 324. 6) A.g.e., s. 324-325. 7) L. R. Della-Fave, "On the structure of egalitarianism", Social Problems, 22, 1974,

s. 199-213 .

Page 125: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTLiGE DOGRU 1 Z 5

bölü§ümünde e§itlikçilikten yanadırB. Demek ki e§itlikçiliğe bağlılığın ortaya çıkabilmesi için bazı önemli ko§ulların var olması gerekir.

Birincisi, (ister mutlak ister göreli olsun) yoksunluktan ciddi §ekilde §ikayet ediliyor olması gerekir. Bu yoksunluk duygusu, toplumsal ko§ulları nesnel bir yoldan deği§tirme isteğiyle birle§mi§ olmalıdır. Dinsel külder ve millenarist hareketler, göreli yoksunluğa yanıt olarak gerçekliğin sim­gesel yoldan dönü§türülmesinin örnekleri diye görülebilir9. İnsanlar, mev­cut ko§ullarını deği§tirmenin uygulanabilir yollarını bulmalıdırlar. İkinci olarak, yoksun halk, bu durumdan kendini değil sistemi sorumlu tutmalı­dır. Amerika'da bireyci ahlaki inançların egemen olması, e§itlikçiliğin ortaya çıkmasını sorunlu hale getirmektedir; çünkü ağırlık verilen §ey bireysel sorumluluktur. Bireycilik bağlamında fırsat e§itliği dü§üncesi, bu genel in�nçla son derece tutarlıdır, ama aynı §ey sonuçlarda e§itliğe bağlılık için geçerli değildiı:. Üçüncü olarak, toplumsal adaletin e§itliği gerektirdiğine inanılmalıdır. Dördüncü olarak, e§itlikçilik, insan doğası­nın deği§ebileceğini, biyoloji ya da çevre tarafından belirlenmediğini öne süren bir dünya görü§üyle bağlantılıdır. Oysa mevcut e§itsizlik biçim­lerinin korunmasından yana olan toplumsal gruplar, insanı sürekli top­lumsal denetim altında tutulması gereken"kötü bir varlık olarak gö(me eğilimindedir. E§itlikçilerin, (bencillik gibi) bazı deği§mez insani özellik­lerden ötürü e§itsizliğin kaçınılmaz olduğu görü§üne kar§ı çıkması gerekir. Son olarak, e§itlikçilerin -ki§isel özgürlük gibi ba§ka değerlerin ortadan kalkmasına yol açabilecek olmasından ötürü- e§itliğin bedelinin çok yüksek olacağı dü§üncesinin de üstesinden gelmeleri gerekir. Bu nedenle, tedrici geli§meden yana reformcu seçenek dah.a çekicidir; çünkü devrimci §iddet ile e§itlik arasındaki bağı koparır10, en azından bu ikisi arasında zorunlu bir bağlantı bulunmadığını dü§ündürür.

Bu savın önemli yönü, e§itlikçi bir inanı§a bağlılığın birbirine eklenen a§amalarla ortaya çıktığını belirtmesidir; sürecin mantığı bir yerde kopup zarar görebüir de. Ayrıca, bir inanç olarak sonuçlarda e§itliğe bağlanmanın, bireyciliğin görece baskın bir inanç olduğu bir toplum için büyük bir sapkınlık olacağına dikkati çeker. Bu inançları savunan bir sosyalist parti­nin varlığı, e§itliğe duyulan "sapkın" bir bağlılığın sürdürülmesi açısından önem ta§ımaktadır1 1 .

8 ) J. Feagin, "Gad helps those who help themselves", Psychololf.t Taday, 6 , 1972, s . 10 1 - 129. 9) V. Lamenari, The Religiorıs of ıhe Oppressed, a s_ıudy of modem messianic culıs, Londra,

MacGibbon & Kee, 1963. 10) L. 1: Hobhouse, Liberalism, New York, H Ho lt & Co., 191 1 . l l ) E Parkin, Class lnequaliıy and Poliıical Order, Londra, MacGibbon & Kee, 197 1 .

Page 126: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞİTLİK AKIMI

Bu kitapta e§itliğin, toplumsal grupların yurtta§lık hakları aracılığıyla toplumsal katılımı gerçekle§tirme yolunda verdikleri etkin ve bilinçli mücadeleden doğduğunu belirttim: Modem toplumlarda, özellikle kültü­rel düzeyde, ortak duyarlıklar ve zevkler yaratarak insanlar arasındaki geleneksel ayrımları a§ındıran belirli süreçler de vardır. Bu tektiple§meyi popüler kültürün içkin bir gücü olarak görebiliriz.

Çağda§ toplum kuramında E. Geliner'in yeterince ilgi gösterilmemi§ bir makalesi ("E§itlikçiliğin Toplumsal Kaynakları") kültürel e§itlik çö­zümlemesine önemli bir katkıda bulunurlZ . Daha geni§ bir çerçevede alındığında, -özellikle modern İslamın siyasal önemiyle ili§kisinde- mo­dem kültürün e§itlikçi niteliğinin Geliner'in insanbilim sorgulamaları­nın temelini olu§turduğunu söyleyebiliriz 13• Gellner, modemsanayi toplu­munda, kısmen hiyerar§ik toplumsal yapılan n gerilemesinin ve geleneğin­de e§itsizliği me§rula§tırmı§ kültürlerin zayıflamasının bir sonucu olarak, bir e§itlikçilik ideali yaratmaya yönelen birtakım önemli süreçlerin oldu­ğunu ileri sürer.

Örneğin, modern sanayi toplumları, geleneksel derecelenme biçimle­rinin uygulanmasını özellikle zora sokan bir toplumsal hareketlilik düze­yiyle nitelenirler. Mesleki hareketlilik, kalıtsal birderecelenme sistemiyle bağda§maz; aynca, coğrafi hareketliliğin de, hiyerar§ikotoritenin gelenek­sel kavramlarını tasfiye etme eğiliminde olduğu eklenebilir bu sava14. Gençlerin kentlere göç etmesine, soya dayalı otoritenin zayıflaması ve geleneksel aile düzeninde babanın ataerkil egemenliğinin ağırlık kazan­ması e§lik etti. Ondokuzuncu yüzyılda toplumsal hareketliliğe katılan kadınlar, ekonomik olarak sömürüiseler bile, ataerkil denetimin belli veçhelerinden uzak d urabilme olanağı buldukları kentlerde yeni, e§itlikçi bir etik ke§fettiler15. Anonim kent ya§amında akraba grubu denetiminin toplumsal bağlayıcılığı yoktu artık; gençler, kırsal ya§amın atfedilmi§ özelliklerden olu§ma toplumsal düzenlemelerinden giderek bağımsızla§­tıklarını gördüler.

12) E. Gellner, "The social roots of egalitarianism", Dialecıics and HuTTlilnism, 4, 1979, s. 27-43.

13) E. Gellner, Tlıouglu and Clıange, Londra, Weidenfeld & Nicolson, 1964; E. Gellner, Muslim Socieıy, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1 98 1 .

14) D. Lerner, Tlıe Passing of Tradiıional Socieıy, modemizing ılı.e Middle E ası, New York, The Free Press, 1958.

I S) E. Shorter, Tlıe Making of ıhe Modem Family, Londra, Fontana, 1 977.

Page 127: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�ITLIGE DOGRU 1 Z l

Geliner ayrıca, çağda§ çalı§ma ko§ullarının ve teknoloji biçimlerinin, fabrikada bürokratik bir hiyerar§i yaratmakla birlikte, insani deneyim ve tutumlarda belirli bir tektiple§meye yol açtığını da ileri sürmektedir. Modern çalı§ma ya§amının tipik özelliği, geçici, anonim ve yüzeysel top­lumsal ili§kilerdir; bu ili§kiler toplumsal hareketlilik deneyimiyle birle§­tiğinde modernlik öncesi toplumun daha kalıcı hiyerar§ilerini sarsar. Bunun yanında, sanayi kapitalizminde ev ile i§ arasında önemli bir ayrılık vardır; ev içi mekanın mahremiyeti, i§çinin, devlet ya da i§verenin deneti­minin, egemenliğinin dı§ında kalan, e§itle§tirici bir serbestlik duygusu ya§amasına olanak yaratır. Ele§tirel kurarncılar burjuvalığın mahremiyet dü§üncesine dü§man olsalar da, ev ile i§ yerinin ayrılması aslında ki§isel özerkliğin geli§eceği bir mekan yaratır ve böylelikle esitlikçi kültürün ortaya çıkmasına katkıda bulunur. Elbette Gellner'insavını, evde ortaya çıkan cinsel i§bölümünü hesaba katmamasından ötürü ele§tirebiliriz; feminist kura m, kadınların ev ortamında e§itlikten son derece uzak olduk­larını ileri sürecektir. Bu feminist savlara kar§ı, modem kapitalizmin pek çok özelliğin in, bilhassa kadının çalı§ ma ya§amına girmesinin, aile d üze­nindeki ata er kil otoriteyi zayıflattığı ileri sürülebilir. Modern aile düzeni­nin yapısı tümden dönܧffiܧ, çekirdek ailenin gerilemesi de, kadının toplum içindeki statüsünün deği§mesine katkıda bulunmu§tur; bu deği§ik­likler, kadının yurtta§lık haklarını kazanmasıyla birlikte, aile içinde daha e§itlikçi bir kültürün doğmasını sağlamı§tır.

