24
T.C. GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ AŞIRI DUYARLILIK REAKSİYONLARI Hazırlayan Çevik GÜREL Biyoloji Bölümü Lisans Tezi Danışman Yrd. Doç. Dr. Emel TURGUT TOKAT – 2011

Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

T.C.

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ

FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ

AŞIRI DUYARLILIK REAKSİYONLARI

Hazırlayan

Çevik GÜREL

Biyoloji Bölümü

Lisans Tezi

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Emel TURGUT

TOKAT – 2011

Page 2: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

TEŞEKKÜRBu günlere gelmemde şüphesiz en büyük emeğe sahip aileme, ilkokuldan başlayarak bütün

emeği geçen hocalarıma ve özellikle bu çalışmamda emeğini esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Emel

TURGUT hocama sonsuz teşekkürler.

Çevik GÜREL

07/12/2011

Page 3: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

i

İÇİNDEKİLER

Sayfa

İÇİNDEKİLER i

TABLOLAR LİSTESİ ii

ŞEKİLLER LİSTESİ ii

GİRİŞ iii

1. BÖLÜM: İMMÜN SİSTEM 1

1.1. İmmün Sistemin Tanımı 1

1.2. İmmün Sistemde Rol Alan Yapılar 1

1.2.1. Primer Lenfoid Organlar 2

1.2.2. Sekonder Lenfoid Organlar 3

1.2.3. İmmün Sistem Hücreleri 6

1.2.4. İmmünoglobülinler 8

1.3. İmmün Cevabın Tanımı 10

1.4. İmmün Cevap Çeşitleri 11

1.4.1. Hümoral İmmün Cevap 11

1.4.2. Hücresel İmmün Cevap 11

1.4.3. İmmün Cevapsızlık 11

2. BÖLÜM: AŞIRIRI DUYARLILIK REAKSİYONLARI 12

2.1. Aşırı Duyarlılığın Tanımı 12

2.2. Tip-I: Anaflaktik Tip Aşırı Duyarlılık 12

2.2.1. Anaflaksi 12

2.2.2. Atopi 13

2.3. Tip-II: Sitotoksik Tip Aşırı Duyarlılık 14

2.4. Tip-III: İmmün Kompleks ve Komplemanla Oluşan Aşırı Duyarlılık 16

2.5. Tip-IV: Hücresel Tip Aşırı Duyarlılık 18

KAYNAKLAR 21

Page 4: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

ii

TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ

Tablo 1.1: İmmünoglobülinlerin kandaki yüzdeleri.

Tablo 2.1: Anaflaksinin genel nedenleri.

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil1.1.1: İnsanda immün sistemde görev alan organlar.

Şekil 1.2: Timusun şematik gösterimi.

Şekil 1.3: Lenf düğümü.

Şekil 1.4: Dalak, şematik gösterim.

Şekil 1.5: İnsanda primer ve sekonder lenfoid organların genle dağılışı

Şekil 1.6: Kök hücreden kırmızı kan ve lenf hücrelerinin oluşumu

Şekil 1.7: Plazma hücreleri tarafından antikorların üretilmesi.

Şekil 2.1: Hemolitik anemi oluşumu.

Page 5: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

iii

GİRİŞ

Canlı olan her organizma, canlılığın bir gereği olarak, yabancı ve zararlı organizmalara veya

maddelere karşı kendini savubmak için özelleşmiş sistemlere sahiptir. Bazı durumlarda ise bu

savunma sistemi gereğinden fazla ve gereksiz bir tepki oluşturur. Bu tepki canlıya zarar

verebilir hatta canlıyı ölüme götürebilir. Bu çalışmada canlıya zarar veren değişik tiplerdeki

aşırı duyarlılık reaksiyonlarının biyokimyasal ve fizyolojik mekanizmalarını inceleyeceğiz.

Page 6: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

1

1.BÖLÜM: İMMÜN SİSTEM

1.1. İmmün Sistemin Tanımı

En basit canlılar bile yabancı ve zararlı olabilecek maddelere karşı kendini savunabilir.

Genelde antijen olarak tanımlanan yabancı maddelerin, vücuda girmesiyle başlayan ve birbiri

ile ilişkili birçok biyolojik reaksiyonun meydana geldiği, organlar, dokular ve hücrelerden

meydana gelen sisteme immün sistem (bağışıklık sistemi) denir.

1.2. İmmün Sistemde Rol Alan Yapılar

Şekil1.1: İnsanda immün sistemde görev alan organları.

1.2.1. Primer Lenfoid Organlar

1.2.1.1. Kemik İliği

Kemik iliği uzun ve yassı kemiklerin süngerimsi bölgelerinde bulunurlar. Başlıca kırmızı

ve sarı kemik iliği olmak üzere iki tipi vardır. Sarı kemik iliğinin immünolojik olarak bir

önemi olmamakla birlikte yağ hücrelerince zengin olup, yağ deposu olarak görev alır.

