30
- 1 - - DENEME & ŞİİR - Yazar: Adem Dutar Kapak & İç Tasarım: DTR Media Grafik Tasarım © Şubat 2019 Adem Dutar Tüm hakları saklıdır.

DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 1 -

- DENEME & ŞİİR -

Yazar: Adem Dutar

Kapak & İç Tasarım:

DTR Media Grafik Tasarım

© Şubat 2019 Adem Dutar

Tüm hakları saklıdır.

Page 2: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 2 -

Page 3: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 3 -

Page 4: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 4 -

Kimsin sen?

Adem Dutar benim adım. Konya’nın Ereğli ilçesinde 88 yılı Ekim’de dünyaya geldim. Dört çocuklu ailemin en küçük ve tek erkek çocuğuyum. Ama bilindiği gibi bir evin bir oğlu muhabbeti olmazdı bizim evimizde. Ablalarım da benim kadar değerli ve özeldi anne babamın gözünde. Yani o tek erkek evlat şımarıklığını yaşamadım hiçbir zaman. İlk üniversitemi bitirip dönüş yolunda geçirdiğim kaza yeniden sorgulattı hayatı bana. Evimden nadir çıktığım o sene yüzlerce şiir yazdım. Dahası uzun yazılar yazdım anlatamayıp sustuklarımı. Kısa dönem askerliğime başlamadan önce ilk şiir kitabımın taslağını kaydedip yürüdüm peygamber ocağına. Ve o altı ay dahilinde de kağıdım kalemim hiç eksik olmadı gömleğimin sol cebinden. Gamlandıkça yüreğim yazdım. Hatta vatan için iki şiir bıraktım jandarma teşkilatına. Akıbeti ne oldu halen bilmem ama vatana can veren kan verenlerin yanında iki şiir bir hiç kalır destanlar feda bu vatana. Nitekim asker dönüşü ilk şiir kitabım olan Bir Yalnızlık Masalı’nı ücretsiz olarak 2016 yılı başında e-kitap formatında yayınlamayı başardım. İkinci şiir kitabım (Bir Yalnızlık Masalı 2) “Yol Ayrımı” da 2017 yılından beri yayında.

Page 5: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 5 -

Kitaba ve okumaya hatta şiire ilgi alakanın sıfır olduğu ülkemizde kitap yazarak para kazanılmayacağını biliyorum elbette. Lakin ben gariban bir marketçi olarak tutamadım yine kalemimi ve bu üçüncü kitabımı da yayınlamaya karar verdim. Ve yine ücretsiz, yine maddi bir karşılık beklemeksizin. Umarım yalnızlık uğramaz hiç kimsenin semtine. Ama benim mahallem, sokağım kısacası ikametim yalnızlık oldu. Hem de hangi şehirde olursam oluyum… Yazan adam büyütür yazdıklarını önce gözünde sonra da yüreğinde. Yüreğimde büyüttüklerimi yazdım kısaca ben de. İncir çekirdeğini doldurmayan yangınları cehennem edip içimde; yine kendi göz yaşımla söndürdüm satır satır. Hani olmasın keşke ama vardır ücralarda sizinde bir yalnızlığınız. İşte bu kitap o ücradaki yalnızlıklarımıza gelsin. Sevip te sevilmeyenlere gelsin, severken terk edilene, sevip te kavuşamayanlara gelsin. Sıradaki yalnızlık; yalnızlığa sarılanlara gelsin. Benden bana gelsin… Yalnızlardan yalnızlığa gelsin. Yalnızlığın üstatlarına gelsin!

Page 6: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 6 -

ÖNSÖZ Ne demek yalnızlığın üstadı? Yalnızlığın üstadı mı olurmuş? Olur güzel kardeşim, olur. Üstadı olmaz da erbabı olur. Erbabı olmaz da gardaşı, sırdaşı, yoldaşı olur. Olur işte olur. Eğer yalnızsan, anlamayanın çoksa anladığının üstadı olursun. Onca hayat karmaşasının içinde bizim payımıza da yalnızlık düştü. Biz de yalnızlığın üstadı olduk. Bizim yalnızlığımız, iki gün sevgili olup üçüncü gün ayrılınca bir sonraki sevgili için ara verdiği birkaç günlük yalnızlıklardan değil! Bizim yalnızlığımız, aşka açılan kapıları art arda kapatıp üzerine kilitler vurup sonra da “kahretsin ben çok yalnızım” diye zırlayanların yalnızlığından da değil! Bizim yalnızlığımız, hayattan ve insanlardan elini eteğini çekmiş, kendini dört duvara, yahut dağa taşa vurup sonra da yalnızlık naraları atanların yalnızlığından da değil! Bizim yalnızlığımız konuşmayı unutup, konuşana cevap vermeyip yahut tenezzül etmeyip kendini dünyadan ve insanlardan tamamen yalıtmış asosyal yalnızlıklardan da değil! Aslında bizim yalnızlığımız da herkesinki kadar basit, sıradan bir yalnızlık. Tutunduğu dalları kırılmış bir yalnızlık, kurduğu hayalleri yıkılmış bir yalnızlık…