Gellner, kitle ileti§im araçlarının geli§mesinin ve modem tüketim kül­türünün ortaya çıkı§ının, geleneksel beğeni ölçütlerinin ve bunlara e§lik eden kültürel e§itsizlik biçimlerinin gücünü yitirdiği bir çalı§mayanlar top! u­mu yarattığını belirterek yazısına devam eder. ݧçi sınıfnun bu yeni metalara sahip olma olanağı, önemli ölçüde kredili satı§lann, rehinciliğin ve diğer borçlanma kolaylıklannın geli§mesine dayanıyordu. Bu tüketim toplumu­nun geli§mesinin burjuvala§mayla yakından ilgisi vardı; İngiliz i§çi sınıfı, İkinci Dünya Sava§ı'ndan sonraki yirmi yılda, tüketim kültürünün evrimine katkıda bulunan tam istihdam ile yükselen ücretlerden yararlandı. Reklam­cılık aracılığıyla kitle beğenisinin ortaya çıkmasıyla birlikte seçkinci kültü­rün yerle§ik kavramları giderek §iddetlenen saldırılara maruz kaldı. Muha­fazakar modem kültür ele§tinnenleri, modern toplumda eğitimli seçkin­lerin, incelmi§ beğeniler ve yetkinle§mi§ dü§üncelerin aktarılmasında önemli bir rolleri olduğunu ileri sürmü§lerdir. Bu görü§e göre, kültürün tektiple§mesi, ölçüderin yozla§masına neden olur16.

16) T S. Eliot, Noıes Towards ıhe Definiıion of Culıure, Londra, Faber & Faber, 1948.

Page 128: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Bir kitle tüketim kültürünün ortaya çıkması, tarih ve toplumbilim açısından, kitlesel eğitimin ve tekbiçimli öğretimin doğmasıyla yakından ilintiliydi. Öğretim ve toplumsalla§madaki bu tekbiçimlilik, modem e§it­likçiliğin önemli bir bile§enidir. Modern teknolojinin karma§ıklığının artmasıyla birlikte i§bölümünde de büyi.ik bir geli§me olmu§, dolayısıyla öğretim ve becerilerin yenilenmesi gerekmi§ti. Sonuç olarak, sınıf farklı­lıklarına rağmen, sosyo-ekonomik rollerin artan çe§itliliği ile görece standartla§mı§ bir eğitim ya§amının ortaya çıkması arasında hiçbir çeli§ki yoktur. Üniversite toplumsal ve mesleki hareketlilik yeteneğini artırdığı için, üniversite sisteminin -ba§ka ba§ka i§lere yarayan genel bir eğitimle bağlantılı- yüksek bir saygınlığı vardır. Gellner'in, ulusal bir eğitim siste­minin geli§mesiyle yaratılan bilgi ve kültür standartla§masına önem veren yakla§ımı, eğitim toplumbilimcilerinin çoğunun kar§ı çıkacağı bir yakla­§ımdır. Geleneksel sav §udur: İngiliz eğitimsistemindeki kurumsal bölün­meler, kol emeğine dayanan ve dayanmayan meslek grupları arasındaki temel farkı yansıtır ve yeniden üretir; yani okul, topluma kök salmı§ sınıfsal ayrımların üretimini ve yeniden üretimini gerçekle§tiri r 17. Geliner'in savını desteklemek üzere, İngiliz eğitim sistemine ili§kin ilk ele§tirilerde öngörülenden çok daha yüksek bir toplumsal hareketlilik oranına ula§ıl­dığı söylenebilir IS. Londra-Oxford-Cambridge mihveri hala İngiliz kültür ya§amına egemen olmakla birlikte, sava§ sonrası dönemde ta§radaki kent­lerde yeni üniversitelerin kurulması, kültürün yerelle§mesine katkıda bulunm u§, bu da orta sınıflar arasında bir beğeni ve kültür tektiple§mesi yaratmı§tır. Üniversitenin, yapısı gereği ve zorunlu olarak muhafazakar olduğu söylenebilir; toplumdaki mevcut e§itsizliklerin kurumsal tabyasıdır üniversite. Aslında bir kurum olarak üniversite, geleneğin korunması ile yeniliklerin, alı§ılmadık usullerin üretilmesi arasında bir denge kurma soru­nu çerçevesinde düzenlenmi§tir; üniversitenin, geleneğinde e§itsizlik olan bir kültürün korunmasıyla ili§kisi çeli§kili bir Üi§kidir19. Ne ki, yeni üniversi­teleriı;ı, Açık Üniversite'nin ve teknik yüksekokulların, sava§ sonrası İngil­tere'de geni§ bir kitlenin yüksek eğitim almasında önemli rolü olmu§tur.

Gellner'in, modern toplumun temelinde e§itlikçi eğilimler olduğu savını, bunun olumlu bir kitle toplumu çözümlemesi olarak görülmesi gerektiğini ileri sürerek geni§letmek ve desteklemek istiyorum. Toplumbi-

1 7) B. Jackson, S[reaming, an educaıion sys[em in miniaıure, Londra, Routledge & Kegan Paul, ·1964; O. Banks, Pari[y and Presıige in English Secondary Educa[ion, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1955.

1 8) A. H. Halsey, Cluınge i n Bri[is/ı Socie[y, Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınları, 1 978, Altıncı bölüm.

.

19) E. Shils, 1radiıion, Londra, Faber & Faber, 1 98 1 , s. 1 79 ve devamı.

Page 129: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

E�iTLiGE DOGRU 1 2 9

lim geleneğinin ana mecrasında kitle toplumu kavramı olumsuz bir mo­dernlik ele§tirisi olarak ortaya çıkmı§tır genelde. Kitle toplumu kavramı­nın uzun bir tarihi vardır ve çoğunlukla sağcı sanayi toplumu ele§tirileriy­le ili§kilidirzo. Bu muhafazakar ele§tirilere kar§ı E. Shils gibi yazarlar, kitle siyasetinin olumlu bir yönü olduğunu, çünkü halkın büyük bölümünün siyasal sürece dahil olmasının, seçkinlerin iktidarı siyasal olarak kullan­masınıgüçle§tirdiğini, tehlikeye dü§ürdüğünü ileri sürmü§lerdirZ 1 • Shils'in savını izleyerek, kitle toplumu dü§üncesini, modern toplumların -ampirik olarak e§itsiz olsalar da- kitle kültürünün geli§mesiyle daha e§itlikçi bir topluf\1 yaratan özel birtakım süreçler ta§ıdıklarını söyleyerek geli§tirebili­riz. Kitle toplumu, her §eyden önce, pek çok geleneksel ya§am tarzı, statü ve tutum biçimini a§ındıran bir derecelenme, kültür ve beğeni tektiple§­mesi yaratır.

Tüketim kültürünün de belli bir özgürle§tirici niteliği olabilir. Örneğin kö§e ba§ındaki bakkal kepenkleri kapattı diye ağlanıp sızlanılır; oysa market ve süpermarketler, çalı§an insanlara sunulan seçenekler yelpaze ­sini geni§letmi§tir, daha önemlisi mal arzını etkin ve etkili hale getirmi§tir. Bu kurumlar, bireylerin mal ve hizmet alımı i§ine harcamak zorunda kaldıkları zamanı da azaltmı§tır. Üstüne üstlük, dünyayı algılayı§ımızı deği§tirmi§, köklerini modem tüketimden alan daha e§itlikçi bir kültür yaratmı§tırzz. Mahalledeki dükkana yönelik romantik tutum, geleneksel olarak yerel tüketim üzerinde bir tekel kurmu§ olan bu küçük burjuva kurulu§larının baskıcı havasına kaqı gözlerimizi kör etmemelidir. Süper­marketierin gayrı §ahsiliği, modern tüketime belli bir tektiple§me ve e§itlenme getirir. Mü§terilerin yüzleri olmayabilir, ama en azından herkes e§it derecede "yüz"süzdür.

Daha genel ifadeyle, kitle kültürünün ve tüketiminin varlığı, aristok­rasi ve yüksek burjuvazinin geleneksel seçkin kültür mantığına meydan okumu§tur. Fotoğraf ve sinemayla birlikte sanatsal yeniden üretim, dünya deneyimimizi dönü§türdü; kitlesel yeniden üretimse, sanat geleneği usta­larının özgün sanat eserlerine dayanan geleneksel sanat kültürünü olanak­sız hale getirdi23. Modern kentlerin mimarisi, özellikle de modern banli­yölerdeki bina tasarımı, içinde örtük olarak e§itlikçi bir mekan bölü§ümü ta§ıyan bir kültür standartla§ması yaratmı§tır. Orta sınıf müstakil ev

20) S. Giner, Mass Socieıy, Londra, Martin Robertson, 1976. 2 1 ) E. Shils, "The theory of mass society", Diogenes, 39, 1962, s. 45-66. 22) J. W Ferry, A Hisıory of ıhe Depıırımenı Sıore, New York, Macmillan, 1960. 23) W Benjamin, "The work of art in the age of mechanical reproduction", IUumirlltlions,

Londra, Fontana, 1 973, s. 2 1 9-254.

Page 130: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

1 30 EŞiTLiK

mimarisi, sanat tarihçilerinden ve kent toplumbilimcilerinden pek çok ele§tiri almı§ olsa da, uydu kent ve banliyö kültürü sadece önemli bir demokratik e§itlik geli§imini temsil etmekle kalmaz, aynı zamanda -Geliner'in i§aret ettiği gibi- bireysel özgürlük ve e§itliğin önemli bir öğesi olan ki§isel mahremiyetin artmasını da mümkün kılar24.

