Upload
others
View
2
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTİSÜ
CENTAUREA KILAEA BOISS. VE C. CONSANGUINEA DC.
(COMPOSITAE / ASTERACEAE) ENDEMİK TÜRLERİNİN
AUTEKOLOJİK ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Bülent ESKİN
DOKTORA TEZİ
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
DANIŞMAN
Prof. Dr. Memduh SERİN
İSTANBUL 2011
T.C
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTİSÜ
CENTAUREA KILAEA BOISS. VE C. CONSANGUINEA DC.
(COMPOSITAE / ASTERACEAE) ENDEMİK TÜRLERİNİN
AUTEKOLOJİK ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Bülent ESKİN
(141200620050002)
DOKTORA TEZİ
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
DANIŞMAN
Prof. Dr. Memduh SERİN
İSTANBUL 2011
i
ÖNSÖZ
Endemik; alanları belirli bir ülke veya bölgeye ait, yerel ve çok ender bulunan
türlerdir. Latince endemos (indigenous) kelimesinden gelir ve ‘yerli’ anlamında
kullanılır. Endemik alan; bir ada, bir yarımada veya bir dağ olabileceği gibi birkaç
metrekarelik alanlarda olabilir. Türkiye endemik bitkiler açısından dünyanın önemli
ülkelerinden birisidir. Ülkemiz yetiştirdiği bitki türleri bakımından komşu ülkeler arasında önde
gelen bir ülkedir. Topoğrafik yapısının çok değişik olması, farklı iklimleri yaşaması
ve üç fitocoğrafik bölgenin [‘Avrupa-Sibirya’, ‘Akdeniz’ ve ‘Iran-Turan’] kesiştiği
bir bölgede yer alması sebebiyle zengin bir floraya sahiptir. Bundan dolayı
ülkemizde botanik çalışmaları daha çok sistematik temele dayanmaktadır. Son
yıllarda autekolojik çalışmalar üzerinde önemle durulmaktadır fakat bunlar çok az
sayıdadır. Bu çalışma ile Centaurea kilaea Boiss. ve Centaurea consanguinea DC.
(Compositae/Asteraceae) endemik türlerinin autekolojik özellikleri karşılaştırılmıştır.
Bu autekolojik çalışmanın ülkemizde yapılacak olan autekolojik çalışmalara katkı
sağlayacağını ümit ediyoruz. Tez çalışmalarım konusunda bana yardımını esirgemeyen, araştırmalarım
sırasında fikir ve deneyimlerinden yararlandığım tez danışmanım Sayın Hocam Prof.
Dr. Memduh SERİN’e sonsuz teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Bu çalışmanın yapılmasında bana destek olan Sayın Prof. Dr.Celal
YARCI’ya, Doç.Dr. İbrahim İlker ÖZYİĞİT’e Bahçeşehir Üniversitesi çevre
mühendisliği bölümünden Doç. Dr. Göksel DEMİR’e, İzmir Yüksek Teknoloji
Enstitüsü’nden Yrd. Doç. Dr. İlhan DOĞAN’a, bitki ve toprak örneklerinin
toplanmasında ve işlenmesinde büyük emeği olan arkadaşlarım Sayın Mustafa
KESKİN’e ve Sayın Yrd. Doç. Dr. Volkan ALTAY’a, ayrıca ölçümler için bana
yardımcı olan biyoloji öğretmeni Sayın Ertuğrul YALÇIN’a teşekkür ve
minnetlerimi sunarım.
Ayrıca çalışmalarımın yoğunluğu sebebiyle kendisine fazla zaman
ayıramadığım buna rağmen bana desteğini hiçbir zaman esirgemeyen eşim
Ulviyenur ESKİN’e en derin hislerimle teşekkürü bir borç bilirim.
Kasım 2011 Bülent ESKİN
ii
İÇİNDEKİLER
SAYFA
ÖNSÖZ ............................................................................................................i
İÇİNDEKİLER .................................................................................................ii
ÖZET ...................................................................................................................vi
ABSTRACT.......................................................................................................vii
YENİLİK BEYANI .......................................................................................viii
SEMBOLLER VE KISALTMALAR……………………………............ix
ŞEKİL LİSTESİ ................................................................................................x
TABLO LİSTESİ ...........................................................................................xiii
BÖLÜM I. GİRİŞ VE AMAÇ ....................................................................1
I.1. GİRİŞ .......................................................................................................1 I.2. AMAÇ ................................................................................................... 11
BÖLÜM II. GENEL BÖLÜM ..........................................................13
II.1. GENEL BİLGİLER..........................................................................13
II.1.1. Asteraceae (Compositae) Familyasının Genel Özellikleri........13
II.1.2. Centaurea L. Cinsinin Özellikleri….........................................15
II.1.3. Centaurea kilaea Türünün Özellikleri………………………..18
II.1.4 Centaurea consanguinea Türünün Özellikleri………………...21
II.2. ARAŞTIRMA BÖLGELERİNİN TANITIMI……………………..24
II.2.1. Çatalca’nın (İstanbul) Tanıtımı……………………………….25
II.2.1.1. Çatalca’nın Coğrafi Konumu……………………………25
II.2.1.2. Çatalca İlçesinin Tarihçesi……………………………….26
II.2.1.3. Çatalca İlçesinin İklimi ve Biyoiklimi………………….27
II.2.1.4. Çatalca İlçesinin Jeolojik Yapısı…………………………30
II.2.1.5. Çatalca İlçesinin Toprak Yapısı………………………….30
II.2.1.6. Çatalca İlçesinin Bitki Örtüsü……………………………30
II.2.1.7. Çatalca İlçesinin Nüfusu………………………………...31
iii
II.2.1.8. Çatalca İlçesinde Yol ve Ulaşım…………………………31
II.2.1.9. Çatalca İlçesinin Geçim Kaynakları (Ekonomisi)……….. 31
II.2.2. Şile’nin (İstanbul) Tanıtımı…………………………………….32
II.2.2.1. Şile İlçesinin Coğrafi Konumu…………………………...32
II.2.2.2. Şile İlçesinin Tarihçesi……………………………………32
II.2.2.3. Şile İlçesinin İklimi ve Biyoiklimi………………………..33
II.2.2.4. Şile İlçesinin Jeolojik Yapısı……………………………..35
II.2.2.5. Şile İlçesinin Toprak Yapısı………………………………36
II.2.2.6. Şile İlçesinin Bitki Örtüsü………………………………..36
II.2.2.7. Şile İlçesinin Nüfusu……………………………………...37
II.2.2.8. Şile İlçesinde Yol ve Ulaşım……………………………..38
II.2.2.9. Şile İlçesinin Geçim Kaynakları (Ekonomisi)……………38
II.2.3. Amasya’nın Tanıtımı………………………………………….38
II.2.3.1. Amasya’nın Coğrafi Konumu……………………………38
II.2.3.2. Amasya İlinin Tarihi……………………………………..39
II.2.3.3. Amasya İlinin İklimi ve Biyoiklimi…………………….39
II.2.3.4. Amasya İlinin Jeolojik Yapısı……………………………42
II.2.3.5. Amasya İlinin Toprak Yapısı……………………………43
II.2.3.6. Amasya İlinin Bitki Örtüsü………………………………43
II.2.3.7. Amasya İlinin Nüfusu……………………………………44
II.2.3.8. Amasya İlinde Yol ve Ulaşım……………………………44
II.2.3.9. Amasya İlinin Geçim Kaynakları (Ekonomisi)………….45
II.2.4. Havza (Samsun) İlçesinin Tanıtımı…………………………...45
II.2.4.1. Havza İlçesinin Coğrafi Konumu………………………..45
II.2.4.2. Havza İlçesinin Tarihi……………………………………46
II.2.4.3. Samsun İlinin İklimi ve Biyoiklimi…………………….46
II.2.4.4. Samsun İlinin Jeolojik Yapısı……………………………50
II.2.4.5. Havza İlçesinin Toprak Sınıfları…………………………50
II.2.4.6. Havza İlçesinin Bitki Örtüsü……………………………..50
II.2.4.7. Havza İlçesinin Nüfusu…………………………………..50
II.2.4.8. Havza İlçesinde Yol ve Ulaşım…………………………..51
II.2.4.9. Havza İlçesinin Geçim Kaynakları (Ekonomisi)………....51
iv
BÖLÜM III. TEZ ÇALIŞMALARI....................................................... .52 III. I. MATERYAL VE METOD ..............................................................52
III. 1.1. Toprak Analizinde Kullanılan Yöntemler........................... ....53
III.1.1.1. Toprak pH Tayini…………..........................................53
III.1.1.2. Toplam Eriyebilen (Soluble) Tuz (TET) ve İletkenlik
(Conductivity) Analizi…………………………………………….54
III.1.1.3. Toprakların Bünyelerinin (Tekstürlerinin) Saptanması..55
III.1.1.4. Toprakta Kalsiyum Karbonat Tayini .............................57
III.1.1.5. Toprakta Total Azot Tayini. ..........................................58
III.1.1.6. Toprakta Potasyum Tayini .............................................61
III.1.1.7. Toprakta Fosfor Tayini ..................................................62
III.1.1.8.Toprakta Sodyum Analizi………………………………63 III.1.2. Bitki Analizinde Kullanılan Yöntemler ……………….........65
III.1.3. Çimlenme Deneyleri………………………………………...66
BÖLÜM IV. SONUÇLAR ve TARTIŞMA……………………….69
IV.1. Toprak ve Bitki Örnekleri Analiz Sonuçları………………………….69
IV.1.1.Toprak Değerleri……………………………………………..71
IV.1.1.1. Centaurea kilaea’nın Yaşadığı Alanlardaki
Toprak Özellikleri………………………………………………..71
IV.1.1.2. Centaurea consanguinea’nın Yaşadığı Alanlardaki
Toprak Özellikleri………………………………………………76
IV.1.2. Bitki Değerleri……………………………………………….82
IV.1.2.1. Centaurea kilaea’nın Bünyesindeki Element
ve Bileşikler……………………………………………………...82
IV.1.2.2. Centaurea consanguinea’nın Bünyesindeki Element
ve Bileşikler………………………………………………….......90
IV.1.3. C. kilaea ve C. consanguinea Bitkilerinin Karşılaştırmalı
Toprak Özellikleri…………………………………………………98
IV.1.4. C. kilaea ve Centaurea consanguinea’nın karşılaştırmalı
Bitki Özellikleri…………………………………………………….98
IV.2. Çimlenme…………………………………………………………….99
IV.2.1. Farklı Sıcaklıkların Tohumun Su Alımına Etkisi…………...99
v
IV.2.2. Farklı Konsantrasyonlardaki Tuz Çözeltilerinin
Tohumun Su Alımına Etkisi………………………………………101
IV.2.3. Farklı pH Değerlerinin Çimlenme Yüzdelerine Etkisi…….102
IV.2.4. Farklı NaCl Konsantrasyonlarının Çimlenmeye Etkisi……103
IV.2.5. Işık Şiddetinin Çimlenme Üzerine Etkisi………………….105
IV.2.6. Zamana Bağlı Çimlenme…………………………………..107
IV.2.7. Zamana Bağlı Kök ve Gövde Büyüme Hızı……………….109
IV.3. Toprak ve Bitki Örneklerindeki Sonuçların İstatiksel
Değerlendirilmesi…………………………………………………………111
TARTIŞMA…………………………………………………………………116
BÖLÜM V. SON DEĞERLENDİRMELER ve ÖNERİLER.157
KAYNAKLAR……………………………………………………………159
ÖZGEÇMİŞ
vi
ÖZET Centaurea kilaea Boiss. ve C. consanguinea DC. (Compositae /
Asteraceae) Endemik Türlerinin Autekolojik Özelliklerinin
Karşılaştırılması Asteraceae üyesi taksonlardan Centaurea kilaea Boiss. ve C. consanguinea
DC. üzerinde 2009 - 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş bu autekolojik çalışma
her iki taksonun dağılım gösterdiği habitatların; bioklimatik, edafik, topoğrafik,
biyotik vs. özelliklerinin belirlenmesi, bitki toprak ilişkileri ve tohum verimini tespit
etmek amacıyla yapılmıştır.
Çalışma esnasında çeşitli analizler; Scheibler metodu, yaş yakma metodu
Kjeldahl metodu, Olsen metodu kullanılarak ve kalsimetre, spektrofotometre, Alev
fotometresi ve ICP cihazları ile gerçekleştirilmiştir.
C. kilaea’nın yetiştiği topraklarda N miktarının % 0.007 ile % 0.2, P’nin %
0.0007 ile % 0.001, K’nın % 0.001 ile % 0.01 Na’nın ise % 0.0001 ile % 0.0002
arasında bulunduğu, bitki bünyesinde ise N’nin % 2.17, P’nin % 0.005, K’nın %
0.1, Na’nın ise % 0.006 oranında bulunduğu tespit edilmiştir.
Diğer taraftan C. consanguinea’nın yetiştiği topraklarda N miktarının % 0.01
ile % 0.07, P’nin % 0.0008 ile % 0.001, K’nın % 0.01 ile % 0.09, Na’nın ise %
0.0002 ile % 0.0003 arasında bulunduğu, bitki bünyesinde ise N’nin % 2.25, P’nin
% 0.0068, K’nın % 0.07, Na’nın ise % 0.02 oranında bulunduğu tespit edilmiştir.
Çeşitli faktörlere bağlı olarak tohumların çimlenme yüzdeleri tespit edilmiş
ve Centaurea kilaea ve C. consanguinea’daki zamana bağlı olarak çimlenme
oranlarının altı ayın sonuna doğru düştüğü, buzdolabında + 4 ºC bekletilen
tohumlarda ise tekrar artış gösterdiği bulunmuştur.
Elde ettiğimiz tüm sonuçlar, ülkemizde gerek Centaurea cinsinin diğer bazı
türleri gerekse farklı taksonlar üzerinde yapılmış bulunan autekolojik çalışmalarda
elde edilen sonuçlar mercek altına alınarak irdelenmiş ve yorum yapılmıştır.
Ayrıca endemik olan her iki bitki populasyonlarının korunması ve
geliştirilmesi için öneriler sunulmuştur.
Kasım, 2011 Bülent ESKİN
vii
ABSTRACT Comparison of Autecological Characteristics of Centaurea kilaea
Boiss. and C. consanguinea DC. (Compositae / Asteraceae) Endemic
Species This autecological study was realized between 2009-2011 on Centaurea
kilaea Boiss. and C. consanguinea DC. that members the Asteraceae family and we
aimed to find out the bioclimatic, edaphic, topographic, biotic etc. characteristics of
the habitats they distribute. In addition, we aimed to explore the plant-soil relations
and seed fertility.
Various analysis were realized by following the Scheibler method, Wet-
digestion method, Kjeldahl method and Olsen method by using Calcimeter,
Spectrophotometer, Flame photometer and ICP apparatus during study.
It was found out that; the N amount is between 0.007 % and 0.2 %, P 0.0007
% and 0.001 %, K 0.001 % and 0.01 %, Na 0.0001 % and 0.0002 % in the soils C.
kilaea distributes whilst N amount is 2.17 %, P 0.005 %, K 0.1 %, Na 0.006 % in
the plant body.
On the other hand, it determined; the N amount is between 0.01 % and 0.007
%, P 0.0008 % and 0.001 %, K 0.01 % and 0.09 %, Na 0.0002 % and 0.0003 % in
the soils C. consanguinea distributes whilst N amount is 2.25 %, P 0.0068 %, K
0.07 %, Na 0.02 % in the plant body.
The germination ratios of the seeds depending on the various factors were
fixed and they were found out that the germination ratios depending on time of
Centaurea kilaea and C. consanguinea decrease towards the end of sixth months
whilst these ratios increase again in the seeds left in the refrigerator in + 4 ºC.
All of the results obtained were considered together the results obtained in the
other autecological studies on the other taxa of Centaurea genus in Turkey and the
results in the other autecological studies on the various genera and these results were
commended.
In addition some suggestions were brought for protection and development of
the populations of both of endemic plants.
November, 2011 Bülent ESKİN
viii
YENİLİK BEYANI
Centaurea kilaea Boiss. ve C. consanguinea DC. (Compositae /
Asteraceae) Endemik Türlerinin Autekolojik Özelliklerinin
Karşılaştırılması
Asteraceae familyası üyesi olan Centaurea kilaea Boiss. ve C. consanguinea
DC. (Compositae / Asteraceae) üzerinde çok fazla çalışma yapılmamış endemik
bitkilerdir. Bu iki bitkinin yetişme yerlerindeki başlıca ekolojik koşulları ortaya
koyan bu autekolojik çalışma, ilk defa tarafımızdan yapılmış ve bu çalışma ile
bitkinin autekolojik özelikleri, ortaya konmuştur.
Kasım, 2011 Prof.Dr. Memduh SERİN Bülent ESKİN
ix
SEMBOLLER VE KISALTMALAR
ºC : Santigrat Derece
cm : Santimetre
g : Gram
kg : Kilogram
km : Kilometre
km² : Kilometrekare
L : Lümen
l : Litre
M : Molar
m : Metre
max. : Maximum
meq : miliequivalent
mg : Miligram
min. : Minimum
ml : Mililitre
mm : Milimetre
mS : Milisimens
nm : nanometre
µS : Mikrosimens
μ : Mikron
subsp. : Alt tür
IUCN : Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği M.Ö. : Milattan Önce
MÜFE : Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Herbaryumu T.E.T. : Toplam Eriyebilen Tuz
~ : Yaklaşık
% : Yüzde
x
ŞEKİL LİSTESİ
SAYFA NO Şekil I-1. Toprak bünye üçgeni…………………………………………………..9
Şekil II-1. C. kilaea bitkisinin yaprak şekilleri…………………………………19
Şekil II-2. C. kilaea’nın akenlerinin ve kapitilumunun genel görünüşü……......19
Şekil II-3. C. kilaea’nın çalışma alanındaki genel görünüşü……………………20
Şekil II-4. C. kilaea’nın çiçeklerinin görünüşü…………………………………20
Şekil II-5. C. kilaea çiçeğinin yakından görünüşü………………………….......21
Şekil II-6. C. consanguinea bitkisinin yaprak şekilleri………………………….22
Şekil II-7. C. consanguinea’nın akenlerinin ve kapitilumunun genel görünüşü...22
Şekil II-8. C. consanguinea’nın çalışma alanındaki genel görünüşü…………….23
Şekil II-9. C. consanguinea’nın çiçeklerinin görünüşü………………………… 23
Şekil II-10. C. consanguinea çiçeğinin yakından görünüşü…………………….24
Şekil II-11. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerine ait lokalitelerin
Türkiye haritasında gösterimi……………………………………….25
Şekil II-12. İstanbul ilinin haritası………………………………………………26
Şekil II-13. Çatalca ilçesine yakın Florya ilçesinin biyoklimatolojik
özelliklerini yansıtan ombrotermik diyagramı…………………….29
Şekil II-14. Şile ilçesinin biyoklimatolojik özelliklerini yansıtan
ombrotermik diyagram…………………………………………….35
Şekil II-15. Amasya ilinin haritası……………………………………………….38
Şekil II-16. Amasya ilinin biyoklimatolojik özelliklerini yansıtan
ombrotermik diyagram……………………………………………..41
Şekil II-17. Samsun ilinin haritası……………………………………………….46
Şekil II-18. Samsun ilinin biyoklimatolojik özelliklerini yansıtan
ombrotermik diyagram ……………………..………………………49
Şekil III-1. pH metre ve Kondüktivite aleti……………………………………...54
Şekil III-2. Bouyucos Hidrometresi……………………………………………...56
Şekil III-3. Scheibler kalsimetresi………………………………………………..58
Şekil III-4. Kjeldahl yakma aparatı .……………………………………………..59
Şekil III-5. Kjeldahl distilasyon cihazı…………………………………………...61
xi
Şekil III-6. Fleymfotometre cihazı……………………………………………….62
Şekil III-7. Spektrofotometre cihazı……………………………………………...63
Şekil III-8. Çalkalayıcı…………………………………………………………...64
Şekil III-9. ICP - AES cihazı……………………………………………………..66
Şekil III-10. Çimlenme deneylerinde kullanılan hassas terazi…………………...67
Şekil III-11. Çimlenme deneylerinde kullanılan inkübatör………………………67
Şekil IV-1 C. kilaea bitkisinde farklı sıcaklıkların tohumun su alımına etkisi….100
Şekil IV-2. C. consanguinea bitkisinde farklı sıcaklıkların tohumun su
alımına etkisi…………………………………………………………100
Şekil IV-3. Farklı konsantrasyonlardaki tuz çözeltilerinin C. kilaea
tohumunun su alımına etkisini gösteren grafik………………………101
Şekil IV-4. Farklı konsantrasyonlardaki tuz çözeltilerinin C. consanguinea
tohumunun su alımına etkisini gösteren grafik…………………..…..102
Şekil IV-5. Farklı pH değerlerinde C. kilaea tohumlarının çimlenmesi………....103
Şekil IV-6. Farklı pH değerlerinde C. consanguinea tohumlarının çimlenmesi….103
Şekil IV-7. Farklı NaCl konsantrasyonlarında C. kilaea tohumlarının
çimlenme oranları…………………….………………………………104
Şekil IV-8. Farklı NaCl konsantrasyonlarında C. consanguinea
tohumlarının çimlenme oranları………………………..……………104
Şekil IV-9. . Faklı tuz konsantrasyonlarında çimlenmeye bırakılan tohumlar…...105
Şekil IV-10. C. kilaea’da ışığın tohumun çimlenmesi üzerine etkileri………….106
Şekil IV-11. C. consanguinea’da ışığın tohumun çimlenmesi üzerine etkileri…..106
Şekil IV-12. C. kilaea bitkisi tohumlarının farklı tarihlerdeki çimlenme
durumu……………………………………………………………...107
Şekil IV-13. C. kilaea bitkisinin çimlenen tohumlarının yakından görünüşü…...108
Şekil IV-14. C. consanguinea bitkisi tohumlarının farklı tarihlerdeki
çimlenme durumu……………...……………………………………108
Şekil IV-15. C. consanguinea bitkisinin çimlenen tohumlarının yakından
görünüşü………………….………………………………………...109
Şekil IV-16. C. kilaea bitkisinin zamana bağlı kök ve gövde uzunluğu değişimi.110
Şekil IV-17. C. consanguinea bitkisinin zamana bağlı kök ve gövde
uzunluğu değişimi…………………………...……………………...110
Şekil IV-18. Centaurea kilaea ile yetiştiği topraktaki çeşitli element ve
bileşiklerin istatiksel olarak değerlendirilmesi……………………...113
xii
Şekil IV-19. Centaurea consanguinea ile yetiştiği topraktaki çeşitli element
ve bileşiklerin istatiksel olarak değerlendirilmesi……………….…115
xiii
TABLO LİSTESİ
SAYFA NO
Tablo.I-1. Toprak çeşitleri………………………………………………………..8
Tablo II-1. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerine ait lokalitelerin listesi……25
Tablo II-2. Çatalca ilçesi sıcaklık ve yağış verileri………………………….28
Tablo II-3. Şile ilçesi sıcaklık ve yağış verileri……………………………....34
Tablo II-4. Amasya ili sıcaklık ve yağış verileri…………………………….40
Tablo II-5. Samsun ili sıcaklık ve yağış verileri…………………………….48
Tablo III-1. Toprak analizinde kullanılan cihazlar……………………………...65
Tablo IV-1. Centaurea kilaea’nın dağılım gösterdiği lokalitelerdeki
pH değerleri…………………………………….…………………..71
Tablo IV-2. C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyünde yetiştiği
toprakların N değerleri……………………………………………..72
Tablo IV-3. C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyünde yetiştiği
toprakların P değerleri………………………………………………73
Tablo IV-4. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyü lokalitelerindeki K değerleri………………….......................73
Tablo IV-5. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve
Sofular köyü lokalitelerindeki Na değerleri………………………...74
Tablo IV-6. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyü
lokalitelerindeki kalsiyum karbonatın değerleri……………….......75
Tablo IV-7. C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyündeki yetiştiği
toprakların T.E.T. değerleri………………..………………………..75
Tablo IV-8. C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyündeki yetiştiği
toprakların iletkenlik değerleri……………………….…………….76
Tablo IV-9. Centaurea consanguinea’nın dağılım gösterdiği
lokalitelerdeki pH değerleri……………….………………………...77
Tablo IV-10. C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği
toprakların N değerleri……………………………………………..77
Tablo IV-11. C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği
toprakların P değerleri…………………..………………………..78
xiv
Tablo IV-12. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’a ait lokalitelerdeki K’nın değerleri…………………..79
Tablo IV-13. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya
ve Samsun lokalitelerindeki Na değerleri……………….………79
Tablo IV-14. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya
ve Samsun lokalitelerindeki CaCO3 değerleri………………...80
Tablo IV-15. C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği
toprakların T.E.T. değerleri…………….………………………..81
Tablo IV-16. C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği
toprakların iletkenlik değerleri…………………………………..81
Tablo IV-17. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin köklerinde N değerleri……………………82
Tablo IV-18. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin gövdelerinde N değerleri………………….83
Tablo IV-19. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin yapraklarında N değerleri…………………83
Tablo IV-20. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin köklerinde P değerleri……………………84
Tablo IV-21. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin gövdelerinde P değerleri…………...……..85
Tablo IV-22. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin yapraklarında P değerleri…………..……...85
Tablo IV-23. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin köklerinde K değerleri………………….…86
Tablo IV-24. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin gövdelerinde K değerleri……...…………...87
Tablo IV-25. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin yapraklarında K değerleri………….……...87
Tablo IV-26. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyünde bitkilerin köklerindeki Na değerleri………………….88
Tablo IV-27. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin gövdelerinde Na değerleri…………..…….89
Tablo IV-28. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular
köyündeki bitkilerin yapraklarında Na değerleri…………..…….89
xv
Tablo IV-29. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin köklerinde N değerleri…………. ……90
Tablo IV-30. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin gövdelerinde N değerleri……………...91
Tablo IV-31. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin yapraklarında N değerleri…………..…91
Tablo IV-32. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin köklerinde P değerleri…………….…..92
Tablo IV-33. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin gövdelerinde P değerleri………...........93
Tablo IV-34. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin yapraklarında P değerleri…………..…93
Tablo IV-35. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin köklerinde K değerleri………..………94
Tablo IV-36. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin gövdelerinde K değerleri…………..…95
Tablo IV-37. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin yapraklarında K değerleri……….…...95
Tablo IV-38. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin köklerinde Na değerleri……………...96
Tablo IV-39. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin gövdelerinde Na değerleri…………....97
Tablo IV-40. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve
Samsun’daki bitkilerin yapraklarında Na değerleri…………..97
Tablo IV-41. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerinin topraklarının
fiziksel ve kimyasal özelliklerinin karşılaştırılması……...…..98
Tablo IV-42. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerinin kök gövde ve
yapraklarının kimyasal özelliklerinin karşılaştırılması……..…99
Tablo IV-43. Toprak bünyesi değerlendirme ölçü ve standartları…….…….118
Tablo IV-44. Centaurea cinsi türlerinin yetiştiği toprakların
fiziksel ve kimyasal özelliklerinin karşılaştırılması…………..119
xvi
Tablo IV-45. Centaurea consanguinea ve Centaurea kilaea’nın
yetiştiği toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerinin ülkemizdeki
diğer bitkilerin yetiştikleri toprakların fiziksel ve kimyasal
özellikleriyle karşılaştırılması…………………….………….121
Tablo IV-46. Toprak reaksiyonunun pH değerlerine göre tanımı………….122
Tablo IV-47. Toprakların karbonat içeriğine göre sınıflandırılması……….123
Tablo IV-48. Toprak tuzluluğunun değerlendirme ölçü ve standartları…...124
Tablo IV-49. Toprak tuzluluğunun iletkenliğe göre değerlendirme
ölçü ve standartları………………………………………….124
Tablo IV-50. Toprakta bulunması gereken ortalama N değerleri………….125
Tablo IV-51. Bitkilerin gereksinim duyabileceği elementlerin
dokulardaki yeterli seviyeleri……………….……………….127
Tablo IV-52. Centaurea cinsi türlerinin köklerindeki element
yüzdelerinin karşılaştırılması…………………..……………129
Tablo IV-53. Centaurea cinsi türlerinin gövderindeki element
yüzdelerinin karşılaştırılması………………………………..129
Tablo IV-54. Centaurea cinsi türlerinin yapraklarındaki element
yüzdelerinin karşılaştırılması……………...………………...130
Tablo IV-55. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerinin çeşitli
organlarındaki element yüzdelerinin farklı türlere ait bitkilerin
çeşitli organlarındaki element yüzdeleriyle karşılaştırılması..134
Tablo IV-56. Toprakta bulunması gereken ortalama P değerleri…………...135
Tablo IV-57. Toprakta bulunması gereken ortalama K değerleri…………..139
Tablo IV-58. Toprakta bulunması gereken ortalama Na değerleri…………147
1
BÖLÜM I
I.1.GİRİŞ
Organizmaların yaşadıkları çevre ve birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyen
ekoloji, biyolojinin diğer dallarına göre çok genç bir disiplin olmasına rağmen,
özellikle son yıllarda, çok büyük atılımlar yapmış ve araştırma konularına göre çok
çeşitli dallara ayrılmıştır. Öyle ki, Uzay Ekolojisi, Tabii Kaynaklar Ekolojisi,
Kirlenme Ekolojisi gibi çok spesifik ekoloji disiplinleri de kurulup, kısa zamanda
büyük gelişme göstermiştir (Öztürk ve Seçmen, 1992).
Şehirleşmenin ve sanayileşmenin hızlı gelişim gösterdiği, bununla ters orantılı
olarak yeşil alanların ve ziraat alanlarının azaldığı, kirliliğin arttığı, besin
kaynaklarının azaldığı, bunun yanında, küresel ısınma, çölleşme gibi temeli ekolojiye
dayanan yeni problemlerin de gündeme geldiği günümüzde, Ekolojik disiplinler,
büyük önem kazanmıştır.
Dünyanın nüfusu, 1970 yılında 3.7 milyar iken, bugün 6 milyar kadardır. 2050
yılında yaklaşık 22 milyar olması beklenen dünya nüfusunun, 2150 yılında ise bu
artış hızıyla 700 milyar sınırına dayanacağı hesaplanmaktadır. Doğal olarak, nüfusun
bu kadar artmasının tek nedeni doğumlar olmayıp insan ömrünün de uzamasının
yanında, tıbbın ve genetiğin de ilerlemesinden dolayı, özellikle genetik hastalıklara
bağlı olarak genç yaşta görülen ölümlerin de azalmasıdır. Bu durumda, çok uzak
olmayan bir gelecekte, insanlığı açlık tehlikesinin beklediği şüphesizdir.
Öte yandan, dünyada toplam olarak 600 milyon kadar motorlu taşıt ve
milyonlarca fabrika ve imalathane bulunmaktadır. Kirli hava üreten bu faktörlere
birde konut bacalarından çıkan gazlar ve hatta milyarlarca insan tarafından tüketilen
on milyarca sigaradan çıkan kirletici gazlar da eklendiğinde ne derece ciddi bir
problemle karşı karşıya bulunduğumuz anlaşılacaktır. Ayrıca, bu atmosfere verilen
kirletici gazların zararı sadece kirletmekle sınırlı olmayıp bu gazlar, atmosferin ısı
derecesinin de yükselmesine neden olmaktadır (Sukopp ve Wittig, 1998).
Kuraklık, çölleşme, insanlığı tehdit eden diğer problemlerden olup, son
zamanlarda söz konusu olmaya başlamıştır.
2
Ekolojik temele dayanan ve doğal olarak, çözüm yolları da ekolojik olacak
olan kısaca özetlediğimiz bu problemlerle ilgilenen, onlara çözüm bulmaya çalışan
başka bilim dalları da bulunmakla beraber, bu problemlerin çözümünde birinci
derecede önem taşıyan Tabii Kaynaklar Ekolojisi ve Kirlenme Ekolojisi, yukarıda
temas edildiği gibi, ekolojinin iki disiplinidir.
Ekoloji, çeşitli kriterler göz önüne alınarak, çeşitli dallara ayrılmaktadır.
Ekolojik disiplinlerin ayrılmasındaki kriterlerden birisi, uygulama çeşidi ve probleme
göre yapılan tasnif olup yukarıda sözü edilen ekolojik disiplinler, bu kritere göre
ayrılmaktadır. Organizasyon seviyesine göre yapılan bir sınıflandırma ise iki ekolojik
disiplinin varlığını öngörmektedir: Herhangi bir birey organizmanın ya da aynı türe
mensup bireylerin oluşturduğu populasyonun çevresel faktörlerle olan ilişkisini
inceleyen ekoloji dalı ‘Autekoloji’ adını almaktadır. Aynı ortamı paylaşan, beraberce
bir arada bulunan ve farklı türlere mensup bireylerin, çevresel faktörlerle ve
birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyen ekoloji dalı ise, ‘Sinekoloji/Vejetasyon
Ekolojisi’ olarak adlandırılmaktadır.
Bu tez çalışmasının, autekolojik bir çalışma olması planlanmıştır. Autekolojik
çalışmaların esası ise, herhangi bir türe ait tek bir birey ya da birey topluluğunun
yetişme koşulları, dağılım gösterdiği habitatın özellikleri, biyoiklimi, yetiştiği
toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri, bitki-toprak ilişkileri, topraktan element
alımı, bitkinin büyüme ve üreme özellikleri gibi konulardır. Autekolojik çalışmalar,
her bitki türü için yapılabilse de genellikle yayılışı sınırlı, endemik, nadir ya da tehdit
altında bulunan, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan ya da ekonomik yönden
önem taşıyan türler üzerinde yapılırsa, çok daha yararlı ve pratik yönden
uygulanabilir sonuçlar alınabilmektedir.
Bilindiği gibi, yayılış alanı (Lat., Ing., Alm.: Areal) sınırlı, parçalanmış,
daralmış ve ancak çok kısıtlı bir alanda dağılım gösteren ve hayatını sürdüren,
fizyolojik ve ekolojik faaliyetlerde bulunabilen bitki türlerine (cins ya da familya da
olabilir) “endemik türler (Grek. endo:iç; demos: halk; icus: ilgili)”, bunların yayılış
alanlarına da, “endemik alanlar” adı verilmektedir.
“Endemik alan” deyince, yalnız o yer içerisinde bulunan canlılar anlaşılır. Bu
alanların genişliği, çok farklı olmaktadır. Örneğin endemik alan: Bir ada, yarımada
veya bir dağ olabileceği gibi familya, cins ve türde endemik olabilir. Fakat diğer
taraftan bir kıta için endemik türler olamaz. Endemizm bir kaç metre karelik
alanlarda olabileceği gibi, birkaç yüz kilometre karelik alanlarda da olabilir.
3
Türkiye, endemik bitkiler bakımından dünyanın en zengin ülkeleri arasındadır.
Flora kayıtlarına göre Türkiye’de endemik bitki türü DAVIS’a göre (1988) 2651
taksondur. Bu da Türkiye genelinde % 30.9’luk bir orana karşılıktır. Türkiye’deki
endemik bitkilerin sayısını Avrupa ile karşılaştırdığımız zaman da, bunun bir hayli
yüksek olduğu görülmektedir Avrupa ülkeleri arasında en çok endemik türe sahip
olan ülke Yunanistan olup 800 civarındadır. Aynı şekilde endemik türlerce zengin
İspanya ve Sırbistan'da ise bu sayı 400-500 arasındadır (Akman ve ark., 2005).
Ülkemizdeki endemik türelerin en önemlilerinden birkaçı: Kaz dağında orman
meydana getiren Kazdağı göknarı (Abies equi-trojani), Eğridir güneyindeki Kasnak
meşesi ( Quercus vulcanica), Köyceğiz-Dalaman arasında yaygın olan Sığla veya
Günlük ağacı ve ormanları (Liquidambar orientalis), Beşparmak Dağlarındaki (Ege
bölümü) Kral eğreltisi (Osmunda regalis) ile Datça yarımadasında bulunan Datça
hurmasıdır (Phoneix theophrasti). Yurdumuzun bilhassa dar, derin, yarılmış dağlık
alanlarında endemiklerin sayısı bir hayli yüksektir. Bunun yanında özellikle
Pleistosen'deki iklim şartlarına göre yetişmiş ve yayılma imkanı bulmuş fakat
günümüzde bilhassa dağlık bölgelerimizde lokal alanlarda hayatiyetlerini sürdüren
çeşitli flora bölgelerine ait bitkiler görülür. Örnek olarak: Avrupa-Sibirya
Fitocoğrafya Bölgesindeki Akdeniz elementleri, Nur, Dedegöl, Ağrı, Nemrut,
Mercan (Munzur) dağlarındaki nemli ılıman ve nemli soğuk bölge bitkileri örnek
olarak verilebilir.
Bunun yanında, ülkemizde konzervatif endemikler yanında, yeni gelişmekte
olan progresif endemikler de bulunmaktadır. Bu bakımdan ülkemiz, endemik bitkiler
yönünden de çok zengindir.
Türkiye'de yetişen endemik türler; tabiatta aşırı otlatma, yangın, bilinçsiz
kesim, söküm, ıslah çalışmaları, yapılaşma, şehirleşme ve herbisit kullanımı gibi
çeşitli tehlikelerle karşı karşıyadır. Bu olumsuz faktörler, kimi zaman bitkinin yok
olmasına ve bir anlamda yeryüzünde ortadan kalkması anlamına gelmektedir. EKİM
ve arkadaşları yaptıkları çalışmada endemik türlerin onikisinin neslinin tükendiğini
belirlemişlerdir (Ekim, ve ark. 2000). Bu olumsuz faktörler zamanla bitkilerin
durumlarını tespit etme ve gerekli önlemleri alma ihtiyacını doğurmuştur. Bu
ihtiyaca yardımcı olmak amacı ile "Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma
Birliği (IUCN)" kurulmuştur. Bu kuruluş, yaptığı çalışmalarla bitkiler için tehlike
sınıflarını belirlemiş ve kritik durumdaki bitkileri buna göre değerlendirerek Kırmızı
Bülten denilen "Red Data Book " isimli eseri ortaya çıkarmışlardır. Bu çalışmalardan
4
sonra aynı kategoriler esas alınarak " Türkiye'nin Nadir ve Endemik Bitkileri " adlı
bir kırmızı bülten hazırlanmıştır (Ekim ve ark., 2000).
Ülkemizin özellikle son yıllarda hızlı bir gelişme gösteren İstanbul ve çevresi,
doğal bitki örtüsü bakımından Türkiye’de en iyi araştırılmış bölgelerden biridir.
Bölgenin florası ve bitkileriyle ilgili çok sayıda yayın ve tez çalışması yapılmıştır.
İstanbul il sınırları içinde (5110 kilometrekarelik alan) 2000 civarında vasküler bitki
türü doğal olarak yetişir (Özhatay ve Byfield, 1998). Daha önemlisi; bu bitkilerden
bazıları endemiktir, yani tüm dünya üzerinde sadece İstanbul’da yayılış
göstermektedir. Bazılarının ise yaşam alanları son derece daralmış ve hatta nesli
tehlike altındadır.
İstanbul’a endemik olup, nesli tehlike altında olan bazı taksonlar aşağıdadır:
Crocus olivieri subsp. istanbulensis (İstanbul çiğdemi),
Colchicum micranthum (Narin acı çiğdem ),
Galanthus plicatus subsp. byzantinus (Kardelen),
Lamium purpureum subsp. aznavourii (İstanbul ballıbabası),
Taraxacum aznavourii (İstanbul Karahindibası),
Isatis arenaria (Kumul çivitotu),
Buplerum pendikum (Pendik sarıotu),
Centaurea hermannii (Çatalca peygamber çiçeği),
Centaurea kilaea (Kilyos peygamber çiçeği),
Linum tauricum subsp. bosphori (Boğaziçi keteni),
Thymus aznavourii (İstanbul kekiği),
Verbascum degenii (Sahil sığırkuyruğu ),
Symphytum pseudobulbosum (Boğaziçi kafesotu),
Silene sangaria (Karadeniz salkımı),
Asperula littoralis (Sahil asperulası),
Cirsium polycephalum (Çokbaşlı köygöçüren),
Allium peroninianum (Kayışdağı soğanı),
Crocus pestalozzae (Ümraniye çiğdemi), Crocus flavus subsp. dissectus
Erysimum degenianum (Yarımburgaz hardalı), E. aznavourii, E. sorgerae,
Hypericum aviculariifolium subsp. byzantinum ( İstanbul binbirdelikotu),
Lathyrus undulatus (İstanbul nazendesi),
Taraxacum pseudobrachyglossum (Trakya karahindibası) (Özhatay ve ark., 1997).
5
Fakat yapılan floristik çalışmalar kapsamında, endemik taksonlar çeşitli
nedenlerden dolayı tehdit altında bulunmaktadır. Bu nedenden dolayı endemik
taksonların ekolojik özellikleri bilinmeden yok olma tehlikesi altında bulunmaktadır.
Yapılan literatür taramalarında, bu konuyla ilgili bir çalışma bulunamamıştır.
Yapılan çalışmalarda ise daha çok endemik özellik göstermeyen taksonların
autekolojisi yapılmıştır.
Günümüzde büyük boyutlara ulaşan nüfus artışı ve buna bağlı olarak büyüyen
beslenme ihtiyacı bilim adamlarını yeni kaynaklar bulmaya yönlendirmiştir. Bu
nedenle endemik bitkilerin ıslahı çalışmaları günümüzde büyük bir ivme kazanmıştır.
Yapılan biyokimyasal ve analitik çalışmalar bitkiler hakkında kimyasal bileşenleri,
tedavi edici maddeleri ve besin değerleri bakımından bilgi verirken, ekolojik
çalışmalar da dağılımları, yayılışları ve yetişme alanlarının özellikleri hakkında
açıklamalar yapmaktadır.
Bir türün biyolojik özelliklerinin iyi bir şekilde anlaşılabilmesi için, onun
habitatı hakkında bilgi edinmek çok önemlidir. Herhangi bir bitkinin ekolojik yerinin
tam olarak saptanması o bitkinin autekolojisinin bilinmesiyle anlaşılabileceği ve
otekolojinin, ekolojinin en önemli alanlardan biri olduğu bilinen bir gerçektir. Bu
alan organizmaların birey, topluluk ya da tür seviyelerinde yapılan çalışmaları
içermektedir. İlk autekolojik çalışmalar Britanya adalarının biyolojik florasını
inceleyen Salisbury (1928) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bir bireyin ekolojik
yerinin tam olarak saptanması onun autekolojisinin bilinmesi ile ortaya konabileceği
Tansley (1949) tarafından vurgulanmıştır. Autekoloji bireyin canlılığının devam
etmesi için gereken en az gereksinimler, çevresini en verimli şekilde
kullanabilmesini sağlayan davranışlar ya da çevrenin organizma üzerinde olan
etkilerini kapsayan çalışmaları irdeleyen bilim dalıdır. Olmstead (1941) ve Duncan
(1952) ormancılık, orman işletmesi, toprak korunması, yabani ot kontrolü gibi
bitkisel çalışmalarına uygulanan otekolojik çalışmalara değinirken, Weaver ve
Clements (1938) ve Tansley (1949) ise vejetasyon sosyolojisi alanındaki çalışmalar
üzerinde durmuştur. Gerçek anlamda autekoloji çalışmaları ise Clapham (1956)
tarafından Britanya adası tohumları üzerinde yapılan çimlenme çalışmaları ile bir
ivme kazanmıştır.
Değişik amaçlar için yapılan otekolojik çalışmalar, ekolojik ve ekonomik
değeri olan bitkilerin tür özellikleri, ekolojik hayat devreleri, ortamsal uyumları,
dağılım ve yayılışları açısından önemlidir. Öztürk ve Görk (1979) yaptıkları
6
çalışmalarda genelde ekonomik önemi olan türler üzerinde durmuşlardır. Ayrıca
nesli tükenen ve endemik türlerin de otekolojileri üzerinde yapılacak çalışmalar,
türlerin geri kazanımı, üreme ve üretimlerinin yaygınlaştırılması açısından çok büyük
önem taşımaktadır.
Ülkemiz, flora açısından dünyada zengin ülkelerin arasındadır. Bu zenginlik ve
ilginçlik; çeşitli iklim tiplerinin etkisi altında olması, coğrafik durumu, jeolojik
yapısı, değişik topoğrafik yapılara ve toprak gruplarına sahip olması ve üç farklı
fitocoğrafik bölgenin birleştiği yerde olmasından kaynaklanır. Ülkemizin bu floristik
zenginliği, birçok yabancı araştırıcının ilgisini çekmiştir. Bu konuda yapılmış ilk
ciddi ve kapsamlı çalışma E. BOISSIER tarafından 1867-1888 yılları arasında
hazırlanmış ‘Flora Orientalis’ adlı eserdir (Boissier, 1879). Daha sonra P. H. DAVİS
editörlüğünde, Türkiye ve Doğu Ege adalarında yapılan çalısmalar sonucu, 1965-
1988 yılları arasında tamamlanmış olan ‘Flora of Turkey and East Aegean Islands’
adlı 10 ciltlik eser yayınlanmıştır. 2000 yılında ise editörlüğünü Türk botanikçilerin
yaptığı bu eserin 11. ek cildi basılmıştır (Davis 1965 – 1988).
Türkiye’de otekolojik olarak yapılan çalışmalar fark edilir derecede artmasına
karşın hala yeterli değildir (Doğan, 2001). 1956 yılında Laurus nobilis ve Myrtus
communis bitkileri üzerinde yapılan gözlemlerle başlayan (Demiriz, 1956) bu
çalışmalara daha sonra, Myrtus communis, Inula graveolens, Styrax officinalis,
Ceratonia siliqua, Mentha türleri, Mentha pulegium, Pistacia türleri, Inula viscosa,
Asphodelus aestivus, Lupinus angustifolius, Marrubium rotundifolium, Astragalus
tmoleus, Sideritis trojana, Digitalis trojana, Dianthus ingoldbyi, Colchicum burttii,
Campanula lyrata, Aristolochia hirta, Alyssum pinifolium, Pinus nigra ssp.
pallasiana, Capparis türleri, Capsella bursa-pastoris, Vitex agnus-castus, Iris
pseudacorus, Iris histrioides, Fraxinus angustifolia, Laurus nobilis, Chrozophora
tinctoria, Leucojum aestivum, Rubia tinctorum ve Reseda lutea taksonları üzerinde
yapılan kapsamlı otekolojik çalışmalar izlemiştir (Öztürk, 1970, 1975; Oflas, 1972;
Seçmen, 1972; Öztürk ve Ataç, 1982; Pirdal, 1980, 1986; Yücel, 1993; Özdemir,
1993; Özdemir ve Öztürk, 1996; Doğan, 1998; Başlar ve ark., 1999; Bahadır, 2002;
Özdemir ve ark. 199l a, b; Uysal ve ark, 199l a, b; 1992,; 1994 a, b, c; 1996; Engin
ve ark., 1998; Kandemir ve Engin, 2000; Kutbay ve Kılınç, 1994, Kutbay, 2000).
Çimlenme ilişkileri bu tür çalışmaların ilk ve en önemli basamağını
oluşturmaktadır. Bitkinin çimlenme için gereksinim duyduğu çeşitli çimlenme
başlatıcı maddeler ve farklı çevresel etkileri gibi birçok farklı etmenin çimlenme
7
oranlarına etkilerinin gözlenmesi bu konuda yapılan çalışmalardandır (Vardar ve
Öztürk, 1969, 1971). Bu tez çalışmasında, çimlenme araştırmaları ile autekolojik
çalışmamıza katkı sağlanması planlanmıştır.
Bitkilerin coğrafik ve ekolojik dağılımını sadece tohumların dağılımı ile
açıklamak yeterli değildir. Tohum dağılımının yanı sıra doğadaki bitki yayılış ve
konsantrasyonlarını etkileyen birçok etmen vardır. Tek ya da birden fazla etmen
birleşerek tohum, fide ya da olgun bitki üzerinde etki yapabilmektedir (Öztürk ve
Seçmen, 1992; Öztürk ve Seçmen, 1995). Bitkilerdeki yayılış; tohum dağılımı,
tohum ömrü, dormansi tipi, saklanma koşulları, başarı ile çimlenmesi, fide oluşumu
ve bitkilerin devamlı büyümeleri gibi bazı fizyolojik ve ekolojik etmenlere bağlıdır
(Pelton, 1953). Bu araştırıcı, ayrıca bitki dağılımı öncesi ve sonrasında tohum
ölümlerinin incelenmesinin önemini de vurgulamıştır. Tohumun büyüklüğü, ağırlığı
ve bitkinin üreme yeteneğinin bilinmesinin bitkinin coğrafik dağılımı açısından ne
kadar önemli olduğu Salisbury (1942) tarafından belirtilmiştir. Tohum dağılımı, bitki
yayılışını yalnız başına açıklayamamaktadır. Bitkinin yayılışı özellikle tohumların
çimlenmesiyle birlikte başarılı bir şekilde fidan ve daha sonraki büyüme
basamaklarının oluşmasına bağlıdır. Bu konuda bitkilerin hayat döngülerinin
anlaşılması çok büyük önem taşımaktadır. Bir türün yayılışı ve sıklığında, genellikle
ve belki de her zaman, yaşam döngüsünün özel bir safhasına uyumunda mevcut olan
zayıf bir nokta sınırlayıcı etki yapmaktadır. Bu kritik noktanın bulunması da ancak
bitki yaşam döngüsünün tüm safhalarının incelenmesiy1e gerçekleşebilir (Öztürk ve
Seçmen, 1992).
Bilindiği gibi autekolojik çalışmalarda, toprağın gerek fiziksel, gerekse
kimyasal özellikleri büyük önem taşımaktadır. Aşağıda, toprak özellikleriyle ilgili
genel bilgiler özetlenmekte ve toprak bünye üçgeni sunulmaktadır.
