13
endisinin bir yüzüyle, diffLrance kesinlikle varlığın ya da varlıkbilimsel aynmm tarihçe ve dönemce açılm asınd an açımınd an başka birşey değildir, Diff6rance'1n a'sı bu gelişmenin deuinişini gösterir. Dıff 6rance oyleyse bir harften söz edece- ğim. Ilk harften söz edeceğim, eğer alfabeye ve onunla ilgili ileri geri düşüncelere inanacaksak. Öyleyse, a harfinden, orada burada dffirence sözcüğünün yazı- lışına sokulması neredeyse zorun- lu gözükmüş bu ilk harften söz edeceğim; yazı izeıine bir yazıda olacak bu söz etme, ayrı ayrı geçiş yollarının, çok belli noktalarda ağır bir yaam yanlışıyla, bir yazıya egemen doğru kuralın, yazıyı yö- netip ona yol yöntem Veren yasa- nın eksikliği ile kesiştiği bir yazı içindeki yazıda. Eksiklik fiilen ve yasal olarak daima ortadan kaldı- rılabilir ya da aza indirgenebilir ve her kez, çözümlendiği ve sonuç olarak değişmeyen duruma göre, ciddi uygunsuz, -en içten bir yakla- şımla da- eğlenceli bulunabilir' Bu kusur görmemezlikten gelinse bi- le, uyandırdığı ilgi en baştan ken_ dini belli eder, dilsiz bir ironiyle, bu yazlmsal değişikliğin yerinde olmadığını saptar. Daima bir ay- rtm yokmuş gibi davranılabilir. Hemen şunu söylemeliyim ki, doğ- ru-yazımdaki bu sessiz eksiklikle ilgili şimdiki tavrım, onu haklı çı_ karmak değil, mazur göstermek hiç değil, fakat daha çok onunla ısrarlı bir oyunu sürdürmek ola- caktır. 27 ocak 1968 ıarihinde Fransız Fel- sefe Kurumu'nda verilen ve aym za- manda Bulleıin de la sociiığ française de philosophie (Temmuz_Eylül 1968) veThöoie d'ensemble'da ( kol. Tel Qu- el)' _Seuil Yayınevi, l968- basllan kon- feransın metni. Eğer burada, hiç değilse örtük olarak, yayımlamayı göze alabildi- ğim şu ya da bu text'e gönderme- de bulunuyorsam, tersine bunun bağışlanması gerekir. Bunun ne- deni; tam da, belli bir ölçüde -ve her ne kadatr bu ilkece ve Sınırda, haklı nedenlerle olanakslz da ol- _ sa_, geçici olaşak diffdrance sözcü- ğü ve kavramı diye adlandıracağım şeyi kullanabildiğim ya da daha doğrusu yen\-yazımına göre kabul- lendiğim ayn ayrl yönleri demet halinde toplamaya çahşmak iste- mememdir; ama göreceğiz ki dif- fğrance harfi harfine alındığında ne biı sözcüktür, ne de bir kav- ram. Demef sözcüğüne burada iki nedenle başvuruyorum: bir yan- dan, gerçi bunu da yapabilirdim, ama burada bir tarih yazmak, text'ten text'e, context'ten con- text'e aşamaları anlatmak ve her kezinde bu yazımsal kural dışına çıkmayı hangi ekonominin zorla getirmiş olabileceğini gösteımek söz konusu olmayacaktlr; ama pe_ kala bu ekonominin genel dizgesi söz konusu olacaktır. Obür yan- dan demet sözcüğü önerilen topla- manın başkalarına ilmeklenmeye hazır olacak biçimde anlam -ya da gücün- ayrl ayrl iplikterini Ve ayrl ayrı hatlarını serbest blrakacak bir karmakarışıklık, bir dokuma, bir çaprazlaşma yaplslna sahip oldu- ğunu çok daha iyi vurgular gözük- mektedir. Öyleyse herşeyden önce şunu hatırlatayım: ilkin ne okuyucu ne de dilbilgini için düpedüz bir skan- dal olsun diye yapılmış olmayan ıE Jacques Derrida

Derrida - Differance

  • Upload
    bahar

  • View
    87

  • Download
    23

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Çeviren: önay Sözer

Citation preview

Page 1: Derrida - Differance

endisinin biryüzüyle,diffLrancekesinliklevarlığın ya da

varlıkbilimsel aynmmtarihçe ve dönemce

açılm asınd an açımınd an

başka birşey değildir,Diff6rance'1n a'sı bu

gelişmenin deuinişinigösterir.

Dıff 6rance

oyleyse bir harften söz edece-

ğim. Ilk harften söz edeceğim,eğer alfabeye ve onunla ilgili ilerigeri düşüncelere inanacaksak.

Öyleyse, a harfinden, oradaburada dffirence sözcüğünün yazı-lışına sokulması neredeyse zorun-lu gözükmüş bu ilk harften sözedeceğim; yazı izeıine bir yazıdaolacak bu söz etme, ayrı ayrı geçişyollarının, çok belli noktalardaağır bir yaam yanlışıyla, bir yazıyaegemen doğru kuralın, yazıyı yö-netip ona yol yöntem Veren yasa-nın eksikliği ile kesiştiği bir yazıiçindeki yazıda. Eksiklik fiilen veyasal olarak daima ortadan kaldı-rılabilir ya da aza indirgenebilir veher kez, çözümlendiği ve sonuçolarak değişmeyen duruma göre,ciddi uygunsuz, -en içten bir yakla-şımla da- eğlenceli bulunabilir' Bukusur görmemezlikten gelinse bi-le, uyandırdığı ilgi en baştan ken_dini belli eder, dilsiz bir ironiyle,bu yazlmsal değişikliğin yerindeolmadığını saptar. Daima bir ay-rtm yokmuş gibi davranılabilir.Hemen şunu söylemeliyim ki, doğ-ru-yazımdaki bu sessiz eksiklikleilgili şimdiki tavrım, onu haklı çı_karmak değil, mazur göstermekhiç değil, fakat daha çok onunlaısrarlı bir oyunu sürdürmek ola-caktır.

27 ocak 1968 ıarihinde Fransız Fel-sefe Kurumu'nda verilen ve aym za-manda Bulleıin de la sociiığ françaisede philosophie (Temmuz_Eylül 1968)veThöoie d'ensemble'da ( kol. Tel Qu-el)' _Seuil Yayınevi, l968- basllan kon-feransın metni.

Eğer burada, hiç değilse örtükolarak, yayımlamayı göze alabildi-ğim şu ya da bu text'e gönderme-de bulunuyorsam, tersine bununbağışlanması gerekir. Bunun ne-deni; tam da, belli bir ölçüde -veher ne kadatr bu ilkece ve Sınırda,haklı nedenlerle olanakslz da ol- _sa_, geçici olaşak diffdrance sözcü-ğü ve kavramı diye adlandıracağımşeyi kullanabildiğim ya da dahadoğrusu yen\-yazımına göre kabul-lendiğim ayn ayrl yönleri demethalinde toplamaya çahşmak iste-mememdir; ama göreceğiz ki dif-fğrance harfi harfine alındığındane biı sözcüktür, ne de bir kav-ram. Demef sözcüğüne burada ikinedenle başvuruyorum: bir yan-dan, gerçi bunu da yapabilirdim,ama burada bir tarih yazmak,text'ten text'e, context'ten con-text'e aşamaları anlatmak ve herkezinde bu yazımsal kural dışınaçıkmayı hangi ekonominin zorlagetirmiş olabileceğini gösteımeksöz konusu olmayacaktlr; ama pe_kala bu ekonominin genel dizgesisöz konusu olacaktır. Obür yan-dan demet sözcüğü önerilen topla-manın başkalarına ilmeklenmeyehazır olacak biçimde anlam -ya dagücün- ayrl ayrl iplikterini Ve ayrlayrı hatlarını serbest blrakacak birkarmakarışıklık, bir dokuma, birçaprazlaşma yaplslna sahip oldu-ğunu çok daha iyi vurgular gözük-mektedir.

Öyleyse herşeyden önce şunuhatırlatayım: ilkin ne okuyucu nede dilbilgini için düpedüz bir skan-dal olsun diye yapılmış olmayan

ıE

Jacques Derrida

Page 2: Derrida - Differance

Toplumbİlim

bu haddini bilir grafik müdahale, yazı ile ilgili bir so-runun kaleme alınması stiıeci içinde planlanmıştı.

Şöyle ki, gerçekten söylemem gerekir, bu grafik ayrım(e yerine c) bu görünüşte sessel olan iki yazım, iki ün-lü arasındaki ayrım, salt grafik olarak kalmaktadır:yazlmakta ya da okunmakta, ama işitilmemektedir.Konuşmada anlaşılmamaktadır ve hangi noktada an-tak düzeyini geçtiğini de göreceğiz. Sessiz bir çntmeile sunmaktadır kendini; susan bir anıt gibi, hatta birpiıamit gibi diyeceğim, yalnızca -büyük ya da küçükyazılsın- harfin biçimini değil, fakat imin cisminin Mı_sır Piramidiyle karşılaştırıldığı Hegel'in Ansiklopedi-sj'ndeki bölümü de düşünerek. Diff6rence'ın (ayrı_mın) a'sı demek ki işitilip anlaşılmıyor, bir mezar gibisessiz, gizemli ve kendine özel kalıyor: oikesis. Şimdiönalarak, diffğrance içinde öIüm ekonomisi'nin üretil_diği yer olan bu aile konutu ve kişi mezarına dikkatedelim. Masalının gizini çözmeyi bilirsek, göreceğizki bu taş, hanedanın başındakinin ölümünü bildir_mekten uzak değildir.

Bir mezar ki orada hiçbir yankı yapılamıyor. Ger-çkten de Fransız Felsefe Kurumuna yönelik yaptı-

ğım konuşma ve sözlerim aracılığıyla, konuştuğum şuanda hangi ayrımdan söz ettiğimi size bildiremiyo'rum. Bu grafik ayrımı bildirmemin yazı izerine çokters gelecek bir konuşma yapmaktan ve herkesin e ileyazdığı bir diff6rence'dan mı yoksa c ile yazılan birdiff6rance'dan mı söz ettiğimi açıklamaktan başka biryolu yok. Bu ise bugün işimizi kolaylaştırmayacaktırve en azından anlaşmak istiyorsak sizi de beni de birhayli sıkacaktır. Ne olursa olsun, -''e i1ğ'' ya da ''a ile"dediğimde- yapacağım sözlü belirlemeler kaçınılama-yacak bir biçimde konuşmamı gözeten bir yazıIı text'e,önümde tuttuğum, okuyacağım ve kendisine doğru si-zin elleıinizi ve gözlerinizi yöneltmem gerekecek birtext'e gönderme yapacaktır. Biz burada yazılı birtext'in bize sağlayacağı geçişten, düzensizliğin getire-ceği düzenden vazgeçemeyiz, bu da benim için asılönemlisidir.

Kuşku yok, e ile a arasındaki grafik aylrımln bu pi-ramidimsi sessizliği ya|nızca fonetik yazı sisteminin yada fo1etik yaz|ya ve bunun gibi bundan ayrılmayantüm kijlttire tarihsel olarak bağlı bir dilin ve bir dilbil-gisinin içinde işlev sahibi olabilir. Fakat diyeceğim kitam da bu nokta -ya|nızca fonetik denilen bir yazıiçinde işlevini bulan bu sessizlik-, büyük bir önyargı-nın tam tersine, fonetik yazı olmadığını göstermekteve hatırlatmaktadır. Salt ve katı anlamında fonetikyazı yoktur. İıkece ve yasal olarak, yani yalnızca em-pirik ya da teknik bir yetersizlikle değil, fonetik deni-len yazı ya|nızca fonetik olmayan "im''leri (noktala-ma, ara verme vb.) kendi içine kabul ederek iş göre-bilir; bunların da, yapıları ve zorunluluğu incelendi-ğinde im kawamıyla bağdaşmadıkları çarçabuk görü-lecektir. Daha doğusu, Saussure'ün bütün imlerin

olanak ve işlerlik koşulu olarak.gördüğü aynm oyu-nunun kendisi sessiz birşeydir. Iki fenomin, bunlarıvar eden ve iş görmelerini sağlayan a).rıml işitilemezbir şeydir. Işitilemez - olan, anlayışımıza, burada olaniki fonemi, onlar kendilerini nasıl sunuyorlarsa öyleceaçar. Salt anlamında fonetik yazı yoksa, bunun nede-ni salt anlamında fonetik phonö olmayışıdır. Fonem-leri yapan ve onları anlayışımıza Veren ayrtm' bu söz-cüğün bütün anlamlarına göre kendinde işitilemezolarak kalır.

