22
BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK SUİKAST FAALİYETLERİ Yrd. Doç. Dr. Nevzat KELEŞ 1 İslâm tarihinde Bâtınîyye veya Bâtınîlik, “nasları zâhir-bâtın ayırımına tabi tutarak te‘viller yapan ve İslâm’ın temel hükümlerini bütün Müslümanla- rın anlayışından farklı olarak yorumlayan” çeşitli sufî, Şiî ve mülhid fırkaları içine almaktadır. Aynı zamanda gizli bir şekilde teşkilâtlanarak merkezî yö- netimlere karşı isyan faaliyetleri yürüten çeşitli siyasî gruplar için de kulla- nılmıştır. 2 Bu kapsama dâhil olan İsmâiliyye mezhebinin de, Hasan Sabbâh (ö. 518/1124) ile birlikte yeni bir mahiyet kazanarak hem dinî-itikadî bir fırka hem de teşkilâtlı siyasî bir örgüt halini alarak başta İran merkez olmak üzere doğu İslâm dünyasında yüzyıllarca faaliyet yürüten dinî-siyasî bir teşekkül haline geldiğini söylemek mümkündür. Hasan Sabbâh, İmâmîyye Şîası’na mensup bir aileden olup Emîre Zarrâb isimli bir Fatımî îsinin tesiriyle İsmâiliyye mezhebine intisap etti. Mütea- kiben Fatımîler’in Irak bölgesi başdâîsi Abdülmelik b. Attâş’ın (ö. 487/1094) teşvikleriyle 471/1078 yılında Kahire’ye gitti. Burada Halife el-Mûstan- sır-Billâh ile görüştü ve onun yakın ilgisine mazhar oldu. Halife el-Mûstansır, onu hüccet (vekil) seçerek Horasan’da kendisi adına davette bulunmakla va- zifelendirdi. 473/1081 yılında İran’a (İsfahan) dönen Hasan Sabbâh, el-Mûs- tansır’ın 487/1094 yılında vefat etmesi üzerine, oğlu Nizâr’ın halifeliğini destekleyerek bu tarihten itibaren Nizârî olarak bilinen İran’daki İsmâililerin (Bâtınîler) Fatımî Halifeliği’yle bağlarını kopardı. 3 Böylece doğuda Nizârî 1 Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. 2 Avni İlhan, “Bâtınîyye”, DİA, V, İstanbul 1992, s. 190-191. 3 Hasan Sabbâh, Mûstansır-Billah’tan sonra hilâfet makamına daha önce veliaht tayin edilen Nizâr’ın, ve- zir ve başkumandan Bedrü’l-Cemâlî ise küçük oğlu el-Müsta‘lî’nin geçmesini istiyordu. Nitekim bu anlaş- mazlık nedeniyle Hasan Sabbâh, Mısır’dan uzaklaştırılmıştı. Mûstansır’ın vefatı üzerine Bedrü’l-Cemâlî ve öteki devlet adamlarının desteğiyle Müsta‘lî halife oldu (487/1094). Bu zamanda kadar İran bölgesinde Mûstansır adına davette bulunan Hasan Sabbâh, bundan sonra İmâm olması gerektiğini düşündüğü Nizâr’ı destekleyip onun adına hutbe okuttu. Hatta Musta‘lî tarafından hapisten tutulan Nizâr veya çocuklarını getirmeleri için fedâîlerini Mısır’a yolladı, bkz. Ata Melik el-Cüveynî, Târîh-i cihangüşa, çev. Mürsel Öztürk, Ankara 1998, s. 535-536; Bernard Lewis, Haşîşîler İslâm’da Radikal Bir Tarikat, çev. Kemal Sarısözen, İstanbul 2004, s. 57-58, 60-61; Abdülkerim Özaydın, “Hasan Sabbâh”, DİA, XVI, İstanbul 1997, s. 347-348; Ferhad Daftary, “Hasan Sabbāh”, Encyclopaedia Iranica, XII, 2003, s. 34-35; Ayşe Atıcı Arayancan, Dağın Efendisi Hasan Sabbâh ve Alamût Nizârî İsmâilîleri, İstanbul 2011, s. 23-24, 29-31. 13_Nevzat Keles_155_176.indd 155 10.03.2017 17:11:21

BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

  • Upload
    others

  • View
    10

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 155

BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK SUİKAST FAALİYETLERİ

Yrd. Doç. Dr. Nevzat KELEŞ1

İslâm tarihinde Bâtınîyye veya Bâtınîlik, “nasları zâhir-bâtın ayırımına tabi tutarak te‘viller yapan ve İslâm’ın temel hükümlerini bütün Müslümanla-rın anlayışından farklı olarak yorumlayan” çeşitli sufî, Şiî ve mülhid fırkaları içine almaktadır. Aynı zamanda gizli bir şekilde teşkilâtlanarak merkezî yö-netimlere karşı isyan faaliyetleri yürüten çeşitli siyasî gruplar için de kulla-nılmıştır.2 Bu kapsama dâhil olan İsmâiliyye mezhebinin de, Hasan Sabbâh (ö. 518/1124) ile birlikte yeni bir mahiyet kazanarak hem dinî-itikadî bir fırka hem de teşkilâtlı siyasî bir örgüt halini alarak başta İran merkez olmak üzere doğu İslâm dünyasında yüzyıllarca faaliyet yürüten dinî-siyasî bir teşekkül haline geldiğini söylemek mümkündür.

Hasan Sabbâh, İmâmîyye Şîası’na mensup bir aileden olup Emîre Zarrâb isimli bir Fatımî dâîsinin tesiriyle İsmâiliyye mezhebine intisap etti. Mütea-kiben Fatımîler’in Irak bölgesi başdâîsi Abdülmelik b. Attâş’ın (ö. 487/1094) teşvikleriyle 471/1078 yılında Kahire’ye gitti. Burada Halife el-Mûstan-sır-Billâh ile görüştü ve onun yakın ilgisine mazhar oldu. Halife el-Mûstansır, onu hüccet (vekil) seçerek Horasan’da kendisi adına davette bulunmakla va-zifelendirdi. 473/1081 yılında İran’a (İsfahan) dönen Hasan Sabbâh, el-Mûs-tansır’ın 487/1094 yılında vefat etmesi üzerine, oğlu Nizâr’ın halifeliğini destekleyerek bu tarihten itibaren Nizârî olarak bilinen İran’daki İsmâililerin (Bâtınîler) Fatımî Halifeliği’yle bağlarını kopardı.3 Böylece doğuda Nizârî 1 Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.2 Avni İlhan, “Bâtınîyye”, DİA, V, İstanbul 1992, s. 190-191.3 Hasan Sabbâh, Mûstansır-Billah’tan sonra hilâfet makamına daha önce veliaht tayin edilen Nizâr’ın, ve-zir ve başkumandan Bedrü’l-Cemâlî ise küçük oğlu el-Müsta‘lî’nin geçmesini istiyordu. Nitekim bu anlaş-mazlık nedeniyle Hasan Sabbâh, Mısır’dan uzaklaştırılmıştı. Mûstansır’ın vefatı üzerine Bedrü’l-Cemâlî ve öteki devlet adamlarının desteğiyle Müsta‘lî halife oldu (487/1094). Bu zamanda kadar İran bölgesinde Mûstansır adına davette bulunan Hasan Sabbâh, bundan sonra İmâm olması gerektiğini düşündüğü Nizâr’ı destekleyip onun adına hutbe okuttu. Hatta Musta‘lî tarafından hapisten tutulan Nizâr veya çocuklarını getirmeleri için fedâîlerini Mısır’a yolladı, bkz. Ata Melik el-Cüveynî, Târîh-i cihangüşa, çev. Mürsel Öztürk, Ankara 1998, s. 535-536; Bernard Lewis, Haşîşîler İslâm’da Radikal Bir Tarikat, çev. Kemal Sarısözen, İstanbul 2004, s. 57-58, 60-61; Abdülkerim Özaydın, “Hasan Sabbâh”, DİA, XVI, İstanbul 1997, s. 347-348; Ferhad Daftary, “Hasan Sabbāh”, Encyclopaedia Iranica, XII, 2003, s. 34-35; Ayşe Atıcı Arayancan, Dağın Efendisi Hasan Sabbâh ve Alamût Nizârî İsmâilîleri, İstanbul 2011, s. 23-24, 29-31.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 155 10.03.2017 17:11:21

Page 2: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI156

İsmâililerin lideri olarak Hasan Sabbâh, Büyük Selçuklu Devleti sınırları içe-risinde faaliyet gösterip 1256 yılına kadar varlığını devam ettirecek bir dev-lete dönüşen Bâtınîlik hareketini başlatmış oluyordu. Esas itibariyle burada Bâtınîlik olarak isimlendirdiğimiz İran Nizârî İsmâilîliği4 483/1090 yılında hırslı ve muktedir bir kişiliğe sahip olan Hasan Sabbâh’ın Alamut’u ele geçir-mesiyle fiilen başlamıştı.

Selçuklu sınırları içerisinde Bâtınîlik faaliyetleri parlak bir zekâya, yeni-likçi ve teşkilâtçı bir yapıya sahip basiretli ve kabiliyetli, cebir, geometri, sihir ve dinî ilimlere vakıf bir kişi olan5 Hasan Sabbâh’a kadar gizlilik içerisinde sürdürülmüştü. Hasan Sabbâh, 473/1081 yılında Mısır seyahatinden, İsfa-han’a döndükten sonra dokuz yıl boyunca dâvanın hizmetinde Kirman, Yezd, Huzistan, Damgan, Deylem vb. İran coğrafyasını dolaşarak halkı İsmâilîliğe davet etti.6 Gezdiği bu coğrafyalarda pek çok taraftar toplamakla kalmadı, farklı bölgelere dâîler göndererek halkı kendi mezhebine davet politikasını devam ettirdi.

Bu sırada Hasan Sabbâh’ın yürüttüğü faaliyetlerinin farkında olan Nizâ-mülmülk, Rey Valisi Ebû Müslim Razî’ye onu tutuklaması talimatı vermişti. Ebû Müslim’in başlattığı takibat nedeniyle Rey ve çevresinde tutunamayan ve kendisi için güvenli bir yer arayan Hasan Sabbâh, bu amaçla Kazvîn civarın-da muhkem bir mevkide bulunan Alamut Kalesi’ni7 ele geçirmek için tedrici

Ayrıca bkz. Mustafa Öz, “Dâî”, DİA, VIII, İstanbul 1993, s. 420-421; İlyas Üzüm, “Hüccet”, DİA, XVIII, İstanbul 1998, s. 451-452; Ömer Tokuş, “Arslan el Besâsîrî ve İbrahim Yınal İsyanlarının Gizli Kahra-manı Fâtımî Dâîsi “el-Mü’eyyed fî’d-Dîn Hibbetullah eş-Şîrâzî”, Tarih İncelemeleri Dergisi, XXXI/2, İzmir 2016, s. 570.4 Bir önceki dipnotumuzda da işaret ettiğimiz gibi Fatimî Hilafeti’nde el-Mûstansır’ın vefat etmesiyle Fatimîlik ya da İsmâilî hareketinde kesin bir bölünme oldu. Bu bölünmede el-Musta‘lî’yi halife kabul edip destekleyenlere Musta‘lîye -ki bunlar Fatimî Hilafeti’ni devam ettirmişlerdir- ve en-Nizâr’ı imam kabul edip onun savunuculuğunu yapanlara ise Nizârîler denilmiştir. İşte bu Nizârî İsmâilîliği hareketi daha çok İran merkezli olmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz, İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-târîh, thk. Muhammed Yusuf el-Dukak, VIII, Beyrut 1987, s. 497-498; el-Kâmil fi’t-târîh tercümesi, çev. Abdülkerim Özaydın, X, İstanbul 1989, s. 200-201; el-Cüveynî, s. 530-532; Ferhad Daftary, İsmaililer, Tarihleri ve Öğretileri, çev. Erdal Toprak, İstanbul 2005, s. 377, 379, 459; Abdülkerim Özaydın, “Nizârîyye”, DİA, XXXIII, İstanbul 2007, s. 200.5 Özaydın, s. 349; Murat Ağarı, Kazvînî’nin Âsâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-İbâd’ı (İnceleme ve Değerlendir-me), İstanbul 2009, s. 251.6 Cüveynî, s. 536-537. Damgan ve Mazendaran’daki Şehryarkuh’da kurduğu geçici karargâhlardan, aralarında İsmâil Kazvinî, Kiya Ebü’l-Kasım Laricanî ve Muhammed Cemal Razî’nin de bulunduğu çok sayıda dâîyi davet için bu bölgede görevlendirdi. Yine bazı emîr ve yerel yöneticileri kendi tarafına çek-meyi de başarmıştı. Girdkûh’da Emîr-i Dâd Habeşî b. Altuntak’ın nâibi, Reis Muzaffer, Kuhistan’da ise Hüseyin Kâinî bunların başında gelmektedir, bkz. Cüveynî, s. 538; Ebü’l-Kâsım Kâşânî, Târîh-i İsmâilîyye, tash. Muhammed Taki Dânişpejûh, Tebriz 1343/1964, s. 125-126; İbrahim Kafesoğlu, Büyük Selçuklu İm-paratoru Sultan Melikşah, İstanbul 1973, s. 124; Daftary, İsmaililer, s. 478.7 Alamut, İran’da Elburz dağları üzerinde Kazvin’in yaklaşık 35 kilometre kuzeydoğusunda yer alan müs-tahkem bir kaledir. Ortaçağ’da Rûdbâr vadisinde bulunan kalelerin en meşhurudur. Âluh ve âmût kelime-lerinden meydana gelen Alamut ismi, eski Fars dilinin Taberistan şivesinde “kartal yuvası” veya “kartal eğitimi” (ta’lîmü’l-ukâb) anlamına gelmektedir. Kale, Deylem merkezli Cüstanî meliklerinden biri tarafın-dan 246/860 yılında yaptırılmıştı, bkz. İbnü’l-Esîr, IX, 38; Türkçe çev. X, 260; Cüveynî, s. 573; Daftary, İsmaililer, s. 479; Kafesoğlu, s. 124; Abdülkerim Özaydın, “Alamut”, DİA, II, İstanbul 1982, s. 337; Abdül-kerim Özaydın, “Alamut Kalesi”, Türk Kültürü, 281/XXIV, Ankara 1986, s. 53-54; Ağarı, s. 368.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 156 10.03.2017 17:11:21