Modern e§itlikçilik, çağda§ kitle ula§ım araçlarına çok §ey borçludur. Ondokuzuncu yüzyılda demiryollarının geli§mesi, kitlelere ucuz ula§ım olanağı sundu ve geleneksel bağımlı, çalı§an sınıfların hareketsizliğini, ta§ralılığını ve yalıtılmı§lığını ortadan kaldırdı. Demiryolu hafta sonu gezilerini ve tatilleri olanaklı kıldı. Dolayısıyla, İngiltere'deki demiryolu sistemi, kendi ba§ına tektiple§tirici ve e§itlikçi bir kültür olan popüler sayfiye kültürünü yarattı sonuçta. Trenle yapılan geziler, dü§ük gelirli aileler için yeni bir dünya deneyimi ve serbestlikanlamına geldi. Örneğin 1848'de Whit Week'te Manchester'dan yüz altını§ bin ki§i ucuz gezilere katıldı; bütün geç Viktorya dönemi boyunca tren gezileri, çalı§an sınıfın Scarborough ve Blackpool gibi tatil beldelerinde, e§siz bir heyecan, eğlen­ce ve macera fırsatı sundu25. Yirminci yüzyılda kitle ula§ımının yarattığı e§itlikçi sonuçlar, Ford marka motorlu araçlarla bireyselle§en ula§ımın ortaya çıkmasıyla daha da geli§ti. Evin yanı sıra motorlu araç sahibi de olmak, modern demokrasilerin temel bir özelliği haline geldi. Çağda§ toplum kuramında motorlu araç, doğal ve toplumsal çevreyi bozmasından ötürü yoğun ele§tiriler aldıysa da, bu ele§tiriler, ki§isel özerkliğin bir simge­si ve aygıtı olarak motorlu aracın siyasal önemini gözden gizlemi§tir. Fordizmi i§çileri denetlemenin bir yolu olarak gören ele§tiriler, ki§iselle§­mi§ ula§ımın özgürle§tirici niteliğini göz ardı etmi§lerdir.

Ula§ım, ileti§im ve tüketimdeki bu geli§meler, sava§ sonrası dönemde kitle ileti§im araçlarının geli§mesini sağlayan kurumsal çerçeveyi sundu. Radyo ve televizyon, bütün sınıflar için tekbiçimli bir kültürün evrimine katkıda bulundu. Ku§kusuz modern ileti§im sistemlerini, okuyan bir kit­lenin ortaya çıkması ve ulusal bir gazete sisteminin doğmasıyla birlikte ondokuzuncu yüzyıldan itibaren meydana gelen belirli toplumsal deği§ik­liklerin incelmi§ hali saymak da mümkündür26. Aslında kitle ileti§im aracı olarak radyo ve televizyonun ortaya çıkması, matbuata dayanan geleneksel ileti§im biçimlerinden kopulduğunu gösteriyordu. Televizyo-

24) J. M. Richards, .The Casıles on ılıe Gmund, ıhe auıonomy of suburbia, Londra, John Murray, 1973; A. D. King, Tlıe Bungalow, ılıe producıion of a global culıure, Londra, Rourledge & Kegan Paul, 1984.

25) J. Walvin, Leisure and Socieıy 1830- 1950, Londra, Longman, 1978. 26) R. Williams, The l.ong Revoluıion, Londra, Chatto & Windus, 1 96 1 .

Page 131: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTLiGE DOGRU 1 3 1

nun, tamamen özelle§mi§, edilgen bir bilgilenmeye yol açtığı iddia edil­mi§tir; bu nedenle kimi ele§tirmenler, tek yönlü bir öğreni akı§ı gerektir­mesinden ötürü, televizyonun bir ileti§iın biçimi olduğunu reddederler. Bir televizyon kültürünün geli§ınesi, aynı anda hem hareketli hem de ev merkezli olan tümüyle yeni bir toplumsal yapının bir parçasıydıZ7.

Modern medya, kültürü önemsizle§tirdiği, geleneksel mükemmellik ölçütlerini sarstığı, hazcılığa, cinselliğe ve §iddete dayalı bir tüketim kül­türünü cesaretlendirdiği gerekçesiyle ele§tirilmi§tir. Sağcı ve solcu ele§ti­riler, ya geleneksel değerleri yıktığı ya da çalı§an sınıfın egemen ideolojiye boyun eğmesine neden olduğu için medyanın temelde tehlikeli bir §ey olduğu fikrinde bulu§urlar. Televizyona yönelik bu ele§tirilerde çoğu za­man, televizyon ve medyanın genelde bireyler üzerinde kayda değer bir olumsuz etkisinin olmadığını gösteren toplumbilim ara§tırmalarının bul­guları hesaba katılmaz; medya, medyanın manipülasyonlarına direnen mevcut tutum ve kanaatllerden olu§ma bir §ebeke aracılığıyla alımlanırZB. Toplumbilimcileı; ekseriyetle, modem ileti§imsistemlerininolumsuz etki­leri üzerinde durmu§, moderndemokrasüerde öğreni ve kanıların yayılma­sında televizyonun oynadığı önemli rolü dikkate almamı§lardır. Devletin yayın sistemi, azınlıkların ve özel toplulukların gereksinimlerini de kar§ı­lar; medyaya yönelik ele§tiriler, çoğu zaman, ticari kanallar ile devlet kanallarını birbirinden ayırt edememektedir. İngiltere özelinde alırsak, BBC'nin, sanat konusunda belli beğeni ölçütlerinin yerle§mesinde, halkı ilgilendiren konuların tartı§ılmasında, siyasi ya§amın ve toplumsal politi­kaların değerlendirilmesinde çok önemli bir eğitsel rolü olmu§tur.

Sanayi toplumu, özellikle kültürel düzeyde, toptan 'kitle kültürü' adını verdiğimiz bir dizi kurumdan yayılan e§itlikçi bir ideal yaratmaktadır. Bunun yanında, demokraside popüler kültür ile kitle kültürünün olumlu bir rolü vardır; çünkü, geleneksel statü ve adet hiyerar§ilerinin birçoğunu yok eden ya da çaptan dü§üren §ey kitle kültürüdür. Bu, İngiltere'nin ya da bir diğer sanayi toplumunun e§itlikçi olduğu anlamına gelmez. Sanayi toplumlarının temelde e§itsiz olduklarını çe§itli toplumsal boyutlarıyla ortaya koydum zaten. Ne ki toplumbilimciler, çoğu zaman, e§itliği göz ardı etmek üzere sırf e§itsizlikle uğra§mı§lardır. Kültürde ve toplumsal yapıda, ya bir adalet duygusu ya da ki§ilerarası gerçek bir e§itlik durumu yaratan süreçlere kaqı duyarlı olmamız gerekir.

27) R. Williams, lele11ision, ıechnology and culıural fonn, Londra, Fontana, 1 974, s. 26. 28) D. McQuail (yay. haz. ) , Sociology of Mass Communicaıions , Hannondsworth, Pcngııin

Books, 1972. ·

Page 132: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Bu toplumbilim incelemesinde, e§itsizlik ile e§itliğin tüm toplumsal ya§amın atkısı-çözgüsü olduğunu belirttim. Dahrendorf, bütün toplumlar­da normlar olduğu iÇin, farklılığın değerlendirilmesinde e§itsizliğin kalıcı ve genel geçer olacağını söylemi§ti. Aynı §ey, yaygın kültür için de geçerli­dir. İnsanlar, edilgen kültür alımlayıcıları değildir yalnızca; tersine, sayısız değerlendirme, sınıflandırma ve değerleme ed iminde bulunurlar. Kısacası, günlük ya§am, yeri geldiğinde nesneler ve ki§iler arasında hiyerar§iler yaratan ayrımlayıcı beğeninin kullanılmasını gerektirir. Bu beğeni kültü­rel e§itsizlikler hiyerar§isinin bir parçasıdır:

Beğeni, Kant'ın da dediği gibi edini.lmiş bir "farklılaştırma" ve "değer biçme" yetisidir; başka deyişle, ayrı bir bilgi olmayan (ya da zorunlu olarak olmayan) bir ayrımlama işlemiyle farklılıklar oluşturmak, belirlemektir . . . Beğeni, top­lumsal uzarnda belli bir yer dolduran bir bireyin başına gelen -öyle ise yararına olan- "benzer"leri (ya da "benzemez"leri) duyumsamasım ya da sezmesini olanaklı kılan kılgısal bir ayırma ustalığıdır.29

Beğeni yetisinin kullanılması, ki§ ileri kültürel saygınlık hiyerar§ilerine göre bölen ayırımlar yaratır. Maddi dünyadaki her kılgısal ödev -saç ta ra­mak, gömlek giyme k, yemek yemek, fincan tutmak- ona göre derecelene­ceğimiz beğeni ayrı§tırmalanna tabidir ve bunların birer ifadesidir. Beğeni­nin ayrımlamaları ki§isel olduğundan, asla, tümüyle tekbiçimli, e§itlikçi ve genel bir kültür çıkamaz ortaya. Kitle kültürünün semeresi olan e§itlik­çilik, her zaman beğeniyle sınırlı olacaktır.