Toprak; kayaların su, rüzgar ve sıcaklık değişiklikleri gibi faktörlerin etkisiyle
erozyon sonucu oluşur. Oluşan mikroskobik partiküller, aralarında hava
boşluklarının bulunduğu por halinde bir ortam meydana getirirler. Bu toprak
partikülleri aşağıdaki büyüklüklerde gruplandırılır (Öztürk ve Seçmen, 1992):
Partikül ismi Partikül büyüklüğü(mm)
Kil 0.002 den küçük
Silt 0.002-0.05
İnce kum 0.05-0.2
İri kum 0.2-2.0
8
Her toprak tipi değişik partikül büyüklüklerindeki grupları farklı oranlarda
bulundurur (Tablo I-1.).
Tablo I-1. Toprak çeşitleri (Ergene, A. 1966)
TOPRAK TİPİ
KUM ( % )
SİLT ( % )
KİL ( % )
Kumsal
Kumlu - Tınlı
Siltli - Tınlı
Killi
95
80
27
17
1
5
58
17
4
15
15
66
Toprakların temel fiziksel özellikleri toprak bünyesi, toprak yapısı, toprak
havası, toprak sıcaklığı, toprak rengi, toprak suyu ve toprak kıvamıdır.
Toprak bünyesi denildiğinde toprakların kum, mil, kil içeriklerine göre
sınıflandırılması akla gelir. Bu sınıflandırma da kum, mil, kil olmak üzere 3 ana
gruba, bunlarda kendi aralarında 12 bünye sınıfına ayrılırlar (Kumlu, tınlı kum,
kumlu tın, tın, milli tın, mil, kumlu killi tın, killi tın, milli killi tın, kumlu kil, milli kil
ve kil)
Kum Bünyeli Topraklar: % 70 ve üzeri miktarda kum içerirler. Bitki besin
maddelerini çok az içerirler. Su tutma kapasiteleri düşüktür. Su geçirgenlikleri iyi
olduğu için yağışlı bölgelerde suların birikmesini engellerler. Fakat besin
maddelerinin de kolaylıkla yıkanarak ortamdan uzaklaşmasına da neden olurlar. Bu
tür topraklarda tuz birikmeleri gözlemlemek daha zordur. Havalanmaları ve
ısınmaları iyidir. Bu toprakların işlenmesi kolaydır. Bitki besin maddelerini
yeterince içermedikleri için tarımsal üretkenlikleri düşüktür.
Tın Bünyeli Topraklar: Kum kil ve mil yaklaşık yakın oranlarda bulunur. Besin
maddeleri kil içermelerinden dolayı kumlu topraklara göre daha fazla bulunmaktadır.
Bitkiler için gerekli suyu tutarlar ve toprak işlemeleri de kolaydır. Tın bünyeli
topraklarda çimlenme daha sağlıklı gözlenir, kök gelişimi iyi olur.
Kil Bünyeli Topraklar: Bu toprakların işlenmesi oldukça güçtür. Suyu çok fazla
miktarda tutarlar. Su geçirgenlikleri kötüdür. Bitki besin maddelerini iyi tutarlar.
9
Kurudukları zaman sertleşir ve çatlarlar. Kil içeriği yükseldikçe toprak işlemeye
karşı direnç artar (Baldantarim, 2010).
Toprağın içeriklerine göre sınıflandırılması aşağıdaki toprak bünye üçgeninde
(Şekil I-1.) belirtilmiştir:
Şekil I-1. Toprak bünye üçgeni
Bitki büyümesinde ve gelişmesinde önemli işlevlere sahip minerellarin
topraktan alınması aşağıda açıklanmıştır.
Bitkilerin Topraktan Azot (N) Alımı
Yaşamsal öneme sahip olan N bitkiler tarafından nitrat (NO3ˉ) ve Amonyum
(NH4⁺) iyonları şeklinde alınır. Genel olarak bitkinin azot gereksinimleri vejetatif
gelişme dönemlerinde daha yüksektir. İyi havalanan ve pH’sı 6 ile 8 arasında
değişen topraklarda nitrifikasyon oranının yüksekliği nedeniyle bitkiler nitratı daha
fazla depo ederler. Toprak çözeltisinde çözünürlüğünü koruyan nitrat köke kitle
akımı ile ulaşır (Foth ve Ellis, 1988). Bitki kökünde bulunan Nitrat ile toprak
çözeltisindeki nitrat değişim gösterir. Bir başka deyişle toprak iyonları dış ortamdan
10
köke girer ve çıkar. Morgan ve ark.’na (1973) göre nitratın köke girişi aktif
absorbsiyon ile gerçekleşirken kökten dışarı çıkışı yoğunluk farkına bağlı olarak
pasif mekanizma ile gerçekleşir. Benzer konuda çalışan Rao ve Rains (1976)
metabolik enerjiden yararlanarak nitratın bitki kökleri tarafından alındığını
saptamışlardır. Dolayısıyla N, C. consanguinea ve C. kilaea bitkileri ile
karşılaştırılan diğer Centaurea türleri için oldukça önemli bir elementtir.
Bitkilerin Topraktan Fosfor (P) Alımı
Bitkiler geliştikleri ortamdan fosforu primer ortofosfat iyonu H2PO4ˉ ve
sekonder ortofosfat iyonu HP04ˉ² şeklinde alırlar. Bitkilerin optimum gelişme
gösterdikleri topraklarda göreceli olarak daha fazla miktarda bulunduğu için bitkiler
H2PO4ˉ iyonunu daha fazla alır. Foth ve Ellis (1988) tarafından rapor edildiğine göre
bitkiler tarafından alınan H2PO4ˉ ve HP04ˉ² iyonları arasındaki oran 10:1
şeklindedir. Genelde bitkiler asit tepkimeli topraklarda H2PO4ˉ iyonunu ve alkali
tepkimeli topraklarda da HP04ˉ² iyonunu daha fazla alırlar, Ancak toprak
çözeltisinde bu iyonların birbirlerine çok hızlı dönüşmeleri nedeniyle pH’sı 4 ile 8
arasında değişen topraklarda bu iyonların alımları arasındaki ayrım önemli değildir.
Bitkiler pirofosfatlar ve metafosfatlar şeklinde fosfor içeren kimyasal gübrelerin
toprak çözeltisinde hidrolize olmaları sonucu oluşan ortofosfat iyonlarını da alırlar
(Roux 1968). Kimi çözünebilir organik fosfor bileşiklerini bitkilerin aldıkları
saptanmıştır. Örneğin steril kum ve toprak çözeltisinde yetiştirilen bitkilerin nükleik
asit ve fitini aldıkları belirlenmiştir (Tisdale ve ark., 1985). Toprak organik
maddesinin parçalanması sonucu açığa çıkan nükleik asit ve fitin gibi organik
bileşiklerden bitkiler doğrudan yararlanabilirler.
Bitkilerin Topraktan Potasyum (K) Alımı
Bitkiler geliştikleri ortamdan potasyumu K⁺ iyonu şeklinde alır. Potasyum alımı
azot dışında öteki besin elementlerinden daha fazladır. Bitki fizyolojisi yönünden
potasyum en önemli elementlerden biridir. Bitki dokularında bulunması dışında
potasyum çok önemli fizyolojik ve biyokimyasal işlevlere sahip bir elementtir. Hızlı
ve fazla miktarda potasyum alımı bitki membranlarının potasyumu fazla miktarda
geçirmesindendir. Bu durum membranlarda fazla miktarda iyonofor bulunması ile
açıklanmaktadır. Bitki hücrelerinde potasyumun tutulma gücü negatif elektrikli
potansiyel ile ilgilidir. Solunumun olumsuz şekilde etkilenmesi sonucu negatif
11
elektrikli potansiyelin azalması durumunda hücre dışına önemli miktarda potasyum
çıkışı gerçekleşir (Mengel ve Pflüger 1972). Bitki köklerine potasyum pasif
absorpsiyon ile girer ve kök içerisinde aktif absorpsiyon ile birikir.
Membranlardan kolayca geçmesi nedeniyle potasyum bitkilerde olağanüstü
hareketliliğe sahiptir. Bitkide yaşlı organlardan genç organlara doğru hareket eder.
Bu nedenle genç yaprakların potasyum içerikleri yaşlı yapraklardan daha fazladır.
Bitkiler gereksinim duydukları K⁺’nın büyük bölümünü vejetatif gelişme
döneminde alırlar. Bitkilerde potasyum organik bileşikler seklinde bağlanmaz. Bu
nedenle gelişme mevsimi sonunda potasyum bitkiden yıkanma sonucu uzaklaşacağı
gibi az da olsa köklerden toprağa potasyum aktarılır (Foth ve Ellis 1988).
Bitkilerin Topraktan Sodyum (Na) Alımı
Bitkiler sodyumu Na⁺ iyonu şeklinde alır. Aldıkları sodyum miktarları ve
sodyuma tepkimeleri yönünden bitkiler iki grup altında toplanır. Bunlar: 1. Natrofilik
bitkiler ve 2. Natrofobik bitkilerdir. Natrofilik bitkiler sodyum seven bitkiler olup
sodyumu kolaylıkla alırlar. Natrofobik bitkiler ise sodyum sevmeyen bitkilerdir.
Natrofilik bitkilerde sodyumun bitki organları arasında üniform şekilde dağılmasına
karşın natrofobik bitkilerde sodyum kökte toplanır (Saalbach ve Aigner, 1970).
Bitki genotipleri ve sodyum alımları yönünden önemli farklılıklar
göstermektedir (Karanlık ve ark., 1999). Bitki genotipleri yönünden topraktan alınan
Na miktarları arasındaki ayrımlılık, kökten sodyumun topraküstü organlara
taşınmasındaki aktivite ve kapasite durumu yanında, kök hücreleri plazma
membranlarından sodyumun pasif permeabilitesi ile yakından ilgilidir (Schubert ve
Lauchli, 1990). Bitkilerde sodyum temelde floem iletim boruları içerisinde taşınır.
12
I.2. AMAÇ
Bu çalışmanın amaçları, aşağıda maddeler halinde sunulmaktadır:
1. Centaurea kilaea Boiss. ve C. consanguinea DC.’nın yetişme yerlerinin ekolojik
özelliklerini saptamak.
2. Bitkilerin yetişme yerinde hüküm süren biyoiklimi tesbit edip analizini yapmak.
3. Bitkilerin yetiştiği topraktaki fiziksel yapıyı (Ing. : texture) incelemek.
4. Bitkilerin yetiştiği topraktaki N, P, K, Na, CaCO3 ile, pH’ı belirlemek.
5. Bitkilerin, bu elementleri hangi oranlarda alabildiğini ölçmek.
6. Bitkilerin meyve ve tohum verimini saptamak.
7. Bitkilerin, yetişme yerindeki ekolojik ve /veya ekofizyolojik problemleri
araştırmak.
8. Bitkilerin yetişme yerinde, maruz kaldığı olumsuzluklar ve risk faktörlerini
ortaya koymak.
9. Bitkilerin, içinde bulunduğu bu ekolojik şartlar ve risk faktörlerinin analizini
yapmak.
10. Bitkilerin karşılaşabilmesi muhtemel olan tehlike ve risk faktörlerine karşı
alınabilecek tedbirleri belirleyip ve öneriler sunmak.
13
BÖLÜM II
II.1. GENEL BİLGİLER
Önceki bölümde belirtildiği üzere autekoloji, tek bir tür veya populasyon
üzerinde yoğunlaşarak yapılan bir ekolojik çalışma yöntemidir. İncelenen türün sahip
olduğu özellikler, yaşadığı toprak tipleri, yaşadığı habitatın iklimi, toprağın ihtiva
ettiği makro elementlerin toprak-bitki arasındaki ilişkisini ortaya koyan bir ekolojik
çalışmadır. Autekolojik yönden incelemiş olduğumuz Centaurea kilaea Boiss. ve C.
consanguinea DC. (Compositae / Asteraceae) türlerinin sınıflandırmadaki yeri
aşağıda verilmiştir (Davis, 1975):
Regnum : Plantae/Vegetable
Subregnum : Tracheobionta/Cormophyta
Divisio : Magnoliophyta/Spermatophyta
Classis : Magnoliopsida/Dicotyledoneae
Subclassis : Asteridae
Ordo : Asterales
Familia : Asteraceae/Compositae
Genus : Centaurea L.
Species 1 : C. kilaea Boiss.
Species 2 : C. consanguinea DC.
II.1.1. Compositae (Asteraceae) Familyasının Genel Özellikleri Kozmopolit bir familya olan Asteraceae (Compositae), çiçekli bitki familyalarının
takson sayısı açısından en zenginlerinden biridir. Yeryüzünde yaklaşık olarak 1100 cins
ve 2500 tür ile temsil edilmektedir. Ülkemizde ise 133 cins ve 1156 türü bulunmaktadır
(Davis 1975, Heywood 1978).
Familya üyelerinin büyük bölümünü, ılıman bölgelerde yayılış gösteren otsu
formlar oluşturur. Antarktika kıtası dışında dünyada geniş yayılış gösteren familya
üyeleri, özellikle Akdeniz havzası, Meksika ve Güney Afrika gibi tropik ve subtropik
14
bölgelerin yarı kurak kesimlerinde temsil edilmektedir. Asteraceae üyeleri ayrıca
Afrika’nın ağaç, çalı ve otsu formasyonlarında, Güney Amerika ve Avustralya’da yayılış
gösterir. Yalnızca tropikal yağmur ormanlarındaki yayılışı zayıf kalmaktadır (Heywood,
1978).
Bir, iki veya çok yıllık otsu, nadiren çalı şeklindeki bitkilerdir. Yapraklar almaşlı
veya karşılıklı, rozet şeklinde ve stipulasız. Çiçekler küçük (floret), hermafrodit, erkek,
dişi ya da sterildir. Çiçek durumu genellikle pedunkulu olan bir kapitulum halinde,
kapitulum braktelerden meydana gelen bir involukrum (brakte örtüsü) ile sarılmış
durumdadır. İnvolukrum brakteleri değişik şekil ve yapıdadır. İnvolukrum bir sıralı
olabileceği gibi, iki ya da daha çok sıralı olabilir. Çok sıralı involukrumlarda brakteler
kiremitvari bir diziliş gösterir. Çiçek tablası çukur, düz, konveks ya da koniktir. Yüzeyi
çıplaktır ya da pullar, uzun tüyler veya setalar taşır.
Bu familyaya ait çiçeklerde kaliks ve korolla çok değişik şekiller gösterir. Kaliks
genel olarak farklılaşarak, papus adı verilen tüy veya pul şeklinde bir yapı meydana
getirir veya tamamen körelmiştir. Korollanın petalleri birleşik (simpetal), tüpsü, dilsi,
ipliksi ya da nadiren iki dudaklıdır. Tüpsü korolla uçta belirgin 5 dişli, dilsi korolla 3–5
dişlidir. Stamenler 5 adet, epipetal, filamentler genellikle serbest. Anterler stilusun
etrafında bir tüp şeklinde birleşmiş, nadir olarak serbesttir. Anterlerin tabanı genellikle
kaudat (kuyruklu) ya da sagitat (mızraksı) ve uç kısımlarında uzantılar mevcuttur.
Anterler büyük ölçüde korolla tüpü tarafından çevrilmiştir (Tutin ve ark., 1976).
Ginekeum iki birleşik karpelli, tek pistilli ve tek lokulusludur. Ovaryum alt durumlu,
anatrop, bazal pozisyonlu ve tek tohum taslağı içerir. Stilus tek, iki stigmatik kola
ayrılmış ve farklı şekillere sahiptir.
Çiçekler iki eşeyli veya tek eşeyli, aktinomorf veya zigomorf simetrilidir.
Kapitulumdaki bütün çiçekler aynı eşeyde (erkek, dişi ya da hermafrodit) olduğunda
homogam, farklı eşeyden olduğunda heterogamdır (Davis, 1975).
Homogam kapitulumlar 2 çeşittir:
Diskoit: Çiçekler aynı şekil ve eşey durumundadır. Bu tipteki çiçeklerin ya hepsi
hermafrodit ve tüpsüdür ya da hepsi işlev bakımından erkek veya dişi ve korollaları
ipliksidir. Çiçekler çoğunlukla aktinomorf olmalarına rağmen, bazı örneklerde zigomorf
korollalara rastlanır (Onopordum).
Dilsi: Kapitulumdaki çiçeklerin hepsi 5 dişli dil şeklinde, zigomorf simetrili ve
hermafrodittir (bütün Lactucaceae).
15
Heterogam kapitulumlar 3 çeşittir:
Radyat: Kapitulumun çevresindeki çiçekler dilsi, ortadaki çiçeklerden oldukça büyük,
genellikle uçları 3 dişli ya dişi ya da eşeysizdir. Kapitulumun ortasındaki çiçekler tüpsü,
hermafrodit ya da işlev bakımından erkektir (Aster).
Radyant: Ortadaki çiçekler tüpsü, hermafrodit ve hemen hemen eşit boydadır. Uçta yer
alanlar ise eşeysizdir (Centaurea depressa).
Diskiform: Ortadaki çiçekler tüpsü ve hermafrodittir. Kenardakiler ise filiform (ipliksi)
ve dişi ya da dilsi özelliktedir (Conyza).
Asteraceae familyasında floretler (kapitulumun bir tek çiçeği) 5 temel yapıdadır:
1. Hermafrodit tüpsü çiçek: Korolla düzenlidir.
2. Dişi dilsi çiçek: Zigomorf simetrilidir.
3. Eşeysiz radyant çiçek: Zigomorf simetrilidir.
4. Hermafrodit dilsi çiçek: Zigomorf simetrilidir.
5. Dişi tüpsü çiçek: Korolla düzenli dişler halindedir.
Kapitulum yalnızca dilsi veya yalnızca tüpsü çiçeklerden de oluşabilir ya da her ikisini
birden taşıyabilir (Jones ve Luchsinger, 1987).
Meyve aken tipindedir. Akenlerin yüzeyi düz, boyuna yollu, çeşitli şekillerde süslenmiş,
pullu ya da tüylüdür, genellikle kalıcı veya dökülen bir papus taşır. Papus, seta ve tüy
serilerinden oluşur. Tüyler kılcal, skabrit, dikencikli ya da plumoz tiptedir.
II.1.2. Centaurea L. Cinsinin Genel Özellikleri Tek yıllık, iki yıllık ya da çok yıllık otsu bitkiler, nadiren yaprak dökmeyen iri
çalımsılar. Genellikle çok hücreli tüylerle kaplı; tüyler tomentoz ya da skabrozdan
hirsuta kadar değişen şekillerde, nadiren tüysüz. Çoğunlukla sapsız salgı tüylü. Çok
değişik şekillerdeki yapraklar alternat, bazen hepsi tabandan çıkar. Türkiye’de yayılış
gösteren türlerin yapraklarında hiçbir zaman diken bulunmaz. Genellikle pinnatifitten
pinnatipartite kadar değişiklik gösterir.
Kapitulum heterogam; diskiform ya da radyant. İnvolukrum ovoid, yarıküresel ya
da hemen hemen silindirik, oblong veya fusiform. İnvolukral brakteler (fillariler) çok
sıralı, imbrikat, az çok sert. Genel olarak pulsu şekilde, saman yapısında ya da çok
değişebilen şekillerde derimsi uzantıya sahip. Brakteler düz veya tarak dişliden silliye
kadar değişmektedir. Yuvarlak, lanseolat ya da üçgen şeklinde, kör veya sivri bir çıkıntı
(mukro) ile sonlanmaktadır. Reseptakulum düz, kıl şeklindeki yapılarla kaplı. Çiçekler
pembe, mor (siyahımsı) mavi, sarı ya da beyazımsı renktedir. Kenara yakın çiçekler
eşeysiz (bazen staminodlu), 5–8 ya da daha fazla segmentli, huni şeklinde ya da aşağı
16
yukarı iplik şeklinde ve belli belirsiz 4–5 linear segmentlidir. Ortadaki çiçekler ise
hermafrodittir.
Centaurea cinsinin meyve tipi akendir. Akenler genellikle olgunken tüysüzdür. Az
çok yanlardan basık, uç kısmı yuvarlak ya da kesik gibidir. Hilum kaideye yakın ve
lateraldir. Papus birçok sıradan meydana gelir, eşit boyda olmayan skabroz, barbellat ya
da plumoz tüylerden oluşmaktadır. En içteki tüy sırası sıklıkla kısa ve daha çok pul
şeklindedir. Papus dirençlidir ama nadiren dökülür. Bazen de mevcut değildir (Wagenitz,
1975). Polen taneleri şekil olarak subprolatedan spheroidala kadar değişebilmektedir.
Apertürler sıklıkla trikolporat ya da pek nadiren tetra veya pentakolporattır.
Ornamenyasyon skabrat, verrukat veya ekinat olabilir (Pehlivan 1995).
Yurdumuzda birçok türü bulunan bu cinse peygamber çiçeği, gelin düğmesi,
zerdali dikeni, çoban kaldıran, gökbaş, kötürüm ve acumuk gibi isimler verilmektedir.
Diğer taraftan bu cinsin çeşitli türleri romatizma ve gut tedavisinde, antienflamatuvar,
ateş düşürücü, analjezik, diüretik, sitotoksik, antibakteriyel ve tonik olarak
kullanılmaktadır (Gürbüz, 2002). Centaurea, cinsi genellikle Akdeniz havzası ve
Asya’nın batısında, daha seyrek olarak Avrupa, Tropik Afrika, Kuzey Amerika ve
Şili’de yayılış gösterir (Engler 1964, Burnie ve ark., 2004). Türkiye’de ise 183 tür ile
temsil edilmekte olup bunların 114’ü endemiktir (Davis 1975, 1988; Özhatay ve ark.
2003, Duran ve Duman 2002, Türkoğlu ve ark. 2003).
Asteraceae (Compositae) familyasının en büyük cinsi olan Centaurea L.
cinsinin yeryüzünde 600 türü bulunmaktadır. Tek yıllık, iki yıllık veya çok yıllık
olarak otsu veya çalı formunda bulunan bu bitkiler halk arasında, peygamber çiçeği,
zerdali dikeni, çoban kaldıran, Timur dikeni gibi Türkçe isimlerle anılmaktadır (Arif,
R. ve ark., 2004). Bu familya türlerinin 430’u endemik olup, endemizm oranı %
38’dir (Ekim ve ark., 2000). Ülkemizde önemli bir yeri olan Centaurea cinsinin
değişik kısımlarının gerek halk arasındaki kullanılışı ve gerekse literatürlerde
belirtilen ulusal ve uluslar arası birçok biyolojik aktivite çalışmalarının yapılmış
olması göz önüne alınacak olursa bu bitkiden farmakolojide yararlanılabileceği ve bu
açıdan bu bitkilerin üzerinde daha fazla çalışmaya değer olduğu anlaşılmaktadır.
Literatürlerde verilen bilgiler, önemli bir antioksidan kaynağı olan Centaurea
türlerinin piyasaya hazır preperatlar halinde de sunulabileceğini göstermektedir (Arif,
ve ark., 2004).
Ülkemizde Asteraceae familyasına ait Centaurea cinsine ait türlerin çoğunluğu
tedavi amaçlı kullanılmaktadır (Arif, ve ark., 2004).
17
TEKELİ’ nin çalışması ile de Konya Bölgesi’nde yayılış gösteren 12 Centaurea
türünün antioksidan kapasitesi, antimikrobiyal aktivitesi ve yağ asidi bileşimleri
araştırılarak bu türlerin sağlık açısından kullanılabilmesine yardımcı olmak
amaçlanmıştır (Tekeli, 2008).
Anadolu’da halk arasında şifa kaynağı olarak kullanılan bitki türlerinden
bazıları da Centaurea cinsine ait türlerdir. Birçok Centaurea türü özellikle kanser,
migren ve romatizmaya karşı etkilidir. Centaurea türleri seskiterpen laktonlar,
asetilenler, lignanlar ve triterpenlerin yanı sıra flavonoid bileşikleri de içerir. Halk
arasında ateş düşürücü, adet söktürücü, iştah açıcı, kuvvet verici ve mide yatıştırıcı
olarak kullanılırlar (Karagöz ve ark., 2002). Centaurea türleri tek başına veya diğer
bitkilerle birlikte antidiyabetik, antidiyareik, antiromatizmal, antienflamatuvar,
kolagog, koleretik, dijestif, stomaşik, diüretik, adet söktürücü, astrenjan, hipotansif,
antipiretik, sitotoksik, antibakteriyal amaçla kullanılmaktadır. Centaurea türlerinden
biri olan C. iberica (Deligöz Dikeni) Isparta yöresinde mide ağrılarına, böcek ve
yılan sokmalarına karşı kullanılırken, Çin’de C. uniflora ateş tedavisinde ve
zehirlenmelere karşı kullanılmaktadır. Ayrıca C. uniflora’nın membran lipid
peroksidasyonunu inhibe ettiği ve antiaterosklerotik etkilerinin olduğu da
bilinmektedir (Arif ve ark., 2004).
C. chilensis’in sulu ekstresi halk arasında antipiretik ve antiromatizmal olarak,
İspanya’da C. aspera, C. seridis C. melitensis gibi pek çok Centaurea türünün halk
arasında hipoglisemiyan olarak yine İspanya’da C. ornata halk arasında
antiromatizmal olarak Mısır’da C. pallescens, acı lezzetinden dolayı stomaşik,
dijestif ve diüretik olarak, C. sinaica’nın ise sitostatik, diüretik, antipiretik,
antimalaryal, astrenjan, fitotoksik, antineoplastik, allerjenik, stomaşik, tonik ve
emanogog olarak kullanıldığı bilinmektedir (Arif ve ark., 2004).
Trakya yöresinde Centaurea, bal arısı yetiştiriciliğinde de önem verilen bir
cinstir. C. cyanus, C. diffusa, C. spinosa ve arı yetiştiriciliği çalışmalarında kullanılan
türler olan C. iberica ile C. solstitialis gibi türler balda nektar, polen ve propolis gibi
besleyici ve koruyucu etkenler bakımından, balın kalitesini etkileyen bitki türleri
arasında sayılmaktadır (Sıralı ve Deveci, 2002).
Doğal bitkiler yöününden, ülkemizin florası yaklaşık 10.000 bitki türü ile çok
zengindir. Bunlardan birçoğunun fitoterapide kullanılma özelliğinin olduğu tahmin
edilmektedir. Türkiye’deki en büyük familya olan Asteraceae familyasına ait
18
türler ekolojik toleranslarının yüksek oluşu ve tohumlarının kolayca dağılabilme
yeteneği sayesinde çok geniş alanlara yayılabilme özelliğine sahiptir (Eroğlu, 2010).
Centaurea ile ilgili olarak ülkemizde yapılmış olan en kapsamlı çalışma,
ÇELİK (2003) tarafından gerçekleştirilen doktora tezidir. Bu tezde, Centaurea
genusunun Psephelloidea seksiyonuna giren türlerin ekolojik özellikleri incelenmiştir
(Çelik, 2003). Bunun dışında KAYA C. derderiifolia ve C. saligna türlerinin
taksonomik, ekolojik ve palinolojik özelliklerini (Kaya, 1985) UYSAL ve arkadaşları
C. polyclada türünün morfolojik, anatomik ve ekolojik özelliklerini, C.
tomentella’nın tohum çimlenme ekolojisini, C. kurdica ve C. sclerolepis türlerinin
ekolojisini çalışmışlardır (Uysal ve ark., 2005 a, b). ÇELİK ve arkadaşları C. odyssei
ve C. consanguinea’nın (Çelik ve ark., 2005 a, b) ÖZKAN ve ÇELİK C.
mucronifera’nın ekolojik özelliklerini ortaya koymuşlardır (Özkan ve Çelik, 2005).
II.1.3. Centaurea kilaea Türünün Özellikleri
Sinonimleri: Acosta kilaea (Boiss.) Holub in Preslia 46:226 (1924) !
Orijin: Öksin elementi
Yöresel İsimleri: Türkiye’de Peygamber Çiçeği, Kilyos Peygamber Çiçeği
İngiltere’de Knapweed
Toprakaltı stolonlu, sürünücü veya dik olarak yükselen gövdeli çok yıllık
bitkiler. Genellikle sahil kumullarında, yerde rozet oluşturacak şekilde (yayılmış
halde) bulunurlar. Gövde (25-) 50-90 (-140) cm, genellikle köşeli, üst kısmından çok
dallanmış. Yapraklar; gövdedeki gibi yoğun, beyaz ya da gri tomentoz tüylü;
verimsiz rozet yapraklar lirattan pinnatisekte kadar değişen şekillerde; yapraklar
nadiren parçalı olmayıp, lanseolat ya da ovat şekilinde; gövdenin orta yaprakları 1-2
pinnatisekt, linear lanseolattan, lanseolata kadar değişen segmentli; segmentlerin
genişliği (1-) 2-4 mm kadar, uçtaki segment biraz daha büyük; üst yapraklar nispeten
küçük ve seyrek, tam kenarlı, basit ya da tabanına yakın 1-2 çift loblu, uçları
akuminat (Şekil II-1.). İnvolukrum (10-) 12-15 x (5-) 6-8 mm, ovoid (Şekil II-2.);
brakteler hafifçe boyuna çizgili, seyrek olarak araknoid tüylü. Ek uzantılar
(appendage) küçük, kahverengi, üçgen şeklinde ve her iki tarafta (3-) 4-6 (-7) silli;
sillerin uzunluğu 0.5-1 mm; uçları 0.3-0.8 mm bir mukro ile sonlanır (Şekil II-2.).
Çiçekler pembe-mor renkli, kenardakiler hafifçe radyant ve staminodsuz. Korolla 5
parçalı, stigma 2, anter tübü 5 parçalı. Akenler koyu kahverengi, 3.5-4.5 mm; papus
19
(3-) 3.5-4.5 mm ve skabroz; en içteki papuslar daha kısa (1.5 mm) veya diğerleri ile
aynı boydadır (Şekil II-2.).
Centaurea kilaea’nın ülkemizde dağılım gösterdiği yerler: A2(E) Kırklareli
(Kasatura), İstanbul (Domuzdere, Terkos, Uluocak), A2(A) İstanbul (Yeşilçay),
Adapazarı (Karasu), Bolu (Davis, 1975-1988).
C. kilaea bitkisinin görüntüleri aşağıda gösterilmiştir (Şekil II-3., Şekil II-4.,
Şekil II-5.)
Şekil II-1. C. kilaea bitkisinin yaprak şekilleri (Atar, 2006)
a b Şekil II-2. C. kilaea’nın akenlerinin (a) ve kapitilumunun (b) genel görünüşü
20
Şekil II-3. C. kilaea’nın çalışma alanındaki genel görünüşü
Şekil II-4. C. kilaea’nın çiçeklerinin görünüşü
21
Şekil II-5. C. kilaea çiçeğinin yakından görünüşü II.1.4 Centaurea consanguinea Türünün Özellikleri
Sinonimleri: C. argyrocephala Freyn & Sint. in Öst. Bot. Zeitschr. 42:240(1892)!
C. glaphyrocephala Náb. var. divrikiana Bornm. in Beih. Bot. Centr. 60B
:211(1939)! Figure 20, p. 487.
Orijin: Ir.-Tur element
Yöresel isimleri: Türkiye’de Ayakçak, İngiltere’de Knapweed
Çok dallanmış, 35–70 cm arasında değişebilen çok yıllık bitkiler. Gövde,
tabana yakın kısımlardan dallanmalar yaparak yayılmış bitkiler. Yapraklarındaki tüy
örtüsü zayıf bir şekilde örümcek ağımsı, hemen hemen az çok çıplaklaşan (özellikle
alt kısımlarda) gövdenin alt ve orta yaprakları pinnatipartit; linear segmentli;
segmentlerin genişliği 1-3 mm kadar; üst yapraklar ise basit (Şekil II-6.). Kapitula
daima dallanmanın sonundaki küçük kümeler de 2-3 (-5) şeklinde İnvolukrum (7-) 8-
9 x 3-5 mm (Şekil II-7.); oblongdan fusiforma doğru. Ek uzantılar (appendage)
büyük, yayılmış, saman renginde, bazen kahverengi veya pembe lekeli; (8-) 9-13 (-
15) silli ve sillerin uzunluğu (1-) 1.5 -2 (-3) mm uzunluğunda; uçları 0.5-1 mm bir
mukro ile sonlanır. Çiçekler pembe, kenardakiler radyant değil, hermafrodit çiçekler
5-7. Akenler 3-3.5 mm papuslar ise (0.5-) 1-2 (-2.5) mm (Şekil II-7.).
22
Çiçeklenme peryodu haziran ile ağustos ayları arasında olup genellikle ekolojik
istekleri steplik alanlar, kuru ve kayalık yamaçlardır. Deniz seviyesinden başlayıp
1600 metre yüksekliklere kadar yayılış gösterebilir.
Centaurea consanguinea’nın ülkemizde dağılım gösterdiği yerler: A2(A) İstanbul
(Kartal), Bursa (Mudanya), A4 Kastamonu, A5 Çorum (Uzayköy Kuz Kışla arası),
Amasya (Kırklar), Samsun (Havza), A6 Samsun (Ladik Hamam yolu), B7 Sivas
(Divriği), Malatya, Erzincan (Kemaliye, Salihli), Tunceli (Ovacık), Elazığ (Fırat
Elazığ arası), B8 Bingöl (Bingöl Muş arası), C6 Gaziantep (Arıl Gaziantep arası),
C8 Diyarbakır (Davis, 1975-1988).
C. consanguinea bitkisinin görüntüleri aşağıda gösterilmiştir (Şekil II-8.,
Şekil II-9., Şekil II-10.)
Şekil II-6. C. consanguinea bitkisinin yaprak şekilleri
a b Şekil II-7. C. consanguinea’nın akenlerinin (a) ve kapitilumunun (b) genel görünüşü
23
Şekil II-8. C. consanguinea’nın çalışma alanındaki genel görünüşü
Şekil II-9. C. consanguinea’nın çiçeklerinin görünüşü
24
Şekil II-10. C. consanguinea çiçeğinin yakından görünüşü
II.2. ARAŞTIRMA BÖLGELERİNİN TANITIMI
Bu tez çalışmasında obje olarak kullanılan Centaurea kilaea ve C.
consanguinea’nın ülkemizde dağılım gösterdiği habitatlar ve civarları araştırma
bölgesini teşkil etmektedir. Araştırma bölgelerinden birisi olan İstanbul’un Çatalca
ve Şile bölgeleri ile Amasya ve Samsun illerinin çeşitli özellikleri aşağıda
açıklanmaktadır:
Centaurea kilaea Boiss. bitkisisnin doğal olarak yetiştiği İstanbul (41º 01.2´
kuzey; 28º 58.2´doğu) il sınırları içerisinde bulunan alanlardan ve C. consanguinea
DC. bitkisisnin doğal olarak yetiştiği Amasya (40° 40.2´ kuzey; 35° 49.8´ doğu) ve
Samsun’un Havza ilçesi’nden (40º 58.2´ kuzey; 35º 40.2´doğu); aynı dönemde
toprak ve bitki örnekleri toplanmıştır. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerine ait
lokalitelerin listesi (Tablo II-1.) aşağıda belirtilmiş ve bu lokaliteler haritada (Şekil
II-11.) gösterilmiştir (Anonim, 2011).
25
Tablo II-1. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerine ait lokalitelerin listesi
Centaurea Türleri Lokaliteler
İstanbul Çatalca İlçesi Karaburun Sahili Centaurea kilaea İstanbul Şile İlçesi Sofular Köyü Amasya Şehcui mevkisi açık alanları Centaurea consanguinea Samsun Havza İlçesi
Şekil II-11. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerine ait lokalitelerin Türkiye
haritasında gösterimi
II.2.1. Çatalca’nın (İstanbul) Tanıtımı
II.2.1.1. Çatalca’nın Coğrafi Konumu
Marmara bölgesinin Çatalca-Kocaeli bölümünün Trakya kesiminde yer alır.
İstanbul iline bağlı olan Çatalca ilçesi, kuzeyden Karadeniz, güneyden İstanbul ilinin
Büyükçekmece, doğudan Eyüp, Gaziosmanpaşa, Bakırköy, batıdan Silivri ilçeleri
ve Tekirdağ ili ile çevrilidir. 1504 km²’lik yüzölçümü ile İstanbul’un alan olarak
en büyük ilçesidir (Şekil II-12.). Karadeniz kıyısındaki kuzey kesimi, Yıldız
Dağları’nın uzantıları ile hafif engebeli bir yapı kazanmıştır. Kuzeybatı kesiminde
361 metreye erişen Garipkuyu Tepesi ilçenin en yüksek noktasıdır.
İstanbul’un içme suyu gereksiniminin büyük bir bölümünü karşılayan
26
Terkos Gölü ile bu göle tatlı suyu taşıyan bir çok dere Çatalca sınırları içinde
yer alır. Ayrıca Alibey Deresi ile Sazlı ve Karasu Dereleri gibi kaynaklarını
ilçe topraklarından alan ancak ilçe dışındaki göllere dökülen dereler de
mevcuttur.
İlçenin Karadeniz kıyısı boyunca uzanan geniş doğal plajları vardır.
Özellikle Karaburun ve Yalıköy (eski adı Podima) önemli bir turistik
potansiyele sahiptir (Akman, 1990) .
Şekil II-12. İstanbul ilinin haritası
II.2.1.2. Çatalca İlçesinin Tarihçesi
Çatalca’nın tarihine bakıldığında çalışmalar bu bölgede; Trakların, Eski
Roma, Büyük İskender, Bizans İmparatorluğu, I. Murat, Yıldırım Beyazıt, Fatih
Sultan Mehmet, IV. Mehmet, III. Selim, Tanzimat dönemleriyle, Balkan
Savaşlarının, I. Dünya Savaşının yaşandığı ve birçok tarihi eserin ve kalıntıların
mevcut olduğunu göstermiştir.
Çatalca’nın son halini alması ise Cumhuriyetin ilanı ve Milli Mücadelenin
kazanılması sonucu olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında Yunanistan ile yapılan
nüfus mübadelesi gereğince, bu bölgedeki Rumlar Yunanistan’a göç ederek orada
Nea (Yeni) Çatalca’yı kurmuşlar; Yunanistan’dan ise çok sayıda Türk Çatalca
merkeze ve Rumların terk ettiği köylere yerleşmişlerdir. Bunun yanı sıra, Balkan
27
Harbi, I. Dünya Savaşı dönemlerinde de Yunanistan ve Balkanlardan gelen diğer
göçmenler de Çatalca’yı oluşturan ana nüfus olmuştur (Anonim 1, 2005)
II.2.1.3. Çatalca İlçesinin İklimi ve Biyoiklimi
İklimin bitkiler üzerindeki etkilerinden dolayı, örneklerimizin yayılış gösterdiği
alanların iklimsel özellikleri incelenmiştir. Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü’nden çalışılan il ve ilçelere ait son iklim verileri sağlanarak bu veriler
ışığında illerin mevsimlere göre ortalama yağışları, yağış rejimleri, yıllık ortalama
yağışları yılın en soğuk en sıcak ay ortalamaları ve yıllık ortalama sıcaklıkları
verilmiştir.
Araştırma alanının iklim elemanlarının tanımlanmasında bölgeye en yakın
istasyon olan Florya İstasyonu verileri kullanılmıştır (Tablo II-2.) .
Buna göre, araştırma alanında yıllık 14.5 °C ortalama sıcaklık ve 692.2
mm/m² yağış miktarı saptanmıştır. Sıcaklığın Ağustos ayında en yüksek, Şubat
ayında en düşük değerlere ulaştığı görülür. İlçeye yağış en fazla Şubat ayında
düşmüştür.
Karla örtülü gün sayısı yıllık 11 gündür. Yıllık ortalama bağıl nem ise %
71’dir (Anonim 2, 2011).
28
Tablo II-2. Çatalca ilçesi sıcaklık ve yağış verileri (Anonim 2, 2011)
ÇATALCA Ortalama Değerler
Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık
Ortalama Sıcaklık (°C) 7 6.7 8 11.2 15.3 20.2 23.3 23.5 20 16 11.9 9
Ortalama En Yüksek Sıcaklık (°C) 10.7 10.6 12 15.2 18.6 23.5 26.5 27 23.9 20 16.1 12.7
29
Çalışma alanın yağış- sıcaklık emsali hesaplandığında (Akman, 1990):
Q: Yağış-sıcaklık emsali
P: Yıllık yağış miktarı (mm/m2)
M: En sıcak ayın maksimum sıcaklık ortalaması (°C)
m: En soğuk ayın minimum sıcaklık ortalaması (°C)
Çatalca için:
P: 692.2( mm/m2) M: 29.7°C m: 3.3°C
2000P (2000).(692.2) Q = = = 90.5 (M+m+546.4)(M-m) (29.7+3.3+546.4) (29.7-3.3)
Bu durumda P= 692.2 ve Q= 90.5 olduğundan Çatalca ilçesinin az yağışlı
Akdeniz iklimi etkisinin altında kaldığı görülür. Ancak İlçesinin kuzeyinde
Okyanusal (Oceanik) iklimi de görülmektedir (Akman, 1990).
Aşağıda çalışma alanına ait ombrotermik diyagram görülmektedir (Şekil II-13.)
Şekil II-13. Çatalca ilçesine yakın Florya ilçesinin biyoklimatolojik özelliklerini
yansıtan ombrotermik diyagramı (EMBERGER’E göre)
a=istasyonun adı d=Ortalama sıcaklık (yıllık) g=Yağış eğrisi b=İstasyonun rakımı e= Ortalama yağış(yıllık) h=Kurak periyod c=Rasat süresi (yıl ) f= Sıcaklık eğrisi i=Yağışlı periyod
30
II.2.1.4. Çatalca İlçesinin Jeolojik Yapısı
Çatalca’nın çevresinde üç farklı formasyon yer almaktadır. Bunlar sırasıyla;
Çatalca’nın batısında 300 metrelerdeki tepelik alanın yapısını oluşturan Eosen yaşlı
kalkerleri, şehrin hemen hemen tamamının üzerinde kurulduğu Miosen yaşlı kil,
kum, şist ve şehrin hemen doğusunda yer alan Karasu Deresinin genç alüvyonlarıdır.
Eosen, Miosen ve genç alüvyonlar batıdan doğuya doğru bir diziliş göstererek
jeomorfolojik birimlerin oluşmasında önemli rol oynarlar.
Buna göre, Çatalca arazisini şu jeomorfolojik ünitelere ayırmak mümkündür:
Batıdaki Eosen kalkerleri üzerinde fazlaca parçalanmış aşınım yüzeyleri, kalkerlerin
aşınım özelliğine bağlı olarak kertik vadiler ve doğal yamaçlar yer almaktadır.
Özellikle Eosen kalkerleri üzerinde yer alan aşınım yüzeylerinden Miosen yapıya;
yani daha az eğimli, hemen hemen düzlük araziye geçiş oldukça belirgin yamaçlarda
olmaktadır. Bu yamaçların eğimi % 20 ve yer yer daha fazladır. Şehrin üzerinde yer
aldığı Miosen arazi ise, % 0 - % 5 kadar eğimlidir. Bu arazi morfolojik açıdan
aslında oldukça az eğimli bir dağ eteği düzlüğüdür. Bu ünite güneye doğru daralarak
sürmekte ve tüm önemli yerleşme birimleri, sanayi kuruluşları bu bölümde yer
almaktadır (Anonim 1, 2005).
II.2.1.5. Çatalca İlçesinin Toprak Yapısı
Çalışma alanımızın yakın çevresinde altı büyük toprak grubu saptanmıştır. Bu
toprak gruplarını alüvyal topraklar, hidromorfik alüvyal topraklar, kireçsiz
kahverengi orman toprakları, kahverengi orman toprakları, kırmızımsı sarı podzolik
topraklar ve Rendzinalar yer almaktadır. Bunun yanında çok küçük bir alanda
Vertisoller dikkati çekmektedir (Akşiay ve ark., 1990).
II.2.1.6. Çatalca İlçesinin Bitki Örtüsü
Doğal bitki örtüsü, orman, maki, psödomaki ile kıyı bitkilerinden meydana
gelmektedir.
Orman örtüsü Akdeniz ikliminin etkisinin görüldüğü alanlarda maki
toplulukları, kurakçıl orman bitkileri şeklinde iken, ilçenin orta kesimlerine doğru
gidildikçe yer yer meşe türleri, Karadeniz kıyısına doğru yaklaşıldıkça Okyanusal
iklimin etkisinin sağladığı, nemli karakterler nedeni ile kendi kendini yenileyebilen
Fagus, Quercus, Carpinus ağaç türleri görülür. İlçe ormanlarında yapraklarını
döken çalılar ve Quercus türleri hakimdir. Yani ilçe alanının % 44.98’lik kısmı
31
orman örtüsü ile kaplıdır.
Gerek orman arazileri, gerekse açık otlaklar ve meralar flora bakımından
zengindir. Doğal ortamda yetişen birçok buğdaygil ve baklagil yem bitkisinin
yanında, kuşburnu, muşmula, kızılcık, böğürtlen gibi meyveler ile ılgın, orman
sarmaşığı ve yabani gül yetişmektedir (Anonim 1, 2005).
II.2.1.7. Çatalca İlçesinin Nüfusu
Tarihsel süreç içerisinde Çatalca’nın nüfusu, İstanbul için stratejik önemi
sebebiyle sürekli bir hareket halinde olmuştur. İlk sayım yılı olan 1927 yılından
günümüze kadar geçen nüfus sayım yıları arasında büyük farklılıklar vardır.
Şehrin, iki büyük ana kara yani Asya ve Avrupa arasında kalması ve bu
anlamda tarih içerisinde de göçler, savaşlar ve istilalar sebebiyle nüfus
değişikliklerinde büyük dalgalanmalar olmuştur. Öyle ki genel nüfus yoğunluğu
1927 yılından 1985 yılına gelinceye kadar geçen 58 yıllık süre içinde 3-3.5 kat
artmıştır. Cumhuriyetten hemen sonra 1927 yılında yapılan ilk sayıma göre ilçe
nüfusu 3142; köylerinin toplam nüfusu ise 50.585 kişidir. İlçe ve köy nüfusu
arasında bu kadar büyük fark olmasının nedeni ise 1924 yılında yapılan mübadelenin
(göçmen değişiminin) nüfusa yansımasıdır (Anonim 1, 2005, Anonim 3, 2005).
II.2.1.8. Çatalca İlçesinde Yol ve Ulaşım
İstanbul il merkezinden 59 km. uzaklıkta olup, İstanbul-Edirne karayolu (E-5)
Kınalı-Sakarya (TEM) otoyolu ile bağlantısı bulunmaktadır. İlçenin kuzey
doğusunda, Sirkeci-Edirne demiryolunun 71. kilometresindeki Çatalca tren İstasyonu
da üç kilometrelik karayolu ile ilçeye bağlıdır. Ayrıca sadece özel uçaklara meydan
hizmeti veren, bunun yanında bünyesinde bulundurduğu muhtelif okul, kulüp ve
aktivitelerle bir hobi alanı olan, Türkiye’nin uluslararası tescilli ilk özel havaalanı
Hazerfen havaalanı ilçe sınırları içinde bulunmaktadır (Anonim 1, 2005, Anonim 3,
2005).
II.2.1.9. Çatalca İlçesinin Geçim Kaynakları (Ekonomisi)
Çatalca’nın geçim kaynakları yani ekonomisi sanayi, tarım, hayvancılık,
ormancılık ve su kaynaklarından sağlanan gelirlere dayanmaktadır (Karahaliloğlu,
2006).
32
II.2.2. Şile’nin (İstanbul) Tanıtımı
II.2.2.1. Şile İlçesinin Coğrafi Konumu
Araştırma bölgesi olan Şile, İstanbul iline bağlı bir ilçedir. Türkiye’nin
kuzeybatısında, Marmara bölgesinin kuzeydoğusunda, Kocaeli yarımadasının
Karadeniz kıyısında yer alır.
İlçenin doğusunda Kocaeli ilinin Kandıra güneyinde Kocaeli ilinin Gebze,
güneybatısında İstanbul’un Kartal ile Ümraniye, batısında İstanbul’un Beykoz
ilçeleri kuzeyinde ise Karadeniz bulunur (Şekil II-12.). İlçe alanı 736 km²’dir. Bu
durumu ile Türkiye’nin total yüzölçümünün, yaklaşık olarak % 0.1’ini
oluşturmaktadır.
Şile ilçesi akarsular bakımından oldukça zengindir. Bunu, Kocaeli
yarımadasındaki Genç-Alpin tektonik hareketlere bağlayabiliriz (Ertek ve ark.,
1998).
Şile ilçesi tümü ile inişli-çıkışlı görünüm arz eden paneplen arazisi üzerinde yer
alır. İlçedeki mağaralar da önem arz eder. Türkiye’de karstlaşmaya uygun kireçtaşı
arazisinin yayılış alanın en fazla olan kesimi, bir kuşak dahilinde gelişmiş olan
Güney Anadolu’daki Toros Dağları’dır. Karstik dinamik süreçlerin elverişliliğinden
dolayı bilhassa mağaralar bu kuşak içinde daha fazla oluşup gelişmişlerdir. Şile
kıyılarında denizel süreçlerinde katkısı ile gelişmiş birçok deniz mağarası ve deniz
ini de mevcuttur (Sezer, 2006).
II.2.2.2. Şile İlçesinin Tarihçesi
İlçede yaşam çok eskiye dayanır. Yapılan son araştırmalar Şile çevresinin tarih
öncesinde (Cilalı Taş Devri) iskan edildiğini göstermektedir. Ayrıca ilçede o dönem
insanının yaşamı için elverişli çok sayıda mağara mevcuttur.