Page 7: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 7 -

Hayatın orta yerinde anlaşılmamış, anlaşılmak için haykırmış, haykırışlara kulağını tıkayanlara yazılmış, okumasını bilmeyene üslubunca anlatılmış ama yine de anlaşılmamış, anlaşılmayan, aşılmayan bir yalnızlık. Herkesin kendi yalnızlığı var içinde. Kimselere anlatmadığı, anlatsa da anlaşılmayacağı, anlaşılsa bile çaresiz kalınan yalnızlıkları var herkesin. Bizimkisi de herkesinki kadar olağan bir yalnızlık. Bitmeyen, tükenmeyen, hatırı sayılan, ezberde kalan, unutulmayan, saklanmayan, erbabı sanılan, üstadı olunan derin bir yalnızlık. Elbette ki Yalnızlık Allah”a mahsus lakin bizimki eşsiz mükemmeliyet manası bir yalnızlık değil! Bizimkisi; basit, sıradan bir yalnızlık. Şirke koşan değil! Hayra yoran bir yalnızlık. Velhasıl gecelere, sessizliklere, bir gün batışı, bir yağmur kokusu yahut bir şiire mana kazandıran bir yalnızlık bizimkisi. O yüzden; Ne memnun olur ne şikayet ederiz yalnızlığımızdan. Varsın karanlıklara, varsın uzun satırlara yahut boş duvarlara üfleyelim sigaramızın dumanını. Keyfi de kederi de bizde kalsın yalnızlığın. O derece içten, o denli samimi bir yalnızlık bizimkisi.

Page 8: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 8 -

Henüz senin için bir şiir bile yazılmamışken

Nereye gidiyorsun?

Page 9: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 9 -

Henüz senin için bir şiir bile yazılmamışken

Nereye gidiyorsun?

Her ayrılık erken değil midir? Her elveda erken… Sayılı günler, kısa bir ömür varken neden bu bitiş, nereye bu gidiş? Oysa henüz hissetmiştim ben başlangıçları, daha mutluluk hayallerimi bile kurmamıştım küçük dünyamda. Sana yer açıyordum yalnızlıklarımdan. Sana ayıracak koca bir ömür varken neden bu kısa veda? Daha adına uzun şiirler yazacaktım halbuki, hiç söylenmemiş türküler yakacaktım senli… Ne bileyim işte daha başlangıçlar için bile erken bu gidişin neden? Seninle çekilmiş bir fotoğrafımız bile yokken, beraber izlediğimiz bir film bile yokken, beraber ağlayıp beraber güldüğümüz anlar yokken neden bu veda yani niçin elveda? Geç mi kalmıştık yoksa aşka? Yahut erken mi daha yoksa? Ama alışırım nasılsa lakin neden bir kuru elveda? Bu kadar kısa mı sürmeliydi mutluluk yolcuğu? Bu kadar tez mi geliyordu hayallerin sonu? Ne bileyim işte bitmek zorunda mıydı bu aşk oyunu? Daha isim bile koyamadık doğmamış çocuklarımıza, daha merhaba demedik ki anne babalarımıza ve bir tuzlu kahve ısmarlamadın ki; borçluydun bana…

Page 10: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 10 -

Ne bileyim daha çok sevecektik, daha çok engeller aşacaktık ama… Olmadı işte yapamadık. Bir masala başlamadan sona vardık. Henüz ayrılığa dahi alışamadık ama kırıldı bir kez bardak, tat alamadık. Yaşanmamışlıkların pişmanlığı omuzlarımızda; erken gelmiş elvedalara kapı açtık. Kısık tuttuk velhasıl sesimizi, bu kez haykıra haykıra ağlamadık. Çünkü gülememiştik bile, ağlamak için daha erken… Yeni umutlar yeşerecek belki gönül bahçende, yeni çiçekler tomurcuk verecek, belki yine mavi boncuk dağıtacak gözlerin boş bakışlara ama sence de erken değil mi bunlara? Geç kalmıştık halbuki uykudan okula, geç kalmıştık oysaki işten hayata ve geç kalmıştık aslında hayattan aşka. Sence de erken değilmiydi bunca geç kalmışlığa rağmen ayrılığa? Yani daha pek çok şey vardı yazılacak, yaşanacak aslında… Misal hiç seni seviyorum dememiştin bana, özledim dememiştim sana, elimi tutmamış, gözlerime bir göz mesafesi yakından bakmamış, bir gün batışı bir gün doğuşuna şahitlik etmemiş, kayan bir yıldıza bakıp dilek tutmamış yahut bir gece duasında senli temenniler dökülmemişti bile henüz dudaklarımdan…