SONUÇ

Bütün toplumlar, sınıf, statü ve güç bakımından e§itsizdir. Toplumsal tabakala§ma, kapitalizmde olduğu kadar sosyalist toplumlarda da mevcut­tur. Devlet sosyalizminde ekonomik e§itsizliğin kaldırılması, statü ve saygınlık e§itsizliğinin §iddetlenmesine yol açacak ko§ullar yaratabilir kolayca. E§itsizliği yok etmeye yönelik olumlu giri§imler, ki§isel özgürlük ile toplumsal e§itlik arasındaki paradoksal ili§ ki tarafından sarsılır genel­likle. Ne ki, fırsat e§itliği ile diğer e§itlik biçimlerini birbirinden ayırmak önemlidir. Demokrasilerin çoğunda belli bir fırsat e§itliği ve §ardarda e§itlik düzeyine ula§ılmı§ olsa da, otoriter bir yönetimin dayatmaları olmaksızın sonuçlarda e§itliği sağlayabilecek bir toplum yaratmak, top-

29) P. Bourdieu, Disıincıion, a social criıique of ı he judgemenı of ıruıe, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1984, s. 466.

Page 133: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

EŞiTliGE DOGRU 1 33

lumbilim açısından sorunlu bir i§ gibi görünüyor. Hatta §ardarda e§itlik bile, özellikle zenginliğin aktarımı bakımından aile düzeninde önemli gedikler açılmasını gerektirir. An10ak bireycilik ile e§itlik arasındaki klasik çeli§ki, yersiz bir çeli§kidir; çünkü bireysel düzlemde ki§isel geli§imin sağlanması, devletin ve toplumun önemli katkılarda bulunmasını da ge­rektirir. Bu kitapta, modern devlette yurtta§lığın önemi ile ekonomik yapılada ili§kisi bakımından e§itlik problemi arasında bir bağ kurmaya çalı§tım. Çağda§ toplumlarda, siyasal düzlemdeki e§itlik arayı§ı ile sürege­len toplumsal i§ bölümü ve özel mülkiyet arasında bir çeli§ki olduğu görü­lür genelde. Ekonomi kıt kaynaklar için rekabet eden bireyler arasında e§itsizlikler yaratırken, siyasal sistem, bireysel haklar açısından demokra­tik e§itlik temelinde i§ler. Siyaset ve ekonomi arasındaki bu çeli§ki, mo­dern yönetimlerin istikrarını bozma eğilimi gösterir.

Bu sonuçlardan pek çoğu kötümser bulunabilir, ama toplumlarda e§it­liği te§vik eden birtakım süreçler de saptadım. Öncelikle, toplum kar§ılık­lılık ve alı§veri§ ili§kilerine göre yapılandığı sürece, adalet ya da hakkani­yet duygusu da toplumsal ili§kilerin zorunlu bir özelliği olarak çıkar ortaya. Bu nedenle, toplum yapısından doğan temel bir "adil alı§veri§" ilkesi vardır. İkincisi, kapitalizmde ki§isel tüketimin, demokratik yurtta§lığın ekonomik yönü olduğunu ileri sürdüm. Siyaset, sadece zorlamaya dayalı bir denetim değil, aynı zamanda, insanların istedikleri hedeflere ula§ma­larını sağlayan bir dizi kurumdur da. Aynı biçimde tüketim -Marx'ın deyi§iyle- bireyi kısıtlayan doğal zorunluluk değildir; zira çe§itli olumlu ve özgürle§tirici i§levleri vardır. Kitlesel tüketimin çe§itli veçheleri, e§it­likçi bir echos yaratır ve yapısal e§itsizliğin geleneksel görünümlerini, özellikle de statü e§itsizliklerini sarsar. Üçüncüolarak da, toplumsal gruplar ve hareketler, yurtta§lık aracılığıyla toplumsal katılımı artırmaya yönelik kalıcı toplumsal haklara ula§mak için ba§anlı hareketler koyarlar ortaya.

Modern demokrasilerde sahip old ı ığumuz e§itlik biçimleri, bir ölçüde, bağımlı grupların daha hakkaniyetli bir zenginlik ve güç bölü§ümü elde etmek için giri§tikleri, radikal ya da §iddete dayalı eylemlerin semeresidir. Siyasal partiler ve sendikalar aracılığıyla ortaya konan i§çi sınıfı hareketi­nin, özellikle sava§ dönemlerinde, sosyal haklarının geli§mesine büyük katkısıolmu§tur. Ayrıca, daha yakın zamanlarda kadın hareketi, kadınla­rın ve çocukların toplu�daki yasal statüsünde önemli bir dönü§üm yarat­mı§tır. Irk e§itliği hareketi de bir diğer örneğidir bunun. Ne ki, bazı mo­dern e§itlikçi giri§imler, bu denli a§ikar ve amaçlan mı§ olmayabilir. E§itli­ğin bazı görünümleri, popüler kültürün kitle ileti§im araçlarıyla yayılması­nın bir sonucudur belki de. Yaygın kültürün adi olduğu dü§ünülür genelde,

Page 134: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

popüler beğeniler de kaba sabalıklarından ötürü ele§tirilir. Ancak unut­mamalıyız ki 'kaba saba' [vulgar) sözcüğü, Latince'de "halk tabakası" anla­mını ta§ıyan vulgus'tan gelir. Belki de e§itlik, seçkinci hiyerar§ik saygınlık, ayrıcalık ve güç ilkelerine kar§ı belirli bir kaba sahalık gerektirmektedir, kim bilir?

Page 135: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Kaynaklar Üzerine

Toplumsal tabakala§mayla ilgili yazında çok sayıda genel rehber ve giri§ niteliği ta§ıyan yayın bulunmaktadır; bu yayınlarda, e§itsizliğin ba§lıca boyutları, yani sınıf, statü ve güç konularında toplumbilim yazınma ili§kin genel bir bakı§ sunulmaktadır. Örneğin: A. Beteille (yay. haz.), Social lnequaliıy, Selecıed Readings, Harmondsworth, Penguin Books, 1 969; B. Barber, Social Sıraıificaıion, a comparaıi11e analysis of sırucıure and process, New York ve Burlingane, Harcourt, Brace & World, 1957; R. Bendix ve S. M. lipset (yay. haz.), Class Sıaıus and Power, a reader in social sıraıificaıion, New York, Free Press of Glencoe, 1 953; R K . Kelsall v e H. M . Kelsall, Sıraıificaıion, a n essay on class and inequaliıy, Londra v e New York, Longman, 1974; A. Giddens ve D. Held (yay. haz.), Classes, Power and Conflicı, Classical and Conıemporary Debaıes, Londra, Mac millan Press, 1 982; F. Parkin (yay. haz.), A Social Analysis of Class Sırucıure, Londra, Tavistock, 1974; son olarak da i§levselci tabakala§ma kuramma değinen bir deneme derlernesi olan M. M. Turnin (yay. haz.), Readings on Social Sıraıificaıion, Englewood Cliffs, New ]ersey, Prentice-Hall, 1 970.

Güç, ayrıcalık ve e§itsizlik konularını kendine genel izlek olarak alan çok sayıda klasik metin vardır. En yararlıları arasında §unlar bulunmaktadır: T. H. Marshall, Class Ciıizenship and Social De11elopmenı, Chicago ve Londra, Chicago Üniversitesi Yayınları, 1977; G. E. Lenski, Power and Pri11ilege, a ıheory of social sıraıificaıion, New York, McGraw­Hill, 1966; R. Dahrendorf, Essays in ıhe Theory of Socieıy, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1968; A. Giddens, The Class Sırucıure of ıhe Ad11anced Socieıies , Londra, Hutchinson, 1973.

Bunlann yanında, e§idik ve e§itsizlik konularını daha özel bağlamlarda ele alan çe§idi yayınlar bulunmaktadır. Bu tür metinlerin sayısı hayli fazla olmakla birlikte, toplumbilimsel çerçevede en yararlı danlan §unlardır: H. J. Gans, More Equaliıy, New York, Vintage Books, 1974; A. Beteille, The Idea of Naıural lnequaliıy and Oıher Essays, Del hi, Oxford Üniversitesi yayınları, 1983; W Letwin (yay. haz.) , Againsı Equaliıy, readings on ecorwmic and social policy, Londra ve Basingstoke, Macmillan Press, 1983.

E§idiğin ve e§itsizliğin bazı felsefi veçheleri, R. W. Wollheim ile I. Berlin'in, The Proceedings of ıhe Arisıoıelian Socier:y 'sinde değerlendiıilmektedir (New Series, cilt 6 1 , 1956, s. 281 -326).

E§idik problemi, hakkaniyet ve adalet sorunlarıyla yakından ili§kilidir. Son zamanlarda

Page 136: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

bu konu hakkında ortaya konmu§ klasik bir incelemeyi, ]. Rawls'un A Theory of ]usıice 'inde (Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınları, ı972) bulmak mümkündür. Rawls'un değerlendiril­mesi için §U kaynağa ba§vurmak yararlı olabilir: A. Flew, The Poliıics ofProcrusıes, conıradicıions of enforced equaliıy, New York, Prometheus Books, ı 98 1 . Yine bu alanda M. Ginsberg'in On ]usıice in Socieıy'si (Harmondsworth, Penguin Books, ı965) etkili bir çalı§madır. Son olarak R. H. Tawney'in Equaliıy'si (New York, Barnes & Noble, ı 93 ı ) anılabilir.

