3
160 ZAYIF Kahire 1357, I, 57; Yûsuf el-Kardâvî, Sünneti An- lamada Yöntem (trc. Bünyamin Erul), Ýstanbul 1991, s. 72, 88; a.mlf., el-Müntešå min Kitâbi’t- Ter³¢b ve’t-terhîb li’l-Mün×irî, Mansûre 1413/ 1993, I, 48-56; M. Nâsýrüddin el-Elbânî, Silsile- tü’l-e¼âdî¦i’²-²a£îfe ve’l-mev²û£a, Riyad 1992, III, 25; Abdülazîz b. Abdurrahman el-Useym, Ta¼š¢- šu’l-šavl bi’l-£amel bi’l-¼adî¦i’²-²a£îf, Riyad 1412/1992, s. 55-56; Subhî es-Sâlih, Hadîs Ýlim- leri ve Hadîs Istýlahlarý (trc. M. Yaþar Kandemir), Ýstanbul 1997, s. 169-170; M. Accâc el-Hatîb, U½û- lü’l-¼adî¦, Cidde 1417/1997, s. 359-371; Sala- hattin Polat, Hadis Araþtýrmalarý, Ýstanbul 2003, s. 133-136; Ayþe Esra Aðýrakça Þahyar, “Zayýf Hadisle Fezâil Konusunda Amel Edilebilirlik Fik- rinin Doðuþu ve Geliþimi”, Hadis Tetkikleri Der- gisi, I/1, Ýstanbul 2003, s. 31-49; Jonathan A. C. Brown, “Even If It is Not True It’s True: Un- reliable Hadýths in Sunni Islam”, Islamic Law and Society, XVIII/1, Leiden 2011, s. 1-52; T. W. Juynbol, “Hadis”, ÝA, V/1, s. 50-52; Ahmed M. Nûr Seyf, “Duafâ ve Metrûkîn”, DÝA, IX, 540; M. Yaþar Kandemir, “Hadis”, a.e., XV, 56; Ferhat Ko- ca, “Hanbelî Mezhebi”, a.e., XV, 534; Ayhan Teki- neþ, “Ýlelü’l-hadîs”, a.e., XXII, 85-86; Abdülhâdî el-Fazlî, “Usûlü’l-hadîþ”, Dâßiretü’l-ma£ârifi’l-Ýslâ- miyyeti’þ-Þî£iyye (haz. Hasan el-Emîn), Beyrut 1423/2002, V, 5-94. Mahmut Demir ÿMehmet Emin Özafþar ZÂYÎÇE (bk. ZÂYÝRÇE). ˜ ZÂYÝRÇE ( »א ) Yýldýzlarýn hareket ve konumlarýný gösteren cetvel, bu tür cetvellere dayanarak istikbali keþfetme yöntemi. ˜ Bir görüþe göre zâyirçe (zâîrçe) Arapça zevr (ziyaret) kökünden türeyen zâir (zi- yaret eden, ziyaretçi) kelimesinin sonuna Farsça küçültme eki “-çe”nin getirilmesi, bir baþka görüþe göre zâir ile câe (geldi) fiilinin birleþtirilmesi suretiyle oluþmuþ, bir diðer telakkiye göre ise Farsça zîç kelime- sinden zâyîçe þeklinde türetilmiþ olup ba- zý bölgelerde zâyirçe biçiminde telaffuz edilmiþtir. Zâyirçe ve zâyîçe zaman zaman eþ anlamlý gibi kullanýlmýþ, bazan birinci- si astronomi, ikincisi astrolojinin karþýlýðý kabul edilmiþtir. Terim olarak yýldýzlarýn belli bir zamandaki yerlerini ve durumla- rýný gösteren cetveli, yýldýzlarýn ve burçla- rýn vaziyet ve hareketlerinden hüküm çý- karýp geleceði keþfetme yöntemini ifade eder. Zâyirçe, yýldýzlarýn vaziyet ve hareketle- riyle sürat ve istikametlerini hesaplayan zîç ilminden faydalanýlmasý ve gökyüzü- nün horoskopik haritasýnýn oluþturulma- sýyla yapýlýr. Arzýn yörüngesine paralel þe- kilde devreden, yaklaþýk 18 derece geniþ- liðindeki bir daireden meydana gelen bu cetvel 30’ar derecelik eþit kýsýmlara ayrý- lýr. Bu kýsýmlarýn her biri yýlýn bir ayýna te- kabül eden bir burcu temsil eder. Günü- müz astrologlarýnýn çoðu, Batlamyus’un Tetrabiblos adlý eserinde yer alan ve son- suz çeþitlemesi bulunan temel horoskopi- yi kullanmaktadýr. Yerin dönme ekseni bir topaç gibi yavaþça “kafa salladýðýndan” yýldýzlar her yýl ayný noktaya dönmez. Do- layýsýyla belli bir yýldýzýn konumu uzun bir süre boyunca ölçüldüðünde bunun gök- yüzü düzleminde geriye doðru kaydýðý gö- rülür. Astrologlara göre gök cisimleriyle insanlar arasýnda etkileme-etkilenme iliþ- kisi söz konusu olup her burcun bir özel- liði bulunmakta ve kiþi hangi burcun tesi- ri altýnda doðarsa onun tabiat ve mizacýna sahip olmaktadýr. Meselâ hamelin (koç burcu) etkisi altýnda doðanlar maðrur, çalýþkan, kuvvetli ve saldýrgan; seretanýn (yengeç) etkisi altýnda doðanlar tembel ve kibirli olur. Maðrib tertibi üzere olan ebced harf- lerinin ve bugünkü Arap sayýlarýný teþkil eden Hint rakamlarýnýn deðerleri kullaný- larak hazýrlanan zâyirçelerin en meþhuru, Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ca‘fer es-Sebtî’ye (ö. 601/1205) nisbet edilen ve kelimeler arasýndaki harf iliþkilerine dayanýlarak so- rulardan cevap çýkarma yöntemiyle ger- çekleþtirilen zâyirçe-i Sebtî’dir (zâyirçetü’l- âlem; bk. DÝA, XXXVI, 260-261). Bu zâyirçe birbirine paralel bazý dairelerden meyda- na gelmekte ve her biri on iki burç sayý- sýnca merkezden