Aynı nedenlerle grafik ayrımın gecenin karanlığı-na büründüğü, asla duyulur bir terim olarak ortaya

çıkmayıp gözükmeyen bir bağı, iki gösteri arasındakigörünmeyen bir ilişkinin belirtisini taşıdlğı itirazı ya-pılacaktır. Tabii ki böyledir. Fakat, bu görüş açısın-dan, e ile c arasındaki difför()nce'ta belirginleşen dif-fdrence'ın (ayrımın) bakıştan ve duyuştan kaçması,belki de tam bir şans eseri olarak, burada artık duyar-lığa ait olmayan bir düzene gönderme yapmamız ge-rektiğini a}Ia getirmektedir. Ama bu düzen hiç deanlak, theorein'in ya da anlağın nesnelliğin bağlılığı -hiç de raslantı olmayan bir idealite değildir; buradaduyulurla düşünülür arasındaki, felsefenin kurucusuolan karşıtlığa direnen bir düzene gönderme yapmakgerekir. Bu karşıtlığa, tam da onu taşıdığı için dire-nen düzen, iki diffğrence'ın (ayrım) arasındaki ya daiki harf arasındaki diffdrance (c ile) devinimi içindekendini bildirir; o diff6rance ki ne sese ne de alışılmışanlamında yazlya aittir, ve bizi bir saattir burada biraraya getiren garip uzam gibi söz ile yaA aras|nayeİ-leşir, bu yer de, duruma göre bize iki oldukları yanıl-samasınl verip bizi birbirimize bağlayan dingin tanı-

şıkIığın ötesindedirNe yapsam da diff6rance'ın a'sından söz etsem?

Kendiliğinden anlaşılıyor ki bu sergilenemez. Yalnız-ca belli bir anda burada (pr6sent), belirgin olabilen,bir buradaki, doğru olarak burada olan, buradakinindoğruluğu ya da buradakinin buradalığı olarak ken-dini gösterebilen, sunabilen şey sergilenebilir. Eğerdiffğrence, burada-olanın sunuluşu (prdsentation)oh#sa (böylece &ı6k'ı çaprazlama çiziyorum)kendisini asla sunmamaktadır o. Kendini hiçbir za-man buradaki olarak vermemektedir kimseye. Ken-dini yedeğe alarak ve sergilemeyerek tam da bu nok-tada ve düzenli bir biçimde doğruluğun düzenini geç-mekte, arkada bırakmaktadır, böylelikle, bir bilin-mezliğin karanlığında ya da kenarları belirlenebilenbir delikte (örneğin kastrasyonun topolojisinde) gi-zemli bir varlık gibi kendini yitirmeksizin. Her türlüsergilenmede o gözden yitmenin kendisi olarak ser'gilenecektir. Gözükmeyi gözden yitme olarak gözealaca(tır.

Sık sık başvurmak zorunda kaldığım dolambaçlarsöyleyişler ve sözdizimi, bazen ayırdedilemez derece'de, olumsuz tanrıbilimin dışlaştırmalarına benzeye'

5(,

--1

Page 3: Derrida - Differance

Ç-

Toplumbilim

cektir. Zatenşu vurgulandı: diff6rance olan birşey de_

ğildir (on), var değildir, ne olursa olsun bir bura-da-olan değildir;ve böylece onınolmadıB bütün her-

şeyi vurgulayacağız,yıni bütünü; ve sonuçta ne varlığıne de özü olmadığını. Var olarak, ya da yok olarakdüşünülsün, varolanla ilgiti hiçbir kategoriyle ilişkisiyoktur. Beri yandan diffğrance'ı belirgin kılan şeyianrıbilimsel olması değildir, olumsuz tanrıbilimin en

olumsuz düzeyinde de değildir, çünki.i bu, bilindiği gi_

bi öz ve varoluşun, yani buradalığın sonlu kategorile_rinin ötesine bir üst-özsellik koymaya bakar ve daima,eğer varoluş yüklemi tanrıya yüklenmiyorsa bununonun için üsttin, kavranılmaz, söylenilemez bir vaılıkmodunu tanımak üzere yapıldığını aceleyle hatırlatır.Burada böyle bir devinim söz konusu değildir ve bu-nun böyle olmadığı ilerledikçe anlaşılacaktır. Diffğ_rance yalnızca her türlü varlıkbilimsel ya da tanrıbi_limsel -varlık- tanrıbilimsel -yeniden- kendine-edin-meye (rdappropriation) indirgenemez değildi1, fa\a!tam da vaiıık-tanııbilim -felsefenin- kendi dizgesinive tarihini ürettiği alanı açarak, onu kavrar, yazryageçirir (l'inscrit) ve dönüşsüz olarak arkasında bıraliıır(l'excöde sans retour).

Aynı nedenle diffdrance'ın demet ya da gıafiğininizini sürmeye nerede başlanacağı belli değildir. Çün_kü tam anlamında soru konusu olan, bir haklçın ve

hukukun başlangıcının, mutlak bir çıkış noktasının, il-kece bir sorumluluğun araştırılmasıdır. Yazının so_

runsallığı arkhğ'nin değerinin soru konusu olmasıylakendini açar. Burada önereceğim şey' bir ilkeye, pos_

tula, aksiyom ve tanımlara dayalı ve bir nedenlilik dü-zeninin gezimli (discursive) çizgisi boyunca ilerleyen 'düpedüz bir felsefi söylem gibi gelişmeyecektir. Dif-fdrance'ın izleğindeki herşey stratejik ve maceralıdır.Stratejiktir, çünkü yazı alanının dışında hiçbir aşlonve burada-olan doğruluk, tanrıbilimmiş gibi alanınbütünü iizerinde söz sahibi olamaz. Maceralıdır, çün-kii bu strateji taktiğiyte son bir amaca, bir -telos'a, de-ürim ya da alanın basit bir biçimde elegeçirilip onaegemen olufımasına, onu kendine yeniden ve son birkez edinmeye yönelmemektedir. Son olarak, son ere_

ği olmayan strateji; kör taktik diyebilirdik buna ya daeğer empirizm tüm anlamını felsefi sorumluluğa karşıolmasından almasaydı, empirik gezgincilik. Difföran_ce'ın bıraktığı izde belli bir gezgincilik varsa' bu onunfelsefi_empirik söylemi, onun dayanışma içindeki si_

metrik karşıtı olan empirik-mantıksal söylemden da-ha fazla izlememesindendir. oyunkawamı bu karşıt-lığın ötesine geç.er' felsefenin öncesinde ve ötesinde,sonu olmayan bir kalki.ilün içinde ıastlantı ile zorun-luluğun birliğini ilan eder.

Böylelikle, oyunun kuralına ve kararına uyarak vebu konuyu kendi kendisine uygulayarak, diyelim ki bustrateji ya da stratejik noktayla diff6rance düşüncesi-ne giriş yapacağz. Yalnızca bu stratejik haklı çıkarma

yoluyla şunu vurgulamak istiyorum: diffğrance izleği-nin gücü, kendisinin yerine başka birşeyin geçmesinedeğilse de, hiçbir zaman kendisinin başını çekmeye-ceği bir zincire halka olmasına pek6l6 yol açabilir,birgün açacaktır da. Bununla bir kez daha anlaşılıyorki tanrıbilimsel bir düşünce değildir.

Öyleyse diyeceğim ki, ne bir sözcük ne bir kavram d

olan diffdrance, bizim "dönem''imizde en indirgene-mez şey neyse onu' onunla başa çıkmak söz konusuolmaksızın stratejik olarak düşünmenin en uygun yo-lu olarak gözüktü (düşünce burada belki de başa çık-manln yapısal sınırlarıyla zorunlu bir ilişki içinde du-ran şey oluyor). O zaman stratejik olarak ''bizim'' için_

de bulunduğumuz yer ve zamandan yola çıkryorum,her ne kadar yaptığım açılış son bir çözümlemeylehaklı çıkarılabilir olmasa da ve daima diffğrance'danve onun ''tarih"inden yola çıkarak kim ve nerede ol_

duğu"muz"u ve bir "dönem''in sınırlarının ne olabile_ceğini bildiğimizi iddia edebilirsek de.

Her ne kadar ''diffğrance"ın ne bir sözcük, ne birkavram olmaması gerekiyorsa da, yine de, bizi göze-alınan şeye vardıracak yalın ve yaklaşık bir semantik

çözümlemeyi deneyelim''Diffğrer'' (Latincesi differre) fiilinin birbirinden

tümüyle ayrı görünen iki anlama-sahip olduğu bilin_mektedir: Örneğin.Littr6 sözlüğünde iki ayrı madde-nin konusudurlar. Bu anlamda Latince differre Grek-ç diaphereiıı'in basit bir çevirisi değildir ve bu nokta,konumuzu özel bir dille, ötekine göre daha az felsefi,özgünlüğü açısından daha az felsefi olan bir dille iliş-kiye soktuğu ölçüde bizim için sonuçlar doğuracaktır,

çünkü Grekçe diıpherein'in anlam dağıtımı Latincediffene'nin iki motifi nden biriyle bağdaşmamaktadır,yani daha geçe bırakma, hesaba alma, bir ekonomikkalkiil, bir dolambaç, bir erte, bir gecikme, bir yedek,bir tasarım içeren bir işlemin içindeki zaman ve güç-lerin hesaba alınması motifiyle. Bütün bu kawamlarışimdiye kadar hiç kullanmadığım, fakat bu zincire ek-lenebilecek bir sözcükle özetleyeceğirfl; zamanlama(temporisation). Erteleme ya da sonraya bırakma an-lamında difförer, zamanlama, bilerek ya da bilmeye-rek, bir ''istek'' ya da ''istenc''in tamamlanmasını ya da.yerine getirilmesini askıya alan bir dolambacın za-mansal ve zamanlayıcı aracılığına başvurma demek-tir, bu aracılığı da öyle bir tarzda etkiler ki onun etki-sini de geçersiz kılar ya da aza indirir. Daha ilerde buzamanlamanın hangi noktada zamanlaşma ve uzam_laşma, uzamın zaman-olması ve zamanın uzam-olma_sı, yani metafizik ve transendental fenomolojinin bu_

rada eleştirilip yersizliği gösterilecek diliyle zaman veuzamın ''özgün konstitııtion''u denilen şey de olduğu-nu göreceğz.

Dffirer'in öteki anlamı daha çok herkesin kullan-dığı ve en çok bilinenidir: özdeş olmama, başka, ayır-dedilebilir olma vb. "Diff6ren(t)ds" olarak t ya da d

51:

ıE_

Page 4: Derrida - Differance

Toplum bilim

ile yazılışına göre ayrımlar ve görüş ayrılıkları, çatışkı-lar, benzememekten ileri gelen başkalık ya da allerjive polemikten ileri gelen başkalık söz konusu olduğugibi, burada başka ögeler arasında, etkin, dinamik birbiçimde ve belli ısrarlı bir yinelemeyle, ara, uzakhk veuzamlaşma ortaya çıkmaktadır.

