24
KADIN ÇANAKKALE İÇİNDE > KÖŞE YAZARLARI Belçika, Fransa, Romanya ve Türkiye ortaklığıyla düzenlenen “Kadın ve Göç” –Göçmen Kadınların Hafızası ve Geleceği konulu Avrupa Birliği Kültür Programı destekli sanat projesinde sona yaklaşılıyor. Ekim 2014’te yine Çanakkale’de düzenlenecek bir sonuç çalıştayı ile Çanakkalelilerle ve uluslararası kamuoyuyla paylaşılacak proje kapsamında, bugüne ka- dar proje ortağı olan ülkelerden araştırmacı ve uzmanların katılımıyla benzer toplantılar ve çeşitli raporlar hazırlandı. Bu çalışmalar sonunda Sosyolog Hasan Te- mel Turhanlı ile Elif Özlem Güven tarafından hazırlanan rapor ve proje koordinatörü Mimar İsmail Erten’in “Türkiye ve Çanakkale’de Göç ve Sonuçları” konulu yazısında dikkat çekici bilgiler yer alıyor. Bu sayımızda sizi Avrupa ve Türkiye arasında köprü kurma görevini üstlenen “Kadın ve Göç” – Göçmen Kadınların Hafızası ve Geleceği konulu Avrupa Birliği Kültür Programı destekli sanat projesi ile göçmen kadınların unutulmaya yüz tutmuş dünyasına götürüyoruz. > HABER SAYFA 5-6-7 Oğlan çocukları araba oyunlarına kız çocuklarını almıyorlar, kız çocuklarından biri de duruma isyan ediyor ve ağlamaya başlıyor. Biz duruma el atarak en cevval görünen oğlan çocuğuna neden kızları oyuna almadıklarını soruyoruz. Cevap çok can sıkıcı: - Çünkü kızlar kötü araba kullanır. - Öyle mi gerçekten? Nereden biliyorsun öyle kullandıklarını? - Babam öyle dedi. > HABER SAYFA 13-14-15 Kimileri ihtiyaçtan kimileri ise tesadüfen icat edildi. Tek ortak özellikleri ise mucitlerinin kadın olması. İşte icatları ile tarihe isimlerini yazdırmış ve modern yaşama etki etmiş o kadınlar... > HABER 12 www.canakkaleicinde.com/kadin Yıl: 1, Sayı: 5 Perşembe– Haziran 19, 2014 15 günde bir yayınlanır / Fiyatı: 3 TL Çanakkale’nin İlk ve Tek Kadın Gazetesi Güneş PEHLİVAN KADINLARDAN DOPDOLU SERGİ HAFTASI Katina KARANIKOLA “ÇÜNKÜ KIZLAR KÖTÜ ARABA KULLANIR” ! “KADIN” VE “GÖÇ” İz Bırakan İcatlar > CAMIN BÜYÜSÜ SERGİSİ 20 > AFRİKA’NIN GÜLÜMSEYEN ÇOCUKLARI 19 > TROYA’DA KADIN OLMAK 18

Çanakkale İçinde KADIN #5

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Çanakkale İçinde KADIN Gazetesi'nin 19 Haziran 2014 Perşembe günü tarihli beşinci sayısı.

Citation preview

Page 1: Çanakkale İçinde KADIN #5

KADINÇANAKKALE İÇİNDE

> KÖŞE YAZARLARI

Belçika, Fransa, Romanya ve Türkiye ortaklığıyla düzenlenen “Kadın ve Göç” –Göçmen Kadınların Hafızası ve Geleceği konulu Avrupa Birliği Kültür Programı destekli sanat projesinde sona yaklaşılıyor. Ekim 2014’te yine Çanakkale’de düzenlenecek bir sonuç çalıştayı ile Çanakkalelilerle ve uluslararası kamuoyuyla paylaşılacak proje kapsamında, bugüne ka-dar proje ortağı olan ülkelerden araştırmacı ve uzmanların katılımıyla benzer toplantılar ve çeşitli raporlar hazırlandı.

Bu çalışmalar sonunda Sosyolog Hasan Te-mel Turhanlı ile Elif Özlem Güven tarafından hazırlanan rapor ve proje koordinatörü Mimar İsmail Erten’in “Türkiye ve Çanakkale’de Göç ve Sonuçları” konulu yazısında dikkat çekici bilgiler yer alıyor. Bu sayımızda sizi Avrupa ve Türkiye arasında köprü kurma görevini üstlenen “Kadın ve Göç” – Göçmen Kadınların Hafızası ve Geleceği konulu Avrupa Birliği Kültür Programı destekli sanat projesi ile göçmen kadınların unutulmaya yüz tutmuş dünyasına götürüyoruz.

> HABER SAYFA 5-6-7

Oğlan çocukları araba oyunlarına kız çocuklarını almıyorlar, kız çocuklarından biri de duruma isyan ediyor ve ağlamaya başlıyor. Biz duruma el atarak en cevval görünen oğlan çocuğuna neden kızları oyuna almadıklarını soruyoruz. Cevap çok can sıkıcı:

- Çünkü kızlar kötü araba kullanır. - Öyle mi gerçekten? Nereden biliyorsun öyle kullandıklarını? - Babam öyle dedi.

> HABER SAYFA 13-14-15

Kimileri ihtiyaçtan kimileri ise tesadüfen icat edildi. Tek ortak özellikleri ise mucitlerinin kadın olması. İşte icatları ile tarihe isimlerini yazdırmış ve modern yaşama etki etmiş o kadınlar... > HABER 12

www.canakkaleicinde.com/kadinYıl: 1, Sayı: 5 Perşembe– Haziran 19, 2014 15 günde bir yayınlanır / Fiyatı: 3 TLÇanakkale’nin İlk ve Tek Kadın Gazetesi

Güneş PEHLİVAN

KADINLARDAN DOPDOLU SERGİ

HAFTASI

Katina KARANIKOLA

“ÇÜNKÜ KIZLAR KÖTÜ ARABA KULLANIR” !

“KADIN” VE “GÖÇ”

İz Bırakan İcatlar

> CAMIN BÜYÜSÜ SERGİSİ 20

> AFRİKA’NIN GÜLÜMSEYEN ÇOCUKLARI 19

> TROYA’DA KADIN OLMAK 18

Page 2: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALELİ KADIN ÇİFTÇİ, “KADIN ÇİFTÇİLER YARIŞIYOR” TÜRKİYE FİNALİNDE 2’NCİ OLDU

05 Haziran 2014 tarihinde Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleşen “Kadın Çiftçiler Yarışıyor” Bilgi ve Proje Yarışması Şampiyonlar Şampiyonası Türkiye Finaline Denizli (2004), Edirne (2005), Antalya (2006/2007), Muş (2008), Kırşehir (2009), Erzurum (2010), Çanakkale (2011), Balıkesir (2012), Eskişehir (2013)’den Türkiye birin-cileri katıldı. 10. yılına ulaşan yarışma iki aşamalı olarak yapıldı. Birinci aşamasında yarışmacılar hazırladıkları projeleri jüri üyelerine sundular. İkinci aşama bilgi yarışması olarak gerçekleştirildi. Çanakkale’yi temsilen Yağcılar Köyü’nden yarışmaya katılan 2011 Yılı Türkiye birincisi kadın çiftçi Hatice Gezer yarışmayı ikincilikle tamamladı. Yarışma sonunda Eskişehir’i temsi-len katılan kadın çiftçi Reyhan Gümüş birinci, Balıkesir’i temsilen katılan kadın çiftçi Özlem Ökmen Filiz üçüncü oldu. Şampiyonlar Şampiyonu olan yarışmacının projesine 50.000 TL mali destek sağlanacağı belirtilirken Tür-kiye ikincisi olan Hatice Gezer’in hediye çeki, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mevlüt Gümüş tarafından verildi.Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mevlüt Gümüş, Kadın Çiftçiler Eğitimi İşbirliği Protokolü çerçevesinde son 10 yılda yaklaşık 1 milyon 750 bin kadının eğitim aldığını söyledi. Eğitimlerle kırsal alanda yaşayan kadınların bilgi, beceri ve özgüvenlerinin artırılması yolu ile tarımsal üretim ka-pasitelerinin geliştirilmesi ve sosyoekonomik güçlenmenin sağlandığını kaydeden Gümüş, “Tüm bunları sonucunda ailelerin gıda güvenliği ve geçim kaynaklarının iyileştirilmesine imkan sağlanmaktadır” dedi. Gümüş, Kadın Çifçiler Yarışıyor Bilgi ve Proje Yarışması ile kadın çiftçilerin tarımdaki eme-klerinin görünür hale getirilmesi ve farklı platformda da seslerinin duyurulmasının hedeflendiğini aktardı.

“Kadın Çiftçiler Yarışıyor”Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca, Kırsal alanda kadın çiftçilere götürülen eğitim-yayım çalışmalarının sonuçlarını görmek, tarımsal konularda performanslarını değerlendirmek, kendilerine olan güven duygularını artırmak, sağlıklı beslenme ve kaliteli ürün üretme bilincini geliştirmek, birbirleriyle kaynaşmalarını sağlamak ve girişimcilik ruhunu aşılamak amacıyla ilki 2004 yılında olmak üzere her yıl 81 ilde “Kadın Çiftçiler Yarışıyor” bilgi yarışması düzenlenmektedir.2011 yılından geçerli olmak üzere bilgi seviyesi yükseltilen kadın çiftçilerin, bundan sonraki edindikleri bilgileri projeye dönüştürmelerine fırsat vermek üzere yarışma “Kadın Çiftçiler Yarışıyor” Bilgi ve Proje Yarışması olarak devam etti. Böylece kadın çiftçilerin bilgileri yanında projeleriyle de yarışmaları sağlandı. Yarışma sayesinde dereceye giren kadın çiftçilerin projeleri Bakanlık tarafından desteklenerek kadın çiftçilerin tarımdaki emekleri görünür hale getiriliyor.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından her yıl düzenlenen ‘Kadın Çiftçiler Yarışıyor Bilgi ve Proje Yarışması’nın 10’ncu yılında 2004-2013 yılları arası Türkiye birincilerinin katıldığı ‘Şampiyonlar Şampiyonası Türkiye Finali’ Eskişehir’de gerçekleştirildi. Türkiye Finaline Çanakkale’yi temsilen katılan 2011 Yılı Türkiye birincisi Hatice Gezer yarışmayı ikincilikle tamamladı.

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN2 Perşembe- Haziran 19, 2014

Page 3: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Perşembe - Haziran 19, 2014 3

TROIA FESTİVALİ’NE KADINELİ DEĞDİ

YENİ ÇİFTLERE, YEMEK KİTABI HAZIRLANIYOR

KADINA KARŞI ŞİDDET VE AYRIMCILIK SORUNSALI ÜZERİNE HUKUKİ BİR İNCELEME

“Erkek insanlığıyla, kadın ise dişiliğiyle tanımlanır. Ve kadın ne zaman insan gibi davranmaya kalksa, erkeği taklit etmeye çalışmakla suçlanır.” Simone de Beauvoir

Yasal alanda gerçekleştirilen değişikliklere rağmen;

Koruma talebiyle yetkili mercilere başvuran kadınlar ve hatta sığınma evlerinde bulunan kadınların darp edilmekte ve hatta öldürülmektedir.

Koruma kararları verilirken, yasal düzenlemeye rağmen, bazı mahke-meler hala başvurucunun delil ibraz etmesini talep etmekte ve kararın ivedilikle verilmesi esasına uymamaktadır. Koruma kararı ver-ilmesi ile kararın saldırgana tebliği arasında uzun süreler geçmekte ve bu süre zarfında gerçekleşen şiddet yasal yaptırımla karşılaşmamaktadır.

Koruma kararında yaklaşmama yaptırımı, bazı kararlarda, mağdurun ikamet, okul ve işyeri adresleri ile sınırlandırılmakta ve mağdurun “bulunduğu yere” ibaresi eklenme-mektedir. Kararlar, somut olayın özelliklerine göre değil, hazır bir kalıp olarak verilmekte ve özel olaydaki hassasiyetler gözden kaçırılmaktadır.

Diğer sayı... Uygulamada, kolluğa yapılan başvurularda, bazı kol-luk görevlileri koruma kararının gerekmediği konusunda mağduru ikna etmeye çabalamakta ve mağdura “Koruma kararı istemiyorum” şeklinde evrak imzalatmaktadır.

Cinsel şiddet mağdurları, hizmetin doğrudan kadına sunulduğu mer-kezler olmaması nedeniyle, pek çok kurum dolaşmak zorunda kalıp ikin-cil mağduriyete uğramaktadırlar.

Yasal düzenlemelerin gereği gibi ve etkin şekilde uygulanmamaları ve yasaların değişmesine rağmen zihniyetin aynı kalması amaca ulaşmayı engelleyen unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Mevzuattaki olumlu gelişmelere rağmen şiddet vakalarının artış gösterdiği de muhakkaktır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Uluslararası Sözleşmelerle güvence altına alınmış bulunan kadının insan haklarını ulusal mevzuatta tanımak, geliştirmek ve en etkin şekilde hayata geçirilmesini sağlayarak, kadına yönelik şiddeti önlemek kadına yapılmış bir lütuf değil, yüküm-lülüktür. Bu nedenlerle devletin ve tüm toplumsal kurumların, tek bir toplumsal grubun hakları dahi ihlal edildiğinde, bu ihlalin diğer gruplara da sıçrayacağını ve toplum-sal barışın sağlanamayacağının idrakinde olarak, tam ve eksiksiz işbirliği, ortak politikalar ve oto denetim mekanizmaları ile zihniyet dönüşümünü ve toplumsal sağaltımı gerçekleştirerek haklar farkındalığını tesis etmeleri gerekmektedir.

Çanakkale Belediyesi tarafından bu yıl 51’ncisi düzenlenecek olan Uluslararası Troia Festivali’nin afişi, düzenlenen “Afiş Yarışması” ile belli oldu. Bu yıl birincilik ödülünü alan isim İdil Dilan Soyer...

Çanakkale Belediyesi tarafından Grafikerler Meslek Kuruluşu,

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik

Bölümü ve Troia Tübingen Vakfı ortaklığıyla düzen-lenen yarışmanın birincisi 03 Haziran 2014 tarihinde jüri üyeleri Yrd. Doç. Dr.