muhite geçen çizgilerle on ikiye ayrýlmaktadýr. Her çizginin üzerin- de baþýndan sonuna kadar harfler ve sa- yýlar bulunur. Ýçinde ve daireler arasýnda ilimlerin adlarý ve oluþlarýn yerleri yazýlý- dýr. Zâyirçenin arkasýnda uzunluk, geniþ- lik (tûl, arz) bakýmýndan birbirini kesen çiz- gilerden meydana gelen bir cetvel mev- cut olup geniþliði 55, uzunluðu 131 hâneyi içerir. Bu hânelerin bazýsýnda sayý, bazý- sýnda harfler vardýr, bir kýsmý ise boþtur. Zâyirçenin etrafýnda ondan arzu edilen so- nucun çýkarýlmasýnýn biçimini anlatan “Ka- sîde-i Lâmiyye” yer alýr. Ancak Maðrib’de gaybdan haber verdiði ileri sürülen Mâlik b. Vüheyb’e ait olan kasidenin içerdiði be- yitler bilmece gibidir. Ýbn Haldûn bu cet- velin yapýlýþý ve kullanýlýþý hakkýnda bilgi ve- rir. Levhanýn ön yüzünde zodyak ve diðer takým yýldýzlarý için bölünmüþ, ayný mer- kezli bir daire sistemi vardýr (bk. Þekil). Anlam ve Yorum (Ýstanbul 2011). Bu ko- nuda yapýlmýþ derleme türü çalýþmalar ara- sýnda ise þunlar zikredilebilir: R. Mah- mûd Îsâ, el-E¼âdî¦ü’²-²a£îfe fî Silsileti’l- e¼âdî¦i’½-½a¼î¼a ve’stidrâkü mâ fâte eþ-ÞeyÅ Mu¼ammed Nâ½ýruddîn el-El- bânî (Hartum 1407); Abdurrahman Abdül- hâlik, E¦erü’l-e¼âdî¦i’²-²a£îfe ve’l-mev- ²û£a fi’l-£aš¢de (Küveyt 1985); Zekeriyyâ b. Gulâm Kadir el-Pâkistânî, el-E¼âdî¦ü’Š- Šý£âf ve’l-mev²û£ât fi’l-esmâß ve’½-½ýfât (Beyrut 2001); Muhammed el-Hût, ¥üs- nü’l-e¦er fîmâ fîhi ²a£fün ve’Åtilâfün min ¼adî¦in ve Åaberin ve e¦er (Bey- rut, ts.); Ebû Ýshak el-Huveynî el-Eserî, en-Nâfile fi’l-e¼âdî¦i’²-²a£îfe ve’l-bâ- ¹ýla (Tanta 1988); Nâsýrüddin el-Elbânî, Silsiletü’l-e¼âdî¦i’²-²a£îfe ve’l-mev²û£a ve e¦eruhe’s-seyyißü fi’l-ümme (Riyad 1992). BÝBLÝYOGRAFYA : Þâfiî, er-Risâle (nþr. Ahmed M. Þâkir), Kahire 1417/1997, s. 139-140; Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Risâletü Ebî Dâvûd ilâ ehli Mekke fî va½fi Sü- nenih (nþr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1417/ 1997, s. 37-38; Hattâbî, Me£âlimü’s-Sünen (nþr. Abdüsselâm Abdüþþâfî Muhammed), Beyrut 1411/1991, I, 6; Hâkim en-Nîsâbûrî, Ma£rifetü £ulûmi’l-¼adî¦, Beyrut 1980, s. 58, 61; Hatîb el- Baðdâdî, el-Kifâye, Beyrut 1409/1988, s. 134, 162; Ebü’l-Ferec Ýbnü’l-Cevzî, el-Mev²û£ât (nþr. Nureddin Boyacýlar), Riyad 1418/1997, I, 14, 138; Ýbnü’s-Salâh, £Ulûmü’l-¼adî¦, s. 34, 41, 98, 103- 104; Nevevî, el-Mecmû£ (nþr. Mahmûd Mitrahî), Beyrut 1417/1996, I, 63; Takýyyüddin Ýbn Tey- miyye, Mecmû£u fetâvâ, Kahire 1404, XVIII, 23, 25, 248-249; Bedreddin ez-Zerkeþî, en-Nüket £alâ Mušaddimeti Ýbni’½-Øalâ¼ (nþr. Zeynelâbidîn b. Muhammed Bellâ Füreyc), Riyad 1419/1998, I, 322, 395; II, 253, 308 vd.; Ýbnü’l-Mülakkýn, el- Mušni £ fî £ulûmi’l-¼adî¦ (nþr. Abdullah b. Yûsuf el-Cüdey‘), Ýhsâ 1413/1992, s. 104; Zeynüddin el- Irâký, et-Tašyîd ve’l-î²â¼, Beyrut 1350, s. 10, 49; Ýbn Hacer el-Askalânî, Nüzhetü’n-na¾ar fî tav²î¼i NuÅbeti’l-fiker (nþr. Abdullah b. Dayfullah er-Ru- haylî), Riyad 1422/2001, s. 97-107; a.mlf., Fet- ¼u’l-bârî (nþr. Muhibbüddin el-Hatîb v.dðr.), Bey- rut 1379, V, 372; Þemseddin es-Sehâvî, el-Æav- lü’l-bedî£ fi’½-½alât £ale’l-¼abîbi’þ-þefî£, Beyrut, ts. (Dârü’r-Reyyân li’t-türâs), s. 255-258; a.mlf., Fet¼u’l-mu³¢¦, Beyrut 1403/1983, I, 288-289; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nþr. Abdülvehhâb Abdül- latîf), Beyrut 1401, I, 179; Ali el-Karî, el-Esrârü’l- merfû£a fî aÅbâri’l-mev²û£a (nþr. Muhammed es- Sabbâð), Beyrut 1406/1987, s. 35; M. Murtazâ ez-Zebîdî, Bül³atü’l-erîb (nþr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1408, s. 190; Þevkânî, el-Fevâßi- dü’l-mecmû£a (nþr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Mu- allimî), Beyrut, ts. (Dârü’l-mektebeti’l-ilmiyye), s. 283; Leknevî, el-Ecvibetü’l-fâ²ýla (nþr. Abdülfet- tâh Ebû Gudde), Halep 1384/1964, s. 37, 51-55, 77 vd.; Cemâleddin el-Kasýmî, Æavâ£idü’t-ta¼dî¦ (nþr. M. Behcet el-Baytâr), Beyrut 1414/1993, s. 112, 116; Tâhir el-Cezâirî, Tevcîhü’n-na¾ar (nþr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Halep 1416/1995, I, 178; Keþmîrî, Fey²ü’l-bârî £alâ Øa¼î¼i’l-BuÅârî,

cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 2020. 9. 17. · suz çeþitlemesi bulunan temel horoskopi-yi kullanmaktadýr. Yerin dönme ekseni bir topaç gibi yavaþça kafa salladýðýndan

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 2020. 9. 17. · suz çeþitlemesi bulunan temel horoskopi-yi kullanmaktadýr. Yerin dönme ekseni bir topaç gibi yavaþça kafa salladýðýndan

160

ZAYIF

Kahire 1357, I, 57; Yûsuf el-Kardâvî, Sünneti An-lamada Yöntem (trc. Bünyamin Erul), Ýstanbul1991, s. 72, 88; a.mlf., el-Müntešå min Kitâbi’t-Ter³¢b ve’t-terhîb li’l-Mün×irî, Mansûre 1413/1993, I, 48-56; M. Nâsýrüddin el-Elbânî, Silsile-tü’l-e¼âdî¦i’²-²a£îfe ve’l-mev²û£a, Riyad 1992, III,25; Abdülazîz b. Abdurrahman el-Useym, Ta¼š¢-šu’l-šavl bi’l-£amel bi’l-¼adî¦i’²-²a£îf, Riyad1412/1992, s. 55-56; Subhî es-Sâlih, Hadîs Ýlim-leri ve Hadîs Istýlahlarý (trc. M. Yaþar Kandemir),Ýstanbul 1997, s. 169-170; M. Accâc el-Hatîb, U½û-lü’l-¼adî¦, Cidde 1417/1997, s. 359-371; Sala-hattin Polat, Hadis Araþtýrmalarý, Ýstanbul 2003,s. 133-136; Ayþe Esra Aðýrakça Þahyar, “ZayýfHadisle Fezâil Konusunda Amel Edilebilirlik Fik-rinin Doðuþu ve Geliþimi”, Hadis Tetkikleri Der-gisi, I/1, Ýstanbul 2003, s. 31-49; Jonathan A.C. Brown, “Even If It is Not True It’s True: Un-reliable Hadýths in Sunni Islam”, Islamic Lawand Society, XVIII/1, Leiden 2011, s. 1-52; T. W.Juynbol, “Hadis”, ÝA, V/1, s. 50-52; Ahmed M.Nûr Seyf, “Duafâ ve Metrûkîn”, DÝA, IX, 540; M.Yaþar Kandemir, “Hadis”, a.e., XV, 56; Ferhat Ko-ca, “Hanbelî Mezhebi”, a.e., XV, 534; Ayhan Teki-neþ, “Ýlelü’l-hadîs”, a.e., XXII, 85-86; Abdülhâdîel-Fazlî, “Usûlü’l-hadîþ”, Dâßiretü’l-ma£ârifi’l-Ýslâ-miyyeti’þ-Þî£iyye (haz. Hasan el-Emîn), Beyrut1423/2002, V, 5-94.

Mahmut Demir

ÿMehmet Emin Özafþar

– —ZÂYÎÇE

(bk. ZÂYÝRÇE).˜ ™

– —ZÂYÝRÇE%א��«/ ) )

Yýldýzlarýn hareket ve konumlarýnýgösteren cetvel,

bu tür cetvellere dayanarakistikbali keþfetme yöntemi.

˜ ™

Bir görüþe göre zâyirçe (zâîrçe) Arapçazevr (ziyaret) kökünden türeyen zâir (zi-yaret eden, ziyaretçi) kelimesinin sonunaFarsça küçültme eki “-çe”nin getirilmesi,bir baþka görüþe göre zâir ile câe (geldi)fiilinin birleþtirilmesi suretiyle oluþmuþ, birdiðer telakkiye göre ise Farsça zîç kelime-sinden zâyîçe þeklinde türetilmiþ olup ba-zý bölgelerde zâyirçe biçiminde telaffuzedilmiþtir. Zâyirçe ve zâyîçe zaman zamaneþ anlamlý gibi kullanýlmýþ, bazan birinci-si astronomi, ikincisi astrolojinin karþýlýðýkabul edilmiþtir. Terim olarak yýldýzlarýnbelli bir zamandaki yerlerini ve durumla-rýný gösteren cetveli, yýldýzlarýn ve burçla-rýn vaziyet ve hareketlerinden hüküm çý-karýp geleceði keþfetme yöntemini ifadeeder.