Diffdrence (e ile) sözcüğü ne zamanlama olarakdiff6rer'ye, ne de polemos olarak diff6rend'a gönder-mede bulunabilirdi. Diffdrance (c ile) sözcüğünün-ekonomik olarak- işte bu boşluğu doldurması gerek-mekteydi. Bu sözcük aynı zamanda tüm imlemlerininbiraradalığına'configuration' gönderme yapabilir,doğrudan doğruya ve başka hiçbir şeye indirgenemezbiçimde çokanlamlıdır ve burada sağlamaya çalıştı_ğım söylem ekonomisine kayıtsız kalmayacaktır. Ken-diliğinden anlaşıIabilir biçimde bütün imlemlerle ol-duğu gibi bir söylemce ya da yorumlayıcı bir bağlam_ca desteklenmemektedir ya|nızca, fakat diff€rent yada diffğrer ile ilgili bir etkiyi daha yaratmadan önce,a'nın doğrudan kaynağını ''participe present''da (dif-f6rant) bulması ve bizi diff6rer süreci içindeki eylemeyaklaştırmasıyla, bir yoldan desteğini kendinden, yada en azından başka her türlü sözcükten önce çok da-ha kolay bir biçimde kendinden almaktadır. Kavram-sallaştırarak ve klasik koşullarla, "diff6rance''ın kuru-cu, üretken ve özgün nedensellik, ayrılık ve ayrımla-rın kendisinden ürediği ve etki olarak geldiği kopmave bölünme süreci olduğu söylenecekti. Fakat diff6-rer'in (erteleme Ve ayırma' ayıra-erteleme) mastarınave etken çekirdeğine daha yakından baktığımızda şu-nu görürüz: diffdrance (rz ile) mastar biçiminin yalınolarak etken gösterdiği şeyi nötrleştirmektedir, tıpkı"mouvance''ın dilimizde yalın hareket etme, hareketegeçme, ya da hareket halinde olma olgusunu imleme-diği gibi. ''R6sonance" (seselim) hiç de seselme edimideğildir. Dilimizin kullanıhşında ance sonekinin et-ken ile edilgen arasında kararsız kaldığı üzerinde dur-mak gerek. ''Dif16rance" ile söylenmek istenen şeyinniçin yalın olarak ne etken, ne edilgen olduğunu, da-ha çok ikisinin ortasında yer aldığını, bir işlem olma-yan kendisinin ne bir etki (passion) ne de bir özneninnesne üzerindeki eylemi olarak, ne bir eyleyenden nede üzerinde eylemde bulunan şeyden yola çıkarak, buterimlerin ne birinden ne ötekisinden yola çıkarak, nebirini ne ötekini gözönünde bulunarak düşünülmesi-ne izin verdiğini göreceğiz. Bir çeşit geçişsizlik olanortadaki seçenektir belki de felsefenin bu baskıdakendine gelmesini sağlayıp ona etkin ve edilgen dağı-tımını yaptıran.

Zaman|ama olarak diffğrance, uzamlaşma olarakdiff6rance. Bunlar nasıl bir araya geliyorlar?

r Zaongeldiğimiz noktaya göre im veyazlsorunsa-

| ı,n, ele alalım. Genellikle imin şeyin, şimdi burada

I olan şeyin yerine geçtiği söylenir, ''$.eY'' ise anlam da,

\ kendisine gönderilen de olabilir. Im şimdi burada\\

olanı yokluğunda Sunar. onun yerini alır. Şeyi elealabildiğimiz' onu gösterebildiğimiz ölçüde ona bura-daki, burada-olan deriz, ne zaman ki buradaki kendi-ni sunmaz, imleme yoluna başvururuz, imi işin içinekarıştırırız. Işaret alır, işaret veririz, işaret ederiz.oy-leyse işaret ya da im ayrı(m) konmuş (diff6r6) bura-dalıktır, ertelenmiş şimdi, yerinden ayrılmış burasıdlr.İster sözlü ya dayazı|ı im olsun, ister seçimle ve poli_tik temsille ilgili olsun imlerin dolaşımı şeyin kendi-siyle karşılaşabileceğimiz, onu ele geçirebileceğimiz,tüketebilece ğimiz, y a da harcayabileceğimiz, görebi-leceğimiz, burada göriileyebileceğimiz anı erteler. Bi-linen karakterlerine gör e zamanlamanın diffdrance'ıolarak tanımladığım şey, imin klasik olarak belirlen-miş yapısıdır: bu da imin, buradalığı ertelediği ölçüdeyalnızca ertelediği buradalıktanyola çıkılarak ve yeni_den kendine-edinilmeye çalışılan ertelenmiş şim-di-buradalık açısından düşünülebilir olduğunu var-saymaktadı.. B, klasik imbilimi iz)eyecek olursak,imin şeyin yerini alması aynt zamanda ikinci derecedeve geçicidir: imin kendisinden türeyeceği özgün ve yi-tirilmiş bir buradalığa göre ikinci derecededir; iminkendisine aracılık edeceği, son söze sahip, ama eksikburadahk açısından ise geçicidir.

Yerine-konanın bu ikincillik ve geçicilik belirleni-mini soru konusu yapma girişiminde kuşkusuz kay-naktan diff6rance ğibi birşeyin ortaya çıkhğı görüle-cektir, fakat kaynak, arkhe, telos, eskhaton gıbi değer-ler daima buradalığı, ousia, parousia'yı vb. anlattığıölçüde, bunun kaynaktan ya da ereksel olduğu dasöylenemeyecektir. Imin ikincil ve geçici belirleniminisorgulamak, onu ''kaynaktan'' bir diffğrance'la karşıt-laştırmak bundan böyle şu sonuçları verecektir:

1- Diffdrance, daima buradalığın tasarımı demekolan ve buradalıktan yola çıkarak ya da onun açlsln-dan kurallandırılmış bir dizge (düşünce ya da dil)içinde kurulmuş bir ''im'' kavramı altında anlaşılamazartık;

2-Bu yoldan buradalığın ya da onun yalın simet-rik karşıtı olan burada-yokluk ya da eksikliğin yetkesisoru konusu yapılır. Bizi -yani bir dile ve düşünce diz-gesine yerleşmiş olan bizleri-; varolan, ve varolmakhkkategorileri içinde varlığın anlamını genel olarak bu-radalık ya da burada-yokluk olarak oluşturmaya zor-lamış olan ve daima zorlayan sınır sorgulanmaktadır.

Şimdiden öyle görünüyor ki, böylece gelip dayandığı-mız soru türü diyelim ki Heidegger türündendir vediffdrance bizi ontiko-ontolojik (varlık-varlıkbilimsel)aynma vardırmışa benzemektedir. Bu göndermeyisonraya bırakmama izin verilsin. Yalnızca şunu söyle-yeceğim: artık buradakinin çevreninde düşünemeye_ceğimiz zamanlama - zamanlaşma olarak ayrımla,Heidegger'in Sein und Zeit'de varlık sorununun tran_sendental çevreni anlamında zamanlaşma üzerinesöyledikleri, yani onu buradakinin ya da şu-anın gele-

52

Page 5: Derrida - Differance

{

Toplum bilim

neksel ve metafizik egemenliğinden kurtarılması ge-rektiği arasında yakın bir iletişim vardır, her ne kadarbu tüketici ve vazgeçilmezbir biçimde zorunlu olma-sa da.

Fakat ilkin, zamanlama oIarak diffğrance ileuzamlaşma olarak diffğrance'ın birbirine nasıl bağ-landığını görmek üzere imbilimsel sorunsalda kala-lım. Bugün düşünce alanında sözü geçen imbilimselya da dilbilimsel araştırmaların çoğu, ister vardıklarısonuçlar, ister her yerde kabul eder göründükleri dü-zenleyici model işlevi açısından olsun, haklı ya dahaksız, soy kütüklerinin ortak başlatıcısı olarak Saus_sure'e gönderme yapmaktadırlar. İmdi Saussure iınjnseçimliliğini ve imin aynmsal belirlenimini genel imbi-limin, özellikle dilbilimin ilkesi yapmış olan kimsedir.Ve bu iki motif _seçimlik ve ayrımlık olma-, biliyoruzki, onun gözünde ayrimaz şeylerdir. Imler dizgesi, te_rimlerin içeriğiyle değil de ayrımlarıyla kurulmazsaseçimlik de olunamaz. Imlem ögeleri çekirdeklerininyoğunlaştırılmış gücüyle değil, fakat onları ayırdedenve birbirleriyle ilişkiye sokan karşıtlıklarının ağıyla işgörür. ''Seçimlik ve ayrımlık olma'' der Saussure,"bağlaşık iki niteliktil".

imlemin koşulu olarak bu ayrım ilkesi, imin bütı-nıjnü etkiler, yani aynl zamanda imlenen yüzünü ve-.şimleyen yüzünü. lmlenen yüz, bu, kavramdır, idealanlam; ve imleyen, bu Saussure'ün "imge", fizik, örne-ğin akustik, bir maddesel fenomenin "ruha basıl-ma''sıdır. Burada bu tanımların getirdiği tüm soıunla_rı ele alacak değiliz. Yalnızca bizi ilgilendiren nokta-da Saussure'ü alıntılayalım: "Değerin kawamsaı bölü-mü yalnız dildeki öbür öğelerle kurulan bağıntı Ve ay_rılıklardan oluşur. Değerin maddesel bölümü için deaynı şeyi söyleyebiliriz... Buraya değin söylenenlerdençıkan sonuç şu: dilde yalnız ayrılıklar vardır. Ama işbu kadarla bitmez: Bir ayrılık genellikle olumlu te-rimleri gerektirir, bu türlü terimler arasında ortayaçıkar; oysa dilde. yalnızca olumlu terimleri olmayanayrımlar vardır. Ister imleyeni, ister imleneni alalım,dilde dizgeden önce varolan kavramlara ya da seslererastlayamayız; ancak dizgeden doğan kavram ayrılık-larıyla ses ayrılıkları buluruz. Bir imdeki kavram yada ses maddesi onu çevresinde başka imlerde olanşeyden daha azönem taşır."'

Bundan ilkin şu sonuç çıkıyor: İmlenen kavramhiçbir zaman kendinde olarak burada değildir, yalnız-ca kendisine gönderme yapacak yeterli bir buradalıkiçinde değildir. Her kavram hakça ve özce bir zincirinya da içersinde ayrımların dizgesel oyunuyla başkası_na, başka kavramlara gönderme yaptığı bir dizgeniniçine yazılmıştır. Böyle bir oyun, yani diff6rance artıkyuln bi. !gI9: bi. Iuvram değildir, fakat kavram-

' Ferdinand de Saussure, Genel Dilbilim Dersleri, Çev.: BerkeVardar, 1976 Ankara, s.1l0-1l2. Qviri benim tarafımdan bazınoktalarda değiştirilmiştir.(ç.n.)

sallığın, genel olarak kavramsal süreç ve dizgenin ola-nağıdır. Aynı nedenle, bir kavram olmayan diff6ran-ce, yalın bir sözcük değildir, yani bir kavramla biı se-sin düzgün, burada-olan, kendine-gönderen birliğiolarak sunulan şey değildir. Genel anlamda sözcük-ten daha sonra söz edeceğiz.

Saussure'ün sözünü ettiği ayrımın kendisi, anlaşı- llıyor ki ne bir kavramdır ne de ötekiler gibi bir söz- |

cüktür. Bunu haydi haydi diff€rance için söyleyebili- |

riz. Böylece bunların birbiriyle ilişkisini açıklamayasıra gelmiş bulunuyor.

Bir dilin içinde, bir dilin dizgesi içinde ayrımlardanbaşka birşey yoktur. Taksinomik bir işlem, öyleyse buayrımların dizgeli, statistik ve sınıflandırıcı bir envan-terini yapma işine girişebilir. Fakat, bir yandan bu ay-rımlar oynomaktadır: dilin içinde, sözün içinde de vedille söz arasıııdaki değiştokuşta. Öbıır yandan bu ay-rımların kendileri etkilerdir. Olmuş bitmiş olarak gök-ten inmemişlerdir; bir topos noetos'a kaydedilmelerişöyle dursun, beyin denilen balmumu üzerine de ön-ceden yazılmamlşlardır. Eğer ''tarih" sözcüğü ayrlmlson bir baslg altına koyacak nedenleri kendinde taşı_masaydı, yalnızca ayrımların oldumolası ve her yön-den''tarihsel'' olduk]arını söyleyebilirdik.