Page 7: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

2

Kırmızı kemik iliği ise immünolojik açıdan aktiftir. Lenfositler ve diğer kan hücreleri

kırmızı kemik iliğinde yapılır. Lenfositlerden bazıları kemik iliğinde olgunlaşarak kan dol-

aşımına karışarak ilgili organlara gider ve immün sistemde görev alırlar. Kemik iliği insan-

larda vücut ağırlığının % 6’sını oluşturur.

1.2.1.2. Timus

Göğüs boşluğunun üst kısmında, göğüs kemiğinin arkasında yer alır. Kemik iliğinden göç

eden öncü lenfositlerin değişip olgunlaştığı bir organdır. Özellikle hücresel immün cevapta

görev alır.Timus dıştan bir kapsül ile çevrili iki loblu bir organdır. Kapsülün organın içeri-sine

doğru yaptığı çıkıntılar organı lobüllere ayırır. Anatomik olarak her lobül bir korteks (kabuk)

ve medulladan (iliksi bölge) oluşur. Kortekste hücre yoğunluğu medullaya göre daha

fazladır. Lenfositler korteksten medullaya geçerken farklılaşır ve olgun T-lenfositler-ine

dönüşürler. Farklılaşmada başlıca; Timulin, timosin, timopoietin gibi hormonlar gör-ev alır.

Şekil 1.2: Timusun şematik gösterimi.

1.2.2. Sekonder Lenfoid Organlar

1.2.2.1. Lenf Düğümleri

Vücudun çeşitli yerlerine dağılmış olarak bulunan, başlıca görevi lenf sıvısını süzmek ve

antijenlere karşı immün cevap oluşturmak olan yapılardır. Oval veya fasulye biçiminde ol-up,

tek veya gruplar halinde bulunabilirler.

Page 8: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

3

Lenf en dışta bir kapsül ile çevrilidir, kapsülün altında ise lenf düğümleri üç bölgeden

oluşur. Kapsülün hemen altında korteks, merkezde medulla, medulla ile korteks arasında ise

parakortikal bölge bulunur. Korteksin orta kısmında lenfosit paketlerinden meydana gelen

primer lenf follikülleri bulunur. Follikülerin orta kısmına ise germinal merkez de-nir. Bu

merkezde ise plazma hücreleri ve makrofajlar bulunur. Plazma ve makrofaj hücre-leri ise

sekonder lenf folliküllerini oluşturur. Parakortikal bölgede ise antijen sunan hüc- reler

vardır.

Şekil 1.3: Lenf düğümü.

1.2.2.2. Dalak

Karında sol kısımda diyaframa yakın bir organdır. Lenf düğümlerine benzer şekilde dıştan

bir kapsül ile çevrilidir. Bu kapsülün içe doğru uzantıları vardır. Dalak mikroskobik olarak

kırmızı ve beyaz pulpadan oluşur.

Beyaz pulpa dalak atardamarını çevreleyen lenfoid dokudur. Bu bölge timusa bağlı

bölgedir. Kırmızı pulpada ise seyrek lenfosit, bol miktarda makrofaj vardır. Kanla gelen

antijenler dalakta tutulur ve immün cevap başlar. Oluşan antikorlar kana verilir. Dalağın

başlıca görevleri arasında: fetüste kemik iliği görevi yapmak, portal kan akımını düzenle-

mek, yaşlı ve bozuk eritrositleri ortadan kaldırmak, hümoral ve hücresel immün cevabın

oluşturulması sayılabilir.

Page 9: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

4

Şekil 1.4: Dalak, şematik gösterim.

1.2.2.3. Mukozal Lenfoid Organlar (MALT)

Vücuda antijen veya mikroorganizmaların giriş yerleri olan, sindirim, solunum ve üreme

sistemi mukozalarının altında, kapsülsüz durumda, yaygın halde bulunurlar. Bunlar tek tek

bulunabilecekleri gibi foliküller halinde de bulunabilirler. Mukozal lenfoid organlar savunma

sisteminde görevli olan antikorları üretirler. Dolayısı ile enfeksiyonlara karşı mücadelede ve

yerel bağışıklıkta çok önemli fonksiyonları vardır.

Mukozal lenfoid organlara örnek olarak; bademcikler, apendiks, bağırsaktaki payer plakları

verilebilir.

