40
HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr SAYI 14 - 20 Mart 2016 1063 Sayfa 11 Sayfa 13 Sayfa 10 Türkiye, altyapı çalışmalarının tamamlanması ile birlikte Kafkaslar’a kadar uzanan bir bölgenin “lojistik merkezi” haline gelecek. EMC, 29 Şubat’ta Londra’da Tobacco Dock’da düzenlediği basın toplantısı ile 2016 yılını ‘all-flash’ yılı ilan etti. Türkiye “Lojistik Merkez” haline gelecek BT’de büyük sıçramaya hazır olun! Murat Ada Jeremy Burton Garanti Bankası, seçtiği uygulamaların API’larını sunduğu hackathon ile finans sektörünün bütünü için yaratıcı bir platforma hayat verdi. Devir, dijitalde büyüme devri Deniz Güven Özel Haber Sayfa 5 Sedef Özkan 6676 sayılı ‘Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ Resmi Gazete’de yayımlandı. Yasalaşan Ar-Ge Reform Paketi yüksek katma değerli alanlara odaklanıyor

BThaber Sayı 1063

  • Upload
    bthaber

  • View
    267

  • Download
    0

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: BThaber Sayı 1063

HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr

SAYI

14 - 20 Mart 20161063

Sayfa

11

Sayfa

13

Sayfa

10

Türkiye, altyapı çalışmalarının tamamlanması ile birlikte Kafkaslar’a kadar uzanan bir bölgenin “lojistik merkezi” haline gelecek.

EMC, 29 Şubat’ta Londra’da Tobacco Dock’da düzenlediği basın toplantısı ile 2016 yılını ‘all-flash’ yılı ilan etti.

Türkiye “Lojistik Merkez” haline gelecek

BT’de büyük sıçramaya hazır olun!

Murat Ada

Jeremy Burton

Garanti Bankası, seçtiği uygulamaların API’larını sunduğu hackathon ile finans sektörünün bütünü için yaratıcı bir platforma hayat verdi.

Devir, dijitalde büyüme devri

Deniz Güven

Özel HaberSayfa

5

Gelişen IP Teknolojileri Dünyasının

tüm yeniliklerini sunanpratik çözüm ortağınız...

Kuştepe Mh. Leylak Sk. Nursanlar İş Mrk. Kat:6 N:22 Şişli, İSTANBUL

T +90 212 252 2222 Pbx / +90 850 460 2222

www.ce-sa.com.tr | [email protected]

Sedef Özkan

6676 sayılı ‘Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ Resmi Gazete’de yayımlandı.

Yasalaşan Ar-Ge Reform Paketi yüksek katma değerli alanlara odaklanıyor

Page 2: BThaber Sayı 1063
Page 3: BThaber Sayı 1063

E-TOPLUM 3

Duvarlarla sınırları belirlenen toplumsal mahremiyet, bu duvardan eksilecek bir tuğla ile yıkılacak ve toplumsal yozlaşmanın kapıları açılacaktır. Bu sebeple bireyler ve şirketler mahremiyet konusunda hareket ederken, toplumsal mahremiyeti baz alarak hareket etmeliler. Bu noktada müşterilerini bir “toplum” olarak gören Apple, FBI’a arka kapı açmayı reddederken, bir bakıma toplumun mahremiyetini gözetiyor ve emsal haline gelebilecek bir karar almaktan kaçınıyor.

Bu konu özelinde diğer teknoloji şirketlerinin Apple’a verdiği destek büyük önem kazanıyor. Apple’ın cihaz yazılımları üzerinde açacağı “arka kapı” yazılımının, diğer şirketlerden talep edilmesine de kesin gözüyle bakılıyor. Birlikte hareket etmeye gayret eden Facebook, Yahoo, Microsoft ve Google gibi şirketler, verdikleri destekle

Kişisel mahremiyete giden yol toplumsal

mahremiyetten geçiyorSan Bernardino’da gerçekleşen terör saldırısının ardından FBI’ın, saldırganın iPhone’unda

yer alan mesaj trafiğine erişmek için Apple’dan “arka kapı” talep etmesi ve Apple’ın kullanıcı mahremiyetini öne sürerek bu talebi reddetmesiyle başlayan süreç mahkeme koridorlarına taşınmış durumda. Facebook, Google ve Microsoft gibi şirketlerin de bu konuya destek vermesiyle birlikte konuyla ilgili bir kamuoyu da oluşmaya başladı.

FBI ise talep edilen arka kapının sadece kendileri için kullanılacağının garantisini veriyor olsa da, Apple bu durumun kişilik hakları için büyük risk teşkil ettiğini ve açılacak arka kapının siber saldırganlar tarafından suistimal edilebileceğinin altını çiziyor.

Konuyu kişisel mahremiyet kavramından çıkarıp, toplumsal mahremiyet penceresinden baktığımızda resmin tamamını çok daha rahat görebiliyoruz. Apple ve diğer teknoloji şirketlerinin, FBI’ın bu tarz arka taleplerini karşılaması durumunda toplumsal olarak büyük sıkıntıların yaşanabileceği göz ardı edilmemelidir.

birlikte kullanıcılarının ve doğal olarak toplumun mahremiyetinin korunması için sağlam bir duruş sergiliyorlar.

Bireylerin de mahremiyet konusunda kişisellikten uzaklaşıp, olaya toplumun gözünden bakmaları gerekiyor. “Ben hep 50 liralık benzin alıyorum, yapılan zamlar beni bağlamaz.” şeklindeki yaklaşımlar FBI ve veri talebinde bulunan hükümetlerin elini güçlendirmekten öteye gitmeyecek. Bu yüzden bireylerin kendi kişisel hakları, özgürlükleri ve mahremiyetleri için birlik olarak ve toplum bilinciyle hareket etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde hükümetler, işlerine gelmeyen durumlarda teknoloji şirketlerinden, vatandaşların verilerini “güvenlik önlemleri” kisvesi altında talep edebilecek, bu durum beraberinde mahremiyet kavramının ortadan kalkmasıyla sonuçlanacaktır.

14 - 20 MART2016

BThaber

-Geçiş kontrol-Kimlik doğrulama

-Personel devam kontrol-Windows Logon/Login

-Mobil ve İnternet bankacılığı

Yüz

DNA

3DYüz

İris

Hareket

Ses

Parmak izi

Göz damar izi

Parmak damar izi

www.olcsancad.com+90 212 216 5080

Mahremiyet, dijitalleşen dünya ile birlikte farklı bir boyut kazandı. Son

dönemde Apple ve FBI arasındaki gerginlikle birlikte gündeme gelen mahremiyet konusunu tam olarak

kavrayabilmek için biraz daha geniş bir pencereden bakmak gerekiyor.

Ekrem Uçman

Page 4: BThaber Sayı 1063

E-TOPLUM4 14 - 20 MART2016

BThaber

Bildirgede; yaklaşık 300 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nün düzenlediği ‘Büyük Veri Analitiği ve Güvenliği Kamu Çalıştayı’nın çıktıları detaylı şekilde ele alınıyor ve şu bilgileri içeriyor: Çalıştaydan önce, Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü bünyesinde yer alan ve Oracle desteğiyle kurulan Büyük Veri Analitiği ve Güvenliği Araştırma Laboratuvarı’nın (BIDISEC) açılışı, üniversiteler, kamu, özel sektör ve STK yöneticilerinin katılımıyla yapıldı. Çalıştay; 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’nın 49. maddesi olan ‘Kamuda Büyük Veri Pilot Uygulaması Gerçekleştirilmesi’ ve 2016-2019 Ulusal e-Devlet Stratejisi ve Eylem Planı Taslağı E1.3.2 nolu ‘Kamuda Büyük Veri ve Nesnelerin İnterneti Politikalarının Geliştirilmesi ve Yaygınlaştırılması’ eylemleri doğrultusunda ve şu amaçlara yönelik hayata geçirildi: Büyük verinin analitiği ve güvenliği farkındalığını kamuda artırmak. Büyük veriler toplanırken, saklanırken, işlenirken, analiz edilirken ve güvenliği sağlanırken karşılaşılan problemleri birlikte tespit etmek, ortak akıl ile çözüm önerileri geliştirmek ve gelecek çalışmalara yön vermek. Kamuda mevcut verilerin kullanılmasının önündeki engelleri aşmak ve yeni değerler elde edilmesine katkı sağlamak. Verilerden değer elde edilirken güvenlik ve mahremiyet ihlallerinin önlenmesine yönelik katkı sağlamak . En iyi örnekleri oluşturmak. Elde edilen sonuçları raporlayarak kamuoyuyla paylaşmak. Çalıştay Başkanı Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu çalıştaydaki konuşmasında; ülkemizde büyük veri analitiği ve güvenliği konusunda karşılaşılan problemlerin belirlenmesi ve çözümü için yapılması gerekenlerle alınması gereken önlemlerin ilk kez bir kamu çalıştayında kapsamlı olarak tartışılacağını ve buradan elde edilen çıktıların ülkemizde bu alanda yapılacak çalışmalara, uygulamalara ve etkinliklere ışık

Kamuda büyük veri analitiği ve güvenliği okuryazarlığı gelişmeli

tutacağını belirtti.

Değer elde etmek için paylaşımlara ne derece açığız?

Çalıştayda; kamu kurumları, üniversiteler, özel sektör kuruluşları ve STK temsilcilerinden oluşan uzman ve katılımcılarla beraber şu sorulara ortak akılla cevaplar arandı: 1. Büyük verilerden gerçekten değer elde edebilir miyiz? 2. Büyük verilerin güvenliğini ve mahremiyetini sağlamada korkularımız nelerdir? 3. Kamu ve yerel yönetimlerin kurum verileri güvenli olarak işlenebilir mi? 4. Mahremiyet ve güvenlik nasıl sağlanmalıdır? 5. Örnek iyi uygulamalar nasıl geliştirilmelidir? 6. Değer elde etmek için paylaşımlara ne derece açığız? Mevzuat bunun için yeterli midir? 7. İhtiyaç duyulan/duyulacak olan uzmanlıklar nasıl kazanılmalıdır? 8. Kamuda hangi projeler yapılmalıdır? Sunumların ardından gerçekleştirilen ve Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu, Prof. Dr. Türksel Kaya Bensghir, Dr. Pelin Özbozkurt, Dr. Umut Demirezen ve Yusuf Tulgar’ın katıldığı değerlendirme toplantısında bu sorulara yanıt arandı.

Verilerinin güvenliği ve mahremiyeti, en önemli korkuların başında geliyor

Bugün büyük veri analitiği ve güvenliği konusunda geliştirilen teknik ve teknolojilerle yapılan uygulamalar değerlendirildiğinde; büyük veriden gerçekten büyük değer elde edilebileceği görülüyor ki Google’ın ‘Domuz Gribi Modeli’ en iyi uygulamalardan biri olarak kabul ediliyor. Ülkemizde ise STM’nin sivil havacılık çözümleri bu alanda verilebilecek en iyi gerçek örnek uygulamalardan sayılıyor. Günümüzde elektronik ortamlara güven konusu karşılaşılan ihlallerin artmasından dolayı daha çok tartışılmaya başlandı. Tehditler

devam etmesine rağmen çözüm geliştirme her zaman korkuların önünde yer almakta. Verilerin hacmi, çeşitliliği ve hızı arttıkça korunması noktasında ciddi problemlerle karşılaşılmakta. Siber güvenlik alanında yaşanan sıkıntılar sebebiyle de kamuda büyük veri alanında çalışmalar yapabilmek için sadece verilerin toplanmasının yeterli olmadığı, toplanan verilerin güvenliğinin ve mahremiyetinin sağlanması gerektiği aşikâr bir durum. Ülkemizde son dönemlerde yaşanan, kamu verilerinin güvenliği ve mahremiyetini ihlal eden olumsuz olaylardan dolayı, kamuda verilerin paylaşımı veya analizi konusunda olumsuz bir algının olduğu ve bunun da karşılaşılan en büyük korku olduğu görülüyor. Dolayısıyla verilerinin güvenliği ve mahremiyeti konusu en önemli korkuların başında geliyor. Bu korkuları giderecek seviyede yeterli kaynak bulunmaması, yeterli sayıda büyük veri uzmanı veya bilimcisinin eksikliği, kurumsal verilerin tutulması, saklanması ve paylaşılmasına yönelik mevcut politikaların ve yönergelerin bulunmaması da korkuları arttırmakta. Verileri paylaşmak için hukuki altyapının ve politikaların yetersiz olması da konuyla ilgili en büyük engel.

Kamu ve yerel yönetimlerin kurum verileri güvenli olarak işlenebilir mi?

Çalıştay sonucunda elde edilen bulgulardan birisi de; kamuda büyük veri analitiğinin güvenle yapılabileceği ve verilerin güvenle muhafaza edilebileceği çözümlerin gerek ticari gerekse açık kaynak olarak mevcut olduğudur. Dolayısıyla yeterli sayıda veri bilimcisi ve bilgi güvenliği uzmanı olan yerlerde veriler güvenle işlenebilir. Gazi Üniversitesi’nde kurulan Büyük Veri Analitiği ve Güvenliği Laboratuvarı gibi ortamlarda yapılacak çalışmalarla ülkemizde karşılaşılabilecek güvenlik zafiyetlerinin

tespitine ve karşılaşılan problemlerin çözümüne katkılar sağlanabilir. Mahremiyet ve güvenliğin sağlanması konusundaki zorlukların; alt yapı güvenliği, veri gizliliği, veri anonimleştirme, veri sentetikleştirme, veri yönetimi, anahtar yönetimi ve tepkisel güvenlik başlıkları altında gruplandığı görülmekte. Kurum ve kuruluşların da, bu esnek yapı içerisinde kendi altyapılarını ve kaynaklarını göz önünde bulundurarak gereken tedbir ve yaptırımları gündemlerine almaları gerekmekte. İyi örnekler; toplumların motivasyonunu, geleceğe güvenle bakmasını ve konuya olan ilgisini arttırmakta. Ülkemizde de, özellikle kamuda iyi uygulamaların geliştirilmesi, büyük veri analitiği ve güvenliği konusunda bundan sonra yapılacak çalışmalar için önem arz etmekte.

Veri analizine daha çok analitik katarak kamu verisi anlamlandırılmalı

Bildirgede; “İhtiyaç duyulan/duyulacak olan uzmanlıklar nasıl kazanılmalıdır?” sorusuna şu yanıt veriliyor: Büyük veri analitiği ülkemizde yeni konulardan olsa da dünyada bu konuda yeterli çözümler ve kaynaklar bulunuyor. Özellikle elektronik ortamlar aracılığıla bu eğitimlere ve bilgilere kolaylıkla erişilebilir. İhtiyaç duyulan uzmanlıklar, üniversitelerden, kamudan veya endüstriden karşılanabilir. İhtiyaç duyulan uzman açığını yetiştirmek için, lisansüstü eğitim noktasında üniversitelerde verilen eğitimler arttırılmalı, yeni programlar açılmalı, sertifika programları düzenlenmeli ve konuyla ilgili bölümlerde dersler verilmelidir. Kamu-üniversite-özel sektör iş birlikleri geliştirilerek ulusal veya uluslararası projeler yapılarak desteklerin alınması sağlanmalıdır. Ülkemizde bu alanda yapılan projelere bakıldığında; kamunun yeteri kadar projesinin olmadığı ama özel sektörün geliştirdikleri

ürünlerin veya verdikleri hizmetlerin kalitesini, kârlılığını ve fonksiyonelliğini artırmaya yönelik olarak projeler yürütmeye başladıklarını bilmek umut verici. Peki kamu tarafında ne yapmalı? Kamuda açık veri uygulamalarının yasal-yönetsel-teknik alt yapısı tesis edilmeli ve açık veri paylaşımının önü açılmalı; opengovernmentdata.org yaklaşımı temel alınarak Ar-Ge için açık veri platformları geliştirilmeli. AB de, ülkemizin de 2002 yılında şeffaflaşma ve yapılan işlere vatandaşlarında katılımını sağlama projelerinin hayata geçirilmesine yönelik Open Government Partnership Initiative (OGP) Turkey’s National Action Plan’da belirttiği hususları yerine getirmedeki isteği, açık veri kaynakları oluşturmada da göstermeli. Nesnelerin interneti (IoT) ile veri boyutunun daha da artacağı, verilerin artık her yerde olduğu dikkate alınarak, veriden değer elde edilebilecek planların yapılması, internet ve sensör teknolojilerinin geliştirilmesi, uygulamaların ve hizmetlerin artırılması ile büyük veri analitiğine hemen hemen her kurumun yakın gelecekte ihtiyaç duyabileceklerin farkında olmaları ve bu çerçevede yeni projeler geliştirmeleri gerekmekte. Veri analizine daha çok analitik katarak kamu verisi anlamlandırılmalı ve kamuda ihlal olaylarının olmadan önce tahmin edilmesi için uygun ortamlar geliştirilmeli. Sosyal medya üzerindeki verilerden faydalanılarak suçluların tespitine yönelik çalışmalar yapılmalı ve yeni projeler oluşturulmalı. Yapılan bu çalıştay gibi etkinliklerin sayısının artırılması ve ortak akılla elde edilen çıktıların kamuoyuyla paylaşılması üretkenliği arttıracaktır. Kurumların sahip olduğu büyük verilerin analiz edilmesinin, bir al-kur-sonuç al işi olmadığının farkında olunması gereklidir. Bu gerçekle kurumlar, bu analizlerden sağlıklı sonuçlar elde edebilmesi veya işlemlerin sağlıklı yürütülebilmesi için deneyimli uzmanlarla çalışılması gerektiği gerçeğiyle hareket etmeliler. Bu işlemlerin bir stratejiyle gerçekleştirilmesi, karşılaşılabilecek olumsuzlukları azaltacaktır.

Haber Merkezi ‘Büyük Veri Analitiği ve Güvenliği Kamu Çalıştayı’nın ardından elde edilen çıktıların kamuoyuyla paylaşılması

amacıyla ‘Büyük Veri Analitiği ve Güvenliği Kamu Çalıştayı Sonuç Bildirgesi’ yayımlandı.

Page 5: BThaber Sayı 1063

Sedef Özkan

E-TOPLUM 514 - 20 MART2016

BThaber

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yasalaşan ‘Ar-Ge Reform Paketi; Ar-Ge ve Yenilikte Dünya ile Yarışan Bir Türkiye İçin - Ülkemizin Kalkınmasına Daha Fazla İvme Kazandıracak ve Yüksek Katma Değerli Alanlara Odaklanan Ar-Ge ve Yenilik Sistemi’ başlığındaki paketi 29 alt başlıktan oluşmakta: Tasarım Merkezleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Tasarım, Ar-Ge Merkezlerinde Yeni Yaklaşım, Siparişe dayalı Ar-Ge ve Tasarım, Büyümede Temel Dinamik: Ortaklık ve İş birliği, Eğitim ve Yenilik, Sınırsız Ar-Ge ve Tasarım, Nitelikli İnsan Gücü, Yabancı Araştırmacılar, Temel Bilimlere Destek, İleri Düzey Araştırma, Odak Yapılar, Yeni Kurulan Teknoloji Firmalarına Finansman, Rekabet Edebilir Yerli Ürünler, Dışarıdan Temin Kolaylığı, Yenilikçi İş Fikirleri Desteği, Bilginin Değere Dönüşmesi, Öğretim Üyesi İstihdamı, Nitelikli Projeler ve Rekabetçi Ürünler, Bilişimde Yetkin Firmalar, Uyumlu ve Hedef Odaklı Programlar, Güçlü Proje Ekipleri, Çalışan Öğrenci Desteği, Güçlü Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Sağlıklı Gelişim, Hızlı Kuruluş Süreçleri, Bürokrasinin Azaltılması, Girişimci Dostu Bir Ekosistem, Planlı ve Sürdürülebilir Gelişim. Tüm bu altbaşlıklar; Tasarım Destekleri, Ar-Ge ile Sanayinin Yapısal Dönüşümü, Nitelikli İnsan Kaynağı ve İstihdam, Ticarileştirme ve Teknoloji Şirketlerinin Ortaya Çıkarılması, Üniversite-Sanayi İş birliği, Etkin Koordinasyon ve Güçlü Ekosistem hedefleri doğrultusunda hazırlandı. Tasarım merkezlerinde çalışan tasarım personelini kapsamına alan kanunla; çalışan personelin niteliğini artırmak amacıyla doktora, yüksek lisans ve lisans mezunları için farklı oranlarda gelir vergisi istisnası getirilecek. Bunun yanında temel bilimler alanları mezunlarının istihdamı de teşvik edilecek. Yükseköğretim öğrencilerine verilen burs, kredi ve her türlü nakdi yardımlara ilişkin ödemeler, TÜBİTAK tarafından

Yasalaşan Ar-Ge Reform Paketi yüksek katma değerli alanlara odaklanıyor

yapılacak. Ulusal ve uluslararası düzeyde düzenlenen bilimsel yarışmalarda ilk 3’e giren öğrencilere, ilgili dallardaki lisans programlarına yerleştirilmelerinde ek puan uygulanarak bilim alanında başarılı öğrenciler teşvik edilecek.

‘İhtisas Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’ oluşturuluyor

Yasalaşan pakete göre; araştırma, geliştirme, tasarım ve yenilik projeleri ile üniversite-sanayi iş birliği faaliyetleri sonucu elde edilen gelir, döner sermaye işletmesinin ayrı bir hesabında toplanacak. Bu gelirlerden herhangi bir kesinti yapılmayacak. Bu kapsamda görev yapan öğretim elemanına ödenecek gelirin yüzde 85’i, vergi kesintisi olmadan, ilgili öğretim elemanına ödenecek. Bu kapsamda değerlendirilecek proje ve faaliyetlere, öğretim elemanının müracaatı doğrultusunda, üniversite yönetim kurulunun izni ile karar verilecek. Aynı sektör grubunda ve bu sektör grubuna dahil alt sektörlerde faaliyet gösteren girişimcilerin yer aldığı tematik teknoloji geliştirme bölgeleri olarak ‘İhtisas Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’ oluşturuluyor. Bu bölgedeki girişimcilerin Katma Değer Vergisi Kanunu

kapsamındaki teslim ve hizmetleri, KDV’den istisna olacak. KOSGEB tarafından desteklenen araştırma ve geliştirme, tasarım ve yenilik faaliyetlerine ilişkin görevlendirilen öğretim elemanlarıyla kamu görevlileri ve hizmetinden yararlanılacak diğer kişiler için yapılacak harcamalar, KOSGEB bütçesinden gerçekleştirecek. Teknoloji geliştirme bölgesiyle ilgili başvurular kurucu heyetin yanı sıra yönetici şirket tarafından da yapılacak. Oluşturulacak değerlendirme kurulu, başvuruları değerlendirecek. Kurulda, Bakanlık Bilim ve Teknoloji Genel Müdürünün başkanlığında, Maliye, Çevre ve Şehircilik ile Kalkınma Bakanlıkları, YÖK, TÜBİTAK, TOBB, KOSGEB ve teknoloji konusunda faaliyet gösteren bir özel kuruluştan birer temsilci yer alacak. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, gerekli görmesi halinde teknoloji geliştirme bölgelerindeki kira üst limitlerini belirleyebilecek. Bölge kuruluş kararının Resmi Gazete’de yayımlanması tarihinden itibaren; yönetici şirketin kuruluşu bir yıl içerisinde sonuçlandırılacak ve bölge en fazla 3 yıl içerisinde faaliyete geçirilecek. Yönetici şirketin, üçer aylık

dönemler halinde kendisine ve bölgede bulunan girişimcilerin faaliyetlerine ilişkin verileri Bakanlığa gönderme yükümlülüğündeki süre kaldırılıyor. Teknoloji geliştirme bölgelerinde, yabancı uyruklu Ar-Ge personelinin yanı sıra tasarım personeli de yer alacak.

Tasarım faaliyetleri gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulacak

Ar-Ge projelerinin daha kısa sürede ve daha düşük maliyetle tamamlanarak ticarileşmeye hazır hale gelmesi için proje kapsamında yurt dışından yapılacak alımlar gümrük vergisi, her türlü fon, damga vergisi ve harçtan müstesna tutulacak.

Yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinde olduğu gibi, ülke açısından stratejik önemi haiz olan tasarım faaliyetlerinden elde edilen kazançlar da 31 Aralık 2023’e kadar gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulacak. İhtisas teknoloji geliştirme bölgelerinde çalışan tasarım personelinin görevleri ile ilgili ücretleri de 31 Aralık 2023’e kadar her türlü vergiden istisna tutulacak. 31 Aralık 2023 tarihine kadar uygulanmak üzere, ihtisas teknoloji geliştirme bölgelerinde

faaliyette bulunanlara gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından sağlanan sermaye destekleri, beyan edilen gelirin veya kurum kazancının yüzde 10’unu ve öz sermayenin yüzde 20’sini aşmamak üzere, ticari ve kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılacak. İndirim konusu yapılacak tutar yıllık olarak 500 bin lirayı aşamayacak. Bu oranları ve parasal sınırı yarısına kadar indirmeye veya dört katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkili olacak. Kamu kurum ve kuruluşları tarafından desteklenen projelerde görevli bursiyerler de sigortalı sayılacak.

Girişimcilerin finansmana erişimi kolaylaştırılıyor

Kanunla, teknogirişim sermayesi desteğinin, girişimcilerin ihtiyaçlarına göre daha etkin bir şekilde verilebilmesine yönelik olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na yetki veriliyor. Teknoloji alanında orijinal bir fikri olan ancak bunu hayata geçirecek yeteri kadar finansmana sahip olmayan girişimcilerin finansmana erişimi kolaylaştırılacak. Bu kapsamda, girişimcilere tahsis edilen desteklerin belirli bir bölümü Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilecek. Rekabet öncesi iş birliklerine proje bedelinin yüzde 50’sine kadar olan kısmı geri ödemesiz olarak desteklenebilecek. Ar-Ge ve tasarım imkân ve kapasiteleri kısıtlı olan özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler, sözleşme çerçevesinde siparişe dayalı olarak Ar-Ge veya tasarım merkezlerinde gerçekleştirilen Ar-Ge ve tasarım harcamalarının belirli bir kısmını beyanname üzerinden indirim konusu yapabilecek. Türk Tasarım Danışma Konseyi’nin önerileri doğrultusunda, tasarım yarışmalarında sergilenen tasarımların tescil giderleri, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesine konulacak ödenek imkânları çerçevesinde geri ödemesiz olarak desteklenebilecek.

6676 sayılı ‘Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair

Kanun’ Resmi Gazete’de yayımlandı.

Page 6: BThaber Sayı 1063

E-TOPLUM6 14 - 20 MART2016

BThaber

Türkiye’nin dijital geleceğine liderlik etmeyi hedefleyen Vodafone, KOBİ’leri yarına hazırlamaya yönelik çalışmalarına TÜSİAD işbirliğiyle devam ediyor. İşbirliğiyle ilgili düzenlenen basın toplantısında paylaşılan Yarına Hazırım Raporu’nda Türkiye’deki işletmelerin yarına hazır olmasının önemine değinilerek, Dijitalleşme Endeksi bulguları paylaşıldı. Rapor sonuçlarına göre, Temmuz 2014’ten bugüne kadar 41 bin KOBİ Yarına Hazırım Platformu’ndan faydalandı ve Türkiye’nin dijitalleşme endeksi yüzde 48’den yüzde 53’e çıktı.

Vodafone ve TÜSİAD arasındaki işbirliği kapsamında, “Yarına Hazırım” projesi ile ortaya çıkan tespitler, TÜSİAD-Bilkent Üniversitesi BTF tarafından analiz edilecek ve çözüm önerileri belirlenecek. Böylece firmaların daha fazla dijitalleşmesi ve bunun sonucunda ülkemizin dijitalleşme yarışında çok daha üst sıralara çıkması hedefleniyor.

Toplantıda konuşan Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy şunları söyledi: “Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 95’ini KOBİ’ler oluşturuyor. Gelecekteki olası değişiklikler karşısında ayakta kalmalarını sağlamak için KOBİ’leri daha verimli hale getirmek son derece önemli.