Seyhan Boztepe (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü Öğretim

Üyesi), Yrd. Doç. Didem Çatal (Çanakkale Onsekiz Mart

Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü

Öğretim Üyesi), Savaş Çekiç (Grafik Tasarımcı, GMK

Üyesi, Marmara Üniversitesi GSF Grafik Bölümü Öğretim

Görevlisi), Murat Dorkip (Grafik Tasarımcı, GMK Yönetim Kurulu Üyesi), Turgut Erentürk (Grafik Tasarımcı, GMK Üyesi),

Blagoy Toprakidis (Fotoğraf Sanatçısı), Enver Yılmaz

(Troia Tübingen Vakfı Başkanı) tarafından yapılan değerlendirme sonucu belli

oldu.Yarışmaya katılan 403 tasarım arasından Işık

Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü mezunu İdil Dilan SOYER’in

tasarımı birinci seçilirken, Dokuz Eylül Üniversitesi GSF Grafik Bölümü mezunu Ömer Çam’ın tasarımı man-

siyon ve Hacettepe Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü mezunu Özgür Can

Alkan’ın tasarımı mansiyon ödülüne layık görüldü.

Çanakkale Kent Konseyi Yemek Kültürü Çalışma Gurubu kolaylaştırıcılığında Çanakkale Tarih ve Kültür Vakfı, Human 17 Derneği, Çanakkale Profesyonel Aşçılar Derneği destekleriyle düzenle-nen “5. Çanakkale Yemek Kültürü Festivali” Halk Bahçesinde düzenle-nen yarışma ile sona erdi.

Yalı Hanı’nda gerçekleştirilen açılış kokteyliyle başlayan “5. Çanakkale Yemek Kültürü Festivali” Truva Otel’de “En İlkel Besin Otlar” konulu paneli-yle devam etti. Akın Baran’ın moderatörlüğünü yaptığı panele ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin, Edirne Devlet Hastanesi Gastroloji Uzmanı Dr. Dilek Tucer, Bağımsız Araştırmacı Gıda Mühendisi Aybala Yentürk konuşmacı olarak katıldı. Festivalin yemek yarışması 08 Haziran Pazar günü Halk Bahçesinde Et, Balık, Tavuk ve Yöresel Yemekler kategorilerinde yapıldı. Yarışma öncesi yapılan konuşmalarda Çanakkale yemek kültürü kitabının hazırlıklarına başlandığı ve Çanakkale Savaşlarının 100. Yılında savaşa katılan ülkelerin aşçılarının katılımıyla uluslararası yemek yarışmasının düzenlenmesinin plânlandığı ifade edildi.

Çanakkale Tarih Kültür Vakfı Başkanı Kadir Kenar yaptığı konuşmada; “Günümüzde insanların iki sorunu var. Bunlardan biri obezite diğeri açlık. Dünya nüfusunun yarısı fazla ve sağlıksız yemekten yaşamını tehlikeye atarken diğer yarısı açlık sınırında yaşıyor. Yemek dediğimiz şey insan için önemli. Bu kültüre sahip çıkmak ve atalarımızdan gelen ne varsa yaşatmak zorundayız. Yemeklerimizi gençlere sevdirmek için uğraşıyoruz. Biz yemek kültürümü-zle ilgili kitap hazırlıyoruz ve evlenen tüm çiftlere nikah törenlerinde yemek kitabımızı hediye edeceğiz” dedi.

Ödül Alan İsimlerFestivalin yemek yarışmasında Kadınlar ve Öğrenciler Et, Balık, Tavuk

ve Yöresel Yemekler kategorilerinde yarıştı. Kadınlar arası yemek yarışması sonuçları;

Et yemekleri kategorisinde birinci Esme Turan, ikinci Birsel Akçay, üçüncü Necmiye Şen, Tavuk kategorisinde birinci Gülsüm Bakır, ikinci Pınar Kaya,

Tatlı kategorisinde birinci Yüksel Çakar, ikinci Ayten Eren, üçüncü Hanife

Aktaş, Yöresel yemekler kategorisinde birinci Arzu Tores, ikinci Cennet Borlu, üçüncü Lütfiye Demir, Balık kategorisinde Üçüncü Anıl Can. Öğrenciler arası yemek yarışması sonuçları; Tavuk kategorisinde birinci Kübra Erol, ikinci Sefa Temel,Balık kategorisinde birinci Yasemin Yılmaz, ikinci Gizem Hande Özkan, Et kategorisinde birinci Sevcan Erol, Festival komitesi tarafından yapılan öğrenciler arası genel değerlendirmede birinci Emre Emirol, İkinci Ceyda Kumru, üçüncü Elif Özder oldu.

Av. Güneş PEHLİVAN

Page 4: Çanakkale İçinde KADIN #5
Page 5: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Perşembe - Haziran 19, 2014 5

Kadın ve Göç ProjesiAvrupa’nın son yıllardaki temel meselelerinden birini, ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunlar gibi farklı neden-lerle yasadışı yollardan Batı’ya göç etmeye çalışan yığınlar oluşturuyor. Bu göçmenler içinde kadınların oranı gittikçe artarken varlıkları, özgün koşulları ve yaşadıkları sorunlar gör-mezden geliniyor. “KADIN VE GÖÇ” isimli Avrupa Projesi, işte üzerinde fazla durulmayan bu konuyu, göç hareketleri içerisinde kadınların konumunu ele alan, sanat ve sosyal sorumluluk projesi. Belçika, Fransa, Romanya ve Türkiye’den sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle geliştir-ilen çalışma, Avrupa Komisyonu tarafından desteklendi. Projenin Türkiye ayağı, ÇOMÜ GSF öğretim üyesi Sey-han Boztepe’nin sanat yönetmenliği, İsmail Erten’in koor-dinatörlüğünde CABININ (Çanakkale Bienali İnisiyati-fi), Troya Kültür Derneği ve Troya Genç Çevre Derneği tarafından Çanakkale’de hayata geçirildi. Projenin bir diğer sanat yönetmeni ise, Fransa’da yaşayan oyuncu, yazar ve eğitmen Sedef Ecer. Çanakkale’nin doğu-batı eksenindeki özgün konumu ve Avrupa’ya yönelen göçün geçitlerinden birini teşkil etmesi kenti projenin odağına yerleştirmekte. Bu uzun soluklu ve çok odaklı proje, demokrasi, sosyal kalkınma, Avrupa kimliği, gençlerin gelişimi ve toplumsal kaynaşma alanlarında düşünmek ve yaratıcılıklar üzerin-den bir tartışma zemini açmak yolunda en etkin araçlar-dan biri olan sanat dilini kullandı. Proje ortağı dört ülkede gerçekleştirilecek çalışmalardan elde edilecek üretimler, sanat yönetmenleri tarafından bir araya getirilerek 21. Yüzyıla dair bir kadın destanına dönüşecek. KADIN VE GÖÇ projesi sayesinde, proje ortağı ülkeler ve Avrupa çapında göçmen kadınların sosyal konumu üzerine farkın-dalık yaratmak üzerine odaklanan kalıcı ve sürdürülebilir bir iletişim ve işbirliği ağı tesis edilmesi de amaçlanıyor.

Kadın göçünün son yirmi yıldaki evrimi

Sosyolog Hasan Temel Turhanlı ile Elif Özlem Güven tarafından hazırlanan raporda, Çanakkale’deki göç olgusu dış göç ve iç göç olarak iki açıdan inceleniyor. İlk olarak dış göç incelendiğinde; doğudan göçen göçmen-ler (sığınmacılar) ve batıdan göçen mülteciler olarak ikiye ayrılıyor. Raporda, batıdan göçen-lerin genelde eğitim ve evlilik kurumuyla bu-raya geldiği, ancak doğudan göçenlerin genelde savaş mağduru olarak buraya göçtüğü dikkat çeken diğer bir ayrıntı. Raporda bu durum şöyle özetleniyor: “Yani göçmenler Türkiye’yi bir kaçış yolu olarak görmekte ve Avrupa’ya gitmek için geçiş ülkesi olarak kullanmaktadır. Bu yüzden Çanakkale’de çok fazla dış göçle gelen göçmenlere rastlanmamaktadır. Ama yine de birkaç örnek vermek gerekirse; 90’lar-da Rusya’dan ve Balkanlar’dan gelen göçmen kadınlardır. Bir başka örnek ise son zamanlar-da doğudan gelen Suriyeli ve Afgan göçmen kadınlardır. Aynı şekilde Kafkaslardan özellikle Özbekistan, Gürcistan, Türkistan’dan göçen kadınları da örnek olarak verebiliriz. İkinci bir göç olan iç göçe geçecek olursak; Çanakkale’de dış göçe göre iç göç daha fazladır. İç göçü de kendi arasında kırdan göçenler, kentten göçenler ve metropolden göçenler olarak kategorilen-direbiliriz. Göçme sebeplerine baktığımızda ise genelde eğitim almak için gelen kadınları, evlilik kurumuyla gelen kadınları, iş sektörüyle gelen özellikle memuriyet ve kamu bürokra-sisi nedeniyle gelen kadınları ve metropolden

kaçmak için gelen kadınları görebiliriz. Son yıllardaki iç göçlere baktığımızda; örneğin 10 yıl önce Çanakkale ilçeleri olan Bayramiç ve Ezine’den gelen bireyler daha çok Sarıçay Köprüsü’nün civarına yerleşmekteydi ancak şuanda tüm kente entegre olmuş durumdadır-lar. Aynı şekilde doğudan gelen Kürt vatan-daşlarımız Esenler ve Kepez civarında yerleşim gösterirken şuanda şehrin birçok yerinde yer-leşim kurduklarını görebiliriz. Başka bir örnek ise ikili yaşam da diyebileceğimiz (yazın köyde kışın merkezde) yerleşim şeklidir; bu tarz gelen bireylerin ise daha çok esenlerde varlıklarını gösterdiğini gözlemleyebiliriz.”

Göçmen kadının kamusal alandaki görünürlüğü/görünmezliği

Raporda diğer ele alınan konular arasında ise göçmen kadınların kamusal alandaki rolü mas-aya yatırılmakta. Dış göç ile Çanakkale’ye gelen göçmen kadınların kamusal alanda görünme-zlik durumu içerisinde olduğu, iç göçle gelen kadınların iki kategoride incelendiği durum: “Kamusal alan ve göçmen kadının kamusal alandaki görünürlüğü her ikisinin etkileşimi-yle mümkündür. Hem kamusal alan göçmen kadını etkiler hem göçmen kadın kamusal alanı etkileyebilir. Eğer göçmen kadın topluma kendini kabul ettirebilmişse, aynı şekilde toplu-ma entegre olabilmişse, sosyalleşerek kamusal alanda yer alabilmişse görünürlükten bahsede-biliriz. Çanakkale’de dış göçle gelen göçmen-lere baktığımızda pek fazla kamusal alanları kullanmadığını ya da en fazla çarşı, pazarı kullandığını görebiliriz. Ancak kamusal alanları kullanmasalar bile kamu binalarını örneğin; hastane, sosyal yardımlaşma dernekleri, valilik gibi kurumları oldukça iyi kullandıklarını göre-biliriz. Sonuç olarak dış göçle gelen kadınların kamusal alan yani sosyal yaşamda görünmezlik durumu söz konusudur. İç göçe baktığımız-da ise; metropol kadınının en fazla kamusal alanda görünürlüğünden bahsedebiliriz. Yine aynı şekilde kentten göçlere baktığımızda yine kamusal alanda aktif olduklarını görebiliriz ancak kırsaldan göçlere baktığımızda, genel-likle ataerkil aile modeline yatkın olanlar kendi kültür bağlamında yer alır. Örneğin; kamusal alanın her yerinde yer almasalar da konser etkinlikleri gibi daha genel şekilde yer alırlar”

“KADIN” VE “GÖÇ”

Belçika, Fransa, Romanya ve Türkiye ortaklığıyla düzen-lenen “Kadın ve Göç” – Göçmen Kadınların Hafızası ve Geleceği konulu Avrupa Birliği Kültür Programı destekli sanat projesinde sona yaklaşılıyor. Ekim 2014’te yine Çanakkale’de düzenlenecek bir sonuç çalıştayında Çanakkalelilerle ve uluslar-arası kamuoyuyla paylaşılacak proje kapsamında, proje ortağı olan ülkelerden araştırmacı ve uzmanlarının katılımıyla benzer toplantılar ve çeşitli raporlar hazırlandı. Bu çalışmalar sonun-da Sosyolog Hasan Temel Turhanlı ile Elif Özlem Güven tarafından hazırlanan rapor ve proje koordinatörü Mimar İsmail Erten’in “Türkiye ve Çanakkale’de Göç ve Sonuçları” konulu yazısında ilginç veriler yer alıyor. Bu sayımızda sizi Avrupa ve Türkiye arasında köprü kurma görevini üstlenen “Kadın ve Göç” – Göçmen Kadınların Hafızası ve Geleceği konulu Avru-pa Birliği Kültür Programı destekli sanat projesi ile, göçmen kadınların unutulmaya yüz tutmuş dünyasına götürüyoruz.