Page 10: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

5

Şekil 1.5: İnsanda primer ve sekonder lenfoid organların genel dağılışı

1.2.3. İmmün Sistem Hücreleri

1.2.3.1. Makrofajlar

Tek çekirdekli olup, fagositik aktivite gösteren hücrelerdir. Doku ve organlarda bol miktarda

bulunurlar. Bu hücreler vücutta bulundukları yerlere göre farklı isimler alırlar. Örneğin:

akciğerde bulunanlarına alveolar makrofaj, kemik dokuda bulunanlarına osteoklastlar, sinir

dokudakilere mikroglia, karaciğerde bulunanlarına ise Kupfer hücreleri denir. Tüm bu

hücrelerin oluşturduğu topluluğa retiküloendotelial sistem (kısaca RES) denir.

Makrofajların kaynağı kemik iğlidir. Hücre içi sindirim yaptıkları için bol miktarda lizozom

bulundururlar. Kemik iliğinden monosit olarak sentezlenirler ve kan yoluyla görev

yapacakları organa gelip olgunlaşırlar. Tekrar kana dönüşleri yoktur. Makrofajlar özgül

immünitede antijen sunan hücreler olarak görev üstlenirler. Enfeksiyonlarla savaş vermenin

yanında tümör hücrelerini de fagosite ederler.

Page 11: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

6

1.2.3.2. Lenfositler

Lenfositler, kemik iliğindeki kök hücrelerinden gelişirler. Olgunlaşmak için, kemik iliğinde

kalanlarına B-lenfositleri, timusa göç edip olgunlaşanlarına ise T-lenfositleri adı verilir. Tüm

lenfositlerin yaklaşık olarak %2’si kan dolaşımında bulunurken büyük bir kısmı ise dokularda

bulunur.

1.2.3.2.1. B-Lenfositler

B-lenfositleri hümoral immün cevaptan yani antikor üretimnden sorumlu hücrelerdir.

Kandaki lenfositlerin % 20’si, dalaktakilerin % 35’i B-lenfositleridir.

B-lenfositleriyüzeylerinde reseptörler bulundururlar. Bir B-lenfositi yaşamı boyunca sadece

tek bir antijene karşı özgül bir reseptör taşırlar. Böylece ileride karşılaşma ihtimali olan

binlerce antijene karşı özgül reseptör taşıyan binlerce B-lenfosit çeşidi hazır durumda

bulunmaktadır. Böylece vücuda giren antijene özgü reseptör bulunduran lenfosit antijeni tanır.

B-lenfositleri antijen ile karşılaşınca plazma hücrelerine dönüşürler. Bu hücreler antikorların

sentezini aktive ederler. Bu hücrelerin çoğalma yetenekleri yoktur. Diğer bir çeşit B-lenfosit

ise bellek B-lenfositlerdir. Bunların görevi ise daha önceden vücuda giren bir antijenle tekrar

karşılaşılması halinde daha çabuk ve daha hızlı immün cevap oluşumunun sağlanmasıdır.

Ayrıca B-lenfositleri, T-lenfositlerine antijen sunan hücreler olarak görev yaparlar.

1.2.3.2.2. T-Lenfositleri

Hücresel immün cevaptan sorumlu olan hücrelerdir. T-lenfositleri timustaki olgunlaşma

sürecinde, ileride karşılaşılabilecek antijenlere karşı özgül reseptörler kazanırlar. Bu

reseptörler serbest antijenleri tanıyamaz. Ancak diğer hücrelerin (B-lenfositleri ve

makrofajlar) antijen sunması ile antijenleri tanırlar. Antijen sunan hücrelerin yüzeylerinde

antijenleri veya bir parçasını bağlayan MHC adı verilen yüzey proteinleri vardır. Bu MHC

proteinlerinin farklı tipleri vardır. MHC proteinlerinin farklılık göstermesi nedeniyle farklı

MHC içerisindeki antijeni tanımakla görevli özel T-lenfositleri vardır.

Yardımcı T-lenfositleri, MHC-II içerisindeki antijeni tanıma yeteneğinde olan

lenfositlerdir. Bu lenfositler antijenle karşılaştığında tüm immün sistem hücrelerini salgıladığı

sitokinler ile uyarırlar. B-lenfositlerinin plazma hücrelerine farklılaşmasını sağlar böylece

antikor sentezini başlatır.

Page 12: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

7

Sitotoksik T-lenfositleri, MHC-I içerisindeki antijenleri tanırlar. Bu hücreler tanıdıkları

antijenleri öldürme yeteneğine sahiptir. Ayrıca tümör ve transplant (nakil edilen) doku

hücrelerine doğrudan saldırırlar.

Süpresör T-lenfositleri, sitotoksik hücrelerin aktivitesini baskılayarak aşırıya gitmesini

engeller. Eğer süpresör hücreler gereğinden fazla sentezlenirse immün cevapsızlığa,

gereğinden az sentezlenirse aşırı duyarlılığa (alerji) neden olur.

1.2.3.3. N.K. Hücreleri ( Doğal Katil= Natural Killer Hücreler)

Yabancı hücreleri eriterek öldüren immünolojik hücrelerdir. Fagositoz yetenekleri yoktur.

