23
5 Aðustos 2017 Cumartesi Sayý:89 ekmek ve gül 6 Masallarda kadýnlarýn ortak hafýzasýný aramak Ah o zihnimizi kemiren ‘ama’lar Taciz dediðin film deðil ama filmi de var BÝZÝM DENGEMÝZÝ BOZMAYINIZ HAYATIMIZI PAMUK ÝPLÝÐÝNE BAÐLADINIZ 18 12

‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

5 A ð u s t o s 2 0 1 7 C u m a r t e s i S a y ý : 8 9ekmek ve gül

6

Masallarda kadýnlarýn ortakhafýzasýný aramak

Ah o zihnimizikemiren ‘ama’lar

Taciz dediðin filmdeðil ama filmi de var

BÝZÝM DENGEMÝZÝ BOZMAYINIZ

HAYATIMIZI PAMUK ÝPLÝÐÝNE BAÐLADINIZ

18

12

Hatice GÖRGÜ Eski Cibali Tütün Fabrikasý Ýþçisi

Rezzan Has Müzesinde ‘CibaliTütün Fabrikasý-EmeðinMekaný’ sergisinin ilanlarýnýgördüðüm zaman nelerinsergilendiðini çok merak et-

tim. Bir asýrdan daha fazla tütün iþleyen,sigara saran yüzlerce iþçinin çalýþtýðý fab-rikanýn son emekçilerinden biri olarak ya-þanmýþlýklarýn ne kadarýnýn sergilendiðinigörmek istedim.

Haliç sahil yolundan giden Eminönüotobüsüne bindim. Senelerdir bu yoldanEminönü’ye gider þimdiki Kadir HasÜniversitesinin önünden bazen farkýnabile varmadan geçerim. Cibali TütünFabrikasý sergisini gezme düþüncesi ileçýktýðým yol, görmeden, bakmadan, geçti-ðim ayný yol deðildi. Bugün on yedi seneçalýþtýðým Cibali Sigara Fabrikasýna gidenyolu gidiyordum. Ýçimde garip bir heye-can, yüreðimde bir telaþ...

Unkapaný duraðýnda inip aþaðý cadde-den yürümeye baþladým. Attýðým heradýmda bastýðým her karýþ yolda yaþan-mýþlýklar üzerime doðru gelmeye baþladý.Binanýn önündeki hafif rampayý çýkarkendudaklarýma bir gülümseme yerleþti.

MÜDÜR AZ DAHA CAMDAN DÜÞECEKTÝ

Ýlk vizite eylemlerimizden birini yapar-ken fabrikanýn önünde toplanmýþýz. Vizitekaðýtlarý elimizde, polis caddeye inmeye-lim Cibali’nin arka sokaklarýndan gidelimdiye bu rampaya polis otobüsünü park et-miþ caddeye iniþ yolunu kapatmýþtý. Yavaþyavaþ otobüse dayanýp caddeye kadar oto-büsü sürüp yolu açmýþtýk.

Rampayý çýkýp boyanmýþ, restore edilipyenilenmiþ fabrikamýza bakarak ön kapýyageldim. Kafamý kaldýrýp yukarýdaki camla-ra baktým. Sanki fabrika müdürü camday-dý. Bir keresinde kapýnýn önüne park et-miþ olan fabrika müdürünün arabasýnýnüzerine çýkarak toplanan iþçilere konuþ-ma yapmýþtým. Söylediðimiz halde arabayýçekmemiþti, mecburen müdür az dahacamdan düþecekti.

89’DA EYLEMSÝZ GÜNÜMÜZ OLMAZDI

Kapýdan içeri girdim. Ana salon önüm-de uzanýyordu. Sol tarafta sigara imalatsað tarafta pipo tütünü, enfiye. Pipo tütü-nüne konan aromalarýn kokusu salonudoldururdu. ‘89 bahar eylemlerinde, ey-lemsiz günümüz olmazdý. Fabrika dýþýndabir eylem yapmamýþsak çay molasýndabütün iþçi bu salonda toplanýr slogan atardeðerlendirme yapardýk.

Ýki bin iþçinin yarýsýndan çoðu kadýnolunca 8 Mart Emekçi Kadýnlar Günü birbaþka kutlanýrdý. Genç kadýn iþçilerdenoluþmuþ halk oyunlarý ekibimiz vardý. Ye-mek paydosunda çalýþýrlardý. Ayný þekildebir de koro kurmuþtuk. 8 Martta bu sa-londa tüm iþçiler toplanýr, gösteriler ya-par, sonra mitinge giderdik.

FABRÝKANIN ÝÇÝNDE MÜZE VARDI

Anýlarýn içinde kaybolmuþ bir halde,binanýn þimdiki halini, müzenin yerinigöstermeye çalýþan öðrencinin konuþma-larýný algýlayamadan sergi salonuna gel-dim. Çalýþýrken fabrikanýn içinde müzevardý. Asýrlýk fabrikanýn ilk dönemlerindekullanýlan tütün balyalama, kýyým, elle si-gara sarma, ilk filitreli uç takma, sigarapaketleme, ilk dokuma tezgahlarý, ip sar-ma taharlarý vs aletler, masalar, daktilolar,resimler, üye kayýt defterleri... Onlarcamalzeme camekanlar içinde sergilenirdi.Eski bir itfaiye arabasý bile vardý. Son dö-nemde A. Kadir’in ‘Cibali’ þiirini çerçeve-letip müzeye koymuþtuk.

Cibali dendi miaklýma siz gelirsiniz, kadýnlar.Çarpýk ayakkaplarýnýz gelir

ve kahraman elleriniz..Fabrika kapandýktan sonra müze de

boþaltýldý. Sergi salonunu dolaþýrken birkýsmýnýn bu sergide yer aldýðýný görmekeski müzeyi geziyormuþ duygusu uyan-dýrdý. Yýllar içinde üretilmiþ tüm sigarapaketlerinin ambalajlarý, puro yapýmýiçin kullanýlan tablalar, ilk kullanýlan ma-kinalar, en önemlisi de kadýn iþçilerinresimleri. 1900 yýllarda çalýþan kadýn iþ-çiler... Resimleri incelerken ayný bizimgibiler diye düþünmekten kendimi ala-madým.

TÜTÜNÜ BÝLÝR MÝSÝN?Cibali Sigara Fabrikasýnda sigara ima-

latýnýn yaný sýra puro imalatý, pipo tütünü,enfiye ve dokuma yapýyordu. Puro ve siga-ra imalatýnýn dýþýnda dokumayla ilgili nesergide ne de duvarlarda yer alan açýkla-

malarda bir bilgiye rastlamadým. Oysa do-kuma bölümü bir tek Cibali Sigara Fabri-kasýnda vardý. Tütün fabrikasýnda do-kuma nedir, diye sorabilirsiniz. Bu do-kumalar sigara makinalarýna takýlanüzerinden sigaralarýn geçtiði ipliktenörülen bantlardý.

Her þeye raðmen böyle bir sergininoluþturulmasý ve sergilenmesinin önemi-ni yadsýmamak gerekir diye düþünerek,aðýr adýmlarla sergi salonundan çýktým.Artýk Cibali Sigara Fabrikasý olmayan buyabancý binadan kulaklarýmda makinala-rýn seslerine karýþmýþ iþçilerin sesleri, yü-reðime oturmuþ bir isyan duygusuyla ay-rýldým.

Ýki parmak arasýna kýyýlmýþ,Bir parçasý var kalbiminÝncecik ak kaðýtlara sarýlýr...

AAhhmmeedd AARRÝÝFF

‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’

Artýk Cibali Sigara Fabrikasý olmayan bu yabancý binadankulaklarýmda makinalarýn seslerinekarýþmýþ iþçilerin sesleri, yüreðime oturmuþ bir isyan duygusuyla ayrýldým.

Page 2: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

2

Esenyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn8 Mart’ýný deðerlendirirken biranekdot paylaþmýþtý. Dernek ola-rak yaptýklarý 8 Mart etkinliðine

sanayii iþçilerinden, kibrit iþçilerine, tekstilfabrikalarýndan ev emekçisi kadýnlara kadarher alandan emekçi kadýnlar katýlmýþtý.

Etkinliði izlemeye gelen kibrit iþçisi ka-dýnlar; savaþtan kadýn cinayetlerine, kadýn-larýn yaþadýðý hak gasplarýna iliþkin konuþ-malarda çözüm olarak dile getirilen “Biziezen bu düzeni deðiþtireceðiz” sözünün ar-dýndan etkinliði terk etmiþlerdi. Daha sonrakadýnlarla buluþup tartýþan dernek üyesi ka-dýnlara “Biz bu düzeni zor getirdik, neyinibeðenmiyorsunuz?” demiþlerdi. “Eskidenkýzlarýmýz üniversiteye giremiyordu, doktor,mühendis olamýyordu” diye anlatmýþlardý“yeni düzen”i. “Þimdi olabiliyorlar mý?” so-rusuna verilen yanýt manidardý; yine olamý-yorlardý, çünkü bir iþçinin kazandýðý para veeðitim koþullarý çocuklarýnýn üniversiteyegitmesine olanak vermiyordu. Tartýþmadagörülmüþtü ki son dönemin kadýnlarý öfke-lendiren pek çok gündemini takip edeme-miþlerdi, çünkü günde 10 saat hiç durma-dan çalýþýyor, mesaiye evde de devam edi-yorlardý. Ne dönemin en önemli gündemiolan Diyanet’in “babanýn öz kýzýna þehvetduymasý haram deðil” fetvasýný ne de kiralýkiþçilik/ yarý zamanlý çalýþma yasasýný duy-muþlardý. Gündemler tartýþýldýkça þaþýrmýþ,özellikle þiddet ve yoksulluk kendi hayatla-rýndan en çok örnekler verdikleri konularolmuþtu. Derneðin etkinliðini öfkeyle terkeden kadýnlar, bu sohbetten sonra dernekyöneticisi kadýnlarý sarýlarak uðurlamýþ,“Daha çok görüþelim” demiþlerdi.

Bizi birbirimizden ayýranýn, bizi birbiri-mize baðlayanýn ne olduðunu tüm çarpýcýlý-ðý ile anlatan bu anekdot, gündemimize so-kulan her türden meselenin aslýnda neyiörttüðünün de adeta bir göstergesi.

Bugün baþörtülü kadýnlarýn kamusalalandan dýþlandýðý dönem geride kaldý. Amabaþörtülü kadýnlarýn kamusal alandan dýþ-lanmasýndan beslenen siyasal iktidar, kadýn-larýn nasýl yaþayacaðý, ne giyeceði, nasýl dav-ranacaðý, neye haklarý olup olmadýðý konu-sunu, yani kadýnlarýn -ister baþörtülü olsunister olmasýn tüm kadýnlarýn- kamusal yaþa-mýn her alanýndan nasýl dýþlanacaðý konu-sunu bir siyasi proje olarak, her gün yenibir uygulama ile karþýmýza getirmekten geridurmuyor.

Bunu, halkýn dini inançlarý ve muhafaza-kar yaþam tarzý diye ifadelendirdiði “gerek-

çelerle” meþrulaþtýrmaya çalýþýyor.Çocuklarýn istismarcýlarla evlendirilmesi

gibi en geri fikirleri de, 12 yaþýndaki çocuk-larýn “istismara rýzasý olabileceði”ni ifadeeden yasayý da, kadýnlarýn boþanma haklarý-na, þiddete uðradýklarýnda kamusal olanak-lardan yararlanarak kendilerine yeni bir ya-þam kurma haklarýna saldýrýyý da “ama hal-kýmýzýn inançlarý...” diye geveleyerek kabulettirmeye çalýþýyorlar.

Müftülere nikah yetkisi tartýþmasý dabenzer bir biçimde gündemimize sokuldu.

Bugün ülkemizde her 3 evlilikten birikadýnlar çocuk yaþtayken gerçekleþiyor. Veevliliklerin yüzde 97’si hem resmi hem dedini nikahýn birlikte kýyýldýðý nikahlarla ger-çekleþiyor. Biliyoruz ki kadýnlarýn çocukyaþta olduðu evlilikler dini nikah yoluyla ya-pýlýyor, ancak kadýnlar reþit yaþa ulaþýp ta-lepkar olduklarýnda resmi nikah da gerçek-leþiyor. Kimsenin inancý gereði ek olarak birde dini nikah yaptýrmasýna karýþýlmýyor buülkede. Hatta suç olmasýna raðmen çocukyaþta evliliklerin dini nikah yoluyla gerçek-leþtirilmesine de karýþýlmýyor! Çocuk istis-marýnýn evlilikle meþrulaþtýrýlmasýný getirenyasa düzenlemesi tartýþýlýrken Adalet Baka-ný’nýn dediði gibi “Düðünler yapýyorlar,dernekler yapýyorlar ve evlilikler oluyor, sav-cý kaymakam düðüne geliyor, ama yaþ tut-madýðý için resmi kýyamýyorlar... Tamamenailelerin ve küçüðün de rýzasýyla yapýlmýþiþler bunlar.”

Bu “iþler”in, dini inançlarýnýn gerekleri-ne uygun yaþamaya çalýþan kadýnlarýn dahayatýný kararttýðýný, tam da bu nedenle ka-dýnlarýn kendi kýzlarý ayný “iþlerin” kurbanýolmasýn diye ömür çürüten iþlerde, gün yü-zü görmeden çalýþtýklarýný, evlerde kocalara,babalara, abilere karþý kýzlarýna kol kanatgerdiklerini, ama olmazý olur kýlamadýklarýiçin ayný kaderi kýzlarýnýn da yaþamak zo-runda kalmasýný hüzünle seyrettiklerini bi-liyoruz.

Biliyoruz, çünkü bizim dergimiz, inancý,fikri, kimliði, yaþam tarzý ne olursa olsun oemekçi kadýnlarýn anlatýlarýyla dolu.

Biz kadýnlarýn inançlarý, yaþam tarzlarý,kimlikleri, kiþilikleri, siyasi görüþleri ile de-ðil, nasýl yaþamak zorunda býrakýldýklarý ileilgileniyoruz. Ve görüyoruz ki “bu düzenbenim” diyen bir aldanmýþlýkla zorlu yaþamkoþullarýna boyun eðen kadýnlar, o düzeninneden kendi düzenleri olmadýðýný tartýþma-ya baþladýklarý an “fedakarlýklarýnýn” kimi,neyi ayakta tuttuðunu görüyorlar. Yýllardýr“biz gidersek þöyle olur, böyle olur” diyekorku salarak ayakta kalan iktidar, getirdiði-nin kadýnlardan neler götürdüðünü tartýþa-mamamýz için elinden geleni ardýna koy-muyor.

Bugün “millet” adýna, “kadýnlar” adýnakonuþarak “talep var” diye sunduklarý heruygulama, aslýnda bir tek kadýnýn bile yaþa-nanlarýn üstündeki “fedakarlýk” örtüsü kal-dýrýldýðýnda kabul etmeyeceði uygulamalar.

Dergimizin bu sayýsý hem o “fedakarlýk”örtüsünü ucundan kaldýran, hem de kadýn-larýn o örtü altýnda neler yaþadýklarýna ýþýktutan yazýlar ve anlatýmlarla dolu. Kimi za-man “inanç özgürlüðü” örtüsü altýna gizle-nenler, kimi zaman mülteci düþmanlýðý ilebeslenenler, kimi zaman “devletin bekasý”adýna normalleþtirilenler, kimi zaman þid-detle kabul ettirilmeye çalýþýlanlar çýkýyorörtünün altýndan. Hepsine dair kadýn dene-yimleri nasýl bir toplumsal gerçeklikle karþýkarþýya olduðumuzu, o gerçekliðin nasýl birdengeye oturduðunu gösteriyor.

Görüyoruz ki kadýnlara korku salarak fe-dakarlýk isteyenler yaptýklarýyla, yapma ga-rantisi verdikleriyle kadýnlarýn hayatýný pa-muk ipliðine baðlýyor. O ipin üstünde korkudolu yürümeyi “yaþamaktan” sayýyorlar. Ha-yatýmýza sahip çýkmak için bu zor günlerdebirbirimizden güç alarak o ipin üzerindebüyük bir maharetle yürüyoruz.

Bizim dengemizi daha fazla bozmayý-nýz...

i Ç i N D E K i L E R

Günlük EVRENSEL gazetesinin ücretsiz özel ekidir. Türü: Yaygýn süreli

Bülten Basýn Yayýn Reklamcýlýk Tic. Ltd. Þti. Adýna Sahibi: Cemal Dursun

Genel Yayýn Yönetmeni: Fatih PolatSorumlu Yazýiþleri Müdürü: Çaðrý Sarý

Yönetim Yeri: Adres: Mehmet AkifErsoy Cad. Mehmet Çýbýkçý Ýþ

Merkezi No: 2 K: 2 Ýþyeri No: 21Þirinevler/B.Evler-ÝSTANBUL

Tel: 0850 302 20 67 Fax: 0212 654 15 04

Daðýtým: Doðan Daðýtým AÞBaský: SM Matbaacýlýk

Çobançeþme Mah. Sanayi Cad. Altay Sokak. No:10 (A Blok)

Yenibosna-Bahçelievler /ÝSTANBUL

Tel: 0 212 654 94 18

ekmek ve gü[email protected]

Mücadeleyi yükseltme zamaný..........................................3Olcay Geridönmez

Hem kadýn haklarýna düþman hem ayrýmcý.........................4Yasemin Öztürk

Kýz çocuklarýnýn hayatýný karartmaya................................4Gülseren Bahadýr

Baþka þansýmýz var mý!....................................................5Sevil Aracý

Taciz dediðin film deðil, ama filmi de var...........................6Canan Ertürk

Ýçimizdeki düþman sandýðýn deðil......................................7Adile Doðan

Bu 1 yýl Panayýrlý kadýnlar için büyük kayýp oldu..................7Handan Yýldýrým

Kadýnlarýn OHAL ile deðiþen hayatlarý................................8Hafize Bulut

SAÐLIK: Bunaltýcý sýcaklarla baþ etme yollarý......................9Dr. Özden Demir

Ellerinden milyonlar geçiyor ama.....................................10Merve Ýlhan

Þiddet gören tek kadýn deðilim, biliyorum.........................10Hasret Kanat

TARÝH............................................................................11Müslime Karabatak

Masallarda kadýnlarýn ortak hafýzasýný aramak..............12-13Cevriye Aydýn

Bazen bir tek kadýn birçok þeyi deðiþtirebilir.....................14Kübra Su

Kaybettiðim özgüvenimi sayenizde yeniden......................14Merve

Bir fabrikada iþçiler birbirini niye patrona........................14Hamile iþçinin ‘saðlýksýz’ güvencesi.................................15

Hasret Kanat

Kýdem tazminatý meðer hayat güvencemmiþ.....................15Hilal Kýlýç

Helin.............................................................................16Meltem Teker

SINIRLARIN ÖTESÝ...........................................................17Ýrem Karabatak

Ah o zihnimizi kemiren ‘ama’lar.......................................18Yasemin Akpýnar

Emani bana bir þey öðretti..............................................19Benim için her þey 15 yaþýnda baþladý..............................19

Nurgül

Onlar bizim yaþam ortaklarýmýz......................................20Türkan Kotankýran

Hiç arkadaþý olmadýðýný söyleyen bir çocuk......................20Olcay Özak

Bu nasýl memlekettir!.....................................................21Helin Ökdem / Neslihan Kar

ÝÇÝMÝZDEN BÝRÝ..............................................................22Nuray Öztürk

Rehberlik öðretmenleri evrak iþiyle uðraþýrken................23Reyhan Kaygusuz

Çocuklarýn cinsiyet algýsý...............................................23Songül Keþkek

Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz.................................24Hatice Görgü

Bizim dengemizi bozmayýnýz

Page 3: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

3

Mücadeleyi yükseltme zamanýOlcay GERÝDÖNMEZ

Küresel ýsýnmanýn, kentlerdeki aþýrý yapý-laþmanýn sonuçlarýný son haftalarda biz-zat yaþayarak tecrübe ettik. Öyle görünü-yor ki etmeye de devam edeceðiz. Böyleanormal hava olaylarýna ‘alýþmamýz’ ge-

rektiði, normalimizin artýk bu olacaðý söyleniyor. Yani,boðucu her sýcak dalgasýnýn ardýndan, yine yýkým ge-tiren bir fýrtýnalý yaðýþýn yaþanmasý, ceviz büyüklü-ðünde dolu tanelerinin mermi gibi tepemize inmesiçok muhtemel.

Hava durumuyla memleketin havasý arasýndakibenzerlikse hakikaten trajikomik.

Havalar boðucu sýcak ama tüylerimiz hep diken di-ken. Soðuktan deðil, dehþetten, soluksuz kaldýðýmýz-dan... Her gün ‘Yok artýk’ dedirten bir sürü olay, birsürü pervasýz söylem, bir sürü hak ihlali iniyor tepe-mize. “Allah’ýn lütfu” olarak görülen darbe giriþimi-nin ardýndan ilan edilen OHAL, uzadýkça uzuyor. Ül-kenin tepesindeki rant ve çýkar çevrelerinin kirli dö-vüþünün gölgesinde OHAL uzarken, hayatýmýza, sa-hip olduðumuz anayasal/yasal hak ve güvencelerimi-ze, birlikte yaþam koþullarýmýza indirilen darbelerinsonu gelmiyor.

Demokrasi yoksulu, hak-hukuk-adalet mahrumu,eþitlik yoksunu bu ülkede yaþananlar, uluslararasý rantve çýkar çevrelerinin fütursuzlukla, kâr hýrsýyla, on yýl-lardýr bilim insanlarýnýn uyarýlarýna kulak týkamasýnýnküresel sonuçlarý gibi aynen. Özellikle de kadýnlaraçýsýndan. Yeri geldiðinde bir takým ‘protokoller’,‘sözleþmeler’ imzalanýr ama önlemler kaplumbaðahýzýyla alýnýr, yalnýzca kaðýtta kalýr ya da açýktan ihlal

edilir. En sonu, güvence altýna alýnmýþ her þeytartýþýlýr hale getirilir. Apaçýk birolgu iken, Trump’ýn öncülü-ðünde tartýþýlmýyor mu küreselýsýnmanýn abartýldýðý, hatta bir

uydurma ol-duðu?

Elimizde bir ‘Ýstanbul Sözleþmesi’ var ve kadýnlarýntüm uyarýlarýna raðmen kadýnlara yönelik saldýrýlarýnboyutu apaçýk bir olgu iken, Erdoðan’ýn öncülüðündeher fýrsatta tartýþýlmýyor mu kadýn cinayetlerininabartýldýðý, cinsiyet eþitliðinin bir safsata olduðu?ÝSTÝKAMET: SOSYAL VEKÜLTÜREL ÝKTÝDAR

Elbette sorun ne sadece fýtrat anlayýþý ne salt kadýndüþmanlýðý sorunu. 15 yýllýk AKP iktidarýnýn nasýl birTürkiye, nasýl bir toplum ufkuyla iþ gördüðü hepimi-zin malumu. Fakat kadýnlarýn toplumsal konumunave haklarýna yönelik saldýrýlarýn, bu idealin inþa edil-mesinde hayati bir önemi var.

Erdoðan’ýn, þaibeli referandumun ardýndan yeni-den partisinin baþýna geçtiðinde bulunduðu saptamave iþaret ettiði sorun, 15 yýllýk iktidarýn yeni istikame-tini de belirlemiþ oldu. Bu, siyasal iktidarýn, sosyal vekültürel alanda ‘sýkýntýlý’ bulduðu konumunu, sað-lamlaþtýrýp güçlendirmek, ‘iktidar’ kurmak üzere yenihamlelerde bulunacaðý anlamýna geliyordu kuþkusuz.Bu konuda ne kadar ciddi olunduðunun bir diðergöstergesi de partililere savrulan tehdit oluþturdu:Yoruldum diyen çeksin gitsin!

Ve vakit kaybedilmeksizin harekete geçildiðininiþaretleri peþ peþe gelmeye baþladý. Milli Eðitim Ba-kanlýðý yeni müfredatý açýkladý. Zaten son derece gü-dük olan Evrim Teorisi’nin çýkarýlmasý, cihat kavra-mýnýn da eklenmesiyle bilimsel ve eleþtirel düþünmegücüne sahip kiþiler yetiþtirme hedefinden tamamenuzaklaþýp, dindar ve kindar bir nesil yetiþtirme hede-fine odaklanýldýðý açýkça ortaya kondu. Bakanlýk,çocuk istismarýyla akýllara kazýnan Ensar Vakfý ile pro-tokol imzalamak suretiyle, tüm eðitim kurumlarýndavakfa kucak açtý.TOPLUM YAÞAMINADÝNÝ ÞEKÝLLENDÝRME

Nitekim Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda yapýlmakistenen deðiþiklik tasarýsýnýn Meclise sunulmasýyla dayýllardýr adýmlarý atýlmaya çalýþýlan, birçok kez kadýn-larýn mücadelesiyle geri çektirilen hamlelerden biri

daha yapýldý. Tasarý, il ve ilçemüftülerine res-

mi nikâh kýyma yetkisi tanýrken, daha da fecisi, saðlýkpersonelinin takibi dýþýnda doðan çocuklarýn doðumbildiriminin nüfus müdürlüklerine sözlü beyanla ya-pýlmasýný olanaklý kýlýyor. Yani ‘kýz çocuklarýnýn’ yaptý-ðý doðumlarýn bildirimine iliþkin zorunluluðun orta-dan kalkmasýný öngörüyor. Böylece kýz çocuklarýný ha-mile býrakan istismarcýlar tespit edilip dava açýlama-yacak. Ýstismarcýlar devlet eliyle ödüllendirilirken, is-tismara uðrayan kýz çocuklarý bir de doðumda saðlýkhizmetinden mahrum edilecek.

Toplumun yapýsý ve geleneklerini koçbaþý olarakkullanagelip sosyal hizmetlerin her alanýna din görev-lileri yerleþtirmiþ bulunan AKP iktidarý, þimdi de aynýgerekçeyle medeni hukuka dini saikler yerleþtirme-nin, meþrulaþtýrmanýn yolunu döþemeye giriþiyor.Hükümet sözcülerinin dini nikâh ve çocuk yaþta evli-liklerin “sosyolojik gerçeðimiz” olduðu, taslaðý da“kadýnlar ve kýz çocuklarý daha fazla maðdur olmasýn”diye hazýrladýklarý yolundaki açýklamalarý, ikiyüzlülük-lerini açýða vuruyor. Zira, eþitsizliklerin kaynaðýndakitoplumsal algýlarý meþrulaþtýran yasalar, uygulama veyönetmelikler, kadýnlarýn haklarýný korumak bir yanaonlarý ancak daha maðdur eder.KADINLAR ÝZÝN VERMEYECEK

Bu arada hem resmi hem de dini nikâhý olanlarýnoranýnýn yüzde 97,1 olarak tespit edildiðini TÜÝK’inocak ayýnda açýkladýðý “Aile Yapýsý Araþtýrmasý”ndanöðreniyoruz. Yani, sadece resmi nikâh yapanlarýn ora-ný yüzde 1,8’ken, sadece dini nikâh yapanlarýn oranýise yüzde 1,1 olduðu görülmüþ. Bu veriyi göz önündetutarak ne yapýlmaya çalýþýldýðýný anlamakta fayda var.

Mesele kadýnlarý ve çocuklarý korumak mý, yoksaeþitsiz fýtratý esas alan dini saikleri ve hukuku, toplumve aile yaþamýný düzenleyen, cinsiyet eþitliðini esasalan Medeni Kanuna yerleþtirmek mi? Dini hukuk,kýz çocuðu evlilikleri için 12 yaþý öngörüyorsa, anneolmalarýnda sakýnca görmüyorsa; ceza hukuku ve me-deni hukuk sistemini buna doðru yönlendirecekadýmlarýn atýlmasýný gündeme getirmek mi yoksa?

Kadýnlar, sýrf giyim kuþamlarý, oturuþ kalkýþlarý ne-deniyle þiddete maruz kaldýklarý, dayak yemeden þortgiyebilmek için mücadele bayraklarý açýp sokaklaraçýkmak zorunda kaldýklarý bir dönemde bu taslaðýn

ardýndaki niyete ve gerici anlayýþa anýnda tepkiverdi. Ve bu tepki büyüyecek. Kadýnlarbu taslaðýn geçmesine izin vermeyecek.

Týpký kürtaj yasa-sýna, týpký is-

tismar yasa-sýna, týpkýboþanmayasasýnaizin ver-mediklerigibi...