Güç e§itsizliğinin, toplumsal tabakala§manın temel konularından biri olduğu açıktır. Siyaset toplumbiliminde, e§itsiz güç dağılımı, çoğu zaman siyasi seçkinterin modern toplumlar­daki rolleri bağlamında ele alınmaktadır. Seçkinlerle ilgili klasik çalı§malar, G. Mosca (1858-ı94ı) ile V. Pareta'ya ( 1848-ı923) dayanır. Onların katkılarına ili§kin değerli bir yorumu J. H. Meisel'in yayma hazırladığı Pareıo and Mosca'da (Englewood Cliffs, New Jersey, Prentice­Hall, ı965) bulmak mümkündür. C. Wright Mills'in The Power Eliıe'i (New York, Oxford Üniversitesi Yayınları, ı959; İkıidar Seçkinleri, Bilgi Yayınevi, Türkçesi Ünsal Oskay, ı974), Amerika'da seçkinterin rolüne ili§kin etkili bir çalı§madır. Diğer toplumlardaki seçkinlerle ilgili olarak öğrenciler, J. Higley, D. Deacan ve D. Smart'ın Eliıes in Ausıralia'sına (Londra, Routledge & Kegan Paul, ı979); ]. Higley, G. L. Field ve K. Groholt'un Eliıe Sırucıure and Ideology, a ıheory wiıh applicaıionı ıo Norway'ine (New York, Columbia Üniversitesi Yayınları, ı 976); ve P. Stanworth ile A. Giddens'ın Eliıes and ıhe Briıish Class Sırucıure'ına (Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, ı974) bakmalıdırlar. Seçkinler kuramıyla ilgili genel bir değerlendirme, T Bottomore'un, Eliıes and Socieıy'sinde (Londra, Watts, ı 964) bulunabilir.

E§itliği, (zenginlik, güç, ayrıcalık, etnik kimlik, cinsiyet ve ya§ gibi) pek çok boyut etrafında dü§ünmemiz mümkündür. E§itliğin belli bazı özelliklerini ele alan çe§itli metinler bulunmakla birlikte öğrencilerin §U a§ağıdaki kaynaklara ba§vurması gerekir: A. B. Atkinson, Unequal Shares, wealıh in Briıain, Hannondsworth, Penguin Books, ı972; A. B. Atkinson, The Economics of Inequaliıy, Oxford, Ciarendon Press, ı975; ]. L. Roach ve J. K. Röach (yay. haz. ) , Pooerıy, Selecıed Readings , Harmondsworth, Penguin Books, ı972; W D. Rubinstein (yay. haz.), Wealıh and ılıe Wealıhy in ıhe Modem World, Londra, Croom Helm, ı 980; R. Dahrendorf, Class and Class Conjlicı in an Indusırial Socieıy, Londra, Routledge & Kegan Paul, ı959; D. H. Wrong, Skepıical Sociology, Londra, Heinemann, ı977, Onuncu bölüm; T. ]. Johnson, Professions and Power, Londra ve Basingstoke, Macmillan Press, ı972; A. Schlegal (yay. haz. ) , Sexual Sıraıificaıion, New York, Columbia Üniversitesi Yayınları, ı 977; P. R. Sanday, Female Power and Male Dominance, on ıhe origins of sexual inequaliıy , Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, ı 98 ı ; R. L. Blumberg, "A general theory of gender stratification", R. Collins (yay. haz.), Sociological Theory 1 984, San Francisco, Jossey-Bass, ı984, s. 23- ı O ı ; ]. Rex, Ra ce Relaıions in Sociological Theory, Londra, Weidenfeld & Nicolson, ı970; L. Dumont, Homo Hierarchicus, an essay on ıhe casıe sysıem, Chicago, Chicago Üniversitesi Yayınlar\, ı 970; S. de Beauvoir, Old Age, Hannondsworth, Penguin Books, ı977.

E§itsizliğin çe§itli boyutlarına gelince, konut arzı, toplumsal tabakala§manın hayati bir öğesidir. Şu kitaplar kent toplumbilimine genel giri§ kitaplan olarak görülebilir: R. Sennett (yay. haz.), Classic Essays on ıhe Culıure of Ciıies, Englewood Cliffs, New Jersey, Prentice­Hall, ı969; P Sa u nder s, Social Theory and ıhe Urban Quesıion, Londra, Hutchinson, ı 98 ı ; ve M. Castells, Ciıy, Class and Power, Londra, Macmillan, ı978. Özel olarak konut e§itsizliği bahsine §U metinlerde değinilmektedir: J. Rex, "The concept of housing class and the sociology of race relations", Race, cilt ı 2 ı97 ı , s. 2 ı8-223; J. Rex ile R. Moore, Race, Communiıy and Conjlicı, Londra, Oxford Üniversitesi Yayınları, ı 967.

E§itsizliğin çe§itli boyutları arasında gerek kuramsal gerek ampirik olarak belki de en geli§mi§ olanı toplumbilimsel toplumsal sınıf çözümlemesidir. Modern toplumda sınıf ve sınıf ili§kilerine dair giri§ niteliğinde bazı yararlı yorumlar arasında §Unları sayabiliriz: T. B. Bottomore, Classes in Modem Socieıy, Londra, Alien & Unwin, ı 965; T. B. Bottomore, Eliıe:ı and Socieıy, Hannondsworth, Penguin Books, ı966; G. D. H. Cole, Sıudies in Class Sırucıure, Londra, Routledge & Kegan Paul, ı955; S. Ossowski, Class Sırucıure in ıhe Social Consciousness, Londra, Routledge & Kegan Paul, ı 963.

Son zamanlarda Marksist ve Weberci toplumsal sınıf çözümlemesinin güçlükleri §U çalı§malarda ele alınmı§tır: N. Abercrombie ve ]. Urry, Capiıal, Labour and ıhe Middle Classes,

Page 137: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

KAYNAKI...I'.R UZERINE 1 � 1

Londra, Alien & Unwin, 1 983; A. Giddens w G. Mackenzie (yay. haz.), Social Class and ıhe Division of Labour, es say s in honourof llya Neusıadı, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınlan, 1982; A. Cottrell, Social Classes in Marxisı Theory, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1984; N. Poulantzas, Poliıical Potver and Social Classes, Londra, N. L. B. and Sheed & Ward, 1 973; E Parkin, Maıxism and Class Theory, a bouı-geois criıique, Londra, Tavistock, 1 979.

E§itsizliğe kar§ıla§tırmalı olarak da bakabiliriz; a§ağıdaki kitaplar, çe§itli toplumlardaki toplumsal tabakala§malara dair önemli çalı§malarından derlenıni§tir. İngiltere için §U metinler bulunmaktadır: J. Urry ve J. Wakeford (yay. haz.), Power in Briıain, sociological readings, Londra, Heinemann, 1973; W G. Runciman, Relaıive Deprivalion and Social ]usıice, a sıudy of aııiıudes ıo social inequaliıy in 10ıh cenıury England, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1966; B. Jackson ve D. Marsden, Educaıion and ıhe Working Class, Harmondsworth, Penguin Books, 1966; ]. Westergaard ve H. Resler, Class ln Capiıalisı Socieıy, a sıudy of conıemporary Briıain, Londra, Heinemann, 1 975.

Avustralya'da da e§itsizlikle ilgili bir çok değedi çalı§ma yapılmı§tır. Öğrenciler isterlerse §U kaynaklara ba§vurabilirler: A. Daniel, Power, Privilege and Presıige: occupaıions in Ausıralia, Sydney, Longman Cheshire, 1983; R. W Connell ve T. H. lrving, Class Sırucıure in Ausıralian Hisıory, documenıs, narraıive and argumenı, Melbourne, Longman Cheshire, 1 980; J. S . .Western, Social lnequaliıy in Au.sıralian Socieıy, Melbourne, Macmillan, 1 983; J. Martin, The Eıhnic Dimension, Sydney, Alien & Unwin, 1 98 1 ; S. Encel, Equatiıy and Auıhoriıy, Melbourne, Cheshire, 1 970.

Genelde çağda§ Avrupa üzerine §U kaynaklar vardır: M. S. Areher ve S. Giner (yay. haz.), Conıemporaı)' Europc, Class, Sıaıus and Power, Londra, Weidenfeld & Nicolson, 1 97 1 . Fransa ve İngiltere'deki i§çi sınıfı üzerine iki etkili çalı§ma bulunmaktadır: D . Gallie, In Search of ıhe New Working Class, auıomaıion and social inıegraıion wiıhin ıhe capiıalisı enıerprise, Cambridge, Cambridge Universitesi Yayınlan, 1 978; Social lnequaliıy and Class Radicalism in France and Briıain, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1 983.

Kuzey Amerika'daki e§itsizliğin çe§itli yönleri §U çalı§mada ele alınmaktadır: J. H . Tumer ve C. Stames, lnequaliıy, Privilege and Pooerıy in America, Santa Monica, Califomia, Goodyear, 1 976. Genel bir görü§ edinmek için öğrenciler §U kitaplara bakmalıdırlar: M. Harrington, ıhe Oıher America, New York, Macmillan, 1962 ; J. Huber ve W Form, Ineome and ldeology, New York, Free Press, 1 973; S. M. Lipset, The Firsı New Naıion, Garden City, Doubleday, 1967; M. Milner, The lllu.sion of Equaliıy, San Francisco, Jossey-Bass, 1972 . . W L. Wamer ile P. S. Lunt'un The Social Life of a Modem Communiıy'si (New Haven, Yale Üniversitesi Yayınları, 1 94 7) . statü gruplarıyla ilgili klasik bir çalı§madır. Bu konuda ayrıca, C. W Mills'in, Whiıe Collaı; ı he American middle classes'ı (New York, Oxford Üniversitesi Yayİnları, 1951 ) ile W F. Whyte'ın The Organizaıion Man'i (New York, Simon & Schuster, 1 956) vardır. Son olarak, W F. Whyte'ın, Sıreeı Corrıer Socieıy, ıhe social sırucıure of an lıalian slum'ında (Chicago, Chicago Üniversitesi Yayınları, 1 96 1 ) , bir altkültüre yönelik etraflı bir yakla§ım sunulmaktadır.