Şile antik çağda iki defa istilaya uğramıştır. Birinci istila eski Yunalıların Pers
seferinden geri dönüşlerinde komutanları Xenophon tarafından, ikincisi de kıyı
şeridini takip ederek ilerleyen Roma komutanı Lucullus tarafından
gerçekleştirilmiştir. Roma döneminin izleri hala Şile’de görülmektedir. Selçuklu
Türkleri Kutalmışoğlu Süleyman Şah ile 1090 senesinde Şile’yi ele geçirdiler. İlçe
Yıldırım Beyazıt döneminden, I. Dünya Savaşı'na kadar 500 yıl boyunca Türklerin
yönetiminde rahat bir yaşam sürmüştür. Daha sonra İstanbul’un işgaliyle birlikte
33
İngilizlerden cesaret alan Rumlar Şile çevresine yerleşerek Dumlupınar Zaferine
kadar işgallerini sürdürmüşlerdir.
1926’da yapılan yeni düzenlemeyle Üsküdar kaza haline getirilip İstanbul
vilayetine bağlanınca, Üsküdar’a bağlı olan Şile kazası da Üsküdar’la aynı yapı
içinde yer almıştır. Ayrıca Şile, Cumhuriyetin kuruluşu ile oluşturulan ilk
belediyelerden biridir (Anonim 4, 2011).
II.2.2.3. Şile İlçesinin İklimi ve Biyoiklimi
Şile ilçesi, Akdeniz iklimi ile Karadeniz iklimi arasında “Geçiş iklimi” özelliği
gösteren bir iklim tipine sahiptir. Thornthwaite (1948) sınıflamasına göre tali
tiplerden Marmara ikliminin yer aldığı saha üzerinde Akdeniz iklimine göre nispeten
hafiflemiş yaz kuraklığı, daha az buharlaşma ve daha sık don etkili olmakta kış
aylarında normal kar yağışı, soğuk ve yağışlar etkin bulunmakta, bulutluluğun ve
nisbi nemliliğinde daha fazla olduğu görülmektedir (Thornthwaite, 1948). Şile’de 31
metre yükseklikte yer alan meteoroloji istasyunundaki ölçüme göre yıllık ortalama
sıcaklık değeri 13.6 ºC’dir. Bölgedeki Kocaeli ve İstanbul - Göztepe değerlerine göre
daha düşük bir değerdir. Sıcaklık değerleri, Ocak ve Şubat aylarında düşüktür. Ocak
ayı ortalama sıcaklığı Şile’de ortalama 5.6 ºC’dir. Temmuz ve Ağustos aylarında ise
sıcaklık değerleri yüksektir. Ağustos ayı ortalama sıcaklığı Şile’de 23.2 ºC’dir (Tablo
II-3.). Çevredeki meteoroloji istasyonlarında bu değer yüksek olup, Göztepe’de 23.4
ºC, Kocaeli’nde 23.5 ºC’dir. Bunlara dayanarak Şile’de sıcaklık farkı 17.3 ºC iken,
Göztepe’de 18 ºC, Kocaeli’nde 17.8 ºC’dir.
1995 - 2005 yılları arasındaki meteorolojik verilere göre Şile’de en düşük
ortalama sıcaklık Şubat 1997 tarihinde – 7.7 ºC, en yüksek ortalama sıcaklık
Temmuz 2000 tarihinde +45 ºC olmuştur. İlçede yıllık ortalama yağış 600 – 1000
mm arasındadır (Anonim 2, 2011).
Şile ilçesi sıcaklık ve yağış verileri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir (Tablo II-3.).
34
Tablo II-3. Şile ilçesi sıcaklık ve yağış verileri (Anonim 2, 2011)
ŞİLE Uzun Yıllar İçinde Gerçekleşen Ortalama Değerler (10 yıl) Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Ortalama Sıcaklık (°C) 5.6 5.6 6.9 10.9 15.7 20.3 23.4 23.2 19.2 15.1 11.1 7.6 Ortalama En Yüksek Sıcaklık (°C) 17.4 19.2 21.9 27 29.4 31.5 30.1 29.2 31.8 27.7 23.4 18.7 Ortalama En Düşük Sıcaklık (°C) -3 -3.8 -1.9 0.1 6 10 13.9 13.4 10 5.1 1.1 -1.9 Ortalama Yağış Miktarı (kg/m2) 84.9 87 89.4 57.9 25.1 30.8 36 109.4 79.1 116.5 82.8 130.3
35
Çalışma alanın yağış - sıcaklık emsali hesaplandığında (Akman, 1990):
Şile için:
P: 929.2 ( mm/m2) M: 31.8 °C m: -3.8 °C
2000P (2000).(929.2) Q = = = 91
M+m+546.4)(M-m) 31.8+(-3.8)+546.4) (31.8-(-3.8)
Bu durumda P= 929.2 ve Q= 90.5 olduğundan Şile ilçesinin az yağışlı Akdeniz
iklimi etkisinin altında kaldığı görülür.
Şile ilçesinin biyoklimatolojik özelliklerini yansıtan ombrotermik diyagram
(Şekil II-14.) aşağıda gösterilmiştir.
Şekil II-14. Şile ilçesinin biyoklimatolojik özelliklerini yansıtan ombrotermik diyagram (EMBERGER’E göre)
II.2.2.4. Şile İlçesinin Jeolojik Yapısı
Şile ilçesinde Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Zamana ait tortul oluşumlar
bulunur. Birinci Zaman Devoniyen (günümüzden 400 milyon yıl önce), İkinci
Zaman Trias (230 milyon yıl önce) ve Kretase (135 milyon yıl önce), Üçüncü Zaman
36
Paleosen (63 milyon yıl önce), Eosen (48 milyon yıl önce) ve Neojen (günümüzden
15 milyon yıl önce) ile Dördüncü Zaman (günümüzden 1 milyon yıl önce) ise
Pleistosen ve Holosen ile temsil edilir. Ayrıca Üst Kretase’de, yaşlı bir volkanizma
mevcuttur. Formasyonlar Alpin ve Hersiniyen hareketlerden etkilenmiştir. İlçede
ekonomik yönden önemli olarak kil, slisyum ve linyit çıkarılır. Yapı taşı olarak Üst
Kretase ve Devoniyen’in kireçtaşları kullanılır (Ertek ve ark., 1998).
Şile ilçesi maden bakımından zengindir. İlçenin batısındaki geniş ve derin
Neojen havzası kil-kaolen, döküm kumu, kuvars kumu ve linyit ihtiva eder. Burası
Türkiye’nin önemli endüstriyel hammadde içeren havzalarından biridir. Ayrıca
çimento hammaddesi için puzolan (tras) ocakları işletilmektedir. Satmazlı köyü
yakınlarında barit madeni vardır. Kızılca köyü plajında ise madenli deniz kumlarına
rastlanır. Hacılı-Tepemanayır arasında malakit (Bakır madeni) işletilmektedir. İlçede
inşaat taşı olarak Üst Kretase yaşlı beyaz kireçtaşları ile Devoniyen yaşlı gri-mavi
kireçtaşları kullanılır. Beyaz kireçtaşlarına ve önceleri kullanılmış eski kireçtaşı
ocaklarına ilçenin birçok yerinde rastlanır. Ahmetli köyü güneyinde Devonien kireç
taşlarının kullanıldığı bir mıcır ocağı bulunur.
Bunlar içinden, ülke çapında önemli bir rezerv gösteren; kil, kaolen, kuvars
kumu, ve döküm kumu bulunmaktadır. Türkiye kil ihtiyacının % 90’ını Şile ilçesi
karşılamaktadır.
II.2.2.5. Şile İlçesinin Toprak Yapısı
Şile’de bulunan toprakların oluşumunda daha çok toprağı oluşturan aktif
faktörlerden iklim ve vejetasyon etkili olmuştur. İlçede, iklimi ılıman, orta derecede
yağış alan (700-800 mm) ve iyi drenaj koşullarına sahip zonal topraklardan
kahverengi orman toprakları ve kireçsiz kahverengi topraklar gelişmiştir. Topoğrafik
faktörler, drenaj ve ana materyal ile litolojiye bağlı olarak kıyı kesiminde intrazonal
topraklardan kumullar ve plaj kumları uzanır. Horizonlaşma göstermeyen genç
topraklar sınıflamasına giren azonal topraklardan alüvyal topraklara ise, vadi
tabanlarında rastlanır (Ertek ve ark., 1998).
II.2.2.6. Şile İlçesinin Bitki Örtüsü
Şile ilçesinde belli başlı bitki formasyonları; orman, pseudomaki (maki benzeri
topluluklar) ve kıyı bitkilerinden meydana gelmiştir. Orman örtüsünün tahribi sonucu
oluşan psudomaki ilçede çoğu yerde ormanla yanyana ve içiçe bulunuşu, bu iki
37
formasyonun sahasını ayırmayı güçleştirir. Kocaeli yarımadasında su bölümünün
Karadeniz’e bakan kuzey bölümünde, pseudomakinin dahil olduğu nemli ormanlar
sahası uzanırken, Marmara Denizi ve İzmit körfezine bakan güney bölümünde ise
makinin içinde yer aldığı Akdeniz etkisinde kurakçıl karakterli kuru ormanlar sahası
bulunur. Şile ilçesi, bahsi geçen ilk sahanın içinde, Karadeniz bölgesinde bulunmakta
olup, burada pseudomakinin de bulunduğu nemli ormanlar gelişmiştir (Dönmez,
1979).
Şile ilçesinde, doğal çevre koşullarının olanak verdiği asli bitki formasyonu
ormandır. İlçede hali hazırda % 79'u çalı formasyonu dahil ormanlarla kaplıdır.
Kocaeli Yarımadası ormanları dahilinde kalan Şile ormanları sekonder olarak
meydana getirilmiştir (Regel, 1963). Dönmez (1979)’e göre, bu görüş ormanı teşkil
eden ağaç türleri için geçerlidir. Nemli orman sahasının asli ağacı olan Fagus ’un
yerini bugün Quercus turleri almıştır. İnsan elinin fazla değmediği yerlerde Şile
ormanları asli karakterini korumaktadır. Ana hatları ile iklim ve toprak şartları
bakımından büyük farkların görülmediği yörede orman karakterini relief tayin eder.
Sıcaklık şartlarının elverişliliği, güney kısımlara nispetle yağış fazlalığı, toprağın
daha faal olması, pH'ı 7'den düşük asit karakterli toprakların varlığı, humusun daha
bol olarak Şile ilçesinde oluşumuna olanak sağlamıştır. Şile ilçesinde ağaç katını
doğu kayını (Fagus orientalis), sapsız meşe (Quercus dschorochensis), saplı meşe
(Quercus pedunculitlora, Quercus hartwissiana), kızılağaç (Alnus glutinosa),
akçaağaç (Acer campestre), dişbudak (Fraxinus excelsior), adi gürgen (Carpinus
betulus), kestane (Castanea sativa) ıhlamur (Tilia tomentosa). Titrek kavak (Populus
tremula); ağaççık katı taflan (Laurocerasus officinalis), fındık (Corylus avellana),
kızılcık (Cornus mas), muşmula (Mespilus germanica), üvez (Sorbus torminalis) ve
ormanaltı: ormangülü (Rhododendron ponticum), sırımbağı (Daphne pontica), şimşir
(Buxus sempervirens) çoban püskülü (Ilex aquifolium)’nün olusturduğu nemli
ormanlar yer alır (Dönmez, 1979) .
II.2.2.7. Şile İlçesinin Nüfusu
2007 Genel Nüfus Sayımına göre; Merkez 9.831, Köyler 13.242, Ağva merkez
2.096 olmak üzere toplam nüfus 25.169 kişidir. Nüfusun % 39’u merkezde, % 61’i
köy ve beldelerde yaşamaktadır. Kilometrekareye 33 kişi düşmektedir.
Hafta sonları ve özellikle yaz aylarında ikinci konut ve yazlıkların devreye
girmesi ile nüfus sayısı artmaktadır (Anonim 4, 2011).
38
II.2.2.8. Şile İlçesinde Yol ve Ulaşım
Şile, İstanbul’a 60 kilometre uzaklıktadır. Fatih Köprüsü, Ümraniye-Şile çıkış
bağlantı yolu, Ömerli barajı istikametindeki yeni Şile yolu birbirleriyle bağlantılıdır
(Anonim 5, 2011).
II.2.2.9. Şile İlçesinin Geçim Kaynakları (Ekonomisi)
Şile'nin en önemli ekonomik değeri turizmdir. Karadeniz'in doğal hayatı tahrip
edilmeden önce balıkçılık yerleşik halkın önemli gelir kaynaklarındandı, ancak
Karadeniz de uzun yıllardır devam eden bilinçsiz balık avı Şile'de balıkçılığı bitirme
noktasına getirmiştir. Şile’yi dünyaya tanıtan “Şile Bezi” Şile insanının ekonomisine
düşük oranda bir katkı sağlmaktadır (Anonim 4, 2011).
II.2.3. Amasya’nın Tanıtımı
II.2.3.1. Amasya’nın Coğrafi Konumu
Karadeniz Bölgesi’nin Orta Karadeniz Bölümü ve Ülke toplam alanının %
0.7’sini kaplayan Amasya, 5690 km² lik bir alana sahiptir. Doğuda Tokat, güneyde
Tokat ve Yozgat, batıda Çorum, Kuzeyde Samsun illeriyle çevrilidir (Şeki II-15.).
İl’de merkez ile birlikte 6 ilçe, 22 belde ve 348 köy bulunmaktadır (Anonim 6,
2011).
Şekil II-15. Amasya ilinin haritası
39
II.2.3.2. Amasya İlinin Tarihi
Yapılan arkeolojik araştırma ve bulgulara göre Amasya’da ilk yerleşme M.Ö.
5500 yıllarında başlayıp Hitit, Frig, Kimmer, İskit, Lidya, Pers, Hellenistik - Pontus,
Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde de kesintisiz
olarak devam etmiştir.
1071 yılında Selçuklu’larla Türk egemenliğine giren Amasya 1246’da
Anadolu’da başlayan Moğol istilasından sonra, 1386’ya kadar İlhanlıların elinde
kalmıştır. 1402’de Ankara Savaşı sonrası Anodoludaki siyasi birlik bozulmuş, ancak
Amasya Valisi Çelebi Mehmet duruma hakim olarak ikinci defa Osmanlı birliğini
sağlamıştır. Amasya; Osmanlı padişah ve şehzadelerinin gösterdikleri özel ilgi
nedeniyle “Şehzadeler Şehri” olarak ün yapmıştır. Osmanlı döneminde birçok âlim
ve ulema yetişmiş, saray, çeşme, medrese, cami, türbe vb. gibi kalıcı eserlerle kent
bir kültür merkezi olarak tarihteki yerini almıştır. Tarihin akışı içerisinde önemli
roller üstlenen Amasya Kurtuluş Savaşı sırasında yine ön plana çıkmıştır.
19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’da başlayan Milli Mücadele’nin ilk adımı, 12
Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal’in Amasya’ya gelmesiyle devam etmiştir.
Erzurum ve Sivas kongrelerinin toplanmasına burada karar verilmiş, 22
Haziran 1919 tarihinde yayınlanan “Amasya Tamimi” ile “Milletin İstiklâlini Yine
Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır” denilerek Milli Mücadele burada fiiliyata
geçirilmiştir. Bu itibarla, Amasya, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda da ilk
önemli adımın atıldığı yer olmuştur (Anonim 6, 2011).
II.2.3.3. Amasya İlinin İklimi ve Biyoiklimi
Karadeniz ile İç Anadolu iklimi arasındadır. Yazları sıcak, kışlar mutedil,
yüksek yerlerde soğuk geçer. Sıcaklık alçak yerlerde +38° ile -10° arasındadır. 10
Aralık 1965’de -11,8 derece olmuştur. Kar ve yağmur yağmasına rağmen az yağış
alan bir bölgedir. Senelik metrekareye düşen yağış miktarı 350-450 milimetredir.
Yüksek yerlerde kışın ısı -40°’ye kadar düşer. İklimi, Karadeniz ikliminin karasal
etkilerle biraz değişikliğe uğramış şeklidir (Anonim, 2011) .
Amasya ili sıcaklık ve yağış verileri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir (Tablo II-4.).
40
Tablo II-4. Amasya ili sıcaklık ve yağış verileri (Anonim 2, 2011)
AMASYA Uzun Yıllar İçinde Gerçekleşen Ortalama Değerler (1975 - 2008) Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Ortalama Sıcaklık (°C) 2.6 4.1 8.3 13.5 17.7 21.6 24 24 20 14.6 8.2 4.3 Ortalama En Yüksek Sıcaklık (°C) 6.8 9.2 14.3 20.1 24.7 28.6 30.9 31.2 27.6 21.7 14 8.5 Ortalama En Düşük Sıcaklık (°C) -1.2 -0.4 2.6 6.9 10.5 13.9 16.3 16.3 12.6 8.3 3.4 0.8 Ortalama Güneşlenme Süresi (saat) 2.1 3.1 4.6 5.8 7.5 9.1 9.8 9.4 7.7 5 3.2 1.9 Ortalama Yağışlı Gün Sayısı 11.7 10.6 12.3 13.3 12.6 8.4 3.4 2.7 5.1 7.9 9.9 12.1 Ortalama Yağış Miktarı (kg/m2) 47.8 35.7 44.1 59.7 51.5 36.3 15.6 10.3 21.4 38.3 50.2 48.7 Uzun Yıllar İçinde Gerçekleşen En Yüksek ve En Düşük Değerler (1975 - 2009)* En Yüksek Sıcaklık (°C) 21.3 24.1 31.2 35.8 37.5 41.8 45 42.2 40.3 36 29.7 22.9 En Düşük Sıcaklık (°C) -21 -20.4 -15.3 -5.1 -0.1 4.8 8.5 8.8 3 -2.7 -5.6 -12.7
41
Çalışma alanın yağış- sıcaklık emsali hesaplandığında (Akman, 1990):
Amasya için:
P: 459.6 ( mm/m2) M: 31.2°C m: - 1.2 °C
2000P (2000).(459.6) Q = = = 52 (M+m+546.4)(M-m) (31.2 + (-1.2)+546.4).(29.7- (-1.2)
Bu durumda P= 459.6 ve Q= 52 olduğundan Amasya ilinin Yarı kurak
Akdeniz iklimi etkisinin altında kaldığı görülür.
Amasya ilinin biyoklimatolojik özelliklerini yansıtan ombrotermik diyagram
(Şekil II-16.) aşağıda gösterilmiştir.
Şekil II-16. Amasya ilinin biyoklimatolojik özelliklerini yansıtan ombrotermik diyagram (EMBERGER’E göre)
42
II.2.3.4. Amasya İlinin Jeolojik Yapısı
Amasya ve çevresi çok farklı jeolojik dönemlerde birbirinden çok farklı
ortamlarda gelişmiş kaya toplulukları ile zengin ve oldukça karmaşık bir jeolojik
yapıya sahiptir. Bölgede gözlenen kaya birimleri günümüzden yaklaşık olarak ~430
milyon yıl önce oluşmuş ve başkalaşıma uğramış kayalardan günümüzde ovalarda
çökelen alüvyona kadar uzanmaktadır.
Amasya, Sakarya kıtası olarak isimlendirilmiş eski bir kıtanın doğu uzantısını
oluşturan Tokat masifinin içerisinde yer alır. Tokat masifi, batıda Çankırı havzası,
güneyde Neotetis okyanusunun sınırı, kuzeyde ise Kuzey Anadolu Fayı ile sınırlanır.
Bölge, Pontidler olarak adlandırılan ve tüm Karadeniz şeridi boyunca izlenen dağ
kuşağının bir parçasıdır.
Günümüzden ~29 milyon yıl önce Karadeniz dağ kuşağı (Pontidler)
yükselmeye başlamış ve devamında Kuzey Anadolu Fayının (~11 my) ve onun yan
kollarının oluşmasıyla birlikte bölgenin güncel coğrafyası (akarsular, ovalar ve
dağlar) belirginleşmiştir. Bu durumun morfolojik ifadesi havzaların açılması ile
havza sınırlarının yükselmesidir. Havzaların zaman içerisinde genişlemesi ve
derinleşmesi ile birlikte havza içlerinde kalın bir çökel örtü oluştururken, havza
kenarlarında ise eskiden günümüze akarsu ve vadi sistemlerinin ürünü olan alüvyal
yelpazeler oluşur. Amasya çevresinde büyük bir alan kaplayan genç havzalar
(Suluova, Geldingen, Taşova ve Aydınca ovaları) bu dönemde oluşmuştur ve
bunların içlerinde alüvyon çökelmesi hala sürmektedir.
Bölge jeolojisi Paleozoyik yaşlı dayanıklı metamorfik (başkalaşım) kayalardan
havza içlerinde ve akarsu yataklarında oluşmuş güncel zayıf birimlere kadar uzanan
geniş bir yelpazede kaya topluluklarına sahiptir. Bu kaya toplulukları arasındaki
sınırlar çoğunlukla eski tektonizmaya bağlı olan yapısal hatlar kontrolündedir.
Güncel çökeller ise aktif faylarla kesilir. Bölgede yaygın olarak gözlenen ve geniş bir
alandaki birimler;
Yeşilırmak Metamorfiti ( Try); Metabazitler ve bunlarla ardalanan fillat, sleyt
ve mermerlerdir.
Laçin Metaolistromal Karmaşığı (Try); Yeşilşist fasiyesine özgü mineral
toplulukları içerir.
Bilecik Kireçtaşı (Jb); Birim tabanda genellikle bir veya birkaç metre kalın
konglomera veya kumlu kireçtaşı ile başlar ve üste doğru masif kireçtaşına geçer.
43
Amasya Formasyonu (Kam); Altta konglomera ile başlayıp, üste doğru
karbonat kireçtaşlarına, daha sonrada beyaz, pembe ve kırmızı renklerde, killi, ince
ve belirgin kireçtaşlarına geçer.
Lokman Formasyonu (Klo), altta konglomera, üste doğru marn ara katkılı, bol
bitki kırıntılı bir kumtaşına geçer. Lokman formasyonu içerisinde bulunan fosiller sığ
bir denizel ortamı (resif ve delta) belirtmektedir.
Çekerek Formasyonu (Tcek); Kumtaşı, silttaşı ve karbonatlı kumtaşı
egemendir.
Göynücek Formasyonu; Andezit, bazaltik andezit, trakit gibi lavlar ile
aglomera ve tüflerdir. Neojen Kırıntılı Birimleri (N); Tabanı kaba bir konglomera ile
oluşur. Karbonatça zengin marnlar, silttaşı ve kiltaşlarından oluşur.
Güncel Birimler (PIQ ve Q); Bu birimler akarsu ova içlerinde, akarsu vadi ve
boğazların tabanında ve taraçalarda bulunmaktadır (Anonim 7, 2011).
II.2.3.5. Amasya İlinin Toprak Yapısı
İlin toprakları taban ve yamaç arazi toprakları olmak üzere iki grupta
toplanabilir. Taban arazi toprakları genellikle Yeşilırmak ve kolları ile yan derelerin
sedimentleri olan allüviyal topraklardan oluşmuştur. Yamaç arazilerde ise toprak
bünyeleri hafiften ağır bünyeye kadar değişmektedir (Anonim 7, 2011).
II.2.3.6. Amasya İlinin Bitki Örtüsü
Amasya ili merkez ilçedeki ormanlar büyük ölçüde Akdağ bölgesinde yayılış
göstermekte, yükseklerde Pinus sylvestris, Pinus nigra ve Fagus, düşük
rakımlarda Pinus brutia, Juniperus, Quercus, Carpinus ve Populus tremula
yayılış göstermektedir. Bunun yanında Pyrus elaeagnifolia ve Prunus domestica gibi
ağaççıklar, Juniperus chinensis gibi çalı formları da vardır.
Amasya’da ormanlık alan yüzdesinin en fazlası Taşova ilçesinde
bulunmaktadır. Özellikle Akdağ ve Boğalı Dağ silsilelerinin kuzeye bakan yamaçları
ile Destek Çayı’nın kuzeyindeki bölgede 1000 m yükseltiden sonra iyi vasıflı Fagus
ormanları bulunmaktadır. Güneye bakan yamaçlarda ise Yeşilırmak Vadisi’nden
başlayıp yukarılara doğru sırasıyla Pinus brutia, Quercus türleri, Pinus nigra ve
Pinus sylvestris yer yer saf yer yer de karışık ormanlardan oluşmaktadır. Ayrıca ,
Ostrya, Sorbus unedo, Cornus mas, Crataegus monogyna, Santalum album ve
Corylus gibi ağaç ve ağaççıklar, Rubus, Rosa canina, Cedrus libani, Cistus creticus,
Urtica dioica ve Rhododendron gibi alt florayı teşkil eden bitki örneklerine
rastlanmaktadır.
44
Merzifon ilçesi Tavşan Dağı’nda bloklar halinde Fagus ormanları ve bu
ormanlar içerisinde münferit olarak Prunus avium, Corylus colurna, Acer campestra,
Tilia, Carpinus gibi yapraklı türler bulunmaktadır. Bunun yanında yükseklerde lokal
olarak Pinus sylvestris ve Pinus nigra koru ormanları, daha düşük rakımlarda ve
güney yamaçlarda ise Quercus türlerinin oluşturduğu baltalık ormanları yayılış
göstermektedir.
Yine Gümüşhacıköy ilçesinin Vezirköprü istikametindeki dağlık bölgelerinde
Pinus sylvestris ve Pinus nigra daha aşağılarda türleri yayılış gösterir.
Hamamözü’nde ise karaçamla birlikte Quercus ormanları, yer yer de Juniperus
türlerine rastlanmaktadır.
Göynücek İlçesi Amasya ilinin güneyinde yer alması ve İç Anadolu Bölgesi’ne
geçiş zonunda bulunması nedeniyle step bitki örtüsüne sahip olmakla birlikte bu
bölgede bulunan ormanların ağırlığını baltalık olarak işletilen Quercus türleri ve
kısmen de Juniperus ağacı oluşturmaktadır.
Endemik bitkiler açısından yöre oldukça zengindir.
II.2.3.7. Amasya İlinin Nüfusu
1927 yılında Türkiye’nin nüfusu 13.648.270 iken, Amasya ilinin nüfusu
115.191 olarak tespit edilmiştir. Bu tarihte Amasya, nüfus büyüklüğü açısından 63 il
arasında 51. sırada yer almıştır. 2000 yılı genel nüfus sayımı sonuçlarına göre ise 81
il arasında 53. sırada yer almıştır. 2009 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Veri
Tabanına göre ise 81 il arasında 56. sırada bulunmaktadır.
Amasya’da kilometrekareye düşen kişi sayısı 1927 yılında yaklaşık 21 kişi
iken, 2000 yılında 64 kişiye yükselmiştir. 2009 yılında ise kilometrekareye düşen kişi
sayısı 57 kişi olmuştur.
2009 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Veri Tabanına göre, Amasya’nın
genelinde mevcut 349 köy ve 20 beldede toplam nüfus sayısı, 118.958 olup, bu
rakam İl toplamı nüfusunun % 38' ini oluşturmaktadır. İl merkezine bağlı 98 köy 7
belde olup, nüfus sayısı ise 45.343’tür (Anonim 7, 2011).
II.2.3.8. Amasya İlinde Yol ve Ulaşım
Amasya, komşu illerden Samsun, Çorum ve Tokat'a Devlet yolu ile bağlıdır.
Transit karayolu güzergahı 100-17, 100-18 ve 100-19 kontrol kesim nolu devlet yolu
(Avrupa - İran Uluslararası Transit Karayolu) üzerinde yer almaktadır. Demiryolları
45
Sivas - Samsun demiryolu üzerinde uzanır. İlin Merzifon ilçesinde Amasya Merzifon
Havaalanı bulunmaktadır. Amasya iline en yakın deniz limanı 130 km uzaklıktaki
Samsun ilinde bulunmaktadır (Anonim 7, 2011).
II.2.3.9. Amasya İlinin Geçim Kaynakları (Ekonomisi)
Bu ilimizde halkın başlıca geçim kaynağı tarımdır. Yeşilırmak’ın iki yanına
sıralanmış bahçelerde sebzecilik, bağcılık, meyvecilik, en fazla da elma üreticiliği
dikkati çeker. Bunlar dışında kalan başlıca ürünler buğday, arpa, yulaf, mısır, pirinç,
şeker pancarı, haşhaş, tütün, az miktarda da pamuk ve ayçiçeğidir. Ayrıca, 800000
kadar da hayvan beslenir. Amasya’da sanayi pek gelişmemiştir. Kiremit ve un
fabrikaları dışında bir şeker fabrikası ile meyve suyu tesisi, bir de ayakkabı fabrikası
vardır (Anonim 6, 2011)
II.2.4. Havza (Samsun) İlçesinin Tanıtımı
II.2.4.1. Havza İlçesinin Coğrafi Konumu
Havza kısmen ova ve kısmen de dağlık engebeli bir arazi üzerinde
bulunmaktadır. İlçe merkezi ise, üç tarafı dağlarla çevrili bir vadi içinde kurulmuştur.
İlçe Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesinin sahil illerini İç Anadolu, Ege, Akdeniz
ve Marmara Bölge’lerine bağlayan önemli bir karayolu ve demiryolu üzerinde
bulunmaktadır. Karadeniz Bölgesi’nin, özellikle Samsun ilinin giriş kapısı niteliğini
taşımaktadır (Şekil II-17.).
İlçenin Samsun'a uzaklığı karayoluyla 84 km., demiryolu ile 94 km.’dir. İlçe
diğer yerleşim yerlerine de yakın ve kavşak konumunda olup, Amasya'ya 53 km.
Merzifon’a 24 km. Suluova’ya 15 km. Kavak’a 33 km. Lâdik’e 32 km. Vezirköprü’
ye 30 km.’dir. İlçenin Ankara’ya uzaklığı ise 316 km.’dir. İlçenin Doğusunda Kavak
ve Lâdik ilçeleri, Batısında Vezirköprü ilçesi, Kuzeyinde Bafra ilçesi, Güneyinde
Merzifon ve Suluova ilçeleri bulunmaktadır. Yüzölçümü 788 km². olup, bunun 765
km²’si kırsal kesime, 23 km²’si ilçe merkezine aittir. Rakımı ise 675 m.’dir.
Tersakan Çayı, Kamlık Çayı ve Havza Hacı Osman Deresi en önemli
akarsularıdır. Mesudiye, Çayırözü, Şeyhkoyun, Hacıdede, Beyören, Doğançayırı,
Ortaklar başlıca yaylalarıdır (Anonim 8, 2011).
46
Şekil II-17. Samsun ilinin haritası II.2.4.2. Havza İlçesinin Tarihi
Hititlerin Amasya valilerinden Kavuzhan tarafından 2500 yıllarında kurulduğu
bilinen Havza; Pontus, Bizans ve Araplar olmak üzere değişik milletlerin
hakimiyetine girmiştir. .
Bölgenin Bizans İmparatorluğu’ndan kesin olarak ayrılışı Selçuklular
sayesinde olmuştur. Osmanlı döneminde, Anadolu’nun beş büyük kültür
merkezinden biri olan Amasya’nın sınırları içinde kalmıştır.
Havza 1882 yılında ilçe olmuş, 1925 yılında Amasya’dan ayrılarak Samsun’a
bağlanmıştır.
İlçe Milli Kurtuluş Hareketlerinin başlangıcında önemli gelişmelerin
kaydedildiği yer olarakta resmi tarihimize damgasını vurmuştur. Büyük önder
Mustafa Kemal Atatürk 25 Mayıs 1919 günü Havza’ya gelmiş, Kurtuluş savaşı
hazırlıkları burada başlamış, Amasya Tamimi burada ele alınmıştır. Bu bildirideki
maddeler Havza’da yazılmış Amasya’da açıklanmıştır. Yurdun işgali ilk kez
Havza’da düzenlenen mitinglerde kınanmıştır. 27 Mayıs 1919’da Havza’da
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur (Anonim 9, 2011).
II.2.4.3. Samsun İlinin İklimi ve Biyoiklimi
Bu ilde ılıman bir iklim hüküm sürer. 0 °C’nin altında soğuk gün sayısı toplamı
20 günü geçmez. Yağış ortalaması 691.1 mm’dir. Sıcaklık -8 °C, 1°C ile + 39°C
47
arasında seyreder (Tablo II.5.). Ilık hava, bol yağış ve gür yeşillik Samsun’un
özelliğidir.
Samsun’un iklimi, sâhilde ve iç kesimlerde değişiklik arz etmektedir. Sâhil
şeridinde tipik bir Akdeniz iklimi hüküm sürmesine rağmen iç kesimlerde dağların
etkisiyle kara iklimi hâkimdir. Genellikle yaz mevsiminde, aşırı sıcaklar olmasına
rağmen, deniz suyu buharlaşmasına ilâveten, çevredeki baraj göllerinin çokluğu
sebebiyle nem oranı oldukça yükselir. Kış ayları ise az soğuk ve oldukça yağışlı
geçmektedir. Yağışlar, kıyı kesimlerinde genelde yağmur şeklindedir. Kıyı
kesimlerindeki karla örtülü gün sayısı 4-5 günü geçmez. İç kesimlerde ise karla
örtülü gün sayısı daha fazladır ve sert geçen İç Anadolu ikliminin etkileri görülür.
Çalışma alanımız olan Havza ilçesinin iklimi, Ilıman deniz ikliminden karasal iklime
geçiş özelliği arz eder. Bazı yerlerde Karadeniz iklimi, bazı yerlerde karasal iklim
hakimdir. Kış aylarında sis ve kar yağışı görülmektedir (Anonim, 2011).
48
Tablo II-5. Samsun ili sıcaklık ve yağış verileri (Anonim 2, 2011)
SAMSUN Uzun Yıllar İçinde Gerçekleşen Ortalama Değerler (1975 - 2008) Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Ortalama Sıcaklık (°C) 7 6.7 8 11.2 15.3 20.2 23.3 23.5 20 16 11.9 9 Ortalama En Yüksek Sıcaklık (°C) 10.7 10.6 12 15.2 18.6 23.5 26.5 27 23.9 20 16.1 12.7 Ortalama En Düşük Sıcaklık (°C) 4 3.5 4.7 7.7 11.7 16 19.1 19.6 16.4 12.8 8.6 6 Ortalama Güneşlenme Süresi (saat) 2.9 3.4 3.8 4.7 6.3 8.3 8.8 8.2 6.3 4.6 3.7 2.8 Ortalama Yağışlı Gün Sayısı 13.3 13.7 15.1 14.7 12.5 9.5 5.8 6.4 10.2 12.5 12.7 13.3 Ortalama Yağış Miktarı (kg/m2) 61.4 51.8 56.8 57.5 49.4 47.4 31.6 37 52.5 88.2 84.2 73.3 Uzun Yıllar İçinde Gerçekleşen En Yüksek ve En Düşük Değerler (1975 - 2009) En Yüksek Sıcaklık (°C) 24.2 26.2 32.3 37 34.4 37.4 35.4 35.2 34.8 38.4 29 25.4 En Düşük Sıcaklık (°C) -6.6 -6.8 -7 -2.4 2.7 9 13.6 14 7 1.5 -2.2 -3.6
49
Çalışma alanın yağış-sıcaklık emsali hesaplandığında (Akman, 1990):
Samsun için:
P: 691.1( mm/m2) M: 27 °C m: 3.5 °C
2000P (2000).(691.1) Q = = = 102 (M+m+546.4)(M-m) (27+3.5+546.4) (27-3.5)
Bu durumda P= 691.1 ve Q= 102 olduğundan Samsun ilinin Yağışlı Akdeniz
iklimi etkisinin altında kaldığı görülür.
Samsun ilinin Samsun ili sıcaklık ve yağış verilerine göre biyoklimatolojik
özelliklerini yansıtan ombrotermik diyagram (Şekil II-18.) aşağıda gösterilmiştir.
Şekil II-18. Samsun ilinin biyoklimatolojik özelliklerini yansıtan ombrotermik diyagram (EMBERGER’E göre)
50
II.2.4.4. Samsun İlinin Jeolojik Yapısı
Samsun’da genç delta ovalarında alüvyonlar bulunmakla birlikte, dik
yamaçlarla ayrılmış taraçalar da eski alüvyonlar görülmektedir. Güneydeki dağlık
kesime geçiş alanı neojen yaşlı, killi-kireçli tortularla kaplıdır. Kıyı dağları Kretase
lavlarından oluşmuştur. Aynı dağların iç kesimlerinde killi, çakıllı tortular bulunur.
İç kesimlerde Neojen tortular ve yer yer alüvyonlarla kaplı ovaların güneyinde de
birinci ve ikinci zaman yaşlı ve kıvrımlı kayaçlar Kretase ve Eosen Flişlerine
rastlanır. Geniş alanlarda ise volkanik oluşumlar görülmektedir. Samsun’da Eosen,
Kretase ve Neojen dönemli oluşumlara sıkça rastlanmaktadır (Anonim 10, 2005).
II.2.4.5. Havza İlçesinin Toprak Sınıfları
Samsun’un Havza ilçesinde Kestane renkli topraklar ve gri kahverengi
podzolik topraklar hakimdir.
Havza yerleşiminin bulunduğu ve çevresindeki araziler kestane renkli topraklar
sınıfına girmektedir. Toprak kabiliyeti olarak II. ve III. sınıf topraklardan meydana
gelmektedir. Bu tür topraklar, hafif meyilde, derin, hiç veya çok az erozyonlu orta
meyilde, orta derin, orta erozyonlu, kuru tarım arazileridir. Nadas yapılmaz. Her çeşit
bitki yetiştirme birinci sınıf topraklardan daha az elverişlidir. Tarla işlemesini
güçleştiren ve su muhafazasına ait özel tedbirler almak gerekir. Tarım işlemesini
güçleştiren parçalı topoğrafya meyil, su ve rüzgar erozyonu gibi tehditler vardır
(Anonim 10, 2005).
II.2.4.6. Havza İlçesinin Bitki Örtüsü
Çalışma alanında genellikle meşe, pelit yer yer de iğne yapraklı çam türü
bitkiler bulunmaktadır (Anonim 8, 2011).
II.2.4.7. Havza İlçesinin Nüfusu
İlçenin toplam nüfusu (2007 sayımı) 48.615 olup, bunun 21.002'si ilçe
merkezinde 27.613’ü ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.
İlçe nüfusunda son yıllarda azalma görülmekte olup, bunun nedeni ilçede iş
istihdamının azlığı ve büyük şehirlere göç olmasıdır.
İlçe nüfusun ekonomik ve ticari sektörel dağılımına bakıldığında tarım % 78,
hizmet % 13, kamu % 7 sanayi ve termal turizm ise % 2’sini teşkil eder (Anonim 8,
2011).
51
.
II.2.4.8. Havza İlçesinde Yol ve Ulaşım
İlçeden ulaşım karayolu ve demiryolu ile yapılmakta olup, Samsun-Ankara
devlet karayolu ilçe merkezinden geçmektedir. Samsun-Amasya-Sivas demiryolunun
beş kilometresi ilçe merkezi sınırları içerisindedir (Anonim 8, 2011).
II.2.4.9. Havza İlçesinin Geçim Kaynakları (Ekonomisi)
Havza ekonomisinde tarım hakimdir. Buğday ve şekerpancarı tarımsal
üretimde en ön sırayı almıştır. İlçenin köylerinde hayvancılıkta yaygın olarak
yapılmaktadır.
Dağlarla çevrili ilçede orman alanları geniş yer kaplar. Özellikle orman
köylerinde yaşayan halk geçimini büyük ölçüde orman ürünlerinden sağlamaktadır.
Havza ekonomisinde turizm de önemli bir yere sahiptir. Ayrıca ilçe de çok sayıda un
fabrikası faaliyet göstermektedir. Eski ve yeni çeltek denilen alanda ise linyit kömürü
çıkarılan ocaklar vardır. Havza’da genellikle küçük çapta imalat ve çeşitli alanlarda
tamir işlerinin yapıldığı bir de küçük sanayi sitesi bulunmaktadır (Anonim 8, 2011).
52
BÖLÜM III
III. TEZ ÇALIŞMALARI
III.1. MATERYAL VE METOD
MATERYAL
Çalışmanın esas materyallerini Centaurea kilaea ve Centaurea consanguinea
bitki örnekleri ile, yetiştikleri yerden alınmış olan toprak örnekleri teşkil etmektedir.
Bunun yanında, bitkilerin yetişme alanına yakın yerlerdeki meteoroloji
istasyonlarından temin edilen meteoroloji raporları ve benzer dokümanlar da,
çalışmada kullanılan diğer materyallerdir.
ARAÇ VE GEREÇLER
Bu araştırma için, pres, altimetre, etüv, blender, porlarının çapı 2 mm olan elek,
küçük el küreği, çapa, plastik poşetler gibi basit alet ve gereçlerle, spektrofotometre,
pH metre, kondüktivite aleti, hidrometre, Kjeldahl yakma aparatı, Kjeldahl
distilasyon cihazı, Alev fotometresi, çalkalayıcı, ICP-AES cihazı, hassas terazi ve
inkübatör cihazları kullanılmıştır.
YÖNTEM
Genel:
Centaurea kilaea İstanbul Avrupa yakası Çatalca ilçesine bağlı Karaburun
sahili ve Şile’nin Sofular Köyü’nden Centaurea consanguina ise Amasya Şehcui
Mahallesi ve Samsun’un Havza ilçesinden 2009 yılının vejetasyon peryodlarında
(ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsimlerinde) toplanmıştır. Toplamada göz önünde
tutulan en önemli kriter ise, bitki örneklerinin, tüm analizlere yetecek kadar fazla
sayıda fakat; bitkinin populasyonunda üremeyi tehlikeye düşürmeyecek kadar
minimum miktarda bitki örneği alınmasıdır. Ayrıca bitkinin yetişme yerinden toprak
örnekleri de alınmıştır.
53
Botanik Yöntemler:
Morfolojik incelemeler için alanlardan toplanan taze bitki örneklerinden
yararlanılmıştır. Lokalitelerden bitki örnekleri toplanırken bitkinin kapladığı alan ve
bitkinin yüksekliği, yaprak ve gövde rengi, çiçek rengi kaydedilmiştir. Çiçekli ve
meyveli örneklerden hazırlanan herbaryum örneklerinin ise yaprak boyutları ve
tipleri incelenmiştir. Herbaryum örnekleri Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Herbaryumu (MÜFE)’nda muhafaza edilmektedir.
Toplanan bitki örnekleri, şu ön işlemlerden geçirilmiştir:
1. Etüvde 80 °C’de 24 saat boyunca yakılarak blenderde öğütülmüştür.
2. Daha sonraki aşamada ise, bitki bünyesindeki toplam N miktarı,
BREMNER(1965)’e göre Kjeldahl metodu kullanılarak tesbit edilmiştir.
(Bremner, 1965) P miktarı LOTT (1956)’a göre spektrofotometre ile; K ve
Na ise, alev fotometresi ile tayin edilmiştir. Bu yöntemin detayı, ileriki
sayfalarda açıklanmıştır (Lott ve Ark., 1956).
Örnek alanlardan bitkilerin toplandığı temmuz ayı içerisinde toprak örnekleri
de alınmıştır. Toprak örnekleri, üstteki yaprak ve döküntülerin olduğu kısım
uzaklaştırıldıktan sonra 0-30 cm. arası derinlikten alındı. İstasyon numaraları üzerine
yazılmış plastik torbalar içerisine alınan örnekler laboratuara getirilmiş, öncelikle
laboratuarda benchlerin üzerine yayılmak ve bekletmek suretiyle, havada
kurutulmuştur (Ing.air-drying). Daha sonra, bu havada kurutulmuş toprak örnekleri
N, P, K, Na ve CaCO3’ı, bitki örnekleri için uygulanan metod ve cihazlar kullanılarak
tayin edilmiştir. Ayrıca toprak tekstürü, pH’ı, çözülebilen tuzları (Ing.soluble salts)
tesbit etmek için uygulanan yöntemlerin detayı ileriki sayfalarda açıklanmıştır.
Bitki örnekleri ile toprak örneklerinden elde edilen yukarıdaki analiz sonuçları,
özellikle yukarıda söz edilen elementlerin, topraktaki ve bitki bünyesindeki
miktarları istatistik olarak test edilmiş ve başka bitkilerle karşılaştırılmıştır.
III.1.1. Toprak Analizinde Kullanılan Yöntemler
III.1.1.1. Toprak pH Tayini
Bu yöntemin kuralı, toprağı suyla doygun hale getirip veya toprağı bir tuz
çözeltisiyle belli oranlarda karıştırmak suretiyle hazırlamak ve bu şekilde hazırlanan
toprakta oluşan hidrojen iyon aktivitesini standart elektrotlar ve pH metre yardımıyla
potansiyometrik olarak ölçmektir (Tüzüner, 1990).
54
Suyla Doygun Çamurun pH’sının Ölçümü
Toprak, kurallarına uygun bir şekilde suyla doygun çamur haline getirilip
bekletildikten sonra termometre bu çamurun sıcaklığına getirilir. Daha sonra pH
metrenin elektrotu çamurun içine yeterince batırılarak doğrudan pH okuması yapılır.
Çalışmamızda Hanna pH 211 marka pH metre kullanıldı (Şekil III-1.). Okuma
bittikten sonra bir başka okumaya geçilmeden önce, elektrota yapışan çamur bir piset
ve saf su yardımıyla iyice yıkanır ve kurutma kağıdı ile kurulanarak ölçüm yapılır
(Tüzüner, 1990).
Şekil III-1. pH metre ve Kondüktivite aleti
III.1.1.2. Toplam Eriyebilen (Soluble) Tuz (TET) ve İletkenlik (Conductivity)
Analizi
Hava kurusu ile kurutulan ve 2 mm’lik elekten geçirilen topraktan 100 cc’lik
beherin 2/3’lük bir kısmı doluncaya kadar kondu. Toprak üzerine doygun çamur
halini alana kadar saf su eklendi. Toprak su karışımı yaklaşık 15 dakika cam baget ile
karıştırldı. Daha sonra yarım saat bekletilen bu karışıma Hanna E.C. 211 marka
konduktivite aletinin (Şekil III-1.) elektrodu hiç hava kalmayacak şekilde batırıldı.
55
Konduktivite aletinden toprağın iletkenliği ve toplam çözünmüş tuz miktarları
ölçüldü (Black, 1968).
III.1.1.3. Toprakların Bünyelerinin (Tekstürlerinin) Saptanması
(Bouyucos Hidrometre Yöntemi)
Disperse edilmiş bir toprak süspansiyonunda, belirli yükseklikten belirli bir
süre içinde dibe çöken toprak taneciklerinin miktarlarına bağlı olarak süspansiyonun
yoğunluğunda bir azalma meydana gelir. Toprak taneciklerinin süspansiyon içindeki
düşme hızları taneciklerin büyüklüklerinin karesiyle doğru orantılıdır. Dolayısıyla
belli bir süre sonra toprak süspansiyonunun yoğunluğunda meydana gelecek azalma
toprak taneciklerinin büyüklüklerinin bir göstergesi olacaktır. Bu ilişkiden
yararlanarak uzun bir cam silindir içerisinde bulunan toprak süspansiyonunun belirli
derinliğinde belli sürelerde hidrometre ile yoğunluk okumaları yaparak toprak
taneciklerinin büyüklükleri, dolayısıyla bünyesi hakkında bilgi edinmek mümkündür.
Bouyucos Hidrometre Yöntemi yukarıdaki ilkeye dayanılarak geliştirilmiş özel
taksimatlı bir hidrometre (Şekil III-2.) yardımıyla kolay ve süratli bir bünye tayin
etme yöntemidir.
Gerekli Alet ve Malzemeler
1. Hassas terazi
2. Elektrikli karıştırıcı
3. Bouyucos Hidrometresi
4. 1 litrelik taksimatlı silindir
5. 50 ºC’lik termometre
6. Ucunda delikli disk bulunan süspansiyon karıştırıcı çubuğu
7. Ucu lastikli cam çubuk
8. 250 ml’lik beher
9. Saf su
10. Kronometre
11. Kalgon (sodyum hesameta fosfat) çözeltisi
Analizin Yapılışı
1. Kumlu tın veya daha ağır bünyeli topraklar için 50 g hava kuru toprak
tartılarak 250 ml’lik bir behere konur. Bunun üzerine 10 ml kalgon çözeltisi;
kalgon yoksa 5 ml NaOH ve 5 ml. doymuş sodyum oksalat çözeltileri ilave
56
edilerek, saf su ile yaklaşık olarak 150 ml.’ye tamamlanır. Cam çubukla iyice
karıştırılıp beklemeye bırakılır.
2. 8-16 saat bekletilmiş örnek, bir pisetle karıştırma aletinin kabında yıkanır.
Üstte 2-3 cm boşluk kalıncaya kadar saf su ilave edilir ve kap karıştırma
aletindeki yerine yerleştirilir. Kumlu topraklar 5 dakika, tınlı topraklar 10
dakika killi topraklar ise 15 dakika müddetle karıştırılır.
3. Karıştırma bitince örnek, bir litrelik silindire yıkanarak aktarılır. Silindirdeki
süspansiyon damıtık su ile bir litreye tamamlanır.
4. Silindirin içindeki süspansiyon, ucunda delikli bir disk bulunan karıştırma
çubuğunun 20 defa aşağı yukarı hareket ettirilmesi ile iyice karıştırılır ve
çubuk süspansiyondan çıkarıldıktan tam 40 saniye sonra okuma yapılır.
Okuma yapıldıktan sonra hidrometre çıkartılır ve süspansiyonun sıcaklığı
tespit edilir.
İki saat bekletildikten sonra ikinci bir hidrometre okuması yapılır ve yine
süspansiyonun sıcaklığı tesbit edilir (Gee and Bauder, 1986).