Antijenleri öldürmede antikorlara bağımlı sitotoksik etki gösterirler. Bu özellikleriyle

sitotoksik T-lenfositlerine benzeselerde, etkileri bu hücrelere benzemez.

1.2.3.4. Mast, Bazofil ve Eosinofil Hücreleri

Mast hücreleri ve bazofil lökositler sitoplazma granüllerinde histamin ve benzeri maddeler

içerirler. Bu hücreler yüzeylerine yapışan bazı antikorların, alerjenler ile etkileşmesi sonucu

anaflaksi ve atopik alerji olaylarına neden olurlar.

Eosinofil lökositler ise parazitik enfeksiyonlarda rol alırlar. Antijenlerin membranlarına

saldırarak iş görürler. Atopik alerjide görev alır.

Şekil 1.6: Kök hücreden kırmızı kan ve lenf hücrelerinin oluşumu

Page 13: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

8

1.2.4. İmmünoglobülinler (Antikorlar)

Antijenlere bağlanabilen ve immün cevabı oluşturma yateneğinde olan proteinlerdir.

Antijenlere bağlanma yeteneğinde olduklarından antikor olarakta isimlendirilirler. Ul- uslar

arası isimlendirmede Ig olarak sembolize edilirler. İmmünoglobülinler antijenik uyarım

sonucunda plazma hücreleri tarafından sentezlenirler.

Şekil 1.7: Plazma hücreleri tarafından antikorların üretilmesi.

İmmünoglobülinlerin moleküler yapısı incelendiğinde glukoprotein yapısında olduğu

gözlenir. Elektron mikroskobu ile incelendiğinde Y harfi şeklinde görülürler. Hafif ve ağır

zincir olmak üzere iki çeşit polipeptit zincirinden oluşurlar. Hafif zincirler bütün

immünoglobülinlerde aynı yapıdadır. İmmünoglobülinlerin farklılığı ağır zincirdeki

farklılıktan ileri gelir. Ağır zincirdeki farklılıklarının yanında fiziksel ve immünolojik olarak

incelendiğinde immünoglobülinler 5’e ayrılır:

IgM: En büyük immünoglobülindir. IgM her türlü antijenik uyarımda ilk ve en erken

sentezlenen immünoglobülindir. Enfeksiyonun erken evrelerinde IgM serumda en çok

bulunan immünoglobülindir. Kısa ömürlü olduğundan enfeksiyonun ilerleyen dönemlerinde

serumda daha az miktarda bulunur. IgM B-lenfositlerinin yüzeyinde reseptör olarak görev

alır.

IgG: Normal dönemde vücutta en çok bulunan immünoglobülinlerdir. Hücrelere bağlanma

özelliği vardır. Toksin ve virüs enfeksiyonlarında temizleyici ve ya durdurucu olarak görev

alır. Anneden plasenta yoluyla bebeğe geçebilen tek Ig’dir.

IgA: Serumda monomer halinde bulunurlar. İnsan ve memelilerin salgısında bulunan

immünoglobülindir. Salgıdaki IgA’lar ise dimerik yapıdadır. Antijenlerin eritici enzimlerine

Page 14: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

9

karşı dayanıklıdırlar. Antijenlerin mukoza hücrelerine yapışıp enfeksiyon oluşturmalarına

karşı mücadele eder. Ayrıca besinlerle alınan zararlı organizmalara bağlanarak emilimlerini

engeller.

IgD: Monomer yapıdadır. Isı ve eritici enzimlere karşı dirençsizdir yani kolayca

parçalanabilirler. Antikor aktivitesi tam olarak belirlenememiştir fakat B-lenfositlerinin

yüzeyinde reseptör olarak görev alması nedeniyle immünolojik olarak önem arz eder.

IgE: Normal serumda en az bulunan immünoglobülindir. Monemerik bir yapıdadır. Mast ve

bazofil lökositlere bağlanabilir. Hücrelere bağlı lökositlerin ömrü serbest lökositlere göre daha

uzundur. Ayrıca bağlı IgE eritici enzimlere daha dayanıklıdır. Solunum ve sindirim yollarının

mukozalarında bol miktarda bulunur. Bağlı IgE’ler özgül antijenleri ile karşılaştıklarında bu

hücreler uyarılır ve sitoplazmadaki granüllerinde boşalmalar olur. Böylece açığa çıkan

maddeler alerjiye neden olur. Yani aşırı duyarlılık reaksiyonlarından sorumlu olan başlıca

immünoglobülin IgE’dir.

Tablo 1.1: İmmünoglobülinlerin kandaki yüzdeleri.