Amerika'da ırksal e§itsizlik konusu, T. Parsons ve K. B. Clark'ın yayma hazırladığı The Negro American'da (Bostan, Beacon Press, 1965) siyah Amerikalılar bağlamında ele alınmak· ta; N. Glazer'ın, Eıhnic Dilemmas l 964- l 982'sunda da (Cambridge, Mass., Harvard Üniversi­tesi yayınları, 1 983) etnik tabakala§ma sorunu bir bütün olarak çözümlenmektedir. Toplumsal haktarla ilgili yasama tarihi, M. Berger' da tartı§ılmaktadır: Equaliıy by Sıaıuıe, ı he revoluıion in civil righıs, Garden City, New York, Anehor Books, 1978. Kanada toplumunda toplumsal tabakala§ma sistemi, klasik anlatımını ]. Porter'da bulmu§tur: The Vertical Mosaic, Toronto, Toronto Üniversitesi Yayınları, 1 965. Son olarak, Orta Doğu'nun İslam toplumlarında etnik ve sınıfsal e§itsizlik, çe§itli yanlarıyla B. S. Tumer'da ele alınmı§tır: .Capiıalism and Clııss in ıhe Middle Eası, Londra, Heinemann, 1 984.

Ayrıca, devlet sosyalizminin geçerli olduğu toplumlarda toplumsal tabakala§ma, karma· §ık ve süregiden bir sorundur. A§ağıclaki çalı§malar, e§itlikle uğra§an öğrencilere bu alandaki tartı§manın ana parametrelerini vem1ek bakımından yararlı birer kılavuzdur: D. Lane, Tlıe End of lnequaliıy! Sıraıificaıion under sıaıe socialism, Hannondsworth, Penı.:uin Books, 1 97 1 ; D . Lane, Sovieı Economy and Socieıy, Oxford, Blackwell, 1 985; W Wesoluwski, Ll"'"''·

Page 138: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Sıraıa and Power, Londra, Routledge & Kegan Paul, ı 979; W D. Connor, Socialism, Poliıics and Equaliıy, hierarchy and change in easıem Europe and ıhe U.S.S.R., New York, Columbia Üniversitesi Yayınları, ı 979.

Toplumda e§itsizlik sorunu, tabakala§manın me§rula§tırılması tartı§masına, dolayısıyla toplumlarda ideolojinin rolünün çözümlenmesine yol açmaktadır. İdeolojinin doğasına ili§kin genel bir değerlendirme için giri§ mahiyetinde değerli çalı§malar bulunmaktadır. Örneğin: N. Abercrombie, S. Hill ve B. S. Turner, The Dominant Ideology Thesis, Londra, Alien & Unwin, ı 980 ve J. Larrain, Marxism and Ideology, Londra, Macmillan, ı983. A§ağıdaki çalı§malarda, özel olarak i§Çi sınıfının e§itlik, hakkaniyet ve ödüllerin bölü§ümü konutanna yakla§ımı ele alınmaktadır: C. Chamberlain, Class Consciousness in Ausıralia, Sydney, Alien & Unwin, ı 983; M. M ann, Consciousness and Acıian amongsı ıhe Wesıem Working Class, Londra Macmillan, ı 973;· H Newby, The Deferenıial Worker, Harmondswonh, Penguin, ı 979; R. Sennett ve J. Cobb, The Hidden lnjuries of Class, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, ı972 ve R. Hoggart, The U ses of Uıeracy, Londra, Chatto & Windus, ı957.

Bilhassa bireysel haklar ile toplumsal e§itlik arasında içkin bir çeli§ki bulunduğu ileri sürüldüğü için, radikal e§itlikçiliğin modem biçimlerinin, liberal felsefe geleneğiyle çatı§tığı söylenir genellikle. Yakın dönemde yapılan birçok çalı§mada, bireycilik Sorununa toplumbilim­sel bir bakı§ açısından yakla§ılmı§tır. Örneğin: S. Lukes Indil!idualism, Oxford, Blackwell, ı 979; A. Macfarlane, The Origins of English In.dil!idualism, Oxford, Blackwell, ı 978; C. B. Macpherson, The Poliıical Theory ofPossessil!e Indil!idualism, Ho b bes to Lock e, Oxford, Ciarendon Press, ı 962. Bireycilik ile Protestan dini arasındaki ili§ki, B.S. Turner'da ele alınmı§tır: Religion and Social Theory, a maıerialisı perspeail!e, Londra, Heinemann, ı983, Yedinci bölüm.

qitliğin önemli bir boyutu, yasalar kar§ısında e§itliktir; hukuk toplumbiliminde ve son zamanlarda hukuk tarihine ili§kin birçok yazıda bu tarafsızlık ve hakkaniyet özelliği ele alınmı§tı& Örfi hukuk geleneğinde e§itliğin bazı tarihsel görünümleri, D. Hay, P. Linebaugh, J. Rule ve E. P. Thompson'un Albion's Fauıl Tree, erime and sociery in IBth cenıury England'ında (Hannondswonh, Penguin Books, ı977) ve A. Macfarlane'in The]usıice and the Mare's Ale, law and disorder in l 7ıh cenıury England'ında (Oxford, Blackwell, ı 98ı ) tartı§ılmaktadır. Sosyalizm ve yasallık sorunu, P. Carlen ve M. Collinson'un yayma hazırladıkları Radical Issues in Criminolag:y'de (Oxford, Martin Robertson, ı980) ve T Campbell'ın The Lefı and Righıs'mda (Londra, Routledge & Kegan Paul, ı 983) ele alınmaktadır. Modern İngiltere'de toplumsal hakların doğası, P. Wallington'un yayma hazırladığı Cil!il Liberıies J 984'de (Oxford, Martin Robemon, 1 984) çe§itli açılardan değerlendirilmi§tir. Toplumsal haklar, demokratik sürecin doğasının önemli bir özelliğidir; yuma§lık, demokrasi ve e§itlik veçheleri, D. F. Thompson'da ele alınmı§tır: The Dernocraıic Ciıizen, Social Science and Democraıic Theory in ıhe 20th Cenıury, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, ı970.

Son olarak, e§itlik, hak gözetme ve hakkaniyet sorunları, kriminolojide, penolojide, ekonomi kuramında, alı§veri§ ili§kilerinde, idare ve toplumsal alı§veri§le uğra§an toplumbilim incelemelerinde de hayli yer i§gal eder. Bu özgül bağlamda, okur isterse toplumsal alı§veri§ kuramı alanında yapılmı§ birçok önemli çalı§maya göz atabilir: P. M. Blau, Exchange and Power in Social Life, New York, John Wiley, ı964; G. C. Homans; Social Behal!iouı; iıs elemenuıry forms, New York, Harcourt, Brace & World, ı96 ı ; P. Ekeh, Social Exchange Theory, ıhe ıwo ıradiıions, Londra, Heinemann, ı974; N. J. Smelser, The Sociology of Economic Life, Englewood Cliffs, New Jersey, P.remice-Hall, ı976. Toplumsal alı§ver� kuramının, i§levselciliğin ve toplumsal tabakala§manın ardındaki pek çok kuramsal mesele, T Bouomore ve R. Nisbet'in yayma hazırladıklan A Hisıory of Sociologia:ıl Analysis'de (Londra, Heinemann, ı979) çözümlerimektedir.

Nihayet, son yıllarda sınıf, güç, statü, haklar ve e§itlikle ilgili kapsamlı maddelerin yer aldığı birtakım toplumbilim sözlükleri yayımlanmı§tır. Örneğin N. Abercrombie, S. Hill ve B. S. Turner, The Penguin Dicıionary of Sociology, Londra, Alien Lane, ı 984; T. Bouomore (yay. haz. ) , A Dicıionary of Marxisı Thoughı, Oxford, Black well, ı 983 (Marksisı Düşünce Sözlüğü, Türkçe çeviriyi derleyen Mete Tunçay, İleti§im Yayınları, ı 993) ; M. Man n (yay. haz.), The Macmillan Sıudenı Encylopaedia of Sociology, Londra, Macmillan, ı 983; R. Scruton, A Dicıionary of Poliıical Thoughı, Londra, Macmillan, ı 982; ve A. Kuper ve J. Kuper (yay. haz.), The Social Science Encyclopedia, Londra, Routledge & Kegan PauL ı985.