Değerlendirme: Okunan değerlere göre toprağın tekstürü belirlenir.
Şekil III-2. Bouyucos Hidrometresi
57
III.1.1.4. Toprakta Kalsiyum Karbonat Tayini
Bu yöntemin kuralı, toprağın seyreltik HCl ile Scheibler kalsimetresinde işleme
tabi tutulması ile karbonatlardan çıkan CO2 gazının kapalı bir boruda tutulması ve
hacminin ölçülmesi ile ve bu hacimden giderek toprağın karbonat kapsamının
hesaplanmasına dayanır (Tüzüner, 1990).
İşlemler
Önceden analize hazırlanmış topraktan kireç kapsamına göre 0.5 veya 1.0 g
toprak tartılarak kalsimetre (Şekil III-3.) şişelerine konulur. Önceden hazırlanan HCl
çözeltisi bir piset yardımıyla kalsimetre tüplerine taşmayacak şekilde konur. Bu
tüpler bir pens yardımıyla dikkatlice kalsimetre şişelerinin içine yerleştirilir.
Kalsimetre şişesinin kapağı kapatılıp, kalsimetredeki boruların sıfır ayarı
yapılmadan, kalsimetre tüpündeki HCl ile kalsimetre şişesinin içinde önceden tartılı
bulunan toprak yeter miktarda da olsa temasa geçmemelidir. Tüpler kalsimetre
şişesine konulduktan sonra şişenin ağzı kalsimetredeki dereceli tüpe bağlantılı lastik
bir tıpa ile dikkatlice ve sıkıca kapatılır. Dereceli borunun vanası açık tutularak, su
dolu ağırlık aşağı yukarı hareket ettirilerek kalsimetredeki iki borunun içindeki su,
dereceli olana bakılarak sıfırlanır. Vana kapatılarak dereceli borunun açık hava ile
teması kesilir. Kalsimetre şişesi yavaş yavaş yana yatırılarak asit ile toprak temasa
getirilmeye başlanır. Aynı anda su dolu ağırlık aşağıya doğru çekilerek borulardaki
su düzeyi düşürülür ve açık ağızlı borudan suyun taşması önlenir. Kalsimetre
tüpündeki asit tamamen dökülerek toprak ile asitin, iyice teması sağlanır. Sonra
toprak kalsimetre şişesinin kenarlarına bulaşmayacak şekilde şişe hafifçe çalkalanır.
Kalsimetreye bağlı su dolu erlenden hiç kabarcık çıkmayıncaya kadar çalkalamaya
devam edilir. Daha sonra kalsimetre bu durumda iken su dolu ağırlık ile aşağı yukarı
oynanarak dereceli ve derecesiz borudan hacim okuması yapılır ve not edilir. Bu ana
kadar ne dereceye bağlı vana açılmalı ne de kalsimetre şişesini kapayan tıpa
açılmalıdır. Okuma yapıldıktan sonra yeni bir örneğe geçilerek bu işlemler aynen
tekrar edilir. Bu işlemlerden önce işlemin yapıldığı odanın sıcaklığı ve barometre
basıncı ayrıca not edilir (Tüzüner, 1990). Okunan değerlere göre toprak karbonat
içeriğine göre sınıflandırılır.
58
Şekil III-3. Scheibler kalsimetresi (Sakçalı, 2004)
III. 1.1.5. Toprakta Total Azot Tayini
(Modifiye Edilmiş Kjeldahl Metodu)
Toprak azotunun büyük bir kısmı organik formdadır. Çok az miktarı ise
amonyak ve nitrat formunda bulunmaktadır. Bu metod ile topraktan organik formda
bulunan azot ile amonyum formunda bulunan inorganik azot tayin edilmektedir. Bu
metotta genel prensip olarak toprak; sülfürik asitle muamele edilerek organik
bileşikler parçalanmakta ve mevcut azot amonyum formuna dönüştürüldükten sonra
alkali ortamda distile edilmek suretiyle amonyak açığa çıkmakta ve bu amonyak,
borik asitte toplanmaktadır. Borik asitte toplanan bu amonyağın miktarı uygun bir
indikatör kullanılarak standart sülfürik asitle titre edilmek suretiyle tayin
edilmektedir (Tüzüner, 1990).
İşlemler
A-Yakma (Digestion)
- Havada kurutulup öğütülmüş ve 0.15 mm’lik elekten geçirilmiş toprak
numunesinden 5.0 g tartılır. Organik topraklardan 1-2 g, kumlu ve
organik madde bakımından fakir topraklardan 10 g alınır. Tartılan
59
numune azotla ilişkisiz bir filtre kağıdına sarılarak Kjeldahl balonunun
(Şekil III-4.) içine bırakılır.
- Üzerine 10 g katalizör tuz ilave edilir.
- Balona 35 ml konsantre H2SO4 konur ve bütün toprak taneleri asitle
ıslatılıncaya kadar balon hafifçe çalkalanır.
- Kjeldahl balonları yakma ocağına yerleştirilir. Balonlar 10-20 dakika
hafif olarak ısıtılır. Balonlardaki köpürme bitince alev yavaş yavaş
artırılmak suretiyle asidin kaynaması sağlanır. Bu durumda ısı 360-400
°C olmalıdır.
- Balonlar yakma süresince 5 dakika ara ile bir amyant eldiven yardımı ile
ekseni etrafında döndürülür.
- Isıtmaya organik madde tamamen parçalanıncaya kadar devam edilir.
- Balonlardaki çözelti hafif grimsi bir renk aldığında yakmanın
tamamlandığı yani organik maddenin tamamen parçalandığı kabul
edilerek ocak söndürülür. Yanma takriben 45-60 dakika arasında
tamamlanır.
- Balonlar, muhtevaları kristalleşmeye başlayıncaya kadar ocak üzerinde
soğumaya bırakılır.
- Soğuyan her balona 300 ml azotsuz saf su ilave edilir ve çalkalanır.
- Balonların içine 3-4 adet cam boncuğu bırakılır (Tüzüner, 1990).
Şekil III-4. Kjeldahl yakma aparatı (Sakçalı, 2004)
60
B-Distilasyon
- 500 ml’lik erlenmayerlerin her birine 50 ml borik asit konur.
- Üzerine 4-6 damla indikatör damlatılır.
- Cam distilasyon tüpünün bir ucu distilasyon cihazına bağlanır, diğer ucu
erlenmayerin içindeki borik asite daldırılır. Tüpün ucunun tamamen borik
asit içinde olmasına dikkat edilmelidir. Aksi takdirde distilasyonda
amonyak kaybı olur.
- Distilasyon cihazının (Şekil III-5.) soğutma suyu musluğu açılır.
- Yakma kısmında sözü edilen işlemleri tamamlanmış olan Kjeldahl
balonu ile elle 45° eğik tutularak diğer elle önceden bir mezüre konmuş
olan % 50’lik sodyum hidroksitten 100 ml balonun eğik tarafına yavaş
yavaş akıtmak suretiyle ilave destilasyon cihazı ile bağlandığında
bağlantının kendiliğinden gevşeyerek amonyak kaybına neden olacağı
için sodyum hidroksitin balon boyunun mümkün olduğu kadar aşağısına
akacak şekilde dökülmesi gerekmektedir.
- Sodyum hidroksit ağırlığı nedeniyle balonun dip kısmında toplanır.
Balon çalkalanmadan distilasyon cihazına derhal takılır ve yerine
takıldıktan sonra çalkalanmak suretiyle içeriğin karışması sağlanır.
- Derhal distilasyon ocağı yakılır.
- Isı yavaş yavaş yükseltilir ve distilasyona erlenmayerdeki distile edilen
çözelti miktarı yaklaşık olarak 200 ml’yi geçinceye kadar devam edilir.
- Erlenmayerler distilasyon cihazından çıkarılır.
- Ocaklar söndürülür ve soğutucuya giden su kesilir.
- Erlenmayerlerdeki distile edilen çözeltiler oda ısısına gelinceye kadar
soğutulur.
- Distilasyon sonunda meydana gelen amonyum borat standart H2SO4 ile
titre edilir ve titrasyon değerleri kaydedilir (Jones, 1987).
61
Şekil III-5. Kjeldahl distilasyon cihazı (Sakçalı, 2004)
III.1.1.6. Toprakta Potasyum Tayini
Bu metodun kuralı, toprakta bulunan potasyumu 1 N amonyum asetat (pH 7.0)
çözeltisi ile açığa çıkararak çözeltiye geçen potasyumun fleymfotometrede okunması
ve okunan değerinin aynı koşullarda hazırlanmış ve içindeki potasyum miktarı
bilinen standartlarla kıyaslanması kuralına dayanır (Tüzüner, 1990).
İşlemler
Ekstraksiyon çözeltisi litrelik bir balona yaklaşık 700-800 ml saf su konduktan
sonra, üzerine 57 ml derişik asetik asit eklenerek çalkalanır. Bu karışımın üzerine 68
ml derişik amonyak eklenir, iyice çalkalanır. Çözeltinin pH’ı düşükse, amonyum
hidroksit eklenerek yükseltilir. Yüksekse asetik asit eklenerek pH 7.0’a ayarlanır. Bu
şekilde 1.0 N pH’sı 7.0 olan amonyum asetat çözeltisi hazırlanmış olur.
Bir miktar potasyum klorür 105 °C’de fırında kurutulduktan sonra 7.456 gram
tartılarak litrelik balona konur. Bu miktar ekstraksiyon çözeltisinde erittikten sonra,
aynı çözelti ile balon çizgisine tamamlanır. Bu çözelti 100 meq K/1 kapsar. 100 meq
62
K/1’lik standart potasyum çözeltisinde 0.0 (kontrol), 2.0, 4.0, 6.0, 8.0, 10.0, 12.0 ve
15.0 ml çekilerek 500 ml’lik balona konur. Bu balonlar sırasıyla 0.0, 0.4, 1.2, 1.6,
2.0, 2.4 ve 3.0 meq K/l kapsarlar. Bu balonlardaki çözelti doğrudan doğruya
fleymfotometrede okumaya alınır ve okunan rakamlar kaydedilir (Tüzüner, 1990).
Çalışmamızda Jenway flame photometer marka fleymfotometre (Şekil III-6.)
kullanılmıştır.
Şekil III-6. Fleymfotometre cihazı
III.1.1.7.Toprakta Fosfor Tayini
(Olsen ve Arkadaşları Yöntemi)
Bu metodun prensibi, toprakta bulunan fosforu sodyum bikarbonat (0.5 M
NaCO3 pH 8.5) çözeltisi ile açığa çıkararak çözeltide bulunan fosforun miktarına
göre mavi renk oluşturan bir ortamda fosforu bağlayıp, indirgeyerek elde edilen mavi
rengin yoğunluğunun spektrofotometrede (Şekil III-7.) okunması ve okunan değerin
Spektrofotometrede aynı koşullarda hazırlanmış ve içindeki fosfor miktarı bilinen
standartlarla kıyaslanması esasına dayanır.
63
Şekil III-7. Spektrofotometre cihazı
İşlemler
0.1 mg P kapsayan çözeltiden 0.0 (kontrol), 0.5, 1.0, 1.5, 2.0, 2.5, 3.0, 3.5, 4.0,
4.5, 5.0 ml çekilerek 25 ml’lik balonlara konur. Bu ml’ler sırasıyla 0.0, 0.0005, 0.050
mg P kapsarlar. Balonların üzerine 5.0 ml ekstrasyon çözeltisi piset yardımıyla saf
su ile iyice yıkanarak hacimleri saf su ile yaklaşık olarak 20 ml’ye getirilir.
Üzerlerine 1.0 ml kalay klorür çözeltisinden konur. Kalay klorür ekleyince çözeltide
fosfor içeriğine göre değişen bir mavi renk oluşur. Oluşan mavi rengin yoğunluğu 10
dakika sonra spektrofotometre veya kalorimetrede 660 nm dalga boyunda okunur ve
rakamları kaydedilir (Tüzüner, 1990).
III.1.1.8.Toprakta Sodyum Analizi
Toprak örneklerinde sodyum analizi yapmak için, potasyumda olduğu gibi
glacial asetik asite-amonyak çözeltisi hazırlandı. Bu çözeltiye saf su eklenerek
çözelti 1 lt’ye tamamlandı. Hazırlanan reaktifin 250 ml’si 10 g toprak örneği ile 500
ml.’lik şişeye kondu. Bu karışım çalkalayıcı (Şekil III-8.) ile 1 saat çalkalandı. Elde
edilen karışım süzgeç kağıdından geçirilerek ölçüme hazır hale getirildi. Aynı
işlemler kör çözelti ve standart test çözeltileri için de uygulandı.
Standart test çözeltisi hazırlamak için 1.9068 g NaCl saf suda çözülerek
1lt’ye tamamlandı. Bu çözeltiden birinci balon jojeye 0, ikinciye 10, üçüncüye 20 ve
sonuncuya 100 ml olmak üzere 11 örnek hazırlandı. Her örneğe toprak çözeltisi
hazırlamak için kullanılan reaktiften ilave edildi.
64
Analizden önce alev fotometresinin kısımları ve gaz basıncı kontrol edildi ve
standart test çözeltileriyle ayar yapıldı. Aletin kararlılığının kontrol edilmesi için 0 ve
100 ml.’lik standart test çözeltileri tekrar ölçüldü.
Standart test çözeltilerinde yapılan ölçümler sonucu kalibrasyon eğrisi
hazırlandı . Bu eğriden hareketle çıkartılan formülde y’ye karşılık gelen x değerleri
hesaplandı. Örneklerin verdiği absorbans değerlerine karşılık gelen sodyum
miktarları saptandı (Öztürkve ark., 1997).
Şekil III-8. Çalkalayıcı (Sakçalı, 2004)
Aşağıdaki tabloda, toprağın fiziksel ve kimyasal değerlerinin tesbitinde
kullanılan cihazlar topluca görülmektedir (Tablo III-1.):
65
Tablo III-1. Toprak analizinde kullanılan cihazlar
ANALİZLER KULLANILAN CİHAZLAR
Toplam Eriyebilen (Soluble) Tuz KONDUKTİVİTE
İletkenlik KONDUKTİVİTE
pH pH METRE
FİZİ
KSE
L A
NA
LİZ
LER
Toprak bünyesi HİDROMETRE
Kireç (%) KALSİMETRE
Azot (%) KJELDAHL YAKMA APARATI KJELDAHL DİSTİLASYON CİHAZI
Fosfor (%) SPEKTROFOTOMETRE
Potasyum (%) ALEV FOTOMETRESİ
KİM
YA
SAL
AN
AL
İZL
ER
Sodyum (%) ALEV FOTOMETRESİ
III.1.2. Bitki Analizinde Kullanılan Yöntemler
Bitkide Azot tayini; salisilik-sülfirik asit karışımı ile yaş yakma yöntemi
(Mikrodalga fırında) ile 2 tekrarlı olarak bulunmuştur. Azot, Sodyum, ve Fosfor 5
bitki üzerinde havanda dövme, kuru yakma yöntemi kullanılarak Varian marka ICP-
AES cihazıyla ölçüldü (Şekil III-9.). Potasyum ise Alev Fotometresi yöntemi ile
ölçülüp bulunmuştur.
66
Şekil III-9. ICP - AES cihazı
III.1.3. Çimlenme Deneyleri
Çimlenme deneyleri çerçevesinde Centaurea kilaea ve C. consanguinea
tohumlarının çimlendirilmesi ve uyku durumunun kaldırılması için gerekli olan
koşulların bulunması ve bazı çevresel faktörlerin çimlenme verimliliğine etkisinin
incelenmesi amaçlanmıştır. Bunun için farklı ortamlar hazırlanarak, tohumların
çimlenmesi gözlenmiştir.
Yapılan deneylerde değişik lokalitelerden toplanan tohumlar kullanılmıştır.
Tohumlar öncelikle yıkanmış ve 0.05 M Sodyum tiyo sülfat içerisinde 1 gün
bekletilerek çimlenme sırasında meydana gelebilecek mantar oluşumu önlenmiştir.
Bu tohumlar üç defa saf sudan geçirilerek üzerindeki kimyasal madde kalıntılarından
arındırılmış ve çimlenme için hazır hale getirilmiştir. Çimlenme için kullanılan petri
kutuları, pamuk ve filtre kağıdı otoklavlanarak sterilize edilmiştir. Deneyler
süresince sıcaklık sabit tutulmuş ve beyaz ışık kaynağı (8 saat aydınlık, 16 saat
karanlık günlük fotoperiyot) kullanılmıştır.
Farklı sıcaklık ve tuz konsantrasyonlarında ortalama su alımları incelenmiştir.
2, 4, 8, 24 ve 48 saat aralıklarında 0.005 g tohum, Cas ME-410 marka hassas
terazide tartılmıştır (Şekil III-10.).
67
Şekil III-10. Çimlenme deneylerinde kullanılan hassas terazi
Su alınımı ölçülecek olan tohumlar öncelikle petri kabı içerisindeki saf suya
konularak tohumların yüzmeleri sağlandı. Daha sonra tohum grupları sıcaklık etkisi
deneyleri için -18 °C buzdolabında, 5, 22 ve 35 °C’lerdeki elektro-mag M 6040 P
marka inkübatöre (Şekil III-11.) yerleştirildi. Ayrıca farklı tuz konsantrasyonlarının
etkisinin araştırılması için tohum gurupları, 0.1, 0.2, 0.3, 0.4, 0.5 M’lık çözeltilere
oda sıcaklığında bırakıldı. Belirlenen süreler sonunda çözeltilerden çıkartılan
tohumlar tartılarak ölçülen değerler kaydedilmiştir.
Şekil III-11. Çimlenme deneylerinde kullanılan inkübatör
68
Farklı pH değerlerinin çimlenme üzerine etkilerine bakılması amacıyla,
hazırlanan petrilere 20 tohum pH’ları 5, 6, 7, 8 ve 9 olan asetat tampon çözeltileri
eklendi ve tohumlar oda sıcaklığında çimlenmeye bırakıldı.
Temmuz 2009’da toplanan C. kilaea ve C. consanguinea tohumlarının bir
kısmı zarf içerisinde oda sıcaklığında kutu içerisinde saklanırken bir kısmı da yine
zarf içerisinde +4°C’de buzdolabında saklandı. Daha sonra oda sıcaklığında
saklanan tohumlar dört haftalık periyotlarla hazırlanan petrilerde yine oda
sıcaklığında çimlenmeye bırakıldı. Her bir deney serisinde her bir konsantrasyon için
100 adet olgun tohum kullanılmıştır. Çimlenme süresince her deney serisinde
uygulanan işlemler aynı zamanda ve eşit olarak uygulanmıştır. Buzdolabında
saklanan tohumlar toplandıktan on ay sonra oda sıcaklığında çimlenmeye bırakıldı.
Çimlenmede tuzun etkisinin görülmesi amacı ile önceden sterilize edilerek
hazırlanan tohumlar içerisine pamuk ve filtre kağıdı yerleştirilen petri kapları
içerisine düzenli bir şekilde yerleştirildi. Hazırlanan 1 M’lık NaCl stok çözeltisi
seyreltilerek sırası ile 0.1, 0.2, 0.3, 0.4, 0.5 M’lık 50 ml. tuz çözeltileri hazırlandı.
Bu çözeltiler taşmayacak şekilde yavaşça üzerleri işaretlenen petrilere döküldü.
Buharlaşmanın en aza indirilmesi amacı ile petrilerin üzeri kapaklarla kapatıldı.
Çimlenme için hazır hale getirilen örnekler oda sıcaklığında güneş ışığı alacak
şekilde bir ortamda bırakıldı.
Işığın C. kilaea ve C. consanguinea tohumunun çimlenmesi üzerine etkisinin
incelenmesi için 20 tohum konulan petriler hazırlandı. Oda sıcaklığında bir örnek
güneş ışığı alabilecek bir ortama, bir örnek karanlığa, diğer bir örnek ise 421 L.
şiddetindeki ışık altında deney sonuna kadar sürekli aydınlattığı ortama bırakıldı.
Karanlığa bırakılan örneğin etrafı yeşil jelatin ile kaplandı. Işık geçirmeyen bir
kutuya konarak çimlenmeye bırakıldı. Çimlenme kontrolleri yine karanlık bir
ortamda gerçekleştirildi. Işık altında çimlenen tohumların ampulün sıcaklığından
etkilenmemesi için ışık kaynağı tohumlardan 100 cm uzakta tutuldu. Çimlenme
yüzdelerinin tespiti içinde çimlenen tohumların sayısı toplam tohum sayısına
oranlandı.
69
BÖLÜM IV
IV. SONUÇLAR VE TARTIŞMALAR
SONUÇLAR
IV.1. Toprak ve Bitki Örnekleri Analiz Sonuçları
Bilindiği gibi autekolojik çalışmaların esası, herhangi bir türe ait tek bir birey
ya da birey topluluğunun yetişme koşulları, yaşadığı habitatın özellikleri, biyoiklimi,
yetiştiği toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri, bitki-toprak ilişkileri, topraktan
element alımı, bitkinin büyüme ve üreme özellikleri gibi konulardır. Bu çalışmada
Centaurea kilaea ve C. consanguinea türlerinin autekolojik özellikleri tespit
edilmiştir.
Autekolojik çalışmalar, her bitki türü için yapılabilse de genellikle yayılışı
sınırlı, endemik, nadir ya da tehdit altında bulunan, yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya, sınırlı bulunan ya da ekonomik yönden önem taşıyan türler üzerinde
yapılırsa çok daha yararlı ve pratik yönden uygulanabilir sonuçlar alınabilmektedir.
Çalıştığımız bitkinin endemik olması bu çalışmanın önemini de arttırmıştır.
Bir türün biyolojik karakterini ortaya koyabilmek için, onun yaşadığı çevrenin
bilinmesi önemlidir ancak, çevre faktörleri ve bunların birbiriyle olan ilişkileri çok
karışık ve kolay anlaşılamayacak kadar iç içedir. Bir başka deyişle; çevre çok karışık
bir faktörler birliğidir (Doğan ve Mert, 1998). Bilim adamları, canlıların yaşamında
hayati öneme sahip bu karışık faktörler birliğini iklim, topoğrafya ve toprak olmak
üzere üç büyük gruba ayırmışlardır. Ayrıca her grubun içinde de çok çeşitli bilim
disiplinlerinin çalışma konuları bulunur. Bu karışık faktörlerin bir kısmı canlıların,
dolayısıyla bitkilerin hayatının her safhasında doğrudan doğruya etkili olmaktadır ve
bir kısmı da canlıları dolaylı olarak etkilemektedir.
Bir türün ekolojik başarısı, yaşadığı çevreye uyabilme ve biraz da çevredeki
canlılarla biyotik ilişkiler kurabilme yeteneğine bağlıdır. Türlerin bulunduğu çevre
şartlarındaki büyüme, gelişme ve yayılma yeteneğine onun ekolojik hoşgörülüğü
(ekolojik amplitud) denir (Doğan ve Mert, 1998).
70
Türlerin ekolojik töleransı her ne kadar genetik, ekotip ve biyotipin fenotip
görünüşlerine göre şekillense de sınırlarının çizilmesinde çevre faktörlerinin etkisi
unutulmamalıdır. Hatta bazı bilim adamlarına göre bir türün büyümesi, gelişmesi ve
yayılışı önce iklim faktörleri tarafından kontrol edilir (Çetik, 1973). Bu yüzden
birçok araştırmacı, önceden beri ekolojik faktörlerin bitki büyümesi, gelişmesi ve
yayılmasına olan etkilerini belirleyebilmek için araştırmalar yapmaktadırlar
(Zabunoğlu ve ark., 1978). Nitekim İstanbul Avrupa yakası Karaburun sahilinden
ve Anadolu yakası Şile Sofular köyündeki sahil kumullarının 1-20 metre arasından
toplanan C. kilaea az yağışlı Akdeniz ikliminde, Amasya merkezindeki Şehcui
mahallesinden 390-400 metre arası toplanan C. consanguinea yarı kurak Akdeniz
ikliminde, Samsun’un Havza ilçesinde 700-800 metre arasından toplanan C.
consanguinea yağışlı Akdeniz ikliminde gelişir.
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı gibi, bitkilerle toprak arasında sıkı bir
ilişki bulunmaktadır. Zira bitkinin kökleriyle tutunduğu ve beslendiği ortam,
topraktır. Bitki bünyesini oluşturan elemanların çoğunu topraktan alır. Bu bakımdan
başka bitkiler üzerinden geçinen asalak bitkiler hariç, hemen hemen bütün bitkiler bir
kök sistemi ile toprağa bağlıdırlar (Dönmez, 1985).
Yer kabuğunun ince bir tabakasını oluşturan toprak, oldukça karmaşık bir
yapıya sahiptir. Bu karmaşık yapının oluşumunda anakaya, iklim, topoğrafya,
organizmalar ve zaman faktörü rol oynamaktadır. Hatta yer şekilleri, taban suyu,
toprak suyu ve insanoğlunun ekonomik faaliyetleri de bu işte rol oynar. Bütün bu
faaliyetler sonucu parçalanan kayalar, toprak bileşiğinin inorganik yapısını oluşturur.
Bu inorganik yapıya çürüyen organizmaların da karışmasıyla toprağın oluşumu ve
olgunlaşması tamamlanır (Kaya, 1991).
Uzun bir süreçte oluşmasını tamamlayan toprak; derinliği, tekstürü, strüktürü,
toprak suyu, toprak gazları, pH ve tuzluluğu ile fiziksel ve kimyasal bir yapı
kazanmaktadır. Örneğin: sıkı yapılı topraklarda su ve hava kolaylıkla dolaşamadığı
gibi fazla gevşek yapılı topraklarda da suyun derinlere sürüklenmesine ve bitkilerin
bu sudan faydalanmamasına neden olur. Yine killi topraklar geçirimsiz oldukları
için, bünyelerinde suyu tutarlar, toprağı yapışkan hale getirirler ve böylece suyun
derinlere sızmasını önlerler. Kalkerli topraklar sıcak topraklardır ve düşük
sıcaklıkların bitkilere olan zararlarını azaltırlar (Dönmez, 1985).
Yukarıda bahsedilen toprak bitki ilişkilerinden dolayı, çalışma materyali olan
C. kilaea Boiss. ve C. consanguinea DC. (Compositae / Asteraceae) yetiştiği
71
toprakların fiziksel ve kimyasal analizleri yapılmış olup elde edilen bulgular aşağıda
belirtilmiştir.
IV.1.1.Toprak Değerleri
IV.1.1.1. Centaurea kilaea’nın Yaşadığı Alanlardaki Toprak Özellikleri
İstanbul’un Avrupa yakası Çatalca ilçesine bağlı Karaburun sahilinden
23.06.2009 tarihinde İstanbul’un Anadolu yakası Şile ilçesinin Sofular köyünden
01.07.2009 tarihinde toplanan bitkilerin dağılım gösterdiği lokalitelerin topraklarının
kumlu olduğu görülmektedir.
Toprak kimyasal özellikler itibariyle incelendiğinde ise şu sonuçlar elde
edilmiştir: Karaburun’daki toprakların toprak reaksiyonu hafif bazik olup minimum
pH 6.94 maksimum pH 7.28, ortalama pH değeri ise 7.08 olduğu görülmektedir.
Aynı bitkinin Şile’den toplanan örneklerinin yetiştiği toprağın ise pH değerleri
Amasya’daki toprağın pH değerine yakın olmakla beraber biraz daha yüksektir.
Şöyle ki minumum pH 7.81 maksimum pH 7.85 ortalama pH değeri ise 7.82’dir.
Centaurea kilaea’nın dağılım gösterdiği lokalitelerdeki pH değerleri tablo
halinde aşağıda sunulmaktadır (Tablo IV-1.):
Tablo IV-1. Centaurea kilaea’nın dağılım gösterdiği lokalitelerdeki pH değerleri
Lokaliteler pH Min. - Max. pH değeri Ortalama pH değeri
Karaburun 1 7.28 Karaburun 2 6.94 Karaburun 3 6.97 Karaburun 4 7.05 Karaburun 5 7.18
6.94 - 7.28 7.08
Sofular Köyü 1 7.83 Sofular Köyü 2 7.81 Sofular Köyü 3 7.82 Sofular Köyü 4 7.85 Sofular Köyü 5 7.82
7.81 - 7.85 7.82
C. kilaea’nın Karaburun’da yetiştiği topraklarda N değerleri incelendiğinde
oldukça farklı sonuçlar elde edilmektedir. Topraktaki minimum N değeri % 0.021
maksimum değer % 0.200 ortalama değer ise % 0.0928’dir. Aynı türün Sofular
köyünde dağılım gösterdiği toprak değerleri Karaburun’daki toprak değerlerine göre
72
daha düşüktür. Şöyle ki Sofular köyündeki topraklarda minimum N değeri % 0.007
maksimum N değeri % 0.049 ortalama değer ise 0.0272’dir.
C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyünde yetiştiği toprakların N değerleri
yüzde olarak aşağıda gösterilmiştir (Tablo IV-2.):
Tablo IV-2. C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyünde yetiştiği toprakların N
değerleri
Lokaliteler N değerleri (%)
Min. - Max. N değerleri (%)
Ortalama N değerleri (%)
Karaburun 1 0.034 Karaburun 2 0.061 Karaburun 3 0.021 Karaburun 4 0.200 Karaburun 5 0.148
0.021 - 0.200 0.0928
Sofular Köyü 1 0.038 Sofular Köyü 2 0.026 Sofular Köyü 3 0.049 Sofular Köyü 4 0.007 Sofular Köyü 5 0.016
0.007 - 0.049 0.0272
C. kilaea’nın Karaburun’da yetiştiği topraklarda P değerleri incelendiğinde şu
sonuçlar elde edilmektedir: Topraktaki minimum P değeri 7.52 mg/kg (%
0.000752) maksimum değer 10.52 mg/kg (% 0.001052) ortalama değer ise 9.234
mg/kg (% 0.0009234 )’dır. Aynı türün Sofular köyünde dağılım gösterdiği toprak
değerlerinin Karaburun’daki toprak değerlerine yakın olmakla birlikte biraz daha
yüksek olduğu dikkat çekmektedir. Şöyle ki Sofular köyündeki topraklarda
minimum P değeri 10.41 mg/kg (% 0.001041) maksimum P değeri 11.80 mg/kg
(% 0.001180) ortalama değer ise 11.104 mg/kg (% 0.0011104)’dır.
C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyünde yetiştiği toprakların P değerleri
mg/kg ve yüzde olarak aşağıda sunulmaktadır (Tablo IV-3.):
73
Tablo IV-3. C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyünde yetiştiği toprakların P
değerleri
Lokaliteler P değerleri (mg/kg)
Min. - Max. P değeri (mg/kg)
Ortalama P değeri (mg/kg)
Karaburun 1 8.59 (% 0.000859) Karaburun 2 9.295 (% 0.0009295) Karaburun 3 7.52 (% 0.000752) Karaburun 4 10.52 (% 0.001052) Karaburun 5 10.245 (% 0.0010245)
7.52 (% 0.000752) 10.52 (% 0.001052)
9.234 (% 0.0009234)
Sofular Köyü 1 10.41 (% 0.001041) Sofular Köyü 2 11.49 (% 0.001149) Sofular Köyü 3 10.46 (% 0.001046) Sofular Köyü 4 11.36 (% 0.001136) Sofular Köyü 5 11.80 (% 0.001180)
10.41 (% 0.001041) 11.80 (% 0.001180)
11.104 (% 0.0011104)
K’nın Karaburun topraklarındaki minimum değeri 97.8305 mg/kg (%
0.00978305) maksimum miktarı 141.7275 mg/kg (% 0.01417275) ortalama değeri
ise 123.2349 mg/kg (% 0.01232349)’dır. C. kilaea’nın Sofular köyünde dağılım
gösteren örneklerinin toplandıkları toprakların K değerlerinde ise oldukça düşük bir
miktar ve yüzde tespit edilmektedir. Bu lokalitelerdeki K’nın minimum değeri
18.484 mg/kg (% 0.0018484) maksimum değeri 45.5385 mg/kg (% 0.00455385)
ortalama değerinin ise 30.5004 mg/kg (% 0.00305004) olduğu görülmektedir.
C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyü lokalitelerindeki K
değerleri tablo (Tablo IV-4.) halinde aşağıda sunulmaktadır:
Tablo IV-4. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyü
lokalitelerindeki K değerleri
Lokaliteler K değerleri (mg/kg)
Min. - Max. K değeri (mg/kg)
Ortalama K değeri (mg/kg)
Karaburun 1 99.853 (% 0.0099853 ) Karaburun 2 141.5715 (% 0.01415715) Karaburun 3 135.192 (% 0.0135192) Karaburun 4 141.7275 (% 0.01417275) Karaburun 5 97.8305 (% 0.00978305)
97.8305 (% 0.00978305) 141.7275 (% 0.01417275)
123.2349 (% 0.01232349)
Sofular Köyü 1 18.484 (%0.0018484) Sofular Köyü 2 23.194 (% 0.0023194) Sofular Köyü 3 29.3805 (% 0.00293805) Sofular Köyü 4 45.5385 (% 0.00455385) Sofular Köyü 5 35.905 (% 0.0035905)
18.484 (% 0.0018484) 45.5385 (% 0.00455385)
30.5004 (% 0.00305004)
74
Na’nın Karaburun topraklarındaki minimum değeri 1.015 mg/kg (%
0.0001015) maksimum değeri 1.6 mg/kg (% 0.00016) ortalama değeri ise 1.3358
mg/kg (% 0.00013358)’dır. C. kilaea’nın Sofular köyünde dağılım gösteren
örneklerinin toplandıkları toprakların sodyum değerlerinde ise biraz daha yüksek bir
miktar ve yüzde tespit edilmektedir. Bu lokalitelerdeki sodyumun minimum değeri
1.59 mg/kg (% 0.000159) maksimum değeri 2.39 mg/kg (% 0.000239) ortalama
değeri ise 2.048 mg/kg (% 0.0002048) olduğu görülmektedir.
C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyü lokalitelerindeki
Na değerleri (Tablo IV-5.) aşağıda sunulmaktadır:
Tablo IV-5. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyü
lokalitelerindeki Na değerleri
Lokaliteler Na değerleri (mg/kg)
Min. - Max. Na değerleri (mg/kg)
Ortalama Na değeri (mg/kg)
Karaburun 1 1.5 (% 0.00015) Karaburun 2 1.6 (% 0.00016) Karaburun 3 1.3805 (% 0.00013805) Karaburun 4 1.1835 (% 0.00011835) Karaburun 5 1.015 (% 0.0001015)
1.015 (% 0.0001015) 1.6 (% 0.00016)
1.3358 (% 0.00013358)
Sofular Köyü 1 2.055 (% 0.0002055) Sofular Köyü 2 1.59 (% 0.000159) Sofular Köyü 3 2.11 (% 0.000211) Sofular Köyü 4 2.095 (% 0.0002095) Sofular Köyü 5 2.39 (% 0.000239)
1.59 (% 0.000159) 2.39 (% 0.000239)
2.048 (% 0.0002048)
Kalsiyum karbonatın Karaburun topraklarındaki minimum değeri % 60.212
maksimum miktarı % 60.508 ortalama değeri ise % 60.3701’dir. C. kilaea’nın
Sofular köyünde dağılım gösteren örneklerinin toplandıkları toprakların Kalsiyum
karbonat değerlerinde ise Karaburun’daki topraklara oranla oldukça düşük bir
yüzde tespit edilmektedir. Bu lokalitelerdeki Kalsiyum karbonatın minimum değeri
% 22.595 maksimum değeri % 23 ortalama değeri % 22.844 olduğu görülmektedir.
C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyü lokalitelerindeki
kalsiyum karbonatın değerleri tablo halinde aşağıda gösterilmiştir (Tablo IV-6.):
75
Tablo IV-6. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyü
lokalitelerindeki kalsiyum karbonatın değerleri
Lokaliteler CaCO3
değerleri (%) Min. - Max. CaCO3
değerleri (%) Ortalama CaCO3
değerleri (%) Karaburun 1 60.212 Karaburun 2 60.276 Karaburun 3 60.3725 Karaburun 4 60.482 Karaburun 5 60.508
60.212 - 60.508 60.3701
Sofular Köyü 1 22.970 Sofular Köyü 2 22.910 Sofular Köyü 3 22.745 Sofular Köyü 4 22.595 Sofular Köyü 5 23
22.595 - 23 22.844
C. kilaea’nın yetiştiği Çatalca’nın Karaburun sahilleri ve Şile’nin Sofular
köyündeki topraklarında T.E.T. (Toplam eriyebilen tuz) ölçümleri incelendiğinde
T.E.T oranı ölçümlerinin Karaburun bölgesindeki topraklarda daha yüksek olduğu
görülmüştür. Şöyle ki Karaburun’da minimum T.E.T. değeri 273 mg/l maksimum
T.E.T. değeri 296 mg/l ortalama T.E.T. değeri 285 mg/l’dir. Sofular köyünde ise
minimum T.E.T. değeri 102 mg/l maksimum T.E.T. değeri 129 mg/l ve ortalama
T.E.T. değeri 112 mg/l’dir.
C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyündeki yetiştiği toprakların T.E.T.
değerleri mg/l olarak aşağıda (Tablo IV-7.) gösterilmiştir:
Tablo IV-7. C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyündeki yetiştiği toprakların
T.E.T. değerleri
Lokaliteler T.E.T değerleri (mg/l)
Min. - Max. T.E.T değerleri (mg/l)
Ortalama T.E.T değerleri (mg/l)
Karaburun 1 273 Karaburun 2 292 Karaburun 3 288 Karaburun 4 277 Karaburun 5 296
273 - 296 285
Sofular Köyü 1 129 Sofular Köyü 2 102 Sofular Köyü 3 117 Sofular Köyü 4 103 Sofular Köyü 5 107
102 - 129 112
76
C. kilaea’nın yetiştiği Çatalca’nın Karaburun sahilleri ve Şile’nin Sofular
köyündeki topraklarında iletkenlik değerleri ölçümleri incelendiğinde iletkenlik
oranı ölçümlerinin Karaburun bölgesindeki topraklarda daha yüksek olduğu
görülmüştür. Şöyle ki Karaburun’da minimum iletkenlik değeri 224 µS maksimum
iletkenlik değeri 292 µS ortalama iletkenlik değeri 258 µS dir. Sofular köyünde ise
minimum iletkenlik değeri 117 µS maksimum iletkenlik değeri 156 µS ve ortalama
iletkenlik değeri 140 µS dir.
C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyündeki yetiştiği toprakların iletkenlik
değerleri µS olarak aşağıda tablo (Tablo IV-8.) şeklinde gösterilmiştir:
Tablo IV-8. C. kilaea’nın Karaburun ve Sofular köyündeki yetiştiği toprakların
iletkenlik değerleri
Lokaliteler İletkenlik değerleri (µS)
Min. - Max. İletkenlik değerleri (µS)
Ortalama İletkenlik değerleri (µS)
Karaburun 1 224 Karaburun 2 273 Karaburun 3 258 Karaburun 4 243 Karaburun 5 292
224 - 292 258
Sofular Köyü 1 156 Sofular Köyü 2 117 Sofular Köyü 3 152 Sofular Köyü 4 124 Sofular Köyü 5 150
117 - 156 140
IV.1.1.2. Centaurea consanguinea’nın Yaşadığı Alanlardaki Toprak Özellikleri
Amasya merkezi Şehcui Mahallesi’nden ve Samsun Havza ilçesinden
23.07.2009 ile 12.08.2009 tarihlerinde toplanan bitkilerin dağılım gösterdiği
lokalitelerin topraklarının tınlı olduğu görülmektedir.
Toprak kimyasal özellikler itibariyle incelendiğinde ise şu sonuçlar elde
edilmiştir: Amasya’daki toprakların toprak reaksiyonu hafif bazik olup minimum pH
7.37 maksimum pH 7.49, ortalama pH değerinin ise 7.43 olduğu görülmektedir.
Aynı bitkinin Samsun’dan toplanan örneklerinin yetiştiği toprağın ise pH değerleri
Amasya’daki toprağın pH değerine yakın olmakla beraber biraz daha düşüktür. Şöyle
ki minimum pH 7.11 maksimum pH 7.31 ortalama pH değeri ise 7.2 dir.
Centaurea consanguinea’nın dağılım gösterdiği lokalitelerdeki pH değerleri
(Tablo IV-9.) aşağıda sunulmaktadır:
77
Tablo IV-9. Centaurea consanguinea’nın dağılım gösterdiği lokalitelerdeki pH
değerleri
Lokaliteler pH Min. - Max. pH değeri Ortalama pH değeri
Amasya 1 7.49 Amasya 2 7.37 Amasya 3 7.41 Amasya 4 7.44 Amasya 5 7.46
7.37 - 7.49 7.43
Samsun 1 7.26 Samsun 2 7.31 Samsun 3 7.18 Samsun 4 7.18 Samsun 5 7.11
7.11 - 7.31 7.2
Topraktaki besleyici elementlerin miktar ve yüzdeleri incelendiğinde ise şu
değerler elde edilmektedir:
C. consanguinea’nın Amasya’da yetiştiği topraklarda minimum N değeri %
0.032 maksimum değer % 0.068 ortalama değer ise % 0.0518’dir. Aynı türün
Samsun’da dağılım gösterdiği toprak değerleri Amasya’daki toprak değerlerine
yakındır. Şöyle ki Samsun’daki topraklarda minimum N değeri % 0.017
maksimum N değeri % 0.070 ortalama değer ise % 0.039’dur.
C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği toprakların N değerleri %
olarak aşağıda sunulmaktadır (Tablo IV-10.):
Tablo IV-10. C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği toprakların N
değerleri
Lokaliteler N değerleri (%) Min. - Max. N değerleri (%) Ortalama N değerleri (%) Amasya 1 0.046 Amasya 2 0.068 Amasya 3 0.032 Amasya 4 0.052 Amasya 5 0.061
0.032 - 0.068 0.0518
Samsun 1 0.017 Samsun 2 0.018 Samsun 3 0.046 Samsun 4 0.070 Samsun 5 0.044
0.017 - 0.070 0.039
C. consanguinea’nın Amasya’da yetiştiği topraklarda P değerleri
incelendiğinde oldukça ilginç bulgular elde edilmektedir. Topraktaki minimum P
değeri 8.13 mg/kg (% 0.000813) maksimum değer 9.585 mg/kg (% 0.0009585)
78
ortalama değeri ise 8.683 mg/kg (% 0.0008683)’dır. Aynı türün Samsun’da dağılım
gösterdiği toprak değerleri Amasya’daki toprak değerlerine yakın olmakla birlikte
biraz daha yüksek olduğu dikkat çekmektedir. Şöyle ki Samsun’daki topraklarda
minimum P değeri 8.17 mg/kg (% 0.000817) maksimum P değeri 10.44 mg/kg (%
0.001044) ortalama P değeri ise 9.328 mg/kg (% 0.0009328)’dır.
C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği toprakların P değerleri
mg/kg ve yüzde olarak (Tablo IV-11.) aşağıda sunulmaktadır:
Tablo IV-11. C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği toprakların P
değerleri
Lokaliteler P değerleri
(mg/kg) Min. - Max. P değeri
(mg/kg) Ortalama P değeri
(mg/kg) Amasya 1 8.39 (% 0.000839) Amasya 2 8.13 (% 0.000813) Amasya 3 8.175 (% 0.0008175) Amasya 4 9.135 (% 0.0009135) Amasya 5 9.585 (% 0.0009585)
8.13 (% 0.000813) 9.585 (% 0.0009585)
8.683 (% 0.0008683)
Samsun 1 10.44 (% 0.001044) Samsun 2 9.22 (% 0.000922) Samsun 3 8.66 (% 0.000866) Samsun 4 8.17 (% 0.000817) Samsun 5 10.15 (% 0.001015)
8.17 (% 0.000817) 10.44 (% 0.001044)
9.328
(% 0.0009328)
K’nın C.consanguinea için Amasya topraklarındaki minimum değeri 150.0775
mg/kg (% 0.01500775) maksimum miktarı 228.2825 mg/kg (% 0.02282825)
ortalama değeri ise 219.2615 mg/kg (% 0.02192615)’dır. C.consanguinea’nın
Samsun’da dağılım gösteren örneklerinin toplandıkları toprakların K değerlerinde
ise oldukça yüksek bir miktar ve yüzde tespit edilmektedir. Bu lokalitelerdeki K’nın
minimum değeri 254.0805 mg/kg (% 0.02540805) maksimum değeri 913.9505
mg/kg (% 0.09139505) ortalama değeri ise 582.5865 mg/kg (% 0.05825865) olduğu
görülmektedir.
C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’a ait
lokalitelerdeki K’nın değerleri (Tablo IV-12.) aşağıda sunulmaktadır:
79
Tablo IV-12. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’a ait
lokalitelerdeki K’nın değerleri
Lokaliteler K değerleri (mg/kg)
Min. - Max. K değeri (mg/kg)
Ortalama K değeri (mg/kg)
Amasya 1 228.2825 (% 0.02282825) Amasya 2 150.0775 (% 0.01500775) Amasya 3 267.417 (% 0.0267417) Amasya 4 226.7055 (% 0.02267055) Amasya 5 223.825 (% 0.0223825)
150.0775 (% 0.01500775) 228.2825 (% 0.02282825)
219.2615 (% 0.02192615)
Samsun 1 304.1355 (% 0.03041355) Samsun 2 254.0805 (% 0.02540805) Samsun 3 913.9505 (% 0.09139505) Samsun 4 870.19 (% 0.087019) Samsun 5 570.576 (% 0.0570576)
254.0805 (% 0.02540805) 913.9505 (% 0.09139505)
582.5865 (% 0.05825865)
Na’nın Amasya topraklarındaki minimum değeri 3.125 mg/kg (% 0.0003125)
maksimum miktarı 3.875 mg/kg (% 0.0003875) ortalama değeri ise 3.559 mg/kg (%
0.0003559)’dır. C. consanguinea’nın Samsun’da dağılım gösteren örneklerinin
toplandıkları toprakların Na değerlerinde ise oldukça düşük bir miktar ve yüzde
tespit edilmektedir. Bu lokalitelerdeki Na’nın minimum değeri 2.0075 mg/kg (%
0.00020075) maksimum değeri ise 2.32 mg/kg (% 0.000232) olduğu görülmektedir.
Ortalama değeri ise 2.1275 mg/kg (% 0.00021275)’dır.
C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun lokalitelerdeki Na
değerleri tablo halinde aşağıda sunulmaktadır (Tablo IV-13.):
Tablo IV-13. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun
lokalitelerindeki Na değerleri
Lokaliteler Na değerleri (mg/kg)
Min. - Max. Na değeri (mg/kg)
Ortalama Na değeri (mg/kg)
Amasya 1 3.45 (% 0.000345) Amasya 2 3.55 (% 0.000355) Amasya 3 3.125 (% 0.0003125) Amasya 4 3.875 (% 0.0003875) Amasya 5 3.795 (% 0.0003795)
3.125 (% 0.0003125) 3.875 (% 0.0003875)
3.559 (% 0.0003559)
Samsun 1 2.0525 (% 0.00020525) Samsun 2 2.0425 (% 0.00020425) Samsun 3 2.0075 (% 0.00020075) Samsun 4 2.32 (% 0.000232) Samsun 5 2.215 (% 0.0002215)
2.0075 (% 0.00020075) 2.32 (% 0.000232)
2.1275 (% 0.00021275)
80
Kalsiyum karbonatın Amasya topraklarındaki minimum değeri % 8.2225
maksimum değeri % 8.432 ortalama değeri ise % 8.3234’tür. C. consanguinea’nın
Samsun da dağılım gösteren örneklerinin toplandıkları toprakların Kalsiyum
karbonatın değerlerinde ise daha yüksek bir yüzde tespit edilmektedir. Bu
lokalitelerdeki Kalsiyum karbonatın minimum değeri % 10.550 maksimum değeri %
10.688 ortalama değeri ise % 10.6202 olduğu görülmektedir.
C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun lokalitelerindeki
CaCO3 değerleri tablo (Tablo IV-14.) halinde aşağıda sunulmaktadır:
Tablo IV-14. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun
lokalitelerindeki CaCO3 değerleri
Lokaliteler CaCO3
değerleri (%) Min. - Max. CaCO3
değerleri (%) Ortalama CaCO3
değerleri (%) Amasya 1 8.244 Amasya 2 8.3565 Amasya 3 8.432 Amasya 4 8.362 Amasya 5 8.2225
8.2225 - 8.432 8.3234
Samsun 1 10.633 Samsun 2 10.550 Samsun 3 10.595 Samsun 4 10.688 Samsun 5 10.635
10.550 - 10.688 10.6202
C. consanguinea’nın yetiştiği Amasya ve Samsun topraklarında T.E.T.
(Toplam eriyebilen tuz) ölçümleri incelendiğinde Samsun topraklarındaki değerlerin
biraz daha yüksek olduğu görülmüştür. Amasya’daki minimum T.E.T değeri 254
mg/l maksimum T.E.T. değeri ise 292 mg/l’dir. Samsunda bulunan topraklarda ise
minimum T.E.T. değeri 392 mg/l maksimum T.E.T. değeri 437 mg/l’dir.
Amasya’daki ortalama T.E.T. değeri 276.8 mg/l Samsun’daki ortalama T.E.T. değeri
ise 411.4 mg/l’dir.