Page 4: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

4

Yasemin ÖZTÜRKAnkara

Ýl ve ilçe müftülüklerine nikah kýyma yetkisi veren vesaðlýk personeli takibi olmayan doðumlarýn sözlü be-yanla nüfusa kaydýný öngören yasal düzenleme Hü-kümet tarafýndan Meclise gönderildi. Tasarý Meclis-ten geçerse, çocuk yaþta ve çok eþli evliliðin önü açý-

lacak, çocuk istismarcýlarý tespit edilemeyecek... Sincan’da farklý çevrelerden kadýnlarla bir araya gelerek

tasarýyla ilgili sohbet ettik. Malum, konu hepimizi ilgilen-diriyor. Sohbetimize katýlan kadýnlar, çocuk yaþta evlilikle-re ve çok eþliliðe karþý olduklarýný belirtirken, çocuk istis-marcýlarýnýn gereken þekilde cezalandýrýlmasý istediler.Kadýnlar, yasa tasarýsýný “Laikliðin gereði” diye savunma-ya çalýþan Baþbakan Yardýmcýsý Bekir Bozdað’a da tepkili. AKP’LÝ EMÝNE’NÝN KAFASI KARIÞIK

Biri kýz üç çocuk annesi Emine, fanatik AKP’li. Amasöz konusu çocuk yaþta evlilik olunca kesinlikle karþý çýký-yor. Müftülerin nikah kýymasý konusunda ise kafasý karý-þýk. Emine görüþlerini þöyle dile getiriyor: “Yasayý incele-medim. Bakan açýklama yaptý, ‘Laikliðin gereði’ diye.Müftülerin nikah kýymalarý da yine yasalar çerçevesindeolur diye düþünüyorum. Zaten hoca nikahý kýyýlýyor. Bukonuda açýkçasý kafam karýþýk. Benim de bir kýzým var.Çocuk yaþta evliliklere ve çok eþliliðe kesinlikle karþýyým.Hele çocuk istismarcýlarýný duyunca tüylerim diken dikenoluyor. Onlar en aðýr cezalara çarptýrýlmalý. Bir kadýn ola-rak bunlar kabul edilemez.”TECAVÜZCÜLERLE EVLENDÝRME ARTAR

Afife teyze çocuklarý iþe alýnacak diye AKP’ye oy ver-miþ. Eþi, üzerine kuma getirince, kendi deyimiyle ‘herifiboþamýþ.’ Afife teyzeye yasa hakkýnda bilgi verince sinirlisinirli konuþmaya baþlýyor: “Ben çok çektim hem erkenyaþta evlilikten hem de kumadan. Böyle bir yasayý kabuletmiyorum! 12 yaþýnda çocuk evlendirilir mi? Bir de fakir-likten kýz çocuklarýný dedesi yaþýndaki adamlarla para kar-þýlýðý evlendirenler var. Bu yasa çýkarsa bu dedelerle hiçbaþ olmaz.”

Afife teyze çocuk istismarcýlarýnýn cezasýz kalma-sýndan da yakýnýyor: “Kýz çocuklarý tecavüzcüleri ileevlendiriliyor. Bu yasa çýkarsa bu evlilikler artar. Aile-lere sesleniyorum kýzlarýnýza sahip çýkýn, kim ne derdiye düþünmeyin. Çocuk tecavüzcüleri, tacizcileri enaðýr cezaya çarptýrýlmalý. Dindarlýk arttý, bu olaylar daarttý!”BU AYNI ZAMANDA AYRIMCILIK

Baþbakan Yardýmcýsý Bozdað’ýn açýklamalarýna da tepkigösteren Afife teyze, “Ýlkokul mezunuyum. Bildiðim laik-likte din iþleri devlet iþlerine karýþtýrýlmaz. O zaman Alevi-ler, Müslüman olmayanlar ne yapacak? Onlarýn nikahý dakilisede, cem evinde mi kýyýlacak? Böyle düzenleme ol-maz. Bu ayný zamanda ayrýmcýlýk. Sunniler vatandaþ dadiðerleri ne?” diye sordu.

KADINLAR ARTIK UYANDIMHP’li olduðunu belirten Sultan için de bu yasa “ka-

bul edilemez”: “AKP þeriatý getirmeye çalýþýyor. Birkaçkez denediler kadýnlar karþý çýktý. Kadýnlar birlik olmalý,hangi partiden olursa olsun, karþý çýkmalý. Gerçek laiklik-te kadýnlar erkeklerle eþittir. Akþama kadar iþyerinde kölegibi çalýþýyorum, paramý kazanýyorum. Bir de eþim üzeri-me hoca nikahýyla evlenecek, kýzýmý yaþlý adamla veya te-cavüzcüsüyle evlendiricem. Düþününce kabus gibi. Bun-lar olacak iþ deðil. Kadýnlar artýk uyandý. Asla kabul etmi-yorum.”

BEN DE KIZIM DA KARÞIYIZ Kuru temizlemecide çalýþan Yeliz yasa tasarýsýna iliþkin

düþüncelerini þöyle ifade ediyor: “Akþama kadar ayaktagünde on saat çalýþýyorum. Bu gidiþ þeriata doðru. Evdede konuþtum kýzýmla. Kadýn haklarýný sonuna kadar savu-nuyorum. Biz daha çok hak almak isterken bizi geriyeçekmeye çalýþýyorlar. Daha medeni olalým derken, þeriatgetirmeye çalýþýyorlar. Ýþverene köle olduðumuz yetmedikocaya, babaya, abiye köle etmeye çalýþýyorlar. Eþim evdeiþsiz, eve ben bakýyorum bir de üstüme kuma mý getire-cek! Ben de kýzým da karþý çýkýyoruz. Bozdað’ýn sözleri ta-kiye, ciddiye bile almýyorum...”

Kýz çocuklarýnýn hayatýný karartmayakimsenin hakký yok!13 yaþýnda zorla, kendinden çokbüyük biriyle evlendirilenGülseren Bahadýr, Ankara’dandergimize gönderdiði mektuplayaþadýklarýný bizimle paylaþtý.

Kýz kardeþlerim, Müftülere, il ve ilçe belediyelerinin yanýnda,nikah kýyma yetkisi veren yasayý Meclise indirenHükümeti kýnýyorum, protesto ediyorum. Bu,kadýnlara yapýlabilecek en büyük kötülük.

Doðuracaðý sonuçlar bakýmýndan çocuk gelin sayýsýnýmisliyle artýracaktýr.

Çocuk gelinlerin, çocuk yaþta evliliklerin ne kadar aðýrve kalýcý travmalar yarattýðýný, hayatý nasýl cehennemeçevirdiðini, yaþayan biri olarak, sizinle paylaþacaðým. AKPHükümetinin insan hakký, kadýn hakký ihlallerinde sýnýrtanýmayan tavrýna karþý baþta kadýn örgütleri olmak üzeretüm duyarlý çevreleri birlikte hareket etmeye, bu karargeri çekilene kadar mücadeleye davet etmek istiyorum.

Ben de 13 yaþýnda evlendirilen çocuk gelinim. Evliliðinanlamýný bile bilmezken, baþka biri olmaya zorlanmak, hiçistemediðin þeyleri yapmak zorunda kalmak, uyumsaðlamanýn mümkün olmadýðý bir hayat, daha ötesitecavüz, iþkence ve aðýr depresyonlar, içine düþtüðündurumdan kurtulamamanýn verdiði çaresizlik duygusu veintihar giriþimleri... Ta ki, devrimci çevre ile daha yakýniliþki içine girmem, çalýþýp ayaklarýmýn üzerinde durupsonrasýnda evlendirildiðim adamdan boþanma sürecinekadar...

Bütün bunlarý anlatmaya çalýþýrken tüm her þeyiyeniden yaþadým. Hayata tutunma þansýnýz çok az, ölümleyaþam arasýnda karar vermek... Sonuç, uzun bir mücadeleve boþanma... Sonra yaþadýklarýmý sorgulama dönemi;ailemle hala barýþýk olamadým mesela. Sayýsýz kerelertecavüzüne uðradýðýnýz kiþiden çocuklar doðurmakzorunda kalmanýn verdiði olumsuz duygular ve oçocuklara anne olabilmek... Üç çocuðum var; tek baþýnaçocuklarý büyütmeye çalýþmak, olumsuzluklarýn ortasýndakalmýþ çocuklarýmýn yaralarýný sarmaya çalýþmak...

Yaþadýklarýmý yazmaya çalýþýrken gözlerimden akanyaþlar... Yaþadýðm acýlarýn tarifi imkansýz.

Aradan geçen yýllar acýlarý sarmýyor, her þey dün gibi.Ki, ben þanslý sayýlýrým, bu beladan çýkýþ yolu bulabildim.Ya bulamayanlar? Bu cehennemi yaþamak zorundakalanlar?

Baþka kýz çocuklarýnýn bütün bunlarý yaþamasýný aslaistemem, gücüm yettiðince karþý çýkarým. Bu iktidarýnpolitikalarýný, kadýn politikalarýný kabul etmiyorum,onaylamýyorum ve bu politikalara karþý tüm kadýnlarýbirlikte mücadele etmeye çaðýrýyorum... Kýz çocuklarýnýnhayatýný yok etmeye, karartmaya kimsenin hakký yok.Avazým çýktýðý kadar baðýrarak, itiraz ediyorum. Yeterartýk! Düþün þu kýz çocuklarýnýn yakasýndan.

SÝNCANLI KADINLARA YASA TASARISINI SORDUK

Hem kadýn haklarýna düþman, hem ayrýmcý

Çocuklarý iþe alýnacak diyeAKP’ye oy verenAfife teyze, “Kýzçocuklarýný dedesiyaþýndakiadamlarla parakarþýlýðýevlendirenler var.Bu yasa çýkarsa bu dedelerle hiç baþ olmaz!”

Page 5: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

Av. Sevil ARACI

Adana taciz, tecavüz, istismar, çocuk yaþtazorla evlendirme suçlarýnýn yaþandýðýkentlerden yalnýzca biri. En son KüçükDikili Mahallesi’nde yaþanan bir toplu te-cavüz olayýndan sonra cinsel istismara

maruz kalan çocuðun, kendisine istismarda bulu-nanlardan biri ile evlendirilmek istendiði yönündeduyum aldýk. Ancak Adana Kadýn Platformu olarakbu olayý araþtýrmak, çocuða destek olmak istediysekde olmadý, çünkü istismara maruz kalan çocuða ula-þamadýk. Muhtemelen bilinçli olarak ailesi ve çevresitarafýndan olay gizlenmeye çalýþýldý. Çünkü pek çokyerde konu ‘tecavüz’ olunca maðdur ayný zamanda‘suçlu’ ilan ediliyor. ÝHMAL VE YOKSULLUK ÝSTÝSMAR RÝSKÝNÝ ARTIRIYOR

Cinsel istismar vakalarýnda dikkat çeken bir baþkahusus ise bu olaylarýn daha çok düþük gelirli ailelerinçocuklarýnýn baþýna gelmesi. Geçtiðimiz aylarda Psi-kiyatri Uzmaný Dr. Sibel Koçbýyýk tarafýndan yayýnla-nan çocuk istismarý raporunda bu durum “Yoksul ai-

lede yetiþen çocuklarda fiziksel ve psikolojik istismarile çocuk ihmalinin daha sýk olduðu pek çok araþtýr-mada gösterildi. Klinik deðerlendirmeye gelen cinselistismar olgularýnýn bir kýsmýnda sosyoekonomik dü-zey düþüktür; ancak bu diðer istismar türleri ile ký-yaslandýðýnda daha az belirgindir. Unutulmamalýdýrki cinsel istismar, her türlü sosyoekonomik, sosyokül-türel düzeyde gözlenebilir” þeklinde dile getirilmiþti.Elimizde buna dair net bir veri ya da istatistik yok isede esasen hepimiz bu tür olaylarýn daha çok yoksulçocuklarýn baþýna geldiðini gözlemleyebiliyoruz.

Peki, neden böyle oluyor? Ailelerin yaþadýklarý eko-nomik zorluklar nedeni ile çocuklarýný denetimin ol-madýðý eðitim kurumlarýna göndermek zorunda kal-dýklarýný biliyoruz. Belki de çocuklarý istismara maruzbýrakanlar, yoksul kiþilerin hak aramada daha zayýf ka-labileceðini tahmin ediyor. Hani Can Yücel þiirindediyor ya;

Davacý zengin, davalý yoksulsaZenginden yana iþler yasaDavacý yoksul, davalý zenginseDavalýda kalýr yine nizalý arsaDavacý da davalý da zenginse davadaÖzür diler çekilir aradan kadýDavacý da davalý da yoksulsa, bak,Sade o zaman iþte yerin bulur hak.

TACÝZCÝYE ÖDÜL GÝBÝ ‘CEZA’Aslýnda bu yazýyý kaleme almama sebep olan olay-

lardan biri de yeni öðrendiðim bir taciz olayý. AdanaKadýn Platformu’nun avukatý olmamdan dolayý istis-mara uðrayan henüz 15 yaþýndaki kýz çocuðunun ab-lasý (ki kendisi de henüz 19 yaþýnda) bu yazýyý yazdý-

ðým günün sabahýnda banagelerek yaþadýklarýný anlat-tý. Genç kýz ve ailesi 20

yýldýr ayný apartmanda oturuyor. Babalarý apartmangörevlisi. Ayný apartmanda yönetici olan 60-65 yaþla-rýndaki emekli, namazýnda niyazýnda bir adam tara-fýndan taciz ediliyorlar. Aslýnda taciz yaklaþýk 4 yýl ön-ce baþlýyor, yani çocuk henüz 11 yaþýnda iken. Ancakküçük kýz korktuðu için bir türlü dile getirememiþ budurumu. Daha sonra bir þekilde ablasý fark ettiðindeaçýða çýkýyor olay. Anne babalarýna anlatmalarý çok zoroluyor. Çünkü esasen muhafazakar, baskýcý bir aileyapýlarý var. Ablanýn çabalarý ile bir avukata ulaþý-yorlar, sonra Baro Çocuk Haklarý Komisyonu dev-reye giriyor ve bir þekilde þikayetçi olabiliyorlar.Adam gözaltýna alýnýyor ve hakkýnda ev hapsi kararýveriliyor. Ancak bu karar hepsini daha fazla tedir-gin eden bir duruma dönüþüyor, çünkü ayný bina-da oturuyorlar, üstelik suçlunun yetiþkin oðlu daayný binada baþka bir dairede oturuyor. Bir de hemtacizcinin ailesi hem de bazý apartman sakinleriçocuða inanmayarak ‘iftira attýnýz’ diye aileyi suç-luyorlar. Böyle karma karýþýk bir durum içerisinde,o henüz 19 yaþýnda olan, bu sene üniversiteye baþ-layacak olan genç kýz, “Babamý iþten atabilirler, öy-le olursa aileme benim bakmam gerekir, okuludondurmak zorunda kalacaðým büyük ihtimalle”gibi kaygýlar duyuyor. Üstelik tacizci ve ailesi, çocu-ðun ablasýna dair de çirkin hakaretlerde ve ithamlardabulunuyorlar.

Þimdi bu olaydan yola çýkarak düþünüyorum, suçamaruz kalanýn korunmasý için ne yapýlmalý? Sadeceadama ev hapsi vermek veya biraz ceza alýp bir süreyatýp çýkmasý yeterli olacak mý? Tacizci ile ayný apart-maný paylaþmak zorunda kalan bu aile ne yapacak,üstelik baba o apartmanda 20 yýldýr çalýþanken?ÝÇLER ACISI DURUM

Adana Barosu tarafýndan düzenlenen uluslararasýkatýlýmcýlarýn olduðu bir konferansta, farklý ülkelerdekadýnlara yönelik þiddetin önlenmesine dair çalýþma-lar aktarýlýyor, þiddete uðrayanlarla dayanýþma göste-rildiðine dair örnekler anlatýlýyordu. Ekonomik destekde dahil olmak üzere, hatta en önce bu yapýlarak ka-dýnýn tek baþýna ayakta durabilmesini, þiddete karþýkendisini koruyacak baðýmsýzlýða ve güce sahip ola-bilmesini amaçladýklarýný anlatýyorlardý kadýn örgütle-rinin temsilcileri. Pek çok geliþmiþ devlet, kadýn ör-gütlerinin önerileriyle bu yönlü çalýþmalar yaparkenbizde ise durum içler acýsý. Benzer düzenlemeler,özellikle Ailenin Korunmasýna Dair Kanunda var isede pratikte bir karþýlýðý olan düzenlemeler deðil hiç-biri maalesef.

ÇABAMIZI VE MÜCADELEMÝZÝ ÝLERLETELÝM

Tacize tecavüze karþý caydýrýcý, aðýr cezalar getiril-mesi suçu önlemek bakýmýndan elbette önemli. An-cak istismara uðrayanýn her yönden korunmasý, bozu-lan ruh saðlýðýnýn tamiri için gerekenlerin yapýlmasý,olanaklarýn saðlanmasý da devletin görev ve yükümlü-lüklerinden olmalý. Baþka ülkelerde oldukça yaygýn veyerleþik bu uygulamalarýn ülkemizde de gündemealýnmasý için daha çok çaba sarf etmek ve mücadeleyibu yönden de ilerletmek biz kadýnlarýn görevi.

5

Baþka þansýmýz var mý SUÇLUYLA MAÐDURU AYNI YERE KOYAN ZÝHNÝYETE KARÞI MÜCADELEDEN

60 yaþlarýndakiapartman

yöneticisi, 11 yaþýndaki

çocuðu yýllarca taciz ediyor. Olay

ortaya çýkýnca gözaltýna alýnanadama ev hapsi cezasý veriliyor. Ancak çocuk veailesi, tacizci ile ayný apartmanda

yaþýyor.

?

Page 6: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

6 19tarih

Taciz dediðin film deðil, ama filmi de var...

Canan ERTÜRK

Filmlerde izlediðimiz ya da rüyamýzda gör-düðümüz bazý kötü olaylarýn gerçek olabi-leceði düþüncesine bile tahammül edeme-yiz... Uyanýrýz, ‘Neyse ki kabusmuþ’ der verahatlarýz. Ya da filmdeki karakterler ile

empati kurmaya çalýþýr ama iki saatin sonunda kendihayatýmýza kaldýðýmýz yerden devam ederiz. Taciz isekadýnlar için ne sadece empati kurulup geçiþtirilebi-lecek basit bir film, ne de sonunda uyanabileceðimizbir kabus, gerçeðin ta kendisi. Hatta yaþananlar, son-rasýnda tekrarlý kabuslara dönüþecek kadar uykusuz-luk sebebidir.

Bu kadar emin olmak istemezdim, ancak ülke yada þehir ayýrt etmeksizin, yaþanan taciz olaylarýnýfilmlerden izlerken, ayna tutulmuþ gibi kendinizi, ül-kenizi izleyeceksiniz. Tacizi konu eden filmlerde ça-resizlikler ile örülmüþ dram da var, gerçek olaylardanyola çýkýlarak senaryolaþtýrýlmýþ mücadele, adalet ara-yýþý, kadýn dayanýþmasý, dostluk ve baþarý hika-yeleri de...

Araþtýrma anketlerinde “Hiç tacize uðradý-nýz mý?”, “Kaç defa?” ve “Nasýl tepki verdi-niz?” sorularý sorulur. Yýllarca bu gibi araþtýr-malarýn bir parçasý olamadýk, anketin ikinci veüçüncü sorularýna hiç geçemedik ilk soruyaverdiðimiz “Hayýr” yanýtý yüzünden. Ya da cevapvermeye o kadar çekindik ki, tacizin normal birdavranýþ olduðuna inandýlar. Hatta bir kýsým er-kek, taciz ettiðinin bile farkýnda deðil ve bu du-rumu ýsrarlý bir davranýþ biçimine dönüþtürmüþ.Erkekler tarafýndan ‘bu taciz deðildir’ ya da‘abartýyorsunuz’ denilen bir çok durum aslýndatacizdir. “Evet evet, sana diyorum, bakma öyle!”,o bakýþýn da taciz... Keþke, seçtiði kýyafeti giydiðiiçin hiçbir zaman tedirginlik yaþamamýþ adamlargelip hemcinslerini aklamaya çalýþmasa... Ýyimserbir tahmin ile her gün en az bir defa sözle, gözleya da sosyal medya aracýlýðýyla taciz ediliyoruz.Taciz sadece istem dýþý fiziksel temasa maruzkalmak deðildir, rahatsýz edilmek, tedirgin, hu-zursuz edilmek ve hiç hak etmediði halde tacizedilen tarafý kusurlu görme sebebiyle bilinç altýn-da suçluluk duymasýna sebebiyet vermektir. Taci-ze uðramak utanýlacak bir þey deðildir. Utanmasýgereken her mecrayý, her zemini, her fýrsatý, oku-lu, iþyerini, meydaný, sokaðý, köþeyi bucaðý taciz vetecavüz çemberine çevirenlerdir. Kýlýktan kýlýða gi-rip en kibarýndan en eðitimlisine asla sýnýr bilme-den diyar diyar dolaþanlardýr. Bu kýlýklardan biri detelevizyon dizilerinde görülen romantik sosa batý-rýlmýþ cici(!), korumacý, ýsrarcý resmedilen ve kadý-na yönelik þiddetin ve tacizin de normalleþmesinesebep olan halkýn uyuþmasýný saðlayan karakterler-dir. Bizleri uyuþturmalarýna izin vermeyelim. SUSTUKLARIMIZI ANLATAN,BÝZÝ KONUÞTURAN FÝLMLER

Ama sanat öyle mi? Örneðin, sinema sanatý... Se-

naryo ve filmler içimizi dökmemize yardýmcý olur,egemen ideolojinin dýþýna çýkan baþarýlý eserler sus-tuklarýmýzý göz yaþlarýna, yazýya ve dayanýþmaya dö-nüþtürmemize yardýmcý olurlar. Kapitalist sisteminiçinde ve erkek egemen döngüde dayanýþarak ve yal-nýz olmayarak daha da güçlenir kadýn. Bencillik yo-ktur kadýnýn dünyasýnda, öyle ki dostluðumuz dahada öteye gider ve yoldaþ oluruz. Hayat artýk kaldýðý-mýz yerden devam etmesin, sanat ile ruhumuz deðiþ-sin câným kadýnlar. Pink filminden bir alýntý ile biti-relim. ‘Kadýnlar çok konuþuyor’ diyenlere gelsin, de-mek ki anlaþýlmamýz için tek bir kelime yetmiyor:

- ‘Hayýr’ sadece bir kelime deðildir, tam bir cüm-ledir. Daha fazla açýklamaya ihtiyacý yoktur. basitçedemektir. Müvekkillerim dediler efendim. Ve bu er-kekler bilmelidirler ki hayýr, hayýr demektir. Tanýdýk,arkadaþ, sevgili olsun ya da seks iþçisi olsun hattakendi karýnýz olsun hayýr, hayýr demektir. Ve biriderse ursunuz.

Müvekkillerim dediler efendim. Ve bu erkekler bilmelidirler ki hayýr,hayýr demektir. Tanýdýk, arkadaþ, sevgili olsun ya da seks iþçisi olsunhatta kendi karýnýz olsun hayýr, hayýr demektir. Ve biri derse ursunuz.(2016 yapýmý Pink/Pembe adlý filmden)

HADÝ ÝZLEYELÝMAþaðýda listelenenler tacizi konu eden ve farklý ülkelere konuk edecek

rastgele seçilmiþ filmler, ‘hayýr’ýmýz güçlensin diye sizin için derledik.

PPEEMMBBEE ((PPiinnkk,, 22001166,, HHiinnddiissttaann))

Erkek tacizi ve þiddetle son bulan bir gecenin sonrasýnda yaþananlarý ve

mahkeme süreci anlatýlýyor.

DDÝÝRREENN ((SSuuffffrraaggeettttee,, 22001166,, ÝÝnnggiilltteerree))

Seçme ve seçilme hakkýný isteyen, iþyerinde her gün tacize uðrayan iþ-

çi kadýnlarýn verdiði mücadeleyi anlatýr.

MMUUSSTTAANNGG ((22001155,, TTüürrkkiiyyee))

Ýnebolu’da küçük bir kasabada geçen filmin konusu, beþ kýz kardeþin

ev içi tacize karþý evden kaçmak için verdikleri mücadele.

KKAAHHÝÝRREE 667788 ((CCaaiirroo 667788,, 22001100,, MMýýssýýrr))

Kadýna cinsel tacizi konu edinen, bu sorunu eleþtirel yöntemle ele

alan bir yapým. Farklý kesimlerden üç kadýnýn yaþadýðý taciz ve bununla

mücadeleleri anlatýlýyor.

TTEEKK BBAAÞÞIINNAA ((NNoorrtthh CCoouunnttrryy,, 22000055,, AABBDD))

Minnesota’daki Eveleth madeninde çalýþan bir grup kadýnýn iþyerin-

de cinsel tacize iliþkin açtýklarý ilk davayý konu eden ve gerçek olaylar-

dan uyarlanmýþ bir film.

MMAARRÝÝOONN HHEEPP 1133 YYAAÞÞIINNDDAA ((MMaarriioonn,, 1133 AAnnss ppoouurr ttoouujjoouurrss ,,22001166,, FFrraannssaa))

Paris’in Essonne bölgesinde, 13 Þubat 2013’te, sosyal ve sanal çev-

resinde tacize uðrayan 13 yaþýndaki Marion Fraisse intihar eder. Film

Marion’un annesinin ‘Marion Hep 13 Yaþýnda’ adýyla yazdýðý kitaptan

uyarlanmýþtýr. Bu olay sonrasýnda Fransa okul içi taciz, þiddet için ce-

za yasasýný yürürlüðe koydu.

GGÝÝZZLLÝÝ DDÜÜNNYYAA ((RRoooomm,, 22001155,, AABBDD))

Gerçek hayatta daha acý bir þekilde yaþanmýþ bir olaydan esinle-

nerek yazýlan bir kitaptan uyarlandý. 19 yaþýnda kaçýrýlan ve kaçýrýlma-

sýndan sonra taciz/tecavüz sarmalýnda dünyaya gelen oðlu ile yaþa-

dýðý dýþ dünyadan yalýtýlmýþ bir odadan kaçýþ hikayesi anlatýlýyor.

DDÖÖNNÜÜÞÞ ((VVoollvveerr,, 22000066,, ÝÝssppaannyyaa))

Bir kýzýn kendisini taciz eden babasýný öldürmesiyle baþlayan hi-

kayede kadýnlar arasý dayanýþma ve dostluk, hem komik hem duygu-

sal yanlarýyla yansýtýlýyor.

Page 7: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

7

Adile DOÐANEsenyalý Kadýn Dayanýþma

Derneði / ÝSTANBUL

15 Temmuz darbe giriþimisonrasý ilan edilen OHALbir yýlýný doldurdu. Olaða-nüstü hal uygulamalarý al-týnda geçen bu bir yýlda

hak kayýplarý, KHK’lar, kadýna yö-nelik þiddet, güvencesiz çalýþma,yoksulluk, iþsizlik ya da iþsiz kalmakaygýsý giderek artmýþ durumda.

Dernek olarak memleketin gidi-þatýný, OHAL’in kadýnlara nasýl yan-sýdýðýný, neler yapmak gerektiðinikonuþmak üzere çeþitli kesimlerdenkadýnlarla sýk sýk bir araya geliyoruz.Burada asýl olarak ayný fabrikada ça-lýþan iki kadýn iþçiyle ayrý ayrý yaptý-ðýmýz sohbetleri aktarmaya çalýþaca-ðýz. Çalýþma koþullarý ve ücretler dý-þýnda hiçbir konuda ortak düþünme-yen, farklý bir dil kullanan, farklý ön-celikleri olan, farklý partilere oy ve-ren kadýn iþçiler bunlar. Bir tek fab-rikada çalýþtýklarý koþullarla ilgili dü-þüncelerde ortaklaþtýklarýný söylüyo-ruz ama bu ortaklýk da sadece so-runlarýn varlýðý konusunda, bu so-runlara bakýþlarý ve çözümleri defarklý aslýnda.

Biri hükümete muhalif, diðeriAKP’li olan bu iki kadýn iþçiyle ken-di evlerinde görüþtük. Ýlk olarak,günlük hal hatýr sormanýn bile ge-çim derdini anlatan sohbetlere dö-nüþtüðünü belirtmeliyiz. “Nasýl-sýn?” sorusuna verilen yanýt “Amannasýl olayým. Bankaya gittim krediyiödedim. Faturaya para kalmadý. Ço-cuða ayakkabý alacaktým, çok paha-lýydý” minvalinde oluyor. HER ÞEY KÖTÜYE GÝDÝYOR AMA...

Ýkisi de son bir yýldýr her þeyinkötüye gittiðini kabul ediyor, ama budurumun sebeplerini sýralarken ke-sinlikle ayný fikirde deðiller.

Muhalif olan kadýn arkadaþ, “Herþeyin sebebinin haksýzlýklara sesiniçýkartmayanlar olduðunu” söylüyor,bir türlü “gerçekleri görmeyenleri”suçluyor. Diðeri ise sürekli “ülkeninmenfaati” diyor, muhaliflerin “hain-lik yaptýðýný” düþünüyor. Yaþadýðý sý-kýntýlarýn hükümetin politikalarýylailiþkili olduðunu, asla düþünmüyor.OHAL’le ilgili bir þikayeti yok. “Soka-ða çýkma yasaðý uygulanmýyor, çatýþ-ma da yok. Hükümet ne yapsýn? Birçok düþman gözünü dikmiþ bizim yý-kýlmamýzý bekliyor. OHAL biraz dabunun için var” diyor.