STM Savunma Teknolojileri ve Mühendislik’in (STM) Ankara’da kuracağı ve dünyada sadece birkaç ülkede bulunan Siber Füzyon Merkezi’yle Türkiye, henüz ortaya çıkmamış siber saldırı tehditlerini önceden tespit edebilecek. Bu amaçla STM, ‘yeni nesil siber güvenlik merkezi’ olarak tanımlanan yapıyı Türkiye’de kurmak için kolları sıvadı. Fizikte ‘iki elementin nükleer reaksiyonla bir araya gelip daha ağır bir element oluşturması’ anlamında kullanılan ‘füzyon’, artık siber güvenlik teknolojilerinin de gündeminde. Benzer şekilde siber füzyon; farklı kaynaklardan gelen verilerin birleştirilip, yapay zekâ

KOBİ’ler dönüşüyor ama hala alınacak çok yol var

Siber tehditlere karşı proaktif kalkan

Ülkemizde işletmelerin dijital haritasını oluşturma hedefiyle Temmuz 2014’te sunduğumuz Yarına Hazırım Platformu ile KOBİ’lere Vodafone kullanıcısı olsun veya olmasın hiçbir ücret ödemeden dijitalleşme endeksini hesaplama ve verimliliklerini artıracak teknoloji çözümlerine ulaşma imkânı sunuyoruz. Yarına Hazırım Platformumuz kurulduğu günden bugüne 2 milyon defa ziyaret edildi. Toplamda 41 bin işletme dijitalleşme endeksini hesapladı ve ihtiyaçlarını öğrendi. Lansmanımızdan bu yana

algoritmalarıyla analiz edildiği ve devamında ‘makine öğrenmesi’ denilen mekanizma ile anlamlı hale getirildiği yeni nesil bir yaklaşım. Çok farklı disiplinleri bir araya toplayan bu yöntem, siber tehdit istihbaratı ile topladığı parametreler arasında ilişki kurarak, tehdidi önceden tespit etmeye ve saldırı gerçekleşmeden hazır olmaya yönelik proaktif bir metot olarak tanımlanıyor. STM Genel Müdürü Davut Yılmaz, bu çalışma ile ilgili şu detayları paylaştı:

“Fizikteki füzyonun siber uzaya uyarlanmış versiyonu olan siber füzyon, yeni nesil siber savunma konsepti. Klasik siber güvenlik konsepti; bir sistemi siber saldırılara karşı

yaptığımız çalışmalarla Türkiye’de işletmelerin dijitalleşme endeksini yüzde 48’den yüzde 53’e çıkardık. Türkiye’nin dijitalleşme endeksini yüzde 75’e çıkarmak için çalışıyoruz.”

TÜSİAD Yönetim Kurulu Yedek Üyesi ve Bilgi Teknolojileri ve Telekomünikasyon Çalışma Grubu Başkanı Erol Bilecik, şunları söyledi: “Türkiye’nin uluslararası rekabet endekslerinde anlamlı bir sıçrama yapabilmesi için bilime, inovasyona ve dijitalleşmeye daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor. Bunu her ortamda tekrarlıyoruz.

gözetleme ve saldırı olduğu anda, eğer tespit edebilirse saldırıyı engellemeye çalışma şeklinde. Yeni nesil konsept ise pek çok kaynaktan gelen verileri yapay zeka mekanizmaları ile füzyona tabi tutarak, saldırı gerçekleşmeden saldırıdan haberdar olmaya, saldırının karakteristiğine göre savunma operasyonunu otomatik olarak kurgulamaya ve saldırı gerçekleştiği anda saldırıyı püskürtmeye dayalı, çok katmanlı, çok disiplinli bir çözüm. Mühendislerimiz tarafından özgün olarak geliştirilen bu sistem, ülkemiz için çok faydalı olacak.”

STM’nin önümüzdeki ay Ankara’da faaliyete geçireceği Siber Füzyon Merkezi ile sadece bilinen

Ancak veriler bize gösteriyor ki bu alanlarda henüz öncü konumda değiliz. Özellikle KOBİ ölçeğindeki firmalarımızın daha kat etmesi gereken uzunca bir yol var.”

Bilkent Üniversitesi–TÜSİAD BTF Direktörü Prof. Dr. H. Altay Güvenir ise şöyle konuştu:

“BTF olarak Türkiye’nin dijital dönüşümüne katkı sağlamayı hedeflemekteyiz. Türkiye ekonomisinde KOBİ’ler çok önemli bir yer tutuyor. Dolayısıyla, KOBİ’lerin dijitalleşmesi tüm

siber tehditler değil, henüz ortaya çıkartılmamış, gelişmiş karmaşık metotlar kullanan yeni tehditler de saldırıdan önce tespit edilebilecek

Türkiye’nin dijitalleşmesinde çok önemli bir etken. Vodafone, Türkiye’deki KOBİ’leri temsil ettiğini düşündüğümüz firmaların, “Yarına Hazırım” projesi kapsamında çıkardığı tespitlerini, BTF ile paylaşıyor. BTF olarak bu bilgileri çeşitli makine öğrenmesi ve veri madenciliği teknikleri kullanarak analiz edeceğiz. Bu analiz sonucunda KOBİ’lerde bilgi teknolojilerinin kullanımı konusundaki durumu görme fırsatı bulacağız.”

ve bunlara karşı önlem alınabilecek. STM’nin Siber Füzyon Merkezi’nde; zafiyet yönetimi, siber tehdit istihbaratı, tehdit savunma operasyonu, siber harekât merkezi ve olay müdahale yönetimi yetenekleri, özellikle üst seviye yöneticilerin siber olayların yönetiminde inisiyatif almasına imkân sağlayacak yenilikçi harp oyunları yöntemleriyle birleştirilerek, modern bir siber güvenlik yaklaşımının uygulanmasına imkân sağlanacak. Merkezde sadece siber güvenlik uzmanları değil; büyük veri, veri bilimi, istatistik, matematik, doğal dil işleme, görüntü ve ses işleme gibi farklı disiplinlerden uzmanlar da görev alacak.

Haber Merkezi

STM Genel Müdürü Davut Yılmaz

Yarına Hazırım Platformu kurulduğu günden bugüne 2 milyon defa ziyaret edildi. 81 il ve 37 farklı sektörden 22 bin işletmenin doldurduğu Dijitalleşme Endeksi uygulamasından elde edilen bazı sonuçlar:• Türkiye’nin ortalama

dijitalleşme skoru yüzde 53 olurken, en büyük şehirlerin skorları yüzde 50 ile yüzde 62 arasında değişiklik gösteriyor.

• En dijital şehirler; Kayseri yüzde 62, Bursa yüzde 58, Konya yüzde 57, Muğla yüzde 56.

• Dijital dönüşümde potansiyel artış beklenen şehirler; Denizli yüzde 52, Kocaeli yüzde 52, İzmir yüzde 51, Adana yüzde 51, Ankara yüzde 50.

• Türkiye’deki şirketlerin yüzde 80’ini barındıran 12 büyük şehirden sadece 6’sı Türkiye ortalamasının üzerinde.

• En büyük 12 şehirden 7’sinde şirketlerin yüzde 70’inden fazlasının dijitalleşme skoru 70’ten düşük.

• En büyük sektörlerden sadece 7’si Türkiye ortalamasının üzerinde.

• En dijital sektörler; Teknoloji yüzde 64, otomotiv yüzde 61, turizm yüzde 60, sağlık yüzde 58.

• Dijital dönüşümde en yüksek potansiyele sahip sektörler; ulaşım yüzde 52, gıda yüzde 51, tekstil yüzde 51, elektrik yüzde 51, inşaat yüzde 50, perakende yüzde 43. Toplam şirket sayısının yüzde 39’una karşılık gelen ve dijitalleşme seviyeleri çok düşük olan inşaat, gıda, tekstil ve perakende gibi nispeten daha büyük sektörlerde önemli fırsatlar söz konusu.

Tüm şirkeTlerİn saDece YüzDe 40’i orTalama DİjİTalleşme skorunun üzerİnDe

Page 7: BThaber Sayı 1063
Page 8: BThaber Sayı 1063

8 E-TOPLUM Edip Emil Öymen [email protected]

Watson başkan olsun

Mangala teknoloji istemeyiz

Uluslararası iş yönetimi okulu INSEAD, Singapur Sosyal Sermaye Liderlik Kurumu HCLI ve insan kaynakları çözümleri sunan Adeco tarafından hazırlanan Küresel Yetenek Rekabetçiliği İndeksi’nde Türkiye 109 ülke içinde 63’üncü sırada. (Global Talent Competitiveness Index 2015-16)

346 sayfalık rapor, 61 değişken üzerinden ülkelerin yetenek geliştirme ve bunu elinde tutma becerisini araştırıyor. İndeksten amaç, bir ülkenin eğitim politikası ile insan kaynakları (istihdam) eşleştirmesini doğru ve etkin yapıp yapmadığına bakmak. Bunu en iyi yapan ülke, birinci sıradaki İsviçre. Onu Singapur, Lüksemburg, ABD, Danimarka, İsveç, İngiltere izliyor.

Türkiye’nin üst komşuları Meksika,

Ermenistan ve Kolombiya. Alt komşuları Moldova, Arjantin, Ukrayna, Brezilya.

İndeksteki 61 değişken, 6 tane ölçütte özetlenmiş: Türkiye, fırsat sunma konusunda 51’inci sırada. Ama ülke dışındaki yeteneği cezbedemiyor: 105’inci sırada. Küresel bilgi becerileri konusunda 45’inci. İstihdama yarayan beceriler başlığı altında sıralanan ortaöğretim mezunu işgücü, işçi verimliliği gibi değişkenlere baktığımızda 69’uncu. Örgün eğitim, üniversite eğitimine erişim, PISA’ya göre okuma, matematik, fen eğitiminde durum, ömür boyu öğrenme v.b. başlığı altında “Kendini Geliştirme” (Grow) listesinde 62’inci. Sürdürülebilirlik, çevre performansı gibi “Elindekini Koruma” (Retain) listesinde ise 48’inci.

Küresel Yetenek Rekabetçiliği

14 - 20 MART2016

BThaber

Bir ABD başkan aday adayı, “Şimdi ben en meşhur caddede (New York 5’inci Cadde’de) birini vurup öldürsem, tek bir oy bile kaybetmem” diyebiliyor. Yine aynı kişi, “Yetersiz eğitimlileri seviyorum. Bugüne kadarki başarımı, onlara borçluyum. Böyle devam edeceğim,” diyebiliyor. Yine, “Ben tamahkar ve hırslıyım. Parayı seviyorum. Hırs, hırs, hırs” diyebiliyor. Bu kişi, Amerika’daki engin medya özgürlüğü sayesinde karikatüristlerin, medyanın, tv sohbetçilerinin alay konusu. Ama adım adım, partisinin başkan adaylığına doğru ilerliyor: Emlak imparatoru Donald Trump.

Her hafta dünyanın hallerini sağlam yorumlarla aktaran The Economist, evvelki hafta Trump’ı kapağına Sam Amca kılığında taşıdı. Yanda görüyorsunuz: “Really?” Yani, saf ve iyi niyetli açıdan bu sözcük, “Gerçekten mi?” demek. Ama hınzır ve kötü niyetli açıdan aynı sözcük, “Yok daha neler! Ay inanmıyorum! Gerçek olamaz!” demek.

Dünya Ekonomik Forumu’nun blogu’nda bu konuda şu yorum yapıldı: “Acaba Amerikan Başkanlığı için IBM’in Watson (adlı über süper bilgisayarı) aday olsa?” Pardon? Başkan aday adayları o kadar yetersiz görünüyor ki, hazır tam şu sırada robotlar, şeylerin interneti konuları ayyuka çıkmışken ABD için de Mr Watson neden “başkan” olmasın? DEF gibi gayet ciddi ve yön gösterici bir kurumun

Hürriyet gazetesinin 10 yıl önce 3 Temmuz 2006’daki haberiydi: Yozgat’ta antik Pteria kentini aramak amacıyla Kerkenes Dağı’nda ODTÜ ve Chicago Üniversitesi’nden kazı ekibi, çanak antene alüminyum folyo sararak, bunu güneşe doğrulttu. Uydu alıcısı kısmına da tencere oturttu. Güneş ışığıyla yaprak dolma pişirdiler. Reçel, komposto, marmelat ve çips de yaptılar. Adına da Güneş Ocağı dediler.

Haber, bir Zihni Sinir Procesi gibi sunulmuştu. Oysa, güneşi fazlasıyla bol, gelişmekte olan bir çok ülkede Güneş Ocağı biliniyor, kullanılıyor. Hatta, ABD’de Cornell Üniversitesi’nde Güneş Ocakları Küresel Ağı (SCIN) diye bir de Ar-Ge merkezi var. Nikaragua’lı bir kadın kooperatifiyle ortaklaşa proje üretiyorlar. Güneşi gökyüzünde izleyerek gün boyu azami enerjisinden yararlanan hareketli modeller yapıyorlar. Sadece pişirme

Euro verdi. Proje iptal. İkinci inovasyona bakalım:

MIT hocası David Wilson, gündüz güneş ışığını depolayan, akşam yemek pişirmede kullanan bir cihaz yaptı. Wilson Solar Grill’deki mercek, bir konteynerdeki

için değil, gıda kurutma ve kahve kavurma için “ayarlı” modeller de...

Sırada bir inovasyon haberimiz var: Gelişkin Güneş Ocağı PhotonGrill’de metal yok. Şişirilebilir hafif yanmaz bir plastik malzeme var. Şişince çanak antene benziyor. Güneşten gelen ısı, iç yüzeyi parlak çanak vasıtasıyla çanak odağında yoğunlaşıyor. Odağa yerleştirilen tencere tabanında ışık, ısı enerjisine dönüşüyor. Bu cihazı üretmek için Kickstarter’dan 100 bin Euro istediler. Ama sadece 158 kişi 34 bin 617

litrum nitratı eritiyor. Bu, pil görevi yaparak güneş enerjisini 25 saat saklayabiliyor. Ama bu proje de Ar-Ge düzeyinde kaldı. Projeden 2013’ten beri ses yok. Millet, klasik mangalına teknoloji istemiyor anlaşılan.

blogu’nda böyle bir sorunun tesadüfen sorulmadığı muhakkak.

Dahası var... ABD’nin en ağırbaşlı gazetesi Washington Post da aynı konuda bir makale yayınlamaz mı? “Siz Trump’dan mı kaygılanıyorsunuz? 100 yıl içinde robotlar başkan olabilir.”

Watson, IBM’in süper bilgisayarı. Büyük veriden anlam çıkartan bir veri analizcisi. Watson için vakıf var, Facebook sayfası, sitesi de... Yapay zekanın kralı şimdilik o. Kuantum bilişime doğru giderken, daha ileri Watsonlar çıkacak. Ama acaba bunlar, bazı işlemleri pek hızlı yaptıkları, kopyaladıkları kadar “bir insan gibi” de düşünebilecek mi? Fütürist Ray Kurzweil’e inanacak olursak, “İnsan-makine ayrımının kalmayacağı bir tekilliğe

(singularity) gidiyoruz.” Watson’un Mr President’liği

mümkün değil ama, bize pek uzak, pek lüks, pek yabancı bu tartışma (a) ABD’de şu sıradaki başkan aday adayları hakkında “al birini vur ötekine” umutsuzluğuna işaret ediyor, (b) veri temelli ekonomisiyle ileri bir bilgi toplumunda siyasette yaratıcı ve yenilikçi fikirlerin nasıl oluştuğunu ve kamuoyunda nasıl tartışıldığını gösteriyor. Tabii ki her şeyin başı Anayasa’ları. Bağımsızlık Savaşı sırasındaki kavga döğüş, varoluş-yok oluş kargaşasında dahi bugün için bile en liberal anayasayı düşünebilmişler. Özgür düşünce, inovasyonun oksijeni.

Bütün bunlar bir yana, Obama’nın 2007’de sosyal medyayı kullanarak yaptığını, bugün Trump çok daha gelişkin bir teknolojiyle yapıyor. Bu, ayrı bir yazı konusu.

Page 9: BThaber Sayı 1063

Türkiye Bilişim Vakfı (TBV), MasterCard, Vodafone Türkiye, Intel, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Novusens Akıllı Şehirler Enstitüsü’nün ortaklaşa yürüttüğü Türkiye Akıllı Şehirler Değerlendirme Raporu kamuoyu ile paylaşıldı. Türkiye’nin akıllı şehirler konusundaki mevcut resminin ortaya koyulduğu çalışmada; ulaşım, enerji ve su alanlarında ortaya çıkan çarpıcı sonuçların yanı sıra önümüzdeki dönemde atılacak adımlar ve hayata geçirilecek projelerin detayları aktarıldı.

Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı, MasterCard Genel Müdürü Yasemin Bedir, Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy, Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, Novusens Akıllı Şehirler Enstitüsü Kurucu Ortağı Berrin Benli ve İTÜ Bilgisayar Bilişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sema F. Oktuğ’un katılımıyla gerçekleşen basın toplantısında, her paydaş kendi alanlarında yaptıkları çalışmaları ve oluşturdukları çözüm önerilerini paylaştılar.

Tüm yapılar arasında işbirliği şart

Açılış konuşmasını yapan TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı, teknolojinin bugün geldiği noktaya kadar geçen süreyi çarpıcı örneklerle aktardı. MasterCard Genel Müdürü Yasemin Bedir ise şu bilgileri verdi:

“Bizim için “Akıllı şehir” teknolojileri; vatandaşların hayatını daha iyi, daha akıcı, daha verimli hale getiren şehirdir. Günümüzde şehirlerin yaşanılası olması için “akıllı” olması gerek. Dolayısıyla durum analizi yaparak nerede olduğumuzu bilmek, ne yapılacağının adımlarını belirlemek için önemli. Yapılabilecek birçok şey var. Ama bunların hiçbirisini yalnız yapmak mümkün değil. Devletlerin, teknoloji şirketlerinin, iş sahiplerinin ve kent sakinlerinin el ele vermesi çok önemli.”

Daha üretken şehirlerimiz olabilir

Güçlü internet altyapıları, bulut bilişim ve Nesnelerin İnterneti dediğimiz yeni teknoloji dalgasıyla birlikte veri üreten sensörler, birbirleriyle konuşan cihazlar yaşadığımız

Her şey ‘daha yaşanabilir’ şehirler için…

kentleri de şekillendiriyor. Bu yorumu yapan Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, akıllı şehirleri odaklarına aldıklarını, pek çok kamu kuruluşu ve belediyeyle ortak projeler geliştirdiklerini söyledi. Aydın, şöyle devam etti:

”Nesnelerin İnterneti konusunda uçtan uca çözümler sunuyoruz. Özellikle akıllı ulaşım, akıllı mağazalar, akıllı fabrikalar, akıllı evler ve

şehirler konusunda Türkiye’de pek çok çalışma yürütüyoruz. Birçok belediyede otobüs hattı optimizasyonu, yolcu güvenliği ve bilgilendirme sistemlerini iş ortaklarımız ile hayata geçiriyoruz. Proje ortaklarımızla hayata geçirdiğimiz ‘Akıllı Şehirler Raporu’ da bu konuya verdiğimiz önemin bir göstergesi. Çünkü dünyanın en hızlı büyüyen 10 şehrinden 4’ü Türkiye’de. Önümüzde hem

büyük bir fırsat hem zorunluluk var. Nesnelerin İnterneti dönüşümünün gerisinde kalmayıp bu akıma öncülük etmemiz, şehirlerimizi daha yaşanabilir ve daha üretken hale getirmemiz gerek.”

“Daha çok insanın yoğun olarak şehirlerde yaşadığı ve akıllı teknolojilere ihtiyacın arttığı bir geleceğin bizi beklediği düşünülürse, bu oranın yeterli olmadığı ve

dijitalleşmede daha çok yol kat edilmesi gerektiği de anlaşılacaktır” diyen Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy da şu yorumu yaptı: “Bu noktada, başta belediyelerimiz olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, dijital inovasyonları vatandaş tabanına indirmesi ve tam performansla uygulaması önem taşıyor.”

BİLİŞİM DÜNYASI 914 - 20 MART2016

BThaber

İTÜ Bilgisayar Bilişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sema F. Oktuğ yaptığı konuşmada Akıllı Şehir uygulamalarına giden yolda uzman yetiştirilmesi ve araştırma birliğinin sağlanması için üniversitelerin önemine dikkat çekti. Novusens Akıllı Şehirler Enstitüsü Kurucu Ortağı Berrin Benli ise 3 Haziran 2015 – 18 Ocak 2016 tarihleri arasında Türkiye’nin büyükşehir belediyelerinde, bu şehirlere bağlı idareler ile ilçe belediyelerinde, sular idarelerinde ve enerji dağıtım şirketlerinde gerçekleştirilen çalışmanın detaylarını ve Türkiye Akıllı Şehirler Hazırlık Değerlendirme Raporu’nun sonuçlarını paylaştı: • Akıllı şehir projelerinin

gerçekleştirilmesinde belediyelerin karşılaştıkları finansman güçlüklerini gidermek amacıyla merkezi kaynakların yardımıyla bir fon oluşturulması.

• STK, üniversiteler ve diğer belediyelerle işbirliğinin daha da geliştirilmesi, projelerin başarısı için gerekli başarı faktörlerinden biri olarak kurumlar arasında işbirliğini ve sinerjiyi artırıcı çalışmaların başlatılması.

• Akıllı şehir uygulamalarının veriye dayalı olmalarından dolayı, ilgili kurumların uygun veri setlerini mahremiyet ilkelerini dikkate alarak kullanıma açmasının sağlanması.

• Akıllı şehirler konusundaki bilgi ve deneyim eksikliği ile ele alındığında, uygulamalarda yetkin insan kaynağı önem kazanıyor. Akıllı şehir projelerindeki insan kaynağı yetersizliği giderilmeli.

• Yenilikçi yaklaşım, kurumların akıllı şehirler konusundaki gelişmeleri içselleştirerek, şehrin ihtiyaçlarına göre hızlı bir şekilde adapte edebilmelerini gerektirmekte.

• Vatandaş odaklı, toplumsal inovasyonu hedefleyen,

kullanıcılarla üreticilerin birlikte ürün ve hizmetleri tasarlayıp geliştirdikleri ortamların oluşturulması. Vatandaşların akıllı şehir platformları aracılığı ile şehre dair karar verme mekanizmalarına dahil edilmesi.

• Akıllı şehirler konusunda ulusal strateji, kentsel dönüşüm, standartlar, işbirliği, sistemlerin birlikte çalışabilirliği, kurumlar arası veri alışverişi gibi konularda mahalli idareler ile ilgili kuruluşlara yönelik tavsiyelerde bulunacak bir ulusal mekanizmanın hayata geçirilerek ve İl düzeyinde akıllı şehir çerçevesinde yapılacak BT odaklı strateji, yatırım ve uygulamalar konusunda eşgüdüm sağlanması için koordinasyon mekanizmasının kurulması ile birlikte yatırım kararlarının etkinliğinin arttırılması, mükerrer yatırımların azaltılması ve kaynak tasarrufu sağlanması mümkün olabilecek.

• Akıllı şehir projelerinin gerçekleştirilmesinde belediyelerin karşılaştıkları

finansman güçlüklerini gidermek amacıyla merkezi kaynakların yardımıyla bir fon oluşturulması ve bu fonun belirlenen alanlarda, istenilen şartlara ve standartlara sahip projelerin belli bir oranda desteklemesinin, kavram sınama projelerinin teşvik edilmesinin sağlanması. Ayrıca kurumlar arasında eksikliği hissedilen işbirliğini ve sinerjiyi arttırıcı çok ortaklı PPP modeline sahip projelerin desteklenmesi (birden fazla belediye, üniversite, STK, şirket gibi)

• İlgili kurumların halen kullanıma açık mevcut verilerini başka bilgi sistemleri tarafından okunabilecek (machine readable) şekilde kullanıma açmalarının sağlanması ve kurumların sosyal fayda yaratabileceğine inandıkları uygun veri setlerini mahremiyet ilkelerini dikkate alarak yaşayan laboratuvarlar (living lab), ‘hackathon’ gibi yapılar ve organizasyonlar aracılığı ile kullanıma açılması;

• Ülke çapında ve özellikle kalkınmakta olan

bölgelerde hem akıllı şehirler konusunda bilgi ve deneyim eksikliğini giderecek hem de BT konusunda uzmanlığı ve kapasiteyi arttıracak eğitimler verilmesi, etkinlikler düzenlenmesi ve akıllı şehir projelerindeki insan kaynağı yetersizliğinin giderilmesine katkıda bulunulması;

• Dünyadaki değişik bölgelerde yer alan başarılı akıllı şehir modellerinin incelenerek, dönüştürülmeye çalışılan veya yeni kurulan şehirler için uygulama modelleri geliştirilmesi ve değişik ölçekteki şehirler için ayrı yol haritaları hazırlanması;

• Ülkemizde başarılı akıllı şehir uygulamalarının, diğer il, ilçe ve kurumlarca uygulanabilmesi için işbirliği çalışmalarının başlatılması;

• Kavramların ve uygulama modellerinin küçük ölçekte uygulanarak değerlendirilmesi ve başarılı bulundukları takdirde zaman ölçeklerinin büyütülerek, yaygınlaştırılmaya çalışılması.

raporDa öne çikan başliklar

Page 10: BThaber Sayı 1063

BİLİŞİM DÜNYASI10 14 - 20 MART2016

BThaber

EMC, 29 Şubat’ta Londra’da Tobacco Dock’da düzenlediği basın toplantısı ile 2016 yılını ‘all-flash’ yılı

ilan etti, bu isimlendirmeye yanıt olan çözümlerini de EMC Quantum Leap (Büyük Sıçrama) mottolu toplantısında tanıttı. EMC’nin beklentisi, depolamada geleneksel disk tabanlı uygulamaların geride kalması. All-flash pazarında halen yüzde 40 paya sahip olan EMC, Flash ekseninde büyüme beklentisi ve müşterilerinin veri merkezlerini modernize edebilmesi adına portföyünü de genişletti. Lansman kapsamında VMAX All Flash ve DSSD D5 ile flash portföyünü daha da genişleten EMC, VNX serisinin all-flash konfigürasyonlarını ve Xtreme IO all-flash yapısını zenginleştirdi. VMAX bu kapsamda yeniden

BT’de büyük sıçramaya hazır olun!

tanımlanarak VMAX All Flash ile modern veri merkezinin flash ekseninde değerini artırmayı hedefliyor.

Hem daha ekonomik hem de daha etkili ve hızlı

Pazardaki ilk all-flash dizilimi olan VMAX All Flash, yeni bir bakım paketi olan Xpect More ile kullanıma sunuluyor. Bu paket, flash dayanıklılık korumasında kapsamını genişletirken, ‘ömür boyu sabit fiyat’ bakım modelini de kullanıcıya sunuyor. Quantum Leap toplantısında tanıtılan bir yenilik de ‘flash depolamada önemli bir sıçrama’ olarak

tanımlanan DSSD D5 oldu. BT iş yükünü hafifletmeyi ve süreçlere hız kazandırmayı amaçlayan, ‘raf ölçekli flash’ olarak BT literatürüne yeni bir kategori kazandıran DSSD D5, bütünüyle yeni bir mimariyi ortaya koyuyor ve en yoğun veri odaklı uygulamaların karmaşasına karşılık, bunların gerçek zamanlı izleme ve gerçek zamanlı analizine odaklanıyor. Veri ve kontrol yapısı böylece birbirinden ayrılırken, gerçek zamanlı analiz ve hız adına Oracle, SAS, Hadoop için de uygun olan bu yapı, uygulama dünyasındaki karmaşayı en aza indiriyor. Flash’ın diskten daha düşük bir maliyeti var ve bu yönüyle fazlasıyla ekonomik. Mekanik sürücüler geride kalırken, veri merkezini ölçeklendirmek flash ile kolay hale geliyor. Bu, ‘sektörde bağlantı bazında en esnek Flash yapı’ olarak tanımlanırken, veriyi bulutta konumlandırabilmek, genel ve özel bulut arasında kolay geçiş için bir Gateway var. Bu, aynı zamanda veri merkezi modernizasyonunda da yeni bir eğilim.

Artan veriye uyum sağlamak gerek

Toplantıda açılış konuşmasını EMC Information Infrastructure CEO’su David Goulden yaptı. BT dünyasının, markaların ve tüketici ihtiyaçlarının tepeden tırnağa değiştiğine

işaret eden David Goulden’e göre, 4. Sanayi Devrimi’nden IoT’ye, yenilikler katlanarak artıyor. Tüm bunlar da ‘artan veri’ demek. Bu gelişim ışığında, modern dünyada iş dünyası da çeviklik, etkinlik, ihtiyaçları karşılama fırsatları ve hız istiyor. “Kullanıcıların bu

önceliklerine yanıt olarak, artık modern veri merkezi de flash, bulut ve yazılım tanımlı olmak zorunda” saptamasını yapan Goulden, bu yeni dünyada VMAX All-Flash, DSSD D 5 ve Xpect More üçlüsünün yatırım yapanlar için bütünsel çözüm sunacağını vurguladı.

Depolama yapısı; mobilite ve IoT gibi unsurların etkisiyle baskı altında. Bugünün gelişen ihtiyaçları için flash’ı en doğru çözüm olarak tanımlayan

EMC, 2016’yı ‘all-flash’ yılı ilan etmekle kalmadı. Performans odaklı, kurumsal seviyede, esnek, ekonomik ve paylaşılan bir kaynakla yeni bir portföy

oluşturdu. 5 yıllık bir çalışmanın sonucu olan konsept, karmaşık analizi daha kolay ve ulaşılabilir hale getiriyor.

Handan Aybarslondra

Depolama üzerinde baskı giderek artıyor. Goulden gibi EMC Başkanı Jeremy Burton da bu yorumu yaparken, bunu bir devrim olarak adlandırdı, ama belirtmeden geçmedi: “Tamam veri artıyor, ama eski sistemlerinizi de atamıyorsunuz. Bunun sonucunda, 10-15 yıl önce konumlanan depolama sistemleri de giderek daha karışık ve dolu hale geliyor.” Şirketlerin veriyi işlemek için belli bir zaman sınırı var. Depolama sistemleri de bu hız

gerekliliğine flash yapılarla ayak uyduruyor. “Bundan 8 yıl önce melez yapıyı yarattık, şimdi ise tamamı flash olan yapıyı sunuyoruz. Donanıma kıyasla flash’ın maliyeti gittikçe düşüyor. Bu yönüyle 2016 yılı, depolamada ‘all-flash’ yılı” tespitini yineleyen Burton, yeniliklerden yana beklentisini, “Bu başlıkta çözümlerimizle pazar payımızı artıracak, VMAX ve Flash ile birkaç yıl içinde pazar payımızı yüzde 50’nin üstüne çıkartacağız” sözleri ile dile getirdi.