C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği toprakların T.E.T.
değerleri mg/l olarak (Tablo IV-15.) aşağıda sunulmaktadır:
81
Tablo IV-15. C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği toprakların
T.E.T. değerleri
Lokaliteler T.E.T.
değerleri (mg/l) Min. - Max. T.E.T. değerleri (mg/l)
Ortalama T.E.T. değerleri (mg/l)
Amasya 1 270 Amasya 2 281 Amasya 3 292 Amasya 4 287 Amasya 5 254
254 - 292 276.8
Samsun 1 395 Samsun 2 437 Samsun 3 431 Samsun 4 392 Samsun 5 402
392 - 437 411.4
C. consanguinea’nın yetiştiği Amasya ve Samsun topraklarında iletkenlik
ölçümleri incelendiğinde Samsun topraklarındaki değerlerin biraz daha düşük olduğu
görülmüştür. Amasya’daki minimum iletkenlik değeri 304 µS maksimum iletkenlik
değeri ise 384 µS ortalama iletkenlik değeri ise 331.8 µS’dir. Samsun’da bulunan
topraklarda ise minimum iletkenlik değeri 243.8 µS maksimum iletkenlik değeri 292
µS ortalama iletkenlik değeri ise 261.8 µS’dir.
C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği toprakların iletkenlik
değerleri µS olarak aşağıda sunulmaktadır (Tablo IV-16.):
Tablo IV-16. C. consanguinea’nın Amasya ve Samsun’da yetiştiği toprakların
iletkenlik değerleri
Lokaliteler İletkenlik
değerleri (µS) Min. - Max. İletkenlik
değerleri (µS) Ortalama İletkenlik
değerleri (µS) Amasya 1 384 Amasya 2 344 Amasya 3 318 Amasya 4 309 Amasya 5 304
304 - 384 331.8
Samsun 1 256 Samsun 2 264 Samsun 3 254 Samsun 4 243 Samsun 5 292
243 - 292 261.8
82
IV.1.2. Bitki Değerleri
IV.1.2.1. Centaurea kilaea’nın Bünyesindeki Element ve Bileşikler
Centaurea kilaea’nın çeşitli organlarında bulunan N, P, K ve Na değerleri ppm
ve % olarak aşağıda sunulmaktadır:
Karaburun’dan toplanan örneklerin köklerindeki N araştırıldığında minimum
değeri % 2 maksimum değeri % 2.5 ortalama değeri ise % 2.22 olduğu
görülmektedir. Sofular köyünden toplanan örneklerin köklerindeki N değerleri
Karaburun’dan toplanan örneklerin köklerindeki N değerlerine oldukça yakındır.
Şöyle ki minimum değer % 2.3 maksimum değer % 2.52 ortalama değer ise
% 2.398 bulunmuştur.
C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki bitkilerin
köklerinde N değerleri % olarak (Tablo IV-17.) aşağıda gösterilmiştir:
Tablo IV-17. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin köklerinde N değerleri
Bitki Organı
Kök N değerleri
(%) Min. - Max. N değeri
(%) Ortalama N değeri
(%) Karaburun 1 2 Karaburun 2 2.1 Karaburun 3 2.2 Karaburun 4 2.3 Karaburun 5 2.5
2 - 2.5 2.22
Sofular Köyü 1 2.3 Sofular Köyü 2 2.35 Sofular Köyü 3 2.4 Sofular Köyü 4 2.52 Sofular Köyü 5 2.42
2.3 - 2.52 2.398
Karaburun’dan toplanan örneklerin gövdelerindeki N araştırıldığında minimum
değeri % 2 maksimum değeri % 2.2 ortalama değeri ise % 2.07 olduğu tespit
edilmiştir. Sofular köyünden toplanan örneklerin gövdelerindeki N değerleri
Karaburun’dan toplanan örneklerin gövdelerindeki N değerlerine çok yakındır. Şöyle
ki minimum değer % 2.29 maksimum değer % 2.4 ortalama değer ise % 2.344
bulunmuştur.
83
C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki bitkilerin
gövdelerinde N değerleri % olarak tablo halinde aşağıda sunulmuştur (Tablo IV-18.):
Tablo IV-18. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin gövdelerinde N değerleri
Bitki Organı
Gövde N değerleri
(%) Min.- Max. N değeri
(%) Ortalama N değeri
(%) Karaburun 1 2 Karaburun 2 2.1 Karaburun 3 2.2 Karaburun 4 2.05 Karaburun 5 2
2 - 2.2 2.07
Sofular Köyü 1 2.34 Sofular Köyü 2 2.29 Sofular Köyü 3 2.3 Sofular Köyü 4 2.39 Sofular Köyü 5 2.4
2.29 - 2.4 2.344
Karaburun’dan toplanan örneklerin yapraklarındaki N araştırıldığında
minimum değeri % 1.87 maksimum değeri % 1.95 ortalama değeri ise % 1.908
olduğu tespit edilmiştir. Sofular köyünden toplanan örneklerin yapraklarındaki N
değerleri Karaburun’dan toplanan örneklerin yapraklarındaki N değerlerinden biraz
fazladır. Şöyle ki minimum değer % 2 maksimum değer % 2.29 ortalama değer ise
% 2.088 bulunmuştur.
C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki bitkilerin
yapraklarındaki N değerleri % olarak (Tablo IV-19.) aşağıda sunulmuştur:
Tablo IV-19. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin yapraklarında N değerleri
Bitki Organı
Yaprak N değerleri
(%) Min. - Max. N değeri
(%) Ortalama N değeri (%)
Karaburun 1 1.9 Karaburun 2 1.87 Karaburun 3 1.92 Karaburun 4 1.95 Karaburun 5 1.9
1.87 - 1.95 1.908
Sofular Köyü 1 2.29 Sofular Köyü 2 2.1 Sofular Köyü 3 2.04 Sofular Köyü 4 2.01 Sofular Köyü 5 2
2 - 2.29 2.088
84
Karaburun’dan toplanan örneklerin köklerindeki P incelendiğinde minimum
değeri 49 ppm (% 0.0049) maksimum değeri 55 ppm (% 0.0055) ortalama değeri
ise 50.8 ppm (% 0.00508) olduğu görülmektedir. Aynı bitkinin Sofular köyünden
toplanan örneklerinin köklerinde biraz daha yüksek P değerleri elde edilmiştir. Şöyle
ki minimum değer 65 ppm (% 0.0065) maksimum değer 70 ppm (% 0.0070)
ortalama değer ise 67.05 ppm (% 0.006705) bulunmuştur.
Centaurea kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin köklerinde P değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda gösterilmiştir
(Tablo IV-20.):
Tablo IV-20. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin köklerinde P değerleri
Bitki Organı
Kök P değerleri
(ppm) Min. - Max. P değeri
(ppm) Ortalama P değeri
(ppm)
Karaburun 1 49 (% 0.0049) Karaburun 2 50 (% 0.0050) Karaburun 3 50 (% 0.0050) Karaburun 4 55 (% 0.0055) Karaburun 5 50 (% 0.0050)
49 (% 0.0049) 55 (% 0.0055)
50.8 (% 0.00508)
Sofular Köyü 1 67.5 (% 0.00675) Sofular Köyü 2 65 (% 0.0065) Sofular Köyü 3 65.5 (% 0.00655) Sofular Köyü 4 67.25 (% 0.006725) Sofular Köyü 5 70 (% 0.0070)
65 (% 0.0065) 70 (% 0.0070)
67.05 (% 0.006705)
Karaburun’dan toplanan örneklerin gövdelerinde P araştırıldığında minimum
değeri 45.5 ppm (% 0.00455) maksimum değeri 50 ppm (% 0.0050) ortalama değeri
ise 47.9 ppm (% 0.00479) olduğu görülmektedir. Sofular köyünden toplanan
örneklerin gövdelerindeki P değerleri, Karaburun’dan toplanan örneklerin
gövdelerindeki P değerlerine oldukça yakındır. Şöyle ki minimum değer 57.25
ppm (% 0.005725) maksimum değer 58.25 ppm (% 0.005825) ortalama değer ise
57.65 ppm (% 0.005765) bulunmuştur.
C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki bitkilerin
gövdelerinde P değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda gösterilmiştir
(Tablo IV-21.):
85
Tablo IV-21. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin gövdelerinde P değerleri
Bitki Organı
Gövde P değerleri
(ppm) Min. - Max. P değeri
(ppm) Ortalama P değeri
(ppm)
Karaburun 1 45.5 (% 0.00455) Karaburun 2 47.5 (% 0.00475) Karaburun 3 49 (% 0.0049) Karaburun 4 47.5 (% 0.00475) Karaburun 5 50 (% 0.0050)
45.5 (% 0.00455) 50 (% 0.0050)
47.9 (% 0.00479)
Sofular Köyü 1 58.25 (% 0.005825) Sofular Köyü 2 57.5 (% 0.00575) Sofular Köyü 3 57.75 (% 0.005775) Sofular Köyü 4 57.25 (% 0.005725) Sofular Köyü 5 57.5 (% 0.00575)
57.25 (% 0.005725) 58.25 (% 0.005825)
57.65 (% 0.005765)
Karaburun’dan toplanan örneklerin yapraklarında P araştırıldığında
minimum değeri 55 ppm (% 0.0055) maksimum değeri 61.75 ppm (% 0.006175)
ortalama değeri ise 58.11 ppm (% 0.005811) olduğu görülmektedir. Sofular
köyünden toplanan örneklerin yapraklarındaki P değerleri Karaburun’dan toplanan
örneklerin yapraklarındaki P değerlerine oldukça yakındır. Şöyle ki minimum
değer 55.75 ppm (% 0.005575) maksimum değer 57.1 ppm (% 0.00571) ortalama
değer ise 56.32 ppm (% 0.005632) bulunmuştur.
C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki bitkilerin
yapraklarında P değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda gösterilmiştir
(Tablo IV-22.):
Tablo IV-22. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin yapraklarında P değerleri
Bitki Organı
Yaprak P değerleri
(ppm) Min. - Max. P değeri
(ppm) Ortalama P değeri
(ppm) Karaburun 1 56.05 (% 0.005605) Karaburun 2 61.75 (% 0.006175) Karaburun 3 60 (% 0.0060) Karaburun 4 57.75 (% 0.005775) Karaburun 5 55 (% 0.0055)
55 (% 0.0055) 61.75 (% 0.006175)
58.11 (% 0.005811)
Sofular Köyü 1 56.5 (% 0.00565) Sofular Köyü 2 57.1 (% 0.00571) Sofular Köyü 3 56.25 (% 0.005625) Sofular Köyü 4 56 (% 0.0056) Sofular Köyü 5 55.75 (% 0.005575)
55.75 (% 0.005575) 57.1 (% 0.00571)
56.32 (% 0.005632)
86
Karaburun’dan toplanan örneklerde kökte K araştırıldığında minimum değeri
748.85 ppm (% 0.074885) maksimum değeri ise 1072.7 ppm (% 0.10727) olduğu
görülmektedir. Ortalama değeri ise 928.66 ppm (% 0.092866)’dir. Aynı bitkinin
Sofular köyünden toplanan örneklerin köklerinde biraz daha düşük miktarda K
değerleri elde edilmiştir. Şöyle ki minimum değer 774.35 ppm (% 0.077435)
maksimum değer ise 1015.45 ppm (% 0.101545) olarak tespit edilmiştir. Ortalama
değer ise 863.63 ppm (% 0.086363)’dir.
C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki bitkilerin
köklerinde K değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda sunulmaktadır (Tablo
IV-23.):
Tablo IV-23. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin köklerinde K değerleri
Bitki Organı
Kök K değerleri
(ppm) Min.- Max. K değerleri
(ppm) Ortalama K değeri
(ppm) Karaburun 1 931.85 (% 0.093185) Karaburun 2 1021.85 (% 0.102185) Karaburun 3 1072.7 (% 0.10727) Karaburun 4 748.85 (% 0.074885) Karaburun 5 868.05 (% 0.086805)
748.85 (% 0.074885) 1072.7 (% 0.10727)
928.66 (% 0.092866)
Sofular Köyü 1 1015.45 (% 0.101545) Sofular Köyü 2 850.35 (% 0.085035) Sofular Köyü 3 774.35 (% 0.077435) Sofular Köyü 4 846.95 (% 0.084695) Sofular Köyü 5 831.05 (% 0.083105)
774.35 (% 0.077435) 1015.45 (% 0.101545)
863.63 (% 0.086363)
Karaburun’dan toplanan örneklerde gövdede K araştırıldığında minimum
değeri 792.95 ppm (% 0.079295) maksimum değeri 1206.1 ppm (% 0.12061)
ortalama değeri ise 945.8 ppm (% 0.09458) olduğu görülmektedir. Aynı bitkinin
Sofular köyünden toplanan örneklerinin gövdelerinde biraz daha düşük miktarda K
değerleri elde edilmiştir. Şöyle ki minimum değer 645.1 ppm (% 0.06451)
maksimum değer ise 954.15 ppm (% 0.095415) olarak tespit edilmiştir. Ortalama
değer ise 783.9 ppm (% 0.07839)’dir.
Centaurea kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin gövdelerinde K değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda
sunulmaktadır (Tablo IV-24.):
87
Tablo IV-24. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin gövdelerinde K değerleri
Bitki Organı
Gövde K değerleri
(ppm) Min.- Max. K değerleri
(ppm) Ortalama K değeri
(ppm)
Karaburun 1 1206.1 (% 0.12061) Karaburun 2 862.5 (% 0.08625) Karaburun 3 1059.95 (% 0.105995) Karaburun 4 807.5 (% 0.08075) Karaburun 5 792.95 (% 0.079295)
792.95 (% 0.079295) 1206.1 (% 0.12061)
945.8 (% 0.09458)
Sofular Köyü 1 954.15 (% 0.095415) Sofular Köyü 2 645.1 (% 0.06451) Sofular Köyü 3 680.3 (% 0.06803) Sofular Köyü 4 778.7 (% 0.07787) Sofular Köyü 5 861.25 (% 0.086125)
645.1 (% 0.06451) 954.15 (% 0.095415)
783.9 (% 0.07839)
Karaburun’dan toplanan örneklerde yaprakta K incelendiğinde minimum değeri
1185.65 ppm (% 0.118565) maksimum değeri 1774 ppm (% 0.1774) ortalama
değeri ise 1424.64 ppm (% 0.142464 ) olduğu görülmektedir. Aynı bitkinin Sofular
köyünden toplanan örneklerinin yapraklarında daha düşük miktarda K değerleri elde
edilmiştir. Şöyle ki minimum değer 844.9 ppm (% 0.08449) maksimum değer
1303.05 ppm (% 0.130305) ortalama değer ise 1084.97 ppm (% 0.108497) olarak
tespit edilmiştir.
Centaurea kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin yapraklarında K değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda
sunulmaktadır (Tablo IV-25.):
Tablo IV-25. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin yapraklarında K değerleri
Bitki Organı
Yaprak K değerleri
(ppm) Min. - Max. K değeri
(ppm) Ortalama K değeri
(ppm)
Karaburun 1 1774 (% 0.1774) Karaburun 2 1481.75 (% 0.148175) Karaburun 3 1185.65 (% 0.118565) Karaburun 4 1287.6 (% 0.12876) Karaburun 5 1394.2 (% 0.13942)
1185.65 (% 0.118565) 1774 (% 0.1774)
1424.64 (% 0.142464)
Sofular Köyü 1 1276.1 (% 0.12761) Sofular Köyü 2 1303.05 (% 0.130305) Sofular Köyü 3 844.9 (% 0.08449) Sofular Köyü 4 1051.05 (% 0.105105) Sofular Köyü 5 949.75 (% 0.094975)
844.9 (% 0.08449) 1303.05 (% 0.130305)
1084.97 (% 0.108497)
88
Karaburun’dan toplanan örneklerin köklerindeki Na incelendiğinde minimum
değeri 55.91 ppm (% 0.005591) maksimum değeri 153.395 ppm (% 0.0153395)
ortalama değeri ise 86.65 ppm (% 0.008665) olduğu görülmektedir. Aynı bitkinin
Sofular köyünden toplanan örneklerinin köklerinde biraz daha düşük miktarda Na
değerleri elde edilmiştir. Şöyle ki minimum değer 51.06 ppm (% 0.005106)
maksimum değer 75.995 ppm (% 0.0075995) ortalama değer ise 62.835 ppm (%
0.0062835) bulunmuştur.
Centaurea kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyünde
bitkilerin köklerindeki Na değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda
gösterilmiştir (Tablo IV-26.):
Tablo IV-26. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyünde
bitkilerin köklerindeki Na değerleri
Bitki Organı
Kök Na değerleri
(ppm) Min. - Max. Na değerleri
(ppm) Ortalama K değeri
(ppm) Karaburun 1 55.91 (% 0.005591) Karaburun 2 67.375 (% 0.0067375) Karaburun 3 88.77 (% 0.008877) Karaburun 4 153.395 (% 0.0153395) Karaburun 5 67.8 (% 0.00678)
55.91 (% 0.005591) 153.395 (% 0.0153395)
86.65 (% 0.008665)
Sofular Köyü 1 56.3 (% 0.00563) Sofular Köyü 2 70.28 (% 0.007028) Sofular Köyü 3 75.995 (% 0.0075995) Sofular Köyü 4 60.54 (% 0.006054) Sofular Köyü 5 51.06 (% 0.005106)
51.06 (% 0.005106) 75.995 (% 0.0075995)
62.835 (% 0.0062835)
Karaburun’dan toplanan örneklerin gövdelerindeki Na incelendiğinde
minimum değeri 53.47 ppm (% 0.005347) maksimum değeri 70.925 ppm (%
0.0070925) ortalama değeri ise 63.989 ppm (% 0.0063989) olduğu görülmektedir.
Sofular köyünden toplanan örneklerin gövdelerindeki Na değerlerinin
Karaburun’dan toplanan örneklerin gövdelerindeki Na değerlerine yakın olduğu
görülmüştür. Şöyle ki minimum değer 61.535 ppm (% 0.0061535) maksimum değer
72.495 ppm (% 0.0072495) ortalama değer ise 68.137 ppm (% 0.0068137)
bulunmuştur.
Centaurea kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin gövdelerinde Na değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda
gösterilmiştir (Tablo IV-27.):
89
Tablo IV-27. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin gövdelerinde Na değerleri
Bitki Organı Gövde
Na değerleri (ppm)
Min. - Max. Na değerleri (ppm)
Ortalama Na değeri (ppm)
Karaburun 1 60.515 (% 0.0060515) Karaburun 2 67.705 (% 0.0067705) Karaburun 3 67.33 (% 0.006733) Karaburun 4 53.47 (% 0.005347) Karaburun 5 70.925 (% 0.0070925)
53.47 (% 0.005347) 70.925 (% 0.0070925)
63.989 (% 0.0063989)
Sofular Köyü 1 61.535 (% 0.0061535) Sofular Köyü 2 64.96 (% 0.006496) Sofular Köyü 3 71.785 (% 0.0071785) Sofular Köyü 4 72.495 (% 0.0072495) Sofular Köyü 5 69.91 (% 0.006991)
61.535 (% 0.0061535) 72.495 (% 0.0072495)
68.137 (% 0.0068137)
Karaburun’dan toplanan örneklerde yaprakta Na araştırıldığında minimum
değeri 48.4845 ppm (% 0.00484845) maksimum değeri 64.66 ppm (% 0.006466)
ortalama değeri ise 57.3669 ppm (% 0.00573669) olduğu görülmektedir. Sofular
köyünden toplanan örneklerin yapraklarındaki Na değerlerinin Karaburun’dan
toplanan örneklerin yapraklarındaki Na değerlerine oldukça yaklaşık olduğu
görülmüştür. Şöyle ki minimum değer 44.805 ppm (% 0.0044805) maksimum
değer 59.35 ppm (% 0.005935) olarak tespit edilmiştir. Ortalama değer ise 51.6921
ppm (% 0.00516921) dir.
Centaurea kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin yapraklarında Na değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda
sunulmaktadır (Tablo IV-28.):
Tablo IV-28. C. kilaea’nın dağılım gösterdiği Karaburun ve Sofular köyündeki
bitkilerin yapraklarında Na değerleri
Bitki Organı Yaprak
Na değerleri (ppm)
Min. - Max. Na değeri (ppm)
Ortalama Na değeri (ppm)
Karaburun 1 62.67 (% 0.006267) Karaburun 2 59.02 (% 0.005902) Karaburun 3 48.4845 (% 0.00484845) Karaburun 4 52 (% 0.0052) Karaburun 5 64.66 (% 0.006466)
48.4845 (% 0.00484845) 64.66 (% 0.006466)
57.3669 (% 0.00573669)
Sofular Köyü 1 59.35 (% 0.005935) Sofular Köyü 2 49.4455 (% 0.00494455) Sofular Köyü 3 44.805 (% 0.0044805) Sofular Köyü 4 51.195 (% 0.0051195) Sofular Köyü 5 53.665 (% 0.0053665)
44.805 (% 0.0044805) 59.35 (% 0.005935)
51.6921 (% 0.00516921)
90
IV.1.2.2. Centaurea consanguinea’nın Bünyesindeki Element ve Bileşikler
C. consanguinea’nın çeşitli organlarında bulunan N, P, K ve Na, değerleri ppm
ve % olarak aşağıda sunulmaktadır:
Amasya’dan toplanan örneklerin köklerindeki N araştırıldığında minimum
değeri % 2.3 maksimum değeri % 2.5 ortalama değeri ise % 2.376 olduğu
görülmektedir. Samsun’dan toplanan örneklerin köklerindeki N değerleri
Amasya’dan toplanan örneklerin köklerindeki N değerlerine oldukça yakındır.
Şöyle ki minimum değer % 2.4 maksimum değer % 2.75 ortalama değer ise
% 2.618 bulunmuştur.
Centaurea consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin köklerinde N değerleri % olarak tablo halinde aşağıda gösterilmiştir (Tablo
IV-29.):
Tablo IV-29. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin köklerinde N değerleri
Bitki Organı Kök
N değerleri (%)
Min. - Max. N değeleri (%)
Ortalama N değeri (%)
Amasya 1 2.4 Amasya 2 2.37 Amasya 3 2.31 Amasya 4 2.3 Amasya 5 2.5
2.3 - 2.5 2.376
Samsun 1 2.65 Samsun 2 2.69 Samsun 3 2.75 Samsun 4 2.4 Samsun 5 2.6
2.4 - 2.75 2.618
Amasya’dan toplanan örneklerin gövdelerindeki N araştırıldığında minimum
değeri % 2.1 maksimum değeri % 2.3 ortalama değeri ise % 2.21 olduğu tespit
edilmiştir. Samsun’dan toplanan örneklerin gövdelerindeki N değerleri Amasya’dan
toplanan örneklerin gövdelerindeki N değerlerine çok yakındır. Şöyle ki minimum
değer % 2.1 maksimum değer % 2.3 ortalama değer ise % 2.204 bulunmuştur.
Centaurea consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin gövdelerinde N değerleri % olarak tablo halinde aşağıda sunulmuştur
(Tablo IV-30.):
91
Tablo IV-30. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin gövdelerinde N değerleri
Bitki Organı
Gövde N değerleri
(%) Min. - Max. N değerleri
(%) Ortalama N değeri
(%) Amasya 1 2.23 Amasya 2 2.18 Amasya 3 2.1 Amasya 4 2.24 Amasya 5 2.3
2.1 - 2.3 2.21
Samsun 1 2.1 Samsun 2 2.3 Samsun 3 2.17 Samsun 4 2.25 Samsun 5 2.2
2.1 - 2.3 2.204
Amasya’dan toplanan örneklerin yapraklarındaki N araştırıldığında minimum
değeri % 1.95 maksimum değeri % 2.1 ortalama değeri ise % 2.018 olduğu tespit
edilmiştir. Samsun’dan toplanan örneklerin yapraklarındaki N değerleri Amasya’dan
toplanan örneklerin yapraklarındaki N değerlerine yakındır. Şöyle ki minimum
değer % 2.010 maksimum değer % 2.2 ortalama değer ise % 2.1146 bulunmuştur.
Centaurea consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin yapraklarında N değerleri % olarak tablo halinde aşağıda sunulmuştur
(Tablo IV-31.):
Tablo IV-31. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin yapraklarında N değerleri
Bitki Organı Yaprak
N değerleri (%)
Min. - Max. N değerleri (%)
Ortalama N değeri (%)
Amasya 1 2.01 Amasya 2 2.05 Amasya 3 2.1 Amasya 4 1.98 Amasya 5 1.95
1.95 - 2.1 2.018
Samsun 1 2.1 Samsun 2 2.010 Samsun 3 2.073 Samsun 4 2.19 Samsun 5 2.2
2.010 - 2.2 2.1146
92
Amasya’dan toplanan örneklerin köklerindeki P incelendiğinde minimum
değeri 68.5 ppm (% 0.00685) maksimum değeri 71 ppm (% 0.0071) ortalama değeri
ise 69.8 ppm (% 0.00698) olduğu görülmektedir. Aynı bitkinin Samsun’dan
toplanan örneklerinin köklerinde biraz daha yüksek P değerleri elde edilmiştir. Şöyle
ki minimum değer 72.5 ppm (% 0.00725) maksimum değer 75 ppm (% 0.0075)
ortalama değer ise 73.85 ppm (% 0.007385) bulunmuştur.
C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki bitkilerin
köklerinde P değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda gösterilmiştir (Tablo
IV-32.):
Tablo IV-32. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin köklerinde P değerleri
Bitki Organı Kök
P değerleri (ppm)
Min. - Max. P değerleri (ppm)
Ortalama P değeri (ppm)
Amasya 1 70 (% 0.007) Amasya 2 71 (% 0.0071) Amasya 3 69 (% 0.0069) Amasya 4 70.5 (% 0.00705) Amasya 5 68.5 (% 0.00685)
68.5 (% 0.00685) 71 (% 0.0071) 69.8 (% 0.00698)
Samsun 1 75 (% 0.0075) Samsun 2 74.5 (% 0.00745) Samsun 3 72.5 (% 0.00725) Samsun 4 73.5 (% 0.00735) Samsun 5 73.75 (% 0.007375)
72.5 (% 0.00725) 75 (% 0.0075) 73.85 (% 0.007385)
Amasya’dan toplanan örneklerin gövdelerinde P araştırıldığında minimum
değeri 62.5 ppm (% 0.00625) maksimum değeri 68 ppm (% 0.0068) ortalama değeri
ise 64.95 ppm (% 0.006495) olduğu görülmektedir. Samsun’dan toplanan
örneklerin gövdelerindeki P değerleri Amasya’dan toplanan örneklerin
gövdelerindeki P değerlerine oldukça yakındır. Şöyle ki minimum değer 66 ppm
(% 0.0066) maksimum değer 71.25 ppm (% 0.007125) ortalama değer ise 69.55
ppm (% 0.006955) bulunmuştur.
Centaurea consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin gövdelerinde P değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda
gösterilmiştir (Tablo IV-33.):
93
Tablo IV-33. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin gövdelerinde P değerleri
Bitki Organı
Gövde P değerleri
(ppm) Min. - Max. P değerleri
(ppm) Ortalama P değeri
(ppm) Amasya 1 63.75 (% 0.006375) Amasya 2 62.5 (% 0.00625) Amasya 3 65 (% 0.0065) Amasya 4 65.5 (% 0.00655) Amasya 5 68 (% 0.0068)
62.5 (% 0.00625) 68 (% 0.0068) 64.95 (% 0.006495)
Samsun 1 69.5 (% 0.00695) Samsun 2 66 (% 0.0066) Samsun 3 70 (% 0.0070) Samsun 4 71 (% 0.0071) Samsun 5 71.25 (% 0.007125)
66 (% 0.0066) 71.25 (% 0.007125) 69.55 (% 0.006955)
Amasya’dan toplanan örneklerin yapraklarında P araştırıldığında minimum
değeri 63.75 ppm (% 0.006375) maksimum değeri 65 ppm (% 0.0065) ortalama
değeri ise 64.55 ppm (% 0.006455) olduğu görülmektedir. Samsun’dan toplanan
örneklerin yapraklarındaki P değerleri Amasya’dan toplanan örneklerin
yapraklarındaki P değerlerine oldukça yakındır. Şöyle ki minimum değer 67.5
ppm (% 0.00675) maksimum değer 69.75 ppm (% 0.006975) ortalama değer ise
68.73 ppm (% 0.006873) bulunmuştur.
Centaurea consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin yapraklarında P değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda
gösterilmiştir (Tablo IV-34.):
Tablo IV-34. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin yapraklarında P değerleri
Bitki Organı Yaprak
P değerleri (ppm)
Min. - Max. P değerleri (ppm)
Ortalama P değeri (ppm)
Amasya 1 65 (% 0.0065) Amasya 2 64.5 (% 0.00645) Amasya 3 64.75 (% 0.006475) Amasya 4 63.75 (% 0.006375) Amasya 5 64.75 (% 0.006475)
63.75 (% 0.006375) 65 (% 0.0065)
64.55 (% 0.006455)
Samsun 1 69.5 (% 0.00695) Samsun 2 67.5 (% 0.00675) Samsun 3 69.75 (% 0.006975) Samsun 4 68.4 (% 0.00684) Samsun 5 68.5 (% 0.00685)
67.5 (% 0.00675) 69.75 (% 0.006975)
68.73 (% 0.006873)
94
Amasya’dan toplanan örneklerde kökte K araştırıldığında minimum değeri
513.95 ppm (% 0.051395) maksimum değeri ise 898.4 ppm (% 0.08984) olduğu
görülmektedir. Ortalama değeri ise 714.55 ppm (% 0.071455)’dir. Aynı bitkinin
Samsun’dan toplanan örneklerinin köklerinde biraz daha yüksek miktarda K
değerleri elde edilmiştir. Şöyle ki minimum değer 784.85 ppm (% 0.078485)
maksimum değer 1083.85 ppm (% 0.108385) olarak tespit edilmiştir. Ortalama
değer ise 921.5 ppm (% 0.09215)’dir.
C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki bitkilerin
köklerinde K değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda sunulmaktadır (Tablo
IV-35.):
Tablo IV-35. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin köklerinde K değerleri
Bitki Organı
Kök K değerleri
(ppm) Min. - Max. K değeri
(ppm) Ortalama K değeri
(ppm) Amasya 1 719.9 (% 0.07199) Amasya 2 771.5 (% 0.07715) Amasya 3 898.4 (% 0.08984) Amasya 4 669 (% 0.0669) Amasya 5 513.95 (% 0.051395)
513.95 (% 0.051395) 898.4 (% 0.08984)
714.55 (% 0.071455)
Samsun 1 988 (% 0.0988) Samsun 2 811.6 (% 0.08116) Samsun 3 939.2 (% 0.09392) Samsun 4 784.85 (% 0.078485) Samsun 5 1083.85 (% 0.108385)
784.85 (% 0.078485) 1083.85 (% 0.108385)
921.5 (% 0.09215)
Amasya’dan toplanan örneklerde gövdede K araştırıldığında minimum değeri
442.83 ppm (% 0.044283) maksimum değeri 654.4 ppm (% 0.06544) olduğu
görülmektedir. Ortalama değeri ise 540.997 ppm (% 0.0540997)’dir. Aynı bitkinin
Samsun’dan toplanan örneklerinin gövdelerinde biraz daha yüksek miktarda K
değerleri elde edilmiştir. Şöyle ki minimum değer 613.4 ppm (% 0.06134)
maksimum değer ise 796.75 ppm (% 0.079675) olarak tespit edilmiştir. Ortalama
değer ise 687.09 ppm (% 0.068709)’dir.
C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki bitkilerin
gövdelerinde K değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda sunulmaktadır
(Tablo IV-36.):
95
Tablo IV-36. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin gövdelerinde K değerleri
Bitki Organı
Gövde K değerleri
(ppm) Min. - Max. K değeri
(ppm) Ortalama K değeri
(ppm) Amasya 1 442.83 (% 0.044283) Amasya 2 478.215 (% 0.0478215) Amasya 3 643.85 (% 0.064385) Amasya 4 654.4 (% 0.06544) Amasya 5 485.69 (% 0.048569)
442.83 (% 0.044283) 654.4 (% 0.06544)
540.997 (% 0.0540997)
Samsun 1 796.75 (% 0.079675) Samsun 2 640.1 (% 0.06401) Samsun 3 613.4 (% 0.06134) Samsun 4 675.65 (% 0.067565) Samsun 5 709.55 (% 0.070955)
613.4 (% 0.06134) 796.75 (% 0.079675)
687.09 (% 0.068709)
Amasya’dan toplanan örneklerde yaprakta K incelendiğinde minimum değeri
349.5 ppm (% 0.03495) maksimum değeri 668.15 ppm (% 0.066815) ortalama
değeri ise 570.98 ppm (% 0.057098 ) olduğu görülmektedir. Aynı bitkinin
Samsun’dan toplanan örneklerinin yapraklarında yaklaşık olarak iki kat daha yüksek
miktarda K değerleri elde edilmiştir. Şöyle ki minimum değer 874.55 ppm (%
0.087455) maksimum değer 1300.4 ppm (%0.13004) ortalama değer ise 1074.74
ppm (% 0.107474) olarak tespit edilmiştir.
C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki bitkilerin
yapraklarında K değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda sunulmaktadır
(Tablo IV-37.):
Tablo IV-37. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin yapraklarında K değerleri
Bitki Organı
Yaprak K değerleri
(ppm) Min. - Max. K değeri
(ppm) Ortalama K değeri
(ppm)
Amasya 1 349.5 (% 0.03495) Amasya 2 542.9 (% 0.05429) Amasya 3 662.05 (% 0.066205) Amasya 4 632.3 (% 0.06323) Amasya 5 668.15 (% 0.066815)
349.5 (% 0.03495) 668.15 (% 0.066815)
570.98 (% 0.057098)
Samsun 1 887.4 (% 0.08874) Samsun 2 1300.4 (% 0.13004) Samsun 3 1092.5 (% 0.10925) Samsun 4 1218.85 (% 0.121885) Samsun 5 874.55 (% 0.087455)
874.55 (% 0.087455) 1300.4 (% 0.13004)
1074.74 (% 0.107474)
96
Amasya’dan toplanan örneklerin köklerindeki Na incelendiğinde minimum
değeri 136.04 ppm (% 0.013604) maksimum değeri 306.415 ppm (% 0.0306415)
ortalama değeri ise 206.679 ppm (% 0.0206679) olduğu görülmektedir. Aynı
bitkinin Samsun’dan toplanan örneklerinin köklerinde biraz daha yüksek miktarda
Na değerleri elde edilmiştir. Şöyle ki minimum değer 284.095 ppm (% 0.0284095)
maksimum değer 446.22 ppm (% 0.044622) ortalama değer ise 386.886 ppm (%
0.0386886) bulunmuştur.
C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki bitkilerin
köklerinde Na değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda gösterilmiştir (Tablo
IV-38.):
Tablo IV-38. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin köklerinde Na değerleri
Bitki Organı
Kök Na değerleri
(ppm) Min. - Max. Na değeri
(ppm) Ortalama Na değeri
(ppm) Amasya 1 213.13 (% 0.021313) Amasya 2 187.37 (% 0.018737) Amasya 3 190.44 (% 0.019044) Amasya 4 136.04 (% 0.013604) Amasya 5 306.415 (% 0.0306415)
136.04 (% 0.013604) 306.415 (% 0.0306415)
206.679 (% 0.0206679)
Samsun 1 446.22 (% 0.044622) Samsun 2 413.18 (% 0.041318) Samsun 3 284.095 (% 0.0284095) Samsun 4 382.785 (% 0.0382785) Samsun 5 408.15 (% 0.040815)
284.095 (% 0.0284095) 446.22 (% 0.044622)
386.886 (% 0.0386886)
Amasya’dan toplanan örneklerin gövdelerindeki Na incelendiğinde minimum
değeri 64.54 ppm (% 0.006454) maksimum değeri 129.555 ppm (% 0.0129555)
ortalama değeri ise 94.354 ppm (% 0.0094354) olduğu görülmektedir. Aynı bitkinin
Samsun’dan toplanan örneklerinin gövdelerinde yaklaşık olarak üç kat yüksek
miktarda Na değerleri elde edilmiştir. Şöyle ki minimum değer 202.67 ppm (%
0.020267) maksimum değer 397.565 ppm (% 0.0397565) ortalama değer ise
272.59 ppm (% 0.027259) bulunmuştur.
C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki bitkilerin
gövdelerinde Na değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda gösterilmiştir
(Tablo IV-39.):
97
Tablo IV-39. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin gövdelerinde Na değerleri
Bitki Organı
Gövde Na değerleri
(ppm) Min. - Max. Na değerleri
(ppm) Ortalama Na değeri
(ppm) Amasya 1 129.555 (% 0.0129555) Amasya 2 98.565 (% 0.0098565) Amasya 3 88.825 (% 0.0088825) Amasya 4 64.54 (% 0.006454) Amasya 5 90.285 (% 0.0090285)
64.54 (% 0.006454) 129.555 (% 0.0129555)
94.354 (% 0.0094354)
Samsun 1 397.565 (% 0.0397565) Samsun 2 279.205 (% 0.0279205) Samsun 3 240.43 (% 0.024043) Samsun 4 202.67 (% 0.020267) Samsun 5 243.08 (% 0.024308)
202.67 (% 0.020267) 397.565 (% 0.0397565)
272.59 (% 0.027259)
Amasya’dan toplanan örneklerde yaprakta Na araştırıldığında minimum değeri
87.715 ppm (% 0.0087715) maksimum değeri 148.87 ppm (% 0.014887) olduğu
görülmektedir. Ortalama değeri ise 116.707 ppm (% 0.0116707)’dir. Aynı bitkinin
Samsun’dan toplanan örneklerin yapraklarında yaklaşık dört kat fazla Na değerleri
elde edilmiştir. Şöyle ki minimum değer 279.485 ppm (% 0.0279485) maksimum
değer 721.3 ppm (% 0.07213) olarak tespit edilmiştir. Ortalama değer ise 413.241
ppm (% 0.0413241)’dir.
C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki bitkilerin
yapraklarında Na değerleri ppm ve % olarak tablo halinde aşağıda sunulmaktadır
(Tablo IV-40.):
Tablo IV-40. C. consanguinea’nın dağılım gösterdiği Amasya ve Samsun’daki
bitkilerin yapraklarında Na değerleri
Bitki Organı
Yaprak Na değerleri
(ppm) Min. - Max. Na değeri
(ppm) Ortalama Na değeri
(ppm) Amasya 1 135.43 (% 0.013543) Amasya 2 148.87 (% 0.014887) Amasya 3 87.715 (% 0.0087715) Amasya 4 106.815 (% 0.0106815) Amasya 5 104.705 (% 0.0104705)
87.715 (% 0.0087715) 148.87 (% 0.014887)
116.707 (% 0.0116707)
Samsun 1 721.3 (% 0.07213) Samsun 2 329.37 (% 0.032937) Samsun 3 279.485 (% 0.0279485) Samsun 4 369.235 (% 0.0369235) Samsun 5 366.815 (% 0.0366815)
279.485 (% 0.0279485) 721.3 (% 0.07213)
413.241 (% 0.0413241)
98
IV.1.3. C. kilaea ve C. consanguinea Bitkilerinin Karşılaştırmalı Toprak
Özellikleri
Ülkemizde Marmara Bölgesi’ndeki Çatalca ilçesinin Karaburun sahili ve Şile
ilçesinin Sofular köyünde dağılım gösteren C. kilaea’nın yetiştiği topraklarla Orta İç
Karadeniz’de (Amasya ve Samsun) endemik olarak dağılım gösteren C.
consanguinea’nın topraklarının fiziksel ve kimyasal özellikleri aşağıdaki tabloda
karşılaştırmalı olarak sunulmaktadır (Tablo IV-41.):
Tablo IV-41. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerinin topraklarının fiziksel ve
kimyasal özelliklerinin karşılaştırılması
Centaurea kilaea Centaurea consanguinea Fiziksel ve kimyasal
özellikler Karaburun Sofular Köyü Amasya Samsun
Bünye Kumlu Kumlu Tınlı Tınlı pH 7.08 7.82 7.43 7.2
K (%) 0.012323 0.00305 0.021926 0.058259 P (%) 0.000923 0.00111 0.000868 0.000933
Na (%) 0.000134 0.000205 0.000356 0.000213 N (%) 0.0928 0.0272 0.0518 0.039
CaCO3 (%) 60.3701 22.844 8.3234 10.6202 T.E.T (mg/I) 285 112 276.8 411.4 O
rtal
ama
değe
rler
İletkenlik (µS) 258 140 331.8 261.8
IV.1.4. C. kilaea ve Centaurea consanguinea’nın Karşılaştırmalı Bitki
Özellikleri
Ülkemizde Marmara Bölgesi’ndeki Çatalca ilçesinin Karaburun sahili ve Şile
ilçesinin Sofular köyünde dağılım gösteren C. kilaea ve Orta İç Karadeniz’de
Amasya ve Samsun illerinde dağılım gösteren C. consanguinea’nın farklı
organlarındaki kimyasal özellikleri aşağıdaki tabloda karşılaştırmalı olarak
sunulmaktadır (Tablo IV-42.):
99
Tablo IV-42. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerinin kök gövde ve yapraklarının
kimyasal özelliklerinin karşılaştırılması
Centaurea kilaea Centaurea cosanguinea Kimyasal
özellikler Karaburun Sofular Köyü Amasya Samsun K 0.092866 0.086363 0.071455 0.09215 Na 0.008665 0.006284 0.0206679 0.038689 P 0.00508 0.006705 0.00698 0.007385 K
ÖK
N 2.22 2.398 2.376 2.618 K 0.09458 0.07839 0.0540997 0.068709 Na 0.006399 0.006814 0.0094354 0.027259 P 0.00479 0.005765 0.006495 0.006955 G
ÖVD
E
N 2.07 2.344 2.21 2.204 K 0.142464 0.108497 0.057098 0.107474 Na 0.005737 0.005169 0.0116707 0.041324 P 0.005811 0.005632 0.006455 0.006873
Ort
alam
a de
ğerle
r (%
)
YAPR
AK
N 1.908 2.088 2.018 2.1146
IV.2. Çimlenme
IV.2.1. Farklı Sıcaklıkların Tohumun Su Alımına Etkisi
-18 °C’de buzdolabında 5, 22, 35 °C etüvlerde bekletilen Centaurea kilaea ve
C. consanguinea tohumlarının su alımları 2, 4, 8, 24 ve 48. saatlerde ölçüldü. Buna
göre Centaurea kilaea bitkisi tohumlarında en fazla 0.008 g ortalama su alımının 22
°C’de olduğu gözlenirken en az su alımı 0.005 g ile – 18 °C’ye bırakılan tohumlarda
olmuştur (Şekil IV-1.). C. consanguinea bitkisi tohumlarında ise en fazla 0.009 g
ortalama su alımı 22 °C ve 35 °C’de olmuştur. En az su alımı ise -18 °C’de 0.006 g
olmuştur (Şekil IV-2.).
100
0
0.001
0.002
0.003
0.004
0.005
0.006
0.007
0.008
0.009
2 4 8 24 48
Zaman Aralığı (saat)
Ort
alam
a S
u A
lımı (
g)
-18 ºC 5 ºC 22 ºC 35 ºC
Şekil IV-1. C. kilaea bitkisinde farklı sıcaklıkların tohumun su alımına etkisi
0
0.001
0.002
0.003
0.004
0.005
0.006
0.007
0.008
0.009
0.01
2 4 8 24 48
Zaman Aralığı (saat)
Orta
lam
a Su
Alım
ı (g)
-18 ºC 5 ºC 22 ºC 35 ºC
Şekil IV-2. C. consanguinea bitkisinde farklı sıcaklıkların tohumun su alımına etkisi
101
IV.2.2. Farklı Konsantrasyonlardaki Tuz Çözeltilerinin Tohumun Su Alımına
Etkisi
0.1, 0.2, 0.3, 0.4, 0.5 M.’lık tuz çözeltilerine bırakılan Centaurea kilaea ve C.
consanguinea tohumları 2, 4, 8, 24, 48. saat aralarında tartıldı. Bu ölçümlere göre en
fazla su alımı C. kilaea’da 0.1 M tuz çözeltisi içerisinde bulunan tohumlarda 0.006 g
C. consanguinea’da 0.1 M tuz çözeltisine bırakılan tohumlarda 0.008 g olarak
gözlendi. En az su alımı ise C. kilaea ve C. consanguinea da 0.5 M tuz çözeltisi
içerisinde bulunan tohumlarda gerçekleşti (Şekil IV-3., Şekil IV-4.).
0
0.001
0.002
0.003
0.004
0.005
0.006
0.007
2 4 8 24 48
Zaman Aralığı (saat)
Ort
alam
a S
u A
lımı (
g)
0.1 M 0.2 M 0.3 M 0.4 M 0.5 M
Şekil IV-3. Farklı konsantrasyonlardaki tuz çözeltilerinin C. kilaea tohumunun su
alımına etkisini gösteren grafik
102
0
0.001
0.002
0.003
0.004
0.005
0.006
0.007
0.008
0.009
2 4 8 24 48
Zaman Aralığı (saat)
Ort
alam
a Su
Alım
ı (g)
0.1 M 0.2 M 0.3 M 0.4 M 0.5 M
Şekil IV-4. Farklı konsantrasyonlardaki tuz çözeltilerinin C. consanguinea
tohumunun su alımına etkisini gösteren grafik
IV.2.3. Farklı pH Değerlerinin Çimlenme Yüzdelerine Etkisi
Centaurea kilaea ve C. consanguinea tohumları oda sıcaklığında ve farklı pH
ortamlarında çimlenmeye bırakıldı. 15 gün boyunca çimlenmeleri kontrol edildi.
Centaurea kilaea tohumları pH 5 ve 9’da düşük çimlenme yüzdesine sahip iken
pH 7 ve 8’de tohumların % 70’i çimlendi. C. consanguinea tohumları ise pH 5, 6 ve
9’da düşük çimlenme yüzdesine sahip iken pH 7’de tohumların % 50’si çimlendi
(Şekil IV-5., Şekil IV-6.).
103
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
5 6 7 8 9
pH
Çim
lenm
e (%
)
Şekil IV-5. Farklı pH değerlerinde C. kilaea tohumlarının çimlenmesi
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
5 6 7 8 9
pH
Çim
lenm
e (%
)
Şekil IV-6. Farklı pH değerlerinde C. consanguinea tohumlarının çimlenmesi
IV.2.4. Farklı NaCl Konsantrasyonlarının Çimlenmeye Etkisi
Centaurea kilaea ve C. consanguinea tohumları farklı NaCl
konsanrasyonlarında on beş gün çimlenmeye bırakıldı. Bu on beş günlük çimlenme
dönemi içerisinde tohumlarda meydana gelen değişiklikler günlük olarak izlendi.
Buna göre üçüncü günden itibaren C. kilaea tohumlarında dördüncü günden itibaren
ise C. consanguinea tohumlarında çimlenme başlamıştır.. C. kilaea da 0.1 M tuz
104
çözeltisinde % 5 çimlenme görülürken 0.2 M, 0.3 M, 0.4 M ve 0.5 M tuz
çözeltilerinde çimlenme görülmemiştir. C. consanguinea’da ise 0.1 M tuz
çözeltisinde % 10 0.2 M tuz çözeltisinde % 5 oranında çimlenme görülmüştür. 0.3
M, 0.4 M ve 0.5 M tuz çözeltilerinde çimlenme görülmemiştir (Şekil IV-7., Şekil IV-
8., Şekil IV-9.).
0
1
2
3
4
5
6
0.1 0.2 0.3 0.4 0.5
NaCl konsantrasyonu (M)
Çim
lenm
e (%
)
Şekil IV-7. Farklı NaCl konsantrasyonlarında C. kilaea tohumlarının çimlenme
oranları
0
2
4
6
8
10
12
0.1 0.2 0.3 0.4 0.5
NaCl konsantrasyonu (M)
Çim
lenm
e (%
)
Şekil IV-8. Farklı NaCl konsantrasyonlarında C. consanguinea tohumlarının
çimlenme oranları
105
Şekil IV-9. Faklı tuz konsantrasyonlarında çimlenmeye bırakılan tohumlar
IV.2.5. Işık Şiddetinin Çimlenme Üzerine Etkisi
Oda sıcaklığında Centaurea kilaea ve C. consanguinea tohumlarından bir kısmı
normal gün ışığında, bir kısmı karanlık ortamda ve bir kısmıda ışık altında
çimlenmeye bırakıldı. Bir hafta sonunda tohumların çimlenme durumları incelendi.
C. kilaea’da en fazla çimlenme % 50 ile normal gün ışığında çimlenen tohumlarda
gerçekleşmiştir. Karanlıkta çimlenme oranı % 35 sürekli aydınlıkta çimlenme oranı
ise % 25’tir. C. consanguinea’da ise en fazla çimlenme % 65 ile normal gün ışığında
bulunan tohumlarda görülmektedir. Bunu % 45 ile karanlıkta % 30 ile tamamen ışık
altında çimlenen tohumlar izlemektedir. Buda bize çimlenme için en uygun ortamın
normal gün ışığı olduğunu göstermektedir. Bunun yanında bitkiler sürekli ışık
ortamında ışık stresine maruz kalmakta ve çimlenme oranları düşmektedir (Şekil IV-
10., Şekil IV-11.).
106
0
10
20
30
40
50
60
Karanlık Gün Işığı Sürekli Aydınlık
Işık Şiddeti
Çim
lenm
e (%
)
Şekil IV-10. C. kilaea’da ışığın tohumun çimlenmesi üzerine etkileri
0
10
20
30
40
50
60
70
80
Karanlık Gün Işığı Sürekli Aydınlık
Işık Şiddeti
Çim
lenm
e (%
)
Şekil IV-11. C. consanguinea’da ışığın tohumun çimlenmesi üzerine etkileri
107
IV.2.6. Zamana Bağlı Çimlenme
Haziran ve Temmuz aylarında toplanan tohumlar 4 haftalık aralıklarla oda
sıcaklığında çimlenmeye bırakıldı. Centaurea kilaea tohumlarında ilk ekimde %
26’ya varan bir çimlenme verimi gözlenirken, Centaurea consanguinea’da ise bu
oran ilk ekimde % 90’dır. 24 haftadan sonraki 6. ekimdeki çimlenme oranı ise C.
kilaea’da % 44 C. consanguinea’da % 38’dir. Ayrıca aynı tarihte toplanan + 4 ºC’de
buzdolabına bırakılan C. kilaea tohumlarında 28. hafta sonunda % 60 oranında
çimlenme görülürken C. consanguinea’da ise % 52 oranında çimlenme gözlendi
(Şekil IV-12., Şekil IV-13., Şekil IV-14., Şekil IV-15.).