Tamam yoksulluk arttý, çalýþmakoþullarý kötü, çocuklarýn maddi

manevi ihtiyaçlarýna, eve yetiþemi-yor, ama “Ben elimden geleni yapý-yorum, biraz da çocuðun içinde ola-cak” diyor.

AKP’li olan kadýn iþçinin evinde,40 yaþlarýnda temizlik iþçisi baþkabir kadýnla daha görüþüyoruz. Özelbir saðlýk meslek lisesinden mezunolan kýzýnýn iþ bulamamasýndan ya-kýnýyor. “Hayatýmda hiç çalýþmamýþ-tým. Kýzým okusun diye merdiventemizliði yapýyorum. Haftada hiçboþ günüm yok” diye anlatýyor kýzýnýokutmak için neler yaptýðýný. Amakýzýnýn iþ bulamamasýnýn nedeninisorun yaþadýðý öðretmene baðlýyor.“Benim kýzým akýllý olsaydý, çalýþsay-dý, baþarýrdý” diyor. Memleketin du-rumuyla kýzýnýn iþ bulamasýnýn hiç-bir baðlantýsý yok! Hatta “Ýyi kiOHAL var, yoksa FETÖ’yü fýrsat bi-lenler, çok anarþik olaylar çýkarýrdý”diye konuþuyor. MEDYANIN TEK SESOLMASINI BU YÜZDENÝSTÝYORLAR

Peki, ekmek neden küçüldü? Yok-sulluk neden artýyor? Neden kimseiþ bulamýyor? Niye güven ortamýkalmadý? Ayný fabrikada çalýþan ikiiþçi, neden bu ortak sorunlarý aynýyakýcýlýkta yaþadýklarý halde olan bi-ten konusunda bu kadar ayrý düþü-nüyor? Hatta birbirlerine düþmangibi bakýyorlar...

Konuþtukça medyanýn durumu-nun bundaki etkisini görmemekimkansýz. Kadýnlar her akþam izle-dikleri televizyonlarýn diliyle konu-þuyorlar. “Evet þu anda iþler iyi de-ðil ama düzelecek, düzeltmek içinçaba var” diye düþünüyorlar. Birkadýn iþçi dedikodu yaptýðý için iþ-ten çýkartýldýðýnda “Caným o dayapmasaydý” diyerek arkadaþýný,bir kadýn tecavüze uðradýðýnda“Onun da hiç mi suçu yok” diyerekkadýný, babasý tarafýndan istismar

edilen kýz çocuðu için “Hadi oçocuktu annesi hiç mi anlamadý?”diyerek anneyi suçlayabiliyor.

Kutuplaþmaya karþý birlik ve ke-netlenme söylemlerinin bulduðukarþýlýk da farklý oluyor haliyle.Muhalif iþçi Erdoðan’a ve AKP’yekarþý birlik isterken, AKP’li kadýniþçi her gün duyduðu sözleri tek-rarlýyor: “Ülkenin menfati için,düþmana karþý kenetlenip hainleregöz açtýrmamamýz gerekiyor.” DÜÞMAN KÝM?

Kutuplaþma dediðin çift taraflýbir þey. Her þeyi “bilen”lerin, ülke-deki gidiþatýn “farkýnda olan”larýnda kullandýklarý dille bu düþmanlýkyangýnýna odun taþýmadýklarýnýsöyleyebilir miyiz? Bir fabrikanýndüzenlediði piknikte, çalýþma ko-þullarý tartýþýlýrken, kadýnlardan bi-ri “iþçilerin birlik olmamasýndan”dert yanýp “ben nerde olsa hakkýmýararým, onlarýn bileceði iþ” derken,baþka bir kadýn iþçi onu uyarýyor:“Yýllarca iþçiler tek baþýna hak ara-yabileceklerine inandýklarý için da-yanýþma büyümüyor.”

Ýþçi ve emekçi kadýnlarýn sorun-lar ve çözüm önerileri konusundaortak bir bakýþ kazanabilmeleri vebirlikte hareket edebilmeleri, ara-larýndaki gizli düþmanlýðý ortadankaldýrmalarýyla mümkün olabilirancak. Bunun için gerçek düþmanýortaya çýkarmak gerekiyor. Ve ger-çek düþmaný göstermenin en ma-kul yolu da gerçek sorunlar etra-fýnda birlikte hareket edebilmeyisaðlayacak bir dil ve dayanýþma kur-maktan geçiyor. Fikirleri farklý da ol-sa kadýnlarýn her alanda birbirleriyledayanýþma gösterebildiði gerçeði he-nüz deðiþmedi. Týpký piknikteki iþ-çiler gibi, konuþtukça, birbirlerinidinledikçe, sohbet ilerledikçe gerçe-ðin yolunu buluyorlar.

15 Temmuz darbe giriþimi ve 20Temmuz’da uygulanmaya baþla-nan OHAL, bir yýlýný doldurur-ken bizler, darbe bahanesiylesürdürülen OHAL boyunca ne-

ler yaþadýk? Kadýnlarýn hayatýný yok sayan yasalar

ve uygulamalar hayatýmýzý daha da zor-laþtýrdý. KHK ile kapatýlan 550 dernek,sayýdan ibaret deðil! Dünümüz, bugü-nümüz ve geleceðimiz... Faaliyetleri du-rudurulan Panayýr Kadýn DayanýþmaDerneðimiz, tam 9 aydýr sorunlarýmýzlailgilenemiyor. Kadýnlarýn mahallede ne-fes alabildikleri tek yer olan derneðimiz,diðer dernekler gibi kapatýlmaya maruzkaldý.

Derneðimiz, kadýnlar için hiçbir sos-yal geliþmenin olmadýðý bir yerde, saðlýkve çevre sorunlarýný, artan kadýn cina-yetlerini ve çocuk istismarý gibi bir çoktoplumsal sorunu dile getiren kadýnla-rýn birliðinden oluþmuþtu. Herkes tara-fýndan benimsenmiþ olan dernek, tümolumsuz algýlarý deðiþtirdi. Yaþamdahep ikinci planda tutulan kadýnlarýn as-lýnda her þeyi nasýl deðiþtirebileceðini,PAKAD kanýtlamýþtý. Kadýnlar derneðidiþinden týrnaðýndan artýrarak zorluþartlarda kurmuþtu. Ýki yýl gibi kýsa birsürede birçok etkinliðe imza atmýþ, ma-hallede kadýnlarýn hayatýna renk katmýþve biz kadýnlarý bir araya getirmiþti.

Bu bir yýl ise bizler için büyük bir ka-yýp oldu. Mahallemizde þimdi kadýnlarasoruyoruz neler yapabiliriz diye, hemenhemen bir çoðu OHAL’i söylüyor ve ge-lecekle ilgili en önemlisi çocuklarýnýngeleceðiyle ilgili kaygý duyuyor. Ýnsanlarartýk sanal alemi kullanmaktan çekini-yor. Ama her þeye raðmen “bu böyle git-mez, kesinlikle bir þeyler yapmak la-zým” diyorlar.

Yeni eðitim öðretim yýlýnýn açýlacaðýönümüzdeki dönemde daha büyük so-runlar yaþayacaklarýnýn farkýnda kadýn-lar. Bunun için de bir araya gelip neleryapmak lazým diye birbirlerinden, eði-timciler ve hukukçulardan görüþler alý-yorlar ve bu düþüncelerini mutlaka pra-tiðe geçirecekler.

Derneðimizi kapatmýþ olabilirler amabizim birliðimizi bozamazlar, çünkü ka-dýnlar bir araya gelmenin deðerini veönemini artýk çok iyi biliyorlar.

HHaannddaann YYIILLDDIIRRIIMMPPaannaayyýýrr // BBUURRSSAA

Ýçimizdeki düþman sandýðýn deðil Bu 1 yýl Panayýrlýkadýnlar için

büyük kayýp oldu

Page 8: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

8

Hafize BULUTSincan / Ankara

15 Temmuz’un üzerinden bir yýlgeçti. Geçen bir yýla bak-týðýmýzda ancak bir darbe son-rasý yaþanabilecek þeyleryaþandý ve yaþanmaya devam

ediyor. Hepimiz bir þekilde arkadaþsohbetlerinde, otobüste, iþyerinde, çaymolasýnda, yemekte darbe giriþimindenbahsediyoruz. Kimimize göredemokrasiye darbe giriþimiydi, kim-imize göre her þey bir tezgahtý. Öyle yada böyle herkesin bir fikri var.

Darbe giriþiminin hemen ardýndanOHAL ilan edildi. KHK’ler yayýnlan-maya baþlandý ve bugün açýða alýnan yada tutuklanan, iþten atýlan kiþi sayýsý yüzbinlerle ifade ediliyor. Muhtemelenherkesin bir akrabasý ya da tanýdýðý buyüz binlerin içinde.

Ben de çevremdeki örneklerle OHALile hayatýmýzda ne deðiþti biraz anlat-maya çalýþacaðým.

HERKES TEDÝRGÝN15 Temmuz’dan hemen sonra

herkesin içi çok rahattý; darbepüskürtülmüþ ve milli iradeye sahipçýkýlmýþtý. Sonuçta demokrasi hepimiziçindi. Darbeyle halkýn iradesinin gaspedilmesi kabul edilemez bir durumdu.Ancak darbe sonrasý yaþanan geliþmelerherkesi bir yandan þaþkýnlýða da sürük-ledi. Hepimiz halkýn iradesini gaspetmeye çalýþanlarýn cezalandýrýlmasýný,hesap vermesini istiyorduk. Ama biryandan darbeyle hiç alakasý olmayaninsanlarýn iþlerinden atýlmasý, gazeteci-lerin tutuklanmasý, halkýn seçtiði vekil-lerin tutuklanmasý, kamu emekçilerininsorgusuz sualsiz iþlerinden atýlaraknedenine dair açýklama bile yapýlma-masý herkeste tedirginliðe ve tepkiyeneden olmaya baþladý. Bu durum yineen çok kadýnlarý etkiliyor. Çok geçme-den darbe gecesi sokaða çýkmýþ insanlarbile iþinden atýlmaya baþlanýnca herkesbir durup düþünmeye baþladý.Falancanýn oðlu Bank Asya’dan krediçekti diye açýða alýnmýþ, filancanýn kýzýsýrf Maltepe dershanesine gitti diyeiþten atýlmýþ. Çevremdeki herkesten bucümleleri duymaya baþladým.

Benim çevremde eþleri tutuklanmýþya da iþten atýlmýþ onlarca kadýn var.Elbette eþleri için de durum zor amahayatýn en aðýr yükü yine kadýnlarýnomzuna biniyor. Eþe dosta laf anlatmak,

çoluðu çocuðu avutmak yine kadýnlarýnpayýna düþen oluyor. ‘KIZIM DA DAMADIM DADELÝRDÝ’

15 Temmuz gecesi sabaha kadarsokakta olan ve ardýndan bir haftaboyunca demokrasi nöbetlerine gidenAyþe’nin damadý, “telefonunda bylockvar” iddiasý ile açýða alýndý. Sekiz aydýrbekliyor, üstelik telefonunda bylock çýk-mamasýna raðmen. Ayþe sürekli kýzýnýnda damadýnýn da delirdiðini söylüyor.Kýzý sürekli çocuklarýný dövüyormuþ, enson en küçük torunu evden kaçýpanneannesine sýðýnmýþ. “Kýzýma maddimanevi elimden gelen her desteðisaðlýyorum ama ne olacak bu çocuklarýnhali bilmiyorum, ben de çýldýracaðýmyakýnda, az kaldý. Damadým öðretmen-likten baþka iþ bilmez ki, hadi þimdiaçýkta bir umut bekliyoruz ya iþtenatýlýrsa, asýl o zaman ne yapacaðýz”diyor Ayþe. ‘ÇOCUKLARIM BAYRAMDABABASINI BEKLEDÝ’

Serap’ýn kocasý darbeden iki-üç haftasonra tutuklanmýþ. Kocasýnýn neden

tutuklandýðýný bilmediðini, iddi-anamesinin hala hazýrlanmadýðýnýsöylüyor. Çocuklarýný ‘babanýz bayram-da gelecek göreve gitti’ diye avutmuþ.Serap’ýn annesi, “Çocuklara hep bayra-mda babanýz gelecek dedik, aylarcabayramý bekledi yavrularým. Bayram evideðil de cenaze evi gibiydi. Serap has-tanelik oldu, çocuklarýn aðlamaktan içidýþýna çýktý” diye anlatýyor. ‘AKRABALARIM BÝLETELEFONUMA ÇIKMADI’

Nebahat’ýn eþi polis ve tutuklu.Nebahat eþiyle evlendikten sonra açýk-tan okuduðu üniversiteyi býrakmýþ,ardýndan iki çocuk yapýnca bir daha daokuyamamýþ. Eþi tutuklanýnca çevredençok baský gördüðünü, bazý akrabalarýnýntelefonlarýný bile açmadýðýný söylüyorNebahat. Ýki aydýr bir lokantada garson-luk yapýyor. “Borç isteyecek kimse bula-madým. Son çare iþe girdim çalýþýyo-rum. Öyle piþmaným ki okumadýðýma, ozaman daha rahat bir iþ bulurdum”diyor. Haftanýn 6 günü, bazen 7 günüçalýþan Nebahat’in çocuklarýna annesi,ara sýra da babaannesi bakýyor.

O zaman anladýmOHAL’in kimeyaradýðýný

CUMHURBAÞKANI Erdoðan’ýn,geçtiðimiz günlerde yabancýyatýrýmcýlarla yaptýðý bir toplantýdasarf ettiði, “OHAL’i fabrikalardakigrevlere müdahale için kullandýklarý”þeklindeki sözlerini Sincan OrganizeSanayi’de çalýþan iþçilerle konuþtuk.

Termikel’de çalýþan bir iþçi, OHALilan edildiðinde anlamýþ aslýnda kimeyarayacaðýný. Þöyle anlatýyoryaþadýklarýný: “OHAL ilan edildiði günhastaneye gittim rapor almaya, doktor‘OHAL var veremem’ dedi. Tartýþtýk,hastane polisi geldi, o da raporalamayacaðýmý söyledi, o zamananladým OHAL’in kime yaradýðýný.Çalýþtýðým fabrikada durumlar zatençok kötü, Termikel iflas edecekmiþ diyeduyuyoruz her yerde. Maaþlar 4 aygeriden geliyor. Çocuklarýmý dedesinegönderdim yaz tatili baþlayýnca, enazýndan mutfak masrafý azalsýn dedik.Geçen hafta yarým saatlik iþ durdurdukfabrikada, patron Ahmet Kaya herzamanki þeyleri söyledi, ‘tarlamýsatarým yine sizin borçlarýnýzý falanfilan...’ Normal zamanda ödemeyenadam OHAL’de hiç ödemez.”

‘GREV BBÝZÝM HHAKKIMIZ’ Bir metal fabrikasýnda çalýþan Elif

ise toplu sözleþme istedikleri gibigeçmemesi durumunda fabrikada grevyapabileceklerini düþünüyor: “Bu seneTürk Metal’in vaatleri çok yüksek. Eðeristediðimiz gibi bir sözleþme çýkmazsabizim fabrikada grev olabilir, ki bubizim hakkýmýz, yani patron bizehakkýmýzý vermediðinde tabi kihakkýmýzý almaya çalýþacaðýz. O zamandevlet bizim yanýmýzda olmak zorunda,gelip bize grev yapmayýn diyemez.”

APAÇIK ‘‘PATRONDANYANAYIM’ DDEMÝÞ

Vedat birkaç aya kadar emekliolacaðýný söylüyor, ama çocuklarý içinendiþeli. Türkiye’nin giderek tehlikelive yaþanmasý zor bir ülke olduðunudüþünüyor çünkü; “Bizden geçti artýk,iyi kötü emekli oluyoruz ama üççocuðum var. Her gün hayat daha dapahalý oluyor, ne yapacaðýmýzýbilmiyoruz. OHAL’i devlet için ilanediyoruz dediler, her þeye zam geldi.Hiçbir devlet dairesinde bir günde iþinihalledemiyorsun, þimdi de ‘grevyaptýrtmam’ demiþ. Apaçýk ‘grevdepatrondan yana olurum’ demiþ, bundaanlaþýlmayacak bir þey yok.”

Kadýnlarýn OHAL iledeðiþen hayatlarý

Page 9: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

16 9saðlýk

Dr. Özden DEMÝR

Küresel ýsýnma ve iklim deðiþikliklerinedeniyle yaz mevsimlerini her yýldozunu artýran bunaltýcý sýcaklarlageçiriyoruz. Nedenleri büyük serma-ye gruplarýnýn fütursuzca dünya kay-

naklarýný sömürüsü, kapitalizmin gölgesini sata-madýðý aðacý kesmesi olsa da bu yazýmýzda bu so-runlardan ziyade bireysel olarak saðlýmýzý koru-mak için neler yapabileceðimizi konuþacaðýz.

Aþýrý sýcaklar hiçbir saðlýk problemimiz olmasadahi birçoðumuzu olumsuz etkileyebilir. Ancaközellikle 65 yaþ üstündekiler, kronik kalp ve böb-rek hastalýðý olanlar, tansiyon ve þeker hastalarý,küçük çocuklar, hamileler ve açýk alanlarda çalý-þanlar daha çok etkileniyor.

Peki, ne zaman tehlike çanlarý çalýyor? Özellikle 32 derecenin üzerindeki sýcaklýklar ve

yüzde 60’ýn üzerindeki nem oranlarýna dikkat!!

SICAK ÇARPARHalsizlik, baþ aðrýsý, baþ dönmesi, yük-

sek ateþ, terleyememe gibi belirtilerlebulgu veren sýcak çarpmasý olabilir.Sonrasýnda göz çukurlarýnýn belirgin-leþmesi, görme netliðinin bozulmasý vesonunda bilincin kaybolmasý-koma ilesonuçlanabilir. Nedeni özellikle baþ veboyun bölgesinin uzun süre þiddetli gü-neþ ýþýðýna maruz kalmasýdýr.

Ýlk müdahalede hasta hemen serin ve ha-vadar bir yere götürülmeli, varsa sýký kýyafetle-ri gevþetilmeli, ense ve baþ kýsmý soðuk ve ýslakbezlerle serinletilmeli, yapýlabiliyorsa birden ol-mamak kaydýyla soðuk duþ iyi gelebilir. Hasta içe-biliyorsa ýlýk su verilebilir. Ýleri aþamalarda gereklimüdahalelerin ardýndan hiç vakit kaybetmeden birsaðlýk kuruluþuna baþvurmak gerekir.

BOLSU TÜKETÝN

Mecbur olmadýkça çok sýcak saatlerde (10.00-16.00) dýþarý çýkmayalým. Çýkmak gerekiyorsa þapkaveya þemsiye kullanmak, açýk renkli, hafif bol kýya-

fetler giyinmek koruyucu olabilir. Mutlakabol su tüketmeliyiz (günde en az 2-2.5lt). Sadece su deðil tuz da kaybediyoruz.Dolayýsýyla tuzlu içecekler (ayran, ma-den suyu vb.) tüketmeyi de ihmal et-memeli.

UYKUSUZLUKYAPABÝLÝR

Gecelerimiz de saðlýksýz geçebilir. Uykuproblemleri, kronik yorgunluk baþ gösterebilir.Uykuya dalmakta sýkýntý, gece sýk sýk uyanmak enönemli nedenlerden. Yatmadan önce ýlýk duþ al-mak, pamuklu çarþaflar, çarþaflarýn üzerine buztorbasý konulmasý gibi ufak tefek önlemlerle sað-lýklý bir uykuya geçilebilir. Uyumadan önce yemekyememek, özellikle yaðlý, kýzartýlmýþ gýdalardanuzak durmak önemli. Gün içinde imkanýnýz varsa15 dakikalýk uyku molalarý da dinç hissetmenizeyardýmcý olabilir.

MÝDENÝZÝ KORUYUNGýda zehirlenmeleri ise bir diðer önemli konu.

Sýcaklarla beraber yiyeceklerin bozulma ihtimalleriarttýðýndan özellikle açýkta satýlan gýdalardan (et,yumurta, süt, balýk gibi) kaçýnmalý! Ayrýca midekramplarýna neden olabileceði için çok soðuk vebuzlu içecekler tercih edilmemeli.

DAMARLAR SICAÐISEVMEZ

Ellerde ve ayaklarda þiþmeler meydana gelebilir.Sýcak havalara baðlý damarlarda geniþleme olur veözellikle el ve ayak gibi uç dokularda su toplanmasý-na neden olabilir. Soðuk uygulama ve masajlarlaödem giderilebilir. Ancak düzelmeyen durumlaradikkat! Baþka rahatsýzlýklarýn belirtisi olabilir.

Bunaltýcý sýcaklarla baþ etme yollarý

Özellikle 65 yaþüstündekiler, kro-

nik kalp ve böbrekhastalýðý olanlar, tansiy-

on ve þeker hastalarý,küçük çocuklar,

hamileler ve açýkalanlarda

çalýþanlar...Sýcaklara

dikkat!

NE YAPMALI?Mecbur kalmadýkça 10.00-16.00 arasý dýþarý çýkmayýn.

Açýk renkli, bol kýyafetler giyinin, þapka veya þemsiye kullanýn. Varsagüneþ gözlüðü ve yüksek faktörlü güneþ kremleri kullanýlabilir.

Saat baþý bir bardak su! Günde 2-2.5 lt su tüketin.Egzersizlerinizi serin saatlerde yapýn.

Ek vitamin almaya gerek yok. Özellikle güneþ ýþýðý D vitamini ihtiy-acýnýn önemli bir kýsmýný karþýlýyor. Diðer vitaminler için bol sebze ve

meyve tüketimi yeterli olacaktýr. Hafif gýdalarýn tüketilmesi, açýkta satýlangýdalardan uzak durulmasý önemli.

Page 10: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

10 15sýnýrlarýn ötesinde

Merve ÝLHANKartal / Ýstanbul

Bankalarýn kapýsýndan girdiðimiz-de karþýlaþtýðýmýz ve adeta ban-kanýn “prestijini” simgeleyen“prezantabl” insanlar onlar.Dertleri olmadýðý düþünülen, ça-

lýþma koþullarý en iyi görünenler. Gerçektengöründüðü gibi mi?

Deniz, 20 seneyi aþkýn süredir banka ça-lýþaný. Giþe memuru olarak baþladýðý ban-kacýlýk serüveni devam ediyor. Ýyi giyimli,bakýmlý, güzel, güler yüzlü. Dýþtan görünü-þü bu. Ya içindekiler?

“98 senesinde iþe girdim. O dönemdeçok fazla iþ bulma imkaným yoktu. Tabii dý-þarýdan bakýnca bankacýlýk özenilen birmeslek. Ücretlerin ve çalýþma koþullarýnýniyi olduðunu düþünüyordum. Bankacýlýðý dabu yüzden tercih etmiþtim. Ýþim olsun, ge-çineyim, garanti olsun. Yazýn klimalý, kýþýnsýcak bir ortam diyerek girdim” diye anlatý-yor iþe baþlama öyküsünü.

Dýþardan “ohh masa baþý iþ, ne güzel”diye gördüðümüz bankacýlýk mesleðinin ça-lýþma koþullarý nasýl peki? Deniz þöyle yanýt-lýyor: “Çalýþma koþullarý kesinlikle benim dedýþarýdan gördüðüm gibi deðil. Aþýrý baský,çalýþma saatlerinin uzunluðu, giriþin belliçýkýþýn belli deðil. Asgari ücretten fazla ama

insan gibi geçinmek için az kazanýyoruz.”‘SON DERECEBAKIMLI’ TACÝZ

Sürekli topuklu ayakkabý giymek zorun-da olduklarýný söyleyen Deniz “etek boyu-muza kadar karýþýyorlar, kýyafet yönetmeliðivar. Uymak zorundasýn. Uymazsan sýrasýylasözlü ve yazýlý tutanaklarla karþý karþýya ka-lýrsýn” diyor. Ve tabii ki “son derece bakým-lý” olmak gerekiyor! Devamýnda da “banka-da çalýþan bir kadýn her an tacizle karþý kar-þýya kalabilir. Müþteriler tarafýndan sözlü,bakýþla ya da davranýþla her zaman tacizediliyoruz” cümleleri geliyor. “Müþteri sana

kesinlikle küfür edemez. Ama ayný zaman-da müþteri her zaman haklýdýr! Banka ileyüksek meblaðlar için görüþmeye gelenmüþterilere karþý ‘diþiliðimizi’ ön plana çý-kartmamýz salýk veriliyor. Hem zaten onuniçeri girer girmezki tavrý ‘beni herhangi birmüþteriyi aðýrladýðýn gibi aðýrlayamazsýn,onu oturttuðun koltuða oturtamazsýn’ olu-yor. Sen de müþterinin bankaya kâr saðla-madan ayrýlmamasý için çay- kahve ýsmarla-malar, sohbet etmeler, nasýlsýnýzlar, kendi-nizi özlettinizler, yok efendim bugün siziniçin çok özel oranlar aldýk þeklinde büyükilgiyle konuþmak zorundasýn” diye devamediyor anlatmaya.TORPÝL VE KAFA KOLÝLÝÞKÝSÝ SENDÝKASI

Peki ya banka çalýþanlarýnýn örgütlülü-ðü? Deniz “Ben ne mavi yakalýyým ne be-yaz yakalý” diyor, sendikaya dair düþüncele-rini ise þöyle anlatýyor: “Bir sendikamýz var.Ama sendikayla patron arasýnda iþbirliði

var. Ben sendikalýyým. Her sene toplu söz-leþmemiz var. Ama bu yýl Mayýs’ta yapýlma-sý gereken sözleþmemiz OHAL’den dolayýertelendi. Alanda olmayan bir sendika. 2senedir 1 Mayýs’ta çelenk koyup, geri geli-yorlar. Torpilin ve kafa kol iliþkilerinin dön-düðü bir sendika.”

Peki ya gelecek? Mesela emeklilik, ogünler uzak mý? “20 yýldýr çalýþýyorum,emekli olabilmek için daha 15-16 sene ça-lýþmam lazým” diyor. Günlük uðraþlar onuo kadar bezdirmiþ ki, gelecek uzak bir ma-sal gibi...

Kýdem tazminatýnýn fona devredilmesinikonuþuyoruz. “Bu durumu sendikayla gö-rüþüyoruz fakat saðlýklý bilgi alamýyoruz.Emekli Sandýðýna baðlýyýz. Ýkinci fondakiparalarýmýz devredilecek. Peki þimdi kazan-dýklarýmýz nasýl verilecek bize? Bu durumlailgili sendikanýn da açýklamasý yok. Emekli-lik ve ikramiye hakkýmýzý vermek istemiyo-ruz” diyor.

Ellerinden milyonlar geçiyorama geleceði göremiyorlarEllerinden milyonlar geçiyorama geleceði göremiyorlarEllerinden milyonlar geçiyorama geleceði göremiyorlarEllerinden milyonlar geçiyorama geleceði göremiyorlarEllerinden milyonlar geçiyorama geleceði göremiyorlar

ÇEK BÝR FOTOÐRAF,TRÝLYONLUK OLSUN!

DENÝZ’le sohbetimiz onun yüzümüzü gü-

lümseten bir anýsý ile sonlanýyor. “Ýþimiz gere-

ði hayatýmýz boyunca görmediðimiz 6 sýfýrlý, 9

sýfýrlý paralarý görüyoruz. Bir gün, 2 ya da 3 tril-

yon nakit ödeme yapacaðýz. Tabii o kadar pa-

rayý þubede bulunduramýyorsun, merkezden

paralar bir geldi, yýðýnla! 20 senelik bankacýlýk

hayatýmda o kadar parayý ilk defa bir arada

gördüm. Ben de dedim ‘Deniz, görüp göreme-

yeceðin kadar canlý para’, üzerine oturup fo-

toðraf çekildim.”

Hasret KANAT Kaðýthane / Ýstanbul

Hafta sonu gidilen kuaförler kalabalýk olur,uzun bekleyiþler... Çalýþan kadýnlar, kendile-rini hafta sonuna sýkýþtýrýr. Hafta sonu da

evdeki temizlik bittikten sonra... Kadýnlarýn kimi-nin düðün telaþý var, kiminin bir an önce iþini hal-ledip eve dönmesi lazým.

Kuaförde karþýlaþýyoruz onunla da. Oldukçagenç bir kadýn ve hamile. Kuaförde sýramý bekle-diðim yaklaþýk bir saat içinde genç kadýn, üç dörtkadýna fön çekti, arada aðda yapmaya gidiyordu.Ama epey memnuniyetsizdi, yüzü hiç gülmüyor-du. “Sizin ne vardý” diye seslendikten sonra benibuyur etti, sadece iþini yapamaya odaklanmýþtý.Normalde kadýnlarýn sohbet etmeden duramadýðýyerde onda hiç ses yok. Bu hali dikkatimi çekincesorular sormaya baþladým.

- Kaç aylýk hamilesin?- Altý aylýk.- Cinsiyeti ne?- Erkek.