“pazarDa paYimizi Daha Da arTiracağiz”

emc başkanı jeremy burton

emc information

infrastructure ceo’su David

Goulden

Page 11: BThaber Sayı 1063

Dijital bankacılık tarafında, 1997 yılında Türkiye’nin ilk internet bankacılığını kuranlardan biri Garanti Bankası. Aradan geçen süreçte internet bankacılığı müşteri sayısı katlanarak artarken, Garanti Bankası Şubesiz Bankacılık Müdürlüğü Birim Müdürü Deniz Güven’in dikkat çektiği gibi, artık öne çıkan kanal mobil. Mobil tercihleri ile öne çıkan yeni nesilden, 4.5G odaklı beklentilere mobil bankacılığın payının hızla artacağını tahmin etmek zor değil. Bu gerçek, finans sektöründe geleneksel yaratıcılığın dışına çıkmayı, bir ekosistem ekseninde yenilikleri desteklemeyi de gerekli kılıyor. Bu gerçeğin bilincinde olarak hayata geçirdikleri hackathon’un önemine işaret eden Deniz Güven, sorularımızı yanıtladı:

n Mobilin finans dünyasında nasıl bir gelişimi söz konusu?

2000’lerin başında Türkiye’de ilk mobil bankacılık çalışmaları oldu. Ama gerek mobil iletişim hızı gerek cep telefonlarındaki uyumluluklar sebebiyle bunlarda büyük bir gelişme olamadı. 2004 yılında ilk defa CepBank servisini yaptık. Bu servisin en önemli özelliği o dönem dünyada ilk olması, bankanın müşterisi olan veya olmayan herkesin telefonuna para gönderip herhangi bir ATM’den çekebilmesini sağlaması. Tek taraflı para göndermenin küresel patenti de Garanti Bankası’na ait. Bu süreci çeşitli araştırmalar ve yatırımlar yapıp, ispat çalışmaları ile birlikte yürüttük. 2007 yılından beri cep telefonu ile para gönderme ile ilgili küresel patentimiz var. 2007’de bir atlama noktası daha oldu ve 2008 yılında gelecek 3G hızına yetişebilmek için Türkiye’de bankalar, tarayıcı tabanlı mobil bankacılık uygulamaları yapmaya başladı. Bu çözüm, o dönemde 4 binin üstünde farklı cihazın olduğu bir sektörde bizi hem yatırım hem farklı müşterilere ulaşım anlamında farklı bir noktaya

Yaratıcı bir ekosistemle dijitalde büyüme devri

getirdi. iPhone’da, Android ve Windows’ta birçok cihazda mobil bankacılık kanallarını geliştirdik. 45 işlemle başlamış olan mobil bankacılık, bugün 200’den fazla işlemi içeriyor. Bu 200 işlem de, internet bankacılığındaki toplam 500 işlem içinde yapılanların işlem adedi olarak yüzde 98’ini kapsıyor. Yani müşterinin ihtiyacı olan hemen hemen tüm başlıkları mobilde karşılar duruma geldik.

n Mobil bankacılıkta gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün itibariyle 2.2 milyon aktif mobil bankacılık müşterimiz var. Her ay 70 bin yeni müşteri

buna ekleniyor ve büyümenin devamlılığını sağlıyor. Bu mobil müşterilerin 1,1 milyonu internet bankacılığını kullanmayı da bırakmış durumda ve sadece mobildeler. Yıllarca farklı kanallardan internet bankacılığına müşteri aktarmaya çalıştık. Ama gelinen noktada, internetten mobile geçip, mobili ana kanal olarak kullanıp, diğer kanalları tamamlayıcı olarak kullanıyorlar. Bu yapıyı ‘alternatif dağıtım kanalı’ olarak adlandırmayı 2009 yılında bıraktık. Tüm bunlara ‘dijital kanallar’ diyoruz. Sonuçta işlemlerin yüzde 91’i dijital kanallar üzerinden gerçekleşiyor. Dijital kanallarımız gelişirken,

omnichannel stratejisinin bir parçası olarak şubeyi de bu yapıya katmaya önem veriyoruz. Çünkü dijital; sadece cep telefonunuzda yaşadığınız bir tecrübe değil, şubeye giderken veya şubede de tamamlayıcı olan servisler ve tecrübenin bütünleşik bir yapısı.

n Bu bütünleştirmede ne gibi örnekler verebilirsiniz?

Banka, kanal stratejisine büyük önem veriyor. Dijital krediyi, anında dijital şube içinde kullandıracak hale getirmekten, akıllı saat içinde tamamlayıcı bankacılık hizmetine ve IoT’ye kadar tamamlayıcı hizmetler bütününü sunmayı

amaçlıyoruz. Bu nedenle bankanın dijital kanallarına ilgi ve bunun sonucunda sürekli gelişen tecrübemiz bizim için önemli.

n Bu başlıkta hedefler neler?

4.5G etkisiyle, akıllı telefon penetrasyonu yüzde 49. Bu başlıkta gidecek daha çok yer var ve mobil bankacılığın çok daha hızlı büyüyeceğini öngörebilirim. Bu rakamın Garanti Bankası için gelecek 2 yıl içinde 2.2 milyondan 4 milyona yaklaşacağını söyleyebiliriz. Bunda hem potansiyel hem genç nüfusun ve Y kuşağının etkisi olacak. Kişiselleştirilmiş sunumlar öne çıkacak ve bu da, CRM yapısının daha da önem kazanması demek. Bu dijital kanallarımız dışında yaptığımız çalışmalar da var. Böylece bazı değişimler de tetikleniyor.

n Neler bunlar? Müşteri değişirken, yaş

ve demografik segmentlerle müşteriye yaklaşmak aslında sadece bankacılık değil, tüm dikey sektörlerde anlayışın değişmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Yani artık ‘kriterimiz yaş ve demografik veriler’ diyemeyiz. Bunun yerine, daha akıllı ve daha farklılaşan servisler sunabilmek gerek. Müşteri değişirken, servisler de değişiyor. Bu yapıda ‘yaşayan servis’ tanımı önem kazanıyor. Kendi servislerimizi bu konsepte uygun kılmak önceliğimiz. Sabah mobil ile uyanıyorsunuz, mobilden örneğin hava durumuna bakıyorsunuz. Ama yaşayan bir servis şu kolaylığı sunuyor: ‘Ahmet her sabah 7’de uyanır, ama yarın kar yağacak, trafik kötü olacak, bu yüzden onu saat 6:15’te uyandıracağım’. Bunlar büyük veriden öğrenen prediktif, yani öngörüsel modeller.

Handan Aybars

Garanti Bankası, seçtiği uygulamaların API’larını sunarak bir ‘ilk’e imza attığı hackathon ile finans sektörünün

bütünü için yaratıcı bir platforma hayat verdi. Bu çalışmalar farklı yapıların desteğiyle, güçlenerek devam edecek.

Garanti bankası şubesiz

bankacılık müdürlüğü

Birim Müdürü Deniz Güven

BİLİŞİM DÜNYASI 1114 - 20 MART2016

BThaber

Bankalar önemli bir değişim içinde ve bu ekosistem içinde artık sadece finansal bir oyuncu gibi değil, hem fikir hem işin gelişmesi adına destek olabilmek adına oyunun parçası olmak istiyorlar. Bu yolda farklı araçlar var ve Garanti Bankası’nda bunun örneği, ilk defa 2015 Kasım’ında hayata geçirilen ‘Hackathon’. Detayları Deniz Güven paylaştı: “Fark yaratacak yenilikler yaratmak istedik. Yetkin ve vizyonu geniş bir jüri kurduk. Bünyesinde yer aldığımız BBVA’nın San Francisco’da Spring Studio isimli ajansı var. Onun kurucu ortağı da jürilerimiz arasında ve bu komiteyi yerli ve yabancı uzmanlıkla daha da yetkin hale getirdik. İkincisi, sadece

‘fintech’ demedik, finansal servisleri de kullanabilecek her türlü fikre açık olduğumuzu belirttik. Üçüncü konu, bunun Türkiye’de ilk olması, dünyada da birkaç örneği olması. Bir ilk, çünkü ilk defa bankacılık servisleri API anlamında sunulmaya başlandı. Toplam 19 farklı bankacılık servisinin API’ını katılımcılarımız istedikleri gibi siteden indirip, bunu kendi makinaları içine yerleştirip, yaratıcı yaklaşımlarını kurguladılar. Bunu önemli bir adım olarak görüyoruz. Bundan sonra da bunu bir ‘açık inovasyon platformu’ olarak sürdüreceğiz. Bu platform, destek isteyenlere araçlarımızı sunacak ve tüm kullanıcılara açık olacağız. Hackathon’a Türkiye ve KKTC’nin yanında

Azerbaycan, Suudi Arabistan, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelerden 421 farklı fikir ve ekip başvuru yaptı. Tüm bu fikirler heyecan verici. Amacımız insanların fikirlerini hayata geçirebilmesi için gereken uygun platformları yaratmak. Yani bu çalışmaya banka olarak değil, ‘yerli ve yabancı tüm sektörlerle paylaşmak’ olarak yaklaşıyoruz. Ekosistemin gücüne inanıyoruz. Hackathon’dan çıkıp fikirlerini gerçekten şirkete çevirmek isteyenlere özel danışmanlık ve mentorluklar verilecek. Bu aşamaları geçen ve başarılı olanlara da şirket kurabilme ve şirketlerini geliştirebilmeleri için hem kuluçka hem hızlandırıcı desteğini GarantiPartners üzerinden vereceğiz.”

açik İnovasYon plaTformu

1) Dijital bankacılık yatırımları sürecek, yeni servisler de sunulmaya başlanacak. Apple ile yapığımız anlaşma ile dünyada ilk kez bizim müşterilerimiz internet ve mobil kanallardan iTunes kodu satın alabiliyor, Apple TV veya cep telefonlarına istedikleri içeriği buradan yüklüyorlar. Yani fiziksel bir kanala gidip o kodu almak gerekmiyor, isterlerse arkadaşlarına hediye de edebiliyorlar.

2) Müşteri İlişkileri Asistanı, yani MİA servisimiz var. MİA’ya ‘geçen ay

ne kadar fatura ödemesi yaptım’ diye soracaksınız. Bunu internet bankacılığında da arayıp görebilirsiniz. Ama sürekli sorgulamayı hem bireyler hem biz yapıyoruz. MİA bu yönüyle, sorularınızın yanıtlarını veren ses hizmeti olacak. Her şey mobilde ve dijital bankacılık da bu gibi akıllı servislerle büyümeye devam edecek.

3) Mümkün olduğu kadar açık inovasyon yapılabilecek bir dünya yaratmak istiyoruz. Bunun için de hackathon, GarantiPartners gibi yapılarla bu önceliğimizi destekliyoruz.

4) Biz ‘açık API’ı BaaS, yani ‘bank as a service’ olarak adlandırıyoruz. BaaS; bankanın kendi fonksiyonlarının servis olarak sunulabilmesi. Yani, misal para transfer uygulamamı kullanmak isteyen bir üçüncü parti uygulamaya bunun sunulması, farklı modellerle sadece benim dijital varlıklarım içinde büyümek değil, farklı yeniliklere de katma değer ve araç sağlamak.

DİjİTal sTraTejİDe DörT öncelİk

Page 12: BThaber Sayı 1063

Dünyada 300 milyon akıllı telefon kullanıcısını mobil tehditlere karşı ücretsiz koruyan 360 Security, 2015 yılı “Zararlı reklam destekli yazılım ve güvenlik düzenlemeleri” araştırmasını yayımladı. Türkiye’nin de dâhil olduğu araştırmaya göre, 2014 yılında 19 milyon olan reklam destekli zararlı yazılım sayısı, 2015’te 25 milyonu aştı.

Haklayıcıların zafiyet yaratmak için denedikleri farklı yöntemlerin başında reklam destekli zararlı yazılımlar var. 360 Mobile Security Global Operasyon Direktörü Huang Yan’a göre, bilgisayarların yerini almaya başlayan akıllı telefon kullanımı 2015 yılında tüm dünyada yüzde 5 arttı. Yani haklayıcıların hedefinde

artık akıllı cep telefonları var. “Özellikle Facebook, Twitter, Snapchat, WhatsApp gibi popüler uygulamalar ve çok satan oyunlar hedefleri arasında” bilgisini veren Yan, bunun gerekçesini, ‘son 2 yılda SMS ve e-posta yoluyla

gerçekleştirilen mobil siber saldırılar ve dolandırıcılık nedeni ile operatörlerin aldığı güvenlik önlemleri’ olarak gösterdi. Son 5 yılda online pazarlama çalışmalarında büyümeye işaret eden Huang Yan, şöyle devam etti:

“Birkaç milyon kullanıcıya ulaşan uygulama veya oyunlarda şirketler reklam vererek hedef kitlelerine ürünlerini tanıtmak istiyor. Mobil reklam pazarının büyüklüğü 69 milyar dolara ulaştı. Kâr oranları dikkate alındığında, online reklamcılık haklayıcılara çok çekici geliyor. Google, Apple, operatörler, reklamcılar kendi alanlarında önlemler aldı. Ancak kontrol edilemeyen büyük bir alan var. Buralarda haklayıcılar, mobil cihazlara sızarak kullanıcıların güvenini kazanmaya çalışıyor. Özellikle sahte sistem hataları, kullanıcıları tedirgin edip hata yapmalarını sağlıyor. Böylece ya mobil trafik zombileri kullanıcının internet kotasını bitiriyor ya da kişisel bilgiler kısa sürede çalınıyor.”

BİLİŞİM DÜNYASI12 14 - 20 MART2016

BThaber

Dijital Hükmet 2016 Dijital Varlık Reytingi’ne göre, dijital varlıkları en iyi kullanan bakanlık Gençlik ve Spor Bakanlığı olurken, kabine üyeleri arasında Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanı Fikri Işık ilk sırayı aldı. Bakanlıkların ve bakanların detaylı dijital ve sosyal medya performans analizini gerçekleştirilen Dijital Hükümet Dijital Reytingi, her 3 ayda güncellenecek.

Dijital Araştırmalar Derneği’nin, G20Live, COP21Live, OSCELive, Dijital Kent 2015 projeleriyle dünya çapında adını duyuran ve özellikle dijital diplomasi ve dijital dönüşüm alanındaki çalışmalarıyla tanınan Diplomacy.Live platformu, şimdi de bakanlık ve bakanların dijital varlık

Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun Tıbbi Cihaz ve Kozmetik Ürünler için yeni kayıt ve takip projesi olan Ürün Takip Sistemi, mart ayında hizmete giriyor. Kozmetik Kimyası, Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi’nde konuşan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. Ali Sait Septioğlu, Ürün Takip Sistemi’nin (ÜTS) Mart ayında açılmaya hazır olduğunu ve sektöre bu süreçte destek olmak üzere kurulan Kozmetik Ürünler Dairesi Yardım Masası’nın faaliyetlerinin de devam edeceğini

kaydetti. Septioğlu, “Hem ÜTS hem de kozmetiklerle ilgili kurumsal konularda sektöre bilgilendirme hizmeti vermek üzere Kozmetik Ürünler Dairesi Yardım Masası kuruldu. ÜTS test ortamından geri bildirimler alınarak sistem hazır hale getirildi” açıklamasını yaptı. Diğer yandan kongrenin ilk oturumunda; ÜTS’nin tüm kozmetik kayıt ekranları katılımcılara tanıtıldı. TÜBİTAK ile 7 Ocak 2014’te yapılan protokol ile yazılımına başlanılan ÜTS’nin Kozmetik kayıt ekranları tamamlanarak kasım 2015’te yapılan 3. ÜTS Çalıştayı’nın ardından da test ortamına açılmıştı.

Bakanlar Kurulu’nun dijital ve sosyal medya reytingi

Cepteki reklamlar mayın tarlası gibi

‘Ürün Takip Sistemi’ kullanıma hazır

performans sonuçlarını açıkladı.

Dijital Hükümet 2016, Türkiye’deki bakanlıklar ve bakanlardan oluşan 49 kullanıcının 97 kriter ışığında internet sitesi, mobil uygulama ve sosyal medyada dijital varlık, erişim, etki ve etkileşim, güncellik çerçevesinde içerik yönetimini ölçümledi, derecelendirdi, puanladı ve sıraladı.

64’üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nde görev yapan 27 kabine üyesi ve 22 bakanlığın 2016 yılının Şubat

ayı sonu itibariyle faaliyet göstermekte olduğu 12 sosyal platform, 48 web sitesi ve 16 mobil uygulamadaki toplam 306 dijital varlık ve yürütülen etkileşim 97 kriter ışığında incelendi. Bakanlıkların ve bakanların 2015-16 içerisindeki tüm dijital çalışmaları, etkileşimleri, paylaşımları ve yayınları yapılan değerlendirmenin ardından, Dijital Varlık Reytingi metodolojisi ile derecelendirildi. 0-100 puan arasına endekslenen

ve AAA++/E-- ölçeğinde 50 aşamalı harfli not sistemine dönüştürülen reyting bundan böyle her 3 ayda bir güncellenecek.

Dijital Araştırmalar Derneği’nin yaklaşık 4 aydır sürdürdüğü veri madenciliği çalışmalarında ele alınan bakanlıklara ve bakanlara ait 48 web sitesi, 6 iOS ve 10 Android uygulaması incelendi. Dijital Hükümet 2016 çalışması 12 sosyal ağda (Twitter, Facebook, Instagram, Flickr, Google+, Youtube,

Pinterest, Periscope, Slideshare, Tumblr, Vine, ve Linkedin) 49 kullanıcıya ait 242 sosyal ağ sayfa/hesabında dijital varlıkların derecelendirdi.

Değerlendirme sürecinde bir bakanlığın veya bakanın hesabının bulunup bulunmadığı, takipçi - beğeni, hakkında konuşan, paylaşım gibi metrik verilerinin durumu, lokasyon ve hesap dili bilgilerinin doğruluğu, paylaşımlarda kullanılan bahsetme, etiket ve linklere ait istatistikler, sosyal ağ kullanıcı profillerindeki bilgilerin güncelliği, kapak görselleri değerlendirildi. Ayrıca, internet sitelerinin mobil kullanıma uygunluğu, sosyal medya linklerinin güncelliği gibi parametreleri de içeren 97 değişken kullanıldı.

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

partnera_09.02.2016_con.pdf 1 09/02/16 09:46

Page 13: BThaber Sayı 1063

Küresel çapta iş hacmine sahip olan ve Japonya’nın en önemli teknoloji şirketleri arasında yer alan KYOCERA Holding, 1986 yılından bu yana Türkiye distribütörü olan Bilgitaş’ın çoğunluk hisselerini satın alarak firmaya ortak oldu. KYOCERA Bilgitaş Türkiye Genel Müdürü Murat Ada ile birleşme sürecinden, şirketin yeni dönem planlarından ve sektördeki son gelişmeler üzerine konuştuk.

n İlk etapta KYOCERA ve Bilgitaş arasındaki birleşme sürecinden söz edebilir misiniz?

KYOCERA ve Bilgitaş arasında 30 yılı aşan bir birliktelik var. Bu birliktelik KYOCERA’nın Türkiye’yi de kapsayan bölgedeki planları ve Bilgitaş’ın Türkiye’deki başarısını ileriye taşıma planları sonucunda 2 seneye varan zor bir sürecin ardından bu işbirliği, ortaklığa dönüştü.

Oldukça yeni olan işbirliğimizde ilk etapta KYOCERA’nın ve Bilgitaş’ın arasındaki entegrasyon süreçlerini sorunsuz bir şekilde halletmeyi planlıyoruz. Bu noktada yönetimsel bazda herhangi bir değişime gitmeyeceğimizi de belirtmek isterim. Bunun yanı sıra ilerleyen dönemde ekibimiz, yeni katılan isimlerle birlikte genişleyecek.

n Yeni dönemle birlikte KYOCERA Bilgitaş’ta neler değişecek? Yeni dönem planlarınızdan söz edebilir misiniz?

Yeni dönemle beraber finans tarafında takvim özelinde bir değişim yaşayacağız. Bundan böyle

Geliştirdiği bulut ürünleri ile Türkiye’nin yanı sıra Ortadoğu ve Afrika’da birçok şirkete hizmet sunan Medianova, yayılımını İran üzerinden sürdürürken, Telekom İran ile işbirliği yaptı. İran’a uygulanan ambargonun kalkması gibi

KYOCERA Bilgitaş Türkiye’yi “lojistik merkez” haline getirecek

Medianova, çözümleri ile İran pazarında

KYOCERA Bilgitaş olarak bütün finansal planlarımızı 1 Nisan tarihine göre yapacağız. 1 Nisan tarihinde başlayacak olan mali yıl, 31 Mart tarihinde sona erecek.

Entegrasyon sürecinin tamamlanması ve istenen seviyeye ulaşılmasıyla birlikte KYOCERA Bilgitaş Türkiye’nin bölge ülkeler için “lojistik merkez” haline gelmesini hedefliyoruz. KYOCERA’nın Avrupa farklı konumlarda yer alan lojistik merkezleri arasında yer alacak Türkiye, gereken altyapı çalışmalarının tamamlanması ile birlikte Kafkaslar’a kadar uzanan bir bölgenin “lojistik merkezi” haline gelecek.

Hali hazırda A3 segmentindeki liderliğimizi, ilerleyen süreçte de

olumlu gelişmelerin işbirliği fırsatlarını da artırdığını belirten Medianova CEO’su Serkan Sevim, “Telekom İran ile işbirliği, daha pek çok yatırımın kapılarını aralayacak” dedi. Serkan Sevim, “Ar-Ge’si tamamen kendine ait ürün ve servislerle

koruyarak, bu başarımızı farklı segmentlere de taşımayı amaçlıyoruz. İlerleyen süreçte lojistik merkez olarak belirlediğimiz Türkiye üzerinden çevre ülkelere de hizmet sunup, bu hizmetlerle Türkiye’de yakaladığımız başarının bir benzerini tekrarlamak istiyoruz.

n Yeni dönemde ürün gamınızda değişim yaşanacak mı?

KYOCERA Bilgitaş olarak başarılı olduğumuz kurumsal pazara yönelik çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ürün gamımızda fazla yer tutmayan son kullanıcı ürünleri ile ilgili planlarımız bulunsa da, yine ağırlıklı olarak kurumsal pazara yönelik çözümlere

hizmet veren şirketimiz ve ekibimiz ile, bulut alanında Türkiye’den çıkan bir dünya markası olma yolunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

Sevim, ‘teknoloji ihraç eden Türk şirketi’ konumunu güçlendirecek yeni

yoğunlaşacağımızı ve hali hazırda son kullanıcıya yönelik somut bir planımız olmadığını belirtmek isterim.

n Sektördeki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? İşbirliği ile beraber sektörde nasıl bir şekilde konumlanacaksınız?

Duruma sektör olarak bakarsak, çok büyük değişimlerin ve hareketliliklerin olduğunu söyleyemeyiz. İlerleyen süreçte de benzer bir tablo yaşanması bekliyoruz. Buna karşın, sektörümüz diğer sektörler için olmazsa olmaz bir yapıya sahip. Her ne kadar son dönemde kağıtsız ofis ve dijital dönüşüm kavramları söz konusu olsa

işbirliklerini hayata geçirmeyi sürdüreceklerini de belirtti. 2005 yılından beri sürekli geliştirdikleri CDN platformu ile Türkiye ve Ortadoğu’da 40 milyondan fazla kişiye hizmet verdiklerini vurgulayan Sevim, “CDN platformumuz ile Telekom İran aboneleri de

da, şirketler ve kurumlar için baskı teknolojileri hala ilk günkü kadar büyük önem taşıyor. Bu noktada baskı teknolojilerinin ömürlerinin kısa vadede tükenmesini pek fazla ihtimal dahilinde görmüyoruz.

n KYOCERA’nın yeşil teknolojiler üzerine çalışmalarından söz edebilir misiniz?

KYOCERA, Japonya’nın yeşil teknolojiler üzerine en yoğun çalışmalar gerçekleştiren şirketleri arasında yer alıyor. ‘ECOSYS’ adı verilen konsept ile beraber KYOCERA, üretimden kutulamaya kadar çevre dostu uygulamaları göz ediyor. Bir yazıcının doğaya verdiği zarar üzerinden gidersek; sıradan, normal bir yazıcının drum ve toner atıkları doğaya büyük oranda zarar verdiğini görüyoruz. Yazıcıların gereksiz kullanımları, toner ve drum gibi malzemelerin gelişi güzel bir şekilde atılmaları çevreyi oldukça kötü bir şekilde etkiliyor. Bu noktada sahip olduğumuz vizyon ve ECOSYS konsepti ile birlikte normal bir yazıcıya göre 5 kat daha ekonomik toner ve drum tüketimine sahip cihazlar üreterek, doğaya verilen zararı en az seviyeye indirmeye gayret ediyoruz.

Bunun yanı sıra Türkiye’de de olmak üzere hizmet götürdüğümüz diğer ülkelerde de yazıcı atıklarını toplayarak, anlaşmalı olan atık tesislerinde bu atıkların geri dönüşümlerini sağlamak için çalışmalar yürütüyoruz.

sunduğumuz hizmetlerden faydalanabilecekler. Türkiye’de Turkcell ve Vodafone gibi operatörlerin yanı sıra TTNET gibi servis sağlayıcılarla yıllardır çalışmalar yürüten bir şirket olarak, güçbirliği yaparak yurtdışına açılma zamanı geldi” bilgisini verdi.

30 yıllık işbirliğini ortaklığa çeviren KYOCERA ve Bilgitaş, geçtiğimiz Aralık ayından bu yana Türkiye pazarına KYOCERA Bilgitaş Türkiye ismiyle hizmetler sunuyor.

kYocera bilgitaş Türkiye Genel Müdürü

Murat Ada

BİLİŞİM DÜNYASI 1314 - 20 MART2016

BThaber

Ekrem Uçman

Page 14: BThaber Sayı 1063

BİLİŞİM DÜNYASI14 14 - 20 MART2016

BThaber

Dell; Geleceğe Hazır Stratejisi ile yeni nesil teknolojilere uyum sağlamanın yollarını açıkladı. “Kurumların geleceğe hazır olarak rekabet avantajı sağlamalarını sağlamak üzere Dell olarak geniş bir ürün portföyü sunuyoruz” diyen Dell Türkiye Ülke Müdürü Didem Duru, geleceğe hazır kurumların odaklanması gereken 5 noktayı şöyle sıraladı:

• İş yükünüzü optimize edin: Stratejik kurumsal uygulamalar, kapsamlı veritabanları ya da e-ticaret altyapısı gibi birçok farklı alanda hızla artan veri yükünü optimize edin. Böylece artan işlem hacminde, daha hızlı dağıtım ve veriye hızlı erişim, ayrıca daha güvenli ortamlar elde edilebilir.

• Sanallaştırma altyapısının önündeki engelleri kaldırın: Günümüzün geleceğe hazır kurumları, sanallaştırmaya

Her ölçekte kurum, geleceğe hazır olmak zorunda

e-Ticaret dünyasında üçüncü dönem Cepkask, bölgedistribütörlükleri veriyor

uyum sağlayacak altyapıya sahip olarak en karmaşık işlerde dahi başarıya ulaşabilir. Ayrıca sanallaştırma ile hem sermaye hem işletme giderlerinde tasarruf etmek mümkün.

• Yazılım tanımlı “her şeye” hazır olun: Geleceğe hazır olmanın temelinde yazılım tanımlı altyapılar önemli. Çünkü geleceğin uygulama ve hizmetleri, tüm çalışma süreçlerinde ve yönetimlerinde daha esnek, çevik ve verimlilik odaklı altyapılara ihtiyaç duyuyor. Bir diğer konu ise açık platformlar ile marka bağımsız yapılara kavuşmak. Yazılım tanımlı altyapı kavramı ve

açık platformlar ile her zaman büyüyebilecek, hiçbir üreticiye bağımlı olmayan yapılar mümkün.

Son zamanlarda bazı büyük e-ticaret sitelerinin arka arkaya kapanması, online alışveriş sektöründe tedirginliğin yayılmasına neden oldu. Bir yandan sektörde büyüme beklentileri dile getirilirken, bir yandan büyük şirketlerin kapanma kararı yatırımcıların da aklını karıştırdı. Bu eğilimi yorumlayan Positive A Digital Approach Kurucu Ortağı Caner Istı’ya göre, e-Ticaret sektöründe 3’üncü atılım dönemini yaşıyoruz. İlkini 2000’lerde internetin gelişimi ile yaşadığımız bu dönemin ikincisi, 2010’da private shopping ve grup satın alma siteleri ile yaşandı. Istı, üçüncü atılım döneminin ise e-perakendeciler ve omni-channel uygulamaları ile yaşanacağı beklentisini dile getirdi.