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
15.11.2009 15.12.2009 15.01.2010 15.02.2010 15.03.2010 15.04.2010 15.05.2010
Ekim Tarihleri
Çim
lenm
e (%
)
Şekil IV-12. C. kilaea bitkisi tohumlarının farklı tarihlerdeki çimlenme durumu
108
Şekil IV-13. C. kilaea bitkisinin çimlenen tohumlarının yakından görünüşü
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
15.11.2009 15.12.2009 15.01.2010 15.02.2010 15.03.2010 15.04.2010 15.05.2010
Ekim Tarihleri
Çim
lenm
e (%
)
Şekil IV-14. C. consanguinea bitkisi tohumlarının farklı tarihlerdeki çimlenme
durumu
109
Şekil IV-15. C. consanguinea bitkisinin çimlenen tohumlarının yakından görünüşü
IV.2.7. Zamana Bağlı Kök ve Gövde Büyüme Hızı
Centaurea consanguinea ve C. kilaea tohumları on beş gün çimlenmeye
bırakılarak çimlenme zamanları ve zamana bağlı olarak kök ve gövde büyüme hızları
izlendi. C. kilaea tohumları 3. günde çimlenmeye başlarken C. consanguinea
tohumları 4. günde çimlenmeye başladı. C. kilaea bitkisinin köklerinin uzunluğu 15.
gün sonunda 3.0 cm.’ye gövde uzunluğu 5 cm.’ye ulaşırken C. consanguinea
bitkisinin kökleri 3.5 cm gövdesi ise 4 cm uzamıştır (Şekil IV-16., Şekil IV-17.).
110
0
1
2
3
4
5
6
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
Günler
Uzu
nluk
(cm
.)
Kök Uzunluğu Gövde Uzunluğu
Şekil IV-16. C. kilaea bitkisinin zamana bağlı kök ve gövde uzunluğu değişimi
0
0.5
1
1.5
2
2.5
3
3.5
4
4.5
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
Günler
Uzu
nluk
(cm
.)
Kök Uzunluğu Gövde Uzunluğu
Şekil IV-17. C. consanguinea bitkisinin zamana bağlı kök ve gövde uzunluğu
değişimi
111
IV.3. Toprak ve Bitki Örneklerindeki Sonuçların İstatiksel Değerlendirilmesi
Centaurea kilaea ve C. consanguinea bitki türlerine ait toprak örneklerinin Na,
K, P, N, pH ve CaCO3 miktarları ile, aynı istasyonlardan toplanan bitkilerin Na, K,
P ve N miktarları arasında ilişki olup olmadığı istatiksel olarak incelenerek,
regresyon eğrileri ve korelasyon katsayıları elde edilmiştir. Bu verilere göre C.
kilaea’da toprak ve bitki arasındaki regresyon eğrilerinde N-N; P-P; K-K; pH-N; pH-
P; CaCO3-Na; CaCO3-K; arasında pozitif yönde ilişki görülürken Na-Na; pH-Na;
pH-K; CaCO3-P; CaCO3-N arasında negatif yönde ilişki saptanmıştır (Şekil IV-18.).
C. consanguinea’da ise toprak ile bitki arasında K-K; P-P; CaCO3-Na; CaCO3-K;
CaCO3-P; CaCO3-N pozitif yönde regresyon eğrisi varken Na-Na; N-N; pH-Na; pH-
K; pH-P; pH-N; arasında negatif yönde regresyon eğrisi tesbit edilmiştir. (Şekil IV-
19.).
112
y = -14.233x + 0.0088R2 = 0.4927
0.0000
0.0010
0.0020
0.0030
0.0040
0.0050
0.0060
0.0070
0.0080
0.0090
0.0100
0.0000 0.0001 0.0001 0.0002 0.0002 0.0003 0.0003
Toprak Na (%)
Bitk
i Na
(%)
y = 1.5129x + 0.0889R2 = 0.2576
0.0000
0.0200
0.0400
0.0600
0.0800
0.1000
0.1200
0.1400
0.0000 0.0050 0.0100 0.0150
Toprak K (%)
Bitk
i K (%
)
y = 2.3851x + 0.0032R2 = 0.5421
0.0000
0.0010
0.0020
0.0030
0.0040
0.0050
0.0060
0.0070
0.0000 0.0005 0.0010 0.0015
Toprak P (%)
Bitk
i P (%
)
y = xR2 = 1
1.900
1.950
2.000
2.050
2.100
2.150
2.200
2.250
2.300
2.350
1.900 2.000 2.100 2.200 2.300 2.400
Toprak N (%)
Bitk
i N (%
)
y = -0.0014x + 0.0167R2 = 0.3688
0.00000.00100.00200.00300.00400.00500.00600.00700.00800.00900.0100
6.8 7 7.2 7.4 7.6 7.8 8
Toprak pH
Bitk
i Na
(%)
y = 0.001x - 0.0017R2 = 0.8131
0.0000
0.0010
0.0020
0.0030
0.0040
0.0050
0.0060
0.0070
6.5 7 7.5 8
Toprak pH
Bitk
i P (%
)
y = -0.0216x + 0.2619R2 = 0.3212
0.0000
0.0200
0.0400
0.0600
0.0800
0.1000
0.1200
0.1400
6.8 7 7.2 7.4 7.6 7.8 8
Toprak pH
Bitk
i K (%
)
y = 0.2612x + 0.2224R2 = 0.7296
1.900
1.950
2.000
2.050
2.100
2.150
2.200
2.250
2.300
2.350
6.8 7 7.2 7.4 7.6 7.8 8
Toprak pH
Bitk
i N (%
)
113
y = 3E-08x + 0.0054R2 = 0.4185
0.0000
0.0010
0.0020
0.0030
0.0040
0.0050
0.0060
0.0070
0.0080
0.0090
0.0100
0 10.000 20.000 30.000 40.000 50.000 60.000 70.000
Toprak CaCO3 (%)
Bitk
i Na
(%)
y = 4E-07x + 0.0839R2 = 0.4091
0.0000
0.0200
0.0400
0.0600
0.0800
0.1000
0.1200
0.1400
0 20.000 40.000 60.000 80.000
Toprak CaCO3 (%)
Bitk
i K (%
)
y = -2E-08x + 0.0063
R2 = 0.9031
0.0000
0.0010
0.0020
0.0030
0.0040
0.0050
0.0060
0.0070
0 20.000 40.000 60.000 80.000
Toprak CaCO3 (%)
Bitk
i P (%
)
y = -5E-06x + 2.3504R2 = 0.7481
1.900
1.950
2.000
2.050
2.100
2.150
2.200
2.250
2.300
2.350
2.400
0 20.000 40.000 60.000 80.000
Toprak CaCO3 (%)
Bitk
i N (%
)
Şekil IV-18. Centaurea kilaea ile yetiştiği topraktaki çeşitli element ve bileşiklerin
istatiksel olarak değerlendirilmesi
114
y = -142.42x + 0.0653R2 = 0.7075
0.00000
0.01000
0.02000
0.03000
0.04000
0.05000
0.06000
0.00000 0.00010 0.00020 0.00030 0.00040 0.00050
Toprak Na (%)
Bitk
i Na
(%)
y = 0.2973x + 0.0638R2 = 0.2909
0.0000.0100.0200.0300.0400.0500.0600.0700.0800.0900.100
0.000 0.020 0.040 0.060 0.080 0.100
Toprak K (%)
Bitk
i K (%
)
y = 1.3664x + 0.0056R2 = 0.246
0.0065
0.0066
0.0067
0.0068
0.0069
0.0070
0.0071
0.0072
0.0000 0.0002 0.0004 0.0006 0.0008 0.0010 0.0012
Toprak P (%)
Bitk
i P (%
)
y = -0,9042x + 2,3017R2 = 0,0799
2.1602.1802.2002.220
2.2402.2602.2802.3002.3202.3402.360
0 0.02 0.04 0.06 0.08
Toprak N (%)
Bitk
i N (%
)
y = -0.0682x + 0.5243R2 = 0.4693
0.00
0.01
0.02
0.03
0.04
0.05
0.06
7.00 7.10 7.20 7.30 7.40 7.50 7.60
Toprak pH
Bitk
i Na
(%)
y = -0.1043x + 0.8386R2 = 0.7426
0.000
0.020
0.040
0.060
0.080
0.100
0.120
7.00 7.10 7.20 7.30 7.40 7.50 7.60
Toprak pH
Bitk
i K (%
)
y = -0.0016x + 0.0184
R2 = 0.8213
0.00650
0.00660
0.00670
0.00680
0.00690
0.00700
0.00710
0.00720
0.00730
7.00 7.10 7.20 7.30 7.40 7.50 7.60
Toprak pH
Bitk
i P (%
)
y = -0.3447x + 4.7844R2 = 0.5934
2.1602.1802.2002.2202.2402.2602.2802.3002.3202.3402.360
7.00 7.10 7.20 7.30 7.40 7.50 7.60
Toprak pH
Bitk
i N (%
)
115
y = 0.0094x - 0.0646R2 = 0.7406
0.00
0.01
0.02
0.03
0.04
0.05
0.06
0.000 2.000 4.000 6.000 8.000 10.000 12.000
Toprak CaCO3 (%)
Bitk
i Na
(%)
y = 0.0126x - 0.0438R2 = 0.8889
0.000
0.020
0.040
0.060
0.080
0.100
0.000 5.000 10.000 15.000
Toprak CaCO3 (%)
Bitk
i K (%
)
y = 0.0002x + 0.0051R2 = 0.9332
0.00650
0.00660
0.00670
0.00680
0.00690
0.00700
0.00710
0.00720
0.000 2.000 4.000 6.000 8.000 10.000 12.000
Toprak CaCO3 (%)
Bitk
i P (%
)
y = 0.0431x + 1.8522R2 = 0.7652
2.1602.180
2.2002.2202.240
2.2602.2802.3002.320
2.3402.360
0.000 2.000 4.000 6.000 8.000 10.000 12.000
Toprak CaCO3 (%)
Bitk
i N (%
)
Şekil IV-19. Centaurea consanguinea ile yetiştiği topraktaki çeşitli element ve
bileşiklerin istatiksel olarak değerlendirilmesi
.
116
TARTIŞMA
C. kilaea, endemik olup; Çatalca Karaburun sahilinden ve Şile’nin Sofular
köyünden toplanmıştır. Çatalca bölgesinin özelliklerine baktığımızda, yıllık 14.5 °C
ortalama sıcaklık ve 692.2 mm/m2 yağış düşüşü saptanmıştır. Sıcaklığın Ağustos’ta
en yüksek, Şubat’ta en düşük değerlere ulaştığı görülür. İlçeye yağış en fazla Şubat
ayında düşmüştür. Karla örtülü gün sayısı ise, yıllık 11 gün kadardır. Yıllık ortalama
bağıl nem ise % 71’dir (Anonim 2, 2011). Şile ilçesinin özelliklerine baktığımızda
ise yıllık 13.7 °C ortalama sıcaklık ve 929.2 mm/m2 yağış düşüşü saptanmıştır.
Sıcaklığın Temmuz ayında en yüksek, Ocak ve Şubat aylarında en düşük değerlere
ulaştığı görülür. İlçeye yağış en fazla Aralık ayında düşmüştür (Anonim 2, 2011).
Bölüm II’deki Şekil II-13. ve Şekil II-14.’deki ombrotermik diyagramlarda
görüldüğü gibi Çatalca alanında Ocak-Mart ayları arası ve Kasım-Aralık ayları arası,
yağışlı geçmekte, Ocak-Mart arasında yağışlar, daha şiddetli ve etkili olmaktadır. Bu
yağışlı periyodu, Mart-Kasım ayları arasında, uzun kurak bir periyot takip
etmektedir. Şile’de ise Ocak-Nisan ayları arası ve Ağustos-Aralık ayları arası, yağışlı
geçmekte, Nisan-Ağustos arası Çatalca’ya göre kısa kurak bir periyot takip
etmektedir (Anonim 2, 2011).
Centaurea kilaea’nın gelişiminde ve dağılımında, yukarıdaki özellikleri
gösteren ve “az yağışlı Akdeniz iklimi” kategorisine giren bu iklimin etkisi
şüphesizdir (Akman, 1990).
C. cansanguinea, bitkiside endemik olup; Amasya ili Şehcui Mahallesi’nden
ve Samsun’un Havza ilçesinden toplanmıştır. Amasya ilinin özelliklerine
baktığımızda, yıllık 13.5 ºC ortalama sıcaklık ve 459.6 mm/m2 yağış düşüşü
saptanmıştır. Sıcaklığın Ağustos ayında en yüksek, Ocak ayında en düşük değerlere
ulaştığı görülür. İlçeye yağış en fazla Nisan ayında düşmüştür (Anonim ve Anonim
2, 2011). Samsun ilinin özelliklerine baktığımızda ise yıllık 14.3 °C ortalama
sıcaklık ve 691.1 mm/m2 yağış düşüşü saptanmıştır. Sıcaklığın Ağustos ayında en
yüksek, Şubat ayında ise en düşük değerlere ulaştığı görülür. Samsun iline yağış en
fazla Kasım ayında düşmüştür (Anonim ve Anonim 2, 2011).
Bölüm II’deki Şekil II-16. ve Şekil II-18.’deki ombrotermik diyagramda
görüldüğü gibi Amasya ilinin Şehcui Mahallesi’nde ve Samsun ilinde Ocak-Haziran
ayları arası ve Eylül-Aralık ayları arası, yağışlı geçmektedir. Bu yağışlı periyodu,
117
Haziran-Eylül ayları arasında, kısa kurak bir periyot takip etmektedir. Samsun ilinde
Amasya’ya göre daha kısa kurak periyot gerçekleşir.
C. consanguinea’nın gelişiminde ve dağılımında, Amasya ilinde “Yarı kurak
Akdeniz iklimi” Samsun ilinde ise “Yağışlı Akdeniz iklimi” hakimdir (Akman,
1990).
Bitkilerin dağılışında çok önemli rol oynayan faktörlerden biri, bölgenin
topoğrafik yapısı ve rakımıdır. Centaurea kilaea İstanbul Avrupa yakası Karaburun
sahilinden ve Anadolu yakası Şile Sofular köyündeki sahil kumullarından 1-20
metre arasından toplanmıştır. C. kilaea ile aynı ortamı paylaşan diğer bitki türleri
aşağıdadır:
Medicago maritima
Medicago littoralis
Cakile maritima
Eryngium maritimum
Euphorbia paralias
Euphorbia peplus
Stachys maritima
Paspalum paspaloides
Cynadon dactylon
Elymus sp.
Senecio vernalis
Pancratium maritium
Centaurea consanguinea ise Amasya merkezindeki Şehcui mahallesinden 390-
400 metre arası ve Samsun’un Havza ilçesinden 700-800 metre arasından
toplanmıştır. C. consanguinea ile aynı ortamı paylaşan diğer bitki türleri ise
aşağıdadır:
Centaurea solstitialis
Centaurea urvillei
Euphorbia falcata
Euphorbia aleppica
Ruta montana
Trifolium pratense
Echinops sp.
Lolium perene
118
Anthemis sp.
Medicago sp.
Bu bioklimatolojik özellikler yanında fiziksel, edafik, topoğrafik, ekolojik ve
fitososyolojik özellikler kombinasyonu, çok özel bir ortam oluşturmakta bunun
yanında C. kilaea ve C. consanguinea’nın habitatını meydana getirmektedir. Bu
özellikler dikkate alınarak bu bölümde C. kilaea ve C. consanguinea’nın autekolojik
özellikleri tartışılmıştır.
Tablo IV-43. Toprak bünyesi değerlendirme ölçü ve standartları (Tüzüner 1990).
Analiz Ortalama Değerler (%) 0-30 Kum 30-50 Tın
50-70 Killi-Tın 70-110 Kil
Toprak Bünyesi
110 >…...
C. kilaea bitkisi kumlu topraklarda yetişirken C. consanguina’nın yetiştiği toprak,
tınlı özelliktedir.
Toprak bünyesi değerlendirme ölçü ve standartlarına göre (Tablo IV-43.); C.
kilaea, C. mucronifera, C. pyrrohoblephara, C. gracillima, C. taochia, C. huber-
morathii, C. schiskinii, bitkileri gibi kumlu topraklarda yetişir. C. consanguinea ise
C. hermanii ile aynı toprak özelliği olan tınlı toprakta yetişir. C. bornmuelleri, C.
brevifimbriata, C. pergamacea, C. hadimensis türleri ise killi toprakları sever
(Çelik, 2003; Eroğlu, 2010).
C. kilaea ve C. consanguinea’nın yetiştiği toprakların fiziksel ve kimyasal
özelliklerinin ülkemizde dağılım gösteren diğer bazı Centaurea cinsi türlerinin
dağılım gösterdikleri toprakların fiziksel ve kimyasal özellikleriyle kıyaslanması
aşağıdaki tabloda sunulmaktadır (Tablo IV-44.):
119
Tablo IV-44. Centaurea cinsi türlerinin yetiştiği toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerinin karşılaştırılması (Çelik, 2003; Eroğlu, 2010)
Fiziksel Özellikler Kimyasal Özellikler Centaurea
Türleri Bünye
p H Min. - Max.
CaCO3 (%) Min. - Max.
N (%) Min. - Max.
K (%) Min. - Max.
Na (%) Min. - Max.
C. kilaea Kumlu 6.94 - 7.81 22.5 - 60.5 0.007 - 0.2 0.001 - 0.01 0.0001 - 0.0002
C. consanguinea Tınlı 7.11 - 7.49 8.22 - 10.68 0.01 - 0.07 0.015 - 0.091 0.0002 - 0.0003 C. hermannii Killi - Tınlı 6.00 0.63 6.10 0.046 0.002 C.mucronifera Kumlu 7.2 - 8.4 0.00 - 74.55 0.01 - 0.6 0.08 - 5.7 0.0007 - 0.0023 C.pyrrohoblephara Kumlu 6.6 - 8.4 0.00 - 52.58 0.01 - 0.73 0.0007 - 4.04 0.0008 - 0.0017 C.gracillima Kumlu 8 - 8.4 0.73 - 1.50 0.01 - 0.03 0.081 - 1.95 0.001 - 0.0017 C.taochia Kumlu 6.8 - 8.1 0.00 - 38.93 0.00 - 0.07 0.025 - 0.27 0.001 - 0.00162 C.bornmuellerii Killi 7 - 8.7 22.19 - 34.60 0.05 - 0.35 0.056 - 0.323 0.0011 - 0.0103 C.brevifimbriata Killi 6 - 8.8 21.77 - 82.47 0.02 - 0.11 0.042 - 0.324 0.001 - 0.0154 C.huber-morathii Kumlu 7.9 - 8.3 7.40 - 12.5 0.04 - 0.65 0.54 - 1.25 0.001 - 0.0019 C.schiskinii Kumlu - Killi 7.6 - 7.8 17.10 - 60.61 0.07 - 0.51 0.093 - 0.482 0.001 - 0.0026 C.pergamacea Killi 7.60 - 8.40 16.40 - 17.35 0.03 - 0.08 0.1 - 0.46 0.0013 - 0.0018 C.hadimensis Killi 7.45 - 7.65 3.05 - 3.13 0.24 - 0.39 0.443 - 0.521 0.0017 - 0.0032
120
Ülkemizde, üzerinde autekolojik araştırmalar yapılmış az sayıda bitkiden
bazıları olan Vitex agnus - castus (Doğan ve Mert, 1998), Cistus creticus, C.
salviifolius (Başlar ve ark., 2001) Arbutus unedo (Başlar ve ark., 2002) ve Spartium
junceum (Mert ve ark., 1996) gibi bitkiler de, genellikle killi toprakları tercih
etmektedir. Pistacia lenticus (Doğan ve ark. 2003) P. terebinthus (Başlar ve ark.,
1999) ve Arbutus andrachne (Başlar ve ark., 2002) ise killi-kumlu toprakları sever.
Ailanthus altissima (Filiz, 2004) ise kumlu tınlı toprakları sever.
C. kilaea ve C. consanguinea’nın yetiştiği toprakların fiziksel ve kimyasal
özelliklerinin ülkemizde dağılım gösteren diğer bazı bitki türlerinin dağılım
gösterdikleri toprakların fiziksel ve kimyasal özellikleriyle kıyaslanması aşağıdaki
tabloda gösterilmektedir (Tablo IV-45.):
121
Tablo IV-45. Centaurea kilaea ve C. consanguinea’nın yetiştiği toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerinin ülkemizdeki diğer bitkilerin
yetiştikleri toprakların fiziksel ve kimyasal özellikleriyle karşılaştırılması (Doğan ve Mert, 1998; Doğan ve ark. 2003; Başlar ve ark., 1999;
Başlar ve ark., 2001; Filiz, 2004; Başlar ve ark., 2002; Mert ve ark., 1996.)
Fiziksel ve Kimyasal Özellikler
Bitki Türleri Bünye p H
Min. - Max. Tuz (%)
Min.-Max. CaCO3 (%) Min. - Max.
N (%) Min. - Max.
P (%) Min - Max
K (%) Min. - Max.
C. kilaea Kumlu 6.94 - 7.81 0.01-0.029 22.5 - 60.5 0.007 - 0.2 0.000752 - 0.001180 0.001 - 0.01 C. consanguinea Tınlı 7.11 - 7.49 0.025 – 0.043 8.22 - 10.68 0.01 - 0.07 0.000813 - 0.001044 0.015 - 0.091 Vitex agnus - castus Killi 6.28 - 7.98 0.006 - 0.187 0.10 - 29.29 0.102 - 1.304 0.0001 - 0.0095 0.0036 - 0.0934 Pistacia lenticus Killi - Kumlu 7.19 - 8.06 0.030 - 0.111 1.220 - 40.800 0.042 - 2.114 0.00002 - 0.0005 0.020 - 0.074 Pistacia terebinthus Killi - Kumlu 6.75 - 7.98 0.017 - 0.204 0.10 - 29.09 0.31 - 5.44 0.0001 - 0.0088 0.001 - 0.091 Cistus creticus Killi 6.80 - 7.92 0.0037 - 0.1200 0.120 - 39.75 0.03 - 0.64 0.00002 - 0.003 0.01 - 0.076 C. salviifolius Killi 7.19 - 7.92 0.030 - 0.218 1.218 - 39.20 0.048 - 0.898 0.00002 - 0.004 0.004 - 0.064 Ailanthus altissima Kumlu tınlı 6.90 - 7.70 0.03 - 0.08 0.60 - 20.00 0.81 - 5.05 0.00009 - 0.01311 0.005 - 0.058 Arbutus andrachne Killi - Kumlu 7.19 - 7.96 0.025 - 0.119 0.400 - 40.800 0.048 - 1.340 0.00002 - 0.0069 0.005 - 0.082 Arbutus unedo Killi 6.78 - 7.80 0.030 - 0.124 0.100 - 40.800 0.049 - 1.330 0.00002 - 0.100 0.001 - 0.2 Spartium junceum Killi 6.50 - 7.80 0.017 - 0.160 0.40 - 26.09 0.40 - 5.44 0.00001 - 0.00400 0.0011 - 0.0460
122
Tablo IV-46. Toprak reaksiyonunun pH değerlerine göre tanımı (Anonim 11, 2011)
Toprak Reaksiyonu pH Değeri
Ekstrem asit 4.5 ve daha aşağı Çok kuvvetli asit 4.5-5.0 Kuvvetli asit 5.1-5.5 Orta asit 5.6-6.0 Zayıf asit 6.1-6.5 Nötr 6.6-7,3 Hafif alkali 7.4-7.8 Orta alkali 7.9-8.4 Kuvvetli alkali 8.5-9.0 Çok kuvvetli alkali 9.1 ve yukarısı
C. kilaea yetiştiği topraklar minimum 6.94 pH değeriyle nötr maksimum 7.81
pH değeriyle hafif alkali özellik gösterir.
C. consanguinea toprakları ise minimum 7.11 pH değeriyle nötr maksimum
7.49 pH değeriyle hafif alkali özellik gösterir.
Diğer Centaurea türlerinin toprak reaksiyonunun pH değerlerine göre tanımı
(Tablo IV-46.) şöyledir:
C. hermannii 6.00 pH değeriyle orta asit, C. mucronifera minimum 7.2 pH
değeriyle nötr maksimum 8.4 pH değeriyle orta alkali, C. pyrrohoblephara minimum
6.6 pH değeriyle nötr, maksimum 8.4 pH değeriyle orta alkali C. gracillima
minimum 8 maksimum 8.4 pH değerleriyle orta alkali, C. taochia minimum 6.8 pH
değeriyle nötr 8.1 pH değeriyle orta alkali C. bornmuelleri minimum 7 pH değeriyle
nötr maksimum 8.7 pH değeriyle kuvvetli alkali C. brevifimbriata minimum 6 pH
değeriyle orta asit maksimum 8.8 pH değeriyle kuvvetli alkali C. huber-morathii
minimum 7.9 maksimum 8.3 pH değerleriyle orta alkali C. schiskinii minimum 7.6
maksimum 7.8 pH değeriyle hafif alkali C. pergamacea minimum 7.6 pH değeriyle
hafif alkali 8.4 pH değeriyle orta alkali C. hadimensis minimum 7.4 maksimum 7.6
pH değeriyle hafif alkali özellik gösterir. (Çelik, 2003; Eroğlu, 2010)
Bilindiği gibi, toprağın, bitki için en önemli özelliklerinden birisi de, toprak
suyunun pH’ıdır. Toprakta, nutrient elementler bulunsa da eğer pH, belirli aralıklar
dahilinde değilse, bitki, topraktaki mevcut elementleri alamamaktadır. Örneğin:
bitkiler, N, P, K ve Na elementlerini en fazla, 6.5 - 7.5 pH derecelerinde
alabilmektedirler (Barbour ve ark., 1987). C.kilaea’nın toprak pH’ı minimum 6.94
maksimum 7.81, C. consanguinea’ nın toprak pH’ı minimum 7.11 maksimum 7.49
olup, bu sınırlara yakındır.
123
Yetiştikleri toprakların pH’ları yönünden ülkemizde yetişen diğer türlerin pH
değerleri incelendiğinde; Vitex agnus - castus minimum 6.28 pH değeriyle zayıf
asitli, maksimum 7.98 pH değeriyle orta alkali toprakları sever. Pistacia lenticus 7.19
Pistacia terebinthus 6.75 minumum pH değerleriyle nötr, sırasıyla maksimum 8.06,
7.98 pH değerleriyle orta alkali topraklarda yaşarlar. Cistus creticus 6.80 ve C.
salviifolius 7.19 minimum pH değerleriyle nötr, 7.92 pH değerleriyle orta alkali
topraklara adapte olmuşlardır. Ailanthus altissima 6.90, Arbutus andrachne 7.19,
Arbutus unedo 6.78 minimum pH değerleriyle nötr, sırasıyla maksimum 7.70, 7.96,
7.80 pH değerleriyle orta alkali topraklarda yaşarlar. Spartium junceumn ise 6.50 pH
değeriyle zayıf asitli toprakları 7.80 pH değeriyle orta alkali toprakları tercih eder
(Doğan ve Mert, 1998; Doğan ve ark. 2003; Başlar ve ark., 1999; Başlar ve ark.,
2001; Filiz, 2004; Başlar ve ark., 2002; Mert ve ark., 1996.).
Tablo IV-47. Toprakların karbonat içeriğine göre sınıflandırılması (Öztürk,
ve ark., 1997)
% Karbonat Toprakların Sınıflandırılması 1 - 2 Az kireçli toprak 2 -10 Orta derecede kireçli toprak 10 - 20 Çok kireçli toprak 20’den fazla Çok aşırı kireçli toprak
Bilindiği gibi, bitkinin gelişmesi için, toprağın en önemli faktörlerinden birisi
de, pH ile indirekt alakalı olan CaCO3 oranıdır. Toprakların karbonat içeriğine göre
sınıflandırılması göre (Tablo IV-47.); C. kilaea bitkisi minimum % 22.5 maksimum
% 60.5 ile çok aşırı kireçli toprak sınıfına girer. C. consanguinea’nın yetiştiği toprak
ise minimum % 8.22 maksimum % 10.68 oranları ile çok kireçli toprak sınıfına
girer. Bilindiği gibi CaCO3 oranı yüksek olan topraklar, genel olarak sıcak
topraklardır (Anonim 11, 2011).
C. kilaea’nın toprağındaki CaCO3 değeri; C. hermannii, C. pyrrohoblephara,
C. gracillima, C. taochia, C. bornmuelleri, C. huber-morathii, C. pergamacea, C.
hadimensis bitkilerinin yetiştiği toprakların CaCO3 değerlerinden daha yüksektir. C.
kilaea’nın toprağındaki CaCO3 değeri C. schiskinii’nin yetiştiği toprakların CaCO3
değerleriyle ortalama değere sahip iken C. mucronifera C. brevifimbriata
bitkilerinin yetiştiği toprakların CaCO3 değerlerinden düşüktür (Çelik, 2003).
124
C. consanguinea’nın toprağındaki CaCO3 miktarı C. hermannii, C. gracillima,
C. hadimensis bitkilerinin yetiştiği toprakların CaCO3 miktarlarından daha
yüksektir. C. consanguinea’nın toprağındaki CaCO3 değeri C. huber-morathii’nin
yetiştiği toprakların CaCO3 değerleriyle ortalama değere sahip iken C. mucronifera,
C. pyrrohoblephara, C. taochia, C. bornmuelleri, C. brevifimbriata, C. schiskinii, C.
pergamacea bitkilerinin yetiştiği toprakların CaCO3 değerlerinden düşüktür (Çelik,
2003; Eroğlu, 2010).
Autekolojik çalışmalarda yer verilen Vitex agnus-castus, Pistacia lenticus, P.
terebinthus, Cistus creticus, C. salviifolius, Ailanthus altissima, Arbutus andrachne,
A. unedo, Spartium junceum bitkileride CaCO3 yönünden zengin olan sıcak
topraklarda yaşarlar (Doğan ve Mert, 1998; Doğan ve ark. 2003; Başlar ve ark.,
1999; Başlar ve ark., 2001; Filiz, 2004; Başlar ve ark., 2002; Mert ve ark., 1996.).
Tablo IV-48. Toprak tuzluluğunu değerlendirme ölçü ve standartları (Tüzüner 1990).
Analiz Ortalama Değerler (%) 0.0-0.15 Tuzsuz
0.15-0.35 Hafif Tuzlu 0.35-0.65 Orta Tuzlu
Toprak Tuzluluğu
0.65 > Çok Tuzlu
Tablo IV-49. Toprak tuzluluğunun iletkenliğe göre değerlendirme ölçü ve
standartları (Anonim 11, 2011)
Tuzluluk Sınırı (mS/cm) Tanımlanması 0-2 Tuzsuz 2-4 Az Tuzlu 4-8 Orta Tuzlu
8-16 Çok Tuzlu 16 Aşırı Tuzlu
C. kilaea’nın yetiştiği topraklarda minimum tuz oranı % 0.01 maksimum tuz
oranı ise % 0.029’dur. Toprak tuzluluğunu değerlendirme ölçü ve standartlarına göre
(Tablo IV-48.); C. kilaea tuzsuz topraklarda yaşar. C. consanguinea bitkisinin
yetiştiği toprağın salinitesinin minimum oranı ise % 0.025 maksimum oranı
% 0.043’tür. Bu tuz oranlarına göre C. consanguinea bitkisinin C. kilaea bitkisine
göre halofilik özellikte topraklarda yetiştiği anlaşılmaktadır.
125
İletkenlik değerlerine göre C. kilaea’nın yetiştiği topraklar minimum 0.11
mS/cm. maksimum 0.29 mS/cm. değerleriyle tuzsuz topraklar sınıfındadır. C.
consanguinea’nın yetiştiği topraklar ise minimum 0.24 mS/cm maksimum 0.38
mS/cm. değerleriyle C. kilaea’nın yetiştiği topraklara göre daha tuzludur.
C. hermannii % 0.03 tuz oranıyla, C. mucronifera 0.32 mS/cm, C.
pyrrohoblephara 0.40 mS/cm, C. gracillima 0.44 mS/cm, C. taochia 0.47 mS/cm, C.
bornmuelleri 0.37 mS/cm, C. brevifimbriata 0.50 mS/cm, C. huber-morathii 0.39
mS/cm, C. schiskinii 0.50 mS/cm, C. pergamacea 0.36 mS/cm, C. hadimensis 0.60
mS/cm, iletkenlik değerleriyle (Tablo IV-49.) tuzsuz topraklarda yaşarlar (Çelik
2003; Eroğlu, 2010) .
Ülkemizde araştırma yapılan Centaurea cinsi üyelerinin dışındaki türlerde
tuzluluğa baktığımızda Vitex agnus – castus, Pistacia lenticus, Pistacia terebinthus,
Cistus creticus, C. salviifolius, Ailanthus altissima, Arbutus andrachne, Arbutus
unedo, Spartium junceum bitkilerinde minimum oranlara göre toprak tuzsuzdur.
Maksimum oranlara göre ise Pistacia lenticus, Cistus creticus, Ailanthus altissima,
Arbutus andrachne, Arbutus unedo, bitkileri tuzsuz Vitex agnus – castus, Pistacia
lenticus, C. salviifolius ve Spartium junceum bitkileride toprak tuzluluğunu
değerlendirme ölçü ve standartlarına (Tüzüner 1990) göre hafif tuzlu ortamlarda
yetişirler (Doğan ve Mert, 1998; Doğan ve ark. 2003; Başlar ve ark., 1999; Başlar ve
ark., 2001; Filiz, 2004; Başlar ve ark., 2002; Mert ve ark., 1996.).
Tablo IV-50. Toprakta bulunması gereken ortalama N değerleri(Tüzüner 1990)
Analizler Ortalama Değerler (%)
0.05 Fakir 0.05-0.1 Orta
0.1-0.15 Azotlu N (Azot)
0.15 > Zengin
Centaurea kilaea’nın yetiştiği topraklar ortalama % 0.06 N değeriyle orta N’li
topraklar gurubuna girer (Tüzüner 1990).
Centaurea consanguinea’nın yetiştiği topraklar toprakta bulunması gereken
ortalama N değerlerine göre (Tablo IV-50.); ortalama % 0.04 N değeriyle fakir N’li
topraklar gurubuna girer (Tüzüner 1990).
126
C. kilaea’nın toprağındaki N değeri C. gracillima, C. taochia, C.
brevifimbriata C. pergamacea, bitkilerinin yetiştiği toprakların N değerlerinden
daha yüksektir. C. kilaea’nın toprağındaki N değeri C. hermannii C. mucronifera C.
pyrrohoblephara C. bornmuelleri C. huber-morathii C. schiskinii ve C.
hadimensis’in yetiştiği toprakların N değerlerinden düşüktür (Çelik 2003; Eroğlu,
2010).
C. consanguinea’nın toprağındaki N oranı C. hermannii, C. mucronifera C.
pyrrohoblephara C. bornmuelleri C. brevifimbriata C. huber-morathii C.schiskinii
ve C. hadimensis bitkilerinin yetiştiği toprakların N oranlarından daha düşüktür. C.
consanguinea’nın toprağındaki N oranı C.taochia ve C.pergamacea’nın yetiştiği
toprakların N oranlarıyla ortalama değere sahip iken, C.gracillima, bitkisinin
yetiştiği toprakların N değerlerinden düşüktür (Çelik 2003; Eroğlu, 2010).
C. kilaea ve C. consanguinea’da N kökte ve gövdede yaklaşık olarak eşit
oranlarda bulunmaktadır. Diğer türlerle karşılaştırıldığında kök ve gövde N
miktarları çok fazla farklılık gösterir. C. pyrrohoblephara C. gracillim C.
bornmuelleri, C. brevifimbriata, C. huber-morathii türlerinin köklerindeki N miktarı
C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerinden daha fazladır. C. hermannii C.
mucronifera C. taochia C. schiskinii C. pergamacea C. hadimensis bitkilerinin
köklerindeki N oranı C. consanguinea ve C. kilaea bitkilerinin köklerindeki N
oranından daha düşüktür (Çelik 2003; Eroğlu, 2010).
C. gracillima, C. bornmuelleri, C. brevifimbriata, C. huber-morathii
türlerinde de gövdede fazla N bulunmaktadır. C. kilaea ve C. consanguinea diğer
türlerle karşılaştırıldığında ise ortalama bir N değerine sahiptir (Çelik 2003).
Yaprakta N oranı kök ve gövdedeki değerlere oldukça yakındır. C. kilaea ve
C. consanguinea diğer Centaurea türleri içinde yaprakta ortalama bir N değerine
sahiptir. C. hermannii, C. gracillima, C. bornmuelleri, C. brevifimbriata, C. huber-
morathii türleri ise C. consanguinea ve C. kilaea bitkilerine göre daha yüksek N
değerine sahipken, C. pergamacea ve C. hadimensis daha az N değerine sahiptir. C.
mucronifera, C. pyrrohoblephara ve C. schiskinii de ise ortalama aynı değere
sahiptir (Çelik 2003; Eroğlu, 2010).
Ortalama % 0.06 N oranına sahip olan C. kilaea’nın yetiştiği topraklar ve bu
bitkinin çeşitli organlarındaki N miktarı göz önüne alındığında bitkinin bu elementi
biriktirdiği açıkça görülmektedir. Ayrıca çeşitli organlarında oranlar göz önüne
alındığında bu birikimin aşağıdan yukarıya doğru azaldığı görülmektedir. En yüksek
127
orana kökte ulaşan N (% 2 - % 2.5) gövdede biraz daha düşük (% 2 - % 2.4) olup
yaprakta ise en düşük düzeydedir (% 1.8 - % 2.2). Bu sonuçlara göre bu elementin
de bitki bünyesinde taşındığını doğal olarak da en yüksek değerin kökte bulunduğunu
görebiliriz. Ayrıca bitki bünyesindeki bu oranların, bitkilerde bulunması gereken N
ortalamasının (Tablo IV-51.) bir miktar üzerinde olduğu tespit edilmiştir (Epstein,
1972 – 1999).
Tablo IV-51. Bitkilerin gereksinim duyabileceği elementlerin dokulardaki yeterli
seviyeleri (Epstein, 1972-1999).
Element Kuru maddedeki konsantrasyonu (%) N (Azot) 1.5 P (Fosfor) 0.2
K (Potasyum) 1 Na (Sodyum) 0.001
Normalde bitkide topraktaki değerlere göre 15 kat N bulunması gerekirken C.
kilaea’da en fazla 41 kat düzeyindedir. Buradan C. kilaea’nın bünyesinde fazla N
biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Centaurea consanguinea’nın yetiştiği topraklar ortalama % 0.04 N değerine
sahiptir. Aynı elemenetin bitkinin çeşitli organlarındaki yüzde değerleri
incelendiğinde % 1.9 ile % 2.7 arasında bulunduğu görülmektedir. Bu durum bitkinin
her durumda bünyesinde N biriktirdiğini ortaya koymaktadır. Aynı elementin
bitkinin çeşitli organları olan kök, gövde ve yapraklardaki oranları incelendiğinde ise
kökte en yüksek (% 2.3 - % 2.7) yaprakta ise en düşük (% 1.9 - % 2.2) oranlarda
olduğu görülmektedir. Bu durumda söz konusu elementin kökten yukarılara doğru
taşındığı doğal olarak miktarının azaldığını göstermektedir. Ayrıca bitki
bünyesindeki bu değerlerin, bitkilerde normal şartlarda bulunması gereken N
ortalamasının (% 1.5) üzerinde olduğu görülmüştür (Epstein, 1972 - 1999).
Bu oranlara göre bitkide ortalama 15 kat N bulunması gerekirken C.
consanguinea’da en fazla 67 kat düzeyindedir. Buradan C. consanguinea’nın
bünyesinde yüksek düzeyde N biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Çatalca Karaburun sahillerinde ve Şile’nin Sofular köyünde yayılış gösteren,
C. kilaea’da, topraktaki ortalama N oranı % 0.06, bitkideki ortalama N oranı ise, %
2.17 ’dir. Bu durumda, bitkideki N oranı, topraktakinin yaklaşık 36 katı kadardır. Bu
128
durumda bitkinin bu elementi çok fazla biriktirdiği açıktır. Ayrıca bu kadar fazla N
biriktirmesinden dolayı bu bitkide protein metabolizmasının hızlı olduğu sonucuna
varabiliriz (Başkaya, 1987).
Amasya’da ve Samsun’da yetişen, C. consanguinea’da, topraktaki ortalama N
miktarı % 0.04, bitkideki ortalama N miktarı ise, % 2.25’tir. Bu durumda, bitkideki
N miktarı, topraktakinin yaklaşık 56 katı kadardır. Bu durumda bitkinin bu elementi
biriktirdiği görülmektedir. C. consanguinea’nın N biriktirmesinden dolayı protein
metabolizmasının ve koenzim faaliyetlerinin hızlı olduğu kanaatindeyiz (Başkaya,
1987).
Ülkemizde Marmara Bölgesi’ndeki Çatalca ilçesinin Karaburun sahili ve Şile
ilçesinin Sofular köyünde endemik olarak dağılım gösteren C. kilaea ve Orta İç
Karadeniz’deki Amasya ve Samsun illerinde dağılım gösteren C. consanguinea’nın
köklerindeki, kimyasal özelliklerin ülkemizde yetişen diğer bazı Centaurea cinsi
türlerinin köklerindeki, gövdelerindeki ve yapraklarındaki element yüzdeleri
aşağıdaki tablolarda karşılaştırmalı olarak sunulmaktadır (Tablo IV-52., Tablo IV-
53., Tablo IV-54.):
129
Tablo IV-52. Centaurea cinsi türlerinin köklerindeki element yüzdelerinin
karşılaştırılması (Çelik, 2003; Eroğlu, 2010)
Bitkilerin köklerinde bulunan değerler
Centaurea türleri N (%) Min. – Max.
P (%) Min. – Max.
K (%) Min. – Max.
Na (%) Min. – Max.
C. kilaea 2 - 2.52 0.0049 - 0.007 0.07 - 0.1 0.0051 - 0.015 C. consanguinea 2.3 - 2.7 0.0068 - 0.0075 0.05 - 0.1 0.013 - 0.044 C. hermannii 1.05 0.015 1.46 0.026 C. mucronifera 0.08 - 2.86 0.03 - 0.09 0.15 - 1.05 0.007 - 0.037 C. pyrrohoblephara 0.07 - 4.32 0.01 - 0.1 0.27 - 1.6 0.009 - 0.02 C. gracillima 2.75 - 2.96 0.06 - 0.08 0.25 - 2.4 0.012 - 0.01 C. taochia 1.63 - 2.0 0.01 - 0.055 1.15 - 1.6 0.028 - 0.07 C. bornmuelleri 2.53 - 3.53 0.06 - 0.09 1.3 - 1.5 0.013 - 0.019 C. brevifimbriata 3.61 - 3.89 0.07 - 0.08 0.75 - 0.95 0.013 - 0.022 C. huber-morathii 2.28 - 3.12 0.087 - 0.1 1.3 - 1.5 0.006 - 0.008 C. schiskinii 0.1 - 2.6 0.05 - 0.09 0.525 - 0.95 0.0085 - 0.0175 C. pergamacea 0.79 - 0.83 0.06 - 0.08 1.05 - 1.15 0.01 - 0.013 C. hadimensis 0.07 - 0.12 0.016 - 0.018 0.75 - 0.85 0.09 - 0.11
Tablo IV-53. Centaurea cinsi türlerinin gövderindeki element yüzdelerinin
karşılaştırılması (Çelik, 2003; Eroğlu, 2010)
Bitkilerin gövdelerinde bulunan değerler
Centaurea türleri N (%) Min - Max
P (%) Min - Max
K (%) Min - Max
Na (%) Min - Max
C. kilaea 2 - 2 .4 0.004 - 0.005 0.06 - 0.12 0.005 - 0.007 C. consanguinea 2.1 - 2.3 0.006 - 0.007 0.044 - 0.079 0.006 - 0.039 C. hermannii 1.05 0.020 2.58 0.025 C. mucronifera 0.05 - 3.47 0.02 - 0.095 0.3 - 2.35 0.007 - 0.018 C. pyrrohoblephara 0.08 - 3.99 0.02 - 0.125 0.85 - 3.0 0.007 - 0.015 C. gracillima 3.43 - 4.56 0.04 - 0.07 0.22 - 2.25 0.010 - 0.012 C. taochia 1.95 - 2.06 0.03 - 0.085 1.75 - 1.9 0.02 - 0.037 C. bornmuelleri 2.39 - 3.18 0.065 - 0.11 2.7 - 2.75 0.009 - 0.011 C. brevifimbriata 2.66 - 2.75 0.01 - 0.05 1.1 - 1.2 0.007 - 0.012 C. huber-morathii 2.37 - 3.55 0.145 - 0.155 2.1 - 2.3 0.0035 - 0.006 C. schiskinii 0.05 - 3.38 0.005 - 0.115 2.25 - 3.3 0.002 - 0.007 C. pergamacea 0.65 - 0.8 0.12 - 0.14 2.4 - 2.5 0.007 - 0.012 C. hadimensis 0.11 - 0.14 0.015 - 0.016 2.02 - 2.2 0.019 - 0.027
130
Tablo IV-54. Centaurea cinsi türlerinin yapraklarındaki element yüzdelerinin
karşılaştırılması (Çelik, 2003; Eroğlu, 2010)
Bitkilerin yapraklarında bulunan değerler
Centaurea türleri N (%) Min - Max
P (%) Min - Max
K (%) Min - Max
Na (%) Min - Max
C. kilaea 1.87 - 2.29 0.0055 - 0.0061 0.08 - 0.17 0.0044 - 0.0064 C. consanguinea 1.95 - 2.2 0.0063 - 0.0069 0.03 - 0.13 0.0087 - 0.072 C. hermannii 2.93 0.034 1.90 0.029 C. mucronifera 0.23 - 5.87 0.055 - 0.1 0.375 - 1.6 0.01 - 0.04 C. pyrrohoblephara 0.21- 6.66 0.045 - 0.22 0.77 - 2.7 0.01 - 0.03 C. gracillima 2.95 - 4.67 0.04 - 0.06 0.195 - 1.65 0.015 - 0.035 C. taochia 2.06 - 3.02 0.05 - 0.08 1.65 - 2.1 0.0055 - 0.08 C. bornmuelleri 5.2 - 5.7 0.09 - 0.12 2.8 - 2.9 0.014 - 0.03 C. brevifimbriata 4.41 - 4.65 0.04 - 0.06 0.95 - 1.05 0.014 - 0.024 C. huber-morathii 6.26 - 7.25 0.17 - 0.18 3.1 - 3.3 0.007 - 0.01 C. schiskinii 0.23 - 3.99 0.011 - 0.12 1.9 - 2.6 0.012 - 0.023 C. pergamacea 1.85 - 1.91 0.17 - 0.18 2.8 - 3.0 0.014 - 0.017 C. hadi mensis 0.28 - 0.34 0.02 - 0.028 1.8 - 2.0 0.10 - 0.12
C. hermannii’de topraktaki ortalama N oranı % 6.10 bitkideki ortalama N
oranı ise, % 1.7’dir. Bu durumda, bitkideki N oranı, topraktakinin yaklaşık 1/5’i
kadardır. Bu oran bitkilerde toprağa göre bulunması gereken 15 kat N değerinden
oldukça düşüktür (Eroğlu, 2010).
Bundan da, C. kilaea ve C. consanguinea’nın Centaurea hermannii’ye göre
topraktan daha fazla N aldığı ve yüksek miktarda N biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. mucronifera’da topraktaki N miktarının minimum oranı % 0.01, yapraktaki
minimum oranı ise, % 0.23’tür. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki N oranı,
topraktakinin yaklaşık 23 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı, % 0.6, yapraktaki
maksimum N oranı ise, % 5.87 olarak bulunmuştur Yani yapraktaki N oranı,
topraktaki N oranının, yaklaşık 10 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bunun sonucunda, C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. mucronifera’ya göre
topraktan daha fazla N aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır. C.
mucronifera için bu değerler bitkilerde toprağa göre bulunması gereken 15 kat N
değerine oldukça yakındır.
131
C. pyrrohoblephara’da topraktaki N miktarının minimum oranı % 0.01,
yapraktaki minimum oranı ise, % 0.21’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki N
oranı, topraktakinin yaklaşık 21 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı, % 0.73, yapraktaki
maksimum N oranı ise, % 6.66 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki N oranı,
topraktaki N oranının, yaklaşık 9 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da, C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. pyrrohoblephara’ya göre
topraktan daha fazla N aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır. C.
pyrrohoblephara bitkilerde toprağa göre bulunması gereken 15 kat N değerine yakın
oranda N biriktirmiştir.
C. gracillima’da topraktaki N miktarının minimum oranı % 0.01, yapraktaki
minimum oranı ise, % 2.95’tir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki N oranı,
topraktakinin yaklaşık 295 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı, % 0.03, yapraktaki
maksimum N oranı ise, % 4.67 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki N oranı,
topraktaki N oranının, yaklaşık 155 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da, C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. gracillima’ya göre topraktan
daha az N aldığı anlaşılmaktadır. C. gracillima’daki bu değerler bitkilerde toprağa
göre bulunması gereken 15 kat N değerine göre çok yüksektir.