- Ýsmin?- Sibel.Ben de ismimi söyledim, tanýþtýk. Henüz 20 ya-

þýnda olduðunu söyleyince “Çok gençsiniz. Nedenbu kadar erken anne olmak istediniz” diye sor-madan edemedim. Çocukluðun verdiði heyecanlaevlendiðini anlattý, çok mutlu olabileceðinin ha-yal ederek 18’inde evlenmiþ. Evliliðin ilk zamanla-rýnýn güzelliðinden bahsetti. Sonra çalýþmak iste-diðini söyleyince eþi izin vermemiþ, tartýþmalaryaþamýþlar. Eþinin ailesinin baskýsý da gün geçtik-

çe artmýþ, kayýnvalidesi sürekli baský altýn-da tutuyormuþ. Eþi ve eþinin ailesindenbaþka kimseyle görüþemiyor, ailesiyle bileeþi izin verdiðinde görüþebiliyormuþ. Za-manla anlaþmazlýklar büyümüþ, eþi tara-fýndan tartaklanmaya, þiddet görmeyebaþlamýþ.

Yüzünde morluklar vardý. Gözününçevresi ve kaþýnýn hemen üstünde kendinigösteren morluklarý tereddüt etsem desordum. “Eþim yaptý” dedi, “Ýsteklerini ye-rine getirmedim diye. Zaten uzun zaman-dýr þiddet görüyorum, karnýmda onun ço-

cuðunu taþýrken bir de dayak yiyorum” diye an-lattý morluklarýn nedenini.

Sonra devam etti, “Hiçbir þey yapmadýðýmhalde boþ kýskançlýklarý, ailesinin baskýsý beni hergeçen gün dayanýlmaz bir kuyuya çekiyordu. Buen son yaptýðý evden kaçmama sebep oldu, aile-min yanýna sýðýndým. Ailem de kendilerinden sak-ladýðým için tepki gösterdi ama yapacak bir þeyimyoktu. Karþýmdakinin deðiþeceðini düþündüm.Kendi istediðim insanla evlendim aileme ne diye-

bilirdim ki, hem onlara yük de olamazdým.”“Þimdi nasýl ayakta kalýyorsun” diye sor-

dum. “Kuaför ablamýn, onun yanýnda çalýþarakyaþamýmý idame ettiriyorum. Hem yabancý de-ðil, hem de burada güvende hissediyorum ken-dimi” dedi.

Ýki yýllýk evliliðinin kendisine zindan olduðunusöyleyen Sibel, çocuðu için yaþama daha sýký tu-tunuyor, “güçlü olmak zorundayým” diyor ve soh-betin devamý ona ait: “Þiddet gören tek kadýn bendeðilim biliyorum, eskiden beri hep var þiddet.Belki devam da edecek ama tek baþýmýza ayaktadurabileceðimizi, hayatta tek bir insana körü kö-rüne baðlanýlmayacaðýný öðrendim. Daha da kö-tüye giden kadýn cinayetleri var, belki bunu dayaþayabilirdim. Önüne geçtim belki, belki de ai-lem ve karnýmdaki çocuðum olmasaydý önüne ge-çemeyecektim. Yalnýz olduðumu düþünüyordumilk baþta. Artýk yalnýz deðilim, hayatýmý çocuðumave kendime göre þekillendirerek devam edece-ðim. Eminim benim gibi binlerce kadýn var, onlarda tek baþýna ayakta durmaya çalýþsýn, böyledaha güçlüyüz.”

Þiddet gören tek kadýn deðilim biliyorum

Page 11: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

tarih 1114

Müslime KARABATAK

Milli Eðitim Bakaný Ýsmet Yýlmaz,‘yeterli felsefi alt yapýya sahip olun-madýðý’ gerekçesiyle evrim teorisi-nin müfredattan çýkarýldýðýný açýk-larken, cihat kavramýnýn öðretilme-

sinden ise rahatsýz olunmamasý gerektiðini savun-du. Bir AKP milletvekili de “Cihat bilmeyen çocu-ða matematik öðretmenin faydasý yok” diyerek iyi-ce kuþa çevrilen temel bilim derslerinin daha daazaltýlmasýný destekledi.

Bu açýklamalardan sadece birkaç gün önce ünlümatematikçi Maryam Mirzakhani henüz 40 yaþýndahayata veda etti. Göðüs kanserine yenik düþen Mir-zakhani, Riemann yüzeyi adý verilen karmaþýk düz-lem geometrisi ve dinamiklerine ve onlarýn moduliuzay teorisine yaptýðý katkýlardan dolayý 2014’te ma-tematiðin Nobel’i sayýlan Fields Madalyasý’ný kaza-nan ilk kadýn ve Ýranlý olmuþtu. Mirzakhani’nin ödü-lü almasý en çok bilimdeki kadýnlarý sevindirmiþ,umutlandýrmýþtý. Ayný þekilde, bu kadar erken ölü-mü de bir rol modelin yitirilmesi nedeniyle yine ençok bilim kadýnlarý arasýnda üzüntüye sebep oldu.Çünkü tarihten bugüne, sadece matematikte deðil,diðer bütün bilimlerde de kadýnlarýn eðitime ulaþ-masý, ulaþabilse bile ayaklarýna taþlar takýlmadan yü-rüyebilmesi oldukça zor.

Bu ay, bu taþlara basa basa yol alabilen Mirzakha-ni’nin anýsýna, bilim dünyasýndaki kadýnlara verilen(aslýnda verilmeyen) deðerden bahsedelim. KÝTAPLAR DOLUSU AYRIMCILIK

‘Matilda etkisi’ni bilmek için onun öncülü ‘Mat-thew etkisi’ne bakmak gerekir. Sosyolog Robert K.Merton’un 1968’de öne sürdüðü ‘Matthew etkisi’,ismini Ýncil’den alýyor. Bilim dünyasýnda ayný iþiyapsalar dahi, daha az tanýnan bilim insanlarýna göreünlü bilim insanlarýnýn daha fazla öne çýkarýldýðýnýgöstermek için kullanýlýyor. Merton bu terimi ortayaatarken sosyolog olan eþi Harriet Zuckerman’ýn do-ktora tezi için Nobel ödülü kazananlarla yaptýðý rö-portajlarý kullanýyor. Örneðin, röportaj yapýlan bir ki-myacýnýn þunu söylediðini aktarýyor; “Ýnsanlar kaðýt-ta benim adýmý gördüklerinde onu hemen hatýr-lýyorlar, diðerlerinin ismi ise hemen siliniyor.”Bazý ünlü bilim insanlarý da sýrf bu yüzden, ça-lýþma arkadaþlarýnýn emekleri daha fazla görünürolsun diye, ya birlikte çalýþtýklarý arkadaþlarýnýnisimlerini en üste yazdýrýyorlar ya da kendi isim-lerini hiç yazdýrmýyorlarmýþ.

1993’teyse bilim tarihçisi Margaret W. Rossi-ter, Matthew etkisiyle baðlantýlý olarak, sistema-tik olarak bilim kadýnlarýnýn yaptýklarý çalýþmala-ra verilmesi gerekenden daha az kredi verildiðinitanýmlamak için bir makalesinde ‘Matilda etki-si’ni ele aldý. Örneðin, bugün DNA’nýn doublehelix denen yapýsýnýn keþfinde en büyük katkýyý ya-panýn Rosalind Franklin olduðu artýk bilinse de, bubuluþ çalýþma arkadaþlarý Francis Crick, James D.Watson ve Maurice Wilkins’e atfedilerek 1962’deonlara Nobel ödülü verilmiþ ve onun adý bile geç-memiþtir. Sadece Watson daha sonra yazdýðý bir ki-tapta kýsa bir þekilde deðinmiþtir.

Bilim tarihi dersleriyle lise yýllarýnda tanýþan Ros-siter, bilimin kendisinden çok o alandaki tarihi hika-yelerle ilgilendi. 20. yüzyýl Amerikan bilimindeki ka-dýnlarýn tarihini odak noktasýna koyarak yüzlerce bi-lim kadýnýnýn hikayesine ulaþtý. Ýletiþimde olduðu

bazý bilim kadýnlarý bile ‘çalýþýlacak bir þey yok’ de-mesine karþýn, alanda kitaplar dolusu bilgi buldu.Yazdýðý Women Scientists in America Before 1920(1920’den Önce Amerika’daki Bilim Kadýnlarý)Science ve Scientific American dergilerince redde-dildikten sonra American Scientist dergisinde basýl-dý. Düzenli bir geliri olmadýðý için üniversitelerdegeçici iþler yaparak ve burslar alarak Women Scien-tists in America, Struggles and Strategies to 1940(Amerika’da Bilim Kadýnlarý, 1940’a Kadar Mücade-leler ve Stratejiler), Women Scientists in America:Before Affirmative Action, 1940-1972 (Amerika’da

Bilim Kadýnlarý: Pozitif Ayrýmcýlýktan Önce, 1940-1972) ve Women Scientists in America: Forging aNew World Since 1972 (Amerika’da Bilim Kadýnla-rý: 1972’den Beri Yeni Dünyaya Þekil Vermek) adýylaüç kitap yayýnlayabildi.

Rossiter’ýn yaptýðý çalýþmalar kadýnlarýn bugünhala yaþadýðý sorunlardan belki sadece birine ýþýk tu-tuyor ama onun da makalesinde dediði gibi, “Bu et-kiye ve bu asýrlýk eðilime dikkat çekmek belki biliminsanlarýný baþka ‘Matildalarý’ çalýþmalara dahil et-meye ve böylece daha iyi, daha kapsayýcý bir bilim ta-rihi ve sosyolojisi yazmaya iter.”

BÝLÝMDE KADINLARIN AYAKLARINA TAKILAN TAÞ:

MATÝLDAETKÝSÝ!

ANALIK, EV VE CENNETTENDAHA TATLI BÝR KELÝMEVAR; ÖZGÜRLÜK!

MMAATTÝÝLLDDAA etkisi, 19. yüzyýl oy hakký savunucusu vefeminist eleþtirmen Matilda Joslyn Gage tarafýndangeliþtirilen teoriyi temel aldýðý için Rossiter, bu etkininismini Matilda olarak adlandýrdý. Gage, kadýnlarýn bi-limdeki çalýþmalarýna hiç deðer verilmediðini gözlemiþve bunun üzerine yazmýþtý. ‘Kadýnýn Ýncili’, ’KadýnlarýnOy Hakký Tarihi,’ ‘Kadýn, Kilise ve Devlet’ gibi çalýþma-larý kaleme aldý. 1870’te yazdýðý ‘Kaþif Olarak Kadýn’ ya-zýsýnda Rossiter’in de daha sonra Matilda etkisini bul-masýnda yardýmcý olacak onlarca kadýn kaþifi ve onla-rýn bilime olan katkýlarýna raðmen verilmeyen patent-leri, görünmeyen emeklerini anlatýyor. Yazýsýnýn so-nunda ise bir ulusun buluþlarýnýn onlarýn özgürlüðü veeðitimleriyle ilgili olduðunu yazýyor. Koþullar göz önü-ne alýndýðýnda eðitim, hukuk, politika ve çalýþma alan-larýnda kýsýtlý imkanlara sahip olduklarý için kadýn ka-þiflerin sayýsýnýn erkeklere oranla daha az olduðunuanlatýyor.

Kölelerin özgürlüðe kavuþmasý için illegal yollar-dan onlarýn kuzey eyaletlere kaçmalarýna yardým edenbir aileden geliyordu Gage. Ýleriki yýllarýnda ise SusanB. Anthony ve Elizabeth Cady Stanton gibi oy hakký sa-vunucularýyla birlikte hareket ederek kadýn örgütlen-meleri kurdu ve çeþitli dergi ve gazeteler yayýnladý.1870’lerde yerlilere yapýlan zulme karþý geldiði içinMohawklar tarafýndan kendisine Ka-ron-ien-ha-wi(Gökyüzü taþýyýcýsý) ismi verildi.

Daha çok Hýristiyanlýða yaptýðý eleþtirilerle ön plan-da oldu ve liberal feminizmi savundu. Fayetteville’de-ki mezarýnda þöyle yazýyor: ‘Analýk, Ev ve Cennet’tendaha tatlý bir kelime var; Özgürlük’

MaryamMirzakhani

Margaret W.Rossitter

Matilda

Page 12: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

Cevriye AYDIN

Masal bizi, somut maddidünyanýn verili koþullarýile baðlý olmayan, nedensonuç iliþkisinin uzaðýn-da, zaman-mekan kav-

ramlarý ile yeryüzüne ait canlý türlerinindýþýnda düþünmeye ve özgürce hayal et-meye sevk eden olaylar bütünüdür.

Olaylar gerçek hayatýn fiziksel ve top-lumsal kurallarýndan baðýmsýz bir oluþve iþleyiþe sahiptir, masallarda. Fizikseldünyanýn engelleri ile toplumsal engel-leri hayal ile aþan insan zihninin zenginhayal bahçesinin meyveleridir bir baký-ma, masallar.

Ýnsan soyunun doðayý dönüþtürmefaaliyeti, doðal insansal ihtiyaçlarýn öte-sine geçip nicedir bir yaðma ve talan fa-aliyeti haline dönüþtüðünden beri, insa-nýn zengin hayal bahçesi çok eski birgeçmiþte kalmýþtýr.

Artýk ne insan, doðayla baþ etmeyeçalýþýrken dayanýþma içindeki ilkeltopluluðun eþit bir parçasý; ne ka-dýn, toplumun saygýn üretkeni,bereketin timsali, doðayý taçlandý-ran ana tanrýça; ne de erkek,onunla eþit ve özgür partneri olanbir varlýktýr.

Kadýnlýk, toplumun yarýsýnýoluþturan cinsiyet olarak; insan so-yunun doðayla baþ etmek için yü-rüttüðü ilkel faaliyetlerin bir yerin-de, doðurganlýðýnýn kurbaný halinegelmiþtir. Eþitlik kadýn aleyhine bo-zulmuþtur. Zamanýn katmanlarýiçinde bu güçten düþürülüþü evren-sel bir þekilde onaylanarak, potansiyeli,gücü ve yetenekleri görünmez toplumsalzincirlerle baskýlanýp köreltilerek bu-günkü haline ulaþmýþtýr.

Erkeklik, yani toplumun diðer yarýsýolan cinsiyet ise bu macerada, fizikselgücü iktidarla özdeþleþtirilerek güçlü veüstün olmaya, egemenlerin iktidar eliyleüretim araçlarý üzerinde hakimiyet sað-lamasýna benzer bir þekilde kadýn üze-rinde hakimiyet kurmaya, “üstün” kal-maya zorlanmýþ ve bu süreç sonraki üre-tim sistemleri boyunca aktarýlarak ve ye-niden üretilerek erkeklik için bir kültü-rel/toplumsal var oluþ biçimi haline gel-miþtir.

Masallar, bu insanlýk macerasýnýn or-taya çýkardýðý baþka bir tarihi anlatýr bi-ze. Ýnsan topluluklarýnýn, bazen aþýlmazbir engeli aþmak için, bazen bir trajedi-nin yýkýcý sonuçlarýyla yüzleþmek için,bazen toplumsal baský koþullarýnýn san-sürünü aþarak insanlara geleceðe dair

bir umut ulaþtýrmak için, gerçek yaþa-mýn fiziki, toplumsal, sosyal, biçimselbütün kurallarýný hiçe sayýp, hayal gücü-nün sýnýrsýzlýðýný kullanarak masallarlabu mesajý ulaþtýrmaya çalýþtýklarýný gö-rürüz.

Zaman içinde, sistemler ve toplumlariçinde þekil ve mesaj deðiþtirerek, dönü-þerek, egemen kültürün unsurlarýyla do-nanarak orijinal, ilk hallerini yitirse de,çok kaba hatlarýyla olsa da evrensel de-ðerleri aktarýr masallar. Ýyilik-kötülük,dostluk-düþmanlýk vefa-vefasýzlýk, ben-cillik-özgecilik, kurnazlýk-masumiyet gi-bi zýt ikilikler arasýnda baþýna gelen be-lalarla mücadele eden iyi kahramanýnzaferi, kötünün cezasýný bulmasý gibipek çoðu kliþe örüntülere sahiptir. An-cak, bu örüntülerin, tarihsel olarak taþý-dýklarý mesaj, o kadar derinlerde kalmýþ-týr ki masallarý çözümlemek, Clarissa P.Estes’in yaptýðý gibi arkeolojik bir kazýile orijinal elementlerini ortaya çýkarma-yý gerektirmektedir.

‘CANTADORA’NIN ANLATTIÐI

Masallarla kadýnýn zengin ve çok eskiçaðlara dayanan tarihinin en eski çaðlar-daki içsel/duygusal dayanaklarýna ve de-neyimsel kökenlerine bir yolculuk sayýla-bilecek bir kitaptan söz etmek istiyoruz.Clarissa Pinkola Estes, bir þair ve psika-nalist. Ayný zamanda Latin geleneðindeeski öyküleri toplayýp saklayan kiþi anla-mýna gelen ‘cantadora’ olarak da tanýnanbir kadýn. Clarissa P. Estes’in Türki-ye’de baský üstüne baský yapan kitabý‘Kurtlarla Koþan Kadýnlar’(1), çok eskizaman masal ve öykülerinden yola çýka-rak ve bunlarý analiz ederek, kadýnlarýntarihine dair anlatýlarda fazlaca el atýl-mamýþ bir boyuta dokunuyor.

Kitap, kadýný, erkeði, çocuk veya gençkýzý/genç erkeði, dünyanýn ve insanýnçeþitli halleri içinde, baþlarýna gelendünyevi belalar ve çýkmazlar içinde nasýlçýkar yol bulduklarýna, yanlýþ yol/yön-temler seçtiklerinde nasýl yýkýma sürük-

lendiklerine dair masallarýn izini takipediyor. Masallarýn sembolik unsurlarýnýve psikolojik arka planlarýný çözümleye-rek “kadýnýn kendisini çözme ve anlamayolculuðu” olarak tasarlamýþ bu kitabý,yazar. Bunu yaparken de esas olarak ka-dýnýn içsel dünyasýnda geçmiþle bugünarasýnda bir köprü kurmaya çalýþýyor.

Freud’un öðrencisi, bir süre beraberde çalýþan, ancak daha sonra onun kura-mýndan ayrýlarak analitik psikoloji kura-mýný geliþtiren Jung’un görüþlerinin ta-kipçisi olan Clarissa Estes, bu kitaptadayandýðý görüþ ve analizleri Jung’ýn ku-ramýna dayanarak açýklýyor yeri geldiðin-ce. Kitabýn psikoloji kuramlarý yönün-den deðerlendirilmesinin elbette bizimyazýmýzýn dýþýnda kalan bir konu oldu-ðunu belirtmekte yarar var.

Kitaptaki 16 bölüm içinde yazar, ka-dýnlarýn bireysel ve toplumsal travmalar-la baþ etmek için sahip olduklarý, üstüher dönemin egemen deðerleri ve kültü-rü tarafýndan örtülerek gömülmüþ veunutturulmuþ zengin içsel rezervlerinin

izini, anlattýðý masal veya öyküler üze-rinden sürüyor. Adeta derindeki cev-herleri çýkarmak için kazý yapar gibi,bu eski masal ve öykülerin içerdiði iþ-levsel bilgi ve deneyim birikimini açýðaçýkarýyor.

EN DERÝN SULARA ATLAMANIN ‘DOÐRU’ ZAMANI

1971’de baþladýðý bu kitabý ClarissaEstes, 20 yýlý aþan bir sürede tamamla-mýþ. Kurtlarýn davranýþlarý üzerine çalýþ-ma yürütürken, kitaba adýný veren kurt-lar ile kadýnlarýn arketipsel (en eski kökeait, bir türün ilk örneðine ait) davranýþ-larý arasýnda bir benzerlik keþfetmiþ.Kurtlarýn vahþi doðada avlanarak yavru-larýný belirli bir süre beslemeleri, dahasonra avlanma ve baþka hayvanlara yemolmama konusundaonlarý eðitmeleri gibipek çok yönden ka-dýnlarýn arketipseldavranýþlarý ile dikka-tini çeken benzerlik,onu bu araþtýrmayayönlendirmiþ.

Kadýnlarýn karþýlaþ-týklarý bütün engellereraðmen kendi içsel ya-ratýcý kaynaklarýyla baðkurmasýnýn yaþamsaldeðerini, yine masal veöyküler içindeki kahramanlarýn tutumla-rýný ve sembolik unsurlarý çözümleyerekortaya koyuyor. Kadýnlarýn ‘sezgi’, ‘içgü-dü’, ‘bilinçdýþý’ gibi kavramlarla ifadeedilen birtakým içsel duyu ve örtük zi-hinsel potansiyellerinin, yeraltý ýrmaðýgibi kendi mecrasýnda sürekli akan ade-ta evrensel ve ortak bir kaynak olduðunavurgu yapýyor. Kadýnlarýn yaþamlarýnýniniþli çýkýþlý süreçleri, yaratýcý veya koþul-lara yenik düþen tutumlarýnýn ortaya çý-kardýðý sonuçlar ile bulduklarý çýkýþ yol-larýnýn içsel kaynaklarýný, kahramanlarýnolaylar karþýsýndaki tutumlarýný irdeleye-rek gün yüzüne çýkarýyor.

Egemen kültürün kadýnlara yasakla-dýðý, kötüleyerek unutulmasýna yol açtý-ðý, körelttiði pek çok iç/manevi, içgüdü-sel kaynaðýn aslýnda ne kadar diri ve ula-þýlmaya hazýr olduðuna iþaret ediyor vehatýrlatýyor: “Bütün ‘hazýr olmamalar’,bütün ‘zamana ihtiyacým varlar’ anlaþýla-bilir, ama sadece bir süre için. Gerçekþu ki, asla bir ‘tamamen hazýr olma’ sözkonusu deðildir, asla bir gerçekten ‘doð-ru zaman’ yoktur. Bilinçdýþýna her iniþteolduðu gibi, öyle bir zaman gelir ki, sa-dece en iyisi umularak burun sýký sýkýyakapatýlýr ve en derin sulara atlanýr.”

SÝZÝ CESARETLENDÝRMEKÝÇÝN...

Kadýnlarýn az çok bilinen toplumsaltarihine, baþka bir boyuttan, kadýnlarýniçgüdüsel ve ruhsal örtük belleklerinintarihsel arka planýný deþerek bakmak vebu belleðin ortak bir kaynak olduðunugörmek, normalde bildiðimiz, bize aitbir þeyleri, bir baþkasýnýn iþaret etmesiy-le fark etmek gibi bir duygu oluþturuyor,aslýnda. Masal ve öykülerin analizi aracý-lýðýyla eskiye ait ve iþe yaramaz bir bilgiyýðýný yerine toplumsal tarihimizin bi-reysel izdüþümlerini oluþturan davranýþ-larýmýzýn kaynaklarýyla bað kurmamýzýöneriyor, Clarissa Estes. Kendi sözleriy-le bu kitap “... kadýnlarla ilgili öyküleriçeren bir kitaptýr ve bu öyküler yol bo-yunca yýkýlmadan duran iþaretler gibidir.

Doðal olarak kazanýlmýþ kendi öz-gürlüðünüze; kendinizden, hay-vanlardan, yeryüzünden, çocuklar-dan, kýz kardeþlerden, sevgililer-den ve erkeklerden hoþnutluk du-ymanýza giden yolda size destekolsun diye okumanýz ve üzerindedüþünmeniz içindir. Hemen söy-leyeyim, vahþi benliðin dünyasýnaaçýlan kapýlar az ama deðerlidir.Derin bir yara iziniz varsa, o birkapýdýr. Gökyüzünü ve suyu ta-hammül edemeyecek kadar çok

seviyorsanýz, o bir kapýdýr. Daha derinbir hayatý, eksiksiz bir hayatý, makul birhayatý özlüyorsanýz, o bir kapýdýr.

Bu kitaptaki malzeme sizi cesaretlen-dirmek için seçilmiþtir. Bu çalýþma ken-di içsel ufuklarýnda zahmetli yolculukla-ra çýkanlar dahil olmak üzere, hem ken-di yolunda gidenlere hem de dünya içinzorluklara göðüs gerenlere destek olmaküzere sunulmuþ”tur.

Anlatýlan masal ve öykülerin deþifreedilme sürecinde her kadýn kendine aitpek çok deneyim ve davranýþ kalýbý bulu-yor ve bunlarýn kaynaklarýný görerek an-lamlandýrmaya yöneliyor. Ve tabii, kadýn-lar olarak nasýl bir baskýlanma mekaniz-masý içinde var olmaya çalýþtýðýmýzý, nekadar çok görünmez baðlarla gözlerimi-zin, ellerimizin ayaklarýmýzýn baðlanýpkulaklarýmýzýn týkanmasýna sessiz kaldý-ðýmýzý, zihinsel ve duygusal iþleyiþimiziniçinde yaþadýðýmýz sýnýflý toplumun ihti-yaçlarýna göre nasýl þekillenip þablonlaþ-týðýný ve aslýnda sadece emek gücümü-zün deðil en yaratýcý içsel kaynaklarýmý-zýn nasýl köleleþtirildiðini, evcilleþtirilipuysallaþtýrýldýðýmýzý; yazarýn “erginlen-me” adýný verdiði bireysel uyanýþýn vefarkýndalýðýn nasýl bedeller ödenerekedinildiðini, bu kitapla daha içsel bir

düzlemde, daha derinlemesine sorgula-ma ve görme olanaðý buluyoruz.

ASIL HAYATINIZ ÝÇÝN ENÖNEMLÝ ÞEY

Ne kadar kiþisel dersek diyelim o ka-dar evrensel bir olgudan söz etmiþ olu-yoruz. Þu alýntý, kadýnlara dair bir ger-çekliði anlatmýyor mu? “Kadýnlarýn gü-cü konusundaki literatürün büyük birbölümü, erkeklerin, kadýnlarýn gücün-den korktuklarýný söyler. Bense hep þöy-le haykýrmak isterim: Meryem Ana! Nekadar çok kadýn, kadýnlarýn kendi gü-cünden korkuyor.”

Estes’in önermesi, kadýnlarýn çoðuzaman bilinçsizce yaptýklarý bir þeyi far-kýndalýk geliþtirerek daha çok yapmalarý:Ýçsel kaynaklarýna bakmaya daha çokönem vermeleri, bunu yaparken, vahþidoðanýn doðal ritmine kulak vermelerive kendi içsel süreçlerini bu doðal ritmeuyumlu kýlmaya çalýþmalarý. Ýnsani/doðalher yetimizin, günümüzün hýzlý tempo-su, kapitalist düzen çarký içinde kaybo-luþuna karþý, karmaþýk modern hayatýngereksinimleri ile kendi içimizdeki do-ðal sesimiz/içsel kaynaklarýmýz arasýndabir denge kurarak, her kadýnýn kendineözgü olan yaratýcýlýðýna daha çok zamanayýrmakta ýsrar etmesi, direnmesi oldu-ðunu söylüyor. Vahþi kapitalizmin öðü-ten diþlilerine karþý vahþi doðanýn sesinekulak vermeyi öðütlüyor: “Yaratýcý haya-týnýz için, yalnýzlýðýnýz için, olma ve yap-ma zamanýnýz için, asýl hayatýnýz için enönemli þey devam etmek, direnmektir;devam etmek, çünkü vahþi doðanýn vaa-di þudur: Kýþtan sonra, her zaman ilkba-har gelir.”

Acýlara açýk bir gözle bakabilmek, va-roluþunu gerçekleþtirmek için çeþitli do-lambaçlý yöntemlere zorlansa da yaþa-mayý, devam etmeyi becerebilmek, vahþiormanlarda (zor ve engellerle dolu ya-þam koþullarý içinde) ayakta kalabilmek,her düþtüðünde yeniden kalkmayý bece-rebilmek; sadece bu seçilmiþ masallardadeðil, gerçek hayatýmýzda da kadýnlarýnvaroluþlarýnýn bir parçasý. Estes’in kitabýbize bunlarý birlikte sunduðu ve gücü-müzü gösterdiði için, hafýzamýzý tazele-diði, yaþam deneyimlerimizin deðerinihatýrlattýðý için iyi geliyor.

(1) Kurtlarla Koþan Kadýnlar-VahþiKadýn Arketipine Dair Mit ve Öyküler,Clarissa P. Estes, Ayrýntý Yayýnlarý, Ma-yýs 2016, 16. Basým

(2) Þahmaran, Sennur Sezer, Resim-leyen Cem Kýzýltuð, Çocuk Klasikleri,Kýrmýzýkedi Yayýnlarý, Nisan 2014

KU

RTL

AR

LA K

OÞA

N K

AD

INLA

R

CCLLAARRIISSSSAA Estes’in kitabýna yön veren hayvan, kurt; insandünyasýnda vahþi, hain, acýmasýz, avýnýn gözünün yaþýnabakmadan haklayan “olumsuz” bir imge. Estes, bu olumsuzkahramanýmýza baþka bir yönden, kendi vahþi hayatý ve doðasýiçinden bakarak olumlu bir “kurt” imgesi gösteriyor. Bir baþkahayvan “yýlan” da yine insanýn yüklediði nitelemelere göre“düþman”ý simgeliyor. O da sinsilik ve hainlikle özdeþleþtirilmiþbir imge. Bizim topraklarýn cantadorasý sayabileceðimiz SennurSezer’in,kendisihakkýndasöylendiði gibi“dünyakurulduðundaoradaydý”denilebilecekbir eskibilgi/hikayetoplayýcýsý ve anlatýcýsý olarak derleyipyazdýðý “Þahmaran” (2), týpký ClarissaEstes’in genel algýya aykýrý, olumlu bir imgeolarak sunduðu kurt gibi, yýlanlarýn þahý olanve baþý bir kadýn görünümündeki yýlan daolumlu bir imge olarak yer alýyor masalda.