Diffğrance diye yazı|an şey o zaman bu ayrlmları,aynmln bu etkilerini dilde düz etkinlik olmayan biryoldan ''üreten'' oyunun devinimidir. Ayrımlarl üretenaynm koyucu güç olarak diff6rance'ın yalın ve ken-dinde değişmez, kayt-sız yani ayrım-stz bir buradahkiçinde onlardan önce geldiği demek değildir bu. Dif_f6rance, içi dolu-olmayan, yalın-olmayan kaynaktır,yapılı ve ayrı(m) koyan kaynaktır. oyleyse ''kaynak''adı ona artık uymamaktadır.

Saussure'ün bir sınıflandırma olduğunu söylediğidil gökten düşmediğine göre, ayrımlar üretilmiştir,üretilen etkilerdir, ama öyle etkilerdir ki nedenleribir özne ya da töz, genel anlamında bir şey, buradabir yerde bulunup da diffğrance'ın oyunundan kaçanbir varolan değildir. Böyle bir buradalık, en klasik birbiçimde, genel olarak neden kavramında içerilmiş isenedensiz bir etkiden söz etmek gerekecektir, bu dahemen artık etki diye birşeyden söz etmememizi ge-rektirecektir. Bu şemanın kapatışından (clöture) dı-şarıya çıkış yolunu ''iz'' ile göstermeye çalıştlm: bu da,bir nedeni olmadığı gibi kendisi de bir etki değildir,ama text dışı ele alındığında zorunlu geçişi yapmakiçin yeterli sayılmaz.

İmbilimsel ayrlmln öncesinde ve onun dışında bu-radalık olmadığına göre, Saussure'ün dil üzerine söy-lediğini genel olarak imi de içine alabilecek biçimdeyineleyebiliriz: ''Sözün anlaşılabilmesi ve bütün so-nuçlarını verebilmesi için dil zorunludur; ama dilinyerleşebilmesi için de söz zorunludur. Tarihsel açı-

Page 6: Derrida - Differance

-.-Y

Toplum bİlİm

dan, söz olgusu her zaman daha önce ortaya çıkar''.Saussure'ün bizden istediğinin içeriğine değilse de

hiç değilse şemasına sahip çıkarak diff6rance'ı, kendi_sine göre dilin, bütün kodun, genellikle bütün gön-dermeler dizgesinin kendini ayrımlar dokusu halinde''tarihsel olarak'' kurduğu devinim olarak an|ayacağız.''Kendini kurma'',''kendini üretme'',''devinim''''tarih_sel olarak'' vb. sözcüklerinin, bütün içermeleriyle bir-likte metafiziğin dilinin ötesinde anlaşılması koşuluy-la. Kurma ve tarih gibi üretme kavramlarının, bu açı-dan soru konusu yaptığımız şeyle suç ortakları oldu-ğunu göstermek gerekirdi, ama bu iş beni çok uzakla-ra -içine kapanmış gözüktüğümüz- günümüz ''döngü''tasarımı kuramına- götürecek, onları kullanıyorsam,bu bir çok başka kavram için olduğu gibi, stratejik ko-laylık adınadır ve onların dizgesini olabilecek en uçnoktaya kadar yapısızlandırmak içindir. Kendisiyleuğraşır göründüğümüz döngünün kendisinde ne olur-sa olsun şu anlaşılmış olacaktır: buraya kendini yazandiffdrance genetik olduğundan çok statik, tarihsel ol-duğundan çok yapısal değildir. Ama bunlardan dahaaz da değildir. Ve buna, örneğin generatif bakış açısı_nı yapısalcı _taksinomist bakış açısının karşısına ya datersine koyarak metafizik karşıtlıkların bu eskisinesırtını dayamış bir biçimde itiraza kallaşmak, doğu-yaam ahlakı açısından buradaki eksikliği okumadangeçmek demektir. Kuşkusuz düşünceyi rahatsız edenve rahatlığımızı elimizden alan diff6rance yönündenise bu karşıtlıklar yerli yersiz şeyler olmanın ötesinegeçmezler.

Eğer şimdi, bağlamın getirdiği zorunluluğa göre,''diff6rance''ın kendisinin yerine konmasına izin verdi-ği eşanlamlı olmayan sözcükler zincirini gözden geçi-recek olursak, orada niye '}edek''i ''arkhe_yazl"yı,"arkhe-iz"i, ''uzamlaşma"yı, giderek "ek''i ya da ''phar-makon''u bunun gibi kızlık_zarını, kenar_belirti-yürü_yüşü vb. bulmayalım?

Devam edelim. Diff6rance, bu, imlem devinimi-nin, buradalık sahnesinde gözüküp burada denilenher ögenin kendisinden başka birşeye ilişki kurmasın-dan başka hiçbir biçimde olanaklı olmamasını sağla-yan şeydir, böylece her buradaki kendinde geçmiştekiögenin belirtisini taşırken gelecekteki ögeyle ilişkisi_nin belirtisiyle şimdiden kesişmeye bırakır kendini; izgeçmiş ile ilişkili olduğundan daha az gelecekle ilişki-de değildir ve burada denilen şeyi onun olmadığı şeyeolan bu ilişkisiyle kurar: mutlak olarak olmadığı şeye,yani burada buradanın geçmiş ya da gelecek olarakdönüşükleri de söz konusu değildir. Bir aralığın (in-tervalle) buradayı o olmayan şeyden ayırması gerekirki o kendisi olsun, fakat onu burada-olan olarak ku-ran bu arahğın aynı vuruşla buradayı da bölmesi, böy-l"""_b"'uduyfund3" yola çıkılarak düşünülebilen

' Ferdinand de Saussure, Genet Dilbilim Derslei, Çev.: BerkeVardar, Ankara, ı976, s.40.(ç.n.)

herşeyi, yani tüm var-olanı bizim metafizik dilimizdeözellikle töz ya da özne denileni paylaşması gerekir.Kendini kuran, kendine dinamik olarak bölen bu ara-|ığa uzamlaşma, zamanın uzam_olmasl ya da uzamınzaman-olması (zaınanlaşma) diyebiliriz. Buradanın,belirtilerin, bellekte-tutmaların [r6tentions] ve bek-lentilerin [protentions] (andırışma yoluyla ve geçiciolarak az sonra yetersizliği ortaya çıkacak fenomeno_lojik ve transendental dili ödünç alıp kullanacak olur_sak) ''kaynaktan'' v9 sapına kadar karmaşık ve bu ne_denle de dar anlamda kaynaktan_olmayan sentez biçi_minde kuruluşuna arkhe-yazı, arkhe-iz ya da diffdran_ce adını vermeyi öneriyorum. Bu (aynı zamanda)uzamlaşma (ve) zamanlaşma (olmaktır).

Bu bir kaynaktan gelmeyen diffğrance'ın (üretimi-nin) (etkin) devinimine kestirme yoldan ve yeni birgrafik uydurmaksıAn aynşma (dffirenciation) denile_mez miydi? Başkaca karışıklıklar arasında, böyle birsözcük, duruma göre bölünecek ve a)ırımı bir olay-mışçasına içine alacak organik, kaynaktan ve türdeşbir birliği çağrıştıracaktı. Ustelik,''diff6rencier" fiilin-den geldiği için, ''diff6rer''nin dolanma, zamanda son_raya bırakma tarzındaki ekonomik imlemini geçersizkılacaktı. Burada geçerken bir noktaya değinmek isti-yorum. Bu noktayı, Koyrd'nin 1934'te, Revue d'his_toire et de philosophie religieuse'de "Hegel Jena'da"ya (kendisinin Etudes d'histoire de la persd philosophi-qıe [Felsefi Düşüncenin Tarihi Incelemeleri] kitabın-da yeniden basılmıştır) ayırdığı bir text'i yakınlardakiokuyuşuma borçluyum. Koyr6 orada Jena Mantık'-ından Almanca.uzun alıntılar yapmakta ve çevirmeyidenemektedir. 'Bu arada, iki

'durumda -Hegel'in

text'inde dffirente Beziehung anlatımıyla karşılaşıyor.Latince kökenli bu sözcük (different) Almancadaseyrektir ve sanıyorum ki, daha çokverschieden, ung-leich diyen, diff6rence için Unterschied'i ve nitelikselçeşitlilik için Verschiedenheit'i kullanan Hegel'de de.Jena Mantık'ında Hegel dffirent sözcüğünü tam dazamandan ve burada'dan söz ederken kullanır. Koy_rğ'nin değerli bir notuna gelmeden önce işte Hegel'inonun tarafindan çevrilen bazı tümceleri: ''Bu yalınlığıiçinde sonsuz, kendi kendine eşit olmaya karşıt ögeolarak olumsuz-olandır ve, kendisine kendisini vekendisinde bütünselliği sunduğu ölçüde, ögelerinde,genel olarak dışarda-bırakıcıdır, noktadır ya da sınır-dır, ancak bu kendi (eylemi) içinde başkasıyla doğru_dan ilişkiye geçer ve kendi kendini hayırlar. Sınır !ada şimdiki an (der Gegen_wart), zamanın mutlak"bu''su, ya da şimdi, kendisinden mutlak biçimde bü-tün çokluğu cışarda bırakıp tam da bu nedenle mut-lak olarak belirlenen, olumsuz mutlak bir yalınlığasahiptir; o, kendisinde yayılacak (ve) kendi kendisin-de belirlenmemiş bir öge de taşıyacak bir bütiin yada bir quantum değildir, kendisine kayıtsız ya dakendi dışında kalarak bir başkasıyla ilişki kuracak

54

Page 7: Derrida - Differance

7

Toplum bilim

bir ayrım da değlldir, fakat yalınlıktan mutlak olarakayrı olan bir ilişkidir (sondern es ist absolut differente

l3eziehung)''. Koyr6 notunda ilginç bir belirleme yapı-yor: ''Ayrı ilişki: differente Beziehung-Ayıran ilişki de-nilebilirdi. Hegel'in text'inin bir sonraki sayfasında

şunu okuyabiliyoruz: ''Dieşe Beziehung ist Gegenwart,als eine differente Beziehung (Bu ilişki şimdiki zaman'dır, ayrı bir ilişki olarak)''. Koyr6'nın başka bir notu:''Different terimi burada etkin bir anlamda kullanıl-maktadır."

"Diffğrant'' ya da ''diffğrance'' (a ile) yazma, f{.e'gel'in söylemi için mutlak olarak belirleyici olan buözel noktada onun başka bir açıklamaya gerek kal-maksızın çevrilmesini olanaklı kılmak yararını kendi-liğinden sağlayabilirdi. Ve çeviri her zaman olduğugibi bir dilin başka bir dil tarafindan dönüştürülmesiolacaktı. Tabii ''diffğrance'' sözcüğünün başka işlerede yarayabildiğini kabul ediyorum: ilkin yalnızca''kaynaktan'' ayrımın etkinliğini belirlemekle kalmayıpayrı-koymanın (diff6rer) zamanlayıcı dolayımını dabelirttiği için; üstelik, böyle yazı|an diffdrance'ın nasılokunursa okunsun Hegel söylemiyle kendini içindebulduğu çok derin yakınlık ilişkilerine karşın, belli birnoktada diffdrance bu söylemden kopamaz, -bu da nebir çeşit anlamı olduğundandır, ne de şans sonucu-dur-, t'akat onun üzerinde aynı zamanda küçücük vekökten bir yer-değiştirme (döplacement) gerçekleşti-rebilir: bu konuyu burada harcamak istemediğimdenbaşka bir yere bırakıyorum.

Ayrımlar, diffğrance tarafindan''üretilir'' -ayrı(m)olarak konur, sonraya ve ayrımlarına bırakılır- Amarue ayrı(mı) konuyor ve kim koyuyor? Başka türlü söy-leyecek olursak, diffdrance nediı? Bu soruyla birliktesorunsalın başka bir yerine ve başka olanağına varıyo-ruz.

Ne ayrı (mı) konuyor? Kim ayrı(m) koyuyor? Ay-rı(m) koyma (dit16rance) nedir?