C. taochia bitkisinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı, % 0.07,
yapraktaki maksimum N oranı ise, % 3.02 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki N
oranı, topraktaki N oranının, yaklaşık 43 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da, C. kilaea’nın C. taochia’ya göre topraktan daha az oranda N
biriktirdiği C. consanguinea’nın daha fazla N aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği
anlaşılmaktadır. C. taochia’da bu oranlar bitkilerde toprağa göre bulunması gereken
15 kat N değerine göre yüksektir.
C. bornmuelleri’de topraktaki N miktarının minimum oranı % 0.05, yapraktaki
minimum oranı ise, % 5.2’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki N oranı,
topraktakinin yaklaşık 104 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı, % 0.35, yapraktaki
maksimum N oranı ise, % 5.7 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki N oranı,
topraktaki N oranının, yaklaşık 16 katı kadardır (Çelik, 2003).
132
Bundan da, minimum değerlere göre C. bornmuelleri bitkilerde toprağa göre
bulunması gereken 15 kat N değerine göre daha fazla oranda N birktirirken
maksimum değerlere göre ise yaklaşık aynı oranda N biriktirmiştir.
C. brevifimbriata’da topraktaki N miktarının minimum oranı % 0.02,
yapraktaki minimum oranı ise, % 4.41’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki N
oranı, topraktakinin yaklaşık 220 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı, % 0.11, yapraktaki
maksimum N oranı ise, % 4.65 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki N oranı,
topraktaki N oranının, yaklaşık 42 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da, C. consanguinea ve C. kilaea’nın C. brevifimbriata’ya göre
topraktan daha az N aldığı ve daha az oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır. Bu
değerlere göre C. brevifimbriata bitkisi toprağa göre bitkide bulunması gereken 15
kat N değerinden daha fazla N biriktirmiştir.
C. huber-morathii’de topraktaki N miktarının minimum oranı % 0.04,
yapraktaki minimum oranı ise, % 6.26’dır. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki N
oranı, topraktakinin yaklaşık 156.5 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı, % 0.65, yapraktaki
maksimum N oranı ise, % 7.25 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki N oranı,
topraktaki N oranının, yaklaşık 11 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da, C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. huber-morathii’ye göre
minimum oranlar dikkate alındığında topraktan daha az N aldığı ve daha az oranda
biriktirdiği anlaşılmaktadır. Maksimum oranlar dikkate alındığında ise topraktan
daha fazla N aldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki C. huber-morathii bitkisinin bitkilerde toprağa göre bulunması
gereken 15 kat N değerine göre minumum oranlar dikkate alındığında daha fazla N
biriktirdiği maksimum oranlar dikkate alındığında ise daha düşük oranda N
biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. schiskinii’nin topraktaki N miktarının minimum oranı % 0.07, yapraktaki
minimum oranı ise, % 0.23’tür. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki N oranı,
topraktakinin yaklaşık 3 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı % 0.51, yapraktaki
maksimum N oranı ise, % 3.99 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki N oranı,
topraktaki N oranının, yaklaşık 8 katı kadardır (Çelik, 2003).
133
Bundan da, C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. schiskinii’ye göre topraktan
daha çok N aldığı anlaşılmaktadır. Yukarıdaki C. schiskinii bitkisindeki değerler
dikkate alındığında, bitkilerde toprağa göre bulunması gereken 15 kat N değerinden
düşüktür.
C. pergamacea’nın topraktaki N miktarının minimum oranı % 0.03,
yapraktaki minimum oranı ise, % 1.85’tir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki N
oranı, topraktakinin yaklaşık 60 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı % 0.08, yapraktaki
maksimum N oranı ise, % 1.91 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki N oranı,
topraktaki N oranının, yaklaşık 23 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da, C. kilaea ve C. consanguinea’nın minimum oranlar dikkate
alındığında C. pergamacea’ya göre topraktan daha az N aldığı ve biriktirdiği
anlaşılmaktadır. Maksimum oranlar dikkate alındığında ise C. kilaea ve C.
consanguinea’nın C. pergamacea’ya göre topraktan daha çok N aldığı ve
biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. pergamacea’daki bu oranlar bitkilerde toprağa göre bulunması gereken 15
kat N değerinden yüksektir.
C. hadimensis’in topraktaki N miktarının minimum oranı % 0.24, yapraktaki
minimum oranı ise, % 0.28’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki N oranı,
topraktaki ile yaklaşık değerlerdedir.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı, % 0.39, yapraktaki
maksimum N oranı ise, % 0.34 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki N oranı ile
yaklaşık olarak birbirine eşittir (Çelik, 2003).
Bundan da, C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. schiskinii’ye göre topraktan
daha çok N aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır. C. hadimensis
bitkisi bitkilerde toprağa göre bulunması gereken 15 kat N değerinden daha düşük N
biriktirir.
Çalışma bitkilerimiz olan C. kilaea ve Centaurea consanguinea’nın çeşitli
organlarındaki element yüzdelerinin farklı türlere ait bitkilerin çeşitli organlarındaki
element yüzdeleriyle karşılaştırılması aşağıda gösterilmiştir. (Tablo IV-55.):
134
Tablo IV-55. C. kilaea ve C. consanguinea bitkilerinin çeşitli organlarındaki
element yüzdelerinin farklı türlere ait bitkilerin çeşitli organlarındaki element
yüzdeleriyle karşılaştırılması
Bitkilerde Bulunan Değerler
Bitki Türleri N (%) Min. - Max.
P (%) Min. - Max.
K (%) Min. - Max.
Na (%) Min. - Max.
C. kilaea 1.87 - 2.52 0.004 - 0.007 0.06 - 0.17 0.004 - 0.015 C. consanguinea 1.95 - 2.7 0.006 - 0.007 0.03 - 0.13 0.006 - 0.072 Vitex agnus - castus 0.734 - 1.980 0.007 - 0.204 0.90 - 1.99 0.04 - 0.22 Pistacia lenticus 0.882 - 1.484 0.068 - 0.980 0.72 - 1.860 - Pistacia terebinthus 0.980 - 1.778 0.024 - 0.066 0.20 - 1.10 0.04 - 0.16 Cistus creticus 0.882 - 1.316 0.18 - 0.90 0.53 - 1.05 - C. salviifolius 0.644 - 1.232 0.078 - 0.980 0.62 - 2.00 - Ailanthus altissima 1.428 - 3.08 0.110 - 0.202 0.78 - 3.58 - Arbutus andrachne 0.802 - 1.184 0.34 - 0.80 0.45 - 1.13 - Arbutus unedo 0.760 - 1.330 0.200 - 0.980 0.40 - 0.69 - Spartium junceum 0.518 - 2.184 0.082 - 0.204 0.180 - 0.800 0.06 - 0.14
Obje bitkilerin toprakla ilişkisi; diğer bazı bitkilerin toprakla ilişkileri ile
karşılaştırıldığında, oldukça ilginç sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki;
Bir Akdeniz elementi olan Pistacia lentiscus’da, topraktaki N miktarının
minimum oranı % 0.042, yapraktaki minimum oranı ise, % 0.882’dir. Bu durumda
bu bitkinin yaprağındaki N oranı, topraktakinin yaklaşık 21 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı, % 2.114, yapraktaki
maksimum N oranı ise, % 1.484 olarak bulunmuştur Yani topraktaki N oranı,
yapraktaki N oranının, yaklaşık 2 katı kadardır (Doğan ve ark., 2003).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın Pistacia lentiscus’a göre
topraktan daha fazla N aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Yine Akdeniz elementi olan Vitex agnus - castus’da, topraktaki N miktarının
minimum oranı % 0.102, yapraktaki minimum N oranı ise, % 0.734’tür. Bu durumda
bitkinin yaprağındaki N oranı, topraktakinin yaklaşık 7 katı kadardır.
Aynı bitkinin toprağındaki maksimum N oranı, % 1.304, yaprağındaki
maksimum N oranı ise, % 1.98 olarak bulunmuştur. Bu durumda bitkinin
yaprağındaki N oranı, toprağındakinin yaklaşık 1.5 katı kadardır (Doğan ve Mert,
1998).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın, Vitex agnus - castus’a göre
topraktan daha fazla N aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
135
Batı Anadolu’ da yayılış gösteren, Cistus creticus’ da, topraktaki N miktarının
minimum oranı % 0.034, yapraktaki minimum oranı ise % 0.882’dir. Bu durumda,
bitkinin yaprağındaki N oranı, topraktakinin yaklaşık 26 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı, % 0.644, yapraktaki
maksimum N oranı ise % 1.316’dır. Buna göre Cistus creticus bitkisinin
yaprağındaki N oranı, topraktakinin yaklaşık 2 katı kadardır (Başlar ve ark., 2001).
Bundan da C. kilaea ve Centaurea consanguinea’nın Cistus creticus’a göre
topraktan daha fazla N aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Batı Anadolu’da yayılış gösteren bir diğer bitki Cistus salviifolius’da
topraktaki N miktarının minimum oranı % 0.048, yapraktaki minimum oranı ise %
0.644’tür. Bu durumda bitkinin yaprağındaki N oranı, topraktakinin yaklaşık 13 katı
kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı % 0.898, yapraktaki
maksimum N oranı ise % 1.232’dir. Buna göre Cistus salviifolius bitkisinin
yaprağındaki N oranı topraktakinin 1.3 katı kadardır (Başlar ve ark., 2001).
Bundan da C. kilaea ve Centaurea consanguinea Cistus salviifolius’a göre
topraktan daha fazla N aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Kocaeli civarında dağılım gösteren Ailanthus altissima’da, topraktaki N
miktarının minimum oranı % 0.81, yapraktaki minimum oranı ise, % 1.70’tir. Bu
durumda bitkinin yaprağındaki N oranı, topraktakinin yaklaşık 2 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum N oranı % 5.05, yaprağındaki
maksimum N oranı ise % 3.08’dir. Bu durumda bitkinin toprağındaki N oranı,
yapraktakinin yaklaşık 1.5 katıdır (Filiz, 2004).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın Ailanthus altissima’ya göre
topraktan daha fazla N aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Tablo IV-56. Toprakta bulunması gereken ortalama P değerleri (Tüzüner, 1990)
Analiz Ortalama Değerler (%)
0-0.0003 Çok az 0.0003 -0.0006 Az 0.0006-0.0009 Orta
0.0009-0.0012 Yüksek P (Fosfor)
0.0012 + Çok Yüksek
136
C. kilaea’nın toprağı ortalama % 0.001 oranı ile toprakta bulunması gereken
ortalama P değerlerine göre (Tablo IV-56.); yüksek P’li toprak grubuna girer
(Tüzüner 1990).
C. consanguinea’nın toprağı ise ortalama % 0.0009 oranı ile orta P’li toprak
grubuna girer (Tüzüner 1990).
C. kilaea ve C. consanguinea’nın kökünde P değerleri dikkate alındığında
diğer Centaurea türlerine göre düşük değerlerdir (Çelik, 2003).
C. kilaea ve C. consanguinea’nın gövdesindeki P değerleri kökteki değerlere
yakın olmakla birlikte, diğer Centaurea türlerine göre düşük bir değerdedir. C.
schiskinii türündeki P değerleri ile C. consanguinea ve C. kilaea’daki P değerleri
oldukça yakındır (Çelik, 2003).
C. kilaea ve C. consanguinea’nın bitkilerinin yapraklarındaki P miktarı diğer
Centaurea türlerine göre düşük olmakla birlikte bu iki bitkinin kökleri gövdeleri ve
yapraklarındaki değerler birbirine oldukça yakındır (Çelik, 2003).
C. kilaea’nın toprağı ortalama % 0.001 oranında fosfor içermektedir. C.
kilaea’nın yetiştiği topraklardaki ve bitkinin çeşitli organlarındaki P miktarı dikkate
alındığında bitkinin bu elementi biriktirdiği açıkça görülmektedir. Ayrıca çeşitli
organlarında oranlar göz önüne alındığında bu birikimin aşağıdan yukarıya doğru
azaldığı görülmektedir. En yüksek orana kökte ulaşan P (% 0.005 - % 0.007)
gövdede biraz daha düşük (% 0.004 - % 0.005) olup yaprakta ise gövdedeki düzeyle
aynıdır. Buna göre bu elementinde bitki bünyesinde taşındığını görebiliriz. Ayrıca
bitki bünyesindeki bu oranların, bitkilerde normal şartlarda bulunması gereken P
değeri ortalamanın (% 0.2) oldukça altında olduğu tespit edilmiştir (Epstein, 1972 -
1999).
Bu oranlara göre bitkide ortalama 222 kat P bulunması gerekirken C. kilaea’da
en fazla 7 kat düzeyindedir. Buradan C. kilaea’nın bünyesinde az P biriktirdiği
anlaşılmaktadır.
C. consanguinea’nın yetiştiği topraklarda ortalama P oranı % 0.0009’dur.
Aynı elementin bitkinin çeşitli organlarındaki % değerleri incelendiğinde % 0.006 ile
% 0.0075 arasında bulunduğu görülmektedir. Bu durum bitkinin her durumda
bünyesinde P biriktirdiğini ortaya koymaktadır. Aynı elementin bitkinin çeşitli
organları olan kök, gövde ve yapraklardaki oranları incelendiğinde ise kökte en
yüksek (% 0.0068 - % 0.0075) yaprakta ise en düşük (% 0.0063 – % 0.0069)
oranlarda olduğu görülmektedir. Bu durumda söz konusu elementin kökten
137
yukarılara doğru taşındığı ancak yine de doğal olarak yukarılara doğru miktarının
azaldığı görülmektedir. Ayrıca bitki bünyesindeki bu oranların, bitkilerde normal
şartlarda bulunması gereken P ortalamasının (% 0.2) oldukça altında olduğu tespit
edilmiştir (Epstein 1972 – 1999).
Bu oranlara göre bitkide ortalama 222 kat P bulunması gerekirken C.
consanguinea’da en fazla 8 kat düzeyindedir. Buradan C. consanguinea’nın
bünyesinde az P biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. kilaea’da, topraktaki ortalama P oranı % 0.001 bitkideki ortalama P oranı
ise, % 0.0056’dır. Bu durumda, bitkideki P oranı, topraktakinin yaklaşık 6 katı
kadardır.
C. consanguinea’da, topraktaki ortalama P oranı % 0.0009, bitkideki ortalama
P oranı ise, % 0.0068’dir. Bu durumda, bitkideki P oranı, topraktakinin yaklaşık 7.5
katı kadardır. Buradanda bitkinin bu elementi biriktirdiği açıkça görülmektedir. Bu
durumda C. consanguinea’nın topraktaki P’yi C. kilaea’dan daha yüksek oranda
aldığını ve biriktirdiğini ortaya koymaktadır.
Centaurea kilaea’nın yetiştiği topraktaki P miktarının minimum oranı %
0.000752 yapraktaki minimum oranı ise % 0.0055’tir. Dolayısıyla, bitki
bünyesindeki P miktarı, topraktakinin, yaklaşık olarak, 7 katıdır.
Centaurea kilaea’nın yetiştiği topraktaki P miktarının maksimum oranı %
0.001180 yapraktaki maksimum oranı ise % 0.0061’dir. Dolayısıyla, bitki
bünyesindeki P miktarı, topraktakinin, yaklaşık olarak, 5 katıdır.
Centaurea consanguinea’nın yetiştiği topraktaki P miktarının minimum oranı
% 0.000813 yapraktaki minimum oranı ise % 0.0069’dur. Dolayısıyla, bitki
bünyesindeki P miktarı, topraktakinin, yaklaşık olarak, 8 katıdır.
Centaurea consanguinea’nın yetiştiği topraktaki P miktarının maksimum oranı
% 0.001044 yapraktaki maksimum oranı ise % 0.0063’tür. Dolayısıyla, bitki
bünyesindeki P miktarı, topraktakinin, yaklaşık olarak, 6 katıdır.
Bir Akdeniz elementi olan Pistacia lentiscus’da, topraktaki P miktarının
minimum oranı % 0.00002, yapraktaki minimum oranı ise, % 0.068’dir. Bu durumda
bu bitkinin yaprağındaki P oranı, topraktakinin yaklaşık 3400 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum P oranı, % 0.0005, yapraktaki
maksimum oran ise % 0.98 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki P oranı, topraktaki
P oranının, yaklaşık 1960 katı kadardır (Doğan ve ark., 2003).
138
Bundan da C. kilaea ve Centaurea consanguinea’nın Pistacia lentiscus’a göre
topraktan daha az P aldığı ve daha az oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Yine Akdeniz elementi olan Vitex agnus - castus’da, topraktaki P miktarının
minimum oranı % 0.0001, yapraktaki minimum oranı ise % 0.112’dir. Bu durumda
bitkinin yaprağındaki P oranı, topraktakinin yaklaşık 70 katı kadardır.
Aynı bitkinin toprağındaki maksimum P oranı, % 0.0095, yaprağındaki
maksimum oranı ise % 0.204 olarak bulunmuştur. Bu durumda bitkinin yaprağındaki
P oranı, toprağındakinin yaklaşık 21 katı kadardır (Doğan ve Mert, 1998).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın, Vitex agnus-castus’a göre
topraktan daha az P aldığı ve daha az oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Batı Anadolu’ da yayılış gösteren, Cistus creticus’ da, topraktaki P miktarının
minimum oranı % 0.00002, yapraktaki minimum oranı ise, % 0.18’dir. Bu durumda,
bitkinin yaprağındaki P oranı, topraktakinin yaklaşık 9000 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum P oranı, % 0.0038, yapraktaki
maksimum P oranı ise % 0.9’dur. Buna göre Cistus creticus bitkisinin yaprağındaki
P oranı, topraktakinin yaklaşık 236 katı kadardır.
Bundan da C. kilaea ve Centaurea consanguinea’nın Cistus creticus’a göre
topraktan daha az P aldığı ve daha az oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır (Başlar ve
ark., 2001).
Batı Anadolu’da yayılış gösteren bir diğer bitki Cistus salviifolius’da
topraktaki P miktarının minimum oranı % 0.00002, yapraktaki minimum oranı ise, %
0.078’dir. Bu durumda bitkinin yaprağındaki P oranı, topraktakinin yaklaşık 3900
katı kadardır.
Cistus salviifolius’un yetiştiği topraktaki maksimum P oranı % 0.0041,
yapraktaki maksimum P oranı ise, % 0.98’dir. Buna göre Cistus salviifolius
bitkisinin yaprağındaki P oranı topraktakinin 239 katı kadardır (Başlar ve ark.,
2001).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın Cistus salviifolius’a göre
topraktan daha az P aldığı ve daha az oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Kocaeli civarında dağılım gösteren Ailanthus altissima’da, topraktaki P
miktarının minimum oranı % 0.00009, yapraktaki minimum oranı ise, % 0.112’dir.
Bu durumda bitkinin yaprağındaki P oranı, topraktakinin yaklaşık 1244 katıdır.
139
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum P oranı % 0.0069, yaprağındaki
maksimum P oranı ise % 0.195’dir. Bu durumda bitkinin toprağındaki P oranı,
yapraktakinin yaklaşık 28 katıdır (Filiz, 2004).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın, Ailanthus altissima’ya göre
topraktan daha az P aldığı ve daha az oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Tablo IV-57. Toprakta bulunması gereken ortalama K değerleri (Tüzüner, 1990)
Analiz Ortalama Değerler (%)
K (Potasyum) 0.013 - 0.058
C. kilaea’nın, yetiştiği topraktaki ortalama K oranı % 0.0076 değeriyle
topraklarda normal olarak bulunması gereken ortalama K değerlerinden (% 0.013 -
% 0.058) bir miktar düşüktür (Tüzüner 1990).
C. consanguinea’nın, yetiştiği topraktaki ortalama K oranı % 0.04 değeriyle
topraklarda normal olarak bulunması gereken ortalama K değerlerine (% 0.013 - %
0.058) uymaktadır (Tablo IV-57.).
C. kilaea’nın toprağındaki K değeri, C. pyrrohoblephara, bitkisinin
topraklarının minumum K değerlerinden yüksek iken diğer Centaurea bitkilerinin
topraklarının K değerlerinden düşüktür (Çelik, 2003).
C. consanguinea’nın toprağındaki K değeri C. hermannii, bitkisinin yetiştiği
toprakların K değerinden yüksek iken diğer Centaurea türlerindeki maksimum
değerlerden düşük fakat minimum değerleriyle ortalama değere sahiptir (Çelik,
2003).
C. kilaea ve C.consanguinea’nın kök, gövde ve yaprağındaki K miktarı diğer
Centaurea türlerine göre düşük değerdedir (Çelik, 2003).
C. kilaea’nın, yetiştiği topraktaki ortalama K oranı % 0.0076’dır. C. kilaea’nın
yetiştiği topraklardaki ve bitkinin çeşitli organlarındaki K miktarı göz önüne
alındığında bitkinin bu elementi biriktirdiği açıkça görülmektedir. Aynı elementin
bitkinin çeşitli organlarındaki yüzde değerleri incelendiğinde % 0.06 ile % 0.17
arasında bulunduğu görülmektedir. Buna göre bu elementin de bitki bünyesinde
taşındığını ve bitkinin her durumda bünyesinde K biriktirdiğini ortaya koymaktadır.
Ayrıca bitki bünyesindeki bu oranların, bitkilerde normal şartlarda bulunması
140
gereken K ortalamasının (% 1) altında olduğu tespit edilmiştir (Epstein 1972 –
1999).
Bu oranlara göre bitkide ortalama 17 kat K bulunması gerekirken C. kilaea’da
en fazla 22 kat düzeyindedir. Buradan C. kilaea’nın bünyesinde ortalama bir K
değeri biriktiği anlaşılmaktadır.
C. consanguinea’nın yetiştiği topraklarda ortalama K oranı % 0.04’tür. Aynı
elementin bitkinin çeşitli organlarındaki yüzde değerleri dikkate alındığında % 0.03
ile % 0.13 arasında bulunduğu görülmektedir. Bu durum bitkinin her durumda
bünyesinde K biriktirdiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca bitki bünyesindeki bu
oranların, bitkilerde normal şartlarda bulunması gereken K ortalamasının (% 1)
altında olduğu tespit edilmiştir (Epstein 1972 – 1999).
Bu oranlara göre bitkide ortalama 17 kat K bulunması gerekirken C.
consanguinea’da en fazla 3 kat düzeyindedir. Buradan C. consanguinea’nın
bünyesinde az K biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. kilaea’da, topraktaki ortalama K oranı % 0.0076 bitkideki ortalama K oranı
ise, % 0.1’dir. Bu durumda bitkideki K oranı, topraktakinin 13 katı kadardır.
C. consanguinea’da, topraktaki ortalama K oranı % 0.04 bitkideki ortalama K
oranı ise, % 0.07’dir. Bu durumda bitkideki K oranı, topraktakinin yaklaşık 2 katı
kadardır. Buradanda C. kilaea’nın daha fazla oranda K biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Çatalca Karaburun sahillerinde ve Şile’nin Sofular köyünde yayılış gösteren,
C. kilaea’da, topraktaki minimum K oranı % 0.001, bitkinin yapraklarındaki
minimum K oranı ise, % 0.08’dir. Bu durumda, bitkideki K oranı, topraktakinin
yaklaşık 80 katı kadardır.
C. kilaea’da, topraktaki maksimum K oranı % 0.01, bitkinin yapraklarındaki
maksimum K oranı ise, % 0.17’dir. Bu durumda, bitkideki K oranı, topraktakinin
yaklaşık 17 katı kadardır.
Amasya’da ve Samsun’da yayılış gösteren, C. consanguinea’da, topraktaki
minimum K oranı % 0.015, bitkinin yapraklarındaki minimum K oranı ise, %
0.03’tür. Bu durumda, bitkideki K oranı, topraktakinin yaklaşık 2 katı kadardır.
C. consanguinea’da, topraktaki maksimum K oranı % 0.091, bitkinin
yapraklarındaki maksimum K oranı ise, % 0.13’tür. Bu durumda, bitkideki K oranı,
topraktakinin yaklaşık 1.5 katı kadardır.
141
C. hermannii’de topraktaki ortalama K oranı % 0.046 bitkinin yapraklarındaki
ortalama K oranı ise, % 1.90’dır. Bu durumda, bitkideki K oranı, topraktakinin
yaklaşık 41 katı katı kadardır (Eroğlu, 2010)
Bundan da, C. kilaea’nın minimum oranlar dikkate alındığında Centaurea
hermannii’ye göre topraktan daha fazla K aldığı ve biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Maksimum oranlar dikkate alındığında C. kilaea’nın Centaurea hermannii’ye göre
topraktan daha az K aldığı ve biriktirdiği anlaşılmaktadır. C. consanguinea’nın ise
Centaurea hermannii’ye göre topraktan daha az K aldığı ve biriktirdiği
anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki Centaurea hermannii bitkisindeki değerler bitkide toprağa göre
bulunması gereken 17 kat K değerinden yüksektir.
C. mucronifera’da topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.008,
yapraktaki minimum oranı ise, % 0.375’tir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki K
oranı, topraktakinin yaklaşık 46 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 5.7 yapraktaki
maksimum K oranı ise, % 1.6 olarak bulunmuştur Yani yapraktaki K oranı,
topraktaki K oranının, yaklaşık ¼’ü kadardır(Çelik, 2003).
Bundan da C. kilaea’nın C.mucronifera’ya göre topraktan daha az K aldığı ve
daha düşük oranda K biriktirdiği anlaşılmaktadır. Maksimum oranlar dikkate
alındığında ise C. kilaea’nın C.mucronifera’ya göre topraktan daha fazla K aldığı ve
daha yüksek oranda K biriktirdiği anlaşılmaktadır. Bunun yanında C.
consanguinea’nın minimum oranlar dikkate alındığında C. mucronifera’ya göre
topraktan daha az K aldığı ve daha düşük oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Maksimum oranlar dikkate alındığında ise C. consanguinea’nın C. mucronifera’ya
göre topraktan daha fazla K aldığı ve daha yüksek oranda K biriktirdiği
anlaşılmaktadır.
C. mucronifera minumum oranlara göre bitkide toprağa göre bulunması
gereken 17 kat K değerinden daha yüksek değerde K biriktirirken maksimum
oranlara göre oldukça düşük değerde K biriktirir.
C. pyrrohoblephara’da topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.0007,
yapraktaki minimum oranı ise, % 0.77’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki K
oranı, topraktakinin 1100 katıdır.
142
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 4.04 yapraktaki
maksimum K oranı ise, % 2.7 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki K oranı,
topraktaki K oranının, yaklaşık ½’si kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da, C. kilaea’nın C. pyrrohoblephara’ya göre topraktan daha az K
aldığı ve daha düşük oranda K biriktirdiği anlaşılmaktadır. Maksimum oranlar
dikkate alındığında ise C. kilaea’nın C. pyrrohoblephara’ya göre topraktan daha
fazla K aldığı ve daha yüksek oranda K biriktirdiği anlaşılmaktadır. Bunun yanında
C. consanguinea’nın minimum oranlar dikkate alındığında C. pyrrohoblephara’ya
göre topraktan daha az K aldığı ve daha düşük oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Maksimum oranlar dikkate alındığında ise C. consanguinea’nın C.
pyrrohoblephara’ya göre topraktan daha fazla K aldığı ve daha yüksek oranda K
biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. pyrrohoblephara’da bu değerler dikkate alındığında minimum oranlara göre
bitkide toprağa göre bulunması gereken 17 kat K değerinden oldukça fazla K
depolandığı minimum oranlara göre ise daha az oranda K depolandığı görülmektedir.
C. gracillima’da topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.081, yapraktaki
minimum oranı ise, % 0.195’tir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki K oranı,
topraktakinin yaklaşık 2 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 1.95, yapraktaki
maksimum K oranı ise, % 1.65 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki K oranı, ile
topraktaki K oranı yaklaşık olarak aynıdır (Çelik, 2003).
Bundan da, C. kilaea’nın C. gracillima’ya göre topraktan daha fazla K aldığı
ve biriktirdiği anlaşılmaktadır. C. consanguinea’nın ise yaklaşık olarak aynı oranda
topraktan K aldığı ve biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. gracillima’da bu oranlar göz önünde bulundurulduğunda bitkide toprağa
göre bulunması gereken 17 kat K değerinden daha düşük bir değer görülmektedir.
C. taochia’da topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.025 yapraktaki
minimum oranı ise, % 1.65’tir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki K oranı,
topraktakinin yaklaşık 66 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 0.27, yapraktaki
maksimum K oranı ise, % 2.1 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki K oranı,
topraktaki K oranının, yaklaşık 8 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da C. kilaea’nın minimum oranlara göre C. taochia’ya göre topraktan
daha fazla K aldığı ve daha çok oranda biriktirdiği maksimum oranlar dikkate
143
alındığı durumda ise daha az oranda K biriktirdiği anlaşılmaktadır. C.
consanguinea’nın ise minimum ve maksimum oranları gözöünde bulundurulduğunda
C. taochia’ya göre topraktan daha az K aldığı ve daha az oranda biriktirdiği
anlaşılmaktadır.
C. taochia minimum oranlara göre bitkide toprağa göre bulunması gereken 17
kat K oranından fazla K’yı bünyesinde biriktirir. Maksimum oranlara göre ise daha
az K biriktirir.
C. bornmuelleri’de topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.056,
yapraktaki minimum oranı ise, % 2.8’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki K
oranı, topraktakinin yaklaşık 50 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 0.323 yapraktaki
maksimum K oranı ise, % 2.9 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki K oranı,
topraktaki K oranının, yaklaşık 9 katıdır (Çelik, 2003).
Bundan da C. kilaea’nın minimum ve maksimum oranlara göz önünde
bulundurulduğunda C. bornmuelleri’ye göre topraktan daha fazla K aldığı ve daha
çok oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır. C. consanguinea’nın ise minimum ve
maksimum oranlar dikkate alındığında C. bornmuelleri’ye göre topraktan daha az K
aldığı ve daha düşük miktarda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. bornmuelleri minimum değerler dikkate alındığında bitkide toprağa göre
bulunması gereken 17 kat K oranından fazla K’yı bünyesinde biriktirir. Maksimum
oranlara göre ise daha az K biriktirir.
C. brevifimbriata’da topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.042,
yapraktaki minimum oranı ise, % 0.95’tir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki K
oranı, topraktakinin yaklaşık 22 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 0.324, yapraktaki
maksimum K oranı ise, % 1.05 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki K oranı,
topraktaki K oranının, yaklaşık 3 katı kadardır (Çelik, 2003).
C. brevifimbriata’da K bitkide toprağa göre bulunması gereken 17 kat K
oranından minumum oranlara göre daha fazladır. Maksimum oranlara göre ise
düşüktür.
Bundan da C. kilaea’nın minimum ve maksimum oranlara göz önünde
bulundurulduğunda C. brevifimbriata’ya göre topraktan daha fazla K aldığı ve daha
çok oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır. C. consanguinea’nın ise minimum ve
144
maksimum oranlar dikkate alındığında C. brevifimbriata’ya göre topraktan daha az
K aldığı ve daha düşük oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. huber-morathii’de topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.54,
yapraktaki minimum oranı ise, % 3.1’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki K
oranı, topraktakinin yaklaşık 6 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 1.25, yapraktaki
maksimum K oranı ise, % 3.3 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki K oranı,
topraktaki K oranının, yaklaşık 3 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da C. kilaea’nın minimum ve maksimum oranları göz önünde
bulundurulduğunda C. huber-morathii’ye göre topraktan daha fazla K aldığı ve
daha çok oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır C. consanguinea’nın ise minimum ve
maksimum oranlar dikkate alındığında C. huber-morathii’ye göre topraktan daha az
K aldığı ve düşük oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. huber-morathii bitkide toprağa göre bulunması gereken 17 kat K oranından
minimum oranlara göre daha fazla oranda K biriktirir. Maksimum oralara göre daha
az K biriktirir.
C. schiskinii’nin yetiştiği topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.093,
yapraktaki minimum oranı ise, % 1.9’dur. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki K
oranı, topraktakinin yaklaşık 20 katıdır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 0.482, yapraktaki
maksimum K oranı ise, % 2.6 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki K oranı,
topraktaki K oranının, yaklaşık 5 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da C. kilaea’nın minimum ve maksimum oranları göz önünde
bulundurulduğunda C. schiskinii’ye göre topraktan daha fazla K aldığı ve daha çok
oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır. C. consanguinea’nın ise minimum ve maksimum
oranlar dikkate alındığında C. schiskinii’ye göre topraktan daha az K aldığı ve daha
düşük miktarda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. schiskinii’de K, minimum oranlar dikkate alındığında bitkide toprağa göre
bulunması gereken 17 kat K oranından daha yüksektir. Maksimum oranlara göre ise
düşüktür.
C. pergamacea’nın topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.1, yapraktaki
minimum oranı ise, % 2.8’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki K oranı,
topraktakinin yaklaşık 28 katıdır.
145
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 0.46, yapraktaki
maksimum K oranı ise, % 3 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki K oranı, topraktaki
K oranının, yaklaşık 7 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da C. kilaea’nın minimum ve maksimum oranlara göz önünde
bulundurulduğunda C. pergamacea’ya göre topraktan daha fazla K aldığı ve daha
çok oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır. C. consanguinea’nın ise minimum ve
maksimum oranlar dikkate alındığında C. pergamacea’ya göre topraktan daha az K
aldığı ve daha düşük miktarda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. pergamacea bitkide toprağa göre bulunması gereken 17 kat K oranından
minimum oranlara göre yüksek maksimum oranlara göre düşük K biriktirir.
C. hadimensis’in topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.443, yapraktaki
minimum oranı ise, % 1.8’dir. Yani yapraktaki K oranı, topraktaki K oranının,
yaklaşık 4 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 0.521, yapraktaki
maksimum K oranı ise, % 2 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki K oranı, topraktaki
K oranının, yaklaşık 4 katı kadardır (Çelik, 2003).
Bundan da, C. kilaea’nın minimum ve maksimum oranları göz önünde
bulundurulduğunda C. hadimensis’e göre topraktan daha fazla K aldığı ve daha çok
miktarda biriktirdiği anlaşılmaktadır. C. consanguinea’nın ise minimum ve
maksimum oranlar dikkate alındığında C. hadimensis’e göre topraktan daha az K
aldığı ve daha az miktarda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. hadimensis bitkide toprağa göre bulunması gereken 17 kat K oranından
daha az oranda K biriktirir.
K değerleri bakımından obje bitkilerin toprakla ilişkisi; diğer bazı bitkilerin
toprakla ilişkileri ile karşılaştırıldığında aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir.
Bir Akdeniz elementi olan Pistacia lentiscus’da, topraktaki K miktarının
minimum oranı % 0.02, yapraktaki minimum oranı ise % 0.72’dir. Bu durumda bu
bitkinin yaprağındaki K oranı, topraktakinin yaklaşık 36 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 0.074, yapraktaki
maksimum oran ise % 1.86 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki K oranı, topraktaki
K oranının, yaklaşık 25 katı kadardır (Doğan ve ark. 2003).
Bundan da C. kilaea’nın, Pistacia lentiscus ile yaklaşık aynı oranda topraktan
K aldığı ve aynı oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır. C. consanguinea’nın, ise
146
Pistacia lentiscus’a göre topraktan daha az K aldığı ve daha az oranda biriktirdiği
anlaşılmaktadır.
Yine Akdeniz elementi olan Vitex agnus - castus’da, topraktaki K miktarının
minimum oranı % 0.0036, yapraktaki minimum oranı ise % 0.9’dur. Bu durumda
bitkinin yaprağındaki K oranı, topraktakinin yaklaşık 250 katı kadardır.
Aynı bitkinin toprağındaki maksimum K oranı, % 0.093, yaprağındaki
maksimum oranı ise % 1.99 olarak bulunmuştur. Bu durumda bitkinin yaprağındaki
K oranı, toprağındakinin yaklaşık 21 katı kadardır (Doğan ve Mert, 1998).
Bundan da Centaurea kilaea’nın, Vitex agnus-castus ile yaklaşık aynı oranda
topraktan K aldığı ve yaklaşık aynı oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır. C.
consanguinea’nın ise Vitex agnus- castus ’a göre topraktan daha az K aldığı ve daha
az oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Batı Anadolu’ da yayılış gösteren, Cistus creticus’ da, topraktaki K miktarının
minimum oranı % 0.01, yapraktaki minimum oranı ise % 0.53’tür. Bu durumda,
bitkinin yaprağındaki K oranı, topraktakinin yaklaşık 53 katıdır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı, % 0.076, yapraktaki
maksimum K oranı ise % 1.05’tir. Yani yaprağındaki K oranı, topraktakinin yaklaşık
13 katı kadardır (Başlar ve ark., 2001).
Bundan da Centaurea kilaea’nın, Cistus creticus’a göre fazla oranda topraktan
K aldığı ve daha fazla oranda K biriktirdiği anlaşılmaktadır. Centaurea
consanguinea’nın, ise Cistus creticus’a göre topraktan daha az K aldığı ve
biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Batı Anadolu’da yayılış gösteren bir diğer bitki Cistus salviifolius’da
topraktaki K miktarının minimum oranı % 0.004, yapraktaki minimum oranı ise, %
0.62’dir. Bu durumda bitkinin yaprağındaki K oranı, topraktakinin yaklaşık 155 katı
kadardır.
Cistus salviifolius’un yetiştiği topraktaki maksimum K oranı % 0.064,
yapraktaki maksimum K oranı ise, % 2’dir. Yani yaprağındaki K oranı topraktakinin
31 katı kadardır (Başlar ve ark., 2001).
Bundan da, C. kilaea’nın, Cistus salviifolius’a göre yaklaşık olarak aynı
oranda topraktan K aldığı ve yaklaşık oalarak aynı oranda K biriktirdiği
anlaşılmaktadır. C. consanguinea’nın, ise Cistus salviifolius’a göre topraktan daha az
K aldığı ve daha az oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
147
Kocaeli civarında dağılım gösteren Ailanthus altissima’da, topraktaki K
miktarının minimum oranı % 0.0052, yapraktaki minimum oranı ise, % 0.83’tür. Bu
durumda bitkinin yaprağındaki K oranı, topraktakinin yaklaşık 158 katıdır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum K oranı % 0.058, yaprağındaki
maksimum K oranı ise % 2.9’dur. Bu durumda bitkinin toprağındaki K oranı,
yapraktakinin yaklaşık 49 katıdır (Filiz, 2004).
Tablo IV-58. Toprakta bulunması gereken ortalama Na değerleri (Tüzüner 1990)
Analizler Ortalama Değerler (%)
Na (Sodyum) 0.0046
C. kilaea’nın, yetiştiği topraktaki ortalama Na oranı % 0.00016 değeriyle
topraklarda normal olarak bulunması gereken ortalama Na değerlerinden (Tablo IV-
58.) düşüktür (Tüzüner 1990).
C. consanguinea’nın, yetiştiği topraktaki ortalama Na oranı % 0.00028
değeriyle topraklarda normal olarak bulunması gereken ortalama Na değerlerinden
(% 0.0046) düşüktür (Tüzüner 1990).
C. consanguinea ve C. kilaea bitkilerinin toprağındaki Na değerleri diğer
Centaurea bitkilerinin toprağındaki Na değerlerinden düşüktür (Çelik, 2003).
C. kilaea’nın kökünde bulunan % Na değerleri C. huber-morathii türünden
daha yüksek C. hedimensis türünden düşük diğer Centaurea türleriyle ortalama
değere sahiptir (Çelik, 2003).
C. consanguinea’nın kök, gövde ve yaprağında % Na oranı C.kilaea’nın kök,
gövde ve yaprağındaki % Na oranınlarından daha fazladır. C. consanguinea’nın
kökünde bulunan Na miktarı C. hermannii C. mucronifera C. pyrrohoblephara, C.
graccillima, C. bornmuelleri, C. breifimbriata, C. huber-morathii, C. schiskinii, C.
pergamacea türlerine göre yüksek, C. taochia ve C. hadimensis türlerine göre düşük
değerlerdedir (Çelik, 2003).
C. kilaea’nın gövdesindeki % Na, C. huber-morathii türünden yüksek C.
schiskinii türüyle yakın C. hermannii, C. mucronifera, C. pyrrohoblephara, C.
gracillima, C. taochia, C. bornmuelleri C. brevifimbriata C. pergamacea C.
hadimensis türlerinden düşük değere sahiptir. C. consanguinea’nın gövdesindeki %
Na, oranı C. taochia ve C. hadimensis ile ortalama yakın değerlerde iken, C.
148
hermannii, C. mucronifera, C. pyrrohoblephara, C. gracillima, C. bornmuelleri, C.
brevifimbriata, C. huber-morathii, C. schiskinii, C. pergamacea türlerinden daha
yüksek değerdedir (Çelik, 2003; Eroğlu, 2010).
C. kilaea’nın yaprağındaki % Na değerleri C. taochia ve C. huber-morathii
türleri ile ortalama bir değere sahip iken diğer Centaurea türlerinden düşük değere
sahiptir. C. consanguinea’nın yaprağındaki Na miktarı C. hadimensis hariç diğer
Centaurea türlerine göre yüksek değere sahiptir. C. hadimensis türü yaprağındaki Na
değeri diğer Centaurea türlerine göre yüksektir (Çelik, 2003; Eroğlu, 2010).
C. kilaea’nın yetiştiği topraktaki ortalama Na oranı, % 0.0001’dir. C.
kilaea’nın yetiştiği topraklardaki ve bitkinin çeşitli organlarındaki Na miktarı göz
önüne alındığında bitkinin bu elementi biriktirdiği açıkça görülmektedir. Aynı
elementin bitkinin çeşitli organlarındaki yüzde değerleri incelendiğinde, % 0.004 ile
% 0.015 arasında bulunduğu görülmektedir. Buna göre bu elementinde bitki
bünyesinde taşındığını ve bitkinin her durumda bünyesinde Na biriktirdiğini ortaya
koymaktadır. Ayrıca bitki bünyesindeki bu oranların, bitkilerde normal şartlarda
bulunması gereken Na ortalamanın (% 0.001) üstünde olduğu tespit edilmiştir
(Epstein 1972 – 1999).
Normalde bitkide topraktaki değerlere göre ortalama 0.2 kat Na bulunması
gerekirken C. kilaea’da 40 kat düzeyindedir. Buradan C. kilaea’nın bünyesinde fazla
miktarda Na biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. consanguinea’nın, yetiştiği topraktaki ortalama Na oranı % 0.00028’dir
Aynı elementin bitkinin çeşitli organlarındaki % değerleri incelendiğinde % 0.006 ile
% 0.072 arasında bulunduğu görülmektedir. Bu durum bitkinin her durumda
bünyesinde Na biriktirdiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca bitki bünyesindeki bu
oranların, bitkilerde normal şartlarda bulunması gereken Na ortalamasının (% 0.001)
üstünde olduğu tespit edilmiştir (Epstein 1972 – 1999).
Bu oranlara göre bitkide ortalama 0.2 kat Na bulunması gerekirken C.
consanguinea’da 21 kat düzeyindedir. Buradan C. consanguinea’nın bünyesinde
fazla miktarda Na biriktirdiği anlaşılmaktadır.
Çatalca Karaburun sahillerinde ve Şile’nin Sofular köyünde yayılış gösteren,
C. kilaea’da, topraktaki minimum Na oranı % 0.0001, bitkinin yapraklarındaki
minimum Na oranı ise, % 0.0044’tür. Bu durumda, bitkideki Na oranı, topraktakinin
yaklaşık 44 katı kadardır.
149
C. kilaea’da, topraktaki maksimum Na oranı % 0.0002, bitkinin
yapraklarındaki maksimum Na oranı ise, % 0.0064’tür. Bu durumda, bitkideki Na
oranı, topraktakinin yaklaşık 32 katı kadardır.
C. kilaea’da, topraktaki ortalama Na oranı % 0.00016 bitkideki ortalama Na
oranı ise, % 0.0065’dir. Bu durumda, bitkideki Na oranı, topraktakinin 41 katı
kadardır. Bu sonuçlar C. kilaea’nın C. consanguinea’ya göre daha az tuzlu toprakları
tercih ettiğini göstermektedir.
Amasya’da ve Samsun’da yayılış gösteren, C. consanguinea’da, topraktaki
minimum Na oranı % 0.0002, bitkinin yapraklarındaki minimum Na oranı ise, %
0.0087’dir. Bu durumda, bitkideki Na oranı, topraktakinin yaklaşık 44 katı kadardır.
C. consanguinea’da, topraktaki maksimum Na oranı % 0.0003, bitkinin
yapraklarındaki maksimum Na oranı ise % 0.072’dir. Bu durumda, bitkideki Na
oranı, topraktakinin yaklaşık 240 katı kadardır. Bu durum bize C. consanguinea’nın
bünyesinde Na’yı depoladığını gösterir.
C. consanguinea’da, topraktaki ortalama Na oranı % 0.00028 bitkideki
ortalama Na oranı ise, % 0.024’tür. Bu durumda, bitkideki Na oranı, topraktakinin
yaklaşık 85 katı kadardır. Bu durum bitkinin topraktan Na elementini çok fazla
aldığını ve çok yüksek miktarda biriktirdiğini göstermektedir.
C. hermannii’de topraktaki ortalama Na oranı % 0.002 bitkinin
yapraklarındaki ortalama Na oranı ise, % 0.029’dur. Bu durumda, bitkideki Na oranı,
topraktakinin yaklaşık 14.5 katı kadardır (Eroğlu, 2010).
Bundan da, C. kilaea ve C. consanguinea’nın Centaurea hermannii’ye göre
topraktan daha fazla Na aldığı ve daha yüksek miktarda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. mucronifera’da topraktaki Na miktarının minimum oranı % 0.0007,
yapraktaki minimum oranı ise, % 0.01’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki Na
oranı, topraktakinin yaklaşık 14 katı kadardır
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum Na oranı, % 0.0023 yapraktaki
maksimum Na oranı ise % 0.04 olarak bulunmuştur Yani yapraktaki Na oranı,
topraktaki Na oranının, yaklaşık 17 katı kadardır (Çelik, 2010).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. mucronifera’ya göre topraktan
daha fazla Na aldığı ve biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. pyrrohoblephara’da topraktaki Na miktarının minimum oranı % 0.0008,
yapraktaki minimum oranı ise, % 0.01’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki Na
oranı, topraktakinin yaklaşık 12.5 katı kadardır.
150
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum Na oranı, % 0.0017, yapraktaki
maksimum Na oranı ise, % 0.03 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki Na oranı,
topraktaki Na oranının, yaklaşık 17 katı kadardır (Çelik, 2010).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. pyrrohoblephara’ya göre
topraktan daha fazla Na aldığı ve biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. gracillima’da topraktaki Na miktarının minimum oranı % 0.001, yapraktaki
minimum oranı ise, % 0.015’tir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki Na oranı,
topraktakinin yaklaşık 15 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum Na oranı, % 0.0017, yapraktaki
maksimum Na oranı ise, % 0.035 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki Na oranı,
topraktaki Na oranının, yaklaşık 21 katı kadardır (Çelik, 2010).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. gracillima’ya göre topraktan
daha fazla Na aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. taochia’da topraktaki Na miktarının minimum oranı % 0.001 yapraktaki
minimum oranı ise, % 0.0055’tir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki Na oranı,
topraktakinin yaklaşık 6 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum Na oranı, % 0.00162, yapraktaki
maksimum Na oranı ise, % 0.08 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki Na oranı,
topraktaki Na oranının, yaklaşık 50 katı kadardır (Çelik, 2010).
Bundan da, C. kilaea ve C. consanguinea’nın minimum oranlar göz önünde
bulundurulduğunda C. taochia’ya göre topraktan daha fazla Na aldığı ve daha fazla
oranda biriktirdiği maksimum oranlara göre ise daha az oranda Na biriktirdiği
anlaşılmaktadır.
C. bornmuelleri’de topraktaki Na miktarının minimum oranı % 0.0011,
yapraktaki minimum oranı ise, % 0.014’tür. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki
Na oranı, topraktakinin yaklaşık 13 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum Na oranı, % 0.01 yapraktaki
maksimum Na oranı ise, % 0.03 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki Na oranı,
topraktaki Na oranının, 3 katıdır (Çelik, 2010).
Bundan da, C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. bornmuelleri’ye göre
topraktan daha fazla Na aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. brevifimbriata’da topraktaki Na miktarının minimum oranı % 0.001,
yapraktaki minimum oranı ise, % 0.014’tür. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki
Na oranı, topraktakinin yaklaşık 14 katı kadardır.
151
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum Na oranı, % 0.0154, yapraktaki
maksimum Na oranı ise, % 0.024 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki Na oranı,
topraktaki Na oranının, yaklaşık 2 katı kadardır (Çelik, 2010).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. brevifimbriata’ya göre
topraktan daha fazla Na aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. huber-morathii’de topraktaki Na miktarının minimum oranı % 0.001,
yapraktaki minimum oranı ise % 0.007’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki Na
oranı, topraktakinin yaklaşık 7 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum Na oranı, % 0.0019, yapraktaki
maksimum Na oranı ise % 0.01 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki Na oranı,
topraktaki Na oranının, yaklaşık 5 katı kadardır (Çelik, 2010).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. huber-morathii’ye göre
topraktan daha fazla Na aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. schiskinii’nin topraktaki Na miktarının minimum oranı % 0.001, yapraktaki
minimum oranı ise % 0.012’dir. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki Na oranı,
topraktakinin 12 katıdır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum Na oranı, % 0.0026, yapraktaki
maksimum Na oranı ise % 0.023 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki Na oranı,
topraktaki Na oranının, yaklaşık 9 katı kadardır (Çelik, 2010).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. schiskinii’ye göre topraktan
daha çok Na aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. pergamacea’nın topraktaki Na miktarının minimum oranı % 0.0013,
yapraktaki minimum oranı ise, % 0.014’tür. Bu durumda bu bitkinin yaprağındaki
Na oranı, topraktakinin yaklaşık 11 katı kadardır.