Zâyirçe, yýldýzlarýn vaziyet ve hareketle-riyle sürat ve istikametlerini hesaplayanzîç ilminden faydalanýlmasý ve gökyüzü-

nün horoskopik haritasýnýn oluþturulma-sýyla yapýlýr. Arzýn yörüngesine paralel þe-kilde devreden, yaklaþýk 18 derece geniþ-liðindeki bir daireden meydana gelen bucetvel 30’ar derecelik eþit kýsýmlara ayrý-lýr. Bu kýsýmlarýn her biri yýlýn bir ayýna te-kabül eden bir burcu temsil eder. Günü-müz astrologlarýnýn çoðu, Batlamyus’unTetrabiblos adlý eserinde yer alan ve son-suz çeþitlemesi bulunan temel horoskopi-yi kullanmaktadýr. Yerin dönme ekseni birtopaç gibi yavaþça “kafa salladýðýndan”yýldýzlar her yýl ayný noktaya dönmez. Do-layýsýyla belli bir yýldýzýn konumu uzun birsüre boyunca ölçüldüðünde bunun gök-yüzü düzleminde geriye doðru kaydýðý gö-rülür. Astrologlara göre gök cisimleriyleinsanlar arasýnda etkileme-etkilenme iliþ-kisi söz konusu olup her burcun bir özel-liði bulunmakta ve kiþi hangi burcun tesi-ri altýnda doðarsa onun tabiat ve mizacýnasahip olmaktadýr. Meselâ hamelin (koçburcu) etkisi altýnda doðanlar maðrur,çalýþkan, kuvvetli ve saldýrgan; seretanýn(yengeç) etkisi altýnda doðanlar tembelve kibirli olur.

Maðrib tertibi üzere olan ebced harf-lerinin ve bugünkü Arap sayýlarýný teþkileden Hint rakamlarýnýn deðerleri kullaný-larak hazýrlanan zâyirçelerin en meþhuru,Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ca‘fer es-Sebtî’ye(ö. 601/1205) nisbet edilen ve kelimelerarasýndaki harf iliþkilerine dayanýlarak so-rulardan cevap çýkarma yöntemiyle ger-çekleþtirilen zâyirçe-i Sebtî’dir (zâyirçetü’l-âlem; bk. DÝA, XXXVI, 260-261). Bu zâyirçebirbirine paralel bazý dairelerden meyda-na gelmekte ve her biri on iki burç sayý-sýnca merkezden muhite geçen çizgilerleon ikiye ayrýlmaktadýr. Her çizginin üzerin-de baþýndan sonuna kadar harfler ve sa-yýlar bulunur. Ýçinde ve daireler arasýndailimlerin adlarý ve oluþlarýn yerleri yazýlý-dýr. Zâyirçenin arkasýnda uzunluk, geniþ-lik (tûl, arz) bakýmýndan birbirini kesen çiz-gilerden meydana gelen bir cetvel mev-cut olup geniþliði 55, uzunluðu 131 hâneyiiçerir. Bu hânelerin bazýsýnda sayý, bazý-sýnda harfler vardýr, bir kýsmý ise boþtur.Zâyirçenin etrafýnda ondan arzu edilen so-nucun çýkarýlmasýnýn biçimini anlatan “Ka-sîde-i Lâmiyye” yer alýr. Ancak Maðrib’degaybdan haber verdiði ileri sürülen Mâlikb. Vüheyb’e ait olan kasidenin içerdiði be-yitler bilmece gibidir. Ýbn Haldûn bu cet-velin yapýlýþý ve kullanýlýþý hakkýnda bilgi ve-rir. Levhanýn ön yüzünde zodyak ve diðertakým yýldýzlarý için bölünmüþ, ayný mer-kezli bir daire sistemi vardýr (bk. Þekil).

Anlam ve Yorum (Ýstanbul 2011). Bu ko-nuda yapýlmýþ derleme türü çalýþmalar ara-sýnda ise þunlar zikredilebilir: R. Mah-mûd Îsâ, el-E¼âdî¦ü’²-²a£îfe fî Silsileti’l-e¼âdî¦i’½-½a¼î¼a ve’stidrâkü mâ fâteeþ-ÞeyÅ Mu¼ammed Nâ½ýruddîn el-El-bânî (Hartum 1407); Abdurrahman Abdül-hâlik, E¦erü’l-e¼âdî¦i’²-²a£îfe ve’l-mev-²û£a fi’l-£aš¢de (Küveyt 1985); Zekeriyyâb. Gulâm Kadir el-Pâkistânî, el-E¼âdî¦ü’Š-Šý£âf ve’l-mev²û£ât fi’l-esmâß ve’½-½ýfât(Beyrut 2001); Muhammed el-Hût, ¥üs-nü’l-e¦er fîmâ fîhi ²a£fün ve’Åtilâfünmin ¼adî¦in ve Åaberin ve e¦er (Bey-rut, ts.); Ebû Ýshak el-Huveynî el-Eserî,en-Nâfile fi’l-e¼âdî¦i’²-²a£îfe ve’l-bâ-¹ýla (Tanta 1988); Nâsýrüddin el-Elbânî,Silsiletü’l-e¼âdî¦i’²-²a£îfe ve’l-mev²û£ave e¦eruhe’s-seyyißü fi’l-ümme (Riyad1992).

