2
13 6 2014 Dağ Rüzgârları na Yoldaş Olmak - WÊJE KURMANC http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/421-dag-ruzgarlarina-yoldas-olmak?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 1/2 Dağ Rüzgârlarına Yoldaş Olmak Detaylar Kategori: Edebi Yazılar Yayın tarihi: Pazartesi, 24 Mart 2014 09:17 Gösterim: 146 Dilzar Dîlok Bizim çocuklar neden bu kadar yüksekleri severler? Yükseklerin tüm soğuğuna, rüzgârına, karına, yağmuruna ve zorlu yaşam koşullarına rağmen bizim çocuklarımız dağların doruklarını hiçbir şeye değişmez. İnce fidanlar gibi bedenlerinin, dağ zirvelerinin koşullarına dayanmakta zorlanacağını bilse dahi o doruklardan inmeyi bilmezler. Gerillaların bu yüksekleri, rüzgârları, bu zirveleri bunca sevmeleri, yayla rüzgârlarıyla yıkayıp yüreklerini, her bir zaman aralığını kendini yeniden yaratmanın akışına kaptırmaları nedendir? Yaylaların rüzgârları öyle serttir ki, yaz mevsiminde kış aylarının soğuğunu her zaman akılda tutmayı sağlar. Fotoğraflara bakınca, mekânı bilmeden zamanı anlayamaz yaylalara yabancı olanlar. Bilse ki Cilo’nun, Çarçela’nın doruklarıdır ya da Herekol dağlarının zirvesidir mekân, bilir ki mevsim yazdır. Mevsim yazdır ama yaz mevsiminin bunaltıcı sıcaklığından çok uzaktır zamanın ruhu. Gerillalar bu ruhu en derininde yaşamakla başlamışlar yürüyüşlerine, şimdilerde ise bu ruha kendilerinden parçalar katmışlar. Yayla zamanlarına katılmanın da bedelleri var tabi ki. İnsanın burnunun ucu önce kıpkırmızı olur, sonra o kırmızı bölge yavaş yavaş soyulup kabuk atarken yüzün diğer bölgeleri önce hafif kızarıklık sonra da yanık bir esmerlik kuşanır. Yaylaların havası, tüm zorluklarına ve her bir insana yeni bir sima kazandırmasına rağmen istenen, özlenen ve her zaman aranandır. Gerillalar yaylaları, dağ rüzgârlarının bir an dinmediği yükseklikleri, dağ zirvelerini neden severler bilir misiniz? Çünkü bu imgelerde bir kartal oluş vardır. Bu imgelerde yüksekliklerde yuva yapan ve özgürce uçan kanat çırpınış vardır. Bundandır her gerilla yükseklikleri sever. Ve emin olun ki, her gerilla mucit olmayı hiç mi hiç düşünmemesine rağmen uçmayı düşünmüş, istemiş ve kanatlarını açarak dağ rüzgârlarına yüreğini vererek uçurum kenarlarını solumuştur. Her gerillanın uçtuğunu gördüğü rüyaları vardır. İşte resimdeki bu gerilla da, efsanelerin içinden çıktığını düşündüren bir dağ zirvesinde, dağların zirvesiyle yan yana, kol kola bir yükseklikte, bulutların gerillaların saçlarını delice tarayıp aşağılara süzüldüğü bir yükseklikte, soğuğun insanın burnunun ucunu dondurma aşamasını aştığı bir yüksekliktedir. Delice bir rüzgârın tam kalbinde, muzipçe gülümsemektedir. Böyle yerlerde en sıcak mevsimde hatta günün en sıcak saatinde dahi kışlık kazaklar vs giymek bir alışkanlık olur. Mevsimin ilk gerekliliğiyle başlayan ve rüzgârla anlaşmalı bir alışkanlığa dönüşen yayla kültürü bir süre sonra kendisine uyum sağlayan insanı öyle bir sever ki, kendisiyle o gerilla arasında kopmaz bir bağ oluşur. Bu fotoğrafı ilk gördüğümde, işte o bağı gördüm. Dağları sever, dağ rüzgârlarını seven ve yüreğini dağ rüzgârlarıyla binlerce kez yıkamasına rağmen bıkmamış olan bir gerilla yüreği gördüm. Yüreğini gözlerine taşımış bir gerilla gördüm bu karede. Öyle bir sevgi ki, yıkıcı yönleri oldukça fazla olan sert zirve rüzgârlarını bile sevgiyle, espriyle karşılamasını öğretir, rüzgârın sertliğini yumuşatıverir. Hani rüzgâr gelir de tütün sararken sigara kâğıdını alt üst eder, onunla da kalmaz o acı tütünün bir parçasını sokar insanın gözünün içine… Ya da