Page 11: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 11 -

Daha çok bilmediğimiz şeylerimiz vardı paylaşacak, anılarımız, hatırlarımız, yarınlarımız vardı… Ama gittin sen henüz çocukluğumda ettiğim duamı bile bilmeden… Her veda erken işte, her ayrılık erken, geç kalmışız hep severken. Henüz adına bir şiir, bir türkü bile yazılmamışken neden bu vedalar bu kadar erken? Çok mu üşüttüm yüreğini de ılık mevsimlere yelken açtın? Çok mu ürküttü sevgim de sıradan aşkları arattım? Çok mu abartılı telaffuzlarım da yalın cümlelerle bıraktın? Yahut ağır mı kafiyelerim sıradan cümlelerden? Farklı bir masal yazalım isterken yine bir yalnızlık masalı mı bu; sen elveda derken? Aldırma alışkınım, ne küskün ne dargınım ama adına bir şiir bile yazmamışken bence bu elveda erken… Daha aşkını tatmamışken, acıdı tüm yüreğim sen elveda derken…

Henüz adına bir şiir bile yazılmamışken

Nereye gidiyorsun ey sevgili?

Page 12: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 12 -

Hüznüm gizli kaldı, tebessümlerim de… Hayırlısı koydum uzun bekleyişlerin adını

Hayırlısı… Ne gülebildik gözlerimiz kısıla kısıla, ne de ağlayabildik çocuklar gibi haykıra haykıra… İçimizde yaşadık hüzünleri, paylaşamadık. Aşkımızda, acımızda, mutluluğumuzda gizli kaldı yüreğimizin tozlu raflarında. Biz de acımızı paylaşıp azaltmak, mutluluğu paylaşıp çoğaltmak isterdik lakin mizacımız set vurdu ifadelere. Anca kaleme anlatırdık derdimizi o da dökerdi içini boş kağıtlara… Susmalarımız, küsmelerimiz kızgınlık ve öfkelerimiz içimizde birikirdi. Yol bulup çıkamazdı gün yüzüne. Birikir birikir dururdu hep içimizde, sonra hüzün gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların da… Gizli gözyaşları ele verirdi kimi zaman birikmişleri, istemsizce. Bazen bir film sahnesi, bazen bir müziğin notası bazen de bir şiirin cümlesi açıverirdi kapılarını hüzünlerin. Ve gözyaşları nezaretinde dökülürdü birikmişlikler yanaklarımıza. Koyu renklerimiz vardı, katı kurallarımız… Erkekler ağlamaz! Ama erkekleri ağlatacak ne yapıldı kimse sorgulamaz.

Page 13: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 13 -

Büyütürdük işte acıları sessizce. Düşünürdük düşünmeyenleri gizlice ve susardık, sessizliğimizle haykırırdık acılarımızın sancısını. Varsın duyulmasın, varsın bilinmesin ama onlar oradalar; zihnimizde, kalbimizde, her dakika, saniyemizde… Aptallık ya da zafiyet sanarlardı hep susmalarımızı, bazen kabulleniş bazen vazgeçiş sanarlardı. Lakin bilmezlerdi yürekteki isyanları, bilmezlerdi gönüldeki kanlı ihtilalları, hiç bilemeyeceklerdi lal olanları. Susmaların tükendiği vakit asi sanarlardı sindirilmiş öfkeleri, hain bilirlerdi susulmuş yanlışları. Her söze verilecek cevap, her yanlışa haykırılacak öfke, her ihanete tokat gibi çarpacak cümlelerimiz vardı elbette. Ama sustuk işte. Vakti gelmesini bekledik. Sustuk, öteledik, zamanın izin vermesini bekledik. Üslubumuz cehalete kaymasın, fikrimiz cahile kanmasın diye sustuk, erteledik sert ifadeleri. Pişman da olmadık hiçbir vakit, zamanı gelince çarptık tokat gibi cümleleri almaz beyinlere. Ama üsluptan vazgeçmeden, acıtmadan, can yakmadan… Gidene yol verdik. Kabullenmesek bile sebepsiz ayrılıkları; gözü yolda olana vedayı çok görmedik. Uğurladık gönlümüz yettiğince, kimini dua ile gideceği yere, kimini susmalarımızla cehennemin dibine!

Page 14: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 14 -

Kıskanmasınlar diye mutluluklarımızı; ziyan etmedik tebessümleri, yerli yerince kullandık. Zira kısıtlıydı kısa ömürde uzun sürecek mutluluklar. Bir de alışmıştık kısa mutluluklarla avunmalarımıza. Onun için aldırmadık ardında yas getiren gülüşlere. Eller bahar bahçeyken cenaze evine dönen yüreğimizde taziye bekledik. Gelen olmadı. Zaten hiç gelen olmazdı. Olsa da kalmazdı biliyorduk. Acı senin acın, hüzün senin hüznün kimse eşlik edemez senin asık suratına. Kimseler tahammül edemez. Kime dert yanmaya kalksan kendi dertleri ile bastırır senin birikmişlerini. Kimden küçük teselliler umsan; daha çok yük yüklerler omuzlarına. Gönül terazine minnet borcu yazarlar, ödeyemezsin sonra. O sebeptendir birazda susmalarımız. Zaaflarımızı paylaşacak acılarımızı azaltacak gönül ehilleri azaldığı için. Zaafları kullanan, acılara kahkaha atan ve üç kuruşa satan minnetçi insanlardan yalıtmak için kendimizi bütün susmalarımız. Biliyoruz çünkü, yaşadık tecrübe ettik. Bir insana minnet borçlanırsan seni ömür boyu en ağır yüklerinde kullanmak isteyecektir. Çünkü yapılan her iyiliğin maddi yahut manevi karşılığını alacağı için iyilik eder oldu insanlar. Oysa azınlık kaldık bizler. İyiliği Allah rızası için yapanlar, dostluğu paraya pula satamayanlar, hasetliğe fesatlığa kibrit çakıp yakanlar azınlık kaldık.