BÝBLÝYOGRAFYA :

Þâfiî, er-Risâle (nþr. Ahmed M. Þâkir), Kahire1417/1997, s. 139-140; Ebû Dâvûd es-Sicistânî,Risâletü Ebî Dâvûd ilâ ehli Mekke fî va½fi Sü-nenih (nþr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1417/1997, s. 37-38; Hattâbî, Me£âlimü’s-Sünen (nþr.Abdüsselâm Abdüþþâfî Muhammed), Beyrut1411/1991, I, 6; Hâkim en-Nîsâbûrî, Ma£rifetü£ulûmi’l-¼adî¦, Beyrut 1980, s. 58, 61; Hatîb el-Baðdâdî, el-Kifâye, Beyrut 1409/1988, s. 134,162; Ebü’l-Ferec Ýbnü’l-Cevzî, el-Mev²û£ât (nþr.Nureddin Boyacýlar), Riyad 1418/1997, I, 14, 138;Ýbnü’s-Salâh, £Ulûmü’l-¼adî¦, s. 34, 41, 98, 103-104; Nevevî, el-Mecmû£ (nþr. Mahmûd Mitrahî),Beyrut 1417/1996, I, 63; Takýyyüddin Ýbn Tey-miyye, Mecmû£u fetâvâ, Kahire 1404, XVIII, 23,25, 248-249; Bedreddin ez-Zerkeþî, en-Nüket £alâMušaddimeti Ýbni’½-Øalâ¼ (nþr. Zeynelâbidîn b.Muhammed Bellâ Füreyc), Riyad 1419/1998, I,322, 395; II, 253, 308 vd.; Ýbnü’l-Mülakkýn, el-Mušni£ fî £ulûmi’l-¼adî¦ (nþr. Abdullah b. Yûsufel-Cüdey‘), Ýhsâ 1413/1992, s. 104; Zeynüddin el-Irâký, et-Tašyîd ve’l-î²â¼, Beyrut 1350, s. 10, 49;Ýbn Hacer el-Askalânî, Nüzhetü’n-na¾ar fî tav²î¼iNuÅbeti’l-fiker (nþr. Abdullah b. Dayfullah er-Ru-haylî), Riyad 1422/2001, s. 97-107; a.mlf., Fet-¼u’l-bârî (nþr. Muhibbüddin el-Hatîb v.dðr.), Bey-rut 1379, V, 372; Þemseddin es-Sehâvî, el-Æav-lü’l-bedî£ fi’½-½alât £ale’l-¼abîbi’þ-þefî£, Beyrut,ts. (Dârü’r-Reyyân li’t-türâs), s. 255-258; a.mlf.,Fet¼u’l-mu³¢¦, Beyrut 1403/1983, I, 288-289;Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nþr. Abdülvehhâb Abdül-latîf), Beyrut 1401, I, 179; Ali el-Karî, el-Esrârü’l-merfû£a fî aÅbâri’l-mev²û£a (nþr. Muhammed es-Sabbâð), Beyrut 1406/1987, s. 35; M. Murtazâez-Zebîdî, Bül³atü’l-erîb (nþr. Abdülfettâh EbûGudde), Beyrut 1408, s. 190; Þevkânî, el-Fevâßi-dü’l-mecmû£a (nþr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Mu-allimî), Beyrut, ts. (Dârü’l-mektebeti’l-ilmiyye), s.283; Leknevî, el-Ecvibetü’l-fâ²ýla (nþr. Abdülfet-tâh Ebû Gudde), Halep 1384/1964, s. 37, 51-55,77 vd.; Cemâleddin el-Kasýmî, Æavâ£idü’t-ta¼dî¦(nþr. M. Behcet el-Baytâr), Beyrut 1414/1993, s.112, 116; Tâhir el-Cezâirî, Tevcîhü’n-na¾ar (nþr.Abdülfettâh Ebû Gudde), Halep 1416/1995, I,178; Keþmîrî, Fey²ü’l-bârî £alâ Øa¼î¼i’l-BuÅârî,

Page 2: cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 2020. 9. 17. · suz çeþitlemesi bulunan temel horoskopi-yi kullanmaktadýr. Yerin dönme ekseni bir topaç gibi yavaþça kafa salladýðýndan

161

biatlýdýr. Ardýndan ebced harfleri ayný iþ-lemle alt alta gruplandýrýlmýþ, dört grup-tan her birine ait yediþer harf belirlenmiþ-tir. Abbâsî halifelerinden özellikle Me’mûndevrinde birçok kiþi bu konuyla ilgilenipeser yazmýþtýr. Bunlardan biri olan EbûMa‘þer Ca‘fer b. Muhammed baþlangýç-ta hadis ehlinden iken kýrk yedi yaþýndansonra ilm-i nücûma merak sarýp bu ilmiöðrenmiþ ve 272 (886) yýlýnda 100 yaþýnýaþkýn olarak Vâsýt’ta ölmüþtür. Ýbnü’n-Ne-dîm el-Fihrist’te (s. 336) astroloji ve zâ-yirçe hakkýnda þu eserleri zikreder: Kitâ-bü’l-MedÅali’l-kebîr, Kitâbü’l-MedÅa-li’½-½a³¢r, Kitâbü Zîci’l-hezârât, Kitâ-bü’l-Mevâlîdi’l-kebîr, Kitâbü Heyßeti’l-felek ve’Åtilâfi ¹ulû£ihî, Kitâbü’l-Æýrâ-nât, Kitâbü’l-ÝÅtiyârât £alâ menâzili’l-šamer, Kitâbü Zâßircâti’l-intihâßât ve’l-memerrât. Harfleri insan topluluklarýnabenzeten Muhyiddin Ýbnü’l-Arabî insanlargibi onlarýn da resul, âlim, zengin-fakir,þakî-saîd ve avamdan olanlarýnýn bulundu-ðunu iddia etmiþtir. Meselâ elif, dâl, râ vevâv harflerinin resulleri; zâl ve zâ harfle-rinin râsih âlimleri; bâ, sîn ve tâ harfleri-nin sâlihleri; hâ, sâd ve lâm harflerinin að-niyâyý; yâ, tâ, kâf harflerinin fukarayý; sâve þîn harflerinin eþkýyayý, geri kalanlarýnda avamý temsil ettiðini, ayrýca sayýlarýnerkek ve diþilerinin olduðunu kaydetmek-tedir (Ahmed Mûsâ ez-Zerkavî, s. 72-74).