Eğer bu sorulara, onları birer soru olarak irdele-meden önce, çok doğalmış, çok zorunluymuş gibi gö-rünen formlarını geri çevirmeden, kuşku ile ele alma-dan önce yanıt Vermeye kalkışsaydık, kendisindenkurtulduğumuz şeyin içine düşerdik. Gerçekten de,anlamına ve sözdizimine göre sorunun tbrmunu ka-bul etseydik (nedir? kimdir? o kimdir?), dit'Ğrance'ınbir burada varolan npktasından türeme, nasılsa ol-muş, ele geçirilmiş, egemen olunmuş olduğunu, buvarolanın da herhangi birşey, bir tbrm, bir durum,dünyadaki bir güç, hepsine de çeşitli adlar verebilece-ğimiz şeyler , bir neyse o, özne, kim o|arak bir buradavarolan olduğunu kabul etmek zorunda kalacaktık.Tam da bu son durumda, bu burada-varolanın örne-ğin burada kendisi için varolan olarak; bilinç olarak,kendini kendine karşı ayrı(m) olarak koyacağını ka-bul etmiş olacaktık: bu da bir ''gereksinim''in ya da bir"istek''in yerine getirilmesini geciktirmek ya da dolaylı

hale getirmek ya da kendine karşı ayrım koymak tar-zında olacaktı. Fakat bu durumların hiçbirinde böylebir burada-varolan şu "diff6rance" tarafindan ''kurul-muş'' olmayacaktı.

Şimdi bir kez daha imbilimsel ayrıma dönecekolursak, Saussure'ün bize öze| olarak hatırlattığı ne-dir? Dilin [ki ayrımlar dışında var değildir] ''konuşanöznenin bir işlevi olma''dığı. Bu da öznenin (kendisiy-le özdeşliğin ya da duruma göre kendisiyle özdeşliğinbilincinin, kendinin bilincinin) dile yazılmış olması,dilin "işlev"i olması, ''yaratma'' denilen şeyde bile, ''sı-

nır çiğneme'' denilen şeyde bile Saussure'ün ''dilyetisieksi söz'' diye tanımladığı dil ilkesine göre -sözünü ay-rımlar dizgesi olan dilin buyruklarına ya da en aztn-dan diffğrance'ln genel yasasına uydurmadan- konu-

şan özne diye birşey olmaması demektir.''Sözün anlaşılabilir olması ve bütün etkilerini yap-

ması için dil zorunludur''.Eğer varsayım olarak söz ile dilin karşıtlığını mut-

lak anlamda harfi harfine alıyorsak, ditTdrance yal,nız'ca dildeki ayrımların o}unu değil sözün dille ilişkisi,konuşmak için gerekli olan dolambaç, vermem gere-ken sessiz teminat olacaktır; bu nokta aynı zamanda,kullanımın şemayla, bildiricinin kodla vb. ilişkilerinidüzenleyen genel dilbilim için de geçerlidir. (Dildekive sözün dile, ilişkisindeki bu diftğrance'ın Saussu-re'ün söyleminin başka bir aşamasında söz ile yazıarasında geleneğe uyarak belirtmek istediği kopuklu-

ğu yasakladığını başka bir yerde anlatmaya çalışmış-tım. Belirli ve değişmez bir töze dayanmayan birformlar oyununu varsayan dil ya da kod pratiğinin, buoyunun pratiğinde ayrımların bellekte tutulma vebeklenmesini, bir uzamlaşma ve zamanlamayı, bir iz-ler oyununu da varsaymasıyla da harf öncesi bir yazı,kaynağı burada olryayan, arkhesiz bir arkhe-yazı ola-ıak anlaşılması gerekmektedir. Aıkhe'nin düzenli si-linmesi ve genel imbilimin gramatolojiye dönüştürül-mesi bundan ileri gelir; gramatoloji de imbilimdeonun ana kavramı olan imi de içine alacak biçimdediflğrance motifiyle bağdaşmayan metatizik varsa-yımları ayakta tutan herşeyi eleştirel olarak gözdengeçirecektir.

Akla bir itiraz gelebilir: tamam, özne dilbilimselayrımlar dizgesiyle alışverişe geçmeden konuşucu o1-

muyor; ya da hatta özne ayrımlar dizgesine yazılma-daı imleyicj (genel olarak söz ya da başka bir im yo-luyla) olmuyor. Bu anlamda, kesinlikle, konuşan yada imleyen özne konuşan ya da imleyen olarak dilbi-limsel ya da imbilimsel diftğrance'ın oyunu olmaksı-zın kendisi için burada-olmayacaktır. Ama kendi sö-zünden ya da kendi iminden önce öznenin olmasınıkendisi için buradalığını, sessiz ve sezgisel bir bilinçiçinde öznenin kendi için burada olduğunu düşüne-mezmiyiz?

:

ET

55

Page 8: Derrida - Differance

-

Toplum bilim

Böyle bir soru imden önce ve onun dışında, her

çeşit izi ve her çeşit ditfdrance'ı dışarda bırakarak, bi-linç diye bir şeyin olanaklı olduğunu Varsayar. Ve hat-ta kendi imlerini uzamda ve dünyada dağıtmadan bi-lincin kendi buradalığında kendisini bir araya getire-bileceğini. Fakat, bilinç nedir? "Bilinç'' ne demektir?En sık olarak ''deme-isteme" biçiminde bile bütünmoditikasyonları içinde kendi için burada olmaksızın,buradalığın kendisinin o algısı dışında düşünülemez.Burada olan bilinç için geçerli olan, öznel denilen va-roluş için de geçerlidir. Nasıl özne kategorisi hupoke'inıenon ya da ousia o|arak buradalığa gönderme ya-pılmadan düşünülemezse, düşünülememişse, bilinçolarak özne de kendi için buradalıktan başka bir bi-

çimde asla ortaya çıkmamıştır. Bilimce tanınan ayrı-calık buradaya tanınan ayrıcalık demektir; hatta,Husserl'in daldığı derinlikte bilincin transendentalzamanlılığı anlatılsa bile, sentezi yapan ve izleri dur-madan bir araya getiren gücün kaynağı "yaşayan bu-radalık''tır,

Bu ayrıcalık, metafiziğin ether'idir. Metatiziğin di-lince ele geçirildiği ölçüde düşüncemizin ögesidir.Böyle bir kapanmayı Heidegger'in varlığın Var-lık-tanrıbilimsel belirlenimi olduğunu gösterdiği bu-radalığın o değerini sarsmadan sınırlayamayız; başkahiçbir şeye benzemeyecek olan bir sorulaştırma ile buburadalık değerini sarsmak izere, kendi için burada-lığında deme-istemenin bilinci olan genel buradalığınformunun ya da çağının mutlak ayrıcalığını sorgulu-yoruz.

Öyleyse buradalığı -ve özellikle bilinci, bilincinkendinde oluşunu- varhğın mutlak ana fbrmu olarakdeğil de, takat bir ''belirlenim'', bir ''etki'' olarak koy-mak gerekmektedir. Buradalığın değil de diff6ran-ce'ın dizgesinin içersindeki belirlenim ya da etki; budizge artlk etkinlik ve edilginlik karşıthğını ne de ne-den ve etki ya da belirlenimsizlik ve belirlenim vb.karşıtlığını hoşgörmemektedir, öyle ki bilinci bir etkiya da bir belirlenim olarak göstermek üzere, azya daçok açıklıkla üzerinde düşünülmüş ya da dizgesel bi-çimde hesabı yapılmış stratejik nedenlerle, tam daboylece sınırlandırılan şeyin sözlüğüne göre davranll-maya devam edilecektir.

Her ne kadar Heidegger'de öyle kökten ve belir-gin bir biçimde ortaya çıksa da, bu jest ondan da önceNietzsche'nin ve Freud'un jestiydi aynt zamanda; bi-lindiği gibi her ikisi de, sık sık birbirine çok benzeyenbiçimde bilinci kendisi üzerine olan kesinliği yönün-den soru konusu yaptılar. Şimdi bunu yapmalarınınçılış noktasının her biri için de diffdrance motifi ol-ması ilginç değil midir?

Bu motif neredeyse adıyla onların textlerinde veherşeyin tehlikeye ahldığı yerlerde ortaya çıkmakta-dır' Konuyu genişletmek istemiyorum. Yalnızca Ni-etzsche için "başhca büyuk etkinliğin bilinçsiz" oldu-

ğunu ve bilincin, özü, yolları ve modları kendi maholmayan güçlerin etkisi olduğunu hatırlatacağım. Güçdenilen şey hiçbir zaman burada değildir: ayrım ve ni-celiklerin bir oyunundan başka birşey değildir. Güç-ler arasındaki ayrım olmakslzın genel olarak güç diyebirşey olmayacaktır; ve burada nicelik ayrtml nice]i-

ğin niteliğinden, mutlak büyüklüğün kendisinden da-ha önemlidir: ''Niceliğin kendisi böylelikle niceliğinayrımından ayrılamaz- Niceliğin ayrlml gücün özüdür,güçle gücün ilişkisidir. Birbirine eşit iki gücü düşle-mek, bunlara bir anlam karşıtlığı verilse bile, yaklaşıkve ham bir düştür, canlının içine daldığl ama kir4ya-nın ortadan kaldırdığı statistik bir düştür'' (G. Dele-uze, Nietzsche ve Felsefe, s.44.) Nietzsche'nin bütünfelsefesi ayrlma karşı etkin bir kayıtsızlık, indirgemeya da a-dioforistik bastırma olan t'elsef'enin bir eleşti-risi değil midir? Bu, t'elset'enin aynı mantığa göre,mantığa bile göre, özdeşlik olmayan aynıya gözlerinikapatarak dit'f6rance'ın içinde ve onunla yaşadığı ol-gusunu dışarda bırakmaz. Aynı tam da, bir ayrımlı-dan ötekine, karşıtlığın bir teriminden ötekine dola-nık ve çokanlamlı geçiş anlamında ditİğrance'tlr (a

ile). Üzerlerinde t'elsefenin yapıIaştığı ve günlük ko-nuşmamlzln karşıtlığı ortadan kaldırmak yerine te-rimlerden birinin ötekinin diff6rance'ı, aynının eko-nomisindeki ayrı(mı) konmuş başkası olarak görün-mesindeki zorunluluk]a bir tuttuğu bütün karşıtlıkçiftleri böylece yeniden ele alınabilir (kavranılır-olan,duyulurun ayrı(m) konmuşu, ayrı(mı) konmuş duyu-lur olarak; kavram ayrı(m) konmuş, -ayrı(m) koyangörü olarak; kültür-ayrı(m) konmuş, koyan doğa ola-rak;physisin başkaları olantekhnğ, nomos, thesis, top-lum, özgürlük, tarih, tin vb. hepsi de -ayrı(m) konmuşya da ayrı(m) koyan physis olarak. Dffirance halinde-ki physis. Burada physis'le mimesis'in bir yeniden yo-rumlanmaslnın yeri geliyor). Bu aynının diff6ranceolarak dçığa çıkarılmasıyladır ki ayrlmın ve bengidöngüdeki yinelemenin aynılığı da kendini belli eder.Nietnche'de dolambaçı ya da bir anın kendi ditt6ran-ce'ı içinde kılık değiştirmiş hilesini tanılayan Sempto-motolojiyle ilişkiye sokulabilecek bütün temalar, yada şeyin kendisinin kendi buradalığında sunulmasıolarak doğruluğun açıklanmasının yerine kesintisizdeşifre etmeyi koyan etkin yorum teması da. Doğru-luksuz şifie ya da en azından, böylelikle yalnızca he-saba katılmış, yazıImış, sının çizilmiş bir işleve dönü-

şen bir doğruluk değerinin üzerinde egemenlik iddi-asında bulunamayacağı bir şitieler dizgesi.

Böylece diff6rance'ın Nietzsche'nin, kültüre, fel-sefeye ve bılime buyruk verdiği her yerde metafiziğindilbilgisi dizgesinin karşısına koyduğu ayrımlı güçle-rin ve güçlerin ayrımlarının, etkin, deviniş halindekiuyumsuzluğu olduğunu söyleyebiliriz.