Page 15: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 15 -

O yüzden bize göre değil bu dünya. O yüzden adapte olamıyoruz bu yaşananlara… Hatalarımız olur elbette kimse kusursuz değil lakin kusurları hataları marifet gibi anlatan, yalanları hakikatmiş gibi haykıran ahmak gönüllere karşılık susuyoruz. Hani demiş ya Mevlana: “cahilin yanında kitap gibi sessiz ol” diye tıpkı içerisindeki haykırışları, serzenişleri susan kitaplar gibi susuyoruz. Cehaletten kendini alamamışların hiç kapağını aralamadığı kitaplar gibi susuyoruz. Velhasıl yalnızca susanlar biliyor susmaların sebebini. Yalnızca zamanını bekleyenler biliyor hayatın ve onurlu bir ölümün kıymetini. Yalnızca kendini bir kitap eyleyip içerleri dolu dolu bilgi, fikir, irade, inanç ve ilkesi olanlar susuyor cehaletin yanında. Biliyorlar ki konuşsa dahi anlayan olmayacak, beklese dahi gelen olmayacak. Gitse dahi ardından gelen, halini hatırını soran olmayacak bu canına yandığımın menfaat dünyasında. İşte bu yüzden çok sustuk be. Eyvallah ettik zamansız gidişlere. Ki geri dönüp gelince; yüzlerine çarpmasak dahi değdirelim o susmaları yüreklerine, inceden içlerine işlesin diye.

Page 16: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 16 -

İşte bu sebepten gizledik hüzünleri yüreğimizde. Acılarımızdan, zaaflarımızdan, yerli yersiz öfkemizden beslenip te sırtımızdan vurmasın menfaat sever kimseler diye. İşte bu sebepten sakladık tebessümleri. Nazar haktır, kısa mutluluklarımıza nazar değmesin diye, minik tebessümlerimizi gelişi güzel savurup ta bir buhranlı gecede tebessüme hasret kalmayalım diye… İşte bu nedenle yazdık cümleleri. Sesimiz kısık gelince çatlak seslere, dinlemesini gözüyle, zihniyle, fikriyle idrak edebilenlerce ortak bir satırda merhabalaşalım diye. Yani sakladık işte kendimizi koca dünyanın bir köşesine. Kimseler içinde kimsesiz kaldık, kuru kalabalıkların gürültüsüne tahammülsüzlüğümüzden huzurun sesine kaptırdık düşüncelerimizi. Kimsenin kimseye faydası kalmayan bu alemde kimse olmak istedik birazda. Herkesin aynı yönde koştuğu bu dünyada kalabalıkların aksine hakikat bildiğimiz yöne gitmeye çalıştık işte. Başardık mı bilemeyiz. Ama çabaladık en azından. Bugün değil belki, yarın olmasa bile; inan olacak bir zaman… Hayırlısı o zaman, Hayırlısı.

Page 17: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 17 -

Aşk iki kişinin yaşadığı bir masal olmalı… O yüzden ikinci kişinin sığmadığı yalnızlığı

okursun şiirlerimde… Birinci tekil şahısım ben. Hiçbir zaman birinci çoğul şahıslara dahil olamadım. İkinci kişiler eşlik etmedi bana nitekim. Gelenler bir müddet kaldı sonra başka birinci tekil şahısları birinci çoğul şahıs yapmaya gittiler. Çok kusur aradım kendimde. Uzun uzun süren aşklara, masallarda okunan mutlu sonlara heveslendim haddim olmayarak. Mütevazı hayaller kurdum hep; lükse kaçmadım, inatlaşmadım fazlasını isteyerek yahut bekleyerek bu hayattan. Küçük mutluluklarım olsun istedim gönlümün minik ceplerinde saklayabileceğim. Zaman zaman onlara bakıp sırıtma kadar büyümeyecek küçük tebessümlerim olsun isterdim. O yüzden büyük tutmadım hayallerimi. Kimsenin mutluluğuyla kıyaslamadım kendiminkini. Az olsun öz olsun ama benim mutluluğum olsun istedim. Hatta izin verdim benim mutluluklarıma dahil olması için onlara. Yer verdim gönlümün güzide köşelerinde, bazen abarttım, gönül sarayımın tahtına çıkardım şaklabanları. Sadece küçük mutluluklarıma dahil olsunlar istedim. Hani olur ya; sayısı azalmış gönül ehli birisi denk gelir de o küçük mutluluklar kocaman olur o gelince diye…

Page 18: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 18 -

Olmadı! Hayallerimi çaldılar aşk hissi altında. Sanki yalnızlık filminin başrolündeyim de konuk aşk oyuncuları dahil olup veda ettiler yalnızlık masalıma. Kapatamadım velhasıl içimde git gide açılan o boşluğu. Kabullenemedim hiç birinci tekil şahıs olarak kalmayı. İzin verdim, müsaade ettim hislerimle oynamalarına. Hani bu olmadı belki bu olur ya… Oyalanıp gidecekti o da oysa… Öyle de oldu aslında. Ben her aşk mevsiminde sonbahar yaprağı döktüm. Herkes tomurcuk açıp fidanları ağaca dönüşürken ben eksildim her sonbahar. Bile bile tükettim kendimi, tüketmelerine izin verdim, bir şans daha bir şans daha verdim; olmadı yine, yine yol verdim oyalanıp gideceklere. Temelli kalan olmadı gönlümde. Temeli sağlam bir sevda üzerine mutluluk inşa edemedim. Yarım kaldım hep, zamansız paydoslar verdim. Devam etmeyecekti çünkü bu gelişi güzel yamalı sevdalar. Ben uzun ömürlü sevdalar düşlerken; kısa vadede ayrılıklar sarstı mutluluk hayallerimin temellerini. Ve uzun uzun yalnızlıklar yaşadım ıssız gecelerin kuytusunda. İsyansız kalemleri tuttu ellerim, şiirler karaladım. Dua dua dilekler döktüm duyana. Lakin bu sıradan aşklar yavan kalıyordu yüreğimde. Küçük mutluluk umutlarım küçülüyordu uzaklaşırken gözlerimde…

Page 19: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 19 -

Ve yerini daha sığ karanlıklar, daha uzun yalnızlıklar alıyordu. Dahası alışkındım, acıtmıyordu artık suya düşen hayaller. Artık daha koyu gecelerin, daha derin yalnızlıklarına düşsem de boğulmadan kurtarabiliyordum kendimi, kalabalıklar arasına karışıp sahte bir tebessüm takınarak. Ama kan ağlayan yüreğimi suskunluklarla avutarak daha çok… Gündüzleri yaşamaktan vazgeçiyordum. Çünkü yine o aşk mevsimi geçişlerinde bir sağanağa yakalanıp yüreğimi üşütmekten korkuyordum. Zira ağır yaralıydı. Kaldırabileceği kadar acılar yüklüyordum. “Nasılsa gidecekler” ile avutabiliyordum aşka inanma heveslerimi. İzin veremiyordum artık hayatıma dahil olması için kimseye. Birken iki olamıyordum işte. Yarım kalmış heveslerimi azaltacak kimselerle oyalamak istemiyordum ağır yaralı yüreğimi. Yıkık viran hayallerimin enkazında kalmak istemiyordum yine yanlış seçimlerle. Doğruyu ararken çektiğin çilenin zamanı bile dolmuştu ama esaslı ikamet edecek gönül ehli bulamamıştım gönlüme. Herkes yolcuydu sanki, herkes göçebe. Bir mevsim kalır en fazla, sonra evli evine, köylü köyüne… Bir ben aynı kalırım yalnızlığa ikamet yerimde.

Page 20: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 20 -

Kimseye hitap etmez halbuki yalnızlık. Yalın bir ifade işte. Tatsız tuzsuz yavan gelir gönül eylemesini bilene. Ama ömrünü aşka feda eyleyene kutsal gelir beklenen süre. Ben de kırık kalemimle şiirler yazdım yalnızlığıma... Bedelli aşkları yeren, asil yalnızlıklara. Kim tutar ellerinden o şiirlerin bilmem ama elbet ıssızda kalmış bir gönüle eşlik eder birkaç hece. Ve acısını paylaşır belki uzun bir gece. Bende süslü cümlelerle aşk şiirleri yazmak isterdim. Seven sevdiğine okusun, sevdiği sevenine yazsın diye. Lakin bedelli aşklar için fazla gelir diye düşündüm birkaç dörtlük, kȃfi onlara ucuz iki hece. Asil aşk kaldı mı bilmem ama Leyla-Mecnun, Kerem-Aslı sevdalarına yetişemez ki cümleler. Hani bir araya gelse destan olacak kelimeler süsler öyle aşkları; şimdi ne yazanı kaldı öylesini ne yaşayanı. Hadi bir masal yazalım desen ya maddiyat engel olur, ya fikir yahut ten. Vazgeç işte o zaman sen de bu hasretten. Çünkü boşa beklemelerin, hayallerin yitik dünden. Aşkta ikamet eden azaldı, konan uçar gönüllerden. Bende tükettim iyi dileklerimi, temennilerimi. Aşk fakiriyim artık ben. O yüzden yalnızlığı okursun şiirlerimden!