Page 6: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN6 Perşembe- Haziran 19, 2014

sözleriyle ifade edilmekte. Raporda bulunan diğer konular arasında ise şu ara başlıklar yer alıyor:

Göçün kentsel dönüşüm üze-rindeki etkisi“Çanakkale’de kentsel dönüşüm yoktur. Ayrı habituslar geliştir-ilmemiştir. Bu yüzden kentleşme söz konusudur. Yani kentsel ayrışmada olduğu gibi aynı kültürlere sahip, aynı davranış örüntülerini sergileyen, aynı yerde yaşama geleneği geliştirme du-rumu gözlemlenmiştir. Örneğin; Sarıçay Köprüsü’nün bir tarafın-da Ezine, Ayvacık, Bayramiç’ten gelenlerin bu civara yerleştiği görülürken doğudan gelen vatan-daşların Kepez, Esenler civarında yerleştikleri görülmektedir. Koz-mopolit açıdan baktığımızda ise; dış göçle gelenlerin kozmopolit yaratma durumu yoktur çünkü legal olarak yer almadığı için toplumsal görünümlüklerinden bahsedemeyiz. İç göçle gelenlere baktığımızda ise; gelen kadınların kendi kültürel davranış kodlarıy-la kente eklendiklerini yani kenti dönüştürmek yerine dönüşen olduklarını görürüz. Sonuç olarak kozmopolit olmasa da kentteki çoğullaşma olarak adlandırabiliriz.”Göçmen kadının varlığına bağlı olarak gelişen işler ve servisler“Dış göçle gelen kadınlara bak-tığımızda, çalışma izinleri olmadığı için görünmez olarak tanım-ladığımız ya da kayıt dışı olarak adlandırdığımız işlerde çalışırlar. Genelde özel alan, kapalı alan, arka plan, ev olarak tanımladığımız yerlerde çalışmaktadırlar. Örneğin; çocuk bakıcılığı, hasta ve yaşlı bakıcılığı gibi işlerde çalışırlar. Aynı zamanda bu kadınlar düşük ücretlerle çalıştırılır ve daima yerleri doldurulabilir şeklinde görülürler (genelde bu işlerde çalışanlar; Afgan, Özbek, Gürcü oldukları gözlemlenmiştir). İç göçe baktığımızda ise; metropol ve kent kadınlarının geldikleri yerde sürdürdükleri işleri (örneğin; memur olarak, kamu sektöründe çalışan olarak) burada da devam ettirdiklerini gözlemleyebiliriz. Kırsaldan göçen kadınların ise; toplumsal cinsiyet kavramıyla genelde kadına ikincil işler verilir

ve iç mekanda çalışma olasılığı tanınır. Örneğin; yurt ve yemek sektöründe, kuaför sektöründe yer aldığını görebiliriz.”Göçmen kadının kamusal alan üzerindeki etkisi “Çanakkale olarak ele aldığımızda dış göçmenlerin de iç göçmenlerin de genel olarak kamusal alanı çok fazla değiştirmediğini, kendisi-nin kamusal alana kendi kültür örüntüleriyle beraber entegre old-uğunu görmekteyiz.”Medyada ve kamu oyunda göçmen kadın “Dış göçle gelen kadın medya-da ve kamu oyunda çok fazla yer almaz çünkü genelde savaş mağdu-ru olarak geldikleri için gizlilik esastır. İç göçe baktığımızda ise; örneğin iç göçle gelen Kürt kadını 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kordonda halaylı eylem yapmıştır ancak bu örnek tekildir ve olan faaliyete eklemlenmiş olarak vardır bizzat yapılmış olan bir şey yok-tur.” Göçmen kadınların kamusal alanda kentsel ve politik katılım metotları “Dış göçe baktığımızda görün-mezlik hakim olduğu için politik bir katılım görülmemektedir. İç göçe baktığımızda ise; en fazla metropolden göçen kadının sivil ve siyasal politik katılım göster-diğini görebiliriz. Bu kadınların politik katılım metotları ise dernek kurmaktır. Bunu yaparlarken içselleştirilmiş kültürel kodlarını kullanırlar.”Göçmen kadınların kültürel ve sanatsal dışavurumları“Dış göçle gelen kadınlar için sanatsal dışavurumlarından bah-sedemeyiz. Kültürel olarak ise, en fazla söyleyebileceğimiz şey gelen göçmen kadınların kendi dillerini buradaki bireylere aktarma söz konusudur. Örneğin; Fransızca veya İngilizce kursu açmak ya da kendi evinde ders vermek şeklinde olduğunu söyleyebiliriz. İç göçe baktığımızda ise, sanatsal dışa-vurumlarına örnek halk oyunların-da yer aldıklarını ve resim sergisi açtıklarını görebiliriz. Kültürel olarak ele aldığımızda ise, genel-likle el işi becerilerini örnek göster-ebiliriz (hatta bu kadınlar ELDER DERNEĞİ’Nİ kurmuşlardır)”

TÜRKİYE VE ÇANAKKALE’DE GÖÇ VE

SONUÇLARI İsmail ErtenTürkiye kuzey ve batıya doğru olan dün-ya göçünün geçiş noktalarından biridir. Binlerce yıldan bu yana ve hatta insanlığın varlığından bugüne süren bu göç, Türki-ye coğrafyasını her açıdan doğrudan et-kilemiştir. Bu göçün nedenleri konusunda çok az bir paya sahip olan Türkiye, geçiş özellikleri dolayısıyla sonuçlarına daha fa-zla maruz kalmaktadır. Oluşan göçe bağlı sonuçlar bir çok olumlu sonuçlar doğur-maktadır. Örneğin, kültürel farklılıklara dayalı zenginlik ve ekonomik alışverişin oluşturduğu zenginleşme bunların başın-da gelir. Kuşkusuz yine göçe bağlı oluşan sonuçlar bir çok olumsuz sonuçları da be-raberinde getirmiştir. Özellikler ve cazibe dolayısıyla doğan sahip olma, işgal etme ve

savaş hali bunların başında gelmektedir.Göç hali bir ikilemdir, kısa süreçlerde olumsuz sonuçlar doğurabildiği gibi, uzun süreçlerde olumlu ve yararlı sonuçlar doğurmaktadır. Göç hali bir tedirginliktir. Kendisi dışında oluşan olaylara dair de-vamlı tetikte olma ve tedirgin olma gerek-tirir. Göç hali bir güvensizliktir. Kendisi ve türdeşleri dışındakilerin yarattığı çoğun-luğun getirdiği bir güvensizlik hali yaşatır. Öbür taraftan bu göç hali, diğeriyle birlik-te yaşamın öğretisidir. Kendisi kadar diğer-inin haklarını savunma halinin getirdiği demokrasi sürecinin geliştirilmesidir.Türkiye dünyanın bir geçiş noktası olduğu gibi Çanakkale’de Türkiye’nin batıya doğru açılan 2 kapısından birisidir (Diğeri İstanbul’dur). Bu karasal geçişin yanı sıra, Akdeniz’in kuzeyle bağlantısı ve Karadeniz’e çıkışının da başlangıç noktası Çanakkale’dir.Bu geçiş ve göç özellikleri dolayısıyla Türkiye coğrafyasın-da yaşanan her şeyin küçük ölçeklisi, Çanakkale coğrafyasında da yaşanmıştır. Türkiye’de göç ile oluşan sonuçların hepsi Çanakkale’yi de aynı yönde etkilemiştir. Dolayısıyla Çanakkale için söylenenler aslında Türkiye’dir veya tersi için de geçer-lidir. Bugünlerde, Birinci Dünya Savaşının 100’ncü yılını anıyoruz. Bu paylaşım savaşında Türkiye Coğrafyasındaki Os-manlı İmparatorluğu 9 cephede savaşmak zorunda kalmıştır. 1915 yılında yaşanan Çanakkale ve Gelibolu Savaşları hariç 8 cephede de yenilmiştir. Bu kaybetme hali, Çanakkale Savaşlarının galibiyetinin de anlamsızlığını doğurmuştur. Keza 1918’de savaşsız bir işgal Türkiye Coğrafyasının tümüne yayılmıştır. Bu işgalin doğurduğu

sonuç ise, bu topraklarda yaşayanların birleşerek kendine ait değerleri savun-ma savaşına yol açmıştır. 1919-1922 yılları arasında coğrafyanın her alanın-da ve sürekli yaşanan savaş hali, bizim yaşadığımız ulus devletin kurulmasına yol açmıştır. Bu dönem savaşla ve yeni uluslaş-mayla doğan göçlerin hazin anılarıyla doludur. Kafkaslar, Ortadoğu, Ege, Bal-kanlar ile birlikte, odağında Anadolu’nun yer aldığı bu coğrafya, büyük çoğunluğun yer değiştirmesiyle sonuçlanan göçler yaşamıştır. Bu geniş coğrafyada tıpkı insanların yaşamları gibi, toplumların kültürü de tekrar yazılmıştır. Oluşan yeni Türkiye Cumhuriyeti tıpkı yeni sınırlarını belirlediği gibi, yeni yasal mevzuatını ve de hukukunu da belirlemiştir. Bu hukukun içinde, sınırların ötekiye karşı kapatıl-ması, diğerinin etkisini yok etmek çaba ve uğraşları yer alır. Millet, vatan, bayrak ve diğer uluslaşma kavramlarını yaratmak, dünyanın her ülkesinde olduğu gibi Tür-kiye Cumhuriyetinin oluşum ve gelişim sürecinde de olağan ve bilindik sonuçlar yaratmıştır. Bu sonuçların en önemlisi ise tek tip yurttaşın yaratılmasıdır. Yaşadığım ülkenin hala bitmemiş bir başka göç dal-gası ise, 1950’lerden buyana devam eden kırsal göç ve Marmara ile Ege’ye doğ-ru oluşan, yani doğudan batıya süren iç göçtür. Bu 60 yılda kentleşme oranı terse dönerek %25’lerden %75’lere yükselmiştir. Diyebiliriz ki, Türkiye’de yaşayan büyük çoğunluk son yıllarda bir yerden diğer bir yere göç etmiştir. Bu durum olağan bir modernleşme süreci olarak görülebilme-ktedir. Ancak sonuçları içinde bir çok olumsuzluğun yaşandığı, insan hakları ve demokratik hakların çiğnendiği bir çok hazin anı barındırmaktadır. Sanayi toplu-munun icadı olan azman kentler ve kentli-lik kültürü ile kırsal yaşam ve feodal kültür çatışması, yaşamın her alanında kendisini hissettirmektedir. Türkiye siyasetinin özü de bu temel çelişkiler üzerinden oluşur. Türkiye’nin AKP iktidarı; bütün kamusal alanlarda, ekonomide, sosyal ve kültürel yaşamda, eğitimde ve siyasette “İslam referanslı bir muhafazakarlığı” oluşturma gayretini her gün daha da arttırmaktadır. İstanbul’da 2013 Haziranında yaşanan Gezi direnişi de bu değerler üzerine refer-ans oluşturmaktadır. Gezi; kenti ve kente ait değerleri korumak isteyen ve evrensel değerlere dayalı yaşam biçimini sürdürmek isteyenlerin mevcut siyasi iktidara bir başkaldırısı olarak görülmektedir.Tüm bunlar sürerken, yani kırsal/feodal kesim ile kentli kültürünün çelişkisi ve İslam referanslı muhafazakar anlayışın tüm

Büyük Mübadele –Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925)

Page 7: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Perşembe - Haziran 19, 2014 7alanlarda hakim olma gayreti devam eder-ken, “kentsel dönüşüm” adıyla yeni bir göç dalgası yaşatılmaya başlanmıştır. Muten-alaştırma-asrileştirme olarak da tanımla-nan bu yıkım ve tekrar yapım süreçleri, Türkiye’nin bütün kentlerinde, ama özellikle “kentsel rantı” çok yüksek büyük kentlerinde yaşanmaktadır. Bu “kentsel dönüşümün” iki boyutu bulunmaktadır. Birincisi kent merkezlerindeki büyük kütleli / yüksek katlı, cam / alüminyum yüzeyli İş Merkezleri, Alış Veriş Merkezleri (AVM’ler) ve Rezidanslarını (otel veya ko-nut amaçlı konaklama mekanları) kapsayan bina yapımlarıdır. Bu yapılar, kentlerin merkezlerindeki her türlü doğal (park bahçe vb,) alanları ve kültürel (eski yapılar, arkeolojik alanlar, endüstri mirası, kent belleği olan mekanlar, vb.) mekanları yok ederek yapılmaktadır. Bu yapıların büyük çoğunluğu uluslararası sermaye gruplarıyla kurulan ortaklıklar ile gerçekleştirilmek-tedir. “Kentsel Dönüşümün” ikinci boyu-tu ise kentin merkezinde veya çeperinde / kenarında yoksul kesimlerin yaşadığı “varoşların” yıkılıp tekrar yapılmasıyla oluşan bir yapılaşmadır. Merkezi hüküme-tin doğrudan müdahalesiyle oluşan bu yıkım, mevcut yoksulların kentin daha da dışına atılması sonuçlarını doğurmak-tadır. Bu tür yıkım ve yapım yöntemi için geliştirilen en önemli gerekçe; afet, yani deprem riski taşıyan binaların sağlam-laştırılması üzerine kurulmaktadır. Tespit ediyoruz ki; bugünkü Türkiye kentlerinin hem merkezi, hem de kenarları yıkılıp tekrar yapılmaktadır. Kentlerimiz son 5 yıldır şantiye alanına dönüşmüştür. Kentlerin metalaştırılması ve ekonominin en önemli unsurlarından birisinin kent rantı haline dönüştürülmesi, dünyadaki küresel ekonomik anlayışın bir yansıması olarak, tıpkı dünyanın diğer kentleri gibi Türkiye’nin kentlerini de etkisi altına almıştır. Şimdi bizim kentlerimizde insanlar yerlerinden kovulmakta, bir başka yere göç etmesi için zorlanmaktadır.Bizim bir atasözümüz vardır; “Yuvayı dişi kuş yapar” derler. Bu söz kadının tüm yaşam mekanlarını belirlemekteki konu-munu ifade eder. Yukarıda anlatılan bütün göç hallerinin sonucu olan bir mekanın yıkılıp, yeni bir mekanın oluşturulması sürecindeki esas aktör kadındır. “Göç ve Kadın” üst başlıklı ve yürütmekte olduğu-muz projemizin temamızda da belirtildiği gibi, Türkiye’de yaşanan tüm göç öyküler-inin birinci aktörü kadınlardır. Tüm göçlerde ilk ve yüksek etkileşim kadınlar üzerinde olmaktadır. Son olarak, özellikle orta doğudaki savaşlar sonrası Avrupa Birliği ülkeler başta olmak üzere batıya (ABD, Kanada dahil) doğru olan göçün önemli bir kısmının Türkiye üzerinden gerçekleştiğini belirtmek isterim. Türkiye üzerinden gerçekleşen bu küresel göçün önemli bir kısmı ise, başta da belirttiğim gibi Türkiye’nin önemli bir geçiş koridoru olan Çanakkale üzerinden oluştuğu bilin-mektedir. Yaptığımız araştırmalarda göç edenlere dair iki gerçeklik öne çıkmaktadır. Birincisi göç eden insanlar orta doğudaki savaş halindeki ülkelerin insanlarıdır. Af-ganistan, Irak ve Suriye gibi savaş ülkel-erinin insanları başta gelmektedir. İkinci gerçeklik ise; göç edenlerin büyük çoğun-luğunun kadın olmasıdır. Savaşta ölen erkeğin yalnızlaşan kadını, ölümü göze

alarak (bir başka ölümden kaçarak) batıya doğru göçü gerçekleştirmektedir. Çanak-kale özelinde bu göç, ıssız deniz kıyıların-dan çok kötü deniz araçlarıyla (bot, kayık, tekne vb.) Yunanistan Adalarına geçmek şeklinde oluşmaktadır. Güvenlik güçlerin-den alınan gayri resmi bilgilere göre bu geçişlerde insanların %90’ı başarısız olmakta ve ölmektedir. Bu ölümün 2 gerekçesi bulunuyor. Birincisi kötü deniz araçlarının batması / batırılmasıdır. İkincisi ise, özellikle Yunanistan güvenlik güçler-inin, geçişi sonlandırmamak için silahlı müdahaleyle göçmenleri öldürmesidir.Biz bu proje sayesinde bu tür uluslararası trajedinin farkına vardık. Artık biz de bu sürecin bir tarafı durumundayız. Sadece kendimizin farkında olmasını yeterli görmüyoruz, toplumun her kesiminin de bu farkındalığı yaşamasını ve olayları görmesini istiyoruz. Öbür yandan, yaşanan trajedinin süreç ve sonuçlarına müdahale etmek, olumsuzlukları iyileştirmek isti-yoruz.Proje sürerken Türkiye hükümeti ile Avrupa Birliği arasında bir sözleşme imzalandı (Aralık, 2013). Belli bir geçiş süresinden sonra, Avrupa Birliği’ne, Türki-ye’den göç edenlerin geri iadesini kabul et-tik. Geri iadenin gerçekleşmesi ile bir çok uluslararası göçmenin Türkiye’de birike-ceği, çoğalacağı öngörülmektedir. Biz de artık uluslararası farklılıkların çoğalacağı kentlerde yaşamaya başlayacağız. Tabii ki, bu kentlerin yaşadığı süreçler ve sonuçlar bizleri şimdiden kaygılandırıyor. Ancak, deneyimlerin paylaşılması daha az zorluk-ların ve iyi şeylerin oluşmasının da önünü açıyor. Bu projenin en önemli taraflarından birisi de bu birikimin paylaşımı ve yayıl-masıdır.