1.3. İmmün Cevabın Tanımı

Vücuda antijenin girmesiyle başlayan ve antijeni etkisiz hale getirmeyi amaçlayan

biyokimyasal tepkimelerin bütününe immün cevap (bağışık cevap) denir. Daha önceden

vücuda giren antijene karşı vücudun devamlı olarak aynı cevabı oluşturmasına ise immünite

Page 15: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

10

(bağışıklık) denir. İmmünite doğuştan gelen doğal immünite ve sonradan kazanılan edinsel

immünite ikiye ayrılır.

1.4. İmmün Cevap Çeşitleri

Antijenlerin immün sistem hücreleri ile ilişkiye girmesi ve işlemin başlamasıyla oluşan

immün cevaplar çeşitlidir ve pek çok klinik olayı ortaya çıkarırlar. Bu olaylar şunlardır:

1.4.1. Hümoral (Sıvısal) İmmün Cevap

Hümoral immün cevap B-lenfositlerince oluşturulur. Vücuda giren antijenin B-lenfosit-

lerinin reseptörleri tarafından tanınınca plazma hücrelerine dönüşür. Plazma hücreleri ise

antikorları (Ig’leri) sentezlemeye başlar. Yani hümoral immün cevap antikorların

sentezlendiği ve aktif immünitenin sağlandığı immün cevap tipidir.

Aktif immünite vücudun kendiliğinden bir antijene karşı direnç kazanmasıdır. Yani

dışarıdan bir yardım ve ya aşılama söz konusu değilidir.

1.4.2. Hücresel İmmün Cevap

T-lenfositlerince oluşturulan immün cevap çeşididir. İlk kez vücuda giren antijen antijen

sunan hücrelerce yakalanır. Daha sonra T-lenfositlerine sunulur. Antjenle aktifleşen T-

lenfositi sitotoksik T-lenfositlerine dönüşmenin yanında bellek T-lenfositlerine de farklılaşır.

Bellek T-lenfositleri daha sonra aynı antijenle karşılaşılması durumunda daha hızlı ve daha

şiddetli bir cevap oluşumuna neden olur. Ortamda bulunan bellek T-lenfositleri antijenle

tekrar karşılaşılması durumunda İnterlökin-2 denen sitokinin etkisiyle çoğalmaya başlar.

Hücresel immün cevap pasif immünitenin sağlandığı immün cevap tipidir.

1.4.3. İmmün Cevapsızlık (İmmünolojik Tolerans)

Normalde immün cevabın oluşması gerekli durumlarda immün cevabın oluşmamasıdır.

İmmün cevapsızlığın oluşmasında başlıca etkenler şunlardır:

1. Vücuda alınan antijenlerin çok az veya yetersiz olması

2. Antijenin sık aralıklarla veya çok miktarda alınması özellikle B-lenfositlerinde o

antijene karşı immün cevapsızlığın oluşmasına neden olur.

3. Yardımcı T-lenfositlerinin sayısının yetersiz olması.

4. Süpresör T-lenfositlerinin sayısının gerekenden fazla olması.

Page 16: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

11

5. Antijenin normalden çok fazla verilmesinde ise immünolojik felç meydana gelir. Bu

durumda da immün cevap oluşturulamaz.

Bazı durumlarda ise sadece bir antikora karşı immün cevapsızlık oluşur. Buna ise

immün baskılama denir. Buna örnek olarak doku nakilleri sırasında normalde vücuda

yabancı olan dokuya karşı immün cevabın oluşmaması örnek verilebilir.

2.BÖLÜM: AŞIRI DUYARLILIK REAKSİYONLARI

2.1. Aşırı Duyarlılığın Tanımı

Genel olarak patolojik sonuçlar ortaya çıkartan ve bazı durumlarda kişiyi ölüme kadar

götürebilen immün cevap çeşidine aşırı duyarlılık veya alerji denir. 4 çeşit aşırı duyarlılık

reaksiyonu vardır:

2.1.1. Tip-I: Anaflaktik Tip Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları

Konağa giren antijene dakikalarla hatta saniyelerle ölçülebilcek aşırı bir immün cevap

oluşturulur. İkiye ayrılır:

2.1.1.1 Anaflaksi

İnsanlarda özellikle hayvan orjinli bağışık serum uygulamalarında, bazı ilaçlar, böcek

sokmaları ve bazı besin maddeleri nedeniyle meydana gelir ve genellikle 5-30 dakika

içerisinde ortaya çıkar. Bu tip aşırı duyarlılıkta IgE önemli bir role sahiptir. IgE’nin antjen ile

karşılaşması sonucu, enzimatik reaksiyonlarla mast hücrelerinin granüllerinde bulunan

histamin salgılatılır. Histamin, damarların daralmasına ve kan akışının yavaşlamasına neden

olan bir maddedir. Bu nedenle bronşlardaki damarların daralmasına bağlı olarak, bronşlarda

daralır ve solunum zorluğu başlar. Solunum güçlüğü gittikçe artar ve ölüm gerçekleşebilir.