Gövdesi yýlan, baþý kadýn görünümündekibu hayvan, kendisini ele veren insanoðlunadostluk ve baðlýlýk konusunda “insanlýk” dersiveren bir masal kahramanýdýr. Ýnsanlýkdeðerlerine baðlýlýðýn simgesi burada bir yýlan/kadýndýr. Estes’inolumlu kurt imgesi ile Sezer’in eski yazdýðý olumlu yýlan imgesigenel algýya aykýrý bir noktada kesiþmektedir. Her iki imge debizi, doðanýn öteki canlý varlýklarýndan hayvanlara, insanýn kendibencil çýkarlarýndan yola çýkarak yükledikleri niteliklerisorgulamaya, doðaya daha bütünsel bir yerden bakmayayönlendirmektedir.

BÝZÝM CANTADORAMIZ SENNUR SEZER’DEN ‘ÞAHMARAN’

“Bu kitaptaki malzemesizi cesaretlendirmekiçin seçilmiþtir. Buçalýþma kendi içselufuklarýnda zahmetli yolculuklaraçýkanlar dahil olmaküzere, hem kendi yol-unda gidenlere hem dedünya için zorluklaragöðüs gerenlere destekolmak üzere sunulmuþtur.”

Masallarda kadýnlarýn ortak hafýzasýný aramak

Page 13: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

tarih 1114

Müslime KARABATAK

Milli Eðitim Bakaný Ýsmet Yýlmaz,‘yeterli felsefi alt yapýya sahip olun-madýðý’ gerekçesiyle evrim teorisi-nin müfredattan çýkarýldýðýný açýk-larken, cihat kavramýnýn öðretilme-

sinden ise rahatsýz olunmamasý gerektiðini savun-du. Bir AKP milletvekili de “Cihat bilmeyen çocu-ða matematik öðretmenin faydasý yok” diyerek iyi-ce kuþa çevrilen temel bilim derslerinin daha daazaltýlmasýný destekledi.

Bu açýklamalardan sadece birkaç gün önce ünlümatematikçi Maryam Mirzakhani henüz 40 yaþýndahayata veda etti. Göðüs kanserine yenik düþen Mir-zakhani, Riemann yüzeyi adý verilen karmaþýk düz-lem geometrisi ve dinamiklerine ve onlarýn moduliuzay teorisine yaptýðý katkýlardan dolayý 2014’te ma-tematiðin Nobel’i sayýlan Fields Madalyasý’ný kaza-nan ilk kadýn ve Ýranlý olmuþtu. Mirzakhani’nin ödü-lü almasý en çok bilimdeki kadýnlarý sevindirmiþ,umutlandýrmýþtý. Ayný þekilde, bu kadar erken ölü-mü de bir rol modelin yitirilmesi nedeniyle yine ençok bilim kadýnlarý arasýnda üzüntüye sebep oldu.Çünkü tarihten bugüne, sadece matematikte deðil,diðer bütün bilimlerde de kadýnlarýn eðitime ulaþ-masý, ulaþabilse bile ayaklarýna taþlar takýlmadan yü-rüyebilmesi oldukça zor.

Bu ay, bu taþlara basa basa yol alabilen Mirzakha-ni’nin anýsýna, bilim dünyasýndaki kadýnlara verilen(aslýnda verilmeyen) deðerden bahsedelim. KÝTAPLAR DOLUSU AYRIMCILIK

‘Matilda etkisi’ni bilmek için onun öncülü ‘Mat-thew etkisi’ne bakmak gerekir. Sosyolog Robert K.Merton’un 1968’de öne sürdüðü ‘Matthew etkisi’,ismini Ýncil’den alýyor. Bilim dünyasýnda ayný iþiyapsalar dahi, daha az tanýnan bilim insanlarýna göreünlü bilim insanlarýnýn daha fazla öne çýkarýldýðýnýgöstermek için kullanýlýyor. Merton bu terimi ortayaatarken sosyolog olan eþi Harriet Zuckerman’ýn do-ktora tezi için Nobel ödülü kazananlarla yaptýðý rö-portajlarý kullanýyor. Örneðin, röportaj yapýlan bir ki-myacýnýn þunu söylediðini aktarýyor; “Ýnsanlar kaðýt-ta benim adýmý gördüklerinde onu hemen hatýr-lýyorlar, diðerlerinin ismi ise hemen siliniyor.”Bazý ünlü bilim insanlarý da sýrf bu yüzden, ça-lýþma arkadaþlarýnýn emekleri daha fazla görünürolsun diye, ya birlikte çalýþtýklarý arkadaþlarýnýnisimlerini en üste yazdýrýyorlar ya da kendi isim-lerini hiç yazdýrmýyorlarmýþ.

1993’teyse bilim tarihçisi Margaret W. Rossi-ter, Matthew etkisiyle baðlantýlý olarak, sistema-tik olarak bilim kadýnlarýnýn yaptýklarý çalýþmala-ra verilmesi gerekenden daha az kredi verildiðinitanýmlamak için bir makalesinde ‘Matilda etki-si’ni ele aldý. Örneðin, bugün DNA’nýn doublehelix denen yapýsýnýn keþfinde en büyük katkýyý ya-panýn Rosalind Franklin olduðu artýk bilinse de, bubuluþ çalýþma arkadaþlarý Francis Crick, James D.Watson ve Maurice Wilkins’e atfedilerek 1962’deonlara Nobel ödülü verilmiþ ve onun adý bile geç-memiþtir. Sadece Watson daha sonra yazdýðý bir ki-tapta kýsa bir þekilde deðinmiþtir.

Bilim tarihi dersleriyle lise yýllarýnda tanýþan Ros-siter, bilimin kendisinden çok o alandaki tarihi hika-yelerle ilgilendi. 20. yüzyýl Amerikan bilimindeki ka-dýnlarýn tarihini odak noktasýna koyarak yüzlerce bi-lim kadýnýnýn hikayesine ulaþtý. Ýletiþimde olduðu

bazý bilim kadýnlarý bile ‘çalýþýlacak bir þey yok’ de-mesine karþýn, alanda kitaplar dolusu bilgi buldu.Yazdýðý Women Scientists in America Before 1920(1920’den Önce Amerika’daki Bilim Kadýnlarý)Science ve Scientific American dergilerince redde-dildikten sonra American Scientist dergisinde basýl-dý. Düzenli bir geliri olmadýðý için üniversitelerdegeçici iþler yaparak ve burslar alarak Women Scien-tists in America, Struggles and Strategies to 1940(Amerika’da Bilim Kadýnlarý, 1940’a Kadar Mücade-leler ve Stratejiler), Women Scientists in America:Before Affirmative Action, 1940-1972 (Amerika’da

Bilim Kadýnlarý: Pozitif Ayrýmcýlýktan Önce, 1940-1972) ve Women Scientists in America: Forging aNew World Since 1972 (Amerika’da Bilim Kadýnla-rý: 1972’den Beri Yeni Dünyaya Þekil Vermek) adýylaüç kitap yayýnlayabildi.

Rossiter’ýn yaptýðý çalýþmalar kadýnlarýn bugünhala yaþadýðý sorunlardan belki sadece birine ýþýk tu-tuyor ama onun da makalesinde dediði gibi, “Bu et-kiye ve bu asýrlýk eðilime dikkat çekmek belki biliminsanlarýný baþka ‘Matildalarý’ çalýþmalara dahil et-meye ve böylece daha iyi, daha kapsayýcý bir bilim ta-rihi ve sosyolojisi yazmaya iter.”

BÝLÝMDE KADINLARIN AYAKLARINA TAKILAN TAÞ:

MATÝLDAETKÝSÝ!

ANALIK, EV VE CENNETTENDAHA TATLI BÝR KELÝMEVAR; ÖZGÜRLÜK!

MMAATTÝÝLLDDAA etkisi, 19. yüzyýl oy hakký savunucusu vefeminist eleþtirmen Matilda Joslyn Gage tarafýndangeliþtirilen teoriyi temel aldýðý için Rossiter, bu etkininismini Matilda olarak adlandýrdý. Gage, kadýnlarýn bi-limdeki çalýþmalarýna hiç deðer verilmediðini gözlemiþve bunun üzerine yazmýþtý. ‘Kadýnýn Ýncili’, ’KadýnlarýnOy Hakký Tarihi,’ ‘Kadýn, Kilise ve Devlet’ gibi çalýþma-larý kaleme aldý. 1870’te yazdýðý ‘Kaþif Olarak Kadýn’ ya-zýsýnda Rossiter’in de daha sonra Matilda etkisini bul-masýnda yardýmcý olacak onlarca kadýn kaþifi ve onla-rýn bilime olan katkýlarýna raðmen verilmeyen patent-leri, görünmeyen emeklerini anlatýyor. Yazýsýnýn so-nunda ise bir ulusun buluþlarýnýn onlarýn özgürlüðü veeðitimleriyle ilgili olduðunu yazýyor. Koþullar göz önü-ne alýndýðýnda eðitim, hukuk, politika ve çalýþma alan-larýnda kýsýtlý imkanlara sahip olduklarý için kadýn ka-þiflerin sayýsýnýn erkeklere oranla daha az olduðunuanlatýyor.

Kölelerin özgürlüðe kavuþmasý için illegal yollar-dan onlarýn kuzey eyaletlere kaçmalarýna yardým edenbir aileden geliyordu Gage. Ýleriki yýllarýnda ise SusanB. Anthony ve Elizabeth Cady Stanton gibi oy hakký sa-vunucularýyla birlikte hareket ederek kadýn örgütlen-meleri kurdu ve çeþitli dergi ve gazeteler yayýnladý.1870’lerde yerlilere yapýlan zulme karþý geldiði içinMohawklar tarafýndan kendisine Ka-ron-ien-ha-wi(Gökyüzü taþýyýcýsý) ismi verildi.

Daha çok Hýristiyanlýða yaptýðý eleþtirilerle ön plan-da oldu ve liberal feminizmi savundu. Fayetteville’de-ki mezarýnda þöyle yazýyor: ‘Analýk, Ev ve Cennet’tendaha tatlý bir kelime var; Özgürlük’

MaryamMirzakhani

Margaret W.Rossitter

Matilda

Tuzla Deri Sanayide bir fab-rikada çalýþýyorum. Depo dadiyebileceðimiz bu fabrika-da 400’e yakýn iþçi çalýþýyor.Çalýþtýðým bölümdeki tek

kadýn benim. Ýþinin aðýr olmasý sebe-biyle oraya öncesinde hiç kadýn iþçi ve-rilmiyormuþ. Benim iþe çok ihtiyacýmolduðu için bölüm seçme gibi bir duru-mum olmadý ve o bölümde çalýþan ilkkadýn unvanýna sahip oldum!

Tabii bir kadýn olarak bir çok sýkýntýyaþýyorum. Ýlk günlerde iþten çýkmadanyapýlan alan temizlemelerini hep benyapardým. Üç gün sonra neden temizlikiþini hep benim yaptýðýmý sordum. Banakadýnlarýn elinin yatkýnlýðý, bu tür iþleridaha iyi yaptýðý gibi sebepler sundular.Ben de onlara dedim ki, ‘Bu doðuþtangelen bir yetenek deðildir, dayatýlmýþ ve

sonradan öðretilmiþtir, eðer bir erkekçocuðu da böyle yetiþse o da gayet iyibir þekilde bu iþi yapabilir.’ O gün veondan sonraki bir hafta boyunca temiz-

lik yapmadým. Bir haftanýn sonunda bölüm þefi elin-

de bir listeyle geldi. Temizlik için sýra çi-zelgesi çýkartýlmýþ, her gün biri yapacak-

mýþ. Benim konuþmamdan sonra bu iþingöründüðü kadar da kolay olmadýðýný ay-rýca sadece kadýnlarýn iþi olmadýðýný o daanlamýþ ve deponun tüm bölümlerindebu uygulamanýn gelmesini saðlamýþ. Bu-nu duyduðumda gerçekten mutlu oldum.Çünkü artýk depo içerisinde hiçbir kadýnayný zamanda temizlik aleti gibi görülme-yecek, bu iþi herkes yapacak.

Anladým ki taleplerimizi sesli ve gürbir þekilde söylemezsek kimse bizimiçin bir þey yapmayacak. Ben bugün be-raber çalýþtýðým 13 erkek iþçinin artýkküfür etmemesini de saðladým. Oradatek baþýmayým, ama sizlerden aldýðýmgüçle bunu yapabiliyorum. Hepimizbirbirimizden güç alarak, her yerde veher þekilde mücadele etmeliyiz.

Kübra SSUDeri iiþçisi // TTUZLA

Merhaba sevgili kadýnlar.Dergide yazýmý oku-yunca çok mutlu ol-dum. Sanki çok yakýnbir arkadaþýmla dert-

leþmiþ gibi hissettim. Ýkinci mektubuda bu nedenle yani sizlerle dertleþ-mek için yazýyorum.

Baþýmdan geçen olaydan sonra uzunsüre toparlanamadým, eþimle aramýzçok kötü oldu. Ekonomik olarak duru-mumuz kötü olduðu için o da bana tavýryapýyordu. Ýþi býraktýðým için bana içteniçe kýzýyordu. Bir süre sonra bir tanýdýkaracýlýðýyla bir iþe girdim. Burada þart-lar daha kötüydü. Ne iþ yaptýðým bellideðildi. Hem temizlik yapýyor, hemmutfaða yardým ediyor, hem de üretim-den gelen ürünlerin temizliðini yapýyor-dum. Ýtiraz etsem hemen “Sen yenisin,neden itiraz ediyorsun” diyorlardý.Daha önce yaþadýðým olaydan dolayý bü-tün özgüvenimi kaybetmiþtim.

Ýþyerinde biri bana iyi bir þey de söy-lese ben kötü anlýyordum. Kimseyle ar-kadaþlýk yapmak istemiyordum. Tam al-tý ay çalýþtým burada ve altý ay sonramaaþlarýmýzý geç yatýrmaya baþladýlar.Bazen üç ayda bir maaþ alýyorduk. Evepara götürmeyince eþim hemen baþýmakakmaya baþlýyordu. “Önceki iþini bý-rakmasaydýn böyle olmazdý” diyordu.Senem dolmak üzereyken toplu iþtençýkarmalar oldu, beni de çýkardýlar.Eþimle aramýz daha da kötü oldu. Sü-rekli “Neden hep senin baþýna geliyorbu iþler? Ben neden atýlmýyorum, þu

neden atýlmýyor, o neden atýlmýyor?”dediði için ben de sorunu kendimdearamaya baþladým.

Adamýn teki bana bir tekme attý, ha-yatým resmen alt üst oldu. O yüzdenkeþke susmasaydým, keþke hakkýmý ara-saydým diyorum. Sizlere sesleniyorum,“keþke” dememek için susmamalýyýz.

Dergide okuduðum yazýlar güç veri-yor. Dertlerimiz çok, ama çözümsüzdeðil. Þu an çalýþmýyorum. Yeniden biriþe girmeye cesaretim yoktu, ama artýkçalýþacaðým. Kaybettiðim gücümü to-parlayacaðým ve yeniden baþlayacaðým.Kendim için, çocuðum, ailem için de-nemek ve baþarmak zorundayým. Bunuyaparken sizin gibi deðerli insanlarýndesteðine çok ihtiyacým var. Melisa kar-deþimin yaþadýklarý benim aklýmý baþý-ma getirdi. Ben de bundan böyle sus-mayacaðým ve size yazmaya devam ede-ceðim.

Sevgiler... Merve

Esenyalý // ÝÝSTANBUL

Merhaba, ben Kezban.Haksýzlýklara uðrayansizlerden biriyim. 25 yýl-dýr çalýþýyorum. Tekstil-den ev temizliðine, fabri-

kalara kadar her alanda çalýþtým. Amasigortasýz, geleceksiz bir þekilde sadeceevime ekmek parasý getirebildim.

Eþimden 17 yýl önce ayrýldým. Tekderdim düzgün bir iþ bulup çalýþmak,ama bu da çok zor. Çünkü 50 yaþýnda-yým ve çoðu iþyeri yaþýmdan ötürü çalýþ-týrmak istemiyor. En sonunda zor da ol-sa kadýn iþçilerin yoðun olduðu bir fab-rikada iþ bulabildim. Çalýþan kadýnlarýnçoðunluðu benim yaþlarýmda olduðuiçin de sevindim ama bu sevincim fazlasürmedi. Çünkü 2-3 yýllýk iþçiler pat-rondan daha çok iþçiyi eziyor. Yeni geleniþçileri sürekli olarak “iþleri çabuk ya-pýn” diye azarlýyor. Yeni gelenlerin nefesalmasýna bile izin vermiyorlar. Ýlk baþtabu duruma çok þaþýrdým, “Ýþçi iþçiyebunu yapar mý?” diye kendi kendimesordum. Ama sonrasýnda patronun bu

iþi güzel planladýðýný öðrendim.Daha eski olan iþçilere “Siz bu iþiçabuk bitirin, sizin maaþýnýzý art-týrýrým” demiþ. Onlar da fazla ma-aþ alacaðýz diye benim gibi yeniiþçileri eziyor. Fabrikada ustabaþýyok. Eski iþçilerin hepsi ustabaþý.Anlýyorum ki bu da baþka biroyun; iþçilerin karþýsýna iþçiyikoymak...

Yeni gelen arkadaþlarla yaþadý-ðýmýz sorunu konuþtuðumda“N’apalým çalýþmak zorundayýz”diyorlar. Hepsinin farklý bir hi-

kayesi var. Bir kadýn arkadaþ eþindenayrýlmýþ; “Beþ tane çocuðum var. Mesaiyapmak zorundayým, yoksa bu maaþ ilegeçinemem” diyor. Bir diðeri eþinin ça-lýþmadýðýný, evi kendisinin geçindirdiði-ni anlatýrken “Sesimi çýkarýrsam beniiþten atarlar” diyor. Bu fabrikada yazdöneminde okul harçlýðý biriktirmekiçin çalýþan öðrenciler de var. Baþýmýz-daki patron yandaþlarý öðrencilere debaský yapýyor ve tehdit ediyor.

Bazý iþçiler bu þartlara dayanamaya-rak iþten çýkýyor. Bir ayýmý bile doldur-madýðým için susuyorum maalesef. Baþ-ka çarem de yok, iþten ayrýlýrsam yeni-den bir iþ bulamamaktan korkuyorum.Hepimiz bozuk sistemin birer parçasýolmuþuz. Ýþten atýlma korkusu bizi bir-birimize düþürüyor bu da patronun iþi-ne yarýyor. Hatta kadýnlar çoðunluklabirbirini þikayet ediyor. Bir iþçi kadýnýndiðer iþçilere “Çabuk çalýþýn, yoksa sizipatrona þikayet ederim” dediðini duy-dum. Dayanamadým, “Sen de bir iþçi-sin, sana yakýþýyor mu?” dedim. “Sanane, sen milletin avukatý mýsýn?” dedibana. Bu iþçileri bu duruma nasýl getirdiler?Ýþçiler ikiye bölünmüþ durumda. Hükü-meti destekleyenler “Cumhurbaþkaný-mýzý karþýlamaya gittik” diye anlatýrken,muhalif olanlar “Biz de adalet mitingin-de sizin için de adalet talep ettik” diyor.Birleþip hakkýmýzý alacaðýmýza birbiri-mizle kavga ediyoruz. Haksýzlýk karþý-sýnda tek baþýmýza durmamýz zor. Eðerbir þeyleri deðiþtirmek istiyorsak, hepbirlikte hareket etmeliyiz.

Tuzla/ ÝÝSTANBUL

Bir fabrikada iþçiler birbirininiye patrona þikayet eder?

Kaybettiðim özgüvenimisayenizde yeniden buldum

Bazen bir tek kadýn bir çok þeyi deðiþtirebilir

Page 14: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

10 15

Merve ÝLHANKartal / Ýstanbul

Bankalarýn kapýsýndan girdiðimiz-de karþýlaþtýðýmýz ve adeta ban-kanýn “prestijini” simgeleyen“prezantabl” insanlar onlar.Dertleri olmadýðý düþünülen, ça-

lýþma koþullarý en iyi görünenler. Gerçektengöründüðü gibi mi?

Deniz, 20 seneyi aþkýn süredir banka ça-lýþaný. Giþe memuru olarak baþladýðý ban-kacýlýk serüveni devam ediyor. Ýyi giyimli,bakýmlý, güzel, güler yüzlü. Dýþtan görünü-þü bu. Ya içindekiler?

“98 senesinde iþe girdim. O dönemdeçok fazla iþ bulma imkaným yoktu. Tabii dý-þarýdan bakýnca bankacýlýk özenilen birmeslek. Ücretlerin ve çalýþma koþullarýnýniyi olduðunu düþünüyordum. Bankacýlýðý dabu yüzden tercih etmiþtim. Ýþim olsun, ge-çineyim, garanti olsun. Yazýn klimalý, kýþýnsýcak bir ortam diyerek girdim” diye anlatý-yor iþe baþlama öyküsünü.

Dýþardan “ohh masa baþý iþ, ne güzel”diye gördüðümüz bankacýlýk mesleðinin ça-lýþma koþullarý nasýl peki? Deniz þöyle yanýt-lýyor: “Çalýþma koþullarý kesinlikle benim dedýþarýdan gördüðüm gibi deðil. Aþýrý baský,çalýþma saatlerinin uzunluðu, giriþin belliçýkýþýn belli deðil. Asgari ücretten fazla ama

insan gibi geçinmek için az kazanýyoruz.”‘SON DERECEBAKIMLI’ TACÝZ

Sürekli topuklu ayakkabý giymek zorun-da olduklarýný söyleyen Deniz “etek boyu-muza kadar karýþýyorlar, kýyafet yönetmeliðivar. Uymak zorundasýn. Uymazsan sýrasýylasözlü ve yazýlý tutanaklarla karþý karþýya ka-lýrsýn” diyor. Ve tabii ki “son derece bakým-lý” olmak gerekiyor! Devamýnda da “banka-da çalýþan bir kadýn her an tacizle karþý kar-þýya kalabilir. Müþteriler tarafýndan sözlü,bakýþla ya da davranýþla her zaman tacizediliyoruz” cümleleri geliyor. “Müþteri sana

kesinlikle küfür edemez. Ama ayný zaman-da müþteri her zaman haklýdýr! Banka ileyüksek meblaðlar için görüþmeye gelenmüþterilere karþý ‘diþiliðimizi’ ön plana çý-kartmamýz salýk veriliyor. Hem zaten onuniçeri girer girmezki tavrý ‘beni herhangi birmüþteriyi aðýrladýðýn gibi aðýrlayamazsýn,onu oturttuðun koltuða oturtamazsýn’ olu-yor. Sen de müþterinin bankaya kâr saðla-madan ayrýlmamasý için çay- kahve ýsmarla-malar, sohbet etmeler, nasýlsýnýzlar, kendi-nizi özlettinizler, yok efendim bugün siziniçin çok özel oranlar aldýk þeklinde büyükilgiyle konuþmak zorundasýn” diye devamediyor anlatmaya.TORPÝL VE KAFA KOLÝLÝÞKÝSÝ SENDÝKASI

Peki ya banka çalýþanlarýnýn örgütlülüðü?Deniz “Ben ne mavi yakalýyým ne beyaz ya-kalý” diyor, sendikaya dair düþüncelerini iseþöyle anlatýyor: “Bir sendikamýz var. Amasendikayla patron arasýnda iþbirliði var. Ben

sendikalýyým. Her sene toplu sözleþmemizvar. Ama bu yýl Mayýs’ta yapýlmasý gerekensözleþmemiz OHAL’den dolayý ertelendi.Alanda olmayan bir sendika. 2 senedir 1Mayýs’ta çelenk koyup, geri geliyorlar. Tor-pilin ve kafa kol iliþkilerinin döndüðü birsendika.”

Peki ya gelecek? Mesela emeklilik, ogünler uzak mý? “20 yýldýr çalýþýyorum,emekli olabilmek için daha 15-16 sene ça-lýþmam lazým” diyor. Günlük uðraþlar onuo kadar bezdirmiþ ki, gelecek uzak bir ma-sal gibi...

Kýdem tazminatýnýn fona devredilmesinikonuþuyoruz. “Bu durumu sendikayla gö-rüþüyoruz fakat saðlýklý bilgi alamýyoruz.Emekli Sandýðýna baðlýyýz. Ýkinci fondakiparalarýmýz devredilecek. Peki þimdi kazan-dýklarýmýz nasýl verilecek bize? Bu durumlailgili sendikanýn da açýklamasý yok. Emekli-lik ve ikramiye hakkýmýzý vermek istemiyo-ruz” diyor.

Ellerinden milyonlar geçiyorama geleceði göremiyorlarEllerinden milyonlar geçiyorama geleceði göremiyorlarEllerinden milyonlar geçiyorama geleceði göremiyorlarEllerinden milyonlar geçiyorama geleceði göremiyorlarEllerinden milyonlar geçiyorama geleceði göremiyorlar

ÇEK BÝR FOTOÐRAF,TRÝLYONLUK OLSUN!

DENÝZ’le sohbetimiz onun yüzümüzü gü-

lümseten bir anýsý ile sonlanýyor. “Ýþimiz gere-

ði hayatýmýz boyunca görmediðimiz 6 sýfýrlý, 9

sýfýrlý paralarý görüyoruz. Bir gün, 2 ya da 3 tril-

yon nakit ödeme yapacaðýz. Tabii o kadar pa-

rayý þubede bulunduramýyorsun, merkezden

paralar bir geldi, yýðýnla! 20 senelik bankacýlýk

hayatýmda o kadar parayý ilk defa bir arada

gördüm. Ben de dedim ‘Deniz, görüp göreme-

yeceðin kadar canlý para’, üzerine oturup fo-

toðraf çekildim.”

Hasret KANAT Kaðýthane / Ýstanbul

Hafta sonu gidilen kuaförler kalabalýk olur,uzun bekleyiþler... Çalýþan kadýnlar, kendile-rini hafta sonuna sýkýþtýrýr. Hafta sonu da

evdeki temizlik bittikten sonra... Kadýnlarýn kimi-nin düðün telaþý var, kiminin bir an önce iþini hal-ledip eve dönmesi lazým.

Kuaförde karþýlaþýyoruz onunla da. Oldukçagenç bir kadýn ve hamile. Kuaförde sýramý bekle-diðim yaklaþýk bir saat içinde genç kadýn, üç dörtkadýna fön çekti, arada aðda yapmaya gidiyordu.Ama epey memnuniyetsizdi, yüzü hiç gülmüyor-du. “Sizin ne vardý” diye seslendikten sonra benibuyur etti, sadece iþini yapamaya odaklanmýþtý.Normalde kadýnlarýn sohbet etmeden duramadýðýyerde onda hiç ses yok. Bu hali dikkatimi çekincesorular sormaya baþladým.

- Kaç aylýk hamilesin?- Altý aylýk.- Cinsiyeti ne?- Erkek.

- Ýsmin?- Sibel.Ben de ismimi söyledim, tanýþtýk. Henüz 20 ya-

þýnda olduðunu söyleyince “Çok gençsiniz. Nedenbu kadar erken anne olmak istediniz” diye sor-madan edemedim. Çocukluðun verdiði heyecanlaevlendiðini anlattý, çok mutlu olabileceðinin ha-yal ederek 18’inde evlenmiþ. Evliliðin ilk zamanla-rýnýn güzelliðinden bahsetti. Sonra çalýþmak iste-diðini söyleyince eþi izin vermemiþ, tartýþmalaryaþamýþlar. Eþinin ailesinin baskýsý da gün geçtik-

çe artmýþ, kayýnvalidesi sürekli baský altýn-da tutuyormuþ. Eþi ve eþinin ailesindenbaþka kimseyle görüþemiyor, ailesiyle bileeþi izin verdiðinde görüþebiliyormuþ. Za-manla anlaþmazlýklar büyümüþ, eþi tara-fýndan tartaklanmaya, þiddet görmeyebaþlamýþ.

Yüzünde morluklar vardý. Gözününçevresi ve kaþýnýn hemen üstünde kendinigösteren morluklarý tereddüt etsem desordum. “Eþim yaptý” dedi, “Ýsteklerini ye-rine getirmedim diye. Zaten uzun zaman-dýr þiddet görüyorum, karnýmda onun ço-

cuðunu taþýrken bir de dayak yiyorum” diye an-lattý morluklarýn nedenini.