“e-Ticaret, sanılanın aksine önemli yatırım isteyen ve maliyeti düşük olmayan bir kanal” yorumunu yapan Istı’ya göre, sadece online’da hizmet veren markalar için operasyonel anlamda büyük yatırımlar gerekiyor. Ancak hali hazırda tüketici bağını kurmuş perakendeciler için e-ticaret, büyümeyi tetikleyen ve 360 derece görünürlük sağlayan bir satış kanalı. Bu durum, Istı’ya göre, e-ticaret pazarı ile ilgili bazı kaygılar oluştursa da, önümüzdeki süreçte sektördeki istikrarlı büyüme, e-ticaret ve omni-channel’a yatırım yapan perakendeciler ile olacak.

Yeni bir rekabet dönemiYüksek yatırım maliyeti veya

yatırım geri dönüşünde hatalı analizin, e-ticaret şirketleri için en büyük tehlikeler arasında olduğunu dile getiren Istı, perakende sektöründeki firmaların uzmanlıklarının bu konularda çok işe yaradığı görüşünde. Istı, “Kendi e-ticaret sitelerini kuran ve açık pazar e-ticaret platformlarında varlık gösteren perakende firmaları hızlı büyüme sergiliyor. Aynı şekilde sektöre doğrudan e-ticaret sitesi olarak girmiş birçok markanın da kendi fiziksel mağazalarını açtığını görüyoruz. Omni-channel stratejiler ile yatırımlarını sağlamlaştırıyorlar ve büyüme ivme kazanıyor. Bu da tüm e-ticaret sektörünün büyümesine katkı sağlıyor” dedi. E-ticaret sektöründe altyapının ve talep dengelerinin

artık yerine oturduğunu belirten Istı, çoklu kanal uygulamaları ile şirketlerin farklılaşarak yeni bir rekabet dönemine girdiklerinin altını çizdi. “Bu dönemde tüketicilerini tek değil, tüm kanallarda takip eden, sunduğu çözümlerle benzersiz müşteri deneyimi yaşatan markalar kazanacak” dedi.

Yabacı yatırımcı çekmekte zorlanan e-ticaret sektör dinamiklerine bakıldığında, hali hazırda hizmet veren yabancı perakende markalarının operasyonlarına e-ticareti de eklediği gözlemleniyor. Caner Istı, “e-Ticaret ülkemizde hala gelişmekte olan bir sektör ve son gelişmeler ile ‘e-ticaret balonu patladı patlayacak’ tartışması da tekrar gündeme geldi. Ancak ben buna katılmıyorum. Günümüzde yabancı spor markaları da Türkiye’deki online sitelerini açıyor. Giyim, moda ve perakende alanında ülkemizde hali hazırda faaliyet gösteren yabancı markalar uzun süredir belirli seviyede tuttukları yatırımlarını artırıyorlar. 2016’da bunlara yeni markalar da eklenecek. Bütün yatırımlar, sektörün gelişim sürecini olumlu etkiliyor. Geleneksel mağazalar kendi e-ticaret sitelerini açıyorlar. e-Ticaret markaları ise ya fiziksel mağazalarını açıyorlar ya da bu arayıştalar. Sonuç olarak hem fiziksel hem de sanal ortamda bulunup omni-channel’a yöneliyorlar” dedi.

Cep telefonlarına ve elektronik cihazlara, garanti kapsamı dışında kalan; hırsızlık, kapkaç, düşme, kırılma, sıvı teması gibi durumlara karşı güvence hizmet paketi sunan Cepkask, yıllık 4 milyon kişiye hizmet verme hedefini gerçekleştirmek için bayii ağını genişletmek amacıyla bölge distribütörlükleri veriyor. Cepkask Genel Müdürü Tayfun Gülgeç, 2016 yılında pazarda büyüme yaşanacağını belirterek, hedeflerinin 4 milyon cep telefonu kullanıcısına hizmet vermek olduğunu söyledi. Bayi kanalı ve e-ticaret sitesi ile hizmet satışı yaptıklarını belirten Gülgeç, bayilerden ve dağıtım kanallarından gelen geri bildirimlere göre 10 kullanıcıdan en az 4’ünün, cep telefonu satın alırken Cepkask hizmet paketi sormasının büyüme ve marka bilinirliklerinin geldiği noktayı gösterdiğini vurguladı. Gülgeç bölgesel dağılım hedeflerini şöyle anlattı:

“İzmir bölge temsilciliği ve Kıbrıs ortaklığından sonra Cepkask müşterilerinin taleplerini değerlendirdik ve özellikle Orta Anadolu, Karadeniz, Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde distribütörlükler oluşturma kararı aldık. Gelen işbirliği taleplerini değerlendirmeyi sürdürüyoruz. Bölge distribütörlükleri ile satış yapan firmalara iş hacmi

yaratacağız. Anadolu’nun farklı bölgelerindeki cep telefonu bayileri büyük metropollerdeki benzerleri gibi Cepkask hizmet paketi satarak ek kazanç sağlayabilecek, cep telefonu satın alan bölge halkı da akıllı telefonlarının başına gelebilecek kullanıcı hatalarına yönelik güvence hizmeti alma farkındalığına sahip olacak. Yaygın Cepkask bayi ağı ile Marmara ve Ege bölgesi haricindeki diğer bölgelerde de halihazırda cep telefonu veya aksesuarı satışını yapan, yatırım yapabilme gücüne sahip dağıtıcı adaylarını değerlendiriyoruz. Ayrıca en yoğun talep gelen Ankara, Samsun, Trabzon, Kayseri, Malatya, Konya, Adana, Antalya, Urfa ve Van gibi illerdeki bayi ve dağıtıcılar ile görüşüyoruz.”

• Bulut bilişimin avantajları: Türkiye’deki işletmelerin bulut bilişime bakış açısı oldukça pozitif hale

gelirken, şimdilerde genel bulut ve özel bulut arasında dengenin nasıl kurulacağı, hangi verilerin aktarılacağı sorgulanıyor. Geleceğe hazır olmak için hem şirket içerisinde hem de dışarıda verilerin tutulabileceği göz önüne alınarak, karma bulut çözümlerine zemin hazırlamak gerekiyor.

• Büyük veri ihtiyaçlarınızı belirleyin: Hemen her kurumun veriden daha fazlasını elde etmek için kullandığı büyük veri çözümleri, karmaşık sorulara yönelik daha iyi kararlar alınmasını sağlayacak, eyleme geçirilebilir verilerin iletişimini hızlandırmak için devasa ve hızla büyüyen veri kümeleriyle başa çıkabilecek esneklikte çözümlerin uygulamaya geçirilmesine ihtiyaç duyuyor. Ayrıca Hadoop gibi büyük veri mimarilerine uyum sağlayacak altyapılar tercih edilmeli.

Dell Türkiye Ülke Müdürü Didem Duru,

positive a Digital approach kurucu ortağı caner istı

cepkask Genel müdürü Tayfun Gülgeç

Page 15: BThaber Sayı 1063

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

VE16335_Sistem Birimi EMC kahvalti BT Haber ilan.ai 1 3/9/16 4:16 PM

Page 16: BThaber Sayı 1063

Sunucular ve kişisel bilgisayarlar ‘insanların interneti’ne yol açıyor

Ana akım sanal gerçeklik (VR) yaygınlaşıyor

Üç boyutlu, ‘ayna gibi’ deneyimler

16 GÖRÜŞ 14 - 20 MART2016

BThaber

2016 Tahminleri:Silikon endüstrisine ilişkin üç önemli konu

*DARREN GRASBY

İşimin bir parçası olarak dünya genelindeki ileri teknolojilere ilişkin son gelişmeleri önceden görme fırsatına sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Çok sıklıkla ‘sıradaki büyük yeniliğin’ ne olacağına dair

sorular alıyorum ve bu konuya ilişkin bir ikilem içindeyim. Kalbim, tutku duyduğum teknolojilerden, yani potansiyel olarak günlük yaşamlarımızda büyük fark yaratabileceğine inandığım teknolojilerden yana.

Ancak, ticari olarak uygulanabilir ve hayatımıza girmeye hazır bir aşamada olan teknolojilere de aynı ölçüde inanıyorum.

Kalbim ve mantığım arasındaki bu ikilem beni 2016 yılına ilişkin önemli ilk üç

tahminimi yapmaya yönlendirdi. Bu tahminler, muhteşem silikon dünyasında gördüğüm gelişmelere dayanıyor ve kazandıkları başarı programlama alanında önümüzdeki on yılın temelini oluşturabilir.

Bu üç önemli tahmin hiç şüphesiz önümüzdeki yıl ve sonrasında birtakım daha küçük sonuçlar doğuracak. EMEA Bölgesinde AMD’nin Genel Müdürü olarak yeni görevimde bu gelişmeleri hem bölgesel hem de küresel olarak ilgiyle takip edeceğim. Bu tahminlere ilişkin hepinizin

farklı bir bakış açısı olabilir. Ama öyle ya da böyle 2016 heyecan verici bir yıl olacak gibi görünüyor. Kesin olan tek şey,tüm bu trendlerin silikon endüstrisinin kalbi ve aklı tarafından ateşleneceği.

*AMD Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi (EMEA) Başkanı

Silikonun kalbi

ve aklı

Sürekli akıllı telefonunu kullanan biri olarak, bilişimde kişiselleştirmeyi bir adım öteye taşıyan her teknolojinin iyi bir şey olduğunu söyleyebilirim. Nesnelerin İnterneti’nin (IoT) yükselişi kaçınılmaz ve sektör uygulamalar keşfettikçe bu yükseliş devam edecek.

Ancak, IoT’nin aynı zamanda tüketici faydalarının da var olduğunu da unutmamalıyız. Bireyler günlük yaşamlarını iyileştirmek için öncelikli olarak bu cihazlara ve bu cihazların ürettikleri verilere güveniyor. Gelecek yıl bunun daha net hale geleceğine inanıyorum.

Tüketici tarafında mantıklı tahminler yürütmeden önce, IoT açısından cihaz ve sensörlere bağlı zorlukların aşılması gerektiğine inanıyorum. En belirgin zorluk, herşeyin ötesinde fiyatları ve dolayısıyla IoT iş modellerini etkileyen teknoloji ve birlikte çalışabilirlik standartları hakkındaki tartışmalar. Neyse ki standartlara ilişkin bölünme ve farklılık gündeme alındı, ancak yine de en azından gelecek yıl için kitlesel olarak teknolojinin benimsenmesini yavaşlatma olasılığı var.

Ticari uygulama tamamen farklı bir konu. Örneğin veri merkezi, IoT’ye çok fazla ilginin olduğu bir alan. Tez oldukça açık: Milyarlarca veri toplama cihazı kullanmaktaki başarı, bu verilerden insanların ve işletmelerin kullanımı için ne kadar etkin olarak içgörü/

bilgi depoladığımız, analiz ettiğimiz ve dağıttığımızla belirlenecek. IoT için gözde olan uygulama, veri merkezinde yüksek ve enerji tasarruflu işlem gücüdür. 2016 yılında IoT’yi geliştirecek olan faktörün bu olacağını tahmin ediyorum.

Öte yandan gelecek yıl kişisel bilgisayar ve dizüstü bilgisayarların da önemli bir rol oynayacağını düşünüyorum. Özellikle kişisel bilgisayarlar başta olmak üzere son yıllardaki aşamalı sektör düşüşünü göz önüne aldığımızda bu durum şaşırtıcı gelebilir. Ancak, donanım türleri ve segmentlerine dair sayılara daha yakından baktığımızda, belirgin bazı noktalar olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki yıl Windows® 10 işletme sistemine geçilmesiyle birlikte, ticari alanda kişisel bilgisayar ve dizüstü bilgisayar yenilemelerinde artış göreceğiz.

Bunun yanı sıra, cihazlarından daha fazla talebi olan yüksek kalite ve güç isteyen kullanıcılar arasında özel ürün veya isteğe uyarlanmış kişisel bilgisayar alanında da büyümenin devam ettiğini gözlemleyeceğiz. Sonuç olarak hem tüketiciler hem de işletmeler için kişisel bilgisayarlar ve üst segment küçük formlu cihazlar teknolojinin temel parçası olarak kalacak.

Bu sene Las Vegas’taki Tüketici Elektroniği Fuarı’nda (CES) gördüğümüz gibi, Sanal Gerçeklik teknolojisi yaygınlaşmaya başladı. Daha sonra bahsedeceğim nedenlerden dolayı bunu teknolojik gelişim açısından çok önemli bir adım olarak görüyorum. Ancak, öncelikle Sanal Gerçeklik gelişiminin nasıl bir şekil alacağına daha yakından bakmamız gerekiyor.

Bir oyun hayranı olarak, kalbim Sanal Gerçeklik’in kişisel bilgisayarlar ve konsollar aracılığıyla kitlelere ulaşacağı dönemde olduğumuzu söylüyor. Daha güçlü grafiklere ve kapsayıcı oyun deneyimlerine olan iştah tüm hızıyla devam ediyor ve bunun gelecek yıl daha da güçlü hale gelmesini bekliyorum.

Bununla birlikte, bugün oyun alanında Sanal Gerçeklik’in

karşı karşıya kaldığı zorluğun, içerik miktarı olduğunu düşünüyorum. Bu durum, hiç şüphesiz geliştiriciler uygulamaya ilişkin kendilerini daha rahat hissettikçe değişecek. Yazılım açısından bakıldığında, AMD’nin LiquidVR™ teknolojisine olan ilgi yoğun olmakla birlikte donanımın şu anki fiyat düzeyi ağırlıklı olarak alım gücü yüksek oyunculara hitap ediyor. Ancak, Sanal Gerçeklik’in sektörü nasıl dönüştürmeye başladığını da dikkate almamız gerekiyor.

Sanal Gerçeklik, teknolojiyle etkileşimde bulunmaya yönelik daha doğal ve sezgisel bir yol yaratma arayışıyla uzun yıllardan beri savunma ve havacılık gibi sektörlerde güçlü durumda bulunuyor. Eğitim ve tıbbi araştırma gibi sektörlere baktığımızda, Sanal Gerçeklik’in bu sektörleri dönüştürmeye

neden uygun olduğunu görebiliriz. Örneğin General Electric (GE), kullanıcıya İngiliz müzisyen Reuben Wu’nun beynine tamamıyla girme ve müzisyen düşüncelerini işlemden geçirip çeşitli uyarıcılara tepki gösterdikçe gerçek zamanlı olarak keşfetme olanağı sağlayan “Neuro VR Experience” (Nöro Sanal Gerçeklik Deneyimi) projesinde AMD teknolojisini kullanıyor. Üçüncü sektörde de Birleşmiş Milletler’in bağışta bulunanlarla duygusal bir bağ kurmak ve onların bir mülteci kampındaki yaşamı görmelerini sağlamak amacıyla Sanal Gerçeklik kullandığına tanık olduk.

Sanal Gerçekliğin 2016 yılında yatay sektörlerde göreceğimiz yeni yenilikçi uygulamaları da bu teknolojinin ticari çekiciliğini gözler önüne sereceğini öngörüyorum.

Üçüncü tahminim, bu sene grafik teknolojisinin sınırları yıkacağı. Sanal Gerçeklik’in ana akım tüketici dünyasında görücüye çıkacağından bahsettik, ancak ‘ayna gibi’ deneyimler yaşamadıkça tamamen tatmin olmayacağız.

Sanal Gerçeklik’i şu anki haliyle bile göz önüne alırsak, son nesil başlıkları çalıştıran teknolojinin arka planına baktığımızda, önceki nesil başlıklara kıyasla piksel gereksinimlerinin iki katına çıktığını görüyoruz. Yine de bugün gözün bir ekranda gördüğü şey, dış dünyada gördüğünün sadece ufak bir

bölümü. 16K ekranları destekleyen 3

boyutlu grafikler elde ettiğimiz bir dünya hayal edin. Çoğu günümüz televizyonlarında gördüğünüz piksel sayısının 16 katı. Şimdi de bunun size 240Hz’lik uçsuz bucaksız şekilde ulaştığını hayal edin, yani tipik bir ekranın dört katı. Sadece bir ekrana bakmayacaksınız. Bu başka bize bir dünyaya gittiğimizi düşündürecek bir deneyim.

Kalbim, bunun bir fantezi gibi göründüğünü söylüyor ama Sanal Gerçeklik gibi teknolojik trendlerin ‘gerçeklik’ haline gelmesi ve ekranların pikselinin artması, bu üç boyutlu, ‘ayna

gibi’ deneyimi ulaşılabilir yapıyor. Silikon açısından bakıldığında, bu durum yüksek performanslı ayrık grafiklere, diğer bir deyişle kullanıcıya özel işleme aracılığıyla çalıştırılan grafiklere olan talebi hızla artırıyor.

16kx16k çözünürlüğü olan bir ekranın (120 Hz) saniye başına 6 milyar piksellik olağanüstü bir piksel oranına eşit olduğunu unutmayalım. Buna ulaşmak için Moore Yasası tek başına size yardımcı olamaz. Sektörün yaklaşımının da güçlü ve yıkıcı olması gerekir. Silikon endüstrisinde bu yıl bu gibi bazı yıkıcı güçlerin ortaya çıkacağını düşünüyorum.

Page 17: BThaber Sayı 1063

BThaber

DOSYA 14 - 20MART 2016www.bthaber.com

Biyometri ve Güvenlik

Ayrı

lmaz

ikili

B

iyom

etri

ve

Güv

enlik

İnsanların parmak izi, iris, yürüyüşü, hareket biçimleri gibi çeşitli fiziksel ve davranışsal özelliklerine göre tanımlamayı sağlamayı amaçlayan biyometri teknolojileri aslında neredeyse bir asırdır kullanılıyor. Son yıllarda sensörlerin gelişmesi ve mobil teknolojilerin hayatımızda daha da yer almasıyla birlikte bu biyometri teknolojilerinin kullanımı da daha da yaygınlaşmaya başladı. Yavaş yavaş akıllı telefonlardan iş yerlerine kadar birçok alanda parola ve pin yerine kullanımı tercih edilen bu teknolojiler özellikle sağlık ve finans gibi alanlarda güvenlik amaçlı olarak çok yoğun bir şekilde kullanılıyor. Bu hafta sizlere biyometri teknolojilerinin aktif olarak kullanıldığı çeşitli sektörler, güvenlik gibi alanlarda en son gelişmelerin yanında, sektörde bu alanda hizmet veren şirketlerin üst düzey yöneticilerinin de görüşlerini de bulacaksınız. Eğer biyometrik teknolojileri ile yakından ilgileniyorsanız, 23 Mart 2016 tarihinde Ankara’da, Swissotel’de düzenlenecek olan ve bu alandaki en son gelişmelerin tartışılacağı Biyometri ve Güvenlik Teknoloji Platformu’nu yerinde takip etmenizi tavsiye ediyoruz. Etkinliğe katılma fırsatı bulamazsanız etkinlikle ilgili bilgiler yine buradan takip edebilir, hatta etkinlik sonrasında online yayınlarımızdan izleyebilirsiniz. Etkinlikle ilgili ayrıntılı bilgi ve kayıt içinwww.teknolojiplatformlari.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

17

bülent nevres

Page 18: BThaber Sayı 1063

18 14 - 20 MART2016

BThaberBiyometRi Ve GÜVenlikDoSyA

Güvenlik alanında yaygınlaşan biyometri teknolojilerinin de güvenliğe ihtiyacı var.

Genel olarak bakıldığında biyometri, bir kişinin fiziksel ya da biyolojik karakteristiklerinin istatistiksel analizlerinin ölçümleri anlamına geliyor. Ama son yıllarda güvenlik alanında çok fazla kullanıma sahip olduğundan dolayı biyometri teknolojilerinin en çok güvenlik tarafı konuşuluyor.

Biyometri teknolojilerinin güvenlik anlamında kullanımı son yıllarda oldukça yaygınlaştı. Bunun en önemli nedenlerinden birisi şifre ve parolaların kolay ya da zor bir şekilde tahmin edilebilir veya kırılabilir olmaları. Biyometri teknolojilerinin parola ve şifreye göre kırılabilme olasılığı çok daha az olarak görülüyor. Güvenlik alanında yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmasının en önemli nedenlerinden birisi de bu. Ayrıca insanların parola ya da şifrelerini bir şekilde unutmaları mümkün, ama parmak izlerini ya da gözlerini bir yerde unutmaları imkansız, bir de olaya bu tarafından bakmak lazım. Şu an orta ve üst düzey telefonların bir çoğunda parmak izi sensörü var ve birçok kullanıcı aktif olarak parmak izini telefonlarına erişim için kullanıyor.

En çok kullanılan yöntemler

Parmak izi, iris, yüz, damar izleri, yürüyüş şekli, klavyede yazış şekli gibi çok farklı yöntemler biyometri teknolojilerinde kullanılıyor. Ama şu an için baktığımızda en çok kullanılan yöntemlerin başında parmak izi, yüz ve iris tanıma geliyor.

Fakat parmak izi ve yüz tanıma gibi çeşitli yöntemler birçok kişi tarafından tepkiyle de karşılanabiliyor. Fiziksel bilgilerinin ne devlet ne de başka bir özel kurum tarafından tutulmasını istemiyorlar. Diğer yandan bu teknolojileri kullanan devlet kurumu, şirketler ve kullanıcıların sayısı da artıyor.

Bu yaygınlaşmanın en önemli nedenlerinden birisi insanların artık eskisine nazaran çok daha kritik veriler ve bilgilerle uğraşmaları. Biraz önce de

bahsettiğimiz gibi biyometri teknolojileri şifre ve parola gibi geleneksel yöntemlere göre daha güvenli.

Kullanıcı sayısı artıyor

Biometrics Research Group’un araştırmalarına göre bu yılın sonunda sadece mobil cihazlarda parmak izi gibi biyometri teknolojilerini kullanan kullanıcıların sayısı 650

milyonu geçecek. Diğer yandan parmak iziyle çalışan otomobiller, para çekme makineleri, parmak iziyle açılan kilitler gibi uygulamaların da daha aktif kullanılmasıyla kullanıcı sayısı inanılmaz bir şekilde artacak.

Geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirilen Dünya Mobil Kongresi’nde çeşitli finans kuruluşları ve şirketler yüz tanıma ve

parmak izi gibi biyometri teknolojileriyle çalışan ürünlerini duyurdular. Örneğin Master Card’ın yeni uygulaması kullanıcıları yüzünden tanıyor. Yüz ve parmak izi tanımanın dışında kullanıcıların kalp atışlarından ve beyin dalgalarından tanımayı vaat eden uygulamalar dahi vardı. Sonuç olarak insan vücudu ve karakteristikleri güvenlik konusunda sınırsız

bir uygulama alanına sahip. Bugün kalp atışı ya da beyin dalgası derken yarın hangi karakteristik ön plana gelir şu an söylemek mümkün değil.

Diğer taraftan yeni yöntemlerin geliştirilmesinin nedeni ise hacker’ların biyometri yöntemlerini geçmek için oldukça yaratıcı yöntemler geliştirmeleri. Geçtiğimiz aylarda bir bardaktaki parmak izinin fotoğrafıyla yaptıkları sahte parmak iziyle Apple’ın Touch ID’sini aşmayı başarmışlardı. Yine Dünya Mobil Kongresi’nde bir şirket oyun hamuru kullanarak parmak izi sensörlerini aşabileceklerini göstermişti. Yine geçtiğimiz yıl bir hacker, Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in bakanlığın basın ofisi tarafından yayınlanan fotoğraflarını kullanarak parmak izini kopyalamayı başarmıştı. Geçtiğimiz yıl ABD’de 5 milyonun üzerinde kamu çalışanın da parmak izi çalınmıştı. Biyometri ile sağlanan güvenlikteki en önemli sıkıntılardan birisi de aslında bu, parolanız ya da şifreniz çalındığında basitçe değiştirebiliyorsunuz. Ama parmak izi ya da diğer karakteristiklerinizi değiştiremiyorsunuz. Bu konuda aynı birden fazla biyometrik özelliğin ve geleneksel yöntemlerin yani parmak izi ya da ses, parmak izi, parola veya hepsinin aynı anda kullanımı gibi yöntemler tavsiye ediliyor. Şu an Dark Web’de alışverişi yapılan kredi kartı numaraları ve diğer bilgilerin yanına yakında biyometrik özellikler de eklenecek gibi gözüküyor.

Türkiye’de de kullanım artıyor

Biyometri teknolojilerinin son yıllarda yaygınlaşmasına yönelik eğilim Türkiye’de de artıyor. Geçtiğimiz yıllarda pasaportlarda biyometrik fotoğraf kullanımına artık ehliyetler de eklendi. Yakında kullanılmaya başlanması planlanan kimlik kartlarında da biyometrik fotoğraflar kullanılacak. Sağlık sektöründe de bir süredir hastanelerde işlem yapılması için biyometri teknolojileri kullanılıyor. Kamu kurumlarından havaalanlarına, bankalara kadar önümüzdeki yıllarda uygulamaların sayısının hızla artması bekleniyor.

Daha güvenli biyometri teknolojilerine ihtiyaç var

Page 19: BThaber Sayı 1063

Daha fazla bilgi için www.schneider-electric.com.tr

Eğitimlerimizle işin merkezindeyiz.

Uptime Institute ortaklığında ikincisini gerçekleştireceğimiz veri merkezi altyapı tasarımı konulu “Accredited Tier Designer” eğitimlerinde, sizleri de yanımızda görmekten mutluluk duyacağız.* Eğitim Tarihi: 22 - 24 Mart 2016Eğitim Yeri: Radisson Blu Hotel, İstanbul Asia, Ataşehir Atatürk Mah., Yakut Cad., Ataşehir

*Eğitim kontenjanımız 25 kişi ile sınırlıdır.

Detaylı bilgi ve kayıt için; Emre KOCAStruxureware İş Geliştirme Uzmanı [email protected] 0534 516 87 34

00031 Data Center ilan 28x40cm.pdf 1 07/03/16 16:54

Page 20: BThaber Sayı 1063

Hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen akıllı telefonlar, özellikle bankalarda kimlik doğrulama süreçlerinde çok daha faydalı bir araç haline geliyor. Sonu gelmeyen riskler karşısında etkili online güvenlik, mobil bankacılık ve tüm finansal hizmetlerde yapılan işlemlerde etkili güvenlik beklentileri de haklı olarak artıyor. Bu süreçte biyometrik tanımlama çözümleri hızlı ve diğer yapılara kıyasla çok daha doğru müşteri tanımlaması sağlıyor. Yani geleneksel PIN veya kimlik kartı verilerinin ötesine geçiyor. Biyometrik tanımlama teknolojisi kullanımı sadece bankacılıkta değil, tüm finansal hizmet sektöründe kimlik hırsızlığı veya yolsuzluk gibi sorunlardan kaynaklı zararları ortadan kaldırma potansiyeline de sahip. Bu gerçeği gören küresel bazda birçok banka halihazırda müşteri tanımak için biyometrik teknoloji çözümlerini kullanıyor. Gerek sektörde rekabet, gerek sonu gelmeyen haklamalar, gerekse bu tarz durumlarda bir bankanın imajını toparlamasının zorluğu ışığında söz konusu yatırımların tüm şirketlerde yayılacağını tahmin etmek zor değil. Biyometrik çözümlerin gerek bireylere gerekse finans kurumlarına en büyük faydası siber suçluların her zaman keşfetme imkanı olan açıkları ortadan kaldırması. Şube bankacılığı, internet bankacılığı, mobil bankacılık, ATM gibi finans ağlarında kullanılabilen biyometrik çözümlerle müşteri tanımlaması yapmak, bankacılık sisteminde işlemleri güven altına aldığı gibi, finansal hizmetler sektörünün bütününe çok daha önemli faydaları getirme potansiyeline sahip.

Biyometrik çözümlerin değeri artıyor

Sayısı giderek artan finans kurumları mobil bankacılık hizmeti sunuyor, müşterilerine ödeme ve parasal işlemler yapma imkanı sağlıyor. Eskiden bu cihazlarda kimlik tanıma için etkisi tartışılır şifreler veya PIN’ler kullanılırdı. Biyometrik tanıma çözümleri ise bankacılık teknolojilerinde güvenliği pekiştirdiği gibi, önemli ve gelişen bir eğilim olarak kendini gösteriyor. Biometric Research Group tahminlerine göre, biyometrik güvenlik çözümlerinin değeri 2012 yılındaki 900 milyon dolardan 2015 yılında 1.8 milyar dolarlık değere ulaştı. Bu katlanarak artışın temelinde de kimlik

hırsızlığı açıklarının artmasının ve sahtecilik sorunlarının sayısında yaşanan artışın payı büyük. Biometric Research Group tahminlerine göre, birçok yöntemle hayatımızda yer alan biyometrik teknoloji çözümleri, bankacılık sektörünün operasyonel risklerini de gelecek 10 yılda en az yüzde 20 oranında azaltma potansiyeline sahip.

Müşterilerin benimseme hızı itici güç

Mobil bankacılıkta müşterilerin biyometrik tanıma

çözümlerini benimseme hızı da istikrarlı biçimde artıyor. Bunun bir sonucu olarak, birçok akıllı telefon ve elektronik cihazda da biyometrik kimlik tanıma uygulamaları yerini alıyor. Birçok müşteri de çok daha güçlü güvenlik sunan biyometrik çözümlerinin sağladığı faydaların bilincinde. Bu da onların farklı kanallarda bankacılık işlemlerinde bu çözümleri benimseme hızını artırıyor.