Dağ Rüzgârlarına Yoldaş Olmak - WÊJE KURMANC

  • Upload
    mstfokn

  • View
    253

  • Download
    8

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Dağ Rüzgârlarına Yoldaş Olmak - WÊJE KURMANC

Citation preview

Page 1: Dağ Rüzgârlarına Yoldaş Olmak - WÊJE KURMANC

13 6 2014 Dağ Rüzgârlarına Yoldaş Olmak - WÊJE KURMANC

http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/421-dag-ruzgarlarina-yoldas-olmak?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 1/2

Dağ Rüzgârlarına Yoldaş Olmak

DetaylarKategori: Edebi Yazılar

Yayın tarihi: Pazartesi, 24 Mart 2014 09:17

Gösterim: 146

Dilzar Dîlok

Bizim çocuklar neden bu kadar yüksekleri severler?

Yükseklerin tüm soğuğuna, rüzgârına, karına, yağmuruna

ve zorlu yaşam koşullarına rağmen bizim çocuklarımız

dağların doruklarını hiçbir şeye değişmez. İnce fidanlar gibi

bedenlerinin, dağ zirvelerinin koşullarına dayanmakta

zorlanacağını bilse dahi o doruklardan inmeyi bilmezler.

Gerillaların bu yüksekleri, rüzgârları, bu zirveleri bunca sevmeleri, yayla rüzgârlarıyla yıkayıp yüreklerini, herbir zaman aralığını kendini yeniden yaratmanın akışına kaptırmaları nedendir?

Yaylaların rüzgârları öyle serttir ki, yaz mevsiminde kış aylarının soğuğunu her zaman akılda tutmayı sağlar.

Fotoğraflara bakınca, mekânı bilmeden zamanı anlayamaz yaylalara yabancı olanlar. Bilse ki Cilo’nun,

Çarçela’nın doruklarıdır ya da Herekol dağlarının zirvesidir mekân, bilir ki mevsim yazdır. Mevsim yazdır ama

yaz mevsiminin bunaltıcı sıcaklığından çok uzaktır zamanın ruhu. Gerillalar bu ruhu en derininde yaşamakla

başlamışlar yürüyüşlerine, şimdilerde ise bu ruha kendilerinden parçalar katmışlar. Yayla zamanlarınakatılmanın da bedelleri var tabi ki. İnsanın burnunun ucu önce kıpkırmızı olur, sonra o kırmızı bölge yavaş

yavaş soyulup kabuk atarken yüzün diğer bölgeleri önce hafif kızarıklık sonra da yanık bir esmerlik kuşanır.

Yaylaların havası, tüm zorluklarına ve her bir insana yeni bir sima kazandırmasına rağmen istenen, özlenen ve

her zaman aranandır. Gerillalar yaylaları, dağ rüzgârlarının bir an dinmediği yükseklikleri, dağ zirvelerini neden

severler bilir misiniz? Çünkü bu imgelerde bir kartal oluş vardır. Bu imgelerde yüksekliklerde yuva yapan ve

özgürce uçan kanat çırpınış vardır. Bundandır her gerilla yükseklikleri sever. Ve emin olun ki, her gerilla mucit

olmayı hiç mi hiç düşünmemesine rağmen uçmayı düşünmüş, istemiş ve kanatlarını açarak dağ rüzgârlarına

yüreğini vererek uçurum kenarlarını solumuştur. Her gerillanın uçtuğunu gördüğü rüyaları vardır.

İşte resimdeki bu gerilla da, efsanelerin içinden çıktığını düşündüren bir dağ zirvesinde, dağların zirvesiyle yan

yana, kol kola bir yükseklikte, bulutların gerillaların saçlarını delice tarayıp aşağılara süzüldüğü bir yükseklikte,soğuğun insanın burnunun ucunu dondurma aşamasını aştığı bir yüksekliktedir. Delice bir rüzgârın tam

kalbinde, muzipçe gülümsemektedir.