Page 139: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Dizin

Abd-Smith, B. 68, 69. adalet 27, 34, 45-47, 53, 56, 100- İ01, 102,

108, 1 19, 1 24, IJ2, IJ4, IJ6. aile 1 6, 23-24, 50, 69-70, 77, 82, 99, 107, 1 16,

122, 1 27-128, I JJ . Almanya 67-98. alı§veri§ 27-28, 33-34, 6 1 , 75, 98, 100, 108,

1 24, IJ4- IJ5. Amerika 19, 2 1 -22, 37, 47, 70-72, 86, 9 1 , 99,

104, 1 1 7, 1 24- 1 26, 137-IJ8. Amerikan Devrimi 2 1 . Aparıheid 85. aristokrasi 2 1 , 83, 104, 1 2 1 , IJO. Aristoteles 19-20. Artaud, A. 96. Asya 22, 60, 80, 82, 1 15 . ataerkil 23-24, 60-61 , 122, 1 27- 1 28. Avrupa 30, 54-55, 82-83, 104, 106, IJ8. Avustralya IJ , 25, 5 1-52, 70-7 1 , 84, IJ8. ayrıcalık 37, 44, 76, 1 14-1 16, IJ5-IJ7. ba§arı 19, 28, 37, 40, 49-52, 60, 62, 66, 70,

89, 95, 1 1 2, IJO. Bahro, R. 1 14- 1 1 5. Bali, J. 100. barınma 24, 49, 69, 89.

beceri 18, 38, 45, 47, 7 1 . belgelemecilik 4 2 , 65, 76. Beli, D. 68, 77, 1 23. Bentham, J . 95. Berger, P. L. 81 -82, 101, l38. Bernstein, B. B. 50. bilinç 27, 36, 39, 53, 59-60, 83, 1 26. birey 39, 58, 62, 64, 66, 78, 82-83, 93-97. bireycilik 28-29, 82-83, 88, 93-96, 101 , 104,

1 26, IJJ. bireyle§me 9 7. bireysel çaba 70. bireysellik 96, 97. birikim 83. biyolojizm 86-87. Boudon, R. 50. boyun e ği§ 7 1 . Budacılık 80. burjuva1a§ma 1 28. bürokrasi 63-64, 66-67, 97·98, 1 10, 1 14-1 1 5,

1 16-1 1 7, 1 24. bütünle§me 86.

Carlyle, T. 96. Cezayir 108.

Page 140: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

Chamberlain, H. S. S3, 87. Chaucer 19. cinsel kimlik 20, 71. 7S. cinsiyete dayalı i§bölümü 24.

Çekoslovakya 1 1 2. çileci 83. Çin 1 9, 108- 1 1 1 , 1 18. çocuklar 23, 37, 49-SO, 92, 1 06- 107, 1 22,

124. 13S. çoğulculuk 2S, S 1.

Dahrendorf 20, 3 1 -33, 36, 40, 97, 1 23 , 132, 136-137.

damgaianma 43, 7S. Darwin BS-88, 93, 99. dava açma hakkı 4S. Davis 40-41. 106, 1 19. de Gobineau 87. de Tocqueville 2 1 -22. 1 23- 1 24. değer 18-19, 23, 2S, 28, 30-3 1 , 43, 48, S2, 6 I.

72 . 7S . 90, 94. 1 32-133. Della-Fave 1 24-12S . demokrasi 22, 29, 36 , 40, 47, 72-73. 78. denetim 24-2S, 29-30, 64, 66-67, 74, 76, 80,

87, 92, 97, I I S, l 1 7, 122, 1 26, 13S . denge 89, 9 1 . derecelenme 31 , 32, 33 , 34, 4 1 , 42, 43, S3,

1 27. 130. despotizm 22-23, 38, 1 1 4-I I S . devlet 16 , 24. 26, 38-40. 4S, 48. sı . ss. S7 ,6 1 ,

67, 73, 78, 92-93, 1 14- 1 1 7, 1 24. 1 27. 132. devlet sosyalizmi 17, 29, 1 13, I IS-1 16, 133,

138. devrim 16-17, 2 1 . 62, 94, !Ol, 108, 1 10-1 1 I .

1 18. dlıarma B l . din 10, 44. sı. 6 1 , 64. 77. 80-8 1 , 86, 94, !OS. direnç 26-27, 60, 80. direni§ 39. Djilas, H. 1 14- l l S . Doğu Avrupa 1 1 2 - 1 14, 1 1 7. Douglas, J. W. B. 49. Durkheim, E. 27-28, 32-34, 9 1 , 9S, 102, 123. düzenleme 38-40, 66-67, 97, !OS, l l I . l l S .

e§itlik duygusu 34. e§itsizlik 9- 1 1 . IS-21 , 26-3S, 38, 41 -48, SO,

S2-S3, SS-64, 66-68, 70-72, 7S-81, 84-ss. 88-90, 9S-96, 99-103, l l ı. 1 14-1 19, 1 2 1 , 126, 1 28-1 29, 132, 1 36, 138.

edinirncilik 62. eğitim 10, 24, 27, 29, 37-4 1 . 47, 49-S2, 76, 80,

96, 106, 1 1 2, 1 14. 1 1 6, 1 19, 1 22, 1 29. ekonomi 28-30, 3S, 4S, SS, 74, 88-92, 94,

1 1 7. 133- 1 34. emperyalizm 86. Engels, F. S6, 6 1 , 67, 7S, 99, l l S. e§itlik

fırsat e§itliği 16, 20, 28, 3S-38, 42, 46, 49-S2, S7, 70, 83, 9S, 1 22, 1 26, 133.

sonuçlarda e§itlik 29, 36-39, 42. sı. 1 23 . varlıksal e§itlik 3S-37, 83, 100.

etnik kimlik 70-7 1 , 137. eugenics 86-87. evrensekilik 13, 82. evrim 86, 87.

fa§izm 87. farklıla§ma 3 1 , 33, 40-41. BS-86, 1 10. feodalizm 16-17, 1 9, 23, 2S, 60-6 1 , 94, 1 23 . Ferguson, A. 3 1 . Filistin 106- 107. Fransa 2 I . SS, 138. Fransız Devrimi 20, 2 1 .

Gans, H . J. 44, 136. gelir 17, 26, 28-29, 33, 3S, 44, 46-47, S3, S7,

70, 72, 7S, 77, 90, 92, 99, 1 1 2- 1 14 1 1 7-1 18, 125.

Gellner, E. 13, 1 26-130. Gemeinschaft 98. Gesellschaft 98. giri§im 87, 93, 1 18. Glass, D. 47-48. göç 24-2S, 72, 1 27. Goldthorpe, ]. 48. güç ı ı . 30, 44. ss. 62-63, 6S-67, 72, 7S. 9 1 ,

103-104, 1 1 2- 1 14. 1 18-1 1 9, 1 22, 133, 135-137.

güdülenme 18, 41, 42, 1 19. Güney Afrika l l , BS. Gurevich, A. ]. S2.

hak 18, 3 1 , 34, 41, 4S, SS , 70, 80-8 1 , 89, 94, 100, 108, 1 19, 1 2 1 . 1 23 - 1 24.

hak gözetme 18, 34, 4S, SS , 80, 100, 108, 1 19, 1 2 1 . 1 24.

hakkaniyet 27, 43-4S, S3, S6, SB, 96, 98, 100, 1 24, 134-136.

Halsey, A. H. SO, 1 28.

Page 141: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

harekedilik 2S, 4S, 47-48, S ı -SS, S7, ı 27, 129. Hayek, E. A. 9 1 . Heidegger, M . 96. Herzel, T 106. Hinduizm 80-8 ı , 84. hiyerar§i 6 7, ı 27. Hobbes, T 28, 88. Hong Kong 2S. hukuk 36, 94, 1 24. hırisriyanla§rırma ıos. Hıristiyanlık 36, 38, 82-8S.

İngiltere ı7, 22, 30, 47-SS, 67-7ı , 76, 77, 99-ıOO, ıos, 1 29, 1 3 ı - ı 32, 138.

İslam 82, 84, 1 27, 138. İsrail ı o o, ı06-ı07, ı ı8. İsveç ı 7, 72-74, ı 22. i§bölümü 27, 33-34, lOS, ı07-ı09, ı ı7, 1 28,

133. i§levsel 40-42. 44, SO. i§levselci rabakala§ma kuramı 4 ı, 136.

)eneks, C. 72.

kadercilik ı 24. kadınlar ı9, 29, 37, 7 ı , 78, 1 20, ı 27. Kalvincilik 8S. Kanada 2S, 1 38. Kanr 9S. kapitalizm 13, ı S - 17, 24-29, 34-3S, 48, S9-

63, 67-68, 7ı, 73-74, 76, 78, 83, 86, 88, 9 1 , 93-9S, 99, ı ı ı, ı 13, ı ı s - ı ı 6, ı ıı-1 24, ı 27- 128, 133, 13S .

kar 30, S9, 74. kaqılıklılık 27, 33-34, 80, 100- ıo2, 108, ı ı 9,

134. karma 64, 8 ı -82. kasdar 6S, 8 1 . Karaliklik 83. karılım 13, 20, 46, 1 2 1 . Keynesçilik 30. Kibburz ıo6-ı07, ı ı8. kide toplumu 1 29-130. Klasik Yunan ı9-20. kölelik 60, 84-8S. kollekrille§me ı ı2, ı ı8. komünizm 62 , 108- ı ıo, ı ı8. Konfüçyüs ı 9 , 80-8 1. kötümserlik lS, 1 24. köylü sınıfı 24, S9-60, 107- ı ı O, ı ı 4. Küba ı08.

kültürel sermaye .3 7. kültürel yoksunluk SO. kuralsızlı k 8 ı . kurrulıı§ 64, 8S.

laikle§me 36, 8S, 88.