Sonra devam etti, “Hiçbir þey yapmadýðýmhalde boþ kýskançlýklarý, ailesinin baskýsý beni hergeçen gün dayanýlmaz bir kuyuya çekiyordu. Buen son yaptýðý evden kaçmama sebep oldu, aile-min yanýna sýðýndým. Ailem de kendilerinden sak-ladýðým için tepki gösterdi ama yapacak bir þeyimyoktu. Karþýmdakinin deðiþeceðini düþündüm.Kendi istediðim insanla evlendim aileme ne diye-

bilirdim ki, hem onlara yük de olamazdým.”“Þimdi nasýl ayakta kalýyorsun” diye sor-

dum. “Kuaför ablamýn, onun yanýnda çalýþarakyaþamýmý idame ettiriyorum. Hem yabancý de-ðil, hem de burada güvende hissediyorum ken-dimi” dedi.

Ýki yýllýk evliliðinin kendisine zindan olduðunusöyleyen Sibel, çocuðu için yaþama daha sýký tu-tunuyor, “güçlü olmak zorundayým” diyor ve soh-betin devamý ona ait: “Þiddet gören tek kadýn bendeðilim biliyorum, eskiden beri hep var þiddet.Belki devam da edecek ama tek baþýmýza ayaktadurabileceðimizi, hayatta tek bir insana körü kö-rüne baðlanýlmayacaðýný öðrendim. Daha da kö-tüye giden kadýn cinayetleri var, belki bunu dayaþayabilirdim. Önüne geçtim belki, belki de ai-lem ve karnýmdaki çocuðum olmasaydý önüne ge-çemeyecektim. Yalnýz olduðumu düþünüyordumilk baþta. Artýk yalnýz deðilim, hayatýmý çocuðumave kendime göre þekillendirerek devam edece-ðim. Eminim benim gibi binlerce kadýn var, onlarda tek baþýna ayakta durmaya çalýþsýn, böyledaha güçlüyüz.”

Þiddet gören tek kadýn deðilim biliyorum

Hasret KANAT Kaðýthane / Ýstanbul

Otuz iki ülkede yer edinmiþ,resmi kayýtlara göre 22 bin-den fazla çalýþaný olan vegün geçtikçe daha da büyü-yen maðazalar zinciri; LC

Waikiki. Bu, LCW’nin görünen yaný. Birde ‘merdiven altý’ dediðimiz fason üre-tim yapýlan, binlerce kaçak iþçinin üret-tiði mallarla LCW’nin kârýna kâr katan,emek sömürüsünün dibine kadar ya-þandýðý fabrikalar, atölyeler var.

Ýþte bunlardan birindeyiz. Esenyurt’tabir ayakkabý fabrikasýnda. Ýçeri girdiðinizanda tinerle karýþtýrýlmýþ keskin bir boyakokusuyla karþýlaþýyorsunuz. Ýki katlý fab-rikanýn tamamýna yayýlmýþ bu kokuya kar-þý ne bir önlem var, ne de aslýnda bunubir sorun olarak gören. Sýcaktan bunalmýþbirkaç kadýn iþçinin þikâyetiyle karþýlaþý-yorum sadece; “Nefes alamýyoruz, söylü-yoruz havalandýrma koymuyorlar...” Dörtbeþ küçük aspiratörle geçiþtirmiþler iþçi-lerin yakýnmalarýný.

Üretilen ayakkabýnýn kalýbýndan etike-tine tüm iþler ayný katta yapýlýyor, ama buiþleri yapan iþçilerin hiçbirinde maskeyok. “Neden kullanmýyorsunuz?” diyesorduðumda “Nefes almakta zorlanýyo-ruz, maske kullanýrsak hiç çalýþamayýz”yanýtýný veriyorlar. Dýþarýdan gelen biriiçin tahammül edilmesi çok zor bu or-tamda günün 11 saatini geçiren iþçiler,cumartesi günleri de çalýþýyor. Asgari üc-retle çalýþtýrýlan iþçiler, tuvalet hatta suihtiyaçlarýný bile mesai saatleri içinde gi-deremiyor.

Ayakkabýda kalýp iþi erkeklerde, kalýp-tan sonrasý kadýnlarda; baðcýðýndan te-mizlenmesine, etiket ve paketleme iþleri-

ni kadýnlar yapýyor. Ayakkabý temizlemekýsmýnda çalýþan Aysel, hamile. Doðumu-na iki ay var. Çalýþtýðý ortamýn bunaltýcýsýcaklýðýndan ve aðýr kimyasal kokununkarnýndaki bebeðe zararlarýndan konuþu-yoruz.

Sabah 8’de iþbaþý, 10’da çay paydosu,öðlen 1’de yemek, sonraki tek çay paydo-su da saat 4’e denk geliyor. “Zor olmuyormu senin için?” diyorum, “Zor oluyor el-bette, ama çalýþmazsam olmaz, geçine-meyiz” diyor. “En azýndan sen maske tak-san, kendin için deðilse de bebek içintakman gerekmez mi?” diyorum, “Ben detakmak isterim ama pek faydasý olmuyor,burada 7/24 deðiþmeyen hava, bitmeyenkoku var, ha takmýþým ha takmamýþým de-ðiþen bir þey yok” oluyor yanýtý.

Bu kötü koþullara raðmen sigortasýnýndevam etmesi için çalýþmýþ hamileliði bo-yunca, doðuma gitmesinin garantisininsigortasý olduðunu söylüyor. Fabrikayauðrayan iþ saðlýðý iþ güvenliði uzmanlarýustabaþý ile konuþarak, hamile olduðuiçin daha erken çýkmasýnýn koþullarýný ya-ratmýþ. Akþam altý yerine artýk dörtte çýk-maya baþlamýþ, “Eve gidince hiç olmazsadinlenebiliyorum ve akþam trafiðine gir-miyorum” diyor. Doðumdan sonra da dö-nüp çalýþmaya devam edeceðini söylüyor.

Çok sayýda iþçinin kayýtdýþý bir þekilde,bu kadar aðýr koþullarda çalýþtýrýldýðý bufabrikada üretilen ayakkabýlarýn ihracatýnýyaparak büyüyor LC Waikiki. Burada iþçi-lerin nasýl çalýþtýrýldýðýnýn hiçbir önemiyok. Sadece denetleme sýrasýnda iþçiningüvenliði akla geliyor, belki bir takým pro-sedürler uygulanýyor. “Güvencem olsun”diye hamileliðinin son günlerine kadar buortamda çalýþmak zorunda olan Aysel’inbu “saðlýksýz güvencesi” kimsenin umu-runda deðil!

Hilal KILIÇMamak / Ankara

Kýdem tazminatý ile ilgili dü-zenlemelerin gündeme ge-liþi ve sonrasýnda devameden tartýþmalarý Tuzluça-yýrlý iki kadýn, Canan ve

Birsen ile konuþtuk. Canan ve Birsenkýdem tazminatýnýn özellikle de kadýnlariçin ne anlam ifade ettiðini kendi dene-yimleriyle anlattý.

Henüz 7 yaþýndayken ailesiyle birlikteÝstanbul’a göç eden Canan, 15 yaþýndanitibaren fabrikalarda, atölyelerde çalýþ-maya baþlamýþ. 2006’da Tuzla’da bir eti-ket fabrikasýnda iþe girmiþ ve þehir de-ðiþtirene kadar yani 7 yýl burada çalýþ-mýþ. Evlendikten sonra baþka bir þehreyerleþeceðinden iþten ayrýlmasý gerekti-ðinde oldukça karmaþýk evrak iþleri ileuðraþmak zorunda kalmýþ. Ancak evrakiþleri hallolur olmaz kýdem tazminatýnýnhesabýna yatýrýldýðýný anlatýyor Canan.Tam bu dönemde eþi çok uzun bir süreiþsiz kalýnca, her ay sanki maaþlarý yatý-yormuþ gibi hesaptaki parayý kullanmýþ-lar, düðün borçlarýný da kýdem tazminatýsayesinde kapatmýþlar.

Canan’ýn kýdem tazminatýyla ilgilidüþünceleri þöyle: “Benim yaþayarakgördüm, kýdem tazminatýnýn önemiçok büyük. Ýnsanlarýn emeklerininkarþýlýðýný gasp etmek hiç doðru deðil.Kýdem tazminatý benim için iþ güven-cesiydi, patronlarýn beni kafalarýna gö-re iþten çýkarmalarýna engeldi. Yaþa-dýklarýmdan sonra anladým ki sadeceiþ güvencesi deðil hayat güvencemmiþayný zamanda.”

Fona devredilmesi gibi bir düzenle-menin iþten çýkarmalarý, esnek çalýþtýr-mayý artýracaðýný düþünüyor Canan veçalýþan herkesin bu hakka sonuna kadarsahip çýkmasý gerektiðini söylüyor.

Elbette en çok da kadýnlarýn buna

‘dur’ demesi gerektiðini vurguluyor ýs-rarla: “Çok erken yaþta bu hayata atýl-dým ve en iyi anladýðým þey; iþ hayatý-mýzda kaybedeceðimiz her hak sonrasýilk fatura kadýnlara kesilecek.”ÝLK BENÝGÖZDEN ÇIKARDILAR

Birsen de uzun zamandýr çalýþma ya-þamýnýn içinde bir kadýn. Eþinden bo-þandýktan sonra herhangi bir yardým al-madan tek baþýna iki çocuðunu büyüt-müþ. Onun anlattýklarý da Canan’ýn hi-kayesini tamamlar gibi.

Geçtiðimiz yýlýn haziran ayýnda iþegirdiði deri firmasýnda müdürleri, pat-ronlarý ile arasý hep iyi olmuþ Birsen’in.Bu yýlýn haziran ayýnda ise “þirketin zordurumda olduðunu, maaþ ödemektezorlanacaklarýný, onun durumunu bil-diklerini, zora düþmesini istemedikleriiçin baþka bir iþ bakarsa iyi olacaðýný”söylemiþler Birsen’e. Sonrasýný Birsenanlatýyor:

“Hiç art niyet aramadým, beni dü-þündükleri için böyle konuþtuklarýný dü-þündüm. Ýþ aramam için süre verildi vesüre bittiðinde iþten ayrýldým. Zatenuzun süre çalýþmadýðým için tazminatfikri aklýma düþmemiþti bile. Ama son-radan hesapladým ki iþ bulmam için ve-rilen süre bittiðinde ve iþten ayrýldýðým-da orada birinci yýlýmý doldurmama sa-dece bir kaç gün kalmýþ. Yani kýdemtazminatýmý vermemek için ayarlanmýþbir durum olduðunu fark ettim. Benidüþündüklerini, zorluklarýmý anladýkla-rýný düþündüðüm insanlar hiç de bunla-rý umursamamýþ. Ve tek baþýna ikiçocuk yetiþtirmeye çalýþan, ne iþ olursaüç kuruþa da olsa çalýþmak zorunda olanbir kadýný ilk gözden çýkarýlacak kiþi ola-rak görüp eleyivermiþler. Bu yüzden buhakkýmýzýn önemini ve bunun için mü-cadele etmek gerektiðini herkese hatýr-latmak gerek.”

Kýdem tazminatý meðerhayat güvencemmiþ

Hamile iþçinin‘saðlýksýz güvencesi’

Page 15: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

16 9saðlýk

Dr. Özden DEMÝR

Küresel ýsýnma ve iklim deðiþikliklerinedeniyle yaz mevsimlerini her yýldozunu artýran bunaltýcý sýcaklarlageçiriyoruz. Nedenleri büyük serma-ye gruplarýnýn fütursuzca dünya kay-

naklarýný sömürüsü, kapitalizmin gölgesini sata-madýðý aðacý kesmesi olsa da bu yazýmýzda bu so-runlardan ziyade bireysel olarak saðlýmýzý koru-mak için neler yapabileceðimizi konuþacaðýz.

Aþýrý sýcaklar hiçbir saðlýk problemimiz olmasadahi birçoðumuzu olumsuz etkileyebilir. Ancaközellikle 65 yaþ üstündekiler, kronik kalp ve böb-rek hastalýðý olanlar, tansiyon ve þeker hastalarý,küçük çocuklar, hamileler ve açýk alanlarda çalý-þanlar daha çok etkileniyor.

Peki, ne zaman tehlike çanlarý çalýyor? Özellikle 32 derecenin üzerindeki sýcaklýklar ve

yüzde 60’ýn üzerindeki nem oranlarýna dikkat!!

SICAK ÇARPARHalsizlik, baþ aðrýsý, baþ dönmesi, yük-

sek ateþ, terleyememe gibi belirtilerlebulgu veren sýcak çarpmasý olabilir.Sonrasýnda göz çukurlarýnýn belirgin-leþmesi, görme netliðinin bozulmasý vesonunda bilincin kaybolmasý-koma ilesonuçlanabilir. Nedeni özellikle baþ veboyun bölgesinin uzun süre þiddetli gü-neþ ýþýðýna maruz kalmasýdýr.

Ýlk müdahalede hasta hemen serin ve ha-vadar bir yere götürülmeli, varsa sýký kýyafetle-ri gevþetilmeli, ense ve baþ kýsmý soðuk ve ýslakbezlerle serinletilmeli, yapýlabiliyorsa birden ol-mamak kaydýyla soðuk duþ iyi gelebilir. Hasta içe-biliyorsa ýlýk su verilebilir. Ýleri aþamalarda gereklimüdahalelerin ardýndan hiç vakit kaybetmeden birsaðlýk kuruluþuna baþvurmak gerekir.

BOLSU TÜKETÝN

Mecbur olmadýkça çok sýcak saatlerde (10.00-16.00) dýþarý çýkmayalým. Çýkmak gerekiyorsa þapkaveya þemsiye kullanmak, açýk renkli, hafif bol kýya-

fetler giyinmek koruyucu olabilir. Mutlakabol su tüketmeliyiz (günde en az 2-2.5lt). Sadece su deðil tuz da kaybediyoruz.Dolayýsýyla tuzlu içecekler (ayran, ma-den suyu vb.) tüketmeyi de ihmal et-memeli.

UYKUSUZLUKYAPABÝLÝR

Gecelerimiz de saðlýksýz geçebilir. Uykuproblemleri, kronik yorgunluk baþ gösterebilir.Uykuya dalmakta sýkýntý, gece sýk sýk uyanmak enönemli nedenlerden. Yatmadan önce ýlýk duþ al-mak, pamuklu çarþaflar, çarþaflarýn üzerine buztorbasý konulmasý gibi ufak tefek önlemlerle sað-lýklý bir uykuya geçilebilir. Uyumadan önce yemekyememek, özellikle yaðlý, kýzartýlmýþ gýdalardanuzak durmak önemli. Gün içinde imkanýnýz varsa15 dakikalýk uyku molalarý da dinç hissetmenizeyardýmcý olabilir.

MÝDENÝZÝ KORUYUNGýda zehirlenmeleri ise bir diðer önemli konu.

Sýcaklarla beraber yiyeceklerin bozulma ihtimalleriarttýðýndan özellikle açýkta satýlan gýdalardan (et,yumurta, süt, balýk gibi) kaçýnmalý! Ayrýca midekramplarýna neden olabileceði için çok soðuk vebuzlu içecekler tercih edilmemeli.

DAMARLAR SICAÐISEVMEZ

Ellerde ve ayaklarda þiþmeler meydana gelebilir.Sýcak havalara baðlý damarlarda geniþleme olur veözellikle el ve ayak gibi uç dokularda su toplanmasý-na neden olabilir. Soðuk uygulama ve masajlarlaödem giderilebilir. Ancak düzelmeyen durumlaradikkat! Baþka rahatsýzlýklarýn belirtisi olabilir.

Bunaltýcý sýcaklarla baþ etme yollarý

Özellikle 65 yaþüstündekiler,

kronik kalp veböbrek hastalýðý olan-

lar, tansiyon veþeker hastalarý,

küçük çocuklar,hamileler ve

açýk alanlardaçalýþanlar...

Sýcaklaradikkat!

NE YAPMALI?Mecbur kalmadýkça 10.00-16.00 arasý dýþarý çýkmayýn.

Açýk renkli, bol kýyafetler giyinin, þapka veya þemsiye kullanýn. Varsagüneþ gözlüðü ve yüksek faktörlü güneþ kremleri kullanýlabilir.

Saat baþý bir bardak su! Günde 2-2.5 lt su tüketin.Egzersizlerinizi serin saatlerde yapýn.

Ek vitamin almaya gerek yok. Özellikle güneþ ýþýðý D vitamini ihtiy-acýnýn önemli bir kýsmýný karþýlýyor. Diðer vitaminler için bol sebze ve

meyve tüketimi yeterli olacaktýr. Hafif gýdalarýn tüketilmesi, açýkta satýlangýdalardan uzak durulmasý önemli.

Meltem TEKER

Yine bir kadýn hikayesinden herkese merhaba! Ka-labalýk bir “banka kuyruðu”ndayýz bugün. Kas-vetli yüzler, meraklý yüzler, telaþlý yüzler, mimik-lerini sabýrla yoðurmuþ donmuþ yüzler; bakýþlarlabirbirini izleyen, fakat ille de bir an önce orayý

terk edip gitmekte hemfikir, yan yana bekleyen yüzler... Ýnsan seslerinin, mekanik seslerle harmanlandýðý, her-

kesin “miþ” gibi davranmaya zorlandýðý bu kocaman ve so-ðuk salonu bir baþtan bir baþa arþýnlýyor Helin. Adýmlarýnýsýklaþtýrýp, zamana, daha hýzlý ilerlesin diye direktif veriyoradeta. Tesadüfen göz göze geliyoruz. Birkaç dakika sonrada tüm samimiyeti ile selamlayarak geliyor yanýma. “Mer-haba Meltem Hocam. Tanýmadýn mý beni? Yýllar önce elbileðimin kýrýðýný tedavi etmiþtin hani...”

Helin’in kulaklarýndaki kýrmýzý küpelerin ýþýltýsý, gözleri-nin ýþýðýyla yarýþýyor sanki. Simsiyah, dümdüz saçlarýnýnahenkle kavuþtuðu topuz, Helin’in dimdik duruþuna asilbir ifade katmýþ.TÜP BÝTTÝ DAYAK, YEMEK GECÝKTÝ DAYAK...

Yýllar sonra karþýlaþýp, artýk iyileþmiþ bileðine tekrar do-kunduðumda, minnet ve sevgiyle baktý Helin. Yedi yýl önceyarým kalmýþ “Hoþça kal”ýn, bu kasvetli ortamda eksik bir“Merhaba”ya dönmemesi için tekrar buluþuyoruz onunlabaþka mekanda, baþka zamanda...

Orta halli, Dersimli bir ailenin kýzý Helin. Olmasý gerek-tiði gibi neþeli bir çocukluk dönemi geçirmiþ. “Çocuksan,karnýn doydu mu, sýrtýn sýcak mý, anne kucaðýnda mýsýnmutlusun Meltem Haným. Bunu bilir bunu söylerim. Evle-nince çaresizsin. Her dert evlilikten…”

21 yaþýnda, severek kurmuþ yuvasýný Helin. Pek çok evli-likte görüldüðü gibi, önceleri anlayýþlý bir adammýþ kocasý.Zaman geçip de iki de çocuk doðurduktan sonra agresifyanlarý ortaya çýkmaya baþlamýþ. Hele de memlekettenuzaklaþýp büyük þehre taþýndýktan sonra, aile içi þiddete ka-dar ilerlemiþ mesele. “Ankara’nýn taþra bir mahallesindeyiz.Damý akan, suyu elektriði olmayan bir evde yaþýyoruz. Her-kesin çamaþýr bulaþýk makinasý var, benim de tek yardým-cým var; o da emektar küçük tüpüm. Çamaþýrýmý, bulaþýðý-mý ekmeðimi piþirmeye varana kadar hep onunla halleder-dim. Bitince de bir posta dayak yerdim. Tüp bitti dayak, er-kek çocuk doðurmadýn dayak, yemek gecikti dayak...” VALÝZLERÝNÝ, ÇOCUKLARINI, NEFESÝNÝ TOPLAR, ÇIKAR

Üçüncü hamileliðinde, yine maruz kaldýðý dayak sonrasýmemleketine, ailesinin yanýna gitmiþ Helin. Anlatmýþ olanýbiteni. Elbette ki feodalizmin kocaman köhne duvarlarý çýk-mýþ yoluna. Baþta ailesi, sonra derdini anlattýðý herkes, yük-selttikçe yükseltmiþ bu duvarlarý. Çok geçmeden, bir geceyarýsý, Ankara’dan telefon gelir Helin’e. Komþusudur ara-yan. Eþi hakkýnda hoþ olmayan iddialarda bulunur. “Bü-tün gece aðladýk senin için” cümlesini ekler sözlerinin so-nuna.

Helin, telefonu kapattýktan sonra, ömrünün muhasebe-sini yapmaya baþlamýþtýr bile. Valizlerini, çocuklarýný, ne-fesini topladýðý gibi çýkar yola. Vardýðý yer evidir. Tüm iyiniyeti ile yýllarýný, emeðini feda ettiði, evi... Kocasýný baþkabir kadýnla bulur orada. Hýr gürle geçen birkaç saatin ar-dýndan, gecenin yarýsýnda Ýstanbul yolunu tutarlar bu kez.Helin’in, biri karnýnda ikisi yanýnda kýzlarý ve artýk cesaretyüklü yüreði vardýr yanýnda. Bilir ki o yürekle nereye gider-se gitsin, evi de vardýr, umut dolu geleceði de...

DAYANIÞMAYLA ATILAN TEMELLERÝstanbul’un emekçi semtlerinden birinde kardeþinin evi-

ne sýðýnýr Helin. Fakat yakýn zamanda onlarýn da yurtdýþýnaçýkmasý söz konusudur. Üç beþ günde kazanýlmýþ üç beþkadýn arkadaþla baþ baþadýr artýk. Doðum vakti gelmiþtir.Hastanede üçüncü kýzýný dünyaya getirir. Artýk taburcuedilecekken baþýndaki doktoruna sessizce anlatýr du-rumunu. “Hiç unutmam, gidecek yerim, aþým ekme-ðim yok deyince kulaklarýna kadar kýpkýrmýzý oldu do-ktor bey.” Önce hastanede, daha sonra da mahalledeHelin’i tanýyan, anlayan herkes tutar elinden. Dermeçatma bir evi, ikinci el eþyalarla döþerler. Yiyecek gi-yecek temin ederler. Helin’in, onurlu yaþamýnýn te-melleri atýlmýþ olur böylece. Tekstilde iþe baþlar He-lin’in kýzlarý...

Aradan geçen yedi yýlýn ardýndan, banka þubesindekarþýlaþtýðým bu direnç timsali kadýn, üniversite mezu-nu evlatlarýný getiriyor diline, hemen her cümlesinde...

Yüzündeki ýþýk hepimizin yolunu aydýnlatsýn “gülyüzlü kadýn...”

HELÝN

Valizlerini, çocuklarýný, nefesinitopladýðý gibi çýkar yola. Biri karnýnda ikisi yanýnda kýzlarý veartýk cesaret yüklü yüreði vardýryanýnda. Bilir ki o yürekle nereyegiderse gitsin, evi de vardýr, umutdolu geleceði de...

Page 16: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

17

Hazýrlayan: Ýrem Karabatak

8

Medya, spor, saðlýk... Üçü de cinsiyetçiliðin neredeyse “kural”olduðu alanlar. Ama istenirse kurallar tersine dönebilir!Bu alanlarda cinsiyet eþitliðinin saðlanmasý için sýnýrlarýn ötesindeatýlan örnek adýmlarýn sýnýrlarýn içinde yükselttiðimiz talepleriçin ilham vermesini umuyoruz.

KADIN Haklarý ve Cinsiyet Eþitliði Komisyonu(FEMM), geçtiðimiz aylarda Avrupa Birliði medyasýnda-ki cinsiyet eþitliði üzerine bir oturum gerçekleþtirdi.Oturumun temel amacý, bu yýlýn devamýnda yazýla-cak olan inisiyatif raporuna bilgi saðlamaktý.

Çeþitli konuþmacýlarýn katýldýðý oturumda,medya sektöründe farklý pozisyonlarda yer alankadýnlarýn güncel durumu hakkýnda konuþulduve cinsiyete iliþkin basma kalýp ifadelerle medyasektörü arasýndaki iliþki incelendi.

Küresel medya çalýþmalarýndan elde edilen verile-re göre, medyadaki yazýlarýn yalnýzca yüzde 37’si-nin kadýnlar tarafýndan yazýldýðýný dile getirenPrag Sosyal Bilimler Fakültesi Medya Çalýþmalarý’ndanLenka Vochocova, 10 yýldýr bu oranýn deðiþmemiþ oldu-ðunun altýný çizdi.

Bir diðer dikkat çekici veri ise gazetecilik sektöründeçalýþan kadýnlarýn oranýna dair: Yalnýzca yüzde 17! Ka-dýnlar genellikle televizyon muhabiri olarak bu meslekteyer alýyor, bununla birlikte 30 yaþýndan büyük olanlariçin iþ bulmak oldukça zor.

Oturumda, Uluslararasý Sendikal Hareket’in(GTUM) bir parçasý olarak Uluslararasý GazetecilerSendikasý’nýn (IFJ) iþyerlerinde cinsiyet temelli þiddetüzerine baþlattýðý kampanyaya da dikkat çekildi. Kam-panya istatistikleri kadýn medya çalýþanlarýnýn yarýsýnýn

cinsel tacize, yüzde 25’ininfiziksel þiddet, yüzde 75’inin

yýldýrma, tehdit vekötü muameleyemaruz kaldýðýnýortaya koyuyor.UluslararasýGazeteciler

Sendikasý’nýn As-ya-Pasifik ülkelerin-

deki kadýn gazetecilereyönelik sanal þiddeti elealan “Byte Back” projeside önemli bir örnekti. Veri-

ler Uluslararasý Kadýn Medya Vakfý tara-fýndan yapýlan ankete katýlan kadýn gazete-cilerin üçte ikisinin iþyerlerinde yýldýrma,tehdit ve kötü muameleye maruz kaldýðýnýortaya koyuyor. Yüzde 25’ten fazlasýnýn “ai-lelerini ve arkadaþlarýný tehdidi de içerensözlü, yazýlý ya da fiziksel yýldýrma” politika-larýyla karþý karþýya kaldýðýný gösteriyor.

Kaynak: hhttp://europeanjourna-lists.org/blog/2017/06/29/hovv-iis-ggender-eequa-

lity-rrepresented-iin-tthe-mmedia-iin-eeu/

ÝSKOÇ hükümeti, Aberdeen kentindeki pilot böl-gede ihtiyaç sahibi kadýnlara ücretsiz saðlýk ürünlerivereceðini açýkladý. Düþük gelirli ailelerden en az 1000kadýn, 42 bin 500 avro deðerindeki fondan karþýlana-cak olan bu yardýmdan faydalanmayý bekliyor.

‘The Scotsman’ isimli gazetede yer alan haberde,yakýnda gerçekleþecek uygulamanýn, bu türdeki, hü-kümet destekli ilk giriþim olabileceði ifadesine yerverilmiþ. Altý aylýk bu pilot uygulama yoksullarýnsaðlýðý üzerine yoðunlaþmýþ bir giriþim olan KuzeyDoðu Ortak Gýda Ýnisiyatifi (CFINE) tarafýndanbaþlatýlacak. Eþitlik Bakaný Angela Constance, buyardým fonunu þöyle deðerlendiriyor: “Ýskoçya’dakiherhangi bir kadýnýn saðlýk ürünlerine ulaþmakta

zorluk çekmesi kabul edilemez bir durum. Bu yüz-den, ülkemizdeki yoksullukla baþa çýkmak için buprojeyi öncelikle belirli pilot bölgelerde uygulayarakdüþük gelirli ailelere nasýl ücretsiz saðlýk ürünlerisunulabileceðini araþtýrýyoruz. Projenin ilk adýmýAberdeen olacak. Oradaki çalýþmamýz, önümüzdekiengelleri anlamamýz ve ihtiyaç sahibi kadýnlara buürünlerin ulaþtýrýlmasý için daha iyi çözüm yollarýgeliþtirmemiz adýna bizim için faydalý olacak.”

Kaynak: hhttp://vvvvvv.indepen-dent.co.uk/nevvs/uk/home-nnevvs/scotland-ffirst-ccountry-

free-ssanitary-pproducts-ttampon-ttax-llovv-iincome-vvvo-men-aaberdeen-aa7836441.html#commentsDiv

Düþük gelirli kadýnlara ücretsiz saðlýk ürünleri

Kadýn veerkek futbol

takýmlarýna eþit ücret!ÝNGÝLÝZ futbol kulübü Lewes FC, kadýn ve erkek futbol takýmlarýna eþitücret veren ilk kulüp olarak adýndan söz ettiriyor. Kampanyalarýnýn bir

parçasý olarak, gelecek sezondan itibaren her iki takýma da eþit ücret verecekolan kulüp, her alanda olduðu gibi futbolda da tartýþma konusu olan cinsiyet

eþitsizliðine dair farkýndalýðý artýrmayý hedefliyor. Ayrýca, kulüp, her iki takýma daantrenörlük, ekipman ve gerekli imkanlarýn sunulmasý adýna eþit kaynak

saðlayacaklarýna da söz verdi. Kulüp Direktörü Jacquie Agnew, attýklarý bu adýmýnBirleþik Krallýk’ta yanký bulmasýný ve spordaki ücret eþitsizliðindeki büyük uçuruma

yol açan bahanelerin son bulmasýnda etkili olmasýný diliyor.