‘Kadın ve Göç’ Projesinin Sanat Atölyeleri Sonuç Sergisi

14 Haziran Cumartesi Mahal Sanat Evi’nde başlayan “KADIN ve GÖÇ” temalı sonuç sergisine; Bahriye İleri, Cem Katı, Didem Küçük, Erdal Sezer, Fatih İlhan, Gizem Alnıak, Hatip Memiş, Helin Sude Boztepe, Murat Demirtop, Nazlı Şakar, Onur Tekin, Sezen Düzakar, Sinem Simge Kılınç, Yusuf Berk Akpınar ve Zer-rin Somuncu katılımcı olarak destek verdi. Atölye yürütücülüğü Joëlle Cattino, Mi-chel Bellier, Sedef Ecer, Seyhan Boztepe ve Şahine Hatipoğlu tarafından yapılan sonuç sergisinde Deniz Erbaş, Didem Gürdoğan, Tuğba Elmacı, koordinatör İsmail Erten ile Marie Poinsot’da danışman olarak görev yaptı. Sonuç sergisi 27 Eylül 2014 tarihin-de yapılacak 4. Çanakkale Bienali’nde yer alacak. Ayrıca “Kadın ve Göç” sergisiyle eş zamanlı olarak 3. Uluslararası Çanakkale Bienali kapsamında Yunan sanatçı Kalliopi Lemos’un ürettiği ve Çanakkale Bienali’ne armağan ettiği yapıt MAHAL Sanat Merkezi’nde bundan sonra kalıcı olarak sergilenecek. Sergide Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanat Fakülte-si Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü öğrencilerinin düzenlediği performans sanatı ise izleyenlere duygusal anlar yaşat-tı. “Kadın ve Göç” temalı sonuç sergisi, 23 Haziran tarihine kadar Mahal Sanat Evi’nde ziyaretçilere açık kalacak.

Page 8: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN8 Perşembe- Haziran 19, 2014

Çeşme’nin tam karşısında elini uzatsan değecek kadar yakın olan Hios (Sakız) adası sakızıyla meşhur olduğu kadar, Paskalya kutlamalarıy-la da dünyanın ilgisini ve turistlerini çekiyor. Dünyanın başka hiçbir yerinde sakız ağaçların-dan sakız damlamazken adanın güneyinde bol miktarda damlar. Sadece Hios adasına özgü bu nimet Shinos (sakız) ağacının gözyaşlarıdır. Hios adasın-da Paskalya kutlamaları “roket atışlarıy-la” meşhurdur. Bu savaşın ezeli rakipleri beş yüz metre-lik mesafede bulunan Agios (aziz) Markos ile Agia (azize) Erityani ce-maatleridir. İkisi de Vrontados bölgesindedir. Dünyada bu çılgın geleneğin tek olması ve görkem-li görüntüleri adayı yerli ve yabancı turis-tlerle dolduruy-or. Yaşlıların dediklerine göre bu gelenek çocukların sapanla karşılıklı kiliselerin cam-larını kırarak başlamış, sonraları büyükler de olaylara dahil edilmişler. Bu kutlama savaş 1889’da iyice kontr-olden çıkmış. Her iki tarafta karşı kilisenin çakıl taşlarından oluşan avludaki motifli taşları sökerek küçük toplarını doldurmak istemişler. Osmanlılar bu topların ada halkı tarafından ayaklanma için kullanabilecek korkusuyla el koymuşlar. Bu ge-lenek Alman istilası ve diktatörlük dönemi hariç günümüze kadar geldi. Agia Erityani kiliselilerin hedefi Agios Markos’un sembolü olan aslanı ve kilisenin kubbesi. Agios Markos’luların hedefi ise karşı kilisenin çan kulesindeki saat. Kutla-ma hazırlıkları aylar öncesinden başlar. Roket yapımıyla ilgilenecek ekipler ve atölyeler kurulur.

Roket yapımında kömür tozu, nitro ve kükürt kullanılıyor. Hazırlık esnasında tüm atölyeler tetikte bulunurlar bunun nedeni polis korku-sudur. Zira günümüzde bile bu gelenek yasa dışı sayılmaktadır. Atölyeler roketlerin polisin eline düşmemesi için imal etmiş oldukları roketlerin yerini sıkça değiştirirler. Diyeceksiniz ki “Paskalya gecesi polis ne yapıyor?” genellikle Vrondados

bölgesinde o gece trafiğin aksamaması için yardımda bulunuyor!!! Belediye iki kiliseyi ve Vron-dadostaki evleri üç katlı, kalın telle bir nevi koruma altına alıyor, ancak yine de roket savaşı sırasında kiliselerde ve etraf evlerde bazı hasarlar mey-dana geliyor. Paskalya arifesi-nin değişmeyen günü Cumar-tesi Vrontados adeta yasak bölge ilan edili-yor. Belediye sabahtan her iki mahalleyi de boşaltıyor, arabalar uzak-lara çekiliyor. Akşam saat dokuz çıvarın-da savaş hafiften başlıyor.

Kiliselerin çanları halkı Anastasi (İsa’nın gökyüzüne çıkması) ayini için davet ettiklerinde yarım saatlik ateşkes ilan ediliyor ki insanlar kiliselere girebilsin. Tam gece yarısı ayindeki “Hristos Anesti” (İsa göğe çıktı anlamında sözler) ile savaş daha da kızışıyor. Her iki tarafta aynı anda binlerce roket ateşlenerek eşi görülmemiş bir görüntü yaratırlar, gece adeta gündüz olur. Bu yıl kriz nedeniyle sadece yüz bin adet roket yapılmış. Ertesi günün sabahı çılgın rakipler bir araya gel-erek hasar tespiti yapar ardından birbirlerinin elini sıkarak yaptıkları “uzlaşma” ve seneye kapattıkları randevu var.

DÜNYANIN İLGİSİNİ ÇEKEN İLGİNÇ GELENEK

Katina Karanikola

POLONYALI MİSAFİRLERDEN PASKALYA

YEMEĞİ

Troia Çevre Derneği'nin "Polonya ve Türkiye'deki Kültürlerin ve Kültür Çalışanlarının Değişim" projesi kapsamında Çanakkale'ye gelen Sofia Oyrzanowska ve Marie Kucinska, Polonya'nın birbirinden farklı Paskalya ye-meklerini sergiledi. Paskalya Bayramı tüm Hıristiyanlar tarafından kutlanır. Yaygın olarak kiliselerde düzenlenen ayinlerin dışında, kutlandığı ülkeye göre değişik gelenekler vardır. Bunlar arasında en yaygını şahısların birbirine genellikle çikola-tadan yapılan Paskalya tavşanı ve Paskalya yumurtası hediye etmesidir. Troia Çevre Derneği'nin "Polonya ve Türkiye'deki Kültürlerin ve Kültür Çalışanlarının Değişim" projesi kapsamında Çanakkale'ye gelen Sofia Oyrzanow-ska ve Marie Kucinska, Polonya'nın Paskalya Bayramı'na özel hazırladığı yemekleri ÇTSO Çanakkale Evi'nde bulu-nan katılımcılarla paylaştı. Polonya çorbası, kek ve pastanın içerisinde Paskalya'ya özel yumurta bulunduğunu be-lirten Sofia Oyrzanowska, Çanakkale'de böyle bir etkinlik gerçekleştirebildiği için mutlu olduğunu dile getirdi. Troia Çevre Derneği Oral Kaya ise, "Polonya ve Türkiye'de ki Kül-türlerin ve Kültür Çalışanlarının Değişim" projesinin devam ettiğini söyleyerek, "Amacımız, eskiden Çanakkale'de kut-lanan Paskalya Bayramını tekrar hatırlamaktı. Önümüzdeki aylarda Çanakkale'den Polonya'ya gidecek kişiler de, burada-ki yiyecekleri orada tanıtma fırsatı bulacak" dedi. Yemekte, Paskalya Bayramı'na özel olarak hazırlanan yumurtalar ilgi odağı oldu.

Page 9: Çanakkale İçinde KADIN #5
Page 10: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

Şiddete Son Kadın Platformu’nu oluşturan 269 kadın örgütü, hüküme-tin Türk Ceza Kanunu’nda yapmayı planladığı değişikliğe ilişkin ortak bir basın açıklaması yayınladı. Cinsel şiddetle mücadele için kurumsal mekanizmalar oluşturulmadan, kağıt üzerinde yasaları ağırlaştırmak/hafifletmenin hiçbir toplumsal sorunu çözemeyeceğine dik-kat çeken Platform’un tasarı maddelerine ilişkin eleştirileri şöyle:

Kadın ve çocuklara yönelik cinsel suçlara “ağır cezalar getireceği” iddia edilen değişiklik, birçok suçun cezasını hafifletecek, birçok tecavüzcü ve istismarcıyı serbest bırakacaktır.

Cinsel suçlara sözde ceza artırımı diye sunu-lan bu tasarı: Özde cezasızlıktır!

Ak Parti pek çok önemli yasa değişikliğini hukuken çok sorunlu olan “torba yasa” usulü ile bir arada sunarak ve muhatapları ile tartışmayarak; toplumu, kadınlara ve çocuklara karşı cinsel saldırı suçlarının soruşturulması, kovuşturulması ve cezalandırılması konusunda var olan durum-dan çok daha sorunlu bir aşamaya taşımak is-tiyor! Hükümetin, cinsel suçların önlenmesini sağlayacak adımları atmadığını, erkek egemen devlet ve hukukun, erkeğin lehine uygulamaları değiştirmeye niyetli olmadığını, cezayı artırmak ya da azaltmakla sorunun çözülebileceği yanılgısını yaymaya çalıştığını biliyoruz.

Yasada kadın cinayetlerine ya da kadına karşı şiddete ilişkin bir düzenleme yapılmamış!

Türk Ceza Kanunu’nun birçok maddesinde değişiklik öneren bir yasada, kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri konusunda tek bir düzen-leme bile olmamasını hayretle karşılıyoruz. Tam tersine, kadınlara tecavüz sırasında uygulanan/uygulanacak şiddet konusunda erkeklere yeni “ceza indirimleri” geliyor! Cinayet davalarında ise haksız tahrik indiriminin uygulanmasının önüne

geçecek bir düzenleme yapılmadığını görüyoruz.

Kadının beyanı esas alınmalı!Tasarıya, cinsel taciz, cinsel saldırı ve cinsel is-

tismar suçlarında “çocuğun ve kadının beyanının esas alınması ve aksini ispat yükümlülüğünün erkekte olması”na ilişkin de hiçbir hüküm konmadığını görüyoruz.

15-18 yaş arası genç kadın ve erkekler arasındaki cinsel ilişkiye dair hapis cezasının artırılması kabul edilemez!

TCK’da var olan ve yarısı Anayasa Mahkem-esi tarafından iptal edilmiş olan bu konuyla ilgili “diğer yarısı” yürürlükte olan TCK 104. maddenin tümden iptali gerekmektedir. Tasarı, tam tersine, gençlerin kendi rızalarıyla giriştiği cinsel eylemlerin cezasını artırmaktadır. Flört eden genç kadın ve erkekleri (ve hatta aileler-ini), daha uzun sürelerle hapse atma tehdidiyle cezalandırmak istemektedir. Gençlerin flörtüyle, ülkemizde büyük bir sorun olan “çocuk yaşta ve zorla evlendirmeler” konusu İKİ AYRI KO-NUDUR. Bu konuda toplumda ve hukukta bir algı karışıklığı yaratmamak gerekir. Çocukları cinsel istismardan korumak hepimizin ortak sorumluluğudur; gençlere cinselliği yasaklamak yeni toplumsal mağduriyetler yaratacak mu-hafazakar bir politikadır. Çocuklarla ilgili ge-tirilmek istenen yasaların, çocukları korumayı değil, muhafazakarlaşmayı ve cinsel özgürlüklerin sınırlandırılmasını amaçladığını biliyoruz.

Hükümetin amacı çocukları korumak değil!

Yürürlükteki yasa maddesini değiştirerek çocukların yetişkinler tarafından istismar edildiği durumlar için, “taciz” ve “saldırı” ayrımı getirmeye çalışmak, çocukların taciz edilmesi halinde cezanın düşmesi anlamına geliyor. Çocukları korumak bu mu?

Şikayet süresi 6 ayla sınırlanıyor!

Halen zaman aşımının korunduğu, cinsel taciz ve kimi cinsel saldırı suçlarında şikayet süresinin 6 ayla sınırlandığı bu yeni düzenlemeyle cinsel saldırıların önlenebileceğini nasıl söyleye-biliriz?

Sanıklar suçludur, ruh hastası değil!

Cinsel suçların çok küçük bir bölümü “hasta”lar tarafından işlenir. Toplumun belki de binde birlik bir oranına denk düşen bu “hasta”lar, adı üzerlerinde hastadır. Belki de, toplum tarafından “hasta” edilmişlerdir. Çünkü, kadınlara ve çocuklara karşı cinsel suçlar toplum tarafından kültür, gelenek, örf, adet, din vb. nedenlerle meşru görüldükçe “hasta/normal” tanımı belirsizleşir. Önümüzdeki bu yasa tasarısında sanıkların “te-davisinden” söz edilmesi, devlet nezdinde eylemin hala bir suç değil, hastalık olarak görüldüğünü bize gösteriyor. Sanıklar hasta değil, erkek egemen sistemden gücünü alan suçlulardır. Yasada tedaviden söz ederek, bu suç toplumun önünde tıbbileştirilmeye çalışılıyor!

Ruh ve beden sağlığı!

Yeni tasarıda getirilen “ruhsal zedelenme” değerlendirmenin kaldırılması, suçun yalnızca maddi delillere dayandırılması, kimi suçların cezasız kalmasına, cezalarının indirilmesine ve şikâyet edilememesine yol açacak. Bugüne kadar çocuklara, kadınlara ve LGBTİ bireylere yönelen cinsel şiddet cezasız kalıyor, kadının beyanı yok sayılarak, fiziksel delil yoksa ceza verilmiyordu. Hali hazırda psikososyal desteğin bir parçası olarak veya cezada ağırlaştırıcı unsur olarak görülmesi ger-eken ruhsal değerlendirme sürecinin, kadının aleyhine ve erkek egemen hukuka nasıl hizmet ettiğini, bir yıldırma politikasına dönüştüğünü, mağdurların tekrar tekrar travmatize edildiğini biliyoruz.

Cinsel şiddet kriz merkezleri niye açılmıyor?

Cinsel şiddetle mücadelede kadın danışma merkezleri, kadın/çocuk sığınakları, Alo şiddet hattı ve cinsel şiddet kriz merkezleri yaşamsal önem taşıyor. Bu kurumsal mekanizmalar oluşturulmadan, kağıt üzerinde yasaları ağırlaştırmak/hafiflet-mek hiçbir toplumsal/cinsel sorunu çözemez.

Özetle belirtelim ki, önümüzdeki günlerde TBMM gün-demine gelecek bu düzenlemeler sözde ceza artırımı, özde ise suçlulara cezasızlık getiriyor! Yüzlerce, binlerce tecavüzcü ya da çocuk istismarcısının serbest kalmasını sağlıyor! Yenilerini özendiriyor! Cinsel taciz ve saldırıyı önlemeyecek, çocukları ve kadınları korumayacak, saldırganlar üzerinde caydırıcı etkisi olmayacak bu torba yasaya itirazımız var!

ŞİDDETE SON PLATFORMU

Çanakkale Katılımcıları

Cumhuriyet Kadınları Derneği Çanakkale Şubesi

Çanakkale Bağımsız Kadın Kolektifi (ÇABA)

Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği (EL-DER)

Femin & Art Çanakkale Şubesi

Türk Kadınlar Birliği Çanakkale Şubesi

“TCK TASARISI SÖZDE CEZA ARTIRIMI, ÖZDE İSE SUÇLULARA CEZASIZLIK GETİRİYOR!

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN10 Perşembe- Haziran 19, 2014

Page 11: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

Ekonomist Dergisi, ilkini 2012’de yaptığı “Türkiye’nin En Güçlü 50 Kadın CEO’su” araştırmasının ikincisini tamamladı.

Kadın üst düzey yöneticilerin tem-sil ettikleri şirketlerin cirosuna göre sıralandığı zirvede önemli değişiklikler oldu. Zirve global çapta başarı yaka-layan Türk kadın CEO’nun oldu. Terfi ederek Merck Sereno Global Ticari Başkanı olan Elçin Ergün de 32’nci sıradan üçüncü sıraya tırmandı. İşte Türkiye’nin en güçlü 50 kadın CEO’su listesinde ilk 30 sırada yer alan isimler:

ZİRVEDEKİ 30 KADIN CEO

1 2

3 4 5 6

7 8 9 10

11 12 13 14

15 16

SERPİL TİMURAYVodafone AMAP

Türkiye Bölge Direktörü

GÜLSÜM AZERİOMV Türkiye CEO

ELÇİN ERGUNMerck Serono Global Ticari

Başkan

PINAR ABAYING Bank Genel

Müdürü

ESİN METEToros Tarım

Yönetim Kurulu Başkanı

DERAN TAŞKIRANBoyner Büyük

Mağazacılık Genel Müdürü

JAKLİN GÜNER

Ziylan Grup CEO

GÜLDEM BERKMAN

Novartis Türkiye Genel Müdürü

OYA SENERFiba Perakende

Grup Başkanı

MERİÇ ULUŞAHİN

Abank Genel Müdürü

ARZU ASLAN KESİMER

Tat Gıda Sanayi Genel Müdürü

SERRA AKÇAOĞLU

Citibank A.Ş. Genel Müdürü

ELİF ARALPfizer Türkiye Genel Müdürü

ELİF ÇAPÇIBeymen Genel

Müdürü

DİLEK DÖLEK BAŞARIR

McDonald’s Türki-ye Genel Müdürü

GAMZE ÇUHADAROĞLU

Nutricia Anne Bebek Beslen-

mesi Türkiye ve Ortadoğu Bölge

Başkanı

GAMZE YÜCELANDAbbott Türkiye Genel Müdürü

DAMLA BİROLTürk Tuborg CEO

ELİFKAĞITCIBAŞI

Avery Dennison EMEA Başkan

Yard. Türkiye Ofis Yöneticisi

FİLİZ DOĞANOracle Türkiye

Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı

ELİF ÇELİKEczacıbaşı Baxter Hast. Ürün Genel

Müdürü

BARIŞKARAKULLUKÇU

Mudo CEO’su

ÇİMGÜZELAYDINLITekstilbank Genel

Müdürü

GÜLFEMÇAKMAKÇI

Lenovo Türkiye Genel Müdürü

ŞEBNEM AVŞAR TUNA

Novo Nordisk Türkiye Genel

Müdürü

CANAN TAŞAR

HTC Türkiye Ülke Müdürü

MERAL EREDENK KURDAŞ

AvivaSA Emeklilik ve Hayat CEO

EVRİMHİZALIER

Adel Kalemcilik Genel Müdürü

AYŞE UYSAL TORUN

Allergan İlaçları Türkiye Genel

Müdürü

TİJENAKDOĞAN

ÜNVERVDF Finans Genel

Müdürü

17 18

19 20 21 22

23 24 25 26

27 28 29 30

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Perşembe - Haziran 19, 2014 11

Page 12: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

KADIN MUCİTLERKimileri ihtiyaçtan kimileri ise tesadüfen icat edildi. Tek ortak özellikleri ise mucitlerinin kadın olması. İşte icatları ile tarihe isimlerini yazdırmış ve modern yaşama etki etmiş o kadınlardan bazıları:

Bulaşık makinesi

Gizli kodlama sistemi

Cochrane, hizmetçilerinin sürekli olarak çin porselen-

lerinin kırılması ve zarar görmesinden bıktığı için

bulaşık makinesini icat etti. Cochrane yüksek su basıncıyla çalışan makine

için 1886 yılında paten aldı. O tarihlerde evlerde sıcak su sistemi olmamasına rağmen

Cochrane ısrarcı davrandı ve fikrini öncelikle restoranlara

ve otellere sattı.

Josephine Cochrane

Mary Anderson

Hedy Lamarr

DaksilBette Nesmith Graham

Bebek taşıyıcı

Modern sutyen

Katlanabilir Yatak

Batı Afrika’da Barış Gücü hemşiresi olarak 1960’lı

yıllarda görev yapan Moore, Afrikalı kadınların bebekler-

ini taşıma biçimlerinden etkilenmiş. Uzun süreli den-emelerden sonra sırt çantası

mantığıyla fikrini birleştiren Moore bebek taşıyıcı “Snug-

li”yi geliştirdi.

Ann Moore

Mary Phelps Jacop

Sarah E. Goode

İlk büyük ölçekli bilgisayarDr. Grace Murray

ABD’de 1885 yılında patent başvurusu yap-an ilk Afro-Amerikan kadını Sarah Goode’nin icadı katlanabilir portatif yataktı.

Avusturyalı Hedy Lamarr Nazi sem-patizanı silah tücca-rı kocasıyla evliliği sırasında katıldığı iş toplantılarında si-lahlarla ilgili çok şey öğrendi. Ancak Nazilere ve kocasına karşı büyük bir nefret duymaya başlayan Lamarr sonunda Lon-dra’ya ve oradan da ABD’ye kaçtı. Nazilere karşı İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılması için ürettiği mesaj şifreleme sistemi için 1941 yılında patent aldı sistem 20 yıl sonra kullanılmaya başlandı.

Araba sileceği1900’lü yıllarda sürücüler

yağmur ve kar yağdığında her bir sokağın başında arabalarını

durdurup camlarını silmek zorundaydı. Mary Anderson 1903 yılında araba sileceğini icat ettiğinde ise sürücülerin dikkatini dağıtacağı gerekçe-siyle 10 yıl boyunca patent alamadı. Ancak sonunda

herkes bu icadı kullanmaya başladı. Araba sileceğinin

elektrikli olanı da 1917 yılın-da yine bir kadın tarafından

üretildi.

Jacop, geliştirdiği modern sutyen için 1914 yılında

ABD’de patent aldı. O tarihe kadar üretilen sutyenler çelik

çubuk ve balina kemiği içeriy-ordu ve çok rahatsızdı. Bugün

kullanılan sutyenlerin ilk modeli olan Jacop’ın geliştird-iği sutyen ise farklı tasarımıy-

la kullananların anatomik yapısına uygundu ve rahatlık

sağlıyordu.

Graham yaptığı yazım yanlışlarının neticesinde kağıtları atıp baştan yazmaktan bıktığı için bir gün

mutfak mikseriyle karışım hazır-ladı. Uzun süren denemelerden

sonra Graham, daksilin patentini 1958 yılında aldı.

Amiral Dr.Grace Murray, İkinci Dünya Savaşı’ndan

sonra Harvard Üniversitesi’nde yürüttüğü çalışmalar sonucu ilk büyük ölçekli bilgisayar

“IBM-Harvard Mark 1”i icat ettiği için “bilgisayarların annesi” olarak tarihe adını

yazdırdı.

Kwolek’in 1963’te icat ettiği “Kevlar” adı verilen sert ve

dayanıklı materyal sayesinde günümüzde polislerin her gün rahatlıkla giyebildiği kurşungeçirmez yelekler

üretildi. Kwolek’in geliştird-iği teknoloji aynı zamanda

asma köprü halatı, kask, fren balatası, kamp ekipmanları ve kayak takımı yapımında

da kullanılıyor.

Kurşungeçirmez Yelek

Stephanie Kwolek

Tek kullanımlık bebek

Donovan’ın 1949 yılında-ki ilk icadı “Boaters” isimli

bebeklerin pişik olmasını engelleyen sızdırmaz bezdi.

Konu üzerinde çalışmaya devam eden Donovan 1961

yılında ise tek kullanım-lık bebek bezi “Pampers”ı

geliştirdi. Marion Donovan

Laserli katarakt ameliyatıPatricia Bath

Bath, katarakt ameliyatlarında kullanılan yeni bir methodla 1988 yılında patent alan ilk Af-ro-Amerikan kadın doktor oldu.

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN12 Perşembe- Haziran 19, 2014

Page 13: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Perşembe - Haziran 19, 2014 13

Bir akşam gezmesinde arkadaşlarla hep birlikte oturuyoruz. Kimi arkadaşlarımızın çocukları var ve yan odada mutlu mesut oynuyorlar. Bir anda yan odadan feryat figan bir kız çocuğunun ağlaması duyuluyor. Anne ve baba, çocuğuna tam müdahale edecekken gözler bir anda ortamdaki biz psikologlara çevriliyor. İş başa düştü diye yan odaya doğru yol alıyoruz. Odaya girince ne görelim? Oğlan çocukları bir tarafta, kız çocukları bir tarafta duruyor. Oğlan çocukları araba oyunlarına kız çocuklarını almıyorlar, kız çocuklarından biri de duruma isyan ediyor ve ağlamaya başlıyor. Biz duruma el atarak en cevval görünen oğlan çocuğuna neden kızları oyuna almadıklarını soruyoruz. Cevap çok can sıkıcı:

- Çünkü kızlar kötü araba kullanır.- Öyle mi gerçekten? Nereden biliyorsun öyle kullandıklarını?- Babam öyle dedi.

Bu laf üzerine yere uzanıp diğer kız çocuklarını da yanımıza alarak hep birlikte arabalarla oynamaya başlıyoruz. Bir yandan kadınların iyi araba kullandığını yaptığımız manevralarla çocuklara göstermeye çalışırken, bir yandan da evin salonuna geçince çocuğun babasına söyleyeceğimiz cüm-leleri hazırlıyoruz. Salona geçince babasına “Mehmet sen kadınların kötü araba kullandığını mı düşünüyorsun?” diye sorunca, “Evet, hem de çok kötü kullandığını düşünüyorum. Sadece ben de değil, buradaki herkes böyle düşünüyor” diye bir cevap alıyoruz. Bu cümleyi neresinden tutup da düzeltelim diye düşünürken iki psikolog başladık trafikteki cinsiyetçilik-ten konuşmaya. İşte bu sohbetten sonra ortaya çıkan bu yazıda, çok küçük yaştan öğrenilen ya da daha sonra da oluşabilen “trafikte cinsiyetçilik”le ilgili genellemeleri ele alıyoruz.

Genelleme 1: “Kadınlar kötü araba kullanır, bunu herkes bilir”

Konu trafikte kadın-erkek davranışı olunca, kadınların park etme hatalarından tutun da aynayı kontrol etmeden yola çıkıldığına, sinyal ver-meden dönüş alıp hangi şeritte kaç km/s hızla gidildiğine dair cinsiyete dayalı karşılaştırmalı istatistik bilgileri ortaya koyanlara her zaman her ye-rde rastlanmaktadır. Daha sonra bu bilgilere dayanarak kadınların “kötü”, “beceriksiz” sürücüler ilan edilmesi de oldukça yaygındır. Bu genellemeler, kadın sürücülerin taciz edilmesinde (“Yürüsene be kadın!”), onlara yöne-lik cinsiyetçi şakalarda (“Birada kadınlık hormonu var diyorlar çünkü fazla kaçırırsan çok kötü araba kullanmaya başlıyorsun”) ve ulaşım özgürlüğü ayrımcılığında (“Ben yokken araba kullanma. Kaza yaparsın!”) haklı ger-ekçelere dönüştürülmektedir.

Peki, bu uzmanlara yaraşır çıkarımlar neden ve nasıl yapılır?

Kadınların eskiden ulaşamadıkları bir alana dahil olması ile insanlar hem yeni ve üzerine düşünülmemiş, hem de sistemi tehdit eden bir du-rum ile karşılaşmakta ve bunu anlamlandırmaya çalışmaktadır. Trafikteki cinsiyetçiliğin sebebi en yalın haliyle kadınların bu alana ait görülmem-esidir; ancak günümüzün modern normları sayesinde kadınları trafikte, yani ulaşım özgürlüğü alanında görmek istemediğini sesli olarak dile getiren-lere pek rastlayamayız. İşte cinsiyetçiliğin bu örtük doğası yüzünden, esas sorun yerine kadınların cinsiyetlerinin yapısı gereği kötü araç kullanması gibi meşrulaştırıcı sebepler konuşulmaktadır. Bu sayede trafikte cinsiyetçilik kabul görmekte ve yaygın biçimde yaşanmaya devam etmektedir. Peki, bu çıkarımların neden bu kadar güvenilir olduğu düşünülüyor ve bu çıkarımlar neden sorgulanmıyor? Bir sonraki genellemede bu konuyu ele almakta fayda var.

Genelleme 2: “Ne zaman kötü araba kullanan birini görsem camdan bakıyorum, hep kadın çıkıyor”

Sosyal biliş araştırmaları (1), yeni bir bilgi ile karşılaşan beynin eski bilgi gruplarını, temsilleri ve şemaları kullanarak olan biteni anlamlandırmaya çalışırken öznel yanlılıklara, bunu sisteme tehdit olarak gördüğü zaman ek olarak bir de defansif yanlılıklara düştüğünü göstermiştir. Daha ayrıntılı açıklamak gerekirse, trafikte kadınların görünürlüğünün artması, yani hem araç kullanan hem de araç sahibi olan kadınların sayısının artması, anlamlandırılması gereken yeni bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu aynı zamanda bağımsız hareketliliğe erişimin, erkeğe ait bir alana girmenin ve belli bir statünün simgesi olduğundan mevcut erkek egemen sisteme bir

“ÇÜNKÜ KIZLAR KÖTÜ ARABA KULLANIR” !

Page 14: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN14 Perşembe- Haziran 19, 2014

“ÇÜNKÜ KIZLAR KÖTÜ ARABA KULLANIR” !

tehdittir. Bizler de bunu anlamlandırmak için daha önceden öğrendiğimiz kadın-erkek rolleri bilgileri ile kadın ve erkek cinsini trafikte de kategorize ediyor, bu rolleri orada da görmeyi bekliyor ve gözlemlerimizi bu öğrenilmiş şemalar ve kalıplar çerçevesinden yanlı bir biçimde değerlendiriyor ve de-poluyoruz. Bu anlamlandırma sürecinde kadınların kötü araba kullandıkları varsayımında da olduğu gibi “naif teori”ler üretiyoruz.Araştırmalar, insanların belirsiz bulguları kendi naif teorilerini destekleyen bul-gular şeklinde algılamaya; sadece naif teorilerini destekleyen bulguları aktif bir şekilde aramaya; naif teorileri ile çelişen ya da uyuşmayan bulguları da göz ardı etmeye/unutmaya meyilli olduklarını ortaya koymuştur. Doğrulama yanlılığı adı verilen bu yatkınlığın trafik cinsiyetçiliğinde de örneği çoktur. Trafikte hata yapan bir araç görünce “Kesin kadındır” diyerek sürücüye bak-mak (aktif bir şekilde bulgu aramak), kadınsa “Bak işte, kadınlara ehliyet ver-ende kabahat” diyerek cinsiyeti vurgulamak, erkekse “Dikkatli kullan şerefsiz” diyerek hatayı münferitleştirmek (naif teoriyi destekleyen bulguyu kaydetmek, çelişen bulguyu göz ardı etmek) bu yanlılığın örneklerinden sadece birkaçıdır. Bunlara ek olarak, trafikteki davranışlarla ilgili yaratılan normların maskülen (kültürel olarak erkeğe dair görülen) ve feminen (kültürel olarak kadına dair görülen) olarak ayrılması da kadınların erkeklere kıyasla daha kötü sürücüler olarak algılanmasına sebep olmaktadır. Bir sonraki genellemeyi ele alırken bu konuyu gözden geçirmek faydalı olacaktır.

Genelleme 3: “Ne o öyle mıy mıy, direksiyona yapışıp kadın gibi mi süreyim arabayı?”

Geçerli normlara bakıldığında, araç kullanımı ve trafik erkeğe ait ve onun biyolojik olarak halihazırda iyi performans sergilediği bir alan olarak ilan

edilmiştir. Dolayısıyla erkeğe dair tavırlar olumlu, kadına dair tavırlarsa olumsuz olarak kodlanmıştır (2). Örneğin riskli, agresif sürüş maskülen bir tavır olarak trafikte çeviklik, yetenek gibi anlamlarla ilişkilendirilirken, güvenli, kurallara uyan, ya da kaygılı sürüş şekli feminen bir tavır olarak beceriksizlikle, gereksiz özen vb. anlamlarla ilişkilendirilmiştir. Bu normlar çerçevesinde bir erkeğin hatası agresyon, risk alma tutumlarına atfedilerek hata yerine marifet gibi değerlendirilebilirken (“Vay çakal nasıl da makas atıyor”), bir kadının hatası derhal kayıtlara geçebilmekte ve kadının cinsi-yeti vurgulanabilmektedir (“Sinyalin yok mu senin kadın?”). Hatta kadın iyi araba kullanıyorsa “erkek gibi sürüyor” denilebilmekte ve hata olmayan davranış da kabahat olarak değerlendirilebilmektedir (örn. Hız sınırına uyarak gitmesi). Oysa araştırmalara bakıldığında kazalarda en belirleyici faktörlerden biri olan agresyon ve risk alma olumsuz iken; güvenli sürüş, kurallara uyma da olumlu sürücü özellikleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca bu farkların biyolojik ve kalıcı olmaktan çok, yukarıda bahsedilen normların ve yanlılıkların sürdürüldüğü kültürel koşullara (örn. Cinsiyet rolleri) bağlı olduğu ortaya konmuştur (3).

Kadınların ve erkeklerin aynı şekilde sosyalleşmemeleri; kadınların so-syal ve ekonomik nedenlerle trafiğe erkekler kadar erken çıkamamaları; çıktıklarında ise erkekler kadar sık araba kullanamamaları tecrübeler-inin daha az olmasına sebep olmaktadır. Ayrıca kadın sürücülere yönelik kalıp-yargılar onların öz-yeterliklerini düşük, kaygı seviyelerini yüksek tutabilmektedir. Bu konu, tüm bu değişkenler göz önüne alınmadan değerlendirilirse cinsiyetçilik kaçınılmaz olacaktır (4-5).

Bir kadından daha iyi süren erkek bir sürücü olabileceği gibi, bir erkek-ten daha iyi süren bir kadın da olabilmektedir. Bu noktada var olan durum cinsiyetle değil bireysel farklılıkla açıklanabilir. Var olan bu du-rumda kadın ya da erkek doğmamızı belirleyen biyolojinin değil, kültür, öğrenme koşulları vb. değişebilir-gelişebilir dış etkenlerin rol oynadığının göz önünde bulundurulması, sorunun cinsiyetler arası ayrımcılığa dönüşmemesi için gereklidir. Kadınların biyolojik ve nörolojik yapıları gereği mühendis ya da mimar olamayacağına inanan zihinler hatta bunu savunan bilimsel araştırmalar çok değil yakın bir geçmişte ortaya sürülmüş, ancak yukarıda bahsedilen koşulların (sosyalleşme, kültürel çevre) kontrol edildiği daha yeni araştırmalarla geçerlikleri sorgulanmıştır (6). Ancak popüler bilim ve erkek egemen sistemin ürünü naif teoriler kadın-erkek farklarını biyolojiye indirgemeyi, kader gibi sunmayı ve katı ayrımları çok sevdiğinden bu sorgulamaları gizleyerek ve marjinal farkları abartarak bizi yönlendirmektedir.

Cinsiyetçiliğin sonuçları

Sürücü davranışı ile ilgili araştırmalar, toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının erkeklerin kendi yetkinliklerini olduğundan daha iyi algılamalarına se-bebiyet verip daha fazla riskli davranışa girdiklerini ve bu nedenle oluşan kazalara karışma oranlarının da daha fazla olduğunu ortaya koymuştur.

Araştırmalarda ayrıca bu kalıp-yargıların, kadınların kendi öz-yeterlikler-ini azımsamalarına, araç kullanmaktan kaçınmalarına, kullanmayı ertele-melerine ya da kendilerine yönelik olumsuz ön yargıları hatırladıkları an-larda olduğundan daha kötü performans sergilemelerine sebebiyet verdiği bulunmuştur (6). Özetle, araç kullanımına cinsiyet biçmek hem kadınlar hem erkekler için olumsuz ve tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır. Ancak erkekler için bu olumsuz sonuçlar trafikte kendi davranışları ile sınırlı kalırken, kadınlar için ulaşım tercihi ve meslek seçme özgürlüğünden tu-tun da birebir tacize varan, toplumdaki statüsünden öz-değer/öz-yeterlik duygularına uzanan bir yelpazede etki yaratmakta ve sırf cinsiyetinden ötürü bir bireyi diğerinden daha dezavantajlı konuma getirmektedir.

Ne yapılabilir?En baştan başlarsak, çocukların oyuncak ve oyun seçiminde özgür

Page 15: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Perşembe - Haziran 19, 2014 15

32 yaşındaki ABD’li Otomobil Yarışçısı Danica Sue Patrick, 1992 yılında 10 yaşındayken Wiscon-sin eyaletinde bulunan Sugar River Raceway pistinde karting yapmaya başladı. Bu bölgede birkaç kez Dün-ya Karting Birliği şampiyonalarını kazandı.

16 yaşında İngiltere’nin Milton Keynes şehrine taşındı. Britanyalı Formula 1 pilotları David Coul-thard ve şampiyonlar Jenson Button, Lewis Hamilton ve Damon Hill’in de yetiştiği Britanya serisine katıldı. Formula Ford ve Formula Vauxhall serilerinde geçirdiği yarışlar sonrasında Jenson Button’ın kazandığı 1999 Britanya Formula Ford Festivali’nde ikinci sırayı alarak bu etkinlikte podyuma çıkan ilk kadın pilot oldu ve dikkatleri üzerine çekti.

2002 yılında ABD’deki Rahal Letterman Racing takımına katıldı. Alabama eyaleti’nde yapılan Barber Dodge Pro Serisi’nde birkaç defa yarıştıktan sonra 2003 senesinde Toyota Atlantic Şampiyonası’na katıldı. Bu seride pol pozisyonları ve podyum finişleri elde etmesine rağmen yarış kazanamadı. 2004 sezonunda şampiyonayı üçüncü sırada bitirdi. 2005 senesinde yapılan Indy500 yarışının en iyi çaylak pilotu, 2005 IndyCar Şampiyonasının en iyi çaylak pilotu seçildi. 2008’de Twin Ring Motegi pistinde yapılan Indy 300 yarışını kazanarak “bir Indycar yarışı kazanan ilk kadın pilot” ünvanını kazandı. 2009 Indy500 yarışını üçüncü sırada bitirerek “bir Indy500 yarışını podyum derecesi ile bitiren ilk kadın pilot” unvanını kazandı. Aynı sene “bir IndyCar şampiyonasında en fazla puan alan kadın pilot” unvanını da kazandi.

2010 senesinden beri yarıştığı NASCAR Nationwide serisinde; 2011 Daytona yarışında “bir NASCAR yarışına en üst sıradan (4. sıra) başlayan kadın pilot” ve “bir NASCAR yarışına liderlik eden ilk kadın pilot”, 2011 Las Vegas Speedway’de “bir NASCAR yarışını en üst sırada (4. sıra) bitiren kadın pilot” unvanlarını elde etti.

Halen IndyCar serisinde Andretti Autosport’un 7 numaralı GoDaddy.com aracını ve NASCAR Nationwide serisinde JR Motorsports’un 7 numaralı GoDaddy.com aracını kullanmaktadır. Her iki takımın hisselerinin yarısına sahiptir.

Formula 1 Spekülasyonları

2008 yılında Twin Ring Motegi yarışını kazanmasıyla dikkatleri üzerine çeken Danica ile Honda Formula 1 takımı ilgilenmeye başladı. Kasım ayında planlanan testlere Honda takımının Formula 1’den çekilmesi nedeniyle katılamayan Danica’nın adı, 2009’un sonlarına doğru USF1 takımı ile tekrar gündeme geldi. Ancak bu takımın da Formula 1 Şampiyonasından çekilmesi ve Danica’nın IndyCar ile birlikte şansını NASCAR’da denemek istemesi, Formula 1 ile Danica Patrick isminin bir araya gelememesine neden oldu.

“ÇÜNKÜ KIZLAR KÖTÜ ARABA KULLANIR” !

NASCAR’IN İLK KADIN PİLOTU DANICA SUE PATRICK

bırakılması göz ardı edilemeyecek bir çözümdür. Bu yöntem, hem arabalarla ilgili anlamların cinsiyete dayalı olmaması adına, hem de zihinsel açıdan eşit gelişim sağlayacak oyuncaklardan her iki cinsiyetten çocuğun da faydalanması adına pek çok katkı sağlayacak bir yöntem-dir. Araştırmalarda uzaysal algı becerilerindeki cinsiyet farklarının çocuk yaştaki sosyalleşme süreci ile paralel bir şekilde ortaya çıktığına, kız çocuklarının ilişkisel ve sö-zel yeteneklere yönelik oyuncaklara, oğlan çocuklarınınsa uzaysal algı ve hareket becerilerine yönelik oyuncak-lara teşvik edilmesi ile bu tür farkların oluştuğuna dikkat çekilmiştir (7). Yani bir yandan oğlan çocukları sadece araba oynamaya zorlanmamalı, diğer yandan da kız çocuklarına da oyuncak araba verilmeli ya da kız çocukları oyuncak arabayla oynarsa müdahale edilmemelidir.

Çocukların toplumsal cinsiyete dayalı yargıları çok katı görünmekle birlikte aslında dikkat edilebilecek birkaç nokta ile kolaylıkla esnetilebilir. Araştırmalar bu noktaların en önemlisi olarak alternatif durumları gözlemlemeyi ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımların siyah-beyaz gibi olmadığını sorgulatacak etkileşimleri ortaya koymuştur. Bu bağlamda, kalıp-yargı esnetmeye yönelik hazırlanan kita-plar, dergiler ve oyunlarla, bütüncül bir yaklaşımla çözüm için etkili bir adım atılabilir.

Çocuklara olduğu kadar yetişkinlere yönelik her türlü kültürel metinde de kadın sürücülerin ve “trafik cinsi-yeti” temsilinin eşitlikçi bir şekilde dönüştürülmesi faydalı olacaktır. Dizilerde, filmlerde, reklamlarda kadınların sürücü olarak temsili yok denecek kadar azken, kazaların haberleştirilmesinde de erkekler için sadece “sürücü” ifadesi kullanılırken söz konusu bir kadınsa “kadın sürücü” gibi bir cinsiyet vurgusuna rastlanmaktadır.

Özetle, trafiğin cinsiyetten arındırılması, bu alanı toplumsal cinsiyet kimliğini kanıtlama, doğrulama alanı olarak gören birçok erkeğin maskülen normlara dahil olmak adına taciz-kar, fazladan risk aldıran ve agresif tutumlar içine girmes-ini engelleyebileceği gibi, kadınların da öz-yeterliklerini değişmez-gelişmez biyolojik bir kaynağa bağlamasını engelleyerek olumsuz deneyimlerini azaltacaktır. Daha da önemlisi, herkes için her alanda eşit fırsatların sunulduğu topluma ulaşmada bir kilometre taşı olacaktır. (ÇT)

Notlar:

(1) Fiske, S. (1993). Social cognition and social perception. Annual Review of Psychology, 44, 155-194

(2) Elbette ki bu bahsedilen noktalar sadece trafikte değil, birçok alanda da karşımıza çıkmaktadır.

(3) Özkan, T. & Lajunen, T. (2005). Why are there sex differences in risky driv-ing? The relationship between sex and gender-role on aggressive driving, traffic offences, and accident involvement among young Turkish drivers. Aggressive Behavior, 31, 547-558.

Özkan, T. & Lajunen, T. (2006). What causes the differences in driving between young men and women? The effects of gender roles and sex on young drivers’ driving behavior and self-assessment of skills. Transportation Research, 9, 269-277.

(4) Araç kullanımında cinsiyet farklarını ele alan araştırmalarda tutarlı biçimde erkeklerin toplam kat edilen km/deneyim skorları kadınlara kıyasla yüksek bulunmuştur (örn. Cestac et al., 2011; Harre et al., 1996;Laapotti et al., 2003) 6. Ayrıca kadın ve erkeklerin ulaşım tercihleri araştırmaları toplumsal roll-erin belirlediği sebeplerle kadınların daha kısa mesafelerde araç kullandığı ve toplamda erkeklere kıyasla daha az tecrübe sahibi olabildikleri ortaya konmuştur (örn. Hjorthol, 2008; Vance et al., 2005)5. Kadın ve erkek sürücüler arasında kaza sayılarındaki farklılıkları konu alan araştırmalarda ise deneyim/araç kullanımında kat edilen mesafe kontrol edildiğinde cinsiyetler arası fark bulunamamıştır. Deneyimin kontrol edilmediği çalışmalarda ise çelişkili sonuçlar ortaya konmuştur (örn. Cestac et. al., 2011)

(5) Hjorthol, R. (2008). Daily mobility of men and women: A barometer of gender equality? In Uteng, T. P. & Creswell, T. (Eds.) Gendered Mobilities, pp. 193-210. Ashgate Publishing: Hampshire.

Vance, C., Bucheim, S. & Brockfeld, E. (2005). Gender as a determinant of car use, evidence from Germany. Conference Report in Research on Women’s Issues in Transportation, 2, 59-67.

(6) Cestac, J., Paran, F. & Delhomme, P. (2011). Young drivers’ sensation seeking, subjective norms, and perceived behavioral control and their roles in predicting speeding intention: How risk taking motivations evolve with gender and driving experience. Safety Science, 49, 424-432.

Harre, N., Field, J., & Kirkwood, B. (1996). Gender differences and areas of common concern in the driving behaviors and attitudes of adolescents. Journal of Safety Research, 27(3), 163-173.

Laapotti, S., Keskinen, E., & Rajalin, S. (2003). Comparison of young male and female drivers’ attitude and self-reported traffic behavior in Finland in 1978 and 2001. Journal of Safety Research, 34, 579-587.

(7) Eliot, L. (2010). Pink Brain Blue Brain. Mariner Books: NY.

Fine, C. (2011). Delusions of Gender: How Our Minds, Society, and Neurosexism Create Difference. W.W. Norton & Company, NY.

Page 16: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

Çanakkale Belediyesi’nin Kardeş Kenti Osnabrück Belediyesi, Osnabrück’teki zor şartlarda yaşayan kadınlar için bir kampanya başlattı.

Çanakkale Belediyesi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada kampanya kapsamında Osnabrück’e tüm kardeş kentlerinden kadınların el emekleri ile yapmış oldukları patiklerin gönderileceği belirtildi. Açıklamada Çanakkale Belediyesi Altın Yıllar Yaşam Merkezi ve So-syal Yaşam Evleri katılımcı kadınlarının da destek amaçlı gönderdikleri patiklerin bağış amaçlı satışa çıkarılacağı ve elde edilen gelirin zor durumda olan yalnız kadınlara verileceği kaydedildi.

Çanakkale Kent Konseyi İsmetpaşa Mahalle Meclisi Sağlık Güzel-lik Çalışma Gurubu tarafından “Sağlık, İlk Yardım ve Deprem” konulu panel düzenlendi. İsmetpaşa Mahalle Meclisi Çalışma ofisinde gerçekleştirilen “Sağlık, İlk Yardım ve Deprem” konulu panele Re-biye Ünüvar, Neşe Kaya ve Nu-ray Demircan konuşmacı olarak katıldılar.

Deprem anında “Çömel, Kapan, Tutun” yöntemi-nin uygulanması gerektiğini belirten ÇOMÜ Acil Yardım Afet Yönetim Bölümü Eski Öğretim Üyesi Rebiye Ünüvar; “Deprem anında mekanın içinde olursak dayanıklı bir masanın ya da benzeri bir ye-rin altına girip, camlardan korunmalı, sarsıntı geçene kadar beklemeli, dışarı koşmamalıyız. Dışarıda depremle karşılaşırsak açıklık bir alana gidip, üzerim-ize düşebilecek yıkıntılardan, elektrik kablolarından ve ağaçlardan korunmalıyız. Arabada depreme yakalanırsak arabayı açıklık bir alana sürmeli ve orada kalmalıyız. Köprülerden, altgeçitlerden ve elektrik di-reklerinden uzak durmalıyız” dedi.

İlk Yardım uzmanı Nuray Demircan da konuşmasında deprem anında ilk yardım süreci hakkında bilgi ver-di. Demircan; “Önce kendinizin ve çevrenizin can güvenliğini sağlayın. Çevrede ilkyardım konusun-da daha deneyimli birisi varsa, ana müdahaleyi ona bırakın ve yardımcı konuma geçin. Soğukkanlı ve çevrenizi sakinleştirecek şekilde davranın. Hastayı soğukkanlı ve hızlı bir şekilde değerlendirin. Bilmediğiniz konuda müdahale etmeyin. Hastayı ve yakınlarını sakinleştirin. Olay yerine ulaşan sağlık personeline detaylı ve doğru bilgi verin” dedi.

Yaz aylarında Güneş’in zararlı ışınlarının arttığını hatırlatan Güzellik Uzmanı Neşe Kaya; “Güneşe çıkılmadan önce mutlaka nem-lendirici sürülmelidir. Özellikle yaz aylarında Güneş’in etkilerinin daha çok hissedildiği dönemde buna dikkat edilmelidir. Son dönem-lerdeki küresel ısınma gibi etkenler göz önüne alındığında yaz aylarında olduğu kadar kış aylarında da güneş altına çıkıldığında ko-ruyucu kremlerin kullanılması büyük önem taşımaktadır. Belli dönemlerde yüz jimnastiği yapılmalı ve yüz kasları çalıştırılmalıdır” dedi.

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN16 Perşembe- Haziran 19, 2014

‘FOTOĞRAFÇI ÇOCUKLAR’ BU ATÖLYEDE BULUŞUYOR

Çanakkale Belediyesi Barbaros Kütüphanesi ve Açık Atölye işbirliğinde, Barbaros Kütüphanesi’nde çocuklar için fotoğraf atölyesi başladı. 9-13 yaş aralığındaki çocuklara yönelik ücretsiz olarak gerçekleştirilen atölye programı fotoğrafçı Evren Aldoğan tarafından yürütülüyor.Görsel algının gelişimi üzerine ku-rulu atölye programıyla, çocukların yaratıcılıklarını fotoğraf yoluy-la aktarmalarının yolunu açmak ve çocukların kendilerini görsel olarak ifade edebilmelerine olanak sağlanması he-

defleniyor. Çocukların kendilerine ve çevrelerine olan farkındalıklarını ve duyarlılıklarını artırmaya yardımcı olmayı amaçlayan çalışmaya Gizem Alnıak da yardımcı eğitmen olarak destek veriyor.24 Mayıs 2014 tarihinde başlayan ve 21 Haziran 2014 tarihine dek devam edecek olan atölye süresince çocuklar, fotoğraf makinelerinin nasıl çalıştığını, ışığın etkisini, kompozisyonu, farklı fotoğraf konularını fotoğraflamayı, fotoğraflarla hikaye anlatmayı deneyimleyecekler. Kendi seçtikleri konularda foto-röportajlar hazırlayacak olan çocukların işleri atölye sonunda Barbaros Mahallesi’nde açılacak bir sergi ile kentlinin beğenisine sunulacak.

Çanakkale Belediyesi Barbaros Kütüphanesi ve Açık Atölye işbirliğinde, Barbaros Kütüphanesi’nde çocuklar için fotoğraf atö-lyesi başladı. 9-13 yaş aralığındaki çocuklara yönelik ücretsiz olarak gerçekleştirilen atölye programı fotoğrafçı Evren Aldoğan tarafından yürütülüyor.

KARDEŞ KENT’E EL EMEĞİ GÖZ NURU

“SAĞLIK, İLK YARDIM VE DEPREM” PANELİ DÜZENLENDİ

Page 17: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

“KENTTE ÇEYİZ SANDIĞI”

Günümüzde yok olmaya yüz tutmuş bir gelenek olan çeyiz sandığını in-celemek için yola çıkılan sergide kolalanarak saklanan örtüler, günlerce emek verilen çeyizler incelendi. Süreli Sergi ilk gün buluşmasında serginin kolaylaştırıcılığını üstlenen İsmetpaşa Mahalle meclisine, fotoğrafları ve bilg-ileri ile destek veren Şahabettin Kalfa ve Ayten Efe’ye, Emel Altan Ece’ye ve röportajları ile katkı verenlere teşekkür edildi. Paylaşılan bilgilerin ardından süreli sergi konuklar tarafından gezildi.10 Eylül 2014 tarihine kadar açık kalacak olan sergi Pazartesi günlerli hariç her gün 10.00 – 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.

“Bir varmış bir yokmuş, günün birinde bir kız çocuğu dün-yaya gelmiş, bu kız çocuğunun annesi kızı için hayaller kurma-

ya başlamış, kurduğu bu hayallerde kızı beyaz örtüler ile kaplı bir evde yaşarmış, anne kızına kendi gözlerinin emeğini, kendi elleriyle armağan etmek istemiş. Anne eline gün gelmiş ağ

almış, gün gelmiş bir yumak almış, bazen örtü işlemiş, bazen iğne oyası yapmış, içindeki dertleri, mutluluğu örgülere aktarmış. Anne kızına kendi yaşadıklarını anlatmış, örgüdeki gizli dile bir dilekte bulunmuş mutlu yaşadığı hayat gibi kızının da hayatı mutlu geçsin ya da kızı kendi yaşadığı mutsuzluğu yaşamasın diye… Bir masalla başlayan bu gelenek asırlarca devam ettirilmiş. Anne kızın arasındaki en büyük bağ örgü ipleri ile kurulan bağ olmuş. Çeyiz sandığı da bir annenin kızına verebileceği hedi-ye, bir babanın göz bebeği kızına vereceği armağanı olmuş.”

“KENTTE ÇEYİZ SANDIĞI”

Çanakkale Kent Müzesi ve Arşivi’nde 34. süreli sergi “Kentte Çe- yiz Sandığı” sergisinin ilk gün buluşması 11 Haziran 2014 Çarşamba günü Müze Eyüp Görgüler Süreli Sergi Salonu’nda gerçekleştirildi. İlk gün buluşmasında sergiye dair bilgiler paylaşıldığı “Kentte Çeyiz Sandığı” sergisi 10 Eylül 2014 tarihine kadar ziyaretçilerini bekliyor.

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Perşembe - Haziran 19, 2014 17

Page 18: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

“TROYA’DA KADIN OLMAK”19. yüzyıla uzanan araştırma ve çalışmalar sonucunda kent kültürünü oluşturan el dokumacılığı ve desen çalışmalarından oluşan

ürünler, Sibel Bozkurt’un ‘Troya’da Kadın Olmak’ sergisinde derlendi.

Çanakkale Emekçi Kadın Platformu’ndaki çalışmaları ile bilinen Sibel Bozkurt’un, orjinal Çanakkale desenlerinden oluşan ve bazılarının tarihi 1800’lü yıllara kadar uzanan tamamı el emeği olan çalışmaları Seramik Müzesi’nde sergilenmeye başladı.

29 Haziran’a kadar açık kalacak olan sergide, 1800’lü yıllardan bu yana derlenen kumaş ve desen çalışmalarıyla modernize edilen kıyafetler, eşarplar, takılar ve pek çok el emeği ürün bulunuyor.

15 Haziran Pazar günü gerçekleşen serginin açılışına ise Beledi-ye Başkan Vekili Rebiye Ünüvar ve davetliler katıldı. Ünüvar ve davetlilere sergideki ürünleri tanıtan Sibel Bozkurt, unutulmaya

yüz tutan el dokumacılığının ve yerel kültürün en gü-zel örnekleri olan çalışmaların günümüze

uyarlanarak yaşatılması adına bu sergiyi hazırladığını

ifade etti.

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN18 Perşembe- Haziran 19, 2014

Page 19: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

“AFRİKA’NIN GÜLÜMSEYEN ÇOCUKLARI” ÇANAKKALE’DEYDİ

Çanakkale Belediyesi Ya-zar ve Sanatçı Evi, Songül Tokgöz’ün kişisel fotoğraf sergisi “Afrika’nın Gülüm-seyen Çocukları”na ev sa-hipliği yaptı.

5 Haziran Perşembe günü tarihinde, sanatsev-erlerin yoğun katılımıyla açılışı gerçekleştirilen sergi Afrika’da zor şartlar altında yaşayan çocukların her şeye rağmen karelere gülüm-seyen hikayelerini anlatıyor.

Afrika’da kendisini en çok çocukların etkilediğini bu ne-denle sergisinde onlara yer vermek istediğini dile getiren Songül Tokgöz, Soma’da gerçekleşen patlama sonucunda babalarını kaybeden çocukları anarak, sergisini onlara ithaf etti. Songül Tokgöz’ün Afrika’da çektiği fotoğraflardan oluşan slaytın izlenmesiyle başlayan etkinlik, katılımcıların sergiyi oluşturan fotoğrafları incelemesiyle devam etti.Sergilenen fotoğrafların satışından elde edilecek gelirin Soma faciasında babasız kalan çocukların eğitimi için bağışlanacağı belirtildi.

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Perşembe - Haziran 19, 2014 19

Page 20: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

“CAMIN BÜYÜSÜ” SERGİYE YANSIDISanatçı Ayşegül Demir’in çalışmalarından oluşan, cam tezyinat sanatından seçkilerin sunulduğu “Camın Büyüsü” isimli süsleme sergisi, 09 - 15 Haziran tarihleri arasında Devlet Güzel Sanatlar Galerisi (Madam Ketty Evi)’nde sergilendi.

Ayşegül Demir kimdir?Çanakkale doğumlu olan Ayşegül Demir, sanat çalışmalarına Çan-akkale Kız Meslek Lisesi’nde aldığı el sanatları eğitimiyle başladı. 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji ve İdare Bölümü’nü bitirdi.Çanakkale Maliye Bakanlığı’ndan emekli olduktan sonra el sanatları çalışmalarına ağırlık verdi. 2010 ve 2011 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi’nde Seramik ve Cam Teknolojisi - transfer kursuna katıldı. Aynı yıl Katre Glass Jevellery’den Cam Boncuk ve Tasarım Kursunu tamamladı. Yurtiçi ve yurtdışında cam ocakları ve işleme merkezlerinde incelemelerde bulundu. 2012 ve 2013 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde Filato Yaldız Cam İşleme Eğitimi aldı. 2013 yılından bu yana da çalışmalarına Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde cam süsleme, desen, transfer, kumlama ve yaldız branşlarında devam etmekte. Ümraniye Belediyesi Samiha Ayver-di Kültür Merkezi’nde Cam Süsleme (Renkli Boyama ve Yaldız) çalışmalarını sürdürmektedir. Karma Sergileri2010 - Feshane Cam Süsleme Karma Sergisi (İstanbul)2011 - Türk kadınlar Birliği El Sanatları Karma Sergisi (Çanakkale)

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN20 Perşembe- Haziran 19, 2014

Page 21: Çanakkale İçinde KADIN #5
Page 22: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN22 Perşembe- Haziran 19, 2014

K A M P A N Y A L A R HAZİRAN AYI

ALİ SOLMAZÇarşı Cad. Tüm ürünlerde %30 indirim.

BALKAN HALIAynalı Çeşme Sokak Günde 1 TL’ye halı kampanyası.

CAHİT TİCARETKüçük Hamam Sokak Hasır çamaşır sepeti: 35 TL.

CAN MOBİLYATroya Cad. Yatak Odası takımı: 1100 TL.

CLASS MOBİLYATroya Cad. Yaz kampanyası. Köşe takımı: 850 TL.

COHALTDemircioğlu Cad. Tüm ürünlerde %50 indirim.

ÇAĞDAŞ GİYİMİnönü Cad. Kadın pantolon 49 TL.

DE FACTODemircioğlu Cad.1 alana 1 bedava.

DEĞER ÇORAP Demircioğlu Cad.2 adet kadın iç çamaşırı alana 3’ncü bedava.

DENİZ MOBİLYATroya Cad.Genç odası takımı: 995 TL.

DESTAN CONCEPTTroya Cad. Baza + Yatak + Başlık: 339 TL.

D’S DAMAT Değirmenlik SokakGömlek ürünlerinde %30 indirim.

ESİN KUNDURA Çarşı Cad.Tüm ayakkabılarda %20 indirim.

GÖK COLLECTION Yakup SokakDamatlık: 349 TL.

GÖZ OPTİKDemircioğlu Cad. Güneş gözlüklerinde %50 indirim.

GÖZDESPORİnönü Cad. Outlet mağazasında sürekli %50’ye varan indirimler.

GREYDER Demircioğlu Cad.Ayakkabı ürünlerinde %10-20-30 oranlarında indirim.

HALICIM Troya Cad.Tek kişilik baza: 99 TL.

İNCİÇarşı Cad. Tüm ürünlerde %20 indirim.

İKON İSTANBUL Çarşı Cad.Tüm ürünlerde %20 indirim.

İSKARPİNDeğirmenlik SokakErkek deri ayakkabı: 60 TL.

İSTİKBALTroya Cad.3’lü düğün paketi: 6657 TL.

JOURNEY Çarşı Cad.%50 indirim.

LINEA DECORTroya Cad. Teşhir ürünlerine özel indirim.

LORİS PARFÜMİnönü Cad. Parfüm ürünlerinde 5 TL kampanyası.

MODA SHOWDemircioğlu Cad. Tüm ürünlerde %15 indirim.

MOLAY TUHAFİYEKüçük Hamam Sokak4 adet çorap 5 TL.

OYUNCAK DÜNYASITroya Cad. Pilsan akülü kampanyası: %10 indirim.

ÖMÜR İÇ GİYİM Çarşı Cad.Tüm Sebamed ürünlerinde %40 indirim.

PADİŞAH Demircioğlu Cad.Halılarda %50 indirim.

PEMBE HAMİLE GİYİMDeğirmenlik Sokak %50 indirim.

PENTİDemircioğlu Cad.%50’ye varan idirimler.

RELAX MODE Demircioğlu Cad.Tüm ürünlerde %30 indirim.

ROYAL HALITroya Cad. Seri sonu halılarda %30 indirim.

SOBEDeğirmenlik SokakYeni sezon ürünlerinde %30 İndirim.

ŞİMAL Demircioğlu Cad.Tüm ürünlerde %50 indirim.

TUVBADemircioğlu Cad. Elbise ve t-shirtlerde %30 indirim.

YARDSDemircioğlu Cad.125 TL değerinde alışverişte 25 TL indirim.

YDS ACADEMY Aynalı Çeşme Sokak ÇOMÜ öğrencilerine %20 İndirim.

Sayfalarımızda yer alan kampanyalar ücretsiz yayınlanmaktadır. Siz de işletmenizin bir kampanyası varsa sonraki sayımızda yer alması için

(0286) 214 33 93 ya da 0530 329 72 17 telefon numaralarından bizimle iletişime geçebilirsiniz...

Page 23: Çanakkale İçinde KADIN #5

www.canakkaleicinde.com/kadin

ÇANAKKALE İÇİNDEİNTERAKTİF MEDYA REKLAM & TANITIM HİZMETLERİAdına Sahibi ve Yazıişleri Müdürü Onur Özer

15 günde bir yayınlanır. / Yıl: 1, Sayı: 519 Haziran 2014 / Fiyatı: 3 TLBASILDIĞI YER: YADA Grup Matbaa Tesisleri. Barbaros Mah. Şehit Gürol Cad. 136/B ÇANAKKALE İDARİ YER: Kemalpaşa Mah. Aslan Abla Sk. 8/1 ÇANAKKALETEL: (0 286) 214 33 93 & 0530 329 72 17

KATKIDA BULUNANLAR:ŞEBNEM GÖKSEL, GÜNEŞ PEHLİVAN, KATINA KARANIKOLA, ÖZDEN MELİS UĞUR, ELİF ÖZLEM GÜVEN, BİHTER BİLİR.

Abonelik Bilgileri: Yıllık 24 sayı yurtiçi abonelik bedeli KDV Dahil 60 TL’dir.

w w w . c a n a k k a l e i c i n d e . c o m / k a d i n

Çanakkale İçinde KADIN Gazetesi, Basın-Meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.

Sayfalarımızda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.

GÖKÇEADA’DA “ÖZGÜRLÜĞE ENGELSİZ DALIŞ PROJESİ”

JİMNASTİK ŞAMPİYONASI’NDA DERECE ALAN ÖZEL SPORCULAR

SPOR

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Avrupa Birliği’nin desteklediği Gökçeada’da “Özgürlüğe Engelsiz Dalış Projesi” kapsamında Türkiye’nin ilk engelliler dalış merkezi oluşturuldu. 50 engelli bir ay boyunca çeşitli dalış etkinlikleriyle sualtındaki dünyayı keşfedecek.Gökçeada Spor Kulübü tarafından yürütülen, Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu ve Marmara Üniversi-tesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nun katkı sunduğu Türkiye’nin ilk engelliler dalış merkezinin ve ‘Özgürlüğe Engelsiz Dalış Projesi’nin tanıtım toplantısı yapıldı. Toplantıya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü Proje Yöneticisi Arzu Gökerkek ile Gökçeada Spor Kulübü Başkanı Murat Suluoğlu, Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Birol Çotuk ile çok sayıda engelli sporcu katıldı. Toplantı sonunda engellilerin dalış etkinlikleri Gökçeada’nın Yıldızkoy’unda gerçekleştirildi. Proje kapsamında bölgede yaşayan ve 10 Şubat-15 Nisan tarihlerinde teorik dalış eğitim alan 50 engelli katılımcı bir ay bo-yunca donanımlı dalış sporuyla tanışacak ve uygulamalı eğitimler alacak. Alanında uzman çok sayıda dalgıç

tarafından yürütülecek uygulamalı eğitimlerinin sonunda Engellilerin Balık Tutma Şenlikleriyle projenin kapanış etkinlikleri gerçekleştirilecek. Türkiye’nin ilk engelliler dalış merkezinin kurulduğu proje 15 Ağustos’ta sona erecek.

Türkiye Özel Sporcular Federasyonu 2014 yılı faaliyet programında yer alan ve 02-04 Haziran 2014 tarihleri arasında Mersin İlinde gerçekleştirilen Türkiye Jimnas-tik Şampiyonasında derece alan sporcular Vali Yardımcısı Saim Eskioğlu’nu ziyaret etti.Şampiyonaya Çanakkale’yi temsilen katılan Özel Spor Kulübü sporcuları Serkan Beceren, Ecem Balkan, Melis Esen’e İdareci Güngör Sağır ve Antrenör Anıl Bıyıkoğlu nezaret etti. 12-16 yaş grubu arası Down Sendromlu Sporcular grubunda Grup 1’ncisi Serkan Beceren altın, aynı grupta 3’ncü Olan Ecem Balkan bronz madalya kazandı. Gösterdikleri başarı nedeniyle sporcuları kut-layan Vali Yardımcısı Saim Eskioğlu günün anısına spor-culara çeşitli hediyeler verdi.

ÇANAKKALE’DE RÜZGAR “SÖRF” VE “YELKEN” İÇİN ESTİTürkiye Yelken Federasyonu tarafından yelken ve sörf branşlarında 10-18 arası yaş gruplarında düzenlenen “Gençlik ve Spor Bakanlığı Kupası” yarışları Çanakkale Boğazı’nda tamamlandı.“İÇDAŞ 2. Su Sporları Şenliği” kapsamında Çanakkale’de ilk kez düzenlenen ve 01 Haziran’da başlayıp 06 Haziran’da sona eren yarışlarda büyük heyecan vardı. Aralarında Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin yelken ve rüzgar sörfü takımlarının da olduğu yarışlardaki kıyasıya rekabet yaşandı. Yelkende her iki kulüp sporcuları da toplamda 4′er madalyayı müzelerine götürürlerken, sörfte ise sarı-lacıvertliler 6 madalya ile ezeli rakibine karşı üstünlük sağladı. Galatasaray’ın sörfçüleri 5 madalya toplayabildi.

Yarışlara 55 rüzgar sörfü sporcusu ile 25 yelken sporcusu katıldı. İÇDAŞ Spor Kulübü’nden 7 yelken ve 8 sörf sporcusu mücadelelerde hazır bulundu. İÇDAŞ Spor Kulübü’nden rüzgar sörfünde Ayşe Zeynep Türkoğlu birincilik kürsüsüne çıkarak madalyasını aldı. Aynı yarışlarda İÇDAŞ’ın diğer sporcusu Duru Gündoğmuş ise üçüncülük madalyasını aldı. Erkeklerde ise Berkay Okumuş, rüzgar sörfünde kendi dalında ikincilik madalyasını kazandı.

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Perşembe - Haziran 19, 2014 23

Page 24: Çanakkale İçinde KADIN #5