DiZiN 1 4 1

Lenin, V. L. ı 1 , 37, 40, 48, 68-69, 9S, 106, ıo9, ı ı 6, ı ı 9, 1 28-129, 1 3 1 .

liberalizm 38-39, 66, 9 S , ı23 . liderlik 67. Locke, J. 28, 88, 89, 94.

Macaristan ı ı6 . Machiavelli ı 7 . Macpherson, C. B. 28, 88. Malrhus 89-90, ı ı ı . Mannheim, K . ıo3. Marshall, A. 90. Mao Çe-Tung ı08. Maoculuk 109-ı ıo. Marksizm 36, 38, 62, ıo9, ı ı s . Marx, K . 24, S8-64, 7 S , 108, ı ı s . me§rula§rırma 80-8 ı , 9 3. Meksika ı08. Merirokrasi 3 7. merkezile§me ı ı ı- ı 12 . mera S9 , 73-74, 1 22. Mill, J. S. 22, 96. Millar, J. 3 1 . millenarisr harekerler ıoo, ıo3- ı04, ıo7,

125. miras ıs, 29 , 37, ı ı6 . modemle§me ı 9 , 23, 72 , 80. monerarizm 30, 9 ı -93. Moore, B. ıoı , ı08. Moore, W E. 40-4 1 . Morris, W 106. mücadele ı 7, 23, 2S, 27, 29, 40, S9, 63-64,

66-67, 7S, 88, 93, 96. muhafazakar ı7 , 2S, s ı , 68, 72, ıo6- ı07,

128-ı 29. muhalefet 24, 72, ıos. mülkiyer ıs-ı6, 2 ı -22, 29, 40, 6 1 -63, 72, 94-

9S, lOS, ı 1 2, 1 33 . mülkiyeıçi bireycilik 88, 93 . mudakçılık 23 .

Nazizm 87. Nierzsche, F. 64, 96. norm 26, 79, 8 1 . Noyes, J . H ı os.

Page 142: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

olumlu ayrımcılık 29, 1 12. otorice 26, sı. S3, 66-67, 81, 88, 96-97, !Ol,

104-IOS, 108, 1 18-1 19, 1 27- 1 28. Owen, R. 106, 1 1 7. oy verme hakkı 22.

özgürlük 20, 39-40, 46, 93-94, 1 1 7, 1 22, 1 24.

panopcisizm 97. parasal ili§ki 60-61 , 66, 68, 74, 1 13 , 1 22. Pareco, V. 91 , 137. Parkin, E S4, 64-6S, 71, 1 1 1 - 1 12 , 1 16, 1 2S ,

136 , 138 . parlamemer 18, 22 . Parsons, T. 10, 32, 34, 40-4 1 , 82, 90-9 1 , 9S,

1 23, 1 38. pani 62, 66, 109- 1 1 4. piyasa 1 6, 23, 2�-30, 40, 4S, 63, 68-69, 76,

78, 88-92, 9S, 99, 107-108, l l ı. 1 13 , 1 16- 1 1 7, 1 24.

Placon 20. Polonya 1 12. Pomusson, J . 74. pozicivizm 9 1 . praxis 36. Protestanlık 80, 83, 94-9S.

radikalizm 2 S. Rawls, J . 4S-47, I J6. Rawls'un adalee kuramı 46-47. refah 17, 23, 26, 29, 38, 43, S6, 69, 74, 76-78,

9 1 , 97, 1 1 2, 1 1 6- 1 1 7, 1 22. reform IS , 17, SS, 73-74, 84-BS, 90, 106, 122. reformizm 17, 47, 73, 74, 1 23 . rekabed4, 37-38, 89, 93 , 9S , !Ol , 1 16, 133 . renkarnasyon B 2 . ricüel 6 S , BO-B 1 , l l 7 . Robinson Crusoe 28, 94. rol 3 1 -32, 4 1 -42, 60, 88, 9 1 , 1 2 1 . Rousseau, J . J . 3 1 . Rowmree, B . S . 68-69, 1 2 1 . Rusya 1 1 1 - 1 1 3, l lS , 1 1 8.

sağlık 17, 24, 30, 47, SS, 69, 92-93, 97, 1 14, 1 22.

Saim-Simon, C. H. 16 . samsara 8 1-82. sanayile§me SS, 109, 1 1 2, 1 18. sanayisizle§me 77. sapma 33, BS. Same, J. P. 96.

sava§ l7 , 24-26, 30. 48, SO, SS , S7, 69, 72, 74, 9 ı. 1 1 2, 1 22, 1 29' 13 ı. 135.

saygınlık 31, 33, 41 -44, SS , 62-63, 6S-66, 7S-76, 82, 103, 1 1 1 - 1 14, 1 18, 133, 135.

Schachcman, M. 1 14- I IS . Shils 128-130. sınıf

yönecici sınıf 1 13, l lS . ona sınıf43, 47, 49, SO, S9 , 88, 1 29- 130. hakim sınıf 2 1 , l lS . çalı§an sınif 16, 1 1 2, 13 1- 132.

Simmel, G. 98. sivil toplum l l S. siyonizm 106. Smith, A. S2, 68-69, 84, 88-91 , 94. sömürgecilik 100. sorumluluk 3 1 , 78, 82. sosyalizm 36, 61-64, 72, 94, 106, 1 12, 1 16, 123. Sovyet bloku 17, 1 12, 1 16. Spencer, H. BS-87, 9S, 99. Stalin, J. 1 12-1 13, l lS . standarda§ma 98, 1 29-1 30. S[a[Ü 16- 1 9, 2 1 , 24, 26, 3 1 , 33-34, S3 , 6 1 -66,

68, 70-71 , 7S-76, 78, 8 1 -82, 97, 109, 1 1 2, 1 19, 1 22, 1 28, 130, 132- 133, 13S-1 36, 138.

Szelenyi, 1. 1 1 6- 1 1 7.

§ark despocizmi l l S . §ardarda e§idik 28, 3S-38, 42, sı , 74, 9S ,

1 10, 122, 133 .

Marshall, T. H. 22, 29, 46, 136. tabaka 104. tabakala§ma 18, 26, 29, 3 1 -32, 40-44, SO,

S2, S8-S9, 62-6S, 67-68, 7 1 , 74-76, as. 1 10- 1 1 4, 1 19, 1 33, 1 36-138.

tarafsızlık SS. tarikada§ma ! OS . Tawney, R . H . 1 6 , 22 , 36, 1 2 1 - 1 22, 137 . ceodise 8 1 -84, 99. cevekkül 7 1 . Thaccher, M . 68. T.icmuss, R. M. 24, 1 2 1 . Tönnies, E 9 7-98. toplum üyeliği 20. toplumsal Darwincilik 86-87, 93. toplumsal deği§im IS, 24, 107, 1 19. toplumsal dı§lanma 2S, 7S. toplumsal hareketler I S , 18 , -20, 29, 103-

104, 107, 1 18-1 19.

Page 143: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel

toplumsal hareketlilik 2S, 4S. 4 7-48, S 1. S4, S7, 127, 1 29.

toplumsal kapalılık 42, 63, 6S, 76. toplumsal sistem 1 9, 27, 29, 36, 40, 4 1 , 42,

44. 4S, 46, sı. S6, 67, 8 1 , 9 1 , 1 1 4, 1 1 6, 122.

toplumsal sözle§me 100. Townsend, P. 68-69. Troçki l l S , 1 1 7. tüketim S4-S7, 63, 6S, 74, 83, !Ol , 1 13 , 1 1 8,

1 28, 130- 1 3 1 , 135 . tüketim kültürü 1 28, 1 30- 1 3 1.

ulama sistemi 108, 1 22. ussalla§tırma 64, 66. ussallık 1 9, 90-9 1 , 9S. uyarianma 86.

vasıfsızla§ma 77 . vatanseverlik 24. vergi 29-30, 38, 43, 4S, 47, 69-70, 77. 92, 1 1 2. Vietnaf!\ l l 1.

Weber, M. 4S, S9, 62-68, 7S, 76, 78, 80-82, 84, 91 , 94, 96-99, 1 18-1 19, 121 , 123-125, 137.

Wittfogel 1 14- I I S.

ya§ 1 9-20, 37, 78, 137. yabancıla§ma 17 , S2, S4, 66, 98, 1 08. Yahudilik 64, 82. yasalar

Çocuk Yasası 69. Eğitim Yasası S 1 . Ulusal Yardım Yasası 69. Stamp Yasası 2 1 .

İbrani kökenli inanı§lar 84. Yeni Zelanda 2S. yeniden bölü§üm I S , 1 7, 26, 40, 4S-47, S6,

62, 104, 1 1 2 - 1 14. 1 1 6, 1 18 - 1 19. yetenek 19, 38, 4S, 47, 49, 9S-96. Yugoslavya 1 12 . yurtta§lık 17 , 19-26, 29, 30, 39, 40, 4S , 46,

68, 7 1 . 73, 82, 97, 1 16-1 1 7, 1 2 1 - 1 23, 126, 128, 13S .

zenginlik 17 , 26-30, 37, 43-4S, S3, SS, S6 , 60, 63, 72-73. 7S-76, 78, 8 ! -83, 92-93, !03-104, 1 1 2 , 1 1 7 : 1 18, 1 22, 135, 137.

zümre 62.

DiZiN 1 43

Page 144: Bryan Turner - Turuz - Dil ve Etimoloji Kütüphanesi · 2018. 4. 6. · din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum sal e§itsizlik biçimlerinin özel