Zâyirçenin onu öðrenip gereðiyle ameledene sonsuz itibar ve þeref kazandýrdý-

ðýný söyleyen Ahmed b. Ali el-Bûnî bununfal vb. þekillerde yapýlan (müstear), dört-lü veya altýlý vefkler vasýtasýyla yapýlan (ba-sit) ve þiir vezinlerine dayanýp nazým üze-rinden yapýlaný (recezî) olmak üzere üç çe-þidinin bulunduðunu kaydeder (bk. bibl.).Ahmed Mûsâ ez-Zerkavî el-Felekî er-Ri-sâle fi’z-zâyirce adlý eserinde (s. 71) zâ-yirçenin bütün türlerini bu risâlede top-ladýðýný, onu okuyanýn baþka bir esere ih-tiyaç duymayacaðýný ileri sürer. Harflerinkendi hallerinde baþka bir âlemi ifade et-tiklerini, sýr ve havaslarýnýn olduðunu, ba-zýlarýnýn þuursuz canlýlar, bazýlarýnýn iseþuurlular üzerinde etkide bulunduðunu id-dia eder ve aralarýndaki iliþkinin mýknatýs-la demir arasýndaki çekim iliþkisine benze-diðini söyler.

Osmanlýlar’da yýldýzlara bakmak ve gökcisimlerinin yerlerini gösteren cetveller ha-zýrlamak suretiyle insanlarýn kaderini bil-meye çalýþanlara müneccim denilirdi. Bun-lar üç farklý sistemle çalýþýrlardý. 1. Mesâil:Kayýp ve hýrsýzlýk gibi günlük hayatta rast-lanan olaylarý tesbit etmek için yapýlýr. 2. Ýh-tiyârât: Buna padiþahýn tahta çýkmasý, sa-vaþ açma, sefere çýkma, düðün vb. önem-li iþler için en uygun zamaný (eþref-i sâat)belirlemek için baþvurulurdu. 3. Doðumgününün esas alýnmasý: Doðum anýndagökkürenin gösterdiði manzaranýn yenidoðan bebeðin kaderini etkileyeceði dü-þüncesinden hareketle oluþturulan bir sis-temdi. Maðribli astrolog Ahmed Mûsa ez-Zerkavî, zâyirçeyi konu edindiði risâlesin-de dört deðiþik türüne yer verdikten son-ra bunlarýn her biri hakkýnda açýklamalaryapar (a.g.e., s. 77-87).

Týlsým, ilm-i ahkâm-ý nücûm ve zâyirçegibi yöntemler, canlý olduðuna inanýlan fe-leklerin ruhaniyetinden faydalanmak su-retiyle yeryüzünde tasarrufta bulunma sis-temlerine dayanýr. Bu sebeple yýldýz veburçlarýn konum ve hareketleriyle insan-larýn tabiat ve mizaçlarý arasýnda irtibatkurulur. Bu yönteme baþvuranlar nefislerigüçlendirmek üzere riyâzet yapýlmasýnýgerekli görürler. Ancak böylelerinin yap-týðý riyâzet çoðu zaman din bakýmýndanolumsuz, hatta küfür diye nitelendirilebi-lecek bazý söz ve temrinleri içerir. Çünkübu gibiler Allah yerine yýldýzlarý etkili sa-yar, onlara dua eder, insan fiillerini onla-rýn konum ve hareketlerine baðlarlar. Ken-dilerine “ehl-i esmâ” adý veren bazý kiþilerise bu yöntemle deðil Kur’an ve hadisler-den seçilen dua ve zikirlerle tasarruftabulunmayý tercih ederler. Bunlar, mücâ-

Zâyirçenin arka planýný meydana getirençok eski bir geçmiþe sahip bulunan astro-loji özellikle Mezopotamya’da yaygýn birkullaným alanýna sahipti. Kadîm tarihinönemli milletlerinden Keldânîler, Harranve Irak’ýn berrak semasý altýnda ilm-i ah-kâm-ý nücûmun temelini atmýþlardý. Buyöntemin Araplar’a buradan geçtiði tah-min edilmektedir. Ýslâm’ýn ilk dönemindemüslümanlar arasýnda zâyirçe, astroloji,esrâr-ý hurûf vb. uygulamalar yoktu. Ýslâmdünyasýnda bu tür uygulamalar Bâtýniy-ye’nin ve gulât-ý mutasavvifenin zuhurun-dan sonra görülmeye baþlanmýþtýr. Sözkonusu akýmlar bu yollarla idrak perdesi-nin açýldýðýný, ellerinde birtakým olaðan üs-tü olaylarýn zuhur ettiðini ve unsurlar âle-minde tasarrufta bulunduklarýný iddia et-miþ, yazdýklarý kitaplar da feleklerin ve yýl-dýzlarýn ruhlarýnýn ilâhî isimlerdeki kemal-den zuhur ettiðini, harflerin tabiat ve sýr-larýnýn isim ve kelimelere, bunlarýn da kâ-inatta müþahede edilen düzene geçtiðiniileri sürmüþtür. Esrâr-ý hurûf böylece or-taya çýkmýþtýr. Daha sonra bu ilimle uðra-þanlar sýrlý harflerdeki sihirli tasarrufun se-bebini tesbitte fikir ayrýlýðýna düþmüþtür.Bazýlarý bu sýrrý harflerin terkibindeki mi-zaca baðlayýp unsurlar gibi harfleri de ta-biatlarý itibariyle dört sýnýfa ayýrmýþ, un-surlardaki tabiatlardan her birini harfler-den bir sýnýfa tahsis etmiþtir. Böylece harf-ler ateþ, hava, su ve toprak tabiatlý olaraktaksim edilmiþtir. Buna göre “ebced”dekielif ateþ, be hava, cîm su, dâl toprak ta-

ZÂYÝRÇE

44. CÝLT 2. FASÝKÜL (271) 5. Forma / 2. Kontrol16 Eylül 2013

Ýbn Haldûn’un

Mušaddimeadlý eserinin

Ahmed

Cevdet Paþa

tercümesinde

yer alan

zâyirçe-i

âlemin açýk

ve kapalý

þekli

Page 3: cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 2020. 9. 17. · suz çeþitlemesi bulunan temel horoskopi-yi kullanmaktadýr. Yerin dönme ekseni bir topaç gibi yavaþça kafa salladýðýndan

162

ZÂYÝRÇE

tâh es-Seyyid et-Tûhî, ez-Zâyircetü’l-hendesiy-ye fî keþfi’l-esrâri’l-Åafiyye, Beyrut 1411/1991,s. 7; a.mlf., Zâyircetü’t-TûÅî el-Felekî, Beyrut,ts. (Mektebetü’s-sekafe), s. 7-14; Ayþe Duvarcý,Türkiye’de Falcýlýk Geleneði ile Bu Konuda ÝkiEser: Risâle-i Falnâme li-Ca‘fer-i Sâdýk ve Tefeül-nâme, Ankara 1993, s. 23-25; J. Ruska, “Vefk”,ÝA, XIII, 256-258; a.mlf., “Zayirce”, a.e., XIII, 476-477; Yusuf Þevki Yavuz, “Fahreddin er-Râzî”, DÝA,XII, 94; Reþat Öngören, “Sebtî, Ahmed b. Ca‘fer”,a.e., XXXVI, 260-261.

ÿÝlyas Çelebi

– —ZEÂMET( ����� )

Osmanlý timar sisteminde20.000 akçeden fazla

dirlik tasarrufuna verilen ad.˜ ™

Osmanlý askerî teþkilâtý terminolojisin-de genel olarak askerî hizmette bulunan-lara verilen, 20.000 ile 100.000 akçe ara-sýndaki dirlikleri ifade eder. Bu dirlikleritasarruf eden kimselere zaîm denilir. Os-manlý kanunnâmelerinde þöyle tarif edi-lir: “Zeâmet þuna derler ki kâmil yirmi binakçelik üzere veyahut daha ziyade ile birkimseye berat olmuþ ola. Yirmi binden birakçe eksik olsa ona zeâmet denilmez, ti-mar denilir. Zira zeâmet ekseri haddi yüzbin ve ekalli kâmil yirmi bindir” (Sofyalý AliÇavuþ Kanunnâmesi, s. 79). Ayrýca Dîvân-ýHümâyun’da görev yapan bürokratlara vesavaþlarda büyük yararlýlýk gösterenleretahsis edildiði eklenir. Zeâmetin idarî birmýntýka anlamý da vardýr (meselâ Trabzonbölgesinde “Zeâmet-i Kürtün” adlý idarîbirim). Bu þekliyle, “timar sistemi içindezeâmet sahibine tâbi olan timarlý sipahi-lerinin topluca bulunduðu askerî ve idarîbölge” demektir. Zeâmet kelimesine II. Mu-rad dönemine ait bugüne ulaþan defter-lerde rastlanmaz. Bu defterlerde 20.000akçe ile 100.000 akçe arasýndaki birçokdirlik has veya timar olarak adlandýrýlmýþ-týr. Ancak zaîm tabiri kullanýlýr. Timurhi-sar ve Pirlepe bölgelerinde iki zaîmin ondört cebelü ile sefere gittiði kayýtlýdýr (BA,MAD, nr. 303, s. 20; BA, MAD, nr. 525, s.2). Bu durum muhtemelen timar-zeâmetayýrýmýnýn henüz tam gerçekleþmediðineiþaret eder. Fâtih Sultan Mehmed döne-minden itibaren tahrir defterlerinde ze-âmet terimi sýkça geçer (BA, TD, nr. 15, s.25-28). II. Bayezid dönemine ait ilk timarrûznâmçe defterinde de zeâmet tevcih-leri görülür (BA, MAD, nr. 17893, s. 5, 20).

Fâtih döneminde zeâmetlerin çok ol-madýðý ve belirli bölgelerin genellikle birzeâmeti bulunduðu dikkati çeker. Eyâlet-iRûm’da zeâmet tevcih edilirken zeâmet

tabirinden sonra çoðunlukla Zile, Yýldýz,Gelmugad, Karahisarýbehramþah gibi biryerin ismi zikredilmiþtir (BA, TD, nr. 15, s.25-35). Bu da zeâmetin idarî bir ünite içinkullanýlmasýyla ilgili olmalýdýr. Zaîmlerin enönemli görevi askerî harekâtlara iþtiraketmektir. Zeâmet sahipleri sefere 5000akçede bir cebelü götürmekle mükellef-tir. Resmî kayýtlarda zaîmlerin mutlaka se-fere gitmeleri gerektiðine özellikle vurguyapýlýr (BA, Mühimme Zeyli, nr. III, s. 129).Sefere katýlmayanlarýn zeâmetleri geri alý-nýp baþkalarýna verilir. Lutfi Paþa mahlûlzeâmetlerin kudretli savaþçýlara verilme-sini, vezirlerin bu dirlikleri kendi adamla-rýna tahsis etmemelerini özellikle belirtir.Vezirlerin kendi adamlarýnýn timarla ka-naat etmelerini, eðer verilirse de bununçok az olmasý gerektiðini yazar (Âsafnâ-me, s. 65-66). Fakat XVI. yüzyýlýn sonlarýn-dan itibaren vezirlerin kendi yakýn adam-larýna zeâmet daðýtma temayülü giderekartmýþtýr. Budin’de mahlûl timar ve zeâ-metlerin ellerinde tahsis emri bulunma-yan askerlere verilmeyip sancak beyleri ta-rafýndan kendi haslarýna eklenmesi gibiuygulamalarýn yasaklandýðýna dair kayýt-lara rastlanýr (BA, Mühimme Zeyli, nr. III,s. 126). XVI. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Ru-meli kadýlarýna yazýlan bir hükümde bey-lerbeyi ve sancak beyi haslarý ile zeâmet-lerin iltizama verilmemesinin emredilme-si, zeâmet sahipleri arasýnda kendilerinetahsis edilen vergileri toplama iþini aracý-lara devretme alýþkanlýðýnýn yaygýnlaþtýðýanlamýna gelmektedir. Ayrýca padiþah has-larýndan da zeâmet tahsisi yasaklanmýþ-týr (BA, Mühimme Zeyli, nr. III, s. 117, 305).Zeâmet sahipleri hizmetlerini aksatma-mak þartýyla dirliklerini muhafaza edebi-lirlerdi ve sebepsiz yere zeâmetleri alýnýpbaþkasýna verilmezdi. Bir zaîm vefat etti-ðinde zeâmetinin bir kýsmý oðluna intikalederdi. Zaîmin birden fazla çocuðu varsagenellikle ikisine dirlik verilir, üçüncüsünetevcihat yapýlmazdý. Büyük oðula ikincisi-ne göre daha fazla dirlik ayrýlýrdý. Zaîmle-rin çocuklarýna verilecek dirlik miktarý ze-âmet sahibinin evinde veya seferde ikenvefatýna göre farklý miktarlarda olurdu.Sefer görevini aksatmanýn yaný sýra zaîm-lerin baþka iþlerle uðraþmasý halinde dezeâmetleri ellerinden alýnýrdý (BA, Mühim-me Zeyli, nr. III, s. 126).