Page 3: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 157

bir plan hazırladı. Önce kalenin çevresinde bulunan Endicurd ahalisini kendi tarafına çekti. Sonra da kaleye kendi örgütçülerini yani dâîlerini yolladı. 6 Recep 483/4 Eylül 1090 tarihinde bizzat kendisi kaleye girdi ve bu vesileyle kaleyi, Sultan Melikşah adına yöneten Alevî-yi Mehdî’den almaya muvaffak oldu.8

Hasan Sabbâh, kontrollü bir şekilde ele geçirdiği kalede kademeli tadilât çalışmaları başlattı. Duvarlarını onarıp sağlamlaştırdı. Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını genişletip suların toplanması için kalenin dibinde havuzlar yaptır-dı. Alamut vadisinde sulama sistemini yenileyip tarımsal üretimi artırmaya ça-lıştı.9 Hasan Sabbâh, bu tarihten itibaren beldetü’l-ikbal10 adını alan Alamut’u muhkemleştirip lojistik anlamda destekledikten sonra ölümünü müteakib davet-i cedîde adını alacak olan İsmâilî-Bâtınî davasını yaymak maksadıy-la her yana dâîler ve propagandacılar gönderdi. Bunun için öncelikli olarak, Alamut’a sınır bölgelerin ve oraya yakın yerlerin ele geçirilmesi için büyük çaba harcadı. Davete icabet etmeyenleri zor kullanarak ve kan dökerek kendi tarafına çekti. Ele geçirdiği kalelerle yetinmeyip bina yapmaya elverişli taş bulduğu her yere bir kale inşa ettirdi.11

Bütün bu hazırlıklarıyla Selçuklu Devleti’nin merkezinde, ona karşı dinî-siyasî mücadelesini başlatmış oldu. Asıl gayesi olabildiğince çok taraftar toplayarak ele geçirdiği şehir ve kaleler ağıyla müstakil bir siyasî teşekkül oluşturmaktı. Her ne kadar bunu tam olarak başaramazsa da Nil’den Ceyhun havzasına kadar uzanan coğrafyayı dehşet içinde bırakan azılı bir düşman ha-line geldi.

Hasan Sabbâh ve kurduğu örgütün doğu İslâm dünyasının neredeyse tamamına hükmeden Büyük Selçuklu Devleti içerisinde böyle dinî-siyasî bir yapılanma gerçekleştirmesi, esas olarak örgüt içinde oluşturduğu katı kurallar sistemine12 ve seçtiği mücadele stratejisine dayanmaktadır. İşte bi-zim bu çalışmamızın esas konusunu da mücadele için seçtiği usûllerden biri olan suikast sistemiyle Selçuklu devlet adamları, dönemin âlimleri ve din adamlarına yönelik gerçekleştirdikleri cinayetler oluşturmaktadır. Ha-san Sabbâh ile dâva yolunda bir araç-vasıtaya dönüşen suikast-cinayet yön-temiyle mevcut siyasî otorite olan Büyük Selçuklu Devleti’ni yıpratarak devlet adamları-yöneticileri bezginliğe ve karamsarlığa sürükleyip halkı ise korku ve baskı ile sindirerek söz konusu coğrafyada İsmâilî-Batınî bir 8 İbnü’l-Esîr, IX, 38-39; Türkçe çev. X, 261; Cüveynî, s. 537; Kâşânî, s. 126; Lewis, s. 64; Daftary, İsmaililer, s. 478-479; Kafesoğlu, s. 124-125.9 Cüveynî, s. 574; Kâşânî, s. 128; Daftary, İsmaililer, s. 480.10 Cüveynî, s. 540; Kâşânî, s. 130.11 Cüveynî, s. 540; Kâşânî, s. 128-129, 130; Lewis, s. 65-66.12 Nitekim kendi eşi ve çocukları başta olmak üzere mezhebe-örgüte mensup her bir bireyin bir şekilde dâva-ya yardım ve katkı sunmalarına özel ihtimam göstermekteydi. Buna dair örnekler için bkz. Cüveynî, s. 545.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 157 10.03.2017 17:11:22

Page 4: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI158

devlet kurmak arzusundaydı.13 Neticede seçilen bu yolun, Selçuklu Devleti gibi büyük bir devlete karşı düzenli orduların verebileceği direnişten daha üstün bir başarı sağladığını söylemek mümkündür.

Esas itibariyle suikast, çok eskiden beri gizli bir silah olarak her za-man kullanıla gelmiştir. Hatta İslâm’ın ilk dönemlerinde Haricî ve bazı Şiî mezhep grupları pek çok defa bu yönteme başvurmuşlardı. Ancak Bâtınîler bunu sistemli ve açıkça başvurulan özel bir mücadele tekniği ve bir gelenek haline getirdiler. Bu yöntemde cinayet veya suikast silahı ise dâva adına canını fedâ eden hançerli fedaî14lerdi. Hasan Sabbâh’ın çeşitli yöntemlerle ikna edip mezhebine kazandırdığı fedâîler, sadakat ve itaati esas alan öğretisiyle güçlü bir silaha dönüştüler. Bu bağlamda fedâîler, Bâtınî ha-reketinin vurucu ve bir nevi özel timini meydana getirmekteydi. Bâtınî fedâîlerinin seçimi ve eğitimi hakkında herhangi bir bilgi sahibi değiliz. Bunların başlangıçta ayrı bir grup oluşturduğu da kuşkuludur, ancak Bâtınî devletinin son dönemlerinde böyle olduğunu gösteren işaretler de vardır.15 Bununla birlikte İbnü’l-Cevzî’nin,16 Hasan Sabbâh ve onun insanları nasıl ikna ettiğine dair verdiği bilgiler bu konuda bazı öngörülerde bulunmayı mümkün kılmaktadır. Ona göre,

Hasan Sabbâh, davet ettiği kimseleri ahmak, sağını solundan ayırt edemeyen, dünya işlerinden anlamayan kimseler arasından seçerek onları ceviz, bal ve çörek otuyla ( ) beslemekteydi. Bir yan-dan onları bu şekilde beslerken öte yandan onları ehli beytin uğradığı zulüm ve maruz kaldığı düşmanlık hususunda inandırarak Ezrakîler ve Haricîlerin Beni Ümeyye ile savaşta nefislerine yaptıklarını anla-tarak onların da imamlarına yardım konusunda gerekirse canlarını feda etmeleri konusunda ikna ederek, onlara tebliğini ve davetini ta-mamlıyordu. Böylece onları kılıcın önünde yem olarak bırakıyordu.

İbnü’l-Cevzî’nin bu kaydından hareketle aslında Hasan Sabbâh’ın fedâî olarak seçtiği kimselerin rahat ikna edebileceği toplumun alt tabakasından ve fakir kimselerden olmalarına dikkat ettiği söylenebilir. Öte yandan onları ikna etmekle kalmayıp emrine amade ve kendisi için canlarını vermeye hazır hale getiriyordu. Bu sayede onların suikasti de dinî bir vazife ve prensip olarak telâkki edip tatbik etmelerini sağlamış oluyordu.

Birbirlerine refik yani yoldaş17 diye hitap eden her Bâtınî, istenildiği va-kit dâvanın gerektirdiği her türlü görevi yerine getirmeye hazırdı. Fedâîlerin 13 Ahmet Ocak, Selçukluların Dinî Siyaseti (1040-1092), İstanbul 2002, s. 222.14 M. G. S. Hodgson, “Fidâ’î”, Encyclopeadia of Islam, II, Leiden 2004, s. 882.15 Bkz. Hodgson, Fidâ’î, s. 882; Daftary, İsmaililer, s. 495; Ferhad Daftary, “Fedā‘ī”, Encyclopeadia Ira-nica, IX, 1999, s. 468.16 Telbîsü’l-İblîs, Beyrut 2001, s. 99.17 Bkz. Kâşânî, s. 130; Lewis, s. 72.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 158 10.03.2017 17:11:22

Page 5: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 159

görevleri için değişik dillerin, dövüş sanatlarının vb. öğretildiği özel bir eği-timden geçtiklerine dair bir kanıt yoktur. Her ne olursa olsun, çok farklı ırk, bölge ve statüden İsmâilî yandaşların bulunması ve yine askerlik mesleğinin popüler oluşunun dönemin toplumsal bir gerçekliği olması gibi etkenler göz önüne alındığında, bu özelliklere sahip kişilerin örgüt içerisinde bulunması pekâlâ mümkündür.

Kuşkusuz, kendi dâvalarına-mezheplerine düşman kimselere özellik-le yöneticilere yönelik gerçekleştirdikleri suikastlarda kurtulma şansları düşük olduğundan bu vazife, İsmâilîler tarafından kahramanca bir eylem olarak yüceltiliyordu. Nitekim imamlarının düşmanlarına karşı kendilerini hiçe sayan bir sadakat ve cesaretle savaşan bu fedâîler, o kadar yüce bir dava için savaştıklarına inanıyorlardı ki, bu uğurda ölmeyi kendileri için büyük bir şeref ve saadet olarak görüyorlardı. Bu konuda sadece fedâîler değil onların aileleri de kesin ve mükemmel bir şekilde ikna edilmişti. Bu durumu Musul emîrine yapılan bir suikastta gayet açık müşahede edebi-liyoruz. Musul emîrini öldürmeye gönderilen sekiz fedâîden yedisi emî-ri öldürdükten sonra yakalanarak öldürülmüş, birisi kaçarak kurtulmuştu. Kurtulan fedâînin annesi bu durumu bilmediği için kendi oğlu da öldürül-müş diye bayramlık elbiselerini giyerek oğlunun şehit olmasına sevinmişti. Sonradan kendi oğlunun kurtulduğu anlaşılınca, bayramlık elbiselerini çı-karmış ve kederinden saçını, başını yolmuştu.18 Bu aslında örgüt içerisinde ne tür bir inanç ve dayanışma bilinci sergilendiğini ortaya koyan önemli bir örnektir. Aynı zamanda İsmâilîler için dâva düşmanlarına karşı mücadele etmenin ve bu uğurda ölmenin dinî bir vazife addedildiğini de gösterir. Bu eylemcileri harekete geçiren saiklerin anlaşılması açısından da önemlidir. Buna karşın kendilerine verilen haşhaşın etkisiyle korkusuzca bu eylemleri gerçekleştirdiklerine dair rivayetler olmasına rağmen bu konuda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.19

Şimdi de İsmâilîlerin Selçuklu devlet adamlarına yönelik suikastları ve bunları ne şekilde işledikleri mevzuuna geçelim.