Şiddetli yüz kızarması, burun akması, kulak arkasında başlayan ve bütün vücuda yayılan

şiddetli kaşıntı, ödem, öksürük nöbeti, kusma başlıca belirtileridir. Anaflaktik reaksiyonun

şiddeti: Kimyasal maddenin yapısı ve konsantrasyonu, enjeksiyon hızı, hastanın durumu ve

hedef organların hassasiyeti ile etkilenmektedir.

Page 17: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

12

Bazı insanlarda doğuştan bazı maddelere karşı alerji durumu ortaya çıkabilir. Bunun tanısı

konulduğunda tedavisinde genellikle adrenalin kullanılır. Adrenalin kalbin kasılmasını

arttırarak anaflaksi sonucu yavaşlayan kan akışının artmasına ve damarların genişlemesine

neden olur. Ayrıca anaflaksinin en önemli nedeni olan histaminin salgısını yavaşlatır. Bunun

yanında histaminin antagonistleri olan difenhidramin ve ranitidin türevleride

kullanılabilir. Ani gelişen tiplerinde oksijen maskesi veya havayolu açılmasıyla oksijen

takviyesi yapılır.

Anaflakside histamin haricinde; Prostoglandinler, Serotonin, Kininler, Heparin.

Asetil- Kolin, anaflatoksinler ve eosinofil kemotaktik faktör sekonder olarak oluşan

maddelerdir.

2.1.1.2. Atopi

Lokal, anaflaktik aşırı duyarlılık reaksiyonudur. Atopik alerjide, bir veya birkaç organ

etkilenmektedir ve yerel klnik belirtiler ortaya çıkar. Ancak yerel olarak başlayan atopi,

ilerleyerek sistematik anaflaksi meydana gelebilir. Temel olarak anaflaksiyle aynı

mekanizmayla olşur.

Çölyak Hastalığı

İnce bağırsakta gluten proteinine karşı meydana gelen ve kronikleşen alerji tipidir.

Özellikle glutence zengin olan arpa, yulaf, buğday, çavdar gibi besinlerin alınmasına bağlı

olarak meydana gelir. Çölyak hastaları glutenli maddeler yediğinde incebağırsaktaki villusalar

tahrip olur, sayısı azalır. Buna bağlı olarak ince bağırsağın yüzey alanı küçülür ve besinlerin

emilimi azalır. Bunun sonucunda hastalarda besin eksikliğine bağlı rahatsızlıklar meydana

gelir.

En önemli belirtileri: karın bölgesinde şişkinlik, kas zayıflığı, kansızlık, ishal ve sık tuvalet

ihtiyacı, ağız içi oluşan aftlar, eklem ve kemik ağrıları, ciltte kaşıntı ve döküntüler.

En iyi tedavi şekli glutensiz besinlerle beslenmektir.

Page 18: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

13

Tablo 2.1: Anaflaksinin genel nedenleri.

2.1.2. Tip-II: Sitotoksik Tip Aşırı Duyarlılık

Bu tip alerjide esas olan antijenin, fagositik hücrelerin parçalayabileceğinden çok büyük

olması nedeniyle fagositik hücrelerin sindirici enzimlerini antijen yerine antijene en yakın

dokuya boşaltması sonucu bu dokunun parçalanmasıdır. Bu aşırı duyarlılık reaksiyonunda

IgG ve IgM sınıfı antikorların aktivitesi söz konusudur.

Bu alerjide eğer zarar verilen doku, kan dokusu ise hemolitik anemiler görülebilir.

Şekil 2.1: Hemolitik anemi oluşumu.

Sitotoksik aşırı duyarlılık reaksiyonlarında ortaya çıkan önemli hastalıklar şöyle sıralanabilir:

a) Myastenia Gravis (Tehlikeli Kas Zayıflığı):

Kaslardaki asetil kolin reseptörlerine karşı oluşan antikorlar, asetil kolinin reseptörle

birleşmesini engellerler. Böylece kaslarda kasılmalar kısıtlanır. Zamanla ise bu kaslar

Page 19: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

14

hareketsizlikten zayıflar.

b) Lambert-Eaton hastalığı:

Kalsiyum kanal reseptörlerine karşı oluşan antikorlar asetil kolin salınmasını engellerler.

Asetil kolin kas kasılmasında kritik bir maddedir. Sistematik bir hastalık tablosu ortaya

çıkabilir.

c) Pemfigus:

Epidermal bileşkede bulunan desmozom proteinlerine karşı oluşan antikorlar hücresel

adezyonu bozarak epidermisi parçalarlar.