Bilinç olarak buradalığın başatlığını soru konusuyapmakla uğraşan, güçlerin enerji ve ekonomisinin

56

Page 9: Derrida - Differance

Toplum bilim

bu diaforistiğinin Freud'un düşüncesinin de başlıcamotifi olması tarih açısından anlamlıdır: başka bir di-aforistik, şifre (ya da iz) toplu kuramı ve enerjetik.Bilincin yetkesinin soru konusu yapılması öncelikleve daima ayrımsaldır.

Freud'un kuramında diffğrance'ın görünüşte ayrlolan iki değeri birbirine bağlanır: ayırdedilebilme,ayırd, ayrılık, diastem yani uzamlaşma anlamındakiayrı(m) koyma ile dolaııbaç, geciktirme, yedeğe almaanlamındaki zamanlama.

7- iz (Spur), yol-açma (Bahnung), yol açan güçlerile ilgili kavramlar Entwurf dan beri ayrım kavramın-dan ayrılamazlar. Yalnızca yolaçmalar arasındaki ay-rım göz önünde bulundurularak belleğin ve genel an-lamında (bilinçli ya da bilinçsiz) bellek olarak ruhsalmekanizmin kaynağı anlaşılır kılınamaz. Yol-açma ol-madan ayrım olmaz, ayrımsız da iz.

2_ Bilinşiz izlerin iiretimi ve yazılma (Nederschrift)süreci içindeki bütün ayrımlar, yedeğe koyma anlamlndadifIdrance'ın ögeleri olarak yorumlanabilir. Freud'undıişüncesine daima rehberlik etmiş bir şemaya göre, izindevinişi, tehlikeli olan yatırımı ayırarak ve ayrınıIayarak,bir yedek oluşturarak kendisini koruyan yaşarnın bir ça-bası olarak belirlenir. Ve Freud'un düşüncesini bir uç-tan uca geçen bütün karşıtlıklar kawam]arın herbiriniötekine dit}6rance'ın ekonomisi içindeki bir dolambacınögeleri olarak bağlar. Biri ötekinin ya|nızca ayrı(m) kon-muşudw, biri ötekini ayrı(m) olarak koyandır. Biri ay-rı(m) konulma içindeki ötekidir, biri ötekinin ayrı(m)konmasıdlr. Bciylelikledir ki görünı\te kah ve indirgene-mez her karşıtın (örneğin ikincille birincilin karşıtlığ),bir an gelir ki "kuramsal kurmaca'' niteliğ taşıdığı ortayaçıkar. Böylelikle örneğin (ama böyle bir örnek hepsineegemen oluyor, hepsiyle iletişiyor) haz ilkesiyle gerçek-lik ilkesi arasındaki aynnxn dolambaç (Aufschleben,Aut'schub)) anlamında diffğrance oldugu ortaya çıkar.Haz llkesinin aesinde'de Freud şöyle yazar: ''Kendinikoruma içgüdüsünün etkisi altında, haz ilkesi geri çkilirve yerini, hazzın oluşturduğu Son amacl reddetmeden,bizim onun gerçekleşmesini ertelemeyi, acele etmemizeyol açacak biçimde bize kendilerini sunan bazı olanak-lardan yararlanmamayı, hazza varmak için göze alacağı_mız uzun bir dolambaç (Aufschub) lehine hatta geçicibir acıya bile katlanmayı kabul etmemizi sağlar.

Burada diff'drance'ın en karanlık noktasına, hattabulmacasına geliyoruz, orada kavramı garip bir pay-laştırma ile bölen şeye. Karar vermede acele etme-meli. Bir yandan, ayrlmln ögesinde hazzı ya da kal-külle (bilinçli-bilinşiz) ertelenmiş buradalığı yenidenbulrnayı amaçlayan ekonomik dolambaç, öbür yan-dan ise aynı Zqmanda olanaksız buradahkla ilişki, ye-deği olmayan harcama, yerine konamaz buradalığınyitimi, enerjinin dönüşsüz sarfedilmesi, ölüm içgüdü-sü gibi, tüm ekonomileri keser gözüken bambaşkabirşeyle olan ilişki olarak difftrance'ı nasıl düşünme_

li'? Apaçıktır ki -apaçıklığın kendisidir ki- ekonomikile ekonomik-olmayan aynı ile bambaşka vb. birliktedüşünülemez. Eğer dit'iğrance bu düşünülemez olanise, belki de ona apaçıklık getirmede, ditt6rance'ıntansıklığını ve mantıkdışılığını hemen gözardı edecekbir felsefi apaçıklığı ona getirmede acele davranma_ma|ıyız, bunu da kesinlikle yerini, zorunluluğunu. dit'-f6rance'ın yapısı içindeki işlevini öğenmiş olarak çokiyi tanıdığımız bir kalkülün yarulmazhğı adına böyleyapmalıyız. Felsefe içinde hesabı yapılabilecek şey, bu-rada kalkiilü yapıldığı biçimde zaten ditfğrance'ın diz-gesinde hesaba yazıldl Başka bir yerde, bir Batailleokumamda, kendimi yedeğe almadan, harcamaya, ölü-me, anlamsıza katılmayan ''Sınırlı ekonomi'' ile, yedek-siz olmayı, deyim yerindeyse yedeksizi yedeğe almayıgöze alan bir genel ekonominin, harti harfine ve yenibir anlamda ''bilimsel'' olarak ilişkiye solçılmasının nasılolabileceğine işaret etmeye çalışmıştım. Hesabını bi-len bir di1Tğrance jle hesabını bilmede, eksik kalan birdiff6rance arasındaki ilişki, mutlak yitimin ölümünkonmasıyla karşı karşıya gelen salt ve kendinden yi_tirmeyen buradalığın konmasl. Sınırlı ekonomiyle ge-nel ekonominin bu ilişkiye sokulmasıyla ayrıcalıklıHegelcilik başhğı altındaki t'elsefe tasarlsı yerindenedilmekte ve yeniden yazılmaktadır. Aufhebung'u -larelğve- (kaldırma) kendini başkaca yazmaya zorluyo-ruz. Belki de düpedüz yazılmaya. En iyisi, onun yazlylnasıl tükettiğini hesaba almak.

Diff6rance'ın ekonomik belirlenimi hiç de erte-lenmiş buradalığın daima yeniden bulunabileceğini,geçici olarak ve yitirme olmaksızın buradalığın sunu-iuşunu, yararın algısını ve algının yarartnı geciktirenbir yatırımın olmasınl içermemektedir. Diff6lance'ınekonomik deviniminin, metafizik, dialektik Hegelceyorumunun tersine burada yitirenin kazandığı ve heryitirmenin bir kazanma, her kazanmanın bir yitirmeolduğu bir oyunu kabul etnıek gerekir. Eğer bıırada-lık dolambacı belirleyici ve başka türlüsü düşünüle-meyecek bir biçimde redde uğramış olarak kahyorsa,bu betli bir buradakinin saklı kaldığı ya da yok sayıl-dığı anlamına gelmez, fakat diftğrance bizi kaçınıI-maz bir biçimde -burada ve burada- yok seçenekierinigeıide bıraktığını bilmemez]ikten gelmemiz olgusuylailişki içinde tutar. Belli bir başkalık -Freud buna me-tafizik adıyla bilinçsiz der- kendisini etiyle kanıylagöStermeye davet edeceğimiz tüm buradalık sürecin-den bir daha dönüşü olmayacak biçimde sıyırır. Bubağlamda ve bu ad altında bilinçsiz, bilindiği gibi,kendisinde saklı, gizil, gücül bir buradalık değildir.Kendini ayrı koyaı, bu da kuşkusuz kendine ayrımlarörer ve temsilciler, vekiller gönderir, görevlendirir dedemektir; ama temsilci yollayanın ''Varolma'', burada,bir yerlerde "kendisi" ve hele bilinçli olması şansı hiçyoktur. Bu anlamda, eski bir tartışmanın terimlerinekarşıt olarak, ''bilinçsiz'' başka bir şeyden daha fazla

Page 10: Derrida - Differance

Toplumbİlim

bir ''şey'' değildir, gizi|ya da maskeli bir bilinçten baş_ka bir şey değildir. Buradalığın her türlü olanaklı biçi-miyle karşılaştırıldığında bu kökten başkalık, başkahiç bir şeye indirgenemeyecek sonradanlık ve gecik-tirme, etkileriyle kendini belli eder. Bunları anlat_mak, "bilinşiz" izlerin (bilinçli olan iz yoktur) işleviniokumak için buradalığın ve burada-yokluğun, yoklu-ğun dili, fenomenolojinin metafizik söylemi uygundeğildir (ancak ''fenomolog''da bu dili kullanan tek ki_

şi değildir).Sonradanlık (retardement, Nachtröglichkeit) ya-

pıSı gerçekten de zamanlaşmadan (zamanlama),kaynağından kesintisiz kaynayan bir sentez olarakyaşayan şimdiden düpedüz bir dialektik karmaşıklıkyapılmasını yasaklar, daima kendine yeniden dönenbellekte-tutucu ve beklentisel izleri kendinde topla-mış, kendinde toplayan bir sentez olarak. ''Bilinç_siz''in başkalığıyla birlikte, -geçmişe ve geleceğe_ dö_nüştürülmüş buradaların çevrenleriyle bir alıp vere-ceğimiz kalmaz, fakat işimiz, hiçbir zaman buradaolmamış ve olmayacak olan, ve gel-eceği de asla bu-radalık biçiminde üretim ya da yeniden-üretim olma-yacak olan bir "geçmiş" iledir. Demek ki iz kavratnı-nın bellekte-tutmayla, şimdi-burada olmuş olanıngeçmiş-olmasıyla hiçbir ortaklığı yoktur. Izi -öyleysediffğrance'ı da- şimdi_buradakinden, şimdi-burada-kinin şimdi-buradalığından yola çıkarak düşüneme-yiz.

Hiçbir zaman şimdi-burada olmamış bir geçmiş:Bu formülle Emmanuel Levinas, kesinlikle psikanali_tik olmayan yollardan, izi.ve mutlak başkalığın bul-macasını nitelemektedir: oteki [autrui]. Bu sınırlariçinde ve en azından bu bakış açısından, diff6rancedüşüncesi, Levinas tarafindan girişilmiş bütün klasikvarlıkbilim eleştirisini içermektedir. Ve iz kavramıhpkı diff6rance kavramı gibi, Nietzsche, Freud, Irvi_nas (bu ''yazar adları'' burada göstergelerden başkabirşey değildir) anlamında, bu ayrımlı izler, izlerin ay-rımları bo5runca, böylece,''çağ''ımızı, (buradalığın)varlıkbiliminin sınırlandırması olarak bir araya topla_makta ve boydan boya geçmektedir.

Bu da varolan ya da varolmaklık demektir. Heryerde diffdrance'ın eski Latincede sollicitare'nin gel_diği anlamda, yani baştan ayağa sarsmak, göğü yerititretmek anlamında silkeleyeceği, varolanıiı egemen_liğidir. Yani diffğrance düşüncesinin sorgulayacağışey, varlığın buradalık ya da varolmaklık belirlenimi-dir. Böyle bir soru, bir yerlerde varlığın varolandanayIıq kendini açmadan ortaya çıkamaz ve anlaşıla-maz. Ilk sonuç: Diffğrance olmaz. Ne kadar harika,biricik, ilkece ve aşkın olması istenirse istensin, o birvar-olan değildir. Hiçbir şey buyurmaz, hiçbir şeyüzerinde egemenlik kurmaz,'hiçbir yerde yetke iddiaetmez. Hiçbir büyük harf kullanmaz. Diffdrance'ınyalnızca krallığı yoktur, tüm krallık düzenini de bo-

zar. Bu da onu içimizde krallık isteyen heışey içinkuşku götürmez biçimde tehdid edici ve horkutucuyapar' herşey, yani geçmiş buradalık ya da bir krallı-ğın beklenişi. Ve daima bir krallık adınadır ki, bir bü_yük harfle yazılma yolunda büyüdüğü sanılarak, onakıallık kurma suçlaması yapılabilmektedir.