İsmâilîlerin Selçuklu ülkesinde gerçekleştirdikleri ilk cinayet muhte-melen Alamut’un ele geçirilmesinden önce meydana gelmişti. Bir grup Bâtınî, İsfahan’da ikamet eden Save’li bir müezzini kendilerine katılmaya davet ettiler. Fakat o, bu daveti kabul etmeyince, ihbar etmesinden kor-karak onu öldürdüler.20 Ancak bu planlanmış bir eylem değildi ve Nizâ-18 Ocak, s. 227.19 Bkz. Hodgson, Fedâ’î, s. 882; Daftary, İsmaililer, s. 495; Shakib Saleh, “Usu of Bâtınî, Fidâ’î and Has-hîshî”, Studia İslamica, 82, 1995, s. 35-43; Abdülkerim Özaydın, Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi, Ankara 1990, s. 74; Arayancan, s. 335.20 İbnü’l-Cevzî, el-Muntazâm fî târîhi’l-mulûk ve’l-ümem, thk. Muhammed Abdulkadir Atâ-Mustafa Ab-dulkadir Atâ, XVII, Beyrut 1992, s. 63; Telbîs, s. 98; İbnü’l-Esîr, IX, 37; Türkçe çev. X, 258; ez-Zehebî, Şemseddin Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman b. Kaymaz, Târîhü’l-İslâm ve vefeyâtü’l-meşâhîr ve’l-‘alâm, thk. Beşşar Avvâd Me‘ruf, X, Beyrut 2003, s. 673.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 159 10.03.2017 17:11:22

Page 6: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI160

mülmülk bunu haber alınca müezzini öldürmekle itham edilenlerin derhâl yakalanmalarını emretti. Sonunda cinayetten Tahir adlı bir marangoz so-rumlu tutularak infaz edildi.21 Konu bağlamında kaynaklarda Selçuklular tarafından bu şahıs öldürülen ilk kişi ve dökülen ilk kan olarak kaydedil-mektedir.22

Bâtınîlerin asıl ilk büyük suikastları, İbnü’l-Cevzî’nin23 İlk defa Bâtınî kanı döken kişi olarak tarif ettiği Nizâmülmülk’e oldu. Nizâmülmülk, Hasan Sab-bâh’ın faaliyetlerinden endişe ederek propagandalarına göz yummayıp onla-rın kökünü kazımak adına dinî-mezhebî ve askerî tedbirlerde aşırı çaba harca-mıştı.24 Nitekim el-Aksarayî25 de Nizâmülmülk’ün hayatta olduğu müddetçe halkın işlerinde aldığı tedbirler dolayısıyla fitne sahiplerinin bozgunculuk yapıp devlet ve toplumun düzenini bozmaya fırsat bulamadıklarını söylemekle buna vurgu yapmaktadır. Nizâmülmülk 10 Ramazan 485/14 Ekim 1092 tari-hinde Sultan Melikşah ile birlikte Bağdad’a giderken Nihavend yakınlarında Sıhne denilen yerde öldürüldü. Sufî kıyafeti giymiş Ebû Tahir Arranî adındaki bir fedâî, yardım maksadıyla elindeki dilekçeyi okuması için ona verdi. Vezir, dilekçeyi okurken fedâî hançerini onun sırtına sapladı. Ebû Tahir yakalanıp öldürülürken Nizâmülmülk, bu bıçak yarasının etkisiyle az sonra vefat etti.26 Kaynaklar, Nizâmülmülk’ün öldürülmesini kendileri açısından çok önemli sa-yan Bâtınîlerin onu, Save’li Bâtınî marangozun katledilmesine bir misilleme olduğunu belirterek, Bâtınîlerin siz (Selçuklular) bizden bir marangozu öldür-dünüz biz de Nizâmülmülk’ün canını aldık dediklerini yazmaktadırlar.27 Kuş-kusuz bu suikastla Bâtınîler en büyük düşmanlarından kurtulmuş oluyorlardı.

Sufî kıyafeti ve hançeriyle Ebû Tahir Arranî fedâîlerin-suikastçıların ilkiy-di. Nizâmülmülk gibi Selçuklu devletinin en güçlü adamını öldürmesi, şüphe-siz ki, Bâtınîlerin güçlerini ispat etmeleri açısından oldukça önemlidir.

Nizâmülmülk’ün ölümünden bir ay sonra Sultan Melikşah’ın vefat etmesi Bâtınî propagandası ve tarihi açısından çok önemli bir hâdisedir. Çünkü Me-21 İbnü’l-Cevzî, el-Muntazâm, XVII, 63; Telbîs, s. 98.22 İbnü’l-Cevzî, Telbîs, s. 98; İbnü’l-Esîr, IX, 37; Türkçe çev. X, 258.23 Telbîs, s. 98.24 Cüveynî, s. 542.25 Müsâmeretü’l-ahbâr, çev. Mürsel Öztürk, Ankara 2000, s. 17.26 el-Bundarî, Zubdetü’n-nusrâ ve nuhbetü’l-usrâ (Irak ve Horasan Selçukluları), çev. Kıvameddin Burs-lan, Ankara 1999, s. 63; el-Azimî, Azimî Tarihi (Selçuklularla İlgili Bölümler (H. 430-538), nşr. Ali Sevim, Ankara 2006, s. 32; İbn Kalânîsî, Zeyli Târîhi Dımaşk, ed. H. F. Amedroz, Beyrut 1908, s. 121; İbnü’l-Cev-zî, el-Muntazâm, XVI, 35; İbnü’l-Esîr, VIII, 478-479; Türkçe çev. X, 176-177; İbnü’l-Adîm, Buğyetü’t-ta-leb fî târîhi Haleb, thk. Süheyl Zekkâr, V, Beyrut y.y., s. 2497; Buğyetü’t-taleb fî târîhi Haleb (Seçmeler) Biyagrafilerle Selçuklular Tarihi, çev. ve notlar. Ali Sevim, Ankara 1989, s. 71; ez-Zehebî, Târîhü’l-İslâm, X, 476; Cüveynî, s. 542; Kâşânî, s. 132; Lewis, s. 70; Osman Gazi Özgüdenli, Selçuklular I Büyük Sel-çuklular Devleti Tarihi, İstanbul 2013, s. 187-188; Kaya, s. 33-35; Ayşe Atıcı Arayancan, “Hasan Sabbâh ve Halefleri Tarafından Suikaste Uğrayan Devlet Adamları”, ICANAS (Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Ankara 2007, s. 337.27 İbnü’l-Cevzî, el-Muntazâm, XVII, 63; Telbîs, s. 98; İbnü’l-Esîr, IX, 37; Türkçe çev. X, 285.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 160 10.03.2017 17:11:22

Page 7: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 161

likşah’tan sonra oğullarının saltanat mücadelesine girişmesi Bâtınîler açısın-dan çok elverişli bir ortam yaratmıştır. el-Aksarayî’nin28 de ifade ettiği gibi onlar yani Berkyaruk ve Muhammed Tapar, birbirleriyle savaşmakla meşgul olurken mülhidler güçlendiler. Bu süreç Bâtınîlere güçlerini pekiştirip halk üzerinde büyük bir korku salma ve daha pek çok kale ele geçirme olanağı sağlamıştı. el-Bundarî, Bâtınîlerin sebep olduğu durumu şu şekilde anlatmak-tadır:

“Bunlar yollardan emniyeti kaldırdılar. Büyüklere ölüm yağ-dırdılar… Padişahlardan hiçbiri, kendini korumak için çare bula-madı. Halk bunlar hakkında ikiye ayrıldı, bir kısmı açıktan açığa düşmanlık etti ve onlarla savaştı. Bir kısmı da sulh ve selamet üzere yaşamak için kendileriyle muahede akdetti. Düşmanlık gösterenler, onların tecavüzüne maruz kalmaktan korkarak yaşadı, onlarla barış halinde yaşayanlar ise onlara şerik olmakla itham edildiler. Halk her iki durumda da bunlar tarafından büyük tehlikede bulunuyor-du.”29

Aynı durumu Cüveynî30 de “mahallî yöneticiler ya onların sevgisini ya da düşmanlığını üzerlerine çekiyorlar, her iki durumda da zararlı çıkıyor-lardı. Sevgi duyanlar, Müslüman sultanların gazabına uğruyor ve onlara düşmanlık besleyenler ise, çoğu zaman onların kurdukları tuzaklara düşüp hayatlarını kaybediyorlardı,” şeklindeki cümleleriyle devrin idarecileri, yerel yöneticileri ve halkın içinde bulunduğu durumu açık bir şekilde ifade ediyor.

Bâtınîler, bu tarihten itibaren sözleri veya fiilleriyle kendilerine karşı düş-manlık gösteren yönetici, sivil ve halk da dâhil olmak üzere her seviyeden insanı suikastla ortadan kaldırmaya başladılar. Öyle ki, onlara karşı askerî seferler düzenleyen ordu kumandanları ve devlet görevlileri hedef listesi-nin başında yer almaktaydılar. Hatta bu hususta ilk sırayı sultan almaktaydı. Ramazan 488/Eylül 1095’te Sultan Berkyaruk, Sicistanlı maskeli bir Bâtınî tarafından yaralanmıştı. Yakalanan suikastçı kendisine iki kişinin daha yar-dım ettiğini itiraf etti, o iki kişi de yakalandı.31 Bizzat Sultan Berkyaruk’un kendisiyle başlatılan bu eylemler, onun saltanatı boyunca devlet adamlarına ve âlimlere yönelik olarak devam etmiştir. Bunlardan biri olan Emîr Aksun-gur, Bâtınîlere yönelik birçok sefer düzenleyip çokça zayiat verdirmişti. Bu 28 Müsâmeretü’l-ahbâr, s. 16. 29 el-Bundarî, s. 67.30 Târîh-i cihangüşa, s. 544. 31 İbnü’l-Cevzî, XVII, 17-18; İbnü’l-Esîr, VIII, 506; Türkçe çev. X, 212; Reşidüddin Fazlullah, Ca-mi’ü’t-Tevarih (Selçuklu Devleti), çev. Erkan Göksu - H. H. Güneş, İstanbul 2010, s. 146; Hasan Taşkıran, Selçuklu Devletlerinde Suikastlar, İstanbul 2015, s. 91. İbn Kesîr (el-Bidâye ve’n-nihâye (Büyük İslâm Tarihi), çev. Mehmet Keskin, XII, İstanbul 1994, s. 293), Sultanın sarayından dışarı çıkarken suikaste uğradığını kaydetmektedir.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 161 10.03.2017 17:11:22

Page 8: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI162

sebeple onu takip eden Bâtınîler, Hemedan’da üzerine hücum ederek öldürdü-ler. Vezir Nizâmülmülk’ün damadı olup bizzat vezirin talimatıyla başta Hasan Sabbâh ve yandaşlarına karşı takibatı başlatanlardan biri olan Rey reîsi Ebû Müslim Razî de 488/1095’te Hudâdâd-ı Razî isimli fedâînin suikastına kur-ban gitti.32 Bir yıl sonra da Atsız el-Melikşahî ve Siyâhpûş denilen iki emîr katledildi.33

Yine 490/1096 yılında Sultan Berkyaruk’un annesinin veziri Abdurrah-man es-Sümeyremî bir Bâtınî tarafından hile sonucu öldürüldü, ardından ona saldıran Bâtınî de öldürüldü. Aynı yıl Nizâmülmülk’ün memlûklarından Erkuş (Erğuş- ) en-Nizamî de Rey’de Abdurrahman Horasanî nâm fedâînin hançerli saldırısında canından oldu (490/1096-1097). Erkuş, Sultan Berkyaruk’un amcası Yakutî’nin kızıyla evlendiği için büyük bir mevkie sa-hip olmuştu.34 Ondan bir yıl önce de kendi damadı ( ) fedâî İbrahim Dâmavendî’nin saldırısında hayatını kaybetmişti.35 Büyük emîrlerden Por-suk da bir Bâtınî’nin saldırısıyla maktul düştü (Ağustos-Eylül 1097). Por-suk, Sultan Tuğrul Bey’in adamlarından olup Bağdad’ın ilk şahnesiydi.36 Emîr Porsuk omuzlarının arasından aldığı hançer darbesiyle vefat etti.37 Ha-keza Emîr Üner’in de İsfahan’da Bâtınîlere yönelik şiddetli bir mücadele başlatıp onlara karşı çeşitli seferler tertip ederek 492/1098-1099’de Bâtınî-lerin elinde bulunan İsfahan dağı üzerindeki kaleyi kuşatması ona karşı bir suikast timinin harekete geçirilmesine sebep olmuştu. Nitekim Sâve civarın-da bir iftar yemeği sırasında üç Bâtınî’nin saldırısına uğrayarak öldürüldü.38

Bâtınîler bu şekilde Berkyaruk’un ileri gelen emîrlerini birbiri ardına öldü-rünce, bu suç Vezir Mecdülmülk el-Balâsânî’ye yüklendi. Özellikle Emîr Por-suk’un öldürülmesi bu olayın daha da büyümesine yol açtı ve onu Bâtınîlere mütemayil olmakla suçladılar. Porsuk’un oğulları Zengî ile Akbörü, Müeyye-delmülk’ün tahrikleriyle Sultan Berkyaruk’tan onu kendilerine teslim etmesi-ni istediler. Sonunda Mecdülmülk, bu emîrlerin köleleri tarafından linç edildi (492/1098-1099).39

Bâtınîlerle birlikte popüler bir silah haline gelen hançerle suikast, bu sıra-da çeşitli emîrler tarafından da düşmanlarını ortadan kaldırmak için müracaat 32 Kâşânî, s. 154; Daftary, İsmaililer, s. 478; Abdülkerim Özaydın, Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi, İstanbul 2001, s. 88.33 Kâşânî, s. 154.34 ez-Zehebî, Târîhü’l-İslâm, X, 647; Kâşânî, s. 106, 154; Özaydın, Sultan Berkyaruk, s. 88.35 Kâşânî, s. 154.36 İbnü’l-Esîr, IX, 12; Türkçe çev. X, 226; es-Safedî, Selâhaddin Halil b. Aybek b. Abdullah, el-Vâfî bi’l-Ve-feyât, thk. Ahmed el-Arnavût-Türkî Mustafa, X, Beyrut 2000, s. 72.37 ez-Zehebî, Târîhü’l-İslâm, X, 648.38 İbnü’l-Esîr, IX, 18; Türkçe çev. X, 234-235; Reşidüddin, s. 147; Ali Sevim-Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, Ankara 1995, s. 156-157; Erdoğan Merçil, “Selçuklularda Zengin Emirler”, Tarih İncele-meleri Dergisi, XXVIII/1, İzmir, s. 205; Özgüdenli, s. 211; Taşkıran, s. 93.39 İbnü’l-Esîr, IX, 23, 42; Türkçe çev. X, 240, 265.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 162 10.03.2017 17:11:22

Page 9: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 163

edilen bir unsur haline geldi. İbnü’l-Esîr’in40 kaydettiğine göre Sultan Berk-yaruk, Vasıt’ta bulunduğu sırada Bâtınîlerden bir grubun saldırısına uğradı, ancak başarılı olamayan fedaîler yakalandılar. Sultanın huzuruna çıkarılınca İsfahan şahnesi Emîr Sermez tarafından kendisini öldürmek üzere görevlendi-rildiklerini itiraf ettiler (493/1099-1100).

Bir yıl sonra ise Emîr Sermez Bilge Bey’in kendisi, Bâtınîlerin suikastı sonucu can verdi. Emîr Sermez, Bâtınîlerden çekindiği için onlara karşı son derece tedbirli davranıyordu. Elbiselerinin altında daima zırh giyer ve mu-hafızsız dolaşmazdı. Ama o gece zırh giymeyi ihmal etti. Sultanın sarayına gitmek için çıktığında Bâtınîler hançer ile onu sırtından vurdular. Kâşânî’nin41 naklettiğini göre Bilge Bey, Sultan Berkyaruk’un huzurunda fedâîler tara-fından bıçaklanmıştır. Aynı gece emîr ile birlikte iki adamı ve çocuklarından bazıları da öldürüldü, bu şekilde Emîr Sermez’in evinden beş cenaze çıktığı kaydedilmektedir (27 Ramazan 493/10 Ağustos 1100). Onu öldüren Bâtınîler-den biri öldürüldü, diğeri ise kurtuldu.42

Ayrıca Muhammed Tapar’ın eniştesi ve onun taraftarlarından olup Niza-mülmük’ün gulâmlarından olan Gümüş en-Nizamî de Bâtınîler tarafından suikasta uğrayan emîrlerdendi (494/1100-1101).43 Yine bu yıl ileri gelen emîr-lerden biri de Rey’de Fahrülmülk b. Nizâmülmülk’ün sarayında bir Bâtınî tarafından suikasta maruz kaldı. Fahrülmülk yakalanan Bâtınî’yi önce ya-zık sana! utanmaz mısın? bana hürmetsizlik ve edepsizlik ettin, onu benim sarayımda öldürdün diyerek azarladı, ardında da konuşturmak için bir süre eziyet çektirdi ancak itirafta bulunmayınca öldürdü.44

Bâtınîlerin büyük emîrlere bu şekilde suikastlar tertiplemelerine rağmen, Berkyaruk güç dengesinin kendi aleyhine bozulduğu bu dönemde ordusuna Bâtınîleri kabul etmekten çekinmemişti. 493/1100 yılında Berkyaruk, kardeşi Sencer ile Girdkûh yakınlarında giriştiği savaşta Emîr-i Dâd Habeşî’nin 20 bin kişilik ordusu içerisinde 5 bin kişilik Bâtınî askerleriyle Muzaffer b. Ah-med el-Müstevfî de bulunuyordu.45

Bu mücadele sırasında Bâtınîlerin Berkyaruk’un ordusu içerisindeki sa-yıları gittikçe artmaya başladı. Çok sayıda askeri aldatıp kendi taraflarına çektiler. Neredeyse üstünlüğü ele geçireceklerdi. Ordu içinde Bâtınîlerin ileri gelenlerinden müteşekkil bir grup oluştu, böylece etkinlikleri de arttı. Kendi görüşlerine karşı çıkanları ölümle tehdit etmeye başladılar. Muhalifle-ri de onlardan korkmaya başladı; hatta ileri gelen asker ve kumandanlar zırh 40 el-Kâmil, IX, 25; Türkçe çev. X, 242; Özaydın, Muhammed Tapar, s. 16.41 Târîh-i İsmâilîyye, s. 106, 155.42 İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XVII, 54; İbnü’l-Esîr, IX, 30; Türkçe çev. X, 248; İbn Kesîr, XII, 308; Sey-fullah Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları, İstanbul 2007, s. 142.43 İbnü’l-Esîr, IX, 42; Türkçe çev. X, 265.44 İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XVII, 55.45 İbnü’l-Esîr, IX, 27; Türkçe çev. X, 245.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 163 10.03.2017 17:11:22

Page 10: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI164

giymeden evlerinden dışarı çıkamaz oldular. Vezir Eazzülmülk Ebü’l-Mehâ-sin bile elbisesinin altında zırh giyiniyordu. Sultan Berkyaruk’un adamları da huzura zırhlı olarak girmek için ondan izin talep ettiler. Emîrler, sultana Bâtınîlerin durumu telafisi imkânsız bir hale gelmeden önce onları öldür-mesini tavsiye ettiler, halkın kendisini Bâtınîliğe meyletmiş olmakla itham ettiklerini anlattılar, hatta kardeşi Muhammed’in askerleri onu Bâtınî diye suçlamaktaydılar. Savaş sırasında da tekbir getirip “ey Bâtınîler” diye ba-ğırıyorlardı. İşte bütün bu sebepler birleşince sultan onların temizlenmesine izin verdi ve askerleriyle birlikte onların peşine düştü (494/1100-1101). Bu sırada Bâtınîlikle hiç ilgisi bulunmayan masum pek çok kişi de düşmanları-nın ihbarları sonucu öldürüldü.46

Yukarıda zikrettiğimiz gibi Sultan Berkyaruk’un veziri Eazzülmülk Ebü’l-Mehâsin Abdülcelil b. Muhammed ed-Dihistanî, Bâtınî tehlikesi dola-yısıyla zırhlı dolaşmasına rağmen maktul düşmekten kurtulamamıştı. O, 12 Safer 495/6 Ekim 1101 tarihinde İsfahan önlerinde öldürüldü47 ve muhteme-len o gün zırh giymemişti.

Aynı şekilde Bâtınî düşmanı olduğu için katledilen emîrlerden birisi de Hıms Emîri Cenâhüddevle’dir. Son derece yiğit ve cesur olan bu emîr, ya-nında devlet erkânı ve tam teçhizatlı gulâmları olduğu halde Cuma namazını kılmak maksadıyla Hıms Camii’ne girdi ve adet olduğu üzere namaz kılma yerine vardığında sufî kılığına bürünmüş İranlı üç Bâtınî’nin saldırısına uğ-radı (28 Recep 496/7 Mayıs 1103). İbnü’l-Kalânisî’nin48 belirttiğine göre bu üç Bâtınî fedâîsinin yanında bir de şeyhleri vardı, bu şeyh onlara tebliğde bulunuyor onlar da birer zahid gibi onu dinliyorlardı. Şeyh, emîre saldırma-larını buyurunca da hemen hançerleriyle onun üzerine atıldılar ve emîr ile birlikte yanında bulunan adamlarından bazılarını öldürdüler. Saldırının failleri olan Bâtınîlerin akıbetleri hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi zikredil-mezken49 bu sırada camide bulunan İranlı on sufî itham edilerek masum yere katledildiler. Bu hâdise Hıms halkı arasında büyük bir korku ve paniğe sebep oldu, nitekim buranın Türk sakinlerinin çoğunun şehirden ayrılarak Dımaşk’a göç ettikleri yazılmaktadır (496/1102-1103).50

46 İbnü’l-Esîr, IX, 42; Türkçe çev. X, 265; Kâşânî, s. 106; Lewis, s. 76-77; Sevim-Merçil, s. 161; Ara-yancan, Hasan Sabbâh ve Alamût, s. 56-57; Pınar Kaya, Selçuklular Döneminde Bâtınîler İle Yapılan Mücadeleler, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2008, s. 41.47 İbnü’l-Cevzî, XVII, 77; el-Bundarî, s. 90; İbnü’l-Esîr, IX, 42, 50-51; Türkçe çev. X, 274; ez-Zehebî, A‘lamü’n-nübelâ, XIV, 312; Kâşânî, s. 155; Taşkıran, s. 94.48 Târîhu Medineti Dımaşk, s. 142. Ayrıca bkz. Sıbt İbnü’l-Cevzî, Miratü’z-zamân fî târîhi’l-ayân (h. 495-654) (8. Cüz), ed. James Richard Jewett, Chicago 1907, s. 4.49 Asıl adı Hüseyin b. Melâib idi. el-Azimî, s. 40; İbn Kalânisî, s. 142; İbnü’l-Adîm, Buğye, VI, 2807-2808; Türkçe çev. s. 76; Zübdetü’l-Haleb min Tarihi Haleb, haz. Halil Mansur, Beyrut 1996, s. 247; Sıbt İbnü’l-Cevzî, s. 3-4; ez-Zehebî, X, 681; Ocak, s. 230-231; Özaydın, Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri, s. 201.50 Bkz. İbn Kalânisî, s. 142.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 164 10.03.2017 17:11:22

Page 11: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 165

Bâtınîler yalnızca sultan, vezir, emîr ve ordu komutanlarını kendilerine hedef seçmiyorlardı. Kendileri aleyhinde sözlü veya fiziksel herhangi bir ey-lemde bulunan her statüden insan düşman niteliğindeydi ve bu anlamda hedef konumundaydı. Nitekim bu konuda ulemâ ve sivil halk da kendilerine dü-şen payı almıştı. Sultan Berkyaruk ile kardeşleri Muhammed Tapar ve Sencer arasındaki mücadeleyi fırsat bilen Bâtınîler, ülkenin pek çok bölgesinde top-lanıp kendilerine muhalefet edenlerden güçlerinin yettiği şahısların mallarını gasp etmeye ve onları öldürmeye başladılar. İnsanları kandırarak onları kaçı-rıp öldürüyor ve cesetlerini de kuyulara atıyorlardı. Bunu o kadar çok yaptılar ki, İsfahan’da bir insan her zaman geldiği vakitte evine dönmeyecek olsa, onun Bâtınîler tarafından öldürüldüğüne kesin olarak inanılır ve onun için taziyeye otururlardı.51

Askerî tedbir ve müdahalelerin yanı sıra Bâtınîlere karşı mezhep reîsleri ve kadıların yürüttükleri fikrî mücadeleler de önemliydi. Nitekim zaman zaman ulemânın itikadî-fikrî ikna ve gayrı-meşru gösterme çabalarının da ötesine geçerek arkalarına silahlı halk kitlelerini alarak onlara karşı kılıç kullanmaktan çekinmedikleri de görülmektedir.52 Bununla birlikte Bâtınîler de buna misliyle karşılık vermekten geri durmamışlardır. Nişâbur hatibi ve aynı zamanda Şa-fiîlerin lideri olan Ebü’l-Kasım b. İmamü’l-Haremeyn Ebü’l-Meâlî el-Cüvey-nî suikastı bunun örneklerindendir (492/1098-1099). el-Cüveynî, Nişâbur’da Bâtınîlere karşı Hanefîlerin lideri Kadı Muhammed b. Ahmed ile ittifak ha-lindeydi ve zaman zaman onlara karşı saldırılarda da bulunmaktaydılar. Hatta 488/1095 yılında onların medreselerini basıp yıkmışlardı. el-Cüveynî’nin öl-dürülmesinden Ebü’l-Berakât es-Sa’lebî’yi sorumlu tutan halk, onu öldürerek Bâtınîlerin bu eylemlerine mukabele etmişlerdir.53 Yine Herat’ta ehl-i sünnet imamlarından olan Şeyhü’l-İslâm Ebû İsmâil Abdullah b. Muhammed b. Ali el-Herevî’nin oğlu Abdulhadî de 490/1096-1097 yılı sonrasında Bâtınîlerin hançerli saldırısında can verdi.54