Böyle yerlerde en sıcak mevsimde hatta günün en sıcak saatinde dahi kışlık kazaklar vs giymek bir alışkanlık

olur. Mevsimin ilk gerekliliğiyle başlayan ve rüzgârla anlaşmalı bir alışkanlığa dönüşen yayla kültürü bir süre

sonra kendisine uyum sağlayan insanı öyle bir sever ki, kendisiyle o gerilla arasında kopmaz bir bağ oluşur.

Bu fotoğrafı ilk gördüğümde, işte o bağı gördüm. Dağları sever, dağ rüzgârlarını seven ve yüreğini dağ

rüzgârlarıyla binlerce kez yıkamasına rağmen bıkmamış olan bir gerilla yüreği gördüm. Yüreğini gözlerine

taşımış bir gerilla gördüm bu karede. Öyle bir sevgi ki, yıkıcı yönleri oldukça fazla olan sert zirve rüzgârlarını

bile sevgiyle, espriyle karşılamasını öğretir, rüzgârın sertliğini yumuşatıverir. Hani rüzgâr gelir de tütün sararken

sigara kâğıdını alt üst eder, onunla da kalmaz o acı tütünün bir parçasını sokar insanın gözünün içine… Ya da

Page 2: Dağ Rüzgârlarına Yoldaş Olmak - WÊJE KURMANC

13 6 2014 Dağ Rüzgârlarına Yoldaş Olmak - WÊJE KURMANC

http://www.wejekurmanc.com/tr/edebi-yazilar/421-dag-ruzgarlarina-yoldas-olmak?tmpl=component&print=1&layout=default&page= 2/2

büyük zorluklarla yerleştirilen, taşlarla köşeleri tutturulan naylon parçasını hışımla alıp götürür, kalakalır insanrüzgârın insafıyla baş başa. Sonrasında küsmek olmaz. Başka bir tutam tütün alıp rüzgârla dövüşmeden,

hayatını rüzgârın varlığıyla birlikte sürdürmeyi bir yaşam anlayışına dönüştürür. Gerillalar buna benzerdurumlarda kızıp küsmeyi bilmezler pek. Doğayla konuşur, kızgınlıklarını kısa sürede atlatarak yeni bir uyumu

yaratmasını bilirler. Tutunurlar bir dağın yamacına, sarılırlar bir taş parçasına. Böyle zamanlar kiminde taşlarıyumuşatırken kiminde yüreği taşlaştırır.

Yüksekleri sevmenin bir yönü de zorlukların üstesinden geldikçe insanda kendine güveni artırmasıdır.

Karşılaşılan zorluklar, kaçıldıkça bir kaplana, üzerine gittikçe kâğıttan bir kaplana dönüşür denir. Aslında bu

söz, savaş kültürünün bir sonucudur ama savaşın henüz bitmediği ülkemizde bu sözlerin de henüz geçerliliği

bitmemiştir. İşte böyle anlarda, gerillalar zorlukların üstesinden gelebilmeyi, zorlu doğa koşullarına yenilmeden

amaçlarını gerçekleştirmenin onurlu ve anlamlı direnişini günlük olarak yaşam eylemlerinde sürdürmeyi bir

varoluş biçimi sayarlar. Ve bunu başardıkça da kendilerine güvenleri artar. Dağların yüksekliğini

kendilerindeki, kendi yüreklerindeki yücelişle kıyaslarlar. Değil mi ki insanların dağlara özenişidir gerilla olmakbiraz da. Yüreğini dağ dağ büyütmektir.

Yüreğini dağ dağ büyütmesini bilen gerilla, dağ rüzgârlarına yoldaş olmasını da bilir, rüzgârı anımsatan tüm

çağrışımları yüreğine konuk etmesini de. Kartalların süzülerek yanı başlarından geçişini, kahramanlaşangerillaların geçişine benzetir. Yaralı bir zamanın kalbinden ve yaralı bir ülkenin bedeninden geçişine benzetir

biraz da. Her bir adımı, yaraları sağaltan bir kanat çırpışı olur böyle anlarda. Her soluk alışı uçmaya meyletmişyüreklerin uçurum kenarı kanat çırpışı olur. Ve hüzünle noktalanan her mevsim sonu, işte bu fotoğraf

karesindeki gibi bir sevinçle, yeni bir özgürlük mevsiminin gelişini karşılamaya yöneliş olur.