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum Na oranı, % 0.0018, yapraktaki
maksimum Na oranı ise % 0.017 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki Na oranı,
topraktaki Na oranının, yaklaşık 9 katı kadardır (Çelik, 2010).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. pergamacea’ya göre topraktan
daha çok Na aldığı ve daha fazla oranda biriktirdiği anlaşılmaktadır.
C. hadimensis’in topraktaki Na miktarının minimum oranı % 0.0017,
yapraktaki minimum oranı ise % 0.10’dur. Yani yapraktaki Na oranı, topraktaki Na
oranının, yaklaşık 59 katı kadardır.
152
Aynı bitkinin yetiştiği topraktaki maksimum Na oranı, % 0.0032, yapraktaki
maksimum Na oranı ise % 0.12 olarak bulunmuştur. Yani yapraktaki Na oranı,
topraktaki Na oranının, yaklaşık 58 katı kadardır (Çelik, 2010).
Bundan da C. kilaea ve C. consanguinea’nın C. hadimensis’e göre topraktan
daha az Na aldığı ve biriktirdiği anlaşılmaktadır.
İnceleme yapılan bütün Centaurea türleri bitkilerde toprağa göre bulunması
gereken 0.2 kat Na oranından daha yüksek oranda Na birktirir.
Yukarıdaki karşılaştırmalarda görüldüğü gibi, genel olarak C. consanguinea
diğer bitki türlerine göre daha düşük CaCO3 oranlarında yetişirken C. kilaea’nın
yetiştiği topraklardaki CaCO3 oranı oldukça yüksektir. Bilindiği gibi Kalsiyum
karbonat oldukça düşük çözünürlüğe sahip olan bir tuzdur (0.0212 g/l). Bu
özelliğinden dolayı topraklarda kalsiyum karbonatın (CaCO3) bulunması kültür
bitkilerinin çoğunluğuna zararlı olmamaktadır. Ancak yüksek kalsiyum karbonat
topraklarda diğer bitki besin maddelerinin alımını olumsuz etkilemektedir. (Anonim
11, 2011)
Araştırmalar gösteriyor ki topraktaki aşırı miktardaki CaCO3 birikimi K
alımını engellemektedir (Tisdale ve ark., 1985). Obje bitkilerimizden Centaurea
kilaea’nın yetiştiği topraklardaki CaCO3 miktarı 76.86765 mg/kg (% 0.0076)’dır.
Bitkideki K değerleri ise şöyledir: Kökte 896.145 ppm (% 0.0896) gövdede 865.85
ppm (% 0.0865) yaprakta ise 1254.805 ppm (% 0.1254)’dir. Centaurea
consanguinea’da ise 400.924 mg/kg (% 0.04) oldukça yüksek bir CaCO3 değeridir.
Bitkideki K değerleri ise şöyledir: kökte 818.025 ppm (% 0.0818) gövdede 614.0435
ppm (% 0.0614) yaprakta ise 822.86 ppm (% 0.0822)’dir.
Buradan da fazla miktarda bulunan CaCO3’ ın C. consanguinea’nın K alımını
kısmende olsa azalttığını ortaya çıkarmaktadır.
Bilindiği gibi herhangi bir taksonun topraktan yaptığı mineral alımında
topraktaki diğer farklı elementlerin miktar ve oranları da etkili olmaktadır. Örneğin
ortamda yeterli düzeyde N ve P’nin bulunması durumunda bitkiler daha fazla K
almaktadır (Schwartz ve Kafkafi, 1978).
C. kilaea’nın yetiştiği topraklardaki N ve P miktar ve oranlarına bakıldığında
toprakta P miktarının 10.169 mg/kg (% 0.001) N oranının % 0.06 olduğu
görülmüştür. Bitkideki K değerleri ise şöyledir: kökte 896.145 ppm (% 0.0896),
gövdede 865.85 ppm (% 0.0865), yaprakta ise 1254.805 ppm (% 0.1254)’dir.
153
Nitekim C. consanguinea’nın yetiştiği topraklardaki N ve P miktar ve
oranlarına bakıldığında toprakta P miktarının 9.5 mg/kg (% 0.00095) N oranının %
0.0454 olduğu görülmüştür. Bitkideki K değerleri ise şöyledir: kökte 818.025 ppm
(% 0.0818), gövdede 614.0435 ppm (% 0.0614), yaprakta ise 822.86 ppm (% 0.0822)
dir. Bu sonuçlara göre C. kilaea’nın C. consanguinea’ya göre K elementinden daha
fazla yararlandığı görülmektedir.
ÇİMLENDİRME TARTIŞMALARI
Bitkiler farklı iklim elemanlarının ya da etmenlerinin belli değerleri arasında
yaşamlarını sürdürür. Bu sınırların dışında bitkilerin gelişmesi zordur ya da
olanaksızdır. Her iklim belirli bir bitki topluluğunu karakterize eder ve bunun
sonucunda dünya üzerinde bitkilerin dağılışları gerçekleşir (Özdemir, 1993). Dünya
üzerinde yaklaşık 450 türü bulunan Centaurea, genellikle Akdeniz havzası ve Asyanın
batısında, daha seyrek olarak Avrupa, Tropik Afrika, Kuzey Amerika ve Şili’de yayılış
gösterir (Engler 1964; Burnie ve ark., 2004). Genel olarak Avrupa-Sibirya ve Akdeniz
floristik bölgesinin içinde kalan İstanbul’da, Ocak 2005 itibariyle yaklaşık olarak 2500
çiçekli bitki ve eğrelti türü yetişmektedir. Bu bitkilerin 34’ü Türkiye, 16’sı ise İstanbul
için endemiktir. Bu durum da İstanbul’un endemik tür açısından fakir olduğunu
göstermektedir. Bununla birlikte aralarında Centaurea kilaea’nın da bulunduğu 41 türün
en zengin populasyonları İstanbul’dadır. C. kilaea, küresel ölçekte tehlike altında
bulunan nadir türlerdendir. Bundan dolayı Türkiye, Centaurea hermannii dahil
İstanbul’da yetişen 17 türü 1984’te kabul edilen Bern Sözleşmesi’ne göre korumak
zorundadır. Ayrıca araştırma alanımızın önemli bir bölgesi olan Terkos, içerdiği 20
endemik tür ile Türkiye’nin ve Avrupa’nın en önemli bölgelerinden biridir (Özhatay ve
Byfield 1996, 2003).
Çalışma alanlarında kış aylarında sıcaklığın sıfırın altına düştüğü zamanlar
olmaktadır. Yapılan çimlenme çalışmaları sonucu tohumun uyku halinin
bozulmasında kısa süreli soğuğa maruz kalmasının etkili olduğu görülmüştür. Kış
sıcaklığının sıfırın altına düştüğü İstanbul Çatalca ilçesi, İstanbul Şile ilçesi, Amasya
ve Samsun illerinde bitki yoğunluğu fazladır. Bu da bitkinin bu bölgelerde daha
fazla yayılış göstermesini açıklayan olası önemli bir etmen olarak göze çarpmaktadır.
Bitkinin tohum hali, onun dışarıdan gelecek tehlikelere karşı en dirençli olduğu
durumdur. Tohumların bu dirençli yapısı, çevresel faktörlerden dolayı oluşabilecek
olumsuz koşullara karşı, türün devamını sağlamaktadır. İncelediğimiz bitkilerden
154
Centaurea kilaea’nın kapitilumu büyük olduğundan içerisinden çıkan aken sayısı 1
ile 19 arasında değişmektedir. C. consanguinea’da ise aken sayısı 1 ile 3 arasındadır.
Türün devamlılığını sürdürmesinde tohumun çimlenme zamanı çok önemlidir.
(Vardar ve Öztürk, 1969). Çimlenme tohumun su alması ile başlar ve embriyonik
kökün (radikula) tohum kabuğunu çatlatarak görünmesiyle sona erer. Bu olay
tohumun uyku (dormansi) halinin kaldırılması demektir. Ancak, uyku hali ve süresi
türden türe farklıdır. Uyku halinin kaldırılması, tohum kabuğunun geçirgenliği ya da
engelleyiciler ile belirlenmektedir. Ayrıca pH, tuzluluk, ışık ve sulama rejimi gibi
çevresel etmenler de tohumun çimlenmesinde etkili olmaktadır (Khatri ve ark. 1991;
Akman ve ark., 2001). Tohumun çimlenmesi yanında, saklanması ve depolanan
tohumların çimlenmesi de çok önemlidir. Tohumlar, çimlenme için uygun olmayan
durumlarda gelişme göstermezler. Bu durumdaki tohumlar düşük metabolik
aktivitede uyku halinde bulunur. Tohumlardaki bu uyku hali kimyasal çimlenme
önleyiciler, sert tohum kabuğu, O2 geçirimsiz tohum kabuğu, karanlık ya da ışığa
gereksinim gibi nedenlerden olabilmektedir. Örneğin, çimlenmek için ışığa
gereksinimi olan bitkiler, toprak altında yıllarca kalabilir (Öztürk ve Ay, 1986). Ne
zaman tohum toprak yüzeyine çıkarsa, o zaman çimlenme gerçekleşebilmektedir.
Saklanan tohumların canlı kalabilmesi sıcaklık, nem içeriği, oksijen ve karbondioksit
yoğunluğu gibi önemli etkilere bağlıdır. Bu etkilerin dışında, ayrıca tohumları infekte
eden bakteri, mantar, akar, böcek ve kemirgenlerden dolayı meydana gelen zararlar
da tohumun canlılığı üzerinde etkilidir, Tohumların uzun zaman saklanması
çalışmaları yapan Lewis (1973) Brassicaceae tohumlarının 30-50 yıl toprakta
canlılıklarını sürdürebildiklerini öne sürmüştür. Ancak saklama koşulları tohumlara
göre farklılık göstermektedir. Bazı tohumlarda kuruma tohumu öldüreceği gibi,
bazılarınında ise canlı kalması için gereklidir (Roberts, 1972). C. kilaea’da 1. ve 2.
ekimde % 26 oranında çimlenme olurken 3. 4. ekimlerde % 62 oranına
yükeselmiştir. 24. hafta sonundaki çimlenme oranı ise % 34 oranına inmiştir. 28.
hafta sonunda buzdolabında bekletilen tohumlarda çimlenme oranı % 62’ye
yükselmiştir. C.consanguinea’da ise tohumların saklanması sonucu zamana bağlı
olarak çimlenme veriminin düştüğü görülmektedir. Tohumlar ilk ekiminde
% 78’lere varan bir çimlenme göstermelerine rağmen 24. haftadan sonra tohumlarda
% 38 oranında çimlenme olmaktadır. 28. haftanın sonunda buzdolabında bekletilen
C. consanguinea tohumlarında ise çimlenme oranı % 52’ye yükselmiştir. Endemik
bitkiler grubunda olan C. consanguinea ve C. kilaea üretiminde bir tohum
155
bankasının oluşturulması çok önemlidir. Bunun için ise depolama koşulları çimlenme
veriminin en yüksek olacağı şekliyle planlanmalıdır.
Canlı hücrelerde gerçekleşen fizyolojik olaylarda su çok önemli bir etmendir,
Bitki tohumlarında biyokimyasal ve fizyolojik olayların başlaması için tohumda
mevcut olan su içeriğinin yanı sıra ek olarak ortamdan da su emmek durumundadır.
Tohumların su alımı öncelikle emme ve kılcallık gibi fiziksel olaylardır. Bu olaylar
tohumun su potansiyeli ile su içeriğine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Ayrıca
tohumların biçimsel ve yapısal durumları, dış kısımlarını oluşturan müsilaj gibi
katmanların bulunup bulunmadığı gibi durumlar da su alınımını doğrudan etkileyen
etmenlerdir (Harper ve Benton, 1966; Mayer ve Poljakoff-Mayber, 1975; Webster ve
Leopond, 1977; Öztürk ve Mert, 1983; Özdemir ve ark., 1994). Çimlenmede su
büyük ölçüde uzamayı sağlayan bir güçtür. Çimlenme sırasında hücrelerin su emme,
şişme, genişleme ve bölünme olayları türden türe farklılık gösteren hidratasyon
düzeyi ile kontrol edilmektedir (Hegarty, 1978; Uygunlar ve ark.,1985). Bitki
tohumlarında su alımına toplam su içeriğinin etkisinin yanı sıra, sıcaklığında etkili
olduğunu birçok araştırma göstermiştir. Bu emilim sıcaklığa bağlı olarak membran
sisteminin düzenlenmesi sonucu, osmotik kurallar çerçevesinde gerçekleştiği tespiti
Taylorson ve Hendricks (1977) tarafından yapılmıştır. Ayrıca Vardar ve Öztürk
(1971)’in Myrtus communis var. leucocarpa ve M. communis var. melanocarpa,
ayrıca Özdemir ve ark. (1994)’ın Brassica nigra (L.) Koch, ve B. jancea (L.) Czern.
üzerinde yaptıkları çalışmalarda su alımlarının farklı sıcaklıklarda zamana bağlı
olarak değiştiği görülmüştür. M. communis var. leucocarpa ve M. communis var.
melanocarpa için su alımının en yüksek olduğu sıcaklık 30 °C iken, bu değer
Brassica nigra (L.) Koch. için 25 °C, B. juncea (L.) Czern için ise 15 °C olmuştur
(Özdemir ve ark. 1994; Vardar ve Öztürk, 1971). C. kilaea tohumlarında ise en
yüksek su alımı 22 °C’de 48 saat sonunda ölçülmüştür. 22 °C 0.008 g su alan
tohumlar - 18 °C ve + 5 °C’de ise 2 saat sonunda 0.001 g ile en az su almışlardır. C.
consanguinea tohumlarında ise en yüksek su alımı 22 °C ve 35 °C de 48 saat
sonunda ölçülmüştür. 22 °C ve 35 °C’de 0.009 g su alan tohumlar - 18 °C’de ise 2
saat sonunda 0.001 g ile en az su almışlardır.
Doğal koşullarda, deniz kıyılarına yakın yerler, delta ve koylar yüksek
konsantrasyondaki tuz ile karşı karşıya gelmektedir. Kara içerisindeki doğal tuzluluk
ise jeolojik kaynaklı olmaktadır. Bu toprakların tarım alanı olarak kullanılması çok
zordur. Fakat ekolojik olarak en önemli sorun sulama sularından dolayı kaynaklanan
156
tuzluluktur. Fazla miktarda tuz içeriğine sahip sularla sulanan tarım arazilerinde
suyun süzülerek alta geçmesi ya da buharlaşması sonucunda tuz tarım alanlarında
kalmaktadır. İleriki sulamalarla birlikte tuz konsantrasyonu artmakta ve toprakları
verimsizleştirmektedir. Tohum çimlenmesinde tuz ortamın osmotik potansiyelini
düşürmekte ve tohumun su alımını zorlaştırmaktadır (Öztürk ve ark.,1992, 1993; B
ianco ve Boari, 1997). Nitekim yaptığmız çalışmada da fazla tuz konsantrasyonunda
çimlenme oranı düşmüştür. C. kilaea tohumları 0.1 M tuzlu suda % 5 oranında
çimlenmiştir. 0.2 M 0.3 M, 0.4 M ve 0.5 M tuzlu suda ise çimlenme olmamıştır. C.
consanguinea tohumları 0.1 M tuzlu suda % 10 0.2 M tuzlu suda % 5 oranında
çimlenmiştir. 0.3 M, 0.4 M ve 0.5 M tuzlu suda ise çimlenme olmamıştır.
Bazı bitkilerin tohumları ışıklı ortamda karanlığa göre daha iyi çimlenirler.
Bazılarında ise tam tersi bir durum görülür. Bitkilerdeki ışığa karşı duyarlılık kırmızı
ve kırmızı ötesi (red-far red) ışıkların fitokromlarla olan reaksiyonu ile ilgilidir.
Normal gün ışığında kırmızı ışık (660 nm), kırmızı ötesi ışığa (730 nm) duyarlı
fitokromların (Pfr) üretimine sebep olur. Fitokromun kırmızı ışığa duyarlı hale
dönmesi (Pfr) fazla enerji ister ve bu reaksiyonlar yavaşlar. Gün ışığında Pfr birikir
ve bu olay çimlenmenin başlamasını sağlar. Verilen uzun süreli uzak kırmızı ışık ise
çimlenmeyi durdurabilmektedir (Vardar ve Öztürk, l969; Bannister, 1979). Ayrıca,
ışığa gereksinim duyan bitkiler gömüldükleri zaman çimlenmemekle birlikte, bazı
bitkilerin çimlenmesi için gömülmeye ihtiyacı vardır. Yani ekolojik etkilerden biri
olan ışık ihtiyacı uygun olmayan ortamlarda tohumun çimlenmesini engellemektedir
(Bannister, 1979). Bu da göstermiştir ki bitkiler sürekli ışık altında ışık stresine
maruz kalmakta ve çimlenme oranları düşmektedir. C. kilaea’da normal gün ışığında
çimlenme oranı % 50’dir C. consanguinea’da ise % 65 seviyesindedir. Sürekli gün
ışığında C. kilaea’da çimlenme oranı % 25 C. consanguinea’da ise % 30’dur.
Yapılmış olan bu araştırma sonunda Türkiye’nin iki endemik türü C. kilaea ve
C. consanguinea’nın autekolojik özellikleri ve hassasiyetleri ile ilgili yeni ve önemli
bulgular elde edilmiş ve bu bulgular ilgili literatürlerin ışığında tartışılmıştır.
157
BÖLÜM V
V. SON DEĞERLENDİRMELER VE ÖNERİLER
Ülkemizde yetişen iki endemik Centaurea türü olan Centaurea kilaea ve C.
consanguinea’nın yetişme ortamında maruz bulunduğu çevresel faktörlerin
araştırıldığı ve irdelendiği bu tezde söz konusu türlerin etkilendiği bioklimatik şartlar
ve edafik şartlar analiz edilmiş edafik faktörlerden toprak elementleriyle olan
ilişkileri elementlerin alınabilirlik derecesi bitki bünyesindeki biriktirme oranları
belirtilmiş ve bu özellikler bakımından ülkemizde dağılım gösteren diğer bazı
Centaurea türleri ve bazı farklı taksonlarla kıyaslaması yapılmıştır. Ayrıca söz
konusu bitkilerin tohumlarının çimlenme şartları deneysel olarak araştırılmış ve
irdelenmiştir.
Bu çalışmayla söz konusu iki obje bitkinin ekolojik özelliklerinin ortaya
konulmasına katkıda bulunduğumuz düşüncesindeyiz.
Bilindiği gibi endemik türler her habitatta yetişmeyen ve kozmopolit türlere
göre daha nazik ve hassas olan diğer bir ifadeyle gelecek nesilleri risk altında
bulunabilen bitkilerdir. Netice olarak yerel yönetimler koordinatörlüğünde C. kilaea
ile C. consanguinea’nın hatta tüm endemik ve tehdit altındaki türlerin bölgedeki
vatandaşlara tanıtılarak populasyonlarının korunması en azından zarar verilmemesi
gerektiğinin anlatılması kanaatindeyiz. Aksi takdirde bu bitkiler yakın bir gelecekte
yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceklerdir.
Centaurea kilaea ve C. consanguinea endemik ve dolayısıyla yayılış alanı
sınırlı olduğu için, bugün olmasa bile gelecekte nesillerinin devamının tehlikeye
girme ihtimali vardır. Bu yüzden bu iki bitkinin tohumlarının toplanarak tohum
bankasında muhafaza edilmesi, söz konusu bitkilerin yayılış alanlarını tahrip etmesi
muhtemel yapılaşmaların önlenmesi için yerel yönetimlerce tedbir alınması, nihayet
siyasi otorite tarafından da endemik, nadir ve tehdit altında bulunan bitkilerin
korunması, zarar verenlere ağır cezai müeyyideler uygulanması hakkında
düzenlemeler yapılması gerektiği kanaatindeyiz.
158
Bunun dışında ülkemizde dağılım gösteren tüm endemik, nadir, ve tehdit
altındaki bitkilerinde autekolojik özelliklerinin araştırılarak ortaya konması yönünde
bu tip autekolojik çalışmaların arttırılması inancındayız.
159
KAYNAKLAR
[1] Akman,Y.:“İklim ve Biyoiklim”, PalmeYayın Dağıtım, Ankara, Türkiye, (1990).
[2] Akman, Y.: Küçükhödük, M.; Düzenli, S. ve Tuğ, G.N.: “Bitki Fizyolojisi”,
ISBN: 975-97436-0-4, Ankara, (2001).
[3] Akman, Y.: Düzenli, A. ve Güney, K.: “Biyocoğrafya”, Palme Yayıncılık,
Ankara, (2005).
[4] Akşiay, F.; M. Bekbölet ve O. Eroskay: “Terkos Gölü ve Çevresi Fiziksel
Kimyasal ve Ekolojik Dengesinin Araştırılması”, Boğaziçi Üniversitesi Çevre
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul (1990) 88.
[5] Anonim.: coğrafya.gen.tr (20.04.2011)
[6] Anonim 1.: ‘Çatalca 2005’, Çatalca Kaymakamlığı Belediyelere ve Köylere
Hizmet Götürme Birliği, İstanbul, Türkiye, (2005).
[7] Anonim 2.: dmi.gov.tr (18.03.2011)
[8] Anonim 3.: ‘2005 Yılı Çalışma Raporu’, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Çatalca İlçe Müdürlüğü, İstanbul, Türkiye (2005).
[9] Anonim 4.: sile.gov.tr (15.04.2011)
[10] Anonim 5.: sile.bel.tr (15.04.2011)
[11] Anonim 6.: amasya.bel.tr (09.05.2011)
[12] Anonim 7.: amasya.gov.tr (10.05.2011)
[13] Anonim 8.: havza.gov.tr (13.05.2011)
[14] Anonim 9.: havza.bel.tr (15.05.2011)
[15] Anonim 10.: www.samsun-cevreorman.gov.tr (18.05.2011) Samsun Valiliği İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü Samsun İl Çevre Durum Raporu Samsun (2005)
[16] Anonim 11.: www. khgm.gov.tr (20.05.2011)
[17] Arif, R.: Küpeli, R.; Ergun, F.: “The Biological activity of Centaurea L.
Species”, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 17:4, Ankara, (2004) 149-
164.
[18] Atar, M.: “Centaurea kilaea Boiss. ve Centaurea cuneifolia Sm. üzerinde
morfolojik ve palinolojik araştırmalar”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, Türkiye, (2006).
[19] Aydın, H. ; Baslar, S.; Doğan, Y. ; Mert, H. H.: ‘ A study of soil-plant
interactions of Pistacia lentiscus L. distrubuted in the western Anatolian part of
Turkey’ , Acta Bot. Croat., 62(2), (2003) 73-88.
160
[20] Bahadır, H.: “Studies on the Water Relations and Ecology of Capparis spinosa
L. Growing on Healthy and Degraded Sites in Aydın-Turkey”, Yüksek Lisans
Tezi, Fatih Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, Türkiye, (2002).
[21] Bannister, P.: “Introduction to Physiological Plant Ecology”, Blackwell
Scientific Publications, London, (1979) 273.
[22] Barbour, Michael G., Burk, Jack H., Pitts, Wanna D., , Terrestrial Plant
Ecology The Bengamin/Cummings Publishing Company, Inc. pp. 522-537.
(1987)
[23] Başkaya H.S.: Topraktaki organik azot bileşikleri, belirlenmeleri ve bitkilere
yarayışlılıkları. Doğa TU Kim. D.C. 11, 8-21. Ankara (1987)
[24] Başlar, S., Mert, H.H.: “Studies on the ecology of Chrozophora tinctoria L. and
Rubia tinctorium L. in Western Anatolia”, Tr. J. of Botany, 23 (1999) 33-44.
[25] Başlar, S.; Doğan, Y.; Mert, H.H.: “Studies on the soil-plant interactions of two
Arbutus L. Species in West Anatolia”, Bot. Chron., 15 (2002) 63-74.
[26] Başlar, S.; Doğan,Y.; Mert, H.H.: “Studies on the ecology of Pistasia
terebinthus L. subsp. palaestina (Boiss.) Engler in West Anatolia”, J. Fac. Sci.
Ege Univ., 22 (1999) 1-12.
[27] Başlar, S.; Doğan,Y.; Mert, H.H.: “A study on the soil-plant interactions of
some Cistus L. species distributed in west Anatolia”, Turk J. Bot. 26, (2002)
149-159.
[28] Bianco, V.V.; Boari, F.: “Up-to-date devolopments on wild rocket cultivation”,
Rocket: A Mediterranean Crop fort he World report of the workshop 41-49, 13-
14 Dec., 1996, Legnora (Padova), Italy, International Plant Genetic Resources
Institude, Rome, Italy (1997).
[29] Black, C.A.: “Methods of Soil Analysis”, American Society of Agronomy,
Wisconcin, U.S.A. (1968).
[30] Bremner, M. M.: “Total Nitrogen In. Black, C.A.(ed.), Methods of soil
analysis”, Part 2, American Society of Agriculture Inc. Pub. Madison-
Wisconsin, (1965) 1149-1178.
[31] Boissier, E.: Flora orientalis Soc. Phys.Genev., Soc. Lınn Londın (1879)
[32] Burnie, G. ve ark.: “Botanica”, Könemann, New York, (2004) 207.
[33] Clapham, A.R: “Autecological studies and biological flora of the British Isles”,
Journal of Ecology, 44 (1956) 1-11.
161
[34] Çelik, S.: “Centaurea L. cinsi Psephelloidea Boiss. (Sosn.) Seksiyonuna Ait
Türlerin Ekolojik Özellikleri”, Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir, Türkiye, (1998-2003).
[35] Çelik, S.; Uysal, I.; Menemen, Y.: “Centaurea species in Turkey (A):
Centaurea odyssei Wagenitz (Asteraceae) in Kazdağı (Mt.Ida) National Park”,
International Journal of Biodiversity Science and Management, 1 (2), (2005 a)
113-120.
[36] Çelik, S.; Uysal, I.; Menemen, Y.; Karabacak, E.: “Morphology, Anatomy,
Ecology, Polen and Achen Structure of Centaurea consanguinea DC. (Sect.
Acrolophus) in Turkey”, International Journal of Botany, 1(1), (2005 b) 85-89.
[37] Çetik, R.: “Vejetasyon Bilimi”, Ülkemiz Matbaası Yayınları, İzmir (1973).
[38] Davis, P.H.: “Flora of Turkey and the East Aegean Islands”, Vol.5, Edinburgh
University Press, Edinburgh, (1975) 465-490.
[39] Davis, P.H.: “Flora of Turkey and tha East Aegean Islands”, Vol. 1-9 Edinburg
Univ. Pres, Edinburg, (1965-1988).
[40] Demiriz, H.: “Ökologische Beobacthungen über das gemeinsame Auftreten von
Laurus nobilis L. und Myrtus communis L. an Anatoliens Nord-und Südküste”,
Rev. Fac. Scie. Uni. Ist. Serie B (1956).
[41] Doğan,Y.; Mert, H.H.: “An autecological study on the Vitex agnus-castus L.
(Verbenaceae) distrubuted in West Anatolia”, Turk J. Bot., 22, (1998) 327-334.
[42] Doğan, Y.: “A study on the autecology of Reseda lutea L (Resedaceae)
distributed in Western Anatolia”, Turk. J. Bot., 25 (2001) 137-148.
[43] Doğan, Y.; Aydın, H.; Başlar, S.; Mert, H.H.: “A study of soil-plant interactions
of Pistacia lentiscus L. distrubuted in the western Anatolian part of Turkey”,
Acta Bot. Croat., 62 (2), (2003) 73-88.
[44] Dönmez, Y.: “Bitki Coğrafyası”, İst. Ü. Coğr. Enst. Y. No: 3213, İstanbul
(1985).
[45] Dönmez, Y.: “Kocaeli Yarımadasının Bitki Coğrafyası”, İ.Ü. Yayınları No:
2620 (1979)
[46] Duncan, D.P: “Autecological studies of important forest trees”, Ecol., 32 (1952)
285-286.
[47] Duran, A., Duman, H.: “Two New Species of Centaurea (Asteraceae) From
Turkey”, Ann. Bot. Fennici, (2002) 43-48.
162
[48] Ertek, A. ve ark.: “Şile (Doğal Tarihi ve Kültürel Yapısı, Sosyo-Ekonomik
Analizi ve Gelişme Stratejileri)”, Şile Belediyesi, Şile, (1998).
[49] Ekim, T.; Koyuncu, M.; Vural, M.; Duman, H.; Aytaç, Z. ve Adıgüzel, N.:
“Turkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı”, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yayınları, Ankara, (2000).
[50] Ergene, A.: “Toprak Biliminin Esasları”, Atatürk Üniversitesi Yayınları: 42,
Ziraat Fakültesi-Ders Kitapları Serisi: 9, Erzurum (1966).
[51] Eroğlu, K.: “Bir İstanbul endemiği Centaurea hermannii F. Hermann
(Asteraceae)’ın autekolojik özellikleri”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, Türkiye, (2010).
[52] Engin, A., Kandemir, N., Şenel, G. ve Özkan, M.: “An autecological study on
Iris pseudacorus L. (Iridaceae)” Tr. J. of Botany, 22 (1998) 335-340.
[53] Engler, A.: “Syllabus Der Pflanzenfamilien”, vol. 2, Gebrüder Borntraeger, Berlin,
(1964) 494.
[54] Epstein, E. Silicon. Annu. Rev. Plant Physiol. Plant Mol. Biol. 50: 641 - 664
(1999)
[55] Filiz, E.: “Kocaeli ve Civarında Dağılım Gösteren Ailanthus altissima (Miller)
Swingle (Simaroubaceae) Üzerinde Autekolojik Çalışmalar”, Yüksek Lisans
Tezi, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, Türkiye, (2004).
[56] Foth, H.d. and B.G. Ellis.: “Soil Fertility”, John Wiley and Sons, New York,
(1988) 1-212
[57] Gee, G. W. Bauder, J.W.: “Particle-Size Analysis. Methods of soil Analysis.
Part 1. Physical and Mineralogical Methods”, 2nd Edition, Agronomy No: 9,
383-411, Madison, Wisconsin USA. (1986) 1188.
[58] Gürbüz, İ.: “Centaurea solstitialis L. ssp. solstitialis Bitkisinin Antiserojenik
Aktivitesi Üzerinde Çalışmalar”, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Ankara, (2002) 5-48.
[59] Harper, J.L., Benton, R.A.: “The behaviour of seeds in soil, II. The germination
of seeds on the surface of a water supplying substrate”, J. Ecol., 54 (1966)
151–166.
[60] Hegarty, T.W.: “Physiology of seed hydration and dehidration and the relation
between water stress and the control of germination, a rewiew”, Plant Cell
Environ., 1 (1978) 101-119.
163
[61] Heywood, V.H.: “Flowering Plants of the World”, Oxford University Press,
London, (1978) 262-268
[62] Jones, S.B.; Luchsinger, E.E.: “Plant Systematics”, McGraw-Hill Company, New
York, (1987) 415-418.
[63] Kandemir, N. ve Engin, A.: “An autecological study on Iris histrioides Foster
(Iridaceae) distributed in the Central Black Sea Region” Tr. J. of Botany, 24
(2000) 347-354.
[64] Karagöz, A.; Cevahir, G.; Özcan T.; Sadıkoğlu, N.; Yentür, S.; Kuru, A.: “Bazı
yüksek bitkilerden hazırlanan sulu ekstrelerin antiviral aktivite
potansiyellerinin değerlendirilmesi”, 14.Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı,
Eskişehir, 29-31 Mayıs (2002).
[65] Karahaliloğlu, H.: “Çatalca Civarında Yemlik Olarak Kullanılan Bitkiler”,
Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul,
Türkiye, (2006).
[66] Karanlık, S., F. Özkutlu, L. Öztürk, G. Bozbay, İ. Ozus, ve İ. Çakmak. Farklı
ekmeklik ve makarnalık buğday çeşitlerinin NaCl tuzuna duyarlılığının
araştırılması. Hububat sempozyumu, H. Ekiz, ed. 8-11 Haziran 1999 Konya
(1999) 365-374
[67] Kaya, Y.: “Pasinler Ovası ile Çevresindeki Buğday Tarlalarında Bulunan
Yabancı Otların Fitososyolojik Yönden Araştırılması”, Doğa Tr. J. of Bot., 15
(3), (1991) 33-312.
[68] Khatri, R., Sethi, V., Kaushik, A.: “Inter–population variation of Kochia indica
during germination under different stresses”, Ann. Bot., 67, (1991) 413-415.
[69] Kutbay, A.G., Kılınç, M.: “Leucojum aestivum L. (Amaryllidaceae) üzerinde
otekolojik bir çalışma”, Tr. J. of Botany, 17 (1994) 1-4.
[70] Kutbay, H. G.: “Sclerophylly in Fraxinus angustifolia Vahl. subsp. oxycarpa
(Bieb. ex Willd.) Farnco & Rocha Afonso and Laurus nobilis L. and edaphic
relations of these species”, Tr. J. of Botany, 24 (2000) 113-119.
[71] Lewis, J.: “Longevity of crop and weed seeds, survival after 20 years in soil”,
Weed Research, 13: 179-181. Roberts, E. H., 1972 Viability of seeds. Chapman
& Hall.London (1973)
[72] Lott, L.; Nery, J.P.; Medcaff, J.C.: “Leaf analysis technique in coffee research,
IBEC, Res. Inst., 9 (1956) 21-24.
164
[73] Mayer, A.M.; Poljakoff-Mayber, A.: “The Germination of Seeds” 2nd edn.,
Pergamon, New York, London (1975).
[74] Mengel, K. and R. Pflüger: “The release of potassium and sodium from young
excised roots of Zea mays under various efflux conditions”, Plants Physiol., 49
(1972) 19.
[75] Mert, H.H.; Doğan,Y.; Başlar, S.: “Studies on the ecology Spartium junceum L.
in West Anatolia”, Proc. 4th Plant Life of Southwest Asia Symposium, İzmir,
(1996) 713-724.
[76] Morgan, M.A.; R.J. Volk and W.A. Jackson: “Simultaneous influx and efflux
of nitrate during uptake by perennial ryegrass”, Plant Physiol., 51, (1973) 267-
272.
[77] Oflas, S.: “Styrax officinalis L.’nin Batı Anadolu’da dağılımı ile fitososyolojik,
morfolojik, anatomik özellikleri ve ekonomik olanakları ile ilgili bir inceleme”,
Doktora Tezi, Ege Üniv. Fen Fak. Genel Botanik Kürsüsü, İzmir, (1972).
[78] Olmstead, C. E.: “Growth and Development of Range Grasses. I. Early
development of Bouteloua Curtipendula in Relation to Water Supply”, Bot. Gaz.,
102, (1941) 499-519.
[79] Özdemir, F., “Batı Anadolu’da yayılış gösteren Capparis L. Türlerinin ekolojisi
üzerine araştırma”, Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
İzmir, (1993).
[80] Özdemir, F. ve Öztürk, M.: “Batı Anadolu’da yayılış gösteren Capparis L.
türlerinin bireysel ekolojisi üzerine bir araştırma”, Tr. J. of Botany, 20 (1996)
117-125.
[81] Özdemir, F., Pirdal, M., Öztürk, M.: “Marrubium rotundifolium Boiss.'in
morfolojisi, anatomisi ve ekolojisi üzerinde araştırmalar”, Anadolu Üniv., Fen-
Edb. Fak. Derg., 3/1, (1991a) 19-26.
[82] Özdemir, F., Pirdal, M., Öztürk, M.: “Astragalus tmoleus var. tmoleus Boiss.'in
morfolojisi, anatomisi ve ekolojisi üzerinde araştırmalar”, Anadolu Üniv. Fen-
Ed. Fak. Derg., (1991b) 27-35.
[83] Özdemir, F.; Öztürk, M.; Güvensen, A.: “Brassica nigra (L.) Koch. ve Brassica
juncea (L.) Czern. tohumlarının su alınımı üzerinde bir araştırma”, XII. Ulusal
Biyoloji Kongresi, 6-8 Temmuz 1994, Edirne (1994).
[84] Özhatay, N.; Byfield, A.: “Türkiye’nin Kuzey Kumullarının Korunmasına
Yönelik rapor” Doğal Hayatı Koruma Derneği Yay., İstanbul, (1996) 3-14.
165
[85] Özhatay, N.; Byfield, A.; Atay, S.: “Türkiye’nin Önemli Bitki Alanları”, Doğal
Hayatı Koruma Derneği Yay., İstanbul, (2003) 17-19.
[86] Özhatay, N.; Byfield, A.: “İstanbul Florası’nın Önemi ve Tehdit Altındaki
Türler”, Kasnak Meşesi ve Türkiye Florası Sempozyomu, 21-23 Eylül 1998,
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi (1998).
[87] Özhatay, N,; Byfield, B.; Atay, S.: “Türkiye’nin Kuzey Kıyı Kumullarında
nadir ve tehlike altındaki bitki türleri”, XIII. Ulusal Biyoloji Kongresi, İstanbul,
17-20 Eylül, (1997) 307-316.
[88] Özkan, K.; Çelik, S.: “Determination of Indicator Species and Comparison of
Soil Properties of Centaurea mucronifera DC. and Centaurea pyrrohoblephara
Boiss.”, Europaen Ecological Congress, Izmir , Turkey (2005).
[89] Öztürk, M.; Ay, G.: “Uzun Ömürlü Tohumlar”, Tabiat ve İnsan, 4, (1986) 31-
33.
[90] Öztürk, M., Görk, G: “Mentha pulegium L.’nin ekolojisi hakkında bir inceleme”,
E.Ü.Fen Fak. Dergisi, Seri B, Cilt III, Sayı 1-2-3-4 (1979).
[91] Öztürk, M., Seçmen, Ö., Güvensen, A.: “Orman tali ürünü olarak keçiboynuzu ve
Türkiye için önemi”, Orman Mühendisliği, 32, (1995) 5-8.
[92] Öztürk, M.; Seçmen, Ö.: “Bitki Ekolojisi”, Ege Üniv. Fen Fak.Yayınları, No. 141
(1992).
[93] Öztürk, M.: “Studies on the eco-physiology of Myrtus communuis growing in
İzmir and its surroundings”, Ph. D. Thesis, Ege Üniv., Fen Fak., Sistematik
Botanik Kürsüsü, İzmir (1970).
[94] Öztürk, M.: “Batı Anadolu’da yayılış gösteren Inula graveolens’in autekolojisi
hakkında araştırma”, Doçentlik Tezi, Ege Üniv., Fen Fak., Sistematik Botanik
Kürsüsü, İzmir, (1975).
[95] Öztürk, M.A., Ataç, E.: “Bazı Pistacia türlerinin anotomisi ve ekolojisi
üzerinde bir çalışma”, Atatürk Üniv. Fen Fak. Dergisi, Özel, (1982) 493-508.
[96] Öztürk, M.; Pirdal, M.; Özdemir, F.: “Bitki Ekolojisi Uygulamaları”, Ege
Üniversitesi Basımevi, Bornova, İzmir (1997).
[97] Öztürk, M., Mert, H.H.: “Water relations and germination of seeds of Inula
graveolens (L.) Desf.”, Biotronics, 12 (1983) 11-17.
[98] Öztürk, M., Gemici, M., Yılmazer, C., Ozdemir, F.: “Alleviation of salinity
stres by GA3, KIN and IAA on seed germination of Brassica campestris L.”,
Turkish Journal of Botany, 17, (1992) 47-52.
166
[99] Öztürk, M., Gemici, M., Güven, A.: “Effects of salt and growth regulators on
the stomato of Vigna unguiculato (L.) Walp”, Ege Univ., Sci. Fac. Jour, 15
(1993) 33-41.
[100] Pehlivan, S.: “Pollen Morphology of Some Turkish Endemic Centaurea L.”,
Grana, 34, (1995) 29-38.
[101] Pelton, J.: “Studies on the life history of Symphoricarpos occidentalis in
Minnesota”, Ecol. Monogr., 23, (1953) 17-19.
[102] Pirdal, M.: “Ege bölgesinde yayılış gösteren Inula viscosa (L.) Aiton türünün
ekofizyolojisi üzerinde bir araştırma”, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniv., Fen
Bil. Enstitüsü, İzmir (1980).
[103] Pirdal, M.: “Batı Anadolu’da yayılış gösteren Asphodelus aestivus Brot.,
“çiriş otu”nun morfolojisi, anatomisi ve ekolojisi ile ilgili gözlemler”,
Doktora Tezi, Ege Üniv., Fen Bilimleri Enstitüsü, İzmir, (1986).
[104] Rao, K.P. and D.W. Rains: “Nitrate absorbtion by barley”, Plant Physiol., 57
(1976) 55-58.
[105] Regel, C.: “Türkiye’nin flora ve vejetasyonuna genel bir bakış”, E.Ü. Fen
Fak. Monografileri Serisi No: 1, İzmir, (1963).
[106] Roberts, E.H.: “Viability of seeds”, Chapman & Hall., London, (1972).
[107] Roux, L.: “Condansed phosphates in mineral nutrition application of a highly
condensed potassium polyphosphate to barley grown in solution culture”,
Ann. Physiol., 10, (1968) 83-98.
[108] Saalbach, E. and H. Aigner: “Über die Wirkung einer Natriumdüngung auf
Natriumgehalt, Ertrag und Trockensulstanzgehalt einiger Gras-und Kleearten
Landwirtsch”, Forsch. 23, (1970) 264-274.
[109] Sakçalı S.: Batı Anadolu ve Marmara Bölgesinde Yol Kenarlarında Yayılış
Gösteren Diplotaxis tenuifolia (L.) DC’nin otekolojisinin incelenmesi
Doktora tezi, Marmara Üniv., Fen Bil. Enstitüsü, İstanbul, (2004)
[110] Salisbury, E.J.: “A proposed biological flora of Britain”, Jour. Ecol., 28,
(1928) 358-360.
[111] Salisbury, E.J.: “The reproductive capacity of plants”, Bell and Sons Ltd.,
London, (1942).
[112] Schubert, S. and A. Lauchli: “Sodium exclusion mechanisms at the root
surface of two maize cultjvars”, Plant and Soil, 123, (1990) 205-209.
167
[113] Schwartz, S. and U. Kafkafi.: Mg, Ca and K status of corn silage and wheat
at periodic stages of growth in the field. Agron. Jour. 70:227-230 (1978)
[114] Seçmen, Ö.: “Türkiye’de Ceratonia siliqua L.’nin dağılışı, ekolojisi ve
taksonomik özellikleri ile ilgili bir inceleme”, Doktora Tezi, Ege Üniv., Fen
Fak., Genel Botanik Kürsüsü, İzmir, (1972).
[115] Sıralı, R., Deveci, M.: “Bal arısı (Apis mellifera) için önemli olan bitkilerin
Trakya bölgesinde incelenmesi”, Uludağ Arıcılık Dergisi, 2:1, (2002) 17-26.
[116] Sukopp ve Wittig.: “Urban Ecology;’ An Internatıonal Perspectie on the
Interaction’ (1998) 87-88.
[117] Tansley, A.G: “Symposium on the reciprocal relationship of ecology and
taxonomy. I. Introduction”, Jour. Eco., 27, (1949) 401-402.
[118] Taylorson, R.B. and Hendricks, S.B.: “Dormancy in seeds”, Ann.Rev.Plant
Physiol., 28, (1977) 331-354.
[119] Tekeli,Y.: “Konya Bölgesinde Bazı Centaurea Türlerinin Bazı Kimyasal ve
Biyolojik Özelliklerinin Belirlenmesi”, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, Kimya Anabilim Dalı, Konya, Türkiye, (2008).
[120] Tisdale, S.L., W.L. Nelson and J.D. Beaton: “Soil Fertility and fertilizers”. 4
th Ed., Macmillan Publishing Company, New York, (1985) 1-754.
[121] Thorntwaite, C.W.: “Approach toward a natural classifictaion of climate”,
Geogr. Rev., (1948).
[122] Tutin, T.G. ve ark.: “Flora Europaea”, Vol. 4, Cambridge University Press Cambridge, (1976) 254-301.
[123] Türkoğlu, I. ve ark.: “A New Species of Centaurea (Asteraceae: Sect.
Psephelloideae)From Turkey”, Botanical Journal of Linnean Society, (2003) 207-
212.
[124] Tüzüner, A.(Ed.).: “Toprak ve Su Analiz El Kitabı”, Tarım, Orman ve Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara, (1990).
[125] Uygunlar, S., Yazgan, M., Öztürk, M., “Tohum çimlenmesinde su alınımının
rolü”, Doğa, Türk Botanik Dergisi, 9/3 (1985) 620-630.
[126] Uysal, İ., Öztürk, M., Pirdal, M.: Sideritis trojana Born. endemik türünün
morfolojisi, anatomisi ve ekolojisi”, Doğa-Tr.J. Botany, 15, (1991a) 371-379.
[127] Uysal, İ., Öztürk, M., Pirdal, M.: “Digitalis trojana Ivan. endemik türünün
morfolojisi, anatomisi ve ekolojisi”, Anadolu Üniv. Fen-Edb. Fak. Derg.,
(1991b) 53-61.
168
[128] Uysal, İ., Öztürk, M., Pirdal, M.: “Morphology, anatomy and ecology of
endemic species Dianthus ingoldbyi Turril.” Ege Univ., Sci. Fac. Jour., 14,
(1992) 30-38.
[129] Uysal, İ.; Öztürk, M.; Pirdal, M.: “Colchicum burttii Meikle. endemik
taksonunun morfolojisi, anatomisi ve ekolojisi”, XII.Ulusal Biyoloji
Kongresi, Edirne (1994a).
[130] Uysal, İ.; Öztürk, M.; Pirdal, M.: “Campanula lyrata Lam. subsp. lyrata
endemik taksonunun morfolojisi, anatomisi ve ekolojisi üzerinde bir
çalışma”, XII.Ulusal Biyoloji Kongresi, Edirne, (1994b) 247-251.
[131] Uysal, İ.; Öztürk, M.; Pirdal, M.: “Aristolochia hirta L. endemik türünün
morfolojisi, anatomisi ve ekolojisi üzerinde araştırmalar”, XII. Ulusal Biyoloji
Kongresi, Edirne, (1994c) 252-256.
[132] Uysal, İ.; Pirdal, M.; Öztürk, M.: “Alyssum pinifolium (Nyar) Dudley'in
morfolojisi, anatomisi ve ekolojisi”; Hacettepe Fen ve Mühendislik Bil.Derg.,
17 (1996),105-120.
[133] Uysal, I.; Çelik, S.; Menemen, Y.: “Morphology, Anatomy, Ecology, Polen
and Achene Features of Centaurea polyclada DC. (Sect. Acrolophus) in
Turkey”, Journal of Biological Science, 5 (2), (2005 a) 176-180.
[134] Uysal, I.; Çelik, S.; Menemen,Y.: “Centaurea species in Turkey (B):
Comparative studies of two closely related species, C. kurdica Reichardt and
C. sclerolepis Boiss.”, International Journal of Biodiversity Science and
Management, 1(2), (2005 b) 121-128.
[135] Vardar, Y.; Öztürk, M.: “Tohum çimlenme fizyolojisi ve önemi”, Türk
Biyoloji Dergisi, 19 (1969) 82-87.
[136] Vardar, Y.; Öztürk, M.; “Water relations of Myrtus communis seeds”, Ver.der
Schweiz. Natur. Gesell., Switzerland, (1971) 70-75.
[137] Wagenitz, G.; “Centaurea in Davis, P. H.: “Flora of Turkey and the East Aegean
Islands”, Vol.5, Edinburgh University Press, Edinburgh, (1975) 465-467.
[138] Weaver, J. E., Clements, F. E.: “Plant Ecology”. McGraw Hill Book Co., Inc.,
New York. (1938)
[139] Webster, B.D.; Leopond, A.C.: “The ultra-structure of dry and imbebed
cotyledons of soybean”, Am. J. Bot., 64 (1977) 1268-1298.
[140] www.baldantarim3.tripod.com
169
[141] Yücel, E.: “Karaçam (Pinus nigra ssp. Pallasiana)’ ın Ekolojisi Üzerinde Bir
Araştırma”, Doktora Tezi, Anadolu Üniv., Fen Bil. Enstitüsü, Eskişehir
(1993).
[142] Yalçın S,.: “Şile ve civarının (İstanbul) Flora ve Vejetasyonu”, Yüksek Lisans
Tezi, Marmara Üniv., Fen Bil. Enstitüsü, İstanbul, (2006).
[143] Zabunoğlu, S.; Brohi. A.R. and Hatipoğlu, F.: “A Study of the Major and
Trace Elements in Soil Profiles Using Neubar Seedling Methods”, Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yıllığı, 28 (3-4) (1978) 755-779.
ÖZGEÇMİŞ
1977 yılında İstanbul’un Kartal ilçesinde doğdum. 1994 yılında ilk, orta ve lise
eğitimimi bitirdim. 1995 yılında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Bölümü
Biyoloji bölümünü kazandım. 1999 yılında Lisans eğitimini bitirdim. Askerlik
hizmetimi tamamladıktan sonra, 2002 yılında Marmara Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Botanik Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans yapmaya başladım ve 2005
yılında mezun oldum aynı yıl Marmara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Botanik
Anabilim Dalı’nda Doktora programını kazandım. Akademik çalışmalarıma devam
etmekle birlikte Kültür Dershanesi’nde Biyoloji öğretmeni olarak görev yapıyorum.