Din adamları ve âlimler, toplum ile iç içe olup geniş halk kitlelerini yön-lendirme ve etkileme özelliğine sahip kimselerdi. Bu cihetle Bâtınîlerin propaganda alanlarını sınırlandırma ve onların kendi inançlarını tebliğ etme noktasında taraftar bulmalarına mâni olduklarından dolayı, Bâtınî nokta-i nazarında güçlü birer rakip ve düşman olarak ortadan kaldırılmaları gere-ken bir hedef niteliğindeydiler. Bu bağlamda devrin önemli şahsiyetlerinden olup sık sık halka vaazlarda bulunan ve Nizâmülmülk tarafından da ziyaret edilip kendisine saygı gösterilen Ebü’l-Muzaffer el-Hocendî 496/1102-1103 51 İbnü’l-Cevzî, XVII, 63; İbnü’l-Esîr, IX, 37; Türkçe çev. X, 259; Ocak, s. 210.52 Şafiî fakihi Ebû’l-Kasım Mesud b. Muhammed el-Hocendî’nin Bâtınîlere karşı verdiği mücadele ve yaptığı kıtallerle ilgili bkz. İbnü’l-Esîr, IX, 37; Türkçe çev. X, 259.53 İbnü’l-Esîr, VIII, 506; IX, 24; Türkçe çev. X, 211, 240; Taşkıran, s. 95.54 Ebü’l-Hüseyin İbn Ebû Ya‘la, Tabakâtü’l-Henabile, thk. Muhammed Hamid el-Fıkî, II, Beyrut t.y., s. 247.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 165 10.03.2017 17:11:22

Page 12: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI166

yılında Rey’de öldürüldü. Camide halka vaaz ettikten sonra, kürsüden iner-ken Ebü’l-Feth Siczî isimli fedâî tarafından hançerlendi; bu arada fedâî de katledildi.55 Hakeza Selçuklu iktidarındaki otorite boşluğundan da zaman zaman istifade eden Bâtınîler bu anlamda eylemlerini daha da artırmak-taydılar. Söz gelimi 498/1104-1105 yılında Sultan Berkyaruk’un vefatının akabinde vuku bulan hâdiseler dolayısıyla Bâtınîler faaliyetlerini yoğun-laştırarak Beyhak ve benzeri pek çok yörede güçlenip üstünlük sağladılar. Muhammed Tapar’ın iktidarını sağlamakla uğraşmasından da faydalanarak diledikleri kimselere karşı suikast tertiplemekten kaçınmadılar. Bu babdan Bâtınîler, Şafiîlerin ileri gelen reîslerinden Ebû Cafer b. el-Meşşât’ı bu yıl öldürdüler. Rey’de dersler verip halka vaaz eden el-Meşşât da Ebü’l-Muzaf-fer b. el-Hocendî gibi kürsüden indiği sırada fedâî Muhammed Demâven-dî’nin hançerli saldırısına uğradı.56 Yine Hanefî mezhebine mensup Kadı Ebü’l-Alâ‘ Said b. Ebû Muhammed en-Nişâburî de 499/1105-1106 yılında İsfahan Camii’nde bir Bâtınî tarafından öldürüldü.57 Benzer şekilde İsfahan kadısı Ubeydullah b. Ali el-Hatibî’yi ise Hemedan şehrinde öldüren Bâtınî-ler (Safer 502/Eylül-Ekim1108), güçlü bir düşmanlarını daha ortadan kaldır-mış oldular. Zira İbnü’l-Esîr’in58 haber verdiğine göre “el-Hatibî, Bâtınîler aleyhinde çok çalışır, onlardan çok korktuğu için de ihtiyaten zırh giyinir ve adamlarıyla birlikte dolaşırdı.” Ancak Cuma günü bir Bâtınî, adamlarıyla arasına girerek onu hançerledi. Yine zamanın önde gelen imamlarından olan Nişâbur müftüsü Said b. Muhammed b. Abdurrahman Ebü’l-Alâ‘ el-Buhârî el-Kadî el-Hanefî de aynı yıl Ramazan bayramı günü Camiü’l-Atik’te bir Bâtınî’nin suikastıyla canından oldu (502/1108-1109).59

Bâtınî tehlikesinin hangi boyutlara vardığını anlayan ve “eğer Şâfiî’nin bütün kitapları yansa, hafızamdan onları yeniden yazdıracak kadar gücüm vardır”, diyen ve bu nedenle zamanın Şâfiî’si olarak kabul edilen büyük âlim İmâm Ebü’l-Mehâsin Abdülvahid er-Rûyânî de Bâtınîlerin cinayeti-ne maruz kalanlardandı. Taberistan kadısı olan er-Rûyânî, 11 Muharrem 502/21 Ağustos 1108 Cuma günü Âmul Camii’nde sabah saatlerinde şehid edildi.60

55 İbnü’l-Cevzî, XVII, 83; İbnü’l-Esîr, IX, 69; Türkçe çev. X, 297; Kâşânî, s. 155; Özaydın, Berkyaruk Devri, s. 88; Kaya, s. 51; Arayancan, Suikaste Uğrayan Devlet Adamları, s. 340.56 İbnü’l-Esîr, IX, 84; Türkçe çev. X, 318; ez-Zehebî, X, 689; Kâşânî, s. 155.57 İbnü’l-Esîr, IX, 97-98; Türkçe çev. X, 333. 58 el-Kâmil, IX, 133; Türkçe çev. X, 377.59 448/1056-7’de doğdu, Isfahan, Bağdad ve Mekke’de hadis dinledi ardından Hanefî fıkhını tahsil etti. Salih ve mütedeyyin bir zat idi. İbnü’l-Cevzî, XVII, 113; İbnü’l-Esîr, IX, 133; Türkçe çev. X, 377; Sıbt İbnü’l-Cevzî, s. 18; ez-Zehebî, Târîhü’l-İslâm, XI, 33; Kâşânî, s. 156; Kara, s. 146-147. 60 İbnü’l-Cevzî, XVII, 113; İbnü’l-Esîr, IX, 134; Türkçe çev. X, 378; Sıbt İbnü’l-Cevzî, s. 18; İbn Kesîr, XII, 328; ez-Zehebî, Târîhü’l-İslâm, XI, 9; Ebû Bekr Şemseddin Muhammed b. Abdullah İbn Nasıruddin, Tevdihü’l-müştebih fî dabti esmâi’r-ruva ve ensabuhum ve elkabuhum ve kunahum, thk. Muhammed Naîm el-Arakusî, IV, Beyrut 1993, s. 240. İbn Kadi Şühbe, Tabakatü’ş-Şâfiîyye, thk. Hafız Abdülhalim Han, I, Beyrüt 1987, s. 287; Lewis, s. 82; Ateş, s. 232; Taşkıran, s. 109.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 166 10.03.2017 17:11:22

Page 13: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 167

Nizâmülmülk’ün en büyük oğlu ve Sencer’in veziri olan Fahrülmülk Ebû’l-Muzaffer Ali de 10 Muharrem 500/11 Eylül 1106 Aşure günü suikasta uğradı. İkindi vakti odasından çıkıp kadınların bulunduğu eve geçmek için çıktığında birinin “Müslümanlar ölmüş, zulme mâni olacak ve mazlumun elinden tutacak kimse kalmamış”, şeklindeki haykırışlarını duydu. Fahrülmülk, sufî kıyafetli yardıma muhtaç görünümünde bu şahsa acıyıp yanına çağırdı. Adam, Fahrülmülk’e bir pusula uzattı. Fahrülmülk, pusulayı okurken, şahıs hançerini çekip onu öldürdü. Yakalanan katil Sen-cer’in huzuruna götürülüp sorguya çekildiğinde, kendisini bu cinayete Melik Sencer’in yakın adamlarının azmettirdiğini söyleyerek bu masum insanların öldürülmesine sebep oldu. Böylece katil, ölüme giderken bile düşmanlarını da beraberinde götürmeyi ihmal etmedi.61 Bu olayın ardın-dan Sencer, kardeşi Sultan Muhammed Tapar’a gönderdiği mektubunda “bunlar ne sana ne de bana acırlar, bunları yeryüzünden temizlemek va-ciptir”, demek suretiyle Bâtınîlere karşı ciddi bir harekâta girişmenin lü-zumuna işaret ediyordu.62

Sultan Muhammed Tapar, gerek kardeşinin bu mektubu gerekse de ülke-nin pek çok vilayetinde, emîr ve âlimlerin Bâtınîlerin suikastlarına maruz kalmaları dolayısıyla harekete geçerek 6 Şaban 500/2 Nisan 1107 tarihinde Şahdiz Kalesi’ni muhasara etti. Selçuklu sultanları, emîr ve kumandanla-rı Bâtınîlerle yaptıkları mücadelelerde kesin sonuçlar elde edememişlerdir. Bu başarısızlığın sebeplerinden biri de Bâtınîlerin, emîrlerin maiyetinden Selçuklu sarayına kadar her yerde yandaş edinmeleriydi. Öyle ki, bunların aralarında vezirler de bulunuyordu. Sultan Muhammed, Şahdiz kalesini ku-şatırken Vezir Sa‘dülmülk, lüzumlu yiyecekleri ve ihtiyaç duydukları her şeyi Bâtınîlere gönderiyordu. Bâtınîler vezirle haberleşmeye ve kalelerin-de direnmek için erzak satın alıp depolamaya hız verdiler. Daha sonra da klasik mücadelelerini de başlatarak, bazı adamlarını kendileriyle savaşmak hususunda büyük gayret sarf eden bir emîri öldürmek üzere görevlendirdi-ler. Bunlar, adını tespit edemediğimiz o emîre saldırıp onu yaraladılar, fakat emîr onların elinden kurtulmayı başardı.63

Muhasara bütün şiddetiyle devam ederken Bâtınî reîsi Ahmed b. Ab-dülmelik vezire “zahiremiz bitti, adamlar da savaşmaktan yorulup usan-dılar. Kaleyi teslim edeceğiz”, diye haber gönderdi. Sa‘dülmülk cevabında “bir hafta sabrediniz, kaleyi elden çıkarmayınız. Ben bu köpeğin (sultanın) hakkından gelirim”, diyerek onu kuşatmaya karşı sabırlı olmaya teşvik edi-yordu.61 İbnü’l-Cevzî, XVII, 99; İbnü’l-Esîr, IX, 100; Türkçe çev. X, 336; Sıbt İbnü’l-Cevzî, s. 11; Cüveynî, s. 543; Abdurrezak b. Ahmed İbnü’l-Fuvatî, Mecma‘ü’l-âdâb fî mu‘cemi’l-elkâb, thk. Muhammed Kâzım, III, Tahran 1274, s. 205; Kâşânî, s. 135; Müneccimbaşı, I, 112; Hayreddin Zirikli el-A‘lâm, IV, Beyrut 2002, s. 273; Taşkıran, 104.62 Özaydın, Muhammed Tapar Devri, s. 77.63 İbnü’l-Esîr, IX, 107-109; Türkçe çev. X, 347.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 167 10.03.2017 17:11:22

Page 14: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI168

Sultan Muhammed hararetli bir mizaca sahipti, her ay kan aldırırdı. Sa‘dülmülk, sultanın hacamatçısıyla anlaştıktan sonra ona yüz bin dinar para ve sultanın kanını alması için de bir neşter verdi. Hacamatçı da bunları karısı-na anlatmıştı. Karısı da Sadreddin el-Hocendî’nin adamlarından birine haber verince, söz Hocendî’ye ulaştı. O da durumu derhâl Sultan Muhammed’e an-lattı. Ertesi gün sultan hasta görünüp hacamatçıyı çağırdı. Bu şahıs, sultanın pazısını bağlayıp neşteri çıkarınca, Mahammed Tapar ona döndü ve doğruyu söylemesini istedi. Hacamatçı “ey efendimiz canımı bağışla” deyip her şeyi itiraf etti. Bunun üzerine sultan aynı neşterle kan alıcının damarının delin-mesini emretti. Hacamatçı hemen orada can verdi. Bu olaydan sonra sultanın Sa‘dülmülk’ün mülhid bir Bâtınî olduğu hakkında en ufak bir şüphesi kal-madı. Ertesi gün veziriyle birlikte dört arkadaşını İsfahan kapısında astı.64 Bu olaydan sonra Sultan Muhammed, Bâtınîlere asla taviz vermedi ve Haçlılarla mücadeleden çok Bâtınîlere karşı şiddetli bir mücadele başlattı.