Mobil bankacılıkta biyometri teknolojisini içeren uygulamalar, birçoklarına

göre sektörde en önemli gelişim noktası. Zaten bunun bir sonucu olarak giderek daha çok finans kurumu bu teknolojiyi bünyesine alıyor, işlemleri güvene almak adına bu konuda yatırımlar yapıyor. Gelinen noktada, mobil bankacılık da ATM’den işlem yapmak veya şubeye gitmek gibi güvenli hale geliyor, hatta kişisel bilgisayardan bankacılık işlemi yapmaktan daha güvenli ve daha kolay oluyor.

Finansal hizmetlerde güvenlik açıkları, parasal işlemlerde sorunlar ve kimlik

hırsızlığı sorunları gün be gün artarken, biyometrik çözümler gibi yüksek güvenlik sunan kimlik tanıma sistemleri de önem kazanıyor. ‘Müşterini tanı’ (Know your costumer) felsefesi böylece finans sektöründe önemini artırıyor. ATM’den para çekmek, telefon işlemlerinde ses biyometrisi ile müşteri tanımak, mobil bankacılık uygulamasında kimlik tanımlama, online bankacılık uygulamalarında para aklamaya karşı hamlelerde yüz ve ses kombinasyonlu tanıma uygulamaları işte bu şekilde öne çıkıyor. Biyometrik çözümlerin kullanımı, işlem süreçlerini hızlandırma potansiyeline de sahip. Bu yönüyle bankalar ve diğer tüm finansal hizmet kuruluşları, biyometrik teknolojinin müşteri bilgilerini ve prestijlerini korumak adına ne kadar önemli olduğunun bilincinde. Böylece para aklamadan internet işlemlerinde meydana gelen yolsuzluklara ve kimlik hırsızlıklarına karşı durabileceklerinin farkındalar. Geçen yıllar itibariyle birçok finans kurumu, belirttiğimiz faydalar ışığında biyometrik çözümleri kullanmaya başladı.

Teknoloji şirketleri de müşterilerin ve finans dünyasının bu beklentilerine yanıt verecek güvenlik uygulamalarını hayata geçiriyor, bu konuda yatırımlarına hız veriyor. Birçok kişiye göre parmak izi biyometrik tanımada Apple, Touch ID ile öncülük yaptı. Bunun diğer örneklerine bakacak olursak, 2012 yılında Apple, AuthenTec şirketini satın aldı, Samsung buna benzer bir güvenlik teknolojisini GalaxyS5 ve S6’da hayata geçirdi, Qualcomm da 3D parmakizi okuyucuyu kullanıma sundu.

Bankacılık işlemlerinde şifregit gide yok oluyor

Müşteriler artık kimlik hırsızlıkları

sorunlarından, bankalar bu

konuda meydana gelen olaylarla

haber olmaktan sıkıldı. Bunun

sonucu olarak, finans sektörü,

müşterilerini her adımda korumak

için biyometri teknolojilerini

kullanmakta fazlasıyla

istekli.

20 14 - 20 MART2016

BThaberBiyometRi Ve GÜVenlikDoSyA

Deutsche Bank; geleneksel şifrelere veda etti, bunların yerine parmak izi, yüz tanıma teknolojilerini kullanıma geçirdi. Lloyds Banking Group bünyesindeki Halifax, dijital finansal hizmetlere erişimde kimlik doğrulamada müşterisinin kalp atışlarını temel alan bir teknoloji denedi. Bir Finlandiya şirketi olan Uniqul, ödeme yapmak isteyen müşterilere yüz tanıma sistemi sunarken, Japon Telekom şirketi NTT DOCOMO ve Fujitsu’nun hayata geçirdiği akıllı telefon da, mobil ödeme yapmak isteyen kullanıcılarını iris

tarama ile tanıyor. HSBC, İngiltere’de ses tanıma ve dokunma güvenlik hizmetlerini sunacağını açıkladı. Bu konuda adımlar ve pilot çalışmalar giderek artarken, Visa ve MasterCard gibi kart yapıları da farklı biyometrik çözümler üzerinde çalışıyor. Apple’ın TouchID yapısını kullanan Bank of America’nın müşterileri mobil bankacılık uygulamasına giriş için parmakizi okuyucuyu kullanmaya başladı. Bundan iki yıl önce Barclays, Hitachi Europe ile işbirliği ile Barclays Biometric Reader’ı kullanıma sundu. Sadece

parmağını taratan müşteriler, saniyeler içinde online banka hesaplarına ulaşma ve ödemeler yapma imkanına kavuştu. The Royal Bank of Scotland (RBS) ve NatWest, İngiltere’de parmak iziyle mobil bankacılık teknolojisini müşterilerine sundular. ABD’nin en büyük bankalarından biri olan Wells Fargo da SpeechPro’nun ses biyometri teknolojisi ile müşterilerini tanımaya başladı. Barclay’s gibi Wells Fargo da kurumsal müşterilerine daha farklı güvenlik çözümleri de sunuyor. Bankanın

Commercial Electronic Office (CEO) mobil bankacılık uygulamasının kullanıcıları, iki yeni biyometrik çözüm arasında tercihler yapıyor. İlk uygulama ses ve yüz veri tanımayı içerirken, ikinci yöntem ise gözbebeğinin beyaz bölümünün fotoğrafının çekilmesini gerektiriyor. Gözde taklit edilemez damarlar, kullanıcının da uygulamaya giriş yapabilmesini sağlıyor. Citibank’ın yeni müşteri tanıma metodu, müşteriyi tanımak için ses biyometrisini kullanıyor, kimlik numaraları ve kişisel detaylar gibi süreçleri ortadan kaldırıyor.

fİnans DünYasinDa örnekler çoğaliYor

Page 21: BThaber Sayı 1063
Page 22: BThaber Sayı 1063

Teknolojinin hızlı bir şekilde ilerlediği günümüzde elbette ki biyometri teknolojileri de gelişiyor. Yıllardır uzun uğraşlarla yapılan biyometrik taramaların artık akıllı telefonlarla yapılabildiğini görebiliyoruz. Dilerseniz biyometri teknolojilerinin geleceğini, günümüzdeki kullanımlarıyla beraber irdeleyelim.

Sosyal medya ve biyometriBiyometrik tarama

teknolojilerinin belki de günümüzde en yoğun şekilde kullanıldığı alanlardan biri sosyal medya. Her gün Facebook’a yüzbinlerce fotoğraf yükleniyor. Bir dönem bu fotoğrafları etiketleme işlemini tamamen elle yapıyorken, sonrasında Facebook bize fotoğraflarda tanımladığı yüzleri isimsiz olarak göstermeye başladı. Biz bu yüzleri seçip arkadaşlarımızı / kendimizi etiketledik ve el birliğiyle bir biyometrik veri tabanı oluşmasında yardımcı olduk. Şimdi

ise –arada hatalı tanımlama yapsa da- çok kişinin bulunduğu bir fotoğrafı Facebook’a yüklediğimiz anda otomatik olarak hepsi etiketleniyor. Facebook, bir fotoğraf eklediğimizde saniyeler içerisinde düşük çözünürlüklü bir fotoğraftan bile biyometrik tarama yapabiliyor.

Pasaportlarda kullanılan biyometrik fotoğrafların ne kadar titiz bir şekilde çekildiğini fark etmişsinizdir. Fotoğraflarda aynı açıdan bakılıyor, fotoğraflar aynı boyutlarda çekiliyor ve belirli standartları var. Facebook ise isabet oranı henüz çok yüksek olmasa bile çok daha düşük çözünürlüklü fotoğraflarla yüz taramasını gerçekleştirebiliyor. Bu, teknolojinin bu kadar süre içerisinde attığı adımı gösterir nitelikte.

Küçülen sensörler ve kısalan tarama süreleri

Parmak izi tarama sensörleri akıllı telefonlarda bir süredir

parolalı tuş kilitlerinin yerini alıyor. Burada, parmak izi okuyucu sensörün boyutlarının bir buton yüzeyi kadar küçük olmasının yanı sıra gelen parmak izi verisinin işlenmesinin de cebimize sığdırdığımız akıllı telefonlar tarafından yapıldığını göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Ayrıca Samsung, üst seviye akıllı telefonlarında sağlık amaçlı nabız ölçme sensörlerini kullanıyor. Microsoft’un yeni model akıllı telefonlarında ise kızıl ötesi iris tarama kamerası yer alıyor; bu sensör de güvenlik amaçlı kullanılıyor.

Hali hazırda küçülmüş olan bu sensörler, gelecekte daha hızlı ve daha isabetli tahminler yürütebiliyor olacaklar. Diğer taraftan gerek güvenlik, gerek sağlık alanında daha yetenekli sensörlerle karşılaşıyor olacağız. Diyabet hastalarının kan şekeri ölçümlerinin gerçekleşmesi için artık kan almaya gerek

kalmadan kola yapıştırılan bir banttan faydalanabiliyoruz. Bu teknolojinin de bantlardan akıllı telefonlara geçişini gelecekte görebiliriz. Hatta belki de Samsung telefonlardaki minik nabız ölçer, çok hassas titreşim algılayıcılarla beraber kullanılarak tansiyon ölçme cihazlarına dönüşecektir. Ölçüm için hava yastığı desteğiyle basınç yaratılmasına gerek kalmayan, sadece telefonu kolumuza yerleştirerek (veya aparatla bağlayarak) gerçekleştirebileceğimiz tansiyon ölçümleri işimizi ne kadar da kolaylaştıracaktır…

İleri seviye mobil güvenlik: davranışsal biyometri

Biyometrinin geleceğindeki en dikkat çekici teknoloji ise davranışsal biyometri. Artık hayatımızın büyük bir kısmını bağladığımız akıllı telefonlar, banka hesaplarımızdan özel fotoğraflarımıza, sosyal

ağlarımızdan konuşmalarımıza pek çok şeyi içerirken yakın gelecekte ev ve otomobil anahtarlarımız haline de gelecekler. Dolayısıyla bu cihazların güvenliği günden güne önem kazanıyor. Şifre, iris tarama ve parmak izi tanımlama gibi güvenlik önemleri, bir şekilde aşılabiliyor. Davranışsal biyometri ise bu noktada devreye giriyor. Akıllı telefonun klavyesindeki yazım biçimi, yazım hataları, telefonun genel tutuluş açısı, menülerde gezme hızı ve çok daha fazla genel akıllı telefon kullanımı davranışı sürekli olarak cihaz tarafından gözlemlenecek. Cihaz bu davranışsal biçimlerin dışında kullanıldığı takdirde “sahibinin kullanmadığını” fark ederek izinlerini buna göre sağlayacak veya telefonu hiç açmayacak. Böylece kötü niyetli kullanıcı telefonun şifresini bulup açsa, parmak izi taramayı bir şekilde aşsa bile telefonu kullanım biçimiyle kendini ele verecek.

Biyometri teknolojilerinin geleceği

İş süreçleri birçok sektörde olduğu gibi sağlık sektöründe de büyük bir öneme sahip. Hastalara doğru teşhis koyabilmek ve doğru tedaviye en hızlı şekilde başlayabilmek için hastane personelinin hastaların kayıtlarına ve geçmişte yaşadıkları sağlı problemlerine hızlı bir biçimde ulaşmaları gerekiyor. Bu noktada devreye giren biyometrik sistemler, hastaların kayıtlarını sistematik bir şekilde kayıt altında tutarken, bu durum doktor-hasta ilişkisinin hiç olmadığı kadar sağlıklı olmasının yolunu açıyor.

Sağlık sektöründeki dijital dönüşümün mihenk taşlarından biri olan biyometrik teknolojiler, özellikle hastaların tahlil süreçlerini çok kısa bir süreye indirmesiyle dikkat çekiyor. Daha önce bir hastanın tahlil yaptırma ve sonuç alma süreci oldukça uzun ve sancılı bir şekilde geçerken, biyometrik görüntüleme sistemiyle birlikte bu süre 15 dakikaya kadar inmiş durumda. Hastalar, avuç içi tarama ve standart kan tahlil sonuçlarını bu yeni yöntemlerle birlikte oldukça kısa bir sürede alabilirken, bu durum hastaların tedavi süreçleri üzerinde de etkisini hissettiriyor.

Yeni nesil teknolojiler özellikle hastane personelinin ve doktorların hayatını oldukça

kolaylaştırıyor. Önceleri saatler, hatta günler bulan tahlil süreçlerinin 15 dakika gibi kısa bir süreye inmesi, özellikle hastalara teşhis koyma konusunda doktorların elini kolaylaştırıyor. Hastaların kan şekerleri, tam yağ sayımı, A1C, TSH ve PSA gibi birçok zahmetli test biyometrik görüntüleme yöntemiyle gerçek zamanlı olarak yapılabiliyor.

Oldukça kısa bir sürede alınan tahlil raporları sayesinde hastaların hali hazırdaki sağlık problemleri hakkında detaylı bilgiye sahip olan sağlık personelleri, hastaların gelecekte karşılaşabilecekleri diabet, tansiyon ve kalp sıkıntılarına karşı da önlem alıp, hastaları uyarabiliyorlar. Bu noktada doktorlardan karşılaşabilecekleri sağlık problemleri konusunda uyarılar alan hastalar, bu doğrultuda sağlıkları için gereken önlemleri alıp, çok daha kaliteli bir şekilde hayatlarını sürdürebiliyorlar.

Katarakt gibi sorunlar kolaylıkla çözülüyor

Biyometrik görüntüleme sistemlerinden önce katarakt gibi hastalıkların teşhisi ve tedavisi oldukça uzun bir sürece yayılıyordu. Hastaların yaşam kalitesini oldukça düşüren bu yöntemler, biyometrik sistemlerin

kullanılması ile birlikte rafa kalkarken, hastalar yeni nesil teknolojiler ile beraber daha kısa süren tedavi süreçleri sonucunda çok daha hızlı bir şekilde normal hayatlarına geri dönebiliyorlar.

Optik biyometri ile beraber hasta gözüne dokunmadan ölçüm yapıldığından mikrop kapma riski ortadan kalkarken, bu sayede başka problemler oluşmadan hastalığın tedavi sürecine geçiş yapılabiliyor. Optik biyometri ile yapılan ölçümlerin hata payı da en az seviyeye iniyor. Sağ ve sol göz ölçümlerinin birbirine karışmasını önleyen optik biyometri, ön- arka uzunluk, korneal eğim ve ön kamera derinliğinin tek cihazda ölçülmesi gibi avantajlarla da hastaların hayatını oldukça

kolaylaştırıyor. Biyometrik teknolojilerin sağlık

alanındaki kullanımlarından biri de fetal biyometri özelinde gerçekleşiyor. Fetal biyometri ile gebelik ile ilgili çok daha kapsamlı ve kaliteli bilgi sahibi olunurken, bu tarama ile birlikte gebelik yaşı, fetal büyüklüğün değerlendirilmesi ve bu büyüklüğün takibi gerçekleştirilebilirken, bebekte oluşabilecek anomalilerin tanısında da büyük kolaylık sağlanıyor.

Biyometri ile usulsüzlükler önleniyor

Biyometrik teknolojiler sağlık alanında etkisini giderek artırıyor. Bu durum hastaların hayatını kolaylaştırdığı gibi hastane personelinin ve devletin de

hastaların sisteme kayıtlarını çok daha güvenli ve verimli bir şekilde yapabilmesine imkan tanıyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından hayata geçirilen Kimlik Doğrulama Projesi’nde kimlik doğrulama biyometri temelinde gerçekleşirken, bu noktada her insanda farklı bir yapıya sahip olan parmak damarı izinde faydalanılıyor. Parmak damar iznin özel bir algoritma ile şifrelenip, analiz edilmesi dayanan teknoloji, TC kimlik numaraları ile eşleştirilerek sistemde kayıt altına alınıyor. Bu sayede haksız hizmet alımının önüne geçilirken, hastalar için oluşturulan dosyalar hem hastaların hem de hastane personelinin hayatını önemli ölçüde kolaylaştırıyor.

22 14 - 20 MART2016

BThaberBiyometRi Ve GÜVenlikDoSyA

Biyometri sağlık sektöründe yeni bir çağ başlattı Biyometrik sistemler, finans,

bankacılık ve güvenlik sektörlerinde olduğu gibi sağlık sektöründe de

yoğun bir kullanım alanına sahip. Sağlık kuruluşları, içerisinde

bulunduğumuz dijital dönüşüm çağında özellikle kayıt sistemlerinde

biyometrik teknolojilere yer verirken, bu sayede hastaların

kayıtları çok daha detaylı bir şekilde saklanabiliyor.

Page 23: BThaber Sayı 1063

2314 - 20 MART2016

BThaberBiyometRi Ve GÜVenlik DoSyA

BiYoMeTRi TeKnolojileRi HAYATın HeR AlAnınA DoKunuYoRGüvenli yaşama isteği, kimlik güvenliğimiz başta olmak üzere; güvenli sağlık hizmeti, güvenli alışveriş, bilginin güvenliği gibi konuları beraberinde getiriyor. Riskler ve tehditler karmaşık hale geldikçe güvenlik teknolojileri devreye giriyor. Sağlıktan sosyal güvenliğe, kamu hizmetlerinden ulaşıma ve sınır kontrolüne, finans ve bankacılıktan şehir güvenliğine kadar sayısız alanda kullanılıyor.

Bankaların biyometri dönemine en hızlı geçiş yapacak kurumlar olduğunu ve gerek banka şubelerinde gerekse ATM’lerde biyometri ile daha sık karşılaşacağımızı söyleyebilirim. Türkiye’de Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmekte olan E-Kimlik projesi kapsamında tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının biyometrik kimlikleri olacak ve birçok kamu ve özel sektör hizmet uygulamalarında biyometrik teknolojilerin kimlik doğrulama süreçlerinde etkin bir şekilde kullanacak.

Biyometrik teknolojiler birçok avantaj sağlıyor

Bilgi güvenliği günümüz teknoloji dünyasının en önemli problemlerinden biri. Kişiler ya da kurumlar, her türlü bilgiyi güvenli bir ortamda tutabilmek ve bu bilgileri saklamak, korumak için büyük çabalar ve kaynaklar harcıyorlar. Bir bilginin gizliliğinden ve güvenliğinden bahsedebilmek için o bilginin kimsenin eline geçmemesini sağlamak yeterli değil. Bunun yanında bilginin bütünlüğü, bilgiyi gönderen kişinin gönderdiğini; alan kişinin de aldığını inkâr edememesi gibi kavramlar da önem taşıyor. Bunlara bakıldığında gizliliğin en kritik noktalarından birinin bilgi erişiminin yalnızca yetki verilmiş kişiler tarafından yapılabilmesi olduğu açık. Gerçek dünya ortamında kişilerin kimliklerini doğruladıkları imza, mühür gibi elemanlar günümüzde dijital ortamda geçerliliklerini de

yitirdiler. Dijital dünyada bunların yerine verilerin bazı matematiksel algoritmalardan geçirilmesi ile elde edilen dijital imzalar ya da söz konusu kişilerin kendine has özelliklerinin kullanıldığı biyometrik güvenlik sistemleri kullanılarak söz konusu kişinin kimlik doğrulaması sağlanabiliyor.

Günümüzde başta bankacılık olmak üzere pek çok alanda elektronik operasyonların gerçekleştirilmesi ve giriş işlemleri için şifre doğrulamasına ihtiyaç var. Kullanıcılar şifre girişi yaparken, güvenlik seviyelerine bağlı olarak farklı şifreleme algoritmalarını içeren 20 kadar farklı fonksiyon ve işlevin yanı sıra bir de karmaşık sayı, harf ve sembol dizileriyle karşı karşıya kalıyorlar. Diğer taraftan farklı uzunluk ve öncelik sorunlarıyla başa çıkmanın yanı sıra BT bölümlerine unutulan şifreler için çağrılar açılıyor. Finans kuruluşlarında BT destek masalarına gelen telefonların %60’ını unutulan şifreler için yapılan aramalar oluşturuyor.

Kuruluşlar için siber dolandırıcılık ve bilgisayar korsanlığından korunmayla ilgili maliyetler gün geçtikçe artarken, tüketicilerin online hizmet sağlayıcılardan, bankalar ve hatta kamu kurumlarından işlemlerini güvenli yapabilmek için beklentileri artmış durumdadır. Veri hırsızlığı, para transferi ve hedeflenen zararları vermek açısından bilgisayar korsanlarının günümüzde çok daha ileri teknoloji ve yanıltıcı yöntemlerle çalıştıkları göz önüne alınırsa karmaşık şifrelerin dahi yeterli olmadığı görülmektedir.

Mobil cihazlarda biyometrik teknolojilerin entegrasyonu yaygınlaşıyor

Biyometrik teknolojiler, mobil ve bulut uygulamalarında da karşımıza çıkacak. Bu kapsamda birçok akıllı telefon ve tabletlerde de biyometrik teknolojilerin entegrasyonunun hızla yaygınlaştığını görmekteyiz. Biyometrik teknolojilerin, mobil cihazlara erişimde kimlik doğrulama çözümünün yanı sıra veri güvenliği

ve hatta ödeme sistemleri için de kullanılabilir olması sayesinde, etkisi artacaktır.

Mobilde biyometri kullanımı ile önümüzdeki dönemlerde kullanıcılar göz, ses, yüz gibi biyometrik özelliklerini kullanarak, mobil bankacılık işlemlerini de bu yöntemle doğruladıkları kimlikleri üzerinden gerçekleştirebilecekler.

PalmSecure teknolojisine Türkiye’de büyük talep var

The Common Criteria Recognition Arrangement (CCRA), ürünlerin bağımsız ve yetkin laboratuarlar tarafından değerlendirilmesini sağlamak amacıyla kurulan uluslararası bir kuruluş. Bu kuruluşun hazırladığı rapora göre Fujitsu tarafından geliştirilen biyometrik güvenlik çözümleri, 10 Milyon’da 8 gibi en düşük hata oranı (FAR (False Acceptance Rate) FRR (False Rejection Rate) ile günümüzde bu alandaki en güvenilir ve pratik çözüm olarak sertifikalandırılmış durumda. Fujitsu’nun geliştirdiği Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemlerinden biri olan PalmSecure, avuç içinde yer alan damarların taranmasından ortaya çıkan datayı güvenlik algoritmalarıyla eşleştirerek kullanıyor. Dünya üzerinde halen 200 milyon kişinin kullandığı ve dünyanın en güvenilir biyometrik kimlik doğrulama sistemi olarak kabul edilen PalmSecure teknolojisine, Türkiye’de de büyük ilgi var. Sosyal Güvenlik Sistemi kapsamında yer alan üniversite ve özel sağlık kurumlarının harcamalarını daha iyi kontrol etmek ve işlem yapan hastanın doğrulanması amacıyla kullanılan Fujitsu PalmSecure Avuç İçi Kimlik Doğrulama Çözümü, Türk mühendisleri tarafından geliştirildi. Bu çözüm, tedavi gören hastaların kimlik doğrulamasının yüksek seviyede güvenlikle yapılmasını sağlıyor.

Şu ana kadar bu teknoloji ile Türkiye’de özel ve üniversite hastanelerinde 20 milyon 675 bin 175 vatandaş kaydı ve 134 milyon 430 bin 760 kimlik doğrulaması gerçekleştirildi .

PalmSecure biyometrik kimlik doğrulama sisteminde kişinin kopya edilemez verisi olan avuç içi damar haritası kullanılıyor. Bu harita, parmak izi gibi kişinin temas yoluyla ortamlara bırakabileceği bir veri olmadığı için kopyalanamıyor, takip edilemiyor. PalmSecure sensörü ile vücut içinde yer alan damarlardan alınan veri, canlı doku ve kan basıncı gibi faktörleri dikkate almasının yanı sıra kayıt aşamasından merkezi veri tabanına kayıt edilmesine kadar her aşamasında çoklu güvenlik sistemleriyle üst düzeyde güvence altında tutuluyor. Diğer yandan temassız çalışan no-touch sensörü elle iletilen mikropların ve hastalıkların yayılmasına da engel oluyor.

fujitsu Türkiye Servis Direktörü

cengiz Yeker

BiYoMeTRiK TeKnolojileRe olAn ilGi ARTıYoRProline e-ID & Biyometrik Çözümler Müdürü Serdal Karakaş:

Biyometrik teknolojilere olan ilgi her geçen gün artmakta ve kullanımı yaygınlaşmaktadır. Ortaya çıkan bu ilgi ile biyometrik teknolojilerde gelişmeye devam etmektedir. Bu gelişime paralel olarak ileride evlerimizde, mutfaklarımızda kullandığımız birçok cihazın bizleri tanıyarak, bize uygun önerilerde bulunması hiç de zor olmayacaktır.

Hali hazırda biyometrik teknolojiler günlük yaşamımıza girmeye başlamıştır. Akıllı telefonlarda yer alan parmak izi okuyucular buna güzel bir örnektir. Artık bu doğrultuda geliştirilen yeni uygulamalar ile parmak izimizi kullanarak bankacılık işlemlerimizi veya online alışverişlerimizi gerçekleştirebiliyoruz. Başka bir örnek ise Japonya’da

bankacılık işlemlerinin gerçekleştirildiği ATM cihazlarının önemli bir bölümünde artık parmak damar izi yöntemi tercih ediliyor. Ayrıca avuç damar izi ve üç boyutlu yüz tanıma sistemlerinin de kullanım alanları her geçen gün daha fazla genişliyor.

Çoğunlukla kimlik doğrulama alanında kullanılan biyometrinin sunduğu yüksek güvenlik sayesinde

şirketler; büyük zararlara neden olabilecek bilgi hırsızlığı veya sanal saldırılara karşı kendilerini güvenlik altına alabiliyor ve ortaya çıkabilecek maliyetlerden korunabiliyor. Güvenlik maksimum seviyeye çıkarılırken performans ve verimlilikten de taviz verilmiyor, hatta biyometri çözümleri ile performans ve verimlilik artarken güvenlik de benzer şekilde artıyor.

Page 24: BThaber Sayı 1063

24 14 - 20 MART2016

BThaberBiyometri ve GüvenlikDoSyA

Biyometrik teknolojiler yüksek güvenlik sağlıyor

sadece Pın veya şifre artık yeterli değil

güvenlik ihtiyacı Biyometrik ürünleri gelişmesini sağlıyor

Teknolojilerin gelişmesi ve ucuzlaması ile birlikte yüksek maliyetli çözümler de daha uygun fiyatlı olarak elde edilebilir hale geldi. Biyometrik teknolojiler de bundan en fazla etkilenen ve yaygınlaşan teknolojilerden birisi. Günümüzde yanlış kabul oranı (FAR-False Accept Rate) ve Yanlış Kabul Oranı (FRR-False Reject Rate) açısından en güvenilir teknolojiler avuç içi damar izi tanıma ve iris tanıma teknolojileri olarak görülüyor. Ayrıca, parmak izi tanıma ve yüz tanıma teknolojileri de yeterli güvenilirliği sağlayamamış olsa da kullanım kolaylığı açısından özellikle mobil cihazlarda kullanımı yaygın olarak tercih edilir hale geldi.

Özellikle Avuç İçi Damar İzi tanıma teknolojileri kullanım kolaylığı ve değişmezliği açısından kurumlar açsından tercih edilir bir teknoloji olarak yerini aldı. T.C. Kimlik kartlarının tasarımlanması ve test çalışmaları sürecinde biyometrik olarak parmak izi ve parmak damar izinin yeterli olmaması nedeniyle sonradan avuç içi damar izi teknolojisi de T.C. Kimlik kartlarında biyometrik veri olarak yerini aldı.

Biyometrinin kurumlar açısından en büyük avantajı kişiyi istenilen yer ve zaman açısından kontrol edebilme imkanı getirmesidir. Bu bakış açısı ile fiziki erişimin kontrolü için Geçiş Kontrol Sistemleri (GKS) ve sanal erişimin kontrolü için Tekil Oturum Açma (Single Sign On-SSO) Sistemleri şirketlerin güvenlik politikaları açısından dikkate değer bir yer buluyor. Günümüzde yüksek standartlara sahip ve güvenliğin ön planda olduğu, bankacılık, kamu ve silahlı kuvvetler gibi kurumlar biyometrik teknolojileri öncelikli olarak değerlendiriliyor.

Vatandaşların bilgi gizliliği ön planda

Dağıtılmaya 16 Mart itibari ile Kırıkkale’den başlanacak yeni T.C. Kimlik Kartlarının elektronik özelliği ve içerisinde biyometrik veri barındırıyor olması önemli bir gelişmedir. Bununla ilgili kanunda yapılan değişikliklerle biyometrik veri ilk defa kanunlarımızda tanımlanmış olmaktadır. Kanun nüfus işlemleri açısından bunun tanımlamış olsa da bundan sonraki dönemler açısından bir referans olacaktır. Biyometrik verinin kullanımı açısından, bu kanun özelinde bilmemizde fayda olan en önemli şey, alınan verilerin iki yerde tutulacağıdır. Birincisi, merkezde tutulan verilerin sadece nüfus işlemlerinde karşılaştırma amaçlı kullanılabileceği başka hiçbir maksatla kullanılamayacağıdır.