2.1.3. Tip-III: İmmün Kompleks ve Komplemanla Oluşan Aşırı Duyarlılık

Antijenler ve onlara karşı oluşturulan antikorların birleşmesiyle oluşan yapıya immün

kompleks denir. Organizmada immün kompleksler her zaman belli düzeyde oluşmakta, RES

ile sürekli ortadan kaldırılmaktadır. Bu tip aşırı duyarlılıkta esas, kanda oluşan immün

kompleks bileşiklerinin dokulara yapışması (iltihap), kompleman aktivasyonu, trombositlerin

ve lökositlerin enzimatik etkisiyle dokuların zarar görmesidir. İmmün kompleksler genelde

arter duvarlarında, böbrek glomerüllerinde, eklem sıvılarında depolanırlar. Bu bölgelerde

mast hücrelerinden ve bazofillerden vazoaktif aminler salınır, bunların etkisiyle damar

geçirgenliği artar. Böylece bu kısımlarda bol miktarda trombosit birikimi olur. Trombositlerde

iltihap hücrelerinin olay yerine gelmesine neden olur. Böylece bu bölgede iltihabın birikmesi

dokunun hasar görmesine neden olur.

Bu mekanizma ile oluşan klinik olaylar şunlardır:

a) Arthus reaksiyonu:

Organizmaya bir antijen yüksek düzeyde IgG oluşuncaya kadar tekrar tekrar verilirse ve

daha sonra o antijen deri altı veya deri içine zerkedilirse, 1-2 saatte eritem ve ödem oluşur, 3-

6 saatte maksimuma ulaşır, 12 saatte söner.

Olay, immünkomplekslerin, komplemanı aktive etmesiyle başlayan, küçük damar

duvarlarında trombosit ve PMNL’lerin toplanmasıyla hasara yol açan yerel bir

inflamasyondur.

Page 20: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

15

Reaksiyon, antijenin verildiği enjeksiyon yerinde oluşur. Örn. İnsülin enjeksiyonu yapılan

diabetiklerde, insülin preparatındaki antijenik yapılara karşı oluşmuş IgG türü antikorlar,

yüksek seviyedeyseler arthus tipi reaksiyon oluşur.

b) Serum Hastalığı

Geçmişde difteri, tetanoz gibi hastalıklarda tedavi için hayvanda hazırlanmış antitoksik

serumlar verilirdi, ayrıca günümüzde bazı ilaçların zerkinden sonra da meydana gelmektedir.

Hayvan serumu ile çok miktarda antijen verildiğinden insanın kendi serumunda antikor

oluşur.

Serum hastalığı birkaç günden iki haftaya kadar değişen bir süre içinde ateş, ürtiker, eklem

ağrısı, lenfadenopati, splenomegali ve eozinofiliye neden olur. Antijen bağışıklık sistemince

elendikden sonra belirtiler giderek düzelir.

c) İmmün Karma Hastalıkları

Sistemik lupus eritematozus: Birçok organı ve özellikle yüz derisi, eklemler ve böbreği

tutan kronik yangısal bir otoimmün hastalıktır. DNA ve hücre çekirdeğinin diğer yapı

taşlarına karşı antikorlar oluşur. Bu antikorlar, komplemanı etkinleştiren immün karmalar

yapar. Kompleman etkinleşmesi, enzimleri salan ve dolayısıyla dokuyu tahrip eden

nötrofilleri ortama çeker.

Resim 2.1: Sistematik lupus eritematozus

Romatoid Artrit: Eklemlerin kronik yangısal otoimmün bir hastalığıdır. Eklem sıvısında

IgM ve IgG, yani romatoid faktör denilen antikorlar bulunur. Sinovial zarlar ve kan

damarlarında normal IgG ve romatid faktör içeren immün karmalar bulunmakta olup bunlar

komplemanı etkinleştirmekte, buraya çekerek yangıyı başlatmaktadır.

Page 21: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

16

Resim 2.2: Romatoid artrit

Buraya kadar anlatılan aşırı duyarlılık reaksiyonları (tip-I, II, III) antikor aracılığı ilegerçekleşmektedir.

2.1.4. Tip-IV: Hücresel (Geç) Tip Aşırı Duyarlılık

IV tip aşırı duyarlılık, diğerlerinden farklı olarak, antikorların aracılığıyla olmayıp, T

hücreleri aracılığıyla oluşur. Antijenlerin duyarlı T hücreleriyle temasa gelmeleriyle

lenfokinler salgılanır. Bu lenfokinlerler makrofaj göçünü inhibe edecek olursa immün cevap

gecikmiş olur. Bu nedenle immün cevap saatler, günler hatta aylar sonra ortaya çıkabilir.

Sonuçta antijenin girdiği yerde önce lökositler sonra monositler ve lenfositlerin birikmesiyle

doku hasarı meydana gelir. Çünkü iltihap makrofajlarca sindirilemez.