Page 21: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 21 -

Asıl gitmem diyenden kork! Çünkü ilk onlar gider…

Gidene yol yakışırdı elbette. Aklı senle olmayanı neden esir edeceksin ki? Bir elvedaya bakar yol ayrımı… Lakin hani o hiç gitmeyeceğim deyip te ömürlük hayalleri yıkıp gidenler var ya onları napacaz? Giden de acıtır, bazen kalan da... Hele ki mecbursan gitmelere en çok ta o acıtır. Bir de ardından bakakaldıysan çaresizce işte o acıtmakla kalmaz kanatır. Hep kalacağım vaadiyle kandırılmış yürek yaraları vardır. Hani ilk yol ayrımında çirkin bir “baağğyyy” kelimesi ile cehennemin dibine kadar istikamet vererek gönderdiklerimiz… Oysa söz vermişlerdir hiç gitmeyeceklerine dair. Hayatın yaşanılası anılarını beraber paylaşacağına, taşınmaz sanılan yükleri beraber omuzlayacağına yahut hastalıkta, sağlıkta, ölüm ayırıncaya dek kalma vaatleri verip te henüz ilk cümle harbine yenik düşüp, pes edip, korkakça, alçakça gidenler… Gözlerine bakmaya doyamadığımız anları kuraklaştırıp, yüreğinin sıcaklığını yüreğimizde hissettiğimiz zamanlara karlar yağdırıp, içimizin içimize sığmadığı heyecanları karartıp tek kelimeyle kaçıp gidenler…

Page 22: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 22 -

Gelecek hayallerimizi doldurduğumuz yerlerini koca bir boşluğa bırakıp, yürekteki tahtına kirli planlarıyla darbe yapıp, gönül cumhuriyetimizi yalnızlık sömürgesine bırakıp gidenler… Yaşama sevincimizi hüzünlere devredip, hayat enerjimizi kıskançça çalıp, bir türkü bir şiire anlamlar katıp, anlamını asla anlamadan gidenler… Bir bahar sevincine karlar yağdırıp, masum düşlere bir kibrit çakıp, tükenmişliğimize uzaklardan, acımadan bakıp, üzüntümüzü kirli kahkahalarına katık yapıp umarsızca, acımasızca, alçakça yahut anlamsızca gidenler… İşte hiç gitmem diyenler var ya; onlar olur ilk giden. Ne önemi var ki o vakitten sonra ilk giden, son giden. Kalana sabır dilenir anca, halinden anlayan varsa… Bir de hal hatırsız yalın kalanlar var ya, işte onlar sabır küpüdür aslında. Elbet ki yol vermiştir yol isteyene. Israrcı gidişlere kal demenin anlamsız olduğunu bilerek, aceleci gidişleri ertelemeyerek, gideni bir müddet gönlüne yük edip, yol verdiği yollardan kimi zaman yalnız, çıplak ayaklarla ama emin adımlarla yürüyerek. Velhasıl gitmek yakışır kimilerine. Kalsa daha çok eskitecektir yüreği. Ağır yükler, çıkmaz sokaklar, hata üstüne hatalar bırakacaktır gitmek istediği halde kalırsa. O sebeptendir ki gitmek yakışır kimilerine. Yol vermek gerek acelesinden öylelerine. Yeminlerini, vaatlerini yerine getirmeyenlere; anıları, yaşanmışlıkları,

Page 23: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 23 -

yaşanacakları umursamayanlara, yaşanana, yaşatana, yaradana saygı duymayana yol vermek gerek cehennemin dibi istikameti vererek… Ve kalmak yakışır bazılarına. Yaşanmamış acıları yaşamak, vedalarla uslanmak, kimi zaman umursamak, kimi zaman umursanmamak, sorgulamak, yargılamak, anlamak anlatmak yakışır bazılarına da. Bir türküye anlam yüklemek, hiç beklemediğin bir vakit dudaklarından bir şiir dökmek, kimi zaman ıssızlara gidip gün batışını seyretmek, güne veda ederken gidenlere yol vermek ve dahası o anıların yaşandığı mekanları, o anların yaşadığı zamanları oralarda kalarak yaşamak, onların içinde kaldığı halde usul usul unutmak yakışır bazılarına. Ardına dönüp bakmamak, artık kafaya takmamak, onlu anılara sigara yakmamak yakışır bazılarına. Kalıp; yaşanmışlıklarla mücadele etmek, gidenin kaybettiğini bilmek ve kalanın zamana inat galip geldiğine kanaat getirmek yakışır bazılarına. İşte kalmak yakışır bazılarına, bazılarına ise gitmek. Yollar yakışır bazılarına, bazılarına ise gülmek. Izdırap yakışır bazılarına, bazılarına ise huzura ermek. Şeytan azapta gerek bazen, bazen sükuta sarılıp ermek.