İkincisi, kartın içerisinde olacağı ve bu verinin de hiçbir şekilde özel geliştirilmiş ve güvenliği kontrol altına alınmış Kart Erişim Cihazları (KEC) dışında okunamayacağı ve bu cihaz dışına çıkarılamayacağıdır. Bu bakımdan Nüfus işlerinde biyometrik veri güvence altına alınmıştır.

Bilindiği üzere Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı halen meclis komisyonundadır. Bu kanun tasarısı üzerinde bazı eleştiriler olsa da bir mevzuatın geliştirilebilmesi açısından önemlidir. İlgili kanunun, yıllardır T.B.M.M. gündeminde olmasına rağmen çıkmamış olması biyometrinin kullanımı üzerindeki soruları artırıyor ve şirketler ve kurumlar açısından beklemeye sebep oluyor. Kanun tasarısı genel hatları ile incelendiğinde biyometrik verinin Özel Nitelikli Kişisel Veri olduğu tanımlanmakta ve bu verinin alınabilmesi için kişinin rızası olması gerektiği ve açık kamu yararı olması gerektiği belirtiliyor. Genel bir değerlendirme ile, kurum ve şirketlerin çalışanlarından iş akdi başlangıcında muvafakatname ile biyometrik veriyi alabilecekleri, ancak vatandaşlar veya müşterilerden biyometrik veri almakta bu kadar rahat olmayacakları değerlendirilmektedir. Müteakiben çıkarılacak mevzuatlar ile de kamu yararı nedeniyle biyometrik verinin alınması ve kullanılması daha açık hale gelebilecektir.

Kişisel olarak, biyometrik verinin teknik ve hukuksal olarak güvence altına alınması, kişinin hayatını kolaylaştıracak şekilde günlük hayatımızda yerini alması ve bunun teşvik edilmesinin önemli olduğunu değerlendiriyorum.

Öncelikle belirtmek gerekir ki teknolojinin hergün büyük bir hızla ilerlediği 21. yüzyılda kart göstermek, imza atmak, PIN veya şifre kullanmak yüksek güvenlik için yeterli olmuyor. Bu yöntemlerin yerine veya bu yöntemlere ek olarak kullanılan biyometri teknolojileri üst düzey güvenlik ve konfor için oldukça önemli bir yere sahip oldu. Böylece kimlik doğrulama, kişisel ve kurumsal verilerin güvenliği, sınır ve kritik alt yapı güvenliği, fiziksel güvenlik gibi alanlarda biyometrik teknolojiler gün geçtikçe daha çok gelişerek günümüzün önemli oyuncuları haline geldi. Özellikle teknolojideki son gelişmelerle birlikte sensörlerin daha da küçülmesiyle, telefon ve tablet gibi mobil cihazlarda dahi biyometrik teknolojilerin kullanılması mümkün oldu. Bu sayede biyometri teknolojisi milyarları bulan mobil cihaz kullanıcısına ulaşmayı başardı. Tabi biyometrik teknolojilerdeki son yenilikler sadece donanımsal değil aynı zamanda yazılımsal çözümlerin gelişmesini de etkiledi; kamera veya sensörler sayesinde göz izi, iris, yüz, parmak izi veya parmak damar izi okuyucusunun yüksek güvenlikli çalışmasını sağlayan yazılımlarla mobil cihazlar üzerinden işlem gerçekleştirmek çok daha güvenli ve kolay hale geldi.

Yüksek güvenlik, kolaylık ve konfor sağlıyor

Kurum ve şirketler açısından kimlik doğrulama, personel devam kontrolü ve bilgi güvenliği gibi gereklilikler, biyometrik teknolojileri her geçen gün daha fazla önemli kıldı. Parmak izi, parmak damar izi, iris-göz, yüz ve hareket gibi kişinin sadece kendisine ait verilerin kullanıldığı biyometrik

teknolojiler bu gerekliliklerin sağlanması için şirketlere ve kurumlara yüksek güvenlik, kolaylık ve konfor gibi avantajlar sağlıyor.

Biyometrik çözümler özellikle yüksek güvenlik derecesine sahip kurumlarda daha çok tercih ediliyor; bankalar, kamu kurumları, hastaneler vb. Örneğin özel hastanelerde SGK’lı hastaların kimlik doğrulama işlemi yapması gerekiyor. Yani o hastanın gerçekten hastaneye gelip gelmediği ve doğru kişi olup olmadığı devletçe tespit edilmek isteniyor. Burada da işe yine biyometri teknolojisi giriyor. Biz bu büyük projede SGK sistemi içine özel sunucularımızı koyarak hastanelere verdiğimiz K!M pozitif Biyometrik Doğrulama cihazları ile hizmet sunmaktayız. Sırf bu sistem sayesinde devlet milyonlarca dolar zarardan kurtulmuştur.

Teknolojik gelişmeler ve her geçen gün duyulan güvenlik ihtiyacı biyometrik ürünler üzerinde sürekli değişimlere ve geliştirmelere sebep oluyor. Son zamanlarda parmak izi ve yüz tanıma ürünlerinin fiziksel güvenlik ürünleri ile kullanımı artıyor.

Biyometrik ürünlerin geçiş güvenlik noktalarında kullanılması ile daha güvenilir ortamların oluşturulması mümkün oluyor. Kendi çalışmalarımız açısından değerlendirdiğimizde bu ortamların huzur ve iş barışı getirdiğini görüyoruz.

Geçiş kontrol ve personel devam kontrol sistemleri bildiğiniz gibi Utarit AŞ’nin çözümleri arasında yer alıyor.

Bu sistemler e-pasaport sistemlerinde olduğu gibi biyometrik ürünlere ihtiyaç duyuyor. Biz bugüne kadar yaptığımız çalışmalara biyometrik ürünleri de dahil ederek ilerliyoruz. Biyometrik çözümleri önemsiyoruz ve otomatik yüz tanıma ile ilgili AR-GE çalışmalarına devam ediyoruz.

Kurum ve işletmelerde biyometrik ürünlere önyargı ile bakılıyor. Biyometrik çözümler üzerinden alınan verilerin kriminal bir bilgi gibi olduğu algılanıyor. Aslında söz konusu veriler vektörel bir bilgidir. Tabii bu önyargıların yıkılması ve kullanımın artması bazı mevzuatların düzenlenmesi ile mümkün olacaktır.

ETB Ürün ve Uygulama Geliştirme DirektörüNuri Boyacı

Ölçsan Genel Müdürü Burak Sondal

UTARİT A.Ş. Genel Müdürü Burak Tüzün:

Page 25: BThaber Sayı 1063

Türkiye’nin çevrimiçi mobilya markası Vivense’nin kurucusu Kemal

Erol ile Ankara’da açtıkları ‘showroom’u ve mobilya sektörüne teknolojiyle sağladıkları katma değeri konuştuk. Kemal Erol, Vivense’nin Türkiye’nin en iyi 100 start-up’ı arasına seçildiğinin altını çizerek ‘Dokunmak Serbest’ sloganıyla açtıkları yeni showroom’da pek çok ilklere imza attıklarını da kaydetti. Vivense’yi bir e-ticaret sitesi olarak konumlandırmaktan çok bir mobilya markası yapmayı hedeflediklerini belirten Vivense.com’un kurucucu Erol; “Vivense’de onlarca mobilya üreticisini tüketiciyle buluşturuyoruz. Hızlı fakat ayağı yere basan bir büyüme sergiliyoruz. 2015 yılını yıl 20 milyon TL ciroyla kapattık. 2016 yılında ise 40 milyon TL ciroya ulaşacağız. Hedefimiz bu yıl sonuna dek Vivense mobilyalarıyla 100 bin evde yer almak” dedi. ‘Vizeralabs’ uygulamasıyla da; gerçek zamanlı bir tablet arayüzünün; kumaş, doku, mobilya kombinasyonunu doğal ölçeklerde görmeyi sağladığının altını çizen Erol, “Bilkent Üniversitesi CyberPark kuluçka merkezi iş birliğiyle geliştirilen ‘Vizeralabs’ projeksiyon cihazı, mobilya mağazalarındaki ürünlerin farklı desen ve materyal tasarımlarında görüntülenmesini sağlıyor. Böylece mağazaya gelenlerin sadece istediği rengi, deseni ve materyali seçmesi

FATİH Projesi kapsamında İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknoloji Genel Müdürlüğü işbirliği ile SAP Development Center Türkiye tarafından hazırlanan SAP Eğitim Platformu pilot çalışması başladı. Bu çalışma ile İstanbul’un farklı ilçelerinden seçilen 11 okulun proje sınıfları, derslerini SAP Eğitim Platformu uygulaması üzerinden işleyecek, sonuçları da Milli Eğitim Bakanlığı ve SAP ile paylaşacak. Farklı küresel eğitim sistemleri ile uyumlu olarak Türk mühendisler tarafından İstanbul’da geliştirilen SAP Eğitim Platformu, öğretmen, öğrenci ve ebeveynleri her

Dokunmak serbest!

FATİH için pilot proje

yeterli oluyor. Mobilya perakendecileri ve tercih yapmakta zorlanan kullanıcılar için oldukça etkili bir teknolojik kolaylık getiren Vizeralabs, kullanıcıların karar verme ve tüketim alışkanlıklarına yön veriyor” açıklamasını yaptı.

Maliyet avantajları doğrudan müşteriye yansıtılıyor

Erol, Vivense’nin 7000’den fazla ürünü web sitesinde sergilediğini, İstanbul ve Ankara showroom’larında 3D kumaş seçme simülasyonu ve özel görüntü maskeleme projektörü gibi sektörde öncü hizmetler sunduklarını yineleyerek “Bu tarz teknolojik yatırımlara oldukça değer vererek Türkiye’de mağaza ortamında görüntü maskeleme projektörü kullanan ilk firma olduk. Vivense, bu hizmetler

yerden ve her cihazdan erişilebilen bir sistemde buluştururken, öğrencilerin sosyal iletişim becerilerini de geliştirecek. Gerçek zamanlı istatistiki analiz ve raporlama imkânı veren büyük veri işleme platformu SAP HANA ile pilot uygulama süresince

sayesinde müşterilerine ürün gamını teknolojik sistemler aracılığıyla daha üretilmeden üç boyutlu olarak görme şansı tanıyor. Ayrıca bu uygulamaları sonucu Vivense, normal bir cadde mağazası gibi stok tutmuyor, bu maliyet avantajlarını da doğrudan müşterisine yansıtıyor. Bundan dolayı satılan ürünler indirimli fiyatlarla satılıyor” açıklamasını yaptı. Vivense’nin, sektördeki diğer firmaların aksine kendi geliştirdiği kapsamlı kurumsal kaynak planlama yazılımını kullandığına dikkat çeken Erol, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu sayede şirket, yazılım altyapısını istediği gibi şekillendirebilmiş durumda. Standart kurumsal kaynak planlama yazılımlarında olmayan araç rotalama, depo mal kabul ve sevkiyat önceliklendirme, tedarikçi

öğrencilerin gelişimi takip edilebilecek.

SAP Development Center Türkiye Genel Müdürü Cafer Tosun, FATİH Projesi’nde yer almanın en büyük hedefleri arasında olduğunu belirtirken, “Bu platform öğrencileri, öğretmenleri, okul idarecilerini

performans ölçüm-uyarı ve alarm algoritmalarıyla siparişlerin müşterilere zamanında teslim edilmesi sağlanıyor. Aynı şekilde satış sonrası herhangi bir destek talebinde de, sorun en kısa sürede çözülebiliyor. Vivense üretim ve sevkiyat konusunda birlikte çalıştığı iş ortaklarıyla da kapsamlı bir entegrasyon sürecini tamamlamış durumda. Bu sayede müşteriler Vivense’den aldıkları ürünlerin üretim ve sevkiyat süreçleriyle ilgili detaylı bilgiler alabiliyor, teslimat tarihi konusunda sorun yaşamadan ürünlerine kavuşabiliyor. Vivense’nin en büyük teknoloji yatırımı kendi kurumsal kaynak planlama yazılımını oluşturmuş olması. 3 yıllık çalışmalar sonucu Vivense’nin ‘Canavar’ adındaki kurumsal kaynak planlama yazılımı; sipariş yönetimi, satış

ve ebeveynleri destekleyecek” dedi. Uygulamayı daha fazla öğrenci ve öğretmen kullandıkça, eğitim kalitesinin de artacağını söyleyen Tosun, “11 pilot okul seçildi. Elde edeceğimiz geri bildirimlerle projeyi daha da ilerletmeyi düşünüyoruz. Hedefimiz her

sonrası hizmet takibi, depo-envanter yönetimi, sevkiyat planlama ve raporlama konularında kapsayıcı fonksiyonlar içeren entegre bir bilgi sistemi haline geldi. Halen devam eden projelerle; ‘Canavar’ın en kısa sürede muhasebe ve CRM konularında da gelişmiş fonksiyonlar içermesi hedeflenmekte. Tüm bu teknolojik faaliyetler sayesinde sektördeki rekabet gücünün ve sunulan hizmet kalitesinin artmasına önemli bir katma değer sağlıyoruz.”

En büyük değer: Teknolojik yatırım

Şirketin önümüzdeki dönem hedeflerini de paylaşan Kemal Erol, “Depo-envanter yönetimi ve sevkiyat planlama verimliliğini artıracak barkod sistemine geçme, kendi çevrimiçi ödeme altyapımızı geliştirme ve Vivense mobil uygulamasını hayata geçirme projelerimiz var. Teknolojik yatırım süreçlerinin hız kesmeden devam etmesiyle birlikte Vivense, yakın gelecekte Türkiye’de mobilya deyince akla gelen ilk 5 firmadan biri haline gelmeyi hedefliyor. Vivense, kurulduğu günden itibaren özveri ve çalışkanlık ilkelerini analitik bakış açısıyla besleyerek yaratıcı ve yenilikçi yaklaşımları içeren uygulamalarıyla sürekli gelişmeyi amaçlıyor. Bu doğrultuda da en büyük değeri teknolojik yatırımlara veriyor. Müşterilerine daha kaliteli servis sunabilmek için sürekli gelişmenin önemine inanan Vivense, bundan sonra da müşteri memnuniyeti ve hizmet seviyesini en üst seviyeye taşımak için çalışmalarına devam edecek” şeklinde konuştu.

okula, her öğretmene ve her öğrenciye ulaşmak” bilgisini verdi.

Konuyla ilgili düzenlenen etkinlikte konuşan İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü Strateji Geliştirme Birimi Şube Müdürü Murat Adalı da, “Bakanlığımızın gösterdiği doğrultuda yaptığımız proje ile eğitime destekte bulunmak bizim için çok önemli. Bu bilişim ağı öğretmenler ve öğrenciler olarak herkesin faydalanabileceği ve sosyal iletişim becerisini geliştirecek önemli bir ortam olacak” dedi. Adalı, bu teknoloji ile öğretmenlerin öğrencilerini daha iyi tanıyabileceğini ve eğitim durumlarını daha yakından takip edebileceğini de vurguladı.

vivense kurucusu kemal erol

BİLİŞİM DÜNYASI 2514 - 20 MART2016

BThaber

Sedef ÖzkanTürkiye’nin en iyi 100 start-up’ı arasına seçilen Vivense, ‘Dokunmak Serbest’ sloganıyla açtıkları yeni showroom’da pek çok ilklere imza attı.

Page 26: BThaber Sayı 1063

BİLİŞİM DÜNYASI26 14 - 20 MART2016

BThaber

Sistema, şirketlerin ve kurumların sahip olduğu kültürleri, geçmiş performansları ve sahip oldukları iş süreçlerini analiz ederek, onlara başarıya uzanan yolun haritasını çizmek için 17 senedir çalışmalar yürütüyor. Şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda iş süreçlerine katkıda bulunmayı amaçlayan Sistema Genel Müdürü Ali Tolga Moral ile Sistema’nın yaptığı çalışmalar üzerine konuştuk.

n İlk olarak Sistema’nın yaptığı çalışmalardan ve sunduğu hizmetlerden söz edebilir misiniz?

Bir danışmanlık ve eğitim şirketi olan Sistema olarak yaptığımız işi “başarı mühendisliği” olarak adlandırıyoruz. Türkiye’nin en önemli şirketleri arasında yer alan müşterilerimizin başarıya ulaşmaları için onlara eğitim ve danışmanlık üzerine hizmetler sunuyoruz. Türkiye’de telekomünikasyon, lojistik, perakende, inşaat ve hizmet gibi sektörlerin büyük oyuncuları ile projeler gerçekleştiren Sistema, küresel boyutta da DHL ve Sony Europe gibi önemli yapılara bu alanda destekler veriyor.

Her ne kadar her sektörde ürün ve çözüm geliştirme yöntemleri farklı olsa da,

OKI Europe desteği ile, akıllı MFP’ler aracılığıyla uygun maliyetli baskı ve belge yönetimi üzerine IDC tarafından hazırlanan inceleme raporu, Avrupa’da iş yerlerini değiştiren önemli eğilimlere işaret ediyor. “İş süreçleriniz pazar fırsatlarınızı yakalamanızı engelliyor mu? Akıllı MFP’ler yoluyla uygun maliyetli baskı ve belge yönetimi” başlıklı IDC inceleme raporuna göre, dokümanla ilgili zorluklar, çalışanlar için zaman kaybı sebebi ve her yıl 2 aylık çalışmaya eşdeğer biçimde yüzde 20 verimlilik kaybında rol oynuyor. Rapor, gelişen çalışma alanlarını etkileyen ana eğilimleri de ortaya koyuyor. Buna göre, son yıllarda hem bilgiye erişim hem bilgiyi sunma alanlarında yenilikler kendini

Sistema şirketleri geleceğe taşımak istiyor

Baskı ve belge yönetiminde öncelik ‘verimlilik’

Sistema olarak sektör ayrımı olmaksızın sunduğumuz çözümlerle müşterilerimizin iş süreçlerini daha iyi anlamalarını ve yönetmelerini hedefliyoruz. Bu noktada müşterilerimizin kurum kültürlerini, iş süreçlerini, kadrolarını ve geçmiş performanslarını analiz ederek başarıya ulaşmaları konusunda destek sağlıyoruz. Müşterilerimizin şirketlerinin ya da kurumlarının bütün departmanlarını kapsayan çözümlerimiz, gelen taleplere göre departman özelinde de hazırlanabiliyor. Bu sayede şirketler ve kurumlar, bir makine gibi gördükleri yapılarının aksayan parçalarını daha rahat bir şekilde analiz ederek, yeniden yapılandırabiliyorlar.

n Müşterilerinize nasıl ulaşıyorsunuz? Bu konudaki farkındalığı nasıl buluyorsunuz?

Bu noktada danışmanlığın doğasından faydalandığımızı söyleyebilirim. Genellikle iş

gösterdi. IDC, şirketlerin 2015’e kadar son beş yılda aldıkları toplam veri hacminin altı kat arttığını ve bunun devam edeceğini öngörüyor. Şirketler, erişilen bilgileri kavramanın yanı sıra bu bilgileri para ve zamandan optimum tasarruf ettirecek şekilde sunma konularında da sıkıntılarla karşılaşıyor. Bu noktada OKI

süreçlerinde sorun yaşayan şirketler ve kurumlar kapımızı çalıyorlar. Gelirleri düşen, karlılığı azalan ya da bulunduğu sektörde çok daha iyi konumlarda olabilecek yapılarla çalışmalar yürütüyoruz. İş süreçlerimizin önemli bir kısmını da “devam eden” projelere ayırıyoruz. Daha önce çalışmalar yürüttüğümüz şirketler ve kurumlar, Sistema ile yaptıkları projeler sonucu elde ettikleri başarıları sürdürülebilir bir yapıya oturtmak için bizimle çalışmayı sürdürüyorlar.

n Sunduğunuz çözümlerin etkileri ne kadar sürede görülüyor?

Çözümlerimizden yararlanan şirketler ve kurumlar, bu çözümlerin etkilerini kısa vadede de görebiliyorlar. Kısa vadede gerçekleşen değişimler, müşteriler için oldukça motive edici olsa da, kalıcı başarı için sistematik bir çalışma yapmak gerekiyor. Bu yüzden çözümlere anlık bir şekilde yaklaşmayıp, bu çözümleri

Europe Genel Müdürü Terry Kawashima’ya göre, yeni nesil akıllı MFP’lerin sunduğu ileri düzey işlevler, işletmelerin sürekli gelişen çalışma alanlarının değişen taleplerini karşılamasında önemli bir rol oynuyor. Giderek daha fazla şirketin yazdırma işlemleriyle ilgili maliyetlerine dikkat etmesi ve alternatifler aramasıyla

bir kurum kültürü haline getirebilen yapıların, çok daha fazla başarı elde ettiklerini gözlemliyoruz. Bu doğrultuda kurumlar ve şirketlerin iş süreçlerinde kalıcı başarı elde edebilmeleri için en az 6 ay süre gerektiğine inanıyoruz.

n Küresel çapta iş süreçlerine sahip bir şirket olarak Türkiye’deki ve dünyadaki iş yapış modellerini karşılaştırabilir misiniz?

Küresel çaptaki şirketlere baktığımızda planların genellikle önümüzdeki yılları da kapsadığını gözlemliyoruz. Şirketler ve kurumlar 2016 yılı için planladıkları projeler için, 2017 yılı bütçesini de masaya yatırarak, bu projeleri uzun bir vadeye yaymak için çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Türkiye’ye baktığımızda ise projelerin genellikle günü kurtarmaya

birlikte, işletme masraflarını azaltma ve verimliliği artırma hedefleri arasında denge sağlanması, pek çok işyerinin de önceliği.

Gelişen çalışma alanlarının bir diğer önemli eğilimi, büyüyen mobil iş gücünün etkisi. IDC’nin tahminlerine göre, 2018 yılına kadar çalışanların yüzde 75’i evde, yolda, şirkette

yönelik, kısa vadeli başarı odaklı olduğunu görüyoruz. Her ne kadar içerisinde bulunduğumuz şartlar doğrultusundan gelişen bu durum, elde edilen başarıların kurum kültürü olmasının önüne geçerken, uzun vadeli planlar maalesef niyet aşamasını geçemiyor.

n Sunduğunuz eğitim modelinden bahsedebilir misiniz? Şirket çalışanlarının sunduğunuz hizmetlere adaptasyonu için ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?

Bu noktada hizmet sunduğumuz kurumların ve şirketlerin çalışanlarına yönelik çalıştaylar düzenliyoruz. Bu çalıştaylarda, şirketlere sunduğumuz çözümlerde yer alan yazılımlar üzerinden sistemdeki yenilikleri gösterirken, bir yandan da onların görüşlerini alıyoruz. Bir yerde sistemi birlikte oluşturuyoruz da diyebiliriz.

Projelerimiz çoğunda yüzlerce kişiye eğitimler veriyoruz. Bazı durumlarda şirketlere sunduğumuz eğitim paketleriyle, şirket çalışanları yeni sistemler hakkında bilgi sahibi olabiliyorlar. 16 dil seçeneğine sahip eğitim paketleri sayesinde hem Türkiye çapında hem de küresel çapta şirketlere ve çalışanlarına eğitim paketi sunabiliyoruz.

ya da müşteri ziyaretlerinde mobil cihazlardan çalışacak. Katlanarak artan mobil iş gücü, ‘her zaman ve her yerde doğru bilgiye güvenle erişim’ ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bu gereklilikleri dikkate alan IDC inceleme raporu, akıllı MFP’lerin her tür mobil cihazdan sorunsuz biçimde belge yazdırabilmesi gerektiğini belirtiyor. Bu cihazların güvenlik tehdidi veya virüslere karşı koruma sağlamak, erişimi kontrol etmek ve şirketlerin fikri mülkiyetlerini korumak için mobil cihazlardan güvenli yazdırma olanağı sunması da önem taşıyor. IDC’ye göre, bunları ve diğer önemli kriterleri karşılayan cihazlar, çeşitli süreçleri otomatik hale getirebilir ve işletmelere de kısa zamanda verimlilik sağlayabilir.

Ekrem Uçman Şirketler ve kurumlar, yoğun rekabetin yaşandığı iş dünyasında başarıya giden yolu ararken ince eleyip, sık dokumak zorundalar. Bu konuda kurumların ve şirketlerin faydalandığı süreç yönetimi

çözümleri, değişen iş dünyası ve süreçlerine uyum sağlama konusunda

anahtar bir rol üstleniyorlar.

Sistema Genel Müdürü ali Tolga mora

Page 27: BThaber Sayı 1063
Page 28: BThaber Sayı 1063

BTnet com tr28 14 - 20 MART2016

BThaber. .

hibrit bulut sayesinde rekabet avantajı elde ettiği ve yüksek görünürlük ve denetim için ortamlarını bütünleştirilmiş ve kapsamlı bir biçimde yönettikleri görülüyor.

Ayrıca araştırma, liderlerin “yeni nesil” girişimlere atılmak için hibrit bulutu kullandığını ortaya çıkarıyor. Araştırmada liderlerin, öngörülerin ticarileştirilmesi (veri varlıklarının birleştirilmesi ya da verilerin paraya çevrilmesi gibi) için diğer uygulayıcılara göre hibrit bulutu kullanma olasılığının 3 kat daha fazla olduğu görüldü. Kognitif bilişim Tahmine dayalı öngörü ve bilgisayar ile

Lider şirketler hibrit bulutu tercih ediyor

IBM’in 13 ülkeden ve 23 sektörden bulutu uygulayan 500 şirketle yapmış olduğu anket sonucunda lider şirketlerin, Nesnelerin İnterneti ve Kognitif Bilişim dahil olmak üzere yeni nesil girişimlere hızlı bir giriş yapmak için hibrit bulutu kullandıklarını ortaya koydu.

BM Uygulamalı Öngörüler Merkezi’nden yeni küresel hibrit bulut araştırması Growing up Hybrid: Accelerating digital transformation kapsamında 13 ülkeden ve 23 sektörden bulutu uygulayan 500 şirketle anket yapıldı. Ankete katılan şirketlerin %26’sına karşılık gelen bir grup önde gelen kuruluşun,

öğrenme yetenekleri gibi kognitif bilişim sistemleri için de bu olasılığın 5 kat daha fazla olduğu ve liderlerin üçte birinden fazlasının, nesnelerin internetini etkinleştirmek için hali hazırda hibrit bulutu kullandığı tespit edildi.

Hibrit bulut yaklaşımıyla kuruluşlar, ne zaman geleneksel BT altyapısı, ne zaman bulutu kullanacaklarını kendileri seçebiliyor. Bu yaklaşım, kuruluşların dayanıklılık, güvenlik ve mevzuat gerekliliklerinin yanı sıra hız ve esneklik gereksinimlerini karşılarken aynı zamanda onlara en iyi işlevselliği sağlıyor.

Google, yapay zeka özelinde çalışmalar yürüten DeepMind ile sağlık tarafına uygulamalar geliştirmeye hazırlanıyor. Google, sağlık tarafına özel uygulamalar geliştirmek istiyor. Bu konuda bünyesindeki DeepMind’tan yararlanmaya hazırlanan şirket, hastalıkları tespit edilmesi ve komplikasyon süreçlerinde yer alan risklere karşı önlemler alınabilmesi konusunda sağlık sektörü çalışanlarına yardımcı olmayı amaçlıyor.

Şirket, DeepMind Health adına sahip olacak platform üzerinden uygulamalar geliştirecek. İlk etapta akut böbrek rahatsızları üzerine yoğunlaşacak olan platform, ilerleyen süreçte farklı rahatsızlıklar üzerine de yoğunlaşmayı planlıyor.

Uygulamaların çalışma prensibinden söz etmek

gerekirse, ‘Streams’ adını taşıyan iPhone uygulaması üzerinden hastane çalışanlarının hastalar hakkındaki bütün önemli bilgilere ulaşmasını sağlayan uygulama, sahip olacağı araçlarla çalışanların hayatını kolaylaştıracak.

Otomatik öğrenme ve yapay zeka gibi özelliklere sahip olmayan uygulama, ilk etapta sadece hastanedeki iş süreçlerini hızlandırıp, hastaların yanlış teşhis ve tedavi süreçlerine maruz kalmalarını engelleyecek gibi görünüyor. Hali hazırda İngiltere’de test sürecinde olan uygulama, başarılı bir test süreci ve DeepMind Health üzerine yapılacak çalışmalar ile birlikte çok daha farklı bit boyuta erişerek, sağlık alanında önemli bir platform haline gelebilir.

Google DeepMind ile sağlık tarafına yöneliyor

Yeniden yapılanma süreci ile beraber mobil ve bulut üzerine yaptığı çalışmaları artıran Microsoft, yeni bir satın alma ile bu konudaki hamlelerine bir yenisini eklemeye hazırlanıyor. Mobil uygulama geliştirme araçları sunan Xamarin’i satın almaya hazırlanan şirket, Android, iOS ve Windows Phone ekosistemlerine uygulamalar geliştirmek için önemli bir adım atacak.

Microsoft’un resmi blog sayfası üzerinden de duyurulan habere göre şirket bu satın alma ile birlikte tek bir platform üzerinden bütün mobil işletim sistemlerine uygulamalar geliştirebilecek. Geliştirilen uygulamalar, Xamarin’in

sahip olduğu altyapı sayesinden yazılımcılar tarafından da rahatlıkla test edilebiliyor.