Hücresel tip aşırı duyarlılık reaksiyonlarının bazı örnekleri şöyledir:

a) Temas Dermatidi (Ekzema)

Basit kimyasal maddeler (metaller, ilaçlar), bitkisel materyal (zehirli sarmaşık), bazı

kozmetikler, sabunlar gibi maddelerle duyarlaşmadan sonra görülür. Bütün bu örneklerde

küçük moleküller deriye girer, vücut proteinlerine bağlanınca tam bir antijene dönüşür. Bu

antijene karşı verilen immün cevap özellikle deride çok şiddetli olur. Deride yaralar oluşur.

Şiddetli kaşınma, nekrozların oluşması başlıca belirtileridir.

Page 22: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

17

Resim 2.3: Ekzema

b) Tüberkülin tipi aşırı duyarlılık

Daha önce Mycobacterium tuberculosis ile temas etmiş bir hastada, az miktarda tüberkülin

(PPD) deri içine enjekte edilecek olursa ilk birkaç saat içinde pek az tepkime görülür. Daha

sonra enjekte yerinde katılaşma ve kızarma gelişir ve bu olay 48-72 saatte doruğa çıkar.Olay

yerinde toplanan hücreler lenfosit ve diğer mononüklear hücrelerdir.

Bu reaksiyonlar çeşitli infeksiyon hastalıklarının tanısında uygun antijenler kullanılarak

yapılan deri testlerinde önem taşır.Deri testinin pozitif çıkması o kişinin ajanla infekte olmuş

olduğuna işaret edersede, halen bu hastalığın bulunduğunu göstermez.

Resim 2.4: Tüberkülin testi

Page 23: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

18

c) Granülomatöz Aşırı Duyarlılık

Ortamda sürekli bazı antijenler varsa, makrofajlarca kolay sindirilemez. Sonuçda granülom

dokusu ortaya çıkar. Ortada epitel hücreler, makrofaj ve dev hücrelerin oluşturduğu bir

merkez, çevrede bol lenfosit, en dışta fibroblastların oluşturduğu çevre bölgesi vardır. Bu tür

aşırı duyarlılıklar en erken 2-3 haftada görülür.

Resim 2.5: Granülomatöz hastalığı (yüzde)

Page 24: Çevik GÜREL Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Tez Ödevi

19

KAYNAKLAR

Akan, E. (1992). Genel Mikrobiyoloji ve İmmünoloji. Adana: Çukurova Üniversitesi TıpFakültesi Yayınları.

Akşit, F., Akgün, Y. ve Kiraz, N. Genel Mikrobiyoloji ve İmmünoloji (Serter, N., Ed.)Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları.

Levinson, W. (2008). Tıbbi Mikrobiyoloji ve İmmünoloji ( Özgünen,T., Çev.) . Ankara:Güneş Tıp Kitapevi Yayınları.

http://www.your-doctor.net/dermatology_atlas/english/?id=174 (30.12.2011)

http://www.bilimvesaglik.com/vucudumuz/bagisiklik-sistemi/bagisiklik-sistemi-organlari.html (01.02.2012)

http://www.altincilekkiraz.com/alerji-nedir (01.02.2012)

http://www.doktorsigortasi.com/6493/egzama-nedir/ (02.02.2012)

http://www.kadin.ca/romatoid-artrit/ (03.03.2012)

http://www.dogaltedavi.net/f91/sle_hastasiyim_sistemik_lupus_eritematoz_bkz_sistemik_lupus_eritematozus-4858.html (03.03.2012)

http://ichastaliklaridergisi.org/managete/fu_folder/2008-01/html/2008-15-1-044-050.htm(03.03.2012)

http://www.web-books.com/eLibrary/Medicine/Physiology/Immune/B_Cells.htm(05.03.2012)

http://www.google.com.tr/imgres?q=spleen&hl=tr&sa=X&tbm=isch&prmd=imvns&tbnid=xOYFK35xcnjMxM:&imgrefurl=http://en.wikipedia.org/wiki/Spleen&docid=JHzudu6rkrO3EM&imgurl=http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/d6/Illu_spleen.jpg/250px-Illu_spleen.jpg&w=250&h=278&ei=_hi5T6iiHInGtAbm2YyGCA&zoom=1&iact=hc&vpx=123&vpy=139&dur=4739&hovh=222&hovw=200&tx=119&ty=153&sig=109099903543471441171&page=1&tbnh=141&tbnw=125&start=0&ndsp=20&ved=1t:429,r:0,s:0,i:67&biw=1366&bih=634, (10.03.2012)

http://www.factmonster.com/dk/science/encyclopedia/immune-system.html (13.03. 2012)

http://en.wikipedia.org/wiki/Thymus (13.03.2012)