Konuşmalarında ve vaazlarında sürekli Bâtınîleri tenkit eden ve onları tahrik eden İsfahan Kâdılkudât’ı Übeydullah b. Ali b. Übeydullah Ebû İs-mâil el-Hatîbî el-Fakîh de Bâtınîler tarafından öldürüldü. el-Hatîbî, sürekli onları eleştirdiği için kendisine karşı saldırı ihtimallerini düşünerek devamlı elbiselerinin altına zırh giymekteydi. Ancak Safer 502/Eylül-Ekim 1108’de Hemedan’da bulunduğu sırada Cuma günü İranlı bir Bâtınî fedâîsi tarafından şehid edildi.65

Nizâmülmülk’ün vezir olan bir diğer oğlu Nizâmüddin Ebû Nasr Ahmed b. Nizâmülmülk ise babası ve abisinden daha şanslı idi. Şaban 503/Şubat-Mart 1110’da Bâtınîlerin hançerli saldırısından yaralı olarak kurtuldu. Boynundan yaralanan vezir, bir süre hasta yattı, sonra iyileşti. Onu yaralayan Bâtınîlerden biri yakalanarak, içki içirilip sarhoş edildi. Sonra da arkadaşlarının kim oldu-ğu soruldu. Bâtınî, el-Me’mûniyye mescidindeki bir cemaati itiraf etti, bunlar da yakalanıp onunla birlikte öldürüldü.66 Vezir Ahmed b. Nizâmülmülk, Ağus-tos 1109’da Emîr Çavlı ile birlikte Üstavend ve Alamut’u kuşatıp çok sayıda Bâtınî’yi katletmiş, evlerini ve kalelerini harap etmişti.67 Onlar da intikam al-maya kalkışmıştı.

Sultan Muhammed devrinde Bâtınîlerin yaptıkları suikastlar sadece bun-larla sınırlı değildi. Sultan tarafından Haçlılarla mücadele için görevlendirilen 64 er-Ravendî, I, 155-156; Reşüdiddin, s. 160-162; Özaydın, Muhammed Tapar Devri, s. 81; Arayancan, Hasan Sabbâh ve Alamût, s. 65-67; Erdoğan Merçil, “Selçuklularda Rüşvet”, Belleten, LXXI, 261, Ankara 2007, s. 460-461; Özgüdenli, s. 25; Kaya, s. 56.65 İbnü’l-Cevzî, XVII, 113; ez-Zehebî, XI, 9, 37; Lewis, s. 85; Kaya, s. 67; Arayancan, Suikaste Uğrayan Devlet Adamları, s. 340; Taşkıran, s. 109.66 el-Hüseynî, s. 55-57; İbnü’l-Cevzî, XVII, 117; İbnü’l-Esîr, IX, 137-138; Türkçe çev. X, 382; Sıbt İb-nü’l-Cevzî, s. 19; ez-Zehebî, XI, 12; Kâşânî, s. 135, 155; Müneccimbaşı, I, 106; Lewis, s. 82-83; Kaya, s. 58; Arayancan, Suikaste Uğrayan Devlet Adamları, s. 338; Taşkıran, s. 105.67 el-Hüseynî, s. 57-58; İbnü’l-Kalânisî, s. 162; Müneccimbaşı, s. 103. Cüveynî (s. 593), Ahmed b. Nizâ-mülmülk’ün bu yaranın etkisiyle felç olduğunu kaydetmektedir.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 168 10.03.2017 17:11:22

Page 15: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 169

büyük emîr Mevdûd da, Rebiyülevvel 507/Ağustos-Eylül 1113’te Cuma na-mazından sonra Dımaşk Ulu Camii’nin avlusunda Tuğtekin ile el ele yürürken bir Bâtınî fedâîsi tarafından ilk olarak kalbinden devamında da farklı yerlerine aldığı üç bıçak darbesiyle şehit edildi.68 Öte yandan 510/1116-1117 yılında Meraga Emîri Ahmedîl b. İbrahim b. Vahsûdan da Bağdad’da Sultan Muham-med’in sarayında, sultanın huzurunda bulunduğu bir sırada suikasta uğradı. Değişmeyen taktikleriyle haksızlığa maruz kaldığını söyleyerek ağlayan bir adam Ahmedîl’in yanına gelip elindeki pusulayı sultana uzatmasını istedi. Ah-medîl pusulayı alırken adam hançeriyle ona saldırdı. Ahmedîl de onu çekip altına aldı; ancak bu sırada Bâtınî’nin bir diğer yoldaşı Ahmedîl’e hücum edip bir hançer darbesi indirdi. Bu iki Bâtınî’nin kılıç darbesiyle yere serilmesi sonrasında üçüncü bir Bâtınî ortaya atılarak Ahmedîl’e hançerini sapladı. İki arkadaşının öldürülmesine rağmen bu üçüncü Bâtınî’nin ortaya atılması orada bulunanları ve halkı hayrete düşürmüştü.69 Bu aslında Bâtınîlerin, suikastla-rı planlı bir şekilde uyguladıklarını göstermektedir. Hakeza Sultan Muham-med’in hazinedârı Ebû Ahmed el-Kazvinî de Bâtınîler tarafından öldürülenler arasındaydı (511/1117-1118).70

Sultan Muhammed Tapar’ın ölümüyle, onun zamanında ağır darbeler yi-yen Bâtınîlere yeniden toparlanma olanağı sağlayan iç çekişmeler başlamış-tı. Bu süreç boyunca Bâtınîler, intikam almaya ve düşmanlarına suikastlar düzenlemeye devam ettiler. Sultan Mahmud’un saltanatı zamanında öldür-dükleri ilk kişi, veziri oldu. Sultan Mahmud’un “zulüm ve haksızlıklardan utandığını belirten” veziri el-Kemâl Ebû Talib el-Sümeyremî 29 Safer 516/9 Mayıs 1122 tarihinde öldürüldü. Hemedân’a gitmek üzere sultan ile birlikte yola çıkmıştı. Vezir büyük bir alayla hareket ediyordu. Humartekin et-Tutuşî tarafından yaptırılan medrese çarşısına uğradı. Burada yol dar bir geçitten ge-çiyordu. Adamları geçidin dar olması sebebiyle önden gittiler. Bu sırada bir Bâtınî vezire saldırdı, ancak hançer katıra saplandı. Bu Bâtınî Dicle’ye doğru kaçtı. Gulâmları onu takip edince vezirin yanında kimse kalmadı. Bu arada başka biri çıkıp hançerini onun böğrüne sapladı ve ardından çekip yere düşür-düğü veziri hançerlemeye devam etti. Gulâmlar geri geldiklerinde iki Bâtınî onlara saldırıp uzaklaştırdı. Sonra tekrar döndüklerinde veziri otuz küsur ye-rinden hançerlenmiş buldular.71

68 İbnü’l-Cevzî, XVII, 122, 123, 127; İbnü’l-Kalânisî, s. 256; İbnü’l-Esîr, IX, 150; Türkçe çev. X, 396; Sıbt İbnü’l-Cevzî, s. 31; ez-Zehebî, XI, 16; İbnü’l-İbrî, Târîhu muhtasarü’d-düvel, Kahire 2001, s. 199; Ebü’l-Fida, el-Muhtasar fi ahbârü’l-beşer, thk. Muhammed Zeynuhum Muhammed Ezb-Yahya Seyid Hü-seyin-Muhammed Fahri el-Vasif, II, Kahire t.y., s. 319; Kâşânî, s. 155; Özgüdenli, s. 226-227.69 el-Azimî, s. 47; İbnü’l-Kalânisî, s. 198; İbnü’l-Cevzî, XVII, 147; İbnü’l-Esîr, IX, 162; Türkçe çev. X, 410; İbnü’l-Adîm, Buğye, III, 1301; Türkçe çev. s. 81; Sıbt İbnü’l-Cevzî, 32; ez-Zehebî, Târîhü’l-İslâm, XI, 20; A‘lamü’n-nübelâ, XIV, 314; Kâşânî, s. 156; Kaya, s. 67; Arayancan, Suikaste Uğrayan Devlet Adamları, s. 339.70 İbnü’l-Esîr, IX, 167; Türkçe çev. X, 418.71 İbnü’l-Cevzî, XVII, 212; İbnü’l-Esîr, IX, 215; Türkçe çev. X, 475; Ebû Abdullah Muhammed b. Saîd İbnü’d-Dübeysî, Zeylu Târîhi Medineti’s-Selâm, thk. Beşşar Avvad Ma‘ruf, IV, Beyrut 2006, s. 384; ez-Ze-hebî, A‘lamü’n-nübelâ, XIV, 325.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 169 10.03.2017 17:11:22

Page 16: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI170

Bâtınî olmakla suçlanan bir diğer Selçuklu veziri, Kıvameddin ed-Der-güzinî idi. Bundarî’ye72 göre, Dergüzinî gizli bir Bâtınî’ydi. Emîr Şirgir, Alamut kalesini almak üzereyken Dergüzinî hileye başvurarak Şirgir’in kuşatmayı kaldırmasını sağlamıştı. Gerçek ne olursa olsun Dergüzinî, bir süre sonra yeni sultan Mahmud’un aklını çelerek Şirgir’in tutuklanıp idam edilmesini sağlamıştı. Dergüzinî, kendisine rakip gördüğü devlet adamla-rının pek çoğunu Bâtınîleri kullanarak ortadan kaldırmıştı. Bunlardan biri Kadı Zeynü’l-İslâm Ebû Sa‘d Muhammed b. Nasr b. Mansur el-Herevî’dir. Dergüzinî vezir olduktan sonra bu zat elçi olarak Sultan Sencer’e gitti. Der-güzinî, elçi el-Herevî’yi kıskanmış, Sencer’in yanından dönüşünde de ve-zirliğin kendisinden alınacağını düşünmüştü. Bu bakımdan o, birkaç Bâtınî ile anlaşarak el-Herevî’yi, Horasan’a döndüğü zaman öldürülmesini karar-laştırdı. el-Herevî geri dönüşünde Hemendan’da namaz kılmak için camiye girdiği zaman, gaflet anında Bâtınîler üzerine atıldılar ve hançer darbeleriy-le onu katlettiler. Bu esnada oğlu da maktuller arasındaydı. Hâdisenin faili olan Bâtınîler ise kaçtılar ve kimse onlardan bir haber alamadı. Böylece Dergüzinî, el-Herevî Sultan Mahmud ile görüşmeden onu ortadan kaldırdı (518/1124-1125).73

Rivayetlere göre Sultan Sencer’in veziri Ebü’l-Fazl’ın (Muinüddin Muhtasulmülk Ebû Nasr Ahmed b. Fazl b. Mahmud) öldürülmesi hadise-si de Dergüzinî tarafında tasarlanmıştı. Buna göre Dergüzinî, onun erdem-leri yanında kendi eksikliklerinin ortaya çıkmasından korktuğu için hileye başvurdu. Ebü’l-Fazl’dan kurtulmak için gizlice Bâtınîlerle görüştü. Bâtınî-ler de öldürmek için fırsat kolladıkları veziri ortadan kaldırmak maksadıyla ona suikast fırsatını gözetleyen bir grup görevlendirdiler. Bâtınîler hayal ettikleri bu imkânı kendilerinden birinin vezirin hizmetine girip atlarına se-yis olarak ahırda görevlendirilmesiyle buldular. Vezir, bir gün atları gözden geçirdiği sırada bu Bâtınî bir atın alnına sakladığı hançerle onu öldürdü (Re-biyülahir 521/Mart 1127).74 Doğal olarak vezirin öldürülmesinde Bâtınîlerle mücadele etmesi ve savaşması da önemli rol oynamıştı. Çünkü Ebü’l-Fazl, onlardan bir cemaati öldürttüğü gibi sultanı da onları yeryüzünden temizle-mek için tahrik ediyordu.75 Hakeza 520/1126 yılında Bâtınîlere karşı cihad edilmesini, mallarının yağmalanıp karılarının da esir alınmasını emretmişti. 72 Zubdetü’n-nusrâ, s. 139-140. Ayrıca bkz. Lewis, s. 84; Daftary, İsmaililer, s. 509; Nevzat Keleş, “Emîr Ânûştegin Şîrgîr ve Ailesi”, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’e Armağan, ed. E. Uyumaz - M. Kesik - C. Piyade-oğlu - A. Usta, İstanbul 2013, s. 150, 153-154.73 İbnü’l-Kalânisî, s. 210; el-Azîmî, s. 59; İbn Asâkir, Ebü’l-Kasım Ali. B. Hasan b. Hibetullah, Târîhu Medineti Dımaşk, thk. Muhibbuddin Ebu Said Ömer b. Garame el-Amravî, LVI, Beyrut 1998, s. 107; el-Bundarî, s. 137, 145; İbn Kesîr, XII, 365; ez-Zehebî, XI, s. 297; Mirhond, s. 642.; Zirikli, V, s. 316; Se-vim-Merçil, s. 208; Özgüdenli, s. 259; Kaya, s. 82; Arayancan, Suikaste Uğrayan Devlet Adamları, s. 341.74 İbnü’l-Kalânisî, s. 212; el-Bundarî, s. 139, 242; İbnü’l-Esîr, IX, 244; Türkçe çev. X, 511; Reşüdiddin, s. 189; Lewis, s. 95-96; Sevim-Merçil, s. 209; Kaya, s. 82; Arayancan, Suikaste Uğrayan Devlet Adamları, s. 338.75 İbnü’l-Kalânisî, s. 212.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 170 10.03.2017 17:11:22