Page 24: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 24 -

Korkacak bir şey yok aslında ilk ayrılık değil bu, son da olmaz elbet. Yakışanı kalıp mücadele vermek. Her ayrılık eskitir, her ayrılık yorar ama yakışan dimdik ayakta olduğunu göstermek. Yıkılmamak önemli olan dahası tez zamanda toparlanmak… Bir iç sancısı bırakıp yıkılmanı bekleyene; dağlar gibi ayakta kalmak… Onsuz asla olmayacağını sananlara inat onsuz ondan daha iyiyi daha güzeli yaşadığını, yaşayacağını ispatlamak. Hırs değil yalnızca bu, öfke mi asla! Bu yalnızca hayatta kalmaya çalışmak. Aldırma o yüzden ufak tefek düşüşlere, kalk yeniden ayağa yürü inandığın yoluna. Yol isteyen olursa o yolda; Yol ver yine aynı hassasiyetle uğurla… Kimini hayır duanla başka hislerin peşine, Kimini cehennem dibi istikametine… Nitekim hayattan korkma, yaşamaktan korkma, ayrılıktan korkma. Neden kork biliyor musun? Hiç gitmem, asla gitmeyeceğim diyenden kork. Ve asla unutma! İlk onlar gider. Ve sen her zaman yol isteyene yol ver. Çünkü bu yollar ancak böyle biter!

Page 25: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 25 -

“Keşke”lerime pişmanlığım oldun sen, İyi ki tanıdım seni ama keşke gitmeseydin…

Hani tüm “keşke”lerimizi raflara kaldırmıştık tanıştığımız gün. Bundan böyle keşke olmayacaktı lügatımızda ve hayatıma iyi ki dahil olmuştun uçurumun yamacından düşmek üzereyken, hatta sen başıma gelen en güzel “iyi ki”mdin benim… Bütün pişmanlıklarımı unutmuştum gülen gözlerine bakınca. Tek pişmanlığım seni geç tanımamdı. “Keşke”leri unutacağım demiştim oysa. Gözlerinden aldığım cesaretle yakacaktım tüm “keşke”leri ve unutup, affedecektim bütün pişmanlıklarımı. Sen duama cevap gibiydin Rabbimden. Tanıdıkça daha iyi anlıyordum. İyi dileklerimin tecellisiydin ömrüme. Ve her duamda senli dilekler dökülüyordu, hayırlısı ile bitse de… Düğün tarihimizi, senin beyazlar içindeki halini, benim alnına kondurduğum busemi, sürmeli gözlerine “Elhamdülillah” diyerek gülümsediğimi, eş dost akraba etrafımızda mutluluğumuza şahitlik ettiğini, kınalı ellerini, al kuşağını, adımızın baş harflerini yazdırıp süslettiğim arabamı, nikah şekerlerimizi dahası sana benzeyen kızımız, beni andıran oğlumuzu hayal ederken “iyi ki”lerim daha da gürleşiyor, dualarım daha derinleşiyor, secdelerim daha da uzuyordu “amin, amin, amin” deyişimle…

Page 26: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 26 -

Senli hayallerim ısıtıyordu donmaya yüz tutmuş, uçurumun eşiğinden çekip aldığın yüreğimi. Fotoğraflarına bakıyor, gözlerini gözlerimin menzili yapıyordum uzun uzun. Ve gülüşlerin canlanıyordu göz ucumda. Kısık sesli konuşmaların, utangaç bakışların, titreyen ellerin düşüyordu bir ateş gibi yüreğime. Yanıyordu yüreğim “iyi ki”lerimle birlikte. Aldırış bile etmiyordum artık imkansız cümlelerine. İmkansız diye bir şey yok! İmkanlar imandan gelir, inanıyorum o halde olacak derdim hep. Hem yakışıyorduk birbirimize, gönüllerimiz şık duruyordu beraberken, bu denli yakışan bir gönül yaklaştırmamıştım gönlüme, hem bu şıklığı ömrümüze pay etmek varken; neden “imkansız”lara fırsat verebilirdim ki? Dua ederdim “imkansız” diyenler yanılsın mutluluk destanımız karşısında diye ve imrensin isterdim aşıklar mutlu sonla biten masalımıza. Nitekim olmadı, gözyaşlarımla döküldü senli dileklerim yanaklarıma, arkçı şok değildi yıkılmaz sandığım hayallerimi yıkan ve beni aç, susuz, umutsuz o enkazın altında bırakan. Dahası haklı çıkmışlardı kahretsin o “imkansız” diyenler. Henüz kurtulmuştum halbuki o yalnızlığın uçurumundan. Daha görecek güneşli günlerimiz vardı, daha sana vaadini verdiğim güzel mutlu günlerimiz vardı, dahası hayata senin ellerinle sarılan uçurumun eşiğinden dönmüş bir adam vardı. Olmadı. Olmadı. Olmadı.