Zeâmet tahsisi için gereken berat mer-kezde hazýrlanýrdý. Zeâmet tevcihini belir-ten tezkire için ilgili kalemde binde yirmibeþ akçe harç alýnýrdý. Beratýn yenilenme-si durumunda bu rakamýn yarýsý ödenirdi

hede ve keþif sonucu kendilerinde hâsýlolan ilâhî nur ve rabbânî inâyet sayesindetasarrufta bulunduklarýný ileri sürerler. Li-teratürde Sehl et-Tüsterî’ye nisbet edilenRisâle fi’l-¼urûf onun Zâyirçe adlý risâ-lesi olmalýdýr (bk. SEHL et-TÜSTERÎ). ÝbnHaldûn esmâ sahibinin, keþif ve mücâhe-de neticesinde hâsýl olan ilâhî esrar ve me-lekûtî hakikatler konusundaki mârifettenuzak, sýrf isim, harf ve kelimelerin tabiat-larý arasýndaki münasebetle yetinmesi veonlarla tasarrufta bulunmasý durumun-da týlsýmcýlardan hiçbir farkýnýn kalmaya-caðýný, hatta onlardan daha aþaðý düzeyeineceðini kaydeder. Esmâ sahipleri, ba-zan kelime ve isimlerde var saydýklarý kuv-vetleri yýldýzlarýn kuvvetleriyle mezcede-rek âlemde mevcut her þeyi yedi yýldýzýntesirine göre zatlar, sýfatlar ve fiiller þek-linde taksime tâbi tutar, bunun için uy-gun gün ve saatler belirler, esmâ-i hüs-nâya denk gelen gezegenin haz ve ta‘lîle-rinden uygun vefkler oluþtururlar. Sihir-bazlarla ayný paralelde yer almamak içiniþlemlerini birtakým zikir ve dualarla yapý-lan riyâzet perdesi arkasýnda gizlerler. Bû-nî ve Ýbnü’l-Hâc et-Tilimsânî gibi þahsi-yetlerin eserlerindeki iþlemler bu türden-dir. Netice itibariyle bunlarýn yaptýklarý þey-ler de sihirbazlýða benzeyen iþlemlerdir.Dolayýsýyla bu tür uygulamalarýn meþrû ol-duðu sonucuna varmak mümkün deðil-dir. Ýbn Haldûn, zâyirçeden söz ederkenkendi döneminde zâyirçe ile kayýp ve hýr-sýzlýk gibi olaylarla gayba dair bilgi edin-meye çalýþan pek çok kimseyle karþýlaþtý-ðýný, ancak gaybdan haber veren birinerastlamadýðýný belirtmektedir (Mukaddi-me, trc. Süleyman Uludað, I, 411).

BÝBLÝYOGRAFYA :

Ýlhan Ayverdi – Ahmet Topaloðlu, Misalli Bü-yük Türkçe Sözlük, Ýstanbul 2005, III, 3481; Ýb-nü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 336; Hatîbel-Baðdâdî, el-Æavl fî £ilmi’n-nücûm (nþr. Yûsufb. Muhammed Saîd), Riyad 1420/1999, s. 221-229; Yûsuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig (nþr. ReþidRahmeti Arat), Ankara 1979, I, 30; Ahmed b. Aliel-Bûnî, Þemsü’l-ma£ârifi’l-kübrâ, Beyrut, ts. (el-Mektebetü’s-sekafiyye), s. 345-348; Ýbn Haldûn,Mukaddime: Osmanlý Tercümesi (trc. AhmedCevdet Paþa, haz. Yavuz Yýldýrým v.dðr.), Ýstanbul2008, III, 151-157; a.mlf., Mukaddime (trc. Sü-leyman Uludað), Ýstanbul 1982-83, I, 407-412; II,1194-1205; Sýddîk Hasan Han, Ebcedü’l-£ulûm,Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), II, 51-52; Ah-med Mûsâ ez-Zerkavî, er-Risâle fi’z-zâyirce (Me-fâtî¼u’l-³ayb: Seb£ Resâßil içinde), Kahire 1325/1907, s. 71-102; Râgýb Rýfký, Esrârü’l-hurûf: Ýlm-iHarf-Zâyirçe-Vefk, Ýstanbul 1336, tür.yer.; Muham-med Gayûr, Zayiçenizi Biliniz, Ýstanbul 1928,s. 3-6; Seyyid Muhammed Ali Dâî el-Ýslâm, Fer-heng-i Ni¾âm, Tahran 1363, III, 224; Abdülfet-