Page 17: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 171

Bu anlamda Turayşis ve Nişâbur’a bağlı Beyhak başta olmak üzere Bâtınî-lerin yoğun olduğu ve ellerinde bulundurdukları bütün şehir ve kalelere or-dular sevk etmişti.76

Yine Bâtınîler, kendilerine karşı çok büyük bir mücadele veren ve halk üzerinde büyük bir nüfuza sahip olan İsfahan Şafiîlerinin reîsi Abdüllatif el-Hocendî’yi de 523/1128-1129 senesinde öldürdüler.77

Bâtınîlerin faaliyetleri Selçuklu ülkesinin bütün bölgelerinde sürüyordu. Nitekim Halep’te Bâtınîlerin kıyımına karışmış olan Kadı İbnü’l-Keşşab 519/1125’te fedâîlerin suikastı sonucu can verdi.78 Bundan bir yıl sonra Mu-sul’da 9 Zilkâde 520/26 Kasım 1126 Cuma günü Selçuklu Devleti’nin büyük-lerinden olan Musul hâkimi Kasımuddevle Aksungur el-Porsukî’yi öldürdü-ler. Emîr Porsukî, âdeti olduğu üzere her zamanki gibi üzerinde demir zırhı ve çevresinde Türk, Deylemli ve Horasanlı gulâmları olduğu halde camiye gelmişti. Cuma namazının sünnetini kılmak için ön safta namaza durdu, çev-resinde de adamları bulunuyordu, onların yanında dikkat çekmemek için sufî kıyafeti giymiş ve namaz kılmakta olan on küsûr Bâtınî, namaz kılmalarından istifadeyle emîrin üzerine atıldılar. Demir zırhına rağmen hançer darbelerine maruz kalan el-Porsukî, yaralanmış olmasına karşın, kılıcını çekip Bâtınîler-den üçünü öldürdü. Emîr şehid düşerken, ona saldıran Bâtınîlerin tamamı kat-ledildi. Emîr Aksungur’a yapılan bu suikast, Bâtınîlerin suikast düzenleme sistemine dair çarpıcı bir örnektir. Zira Porsukî’nin oğlu İzzeddin Mesud, yap-tığı takibat sonucu Bâtınîlerin İlya Geçidi’nde bir ayakkabıcıyla ilişkili olduk-larını tespit eder. Ayakkabıcı yakalanıp ölümle tehdit edilince “onlar yıllardır Aksungur’u öldürmek için gelirlerdi, fakat şimdiye kadar fırsat bulamadılar” dedi. Adamın elleri ve ayakları kesildikten sonra taşlanarak öldürüldü.79 Nite-kim İbnü’l-Kalânisî80 de onların Emîr el-Porsukî’ye karşı bu suikast girişimi için kendisini gözetledikleri ve onun en dikkatsiz anını aradıklarını özellikle vurgulamaktadır. Porsuki Bâtınîlere karşı kararlı bir mücadele vermiş ve on-lardan bir grubu öldürmüştü.81

525/1130-1131 yılında da Dımaşk hâkimi Tâcülmülk Böri’ye Türk askeri kılığına girmiş iki İranlı Bâtınî suikast tertip etti. Bunun sonucunda iki ye-rinden yaralanan Tâcülmülk bir yılı aşkın bir süre bu yaradan muzdarip ya-şadı. Ancak Recep 526/Haziran 1132’de Bâtınîlerden aldığı yara sebebiyle 76 İbnü’l-Esîr, IX, 235; Türkçe çev. X, 499. 77 İbnü’l-Esîr, IX, 252; Türkçe çev. X, 521; ez-Zehebî, Târîhü’l-İslâm, XI, 342; Kâşânî, s. 157.78 Daftary, İsmaililer, s. 523.79 İbnü’l-Kalânisî, s. 214; el-Azimî, s. 61; el-Bundarî, s. 137; İbnü’l-Esîr, IX, 242-243; Türkçe çev. X, 501-502; İbnü’l-Adîm, Bugye, IV, 1969, Türkçe çev. s. 84; İbn Kesîr, XII, 365, İbn Hallikan, I, 242; Kâşânî, s. 111; Kaya, s. 74-75; Arayancan, Suikaste Uğrayan Devlet Adamları, s. 339; Taşkıran, s. 110. İbnü’l-Cevzî (XVII, 250) onun caminin maksuresinde saldırıya uğradığını kaydetmektedir. İbnü’l-Adîm (Zubde, s. 298) de Bâtınîlerin sekiz kişi olduğunu belirtir.80 Târîhu Medineti Dımaşk, s. 214.81 es-Safedî, el-Vâfî bi’l-vefeyât, thk. Ahmed el-Arnavutî-Türkî Mustafa, IX, Beyrut 2000, s. 182.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 171 10.03.2017 17:11:22

Page 18: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI172

öldü.82 Yine yukarıda mevzu bahis ettiğimiz Meraga Emîri Ahmedîl’in Bâtınî suikastı sunucu hayatını kaybetmesinden sonra yerine emîrliğin başı-na geçen adamlarından Emîr Aksungur Ahmedîlî de Hemedan’a 6 km. uzak-lıktaki Karatekin sahrasında çadırında Bâtınîlerin saldırısı sonucu öldürüldü (527/1133).83

Bâtınîler, hedef seçtikleri birine karşı suikast gerçekleştirmek için her türlü yola başvururlardı. Sultan Sencer’in nedimlerinden el-Mukarreb Cev-her’e planladıkları suikastta Bâtınîler, kadın kılığına girerek kendisinden yar-dım istemişler ve o da onların sözünü dinlemek üzere durunca öldürmüşlerdi (534/1139-1140). Ancak Bâtınîlerin bu cinayetlerinin ardı sıra kendilerine karşı bir sefer veya toplu bir kıyım başlatılırdı. Cevher öldürülünce memlûku olan Rey valisi Abbas (ö. 541/1147), efendisinin intikamını almak üzere as-ker toplayıp Bâtınîler üzerine yürüdü. Onlardan pek çok kimseyi öldürdü ve Bâtınîlere hiç kimsenin yapamadığını yaptı. Ölene kadar Bâtınîlerle mücadele etti.84

Kaynaklar Abbas’ın yaşadığı müddetçe yüz binden fazla Bâtınî öldürdü-ğünü kaydetmektedir. Hatta katlettiği Bâtınîlerin kafalarından bir minare ya-pıp üzerinde ezan bile okutmuştu. Hal böyle olunca Abbas da olası bir Bâtınî suikastine kurban olmamak için olağanüstü önlemler almıştı. Devamlı zırhlı dolaşır, muhafızlarını hiçbir zaman yanından ayırmazdı. Gulâmları o kadar dikkatli davranırlardı ki, hiç kimsenin yanına yaklaşmasına izin vermezlerdi. Garip bir tesadüf eseridir ki, Abbas bir gün camide vaaz dinlerken, halktan biri vecde gelip kendisini Emîr Abbas’ın üzerine doğru atınca adamları, Abbas’a zarar gelmesinden korkarak onu tutup dövdüler.85

Bâtınîlerin Selçuklu ailesinden öldürdükleri ilk kişi Melik Davud b. Mah-mud b. Muhammed b. Melikşah oldu. Melik Davud’u 538/1144 yılında Tebriz çarşısında Şamlı dört fedâî tarafından hançerlediler.86 Melik, Azerbaycan’da-ki yönetimi sırasında Bâtınîlere karşı sert politikasından dolayı cinayete kur-ban gitti. Aynı bölgede Bâtınîler, Mazendaran hâkiminin oğlu Girdbâzû’yu Serahs’ta, şehirlerinde Bâtınîlerin idam kararlarını veren Tiflis, Hemedan ve Kuhistan kadılarına karşı da başarılı suikastlar gerçekleştirdiler.87

82 İbn Asâkir, X, 409; İbnü’l-Esîr, IX, 259, 265-266; X, 529, 535-536; ez-Zehebî, Târîhü’l-İslâm, XI, 445; es-Safedî, X, 202; Taşkıran, s. 113.83 el-Hüseynî, s. 73; Kâşânî, s. 157; Sevim-Merçil, s. 245; Ergin Ayan, “Merâgâ Emîri Aksungur (I.) el-Ah-medîlî”, History Studies, 1/I, 2009, s. 175. Ayrıca İbnü’l-Esîr (IX, 269; Türkçe çev. X, 541), Aksungur’un Bâtınîler tarafından öldürüldüğünü kaydettikten sonra onun Sultan Mesud tarafından öldürtüldüğüne dair bir rivayet de zikretmektedir.84 el-Hüseynî, s. 79; el-Azimî, s. 78; İbnü’l-Esîr, IX, 315; Türkçe çev. XI, 75; ez-Zehebî, XI, 610; Kâşânî, s. 182; Arayancan, Hasan Sabbâh ve Alamût, s. 77; Suikaste Uğrayan Devlet Adamları, s. 40; Kaya, s. 84; Taşkıran, s. 115. Öte yandan el-Bundarî (s. 245-246), onun Sultan Sencer tarafından Bâtınîlere öldürtüldü-ğünü kaydetmektedir.85 el-Hüseynî, s. 79. İbnü’l-Esîr, IX, 344; XI, 109; es-Safedî, XVI, 376.86 el-Hüseynî, s. 79; el-Azimî, s. 82; el-Bundarî, s. 178; Reşüdiddin, s. 189; Lewis, s. 100.87 Kâşânî, s. 182, 182; Lewis, s. 100; Daftary, İsmaililer, s. 536-537; Kaya, s. 85.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 172 10.03.2017 17:11:22

Page 19: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 173

Bunların haricinde iki kardeş fedâî tarafından öldürülen ismini tespit ede-mediğimiz bir kadı, Abdurrahman Kazvînî (490/1096-1097), [Hâdî] Kiyâ-yi Alevî, İskender Sûfî-yi Kazvînî, Dıhistan valisi Sungurca (Âmûl’de), Ebü’l-Fadl Ebû Usâme-yi Râzî, Ebû Naîm Müstevfî, Kazvîn müftüsü Ebü’l-Kâsım Gürcî, Beyhak reîsi Ebü’l-Hasan, Abdurrahman Kazvînî (499/1105-1106’da Rey’de), Ebü’l-Ferec Karategin (Rey’de), Kerrâmîlerin lideri Muhammed-şâd (496/1102-1103’te Rey’de), Ebû Ahmed Devletşahî (505/1111-1112), kadı Ab-dullah İsfahanî, Cürcan müftüsü Müntehî-yi Alevî, Horasan hâkimi (Merv’de) bir emîr, Damgan valisi Tuğrul, Kirman kadısı, Dıhistan kadısı ve Muhammed Türkî ( ) gibi emîr ve din adamlarının da mevzu bahis dönemde Batınî suikastlerini maruz kaldıkları kaydedilmektedir.88

Sonuç olarak kaynaklarda İsmâilîlerin öldürdüğü binlerce kişinin yer aldığı cinayet listelerinden bahsedilse de Selçuklu devlet adamları ve dö-nemin ulemâsına yönelik kayıtlara geçmiş yaklaşık 70’e yakın suikast söz konusudur. Bunlardan üçü sultan (ikisi Sultan Berkyaruk biri de Muhammed Tapar’a karşı), biri melik olmak üzere yedisi vezir ve diğerleri de devle-tin hemen her kademesinden devlet adamı-emîr ve âlim, kadı, müftü, vaiz, müezzin vb. din adamlarına yöneliktir. Muhammed Tapar’a karşı akîm bir teşebbüsün yanı sıra Berkyaruk, Vezir Nizâmüddin Ebû Nasr Ahmed b. Nizâmülmülk ve Şahdiz kuşatması sırasında ileri gelen emîrlerden birine yapılan suikast dışındakiler başarıyla sonuçlandı. Bunlardan Sultan Mu-hammed Tapar’a zehirli neşterle suikast dışında (ki bunu Bâtınî olan Vezir Sa‘dülmülk planladı) diğerlerinin tamamı hançerle gerçekleştirildi. Bütün bu cinayet eylemlerinde Bâtınî fedâîlerinin belli bir plan çerçevesinde hare-ket ettikleri ve buna göre de bazen bir seyis veya hizmetçi, mektup getiren bir elçi, bir dilenci, sufî veya zulme uğramış bir mazlum gibi farklı kılıklara bürünerek öldürecekleri kişilere yaklaştıkları görülmektedir. Ayrıca cinaye-tin başarısız olma ihtimalini düşünerek kimi fedâîlerin pusuda bekledikleri de gözden kaçmamaktadır.