Page 27: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 27 -

Ve kahretsin haklı çıktılar o imkansıza inananlar. Ne sen vazgeçmiştin oysa ne de ben. Resmen yenilmiştik beraberken. Ne sen gitmek istedin ne de ben. Ama nasip, nasip neden bu kadar erken? Bir ömür sürmek, hep kalmak varken? Ayrıldı yollarımız, yüreğimin hiç yanmamış, yanmaya yalıtılmış yerleri dahi alev aldı bu bitişe. İyi dileklerimiz, iyi niyetlerimiz, iyiliklerimizle vedalaştık hem de. Nasıl iyi ayrılık yaşanır onu yaşadım sayende. Hep iyi andığım oldun hem de. Bir de hep yandığım… Bakışlarımızı kaçırdık önceleri, sonra suskunlarımız mesafe koydu muhabbete ve bir anda bitti işte. Ama iyi ki tanımışım seni, değer kattın kısa ömrüme. Sevilmenin karşı konulmaz mutluluğunu tattırdın kısa vadede. Aşkına doymak ne mümkün; lakin aşkı tattırdın, tadımlık mutluluk taşıdın ömrüme. Yavan, sasık, tatsız tuzsuz yalnızlığımın tam orta yerinde aşkın lezzetini sundun bir bakış, bir gülüşün ile. Tutmadım ellerini hiç yahut yıllarımın eksik kalan sarılmalarını sunamadım sana. Ama olsun, aşkı tattırdın iyi ki bana. Unutamayacağım bir yara bıraktın yüreğimde. Hiç yanmaz sandığım kaskatı yüreğimi yaktın en derin yerlerini bile.

Page 28: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 28 -

Biliyorum şimdi ne zaman oraya gitsem bakışların düşecek yine aklıma, yine o titreyen ellerin, kısık sesin kesecek bir bıçak gibi yüreğimin acımaz sandığım yerlerini. Ama ben razıyım, iyi ki seni tanıdım. Ve sen en beğendiğim yaramdın. “Keşke”leri yıkmıştık biliyorum, pişmanlıklar yoktu aşk andımızda… Lakin keşke kalabilseydin yüreğimin başucunda. Yüreğimin yamacında yadsınamayacak kadar yer ayırdım lakin yine de. Umutlarım bir son bahar yaprağında asılı seni bekliyor olacak. “Keşke”lerin hiçbir faydası yok biliyorum, Lakin keşke gitmeseydin be… Keşke kalsaydın bir ömür öylece… Pişmanlıklarımızı yakmıştık ya bir de; Son pişmanlığım; bu kadar erken gitmeseydin keşke. Bir ömür sürseydi keşke… Keşke…

Daha görecek güneşli günlerimiz vardı,

daha sana vaadini verdiğim güzel mutlu günlerimiz

vardı, dahası hayata senin ellerinle sarılan

uçurumun eşiğinden dönmüş bir adam vardı.

Olmadı.

Olmadı.

Olmadı.

Page 29: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 29 -

Yine de sağ ol! Uzun yalnızlığıma

kısa bir mutluluk kattığın için…

Page 30: DENEME & ŞİİR... · gölleri, hasret kasırgaları, öfke dağları olurdu dümdüz ova sandığımız yüreğimizde. Adını koyamazdık bazen acıların, sebepsiz ağlamaların

- 30 -

Yine de sağ ol… En güzel aşkı, en güzel mutluluğu, en güzel hayali kurmayı, en güzel duaları, en güzel anları ve anıları dahası en güzel ayrılığı, en güzel vedayı yaşattın bana sağ ol. Oysa ben unutmuştum aşkı meşki. Kitaplardan okurdum, şiirlerden ezberler, türkülerden dinlerdim aşkı. İnancımı yitireli epey zaman olmuştu o destansı aşklara. Dillere pelesenk olan günü birlik aşkların mide bulantısı ile tükürmüştüm dudaklarımdan kirli aşk cümlelerini. Oysa temiz kalan bir aşk yaşattın kısa ömrümde, kısa sürede. O kadar uzun sürmese de doyamasam da gerçek aşkın lezzetine; aşkı tattırdın bana sağ ol. Unutmuştum ben mutluluğu, gülmeyi unutmuştum çocukluğumdan beri. Asık suratım cesaret vermezdi tebessümlere, öfkeli bakışlarımdan korkardı mutluluk sokulmazdı yamacıma. Ve sen çıktın geldin bir anda. Sulh sağladın geçici bir müddette olsa mutlulukla benim aramda. Hatta kandırdı gülüşün çatık kaşlarımı, yer çekimine meydan okudu dudak uçlarım gülümsemeyi hatırlattın, mutluluğu yaşattın sağ ol. Harabe hayallerim vardı benim. Hepsi yıkık viran. Sil baştan hayal kurmayı yaşattın bana. Hiç gerçekleşmese de; güzel hayallerin ardına düştüm bir müddet, oyaladım güzel günler göreceğim diye, avuttum ağlamaya beş kalan yüreğimi sayende. Hiç gelmemiş, gelmeyecek güzel günlerin hayalini