Kaaynaak:: hhttp::////www.independent.co.uk//sport//footbaall//news-aand-comment//lewes-ffc-eequaal-ppaay-cclub-sstaatement-eequaality-ffc-aa7836601.html

EÞÝTLÝK ÝSTENÝRSE YÖNTEM BULUNUR

Avrupa medyasýnda cinsiyeteþitliði tartýþmalarý

Page 17: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

718

Yasemin AKPINAR Esenyalý / Ýstanbul

Telefonda Gülizar Abla “Rafif ve annesiaðlýyor. Binadakiler çok baský yapýncayeni bir ev bulmak için bir emlakçýyagitmiþler. Kadýn zaten çok fazla Türk-çe konuþamýyor. Emlakçý bunlarý kan-

dýrmýþ, zar zor topladýðý 1500 lirayý ellerinden al-mýþ. Ortada ev falan da yokmuþ. Þimdi verdiði nu-marayý arýyorlar ama adama ulaþamýyorlar” diye ak-tarýyor olayý. Bu olay bayram arifesinde gerçekleþti.Dergimizin temmuz sayýsýnda, siz daha onlarýn ya-þadýklarýný okumadan birkaç gün önce...

“Dönecek yerimiz olmadýðýný biliyor musunuz”diye soruyorlardý. Bu soruya dergiyi, Ekmek veGül’ün sosyal medya hesaplarýný takip eden kadýn-larýn tepkileri oldukça farklýydý. Kimi “Suriyelilerinyaþadýklarý üzücü ama sanki Suriyelileri sevdirmekistemiþsin gibi hissettim” diyerek düþüncelerini di-le getirirken, kimi “Beni ilgilendirmez gidecek yer-leri yoksa gelmeselerdi” diyerek hem düþünceleriniifade ediyor hem de empati duygusunun yoksunlu-ðunu açýða vuruyordu. Kendini muhalif olarak ta-nýmlayan bir baþka kadýn ise hükümetin mültecipolitikasýný eleþtirerek bakýþ açýsýný þu cümlelerledile getiriyordu: “Sýrf oy kaygýsýyla Suriyelileri ge-tirdiler. Senin anlattýklarýn istisna olabilir. Ama bi-zim vergilerimizle her türlü haktan yararlanýyorlar.Her türlü tacizi, þiddeti kendilerine hak görüyorlar.Burada Afrikalýlar da var. Saat satýp geçimini saðlý-yorlar mahallede kimseyle sorunlarý yok. Ben Suri-yeliler yüzünden mahallemde rahatça dolaþamýyo-rum, bir de vatandaþ olurlarsa hiç gitmezler.”

ZÝHNÝMDE YANKILANAN O SORU“Bu ülkeden gitsinler” kampanyalarý büyük bir

öfkeyle devam ederken, Sakarya’da 9 aylýk hamileSuriyeli genç bir kadýn, Emani Al Rahmun kaçýrýl-mýþ, tecavüz edilip baþý taþla ezilerek 11 aylýk bebe-ðiyle beraber vahþice katledilmiþti. Haber, bazýajanslar tarafýndan “Öldürülen Suriyeli kadýnýn gü-zelliði ile dikkat çektiði, komþusu olan Birol K’nýnbu nedenle olayý gerçekleþtirmiþ olabileceði öðre-nildi” diye paylaþýldý. Bu insanlýk dýþý zihniyet kar-þýsýnda yaþadýðým duygusal bunalýmý kelimelerleifade etmem oldukça zor. Zihnimde yankýlanan þusoruyu size de yöneltmek istiyorum: Bir kadýnýngüzelliði tecavüz edilerek öldürülmesine sebep ola-bilir miydi?

Peki, birkaç gün önce Suriyelilere yönelik ýrkçýsöylemlere katýlanlar duyduklarý bu öfkeden piþ-man olmuþlar mýydý? Belki... Kesin olan ise üzülse-ler de hâlâ zihinlerinde onlarý kemirmekte olan“ama”larýnýn bitmediðiydi.AYNI TACÝZÝ,AYNI ÞÝDDETÝ YAÞIYORUZ

Korkunç bir gerçek var ki; ayný þiddeti, tacizi vehatta tecavüzü yaþayan kadýnlar, konu Suriyeli ka-dýnlar olunca empati duygularýna bir taþ baðlayýpdenize atýyorlardý. Aralarýnda evliliði boyunca eþin-den þiddet gören, terk edilen, çocuklarý ile yaþammücadelesi veren bir kadýn arkadaþýmýz, haberi du-yduðunda “Emani ile ilgili çýkan haberleri okudumve çok üzüldüm, acaba kocasý bu tacizlere göz müyumdu?” diyebiliyordu. “Dünya ne kadar kötü ol-muþ. Ýnsanlar ne kadar vahþileþmiþ. Suriyeli kadýnabunu yapanlar Türk olamaz. Araþtýrsýnlar katilleri

kesin Ermenidir”diyor, “Neden Ermeni olduklarýnýdüþünüyorsun” dediðimde “Çünkü Türkler kendi-lerine sýðýnmýþ insanlara böyle bir vahþet uygulaya-maz” diyordu. Farkýnda olmadan -ya da bilerek- ay-ný ýrkçý söylemi devam ettiriyordu.

FAÝLÝ KÝM?Suriye’deki savaþtan kaçarak ülkemize sýðýnanan

milyonlarca mülteci kadýn ve çocuktan sadece bi-riydi Emani. Emani ve çocuklarýnýn öldürülmesi,toplum içerisinde mültecilere karþý giderek yükse-len ayrýmcýlýðýn, kadýn ve çocuklara yönelik artanþiddet, tecavüz olaylarýnýn kapsamlý bir yansýmasý.Bu suçun sadece iki faili yok... Bir baþkasýnýn haya-týna müdahaleyi kendinde hak görenlerin, kadýnýngiydiði eteðe, dýþarda olduðu saate, gülüþüne karýþ-ma gücünü kendinde bulanlarýn, maðduru suçla-yanlarýn, tacizi ve tecavüzü “rýzasý vardý” diye meþ-rulaþtýrmaya çalýþanlarýn iyi hal indirimleriyle failiödüllendiren ve onu besleyen sistem asýl fail...

Ve bu fail sadece Suriyelilere karþý suç iþlenme-sine zemin hazýrlamadýðýný biliyoruz. Bu fail hepi-miz mezarýný kazýyor, hepimizi þiddetin, istismarýnmaðduru haline getiriyor. Suriyeli kýzkardeþlerimi-zin yaþadýðý istismara da, þiddete de, emek sömü-rüsüne de göz yummak, bunlar karþýsýnda “ama”demek bizi ancak failin karþýsýnda güçsüz býrakma-ya yarar.

Suriyeli kýzkardeþlerimizin yaþadýðý sorunlar hiçde basit deðil. Ama biz de mülteci kadýnlarý saranbu þiddet çemberinde onlarla elimizi buluþturmaz-sak bu çember bizi de içine alýr. O zaman bize“ama” diyenlere kendimizi anlatmanýn ne kadarzor ve kýrýcý olacaðýný bir düþünsenize...

Birkaç gün önceSuriyelilereyönelik ýrkçýsöylemlerekatýlanlarduyduklarýöfkeden piþmanolmuþlar mýydý?Belki... Kesinolan iseüzülseler dehâlâ zihinlerindeonlarý kemiren“ama”larýnýnbitmediði.

Ah o zihnimizi kemiren ‘ama’lar...

Page 18: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

6 19

EMANÝBANABÝR ÞEYÖÐRETTÝ

Alan Kurdi’nin fotoðra-fýný gördüðümde yü-reðim çok acýmýþtý.Ayný kare bugün bilegözümde canlandý-

ðýnda göz yaþlarýmý tutamýyo-rum. Bir çocuðun hayallerine sý-cacýk sarýlmasý, gülüþü, yaþamsevinci, cývýltýsý, ülkemin o ensevdiðim denizinde boðulmuþtu.Ve deniz deðildi boðulmasýna se-bep olan, ülkeler arasý gizli pa-zarlýklardý.

Sýðýnmacýlarýn pek çok acýlaryaþadýðýný biliyorum. En azýndantahmin edebiliyorum. Ýnsanýnkendini ait hissettiði yerden; hiç-bir þeyini almadan ve belki ensevdiklerini topraða vererek ay-rýlmasý zor ve çok acý veren birdurum. Ve gittiðin yerlerde in-sanlarýn seni hiç istememesi,hor görmesi... Bu kadar kötüdavranýþlara, Emani’ye kadar, hiçhak etmeseler bile katlandýklarý-ný düþünüyordum. Ama Ema-ni’de bir þey oldu. Çok kötü birþey. Bizim buralarda eskiden“hamile kadýn” çok özeldi. Onayer verilir, düþünülür, herkes an-ne ve çocuklarý çok sever, önyar-gýlarýný bile bir kenara býrakabi-lirdi. Bizim buralarda her kadýnve erkek hamile kadýna ve çocuk-lara tebessümle bakardý. Ne ol-du? Neden (üstelik de bize ema-net) canlara böyle kötü emellerlebakabildik?

Artýk istekleri için her þeyiyapmayý hak gören “erk’ek”leryaratýyoruz. Ve bu ahlaksýz istek-leri çeþitli kýlýflarla özellikle top-lum nezdinde temize çekerekaslýnda toplumun yozlaþmasýnaneden olmasýna izin veren birhal aldýk. Emani’ye olanlar çokkötüydü, çok içim acýdý. Ýçimdebir þeyler koptu. Ama beni tetik-ledi. Irkçýlýkla mücadele etmemgerektiðinin, kadýn haklarý veçocuk haklarý ile ilgili daha çokçaba sarf edip; farkýndalýk yarat-mamýz gerektiðinin farkýna var-dým. Gelin biz kadýnlar el ele ve-rip ýrkçýlýða bir dur diyelim, kýzkardeþlerimize yalnýz olmadýkla-rýný gösterelim.

Kamu eemekçisi bbir kkadýn KOCAELÝ

Ben Azerbaycan göçmeni genç bir kadýným. 5 yaþýndaykenbabamý kaybettim. Azerbaycan’da dayýmla birlikte yaþadýk. 8.sýnýfa kadar okuyabildim. Dayým okumamý istemedi. Biraz gerikafalýydý. “Kýz çocuðu neden okusun? Mini etek mi giysin? Niyedar pantolon giysin?” dedi. Bir ara kapalý giyinmem için zor-ladýlar. Bütün bu baskýlardan dolayý Türkiye’de yaþayan dayýmýnyanýna yerleþtik.

Türkiye’ye geldiðimde 15 yaþýndaydým. Daha yeni okulubýrakmýþtým. Ýlk iþim soba imalatýnda çalýþmak oldu. Bilmediðimbir iþti. Annemle birlikte çalýþýyordum, o yüzden dayýlarým çalýþ-mama müsaade etmiþti. 15 yaþýna göre çalýþtýðým iþ aðýrdý. Amainsan alýþýyor zora da. Ýstanbul’daki dayým da Azerbaycan’dakidayým gibi baský uygulayýnca çýkýþ yolunu evlenmekte buldum.Evlenmeseydim belki kötü yollara düþebilirdim. Benim için herþey 15 yaþýnda baþladý. 15 yaþýmda evlendim, anne oldum; evlilik,kaynana-kayýnbaba derdi. Ýki hafta eþimin ailesi ile kaldým. O ikihafta, bana iki yýl gibi geldi. Çok zorluk çektik. Sonra eþime ayrýeve çýkmak istediðimi söyledim ve baþka bir daire kiraladýk.Kendi evime geçtiðimde inanamadým. Kendimi bir tuhafhissediyordum. Boþ bir evin içine giriyorsun. Bütün bir evinyükünü sýrtýna alýyorsun. Komiðime gitti, þaþýrdým kendime.Ama bir süre sonra alýþtým. Eve taþýndýðýmýzda iki aylýk hamileolmama raðmen eþimle birlikte çalýþarak bütün eþyalarýmýzýaldýk. Çalýþtýðým sýrada bebeðim karnýmdayken felç geçirdi.Eþimin ailesi çocuðu aldýrmam için baský uyguladýlar. Hattakayýnbabam köyde çocuðuma parasýz mezar aramaya gitmiþti.Ama ben aldýrmadým, iyi ki de aldýr-mamýþým. Þu an bebeðim 2yaþýnda ve çok saðlýklý.Ama benim çilemyine bitmiyor.Bebeðim 1yaþýndaykeneþimaskeregitti.

Eþimin askere gitmesi, benim için sýkýntýlý oldu. Hem çocuðunbakýmý hem de ihtiyaçlarý senin sýrtýnda... Çalýþmak zorundasýnçünkü kimse yardým etmiyor. Bu yüzden annem ve üvey babamýnevine taþýndým. Çocuðuma bakýcý tuttum. Ve tekrar çalýþmayabaþladým. HEM PÝÞMANIM HEM DEÐÝLÝM

Þu an 17 yaþýndayým, 18’e girmeme aylar kaldý. Benimyaþýmdaki birçok kadýna göre kendimi daha olgun ve güçlühissediyorum. Yaþým tutmadýðý için resmi nikahým yok. Buyüzden kayýt dýþý çalýþýyorum. Bu yüzden iþ bulmakta çok zor-lanýyorum ve sürekli iþ deðiþtirmek zorunda kalýyorum. Hempiþmaným hem deðilim. Piþmaným, çünkü okumam gerekenyaþta birçok sorumluluk üstlendim. Benim yaþ grubumdakigençler geziyor, ben çalýþmak zorundayým. Piþman deðilimçünkü dünya tatlýsý bir kýzým var.

Okuyabilseydim avukat olmak isterdim. Çünkü birileriadaleti savunabilmeli. Avukat olsaydým kadýnlara yönelik þid-detin önüne geçecek davalarda savunma yapardým. Birileriçýkýp televizyon kanallarýnda kadýna þiddete karþý olduklarýnýsöylüyorlar. Ama þiddet bir türlü son bulmuyor. Siz kadýnlarýnevlerinde neler yaþadýðýný bilemezsiniz ki!

Birçok kadýn gibi ben de þiddete maruz kaldým.Dayýlarýmdan, eþimin ailesinden ve eþimden defalarca kez þid-det gördüm. Eþim þu an askerde ama döndüðü zaman þiddetemaruz kalýp kalmayacaðýmý bilmiyorum. Eþim þiddet uygu-ladýðýnda fiziksel olarak karþýlýk verecek gücüm olmadýðýndansözlerle karþýlýk vermeye çalýþýyordum. Ama ben sözlü olarakkarþýlýk verdikçe o daha çok þiddet uyguluyordu. Ben çözümolarak kendimi odaya kapatarak, kapýyý kilitleyerek ya da evindýþýna kaçarak kurtulmaya çalýþtým. Korkuyordum, elimdenbir þey gelmiyordu çünkü hamileydim. Karnýmdaki bebeklenereye gidecektim, annemin evine mi? Yaþým küçük olsa da

çok þey yaþadým ve olgunlaþtým. Þimdi eþim askerden gelseve bana þiddet uygulamaya devam etse, arkama bile bak-madan çekip giderim o evden. Þu anda zaten kendi ayak-larýmýn üstünde duruyor ve çocuðuma kendim bakýyo-rum. Bugün güçlüyüm, çünkü karþýma çýkan insanlarýnkötülükleri beni daha da güçlendirdi.

Bir kýz çocuðum var. Benim yaþadýklarýmý yaþama-masý için önce onu okutacaðým. Ve hiç kimseninonun hayatýný ve geleceðini karartmasýna müsaadeetmeyeceðim. Benimle ayný yaþta olan genç kadýnlaratavsiyem çocuk yaþta evlilik yapmasýnlar. Tercihleriniiyi yapsýnlar. Hiçbir þeyden korkmayýn. Ben eskiden

çok korkardým. Ama þimdi korkmuyorum ve hiçbir þeyumurumda deðil.

NurgülKaðýthane // ÝÝSTANBUL

Azerbaycan’dan gelen Nurgül, henüz15 yaþýndayken evlenmiþ, 17 yaþýnda

doðum yapmýþ... Yaþý tutmadýðý içinresmi nikahý yok. Bu yüzden hep

kayýt dýþý çalýþmak zorunda.“Benimle ayný yaþta olan genç

kadýnlara tavsiyem çocuk yaþtaevlilik yapmasýnlar” diyor.

Benim için her þey 15 yaþýnda baþladý

Page 19: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

Türkan KOTANKIRANSultangazi / Ýstanbul

Evlerimizin camlarý birbirine ba-kýyor, çocuklarýmýz ayný parktaoynuyor, ayný tezgahlarda dirsekçürütüyoruz, ayný havayý soluyo-ruz. Onlar komþularýmýz, iþ ar-

kadaþlarýmýz... Ve kadýnca dertleriyle dertortaklarýmýz. Son dönemde nefret söylem-lerine maruz kalan ve Sakarya’da yaþandýðýgibi çok acý olaylarla yeniden gündemimizegiren Suriyelilerin yaþamýnýn ortaðýyýz as-lýnda, kabul etsek de etmesek de... Hep ön-yargýlar ifade ediliyor haklarýnda, gelin buönyargýlarý bir kenara býrakýp yaþam zor-luklarýna ortak olalým bu sefer.

20

Olcay ÖZAKSultangazi / Ýstanbul

Afef 14 yaþýnda. Suriye’den sa-vaþtan kaçarak 5 yýl önce ailesiile Ýstanbul’a gelmiþ. Annesi ilebirlikte bir tekstil atölyesindeçalýþýyor. 1000 lira alýyor maki-

neci olarak çalýþtýðý iþ yerinde. Annesi iseayda 750 liraya, ortacý olarak çalýþýyor. Ba-basý da iþ bulabilirse inþaatlarda... Afef veannesi, ýþýl ýþýl gözlerle, oldukça nazik vedostça karþýlýyor bizi.

Oldukça akýcý bir Türkçeyle, heyecan-la anlatýyor: “Suriye’de evimiz çok güzel-di. Ben savaþ baþladýðýnda ilkokul ikiyegidiyordum. Her çocuk gibi ben de okuluen çok arkadaþlarýmla oyun oynamak içinseviyordum. Çok mutluydum. Babam or-da taksi þoförlüðü yapýyordu. Annem ça-lýþmýyordu. Suriye’de kadýnlar çalýþmaz-

lar genellikle. Oradaki evimiz ve hayatýmçok güzeldi.”

‘Burada mutlu deðil misin?’ sorusukarþýsýnda gözyaþlarýna engel olamýyor.Hemen konuyu deðiþtirerek iþyerini so-ruyoruz. Afef, “Ýþyerinde hiç kimseylekonuþmuyorum, çünkü bizi sevmedikle-rini biliyorum. Bazen açýkça söylüyorlar;‘Siz ülkenizde savaþ çýkarýp orayý karýþ-týrdýnýz, þimdi de burayý karýþtýracaksý-nýz, çýkýp gidin buradan’ dedikleri bileoluyor. Sokakta öfkeli bakýþlarla bakýyor-lar. Ýþten geldiðimde hiç dýþarý çýkmýyo-rum, hiç arkadaþým yok” diyor. Çay mo-lalarýnda ve yemek saatlerinde Türkiyeliiþçilerle ayrý ayrý yemek yediklerini, yoldakarþýlaþtýklarý iþ arkadaþlarýnýn kendile-riyle konuþmadýðýný söylüyor. ‘AMA’NIN ÝÇÝNDEKÝ YAÞANMIÞLIKLAR

Elini tutuyorum, dostluðumuzu his-

setmesini istiyorum. “Sen çok güzel veakýllý bir kýzsýn. Kendini çok güzel verahat ifade ediyorsun. Üstelik okulagitmediðin halde bu kadarýný baþar-mýþsýn. Bu durum geçecek ve bizlerde sizinle dayanýþma içinde olacaðýz vebunun için çalýþacaðýz” diyorum.“Herkes sizin gibi deðil ki” diyor,“Bizlere nefretle baktýklarýný görüyo-rum. Korkuyorum da. Bizleri isteme-diklerini biliyorum. Ama...”

Bu ‘ama’nýn içinde çok fazla yaþan-mýþlýk var. 14 yaþýndaki bir çocuk içinçok fazla: “Bir akþam iþten eve geldik,gelmez olaydýk. Eve yaklaþtýkça pis birkokunun etrafa yayýldýðýný fark ettik.Kokunun bizim apartmandan geldiðinievimizin kapýsýnda anladýk. Her tarafinsan pisliði ve çöp poþetleri ile kirle-tilmiþti. Komþularýmýz dýþarýda konu-þuyorlardý. Kimin yaptýðýný sorduðu-

muzda üçü beþi bir aðýzdan ‘Kim ola-cak Suriyeliler’den baþka?’ dediler.Çok korktum. Daha sonra komþumuzGül abla diðerlerini sakinleþtirmeyeçalýþarak ‘Bir durun, soralým baka-lým...’ deyince biz de ‘Neden biz yapa-lým, zaten biz temizliyoruz’ dedik.Sonra ortaya çýktý ki üst kattaki psiko-lojik rahatsýzlýðý olan komþu yapmýþ.Her þeyden bizi suçlamalarýndan yo-ruldum.”

Herkesin kötü olmadýðýný, iyilikle-rin çoðalmasý için mücadele ettiðimizive bütün ezilen kadýnlarla dayanýþmayýbüyüteceðimizi dile getirip, tekrar gö-rüþeceðimizi söyleyerek Afef ve annesiile vedalaþtýk. Oradan ayrýlýrken aklým-da tek bir þey vardý; Savaþlarýn gerçekmaðdurlarý kadýnlar ve çocuklar olu-yor. Onun için ne olursa olsun savaþahayýr!

Onlar bizim yaþam ortaklarýmýz

HÝÇ ARKADAÞI OLMADIÐINI SÖYLEYEN BÝR ÇOCUK

‘BÝZÝM SAVAÞIMIZ ARTIKBURADA YAÞAMAK ÝÇÝN’

SSIICCAAKK bir günde gittiðimiz Gazi Parkýnda tanýþtýðý-mýz, henüz 15 yaþýndaki Suriyeli Hale’yi evlerinde ziya-ret ediyoruz. Ev halkýnýn hemen hepsi evde, bizi çokiyi karþýlýyorlar. Suriye’den ne zaman geldiniz, neleryaþadýnýz gibi sorular sormaya baþlayýnca, Hale’ninannesi Zekiye Haným, “Evimizi, iþyerimizi, akrabalarý-mýzýn bir kýsmýný ve çocuklarýmýzý geride býraktýk. Mý-sýr’da, Suudi Arabistan’da, Almanya’da ve halen Suri-ye’de yakýnlarýmýz ve kardeþlerimiz var. Bütün birdünyaya daðýldýk” diyor acýyla. Ama artýk Suriye’dekisavaþ deðil asýl dertleri; “Biz o savaþý 4 yýl önce yaþa-dýk, bitirdik. Þimdi Türkiye’de yeni yaþam savaþlarý ve-riyoruz” diyorlar.

Eþini Türkiye’de kaybetmiþ Zekiye Haným. “Bütünbayram evimizde oturduk, bir Allah’ýn kulu kapýmýzý aç-madý, bizim de gidecek bir komþumuz yok. Babamýnmezarý Zekeriyaköy’de, yol masrafý çok, inþallah kur-ban bayramýnda bir yolunu bulup babama gideriz” di-yor Hale.

Halelerin evine ablasýnýn haftalýk 200 lirasý ve abisi-nin aylýk 1000 lirasý giriyor, bu parayla geçinmeye çalý-þýyorlar. Ev kirasý 750 lira, faturalar karþýlanamayacakdüzeyde... “Türkiye çok pahalý bir ülke” diyor ZekiyeHaným. Hale’nin ablasý, “Pazardan iki tiþört aldým, 50 li-ra verdim. Ben bunu kaç günde kazanýyorum biliyormusunuz!” diyor öfkeyle. Hale “Ben de çalýþmak istiyo-rum, annem ablanýn yanýnda çalýþ diyor ama patron is-temiyor. Patronlar, atölye sahipleri yakýn akrabalarý iþealmak istemiyor. Özellikle akraba olan göçmen iþçilerbir rahatsýzlýk durumunda toptan iþ býrakýp iþe gelmi-yorlar diye zor durumda kaldýklarýný söylüyorlar” diyeanlatýyor.

BÝR DAMLA YAÐMURLA SU BASAN ÇATI KATIDDAAHHAA önce bir atölyede tanýþmýþtým Emine Hanýmla. Evine ziyarete gittim. Evi çatý katýndaydý, 4 küçük

çocuðu vardý. Kýzý aracýlýðýyla yaptýðýmýz sohbet sýrasýnda, çatýyý göstererek “Buraya bir damla yaðmur

düþse ýslanýyor” demiþti. Ben bu yazýyý yazarken Ýstanbul’da çok þiddetli yaðmur yaðdý, bir ara Emine’yi

ve çatý katýný düþündüm, ne oldu acaba diye... Ziyaretimiz sýrasýnda eþi de evdeydi. Adil Bey konfeksiyon-

da çalýþtýðýný söyledi. Kýzý gizlice kulaðýma “Babam çalýþmýyor” dedi. Utanýyor, ‘kadýn çalýþýyor, erkek yiyor’

demesinler diye çalýþtýðýný söylüyormuþ. Devletten yardým alýyorlarmýþ ama miktarýný söylemekten çekini-

yor Emine Haným. Dediðine göre, Suriye’de kadýnlarýn çalýþmasý pek hoþ karþýlanmazmýþ. Elektrik, su, eði-

tim ve saðlýk tamamen ücretsizmiþ. Hayat çok ucuzmuþ. Türkiye’yi ‘çok pahalý bir ülke’ olarak tanýmlýyor.

ÇOCUKLAR PAHASINA KURULANBÝR YAÞAM

SURÝYYELÝ komþumuz Hamide Haným. Tür-kiye’ye ilk geldiklerinde bir evde en az 10-12 kiþikaldýklarýný anlatýyor. Ama artýk yavaþ yavaþ birdüzene sokmaya baþlamýþlar yaþamlarýný. Ha-mide Haným, okul çaðýndaki çocuklarýnýn çok kü-çük yaþta çalýþmaya baþlamalarý pahasýna kur-duklarý ‘düzenden’ oldukça dertli. “Anneleri ba-balarý okumuþ olan bu kuþaðýn çocuklarýnýn eði-timden mahrum kalmasýndan çok acý duyuyo-rum” diyor.

Page 20: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

21

Helin ÖKDEMNeslihan KAR

Dergimizin haziran sayýsýn-da bir mektubunu yayýn-lamýþtýk Meryem’in, Su-riyelilere yönelik nefretsöylemlerini hatýrlatýp “O

sözlerin gerçeðini bir de bizden dinle-yin” diye seslenmiþ, içimize iþleyenolaylar anlatmýþtý.

9 aylýk hamile Emani’nin 11 aylýkbebeðiyle birlikte öldürülmesi nefretsöylemlerinin vardýðý noktayý ortayasermiþti. Olayýn ardýndan bir arayageldiðimiz Meryem ve Suriyeli arka-daþlarýnýn yaþadýklarý zorluklarla baþetme çabalarýna öfke ve küskünlükeklemiþlerdi.