Hasan Sabbâh ile başlayan Selçuklu ülkesindeki Bâtınî-Nizârî İsmâilî hareketi, farklı taktik ve metotlarla geniş halk kitlelerinden Selçuklu Devle-ti’nin en üst makamlarından vezirlik mertebesine kadar pek çok sınıftan ta-raftar toplayabilmiştir. Bir yandan bu şekilde sosyal ve siyasî hayatın içinde yer edinirken bir yandan da hançerli fedâîlerle alenî bir şekilde gerçekleştir-dikleri suikastlarla devlet adamlarını ve halkı sindirmeye çalışmışlardır. Öyle ki, sultanın sarayı dâhil olmak üzere insanların kendilerini güvende hissede-bilecekleri neredeyse hiçbir yer bırakmamışlardı. Söz konusu bu mücadele stratejileriyle ciddi bir sonuç elde edememiş olsalar da pek çok kaleye sahip olarak Selçuklulara karşı ayakta kalmayı başarmışlardır. Hasılıkelâm 1090 yı-lından başlamak üzere Bâtınîler, emîr ve din adamlarına karşı suikastları ve halka yönelik kıtalleriyle yalnızca Selçuklu topraklarında değil aynı zamanda 88 Kâşânî, s. 154-157, 182.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 173 10.03.2017 17:11:23

Page 20: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI174

Doğu İslâm dünyasının neredeyse tamamında yüzyıllarca hem siyasî hem de sosyal açıdan anarşi ve istikrarsızlığa sebep olmuşlardır.

Kaynaklar

ABDURREZAK b. AHMED İBNÜ’l-FUVATÎ, Mecma‘ü’l-âdâb fî mu‘ce-mi’l-elkâb, thk. Muhammed Kâzım, III, Tahran 1274.

AĞARI, Murat, Kazvînî’nin Âsâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-İbâd’ı (İnceleme ve Değerlendirme), İstanbul 2009.

ARAYANCAN, Ayşe Atıcı, “Hasan Sabbâh ve Halefleri Tarafından Sui-kaste Uğrayan Devlet Adamları”, ICANAS (Uluslararası Asya ve Kuzey Afri-ka Çalışmaları Kongresi, Ankara 2007, s. 333-345.

__________ , Dağın Efendisi Hasan Sabbâh ve Alamût Nizârî İsmâilîleri, İstanbul 2011.

ATA MELİK eL-CÜVEYNÎ, Târîh-i cihangüşa, çev. Mürsel Öztürk, An-kara 1998.

AYAN, Ergin, “Merâgâ Emîri Aksungur (I.) el-Ahmedîlî”, History Studies, 1/I, 2009, s. 161-178.

DAFTARY, Ferhad, “Fedā‘ī”, Encyclopeadia Iranica, IX, 1999, s. 468-470.

__________ , “Hasan Sabbāh”, Encyclopaedia Iranica, XII, 2003, s. 34-37.__________ , İsmaililer, Tarihleri ve Öğretileri, çev. Erdal Toprak, İstan-

bul 2005.EBÛ ABDULLAH MUHAMMED e. SAÎD İBNÜ’d-DÜBEYSÎ, Zeylu

Târîhi Medineti’s-Selâm, thk. Beşşar Avvad Ma‘ruf, IV, Beyrut 2006.EBÛ BEKR ŞEMSEDDİN MUHAMMED b. ABDULLAH İBN NASI-

RUDDİN, Tevdihü’l-müştebih fî dabti esmâi’r-ruva ve ensabuhum ve elkabu-hum ve kunahum, thk. Muhammed Naîm el-Arakusî, IV, Beyrut 1993.

EBÜ’l-FİDA, el-Muhtasar fi ahbârü’l-beşer, thk. Muhammed Zeynuhum Muhammed Ezb-Yahya Seyid Hüseyin-Muhammed Fahri el-Vasif, II, Kahire t.y.

EBÜ’l-HÜSEYİN EBÛ YA‘LA, Tabakâtü’l-Henabile, thk. Muhammed Hamid el-Fıkî, II, Beyrut t.y.

EBÜ’l-KASIM ALİ. b. HASAN b. HİBETULLAH İBN ASÂKİR, Târîhu Medineti Dımaşk, thk. Muhibbuddin Ebu Said Ömer b. Garame el-Amravî, X, LVI, Beyrut 1998.

EBÜ’l-KÂSIM KÂŞÂNÎ, Târîh-i İsmâilîyye, tash. Muhammed Taki Dâ-nişpejûh, Tebriz 1343/1964.

el-AKSARAYÎ, Kerimüddin Mahmud, Müsâmeretü’l-ahbâr, çev. Mürsel Öztürk, Ankara 2000.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 174 10.03.2017 17:11:23

Page 21: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

NEVZAT KELEŞ / BÂTINÎLERİN DEVLET ADAMLARINA SUİKAST FAALİYETLERİ 175

el-AZİMÎ, Azimî Tarihi (Selçuklularla İlgili Bölümler (H. 430-538), nşr. Ali Sevim, Ankara 2006.

el-BUNDARÎ, Zubdetü’n-nusrâ ve nuhbetü’l-usrâ (Irak ve Horasan Sel-çukluları), çev. Kıvameddin Burslan, Ankara 1999.

el-HÜSEYNÎ, Ahbârü’d-Devleti’s-Selçukiyye, Türkçe çev. Necati Lugal, Ankara 1999.

er-RÂVENDÎ, Râhatü’s-sudûr ve âyetü’s-surûr, çev. Ahmed Ateş, I, An-kara 1999.

HODGSON, M. G. S., “Fidâ’î”, Encyclopeadia of Islam, II, Leiden 2004, s. 882.

İBN KADİ ŞÜHBE, Tabakatü’ş-Şâfiîyye, thk. Hafız Abdülhalim Han, I, Beyrüt 1987.

İBN KALÂNÎSÎ, Zeyli Târîhi Dımaşk, ed. H. F. Amedroz, Beyrut 1908.İBN KESÎR, el-Bidâye ve’n-nihâye (Büyük İslâm Tarihi), çev. Mehmet

Keskin, XII, İstanbul 1994.İBNÜ’l-ADÎM, Buğyetü’t-taleb fî târîhi Haleb, thk. Süheyl Zekkâr, III, V,

Beyrut y.y., s. 2497; Buğyetü’t-taleb fî târîhi Haleb (Seçmeler) Biyagrafilerle Selçuklular Tarihi, çev. ve notlar. Ali Sevim, Ankara 1989.

__________ , Zübdetü’l-Haleb min Tarihi Haleb, haz. Halil Mansur, Bey-rut 1996.

İBNÜ’l-CEVZÎ, el-Muntazâm fî târîhi’l-mulûk ve’l-ümem, thk. Muham-med Abdulkadir Atâ-Mustafa Abdulkadir Atâ, XVI-XVII, Beyrut 1992.

__________ , Telbîsü’l-İblîs, Beyrut 2001.İBNÜ’l-ESÎR, el-Kâmil fî’t-târîh, thk. Muhammed Yusuf el-Dukak, VIII-

IX, Beyrut 1987; el-Kâmil fi’t-târîh tercümesi, çev. Abdülkerim Özaydın, IX-X, İstanbul 1989.

İBNÜ’l-İBRÎ, Târîhu muhtasarü’d-düvel, Kahire 2001.İLHAN, Avni, “Bâtınîyye”, DİA, V, İstanbul 1992, s. 190-194.KAFESOĞLU, İbrahim, Büyük Selçuklu İmparatoru Sultan Melikşah, İs-

tanbul 1973.KARA, Seyfullah, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları, İstanbul 2007.KAYA, Pınar Selçuklular Döneminde Bâtınîler İle Yapılan Mücadeleler,

İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, İs-tanbul 2008.

KELEŞ, Nevzat, “Emîr Ânûştegin Şîrgîr ve Ailesi”, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’e Armağan, ed. E. Uyumaz - M. Kesik - C. Piyadeoğlu - A. Usta, İs-tanbul 2013.

LEWİS, Bernard, Haşîşîler İslâm’da Radikal Bir Tarikat, çev. Kemal Sa-rısözen, İstanbul 2004.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 175 10.03.2017 17:11:23

Page 22: BÂTINÎLERİN SELÇUKLU DEVLET ADAMLARINA YÖNELİK ......Büyük hacimli su de-poları, çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etti. Su kanallarını

PROF. DR. GÜLÇİN ÇANDARLIOĞLU’NA 75. YAŞ ARMAĞANI176

MERÇİL, Erdoğan, “Selçuklularda Zengin Emirler”, Tarih İncelemeleri-Dergisi, XXVIII/1, İzmir 2013, s. 193-207.

__________ , “Selçuklularda Rüşvet”, Belleten, LXXI/261, Ankara, 2007, s. 445-478.

MİRHOND, Ravzatü’s-Safâ, IV, Tahran 1363.OCAK, Ahmet, Selçukluların Dinî Siyaseti (1040-1092), İstanbul 2002.ÖZAYDIN, Abdülkerim, “Alamut Kalesi”, Türk Kültürü, 281/XXIV, An-

kara 1986, s. 53-57.__________ , “Alamut”, DİA, II, İstanbul 1982, s. 336-337.__________ , “Hasan Sabbâh”, DİA, XVI, İstanbul 1997, s. 347-350.__________ , “Nizârîyye”, DİA, XXXIII, İstanbul 2007, s. 200-201.__________ , “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”,

Marmara Üniversitesi Türklük Araştırmaları Dergisi, Prof. Dr. Amil Celebi-oğlu Armağanı, 12, İstanbul 2002, s. 195-207.

__________ , Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi, Ankara 1990.__________ , Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi, İstanbul 2001.ÖZ, Mustafa, “Dâî”, DİA, VIII, İstanbul 1993, s. 420-421.ÖZGÜDENLİ, Osman Gazi, Selçuklular I Büyük Selçuklular Devleti Tari-

hi (1040-1157), İstanbul 2013.REŞİDÜDDİN FAZLULLAH, Cami’ü’t-Tevarih (Selçuklu Devleti), çev.

Erkan Göksu - H. H. Güneş, İstanbul 2010.SALEH, Shakib, “Usu of Bâtınî, Fidâ’î and Hashîshî”, Studia İslamica, 82,

1995, s. 35-43.SELÂHADDİN HALİL b. AYBEK b. ABDULLAH es-SAFEDÎ, el-Vâfî

bi’l-Vefeyât, thk. Ahmed el-Arnavût - Türkî Mustafa, IX, X, XVI, Beyrut 2000.SEVİM, Ali -Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, Ankara 1995.SIBT İBNÜ’l-CEVZÎ, Miratü’z-zamân fî târîhi’l-ayân (h. 495-654) (8.

Cüz), ed. James Richard Jewett, Chicago 1907.ŞEMSEDDİN EBÛ ABDULLAH MUHAMMED b. AHMED b. OSMAN

b. KAYMAZ ez-ZEHEBÎ, Târîhü’l-İslâm ve vefeyâtü’l-meşâhîr ve’l-‘alâm, thk. Beşşar Avvâd Me‘ruf, X, Beyrut 2003.

__________ , Siyeru a‘lamü’n-nübelâ, XIV, Kahire 2006.TAŞKIRAN, Hasan, Selçuklu Devletlerinde Suikastlar, İstanbul 2015.TOKUŞ, Ömer, “Arslan el Besâsîrî ve İbrahim Yınal İsyanlarının Gizli

Kahramanı Fâtımî Dâîsi “el-Mü’eyyed fî’d-Dîn Hibbetullah eş-Şîrâzî”, Tarih İncelemeleri Dergisi, XXXI/2, İzmir 2016, s. 569-594.

ÜZÜM, İlyas, “Hüccat”, DİA, XVIII, İstanbul 1998, s. 451-452.ZİRİKLİ, Hayreddin, el-A‘lâm, IV, Beyrut 2002.

13_Nevzat Keles_155_176.indd 176 10.03.2017 17:11:23