Bu nedenlerle diff6rance varlık_varlıkbilimsel yolayrımında mı duruyor, tam da, hölö denilebilirse,Heidegger'in kaçamağa izin vermez düşüncesi ''bo_

1runca'' bu ayrımın düşünüldüğü, ''dönem''in kendisi-nin özel olarak düşünüldüğü gibi?

Bu sorunun yalınkat bir yanıh yoktur.Kendisinin bir yüzüyle, diff6rance kesinlikle varlı_

ğın ya da varlıkbilimsel ayrımın tarihçe ve dönemceaçılmasından açımından başka birşey değildir. Diff6_rance'ın c'sı bu gelişmenin devinişini gösterir.

Ve beri yandan, varlığın anlamının ya da doğulu-ğunun düşüncesi, diff6rance'ın varlık_varlıkbilimselayrımda belirlenmesi, varlığın sorusunun çvrenindedüşünülmüş ayrım' hiln diffğrance'ın metafizik -içibir etkisi değil midir bu? Diffğrance'ın açılması belkide yalnızca varlığın doğruluğu ya da varlığın dönem-selliği değildir. Belki bu işitilmemiş düşünceyi, bu ses_siz iz-bırakmayı düşünmeyi denemeliyiz: Düşünülme-sinin Grek-Batı logos'unu başlattığı varlık tarihi, var_lık_bilimsel ayrım boyunca kendini ürettiği biçime gö-re, diapherein'in bir döneminden başka birşey değil-dir. Bundan böyle buna bir "dönem'' bile denilemez,çünkü dönemlilik kavramı varlık tarihi olarak tarihiniçersine girmektedir. Varlığın asla ''anlam'\ olmadığıiçin, varlık varolan kılığına sokulmaksızın asla düşü-nülmediği için, diff6rance, belli ve çok garip bir tarz-da varlıkbilimsel ayrımdan ya da varhğın doğruluğun_dan daha ''yaşlı'' (olmakta)dır. Bu yaşa sahip olduğuiçin ona iz oyunu denebilir. Aıtık varlık çevrenine aitolmayan, fakat oyununun varlığın anlamını taşıdığı veonu kıyılarının içine aldığ bir izden söz ediyorum: izoyunu ya da anlam taşımayan ve olmayan diff6ran-ce'ın oyunu. Varlığın oyuna konduğu bu dipsiz sat-rancın ne olduğu gibi korunması olanak]ı, ne de onaderinlik sağlanması.

Belki de bu nedenle dir lr'ı en diapheron eautö, ken-dini kendisinden aylranın kendisiyle ayrılığa girereksürdürdüğü Herakleitosvari oyun varlık-bilimsel ay-rım içindeki diapherein'in belirleniminde bir iz olupyitmektedir bile.

Varlıkbilimsel ayrımı düşünmek kuşkusuz nere-deyse hiç işitilmemiş zor bir ödev olarak kalıyor. Şim-di de logos'umuzun ötesinde, kendisini varlığın dö-nemliliği ve varlıkbilimsel ayrım olarak da sorgulat-maya izin vermeyecek kadar şiddetli bir diff6ranceiçin hazırlanmak, ne varlığın doğruluğuna geçit bul-maktan vazgeçmek, ne de bunu ''eleştirmek'', bunakarşı çıkmak, değişmez zorunluluğunu bilmezden gel-mek demektir. Tersine bu geçitin zorluğu içinde kal-

s8

Page 11: Derrida - Differance

Toplum bilim

malıyız ve ya|nızca ''felsefe taıihi'' textlerinde değil,meta(ıziğin Batı söyleminde normalleştiği her yerde,harfi harfine bir okuma içinde onu yinelemek gerekir.Varlığın doğıuluğunu geçen şeyin izini orada tam birkesinlikle görünmeye/görünmemeye bırakmak gere-kir. Asla kendini sunamayan(ın) iz(i), kendini asla su-namayan iz: kendi fenomeninde nasıIsa öyle görünmeve kendini gösterme. Temel varlıkbilimle fenomeno-lojiyi birbirine derinden bağlayan şeyin ötesindeki iz.Daima ertelenmiş, ayrlml konmuş iz hiçbir zamankendini sunuşunda kendi değildir. Kendini sunarkensiler, kendi çınlamasıyla sağır olur, kendini yazan,kendi pramidini diffdrance'a kaydeden, yaztyorsakendini yazana gibi.

Bu devinişin bildiren ve yedekte kalan izi metafi-zik söylemde daima ortaya çıkarılabilir, başlıca da azönce ilgilendiğimiz girişimler (Nietzsche, Freud, I.e-vinas) boyunca, varlıkbilimin kazancını söyleyen çağ-daş söylemde ortaya çıkarılabilir. ozellikle Heideg-ger'in text'inde. Bu nokta biziburadakinin özünü, bu-radakinin buradalığını sorgulamaya çağırıyor.

Buradaki nedir? Buradakini buradalığında düşün-mek ne demektir?

Örneğin Der Spruch des Anuximander başlığını ta-

şıyan 1946 tarihli text'i ele alalım. Heidegger oradavarlığın unutulmasının varlığın varolana olan ayrımı-nı unuttuğunu söyler: ''Fakat varlığın olgusu (die Sac-he des Seirs) varolanın varlığı olmaktır. Bulmacamsıbir çok değerlilik gösteren bu genitifin dilbilimselformu, buradakinin buradalıktan (des Anwesendenaus dem Anwesen) bir doğuş-gelişini (Genesıs) ve çı-kışını (Herkunft) adlandırmaktadır. Ama bu ilişkininaçımıyla bu çıkışın özn giz|i (Verborgen) kalır. Yalnızbu çıkışın özü değil, fakat ayrıca buradalıkla burada-kinin yalın ilişkisi düşünülmeden kalır.'Şafağın atma-sından beri, öyle görünüyor ki burada-varolan ile bu_radalık, herbiri kendi açısından ayrı olarak birşeydir.Gözle farkedilemeyecek biçimde buradalık kendisibir buradaki olur... Buradalığın özü (Dcs Wesen desAnwesens) ve böylelikle de buradalığın buradakineolan ayrımı unutulur. ''Varlığın unutulması varlığn va-rolana olan ayrımının unutulmasıdır'' (Cheminı'dekiçeviri, s.296-247).

Bize varlığın varolana ayrımını (varlıkbilimsel ay_ıımı), buradalığın buradakine olan ayrımı olarak ha-tırlatarak, Heidegger burada budalaca bir düşünce_sizlikle eleştirmeye kalkışmayacağımız bir önerme,bir. önermeler topluluğu getirmektedir; bunları uyarı-cı güçIerine göre ele almak gbrekir.

Yavaş gidelim. Heidegger'in belirtmek istediği şu:Varlığın vaıolana olan ayrımı, metafiziğin unuttuğubu şey iz eser bırakmadan yitti. Ayrımın bile izi kal_madı. Eğer diffğrance'ın (kendisinin) bura-da-yokluktan ve buradalıktan başka (olduğunu) kabulediyorsak, eğer diffErance iz bırakıyorsa, burada (var-

lıkla varolan arasındaki) ayrımın unutulması konu-sunda, izin izinin yitirilmesinden söz etmek4ereke-cektir. Anacimander'in Özdeyşİ'ndeki şu yerde söy-lenmek istenen bu gibi gözükmektedir: "Varlığınunutulması, kendisince örtülen varlığının özünün birparçasıdır. Unutma varlığın yazgısına öylesine özceaittir ki, bu yazgının şafağı tam da buradakinin örtü-sünün buradalığında kaldırılmasıyla söker. Bu da şudemektir: varlığın tarihi varlığın unutulmasıyla veböylelikle varlığın kendi özünü, yani varolanla aynmı_nı yeniden kendi için saklamasıyla başlar. Ayrım sal-Ianır. Unutulup kalır. Yalnızca ayrımla ayrım kaza-nan _yani buradaki ve buradalık (das Anwesende unddas Anwesen) ortada kalır, fakat ayrım kazanmış ola-rak deği|. Tersine ayrlmln erken izi (die frİihe Spur)

[la trace matinale], buradalığın bir burada-varolanolarak görünmesiy|e (das Anwesen wie ein Anwesen-des erscheinr) kendini siler ve kendi çıkışını bir enyüksek burada (olan) da (in einem höchsten Anwesen-den)bulur."

Bir buradalık olarak değil de fakat, yerini bulma-yan' yer etmeyen, yerinden olmayan bir buradalığınsimulacre'ı olarak izin yeri yoktur, silinme onun yapı-sına aittir. Yalnızca silinme onu daima yakalayabil-meli demiyorum, her ne kadar bu olmasaydı, iz iz de-ğil, yıkılmaz ve anıtsal töz olurdu, takat silinmeninonu herşeyden önce iz olarak kuıduğunu, onu yer de-

ğiştirme yoluyla yerleştirdiğini, görünüşünde görün-mez hale getirdiğini, konuluşunda kendisinin dışınakoyduğunu söylemek istiyorum. Ayrımın vakti gelme_yen izinin (frühe Spır) silinmesi, demek oluyor kionun metafizik text'e iz bırakmasıyla ''aynı''dır. Butext yitirdiği ya da yedeğine aldığı, kenara koyduğuşeyin belirtisini taşımalıdır. Böyle bir yapının aykırılı-ğı metafiziğin kullandığı dilde, metafizik kavramın butersine çevrilmesinin şu etkiyi yaratmasıdır: Buradakiimin imi, izin izi olur. Son bir çözümlemeyle bütüngöndermelerin kendisine göndermede bulunduğu şeydeğildir artık. Buradaki, genelieştirilmiş bir gönder-me yapısının içindeki bir işlev haline gelir. Izdir veizin silinmesinin izidir.

Metatiziğin text'i işte böyle kavranılır. H6lA oku-nabilir o ve okunacaktır. Sınır onu çevrelememiştir,ama bir uçtan öbür uca geçmiştir. Kenarı içinde yolyol olmuştur. Aynı zamanda izin anıtı ve tansığı olan,eşzamanlı olarak çizilmiş ve silinmiş, eşzamanlı ola-rak canlı ve ölü, yaşamı da saklanmış kaydında daimacanlı gibi tutan iz. Piramid. Uzerinden atlanacak taş_tan yapılma bir çit değil, ama bir duvarın üzerinde,taşsı, başka türlü deşifre edilmeyi bekleyen sesi olma-yan bir text.

Böylece çelişmeye düşmeksizin, bir çelişki varsabile en azından buna hiçbir hak tanımaksızın, izin al-gılanabilirliği ve algılanamazlığı düşünülür. Ayrımın"erken izi'' dönüşsüz bir görünmezlik içinde yitmiştir

59

Page 12: Derrida - Differance

Toplumbilim

ve yine de tam da bu yitiş güvenceye alınmış, korun-muş, gözaltına konmuş, geciktirilmiştir. Bir text'te,buradalık formu altında. Edinilmiş olarak. Bu bile ya-zının bir etkisidir.

Erken izin silindiğini söyledikten sonra Heideg-ger, çelişki içinde çelişkisiz, izin mührünü basıp im-zaslnl atar' Biraz ilerde şöyle yazar: ''varlığın varo-lan unutulmuş birşey olarak deneye olan ayrımdan,ancak onun zaten şimdi-buradakinin şimdi-bura-dalığıyla (mit den Anwesen des Anwesenden) bulun-muş olması ve böylece, varlığın vardığı dilde kala-cak olan (gewahrtbleibt) bir izin mührünü basması(so eine Spur geprögt hat) koşuluyla sonunda gele-bilir."