Meryem, Emani’nin ölümündensonra Türkiyeli komþularýyla tartýþ-mýþ. Hem o tartýþmayý hem de hisleri-ni þöyle anlatýyor: “Adalet için insanlarsokaða döküldüler. Türkiye’nin adaletibu mu? Kocasýnýn günahýný karýsýnave çocuklarýna mý ödetiyorlar? Suriye-liler bunu Türkiyeli birine yapsaydý neederdiniz onlara? Suriyelileri bütünyakmaz mýsýnýz? dedim onlara. ‘He’dediler, yakarýz. ‘Niye usisiz (susuyor-sunuz), ne için usisiniz? Nerede vic-danýnýz? Vicdanýnýz hiç sýzlamýyormu?’ dedim. Komþum ‘Suriyelilerinçoðu da ediyorlar da ama açýklamýyor-lar’ dedi. Dedim ki kendine, bir þeyyapmýyorlar onun için açýklamýyorlar.Bir þey yapsalar hemen açýklarsýnýzkendilerini. Çocuklarýmýz sabahtan

akþama kadar çalýþýyorlar onlarýn eme-ðini bile vermiyorsunuz. Boyun eðiyo-ruz yine de kurtulmuyoruz. Her þeyeboyun eðiyorlar çocuklar. Her þeye kö-le olmuþlar. Ýþte, sokakta... Küfürleribasýyorlar parklarda. Cor (kötü) lafatýyorlar. Biz savaþtan kaçýp geliyoruz,burada savaþ mý edeceðiz? Benimelimde olsa bilin mi Türkiye’deki bü-tün erkekleri yakarým! Ben öldürülenkadýnýn eþinin yerinde olsam Türki-ye’yi komple yakarým.” Emani’nin katledilmesinden sonra za-ten sokaða çýkmakta zorlanan Suriyelikadýnlarýn daha da evlere hapsedildiði-ni anlýyoruz anlattýklarýndan. “Üstkattaki Suriyeli komþum dedi ki eþimbana yemin ettirdi. Dedi ki bir yereçýkma. Kapýnýn önüne çýkýyorum elimyüreðimde korkudan. Kýzýmla konuþ-tum sakýn bir yere gitme diye. Bunuhayvan canavar bile yapamaz. Bu mil-

letin vicdaný olsaydý bunu yapmazlar-dý. Bence Suriyelileri sevmedikleri içinböyle yaptýlar. Yok eþi ile kavga etmiþ-ler, yalan. Bir Suriyeli gelip Türkiyeliile kavga edemez. Bizimkiler boyuneðerler. Her þeye eyvallah edecek. Yok-sa iþ bulamaz. Çoðunu Aymakoop’taçalýþtýrmýyorlar. Ya da çalýþtýrýrlar ikigün, emeðini yer, kovarlar. Ben çoküzülüyorum. Savaþtan kaçmasaydýk dabunlarý duymasaydýk. Biri bana küfüretsin istemem. Çok zoruma gider.Ama gelsin dayak atsýn zoruma git-mez. Laflar dayaktan daha kötü.”

Meryem’le sohbetimizin ardýndaniþçi arkadaþýnýn evine misafir olduk.Kaygýlarý misafirperverliklerinin önü-ne geçemiyordu ama yine de büyüktü;bize biraz kaygýlý gözlerle baktýlar birsüre, Arapça konuþtular aralarýnda,ama Meryem’e duyduklarý güven vehoþ sohbeti bir süre sonra kaynaþtýrdý

bizi. Emani’nin adýný duymalarý bi-le yetti dövünerek, ellerini sinele-rine vurarak konuþmalarýna... “Ada-letsizlik.” En çok dile gelen kelime

bu. Ve Türkiye’ye gelmek zorunda kal-malarýna neden olan “kader”e isyan,dönebileceklerine umutsuzluk...

Söz evin en yaþlý kadýnýnýn:“Esat’tan özgürlük istiyorlar. Al sanaözgürlük! Biz evimizde rahattýk. Bizimorada su bile bedavaydý. Duvarlarýmýzýsu ile yýkardýk. Hortumu takýp her yeriyýkardýk. Burada kýyamýyorsun suyukullanmaya. Nanca su döksek buranýnparasý ile 10 lira gelmezdi. Bizdeelektrik kesilmezdi, burada hemen ke-siyorlar faturalarý ödemediðinde. Birkiþi çalýþýp bütün evin ihtiyaçlarýnýkarþýlardý. Buranýn bir lirasýna bir haf-talýk ekmeðimizi alýrdýk. Biz ülkemi-zin kýymetini bilmedik. Suriye’de er-zaklarýmýzý çuvallarla alýyorduk. Bura-da kilolarla almaya gücümüz yetmiyor.Burada her þey pahalý. Ýnþallah savaþbiter bizler de memleketimize döne-riz. Ama inanmýyoruz savaþ bitecek”

Evin en genç kadýnýnýn da duygusuayný: “Türkiye’ye geldiðimizde pence-reden bakýp bakýp aðlardým. Biz birbuçuk yýlý savaþta geçirdik. Bizde cü-rüm hiç yoktu. Bizde insanoðlu insa-noðluna deðemezdi. Komþular birbir-lerine sahip çýkarlardý. Burada her kö-tülük var. Akþam bir bakýyorsun içkici-ler silah sýkýyor. Biri karýsýný vuruyor.Bu nasýl memlekettir..”

Bu nasýl memlekettir? Bu bizim desorumuz deðil mi?

Bu nasýl memlekettir Emani’nin adýný duymalarý bile yetti dövünerek, ellerini sinelerine vurarak konuþmalarýna...“Adaletsizlik.” En çok dile gelen kelime bu. VeTürkiye’ye gelmek zorunda kalmalarýna neden olan “kader”e isyan, dönebileceklerine umutsuzluk... !!

Page 21: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

22içimizden biri

Nuray ÖZTÜRKÝzmir

Ayfer Temel’i kýsa bir süreönce tanýdým, iyi ki de taný-mýþým! Onunla kýdem tazminatý-nýn fona devriyle ilgili Ge-

nel-Ýþ’e üye kadýn iþçilerle röportajyapmak için Ege Üniversitesi’ne gitti-ðimizde tanýþtýk. 18 yýllýk evliliðininson bir buçuk yýlýna kadar istediði hal-de çalýþamamýþ, toplumsal yaþamdansoyutlanmýþ, kendine güveni kýrýlmýþ,kültürel kodlar ve baský nedeniyle gör-düðü þiddeti bile kabullenmiþ. Ay-fer’in hayat hikayesi, þimdi kalemikendi eline almýþ güçlü bir kadýnýn,hepimize ‘Nasýl deðiþtirebiliriz?’ soru-sunun cevabýný verdiði bir mücadeleromanýna dönüþmüþ. Her okuyanaverdiði güç de cabasý...

“Ben 16 yýllýk ev hanýmýydým, sosyalyaþam diye bir þey yoktu. Bankaya gitkirayý yatýr, çocuklarýn takibi için okulagit, alýþveriþe çýk. Evin dýþýnda sürdür-düðüm yaþam sadece bunlardan iba-retti. O (eski eþi) evde yokken sadeceailesine giderdim. Bir arkadaþýma git-meme, dýþarý çýkmama bile izin ver-mezdi, ben de laf söz olmasýn diye git-mezdim. 21 yaþýnda evlendim, 22 ya-þýnda kýzým Dilara oldu, ondan 9 senesonra da oðlum Ýlhan dünyaya geldi.Eþim TIR þoförüydü. Senenin yarýsýçalýþýyorsa yarýsý iþ olmadýðý için çalýþ-mýyordu. Bazen 1 ay gider gelmez, ba-zen de iþsiz evde otururdu. Ekonomiksýkýntýlar nedeniyle ne zaman çalýþmakistesem, ‘ben karý çalýþtýrmam, çalýþ-mak istiyorsan babanýn kapýsýna git’derdi. Çoðu zaman uzakta olduðu içinevin bütün yükü benim omuzlarým-daydý. Dünyaya bakýþ açýmýz da birbi-rinden farklýydý. Ben sol görüþlüyüm,o aþýrý ulusalcý. Haliyle çatýþmalarýmýzoluyordu. Newrozlara, 1 Mayýslara ka-týlýrdým ama söylemezdim, saklardým.Gizli saklý giderdim.”

‘Ýþin içinde þiddet var mýydý? Hiçboþanmayý düþünmedin mi?’ diye so-ruyorum, Ayfer anlatýyor;

“18 yýl boyunca þiddet gördüm. Ka-famý duvarlara vururdu. Gördüðümþiddet yüzünden vertigo oluþtu. Hempsikolojik hem fiziksel þiddet gördüm.Sürekli aþaðýlardý. Defalarca boþanma-yý düþündüm ancak, Kürt bir aileninkýzý olmam, kadýna ve aileye bakýþ, tekbaþýma ne yaparým iki çocukla düþün-cesi, ekonomik kaygýlar, bir de dýþardaolmasý rahatýma geliyordu sanýrým.Korkaklýk vardý anlayacaðýn. Son yýllar-da hayatýna baþka bir kadýn girdiði içindaha da kötü davranmaya baþlamýþtý.Ailem sýrf boþanmayayým diye el altýn-dan ekonomik yardým bile yapýyorlardý.Boþanmak ayýptýr ya, iki çocuðuyla bo-þandý geldi demesinler diye...”

Evliliðinin son bir buçuk yýlýndaþimdi Genel-Ýþ 7 No’lu Þube Sekreteriolan aile dostlarý Özgür Genç’in ýsrar-larý ve aracý olmasýyla üniversitede iþebaþlýyor. Tabi eþini ikna süreci epeyuzun sürüyor. Bu arada aile içindekiçatýþma giderek artýyor. “Yaþadýðýmýzkavgalara, gördüðüm þiddete çocukla-rýmýz da þahitti. Bir gün ‘anne yeter’dedi kýzým. Gördüðüm þiddete rað-men ben hala boþanma konusunda biradým atamýyordum. Bu günlerde bo-þanma talebi ondan geldi. Baþka birkadýna aþýk olduðunu söyledi, ee ben

de onursuz bir kadýn deðilim. Bunaraðmen baskýyý ben gördüm, ailem biryýl boyunca çevresinden sakladý ayrýl-dýðýmý, 6 ay boyunca annem benimlekonuþmadý, ‘Nikahý bari býrakmasay-dýn’ diyordu. Sonra ailem kabullendi,hatta þimdi yardýmcý olmaya çalýþýyor-lar. Beþ yýldýr çalýþýyorum. Çok þükürboþandým. Ýki çocuðuma bakýyorum.Hem ekonomik hem de ruhen özgü-rüm. Senden bir þey olmaz, ben olma-sam sen bir hiçsin diyordu. Þimdi gü-zel bir iþim var, iþçi temsilcisiyim, iþçisorunlarýyla ilgileniyorum.”

BÝR

ÝÞÇÝ

KAD

ININ

YAÞ

AMIN

I DEÐ

ÝÞTÝ

RME

MÜC

ADEL

ESÝ: Hayat gelsin bildiði gibi, ben hazýrým!

AAYYFFEERR Temel, Özgür Genç ve üniversi-tede çalýþan birkaç kadýn iþçiyle birliktesendikal örgütlenme çalýþmasý yapýyor.Önce taþeronda çalýþan kadýn iþçileri ör-gütlediler. Þimdi yarýsýndan fazlasý kadýn-lardan oluþan Ege Üniversitesi kampüsün-deki taþeron iþçiler, Genel-Ýþ’e üye...

“Küllerimden doðdum” diyor Ayfer,“Eski fotoðraflarýma bak, gözlerimde hepbir hüzün var. Þimdi evet yüküm çok aðýr,çocuklarýma bakýyorum, kira ödüyorum,faturalarým var, ama her sabah kalktýðým-da ‘sen çok þey baþardýn’ diyorum kendi-me... Ve hayattýn tüm zorluðu bir anda zorolmaktan çýkýyor. Kadýnlara tavsiyem,

korkmasýnlar kimse açlýktan ölmüyor. Be-nim iþim üniversitede nispeten koþullarýdaha iyi, ancak o olmasaydý da iplik temiz-ler, dikiþ diker, ortacý olurdum yine ayaktakalýrdým. Evde iki çocuk bakar, yine hayatý-mý idame ettirirdim. Taþeron iþçiyiz sonuç-ta, üç ay önce aldýðýmýz zamla birlikte 1700lira maaþ alýyorum. Eskiden aylarca ev ki-rasý ödeyemediðimiz olurdu. Boþandýktansonra bir gün kiramý faturalarýmý aksatma-dým. Çünkü hayatýmýn yönetimi benimelimde... Tüm bunlarý baþarmam Özgürbaþta olmak üzere çevremdeki iþçi kadýn-larýn desteðiyle oldu. Onlar olmasaydý bel-ki bu kadar kolay olmazdý.”

ÇAMAÞIR, BULAÞIKMAKÝNESÝ DEÐÝLÝMBEN, ÝNSANIM

AYFER tüm hayallerini yavaþyavaþ gerçekleþtiriyor. Boþandýk-tan sonra ikinci sýnýfta býraktýðý li-seyi bitirmiþ, hatta üniversite sý-navýna bile baþvurmuþ ancak sýna-vý kaçýrdýðý için girememiþ. Kýzýylabirlikte KPSS’ye girmiþ, kýzý 65, o70 almýþ! Tercih yapmýþ ama ata-namamýþ. Bir de üniversitede çalý-þýyor olmasýnýn da avantajlarýnýkullanmayý ihmal etmiyor; haftadaiki gün yoga yapýyor, yüzme kur-suna gidiyor.

“Onlar için kadýnlar sadece ça-maþýr makinesi, bulaþýk makinesive ütü... Tabi bir de soyun devam-lýlýðý söz konusu. AKP iktidarý bugeri bakýþý bilerek ve isteyerekbesliyor. Tüm politikasý da bununüzerine kurulu. Bu nedenle kýdemtazminatý konusunda olsun diðerkonularda olsun, kadýnýn olmadýðýbir kazaným gerçek bir kazanýmdeðildir. Devrimin en büyüðünükadýnlar yapacak bu ülkede, kadýn-lar sayesinde güzelleþecek bu ül-ke...” diyor.

YAÞADIÐIM DEÐÝÞÝM ÝÞÇÝ KADINLARIN DESTEÐÝYLE OLDU

Page 22: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

vi 23

Songül KEÞKEKEðitim Sen Ankara 3 No’lu

Þube Kadýn Sekreteri

Çok izlenen kanalla-rýn birinde; bir ya-rýþma programýnagözüm takýldý. Bir

grup okul öncesiyaþ çocuðu ve yarýþ-macý olarak da ünlü-ler (tam ne iþ yaptýk-

larýný bilmediðim fut-bolcu, þarkýcý, iþ insaný ya da man-

ken) arasýnda eðlence-yarýþma tadýndabir program. Sunucu çocuklarla gayetgüzel bir iletiþim dili kullanýyor veçocuklarý soracaðý sorulara hazýrlamakiçin sohbet ediyor. Yarýþmacýlardan,çocuklara soracaðý sorulara ne cevapvereceklerini tahmin etmelerini istiyor.Kýsaca yarýþma bu...

Yazma nedenim yarýþmayý anlatmakdeðil tabi ki.

Sunucu; küçük kýz çocuðunu soruyahazýrlamak için soruyor: “Sence develerpantolon giyer mi” diye. Çocuk da “Ha-yýr develer pantolon giymez ama sadeceerkekler giyer” diye cevap veriyor. Gayetsevimli bir þekilde verilen bu cevap ba-na, 3 ya da 4 yaþýnda bir çocuðun, cinsi-yetlere toplumsal olarak yüklenen burolleri böyle ifade etmesi bana cinseleðitimin ne kadar önemli bir olduðunubir kere daha düþündürdü.

Üç yaþýndan önce cinsiyet algýsýnýngeliþmediði farklý kuramcýlar tarafýn-dan kabul edilir. Ancak bu yaþa kadar

çocuklar anne babalarýný, yakýn çevre-lerini gözler, rol model alýr. Televizyondizileri, çizgi filmler, çocuk hikaye vemasallarýnýn, eðitim kurumlarýnýn,çocuklarýn eðitiminde, bakýmýnda gö-rev alan diðer insanlarýn da çocuk üze-rinde etkileri düþünüldüðünde cinselgeliþime paralel saðlýklý bir cinsel eði-timin önemi, buna karþýn zorluðu or-taya çýkmaktadýr.

Kadýn mücadelesi þiddete, istisma-ra, her türlü cinsiyet ayrýmcýlýðýna kar-þý sürerken, bu mücadelenin bir yanýnýda cinsiyetler arasý eþitsizliði üreten,geliþtiren, pekiþtiren TV programlarý,eðitim müfredatlarý ve yasalarla müca-dele oluþturuyor. Mücadele bu iki yanbirleþtirildiði oranda baþarýya ulaþa-caktýr. Baþta Eðitim Sen olmak üzereemek örgütlerinin, bu konuda üstleri-ne düþen sorumluluðu yerine getire-ceði inancý ile çocuklarýmýza güzel birdünya kurana kadar mücadeleye de-vam.

Reyhan KAYGUSUZ*

Milli Eðitim Bakanlýðý yenibir yönetmelik hazýrladý.Bu yönetmelikle psiko-lojik danýþman, rehberöðretmenlerin görevle-

rinde ve çalýþma biçimlerinde deðiþik-likler yapýlýyor. Bu, sadece rehberliköðretmenlerini ilgilendiren bir meseledeðil. Özellikle rehberlik öðretmenle-rinin danýþmanlýk yaptýðý çocuklarýmý-zý, dolayýsýyla kadýnlarý da ilgilendirenbir konu...

Yönetmeliðin eski adý “Rehberlik vePsikolojik Danýþma Hizmetleri Yönet-meliði” iken taslakta ismi “RehberlikHizmetleri Yönetmeliði” olarak deðiþti-rilmiþ. Yani psikolojik danýþma göz ardýedilmiþ. Bu, çok önemli bir sorun.

Bu taslakla birlikte rehber öðretmen-lerin görev ve sorumluluklarý kat be katartýrýlýyor, iþlevselliði düþürülüyor.Normal öðrenciler, kaynaþtýrma öðrenci-leri, özel eðitim sýnýflarý, tedbir kararýalýnan öðrenciler, öðretmenler, veliler,müdahale ekipleri vb. mutlaka rehber-lik servisi ve öðretmeninin dahil olma-sý gereken süreçler yaþar. Rehber öð-retmenlerin görev ve sorumluluklarýyönetmelik taslaðýndaki gibi artýrýlýnca,

böylesi bir iþ yoðunluðunda çalýþmasaatlerinin yetmeyeceði düþünülmüþve psikolojik danýþmanýn haftalýk çalýþ-ma saatinin 30 saatten 40 saate çýkarýl-masý planlanmýþ. Bunun yaný sýra reh-ber öðretmenlerin nöbet tutma, dersegirme, sýnavlarda görev alma, idari iþ-ler gibi, rehberlik servisi ile iliþkilendi-rilemeyecek görevleri yapmasý da dü-þünülmüþ.

Peki bu neyi etkileyecek?Tüm bu deðiþiklikler rehberlik servi-

sinin, okul yönetimde idari ekibin içindegörülmesine neden olacaktýr. Böyle biryaklaþýmla rehberlik servisleri amacýnýyitirir! Rehberlik servisi amacý dýþýndaiþlerle uðraþtýðýnda öðrencilerin, velile-rin, öðretmenlerin gerçekten rehberlikhizmetine ihtiyaç duyduðu durumlardarehberlik servisine ulaþmada sýkýntý ya-þayacaktýr.

VELÝLER DE TEPKÝ GÖSTERMELÝ

Düþünün, travma yaþayan bir çocukrehber öðretmeninin ders ya da nöbetlistesine göre mi duygu durumunu þe-killendirecek?

Ya da bir öðrenci rehber öðretmeneihtiyaç duyduðunda gizlilik esasýyla ya-pýlmasý gereken bir hizmeti almak içinkendisi gibi 30 çocuðun bulunduðu sýný-fýn kapýsýný mý çalacak?

Teknolojinin yanlýþ kullanýlmasý,çocuklarý bilerek ya da bilmeyerek suçodaklarýnýn maþasý yaparken, çocuklarhedef kitle haline gelirken, þiddet bu ka-dar yaygýnlaþýrken, uyuþturucu maddekullanýmý yaþý ilkokullara kadar inmiþkenrehber öðretmenler önleyici hizmetleri,dersi, nöbeti, sýnavý ya da idarenin vere-ceði evrak iþini düþünerek geri planaatarsa ne olur?

Çocuklar kaybeder!Taslak böyle iken tepki almamasý dü-

þünülemezdi. Sendikalar, konuyla ilgilipsikoloji dernekleri taslaðýn olumsuz-luklarýný deðiþik þekillerde açýklamayaçalýþtý. Fakat öðrenci velilerinin de butaslaða karþý düþüncelerini tepkilerinigöstermeleri gerekir. Çünkü deðiþikliðinyasalaþmasý halinde bu durumun yarata-caðý olumsuzluklardan ilk etkilenençocuklarýmýz olacaktýr. Rehber öðretme-nin görev tanýmýnda yapýlan deðiþiklik,çalýþma koþullarýnýn aðýrlaþmasý ve asýlgörevini yapamamanýn verdiði vicdanirahatsýzlýðýnýn ötesinde ve çok daha cid-di þekilde çocuðun eðitim hayatýný, bi-reysel geliþimini dolayýsýyla geleceðinietkileyecektir.

Okullarda, sokakta ya da aile içindeçocuðun yaþadýðý ihmallerin, istismarýn,madde baðýmlýlýðýnýn tespitinde, öðren-cinin psikolojik danýþmana ve rehberlikservisine olan ihtiyacý taviz verilemeye-cek bir hizmettir.

Bu çocuklar, gençler hepimizin. Yan-lýþ hepimize yanlýþtýr. Umarýz ki bu tas-lak bilimsel süzgeçten tekrar geçirilir vealanýnda uzman kiþilerce yapýlandýrýlýr.

* EEðitim SSen ÝÝzmir 44 NNo’lu ÞÞube ÖÖr-gütlenme SSekreteri // RRehberlik vve PPsiko-lojik DDanýþma ÖÖðretmeni

Rehberlik öðretmenleri evrak iþiyle uðraþýrken Olan çocuklarýmýza olur

Düþünün, travma yaþayan bir çocuk rehber öðretmeninin ders ya da nöbet listesine göre miduygu durumunu þekillendirecek? Ya da bir öðrencirehber öðretmene ihtiyaç duyduðunda kendisi gibi30 çocuðun bulunduðu sýnýfýn kapýsýný mý çalacak?

Çocuklarýn cinsiyet algýsý

Sunucu; küçük kýz çocuðunu soruya hazýrlamak için soruyor: “Sence develer pantolon giyer mi?” diye. Çocuk “Hayýr develer pantolon giymez ama sadece erkekler giyer” diye cevap veriyor.

Page 23: ‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’ ekmek ve gül · 2 E senyalý Kadýn Dayanýþma Derne-ði’nden Adile Doðan geçen yýlýn 8 Mart’ýný deðerlendirirken

5 A ð u s t o s 2 0 1 7 C u m a r t e s i S a y ý : 8 9ekmek ve gül

3

Dönecek yerimizolmadýðýný biliyor musunuz?

Y ve X’in rolünükeþfeden kadýn:Nettie Stevens

Adalet haramilerinkýlýcýnýn ucunda

BU BÝRLÝK BÝZÝ GÜÇLENDÝRECEK

EÞÝTLÝK VE ADALET

19

12

Hatice GÖRGÜ Eski Cibali Tütün Fabrikasý Ýþçisi

Rezzan Has Müzesinde ‘CibaliTütün Fabrikasý-EmeðinMekaný’ sergisinin ilanlarýnýgördüðüm zaman nelerinsergilendiðini çok merak et-

tim. Bir asýrdan daha fazla tütün iþleyen,sigara saran yüzlerce iþçinin çalýþtýðý fab-rikanýn son emekçilerinden biri olarak ya-þanmýþlýklarýn ne kadarýnýn sergilendiðinigörmek istedim.

Haliç sahil yolundan giden Eminönüotobüsüne bindim. Senelerdir bu yoldanEminönü’ye gider þimdiki Kadir HasÜniversitesinin önünden bazen farkýnabile varmadan geçerim. Cibali TütünFabrikasý sergisini gezme düþüncesi ileçýktýðým yol, görmeden, bakmadan, geçti-ðim ayný yol deðildi. Bugün on yedi seneçalýþtýðým Cibali Sigara Fabrikasýna gidenyolu gidiyordum. Ýçimde garip bir heye-can, yüreðimde bir telaþ...

Unkapaný duraðýnda inip aþaðý cadde-den yürümeye baþladým. Attýðým heradýmda bastýðým her karýþ yolda yaþan-mýþlýklar üzerime doðru gelmeye baþladý.Binanýn önündeki hafif rampayý çýkarkendudaklarýma bir gülümseme yerleþti.

MÜDÜR AZ DAHA CAMDAN DÜÞECEKTÝ

Ýlk vizite eylemlerimizden birini yapar-ken fabrikanýn önünde toplanmýþýz. Vizitekaðýtlarý elimizde, polis caddeye inmeye-lim Cibali’nin arka sokaklarýndan gidelimdiye bu rampaya polis otobüsünü park et-miþ caddeye iniþ yolunu kapatmýþtý. Yavaþyavaþ otobüse dayanýp caddeye kadar oto-büsü sürüp yolu açmýþtýk.

Rampayý çýkýp boyanmýþ, restore edilipyenilenmiþ fabrikamýza bakarak ön kapýyageldim. Kafamý kaldýrýp yukarýdaki camla-ra baktým. Sanki fabrika müdürü camday-dý. Bir keresinde kapýnýn önüne park et-miþ olan fabrika müdürünün arabasýnýnüzerine çýkarak toplanan iþçilere konuþ-ma yapmýþtým. Söylediðimiz halde arabayýçekmemiþti, mecburen Müdür az dahacamdan düþecekti.

89’DA EYLEMSÝZ GÜNÜMÜZ OLMAZDI

Kapýdan içeri girdim. Ana salon önüm-de uzanýyordu. Sol tarafta sigara imalatsað tarafta pipo tütünü, enfiye. Pipo tütü-nüne konan aromalarýn kokusu salonudoldururdu. ‘89 bahar eylemlerinde, ey-lemsiz günümüz olmazdý. Fabrika dýþýndabir eylem yapmamýþsak çay molasýndabütün iþçi bu salonda toplanýr slogan atardeðerlendirme yapardýk.

Ýki bin iþçinin yarýsýndan çoðu kadýnolunca 8 Mart Emekçi Kadýnlar Günü birbaþka kutlanýrdý. Genç kadýn iþçilerdenoluþmuþ halk oyunlarý ekibimiz vardý. Ye-mek paydosunda çalýþýrlardý. Ayný þekildebir de koro kurmuþtuk. 8 Martta bu sa-londa tüm iþçiler toplanýr, gösteriler ya-par, sonra mitinge giderdik.

FABRÝKANIN ÝÇÝNDE MÜZE VARDI

Anýlarýn içinde kaybolmuþ bir halde,binanýn þimdiki halini, müzenin yerinigöstermeye çalýþan öðrencinin konuþma-larýný algýlayamadan sergi salonuna gel-dim. Çalýþýrken fabrikanýn içinde müzevardý. Asýrlýk fabrikanýn ilk dönemlerindekullanýlan tütün balyalama, kýyým, elle si-gara sarma, ilk filitreli uç takma, sigarapaketleme, ilk dokuma tezgahlarý, ip sar-ma taharlarý vs aletler, masalar, daktilolar,resimler, üye kayýt defterleri... Onlarcamalzeme camekanlar içinde sergilenirdi.Eski bir itfaiye arabasý bile vardý. Son dö-nemde A. Kadir’in ‘Cibali’ þiirini çerçeve-letip müzeye koymuþtuk.

“Cibali dendi miaklýma siz gelirsiniz, kadýnlar.Çarpýk ayakkaplarýnýz gelir

ve kahraman elleriniz.”Fabrika kapandýktan sonra müze de

boþaltýldý. Sergi salonunu dolaþýrken birkýsmýnýn bu sergide yer aldýðýný görmekeski müzeyi geziyormuþ duygusu uyan-dýrdý. Yýllar içinde üretilmiþ tüm sigarapaketlerinin ambalajlarý, puro yapýmýiçin kullanýlan tablalar, ilk kullanýlan ma-kinalar, en önemlisi de kadýn iþçilerinresimleri. 1900 yýllarda çalýþan kadýn iþ-çiler... Resimleri incelerken ayný bizimgibiler diye düþünmekten kendimi ala-madým.

TÜTÜNÜ BÝLÝR MÝSÝN?Cibali Sigara Fabrikasýnda sigara ima-

latýnýn yaný sýra puro imalatý, pipo tütünü,enfiye ve dokuma yapýyordu. Puro ve siga-ra imalatýnýn dýþýnda dokumayla ilgili nesergide ne de duvarlarda yer alan açýkla-

malarda bir bilgiye rastlamadým. Oysa do-kuma bölümü bir tek Cibali Sigara Fabri-kasýnda vardý. Tütün fabrikasýnda do-kuma nedir, diye sorabilirsiniz. Bu do-kumalar sigara makinalarýna takýlanüzerinden sigaralarýn geçtiði ipliktenörülen bantlardý.

Herþeye raðmen böyle bir sergininoluþturulmasý ve sergilenmesinin önemi-ni yadsýmamak gerekir diye düþünerek,aðýr adýmlarla sergi salonundan çýktým.Artýk Cibali Sigara Fabrikasý olmayan buyabancý binadan kulaklarýmda makinala-rýn seslerine karýþmýþ iþçilerin sesleri, yü-reðime oturmuþ bir isyan duygusuyla ay-rýldým.

Ýki parmak arasýna kýyýlmýþ,Bir parçasý var kalbiminÝncecik ak kaðýtlara sarýlýr... Ahmet ARÝF

‘Cibali dendi mi aklýma siz gelirsiniz, kadýnlar’

Artýk Cibali Sigara Fabrikasý olmayan buyabancý binadan kulaklarýmda makinalarýn seslerine karýþmýþ iþçilerinsesleri, yüreðime oturmuþ bir isyan duygusuyla ayrýldým.