Satın alma işlemini değerlendiren Microsoft Bulut ve Kurumsal Grubu’ndan Sorumlu Başkan Yardımcısı Scott Guthrie, Xamarin ile geçmişte de önemli çalışmalar yürüttüklerini hatırlatırken, satın alma işlemiyle birlikte bu işbirliğinin daha önemli işlere imza atacağından emin olduğunun altını çizdi.

Microsoft Xamarin’i bünyesine katıyor

İşiniz için her ayrıntı önemlidir.Çözüm AMD PRO A-Serisi APU

İster veriyi görselleştirmedeki netlik olsun, isterse yayınlanan media’nın gerçek zamanlı

veri akışının akıcılığı ya da modern uygulamaların cevap verme yeteneği olsun, her

ayrıntı önemlidir. Bunların hepsi AMD’nin sağladığı hızlandırılmış grafiklere ve işlem

yeteneğine ihtiyaç duyar. .

AMD, grafikler ve hesaplama performansının yanı sıra güvenlik ve yönetilebilirlik özellikleri için yenilikçi teknolojiyle modern iş hayatının görsel ayrıntılarına güç vererek standardı belirliyor..

• HSA1 özelliğine sahip yenilikçi AMD PRO A-Serisi APU’lar iş hayatı için sıra dışı grafik ve hesaplama performansı açısından merkezi işlemciyi ve GPU’yu iş görevlerini akıllıca ataması için güçlendiriyor

• Üstün grafikler ve ses, ışık hızında bir performans, görsel olarak kesintiye uğramayan bir video akışı ve daha fazlası

• Firmaya özel çözümlere sıkışıp kalmanıza izin vermeyen güvenlik, yönetilebilirlik ve sanallaştırma araçları

• Güvenebileceğiniz uzun vadeli bir değer

© Advanced Micro Devices, Inc. Tüm hakları saklıdır. AMD, AMD Arrow logosu, ve bunların kombinasyonları Amerika Birleşik Devletleri ve/veya diğer yetki alanları

içerisinde Advanced Micro Devices, Inc. firmasının ticari markalarıdır.

Neden her ayrıntının önemli olduğunu keşfedin.Daha fazlasını öğrenmek için www.amd.com/PRO adresini ziyaret edin.1. Sadece HSA’nın etkinleştirildiği uygulamalarda kullanılabilir

55116C_Every_detail_matters_Commercial_PRO_toolkit_Print_Ad.indd 1 9/3/14 10:08 AM

Page 29: BThaber Sayı 1063

BTnet com tr 2914 - 20 MART2016

BThaber. .

Merkezleri için StruxureWare çözümümüzün DCIM için IDC MarketScape’te bir lider olarak kabul edilmesi, kullanıcılara, işlerini yazılım tanımlı veri merkeziyle bağlayan geniş bir veri merkezi analizleri platformu sunma becerimizi gösteriyor.” dedi.

Schneider Electric’in kapsamlı DCIM çözümünü akıllı IT özellikli veri merkezine olanak sağlayan

durum, StruxureWare’in kritik tesisler, izleme ve otomasyondaki sıralı becerileri ve IT yönetim işlevleri kadar, bu işlevlerin tesisler boyunca giderek artan dağıtılmış kaynakları kullananlara desteği şekilde görülüyor. Rapor ayrıca rakipler arasında benzer satış modellerini etkileyen Schneider Electric’in modüler “kullandıkça oluştur”

Veri Merkezi Altyapı Yönetimi205 araştırması yayınlandı

IDC, daha verimli ve ticari açıdan kritik veri merkezlerini destekeyerek büyüyen Veri Merkezi Aytyapı Yönetimi (DCIM) pazarının mevcut ortamını ve kapsamını ayrıntılarıyla ele alan ve rekabette geniş yelpazedeki çözümlerin de kıyaslandığı “Veri Merkezi Altyapı Yönetimi 2015” araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

Araştırma sonuçları doğrultusunda IDC, Schneider Electric’i, en üst kategoride lider olarak ilan etti. Satıcı anketleri, görüşmeleri ve halka açık olarak kullanıcılardan elde edilen bilgi ve geri bildirimler temel alınarak gerçekleştirilen kapsamlı IDC MarketScape değerlendirme sürecinde ayrıca, Schneider Electric’in de dahil olduğu her tedarikçi 30 adet beceri ve strateji unsuruyla karşılaştırıldı. Schneider Electric, IDC araştırması ile onaylattığı liderliğini, artan güçlüklerle başa çıkmaları ve şirketlerini ileri taşımaları için müşterilerine sunduğu akıllı ve güvenilir yazılım ve hizmet çözümleri ile daha da pekiştirmeyi hedefliyor.

IDC MarketScape raporuna göre, küresel bir enerji yönetimi ve veri merkezleri çözümleri sağlayıcısı olarak Schneider Electric, Veri Merkezleri için StruxureWare DCIM çözümü kapsamında büyük bir kurulu taban oluşturuyor. Ayrıca, Schneider Electric’in veri merkezleri tasarlama, oluşturma ve yönetiminde dünya çapındaki varlığı ve pozisyonu, IT yönetimi alanı kapsamında StruxureWare modüllerini, tesisler ve güç yönetimi fonksiyonlarının genişletilmesi için mantıksal olarak uyumlu hale getiriyor

Schneider Electric Global Veri Merkezi Yazılımları ve Yönetilen Hizmetler Başkan Yardımcısı Soeren Brogaard Jensen, konu ile ilgili olarak açıklamasında, “Nesnelerin İnterneti ile veri temelli katlanarak büyüme ve veri merkezleri üzerinde giderek dijitalleşen dünya tarafından desteklenen görülmemiş baskı, ticaretin can damarı haline geldi. Gerçek zamanlı ticari operasyonlar tehlikedeyken Veri Merkezi Arayüzü Yönetimi (DCIM), kullanıcılarını, hızlarını korumaları ve gerçek verileri temel alan bilgiye dayalı kararlar almaları için gerekli bilgilerle donatılabilir. Veri

temel becerileri sunan bir çözüm olarak nitelendiren IDC MarketScape ayrıca, bu çözümün yöneticilere verimlilik, performans ve hızı optimum hale getirmek ve veri merkezlerini bir maliyet merkezinden bir ticari araca dönüştürmek için ihtiyaç duydukları veri merkezi takibini bütüncül ve gerçek zamanlı bir şekilde sağladığını belirtiyor. Bu

yaklaşımını onaylarken, kurumun küresel hizmetlerini ve desteğini “güçlü yön” olarak tanımlıyor.

Schneider Electric’in Veri Merkezleri için StruxureWare çözüm paketi, tasarım ve kurulumdan işletim, değerlendirme ve planlamaya kadar bir veri merkezinin kullanım ömrü boyunca maksimum verim sağlıyor.

Page 30: BThaber Sayı 1063

BTnet com tr30 14 - 20 MART2016

BThaber. .

bana nedense ilkokulda defterlerimizi tutturmak için kullandığımız ataşları hatırlattı. Ayağın gövdeye tam ortadan bağlanmıyor olması, simetri hastalarını biraz rahatsız edebilir. Sürekli göz önünde bulanacak bir ürün olduğu için satın almadan buna da dikkat edilmeli diye düşünüyoruz.

Gelelim teknik özelliklere…Ürün, tasarım odaklı olmasına

rağmen oldukça iyi bir görüntü performansı sunuyor. 24 inç boyutundaki IPS paneli, 1920 x 1080 piksel çözünürlük sağlıyor. Panelin IPS olması, renklerin canlılığına katkı sağlarken 178 derece dikey, 178 derece yatay görüş açısı sağlıyor. Ekranın tepki süresi, 4 ms olarak belirlenmiş. Full HD çözünürlükte 60 Hz akıcılığında görüntü sunabilen ürünün arka panelinde 1 tane VGA, 2 tane de HDMI girişi bulunuyor. DVI veya DisplayPort’a bu üründe yer verilmemiş.

Ürünün görüntü kalitesi

Şıklıkta üstüne yok

FBI, Apple’dan bu sefer iOS 7 istiyor

Bilgisayarlarımız günden güne güçlenirken, diğer taraftan evimizin, ofisimizin birer parçası haline gelmeye devam ediyorlar. Evlerin bir parçası haline gelmeye başlayan her ürün, tasarımsal açıdan da evrilmeye ve farklılaşmaya başlıyor. Bu, bilgisayar kasalarını etkilediği gibi klavye, fare, ses sistemi ve monitör gibi çevre bileşenlerini de etkiliyor. Tasarım odaklı monitörler bir süredir çeşitli markaların ürün yelpazesinde yer alıyor. AOC’nin I2481FXH model ürünü de tasarım odaklı, incecik bir ürün. Şimdi bu ürünü yakından tanıyalım.

Harika görünüyor!AOC I2481FXH, biraz önce de

belirttiğimiz tasarımı ve zarifliğiyle ön plana çıkan bir monitör. Ürüne ilk olarak ön tarafından baktığımızda çerçevesinin inceliği dikkatimizi çekiyor. Yan tarafını çevirdiğimizde ise panelin bulunduğu kısmın çok çok ince olduğunu görüyoruz. Monitör, büyük bir kısmında 7.5 mm kalınlığında. Arka – alt tarafına doğru inildikçe bu kalınlık artıyor elbette ki. Cihazın devreleri, kablo bağlantıları ve tuşları için haliyle 7.5 mm’den daha geniş bir alana ihtiyaç duyuluyor.

Ürünün kontrol tuşları, sol alt tarafına konumlandırılmış. Dokunmatik tuş yerine fiziksel tuş yerleştirilmiş olması, I2481FXH’in menülerinde daha kolay kontrol edilebilmesini sağlıyor; dokunmatik tuşlardaki gibi nereye bastığımızı kaybetmiyoruz.

I2481FXH’nin ayak kısmında da farklı bir tasarım kullanılmış. Metal malzemeden üretilen ayak da monitörün zarifliğini tamamlar nitelikte. Açıkçası

başarılı olsa da 2016 yılında Full HD gibi bir çözünürlüğe yatırım yapmanın yersiz olduğunu düşünüyoruz. 820 TL seviyesinde satışta olan bu ürünün üzerine bir miktar daha katılarak 2560 x 1440 piksel monitörlere geçiş yapılabilir. Diğer taraftan ürünün “tasarım” serisine dahil olduğunu da unutmamak gerekiyor; bu ürünle aslında biraz “stil” kısmına da para ödemiş oluyoruz. Odanıza çok yakışacağını düşünüyorsanız bu ürünün iyi bir seçenek olabileceğini söyleyip, Full HD’nin vaktinin dolmak üzere olduğunu da hatırlatarak incelememizi noktalıyoruz.

Teknolojinin ve özellikle mobil teknolojilerin çok hızlı gelişiyor olması, çok daha büyük verilerin oluşmasına sebep oluyor. Akıllı telefonların kameraları bile 4K video kaydı yapabiliyorken, fotoğraf konusunda da neredeyse profesyonel makinelerle yarışacak duruma geldiler. Diğer taraftan kamera ve görüntüleme teknolojileri de profesyonel tarafta evrim geçiriyor. 4K artık bir standart haline gelmekteyken, artık 360 derece video çekimleri konuşuluyor. Kalite konusunda ileriye doğru atılan her adım, oluşturulan medyanın daha fazla yer kaplamasına sebep oluyor.

Medyanın büyümesiyle beraber depolama “alan” olarak bir sorun halindeyken, depolamanın hızı bazen göz ardı edilebiliyor. Şöyle bir örnek verelim: 10 saniyelik HD 30 fps bir video 73 MB kadar bir alan kaplıyorken, aynı özelliklerde Full HD bir videoda bu miktar, 123 MB’ye çıkıyor. 4K çözünürlükte ise bu miktar çok daha yükseklere çıkabiliyor. Bu durumda HD videoyu kesintisiz kaydedebilmek için saniyede 7.3 MB yazma hızı gerekiyorken, Full HD’de bu miktarın 12.3 MB/s olduğunu söyleyebiliriz. Bu hesaplamayı seri fotoğraf çekiminde de gerçekleştirip, benzer sonuçlarla karşılaşabiliriz. Dolayısıyla video veya fotoğraf çekiminde

kullandığımız depolama alanının boyutu kadar yazma hızı da büyük önem taşıyor. SanDisk’in Extreme Plus microSDHC U3 belleği de yüksek yazma performansıyla kullanıcılara 4K video kaydı imkanı sağlayan bir ürün.

SanDisk Extreme Plus mciroSDHC U3 belleği, ofisimize 32 GB’lik sürümüyle geldi. 95 MB/s okuma ve 90 MB/s yazma hızlarına sahip olan, microSDHC form faktöründe. Video kaydı konusunda U3 hızı uyumlu sahip olan ürün, 4K video kaydı için uygun bir ortam

halini alıyor. Ayrıca RAW formatında

çekilen seri fotoğraflarda da diğer daha az gecikmeli gerçekleşmesini

sağlıyor; aynı sürede daha fazla

sayıda fotoğraf kaydı alabiliyor.

SanDisk’in bu ürünü 120 TL seviyesinde bir fiyat etiketine sahip. Fotoğraf çekiminde büyük kolaylık ve avantaj sağlayan bu ürün, elbette ki akıllı telefonlarla da kullanılabiliyor. Akıllı telefonlarda microSD kartlara gönderilen uygulamaların daha yüksek performansla çalışması sağlanırken, klasik bir “medya depolaması” olarak kullanılacağı zaman da videoların / fotoğrafların daha hızlı açılmasına sebep olacaktır. Fiyatı 32 GB’lik microSD’lere göre biraz yüksek fakat sağladığı yüksek performans göz önünde bulundurulmalı diye düşünüyoruz. Ürün, SD kart dönüştürücüsüyle beraber geliyor.

Yüksek kalitede kayıt yapmak isteyenler

için hafıza kartı

IncelemeBTnet

IncelemeBTnet

Apple’ın başı bir süredir FBI ile belada. Bir cinayet suçlusuyla ilgili çeşitli deliller elde edilebilmesi için FBI, suçlunun iPhone’una ulaşmak istiyor. Fakat suçlu, telefonunda şifreli güvenlik kilidi kullandığı için telefona erişilemiyor. iOS’un güncel sürümlerinde 10 kere hatalı tuş kilidi girildiğinde içerisindeki bilginin tamamının silinmesi seçeneği mevcut. Suçlunun bu seçeneği de aktif etmesiyle beraber FBI’ın şifre denemeleri yaparak da telefonu açması mümkün olmuyor. FBI, bu konuyla ilgili Apple’dan

destek istemiş ve red cevabını almıştı. Bununla beraber FBI Apple’a dava açarak telefona özel bir “arka kapı” yazılımı hazırlanmasını istemişti. Bu konuyla ilgili tartışmalar devam ederken FBI’dan bu sefer daha ilginç bir talep geldi.

iOS 7’nin güvenliğinin ideal olduğunu düşünen FBI, 2013’teki iOS 7 standartlarına geri dönülmesini talep etti. iOS 7, güncel iOS sürümlerine göre daha az güvenliydi ve hackerlar tarafından aşılabiliyordu.

Güvenlikte 2013’teki “aşılabilir” standartlara dönülmesini talep eden FBI’ın Apple’ı daha ne kadar sıkıştıracağı merak konusuyken

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Al Hussein, farklı bir noktaya dikkat çekti: “Eğer bugün Apple FBI’a boyun eğerse, ileride diktatörlerin kendi ülkelerinde de böyle bir talepte bulunmasının önü açılacak. Diktatörler, muhalif insanları telefonlarındaki mesajlar yüzünden idam edecek, suikast düzenletecek veya kendi yasalarına göre mahkûm edecekler”.

Konunun Birleşmiş Milletler’e sıçramasıyla beraber FBI’ın isteklerinin ne şekilde sonuçlanacağı da iyiden iyiye merak konusu haline gelmeye başladı.

Ruşen Göbel

Page 31: BThaber Sayı 1063
Page 32: BThaber Sayı 1063

BTnet com tr32 14 - 20 MART2016

BThaber. .

desteğinin de bulunduğunu görüyoruz. Tabii 4K desteği, yazılımın isminden de anlaşılabiliyor.

Özellikle şarkıları dinlemek istediğimizde komple videoyu indirmemize gerek yok. MP3 ve OGG gibi formatları destekleyen 4K Video Downloader, sadece müzik / ses de indirebiliyor.

Akıllı mod seçeneğiyle hızlı

modeliyle karşımıza çıkmıştı. Cihaz, gayet taşınabilir bir Ultrabook modundayken oyun oynanacağı zaman Thunderbolt 3 arabirimi üzerinden harici ekran kartı takılarak oyun bilgisayarına dönüşebiliyordu. AMD, bu konseptin yaygınlaşmasından yana.

YouTube Aboneler özelliğini de sunmaya başlıyor. Bir YouTube sayfasını 4K Video Downloader yazılımı takip ederek bu sayfaya eklenen videoların tamamını, eklendiği anda bilgisayarımıza indirmemiz mümkün.

Yazılım, aktifleştirilmesiyle beraber ana penceresinin alt tarafında -rahatsız etmeyecek bir şekilde- çıkan reklamları da kapatıyor.

Standart hale getirilmiş bağlantılarıyla, kablolarıyla, işletim sistemi desteğiyle, sürücüleriyle ve “tak - çalıştır” özelliğiyle. Facebook’ta paylaştığı harici AMD ekran kartı resmine açıklama olarak paylaştığı görüşlerinin en altına da yakında daha fazla bilgi verileceğini söyledi.

Bu noktada Robert Hallock’un gayet haklı olduğunu ve bu hamlenin son derece mantıklı olduğunu söyleyebiliriz. Ultrabook sahibi kullanıcıların sırf oyun için masaüstü bilgisayar satın almalarına gerek kalmayacak; hali hazırda kullandıkları donanımın üzerine harici ekran kartı takacaklar. LAN oyun partileri için de son derece iyi bir çözüm olan harici ekran kartlarının ne

YouTube’dan 4K videoları ücretsiz indirin, isterseniz MP3’e çevirin

AMD, dizüstü bilgisayarlar için harici ekran kartlarını destekliyor

Günümüzün en büyük video kaynağı YouTube’daki bazı videoları muhtemelen sizler de indirmek için çeşitli online dönüştürücü hizmetlerden faydalanmışsınızdır. “Linki yapıştır - indir” mantığıyla çalışan siteler, kimi zaman problem çıkarabiliyorlar. İstediğimiz kalitede inmiyor, müzik ayrıştırılmıyor. Bu problemlerin üstesinden gelebilmek için şu zamana kadar pek çok yazılım kullandım fakat bunlardan da memnun kaldığım söylenemez. Bir tanesi hariç: 4K Video Downloader.

4K Video Downloader, ücretsiz haliyle rahatlıkla kullanılabilen ve olabildiğince sade hazırlanmış, başarılı bir video indirme aracı. Kullanımı ise çok basit: indirmek istediğimiz linki kopyalıyoruz, yazılımın penceresine gelip “Linki yapıştır” butonuna basıyoruz. Yazılım otomatik olarak linkteki videoları tarıyor, buluyor ve bize seçenekleri gösteriyor. Linkteki içeriği ister komple video olarak, ister sadece ses olarak indirebiliyoruz. Video olarak indirmek istediğimizde 4K

Masaüstü bilgisayarların kasa içerisindeki en büyük bileşenlerinden biri olan ekran kartları, oyun oynayan kişiler için vazgeçilmez bir bileşen. Ekran kartları, 3D hesaplamaların ve çizimlerin neredeyse tamamını üstlenirken günümüzde 3D’nin de dışına çıkılarak daha farklı işlemler yaptırılabiliyor. Ne var ki ekran kartı, bilgisayarın en fazla güç tüketen ve en fazla ısınan bileşeni olduğu için küçük formdaki bilgisayarlarda büyük problem çıkarıyorlar, düşük performanslı çalışıyorlar. Dizüstü bilgisayarlar bu noktada iyi bir örnek. Yüksek performanslı grafik çiplerinin kullanıldığı dizüstü bilgisayarların devasa boyutlarda olmasının başlıca sebebi soğutma ihtiyacıyken, harcadığı güç yüzünden bilgisayarın şarjını çok kısa sürede bitirebildiği de bilinen bir gerçek. Bu noktada Razer, geçtiğimiz aylarda harici ekran kartına sahip bir Ultrabook

bir şekilde her yapıştırdığımız linke aynı prosedürleri uygulayabilen 4K Video Downloader, özellikle hızlı bir şekilde benzer videoları toparlamayı istediğimizde çok daha kısa bir süre içerisinde işlerimizi tamamlamamızı mümkün kılıyor.

10 dolara etkinleştirilebilen 4K Video Downloader yazılımı, etkinleştirilmesiyle beraber

AMD Teknik Pazarlama Müdürü Robert Hallock, oyun dizüstü bilgisayarlarının her zaman taşımak için uygun olmadığını, her zaman taşınabilecek bilgisayarların da oyun için uygun olmadığını belirterek her ikisini bir arada isteyenler için çözümün harici GPU’lar olduğunu söyledi.

4K Video Downloader’ı, YouTube’dan gerek müzik gerekse video indirmek isteyenlere tavsiye ederim. Çok pratik ve çok stabil. 10 doları fazlasıyla hak ediyor diyebilirim...

4K Video Downloader’ı www.4kdownload.com üzerinden ücretsiz indirebilir, isterseniz tam sürümünü satın alabilirsiniz.

derece yaygınlaşabileceği ise merak konusu. Umuyoruz AMD, bu harika fikri iyi değerlendirir ve biz de donanım editörleri olarak oyun oynayacak kullanıcıları dizüstü bilgisayarlara da yönlendirebiliriz.

Diğer taraftan ekran harici ekran kartları, GPU ağırlıklı işlemlerin yapıldığı programların dizüstü bilgisayarlarda kullanımını da yaygınlaştırabilir. Nvidia’nın CUDA teknolojisi, pek çok yazılımda işlemcinin yükünün büyük bir kısmını kendi üzerine alıyor. Bu durumda i7 gibi üst seviye mobil işlemcilere sahip olan dizüstü bilgisayarlar ve Ultrabook’lar, harici CUDA destekli veya harici profesyonel amaçlı ekran kartlarıyla ağır işlerin üstesinden gelebilecek kıvama getirilebilirler.

Ayrıca umuyoruz bu harici ekran kartlarının kutularına dahili USB çoklayıcı da eklenir; tek kablo takarak bütün oyun donanımımızı oyun oynamaya hazır hale getirebiliriz.

IncelemeBTnet

Page 33: BThaber Sayı 1063

Türkiye’deki birçok kurum Kurumsal Dönüşüm ve ERP’den çok şey beklemekte... *M.GÖKER SARP

ERP’nin kurumların beklentilerine karşılık verebilmesi ve kurumlardaki projelerin başarıya ulaşabilmesi için ERP proje ekiplerinin, üst yönetimin ve kullanıcıların üstlerine düşen görevleri kesinlikle yerine getirmesi gerekmektedir.

Bu köşede, ERP projelerinde başarıya ulaşabilmeniz için deneyimleri tek çatı altında birleştirerek, başarıya giden yolları sizlere aktarmaya devam edeceğiz. Yeralan yazılardaki deneyimler, öneriler, örnekler ve öngörüler sizler tarafından bir bütün olarak ele alınmalı ve içerdiği uyarılara ve önerilere dikkat edilmeli, ilgili olarak önerilen bütün diğer yollar göz önünde bulundurularak uygulanmalıdır.

Yer alan yazılar esas olarak ERP ve Kurumsal dönüşüm adayı olan kurumlara yönelik hazırlanmıştır. Faydalı olması dileklerimizle...

ERP projelerinin en kritik aşaması, kesinlikle ihtiyaç analizidir

Çoğu insan birşey yapacağı zaman olacağını beklediği durumları kafasında kurgular ve karşısına çıkmasını beklediği bu durumlarda ne yapacağını adım adım düşünür ve planlar. Ama bazıları da işe başlar, bir durum karşısına çıktığı anda düşünür ve karar verir.

İhtiyaç analizi yapmak bir ihtiyaç değil, bir zorunluluktur!

Firmaların çevik, etkin ve talebi karşılama konusunda yetkinliklerini arttırmak üzere alınan ERP geçiş kararı, iyi bir ihtiyaç analizi ile birlikte verilmelidir. İhtiyaçları net ortaya koymak, ERP’nin katacağı faydaları ve kurumun hedefleri ile bütünleşik bir yaklaşım sergilemek, güvenli bir yolculuğa çıkmak için detaylı bir çalışma şarttır.

Doğru analiz ile kayıplarınızın önüne geçebilirsiniz!

İhtiyaç analizi aşamasında yapılacak eksik veya yanlış bir kurgu tüm proje sürecinizi etkileyebilir; hatta sizi içinden çıkılmaz bir kaosa sürükleyebilir. Bunları önlemek için tecrübeli bir danışmanlık ekibinden destek alarak ilerlemeniz faydalı olabilir. Bu aşamada ERP´ye neden ihtiyacınız olduğunu unutmadan, ERP ile birlikte işlerinizi nasıl geliştirebileceğinizi belirleyerek ilerlemelisiniz.

Doğru tanımlanmış, gerçekçi ihtiyaçlar, ERP projesindeki hedeflerinizi oluşturacaktır: Yönetim raporlaması, operasyonel birimlerin gereksinimleri,

bölümler arası veri akışları, gerekli sistem arayüzleri ve bilgi işlem standartlarınızın oluşturulması çok önemlidir.

İhtiyaç analiz ile kurumsal gelişimi sağlamak bu gelişmeyi sürekli hale getirmek için, ERP projenizde karşılaşılabilecek sorunlarla birlikte ihtiyaçları tespit ederek bu ihtiyaçlara uygun çözüm yolları bulabilirsiniz.

Bunun için ihtiyaçlar ihtiyaçlar hakkında bilgiler toplanır ve bu ihtiyaçları karşılayabilecek kapasitede bir ERP hedeflenir. Projede canlı kullanıma geçildikten sonra, elde edilen sonuçlara göre tekrar ihtiyaç karşılama değerlendirmesi yapılır, varsa eksik yönleri tespit edilerek sistem sürekli geliştirilmeye deva edilebilir.

İhtiyaç analiz gerçekten gerekli midir?

İhtiyaç analizi birçok kişi veya kurum için yorucu, uzun zaman alan ve maliyetli bir çalışma olarak görülse de mutlak başarıya ulaşmada gerekli ve önemli bir süreçtir ve basitçe mevcut koşullarınız ile olmasını beklediğiniz koşullar arasındaki farkı ortaya koyar.

İhtiyaç analizi, ihtiyaçlarınızın belirlenmesinden değerlendirmesine kadar bir süreç olarak ele alınabilir. Bu süreçte öncelikle firma ihtiyaçlarını belirlemeli ve analizi yapmalıdır. Bunun için ihtiyacın yanında veri kaynaklarının da neler olduğunun bilinmesi çok önemlidir.

ERP Projeninizin dönüm noktası

Bazı ihtiyaçlarınız firmanızın çoğunluğu veya tamamı tarafından kabul edilen süreç veya kurallardan oluşabilir, bazıları şubeleriniz, kardeş veya grup şirketler ile kıyaslanarak bulunabilir.

Bölümler veya değişik lokasyonlar arasındaki beceri düzeyi ya da kullanım farklarına göre de bazı ihtiyaçlar belirlenebilir, eklenebilir, çıkartılabilir. Bunları net olarak ortaya çıkarabilmek için kişisel görüşmeler veya toplu anketler uygulanabilir.

Zamana bağlı olarak yaşamın ve teknolojinin değişmesiyle siz de kurumsal olarak bazı değişikliklerde bulunmanız geekebilir. Önceden tahmin edebileceğiniz ihtiyaçlarınız olduğu kadar gelecekte oluşabilecek değişiklikler de sizde bazı yeni ihtiyaçlar doğurabilir.

Ek olarak proje başlagıcından itibaren karşınıza çıkan acil ihtiyaçları da hesaba katmalısınız. Daha sonra projenin ilerleyen aşamalarda beklemediğimiz bir anda ortaya çıkarlarsa önceden belirlediğiniz kurgunun gereken çözümü oluşturma başarısına sahip olup olmaması da çok önemlidir.

İhtiyaç analizinin başlangıcından sonuna kadar olan süreçte hangi amaçla analize başlandığı ve çalışmaya kimlerin katıldığı analizin kendisi kadar önemlidir. Analiz edilen sürecin aşamalarını, olabildiğince görsel öğelere yer vererek, olumlu ve olumsuz yönlerini açıkça belirterek tanımlarken, analiz ekibinden gelecek olan önerileri de dikkate almalısınız.

*erp komitesi ve kurumsal Dönüşüm platformu koordinatörü

GÖRÜŞ 3314 - 20 MART2016

BThaber

Page 34: BThaber Sayı 1063

34 KARİYER 14 - 20 MART2016

BThaber

Uydu ve yayıncılık operatörü SES, İstanbul merkezli Türkiye bölgesinde İş ve Geliştirme Müdürü olarak Nejla Bilge Atila’yı göreve getirdi. Atila, yeni görevinde, Türkiye’nin görüntü (video) sektörü ile ilişkileri güçlendirilmeye yönelik çalışmaları yürütecek. Atila, SES’in Türkiye pazarındaki varlığına katkıda bulunurken, firmanın yayıncılık endüstrisine sağladığı uydu hizmetlerinin de tanıtımını yapacak.

Atila, İstanbul Üniversitesi’nde mühendislik ve ardından Yıldız Teknik Üniversitesi’nde sosyal bilimler yüksek eğitimlerini aldı. 2004-2011 yılları arasında Türkiye’nin önde gelen Dijital TV platformlarının satış kanallarının geliştirilmesi üzerinde çalışan Atila, 2013 sonuna dek farklı televizyon kanallarında stratejik planlama yöneticisi olarak görev yaptı. 2013 - 2016 arasında Yandex’in Türkiye pazarına yönelik medya ürünlerinin yönetimini üstlenen Atila, Ocak 2016 tarihinde katıldığı SES Astra AB ekibinde, Türkiye pazarından sorumlu yönetici oldu.

E T K İ N L İ K L E R Y U R T D I Ş I

Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

14-18 Mart 2016

CeBITHannover, AlmanyaAYRINTILI BİLGİ: www.cebit.de/home

20 - 24 Mart 2016

Adobe SummitLas VegasAYRINTILI BİLGİ: http://summit.adobe.com/na/

23 - 24 Mart 2016

Google Cloud NEXTSan FranciscoAYRINTILI BİLGİ: https://cloudplatformonline.com/Next2016.html

E T K İ N L İ K L E R

Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

Y U R T İ Ç İ

16-18 Mart 2016

6. CityExpoAntalya Expo CenterAYRINTILI BİLGİ: http://www.antalyacityexpo.com/#

19-20 Mart 2016

III. Ulusal Yönetim Bilişim ZirvesiBeykent Üniversitesi- Ayazağa KampüsüAYRINTILI BİLGİ: http://ybzirvesi.com

23 Mart 2016

Kamuda BT Yönetişimi Teknoloji PlatformlarıAYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr

23 Mart 2016

Biyometri ve Güvenlik Teknoloji PlatformlarıAYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr

25-26 Mart 2016

BETA 2016 Sektör Günleri Boğaziçi ÜniveristesiAYRINTILI BİLGİ: buec.boun.edu.tr/beta/

Emobil, ulusal ve uluslararası büyüme hedefleri paralelinde, üst yönetim ekibinde atamalara devam ediyor. Bu kapsamda Emobil Satış ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcılığı görevine Kemal Karabayır getirildi. Kariyerine Armada Bilgisayar’da başlayan Karabayır, Borusan Telekom’da Kanal Satış Müdürü, Stratejik Müşteriler Satış Müdürü ve Satış Grup Müdürü görevlerini üstlendi. Ardından Vodafone

Türkiye’de büyük holdingler bölümünden sorumlu Kıdemli Satış Müdürü, Inforte’de Genel Müdür Yardımcısı ve Datateknik’te Genel Müdür olarak görev yaptı. Son 3 yıldır kendi kurduğu şirketinde, BT alanında danışmanlık hizmetleri sunan Karabayır, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi, yüksek lisans eğitimini ise Liverpool Üniversitesi’nde tamamladı.

Kemal Karabayır

Nejla Bilge Atila

kemal karabayır emobil’de

nejla bilge atila ses Türkiye ekibinde

Yazılımcılar ve şirketler ilanlarda bir arada

Ofiste verimliliğin demirbaşı mobilyalar ve aparatlar

‘Sağlıklı ve güvenli sürdürülebilirlik’

ele alınacakYazılım Sanayicileri Derneği (YASAD) ve sektörün öncü şirketleriyle işbirliği içinde, Turkcell’in bilişim sektöründeki potansiyeli harekete geçirmek amacıyla başlattığı sosyal sorumluluk projesi Geleceği Yazanlar, web sitesinde ‘İş İlanları’ sayfasını hayata geçirdi. Geleceği Yazanlar üyelerine sunulan bu hizmetle iş arayan yazılımcılara iş, işverenlere de nitelikli çalışan bulma imkanı sunuluyor.

Üç yıl önce Türkiye’nin genç nüfusunu mobil ve web yazılımcı olmaya yönlendirme hedefiyle yola çıkan “Geleceği Yazanlar”a bugüne dek 52 bin yazılımcı üye oldu. Bu platform sayesinde şirket ve proje sahipleri aradıkları nitelikli çalışan ihtiyacını

karşılarken, geliştiriciler de kendileri için uygun işi bulma şansı yakalıyor. YASAD ve bilişim sektörünün öne çıkan şirketleriyle işbirliği yapan Geleceği Yazanlar, ‘İş İlanları’ bölümüne bu şirketlerden gelen ilanları taşıyor. İlan platformu üzerinden işveren şirketler, basit

bir form doldurarak ilan oluşturabiliyor. Şirket ve proje sahiplerinin yapması gereken ise aradıkları nitelikleri ve hangi eğitimlerin gerekli olduğunu belirtmeleri. İşverenler burada kendilerine uygun geliştiricileri görüp bağlantı da kurabiliyor.

Geleceği Yazanlar üyesi olan geliştiriciler ise sisteme giriş yaptıktan

sonra ilanları görebiliyor ve kendilerine uygun olanlara başvurabiliyor. Genel ve kişiye özel hazırlanan ilanlara ulaşmak, yeni bir iş ilanı yayınlamak ve var olan iş ilanını düzenlemek gibi özellikler Geleceği Yazanlar’ın yeni iş ilanları uygulamasıyla sunulan özellikler arasında.

İşyerlerinde rahat bir çalışma ortamı oluşturmak için kullanılan renkler ve mobilyalar büyük önem taşıyor. Konsantrasyon gerektiren, yaratıcı işler üretilen ajanslarda daha minimal mobilyalar ve sade renkler öne çıkıyor. Verimliliği artıran mavi ve beyazın birlikteliği işyerlerinin büyük bölümünde öne çıkarken, klasik tarz sevenler ise siyah ve kahverengi ağırlıklı mobilyaları tercih ediyor. Koltuklarda kullanılan kırmızı

da enerjiyi artırıyor. İşletmelerin farklı renk ve modellerdeki ofis mobilyası ihtiyacına yanıt veren Avansas.com, kendi markası olan Avansas Comfort ile farklı bir seçenek sunuyor. Avansas Comfort’un ürün gamında çalışma masası grupları, keson, çalışma koltuğu, sandalyeler ve ortopedik ürünler var. Avansas Comfort ürünlerini en fazla tercih eden işletmeler ise perakende, finans ve sanayi sektöründen şirketlerle, reklam

ve halkla ilişkiler ajansları. Avansas Comfort marka bel ve ayak desteklerinin yanı sıra, ortopedik bel yastığı da yumuşak dokusuyla ofis çalışanlarının derdi olan bel ve sırt ağrılarının önüne geçmeye yardımcı oluyor, pille çalışan titreşim özelliğiyle masaj yapıyor. Ayak destekleri de oturmaktan kaynaklanan problemleri ortadan kaldırıyor, ayakları olması gerektiği gibi tutarken, tırtıklı yüzeyleri ile masaj etkisi sağlıyor.

Ana teması “Sürdürülebilir İş Sağlığı ve Güvenliği” olarak belirlenen 8. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı, çalışma hayatının taraflarını 8-11 Mayıs 2016 tarihleri arasında İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde bir araya getirecek. Ulusal ve uluslararası düzeyde yaklaşık 5 bin kişinin katılması beklenen konferansta, iş sağlığı ve güvenliği alanında sektörel yaklaşımlardan meslek hastalıklarına, iş kazalarının nedenlerinden yasal düzenlemelere kadar 36 farklı konu detaylı biçimde ele alınacak. Konferansa ilgili akademisyenler, uzmanlar, uluslararası kuruluşlar, üniversiteler, meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinin

temsilcileri katılacak. Konferansta, alanında önde gelen isimlerin konuşmacı olarak yer alacağı ana konuşmaların yanı sıra, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği alanında hem sorunların tartışılacağı hem de iyi uygulama örneklerinin anlatılacağı oturumlar yer alacak. Ayrıca eğitim kursları ve iş sağlığı ve güvenliği alanında iyi uygulamaların yerinde görüleceği teknik turlar düzenlenecek. Konferans ile eş zamanlı olarak düzenlenecek İş Sağlığı ve Güvenliği Fuarı da katılımcılara iş sağlığı ve güvenliği odaklı yeniliklerle buluşma imkanı sağlayacak. Konferans ile ilgili detaylar ise http://www.tioshconference.gov.tr/ adresinde.

Page 35: BThaber Sayı 1063
Page 36: BThaber Sayı 1063

Salon #banabak kanalında bu dönemde görüntülenme 7.5 milyonu, takipçi sayısı 200 bini, beğeni ise 29 bini aşmış. Hatta bu hareketin yüzü olan Özge Özpirinççi ile Vlogger’ın bir araya gelerek Salon #banabak’ın açılışını duyurduğu video, Ocak 2016’da YouTube reklamları içinde tüm kategorilerde 2’inci olarak önemli bir başarıya imza atmış.

Başarı haberlerime devam ediyorum. BT şirketi EMC ile uzun yıllardır işbirliği yapan NGN, 2015 yılında elde ettiği başarılı performans ile EMC’nin En Yüksek Ciro İş Ortağı Ödülü’nü almaya hak kazanmış. Özellikle ayranı ile pek sevdiğimiz Eker de, bu yıl 15’üncüsü düzenlenen Kariyer.net İnsana Saygı Ödülleri kapsamında üçüncü kez İnsana Saygı Ödülü’nün sahibi olmuş.

Haftaya noktayı, yine gurur veren bir ödülle koyuyorum: Ağ ve iletişim teknolojileri alanında eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunan, 2014 yılında EMEAR bölgesinin “Yılın Eğitim İş Ortağı” seçilen BT Eğitim, bu sefer dünya çapında 200’den fazla Cisco Eğitim İş Ortağı arasından sıyrılarak, Global Learning Partner Organization ve Logical Operations tarafından “Yılın Eğitim İş Ortağı” (Indirect Learning Partner of the Year) seçilmiş. BT Eğitim’i ‘dünyanın en iyi Cisco eğitim şirketlerinden biri’ yapan ödül, ABD’nin San Diego kentinde düzenlenen “2016 Cisco Global Learning Partner Conference” etkinliğinde, 28 Şubat’ta düzenlenen törende duyurulmuş. Birçok ilk’e imza atan şirketin bu başarısı da küresel yetkinliğimizi göstermemiz adına önemli.

Bu hafta da bu kadar, haftaya yine burada buluşmak üzere,

36 MEKTUPBahar günlerinden merhaba,

Haftaya vazgeçilmezimizle ilgili bir ödülle başlıyorum. Arçelik tarafından, Selamlique katkısı ile tasarlanan, 21 patentle korunan Kapsüllü Türk Kahvesi Makinesi, dünyanın en saygın tasarım ödüllerinden IF Design’da Türkiye’ye ilk kez mutfak ürünleri alanında Altın Ödül’ü getirmiş. Arçelik, IF Design’dan bu yıl toplam 6 ödülle dönmüş. Türk kahvesi yapmak hiç bu kadar pratik olmamıştı diyerek, bir orta şekerli için kolları sıvıyorum.

Barselona’da gerçekleştirilen GSMA her zamanki gibi birçok yeniliğe ev sahipliği yaptı. Bunlardan biri de tüketicilerin yaşamlarını iyileştirmeye odaklanan P&G markasının Oral-B yeniliği olan, Oral-B’nin bugüne kadar ürettiği en akıllı diş fırçalama sistemi Oral-B GENIUS. Oral-B GENIUS, fırça içerisinde yer alan hareket sensörü ile Bluetooth üzerinden bağlayacağın akıllı telefonun kamerasını kullanarak seni takip ediyor ve hiçbir alanı atlamadan diş fırçalamayı sağlayan Konum Algılama Teknolojisi’ne sahip. Kullanıcılar akıllı telefonlarına yükledikleri Oral-B App 4.1 aracılığıyla her bölgeye uyguladıkları basınç, fırçalama süreleri konusunda bilgi alarak, tam olarak diş hekimlerinin tavsiye ettiği gibi dişlerini fırçalayabiliyor. Bu özellikler, Oral-B’nin Salınım-Dönme ve Titreşim teknolojisi ve yuvarlak fırça başlığı ile buluşuyor, bireylerin ağız sağlıklarını iyileştirmesine yardımcı oluyor. Diş macunu satışı en düşük ülkelerden biriyiz, ama teknoloji takibinde hızımız dünyayı imrendiriyor madem, bu da diş sağlığını geliştirme adına fırsat olur umarım.

Diş sağlığını koruduk madem, biraz da enerjiden tasarruf

edelim. Elektrik tarifeleri karşılaştırma ve tedarikçi değiştirme sitesi EnCazip üzerinden yapılan elektrik fiyatları hesaplamalarına göre, Şubat ayında elektrik tedarikçisi değiştiren ev tüketicileri, tedarikçi değiştirmeyenlere göre ortalama yüzde 9,64 daha ucuz elektrik kullanırken, iş yeri kullanıcıları da ortalama yüzde 11,33 oranında tasarruflu elektrik kullanmış. Buna göre, aylık elektrik faturası 200 TL olan bir tüketicinin yıllık tasarruf ortalaması 231 TL’ye ulaşmış. Fatura yüzünden dizleri dövmek yerine alternatifler hakkında bilgi edinmek gerek.

Kadıköy Belediyesi önemli çalışmalara imza atmayı sürdürüyor. Merdivenköy’deki atık getirme merkezine elektronik atıklarını getirenleri sürpriz hediyeler bekliyormuş. Detayları www.atikyonetimi.kadikoy.bl.tr adresinde

görebilirsin. Ama bu kadar da değil. Farkındalık çocuk yaşta başlar malum. Bu amaçla Kadıköy Belediyesi, Atık Elektrikli Elektronik Eşya Toplama Yarışması düzenliyor. Son katılım tarihi 27 Mayıs ve Kadıköy ilçesindeki ilkokul ve ortaokullar arasında. Bu konuda çevremizi bilgilendirelim, kadikoy.bel.tr adresi konusunda farkındalık yaratalım. Kadıköylü olduğum için ilçeme iltimas geçiyor olabilirim, ama benzer çalışmaları yapan yerel yönetimler varsa, dilerim onlardan da bilgi almak mümkün olur.

Çocuk yaşta farkındalık, gençlikte yaratıcılık demek ve işte bunun bir örneği. Tıp eğitimi alan tasarımcı Adem Arıbaş’ın “diz eklemi çapraz bağlarını” temel alarak, tasarım danışmanı Gürçağ Özler ile birlikte Hobi Endüstriyel Tasarım bünyesinde geliştirdiği

dünyanın ilk katlanabilir ahşap tuğlası ‘’Brick B’’, İstanbul Kongre Merkezi’nde Uluslararası Buluş Fuarı’nda görücüye çıkmış. Alet-edevat, yapıştırıcı gerektirmeden katlanabilir ahşap tuğlalarla başta ev olmak üzere masa, yatak, köpek kulübesi gibi birçok eşya tasarlanabiliyor. Fuar vesilesiyle uluslararası yatırımcıların da tanıma fırsatı elde ettiği Türk malı katlanabilir ahşap tuğla; inşaat, iç mimari, dekorasyon ve fuar sektöründe önemli gelişmeleri beraberinde getirecek desem abartmış olmam herhalde.

Yine gençler ve yine P&G… P&G Türkiye’nin kişisel bakım markalarıyla başlattığı #banabak Gençlik Hareketi, YouTube kanalında 1 ayda ortalamanın 25 kat üzerinde takipçi çekerek Türkiye’nin en fazla aboneye sahip marka kanalı olmuş. Ünlü Vlogger’lardan videolar içeren

14 - 20 MART2016

BThaber

BT’de geri dönüşüm farkındalığı gelişiyor

YIL 22SAYI 106314 - 20 MART2016

www.bthaber.com

Yönetim Yeri: BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş.Fetih Mah. Tahralı Sokak Kavakyeli Plaza C Blok 7/5 34704 Ataşehir/İSTANBULTel 0216- 291 13 90 ISSN 1300-6495

Satış GrubuEvrim Koç DemirciPerihan Kıtay ÖzdenÖzge KarataşCanan Şahin

Reklam Rezervasyon [email protected]

REKLAM SATIŞ GRUBU

Cilt, Baskı, Poşetleme: Apa Uniprint San. ve Tic. A.Ş. - Hadımköy İstanbul Asfaltı Ömerli Köyü İstanbul - Tel 0212-798 28 40. l BThaber kontrollü abonelik sistemiyle dağıtılmaktadır. - Fiyatı 1 Kuruş (KDV dahil) - BThaber, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 2/f maddesi hükmü gereği ‘yerel süreli yayın’dır.

BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş. adına SahibiAyhan Sevgi

[email protected]

www.linkedin.com/groups/BThaber

twitter.com/bthaber

www.facebook.com/BThaber

Bültenlerinizi

[email protected] adresine gönderebilirsiniz

Türkiye’nin en köklü bilişim teknolojileri yayını olan BThaber, 1995 yılından bu yana bilişim ve teknoloji dünyasındaki en son haberleri, yenilikleri ve bilgileri okuyucularına kesintisiz bir şekilde sunmaya devam ediyor. Her hafta yüzde 35’i BT, yüzde 65’i ise finans, otomotiv ve sağlık gibi farklı sektörlerde yer alan şirketlerin ve kamu kurumlarının yöneticilerinden oluşan 7500’ün üzerinde kişiye ulaşmakta ve online platformlar üzerinden her hafta on binlerce kişiye erişim sağlamaktadır.

Abone ve Dağıtım SorumlusuKutay Göç[email protected]

BThaber GrubuYayın KoordinatörüAyhan [email protected]

Yazı İşleri Müdürü(Sorumlu)Bülent [email protected]

EditörlerHandan Aybars [email protected] Özkan (Ankara) [email protected][email protected]

Haber MerkeziRuşen Gö[email protected]

Okur TemsilcisiBehçet Envarlı

[email protected]

Görsel Tasarım Nevzat Karataş [email protected]

Mukadder Keskingö[email protected]

Page 37: BThaber Sayı 1063

Officially enacted R&D Reform package focuses on high value-adding areas

No. 6676 Law on Support of Research and Development Activity has been published in the Official Gazette. Science, Industry and Technology Ministry’s enacted ‘R&D Reform Package; R&D and Innovation System package focusing highly value adding areas, making Turkey a strongly competing country with the world in R&D and innovation areas and giving more momentum to the development of our country’ consists of 29 sub-topics: Design Centers, Technology Development Zones and Design, New Approaches in R&D Centers, tailor-made R&D designs, Basic Growth Dynamics: Partnership and cooperation, Education and Innovation, Unlimited R&D and Design, Skilled Manpower, Foreign Researchers, Support for Basic Science, Advanced Research, Focus Structures, financing the newly established technology companies, Competitive Domestic Products, Outsourcing and Supply, Innovative Business Ideas Support, Information Transformation to Value, Lecturer Employment, Qualified Projects and Competitive Products, Competent Informatics Companies, Coherent and Target-oriented programs, Strong Project Teams, Working Students Support, Powerful Technology Development Zones, Healthy Development of Technology Development Zones, Quick Installation Processes, Bureaucracy Reduction, Entrepreneur Friendly Ecosystem, Planned and Sustainable Development. All of these sub-topics are prepared in the aim of Design Support, Structural Transformation of the Industry and R&D, Qualified Human Resources and Employment, Commercialization and Technology Companies emerging, University-Industry

context, after the application by the faculty members, the project will be evaluated to be eligible for this category by the university’s board of directors. ‘Specialized Technology Development Zones’ are being created as thematic technology zones having same industry group members and entrepreneurs from the related sub-sectors. The delivery and services of entrepreneurs in this region under the Value Added Tax Act will be exempt from VAT. The expenses of the teaching staff and other personnel in the KOSGEB supported research and development, design and innovation activities will be paid from the KOSGEB budget. The technology development zone applications will be done by the founder committee as well as the managing company. An evaluation committee will be formed to assess applications. The committee will be formed by the Directorate General of Science and Technology Ministry, with representatives from Ministry of Finance, Ministry of Environment and Urban Development, YOK, TUBITAK, TOBB, KOSGEB and a private organization active in technology. Science, Industry and Technology Ministry can set up the highest limits on rental technology

development zones when necessary. The establishment of the managing company will be done within a year and the zone will be in operation in less than 3 years from the date of Official Gazette publication. The deadline on the three-month periods reports prepared by the managing company and presented to the ministry about the activities of entrepreneurs in the zone is extended. Technology development zones will have foreign R&D personnel as well as design staff.

Design activities will be exempt from income and corporate taxes

In order R&D projects to be completed and ready to be commercialized in less time and at lower cost, the project acquisitions from abroad will be exempt from customs duties, funds, stamp duty and fees.

As in software and R&D activities, the income derived from activities of design that have a strategic importance for our country will be exempt from tax until 31 December 2023. The design personnel costs in technology development zones will be exempted from all taxes until December 31, 2023, as well.

To be applied until 31 December 2023, the corporate capital support provided by tax payers to the companies operating in specialized technology development zones will be a deduction subject by the 10% of the company income and not to exceed 20% of the capital. The amount to be deducted in a year will not exceed 500 thousand liras. The Council of Ministers will be authorized to decrease these rates and monetary limits by half or to increase by four times. Scholarship students working in projects supported by public institutions and organizations will be considered insured, as well.

Facilitating access to finance for entrepreneurs

With this law, the Ministry of Science, Industry and Technology has the authority to give the techno-entrepreneurship capital support to be given in a more efficient manner for the needs of entrepreneurs. Entrepreneurs who have an original idea in the technology field, but not enough financial support to implement those ideas will access the finance more easily. In this context, a specific part of the support allocated to entrepreneurs will be deducted from the corporate income taxes. The costs up to 50 percent of the pre-competition cooperation projects can be supported as non-refundable. Small and medium-sized businesses with limited R&D, design and capacity will be able to deduct a certain part of the R&D and design costs over a written statement. In accordance with the recommendations of Turkish Design Advisory Council, the registration expenses of designs exhibited in design competitions will be funded by the Ministry of Science, Industry and Technology via the allowance opportunities.

Collaboration, effective coordination and a strong ecosystem. In the scope of the law, in order to improve the qualifications of the personnel working in design centers; the income tax exemption will be in different rates for PhD, masters and bachelor degree graduates. In addition to this, basic science graduates employment will also be promoted. Higher education scholarships, loans and payments given to students will be made by TUBITAK. Students having a degree of the first three in any of national and international scientific contest will be given additional points in the related university placement exams to encourage successful students to study in the science programs.

‘Specialized Technology Development Zones’ are being formed

According to the enacted package, income created by research, development, design, innovation and university-industry cooperation projects will be collected in a separate account of revolving funds. No deductions will be made from this income. 85% of the revenue will be paid to the responsible teaching staff, without deduction of tax. In this

SMEs are transforming but there is a long way to goAiming at leading Turkey’s digital future Vodafone continues its works to prepare SMEs for tomorrow with TUSIAD cooperation. In the I am Ready for Tomorrow report, the importance of companies’ being ready for tomorrow is underlined and Digitalization Index data is shared. According to the results, starting from July 2014, 41 thousand SMEs benefited from I

am Ready for Tomorrow Platform and Turkey’s digitalization index increased from 48 % to 53%.

I am Ready for Tomorrow Platform has been visited 2 million times since it is launched. Here are some results from the Digitalization Index application filled out by 22 thousand corporations from 81 cities and 37 different industries:

• Turkey’s average

digitalization score is 53%, the scores of the biggest cities are between 50% - 62 %.

• The most digital cities: Kayseri 62%, Bursa 58%, Konya 57%, Muğla 56%.

• The cities which are expected to increase digital transformation: Denizli 52%, Kocaeli 52%, İzmir 51%, Adana 51%, Ankara 50.

• Only 6 out of the biggest 12 cities which has the 80% of

Turkey’s companies are above Turkey average.

• In 7 out of the biggest 12 cities, more than 70% of the companies have a digitalization score of less than 70.

• Only 7 of the biggest industries are above Turkey average.

• The most digital sectors: Technology 64%, automotive 61%, tourism 60%, health 58%.

• Sectors with highest potential in digital transformation: transportation 52%, food 51%, textile 51%, electricity 51%, construction 50%, retail 43%. There are many significant opportunities in big sectors such as construction, food, textile and retail combining the 39% of the total company numbers and that have a very low digitalization levels.

ICT NEWS 3714 - 20 MART2016

BThaber

Page 38: BThaber Sayı 1063

38 ICT NEWS 14 - 20 MART2016

BThaber

Digital growth with a creative ecosystem

KYOCERA Bilgitaş transforms Turkey into a “logistics center”

Having a global business volume and being among Japan’s most important technology companies KYOCERA Holding bought the majority shares of its Turkey distributor Bilgitaş and became the company’s partner. KYOCERA Bilgitaş Turkey General Manager Murat Ada informs us about the merging process, the company’s new plans and the latest developments in the industry: “In the new period, we will live through some calendar changes in the finance department.

From now on, as KYOCERA Bilgitaş, we will make all of our financial plans starting from April 1. Our financial year will start on April 1 and finish on March 31. With the integration process completed, we aim at making KYOCERA Bilgitaş Turkey a ‘logistics center’ for the countries in the region. Turkey will be among KYOCERA’s European logistics centers in different areas and after completing the required infrastructure works, our country will become the logistics center for a

large region including the Caucasus. On the other hand, we would like to keep our A3 leadership and become successful in other segments as well. In the upcoming period, our objective is to provide services to neighboring countries from Turkey, our logistics center and repeat the success in those countries we had with Turkey.

We also carry out studies in Turkey and other countries we offer services in to collect the printer wastes and recycle.”

Garanti Bank gave life to a creative platform for the whole finance industry by offering the chosen applications’ APIs with Hackathon for the first time. These studies will continue strengthening with the support of different structures.

Banks are in a significant change and would no longer just want to be a financial player in this ecosystem, in order to be able to support both the idea and the development; they want to be part of the game. In this way, there are many different tools and Garanti’s example is ‘Hackathon’ implemented for the first time in November 2015. Deniz Güven shared the details:

“We wanted to create innovations that make a difference. We have established a competent jury with a great vision. We are located in BBVA and it has an agency named Spring Studio in San Francisco. The co-founder of the studio is among our jury and the committee has been made more competent in both

local and international expertise. Secondly, we did not only call the process ‘fintech’, we are open to any idea that could be used in financial services. The third issue is that this is a first in Turkey and in the world; we only have a few examples. It is a first-time issue, because the banking services started to be provided in terms of API for the first time. A total of 19 different banking services were downloaded

by our participants as APIs and inserted into their machines with many creative approaches. We see this as an important step. It will continue as an ‘open innovation platform’. This platform will offer our tools t for those who want support and we will be open to all users. 421 different ideas and teams from Turkey, TRNC, Azerbaijan, Saudi Arabia, Bulgaria and Romania participated to the Hackathon. All these ideas are exciting. Our goal is to create appropriate platforms needed to make people’s ideas real. We do not see this project through the eyes of a bank, but sharing with all sectors domestic and international. We believe in the power of an ecosystem.

The ideas come from Hackathon and to be

turned into actual companies will be given

special counseling and mentoring. We

will give hatching and accelerating support through GarantiPartners to those who pass all the stages with success and establishing and improving their companies.

The path to personal privacy is through

social privacyPrivacy gained a new dimension with the digitalized world. To fully understand the privacy issue which recently became a hot topic through the tension raised between Apple and FBI, we need to look at the issue form a wider window.

After the terrorist attack in San Bernardino, FBI demanded the “back door access” from Apple to access the messages of the attacker and Apple declined this request on the grounds of user privacy. The issue is taken to the court. Facebook, Google and Microsoft supports the subject and a public opinion on the subject began to form.

FBI is giving a guarantee to use the data taken from the “back door” for themselves only, Apple claims that the issue poses a great risk for individual rights and an opened back door could be abused by cyber attackers. When we look at the situation from a social privacy window rather than a personal privacy issue, we can see the full image much more comfortably. In case of companies such as Apple and other technology leaders meeting such FBI back door demands may lead to major social problems. The social privacy walls may demolish with a missing brick and this will open the doors of social degeneration. Therefore,

while individuals and companies taking steps on privacy issues, everyone should act with social privacy in mind. At this point, seeing its customers as the “society”; Apple protects the social privacy by not opening the back doors for FBI and refraining from making a precedent decision. Specifically in this issue, the support given to Apple by other technology companies has a great significance. If Apple opens the “back door” software up, it is regarded as certain that there will be many more demands for other companies as well. Striving to act together; companies like Facebook, Yahoo, Microsoft and Google show a firm stance to protect the social privacy and their users’ privacy naturally with the support they give to Apple. Individuals also should take a step away from themselves and look at the issue through the eyes of society. The approcches such as “I’m always getting gas cost 50 liras, so price rises do not hit me.” will only strenghten the government and FBI point of view. Hence, individuals should move as a society for individual rights, freedom and privacy. Otherwise, governments continue to demand citizens’ data from technology companies for “security measures” and the privacy will evaporate in the end.

Page 39: BThaber Sayı 1063
Page 40: BThaber Sayı 1063