Daha da ilerde, burada Brauch (gelenek, gelene-

ğin korunması) ile çewilen, Anaximandros'un to Kh-re6n''ıJnıJ düşünerek Heidegger şunu yazar: ''Hakkrnıteslim edip, söyleyerek (Fııg und Ruch verfugend) ko-runan gelenek burada-varolanı Q\nwesende) kaldığıyerde serbest bırakır ve her defa kalmaya serbest bı-rakır. Fakat aynı yoldan, buradaki, kalış süresi içindeayak diremede ısrar etme (jn das blosse Behanen ver-hütet) gibi sürekli bir tehlikenin de içine düşmüş gö-rünür. Böylece geleneğin korunması (Brauch) tam dabu korunma yüzünden buradalığın (des Anweseru)korunmamasıyla QLushrindigung dğ-maintenance)haksızlığa (ortak bir görüşten yoksunluğa) teslimedilmiş olur. Gelenek korunması -sız kalır (Der Bra-uch fügt das Un_)''.

Ve işte bu anda Heidegger geleneğin korunmasınışöylece soru konusu o|an iz olarak tanır: Bu izi ve dif-fdrance'ın -sız(dis)ını Wesen des Seins varlğn özü,olarak düşünebilir miyiz ve düşünebilirsek nereye ka_dar? Diff6rance'ın -sız'ı bizi varlık tarihinin ötesine,bizim dilimizin ötesine de ve onunla adlandırabilece-ğimiz herşeyin ötesine göndermiyor mu? Varlığın di-linde, zorunlu bir şiddetle bu dilin bambaşka bir diledönüştürülmesini öngörmüyor mu?

Bu soruyu daha açık kıIalım ve ''iz''i saklandığı yer-den çıkarmak için (ve izin izini sürmekten başka birkovalamanın olabileceğini kim söyledi?) şurasını daokuyalım;

''to khreön''un koruma (Brauch) diye çevrilmesietimolojik-sözlüksel düşüncelerden kaynaklanmıyor.''Koruma" sözcüğünün seçimi, ayrımı varlığın özününaçımında (im Wesen des Seirıs) düşünmeyi, onu varlı_ğın unutulmaslnln tarih içindeki $aşlangıcına doğrugiderek düşünmeyi deneyen düşüncenin öncelikli birçvirisinden (Ubersetzen) kaynaklanlyor.''Koruma"sözcüğü düşünceye varlığın unutulmasının deneyim(Erfahrung) içinde dikte edilmiştir. ''Koruma" sözcü-ğünde bu sözcükten bize düşünmemiz için tam da ka-lan şey şudur: to khreön tam bir izi (Spur) adlandır-maktadır, o iz ki kendini dünya tarihi önünde Batı

metafiziği olarak açan varlık tarihinde hemen de yit_mektedir (als bald verschwindet).

Bir text'in dışı nasıl düşünülür? Text'in kendi,kendine..özgü kenarından daha f'azla ya da daha azmıdır? Orneğin, Batı metafizik text'inin başkası ola-rak? Besbelli, ''Batı metafiziği olarak... varlık tarihin_de hemen yiten iz" bütün belirlenimlerden, metafiziktext'te kabul edebileceği bütün adlardan kaçmakta-dır. Bu adlara sığınmakta ve böylelikle kılık değiştir-mektedir. "Iz''in kendisi olarak asla görünmemekte-dir. Bu da onun kendisinin hiçbir zaman olduğu gibigörünemeyeceğindendir. Heidegger de ayrım|n neyseo olarak görünemediğini söylemektedir: "Lichtung desUnterschiedes kann deshalb auch nicht bedeuten, dalSder Unterschied als der Unterschied erscheint". Diff6,-rance'ın özü yoktur, o yalnızca neyse o olarak edinil-mesine izin vermez şey (olmakla) kalmaz, genel ola-rak neyse o olmanın yetkesini, şeyin kendisinin özün-deki buradalığın yetkesini tehdit eder. Bu noktadandiffdrance'ın kendi özül olmaması, diffğrance'ı ilgi-lendirdiği ölçüde yazı oyunun ne varlığının ne de doğ-ruluğunun olmamasını içerir.

Bizim için diffdrance mefizik bir ad olarak kalıyorve hatta dilimizde kazandığı bütün adlar da adlar ola-rak, metafizik kalıyor. ozellikle buradalığın burada-kine ayrı mı nda (Ans e w e n fAnw e s e nd) diff6 rance'ı n be -

lirlenmesinden söz edildiğinde, ve hele, en genel bi-çimde hAlö ditTğrance1n varlıkla varolanın ayrımındabelirlenmesinden söz edildiğinde.

Varlığın kendisinden çok ''yaşlı" olarak böyle birdiffdrance'ın dilimizde hiçbir adı yoktur. Fakat "artıkbiliyoruz'' ki, eğer o adlandırılamaz ise, bu geçici birnedenle, dilimiz henüz bu adı bulamadığından, ya dabizimkinin sınırlı dizgesinin dışında başka bir dildearanması gerekeceğinden değildir. Nedeni bunun biradı olmamasıdır, özün ya da varlığın adı bile onun de-

ğildir, bir ad olmayan, salt bu ad birliği olmayan veerteleyici yerine-geçenler zincirinde sürekli kayan''diffğrance'' sözü bile onun adı değildir.

"Bunun adı yok'': bu tümceyi tünı sıradanlığı 1|e

okuyun. Bu adlandırılamaz, hiçbir adın yanına yakla-şamadığı anlatılamaz bir varlık değildir: Tanrı örne-ğin. Bu adlandırılamaz' adsal etkilerin, ad denen gö-receli olarak birleşmiş ya da atomsal yapıların, kendi-lerinin içine örneğin, ''dift6rance" adsal etkisinin degirdiği, getirildiği, yeniden yazıldığı ve orada yanlışbir giriş ya da yanhş bir çıkış olarak h6lA oyunun birparçası, dizgenin bir işlevi olarak durduğu ad değiştir-meceler zincirlerinin olmasını sağlar.

Bütün bildiğimiz, burada, yalln olarak bilinecekbirşey Varsa' o da, biricik bir sözcüğün, başkalarlnlnefendisi olacak bir- adın asla bulunmamlş ve asla bu-lunmayacak olduğudur. Bundandır ki diffğrance'ın charfinin düşüncesi ne bir ilk yazıt, ne daha duyulma-mış ama gelmesi yakın bir ad ve sanın yalvaçça bildi-

6(ı

Page 13: Derrida - Differance

Toplum bilİm

rilmesidir. Bu''sözcük''te büyük yazılmasıyla anlaşıla-cak kerigmatik hiçbir şey yok. Adın adı soru konusuyapılıyor, hepsi bu.

Tek bir ad olmayacaktır bu, varlığın adı bile olsa.

Bu noktayı nostaljisiz, salt ana, salt baba dili mitosu-nun, düşüncenin yitirilmiş vatanı mitosunun dışındadüşünmeliyiz. Tersine bunu evetlemek gerekir, Ni-etzsche'nin belli bir gülmede ve dansın belli bir adı-

mında bulduğu anlamda. Bu gülme ve bu danstan be-

ri, dialektik'e tümüyle yabancı bu evetlemeden beri,Heidegger'in umudu diye adlandıracağım, nostaljininöteki yüzü söz konusu oluyor. Bu sözcüğün burada

şaşkınlık yaratabileceğini bilmezlikten gelmiyorum.Yine de bunu hiçbir içermesini dışarda bırakmaksızıngöze alıyor ve onu Anaximandros'un özdeyişinin me-

tafizik sayılabilecek yönüyle ilişkiye sokuyorum: uy-

gun sözcüğün ve biricik adın aranması. ''Varlığın ilksözcüğü"nd en (das frühe wort des Seins: to khreön) sö'zederken Heidegger diyor ki: ''Düzenini tam da bura-dalığın özünde açan, buradalığa olan ilişki, biriciktir(ist eine einzige)' Özellikle başka hiçbir ilişkiyle karşı-laştırılamaz olarak kalır. Varlığın kendisinin biricikli_

ğine aittir (sie gehört zur Einzigkeit des Seins selbst).

Varlıkta kendini açant özleşeni (das Wesende

des-Seins) adlandırmak için, dil bundan böyle tek birsözcük, biricik sözcüğü (ein einziges, das einzige Worı)bulmalıydı. Burada varlığa verilen (das dem Sein zu-gesprochen wird) her düşünce sözcüğünün (düşünensözcük: denkende wort) ne kadar tehlikeli olduğunuanlıyoruz. Ancak, burada tehlike gösteren şey olanak_

sız birşey değildir; çünkü varlık her yerde ve her za-man bütün dil boyunca konuşur".

Soru budur: biricik sözcükte, sonunda tam uygunhale gelen adda sözle varlığın birleşmesi. Ditfğran-ce'ın o1runun evetlenmesinde yazılı olan soru budur.Yukardaki tümcenin bütün üyelerini bu soru taşır (vekoyar): ''Varlık / her yerde ve her zaman / bütün/ dil /boyunca / konuşur''.

Notlar1_ Diff6rance onıoğik aynııı cinsinin bir ''türü'' değildir. Eğer

''buradalığın verilmesi oladurmanın malı ise (Die Gabe von An'wesen isl Eigentum des Ereignis) ("Zeit und Sein", L'endurancede la pens6e, Plon, 1968, Fr. Çev.: F6dier, s.63.), diff6rance,buna ne anlam verilmesi gerekiyorsa verilsin, bir mal edinmesüreci değildir. O ne koymadır (kendine edinme), ne hayırla-madır (edinmeme), fakat başkasıdır. Buradan da öyle gözükü-yor ki, (fakat burada ilerdeki bir düşünce yolculuğuna işaretetmekle yetiniyoruz) diff€rance varlıktan daha fazla Ereigniscinsinin bir türü olmayacaktır. Heidegger: ... "öyleyse varlığın

yeri kendisine kendine-özgünün oladurmasını sağlayan devi_

nişIerdir (Dann gehöıı das Sein in das Ereignen). Kendini ken_

dinden verme ve kendisinin verilmesi onların belirleniminitoplar ve alır. Bu nedenle varlık Ereignis'in cinsi olacaktır,yoksa Ereignis varlığın cinsi değil. Fakat böyle bir tersine çe-virmeden medet umma çok ucuz bir şey olacaktır. Sorunundoğru düşüncesine teğet geçecektir (Sie denkı am Sachverhal!vorbei) Ereignis herşeyi içine atan, varlık ve zamanın kendisi-

nin altına sıralanacakları en üstteki kavram değildir. Mantıksaldüzen ilişkilerinin burada sözü geçmez. Çünkü, varlığın ardına

düşerek düşünecek ve onun kendine özgü olan şeyi izleyecek(seinem Eigenen folgen) olursak onun verilme (donation) ola-

rak belirdiğini görürüz, bu da zamanın ve parausia'nın önce_

den yollanışını n (6,ewöhı7e Gııabe des Geschickes von Anwesen-lıeı7) yetişmesi (Reichen) ile uyumludur. Buradalığın verilmesi

Ereignen'in malldır (Die Gabe von Anwesen isı Eigenıum des

Ereignens)".Bu zincirin (varlık, buradalık' mal et(din)me) yerinden-oyna-tılarak yeniden-yazllması gerçekleştiriImeksizin' istenen tam

anlamında, genel ve temel varlıkbilimle bu varlıkbilimin ele al_

dığı ve alansal varlıkbilim ya da tek tek bilimler başlığı altındatopladığı şeyler arasındaki ilişkiler dönüşüme uğratılmayacak_tır; örneğin politik ekonomi, psikanaliz, im-dilbilim, uzsöz,

çünkü bütün bunlarda mal değeri başka yerlerde olduğundandaha fazla olarak, indirgenemez bir rol oynamaktadır, bunlara,

hiç ayırmadan spiritualist ve materyalist metafizikleri de kat-

mak gerekmektedir. Bu kitapta oluşturulan çözümlemeler iştekonunun bu ilk işlenişini amaçllyor. Kendinden bellidir ki bu

türlü bir yeniden-yazılma, başka bir yerde, genel text dediğimsahnenin dışında hiçbir yerde, ne bir felsefi ya da kuramsaltext'te' ne de genel olirak bir söylem ya da yazıda içerilemez.

Çeviren: önay Sözer'

(Prof. Dr.) Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü.